Tematik Bölüm 100 MİLYAR DOLARLIK İHRACAT MARATONUNDA
Transkript
Tematik Bölüm 100 MİLYAR DOLARLIK İHRACAT MARATONUNDA
Tematik Bölüm 100 MİLYAR DOLARLIK İHRACAT MARATONUNDA İZMİR TEMATİK BÖLÜM 100 MİLYAR DOLARLIK İHRACAT MARATONUNDA İZMİR 1. İzmir’in Ekonomik Panaroması İzmir, 8.500 yıllık geçmişinde bir çok medeniyetin birlikte hoşgörüyle yaşadığı bir kenttir. Doğal limanı, jeopolitik konumu ve iklimi, İzmir’in ticaret potansiyelinin hep canlı kalmasının en önemli nedenleri olmuş; deniz ticaretinin önemli bir merkezi olarak yüzyıllar boyunca adından söz ettirmiştir. Günümüzde de İzmir Körfezi deniz taşımacılığından ve sahip olduğu doğal plajları sayesinde turizmden fayda sağlamaktadır. Toplam 11.973 km2 yüzölçümüne sahip olan İzmir’in 11’i metropol ilçe olmak üzere toplam 30 ilçesi bulunmaktadır. Türkiye’nin en kalabalık üçüncü kenti olan İzmir’de 4.005.459 kişi barınmaktadır. Bu nüfusun % 91,4’ü kent merkezinde yaşamaktadır. Bu durumda İzmir’in kentleşme oranı, Türkiye’nin (% 77,3) üzerindedir. İzmir nüfusunun yaklaşık % 15’ini genç nüfus oluşturmaktadır. Yıllık nüfus artış hızı ‰ 8,6’dır. İzmir’in nufüs projeksiyonuna göre 2023 yılında nüfusunun 4.405.279 olması beklenmektedir. 2010 yılı Türkiye Gayri Safi Katma Değer’den (GSKD) en fazla pay alan 3. bölge 63,3 milyar TL ile İzmir’dir. Kişi başına gayri safi katma değer ise 16.195 TL’dir. İzmir’in ürettiği GSKD içerisinde hizmetlerin payı % 68,4, sanayinin payı % 25,8 ve tarımın payı % 5,9’dur. Ticaret, sanayi ve turizm kent merkezinde yoğunlaşırken merkez dışındaki ilçeler daha çok tarım, hayvancılık ve turizm ile geçimlerini sağlamaktadır. 2012 yılında İzmir’de 1.424.000 kişi istihdam edilmiştir. Bu istihdamın % 58,4’ü hizmetler, % 31,6’sı sanayi ve % 10,1’i tarım sektöründedir. İzmir’in istihdam oranları, Türkiye geneli ile benzerlik göstermekle birlikte işsizlik oranının İzmir’de daha yüksek değerlerde olduğu gözlemlenmektedir. 41 Tablo 3. İzmir’in Makroekonomik Verileri (2008-2013) 2008 2009 2010 2011 2012 2013 11,8 16,2 15,1 14,7 14,8 - 156 227 231 243 247 - 1.171 1.170 1.303 1.410 1.424 - 39,9 39,0 42,5 45,5 45,3 - 464,4 492,9 457 609 705 1.209 1.045 654 1.889 2.361 8.918 1.323* İhracat (Milyar $) 21,6 14,3 16,8 20,1 21,1 15,3* İthalat (Milyar $) 26,1 16,1 22,2 22,3 22,6 16,7* -4,5 -1,9 -5,4 -2,2 -1,4 -1,4* 82,7 88,2 75,7 90,1 93,3 91,6* 4.813 4.432 5.103 5.532 4.985 4.086* Kapanan Firma Sayısı 2.941 3.002 1.773 2.371 2.027 1.560* Yabancı Turist Sayısı 1.040.217 1.060.273 1.155.820 1.388.271 1.368.924 1.158. 974* 17,7 17,6 22,7 27,6 32,8 26,4* 26,8 29,7 33,7 37,9 41,7 43,1** 19,9 21,5 29,4 38,8 45,9 51,8** 667 697 718 748 772 790 İşsizlik Oranı (%) İşsiz Sayısı (Bin Kişi) İstihdam Düzeyi (Bin Kişi) İstihdam Oranı (%) Kamu Yatırımları (Milyon TL) Teşvikli Sabit Yatırım Tutarı (Milyon TL) Dış Ticaret Dengesi (Milyar $) İhracatın İthalatı Karşılama Oranı (%) Kurulan Firma Sayısı Genel Bütçe Vergi Gelirlerinin Tahsilatı (Milyar TL) Banka Mevduatları (Milyar TL) Banka Toplam Nakdi Kredileri (Milyar TL) Banka Şube Sayısı Uluslararası Sermayeli Şirketlerin Sayısı (1954-2013 Ağustos) * Ocak-Eylül 1.897 Dönemi Dönemi ** Ocak-Haziran 42 2013 yılı Ocak-Eylül döneminde gümrüklere göre İzmir’in ihracatı 15,3 milyar dolar, ithalatı 16,7 milyar dolara ulaşmıştır. Bu veriler ışığında İzmir, ülke ihracatının % 13,6’sını tek başına karşılamaktadır. İhracatın ithalatı karşılama oranı bakımından İzmir (% 91,6), Türkiye geneline göre (% 60) oldukça iyi durumdadır. İzmir’in ihracatında “tekstil-konfeksiyon”, “kazanlar, makinalar, mekanik cihazlar ve aletler, nükleer reaktörler, bunların aksam ve parçaları”, “demir-çelik”, “tütün ve tütün yerine geçen işlenmiş maddeler” öne çıkmaktadır. İthalatta ise; “mineral yakıtlar, mineral yağlar ve bunların damıtılmasından elde edilen ürünler; bitümenli maddeler; mineral mumlar”, “motorlu kara taşıtları, traktörler, bisikletler, motosikletler ve diğer kara taşıtları; bunların aksam, parça, aksesuarı”, “kazanlar, makinalar, mekanik cihazlar ve aletler, nükleer reaktörler; bunların aksam ve parçaları”, “demir-çelik” ve plastikler en fazla ithal edilen fasıllardır. İzmir’in dış ticaretinin büyük bir bölümü İzmir Alsancak Limanı’ndan gerçekleşmekte; İzmir Alsancak Limanı, sadece İzmir’e değil tüm Türkiye’ye hizmet vermektedir. Kente 56 yıldır hizmet veren Alsancak Liman’ı günümüzde hem yük hem kruvaziyer yolcu gemilerine evsahipliği yapmaktadır. Fakat her iki fonksiyon için de kapasitesi yeterli gelmemektedir. İzmir Alsancak Limanı’nın yenilenmesi ile birlikte, gemi bekleme maliyetleri ile ulaşım maliyetlerinden tasarruf edilmesi, çalışan sayısı ve iş fırsatlarının artması beklenmektedir. İzmir Alsancak Limanı dışında, Aliağa Nemrut körfezinde ve Dikili’de limanlar bulunmaktadır. Çeşme’de ise Ro-Ro ve Feribot Limanı mevcuttur. Türkiye'nin transit limanı olacak Kuzey Ege Çandarlı Limanı'nın 2018 yılına kadar devreye girmesi beklenmektedir. İzmir’de ticaretin yoğun olduğu bölgeler kent merkezinde bulunan çarşılardır. Kemeraltı, Karşıyaka, Mimar Kemalettin, Yenişehir, Çankaya, Alsancak ve Karabağlar çarşıları kentin alışveriş mekanlarıdır. Bunun yanısıra Hatay, Balçova, Buca, Güzelyalı, Bornova gibi semt çarşıları da bulunmaktadır. İhtisas ve karma sanayi siteleri ise KOBİ ve esnafa iş olanakları yaratmaktadır. İzmir ekonomisinde, sanayi de önemli bir yer tutmaktadır. Özellikle 1923 yılında düzenlenen ilk İktisat Kongresi’nin ardından planlı sanayileşme dönemine geçilmesi ile birlikte İzmir bu alanda öncü kent olduğunu göstermiştir. 43 İzmir’de şu anda mevcut 13 adet Organize Sanayi Bölgesi’nin 8’inde (Atatürk OSB, İTOB OSB, Tire OSB, Kemalpaşa OSB, Aliağa OSB, Pancar OSB, Buca Giyim OSB ve Bergama OSB) sanayi üretimi gerçekleşmektedir. Ayrıca Aliağa, Bornova ve Torbalı ilçeleri sanayi yatırımların yoğunlaştığı ilçelerdir. Genel olarak tekstil, konfeksiyon, gıda, içki, tütün yem sanayi önemli işkolları arasındadır. Bunların dışında, demir-çelik, petro kimya, otomotiv, çimento, ayakkabı, gübre, tarım makineleri ve seramik sanayi üretimi de yapılmaktadır. İzmir’de tarıma dayalı sanayi kolları da gelişmiş düzeydedir. İzmir ESBAŞ ve İZBAŞ olmak üzere 2 serbest bölgeye sahiptir. İhracata dayalı kalkınma stratejisi çerçevesinde, ülke ihracatını arttırmada önemli bir araç olarak görülen serbest bölgeler, İzmir dış ticaretinin gelişimine önemli katkı koymaktadır. İzmir’de son dönemlerde teknoloji ve ar-ge alanında yatırımların da artmaya başladığı gözlemlenmektedir. Odamızın kurucusu olduğu İzmir Bilimpark da dahil olmak üzere 3 teknopark kentimizde yer almaktadır. İzmir’de en son 2011 yılında Şifa Üniversitesi’nin kurulması ile birlikte vakıf üniversitesi sayısı 5’e (İzmir Ekonomi, Yaşar, İzmir ve Gediz Üniversiteleri) yükselmiştir. 4 devlet üniversitesi (Ege, Dokuz Eylül, İYTE ve Katip Çelebi Üniversiteleri) ile birlikte toplam üniversite sayısı 9’a ulaşmıştır. İzmir doğal plajları ve koyları ile bir turizm kenti olma özelliğine sahiptir. Denizkum-güneş turizminin yanısıra kültür, inanç, sağlık turizmi için de turistlerin tercih ettiği kentlerden birisidir. İzmir, sağlık turizmi açısından önemli fırsatlar barındırmaktadır. Zengin jeotermal kaynakları ve kaplıcaları ile İzmir dünyada sağlık turizminin merkezi olabilecek potansiyele sahiptir. İzmir’in en başarılı olduğu alanlardan birisi kruvaziyer turizmdir. 2004 yılından bu yana her yıl kente gelen gemilerin sayıları artmaktadır. Odamızın katkısı ile İzmir bu alanda dünya çapında ödüle layık görülmüştür. Bundan sonraki süreçte de, tüm İzmir’in kruvaziyer turizmi geliştirmesi yönünde katkı koyması beklenmektedir. İzmir’in hedefi dünyanın en zengin kentleri olan New York, Paris, Londra, Shanghai, Dubai gibi marka kentler arasında yer almaktır. İzmir-Ankara, İzmir-İstanbul, İzmirAntalya, İzmir-Konya gibi yüksek hızlı tren projeleri, otoyol projeleri, kruvaziyer limanı, metro, tramvay, körfez vapurları gibi kent içi ulaşımı kolaylaştıracak alt yapı sistemlerinin yapımının önümüzdeki yıllarda hız kazanacağı düşünülmektedir. 44 Bu sayede İzmir bir ‘Dünya Kenti’ne dönüşecek, tanınırlığı artacaktır. Yeni konaklama yatırımları ile turistik yatak kapasitesi artırılarak, turist sayısı katlanacaktır. İzmir’i tanıma fırsatı bulan uluslararası yatırımcılar, İzmir ve Türkiye’deki yatırım fırsatlarını daha yakından tanıyacak ve yabancı yatırımların sayısı artacaktır. İzmir’in cazibe merkezi olmasıyla kentsel dönüşüm projeleri de hızlanacaktır. 2. İhracat Perspektifinden İzmir’de Sektör Analizleri 2.1. Tarım Tarımsal ekonomiler sıralamasında 7. sırada yer alan ülkemiz tarımının milli gelire, istihdama ve dış ticarete katkısı giderek artmaktadır. Tarım sektörü; 2008 yılında % 4,3, 2009 yılında % 3,6, 2010 yılında % 2,4, 2011 yılında % 6,1 ve 2012 yılında % 3,5 oranında büyüme göstermiş olup ülkemiz ekonomisine ciddi katkılar sağlamıştır. Türkiye’nin tarıma elverişli alanlarının % 11’inin yer aldığı bölgemiz; farklı iklim ve toprak özellikleri, ürün deseni, bilinçli ve bilgili üreticisiyle yüksek bir tarım potansiyeline sahiptir. Ege’nin, Türkiye bitkisel üretim değerindeki payı yaklaşık % 19 düzeyindedir. Özellikle son yıllarda, bitkisel üretimde, sebze başta olmak üzere sebze-meyve üretiminde önemli gelişmeler kaydetmiştir. Bölgemizin toplam ihracatının içinde tarımın payı ve önemi giderek artmaktadır. 2011 yılı TÜİK verilerine göre tarım, hayvancılık, balıkçılık, gıda ürünleri ve içecekte, bölgemiz yıllık ihracat rakamı 2,73 milyar dolar düzeyinde gerçekleşirken bu rakam 2012 yılında 2,87 milyar dolara ulaşmıştır. 2013 yılı ilk 8 ay rakamlarına göre ise bölgemizin söz konusu sektörlerdeki ihracatı 2,12 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir. Elverişli coğrafi koşulları ve iklimiyle, zengin toprak yapısıyla, bilgi birikimi ve tarımsal sanayi tecrübesiyle İzmir, ülkemiz tarımının lider kentidir. Türkiye toplam tarım üretiminin % 5’i İzmir tarafından karşılanmaktadır. Yanı sıra tarım ve tarıma dayalı sanayi ürünleri dış ticaretimizde önemli bir yere sahip bulunmaktadır. 45 TÜİK verilerine göre, tarım, hayvancılık, balıkçılık, gıda ürünleri ve içecekte kentimiz ihracatı; 2011 yılında 1,58 milyar dolar iken 2012 yılında 1,69 milyar dolara yükselmiştir. 2013 yılı ilk 8 ay rakamlarına göre ise 1,37 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir. 2011 ve 2012 yıllarında kentimizin toplam tarım, hayvancılık, balıkçılık, gıda ürünleri ve içecek ihracatındaki payı % 11 düzeyinde gerçekleşmiş olup, 2013 yılı ilk 8 ayında bu oran % 13,4’e yükselmiştir. Tarım, hayvancılık, balıkçılık, gıda ürünleri ve içecek sektörleri ayrı ayrı değerlendirildiğinde; ülkemiz tarım ve hayvancılık ihracatının % 14,8‘i; su ürünleri ihracatının % 13,3’ü, gıda ve içecek ihracatının ise % 9,5’i ilimizce gerçekleştirilmektedir. Sektör ülke genelinde olduğu gibi ilimiz ve bölgemizde de beslenmenin yanında istihdama ve ekonomiye katkısı ve ihracat potansiyeli bakımından büyük önem taşımaktadır. Dolayısıyla sektörün bu denli öneme sahip olması, tarım-sanayi entegrasyonunun sağlanması, katma değeri yüksek tarımsal ürünlerin üretilmesi ve sektörün rekabet edebilirliğinin sağlanmasını zorunlu kılmaktadır. Sektörün ekonomiye katkısını arttırmak adına üretilen ürünlerin endüstriyel ürün haline getirilip katma değer oluşturulması önem arz etmektedir. Bu kapsamda; Tarımsal üretim altyapısının geliştirilmesine, Üretimde verimliliğin artırılması ve hasat kayıplarının azaltılmasına, Ürünlerde pazar değerinin ve markalaşmanın artırılmasına, Örtü altı tarımın yaygınlaştırılması ve modernizasyonuna, Tarımsal örgütlenmelerin güçlendirilmesine yönelik çok yönlü ve geniş bir uygulamayı gerektiren çalışmaların yapılması gerekmektedir. Türkiye’nin en önemli ihraç limanlarından birinin yer aldığı bölgemiz tarım alanında teknolojik gelişmelerin en hızla yaygınlaştığı ve uluslararası arenada rekabet edilebilirliği en yüksek olan bölgemizdir. 46 Bölgemiz tarımı, dünyanın çok az bölgesinde görülebilecek müthiş potansiyeli ile incirden tütüne, narenciyeden süt hayvancılığına, zeytinyağından hububata, tıbbi ve aromatik bitkilerden şarapçılığa, çiçekçilikten arı ürünlerine kadar inanılmaz bir çeşitliliğe sahiptir. İzmir, geniş tarım hinterlandı ile ülkemizin en geniş ürün desenine sahip kentidir. Modernize bir yapıya sahip İzmir tarımında; pamuk, tütün, zeytinzeytinyağı, üzüm, incir tarımı ağırlıklı yer tutmakta ve bu ürünlerin ihracatı kent ekonomisine büyük bir katkı sağlamaktadır. Geleneksel tarım ürünlerinin yanı sıra organik tarım, seracılık, jeotermal seracılık, kesme çiçek, süs bitkileri, süt, narenciye, kuru meyve, yaş meyve ve sebze, şarapçılık, fidancılık, küçükbaş hayvancılık ile su ürünleri olmak üzere son dönemlerde artan yatırımlar tarımda yarattıkları katma değer ile öne çıkmaktadır. Bu alanlar kent tarımının ve dolayısıyla ekonomisinin gelişmesi açısından önemli fırsatlar olarak değerlendirilebilir. İzmir organik tarım ihracatında öncüdür. Ege İhracatçı Birlikleri’nin verilerine göre, 15.530.000 TL’lik organik ürün ihracatının önemli bir kısmı organik tarımın başkenti olan İzmir’den gerçekleştirilmektedir. İzmir organik tarım ürünü ihracatına devam etmelidir. Bir başka deyişle, mevcut pazarlara hizmet etmeyi sürdürmelidir. Bununla birlikte; yenilikçilik ve rekabet gücü ölçütleri üzerinden organik tarımsal ürünlere katma değer eklenmesine çalışılmalıdır. Organik tarımsal ürünlere ek olarak organik gıda ürünleri geliştirilmelidir. İzmir’de organik tarım ürünleri ve organik gıdalar için bir piyasa oluşturulmaya çalışılmalıdır. Bu kapsamda; Organik gıdalar için etkin bir tedarik zinciri ile dağıtım kanalı tesis etmek, İzmir organik sektörüne, İzmir menşeli organik tarımsal ürünler ile organik gıda ürünlerine güven duyulmasını sağlamak, Üretilen organik tarım ürünlerinin yeterli miktar ve çeşitte olmalarını sağlamak, İzmir’de organik gıdalara yönelik iç talep yaratmak öncelikli hedefler olarak belirlenmelidir. Mevcut Avrupa pazarlarına organik ürün sağlamaya devam ederken İzmir’in, iç pazarda da organik üretimden (hammaddeler) organik gıda (ürünler) üretimine geçişe öncelik tanıması gerekmektedir. 47 İzmir’in çok büyük tarımsal potansiyeli de göz önünde bulundurulduğunda 2023 için 40 milyar dolarlık ülkemiz tarımsal ihracat hedefi doğrultusunda koyacağı katkı büyük önem taşımaktadır. Bunun için İzmir'de mevcut tarımsal işletmeler ile tarımsal ürün ihracatçılarının gıda güvenliği ve sürdürülebilir üretim uygulamalarına yönelik Ar-Ge altyapısının geliştirilmesi, inovasyona önem verilmesi ve kalifiye çalışan istihdamının sağlanması gerekmektedir. Bununla birlikte sektörün ihracatını arttırabilmek için dış pazarın talep ettiği çeşit ve kalitede, katma değeri yüksek üretim yapılmasına yönelik çalışmalar da yapılmalıdır. Ayrıca Bölgemiz ile özdeşleşen ürünlerin uluslararası pazarlardaki bilinirliğinin arttırılmasına yönelik olarak çalışmalar sürdürülmelidir. 2.2. Sanayi Sanayi sektörü, onlarca sektörle bağlantısı, ve yarattığı katma değer ve istihdam bakımından ekonomik büyümenin kilit sektörü konumundadır. GSYİH içerisindeki ortalama % 25 civarındaki payı ve büyüme oranlarına büyük oranda etkisi nedeni ile sürdürülebilir kalkınma açısından vazgeçilmez bir kaynak niteliği taşımaktadır. Sanayi sektörünün yapısı itibariyle toplam kuruluş sayısının % 99’unun Küçük ve Orta Ölçekli İşletmelerden (KOBİ) oluştuğu görülmektedir. Sektördeki toplam istihdamın % 56’sı ve üretilen katma değerin % 25’i KOBİ’ler tarafından gerçekleştirilmektedir. Sektörde, 1980 yılına kadar uygulanan ithal ikameci politikalar ve 1980 sonrasında geçiş yapılan ihracata dönük sanayileşmenin uygulamaya konulmasıyla, piyasa ekonomisinin ilke ve esaslarının geliştirilmesi yönünde önemli gelişmeler kaydedilmiştir. Bu reformlar özel sektörün dinamizminin artırılmasına önemli katkılar sağlamış ve Türk ekonomisinin iç ve dış etkilere karşı uyum yeteneğini artırmıştır. Böylece, son yıllardaki endüstriyel büyümenin kaynağını özel sektörün yatırımları ve dinamizmi oluşturmuştur. Sonuçta, ekonomik krizlerin olduğu yıllar dışında, sanayi katma değerinde, ihracat hacminde ve ihracat içerisinde imalat sanayiinin payında önemli artışlar olmuştur. 48 Sanayi katma değerinde ortalama yıllık büyüme oranı 1980-90’da % 6,6, 1990-2000’de % 4,2, 2000-2010 arasında ise % 4,6 olmuş, 2011 yılında % 12,6 ve 2012’de % 7,2 olarak gerçekleşmiştir. Bu oran 2013 yılının ilk ve ikinci çeyreklerinde gerileyen iç ve dış talebin de etkisiyle % 2,1 ve % 3,1 gibi oldukça düşük düzeyde gerçekleşmiştir. Sanayinin GSMH içindeki payı 1980’de % 18,3 iken, 2000 yılında % 23’e, 2011 yılında % 27’ye çıkmış, 2012 yılında ise % 25,6’ya gerilemiştir. 2013’ün ilk sekiz ayında sanayi sektörü 2012 ikinci yarısında başlayan (10 aylık) dış konjonktürün cılız, ancak kısmen olumlu etkilerini içerse de, yurt içinden dışarıya sermaye çıkışının sıkıntılarını yaşamıştır. 12 ay öncesine göre, yabancı sermaye girişleri % 78, toplam sermaye hareketleri % 52, net kaynak aktarımı % 84 oranlarında gerilemiştir. Mayıs’ta yabancı sıcak parada net çıkış gerçekleşmiş; dış borçlanma (krediler) durmuş; dış kaynak desteği, kayıt dışı sermaye ile (azalmaya başlayan) doğrudan yatırımlar sınırlı kalmıştır. İç tasarrufların yetersizliği, rekabet gücü zafiyeti, dış ülkelerde ekonominin ve piyasaların bulanıklığı, sınai üretimin canlanmasındaki en önemli engelleri oluşturmaktadır. Buna ek olarak Eylül 2013’te tüketici güveninin son beş yılın en sert düşüşünü göstererek % 6,6 gerileme ile % 72,1’e inmesi tüketicideki güven zafiyetinin sanayici müteşebbislerin sanayi ciro endeks tahminlerinde de ihtiyatlı olmasına yansıdı. Bu yılın ilk sekiz ayının toplamındaki sanayi ciro endeksi, geçen yıla göre % 6,6 artış gösterdi. 2013’ün ilk çeyreğinde % 1,3 ve ikinci çeyreğinde % 3,1 artış gösteren sanayinin yılın tamamındaki bu temponun üzerine çıkması zor görünüyor. Bunda iç talebin yeterli ivmeyi verememesi yanısıra kamu harcamalarının daralması ve dış talepteki yetersizlikler önemli rol oynuyor. Sanayide gelişmiş ülkeler liginde yer alabilmemiz için birçok alanda köklü tedbirlerin alınmasına ihtiyaç duyulmaktadır. Onuncu Beş Yıllık Kalkınma Planı ile 2014-2016 yıllarını kapsayan Orta Vadeli Program, bu tedbirleri ana hatlarıyla ortaya koymaktadır. Öncelikli olarak, inovasyona dayalı ve verimlilik arttırıcı bir büyüme modeline geçilebilmesi sanayinin olmazsa olmazıdır. Çünkü imalat sanayi için en önemli ihtiyaç, üretimin katma değer yaratma kapasitesinin arttırılmasıdır. 49 Özellikle yüksek teknolojili ürün üreten sektörlerde ülkemiz, bir üretim merkezi haline gelmelidir. Sürdürülebilir kalkınmanın ekonomik unsurlarından biri de uygun iş ve yatırım iklimidir. İşverenlerin istihdam yaratabilmeleri için iş ortamının, büyümeye ve kalkınmaya uygun olması zorunluluk arz etmektedir. İş ve yatırım ortamını iyileştirmek yönünde gerçekleştirilen düzenleme ve reformlar önemli olmakla birlikte, KOBİ'lerin ve işgücü piyasasının rekabetçiliğinin artırılması yönünde daha fazla çabaya gereksinim duyulmaktadır. Daha geniş üretim, yatırım ve istihdam için reformlar konusundaki kararlılık devam ettirilmelidir. Küresel ekonomik koşullar, son dönemde üretim ve yatırım ortamını negatif etkilemektedir. Bu kırılgan zemin dikkate alınarak, doğrudan yabancı yatırım çekmek için çalışmalar yoğunlaştırılmalıdır. İşgücünün beceri düzeyi arttırılmalıdır. Bu gelişim, eğitim süresinin uzaması ve eğitimli nüfusun payının arttırılması yanı sıra bir bütün olarak eğitimin kalitesinin arttırılmasına da bağlıdır. Beşeri sermaye donanımının geliştirilmesi için örgün eğitimin yanı sıra, gelecekteki verimlilik, istihdam ve büyüme performansının geliştirilmesi için yaşam boyu eğitim programlarının da yaygınlaşması ve derinleştirilmesi gerekmektedir. Kadınların iş yaşamında çalışan ve girişimci olarak aktif bir şekilde yer almaları son derece önemlidir. OECD ülkelerinde 2012 yılı rakamlarına göre, kadınlarda işgücüne katılım oranı % 62 iken ülkemizde bu oran % 32'ler düzeyindedir. Yapısal temellere sahip olan ithalat bağımlılığı problemi, ülkemizin rekabet gücü açısından önemli bir kırılganlık kaynağıdır. Son bir yıl içerisinde toplam ithalatımızın % 73,3'ünü ara malı ithalatının oluşturması, bu konuda alınması gereken önemli bir yol olduğunu göstermektedir. Bu nedenle Türkiye'de üretimin ithalata olan bağımlılığının azaltılması için ortauzun vadeli politikalar geliştirilmesi hayati önem taşımaktadır. Ekonomide, üretimin, istihdamın ve dağılımın, birlikte ve koordineli olarak yürümesi gerekir. Üretimde kullanılan ham madde ve ara malının yarıdan çoğu, bazı sektörlerde % 60’ı ithal aramalı ve ham maddedir. Bu nedenle bugüne kadar bir üretim planlaması yapılamamıştır. 50 Hükümetin 2014-2016 Orta Vadeli Program'ında öngörülen, ithalata bağımlı üretim yapısını değiştirmeye yönelik yeni teşvik sistemi ile ihracata yönelik üretimde daha düşük maliyetli girdi tedarikine katkı sağlamayı amaçlayan Girdi Tedarik Sistemi uygulama sonuçlarının titizlikle değerlendirilmesi gerekmektedir. Ayrıca, Türkiye'nin en önemli ithalat kalemini oluşturan enerji alanında yerli üretimin güçlenmesi, enerji verimliliğini gözeten yatırımlarının artması, yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımında ilerleme kaydedilmesi de üretimde ithalat bağımlılığının azalmasına önemli bir katkıda bulunacaktır. Yatırımların finansmanında iç tasarrufların değerlendirilmesi giderek daha önemli hale gelmektedir. Ülkemizde tasarruf oranı 1990'ların sonlarında % 20'nin üzerindeyken 2012'de % 12 seviyelerine kadar gerilemiş, hane halkı borçlarının GSYH'ye oranı ise % 18'e ulaşmış durumdadır. Orta Vadeli Program'da yurtiçi tasarrufun artırılması, aşırı borçlanmaya dayalı tüketimin kontrol altına alınması, üretimin ve ihracatın güçlendirilmesi hedeflerine titizlikle uygulanmalıdır. İmalat sanayi, teknolojik açıdan, düşük teknolojili sanayilerin ağırlıklı olduğu bir yapıya sahiptir. Düşük teknoloji kullanan sektörlerin toplam imalat sanayindeki ağırlığı % 69, Orta teknoloji sektörlerinin imalat sanayinden aldığı pay ise % 23’tür. İleri teknoloji kullanan sektörlerimizin ise imalat sanayinin yapısında % 8 oranında ağırlığa sahip olması bu alanda almamız gereken yolun daha çok olduğunu bize göstermektedir. Yıllardır düşük tutulan kur, bu ürünlerin üretiminde ithal girdi oranının yükselmesiyle sonuçlanmış, ucuz kur ile yapılan ithalat ise bir kısım sanayi işletmelerine rekabet gücü kazandırırken, aynı ürünü üreten pek çok yerli firmanın bu üretimden çekilmesine ve istihdam kaybına yol açmıştır. Gerçekçi kur uygulamasına geçilmelidir. Türk sanayi içinde önemli bir paya sahip olan Ege Bölgesi ve İzmir’de sanayinin gelişimi oluşturulan sınai bölgelerinde devam etmektedir. İstanbul Sanayi Odası'nın açıkladığı Türkiye'nin en büyük 500 firması sıralamasında ilginç sonuçlar göze çarpmaktadır. İlk 500'de İstanbul'dan 198 firma girerken, İstanbul’u Ege Bölgesi'nden toplam 58 firma, İzmir’den ise 34 firma, Ankara’dan 27, Gaziantep'ten 23, Kayseri'den 13, Adana'dan 12 firmayla takip etmiştir. Çanakkale bu yıl ilk kez listede yer alırken, 17 ilden sadece 1'er firma ilk 500'e girmiştir. 51 İzmir’de 2012 yılında üretimden satışlara göre belirlenen 100 büyük firmasına ilişkin üretim performansı ise İzmir sanayinin nabzını tutan bir tablo sergilemektedir. İlk 10’da yer alan firmalar, 100 büyük firmanın üretimden satışlarının % 61,5’ini, ihracatının % 67,6’sını, istihdamının ise % 37,5’ini karşılamıştır. 2011 yılına göre 2012 yılında ilk 500 şirketin biraz daha iyi bir performans gösterdiği görülmektedir. Yaşanan iç ve dış durgunluğa karşılık yeni yöntemler geliştirerek karlılık-yatırım alanlarında yeni çözümler ürettikleri saptanmaktadır. Diğer yandan, yüksek miktarda borçlanmalarını her ne kadar döndürüyor olsalar da özkaynaklarının çok üzerinde borçlandıkları görülmektedir. Bu durum göz önüne alındığında dövizdeki ve faizlerdeki her hangi bir kalıcı yükselmeye karşı çok hassas oldukları anlaşılmaktadır. İzmir’de imalat sanayi ürünleri ihracatı toplam ihracatın yaklaşık % 90’ını oluşturmaktadır. Sektörel bazda baktığımızda ilk 3 sırayı demir ve çelik, kazanmakine ve cihazlar, aletler, parçaları ile örme giyim eşyası ve aksesuarlarının oluşturduğu görülmektedir. “Türkiye’nin 2023 hedefi dünyanın en büyük 10 ekonomisinden biri olmak, kişi başına geliri 25 bin dolara çıkarmak, 500 milyar dolar ihracat gerçekleştirmektir. Bu hedefler dikkate alındığında İzmir’in yapması gerekenler de öne çıkmaktadır. Lojistik ağını ve donanımını yenilemek ve geliştirmek için limanlar, demiryolu ve karayolu bağlantılarının güçlendirilmesi gerekmektedir. İzmir’in içerisinde barındırdığı potansiyelini 2023 yılına gelindiğinde aktif hale getirmesi ve geliştirmiş olabilmesi için altyapı yatırımlarına kesintisiz devam edilmesi gerekmektedir. 2.3. Ticaret 2.3.1. Dış Ticaret Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre Türkiye’nin Ocak-Eylül 2013 dönemindeki ihracatı, geçen yılın aynı dönemine göre % 0,4 azalarak, 112,4 milyar dolar olurken, ithalatı geçen yılın aynı dönemine göre % 6,0 artarak 187,6 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir. İhracatın ithalatı karşılama oranı Ocak-Eylül 2012 döneminde % 63,8 iken, 2013 yılının aynı döneminde % 60’a gerilemiştir. Ocak-Eylül 2013 döneminde Türkiye’nin en fazla ihracat yaptığı ilk üç ülke 10 milyar dolar ile Almanya , 8,4 milyar dolar ile Irak ve 6,3 milyar dolar ile İngiltere olarak sıralanmıştır. 52 Aynı dönemde Türkiye’nin en fazla ithalat gerçekleştirdiği ilk üç ülke sırasıyla 18,5 milyar dolar ile Çin, 18,4 milyar dolar ile Rusya ve 17,5 milyar dolar ile Almanya’dır. TUİK’in firmaların ait olduğu vergi dairelerinin il merkezleri esas alınarak oluşturulan verilere göre, İzmir’in Ocak-Eylül 2013 dönemi ihracatı, geçen yılın aynı dönemine göre % 6,7 artarak , 6,8 milyar dolara ulaşmıştır. Bu rakamla İzmir, OcakEylül 2013 döneminde değer bazında en fazla ihracat yapılan iller sıralamasında İstanbul, Kocaeli ve Bursa’dan sonra dördüncü sırada yer almıştır. İhracatçı firma sayısı bakımından ise, 3.999 adet ihracatçı firma ile İstanbul’dan sonra ikinci sırada yer almıştır. Bununla birlikte TÜİK, üretimini ve ihracatını İzmir’de yapan ancak vergi daireleri farklı şehirlerde olan şirketlerin yaptığı ihracatları İzmir kayıtlarına girmediğinden, şehrimiz açısından aleyhimize bir durum ortaya çıkmaktadır. Tablo 4: Ocak- Eylül 2013 döneminde İhracatçı Firmaların İllere Göre Dağılımında İlk 10 Şehir İl Adı İhracatcı Firma Sayısı 2012 2013 İhracat Değeri ( Bin Dolar) 2012 2013 1 İstanbul 26.948 27.814 57.360.248 52.984.079 2 Bursa 3.195 3.302 8.108.577 9.224.463 3 Kocaeli 1.114 1.211 9.249.414 9.182.494 4 İzmir 3.888 3.999 6.431.944 6.864.807 5 Ankara 3.450 3.581 5.257.488 5.893.902 6 Gaziantep 1.147 1.387 4.059.426 4.498.701 7 Manisa 392 401 3.074.555 2.737.871 8 Denizli 755 826 1.930.781 2.122.712 9 Sakarya 257 285 1.406.419 1.717.684 10 Adana 833 889 1.358.447 1.562.753 *Sıralama Ocak-Eylül 2013 İhracat değerine göre yapılmıştır. Veriler; Maliye Bakanlığı kayıtlarında, Firmaların ait olduğu vergi dairelerinin İl Merkezleri esas alınarak oluşturulmaktadır. Kaynak: Türkiye İstatistik Kurumu, 2013. Ocak-Eylül 2013 döneminde, ülkeler bazında İzmir’in en fazla ihracat yaptığı ülke 772,2 milyon dolar ihracat rakamı ile Almanya olmuştur. Almanya’yı, 476,8 milyon dolar ile ABD ve 375,6 milyon dolar ile İngiltere izlemiştir. 53 Tablo 5: İzmir’in İhracatında Başlıca Ülkeler Ülke adı Ocak-Eylül 2013 (Dolar) 1 Almanya 772.276.026 2 ABD 476.870.606 3 İngiltere 375.697.179 4 İspanya 352.022.119 5 Hollanda 295.982.992 6 Fransa 281.575.164 7 İtalya 276.435.552 8 Rusya Federasyonu 237.125.698 9 Irak 197.472.151 10 Suudi Arabistan 181.651.436 Kaynak: Türkiye İstatistik Kurumu, 2013. Ocak- Eylül 2013 döneminde fasıllar düzeyinde İzmir’in en büyük ihracat kalemi ‘’Örme Giyim Eşyası ve Aksesuarı’’ olurken, bu fasılı sırası ile ‘’Kazanlar, makinalar, mekanik cihazlar ve aletler; bunların aksam ve parçaları’’ ve ‘’Demir ve Çelik ‘’ izlemiştir. Tablo 6: İzmir'in İhracatında Başlıca Ürünler 1 2 3 4 5 6 7 Fasıl adı Ocak-Eylül 2013 (Dolar) Örme giyim eşyası ve aksesuarı 625.692.002 Kazanlar, makinalar, mekanik cihazlar ve aletler, nükleer reaktörler; bunların aksam ve parçaları 584.200.541 Demir ve çelik 503.183.875 Tütün ve tütün yerine geçen işlenmiş maddeler 440.132.631 Yenilen meyvalar ve yenilen sert kabuklu meyvalar; turunçgillerin ve kavunların ve karpuzların kabukları 403.555.684 Motorlu kara taşıtları, traktörler, bisikletler, motosikletler ve diğer kara taşıtları; bunların aksam, parça, aksesuarı 399.672.042 Plastikler ve mamulleri 386.894.163 Mineral yakıtlar, mineral yağlar ve bunların damıtılmasından elde edilen ürünler; 8 bitümenli maddeler; mineral mumlar 9 Örülmemiş giyim eşyası ve aksesuarı Hayvansal ve bitkisel katı ve sıvı yağlar; yemeklik katı yağlar; hayvansal ve bitkisel 10 mumlar Kaynak: Türkiye İstatistik Kurumu, 2013. 54 374.086.484 311.782.534 233.120.816 TÜİK’in firmaların ait olduğu vergi dairelerinin il merkezleri esas alınarak oluşturulan verilere göre, İzmir’in Ocak-Eylül 2013 dönemi ithalatı, geçen yılın aynı dönemine göre % 0,5 azalarak , 7,9 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir. Aynı dönemde İzmir’de ithalatçı firma sayısı ise 4.274 olmuştur. Tablo 7: İzmir'de İthalatçı Firma Sayısı ve İthalat Değeri İl Adı OCAK-EYLÜL İthalatçı Firma Sayısı İthalat Değeri 2012 2013 2012 İzmir 4.268 4.274 7.957.392 Kaynak: Türkiye İstatistik Kurumu, 2013. 2013 %DEĞ. 7.920.331 -0,5 Ocak-Eylül 2013 döneminde ülkeler bazında, İzmir, en fazla ithalatı 894 milyon 494 bin dolar ile Rusya Federasyonu’ndan gerçekleştirmiştir. Rusya Federasyonu’nu 786 milyon 864 bin dolar ile Almanya, 773 milyon 130 bin dolar ile Çin izlemiştir. Tablo 8: İzmir'in İthalat Gerçekleştirdiği Başlıca Ülkeler Ülke adı Ocak-Eylül 2013 (Dolar) 1 Rusya Federasyonu 894.494.426 2 Almanya 786.864.521 3 Çin 773.130.695 4 ABD 442.822.257 5 İtalya 419.403.943 6 İspanya 305.730.601 7 Polonya 237.202.793 8 Fransa 229.175.251 9 Bulgaristan 227.366.193 10 Hollanda 167.080.593 Kaynak: Türkiye İstatistik Kurumu, 2013. Ocak-Eylül 2013 döneminde fasıllar düzeyinde İzmir’in en büyük ithalat kalemi ‘Mineral yakıtlar, mineral yağlar ve bunların damıtılmasından elde edilen ürünler; bitümenli maddeler; mineral mumlar’’ olurken, bu fasılı sırası ile ‘‘Motorlu kara taşıtları, traktörler, bisikletler, motosikletler ve diğer kara taşıtları; bunların aksam, parça, aksesuarı’’ ve ‘Kazanlar, makinalar, mekanik cihazlar ve aletler, nükleer reaktörler; bunların aksam ve parçaları ‘’ izlemiştir. İzmir’in ve Ege Bölgesi’nin dış ticareti incelendiğinde, Ege Bölgesi ve İzmir’de yapılan dış ticaretin Türkiye için oldukça önem taşıdığı görülmektedir. Özellikle İzmir ihracatında gümrük verilerinde yüksek rakamlara ulaşılırken, firma vergi kimlik numaraları baz alındığında ihracat rakamlarının daha düşük olduğu görülmektedir. 55 İzmir’in dünya ekonomisinden ciddi bir pay alabilmesi ve Türkiye ekonomisine daha fazla katkı koyabilmesi için, İzmir’de bugünküne göre daha fazla dış ticaret hacmi yaratılması için çalışmalar yapılması gerekmektedir. Ancak sadece rakamın artması yetmemekte, yapılacak ihracatın yapısının değişmesi yani daha kaliteli ve katma değeri daha yüksek ürün ihraç edilmesi gerekmektedir. İhracata dayalı büyümenin önemi kavranmalıdır. İhracatın sorunları hep konuşulmaktadır ancak ihracatın ciddi anlamda büyümesi için ihracatın önündeki engellerin kaldırılması ve ihracatın ciddi anlamda teşvik edilmesi gerekmektedir. İhracatçıların büyümesi öngörülen gelişmekte olan piyasalara ve ihracatımızın az olduğu yeni pazarlara dönük pazar çeşitlendirmesi çalışmaları, devlet tarafından etkin bir şekilde desteklenmeye devam edilmelidir. Eximbank kredilerinin daha hızlı ve kolay alınabilmesi ve kredi ödeme vadelerinin uzatılması sağlanmalıdır. Başta Çin ve Rusya olmak üzere bazı ülkelerle olan dış ticaret kompozisyonumuz sürdürülemez seviyelere ulaşmıştır. Büyük miktarlarda dış ticaret açığı verdiğimiz ülkelere yönelik daha fazla ihracat yapılmasının sağlanması amacıyla ihracat desteklerinin daha da arttırılması, cari açığın finansmanı ve sürdürülebilir ekonomik kalkınma açısından son derece önemlidir. 2.3.2. İç Ticaret Türkiye ekonomisinde dış piyasalardaki likiditenin olumlu etkisiyle 2009 küresel krize rağmen 2003-2012 arasında yıllık ortalama % 5,1’lik büyüme hızına ulaşılmıştır. Ancak 2012 yılı ikinci yarısından itibaren dış siyasi-ekonomik konjonktürde yaşanan bulanıklık ve belirsizliklerin yurt içinde kamu ve özel kesim yanı sıra tüketici tercihlerinde de kararsızlığı arttırdığı, bunun da ticari aktivitelerde dalgalanmaya yol açtığı görülmektedir. Bu kapsamda 2011 yılı ilk ve ikinci çeyreklerinde sırasıyla % 14,9 ve 9,1 artış gösteren ticaret sektörü büyüme oranı, 2012 yılının ikinci yarısından itibaren hız kesme sürecine girmiş, büyüme hızı geçen yılın ilk çeyreğinde % 0,7 ikinci çeyreğinde % 1,2 olmuştur. Daralma sürecinin kısmen aşıldığı 2013 yılında sektörde ilk çeyrek büyüme oranı % 2,9 olurken ikinci çeyrekte bu oran % 5’e çıkmıştır. 2013 ilk çeyreğinde ekonomik aktivitelerdeki büyümeye % 2,1 ile özel tüketim harcamaları, % 0,7 ile kamu tüketim harcamaları, % 2,2 ile kamu yatırım harcamaları gaz verirken, özel yatırım harcamaları % 2,1’lik gerilemeyle frenleyici etki yapmıştır. 56 İkinci çeyrekte ise özel tüketim harcamaları % 5,3 artarak ekonomiye % 3,4’lük hatırı sayılır bir katkı sağlamıştır. İlk çeyrekte gerileyen özel yatırımlar ikinci dönemde stok değişimi ile birlikte % 8,7 artarak ekonomiye % 1,9’luk pozitif katkı yapmıştır. Aynı dönemde esas artış % 36 ile kamu yatırımlarında olmuş, ekonomik-ticari aktivitelere % 1,4’lük artı değer katmıştır. Kamu tüketimi ilk çeyreğe göre % 0,1 artışla % 0,8’lik pay almıştır. Özel kesim yatırımlarının istikrarlı olamadığı, özel tüketim ve kamu yatırımlarının büyüme hızında belirleyici olduğu bir dönemde sıcak para ve tüketime dayalı, reel sektör odaklı olmayan gelişme stratejileri ticarette istikrarlı ve sürdürülebilir büyüme sağlamaktan uzak olup dalgalanmaları tetikleyici gelişim göstermektedir. Bu nedenle belirsizlikleri azaltıcı, güven artırıcı stratejilere ihtiyaç duyulmaktadır. Bu kapsamda rakip konumdaki birçok ülkede ulusal paraların % 20'ler düzeyinde değer kaybettiği bir ortamda dövizi geri çekmek yerine kuru gerçek değerine bırakmak gerekmektedir. Aksi takdirde kur artışlarının ihracatçılar için dış piyasalarda oluşturduğu kısmi olumlu etki de ortadan kalkacaktır. Böylece hem iç hem de dış talepte yavaşlama görülebilecek bu da büyümeyi daha da yavaşlatabilecektir. Bunda kuşkusuz 2002-2012 yıllarını kapsayan dönemde yurtdışında yerleşik kişilerin 2002-2012 yılları arasında Türkiye’ye yönelik doğrudan yatırımlarının 101 milyar dolara ulaşması en önemli faktör olmuştur. Söz konusu yabancı yatırımların yaklaşık 65,5 milyar doları hizmetler sektörüne yönelirken, toptan ve perakende ticaret sektörü 4,9 milyar dolarlık yatırım çekebilmiştir. Toptan ve perakende ticaret sektörüne yönelen yabancı sermayenin % 78’i olan 3,8 milyar doları son beş yılda gelmiştir. Bunda; Türkiye’de çalışabilir nüfusun toplam nüfus içerisindeki payının, kadınların işgücüne katılımının ve kentlerde yaşayan nüfusun artması, Kentli nüfustaki artış ve orta gelir grubunun genişlemesi, Yıllık geliri 25.000-50.000 dolar arasında olan hane halkı sayısının 2005 yılındaki 1,5 milyon düzeyinden 2015 sonuna kadar 4 milyona çıkacak olması, Otomotiv satışları, elektrikli alet ve bilgisayar talebi, uçak yolculuğu gibi tüketim göstergelerinin giderek iyileşmesi, Tüm evlerin neredeyse yarısına bilgisayar bulunması, internet ve cep telefonu kullanımının yaygınlığı gibi etkenler gelecek dönemlerde ticari hayatın canlılık kazanabileceği ve ticarette derinleşme anlamında önemli fırsatlar barındırdığı için yabancı yatırımcıların ilgisine neden olmaktadır. 57 Bu kapsamda demografik dinamiklerle birlikte teknolojiyle paralel bir değişim gösteren müşteri alışkanlık ve tercihlerinin, önümüzdeki dönemde ticaret sektörünün rotasının şekillenmesinde yol gösterici olacağı tahmin edilmektedir. Karşılıksız çek adedi 2013 yılı ilk altı ayında 305.571 olmuştur. 2012 ilk altı ayında bu sayı 405.840 olmuştur. Bu ise geçen döneme göre karşılıksız çek sayısında % 32 azalma olduğu anlamına gelmektedir. Protestolu senet sayısı 2013 yılının ilk 9 ayında geçen yılın aynı dönemine göre % 5,6 oranında artışla 814.034’e, protestolu senet tutarı % 16,3 oranında artışla 5.553.297.000 TL’ye ulaşmıştır. Ödenmeyen çek ve senetlerde geçen seneye göre kısmen iyileşme gözlense de ekonominin güven anketleri son dönemde tekrar negatif seyir tarafına geçmektedir. Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği verilerine göre, 2013 yılı Ocak-Eylül dönemini kapsayan ilk dokuz ayında 37.344 şirket ve kooperatif kurulmuştur. Bu dönemde; kurulan şirket sayısı, 2012 yılının aynı dönemine göre % 24,30, kurulan kooperatif sayısı % 6,21 artarken, gerçek kişi ticari işletme sayısı % 14,81 azalmıştır. Aynı dönem içinde kapanan şirket sayısı % 14,24, kapanan kooperatif sayısı % 0,65 ve kapanan gerçek kişi ticari işletme sayısı Haziran ayındaki re’sen iptal çokluğuna bağlı olarak % 145,09 artmıştır. Kapanan şirket sayısı % 14,24 artarak 11.210, kapanan kooperatif sayısı % 0,65 oranında artışla 1.386 ve kapanan gerçek kişi ticari işletme sayısı Haziran ayındaki reysen iptal çokluğuna bağlı olarak % 145,09 artışla 58.738 olmuştur. İlk ve ikinci çeyrekte makul ölçülerde gerçekleşen büyümeye rağmen ekonomideki yavaşlamanın tüketim harcamaları üzerindeki sınırlayıcı etkisi Ocak ve Ağustos aylarında kendisini iyiden iyiye hissettirmiştir. Aylar itibariyle tüketim harcamalarında en yüksek gerilemenin yaşandığı aylar % 3,9 ile Ocak olurken onu % 3,2 ile Ağustos, % 1,6 ile Haziran ve % 0,5 ile Nisan ayları izlemiştir. Tüketim harcamasının en yüksek orana ulaştığı ay ise % 5,3 ile Nisan olmuş, % 1,7 ile Temmuz, % 2,1 ile Mart, % 0,5 ile Şubat ayları izlemiştir. Tüm dünyada dengelerin değiştiği, TL’nin hızla değer yitirdiği ve toplumda ekonomik karamsarlığın adeta zirve yaptığı ağustosta tüketimin azalması normal sayılmalıdır. Bu belirsizlik TÜİK tarafından hesaplanan hizmet, perakende ticaret gibi endeksleri de etkilemektedir. Buna göre perakende ticaret sektöründe 2012’nin ilk ve ikinci yarılarında % 5,1 ve % 3 gerileyen tüketici güven endeksi 2013 ilk yarısında % 2,3’lük artışa dönmüştür. 58 Ancak Haziran ayında perakende ticaret sektörü güven endeksi % 0,9 olurken hizmet sektörü güven endeksindeki azalma % 2,6, inşaattaki azalma ise % 4’ü bulmuştur. Perakende ticarette son üç aydaki iş hacmi ve satışlar Haziran ayında % 0,7 artmasına rağmen gelecek üç aydaki iş hacmi ve satışlara ilişkin endeks, % 2,7 oranında gerileme göstermiştir. Bununla birlikte perakende sektör cirosunun 2013 yılı cirosunun ortalama 300 milyar dolara ulaşması beklenmektedir. Sektörün ülkemizdeki temelleri çok eskilere gitmekle birlikte, ticari faaliyetlerde ağırlığı son 20-25 yılda artmıştır. Türkiye’de perakende sektörünün tarihi, 1461 yılında inşa edilen ve dünyanın ilk alışveriş merkezi olan Kapalıçarşı’ya kadar dayanmaktadır. Özellikle 1990’lı yıllardan itibaren ülkemizde küçük bakkal dükkânlarından organize veya modern perakendeciliğe geçiş yaşandığı görülmektedir. Kişi başına düşen harcanabilir gelirin hızla artması ve kredi kartı kullanımının gittikçe yaygınlaşması ile birlikte perakende sektöründeki kuvvetli yükseliş devam etmektedir. Hâlihazırda Türkiye’de modern perakendeciliğin sektörden aldığı pay % 40 ile % 42 arasında değişirken bakkallar, büfe ve pazar yerlerinden oluşan geleneksel perakendeciliğin aldığı pay ise % 58 ile 60 oranında değişmektedir. Modern perakendeciliğe kıyasla geleneksel perakendeciliğin payı her ne kadar daha yüksek olsa da geleneksel perakendeden modern perakendeye geçiş sürecinin son yıllarda hızlandığı görülmektedir. Türkiye perakende sektörü gerek nüfus gerekse tüketim harcamaları açısından Avrupa genelinde önemli bir potansiyel arz etmektedir. Tüketim harcamaları açısından Avrupa’da 7. sırada yer alan Türkiye perakende sektörü; gıda harcamalarında 5. gıda dışı perakende harcamalarında ise 8. sırada bulunmaktadır. Avrupa ülkeleri ile Türkiye milyon kişi başına düşen mağaza miktarı olarak karşılaştırıldığında perakende sektörünün, bölge ülkeleri içerisinde en fazla gelişme potansiyeline sahip pazar olduğu görülmektedir. Türkiye’de perakende satışlar 1998 yılında 23 milyar TL’den, 2003 yılında 128 milyar TL’ye, 2008 yılında 239 milyar TL’den 2009 yılında 317 milyar TL’ye ulaşmıştır. 59 2011 yılında 302 milyar dolar düzeyinde gerçekleşen Türk perakende sektörü büyüklüğünün 2015 yılında 421 milyar dolara ulaşacağı ve sektörün 2016 yılına kadar her yıl % 10 büyüyeceği tahmin edilmektedir. Türkiye perakende sektörü 2023 yılında; 84.000 mağazaya ulaşmayı, 1.250.000 kişilik istihdam yaratmayı, 150 milyar dolar organize perakende cirosu ile 190 milyar dolar toplam perakende cirosuna ulaşmayı hedeflemektedir. Diğer yandan birçok sektöre doğrudan ve dolaylı etkisi bulunan perakendecilik sektörünü regüle etmek için bugüne kadar çok sayıda tasarı hazırlanmış olsa da halihazırda perakende sektörünü düzenleyecek bir yasanın bulunmayışı sektörün en büyük sıkıntısıdır. Gümrük ve Ticaret Bakanlığı tarafından hazırlanan “Perakende Ticaretin Düzenlenmesi Hakkındaki Kanun Tasarısı Taslağı” ilgili kamu kurum ve kuruluşları ile sektörün görüşüne açılan son tasarıdır. Perakende işletmelerin açılış ve faaliyete geçiş işlemlerinin kolaylaştırılması, perakende ticaretin kaliteli ve standartlara uygun olarak serbest piyasa ortamında etkin ve sürdürülebilir rekabet şartlarına göre yapılması, perakende işletmelerin dengeli bir şekilde büyüme ve gelişmesinin sağlanması, üretici ve tüketicilerin hak ve menfaatlerinin korunması ve perakende işletmelerin faaliyetleri ile bunların üretici ve tedarikçilerle ilişkilerinin düzenlenmesi amaçlanmaktadır. Taslak; organize perakendeciler olarak nitelendirilen alışveriş merkezi, büyük mağaza ve zincir mağazaların yanı sıra geleneksel perakendeciler olarak tabir edilen esnaf ve sanatkâr işletmeleri ile diğer ticari işletmeleri kapsamaktadır. Söz konusu taslakta yer alan bazı önemli hususlar aşağıda yer almaktadır. Perakende sektöründe kullanılan; alışveriş merkezi, büyük mağaza, zincir mağaza, özel markalı ürün, franchise, bayi gibi kavramlar tanımlanmaktadır. Ticaret bölgelerinin tespit edildiği, sokak, cadde, mahalle ve ilçe bazında azami fayda sağlayacak perakende işletme sayısının ve konusunun belirlendiği “İl bazında stratejik ticari planlar” hazırlanacaktır. Esnaf ve sanatkar işletmeleri ile küçük ölçekli ticari işletmeler için stratejik ticari planlar bağlayıcı nitelikte olmayacak fakat bu planlara uygun iş yeri seçiminde bulunmayanların hiçbir teşvik ve destekten yararlanamayacağı açıklanmıştır. Gümrük ve Ticaret Bakanlığı bünyesinde “Perakende Bilgi Sistemi” (PERBİS) kurulacak olup sistem ile iş yeri açılış sürecinin basitleştirilmesi ve tek elde toplanması planlanmaktadır. 60 Gümrük ve Ticaret Bakanlığı’nın gözetim ve denetiminde, esnaf ve sanatkarlar meslek kuruluşları eliyle tedarik ve dağıtım şirketleri kurulabilecek ve malların tedarik ve dağıtımında organize hale gelebilecek ve ölçek ekonomilerinden yararlanarak daha rekabetçi fiyatlarla mal ve hizmet sunumu yapabileceklerdir. Perakende işletmelerce talep edilen prim ve bedellerin kurala bağlanması, alım satım işlemleri nedeniyle üretici ve tedarikçilere yapılacak ödemelerin kural olarak 60 gün içinde gerçekleştirilmesi, bu sürenin üretim tarihinden itibaren 30 gün içinde bozulabilen gıda, temizlik ve kişisel bakım ürünlerinde 20 günü geçemeyecek olması kaidesi getirilmektedir. Perakende işletmelerin üretici ve tedarikçilerden temin ederek iş yerinde kendi ad veya markasıyla sattığı ürünlerin ambalajında, üretici ve tedarikçinin markasına tanınırlığını artıracak şekilde yer verilmesi hükmü getirilmiştir. Alışveriş merkezlerinde esnaf ve sanatkâr işletmelerine belirli oranda yer ayrılması, esnaf ve sanatkâr işletmelerinin alışveriş merkezlerinde faaliyet gösterebilmelerine imkan sağlanması, ayrıca kaybolmaya yüz tutmuş mesleklerin yaşatılmasını teminen bu meslek erbabının alışveriş merkezlerinde faaliyet göstermeleri mümkün hale getirilecektir. Kampanyalı satışlara ilişkin olarak indirimli ve promosyonlu satış kampanyalarının özellikle süresine ilişkin esaslar belirlenerek disiplin altına alınmasının sağlanması planlanmaktadır. Tüketicilerin, kampanyalı satışlarını PERBİS veya işletmelerin internet sayfası üzerinden güncel olarak takip edebilecektir. Perakende sektörünün regüle edilmesi açısından son derece önemli olan ve üyelerimizi çok yakından ilgilendiren düzenlemeler içeren Tasarı’nın yasalaşması sürecinde Odamız geçmiş yıllarda olduğu gibi konunun takipçisi olmaya devam edecektir. Ülkemizde ticaretin bileşenleri hızlı bir evrim geçirirken sanayi, ihracat, fuar ve turizm kenti olan İzmir ticareti de iç ve dış konjonktürdeki gelişmelerden etkilenmektedir. Cari açık kaynaklı olumsuzlukları düzeltmek adına ekonomide frene basılması nedeniyle ticari faaliyetlerde ihtiyatlı bir gelişim izlenmektedir. Bu durum açılankapanan-tasfiye olan firma istatistiklerine de yansımaktadır. 2013 ilk 9 aylık (Ocak-Eylül) dönemde İzmir’de; 2.189 şirket, 37 kooperatif ve 1.860 gerçek kişi ticari işletme olmak üzere toplam 4.086 firma kurulmuştur. Aynı dönemde tasfiye olan şirket sayısı 786, kooperatif sayısı 111 olup toplamı 897 olmuştur. Kapanan firma sayısı ise toplam 1.560 olup, bunun 801’i şirket, 81’i kooperatif ve 678’i gerçek kişi ticari işletmeden oluşmaktadır. 61 Kapanan firmaların açılan firmalara oranı İzmir’de % 38,2’dir. Türkiye genelinde bu oran % 60 olmuştur. Bu veri İzmir’li firmaların ekonomideki daralmaya daha dayanıklı ve hazırlıklı olduklarını göstermektedir. İzmir’de onlarca ticari merkez bulunmasına karşılık Kemeraltı Çarşısı ve Yenişehir Ticaret Merkezi ticari faaliyetlerin çatısını oluşturmakta; Alsancak ve Karşıyaka çarşılarıyla birlikte Kemeraltı Çarşısı, kruvaziyer turizmle gelen turistler ile sezonluk turizm hareketlerinin ilgi odağı olmaktadır. Ancak yurt içi satışlar her yıl artan oranlarda AVM’lere kaydığından yurt içindeki müşteri portföyünde azalma yanı sıra tüketim harcamalarında da % 20’leri aşan gerilemeler yaşanmaktadır. Geçen seneye göre satışlarda bir değişme olmadığını hatta geçen seneki satış oranlarının yakalanamadığını belirten esnaflar ucuz ve kaliteli ürün satmalarına rağmen süpermarketlerin satışlarına ciddi anlamda etki ettiğini söylemektedir. Nakit para konusunda sıkıntı yaşayan vatandaşın kredi kartı ile alışveriş avantajı nedeniyle süpermarketleri daha fazla tercih etmesi geleneksel çarşılara durgunluk ve gerileme olarak yansımaktadır. Önce bakkal, kasap, manav gibi mahalli-mini işletmeleri kapanmasına, açık olanların da marjinalleşmelerine yol açan AVM’ler İzmir çarşılarındaki ticari potansiyelin azalmasına neden olmaktadır. Buna karşı geleneksel çarşılarda altyapı, tanıtım, hizmet kalitesinin artırılması konusunda dönüşeme gidilmelidir. Süpermarket ve AVM yasalarının çıkarılması yanı sıra, çarşı-AVM dengesinin çarşılar lehine çevrimini, sadece küçük ticaret sahipleri ve firmaların ekonomisinin iyileştirilmesi için değil, İzmir kimliği-markasının yaşatılması ve büyütülmesi açısından da zorunluluk olarak görülmektedir. 2.4. Turizm Dünya Seyahat ve Turizm Konseyi verilerine göre; seyahat ve turizm endüstrisinin 2012 yılı dünya gayri safi milli hasılasına doğrudan katkısının yaklaşık 2 trilyon dolar olduğu öngörülmüştür. Dolaylı ve uyarılmış etkileri de dahil edildiğinde seyahat ve turizm endüstrisinin 2012 yılı dünya gayri safi milli hasılasının % 9,2 sini (6,5 trilyon dolar) oluşturacağı tahmin edilmektedir. Dünya genelindeki birçok turizm destinasyonu böylesine büyük bir endüstriden pay almaya çalışırken; Akdeniz çanağındaki 8 destinasyon (Türkiye, Yunanistan, İtalya, Fransa, İspanya, Fas, Tunus, Mısır) arasında olan ülkemizin de turizm konusunda sürekli uyanık kalması gerektiği düşünülmektedir. Çünkü günümüzde turizm destinasyonları geçmişte olduğundan daha yoğun bir rekabet ile karşı karşıyadır. 62 Özellikle 20. yüzyıldan itibaren toplumsal hayatta meydana gelen ekonomik, sosyal, kültürel, teknolojik vb. gelişmeler, küresel piyasalardaki rekabeti giderek keskinleştirmektedir. Diğer tüm sektörler gibi turizm sektörü de bu yoğun rekabetten nasibini almaktadır. Dünya Turizm Örgütü (WTO) tahminlerine göre, 2020 yılında 1,6 milyar turist uluslararası seyahate katılıp yıllık ortalama 2,2 trilyon dolardan daha fazla harcama yapacaktır. 2013 yılının ilk 8 aylık raporunu açıklayan Dünya Turizm Örgütü’nün öngörüsüne göre küresel ekonomideki yavaşlamaya rağmen, uluslararası turizm standartlarında Türkiye; Tayland ve Hong Kong'un ardından dünyada turizm gelirini en fazla artıran üçüncü ülke olarak gösterilmiştir. Dünya ekonomisindeki büyüme yavaş olsa da uluslararası turizm sonuçları dünya bölgelerinin büyük çoğunluğunda ortalamanın üzerinde olup, yerel ekonomiler ve istihdam için hayati bir fırsat yaratmaktadır. Özellikle işsizliğin endişe konusu olduğu Avrupa'da turizm sektörü, istihdam ve gelir yaratmakta önemli bir yer tutmaktadır. Ülkemiz; iklimi, sahip olduğu doğal, kültürel ve tarihi zenginlikleri, konuksever insanları, 2023 yılı hedefleri, toplumsal özgüveni ile daha fazla yabancı turist ağırlamaya uygun bir kapasiteye sahiptir. Benzer durum güzel İzmir için de geçerlidir. Bu nedenle; 2023 yılında 50 milyar dolar gelir, 50 milyon turist hedefine ulaşma noktasında şimdiden bir takım önlemlerin alınması zorunludur. İlk turizm hareketi İzmir’de başlamıştır. Ardından İzmir; uzun bir süre turizm sektöründe adından söz ettirememiş, geriye gitmiştir. Ancak; özellikle son yıllarda İzmir’in turizmde yeniden bir çıkış yakalamıştır. İzmir’e; 2011 yılında 1.388.271, 2012 yılında 1.368.924, 2013 yılının ilk 9 ayında ise 1.158.974 turist gelmiştir. Doğru hedef kitlelere doğru bir pazarlama ve tanıtım faaliyeti uygun turizm çeşidi ile sunulduğunda İzmir’e gelecek turist sayısının birkaç milyon kişiye ulaşması zor değildir. İzmir uzun yıllar boyunca milyon ile ifade edilen miktarda bir turist kitlesini görmemiştir. İzmir’in turist sayısının artması noktasında aslan payı Odamızın ve kruvaziyer turizmindir. 63 Dünya kruvaziyer pazarında, şu anda Çin ve Asya Pazarı büyüme eğilimine girmiştir. Ancak önümüzdeki dönemde Brezilya, Rusya ve Türk pazarının da kruvaziyer sektörüne önemli katkılar yapacağı öngörülmektedir. Türkiye, Akdeniz destinasyonlarında İspanya, İtalya, Yunanistan’dan sonra destinasyon bakımından ilgi çekici olarak 4. sırada yer almaktadır. Akdeniz’in halen önemli olduğu bir durumda özellikle ülkemize kış kruvaziyer turizmine detaylı bir şekilde eğilmek gerekmektedir. Türkiye, 2004 yılında dünyadaki 13 milyon kruvaziyer yolcusunun, sadece 818.000’ini ülke olarak ağırlayabiliyor ve % 6,2 oranında pay alıyordu. 2012 yılında ise dünyada 20,9 milyon kruvaziyer yolcusu seyahate çıkmıştır. Türkiye’ye 2012 yılında gelen toplam yolcu sayısı 2 milyon olup, ülkemiz dünya kruvaziyer yolcu pastasından % 10,02 oranında pay almaktadır. Türkiye içinde 3 marka destinasyon İstanbul, İzmir, Kuşadası olarak dikkati çekmektedir. İzmir, Ağustos 2013 rakamlarına göre Türkiye’nin kruvaziyer trafiğinin % 22,2’sini yönetmektedir. 2004 yılından bu yana Odamızın yoğun çabaları ile gerçekleştirilen kruvaziyer turizmi projesinde İzmir’de hızlı bir ilerleme sağlanmıştır. 2004 yılından 20 Ekim 2013 tarihine kadar kentimize 1.396 sefer ile 3.003.438 yolcu gelmiştir. İzmir, 2012 yılsonuna göre Eylül ayı sonunda yayınlanan Avrupa’nın önemli ilk 50 transit limanı arasında 42. sırada, büyüme hızı bakımından tüm dünyada 12. sırada yer almaktadır. Kentimiz 2011, 2012 ve 2013 yıllarında üst üste “Avrupa’nın Lider Kruvaziyer Destinasyonu ödülünü almıştır. Ancak hem kentimiz İzmir’deki kruvaziyer çalışmalarının daha da gelişerek devam etmesi hem de ülkemizde bulunan diğer limanların da kruvaziyer turizminden daha fazla pay alması için; İzmir Alsancak Limanı’nda bulunan genel kargo rıhtımının kruvaziyer amaçlı terminale dönüştürülerek özel sektörün işletmesine bırakılması, İzmir iniş-binişli kruvaziyer operasyonlarının artırılması için THY’nin İzmir’den ABD, İtalya, Almanya ve İngiltere direk uçuşlarının arttırılması, Akdeniz yükselirken ülkemizin kruvaziyer turizminden azami pay alması amacı ile Türkiye’de ilk kez kruvaziyer turizmi fuarı düzenlenmesi amacıyla İzmir’in pilot şehir seçilmesi ve İzmir’in 2014 ve 2016 yılında yapılabilecek uluslararası deniz turizmi fuarlarına talip olması, T.C Kültür ve Turizm Bakanlığı nezdinde yapılan yurtdışı ve yurtiçi tanıtımlar için özel kruvaziyer tanıtım filmleri hazırlanması, Kruvaziyer turizmi ile ilgili yurtdışında bulunan basın kuruluşlarının ülkemize ilgisini çekmek amacıyla özel tanıtım toplantıları düzenlenmesi, 64 Türkiye Kruvaziyer Platformu koordinasyonunda kruvaziyer sektörü üzerine yazan tüm dünyadan çeşitli ülkelerden basın temsilcileri, ülkemize davet edilerek, limanlarımız ve kruvaziyer destinasyonlarındaki kara turlarını tanıtma konusunda özel program düzenlenmesi ve programın Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından desteklenmesi, Kruvaziyer gemilerin uğradığı limanlar ve iskelelerde, özetle destinasyonlarda kara turlarının yaratıcı bir şekilde organize edilmesi, inanç, sağlık, spor, su sporları ve kültür turizmini teşvik edici özel konsept turların oluşturulmasına yönelik Odamız çalışmaları 2014 yılında da sürecektir. Tablo 9: 2003 ve 2012 Yılsonu İçin Liman Başkanlıkları Bazında Kruvaziyer Gemi ve Yolcu İstatistikleri LİMAN 2003 Aldığı Pay 2012 Gemi Gelen Gemi Gelen Sefer Yolcu % Sefer Yolcu Sayısı Sayısı Sayısı Sayısı Alanya 63 30.737 5,2 22 25.743 Antalya 92 48.012 8,2 55 159.430 Anamur 1 63 Bartın 9 882 Bodrum 63 15.416 2,7 131 52.832 Çanakkale 23 3.629 0,7 25 4.184 Datça Didim (Güllük) 7 1.079 Fethiye 22 2.532 0,5 11 1.969 Göcek 6 1.038 İskenderun İstanbul 199 200.079 34,3 382 596.027 İzmir (Çeşme ve Dikili Dahil) 30 19.932 3,4 337 562.416 Kaş 7 1018 Kemer Kuşadası 337 225.330 38,8 464 564.317 Marmaris 51 32.997 5,7 88 110.279 Mersin 2 774 Mudanya Samsun 7 1190 Sinop 10 3.708 Taşucu 4 709 Trabzon 7 3.204 0,5 18 8.015 Yalova 1 0 Toplam 887 581.868 100 1633 2.095.673 Kaynak: T.C Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı Deniz Ticareti Müdürlüğü 65 Aldığı Pay % 1,23 7,6 0,004 0,042 2,53 0,2 0,051 0,093 0,049 28,44 26,84 0,048 26,9 5,27 0,036 0,056 0,18 0,04 0,39 0 99,999 Genel Kruvaziyer turizmde ayakbastı ücretlerinin Odamız tarafından üstlenilmesi ile birlikte İzmir’de kruvaziyer turizmi hiç yok iken ilimiz, dünyadaki önemli kruvaziyer limanları arasında yıldızlaşmış, ülkemiz genelinde kruvaziyer turizmindeki payımız, Dikili ve Çeşme limanları da dahil olmak üzere, 2003 yılında % 3,4’ten 2012 yılsonunda ise % 26,84’e yükselmiştir. İzmir Ticaret Odası kruvaziyer turizmi ile İzmir’e “Destinasyon Rekabetçiliği” kavramını getirmiştir. Çünkü günümüzde turistler daha eğitimli, daha bilgili ve seyahat konusunda daha tecrübeli oldukları için farklı destinasyonlar keşfetmek istemektedirler. Aynı istek; yıllarca aynı kavramlarla turizm arenasında yer almaya çalışan ülkeler, kentler için de geçerli olup kruvaziyer turizmi gibi örneklerin arttırılması gerekmektedir. Bu noktada; Yıl 12 Ay Turizm vizyonunu belirleyen Odamızın İzmir turizmi için önerileri aşağıda sıralanmıştır. İzmir’in dijital tanıtımına daha fazla ağırlık verilmelidir. Tur operatörleri ile daha yoğun ilişkiler kurularak İzmir’de turizmin gelişimi ve yeni açılan otellerde de konaklamaların artırılması için yurtdışında road show çalışmaları yapılmalıdır. Özelleştirme İdaresi Başkanlığı'nın yürütmekte olduğu İzmir Alsancak Limanı genel kargo rıhtımı ve arda alanının kruvaziyer limana dönüştürme projesinin imar planı ve ihale şartları revize edilerek tekrar ihaleye çıkılması sağlanmalıdır. İzmir’e daha fazla uluslararası etkinliğin, büyük fuar ve kongre organizasyonlarının yönlendirilmesine yönelik çalışmalar hızlandırılmalıdır. İzmir’e uluslararası nitelikte bir kongre merkezi ve Ege Medeniyetleri Müzesi kazandırılmalıdır. İzmir tarihi kent merkezi (Kemeraltı, Agora, Kadifekale ve çevresi) müze şehir olarak şehir turizmine kazandırılmalıdır. İzmir’de turizmin yeniden yapılandırılması için "İzmir Turizm Master Planı" hazırlanmalı ve yürürlüğe konmalıdır. 1995 ve 2007 yıllarında termal turizm merkezi ilan edilen ve imar plan süreci tamamlanana Balçova termal bölgesi yatırımcıya sunulur hale getirilmelidir. Çeşme başta olmak üzere İzmir'de var olan turizm yatırım alanlarının (Seferihisar, Menderes, Selçuk, Bergama, Dikili) tüm imar planı süreçleri tamamlanarak yatırımcıya sunulabilir hale getirilmelidir. İzmir'de Bakanlıkça yapılan turizm amaçlı tahsisler arttırılmalıdır. Kültür, sanat, eğlence ve gösteri mekanları, akvaryum, su sporları, su ve ışık oyunları, butik otel, kafeterya, rekreasyon ve seyir alanları, marina, yat fuarı vb. fonksiyonlarını bünyesinde barındıracak ve Odamız tarafından hayata geçirilecek Pasaport Dalgakıran Projesi çalışmaları desteklenmelidir. İzmir’deki kamu ve özel hastanelerin veya diğer sağlık kuruluşlarının sağlık turizminde potansiyelini ortaya çıkarmak amacıyla bir envanter çalışması yapılmalıdır. 66 İzmir’in sahip olduğu termal turizm potansiyelinin ortaya çıkarılması için; kentimizdeki üniversitelerde kısa sürede “Spa Management Bölümü” ile “Kaplıca-Kür Otelciliği Bölümü” açılmalıdır. Ören yerlerine döviz ile girişi mümkün kılacak düzenlemeler gerçekleştirilmelidir. Efes ören yerinin UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne kazandırılması sağlanmalıdır. Deniz-güneş-kum için gelen orta halli turistlerin yanında yüksek gelir gruplarının da kentimize gelmesi sağlanmalıdır. İzmir’de her şey dahil ile gelen kitlesel turistten çok butik turizme yönelen turist hedeflenmeli ve yatırım-planlar buna göre şekillenmelidir. 2.5. Enerji Ülkemizde enerji sektörü, Hidrolik ve kömür kaynaklarının zenginliği, Temiz ve yenilenebilir enerji potansiyeli, Yeni enerji teknolojilerinde yararlanılabilecek bor, toryum gibi stratejik kaynakların varlığı, Dinamik nüfus, Enerji piyasasının liberalleştirilmesi, Enerji kaynaklarının çeşitliliği gibi avantajlı birçok özelliğe sahiptir. Ancak yerli ve yabancı sermaye girişinin yeterli miktarda olmaması, bürokratik engeller, hukuki altyapı ve mevzuattan kaynaklanan eksiklikler, bilimsel ve teknolojik altyapının zayıflığı, Ar-Ge çalışmalarıyla ilgili kaynakların ve teşviklerin yetersizliği, kamuoyu bilincinin zayıf olması, ara eleman eksikliği gibi problemler enerji sektörünün gelişme hızını yavaşlatmaktadır. Nüfus, enerji tüketimi ve CO2 emisyon artışları arasında paralel bir ilişki bulunmaktadır. Nüfus arttıkça buna bağlı olarak enerji tüketimi ve enerji tüketimine bağlı sera gazı emisyonları da artmaktadır. Sera gazı emisyonlarının yaklasık % 85’i enerji sektöründen kaynaklanmaktadır. Artan enerji tüketimine bağlı olarak emisyon değerleri de artmaktadır. Artan enerji talebi fosil kaynaklar yoluyla karşılanmaya devam ettiği sürece de enerji tüketimi ile CO2 emisyonu arasındaki bu ilişki devam edecektir. 67 Türkiye’nin yenilenebilir enerji kaynakları yerine fosil kaynaklara dayalı bir enerji kullanımının sürdürülmesi, Türkiye’yi dışa bağımı hale getirmiş, bu durum aynı zamanda enerji arz güvenliği açısından da risklere açık hale gelmesine yol açmıştır. Tek bir kaynağın ithalatına yönelme enerji güvenliği açısından da Türkiye’yi duyarlı bir duruma sokmakta, arz güvenliğini zedelemektedir. Türkiye’nin gelişmekte olan ve sanayileşen bir ülke olduğu, enerji talebinin giderek artacağı dikkate alınırsa, birincil enerji tüketimindeki ithalat oranını azaltabilmek için alternatif enerji kaynaklarına ağırlık vermek, onların kullanımını yaygınlaştırmak zorundadır. Fosil yakıt kullanımına bağlı çevre sorunlarıyla da karşı karşıya gelmesi sonucunu beraberinde getirmiştir. Bu doğrultuda yenilenebilir enerji kaynaklarına ağırlık verilmesinin önemi ortaya çıkmaktadır. Yenilenebilir enerji kaynaklarının payının arttırılması durumunda artan nüfusun ihtiyaç duyacağı enerji, sera etkisine yol açarak çevreye zarar veren karbon emisyonları yayılmaksızın karşılanmış olacaktır. Türkiye, 38,9 milyon ton kalan ispatlanmış üretilebilir petrol, 9,2 Mtep kalan ispatlanmış doğalgaz açısından oldukça fakirdir. 8,4 milyar ton kömür kaynağı bakımından ise göreceli olarak biraz daha şanslıdır. Günümüzde Türkiye’nin kalkınmasında karşılaşılan en önemli sorunlardan biri ihtiyaç duyulan enerjinin büyük kısmının ithal edilmesi ve ihracat gelirlerinin büyük kısmının ithal edilen enerji kaynaklarına ödenmesidir. Yüksek cari açık oranına yol açan bu durum Türkiye’nin enerji politikalarına çok daha fazla önem vererek etkin bir çözüm ortaya koyması zorunluluğunu beraberinde getirmiştir. Enerji politikalarının belirlenmesi sürecinde ülke gerçeklerinin yanında uluslararası, ekonomik, sosyal, siyasal, teknik ve teknolojik ilişkiler de göz önünde tutulmalıdır. Büyük önem taşıyan enerji güvenliğinin sağlanması için yerli kaynaklara ağırlık verilmesi gerekmektedir. Yerli kaynaklar çevre unsuru ile beraber düşünüldüğünde yenilenebilir enerji kaynakları akla gelmektedir. 68 Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı tarafından Türkiye’nin enerji politikası şu şekilde özetlenmektedir: Maliyet, zaman ve miktar yönünden enerjinin tüketiciler için erişilebilir olması, Serbest piyasa uygulamaları içinde kamu ve özel kesim imkanlarının harekete geçirilmesi, Dışa bağımlılığın azaltılması, Enerji alanında ülkemizin bölgesel ve küresel etkinliğinin artırılması, Kaynak, güzergah ve teknoloji çeşitliliğinin sağlanması, Yenilenebilir kaynakların azami oranda kullanılmasının sağlanması, Enerji verimliliğinin artırılması, Enerji ve tabii kaynakların üretiminde ve kullanımında çevre üzerindeki olumsuz etkilerin en aza indirilmesidir. Onuncu Beş Yıllık Kalkınma Planı’nda yer alan önemli hususlar ise şu şekildedir: Enerji ithalatının toplam ithalatımızın yaklaşık dörtte birini oluşturması nedeniyle, önümüzdeki dönemde küresel enerji piyasalarındaki fiyat ve arz gelişmeleri, Türkiye ekonomisini hem büyüme dinamikleri hem de cari açık açısından etkilemeye devam edecektir. Enerjide dışa bağımlılığımızı azaltmaya yönelik alternatif politikalar oluşturulması, büyüme ve cari açık üzerinde olumlu etkiler yaratacaktır. Bu kapsamda, arz tarafında linyit başta olmak üzere yerli kaynakların daha fazla değerlendirilmesi, nükleer enerjinin elektrik üretimi amacıyla kullanılması ve yenilenebilir enerji kaynaklarının enerji üretimindeki payının yükseltilmesi önem taşımaktadır. Talep tarafında ise, elektrikte pik yükün yataylaştırılması için enerji verimliliği tedbirlerinin artırılması ve komşu ülkelerle elektrik ticaretinin geliştirilmesi öncelikli konulardır. Ayrıca, Ortadoğu ve Hazar bölgesindeki petrol ve doğalgaz kaynaklarının Avrupa’ya taşınmasına yönelik çeşitli projeler, Türkiye’nin hem arz güvenliğini artırmaya hem de jeopolitik imkanlarını avantaja dönüştürmeye katkı sağlayabilecektir. Enerji verimliliği Türkiye’deki bu alandaki politikalarının önemli bir parçasıdır. Türkiye, enerji verimliliğine ilişkin Avrupa mevzuatının büyük kısmını uygulamaya geçirmiştir. Yenilenebilir enerji, çevre teknolojilerinin önemli bir kısmını oluşturmaktadır. Türkiye’nin temel enerji kaynaklarını su enerjisi, jeotermal enerji, odun, hayvansal ve bitkisel atıklar, güneş ve rüzgar enerjisi oluşturmaktadır. Türkiye’nin coğrafi konumu, söz konusu yenilenebilir enerji kaynaklarının büyük kısmının geniş bir biçimde kullanılabilmesi açısından pek çok avantaj sunmaktadır. Yenilenebilir enerji üretimini rekabetçi pazar koşullarında teşvik edebilmek için mevzuatta önemli düzenlemelere gidilmiştir. 69 Türkiye’nin, Cumhuriyetin 100. yılının kutlanacağı 2023 yılına yönelik iddialı vizyonu gereği yenilenebilir enerji sektörüne ilişkin yüksek hedefler öngörülmektedir. Bu hedefler arasında aşağıdakiler yer almaktadır: Enerji üretiminde yenilenebilir enerji payının % 30'a yükseltilmesi, Su enerjisinden tam yararlanılarak mevcut kapasitenin iki kattan fazla artırılması, Rüzgar enerjisinin 20.000 MW düzeyine çıkarılması (2010 yılında 1.694 MW idi) 600 MW jeotermal ve 3.000 MW güneş enerjisi kapasiteli elektrik santralleri, Türkiye'nin dünya çapında güneş enerjisinden en fazla yararlanan 10 ülkeden biri haline getirilmesi, 125.000 MW düzeyinde kurulu güç (2010 yılında 54.423 MW idi) 60.717 km taşıma hattı (2010 yılında 49.104 idi) 158.460 MVA düzeyinde enerji dağıtımı birim kapasitesi (2010 yılında 98.996 MVA idi) Elektrik kaybının/kaçak elektrik kullanımının % 5'e düşürülmesi ve akıllı şebeke kullanımının artırılması, 5 milyar m3 doğal gaz depolama kapasitesi (2010 yılında 2,6 milyar m3 idi) Enerji borsası oluşturulması, 10.000 MW kapasiteli 8 nükleer reaktörün aktif hale gelmesi, 5.000 MW kapasiteli 4 nükleer reaktörün inşa edilmesi, Kömür havzalarına 18.000 MW kapasiteli elektrik santrallerinin yapılmasıdır. Tüm bu nedenlerden Türkiye’nin yenilenebilir enerji kaynaklarının gelecekte enerji üretiminde büyük rol oynaması beklenmektedir. Bu kapsamda fosil yakıtlardan yenilenebilir enerji kaynaklarına geçişin etkin bir şekilde planlanması gerekmektedir. 70 Türkiye, yenilenebilir enerji kaynakları açısından oldukça zengin bir ülkedir. Bu potansiyelinin önemli bir bölümünü ise İzmir’den almaktadır. Rüzgar enerjisi kurulu gücüne bakıldığında Türkiye’de kurulu gücün % 41’inin Ege Bölgesinde ve Ege Bölgesindeki rüzgar enerjisi kurulu gücünün % 40’ının da İzmir’deyoğunlaştığı göze çarpmaktadır. İzmir’in rüzgar enerjisi potansiyeli 11.854,2 MW olup söz konusu potansiyel Ege Bölgesi’nin toplam elektrik tüketiminden daha yüksektir. Bununla birlikte rüzgar enerjisi potansiyelinin yalnızca % 2,6’sı kullanılabilmektedir. 2015 yılına kadar ise bu oran yeni kurulumlarla birlikte % 4,5’e ulaşacaktır. 2023 hedefi gerçekleştirildiğinde, İzmir’in mevcut rüzgâr enerjisi potansiyelinin ancak % 10’u değerlendirilmiş olacaktır. Güneş enerjisi açısından İzmir, en avantajlı şehirlerden birisidir. Türkiye’de güneş kapasite oranı bakımından Antalya’dan sonra ikinci sırada İzmir gelmektedir. Antalya’da% 20 civarında olan güneş kapasite oranı, İzmir’de % 15-18 civarındadır. İzmir’in bu denli avantajlı olduğu bir alan olmasına rağmen, güneş enerjisi genelde sıcak su elde etmek amacıyla kullanılmakta olup özellikle fotovoltaik açısından son derece zayıf kalmaktadır. Kullanıma elverişli tarım alanlarının bulunması, hayvansal ve bitkisel atık miktarı sonucunda biyogazdan elektrik üretimi de önemli bir potansiyel olup İzmir’in biyogaz potansiyeli 537 MW’dır. İzmir’de biyokütle kaynağı olarak kullanılabilen, tarım ürünleri üretim miktarlarının dağılımına bakıldığında; bitkisel üretimin % 56,5; hayvansal üretimin % 38,4 ve su ürünleri üretiminin % 5,1 olduğu görülmektedir. Ancak ne yazıkki İzmir’de biyokütle lisansı almış kurum kuruluş bulunmamaktadır. İzmir’de jeotermal kaynaklar sıcaklıkları açısından çeşitlilik göstermektedir. Söz konusu kaynaklar tarım, konut ısıtma, termal turizm gibi farklı alanlarda kullanım imkanı sunmaktadır. Mevcut jeotermal potansiyelin kullanılır hale gelmesi ile birlikte 5 kat fazla konutun ısıtılabileceği öngörülmektedir. İzmir ilinde kullanılan jeotermal enerjinin büyük bir kısmı, konut ısıtmaya yönelik değerlendirilmektedir. Toplam kullanılan enerjinin % 59’u konut ısıtmada, % 36’sı sera ısıtmada ve kalan % 5’lik kısım ise turizmde kullanılmaktadır. 71 Ancak jeotermal enerjiye yönelik mevcut kurulu kapasite dikkate alındığında, İzmir ilinde jeotermal enerji kullanılarak elektrik üreten bir santral bulunmamaktadır. İzmir ilinde yapılan yatırımlar ve jeotermal enerji potansiyeli baz alındığında, yaklaşık olarak potansiyelinin % 60’ı kullanılmaktadır. Mevcut elektriksel üretim potansiyeli ise henüz değerlendirilmemektedir. Türkiye’de zengin bir yenilenebilir enerji kaynak potansiyeli mevcuttur. AB ülkeleri ile kıyaslandığında, hemen her yenilenebilir enerji kaynağı açısından oldukça şanslı durumda olduğu görülmektedir. Türkiye, sahip olduğu potansiyel ile yenilenebilir enerji bakımından önemli üstünlüklere sahiptir. Rüzgar, güneş, jeotermal, biyokütle, hidrolik ve deniz kökenli enerji açısından geniş bir sektörel yelpazeye sahiptir. Ancak hidrolik enerji haricinde diğer yenilenebilir enerji kaynaklarında henüz istenen ivme yakalanamamıştır. Son olarak; İzmir’in önemli sorunlarından birinin de hava kirliliği olduğu dikkate alındığında; İzmir’de ısınma amaçlı alternatif temiz enerji kaynaklarının kullanılması için tüm iknaların seferber edilmesi, söz konusu yakıtların kullanımının teşvik edilmesi amacıyla ilgili kurumların etkin işbirliği gerekmektedir. Bu kapsamda; öncelikle resmi kurum ve kuruluslar ile ticari ve sanayi kuruluslarının katı yakıtlı yakma sistemlerini terk ederek bir geçis dönemi çerçevesinde sanayi ve ısınma amaçlı yakıt olarak dogalgaz veya yenilenebilir enerji kaynakları kullanımına geçmesi sağlanmalıdır. 2.6. Sağlık Ülkemizde sağlık sektörü; erişebilirliğin artması ve artan satın alma gücü gibi etkenlerden dolayı yükselme göstermektedir. Ülkemiz yabancı hastalar için sağlık hizmetinin alınabileceği etkin pazarlardan birisidir. Son yıllarda dünyanın önde gelen ve büyüyen ekonomileri arasında yerini alan Türkiye’de, sağlık sektörü, sağlığa erişimin hükümet politikaları tarafından da olumlu desteklenmesine paralel olarak önemli gelişim göstermiştir. Ülkemizde; Sağlık Bakanlığı’na bağlı 843, üniversitelere bağlı 62, özel 489 ve diğer kalemlerde 45 olmak üzere toplam 1.439 hastane vardır. Hasta yatağı sayısı ise 199.950’ye ulaşmıştır ve bu yataklardaki doluluk oranı % 64’ler civarındadır. 72 Avrupa’da sosyal güvencesi olan ve kaliteli sağlık hizmeti talep eden yaşlı nüfus artmaktadır. Dolayısıyla Avrupa devletleri de; dışarıdan sağlık hizmeti alarak maliyetlerini düşürme çabası içerisindedir. İşte bu noktada sağlık turizmi kavramı ortaya çıkmaktadır. Sağlık turizmindeki turistlerin hem tedavi hem de tatil amacı olduğu için beklentileri ve aynı zamanda yarattığı katma değer de yüksektir. Kitle turizmi amacıyla ülkemize gelen bir turist ortalama 700 $ harcama yaparken bir sağlık turisti ortalama 2.500 $ harcama yapmaktadır. Ülkemiz de sağlık turizminde bölgenin en önemli ülkelerinden birisi haline gelmiştir. Ülkemizin 2023 yılında sağlık turizmi hedefi; yıllık 1 milyon yabancı hasta, 20 milyar dolar sağlık turizmi geliridir. 2011 yılında 156.176 sağlık turisti ülkemiz kamu ve özel sektör hastanelerinden sağlık hizmeti alırken, bu rakam 2012 yılında 200.000 kişi olarak gerçekleşmiştir. Dünya Turizm Örgütü 2015 yılında, sağlık amaçlı seyahat edecek kişi sayısının 20 milyon kişiye ulaşacağını belirtmektedir. Günümüz itibariyle dünya sağlık turizmi hacmi ise 100 milyar dolardır. İzmir sahip olduğu turizm potansiyeli ve sağlık sektörü altyapısı ile sağlık turistine hitap edebilecek özelliklere sahiptir. Bu noktada belirli hastalıkların tedavisi ile ilgili hizmet verilmesi ve marka yaratılması konusundaki çalışmalar hızlandırılmalı; pilot hedef kitleler seçilmeli ve etkin tanıtım ve pazarlama çalışmalarına başlanılmalıdır. İzmir’de; sağlık turizminde olduğu gibi tıbbi malzeme üretiminde de avantaj kullanılmalıdır. Ülkemizde özel hastanelerin artması ve sağlıkta değişim programı ile kamu hastaneleri de kaliteli ve yüksek teknolojiye sahip tıbbi cihazları talep eder duruma gelmişlerdir. İç talep artmıştır ancak tıbbi cihaz, alet ve sarf malzemelerinin dışa bağımlılığı hala devam etmektedir. Bu noktada; Türkiye’de ve İzmir’de sektörün ihtiyaç duyduğu ar-ge, altyapı, kalifiye personel vb. unsurlara ilişkin koşullar oluşturulmalı, uluslararası standartlarda tıbbi malzeme üretimine yönelik çalışmalar yapılmalıdır. 73 2.7. Eğitim Bilgi ve iletişim teknolojilerinde yaşanan hızlı gelişmeler ışığında değişen ve gelişen dünyada, ülkeleri birbirinden ayıran sınırlar, küreselleşmenin de etkisiyle birlikte her geçen gün önemini yitirmektedir. Küreselleşme kavramı aynı zamanda rekabet edilebilirlik kavramını da beraberinde getirmiştir. Artık firmalar sadece bulundukları ülke sınırları içerisinde değil; diğer ülkelerdeki firmalar ile de rekabet etmek zorunda kalmaktadır. Günümüzde artan küresel rekabet her sektörde ciddi boyutta yaşanmaktadır. Geçmişte rekabet avantajını sadece fiyat belirlerken, günümüzde fiyatla beraber kalite, ürün çeşitliliği ve geleceğe yatırım da rekabet açısından önemli unsurlar haline gelmiştir. Özellikle doymuş pazarlarda, satışları müşteri tercihleri belirlediğinden ürün geliştirme, marka ve model yaratabilme gibi unsurlar önem kazanmıştır. Müşteri tercihlerine göre ürün yelpazesinin gelişmesi; kullanılan teknolojilerin de çeşitlenmesini sağlamaktadır. Bu nedenle, teknolojiyi etkin bir şekilde kullanabilen, tüketici tercihleri doğrultusunda değişen koşullara süratle uyum sağlayarak cevap verebilen nitelikli insangücü son derece önemli hale gelmiştir. Bir ülkenin sahip olduğu nitelikli işgücü aynı zamanda o ülkenin rekabet gücünün de en önemli bileşenidir. Sahip olunan insangücünün ihtiyaç duyulan niteliklere kavuşması ise ancak ve ancak eğitim ile mümkündür. Genel anlamda eğitim, bireyleri belli amaçlara göre yetiştirme sürecidir. Eğitim süreci sonucunda, bireyde istenilen yönde davranış değişimi gözlemlenir. Eğitim ile kazanılan davranışlar sonucunda da üretim artar, ekonomik büyüme hızlanır. Türkiye İstatistik Kurumu (TUİK) verilerine göre İzmir nüfusunun mevcut eğitim durumu incelendiğinde; Okuma yazma bilmeyenlerin payının % 2,10, Okuma yazma bilen fakat bir okul bitirmeyenlerin payının % 16,32, İlkokul mezunlarının payının % 25,46, 74 İlköğretim mezunlarının payının % 17,30, Ortaokul veya dengi okul mezunlarının payının % 5,21, Lise veya dengi okul mezunlarının payının % 20,71, Yüksekokul veya fakülte ve üstü mezunlarının payının % 12,90 olduğu görülmektedir. İzmir’de ilkokulda net okullaşma oranının Türkiye ortalaması olan % 98,86’nın altında, % 98,53 olarak gerçekleştiği görülmektedir. Ortaöğretimdeki (lise) okullaşma oranı ise Türkiye ortalaması olan % 70,06’nın üzerine çıkarak % 78,02 olarak gerçekleşmiştir. Öğretmen başına düşen öğrenci sayısı eğitimin kalitesini belirten önemli göstergelerden biridir: Kentimizde ilkokulda, bir öğretmene 16 öğrenci düşerken bu sayı Türkiye için 20’dir. Ortaokul eğitimi için ise ilimizde öğretmen başına 17 öğrenci düşerken, Türkiye genelinde bu rakam 19’dur. Yaygın ve kaliteli bir eğitim için okullaşma oranı arttırılmalı, öğretmen başına düşen öğrenci sayıları ise azaltılmalıdır. Okulların teknolojik altyapıları güçlendirilmeli ve sürekli yenilenmelidir. Her okulda bilgisayar ve internet erişimi olmalıdır. Ülke kalkınmasında “Bireye iş hayatında belirli bir meslekle ilgili bilgi, beceri ve iş alışkanlıkları kazandıran ve bireyin yeteneklerini çeşitli yönleriyle geliştiren eğitim” şeklinde tanımlanan mesleki ve teknik eğitim ise özellikle son derece önemlidir. Çünkü, “iş için eğitim”, “üretim için eğitim”, gibi değişik tanımlamaları bulunan mesleki ve teknik eğitim, genel olarak bireyi işe hazırlayan bir eğitim sürecidir. Ülkemizde lise eğitimi alan öğrencilerin % 54,57’si genel liseleri, % 45,43’ü ise mesleki ve teknik eğitim veren liseleri tercih etmişlerdir. İzmir’de ise mesleki ve teknik eğitim alan öğrenci oranı % 47,93 iken; genel eğitim gören öğrenci oranı ise 52,07’dir. Oysa gelişmiş ülkelerde mesleki ve teknik eğitim genel eğitime nazaran daha çok tercih edilmektedir. Mesleki eğitimin tercih edilme oranı % 60 - % 70 civarındadır. 75 Ülkemizin kalkınmışlık seviyesinin yükselmesi için, mesleki ve teknik eğitim alan öğrenci oranlarının arttırılması gerekmektedir. Piyasalardaki ara eleman ihtiyacına yönelik olarak öğrencilerin genel ortaöğretim kurumlarından ziyade mesleki ve teknik ortaöğretim kurumlarına yönlendirilmeleri gerekmektedir. Doğru yönlendirme için evde öğrenci velileri, okulda ise rehber öğretmenler, öğrencilerin isteklerinin belirlenmesi aşamasında etkin rol oynamalıdırlar. Eğitim programları, sektörlerin işgücü ihtiyacının karşılanması amacıyla, piyasadaki işgücü talebi doğrultusunda günümüz koşullarına uygun olarak sürekli güncellenmelidir. Üniversite-sanayi ilişkileri kuvvetlendirilmeli, bölgesel işgücü talebinin karşılanması ve nitelikli, kaliteli iş gücü eksiğinin kapatılması için birlikte çalışarak ortak projeler geliştirilmelidir. Mesleki eğitim veren kurumların, uluslararası normlara uygun kaliteli eğitim için, donanım ve altyapılarının sürekli güncel tutulmalıdır. Piyasanın işgücü talebi periyodik olarak saptanmalı; belirlenen talebin karşılanması amacıyla uygun eğitimin verileceği okulların açılması veya mevcut okulların kapasitelerinin arttırılması gerekmektedir. Eğitimin piyasanın işgücü talebine uygun olarak belirlenmesi işsizlik oranının azaltılmasını sağlayacak, eğitimli işgücünün ise işsiz kalmasını engelleyecektir. Odamız, eğitime büyük önem vermektedir. Bugüne kadar Altındağ İzmir Ticaret Odası İlkokulu, Gaziemir EVKA-7 İzmir Ticaret Odası İlkokulu, Van Gedikbulak İzmir Ticaret Odası İlkokulu, Van Erciş Mehmet Akif Ersoy İzmir Ticaret Odası İlkokulu Odamız tarafından yaptırılmıştır. Odamızın eğitime verdiği desteğin en önemli göstergesi ise 2001 yılında Odamız Eğitim ve Sağlık Vakfı tarafından kurulan Ege Bölgesi’nin ilk Vakıf Üniversitesi olan İzmir Ekonomi Üniversitesi’dir. Sağladığı kaliteli eğitim için tercih edilen Üniversitemiz pek çok başarılı çalışmanın altına imza atmakta, gerek öğrencilerinin gerek mezunlarının gerçekleştirdiği başarılı projeler ile adından sıkça söz edilmektedir. İTO Eğitim ve Sağlık Vakfı tarafından 2001 yılında kurulan İzmir Ekonomi Ünversitesi bugün 6.600 öğrenciye ulaşmış ve TOBB’un girişimcilik bayrağını taşımaya hak kazanmıştır. 76 Onlarca okula Atatürk Köşesi yaptırılmış, pek çok okulun maddi yardım talepleri Odamızca karşılanmıştır. Ayrıca her yıl Odamızca yüzlerce öğrenciye burs verilmektedir. Üyelerimizin eğitim düzenlenmektedir. taleplerinin karşılanması amacıyla eğitim programları 2014 yılında da Odamızın eğitime olan desteği sürecektir. 2.8. Bilişim Bilişim Sektörünün temelini oluşturan bilgi toplumu olma hedefi, bir çok ülke için öncelik olmuş durumdadır. Nitekim ülke politikası açısından da bilişim sektörünün, 500 milyar dolarlık ihracat hedefine ulaşmada lokomotif bir sektör olacağı düşünülmektedir. İlk başlarda internetin yalnızca bilgi paylaşımı olarak gündeme gelmesine karşın ilerleyen zamanda ticari olarak kullanılmaya başlanmasıyla beraber internet kullanımı ve kullanıcısı sayısı da dünya genelinde farklı boyutlara ulaşmıştır. Ülkemizde 2013 yılı itibariyle internete erişim imkanı bulunan hane halkı % 50’lere kadar yükselmiş olup bu rakam işyerlerinde daha da yükselmektedir. Odamız; masaüstü bilgisayarlardan cep bilgisayarlarına geçtiğimiz ve neredeyse beşikteki bebeklerin bile bir şekilde iletişim içerisinde olduğu Bilişim sektöründeki gelişmeleri çok yakından takip etmektedir. İş dünyası Yeni Türk Ticaret Kanunu, Borçlar Kanunu, e-fatura, e-defter vb. bir çok yeni uygulama ile internet ve bilişim sektörü teknolojileri ile sürekli iletişim halinde olmak zorunda kalmıştır. Örneğin ülkemizde vergi alanında son yıllarda elektronik uygulamalar çok yaygınlaşmıştır. Son 15 yıllık dönemde vergi alanında hayata geçen elektronik uygulamaları; VEDOP: Türkiye kamu alanındaki en büyük bilişim ve iletişim projesi olan VEDOP (Vergi Daireleri Otomasyon Projesi) 1998 yılında uygulanmaya başlanmıştır. Bu projenin vergi dairelerinde tam otomasyon, etkin ve hızlı bir Gelir İdaresi, mükellef odaklı hizmet sunumu, bilgi ve iletişim teknolojileri ile destekli iş süreçleri, mükelleflere ait gönüllü uyum derecelerinin yükseltilmesi, kayıt dışı ekonomi ile mücadele ve diğer kurum ve kuruluşlar ile etkin bir veri paylaşımı gibi yararları bulunmaktadır. 77 E-beyanname: 2004 yılı Ekim ayında ilk uygulamasına başlanılan ebeyanname uygulaması ile beyanname, bildirim ve taleplerin vergi dairesine fiziki olarak verilmesi yerine işlemi internet üzerinde yapma imkanı sağlanmış, zaman içerisinde kapsamı sürekli genişletilmiş, daha sonra KDV iade taleplerinin de elektronik ortamda yapılması zorunluluğu getirilmiştir. Ebeyanname uygulaması ile kırtasiye ve bürokrasi içinde boğulmuş olan hem vergi daireleri hem de mükellefleri rahatlamış, mükellefler artık uzun kuyruklarda bekleme külfetinden kurtulmuş, beyanname verilerinin herhangi bir işleme gerek duymaksızın işlenebilmesi mümkün olmuştur. İnternet Vergi Dairesi: Bu uygulama ile mükellefler İnternet Vergi Dairesi aracılığı ile tahakkuk, tahsilat, vadesi gelen ve gelmeyen borç bilgilerini ve varsa gecikme zammı tutarlarını on-line olarak görebilme, bazı konular ile ilgili bilgi alma imkanlara sahip olmuştur. E-borç ödeme: Internet bankacılığının gelişmesi ile birlikte vergi borçlarının da elektronik ortamda ödenmesi imkanı getirilmiştir. Yine Gelir İdaresi Başkanlığı sitesinden kredi kartıyla motorlu taşıtlar vergisi ve trafik para cezalarının ödenebilmesi artık mümkün bulunmaktadır. E-haciz: Bu uygulamayla hem hatasız hem de daha hızlı bir şekilde haciz işlemi yapılabilmektedir. E-mükellef hizmetleri: Gelir İdaresi Başkanlığının Web Tabanlı Bilgilendirme Sistemi ile vergi uygulamalarına yönelik her türlü güncel bilgi, Gelir İdaresi Başkanlığı internet sitesindeki her yenilik, vergi kanunları, Bakanlar Kurulu Kararları, yönetmelikler, genel tebliğler, genelgeler, sirkülerler, Gelir İdaresi'nden haberler, vergi istatistikleri, hedef ve faaliyet sonuçları abone olan herkese ücretsiz eşzamanlı olarak gönderilebilmektedir. Yukarıda özel sektörün bilişim teknolojilerinden neden daha fazla yararlanması gerektiğine dair birkaç güncel tespit yapılmıştır. Burada dikkat edilmesi gereken asıl konu, bilişim sektörünün diğer sektörleri etkilemesinden ziyade sektörün kendisinin gelişmelerden nasıl etkilendiğidir. Bu kapsamda, bilişim sektörünün önümüzdeki dönemdeki en önemli gündemini büyük veri (big data), bulut bilişim, siber güvenlik ve casusluk oluşturacaktır. Büyük Veri (Big Data) Big Data (Büyük Veri) kavramı insanların internette yaptıkları aktiviteler sonucu oluşmaktadır. Bir internet kullanıcısı Twitter, Facebook Reddit, Linkedin vb. gibi kullandığı sosyal ağlardan çeşitli paylaşımlarda bulunmaktadır. İnsanlar paylaşımlarda bulundukça bilgiler artmakta ve buna bir de artan internet kullanıcı sayısı eklenecek olursa veri büyüklüğü farklı boyutlara ulaşmaktadır. 78 İnternet ortamında oluşacak veri büyüklüğünün ise 2020 yılı için 40 ZB (Zettabayt) olması beklentiler arasındadır. Bu noktada devreye Big Data (Büyük Veri) kavramı girmektedir. Dünya genelinde internet üzerinden birçok servis sağlayan büyük ve orta ölçekteki şirketler için Big Data(Büyük Veri) konusu bu süreçte önemli bir durum teşkil etmekle birlikte ileride kişilerin sosyal paylaşım sitelerinde vb. de paylaştıkları verilerin belli bir bedel karşılığı kendilerine yine geri verilebileceği düşünülmektedir. Bulut Bilişim (Cloud Computing) Bulut Bilişim (Cloud Computing) insanlar bu kavramın ne olduğu konusunda pek bilgi sahibi olmasalar da kullandıkları bazı uygulamalarla aslında Bulut'tan yararlanmaktadırlar. Dropbox, SkyDrive, Hotmail vb. gibi uygulamalar bize bu hizmeti sağlamaktadır. Bulut Bilişimde amaç tüm işlerin online ortamdan yürütülüyor olmasıdır. Bulut Bilişim kullanımı yaygınlaştığında her türlü bilgisayarın taşınmasına gerek kalmayacaktır. Çünkü veriler, Bulut’ta olacak ve kişinin gittiği her yere onlarla birlikte gideceklerdir. Bulut Bilişim’in birçok faydalı yönü olmasına rağmen bazı handikapları da bulunmaktadır. Bu kapsamda; işlerin Bulut’tan yürütülüyor olması için çok geniş bir veri depolama alanı olması, Bulut’taki verilerin Siber Korsanlar’dan korunması, özel şirketlerin uygulamalarının ne kadarını Bulut’a taşıyacağı gibi üzerinde uzun çalışmalar gerektiren konular da bulunmaktadır. Siber Güvenlik ve Casusluk Siber korsanlar tarafından yapılan saldırılar sonucunda Siber Güvenlik farklı bir boyuta ulaşmıştır. Önceden küçük ve orta ölçekli işletmeler bu konuya önem verirken yapılan geniş çaplı siber saldırıların ardından hükümetler ve istihbarat birimleri de bu konuya daha fazla önem verir hale gelmişlerdir. İleride yaşanacak savaşların siber savaşlar olacağına, siber yöntemler ile istendiğinde bir uçağın bile düşürülebileceğine dair çok sayıda öngörü bulunmaktadır. Hatta; Çin’in siber ordusu olduğu, ABD’nin de siber korsan sayısını 1000’den 5000’e çıkaracağı belirtilmektedir. Siber güvenliğin mobil uygulamalar konusunda da kullanılması gerektiği düşünülmektedir. Sonuç olarak; Türkiye Bilişim Sanayicileri Derneği verilerine göre bilgi ve iletişim teknolojileri sektörü 2012 yılında 21 milyar TL’lik e-ticaret pazarı ile birlikte toplam 87.24 milyar TL’ye ulaşmış durumdadır. Sektörde istihdam edilen kişi sayısı ise; 153.849 kişiye ulaşmıştır. Bilişim sektörü ihracatı 2012 yılında 1,08 milyar TL olarak gerçekleşmiştir. Bu kapsamda; yazılım ve hizmet ihracatı: 665 milyon TL, savunma sanayi 261 milyon TL, donanım 147,8 milyon TL olarak gerçekleşmiştir. 79 Yapılan yazılım ihracatının 2012 yılında 500 milyon dolar olduğu ve 2013 yılında bu rakamın 1 milyar dolara yükseleceği öngörülmektedir. Türkiye’nin 2023 yılı hedeflerini gerçekleştirmesi için yıllık ortalama % 8 büyümeyi yakalaması gerekmektedir. Bu da ancak bilişim sektörünün gelişmesi ve sektörlerin bilişim ile desteklenmesiyle olacaktır. Bu noktada ulusal yazılım geliştirilmesi, donanımda marka yaratılması, dijital okuryazarlığın arttırılması, e-devlet hizmetlerinin tamamlanması, yeni iş modellerinin gelişmesi ile gelişmiş ülkeler ile aramızdaki özellikle yazılım ve donanım üretimi konusundaki dijital uçurumu gidermeye yardımcı olacaktır. 2.9. Finans 2023 yılı için belirlenen “İlk 10 Ekonomi ve Küresel Güç Türkiye” sloganıyla ileri teknoloji üreten ve ihraç eden yapısıyla Avrasya’nın üretim üssü olmak hedefi bulunmaktadır. Bu kapsamda, daha fazla üretime, üretim için yatırıma, yatırım için de kaynağa ihtiyaç bulunmaktadır. Kaynak yaratmanın en önemli yollarından birisi de kuşkusuz finansal araçların kullanılmasıdır. Ülkemizdeki işletmelerin büyük bir çoğunluğunu KOBİ’ler oluşmaktadır. KOBİ’lerin öz sermayesi daha sınırlıdır, kurumsallaşma oranı daha azdır ve finansmana ulaşmakta güçlük çekebilmektedirler. Gelişmiş ülkelere bakıldığında, KOBİ’lerin finansman olanağı sadece bankalar değildir. Sermaye piyasaları yani hisse senetleri ve tahvil yoluyla da şirketlerin finansman ihtiyaçlarına çözüm bulunabilmektedir. İzmir’de finans sektörünü incelediğimizde en fazla ağırlığın bankacılık sektöründe olduğu görülmektedir. Bankacılık sektörünün yanı sıra sigorta şirketleri, döviz büroları, tüketici finansman şirketleri, varlığa dayalı menkul kıymet şirketleri, finansman şirketleri, factoring şirketleri, finansal kiralama şirketleri, finansal holding şirketleri vb. finans kurumlarının da şubeleri İzmir’de bulunmaktadır. Geçmişte İzmir merkezli bankalar olmasına rağmen bugün itibariyle İzmir merkezli bir bankanın olmaması, İzmir’in sermaye açısından İstanbul’a ve yurtdışına bağımlı olması sonucunu doğurmuştur. Vadeli İşlem ve Opsiyon Borsası da İzmir’deki faaliyetlerini tamamlamış ve Borsa İstanbul çatısı altına girmiştir. Türkiye’nin dünyanın 10 finans merkezinden biri olması yolunda önemli bir adım atılacağı düşünüldüğünde, İzmir’e de İstanbul’u tamamlayıcı bir finans merkezi rolünün verilmesi, İzmir’in tarihi ve kültürüyle özdeşleşecektir. 80 Ayrıca 30 Ekim-1 Kasım 2013 tarihleri arasında İzmir’de düzenlenen 5. İzmir İktisat Kongresi’nin periyodik olarak uluslararası katılımla İzmir’de düzenlenmesinin, İzmir’in ekonomik ve finansal hayatına büyük katkılar getireceği düşünülmektedir. Yatırımcıların sözkonusu kongre ile İzmir’in ekonomik profilini ve yatırım olanaklarını daha iyi tanıması sağlanacağından, İzmir’in finansal kesimden Türkiye içerisinde daha fazla pay alması mümkün olabilecektir. İzmir’de finans sektörünün ağırlığı genelde İzmir’de yer alan banka şubelerinin yaptıkları işlemlerden oluşmaktadır. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu verilerine göre; Haziran 2013 itibariyle İzmir’de toplam banka mevduatları 43,1 milyar TL, kullandırılan toplam nakdi krediler ise 53,6 milyar TL’ye ulaşmıştır. İzmir, Haziran 2013 itibariyle 43,1 milyar TL ile ülkemizde toplanan tüm mevduatın % 5,1’ini karşılamaktadır. İzmir, ülke genelinde kullanılan toplam nakdi kredilerde 53,6 milyar TL ile % 5,6’lık pay sahibidir. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu verilerine göre Haziran 2012 itibariyle; İzmir’de takipteki alacaklar 1,8 milyar TL’ye ulaşmış ve takipteki alacakların toplam nakdi kredilere oranı % 3 olmuştur. 506 milyon TL taşıt kredisi ve 7,5 milyar TL konut kredisi kullandırılmıştır. İzmir’de Haziran 2013 itibariyle; 3,7 milyar TL toptan ticaret ve komisyonculuk sektörüne, 2,5 milyar TL ziraat ve balıkçılık sektörüne, 2,2 milyar TL gıda, meşrubat ve tütün sektörüne, 2,0 milyar TL metal ve işlenmiş maden sektörüne, 1,7 milyar TL inşaat sektörüne, 1,0 milyar TL tekstil ve tekstil ürünlerine, 823,7 milyon TL denizcilik sektörüne, 453,7 milyon TL turizm sektörüne, 34,0 milyon TL finansal kuruluşlara kredi kullandırılmıştır. 2013 Haziran itibariyle, İzmir’de şube başına düşen nüfus 5.070, şube sayısı ise 790’dır. 2012 Haziran ayından 2013 Haziran’a kadar 34 yeni şube açılmıştır. İzmir’de toplam nakdi kredinin toplam mevduata oranı Haziran 2013 itibariyle % 124 olmuştur. 81 2.10. İnşaat İnşaat sektörüne girdi sağlayan ve faaliyetlerini sektördeki gelişmelere bağlı olarak devam ettiren sektörler de dikkate alındığında sektörün GSMH içindeki payı yaklaşık % 30 seviyesindedir. Yapılan bir araştırmanın sonuçlarına göre, ortalama yeni bir evde 150 farklı meslek kolunu ilgilendiren 23.000 parça bulunmaktadır. Hiçbir ekonomik faaliyetin bu kadar çok doğrudan ya da dolaylı etki yaratma gücü olmadığı dikkate alındığında sektörün lokomotif gücünün gelişmekte olan ülkeler için vazgeçilemez değeri ortaya çıkmaktadır. Yılın ilk çeyreğinde ekonomimiz % 3 büyürken inşaat sektöründe bu oran % 5,9 olarak gerçekleşmiştir. Ancak, bu büyümenin tek kaynağı aynı dönemde % 79,7 genişleyen kamu yatırımları olmuştur ve % 13,4 gerileyen özel sektör yatırımlarının inşaat sektöründeki büyümeye katkısı olmamıştır. Tablo 10 : Sabit Fiyatlarla GSYİH ve İnşaat Sektörü Gelişme Hızları Yıllar GSYİH Gelişme Hızı (%) İnşaat Sektörünün Gelişme Hızı (%) 2005 8,4 9,3 2006 6,9 18,5 2007 4,7 5,7 2008 0,7 -8,1 2009 -4,8 16,3 2010 9,2 18,3 2011 8,8 11,5 2012 2,2 0,6 2013 I. Çeyrek 2,9 5,9 2013 II. Çeyrek 4,7 7,6 2013 6 Aylık 3,7 6,8 Kaynak: Türkiye İstatistik Kurumu Yılın ikinci çeyreğinde de büyük ölçekli altyapı projeleri odaklı olmak üzere kamu inşaat harcamalarının hızlı büyümesini sürdürdüğü, sektörün alt dallarında da üretim artışına yol açan talebin kamunun alt ve üst yapı inşaatlarından ve devam etmekte olan inşaat işlerinden kaynaklandığı tespit edilmiştir. Yapılan araştırmalar inşaat sektöründe maliyetlerin son 3 yılda % 35 oranında arttığını ortaya koymaktadır. Sektördeki daralma ve artan maliyetler, girdi sağlayan sektörleri de olumsuz etkilemiş, 2011 yılında çok ciddi bir yükseliş yaşayan inşaat sektörü, 2012 yılı hedeflerini, beklentilerini yakalayamamış, büyüme oranı % 0,6 olarak gerçekleşmiştir. 82 2012 yılını % 1’in altında 0,6 büyüme ile kapatan inşaat sektörü, bu yılın ilk çeyreğinde ise % 5,9, ikinci çeyreğinde ise % 7,6 büyümüştür. Sektörde yıl sonunda çift haneli büyüme rakamlarına ulaşılması beklenmekte ve uygulamaya giren KDV oranlarındaki değişikliğin yanısıra kentsel dönüşüm projeleri, demiryolu, karayolu, havaalanı projeleri, barajlar, şehircilik projeleri, alt ve üst yapı çalışmalarının bunda belirleyici olması beklenmektedir. İnşaat sektörü bu yılın ilk yarısında ise % 6,8 büyüme kaydetmiştir. Yine bu büyümede kamu yatırımlarının payı büyüktür. Çimento ve hazır beton olmak üzere kamu altyapı yatırımlarına daha duyarlı olan sektörler % 10 ve üzerinde büyürken, diğer birçok alt sektördeki büyüme ise % 5 ila 10 arasında gerçekleşmiştir. Grafik 3: İnşaatın GSYİH İçindeki Payı (%) 6 5 4 4,4 4,7 4,9 4,5 4,7 3,8 4,2 4,7 4,4 4,8 4,8 3 2 1 0 Kaynak: Türkiye İstatistik Kurumu 2010 yılında ekonominin gelişme trendi içerisinde olması ve büyük inşaat projeleri nedeniyle sektörün payı % 4,2 olurken, 2011 yılında % 4,5, 2012 yılında % 4,4 olmuştur. 2013 yılının ilk yarısında ise sektör milli gelirden % 4,8 oranında pay alabilmiştir. 2013 yılının ilk altı ayında bir önceki yıla göre belediyeler tarafından Yapı Ruhsatı verilen yapıların bina sayısı % 10,7, yüzölçümü % 4,2, değeri % 7,5, daire sayısı % 7,7 oranında artmıştır. İnşaat sektöründe istihdamın toplam istihdam içerisindeki payı ise Haziran 2013 döneminde % 9,78 olarak gerçekleşmiştir. Yurtdışı müteahhitlik hizmetlerinde ise Türk müteahhitlik sektörü son 30 yılda, dünyada önemli bir yer edinmiştir. 83 Türk müteahhitleri, sektördeki yetişmiş insan gücünü ve teknik birikimi kullanarak, girişimci yapıları ve risk alabilme kabiliyetleri ile dünyanın en büyük müteahhitlik firmaları arasında önemli bir konum elde etmiştir. Artık, Türk inşaat sektörü temsilcileri, uluslararası arenada aranan bir marka haline dönüşmüştür. Türk müteahhitlik sektörü hizmetleri 1972 yılında Libya’da başlamıştır. 1972’den 2013 Mayıs ayı sonu itibari ile 102 ülkede 256,6 milyar dolar değerinde 7.182 proje üstlenmiştir. 2012 yılında üstlenilen 26,6 milyar dolarlık proje bedeli ise ulaşılan en yüksek rakam olmuştur. Müteahhitlik hizmetleri sektörünün önde gelen yayınlarından “Engineering News Record (ENR) Dergisi”nin, bir yıl içerisinde üstlenilen projelerin toplam bedeli üzerinden her yıl belirlediği dünyanın en büyük 225 müteahhitlik firmasını gösteren listede Türkiye 2003 yılında sadece 8 müteahhitlik firması ile yer alırken, 2012 yılında bu sayı 33 müteahhitlik firmasına yükselmiştir. Söz konusu liste 2013 yılından itibaren 250 firma olarak güncellenmiştir. Türkiye’de üretim, metropollerde ve nüfusu bir milyonun üzerindeki büyük şehirlerde yoğunlaşmıştır. Bölgelerin üretim kompozisyonu sanayi ve hizmetler sektörleri lehine gelişmektedir. İmalat sanayii, İstanbul başta olmak üzere ağırlıklı olarak Marmara ve Ege Bölgesi’nde yer almıştır. Konut satışlarında İstanbul 62.119 konut satışı ile en yüksek paya (% 21,1) sahip olmuştur. İstanbul’u 36.217 konut satışı ile (% 12,3) Ankara, 19.177 konut satışı ile (% 6,5) İzmir izlemiştir. Tablo 11: Konut Satış Sayısı Yıllar 2010 2011 IV. Dönem 2012 2012 I. Dönem 2012 2. Dönem 2013 1. Dönem 2013 2. Dönem 96.092 106.035 273.826 295.010 Konut Satış 607.098 708.275 701.621 Sayısı Kaynak: Türkiye İstatistik Kurumu 84 Son dönemde, imalat sanayiinde Anadolu’daki yeni endüstriyel büyüme odağı şehirlerin payı artmakla birlikte, Ar-Ge faaliyetleri, yeniliğin ticarileştirilmesi ve markalaşma metropoller ile birkaç önemli merkezde yoğunlaşmıştır. Patent tescillerinin üçte ikisi İstanbul, Ankara ve İzmir’de gerçekleştirilmektedir. Karayolu ve havayolu ulaşımındaki gelişmeler yanında, hızlı tren hatlarının da işletmeye açılmasıyla, şehirlerin ve bölgelerin erişilebilirliği artmaktadır. Bugün üretim ve hizmet merkezleri ile limanlar arasındaki bağlantıların güçlendirilmesi, daha etkin üretim örgütlenmesi ve yük taşımacılığı için demiryolu altyapısının iyileştirilip yaygınlaştırılması, bölgeler arası etkileşimin artırılması için çekim merkezleri ve gelişme odaklarını gözeterek özellikle kuzey-güney koridorları boyunca erişilebilirliğin daha da geliştirilmesi önemini korumaktadır. Türkiye’de konut arzının çok büyük bir bölümünü özel sektör gerçekleştirmektedir. Bu nedenle özel sektörün kentsel dönüşüm projelerine katılımının arttırılması önemlidir. Kentsel dönüşüm projeleri ile birlikte Ege Bölgesi’nde inşaat sektörü önemli bir dönemece girmiştir. Standartları yüksek kentler oluşturmayı da hedefleyen Yasanın inşaat ve gayrimenkul sektörüne hareket kazandırması kaçınılmazdır. Kentsel dönüşüm süreci devam ederken, Binalarda Isı Yalıtımı Yönetmeliği’ne göre de 2000 yılından bu yana yeni yapılar için ısı yalıtımı yaptırma zorunluluğu bulunmaktadır. Bu yönetmelik dahilinde yeni yapılan tüm binalar ısı yalıtımlı olarak inşa edilmektedir. Kentsel Dönüşüm Projesi ile birlikte ülke genelindeki 18 milyon konut stoğunun yaklaşık üçte birinin yeniden inşa edilmesi beklenmektedir. Bu durumda projenin inşaat sektörüne ve dolayısıyla da bir alt sektör olan yapı kimyasalları sektörüne de büyüme yönünde katkısı olacaktır. Bu nedenle inşaat sektöründe işgücü niteliği yükseltilerek, iş sağlığı ve güvenliği uygulamaları geliştirilmektedir. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Teftiş Kurulu tarafından yapı işyerlerine yönelik olarak iş sağlığı ve güvenliği denetimleri gerçekleştirilmektedir. Teftişlerde eksik uygulamaları nedeniyle kapatılan inşaat işyeri bulunmakla birlikte iyi uygulama sahibinin desteklenmesi de dile getirilmektedir. İş sağlığı ve güvenliğinin cezai yönü kadar özendirici yönüyle de ortaya konulması, bu alandaki çalışmalarını güçlendirecek diğer firmalar açısından ise özendirici ve teşvik edici bir altyapı oluşturacaktır. 85 Aşırı düşük teklifler 2886 sayılı Kanun döneminde olduğu gibi yaşanmaya devam etmektedir. 4734 sayılı Kanun aşırı düşük teklifler konusunda ihale komisyonlarına yetki vermiş, gerçekçi olmayan aşırı düşük tekliflerin reddedilmesini istemiştir. Bu nedenle 4734 sayılı Kanun’un aşırı düşük teklifleri düzenleyen 38’inci maddesinde de bir değişiklik yapılarak sınır değerin altındaki tekliflerin değerlendirme dışı bırakılmasına yönelik bir sistemin oluşturulması sektörde faaliyet gösteren üyelerimiz açısından dile getirilen öncelikli konular arasındadır. Yapı denetim sistemine yönelik mevzuat, sistem ve uygulamalar gözden geçirilerek iyileştirilmektedir. Bununla birlikte Türkiye BM iklim değişikliği çerçeve sözleşmesine bir önceki dönem taraf olurken ortaya koyduğu Ulusal Bildirimi ile 2020 yılına kadar karbon salınımının sınırlanmasına yönelik uygulayacağı önlemleri ve hedeflerini ortaya koymuştur. Bu hedeflere ulaşılmasında en önemli iki sektör sanayi ve konut sektörleri olacaktır. Her iki sektörde uygulamaya konulan önlemler gayrimenkul ve inşaat sektöründe belirleyici olacaktır. Bunların başında Enerji Bakanlığı’nın uygulamaya koyduğu ENVER Projesi kapsamındaki binaların enerji verimliliği düzenlemesi gelmektedir. Bu hedeflere bağlı olarak yapıların projeleri ve kullanılan malzemeler de değişime uğramaktadır. Kullanılan yapı malzemeleri ise giderek çok dayanıklı, uzun ömürlü, tamamı dönüştürülebilen, doğada çözülebilen, çevreye zarar vermeyen, hafif, kompozit, akıllı ürünlerden oluşacak, bu malzemelerin çevre dostu koşullarda üretilmesi de önemli olacaktır. Bu nedenle sürdürebilir planlama anlayışıyla oluşturulacak kentsel dönüşüm projelerinin mimari açıdan birbiri ile uyumlu ve kentin kültür dokusunu gözeten nitelikte olması önemlidir. Ayrıca, orman vasfını yitirmiş arazilerin değerlendirilmesine ilişkin çıkan düzenleme de kentsel dönüşüm uygulamaları gibi gayrimenkul sektöründeki gelişmeleri ve öngörüleri etkileyecektir. Türk inşaat sektörü yurt dışında önemli projeler üstlenmektedir. Yurtdışı projelerde, çalışanların sahip oldukları yeterlilikleri güvenilir bir ölçme ve değerlendirme sistemi yoluyla belgelendirmeleri şartı aranmaktadır. Aranan bu koşullar nedeniyle, yurt dışındaki işçiler için Türk işgücüne önemli istihdam olanağı yaratılamamaktadır. AB sürecinde işçilerin eğitimi ve sertifikalandırılması zorunlu hale gelecektir. 86 Yapımı süren Çandarlı Limanı, İzmir İstanbul Otobanı gibi birçok unsur, 5 yıl içinde İzmir’in çehresini değiştirecek olup, kentsel dönüşüm ile birlikte kentimiz ve ülkemiz ekonomisine önemli kazanımlara yol açacaktır. İnşaat sektörü hammaddenin en fazla kullanıldığı alanlardan biridir. Ama ayrıştırılarak ve yeniden işlenerek ekonomiye kazandırılması mümkün olan inşaat atıkları çöp sahalarına atılmaya devam edilmektedir. İzmir’de kentsel alanlarda yer alan konutların 277.993 adeti 2000 yılı bina sayımı verilerine göre konut ruhsatına sahip olmayan veya izinsiz yapılan konutlardır. 12 yıl içinde bu konutların bir bölümünün yenilendiği ve bir bölümünün de yıkıldığı varsayımı ile 2012 yılı itibari sayının 200.000’e gerilediği varsayılmaktadır. 2013-2020 döneminde bu konutların her yıl % 5’inin kentsel dönüşüm sürecinde yenileneceği varsayımı ile her yıl 10.000 adet kentsel dönüşüm kaynaklı konut ihtiyacı varsayılmaktadır. Bina yapım yılları itibari ile değerlendirildiğinde 2012 yılında İzmir’de 50 yaş ve üzerinde konut ve çoğunluğu konut olarak kullanılan yaklaşık 62.000 bina (yaklaşık 120.000 konut-daire) bulunmaktadır. İzmir’de 2013-2020 döneminde toplam konut ihtiyacı 283.000 adet olarak öngörülmektedir. Bunun 163 bin adedi hane halkı sayısı artışı kaynaklı, 80.000 kentsel dönüşüm kaynaklı ve 40.000 yenileme kaynaklı konut ihtiyacıdır. İzmir Türkiye’nin üçüncü büyük kenti olarak konut sektörü açısından da önemli bir gelişme potansiyeli taşımaktadır. Ayrıca, kentsel dönüşüm projeleri, aynı zamanda geri dönüşüm ve atık yönetimi uygulamalarının günlük yaşamda yerleşik hale gelmesi için de önemli bir fırsat sunmaktadır. Afet riski altındaki alanların dönüştürülmesiyle çok ciddi miktarda hafriyat atığı ortaya çıkacaktır ve yıkımlardan çıkacak inşaat atıklarının geri kazanımını sağlamak için geri dönüşüm tesisleri kurulacaktır. Ayrıca, yeni yapılacak binalarda, yurt dışındaki örneklerde olduğu gibi binanın atık suyunu arıtarak yeniden kullanıma sunan sistemler, ortak alanlarındaki enerji ihtiyacını güneşten veya rüzgardan sağlayabilen sistemler vb. teknolojiler kullanılarak geri dönüşüme uyumlu bir kentsel dönüşüm modeli de hayata geçirilecektir. 87 Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Çevre Yönetimi Genel Müdürlüğü Atık Yönetimi Başkanlığı tarafından; Türkiye’de yıllık 45 Milyon Ton inşaat/yıkıntı atığı miktarının Kentsel Dönüşüm Kanunu ile birlikte ilk 3 yıl boyunca yıllık 10 Milyon Ton, geri kazanılacak malzeme miktarının da yıllık 6 Milyon Ton olacağı hesaplanmıştır. Bu kapsamda, Hafriyat Toprağı ve İnşaat-Yıkıntı Atıklarının Kontrolü Yönetmeliği’nde yapılacak değişikliklerle ilgili çalışmaların sürdüğü belirtilmiştir. Hafriyat atıkları için ilk etapta büyükşehir belediyeleri ile nüfusu 100.000’in üzerindeki belediyelerin geri kazanım tesisleri kurması öngörülmektedir. Nüfusu 100.000 ile 50.000 arasındaki belediyelerin 2014, 50.000 ile 10.000 arasındaki belediyelerin 2015, 10.000 ve altındaki belediyelerin de 2018 yılı sonuna kadar geri kazanım tesisi kurmasının zorunlu hale getirilecektir. Ayrıca, tesisler özel sektör tarafından da kurulabilecektir. Türkiye’de ortaya çıkacak konut ihtiyacı ve konut talebinin önemli bir bölümünü yine özel sektör karşılayacaktır. Kentsel dönüşüm inşaat sektörü ve beslediği 200'e yakın alt sektöre de iş alanları açacaktır. Ancak, bölgemizde ve özellikle İzmir'de konut yapımına yönelik arazilerin yetersizliği, altyapı eksiklikleri, İhale Kanunu ve İmar Yönetmeliği’nden kaynaklanan sorunlar nedeniyle sektörün yeteri kadar büyüme gösteremediği yatırımcılar açısından sık sık dile getirilmektedir. Türkiye’de yaşanan arsa sıkıntısı ve yüksek arsa fiyatları yüksek maliyetler yaratmaya devam etmektedir. Kentsel dönüşüm ile ortaya çıkacak arsaların arsa bedelleri de yüksek kalacaktır. Bu amaçla Meslek Standartlarını geliştirme ve bu çerçevede verilecek eğitimler konusunda yoğun çalışmalar gerçekleştirilmektedir. Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca “Yapı Müteahhitlerinin Kayıtları ile Şantiye Şefleri ve Yetki Belgeli Ustalar Hakkında Yönetmelik” kapsamında oluşturulan Yapı Müteahhitlik Bilişim Sistemi ile Yapı Sistemine tabi inşaat yapan ve tesisat müteahhitlerinin kayıt altına alınması ile faaliyette bulunan müteahhitler hakkında bilgi edinilebilecektir. Düşük kar marjları ile çalışılması firmaların cirolarının yetersiz kalmasına neden olmakta, mali yapıların güçsüzlüğü, ağır vergi yükleri rekabet gücünü zayıflatmaktadır. Bununla birlikte, bürokratik engellerin fazla olması, işçilik maliyetlerinin yüksek olması, sertifikalı işçi sayısının az olması, yurt dışı işlerde teminat mektubu temininde güçlükler ile karşılaşılması, yurt dışı inşaat işlerinde gidilen ülkelerin mevzuatları konusunda bilgi eksiklikleri, aşırı düşük fiyat teklifleri kar marjlarını düşürmektedir. 88 Sonuç itibariyle, sektörel ve bölgesel önceliklerin yanı sıra devam eden projelerden; Uygulamasında önemli fiziki gerçekleşme sağlanmış projelere, Başlatılmış bulunan diğer projelerle bağlantılı veya eş zamanlı olarak yürütülmesi ve tamamlanması gereken projelere, Mevcut sermaye stokunun daha etkin kullanılmasına ve korunmasına yönelik idame-yenileme, bakım-onarım, rehabilitasyon ve modernizasyon türü yatırım projelerine, Afet risklerinin azaltılması ve afetlerin önlenmesi ile afet hasarlarının telafisine yönelik projelere, e-Dönüşüm Türkiye Projesi ve Bilgi Toplumu Stratejisiyle uyumlu projelere devam edilecektir. Bu nedenle; Yerel yönetimlerin 1/25.000 ölçekli Nazım Planları ile konut alanı ilan edilecek bölgelerde düşük bedelli arsa üretimi, İnşaat maliyetleri içinde yer alan vergi, harç, resim ve benzeri kamu yüklerinin azaltılması, Kentsel alanlardaki konut üretimlerinde talep edilen yol, kanal, katılım bedellerinin ve ruhsat harçlarının daha makul seviyelere çekilmesi, TOKİ’nin fiili konut ve yapı üretiminden çekilmesi, Konut üretiminde yapı ruhsatları ve yapı izinlerinin verilmesinde azami denetiminin sağlanması ile kayıt dışı haksız rekabetin önlenmesi, Konut ve yapılar için getirilen zorunlu standartların uygulanması (enerji verimliliği vb) konusunda vergi ve benzeri araçlar ile özendirici olunması gerekmektedir. Ülkemizde yurtiçi müteahhitlik hizmeti sunan çok sayıda yüklenici mevcuttur. Yurtiçi müteahhitlerin çoğu küçük ölçekli, şahıs veya aile şirketi vasfında olup, müteahhitlik alanında üretim kalitesinin artırılması, profesyonelleşme, teknik altyapı ve birikimin geliştirilmesi ihtiyacı bulunmaktadır. Sektörün katma değerinin artırılabilmesi için bilgi yoğun ve yüksek standartlarda projelere geçiş yapılması ve kalite odaklı rekabet ortamının oluşturulması gerekmektedir. İnşaat sektörünün üretim ve hizmet kalitesini uluslararası standartlara ulaştırarak, yenilikçi bir anlayışla arz ve talebin yüksek katma değerli ve sürdürülebilir bir yapıya kavuşturulması ve sektörde teknik müşavirlik hizmetlerinin de etkinleştirilmesi önemlidir. 89 2.11. Lojistik Küreselleşme süreci ile birlikte bilgi ve iletişim teknolojilerinde yaşanan gelişmeler ve ticaretin önündeki sınırlama ve engellerin ortadan kaldırılmasıyla dış ticaretin alt yapısını oluşturan lojistik sektörünün önemi her geçen gün daha da artmaktadır. Türkiye’de özellikle 2000’li yıllardan sonra gelişen ekonomi ve küresel rekabetin artması lojistik sektörünün potansiyelini ortaya koymasında önemli rol oynamıştır. Sahip olduğu coğrafi konumu itibariyle yakın çevresindeki ülkelere lojistik hizmet verebilecek ülkemiz, barındırdığı nüfus ve güçlü ekonomisi ile lojistik hizmetlerden yararlanacak olan ulusal üretici ve ihracatçıya fayda sağlayacak, Türk ürünlerinin dış pazarlara ulaşımı kolaylaşacak ve bu durumda taşıma maliyetinin azalmasına katkı sağlayacaktır. Lojistik sektörünün gelişmiş düzeye ulaşması ve dünya standartlarına yaklaşması ülkemiz ekonomisi açısından da son derece önemlidir. Türkiye’de 2008 yılında 60 milyar dolar değerinde bir pazarı olan sektörün, 2015 yılında ise 120-150 milyar dolar değerine ulaşacağı tahmin edilmektedir. Doğu Akdeniz coğrafyasında, deniz ticaret yolları üzerindeki en korunaklı körfeze ve limana sahip olan İzmir önemli bir lojistik potansiyele sahiptir. 2012 yılı gümrük verilerine göre yapılan ihracatta, İzmir’in ülke ihracatına katkısı 21,1 milyar dolar ile % 14 seviyelerindedir. İzmir gümrüklerinden 2012 yılında yapılan ithalat ise 22,6 milyar dolardır. Başka bir ifadeyle, 40 milyar doları aşan dış ticareti ile İzmir’de lojistik sektörü önemli bir mesafe katedecektir. İzmir Alsancak Limanı Türkiye’nin ana limanlarından bir tanesidir. İzmir Alsancak Limanı'nın kapasite ve verimliliğinin arttırılması, büyük konteynır gemileri için limanın derinleştirilmesi ve limanın yükünün azalması için Çandarlı Limanı'nın bir an evvel devreye girmesi son derece önemlidir. İzmir’in liman kapasitesinin genişletilmesi ve bağlantı yollarının geliştirilmesi ile ticaret merkezi olma özelliği güçlenecektir. İzmir’in otoyol, karayolu ve demiryolunun kesiştiği noktada kurulacak lojistik merkez; gümrüklü sahaları ve hizmetleri ile İzmir Alsancak Limanı’nı rahatlatacak, İzmir’in güney ve diğer akslarından gelecek yüklerin bir merkezde toplanarak şehre girmesini ve şehirde toplanması gereken yükün şehre olumsuz etki yaratmadan bir noktada toplanarak tüm dünyaya gönderilmesi açısından son derece yararlı olacaktır. 90 Özetle İzmir; konumu, Avrupa ve dünya pazarlarına yakınlığı, kentteki uygun yatırım alanları ve organize sanayi bölgelerinin konumu, üniversiteler, kalifiye işgücü ve Ege'deki diğer yabancı yatırımlar ile birlikte lojistik üs olmak için gerekli potansiyele sahiptir. Kentimiz ulaştırma alanında gerekli altyapı ve üstyapı yatırımlarının yapılmasının ardından sahip olduğu büyük lojistik potansiyelini ortaya çıkaracaktır. 2.12. Çevre Anadolu Yarımadası’nın batısında, Ege Denizi’nin kıyısında yer alan İzmir 11.973 km2 yüzölçümüne sahiptir. Kuzeyde Balıkesir, doğuda Manisa, güneyde Aydın illeri ile komşudur. İzmir yazları sıcak ve kurak, kışları ılık ve yağışlı olan Akdeniz ikliminin etkisi altındadır. Ortalama hava sıcaklıkları aşağıdaki tabloda görülmektedir. Bununla birlikte ortalama deniz suyu sıcaklıkları yılın sekiz ayı 20 °C’nin üzerindedir. Nisan Mayıs Haziran Temmuz Ağustos Eylül Ekim Kasım Aralık Ortalama 8.8 9.4 Sıcaklık (°C) Ortalama En 12.4 13.4 Yüksek Sıcaklık (°C) Ortalama En 5.8 6.1 Düşük Sıcaklık (°C) Ortalama 5.0 Güneşlenme 4.2 Süresi (saat) Ortalama 11.2 10.8 Yağışlı Gün Sayısı Aylık Toplam Yağış 118.6 103.8 Miktarı Ortalaması (kg/m2) Mart Şubat Ocak Tablo 12: 1960 – 2012 Yılları İçersinde Gerçekleşen Ortalama Değerler 11.7 15.9 20.9 25.7 28.0 27.6 23.6 18.9 14.1 10.6 16.4 20.9 26.1 30.9 33.2 32.8 29.1 24.1 18.5 14.1 7.9 11.4 15.6 20.1 22.7 22.5 18.8 14.9 10.7 7.7 6.3 7.4 9.5 11.4 12.1 11.5 10.0 7.3 5.3 4.0 8.9 8.4 5.1 1.9 0.5 0.5 2.1 5.4 8.5 12.9 75.3 48.3 26.9 8.5 1.9 2.0 17.3 44.5 95.5 147.5 Kaynak: Meteoroloji Genel Müdürlüğü Yazların sıcak ve kurak geçmesi, alçak yamaçlarda maki adı verilen bitki örtüsünün yayılmasını sağlamıştır. Dağlık kesimler ise ormanlarla kaplıdır. 91 İzmir’in 1.197.300 hektar olan toplam arazi varlığının % 42,9’unu orman, % 41,8’ini tarım arazisi ve çayır-mera, % 15,3’ünü ise yerleşim alanları ile kayalık ve bataklıklar oluşturmaktadır. İzmir’de milli park bulunmamaktadır. Ancak doğal bitki örtüsünü korumak ve halkın kullanımına sunmak amacıyla kentin çeşitli bölgelerinde tabiat parkları mevcuttur. Örnekköy, Meryemana, Karagöl, Tanay, Çiçekli, Efeoğlu, Ekmeksiz Plajı, Gümüldür, Gümüşsuyu ve Yamanlar Dağı olmak üzere toplam 10 adet tabiat parkı bulunmaktadır. İzmir, Ege Denizi’nin 60 km. kadar karanın içine sokularak oluşturulduğu doğal bir körfezin etrafında konumlanmıştır. İzmir Körfezi, 40 km. uzunluğunda ve 20 km. genişliğinde olup körfezin alt uç kısmı 24 km. uzunluğunda ve 5 km. genişliğindedir. Oldukça girintili ve çıkıntılı bir sahil çizgisine sahip olan kentin kıyı sahili sayısız güzellikte koy, sahil ve plajlara sahiptir. Özellikle Gümüldür, Özdere, Foça, Karaburun, Çeşme sahil ve plajları kent turizmi için önemli yerlerdir. Öte yandan aynı doğal yapı, birçok balıkçı barınağının veya yat yanaşma yerlerinin oluşmasına neden olmuştur. İzmir’in orta kesiminde Bozdağlar ile güneyinde Aydın Dağları bulunmaktadır. Bunlar yeni tektonik hareketlerle parçalanmış yükseltilerdir. Kuzeydeki Madra Dağları ile Yunt Dağları ise magmadan fışkıran lavların yığılmasından meydana gelmiştir. Kentin güneyinde Gediz Nehri’nin bulunduğu çöküntü alanı içerisinde Dumanlı Dağ ile Yamanlar Dağı bulunmaktadır. İzmir Körfezi’nin doğu-batı yönünde, 110 km. uzunluğunda, kuzey-güney yönünde 20-30 km. genişliğinde Bozdağlar sıralanmaktadır. Bu dağların dışında İzmir Körfezi’nin doğusunda Kemalpaşa Dağları, kentin batısında ise Çatalkaya (Kızıldağ) bulunmaktadır. İzmir’de büyük ölçüde bir göl bulunmamaktadır ancak dağ sıraları arasında yer yer çöküntü alanlarında küçük göller vardır. Bunlar; Gölcük, Belevi Gölü, Çakalboğaz Gölleri ve Karagöl’dür. İzmir’de 3 önemli havza vardır. Bunlar Küçük Menderes, Gediz ve Bakırçay’dır. Küçük Menderes Havzası, Kiraz-Ödemiş-Bayındır-Tire-Torbalı-Selçuk-Seferihisarİzmir Merkezi-Urla-Çeşme ve Karaburun yörelerini kaplamaktadır. Menemen, Foça, Bergama, Kınık ve Dikili bölgelerini kapsayan Bakırçay Havzası çok sayıdaki küçük akarsudan oluşmuştur. Bu havzanın en önemli akarsuyu da Bakırçay’dır. İzmir’in Menemen ve Foça ilçeleri ile Kemalpaşa yöresini tümü ile kaplayan Gediz Havzası Türkiye’nin en büyük havzaları arasındadır (toplam alanı 17.500 km2). Manisa, İzmir, Kütahya ve Uşak olmak üzere 4 kentin ve toplamda 21 ilçenin bölümlerini içine alan Gediz Havzası’nın en önemli akarsuyu Gediz Nehri’dir. 92 Gediz Havzası özellikle sanayi atıkları nedeniyle ciddi bir çevre kirliliği ile karşı karşıyadır. Bu nedenle Türkiye’de koruma altına alınan 15 havzadan birisidir. Orman ve Su İşleri Bakanlığı tarafından 2008 yılında Gediz Eylem Planı oluşturulmuştur. Söz konusu eylem planına ilişkin çalışmalar devam etmektedir. İzmir’in içme suyu ihtiyacının ortalama % 65,5’u yeraltı ve % 34,5’u yüzey sularından karşılanmaktadır. 114 yıldır İzmir’e su sağlayan Halkapınar kaynakları, kent içinde olması ve 45 milyon m3/yıl potansiyeli ile en önemli yeraltı kaynağıdır. Potansiyeli yüksek olan diğer kaynaklar ise, Manisa il sınırları içerisinde yer alan Göksu (63 milyon m3/yıl) ve Sarıkız’dır (45 milyon m3/yıl). Ayrıca Menemen, Pınarbaşı ve Buca’daki yeraltı suyu kuyularından da içme suyu temin edilebilmektedir. İzmir’e su sağlayan yüzeysel su kaynakları; Tahtalı Barajı (ortalama potansiyeli 128 milyon m3/yıl) ve Balçova Barajı’dır (ortalama potansiyeli 12 milyon m3/yıl). Her iki baraj da tamamen içme suyu amacıyla kullanılmaktadır. Seferihisar’da bulunan Ürkmez Barajı, hem içme suyu hem de sulama suyu amacıyla değerlendirilmektedir. Ürkmez barajındaki yıllık içme suyu tahsisi 780.000 m3 olarak belirlenmiştir. İzmir kent merkezine zaman zaman su veren Aliağa’daki Güzelhisar Barajının içme suyu tahsisi 2,2 milyon m3/yıl’dır. 2012 yılı sonu itibariyle İZSU tarafından işletilen 22 adet atıksu arıtma tesisinin toplam kurulu kapasitesi 802.757 m³/gündür. Bunlar içerisinde en önemli olan Çiğli Atıksu arıtma tesisinin kapasitesi 605.000 m3/gün’dür. Arıtma işlemleri sonucu, tesiste ortalama olarak 600 ton/gün çamur oluşumu gerçekleşmekte olup, bu çamurlar tesis sahasında inşa edilen stok sahalarında depolanmaktadır. 93 Çiğli Atıksu Arıtma Tesisi İzmir geneli atıksu yönetiminde diğer illere göre oldukça ileri durumdadır. Ama bazı ilçe ve sanayi bölgelerinde atıksu arıtımına ihtiyaç duyulduğu belirtilmektedir. Maden Teknik Arama İzmir Bölge Müdürlüğü tarafından yapılan araştırmaya göre; İzmir ve yakın çevresinde çok sayıda endüstriyel hammadde, metalik maden yatağı ve jeotermal kaynaklar tespit edilmiştir. Bunlardan en önemlisi altın madenidir. Halen işletilmekte olan Bergama-Ovacık altın yatağının yanı sıra Efemçukuru yatağı da önemli miktarda altın rezervine sahiptir. Kentteki diğer önemli metalik madenler antimuan, bakır, kurşun, çinkodur. Bayındır ve Menderes ilçelerinde bakır, kurşun ve çinko oluşumlarına rastlanmıştır. Ayrıca İzmir’de tespit edilen linyit yatakları Cumaovası sahası, Tire, Torbalı, Bergama-Çalan ve Bergama-Ürkükler’dedir. İzmir’de taşkömürü bulunmamaktadır. Bununla birlikte ısınmada kullanılan yakıtlardan biri olan kömürün özellikleri İl Mahalli Çevre Kurul Kararları ve Isınmadan Kaynaklanan Yönetmelik hükümlerince belirlenmektedir. İzmir’de de söz konusu yönetmelik gereği her yıl yenilenen Mahalli Çevre Kurul Kararları doğrultusunda belirlenen özelikleri sağlayan kömürlerin satılması ve kullanılması yönünde denetimler yapılmaktadır. Isınmadan Kaynaklanan Hava Kirliliğinin Kontrolü Yönetmeliği’nde belirtilen değerleri sağlayan ithal ve yerli kömürlerin kullanılmasına dikkat edilmektedir. Pek çok metropol kentte olduğu gibi İzmir’de de yoğun kentleşme ve hızlı göç nedeniyle, atık miktarları her geçen gün artmaktadır. Kentte kişi başına düşen katı atık miktarı yaklaşık 1,06 kg/kişi-gündür. Metropol alan içerisindeki ilçe Belediyeleri tarafından toplanan katı atıkların büyük bir çoğunluğu, İzmir’e 25 km. mesafede bulunan Harmandalı Düzenli Katı Atık Depolama Tesisi’nde bertaraf edilmektedir. 900 Bin m2 alana sahip olan tesiste halen 170 Bin m2 evsel, 19 Bin m2 evsel nitelikli endüstriyel ve 24 Bin m2 arıtma çamuru lotları olmak üzere toplam 3 ayrı lotta depolama yapılmaktadır. 94 Tıbbi atıkların toplanması ve taşınması çevre ve insan sağlığı ile güvenliği açısından riskli olduğundan diğer atıklardan farklı değerlendirilmektedir. Tıbbi Atıkların Kontrolü Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik gereği, günlük 10 tonun üzerinde tıbbi atık oluşması halinde, tıbbi atıkların yakılarak bertaraf edilmesi gerekmektedir. Manisa Belediyesi ile imzalanan protokol gereği; İzmir’de tıbbi atık yakma tesisi kurulana kadar tıbbi atıkların toplanması, taşınması, sterilize edilmesi ve nihai bertarafı ile ilgili işlemler Manisa Belediyesi tarafından yetkilendirilmiş olan firma tarafından yürütülmektedir. İzmir’de, 21 ilçe ve 32 ilk kademe belediyesinde ambalaj atıklarının biriktirilmesi, toplanması, taşınması, ayrıştırılması ve geri dönüştürülmesi konusunda ise, 63 adet lisanslı ambalaj atığı toplama ayırma tesisi ve yetkilendirilmiş kuruluş ÇEVKO ve TÜKÇEV ile ambalaj atıklarının kaynakta ayrı toplanması amacıyla çalışmalar yapılmaktadır. Hafriyat Toprağı ve İnşaat/Yıkıntı Atıklarının Kontrolü Yönetmeliği gereğince İzmir metropol alan sınırları içerisinde hafriyat toprağı ve inşaat/yıkıntı atıklarından kaynaklanan çevresel ve görsel kirliliğin önlenebilmesi için 5 adet hafriyat toprağı, inşaat ve yıkıntı atığı depolama alanı bulunmaktadır. Atık pillerin toplanmasına yönelik İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından 1998 yılından bu yana her yıl Çevre Haftası boyunca Atık Pillerin Toplanması Kampanyası düzenlenmektedir. Görüldüğü gibi, İzmir’de atıkların toplanması konusunda sistemli bir çalışma yürütülmektedir. Ancak İzmir’in atık miktarında yaşanan artış dikkate alındığında, özellikle katı atıkların bertaraf edileceği ikinci bir tesise ihtiyaç duyulduğu ortaya çıkarmaktadır. İzmir’in önemli çevre sorunlarından biri de; kış aylarında yaşanan hava kirliliğidir. Bunun nedenleri olarak; ulaşım, sanayi tesislerinde ve evlerde tüketilen yakıtlar gösterilmektedir. Alsancak, Buca, Bornova, Karşıyaka, Güzelyalı, Çiğli ve Bayraklı’da ayrıca Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na ait Gaziemir ölçüm istasyonlarında hava ölçüm değerleri toplanmaktadır. 95 İzmir’in değerleri, Hava Kalitesi Değerlendirme ve Yönetimi Yönetmeliği ile Sanayi Kaynaklı Hava Kirliliği Kontrolü Yönetmeliği'nde belirlenen sınır değerlerin altındadır ancak Avrupa Birliği’nin öngördüğü değerin oldukça üzerinde kalmaktadır. Bu durumda; İzmir’de yaşam kalitesi açısından hava kirliliği değerlerinde iyileştirme yapılması yönünde gerekli çalışmalar yapılmalıdır. Özellikle sanayinin yoğun olduğu Aliağa, Kemalpaşa ve Torbalı ilçelerinde hava kirliliği kontrolü sağlanmalı, evlerde de yenilenebilir ve temiz enerji kullanımı yaygınlaştırılmalıdır. 3. 100 Milyar Dolarlık Maratonu Nasıl Kazanacağız? İzmir’in amacı, Türkiye’nin 2023 yılında yapmayı hedeflediği 500 milyar dolarlık ihracattan minimum % 20 pay almaktır. İzmir’in firma vergi kimlik numaralarına göre Türkiye sıralamasındaki yeri üçüncülük ile dördüncülük arasında değişmektedir. İzmir, gümrük verilerine göre 20 milyar doların üzerinde ihracat yapmaktadır. Eğer 2023 yılında İzmir 100 milyar dolar yapacaksa, Türkiye’nin en fazla ihracat yapan iki kentinden birisi olması ve bugünkü gümrük rakamlarını beşle çarpması gerekmektedir. Üstelik 100 milyar dolarlık ihracat rakamına ulaşılmasına ek olarak, katma değeri yüksek ve teknoloji yoğun ürün/hizmet ihracatının artması da son derece önemlidir. 500 milyar dolar ihracata ulaşmak ve dünyanın 10 büyük ekonomisinden biri olmak için şehrimizin üretim yapısında radikal değişiklikler yapılması gerekmektedir. Üretimde yerel katma değerin yükseltilmesine, sürdürülebilir üretime imkân veren daha yüksek teknolojili üretime geçilmesine ihtiyaç bulunmaktadır. Bu değişim ile birlikte rekabet gücü daha yüksek, ithalat bağımlılığı daha düşük ve dünya pazarlarında ihracat payını yükseltebilen bir üretim yapısına ulaşılması mümkün olabilecektir. İleri teknoloji ürünlerin, toplam ihracatımız içindeki payı bugün yaklaşık % 2 civarındadır. Gelişmiş ekonomiler arasına girmek için bu rakamlar yeterli değildir. 96 2023’te 500 milyar dolar ihracat için, rekabet gücümüzü Ar-Ge, inovasyon, tasarım ve markalaşma yoluyla arttırma zorunluluğumuz bulunmaktadır. Türkiye'nin büyük hedeflerine ulaşması için bilim, teknoloji ve inovasyon konularında atılım yapması gerekmektedir. Bilim ve teknoloji alanında gerçekleşen her yatırım, ülkemiz refahının hızlandıran ve çarpan etkisiyle büyümesine yol açacaktır. İzmir ekonomisi büyümek ve zenginleşmek istiyorsa, bu büyüme ve zenginleşme, teknolojinin daha fazla kullanımı ve ihracat kalitesinin artışıyla mümkün olacaktır. İhracat kalitesinin arttırılması ile ifade edilmek istenen, ihracat içinde orta-yüksek ve yüksek teknolojili imalat sanayii ürünlerinin payının yükseltilmesi, hizmet ihracatının artırılması ve çeşitlendirilmesidir. İzmir’in 2014 yılı başından itibaren 2023’e doğru koşacağı maraton öncesinde, ihracat stratejisini belirlemesi ve sözkonusu hedeflerin bilinciyle maratona giriş yapması büyük önem taşımaktadır. Bu konuda İzmir iş dünyasına olduğu kadar Merkezi Hükümete de, illerin ihracat hedeflerinin belirlenmesi noktasında önemli görevler düşmektedir. Bu zorlu maratonda İzmir’in önemli avantajları bulunmaktadır. 13 OSB’si, 3 teknoparkı, 2 serbest bölgesinin yanısıra İzmir Adnan Menderes Havalimanı ve Çandarlı Limanı inşaatlarının bitecek olması, İzmir Alsancak Limanı’nın modernize edilecek olması, lojistik merkez projeleri, BALO Projesi, İzmir ve çevresinde gerçekleşen dev altyapı projeleri inşası, İzmir’in ihracatı üzerinde doping etkisi yaratacaktır. Ayrıca İzmir’den yurtdışındaki merkezlere direkt uçuş sayısının artması, İzmir’de ABD başta olmak üzere bazı ülkelerin konsolosluklarının açılması, İzmir’in düzenlediği uluslararası organizasyonların sayısının artması, İzmir ihracatını da dolaylı yoldan olumlu etkileyecektir. Elbette ki İzmir’in ihracatını arttırması, sadece kendi elinde değildir. İzmir’in bu hedeflerine ulaşabilmesi için merkezi idarenin yapacağı düzenlemeler büyük önem taşımaktadır. 97 Ayrıca Türkiye genelinde ekonomik ve siyasi istikrarın devamı, en çok ihracat gerçekleştirdiğimiz ticaret partnerimiz AB’nin ekonomik daralmadan çıkıp büyüme sürecine geçmesi ve dünya ekonomisinin krizden kesin olarak çıkması da önem arz etmektedir. Türkiye'nin küresel ticarette artan bir önemi bulunmakla birlikte özellikle cari açık sorununu çözmesi, İzmir’in 2023 yılı ihracat hedefine ulaşmasında büyük rol oynayacaktır. Türkiye bugünkü dış ticaret tablosunda, ihracat yapabilmek için ciddi bir oranda ithalat yapması gereken bir ekonomiye sahiptir. Faiz ve kur farkı ile gelir elde etmeye odaklı sıcak paraya yönelik politikalar hiçbir fayda sağlamayacaktır. Türkiye ve dolayısıyla İzmir uzun vadeli yatırımları çekmeye odaklanmalıdır. İhracatın ithalatı karşılama oranının yükseltilmesi gerekmektedir. Bunun için insan kaynağına yatırım yapılmalı ve İzmir’in altyapı problemleri çözülmelidir. 2023 yılı ihracat hedeflerine ulaşabilmek amacıyla ülkemizin yanı sıra kentimizin yüksek katma değer yaratan lokomotif sektörlerinin belirlenmesi büyük önem taşımaktadır. 2023 Türkiye ihracatından İzmir’in alacağı paya ilişkin hazırlık ve strateji arayışlarının başlatılması gerekmektedir. İzmir ihracatına ilişkin stratejik hedeflerin, İzmir ihracatı beklentilerinin ve İzmir’in yapması gerekenlerin belirlenmesi, İzmir ihracat hedefine ve dolayısıyla Türkiye’nin ihracat hedefine katkı sağlayacaktır. İzmir’den direkt uçuş olanağı olmayan bazı Avrupa, Ortadoğu ve Afrika ülkelerine direkt uçuş imkanı sağlanması ve vizesiz girilen ülke sayısının artması, ihracat hedeflerine ulaşılmasında oldukça kolaylık sağlayacaktır. 2023 yılında, 100 milyarlık ihracat rakamının yakalanabilmesi için İzmir Alsancak Limanı başta olmak üzere kentimizdeki limanların modernize edilmesi ve mevcut limanların büyük tonajlı gemilere de hizmet verecek şekilde geliştirilmesi, uluslararası alanda ve rotalarda adı sık sık geçen limanlar haline dönüşmelerine yönelik çalışmalara hız verilmesinin, İzmir’in dış ticaretini katlayacağı düşünülmektedir. 98 İzmir’in Ocak-Haziran 2013 itibariyle en fazla ihracatını gerçekleştirdiği fasıllar sırasıyla; Örme giyim eşyası ve aksesuarı Kazanlar, makinalar, mekanik cihazlar ve aletler, nükleer reaktörler; bunların aksam ve parçaları Demir ve çelik, Tütün ve tütün yerine geçen işlenmiş maddeler, Motorlu kara taşıtları, traktörler, bisikletler, motosikletler ve diğer kara taşıtları; bunların aksam, parça, aksesuarı, Mineral yakıtlar, mineral yağlar ve bunların damıtılmasından elde edilen ürünler; bitümenli maddeler; mineral mumlar, Plastikler ve mamulleri, Yenilen meyvalar ve yenilen sert kabuklu meyvalar; turunçgillerin ve kavunların ve karpuzların kabukları, Örülmemiş giyim eşyası ve aksesuarı, Hayvansal ve bitkisel katı ve sıvı yağlar; yemeklik katı yağlar; hayvansal ve bitkisel mumlardır. Öncelikle İzmir’de ihracatı sırtlayan yukarıdaki fasılların ihracatlarını arttırmaya odaklanmanın en doğru seçim olacağı düşünülmektedir. Ayrıca yenilenebilir enerji, teknolojik ürünler, lojistik, sağlık turizmi, kruvaziyer turizm, organik tarım, otomotiv gibi İzmir’in potansiyeli olan alanlara da yatırım yapılması, İzmir’in ihracatının katlanmasını sağlayacaktır. 100 milyar dolar ihracat hedefine ulaşabilmemiz için, Ekonomi Bakanlığı’nın Uluslararası Rekabetçiliğin Geliştirilmesi Projesi (Ur-Ge) de, oldukça önem taşımaktadır. Ekonomi Bakanlığı’nın destekleri sayesinde ihracat hedeflerine ulaşmak çok daha kolay olacaktır. 4. İzmir Ticaret Odası Stratejik Plan Çalışmaları Stratejik planlar Odamızın çalışma ve projelerinin hayata geçirilmesinde önemli bir rehber görevi görmektedir. Planlar hazırlanırken küresel ve yerel ölçekte beklenen ekonomik gelişmeler de dikkate alınmaktadır. İzmir Ticaret Odası Stratejik Planı ve İzmir (2014-2023) İş Hayatı Stratejik Planı olmak üzere 2 tane plan hazırlığına başlanılmıştır. Her iki planın çalışmaları İzmir Ekonomi Üniversitesi ile birlikte yürütülmektedir. Bu çalışma sürecinde, Odamız üyelerinin de görüş ve önerileri alınacaktır. 99 4.1. İzmir Ticaret Odası 2014-2017 Stratejik Planı TOBB Akreditasyon sistemi çerçevesinde Oda stratejik planının 4 yıllık olarak hazırlanması gerekmekte olup, 2014-2017 dönemini kapsayan stratejik plan hazırlık çalışmalarına başlanmıştır. Odamızın vizyonu ve misyonu doğrultusunda hedeflerini gerçekleştirmesi amacıyla, gelecekte bölgede beklenen ekonomik gelişmeler göz önünde bulundurularak üyelerimizin beklentilerini karşılayacak, yeni hizmetler sunulması, imajını daha da güçlendirerek markalaşmasını sağlamasına katkıda bulunacak bir stratejik plan olması hedeflenmektedir. Stratejik plan hazırlığında iç paydaşlarımızın (Odamız Meclis ve Meslek Komitesi Üyeleri, Oda personeli) ve Odamız dış paydaşlarının (Bakanlıklar, TOBB, diğer Oda ve Borsalar, STK’lar vb.) da görüşleri alınacaktır. Oda Stratejik planında; Odamızın tarihçesi, daha önce hazırlanmış olan stratejik planları ve sektör raporları, yıllık faaliyet ve projeleri dikkate alınacaktır. Odamızın güçlü yanlarını vurgulamak, fırsatlarını görmek ve geliştirilmesi gereken yönleri ortaya çıkarmak amacıyla SWOT analiz yapılacaktır. Odamız imajının geliştirilmesi ve markalaşma için önerilerde bulunulacaktır. Oda üyelerimizin başarılarının arttırılabilmesi için sunulacak hizmetlere yer verilecektir. Üyelerle iletişimin etkinliğinin arttırılmasına yönelik olarak öneriler sunulacaktır. 4.2. İzmir 2014-2023 İş Hayatı Stratejik Planı Odamız 1992-2007, 1996-2002 ve 2003-2012 yıllarının kapsayan İzmir Stratejik Planlarını hazırlamış ve İzmir ekonomisine yön veren projelere imza atmıştır. 2014-2023 yıllarını kapsayacak İzmir İş Hayatı Stratejik Planı, Türkiye’nin 500 milyar dolarlık ihracat hedefi ile uyumlu olarak İzmir’in 100 milyar dolar hedefi ve ihracat hedefine ulaşılmasında sektörel analiz çalışmalarını kapsayacaktır. İzmir’in gelecek on yıl içinde bölgede oynayacağı rol, ekonomik açılımlar, yeni iş sektörleri yaratılması, var olan iş sektörlerine destek sağlanması hakkında öngörüde bulunularak bölgenin kalkınmasında ve ekonomik gücünün artmasında ivme kazandırılması amaçlanmaktadır. 100 İzmir 2014-2023 Stratejik planı kapsamında; Mevcut durum analizi – demografik ve ticari durum değerlendirilmesi, İzmir ilinin profilinin çıkarılarak güçlü ve gelişmeye açık alanların saptanması amacıyla SWOT analizi, TÜİK ve Dünya Ekonomik verileri kullanılarak gelecekte ekonomik gelişmeye temel olacak sektörlerin dünyadaki ve ülkemizdeki durumlarının çeşitli senaryolarla değerlendirilmesi amacıyla NETWORK analizi, URGE projesi ve NETWORK analizi sonuçlarına göre İzmir’de korunması gereken sektörlerin ve yeni geliştirilmesi gereken sektörlerin tespiti, İzmir’e yapılması planlanan kamu yatırımlarının senaryo analizi ile incelenmesi, alternatif programların geliştirilmesi, Bölgesel gelişmede önem arz eden projelerin İzmir’e etkilerinin analizi, Ekonomik dinamizmin sağlanması amacıyla Bilimpark ile üniversite işbirliğiyle özellikle kalifiye üretim gerektiren alanlarda yeni malzeme, yeni ürün alanlarında global trendleri izleyen ve öncülük edebilecek ürünlerin tespiti, Değişik sektörlerde proje faaliyetlerini artırmak için yapılabileceklerin önerilmesi ve hangi alanlarda proje avantajının olduğunun tespiti, İzmir’e özellikle yeni işler ve yeni ürünler alanında uluslararası finansörlerden yararlanmak için yöntemlerin tespiti yapılacaktır. 5. EXPO 2020 Sürecinde İzmir’in Kazanımları İzmir’in EXPO’ya aday olması fikri, ilk kez 1992 yılında Odamız tarafından hazırlanan “İzmir Stratejik Planı”nda yer almıştır. Bu çerçevede Odamızın talebi üzerine EXPO’ları düzenleyen kurum olan Uluslararası Sergiler Bürosu – BIE’ye üye olduk. Odamız kent içinde çeşitli çalışmalar yaparak, dünya expo örneklerini yerinde incelemiş, uzmanlar ile karşılıklı görüş alışverişlerinde bulunmuş ve birçok rapor hazırlamıştır. Odamızın ilk EXPO hedefini ortaya koymasından 14 yıl sonra Türkiye İzmir kentiyle EXPO 2015’e aday olabilmiştir. EXPO 2015 İcra Kurulu Başkanlığı Odamız tarafından yürütülmüş olup, harcamaların tamamı, oylamaya 6 ay kalıncaya kadar Meclisimizin de onayı ile Odamız tarafından karşılanmıştır. Odamız EXPO 2015 İcra Kurulu’nun ardından daha sonra kanun ile kurulan EXPO 2015 Yürütme ve Yönlendirme Komitesi’ne çalışmalarını devrederek yoğun çalışmalarına devam etmiştir. Bilindiği üzere, 2008 yılında yapılan oylamayı İzmir Milano’ya karşı küçük bir fark ile kaybetmiştir. Ancak Odamızın Expo persektifinde gerçekleştirdiği yoğun çalışmalarda edindiği bilgi ve tecrübe ışığında; İzmir de EXPO adaylığı sayesinde çok şey öğrenmiş ve en önemlisi büyük düşünmeyi ve büyük oynamayı öğrenmiştir. 101 İzmir’in Expo 2020’ye tekrar aday olmasından önce Odamız, İzmir’de çeşitli uluslararası organizasyonlar ve kongreler düzenlemiş; İzmir’de Avrasya Zirvesi’nden Kuzey Güney Forumu’na kadar çok önemli etkinlikler gerçekleştirerek Cumhurbaşkanları ve Devlet Başkanlarını İzmir’de ağırlamıştır. İzmir 2015 Expo adaylığı süresince elde edilen sinerji ve birikimin kullanılması kapsamında Mayıs 2011 tarihinde tekrar EXPO 2020’ye “Daha İyi Bir Dünya İçin Yeni Yollar ve Herkes İçin Sağlık / New Routes To A Better World And Health For All” teması ile aday olmuştur. İzmir’in dışında, EXPO 2020’ye toplam 3 kent daha resmi aday olmuş; İzmir toplam 3 rakip ile yarışmıştır. Bu kentler; Rusya’nın Yekaterinburg kenti, Birleşik Arap Emirlikleri’nin Dubai kenti ve Brezilya’nın Sao Paolo kenti olmuştur. Ancak İzmir’in EXPO 2020 adaylığı kapsamında Odamıza EXPO 2020 Yönlendirme Kurulu Üyeliği ve de Afrika bölgesi çalışma alanında sınırlı görev verilmiştir. Odamız sınırlı görev alanına rağmen Expo 2020 lobi çalışmaları kapsamında 7 defa Paris’e ziyaret düzenlemiş, delegeleri İzmir ve Çeşme’de ağırlamış ve İzmir Ekonomi Üniversitesi tarafından Afrika ülkelerinin tamamına EXPO bursu önerilmiştir. Hali hazırda 32 ülkeden 41 farklı öğrenci EXPO bursu ile İzmir Ekonomi Üniversite’nde okumaktadır. Odamız 19-27 Kasım 2013 tarihleri arasında Paris’te tüm BIE üyesi ülkelerin delegeleri ile yoğun temaslarını sürdürmüş ve Paris’te aldığımız oyların büyük kısmı Afrika ülkelerinden gelmiştir. İzmir 2020 oylamasında da maalesef elenmiş olsa da, kentimizin uluslararası tanıtımı anlamında önemli bir yol kat edilmiş ve de İzmir bundan sonra da kendisine dünya ölçeğinde büyük organizasyonları hedef koymayı sürdürecektir. Odamız Cumhuriyetimizin 100 ‘ncü yılında, ilk iktisat kongresinin toplandığı ve ilk yerli malı sergisi ile fuarının açıldığı şehrimizde 2023 yılında büyük bir uluslararası etkinlik düzenlemeyi planlamaktadır. Bu çerçevede söz konusu etkinliğin içeriği, teması, katılımcıları, bütçesi ve örgütlenmesi konusunda altyapı çalışmaları Odamız tarafından hazırlanacaktır. 6. Yatırımcının Çekim Merkezi: İzmir Türkiye coğrafi konumu, nitelikli iş gücü yapısı, altyapı hizmetleri, başarılı ekonomi politikaları, yatırım teşvikleri gibi avantajlar nedeniyle yatırımlar için elverişli bir ortam sunmaktadır. 102 Son yıllarda iş ve yatırım ortamının iyileştirilmesi yönünde atılan adımlar ile ülkemiz, dünya liginde “yatırım yapılacaklar” listesinde üst sıralara çıkmayı hedeflemektedir. İzmir’de de, hem yerel hem ulusal ekonomiye katkı sağlamak ve yatırımlardan daha fazla pay almak için çalışmalar yürütülmektedir. Doğal çarşıları, kaliteli hizmet sunan sanayi bölgeleri, Ar-Ge’yi teşvik eden teknoloji bölgeleri ile İzmir, yerli ve yabancı yatırımcılar için önemli fırsatlar sunmaktadır. Bununla birlikte İzmir fuar, turizm, tarım, enerji, eğitim ve sağlık kenti olma potansiyelini barındırmaktadır. İzmir’in bu hedeflerine ulaşması yönünde, Odamız da gereken çalışmaları yaparak katkı sağlayacaktır. 6.1. İzmir’in Yabancı Yatırım Potansiyeli İzmir, doğrudan yabancı yatırımları çekme konusunda birçok avantaja sahiptir. Kentimiz; Yerli ve yabancı pazarlara 2-3 saatlik uçuş mesafesinde olması, Eğitimli ve dinamik işgücüne erişim, Düşük ücretler, Gelişmiş altyapı, Hammaddeye erişimin kolaylığı, Çok sektörlü yapı, Elverişli iklim, Lojistik yapısının uygunluğu gibi özellikleriyle ön plana çıkmaktadır. Sahip olunan lojistik yapı doğrudan yabancı yatırımlar için önemli avantajlar sunmaktadır. İzmir Alsancak Limanı’nın modernize edilmesi, İzmir Kruvaziyer Limanı’nın yapılması ve özellikle Kuzey Ege Çandarlı Limanı’nın da devreye girmesiyle birlikte İzmir’in doğrudan yabancı yatırımlardan alacağı payın katlanarak artması beklenmektedir. Kruvaziyer gemilerinin İzmir limanına yanaşmaya başlamaları ile kentimiz, dış dünyada daha fazla tanınmaya başlamıştır. Turizm ile başlayan gezi seyahatlerinin kısa süre içerisinde doğrudan yabancı yatırımlara dönüşme ihtimali yüksektir. 103 Kimya, Endüstriyel Makine, Gıda ve İçecek Üretimi, Bilgi ve İletişim Teknolojileri, Otomotiv Dışı Taşıma Teçhizatları Üretimi (genel olarak Hava ve Uzay, Savunma ve Gemi İmalatı), Yenilenebilir Enerji ve Turizm sektörleri İzmir’in üstünlük durumu bulunan güçlü pazar olanaklarına sahip sektörleridir. 2013 yılı Ağustos ayı sonu itibariyle ülkemizde toplam 35.534 adet uluslararası sermayeli şirket bulunmaktadır. 35.534 adet uluslararası sermayeli şirketin illere göre dağılımına bakıldığında, 21.014 adet şirket ile İstanbul birinci sırada yer almaktadır. İzmir, 1.897 adet şirket ile dördüncü sırada yer almıştır. İzmir’de, uluslararası sermayeli şirketlerin en yoğun olduğu alanlar sırasıyla, toptan ve perakende ticaret, imalat sanayi ve gayrimenkul kiralama ve iş faaliyetleridir. Tablo 13: Uluslararası Sermayeli Şirketlerin Sayılarının İllere Göre Dağılımı İl Şirket Sayısı (1954-2013/Ağustos) İstanbul 21.014 Antalya 3.944 Ankara 2.223 İzmir 1.897 Muğla 1.475 Mersin 610 Bursa 600 Aydın 538 Kocaeli 400 Hatay 269 Diğer İller 2.564 Toplam 35.534 Kaynak: Ekonomi Bakanlığı (Geçici Veriler), 2013. 104 Tablo 14: İzmir'deki Uluslararası Sermayeli Şirketlerin Sektörel Dağılımı Sektör Tarım, Avcılık, Ormancılık ve Balıkçılık Madencilik ve Taşocakçılığı İmalat Sanayii Gıda Ürünleri, İçecek ve Tütün İmalatı Tekstil Ürünleri İmalatı Kimyasal Madde ve Ürünlerin İmalatı B.Y.S. Makine ve Teçhizat İmalatı Motorlu Kara Taşıtı, Römork, Yarı-Römork İm. Diğer İmalat Elektrik, Gaz ve Su İnşaat Toptan ve Perakende Ticaret, Oteller ve Lokantalar Ulaştırma, Haberleşme ve Depolama Hizmetleri Mali Aracı Kuruluşların Faaliyetleri Gayrimenkul Kiralama ve İş Faaliyetleri Diğer Toplumsal, Sosyal ve Kişisel Hizmet Faaliyetleri Toplam Kaynak: Ekonomi Bakanlığı (Geçici Veriler), 2013. Şirket Sayısı 66 58 412 59 25 38 40 18 232 52 144 647 80 129 9 221 79 1.897 Görüldüğü gibi, İzmir çok yönlü ekonomisi ile oldukça dinamik bir görünüm sergilemektedir. Son dönemde altyapı yatırımlarının hız kazanması ile potansiyelinden daha fazla yararlanabilecektir. Bununla birlikte, İzmir’in en büyük hedefi, dünya kenti olmaktır. Brookings Enstitüsü’nün 18 Ocak 2012 tarihinde yayınladığı “2011 Yılı Küresel Metropol İzleme Raporu”nda dünyanın en büyük 200 metropol ekonomileri, 2010-2011 dönemi için gelir ve istihdam büyüme oranlarındaki değişim baz alınarak sıralanmıştır. Kişi başına düşen gelirin yıllık büyüme oranı ve istihdamdaki yıllık büyüme oranına göre yapılan bu değerlendirmede, Türkiye’den üç metropol ilk 10 kent arasına girmeyi başarmıştır. Dünyanın en hızlı büyüyen metropolleri listesinde ilk 10 kent sıralamasında; İzmir listenin 4. sırasında yer almıştır. Rapora göre, İzmir’in gelişiminde en fazla katkıyı ticaret ve turizm sektörü yapmıştır. Potansiyelini tam olarak ortaya koyduğu zaman İzmir, dünyanın zengin ve en hızlı gelişen kentleri arasındaki yerini daha da pekiştirecektir. 105 6.2. Organize Sanayi Bölgeleri ve Serbest Bölgeler İzmir’de kent merkezi dışında sanayileşmenin yoğunlaştığı görülmektedir. Geçmişten bugüne gelindiğinde, süreç içerisinde özellikle planlı sanayileşmenin artmasıyla birlikte Çiğli, Torbalı, Bornova, Kemalpaşa ve Aliağa ilçelerinde sanayi bölgeleri oluşturulmuştur. Türkiye’de toplam 153 adet OSB bulunmakta olup bunlardan 22 tanesi Ege Bölgesi’ndedir. İzmir ise barındırdığı 13 OSB ile Ege Bölgesi’nde en fazla OSB’ye sahip ildir. Bu OSB’ler arasında; Aliağa, Atatürk, Bergama, Buca Ege Giyim, İTOB, Kınık, Pancar ve Tire OSB’leri faaliyette olup diğerlerinde altyapı ve inşaat çalışmaları devam etmektedir. Tablo 15: İzmir’de Mevcut Organize Sanayi Bölgeleri Toplam Büyüklük (m2) Sanayi Parseli Toplam Büyüklük (m2) Tahsisli Parsel Sayısı Tahsissiz Parsel Sayısı Toplam Parsel Sayısı Aliağa Kimya İhtisas ve Karma OSB 9.220.000 4.648.513 142 231 Atatürk OSB 6.239.756 4.139.454 609 Bergama OSB 1.793.962 1.094.838 533.041 240.891 OSB Adı Buca Ege Giyim OSB Tahsis Edilen Parsellerden Üretimde Olan Parsel Sayısı İnşaat Aşamasında Olan Parsel Sayısı İstihdam Sayısı 373 18 22 932 21 630 573 18 35.000 4 92 96 1 3 45 136 0 136 51 25 3.077 Kemalpaşa OSB 13.000.000 OSB Yönetim Kurulu Başkanlığı tarafından kamulaştırma yapılmadığından ve revizyon imar planı uygulamaları henüz sonuçlanmadığı için tahsislere başlanamadığı beyan edilmiştir Kemalpaşa Bağyurdu OSB 1.470.000 OSB Yönetim Kurulu Başkanlığı tarafından tahsislere başlanmadığı beyan edilmiştir Kınık OSB 850.000 478.049 40 1 41 7 33 172 İTOB OSB 2.510.000 1.353.523 319 41 360 82 78 2.660 Menemen Plastik OSB 899.023 OSB Yönetim Kurulu Başkanlığı tarafından tahsislere başlanmadığı beyan edilmiştir Ödemiş OSB 930.000 OSB Yönetim Kurulu Başkanlığı tarafından tahsislere başlanmadığı beyan edilmiştir Pancar OSB 954.036 570.908 61 9 70 5 13 - 4.063.093 2.782.808 112 85 197 45 25 1.733 Tire OSB Torbalı OSB TOPLAM 665.880 43.128.791 OSB Yönetim Kurulu Başkanlığı tarafından tahsislere başlanmadığı beyan edilmiştir 15.308.984 1.423 480 1.903 782 Kaynak: İzmir Bilim Sanayi ve Teknoloji İl Müdürlüğü, 2013 Haziran. 106 217 43.619 İzmir’de altyapısı tamamlanmış, yatırıma hazır ve şehir merkezine en yakın iki organize sanayi bölgesinden biri olan İTOB Organize Sanayi Bölgesi, İzmir Merkez’e 32 km, Adnan Menderes Havalimanına ise 18 km mesafede bulunmaktadır. Menderes Tekeli beldesinde 2500 dönüm alana kurulmuş olan İTOB OSB, Cumaovası – Aliağa demiryolu hattı Bölge girişinden geçmektedir. Demiryolu hattının metro standardına yükseltilmesi çalışmaları devam etmektedir. Çalışmaların tamamlanmasıyla ulaşım ve servis hizmeti çok daha hızlı ve ekonomik olacaktır. Demir çelik sanayi, kimya, plastik, makine, elektrik eloktronik sektörlerinin ağırlıklı olduğu ITOB OSB’de, büyüklüğü 1,000 m2 ile 30,000 m2 arasında değişen , toplam 372 adet sanayi parseli bulunmaktadır. Sanayi bölgelerinin haricinde İzmir’de 2 adet serbest bölge mevcuttur. Ege Serbest Bölgesi tamamen ihracat odaklı çalışan bir sanayi parkı olup, Türkiye’nin başta gelen ihracat üslerinden biri konumundadır. İzmir’in Gaziemir ilçesinde 2,2 milyon m2’lik bir alan üzerinde kurulmuştur. Bölge, Uluslararası Adnan Menderes Havalimanına 4, İzmir Limanına 12, otoyol ağlarına ise 1 km. mesafededir. 107 Ege Serbest Bölgesi’nin 2012 yılı toplam ticaret hacmi 4,7 milyar dolar olarak gerçekleşmiş olup 2013 yılı ilk 9 ayında bu rakam 3,5 milyar dolardır. 2012 yılı sonu itibari ile 20.400 kişi olan istihdam, 2013 yılı 9. ay sonunda 20.500 kişiye ulaşmıştır. Bölgede; Ekim 2013 sonu itibariyle 75’i yabancı sermayeli olmak üzere toplam 202 firma faaliyet göstermektedir. İzmir Serbest Bölgesi ise, Türkiye’deki deri üreticilerinin biraraya gelerek 1998 yılında kurulan dünyanın ilk deri ağırlıklı serbest bölgesidir. Günümüzde AB ülkeleri, Rusya, Orta Doğu ülkelerinin deri pazarlarına hakim, Türkiye’nin tek “deri” arıtma sistemine sahip, ham deri alımı ve işlemesinde lider endüstri ve sanayi merkezidir. 108 Deri işleme ve üretiminde en doğru yer, en doğru hizmeti veren İzmir Serbest Bölgesi; özellikle deri üretimi yapan firmalar, deri yan sanayi ve tüm ağır sanayi için alt yapısı hazır parselleri ve kullanıma hazır fabrika binaları hizmete sunmaktadır. İzmir Serbest Bölgesi’nde bulunan firma sayısı 75 olup, yabancı sermayeli firmaların sayısı 14’tür. İzmir Serbest Bölgesi’nin Ocak- Eylül 2013 dönemindeki toplam işlem hacmi geçen yılın aynı dönemine göre % 15,87 oranında artarak 270.219.468 dolar olarak gerçekleşmiştir. Organize Sanayi Bölgeleri ve Serbest Bölgeler, ülkeye yabancı sermaye ile teknolojiyi çekmek için önemli bir araçtır. Bu nedenle bu yatırım ortamlarının geliştirilmesi önem taşımaktadır. İzmir bu anlamda şanslı illerden birisidir. Taşıdığı potansiyel nedeniyle önümüzdeki yıllarda da yerli-yabancı yatırımı çekmeye devam edecektir. 6.3. İzmir Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Ülkeler arasındaki rekabetin hız kazandığı günümüz koşullarında ülkelerin sosyal ve ekonomik kalkınma hedeflerine ulaşmalarına yönelik olarak bilim ve teknoloji politikalarının önemi oldukça artmaktadır. Çünkü bir ülkenin refah düzeyinin artması, küresel pazarda rekabet edebilmesi, Ar-Ge ve ileri teknolojiye dayalı ürün ve üretim yöntemlerini geliştirebilmesine, bilim ve teknoloji alanında gösterdiği başarıya bağlıdır. Dünyadaki gelişmelere paralel bir şekilde, Türkiye’nin uluslararası rekabet açısından başarılı olabilmesi için en önemli araçlar yenilik ve ArGe’dir. Ancak, dünyadaki örnekler incelendiğinde; Türkiye’nin bu açıdan oldukça geride kaldığı görülmektedir. Teknoloji Geliştirme Bölgeleri; yeni veya ileri teknolojide mal ve hizmet üretmek isteyen girişimcilerin, araştırmacı ve akademisyenlerin sınaî ve ticari faaliyetlerini üniversitelerin yanında veya yakınında yürütebilmelerine ve bu üniversitelerden yararlanabilmelerine imkan vermek için kurulmuş akademik, sosyal ve kültürel siteler olarak tanımlanmaktadır. Dünyada teknoloji geliştirme bölgelerinin temeli, Stanford Üniversitesi’nin ileri teknoloji temelli bölgesel gelişim stratejilerine dayanmaktadır. 109 1940’lı ve 1950’li yıllarda Üniversite’nin Mühendislik Fakültesi Dekanı ve Müdürü olan Frederick Terman, fakültesini ve mezunlarını kendi firmalarını kurmak için cesaretlendirmiş; bugün Silikon Vadisi olarak anılan teknoloji geliştirme bölgesinin Stanford Üniversitesi kampüsü çevresinde oluşmasını sağlamak için ileri teknoloji üreten firmaları desteklemiştir. Bu nedenle Silikon Vadisinin babası olarak anılmaktadır. 1955-1985 yılları arasında yarı iletken silikon çip geliştiricilerinin ve üreticilerinin bu bölgede yoğunlaşması nedeniyle bölge Silikon Vadisi olarak anılmaya başlanmıştır. Silikon Vadisi; bilişim, yazılım ve internet teknolojilerinin en büyükleri olan bugün tüm dünyada tanınan teknoloji devleri Adobe, Intel, AMD, Cisco, HP, Microsoft, Apple, Facebook, Google, Yahoo, E-bay ve diğer firmalara ev sahipliği yapmaktadır. Diğer yandan Amerika Birleşik Devletleri’ndeki tüm girişim sermayesi yatırımlarının 1/3’ünün yapıldığı Silikon Vadisi, ileri teknoloji yenilik ve gelişimin merkezi olmaya devam etmektedir. Avrupa’da 1960’larda Fransa’da Sophia Antipolis Bilimparkı, 1970’lerde Japonya’da Tsukuba Bilim Şehri kurulmuştur. Bugün dünyada 900’den fazla teknoloji geliştirme bölgesi faaliyet göstermektedir. Ülkemizde, Teknoloji Geliştirme Bölgeleri ilk kez 1989 yılında Devlet Planlama Teşkilatı tarafından gündeme getirilmiştir. 1990 yılında Birleşmiş Milletler örgütü ile Türk Hükümeti arasında “Türkiye’de Teknoparklar Kurulması İçin Program” başlatılmıştır. Bu program kapsamında İTÜ, ODTÜ, Ege Üniversitesi, Anadolu Üniversitesi, TÜBİTAK MAM Araştırma Merkezi tarafından teknopark kurulmasına karar verilmiştir. Bunlar arasından TÜBİTAK MAM tek başına, diğer dört üniversite KOSGEB ile ortakla giderek ilk aşama merkezlerini kurmuştur. Türkiye’de Teknoloji Geliştirme Bölgeleri, 6 Temmuz 2001 tarih ve 24454 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu ile birlikte yasal statüsüne kavuşmuş, 2013 yılı itibari ile Türkiye’deki teknoloji geliştirme Bölgelerinin sayısı 50’ye ulaşmıştır. Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Bilim ve Teknoloji Genel Müdürlüğü’ne bağlı olarak ileri teknolojik ürün ve yazılımların üretildiği teknoloji geliştirme bölgelerinin, seri üretim hariç olmak üzere, üretmiş olduğu katma değer 900 milyon dolara ulaşmış durumdadır. Türkiye’deki teknoloji geliştirme bölgelerinde 2 binin üzerinde firmada 20 bine yakın Ar-Ge personeli 6 bine yakın projede görev yapmaktadır. Dünyanın en büyük 10 ekonomisi arasında yer almak isteyen ülkemizin 2023 yılında 500 milyar dolar ihracat hedefine ulaşmasının yolu ileri teknolojik ürün ve yazılımların sanayi ve hizmetler sektörüne aktarılması ile bunların patentlerinin ihraç edilmesinden geçmektedir. 110 Bu amaçla gerek 4691 Sayılı Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu gerekse 5746 Sayılı Araştırma ve Geliştirme Faaliyetlerinin Desteklenmesi Hakkında Kanunu kapsamında girişimciler çeşitli vergi avantajları ve teşvikler ile desteklenmektedir. 31.12.2023 yılına kadar geçerli olacak vergi avantajları ve teşvikler; Girişimcilerin TGB’deki yazılım ve Ar-Ge faaliyetlerinden elde edilen kazançlar kurumlar vergisi ve gelir vergisinden istisnadır. Sistem yönetimi, veri yönetimi, iş uygulamaları, sektörel, internet, mobil ve askeri komuta kontrol uygulama yazılımı şeklindeki teslim ve hizmetler katma değer vergisinden muaftır. TGB’de çalışan araştırmacı, yazılımcı ve Ar-Ge personelinin bu görevleri ile ilgili ücretleri gelir vergisinden muaftır. Ar-Ge personelinin % 10’ununu geçmeyecek şekilde destek personelinin ücretleri de bu muafiyet kapsamındadır. Elde edilen teknolojik ürünün teknoloji geliştirme bölgesinde üretilmesi için gerekli yatırıma yönetici şirketin uygun bulması ve Bakanlığın izin vermesi halinde imkan sağlanmaktadır. Öğretim elemanları yaptıkları araştırmaların sonuçlarını ticarileştirmek üzere, üniversite yönetim kurulunun izni ile, TGB’lerde şirket kurabilir, kurulu bir şirkete ortak olabilir ve/veya bu şirketlerin yönetiminde yer alabilir. Kamu kurum ve kuruluşları ile üniversite personeli, çalıştıkları kurumun izni ile TGB’lerde yarı zamanlı ve tam zamanlı olarak çalıştırılabilirler. Üniversite akademik personelinin TGB’lerdeki hizmetleri karşılığı elde edecekleri gelirler, üniversitenin döner sermayesi kapsamı dışında tutulur. Verilen destekler ile Türkiye’nin Avrasya’nın bir üretim planlanmaktadır. Bu süreçte İzmir’e de önemli bir rol düşmektedir. üssü olması İzmir’de üniversite ve sanayi işbirliğine yönelik proje üretimi ve Ar-Ge faaliyetlerinin gerçekleştirilmesine imkan tanıyan aktif sadece bir teknoloji geliştirme bölgesi bulunurken Ankara’da 6, İstanbul’da 5 ve Kocaeli’nde 3 tanedir. İzmir’in sanayi ve ticari potansiyeli göz önüne alındığında; Türkiye’nin 3. büyük kenti durumunda olan bir kentin altyapı ihtiyacı da göz önünde tutulduğunda Ar-Ge ve yenilik açısından mevcut potansiyelin değerlendirilmesi gerekmektedir. İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü’nün kampüsü içerisinde yer alan, kurucuları içerisinde Odamız ve İzmir Ekonomi Üniversitesi’nin de yer aldığı İzmir Teknoloji Geliştirme Bölgesi 2001 yılında kurulmuş, 2004 yılında 1.093 m2 ofis alanında 16 firmaya hizmet ile başlamıştır. Günümüzde ise 4 binada toplamda 3.550 m2 ofis alanında yaklaşık 70 firma ve 282 Ar-Ge personeli ile faaliyet göstermektedir. 111 2012 yılında İZKA’nın güdümlü destek projesi kapsamında inovasyon merkezi projesine başlanmıştır. inovasyon merkezi’nde kuluçka merkezi, tanıtım patentleme ve teknoloji transfer ofisi, paydaşlar ofisi, nitelikli sosyal donatı alanları, teknik eğitim salonları, toplantı salonları, teknik atölye, kiralanabilir ofisler ve kiralanabilir ticari alanlar yer alacaktır. Sığınak dahil 7.500 m2 kapalı alana sahip inovasyon merkezi binasının 2014 yılında tamamlanması planlanmaktadır. İzmir’in Ar-Ge ve yenilik potansiyelinin farkında olan aktörler tarafından son dönemde teknoloji geliştirme bölgelerinin kurulmasına yönelik çalışmalar hızlandırılmıştır. İlk olarak Odamız, İzmir Ekonomi Üniversitesi ve İTOB Organize Sanayi Bölgesi öncülüğünde başta bilişim ve yazılım sektörleri olmak üzere sürdürülebilir tarım ve sürdürülebilir enerji sektörlerinin Ar-Ge ve yenilik potansiyelini gerçeğe dönüştürmek amacıyla İzmir’in ikinci teknoloji geliştirme bölgesi olan “İzmir Bilim ve Teknoloji Parkı Teknoloji Geliştirme Bölgesi (İzmir Bilimpark)”ı kurmuştur. İzmir Bilimpark, 2014 yılı bahar aylarında aktif olarak faaliyete geçecektir. Dokuz Eylül Üniversitesi, Tınaztepe Kampüsünde yer alan 17 bin 400 m2’lik alan ile İnciraltı yerleşkesinde üniversite hastanesinin yanında bulunan 10 bin 487 m2’lik alan üzerinde biyomedikal ve tıbbi biyoteknoloji alanında nitelikli işgücünün yetiştirilmesini sağlamak hedefleri doğrultusunda İzmir’in üçüncü teknoloji geliştirme bölgesi olan Dokuz Eylül Teknoloji Geliştirme Bölgesi (DEPARK)’ı kurmuştur. Ege Üniversitesi Bornova’daki ana kampus alanında Ege Yaşambilimleri Teknoloji Geliştirme Bölgesini kurmak üzere çalışmalarını hızlandırmış ve Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’na başvurusunu yapmıştır. Odamız Ege Yaşambilimleri Teknoloji Geliştirme Bölgesi’nin ortakları arasında yer almaktadır. Katip Çelebi Üniversitesi ve Atatürk Organize Sanayi Bölgesi de Atatürk OSB içerisinde teknopark yapmak için ön protokol yapmıştır. İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Kampüsü içinde kalan 25 bin m2 ile İzmir Atatürk Organize Sanayi Bölgesi içinde kalan 25 bin m2’lik alanı birleştirerek elde edilen toplam 50 bin m2’lik alan ve 5 bin m2 kapalı alanda oluşturulacak teknopark için 5-7 milyon dolarlık bir yatırım öngörülmektedir. 112 Söz konusu teknopark kapsamında, İzmir’in en büyük organize sanayi bölgelerinden İzmir Atatürk Organize Sanayi Bölgesi’nin aynı zamanda Ar-Ge merkezine dönüşmesi ve bu kapsamda üniversite ve sanayi işbirliğinin etkin bir şekilde sağlanması hedeflenmektedir. Son olarak Manisa’da bulunan Celal Bayar Üniversitesi Muradiye Yerleşkesi’nde tahsis edilen 111 dönüm arazi üzerinde kurulacak olan Celal Bayar Üniversitesi Teknoparkı da Resmi Gazete’de yayınlanarak onaylanmıştır. İlk etapta 4 bin m2’lik bir bina inşa edilerek hizmete başlaması planlanmaktadır. Bölgenin İzmir’e yakınlığı göz önünde bulundurulduğunda, İzmirli firmaların Ar-Ge faaliyetleri açısından önemli bir çekim merkezi haline geleceği düşünülmektedir. Görüleceği üzere İzmir’de teknoloji geliştirme bölgelerinin sayısı 5’e ulaşmış olup Odamız teknoloji geliştirme bölgelerine maddi ve manevi destek olmak üzere kurucu ortaklar arasında yer almaktadır. Odamız; İzmir’in Ar-Ge, inovasyon, endüstriyel uygulama ve tasarım potansiyelinin gerçeğe dönüşmesi, ülkemizin 2023 yılı ihracat hedefleri kapsamında İzmir ihracatının gelişmesi için projelerine devam edecek ve diğer kurum ve kuruluşların projelerine destek vermeye devam edecektir. 6.4. İzmir’in Çarşı ve Siteleri 6.4.1. İzmir Yenişehir Ticaret Merkezi Çalışmaları İzmir Yenişehir Ticaret Merkezi’nin yapımına 1975 yılında başlanmış ve Çarşı, 1984 yılında faaliyete geçmiştir. İzmir Yenişehir Ticaret Merkezi, Ege Bölgesi’nin ve İzmir’in en büyük ticaret merkezidir. İzmir Yenişehir Ticaret Merkezi’nde İzmir ve bölge halkına alışveriş imkanı sunan çarşılar bulunmaktadır. İzmir Yenişehir Ticaret Merkezi, İzmir’de ticari hayatın önemli merkezlerinden biri haline gelmiştir. İçerisinde pek çok çarşı, site, iş merkezi bulundurmakla birlikte, gıda, inşaat, hırdavat, nalburiye, elektrik-elektronik, temizlik, tıbbi malzeme, matbaa, iş makineleri vb. sektöre ev sahipliği de yapmaktadır. İzmir Yenişehir Ticaret Merkezi’nde ürün çeşitliliği, müşterilere ürün kalitesi ve kullanım alanları konusunda bilgiler sunulması hususları Çarşı’nın tercih nedenleri arasında önemli bir yere sahiptir. Ayrıca; Ticaretin merkezinde olması, Belirli ürünlerde ilk akla gelen çarşı olması, Tanınan, bilinen bir yer olması, 113 Ürün ve dükkan çeşitliliği, Fiyatların uygunluğu Hizmet kalitesi gibi nedenlerle İzmir Yenişehir Ticaret Merkezi oldukça büyük öneme sahiptir. Yanı sıra, İzmir Yenişehir Ticaret Merkezi’nin kent merkezine uzaklığı yaklaşık 7 dakika olup oldukça kolay şekillerde ulaşım sağlanabilmektedir. 2500’ü aşkın üyemizin faaliyet gösterdiği bir çarşı olması nedeniyle Odamız, İzmir Yenişehir Ticaret Merkezi’nde yaşanan sorunların çözümü ile yakından ilgilenmektedir. İzmir Yenişehir Ticaret Merkezinin altyapı, aydınlatma, ulaşım, trafik, yönlendirme, otopark, temizlik, tuvalet güvenlik, tanıtım, pazarlama vb. sorunlarının çözümü için Odamız bünyesinde oluşturulan “İş Merkezleri ve Çarşılar Komisyonu” ile çalışmalar sürdürülecektir. 6.4.2. Buca Yaş Sebze ve Meyve Hali Türkiye’nin üçüncü büyük ili olan İzmir’de, kente gelen yaş sebze ve meyvenin girişi kapısı olan Buca Yaş Meyve Sebze Hali’nin mekansal temelli sorunları bulunmaktadır. 114 Üyelerimizin yoğun olarak faaliyet gösterdiği Hal’de kasa depoları ile parseller arasındaki mesafenin kısa olması yoğun dönemlerde, trafik sıkışıklığına yol açmakta ve tırların depolara yanaşması mümkün olamamaktadır. Odamız, İzmir Büyükşehir Belediyesi ile işbirliği yaparak Halin mekansal temelli sorunlarının çözümüne yönelik olarak proje hazırlamış ve proje 2013 yılı Temmuz ayında ihaleye çıkmıştır. İhale kapsamındaki çalışmalar, 2014 yılın Ocak ayı içerisinde tamamlanacaktır. Diğer yandan Buca Yaş Sebze Meyve Halinde Avrupa Birliğindeki örneklerde olduğu gibi soğuk hava deposu, paketleme tesisi ve analiz laboratuvarlarının yapılması da çağımızın bir gereği olarak karşımıza çıkmaktadır. Yukarıda anılan nedenlerle Buca Yaş Sebze ve Meyve Hali’nin genişleyerek büyümesi zorunluluk haline gelmiştir. Ancak Halin, Tahtalı Baraj Havzası Koruma Sahasında kalması büyüme ve mekansal kullanımlar açısından bir takım sorunları beraberinde getirmektedir. Bu sorunlar İzmir Büyükşehir Belediyesi ve İZSU Genel Müdürlüğü’ne aktarılmıştır. Halin bir diğer sorunu; Aydın Otoyolu’na direkt çıkış olmaması nedeniyle tesislere ulaşmak için 5 km fazla yol katedilmek zorunda kalınmasıdır. Şehrimiz ve ülkemiz ekonomisi açısından kayıplara sebebiyet veren bu durumun otoyol gişelerinin çıkışından Kaynaklar Yoluna bağlantı yapılarak çözülebileceği düşünülmektedir. 115 Yaş Sebze ve Meyve Ticaretinin Düzenlenmesi ve Toptancı Halleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname kapsamında; yaş sebze ve meyvelerin her ne şekilde olursa olsun alımı, satımı ve devri ile toptancı halleri ve pazar yerlerinin kuruluş, işleyiş, yönetim ve denetimlerine ilişkin esasları ve Bakanlıklarla belediyelerin bu konularla ilgili görev ve yetkileri belirlenmiş olmakla birlikte Kararname 05.05.2007 tarihli ve 5652 sayılı Kanunla yapılan değişiklikler ile Belediyelerin toptancı hallerini tahsis, kiralama veya satış yoluyla işletmesine veya işlettirmesine imkan sağlamaktadır. Bu kapsamda Isparta, Samsun, Denizli ve Kayseri’de belediyeler Yaş Sebze Meyve Hali işletmesini özel sektöre devretmiş durumdadır. İzmir’de de Yaş Sebze ve Meyve Hali’nin işletme hakkının Hal’de faaliyet gösteren komisyoncular tarafından kurulacak bir şirkete devredilmesinin ve İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin denetim fonksiyonuna odaklanmasının tüm taraflar açısından daha yararlı olacağı öngörülmektedir. Odamız Buca Yaş Sebze ve Meyve Hali’nin mekansal temelli sorunları ile özel sektör tarafından işletilmesi konusunda girişimlerini 2014 yılında da sürdürecek, çalışmaların takipçisi olacaktır. 6.4.3. Mimar Kemalettin Moda Merkezi İzmir’in sektörel anlamda uzmanlaşmış çarşılarından birisi de Mimar Kemalettin Moda Merkezi’dir. Ünlü bir Türk mimarının adını alan Mimar Kemalettin Moda Merkezi, tekstil ve konfeksiyon sektörlerinin atardamarıdır. 2 Toplam 75.000 m ’lik bir alanda kurulu olan merkezde, özellikle tekstil toptan ticareti yoğun olarak faaliyet göstermektedir. 116 Bayan, erkek ve çocuk giyimin yanı sıra kumaş ve ev tekstili ürünlerinin de bulunduğu moda merkezi geniş bir ticaret ağına sahiptir. Yaya trafiği için geniş alanların bulunması nedeniyle; oturma, dinlenme alanları ve çeşitli aktivitelerin düzenlenmesi için elverişli bir ortam sağlamaktadır. Mimar Kemalettin Moda Merkezi’nin gece-gündüz canlı bir çarşı haline dönüşmesi için, sosyal mekanların açılması ve çeşitli aktivitelerin düzenlenmesinde fayda görülmektedir. Odamız tarafından organize edilen İzmir Alışveriş Festivali kapsamında; 28 Şubat 2013 tarihinde Mimar Kemalettin Moda Merkezi’ndeki firmaların kıyafetlerinin tanıtıldığı bir defile düzenlenmiştir. Önümüzdeki dönemde de çarşının tanıtımının arttırılması yönünde çalışmalar yapılması planlanmaktadır. Ayrıca Mimar Kemalettin Moda Merkezinde faaliyet gösteren üyelerimizden gelen talep doğrultusunda çarşının güvenliğinin sağlanması amacıyla MOBESE veya kapalı devre güvenlik kamerası kurulması yönünde destekte bulunulacaktır. 6.4.4. Karşıyaka Çarşısı Karşıyaka çarşısı Karşıyakalıların dışında İzmir’in diğer bölgelerinden gelen ziyaretçilerin alışveriş için uğrak yeridir. Bir ucu vapur iskelesi diğer ucu metro istasyonuna kadar devam eden çarşının uzunluğu yaklaşık 250 metredir. Çarşı yolu üzerinde ve mahallelere dağılmış çok sayıda işyeri bulunmaktadır. 117 Çarşıda tekstil, konfeksiyon ve ayakkabı sektörleri ağırlıktadır. Bununla birlikte, çarşıda gezenlerin soluklanacağı kafeler, pastaneler ve yemek yerleri de oldukça sık aralıklarla bulunmaktadır. Çarşıya araç giriş-çıkışı belirli saatlerde yapılabilmektedir. Bu nedenle gün boyunca çarşıyı ortalama 80 – 90 bin kişinin ziyaret ettiği belirtilmektedir. Karşıyaka çarşısının canlandırılması yönünde Oda olarak İzmir Alışveriş Festivali kapsamında, 16-17 Şubat 2013 tarihlerinde Gökhan Keser konseri ile Deniz Marşan ve Başak Fransez ile Stil Danışmanlığı söyleşisi düzenlenmiştir. Odamızın bu yöndeki çalışmaları 2014 yılında da devam ettirilecektir. 6.4.5. Kemeraltı Çarşısı Tarihi Kemeraltı Çarşısı İzmir’de alışveriş deyince akla ilk gelen çarşıdır. Uzun bir geçmişe dayanan çarşı günümüzde de halen önemini korumaktadır. Kent merkezinde olması nedeniyle kolay ulaşılabilir olan çarşıya her gün binlerce ziyaretçi uğramaktadır. Kruvaziyer gemilerle gelen turistler de öncelikle Tarihi Kemeraltı Çarşısı’nı ziyaret etmektedir. Tarihi Kemeraltı Çarşısı’nın kendine has bir mekansal karakteristiği bulunmaktadır. Çarşı sokakları, meydanları, hanları, tarihi ve dini yapılarıyla kentin kültürel birikim değeri yüksek bölgelerindendir. Çarşıda Osmanlı dönemini yansıtan yapıların olduğu görülmektedir. Bu yapılardan birisi de Kızlarağası Hanı’dır. Bu Han’ın yapımının 1745 yılında tamamlandığı bilinmektedir. Osmanlı mimarisini yansıtan Han içerisinde hediyelik eşya, halı, el sanatları gibi ürünler satılmaktadır. Kemeraltı Çarşısı’nda mekanlar dağınık halde yerleşmiş durumdadır. Her ziyaretçinin ilgisini çekebilecek çeşitlilikteki ürünleri, tarihi kapalı çarşıları, esnaf lokantaları, pastaneleri, kahvehaneleri ile kentin en cazip alışveriş ve kültürel merkezidir. Çarşıda bulunan işyerlerinin birçoğu nesilden nesile aktarılan mekanlardır. 118 Yaklaşık üç bin üyemizin bulunduğu Tarihi Kemeraltı Çarşısı’na Odamız özel bir önem vermektedir. Çarşının mekansal ve ticari hayatına yönelik birçok proje hazırlanmıştır. Bunlardan birisi de, 2007-2008 döneminde hazırlanan Kemeraltı Envanter Çalışması’dır. Bu çalışma ile Kemeraltı’nın profili ortaya çıkarılmış ve çarşının temel sorunları irdelenmiştir. Kemeraltı çarşısının önemli sorunları arasında işporta, çığırtkanlık, altyapı sorunları başı çekmektedir. Odamız, çarşının kronikleşen bu sorunlarının sona erdirilmesi amacıyla İzmir Valiliği, İzmir Büyükşehir Belediyesi, Konak Belediyesi, İzmir Emniyet Müdürlüğü nezdinde pek çok kez girişimlerde bulunmuş ve Oda olarak ilgili idarelerce yürütülen çalışmalara maddi ve manevi kesintisiz olarak destek vermiştir. Çarşının sorunlarının çözümü ve gelişmesini sağlamak adına Tarihi Kemeraltı Esnaf Derneği ile bugüne kadar işbirliği yapılmış bundan sonra da yapılamaya devam edilecektir. 2013 Eylül ayında İzmir Valiliğinde ilgili tüm tarafların katılımı ile Kemeraltı Çarşısının sorunları masaya yatırılmış ve İzmir Valisi Sayın Mustafa Toprak’ın talimatı ile çarşıya MOBESE kamera sistemi kurulması ve gece aydınlatmanın sorunlu olduğu yerlerin tespiti için teknik çalışmalar yapılmıştır. 119 Odamız, Kemeraltı Çarşısı ile ilgili olarak idareler nezdinde yürütülen çalışmaların 2014 yılında da takipçisi olacak ve Kemeraltı Çarşısının nitelikli turistik bir çarşısı olması yönünde gayretlerini sürdürecektir. Diğer yandan Odamız Kemeraltı Çarşısının nitelikli turistik bir çarşı haline gelmesi amacıyla çarşı içerisindeki tarihi yapılardan birini restore ederek “Turistik El Sanatları ve El Halıları Çarşısı” haline dönüştürmek için bir proje yürütmektedir. Bu kapsamda; Kemeraltı Hanlarından Kapalıçarşı, Çakaloğlu, Mirkelamoğlu, Karaosmanoğlu, Küçük Karaosmanoğlu Hanları incelenmiş ancak mülk edinme, restorasyon maliyetleri ve süresi bakımından Odamız için uygun olmadıkları görülmüştür. Agora Ören Yeri’ne komşu olan Hürriyet Anadolu Lisesi’nin Odamız tarafından yeni bir bina inşa edilmek üzere başka bir yere taşınması ve yerine prefabrik olarak Turistik El Sanatları ve El Halıları Çarşısı yapılması talebimiz ise Milli Eğitim Bakanlığı tarafından kabul görmemiştir. Odamız, son olarak Başdurak Camisi altındaki dükkanların “Turistik El Sanatları ve El Halıları Çarşısı Projesi” için kullanılmak üzere, caminin restorasyonu karşılığında, Odamıza uzun süreli olarak kiralanması konusunda Vakıflar İzmir Bölge Müdürlüğü nezdinde girişimde bulunmuştur. 120 Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından başvurumuzun olumlu değerlendirilmesi ve dükkanların 2014 yılı başından itibaren Odamıza tahsis edilmesi beklenmektedir. Tarihi Başdurak Camii altında bulunan 28 adet dükkanının Odamıza tahsis edilmesi ile birlikte bir yandan caminin restorasyonu gerçekleştirilirken diğer yandan dükkanlar cadde ve sokağa bakan cephelerindeki tente, örtü, branda vb kapatıcı malzemelerden arındırılarak caminin görünürlüğünü sağlanacak; dükkanların açık kalması ve caminin hava karardıktan sonra da algılanabilmesi için aydınlatması yapılacak; Cami çevresi ve şadırvan restore edilecektir. Odamız, “Turistik El Sanatları ve El Halıları Çarşısı Projesi” kapsamında Başdurak Camii altındaki dükkanları turistik el sanatları ürünlerini yapan ve satışını gerçekleştirilen üyelerimiz ile el halısı satışı yapan üyelerimize kiralayacaktır. Turistik El Sanatları ve El Halıları Çarşısı Projemizin, Salepçioğlu Camii'ni restore ettirmemizin ardından, Tarihi Kemeraltı Çarşısının korunması için kurumsal bir kimlik altında örnek bir model yaratarak Kemeraltı'nın diğer kısımlarında bölge veya nokta bazında benzer projelerin önünü açacağına inanılmaktadır. 6.4.6. Balık Hali Geçmiş yıllarda Konak merkezde ve kıyıda yer alan Balık Hali, Konak Pier’in yapılması ile birlikte iç bölgeye Buca Kaynaklar’a taşınmış ve denizle bağı kopartılmıştır. Güzelbahçe Balıkçı Barınağı’nın genişletme çalışmaları Ulaştırma, Haberleşme ve Denizcilik Bakanlığı tarafından halihazırda sürdürülmektedir. 8.000 m2 tekne park alanı, 200 m tali mendirek, 750 m rıhtım ve 25.000 m2 üstyapı tesis alanı bulunan altyapı inşaatının 2013 yılı sonu itibariyle gerçekleşme % 30’lar seviyesindedir. 121 Dolgu ve mendirek çalışmalarının 2014 yılının sonuna doğru tamamlanması beklenmektedir. Dolgu alanın üzerinde Balık Halinin de yapılacağı ve Buca'daki Balık Hali'nin buraya taşınacağı Ulaştırma, Haberleşme ve Denizcilik Bakanı Sayın Binali Yıldırım tarafından dile getirilmektedir. Bir körfezin çevresinde gelişen ve bir liman kenti olan İzmir’de büyük ölçekte bir balıkçı barınağı yapılması ve Balık Hali’nin tekrar deniz kıyısına taşınacak olması önemli bir gelişme olarak değerlendirilmektedir. Diğer yandan Ekim 2014'ten sonra altyapının tamamlanması ile birlikte Balık Hali’nin nasıl bir proje ile hangi kurum tarafından yapılacağı ve işletmenin kimin tarafından gerçekleştirileceği hususları netlik kazanmamıştır. Günümüzde çağdaş ülkelerde yaş sebze ve meyve halleri ile balık halleri özel sektör tarafından işletilmekte, merkezi ve yerel yönetimler ise daha çok denetleme görevini icra etmektedir. Dünya ve Avrupa örneklerine bakıldığında balık hallerinin deniz kıyısında olduğu, turizm ve deniz kültürünün gelişmesine yönelik amaçlara da hizmet ettiği görülmektedir. İzmir Balık Hali için de benzer bir proje ve işletme modelinin uygulanabileceği düşünülmektedir. Güzelbahçe ilçemiz, İzmir’in batısında kentin genişleme aksı üzerinde yer almaktadır. Metropol kente yakınlığı nedeniyle günübirlik turizmin hızlı bir gelişim göstermesi mümkündür. Odamız, yapılmakta olan Güzelbahçe Balıkçı Barınağı alanında yeterli alanın bulunması durumunda hal binası, soğuk hava depoları, sosyal tesis ve otopark alanlarının yanı sıra bu asli fonksiyonlarla bütünleşebilecek restoranlar, deniz malzemeleri satış yeri, deniz müzesi ve rekreatif düzenlemeler yapılarak Güzelbahçe Balıkçı Barınağı ve Balık Hali’nin tam anlamıyla bir çekim merkezi olmasını arzu etmekte, bu yönde sektörle birlikte hareket etmek suretiyle girişimlerini sürdürmektedir. 122 6.4.7. Diğer Çarşılar Yukarıdaki başlıklarda sıralanan çarşıların yanı sıra Karabağlar, Bornova, Balçova, Buca gibi alt merkezlerde de semt çarşıları ve sektörel çarşılar, özellikle Bornova ilçesi Işıkkent, Doğanlar, Pınarbaşı Bölgesi'nde ihtisas siteleri, 6 adet sanayi sitesi, depolama alanları vb. bulunmaktadır. Odamız ticaretin ve üretimin bulunduğu her bölgede üyesinin imar, altyapı, üstyapı, ulaşım, trafik, güvenlik, temizlik gibi ihtiyaç ve sorunlarının çözümüne yönelik olarak çalışmalarını 2014 yılında da sürdürecektir. Bunun dışında matbaa, inşaat, plastik, mermer, kimya, deri, halı ve diğer sektörlerde alt ve üst yapısı hazır modern ticaret, üretim ve depolama alanları oluşturmak için gerekli ön çalışmalar yapılacaktır. 6.5. Çok Yönlü ve Çok Sektörlü İzmir 6.5.1. Fuarlar Kenti Türkiye’de düzenlenen ilk fuar, bugünkü İzmir Enternasyonal Fuarı’nın temelini oluşturan 1. İktisat Kongresi Sergisi’dir. İzmir’de 17 Şubat 1923 tarihinde düzenlenen 1. Türkiye İktisat Kongresi ile eş zamanlı olarak bir sergi düzenlenmiştir. Atatürk’ün “bu şehirde sergiler açın, kongreler düzenleyin” talimatı üzerine hayata geçirilen bu sergi, 1927 yılında “9 Eylül Yerli Malları Sergisi” adı altında tekrar düzenlenmiştir. 1927 yılındaki sergi, İzmir Ticaret Odası’nın teklifi ve Vali Kazım Dirik’in kararıyla organize edilmiş, 340 esnaf ürünlerini sergilemiş, etkinliği 80 bin kişi ziyaret etmiştir. Ertesi yıl, 1928’de “9 Eylül Yerli Malları Sergisi” bir kez daha düzenlenmiş, hem katılımcı sayısı artmış hem de sergide yabancılar da ürünlerini sergilemeye başlamışlardır. 1932’de sergi tekrarlanmış, 1933’te etkinliğin adı “9 Eylül Panayırı” olarak revize edilmiş ve kapsamı genişletilmiştir. İşadamlarımız, o yıllarda Avrupa’nın önemli fuar merkezlerine giderek incelemeler yapmışlar ve İzmir’de uluslararası nitelikli bir fuar düzenlemek için yeni fikirlerle dönmüşlerdir. Bu fikirler, yeni fuar alanının yani bugünkü Kültürpark’ın yapılanmasında önemli rol oynamış, “9 Eylül Panayırı”nın adı Avrupa’daki örneklerden yola çıkılarak “İzmir Enternasyonal Fuarı” olarak değiştirilmiştir. 123 İzmir Enternasyonal Fuarı, 1946 yılında UFI’ye (Sergi Endüstrisi Küresel Kurumu) üye olmuş, bu üyeliğin ardından fuarcılık alanındaki çalışmalar mesleki bir temele oturmuştur. İEF’nin UFI’ye üyeliği, Türkiye’de fuarcılık sektörünü başlatan gelişme olarak kabul edilmektedir. Başka bir ifadeyle, Türkiye’de fuarcılık İzmir’den doğmuştur. İzmir, fuarcılığı başlatan kent olmasına karşın günümüzde fuarcılığın lokomotifi İzmir’dir diyemeyiz çünkü Türkiye’de bir yılda düzenlenen yaklaşık 400 fuarın sadece 28 – 30 tanesine kentimiz ev sahipliği yapmaktadır. Bu da Türkiye fuar pastasından yaklaşık % 7’lik bir pay aldığımız anlamına gelmektedir. Fuar sayısı ve niteliği itibariyle İstanbul’dan sonra en önemli şehir İzmir’dir ancak Köln, Düseldorf, Milano, Paris, Londra gibi gerçek bir fuar kenti olarak anılmak ve ev sahipliği yapılan fuarlar sayesinde ülke ekonomisine her yıl milyarlarca dolar girdi sağlayacak seviyeye gelebilmek için yapılacak çok iş, alınması gereken çok tedbir vardır. Kentimiz, sektöründe dünyanın ilk üç fuarı içinde yer alan Marble Mermer Fuarı gibi orta vadede en az beş büyük fuara ev sahipliği yapacak potansiyele sahiptir. 124 Fuarcılığın geliştirilmesi, kent ve ülke politikalarında etkin bir şekilde yer aldığı takdirde Doğu ile Batı’nın kesişme noktasında yer alan liman kenti İzmir, kısa zamanda sadece Türkiye’de değil Dünya’da da gerçek bir fuar kenti olarak kabul görebilir. 6.5.2. Turizm Kenti Ülkemiz, dünya turizm arenasında önemli bir başarıyı sağlamış olmakla birlikte yine de dünyadaki tek ve vazgeçilmez destinasyon değildir. Bu durum İzmir için de geçerli olduğu için turizm konusunda sağladığımız başarıyı kalıcı kılmak için dünya turizmindeki gelişmeleri doğru okumak zorunda olduğumuz bir gerçektir. İzmir’de Odamızın büyük çabaları ve özverisi ile kruvaziyer turizmde önemli bir başarıya imza atılmış olmakla birlikte turizmin çeşitlendirilip farklılaşmayı öne çıkaracak başka adımların da atılması gerektiği düşünülmektedir. Bu nedenle ürün çeşitliliğine gidip İzmir’i farklılaştıracak yeni yöntemler geliştirilmesi, dünya turistlerinin bir kısmını düzenli olarak İzmir’e çekecek destinasyonları bulup yeni tanıtım ve pazarlama stratejileri belirlenmesi gerekmektedir. İzmir için yeni hedefler belirlenirken; kitle turizminden çok sürdürülebilir turizm yapmamızı sağlayacak, çevreci ve yüksek gelirli turistlerin hedeflenmesi gerekmektedir. Ülkemize gelen bir turistin ortalama 700 dolar olan kişi başı turizm harcaması yeterli değildir. 125 İzmir’e kaliteli, çok para harcayan ve uzun süre kalan turistleri yönlendirmek adına yabancı tur operatörleri ile işbirliği yapılmalı, belirlenecek hedef kitlelerin ülkelerine yönelik direkt uçuşların konulması gerekmektedir. Öte yandan; paket turlarla, kalacağı otele gelen, orada “her şey dahil” sistemi sayesinde neredeyse otelden çıkmadan tatilini bitirip, tekrar uçakla ülkesine geri dönen turistler hedeflenmemeli, gelen turistin alışveriş yapmasına imkan sağlanmalıdır. Bu noktada; kozmetikten, parfümeriye kadar her türlü hediyelik eşyanın hipermarketlerde dahi bulunabildiği günümüzde, Çin büyüsü tutmamış, ülkemizde ve özellikle İzmir’de üretilen, kaliteli ve özgün tasarımlı ürün sayısı arttırılmalıdır. “Yıl 12 ay turizm” vizyonumuzdan hareket ederek; Turistin İzmir’de gecelemesini sağlayacak önlemler alınması, Kemeraltı başta olmak üzere alışveriş merkezlerinin tur güzergahları içerisine dahil edilmesi, Hanutçuluk faaliyetlerinin önlenmesi, Çin pazarı ağırlıklı kalitesiz, dünyanın her yerinde bulunan ürünlerin yerine kaliteli, sipariş vermeye uygun, özgün, anı değeri olan ürünlerin satılması, Tur operatörlerine, seyahat acentalarına turistleri şehir merkezinde tutmaları için konaklama da dahil olmak üzere fiyat avantajları yaratılması, gerekirse uçaklarda koltuk garantisi verilmesi, Her şey dahil sisteminden vazgeçilerek, turistin otel dışında zaman geçirmesini sağlayacak koşullar oluşturulması, Gelir seviyesi yüksek, uzun süre kalan ve harcama yapan zengin turistlerin ülkemize getirilmesi gerektiği düşünülmektedir. 126 Pratik, çabuk hayata geçirilebilen dinamik önlemler ile çağdaş, konuksever İzmir’de kısa sürede şehir turizminde de yüksek oranlı başarı sağlamamamız mümkün olacaktır 6.5.3. Tarım Kenti Bereketli toprakları, uygun iklim koşulları, zengin su kaynakları ve biyoçeşitliliği ile kentimiz Türkiye’nin en önemli tarım ve hayvancılık merkezlerindendir. İzmir, birçok üründe verim ve kalite açısından Türkiye ortalamasının üzerinde değerlere sahiptir. TÜİK verilerine göre 2012 yılı itibariyle, İzmir’de bitkisel üretim değeri 4,06 milyar TL, canlı hayvanlar değeri 2,42 milyar TL ve hayvansal ürünler değeri 0,66 milyar TL olarak gerçekleşmiştir. Bununla birlikte kişi başına düşen bitkisel üretim değeri 1.016 TL, canlı hayvan değeri 604 TL ve hayvansal ürün değeri 166 TL’dir. İzmir ekonomisinde ağırlık sanayi ve hizmetler sektöründe olmasına rağmen tarım alanında da faaliyetler yoğun olarak yapılmaktadır. Kent nüfusunun % 15’i, aile olarak ifade edildiğinde ise 151.000 aile geçimini tarım sektöründen sağlamaktadır. Tarım sektörü daha çok kent merkezinden uzak olan ilçelerde yoğun iken, merkeze yakın ilçelerde hem sanayi hem tarım sektörleri yaygındır. Türkiye tarım ve hayvancılığına genel olarak bakıldığında ilimiz toplam tarımsal üretim değerinde 2. sırada yer almaktadır. İzmir’in topraklarının % 28,3’ünü tarım alanları oluşturmaktadır. Toplam 3.420.292 dekarlık tarım arazilerin % 39,66'sı tarla, % 28,35’i zeytin, % 12,44'ü sebze, % 8,51'i meyve, % 3,30’u da bağ alanıdır. Tarım arazileri, İzmir’in yüzölçümünün 1/4’ünün üzerinde paya sahiptir. 127 Grafik 4: İzmir İli Tarım Alanlarının Dağılımı (Dekar) (2012) Kavaklık Alanı 11.590 %0,34 Nadas Alanı 71.388 %2,09 TEBA 126.372 %3,69 Zeytin Alanı 969.485 %28,35 Tarla Alanı 1.356.551 %39,66 Narenciye Alanı 45.794 %1,34 Meyve Alanı 290.989 %8,51 Bağ Alanı 112.799 Süs Bitkileri Alanı %3,30 9.692 %0,28 Sebze Alanı 425.633 %12,44 Kaynak: İzmir Gıda, Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlüğü İzmir'deki toplam tarım alanı büyüklükleri göz önüne alındığında; Bayındır, Bergama, Kemalpaşa, Menderes, Menemen, Ödemiş, Tire ve Torbalı öne çıkmaktadır. İzmir, bitkisel üretim değeri bakımından Türkiye 4.’südür. Yıllık kullanılabilir su potansiyeli 1.000 m3’ün altında olan alanlar su fakiri olarak değerlendirmekte olup İzmir’de kişi başına düşen yıllık kullanılabilir su potansiyeli ortalama 483 m3’dür. Bu bakımdan İzmir’de özellikle tarımsal ve endüstriyel alanlarda kullanılan yüksek su miktarı göz önünde bulundurulduğunda suyun iyi yönetiminin çok büyük bir önem taşıdığı görülmektedir. İzmir'de 1.801.623 dekarlık tarım alanı sulanmaktadır. Söz konusu alan, toplam tarım alanının % 52,7’sine karşılık gelmektedir. Diğer bir ifadeyle İzmir, tarım alanlarının yaklaşık yarısı sulanabilmektedir. İlde sulama imkanının bulunması ise bitkisel ürün çeşitliliğini de beraberinde getirmektedir. Bu bakımdan, 10. Kalkınma Planında su kaynaklarının sürdürülebilir kullanımı sağlamak üzere “Tarımda Su Kullanımının Etkinleştirilmesi Programı”nın yer alması son derece olumludur. İzmir ilinin genelinde toplam 9.691,5 dekarda alanda süs bitkileri yetiştirilmektedir. 112.799 dekarlık alan ise bağ alanlarını oluşturmaktadır. 128 İzmir; organik tarımın beşiği konumunda olup özellikle son yıllarda organik tarım konusunda gelişmeler kaydedilmiştir. İlk organik üretim çekirdeksiz kuru üzüm ile 1980'li yılların ortalarında İzmir'de başlamıştır. İzmir’de organik tarımsal üretim yapan çiftçi sayısı, üretim alanı ve miktarına tabloda yer verilmiştir. Tablo 16: İzmir & Türkiye Organik Tarım Verileri (2009-2012) 2009 2010 İzmir Çiftçi Sayısı 429 639 Üretim Alanı (hektar) 3.477 3.933 Üretim (Ton) 14.764 16.204 Türkiye Çiftçi Sayısı 24.354 30.918 Üretim Alanı (hektar) 251.919 318.248 Üretim (Ton) 665.550 1.012.375 İzmir/Türkiye Pay (%) Çiftçi Sayısı 1,76 2,07 Üretim Alanı (hektar) 1,38 1,24 Üretim (Ton) 2,22 1,60 Kaynak: Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, 2013 *Geçiş süreci verileri dahil edilmiştir. 2011 2012 718 5.076 21.070 776 6.323 20.220 26.818 289.173 1.019.732 30.229 304.012 873.755 2,68 1,76 2,07 2,57 2,08 2,31 İzmir organik tarım yapılan alan açısından Türkiye ortalamasının üzerindedir. İzmir’de en fazla yetişen organik ürünler arasında zeytin, mısır, domates, üzüm ve incir yer almaktadır. İzmir’in organik tarım potansiyeli incelendiğinde; Tahtalı Baraj Havzası, Gediz deltası, Foça, Karaburun, Seferihisar, Urla, Bozdağ, Kozak Yaylası, Bergama ve Kınık öne çıkmaktadır. Organik ürün arayan firmalar öncelikle Tahtalı Baraj Havzası’na yönlendirilmektedir. Geleneksel ürünler, zeytin, bağcılık, bostan, sebze (domates) ön plandadır. Gediz deltası, yüksek eko-turizm potansiyeline sahiptir. En çok pamuk ve tarla ürünleri yetiştirilen bölgede sebze üretimi gelişmektedir. Foça ilçesi, ova bölgesinde tarla bitkileri öne çıkmaktadır. Dağlık bölgede zeytin ağaçları önemli organik tarımsal potansiyel vaat etmektedir. Tanınmış Foça Yoğurdunu üreten kooperatif çiftçilerinin, organik hayvansal üretim yapma potansiyeli olduğu düşünülmektedir. 129 Karaburun, Seferihisar ve Urla ilçelerinde son dönemde organik tarımsal üretim açısından oldukça önemli adımlar atılmıştır. Bu bölgede zeytin, bağcılık ve sebze üretiminin yaygınlaşma potansiyeli bulunmaktadır. Pazarlama sorunu çözüldükçe bu bölge daha da gelişecektir. Bozdağ, kendine özgü ekolojik yapısı olan bir bölgedir. Bölge çiftçisi organik tarıma isteklidir. Kestane, ceviz gibi ürünler dağlık kesimde yaygındır. Kozak yaylası, organik küner (çam fıstığı) yetiştiriciliği vardır bununla birlikte farklı alternatif ürünler için de bölge umut vaat etmektedir. Bergama, Beydağ, Kınık ilçelerinde, dağlık bölgelerde organik hayvancılık potansiyeli bulunmaktadır. Üretimin yanında tüketim açısından İzmir’in gelişmesi amacıyla başlatılan “Organik Açık Pazarlar” projesi önem taşımakla birlikte Karşıyaka ve Bornova ilçelerinde organik pazar kurulmuştur. İzmir halkının, açık pazarlarda, organik ürünleri doğru olarak tercih edebilmesi için organik logo, sertifika ve etiket-ambalaj konularında pazarda alışveriş eden tüketicilerin bilgilendirilmesine yönelik semt pazarlarında etkinlikler düzenlemek için çalışmalar sürdürülmektedir. Ekolojik Fuarın bundan böyle İzmir’de gerçekleşecek olması İzmir’de organik tarımın gelişiminde önemli bir adımdır. İlki 6-9 Mayıs 2010 tarihleri arasında İzmir Fuarında gerçekleşen fuarda gıdadan tekstile, kozmetikten temizlik malzemelerine, alternatif enerji sistemlerinden ekolojik konuta, kullandığımız ambalajlardan ekoturizme kadar çok çeşitli ürünler sergilenmiştir. İzmir’de; 13 tür hayvan yetiştiriciliği yapılmakta olup canlı hayvan üretimi bakımından da Türkiye 3.’südür. İzmir’de; 2012 itibariyle 1.334.326,17 ton süt, 31.814 ton kırmızı et, 222.433 ton beyaz et üretilmektedir. Süt ve süt ürünleri sektörü kentimiz ekonomisinin önemli üretim dallarından biridir. Türkiye süt üretiminin % 10’u İzmir’de gerçekleşmektedir. İlimiz hayvansal üretim değerinin % 17,42’sini süt üretimini oluşturmaktadır. 2012 yılında İzmir’in tarımsal üretim değeri 7.751.171.520 TL olarak gerçekleşmiş ve bu miktarın % 3,59’luk bölümü su ürünleri sektöründen sağlanmıştır. Ülkemizde su ürünleri üretim miktarı 2012 yılında bir önceki yıla göre % 8,34 azalarak 644.852 ton olarak gerçekleşmiştir. Üretimin avcılıkla yapılanı 432.442 ton, yetiştiricilik üretimi ise 212.410 ton olarak gerçekleşmiştir. Avcılıkta 2012 yılında % 15,99 oranında bir azalma görülürken yetiştiricilik üretimindeki % 12,51 artış ise dikkat çekmektedir. 130 2012 yılında, avcılık yoluyla elde edilen deniz ürünleri üretiminde ilk sırayı % 41,31’lik oran ile Doğu Karadeniz Bölgesi almıştır. Bunu % 30,02 ile Batı Karadeniz, % 12,26 ile Marmara, % 9,41 ile Ege ve % 7 ile Akdeniz Bölgeleri izlemiştir. Su ürünleri sektörü ve özellikle yetiştiricilik gerek ülkemiz gerekse ilimiz açısından önemli bir gelir kaynağı durumundadır. Su ürünleri sektöründen elde edilen değerin % 87,9’u yetiştiricilik yoluyla elde edilmiştir. Tablo 17: İzmir İli Su Ürünleri Üretim Değeri (bin TL) 2007 2008 2009 2010 Deniz balıkları 55.840 59.538 57.079 56.505 Diğer deniz balıkları 5.868 6.185 9.081 11.960 İçsu balıkları 210 207 205 199 Yetiştiricilik 186.895 264.449 255.913 232.459 248.813 330.378 322.278 301.123 Toplam Kaynak: İzmir Gıda, Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlüğü 2011 32.926 10.302 82 188.987 232.297 2012 11.583 22.075 0 244.582 278.240 Verilerden de anlaşıldığı üzere İzmir, tarım potansiyeli açısından oldukça şanslıdır. Ancak sahip olunan potansiyelin yeterince değerlendirilmesi için bu alanda yapılacak yeniliklere ve yürütülecek yeni projelere ihtiyaç duyulmakla birlikte sektörde yaşanan sorunların çözümüne yönelik çalışmalar ivedilikle yapılmalıdır. Bu kapsamda; görüş ve önerilerimiz aşağıda yer almaktadır. 131 Tarımsal verimliliğin önündeki en büyük engellerden biri tarım arazilerinin bölünmesi olup tarımın daha verimli hale getirilmesi için tarım yapılan toprakların miras yoluyla bölünmesinin ve tarımsal işletmelerin çok parçalılığının önlenmesi amacıyla Türk Medeni Kanunu ile 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununda değişiklik yapılmasına ilişkin çalışmalar sonuçlandırılmalıdır. Tarımda yaşanan temel sorunlardan bir diğeri gübre, tohum, ilaç ve damızlık gibi önemli girdilerdeki fiyatların yüksekliğidir. Firmaların uluslararası pazardaki rekabet gücünü arttırmak için gübre, mazot ve yem bitkileri destekleri artırılmalı ve girdilerde uygulanan vergi (KDV, ÖTV) oranları düşürülmelidir. Tarım sektörünün gelişimi açısından sektörün desteklenmesi son derece önem taşımaktadır. Bu kapsamda ürün desteklerine özel önem verilmeli; özellikle pamuk, süt vb. ürünlerin desteklenmesine devam edilmelidir. Desteklemelerde verimlilik göz önünde bulundurulmalı ve kaliteli üretim teşvik edilmelidir. Ülkemizde tarım yapılan toprakların korunması, gelecek kuşaklara zarar görmeden aktarılabilmesi için üreticilerin bilinçlendirilmesi önem taşımaktadır. Ülkemizde modern tarım teknikleri yerine geleneksel tarım teknikleri yaygındır. Bu durum, hem ürün kalite ve verimini olumsuz etkilemekte hem de çevrenin kirlenmesine neden olmaktadır. Bu nedenle; üreticilere yönelik olarak üretim yöntemleri, zirai mücadele, teknoloji kullanımı ile ilaç ve gübrenin bilinçli kullanımı vb. konularda eğitim çalışmaları yoğunlaştırılmalıdır. Günümüzde su tasarrufu sağlayan sulama teknikleri gittikçe önem kazanmaktadır. Suyun etkin ve akılcı kullanımına olanak sağlayan damlama ve yağmurlama teknolojileri yaygınlaştırılmalı ve çiftçiler bu konuda bilgilendirilmelidir. 132 Son yıllarda sağlıklı yaşam kaygılarının ön plana çıkması ile organik ürünlere olan talep artmaktadır. Sektörün gelişimi için üretim ve yurtiçi tüketimin arttırılmasına yönelik çalışmalar yapılmalıdır. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı bünyesinde Balıkçılık ve Su Ürünleri Genel Müdürlüğünün kurulması, idari kapasiteyi, görev organizasyonunu ve uygulamayı daha da geliştirmiştir. Su Ürünleri Kanunu’nun revize edilmesine yönelik hazırlıklar devam etmekte olup mevzuat çalışmaları biran önce tamamlanmalıdır. Türkiye’de 1995 yılında 26,8 milyon hektar toplam tarım alanı 2010’da 24,4 milyon hektara gerilemiştir. 2,5 milyon hektarlık tarım arazisi konut, sanayi, turizm vb. amaçlı kullanımlar neticesinde üretim dışı kalmıştır. Bu kapsamda; verimli tarım arazilerinin amaç dışı kullanımı engellenmelidir. Dünya’nın en kaliteli pamuklarının yetiştirildiği bölgemizde 2013 yılında pamuk ekim alanları % 18 azalarak 76.241 hektara gerilemiştir. Bu nedenle, stratejik ürünümüz pamukta üretim maliyetlerini düşürmek amacıyla girdiler üzerindeki vergi yükü düşürülmeli, desteklemeler arttırılmalı, yerli pamuk kullanan sanayici desteklenmeli, lisanslı depoculuk sistemi teşvik edilerek yaygınlaştırılmalıdır. Bölgemizin bir diğer stratejik ürünü olan zeytinyağının uluslararası pazarlarda bilinirliğinin arttırılmasına yönelik çalışmalar sürdürülmeli ayrıca, zeytinyağının halkımız tarafından da tüketilmesi için etkin tanıtım kampanyaları yapılmalıdır. 6.5.4. Yenilenebilir Enerji Kenti Enerji ihtiyacının giderek artması, küresel ısınma, çevre sorunları gibi nedenler yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımını önemli ve öncelikli bir konu olarak karşımıza çıkarmaktadır. Türkiye'nin üçüncü büyük kenti olan İzmir’in de yenilenebilir enerji potansiyeli açısından oldukça zengin olması, İzmir’in çok yönlü ve çok sektörlü yapısı içerisinde bir yenilenebilir enerji kenti olarak da anılması sonucunu beraberinde getirmektedir. İzmir, Türkiye’nin yenilenebilir enerji pastasında oldukça büyük bir paya sahiptir. Başka bir ifadeyle yenilenebilir enerji açısından öncü ve üstün konumdadır. Güneş enerjisi, rüzgar ve jeotermal enerji kaynakları bölgede yüksek kullanım potansiyeline sahiptir. Rüzgar enerjisi potansiyeline bakıldığında İzmir’in ülke genelinde 3. sırada olduğu görülmektedir. Rüzgar enerjisi konusunda da İzmir, Türkiye’nin rüzgar akımının en fazla olduğu ve kullanılmaya en elverişli bölgesidir. İzmir’de çok sayıda rüzgar çiftliği kurulması mümkün görülmektedir. 133 Jeotermal enerji kaynaklı elektrik konut ısıtma ve sera ısıtmacılığı açısından bölgede önemli kaynaklar yer almaktadır. Jeotermal kaynağın bulunduğu bu bölgelere yapılacak olan turistik tesisler yoluyla bu kaynakların turizm yoluyla değerlendirilmesi söz konusu olacaktır. Yine sağlık turizmi açısından önemli potansiyeller bulunmaktadır. Rüzgar enerjsi açısından başta Çeşme olmak üzere; Aliağa, Urla, Karaburun ilçelerinde, jeotermal açısından; Seferihisar, Balçova, Dikili ilçelerinde, biyokütle açısından Ödemiş ilçesi başta olmak üzere önemli oranda yatırım imkanları bulunmaktadır. Ayrıca Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na göre, İzmir için en öncelikli ilk üç çevre sorunu atık, su ve hava kirliliği problemleridir. Çevre problemlerinden özellikle hava kirliliği yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımını İzmir için önemli kılmaktadır. Yenilenebilir enerji kaynakları dışa bağımlılığı azaltmanın bir yolu olmasının yanı sıra İzmir'in önemli çevre sorunlarından olan hava kirliliğinin de azalmasını sağlayacak olmasıyla ayrıca önem kazanmaktadır. 6.5.5. Üniversiteler Kenti Üniversiteler, genelde ülkenin büyüyüp gelişmesine, özelde ise bulunduğu bölgenin değişip kalkınmasına etki eden en önemli etkenlerden biridir. Üniversitenin ana misyonu, kişisel gelişime ve insanların entelektüel yaşamlarına katkıda bulunmak olsa da ekonomik etki potansiyelleri de göz ardı edilmeyecek boyuttadır. 1960’lı yıllardan bu yana birçok Avrupa Ülkesinde bölgesel kalkınma aracı olarak görülen yüksek öğretim kurumları, bulundukları bölgeleri çok yönlü etkileyecekleri beklentisiyle yaygınlaştırılmıştır. 134 Çünkü üniversiteler, Bölgesel gelir, bölge ekonomik yapısı ve işgücü hareketliliğinde iyileşme sağlanması gibi ekonomik, Konut, sağlık olanakları, iletişim ve taşımacılıkta iyileşme gibi fiziki ve altyapısal, Kültürel etkinliklerin artması, yaşam kalitesinin iyileşmesi gibi sosyal ve kültürel, Eğitime katılma oranında artış, doğum-ölüm oranında değişme, göçün azalması gibi eğitimsel ve demografik faydalar sağlarlar. Üniversiteler, yerelde olumlu kazanımlarla, içinde bulunduğu kente getirdiği yenilik ve çağdaşlık ile toplumsal ilerlemeye destek verirler. Üniversiteler ayrıca, kentin çekiciliğinin artması, sosyo-kültürel atmosfere olan etkisi, yetişmiş insan gücü çekme, nüfus artışı, araştırma faaliyetleri, ticari sektörde hareketlenme, üretim artışı, işsizliğin azalması, verimliliğin artması, bireysel gelirin artması, kamu hizmetlerinde büyüme, ekonomik büyüme ve yatırımları çekme gibi döngüsel pek çok canlılığı da beraberinde getirir. Üniversiteler, içinde bulundukları toplumla bütünleşirler ve çalışmalarında gerek topluma kazandırdıkları, gerek toplumdan kazandıkları ile ulusala ve evrensele ulaşmayı hedeflerler. Özgür, çağdaş, evrensel değerlere sahip bir üniversitede öğrenim gören gençler de bulundukları bölgeye dinamizm, beyin gücü, aydınlık fikirler kazandırır; kente ekonomik ve kültürel canlılık getirir. Bu nedenle üniversite, bulunduğu şehir için; insan kaynakları, bilgi, eğitim, iş ve sosyal hizmetler konusunda önemli bir kaynaktır. İzmir’de, Ege Üniversitesi, Dokuz Eylül Üniversitesi, İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü, Kâtip Çelebi Üniversitesi, İzmir Ekonomi Üniversitesi, Yaşar Üniversitesi, İzmir Üniversitesi, Gediz Üniversitesi ve Şifa Üniversitesi olmak üzere toplam 9 adet üniversite bulunmaktadır. Bu 9 üniversitenin 4’ü devlet ve 5’i vakıf üniversitesidir. 14 Nisan 2001 tarihinde 2 fakülte, 5 yüksekokul, 2 enstitü olarak İzmir Ticaret Odası Eğitim ve Sağlık Vakfı tarafından kurulan İzmir Ekonomi Üniversitesi, kentimizin ve Ege Bölgesi’nin ilk vakıf üniversitesidir. 135 İlk kurulduğu günden bu yana pek çok başarının altına imza atan İzmir Ekonomi Üniversitesi, Bologna Süreci’ne uyumlu olarak oluşturduğu akademik programları ve bununla ilgili yaptığı çalışmalarıyla Avrupa Komisyonu tarafından her yıl verilen ve mükemmellik ödülü olan Avrupa Kredi Transfer Sistemi (AKTS) Etiketi almıştır. Üniversitemiz AKTS etiketini alan Türkiye’deki ilk vakıf üniversitesidir. Türkiye’de sadece 4 devlet üniversitesi ile İzmir Ekonomi Üniversitesi’nde bulunan bu ödül, üniversitede verilen eğitimin kalitesini tescillemektedir. İzmir Ekonomi Üniversitesi’nin yanı sıra ilimizde yer alan diğer üniversiteler de verdikleri kaliteli eğitim ile tercih edilmektedir. Bugün İzmir’deki üniversitelerde eğitim almak için pekçok genç, farklı kentlerden hatta yurtdışından ilimize gelmektedir. Eğitim için ilimizi tercihe eden gençlerin sayısının arttırılması ve İzmir ‘deki üniversite eğitiminin kalitesinin yurt içi ve yurtdışındaki bilinirliğinin yaygınlaştırılması için çalışmalarımız sürdürülecektir. 6.5.6. Sağlık Kenti Ülkelerin sosyo-ekonomik açıdan kalkınmışlık düzeylerinin en önemli göstergelerinden birisi de sağlık hizmetleridir. Sağlık sektöründeki gelişmeler, modern teknoloji yatırımları, özel sağlık kuruluşlarındaki kalitenin artması ülkemizi sağlık sektöründe ileriye götürmektedir. Küreselleşme olgusunda sağlık sektöründe gerek yerel gerek küresel piyasalar açısından ağırlıklı olarak özelleştirme kavramı ortaya çıkmaktadır. Türkiye’de 2011 yılı verilerine göre 840’ı Sağlık Bakanlığına bağlı, 503’ü özel, 65’i üniversite olmak üzere 1453 hastane bulunuyor. Ülkemiz yabancı hastalar için sağlık hizmetinin alınabileceği etkin pazarlardan birisi olmakla beraber Şubat 2012 tarihi itibariyle JCI ile akredite edilmiş 37 hastane sayısı ile dünyada ikinci sırada yer almaktadır. Ayrıca 3 klinik laboratuar, 1 ayakta tedavi ve 1 nakil hizmet olmak üzere ülkemizde toplam 42 adet sağlık kuruluşu JCI ile akredite edilmiştir. 136 Avrupa’da sosyal güvencesi olan ve kaliteli sağlık hizmeti talep eden yaşlı nüfus artmaktadır. Dolayısıyla Avrupa devletleri de; dışarıdan sağlık hizmeti alarak maliyetlerini düşürme çabası içerisindedirler. Ayrıca, Türk Cumhuriyetleri, Afganistan, Irak, Suriye ve Orta Doğu gibi ülkelerde, sağlık sisteminin ileri düzeyde olmaması ve ülkemize kültürel olarak yakın olmaları da ülkemizin sektördeki avantajlarından sayılabilir. 2011 yılında sağlık turizmi amacıyla gelen hasta sayısı 156.000, 2012 yılında da 262.000 olmuştur. 2023 hedefi 2.000.000 sağlık turistidir. 2011 yılında 1 milyar dolar olarak elde edilen sağlık turizm gelirinin 2023 yılında 20 milyar dolar olması hedeflenmektedir. Kentimizde de son yıllarda sağlık sektöründeki gelişmeleri görebiliyoruz. 2011 yılı verilerine göre 29’u Sağlık Bakanlığına bağlı, 4 Üniversite, 20 Özel ve 1’de diğer Kamu Hastanesi olmak üzere İzmir toplam 54 hastane ve 10.866 yatağa sahiptir. Ülkemizde JCI kalite belgesine sahip sağlık kuruluşlarından 3’ü İzmir’de yer almaktadır. Tarih boyunca sağlık konusunda önemli bir yere sahip olan İzmir, zamanının en ünlü hekimlerinin yetiştiği Asklepion’a ev sahipliği yapmıştır. İzmir, sağlıklı nüfusu, ortalama yaşam süresinin uzunluğu ve modern sağlık kuruluşları, sıcak su, kaplıcalar, uzmanlaşmış hekim ve organik ürünler ile örnek bir sağlık kentidir. 7. Küresel Rekabet Ortamında İzmir’de Ar-Ge ve İnovasyon İnovasyon listesinde Apple, Google ve Samsung gibi şirketler en ön sıralarda yer almaktadır. Bugün Apple’ın ürettiği bir Iphone’un fiyatı, binlerce miktarda düşük teknoloji içeren bir ürüne eşit olabilmektedir. Google’ın ismini 7’den 70’e herkes bilmekte, dünya genelinde arama motorları arasında ilk sırada yer almaktadır. Bugün inovasyona hayatımızın her alanında rastlanmaktadır. Günümüzde inovasyonu ve teknolojiyi en üst düzeyde kullanan bir adım önde yer almaktadır. Çin Maliye Bakanı Lou Cive, Çin’in gayrisafi yurt içi hasılasından (GSYH) araştırmageliştirmeye ayrılan kısmın 1 trilyon yuana (yaklaşık 164,1 milyar dolar) ulaştığını açıklamıştır. 137 Buna göre, Ar-Ge'ye ayrılan rakam, Çin GSYH'nin % 1,98'i düzeyindedir. Ar-Ge'ye ayrılan pay, ülkenin yatırım ve inovasyona verdiği önemin bir göstergesidir. Çin’de bu oran 2008 yılında % 1,54 iken, kısa bir zamanda 0,44 puan artış göstermiştir. Ayrıca Dünya Ekonomi Forumu’nun hazırladığı Küresel Rekabet Raporuna göre, Çin'in inovasyon kapasitesi 2006'da 48'inci sıradan, 2012'de 26'ncı sıraya yükselmiştir. Türkiye’nin de tıpkı Çin’in yaptığı gibi, Ar-Ge’ye ayırdığı payı yukarılara taşıması gerekmektedir. Çünkü Ar-Ge harcamalarının GSYH içerisindeki payı, Ar-Ge personeli sayısı, Ar-Ge merkezi sayısı ve teknopark sayısı gibi bilim ve teknolojiyle ilgili göstergeler, bir ülkenin teknolojiyi ne kadar yakından kullandığıyla yakından ilişkilidir. Özellikle Türkiye’nin küresel kriz ortamında Ar-Ge harcamalarını kısmaması önem taşımaktadır. Zaten kısıntıya gidilmesi gereken en son alan da bilim ve teknoloji olmalıdır. Türkiye’nin en büyük avantajı, teknolojiyi iyi kullanan genç nüfusa sahip olmasıdır. Ayrıca Türkiye gibi yükselen ekonomiler, yarının şekillenmesinde ön planda olacaktır. Gelişmiş ülkelerde, altyapıdan teknolojiye bir çok alanda eski sistemler mevcuttur. Yükselen ülkelerde ise tüm sistem yeni ve dijitaldir. Toplum yeniliğe ve değişime, gelişen ülkelere göre daha isteklidir. Türkiye’de Ar-Ge harcamalarının Gayrisafi Yurtiçi Hasıla'ya (GSYH) oranı, 2006'daki % 0,6 seviyesinden 2011 yılında % 0,86'ya yükselmiştir. 2011 yılında Tam Zaman Eşdeğeri (TZE) cinsinden toplam 92.801 kişi Ar-Ge personeli olarak çalışmıştır. Bir önceki yıla göre TZE cinsinden Ar-Ge personel sayısındaki artış % 13,5’tir. Türkiye merkezi yönetim bütçesinden Ar-Ge faaliyetleri için ayrılan ödenek 2012 yılında 4,5 milyar lirayı aşmıştır. 2013 yılı ödeneği ise 4,8 milyar lira olarak planlanmıştır. Önceki yıla göre % 5,4 oranında artmış sözkonusudur. Ama alınması gereken daha çok yol bulunmaktadır. Dünyanın en güçlü 10 ekonomisi arasına girebilmemiz için, Ar-Ge harcamalarına ayrılan pay sürekli bir şekilde arttırılmalıdır. İzmir de, Türkiye’nin Ar-Ge konusunda yapacağı ataktan en yüksek payı almalıdır. 138 2023’te milli gelirin % 3’ünün Araştırma Geliştirmeye (Ar-Ge) ayrılması, bunun % 2’sinin de özel sektörce gerçekleştirilmesi hedeflenmektedir. 2023 yılında 60 milyar dolarlık Ar-Ge harcaması yapan bir Türkiye amaçlanmaktadır. Bu hedefler, gelişmiş ülkeler seviyesini yakalamak ve ilk on ekonomi arasında yer alınması için yapılacak çalışmalarda önemli bir itici güç olacaktır. 2011 yılında Gayri Safi Yurtiçi Ar-Ge harcamalarının % 45,5’i yükseköğretim, % 43,2’si özel sektör ve % 11,3’ü kamu kesimi tarafından gerçekleştirilmiştir. 2011 yılı itibariyle Ar-Ge harcamalarının % 43,2'si özel sektör tarafından gerçekleştirilmekte ve Ar-Ge personelinin % 48,9'u özel sektör tarafından istihdam edilmektedir. Düşük teknolojili üretim seviyesinden orta teknolojili üretim seviyesine geçilmesi; 2023 yılına kadar üretim içerisinde yüksek teknolojili ürünlerin payınının gelişmiş ülkelerde olduğu gibi en az % 20'ler seviyesine çıkarılmasına ihtiyaç bulunmaktadır. Bunu başarmak için bütün firmaların, sektörlerin, sivil toplum kuruluşlarının kendini buna göre dönüştürmesi gerekmektedir.Birçok yeni sektörde yenilikçi firmaların kurulmasına uygun bir zemin hazırlanmalıdır. Üniversite-sanayi işbirliğini geliştirmek, inovatif girişimciliği desteklemek, genç nüfusumuzun bilime ve teknolojiye olan ilgisini arttırmak, bilgi teknolojileri konusunda aşama kaydetmek, sanayicilerimizi Ar-Ge'ye teşvik etmek büyük önem taşımaktadır. Bu nedenle İzmir’de Ar-Ge ve inovasyon kültürünü yaymak bakımından özel sektörümüze büyük görevler düşmektedir. İzmir’de bugün 3 teknopark ve 14 Ar-Ge merkezi bulunmaktadır. Özellikle İzmir’de yer alan firmaların daha yoğun sayıda Ar-Ge merkezine ve Ar-Ge personeline sahip olması gerekmektedir. 139 Tablo 18: İzmir’deki Ar-Ge Merkezlerinin Sektörel Dağılımı Sektörler Otomotiv Yan Sanayi Kimya Tekstil Demir ve Demir Dışı Metaller Bilgi ve İletişim Teknolojileri Elektrik-Elektronik Otomotiv Kaynak: Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, 04.09.2013 Adet 5 3 2 1 1 1 1 İzmir’deki Ar-Ge merkezlerinin sektörel dağılımına baktığımızda; büyük çoğunluğunun otomotiv yan sanayinde yoğunlaştığını görüyoruz. Otomotiv sektörünü, kimya ve tekstil sektörlerinin izlediği görülmektedir. İzmir’de faaliyet gösteren firmaların üretimlerinin teknoloji sınıflarına göre dağılımına baktığımızda; yüksek teknoloji içeren üretimin sadece % 0,8’de kaldığını, orta-ileri teknoloji statüsünde üretimin % 19,7 olduğunu görüyoruz. Üretimin ağırlıklı olarak düşük (% 40,2) ve orta-düşük (% 39,3) statülü mallarda yoğunlaştığı ortaya çıkmaktadır. İzmir’in Ar-Ge ve yenilik üreten bir merkez haline gelmesi için önünde uzun bir süreç olduğu gözükmektedir. Tablo 19: İzmir’de Firmaların Teknoloji Sınıflarına Göre Sektörel Dağılımı YÜKSEK TEKNOLOJİ Bilgisayarların, Elektronik ve Optik Ürünlerin İmalatı Temel Eczacılık Ürünlerinin ve Eczacılığa İlişkin Malzemelerin İmalatı ORTA-YÜKSEK TEKNOLOJİ Kimyasalların ve Kimyasal Ürünlerin İmalatı Motorlu Kara Taşıtı, Treyler (Römork) ve Yarı Treyler (Yarı Römork) İmalatı Başka Yerde Sınıflandırılmamış Makine ve Ekipman İmalatı Elektrikli Teçhizat İmalatı Diğer Ulaşım Araçlarının İmalatı ORTA-DÜŞÜK TEKNOLOJİ Kok Kömürü ve Rafine Edilmiş Petrol Ürünleri İmalatı Ana Metal Sanayii Diğer Metalik Olmayan Mineral Ürünlerin İmalatı Kauçuk ve Plastik Ürünlerin İmalatı Fabrikasyon Metal Ürünleri İmalatı (Makine ve Teçhizat Hariç) 140 (%) 0,8 0,45 0,35 19,7 9,5 4,33 3,48 2,13 0,26 39,3 17,8 10,14 3,97 3,91 3,48 DÜŞÜK TEKNOLOJİ 40,2 15,36 Gıda Ürünlerinin İmalatı 7,83 Tütün Ürünleri İmalatı 5,51 Giyim Eşyalarının İmalatı 3,97 Kağıt ve Kağıt Ürünlerinin İmalatı 1,83 İçeceklerin İmalatı 1,46 Mobilya İmalatı 1,34 Tekstil Ürünlerinin İmalatı 0,91 Diğer İmalatlar 0,84 Deri Ve İlgili Ürünlerin İmalatı 0,81 Kayıtlı Medyanın Basılması ve Çoğaltılması 0,33 Ağaç, Ağaç Ürünleri ve Mantar Ürünleri İmalatı (Mobilya Hariç) Kaynak: Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, 09.03.2013. *Hesaplamalarda ciro değerleri kullanılmıştır. İzmir’in Ar-Ge ve yenilik kapasitesinin iyileştirilmesi açısından Ar-Ge Merkezlerinin kurulmasına öncelik verilmesi, firmaların Ar-Ge konusunda teşvik edilmeleri için yeni mekanizmalar oluşturulması da son derece önemlidir. Bu kapsamda, İzmir’de Ar-Ge Merkezlerinin sayısının artması, hem firmaların üretme becerilerinin geliştirilmesini hem de yüksek teknoloji üreten merkezlere haline gelmelerine katkı sağlayacaktır. 8. Uluslararası Rekabetçiliğin Geliştirilmesi (Ur-Ge) Projeleri Odamız İzmir’den gerçekleştirilen ihracat rakamlarının artması ve üyelerimizin uluslararası alanda rekabet güçlerinin yükseltilmesi için çeşitli çalışmalar yapmaktadır. T.C. Ekonomi Bakanlığı tarafından yayınlanan Uluslararası Rekabetçiliğin Geliştirilmesinin Desteklenmesi Hakkında Tebliğ kapsamında Odamızda çeşitli sektörlere yönelik projeler başlatılmıştır. Projelerimizin öncelikli amacı, şehrimizin rekabet avantajını elinde bulundurduğu sektörlerde Odamız üyesi firmalara, ortak hareket etme bilinci ile global pazardan daha fazla pay alarak rekabet gücü kazandırılması ve uluslararası marka olabilme potansiyeli yüksek olan sektör firmalarının markalaşma yolunda faaliyetlerine projemiz sayesinde ivme kazandırılmasıdır. Proje çerçevesinde firmaların üretimlerinden pazarlamalarına, satışlarından satış sonrası hizmetlere kadar bütün süreçleri kapsayacak şekilde mevcut durumlarına ve küresel alanda rekabetçiliklerinin arttırılmasına yönelik ihtiyaç analizlerinin yapılması ve bu ihtiyaçlar çerçevesinde sektör için rehber niteliğinde olacak ihracat yol haritasının çıkarılması amaçlanmaktadır. 141 Bu çerçevede, firmaların mevcut durumu, beklenti ve ihtiyaçları doğrultusunda, ihracat odaklı üretim gerçekleştirmeleri ve ihracat için gerekli altyapıyı kazanmaları amaçlı eğitim ve danışmalık faaliyetleri gerçekleştirilecektir. Projeye katılımcı firmaların ortak hareket etme bilinci ile belirlenen yüksek büyüme potansiyeli olan hedef pazarlarda pazar paylarını arttırmaları, uluslararası pazarda ürünlerini karşılaştırma imkanı bulmaları, rakiplerine göre durumlarını mukayese edebilmeleri ve potansiyel müşterileriyle bir araya gelerek yüz yüze görüşme imkanı bulmaları amacıyla yurtdışı pazarlama ve alım heyeti faaliyetleri gerçekleştirilecektir. Projelerimizin nihai hedefi, ihracat yapmayan firmalarımızın ihracat yapar hale gelmeleri, ihracat pazar çeşitliliği arttırılması ve ihracatlarına süreklilik kazandırılmasıdır. Böylece ülke olarak 2023 yılında ihracat gelir hedefimiz olan 500 milyar dolara ulaşmak için sektörlerin ihracat rakamlarının en etkili şekilde arttırılması sağlanacaktır. T.C. Ekonomi Bakanlığı tebliği çerçevesinde gerçekleştirilecek her bir projenin bütçesi 2 milyon doların üzerindedir. Bakanlığın destek oranı ise % 75 olarak belirlenmiştir. Söz konusu tebliğ kapsamında 2012 ve 2013 yıllarında Plastik, Kuyumculuk, Ayakkabıcılık, Gelinlik ve Abiye sektörlerindeki projeler hayata geçirilmiştir. Mobilya sektöründe ise Ege İhracatçı Birlikleri ortaklığı ile gerçekleştirilen projede eğitim ve danışmanlıklar organize edilmiş, Dubai ve Rusya’ya yurt dışı ziyaretler gerçekleştirilmiştir. Plastik sektöründe 34, Kuyumculuk sektöründe 18, Ayakkabıcılık sektöründe 35 ve Gelinlik ve Abiye sektöründe 23 firmamız projemize dahil olmuştur. 2013 yılının Eylül ayında değişen tebliğ ile toplam 36 ay sürecek projelerin her birinde 10 adet yurt dışı ziyaret organizasyonu ve 10 adet alım heyeti organizasyonu gerçekleştirilmesi planlanmaktadır. Aynı zamanda her işbirliği kuruluşunun gerçekleştirebileceği proje sayısının 5’ten 10’a çıkması ile Odamız da farklı sektörlerdeki proje çalışmalarına başlamıştır. 9. Odamız Tarafından Gerçekleştirilecek Projeler ve İşbirliği Projeleri 9.1. Kentsel Dönüşüm Projeleri 17 Mart 2012 Şehircilik ve Ulaştırma Bakanlarımıza helikopter ile İzmir turu yaptırdığımız tarihten bu güne kadar aktif bir şekilde çalışan Odamız uğraşları neticesinde 6306 Sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun çerçevesinde 25.07.2013 tarih ve 28718 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan Bakanlar Kurulu Kararıyla Karabağlar İlçesi, Osman Aksüner, Aşık Veysel ve Aydın mahalleleri ile Buca İlçesi Seyhan Mahallesi sınırları içerisinde yer alan 192 hektar alan riskli alan ilan edilmiştir. 142 Bu sürece gelene kadar Odamız içerisinde Bayraklı ilçesi Gümüşpala, Emek ve Nafiz Gürman mahallelerinden oluşan toplam 5 adet kentsel dönüşüm alanı önermiş ve üzerinde çalışmalar yapmış bulunmaktadır. Odamızın amacı İzmir inşaat sektörünün de dahil olduğu bir oluşumla sağlıksız alanlarda nitelikli, çağdaş, güvenilir, kent kimliğine sahip yaşam mekanları yaratmaktır. Burada kentsel dönüşüm uygulanırken sadece konut alanları değil sanayi, ticaret ve üretim alanlarının da dönüşümü önemsenmektedir. Alanlar belirlenirken bunlar iyi etüd edilmiştir. Bakanlar Kurulu kararı ile riskli alan ilan edilen bölge İzmir İli Karabağlar İlçesi Osman Aksuner, Aşık Veysel, Seyhan, Aydın Mahalle sınırları içinde kalan, kuzeyinde Hasan Hüseyinler Kavşağı, Nato Tesisleri ve Adalet Bakanlığı Çocuk Islah Evi, Akdoğan Caddesi, doğusunda İzmir-Aydın-Denizli demiryolu, batısında Yeşiilk Caddesi (İzmir-Aydın Karayolu) güneyinde ise demiryolu ile karayolunun kesişme noktası yer almaktadır. 143 Proje alanımız İzmir’in metropoliten kent merkezi içerisinde yer alan; konut, imalat sektörü, toptan ve perakende ticaretin iç içe olduğu ve Odamız üyelerinin yoğun olarak bulunduğu bir çöküntü bölgesidir. Yeşillik Caddesine bakan binalarda mobilya, aydınlatma, zemin kaplama mağazaları ile banka şubeleri; iç kısımlarda mobilya, otomotiv, ev tekstili, makine, hırdavat, hurda, mermer, döşeme, metal işleri sektörlerine ait imalathane, atölye, depo, toptan ve perakende satış birimleri bulunmaktadır. Odamızın amacı bu alanda yeniden yapılacak sağlam, nitelikli, çağdaş mekanlarda mobilya-ev tekstili ve dekorasyonu üzerine ticaret merkezleri yaratıp, bölgeyi bir cazibe merkezi haline getirmektir. Böylece hem İzmir'in önde gelen sektörlerinin önü açılacak, hem vatandaşlarımız ve üyelerimiz modern ve sağlıklı yaşam koşullarına kavuşacak hem de lokomotif olan inşaat sektörü büyük bir dinamizm kazanacaktır. Şu an için projenin başlatılmasına yönelik Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile bağlı bulunduğumuz Gümrük ve Ticaret Bakanlığı ile görüşmelerimiz devam etmektedir. Odamız bu süreçte Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile protokol imzalamasının ardından riskli alan ilan edilen bölgedeki tüm etüd-proje-araştırma-değerlemeharita-imar planı-kentsel tasarım vb. çalışmaları Karabağlar ve Buca Belediyeleri ile işbirliğinde gerçekleştirecektir. Odamız dışında İzmir Büyükşehir Belediyesi 5393 sayılı Belediye Kanunun 73. maddesi ile 10'nun üzerinde, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nın 6306 Sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun çerçevesinde 4 alanda dönüşüm projesi yürütmektedir. 144 Tablo 20: İzmir Merkez Kentte Önerilen Kentsel Dönüşüm Alanlarının Dağılımı: İlçeler ÇİĞLİ KARŞIYAKA BAYRAKLI BORNOVA KONAK KARABAĞLAR BUCA GAZİEMİR NARLIDERE TOPLAM İlçeler Bazında Toplam Yapılaşma 3.000 ha 1.815 ha 2.085 ha 5.725 ha 2.640 ha 2.440 ha 2.830 ha 500 ha 400 ha Kentsel Dönüşüm Yapılması Gereken Alanlar 430 ha 335 ha 828 ha 900 ha 875 ha 1.475 ha 865 ha 80 ha 115 ha 21.435 ha 5.903 ha Odamızın yapmış olduğu bir çalışmaya göre İzmir merkezinde 21.435 hektar alandaki yapılaşmanın en az 5.903 hektarının dönüşerek sağlklı, nitelikli ve kimlik sahibi yaşam mekanlarına dönüşmesi gerekmektedir. Odamız 2014 yılında kentsel dönüşüm çalışmalarını büyük önem vererek yürütmeye devam edecektir. 145 9.2. Dünyanın Gözü Hikayemiz İzmir’de: Kruvaziyer Turizmdeki Başarı Türkiye’de kruvaziyer turizmi giderek yükselmektedir. 2004 yılında Türkiye genelinde sadece 912 gemi seferi ile 818.000 kruvaziyer yolcu varken, 2011 yılı sonunda 1633 gemi seferi ile 2,2 Milyon kruvaziyer yolcusuna ulaşılmış, ülkemizin kruvaziyer turizmindeki yolcu sayısında yaklaşık 3 kat artış görülmüştür. İzmir yükselen performansı ile her geçen gün yurtiçi ve yurtdışında kruvaziyer sektör liderlerinin dikkatini çekmektedir. Tablo 21: İzmir Kruvaziyer Turizm İstatistikleri Yıl 2003 2004 2005 2006 2007 2008 2009 2010 2011 2012 2013 (20 Ekim 2013 itibari ile) TOPLAM İzmir Alsancak Limanı’na Yapılan Toplam Kruvaziyer Sefer Sayısı 5 32 26 94 122 128 127 141 272 286 163 1.396 Kruvaziyer Seferleriyle İzmir’e Gelen Toplam Yolcu Sayısı 3.271 77.000 58.042 183.198 288.017 321.279 309.603 355.899 504.921 510.042 392.166 3.003.438 Yukarıdaki tabloda da görüleceği üzere, İzmir kruvaziyer turizminde muazzam bir artış kaydetmiştir. Son on yılda kruvaziyer turist sayısı toplamda 20 Ekim 2013 tarihi itibariyle 3.003.438’e ulaşmıştır. 146 İzmir, 2011 yılında "Avrupa'nın En İyi Kruvaziyer Destinasyonu" kategorisinde, Turizm Oscarları olarak nitelendirilen Dünya Seyahat Ödülü'nü kazanmıştır. İzmir 2012 yılında ikinci kez Amsterdam, Atina, Cannes, Kopenhag, Dubrovnik, Lizbon, Oslo, Reykavik, St. Petersburg ve Venedik gibi güçlü rakiplerini geride bırakarak "Avrupa'nın En İyi Kruvaziyer Destinasyonu" kategorisinde ödüle layık görülmüştür. İzmir 2013 yılında da aynı başarıyı göstererek ödülü bir kez daha kazanmıştır. İzmir’in kruvaziyerdeki başarısının bir tesadüf değil, gerçek temellere dayanan bir olgu olduğu üç yıl arka arkaya kazanılan bu ödülle iyice pekişmiştir. İzmir sadece gemilerin uğradığı bir liman değil, İzmir'de başlayıp İzmir'de biten turların gerçekleştirileceği bir liman olma yolunda ilerlemektedir. İzmir’in bu başarısında elbette Odamızın yoğun çabaları önemli bir rol oynamaktadır. Odamızın yoğun çabaları sayesinde kurulan “Türkiye Kruvaziyer Platformu”, İzmir’in öncülüğünde ülkemizdeki bütün kruvaziyer limanlarının tek çatı altında birleşmesini sağlamıştır. 3 Temmuz 2012 tarihinde kurulan bu platform, Türkiye'nin kruvaziyer turizminin gelişimine öncülük etmek ve kruvaziyer turizmine ilişkin ortak stratejileri belirlemeyi amaçlamaktadır. Platformun uzun ve orta vadede Türkiye ve İzmir kruvaziyer turizminin geleceğinde önemli bir yer alacağı bilinmektedir. 2008-2012 yılları arasında 22 farklı uluslararası kruvaziyer fuar ve etkinliğine katılım sağlanmış, her organizasyondan da İzmir’e yeni bağlantılarla dönülmüştür. İzmir Ticaret Odası’nın 2013 yılında katıldığı etkinlikler ise aşağıdaki gibidir: 2-3 Mart 2013 Volos Doğu Akdeniz Kruvaziyer Turizmi Toplantısı 14- 17 Mart 2013 Kruvaziyer Taşımacılığı Kongresi-Miami 26-27 Mayıs 2013 II. Uluslararası Posidonia Deniz Turizmi Etkinliği 24-26 Haziran 2013 Avrupa Kruvaziyer Konseyi Toplantısı 31 Ağustos 2013: İzmir Dünya Turizm Oskarları olarak adlandırılan Dünya Seyahat Ödüllerinde üçüncü kez “Avrupa’nın Lider Kruvaziyer Destinasyonu” seçildi. 14 Kasım 2013 Medcruise Genel Kurulu İzmir şu anda transit limanlar arasında Avrupa’da 26’ıncı sıradadır ve kruvaziyerde doğru hedefe kilitlendiği takdirde, önemli başarılara imza atabileceğini yakın zamanda ispat etmiştir. 147 2014 yılında, İzmir’deki limanın özelleştirme çalışmalarının tamamlanması beklenmektedir. Özelleştirmenin tamamlanmasıyla, İzmir’in artık bir homeport liman olarak hizmet vermesi hedefinin de gerçekleştirilmesi mümkün olabilecektir. Bu sayede 1 milyon yolcu hedefine bir adım daha yaklaşılacaktır. Ancak İzmir’de kruvaziyer turizminin gelişmesi ile birlikte altyapı fonksiyonlarının da kısa vadede tamamlanması gerekecektir. Odamız daha önceki yıllarda olduğu gibi 2014 yılında da sadece kruvaziyer turizmi için olmamakla birlikte, tüm genel turizm konularını ele alacak şekilde; İzmir başlangıç ve bitişli turların artırılması, İzmir Adnan Menderes Havalimanı’nın kruvaziyer yolcu değişimleri için uygun hale ve niteliğe kavuşturulması, İzmir’den direk uçuşların frekans ve destinasyon çeşidi bakımından artırılması, Sadece İzmir için değil, tüm ülke kruvaziyer limanları ve destinasyonlar için etkin tanıtım kampanyası yapılması konusunda seferber olunması, İzmir’in tedarikçi firmaları ile kruvaziyerlere mal tedariği ve genç nüfusu ile turizmi için nitelikli eleman yetiştirme potansiyeline sahip olduğundan hareketle, ilgili konular hakkında girişim yapılması, İzmir’in, daha sonraki yıllarda Türkiye’de yapılabilecek ilk kruvaziyer fuarını gerçekleştirmesi için girişimlerine başlaması gibi konularda da çalışacaktır. 148 9.3. İzmir Tarihini Yeniden Keşfediyor: Arkeolojik Alanlarımıza Yönelik Projelerimiz Türkiye’de turizmin başladığı il olarak kabul edilen İzmir’in özellikle 1980’li yıllardan günümüze turizm pastasından aldığı pay oldukça düşmüş ve turizm denildiğinde İzmir neredeyse hatırlanmaz hale gelmiştir. Odamız, turizm sektörünü İzmir için stratejik bir sektör olarak kabul ederek katma değerli turizm alanlarının geliştirilmesi amacıyla 2003 yılından itibaren kruvaziyer turizmin İzmir’e kazandırılması için yoğun bir çaba sarf etmiş ve kruvaziyer turizm sayesinde İzmir’e her yıl 600 bin turist deniz yoluyla gelmeye başlamıştır. Kruvaziyer limanın yapılması ile birlikte bu sayı kısa sürede milyonlar seviyesine ulaşacaktır. Odamız, kruvaziyer turizmin geliştirilmesinin yanı sıra son yıllarda kongre turizminin de gelişmesi ve 2014 yılında orta büyüklükte kongrelerin İzmir’e kazandırılması için yoğun bir gayret içine girmiştir. Ancak, Odamızın nihai hedefi turistlerin İzmir’e gelmesi değil, İzmir’de daha fazla zaman geçirmesi ve konaklama süresinin artmasıdır. Bunun olabilmesi için turistlere sunulabilir nitelikle arkeolojik ve tarihi mekanlar ile turistik ürünlere sahip olmamız gerekmektedir. Odamız, İzmir’de turizm değeri taşıyan arkeolojik ve tarihi mekanların turiste sunabilir hale getirilerek kente ve kent turizmine kazandırılması için projeler üretmekte, kruvaziyer turizmini İzmir’e kazandırmak için girişimlerde bulunmaya başladığı 2003 yılından bu yana kazı ve restorasyon çalışmalarına sponsor olmaktadır. 2013 yılı Odamızın İzmir’in merkezindeki kazı ve restorasyon çalışmalarına yapmış olduğu sponsorlukların 10. yılıdır. Bu kapsamda; 2003 yılından beri Agora Ören Yeri’nde, 2005-2009 yılları arasında Bayraklı-Tepekule Smyrna Kentinde, 2009 yılı ortasından itibaren ise Kadifekale Sur içinde yürütülen kazı ve restorasyon çalışmalarına düzenli olarak destek vermiş; verilen destek toplamda 3 milyon TL’yi aşmıştır. 149 Agora Ören Yeri’nde meclis binası (bouleuterion), mozaikli yapı, Roma Hamamı gibi antik kentin kamu binaları 2009 yılından bu yana sürdürülen kazılarla ortaya çıkarılmış olup, sağlamlaştırma, konservasyon ve restorasyon çalışmaları yürütülmektedir. 35x60 m. ölçülerindeki mozaik tabanın konservasyon ve restorasyonu yapılmakta, yağmurdan korumak amacıyla üstü etap etap çatı ile kapatılmaktadır. Roma hamam yapısı ve çevresinde temizlik çalışmaları yapılmış, hamam yapısının cephelerindeki modern müdahaleler mekanik temizlikle kaldırılmış ve orijinal duvar dokusu ortaya çıkarılarak aydınlatılmıştır. İkiçeşmelik Caddesi boyunca ve otopark tarafında zeminde çimlendirme yapılmış ve düzenli olarak bakımı gerçekleştirilmiştir. Kazı Alanı sınırında Sabetay Sevi Evi’nin restorasyonu 2013 yılında İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından başlatılmıştır. 2011 yılında gezi parkuru oluşturularak turistlerin çok daha şık ve kapsamlı bir düzenleme ile Agora Ören Yerinde daha fazla ve keyifli vakit geçirmesi sağlanmış, parkur içinde iyileştirmeler yapılmaya devam edilmiştir. 150 Bazilika bölümünde restorasyonu ve konservasyonu tamamlanan grafitoların yer aldığı ilk 6 panelin olduğu kısım gezi parkuruna dahil edilerek ziyarete açılmıştır. Bazilikadaki diğer panellerin restorasyon ve konservasyonuna devam edilmektedir. Panel bazında çalışmalar tamamlandıkça gezi parkuruna dahil edilecektir. İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından Agora Ören Yeri 1. derece arkeolojik sit sınırlarından geçmek üzere hazırlanan çevre duvarı projesinin 2014 yılında yapılması beklenmektedir. Kadifekale’de ise Büyük İskender dönemine ait sur duvarları ortaya çıkarılmış; sarnıç yapısının iç mekanı temizlenmiş; İzmir’in Türklerin eline geçmesinin ardından yapılan ilk ibadet yapısı olması muhtemel Kale Mescidi kazısı yapılmıştır. Diğer yandan Kadifekale’nin turistler açısında daha güvenli, daha konforlu ve bilgilendirici olması açısından kale burçlarının üzerine korkuluk, sarnıcın içine iniş merdivenleri ile yönlendirme ve bilgilendirme panoları yapılmıştır. Ayrıca İzmir’in her yerinden görünen ve İzmir’in en büyük bayrağı olan Türk Bayrağımızın düzenli olarak bakımı, değişimi ve aydınlatılması yapılmaktadır. İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından yürütülen çalışmalarda Kadifekale sur duvarlarının yıkılan ve yıkılma tehlikesi bulunan kısımları sağlamlaştırılmaktadır. Bu çalışmalarla birlikte Kadifekale surlarının uzaktan algılanabilmesi için surları çevreleyen ağaçların taşınarak surların ortaya çıkarılması, sur cephelerinin aydınlatılması ve böylece Kadifekale’nin gece ve gündüz estetik bir görünüme kavuşturulması için girişimlerimiz 2014 yılında da sürdürülecektir. 151 Odamız, Antik Smyrna Kenti (Kadifekale, Agora Ören Yeri, Antik Tiyatro) kazı ve restorasyon çalışmaları sponsorluğu, bu alanlarda turistik potansiyelin artırılmasına yönelik faliyetler ile Türk Bayrağının sürekli olarak dalgalanması için gerekli tedbirleri almaya 2014 yılında da devam edecektir. 9.4. Pasaport Dalgakıran Projesi 1876 yılında Sultan Abdülaziz tarafından verilen imtiyaz ile bir ingiliz şirketi tarafından yaptırılan Pasaport Limanı ve Dalgakıran'ı 02.05.1995 tarihinde Özelleştirme İdaresi Başkanlığı (ÖİB) Türkiye Denizcilik İşletmeleri A.Ş. (TDİ)’ye ait 289 ada 3 ve 5 parsellerin (Pasaport Limanı Dalgakıranı) özelleştirilmesi amacıyla ihaleye çıkılmıştır. 18.10.2002 tarihinde projenin Konak Pier kısmı tamamlanarak hizmete girmiş, dalgakıran kısmı ise atıl durumda bırakılmıştır. Odamız 2005 yılında Pasaport Limanı Dalgakıranı’nın atıl durumdan kurtularak bir cazibe merkezi haline gelmesi ve kente kazandırılması için proje geliştirmiş ve bunu kamuoyu ile paylaşmıştır. 2008 yılında Pasaport Limanı Dalgakıran Projesi iki kısma ayrılmış ve revize edilmiştir. Buna göre 1. etap kara tarafı kıyı kesimi + iç deniz ve Pasaport İskelesinin bulunduğu kesim; 2. etap ise dalgakıran olarak proje etaplanmıştır. Projenin hedefi, İzmir’in en önemli mekânların başında gelen bu yerin tüm İzmir halkının kullanımına sunulmasını sağlamaktır. Konak Pier ve Dalgakıran'ın 2021 yılına kadar üst kullanım hakkına sahip olan İZMER A.Ş.'nin birtakım kredi sorunları nedeniyle İzmir 13. İcra Müdürlüğü Dalgakıran'ın 2021 yılına kadar olan üst kullanım hakkını Aralık 2012'de satışa çıkartmıştır. 17.01.2012 gerçekleştirilen satışta Odamız 2.695.000 TL ile en yüksek teklifi vererek taşınmazın üst kullanım tesis hakkını 15.08.2021 tarihine kadar almıştır. Sonrasında önceki kullanım hakkına sahip olan İZMER A.Ş. tarafından İzmir 7. İcra Hukuk Mahkemesi nezdinde 2012/55 esas no ile satışın iptali için açılan dava 18.10.2012 tarihli duruşmada reddedilmiştir. Dalgakıran‘ın önceki kullanım hakkına sahip olan İzmer İnşaat Sanayi ve Turizm A.Ş tarafından satışın iptaline ilişkin açılan dava, İzmir 7. İcra Hukuk Mahkemesi’nce, yapılan ihalede herhangi bir usulsüz bulunmadığı kanaatine varılarak reddedilmiştir. Yerel Mahkeme kararı İzmer A.Ş ve feri müdahil olan Kıyı Emniyeti Genel Müdürlüğü’nce temyiz edilmiştir. Yargıtayca 2012/33278 E. ve 2013/5590 K. sayılı kararıyla yerel Mahkeme’nin kararı onanmıştır. 152 Sonrasında Odamız 24.04.2013 tarihinde dalgakıran üzerindeki platformda İzmir protokolü ve Odamız meclis üyelerinin katıldığı kokteyl düzenlemiş, Odamız bayrağını platform üzerinde dalgalandırarak İzmir kamuoyuna dalgakıranın üst kullanım hakkını 2021 yılına kadar aldığını duyurmuştur. Bu tarihten itibaren Odamız, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı, Özelleştirme İdaresi Başkanlığı ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile görüşerek imar planı ve proje çalışmalarına başlamıştır. İmar Planı çalışmalarının 2014 yılında sonlanıp projenin etap etap devreye alınması hedeflenmektedir. Diğer taraftan Özelleştirme İdaresi Başkanlığı da Pasaport Limanı'nın kıyı tarafında bir yat limanı yapımı konusunda imar planı ve ihale çalışmalarını yürütmektedir. Odamız, Özelleştirme İdaresi Başkanlığı ile proje bütünlüğü sağlama konusunda mutabakatla çalışmalarını yürütmektedir. Pasaport Dalgakıranı’nın uzunluğu 1.030 metre, toplam alanı 6.500 m2, üzerindeki dikdörtgen formundaki alanın büyüklüğü 2.675 m2'dir. Odamız Dalgakıran’da kültür, sanat, sergi ve gösteri mekanları, su sporları, akvaryum, ses, su ve ışık oyunları, restoran, kafeterya, rekreasyon ve seyir alanları, marina, ikinci el tekne satışı, yat fuarı, vb. aktiviteler gerçekleştirerek İzmir'in en önemli kıyı alanında bir cazibe merkezi yaratmak istemektedir. 9.5. İzmir Bilim ve Teknoloji Parkı 23.12.2010 tarihinde İzmir Ekonomi Üniversitesi’nde düzenlenen "İzmir Ticaret Odası 2009 Yılı Vergi Ödülleri Töreni"ne katılan dönemin Sanayi ve Ticaret Bakanı Sayın Nihat Ergün yaptığı konuşmada İzmir'de tarım ve gıda ağırlıklı bir teknoparkın kurulması gerektiğinin altını çizmiştir. 153 Odamız bu öneriyi bir talimat olarak algılamış ve İzmir Ekonomi Üniversitesi ile birlikte bir tarım-gıda teknoparkı kurma çalışmalarına başlamıştır. Yer konusunda alternatifler araştırıldıktan sonra İzmir Bilim ve Teknoloji Parkı’nın İzmir ili, Menderes ilçesi, Tekeli Beldesi’nde kurulu İTOB Organize Sanayi Bölgesi (OSB) içerisinde olması kararlaştırılmış ve 04.06.2012 tarihinde İzmir Ekonomi Üniversitesi, İTOB OSB, İzmir Ticaret Odası, İzmir Ticaret Borsası ve Ege İhracatçı Birlikleri (EİB) tarafından "İzmir Bilim ve Teknoloji Parkı" Teknoloji Geliştirme Bölgesi kurucu heyet protokolü imzalanmıştır. Akabinde Bakanlar Kurulu'nun 2012/3800 sayılı kararı 20.10.2012 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanmış ve İzmir Bilim ve Teknoloji Parkı Teknoloji Geliştirme Bölgesi (İzmir Bilimpark) ilan edilmiştir. 30 Ocak 2013 tarihinde ise İzmir Bilimpark’ın yönetici şirketi olan İzmir Bilimpark A.Ş. kurulmuştur. 22.897 m2 alana ve 150 dönüm genişleme sahasına sahip İzmir Bilimpark’ta 2013 yılında imar planı ve mimari proje çalışmaları tamamlanarak İdari Bina ve Kuluçka Merkezi Binası’nın temeli atılma aşamasına gelinmiştir. Bina inşaatının bahar aylarında bitmesinin ardından İzmir Bilimpark 2014 yılının ilk yarısında faaliyete geçmiş olacaktır. İzmir Bilimpark, başta yazılım ve bilişim sektörü olmak üzere genel olarak tüm sektörlere hizmet vermekle birlikte Ege Bölgesi’nin ve İzmir’in yüksek potansiyeli nedeniyle tarım ve enerji sektörlerine sürdürülebilir bir nitelik kazandırmayı amaçlayan Ar-Ge ve inovasyon projelerini öncelikli olarak destekleyecektir. 154 Sürdürülebilir tarım ve sürdürülebilir enerji başlıklarında öncelik verilecek konular; İleri Tarım Teknolojileri, Tohum Islahı, İleri Gıda Teknolojileri, Sürdürülebilir Enerji Teknolojileri (Jeotermal Enerji, Rüzgâr Enerjisi, Güneş Enerjisi, Dalga Enerjisi, Bioyakıt Teknolojileri) olarak belirlenmiştir. Yukarıdaki sektörlere ilave olarak yine sürdürülebilirlik çerçevesinde ülkemizde en büyük ithalat kalemleri arasında yer alan medikal malzeme ve teçhizat sektörü ilave edilebilecektir. İzmir Ekonomi Üniversitesi’nin Güzelbahçe kampüsünde İzmir Bilimpark’ın ikinci aşaması olarak sağlık sektörünün ağırlıkta olduğu bir teknoparkın kurulması planlanmaktadır. İTOB OSB içerisinde konumlanacak İzmir Bilim ve Teknoloji Parkı; Projenin çok hızlı bir şekilde faaliyete geçebilme olanağı, Teknoparkın kurulacağı alanda mülkiyet, imar, alt yapı problemlerinin olmaması, İçinde ve yakın çevresinde 2 adet OSB, OSB'ler dışında sanayi tesislerinin olması dolayısıyla sanayi tesisleri ile iç içe olabilmesi, Ege Serbest Bölgesi (ESBAŞ)'a yakınlığı, İTOB OSB'de daha çok KOBİ'lerin yer alması, KOBİ'lerin esneklik kabiliyetleri ve AR-GE faaliyetlerine olan ilgileri, Yakın çevresinde ve hinterlandında çok verimli tarım toprakları, sera ve organik tarım uygulamaları yer alması, böylelikle tarım-gıda Ar-Ge çalışmalarının uygulama alanlarına sahip olabilmesi, Kent merkezine, metropol kentteki ticaret-hizmet alanlarına, üniversitelere, serbest bölge ve havaalanına kolay ulaşma olanağı, Yetişmiş ve nitelikli iş gücüne kolay ulaşılabilir olması, İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından Gaziemir'de Serbest Bölge yanında kurulan ve inşaatı devam eden ülkemizin en büyük fuar ve kongre alanına yakınlığı, Kuşadası, Gümüldür ve çevre-otoyol sayesinde Çeşme gibi turizm alanlarına kolay ulaşılabilirliği, Metropol kentlerin stres ve gürültüsünden uzakta, baraj gölü ve tarım toprakları içinde dingin bir ortamda çalışma olanağının olması, Tekeli ve Pancar'da bakir ve uygun yerleşim alanlarının ve imar haklarının var olması, Gelecekte genişleme ve büyüme olanağı olması, İTOB OSB gibi tamamen özel sektörün kurduğu başarılı bir OSB içerisinde yer alması, 155 Teknopark için gerekli olan bazı sosyal tesis, spor, rekreasyon alanları ve diğer hizmet alanları, konaklama ve ticari alan gereksinimleri İTOB OSB bünyesinden temin etme kolaylığı, İtfaiye, çevre temizliği, çevre güvenliği gibi hizmetleri ücretsiz olarak İTOB OSB'den temin edebilme kolaylığı, Çok yakınında Güney İzmir Lojistik Merkezi’nin kurulacak olması, Hemen önündeki ovada SERA OSB kurulma ihtimali, gibi özellikleri ile potansiyel bir çekim merkezi olarak İzmir'de ön plana çıkacak bir teknopark olacaktır. Odamız İzmir Bilimpark'ın başarılı bir şekilde faaliyet göstermesi için gereken katkı ve çalışmaları yerine getirecektir. 9.6. İzmir Uluslararası Sağlık Kampüsü Projesi Odamız İzmir'de sağlık sektörünün önünü açmak, sektör pazar payının büyümesini sağlamak, sağlık turizminin altyapısını oluşturmak, sektörün aktörlerini bir arada toplayarak sinerjiyi sağlamak ve modern yapılar içerisinde hizmet verilmesine olanak tanımak amacıyla İzmir’de bir sağlık merkezi kurma projesini 2012 yılında başlatmıştır. Bu merkezde ayakta teşhis merkezleri, dal merkezleri, poliklinikler, muayenehaneler, laboratuarlar, eczaneler, tıbbi malzemeciler gibi sektördeki bütün aktörlerin yer alması düşünülmektedir. Ayrıca bu fonksiyonları tamamlayıcı nitelikte otel, ofis, restoran, kafeterya, büfe, dükkan, otopark, rekreasyon alanları gibi kullanışlar da proje içerisinde yer alacaktır. Proje kapsamında İzmir Ekonomi Üniversitesi’nin de desteğinin alınması planlanmaktadır. Projenin gerçekleşebileceği uygun yer ve koşullar bulunması halinde Odamız çalışmalarını 2014 yılında da sürdürecektir. 9.7. Kongre Turizmi Ülkemiz turizmi üzerine gerçekleştirilen çalışmalarda, turist başına turizm harcaması miktarının 700 dolar civarında olduğu belirtilmektedir. Söz konusu turist başı harcama miktarının dünya ölçeğiyle kıyaslandığında düşük kaldığı görülmektedir. Bu çerçevede, ülkemizde turizmi çeşitlendirme çalışmaları büyük önem arz etmektedir. Söz konusu çalışmalar içerisinde üzerinde durulması gereken alternatiflerden bir tanesi de kongre turizmidir. Yapılan çalışmalarda, kongre turizminde, turistlerin kişi başı harcamasının 2.500 ila 4.000 dolar civarında olduğu belirtilmiştir. Ülkemizde kongre turizminin geliştirilmesi gerekliliği üzerinde durulmakta ancak konu ile ilgili çalışmaların istenilen düzeye ulaşmadığı görülmektedir. 156 Türkiye’ye toplantı ya da konferans amacıyla gelen turistlerin oranı, toplam turistler içerisinde ancak % 24 civarında kalmaktadır. Kongre turizmi; klasik turizm anlayışından farklı bir getiri sağlamaktadır. Kongre turizm çerçevesinde tartışılan konular ileri yıllara dair perspektif çizmekte ve gelecek yıllarda önemli olabilecek konular üzerinde gerçekleşmektedir. Bu çerçevede, kongre turizmine uluslararası alanda yüklenen rol son derece önem arz etmektedir. Avrupa ve Asya’nın birleştiği bir noktada konumlanan ülkemiz, toplantı ve kongreler için son derece uygun bir coğrafyada yer almaktadır. 2012 yılında, İstanbul şehrinde 128 toplantı düzenlenmiş ve İstanbul dünya kongre turizminde 8. sıraya yerleşmiştir. Antalya, Kuşadası, Bodrum ve Marmaris gibi şehirlerimiz de kongre turizmine ilişkin yatırımların yapıldığı turizm bölgelerimiz arasında yer almaktadır. Ülkemizde ve dünyada hızla gelişen kongre turizminde artık İzmir’de yer almaktadır. İzmir, 2012 yılı sonu Uluslararası Kongre Organizatörleri Birliği istatistiklerine göre 2011 yılında düzenlenen 11 etkinlik ile Avrupa’da 107., dünya kongre turizminde ise 207. sırada yer almaktadır. Ancak İzmir’in kongre turizminde ileri boyutlara taşınabilmesi için; Sadece otel yatırımlarını yaparak ve kongre merkezlerini inşa ederek etkinlik planlayıcılarının gelmesine çalışmak yerine, kentimizde bulunan dokuz üniversite işbirliği ile bilimsel kongre ve toplantıların ilimizde yapılmasına olanak sağlayabilmesi, İzmir’in kongre turizminde tanıtımını artırmak için çok kültürlü, kültürüyle ilişkili olarak gastronomi ve ilginç mutfak yapısı ile ilgili çalışmaları tanıtması, Kongre turizminin tanıtılması için İzmir’de yerel turizm örgütü olan İzmir Kongre ve Ziyaretçi Bürosu’nun aktif halde çalışması için Bakanlık düzeyinde girişimlerde bulunması gerekmektedir. Söz konusu bu amaçlar çerçevesinde İzmir Kongre Ziyaretçi Turizm ve Tanıtma A.Ş (CVB) kurulmuştur. CVB, 2000 yılından İzmir Turizm Tanıtma Vakfı (İZTAV)bünyesinde kurulmuş kar amaçlı olmayan, kar dağıtmayan bir anonim şirkettir. Kamu ve özel sektör işbirliği ile oluşturulan büronun 60’tan fazla paydaşı (ortaklar üyeler, toplantı gönüllüleri ve kongre elçileri) bulunmaktadır. Mevcut durumda şirketin en büyük hissedarı T.C İzmir Valiliği’dir ancak Valilik şirkete kaynak aktaramamaktadır. Bu organizasyonun amacı İzmir’in özellikle kongre turizm potansiyelini tanıtmak ve İzmir’in çeşitli kongre organizasyonlarına ev sahipliği yapmasını sağlamaktır. 157 İzmir'i kongreler, toplantılar, iş seyahatleri ve etkinlikler için Akdeniz'in en tercih edilen butik destinasyonu haline getirmek" vizyonu rehberliğinde faaliyetlerini sürdüren İzmir Kongre ve Ziyaretçi Bürosu A.Ş., katma değeri yüksek turist grupları İzmir'e çekerek kentimizin yaşam standardını yükseltmeyi amaçlamaktadır. Kongre ve ziyaretçi büroları tüm dünya şehirlerinde vardır. Bu büroları, merkezi ve yerel yönetimler ile ticaret ve sanayi odaları desteklemekte ve kaynak aktarmaktadır. Odamız yıllarca bu organizasyonun Yönetim Kurulu’nda yer almıştır. Ancak bir atılım göstermemesi üzerine şirket yönetimi 11.11.2011 tarihinden itibaren Odamıza bırakılmıştır. İzmir’in kongre ve toplantı turizmini geliştirmek için yönetimini üstlendiğimiz İzmir Kongre ve Ziyaretçi Bürosu A.Ş. ile ilgili çalışmalar 2014 yılında da devam ettirilecektir. 9.8. Lojistik Projeleri Odamız İzmir'in kent olarak bir lojistik merkez olduğu ancak alt ve üst yapı çalışmalarının yapılarak ve bu durumu kuvvetlendirerek uluslararası rekabette öne çıkmasının gerektiğini 1992 yılı İzmir Stratejik Planı'ndan bu yana dile getirmektedir. 2007 yılında Odamız İzmir'de lojistik merkez kurulması için düğmeye basmış ancak çeşitli nedenlerle proje gerçekleşememiştir. Yine de İzmir şu an dünyanın ilk on limanı arasına girecek olan Kuzey Ege Limanı'nın dalgakıran altyapısını bitirip ilk etap terminalinin yapımı için YİD ihale sürecine girmiş, yıllık kapasitesi 4.000.000 TEU'ye çıkarak Akdeniz'in ilk üç limanı arasına girecek Alsancak Limanı revizyon projelerine başlamış, körfez derin su yolu projesinin ÇED (Çevre Etki Değerlendirme) süreci son aşamasına gelmiş, Nemrut Limanlar bölgesinde konteyner ve dökme yük limanlarıyla Alsancak Limanını rahatlatıcı bir alternatif olmuş, Kemalpaşa'da lojistik köy kamulaştırma çalışmaları bitmiş, altyapı çalışmaları sonlanma aşamasına gelmiş, İzmir lojistik sektöründe önemli kazanımlar elde etmiştir. İzmir bu denli yüksek lojistik merkez olma potansiyeli içermesine rağmen Avrupa’da örnekleri görülen çoklu ve intermodal taşımacılık yapan ve tüm sektörü içerisinde barındıran bir merkeze sahip değildir. İzmir’de lojistik sahalar Alsancak Liman arkası, Çınarlı, Bornova Işıkkent, Pınarbaşı, Torbalı, Kemalpaşa ve kısmen Sasalı’ya dağılmış durumdadır. Kentin yük-kamyon ve tır trafiği, merkezdeki depolama alanları, konteynır sahaları nedeniyle fiziksel olarak sıkışmaktadır. Üstelik bu durum kentin önünde mekansal bir engel teşkil ettiği gibi sektörün gelişmesini ve rekabetçi haline gelmesini engellemektedir. 158 Diğer yandan Kemalpaşa’da lojistik köy kurulması ile ilgili Kemalpaşa Lojistik Köy Projesi, merkezi hükümetin 35 İzmir projesi arasında yer almış ve Altyapı Yatırımları Genel Müdürlüğü çalışmalara başlamıştır. Toplam 3.000.000 m2 büyüklüğündeki Kemalpaşa Lojistik Köyü Projesinin 1. Etabında 1.200.000 m2 alan kamulaştırılmış ve Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı tarafından 28.04.2012 tarihinde yapılan temel atma töreni ile altyapı inşaatına başlanmıştır. 2013 yılı Ekim ayı itibariyle gerçekleşme % 60’lar seviyesindedir. 300 gün süre verilen altyapı inşaatının 2014 yılı Mart ayı sonu tamamlanması beklenmektedir.Yaklaşık 2.000 dönüm üzerinde, toplam kapalı alanı 173.851 m2 olan Kemalpaşa Lojistik Köyü’nün altyapı çalışmalarına paralel olarak üstyapı çalışmaları YİD (Yap- İşlet- Devret) modeliyle ihale edilecektir. Ancak sadece İzmir’in doğusunda Kemalpaşa’da yapılacak bir lojistik köy ihtiyacı kısmen karşılayabilir. Odamıza göre, İzmir’in kuzeyinde (Aliağa veya Çandarlı) ve güneyinde de lojistik merkezler kurulmalıdır. 500 milyar dolar ihracat hedefindeki Türkiye’nin 3. büyük şehri İzmir’in 100 milyar dolar ihracat hedeflendiği ve Çandarlı Limanı’nın devreye girdiği düşünüldüğünde İzmir’de en az 3 lojistik merkezin yer alması gerekmektedir. Bu gelişmelerle birlikte, Türkiye’deki üretimin belli merkezlerde toplanarak demiryolu üzerinden Avrupa’ya taşınması hedefi ile TOBB öncülüğünde çeşitli şehirlerden Oda ve Borsaların da katılımı ile BALO projesi 2004 yılında başlatılmış, yaşanan bazı gecikmeler sonrasında BALO (Büyük Anadolu Lojistik Organizasyonlar Anonim Şirketi) 2012 yılında kurulmuştur. Odamız 2012 yılında İzmir'in lojistik potansiyelini değerlendirmek ve ihracatçı üyelerine kolaylık sağlamak adına bu şirkete ortak olmuştur. Şirketin amacı demiryolu ulaşımının deniz ve karayolu taşımacılığından çok daha uygun maliyetli olması nedeniyle karayolu ile tırla veya denizyolu gemi ile gönderilen konteynır yüklerinin demiryolu ile Kıta Avrupası'na ulaştırmayı ve lojistik maliyetlerini düşererek uluslararası pazarda rekabet avantajı yakalamayı hedeflemektedir. Hedef şehirler ise Viyana, Nürnberg, Stuttgart, Köln, Lyon, Paris'tir. 159 Projenin Türkiye ayağı başlangıç olarak Batı Anadolu'daki illerin yüklerini kapsarken, gelinen aşamada tüm Anadolu'nun yüklerini kapsar şekilde genişletilmiştir. Anadolu’da, Gaziantep, Kayseri, Konya, Ankara, Eskişehir, Balıkesir, Denizli, İzmir, Manisa ve Bandırma demiryolu hatları proje kapsamında kullanıma hazır durumdadır. Proje ile, Anadolu’dan demiryolu ile Bandırma’ya ulaşan yükler feribot ile Tekirdağ’a geçecek, oradan yapımı yeni biten 35 km.’lik Muratlı hattı ile Kapıkule’den çıkış yaparak 4 nolu hattan kara Avrupası’na ulaşacaktır. BALO A.Ş.’nin ilk tren seferi 8 Eylül 2013 Pazar günü saat 11.00’de Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Sayın Binali Yıldırım’ın katılımı ile Manisa TCDD İstasyonu Lojistik Sahada düzenlenen törenle Münih’e yola çıkmıştır. Odamızın İzmir’in güneyinde, doğusunda ve kuzeyinde lojistik merkezler kurulması için çalışmaları ve girişimleri 2014 yılında da devam edecektir. 9.9. Lisanslı Depoculuk Özellikle pamuk başta olmak üzere bölgemiz ekonomisinde önemli yer tutan tarım ürünlerinin değerlendirilmesi ve finans piyasalarına açılmasına yönelik Ege Tarım Ürünleri Lisanslı Depoculuk A.Ş.’nin faaliyete geçmesiyle sektör aktörleri olan, pamuk üreticisi, tüccar ve sanayici açısından yeni bir dönem başlamıştır. 160 Şirketin ortakları arasında Odamız, İzmir Ticaret Borsası, Vadeli İşlem ve Opsiyon Borsası, Denizbank AŞ, İşyatırım AŞ., Türkiye Sınai Kalkınma Bankası AŞ., Balıkesir Ticaret Borsası, Takasbank AŞ, Şanlıurfa Ticaret Borsası, Gaziantep Ticaret Borsası, Söke Ticaret Borsası, Ödemiş Ticaret Borsası, Tariş Pamuk Birlik , Manisa Ticaret Borsası, Tariş Üzüm Birlik, Alaşehir Ticaret Borsası, Salihli Ticaret Borsası, Turgutlu Ticaret Borsası ve EDEKATAŞ yer almaktadır. Odamız şirkette % 8 paya sahiptir. Şirket, kuruluşunun ardından çalışmalarına hızlı bir şekilde başlamıştır. 03.01.2013 tarihi itibariyle Yetkili Sınıflandırıcı Faaliyet İzin Belgesi, 26.02.2013 tarihi itibariyle ise 15.000 ton kapasite için Pamuk Lisanslı Depoculuk Faaliyet Belgesi alınmıştır. 22.03.2013 tarihinde Gümrük ve Ticaret Bakanı Sayın Hayati YAZICI’nın katılımıyla yapılan tören ile hizmete açılmıştır. Şirket merkezi Selçuk–Torbalı arasında, otoyol, karayolu ve demiryolu ağının kesiştiği Belevi bölgesinde satın alınan 72.000 m2 lik arsa üzerine kurulmuştur. İdari bina, laboratuvar ve numune koparma binası ile depolardan oluşan toplam kapalı alan 18.500 m2 olup bunun 15.000 m2si depolardır. Bölgemizin diğer önemli tarımsal ürünleri ile ilgili lisanslı depo yatırımları da aynı yerde planlamaktadır. Pamuk elektronik ürün senedi (ELÜS) ile başlatılan uygulamanın diğer tarım ürünleri ile devam etmesi hedeflenmektedir. Bu alt yapı ile yurt içi ve yurt dışındaki tüm yatırımcıların elektronik ortamda tarımsal ürünleri alım satımı yapmalarının önü açılmaktadır. Tarım ürün ticaretinin ELÜS ile elektronik ortamda borsa ve finansal kurumlar üzerinden ticareti hedeflenmektedir. 2013 yılı hasatının başlaması ile birlikte öncelikle başta sektör öncüleri olmak üzere ELİDAŞ depolarına Mahlıç pamuk girişi ve 2013 yılı ELÜS leri ihracı başlamıştır. Önümüzdeki dönemde pamuk ELÜS ihracı ile başlayan bu çalışmanın diğer tarım ürünleri içinde devam etmesi, çiftçi, sanayici ve yatırımcı için yeni fıratlar yaratılması hedeflenmektedir. Bu da, bölgemiz ve ülkemiz tarımının gelişmesinde önemli rol oynayacaktır. 161 9.10. Sera Organize Sanayi Bölgesi Projesi Odamız geçmiş yıllarda Bayındır, Bergama ve Dikili'de Sera Organize Sanayi Bölgesi kurmak için ciddi uğraş vermiştir. Çeşitli nedenlerden dolayı bu proje gerçekleşmemiş olsa dahi Odamızın yapmış olduğu çalışmaların da katkılarıyla Bayındır ilçesi süs bitkileri üreticiliğinde ulusal bir merkez haline gelmiş, o dönem çalıştığımız alan İzmir Büyükşehir Bütünü Çevre Düzeni Planı’nda Çiçekçilik OSB olarak işaretlenmiş, Dikili'de çalıştığımız alanlarda Türkiye'nin en büyük ve en modern seraları inşa edilmiş, projemizin gerçekleşmesi için önerdiğimiz yöntem yasal mevzuat haline gelmiş bulunmaktadır. Bugün ülkemizde bu mevzuat ile projesi yürümekte olan 12 adet Tarıma Dayalı İhtisas Sanayi Bölgesi bulunmaktadır. Modern seracılıkta maliyetlerin düşürülerek, yılın tüm aylarında istikrarlı bir şekilde uluslararası piyasalara ürün temin edebilmek çok önemlidir. Bu kapsamda seraların uygun maliyetler çerçevesinde ısılarının sabit tutulması gerekmektedir. Jeotermal enerjinin var olduğu bölgelerde modern seraların kurulmasının nedeni uygun maliyetlerle uygun üretim koşullarının yakalanmasıdır. Seferihisar jeotermal enerji açısından potansiyeli olmasına rağmen bu bölgede sera yapılabilecek büyük tarım alanları bulunmamaktadır. Dikili ve Bergama'da zaten bu sektör ilerlemiş durumdadır. Ancak Menderes ilçesinde büyük bir örtü altı tarım potansiyeli ve üretimi olmasına rağmen üretimde verimlilik, modernite ve üst düzey kaliteden söz etmek mümkün değildir. Odamız İTOB OSB ve Pancar OSB'de var olan doğalgaz çevrim santrallerinden çıkacak buhar ile ısıtılacak modern seralar ile buradaki üretimin nitelik ve nicel anlamda artırmak hedefindedir. Bu amaçla Menderes veya Torbalı ilçesinin uygun bir bölgesinde Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı İl Müdürlüğü işbirliğinde Sera OSB projesinin hayata geçirilmesi için 2014 yılında çalışmalar yapılacaktır. 162 10. İzmir Adına Takip Ettiğimiz Projeler 10.1. Liman Projeleri ve İzmir Körfezi 10.1.1. İzmir Kruvaziyer Limanı Odamız, 2003 yılında İzmir’e kazandırdığı kruvaziyer turizmi geliştirmek amacıyla İzmir Kruvaziyer Limanı Projesini başlatmış ve iç körfezde yer arayışları neticesinde en uygun yerin Üçkuyular Vapur İskelesinin olduğunu tespit ederek çalışmalarını bu noktada yoğunlaştırmıştır. Ancak Üçkuyular'da sürecin uzaması ve İzmir Alsancak Limanı özelleştirilmesinin iptali nedeniyle Alsancak Limanı genel kargo rıhtımının kruvaziyer liman haline getirilmesi fikrinin ağırlık kazanması nedeniyle Alsancak Limanı için Odamızca proje ve rapor hazırlanarak Ulaştırma, Haberleşme ve Denizcilik Bakanı Sayın Binali Yıldırım’a sunulmuş ve kabul görmüştür. Özelleştirme Yüksek Kurulu 25.10.2010 tarih ve 2010/89 sayılı kararı ile limanın "Yolcu Limanı" ve "Yük Limanı" olarak faaliyet gösterecek şekilde yeniden yapılandırılması için çalışmalara başlanmıştır. Özelleştirme İdaresi Başkanlığı tarafından hazırlanan İzmir Kruvaziyer Liman Alanı ve 1/25000 ve 1/5000 ölçekli nazım imar planı değişikliği ile ilgili 3194 sayılı İmar Kanunu’nun 8/b maddesi gereğince 19.01.2012 tarihinde gazete ilanı yapılan onanlı planlar, 19.01.2012 - 19.02.2012 tarihleri arasında 1 ay süre ile askıya çıkarılmıştır. Odamız, 13 Şubat 2012 tarihinde meslek odalarının katılımı ile imar planları ile ilgili ortak bir paydada bulaşarak imar planlarının itiraz gelmeyecek şekilde sonuçlandırılması amacıyla bir değerlendirme toplantısı düzenlemiş; Bu toplantı Özelleştirme İdaresi Başkanlığı Gayrimenkul Dairesi ve Gayrimenkul İşlemleri Proje Grup Başkanı Adnan Gürdal’ın katılımı ile 16 Mart 2012 tarihinde tekrarlanmıştır. Ancak Özelleştirme İdaresi Başkanlığı’nın, ticari alan yoğunluğunda ısrar etmesi sıkıntı yaratmış ve imar planı İzmir kamuoyunda çok yoğun tepkilere maruz kalmıştır. Özelleştirme İdaresi Başkanlığı YİD modeli ile kruvaziyer limanı özelleştirme ihalesini gerçekleştirmiş olmakla birlikte, ihalede sadece bir grup tarafından teklif sunulmuş olması nedeniyle ihale 21.09.2012 tarihinde iptal edilmiştir. 163 Gelinen noktada, T.C. Başbakanlık Özelleştirme İdaresi Başkanlığı’nın ihale kapsamında limana getirilen fonksiyonları ve imar planlarını tekrar gözden geçirmesi; çok sayıda yatırımcının katılmasını ve rekabeti sağlayacak bir ihale dosyası hazırlamasının ardından tekrar ihaleye çıkması beklenmektedir. Odamız, 2003 yılından bu yana kruvaziyer gemilerin İzmir’e gelmesi ve kruvaziyer turizmin gelişmesi konusunda göstermiş olduğu gayreti İzmir Alsancak Kruvaziyer Limanı imar planları ve ihale dosyasının yatırımcıların yoğun katılımını sağlayacak şekilde yeniden düzenlenmesi ve en kısa zamanda tekrar ihaleye çıkılması için gerekenleri eksiksiz olarak yerine getirecek, girişimlerini 2014 yılında da sürdürecektir. 10.1.2. İzmir Alsancak Limanı Dönüşüm Projesi Bilindiği üzere, Özelleştirme Yüksek Kurulu’nun 30.12.2004 tarih ve 2004/128 sayılı kararı ile İzmir Alsancak Limanı’nın özelleştirilmesi 03.05.2007 tarihinde yapılmış ancak uzayan süreç ve küresel ekonomik krizin etkisi ile taliplilerin limanı almaktan vazgeçmesi nedeniyle ihale iptal edilmiştir. Bunun üzerine Odamız, kısa-orta-uzun vadeli çözüm önerileri içeren “İzmir Alsancak Limanı Konteyner Mollerinin Yeniden Yapılandırılması Projesi” ve “İzmir Alsancak Limanı’nda Yük ve Gemi Hizmet Olanaklarının Geliştirilmesi Raporu”nu hazırlatmış; Ulaştırma, Haberleşme ve Denizcilik Bakanı Sayın Binali Yıldırım’ın 20 Haziran 2010 tarihinde İzmir Alsancak Limanını ziyareti sırasında kendisine sunulmuş, kabul görmüş ve sıkıntıların giderilmesi ve çözüme kavuşması için aynı gün gerekli talimatlar verilmiştir. 164 Bu aşamadan itibaren TCDD 3. Bölge Müdürlüğü, liman için işletme planı hazırlatarak yatırımlarına başlamıştır. Bu kapsamda Türkiye’de bir ilk olarak İzmir Büyükşehir Belediyesi ile TCDD, yapmış oldukları işbirliği ve ortaklık kapsamında, İzmir Körfezi ve Limanı Rehabilitasyonu Projesini başlatmış ve proje ÇED sürecinin sonuna gelmiştir. Proje kapsamında; İzmir Körfezi’nin güney aksı boyunca “yaklaşım kanalı (navigasyon) ve manevra dairesi açılacak, Liman tabanı derinleştirilmesi ve elde edilen malzemeyle yeni bir konteynır depolama alanı oluşturulacak. (II. kısım konteynır terminal alanı, 550 bin m2) İzmir Körfezi’nin kuzey aksı boyunca Körfez’in kuzey aksında -8 metre derinliğe ulaşacak kadar yaklaşık 13 kilometre uzunluğunda, 250 metre genişliğinde (Atatürk Organize Sanayi Bölgesi Deresi açıklarından Tuzla kıyı hattına kadar olan bölümde) bir sirkülasyon kanalı açacak. Türkiye’nin en büyük kruvaziyer limanı yaratılacaktır. İzmir Büyükşehir Belediyesi, İzmir Körfezi’ne akan dere ağızlarının temizlenmesi, Körfez’in kuzeyinde bir sirkülasyon kanalı açılması ve Körfez tabanındaki malzemelerin temizlenmesi için kazıcı-emici ve destek tipi olmak üzere 14 metre derinliği tarayabilen ve saatte 800 ton çamuru 1-2 kilometre uzaklığa aktarabilen 2 yeni gemi almıştır. İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin yine proje kapsamında Çiğli’deki Atıksu Arıtma Tesisinde, Çamur Çürütme ve Kurutma Tesisi inşaatı devam etmektedir. 165 İzmir Körfezi ve Limanı Rehabilitasyon Projesi sayesinde, yüksek tonajlı gemilerin limana gelmesi, Körfez’e temiz su girişinin sağlanması ve bu sayede ekolojik hayatın canlanması mümkün olacaktır. Projenin tamamlanmasının ardından, ana liman olarak hizmet vermeye başlayacak olan İzmir Limanı’nın, gelirlerinin 100 milyon dolardan 300 milyon dolara çıkması beklenmektedir. Odamız, İzmir Alsancak Limanı’nın özelleştirilmesine kadar geçen sürede yapılması gereken yatırımların takipçisi olacak ve ihtiyaç duyulduğu takdirde desteğini sürdürecektir. 10.1.3. Kuzey Ege Çandarlı Limanı Odamız, Çandarlı Limanı projesini 1999 yılından bu yana takip etmektedir. Ulaştırma, Haberleşme ve Denizcilik Bakanlığı Altyapı Genel Müdürlüğü tarafından yaptırılmakta olan ve 2011 yılı Mayıs ayında yer teslimi yapılan Çandarlı Limanı mendirek inşaatı tamamlanma aşamasına yaklaşmıştır. Mendirek inşaatının son evresi ile eş zamanlı olarak 5 Eylül 2013 tarihinde YİD ihalesine çıkılmıştır. Yapım için 4 yıl olmak üzere 41 yıllığına kiralanacak olan Kuzey Ege Limanı, 3 etap halinde yapılacaktır. İlk etabı 4 milyon TEU olan Çandarlı Kuzey Ege Limanı, tüm fazları tamamlandığında 12 milyon TEU kapasiteye ulaşacak ve Türkiye'nin en büyük, dünyanın da en büyük 10 limanından biri olacaktır. 5 Kasım 2013’te son teklif verme süresi dolan ihalede maalesef teklif veren olmamıştır. Odamız dahil pek çok kurum kuruluş Kuzey Ege Limanı'nın devreye girmesi için büyük uğraş vermiştir. Kuzey Ege Limanı, Türkiye'nin ilk transit liman olma niteliğini taşıyan liman olacaktır. Ancak ülkemizde transit yükleri özendirecek teşvik mekanizması ve çoklu taşımacılığa imkan verecek altüst yapı olanakları yeterince bulunmamaktadır. Şu an için İzmir Alsancak Limanı Türkiye'nin ana limanlarından bir tanesidir ancak transit limanı değildir. Fiziki potansiyeli ve yaklaşım kanalı sorunu nedeniyle transit liman olma şansı da bulunmamaktadır. Yine de Alsancak Limanı ve Nemrut Limanlar bölgesindeki konteyner terminalleri mevcut ve kısa vadedeki yükleri taşımaya yeterli konumdadır. 166 Ancak 500 milyar dolar Türkiye ihracatı ve Lojistik Merkezi:İzmir olma hedefleri için Kuzey Ege Limanı projesinin devreye girmesi kaçınılmazdır. Bu kapsamda transit yükler için düzenleme yapılması, limana ulaşacak demiryolu ve karayolu yatırımların devlet tarafından gerçekleştirilmesi, çoklu taşımacılık altyapısının oluşturulmaya başlaması, lojistik köy ve merkezlerin devreye alınması, ihale şartnamesinin yeniden ele alınarak projenin doğru anlatımlarla ihale edilmesi ile birlikte Kuzey Ege Limanı teklif verilebilir bir yatırım haline getirilmelidir. Yapılacak en büyük hata ise Kuzey Ege Limanı'nı cazip hale getirmek için, İzmir Alsancak Limanı'nın kapasitesinin artırılmasına yönelik yatırımların durdurulması veya ağırlaştırılması olacaktır. 10.1.4. Nemrut Limanlar Bölgesi İzmir’de İzmir Alsancak Limanı dışında Aliağa Nemrut körfezinde işleticileri farklı, özel sektöre ait olan toplam 6 iskele bulunmakta, bu iskelelere yılda yaklaşık 5.000’den fazla gemi yanaşmakta ve yıllık yük kapasitesi 50 Milyon tonu aşmaktadır. Bu iskelelerin iki tanesi konteyner terminali şeklinde hizmet verebilmektedir. Bunların dışında bu bölgede imar planlarında onaylanmış iskele ve konteyner terminalleri de mevcuttur. 167 Ancak bu limanlar bölgesinin alt ve üst yapısı ile sorunları çözülmüş bir liman kompleksinde olduğu veya olabileceği söylenemez. Çünkü bu iskelelerin her birinin işleticisi farklı kurum-kuruluşlara aittir. Yine de Nemrut Limanlar Bölgesi, İzmir ve Türkiye Ekonomisi için çok önemli bir noktadır. Bu bölgedeki önemli bir gelişme ise sektöründe büyük yaıtırımlar yapan Petkim'in 2013 yılı Ağustos ayında konteyner terminali inşaatına başlamış olmasıdır. Hafriyat çalışmaları yürütülen limanın ilk fazı için 2015 yılı sonu, ikinci fazı için 2016 yılı sonu işaret edilmektedir. Başlangıçta 1,5 milyon TEU kapasiteye sahip olacağı belirtilen limanın 4 milyon TEU’ya kadar genişleyebileceği ifade edilmektedir. Liman için İzmir-Çanakkale Karayolu’nun yanında geri hizmet sahası oluşturulacağı, mevcut demiryoluna entegre edileceği, konteyner depolanması için liman sahasında 42 hektar, geri hizmet alanında ise 6 hektar olmak üzere toplam 48 hektar lojistik saha yapılacağı açıklanmaktadır. Bu İzmir için önemli bir yatırımdır. Ancak Nemrut Limanlar Bölgesinin konteyner ve dökme yük açısından potansiyeli ne denli büyük olur ve gelecek vaad ederse etsin bu İzmir Alsancak Limanı'nın önemini kaybedeceği, hüviyetini değiştirmesi gerektiği anlamına gelmemelidir. İzmir bir lojistik merkez olacak ve ülkemiz 500 milyar dolar ihracat hedefliyor ise, Ege Bölgesi'ndeki tüm limanlara ihtiyaç bulunmaktadır. Kaldı ki İzmir 8.500 yıldır tarih sahnesinde yer alıyor ise bunu sahip olduğu limanlara borçludur. İzmir merkezdeki limanın özelliğini kaybetmesi, hem kentin kimliğini hem de ekonomisinin zedelenmesi anlamına gelecektir. 10.1.5. Yat Limanları İzmir; Doğu Akdeniz coğrafyasının merkezinde, Akdeniz ve Karadeniz’e çıkan deniz yollarının kavşak noktasında yer alan, korunaklı körfezi ve limanı ile her büyüklükte deniz aracı için en iyi şartları sunan bir liman kentidir. İzmir’in merkezinde bulunduğu Ege coğrafyası, girintili-çıkıntılı kıyı şeridi ve adaları, 300 gün güneş gören iklimi ile doğanın en keyifli izlendiği yer olarak antik dönemden bugüne ün yapmıştır. Bu özellikleri ile İzmir ve Ege coğrafyası yat turizmi ve mavi turlar için eşsiz bir potansiyele sahiptir. İzmir, yat turizmi konusunda uzun yıllardır ihmal edilmişken, son dönemde yat limanları inşası büyük bir ivme kazanmıştır. Merkeze uzak ilçelerden Çeşme, Alaçatı ve Seferihisar’da yat limanları işletmeye açılmış ve kısa zamanda dolmuştur. 800 yat kapasiteli Çeşme Şifne Yat Limanı ihaleye çıkmış olup, beklenenin üstünde talipli ihale dosyası almıştır. İhalesinin 2013 yılı Aralık ayında sonuçlandırılarak 2014 yılında yatırıma başlanması beklenmektedir. 168 Ancak İzmir iç körfezde henüz modern bir yat limanı inşa edilememiş ve işlemetmeye açılamamıştır. Oldukça kısıtlı bir kapasiteye sahip olan Üçkuyular Levent Marina, zorluklar içerisinde hizmet vermektedir. Odamız iç körfeze modern bir yat limanı kazandırmak konusunda girişimlerde bulunmaktadır. İç körfezde; İnciraltı Wyndham İzmir Özdilek (Crowne Plaza) önü, İnciraltı Balıkçı Barınağı, Bostanlı Balıkçı Barınağı ve Mavişehir konutlarının bittiği alanlarda yat limanı yapılabileceği hususu İzmir kamuoyu ile paylaşılmıştır. Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı Altyapı Yatırımları Genel Müdürlüğü tarafından Bayraklı bölgesinde yat limanı yapımına ilişkin etüd-proje çalışmaları yürütülmüş ancak Alsancak Limanı’na çok yakın olması nedeniyle ve İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin de olumsuz görüş vermesi sonucu Bayraklı Yat Limanı’nın Turan bölgesine kaydırılması gündeme gelmiştir. Karşıyaka Yat Limanı konusunda, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı Altyapı Yatırımları Genel Müdürlüğü yer olarak Karşıyaka Spor Kulübünün olduğu noktayı seçmesi, Karşıyaka Belediyesi tarafından tepki ile karşılanmış, itirazlar yükselmiştir. Bu nedenle Karşıyaka Yat Limanı projesinin yeri konusunda mutabakat sağlanamamıştır. Tablo 22: Proje Aşamasındaki Yat Liman Kapasiteleri Yat Limanları Dikili Yat Limanı Çandarlı Yat Barınağı Aliağa Yat Limanı Yeni Foça Yat Limanı Karşıyaka (Bostanlı) Yat Barınağı Pasaport Yat Limanı İnciraltı Yat Limanı Urla Çeşmealtı Yat Barınağı Mordoğan Yat Limanı Karaburun Yat Limanı Dalyanköy Yat Yanaşma Çeşme Dalyan Yat Barınağı Ilıca Yat Limanı Şifne Yat Limanı Seferihisar Ürkmez Yat Limanı Karşıyaka Yat Limanı Bayraklı Yat Limanı Şakran Yat Limanı Toplam 169 Bağlama Kapasitesi 150 100 100 450 100 400 550 250 400 400 100 400 200 800 625 500 500 400 6.400 Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı Altyapı Yatırımları Genel Müdürlüğü tarafından İzmir iç körfez ve İzmir’in il genelinde 6.400 yat kapasiteli 18 yeni yat limanı yapılması için çalışma başlatılmış olmakla birlikte bir çoğu henüz etüd proje aşamasındadır. Odamız üst kullanım hakkını almış olduğu Pasaport Dalgakıranı’nı bir cazibe merkezine dönüştürmek ve yine proje kapsamında yat bağlama yeri yapmak üzere plan ve proje çalışmalarına devam etmektedir. Pasaport Dalgakıranında odamızın gerçekleştireceği proje ve Pasaport kıyı bölgesinde devlet eliyle yapılacak olan proje ile birlikte yat fuarları kentin merkezinde organize edilebilir, yat ve fuar turizmi bir arada gerçekleştirilebilir hale gelecektir. 10.2. Otoyol ve Karayolu Projeleri 30 viyadük, 4 tünel, 209 köprü, 18 gişe alanı, 5 otoyol bakım işletme merkezi, 7 servis ve park alanından oluşan; 384 km. otoyol ve 49 km. bağlantı yolu olmak üzere toplam 433 km. toplam uzunluğa sahip; kamulaştırma bedeli 1,5 milyar dolar, proje bedeli ise 9 milyar dolar olup, 10,5 milyar dolar toplam maliyeti ile Cumhuriyet tarihinin en büyük yatırımı olan İzmir-İstanbul Otoyolu Projesi’nin yapım süresi 7 yıl olarak planlanmaktadır. Karayolları Genel Müdürlüğü bu dev proje için Bursa merkezli olarak Özel Bölge Müdürlüğü oluşturmuştur. Otoyol inşaatı, Odamızla birlikte diğer oda, borsa ve sivil toplum örgütlerinin de girişimi ile İzmir ve İstanbul’dan eş zamanlı olarak başlatılmıştır. Bu dev projede 2.682 metrelik İzmit Körfez Geçişine ilişkin olarak konsorsiyum içindeki yüklenici firmalar belirlenmiş olup, sözleşme 15 Mart 2013 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Bursa sınırlarında, Orhangazi-Samanlı arasında yer alacak 3.414 metre uzunluğundaki tünellerin açma çalışmaları ile İzmir Körfez Geçişi için inşa edilecek köprünün ayaklarının yapımına başlanmıştır. Projenin İstanbul-Bursa arasındaki bölümünün 2015 yılında tamamlanması planlanmaktadır. Buna karşın proje İzmir tarafında oldukça ağır ilerlemektedir. Belkahve tarafında projenin güzergahı değişmiş ve Naldöken Kavşağı ile otoyol kavşağı arasının 2.300 m viyadük ile geçilmesine karar verilmiştir. 170 Odamız, İzmir-İstanbul Otoyolu projesinin İzmir ayağındaki işlerin hızlandırılması yönünde girişimlerini sürdürecektir. İzmir-Ankara Otoyolu’nun güzergah ve 1/5.000 ölçekli plan çalışmaları devam etmekte olup, YİD ihalesinin 2015 yılında yapılması beklenmektedir. İzmir Kuzey Çevre Yolu İzmir, Doğu Akdeniz coğrafyasının kalbinde yer almakta olup, Çanakkale üzerinden Avrupa’ya bağlanmaktadır. İzmir-Avrupa Otoyol projesinin de önemli bir parçası olan İzmir Çevre Yolu kuzey geçişinin kalan kısmının Sasalı’dan Aliağa’ya kadar olan bölümünün etaplara ayrıldığı ve projelendirme çalışmalarına bu kapsamda devam edildiği bilinmektedir. Proje ve yapım çalışmaları devam eden Çiğli-Aliağa Otoyolunun HarmandalıMenemen arasındaki 8 km.lik bölümün 2014 yılın bahar aylarında açılması beklenmektedir. Bu aşamadan itibaren İzmir Kuzey Çevre Yolu’nun Eski Foça ve Yeni Foça Devlet Yoluna bağlantıları ile otoyolun devamı olarak hedeflenen Aliağa-ÇandarlıSavaştepe arasında, Çandarlı Limanı bağlantısı yapılacaktır. Demir-çelik fabrikalarının önünden geçerek Yenifoça’ya ulaşan ve araç trafiği ve can güvenliği açısından çok tehlikeli olan tek gidiş-geliş yolun by-pass edilmesi amacıyla yapılmakta olan 14 km.lik yeni yolun altyapı çalışmaları devam etmekte olup 2014 yılı içerisinde tamamlanması planlanmaktadır. Odamız, İzmir Kuzey Çevre Yolu Aliağa-Çandarlı-Bergama bölümünün Çandarlı Limanı’nın faaliyete geçmesi beklenen 2018 yılına kadar tamamlanması için girişim ve takiplerini 2014 yılında da sürdürecektir. Ayrıca İzmir Kuzey Çevre Yolu’ndan Aliağa şehir içine verilen çıkışın Nemrut Liman Bölgesine ulaşacak yük trafiği açısından yetersiz olacağı ve D-550 karayolu ile Güzelhisar Köy Yolunun kesiştiği kavşakta yığılmalara sebep olacağı öngörüldüğünden Nemrut Limanlar Bölgesine doğrudan ulaşacak bir alternatif güzergah oluşturulması konusunda 2012 yılında başlatmış olduğu girişimlerini 2014 yılında da sürdürecektir. 171 Konak Tüneli Hükümetin 35 İzmir projesi kapsamında yer alan Konak Tüneli Projesi kapsamında Karayolları Genel Müdürlüğü ve İzmir Büyükşehir Belediyesinin Konak-Yeşildere Tüneli, Buca-Yeşildere Bağlantı Trompet Kavşağı, Yeşildere-Otogar Uçan yol projeleri birleştirilmiştir. Konak Tüneli Projesi’nin temeli, 23.09.2011 tarihinde atılmıştır. 1.674 metre uzunluğunda ikişer şeritli iki tüp tünelden oluşan projede Yeşildere yönünden tünel kazı çalışmaları devam ederken, Bahribaba Parkı yönünde çıkan arkeolojik eserler nedeniyle projenin bitiş süresi 2015 yılına sarkmış durumdadır. Proje kapsamında, Yeşildere Caddesi üzerinde 200 metre çapında 8 kollu köprülü kavşağın yapım çalışmaları tamamlanarak Buca’ya bağlanan ve yan yollar ile Menderes Caddesi’ne ulaşan 800 m.lik bölümü 13 Ekim 2013 tarihinde trafiğe açılmıştır. İzmir-Manisa Sabuncubeli Tüneli İzmir’i İç Ege’ye bağlayan ve aynı zamanda İzmir-İstanbul güzergahı olarak yoğun bir trafiği barındıran İzmir-Manisa yolunun Sabuncubeli kesimindeki keskin virajların çok sayıda kazaya meydan vermesi nedeniyle Karayolları 2. Bölge Müdürlüğü tarafından gerçekleştirilen proje ile Sabuncubeli kesiminin bir tünel ile geçilmesi için çalışmalara başlanmış, Eylül 2011’de temeli atılmıştır. 172 İzmir ile Manisa arasındaki seyahat süresini 15 dakikaya indirecek tünelin en geç 2014 yılında bitirileceği öngörülse de kazı çalışmaları sadece İzmir yönünden sürdürülebilmektedir. Ekim 2013 itibariyle İzmir tarafından bir tüpte 530 m., diğerinde 480 m.ye ulaşılmıştır. Ancak Manisa yönünde meydana gelen heyelan nedeniyle çalışmalar durmuştur. Manisa yönünden çalışmalara 2014 başı itibariyle tekrar başlanması beklenmektedir. Tek taraflı çalışma ve heyelanın yarattığı zaman kaybı nedeniyle 2015 yılı sonunda bitirilmesi öngörülen Sabuncubeli tünelinin 2016 yılına sonunda tamamlanabileceği tahmin edilmektedir. İzmir Körfez Geçişi (İZKARAY) Odamızın, EXPO 2015 adaylığı sırasında hazırlamış olduğu önemli projelerden biri, İnciraltı-Çiğli arasında, İzmir Çevre Yolunu bir halka şeklinde tamamlayacak şekilde, bir kısmı tüp geçit bir kısmı asma köprü olmak üzere İzmir Körfez Geçişi’nin yapılmasıydı. Proje kapsamında tünel açmak için yapılacak deniz dibi derinleştirme çalışmasından çıkacak malzeme ile körfezin uygun yerinde bir ada oluşturularak, adada plajlar yapılması öngörülmüştü. Merkezi Hükümet, demiryolu ulaşımını da dahil etmek suretiyle projemizi geliştirerek 35 İzmir projesi arasında yer vermiştir. Güzergah belirleme ve proje çalışmaları için 30.12.2012 tarihinde sözleşme imzalanmış olup güzergah belirlenmiştir. Proje çalışmalarının 2014 yılında tamamlanmasının ardından yapım süresinin 70 ay olması beklenmektedir. Körfezi 2 km. batırma tüp ve 4 km. asma köprü ile ile geçecek proje bağlantı yolları ile birlikte 10 km.ye ulaşmaktadır. Proje kapsamında batırma tüpler ile viyadüklerin kesiştiği noktaya bir yapay ada yapılacaktır. İnciraltı-Bostanlı arasına inşa edilecek tüp geçidin İnciraltı yönünde çıkışı ESHOT garajı civarından, asma köprü ise Atatürk OSB ile Mavişehir arasındaki bir noktadan çevre yoluna bağlanacak, böylece İzmir Çevre Yolu bir halka şeklinde tamamlanacaktır. İzmir Körfez Geçişine raylı sistem de ilave edilecek ve raylı sistem körfez geçişi sonrası Mavişehir’den İzmir Çevre Yoluna bağlanarak sırasıyla Bornova, Otogar, Buca, Balçova’yı takip edecek ve tekrar körfez geçiş hattına bağlanarak bir tam tur yapacaktır. Toplam geçiş süresi, raylı sistem ile 5 dakika, araç ile 8 dakika olacaktır. Projenin gerçekleşmesi ile birlikte, İzmir’in iki yakası arasındaki ulaşım mesafesi birkaç dakikaya düşecek; zamandan ve akaryakıttan önemli boyutlarda tasarruf edilecektir. Projenin ekonomiye yıllık katkısının 500 milyon lira civarında olacağı öngörülmektedir. 173 “Tüp Geçit, Yapay Ada ve Asma Köprüden oluşan Bostanlı-İnciraltı Körfez Geçiş Projesi"ni Odamız 2007 yılında EXPO 2015 projelerimiz arasında kentin gündemine getirmiştir. Odamız İzmir için önerdiği projelerin gerçekleşme yoluna giriyor ve gerçekleşiyor olmasından gurur duymaktadır. Bu projenin de gerçekleşmesi yolunda Odamız gerekli çalışmalarını yürütütecektir. 10.3. Demiryolu Projeleri Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı; İzmir-Ankara arasında seyahat süresini 3,5 saate indirecek 624 km. uzunluğundaki İzmir-Ankara Yüksek Hızlı Tren Hattı Projesinin ilk etabı olan Ankara Polatlı-Afyonkarahisar arasındaki bölümünün altyapı sözleşmesini Haziran 2012’de imzalamış ve yapım çalışmalarına başlanmıştır. Projenin Afyon-İzmir etabının, plan ve proje çalışmaları devam etmekle Ankara Polatlı-Afyonkarahisar etabının tamamlanması ile birlikte yapımına başlanacağı tahmin edilmektedir. Odamız ve kentin diğer aktörleri yıllardır dile getirdiği Aliağa-Menderes arasındaki banliyö hattının güneyde Selçuk ve kuzeyde Bergama’ya kadar uzatılması talebinin gerçeğe dönüşmesinde ilk adım olan Cumaovası-Torbalı arasındaki 30 km.lik hat 2014 yılında işletmeye açılacaktır. Ayrıca gidiş-geliş iki hat olarak işletmeye açılacak 30 kilometrelik bölümün yanı sıra ileride doğacak ihtiyaca istinaden 3. hattın altyapısı da hazırlanmıştır. Hattın Selçuk’a uzatılması ile ilgili ihale yapılmış olup çalışmalar devam etmektedir. 174 Biçerova ile Bergama arasındaki 52 kilometrelik demiryolunun etüd proje çalışmaları tamamlanmış olup, yapımına dair YPK kararının alınması amacıyla 2013 yılı Ekim ayı itibariyle Bakanlar Kuruluna sunulmuştur. Odamız, İzmir Banliyö Hattının Biçerova-Bergama arasındaki bölümünden Çandarlı Limanına bağlantısının yapılması için girişimlerini sürdürecektir. İzmir Banliyö Hattının devamı olarak Ödemiş-Kiraz yeni demiryolu hattı için proje çalışmaları tamamlanmış olup, 2014 yılında ihale edilmesi beklenmektedir. Kemalpaşa-Torbalı ve Kemalpaşa-Alsancak Limanı hattı için proje çalışmaları devam etmektedir. Kemalpaşa-Alsancak Limanı bağlantısının Manisa-Menemen hattından sağlanması görüşü ağırlık kazanmaktadır. 27 km.lik Kemalpaşa OSB-Turgutlu Demiryolu Hattı inşaatı tamamlanmıştır. Diğer yandan hattın Kemalpaşa Lojistik Köyüne bağlantısını sağlayacak 1 km.lik bölümün altyapısı 2014 yılı Mart ayında tamamlanacaktır. Menemen-Bandırma arasındaki hattın hızlandırılabilmesi amacıyla sinyalizasyonelektrifikasyon ihalesi 2013 yılı sonunda gerçekleştirilmiş olup, çalışmaların 2 yıl sürmesi beklenmektedir. 175 Tramvay Projeleri İzmir Büyükşehir Belediyesi, şehir merkezinde trafik yükünün azaltılması için Alsancak Limanından başlayarak Üçkuyulara kadar uzanan bir hat ve Karşıyaka’dan Mavişehir’e kadar uzanan bir hat olmak üzere iki ayrı tramvay projesi hazırlamış; güzergahlar Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı tarafından onaylanmıştır. Tramvay projelerinin hayata geçirilmesi için İller Bankası’ndan beklenen kredi onayı 2011 yılı Kasım ayında; dış kredi bulunabilmesi için Hazineden beklenen onay 2013 yılı Ekim ayında çıkmıştır. İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin proje için gerekli krediyi bulmasının ardından tramvay hatları ihalelerinin 2014 yılında gerçekleştirilmesi beklenmektedir. 10.4. Turizm Projeleri 10.4.1. Ege Medeniyetleri Müzesi Odamız; İzmir’e Mega Müze kazandırılması önerisini ilk olarak 1992 yılında hazırlatmış olduğu 1992-2007 İzmir Stratejik Planı’nda dile getirmiştir. Bugün, İzmir’in ve Ege Bölgesi’nin tarihi, kültürel ve arkeolojik zenginliklerinin sergileneceği, mimarisi ile dünya çapında ses getirecek bir mega müze yapılması, İzmir’deki tüm kesimlerin en büyük istek ve beklentilerinin başında gelmektedir. Odamızın Kemeraltı-Agora-Kadifekale aksını koruyacak şekilde Agora Ören Yeri’ne komşu, Agora Ören Yeri ile bütünleşerek farklı bir konsept oluşturacak ve dünyada örneği olmayan kampüs müze niteliğine haiz olabilecek bir alan önerisi olmuştur. Ancak Odamızın da yer aldığı 2009 yılı Ekim ayında gerçekleştirilen toplantı ve saha incelemesinde alternatif alanlar arasında İzmir Büyükşehir Belediyesi yetkililerinin önermiş olduğu antik tiyatro ile heyelan bölgesi arasındaki alan ön plana çıkmıştır. İlerleyen süreçte, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın antik tiyatro ile heyelan bölgesi arasındaki alandan vazgeçtiği, bunun yerine Halkapınar Mahallesinde yer alan Eski Sümerbank Basma Fabrikası kampüsü içinde uygun bir alanı müze alanı olarak düşündüğü basına yansımıştır. İl Özel İdaresi’nin 2014 yılı Yerel Seçimler ile birlikte kapatılacak olması nedeniyle Eski Sümerbank Basma Fabrikası kampüsü arazisinin İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne mi devredileceği yoksa Kültür ve Turizm Bakanlığı’na mı devredileceği tartışma konusu olmuştur. 176 Halbuki Eski Sümerbank Basma Fabrikası kampüsü, 1999 yılında Özelleştirme Yüksek Kurulu kararı ile İzmir Ekonomi Üniversitesi’ne verilmek üzere İl Özel İdaresi’ne devredilmiştir. Buna rağmen İl Özel İdaresi araziyi İzmir Ekonomi Üniversitesi’ne tahsis etmemiştir. Ancak Eski Sümerbank Basma Fabrikası kampüsü için ÖYK kararında “eğitim” şartı bulunmaktadır. Bu nedenle mevcut durumunda turizm amaçlı bir proje yapılması mümkün değildir. Diğer yandan Odamızın 2003 yılından beri şehir turizmini geliştirmek için yaptığı tüm çalışmalar İzmir’e gelen turist sayısını arttırmak kadar turistin kentte kalış süresini uzatmayı amaçlamaktadır. İzmir’de şehir turizminin kalbi, Kemeraltı-Agora-Kadifekale arasında atmaktadır. Bu nedenle Ege Medeniyetleri Müzesi için en uygun yer Kadifekale ile Agora Ören Yeri arasında olmalıdır. Bu gerçekleştiği takdirde turistin kent merkezinde geçirdiği süre uzayacaktır. Buna karşın Ege Medeniyetleri Müzesi, Eski Sümerbank Basma Fabrikası kampüsü içinde yapılacak olursa, kruvaziyer gemi ile gelen turist limandan çıktıktan sonra müzeye gelecek, müzede geçirdiği vakitten sonra artık Kemeraltı’na, Agora’ya, Kadifekale’ye gitmeyecektir. Böyle bir tercihin gerçekleşmesi, şehir turizmini geliştirmek için yapılan tüm çalışmaları baltalayacaktır. 177 Bununla birlikte yeri neresi olursa olsun Ege Medeniyetleri Müzesi, şehrimizin vazgeçilmez projelerinden biridir. Odamız, Ege Medeniyetleri Müzesinin yer tespitinin bir an önce yapılması ve Müzenin Agora-Kadifekale arasındaki bölgede inşa edilmesi için girişimlerini 2014 yılında da sürdürecektir. 10.4.2. Kültür-Tarih-İnanç Turizminin Geliştirilmesi Turizm arzı açısından son derece zengin olan İzmir; kültür-tarih-inanç turizmi açısından da oldukça zengindir. Kültür, tarih ve inanç unsurları adına gerçekleştirilen geziler aynı zamanda turistik kazanımlar sağladıkları ve turistik amaçlı da oldukları için turizm olgusu içerisinde değerlendirilmektedir. Kültür tarih ve inanç turizminin doğuşu dünya üzerinde turizm hareketinin başlaması ile birlikte olmuştur. İzmir; sayısız medeniyetlere ve kutsal dinlere sahne olmuş, farklı dinlere mensup insanlar İzmir’in kendine özgü modernliği ve hoşgörüsü içerisinde yüzyıllar boyunca birlikte yaşamışlar ve yaşamaya da devam etmektedirler. “Kentler yaşayan organizmalardır” düşüncesinden hareketle, İzmir yaşadığı sürece turizm ile ilgili hedeflerinin çıtasını sürekli yükseltmemiz, geliştirmemiz ve değiştirmemiz gerekmektedir. Nitekim İzmir; camileri, pırlanta üçgeni, kiliseleri, havraları ve hoşgörülü, çağdaş bakış açısı ile inanç, kültür ve tarih turizminin yapılabileceği çok zengin bir kenttir. İzmir için; “En güzel gök kubbenin altındaki en güzel şehir” nitelemesini yapan Heredot, İzmir için çok önemli bir tarihi değer olup günümüzde şiirleri ile daha fazla yaşatılmayı hak eden değerlerimiz arasındadır. Smyrna, Agora, Kadifekale, Tarihi Kemeraltı Çarşısı vb. bir çok değerimiz, İzmir şehir turizmi konusunda doğanın ve tarihin bize sunduğu hediyelerdir. İzmir inanç, tarih ve kültür arzı tanıtıldığı ve doğru pazarlandığı takdirde İzmir’de tam anlamı ile şehir turizmi yapılabilir. İzmir’de; inanç, kültür, tarih turizminin gelişmesi için Agora, Kadifekale, Bayraklı Eski Symrna’daki kazılar hızlandırılmalı, gerekli çevre düzenlemeleri bir an önce yapılarak yerli ve yabancı turistlerin ziyaretlerine olanak sağlanmalıdır. Bunlar yapılırken aynı zamanda kentin merkezindeki tarih değeri yüksek cami, havra, kilise ve çok tanrılı tapınak yapıları da hızla restore edilmeli ve turizme kazandırılmalıdır. Kemeraltı, Havra Sokağı, Agora ve Kadifekale teleferikle birbirine bağlanmalı, bunlara katılacak anfi tiyatro ile muhteşem bir çekim merkezi yaratılıp hayata geçirilmelidir. 178 Odamızın 2014 yılında da İzmir’de inanç, kültür ve tarihi varlıklarımızın tespiti, araştırılması, bakım-onarım ve restorasyonu yönündeki çalışmalar artarak sürdürülecektir. 10.4.3. Termal Turizmin Geliştirilmesi Termal turizm; termomineral su banyosu, içme, çamur banyosu gibi çeşitli yöntemlerin yanında iklim kürü, fizik tedavi, rehabilitasyon, egzersiz, psikoterapi, diyet gibi destek tedavilerinin birleştirilmesi ile yapılan kür(tedavi) uygulamalarının yanısıra termal suların eğlence ve rekreasyon amaçlı kullanımı ile meydana gelen turizm türüdür. Ülkemizde 1.300 civarında termal kaynak olup bölgemiz ve İzmir hinterlandı da termal kaynak açısından oldukça zengindir. Ülkemizdeki termal kaynaklar genellikle 20-110 santigrad derece, debileri de 2.500 Lt./sn. arasında değişmektedir. Kaynak zenginliği açısından dünyada ilk 7 ülke arasında yer alan Türkiye’nin termal suları, hem debi ve sıcaklıkları hem de çeşitli fiziksel ve kimyasal özellikleri ile Avrupa’daki termal sulardan daha üstün nitelikler taşımaktadır. Türkiye’deki “doğal çıkışlı ve bol” olarak nitelendirilen termal sular, eriyik maden değeri açısından yüksek, kükürt, radon ve tuz bakımından da zengin olup, ülkemizde termal kür süresi iyi iklim şartlarının da etkisi ile 210 güne kadar çıkmaktadır. Bugün Avrupa ve ABD’de yaşlanan nüfusla birlikte sağlık harcamaları da artmıştır. Son yıllara kadar İzmir’de sağlık turizminde hedef konulurken, dünyada bilinen adıyla SPA veya termal turizmi geliştirmek amaçlanmakta idi. Tabi, İzmir; termal kaynakların 23 tanesini sınırlarında barındırmasının yanında bu suların çok derinlerde olmaması, çoğunun sıcaklığının 40 dereceden yüksek olması vb. nedenlerle termal turizm alanında büyük rekabet avantajlarına sahip olduğu bilinmektedir. Kentimizde; kalp, göz, karaciğer vb. ameliyatları bir çok ülkeye göre hem çok daha profesyonel hem de çok daha ucuza kaliteli bir şekilde yapılmaktadır. Ayrıca estetik operasyonlar, diş tedavisi vb. bir çok sağlık dalında da İzmir yine yüksek kalitede hizmet vermektedir. Bu noktada, İzmir’de sağlık hizmetlerinin termal ile birleştirilip sağlık turizmi adı altında güçlü bir şekilde dünya turizm pazarına sunulması gerekmektedir. İzmir’in sürdürülebilir turizm hedefi çerçevesinde; amacımız İzmir’e çok fazla sayıda turist gelmesinden ziyade gelir seviyesi yüksek ve kalış süresi uzun turistleri çekmek olduğu da dikkate alındığında bir kürist gibi en az 1 ay konaklayan kaliteli, çok para harcayan yaşam kalitesine önem veren turistlerin İzmir’e getirilmesi önem kazanmaktadır. 179 Mevcut durumda, İzmir’de termal turizm denildiğinde akla sağlık, sağlık turizmi denildiğinde ise termal turizm gelmekte olup medikal ve termal turizm olarak alt dalları bulunan sağlık turizmini diğer turizm türlerine göre daha uygun maliyetlerle gerçekleştirmek mümkündür. Çünkü; turizm sektöründe yeni müşteriler bulmanın mevcut ve sadık müşterileri elde tutmaktan daha maliyetli olduğu da dikkate alındığında ve termal turizm için gelen turistlerin sadık turistler olduğu göz önüne alındığında termal turizm sayesinde turizm sektöründe yaşanan rekabette İzmir olarak daha şanslı olabileceğimiz ortaya çıkmaktadır. İzmir’de termal turizm geliştirilirken öncelikle müşterilerin ihtiyaç, istek ve beklentilerinin bilinmesi ve müşteri beklentilerini karşılayacak özel tesis, ürün ve hizmet üretilmesi son derece önemlidir. Bu noktada; termal turizmde Doktordan hemşireye, aşçıdan temizlik hizmetlerinde çalışan kişiye kadar termal turizm alanında yeterli sayıda tecrübeli kalifiye personel temini, Termal turizm yatırımlarına özel kredi ve teşvik mekanizmalarının getirilmesi, Termal turizm tesislerin yapımı konusundaki mevzuatın basitleştirilmesi, Yüksek yatırım maliyetlerinin makul seviyelere indirilerek girişimcinin teşvik edilmesi, Yerel ölçekte, ticaret ve pansiyon türü yapılanmaların plansız ve denetimsiz olarak kaynak koruma alanları üzerinde gerçekleştirilmesinin önlenmesi, Yatırımcıların arazi mülkiyeti, suyun tahsisi, kullanımı ve işletilmesi sürecinde yaşadıkları yoğun bürokrasinin basitleştirilmesi gerekmektedir. Jeotermal kaynakların etrafında kıyılarda olduğu gibi ikinci konut yapılaşmalarının önlenmesi konusunda yaşanmakta olan sorunlar bir an önce çözüme kavuşturulmalıdır. 180