dergi 1 k - Askander
Transkript
dergi 1 k - Askander
ASKAN-DER 1 ANADOLU SANAYİSİNİ KALKINDIRMA VE GİRİŞİMCİLİK DERNEĞİ Yerel Süreli Yayın 1. SAYI 2014 ISSN: 2148 - 5526 2010 Yılında, Azimle ve Şevkle Çıktığımız Bu Yolda Bugünlere Gelmenin Mutluluğunu Yaşıyoruz Üniversite - Sanayi İşbirliği ve Teknolojik Üretim 10. Kalkınma Planında KOBİ’ler Odak Noktası Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığından KOBİ’lere Tam Destek Ahilik Haftası Ahilik Felsefesi www.askander.org.tr 2 www.askander.org.tr 3 www.askander.org.tr 5 4 Kendiniz için değil, bağlı bulunduğunuz ulus için elbirliği ile çalışınız. Çalışmaların en yükseği budur. SUNUŞ Sayın okurlarımız... ASKAN-DER olarak çeşitli projelerin hazırlığı içerisindeyiz. Bunlardan biri de sanayi-siyaset-üniversite arasında işbirliği sağlamaya yönelik olan AKSAN Koop Projesi. AKSAN Koop Projesi’nin amaçlarından bir tanesi sanayi-siyaset-üniversite işbirliği süreçlerinde ilgili bakanlıklar ve kuruluşlar ile ortaklaşa çalışarak, girişimcilik ve inovasyon konusunda sanayicilere destek sunmaktır. Bu proje kapsamında kurduğumuz AKSAN Kooperatifinin başlıca faaliyetleri, Türkiye’de üniversite öğrencileri için inovasyon programlarının geliştirilmesini destekleyen bir bilgi merkezi olarak hizmet vermek, KOBİ’lerin araştırma projelerinde sanayi-üniversite ortaklıklarını kolaylaştırmak, Türkiye’de üniversiteler ile KOBİ’ler arasında köprü fonksiyonu görmektir. Türkiye’nin ekonomik ve sosyal refahı, refah üreten işletmelerine bağlıdır. Yakın tarihin sürekli artan küresel rekabeti, mali kriz ve uluslararası istikrarsızlıkların etkileri; KOBİ’lerin karşılaştıkları zorluklardan sadece birkaçıdır. Üniversiteler, sanayinin başarısını destekleyen merkezi bir role sahip ulusal bir kaynak olmalıdır. Yıl: 1 – Sayı: 01 – 2014 ISSN: 2148 - 5526 ASKAN-DER Derneği Adına Sahibi Zafer EROĞLU Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Dr. Erol KODAK Yayın Danışmanı Mehmet TELLİOĞLU Yayın Koordinatörü Murat Osman VANLI Ülkenin gelişmesinde ana stratejileri kapsayan entegre bilim, sanayi ve teknoloji politikası AK Parti hükümetlerince oluşturulmuş ve uygulanmaya başlamıştır. Ayrıca, Türkiye son on iki yılda sanayi-üniversite işbirliğinde büyük bir ilerleme kaydetmiştir. 2023 hedeflerine ulaşmak için, yerel üniversite kaynaklarına erişim, öğrenci projeleri ve ortak Ar-Ge çalışmaları, üniversite-sanayi işbirliği, teknoloji transferi ve üniversite doğumlu buluşların ticarileştirilmesi çalışmalarında AKSAN gibi sanayinin içinden gelen STK’lar etkili bir aktör olmalıdır.. Birçok ülkede inovasyon ulusal kalkınmanın merkez teması olurken giderek daha belirgin hale gelmektedir. AKSAN olarak, KOBİ’lerin inovasyon ihtiyacına katkı sağlamak için öğrenim hibe mekanizması vasıtasıyla destek sağlanması gerektiği düşünülmektedir. Bu çerçevede, üniversiteler kendi misyonlarına, hedeflerine ve vizyonlarına göre önceliklerini tanımlamak ve bu tür sanayinin rekabet edebilirliğine, bilim ve teknoloji katkısı, işletmelerde yüksek lisanslı personelin istihdam edilebilirliği ve özel iş becerileri gereksinimleri gibi alanlarda faydalar sağlayabilirler. ASKAN-DER olarak ülkemize ve sanayicimize faydası olacağını düşündüğümüz her türlü konuyu araştırarak ülke sanayisini hep bir adım ileri taşıma gayreti içerisinde olacağız. Dr. Erol KODAK ASKAN-DER Yönetim Kurulu Başk. Yard. Yazı İşleri Müdürü www.askander.org.tr ASKAN-DER Anadolu Sanayisini Kalkındırma ve Girişimcilik Derneği Yönetim Kurulu Zafer EROĞLU (Başkan) Zeki ŞANAL (Başk. Yard.) Erol KODAK (Başk. Yard) Murat Osman VANLI (Gn. Sekreter) Kemal TÜRKOĞLU (Üye) Serhat PEKEŞ (Üye) Ahmet MURAT (Üye) Ahmet Ünal (Üye) Denetim Kurulu Taner ÖZMEN Mahmut EFE Eyüp PERÇİN Grafik Tasarım Reklam Rezervasyon Medya Reklam Tanıtım Bilişim Yayıncılık Ticaret Cevat Dündar Cad. Kavacıklı İş Mrk. 17. Blok Kat: 3 No: 28 Ostim / ANKARA Tel: 0 312 232 57 06 Faks: 0 312 231 57 16 www.mrtbilisim.com Yayın İdare Adresi 1354. Cad. Fora İş Mrk. Kat: 2 No: 138 / 104 İvedik OSB / ANKARA Tel: 0 312 394 60 56 Faks: 0 312 394 60 59 Basım Yeri Aydan Yayıncılık Alınteri Bulvarı 1262 Sk. No: 4 Ostim / ANKARA Tel: 0 312 354 46 27 Faks: 0 312 385 39 23 www.aydanyayincilik.com Dergide yazılan yazıların sorumluluğu yazarlara, reklamların sorumluluğu ise firmalara aittir. www.askander.org.tr 6 [ İçindekiler ] 10 [ Başkan’ın Yazısı ] ASKAN-DER’in Emrullah İŞLER Ziyareti 16 Okurlarımıza Merhaba Derken 12 18 İşyerinde Psikolojik Taciz İsmail AKGÜN 29 30 Isınmayan Eller Kansızlık Nedeni Olabilir 34 44 [ Reklam İndeksi ] Ön Kapak İçi-1 Commerce Center Plusdoor Akkent Paradise Garden Yaşar Oto Lastik Beyoğlu Konağı Medical Park Miroğlu Ahşap, Ambalaj, Nakliyat Coşkunsel OSGB Arka Kapak İçi Tek El Makina Arka Kapak Mebuskent www.askander.org.tr Genç İşadamı Serhat PEKEŞ 52 40 SS Aksan Koop Bir İslam Mücahidi SEYYİD HÜSEYİN GAZİ YDV’den ASKAN-DER Ziyareti Limited-Anonim Şirket Değişikliğinin Avantajları ve Usulü İvedik OSB Başkanı Hasan GÜLTEKİN’e Plaket Oğultürk Pano Sayın ASKAN-DER üyeleri... Bundan tam 4 sene önce çıktığımız bu virajlı yolda katettiğmiz mesafebugun itibariyle bir olgunluk aşamasına gelmiş bulunmakta , bu bağlamda dergimizin ilk sayısını çıkarmanın mutluluğunu yaşadığımızı bilmenizi isterim. Mükerrem ŞAHİN Üniversite-Sanayi İşbirliği ve Teknolojik Üretim Nedim YAMALI’nın Sanayicileri Ziyareti 42 3 9 17 27 31 37 41 43 55 BAŞKAN’IN YAZISI Dergimizin İlk Sayısı ile 10. Kalkınma Planında KOBİ’ler Odak Noktası 6 38 ASKAN-DER’den Zelkif KAZDAL’a Plaket 7 İSG Uzmanı Meftune USTA ile Röportaj [ İçindekiler ] Başkan’ın Yazısı 10. Kalkınma Planında KOBİ’ler Odak Noktası ASKAN-DER’in Emrullah İŞLER Ziyareti Üniversite - Sanayi İşbirliği ve Teknolojik Üretim ASKAN-DER’den Zelkif KAZDAL’a Plaket İşyerinde Psikolojik Taciz Başkent ANKARA AKP Ank İl Başkanı YAMALI Sanayicilerle Birarada Isınmayan Eller Kansızlık Nedeni Olabilir Bir İslam Mücahidi Seyyid Hüseyin Gazi Limited - Anonim’ Dönüştürülmesinin Avantajları İvedik OSB Başkanı Hasan Gültekin’e Plaket YDV’den ASKAN-DER’e Ziyaret Genç İşadamı Serhat PEKEŞ 10 Kasım, ATA’sız 76 Yıl Ahilik Felsefesi İSG Uzmanı Meftune USTA ile Röportaj KOBİ’lere Tam Destek Sayfa 5 Sayfa 6 Sayfa 10 Sayfa 12 Sayfa 16 Sayfa 18 Sayfa 22 Sayfa 29 Sayfa 30 Sayfa 34 Sayfa 38 Sayfa 40 Sayfa 42 Sayfa 44 Sayfa 46 Sayfa 48 Sayfa 52 Sayfa 56 Çeşitli projelerle sanayici ile devamlı işbirliği içinde ve temas halinde olan ASKAN-DER, yapı olarak dinamik olmayı ve sorunlara pratik çözümler üretmeyi kendine amaç edinmiştir. Dernek üyelerimize bir iş ortağı kadar yakın, sorunları için de etkili bir çözüm olmayı sürdürecektir.. ASKAN-DER olarak öncelikli hedefimiz ASKAN-DER üyelerinin ticari gelişimlerine destek olmak, ihracat potansiyellerini geliştirmek, ar-ge faaliyetlerine ve projelerine daha fazla kaynak ayırmalarına destek olmaktır. Ayrıca dernek üyelerimizin dış ticaret ile ilgili pazar araştırması yapmalarına katkıda bulunarak ürünlerinin tanıtılması ve sertifikasyonu ile ilgili çalışmalar yapmaktır. Üyelerimizin ihtiyaç duyabileceği kaynak ve devlet desteklerini hazırlamalarına yardımcı olarak gerekli rapor ve dosyalar sağlanması ve onları ticari hayatlarında yalnız bırakılmaması nihayi hedeflerimizdendir. ilçesine bağlı Saray Mahallesi’nde bulunmaktadır. Tem otobanına Akıncı Kavşağı ile bağlanmakta olan arsamız kavşağa yaklaşık 1500 metre uzaklıktadır. Bölge; Gimat, Keresteciler Sitesi, Saraykent Toplu İşyeri Kooperatifine yakın olmasıyla birlikte, bölgede irili ufaklı 300’e yakın fabrika ve işyeri bulunmaktadır. Ankara lojistik bölgesine de yakınlığı itibariyle hem lojistik amaçlı hem de sanayi bölgesi olarak kullanılabilme özelliği bulunmaktadır. ASKAN-DER bugüne kadar olduğu gibi bugünden sonra da yanınızda olmaya devam edecektir. Ülke kalkınmasındaki en önemli unsurun üretim olduğu bilincini taşıyan, sanayicimizin ihtiyaç duyduğu her konuda yardımcı olabilecek çözümler üreterek siz sanayici dostlarımızla birlikte ülkemizin dünya sanayisinden daha fazla pay almasına imkan sağlamak için durmadan çaYaptığımız projelerden bir tane- lışmaya devam edeceğiz. si olan Aksan-Koop Toplu İşyeri Yapı Üreten Türkiye’nin dışa bağımlılığı yani bir anlamda Kooperatifi için arsamız satın alınarak gerekli yasal süreçleri tamamlama ekonomisinde de tam bağımsızlığını kazanması adına aşamasına gelinmiştir. Arsanın bu- yapabileceğimiz en iyi şeyi yapmak yani “üretim” faklunduğu bölge Ankara-İstanbul yönü- törünü üstlenen sanayicimizin her zaman yanındayız nün gidişe göre sağ tarafında, Kazan ve yakınındayız. Saygılarımla www.askander.org.tr 8 9 [ KOBİ ] 10. Kalkınma Planında KOBİ’ler Odak Noktası Başbakan Ahmet Davutoğlu, ‘’Güçlü ve Dengeli Büyüme için Yapısal Dönüşüm’’ başlığıyla Onuncu Kalkınma Planı kapsamında öncelikli dönüşüm programlarına ilişkin eylem planlarını açıkladı. Davutoğlu, temel hedefin ülkedeki verimliliği artırmak, öngörülebilirliliği ve sürekli kalkınmayı teminat altına almak ve hesap verilebilirliliği güçlendirmektir olduğunu söyledi. Öncelikli sektörlerin kuluçka merkezlerini geliştireceklerini belirten Başbakan Davutoğlu: “Öncelikli sektörlerde teknolojik ürün yatırımlarını ve prototip geliştirme süreçlerini destekleyeceğiz. Enerji, sağlık, havacılık, uzay, otomotiv, raylı sistemler, bilişim ve savunma gibi öncelikli sektörlerde teknolojik ürün yatırımlarını destekleyeceğiz. Sanal ve gerçek ortamlarda kamu-üniversite-sanayi işbirliği platformları oluşturacağız. Ülkemizde akredite test altyapısını güçlendireceğiz. “ Öncelikli sektörlerde teknolojik ürün yatırımlarını ve prototip geliştirme süreçlerini destekleyeceğiz. Enerji, sağlık, havacılık, uzay, otomotiv, raylı sistemler, bilişim ve savunma gibi öncelikli sektörlerde teknolojik ürün yatırımlarını destekleyeceğiz. Sanal ve gerçek ortamlarda kamu-üniversite-sanayi işbirliği platformları oluşturacağız. Ülkemizde akredite test altyapısını güçlendireceğiz. www.askander.org.tr ” Araştırma merkezlerini özel sektörün kullanımına daha fazla açacağız. KOBİ’ler başta olmak üzere girişimciler ve yatırımcılar arasındaki ağlar ile mentörlük hizmetleri gibi mekanizmaları merkezi ve yerel düzeyde geliştireceğiz. Girişimcileri desteklemek için finansman eksiğinin en çok hissedildiği erken aşamaya yönelik bir fon koyacağız, bu son derece önemlidir. Erken aşamada girişimcileri desteklediğimiz zaman daha sonraki aşamalarda önemli atılımlar yapmasına da zemin hazırlamış oluyoruz. likçi girişimciliği desteklemek amacıyla kuluçka merkezleri ve hızlandırıcılar koyacağız. Enerji, sağlık, havacılık, uzay, otomotiv, raylı sistemler, bilişim ve savunma teknolojileri başta olmak üzere kümelenme çalışmalarını destekleyeceğiz. Fikri ve sınai haklar konusunda ticarileştirmeyi destekleyecek düzenlemeler yapacağız. Bu yolla 2018 yılına kadar öncelikli sektörlerdeki ürün ve marka sayımızı artıracağız ve rekabet gücümüze ivme katacağız.” dedi. Kamu alımlarında yerli firmalara öncelik verilmesi için gerekli tüm çalışmaların ve hazırlıkların yapıldığını ifade eden Davutoğlu: “Kamu kurum ve kuruluşlarında farkındalığı ve kapasiteyi artıracağız. Uluslararası yükümlülüklerimizi de dikkate alarak yüksek teknolojili ürünlerde kamu alım garantili tedarik modelinin uygulanabilmesi için Kamu İhale Kanunu ve ilgili birincil ve ikincil mevzuatta gerekli düzenlemeleri yapacağız. Yüksek teknolojili ürünlerde kamu alım garantisine dayalı üretim yapılabilmesi için ürün bazlı yerli tedarik modelleri geliştirecek ve uygulayacağız. Uygulamanın etkinliği için koordinasyon ve izleme mekanizmaları kuracağız. Bu eylemlerle yerli firmalarım kamu ihalelerinden daha fazla pay almasını sağlayacağız.” ifadelerinde bulundu. KOSGEB, Dönüşüm Planının Önemli Bir Parçası Onuncu Kalkınma Planı kapsamında öncelikli dönüşüm programlarına ilişkin eylem planlarında en önemli konularda yine KOSGEB’in sorumlulukları ön planda yer alıyor. Yenilikçi girişimcilerin ticarileştirme projelerin yönelik destek sağlayabilecek kredi garanti mekanizması oluşturulması için Mevcut kredi garanti mekanizması içinde yenilikçi girişimcilere proje bazlı kredi garanti desteği sağlayabilecek bir fon oluşturulacak. Diğer yandan Teknoloji Geliştirme Merkezlerinin (TEKMER’ler) etkinliğini artırmak amacıyla sistem yeniden yapılandırılacak. Girişimciliğin en önemli noktalarından biri olan TEKMER’lerin yapılanması ve sağlanan destekler gözden geçirilerek etkinleştirilecek ve yaygınlaştırılacak. Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun üzerine vurgu yaptığı öncelikli sektörlerde yenilikçi girişimciliği desteklemek amacıyla kuluçka merkezleri ve hızlandırıcıların kurulması desteklenecek. Yenilikçi girişimcilerin ticarileştirme projelerine yönelik destek sağlayabilecek kredi garanti mekanizmasını oluşturacağız. Öncelikli sektörlerde yeni- www.askander.org.tr 10 11 [ KOBİ ] Öncelikli sektörlerde girişimciliği geliştirmek amacıyla doğrudan özel sektör tarafından veya özel sektör-kamu ortaklığında kurulan kuluçka ve hızlandırıcı gibi yapılanmaların proje bazlı desteklenmesi amacıyla bir destek programı oluşturulacak. Destek programı oluşturulurken öncelikli olarak bir ihtiyaç analizi yapılacak. Bunların yanında, KOBİ’lerde ticarileştirmeye yönelik insan kaynağı kapasitelerinin artırılması sağlanacak ve Firmaların ticarileştirmeye yönelik kapasitesinin artırılması amacıyla mentörlük mekanizması geliştirilecek ve uygulanacak. Bu çalışmalarla birlikte Ar-Ge yapan firmaların teknolojik ürün ticarileştirmesine yönelik yetkinliklerinin artırılması amacıyla dönem boyunca eğitim, danışmanlık ve personel destekleri sağlanırken, öncelikli sektörlerdeki firmalar başta olmak üzere özel sektöre ticarileştirme konusunda mentörlük hizmeti sağlanmasına yönelik mekanizma geliştirilecek ve dönem boyunca uygulanacak. Mentörlük hizmeti sağlanacak firmaların seçiminde, Ar-Ge projesini tamamlamış ve ticarileştirme aşamasında olanlara öncelik verilecek. www.kalkinma.gov.tr www.askander.org.tr www.askander.org.tr 12 13 [ Ziyaret ] ASKAN-DER Yönetim Kurulu Başbakan Yardımcısı Emrullah İŞLER’i Makamında Ziyaret Etti Askan-Der heyeti Bekir Bozdağ’dan boşalan Başbakan Yardımcılığına atanan Ankara Milletvekili Emrullah İŞLER’i makamında ziyaret ederek hayırlı olsun dileklerinde bulundu. Yeni görevlerinin ülkeye, millete hayırlı olmasını dileyen ASKAN-DER Yönetim Kurulu Başkanı Zafer EROĞLU ise, Türkiye’nin 2023 hedeflerini açıklamasının birilerini ciddi şekilde rahatsız ettiğini belirterek, “Burada en büyük teselli kaynağımız milletimizin oynanan oyunun farkında olması. Milletten gücünü alan ve aldığı destekle hizmet eden AK Parti yoluna devam edecektir. S ayın Başbakınımız ve Sayın Cumhurbaşkanımızın kendisini bu göreve layık gördüğünü ifade eden Başbakan Yardımcısı Prof. Dr. Emrullah İŞLER, daha önce olduğu gibi yeni sıfatı ile görevini en iyi şekilde yerine getirmek için çalışacağını söyledi. Memleket için, herkes için ellerinden gelen gayreti göstereceklerini söyleyen Başbakan Yardımcısı Emrullah İŞLER, “2012’de terörü sahada mağlup eden Türkiye doğru ve yerin- www.askander.org.tr Bizim yegâne meşruiyet kaynağımız milletimizdir.” dedi. ASKAN-DER Yönetim Kurulu Başkanı Zafer EROĞLU, Başbakan Yardımcısı Emrullah İŞLER’e bir plaket vererek hayırlı olsun dileklerini yeniledi. “Bu görevinizin Türk milletine hayırlar getirmesini Yüce Allah’tan niyaz ederim.” dedi. Daha sonra ASKAN-DER Yönetim Kurulu ve üyeleri ile toplu fotoğraf çekildi. de bir kararla 2013’te çözüm sürecini başlattı. Ülkenin kangren haline gelen sorunu olan terörden ilelebet kurtulma girişimine küresel güçlerin cevabı Gezi olayları ve 17 Aralık darbesi oldu. Rabbim utandırmasın, zor bir zamandan geçiyoruz. Biliyorsunuz ülkemizde şu sıralar bir takım sıkıntılar yaşanıyor. İnşallah biz AK Parti olarak milletimizin sağduyusuna güveniyoruz. Milletimiz oynanan o oyunları görüyor. Burada asıl hedefleri siyasi istikrar ve ekonomik istikrarın bozulmasıdır.” dedi. www.askander.org.tr 14 15 [ Makale ] Üniversite - Sanayi İşbirliği ve Teknolojik Üretim Ülkemiz son yıllarda ekonomide hacimsel olarak bir büyüme yaşamaktadır. Bu büyüme, her aşamada kendini göstermekte ve sanayi üretim endeksleri her çeyrekte büyüme rakamları yayınlayarak bunu tespit etmektedir. Ekonomik büyüklük tek başına kalkınmanın bir ölçüsü olarak görülmemelidir. Ü lkemiz ekonomisinin hacimsel olarak büyümesinin lokomotifi inşaat ve konut sektörünün olduğu bilinmektedir. Üretimin diğer bir büyük kalemi ise ithalata bağlı ürünlerden oluşmaktadır.Örneğin ülkemizin en önemli ihracat kalemleri arasında yer alan otomotiv üretimi aslında önemli ölçüde ithalata bağlı bir üretimdir. Bütün bunlar ülkemizin verdiği büyük çabaya rağ- men halen orta gelir tuzağı bölgesini aşamayacağını göstermektedir. Peki eksik olan nedir? Bizi bir Almanya, bir Kore, bir Japonya, bir İsveç, bir İtalya gibi olmaktan alıkoyan nedir? Onlar bizden daha mı zekiler? Ya da onlarda olup da bizde olmayan şey nedir? Bu yazımızda konuyu , tablo ve istatiksel verilerle değil çözüm olabilecek başka bir açıdan değerlendirelim istedik. Ülkemizde sanayisel üretim geçmişi çok eski değildir. Organize sanayilerin kurulumu şurada bir 30 senelik hadise. Sanayisel üretim alışkanlığını kazanmak, işbirliği ve kollektif akıl ile birlikte üretme yeteneklerini kazanmak için belirli bir zamana ve eğitime ihtiyaç vardır. Organize sanayilerin yapısı incelendiğinde ülke özelinde Ankara, Bursa, Eskişehir, Kocaeli, İzmir, İstanbul gibi illerde belirli bir üretim metoduna göre oluşumun olduğunu, diğer illerde ise henüz yeni yeni merkezlerin büyümeye başladığını görmekteyiz. Buralarda yer alan işletme sayısı hiç de az değildir. İstihdam da bir o kadar iyidir. Ama bir başı boşluk vardır. Yirmi otuz sene önce kurulan işletmelerin çoğuna aynı kurucu tarafından aynı koşullarda benzer üretimler yapılmaya devam edilmektedir. Çoğunluğu aile şirketinden oluşan bu yapı KOBİ niteliğinde olup dışa açık değildir. Şirketlerde ikinci jenerasyonun görev alması ile her ne kadar eğitim oranı artmış olsa da istenilen ölçüde inovasyon gerçekleşmemektedir. Bizim tartışdığımız bu evreleri 30 - 40 sene evvel geçirmiş gelişmiş ülkelerde araştırma ve geliştirme faaliyetleri baş döndürücü bir hızla ilerlemektedir. Bunu herkes kullandığı cep telefonuna bakıp görebilir. Üç yıl önce çıkan bir model kaç kişinin elinde kaldı? İnanılmaz bir hız. Ya da her yıl çıkan araba modellerine bakın. Modelini yenilemeyen kaç marka var? Her yenileme üretim bandında bir değişme, kalıplarda değişme, elektronik ve mekanik akşamlarda bir değişme demek. Bu hıza biz nasıl ulaşacağız? Biz yalnız tüketici olarak mı kalacağız? Ülkemiz son on yılda hem Bilim Teknoloji Yüksek Kurulu ile hem TUBİTAK hem de YÖK ile bu konuların düzenlenmesi amacıyla bir çok politika üretmiş olmasına rağmen bunlar sahaya yansıtılamamıştır. Ar-Ge bütçesi artırılmış, Ar-Ge bütçesinin kullanımı bütün Anadolu’ya yayılmış, kalkınma ajansları ile bölgesel kalkınmaları öncelleyen fonlar dağıtılmıştır. KOSGEB desteklerinin payı artırılmıştır. Ancak harcanan para/üretilen değer neticesi hiçte istenilen gibi değildir. Neden ? Sanayisel üretimde Ar-Ge ülke güvenliği açısından da önemlidir. Savunma sanayini yerlileştirmek için teknolojik gelişmelerle baş edecek kabiliyette inovasyon gücü gerekir. Ülkemiz bunu başarabilmiş midir? Belirsiz. Yani ülkemizin araştırma payından en büyüğünü hibe olarak kullanan savunma sanayisi şirketleri ne kadar başarılı olmuştur. Demek bu yalnızca fon aktarmakla da çözülmüyor. Ülkelerin kalkınmalarını GSMH da araştırma ve geliştirmeye ayrılan paya endeksleyenler buna nasıl cevap verecek? Dünyada üniversiteler kalkınmada önemli bir öncül rol üstlenmiştir. Bizde yıllarca politik kavgaların merkezi, ideolojik örgütlemelerin merkezi zihinsel olarak belirli bir grubun tekeline bırakılmış çiftlikler olarak faaliyet göstermiştir. 1980 lerden sonra bir çeki düzen getirilse bile o da malum kaygılardan sebep istenilen yapının oluşmasını sağlayamamıştır. Bu süreçlerde çok değerli bilim adamlarımız gelmiş geçmiş ama bir sistem kurulamamıştır. Sonra ülkenin akademik insan ihtiyacını karşılamak için yurt dışına göndermeler başlamış ancak burasıda takip edilmeyip başı boş bırakıldığından eğitim için gidenlerin bazıları geri dönerken, üretimsel deneyim kazananların çoğu büyük şirketlerin www.askander.org.tr www.askander.org.tr 16 17 [ Makale ] Ar-Ge ordularına katılmış ve dönmemiştir. Bu yıllar kayıp yıllarımız. Son on yılda bu işe çeki düzen verilmiş olsa da henüz sonuçlarının ne kadar olumlu olduğunu değerlendirecek bir veri elde edilemiştir. Hala sosyal bilimler alanında bir çok genç yurt dışında ülkemizin parası ile eğitim almaktadır. Hukuk alanında Avrupa ve Amerika’ ya gönderilen akademisyenlerin ülkemize nasıl bir faydası olacağını izah etmek mümkün değildir. Alman hukuk sistemi üzerine beş yıl doktora yapan bir öğrencinin ülkemiz geleceğine nasıl katkı vereceğini inanın anlamış değilim. Üniversitelerin sayısı artırılmış, okuyan öğrenci sayısı artmış olmasına rağmen nitelik ve kalitenin sürekli düştüğü gözlenmiştir. Bunu önleyecek tedbirlerin alınması gecikmiştir. Mühendislik ve Teknoloji Fakültelerinin sanayi ile bağı kurulamamıştır. Hoca sanayiden uzak sanayi hocadan uzak. Dolayısıyla öğrencide sanayiden bihaber yetişmekte ve mezun olunca üretimdeki yaraya merhem olmaktan çok uzak kalmaktadır. Sanayici nitelikli eleman bulmaktan dertli. Elemanlar iş ortamlarından. Nasıl çözülecek bu paradoks ? www.askander.org.tr Yetişmiş teknik eleman takviyesi olmadan inovasyon nasıl yapılacak? Demekki yalnızca fon aktarmakla bu işler çözülmüyor. Yalnızca yetişmiş eleman istihdamı ile de çözülmüyor. Örneğin Aselsan’da kaç tane mühendis olduğunu tahmin ediyorsunuz değil mi? Eleman var, fon da var peki üretim ne kadar? Para teknik eleman endeksine göre kim daha başarılı? KOBİ’lerin üniversitelerden ve kamudan daha başarılı olduğunu herkes biliyor. Hasbelkader bulabildiği bir iki mühendis ile inanılmaz üretimlere imza atıyor. Çünkü üretmezse yaşayamaz. Ama kamu destekli bir sistemin üretime ihtiyacı yok. Çünkü ay sonunda parasını veren var. Bence sorun bu sarmalın çözümünde. Üniversitelerin her birinde yüzlerce mühendis var. Bunlar iyi eğitim almış nitelikli insanlar. Ancak sanayisel üretime çok az yanaşırlar. Kendi dünyalarında araştırma faaliyetlerini yürütürler, makale üretirler, akademik olarak yükselirler fikirlerine de her zaman para bulurlar. TUBİTAK ve üniversite fonları bu tür konulara her zaman prim verir.Konu orjinal sonucunun ülkeye faydası olup olmadığı değil, bilim camiasına faydası, akademik yayına dönüşme kapasitesi önemlidir. Kaç yayın patente dönüşme potansiyeli taşır? Geliştirme değil araştırmaya endeksli bu sistemi değiştirmek son on yılda da mümkün olmadı. Yapılmaz mıydı ? Öğretim üyelerin aslî görevi öğrenci yetiştirmek olarak belirlenmiştir. Öğretim üyesi haftada 15 saat dersi varsa zamanının çoğunu bu derslere harcar. Dersin hazırlığı var, sınavı var,laboratuvar çalışması var. Bu dersten para alıyor. Özellikle genç akademisyenlerin aldıkları ücretlerin düşük olması onların daha çok ders vermesine “ dolayısıyla buradan bir geçim kaynağı kurmasına sebep oluyor. Böylece belirli bir yaşa kadar sanayisel işlerle ilgilenmiyor. İleri yaşlarda ise bu deneyimi tekrar elde etmek çok zor. Sonuçta üretime katkısı sınırlı kalıyor. Üniversite-sanayi işbirliğinde hocaların sanayiye gelmemesinin çok konuşulmasının bir sebebi de budur. Çünkü üretimsel deneyimi yoktur. Sanayiye gidip bir usta başı kadar üretime yakın olmadığını görünce uzaklaşır ortamdan. Çatışma çıkar aralarında. Sonra kendine başka bir akademik dünya kurar. Kamusal işler yasa ile çözülebilir. Üniversite muhendislik eğitim sistemini düzenleyebilir.Akademik özlük konularını sanayisel üretime bağlı düzenleyebilir. Böylece sanayisel üretimde görev almak cazip hale getirilebilir. Yasa koyucu bir gecede nasıl yasaları değiştiriyor gördünüz. Peki ülkenin önünü açacak böyle bir eylemi neden yapamadı? Üniversite sanayi işbirliğinde üniversitenin kamusal yapısı ile sanayinin özel yapısının çakışmasını sağlayacak önlemlere ihtiyaç vardır.Bu önlemlerin en önemli ayağı eğitimdir. Nitelikli eleman eğitimi. Üniversite burada önemli bir fonksiyon icra etmelidir. Kalkınma ve dünyanın ilk on ekonomisi arasına girmesi mücadelesi veren bir devletin yapılan mevcut iyileştirmelere ek olarak aşağıda ki konularda da acil önlemler alması gereklidir. ” 1.) KPSS ile kamuya mühendis alımı sınırlandırılmalıdır. En yüksek puan ile eleman alan kurumlara ülkemizin en iyi mühendisleri yerleştiriliyor. Büro elemanı haline dönüştürülüyor. Pasivize ediliyor. Üretim yapmak isteyen sanayici ne yapsın ? 2.) Ülkenin tarlarını imara açmaktan vazgeçilmedir. Böylece hem gelecek nesillere tarım arazileri bırakılması hem de inşaattaki kolay karın önüne geçilmesi sağlanabilecektir. 3.) Akademik yükselme kriterlerinde üretim ve geliştirmenin de etkili olduğu bir modele geçilmelidir. Örneğin doçentlik sınavında hiçbir anlamı ve puanı olmayan patentlerin önemini artıracak düzenleme yapılmalıdır. 4.) Üniversite performans kriterlerinde sanayisel üretimin etkinliği artırılmalıdır. 5.) Üniversitelerin MYO ile fakültelerinde nitelikli eleman yetiştirilebilmesi için öğrencilerin sanayisel üretimin içinde olacağı süreçler uzatılmalı. Örneğin üçüncü ve dördüncü yıllarda haftada en az iki gününün sanayide geçmesini sağlayan bir formül bulunmalıdır. 6.) KOBİ ve sanayi projelerini kontrol eden fonların dağılımında projeler hakem alarak atanacakların yalnızca üniversite içerisinden değil kamu kurum ve kuruluşlarında yer alan uzman yardımcısı mühendisler ile sanayi kuruluşlarında görev alan mühendislerden de seçilmesini sağlamak. Böylece proje değerlendirmelerde üretimsel kriterlerin ön plana çıkmasını sağlamak. 8.) Organize sanayi bölgelerinin kümeleştirmek ve her kümenin ihtiyaç duyacağı elemanı sistem içinde bulacağı bir eğitim kompleksini sanayi bölgelerine kazandırmak. 9.) Organize sanayi bölgeleri gibi üniversiteleri de kümeleştirmek ve bu kümeleri çakıştırarak ortak çıkar alanları oluşturmak. Örneğin savunma sanayi kümesine savunma sanayinde faaliyet yürütecek öğretim elemanlarını sağlayacak üniversiteleri entegre etmek. Üniversiteleri belirli alanlarda uzmanlaştırmak. Yrd. Doç. Dr. Mükerrem ŞAHİN Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Mühendislik Fakültesi, Enerji Sistemleri Mühendisliği Bölümü-Ankara mukerremsahin@gmail.com www.askander.org.tr 18 19 [ Haber ] Ak Parti Ank Milletvekili Zelkif KAZDAL’a ASKAN-DER’den Plaket A K Parti Ankara Milletvekili Zelkif KAZDAL’ı Anadolu Sanayisini Kalkındırma ve Girişimcilik Derneği (ASKAN-DER) Başkanı ve Yönetim Kurulu Üyesi Zeki ŞANAL, AK Parti Genel Merkezi’nde ziyaret etti. Ziyarette Elazığ Milletvekili ve İçişleri Komisyonu Üyesi Sermin BALIK’ta bulundu. ASKAN-DER Başkanı Zafer EROĞLU, plaket takdim ederken şöyle konuştu: “Sanayi ve sanayicinin Türkiye ekonomisine ve Türkiye’nin büyümesine katkıları yadsınamaz. AK Parti’nin 2023 vizyonundaki hedeflerin yakalanabilmesi için sanayimizin de katkıları aralıksız devam edecektir. Bu sebeple bu plaketin Ankara Milletvekili olarak sizlere veriliyor olması bizleri mutlu etmektedir.” dedi Zelki KAZDAL da böyle anlamlı bir plaketi almış olmanın verdiği memnuniyeti dile getirerek ASKAN-DER Başkanı ve Yönetim Kurulu’na teşekkür etti. www.askander.org.tr www.yasarotolastik.com.tr Uzay Çağı Cad. 1154. Sk. No: 2 Ostim / ANKARA T: +90 312 354 90 22 F: +90 312 354 90 25 yasar Oto Lastik San. Tic. Ltd. Şti. Bağdat Caddesi No: 385 Ostim / ANKARA T: +90 312 354 90 24 www.askander.org.tr www..org.tr F: +90 312 354 25 78 20 21 [ Makale ] İsmail AKGÜN İşyerinde Psikolojik Taciz Sanayi devrimi ile Frederick Winslow Taylor’un bilimsel yönetim anlayışı ve onu izleyenler tarafından yapılan çalışmalarda; işçilik, hammadde ve malzemede büyük israfların varlığı ortaya konarak, bunu önleyip verimliliğin ve sürekli olarak üretimin artırılması amaçlanmaktaydı. Y önetim bilimindeki gelişim ve değişim, insan faktörünün organizasyonlar için ne kadar önemli olduğunu ve çalışmalarda insan faktörünün göz ardı edilmemesi gerektiğini göstermektedir. Organizasyonların temel amaçları olan varlıklarını sürdürmek, büyümek ve sosyal sorumluluklarını yerine getirmek için tüm kaynaklarını etkili bir şekilde yönetebilmeleri gerekmektedir. Bunun için de, kaynakları kullanacak olan çalışanların istekli ve verimli bir şekilde çalışmaya odaklanmalarının sağlanması gerekmektedir. Bu odaklanmayı sağlayabilmek için de öncelikle iş yerinde gerekli çalışma ortamının ve şartlarının onlara sunuluyor olması gerekmektedir. (Kalkınmada Anahtar Verimlilik Dergisi, Kasım 2011, Sayı;275 https://anahtar.sanayi.gov.tr/tr/news/calisma-yasaminin-kalitesi/195 E.T:01.09.2014) “ Yıllarca göz ardı edilen işyerinin insanca olması, işverenin işçiye yaklaşımı, işçinin işverene karşı sorumlulukları ile işçinin başka işçi/işçilere karşı sorumlulukları tüm yönleriyle tanımlanılamaması nedeniyle, işyerlerinde ciddi sorunlar yaşanmakta olduğu bilinmektedir. www.askander.org.tr ” Yıllarca göz ardı edilen işyerinin insanca olması, işverenin işçiye yaklaşımı, işçinin işverene karşı sorumlulukları ile işçinin başka işçi/ işçilere karşı sorumlulukları tüm yönleriyle tanımlanılamaması nedeniyle, işyerlerinde ciddi sorunlar yaşanmakta olduğu bilinmektedir. Çalışanlar konu hakkında bilgilendikçe ve bilinç düzeyi yükseldikçe haklarını aramakta ve bu sorunun eğitimle büyük ölçüde çözümünü hızlandıracağı düşünülmektedir. Birçok alanda bilimsel çalışmalar olduğu gibi; hayvanlar, insanlar ve insanların çalışma hayatları ile ilgi de bilimsel çalışmalar yapılmış ve devam etmektedir. Çalışma yaşamının başladığı tarihten bu yana var olagelen İşyerinde psikolojik taciz, yabancı literatürde genel olarak mobbing diye tanımlanmaktadır. İngilizce olan mobbing kavramı, İlk kez 1960’lı yıllarda Avusturalya’lı bilim adamı Konrad Lorenz tarafından, hayvanların düşmanlarını veya yabancıları uzaklaştırmak için sergiledikleri davranışları tanımlamak için kullanmıştır. İş hayatı bakımından mobbing konusunun ilk olarak, 1976 yılında yayımlanan ve bu dönemde akademik çevrelerde dikkat çekememiş olan Caroll M. Brodsky’nin “Taciz Edilen İşçi” (The Harassed Worker) isimli kitapta ele alınmıştır.1980’li yıllarda Alman asıllı İsveçli bilim adamı Heinz Leymann, İşyerinde Psikolojik Taciz davranışlarının yetişkinler arasındaki yansımasını ele almış ve psikolojik taciz olgusunu önce İsveç daha sonra Almanya’daki işyerlerinde incelemiştir. İşyerlerinde diğer çalışanların belirli bir kişiyi hedef aldığı, daha sonra da bu kişiyi kurum dışına itmek için bir takım davranışlar sergilediklerini ortaya koymuş, bu davranışları da (Mobbing) İşyerinde Psikolojik Taciz olarak tanımlamıştır. (Güngör,2008;5,6) Ülkemizdeki çalışmalar ise, 2000’li yıllardan itibaren başlamıştır. Yönetim ve çalışma psikolojisi alanlarında çalışmalar yapan bilim insanlarının yaptıkları önemli araştırmalar sonucu çalışma yaşamının önemli sosyal sorunlarından biri olduğu kuşkusuz. Ülkemizde İşyerinde Psikolojik Taciz (mobbing) ile ilgili ilk dava 2006 yılında açılmış ve 2008 yılında ise davacı lehine sonuçlanarak Türk Hukuk Sisteminde yerini almaya başlamıştır. Yasal anlamda, 19 Mart 2011 tarihinde Başbakanlık tarafından “İşyerlerinde Psikolojik Taciz’in Önlenmesi” 2011/2 no’lu Genelgesi ile Türk Borçlar Kanunu’nun “417. Maddesi” hukuki anlamda önemli gelişmelerdendir. “ Çatışma, stres, cinsel taciz gibi kavramlar, işyerinde psikolojik taciz kavramı ile karıştırılmamalıdır. ” Kamu ya da özel sektör farkı gözetmeksizin çalışma hayatında görülebilen psikolojik taciz (mobbing), günümüzde; cinsiyet ve hiyerarşi farkı gözetmeksizin, tüm kültürlerde ve tüm iş yerlerinde gerçekleşen bir olgudur. Dolayısıyla, psikolojik tacize maruz kalma riski herkes için geçerlidir (Bozbel ve Palaz, 2007). Tanımı: İşyerlerinde bir veya birden fazla kişi tarafından diğer kişi ya da kişilere yönelik gerçekleştirilen, belirli bir süre sistematik biçimde devam eden, yıldırma, pasifize etme veya işten uzaklaştırmayı amaçlayan; mağdur ya da mağdurların kişilik değerlerine, mesleki durumlarına, sosyal ilişkilerine veya sağlıklarına zarar veren; kötü niyetli, kasıtlı, olumsuz tutum ve davranışlar bütünüdür. (Komisyon, İ.P.T.B.Rehberi,ÇASGEM Yayınları, 2013) İşyerinde Psikolojik Taciz ile Karıştırılan Bazı Kavramlar; Çatışma: Çatışma, fizyolojik ve sosyo-psikolojik ihtiyaçların tatminine engel olan sıkıntıların meydana getirdiği gerginlik halleridir. Çatışma, mobbing’i başlatan faktörlerdendir. Şiddet: Çalışanların güvenliğini ya da sağlığını açık ya da dolaylı olarak tehdit eden fi- www.askander.org.tr 22 ziksel ve psikolojik saldırıların yöneltilmesidir. Şiddet: Ağır suç oluşturan davranışları da kapsar, Tek bir davranış şeklinde yöneltilebilir. Dış müşterilerin yönelttiği davranışları da kapsar. ile bünyeleri farklılık gösterir. Sürenin altı ay olması zorunlu değildir. Asıl önemli olan tekrarlanarak, kasıtlı bir şekilde zarar verme amacı gütmesidir. Cinsel Taciz: İstenilmeyen her türlü cinsel nitelikte söz ya da fiziksel temas içeren utandırıcı ve saldırgan bir ortam yaratan davranıştır. Şiddet: Davranışlar cinsiyet temelli, tek seferlik olması yeterli, İşten ayrılmasını sağlama amacı yoktur. Tüm dünyada hukuksal düzenlemeleri mevcuttur. İşyerinde psikolojik taciz doğrudan (açık) olarak gerçekleşebildiği gibi; sözlü tehdit, bağırıp çağırma gibi davranışlar, herkes tarafından algılanabilen tacizdir. Dolaylı (gizli) psikolojik taciz olarak ta gerçekleşebilmektedir; bilgi saklamak, iftira atmak gibi davranışlar, açıkça algılanamayan tacizdir. Stres: Türkçeye İngilizceden gelen ‘stress’ kelimesi, Latince ‘stingere’ fiilinden türemiştir. Stingere, sıkmak, sıkıştırmak, bağlamak anlamına gelir. Günümüzde ise ‘insan ilişkilerindeki baskı, bireylerin duyduğu sıkıntı anlamında kullanılmaktadır. (http://www.genbilim.com/stress1 .htm) Çalışma psikologlarının yaptıkları çalışmalarda, işyerinde psikolojik taciz üç yönlü olarak gerçekleşmektedir. Birincisi; yukarıdan aşağıya, yani amir ya da patronun çalışanlara uyguladığı psikolojik taciz (Üstlerin sahip oldukları kurumsal gücü, astlarını ezerek, onları kurumun dışına iterek kullanmasıdır). İkincisi; Çalışanların birbirlerine uyguladıkları psikolojik taciz (çekememezliği, rekabet, çıkar çatışması, kişisel hoşnutsuzluklar gibi). Üçüncüsü ise; çalışanların amirlerine ya da patronlarına uyguladıkları psikolojik taciz (yöneticiyi kabullenememesi, eski yöneticiye duyulan bağlılık, kıskançlık gibi). Ülkemizde ve dünya da yapılan araştırmalarda, İşyerinde psikolojik taciz nasıl anlaşılır? Çalışanlar üzerinde yetki, grup psikolojisi, küme ilişkileri yolu ve sistematik baskı ile ortaya çıkar. “Sistematik” tespitinin yapılması için, Leymann’a göre en az altı aylık bir süre öngörmektedir. Anlık, stresten kaynaklanan sorunlar kastedilmemektedir. Yaşanan her çatışma ya da her anlaşmazlık psikolojik taciz olarak değerlendirilmemelidir. Bir olguya psikolojik taciz diye bakabilmek için davranışların ayda birkaç kez tekrarlanması, birbiri ardına birtakım evreler içinde geçmiş olması ve bunun tekrarlama sıklığı ve uzun süre devam etmesi ve davranış tarzlarının kişiye kötü muamele şeklinde olması gerekmektedir. Ancak burada özellikle şunu da belirtmekte yarar var. Kişilerin yetişme tarzları “ 23 [ Makale ] işyerlerinde ve yöneticilerde farklılık göstermekle birlikte genel olarak yukarıdan aşağıya psikolojik taciz gerçekleşmektedir. Ülkemizin sahip olduğu kültür göz önüne alındığında bu baskının bir miktar daha fazla olabileceği yargısına varmak mümkündür. İşveren-çalışan dengesi insani ve hakkaniyete dayalı olmalıdır. Bazen işveren, hakkaniyeti “ben ne istersem onu yapmak zorunda” gibi algılamak istiyor. Bazen İşyerinde psikolojik taciz için altı aylık süre, hak arama için zorunlu değildir. www.askander.org.tr ” de çalışan “işyerine ve işverene karşı sorumluluklarını yerine getirmemeyi” bir hak gibi algılamaktadır. Her iki durumun hakkaniyetle alakası olmadığı gibi işyerinde psikolojik tacizin oluşmasına da sebebiyet vermektedir. Kurumların çok ciddi paralar harcayarak markalaşma çabaları, kuşkusuz daha çok kar etmeyi hedeflemektedir. Zira dünyada markalaşan firmaların marka değerleri ile ciroları birçok ülkenin bütçesini katlayacak durumdadır. İşyerlerimizin kurumsallaşıp insan merkezli bir sisteme geçerek; çalışanın hangi amire bağlı olduğu, yapılan görev tanımları ile yetki ve sorumluluk sınırlarının net bir şekilde belirlenmesi, çalışanın ve işverenin sağlıklı bir ortamda daha kaliteli ve verimli üretim yapmalarını sağlayacaktır. Çalışan memnuniyeti işyerlerinin marka değerlerindeki en önemli yeri tuttuğu, aksi durumda çalışanın memnun olmadığı işyerlerinde marka değerlerinin zarar görebileceği unutulmamalıdır. Çalışanın aleyhte propaganda yapması, işyerine ve işini sahiplenmemesi, işyerindeki huzursuzluklar gibi birçok unsur firmanın ürettiği malın kalitesinde düşüşe ve marka değerinde büyük zararlara yol açmasına sebebiyet verecektir. “ Çalışanın aleyhte propaganda yapması, işyerine ve işini sahiplenmemesi, işyerindeki huzursuzluklar gibi birçok unsur firmanın ürettiği malın kalitesinde düşüşe ve marka değerinde büyük zararlara yol açmasına sebebiyet verecektir. ” Not: Yazımız devam edecektir. Bir sonraki bölümde İşyerinde psikolojik tacizin etkileri, mücadele yöntemleri, bazı dava örnekleri gibi konuları ele alacağız. İsmail AKGÜN ÇSGB Çalışma ve Sosyal Güvenlik Eğitim ve Araştırma Merkezi (ÇASGEM) Eğitimci Uzman www.askander.org.tr 24 25 [ İl İl Türkiyem ] Başkent ANKARA Türkiye’nin başkenti olan Ankara, ülkemizin en önemli şehirlerinden birisidir. Aynı zamanda Türkiye’nin en büyük illerinden birisi de olan Ankara coğrafi bakımdan da Türkiye’nin neredeyse tam merkezinde yer alır. Ankara 30.715 km²’lik bir yüz ölçümüne sahiptir. İl alan kodu 312 ve plaka kodu ise 06’dır. A nkara, Batı Karadeniz Bölgesi’nde kalan kuzey kesimleri hariç, büyük bölümü İç Anadolu Bölgesi’nde yer alır. Yüzölçümü olarak ülkenin üçüncü büyük ilidir. Bolu, Çankırı, Kırıkkale, Kırşehir, Aksaray, Konya, Eskişehir illeri ile çevrilidir. Ankara’nın başkent ilan edilmesinin ardından şehir hızla gelişmiş ve buna paralel olarak il de günümüzde Türkiye’nin ikinci en kalabalık ili olmuştur. Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk yıllarında ekonomisi tarım ve hayvancılığa dayanan ilin topraklarının yarısı hâlâ tarım amaçlı kullanılmasına rağmen, nüfusunun sadece %3’ü köylerde, %70’i ise şehir merkezinde yaşar. Ekonomik etkinlik büyük oranda ticaret ve sanayiye dayalıdır, tarım ve hayvancılığın ağırlığı ise giderek azalmaktadır. Ankara ve civar illerdeki gerek kamu sektörü gerek özel sektör yatırımları, başka illerden büyük bir nüfus göçünü teşvik etmiştir ve etmeye devam etmektedir. Cumhuriyetimizin kuruluşundan günümüze, nüfusu ülke nüfusunun iki katı hızda artmıştır. Nüfusun yaklaşık dörtte üçü hizmet sektörü olarak tanımlanabilecek memuriyet, ulaşım-haberleşme ve ticaret benzeri işlerde, dörtte biri sanayide, %2’si ise tarım alanında çalışır. Sanayi, özellikletekstil, gıda ve inşaat sektörlerinde yoğunlaşmıştır. Günümüzde ise en çok savunma, metal ve motor sektörlerinde yatırım yapılmaktadır. Türkiye’nin en çok sayıda üniversiteye sahip ili olan Ankara’da ayrıca, üniversite diplomalı kişi oranı ülke ortalamasının iki katıdır. Bu eğitimli nüfus, teknoloji ağırlıklı yatırımların gereksinim duyduğu iş gücünü oluşturur. İlin ulaşım altyapısı başkent eksenlidir; buradan otoyollar, demiryolu ve hava yoluyla Türkiye’nin diğer şehirlerine ulaşılır. Ankara il sahası tarih öncesinden günümüze dek pek çok medeniyeti barındırmıştır. Hititler, Frigyalılar, Lidyalılar, Persler, Galatlar, Romalılar, Bizanslılar, Selçuklular, Osmanlılar ve nihayet Türkiye Cumhuriyeti, il topraklarını kontrolleri altında tutmuştur. Tektosaglar’ın ve Türkiye Cumhuriyeti’nin başkenti olan Ankara şehri ve Frigyalıların başkenti Gordion, il sınırları içinde yer alır. Yıldırım Bayezid’in Timurlenk’e yenik düştüğü Ankara Muharebesi Çubuk yakınlarında ve Kurtuluş Savaşı’nın dönüm noktası olan Sakarya Muharebesi Polatlı yakınlarında yapılmıştır. Ankara Haritası İlin Batı Karadeniz Bölgesi’nde yer alan kuzey kesimleri haricindeki büyük kısmı İç Anadolu Bölgesi’nde yer alır ve kara iklimine sahiptir. Şehirler dışındaki il topraklarının büyük kısmı tahıl tarlalarıyla kaplı platolardan oluşur. İlin çeşitli yerlerindeki doğal güzellikler korumaya alınmış, dinlenme ve eğlence amaçlı kullanıma sunulmuştur. İlin adını taşıyan tavşanı, keçisi vekedisi dünya çapında bilinir, armudu, çiğdemi, yerel yemeklerden Ankara tavası ve Kızılcahamam’ın maden suları ise ülke çapında tanınır. Ankara’nın Tarihçesi Ankara ilinde keşfedilmiş en eski tarih öncesi kalıntılar Eski Taş Çağına kadar uzanmaktadır. Bu döneme ait çeşitli eserlere Gâvurkale, Ergazi, Lodumlu ve Maltepe’de rastlanmıştır. Bunlar dışında Ankara’nın Polatlı ilçesinde, MÖ 3000 yıllarına ait insan yerleşmelerine rastlanmıştır. Ankara Kalesi Hititler, Frigler, Lidyalılar, Ahamenişler, Galatlar ve Romalılar Hint-Avrupalı bir kavim olan Hititler (MÖ 1660-1190), Anadolu’ya boğazlar yoluyla gelmişlerdir. Hititlerin Anadolu’ya göç ta- www.askander.org.tr www.askander.org.tr 26 27 [ İl İl Türkiyem ] Çankaya Keçiören rihleri, kesin olarak bilinmemektedir. Ankara ve çevresinde Hitit dönemine ait yerleşkelerin kalıntıları, Balıkhisar, Ballıkuyumcu, Bitik, Karaoğlan, Gâvurkale veKülhöyük höyükleridir. MÖ 2. bin yılın sonlarına doğru Hititlerin siyasal olarak çöktüğü ve yerini Friglere bıraktığı görülmektedir. MÖ 2. binyılın sonlarında bölgede, hızla büyüyen bir Frigya kasabası vardı. Frig Krallığı’nın başkenti olan Gordion kentinin kalıntıları Polatlı’nın 29 kilometre kuzeybatısında bulunmaktadır. Gordion, en parlak dönemini Frigya Kralı Midas zamanında (MÖ 725-675) yaşamıştır. Ankara’da,Frigler dönemine ait kalıntılar arasında bulunan Yumurtatepe Tümülüsü’nün bulunduğu yerin, kurulduğu dönemlerde çok önemli bir yerleşim olmasa da stratejik bir noktada olduğu düşünülmektedir. Frigler, MÖ 700’lü yıllarda Kafkaslardan gelen Kimmerler tarafından ortadan kaldırıldı. www.askander.org.tr Güdül Tunç Çağı’nın sonlarında Frigler ile birlikte Anadolu’ya gelen ve Batı Anadolu’da varlıklarını sürdüren Lidyalılar, Friglerin ortadan kalkmasını fırsat bilerek bugünkü Ankara ili’ni de kapsayan Kızılırmak yöresini ele geçirdiler. MÖ 7. yüzyılda Anadolu’ya hâkim oldular ve 140 yıl hüküm sürdüler. Lidyalıların madeni parayı icat ettikleri kabul edilir. Lidyalılar döneminde Anadolu’da ticaret gelişmiş, tahıl üretimi, hayvancılık,zeytinyağı ve şarap üretimi ilerlemiştir. Orta Anadolu’nun ana ulaşım yolu üzerinde bulunan Ankara ili toprakları da bu gelişmelerden istifade etmiştir. Medlerle ve Perslerle savaşan Lidyalılar, komşuları Ahameniş Pers Hükümdarı Kiros ile MÖ 547’de Kızılırmak kavisi içinde yaptıkları savaşı kaybederek tarih sahnesinden silinmişlerdir. Persler, MÖ 545’ten itibaren Anadolu’ya egemen olarak, Anadolu’daki Helen kültürüne son verdiler. MÖ 5. yüzyılda Herodot, Pers İmparatorluğu’nun ordu, ticaret ve posta Altındağ hattı olarak kullanılan Kral Yolu’nun Ankara’dan geçtiğini yazar. Kral Yolu, Efes’te başlıyor, Sardes şehrinden Lidya’yı, sonra Gordion, Ankyra ve Kızılırmak’tan geçerek, Kapadokyaüzerinden Kilikya’ya, oradan Fırat ve Dicle nehirlerini geçip Asur’dan Susa kentine ulaşıyordu. Ankara ili toprakları MÖ 334’te Makedonya Kralı Büyük İskender tarafından Ahameniş İmparatorluğu’ndan alınana kadar; tarihi boyunca Frigler ve Hititler’in haricinde Hattiler, Lidyalılar ve Ahamenişler egemenliğine girmiştir. MÖ 3. yüzyılda Anadolu’ya gelen savaşçı bir kavim olan Galatların Tektosaglar boyuna başkentlik etmiştir. Strabon, ünlü eseri Geographika’da, bugün merkezde bulunan Ankara Kalesi’nin Tektosaglar tarafından inşa edildiğini söyler. Daha sonra bölgede siyasal birliği kuran Roma İmparatoru Caesar Divi Filius Augustus, MÖ 25 yılında Ankara kentini ve il topraklarını ele geçirmiştir. M.S. 395 yılında yılında Roma İmparatorluğu ikiye bölününce Ankara Doğu Roma (Bizans) sınırları içinde kaldı. Ancak il toprakları üzerindeki Doğu Roma hâkimiyeti zaman zaman kesintiye uğradı. M.S. 654 yılında Müslüman Araplar kısa süreliğine bölgenin kontrolünü ele geçirdiler. 833 ve 842 yıllarında Abbasi Halifesi Mutasım ve Türk komutanı Afşin Ankara kentini kısa süreliğine ele geçirdi. 871 yılında Pavlikian mezhebinden Hristiyanlar Ankara kentinin kontrolünü yaklaşık bir yıllığına ele geçirdiler. Bu kesintilerden sonra her seferinde Doğu Romalılar kenti geri alarak otoriteyi temin ettiler. www.askander.org.tr 28 29 [ İl İl Türkiyem ] Selçuklular ve Osmanlı İmparatorluğu Ankara’nın Büyük Selçuklu İmparatorluğu’nun eline geçmesi, Malazgirt Meydan Muharebesi’nden sonra 1073 yılına rastlar. 12. ve 13. yüzyıl] arda Selçuklu Sultanlarının da çabasıyla transit ticarette gelişme gösteren Ankara’nın merkezi, önce Ahiler’e, ardından 1304’te göreli özerklik verilerek Osmanlı İmparatorluğu’na bağlandı. İlin güneybatı ilçeleri bu dönemde Germiyanoğulları’na bağlanırken, güneydoğu ilçeleri Karamanoğulları’na bağlanmıştır. I. Murat zamanında kesin olarak Osmanlı topraklarına bağlanan ilde, 1402 yılındaBüyük Timur İmparatorluğu İmparatoru Timur ile Osmanlı İmparatorluğu Padişahı Yıldırım Bayezid arasında Ankara Muharebesiyapıldı. Yıldırım Bayezid’in savaşı kaybetmesi ve Timur’a esir düşmesi sonucu Osmanlı Devleti, Fetret Devri denen bunalım ve iktidar boşluğu dönemine girdi. Ankara Muharebesi’nde bölge büyük ölçüde harap olmuş, Anadolu birliğini yeniden kuran II. Muratzamanında yeniden onarılmıştır. 1841 yılında Anadolu Eyaleti kaldırılıp yerine vilayetler kurulunca il bir vilayet oldu. Ankara, Çorum, Yozgat, Kayseri ve Kırşehir sancakları bu vilayete bağlandı. Ankara Vilayeti 1922 yılına kadar varlığını sürdürdü. Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyet Dönemi Ankara ilinin Kurtuluş Savaşı’nda merkezî bir yeri olmuştur. 27 Aralık 1919’da Ankara’ya gelen Mustafa Kemal, şehri Anadolu’daki direniş hareketinin yönetimi olan Heyet-i Temsiliye’nin merkezi olarak seçti. Şehir, coğrafî olarak Anadolu’nun ortasındaydı, demiryolu ile İstanbul’a ulaşılabiliyordu, Batı Cephesine yakındı ve halkın millî mücadeleye olan desteği tamdı. İstanbul’un İngilizler tarafından resmen işgalinden iki gün sonra, 18 Mart 1920′de, İstanbul’da bulunan Meclis-i Mebusan kendini resmen feshedince, 23 Nisan 1920’de Ankara’daBüyük Millet Meclisi kuruldu. Ankara ili, Türk-Yunan Savaşı’nın en yoğun muharebesinin gerçekleştiği yer olmuştur. 1920 yazında Yunan birlikleri, Ankara şehrini ele geçirmek amacıyla Sakarya nehri kıyılarına kadar ilerlemişti. Ancak 23 Ağustos – 13 Eylül tarihleri arasında gerçekleşen Sakarya Meydan Muharebesi sonucunda Yunan birlikleri püskürtüldü. Polatlı yakınlarında meydana gelen zorlu muharebe Kurtuluş Savaşı’nın dönüm noktası olmuş, Mustafa Kemal Atatürk ünlü “Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır. O satıh bütün vatandır” sözünü bu sırada söylemiştir. Birkaç hafta sonra Fransa ile yapılan Ankara Anlaşması ile, Türk-Fransız ihtilafı sona ermiştir. Kurtuluş Savaşı sonucu toprakları üzerindeki egemenliğini kanıtlayan Türkiye, 1922 Lozan Barış Konferansı ve 1923 Lozan Antlaşmalarıile uluslararası toplulukta millî sınırlarını tescilledi ve bağımsızlığını onaylattı. Türkiye Büyük Millet Meclisi 13 Ekim 1923’te Ankara ilinin merkezi olan Ankara kentini başkent ilan etti. na o K lu ğ o y Be ğı Kızılcahamam Polatlı www.askander.org.tr www.askander.org.tr www.askander.org.tr 30 31 [ İl İl Türkiyem ] AK Parti Ankara İl Başkanı Nedim YAMALI Ankaralı Sanayicilerle Biraraya Geldi Akyurt Evren Ayaş Etimesgut Pursaklar Nallıhan Ak Parti Ankara İl Başkanı Sayın Mustafa Nedim YAMALI, ASKAN-DER Sivil Toplum Kuruluşunu, Ak Parti Ankara Sanayi Komisyonunu ve İvedik OSB Başkanı Hasan GÜLTEKİN’i ziyaret etti. Kalecik Kalecik Mamak Mamak Kazan Kazan Çubuk Çamlıdere Gölbaşı Şereflikoçhisar Sincan Haymana www.askander.org.tr ASKAN-DER Yönetim Kurulu Başkanı Zafer EROĞLU Türk sanayisinin önemli bir bölümünün Ankara’da bulunduğunu belirterek, “Türkiye’deki sanayicilerin problemleri sadece sanayicileri değil, bütün ülkeyi ilgilendiriyor. İthalat ve ihracat arasındaki farkın fazla olması üreticinin sıkıntıları olduğunun da göstergesidir. Biz burada sanayicimizin üretim kapasitelerini arttırmalarına destek olmalıyız. Biz de Ankara sanayisi başta olmak üzere Türk sanayisini kalkındırmada tuzu bulunanlardan oluruz.” diyerek sözlerini tamamladı. İvedik OSB Başkanı Hasan GÜLTEKİN sanayicinin ihtiyaçlarını bildiklerini, bu ihtiyaçların DAVUTOĞLU başkanlığındaki yeni hükümetin açıklamış olduğu eylem planında çözüme ulaştıracağını umut ettiklerini söyledi. Ankara Sanayi Komisyonu Başkanı İrfan YURTEN de il başkanının sanayi komisyonunu ziyaret etmesinden dolayı memnun olduğunu dile getirdi. AK Parti İl Başkanı Nedim YAMALI Ankara Teşkilatı olarak Ankara’yı ekonomik, kültürel ve siyasal açıdan küresel bir başkente dönüştürme hedeflerinin olduğunu belirterek bu atılımın en önemli ayağı olan ekonomik kalkınmanın gerçekleşmesinde sanayicinin önemli bir rolü olduğunu vurguladı. Sanayiciyle birlikte 2023 vizyonu için birlikte çalışmanın önemine değinen YAMALI; “Biz üreten Türkiye için çalışıyoruz. Üretmeden sadece tüketirsek biz de zamanla tükenir, dışa bağımlı bir millet oluruz. Allah’ın izniyle ekonomik bir kalkınma içerisindeyiz. Hükümetimizin de yıllardır üzerinde durduğu üretim vurgusunun meyvelerini toplamaya başladık. Dünya büyük krizler geçirdi fakat biz bunun üstesinden geldik ve ayakta kalmanın yanında yatırımlarımıza devam ettik. Etmeye de devam edeceğiz.” diyerek sözlerini tamamladı. Ziyaret yemek ve fotoğraf çekimlerinin ardından sona erdi. www.askander.org.tr 32 33 [ Sağlık ] Eldivenle Bile Isınmayan Eller Kansızlık Nedeni Olabilir Her sabah uyandığınızda kendinizi yorgun ve hiçbir işinizi yapamayacak gibi hissediyor olmanızın nedeni kansızlık olabilir. Özellikle demir ya da vitamin eksikliğine bağlı oluşan kansızlığın önüne geçmek için koyu yeşil yapraklı sebzeleri, fasulye, mercimek gibi tahılları tüketmek gerekiyor. Uzm. Dr. Cem ÖZCAN İç hastalıkları Uzmanı sağlıklı beslenerek ve önerilen diyetlerle korunmamız mümkündür. Bu Belirtilere Dikkat! Yorgunluk, soluk cilt, çarpıntı, nefes darlığı, göğüs ağrısı, baş dönmesi, dikkat eksikliği, soğuk el ve ayaklar, baş ağrısı. Ilımlı anemi döneminde bu semptomların birçoğu olmayabilir. Anemi derinleştikçe semptomlarda artış olur. Sebepsiz Yorgunluklar Hafife Alınmamalı Sebepsiz yere yorgunluk hissettiğinizde bir doktora görünmeniz gerekir. Bazı kansızlık sebepleri, örneğin demir eksikliği anemisi sık görülür. Yorgunluğun altında büyük oranda anemi çıkmasına rağmen, yorgunluğun birçok başka sebebi olabilir. Bunu her zaman kansızlığa bağlamayın. K ansızlık, sağlıklı ve yeterli kırmızı kan hücresinin olmaması nedeniyle, dokulara yeterince oksijen taşınamaması sonucu oluşan durumlar bütünüdür. Kansızlık; kişide en sık olarak halsizlik ve yorgunluk ile kendini gösterir. Aneminin birçok sebebi ve çeşidi vardır. Kansızlığın kısa ve uzun süreli olmasına göre kişide oluşturduğu etkiler de ciddi ya da hafif olabilir. Eğer kendinizde kansızlık olduğunu düşünüyorsanız mutlaka bir doktor ile görüşmelisiniz. Çünkü birçok ciddi hastalığın habercisi olabilir. Kansızlığın tedavisi basit besin desteğinden ciddi tıbbı tedavilere ( ilaçlar, kan transfüzyonu) kadar değişir. Bazı kansızlık türlerinden sadece www.askander.org.tr Kansızlığın Altındaki Neden Araştırılmalı Vücudumuzun yeteri kadar kırmızı kan hücresi üretememesi, ürettiği kırmızı kandan daha fazla kan kaybetmesi ya da vücudumuzun kırmızı kan hücrelerini yıkması kansızlığa sebep olur. Demir eksikliğine bağlı kansızlık: Kemik iliğinin kan hücresi yapabilmek için demire ihtiyacı vardır. Vücutta demirin yetersiz oluşu kan yapımını azaltır dolayısıyla kansızlığa sebep olur. Vitamin eksikliğine bağlı kansızlık: Sağlıklı kan hücreleri için demire ek olarak vücudumuz folat ve vitamin B12’ye de ihtiyaç duyar. Diyetteki bu vitaminlerin eksikliği de kansızlık yapar. Bazen bu vitaminleri diyetle yeterince almamıza rağmen ya bağırsaklarda emilemez ya da vücut bunları işleyemez ve kansızlıkla sonuçlanır. www.askander.org.tr 34 35 [ Sağlık ] Kronik hastalık anemisi: Bu tip aneminin özel bir tedavisi yoktur. Burada önemli olan altta yatan hastalığı, var olan hastalığı tedavi etmektir. Eğer semptomlar ağırlaşır ya da artarsa, kan transfüzyonu, eritropoetin denilen (normalde böbreklerde üretilir) hormon dışarıdan verilerek kırmızı kan hücre yapımını uyarılır. Bu durum semptomları azaltır. Aplastik anemi: Bu hastalık kırmızı kan transfüzyonunu içerir. Kemik iliği sağlıklı olmadığı için kesin tedavi seçenekleri arasında kemik iliği nakli vardır. Kemik iliği hastalığına bağlı kansızlık: Bu tip kansızlıkta yine basit ilaç tedavilerinden kemoterapi ve kemik iliği nakline kadar değişen tedavi şekilleri vardır. Kronik hastalıklara bağlı kansızlık: Bazı kronik hastalıklarda mesela; kanser, kronik böbrek yetmezliği, AIDS, romatoid artrit, crohn hastalığı ve diğer inflamatuar hastalıklarda kansızlık oluşur. Burada bu kronik hastalıklar kırmızı kan hücrelerinin yapım aşaması da müdahalede bulunarak kansızlıkla sonuçlanmasına neden olurlar. Aplastik anemi (kansızlık): Çok nadir görülen bu kansızlık tipinde kemik iliği yağ dokusu ile işgal edilmiştir ve kemik iliğinden kırmızı kan hücreleri üretilemez. Birçok hastalığa, ilaçlara, otoimmün hastalığa bağlı oluşabilir. Kemik iliği hastalığı ile ilişkili kansızlıklar: Lösemi (kan kanseri) ve miyelodisplazi gibi kan hastalılarında kemik iliği çeşitli sebeplerden kırmızı kan hücresi üretemez. Sadece kan kanserinde değil diğer birçok kanser türü de, kemik iliğinde üretimi baskılayarak kansızlığa sebep olabilir. Hemolitik anemiler: Bu kansızlık türü kan hücrelerinin, kemik iliğinde üretilme hızından hızlı ve fazla miktarda, damarlarda ya da bazı organlarda yıkılmasından kaynaklanır. Bu anemiler kalıtsal olarak ya da sonradan gelişebilir. www.askander.org.tr Orak hücreli anemi: Kalıtımsal olan bu hastalık, kırmızı kan hücrelerinde olan şekil bozukluğu nedeniyle, uzun vadede damar ya da çeşitli organlarda kan hücrelerinin yıkılmasıyla oluşur. Ciddi bir hastalıktır. Diğer anemiler: Daha seyrek olarak görülen bir çok anemi çeşidi vardır. Mesela talasemiler. Bu hastalıklarda da kırmızı kan hücrelerinin yapı taşı olan hemoglobinde bozukluklar vardır. Kansızlığın Çeşidine Yönelik Özel Tedavi Şart Demir eksikliği anemisi: Kansızlığın bu tipi diyette değişiklik yaparak ve demir alımını arttırarak tedavi edebilir. Eğer menstruasyon dışı bir kanamaya bağlı kan kaybı nedeniyle gelişmişse kanama yeri saptanıp kanama durdurulmalıdır. Vitamin eksikliği anemisi: Folik asit ve vitamin B12 eksikliği anemisi folik asit ve vitamin B12 alımı ile tedavi edilebilir. Ancak sindirim sistemimizden, yiyeceklerde bulunan bu vitaminler, yeteri kadar emilemiyorsa özellikle vitamin B12 için iğne tedavisi verilmelidir. Hemolitik anemiler: Hemolize (kan hücrelerinin parçalanması) sebep olacak şüpheli ilaçlardan, enfeksiyonlardan mümkün olduğunca uzak durulmalıdır. Bu anemilerde steroid ya da bağışıklığı baskılayan ilaçlar kullanılarak, kırmızı kan hücrelerinin yıkılması engellenebilir. Kansızlığın ciddiyetine bağlı olarak kan transfüzyonu gerekebilir. Orak hücreli anemi: Oluşabilecek komplikasyonların tedavisi yapılmalıdır. Kan hücrelerinin yıkımı sırasında damar yolu ile sıvı verilmesi, ağrının azaltılması için ağrı kesiciler verilebilir. Gereğinde kan transfüzyonu yapılabilir. Kemik iliği nakli etkili tedavi seçeneklerindendir. Ayrıca bir kanser ilacı olan hidroksiüre tedavide kullanılabilir. “ Aneminin birçok sebebi ve çeşidi vardır. Kansızlığın kısa ve uzun süreli olmasına göre kişide oluşturduğu etkiler de ciddi ya da hafif olabilir. Eğer kendinizde kansızlık olduğunu düşünüyorsanız mutlaka bir doktor ile görüşmelisiniz. Çünkü birçok ciddi hastalığın habercisi olabilir. ” Tedavi Edilmezse Başka Hastalıklara Yol Açabilir Tedavi edilmemiş anemi birçok komplikasyona yol açar. Tam oturmuş bir kansızlık, kişide günlük işlerini yapamayacak kadar ciddi yorgunluk yapabilir. Kansızlık, düzensiz kalp atışlarına, kalbin hızlı atmasına yani çarpıntıya yol açabilir. Çarpıntının ya da kalbin hızlı çalışmasının sebebi, kansızlığa bağlı olarak dokulara oksijen götürecek olan kırmızı kan hücrelerinin yetersizliğidir. Bunu kalp fazla çalışarak kapatmaya çalışır. Uzun vadede kalp yetmezliğine bile yol açabilir. Bazı nadir görülen kalıtımsal kansızlıklarda örneğin orak hücreli anemi gibi hastalıklarda kimi zaman ölüme kadar ilerleyen bir tablo görülmektedir. Uzm. Dr. Cem ÖZCAN İç hastalıkları Uzmanı www.askander.org.tr 36 37 [ Ankara Erenleri ] Bir İslam Mücahidi Seyyid Hüseyin Gazi Seyyid Hüseyin Gazi ve oğlu Seyyid Battal Gazi hakkında destanlar yazılmış, sözlü halk edebiyatımızda dilden dile dolaşan efsaneleri anlatılır olmuştur. Baba ve oğul, Endülüs’ten Orta Asya’ya kadar bütün Müslüman milletlerin ortak kahramanı olarak, gönüllerde abideleşmiştir. Battal Gazi Destanı’nda Seyyid Battal Gazi’nin soyu hakkında: “Efendiler efendisi, saadetlerin kaynağı olarak bilinen Abdülmenaf’ın sülalesindendir. Bu sülale, iftihar duyulan, şerefli ve itibarlı bir sülaledir. “Taha ve Yasin”in gizli sırrıdır. Cafer (Seyyid Battal Gazi), Allah’ın Resulü’nün bahçesinin nuru, milletin ve dinin kemali ve efendisidir. O, kahramanlığı ve cesurluğu ile dillere destan olan bir şehittir. O, Seyyid Zeyd’in torunudur. Seyyid Ali’nin oğlu Hüseyin Gazi’nin de oğludur.” ifadesi kullanılır. E meviler döneminde İslam ordularının Anadolu’da Bizans üzerine yaptıkları akınlarda şehit olmuş bir İslam mücahididir. Seyyid Hüseyin Gazi’nin hayatı ve kimliği hakkında yazılı kaynaklarda bilgi oldukça azdır. Mevcut bilgilere de “Battal Gazi Destanı”, “Battalnâme”, Evliya Çelebi “Seyahatname”si ve “Dânişmendnâme”de rastlıyoruz. Kaynaklardaki bilgiler daha ziyade oğlu Seyyid Battal Gazi hakkındadır. Ankara’da kendi adı ile anılan Hüseyin Gazi Dağının zirvesinde türbesi vardır. www.askander.org.tr Battal Gazi Destanı’nda Seyyid Hüseyin Gazi’nin büyük atalarından olan Ali el-Medeni alim ve cengaver bir kişidir. Babası Ali Zeydi’dir. Ali Zeydi’nin lakabı “Rabi”dir. Zeyd Muhammed el-Erdeşir’in oğludur. Muhammed el-Erdeşir ise Yahya el-İdris’in oğludur. Yahya el-İdris’in atası ise Zeyd el-Enver’dir. İmam Zeynel Abidin’in oğludur. İmam Zeynel Abidin ise İmam Hüseyin’in oğludur. İmam Hüseyin ise Hz. Ali (r.a.)’nin oğludur. Hz. Hüseyin’in annesi Fatimatü’z-Zehra ise Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v.)’nın kızıdır. Allah’ın selamı hepsinin üzerine olsun. Hasan son derece güzel sesli ve alim olduğu için hatiplik görevi ona verilir. Hüseyin (Seyyid Hüseyin Gazi) ise, gayet güçlü bir pehlivan olup Bizans kralı Kayser ile sınır boylarında devamlı olarak savaş halindedir. Malatya Beyi Emir Ziyad’ın önemli komutanlarından birisidir. Emir Ziyad ölünce yerine oğlu Numan geçer. Numan, gönlü geniş, inançlı biridir. Şehrin seraskerlik görevini Hüseyin Gazi’ye verir. Hüseyin Gazi’nin saldırıları karşısında Bizans kralı Kayser aciz kalır, barış imzalanır ve haraç vermeye başlar. Günlerden bir gün divan toplantısında iken Tevabil, Hüseyin Gazi’ye bir oğlu olduğunu müjdeledi. Emir Ömer, Hüseyin Gazi’nin oğlunun adını Cafer koydu. Hüseyin Gazi şükür nişanesi olarak ziyafet verdi.. Cafer büyür ve üç yaşına girer. Onu gören herkes on yaşında sanır. Öyle güzelleşir ki benzeri yoktur. Kim kucağına alsa onu yere koymaz olur. Hüseyin Gazi ise her gün ava çıkar, Bizans Kralı Kayser’de her yıl halifeye haraç verir. Mamuriye (Ankara) tarafına avlanmaya çıkan Hüseyin Gazi’nin önüne bir geyik çıkar. Geyiğin sırtında bir atlas çul ve kıymetli taşlar vardır. Bu geyiği yakalayıp oğlu Cafer’e hediye etmek ister. Birkaç kement atar ama yakalayamaz, geyik kaçar. Geyiğin peşine düşen Hüseyin Gazi farkında olmadan Bizans topraklarına girer. Yüksek bir dağın tepesine çıkar. Dağın eteğinde bir kale, kalenin eteğinde de muazzam bir şehir vardır. Şehrin önünde de 40 bine yakın asker vardır. Bu şehir Mamuriye’dir. Şehrin beyi ise Mihriyayil (Mihrail)’dir. Bizans kralı Kayser’in kayınbiraderidir. Bunlar üç kardeş olup, büyüğü Mihriyayil, ortancası Mihran, küçüğü de Şamasep’dir. Kovaladığı geyik ise Mihriyayil’indir. Geyik her tarafta gezer, ama kimse ona bakmaya bile cesaret edemez. Hüseyin Gazi’nin yakalamaya çalıştığı geyik yorulmuş bir vaziyette Mihriyayil’in çadırına varır. Geyiğin bu durumunu gören Mih- Ali el-Medeni, Medine’den ayrılarak Bağdat’a yerleşir. Bir yıl orada kaldıktan sonra Malatya’ya hicret eder. O sırada Malatya emiri olan Ziyad, şehrin hatiplik görevini Ali el-Medeni’ye verir. Ali el-Medeni’nin vefatından sonra oğlu Ali Zeydi (Rabi) Malatya hatipliği görevini devralır. Rabi bu görevi 30 yıl sürdürür ve vefatından sonra bu görevi oğlu Enihe Ali devralır. Seyyid (Enihe) Ali’nin Hasan ve Hüseyin adında iki oğlu vardır. www.askander.org.tr 38 [ Ankara Erenleri ] 39 M i r e r o ğ l u J riyayil sinirlenir ve askerlere geyiği kovalayan kişinin yakalanmasını emreder. Askerler sağa sola koşturup, geyiği kovalayan kişiyi aramaya başlarlar. Dağın zirvesinde duran Hüseyin Gazi’yi farkederler. Mihriyayil’in askerleri ile Seyyid Hüseyin Gazi arasında çetin bir mücadele geçer. Seyyin Hüseyin Gazi yaralanır, yalnız olmasına rağmen çok düşman askeri öldürür ve şehit olur. Düşman askeri atını yakalamak ister, fakat yakalayamazlar. At kanlı bir vaziyette Malatya’ya varır. Emir Ömer bu duruma çok üzülür. Hüseyin Gazi’yi Bizans’ın Ankara valisi Mihriyayil’in askerlerinin şehit ettiğini Yahya bin Mansur gördüğünü söyler. Bu şehadet olayı Emir Ömer tarafından bir mektupla Bağdat’ta halifeye bildirilir. Halife Tavamık bin Bağdadi, bu olaya çok üzülür ve Emir Ömer’e Bizans üzerine akınların başlatılmasını emreder. www.askander.org.tr Yılda 15.000 metreküplük iş hacmi, her geçen gün yeni teknolojik araçla ve ihracata dayalı yeni pazarlarımızla hizmet vermeye devam ediyoruz.En büyük sermayenin müşteri memnuniyeti olduğuna inanan firmamız köklü firmalar kervanına katılmaya taliptir. Gösterilen teveccühe minnettarız. Yaygın araç ağıyla yurdun her bir yönüne zamanında ulaşım ve fiyat memnuniyeti ile müşterilerinin güvenini kazanmış firmamız, kaliteli hizmetin haklı gururunu yaşamaktadır. Bu sebeple bizi destekleyen bütün işletmelere sonsuz teşekkürlerimizi sunarız. www.mirahsap.com | www.mirnakliyat.com İvedik Organize Sanayi Bölgesi Dericiler Sitesi 2254 Cad. (Eski 29 Cad.) No: 72 Yenimahalle | ANKARA Tel: +90(312) 395 06 26 Fax: +90(312) 395 06 27 Nakliyeciler Sitesi D Blok No:9/3 Şaşmaz/ANKARA Tel / +90(312) 278 54 56 - 57 Fax / +90(312) 278 54 57 www.askander.org.tr www.askander.org.tr 40 41 [ Hukuk ] Limited Şirketlerin Anonim Şirkete Dönüştürülmesinin retmek yerine, anonim şirkete dönüştürerek pay senedi veya geçici ilmühaber bastırması vergisel açıdan en mantıklı çözüm olarak karşımıza çıkmaktadır. Limited şirketlerde ise, hamiline pay senedi bastırılamaz. Ayrıca edinme tarihinden sonra 20 yıl geçse dahi gelir vergisine tabi olacaktır. Limited şirketin hissesini doğrudan devir etmeyip, anonim şirkete dönüştürerek pay senedi veya geçici ilmühaber bastırmak en mantıklı yoldur. Damga vergisi, harç ve gelir vergisi de ödenmek zorunda kalınmıyor. Avantajları ve Usulü Anonim şirkette pay sahipleri sadece şirkete karşı taahhüt etmiş oldukları sermaye ile sorumludurlar. Limited şirketlerde ise şirket, borç ve yükümlülükleri dolayısıyla sadece malvarlığıyla sorumludur. Yönetim kurulu üyesi olmayan ortağın, şirketten tahsil edilemeyen vergi ve SSK prim borçlarından sorumluluğu söz konusu değildir. Buna karşılık Limited şirketlerde ise, yönetim kurulu üyesi olmayan ortak vergi ve SSK prim borçlarından şirketten ve müdürden tahsil edilemeyen kısımdan tüm malvarlığı ile sorumlu olacaktır. 6 102 sayılı Türk Ticaret Kanunu ile birçok düzenleme hukuk hayatına giriş yapmıştır. Bu düzenlemelerden en önemli ve en avantajlı değişiklik tür değiştirme olsa gerek. Uygulamada da en çok tercih edilen tür değiştirme hallerinden birİ olan Limited şirketin Anonim şirkete dönüştürülmesi birçok avantaj sağlamaktadır. Söz konusu dönüşümün esas gerekçelerinden bir de büyük anonim şirketlerin hisselerini küçük meblağlara bölerek geniş bir halk kitlesini sermayeye ortak etme isteğidir. Türk Ticaret Kanununun 180 ve devamı maddelerinde yer alan tür değiştirme, ayrıntılı olarak düzenlenmiştir. TTK 180. md’ye göre ‘Bir şirket hukuki şeklini değiştirebilir. Yeni kurulan şirket eskisinin devamıdır. TTK 181/1-a‘ya göre ise Limited Şirket Anonim Şirkete dönüşebilecektir. Bununla birlikte yeni kurulan şirket eskisinin devamıdır ve hak ve yükümlülükler de külli halefiyet söz konusu olacaktır. Limited şirketin Anonim Şirkete dönüştürülmesinin avantajları gelinecek olursa; Bunlardan en önemlileri; www.askander.org.tr Anonim şirketlerde her bir pay 1 kuruş iken Limited şirketlerde her bir pay 25 TL’den az olamaz. Son olarak Anonim şirketlerde, Limited şirketlerin tabi oldukları esasların aksine pay devrinde diğer ortakların onayı, ticaret sicilinde tescil ve ilana gerek yoktur. “ Anonim şirketler halka açılma ile ortak bulma olanağına sahipken, Limited şirketlerde, pay senetlerinin menkul kıymet değerinde olmaması sebebiyle halka açılma da söz konusu olmayacaktır. Anonim şirketlerde, şirket pay senetlerinin 2 yıl geçtikten sonra satılması durumunda ‘doğan kazanç tutarı’ herhangi bir sınırlamaya tabi olmaksızın gelir vergisine tabi olmayacaktır. Limited şirkette ise, şirket hissesi 15 yıl sonra dahi satılmış olsa elde edilen kazanç tutarı hisse devri yapan ortak nezdinde gelir vergisine tabi olacak ve %35 ‘e varan bir gelir vergisine tabi olacaktır. Anonim şirketlerde hamiline pay senedi bastırmadan kaynaklanan bazı özel avantajlar vardır. Limited şirketin Anonim Şirkete dönüşmesinden sonra “pay senedi” veya “geçici ilmühaber” bastırılması durumunda, pay senedi veya ilmühaberin edinilme tarihi, Limited şirketin kuruluş tarihi olarak kabul edilmektedir. Edinme tarihinden itibaren iki yıl geçince de hisse senedi değer artışından dolayı gelir vergisi ortaya çıkmamaktadır. Bu durumda, limited şirketin hissesini doğrudan dev- ” Yukarıda sayılan anonim şirkete ait avantajlara bunlarla sınırlı olmamakla birlikte daha fazla eklemek de mümkündür. Görüldüğü üzere yeni Ticaret Kanunumuzla Limited şirketin anonim şirkete dönüştürülmesi vergi açısından da büyük avantaj sağlamaktadır. Limited Şirketlerin Anonim Şirkete Dönüşmesinde İzlenecek Usuller (özetle): 1.) Öncelikle Limited şirketin yönetim organı tür değiştirmenin yapılması yönünde karar almalıdır. Kararın içeriğinde bilançonun belirlenmesi gerekecektir. Ardından bahsi geçen kararın noterde tasdik edilmesi gerekir. 2.) Bilanço/ ara bilanço çıkartılmalıdır. 3.) Dönüştürülecek şirketin ana sözleşmesi hazırlanmalıdır. 4.) Müdürler kurulu tarafından tür değiştirme planı hazırlanmalıdır. Plan; şirketin tür değiştirmeden önceki ve sonraki ticaret unvanını, merkezini ve yeni türe ilişkin ibareyi, yeni türün şirket sözleşmesini ve ortakların tür değiştirmeden sonra sahip olacakları paylarının sayısını, cinsini ve tutarını veya değiştirmeden sonra ortakların paylarına ilişkin açıklamaları içerir. (TTK Md. 185) 5.) Tür değiştirme planı ve tür değiştirme raporu incelenmelidir. 6.) Tür değiştirme iş ve işlemleri incelemeye açılmalıdır. Şirket, tür değiştirme planı, tür değiştirme raporu, son üç yılın finansal tablolarını ve varsa ara bilançoyu, genel kurulda karar alınmasından 30 gün önce merkezinde ve halka açık anonim şirketlerde, Sermaye Piyasasının istediği yerlerde ortakların incelemesine sunar. (TTK Md 188) 7.) Tür değiştirmenin yapılması için Genel Kurul toplanmalıdır. Tür değiştirme planı genel kurulu ortaklarının dörtte üçünün kararı ile kabul edilir. (TTK Md 189/1-c) 8.) Genel kurul onay verdikten sonra Ticaret Sicili’ne onay için başvurulur. Yukarıda bahsedilen usuller çerçevesinde gerçekleştirilecek olan tür değişimi özet şekilde sunulmuştur. Yeni Ticaret Kanunumuzla birlikte yapılacak olan tür değişimi eski kanuna göre ciddi kolaylık ve avantajlar içermektedir. Bu sebeple, Limited şirketlerin Anonim şirkete dönüştürülmesinde büyük fayda olduğu siz değerli okuyucularımıza aktarılmaya çalışılmıştır.Tüm ASKAN-DER okuyucularına başarı ve mutluluklar dilerim. Av. Serhat Ramazan BAŞBİLEN ramazan@basbilen.av.tr www.askander.org.tr 42 43 [ Ziyaret ] R İvedik OSB Başkanı Hasan GÜLTEKİN’e ASKAN-DER’den Plaket PANO Anadolu Sanayisini Kalkındırma ve Girişimcilik Derneği Başkanı Zafer EROĞLU ve Yönetim Kurulu üyeleri İvedik OSB Yönetim Kurulu Başkanı Hasan GÜLTEKİN’i ziyaret ederek çalışmaları hakkında bilgi verdi A SKAN-DER olarak çeşitli projeler yürüttüklerini belirten ASKAN-DER Yönetim Kurulu Başkanı Zafer EROĞLU, derneğin küçük ve orta ölçekli KOSGEB işletmelerinin ihtiyaç duydukları ve duyacakları iş alanlarını ve iş yürütme kabiliyetlerini arttıracak bilgi ve donanımı sağlamaya yönelik çalışmalar yapacaklarının derneğin gayeleri içinde olduğunu belirtti. Ayrıca “Anadolu Sanayisini Kalkındırma ve Girişimcilik Derneği açılımı olan ASKAN-DER, bu misyonlarını sanayiciye yönelik hareketle betimleyecektir.” diyerek sözlerini tamamladı. Başkanı Hasan GÜLTEKİN, burada 25 binin üzerinde istihdam sağlanacağı ve bilim parkı projesi için şunları kaydetti; ”Bu uygulamalı teknopark da ArGe ve inovasyonun yapılacağı 500 adet kuluçka merkezimiz olacak burada lisans, yüksek lisans ve üretim imkanlarının hepsi bir arada olacak .” dedi. Konuşmaların ardından ASKAN-DER Başkanı Zafer EROĞLU, İvedik OSB Başkanı Hasan GÜLTEKİN’e teşekkür plaketi takdim etti. İvedik OSB Başkanı GÜLTEKİN ise İvedik Organize Sanayi Bölgesi’ndeki en büyük eksikliğin üretimin inovasyon odaklı yapılmadığını ifade etti. İvedik OSB de 234 bin metre kare alan üzerine bir bilim parkı projeleri olduğunu söyleyen İvedik OSB www.askander.org.tr OĞULTÜRK PANO ELEKTRİK İNŞAAT İTHALAT İHRACAT SAN. VE TİC. LTD. ŞTİ. Ostim Mah. Has Emek Sanayi Sitesi 1468 Cad. 2284 Sok. No.58 İvedik O.S.B. Yenimahalle / ANKARA Tel: 0 312 395 00 25 – 0312 395 13 25 Faks: 0 312 395 49 48 info@ogulturkpano.com www.ogulturkpano.com www.askander.org.tr 44 45 [ Ziyaret ] YDV Genel Başkanı Mahmut GÖKSU ve Yönetim Kurulu üyeleri ASKAN-DER’i Ziyaret Etti YDV Genel Başkanı Mahmut GÖKSU: “Yeni Dünya Vakfımızın sloganı doğrultusunda “Yeni Bir Dünya için çalışıyoruz.” Sınırlı Sorumlu Aksan Sanayi Toplu İşyeri Yapı Kooperatifi Y eni Dünya Vakfı Genel Başkanı Mahmut GÖKSU ve YDV Ankara Şube Yönetim Kurulu üyeleri ASKAN-DER Yönetim Kurulu Başkanı Zafer EROĞLU’nu ve Yönetim Kurulu üyelerini makamında ziyaret etti. S.S. AKSAN KOOP Ankaramızın Kazan ilçesi Saray Mahallesi’ndeki kooperatifimiz ile Türk sanayisi ve sanayicisine hizmet etmek için yeni ve sağlam bir yapı oluşturdu Ziyarete, Yeni Dünya Vakfı Ankara Şube Denetim Kurulu Başkanı Sakarya (E) Milletvekili Recep YILDIRIM, YDV Ankara Şube Başkanı Ali TOKÖZ ve YDV Ankara Şube Yönetim Kurulu Heyeti katılım sağladı. YDV Genel Başkanı Mahmut GÖKSU; “Yeni Dünya Vakfımızın sloganı doğrultusunda “Yeni Bir Dünya için çalışıyoruz.” Bu anlayışla yola çıkan vakıf yönetimimiz, burs vermenin yanı sıra öğrencileri hayata en iyi şekilde hazırlamak için çalışmaktadır. Öncelikle amacımız gençlerimizin milli ve manevi değerlere bağlı, bilgili, kültürlü, ahlâklı, yeniliklere açık, aydın birer şahsiyet olmalarını sağlamakla birlikte, eğitim amaçlı seminerler ve geziler de vakfımız tarafından düzenlenerek gençlerimizin her açıdan donanımlı yetişmesi sağlanmaktadır. İnanıyorum ki sanayicimizde sosyal sorumluluk ilkesi www.askander.org.tr S.S. AKSAN KOOP ile bizim bu gayretlerimize gayret katarak vakfımızın daha verimli olmasına yardım edecektir. Ankara’da Hacı Bayram Camii yanında tarihi doku içerisinde yer alan kültür merkezimizin inşa çalışmaları devam etmektedir. Allah nasip ederse bu kültür merkezimizle daha kapsamlı toplantıları düzenlemeyi arzu etmekteyiz. Vakfımız yurt genelinde şube ve temsilcilikler açarak kurumsallaşma çalışmalarını özverili bir şekilde sürdürmektedir.” dedi. ASKAN-DER Başkanı EROĞLU bu ziyaretten duyduğu memnuniyetini YDV Genel Başkanı ve YDV Ankara Şube Yönetim Kurulu’na bir teşekkür konuşması yaparak dile getirdi www.aksankoop.com 1354. Cadde Fora İş Merkezi Kat: 2 No: 138 / 104 İvedik OSB / ANKARA T: 0 312 394 60 56 F: 0 312 394 60 59 www.aksankoop.com www.askander.org.tr 46 47 [ Röportaj ] ASKAN-DER Yönetim Kurulu Üyesi, Genç İşadamı Serhat PEKEŞ Bize kendinizden bahseder misiniz? Serhat PEKEŞ Kimdir? 1980 yılında Ankara’nın Yenimahalle ilçesi, Ergazi köyünde doğdum. İlköğrenimimi burada, liseyi Etimesgut Mehmetçik Lisesinde tamamladım. Eğitim hayatıma Anadolu Üniversitesi Yerel Yönetimler bölümünde devam ediyorum. Evliyim. İş hayatıma 1997 yılında tıbbi malzeme üretimi yapan aile şirketimizde başladım. STK’ler hakkında düşünceleriniz ve faaliyetlerinizi öğrenebilir miyiz? Ben genç yaşıma rağmen uzun süredir aktif bir şekilde STK’lerde görev alıyorum. İç Anadolu Medikalciler Derneği kurucu üyesiyim. Ayrıca sanayi bölgemizde, sanayicinin her zaman yanında olan ve sorunlarını çözüme kavuşturmak için aktif olarak çalışmalar yürüten Anadolu Sanayisini Kalkındırma ve Girişimcilik Derneği’nin (ASKAN-DER) yönetim kurulunda bulunarak üreten Türkiye’ye katkılar sağlamak için çalışmaktayım. Gençlerin de ülke ekonomisine ne denli katkı Şirketinizi nasıl anlatırsınız? 1993 yılında küçük bir işletme olarak iş hayatına başlayan firmamız, şuan tıbbi laboratuvar imalat sektöründe bir anonim şirket ve bir de limited şirket olarak sektörde etkin bir yere sahiptir. Sektör olarak ana grup kimya üzerine; laboratuvar, ilaç, gıda, tarım, veterinerlik, maden, boya vb sektörlere, yani kısaca tüm kimya laboratuvarlarının a’dan z’ye bütün ihtiyaçlarına yönelik iki firmamızda üretimler gerçekleştirilmektedir. Bunun yanı sıra medikal sektöründe yan ürünlerin imalatı yapılmaktadır. Şirketinizin kısa ve uzun vadede hedefleri nelerdir? Kısa vadede hedeflerimiz, değişen piyasa şartlarında sarsılmadan ayakta kalmak ve giderek zorlaşan rekabet ortamında sektörün ihtiyacı olan güvenilir ve www.askander.org.tr sağladığının farkında olan ve bunu sık sık dile getiren eski Başbakanımız, şu anki Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip ERDOĞAN, siyasi yaşamı boyunca gençlere verdiği destekle ülkemizin kuruluşunda da Ulu Önder Atatürk’ün de söylediği “Umudum Gençliktedir.” sözlerine uygun çalışmalar yaparak, gençlik potansiyeli yüksek olan ülkemizin hedeflerine ulaşmasına katkı sağlamıştır. Benim de bir Türk genci olarak amacım ve çabam ülkeme faydalı olabilmek, vaktimi gereksiz eğlencelerle değil vatanıma ve milletime fayda sağlayacak yararlı işler yaparak geçirmektir. Bir sanayici olarak ASKAN-DER’i nasıl görüyorsunuz? Şu an içinde bulunduğum ASKAN-DER’in asıl amacı Türkiye ekonomisindeki sanayicinin ekonomik sıkıntılarını en aza indirmek ve sanayiciye destek olmaktır. Türkiye’deki üretim faaliyetlerinin yüksek olmasından dolayı ithalata yol açan nedenleri tespit ederek bunlara çözüm bulmak. Üretimi ülke içinden, yerli hammadde kullanılarak yapılmasını teşvik etmek, bunun için tedbirler almak ve dolayısıyla yeni istihdam olanakları sağlamak. kaliteli üretime devam etmek. Pazar payını arttırarak üretim faaliyetlerini maksimum düzeyde tutmak. Uzun vadede ise yerli imalatla kaliteli ürünü ekonomik fiyatla buluşturup Orta Doğu başta olmak üzere Avrupa ve tüm dünya ülkelerinde Türk Malı olarak sağlam bir yer edinmek, bu sayede ülkemize döviz girişi sağlayarak gayri safi milli hasılaya maksimum düzeyde katkıda bulunmak. Türk sanayisinde girdileri artırma noktasında ithalatı azaltmak için neler yapılmalı? Çeşitli sebeplerle ithalata yönelen firmaları yerli üretime teşvik etmeliyiz, yerli üretim yapan firmaların maliyetlerini en aza indirmeliyiz. Yerli üretimi talebi karşılayacak şekilde güçlendirmeli ve çeşitlendirmeliyiz. Üretilen ürünleri pazarda doğru konumlandırmalı, etkin bir pazarlama faaliyeti ile arz oluşturmalıyız. Bu sayede iç pazarda kendi yağımızla kavrulur ve dışa bağımlılıktan kurtularak ekonomik güçlenme sağlayabiliriz. www.askander.org.tr 48 49 [ 10 Kasım ] O ’nun ani ve apansız aramızdan ayrılışı bütün Türk halklarını da derinden sarsmakla kalmamış, dünya üzerinde diğer milletler arasında da büyük bir yankı uyandırmıştır. Atatürk’ün ölümünün hemen arkasından dünya liderleri tarafından yapılan tüm açıklamaların ortak noktası, O’nun dünyaya gelmiş çok nadir bir dahi olduğu, büyük devlet adamlığı ve diğer dünya milletlerine örnek olabilecek çalışmaları olmuştur. Atatürk, reformcu ve ileriyi görebilen niteliklerinin yanında aynı zamanda büyük bir komutan da. Türk Milli Mücadelesine yön vermiş, milleti ile birlikte “ya istiklal ya ölüm” diyerek, zaferin kazanılmasında en büyük pay sahibi kuşkusuz ki o olmuştur. 10 Kasım ATA’sız 76 Yıl Ulu Önder Atatürk’ün 10 Kasım 1938’de ebedi aleme intikal edişi hiç kuşku yok ki Türk ulusunu derin bir üzüntüye sevketmiştir. www.askander.org.tr Ulu Önder Atatürk, milli mücadele sonrası sağlanan başarının asla yeterli olmadığını düşünerek bir benzerinin dahi yapılması çok güç hatta imkânsız olan bir çok devrimler gerçekleştirmiştir. O’nun Türk ulusuna en büyük hediyesi ise Türkiye Cumhuriyeti’ni kurmak olmuştur. Tanzim ederek hayata geçirdiği devrimler ile Türk ulusuna çağ atlatmış, Türkiye Cumhuriyeti’nin dünya devletleri arasında saygın konuma yükselmesine vesile olmuştur. İçine birçok şeyi sığdırdığı kısa yaşamının en son anına kadar memleketine hizmet etmiş olan bu büyük lider; “Benden sonra beni benimsemek isteyenler bu temel mihver üzerinde akıl ve ilmin rehberliğini kabul ederlerse, manevi mirasçılarım olurlar” diyerek kurduğu cumhuriyete sahip çıkılmasını ve bunun ise çok çalışılarak bilimde ileri bir seviyeye çıkılması suretiyle gerçekleşeceğini ifade etmiştir. İşte, bütün 10 Kasım’lar bu yüzden ulusça içinde bulunduğumuz mateme rağmen; Atatürk’ün fikirlerinin en iyi bir şekilde anlaşılarak tatbik edileceği günler olarak kalmalıdır. 10 Kasım’larda bizler onu her seferinden daha da iyi anlayarak, düşüncelerinden en üst düzeyde istifade ederek, ilmin ve fennin ışığında ülkemiz ve ulusumuz için daha iyi neler yapabiliriz sorusuna cevaplar aramalı ve de vakit geçirmeden hemen işe koyulmalıyız. Her 10 Kasım atmosferinin ruhumuzda oluşturduğu kaçınılmaz hüzne rağmen, taşıdığı anlam bakımından bu günün büyük bir gün olduğu biraz önce yaptığımız kısa açıklamalardan da daha iyi anlaşılacaktır. Bu nedenlerle onun izinde yürüyen ve ulaştığı noktayı daha ilerilere taşıyacak bir kuvvetin varlığını damarlarındaki asil kanda hissetmekte olan Türk evladı, kendisinden beklenen başarıyı elde etmektedir ve etmeye de devam edecektir. Büyük kurtarıcımız ve liderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk! Sen ebedi mekânında rahat uyu! Bizler emanet ettiğin Türkiye Cumhuriyeti’ne her zaman olduğu gibi gönülden sahip çıkacak ve sana layık bir ulus olmaya devam edeceğiz. ataturkinkilaplari.com www.askander.org.tr 50 51 [ Ahilik ] Ahilik Haftası Ahilik Felsefesi Sadrettin Konevî, Kadı Burhanettin gibi ünlü isimler de bulunmaktadır. Ahi Evran, Sadrettin Konevî´nin çağdaşı olup ikisi de Fahreddin Râzî gibi İbni Sina ve Farâbî´nin etkisinde kalmışlardır. Bunlardan başka sultanlar, vezirler ve devlet adamları da Râzî´nin derslerini takip etmişlerdir. Ahi Evran gençliğinde Ahmet Yesevî´nin talebelerinden aldığı ilk tasavvuf terbiyesi ile yetişmiş ve olgunlaşmıştır. Ahi Evran, o devrin mutasavvıflarının buluşma yeri olan Bağdat´a gitmeye karar verir. Bağdat´a gitmeden önce Hac farizasını yerine getirir sonra dönüş yolunda müstakbel kayınpederi “Evhadü´d –Din Kirmanî” ile tanışır. Ahilik, aynı zamanda sosyal hayat kadar ekonomik hayatı da yönlendiren bir yapıdır. AHİ EVRAN’IN NUTKU Malum ola ki, ey üstadalar ve kalfalar! Ahi sözü pir sözü ve her kim, Ahi’nin nutkuna itimad etmezse ve serkeşlik ederse kârında ve kisbinde (kazanç) yemin (iyilik) ve meymenet bulmaz. Dünyada ömrünü zay etmiş olur. Ahi- ret’de davacısı benim. Bil ve âgâh (uyanık) ol. Her kim benim ahi babama itaat ve inkıyâd (boyun eğme) ederse hüsn-ü himmetim ol kimseye olmuştur. Gaflet etmeyeseniz. şeriâttan (Kanun) tarikayyan, hakikatten ayrılmayasınız. Yoluma, tarikatıma inkıyâd eyleyesiniz. Büyüklere itaat ve inkıyâd eyleyesiniz. Küçüklere merhamete riayet edesiniz. www.askander.org.tr A hilik teşkilatının kurucusu Ahi Evran, Azerbaycan´ın Hoy kasabasında doğmuştur (1171). Hoy, Türkiye´nin doğu sınırından 60 km . uzaklıkta ve “Sultan Tuğrul” zamanından beri Türkler´in meskûn olduğu bir bölgedir. Ahi Evran´ın asıl adı “Nasırüddin Mahmud el Hoyi” olarak kayıtlara geçmiştir. Ahi Evran ilk eğitimini Azerbeycan´da doğum yeri olan Hoy kasabasında aldıktan sonra, Maveraünnehir bölgesinde Horosan´a giderek orada ünlü âlimlerden “Fahreddin Râzi” (1149-1209) ve hükemadan, Felsefe ve Kur´an-ı Kerim tefsirlerini öğrenmiştir. Ahi Evran´ın hocası Fahreddin Râzi, Horosan´da “Farâbî” ve “İbni Sina”nın tüm eserlerini okumuş, onların verdiği bilgileri daha da geliştirerek, tıp, astronomi, astroloji, lisan, edebiyat konularında kitaplar yazmaya başlamıştır. Râzî hayatta iken çevresinde bulunan kalabalık öğrenci topluluğunun varlığı, onun yüzlerce öğrenci yetiştirdiğini göstermektedir. Bunlar arasında Abdülmuhsin Kayseri, İzzettin Râzî, Büyük üstad sayesinde halife·“Nâsır Li-di-nillah” ile tanıştırılan Ahi Evran, halifenin kurduğu Fütüvvet Teşkilatı´na girer. Ahi Evran Bağdat´ta iken, Fütüvvet teşkilâtının ileri gelenleri ile tanışarak onlardan yararlanmıştır. Araştırmacı Mikâil Bayram´ın “Tasavvuf Düşüncesinin Esasları” adlı eserinde ve diğer kaynaklarda Ahi Evran´ın çok yönlü bir ilim ve fikir adamı olduğu kaydedilmektedir. Ahi Evran, Tefsir, Hadis, Kelâm, Fıkıh ve Tasavvuf kitapları yazmıştır. Ayrıca Felsefe, Tıp ve Kimya sahalarında da bilgi sahibi olan çok yönlü bir ilim adamı ve filozoftur. İbni Sina Sühreverdî ve Fahreddin Râzî´nin bazı eserlerini Farsça´ya çevirmiştir. Selçuklu Sultanı I. Gıyaseddin Keyhüsrev zamanında, kayınpederi Evhadü´d –Din Kirmanî ile Anadolu´ya gelen Ahi Evran, Konya´da Sultan´a yazdığı Letaif-i Gıyasiye adlı kitabını sunar, Kitabın 1. cildi felsefe, 2. cildi ahlâk ve siyaset, 3. cildi fıkıh (İslâm hukuku), 4. cildi dua ve ibadet hakkındadır. İbni Sina hayranı olan hükümdar, kendisine sunulan kitapları beğenmekle kalmaz, aynı zamanda Ahi Evran´a ve düşüncesine büyük ilgi gösterir, hatta bu düşüncenin tatbikata geçirilmesine yardım eder. 1205 yılında Kayseri´ye gelen Ahi Evran´a ve düşüncesine büyük ilgi www.askander.org.tr 52 53 [ Ahilik ] gösterir, hatta bu düşüncenin tatbikata geçirilmesine yardım eder. 1205 yılında Kayseri´de devletin desteği ile debbağları ve diğer sanatkârları da içine alan büyük bir sanayi sitesinin kurulmasına öncülük eder. Her sanat dalındaki birliklerin bir araya toplandığı bu siteler Selçuklu Sultanı Alâeddin Keykubat zamanında diğer şehirlerde de kurulmaya başlar. teşkilâtın (Ahiyân-ı Rum) büyümesi ve gelişmesi için çaba sarf etmiştir. Ahi Evran kendi mesleği olan debbağlık dalından başka 32 çeşit esnaf ve sanatkarın lideri olmuştur. Ahi Evran´ın Anadolu´da kurduğu Ahilik teşkilatının asıl amacı ilim ve bilgiyi insanlığın hizmetine sunmaktı. Türkler, Anadolu´ya yerleşirken dönemin bilim adamlarının önerisinden hareketle pozitif ilimlerin gündelik hayatta kullanılabilSultan Alâeddin Keykubat´ın Ahi birliklerini mesini ve insanların da bundan faydalandırıldesteklenmesi sonucu Anadolu´nun birçok ye- masını ön görmüşlerdir. “ Ahi Evran’ın asıl adı Nasir üd-din EbüIHakäyik Mahmud El Hoy olarak kayıtlara geçmiştir.Herkesin korkup kaçtığı evran denen büyük bir yılanın onu görünce sakinleşmesi ve itâat etmesi dolayısıyla “Evran” diye anılmıştır. İlmin tekniğe uygulanmasına örnek olarak;·Cizreli İsmail B. Rezzaz isimli bilim adamının kitabında birçok otomatik makinenin projelerinin çizildiği ve tariflerinin yapıldığı, hatta bazı projelerinin uygulandığı bilinmektedir. Bu makine ve robotlara örnek olarak: Su saati, otomatik musluk, el yıkama ve abdest alma esnasında kendiliğinden su döken makine, kendi kendine müzik çalan makine, otomatik su tulumbaları, su fışkırtan fıskiyeler, şifreli anahtarlar, değişik hareket yapan rorinde bu birlikler süratle gelişir. Bu dönem Anado- botları görmekteyiz. lu Selçuklu Devleti´nin iktisaden en parlak dönemi olmuştur. Sultan Alâeddin´in oğlu tarafından Teknolojinin üretime uyarlanışının ilk örneköldürülmesinden sonra Ahiler bu duruma tavır leri olan bu buluşlara Ahi Evran önem vermekaldılar. Onun yerine geçen II. Gıyaseddin Keyhüs- te idi. Ahi Evran´ın Selçuklu Sultanı II. İzzettin rev´i hiç affetmediler. Keykavus´a sunduğu Letaif-i Hikmet adlı kitap, sultanlara ve yöneticilere nasihat verici ve “SiAhi Evran´ı çekemeyenler onunla yeni hüküm- yasetname” türü bir eserdir. Bu eserde halkın darın arasını açtılar. Alâeddin Keykubat zama- ihtiyaçları belirlenmekte, bu ihtiyaçların karşınında Konya´da medreselerde ders veren Ahi lanması, istihdamın, kaliteli bol ve ucuz üretiEvran bu sebepten dolayı Konya´ya davet edilen min arttırılması sırasında çıkabilecek sorunlaAhi Evran, burada tekrar çeşitli olumsuzluklarla ra karşı tedbirlerin neler olması gerektiği şöyle karşılaşır. Bu yüzden burada daha fazla kalmaz anlatılmaktadır. ve Kırşehir´e gelerek Ahi birliklerinin teşkilâtlandırılmasına hız verir. “Allah insanı, medenî tabiatlı yaratmıştır. Bunun açıklaması şudur: Allah insanları yemek, Kırşehir´e eşi Fatma Ana ile yerleşen Ahi Ev- içmek, giyinmek, evlenmek, mesken edinmek ran, eşinin kurduğu Anadolu Kadınlar Birliği (Ba- gibi çok şeylere muhtaç olarak yaratmıştır. Hiç cıyân-ı Rum) teşkilâtını da himaye etmiş, her iki kimse kendi başına bu ihtiyaçları karşılayamaz. ” www.askander.org.tr Bu yüzden demircilik, marangozluk, dericilik gibi çeşitli meslekleri yürütmek için çok insan gerekli olduğu gibi, bu meslek dallarının gerektirdiği âlet ve edevatı imal etmek için de birçok insan gücüne ihtiyaç vardır. Bu yüzden toplumun ihtiyaç duyduğu ürünlerinin üretimi için lüzumlu olan bütün sanat kollarının yaşatılması şarttır. Bununla da kalmayıp, insanların sonradan doğacak ihtiyaçlarını karşılamak için yeni sanat dallarının meydana getirilmesi gerekmektedir.” şunu yapmıştır: “·Doksan üç yıl yaşayan, akla yâr, nefse düşman olan bir faziletli er kişi, tekkesine kapanmış; dünyadan elini eteğini çekmiş münzevi bir sofu ve softa değildi. O hayatını kazanmak için diyar diyar dolaşmış, her sanat ve zanaata başvurmuş, öğrendiklerini de insanoğluna öğretmek için uğraşmıştır.” Ahi Evran´ın elli yıl müsahipliğini yapan ve onun vefatından sonra da yerine geçen Ahmet Gülşehri, Ahi Evran ve Ahilik konusunda “Ke- Ahi Evran´a göre toplumdaki fertlerin büyük bir kesiminin sanata yönlendirilmesi ve her bi- rinin belli bir sanat dalıyla meşgul olması gerekir ki, toplumun ihtiyaçları görülsün. Ahi Evran´ın kurduğu Ahilik teşkilâtının eğitim anlayışı bu temel görüşe dayanmaktadır. “ Ahi Evran´ın hocası Fahreddin Râzi, Horasan´da “Farâbî” ve “İbni Sina”nın tüm eserlerini okumuş, onların verdiği bilgileri daha da geliştirerek, tıp, astronomi, astroloji, lisan, edebiyat konularında kitaplar yazmaya başlamıştır. Devlete düşün görev, bu görüşe destek vererek halkın eğitilmesine ve yönlendirilmesine yardımcı olmaktır. Ahi Evran´ın eserinde belirttiği eğitim ve öğretim konusundaki tüm öneriler, Ahi birliklerinde uygulanmıştır. Ahi Evran´ın teknik öğretim ve ahlâka yönelik eserleri, yıllarca Ahi ramat-ı Ahi Evran” adında bir eser yazmıştır. birliklerinde ders kitabı olarak okutulmuştur. Mesnevi tarzında ve aynı vezinde Türkçe yazılan Ahi Evran, Letaif-i Gıyasiye, Letaif-i Hikmet´- bu eseri Alman Prof. Franz Taechner Almanca ten başka Vaziyet, Ruh´un Bekâsı, Tıp ve İbni Si- tercümesiyle beraber bastırmıştır. 167 beyitten na´dan tercüme kitabı dâhil olmak üzere, yirmiye meydana gelen bu eserin Ahilik ve Ahi Evran´la yakın eser bırakmıştır. Ahi Evran hayatı boyun- ilgili bölümleri aşağıda günümüz Türkçesiyle veca ilimle ve eğitimle uğraşmış. “Hiç ölmeyecek- rilmeye çalışılmıştır. miş gibi dünyaya, yarın ölecekmiş gibi ahirete Ahmet Gülşehri´nin yazdığı menakıbnamede, çalış.” Hadis-i Şerifi´ni kendisine ilke edinmiştir. Ahi Evran´ın bütün ahilerin başı olduğunu, padiBirlik üyelerine devamlı olarak çalışmayı öğüt- şahların kendisine saygı gösterdiğini, hiç haram lemiştir. Üretimin ancak çalışarak sağlanacağını yemediğini, Ahilik adına yaptığı çalışmaların bilen Ahi Evran, insanların ihtiyaçlarını giderme- bütün dünyada duyulduğunu, Ahilik nizamının nin de bir Tanrı buyruğu olduğuna inanmaktadır. uygulandığını, misafirperver olduğunu, gerçek Bu bakımdan çalışmak, insanları mutlu etmek, dostluğa önem verdiğini, kimseye incitici bir söz söylemediğini anlatılmaktadır. Ayrıca Ahiliğin ibadet etmek kadar önemlidir. altı şartı olduğunu bunların üçünün kapalı olduOsmanlı Devleti´nin kurulmasında da önemli ğunu vurgulamıştır. meb.gov.tr rol oynayan Ahi Evran,Cevat Hakkı Tarım ´a göre ” www.askander.org.tr 54 55 [ Röportaj ] Coşkunsel OSGB Sorumlu Müdürü A Sınıfı İş Güvenliği Uzmanı Jeoloji Müh. Meftune USTA Ülke olarak İş Sağlığı ve Güvenliği konusunda yapmamız gerekenler var Son dönemde inşaat sektöründe yaşanan iş kazaları iş güvenliği konusunu tekrar Türkiye’nin gündemine taşırken biz de konuyu yetkili ağızdan dinlemek üzere Coşkunsel OSGB Sorumlu Müdürü , A Sınıfı İş güvenliği Uzmanı Jeoloji Müh. Meftune Usta ile görüştük. Usta, firma faaliyetleri hakkında bilgi verirken, iş sağlığı ve güvenliği konusunda da yaşanan süreci değerlendirdi. Coşkunsel OSGB hakkında bilgi verebilir misiniz? Coşkunsel OSGB, 2014 yılının Ocak ayında kuruldu. Bu kısa süre zarfında hizmet ağını genişleterek, bünyesinde yer alan kalabalık doktor ve uzman kadrosu ile çok sayıda firmaya hizmet vermeye başlamıştır. Hizmet verdiğimiz firmaların yüzde kırklık bir bölümünü inşaat sektörü oluşturuyor. Kanun ve yönetmelikler çerçevesinde görevimizi en iyi şekilde yapmaya çalışıyoruz. 2014 Ocak ayından bu yana, yaklaşık bir yıl gibi bir sürede bunca firmaya ulaşmamızın temel sebebi, iş yaptığımız firmaların referanslarıdır. Onlar sayesinde şimdiki müşteri portföyümüze ulaştık. Çalıştığımız firmaların bizleri tavsiye etmeleri ile kısa sürede müşteri ağımızı genişletmiş olduk. www.askander.org.tr Son dönemde yaşanan kazalardan dolayı iş sağlığı ve güvenliği Türkiye’de gündemden düşmeyen bir konu haline geldi. Sizin bu konudaki düşünceleriniz nelerdir? İş güvenliği uzmanlığı, yasal yükümlülüklerin yanı sıra vicdani sorumluluk da gerektiren ve ciddiye alınması gereken bir iştir. Bu işi sorumluluk sahibi, yeterli teknik donanıma sahip, iyi niyetli insanların yapması gerektiğine inanıyorum. Aksi takdirde karşılaşabileceğimiz hem maddi yaptırımlar, hem de manevi sonuçlar çok ağır olabiliyor. İş güvenliğini kağıt üzerinde yapmak demek, tüm olası sonuçları görmezden gelmek demektir. Son zamanlarda sıkça gördüğümüz üzere, bu konu o kadar da basite alınabilecek bir iş değil. Biz gerek teknik kadromuzla yaptığımız saha çalışmalarında, gerek verdiğimiz eğitimlerde işimize çok önem veriyor, sonuçlarını düşünerek hareket ediyoruz. Hizmet vediğimiz bir firmada bir çalışanımızın burnu kanasa, öncelikle kendi içimizde neyi eksik yaptığımızı sorguluyor ve vicdanen bunun rahatsızlığını yaşıyoruz. rimize işyeri hekimimizle gidildiğinde randevu ile gideriz ki çalışanlarımızın tamamı orada bulunsun, sağlık gözetimlerini yapabilelim. İşverenlerimizin en çok üzerinde durması gereken konuların başında, herhangi bir kişiyi istihdam etmeden önce mutlaka işe giriş sağlık muayenelerini yaptırmaları geliyor. Verilen sağlık raporu o kişinin o iş için uygun olup olmadığını göstermektedir. Yine işe giriş muayenelerinin ardından da iş sağlığı ve güvenliği eğitimlerinin verilmesi gerekmektedir. Coşkunsel OSGB olarak bünyenizde verdiğiniz hizmetlerden bahseder misiniz? İş sağlığı ve güvenliği ile ilgili ASKAN-DER üyelerine neler söylemek istersiniz? OSGB bünyesinde; işyeri hekimliği, iş güvenliği uzmanlığı ve diğer sağlık personeli hizmeti vermekteyiz. İşveren, çalışanlar ve bizler birlikte çalışıp, tehlike ve riskleri belirlerken onların da bilgi ve tecrübelerinden faydalanırız. Ziyaretle- Son dönemlerde ülkemizde artan iş kazalarını neye bağlıyorsunuz? Dünya sıralamasında iş kazalarında neden üst sıralardayız? İstatistiklere göre iş kazalarının % 88’i tehlikeli davranışlardan, % 10’u ise tehlikeli durumlardan meydana gelir. Soma’da meydana gelen iş kazası tehlikeli bir durumdur ve %10’luk dilime girer. Geçtiğimiz günlerde meydana gelen asansör kazası da tehlikeli durum yüzdesinde- Hekim ve uzmanımız herhangi bir işyerine gittiğinde, o işyerinin; sektöre bağlı olarak değişkenlik gösteren, iş sağlığı ve güvenliğini tehlikeye atabilecek unsurlarına bakar. Fotoğraflarını çekerek bir kontrol listesi oluşturur ve daha sonra işyerinin risk değerlendirme raporunu hazırlar. Risk değerlendirme raporu sadece o işyerinin fiziki koşullarını değerlendiren bir rapor değildir. Oradaki çalışanların özel durumları ile de alakalıdır. Tamamlandığında da işverene teslim edilir. dir. Ama geriye kalan diğer kazaların çok büyük bir bölümü %88 lik dilimde, yani tehlikeli davranış kaynaklı kazalardır. Bu senenin başından beri, işverenlerimize tehlikeli durumları gidermenin, kişisel koruyucu donanım kullandırmanın, eğitimlerin ne kadar önemli olduğunu anlatmakla geçirdik. Ama geldiğimiz noktada işverenlerimiz ile çok yol almamıza rağmen, çalışan arkadaşlarımıza bunları uygulatmakta çok zorlanıyoruz. Uzman arkadaşlar olarak çeşitli dönemlerde bir araya gelerek fotoğraflı belgelerle çalışmalarımızı paylaşırız. Karşılaştığımız örnekler çalışanlarımızın bu işi hiç ciddiye almadıklarını kanıtlar nitelikte. İçinde bulunduğumuz bu dönemde alınması gereken önlemler nedir? ASKAN-DER üyelerine bu konuda neler söylersiniz? Eski 4857 Sayılı İş Kanununda iş sağlığı ve güvenliği bu kadar detaylandırılmamıştı. Zaten 6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun çıkarılma sebebi de budur. Türkiye’de gerçekten böyle bir müstakil yasaya ihtiyaç vardı. Bu yasada detaylar daha net belirtilmiş. Kanun diyor ki; işveren çalışanın işe giriş muayenesini yaptırdıysa, eğitim almasını sağladıysa, iş sağlığı ve güvenliğini tehlikeye düşürecek durumları ortadan kaldırdıysa, kişisel koruyucu donanımlarını zimmet tutanağı karşılığında verdiyse ve kullanımını denetliyorsa, üzerine düşeni yapmış oluyor. Bu konuda kanun yürütücülerin de sürece dahil www.askander.org.tr 56 57 [ Röportaj ] OSGB ORTAK SAĞLIK VE GÜVENLİK BİRİMİ olması gerekiyor. Çünkü iş güvenliği tek taraflı değil yasasıyla, uygulayıcısıyla, çalışanı ve işvereniyle bir bütün olarak ele alınıp, devam ettirilmeli. Bizlerin aslî görevi, olası kazaları ve meslek hastalıklarını önlemek. Ülkemizde iş sağlığı ve güvenliğini önemseyen firma sayısının az olmasını neye bağlıyorsunuz? Neden sizce hala işyerleri, iş sağlığı ve güvenliğini dikkate almamakta ısrarcılar? Öncelikle sistemin yanlış olduğunu düşünüyorum. Çünkü, biz firmaları denetleyerek, iş sağlığı ve güvenliği konularında firmaların eksik yönlerini kendilerine anlatıyoruz, yol gösteriyoruz. Bu hizmetin sonucunda da kendilerinden ücret alıyoruz. Geçtiğimiz günlerde bakanlık tarafından yapılan açıklamaya göre; Türkiye’de var olan 120 bin uzmanlardan hiçbiri henüz bir şikayette bulunmamış. Uzmanlar hangi birini, nasıl şikayet edecek? Bizler firmalarımıza danışmanlık yaparak geçimimizi sağlıyoruz. Bence yanlış buradan başlıyor. Bu bilincin oluşması devletin desteğiyle olmalı. İş sağlığı ve güvenliği bir kültürdür. Bu kültürün oluşması ilkokuldan başlayarak, verilecek eğitimle olmalı. Bilinçli bireyler yetiştirilerek, bu bireylerin ilerde kendi çalışma hayatlarında işyeri güvenliğini talep etmeleri sağlanmalı. İş kazalarında ilk sırada inşaat sektörü yer almaktadır. Bu konuda müteahhitlere neler söylemek istersiniz? İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nu çok ciddiye almaları gerekiyor. Yasanın hepimiz için çıktığını kabul etmemiz gerekiyor. Özellikle inşaatlarda tüm çalışanların sigortalı olması gerektiği, işe giriş muayenelerinin yapılması, eğitimlerinin verilmesi konusunda yasanın gereklerini anlatıyoruz. Daha sonra güvenlik tedbirleri ile ilgili www.askander.org.tr gerekli çalışmayı yaparak bilgi veriyoruz. Birçok işveren zorunlu eğitimler için çalışanına gerekli zaman ayırmıyor idi. Ta ki bakanlık denetimleri başlayana kadar... Bakanlık denetimleri başlayıp, gerekli eğitimlerin verilmediği, tavsiye ve tedbirlere uyulmadığı görülünce maddi cezalar verilmeye başlandı. Öncesinde hizmet için randevu dahi alamadığımız firmalar, maddi cezaların ardından bize dönmeye, hizmeti talep etmeye başladılar. Bizler hem işverenden, hem çalışandan yanayız. Bakanlığın istediği şeyleri bilerek, gerekli tedbirleri alma konusunda firmalarımıza danışmanlık yapıyoruz. Çalışanıyla, işvereniyle koordineli çalıştığımızda çok güzel gelişmelere şahit oluyoruz. Böylece herhangi bir sorun yaşanmayan, iş kazasına maruz kalma riski neredeyse sıfıra yakın olan, meslek hastalıklarının önlendiği, çalışanın mutlu olduğu, eğitimli personelle yoluna devam eden işletmeler oluşturarak, işverenlerimizin kazanmasını sağlamaya çalışıyoruz. Sonuçta bu ülke bizim ülkemiz ve yanlış bir uygulama var ise düzeltmek de bizim görevimiz. Bizden başka kimse gelip de iş kazalarımızı önleyemez veya bizim iş güvenliğimizi sağlayamaz. Herkes üzerine düşeni yaptığı zaman Avrupa’da iş kazalarında birinci olmanın utancından kurtulabiliriz. Çalışanların iş sağlığı ve güvenliği için nelere dikkat etmelerini tavsiye edersiniz? Ben verdiğim her eğitimde çalışanlarımıza kendi hayatlarının ne kadar önemli olduğunu ve bunun farkına varmaları gerektiğini altını çizerek anlatıyorum. Çünkü firma yetkilisi her ne kadar güvenlik tedbirlerini alırsa alsın çalışanlarımız bu tedbirleri umursamadığı zaman tüm çaba boşa gitmiş olacaktır. www.coskunsel.com.tr OSGB Nedir? Ortak Sağlık ve Güvenlik Birimi (OSGB) yasal olarak; Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından yetkilendirilmiş, İşyerlerine İş Sağlığı ve Güvenliği Hizmetlerini vermek üzere kurulmuş, Mevzuatın gerektirdiği fiziki ve tıbbi donanıma sahip, İş sağlığı ve güvenliği profesyonellerinin (İşyeri Hekimi, İş Güvenliği Uzmanı ve Diğer Sağlık Personelinin) oluşturduğu özel kuruluşlar şeklinde tanımlanmaktadır. İş Güvenliği Uzmanlığı İşyeri Hekimliği Danışmanlık Risk Değerlendirmesi Ortam Ölçümleri Kayıt ve İstatistik Acil Durum Planı Adres: İstasyon Mah. Alan Sk. No: 8 / A Etimesgut / ANKARA www.askander.org.tr Tel: 0 312 243 28 88 (Pbx) - Faks : 0 312 243 29 99 web: www.coskunsel.com.tr | e-posta: info@coskunsel.com.tr 58 59 [ Haber ] Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığından KOBİ’lere Tam Destek Kamu ihale mevzuatında yapılacak değişikliklerle KOBİ’lerin ihalelerden daha fazla pay alması sağlanacak. K amu ihalelerinde KOBİ’lerin karşılaştığı sorunların giderilmesine yönelik mevzuatta düzenleme yapılacak. Onuncu Kalkınma Planı kapsamında yer alan 25 öncelikli dönüşüm programının 9’una ilişkin eylem planlarına göre, “Kamu Alımları Yoluyla Teknoloji Geliştirme ve Yerli Üretim Programı Eylem Planı” ile kamu alımlarında Ar-Ge ve yenilik katkısının gözetilmesi, yeniliğin, yerlileştirmenin ve teknoloji transferinin teşvik edilmesi, uluslararası doğrudan yatırımların artırılması öngörülüyor. Bu kapsamda, kamu kurumları tarafından açılan mal ve hizmet alımı ihalelerine katılım sürecinde KOBİ’lerin karşılaştıkları sorunların giderilmesine yönelik mevzuat düzenlemesi yapılacak. Böylece, KOBİ’lerin kamu alımlarına katılımının artırılması sağlanacak. Kamu İhale www.askander.org.tr Kanunu ve ilgili mevzuatlarda yerli üretim, yenilik ve teknoloji transferini teşvik edecek şekilde düzenleme yapılacak. Bu çerçevede, 6518 sayılı Kanun ile Kamu İhale Kanunu’nda yapılan değişiklikler doğrultusunda, kamu alımları yoluyla orta-yüksek ve yüksek teknolojili sanayi sektörlerinin teşvik edilmesini ve geliştirilmesini sağlamaya yönelik gerekli düzenlemeler yapılacak. Ayrıca, bu doğrultuda teknik ve idari altyapı da oluşturulacak. İdarelere eğitim verilecek Dönüşüm programı çerçevesinde, idareler için ihale dokümanı hazırlama ve tekliflerin değerlendirilmesi konularında eğitimler düzenlenecek. Bu kapsamda, kamu kurumlarının alım sistemine yönelik kapasiteleri artırılacak. Böylece, kamu kurumlarının yapmış olduğu ihalelerde fiyat dışı unsurlara ve yaşam döngüsü gibi uygulamalara da yer verilmesi sağlanacak.. MERKEZ Ostim OSB 57. Sok. No: 113 Ostim / ANKARA Tel : (+90) 312.354 16 34 Fax : (+90) 312.385 57 68 www.tek-elmakina.com FABRİKA İstanbul Yolu 25. km Atom Cad. No : 4 Sarayköy / ANKARA Tel : (+90) 312.815 42 11 Faxwww.askander.org.tr : (+90) 312.815 54 29 bilgi@tek-elmakina.com 60 www.askander.org.tr