0 2 3 3 6 6 6 6 0 0 0 56 6 6 6
Transkript
0 2 3 3 6 6 6 6 0 0 0 56 6 6 6
0 233 6 66 56 66 6 04646 30 20 60 0 660 0 660 0 160 5660 40 460 0 660 0 330 60 0 ,1.0 0 0 60 60 0 60 60 10 0 60 60 0 50 0 23 0140336 606060000 060060600,600660060600 .0000,1.06060660 60 60 6460 60 0 2360 0 10 14660 20 564660 20 0 450 0 0066066000 0150020 343306400064660230640022330 60 0 6560 10 0 6460 0 0 230 160 0 20 060 0340601660000 60 0 0 0 ,66.0 0 6160 60 0 0 0 20 0 0 2346660 0 10 616005646006036064060343 30 602006060666/ 3602660-00006014600 00 06060006065606040360 00 0020 060000000 560 0 ,4.0 60 5660 0 60 165660 30 360 0040605060 64665660 360 60 0 6466560 60 0 0 60660060 0060600360 0 60 60 0 0 0 660 00 36060030 0002 0 /0 260 0 40 60 0 0 0 66 0 40 1061006066046 5660 50 360 0 60 0 0 660 60 00616000060060 001000/ 6 %*)0') *%*)#$!)('"%%!'#!+" &% 2!$î+!,+!,%ª4!3!2)-ª-%2+%:îªîì"î2,îêî9,%ª(!:)2,!.-)ì4)2 ª+!3)-ª 3!9)ª 2!$î+!,î.ª/+52,!2).!ª!2-!ê!.)$)2 28/11/2010 03 Pelin Özgen pozgen@gmail.com Barselona’daki Dünya Mimarlık Festivali’ne (WAF) bu yıl da büyük bir ilgi vardı. Dünyanın dört bir yanından gelerek eteklerindeki taşları döktükleri festivalde, farklı ketegorilerde 3 gün boyunca onlarca proje sunumu gerçekleştirildi. Geçtiğimiz aylarda Ulusal Mimarlık Ödülleri’nde 4 ödül alarak büyük bir başarı yakalayan Erginoğlu&Çalışlar Mimarlık’ın Tuz Ambarı projesi, WAF’ta “Yeni ve Eski” kategorisinde birincilik ödülünü almaya hak kazandı. TOCA Mimarlık da “Üretim, Enerji ve Dönüşüm” kategorisinde birincilik ödülüne Azerbaycan Yevlakh’ta gerçekleştirdiği Tohum Tesisi Projesi ile layık görülerek Barselona’da herkesin yüzünü güldürdü. Erginoğlu & Çalışlar Mimarlık’ın Kurucu Ortağı Kerem Erginoğlu’na ve Toca Mimarlık’ın Genel Müdürü Erdinç Çiftçi’ye bu önemli ödülü almalarının arkasında yatan başarıyı sorduk. KEREM ERGİNOĞLU: “Sunum hazırlığını olabildiğince ciddiye aldık. Bir yıl evvel anglosakson tabanlı jüri karşısında terleyen meslektaşları görünce en iyi yöntemin kısa bir film üzerinden hazırlanmak olduğuna karar verdik. Oldukça kısıtlı bir zamanda bu projeler için birer sunuş hazırladık. İlk gün heyecanlanmadık desek yalan olur. Turkcell Ar-Ge binası ve Pendorya AVM’nin sunumlarını gerçekleştirdik. Akşamında açıklanan sonuçlar, gün boyu rakip meslektaşların sunumları ve eserleri bizlere bu festivalin ciddiyetini bir kez daha hatırlattı. Son derece titizlikle hazırlanmış, herbirinin arkasında derin fikirler olan, çoğu star mimar (Zaha Hadid, David Cheeperfield, Foster, vs...) ya da “mamut” diye adlandırdığımız 150-200 kişinin çalıştığı (RMJM, SOM, Arup...) 02 BARSELONA’DA MUTLU SON! Erginoğlu & Çalışlar ile TOCA Mimarlık, Dünya Mimarlık Festivali seçici kurulunun değerlendirmesinde ödüle layık görülen ilk Türk mimarlar olma ünvanını aldı. ofislerin hazırladığı projeleri izlemek bizi heyecanlandırdığı gibi rakip olarak kısmen endişelendirdi de... Daha sonra DDB Tuz Ambarı projemizi “yeni ve eski” dalında sunduk. Binamızın neden dalında en iyi seçildiğini akşam yemeğinde jürimizin önemli isimlerinden Ahmad Hamid’den öğrendik. Kendisi de bizim gibi Muma’nın Victoria and Albert Museum projesini çok beğenmiş. Ancak yapım koşulları, yapım yeri ve yapım süresi gözönüne alındığında bizim projenin ön plana çıktığını anlattı. Bu tür yapıların Doğu’da Batı’lı ülkelere göre ne kadar zor ortaya çıktığını anlatarak diğer jüriyi de ikna etmiş. Yine onun sözlerine dayanarak: ‘Royal Albert Müzesi’nde kimseye kolay kolay hata yaptırmazlar, oysa siz bu yapıyı yeniden ortaya çıkartıp yeniden işlevlendirmişsiniz...’ Sonuç olarak, yaklaşık 1500 kadar projenin katılımıyla en üst düzeyde gercekleşen bu festivalde yer almak gerçekten çok hoştu. Hepsinden önemlisi Türk mimarlığı adına bu ödülün sahibi olmak en gurur verici olanı...” ERDİNÇ ÇİFTÇİ: “Yevlakh Tohum Tesisi Kampüsü projemizin birkaç noktada jürinin dikkatini çektiğini düşünüyorum. Proje temasında; makine-yapılar yaratmak istedik. Makine yapılar makinenin yapı ile birbirine bağlantılar ve kopuşlar içerecek şekilde; yapı ile makinenin sınırlarının muğlaklaştırıldığı bir tasarım hedefledik. Yapılar ile makinelerin sınırlarını belirsizleştirdik. Proje konusu kendi başına mimarlığın çok da ilgilenmediği; daha çok mühendislik formasyonlarının konusu sayılan bir konudur. Bu gibi yapılarda Mimar’dan sadece bilinen makine yerleşimine göre yapılar tasarlaması beklenir. Bu konuda mimar olarak yeni bir işlev önermek ve bu işlevi mühendisler, işveren ve makine sağlayıcılarını ikna edecek düzeyde bir fikir geliştirmek farklı bir çalışma biçimi olmuştur. Bundan şunu kastediyorum; alışılmış tohum tesislerinin dikey kurgusuna alternatif olacak yatay bir işlev şeması önerdik. Bu yatay bandın tıpkı Fordist bir bandın birbirine bağlı ara istasyonları gibi bir vaziyet planı oluşturduk. Hammaddenin proses aşamasındaki her hareketinin dışavurumuna olanak verecek mimari formlarda yapılar tasarladık. Bütün bir tesis tek bir makine gibi tasarlandı. Mimari formlarda makine estetiğini açığa çıkaran; provakatif formlar ve cesur renk kullanımı da jürinin beğenisini kazanmıştır. Dünyanın en prestijli organizasyonlarından birinde mimari tarzımızın ödüle layık bulunması bizim için gurur vericidir.” 01 Tuz Ambarı, Erginoğlu&Çalışlar 01 03 02-03 Yevlak Tohum Tesisi, TOCA Mimarlık 04 Sibel Baştimur sbastimur@gmail.com OTURMAYA DA BEKLERİZ Cem Yılmaz’dan Ajda Pekkan’a, Latif Demirci’den Hıncal Uluç’a tanıdığımız pek çok isim Türkiye Omurilik Felçliler Derneği’ne destek sağlamak için tasarımda buluştu. Ataköy Plus Alışveriş Merkezi, Türkiye Omurilik Felçlileri Derneği’ne destek sağlamak amacıyla ‘Oturmaya da Bekleriz’ adlı bir sosyal sorumluluk projesi hazırladı. Gerek malzemesi gerekse formuyla son derece yalın ve ‘tanıdık’ bir sandalyenin farklı bakış açılarıyla yeni bir çehre kazandırıldığı proje kapsamında, aralarında Ajda Pekkan, Cem Yılmaz, Seda Sayan , Zerrin Tekindor, Hıncal Uluç, Sezen Akbaşoğulları, Latif Demirci ve Bengü’nün de yer aldığı 19 sanatçı katıldı. 4 Kasım’da açılan sergi, 5 Ocak tarihine kadara Ataköy Plus’ta görülebilecek. İstanbul Modern Sanatlar Galerisi’nin işbirliğiyle gerçekleşen ‘Oturmaya da Bekleriz’ sergisinin geliri Türkiye Omurilik Felç- lileri Derneği’nin Akülü Tekerlekli Sandalye Kampanyası’na bağışlanacak. Sergide çalışmalarına yer verilen sanatçıların da katılımıyla dikkatleri üstüne toplayan ‘Oturmaya da Bekleriz’ projesinin açılışı 4 Kasım’da Ataköy Plus’ta yapıldı. Türkiye Omurilik Felçlileri Derneği’nin omurilik felçlilerinin tıbbî, ekonomik, sosyal sorunlarının çözümü ve yeni omurilik felçlilerinin oluşmaması konusunda yaptığı mücadeleye katkıda bulunacak olan bu anlamlı projeyi yürüten Ataköy Plus Alışveriş Merkezi Müdürü Cemil Demirbakan, amaçlarının “Omurilik felçlilerinin yaptıkları mücadeleyi hatırlatmak, onlara destek olup, ışık tutmak” olduğunu söyledi. IMA’DA YENİ PROGRAMLAR Nişantaşı’ndaki İstanbul Moda Akademisi (IMA) ve London College of Fashion (LCF), modaseverleri “Geleceklerini Tasarlamaya” davet ediyor. İstanbul Moda Akademisi ve London College of Fashion işbirliği ile Türkiye’de ilk defa gerçekleşecek olan eğitim programları 4 ve 11 Aralık tarihlerinde IMA’da düzenlenecek olan tanıtım günlerinde tanıtılacak. Katılımcılar, moda alanında kendilerini parlak bir kariyere taşıyacak eğitim programları hakkında sorularına cevap bulmanın yanı sıra, İMA’nın eğitim ortamını görme ve IMA ve LCF eğitmenleri ile birebir görüşme fırsatı bulacaklar. Moda tasarımı ve benzeri konularda eğitim almış ve modadaki kariyerini zirveye taşımak isteyen öğrenciler için kurgulanan “Moda Tasarımı Yüksek Lisans Sertifika Programı”, moda ve giysiyi teknolojiyi ve teknikleri kullanarak yenilikçi bir yaklaşımla yorumlayan, estetik anlayışlarını kendi tasarımcı kişiliklerini benimseyerek aktarabilen, moda endüstrisini global anlamda anlayabilen ve kişisel yaratıcılığı bu anlayış ile birleştirebilen kişiler yetiştirmeyi hedefliyor. Uygulamalı yönüyle öne çıkan ve iş temelli olarak kurgulanan eğitim programı, uluslararası işbirlikleri ile iş ve staj imkanı da sunarak öğrencilerinin eğitim sonrası hayatını da şekillendiriyor. Dergilere Müjde “Moda Editörlüğü”, “Styling” ve “Yaratıcı Kalıp Teknikleri” eğitimleri IMA’nın yeni müjdeleri arasında! Moda tarihi ve medya kültürü, editörlük, moda pazarlaması, styling, moda yazarlığı konularını ve projeleri kapsayacak olan “Moda Editörlüğü” eğitimi medyanın moda üzerindeki etkisi, moda ve tasarım tarihinden editöryel planlama, moda reklamcılığı ve yaratıcı yazarlığa uzanan oldukça kapsamlı bir çerçevede kurgulanıyor. “Styling” eğitimi ise editörel styling, reklam styling’i, kişisel styling, renk teorisi, imaj kompozisyonu içeriğinin yanı sıra moda tarihi, medya genel kültürü, moda fotoğrafçılığı ve styling projelerini kapsıyor. “Yaratıcı Kalıp Teknikleri” ise öğrenciler 3 boyutlu olarak kalıp çıkarabilme yeteneklerini geliştirebiliyor ve bunun yanısıra modern ve trendlere uygun stiller yaratma ve uygulama şansına sahip oluyorlar. Katılımcının yaratıcı olarak drapaj tekniklerini tasarlamasını veya tasarımları konseptlere göre geliştirebilmeyi pratik etmesini amaçlayan eğitimle öğrenciler 3 boyutun 2 boyuta taransformasyonunun önemini anlama şansına sahip olacak. Tanıtım Günleri 4 ve 11 Aralık tarihlerinde IMA’da tanıtılacak diğer programlar; Moda Tasarımı ve Teknolojisi (lisans programı), Moda Portfolyosu, Moda Yönetimi, Moda Çizim Teknikleri, Moda Fotoğrafçılığı, Photoshop ve Illustrator, Perakende Yönetimi programları olacak. Tanıtım günlerine katılmak isteyen modaseverlerin IMA’yı arayarak (0212 219 41 41/1209) kayıt yaptırmaları yeterli. 28/11/2010 05 Gülay Hasdoğan gulayhasdogan@designturkey.org.tr İKİNCİ KEZ DESIGN TURKEY 7 Aralık’ta sonuçları açıklanacak Design Turkey Ödülleri’nun ilk aşaması geride kaldı. 296 başvurunun 222’si ön elemeyi geçti. Peki ama kriterler neydi? 01 İlki 2008 yılında gerçekleştirilen Design Turkey Endüstiyel Tasarım Ödülleri’ne 386 ürün tasarımı başvurusu alınmış, bunlardan 311’i ön elemeyi geçmişti. Bu yıl ikincisi düzenlenen ödül sistemine alınan 296 ürün tasarımı başvurusundan 222’si ön elemeyi geçti. Bu rakamlar neyi ifade ediyor? Ön değerlendirme jürisi iki ölçüt üzerinden değerlendirme yapıyor: (1) Özgünlük ve (2) Ödül Kapsamına Uygunluk. Bu ölçütlerin yanı sıra verilen bilgilerin yeterliliği de değerlendirmede rol oynuyor. 2008 yılında tasarımcılar ve endüstriyel kuruluşlar ilk kez bu ödüle aday olmaya davet edildiğinde “endüstriyel tasarım” kavramının ülkemizde bazı sanayi kesimlerinde yeterince anlaşılamadığının farkına varılmıştı. “Endüstriyel tasarım” kapsamına giremeyecek başvurular da olduğu için ön değerlendirme jürisi ikinci ölçüte ağırlık vererek eleme yapmıştı. Bu yılki başvurular incelendiğinde 2008 yılı Design Turkey ödüllerinin ve bunların tanıtımının doğru hedefe ulaştığı anlaşılıyor. Çünkü bu yıl endüstriyel tasarım kapsamının tamamen dışında sayılabilecek neredeyse hiç başvuru yapılmadı. Dolayısıyla jüri ön değerlendirme ölçütleri kapsamında beklentilerini 2008 yılına kıyasla daha yüksek tuttu. Design Turkey 2010 ana değerlendirme jürisi 5 ve 6 Aralık’ta İstanbul Yenibosna’da Dış Ticaret Kompleksi’nde sergilenecek ürünler üzerinden “iyi tasarım” ve “üstün tasarım” ölçütleri çerçevesinde yapılacak. Ödüller 7 Aralık akşamı sahiplerine iletilecek. Sergi aynı akşam halka açılacak ve 26 Aralık’a kadar devam edecek. Bu yılki ödül sistemi uygulamasının önemli bir diğer farklılığı ise hem ön değerlendirmenin hem de ana değerlendirmenin uluslararası bir jüri tarafından gerçekleştirilmesi. 2008 yılında sadece ana değerlendirme jürisi uluslararası kompozisyondaydı. konuklar arasında Avrupa Endüstriyel Tasarım Birlikleri Bürosu (BEDA) Başkanı Jan Stavik ve Uluslararası Endüstriyel Tasarım Toplulukları Konseyi (ICSID) Yönetim Kurulu Üyesi Michelle Berryman gibi tasarım örgütü temsilcileri, Avustralya Uluslararası Tasarım Ödülleri’nin Program Direktörü Stephanie Pemberton gibi ödül sistemi uygulamasında doğrudan deneyimli kişiler ve Ayşe Birsel, Olaf Barski, Sudhir Sharma ve Michael Rodber gibi dünyaca tanınmış tasarımcıların yanı sıra, Lancaster Üniversitesi Tasarım Bölümü Başkanı Stuart Walker, Royal College of Art Otomotiv Tasarımı Bölümü Başkanı Dale Harrow, Avustralya UNSW’dan Oya Demirbilek ve Delft Teknoloji Üniversitesi Endüstriyel Tasarım Mühendisliği Fakültesi Dekanı Cees de Bont gibi akademik önderler de var. Jüride ayrıca endüstriyel tasarım alanını ulusal bazda iyi tanıyan yurt içinde deneyimli tasarımcılar ve akademisyenler var. Design Turkey 2010 jürisi, endüstriyel tasarım alanında ulusal ve uluslararası bağlamda önemli çalışmalara imza atmış, farklı kanaat önderlerini bir araya getiriyor. Jüriye yurt dışından davet edilen Design Turkey 2010, beraberindeki etkinliklerde tasarımcının toplumsal sorumlulukları konusuna odaklanıyor. 8 Aralık 2010 tarihinde Dış Ticaret Kompleksi’nde düzenlenecek Uluslararası Jüri “Sorumlulukla Tasarım” başlıklı konferans, tasarımın topluma faydasını ve endüstriyel tasarımcıların sosyal sorumluluklarını dışardan bir bakış açısıyla yurt dışından davet edilen konukların katkılarıyla tartışacak. 2008 yılında olduğu gibi bu yıl da Design Turkey kavramsal tasarım ödülleri, üretilmiş ve piyasaya sürülmüş ürünlerde her zaman dikkate alınmayan ancak insanlık için önem taşıyan bir konuya eğiliyor. “İnsani Tasarım” başlıklı Kavramsal Tasarım Yarışması, katılımcıları fiziksel veya sosyal olarak dezavantajlı olan kişi ve toplulukların yaşam kalitelerini yükseltecek ürün ve sistemler geliştirmeye davet etti. Kavramsal tasarım yarışmasına 15 başvuru alındı ve bunlardan sekizi ön değerlendirmeyi geçti. Daha bilinçli bir katılım ve daha seçkin bir sergi ile başlangıç yapan Design Turkey 2010 Endüstriyel Tasarım Ödülleri “iyi tasarım” ve “tasarımın topluma faydası” konularında farkındalık yaratma misyonuyla yoluna devam ediyor. Ayrıntılı bilgiye http://www.designturkey.org.tr adresinden ulaşılabilir. 01. 2008 yılında yapılan Design Turkey’e katılan eserlerden... 06 Özlem Devrim ozlem.devsrim@etmk.org.tr New York City Taksi finalistleri belli oldu. New York Belediye Başkanı Michael Rubens Bloomberg ve TLC (Taksi ve Limuzin Komisyonu) Başkanı David S. Yassky tarafından düzenlenen basın toplantısında varolan tüm taksilerin yerini alacak özel NYC taksi tasarımı için üç finalist firmanın isimlerini açıkladı. Ford Otosan tarafından Gölcük’te üretilen Transit Connect ile birlikte Karsan’ın geliştirdiği % 100 Türk Malı taksi projesi de finalistler arasında… New York lisanslı taksisi, 1970 yılında, şehir uyumluluğu gözetilerek alınan bir kararla “yellow cab” olarak şekillenmişti. TLC Komisyonu “yellow cab”ın bir ikon olduğunu vurgulayarak, geleceğin taksisinin de New York şehrine yakışacak, sembol yaratacak bir model talep ediyordu. Ayrıca yeni taksinin, ulaşılabilir, rahat ve “yeşil” olmasına da özen gösterilmeliydi. 2000’li yıllarda New York City taksi filosunun egemen aracı benzinli Ford Strech Crown Victoria idi. Bu aracın 2011 yılı itibariye üretilmemesi kararıyla sürücü ve araç sahiplerinin bir alternatif oluşturma ihtiyacı belirdi. Bunun da geleceğin taksisine açılan kapılardan biri olduğu açıklamalar arasında. 2007 yılında, New York Belediyesi yetkilileri, geleceğin taksisi projesine ilk adımlarını atarken, ana hat taksi şoförleri, sahipleri ve yolcuları da dahil olmak üzere ilgili paydaşların oluşturduğu bir fokus grup oluşturdu. Bu fokus grubun çalışmaları neticesinde, 2009 yılının Aralık ayında NEW YORK’UN TAKSİSİ TÜRKİYE’DEN Mİ? New York taksilerini yenilemek için açılan Geleceğin Taksisi ihalesinin 3 finalistinden biri Ford Otosan, bir diğeri Karsan. New York City Belediyesi yetkilileri, TLC (Taksi ve Limuzin Komisyonu) üyeleri, otomobil üreticileri, ulaşım araç tasarımcıları New York taksi olarak hizmet edecek araç için en iyi fikirleri sunmak amacıyla bir ihale duyurusu yaptı. New York’ta ‘Geleceğin Taksisi’ sloganıyla açılan taksi ihalesine katılan 14 proje arasında 3 finalist belli oldu. New York Belediye Başkanı Bloomberg tarafından açıklanan finalistler arasına Ford Otosan tarafından Gölcük’te üretilen Transit Connect ile birlikte Karsan’ın geliştirdiği %100 Türk Malı taksi projesi de girdi. İhalede 3. finalist ise Japon Nissan’ın geliştirdiği taksi modeli oldu. Karsan ve Ford firmalarının rakip olduğu ihaleye Ford, halen New York sokaklarında kullanılan modeli yerine Transit Connect ile çıkmıştı. Karsan ise özellikle Amerikan basını tarafından ihaledeki en iddialı araç olarak gösteriliyor. Geleceğin taksisi imajına daha uygun olması, aracın yolculara şehri seyrettirecek şekilde camlarla kaplı olmasının göz doldurması ve engelli insanlar için düşünülen kolay kullanım özelliklerinin artı değer yaratması basın tarafından övülenlerden. Bu ihalenin tek amacının tüm New York’lular için tasarlanmış doğru taksiyi bulmak olduğu komisyon üyeleri tarafından özellikle vurgulanıyor. Aynı zamanda New York taksi sanayi için güvenilir bir ortak olabilecek, geleceği düşünen bir üretici aradıklarının da altını çiziyorlar. İhalenin nihai sonucu 2011 Ocak ayı sonuna dek 600 bin taksi yolcusunun oyları ve New York Taksi ve Limuzin Komisyonu’nun değerlendirmeleriyle belli olacak. New York Belediyesi halkı oylamada değer kriterlerinin önemi konusunda bilinçlendirmeye çalışıyor. New York sokaklarında tüm taksilerin yenilenmesinin ise 2014 yılını bulacağı belirtiliyor. Geleceğin taksisinin ihale kararlarında öngörülen nitelikler ise şöyle sıralanıyor: Yüksek güvenlik standartları, Üstün yolcu memnuniyeti, üstün sürücü konforu ve kolaylıkları, uygun fiyat ve satış sonrası hizmet kolaylıkları, sürdürülebilirlik, kullanışlı iç hacim, evrensel erişilebilirlik, New York City için uygun simgesel tasarım 01. Gölcük’te üretilen Transit Connect 02, Karsan’ın taksi projesi Gözde Tüfekçi gozde@kaletasarimmerkezi.com KTM’DEN TASARIM BURSU Kale Tasarım Merkezi (KTM), bu yıl beş tasarım öğrencisine eğitim bursu veriyor Türkiye’de tasarımla ilgili farkındalık yaratmak ve bu sektöre katkı sağlamak amacıyla faaliyetlerini sürdürüren Kale Tasarım Merkezi, tasarım öğrencilerine verdiği desteği her geçen gün arttırıyor. Kale Tasarım Merkezi, Dr. İbrahim Bodur Kaleseramik Eğitim, Sağlık ve Sosyal Yardım Vakfı (KSV) bünyesinde tasarım kültürü ve yönetimi öğrencilerini desteklemek amacıyla 2010 yılı itibariyle her yıl düzenli olarak eğitim bursu vermeye başlıyor. KTM tarafından verilen 2010-2011 öğretim yılı bursu almaya hak kazanan öğrencilerin sonuçları açıklandı. Bu yıl açılan başvuru kapsamında, Türkiye’nin çeşitli üniversite ve bölümlerinden 5 öğrenci üniversite eğitimleri boyunca burslu okuyacak. Tasarımın temelini oluşturan eğitiminin teşvik edilmesi ve başarıya katkı sağlanması amacıyla yürütülen projede, tüm tasarım disiplinlerine açık olarak, her yıl belirlenen kontenjanlar dahilinde lisans eğitimi alanında burs sağlanacak. Kale Tasarım Merkezi’ne bu yıl yapılan başvurular, öğrenci profili açısından çeşitlilik gösteriyordu: Başvuruların 29’u mimarlık, 47’si endüstriyel tasarım, 12’si iç mimarlık, 1’i moda tasarımı, 11’ise grafik tasarımı bölüm öğrencilerinden oluşuyordu. Öğrenciler, her yıl Eylül-Ekim aylarında açılacak olan burs başvurularını KTM websitesi üzerinden takip edebilirler. Tasarım eğitim bursu kazanan öğrencilerin isimleri prensip gereği açıklanmıyor. Kazananlar KTM’nin internet sitesi www. kaletasarimmerkezi.com adresine girerek sonuçları öğrenebilir. 28/11/2010 07 BEKLENEN YARIŞMA SONUÇLANDI Tasarım yarışmaları konusunda enflasyon yaşanan ülkemizde bu alanda markalaşmak çok da kolay değil. Oysa istikrarıyla dikkatleri üzerine toplayan MOSDER’in Ulusal Ev Mobilyaları Tasarım Yarışması 6. senesi itibariyle bunu gerçekten başardı. Üniversitelerde yetişen genç, yetenekli iş gücüne kariyer olanakları sunmayı ve mobilya sektörünün tasarım ve markalaşma sürecine katkı sağlamayı hedefleyen yarışmada engelliler için geliştirilmiş 51, toplamda ise 352 tasarım yarıştı. Kasım başında Yapı Endüstri Merkezi’nde düzenlenen ödül töreniyle kazananların açıklandığı yarışmanın sonucunda toplam 31 ödül dağıtıldı. Mosder’in altıncı kez gerçekleştirdiği, merakla beklenen Ulusal Ev Mobilyaları Tasarım Yarışması sonuçlandı. Altı kategoride toplam 31 ödül verildi. Ödüllü projeler arasında; evde çalışan engelliler için geliştirilmiş çalışma odası, çocuklara üzerinde zıplama özgürlüğü getiren yatak, araba bagajına sığabilen yatak odası takımı ve puzzle eğlencesi yaşatan modüler depolama ünitesi gibi yepyeni fikirler vardı. Tasarımlar arasında, mobilyaların eylemleri kısıtlamak yerine çeşitlenip yaşama yer açan objeler olarak ele alınması dikkat çekerken, birkaç amaçla kullanılabilen çözümler öne çıktı. Yarışmada toplam 104 bin TL’lik para ödüldü verildi; ancak kazananların tek kazancı bu değildi. Tasarım haklarının tescili, uluslararası fuarlara MOSDER himayesinde katılım, MOSDER üyesi sektörün en büyük 35 şirketinde iş ve staj olanakları da dereceye giren proje sahiplerinin oldu. Ulusal Ev Mobilyaları Yarışması bu sene de “Genç Odası”, “Salon Takımı”, “Kanepe”, “Yatak Odası”, “Hizmet ve Servis Elemanı” ve “Engelliler için Ev Mobilyası” kategorilerine ayrılmıştı. Türkiye’nin dört bir yanından öğrencilerin başvurduğu gazetelik ve yatak olarak da kullanılabilen, işlevsel bir ürün olarak tanımlandı. Doğu Akdeniz Üniversitesi öğrenicisi Mehmet Kartal’ın “elde bile taşınabilen yatak odası” da ödül alan tasarımların arasındaydı. Ürün ½ metrekarede çözüm getirmeyi hedefliyordu ve yalnızca 21 kg. geliyordu. Salon Takımı’ndaki ödülü ise İstanbul Teknik Üniversitesi’nden Fevzi Karaman ve Şule Çolak kazandı. Karaman ve Çolak’ın imzasını taşıyan takım, kapalı olarak yerleştirildiğinde 2 kişilik kanepe olarak kullanılıyor. Oysa açıldığında 2+1+1’lik bir takımı oluşturuyor. Tek bir dolap içinden çıkan 6 kişilik yemek takımı ve servis ünitesi tasarımıyla Cemal Çobanoğlu, İstanbul Teknik Üniversitesi ismini yarışmada öne çıkaran bir diğer isimdi. Yarışmanın dikkat çekici ürünlerinden biri de Orta Doğu Teknik Üniversitesi öğrencisi Mehmet Erdi Özgürlk’ün Hiroşima’ya atılan atom bombasının sembolize ettiği askılığıydı. Özgürlük’ün u ürünü kendisine Hizmet ve Servis Elemanı kategorisi ödülü getirdi. Evde çalışan engelliler için geliştirilmiş çalışma odası tasarımılarıyla Karadeniz Teknik Üniversitesi öğrencileri Özge Uğur ve Ayşe Erdoğan ikilisi de son kategori olan Engelliler İçin Ev Mobilyası’nın ödülünü sırtladılar. 01 01. Kanepe kategorisi 3.sü Erdem Sezgin’in ürünü 03 02 ödül kazanan tasarımı mekanda hareket özgürlüğü kazandırmak maksadını taşıyordu. Yarışmanın dikkat çekici kategorilerinden biri de “Kanepe” idi. Yeditepe Üniversitesi öğrencisi Berk Kotel’in ödülü getiren tasarımı sehpa, yarışmanın sonuçları da üniversiteler arasında dengeli bir dağılıma sahipti. Genç Odası kategorisinde yarışan Hacettepe Üniversitesi öğrencisi Saba Çömez, genç odalarındaki dağınıklığa çözüm getirmeyi hedefledi. Çömez’in 04 02. Yatak odası 1. mansiyon Gökhan Ertürk’ün tasarımı 03. Engelliler için ev mobilyası tasarımı 2. mansiyon ödülünü alan Mustafa Emre Olur ve Sevin Coşkun imzalı proje 04. Salon takımı 2. mansiyonu Seda Canoğlu 08 Şanel Şan sanelsan@gmail.com www.finnishdesignshop.com Finlandiya tasarımına adanmış bu sitede ülkede yeni çıkan tasarım ürünlerini, mobilya, Aydınlatma, dekorasyon, sofra, mutfak, banyo, dış mekan, giyim&aksesuar olmak üzere 8 kategoride farklı tasarımcılara ve firmalara ait binlerce ürünü görmeniz mümkün. Araştırma yaparken dilerseniz Alvar Aalto’dan, Alfredo Haberli’ye, Erik Magnussen’den, Tools Design’a pek çok tasarımcının ürünlerini, hem tasarımcısı hem de ürünleri hakkında detaylı bilgi alarak incelemeniz mümkün. Site sadece alışveriş değil aynı zamanda bir Finlandiya kültür belleği vaziyetinde. www.designboom.com Avrupa’nın günceli en yakından takip eden mimarlık, tasarım, sanat, fotoğraf, grafik internet dergisi designboom’un mağazası farklı fikirlerin peşinde olanlar için ideal. Orijinal tasarım ürünlerine online olarak sahip olabildiğiniz sitede tasarımcılar en yeni ve eğlenceli ürünleri ile yerlerini almış durumda. www.takeaway-istanbul.com Buram buram İstanbul kokan bu sitede tasarımcıların ürünlerinin hepsi İstanbul temalı. Take Away İstanbul tasarımcıların İstanbul ile ilgili ürünler tasarlayacağı, üreticilerin tasarımcılar ile beraber ürünler üzerinde çalışacağı ve sonucunda müşterilerin tasarım değeri olan ürünler bulabilecekleri bir proje olarak düşünülerek 2007’de hayata geçirilmiş. www.momastore.org “Good design=great gifts” (iyi tasarım=harika hediye) mottosuyla açılan Moma Store, Moma Müzesi’nin (Museum of Modern Art, New York) tasarım alışveriş sitesi. Ev aksesuarları, kişisel akseuarlar, kırtasiye ürünleri, posterler, mutfak gereçleri, mobilya, aydınlatma aradığınız en iyi yılbaşı hediyeleri kesinlikle burada. TEK TIKLA TASARIM ALIŞVERİŞİ Artık tasarım alışverişi de oturduğunuz yerden yapabilecekleriniz arasında. Hayran olduğunuz tasarımcıların ürünlerine sadece aşkla bakabilmek çok gerilerde kaldı. İşte o adresler... http://designmuseumshop.com Zaten bir “tasarım” müzesi olan bir kurumun mağazasında başınız dönebilir. Londra Tasarım Müzesi (London Design Museum) online mağazasında 15 farklı kategoride TAF Architects imzalı ahşap aydınlatmadan, Hans J. Wegner tasarımı Wishbone sandalyeye, George Nielsen tasarımı Tripod saatten, Gocycle tasarımı bisiklete her şey elinizin altında. www.tate.org.uk Tasarımcılar Tate’de buluşuyor. Dünyanın en önemli sanat müzelerinden biri olan Tate, online mağazası ile de sanat ve tasarım dünyasını buluşturuyor. Yılbaşında sizin için özel insanlara özel hediyeler vermek istiyorsanız yılbaşı koleksiyonlarına bakabilirsiniz. Sayfada yer alan Designer’s at Tate bölümünde 25 farklı tasarımcının ürünlerine ulaşmanız çok kolay. www.porquedesign.net Çevreye duyarlı doğa dostu Chacha çantalar, renk renk farklı desenlerdeki bujo yastık kılıfları Porque Design’da satışa sunuluyor. Modern kentli kadının ve erkeğin yaşam kalitesini tasarım çizgileriyle artırma amacıyla yola çıkan Porque Design, 22 yılını tasarıma adamış Pınar Karatay tarafından 2009 yılında kuruldu. Karatay öncülüğünde farklı dokunuşlar için ilk adımını atan Porque Design ekibi “bujo” özel koleksiyonunu kişisel yaşam alanlarımız olan evlerimiz için tasarlamış. Hala aradığınızı bulamadıysanız, seçenekler tükenmedi! www.dealextreme.com www.red-dot.de www.enilginc.com www.luerzersarchive.net www.evmanya.com www.threadless.com adreslerine de uğramaya ne dersiniz? 28/11/2010 09 Emine Merdim Yılmaz eminemerdim@arkitera.com Kısıtlı bütçeler halinde hareket edilen öğrencilik yıllarında bu herkes için belki mümkün olmayabilir. Neyse ki son zamanlarda öğrenci değişim programları ya da ya da interrail ile Avrupa’yı bir uçtan bir uça seyahat etmek kısıtlı bir kesim için bu imkanı sağlayabiliyor. Türkiye dışında bu amaçla öğrencilere burslar veriliyor. Seyahat Bursu (Travelling Scholarship ya da Fellowship) olarak adlandırılan bu yardımların bazıları meslek kurumları bazıları ise mimarlık ofisleri tarafından veriliyor. Bu sene 10. yılını kutlayan Arkitera Mimarlık Merkezi benzerlerinden örnek alarak “Arkitera Seyahat Bursu” adı altında bir burs vermeye başlıyor. 1 Aralık’ta ilan edilecek bursla ilgili tüm detayları Arkitera.com’dan, Twitter ve Facebook sayfalarından öğrenilebilirsiniz. Peki ya başka? RIBA Norman Foster’dan Burs RIBA Norman Foster Seyahat Bursu 2006 senesinden beri veriliyor. 6.000 Pound’luk yardımı kazanacak kişi Norman Foster ve RIBA Başkanı’nın arasında bulunduğu jüri üyeleri tarafından belirleniyor. Bursu kazanmak için gönderilecek önerilerin mutlaka “geçmişten öğrenip geleceğe aktarmak”, “toplumunu geleceği”, “yerleşimlerin yoğunluğu”, “sürdürülebilirlik”, “kaynakların kullanımı”, “kent yaşamının kalitesi” ve “ulaşım” ile ilgili olması ve sunumların grafik ve fotografik ve yazılı anlatımla yapılması gerekiyor. Dahası, başvuracak öğrencinin RIBA tarafından onaylanmış 100 üniversiteden birinden ve birinci sınıfı tamamlamış olması gerekiyor. Şimdiye kadar bursu kazanan öğrenciler Amerika, Avrupa, Afrika, Güneydoğu, Uzakdoğu ve Orta Asya ve Rusya’ya seyahat gerçekleştirdiler. Örnek olması açısından şimdiye kadar yapılan çalışmalara göz atalım: • 2010: “ Soğuk iklimlerde mekan araştırması-kuzey ülkelerinde mekan üzerine bir çalışma”, Andrew Mackintosh, Robert Gordon University, Aberdeen, İngiltere • 2009: “Geçmişin şehirleri, geçmişte sürdürülebilirlik”, Amanda Rivera, University de Bio Bio, Şili • 2008: “Sürdürülebilir kentlerin şekillenmesinde toplu taşımanın rolü”, Faizan Jawed Siddiqi, Rizvi College of Architecture, Mumbai, Hindistan • 2007: “Yeniden doğan Doğu: Asya’nın komunist şehirlerini keşfetmek ve deneyimlemek”, Ben Masterton-Smith, UCL, Londra, İngiltere GEZMEK İÇİN BURS Seyahat etmeyi kim sevmez? Üstelik de burslu olursa? Seyahat bursu olarak adlandırılan üstelik de mimarlık ofisleri tarafından verilen burslardan haberdar mısınız? Bursa başvurmak için son gün 1 Mart 2011. Kazanan isim Nisan ya da Mayıs ayında ilan edilecek. Seyahat dönemi ise Haziran ve Ekim ayları arasında olacak. Detaylı bilgi www.fosterandpartners.com/ adresinden alınabilir. Adam Architecture Usülü Seyahat Seyahat bursu veren mimarlık ofislerinden bir diğeri de ADAM Architecture. İngiltere merkezli mimarlık ofisi tarafından verilen burs şimdiye kadar 5 kez, 2010 senesinde ise kapsamı genişletilerek ilk defa uluslararası alanda verildi. 1.500 Pound’luk ödül ADAM Architecture’ın yöneticilerinin de olduğu bir jüri tarafından belirleniyor. Başvuru yapmak için hazırlanacak çalışmaların aşağıdaki alanlarda olması gerekiyor: • Kentsel tasarımcıların kullanabileceği bir ya da birden fazla sistemin keşfedilmesi, • Yeni kent çeşitlerinin yaratılması, • Yeni yerellik ve küresel kültür arasındaki ilişki, • Uzun ömürlü olan ürünlerin çevreye olan katkısı, • Mimarlık ve kentleşme arasındaki çerçeve. Yeni dönem için başvurular henüz başlamamış. Bursla ilgili detaylı bilgi www.adamarchitecture.com/ adresinden alınabilir. Son olarak vereceğim örnek ise kurumsal mimarlık ofislerinin en büyüklerinden SOM tarafından veriliyor. Bu bursun diğerlerinden önemli bir farkı var. Sadece Amerika Birleşik Devletleri’nde bulunan üniversitelerde mimarlık, tasarım, mühendislik ve kentsel tasarım alanında eğitim gören öğrencilere veriliyor. Bu açıdan burs, Türkiye’deki öğrenciler için uygun değil, yüksek lisansına Amerika Birleşik Devletleri’nde devam etmek isteyenler başvurabilir. Her sene toplam 50.000 Dolarlık ödül dağıtılıyor. Bu bursda da henüz yeni dönem başlamamış. Geçtiğimiz yıllarda ödül kazananlar ve ödül ile ilgili detaylı bilgi www.somfoundation.som.com/ adresinden alınabilir. 10 Sibel Baştimur sbastimur@gmail.com ‘TASARIMIN DOĞASI’ addresistanbul’da 15 Aralık’a dek devam edecek “Tasarımın Doğası” sergisinde 30 tasarımcı ve 20 markanın natürel malzemelerle üretilmiş, organik formlardan ilham alan ve doğaya saygılı ürünleri görülebilecek. 01 Küratörlüğünü maybedesign’ın yaratıcılarından, ödüllü tasarımcı Erdem Akan’ın üstlendiği “Tasarımın Doğası” sergisi, bir nevi Türkiye’deki tasarım-doğa ilişkisinin toplu fotoğrafı gibi. Eastmeetswest Çay Bardağı ve bavulu koltuğa dönüştürdüğü Sitbag gibi tasarımlarıyla tanınan Akan bu yeni sergiyle tasarım dünyasında çok konuşulacak bir çalışmaya imza atıyor. ‘Tasarımın Doğası’, ülkemizde son on yılda tasarım dünyasının ve endüstrinin doğaya yaklaşımı hakkında fikir vermeyi amaçlıyor. Sergi aynı zamanda gelecek nesil tasarımcıların ve markaların bu konuda daha duyarlı ürünler tasarlayabilmeleri için ilham vermeyi hedefliyor. 3 Ana Tema Sergide, doğa ve tasarım arasındaki ilişki üç ana temada toplanıyor: Formları ile doğadan etkilenenler, doğal malzemeler kullananlar ve doğaya saygılı üretim ve kullanım sunanlar. Bu ana temalarda tasarlanmış ürünler serginin aktörleri. addresistanbul’un giriş kapısından başlayan ve koridorlara doğru dallanan yerdeki dev ağaç soyutlaması sizi gezdiriyor. Doğanın hem sunduğu doğal malzemeler, hem de organik formları ile her zaman sanata ilham verdiğine değinen serginin küratörü Erdem Akan, günümüz çevre sorunları ve tasarımcıların çevreye saygılı üretim ve tüketim imkanları sunan ürünler tasarlama sorumluluklarının kendini böyle bir sergi fikrine getirdiğini ve addresistanbul’un da 5. yıl etkinliği için çok doğal bir içerik oluşturduğunu söylüyor. Akan, “addresistanbul zaten markaları ve konumu ile İstanbul’un çağdaş dekorasyon ve tasarım merkezi. Bu büyük ve dolu mekan içerisinde ürünlerin ve anlamlarının kaybolmamaları için tematik gruplamalar yaptık. Ve belki de Türkiye’de ilk kez bir tasarım sergisini tasarımcı değil, ürün odaklı kurguladık” diyor. Düzenledikleri serginin dünyayı kurtaramayacağının bilincinde olduğunu belirten Erdem Akan, amaçlarının Türkiye’de sanayi ve tasarımın doğa ile ilişkisinin fotoğrafını göstermek olduğunu, bu fotoğrafın yakın gelecekte doğa ile daha sürdürülebilir ilişkiler kuracak projelere ilham vermesini arzuladığını söylüyor. Mimardan tasarımcıya, fotoğrafçıdan sanatçıya, stilistten reklamcıya ve dergi editörlerine kadar farklı meslek gruplarından gelen, yaratıcılığı ve enerjisiyle öne çıkan katılımcıların sergilerine destek verdiğini söyleyen addresistanbul Genel Müdürü Funda Akın ise, “Addresistanbul’un yaptığı sergilerde hiçbir ticari beklentisinin ve satış kaygısının olmaması ve mimari ortamın bu tarz yaratıcı sergilere uygunluğu ve büyüklüğü, tasarım ve sanat platformuna destek verebilmemiz için çok önemli avantajlar. Biz addresistanbul ekibi olarak trendler doğrultusunda farklı projeler geliştirmeye devam ediyoruz, ancak farklı küratörlerin, markaların veya tasarımcı ve sanatçıların da yaratıcı projeleri olduğunda, mekan ve organizsyon olarak destek verebiliriz” diyor. 01 Erdem Akan küratörlüğündeki sergiden. 28/11/2010 11 Pelin Özgen pozgen@gmail.com Geçmişten günümüze gelmiş en önemli mimarlık ödüllerinden biri sayılan, çağdaş, başarılı mimari ve kentsel tasarım örneklerine verilen Ağa Han Mimarlık Ödülleri sahiplerini buldu. Ağa Han Mimarlık Ödülü kazanan beş proje, 24 Kasım 2010 tarihinde Katar’ın başkenti Doha’da bulunan İslami Sanatlar Müzesi’nde yapılan bir törenle açıklandı. AĞA HAN’DAN GÜZEL HABER Aldığı uluslararası ödüllerle, isminden sıkça söz ettiren Emre Arolat, Edirne’deki İpekyol Tekstil Fabrikası yapısı ile 2010 Ağa Han Mimarlık Ödülü’nün sahibi olarak Türkiye’ye bu anlamlı ödülü kazandıran mimar oldu. Yapı işverenin ticari menfaatine dönük olarak, işlevsel verimliliği hümanizm ile birleştirmesi ve çoğunlukla yerel malzemelerden inşa edilmiş olarak, arsasına hafifçe oturması gibi nedenlerden dolayı jüri tarafından ödüllendirilmiş. Suudi Arabistan’ın başkenti Riyad’daki “Wadi Hanife Sulak Arazisi” projesi anlamlı bir ekolojik kentsel gelişim örneği sergilediği için Moriyama&Teshima Plancılık Limited&Buro Happold ortak girişimi, İspanya’nın Cordoba kentindeki en önemli erken İslami arkeolojik sahalardan birisi olarak nitelenen “Madinat al-Zahra Müzesi” ile Nieto Sobejano Mimarlık, Tunus’taki “Tunus Hipermerkezinin Canlandırılması” ile Association de Sauvegarde de la Médina de Tunis, Çin’in Fujian Bölgesi’nde yer alan ve ortasından geçen nehrin her iki yanına da uzanan küçük Xiashi Köyü’nün iki yakasını birleştiren “Köprü Okul” yapısı ile Li Xiaodong Atölyesi Ağa Han Mimarlık Ödülleri’nin diğer sahipleri oldular. Ödül töreninde Ağa Han, Profesör Oleg Grabar’a yaşam boyu İslam Sanatı ve Mimarlığı alanına olan katkılarının takdiri olarak Başkanın Ödülü’nü de sundu. Aldığı uluslararası ödüllerle mimarlık gündeminden düşmeyen Emre Arolat, bu kez de İpekyol Tekstil Fabrikası ile Ağa Han Ödülü’nü Türkiye’ye taşıdı. Ağa Han Mimarlık Ödülü, 1977 yılında İsmailiye mezhebinin lideri Ağa Han tarafından, müslümanların kaydadeğer oranda varlık gösterdiği toplulukların yapılı çevrelerindeki mimarlık ve diğer müdahale biçimlerindeki kusursuzluğu tanımak ve desteklemek üzere başlatıldı. Ödül her üç yılda bir verilmekte ve bugünün yapılı çevresine etki eden, mütevazı, küçük-ölçekli projelerden büyük komplekslere kadar tüm yapı tiplerini kapsamakta. Üç yılda bir verilen ve bu yıl onbirincisi düzenlenen Aga Khan Mimarlık Ödülü, sadece mimarları değil, projenin gerçekleşmesinde önemli rol oynayan belediyeler, müteaahitler, müşteriler, ustalar ve mühendisleri de destekler. Ödülün kapsamı birçok mimarlık ödülünden farklı olarak - çamur ve bambudan yapılmış yenilikçi okullardan, son derece teknolojik “yeşil” yapılara kadar - sadece mimari kusursuzluk gösteren değil, aynı zamanda yaşam kalitesini de yükselten projeleri değerlendiriyor. Ödül’ün 33 yıl önce başlatılmasından bu yana, 105 proje ödül kazanmış ve 7500’ün üstünde proje arşivlenmiş. “İLK KEZ BİR SANAYİ YAPISI ÖDÜLLENİYOR” Uzun bir dönem Aga Khan Mimarlık ödülleri Merkezi’nde Genel Sekreterlik yapmış olan Profesör Dr. Suha Özkan’dan 2010 yılı ödüllerinin değerlendirmesini aldık: “Aga Khan Mimarlık Ödülü’nün en heyecan verici yönü her dönemde hoş sürprizler getirmesi ve kendi tarihine ve “Ödüllü Projeler” dağarcığına yenilikler eklenmesidir.1982-2007 yılları arasında yöneticiliğini yaptığım bu süreçte jüriler her seferinde beni şaşırtmış ve mimarlık ve çevre ile sorumlu yöneticiler ortamına verdikleri uyarı ve iletilerle beni hep heyecanlandırmıştır. 2010 Ödülleri de bu geleneği sürdürmekte. Öncelikle Ödül’ün en başından, 1976 yılında hedeflenen her biri yüz bin dolarlık beş ödül ilk kez gerçekleşmektedir. Bu önemli bir adımdır. Böylece ödüllendirilen projelerin mesajları daha güçlü bir biçimde algılanacaktır. Kentindeki koruma çalışmalarına bir yenisini eklemiş bu kez yine büyük proje olarak adlandırabilecek bir oluşumu takdir etmiştir. Burada kurumsal yapılanma süreklilik ve sebatın önemi ortaya çıkmaktadır. Çin’de hem bir Jüri üyesinin varlığı hem de seçilen projenin yeniliği ve yer aldığı ortamla olan barışık, yenilikçi ve özgün çözümü sıradan bir okul yapısının ne denli etkin olabileceğinin hoş bir göstergesidir. İslam Dünyası dışındaki İslam tarihinin araştırılması, korunması ve topluma mal edilmesi çabası olan Cordoba Müzesi uluslararası barış ortamını özleyen ve sürekli önyargı ile suçlanan bir kesimin bu ortamla barıştırılması katkısıdır. Ödül ilk kez bir sanayi yapısını kapsamına almaktadır. Otuz yıldır özlenen insanların ömrünün geçtiği çalışma ortamının nitelikli olma özelliği yeni bir bildirim olduğu gibi bu yapının Türkiye’den olması da gurur vericidir. atık suyun yarattığı bir doğal oluşum ve bu oluşumun kentlilerin kullanımı ile kentsel yaşama katılma sessiz bir mega kentsel varlığa dönüşebilmesinden çıkarılacak dersler az değildir. Uzun yıllar incelediğimiz Riyad’daki Ödül bir çok kez takdir ettiği Tunus Kendisinden çok şeyler öğrendiğim sevgili dostum Oler Grabar’a verilen Başkanlık Ödülü ise “Mega Kişiliğin” taçlandırılmasıdır. Ödül Grabar’la yine süreklilik, sebat ve kendini adamışlığın kadir bilirliğini sergilemiştir.” 12 BEN SANA ‘KUR Her yıl olduğu gibi bu senede Bayram boyunca kurbana karşı ve değişiklik gösteredursun biz otelleri, spor salonları, güzellik mer hayvanlar için tasarlananlara dönelim yüzümüzü. Çeşitlilikten anla Sanat, zanaat, tasarım dünyası var oluşundan bu yana insanlığa hizmet edip, insanı mutlu etme, rahat ettirme ve onun yaşamını kolaylaştırma adına tüm hünerlerini sergiledi ve sergilemeye devam ediyor. İnsanlığın tekelinde olan tasarım dünyası bugün artık hayvanlar ve doğa için de tasarımlar üretmeye başladı. Yanı başımızda bizimle hayatı paylaşan canlılar için üretilen bu tasarımlar dev bir pazara çoktan dönüşmüş durumda. En yeni ve yenilikçi malzemelerden tutun da, keyifli yaşam stilleri sunan çözümlere kadar pek çok tasarım ürünü, özel mağazalarda, alışveriş merkezlerinin baş köşelerinde bir bayram havasında karşımıza çıkıyor. Kedi Çadırı Tüy Toplamada Yeni Dönem Atla Arabaya Köpekler için özel olarak tasarlanmış rampa ile köpeğinizin boyutları ne olursa olsun rahatça arabanıza girmelerini sağlayabiliyorsunuz. Ürünü evin farklı köşelerinde kullanmanız da mümkün. Cuddle Tipi Shani kedi çadırları yapma kuzu derisi ile kaplı. Kedi yatağının tepesi fermuarı sayesinde tamamen çıkarılabiliyor. Kediniz yattığı yerden oyuncağı ile keyifli dakikalar geçirebilir. http://best4shopping.co.uk Carpet’in yeni ürünü tüy toplayıcı ile tüm eve ve arabanıza sevimli dostunuz tarafından saçılan tüyleri toplamak kâbus olmaktan çıkıyor. Kauçukumsu üst yüzey en ince tüyü bile mobilyalarınızdan, halınızdan ve arabanızdan kolayca toplamanızı sağlıyor. Kolayca yıkanabilen ürün tüy yüzünden hayvan edinmeyi düşünmeyenlere tavsiye edilir. Her Mevsime Uygun Toplam 65 cm uzunluğunda ve 0.08 kg ağırlığındaki Cosi Pat imzalı köpek giysisi, su ve rüzgar geçirmiyor. Ayarlanabilir, yapışkanlı bir kemeri mevcut. Üreticisinin 30 senedir köpek aksesuarları tasarlıyor ve üretiyor olduğunu da atlamamak gerek. 28/11/2010 13 RBAN’ OLURUM e taraf olanlar atışmaya devam etti. Kurban olanlar ve olunanlar rkezleri derken kullandıkları ürünlerle bizimkileri yayan bırakacak aşılıyor ki, bu sektörde de tasarımcıya büyük rol düşüyor. Son Teknoloji Taşıma Çantası The Teafco Argo marka evcil hayvan taşıyıcı çanta yüksek kalitede 840 denye naylondan üretilmiş. Oldukça hafif olan taşıyıcının kalıplanmış, güvenli dışının yanı sıra pamukla kaplanmış sıcacık iç yüzeyi konfor adına son noktayı koyuyor. Her 2 tarafta bulunan çift katmanlı ağlar havalandırma ve manzara imkânı sunuyor. Suya dayanıklı ve kolay temizlenebilir olan ürün hızlı yaşayan ebeveynler için ideal. www.teafco.com Çok Fonksiyonlu Ev Bootsie’s Bunk kedinizin hem oyun oynaması, hem uyuması hem de tırmalaması için tasarlanmış. Mobilyalarınıza zarar vermesini istemiyorsanız kendi mobilyaları olmasına izin vermelisiniz Sokaklar Pislenmesin Jungeschachtel tarafından tasarlanan Dog Poo torbalar ile köpek dışkıları kabus olmaktan çıkıyor. Her biri espirili baskılara sahip bu ürünler ile sokakta ne yapacağınızı şaşırmayacaksınız. Kayakçının Mama Tabağı Hamster’lara Rezidans Kayak tutkunu sahiplerin köpekleri için tasarlanan yükseltilmiş mama tabağı el yapımı kayakların bir araya getirilmesiyle oluşmuş. Kayak eviniz için aynı zamanda güzel bir dekoratif malzeme olabilecek ürün 30 cm yüksekliğinde. Kişiye özel olarak istenen renk ve boyutta tasarlanabilen ürünün paslanmaz çelik mama tabağı üzerinde yer alıyor. www.hickorydog.com Modern tasarımlı yeni Xtenda evler dikkat çekici ve rengarenk plastik malzemeden üretilmiş. Plastik tekerlek, su şişesi, 2 kıvrımlı tüp, 2 pencere, mama tabağı ve yatak kısımlarından oluşan dev bir kompleks. Lazer İplik Frolicat’in Bolt lazer oyuncağı, yavru kedileri oynatmakta kullanılıyor. Global Pet Expo’da en çok ödül alan ürün seçilen Bolt sayesinde, oturduğunuz yerden kedinizi koşturacak bir ip sallıyorsunuz. Bu da zor geliyorsa, otomatik ayarı kullanabilirsiniz. 14 Şanel Şan sanelsanel@gmail.com ‘YENİ İTALYAN TASARIMI 2.0’ İtalyan tasarımının Türkiye çıkartmalarına bir yenisi eklendi. “Yeni İtalyanlar 2.0”, 10 Aralık- 23 Ocak tarihleri arasında santralistanbul’da görülebilecek. Triennale Tasarım Müzesi, İtalyan Ticaret Merkezi (I.C.E.) işbirliği ve Unicredit ortaklığı ile 10 Aralık 2010-23 Ocak 2011 tarihleri arasında “The New Italian Design 2” sergisini santralistanbul ev sahipliğinde düzenlenecek. Çağdaş İtalyan tasarımının yüzyılın ekonomik, politik, teknolojik değişimleri ile arasındaki bağı ve dönüşümleri belgeleyen sergi İtalyan tasarımının tanıtımı üzerine temellendirilmiş. Silvana Annicchiarico tarafından yönetilen ve İtalya’nın ilk tasarım müzesi olan Triennale Tasarım Müzesi, yeni İtalyan yaratıcılığının promosyonunu, değer kazanmasını ve analizini bu sergi ile ileriye taşıyor. farklı öğelerin bulunduğu sergide yer alan tasarımcıların birçoğu, uluslararası seviyede kabul gören ve sektörün önemli firmalarında çalışan kişilerden oluşuyor. 01 2007’de Triennale Milano’da gerçekleştirilen eşsesli serginin genişletilmiş ve güncellenmiş versiyonu olan sergi, meslek rolünün önemli değişimini ortaya koyan 20. yüzyıldan 21. yüzyıla tasarım dünyasındaki geçiş dönemine odaklanmak amaçlı ulusal çapta gerçekleştirilen bir sayım neticesinde doğmuş. Sergide, ürün tasarımı üzerine 165, grafik üzerine 30, takı, çanta ve aksesuarlar gibi kişisel objeler üzerine 54, araştırma üzerine 14, food design üzerine 14, iç mekân tasarımı üzerine 5; toplam 282 proje sizleri bekliyor olacak. Sergi, mobilya tasarımı bölümünden yeni iletişim şekillerini kucaklamaya, gıdadan web tasarımına, modadan tekstil tasarımına, takı tasarımından grafik ve multimedyaya mobilya ve dekoratif aksesuarlara kadar çeşitli ve zengin bir manzara ortaya çıkıyor. 01 02 03 04 05 Sırasıyla, Amaterasu’nun “Midnight Pump” ayakkabıları, Venezia Vittorio’nun “Polipixel” koltuğu, Damiani Lorenzo’nun Packlight aydınlatması, Lagranja’nın Uto aydınlatması, Lanzavecchia Francesca ile Hunn Wai’nin sandalyesi Bireysel üretimden seri üretime, sanatsal objelerden endüstri ürünlerine kadar 04 03 02 05 28/11/2010 15 Gözde Severoğlu gozdeseveroglu@gmail.com Manchester Üniversitesi Kültür Ekonomisi Uzmanı İsmail Ertürk’ün girişimleri ile hareketlenen İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı Kent Kültürü Yönetmenliği’nin desteklediği sempozyuma; Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Örgütü (UNCTAD), T.C Kültür ve Turizm Bakanlığı, İstanbul Sanayi Odası, İstanbul Ticaret Odası ve “Yaratıcı Şehirler” kavramını ortaya koyan Charles Landry katıldı. Sempozyumda İstanbul’un var olan kültür potansiyeli bir devlet- hükümet politikası içinde değerlendirildi, uluslararası kültür stratejisi ile birlikte harmanlama yollarının araştırılması amaçlandı. ‘YARATICI’ ŞEHİR OLMA YOLUNDA İSTANBUL Yaratıcı şehir olarak İstanbul, Yıldız Teknik Üniversitesi’nin ev sahipliğinde gerçekleşen 21. Yüzyılda Yaratıcı Şehirler ve Endüstriler Sempozyumu’nda, 6 farklı konu başlığı altında 40’dan fazla profesyonel tarafından değerlendirildi. Sempozyumun 6 oturumunda, yaratıcı şehir olma yolunda gelecek planlarımız, zorluklar, yaratıcı şehirlere küresel bakış, ekonomik büyümedeki yaratıcı endüstrilerin yeri, girişimciler tartışma konuları oldu. Sempozyum Gündemi Sempozyum defterlerinde yer alan belli başlı noktalar mevcut: Öncelikle, İstanbul’u uluslararası bir “Think Tank” şehri haline getirmek amaçlanıyor. Bu oluşumu destekleyecek ve besleyecek bir “Yaratıcı Şehirler ve Endüstriler Merkezi”nin varlığı önem taşıyor. Avrupa Kültür Başkenti Ajansı gibi, UMTAD, YTU ve Charles Landry de hem sempozyumu hem de kurulmak istenen merkezi destekliyor. Merkezin kurulması ve sürdürülebilirliğine destek verecek, ilki 2007’de gerçekleşen sempozyumların devamının geleceğinin de haberi veriliyor. Bundan sonraki sempozyumda, yaratıcı kültür endüstrisini bir politika haline getirmiş İstanbul’un hayata geçirdiği projeleri değerlendirmek hedefleniyor. Görünen o ki yaratıcılığın tüm kurumlar tarafından desteklenmesi ve benimsenmesi önem taşıyor. Yenilikçi iş modellerinin, yaratıcı sanayi ve ekonomi için inovasyonun önemi de sempozyumda dile getirilenler arasında. Yaratıcı şehir olma yolunda İstanbul’un bir çok sanatçıya ilham veren özelliklerinin değerlendirilmesi gerekiyor. Kültürümüz ile ilgili yerel ya da global belki de “global” bir yaklaşım ile İstanbul’u değerlendirmek gerekebileceği vurgulananlardan. Mikro düzeyde hareketin başlaması gerektiğini işaret eden sempozyumda konuşmacılar, eğitim konusunun altını defalarca çizdi; icat çıkarabilen çocuklar desteklenmeliydi. İnovatif ürünlerin korunma altına almak, sanayiye ve yaratıcısının hayatına kattıklarını göstermek ve genç beyinlerin yönlendirilmesini sağlamak gerektiği aşikardı. olduğu dile getirildi. “Eski ve yeni”yi bir araya getirerek, geçmişten kalanı yorumlamak, günümüzü yaşamak ve geleceğimizi yorumlamak üzerine 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı’nı bir katalizör olarak değerlendirilmeli, bir başlangıç olduğu kabul edilmeliydi. Kapanış Otrumu Kapanış oturumunda profesyoneller, 2010 Avrupa Kültür Başkenti olan İstanbul’dan Yaratıcı Şehir İstanbul’u yorumladılar. İstanbul’un kültür altyapısının güçlü ve zayıf yanları, İstanbul için yaratıcı ekonomi ve kültür alanındaki yatırımların yeterliliği, devamlılığı ve arttırılması konuları gündemdeydi. Pazarın tüm dünya olduğunu bilerek, İstanbul’un kozmopolit yapısının verimli kullanılması ile yenilikçi iş modelleri ve açılımlar yaparak ilerlemenin gerekliliği belirtildi. Daha çok faaliyet, daha çok kültürel gelişime ihtiyaç olduğu ifade ediliyordu. Var olan değerlerimize odaklanarak, esnek çözümler üretmemiz önemliydi. Bu süreçte, bireysel çalışmalarının yetersiz kalacağından bahsedilirken daha verimli bir sonuç için sivil toplum kuruluşlarının, yerel ve merkezi yönetimlerin ve yatırımcıların birlik içerisinde çalışmalarının kaçınılmaz Kıssadan hisse... Katmanlarla sarılı İstanbul’u, Batı’nın doğusundaki İstanbul’u ya da Doğu’nun batısındaki İstanbul’u, genç ve dinamik nüfuslu İstanbul’u, kültürel çeşitliliğin yaratıcıların yaklaşımını tetiklediği İstanbul’u yaşanır, yaşayanları mutlu kılmak, şehri hissetmek için birlikte harekete geçme zamanıydı! Öyle görülüyor, böyle hissediliyordu. FOTOĞRAF: Burcu Böcekler 16 Fatma Korkut korkut@metu.edu.tr DİSİPLİNLERARASI DÜŞÜNCE Disiplinlerarası sanatçı ve tasarımcı Eden Ünlüata, ODTÜ’de “disiplinlerarası düşünce” konulu bir seminer ve “imece üretim” atölyesi gerçekleştirdi. 01 Disiplinlerarası sanatçı ve tasarımcı Eden Ünlüata, 2-3 Kasım tarihlerinde ODTÜ Endüstri Ürünleri Tasarımı Bölümü’nde “disiplinlerarası düşünce” konulu bir seminer ve “imece üretim” odaklı bir çalıştay gerçekleştirdi. Ortaçağ loncalarından günümüze disipliner (mesleki) pratiğin gelişimini, eğitim, düşünce ve üretim ilişkilerini özetleyerek konuşmasına başlayan Ünlüata, değişik disiplinler arasındaki geçişkenliğin özellikle 20. yüzyılla birlikte arttığına dikkat çekti. ilişkili olduklarını kabul etmeye yönelik bir öngörü olarak anlattı. kişisel kariyer hedefleri ile örtüşmediği durumlarda disiplinlerarası bir yaklaşımın çözüme katkıda bulunabileceğini ifade etti. Ünlüata, imece usulü çalışmanın, disiplinlerarası uygulamanın merkezinde olduğunu, 21. yüzyılın çalışma ilişkilerinin ve çalışma ahlakının “yarı-tanrı” tasarımcıya yer bırakmadığına işaret etti. 1998 yılından bu yana sanat ve tasarım çalışmalarına Şikago’da devam eden Ünlüata, katılımcılara bu olgunun profesyonel yaşamlarında karşılaşacakları çeşitli baskılara çözümler ararken yararlı olabileceğini, disipliner tanımlamaların Bu ilişkiler düzeneğini birbirleriyle görüş alışverişinde bulunarak, göndermelerde bulunarak, tezat ilişkiler önererek veya birbirlerinin işlerini değiştirerek, ama sonunda kendi belirledikleri bir düzlemde anlaşarak kurdular. Disipliner düşüncenin, kalıplaşmaya ve disiplin dışından etkilere kendini kapatmaya yatkın olduğuna işaret eden Ünlüata, 21. yüzyılda hızla değişen teknolojinin ve üretim ilişkilerinin yenilikçi düşünce talep ettiğini savladı. Tasarımcı-sanatçı, bu sav çerçevesinde, şu sıralar dünyanın çeşitli yerlerinde tartışılan ve kabul gören “disiplinlerarası düşünce” olgusunu, disipliner sınırları görmezden gelen bir tavır ve sınırlar içinde kalan alanların aslında birbirleri ile “İmece Üretim” başlıklı çalıştay için Ünlüata katılımcılardan el büyüklüğünde 10 adet nesne getirmelerini istedi. Büyük bir masa üstüne çuval malzeme içine dikilmiş akrilik yünle yapılmış bir iş serdi ve katılımcılardan getirdikleri nesneleri işin üstüne yerleştirmelerini istedi. Üç aşamalı çalıştayda katılımcılar getirdikleri nesnelerle hem “niyet” hem de “anlam” ilişkileri kurmaya çalıştılar. Çalıştay, katılımcıların ileriki çalışma hayatlarında kaçınılmaz olan ortak çalışma ortamına ilişkin bir deneyim sunmakla beraber, her katılımcının imece usulü çalışmanın ne olduğuna dair kendi sonuçlarını çıkartmalarına da izin veren bir yapıdaydı. 02 01-02. Atölye çalışmasında nesnelerele niyet ve anlam ilişkileri kuruldu. 28/11/2010 17 Burçin Ünaldı burcin.unaldi@gmail.com MODA BASKI ALTINDA! Dupont, Artistry, Canon gibi baskı devleri artık tekstile özel çalışmalar yapıyor. Boş yere değil; modada dijital baskı dönemi yaşanıyor. Son yıllarda moda endüstrisi yeni bir devrimle değişiyor: Dijital baskı devrimi! 90’ların ortasında yumuşak yumuşak başlayan dijital baskı tekstile çok daha fazla canlılık, dinamizm, talep ve kar getirdi. Yeni millenyum kumaşın dijital baskı tekniğiyle en akla hayale gelmeyecek şekillere girdiğine şahit oldu. Ünlülerden sokaktaki adama herkes dijital baskılı bir elbise giyiyor, son sezonlarda trend raporları dijital desenleri olmazsa olmazlar listesine alıyor, ön sıranın müdavimi moda editörleri kara kaplı mini defterlerine “dijital baskı” modasını not düşüyor! Elbiselerde, pantolonlarda, ceketlerde hatta yavaş yavaş ev tekstilinde öne çıkan bu trend gözden kaçamayacak kadar güçlü: yeni ifade biçimi elbisendeki baskı! Bir zamanlar kırtasiye denince kulağımıza çalınan DuPont, Artistri, Canon gibi baskı devleri artık tekstile özel dev dijital baskı yazıcıları su bazlı pırıl pırıl boyalar ve kumaşlarda renk inovasyonlarıyla podyumlarda salınmaya başladı. Peki dijital baskı tekniğiyle elde edilen desenin farkı ne? Geleneksel ve dijital baskı teknikleri arasındaki farkın en kısa ifadesi resim ve fotoğraf arasındaki fark! İkisinin de yeri ayrı ama ikincisi daha gerçek, daha hızlı, daha etkin. Geleneksel baskı teknikleri kumaşın her iki yüzünü de ıslatarak doyururken, dijital baskı kumaşın basıldığı yüzeyinde sabitleniyor ve arkasına geçmiyor. Peki ya farklılığı ne? Öncelikle tasarımcılara sınırsızlığı getirdi: son model yazılımlar sayesinde elde edebildikleri sınırsız sayıdaki renk tonunu, yarattıkları desenleri, doğanın tüm renk ve şekillerini, kaleidoskopi ya da fraktallerin en kaotik görünümlülerini bile bir tuşla seçtikleri kumaşa karbon kopyalayabilmeye başladılar. Kısacası bilgisayardan kumaşa direk geçiş sağladı: yüzlerce seçenek, binlerce renk, piksellerce özgürlük. Dijital kumaş baskı tekniği tonlarca aplikasyonu ve sınırsız seçeneğiyle özgürlüğün en güzelini, desen özgürlüğünü sundu. Her kumaş için özel mürekkepler icad edildi, yüksek performanslı inkjet sistemler binlerce minik damlayla tasarımcının bilgisayar ekranında gördüğü kırmızının aynısını ya da scan ettiği bir fotoğrafın tıpatıpını verecek şekilde kumaşı boyadı. Sadece tasarım değil üretim sürecinde de parmak parmak bal çalan dijital baskı geleneksel baskı tekniklerinin gerektirdiği binlerce metre kumaşı onlarca metreye indirgeyerek keyifli maliyetler de cabası dedirtti. Üstelik hız, tasarımda esneklik ve maliyet verimliliğinin yanında genç tasarımcılara da süper lige çıkma fırsatı getirdi! Dijital baskı ile desen elde etme tekniğinin öncüleri tasarım ikilisi Basso&Brooke oldu; 2004 yılındaki Fashion Fringe ödüllerinin açılış gecesinde bir yandan bu genç yaşta ödüllenirken bir yandan tamamen dijital desenler kullanarak tasarlanmış bir koleksiyon sundular. Yine de bu tekniğin kraliçesi “dijital baskı devriminin çıkış yapan yıldızı” şeklinde sıfatlanan Mary Katrantzou oldu. Hem biçim hem renkle çalışma yeteneğini grafik sanatla ve bu yeni baskı tekniğiyle birleştirince ortaya göz alıcı koleksiyonlar, ilüzyon efektler ve ultra feminen silüetler çıktı. Genç isimlerden Erdem Moralıoğlu ise dijital baskı tekniğiyle hayat verdiği çiçek desenleriyle first ladyleri kendine bağladı! Son olarak IFW’de Özgür Masur drape etkisini tamamen dijital baskı tekniğiyle vererek çığır açtı: Kat oyunları için metrelerce kumaş ve saatlerce dikiş yerine aynı görünüm baskı ile elde edilmiş, esaslı bir ilüzyon enfes elbiseler yaratmıştı. Diijital baskı her ne kadar genç tasarımcıların oldukça başarıyla ön saflarda yerini aldığı yeni oyuncağı olsa da onun büyüsüne John Galliano ve Alexander McQueen gibi köklü isimler de karşı koyamadı; ve dijital baskıya bugün sahip olduğu şöhretini yine merhum dahi Alexander McQueen sağladı. Dehasını bir kez de olağanüstü ve hatta olağandışı sürüngen ve buzul çağı deniz canlıları desenleriyle hazırladığı İlkbahar 2010 koleksiyonu ile ispatladı. Moda her çağda olduğu gibi dijital çağda da baskı altında, ama bu defa bu baskı onu keyiflendiriyor! 18 Banu Pekol bpekol@gmail.com TARİHİ YENİDEN YAZMAK Mardin’deki Kasımiye Medresesi’nde yapılan Cemil İpekçi defilesi tepki çekti. Oysa dini/tarihi mekanların alternatif kullanımları ne ilkti, ne de son! Akkoyunlu hükümdarlığında yapılan Kasımiye Medresesi, 16. yy’da Mardin’in en geniş vakfıydı. Günümüzde artık işlevini devam ettirmeyen bu mekânda Eylül ayında yapılan Cemil İpekçi’nin ‘Bir Doğu Masalı Dört Mevsim’ isimli defilesi, toplumun çeşitli kesimlerinden tepkilerle karşılaştı. Bu defile, kimisi dini özellikli olan tarihi mekânların alternatif amaçlarla kullanımlarının aslında yeni bir merak olmadığını bize hatırlattı. Öncüllerinin yarattığı tarihi yapıları bilinçli olarak farklı işlevlerle yeniden ele alması aslında antik çağdan beri var olan bir yaklaşım. Nitekim başta mimarlık tarihi, anıtbakım ve tasarım disiplinlerinin sorunu olmak üzere birçok açıdan ele alınıp değerlendirebileceğimiz bu alanda uluslararası üne sahip mimarların yeniden kullanım projelerine rastlamak mümkün. da ideal olmayan eski Galata köprüsünün üzerinde gerçekleştirilen İstanbul Design Week, artık köprüden bağımsız düşünülemiyor. Tarihi yapıların sunduğu yabancılık ve eski, sihirli havanın cazibesiyle bu mekânlardaki performanslar da giderek artıyor. Saatler süren yolculuğun ardından Anadolu’nun çeşitli kentlerinden Haydarpaşa Garı’na varan yolcuların kendilerini tango festivali kapsamında dans eden yüzlerce tango severin arasında bulması bunun güzel bir örneği. 2010 İstanbul Uluslararası Tiyatro Festivali’nde Bayrampaşa Eski Cezaevi’nde RemDans tarafından yapılan Islak Mekân adlı performans veya ‘Klasik Keyifler’ etkinlikleri çerçevesinde Uçhisar’daki Bezirhane’de gerçekleştirilen oda müziği konserleri de bu tip gösterilerden yalnızca birkaçı. Müze fonksiyonu dışında, Türkiye’de tarihi mekânlardaki en yaygın işlev, eğlence ve rekreasyon aktivitesi; bunları kalıcı ve geçici etkinlikler olarak iki ayrı başlık içinde incelememiz mümkün. Bu projelerde fiziksel bir mekâna dair hissettiğimiz duygusal tepkiler, hatıraları süsleyen veya umduğumuz mekânlar ile şimdiki zamanın içinde bir araya geliyor. Tarihî bir ‘hazne’ olan bina ve güncel yeni ihtiyaçlar birleşerek ortaya özel bir yapı çıkarıyor. Bu yeni yapı mimarlık ve strüktür açısından bir üst üste bindirmeden ziyade, bir sentez. Yapının zaman içinde ve biçiminden bağımsız olarak taşıdığı farklı işlevler, biçimin içinden geçerek bizi etkiliyor. Yani bu tür projelerin artması onların ayakta kalmasından öte, yeni anlamlar kazanmalarını sağlıyor ve bizleri de yeniden-yaratma sürecine dahil ederek tarih yazmaya devam ediyor. 01 için kullanılan yapılar arasında Fatih’teki Bizans dönemi ‘Sultan’ Sarnıcı, ya da Beyoğlu’nda eski konut, sonra fırın şimdi eğlence mekânı Ghetto sayılabilir. Bunlara günümüzde lokanta olarak kullanılan Hasköy’deki Ezger Sinagogu, Kız Kulesi, Amasra Sağır Osmanlar Hamamı ve Tahtakale Hamamı gibi pek çok örnek eklenebilir. Kalıcı işlev değişiklikleri, aslında yanıltıcı bir kategori. Nitekim yapıları uzun vadede şekillendiren esaslı unsur işlev değil. Yapılar çoğu zaman kullanıldıkları işleve bire bir uymazlar ve bezemelerinin üslubu da çoğunlukla işlevden ziyade, tarihî dönemlerini yansıtır. 16. yy’da Mimar Sinan tarafından inşa edilmiş olan Atik Valide Külliyesi’nin önce İstanbul’un ilk akıl hastanesine, sonra tütün atölyesine, ardından Toptaşı Cezaevi’ne dönüşmesi ve nihayet günümüzde Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nin kullanımına tahsis edilmiş olması bu durumun tipik bir örneği. Uygulamada ortaya çıkan bir diğer fonksiyon ise sanat kursları ve sergilere ev sahipliği yapmak: 2002 yılında hizmete acılan ‘Amasra Kültür ve Sanat Evi’ ise 15. yy mescide dönüştürülmüş bir 9. yy şapelinin içinde yer alıyor. Benzer şekilde, 14. yy’da İznik’te kurulmuş Süleyman Paşa Medresesi, Çiniciler Çarşısı olarak Aynı şekilde düğün, lansman ve partiler 02 kullanılıyor. Daha yaratıcı kullanımlara bakacak olursak; İstanbul Boğazı’nın Çengelköy kıyısında bulunan 19. yy.’dan kalma bir ispirto fabrikasının Nedret ve Mark Butler tarafından otele çevrilmesi, Üsküdar’daki eski Tekel binasının günümüzde tiyatro olarak kullanılması, Kasımpaşa’daki bir ambarın Erginoğlu ve Çalışlar Mimarlık tarafından (World Architecture Festival 2010 ‘da bu yıl ödül kazanan tek Türk proje ile) ofis mekânına çevrilmesi dikkat çeken projeler olarak öne çıkıyor. Bu kalıcı değişimlere alternatif olarak, geçici etkinliklerdeki artış da fark edilir hale geliyor. Mekânda dolaşım için çok 01,03. Atik Valide Külliyesi 02. Ezger Sinagogu 03 28/11/2010 19 Iraz Polat irazpolat@gmail.com Son dönemde “teknoloji” ve “duygu” gibi iki zıt kavram sıklıkla ve uyumla bir araya gelir oldu. İhtiyaçlara cevap vermenin ötesinde, duyguları harekete geçirebilen teknoloji deneyimleri dikkate alınası. Güncel hayatta en sık vakit ayırdığımız mecralardan biri olan Facebook’u ele alalım... Bu site arayüz tasarımlarıyla kullanıcısına istediği gibi ve kolayca sosyalleşebileceği bir etkileşim alanı sunuyor ve işte bu sebeple sürdürülebilir bir sosyal ağ olmayı beceriyor. Polaroid fotoğraf çekiyormuşsunuz hissi veren iphone uygulaması da bir başka örnek... Çok nostaljik, geçmiş günlerin hissi var. Sanki polaroid bir fotoğrafa bakıyorsunuz. Böyle bir uygulama, cihaza işlevsel olduğu kadar duygusal anlam yüklemeyi de başarıyor. TEKNOLOJİ ISINIYOR! Ralph Lauren geçtiğimiz ay gerçekleştirdiği 4D defilesiyle büyüledi. Ama Ralph Lauren yalnız değildi ki! Teknoloji ne zamandır duyguyla kucaklaşmakta, ısındıkça ısınmaktaydı. Farklı ülke ve alt gruplardan kişiler üzerinde yapılan bir araştırmadan çıkan sonuçlara şaşırmamalı. Hangi kültür ve coğrafyadan gelirse gelsin, kullanıcı duygularını harekete geçirebilen tasarımı kullanılabilir olarak kabul ediyor ve seçiyor. Muadillerine göre daha kullanışlı olmasa bile “kullanışlı” olarak atfedilebiliyor. Bu kimi zaman bir bankanın teknolojik arayüzü olabiliyor, kimi zaman mekanik bir mutfak aleti. Duygulara hitap edebilmeyi genele yayabilen markalar tüketici nezninde vazgeçilmezliği garantiliyor. 01 Söz gelimi, Türkiye İş Bankası’nın selfservis şube konseptinde bankalarda sıkça görmediğimiz sıcak bir atmosfer yaratılmış. Personel olmasa da kolayca işlem yapılabileceği algısı hemen hissediliyor. İnsan odaklı bu konsept tasarım teknolojiyi kullanılabilir ve yakın kılıyor. Yeni bir otomobilin kokusunun yaratacağı etki otomobil tasarımında küçük bir ayrıntı gibi görünse de sürüş zevkini artıran ve marka beğenisini yükselten çok önemli bir faktör aslında. Alman otomotiv markası Audi, teknik anlamda ilericiliğiyle yetinmiyor, sürücünün araç içinde iyi hissetebilmesi için otomobil kokusu tasarlayan bir burun ekibiyle çalışıyor. Moda endüstrisinde de teknoloji duygusal çekim yaratmak için güçlü bir altyapı olarak kullanılabiliyor. Ralph Lauren markasının “architectural mapping” teknolojisini kullanarak bu ay gerçekleştirdiği 4D defilesi şapka çıkartılır nitelikte. New York ve Londra binaları üzerinde yaratılan ışık enstalasyonu defile, davetlilerini ve sokaktan geçenleri devasa bir görselliğin parçası haline getirdi ve hayranlık duygusu uyandırdı. Bu teknolojiyi ilk uygulayan marka olarak RL, moda dünyasındaki yerini bir kez daha vurguladı ve ayrışmayı başardı. B Bir diğer yaratıcı teknoloji yerleştirmesi de yakın zamanda Hong Kong Adidas mağazasında Forces of Nice iş birliğinde gerçekleştirildi. Bu özel proje kapsamında illüstratör Chairman Ting dijital bir palet kullanarak real-time graffiti performansıyla mest ediyor. Vitrinde sergilenen dijital pano, markaya dinamizm ve sıradşı bir gör- 02 03 sellik katmayı başarıyor. Bu gibi yenilikçi uygulamalar hedef kitle üzerinde marka etkisini kuvvetlendiriyor. Teknolojinin hem kullanılabilirliğini hem de deneyim cazibesini artıran en önemli unsurlardan biri insan ve duygu merkezli olması. Teknoloji ısınıyor ve daha da ısınacak gibi duruyor! Meraklısına linkler: -Audi nose team (audi-mediaservices.com) -Türkiye İş Bankası self servis şube tasarımı (i-amistanbul.com.tr/our-clients/turkiye-is-bankasi) -Ralph Lauren’in 4D ışık enstalasyonu defilesi (youtube.com:Y5CBWTRhgGc) -Adidas-Forces of Nice iş birliği (youtube. com:YSP_ObQYa0Q) 01-03. Ralph Lauren defilesinden. 04 04. Audi Nose Team 20 Bikem İbrahimoğlu ibbikem@yahoo.tr MODANIN ‘RESMİ’ YAKIN TARİHİ Yeri uzak olmasına uzak ancak önemi büyük. Paris, Musée des Arts Décoratif’te Haziran ayına dek sürecek “Modanın İdeal Çağdaş Tarihi” sergisi cesur bir ilk. “Modanın İdeal Çağdaş Tarihi” sergisi ikonik defileleri tespit ve ortak belleğe mıhlama yoluyla modanın son 40 yılına resmi ve kolay okunur bir tarih kazandırdığı gibi, hafifmeşrep ve uçarı ruhlu moda dünyasına analitik, sentetik ve eleştirel bir bakış kazandırıyor. Musée des Arts Décoratif, 70’leri bizlere, biraz hakkı tam verilmeyen, renkli ve melez genç, pratik gamsız bir dönem ve kısacık bir 10 yılda içine psychadelic, hippi, etnik, punk, disco, jean, spor giyim ile bir o kadar da yeni stilistin sığdığı egzotik bir çıfıt çarşısı olarak aktarırken ortak paydayı Yves Saint Laurent öncülüğünde hazır giyim markalarının yaratılması olarak koyuyor. Bu yüzden açılış çizgisini YSL’in o tarihten itibaren prêt à porter’ye geçtiği 1971 retro koleksiyonu belirliyor. Moda tasarımcıları terimi ilk kez bu dönemde ortaya çıkıyor. Issey Miyake batının antipodu şeklinde modernlik ve sadelik rüzgarları estirirken, Kenzo “anti couture”ü geliştiriyor, Chantal Thomass iç giyimi dişa geçiriyor, Sonia Rykiel örgü kazaklarıyla ünleniyor, Karl Lagerfeld Chloé ile ultra sofistike/cool kadın tarzının doruğuna çıkıyor. 80’ler teatral ve gösterişin hüküm sürdüğü, haute couture’ün petrol krizi ve doğurduğu petrol zengini Arap yeni müşteri kitlesiyle taze kan bulup, hatta sonu hüsranla bitse bile Christian Lacroix gibi sektöre yeni isimler kazandırdığı bir dönem. Bazı şeylerin de bittiği: 80’ler ilk yarısındaki power women, ikinci yarısındaki minimalist yaklaşımıyla bir önceki dönemin cıvıltılı renklerine kocaman kara bir çizgi çekiyor. Siyahı getirenler özellike Japon modacılar. Bir yandan delik, yırtık ve pejmürde estetiğini benimsetirken, Rei Kawakubo (Comme Des Garçons) asimetrik kesimin, Yohji Yamamoto deconstruction tekniğinin sınırlarını zorluyor. Thierry Mugler ve Claude Montana vizyonel tasarımları ve teatral defileleriyle geniş, kare, vatka omuzlu, dar belli power women siluetini belirliyor. Barok ve tarihi akımı Christian Lacroix ve Chanel, modada sanatı Jean Charles Castelbajac temsil ediyor. Sergimiz bu dönemi modanın moda olduğu, markaların her tarafa yapışmaya başladığı, logomania, total look ve aşırı tüketimin at koşturduğu ancak özgür yaratıcılığın en çok gelişme şansı bulduğu, genç tasarımcıların ardı ardına lanse edildiği altın yıllar olarak değerlendiriyor. 1990’ların en önemli özelliği bir önceki şaşalı dönemden radikal şekilde uzaklaşması. Modada olgunluk, doygunluk ve organizasyonun ağır bastığı, lüks marka gruplarının, Gucci ve Tom Ford gibi “iş adamı tasarımcı” modellerinin ortaya çıktığı özetle “business”in hakim olduğu bir dönem. Giydirme değil kimliği sorgulama, fantazi yerine ilham krizi ve kural olarak “hiçbir şey”in moda olma zamanı. “Dövme” ya da “sportif rap rahibe” koleksiyonlarıyla Jean Paul Gaultier yeni moda kültürünün temsilcisi olarak hala otorite. Hemut Lang ve Jil Sander minimalizmin liderleri. Prada’nın yoksul, kapıcı modası olarak ta tabir edilen 1950’lerin retrosu marjinallikten uzak realizmi kaçınılmaz yükselişinin de temeli. Moda, bakır topraklara ayak basan Hüseyin Çağlayan’ın Kosova- savaşmülteciler sorgulamalarına alet olacak kadar politize ve kavramsal. Belçika, minimalist, şehirli gibi birçok ekol üzerinden değerlendirilen 90’lar miyadını doldururken, Vivienne Westwood’un Viktorya dönemi kıyafetleriyle hiçbir yüzyıl sonunda olmadığı kadar tarihi, klasik fransız stili ise John Galliano/Dior , Alexander McQuinn/Givenchy üzerinden şaşırtma, provokasyon ve hayalgücüne dayalı egzantrik İngiliz modasına nakavt olmuş durumda. 1990’lar kontrollüyse, 2000’leri askeri disiplin diye tanımlamak gerek. Tanınmış moda evlerinin tepesindeki artistik direktörlerin diktasında tamamen finansal ve profesyonel hedeflere koşan ancak aşırı üretim, ara, ön, cruise koleksiyon ve histerik tüketimin çılgın hızından sersemleyip tökezleyen, birbiri ardına çöken ekonomik ve politik kara bulutlar altında ezilen son bir 10 yıl. Yakın tarih ne kadar yakına gelebilir? Sergimizin bitiş çizgisi Martin Margiela’nin 2008 defilesi. Finansal krize ramak kala, güneşte çözülen kar havasında elbiselerle küresel ısınmaya değindiği, kumaş parçacıklarına bürünmüş anonim/anlamsız mesajı veren gözü siyah bantlı mankenlerin toplansa tamamı bir valize sığacak hafif, şekersiz, kalorisiz ve aseptik koleksiyonu. Tarihi organize etmek dışında serginin bizlere mesajı? Tüm olanlara rağmen yaratıcılığın canlılığını koruduğu, Rei Kawakubo, Issey Miyake, Yohji Yamamoto, Junya Watanabe çizgisindeki Japon modacıların, Martin Margiela ve Balenciaga’da Nicolas Ghesqière gibi takipçileriyle, gerek volümlerle oynayarak, gerek vücudu değiştirerek avant guardist vizyonlarından hiç taviz vermedikleri. Ve modanın geleceği için sadece ticari mantığın değil ama fikirler ve yaratıcılığın aktarımına bugün her zamankinden daha çok ihtiyaç duyduğumuz. 28/11/2010 21 Bahar Türkay bahar.turkay@gmail.com Bazı markalar, bir süredir, ürünlerini geliştirmek için hedef kitlelerini dinlemekle yetinmeyip, atölye çalışmalarıyla onları tasarım sürecinin içine dahil ediyor, bizzat kullanıcılarla birlikte çalışıyor. Bu sayede artık sadece çocuklar için değil, çocuklarla birlikte yapılan atölye çalışmalarıyla da karşılaşıyoruz. ÇOCUKLARLA TASARIM Konu, “çocuklar için tasarım”dan “çocuklarla tasarım”a dönmüş durumda. Artık gelecek yaratıcılıkları sınırlanmamış miniklerin elinde! Firmalar çocukların peşinde... Yurtdışında bu çalışmalar biraz daha eski yıllarda başlamış. Sözgelimi 2002 senesinde yapılmış olan “Do-It Yourself Design Workshop”. 3d-i.org web sitesi tarafından yürütülen çalışmada amaç, 9-12 yaş aralığındaki çocukların, geleceğin grafik tasarımcıları, mimarları olmaları için onlara ilham vermek. “Discover” sayfasında tasarımcılarla ilgili bilgiler veren sitenin “Design” sayfasında çocuklar, logo, spor otomobil, kıyafet gibi pek çok farklı ürün tasarlamak için cesaretlendirilmişler. Sitenin altında televizyonda sezonluk çocuk yapımlarına imza atan The Doc Tank ve Supercom tasarım ve teknoloji firmasının adı var. Benzer şekilde Shidonni Japon oyuncak firması da çocukların kendilerine ait oyuncak karakterleri yaratmasına izin verenlerden. Çocuklar, firmanın web sitesinden kendi çizdikleri karakterleri Shidonni ekibine gönderiyorlar. Ekip de karakteri içi doldurulmuş bir oyuncak haline getiriyor ve böylelikle minikler, kendi oyuncaklarını tasarlamış oluyorlar. 27 Haziran-6 Temmuz 2009 tarihlerinde yapılan mAAN tasarım atölyesi ise bir başka örnek. Çalışmada çocuklar bir kısmı kapatılması düşünülen Padang Çimento Fabrikası’nın o bölümü için alternatif kullanım alanları tasarlamak üzere oluşturulan ekibin içinde yer almış. Ekipteki öğrenciler, fabrika çalışanlarının devam ediyor. İstanbul Modern’de James Dyson Foundation desteğiyle gerçekleştirilen Tasarım Atölyesi 6-12 yaş grubundaki çocuklara ve ailelerine yönelik. Çalışmalarda gündelik hayatta sıkça kullanılan süpürge, ütü, ekmek kızartma makinası gibi aletler ve sünger, koli bandı gibi malzemeler kullanılarak sıradışı tasarımlar yaratma olanağı sunuluyor. çocuklarını bizzat mekana getirerek onların deneyimlerini çalışma sonucunda ortaya çıkan proje önerilerine dahil etmiş. University of Maryland Collage of Information Studies’de yürütülen bir atölye çalışmasında 1998 senesinden beri 8-11 arasında değişen 7 çocuk, bilgisayar teknolojileri, eğitim, sanat, robot bilimi ve başka disiplinlerden gelen araştırma uzmanlarıyla aynı tasarım ekibinin içinde yeni teknolojilerle ilgili çaışmalarda yer alıyorlar ve bir nevi, geleceği birlikte tasarlıyorlar. Yurtdışında çocuklar için tasarım atölyelerini programlarının içine alan müzeler var. Bunlardan biri Design Museum. Müzede bu konuya ilişkin iki çalışma yürütülüyor. Birisi, Unicorn Theatre ile ortak sürdürülen, tiyatronun sonbahar yapımı oyunu “Garbage King” için yaşları 10-14 arasında olan çocukların yaptıkları tasarımların yer aldığı bir yarışma. Diğeri de yaşları 5-11 arasında değişen çocukların müzenin kendi stüdyosunda gerçekleştirdikleri, farklı temaları olan atölye çalışmaları. Türkiye’de -genelde İstanbul’dayapılan çocuklarla tasarım atölyelerinin öncülüğünü birkaç senedir İstanbul Modern yapıyor. Genç İstanbul Modern kapsamında, Centre Pompidou işbirliği ve Garanti Bankası eğitim sponsorluğu ile düzenledikleri Tasarım Atölyesi programları var. Ekim ayında başlayan atölyeler, 16 Ocak 2011 tarihine kadar Çocuk ve genç tasarım atölyeleri ayrıca, santralistanbul’un programında da mevcut. Çocuklar için okuldan sonra keyifli ve kaliteli zaman geçirme olanakları yaratan Santralistanbul’da 4-12 yaş aralığında çocuklara yönelik “SantralÇocuk” ve 13-16 yaş aralığındaki gençlere yönelik “SantralGenç” başlığı altındaki atölye çalışmaları, 23 Ocak 2011 tarihine kadar devam ediyor. Çalışmaları bilim, sanat ve teknoloji ana temalarından oluşuyor. SantralÇocuk ve SantralGenç atölye çalışmaları arasında, motor ve pillerle yapılan, resim çizebilen robotların, rüzgar tirbünlerinin, LED kullanılarak yapılan ışık şovlarının, hareketli oyuncakların tasarlandığı atölyeler var. Bunun yanında, gençlerin kendilerine yakın buldukları alnalarda dijital video atölyeleri, 3 boyutlu tasarım atölyeleri gibi programlar da SantralGenç kapsamında. 22 NEDEN TASARIM, NEDEN BİENAL? İKSV’nin 2012’de düzenleyeceği bienalin ön etkinliği Neden Tasarım, Neden Bienal Sempozyumu 2-3 Aralık’ta Kadir Has Üniversitesi’nde gerçekleşecek. 4 ana başlık altında bölümlenecek sempozyumun programı oldukça yoğun. Bienallere sanatçılar çağrılır, fuarlara galeriler katılır! Bu durumun somut örneklerini çağdaş sanat bianellerinde ve fuarlarında; örneğin İstanbul, Sidney, Berlin Bienalleri ile ismi ‘Contemporary’ olan sanat fuarı, Frieze ve Basel Art Fair arasındaki farkta görebiliriz. Çağdaş sanatta belirginleşen ve gelenekselleşen bu farkın tasarım alanında yeterince farkında olunmaması ve tasarım çevresindeki fuar alışkanlığı bu Tasarım Bienali için en büyük tehlike! Tehlike ‘bienal’ ismiyle ‘fuar’ yapmakta! Tasarım Bienali’yle ilgili ikinci temel sorun ise ‘tasarım’ kelimesinin çok fazla disiplini içinde barındırması. Bunun çözümü ise; disiplin odaklı değil, çok iyi bir küratoryal çalışmayla kavram odaklı bir bienal gerçekleştirmekte!” Uluslararası İstanbul Tasarım Bienali kapsamındaki ön hazırlık etkinliklerinden ilki olacak “Neden Tasarım, Neden Bienal?” başlıklı Uluslararası İstanbul Tasarım Sempozyumu, 2 Aralık Perşembe ve 3 Aralık Cuma günleri Kadir Has Üniversitesi’nde gerçekleştirilecek. Sempozyum, 4 ana bölümde gerçekleşecek: Tasarım ve Genetiği, Tasarım ve Mikro-bileşenleri, Tasarım ve Makro-bileşenleri, Tasarım ve Kent. Bienalin direktörü ve danışmanlarından konu ile ilgili fikirlerini aldık... Özlem Yalım: “Tasarım kelimesinin bugün kamuoyunun algısında doğru biçimde yer almadığını söyleyebilirim. Bienal ve kapsamındaki tüm etkinlikler ile tasarımın aslında bireylerin yaşam kalitesine doğrudan etki edecen, tüketim (ve elbet bu bağlamda üretim) tercihlerini belirleyen, gündelik yaşantıdaki pek çok probleme çözüm getirebilen ve ekonomik kalkınmada payı olan bir unsur olduğunu anlatmayı hedefliyoruz. Türkiye’de tasarım alanında son 20 yılda elbet pek çok etkinlik yapıldı; pek çok kurumsal veya özerk tasarım oluşumları mevcut. Uluslararası İstanbul Tasarım Bienali’nin bunların tümü ile işbirliğinde, herhangibir disiplin ayırımı gözetmeksizin her düşüncenin varolabilidiği bir ortam olmasını umuyorum.” Mehmet Asatekin: “Türkiye’nin giderek gelişen ‘toplum tasarım-üretim’ birlikteliğinde tasarımın ne olduğunu bilme aşamasından sonra tasarımın niçin gerektiğinin irdelenmesi ve bilinçlerde kristalleşmesi gerektiği kuşkusuzdur. İstanbul Tasarım Sempozyumu bu paralelde önemli bir adım olacaktır.” Bülent Erkmen: “Bienal sistem dışı bir duruşu sergiler, sisteme karşıdır, muhalif bir bünyeye sahiptir. Sistemin işine yaramaz, sistemin fayda beklediği bir şey değildir. Burda hiçbir şey alınıp satılmaz, iş görüşmesi yapılmaz! Oysa fuar sistem içidir, sistemin vitrinidir, ondan yararlı olması beklenir. Sistemi destekler, iktidarı temsil eder. Bienal düşündürtmek ister, fuar kazandırtmak! Bienalleri kültür kurumları düzenler, fuarları ticari organizasyonlar! İlhan Tekeli: “İKSV’nin tasarım konusunda bir bienal düzenlemesini zamanında yapılmış bir girişim olarak görüyorum. Ülkenin kalkınmasına araçsal bir mantıkla yakaşanlar, yenilikçilik ve tasarım konularını Türkiye’nin gündeminde ön sıralara taşımış bulunuyorlar.Türkiye’de bu alanlardaki söylemin araçsal bir mantığı aşamaması, insan yaratıcılığının bu iki alanına karşı yapılan büyük bir haksızlık olmaktadır. Bienalin en önemli katkısının Türkiye’de bu alandaki söylemi araçsal mantığın ötesine geçirmek, eleştirel içeriğine açıklık kazandırmak olacağını düşünüyorum.” Alphan Manas “Yabancı ve yerli konuşmacılar bu sempozyumun değerini ortaya koyuyorlar. Bu tür organizasyonlar Türkiye’nin tasarım konusundaki çabalarının ne yazık ki daha başlangıç noktasıdır. Türkiye’nin önünde gideceği çok uzun bir yol vardır. Tasarım, üretim için gerekli katma değerlerden birisidir. Bunu sahip olacağımız veya geliştireceğimiz teknoloji ile birleştirdiğimiz taktirde sesimizi dünyaya daha fazla duyuracağımız gibi, bu ülkenin geleceğini güvence altına almış olacağız.” ULUSLARARASI İSTANBUL TASARIM SEMPOZYUMU PROGRAMI 2 ARALIK PERŞEMBE 09.00-10.00: Devlet Bakanı HAYATİ YAZICI ve İKSV Yönetim Kurulu Başkanı BÜLENT ECZACIBAŞI’nın konuşmaları. 10.00-14.00: TASARIM VE GENETİĞİ Yıldız Teknik Üniversitesi, Mimarlık Fakültesi”nden UĞUR TANYELİ, İstanbul Teknik Üniversitesi, Sanat Tarihi Bölümü’nden ALİ ARTUN, Türkiye Bilimler Akademisi Şeref Üyesi İLHAN TEKELİ, Mimar (Koleksiyon) FARUK MALHAN, Yıldız Teknik Üniversitesi, Mimarlık Fakültesi’nden BÜLENT TANJU’nun konuşmaları. 14.00- 18.00: TASARIM VE MİKRO-BİLEŞENLERİ Bahçeşehir Üniversitesi, Endüstri Ürünleri Tasarımı Bölümü’nden MEHMET ASATEKİN, School of Design of the Hong Kong Polytechnic University’den JOHN HESKETT, DBA Design Business Association CEO’su DEBORAH DAWTON, Grafik Tasarımcı SADIK KARAMUSTAFA, İzmir Ekonomi Üniversitesi Güzel Sanatlar ve Tasarım Fakültesi Dekanı TEVFİK BALCIOĞLU, Endüstriyel Tasarımcı, ETMK Başkan Yardımcısı GAMZE GÜVEN, İstanbul Teknik Üniversitesi, Endüstri Ürünleri Tasarımı Bölüm Başkanı ALPAY ER, DMI Design Management Institute Başkanı THOMAS LOCKWOOD’un konuşmaları. 3 ARALIK CUMA 10.00-14.00 TASARIM VE MAKRO-BİLEŞENLERİ TÜSİAD Bilgi Teknolojileri ve Telekomünikasyon Çalışma Grubu Başkanı MÜJDAT ALTAY, Brightwell Holding Yönetim Kurulu Başkanı ALPHAN MANAS, Yoğurt Bilgisayar Teknolojileri’nden CEMİL TÜRÜN, VitrA Pazarlama Direktörü BERNA ERBİLEK, Eren Holding CFO’su SAFFET MOLVALI, Material ConneXion Kurucusu GEORGE BEYLERIAN’ın konuşmaları. 14.00- 17.25 TASARIM VE KENT Görsel İletişim Tasarımcısı, Bilgi Üniversitesi‘nden ERAY MAKAL, Mimar (Autoban) SEYHAN ÖZDEMİR, İstanbul Modern Şef Küratörü LEVENT ÇALIKOĞLU, Moda Tasarımcısı BAHAR KORÇAN, Endüstriyel Tasarımcı DEFNE KOZ, Mimar (GAD) GÖKHAN AVCIOĞLU Mimar (EAA) EMRE AROLAT, Design Partners, Zona Tortona Kurucusu VALERIO CASTELLI, Londra Tasarım Müzesi Direktörü DEYAN SUDJIK, Designboom Genel Yayın Yönetmeni BIRGIT LOHMANN’ın konuşmaları. 28/11/2010 Worldstar’da İki Ödül 1970 yılından bu yana düzenlenmekte olan ve sadece ülkelerindeki akredite ambalaj yarışmalarında dereceye girmiş projelerin katılabildiği uluslararası WorldStar Ambalaj Ödülleri’nde, bu yıl 30 farklı ülkeden 278 proje yarıştı. Katılan projeler arasında Uluslar arası ödüllü tasarım şirketi Orhan Irmak Tasarım’ın hazırladığı Arko Nem Çatlak Önleyici Krem ambalaj tasarımı ve Sensodyne Isoactive diş macunu market standı tasarımı, WorldStar 2010’da kişisel bakım kategorisinde ödüle kazandı. Orhan Irmak Tasarım’ın bugüne kadar Red Dot - best of the best 2007 Ödülü, Design Preis Deutschland 2009 Adaylığı ve Pentawards 2009 Bronz Ödülü almıştı. 9. Arkiv Buluşması 23 Kasım 2010 tarihinde Kalebodur sponsorluğunda gerçekleşen ARKİV Buluşmaları İstanbul Ataşehir’de bulunan ve DB Mimarlık ile TeCe Mimarlık ortaklığında hayata geçen TÇMB Çimento Teknik ve Endüstri Meslek Lisesi’nde yapıldı. Proje mimarlarından Cem İlhan, Bünyamin Derman ve Dicle Hökenek liderliğinde gerçekleşen ve proje sürecinin aktarıldığı buluşma, serinin dokuzuncu etkinliğiydi. MARKA Konferansı MARKA konferansı, 16 – 17 Aralık tarihleri arasında Swissotel the Bosphorus Istanbul’da. Konferans katılımı kesinleşen isimler şöyle: Dijital pazarlama dehası, blogger Josh Spear; trend analisti, fütürist Matthias Horx, tasarımcı Ross Lovegrove, Mc Donald’s Asya, Pasifik, Orta Doğu Kurumsal İlişkiler Başkan Yardımcısı Liam Jeory, Ulusoy Uluslararası Yatırım Holding Yönetim Kurulu Başkanı Alican Ulusoy ile Tofaş Türk Otomotiv Fabrikası A.Ş Uluslararası İş Geliştirmeden Sorumlu Özgür Özel. İKSV Tasarım Mağazası IKSV binasının giriş katında, tasarım ve sanat tutkunlarının armagan alternatifleri bulabileceği bir adres olan IKSV Tasarım Mağazası yeni dönem açılışını Kasım başında yaptı. Aida Pekin, Deniz Toraman, Ela Cindoruk ve Nazan Pak, Leyla Taranto, Oya Akman, Tan Oral yeni koleksiyonlarını tanıttılar. Deniz Toraman, Yasha Butler,Burcu Büyükünal, Camekan, Ela Cindoruk ve Nazan Pak, Gülnur Özdağlar, Devran Musaloğlu, Koray Özgen, Sabrina Fresko, Aida Pekin, DRT, Sırça İstanbul, Evrim Yavuz gibi Türk tasarımcıların koleksiyonlarına IKSV Tasarım Mağazası’ndan ulaşabilirsiniz. Serap Alp serap@seraplamoda.com İstanbul Fashion Sergisi İstanbul’un modern yüzü, “İstanbul Fashion” sergisiyle Köln Cologne Uygulamalı Sanatlar Müzesi’nde sergileniyor. 6 Kasım ile 30 Ocak 2011 tarihleri ziyaretçilerine açık olacak olan sergide Arzu Kaprol, Bahar Korçan, Dilek Hanif, Gamze Saraçoğlu, Hatice Gökçe, İdil Tarzi, Mehta Elaidi, Özlem Süer, Selim Baklacı, Simay Bülbül ve Zeynep Tosun’un eserleri yer alıyor. Avrupa’da bir ilk niteliği taşıyan sergiyle Türkiye’deki moda tasarımlarının seçkin örnekleri Alman sanat ve modaseverlerle buluşuyor. Sergide modacıların en son koleksiyonlardan toplam 44 parça sergileniyor. Takı Tasarım Eğitimi Favori Altın Akademisi’nde 6. Dönem Takı Tasarım Eğitimleri 7 Aralık 2010’da başlıyor. Takı tasarımına yönelik A’dan Z’ye tüm bilgiler, alanında uzman Türk ve İtalyan öğretim üyeleri tarafından verilecek eğitimler. Toplam 5 ay sürecek eğitimlere kendini geliştirmeye açık ve trendleri takip etmek isteyen herkes katılabilecek. 23 Belgesel Almanya’da Koçta- İTÜ İşbirliği Tasarım Parkı liderliğinde 25 haziranda düzenlenen Türk Alman tasarımcılar buluşmasının sonuçları 26 kasım Almanya’da gösterildi. “Tasarım ve sürdürülebilirlik” başlığıyla düzenlenen atölyenin aynı isimli belgeseli, Stutgart’taki Türk Film Haftası’nda yerini aldı. “İstanbul’da ilhBelgeselin Türkiye’de hazırlanan kısmının yapımını Meg Medya, Almanya’dakini ise Film Akademisi üstlendi. Koçtaş ,İstanbul Teknik Üniversitesi işbirliğiyle mimarlık bölümü öğrencilerine yönelik ‘İç Mekan Tasarım Yarışması’nı düzenliyor. Tasarım Yarışması’nda öğrencilerin şartnamede yer alan koşullara bağlı kalarak, kendi seçtikleri bir evi Koçtaş ürünleriyle tasarlamaları isteniyor. Projelerde; iç mekan tasarım özgünlüğü, kullanılacak ürünlerin kendi aralarında ve mekanla uyumlu olması, projenin uygulanabilirliği ve kendine has bir tarzı yansıtıyor olması özellikleri aranıyor. Son başvuru tarihi 6 Aralık. Puma’dan Yarışma Puma, Moğol usulü ayakkabı tasarım yarışması ile farklı bir projeye imza attı. PUMA’nın, dünya çapında organize ettiği tasarım yarışmasının Türkiye ayağında altı ambassador ve ekibi aynı Moğol usulü barbeküde olduğu gibi malzemeleri istedikleri gibi karıştırarak özel tasarımlar hazırladı. Türkiye ayağında; blog yazarı Style-boom ekibi, fotoğraf sanatçısı Serkan Şedele, DJ. Suat Ateşdağlı, iç mimar Gülşah Cantaş, yapımcı Elif Dağdeviren ve gazeteci Oben Budak yer aldı. Ekipler tarafından tasarlanan 22 ayakkabı 26 Kasım’da Santralistanbul Enerji Müzesi’ndeki partide görücüye çıktı ve birinci belirlendi. S. Pellegrino Missoni Giyiyor İtalya’nın önemli moda markalarından Missoni, ilgi çekici ve bir o kadar farklı bir tasarımla karşımıza çıktı. Suların şampanyası olarak tanınan ünlü maden suyu S. Pellegrino için özel bir şişe tasarladı. Özel desenli etiketi ve kapağı ile dikkat çeken tasarım, Türkiye’nin en seçkin restoranları ve özel sunumuyla sadece Beymen Nişantaşı’nda yer alacak. Toplamda 50 milyon adet üretilen ve Türkiye’ye 70 bin adet gelen bu şişelerin dünyada sekiz hafta içinde tüketilmesi planlanıyor. Editör: Umut Kart Katkıda Bulunanlar: Erkan Aktuğ, Gözde Tüfekçi Sayfa Tasarımı: Emre Senan Tasarım ve Danışmanlık; Emre Senan, Özge Güven Sayfa Düzeni: Taylan Polat Danışma Kurulu: Serhan Ada, Erdem Akan, İhsan Bilgin, Asiye Bodur, Füsun Curaoğlu, Yeşim Demir, Ömer Durmaz, Alpay Er, Cem Erciyes, Sertaç Ersayın, Hakan Ertem, Güran Gökyay, Korhan Gümüş, Gamze Güven, Gülay Hasdoğan, Tansel Korkmaz, Zeynep Bodur Okyay, Suha Özkan, Kuyaş Örs, Nevzat Sayın, Emre Senan Reklam Müdürü: Devrim Peker Reklam Rezervasyon: Tayfun Elaldırsın Reklamlar için Tel: 0212 505 6486 Fax: 0212 505 74 79 Hürriyet Medya Towers İstanbul Radikal Sanat Tel: 0212 449 65 27 sanat@radikal.com.tr, umut@kaletasarimmerkezi.com Radikal’in ücretsiz ekidir.