Suriye bataklığında
Transkript
Suriye bataklığında
Londra’da İnsan Hakları Paneli Kıbrıslı sanatçılar Londra’da buluştu Ev alımında pul vergisi değişikliği Sayfa6 Sayfa13 Sayfa5 telgraf.co.uk Carşamba, 10/12/2014 Suriye bataklığında bir UMUT: Rojava Kobane direnişi 86’ıncı günü geride bırakırken tüm dünya, çocukluk kentlerini destansı kahramanlıklarla koruyan YPG-YPJ’li gençleri konuşurken, Telgraf gazetesi olarak kısa bir süre önce ziyaret ettiğimiz Rojava’nın Cezire kantonundaki izlenimlerimizi telgraf okuyucuları için yazdık. 2011 baharında, Suriye’de olaylar başlayınca Kürtler de çok daha önce başladıkları hazırlıklarına hız verdiler. Suriye karışmaya başlayıp cellatlar şehirlerde kendisi gibi olmayanlara ölüm dağıtırken Kürtler kendi topraklarını ve bu topraklarda yaşayan halkları korumak adına tarihi bir direniş başlattılar. Kürtler, ne diktatöryal iktidarını korumaya çalışan Esad’ın, ne de her biri sırtlarını başka ülkelere yaslayan dinci, cihatçı, selefi örgütlerin yanında yer almayıp, Temmuz 2012’de Kürt kentlerinin kontrolünü bir bir ele geçirdiler. Rojava bir yandan kendisini amansız saldırılara karşı korumaya çalışırken, bir yandan da kendi sistemini inşa ediyor. Eski alışkınlıkların, alıştırılmışlıkların, farklılıkların ve savaşın ortasında tüm zorluklara rağmen demokratik özerk sistemin inşa süreci büyük bir mesafe kat etmiş.... Rojava izlenimleri sayfa 10-11’de Sayı Haftalık Haber Gazetesİ 446 Çarşamba 10 Aralık 2014 2 Çocuklar Kobaneli Küçük Yürekler İçin Çizdi Aveg-Kon bağlı olarak Londra’da çalışmalarını sürdüren GİK-DER’de bu hafta sonu çocuklar Kobaneli kardeşleri için etkinlik düzenlediler. Pazar günü öğlen saatlerinde GİKDER lokalinde bir araya gelen çocuklar, 10 Aralık İnsan Hakları Haftası nedeniyle „Çocuklar Kobaneli Küçük Yürekler İçin Çiziyor” konulu bir etkinlik gerçekleştirdiler. Etkinlikte ilk olarak katılımcı çocuklar tarafından Kobane ve çocuklar perspektifli resimler çizildi. Resimlerin çizilmesinin ardından GİK-DER Yönetim Kurulu başkanı Helin Honca bir konuşma yaptı. Honca, etkinliğin amacına değinirken, katılımcılara bir kez daha Kobane için duyarlılık çağrısı yaptı. Daha sonra basın açıklamasına geçildi. Çocuklar, Alman şair ve yazar Wolfgang BORCHERT’in savaşa karşı yazmış olduğu “Sonra Yapılacak Tek Şey Var; Hayır De” isimli metninden dörtlükler okuyarak birer birer sahneye çıktılar. Bir başka çocuk ise kendi yazmış olduğu savaş karşıtı şiiri İngilizce olarak okudu. Tüm çocukların sahnede yerini almasının ardından basın açıklamasına geçildi. Açılamada şöyle seslendi küçük yürekler; “ Rojava’da kardeşlerimiz açlık ve soğukla mücadele ediyorlar. dünyanın bütün katilleri iki yıldır Rojava’ya saldırıyorlar. Her zaman olduğu gibi bu kirli savaşta da en çok acıyı yine biz çocuklar çekiyoruz. Evlerimizden, okullarımızdan olduk. Ailelerimiz paramparça. Birde üzerine göçmen olup topraklarımızdan uzaklara gittik. Havalar soğudu, yemek bulmak zorlaşıyor. Elbise, ayakkabı yatacak yer ihtiyacımız var. Ve bütün bunlar vatanımızı yok etmek isteyen katillerin eseri. Ama biz direniyoruz. Yarınımız için, geleceğimiz ve onurumuz için vatanımız için; annem, babam, abim ve ablam, bizler direniyoruz. Özgür bir Kürdistana olan inancımızla direniyoruz. “ “Kardeşlerimiz Rojavadan böyle Haftalık Haber Gazetesi Rojnameya Nûçeyan a Heftane Editör Alaettin Sinayiç editor@telgrafnews.com Muhabirler Esra Türk Erem Kansoy haber@telgrafnews.com Grafiker Yüksel Adıgüzel grafiker@telgrafnews.com Yayın Sahibi Tel News Ltd. Adres 33 Dalston Lane London E8 3DF Telefon 0207 9230 838 0742 9481 490 Web www.telgraf.co.uk Reklam reklam@telgrafnews.com Soru ve görüşleriniz: director@telgrafnews.com sesleniyor bizlere. Küçük yüreklerimiz ama kocaman umutlarımız ve inancımız dünyanın öbür ucunda sizlerle kardeşler. Sizlerin acılarınızı biliyoruz, ihtiyaçlarınızı bizlerde burada büyüklerimizden öğreniyoruz. Ve bugün kalemlerimiz siz Rojavalı kardeşlerimiz için resim çizecek. Çocukların açlık ve sefalet çekmediği, açlık ve soğuktan ölmediği, okulundan ve evinden olmadığı bir dünya özlemiyle çiziyoruz bugün” Büyük beğeni toplayan etkinlik, alkışlar ve zılgıtlarla sona erdi. BÜYÜK REKLAM KAMPANYASI Kürt ve Türk toplumuna ulaşmanın en iyi yolu Tüm reklamlarınızda %30 indirim Yeni yıl kutlamalarınızda %40 indirim Tüm seri ilanlarınız ÜCRETSİZ www.telgraf.co.uk reklam@telgrafnews.com 07429481490 | 02079230838 Çarşamba 10 Aralık 2014 3 Çarşamba 10 Aralık 2014 4 Canê, gözyaşları arasında toprağa verildi 12 Kasım gecesi Almanya’nın Köln kentinde esrarengiz bir şekilde yaşamını yitiren 19 yaşındaki genç Kürt kızı Canê İngiltere’nin Huddersfield kentinde gözyaşları arasında toprağa verildi. Pazartesi günü yapılan cenaze törenine ailesi ve yakın arkadaşlarının yanında yüzlerce kişi katıldı. Newcastle’da bulunan Northumbria üniversitesinde politika birinci sınıf öğrencisi olan 19 yaşındaki genç Kürt kızı Cane Xelef üniversiteler arası değişim programı kapsamında gittiği Almanya’nın Köln kentinde esrarengiz bir şekilde yaşamını yitirmişti. İçeceğine ilaç atılması sonucu yaşamını yitirdiği düşünülen genç kızın kanında amfetamin bulunduğu açıklanmıştı. Canê, bayılmadan önce arkadaşına ‘‘Birileri içeceğime bir şeyler kattı sanırım’’ demişti. bekleme odasındayken bayılır, bir süre sonra da Canê’nin beyin ölümünün gerçekleştiği anlaşılır. Beyin ölümü gerçekleştikten sonra 8 gün boyunca makinaya bağlı yaşayan Canê’nin, bayılmadan önce arkadaşlarına: ‘‘Birileri içeceğime bir şeyler kattı sanırım’’ demişti. ‘Canê meleğimizdi’ Pazartesi günü Kuzey İngiltere’nin Huddersfield kentindeki Hey Lane mezarlığında toprağa verilen Canê için gözyaşları sel gibi aktı. Yüzlerce Huddersfield sakininin katıldığı törende ailesi tarafından yapılan konuşmada aldıkları destekten kaynaklı herkese teşekkür ettiler. Kızı Canê için adalet çağrısı yapan baba Xelil Xelef; ‘‘Canê bizim meleğimizdi, ölümünü ka- bullenmek çok zor. En büyük duamız ve beklentimiz, Canê’nin ölümünde sorumluluğu olanların yargılanmasıdır.’’ Canê’nin mezarı başında ‘Cana min’ şarkısını söyleyen kuzeni Jiyan’a birçok kişi gözyaşları içinde eşlik etti. Canê’nin mezarı yüzlerce çiçekle süslenirken, mezarı başına mumlar yakıldı ve mezar taşına Kürdistan bayrağı asıldı. ‘Birileri içeceğime birşeyler kattı’ 12 Kasım gecesi arkadaşlarıyla birlikte Köln’de katıldığı kent festivalinde içtiği ilk içecekten sonra midesi kötü olunca en yakındaki kliniğe götürülür, klinikte yetersiz müdahale ile bir süre bekletilen Canê, bir süre sonra hastaneye kaldırılır. Cologne’s St Marien hastanesine kaldırılan Canê hastanede Daiş karşıtı yapılan eylemlerin örgütleyicisiydi 1978’de Rojava’dan İsveç’e göç eden ailenin üç çocuğundan birisi olan Canê’nin Naze adında 16 yaşında bir kız kardeşi ve Kevin adında 9 yaşında bir erkek kardeşi var. İsveç’te doğan Canê daha sonra ailesiyle beraber İngiltere’ye gelmişti. Kürtlerin yaşadığı acılara çok duyarlı olan Canê Huddersfield’te yaşayan Kürt toplumu içerisinde iyi bilin- en biriydi. Kürdistan’a yönelik Daiş saldırıları başladıktan sonra yapılan birçok eylemin başını çeken Canê, Huddersfield’teki St George’s meydanında yapılan Daiş karşıtı eylemde, yaptığı konuşmada: ‘‘Kürdistan’da yaşanan barbarlığı evlerimizde oturup televizyonlardan izleyemeyiz artık. Tüm dünyanın bu vahşet karşısında Kürtlerin yanında olma zamanıdır.’’ demişti. ‘Canê için adalet’ imza kampanyası Sosyal medya ve Change.org adlı sitede ‘Canê için adalet’ adlı imza kampanyası başlatıldı. Kampanya kapsamında Alman yetkililere olayın araştırılması çağrısı yapılıyor. Hızla büyüyen kampanyaya yoğun ilgi var. Bugün itibariyle 5 bin imza toplandı. Çarşamba 10 Aralık 2014 5 Ev alımında pul vergisi değişikliği Geçtiğimiz Çarşamba günü, Maliye Bakanı George Osborne, sonbahar maliye raporunu açıklandı. Mayıs 2015 öncesi son mali planın açıklandığı raporda öne çıkan konu, ev alımında ödenen pul vergisine uygulanan değişikler oldu. Osborne, Britanya ekonomisinin Almanya ve Fransa’dan daha hızlı büyüdüğünü söyledi ve hükümetin uyguladığı mali planının doğru olduğunu iddia etti. Ev satımında ödenen pul vergisindeki değişikliğe göre, satın alınan evin fiyatına uygulanan yüzdelik ücretinin hesaplanması değişecek. Eskisi gibi, £125 bine kadar olan evlere vergi uygulaması olmayacak; £250 bine kadar olan evlere %2 vergi uygulanacak; £925 bine kadar olan evlere % 5; £1.5 milyon değerindeki eve %10 ve £1.5 milyon üzeri olanlara da %12 uygulanacak. • £125,001 ve £250,000 arası %2 • £250,001 ve £925,000 arası %5 • £925,001 ve £1.5m %10 • £1.5 milyon üzerinde %12 Örnek- Evin değeri £300,000, bu rakamın ilk £125,000 ine vergi uygulanmıyor. Yani £300,000’in £124,999’ine yüzde 2 vergi uygulanacak. Son £49,999’a yüzde 5 vergi uygulanacak. Bu hesaplamaya göre £4,950 pul vergisi ödeniyor. Eski hesaplamada bu değerde evin pul vergisi £9,000 olurdu. Pul vergisi nedir? Adı tam olarak, pul yükümlülüğü toprak vergisi olan ve ev alımında uygulanan vergi, evin değerine göre hesaplanıyor. Evin oturmak için ya da kiralanmak için alınması verginin oranını etkilemiyor. Şirketler ve toplu yatırım projeleri tarafından satına alınan evlere uygulanan vergi oranı farklıdır- £500,000 üzerindeki evler %15. Yapılan değişikte, hem evin değerine göre uygulanan oranlar değişti hem de, toplam verginin hesaplanma formülü. Eski uygulamada tek yüzdelik uygulanırken, 4 Aralık Çarşamba gününden itibaren, her orana göre yüzdelik farklı uygulanacak. İskoçya? • £135,000’e kadar vergi uygulanmıyor • £135,001 ve £250,000 arası %2 • £250,001 ve £1 milyon arası %10 • £1 milyon üzere %12 Diğer değişikler Gelir vergisi- £10,600 kazançtan sonra uygulanmaya başlayacak. Belediye vergisi (business rates)- Ana caddelerdeki küçük esnafı desteklemek için 300 bin dükkan, pub, kafe ve restoranta £1,500 business rates indirimi sunulacak. Uluslararası şirketlere vergiKarlarını yurtdışına taşıyan büyük şirketlere %25 kar vergisi uygulanacak. Uçuş vergileri- 1 Mayıs’tan itibaren, 12 yaş altı çocukların uçak biletlerine vergi uygulanmayacak. Bir sonraki sene bu 16 yaş altına yükseltilecek. Mastır öğrencilerine borçMastır yapacak yüksek lisans öğrencilerine £10,000 borç alma imkanı sunulacak. Çarşamba 10 Aralık 2014 6 Londra’da İnsan Hakları Paneli BÜYÜK REKLAM KAMPANYASI Kürt ve Türk toplumuna ulaşmanın en iyi yolu 10 Aralık İnsan Hakları Günü nedeniyle ICAD, Gik-Der, Kürt Toplum Merkezi ve Tilkililer Derneği tarafından düzenlenen panel, ‘İnsan Hakları ve Kürt Sorunu’ başlığı altında GikDer salonunda Pazar günü gerçekleştirildi. Panelde ilk sunumu ICAD adına Gökhan Kaya yaptı. Kaya ‘sadece insan hakları ihlallerinden değil, aynı zamanda direnişlerden de söz etmeliyiz’ diyerek başladığı konuşmasında ‘ICAD olarak hangi biçimde olursa olsun direnme hakkının da bir insan hakkı olduğuna inanıyoruz’ dedi. Bölgede, geçmiş bir yana, yakın tarihte 2 kez soykırım yaşandığını belirten Kaya, ‘1988 Halepçe ve geçtiğimiz aylarda yaşanan Ezidi soykırımlarında binlerce Kürt ve Ezidi’nin katledildiğinin altını çizdi. Bu soykırımların gerici devletler ve onların beslediği karanlık örgütlerce, güçlerce uygulandığını vurgulayan Kaya, yine Kamışlo ve Roboski katliamlarının yakın dönemde öne çıkan insan hakları ihlallerinden sadece birkaçı olduğunu ifade etti. ‘Kirli savaş döneminde uygulanan gözaltında kayıplar da bölgede yaşanan insan hakları ihlallerinin bir başka biçimidir. Bugün gözaltında kayıplara karşı Cumartesi Anneleri’nin direnişi bütün dünyaya örnek olmuş güçlü bir mücadele mevzisi haline gelmiştir. Bugün kayıp yakınlarının Türkiye ve Kürdistan’da gerçekleştirdikleri eylemler, insan hakları ihlallerine karşı etkili mücadele yöntemlerinden biridir’ diyen Kaya, bugün Rojava’da inşa edilen özyönetim modelinin bölgede en ilerici, özgürlükçü ve her türlü insan hakkını güvenceye almış bir yönetim biçimi olduğunu vurgulayarak, Rojava’nın emperyalistler ve gerici güçlerce hedef tahtasına oturtulmasında bu gerçekliğin payının büyük olduğunun altını çizdi. BM İnsan hakları evrensel bildirgesinde geçen maddelerden bir tanesi bile Kürdistan’da uygulanmadı Ardından söz alan Kürt Toplum Merkezi temsilcisi Aladdin Sinayiç Birleşmiş Milletler İnsan hakları evrensel bildirgesinin tek bir maddesinin bile Kürdistan’da uygulanmadığını söyleyerek, ‘Kürdistan’ın her bir parçası tarihsel olarak işkence, katliam ve insan hakları ihlallerine maruz kaldı ve bunun Kürde reva görenler, bu beyannamede imzası olan ülkelerdir ’ dedi. Dört parça Kürdistan’da yaşanan hak ihlallerine değinen Sinayiç, özellikle Türkiye’deki durumun, hak ihlallerinden öte tamamen soykırımla dolu bir tarihten oluştuğunu belirtti. Sinayiç şunları belirtti: ‘‘Kültürel soykırımın yanında fiziki soykırımlarla doludur Türkiye tarihi. Şuan Daiş barbarlarının yaptıklarını zamanında Türk devleti de Kürtlere karşı yapmıştır. Kafa kesmeler, ölüye işkence ve tecavüzler, insanlık dışı uygulamalar Kürt halkının Daiş’ten önce Türk devletinden öğrendiği uygulamalardır. Yaşanan katliamların hiçbirinin sorumlularından hesap sorulmadı bugüne kadar. Daha dün Yüksekova’da 18 yaşında bir genç %30 indirim Tüm reklamlarınız polisler tarafından katledildi. Ülkenin Cumhurbaşkanı hepimizin aklıyla alay edercesine kalkıp Türk polisinin kimseyi öldürmediğini söylüyor. Türk devletinin, çözüm sürecine olan yaklaşımı Kürt halkı nezdinde samimi bulunmuyor ve ciddi bir güven bunalımı yaşanıyor. Ancak Kürt Özgürlük hareketi bu konuda her şeye hazırlıklıdır ve alternatifsiz değildir. Mevcut politik konjonktürde bu sürece ihtiyacı olan AKP iktidarıdır.’’ İran devletinin Kürtlere yönelik hak ihlallerinin de en üst düzeyde devam ettiğini belirten Siyaniç ‘Onlarca Kürt siyasi tutsak İran hapishanelerinde 18 gündür açlık grevinde olduğunu ve İran devletinin bu tutsakları idam ile tehdit ettiğini ifade etti. Ulusların kendi kaderini tayin hakkının Kürtler tarafından devlet kurma hakkı olarak görülmediğini belirten Sinayiç, Ortadoğu’da yaşanan boğazlaşmanın altında yatan en büyük nedenlerden birisinin anti demokratik Ulus-devlet sistemleri olduğunu ve Kürtlerin siyasi sınırları sorun yapmadan, kendi kendilerini özerk bir yapı içerisinde yönetmek için mücadele verdiğini ifade etti. Sinayiç, ‘Ortadoğu’da halklar, mezhepler, farklılıklar birbirlerine kırdırılırken, Rojava’da bunun tam tersi bir durum yaşanıyor.’’ dedi. Bugün Rojava’da BM Evrensel Bildirgesinin her bir maddesinin uygulandığının altını çizen Sinayiç, bunun savaş koşullarına rağmen uygulandığını, her ulustan, inançtan halkların barış içinde kardeşçe yaşadığının altını çizdi. Kadın haklarının muazzam ölçüde geliştiğini ve yine kadınlar tarafından güvence altına alındığını belirten Sinayiç, ‘halklar arası boğazlaşmalarla bölgede hakimiyetini sürdürmüş olan emperyalistlerin ve gerici devletlerin yaşanan bu halklar kardeşleşmesinin bölgedeki iktidarlarını tehdit etmesinden korktukları için Rojava devrimine ve Kobani’ye saldırmaktadırlar’ dedi. Panel soru ve cevap bölümünün ardından son buldu. %40 indirim Yeni yıl kutlamalarınız ücretsiz Tüm seri ilanlarınız www.telgraf.co.uk reklam@telgrafnews.com 07429481490 | 02079230838 Çarşamba 10 Aralık 2014 7 İngiliz polisinin Kürtlere yönelik terör estirdiği Dover Davasının İlk Duruşması 17 Aralık’ta Dover sınır kapısında, Paris’e yolculuk yapan Kürtlerin otobüslerini durdurulup ‘terörist’ muamelesi gördüğü ve üzerlerindeki tüm paralara el konulmasına ilişkin davanın ilk duruşması 17 Aralık, Folkestone Magistrates Court’ta gerçekleşecek. Olay nasıl gelişti? Üç otobüsten oluşan konvoyda, ilk iki otobüs içerisinde birer kişi sorgulandıktan sonra yollarına devam etmelerine izin verilmişti, ancak, üçüncü otobüs yaklaşık dokuz saat bekletilmişti. Kadınlara uygulanan yanlış muamelenin yanı sıra, sorgulamaya alınan 22 kişiden hiç bir tanesine yasal hakları anlatılmadan sorguları alınmıştı. Sorgulanan bir çok yolcunun İngilizce bilmedikleri ve Kurmanci konuştukları polise aktarılmasına rağmen, Sorani tercümanın telefona bağlandığı gazetemize bildirilmişti. İngilizce yazılan ifadeleri tercüme edilmeden zorla imzalatılmıştı. Yolculara, ifadelerini imzalamadıkları takdirde ‘üç, dört gün’ orada tutulabilecekleri söylenilmişti. Arama ve paralara el koyma Anti Terör Yasasının, Yedinci Maddesi kapsamında yapılmıştı. Polis, PKK’ye para aklamakla suçladığı yolculara, ‘siz terörist bir organizeye hizmet ettiğinizi biliyor musunuz’, şeklinde önyargılı ifadeler kullanılmıştı. Bazı yolcular, buna tepki olarak, ‘PKK terörist bir organize değildir, bizler 09 Ocak 2013’te katledilen arkadaşlarımızı anmak ve adaletin yerini bulması için düzenlenen eyleme katılmak için Paris’e gidiyoruz’, demişlerdi. Yolcuların tüm paralarına el konulup, Polisten ‘Paris’e gittiğinizde arkadaşlarınız size yardımcı olur’, şeklinde alaycı bir tavırla karşılaşmışlardı. Mağdur olan yolcular avukat aracılığıyla, kendilerine karşı uygulanan polis muamelesinden dolayı şikayette bulunmuşlardı. Duruşma, Folkestone Magistrates Court’ta, 17 Aralık Çarşamba günü, saat 09:50’de gerçekleşecek. Diane Abbott Londra Büyükşehir Belediye Başkanlığına Aday Hackney Milletvekili, Diane Abbott, 2016’da yapılacak Londra Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimleri için, İşçi Parti’den aday adayı olduğunu açıkladı. Londralılara maddi olarak yaşana bilinecek bir yer olmasını sağlamak için mücadele edecek bir adaya ihtiyacı var Londra’nın.” İşçi Parti’nin diğer adaylarına ilişkin konuşan Abbott, “İşçi Parti, adaylarından dolayı çok şanslı, ve İşçi Parti adayları arkadaş olarak gördüğüm kişiler, bu yüzden de çok iyi bir yarış olacağını düşünüyorum”, dedi. Geçtiğimiz aylarda, Tottenham Milletvekili David Lammy de aday adaylığını açıklamıştı. Tooting Milletvekili, Sadiq Khan ve Dulwich ve West Norwood Milletvekili, Tessa Jowell’ın da aday olmalarına kesin olarak bakılıyor. Son dönemlerde yükselen yabancı düşmanlığı siyasetine karşı duracağını ve geçim sıkıntısına ilişkin çalışma yürüteceğini ifade eden Abbott, bir televizyon Urswick Ortaokulu Bilgisayar Bölüm Başkanı Bir eğitim kalmıştı!! Paris’te, 9 Ocak 2013’te, Sakine Cansız, Fidan Doğan ve Leyla Şaylemez’in ölümlerinin birinci yıldönümünde kitlesel eyleme katılmak üzere, Londra’dan Paris’e giden Kürtlerin otobüsü, Dover’da İngiliz polisi tarafından durdurulup, otobüsün içerisindekiler aranıp üzerlerindeki nakit paralar, kuruşu kuruşuna, polis tarafından el konulmuştu. Otobüste bulunan çoğunluğu kadın, ikisi çocuk, toplam 38 kişinin bulunduğu otobüste, başörtülü kadınların, polis tarafından başlarının açıldığını ve bu esnada odada erkek polis memurların da olduğu aktarılmıştı. Bu arada yapılan uygulamalar esnasında 65 yaşındaki Kürt annesi, Fatma Kaya, fenalık geçirerek bayılmıştı. Oktay Şahbaz oktyshbz@googlemail.com İnsan hakları Avukatı Alastair Lyon öncülüğünde, Birnberg Peirce & Partners avukatlık firması tarafından temsil edilen mağdurların paralarının geri verilmesi talep edilecek. 10 Ocak 2014 akşamı, Kürt toplum merkezlerinden kalkan otobüslerden bir tanesi yaklaşık dokuz saat Dover’da, gemi kapısında tutulmuştu. Otobüste bulunan kadın ve erkeklerin üzerlerindeki tüm paralar alınıp, saatlerce ‘terörist’ muamelesi görerek sorgulanmışlardı. Eğitim Köşesi kanalına verdiği röportajda şöyle konuştu: “Uzun zamandır bu yarışa girmem için bana baskı yapan çok fazla insan vardı ve Londra’nın tam anlamıyla bağımsız bir adaya ihtiyacı olduğu için, sıradan Resmi aday açıklamaların 2015 genel seçimleri sonrası olması bekleniliyor. Abbott, belediye başkanlığı koltuğuna seçilirse milletvekilliğinden istifa edeceğini belirtti. Bir göçmen saldırganlığıdır almış başını gidiyor. Göçmenler için o kadar çok negatif şey söylendi ve söyleniyor ki şimdiye dek her şeyi duyduk ve duymaya devam ediyoruz. Önce işimizi elimizden alıyorlar dediler, daha sonra sosyal yardımlarımızı oda yetmedi evlerimiz elden gidiyor dediler. Şimdi ise bütün bunlar yetmiyormuş gibi göçmenler şimdi de okullarımızı ve çocuklarımızın eğitimini elimizden alıyor diyorlar. Tabiiki bu görüş İngiliz ve İngiltere’de yaşayan toplumdan daha çok, sağcı UKIP’in başını çektiği ve diğer üç ana muhalefet partinin de peşine düştüğü hüsnü kuruntudan başka bir şey değil. Şimdiye kadar bu anlayışa bağlı bir çok şeyi duyduk. Fakat geçen haftalarda Çalışma ve Emeklilik bakanı Ian Duncan Smith başta kendi partisi olmak üzere bir çok kişiye ‘yok daha neler’ dedirtecek bir açıklama yaptı. Ian Dunca Smith’e göre bu ülkeye yaşamak için gelen göçmen ailelerin çocuklarının verilen eğitime zarar verdiği ve eğitimi değiştirdikleri iddiasını ortaya attı. Buna gerekçe olarak ta göçmen çocuklarının İngilizce bilmemesini, seviyeyi düşürdüklerini ve bunun yüzünden bir çok ailenin çocuklarının okullarını değiştirdiğini söyledi. Bu açıklamayı ne tür bir araştırmaya veya kaynağa dayanarak söylediği belli değil. Buda bir yana, yine kendisi gibi Konservatif partili Eğitim Bakanı Nicky Morgan ise tam bu açıklamanın yapıldığı dönemde aslında göçmenliğin eğitime bir darbe değil aslında faydası olduğu yönünde bir açıklama yapmıştı. Çalışma bakanı olan Ian Duncan Smith seçmene umut verecek bir politika yapmakta çok zorlanmış olacak ki kendi bakanlığına ait olmayan bir konuda bile böyle asılsız bir şey söyleme gereksinimi duyuyor. Belkide Ian Duncan Smith’e bu konuda en büyük cevap yine geçen haftalarda Bristol Üniversitesi Piyasa ve Kamu Araştırma Merkezi (CMPO)’nin yaptığı raporun sonuçlarının açıklanması ile geldi. CMPO’nun yaptığı açıklamaya göre özellikle Londra’da yaşayan çocukların GCSE sınavlarındaki başarısını göçmen ve çok farklı etnik kökenli toplumların yaşamasına bağladı. Özellikle göçmen ve etnik azınlık çocuklar çıkartıldığında öğrenci sayısının Londra’da sadece 34%, İngiltere genelinde ise 84%’nun İngiliz çocuklardan oluştuğu belirtildi. Fakat bu öğrencilerin başarısına bakıldığında ise sonuçlarının ülke genelindeki en düşük puanlara sahip oldukları görüldü. Fakat bu rakamlara göçmen ve diğer azınlıklardan çocuklar eklendiğinde başarısız öğrenci sayısının Londra’da neredeyse ortadan kalktığı, ülke genelinde ise ciddi bir şekilde azaldığı görülüyor. Araştırmaya önderlik eden Simon Burges raporunda “Yaptığımız tüm araştırmalarda göçmen ve etnik azınlık çocukların İngiliz yaşıtlarından çok daha başarılı oldukları gerçeğini sayısız defa gördük. Etnik azınlık sayısının Londra’da ülkenin diğer bölgelerine göre daha fazla olması burada sınav sonuçlarının yüksek olmasında daha fazla etki yapıyor” açıklamasında bulundu. Özellike göçmen ve etnik azınlık çocukların başarılı olmak için daha istekli ve azimli olduklarını dile getiren Burges, bu durumu ‘yüksek aspirasyon ve hırs öyküsü’ olarak adlandırdı. Bir çok göçmen ve etnik azınlıktan olan çocukların Londra ve İngiltere’deki olanaklara yaşıtlarından daha çok değer verdiğini ve bunu da en iyi şekilde kullanarak iyi yerlere gelme isteği raporda değinilen noktalardan bir başkası. Burges son olarak bu başarının İngiliz yerli çocukları da etkilediğini ve onları da daha başarılı olmak için harekete geçirdiğini de raporunda değindi. Bu araştırma ve daha bir çok araştırmada gösteriyor ki göçmenler hem sosyal, hem ekonomik, hem eğitsel konum başta olmak üzere her şeyleri ile bu ülkeye katkı sunuyorlar. Yane özellikle son dönemlerde gerek sağcı partiler UKIP ve Konservatif olsun gerekse de geleneksel olarak göçmenleri oy kaynağı olarak kullanan ama şimdi kendisi de diğer partiler gibi göçmen karşı söylemler yapan İşçi partisi, umarız bir çok profesör, üniversite yada araştırmacının yaptığı bu bulguları dikkat alır. Çarşamba 10 Aralık 2014 8 Parlamentoda Yapılan Toplantıdan Kürdistan için Acil Yardım Çağrısı Channel4 Muhabiri Jonathan Rugman BBC Dünya Servisi Muhabiri Jiyar Gol suz yürümek zorunda kalmıştı. Küçük Aziz 4 saat sonra yaşamını yitirmişti ve daha 8 yaşındaydı.” Şeklinde konuştu. Pazartesi akşamı Kürdistan Bölgesel Hükümeti Britanya temsilciliğini çağırısı ile Parlementoda düzenlenen toplantıda Güney Kürdistan’daki son siyasal gelişmeler tartışılırken, bölgedeki mülteciler için de acil yardım çağrıları yapıldı. “IŞID’den kaçtılar, şimdi yeni düşman kış ile karşı karşıyalar” başlıklı çağırıda, yardım amaçlı düzenlenen toplantı büyük ilgi gördü. Irak’tan ve Suriye’den Kürdistan’a gelen mülteciler ve yerlerinden edilmiş ailelere yardım amaçlı gerçekleştirilen toplantıda Kobane ve Şengal’i ziyaret eden üst düzey medya görevlileri ve devlet yetkilileri ile dernek yöneticileri de konuşmacı olarak hazır bulundu. Toplantıda, Şengal, Kobane ve yerlerinden edilmiş insanlar ile ilgili belgesel niteliği taşıyan kısa filmler de gösterime sunuldu. Düzenlenen gecenin moderatörlüğünü Milletvekili Mary Glindon yaparken, Kürdistan İngiltere Temsilcisi Bayan Sami Abdul Rahman, BBC Dünya Servisi Muhabiri Jiyar Gol, Channel4 Muhabiri Jonathan Rugman, Daily Telegraph Gazetesinden Sally Williams, Direktör Gary Kent, Kürt Stand-up’çı Kae Kurd, Kürdistan Memory Programı Direktörü Gwynne Roberts, QC Mark Muller, katliamlar ile ilgili uzman Profesör Brian Brivati, Yezidi halkından Shikriya Aclan, Turkmen halkından Najat Kelechy, Asurlu kilisesi yetkilisi Rev- KRG Britanya temsilcisi Bayan Sami Abdurrahman erend Tony Malham, akademisyen Janroj Keles ve Labour solidarity with Kurds grubundan Nora Mulready’nin konuşmacı olarak katıldığı toplantıda katılımcılar ile deneyimlerini paylaşarak Kürdistan için acil yardım çağırısı yaptılar. Gecede, gerçekleştirmiş olduğu film gösterimi ile büyük alkış toplayan BBC Dünya Servisi muhabiri Jiyar Gol gözlemlerini katılımcılarla paylaşı. Yerlerinden edilen insanların büyük zorluklar içerisinde kamplara ulaşmaya çalıştıklarını ve can derdi ile yaşadıkarı yerleri terk ettiğini vurgulayan Gol, konuşmasında, “Kurdistan’dan göçederken kaybolan küçük Aziz’in hikayesi beni derinden etkilemişti, askerler onu kaybolmuş bir şekilde yalnız bulmuş ve hastaneye götürmüştü. Kim bilir kaç saat aç ve su- Channel4 muhabiri Jonathan Rugman ise gösterdiği filmde silahlı bir helikopter ile yapılan çekimler yer aldı. Göç etmekte olan insanların görüntüleri ve onlara yaklaştıklarında görülen açlık ve susuzluğun etkileri izleyenlerin yüreğini burktu. Yaptığı konuşmada, Rugman “10 gün boyunca 45 derece sıcaklıkta orada bulunduk, söylemeliyim ki çok cesur insanlar gördüm, Irak’ın bünyasindeki 3 yada 4 helikopterden birinde bize yardımcı olan ekibe teşekkür etmeliyim, saygıyla anıyorum, hayatlarını kaybettiler, çünkü DAİŞ helikopterlere de kaygısızca ateş açıyor.” Dedi. Haber-Fotoğraf: Erem Kansoy Çarşamba 10 Aralık 2014 9 Aralarında İngiltere’den de akademisyenlerin olduğu bir heyet Rojava’ya gitti oldukça zor olduğunu ve uluslararası yardım kuruluşlarının verdikleri sözleri tutmadıklarını bildirdi. Uluslararası heyetin daha sonra Rojava’nın ilk üniversitesi olan Qamişlo kentindeki Mezopotamya Akademesi’ni ziyaret edecek. Heyet üyelerinin 3 Eylül 2014’te kurulan üniversiteye yardımları da görüşeceği öğrenildi. Heyette yer alan isimler: Rojava’daki özlem ve izlenimlerini rapor halinde kamuoyuna açıklaması beklenen heyette şu isimler yer alıyor: • Prof. Dr. David Graeber (Antropolojist ve yazar, London School of Economics and Political Science) • Prof. Dr. Christian Zeller (Salzburg Üniversitesi, İsviçre) • Eirik Eiglad (Yazar, Editör Norveç) DAVİD GREABER dilar dirik Aralarında İngiltere’den de akademisyenlerin olduğu uluslararası bir heyet bazı incelemelerde bulunmak üzere Rojava’nın Cizre kantonuna geçti. Güney Kürdistan’dan Cizre Kantonu’na geçen heyet Rojava’daki demokratik özerk yönetimler hakkında bilgi alacak. Heyetin içerisinde İngiletere’den giden Profesor David Greaber, Dr Thomas Jeffrey Miley, akademisyenler Rebecca Coles ve Dilar Dirik’in yanında dünyanın birçok ülkesinden akademisyen, araştırmacı, thomas jeffrey yazar ve gazeteci bulunuyor. Dünyanın artık “Rojava modeli” olarak tanıdığı Batı Kürdistan’daki kantonlar hakkında yerinde bilgi almak ve incelemelerde bulunmak için uluslararası bir heyet oluşturuldu. Geçtiğimiz hafta Güney Kürdistan’ın başkenti Hewler’e giden heyet Federe Kürdistan Bölge Yönetimi ve KNK temsilcileriyle görüştükten sonra Rojava’ya geçti. Cizire Kantonu’na geçen heyet ilk olarak Derik kenti yakınlarındaki Newroz kampını ziyaret etti. DAİŞ çetelerinin saldırısından kurtulan Şengalli Êzidilerin kaldığı kampta incelemelerde bulunan heyet üyeleri kampta yaşam koşullarının • Dilar Dirik (Cambridge Üniversitesi Sosyoloji bölümü Doktora öğrencisi) • Dr. Roger Turaut, (Erfurt Üniveristesi, Kurdolog-Almanya) • Dr. Rebecca Coles, (Araştırmacı Nottingham Üniversitesi, Britanya) • Jakob Zethelius (Ekolojist, İsveç) • Dr. Thomas Jeffrey Miley (Akademisyen, Cambridge Üniveristesi) • Johanna Riha (Araştırmacı ve Doktora öğrencisi Cambridge Üniversitesi) • Oktay Ay (Araştırmacı ve doktora öğrencisi Bogazici Universitesi, Türkiye) • Prof. Dr. Antonia Davidovic (Ethnologist, Kiel Üniveristesi, Almanya) BÜYÜK REKLAM KAMPANYASI Kürt ve Türk toplumuna ulaşmanın en iyi yolu %30 indirim Tüm reklamlarınız %40 indirim Yeni yıl kutlamalarınız ücretsiz Tüm seri ilanlarınız • Janet Biehl (Yazar, ABD) www.telgraf.co.uk • Dr. Nazan Üstündag (Sosyolog, Istanbul Bogazici Universitesi, Türkiye) 07429481490 | 02079230838 • Derviş Cimen (Gazeteci, İsviçre) reklam@telgrafnews.com Çarşamba 10 Aralık 2014 10 ROJAVA İZLENİMLERİ 1: 21. Yüzyıl ve sonrası yaşanacak devrimlerin temel ilham kaynağı: ROJAVA Alaettin Sinayiç / Londra-Telgraf “Dayê ji min re çîrokekê vebêje, Bila tê de evîn hebe Bila tê de şoreş hebe Dayê ji min re çîroka Rojava vebêje” Yüzyılların baskı ve zulüm mağduru olan Kürtlerin, sistemden demokratik duruşlarıyla öç aldıkları Rojava’da, edindiğim izlenimleri anlatmadan önce Suriye’deki genel duruma ve Kürtlerin yaşadıklarına biraz göz atalım. 1639 yılında Kürdistan topraklarının Osmanlılar ve Safeviler arasında paylaşıldığı Kasr-i şirin antlaşmasıyla beraber, Kürdistan üzerinden kara bulutlar dağılmak bilmedi. Sykes-Picot ve Lozan antlaşmalarıyla beraber Kürdistan toprakları işgalci devletler arasında paylaştırılmaya devam edildi. Rojava, 1900’lerden 1946’ya kadar Fransız mandası bünyesindeydi. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Fransa’nın Suriye’den çekilmesiyle beraber Suriye Cumhuriyeti bağımsızlığını ilan etti. Ne Fransız mandası döneminde, ne de Suriye’nin bağımsızlığıyla Kürtlerin hakları ve statüsü açısından hiç bir şey değişmedi, aksine günden güne zulüm ve baskı arttı. 1950’lerle beraber Suriye devleti, Kürtlere yönelik saldırılar başlatarak, Kürtçeyi yasaklayıp, baskı, zulüm, asimilasyon dönemini başlatmış oldu. 1957’de Amude sinemasında 250 Kürt çocuğunun yakılması zulüm zincirinin en acımasız halkalarından birisi oldu. 1962 yılında, 200 binden fazla Kürt, yabancı kabul edilerek vatandaşlık hakkı ellerinden alındı. Bu kanunla birlikte artık yüzbinlerce Kürt, kimliksiz bir şekilde tüm haklarından yoksun, hiçbir yere ait olmadan yaşamaya başladı. 1973’te çıkarılan kanunla da Suriye rejimi, kardeş rejim olan Türkiye’yi takip ederek, tüm köy, belde, kasaba ve şehirlerin isimlerini değiştirip Araplaştırdı. Bununla da yetinmeyen rejim, üç büyük Kürt şehrini (Qamişlo, Kobane, Afrin) birbirinden koparmak için yüzlerce Kürt köyünü Kürtlerden temizleyerek yerine Arapları yerleştirdi. Arap baharı dedikleri sert ve kanlı bir kış! Wael İbrahim, diğer bilinen adıyla Abu Meryem: Halep’in Bustan Al Qasr kasabasında Cuma gösterilerini organize eden bir kamyon şoförü. Şarkılarla başlayan başkaldırıda kardeşiyle beraber rejime karşı Cuma gösterilerini örgütledi. Kısa bir sürede başkaldırının sembol isimleri haline geldi. Rejim tarafından tutuklandı, işkenceden geçirildi. Serbest kaldıktan sonra kaldığı yerden devam etti ama bu sefer şarkılar yerini silah seslerine bırakmıştı. Ebu Meryem pes etmedi, bu sefer de özgür Suriye ordusu üyeleri tarafından gözaltına alındı, işkence gördü. Ama Ebu Meryem yine pes etmedi, gerçekten Suriye devrimine inanmıştı ve onun tek amacı Suriye’nin Esad diktatörlüğünden kurtarılıp demokratikleştirilmesiydi. Bunu isterken, şunu da haykırmayı ihmal etmiyordu: Serekaniye ‘‘Kimsenin devrimimizi çalmasına izin vermeyeceğiz’’. Özgür Suriye Ordusu’ndan (Öso) sonra, Nisan 2013’te, Daiş üyeleri tarafından gözaltına alındı ve bir daha kendisinden haber alınamadı… Ebu Meryem’in hikayesini anlatmamın nedeni ‘Arap baharı’, ‘Suriye devrimi’ gibi aldatma tanımlamaların nasıl bir noktada olduğunu bize iyi göstermesidir. Suriye’de şarkılarla, sloganlarla başlayan rejim karşıtı başkaldırı kısa bir süreçte yerini kuralsız, vahşi ve kanlı bir iç savaşa bıraktı. Batılı güçlerin masa başında hazırladığı ve uygulamaya çalıştığı projelerin hiçbiri tutmadı, teoride uzlaşılan hiçbir karar pratikte gerçekleşmedi. Mevcut kaos ortamı ve farklı hesapları olan ülkelerin silah ve para akışı yüzlerce silahlı grup ortaya çıkardı. Ve devamında Suriye’ye felaket ve çöküş hakim oldu. Suriye nüfusunun yarısından fazlasına tekabül eden 10 milyonun üzerinde insan yerinden göç etmek zorunda kaldı. Bunların bir bölümü Suriye sınırları içerisinde farklı bölgelere kaçarken, diğer bölümü de Suriye’nin komşu ülkelerine kaçtı. Mevcut karanlık ve kaos ortamında doğru bir bilgi almak zor olsa da, Londra merkezli Suriye İnsan Hakları İzleme Örgütü verilerine göre, ölenlerin sayısının 300 binin üzerinde olduğu belirtiliyor. Ölümlere o kadar çok alıştırıldık ki yaşamını yitiren insanların sayısı bize basit bir matematiksel rakam gibi gözüküyor artık. Geldiğimiz en tehlikeli nokta da bu olmalı. Arap baharının en kanlı halkalarından birisi olan Suriye’de çözümsüzlük, kanlı çatışmalar, vahşet en ağır bir şekilde devam ederken, Rojava’da bir yandan saldırılara karşı amansız bir direniş veriliyor, bir yandan da tüm Ortadoğu’ya çözüm modeli olabilecek bir sistem inşa ediliyor. Suriye bataklığında bir UMUT: Rojava 2011 baharında, Suriye’de olaylar başlayınca Kürtler de çok daha önce başladıkları hazırlıklarına hız verdiler. Suriye karışmaya başlayıp cellatlar şehirlerde kendisi gibi olmayanlara ölüm dağıtırken Kürtler kendi topraklarını ve bu topraklarda yaşayan halkları korumak Newroz Kampı-Derik adına tarihi bir direniş başlattılar. Kürtler, ne diktatöryal iktidarını korumaya çalışan Esad’ın, ne de her biri sırtlarını başka ülkelere yaslayan dinci, cihatçı, selefi örgütlerin yanında yer almayarak, Temmuz 2012’de Kürt kentlerinin kontrolünü bir bir ele geçirdiler. Son olarak Ocak 2014’te, Rojava olarak tanımladığımız, Batı Kürdistan topraklarında özerklik ilan ederek kendi sistemlerini inşa süreci başlattılar. Teorisine aşina olduğum sistemin pratikleşme sürecine şahit olma yolculuğu Rojava Toplumsal Sözleşmesi’nin ilk paragrafının; ‘‘Din, dil, ırk, inanç, mezhep ve cinsiyet ayrımının olmadığı, eşit ve ekolojik bir toplumda adalet, özgürlük ve demokrasinin tesisi için. Demokratik toplum bileşenlerinin siyasi-ahlaki yapısıyla birlikte çoğulcu, özgün ve ortak yaşam değerlerine kavuşması için. Kadın haklarına saygı ve çocuk ile kadınların haklarının kökleşmesi için. Savunma, öz savunma, inançlara özgürlük ve saygı için. Bizler demokratik özerk bölgelerin halkları; Kürtler, Araplar, Süryaniler (Asuri ve Arami), Türkmenler ve Çeçenler olarak bu sözleşmeyi kabul ediyoruz.’’, olduğu topraklara yolculuğum başladığında teoride bildiklerimin pratiğini görme heyecanı sarmıştı beni. Peşxabur-Simelka sınır kapısı en anlamsız ve en zor kapı Güney Kürdistan tarafında Peşxabur, Rojava tarafında ise ismi Simelka. Kürdistan’ın parçalanmışlığının, parçalar arasında yarattığı uzaklaşmanın en amansız ve acı örneğidir bu sınır kapısı. Emperyalistlerin çizdiği sınırların her iki tarafında şuan Kürtler hakim olsa da, emperyalistler döneminden daha ağır ve daha sağlam bir şekilde korunuyor şu anda. Arada sadece delice akan Dicle nehri var. Dicle nehri Kürdistan’ı ayırmak için değil hayat vermek için olsa da, maalesef şu an Kürdistan’ın parçalanmışlığının simgesi durumunda. Birçok engelleme ve sıkıntıya rağmen 6 saatlik bir bekleyiş ve birçok dostu devreye koyduktan sonra Rojava’ya geçiş izni alabildim. İngiltere vizesine ilk başvurduğumdaki durumdan çok daha zorlamalı bir şekilde aldığım geçiş izninden sonra 20 kulaç mesafesi olan Dicle nehrini geçmek için küçük feribota bindik. Feribota bindiğimde bile hala geri çevrilme korkusu vardı. Kelekten inip yeşil üniformalı Rojava asayişini gördüğümde derin nefes aldım, sanki mayınlı bir araziden geçmiş kadar tüm hücrelerim rahatlamıştı. Kürdistan’ın bir parçasından diğer bir parçasına bu kadar zorlu geçmek... Bu konuyu ayrıca bir yazıda değerlendirmeye çalışacağım. Cezire kantonundaki ziyaretimde Qamişlo, Derik, Amude, Gırke Lege, Rimelan, Dirbesiye ve Serekaniye kentlerini dolaşma fırsatı buldum. YPG-YPJ birliklerini, Asayiş, Mala Gel (Halkevleri), dil, kültür, basın gibi birçok kurumu ziyaret ettim. İki gün boyunca Derik’te bulunan ve 7 bin civarında Şengalli Ezidi’nin kaldığı Newroz mülteci kampında kaldım. Rojava bir yandan kendisini amansız saldırılara karşı korumaya çalışırken, bir yandan da kendi sistemini inşa ediyor. Eski alışkınlıkların, alıştırılmışlıkların, farklılıkların ve savaşın ortasında tüm zorluklara rağmen demokratik özerk sistemin inşa süreci büyük bir mesafe kat etmiş. Açlıkla terbiye etme politikası Rojava’nın kontrolü ele alındığından bu yana dört taraflı çetin bir ambargo uygulanmakta. Hem Türkiye, hem Güney Kürdistan’ın sınırlarını kapatması ortak bir politikanın ürünü olarak ortaya çıktı. Bugün halen bu ambargo devam ediyor. Son Duhok antlaşmasından sonra Güney Kürdistan ile çok cüzi bir ticaret başlamış olsa da halen kapı bir nevi kapalı konumdadır. Simelka/Peşxabur kapısında gözlemlediğim kadarıyla Rojava’dan Güney Kürdistan’a sadece küçük baş hayvan gidiyor. Bunun dışından kapalı sayılır. İnsan geçişlerine de özel durumlar (heyet, gazeteci (Türkiye Kürdü dışında!), hasta) dışında tamamen kapalı. Tabi ki ambargonun belli bir amacı Çarşamba 10 Aralık 2014 11 Asayiş birliği mezuniyet töreni-Serekaniye Newroz Kampı-Derik Dirbesiye Çarşısı Newroz Kampı-Derik Qamişlo Dil eğitim kurumu-Qamişlo Simelka Sınır Kapısı Halk Savunmak Birlikleri-YPG Petrol Kuyuları-Rimelan vardı, bu da Kürtlerin çok yabancı olmadığı bir politikaydı. Kürtleri açlıkla terbiye etmeyi düşünenler, birçok noktada olduğu gibi, yine yanıldılar. Ambargo çok büyük sıkıntılar yaşatmaya devam etse de bunun üzerinden bir irade kırılması beklemek yanlış bir okuma olacaktır. Ambargodan kaynaklı bazı ürünler çok fazla pahalı. Zor koşullarda sınırlardan kaçak bir şekilde geçirilmesi ve bazı tüccarların mallarını yerine ulaştırıncaya kadar 4-5 tane farklı gücün kontrolünden geçirip, her birine vergi ödemesi fiyatların artmasının altındaki en büyük neden. Her şeye rağmen şehir merkezlerinde (Derik, Qamişlo, Amude, Girke Lege, Rımelan, Dirbesiye, Serekaniye) hayat devam ediyor. Cafeler, lokantalar, dükkanlar açık. Doktorların sayısı azalmış olsa da hastaneler, özel muayeneler açık. Düğünler, son Kobane direnişi ile beraber sessiz yapılsa, da devam ediyor. YPG-YPJ bin kilometrelik cephede Daiş’e karşı Daiş’e komşu yaklaşık bin kilometreyi El Yapımı Petrol Rafinerisi-Rehiya/Qamişlo bulan cepheyi YPG-YPJ koruyor. Bin kilometre az buz bir rakam değil. Profesyonel devlet ordularının zorlanacağı büyüklükte bir cepheyi Daiş gibi barbar bir örgüte karşı korumak o kadar kolay bir şey değil. Keleş ve çok az sayıda doçka ile bu sınırı koruyabilmek bir tek, YPG-YPJ gibi iradeli ve inançlı bir gücün üstesinden gelebileceği bir durum. Son Kobane direnişiyle beraber tüm dünyanın hayretle ve bir yanıyla hayranlıkla baktığı bu gençler o cephelerde sessiz destanlar yazıyor. YPG’nin içerisinde çok sayıda Arap savaşçının yanında, bünyesinde özerk bir tarzda örgütlenen ve tamamen genç erkeklerden oluşan 500 kişilik bir Süryani Askeri Meclisi var. Asayiş güçleri hem şehirler arası hem şehir içi güvenliği sağlıyor Yeşil üniformalı Asayiş güçleri kentler arasında hemen hemen her yarım saat başı bir kontrol noktası oluşturmuş. Çetelerin özellikle intihar saldırılarına karşı çok yoğun güvenlik önlemleri alınmış durum- Yaşamını Yitiren YPG-YPJ’liler da. Şehir içlerindeki güvenlik te yine bu güçler tarafından yapılıyor. Asayiş güçleri mahkeme kararı olmadan olağanüstü durumlar dışında gözaltı veya baskın yapamıyor. Asayiş’in en çok zorlandığı nokta ise, Kürdün bir Kürt tarafından gözaltına alınmasını tahammül edemeyişi... Akşamları ise tüm kentlerde, her sokakta halk silahıyla kendi güvenliğini sağlıyor. Mala Gel’e bağlı olan bu güvenlik komiteleri sabaha kadar sokakları koruyor. Olağan üstü bir durumda ise Asayiş güçleri çağrılıyor. Rojava devriminin örgütleyici ve motor gücü TEV-DEM Enerejisini ve gücünü PKK felsefesinden alan Tevgera Civaka Demokratik (Demokratik Toplum Hareketi), Rojava devriminin temel örgütleyici ve besleyici gücü. Eğitimden güvenliğe, ekonomiden sosyal yaşama, ekolojiden kültür sanata kadar yaşamın tüm alanlarında kurumların kurulup yaşamı örgütlemesine öncülük eden Tev-Dem, Rojava devriminin yaratıcısı aynı zamanda. Ekonomi, sosyal, güvenlik, eğitim, kentsel hizmet, adalet, ve diğer tüm konular Mala Gel’in örgütlediği komünler tarafından yürütülüyor. Cezire kantonundaki kentlerde iki tane belediye var. Rejimin belediyesi ve halkın belediyesi. En büyük hizmet şuan halk belediyeleri tarafından veriliyor. Belediyeler Mala Gel meclisleri tarafından denetleni- yor. Mahallenin ve mahallelinin özel hizmet ihtiyaçları Mala Gel’de tartışıldıktan sonra belediyeye gidiyor. Elektrik sorunu büyük jeneratörlerle çözülmüş durumda. Normal elektrik günde en çok 3-4 saat vardır, geri kalanı hep jeneratörlerden temin ediliyor. Mahallelere büyük jeneratörler kurulmuş, bazıları özel, bazıları da Halk Meclislerine bağlı. İletişim ise şimdilik hem Türkiye hatları hem de Suriye hatları üzerinden sağlanıyor. Kobane direnişine ilham olan Serekaniye Kobane direnişinden önce Serekaniye’de verilen mücadele dünya devrimcilerine ilham veren bir durumdaydı. Tabii, Kobane’deki destansı direniş, Serekaniye direnişini ikinci plana koydu. Sokak sokak, ev ev çatışmaların yaşandığı bir kent. Çatışmalar evlerin içine kadar girmiş. Özellikle batı tarafındaki binaların hepsi delik deşik durumda. Evlerin içlerinde kurşun izi olmayan tek santim kalmamış. Serekaniyelilerin hepsi çatışmalardan hemen sonra evlerine geri dönmüşler. Çeteler ele geçirdikleri yerleşim yerlerini aynı zamanda talan ederler. O yüzden dönen aileler delik deşik olmuş bomboş, tek eşyanın kalmadığı evlerde yaşam savaşı veriyorlar. Dünya halklarının Rojava’dan öğreneceği çok şey var… Çarşamba 10 Aralık 2014 12 Boris Johnson: Yabancı düşmanlığı insanın doğasında var! Nigel Farage: Geç kalmamın sebebi ülkedeki yabancılar! ilişkin yaptığı yorumlarla ilgili, radyo programında, soruları yanıtlayan Johnson, yabancı düşmanlığının doğal olduğunu ve bunun insanların ‘kötü’ olduklarının anlamına gelmediğini dedi. Johnson yabancı düşmanlığına ilişkin şöyle konuştu: ‘‘İdare etmemiz gerekiyor, ortadan kaldırmamız gerekiyor.’’ Londra Büyükşehir Belediye Başkanı, Boris Johnson, geçtiğimiz hafta Evening Standard gazetesine verdiği röportajda yabancı karşıtlığı anlamına gelen, zenofobinin ‘insanın doğasında’ olduğunu söyledi. Johnson, bu sözleri, Londra’ya büyük şirketlerden yatırım almak için gittiği Singapore’da dile getirdi. Hafta sonu, Galer’de partisinin toplantısını kaçıran, UKIP lideri Nigel Farage, geç kalmasının sebebinin ülkedeki yabancı sayısının olduğunu söyledi. Britanya’nın ‘açık kapılarının’, ülkede çok fazla yabancı olmasına yol açtığını ve M4 karayolunun altyapısındaki ek- siklilerden kaynaklandığını söyledi. Johnson, devamlı olarak katıldığı LBC radyosundaki programında, Farage’ın geç kalma gerekçesinin duyduğu ‘en zayıf’ geç kalma gerekçesi olarak yorumladı. BBC’nin Galer Siyaseti programına konuşan Farage, şöyle konuştu: ‘‘Buraya gelmem altı saat 15 dakika sürdüaslında, üç buçuk saat sürmeliydi. ‘‘Bunun profesyonellikle alakası yok, konu, açık-kapı göç sebebiyle, nüfusun tavana vurması ve M4’nun eskisi gibi verimli olmamasıyla alakalı.’’ Toplantıya gelen 100 kişi, Farage ile tanışmak için 25 er sterlin ücret ödemişlerdi. Yabancı düşmanlığı doğaldır Kendisi, yabancı düşmanlığına Johnson konuya ilişkin sözlerine devam ederek, göçün Londra’ya ve ülkeye genel olarak büyük katkı sağladığını, fakat Birleşik Krallığa gelen insanların İngilizce konuşup, Britanya kültürüne saygı duymaları gerektiğini dedi. Johnson, asimilasyona inandığını söyledi. ‘Kadınlar bebeklerini bir köşede emzirebilirler’ Farage, geçtiğimiz hafta, Londra’nın en ünlü otellerinden olan Claridges’de, bir garsonun, bebeğini emziren kadın müşteriye, bez peçete vererek üstünü kapatmasını söylemesine ilişkin, her kuruluşun buna ilişkin karar verme hakkı olması gerektiğini söyledi ve gerekirse kadının bebeğini, ‘bir köşede emzirebilir’ yorumunu yaptı. Birleşik Krallığın Kahire Büyükelçiliği, güvenlik gerekçesiyle çalışmalarını askıya aldığını bildirdi. Mısır Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Bedir Abdulati, İngiltere’nin Kahire Büyükelçiliğinin çalışmalarını askıya almasının, ihtiyati bir güvenlik tedbiri olduğunu belirtti. Abdulati, yaptığı yazılı açıklamada, diplomatik ilişkileri belirleyen “Viyana Sözleşmesi” gereği, her ülkenin yurt dışı misyonlarını ve buralarda görev yapan çalışanlarının güvenliğini sağlamak amacıyla tedbir alma hakkına sahip olduğuna değinerek, “İngiliz elçiliğinin kararı ihtiyati bir güvenlik önlemi” ifadesini kullandı. Daha önce Büyükelçilikten yapılan yazılı açıklamada, çalışmaların askıya alındığı belirtilerek, “İskenderiye’deki Başkonsolosluk çalışmalarını sürdürüyor, Büyükelçilik yeniden faaliyetlerine başlayana kadar sunulacak hizmetler için gerekli tedbirler alındı” denilmişti. Bu arada ABD Dışişleri Bakanlığının da Kahire Büyükelçiliği çalışanlarını, “bölgede batılıları hedef alan saldırılar sonrası dikkatli davranmaları ve bu süreçte evlerinden uzak bölgelere gitmemeleri” konusunda uyardığı belirtilmişti. Mübarek, oğulları ve dönemin İçişleri Bakanı ile 30 Mart 1996 yılında Belfast yakınındaki Maghaberry hapishanesinde hayatını kaybeden James McDonnell davasında, AİHM İngiltere’ye 8 bin sterlin para cezası verdi. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), gözaltında tutulduğu tek kişilik hücresinde ölü bulunan İrlandalı gencin annesinin yaptığı başvuruda İngiltere›yi suçlu buldu. AİHM, Elizabeth McDonnell’in 2011 yılında yaptığı başvuruyla ilgili olarak İngiltere›nin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi›nin 2. maddesini ihlal ettiğine hükmetti. Karar gereği İngiltere başvuru sahibine mahkeme masrafları dahil 18 bin avro tazminat ödeyecek. Mahkemenin gerekçeli kararında, ölümle ilgili soruşturmanın çok uzun sürdüğü belirtildi. James McDonnell 30 Mart 1996 yılında tutulduğu hücrede kalp krizi geçirerek hayatını kaybetmişti. Otopsi raporunda, gözaltı sonrası yaşadığı stresin genç adamın kalp krizinden ölmesinde önemli faktör olabileceği kaydedilmişti. Başbakan Cameron Türkiye’de vali yardımcısı tarafından karşılandı Claridges’in bebeğini emziren kadın, Louise Burns’e peçete vererek üstünü kapatmalarını istemesi üzerine, 25 kadın, hafta sonunda, otelin önünde bebeklerini emzirerek eylem gerçekleştirdiler. Birleşik Krallık, Kahire Büyükelçiliğini kapattı Birleşik Krallık dişişleri bakanlığı daha önce terörist saldırılar konusunda gerekli uyarıları yapmış ve Mısır’da yabancılara yönelik bu tür terör saldırılarının yaşanabileceğini açıklamıştı. AİHM İngiltere’yi suçlu buldu yardımcılarının yargılandığı davanın 29 Aralık’ta yapılan duruşmasında mahkeme, “25 Ocak 2001 Devrimi sırasında göstericileri öldürmek” iddiasıyla “hakkında dava açılamayacağına” karar verdiği Mübarek’in, “İsrail’e doğalgaz satışında yolsuzluk yaptığı” suçlamasından beraatine hükmetmiş, «haksız kazanç sağlama ve rüşvet» davasının ise zaman aşımına uğradığına karar vermişti. Bu kararların ardından meydana gelen şiddet olayları ve protestolar ülkede gerginliğin artmasına neden olmuştu Başbakan David Cameron, özel uçağı ile Salı günü saat 18.10’da Ankara ‹ya gitti. Başbakan Cameron›u, yoğun güvenlik önlemlerinin alındığı Esenboğa Havalimanı›nda, Vali Yardımcısı Mehmet Ali Ulutaş ile diğer yetkililerin karşıladığı öğrenildi. Güvenlik gerekçesiyle Basın mensuplarının fotoğraf ve görüntü almalarına da izin verilmedi. David Cameron, ilk olarak Başbakan Ahmet Davutoğlu ile Başbakanlık Merkez Bina’da baş başa görüşecek, daha sonra heyetler arası görüşmelere geçilecek. Davutoğlu ile Cameron, Başbakanlık Merkez Bina’da ortak basın toplantısı düzenleyecek.Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan , Cameron ile Cumhurbaşkanlığı Sarayı›ndaki çalışma yemeğinde bir araya gelecek. Ziyaretin temel gündemi Daiş Ziyaretin gündeminde Daiş ile mücadele ve yabancı savaşçıların İngiltere›ye dönüşü olacak. Ülkeden çıkan yabancı savaşçıların geri dönmeleri halinde ülkedeki güvenliği riske atmasından endişelenen Cameron, bunu engellemek için Ankara’da istihbarat alanında daha fazla işbirliği arayacak. Aynı zamanda Suriye’de önceliğin Daiş ile mücadele olduğunu vurgulayacak. B a ş b a k a n l ı ğ ı kaynaklarından alınan bilgiye göre Cameron, Ankara’da, özellikle İngiltere›ye uçan yolcu listelerinin tamamının paylaşımı için işbirliği arayacak. Çoğu Türkiye üzerinden Daiş’e katılan ve geri dönen savaşçıların önüne geçmek için ‘sınırdaki kontrollerin ve geçişlerin sıklaştırılması’ gibi çözüm önerilerini görüşecek. Çarşamba 10 Aralık 2014 13 Kıbrıslı sanatçılar Londra’da buluştu Londra’da kurulan Kıbrıs’lı Sanatçılar Platformu (KSP) düzenlediği ilk etkinlikte, Londra’da yaşam sürdüren sanatçılar ve toplum ile Kıbrıs’tan Londra’ya gelen şair, yazar ve kariktüristleri biraraya getirdi. Şiir, müzik dinletileri ile sanat sohbetlerinin de gerçekleştirildiği üç güne yayılan etkinlik çerçeveside resim ve karikatür sergileride açıldı. Kıbrıslı Sanatçılar Pltformu’nun 5-7 Aralık tarihleri arasında gerçekleştirdiği bir dizi etkinlik “50 yıllık sorun” konulu karikatür sergisi ile açıldı. Londra’da Kıbrıs’lı nifusun yoğun olarak yaşadığı Edmonton bölgesindeki Kervan düğün salonunda açılışı düzenlenen sergide katılımcılar da birer konuşma yaptı. Düzenlenen bir dizi etkinlik ve sergilerde Kıbrıs’lı sanatçılar; Musa Kayra, Leyla Çınar, Mustafa Tozakı ve Aif Albayrak karikatürleri ile destek verirken, Neşe Yaşın, Nafiya Akdeniz, veFfatma Akilhoca ise şiirleri ile sanat severler ile buluşturdu. Gecede açılış konuşmasını yapan ve KSP kurucularından Aycan Saraçoğlu, “düzenlenen etkinlikte emek veren herkese teşekkür ederiz, Kıbrıs’lı sanatçıları Londra’da yaşayan toplumumuz ile bulışturmanın gururunu yaşıyoruz. Etkinliklerimizi renklendirerek devam edecegiz.” şeklinde konuştu. Düzenlenen gece Londra’da yaşam sürdüren Kıbrıs’lı sanatcıların bazılarıda eserleriyle hazır bulundu. Leyla Çağ şiir kitabı, Osman Balıkçıoğlu yeni çıkan kitabı ve Arife Rıtvan ise Karanfller de solar isimli kitaplarını sergilediler. Açılış programının ardından Türkçe eğitim veren çeşitli hafta sonları okullarında da sergiler ve paneller düzenleyerek sanatçılar Lonra’da yaşayan gençlerle de buluşturuldu. Karikatürlerin sergilendiği açılış gecesinde, karikatürist Musa Kayra yaptığı konuşmada ise “uzun bir aradan sonra yine Londra’da ki toplumumuzla buluşmak beni heycanlandırdı, aranızda olmak eserlerimizi sizlerle paylaşmak gurur verici.” Dedi. Kıbrıslı Sanatçılar Platformu, Yaşar ismailoğlu, Aycan Saraçoğlu ve Ertanç Hidayettin’in girişimleri ile kuruldu. Köşe Yazısı Özgürce HATİCE GÜDEN h.guden-tlgrf@hotmail.com Tuğçe’ye ihaneti durduralım!.. Almanya’da, iki genç kadını tacizcilerden kurtaran ve bu nedenle öldürülen Tuğçe Albayrak; kadına yönelik şiddete karşı direnişin sembolü haline geldi. Günlerce Almanya başta olmak üzere pek çok Avrupa basınının gündeminden düşürmediği Tuğçe Albayrak, kadın yaşamına sınırlar çizilen, kadına yönelik en aşağılık politikalar izleyen ve her gün 5 kadının öldürüldüğü AKP devletinin de siyasi malzemesi haline getirildi. Kendi ülkesinde yarattığı kirli karanlığa, daha çocuk yaşta başlatarak kadın yaşamına koyduğu sınırlara ve karanlığa aldırmaksızın Tuğçe’nin sembol haline gelmesi ve Almanya’da Liyakat Nişan’ı verilmesi için kampanya yürütülmesini fırsat bilen AKP devleti, Tuğçe’yi sözde sahiplenerek buradan kendine prim yapmaya çalıştı. Bununla da yetinmedi. Alevi bir ailenin çocuğu olan Tuğçe için yapılan cenaze törenine de müdahale etti. Ailenin yaptığı ve “her kesimden insanın katılması için” planlarına eklediklerini belirttikleri Camide yapılacak törenin yanı sıra esas olarak kendi inançlarına uygun töreni ise Cemevi’nde yapmayı planladıkları ortaya çıktı. Fakat Cemevi planı Berlin Büyükelçiliğinin müdahalesi ile devreden çıkartıldı. Karara tepki gösteren Alevi kurumları ve demokratik kitle örgütleri ise “Mesele cami değil, devletin zihniyeti meselesidir” diyerek cenazeye katılmayacaklarını belirtmişlerdi. AKP ile yakın ilişkisi bilinen Berlin Büyükelçisi Hüseyin Avni Karslıoğlu Cami de yapılan töreni şöyle değerlendirmişti; “Tuğçe’nin İslam inancına göre defninden mutluyuz.” Böylelikle, Alevi inancını ötekileştirerek Sunni mezhebine göre uğurlamış olmanın sevincini paylaşmış oluyordu. Açıklama, aileyi rahatsız etmiş, dayı Yusuf Demir; “Büyükelçinin sözlerini yadırgıyorum. Demek ki, Cemevinde ısrar etseydik gelmeyecekti. Bu nasıl anlayış, bu nasıl bir bölücülük?” demişti. Bu, AKP devletinin yaptığı ilk vukuat değildi. Daha önce Alevi sanatçı Neşat Ertaş’ın cenaze törenine de benzer müdahalede bulunmuş ve cenaze Camiden kaldırılmıştı. Nasıl, hangi yöntem ve araçlarla aileleri “ikna” ettiklerini bilmemekle birlikte bu örnekler, devletin asimilasyon politikasını cenazelere kadar nasıl taşımaya çalıştıklarını göstermesi bakımından önemlidir. Hiç kuşkusuz yapılan sadece asimilasyon değil, aynı zamanda imaj yükseltme politikasıydı. Kadını köleleştiren, yok sayan, doğum ve zevk aracı haline getiren, erkeğe itaati kutsallaştıran, yaşam alanlarına sınırlar çizilen, küçücük yaşta çocukları kapatmaya çalışan AKP devleti, Tuğçe’nin yarattığı değere sahiplenerek sicilindeki kiri aklamaya çalışmaktaydı. Tuğçe, AKP’nin siyasi bir malzemesi haline getirilmekteydi. Bu, asla kabullenilememesi gereken ve Tuğçe’ye ihaneti içeren bir durumdur... Çünkü Tuğçe, yaşamında haksızlıklara karşı durmuş, insan ve doğa sevdalısı, Gezi başkaldırısının savunucusu, Deniz ve Mahir’lerin hayranı, asalaklığa prim vermeyen, kendi emeği ile ayakta durmaya çalışan, kadınerkek ayrımlarına karşı duran ve eylemi ile buna örnek olan bir kimlikti. Ortadoğu’da DAİŞ çetelerinin katliamlarını kınayan, “insanlık dışı” olarak tanımlayan Tuğçe’nin, bu vahşete ortak olanların asimilasyon ve kadın köleliğini maskeleme aracına haline getirilmesine izin vermek, sessiz kalmak O’na ihanettir!.. İhaneti durdurmak, başta kadın özgürlük mücadelesinin bileşenleri olmak üzere demokratik Alevi hareketinin omuzlarındadır... Çarşamba 10 Aralık 2014 14 Avukat Filiz Kılıç: “İngiltere’de verilen boşanma kararının Türkiye’de Tenfiz edilmesi gerekiyor” Her türlü çocuk ve aile davasının yanı sıra İngiltere’de verilen boşanma kararının Türkiye’de tanınması ve Tenfiz edilmesi konusunda da hukuki hizmet verdiklerini dile getiren Kılıç & Kılıç Avukatlık Bürosu’nun Direktörü Avukat Filiz Kılıç, İngiliz mahkemesinde boşanmış bir kişinin boşanmasının Türkiye’de tanınması işlemlerinin başlatılması için öncelikle boşanma belgesinin tasdik edilmesi gerektiğini belirtti. Bu belge olmadan Türkiye’de Tenfiz davası açılamadığına dikkat çeken deneyimli Aile Avukatı Filiz Kılıç, Türkiye’de açılacak tanıma davası için kişinin Türkiye’ye gitmesine gerek olmadığını, buradaki konsolosluk aracılığıyla bir avukata vekaletname vererek tanıma davası işlemlerini İngiltere’den takip edebileceklerini kaydetti. Kılıç, evlilikleri Türkiye’de gerçekleşen ya da Türkiye makamlarına kaydedilenlerin tanıma ve Tenfiz işlemlerini yapmaması durumunda ilerde başta mal varlıklarıyla ilgili olmak üzere çeşitli sorunlarla karşılaşabildiklerini hatırlattı. Tanıma ve Tenfiz işleminin yapılmaması durumunda kişinin Türkiye’deki kayıtlarda hala evli görüneceğini kaydeden Kılıç, İngiltere’de verilen boşanma kararının Türkiye’de tanınması süreci ile ilgili olarak şöyle konuştu: “Firma olarak İngiltere’de verilen boşanma kararının Türkiye’de tanınması konusunda da hizmet vermekteyiz. Boşanma sonrası epey stresli olabilen bu süreci müvekkillerimiz adına hızlı bir şekilde sonuçlandırıyoruz. Yaptığımız işlemler birkaç aşamadan oluşuyor. Öncelikle İngiliz mahkemeleri tarafından verilmiş boşanma kararını noter veya Dışişleri Bakanlığı aracılığıyla apostil (tasdik) ediyoruz ve kararı yeminli ve resmi tercümana tercüme ettiriyoruz. Yabancı (Türkiye vatandaşı olmayan) eşler için vekaletname hazırlayıp bu vekaletnameyi de apostil (tasdik) işlemini gerçekleştiriyoruz.” İstenildiği taktirde Türkiye’de tanıma ve tenfiz işlemlerini yapacak avukat da ayarlayabildiklerini dile getiren Kılıç, yabancı eşlere (Türkiye vatandaşı olmayanlara) Türkiye konsolosluğunda vekaletname verilmediğine dikkat çekerek, yabancı eşlerin boşanma kararının kesinleşmesinden sonra Türkiye’de tanıma ve tenfiz davası açmaları gerektiğini vurguladı. Türkiye vatandaşı olmayan yabancı eşlerin vekaletnamelerini kendilerinin hazırladığını dile getirerek Kılıç, kişinin bu evraklarla Türkiye’de bir avukat tutarak boşanmanın tanınması işlemlerini başlatabildiğini söyledi. İNGİLTERE MAHKEMELERİNCE VERİLEN BOŞANMA KARARININ ASLI GEREKİYOR Evlilikleri Türkiye’de kayıtlı olmayanların bu tür bir işlem yaptırmalarının gerekmediğinin altını çizen Kılıç, hem İngiltere hem de Türkiye vatandaşı olan kişilerin boşanmanın tanınması davası için gerekli olan belgelerle ilgili olarak ise şöyle konuştu: “Öncelikle İngiltere mahkemelerince verilen boşanma kararının aslı gerekiyor. Bu kararın İngiltere makamlarınca kesinleştiğine dair yazı veya şerh olmalı. Ayrıca kararın yeminli tercüman tarafından Türkçe’ye çevrilmiş noter tasdikli hali gerekli. Diğer belgeler ise şöyle sıralanabilir: Nü- Kılıç & Kılıç Avukatlık Bürosu’nun Direktörü Avukat Filiz Kılıç fus cüzdanı fotokopisi veya pasaport fotokopisi. Eğer vekalet verilecekse verildiğine dair belge.” Müvekkilin gerekli belgeleri sağlaması halinde tanıma işlemlerinin bir-iki ay gibi kısa bir sürede sonuçlanabildiğini ifade eden Avukat Filiz Kılıç, konu ile ilgili daha geniş bilgi almak isteyenlerin kendilerine 020 7275 8555 ya da 07903315188 numaralı telefonlardan ulaşılabileceklerini ifade etti. Firmanın adresi: 1st & 2nd floor, 121 Stoke Newington Road, London N16 8BT. DUYURU Roj Kadın Meclisi (RKM) Kadınlar için Bilgisayar Kursu Başlatıyor Yetkin ve donanımlı, eğitimli kadrosu ile Roj Kadın Meclisi kadınların kişisel ve mesleki gelişimi için bilgisayar kursu başlatıyor. Roj Kadın Meclisi, Kadınların yasama aktif katılımını desteklemek için temel ve orta düzeyde bilgisayar kursu başlatmaktadır. Bilgisayar kursu hiç kullanma bilmeyenler ile mevcut bilgi ve yeteneklerini geliştirmek isteyenleri hedef almaktadır. Başlama Tarihi: 15/12/2014 PAZARTESİ Kurs Saatleri: 11:00-13:00 pm Yer: KURT TOPLUM MERKEZI, 11 Portland Gardens, Fairfax Hall, London N4 1HU Kurs ücretsizdir Kayıtlar ve daha fazla bilgi için aşağıdaki telefonları arayınız Ezgi: 07503961176 | Cigdem: 07846450372 | Email: rojwomen@gmail.com Çarşamba 10 Aralık 2014 15 72 Yıllık Sürgün ve Gurbetin Öyküsü Alaettin Sinayiç/Londra-Telgraf Londra’dan Portreler Malatya’dan başlayıp Londra’da devam eden yolculuğun adı: Ali Erdoğan Sürgünün ve hasretin yıldıramadığı bir yürek. En büyük silahı kalemi olan, acılarını, hüzünlerini, umutlarını ve hasretini kaleme havale eden 72 yaşında bir genç. Genç diyorum, çünkü Ali dayı yeniden doğmuş. 25 yıllık bir hasretlikten sonra, ilk çıplak ayakla bastığı topraklara, her akşam kafasını yastığa koyduğunda kendisini başında bulduğu köyünün çeşmesine kavuşmasından sonra yeniden doğmuş Ali dayı, hafiflemiş, adeta ilaç olmuş tüm hastalıklarına... 1942 yılında Malatya’nın Bilegeni (Yapılıpınar) köyünde başlayan yolculuk, Türkiye’nin dört bir ucundan sonra Libya, daha sonra da Londra’da devam ediyor. ‘Oğlumu da alıp beraber dönerim’, niyetiyle geldiği Londra’da hikayesi 25 yıllık hasretliğe dönüşen Ali dayı ile 72 yıllık yolculuğunu konuştuk. Ağlar, ama babasına ağladığını bilmez Sekiz çocuklu bir ailenin en küçüğü olan Ali dayının babası daha o 4 yaşındayken bu dünyadan göçmüştür. O çocuk hafızasıyla babasının ölümünü şöyle hatırlıyor Ali dayı; ‘‘Bir ilkbahar günüydü, hafiften yağmur yağıyordu. Annem ağlıyordu, ben de annemin neden ağladığını bilmeden onun ağlayışına ağlıyordum. Sonra fark ettim ki babam ölmüş.’’ Ali dayının babası Elbistan’ın civar köylerinde çocuklara okuma yazma öğretirmiş. Tabi o zamanlar Arapça öğretirmiş. Ölmeden önce eşine Ali’yi mutlaka okutun diye vasiyet etmiş. Kendi köylerinde okul olmadığı için yaklaşık bir saat mesafedeki başka bir köyde okula başlar Ali dayı. Daha okula başlamadan okuma yazmayı öğrendiği için direk öğretmen onu ikinci sınıfa atlatır. İlkokulu bitirdikten sonra, Ali dayı okumaya kararlıdır ve fakirlik, yokluk dinlemeden ortaokulu okumak için Elbistan’a gider. Bir arkadaşıyla beraber bir ev kiralarlar o yaşta ve okuluna devam eder. 1960 yılında ihtilalin olduğu yılda ortaokuldan mezun olan Ali dayı okuldaki son günlerini şöyle anlatıyor; ‘‘Bir gün yiyecek hiçbir şeyimiz yoktu. Sokağa çıkma yasağı var ihtilalden kaynaklı. Ama açız ikimizde. Ben arkadaşa dedim ki al çuvalı çıkalım. Yakındaki pancar tarlasına gittik. Arkadaşa nöbet tut dedim, halbuki, zaten pancarın yeşili bir işe yaramıyor, ama biz yine de korkuyorduk. Pancarın yeşilini yolup eve getirip haşladık, yağsız bir şekilde, yiyip karnımızı doyurduk.’’ Fakirlik yüzünden değişmek zorunda kalan yönler Zor koşullarda, yarı aç günlerden sonra bitirdiği ortaokul onun için okumanın sonu değildir. Liseyi okumak için yönünü Mersine verir. Yol parasını çıkarmak için birkaç günlük ticaret işleri yapar. Tam liseye başlayacakken kafasını bir soru işgal eder. ‘Ben Liseyi bitireceğim de, üniversiteye hangi para ile gideceğim?’. Bu soru Ali dayının yaşamına başka bir yön verir. Farklı arayışlardan sonra en son yolu Diyarbakır yatılı sağlık kolejine düşer. Sağlık kolejini bitirdikten sonra, hiç değilse üniversite okuma ihtiyacı duymadan meslek sahibi olur. Bu onun kafasını işgal eden sorunun cevabıdır aynı zamanda. Solcu-Kemalist bir Kürd Ali Diyarbakır sağlık kolejine girmek için beraber imtihana girdiği 550 kişiden seçilecek ilk 50 kişilik kontenjana girmeyi başarır. O yıllarda yazma serüveni başlar. Yerel dergilerde yazılar kaleme alır. Bunlar bazen edebi yazılar, bazen de yatılı kolejin koşullarıyla ilgilidir. O zamanda hak arama mücadelesini de başlatmış olur bu şekilde. Kendisini o dönemlerde Solcu-Kemalist olarak tanımlar. Kürtlük olmadığı halde, kolejde hep Kürd Ali olarak bilinir. Soğuktan üşüdüğü ama yüreğinin ısındığı bir anda ‘gönlü de kayar’ 1965’te sağlık kolejinden mezun olur olmaz Ankara’nın Çubuk ilçesinde sağlık memuru olarak işe başlar. Memur olur olmaz da sıra evliliğe gelmiştir artık ve yolu halasının evine düşer. Yolunun neden halasının evine düştüğünü şöyle anlatıyor Ali dayı; ‘‘Gittim gördüm beğendim ama hala kızını seçmemin sebebi şuydu. Memur olmak üst bir şeydi. Memurlar parmak ile gösterilirdi. Hele bizim bölgeden memur bulmak imkansızdı. Yabancı bir kız rahat edeceğine bir yakınım rahat etsin diye halamın kızı ile evlendim.’’ Halasının kızı ile ilk karşılaşmasını ise şöyle anlatıyor Ali dayı; ‘‘Halamın yaşadığı Akçadağ köyüne gittim. Yağmur yağıyordu, ıslandım, sora sora vardım evlerine. Evlerine sırılsıklam vardığımda bahçede halam ve hala kızım ekmek pişiriyordu. Ateşin yanına durdum ısınmak için. Ateşin yanında dururken baktım içim de ısınıyor, bir de baktım ki hala kızına bakarken içim ısınmış, gönlüm kaymış o an.’’ ‘Kızılbaştır! Haketmiştir’ sözünden sonra gelen yumruk! 1966 yılında Muş’un Varto ilçesinde yaşanan ve 2500 kişinin hayatını kaybettiği depremden sonra ırkçılık denen virüs ile yakından tanışan Ali dayı başından geçen hikayeyi şöyle anlatıyor; ‘‘Depremden sonra bize de yazı geldi. Deprem mağdurları için bağış toplanacaktı. Bizde de evlenmek için sağlık raporu alanlardan bağış topluyorduk. Bir çift geldi. Ben de sordum deprem için bağış yaparlar mı diye. O da bana: ‘Ne vereyim kardeşim, onlar zaten Kızılbaştır, Allahın bilmem ne kullarıdır, hak etmişler’, dedi. O anda kendimi kaybetmişim ben de, adama iki tane yumruk atmışım.’’ Hem Kürt olmak, üstüne bir de Kızılbaş olmak Türkiye’de insanın doğuşuyla beraber gelen bir suçtu tabi. O yıllarda Alevilere yönelik linç kampanyaları katliamlara dönüşerek devam etmiş ve bu linç kültürü günümüze kadar devam etmiş. Tabi her şeye rağmen ‘vatan borcu’ Ali dayının yolunu 24 ay sürecek İstanbulSelimiye’ye düşürür. Askerlikten sonra Adıyaman’a sağlık memuru olarak gittikten bir süre sonra Gaziantep’e narkoz teknisyeni olarak hastanede çalışmaya başlar. Siyaset yaşamında daha aktif bir şekilde çalışmaya başlar. Sağlıkçı sendikasında genel merkez yöneticisi olarak çalışır. DİSK bölge temsilciliği yapar. Art arda gelen sürgünler 1982’ye kadar devlet hastanelerinde çalışan Ali dayı, 8 defa ‘görünen lüzum’ üzerine farklı yerlere sürgün edilir. Sürgünlerden yorulan Ali dayı herkesin hayali olan ‘memurluktan’ istifa eder. Libya’da özel bir şirkette sağlıkçı olarak iş bulduktan sonra oraya gider. İki sene Libya’da yaşadıktan sonra memleket hasretine daha fazla dayanamayan Ali dayı Türkiye’ye geri döner. Yaşadığımız acıların hafızamızı zayıflattığı bir dünyada Ali dayı İngiltere’ye geldiği yılı, ayı ve günü bile hatırlıyor. Sorsak saatini bile hatırlayacak belki. Hasretlik geçen günler sayılınca insan hatırlıyor demek ki. Ben de bir an düşündüm de, bir gün öncesi yaptığım bir şeyi unutuyorken, ben de geldiğim ay, gün ve saati bile hatırladığımı fark ettim. Hikaye aynı olunca, günler hesaplanınca hafıza o tarihi unutmuyormuş demek ki... Yolunun İngiltere’ye nasıl düştüğünü şöyle anlatıyor Ali dayı; ‘‘1988 yılının 10’uncu ayının 16’sında İngiltere’ye geldim. Oğlan buraya gezmek için geldi ama dönmedi. Ben de geldim ki beraber oğlumu da alıp beraber dönelim diye. Geldim ve ben de kaldım. Burada kaldığım yıllarda yazılar yazmaya devam ettim. 11 ayrı dergi ve birçok gazetede yazılarım yayınlandı. Bir gün dönmek istedim. Sonra öğrendim ki hakkımda büyük bir dosya hazırlanmış ve gitsem tutuklanacağım. Bu şekilde üzerinden 25 yıl geçti.’’ 25 yıl sonra dönüş bileti almadan İstanbul uçağına biner ‘Gurbeti gurbetçiden sorun’ diyen Ali dayı 25 yıllık hasret öyküsünü şöyle anlatıyor; ‘‘Gözünü yumup uykuya daldığında, kendini ülkende olduğunu sanıyorsun. Gah bir obada kuzu güdüyorsun, gah bir yamaçta kenger topluyorsun. Bazen çoban çeşmelerin başında, çobanın sana yaptığı kotmacı kaşıklıyorsun. Ya da bir kuytuda ilk göz ağrınla fısıldaşıyorsun. Ve yahut komşunun bahçesinden ceviz aşırırken bahçe sahibi seni kovalıyor. Ter içinde kalmışsın... Kapının tıkırtısıyla uyanıyorsun... Böyle sayısız gecelerim olmuştu...’’ Geçen yıl çıkan dördüncü yargı paketi ile beraber 25 yıllık hasret öyküsünü sonlandırma kararı alan Ali dayı, tek yönlü uçak biletini alır ve ilk gördüğünde ‘gönlüm kaydı’ dediği hala kızına (eşi) bile söylemeden İstanbul uçağına biner. Gerisini de Ali dayıdan dinleyelim; ‘‘Bileti tek yönlü aldım, çünkü dönmeyebilirdim. Türkiye’ye gideceğimi eşime bile söylememiştim. Vatan hasreti her şeye baskın çıkmıştı. Uçak İstanbul semalarında inişe geçince adrenalim yükselmişti. Gümrük polisine İngiliz pasaportumu uzattım. Görevli, bir pasaporta bir bana baktı. Heyecanım doruktaydı. Tansiyonumu ölçecek bir cihazın olacağını sanmıyorum o an. Gümrük polisi pasaporta damgayı vurduktan sonra artık rahatlamıştım. İlk işim eve telefon etmek oldu. Telefonda eşime dedim ki: Bir uçağa bindim... Uçak piste inince, burası İstanbul dediler. Eşim şoke olmuştu. Ağzına gelenini söyledi. Dediklerinin hiç bir kelimesini duymamıştım. Çünkü hazzın doruğundan yüzüyordum...’’ 25 yıllık hasretin bitişinde yeniden doğmuş kadar hafiflemek Çocukken yaşadığı köyde 50 hane varken, şimdi 3 kalmıştı. 3 ay kaldığı süre içerisinde 11 köy, 34 tane yerleşim yeri gezdiğini söylüyor Ali dayı. Sonrasını o anlatıyor; ‘‘Hasretimi giderdim, yeniden doğmuş gibi oldum. Geçen yıldan bu yana 4 kere daha gittim.’’ ‘Kiracının evinde kiracıyım’ diyen Ali dayı ayda üç kitaptan aşağı okumadığını belirtiyor. Hiç unutmadığı kitaplardan birisi de Orhan Hançerlioğlu’nun ‘Erdem açısından düşünce tarihi’ adlı kitabı. En sevdiği sanatçı da Mahsuni... Hep bir hukukçu olmak istediğini ve bu isteğin içinde kaldığını söyleyen Ali dayı yaşadığı en mutlu an olarak ta, 25 yıllık hasretin bittiği gün olduğunu söylüyor. Ali dayıya birkaç cümlede kendini tarif etsen ne derdin diye soruyorum; ‘‘Önce insan, sonra Kürd, daha sonra da Aleviyim. Ali Erdoğan, hep başkası için yaşayan, kendisi için bir şey yapmayan bir insan.’’ En büyük istemi Babasından kalan 120 yıllık el yazmalı kitabı basmak Babasının geride bıraktığı 120 yıllık el yazmalı bir defter, Ali dayıda müthiş bir heyecan yaratmış. Henüz ne olduğunu bile bilmediği, babasının 120 yıl önce Arapça diliyle yazdığı bir defter geçiyor Ali dayının eline. Defterin tüm sayfalarını tarayarak İstanbul’da bir tercümana göndermiş. Şimdi büyük bir heyecan ve dört gözle tercümandan gelecek haberleri bekliyor. 72 yıllık uzun bir yolculuktan sonra Ali dayının şimdilik tek istemi, babasından kalan tek miras olan ve içeriğinin ne olduğunu merak ettiği, Arapça el yazmalı kitabı baskıya hazırlamak... Çarşamba 10 Aralık 2014 16 ‘Tiyatro Gelecek’ ekibi çok yakında ‘Yazıyooo, Yazıyo’ oyunu ile geliyor Haber-Foto: Erem Kansoy Gençlerden oluşan ve tiyatroda yeni bir soluk olan topluluk Tiyatro gelecek, Erdal Eren ile ilgili hazırladıkları oyunu 17-18 Aralık tarihlerinde seyirciyle buluşturmaya hazırlaıyor. Day-Mer bünyesinde toplanan gençler, 1980 dönemini yansıtan “Yazıyooo, Yazıyo” oyununu Erdal Eren’i anmak için hazırlandı. Day-Mer’in düzenlediği Erdal Eren’i anma etkinlikleri çerçevesinde seyirciyle buluşturulacak oyun 1980 Türkiye’sinde yaşananları da canlandırıyor. Yaklaşık 1 buçuk aydır oyununun çalışmalarına aralıksız devam eden Tiyatro Gelecek ekibi, Deniz Gezici yönetmenliğinde, Anıl Doğan, Anıl Duman, Ayşe Sena Kartal, Canberk Arslan, Dilan Taş, İbrahim Çiçek, Meltem Kara, Rojda Karasu, Sidar Koca, Taylan Erdal’dan oluşuyor. Tiyatronun müziklerinde ise Hale Kalkavan, Ülkem Yılmaz ve İlker Özel. Makyaj ise Hazal Nurdoğan tarafından üstlenildi. Yakın tarihte çalışmalarına başlayan tiyatro ekibi yönetmeni Deniz Gezici ise Erdal Eren’i anmak üzere hazırladıkları “Yazıyooo, Yazıyo” oyunu hakkında şunları kaydetti, “bu oyuna hazır bir teksirden çalışmadık. Ekip çalışması yaptık, çoğunluğunu şair ve yazar Akın Olgun desteği ile yazılan oyun Tiyatro Gelecek ekibininde katkılarıyla oyunlaştırıldı. Toplamında 1 buçuk ayda yazılıp sahneleştirilen bu oyun bu kadar kısa zaman içerisinde çok büyük emekler verilerek anlamlı bir amaç için hazırlanıyor. Tüm tiyatro severleri ve duyarlı vatandaşlarımızı oyunumuza davet ediyoruz. Oyunumuz ücretsiz olarak seyirciyle buluşacak. Gençlerle çalıştığım için çok mutlu oldum onlardan öğrendiğim çok şey oldu, gençlerle önemli emekler vermek ve gençlere yardımcı olmak benim için çok önemli. Ekibimiz ilk oyunun ardından çalışmalarına devam edecek dileyen herkes bize katılabilir” ‘Tiyatro Gelecek’ ekibinin “Yazıyooo, Yazıyo” oyunu Çarşamba ve Perşembe 17-18 Aralık günlerinde Saat 18:00 da, Day-Mer’in Tottenham’da bulunan 16 Howard Rd, London N16 8PU binasında seyirciyle ücretsiz olarak buluşacak. Çarşamba 10 Aralık 2014 17 18 Çarşamba 10 Aralık 2014 Kırkısraklılar derneği ‘birlik ve beraberlik’ konseri düzenliyor Kırkısraklılar Dayanışma Merkezi 30 Aralık akşamı Prince & Princess Düğün salonunda bir konser düzenleyecek. Konsere çok sayıda sanatçı ile birlikte Türkiye’den de birçok misafir katılacak. 2008 yılından kurulan Kırkısraklılar Dayanışma Merkezi (KDM) kültürel ve eğitime yönelik programlarını başarıyla yürütmektedir. Toplumun yaşam kalitesini artırmak, entegrasyonu sağlamak, kültürel ve eğitsel programlarla çocukları ve gençleri suç ve sokak kültüründen uzak tutmaya çalışmaktadır. Burada demokratik kitle örgütleriyle birlikte hareket ederek Demokratik Güç Birliğinde yer almaktadır. Buradaki sorunlarını göçmen toplumların sorunlarıyla birlikte ele almaktadır. İşsizlik, pahalılık ve sosyal haklardaki kesintiler konusunda demokratik kitle örgütleriyle birlikte hareket etmektedir. KDM kurulduğundan beri haftalık olarak vermiş olduğu eğitimsel ve kültürel çalışmalarını başarıyla yerine getirmiştir. Toplumun bütün kesimlerine açık olan hizmetlerin başlıcaları şunlardır; matematik kursu, İngilizce kursu, bağlama kursu, halk dansları ve karete dersleri verilmektedir. 30 Aralık 2014’de akşam saat 17:00 Prince & Princess Düğün salonunda yapılacak konserin detayları: SANATÇILAR: • Rojda • Hasan Ali • Ozkan Orman • Derya Alibabaoğlu • Ali Çam • Dilaver ve Grubu ve sürpriz sanatçılar. MİSAFİRLER: • Araştırmacı ve Yazar Ali Haydar Ülger • İşadamı Hasan Armağan • Siyasetçi Mehmet Tüm • Kayseri Kırkısraklılar Derneği Başkanı Hüseyin Gündüz ve süpriz misafirlerimiz olacak. Çarşamba 10 Aralık 2014 19 Sevcan Yüksel’in tabloları büyük beğeni topladı Resim sergisinde elde edilen gelirin yarısı Kobane ve Şengallilere bağışlandı Kürt sanatçı Sevcan Yüksel Henshall’ın ‘Kelimeler Yetersiz Kalınca Sanat Çiçek Açar’ adlı sergisi, Pazar günü Stoke Newington kütüphanesi sergi salonunda, Pazar günü saat 15:0020:00 arası gerçekleşti. Gün boyunca gelen onlarca ziyaretçi Yüksel’in çalışmalarını değerlendirip, satın alma imkanı elde ettiler. Toplamda 48 eser satılarak, £2,470 gelir elde edildi. Sergide satılan resimlerin gelirinin yüzde 50’si, Almanya’daki Kürt Doktorlar Birliğine bağışlanacak. Kürt Doktorlar Birliği, İşid’in saldırıları sonucunda göç eden, Kobane ve Şengal’lilere tıbbi ve barınak yardımı sağlıyor. Sergi süresi boyunca Yüksel’in eşi Richard Henshall ve müzisyen Ressam Sevcan Yüksel Henshall Sergide Yüksel’in annesi ve babası kızlarını yalnız bırakmadı arkadaşları büyük beğeni toplayan bir müzik dinletisi gerçekleştirdi. Yüksel, İşid’den kaçan Ezidilerin, Şengal dağına sığınmalarında esinlendiği, ‘Çatlaklar’ adı çalışmasını, şöyle değerlendirdi: ‘Çatlaklar’ adındaki iki eserim dağların arasında figürleri resmederek, dağların, zorluk çektiğimiz anlarda, biz Kürtlerin, tek dostudur. Fakat, aynı zamanda hem sığınak, hem de kısıtlama olabilirler. Aynı zamanda, dağlara özel bir bağı olan, abim, Savaş’tan dolayı bu eser için ilham aldım.’’ Eserlerden birini satın alan, Bayram Kartal, aldığı çalışmanın, ‘sevgi, koruma, ve aynı zamanda sevgiden sıkılmayı’ anlattığını gördüğü için almak istediğini söyledi. Yüksel, serginin gerçekleşmesine katkı sunan ailesi ve arkadaşlarına teşekkür etti. 20 Çarşamba 10 Aralık 2014 Çarşamba 10 Aralık 2014 21 New Era Kiracıları mücadelesi devam ediyor Londra’da her geçen gün geçim sıkıntısı ve konut fiyatlarına ilişkin tartışmalar büyüyor. Hoxton’da bulunan New Era konutları, yapımından itibaren piyasa değeri altında kiraların uygulanmasıyla düşük ve orta gelirli ailelerin yaşayabildikleri evler olmuşlardı. Fakat, Amerikan şirketi, Westbrook Partners tarafından, evleri satın alındıktan sonra kiraları kısa bir zaman içerisinde piyasa değerine yükselteceklerini kiracılara bildirdiler. Kiracıların, kiraların yükselmemesi için başlattıkları imza kampanyası dahilinde toplanılan 300 bin imza, büyük bir kitlenin de katılımıyla, geçen hafta Başbakanlığa teslim edildi. Eylem ilk olarak Westbrook Partners’ın Londra ofisinde başlayarak, daha sonra Başbakanlığa doğru yürüyüş ile devam etti. Eyleme Russell Brand gibi popüler isimler, Hackney Belediye Başkanı Jules Pipe ve İşçi Parti Hackney Belediye Encümeni Feryal Demirci katılarak desteklerini sundular. Şu an ayda 600 sterlin civarında olan ev kiraları, yüzde on artışla 700 sterlini geçecek- bu artış bir çok ailenin kiralarına maddi güçlerinin yetmemesini anlamına gelecek. Şirket kiraları ‘piyasa değerine’ yük- seltirse aylık 2,000 sterline kadar yükselebilir. New Era sakinlerinin yaşadıkları Londra’nın konut fiyatı sorununun iyi bir örneği. Zengin, yerli ve yabancı şirketlerin yatırım yaptıkları Londra’da, lüks ve pahalı evlerin çoğalması, sosyal konut ve düşük ve orta gelirli hanelerin kira ödemekte, ev satın almalarında zorlanmaları anlamına geliyor. Amerikalı yatırım şirketi Westbrook Partners, kiraları arttırması New Era evlerinde yaşayan düşük ve orta gelirli ailelerin çok kısa bir zamanda evlerinden ayrılmak zorunda kalacaklarının anlamına gelecek. Böylece, ‘yatırım’ şirketi, bu ‘ucuz’ evleri yıkıp milyon değerinde evler inşa ederek ‘yatırım’ karlarını en üst düzeye getirebilecekler. Hackney Belediye Başkanı Jules Pipe, New Era sakinlerine desteğini sunmuş olsa da, kiralarını ödeyemeyerek, evden atılma tehlikesi altında olan bu ailelere, henüz ‘evsiz’ olmadıkları için konut garantisi veremiyor. Evsiz kaldıklarında da, belediyenin sosyal konut azınlığından dolayı bu aileler senelerce geçici evlerde yaşamak zorunda kalabilirler. Diğer seçenekleri ise, uygun kira bulabilecekleri kentlere taşınmaları. New Era evleri, 70 senedir piyasa değerinin altında, uygun fiyatlarda kira sağlıyordu. En zengin, Milletvekili, Muhafazakar Parti’li Richard Benyon’ın ailesinin sahip olduğu Benyon Estate şirketi, yüzde 10’nuna sahip olduğu konutlarda, hissesini geçtiğimiz haftalarda satmıştı. 21 Çarşamba 10 Aralık 2014 Çarşamba 10 Aralık 2014 Alevi Federasyonu’ndan zorunlu Osmanlıca dersine tepki Türkiye Cumhurbaşkanı Tayip Erdoğan’ın zorunlu Osmalıca dersi gelecek açıklamasına çeşitli kesimler tarafından tepkiler gelmeye devam ediyor. Britanya Alevi Federasyonu yayınladığı yazılı açıklamada, ‘din ve dil dayatması en basitinden İnsan hakkı ihlalidir’ dedi. Britanya Alevi Federasyonu yaptığı yazılı açıklamada şunları belirtti: ‘‘Toplumların değer yargıları gönüllülük temelinde farklı insanlarca kabul görebilir. Fakat hükümet ve devlet avantajını kullanarak AKP’nin Aleviler başta olmak üzere, tüm farklı kesimlere din ve dil dayatması en basitinden İnsan hakkı ihlalidir. Osmanlı döneminde Alevilere uygulanan IŞİD kuralları insanlık tarihinde kara bir lekedir. Ne Osmalı’nın dil’i, ne de Osmanlı inanç anlayışı insanlık adına örnek alınacak bir geçmiş değildir. Aleviler için fetva yazan ve osmanlı devletini yönlendiren Şehülislamların günümüz Türkiye eğitimine verebileceği olumlu bir örnek yoktur.’’ 23 24 Çarşamba 10 Aralık 2014 Çarşamba 10 Aralık 2014 25 Zenginlerin Anlayışı: Sistem İşliyor, Açsan Suç Senin Zengin Devlet, Artan Fakir Toplum ‘Britanya’yı Beslemek’ adı altında, üç büyük ana partinin ortak çalışması olan, rapor Britanya’daki artan açlık sorununa ilişkin sorunları gündeme getirdi. Konuyu araştıran meclis komitesi, hazırladıkları raporun açıklandığı Pazartesi günü gerçekleşen toplantıda, Muhafazakar Partili Baroness Jenkin, ülkede açlığın yaşanmasındaki sebeplerden birisinin ‘fakir insanların yemek yapmayışı’ olduğunu söylemesi tepkileri üzerine çekti. Tepkiler sonucunda özür dilemek zorunda kalan Jenkin, yorumunun yanlış olduğunu ve aslında toplum olarak yemek yapma kabiliyetinin yok olduğunu söylemek istediğini belirtti. Jenkin’in yorumu raporun neticesine tam anlamıyla çelişkili. Rapor, sosyal yardımların kesilmesi ve gecikmesi, düşük maaşlara karşı hızlıca artan geçim ücretleri, gibi yapısal sorunların on binlerce ailenin açlıkla yaşamalarına sebep olduğunu belirtiyor. Church of England’ın finanse ettiği rapor, gıda bankalarını kullanmak zorunda kalan insanların sayısının neden hızla arttığını araştırarak, yükselen açlık so- rununa ilişkin, sebepleri ve önüne geçmek için atılması gereken adımlara yönelik önerilerde bulunuyor. 2005 senesinde gıda banklarını kullanan insanların sayısı üç binin altındayken, 2014’te bu rakam neredeyse bir milyon- 913,138 kişi. Finansal krizin yaşandığı 2008 yılından itibaren, yükselen yoksulluk ve açlık sınırları, dünyanın en çok zenginin yaşadığı ülkede büyük bir sorun olmaya devam ediyor. Finansal krizden sonra devletin kemer kısma politikası yanı sıra yüksek seviyelerdeki enflasyona karşı artmayan maaşlar geçim sıkıntısını kriz seviyesine getirdiği görülüyor. Rapor, son on senede Britanya’da enflasyonun hızla arttığını ve 2003-2013 seneleri arasında gıda enflasyonunun %47 seviyesinde olduğunu yazıyor. Aynı şekilde, konut fiyatları bu yıllar içerisinde %30.4 arttı; yakıtta %153.6 artış olduğu aktarılıyor raporda. Bu artışlar, batı ülkeleri arasında en yüksek seviyede. Maaşlar, 2003-2013 seneleri arası sadece %28 artış gösterdi. Britanya, aynı zamanda, en zengin batı ülkeleri arasında, nüfusun en düşük gelirli %20’sinin en düşük maaş aldığı ülke. Rapor, yemek yapabilme bilgisine kısaca değiniyor, fakat sorunun bir parçası olarak yorumlamıyorken, bazı ailelerin gaz faturası ödeyecek paralarının olmadığından ocaklarını kullanamadıklarını, bazılarının da mutfaklarında sadece mikrodalga bulunduğunu belirtiyor. Rapor, Britanya’nın ekonomisinin son 30 sene içerisinde iki katına yükseldiğini, ve bu artan gelirin toplumun tüm kesimlerine fayda sağlayarak yoksulların maddi kazançlarını da arttırmasının beklentisi olduğunu belirtiyor. Son 30 seneye değinerek raporda şöyle yazıyor: ‘‘Bu süreç içerisinde, artan zenginliğin otomatik olarak en fakirlere de yayılacağına inandırıldık. 1850 yılından itibaren bakarsak, bu teori doğru, Fakat, daha yakın zamanda, yükselen milli gelir toplumun en alt tabakasına yarar sağlamadığını gösteriyor.’’ Böylece, zenginler daha da zenginleşirken, alt tabaka fakirleşip, yoksulluk sınırlarının altında yaşıyor. Rapor, sosyal yardım sisteminin değişmesi gerektiğini, böylece yardım baş vurularının beş gün içerisinde ulaşması ve yardım kesintilerin gözden geçirilerek ihtiyacı olan insanların aç kalacak dereceye gelmelerine sebep olunmaması gibi önerilerde bulundu. Raporun tümü, https://foodpovertyinquiry.files.wordpress. com/2014/12/food-poverty-feeding-britain-final.pdf sayfasında bulunabilir. Çarşamba 10 Aralık 2014 26 Çölyak hastalığı Sağlık Köşesi Özlem Boztepe Çölyak hastalığı veya gluten enteropatisi, İngilizce ‘Coeliac Disease’, olarak bilinen bir hastalıktır. Çölyak nedir? Çölyak hastalığı bir insanın kendi bünyesinin glüten proteinine aşırı tepki vermesidir, yani bünyeniz kendisine saldırıp kendisini incitmesi oluyor, aynen romatizma ve kemik erimesindeki gibi. Fakat önemli fark şudur ki bünyenin tepkisi glüten proteinin vücuda alındıktan sonra ortaya çıkması. Normalinde yemek yenildikten sonra vücudun sindirim yolundan geçer, yani ağızdan, yemek borusuna, mideye, ince bağırsağa, kalın bağırsağa ve de dışa idrar ve dışkı olarak vücuttan artık mamuller çıkar. Mide yediklerimizi ufak parçalara ayırdıktan sonra, ince bağırsağa yollar. Sindirim sisteminde en büyük rolü ince bağırsak gerçekleştirir, çünkü ince bağırsak vücuda gerekli olan mamulleri ayırır ve vücutta tutar, gerekmeyen mamulleri artık olarak büyük bağırsağa yollar. Vücut genelde çok akıllıdır – eğer vücut yediklerimizde kötü bakteri veya virüs olduğunu hissederse, ince bağırsaklar alarma geçer- çünkü zararlı şeylerin kana karışıp vücudun her tarafına dağılıp zarar vermesini istemez- hiç bir şeyi ayırmadan su ekleyip isale çevirir ve çok çabuk vücuttan dışarı atmaya çalışır. Çölyakteki sorun, vücudun (özellikle ince bağırsakların) glüteni yanlışlıkla zararlı bir mamul olarak görüyor olması; yenilen mamulleri yararlı ve yararsız diye ayırmadan isale çeviriyor, ve vücuttan hızlıca atıyor. Buda gıda yetersizliğine, özellikle vitamin ve mineral eksikliğine, yol açıp aşağıda belirlendiği gibi çeşitli semptomlara yol açıyor. Glüten nedir? Glüten bir çeşit proteindir ve özellikle arpa, çavdar ve buğday içinde bulunur. Hamur yoğururken, hamurun sakız gibi çekilmesi ve lastikleşmesi glüten proteininden dolayı oluşur. Çölyakın semptomları nedir? Glüten içeren mamulleri yedikten sonra bazı semptomlar belirir. Bunlar aşağıdaki semptomların hepsi veya birkaçı olabilir ve bazı insanlarda az etki yaparken, bazı insanlarda çok sert tepkiye yol açabilir: • İshal • Karında gaz ve şişme • Karın ağrısı • Kilo kaybı/zayıflama • Yetersiz beslenmeden oluşan hastalıklar (demir eksikliği anemi, folat eksikliği, vitamin B12 eksikliği, ve bunlardan dolayı diğer hastalıklar ve kendini her zaman yorgun hissetmek) • Ellerde ve ayaklarda karıncalanma ve uyuşma • Vücutta su birikmesi ve şişme, özellikle kollarda ve bacaklarda Özellikle çocukları, yukardakilerin yanı sıra, etkileyen semptomlar ise: Kusma Yaşıtları gibi büyümemek ve genel olarak büyümekte zorlanmak Çölyak genelde kimi etkiler? Çölyak herkesi, yani bayan, erkek ve çocukları etkileyebilir, fakat özellikle bayanları etkiliyor. Semptomların ağırlığı kişiden kişiye değiştiği için çölyak teşhisi bazen uzun sürer, ve ya yapılmaz. Size tavsiyem, yedikleriniz sizi rahatsız ediyorsa, yediklerinizi bir zaman çerçevesinde (mesela 2 hafta, her gün, üç öğün) günlük tutup yazınız ve ne zaman ve nasıl rahatsız ediyorsa onu da yazınız. Daha sonra yediklerinizle karşılaştırıp arada bir bağlantı olduğuna bakınız – mesela her zaman unlu/hamurlu bir mamul yedikten sonra karın ağrısı, gaz, şişme ve isal olmak gibi. Yediklerinizi günlüğe yazdıktan sonra doktorunuza götürüp, herhangi bir teşhise daha çabuk varabilirsiniz. Çölyakın tedavisi nedir? Tedavisi aslında çok basit, ömür boyu diyet değişimi gerektiriyor, yani glüten içeren hiçbir mamul yenilmiyor. Bu ilk başta düşündüğümüz kadar kolay olmayabilir. Yukarıda sizlere glüten arpa, buğday ve çavdar gibi mamullerde bulunduğunu söylemiştim. Ne kadar makarna, börek gibi un mamullerini diyetinizden çıkarsanız bile, bazı mamullerde (özellikle hazır mamullerde) ufak da olsa içinde, glüten bulunabiliyor- mesela birçok sosta, hazır yapılmış burger veya köfte mamullerinde. Bu yüzden birçok süpermarket glüten içermeyen, İngilizce ‘Gluten Free’ mamuller yapıp satıyor. Şuan çeşitler eskisinden daha çok ve glütensiz ekmek, makarna, un, soslar, kek ve pasta kolaylıkla satın alabilirsiniz. Bunun yanı sıra dışarıda yemek yerken dikkatle yediklerinizin içerisindekini sorup çölyak hastası olduğunuzu belirtebilirsiniz ve size hangi mamulleri yiyebileceğinizde yardımcı olurlar. Bazı bölgelerde glüten içermeyen kafeler ve restoranlarda var, bunu internetten araştırabilirsiniz. Bazı insanlar diyeti tam olarak uygulamıyorlar ve bu ilerde bağırsak kanserine yol açıyor. Tedavisi basit bir diyetle yapılırken ve şuan glüten içermeyen, tadı güzel ve çeşidi bol olan bir sürü mamul varken diyeti uygulamamak ve kanser gibi çok daha ciddi bir hastalıkla savaşmak gereksiz olur. Bu yüzden tavsiyem glütensiz diyetinizi uygulayın! Çarşamba 10 Aralık 2014 27 28 Çarşamba 10 Aralık 2014 Çarşamba 10 Aralık 2014 29 “Öldürmeyin, öldürmeyeceğiz!” Haber- Erem Kansoy Kıbrıs’ta vicdani retçi Haluk Selam Tufanlı, çıkartıldığı Askeri Mahkeme’de seferberliğe gitmeyi reddettiği gerekçesiyle tutuklanarak ceza evine gönderilmesinin ardından Londra’da da bir gurup genç Türkiye Elçiliği önünde basın açıklaması yaparak, Türkiye’nin Kıbrıs’taki işgalciliğini ve militarizmi protesto etti. Kıbrıs’ta vicdani retçi Haluk Selam Tufanlı, çıkartıldığı Askeri Mahkeme’de seferberliğe gitmeyi reddettiği gerekçesiyle, 500 TL para cezasına çarptırıldı. Tufanlı, para cezasını da ödemeyi reddettiği için askeri mahkemece 10 gün hapis cezasına çarptırıldı. Tufanlı kararı protesto etti. Kıbrıs’ta özellikle genç nüfusun büyük tepkisini çeken olay da “Öldürmeyin, öldürmeyeceğiz!” sloganı gündeme yeniden geldi. Sudoku Zor Sudoku Basit Davanın karara bağlanmasının ardından basına açıklaması yapan Tufanlı’nın avukatı Öncel Polili, Tufanlı’nın yargılanmasının sonuna gelindiğini, mahkemenin vicdani ret iddialarını kabul etmediğini ifade ederek, hakimin geçmişteki kararlara da atıfta bulunarak, 500 TL’lik para cezası verdiğini kaydetti. “Hakkımızı AİHM’de arayacağız” Mahkeme’nin verdiği 500 TL’lik para cezasını Haluk Selam Tufanlı’nın ödemeyeceğini de söyleyen Polili, “Para cezasını ödemeyecek ve hapis yatacak. Böyle bir mücadele yaptığı için gururluyuz” ifadelerini kullandı. Yüksek Mahkeme’nin konuyla ilgili karar verdiğini de belirten Polili, haklarını Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde arayacaklarını belirtti. Vicdani Ret İnisiyatifi adına konuşan Murat Kanatlı, bu kararı beklediklerini, yasal zemin sağlanmasını istediklerini ancak bunun sağlanmadığını kaydederek, bu süreçte katkısı olan vekiller hariç herkesi bu Lefkoşa Merkezi Cezaevi önünde toplanmaya davet ediyoruz dedi. Kanatlı, “Biz, hakkımızı demokratik koşullar altında AİHM’de arayacağız” diyerek sözlerine son verdi. Tufanlı hakkında alınan para cezasını ödemedi ve polis tarafından tutuklanarak, hapis işlemlerinin başlanması için Asal Şube’den kelepçelenerek çıkartıldı. Tufanlı, 10 gün boyunca hapis yatacak. Geçtiğimiz aylarda da yine Murat Kanatlı aynı şekilde mahkeme tarafından haksız bulunarak 10 gün hapis cezasına çarptırılmıştı. Olaya toplumun aydın kesimlerinden büyük tepki gösterilmesine rağmen, Kıbrıs’ın Kuzeyindeki Türk işgalinde kurulan mahkemeler yine aynı kararı Haluk için de çıkararak halkın büyük tepkisini topladı. Istanbul, Paris, Lefkoşa ve Londra’da da eş zamanlı olarak Dünya İnsan Hakları günü nedeniyle ve yine Haluk Selam Tufanlı ile dayanışma adına protestolar düzenlendi. Londra’da yaşayan gençler Kıbrıs’ın askerlik sorunu ile igili şöyle konuştu; Nafiya Horozoglu , “Birçok vicdani retçi, askerlik yapmayı reddettikleri için değişik suçlamalarla yargılanmakta ve cezaevine konmaktadır. Vicdani ret hakkını tanınması, ve bu suretle vicdani retçiler hakkındaki suçlamaların düşürülmesi için başta bir genç kadın olarak ve Londra’da yaşayan Kıbrıslı genç olarak bu otoriter rejime karşıyım . Bir insan hakkı olan Vicdani Ret nedeni ile tutuklanan Haluk Selam Tufanlı arkadaşımızın hemen şerbet bırakılmasını talep ediyoruz. Vicdani ret temel bir haktır, işgalci TC devleti ve tanınmayan KKTC devleti bu hakkı bütün insanlara tanımalı diye inanıyoruz. Kıbrıs’ta barış , özgürlük, eşitlik ve adaletli bir sistem istiyoruz. Vicdani ret insiyatifini hiç kimse susturamaz, düşüncelerimiz ve inançlarımız mahpusa asla sığmaz. İstediğimiz yerde , istediğimiz zaman pankart açma özgürlüğümüz olmalı buna hiç bir emir kulu engel olmalı ve halkına karşı şiddet kullanmalı! Londra’da yaşayan erkek arkadaşlarımız bu konuda daha fazla ses çıkarmalılar çünkü bu konuda onlarda hiç memnun değil. Gençler olarak Haluk arkadaşımızı destekliyoruz ve bu faşist düzeni bozmak için mücadele edeceğiz. Yurt Ödevimiz Barış, Vicdani Ret Hakkımız!” Aysel Irkad , “1974 işgalci harekatından sonra isgalci Türkiye ve işbirlikçileri Kıbrıs Türk halkını sömürmek, bölmek, güçsüzleştirmek, ve yok etmek adına çok çirkin bir şekilde elinden geleni yapmıştır ve başarılı olmuştur, umarım ki 41 sene boyunca süren bu derin uykudan halkımız uyanır, halk olarak birleşir ve özgürce yaşamak için, sömürüye, Turkiye’nin işgaline ve gaspına, bankaların insanları soymasına, kumarhanelerin kapatılmasına, Kadın ticaretinin hemen durdurulmasına, faşist KKTC devletinin yok edilmesine, askersiz, demokrasi ve barış içerisinde (bölünmüş bir ülkede barıştan bahsetmek şuan abes olur) yaşamak adına halkımız ayaklanır, halkımız gücünün farkına varmalıdır. vicdani retçi olarak bende haluk kardeşimi sonuna kadar destekliyorum, düşüncesinden dolayı hapis edildi, insanlar özgürce düşündüklerinde ve fikirlerini savunduklarında cezalandırıyorlar, Kıbrıs’ta bunun en büyük örneği evinin önünde vahşice katledilen gazeteci sayın Kutlu Adalı, katiller cezalandırılmadı ve dosya kapandı, Kıbrıs halkı böyle adaletsiz, faşist bir sistemin içine haps edilmiş durumundadır ne yazık ki.” Kemal Ozturna , “Askerlik sorunu, işsizlikten sonra Kıbrıs’ta yaşayan gençlerin en büyük ikinci kanayan yarasıdır. Lise son sınıftan itibaren başlayan erteleme çilesi ve akabinde de her üniversite akademik dönemi için yapılan erteletme prosedürleri ise bu çilenin aslında sadece başlangıcıdır. İş gün gelip askerlik zamanına yaklaşınca ise yapılan tüm yüksek öğrenim hiçe sayılıp 12 aylık bir körelme süreci başlar . Bilindiği üzere Kıbrıs’ta önemli askeri görevler ve önemli noktalar TSK birlikleri tarafından kontrol edilmektedir. Bundan dolayı GKK’nın sürekli dile getirdiği personel ihtiyacı söylemi de gerçeklerden uzakta olup, Kıbrıslı gençleri sıkıntıya sokmaktan öteye geçmemektedir. Durum böyle iken, hükümetin de bu konuyla ilgili yapmaya çalıştığı yasa değişiklikleri ise ihtiyaçtan çok uzakta olup, tabiri caizse kanser olan bir hastaya antibiyotik tedavisi yapmaya benzemektedir. Askerliği meslek olarak yapmak isteyen o kadar genç varken, profesyonel askerliğe geçme kararı alma yerine vicdanen bu görevi reddedenleri tutuklamanın demokrasiye ne kadar uyduğu ise ayrı bir soru işaretidir.” Bulut Ünvan “Haluk arkadaşımız onu tanıyan herkesin bildiği üzere barışçıl karakteri ile bir savaş eğitiminin bir parçası olmayacağını iyi bilirler. Bu sebepten dolayı cezalandırıldı. Onun barışçıl dileklerini paylaşan biz arkadaşları, böyle bir günde onun yanında ona desteğiz. Militarizmi Londra’da Lefkoşa’da ve dünyanın her yerinde yaşayan gençlere sorun haline getirmek istiyorlarsa, bunu ret edecek ve buna karşı çıkacak insanlarında her zaman var olacağını iyi bilsinler.” KARİKATÜRLER Çarşamba 10 Aralık 2014 30 £10 SERi iLANLAR 0742 948 1490 Bu sayfada 1 kutu ilan İlanlarınızı reklam@telgrafnews.com adresine gönderebilirsiniz İlanlarınızı Pazartesi günü saat 16.00’ya kadar gönderebilirsiniz. YETER CLEANİNG GOOD LUCK ŞOFÖR OKULU İşyerleri ve Evler itina ile temizlenir. Kısa sürede fazla para harcamadan ehliyet almak, güvenli sürücü olmak için vitesli & otamatik direksiyon dersleri verilir. 07803506942 07909539577 Erken test günü alınır Ali 07723921216 Sağlıklı ve zinde bir vücuda sahip olmak için henüz gec değil, özel ve grup dersleri ile kendinizi yeniden kesfetme zamanı. Deniz Dogrusoz Personal Trainer 07455947693 www.deniz-personal-tranining.com Hurdar Hand Crafts MEM Painting and Decoration El sanatları kursu verilir Takı, Mosaic, geleneksel el sanatları. Her türlü boya ve dekorasyon işi itina ile yapılır. Hurdar Sinop Tel:07448 654 828 07984 513 968 ALTUN CLEANING SERVICES TOPCU MOBILE CAR MECHANIC 07427424619 07415106521 07405756462 Horizon Books Kitap Satış Temsilcisi Ufuk Kaya 07405891522 Her türlü araba tamiri işleriniz yapılır REPAIRS SERVICING DIAGNOSTICS PRE-MOT/FAILURES AHMET TOPCU Özel Türkçe Dersi Türkçe diksiyon ve gramer dersleri verilir. Diren Yalçın 07504 662756 Mahmut Söylemez BALINZA LAUNDRY & CLEANING SERVICES Her türlü çamaşır yıkama işi yapılır. Evden alıp eve teslim servisimiz mevcuttur. One 2 One English for children and adults 07428336181 OREL BOOKKEEPING & ADMIN 07768282295 sunaorel@hotmail.com Yıldız Adıgüzel Qualified English Language Teacher SATS, GCSE, A LEVEL, ESOL, IELTS & Business English For more information and Free consultation: t 0753 4491 623 e yildizadiguzel@hotmail.co.uk Çarşamba 10 Aralık 2014 31 £30 SERi iLANLAR 0742 948 1490 Bu sayfada 1 kutu ilan İlanlarınızı reklam@telgrafnews.com adresine gönderebilirsiniz İlanlarınızı Pazartesi günü saat 16.00’ya kadar gönderebilirsiniz. PRIVATE MATHS LESSON POZITIVE MATHS TEACHING Erdal Çetinkaya KS1,KS2,KS3, A-LEVELS,GCSE 07577927419 Sevin Bookkeping Rezan Uygur 078013934448 sevinbookkeping.co.uk ENTERPRISE INTERPRETING CENTRE (EIC) Tecrübeli Tercümandan(BSc &MSc) • • • • • Her turlu tercümanlık hizmetleri Her turlu devlet yardımları için başvurularınız yapılır. Bütün çalışma izinleri, (Insurance) Form doldurma - Banka Hesabi Çocuk yardım parası -Tax credit- Ev kira Yardımı Çalışma saatleri: Pazartesi- Cuma, 09:00-17:00 Address: (Tottenham’da Can Perde Sarayı’nın Karşısı/Lordship Lane’nin sağındaki ilk bina) 639 ENTERPRISE CENTRE (Room 41-42) 639 HIGH ROAD, TOTTENHAM, N178AA TEL: 07474515118 Email:interpretingat639@hotmail.com Grup WXQ Her türlü düğün, nişan, kına gecesi, doğum günü yada partilerinizde profesyonel müzik ekibimizle hizmetinizdeyiz... Di dawet, şîranî, şeva hinê, pîrozbahiya rojbûnên we de bi Koma WXQ di xîmeta we de ne. 0793 9412 553 Çarşem, 10 Berfanbar 2014 9 HER TIŞTÊ KU DI GERDÛNÊ DE DIJÎ BI CAN E Û ZINDÎ YE JIYAN HÊVÎ – Azadiya Welat Hişmendiya ku bi vî şêweyî jinan, mirov, civak û xwezayê dide nasîn ji bilî pirsgirêkan tu tiştekî din bi xwe re nayîne. Ji xwe pirsgirêkên ku îro gerdûna me bi hemû pêkhateyên xwe dijî tev encamên vê hişmendiya perçebûyî ya ne zindî ye Di zîhniyeta pergala heyî de, hemû pêkhateyên ku gerdûn jê pêk tê ne zindî ne. Hinek ji wan zindî ne û hin ji wan jî ne zindî ne. Di encam de dema ku em hîne kûrtir di mijarê de diponijin em dê bibînin ku ev feraset me dibe ber bi îfadeya ku hin ji pêkhateyan kirde ne û yên ne zindî jî biraser in. Aşkeraye ku pergala heyî xwe li ser vê dabeşbûnê berz û ferzkiriye. Zilamê desthilatdar y xwesûk ji bo ku desthilatdarê diya xwe li ser civakê damezirîne serî li vê zîhniyetê daye. Mantiqê desthilatdariyê vê yekê ferz dike. Diviyabû jina dayik ji afrînerî û zindîbûna wê bihata xistin ku zilamê desthilatdar bikarîbûya seltanata xwe bi wê gur û geş bikira. Ev xerc û elîfbaya desthilatdariyê ye. Her divê yek li jêr be, yê din li jor be. Yek her tişt be yê din ne tiştek be. Divê her yek di xizmeta yê din de be. Bi vê zîhniyeta desthilatdariyê re dualîteya ku di gerdûnê de heye ya ku hevdû temam dike, mezin dike, xwedî dike û pêk tîne ji hev dikeve û di cihê wê de dualîteya ku hevdû tune dike, hevdû biçûk dike tê bicihkirin. Li gorî vê zîhniyetê jin, xweza, civak ne zindî ne. Her yek ji wan weke makîneyekê ne, tu têkiliya wan bi zindîbûnê re nîne. Jin weke nesneyekê tê dîtin, mêr dikare wê li gor xwesteka xwe bi kar bîne. Ew li gel wî weke makîneyeke zarok anînê ye. bîst û çar demjimêran divê di xizmeta wî de amade be. Nexasim an go mîna ku ew jî xwe ji vo wî çêbûye. Ew bê hiş e, bê vîn e, bê dil e, bê hest e, naweste, naêşe… û hwe. çîroka bûyîna wê di dîroka desthilatdariyê tev li ser vê bingehî hatiye nivîsîn. Eger jin ji derveyî vê derkeve ew tewanbar e. Bi vî şêweyî di hişê civakê de wêneyeke bi vî rengî di derbarê jinan de hatiye xêzkirin. Elbet ev rewş di şexsê jinan de ji bo tevahî civakê jî derbazdar e. Bi nesnekirina jinan re, civak jî tev dibe nesne. Civak, mirov êdî ne ji bo xwe ji bo xizmeta desthilatdaran hatine dinê. Karê civakê, mirovan tenê xizmet e. Li gor vê zîhniyetê civak, mirov bêhiş in, nikarin bihizirin, nikarin bi rê ve bibin. Karê rêveberiyê encax desthilatdar dikarin bikin. wekî din tevahî mirovên din ên di civakê de kerî ne, kole ne, makîneyeke ku diaxivê ne. Hişmendiya ku bi vî şêweyî jinan, mirov, civak û xwezayê dide nasîn ji bilî pirsgirêkan tu tiştekî din bi xwe re nayîne. Ji xwe pirsgirêkên ku îro gerdûna me bi hemû pêkhateyên xwe dijî tev encamên vê hişmendiya perçebûyî ya ne zindî ye. Ji ber vê hişmendiyê mirov mafê xwe dîtiye ku bi her şêweyî zirarê dide dor û berê xwe. Vê hişmendiyê nehiştiye mirov dor û berê xwe hîs bike û weke xwe bibîne. Dema ku emê li beramberî xwe –çi dibe bila bibe- bê can bibînin di wir de hestên me ji xwe ji dewrê derdikevin. Di demên wiha de beyî ku tu çavê xwe biniqumînê tu dikarê zirarê bidî yê li beramberî xwe. Di rastiyê de ya ku di vir de diqewime ji mirovbûyînê tê diçin. Lewma di civakê de ji kesê ku hukim dike, ezilmê dike, dikuje, tune dike… û hwd. re tê gotin ne mirov e ango ji mirovbûyînê derketiye. Bi rastî jî welê ye. Ji bo ku tu yê li beramberî xwe bi can bibînî divê tu hestên xwe jî bicemidînî. Ji aliyeke din ve mirov dikare bêje ku ew cemidandina hestên te encama berteka yê ku tu li wî bi awayekî bê can dinêre ye. Elbet ev bûyer bêyî ku mirov di ferqê de be pêk tê. Ev nîşanî me dike ku bandorbûyîn dualî ye. Eger em ji vê yekê tenê derkevin rê emê bibînin ku dor û berê me ne bi can e. Li dijberî wê her tişt zindî ye û ev zindîbûna heyî bi şêweyekî riya ku hebûna xwe bi te bide hîskirin û raberkirin dibîne.Lê di vir de ya girîng ewe ku gelo ev yek îro ji aliyê me mirovan ve çiqas tê dîtin û hîskirin?! Sîstema heyî hemû sazûmaniya xwe li ser bingehê pûçkirina heqîqeta jiyanê ava kiriye. Lewma hîskirin û dîtin ji ber vê pergalê li gel mirovan kêm bûye. Dema em bajaran mînak bigirin emê vê rastiyê hîne baştir bibînin. Em dizanin ku bajar yek ji amûrên bingehîn ê pergala heyî ye. ango mirov bêje, bajar dê sazûmankirina pergala heyî de roleke girîng lîstiye. Di sazûmaniya bajaran de form, qalib li pêş e. dîmenê zêde li pêş dîwarên ku sabîtbûnê, neguhertinê… di hiş û hestên mirovan de avadike ye. Mirov her bi yê ku pir dereng tê guhertin re rû bi rû ye. Her bi tiştê ku hişê bê canîbûnê av dike re rû bi rû ye. Dîwarên bilind tenê hestiyariya mirov li beramberî xwezayê kêm nekiriye, hestiyariya mirov li beramberî mirov bi xwe jî kêm kiriye. Di vî warî de xerîbiyeke li beramberî mirov bi xwe jî kêm kiriye. Di vî warî de xerîbiyeke mezin tê jiyîn. Lewma mirov dikare bêje ku xerîbiya ji xwezayê xerîbiya ji xwe ye, xerîbiya ji heqîqetê ye. Lê ev rewş li gundan, li çiyan ne bi vî rengî ye. Hestiyariya mirovên ku li gundan û çiyayan dijîn li beramberî xwezayî pir bi hêz e. Feraseta zindîbûnê li gundan, li çiyan bi hêz e. Lewma dan û standina însanê li gundan -destpêkê bi hev re- û bi xwezayê re pir xurt e. li ser vê bingehî mirov dikarê bêje ku mirovên li gundan hîne zêdetir nêzî heqîqeta xwe ne. Li çiyayan tu kêlî bi kêlî şahîdiya zindîbûna xwezayê dike. Kêlî bi kêlî çawa giha şîn dibe, çawa kulîlk vedibin, çawa dar fêkî didin… bi kurtî hemû pêvajoyên guherînê yên ku di xwezayê de tên jiyîn, mirov kêlî bi kêlî dijî. Her wiha lawir- ji lawirê herî biçûk heta bi yê herî mezin- çawa çêdibin, çaw dijîn, ji bo hebûnê çawa têdikoşin mirov jê agahdar dibe. Ev zindîbûn û herikbariya xwezayî hestiyariya mirovan, hestên mirovan ji herikbar dikin û zindî dihêlin. Mirov nikare xwezayê bê can bibîne, ji ber ku guherîn û veguherîna wê li ber çavê xwe dibîne. Guhertin û veguhertin hebûnê, jiyanê îfade dike. Cihê guhertin lê hebe jiyan jî li wir heye. Weke ku di bajaran de heyî tu nîşaneyên ku forbûyîn û sabîtbûyînê di gundan de nîne. Lewra di gundan de mirov bi xwezayê re yek in. Li beramberî xwezayê pir nazikin rêzdarin. Têkiliya mirovên li gundan bi xwezayê re têkiliyeke sîmbiyatîk e. Têkiliya hevdû xwedîkirinê ye. Li ser vê bingehî bi tu awayî dil nadin ku zerarê bidin xwezayê. Ev nêzîkatî û terzê jiyanê bingeha xwe ji hişmendî û terzê jiyana civaka xwezayî digire. Zîhniyeta ku di vê civakê de tê esas girtin. Zîhniyeta “animîzmê” ye, zîhniyeta rûhbertî û bi wateyeke din ya zindîbûnê. Mirovên vê civakê li gor vê zîhniyetê her tiştê ku di xwezayê de heyî, bi ruh û can dibînin. Mirov xwezayê weke xwe dibînin. Lewma bawer dikin ku zerara ku bi serê xwezayê ve bê. Zarara ku bi serê wî bi xwe de ye. Ji bo wê xwezayê diparêze. 8 Çarşem, 10 Berfanbar 2014 Kürt Toplum Merkezi-KCC & Halkevi bünyesinde Gitar Bağlama Semah Folklor Tiyatro İngilizce Kürtçe (Kurmanci) Matematik Kurslarının kayıtları başlamıştır. Daha fazla bilgi için aşağıdaki telefon numaralarını arayabilirsiniz. Halkevi KCC 020 8880 1804 020 7249 6980 11 Portland Gardens, London N4 1HU 31-33 Dalston Ln, London E8 3DF Çarşem, 10 Berfanbar 2014 7 HRW: Divê Tirkiye mayinan paqij bike Rêxistina Şopandina Mafên Mirovan (HRW) di rapora xwe de daxuyand ku welatiyên ji Kobanê tên li aliyê Tirkiyeyê ji ber mayinên ku hatine çandin jiyana xwe ji dest didin û birîndar dibin, ji ber vê yekê bangawaziya Tirkiyeyê kir ku mayinan paqij bike. Desmond Tûtû wê tevlî Konferansa Kurd a li PE bibe 11. Konferansa Kurd a Navneteweyî ya li Parlamenta Ewropayê (PE) wê îsal bi beşdariya gelek kesayetên girîng ên ji Kurdistan, Tirkiye û Cîhanê pêk were. Xwediyê Xelata Aştiyê ya Nobedê oldarê ji Afrîka Başûr Desmond Tûtû yê par bi peyamek ji dîmen beşdar bûbû, wê îsal li konferansê amade be. Di konferansa roja Çarşemê li PE destpê bike de, kaosa li Rojhilata Navîn, pêvajoya çareseriyê ya li Tirkiyeyê û têkiliyên Yekîtiya Ewropa-Tirkiye wê rojeva bingehîn bin. 11. Konferansa Kurd a li Parlamenta Ewropayê, di demeke ku têkoşîna Kurd di rojeva sereke ya cîhanê de ye, tê lidarxistin. Di nava organîzatorên konferansa di 1011’ê Kanûnê bê lidarxistin de, Xwediyê Xelata Aştiyê ya Nobedê Demond Tûtû yê ji Afrîka Başûr, Xwediya Xelata Aştiyê ya Nobelê Şîrîn Ebadî, Qasiya Niyeta baş a Konseya Ewropayê û Berdevka Weqfa Parastina Hawirdorê Bianca Jagger, parlamentera berê ya DEP’ê û xwediyê xelata Azadiya Ramanê ya Sakharov Leyla Zana, Profesor nivîskar Noam Chomsky û nivîskar Yaşar Kemal hene. DESMOND TÛTÛ WÊ VÊ CARÊ BI XWE LI KONFERANSÊ AMADE BE Desmond Tûtû yê di 10. Konferansa Kurd a par de bi peyameke ji dîmen beşdar bû, îsal wê bi xwe beşdarî vekirina konferansê bibe. Di konferansê de wê pêvajoya çareseriyê ya li Tirkiyeyê û rola Rêberê Gelê Kurd Abdullah Ocalan ji gelek aliyan ve bi berfirehî were nirxandin. Di roja duyemîn a konferansa ku wê alternatîfên kaosa li Rojhilata Navîn bê nirxandin de, krîza li Iraqê, terora DAIŞ’ê û rewşa li herêma Kurdistanê jî rojevên konferansê ne. Her wiha wê têkiliyên YE-Tirkiye, pirsgirêka Kurd, êrîşa 9’ê Çileya 2013’a a li Fransayê ku di encamê de sê jinên Kurd hatin qetilkirin, werin nîqaşkirin. Li gel vê wê di çareseriya krîzan de perspektîfên jinê, yek ji sernavê nirxandinan be. Axaftvan: -Desmond Tûtû, Essa Moosa yên ji Afrîka Başûr, Midûrê Weqfa Berghof a li Elmanyayê di mijara pevçûnan de xwedî xebatên girîng e Hans-Joachim Giesmann, -Ji koma sosyal demokrat a Portekîzî parlamentera Parlamenta Ewropayê Ana Gomes, ji Holandayê parêzer Marieke van EIK, -Sekreterê Giştî yê EUTCC Michael Gunter, ji Zanîngeha Tel Avîvê ji Navenda Moshe Dayan Ofra Bengio, -Rojnamevanê Holandî Frederike Geerdink, Ji Koma Tifaqa Azad û Koma Keskan a Ewropayê parlamenter Bodil Ceballos, ji Koma Çep a Yekbûyî-Keskên Bakur a Ewropayê Jurgen Klutte -Ji saziya think thank a Elman SWP Gunder Seufert, -Ji Fransayê parêzerê doza qetilkirina sê jinên şoreşger ên hatinq etilkirin Antoine Comte, -Ji DYA endamê enstîtuya American Enterprise Institute Michael Rubin, ji Çep a Yekbûyî/Koma Kesk a Bakur a Ewropayê Francis Wurtz, -Hevserokê HDP’ê Selahattîn Demîrtaş, Hevserokê PYD’ê Salih Muslim, ji heyeta Îmraliyê Pervîn Bûldan, Alîkarê Hevserokên HDP’ê Nazmî Gur û ji tevgera jinên Kurd Gonul Kaya, -Serokê saziya KURD-AKAD Dêrsim Dagdevîren, ji Zanîngeha Enqereyê Arzû Yilmaz, ji Zanîngeha Bogazîçî Abbas Valî, ji Zanîngeha Enqereyê Bahar Şîmşek, -Rojnamevana Tirkiyeyî Asli Aydintaşbaş, rojnamevana Tirkiyeyî Şîrîn Payzin, rojnamevan Huseyîn Yayman, Osman Kaval. Rêxistina Şopandina Mafên Mirovan (HRW) têkîldarî pirsgirêka mayinan a ku gelê Kobanê yên ji ber şer û terora DAIŞ’ê tên Tirkiyeyê rû bi rû dimînin raporek weşand. Rêveberê Kampanyaya Navneteweyî ya li Dijî Mayinên Bejahiyê ya HRW›ê Steve Goose rapor ji raya giştî re aşkera kir û li gorî rapor êtê gotin ku Tirkiyeya ku qapasîteya wî ya ji bo paqijkirina mayinên dibin sedema mirin û birîndarbûna mirovan heye û divê van mayinan paqij bike. Di raporê de tê gotin ku ji ber mayinên ku ji aliyê Tirkiyeyê ve beriya dehan salan hatine çandin bûye sedema mirina 3 kesên ji Kobanê derbasî Tirkiyeyê bûne û qasî kut ê zanîn 89 kes jî ji ber vê yekê birîndar bûne. Di raporê de tê destnîşankirin ku heta şer berdewam bike niha û pêve jî ji ber îhtîmala bûna sedema windahiyan divê mayin bên paqijkirin. Di raporê de hate destnîşan kirin di heman demê de nêzî 2 hezar Sûriyeyî hê j îli herêmên mayinkirîne û dîsa ji bo ji mirinan re rê neyê vekirin divê Tirkiye cihê welatiyên Sûriyeyê yên li van herêman in biguherîne û paqijî jî bi awayeke lezgîn li qadên derbasbûnê bê destpêkirin. Bi sedan kes li qadên mayinkirî dijîn! Steve Goose daxuyand ku “Li Sûriyeyê mirovên di şert û mercên şer de nikarin bimînin dema derbasî Tirkiyeyê dibin li aliyeke ve jî mecbûr dimînin bi mayinan re têbikoşin divê ev nebe qedera wan” û di berdewamê de anî ziman ku li bakurê rojava û başûrêrojhilat ê Kobanê di nava sînorê Tirkiye li ser xeteke teng de ne. Di berdewama raporê de hate gotin ku Tirkiyeyê di navbera 1957 û 1998’an de li sînorê Sûriyeyê 615 hezar û 419 mayin çandiye û ji 18’ê mijdarê hatiye tespîtkirin ku li vê herêmê 2 hezar sivîl hatine tespîtkirin, ji berk u wesayît û keriyên sewalên welatiyan nikarin derbasî Tirkiyeyê bibin dibe ku derbasbûna van deran tercîh bikin. Dîsa li gorî dîmenên di 14’ê mijdarê de ji peykê hatine tespîtkirin jî bi sedan welatiyên Sûriyeyê hê jî 9 kîlometre rojhilatê Kobanê li nêzî gundên Mert Îsmaîl û Çanakçiyê li qadên mayinkirî jiyana xwe didomînin. Di meheke de 40 mayin teqiya! Di korîdora Til Seîr a meyîn lêh ene di navbera 15’ê îlonê û 15’ê mijdarê de 70 mayin teqiya. Di van teqînan de 6 teqîn bûn sedema windahiyan. Di teqînekî de zarokekî 10 salî jiyana xwe ji dest da 7 zarok birîndar bûn. Teqînên din jî dema derbasbûna keriyan de pêk hat. Di rapora HRW’ê de xaleke balê dikêşe jî ew e kum ayîn ji aliyê kesên ji wir derbas dibin ve tên paqijkirin. Di 7’ê mijdarê de li ser navê HRW’ê xebatkarekî rapor amade kir û hate gotin ku di her du rojan an j îsê rojan carekî mayinek diteqe û dema derbasbûna welatiyên ji korîdora Tîl Şeîrê herî kêm 6 mayinên netewiyane teslîmî artêşa tirk kirine. Di rapora HRW’ê de tê gotin ku welatiyên Sûriyeyê yên li herêm mayinkirî di bin şert û mercên xetere de dimînin dem bi dem jî rastî êrîşa DAIŞ’ê ya bi hewanan dike tê. Li gorî xalên ku ji aliyê HRW’ê ve hatiye tespîtkirin di 8’ê mijdarê de serê sibehê saet di 08.00’an de 5 topên hewanê li herêmê ketine û di êrîşêbe yek jî zarok herî kêm 3 kesan jiyana xwe ji dest dan û 15 kes jî birîndar bûn. Li dijî mayinan hişyarî nîn e Di dema derbasbûnê de jineke kurd a pêlî mayinê kir û zaroka wê ya 7 salî bi awayeke birîndar katin Tirkiyeyê. Selma 35 salî ya ku niha tê dermankirin piştî DAIŞ’ê êrîşî gundên wan kir bi 6 zarokên xwe re 35 kîlometre meşiyaye û gihîştiye korîdora Tîl Şeîrê vê carê jî li vir bûye hedefa mayinan. Zaroka wê ya yek salî ji rûyê xwe birîndar bûye û zaroka wê ya 7 salî ya li cem jî bi wê re birîndar bûne. Xebatkarên HRW’ê dan zanîn ku li herêmê ji bo mayinan tu hişyarî nîn e. Di 24’ê îlonê de tenê li cihên cuda yên korîdor êli gorî agahiyên ji aliyê HRW’ê ve hatine piştrastkirin du kesên temênê wan 1520 in jiyana xwe ji dest dane, du zarokên 1011 salî, dîsa du zarokên din ên temenên wan 12-13 in, du kesên 15-20 salî û du zarokên 5-6 salî birîndar bûne. Ligel soza hatiye dayîn pêk neanîn Li gorî peymana ku Tirkiyeyê di 2003’yan de ji bo paqijkirina mayinên bejahiyê îmze kiriye ji bo ku di adara 2014’an de mayinan paqij bike soz daye lê di vî warî de tu tişt nekiriye û daxwaza Tirkiyeyê ya ku ev dem heta 2022’yan bê dirêjkirin hatibû qebûlkirin. Ji Heyva Sor ji bo Kobaniyan alîkariya barê 6 TIR’an Heyva Sor a Kurdistanê, pêdiviyên ji bo zivistanê jî di nav de alîkariya barê 6 TIR’an ji Kobaniyên neçar man koç bikin re şand. Heyva Sor a Kurdistanê, ku navenda wê li eyaleta Nordrhein Westfalen e, kampanya xwe ya ji bo destekdayîna Kobanê û Şengalê bênavber dewam dike. Ji bo Kobaniyên ji ber êrîşên çeteyên DAIŞ’ê neçar man koçî Pirsûsê bikin, Heyva Sor a Kurdistanê, kon, kinc, pêlav û sobe jî di nav de barê 6 TIR’an alîkarî şand. Kon, li nêzî gundê Kulunçê hat danîn ku li vê derê Şaredariya Pirsûsê ji bo 10 hezar Kobaniyan wargeheke ji konan çêdike. Kel û melên din ên alîkariyê jî li depoya alîkariyê ya Xeraja Şaredariyê hatin bicihkirin. Endamê Meclîsa Partiyê ya DBP’ê û endamê Koordînasyona Navenda Rojava û Şengalê Huseyîn Yilmaz der barê alîkariyan de agahî da û da zanîn ku wan heta niha li navenda Pirsûsê 5 wargehên ji konan ava kirine, niha jî wargeheke din çêdikin. Yilmaz agihand ku piraniya pêwîstiyên xwarin û kincan ên Kobaniyan niha ji aliyê Heyva Sor a Kurdistanê, Şaredariyên DBP’yî û mirovên hestyar ve tê dayîn. Yilmaz da xuyakirin, ku ji bo gelên Kobanê û Şengalê bi pêşengiya HDP, DBP û KCD’ê ew bi ruhê seferberiyê dixebitin û got, “Em ji bo Kobaniyan wargeheke nû ya ji konan çêdikin. Em ê bi hezar 200 konên Heyva Sor a Kurdistanê aniye re vê wargehê çêbikin. Çiqas dewlet astengiyan derdixîne jî em di çarçoveya alîkariyan de xebatên xwe dimeşînin û em ê van xebatên xwe dewam bikin.” 6 ‘Dayikên Şemiyê cara 506’emîn aqûbeta windayan pirsîn Dayikên Şemiyê yên ku aqûbeta xizmên xwe yên hatine windakirin dipirsin di hefteya 506’emîn de li ber Lîseya Galatasarayê aqûbeta Huseyîn Taşkaya yê ku di 6’ê kanûna 1993’yan de hati binçavkirin û piştre hate windakirin pirsîn. Di çalakiyê de kurê Taşkaya, Şerîf Taşkaya axivî û wiha got: “Min di 4 saliya xwe de li zindanê bavê xwe nas kir. Piştî ew derket em 7 salan bi hevre man. Vî dewletê şadî ji bo me zêde dît û bavê min qetil kir.” Dayikên Şemiyê yên ku di hefteya 506’emîn de aqûbeta xizmên xwe yên ji aliyê dewletê ve hatine windakirin bipirsin li Qada Galatasarayê hatin ba hev û pankarta “Kiryar diyar in, winda li kû ne” vekirin, qurnefîlên sor û wêneyên xizmên xwe hilgirtin. Di çalakiya vê hefteyê de aqûbeta Huseyîn Taşkaya yê ku di 6’ê kanûna 1993’yan de hate binçavkirin û windakirin hate pirsîn û axaftina yekem hevsera wî Sultan Taşkaya kir. Taşkaya anî ziman ku gorekî wan li ser dua bixwînin jî nîn e û bal kişand li ser têkoşîna ku dimeşînin. Taşkaya ev tişt anî ziman: “Ev qada ku em zarokên xwe re dihatin em niha bi neviyên xwe re tên. Em hestiyên xwe dixwazin.” Piştre Serpîl Taşkaya axivî û wiha got: “Ez di 9 saliya xwe de di vê qadê ne ev têkoşîn nas kir. li vir mezin bûm ez ê li vir pîr bibim.” ‘HESTIYÊN ME Û MIROVAHIYA XWE DEYNIN ALIYEKÎ’ Taşkaya bang li rayedarên dewletê yên ji aqûbeta windayan berpirsyar in kir û wiha got: “Hestiyên me û mirovahiya xwe daynin aliyekî heke wijdana we hebe aqûbeta wan derxînin holê.” Piştre kurê wî Şerîf Taşkaya axivî û ev tişt anî ziman: “Min di 4 saliya xwe de bavê xwe li zindanê nas kir. Ev derket em 7 salan bi hevre man. Dewletê ev yek ji bo me pir dît û bavê min winda kir.” Piştre jî birayê Taşkaya Faîk Taşkaya axivî û anî ziman ku ew bi salan in têkoşînên dimeşînin û bi hezaran mirov li nava sînorên Tirkiyeyê ji alilê dewletê ve hatin qetilkirin. ‘EM DEWLETA HIQÛQÊ DIXWAZIN’ Piştre parlamenterê CHP’ê Sezgîn Tanrikulu Axivî û diyar kir ku ji bo ku kujer bêne dîtin û aqîbeta windahiyan derkeve holê divê “demborî” ji holê bê rakirin, komîsyona paşerojê re rû bi rû bûyin bê ava kirin û dawî dayina bêcezabûna kujeran bê çêkirin. Daxuyaniya vê hefteyê ji mirovên şemiyê Nur agirnasli da. Agirnasli wiha got: “ Em mexdûrên binpêkirinên mafan ên dewletê û şahidên wan in em dewleteke ku xebatên wî bi quralên hiqûqê hatiye sînorkirin, wekhev nêzîkî welatiyan dibe, maf û azadiyan wan digire bin ewlehiyê û vê ewlehiyê jî bi daraza serbixwe ve pêk tîne dixwazin.” Agirnasli Huseyîn Taşkayayê ku di 6’ê kanûna 1993’yan de li Rihayê hati binçavkirin bi bîr xist û diyar kir ku di salên 90’an de Riha ji aliyê JÎTEM, Tîmên Tevgera Taybet û Midûriyeta Giştî ya Emniyetê, eşîra Bucakan ve bûbû navenda kontr-gerîlayê. Agirnasli da zanîn ku malbata Taşkaya ji bo aqûbeta wî bibiprsin çûne qereqol, dozgerî û walîtiyê û bersiva “ji Sedat Bucak bipirsin” hatiye dayîn. Parlamenterê DYP’ê, reîsê eşîrê, serokeşîr Sedat Bucak jî bersiva “ekîba me girt lê teslîmî dewletê kirine, agahiya me nîn e dewlet dizane” dide malbatê. ‘HETA HESAB NEYÊ DAYÎN DÊ EV DOZ NEYÊ GIRTIN’ Agirnasli destnîşan kir ku malbata ku çûye qereqolê hatiye tehdîtkirin û hemû serlêdanên malbatê bêencam mane. Agirnasli anî ziman ku ji ber windakirina Taşkaya di serî de Sedat Bucak, cerdevan Ahmet Bucak, Ahmet Ersîn Bucak, Halîl Beyazkaz, Kemal Uzeyroglu, Mustafa Uzuyroglu, Îsmet Ozreyhanoglu, rayedarên leşker û polîsan ên wê demê berpirsyarê windakirinê ne. Agirnasli peyama dê têkoşînê bidomînin da û wiha got: “Heta ew hesabê vê sucê mirovahiyê nedin, ev doz dê neyê girtin.” Piştî axaftinan xizmên windayan ji bo ku di hefteya 507’an de bên ba hev çalakiya xwe bi dawî kirin. Çarşem, 10 Berfanbar 2014 Onder: Li ser pêşnivîsê me nirxandin kirin Pêşnivîsa ku ji aliyê Rêberê Gelê Kurd Abdullah Ocalan ve ji bo çareserkirina pirgsirêka Kurd hevdîtinên ku tên kirin vegerin muzakereyê hate amadekirin, di hevdîtina Heyeta Îmraliyê û Alîkarê Serokwezîr Yalçin Akdogan de hate destgirtin. Têkîldarî mijarê endamê heyetê Sirri Sureyya Onder axivî û diyar kir ku wan li ser pêşnivîsê nîqaş kirine, piştî bi hikûmetê re yek- du hevdîtinên din bikin Wê wekî heyet biçe Qendîl Heyeta Îmraliyê ya ku hate berfirehkirin di 29’ê Mijdarê de bi Rêberê Gelê Kurd Abdullah Ocalan re hevdîtin pêk anîbûn û di hevdîtinê de Ocalan pêşnivîsa ku amade kiribû, pêşkêş kiribû. Heyeta Îmraliyê ji bo ku têkîldarî pêşnivîsa hatiye amadekirin bi nîqaş bikin bi Alîkarê Serokwezîr Yalçin Akdogan re hevdîtin pêk anîn. Heyeta Îmraliyê ya ji Wekîlên Koma HDP’ê Pervîn Buldan, Îdrîs Baluken, Parlamenterê Stenbolê Sirri Sureyya Onder û Hevserokê KCD’ê Hatîp Dîcle pêk tê piştî hevdîtinê daxuyanî dan çapemeniyê. Berdevkê Heyetê Sirri Sureyya Ander piştî hevdîtina ku 2 saetan berdewam kir de got ku di hevdîtinê de pêşnivîs girtine dest û ev tişt anî ziman: “Me hin pêşniyar û mijarên ku lihevkirine yan na nîqaş kir. Piştî hevdîtineke din em ê biçin Qendîlê û bi rayedarên KCK’ê re hevdîtinê pêk binin. Dê Hevserokê KCD’ê Hatîp Dîcle jî beşdar bibe. Niha me li ser pêşnivîsê hin nirxandin kir. Asta ku em têde ne em ê bi lijneyên xwe yên partiyê re parve bikin û binirxînin, piştre cardin em ê bi birêz Yalçin Akdogan re hevdîtinê pêk bînin.” Onder pirsên ku di hin mijarên pêşnivîsê hikûmet li dij derdikeve de jî bersiva “Em ne di vê astê de ne, made bi made em li dijî vê ne yan jî di vê de li hev dikin de nîn in, tiştekî wisa nîn e. Em hêj nehatine vê astê. Nêzîtakiyên xwe yên giştî, pêvajoya girêdana taqvimekî em rû bi rû nîqaş dikin. Ji bo vê yekê em ê hevdîtineke din jî pêk bînin. Asta ku em têde ne em ê bi lijneyên xwe yên têkîldar ve, bi hevserokên xwe re, hevparên xwe re nîqaş bikin û piştre hevdîtinekî din jî pêk bînin û piştre jî serdana Qendîlê bikin» bersivand. Onder têkildarî pirsa dê bi hikûmetê re hevdîtin kengî pêk bê de jî bersiva “Di nava yek du rojan de, hevdîtinekî yan jî 3 hevdîtinan pêk bînin. Dê trafîkeke hevdîtinan ya zêde bê kirin” bersivand. Heyet têkildarî pirsa dê heyet berfireh bibe de jî bersiva “belê dê bê berfirehkirin” da. Onder bersiva pirsa ligel paketa ewlehiyê ya di meclîsê de tê dîtin pêvajo bi awayeke rêk û pêk pêktê jî wiha da: “dibe ku em wan biaxivin” Onder bersiva gotina Serokwezîr a “zelaliyê” da û wiha got: “Tu kes hînî me pirsgirêka zelalbûnê li vî welatî pêk anîne û hikûmet jî di nav de tu sazî vê yêkê pêk naynin. Ji ber ku zelalbûn bi berdêlên vê siyasetê dayîn tê xuyankirin. Em berdewam kevneşopiya siyaseta bi berdêlên girtîgeh, sirgûn û mirinê ne. Di pirsgirêka zelalbûnê de tu pirsgirêk tunenen. Birêz Serokwezîr bi zelalbûnê bi bûyera Çewlîkê di hemû aliyên patolojîk de aşkera bike dikare destpê bike.” Onder bersiva pirsekî din jî wiha da: “Di sekreterya û lijneya şopandinê de tu pirsgirêk tunene. Tu helwestên astengiyê me nedîtin û em ev yekê di nava demokratîkbûnê de û bi rihê giştî girt dest.” Onder bersiva dê çend kes tevlî heyetê bibin jî wiha da: “Çiqas berfireh bibe ewqas dê berfireh bibe. Armanca me aştiya mayînde ye.Divê em ji nav û hejmarê re bela xwe nedin.” Onder bersiva pirsa “Gelo hûn tên mijûlkirin?” jî wiha da: “Helwesta objektîf a naih helwesta mijûlkirinê nîn e. Bi gitşî êdî serdema rêbazên dijdemokrasiyê li hemberî gelên Tirkiyeyê bikarbînin derbasbûye.” Onder anî ziman ku dê bi Leyla Zana re biçin Qendîlê. ‘PERGALA CEMAWERIYÊ BI ASTENGIYA MAFAN PÊK NAYÊ’ Onder da zanîn ku ew weke hikûmetê berê xwe nadin pirsgirêka pergala cemaweriyê û got, “Cihê hikûmet berê xwe didinê gelek bi pirsgirêk e” û wiha axivî: “Di aliyê têgeh de li cihê hikûmet berê xwe didê em berê xwe nadinê. Em xwedî ramanên cuda ne. Ji xwe mirovên xwedî heman ramanan muzakereyan nakin. Divê azadî neyên astengkirin bên berfirehkirin. Hikûmet weke pirsgirêka asayîşê berê xwe didê.” Çarşem, 10 Berfanbar 2014 95 4 Çarşem, 10 Berfanbar 2014 Der Spiegel: Kobanê wek mucîzeyek biçûk e Di nûçeya ku di kovara Der Spîegel de cih girtiye, analîza têkoşîna Koalîasyona Navneteweyî, artêşa Iraq û Rojava û Başurê Kurdistanê ya li dijî DAIŞ’ê hat kirin. Di analîzê de hat gotin ku ligel herêman pêşveçûyîna DAIŞ’ê hatiye sekinandin û hat gotin ku berxwedana Kobanê ji bo DAIŞ’ê hem sembolîk û hem jî karasetek leşkeriye. Di nûçeyê de der barê pevçûnên li Suriye û Iraqê de cih dan van nêrînan: “Iraq li ser piyane:Di mehên havînê de nebûm Iraq bi giştî biketa û şîroveyên wekê herêma DAIŞ’ê, herêma Kurd û herêma Şîî dihatin kirin. Lê piştî îstîfaya serokwezîr Nurî El Malîkî, hikûmeteke din ya ku kêmbe jî têkiliyên anvbera Kurdan de rast dike hat avakirin.” KOBANÊ WEK MUCÎZEYEK BIÇÛK E Kobanê berxwe dide: Kobanê wek mucîzeyek biçûk. Dora bajarê Kobanê hatiye dorpêçkirinû li dijî çeteyên DAIŞ’ê berxwedanek mezin tê nîşan dan. DAIŞ ya ku li dijî hêza şervanên Kurd nekare berxwe bide ne tenê di alî sembolîk de di alî leşkerî de jî karesete. Koordînatorê Koalîsyona Navnetweyî John Allen di meha Mijdarê de wiha digot: “Di êrîşên me yên hewayî de nêzî 600 endamên DAIŞ’ê hatine kuştin. DAIŞ di lîstika ku lîst de xeniqî.” ‘XELÎFETÎ’ AXÊ DIDE WINDAKIRIN Şîrketa analîz ya Rîzîko ya The Soufan Group diyar dike ku DaIŞ ji beşeke Diyala û Selahatdînê hatiye derxistin. Ji bo DAIŞ’ê ji cihên ku dagirkirine kirine vekişîn darbeyek cidiye. DAIŞ bi soza ku ‘dewleta olî’ berfireh bikin hatibû îlan kirin, ne ji bo têkçûnê. TIŞTEKÎ AYDÊ DEWLETA ÎSLAMÎ NAYÊ DÎTIN DAIŞ ji hêza mîlîstiyê wêdetir hedef dike. Lê li cihên ku heta niha bidest xistine mekanîznameyek dewletê bi ser nexistine. Li gelek herêman gel ji DAIŞ’ê direvin. Bombeberanên DAIŞ’ê jî ev koçberî zêde kirin. STRATEJÎ FÊKIYÊN XWE DIDE Her wiha şîrketa analîzê ya Soufan Group cih da vê tespîtê jî: “ DAIŞ bi êrîşên hewayî hatin sînorkirin, di heman demê de li bejayî plana avakirina hêza muxalîf fêkiyên xwe yên destpêkê dane.” Di tofana Hagupît de 27 kesî jiyana xwe ji dest dan Tofana Hagupît ya ku Fîlîpîn kir bin bandora xwe, 27 kes mirin û her diçe berbi paytext Manîla diçe. Tofana Hagupît ya ku ji duh de bandorek mezin li ser Fîlîpînan kir, gelek navendên xwecihbûnê tar û mar bûn û herî kêm 27 kesî jiyana xwe ji dest da. Hat hînbûn ku tofan berbi Manîla ve diçe. Serokê Xaça Sor ya Fîlîpînê Rîchar Gordon, da zanîn ku piranî li herêma Borongan û Samara navîn bi giştî 27 kesî jiyana xwe ji dest daye û got ku piraniya kesên mirine di avêde xeniqîne. Li paytext Manîla ku 12 mîlyon kes lê dijîn, kar û barê veguhestinê tên kirin. Şaredarê Manîla Joseph Estra da zanîn ku ew di rewşa alarmê d ene û hewl didin mirovan veguhestînin. Estra got herî kêm wê du mîlyon kes bên veguhestin û bi tofanê re lehiyên ku derdikevin holê mirovan dike nava xofê. Obezîte 8 salan temenê mirov kêm dike Li gor lêkolîneke di kovara The Lancet Diabetes & Endocrinology a di aliyê tenduristiyê de pispor e, obezîte û obezîteya zêde temenê mirov 8 salan kêm dike. Bi taybet şevneşînên li peravên çem û mirovên li wê herêmê dijîn tên veguhestin û piraniya kesan li dibistan an jî navendên lênerînê tên bicihkirin. Encamên lêkolîna di pêşengiya Dr. Steven Grover ê li Zanîngeha McGHîll a li Montrêal zelal in. “Kesek di temenê xwe yê ciwan de çiqasî kîloyan bigire, bandora li ser tenduristiya wî jî wê evqasî girîng be” Tê hişyarkirin ku jin û zilamên zêde obez û tenduristiya wan baş, mimkun e 19 salan ji temenê xwe winda bikin. Li gor Rêxistina Tenduristiyê ya Cîhanê bûyerên obezîte ji sala 1980’î ve 2 qatan zêde bû. Kîloyên zêde, îro 1,4 mîlyar mirovên temenê wan 20 û hê zêdetir eleqedar dike. Di nav wan de ji 200 mîlyonî zêdetir zilam û nêzî 300 mîlyonî jin obez in. Krîza enerjiyê ya di navbera YE û Rûsya de mezin dibe Serokê Komîsyona YE Jean-Claude Juncker, nerazîbûn nîşanî Rûsya ya bi biryar da ku dawî li xebatên xeta Herikîna Başûr bîne da û got, “Di mijara enerjiyê de em ti şantajê qebûl nakin.” Têkiliyên navbera welatên Rojavayî û Rûsyayê ku piştî krîza Ûkraynayê tengav bû, bi pirsgirêka enerjiyê derket qonaxeke nû. Li hemberî biryara pêkanîn û ambargoyê ya derdorên tund ên ên li nava Yekîtiya Ewropayê ku Elmanya serkêşiya wan dike, Rûsyayê bi betalkirina projeya herikîna başûr bersiv dabû. Serokê Komîsyona Yekîtiya Ewropayê (YE) Jean-Claude Juncker nerazîbûn nîşanî Rûsyayê da, ku biryar da xebatên Xeta Gaza Xwezayî ya Herikîna Başûr a gazê ji Ewropayê re dibe, betal bike. Juncker got, “Em dixwazin enerjî biherike Bûlgarîstanê û tevahiya Ewro- payê. Di mijara enerjiyê de em ti şantajê qebûl nakin.” Serokê Komîsyona YE Juncker û Serokwezîrê Bûlgarîstanê Boyko Borîsov di civîna çapemeniyê ya li paytexta Belçîka Brukselê de, bersiv dan pirsên li ser betalkirina projeya Herikîna Başûr ji aliyê Rûsyayê ve. Juncker da zanîn ku pêkane proje dewam bike û anî ziman ku ew dixwazin gaza Rûs biherike Bûlgarîstan û tevahiya Ewropayê, di mijara enerjiyê de jî ew ê ti şantajê qebûl nekin. Serokê Komîsyona YE da xuyakirin ku di rewşa betalkirina projeyê de welatê herî zêde zerarê jê bibîne Bûlgarîstan e û ew amade ne bi her awayî alîkariyê bidin Bûlgarîstanê. Serokdewletê Rûsyayê Vladîmîr Pûtîn beriya niha dabû xuyakirin ku ew ê Projeya Lûleya Gaza Xwezayî ya Herikîna Başûr a di ser Derya Reş re derbasî Bûlgarîstanê dibe, betal bikin. Li Hîndîstanê bûyereke din a destavêtinê, gel rabû ser piyan Li Hîndîstanê, piştî ku roja Înê jineke 25 salî di taksiyekê de rastî destavêtinê hat, rêveberiya herêmî ya Delhî ya Nû, karê kargeha Uber a taksî rawestand. Li gelemperiya welêt jî gel li dijî destavêtinê rabû ser piyan. Gelê Hîndîstanê, ji bo destavêtina ajokarekî taksiya Uber a li jinekê protesto bike, li qadan e. Rayedarên herêmî yên Delhî ya Nû, xebatên kargeha Uber a taksî sekinandin. Ajokarê dest avêt jina ciwan, roja Yekşemê li eyaleta Utar Paradeşê hat girtin. Medya Hîndîstanê ragihand ku kesê mijara gotinê di sala 2011’an de ji destavêtinê hatibû darizandin û piştre serbest hatibû berdan. Rayedarên kargehê, ji ber ku kesekî bi destavêtinê hatiye sûcdarkirin xebitandiye, rastî rexneyên giran tê. Çarşem, 10 Berfanbar 2014 3 Canê, bi gul û hêsiran hat oxir kirin Keça Kurd ya 19 salî Canê, ya ku 12´ê Sermawezê li bajarê Kolnê yê Almanyayê bi awayekî trajîk jiyana xwe ji dest da bû roja Duşemê li bakûrê Îngilîstanê Huddersfieldê hat veşartin. Tevî malbat û hevalên wê bi sedan kes tevlî oxir kirina dawî ya Canê bûn û hêsirên çavan bûn kanî û herikîn. Canê ya 19 salî li zanîngeha Nurthumbria ya li bajarê Newcastleç di beşa hûqûqê de dixwend û jibo guhartina di navbera zanîngehan de jibo demekê çûbû bajarê Kolnê yê Almanyayê. Di mihrîcaneke li Kolnê bi awayekî trajik jiyana xwe ji dest da. Tê îddîa kirin ku tiştin xistine nav vexwarina Canê. Gelek heval û hezkiriyên Canê tevlî merasîma cenaze ya li goristana Hey Lane ya bajar Huddersfiledê hatî kirin bûn û jibo Canê hêsir barandin. Malbata Canê carek din banga adalete jibo Canê kirin û xwestin ku lêpirsîn were kirin û berpirsên bûyerê derkevin pêşiya dadgehê. Li ser gora Canê strana “Cana min, Cana min, tu yî sebr û jana min” ji hêla dotmama Canê, Jiyan ve hat xwendin û gora wê bi ala Kurdistanê û gulên cihereng hat xemilandin. Di şeva bûyerê de Canê bi vexwarina ku vexwarî jehrî ketibû û rakiribûn nexweşxanê. Hîna ku Canê li ser hişê xwe bû, ji hevalên xwe re gotibû ku ew bawer dike ku hinekan tiştin xistine nav vexwarina wê. Malbata Canê anî ziman ku li nexweşxaneya Cologne´s st Marien mûdaxeleyeke lezgîn nehatiye kirin û kêmasiya wan heye. Wekî din malbatê tevî nexwweşxaneyê nerazîbûna xwe li hember polêsên Kolnê jî nîşandan û gotin ku bûyer bi awayekî ciddî nehatiye lêkolîn kirin. Canê, serkêşiya çalakiyên jibo piştevaniya Kurdistanê dikir Piştî êrîşên çeteyên Daîş´ê li hember Şengalê wekî her derî li bajarê ku Canê lê jiyan dikir jî gelek çalaki hatin li dar xistin. Canê´ya Kurdewar û girêdayî çanda xwe serkêşiya van çalakiyan dikir û di çalakiyan de banga piştevaniya Kurdistanê dikir. Malbata Canê di sala 1978´an de ji Rojava koçî Swêdê kirine. Canê jî li Swêdê hatiye dine. Hîna Canê zarok bû malbat hatiye Ingilîstanê û li Huddersfildê bi cîh bûye. Canê di axaftineke xwe ya di çalakiya dij Daîşê de wiha axivî bû: “Em nikarin êdî li Heyeteke zanyaran, ya ku di nav de ji Ingilîstanê jî heyîn çû Rojava Heyetek navneteweyî ya ji zanyarên ji gelek welatên cîhanê, çû Rojavayê Kurdistanê. Heyeta ji Başûrê Kurdistanê derbasî Kantona Cizîrê bû, wê der heqê rêveberiya xweseriya demokratîk a li Rojava de agahiyan werbigire. Ji bo der heqê kantonên li Rojavayê Kurdistanê de agahiyan werbigirin û li cih lêkolîn bikin, heyetek navneteweyî hat avakirin. Di nava heyetê de, ji gelek welatan zanyar, akademîsyen, nivîskar û rojnamevan cih digirin. malê xwe rûnin û li hovîtiya Daîş´ê li Kurdistanê temaşe bikin. Divê cîhan tev li hember vê hovitiyê piştevaniya Kurdan bike.” Di vîdyoya axaftina Canê de, tê dîtin ku Canê di dawiya axaftina xwe de dibêje “Bijî Kurd û Kurdistan” û kelogirî dibe û nema dikare biaxive. Kampanyeya “Jibo Canê adalet” hat dest pê kirin Li ser medya civakî û malpera change.org kampanyeya “jibo Canê adalet” hat dest pê kirin û di demeke kin de hejmara îmzeyan derket ser 5 hezaran re. Di kampanyeya ku her kêlî mezin dibe de ji rayedarên Alman tê xwestin ku bûyer baş were lêkolîn kirin. Heyeta navneteweyî wê piştre yekemîn zanîngeha Rojava, Akademiya Mezopotamya ya li bajarê Qamişlo ziyaret bike. Li gorî agahiyan, heyet wê li ser alîkariyên ji bo zanîngeha di 3’ê Îlona 2014’an de hatiye avakirin jî, rawest e. HEYET JI KÊ PÊK TÊ? Heyet hefteya derbasbûyî çû paytexta Başûrê Kurdistanê Hewlêrê û piştî hevdîtina bi Rêveberiya Herêma Kurdistana Federal û nûnerên KNK’ê, derbasî Rojava bû. Heyet di ser Deriyê Sînor ê Sêmalka re derbasî Rojavayê Kuredistanê bû û tê payîn ku heta 9’ê Kanûnê li herêmê bimîne. Heyeta derbasî Kantona Cizîrê bû, kampa Newrozê ya li nêzî bajarê Dêrikê ziyaret kir. Endamên heyetê yên li kampa Êzidiyên Şengalî yên ji êrîşa çeteyên DAIŞ’ê rizgar bûne lê dimînin, lêkolîn kirin. Endamên heyetê diyar kirin ku jiyana li kampê gelekî zehmet e û saziyên alîkariyê yên navneteweyî sozên dane bicih neanîne. Di nava heyeta ku tê payîn çavdêriyên xwe yên li Rojava bi raporekê ji raya giştî re aşkera bike de, ev nav hene: Prof. Dr. David Graeber (London), Prof. Dr. Christian Zeller (Swîsre), Eirik Eiglad (Norwêc), Dilar Dirik (Cambridge), Dr. Roger Turaut, (Fransa), Dr. Rebecca Coles, (Îngilîstan), Jakob Zethelius (Swêd), Dr. Thomas Jeffrey Miley (DYA) Johanna Riha (Awûstûralya), Oktay Ay (Tirkiye), Prof. Dr. Antonia Davidovic (Elmanya), Janet Biehl (DYA), Dr. Nazan Ustundag (Tirkiye), Derviş Çimen (Swîsre). 2 Çarşem, 10 Berfanbar 2014 Xaçepirs Bersiva Hefteya Borî Gotinên Pêşiyan Diza ji dizan dizî, erd û esman lê pirsî Ez dibêjim ewr tune, tu dibejî wê baran be Ez li ezmana lê digeriyam, li erdê ket destê min Yek heye, bi sedî, sed heye, ne bi yekî Navê Te Min xwe di êşa te de ji bîr kir Min xwe li hêviya banga te pîr kir Min tu serbest berdayî Lê min dilê xwe bi navê te Zencîr kir.. Ehmed Huseynî Canê, bi gul û hêsiran hat oxir kirin Keça Kurd ya 19 salî Canê, ya ku 12´ê Sermawezê li bajarê Kolnê yê Almanyayê bi awayekî trajîk jiyana xwe ji dest da bû roja Duşemê li bakûrê Îngilîstanê Huddersfieldê hat veşartin. Tevî malbat û hevalên wê bi sedan kes tevlî oxir kirina dawî ya Canê bûn û hêsirên çavan bûn kanî û herikîn. Canê ya 19 salî li zanîngeha Nurthumbria ya li bajarê Newcastle di beşa hûqûqê de dixwend û jibo guhartina di navbera zanîngehan de jibo demekê çûbû bajarê Kolnê yê Almanyayê. Di mihrîcaneke li Kolnê bi awayekî trajik jiyana xwe ji dest da. Tê îddîa kirin ku tiştin xistine nav vexwarina Canê. telgraf.co.uk Rojnameya Hefteyî Çarşem, 10/12/2014 Sayı 446 11´emîn konferansa Kurd li parlemena Ewrûpa tê li dar xistin Rûpel 7 Ji Heyva Sor ji bo Kobaniyan alîkariya Rûpel 7 barê 6 TIR’an Her tiştê ku di gerdûnê de dijî bi can e û zindî ye Rûpel 9 Rûpel 3