makale - Güvenilir İnsan Yetiştirme Vakfı
Transkript
makale - Güvenilir İnsan Yetiştirme Vakfı
AMACI Vakfın amacı, toplumda noksan olduğu görülen “GÜVEN” değerini aşılamak, yaşatmak ve böylece insanların yaşamlarına kalite ve huzur katmaktır. İnsanların hayatlarını güven üzerine kurmalarına yardımcı olmak, güven konusunda insanları bilinçlendirmek ve gerekli eğitim çalışmalarını yapmaktır. Vakfın öncelikli hedefi, hayatın her yönünde güven değerinin önemi hakkında insanlarımızı bilgilendirmek ve bilinçlendirmektir. Vakfın çalışmalarının temeli bu esasa dayanmaktır. Eğitim çalışmalarımızın temelinde güvenin unsurları olan, verdiğin sözde durmak (söz ciddiyeti), işinde, doğru, dürüst, mert ve sağlam insan olmak (iş ciddiyeti), emaneti korumak, yalan söylememek, vicdan arzularına uymak gibi değerleri insanlara kazandırmak ve yaşatmak bulunmaktadır. Bu doğrultuda eğitim faaliyetlerinin yanı sıra kültürel ve sosyal faaliyetlerde bulunmak vakfın amaçları içinde yer alır. İçindekiler Güvenilir İnsan Yetiştirme Vakfı www.guvenvak.org 28 10 4 Can Kardeşliği 7 Çıkarsız Kardeşlik Yusuf Ünsal ÖNDER 13 Can içinde Can Olmak 16 Can Kardeşliği Can Yolculuğudur 18 Can Kardeşliğini Sorduk? 20 Candanlığın Yolu 22 İslam Kardeşliği 30 26 > > > > > Özden SAYIN Öznur DEMİRBAŞ Gül Asiloğulları Mustafa ARSLAN Mükemmel Vücudumuz ve Mucizeleri > Neslihan ÖVET 33 Davadaşlık ve Nemelazımcılık 34 Ten’den Cana Candan Canan’a 36 Atatürk ve Birlik > > > Tuğşat ŞAHİNGÖZ Meral ZORLU Deniz TONGA Dergimizin 6. sayısında sizlerle beraber olmanın gururunu yaşıyor, büyüklerimizin ellerinden, küçüklerimizin gözlerinden öpüyoruz. Güvenilir ve temiz nesiller yetiştirmek için Güvenilir İnsan Yetiştirme Vakfı’nı kurduk. Bu şerefli görev için siz de bize katılın... Değerli Güvenilir İnsan Olma ve Güven Değerini Yaşatma Yolcuları; bu sayımızda “Can Kardeşliği” değeri ile huzurlarınıza çıkıyoruz. Can kardeşliği Peygamber Efendimiz’in (sav) 14 asır önce bizlere müjdelediği bir değerdir. Efendimiz (sav), “Bir dönem gelecek ve beni görmedikleri halde Müslümanlar birbirlerini sadece Allah (c.c.) için sevecek, işte onlar benim kardeşlerimdir” buyurmuştur. Can kardeşliği ortada hiçbir maddi değerin olmadığı, çıkarın bulunmadığı bir kardeşliktir, Allah (c.c.) için kardeş olmaktır, Allah (c.c.) için yaşamaktır. Can kardeşliği şu an bunalımların, intiharların ve sıkıntıların tek çözüm kaynağıdır. İnsanlar maddi olarak her şeye sahip oluyorlar ama yine de sıkıntıdan kurtulamıyorlar. Biz vakıf olarak bu durumun, insanlığımızı tanımama ve insanlığımızın ihtiyaçlarını karşılayarak saadet içerisinde yaşamamaktan kaynaklandığını tespit ediyoruz. Çok zenginsiniz ama bunu paylaşacak samimi, içten ve güvenilir, sizi aldatmayacak bir ahbabınız yok… Ne işe yarar o paralar? Onun için insanlar kalabalıklar içerisinde yalnız yaşıyorlar. Kalabalıklar içinde yalnız yaşamamanın tek çaresi, can kardeşliğidir. Geçen sayımızda sosyal doku açısından çok önemli kabul ettiğimiz “Komşuluk” değerini çeşitli açılardan değerlendirerek bilinçlenmeye çalıştık. Bu sayımızda ise yazarlarımız “Can kardeşliği, İslam Kardeşliği, Candan Öte Kardeşlik, Ten değil, Can Kardeşliği” temalı yazılar ile can kardeşliği değerini çeşitli açılardan istifadelerimize sunmuştur. Can kardeşliğinin değerini bilmek dileğiyle… GÜVENİLİR İNSAN YETİŞTİRME VAKFI ADINA İMTİYAZ SAHİBİ Başkan - Tuğşat ŞAHİNGÖZ Sorumlu Yazı İşleri Müdürü - Arif DEMİRBAŞ Yayın Koordinatörü - Samed ŞENTÜRK Editör - Yrd. Doç. Dr. Deniz TONGA Görsel Tasarım - Emrah ANDİŞ Yönetim Yeri - Yaylacık Mah. Ulubatlı Hasan Cad. 16. Sok. No: 10/D KIRIKKALE Organizasyon ve Hazırlık Aren Tanıtım Hizmetleri Tic.Ltd. Şti. Dr. Mediha Eldem Sk. 38/15 Kızılay/ANKARA T: (0.312) 430 70 81 www.arentanitim.com.tr • info@arentanitim.com.tr 30.05.2013 Yayın Türü: Yaygın süreli (3 aylık dergi) Dergimiz Basın Meslek İlkelerine Uyar Dergimizde bulunan yazılar kaynak gösterilerek kullanılabilir. baş makale Farz edelim ki geminiz battı, ıssız bir adaya düştünüz ve yapayalnız kaldınız. Bir zaman, hayatı idame mecburiyeti ile korunum, barınım ve besin ihtiyaçları için çabalarsınız. Bunları gerçekleştirdikten sonra, daha uzun süreli ihtiyaçlar için mevsimlik çareler arama derdine düşer, kaçıp kurtulma yollarını da bir yandan bulmaya çalışırsınız. Bir sal yapıp kaçmak gibi… Ancak modern dünyaya çok uzak düşmüşsünüz, uzak mesafeye dayanacak teknikte bir araç yapmak zordur. Günlerce, haftalarca dayanabilecek miktarda tatlı su ve yiyecek de muhafaza edemiyorsunuz. Bu durumda, adaya hapissiniz, canınızın sağlığına razısınız. 4 Daha sonra zaman geçtikçe içiniz burulmaya, yüreğiniz yanmaya başlar… Teksiniz, siz ve siz… Denizler, ufuklar, bulutlar ve doğa… O bütün güzellikler hapis cenderesinin sıkıcılığını artıran unsurlar olur, adeta o güzellikleri görmez olursunuz. Dahası, ya karnınızdan konuşmaya başlar, ya da bir hayvanı, kuşu, ağacı arkadaş kabul edip, konuşur ve şakalaşırsınız. Ona bir ad verir, samimiyeti ilerletip, suni kavgalar çıkarır, sonra barışırsınız. Bir süre sonra da içinizdeki insan boşluğunun dolmaması sebebi ile koyu hüzünlere kapılırsınız. Yazık dense, ağlayacak öksüz çocuk psikolojisinden beter hallere düşersiniz. güvenilir insan yetiştirme vakfı baş makale Dost ve can kardeşliği ne biçim bir sıcak bağlılıktır, tarife gelmez. Hayatın tadı, tuzu her şeyidir, anlayana ve o sıcak anlayışı bulabilene… Bu açlıktır, insan açlığı… Bu hâl uzar giderse ruhunuz perişanlaşır ve abuk sabuk işler yapmaya başlarsınız. Kaderine razı, heyecanını yitirmiş, gündelik işlerden de vazgeçmiş bir hale girersiniz. Hiçbir şey ilginizi çekmez olur, erimeye, kafayı üşütmeye başlarsınız. Elinizde bir kuru ümit kalmıştır. Tek o yaşatır sizi. O ümit de kalmazsa artık ne olur? Hangi karanlıklara düşülür bilinmez. O ıssız adadan kurtulmaya yönelik dualarınız artık başka bir odağa yönelir. “Ne olur, bir insan olsa… Şu adada bile kalmaya razıyım.” Ah bir insan! Herhangi bir insan, artık sizin için bir kurtuluş demektir. Dualar yalvarmaya dönüşür. Batan gemiden bir sandık altın kurtarmış olsanız bile, onun hepsini vermeye razısınızdır. Bir can, bir muhatap her türlü hazinelerden daha önemlidir artık. www.guvenvak.org Bu durumda günler ve aylar gelip geçer. Ama ufuklardan bir müjde gelmez. Ümit sermayesi de tükenir. Çaresizlik ve yalnızlık kesinleşmeye başlar. Ve derken… Bir gün aniden… Denizden bir sandal ve bir insan çıkıveriyor… Issız ada sakini nasıl karşılar dersiniz onu? Yüzünü, gözünü mü öper? Etrafında fır mı döner? İçinde bin bir güller mi açar? Çıldırır gibi mi olur? Hoplar, zıplar, takla mı atar? O insan ne kadar önemlidir, adada yalnız kalan kişi için… Hapşırsa nasıl ilgilenir? Hasta olursa ne çareler arar? Hizmet etmek, gönlünü almak için neler yapar? Tek o var olsun diye… 5 baş makale Sadece bir can bile önemli iken… Özel bir dostun, sevgilinin, can kardeşliğinin önemi ne olmalıdır? Farz edelim, o insanın inancı, dünya görüşü bize ters olsa bile bir anlam ifade eder mi? Kendinden fazla onu düşünmez, her yönden onu memnun edecek girişimlerde bulunmaz mısınız? O zaman şöyle söyleyemez miyiz? Şu an dünyadaki herkes, bizim candan ilgimizi hak etmeye layık bir candır, bir insandır. Potansiyel bir ıssız ada arkadaşıdır. Peki, en ilkel şekli ile beşeri ilişkiler, candanlık, insani muhabbet bunu gerektirirken… Sadece bir can bile önemli iken… Özel bir dostun, sevgilinin, can kardeşliğinin önemi ne olmalıdır? Hayat karşılığı olacak kadar… Bu, yaşanmadan anlaşılacak bir duygu değildir. Çünkü dünya kalabalıktır ve ıssız bir ada gibi değildir. Ancak gerçek anlamda bu aldatıcıdır. Kalabalıklar, sizi anlamayan, sevmeyen habersiz yığınlar. Bir başka açıdan hiçbir şeydir aslında! Asıl olan sizi seven, anlayan, bağrına basan, muhabbetli insandır. Öyle biri yoksa dünya da ıssız bir ada sayılır. Nice et kardeşleri, nüfus kâğıdı akrabaları, en küçük bir maddi paylaşımlarda ne huzursuzluklar çıkartır değil mi? Demek ki asıl ahbap, asıl kardeş daha başka bir şeydir. 6 Dost ve arkadaş sevgisi esastır. Dost, manevi tamamlayıcı, eğitici eşsiz bir varlık, hayat karşılığı bir değerdir. Arkadaş ise dostun dostu, bizim de dostumuz olan kuvveti artıran, tarafımızı güçlendiren can kardeşleridir. Dostla olan bağımızı da güçlendiren hayati unsurlardır. Dost ve can kardeşliği ne biçim bir sıcak bağlılıktır, tarife gelmez. Hayatın tadı, tuzu her şeyidir, anlayana ve o sıcak anlayışı bulabilene… Can kardeşliği öyle bir şeydir ki, Peygamber Efendimiz (sav) Medine’ye göç ettiğinde beraberinde giden Muhacirlere Ensarın yani Medineli Müslümanların yaptığı akıl ötesi fedakârlıkları yaptırır. Can kardeşliği özenilecek, âşık olunacak insan güzelliğine sahip ebedi kardeşler demektir. Can kardeşleri birbirleri için yaşarlar. Dünya, aslında böyle bir güzelliğe zemin olsun diye vardır. Gerisi o güzelliğe süsleyici, tamamlayıcı unsurlardır. Ne mutlu sevgi yolunun erlerine… güvenilir insan yetiştirme vakfı makale ÇIKARSIZ KARDEŞLİK Yusuf Ünsal ÖNDER Güvenilir İnsan Yetiştirme Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanı Kardeşliğin çok çeşitli yönleri var. Gündelik yaşamda da sık sık “kardeşim” kelimesini kullanırız. Normalde kardeş deyince de aklımıza aynı anne ve babadan doğan bireyler gelir. Bu aslında ten kardeşliğinin tanımıdır, maddi boyuttaki kardeşliktir. Bir de madalyonun diğer yüzü var. Can kardeşliği, manevi kardeşlik… Tüm varlık, tüm insanlar olarak Allah’ın hayatından, canından yaşıyoruz. Dolayısıyla bizim burada vakıf olarak belirttiğimiz can kardeşliği Allah (c.c.) için kardeşliktir. Peki, Allah (c.c.) için kardeşlik ne demektir? İşte burada devreye Peygamber Efendimiz (sav) girer. Efendimiz (sav) tüm ömrü boyunca insanları İslam’a, insanın eşref-i mahlûkatlığına çağır- Tarihte yaşamış pek çok peygamber var ama böylesine bir paylaşma, yardımlaşma ve beraberlik Efendimiz (sav) zamanına kadar tesis edilememiş. www.guvenvak.org 7 makale mıştır. Tarihte o zamana kadar görülmemiş bir şey meydana gelmiş Efendimiz’e (sav) inanan ashap efendilerimiz bir can kardeşliği medeniyeti oluşturmuşlar. Onun için bugün Medine diye bilinen, aslında adı Yesrip olan şehre medeniyet kökünden gelen Medine adını verilmiş. O Günleri Özlememek Mümkün Değil Tarihte yaşamış pek çok peygamber var ama böylesine bir paylaşma, yardımlaşma ve beraberlik Efendimiz (sav) zamanına kadar tesis edilememiş. Efendimiz (sav) zamanında dünyada ilk ve tek olarak bir yaşayışın tohumları atılmış. Buradaki yaşayışa, günümüze ışık tutan yaşayışa bakmak gerekirse, özellikle Hicret konusu bugün bile hepimize bir ders ve ibretlik tablosudur. Mekke’den gelen Muhacirlere Medineli Ensarlar sahip olduklarının yarısını vermekten çekinmemişlerdir. Büyük bir kaynaşma yaşanmıştır. Sonra orada öyle bir medeniyet kurulmuş ki, günümüzde yaşam şartları daha iyi olsa bile orayı özlememek mümkün değil. Çünkü orada can kardeşliğini tesis eden bir peygamber ve o peygamberi takip eden can kardeşleri var. İnsanlığın bugün bile oksijen almasına, insanlığını, insanlık değerlerini hatırlamasına sebep olan bir kardeşlik… mahallemiz var, Huzur Mahallesi… O mahallede samimiyet, komşuluk, yardımlaşma, paylaşma, güven gibi bugün insanların aç olduğu, nesli tükenen değerleri yaşatmanın, insanları da bu yaşayışa çağırmanın gururunu yaşıyoruz. Bir bakıyorsunuz ortak olarak salça, erişte, turşu, pekmez gibi evin ihtiyaçları imece olarak yapılmış. Bir bakmışsınız ihtiyacı olan bir O dönemde İslam’ı kabul eden Müslümanlar tam anlamıyla bir can kardeşliği kurmuşlar. Onlar cömertlikte, fedakârlıkta bir daha yeryüzünde yaşanması çok zor bir hayat ortaya koymuşlar. İşte şimdi biz Güvenilir İnsan Yetiştirme Vakfı üyeleri olarak 14 asır önce yaşanmış bu müthiş tablo karşısında hayran hayran kalmıyoruz. Biz de Efendimiz’i (sav) ve Onun arkadaşlarını model alarak aynı yaşayışı kendi iç dünyamızda ve teşkilatımızda var etmeye çalışıyoruz. Artık bizim de Medine’ye benzeyen küçük bir 8 güvenilir insan yetiştirme vakfı makale arkadaşımızın evinin tamiratı veya fayansları yapılmış… Bir arkadaşımızın cenazesi veya düğünü vardır. Hemen onu el birliği ile yaparız ve hem düğünde mutlu oluruz, hem de cenazede gereklileri yerine getiririz ve acıları paylaşırız… Bu arada belirtmek gerekir ki, bizim aramızda bir maddi birliktelik veya siyasi bir çıkar bulunmamaktadır. Pek çoğumuzun arasında da kan bağı yoktur. Bizim yanımıza gelenlere iş de vaat etmeyiz. Bizim okullarımız, yurtlarımız veya öğrenci evlerimiz de yok. Bizim tek bir birlikteliğimiz var. O da; can kardeşliği. Biz Allah’ın (c.c.) kullarından istediği güzel ahlak değerlerini yaşamak ve yaşatmak için bir aradayız. Aramızdaki tek bağ budur. www.guvenvak.org Onun için biz kimseye şu yana git, bu yana git, şucu ol, bucu ol demiyoruz. Dön kendine, Allah’ın (c.c.) sana nasip edeceği güzel ahlak değerlerini yaşa ve çevrene de yaşatmak için örnek insan ol diyoruz. Unutmamalıyız ki, can kardeşleri bulabilmemiz için öncelikle bizim bir can adamı olmamız gerekir. Bizim tek bir birlikteliğimiz var. O da; can kardeşliği. Biz Allah’ın (c.c.) kullarından istediği güzel ahlak değerlerini yaşamak ve yaşatmak için bir aradayız. Aramızdaki tek bağ budur. 9 makale Candan Öte H. Mert DURGUN Kardeşlik Makina Mühendisi 10 güvenilir insan yetiştirme vakfı makale Can kardeşim; kan bağından öte, aynı gayede, aynı inançta, aynı imanı gerçekleştirme dertlisi insandır. Bu onurlu maneviyat birlikteliği Peygamber Efendimizin (sav) zamanından yaşayış örneklikleriyle bizlere ulaşmıştır. Şan, şöhret, makam, mevki gibi dünya değerlerinin bir kenara atıldığı kendi nefsi arzularından önce kardeşinin duygu, düşünce ve isteklerinin yer verildiği müstesna bir birlikteliktir. Bu birliktelik “Benlerin, biz olma anlayışıdır.” Kimse kimseyi incitsin, kimse kimseyi küçük görsün, imkânsız. O yaşayışta olan insanlar birbirlerini incittiği zaman, ağızlarından çıkan söz karşısındaki insanı üzdüğü zaman, kardeşliklerine zarar getirdiğinden dolayı kendisinin affedilmesi için gece sabaha kadar Sahip olduğumuz dünya değerleri arabalarımız, evlerimiz üzerlerine bir yenisini daha eklemek için değil, can kardeşlerimizin hizmetine sunmak, onları huzurlu kılmak içindir. www.guvenvak.org kardeşinin kapısının eşiğinde yatıp af dileyen insanlardır. Belki toplumumuzun anlayış dağarcığında yer alan “ Nerede o eski yaşayışlar, devir değişti…” sözleri yerini; yine bizlerin azim ve gayretlerimizin sonucu özlenen, hasreti çekilen, bu devirde de yaşanıyormuş cümlelerine bırakacaktır. Bu yaşayışı elde etmek, bu değerlere sahip olmak isteyen insanın öncelikle, aynı davayı amaç edinecek insanların topluluğunda yer alması ve onu bu hedefe ulaştıracak gerçek bir dost bulması şarttır. Bu kardeşliği yaşatacak olan tek şey, aynı değer adına yaşamaya çalışan gayret ve o değere yaklaştıkça bizi bizden daha çok seven ve bizim de onun sevgisine nail olacağımız dost insan… Dost insan, bizlerin yüreğine kardeşlik tohumlarını yaşayışıyla örneklik ederek atmaktadır. O, kendimizi tanıyarak derinliklerimizdeki güzel insanlık vasıflarının açığa çıkarılmasına ev sahipliği yapan kutsal yuvamızda tüm gerekleri düşünerek, burada eğitim yapma gayretinde olan kardeşlerimiz için çabalamaktadır. Tüm maddi-manevi gerekler; gecenin karanlığında, kimsenin haberi 11 makale olmadan gerçekleşerek, gün ışığı kendini gösterdiğinde ardında sadece yürekten bir minnet ve artan şükür bırakmaktadır. Örnek Bir Olay Geçenlerde arkadaşlarımızdan birinin çocuklarının düğün merasimi gerçekleşecekti. Bilirsiniz düğünleri, kınası, yemeği, misafir ağırlaması ve daha birçok tatlı telaş… Bir insanın gövdesel olarak yalnız başına bu kadar farklı görevi organize etmesi mümkün değildir. Ama o insanın canından öte kardeşlerinin olması bakın neler yaratıyor. Düğün sahibi kardeşimizin, can kardeşi düğün sabahı evinin anahtarını alıyor, uzaktan gelen misafirler için gerekli tüm yemekleri hazırlıyor, misafirler yemeklerini büyük bir afiyetle ve şükranla yiyor, akşam son misafir gelene kadar kardeşimiz orada bulunuyor, misafirlerin tamamını ağırladıktan sonra tekrardan kardeşimizin evini mis gibi temizleyip, anahtarı da düğün sahibi kardeşimize getirip, “Buyurasın Abim!” diyor. Bu kardeşliğe daha söylenecek söz var mı? Karşılığında para mı aldı, makam sahibi mi oldu, terfi mi aldı, ne aldı? Hiçbir şey… Ama merak etmeyelim çok şey aldı. Peygamber Efendimizin (sav) o zamanda yaşadığı hali aldı, onun sevgisini aldı, manevi olarak içi dolup dolup taştı, bu değerleri yaşama imkanı verdiği için şükür, minnet, takdir değerlerine sahip oldu, hayatı boyunca iftiharla hatırlayacak, nesillerden nesillere aktarılacak candan öte kardeşlik değerini yaşama fırsatına erişti. Artık savaşta 1 dakikanın içinde susuzluktan, açlıktan ortada içilemeyen bir bardak su varken şehit olan kardeşlerin hikâyesiyle kendimizi sadece avutmuyoruz, biz de uğrunda gözümüzü kırpmadan canımızı verebileceğimiz kardeşlerimizin sahipliğini yaşıyoruz. Bu kardeşlikte, birlikten ayrı bir düşünce zihnimizin kapısını çaldığında hemen tövbe edip, bir daha böyle bir düşüncenin gelmemesi için daha çok gayret ediyoruz. Sahip 12 olduğumuz dünya değerleri arabalarımız, evlerimiz üzerlerine bir yenisini daha eklemek için değil, can kardeşlerimizin hizmetine sunmak, onları huzurlu kılmak içindir. Ömürlerini kişilik ve şahsiyet temellerine oturtma gayretinde olan, hayatını güven üzerine bina etmeye çalışan insanlar arasında temelde büyük bir güven ve saygı vardır. Söz verdiklerinde tutar, bir şey emanet edildiğinde tir tir titrenir, doğruluktan, dürüstlükten öte bir şey bulamazsınız. Aldanma, kendini huzursuz hissetme duygu ve düşüncesi yanınıza bile uğrayamaz. Herkesin bir yeri vardır, kimisi ağır işlerde çalışır, kimisi yemek düzenlerini organize eder, kimisi yazar, çizer, kimisi de oturur muhabbet dinler. Ama her bir kardeşimiz bilir ki, biz aynı çatı altında bir vücudu tamamlayan organlarız. Kimse kimsenin işine karışmaz, tek dertleri birbirlerinden faydalanmaktır. Böyle bir kardeşlikte kusura, beklentiye, fındık kabuğunu doldurmayacak meselelere üzülmeye yer yoktur. Sevmek vardır, feragat vardır, fedakârlık vardır, iyide, güzelde, hayırda yarışmak vardır, mutluluk vardır, neşe vardır, bu kardeşlikte son nefes kapıyı çalsa da elhamdülillah arkamda sonsuz güvenebileceğim, her şeyimi emanet edebildiğim, hatta musalla taşında bana her şeyimle kefil olacak kardeşlerim vardır. Bu yaşantı örneklerini sayfalara sığdırmak, bu başlık için gerçekten imkânsız ama sizlere şöyle bir davet yapmak isterim: “Burası iyi insanların seçildiği yer değil, her insanın iyi olma yeridir. Her halinle gelirsin; Ya söyler, ya dinlersin, Kim olduğun sorulmaz, İnsan bizce azizsin…” Abdulkadir DURU güvenilir insan yetiştirme vakfı makale Özden SAYIN Diş Hekimi Tüm güzel duygular için yazılmış nice ki- belirir, dillerde hoş bir tat. Kalplere bir sıcak- taplar, söylenmiş nice sözler vardır. Yaşan- lık yayılır dalga dalga. Daha dile gelmeyen mışlıkları nispetinde duygular sirayet ederler, nice hissiyat bir cümle harekete geçer. Bir okuyanlarına. Etkilenildikleri kadar etkilerler; kere açılmaya görsün muhabbet kapısı. Sev- telaffuz edildiklerinde. Tatlı bir serhoşluk hali menin en büyük zenginlik olduğu anlaşıldı- www.guvenvak.org 13 makale Fedakârlığın, ikram etmenin, yardım etmenin yaşandığı; koşulsuz ardına dek evini, gönlünü size açanların adımlarının izlerini gördüğüm, havasının çok başka olduğu bir yer anlatacağım size… 14 güvenilir insan yetiştirme vakfı makale ğında; kelimelerin kilidi çözülüverir, lâl olur diller… Sadece bir nefes doldurur tüm âlemi… Aşk ile çekilen bir nefes… Sözler ar eder, kalbin çırpınışına… Tastamam dediğiniz her şey sonsuzluğa doğru yeni bir anlam kazanma derdine düşmüşçesine ivme kazanmıştır artık. Aklın sindiği, düşüncenin aşk olduğu bir âlemdir o… İşte, sevdiğinizi gördüğünüz gözler… Sevdiğinizi seven yürekler… Ömrünü gerçek bir dava uğruna anlamlandıran yıldız şahsiyet namzetlerinin adımladığı; fedakârlığın, ikram etmenin, yardım etmenin yaşandığı; koşulsuz ardına dek evini, gönlünü size açanların adımlarının izlerini gördüğüm, havasının çok başka olduğu bir yer anlatacağım size… Bir kapı… Tatlı bir sesle açılan bir kapı… Mis gibi bir rayihanın solunmaya hevesli, havada dolaştığı bir mekân… Tatlı bir ayak sesi… Duyduğunuzda içinizden mi geldiğini karıştırabileceğiniz bir ayak sesi ama… Ömrünü sadece insanlığa adamış, her şeyiyle aşk olmuş bir âşık… Hem âşık hem maşuk… Gözünüze takılan bin bir güzellikteki envayi çeşit çiçeğin, yanında sönük kaldığı bir güzel… Manada gizli bir güzel… Meziyet küpü bir güzel… Gerçeklerin en gerçeği, tatlı hayallerden daha güzel… O güzelin izlerinin her yerde olduğu, havası aşk olan bir yer… Bir mekân ki; aynı batnı paylaşanların birbirine yakınlığından daha yakın yaşayan, arkadaşlığı kardeşliğe döndürenlerin tatlı sedalarını barındırır. Onları değerli kılan, kendi değerlerinin bilincinde bir ömrü seçmiş olmalarıdır. Her biri ayrı güzellikte insanlar. Sadece mutlu günler değil, zor günlerde aranılan o omuza sahip nice insan yaşıyor o mekânda. İmrenilen roman kahramanları gibi geçmiş günlerden fırlamışçasına günümüzde yaşıyor. Kimi; herkese kapısını canı yürekten açan, en zor görünen işlere çekinmeden giren, gözleri aşk ile bakan. Yetiş dendiğine, www.guvenvak.org yetişen; sofrası herkese açık, zengin gönüllü, ağzından hep sevgi dolu kelimeleri bize aktaran; bugüne dek hiç olumsuz, sevgisiz bir cümle işitmediğimiz, aksine kimseden duymadığımız namütenahilikte, adeta kitabın orta yerinden konuşup, binlerce cümleyi tek bir cümlede toplayan bir insan… Cana sevdalı bir can… Kimisi, maaile evinin rahatından feragat edip, daha büyük bir rahatlığı tercih ediyor, hizmet etmeyi seçiyor. Kimi, zihin rahatlığını gövde rahatlığına değişiyor; en meşakkatli işleri göğüslüyor. Kimi sevgi dağıtıyor bedava. Kimi güler yüz zengini, kederini gamını alıyor insanın. Kimi rahatsızlığından ötürü her şeye koşturamasa da, arkadaşlarının yakın ilgisiyle mest oluyor, unutuyor engellerini. Birinin göremediğini diğeri gören, yapılması gerekeni beklemeden kendi yapan; her biri, eğitim bahçemizde tamamlanmayı bekleyen büyük bir yapbozun eşsiz parçaları adeta. Yapan mutlu, yapılan mutlu… Suratı asıklık yok orada, kibir, meslek ayırımları, sınıf kavramları girmiyor o bahçeden içeri. Herkes talebe, herkeste bir heyecan; öğretmeninin gözüne girip, yüreğinde ebedi yer tutma telaşı. Kendinden önce karşısındakini düşünmek, en güzelini kendine saklamayıp, arkadaşına ikram etmek, incinmemek, incitmemek, küsmemek, darılmamak, alaya almamak; bilakis saygı ve sevgiyle muhatabına yaklaşmak, komşu hakkı gözetmek, komşunun işini kendi işi belleyip sahip çıkmak, kaç kula nasip acaba? İşleri birlikte göğüsleyerek, neşeleri kaçmadan o kadar insanın bir arada yaşaması kaç topluluğa nasip acaba? Aksine ayrıldığınız birkaç saat bile orayı özlemenize kâfi… Orayı güzel yapan can insan… Orayı yaşanır kılan aynı cana sevdalı, can içinde can olan can kardeşlerim… Dilerim oranın havası ebedi yayılır bu semaya… Aşka hasret nice yüreklere ulaşıp, can kardeşliğini yaşattırır diğer insanlara da… 15 Öznur DEMİRBAŞ İYGDER Editörü Can Kardeşliği; Aynı davayı savunan, aynı inancı paylaşan, aynı değerleri yaşamaktan zevk alan, kendinden önce karşıyı düşünen fedakâr, ince, ten adına değil can adına mücadele veren kardeşler topluluğudur. Can kardeşliği; el ele, omuz omuza çıktığın dünya ve ahiret yolculuğudur. Can kardeşliği; can âlemine yolculuk yaparken destek aldığın, moral bulduğun, aynı sevinç ve kederleri paylaştığın yol arkadaşlığıdır. Can kardeşliği; sadece malını, mülkünü değil, sevgini, duygunu, düşünceni de emanet edebildiğin sır arkadaşlığıdır. 16 Peygamberimiz (sav) zamanında ashabın yaşadığı hayat buna çok güzel örnektir. Kendi dava ve inançlarına uymuyorsa kardeşine hatta ana babasına dahi rest çekmişler, yerine göre de aynı Peygamber (sav) etrafında inançla birleşen can kardeşleri için canlarını feda etmişlerdir. Bazen çevremizden duyarız “Sohbet arkadaşlarınızla her gün bir arada olsanız da doyamıyor, akrabalarınızla ise seviyeli bir şekilde bir araya geliyorsunuz.” Ben de onlara şöyle diyorum veya demek istiyorum: “Eğer ben kendime peygamber ahlakını bir hayat çizgisi olarak rehber edinmişsem bu çizgi doğrultusunda ilişkilerimi ayarlarım. Yakınlık derecesi hiç önemli değil, önemli olan aynı dava, aynı inanç ve fikirde beraber olabiliyor muyuz? Kardeşime ayıp olur diye dedikodu yapmasına, başkasının ayıbını açmasına müsaademi edeceğim. güvenilir insan yetiştirme vakfı makale Akrabalık var gücenir diye salon düğünlerinde boymu göstereceğim. Bunun gibi pek çok çizgi dışı işlerle onları gücendirmeyeyim derken peygamber çizgisinden kendimi uzaklaştıracağım, olacak şey mi? Beni Allah’a (c.c.) yaklaştıranlarla mı, uzaklaştıranlarla mı beraberlik bana fayda sağlar? Can âlemine yolculuk yapan can kardeşlerimizle beraberliğin neticesini maddi manevi alıyoruz. Yardıma ihtiyacım olduğunda bir telefon kadar yakın arkadaşlarımın olduğunu biliyorum. Maddeten sıkıldığımda daha ağzımı açmadan ihtiyacımı karşılayacak kardeşlerimin olduğunu biliyorum. Her türlü halimden anlayıp anlayış gösterecek bacılarımın olduğunu biliyorum. En önemlisi de maddimanevi her şeyimi emanet edebilecek kadar güvendiğim, arkamı döndüğümde iş çevirmeyecek, söz verdiğinde beni boşa çıkarma- www.guvenvak.org yacak, doğruluğundan emin olduğum can kardeşlerimin olduğunu biliyorum. Bunlarla beraber olmak istenmez mi? Aynı değerler etrafında dönerken, tabi ki hassasiyetlerimiz de aynı noktada birleşecek. Hiçbir can kardeşim benim yanıma başkalarının havadislerini vererek güya hoşça vakit geçireyim diye muhabbet etmeye gelmez. Tecessüs yaparak başkalarının olur olmaz şeylerini merak edici sorular sormaz. Çünkü o da aynı değerlerin peşindedir. Beraber meşk edeceğimizde mutlak aynı değerler olacaktır. Bunun dışında isterse karındaş olsun, İslami yaşam çizgisine önem vermiyorsa benim için de o kadar önemlidir. Ne mutlu, dünyadayken can kardeşlerini bulan bahtiyar insanlara… “Onlar dünya ahiret ne yalnızlık, ne de gariplik çekmez, mahzunda olmazlar. Çünkü onlar Allah (c.c.) için severler.” 17 makale Can kardeşliği benim için birbirini tamamlamaktır. Farklı kişiliklere sahip olsan da aynı yolda, aynı amaçta ilerlemektir. Can kardeşliği, kardeşine Eğitimciyi sevdirmek, Eğitimciyi sevmeyi kardeşinden öğrenmek, birlikte gerçek aşk muhabbeti yapabilmektir. Kendine istediğinden daha iyisini kardeşine istemek, başarısıyla mutlu olmaktır. Ayşenur Candemir Bana göre can kardeşi sözü, sadece bir kişiyle yapılan kardeşliği değil, davamız içerisinde bulunan bütün kardeşlerimizle yaptığımız birlikteliği ifade ediyor. “Bu benim can kardeşim.” dediğimde davamın içerisinde bulunan herkesi ben can kardeşim olarak kabul ediyorum. Biz farkında olalım veya olmayalım, davamız içerisinde bulunan herkesi çevremizdeki insanlar bizim kardeşimiz olarak görüyor. Onların bir eksiklerini yakaladıkları zaman aleyhte bulunmaya ve davamızı karalamaya başlıyorlar. Bana göre can kardeşliği her türlü fedakârlığı gerektirir. Biz ancak kardeşlerimizin her türlü cefasına ve acısına katlanabiliyorsak, o zaman can kardeşi olabiliyoruz demektir. Cahit Özer / Müteahhit Can Kardeşliği; Allah için birbirlerini sevenlerin kardeşliği, meziyetler için, gerçek değerler için aynı hedef, aynı amaç yolunda bir araya gelenlerin kardeşliği, kendinden önce karşıyı önde düşünebilenlerin kardeşliği, samimiyetin, içtenliğin, halisaneliğin buluştuğu fedakarlığın, feragatın yaşandığı kardeşlik... Tuğşat Şahingöz 18 Her ne yapıyorsan Allah için, Allah rızası için, peygamberin (sav) istediği için yapıyorsan işte o an can kardeşi olduğun andır. Çünkü o an kendinden yani nefsinden vazgeçip bir kardeşini düşündüğün andır... Ben ne zaman kendimden, nefsimin, gövdemin sevdiği, istediği bir şeyi fedakârlık edip bir kardeşimin ihtiyacını düşündüysem, onun hakkını kendimden çok gözettiysem işte o zaman can kardeşi olduğumu hissederim ve inanırım... Nimet Ulucan güvenilir insan yetiştirme vakfı makale Öyle güzel bir yerdeyiz ki etrafımızda ne birbirinin çukurunu kazan insanlar var, ne de arkasından iş çevirenler. Çünkü bir kişiyi seviyoruz, Eğitimcimizi. Kardeş olmuşuz artık hepimiz, can kardeşi. Zor duruma düştüğümüzde her şeyiyle yetişen insanlar var, çıkar gözetmeksizin. Biri hastaneye yatsa her gün ziyaretler edilir o kişiye akın akın. Birinin misafiri çok gelecek olsa öbürü yardım elini uzatır yaptığı ikramlarla. İşte budur can kardeşliği çıkarsız sevmek, ona en çok da güç durumunda yardımcı olabilmek. Habibe Yiğit Can kardeşliği, Can adına, Can için aynı yolda olanların kardeşliğidir. Onlar birbirlerinin ihtiyaçlarına teklifsiz koşarlar, kardeşlerinin sıkıntılarında boğazları yumruk yumruk olurmutluluklarında sevinçten gözleri yaşlı kalır. Çünkü iş kardeşine gelince kendilerini hesaba katmazlar. Ortak özellikleri birbirlerine Candan koşarlar, birbirlerine her şartta kefil olurlar. Onlar sıkıntıda olursa, kendi sıkıntılarını unuturlar. Arkadaşlarının sıkıntılarını giderdikleri zaman kendi sıkıntıları da giderilmiş olur. Birbirlerini görünce hep gülümserler, çünkü biraraya geldiklerinde hep mutlu olurlar, bir araya geldiklerinde hep olumlu düşünceler, ümit dolu sözler, parlayan gözler vardır. Onlar arasında makammevkii, şan-şöhret, zengin-fakir ayrımı asla yoktur. Onlar birbirlerini severler, kırılmazlar. Onlar birbirleri için koşarken coşarlar, yorulmazlar. Onlar “CAN” dır. Şu bir gerçektir ki; her bireyin derinliklerine ulaşma noktasında göstereceği çaba tamamen bireysel ve o kişiye has bir serüvendir. Lakin; bu uzun yolculukta kişiye yardım noktasında gösterilebilecek tek istisna kişinin Eğitimcisi ve o davadaki can kardeşlerinin varlığıdır. Can kardeşliğinin olmadığı bir eğitim sistemi belli bir süre sonra son bulmaya mahkumdur. Bu noktada biz Insan Yüceliğini Gerçekleştirme Derneği’nin değerli üyelerinin kaygılanması gereken en son nokta ise budur. Çünkü; iddia ediyorum ki, Eğitimcimiz etrafında oluşan Can Kardeşliğimiz bizden sonraki nesillere tam bir örnek olacak ve destanını tarihin altın sayfalarına bütün haşmetiyle yazdıracaktır. Serkan Demirbaş Aynı yere koşarlar, hedefleri bir. Aynı amaç doğrultusunda yaşarlar, inançları bir, sevdikleri bir. Aynı değerler için yerine göre sevinirler, yerine göre birlikte hiçbir fedakârlıktan kaçınmazlar. Kaç kişi olurlarsa olsunlar hep bir kişidirler. Çünkü bir vücudu temsil ederler. Allah’a (c.c.) şükürler olsun bizler de Güvenilir İnsan Yetiştirme Vakfı’nın birer üyeleri olarak can kardeşliğinin oluşması için kişilik ve şahsiyet eğitimi alıyoruz. Bu yolda insan olarak yetişme derdindeyiz, bununla da gurur duyuyoruz. Hakkı Göktaş Polis emeklisi Kadir Erbaş www.guvenvak.org 19 Gül ASİLOĞULLARI İYGDER Editörü 20 güvenilir insan yetiştirme vakfı makale Kardeşlik herkesle yaşanacak bir olaydır. Fakat can kardeşliği peygamber ahlakı dairesinde, alt yapısı güvene dayalı, aynı fikirle dolan, aynı hassasiyetlerin peşinde koşan, aynı inançları paylaşan insanların karşılıklı yaşayacakları hem fiziksel, hem ruhsal bir olaydır. Bu konuyu yaşayanın ağzından, yaşanan bir olayla da anlatmak isterim. Bir arkadaşım anlatıyor: “Kızımla okuldan gelirken, çok acıktım demesiyle, markete yöneldik. Marketin önünde 3 ve 4 yaşlarında kız ve erkek iki Suriyeli çocuğun oturduğunu gördüm. Önlerindeki mendili görünce, içim sızladı. Ben çocuğumun peşinde koşarken, çocukların düştüğü durum düşündürdü beni. Bunlar dilenci değil ki para vereyim, hem evime gelmiş insana para vermek alçaltıcı bir durumdu benim için. Diğer taraftan da gördüğüm mendile içerlemiş olacağım ki, para vermek ağrıma gittiği gibi, çocukları istemeye alıştırmamak, hem de insanlık para ile ölçülmez bir değer olduğunu anlatmak için çocuklara ikramda bulunmak istedim. Markete girip, adeta o duygularımdan kurtulmak istercesine kızıma “Çocuklar için, gözüne ne takılıyorsa ve kendine alıyormuş gibi al!” dedim. Kızıma almasını özellikle söyledim çünkü kardeşlik sadece evin içinde aynı anne ve babadan olan kardeşlerinle sınırlı olmadığını, olmaması gerektiğini anlatmak ve onunda sadece ailesiyle değil, herkesle bu kardeşlik duygularını tatmasını istedim. Aynı zamanda düşüncelerimi de dile getirdim Neyse marketten çıktık. Yanlarında bir adam oturuyordu “Babaları olsa gerek.” diye düşündüm. Adamı görünce, elimdeki poşeti çocuklara, vermekten çekindim. Çocuklarının gözünde babalarını mağdur göstermek istemedim. Ama yapacak bir şey yoktu, ok yaydan çıkmıştı. Göz göze gelmiştik artık. Poşeti çocuklara uzattım, yüzlerindeki gülümsemeyle ellerini arkalarına götürerek almaktan çekindiler. Israr etsem de almadılar, baba- www.guvenvak.org larına vermekten de ben çekindim. Çünkü izzet-i nefsine düşkün çocukların babası da, aynı hassasiyettedir. Tam o esnada babaları gülümseyerek, gözleri yerde elini uzatıp poşeti aldı ve yanına koydu. Belli ki o da beni boş göndermek istemedi. Aslında en asil davranışı onlar yapmıştı. Ne çocuklar, ne babaları poşetin içindekileri merak edip bakmamışlardı bile. Babalarının bakmaması normaldi diyelim, fakat 3-4 yaşlarındaki çocukların poşet yerine gözlerime bakışları, beni o kadar çok etkiledi ki halen aklımdadır o bakışlar. Demek ki izzet-i nefislere değer veren insanlar akıllarda ve gönüllerde yer ediyorlar. Peygamber Efendimizin (sav) değerini bir kez daha anladım o bakışlarla. Gerçek şükrün, candan bir ilginin, içten bir gülümsemenin içinde olduğunu daha iyi anlatmıştı o bakışlar. Teşekkür edip istemeyerek ayrıldım. Sözlerin olmadığı sadece karşılıklı fedakârlığın ve feragatin konuştuğu candan yaşanan bu insanlığın, kardeşliğin yanında kalmak ve bu samimi duygulardan ayrılmak istemedim. Ama gitmeliydim de. Çünkü herkes hem duygu, hem de fiziki olarak kendi yerinde mutlu olabilir deyip yolumuza düştük. Biraz uzaklaştıktan sonra kızımın arkasına dönüp de “Anne baksana el sallıyorlar.” demesiyle biz de onlara aynı samimiyetle karşılık verip, derin düşüncelerle ve kalbimize insanlığın değerini yerleştirmek gayretiyle yolumuza devam ettik.” Bu yaşanılan örnek, bizim fikrimizin, anlayışımızın hem içe, hem dışa yansıyan bir bölümüdür. Kişinin kalbini peygamberi ahlakla doldurma derdi, önüne çıkan fırsatları da bu yönde değerlendirmesi, can kardeşliğini yaşayacak ve yaşatacaktır. Çünkü Allah (cc) insanların kalbindeki değerlere göre veriyor. Ona, şuna, buna bakmadan kişi kendisine olan sevgisiyle, saygısıyla, anlayışıyla, hoşgörüsüyle, fedakârlığıyla, feragatiyle kendini kabul edecek ve bu değerlerle de hoşnut, mutmain, memnun olarak candanlığına ulaşacaktır. 21 Onlar kardeşliğin ne demek olduğunu, alemlere rahmet olarak gelen Fahr-i Alem Aleyhisselâm’dan öğrenmişlerdi. Mustafa ARSLAN Eğitimci - Yazar 22 güvenilir insan yetiştirme vakfı makale Kardeşlik kavramı, Allah’ın (c.c.) insan türüne koymuş olduğu en kıymetli ve insanı insan yapan en önemli değerlerden biridir. Çünkü diğer varlıkları incelediğimizde böyle bir duygunun, böyle bir ihtiyacın olmadığını görüyoruz. Yani Allah (c.c.) böyle bir duyguyu o varlıklara takdir etmemiş. Ama insanlara baktığımızda, böyle bir duygunun çok baskın olarak hissedildiğini ve doyurulması gerektiğini görüyoruz. İnsanı değerli kılan bu büyük duygu, hem bir arada yaşamamızı kolaylaştırıyor, hem de içinde bulunduğumuz ortamda daha güven içinde yaşamamıza vesile oluyor. Çünkü insan yapı olarak emin bir ortamda yaşamak istiyor ve eminliğin olmadığı yerde hem tedirgin oluyor, hem de etrafındaki insanları tedirgin etmek durumunda kalıyor. İnsan ancak muhatabını kardeş kabul edip, kardeşlik hukukuna riayet ederse, o zaman yaşadığımız ortamlar bize huzur ve güven verebilir kanaatindeyim. Bu yüzden de kardeşlik kavramına dinimizin çok büyük önem verdiğini görüyoruz. Kardeşlikle ilgili birçok ayet ve hadis-i şerifin bizlere tavsiyelerde bulunduğunu görüyoruz. Özellikle -“...Kendileri zaruret içinde bulunsalar bile kardeşlerini kendilerinden önde tutarlar...”(Haşr 9) ayeti kerimesi, bizim bu konuda çok hassas olmamızı tavsiye buyuruyor. Onun için bizler her an kardeşlerimizi kendimizden önde tutmak zorunda olduğumuzu fark ediyoruz. Sadece bununla da yetinmiyor dinimiz. Her konuda kardeş hakkını gözetmemizi bize tavsiye buyuruyor. Kardeşlik kavramını biraz daha derinlemesine incelediğimizde birkaç çeşit kardeşlik karşımıza çıkıyor. Kan kardeşliği, can kardeşliği, din kardeşliği gibi… Bunların hepsi de kardeşlik türleri. Hepsinin de bizim yaşantımızda bir değeri var ama bizim için değil de bizi yaratan ilahi gücün yanında en kıymetli olanı, bizler tercih etmek zorundayız. Bizi yaratan ilahi kudretin de, en çok din kardeşliğine önem verdiğini görüyoruz. “Müminler, ancak www.guvenvak.org kardeştir.”(Hucurat/10) buyurarak aslında, asıl ve kalıcı olan kardeşliğin din kardeşliği olduğunu ifade buyuruyor bizlere. Biz şimdi, kardeşlik kavramından ne anlayacağız? Yaşadığımız şu zamanda kardeşlik kavramında nelere dikkat edeceğiz ona bakalım. Kimleri esas kardeşlerimiz kabul edeceğiz, kimlerle kardeşlik bağlarını daha güçlendirip, bu duygularımızı en güzel şekilde doyurabileceğiz, bunları inceleyelim. Dinimizi bizlere en güzel anlatan Peygamber Efendimiz (sav) olduğuna göre öncelikle O’nun bu konudaki uygulamalarına ve tavsiyelerine bakalım. Peygamber Efendimiz (sav) kardeşlik kavramına çok önem vermiş ve “Birbirinize buğz etmeyin, birbirinize haset etmeyin, birbirinize arka çevirmeyin; Ey Allah’ın kulları, kardeş olun. Bir müslümana, üç günden fazla (din) kardeşi ile dargın durması helal olmaz. Buhârî, Edeb, 57, 58” buyurmuştur. Allah’ın (c.c.) kulları olarak bizler, her zaman öncelikle kardeşimizi düşünmeyi ön plana alsak, belki de bugün yaşadığımız sıkıntıların birçoğu olmayacak. Bu sözü bizlere tavsiye buyuran Efendimiz (sav) Medine’ye hicret ettiğinde temelini attığı ilk şey bu olmuş. İlk olarak Efendimiz (sav) kardeşlik sistemine işlerlik kazandırarak, Muhacirle Ensar’ı kardeş ilan etmiş. Onlar da Efendimizin (sav) bu konudaki hassasiyetini bildikleri için bu konuya en büyük ehemmiyeti vermişler. Herkes elindeki imkânını kardeşine sunmuş. Herkes elinden geldiğince kardeşine destek olmaya çalışmış. Kimse elindeki imkâna, makama, mevkiye bakarak bir diğer kardeşine üstünlük taslamamış. Bütün Müslümanlar, üstünlüğün sadece takvada olduğu temelini yakalayarak, Allah (c.c.) ve peygamber sevgisinde yarışa girmişler. Bugün bile Hac görevini yerine getirdiğimiz Mekke ve Medine şehrini değerli kılan en önemli özelliğin, içinde yaşanmış olan sami- 23 makale miyet ve paylaşma esasına dayalı olan kardeşlik temelli yaşantı olduğunu görüyoruz. Ebubekir Sıddık R.A., Abdurrahman bin Avf R.A., Talha bin Ubeydullah R.A. gibi peygamber aşığı sahabe büyüklerimizin, ortaya koymuş olduğu yaşantıların bugün bile bizlere ışık olduğunu, bugün bile biz Müslümanlara yeni yeni ufuklar açtığını hissediyoruz. Bizlerde bize ışık tutan bu büyüklerimizin yolundan gidebilmek için kollarımızı sıvayıp her an kardeşimizin işini kendi işimizden önde tutabilmenin, kardeşimizin rahatını kendi rahatımızdan önde tutabilmenin, kardeşimizin başarısına kendi başarımız gibi sevinebilmenin çabasında olabilirsek, aynı bahtiyarlığı yaşayabilir ve aynı kıvancı duyabiliriz kanaatindeyim. Özellikle geçmişte yaşamış sahabe büyüklerimizin şu yaşantısını burada paylaşmak istiyorum. Örnek Bir Olay Yermük savaşındaki şu olay bizlerin bugün bile nasıl bir kardeşlikle bağlanmamız gerektiğine güzel bir örnek teşkil ediyor. Savaş sonunda bir su dağıtıcısı dolaşıyordu meydanda. Elinde ancak bir kişinin boğazını ıslatabilecek kadar su ile bakınıyordu etrafına. O anda herkesin suya ihtiyacı vardı. 24 Fakat su dağıtıcısı yaralıların ve hatta ağır yaralıların içinden suya ihtiyacı olanı bulmaya çalışıyordu. Belki de su sıkıntısının doruk noktaya ulaştığı bir mekânda, bu sudan sonra bir daha bir boğaz ıslatabilecek kadar dahi su alıp dolaşamayacaktı. İşte o sırada bir ses duydu. Sesin sahibi Haris’di R.A. ve su istiyordu. Belki de dünya hayatında içebileceği son yudum suyun, içine vereceği ferahlığın hasretiyle istiyordu suyu. Su dağıtıcısı durumu görmüş, elindeki suyu Haris’e vermişti. Haris suyu ağzına doğru götürürken, birden kendisine bakan bir çift göz gördü. Bu İkrime idi (R.A.). Öylece kalakalmıştı. Nasıl içebilirdi ki? İkrime’nin durumunun kendi durumundan ne farkı vardı. Ve içemedi suyu. Bunu yapmasına, İslâm kardeşliği şuuru engeldi. Onlar kardeşliğin ne demek olduğunu, alemlere rahmet olarak gelen Fahr-i Alem Aleyhisselâm’dan öğrenmişlerdi. Suyu su dağıtıcısına vererek İkrime’yi gösterdi: • Al bunu kardeşim İkrime’ye götür. Su taşıyıcı elindeki suyu, bir boğaz ıslatacak kadar olan suyu , İkrime radıyallahu anh’a götürdü. İkrime su tasını aldı. Haris kardeşinin kendisi için içmeyip fedakârlıkta bulunduğu suyu acaba içebilecek miydi? Belki de son anlarında bir an dahi olsa yüreği ferahlaya- güvenilir insan yetiştirme vakfı makale cak mıydı? Bir yandan bunları düşünüyor, bir yandan da suyu ağzına götürmeye çalışıyordu ki; Ayyaş’ın gözleriyle, kendi gözleri buluşmuştu. Biraz önce Haris’in gözleriyle, kendi gözlerinin buluşması aklına geldi. Aklına bir başka şey daha gelmişti. Haris R.A., belki de o anda dünya nimetlerinin en hayırlısı , en değerlisi olan suyu hiç gözünü kırpmadan kendisine göndermişti. Kendisi nasıl içecekti ki? Eğer içerse İslâm kardeşliği nerede kalacaktı? Allah’ın Resûlü’nün (sav) verdiği terbiye nerede kalacaktı? • Ey su dağıtıcısı! Suyu al kardeşim Ayyaş’a götür, o içsin dedi. Dağıtıcı bir yandan şaşkınlıkla, bir yandan da aceleyle suyu aldı ve Ayyaş radıyallahu anh’a götürdü. Ayyaş’ın bulunduğu yer İkrime’ye çok yakındı. Ancak su Ayyaş’a ulaşmadan, ölüm ulaşmıştı. Ayyaş suyu içemeden Şehit olarak ruhunu, sahibine teslim etmişti. Suyu içemedi ama şehadet şerbetiyle yüreğini ilelebet ferahlatacak bir makama ulaştı. Dağıtıcı çaresizce suyu, kendinde sıralamaya uyma mecburiyeti hisseder gibi tekrar Haris radıyallahu anh’a götürdü. Götürürken de, belki de içinden “Yine başa döndük. Su yine Haris’e nasib olacak” diye düşünmüştü. www.guvenvak.org Yanına geldiğinde su tasını uzattı. Su tasını uzattı da, alacak bir el uzanmadı su tasına. Haris radıyallahu anh da Rahman ve Rahim’e şehit olarak dönmüştü. Su dağıtıcısı “Hiç değilse İkrime içsin suyu” diyerek onun bulunduğu yere yöneldi. Su dağıtıcısı şaşkındı, su dağıtıcısı hayret makamındaydı. Evet, etrafında yüzlerce cansız beden vardı. Savaşta cansız beden görmek çok normaldi, şaşılacak bir yanı olamazdı. Ancak biraz önce bir yudum suyu kendinden fedakârlık ederek kardeşine gönderenlerden üçüncüsü olan İkrime radıyallahu anh da, ruhunu Rabbi Rahim’e teslim etmişti. İşte İslam kardeşliği ve din kardeşliğine örnekliği bizim büyüklerimiz bu şekilde yapmışlar. Bugün bizlere de düşen din kardeşlerimizi en az bu kadar öne almak ve kendimiz ihtiyaçlı bile olsak kardeşimizin ihtiyacını ön plana alarak Rabbimizin rızasını ve Peygamber Efendimizin (sav) sevgisini kazanmak olsa gerek. Yüce Allah (c.c.) hepimize böyle güzel duyguları yaşayabilmeyi ve bu güzel insanlık değerlerini hayatımızda ön plana almayı nasip etsin. Âmin. 25 makale Ten Değil, Can Kardeşliği Zeynep TONGA Çocuk Gelişim ve Eğitimi Öğretmeni 26 Küçük yaşlarda kazanılacak bir amaç ve şeref birliği, ahlaklı ve namuslu yaşam örneklikleri çocukların belleklerinde ve inanç dünyalarında derin izler bırakır. güvenilir insan yetiştirme vakfı makale Kardeşin sözlük anlamı “karındaş” olmaktan gelir. Biz Türk Milleti olarak da kardeşlik kavramına fazlasıyla önem veririz. Çünkü kardeşlik demek dayanışma, yardımlaşma, birlik-beraberlik, her türlü zorluğa göğüs germeyi gerektirir. Peki, “Can kardeşliği” ne demektir? Kişinin Allah’ın (c.c.) istediği insan modeline uygun olarak yaşamaya karar vermesi, bu yolda Peygamber Efendimizi (s.a.v.) örnek tutması ve bu yolda ilerlemesidir. Aynı zamanda bu yolun diğer yolcuları ile beraber amaçları bir, istekleri bir, davaları bir yaşaması; hizmetlerin, ikramların, sevgilerin her şeyin can-ı gönülden muhabbetle oluştuğu kardeşliktir, can kardeşliği. Can kardeşliği, kardeşimin elini kesme, benim kolumu kes diyebilecek kadar yürekten olan birlik ve beraberliğin gözle görülen yönüdür. Söz değil, özle yapılan fedakârlığın, feragatin, samimiyetin, sevginin en güzel örnekliğidir can kardeşliği. Anlatılmaz, yaşanır denebilecek kadar yaşanılası bir duygudur. Can kardeşliği, kan bağı olmayan insanların gönül bağıyla birbirlerine kenetlenmiş, kardeşliğin üst düzeyde yaşandığı bir ilişkidir. Can Kardeşliğini Yaşıyoruz Can kardeşliğini sevinçle dile getirebilmenin hazzını yaşıyoruz. Bizler, İnsan Yüceliğini Gerçekleştirme Derneği üyesi olarak can kardeşliğini hayatımızda bizzat yaşıyoruz. Bunun da en güzel örnekliğini yazın eğitim yerimiz olan Huzur Bahçemizde talim ediyoruz. Can kardeşliğinin gerekleri burada atlanmadan, unutulmadan, en ince ve en güzel şekilde yapılır. Bir iş mi yapılacak, herkes bir ucundan tutar, “Ben” düşüncesi yerine “Biz” düşüncesi hâkimdir, böyle olunca da kişi kendini değil, hemen can kardeşini düşünür. Herkes elindeki imkân ne ise onu ikram eder. Kimi candan ilgisini, kimi sevgisini, kimi güler yüzünü, kimi yeteneğini… Hal böyle olunca eksik bir şey kalmaz. Çünkü herkes birbirini tamamlar. Can karde- www.guvenvak.org şim rahatsızlandı mı, hemen ziyarete gidilir. Can kardeşimin yardıma mı ihtiyacı var? Hemen yardıma koşulur. Gide gide de bu insanlık değerlerinin önemini daha çok duyuyoruz ve çocuklarımıza da önemini anlatıyoruz. Büyükler olarak bizler küçüklere can kardeşliğinin örnekliğini yaşayarak gösteriyoruz. Vakfımızın geleceği olan küçük üyelerimiz de can kardeşi olan ağabeyleri ve ablalarına, amca ve teyzelerine bakarak can kardeşliğini öğreniyorlar. İnsan hayatında bazı değerler vardır, küçük yaşlarda kazanıldı mı daha bir ömür kaybedilmez. Can kardeşliği buna verilecek en güzel örnektir. Küçük yaşlarda kazanılacak bir amaç ve şeref birliği, ahlaklı ve namuslu yaşam örneklikleri çocukların belleklerinde ve inanç dünyalarında derin izler bırakır. Çocuklar kardeşliğin, Allah (c.c.) için kardeşliğin ne demek olduğunu, arada maddi ve gövdesel birliktelik olmadan sadece insanlık değerlerini hayata geçirmenin hazzını ve huzurunu küçük yaşlardan itibaren yaşayarak öğrenirler. Çocuklarımız kışın yapılan toplantıların ardından, üç ay boyunca yaz tatilinde huzur bahçemizde bir arada vakit geçirdiler, oynadılar, yaz eğitim derslerine girdiler. Bir şey mi yiyecekler, birbirlerini düşündüler, ikram ettiler. Güzellikte yarıştılar, birbirlerine örnek oldular. Yardımlaştılar, paylaştılar. Can kardeşliğini yaşamaya başladılar. Bizlerde yaşayarak görüyoruz ki çocuklarımıza sahip çıkmak ve onlara can kardeşliğinin önemini, değerini anlatmak anne ve babalar olarak vermek en önemli görevlerimizden biridir. Tabii bunu gerçekleştirebilmek için öncelikle anne ve babalar olarak bizler can kardeşi olmalıyız. Yoksa kendimizde olmayan bir değeri çocuklarımızdan beklemek, sadece bir yanılgı olarak karşımızda duracaktır… 27 Fikrimiz Açısından CAN KARDEŞLİĞİ 28 güvenilir insan yetiştirme vakfı fikir bahçesi Bütün dikkatimizle bakacağımız nokta şudur: Kim şahsiyetin, haysiyetin gereklerini ve prensiplerini candan ve sürekli uyguluyor, çevreye de özendiriyor, birlik için yaşıyorsa, can kardeşimiz odur, onlardır. • Kardeşlik kavramı, “Kendin için istediğini kardeşin için de iste, kendin için istemediğini kardeşin için de isteme” ilkesinden başlar. İspatı sadakat ile mümkündür. Toplumda gerçek kardeşlik duvarını örecek olan güvendir. • Esas kardeşler, birbirlerine iyice kenetlenmiş durumdadırlar. Ödülde en geri, hizmette ise en başta yer alırlar. Kendileri için bir şey istemezler, kendilerini hesaba katmazlar… • Esas kardeşler, hedefleri yolunda birdirler. Kardeşimin parmağı kesileceğine, onun yerine benim kolumu kesin anlayışı bu kardeşlerde mevcuttur. Güven kaynağı olan kişilere saygı duyulur. Güven gerçek kardeşliğimizi oluşturur. Tarafı adına gerçeklik gösterenler kardeşlerimizdir. Bencillerle birlik olmaz. Onlar hayali bir yaşayıştadır. • Esas kardeşler, her bakımdan birbirlerine kefildirler. • Esas kardeşler, birbirlerini başarıya yöneltirler, birbirlerini destekler ve her yönden başarıya koşarlar. • Esas kardeşler, iş yapılırken mutlaka bir ucundan tutarlar. Herkes işini sonuna kadar götürür ve en güzel şekilde teslim eder. • Bütün dikkatimizle bakacağımız nokta şudur: Kim şahsiyetin, haysiyetin gereklerini ve prensiplerini candan ve sürekli uyguluyor, çevreye de özendiriyor, birlik için yaşıyorsa, can kardeşimiz odur, onlardır. www.guvenvak.org • Yüreği insan sevgisi ile dolu can kardeşimiz kadar kim bizi içten, candan sevebilir? • Can kardeşliği için güzel bir örnek: Anlatılır ki ahirette iki kardeş karşılaşmışlar. Biri diğerine sormuş, ne oldu, nereye gidiyorsun diye. Arkadaşı cevaplamış, “Sevaplarım az geldi, cehenneme gidiyorum.” Diğer arkadaşı ise “Olur mu, ben cennete giderken o nasıl olur da cehenneme gider? Ben sevaplarımı ona veriyorum, ahbabım cennete gitsin, ben cehenneme giderim” demiş. Melekler kabul etmiş. O arada bir ses duyulmuş. Demiş ki Yaradan “Kullarım benden daha mı cömert, ikisini de götürün cennete.” • Arkadaşımın, kardeşimin izzet-i nefsi, şahsiyeti ile oynatmam. Benim yanımda onun dedikodusunu yaptırmam. Onun şahsiyeti ile oynatacak lafların konuşulmasına kesinlikle izin vermem. • Müslüman demek, kardeşini de kendisi kadar düşünen demektir. Sadece ibadet ölçü olmaz. Bununla beraber ashap efendilerimiz, Peygamber Efendimiz (sav) ne yaptıysa, aynısını biz de yapacağız. Onun için kafa yapımızı ve inanç dünyamızı, Müslüman kardeşimizi, can kardeşimizi kendimiz kadar düşünecek bir yere getireceğiz. • Komşu ülkelerimiz zor durumda… Onlar hem insan, hem de dindaşımız. Bir kesim de diyor ki “Biz ihtiyaçlı iken bunlar nereden çıktı?” Bu akıl sana ne fayda sağlar? Hâlbuki Efendimiz (sav) diyor ki: “Kardeşlerin ihtiyaçlıyken onların ihtiyacını ön plana alırsan Allah’ın hoşnutluğunu kazanırsın.” burayı da göz ardı etmeyelim. 29 sağlık Mükemmel Vücudumuz ve Mucizeleri Neslihan ÖVET Doktor Yetmiş yıllık ibadetin sadece bir gözümüze karşılık gelemeyeceği mesajını göz önünde bulundurduğumuzda; bize hediye edilen bu muazzam küçük kâinat için ne denli şükretsek kâfi gelmeyeceği gerçeğini de anlayabiliyoruz. Kusursuz bir işleyiş içinde yaratılmış olan vücudumuz aslında birçok mucizenin de ev sahibidir. Bir nevi kâinatın bir minyatürü olan vücudumuzda milyonlarca hücre birbiriyle ahenk içinde çalışmakta, bizim isteğimizle ya da isteğimiz dışında meydana gelen fonksiyonlar mükemmel bir şekilde gerçekleşmektedir. İşte bazı örnekler: Kalbimiz dakikada 60–100 kere kan ile dolar ve bir o kadar kere kanı akciğer ve büyük dolaşıma gönderir. Her defasında da yaklaşık 70 cm3 (0,07litre) kan pompalamaktadır. Bir dakikada 5 litre civarında kan devri olur. Küçük dolaşım; kirli kanın akciğerlere götürülerek karbondioksitin uzaklaştırıldığı ve oksijence zenginleştirildiği ve temizlenen bu kanın vücuda dağıtılmak üzere kalbe getirildiği dolaşımdır. Kalp ile akciğer arasında gerçekleşen bu işlem yaklaşık 8 saniye sürer. Büyük dolaşım ise; temiz kanın tüm hücre ve dokulara götürüldüğü ve kirli kanın geri getirildiği kan dolaşımıdır. Kalp ile vücut arasında gerçekleşen bu dolaşım da 25-30 saniye kadar sürer. Bu işlemler her defasında mükemmel bir sinirsel ağdaki hiç aksamayan, zamanını hiç şaşırmayan, iletimi saliseler düzeyinde olan bir elektriksel aktivite ile yürütülmekte- 30 dir. Böyle mükemmel bir çalışma kalpte dakikada ortalama 70, bir günde ise 100.000 kez tekrarlanır. Kalbimiz atmayı bıraktığı zaman yaşamımız sona erer. Akciğerlerimiz göğüs boşluğunda körük vazifesi görür. Göğüs kaslarının çalışması, kandaki oksijen ve karbondioksit miktarları akciğerin çalışmasını etkiler. Ağız veya burun yolu ile alınan havanın ister soğuk, ister sıcak olsun belirli bir sıcaklıkta en uç bölümlerine ulaşması sağlanır. İnsan dakikada ortalama 18, bir günde ise 26.000 defa nefes alır ve verir. Bir insan en fazla 2–3 dakika nefessiz kalabilir. Her birisinin ağırlığı 120–200 gr olan böbreklerimizin her birinde 1.000.000 dan fazla süzgeç makinesi (glomerül yumağı) vardır. Her bir glomerül yumağında ise 20–40 kadar kılcal damardan oluşan bir yumak bulunur. Böbrekten bir dakikada geçen kan miktarı 1,2–1,3 litredir. Ağırlıkları aşağı yukarı vücudun %0,4’ü kadar olan güvenilir insan yetiştirme vakfı sağlık bu organlar kalbin dakikada pompaladığı kanın yaklaşık olarak %25’ini alırlar. Bir günde böbrekler 180 litre kanı süzerler ve ancak bunun 1,5 litreye yakını idrarla çıkar. Geriye kalan miktarı tekrar emilerek kana verilir. 70 kiloluk bir insanın vücut sıvıları 40–45 litre kadar olduğuna göre bütün vücut sıvıları günde 4 defa böbreklerden süzülüyor demektir. Böbrek bu süzme fonksiyonunu yaparken bu arada zehirli maddeleri de vücuttan uzaklaştırır. Her gün yaklaşık olarak litrede 1,5 gr kadar üre böbrekle atılır. Böbreklerin çalışmadığı, hastalandığı hallerde kanda üre artarsa bir insan kısa zamanda ölür. Burada fonksiyonlarından ve işleyişinden kısaca bahsettiğimiz organlarımızdan başka kas-iskelet, sindirim, boşaltım sistemlerinde; görme, işitme gibi duyularımızın çalışmasında görevli olan onlarca organımız daha vardır. Ve her birinin sayfalarca anlatılması gereken bu organlarımızın yönetiminden sorumlu olan beynimiz ve sinir sistemimiz de ayrı bir derya denizdir. Sinir sistemi bir bütün halinde çalıştığı zaman hareket, his, duyu, refleks, beslenme, büyüme ve gelişme, psişik (ruhi) fonksiyonları ve aklınıza gelebilecek her türlü işlevi hormonlar (salgılar) ve elektriksel sinir iletimi aracılığı ile bir bütün halinde yerine getirir. Yetmiş yıllık ibadetin sadece bir gözümüze karşılık gelemeyeceği mesajını göz önünde bulundurduğumuzda; bize hediye edilen bu muazzam küçük kâinat için ne denli şükretsek kâfi gelmeyeceği gerçeğini de anlayabiliyoruz. www.guvenvak.org İşte bazı ilginç gerçekler; #Normal bir insan vücudunda bulunan elektrik, 25 wattlık bir lambayı dakikalarca yakabilir. #Bebekken 270’den fazla kemiğimiz varken, büyüdükçe bunların bazısı birbiriyle kaynaşarak sonunda sadece 206 kemikle kalırız. #Vücudumuzda o kadar çok karbon taşırız ki bunları bir araya toplayıp kullanmak mümkün olsa; 9000 adet kurşun kalem yapabiliriz. Yine vücudumuzda 2200 kibrite yetecek kadar fosforumuz, 250 gramdan fazla sülfürümüz, bir kaşık dolusu magnezyumumuz, 5 cm boyunda bir çivi yapacak kadar demirimiz vardır. # Bir tel insan saçı 3 kilograma kadar ağırlık kaldırabilecek esnekliğe sahiptir. # Vücudumuzda 25 milyar oksijen alıcı kırmızı kan yuvarlakları bulunmaktadır. Bunları bir yüzey üzerine yayacak olursak 2570 metre karelik bir alanı kaplar. İşte bu kadar hücre vücudumuzda her 60 saniyede tam devre yapar. 31 sağlık #Tırnaklarımız bir yılda toplam 3, 75 metre kadar uzar. #İleri doğru adım atıldığında, insan vücudundaki 54 kas harekete geçiyor. #Hapşırma anında, kalp de dâhil bütün vücut fonksiyonları bir an için durur. #Gülmek için 17, surat asmak için ise 43 kasa ihtiyaç vardır. #Döllenmeden doğuma kadar bir bebeğin ağırlığı 5 milyon kat artar. #Göz kaslarınız günde 100 bin kez kasılır. (Bu miktar, bacak kaslarınızın 80 km yol yürürken yaşadığı kasılmaya eşdeğerdir.) #Kendinizi imkânsızdır. gıdıklamak neredeyse #Aralarındaki ağırlık farkına bakılmaksızın karşılaştırıldığında beton, insan kemiğine kıyasla 4 kat daha kırılgandır. #İnsanın kalça kemiği, betondan daha sağlamdır. #İnsan midesinin iç zarı 2 haftada bir yenilenmek durumundadır; aksi takdirde kendisini sindirebilir. #İnsan vücudundaki güçlü kas dilde bulunmaktadır. en #Esneme vücuttaki karbon gazını boşaltabilmek ve daha çok oksijen alabilmek için yapılan bir reflekstir. #İnsanlar yaşamları boyunca, 6 fil ağırlığına eşit miktarda yiyecek tüketir. #Bir insan, hayatı boyunca ortalama 25.000 litre (iki havuzu dolduracak miktarda) tükürük üretir. 32 #Yarım saat içerisinde vücudunuz 1,8 litre suyu kaynatmaya yetecek miktarda ısı üretebilir. #Her bir insan vücudunda 300 milyondan fazla kılcal damar bulunur ve bu damarlar uç uca eklenecek olsaydı 3000 km uzunluğunda olurdu. #İnce bağırsağın uzunluğu yetişkin bir insanın boyunun yaklaşık 4 katıdır. Eğer geriye doğru katlanmasaydı, 5-6 metrelik uzunluğu ile karın boşluğuna sığamazdı. #İnsan doğduktan bir kaç gün sonraya kadar, hiç bir şey duymayacak kadar sağırdır. #İnsan beyni 10 milyar sinir hücresini kapsar. Bu hücrelerin her biri diğer hücrelerle 25.000 tane bağlantı kurar. güvenilir insan yetiştirme vakfı makale Davadaşlık ve Nemelazımcılık Tuğşat ŞAHİNGÖZ Güvenilir İnsan Yetiştirme Vakfı Başkanı Abdulkadir Duru Hazretlerine göre yapıcı tarafı yükseltmek ve yıkıcı tarafın egemenliğine son vermek üzere dava adamının etrafında bir araya gelmiş davadaşlara “can kardeşleri” denir. Burada bütün mesele dava adamının yanında saf tutmaktır. Dava adamının yanında yer almak demek, zahiren ondan ayrılmamak veya hep onun yanında olmak demek değildir. Elimizdeki maddi ve manevi imkânları, insanları insanlık şerefine çağırmak üzere kullanmak demektir. yetmez. İnsanca yaşama hedefi, gücümüz nispetinde çevremize de sunulmalıdır. Hal böyle olmazsa, dava adamının yanına gelip gitmek de bir işe yaramaz. Yolda olmak başka, yolda görünmek ise başkadır. Kişinin kendini ilk olarak buradan hesaba çekmesi, gerçek anlamda dava adamı ve can kardeşi olabilmesi için temel ölçüttür. Onun için, dava adamının yanında yer alan her kişi öncelikle iyi ve güzel dediği değerleri kendisi yaşamalı, bununla beraber çevresine de bu değerleri aşılamalıdır. Bu alçaklık ise, “nemelazım” düşüncesinden gelmiştir. İnsanlık şerefinin yaşatılmak istendiği dava için elindeki imkânları sunmayan ve “banane” diyenler veya davanın önemini bilmeyenler nemelazıcımcılardır. Bu hata öyle büyük bir hatadır ki, dünyadaki insanların hepsi akla gelmeyecek kötülükler yapsa, kabahatleri boyunlarını kat kat aşsa, bu kadar günahların hepsinden nemelazımcıların günahı ve kusuru daha çoktur. (Abdulkadir Duru-Kanından Güçlen) Yoksa, insanlık değerlerini toplumda yaşamak ve yaşatmak için amaçlanamayan kişiler bir süre sonra pasifleşirler ve sadece kendilerini, kendi ailelerini düşünürler. Bunlar, çevresini gerçekle dolduramıyor, çevrelerini de insanlık şerefine davet etmiyorlarsa, kendileri nereye yükselirlerse yükselsinler, o yükseliş kendileri için bir alçaklıktır. Alçaklığı gösteren birinci belirti: Kişinin kendini davasından, cemiyetinden ayrı görüşüdür. Her işini onların arasında yapacakken, başka arkadaş veya akraba gruplarını tercih eder. Can kardeşlerini tenkit etmekten çekinmez. İkincisi: İnsanlık şerefinin örnekliğini tam olarak gösteremeyişidir. Sadece insanca yaşamak www.guvenvak.org Üçüncüsü: Davası hakkında yeterince bilgisinin ve fikrinin olmayışıdır. Nereye gittiğinden, varacağı insanlık şerefi hedefinin öneminden haberdar değildir. Dördüncüsü: En önemli olanı da amacını kendisi için dahi bilemeyişidir. Kendisi insanlık şerefine amaçlanamadığı için, çevresini de amaçlandıramaz. Can kardeşliğinin ilk ve en önemli belirtisi, kendini teşkilatının, davasının bir parçası olarak görmek ve diğer kardeşlerini de bu açıdan takdir etmektir. Bulunduğu yolda aynı davayı tutmuş kardeşlerini beğenmeyen, onlar ile yeterince tanışmayan kişinin görünüşü ne olursa olsun o kişi uyuyor demektir. En büyük zarar da böylesi kişilerden gelir. Onun için, bu kişileri uyandırmak ve onları da davanın bir parçası haline getirmek bizler için birer sorumluluktur. Ne mutlu insanlık şerefini dava olarak tutmuş can adamlarına… Ne mutlu kendini davanın birliğinden ayrı görmeyenlere… 33 Meral ZORLU Biyolog Elindekinin daha iyisini paylaşmanın tadı, zor işleri herkesten önce üstlenmenin adı… Kardeşimin parmağından, benim kolum evladır inancı… 34 güvenilir insan yetiştirme vakfı makale Yeni bir doğuş ile başlar her şey. Artık sana ait olan birçok şeyin yarısını paylaşmanın adı olmuştur kardeşlik… Anne ilgisinin, baba sevgisinin, küçülen kıyafetlerin, evdeki bir dolu oyuncağın yeni ortağı eve gelmiştir. def çerçevesinde elinde avucunda ne varsa feda edebilmek, inandığı adına el birlik Hicret’lere erişmek, elindeki kuru ekmeği bölüşmek… Ama en önemlisi aynı şeyi candan sevip onun için can feda edebilmek… İleride büyük mücadelelerin de adı olacaktır. Ve büyük paylaşımların… Değişen hayatımızda ilk anda anlam veremediğimiz bu durum, biz büyüdükçe, yaşlar kemale erdikçe bir mana elbisesine bürünecektir. Şimdi dönüp etrafımıza baktığımızda gördüğümüz o gün ne yaşanıyorsa bugün kurulmuş olan birlik ve beraberliğin tadı içinde… Eğitimimiz ve Eğitimcimiz bir güneş olup doğuyorsa eğer, her birimiz yalnız bir sese kulak verebiliyorsak, tek bir söz ile hayatımızın hatları değişiyorsa ve koşulsuz-şartsız sevebilmek ve sevilmek yerindeysek… Canımızı inancımız yoluna serebiliyorsak, gayrıları bir kalemde silebiliyorsak kardeşiz… Üzüntümüz bir su damlası, mutluluğumuz derya deniz olabiliyorsa… Muhabbet ummanına dalabiliyorsak, gülden kokuları alabiliyorsak, benleri yıkıp biz nehrine dalabiliyorsak kardeşiz… Özetle A’dan Z’ye kadar bize aitmiş gibi görünenin asıl sahibini anlamanın adıdır kardeşlik. Üstelik aynı anne karnından kopup gelmek de şart değildir. ”Aynı hedeften aynı inanca yürüyor muyuz arkadaş?”. ÖYLEYSE ÖZ KARDEŞİZ. Kendi derdini, tasasını bir kenara bırakıp kardeşinin derdine düşmek, kendi işini unutup önce sen diyebilmenin adıdır. Benlik zırhının yırtıldığı, -daş olmanın farkına varıldığı, yürekteki putların kırıldığı bir hakikat müessesedir. Elindekinin daha iyisini paylaşmanın tadı, zor işleri herkesten önce üstlenmenin adı… Kardeşimin parmağından, benim kolum evladır inancı… Gözümüzdeki, gönlümüzdeki ayrıyı bir edene, beğenimsizlikleri silene, şeytanı tahttan indirip sultan makamları edene, güveni nakış nakış kalbimize işleyene, emaneti bilenlerden edene, en çok da sevene tabi olabiliyorsak kardeşiz… Ve en çok da inanmanın adıdır kardeşlik. Belki de İslam fıtratı üzere yaşamanın ilk ve en önemli şartı… Çünkü her şey o CANLAR CANINI (S.A.V) sevebilmekle başlar. Bir he- Ten âleminden can âlemine bir merhabadır bu… Dosta sefa,tüm dertlere deva… Canın derdinden aşıp Cananın derdine düşme kapısıdır, samimiyetle seven can kardeşlere… www.guvenvak.org 35 makale ATATÜRK ve BİRLİK Deniz TONGA Eğitimci Atatürk pek çok farklı açıdan tanımlanabilecek ve tanınabilecek bir liderdir. Atatürk denince akla, aziz milletimizi bir araya getiren ve bağımsızlık, özgürlük gibi değerler için tüm milleti aynı hedef uğrunda toplayan kişi gelir. O, İstiklal Harbimiz boyunca elde ne güç varsa sadece bu hedef için kullanmıştır. Bağımsızlığımızı kazanmak… O dönemin şartları içerisinde zaten elde olan kısıtlı malzemeler milletimizin büyük bir fedakârlığı ile bir araya toplanmıştır. Bu aslında millet vasfı kazanabilmemiz ve aynı topraklar üzerinde kardeş olarak yaşamamıza verilecek en güzel örneklerden biridir. O bize yeniden bir olduğumuzu, bir olduğumuzda küllerimizden bile neler yapabileceğimizi tarihimizde görebilmek adına örnek bir şahsiyettir. Herkes dağılmış ve bölgesel kurtuluş yolları ararken, manda ve himaye yolları için akıl yürütülürken, Mustafa Kemal Atatürk çıkmış ve parolamızı “Ya istiklal, ya ölüm!” olarak belirlemiştir. Bu slogan aslında milletimizin derinliklerinde saklı kalmış duyguları açığa çıkarmış, açığa çıkan bu duygular ile günümüzde “efsane” sayılabilecek bir savaş gerçekleşmiş ve Osmanlı Devleti’nin küllerinden yeni Türkiye Cumhuriyeti Devleti doğmuştur. Burada hatırlatmak da yarar var. Ne zaman Atatürk’ü ansak, Onun yanında muhakkak silah arkadaşlarını ve diğer paşaları da beraberinde anmamız icap eder. Çünkü İstiklal Harbimiz’i Atatürk kendi başına organize etmemiştir. Aksine harbin her safhasında arkadaşlarını sevk ve idare etmiş, onların görüşlerine başvurmuş, onları zafer için motive etmiş ve birleştirici bir unsur olmuştur. Çünkü Atatürk, birliğin ve beraberliğin sembolüdür. Biz İnsan Yüceliğini Gerçekleştirme Derneği ve Güvenilir İnsan Yetiştirme Vakfı üyeleri olarak bu gerçeğin farkındayız. Onun içindir ki, anma günlerinin amacını “Anmaktan maksat, anlamak ve her sene daha ileriye giden bir amaç sahibi olmaktır.” şeklinde anlarız. Atatürk’ü sevmenin Ona değer vermenin de tek bir ölçüsü vardır. Fikrimize göre “Seven sevdiğinin inceliklerini yaşatır.” Atatürk’ü biz, milletini çok sevmiş ve milleti için çok çalışmış biri olarak tanırız. Onun için de deriz ki: “Vatanını en çok seven, vatanına en çok hizmet edendir.” Biz vakıf ve dernek üyeleri olarak bu noktadan hareketle, nerede ne iş yapıyor olursak olalım, bu gerçeği unutmamaya çalışır ve yaptığımız işi en güzel şekilde sonuçlandırmaya çalışırız. 36 güvenilir insan yetiştirme vakfı Bir Can Kardeşliği Örneği Öznur DEMİRBAŞ İYGDER Editörü İnsan Yüceliğini Gerçekleştirme Derneği üyelerinin en bariz özelliği içtenliği, candanlığı, dayanışmayı kendilerine rehber edinmeleridir. Buna verilecek pek çok örnekler var ancak en son yaşadığım can kardeşliğini anlatmak istiyorum. Eşimin kutsal topraklara gidişiyle başlayan heyecanım, dava arkadaşlarımın sahipliği ile daha bir gurur verici hal aldı. Maceralı bir yolculukla başladı serüvenimiz. Önce bize verilen gidiş tarihini heyecanla beklerken günün değişerek 5 gün uzatıldığını öğrendik. Vardır bunda da bir hayır diyerek son güne gelmişken, bir telefonla tekrar günümüz değişti. Neyse biz hazırlıkları yaptık, arkadaşlara değişikliği haber verip öğle vakti Ankara’dan havaalanına doğru yola çıktık. Tabi bizimle beraber 5-6 araba ayrı yerlerden hareket etti. Şirketten tekrar bir telefon “Arabistan hükümeti aktarmalı uçağımıza iniş izni vermedi, uçuş yarın geceye ertelendi.” Suphanallah çekerek hiç kimseye kızmadan sabır dileyip 4 elden telefonlara sarıldık. Herkesi arıyor “Aman geri dönün veya hiç çıkmayın.” diye haber veriyorduk. Kırıkkale’den çıkanlara yetişemediysek de genel olarak herkese bilgi verdik. Bizim arkadaşları hiçbir şey yıldırır mı? Aynı halisanelikle ertesi gün sabaha karşı havaalanında bu sefer gerçekten buluştuk ve hacımızı yolcu ettik. Bir aylık süre zarfında sürekli telefonla ihtiyacımızı soranlar, pazarımızı, alışverişimizi yapanlar, ilgilerini hiç eksik etmeyenler bizi son derece mesut etti. Bu sefer yine aynı içtenlik ve candanlıkla gece yarısı uykularından uyanıp belkide hiç uyumayıp 3.30’da havaalanına gelerek hacımızı karşılamaları, görmeye değerdi. Muhabbetle hacımızla kucaklaştıktan sonra herkes evine gitmeye yönelirken “Olur mu, hadi hep birlikte bize kahvaltıya.” diyerek sabahın beş buçuk altı sularında evimize doğru yol aldık. Bir gün öncesinden yine arkadaşlarımızın “Misafirlerine ikram edersin.” diye yaptıkları su böreklerini ısıtarak sevgimizle sıcacık ikram ettik. Muhabbetle beyler bir tarafta bayanlar diğer tarafta kahvaltılar yapılırken bir yandan da zemzemler içilip hurmalar yeniyordu. İstirahat için o gün bize süre verdikten sonra her gün can kardeşlerimizin ziyaretiyle evimiz dolup taştı adeta. Ne güzel ya Rabbi! Mümin kullarınla beraber haşır neşir olup onları ağırlamak... Evet! Müslüman demiyorum, Mümin kulların. Onlar halden anlarlar, onlar yük olmaz, onlar yük alır, hafifletirler. Senin adına sevincine ortak olur, neşeni ve kederini paylaşırlar. “Bana ne hediye verecek” düşüncesiyle evine gelmeyi bırak, misafirlerini rahatça ağırlayabileceğin ikramlar getirirler. Sarmalar, dolmalar, tatlılar, börekler… Hiç arkası kesilmeden gelirken sen de gururla ikram edersin sevdiklerine. Hamdolsun Rabbim. Oğlumuz beylere, kızımız da bayanlara 10 gün boyunca hep birlikte hizmet ederken bırakın yorulmayı, daha çok dinçleştik ve her yönlü bereketlendik. İçtenlikten ayrılmadan sevgiyle yapılan her iş, hem sizi hem çevrenizi son derece mesut kılıyor. İşte hepimize eğitimin sağladığı en büyük kazançlardan biride bu bence. Tek bir sevgi etrafında, tek bir rıza için yapılan her iş, içtenliği ve halisaneliği öğretiyor bize. Aynı sevgi için çırpınan kalpler,can kardeşliği gibi kutsal bir arkadaşlığın yolculuğunda tek bir hedefe doğru ilerlerler. Demirbaş ailesi olarak tüm can kardeşlerimize canı gönülden teşekkürlerimizi sunar, can dostumuza olan minnettarlığımızı da bir kez daha ifade etmek isteriz. Saygı ve şükranla…