toz bezi dust cloth
Transkript
toz bezi dust cloth
TOZ BEZİ DUST CLOTH Senarist Scriptwriter Ahu Öztürk Yönetmen Director Ahu Öztürk Yapımcı Producer Çiğdem Mater, Nesra Gürbüz Tahmini Çekim Tarihi Shooting Eylül September 2013 Tahmini Bütçe Estimated Budget 918.000 TL Kesinleşmiş Finansman Secured Budget 230.000 TL İletişim Contact Sofyalı Sok. Hamson Apt. 20/7 Asmalımescit, Beyoğlu, İstanbul T: Çiğdem Mater 0532 291 12 11 TOZ BEZİ DUST CLOTH SİNOPSİS SYNOPSIS Ahu Öztürk Yönetmen, Senarist Dırector, Scrıptwrıter İstanbul’un varoşlarına sıkışmış yoksul bir mahallede yaşayan Nesrin (30) ve Hatun (37) için hayat şehrin parıltısıyla yoksulluğu arasındaki bir vagondur. Evlere temizliğe giden iki gündelikçi kadının rutini evden çıkmak, başka bir eve girmek, kendilerine ait olmayan mahrem alanı temizlemek ve eve dönmektir. Nesrin, Hatunlar’ın alt katındaki tek odalı yoksul evinde kızı Asmin’le (5) birlikte yaşar ve onu terk eden kocasını bulmaya çalışırken, kızına kendisininkine benzemeyen bir gelecek hayal eder. Hatun ise garsonluk yapan kocası Şero (45) ile mecburen sürdürdüğü evlilikten ve geleceğe dair vaadi olmayan oğlu Oktay’dan (13) kaçışı Asmin’de, hiç sahip olamadığı kız çocuğunda bulur. Bir de Moda’da, temizliğe gittiği evler gibi bir ev satın almayı düşlemektedir. Yoksul dünyalarından çıkıp her gün orta sınıf ve üstü evlere giren Hatun ve Nesrin kimlikten sınıfa, kadın olmaktan, iyilik/kötülük algısına pek çok hayati meseleyi görürler ama bunlar üzerine pek düşünmezler. Bir evde Nesrin’i denemek için yere bırakılan para Nesrin’in canını sıkar, Hatun evlerden verilen eski kıyafetleri gocunmadan yoksul kıyafetleriyle birleştirir, Asmin annesiyle girdiği evlerde yabancı bir hayata tanık olur. Kendilerine iyi davranılan yerlerde bile hissettirilen orta sınıf kibrini hafif kin içeren bir eğlence konusu yapsalar da, Hatun ve Nesrin’in sınıf atlama dertleri yoktur, Hatun’un ev hayali hariç. Güvencesiz çalışan Hatun takıntılı bir biçimde birikim yapmaya çalışır. Hatun ve Nesrin arasındaki ilişki, herhangi bir komşuluk ilişkisinden çok iki kız kardeşin ilişkisine benzer ve aralarındaki arkadaşlık aynı sınıf içindeki hiyararşiyi de beraberinde getirir. Hatun ev hırsıyla Nesrin’e borç vermekten dahi imtina ederken, Nesrin hayata ve içinde bulunduğu koşullara karşı giderek daha öfkeli hale gelir. Yaşadığı çıkışsızlıktan bunalır, sonunda kendinden beklenmeyecek, cesur bir karar verir; bir sabah Asmin’i arkasında bırakarak gider. Günler geçer, ne Nesrin’den ne de Cefo’dan haber gelir. Hatun Asmin’i ailesine dahil eder. Ama bir gün Nesrin’in ablası gelir, Asmin’i alır. Felsefe ve sinema eğitimi aldı. 2004’te ilk belgeseli Sandık’ı gerçekleştirdi. 2010’da 5 kısa filmden oluşan Kars Öyküleri’ne Açık Yara adlı filmiyle katıldı. Açık Yara, 2010 yılında Rotterdam, İstanbul, Kudüs, Saraybosna, Beyrut gibi pek çok uluslararası festivalde gösterildi. Toz Bezi ilk uzun metraj projesidir. She studied philosophy and cinema. In 2004, she directed her first documentary Chest. In 2010, she participated in Tales from Kars of Festival on Wheels with her short Open Wound. Open Wound has been shown in many international film festivals such as Rotterdam, İstanbul, Jerusalem, Sarajevo and Beirut. Dustcloth is her first feature film project. E: cigdemmater@gmail.com nesrag@gmail.com Çiğdem Mater Yapımcı Producer Sinema ve medya sosyolojisi eğitimi aldı. ABC News, ARTE, Los Angeles Times gibi medya kuruluşları için çalıştı. Anadolu Kültür’de program koordinatörü olarak görev yaptı. Seren Yüce’nin yönettiği Çoğunluk’ta yardımcı yapımcıydı. 2009’dan bu yana Ermenistan Türkiye Sinema Platformu’nun koordinatörlüğünü yürütüyor. She studied film and media sociology. She worked for the international media including ABC News, ARTE and Los Angeles Times. She was the program coordinator for Anadolu Kultur. She was the associate producer of ‘Majority’ by Seren Yüce. Mater is the coordinator of Armenia Turkey Cinema Platform since 2009. Nesra Gürbüz Yapımcı Producer Uluslararası İlişkiler ve Kültürel İncelemeler eğitimi aldı. 2010-11’de Ermenistan Türkiye Sinema Platformu’nun Sınırların Ötesindeki Filmler’inin yapım koordinatörlüğünü yaptı, platform kapsamında yapılan üç filmin yürütücü yapımcılığını üstlendi. Anadolu Kültür’de proje koordinatörü olarak çalışıyor. She studied international relations and cultural studies. Between 2010-11, she was the production coordinator of Armenia Turkey Cinema Platform’s “Films Beyond Borders”. She worked as executive producer of the 3 films made within the scope of the Platform. She works in Anadolu Kültür as project coordinator. 125 makes, she goes away and leaves Asmin behind. Time passes by and no news come from Nesrin or Cefo. Hatun includes Asmin into her family until theday Nesrin’s sister comes and takes her away. After a while, Hatun desperately goes to Nesrin’s sister and says that she wants Asmin to live with Şero, Oktay and herself. Nesrin’s sister accepts this request in silence. Now in the absence of Nesrin, life for these four persons continues same as before and all over again. TOZ BEZİ DUST CLOTH Aradan zaman geçer. Hatun üzgündür, Nesrin’in ablasına Asmin’in kendisiyle, Şero ve Oktay’la yaşamasını istediğini söyler. Nesrin’in ablası talebi sessizlikle onaylar. Dördü için Nesrin’in yokluğundaki hayat, hem eskisi gibi hem de yeni baştan akmaya devam eder. Nesrin (30) and Hatun’s (37) lives are like a railcar wagon riding between poor ghettos of Istanbul and the glamour of the city. These two cleaning ladies’ routine consists of leaving their homes to go to somebody else’s house, cleaning its intimate area and coming back home again. Nesrin lives with her daughter Asmin (5) in a house of only one room on the ground floor of Hatun’s flat, trying to find her run-away husband and dreaming of a better life for her daughter. Asmin is like an escapeway –a daughter that she never had– for Hatun, to get away from her marriage with waiter Şero (45) she feels she is obliged to continue and her notso-promising son Oktay (13)-. And she dreams of buying a house like the one she works in. Working without social security assurance, Hatun is obsessed with saving money. While working in middle to upper-middle class houses, they witness many vital issues but they don’t think much on them. One day, money left under the carpet for testing her annoys Nesrin, another day Hatun, feeling no offence wears her poor clothes in combination with the old clothes given by the hostess. Asmin witnesses a remote life in the houses she goes with her mother. Although they make fun, with a slight touch of grudge, of the middle-class arrogance made evident to them even in the houses they are treated well, Hatun and Nesrin don’t care for moving to a higher class. Except for Hatun’s dreams of buying a house. The relationship between Hatun and Nesrin is more of sisterhood rather than being merely neighbours, though their friendship involves a hierarchy within the same social class they belong to. While Hatun abstains from loaning money to Nesrin, Nesrin becomes more frustrated with life, and one day, with a bold decision she YÖNETMEN GÖRÜŞÜ DIRECTOR’S NOTE Çocukluğumdan hatırladığım net anlardandır. Yaşadığımız şehirden İstanbul’a akraba ziyaretine gelmiştik. İlk durak teyzemdi ve ben bir sabah onunla, bir oda bir mutfaktan oluşan evinden uzun bir yolculukla üç oda bir salonlu bir eve geldim. Bu benim orta sınıfın mahrem alanıyla gündelikçi teyzem sayesinde ilk tanışmamdı. Teyzem temizlik yaparken, hiç görmediğim nesneleri görmüş, kaçamak dokunmuş ve büyülenmiştim. Evde kimse yoktu, yatağın üstüne yatacak kadar bizimmiş sandığım bir yakınlık ile eşyalara dokunamamamı sağlayan hayali bir duvar arasındaydım. Bu benim yoksulluk yaşantımdan sezgisel olarak bildiğim bir mesafeyi işaret ediyordu. Bu mesafeden rahatsız olan ve aşılabilir bulan annem, yaşadığımız şehre döndüğümüzde, bana üstü utançla kaplı bir sır emanet etti. Sır, teyzemin temizlikçi olduğu ve bu bilginin kimseye söylenmemesi gerektiğiydi. Üniversitede sol tedrisattan geçmemle birlikte, devraldığım bu utancın ilk deşifresi sınıfsal bir kin oldu. Çalışmaya başladıktan sonra iş arkadaşlarımın kendi evlerini temizlettikleri gündelikçi kadınlarla olan problemlerini anlattıkları sohbetleri, bu duyguyu bana tekrar hatırlattı. Onlar ait olmak istedikleri bir sınıfın sembolü olarak gündelikçi tutmuşlardı ve bu anlatım da tekrar tekrar bunun vurgusuydu. Peki ben nerede duruyordum? İki yıl önce, gene başka bir gündelikçi akrabamız bize geldiği bir gün “çerkeziz biz bacı” dediğinde büyük bir şaşkınlıkla ona bakmıştım. Kürtçeden başka bir dil bilmeden 126 kullanımıyla örtüşmesini planlıyorum. Hem yoksul kahramanların hayatlarının belirsizliğini, hem de mekanlarının zaman zaman boğuculuğunu ifade eden aktüel kamera kullanımıyla, temizliğe gittikleri evlerde daha sabit, sanki bir eşyaymış gibi durduğu yerden kaydeden sabit kamera kullanımının filmin anlattığı mesafeyi görünür kılacağını düşünüyorum. Filmin genelinde gündelik hayatın aceleciliğiyle örtüşecek kısa planlar ve kesmelerle sahneler kurulacak. Filmin kahramanlarının giremeyeceği orta sınıf hayatında ise daha sabit ve daha uzak bir kamera kullanımıyla o hayatın sınırlarının belirgin varlığı vurgulanacak. Sınıfsal farklılık ışıkla da anlaşılabilir halde olacak, gecekondu mahallesinin kendine özgü karanlık ve basık hali, gidilen evlerdeki parlaklıkla doğal bir tezat yaratacaktır. Nihayetinde, şu an ait olmadığım yoksulluğu ve görünmez olan madunlarını görünür kılmak ve kendi utanç yükümden kurtulmak için bu filmi yapmak istiyorum. TOZ BEZİ DUST CLOTH ölen annesini tanıdığım bu kadın, hiç bir rasyonel cevaba teslim olmadan, gerçeküstü bir kahraman gibi karşımda canlı olarak duruyordu. Kürtlüğü, bütün siyasi meselelerin arasında kaynayan gündelik alanda, kaçılacak bir coğrafya gibi algılamıştı. Olanaksız gibi duran bu algı, Türkiye’deki Kürtlüğün çok farklı yaşandığını ve gerçeğe dokunabileceğimiz noktanın tam da bu heterojenlikte saklı olduğunu anlamamı sağlamıştı. Anlatmak istediğim ilk hikaye, çok iyi bildiğim, kuşaklararası taşınmak istenen utançlı bir sırrın bir sınıf meselesine dönüşmesini sağlayan teyzemin öyküsüydü. Bu hikayeyi dillendirme isteğim üzerine çok düşündüm. Kültürel, politik ve etik alandan cümleler kurdum kendime önce. Bu cümlelerin de üzerinden atladığımda ulaştığım şey, çok dipte duran bir utanç oldu. Bu, çocukluk ve ilk gençliğimde gündelikçi olan ailemin kadınlarını sevmeme rağmen onlardan duyduğum utanç değil, bu utançtan duyduğum utançtı. Utancın akılsal olana geçit vermeyen indirgenemez bir yara olduğunu ve ancak dillendirilerek akıtılabileceğini biliyordum ve böylece hikayeyi yazmaya başladım. Filmdeki karakterlerin, aidiyetlerinin ya da kimlik parçalarının hiçbirinin homojen bir kategoriye işaret edemediği kadınlık-Kürtlükgündelikçilik-yoksulluk gibi kategorilerin içinde heterojen bir varlıkla hayat bulmasına çalıştım. Genel olarak da bu iki kadının maduniyet durumunun kendi dünyalarındaki hayatı ve hayatlarını anlamlandırmalarındaki muğlaklık ve çelişkileri filmin dramatik akışıyla paralellik içinde gitti. Açık yaralarıyla tutunma ve tırmalama çabalarında, toplumla ve kendileriyle tutarsız çekişmeleri, yüzleşmeleri ve yüzleşememeleri filmin ana eksenine oturdu. Maduniyetin halkalı varlığı ise Hatun ve Nesrin arasındaki hiyerarşide varlık buldu. Dolayısıyla kenarın kenarına düşen Nesrin’in hayat stratejisiyle, Hatununki ve genelde de üst sınıftan hemcinsleriyle arasındaki çizgiler belirginleşmiş oldu. Filmin görsel dilinin, kahramanların dünyalarındaki gibi çelişik, iki dünya arasındaki mekansal ve sınıfsal ayrılığı imleyen bir kamera It was one of the clearest memories of my childhood. We came to Istanbul to visit our relatives. First stop was my aunt and, one day, she and I made a long journey through the city from her one-roomed flat to a three-roomed one. This was the first time that I became acquainted with the intimate areas of the middle class. As my aunt was cleaning the house, I touched the objects I had never seen before; I was astonished. We were alone; I felt that I was so close to everything, I could even lie on the bed, but there was an imaginary wall which prevented me from doing this. It represented a distance I knew intuitively from my indigent life. Being annoyed of this distance, my mom gave me a secret when we were back home. The secret was that my aunt was a cleaning lady and I should not tell this to anyone. Following my leftist college years, the first indication of carrying that secret was my class resentment. Afterwards, when I started working, conversations of my colleagues about their problems with their cleaning ladies reminded me of this feeling again. They hired a cleaning lady because they saw this as a symbol of the class that they wish to belong and these long 127 furniture recording from the place it stands. I believe that this technique can help visualization of the distance the film tries to narrate. Scenes will be short sequences and cuts in order to show the rush of everyday life. The glamour of the houses they go for cleaning will contradict with the matchless darkness and stuffiness of their shanty houses. Ultimately, I want to make this film in order to get over my burden of shame and attempt at bringing into view poverty, which I do not belong to anymore, and subalterns, who are literally invisible. TOZ BEZİ DUST CLOTH conversations were the highlights of this mentality. So, where was I? Two years ago, when another cleaning lady relative of us came to visit us and said that she is a Circassian, I was shocked. I knew that this woman whose mother had died without speaking any language other than Kurdish, was staying in front of me like a surreal character without being defeated to any rational explanation. This helped me understand that the Kurdish identity can be experienced very differently in Turkey and the point that we can touch upon reality is hidden in this heterogeneity. I thought a lot about my desire to narrate this story of my aunt. First, I made sentences from its cultural, political, ethical points of view. After all of these, what I reached deep down was shame. I was not ashamed of these women of my family; I was ashamed of the feeling of shame. So I decided to write the story, knowing that it is the only way of recovery. I tried to build my characters from within the heterogeneity of categories like gender, ethnicity and poverty, because I believe that these belongings and pieces of identities cannot refer to a homogenous category. Generally, the film’s dramatic flow will proceed in parallel with these two women’s ambiguous and contradictional struggle to impose a meaning to their lives and their subaltern situations. Their struggle to hold and scrabble with open wounds, their controversies with the society and with themselves and their confrontations / non-confrontations settled on the main axis of the film. The cyclical existence of subalternity finds its place in the hierarchy between Nesrin and Hatun. As such, the borders between Nesrin’s strategy of life – which is on the edge of the edge – and that of Hatun’s, as well as the borders between them and their higher class fellows, became clear. I will use hand-held camera to show our characters’ poor, ambiguous and sometimes suffocating worlds and a fixed camera in the houses they go cleaning, which will be like a 128 NOTLAR NOTES