File
Transkript
File
SÖYLEŞİ HENDEK İLÇE MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRÜ İLE SÖYLEŞİ 1-) Sayın müdürüm, değerli vaktinizi bizimle paylaştığınız için teşekkür ediyoruz. Bize kendinizi kısaca tanıtır mısınız ? Hoş geldiniz. İsmim Sabri Doğan. Hendek ilçe milli eğitim müdürüyüm. 1971 yılında Sakarya ‘da doğdum . Burada ilkokulumu tamamladıktan sonra Geyve Anadolu imam hatip ortaokulu ve lisesinde eğitimimi devam ettirdim. Gazi Üniversitesi Kırşehir Eğitim Fakültesi sınıf öğretmenliği bölümü mezunuyum. Bingöl’ün Solhan ilçesinde 4 yıl sınıf öğretmenliği yaptım daha sonra Geyve Umurbey ilköğretim okuluna müdür olarak atandım. Daha sonra şube müdürlüğü gibi hep yöneticilik yaptım. Şu an Hendek ilçe müdürlüğünde 2010 yılından itibaren hizmet etmekteyim. 2-) Sınıf öğretmenliği hakkında düşünceleriniz nelerdir ? Sınıf öğretmenliği bence bir binanın temelidir. İnsanı yetiştiren öğretmenler de o çocuğun temelini güzel bir şekilde inşa etmeli. Sınıf öğretmenliği bence öğretmenlikler içinde en önemli yere sahiptir. Çocuk sınıf öğretmenlerinin elinde yetişir. Çocuk sınıf öğretmenini severse hayata bir adım önde başlamış demektir. Aynı şekilde sınıf öğretmenini sevmezse derslerini okulunu sevmez. İşin temeli sevmektir. Bu temeli de sınıf öğretmenleri oluşturduğundan sınıf öğretmenlerine çok önemli iş düşüyor. Sınıf öğretmeni çocukla bir olmalıdır. Mesela çocuklar yakar top oynadığında öğretmen odasında değil çocuklarla birlikte yakar top oynamalıdır. Öğretmen kendisini onlara benimsetmelidir. Sınıf öğretmenliği öğretmenliğin temeli ve en önemlisidir. Sınıf öğretmenliği içersinde de birinci sınıfları okutmak en zoru ve en önemlisidir. Bizim zamanımızda birinci sınıfı okutmayana sınıf öğretmeni denmezdi. Çünkü birinci sınıf sınıf öğretmenliğinin en meşakkatli ve çetin olanıdır. SÖYLEŞİ HENDEK İLÇE MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRÜ İLE SÖYLEŞİ 5- Çok Etkilendiğiniz bir anınızı bizimle paylaşır mısınız ? 3- Sınıf öğretmenliği ile ilgili çalışmalarınızdan ve projelerinizden kısaca bahseder misiniz ? Sınıflarda dersin daha verimli olması için ve görsel olarak anlatılması için projeksiyon makineleri ve internete bağlanma konusunda çalışmalarımız var. Bilgiye ulaşmada daha kolay olsun öğretmenlerimiz daha iyi hazırlansın veya görerek öğrenmeyi daha yaygınlaştıralım diye bu ağı daha da genişletiyoruz. Öğrenmenin % 80’i görerek öğrenmedir. Çocuklara görsel olarak öğreterek daha fazla kalıcılık sağlar. Bu konuda milli eğitim bakanlığının da çok desteği var. Ayrıca yavaş yavaş birleştirilmiş sınıfları bitirmeye çalışıyoruz çünkü her sınıfın bir sınıf öğretmeni olmalı. Dört sınıfın bir arada verimli olmadığı kanaatindeyim. sayı ne olursa olsun taşıma taraftarıyım ve ilgili her sınıfın kendi öğretmeni olmasını istiyorum. Bingöl’de sınıf öğretmenliği yaptığım sıra da kış ayın da bir öğrencim rahatsızlandı. O arada da sınav yapıyordum. Öğrencimizi hastaneye getirdik doktor sınavdan kaçmak için böyle yapacağını söyledi. Öğrencimin böyle yapmayacağını yalan söylemeyeceğini bildiğimden direk ilçe hastanesine götürdüm. Hastane de müşahede altında tutulduktan sonra öğrencimin felç olduğunu öğrendim. Oradan da Elazığ eğitim ve araştırma hastanesine götürdüm. O arada zaten velisi ve akrabaları hastaneye geldiler. Ben bir vakit sonra vatani görevim için askere gittim. Askerliğimi yaparken iki ay sonra telefon numaramı öğretmen arkadaşlarımdan alarak beni aradı. Hocam Allah razı olsun sizden siz olmasaydınız ben şuan yürüyor olmayacaktım yatakta olacaktım. Kısaca gençler öğretmenlik mesleği özveri isteyen bir meslektir. Kendinizden vereceksiniz ki değer kazanacak. 4- Sınıf öğretmenliği bölümünün geleceği hakkında neler söylemek istersiniz ? Nüfusumuz arttıkça sınıf öğretmenliğine ihtiyaç daha da artacaktır. 4+4+4 eğitim sisteminde öğretmen alımında kesintiye uğrasa da tekrar artış göstereceğine inanıyorum ve bunu geçen sene ki alımlardan da anlayabiliriz 6- Sizce ideal öğretmen nasıl olmalıdır ? Öğrenciyi en güzel şekilde yetiştirmelidir. Yetiştiği öğrenciyi sonuna kadar mesleki hayatına ulaşıncaya kadar hedefe varana kadar takip etmelidir. Öğrenciyi ilkokulu bittikten sonra ortaokul da lise de ve üniversitede takip etmeli ve erdemli bir insan yetiştirmek için gayret etmelidir. Öğretmenin hedefi erdemli ve güzel insan yetiştirmektir çünkü güzel insan her yerde güzeldir. 7- Sınıf öğretmeni adaylarına mesajınız nelerdir ? Gelecek sizlerin elinde. Okullarımız sizleri bekliyor. Bir an önce göreve başlarsınız inşallah. Hayırlısıyla yeni yetiştirecek fidanlara su dökmek, onları canlandırmak bi bahçıvan edasıyla yetiştirmek için okullarımız da sizleri bekliyor. Buradan hepinize selamlarımı yollamak istiyorum. BİR KISSA DERVİŞ KAŞIKLARI Sevginin yalnızca sözünü edenlerle, onu yaşayanlar arasında ne fark vardır? Diye sordular bir bilgeye. Bilge, büyük bir sofra hazırladı ve sevgiyi dillerinden eksik etmemelerine karşın, onu günlük yaşamlarında hiç kimseye göstermeyen kişileri yemeğe çağırdı. Sofrada herkes yerini aldıktan sonra, önlerine birer tas sıcak çorba, sonra da derviş kaşıkları denen, sapları bir metre uzunluğunda özel kaşıklar getirildi. Ev sahibi konuklarına bu kaşıkları nasıl tutmaları gerektiğini söyledi Herkes kaşığının ucundan tutmak zorunda kaldı. Konuklar, uçlarından tuttukları bir metre uzunluktaki kaşıkları güçlükle taslarına daldırıyorlar, fakat kaşıklarına çorba doldurup, ağızlarına götüremiyorlardı.. Ağızlarına bir kaşık çorba koyabilmeyi beceremeyen konuklar, yemekten sonra kalktıklarında, karınlarını doyuramamışlar, kaşıklarından dökülen çorbalarla da sofranın üstünü kirletmişlerdi. Bilge, bir gün sonra ikinci bir yemek daveti verdi. Bu kez, sevgiyi gerçekten bilen ve her gün sevgiyle yaşayan kişileri çağırdı. Yüzleri aydınlık, gözleri sevgiyle gülümseyen pırıl pırıl kişiler geldiler ve bu kez onlar yerlerini aldılar, sofrada. Önlerine birer tas sıcak çorba ve sapları bir metre uzunluktaki derviş kaşıkları getirildi. Onlara da kaşıkları ancak, saplarının uçlarından tutabilecekleri kuralı söylendi. Ev sahibi bilgenin buyrun, afiyet olsun sözünden sonra sofradaki herkes, önündeki kaşığı, sapının ucundan tuttu ve herkes kaşığını, karşısındaki kişinin tasına daldırıp, kaşığına aldığı çorbayı, karşısındaki kişinin ağzına uzattı. Bu yöntemle herkes karnını doyurabildi. Konuklar sofradan kalktıklarında ise, sofranın üstünde, dökülmüş tek damla çorba yoktu. Sevginin yalnızca sözünü edenlerle, onu yaşayanlar arasında ne fark vardır sorusunu soranlara bu uygulamayla yanıt verdikten sonra bilge, bir de öğütte bulundu: Kim ki yaşam sofrasında yalnızca kendini görür ve yalnızca kendini doyurmayı düşünürse, o kişi aç kalacağını da bilmelidir. Ve kim ki başkalarını da düşünür ve o da kesinlikle doyurulacaktır. Çünkü yaşam denen bu pazarda, alan değil, veren kazançlıdır her zaman. ŞAİR VE ÇOCUK ÇOCUK YÜREKLİ ÇOCUK DOSTU ŞAİR : CAHİT ZARİFOĞLU Cahit Zarifoğlu deyince akla ilk gelen, çocuklar ve onların hüzünlü coşkularıdır. Sevgili arkadaşlar bizler şairleri ansiklopedi sayfalarına ve yazarları sıkıştırılmış kuru bilgilerden ibaret hayatı olan kişilik olarak biliriz. Bir de işin diğer bir yüzü vardır. İşte bu işin diğer yüzü, Cahit Zarifoğlu’nun iç dünyası, kalbinin güzelliğindendir. Sevgili şairimizde sonsuz bir iç derinliği ve sınırsız bir insan sevgisi vardır. Bu niteliklerin birinci simgesi şair duyarlılığı ikinci duyarlılığı ise şiirlerini çocuk kalplerine adamasıdır. Bu alanda yaptığı çalışmalar şiirle kalmaz, öykü ve ANLIYORUM Bazen anlıyorum Bazen anlamıyorum Annemi Babamı Ninemi romanlarla desteklenir. Edebiyata lise yıllarında ve çocuk denecek Annem şöyle der yaşta başlayan sanatçı, sanat yaşamının her Göstererek beni döneminde yapıtlarındaki doğallığı ve duyarlılığı korumuştur. Şairimiz -Cin gibi maşallah Cin ne demek Maraşlıdır, Anadolu’nun her Gibi ne demek köşesinden yetişen şair ve yazarlarımız gibi o da Babam diyor ki önemli ustaların yanında yetişip, onlardan edebi Bana bakarak ilhamlar alıp,sanatını şekillendirmiştir. 1940’ ta -Altını üstüne getirmiş evin doğup 1987’de bu dünyadan göçen şair, tüm yaşamına, çocuk duyarlılığında gül esen gülüşler Hiç yapabilir miyim Dediklerini, Tek başıma Ninemse der bana -Topaç gibi Bir dedem Açık insan, Pek de zeki Dilinden bal akar Attaya gidelim der, Al sana şeker der, Göz kırpar Okşar Sever, Bir de gıdıklar Dedemi çok anlıyorum. Cahit ZARİFOĞLU sığdırmıştır. Tolga ÖZÖZEN DENEME BANA BİR KADRO VERENİN KIRK YIL KÖLESİ OLURUM ! İşsizlik, gençlerimizin en büyük sorunu durumunda. Eskiden ekmek aslanın ağzındaydı şimdi ise midesinde. İş eğer bir devlet kadrosu ise daha bir değerli oluyor. Bu ortamda sizleri biraz gülümsetelim istedik. Kadronuz münhal (açık) olsun, efendim! Bir devlet kadrosuna sahip olabilmek. Bütün gençlerin en büyük hayalidir. Devlet kadrosu demek “Hayatım Kurtuldu” demektir. Dualar, istekler amaçlar hep bir kadro alabilmek için. Geçici kadro alabilenler muratları yarım gerçekleşmiş demektir ve diğer yarım murat için hayatlarının geri kalan kısmını bu mücadeleye ayırırlar. Atasözlerimiz, deyimler ve şarkı sözlerimiz bile değişmeye başladı. Mesela: Bana bir kadro verenin, kırk yıl kölesi olurum’ Kadrom yok geçici kadromla sev beni’ ‘Ana gibi yar kadro gibi diyar olmaz’ ‘Neyleyim köşkü, neyleyim sarayı, devlette bir kadrom olmayınca’ Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi, olmaya devlet cihanda bir kadro gibi’ Kadro takıntısı bizde o kadar çok ilerde ki ondan başka bir değer tanımayız. Sabancı’ya; ”Onun fabrikaları, köşkleri var ama devlette bir kadrosu yok” diye acıyanlarımız var. Kadroya kavuşmadan ölen insanlara : -“Vah vah gözleri açık gitti” denir Cenazelerde de, İmam:” Merhumu nasıl bilirdiniz?” diye sorduğunda tüm cemaat : -”Kadrosuz bilirdik ! Zavallı adam.” diye bağırmaya başladı. Anne babaların, çocukları ve sevdiklerine yaptıkları dualar bile değişmiş. Nasıl mı? Buyrun okuyalım: Allah sana kadro nasip etsin. Kadron münhal olsun. Allah sana dünya ve ahiret kadrosu versin. Tuttuğun kadro olsun. Beddualarımız ise şöyle yapılmaya başlandı: İnşallah kadrosuz kalasın! Allah, sana kadro nasip etmesin! Kadrosuz herif! Yazan: İbrahim Meraler BİR ÖĞRETİM TEKNİĞİ 6 (ALTI ) ŞAPKALI DÜŞÜNCE TEKNİĞİ Altı Şapkalı Düşünce Tekniği, Edward De Bono tarafından geliştirilen toplantılardaki düşünce ve önerilerin belirli bir düzen içinde sunulması ve sistematikleştirilmesi için kullanılan bir tekniktir. Şapkalar düşüncelerin ayrıştırılması için kullanılan bir semboldür. Katılımcılardan şapkaların rengi değiştikçe, rengin simgelediği düşüncelerin belirli bir düzen içinde sırasıyla aktarılması beklenir. NASIL UYGULANIR? Katılımcılara üzerinde görüşme yapacakları konu verilir. Tüm katılımcılardan konuya yaklaşırken aynı şapkayı giymeleri, yani konuya aynı şekilde yaklaşmaları beklenir. Şapkaların renkleri aşağıda verilen düşünme yaklaşımlarını simgelemektedir. Tarafsız şapkadır ve net bilgileri içerir. Görüşülen konu ile ilgili net bilgiler, sayılar, araştırmalar, ölçümler, kanıtlanmış veriler ortaya konur. BEYAZ Kaynak: http://www.dersimiz.com/eyazim/6-Alti-DusunceSapkasi-Yontemi-126.html KIRMIZI ŞAPKA Duygusal, kişisel şapkadır. Kişisel duygular bu şapkada hesaba katılır. Görüşülen konuyla ilgili olarak, katılımcılara hiçbir dayanağı olmasa da hislerini söyleme şansı verilir. Kötümser, tedbir şapkasıdır. Tehlikelerle alakalı olan şapkadır. Kötümser tüneli görür, iyimser ise tünelin ucundaki ışığı. SARI ŞAPKA SİYAH ŞAPKA İyimser, yararlar şapkasıdır. Projenin avantajlarının ortaya konduğu şapkadır. Yapılacak işin avantajları ortaya konulur. Getirileri göz önüne alınır. Yenilikçilik, yaratıcılık , üretken fikirler şapkasıdır. Önemli olan fikrin saçma olup olmadığı değil; orijinal, yeni, üretken olması ve katma değer yaratmasıdır. YEŞİL ŞAPKA Kaynak: http://www.dersimiz.com/eyazim/6-Alti-DusunceSapkasi-Yontemi-126.html Serinkanlı durum analizi, kontrol şapkasıdır. Sonunu görmeden MAVİ ŞAPKA işe başlamamak istiyorsak bu aşama çok önemlidir. Sonuçların ortaya konduğu şapkadır. Kaynak: http://www.dersimiz.com/eyazim/6-Alti-DusunceSapkasi-Yontemi-126.html ANKET SINIF ÖĞRETMENLERİ UNUTULMUYOR Sınıf Öğretmenleri Derneği (SÖDER) tarafından 7 ilde 1000 kişiyle yapılan araştırmaya katılanların yüzde 86'sının ilkokuldaki sınıf öğretmenlerinin isimlerini hatırladıkları belirlendi. Araştırmanın en ilgi çeken bulgusu, insanların yüzde 86'sı ilkokuldaki sınıf öğretmenlerinin ismini hatırlıyor. Vatandaşlar sınıf öğretmenliği mesleğinin unutulmaz olduğunu ifade ediyorlar ki bunun oranı yüzde 85 civarında. Toplum deneyimli sınıf öğretmenlerini yüzde 70 civarında daha başarılı görmekte olduğu belirtiliyor.” İnsanların yüzde 70'i sınıf öğretmenliği mesleğinin yorucu, yıpratıcı ve stresli bir meslek olduğunu belirtirken, yüzde 72'si de sınıf öğretmenlerini toplumun mimarı ve mühendisleri rolünde görüyor. Açık uçlu sorduğu; 'Sınıf öğretmenliği mesleği dendiğinde aklınıza ne geliyor?' sorusuna toplum ilk olarak kutsal bir meslek olarak algılıyor, bu mesleğe alımlarda seçici davranılması gerektiğini ifade ediyor, yine sınıf öğretmenliği mesleğinin sabır gerektiren bir meslek olduğunu anlatıyor. BİLGİ FARKINDA OLALIM ! Türkiye’deki toplam sınıf öğretmenliği sayısı 211 bin 527. Bunların 117 bin 420’ si gerçekte başka alanlarda öğretmenlik yapmak üzere eğitim almış kişiler. Sözün özü sınıf öğretmenlerimiz sadece %44.5 ‘ i gerçekten sınıf öğretmeni. Son 3 yılda atama yapılan sınıf öğretmenlerin sayıları Sınıf Öğretmenliği Min. Puan Atananan Sayısı Başvuru sayısı 2014 74,4461 6.098 14.085 2013 85.559 1841 9795 2012 87,422 324 4378 SORU - CEVAP Kirlenmiş Dünyamızı Nasıl Temizleriz? Suyla. ( Gamze ) Bir dünya temizleme kulübü açardım başka ülkelere de haber verirdim. (Edip ) Dev bir süpürge ile. ( Efe ) Pek bilgim yok. ( Merve ) Temizle temizle bitmez ki.. Yağmurlar zaten temizlemiyor mu? ( Mustafa ) ( Ünal ) Sihrimi kulanırım. ( Yaren ) Sorular Çobanyatak ilkokulundaki öğrencilere sorulmuştur. TANITIM HER ÇOCUK ÖZELDİR Yapımı : 2007 - Hindistan Tür : Eğitim - Dram Süre : 165 Dakika. Yönetmen : Aamir Khan Oyuncular : Aamir Khan , Abhishek Bachchan Darsheel Safary, Tanay Chheda - Biz ne çizeceğiz? Bu masada hiç bir obje yok ki. – Bu masada mı? Bu masa sizin harika hayal gücünüz için çok küçük. Zihninize göz atın ve oradan bir resim seçin, sonra da kağıda konduruverin. Hadi iyi eğlenceler, istediğiniz resmi yapmakta özgürsünüz! Yönetmenliğini Aaamir Khan’ın yaptığı film; disleksili (öğrenme bozukluğu olan) bir çocuğun, hayatın kenarına itilerek değersizleştirilmesi ve sonrasında bir öğretmeninin çabası ve inancıyla tekrar hayata tutunmasının hikayesini anlatırken günümüz eğitim sistemine de derin bir eleştiri yapıyor ve bu eğitim sistemini kanıksamış ebeveyn ve eğitimcilere de ‘Her çocuk özeldir!’ mesajıyla yeni bir bakış açısı sunuyor. Aslında her çocuğun yapabileceği şeyler bizlerin hayallerinin ötesinde… Unutmayın ki; onların hayallerini küçülten değil, onlarla birlikte hayallerini yaşayabilecek öğretmenlere ihtiyaçlara var… ---- Ağaca Bağırmak ---Solomon adalarında yaşayan yerlilerin ilginç bir ağaç kesme yöntemi olduğunu biliyor muydunuz? Elektronik testere gibi teknolojik nimetlerden mahrum olan yerliler, baltayla kesemeyecekleri kadar kalın bir ağacı üfleyerek deviriyorlarmış… Evet, yanlış duymadınız, üf-le-ye-rek. Baltayla deviremeyeceklerini düşündükleri ağacın karşısına hep birlikte dizilip bir ağızdan ağaca kötü sözler fısıldıyorlarmış. Bunu yaparken her bir ağacın içinde bir ruh taşıdığına inanıyorlarmış. Kötü fısıltıların bu ruhu güçlendirip ağacı terk etmesini bekliyorlarmış. Ve haklı da çıkıyorlarmış. Bir süre sonra ağaç kurumaya yüz tutuyor, ardından da devriliyormuş… İnanamayabilirsiniz… Ancak Solomon adası yerlilerinin ağacın içinde farz ettiği ruhun insanlarda da olduğuna bir inanabilsek… Ve onları baltadan çok kötü sözlerin devireceğine… BİLGİ DİSLEKSİ Herhangi bir zihinsel sorunu, duyma ve görme engeli olmayan bir öğrenci okuma yazmada zorluk çekiyorsa ilk akla gelmesi gereken sorun disleksi olmalıdır. İlk kez 1881 yılında tanımlanan bu bozukluk, Dünya Nöroloji Federasyonu tarafından “ geleneksel eğitim ortamında, yeterli zekaya ve sosyokültürel fırsata sahip olmasına rağmen, okumayı öğrenme güçlüğü ile kendini gösteren bir bozukluk” olarak tanımlamıştır. En geniş anlamıyla disleksi, akıcı okuma ve okuduğunu anlama sorunuyla kendisini gösteren nörolojik temelli bir öğrenme güçlüğüdür. Disleksinin temelinde sesleri farketme, çözümleme, harfe dönüştürme, işitsel kısa süreli bellek ve hızlı isimlendirme sorunları vardır. Disleksi, görme işitme problemlerinden kaynaklanan ve nörolojik olmayan okuma güçlüğünden ya da yetersiz öğretim ortamından kaynaklanan okuma güçlüğünden farklıdır. DİSLEKSİNİN NEDENLERİ Disleksi doğuştan gelen gelişimsel ve travmaya bağlı disleksi olarak ikiye ayrılır. Doğuştan gelen disleksi kalıtsal olabileceği gibi, doğum öncesi, doğum sırasında ve doğum sonrası komplikasyonlara bağlı olarak da gelişebilir. DİSLEKSİNİN BELİRTİLERİ Dislekside erken tanı, hem çocuğun okuma becerisinin alacakları geliştirilmesi eğitimin nasıl hem olması de gelecekte gerektiğini belirlemek açısından çok önemlidir. Son yıllarda yapılan araştırmalar, erken eğitim desteğinin, özellikle okumanın akıcılığının arttırılmasında önemli rol oynadığını göstermektedir. Bu nedenle ailelerin, çocuğun okuma performansını izlemelerinde büyük yarar vardır. Aşağıda okul kademelerine göre başlıca disleksi belirtileri yer almaktadır. Günümüzde, çeşitli kuramlar ve varsayımlar olmasına rağmen, disleksinin nedeni ve tedavi yolu bilinmemektedir. Bu nedenle, çocuğumuz disleksi ise, neden disleksi olduğuna takılmayıp, bundan sonra ne yapmalıyız sorusu üzerine odaklanılmalıdır. BİLGİ DİSLEKSİ HAKKINDA DOĞRU BİLİNEN YANLIŞLAR Zeka ve okuma becerisi arasında ilişki vardır. Bu nedenle okuyamayan kişiler zeki olamaz: Okuma yazma aslında kolay edinilen bir beceridir. Eğitilebilir düzeyde zekaya sahip bireyler okuma yazma öğrenebilir. Disleksi ortalama zekaya sahip olan çocukların yanı sıra üstün zekalı çocuklarda da görülebilen bir bozukluktur. Tarih boyunca birçok dahinin disleksi olduğu bilinmektedir. Disleksi olanlar okumayı öğrenemez. Disleksi okuma güçlüğü olmakla birlikte yoğun bir eğitim programıyla disleksik çocukların okumayı öğrenmeleri mümkündür. Disleksi nadiren görülür. Disleksi tanısı zor olan bir bozukluk olduğu için bir çok insan disleksi olduğunu bilmeden yaşamaktadır. Yurt dışında yapılan araştırmalar disleksikleri nüfusun %3-%10 arasında olduğunu göstermektedir. Disleksisi olan çocuklara sınıf tekrarı yaptırmak sorunu çözer. Araştırmalar, disleksikler de dahil olmak üzere, sınıf tekrarının çocuğun akademik başarısına hiç bir katkı sağlamadığını göstermektedir. Disleksi görsel bir sorundur. Tüm disleksi çocuklarda görsel mekansal algı sorunu vardır. Disleksi olan kişiler harfleri ters görürler. Yapılan araştırmalar, disleksiklerin görme sorunları olmadığını ortaya koymuştur. Hatta yaygın inanışın aksine disleksikler "b","d" gibi harfleri ters görmezler. Görsel-mekansal algı sorunları disleksiye eşlik edebilir ancak her disleksik çocuk görsel-mekansal algı sorunu yaşamamaktadır. Disleksi hastası ünlüler : Albert Einstein Thomas Edison Mozart Henry Ford Leonardo da Vinci Stephen Hawkings Tom Cruise Jules Verne Walt Disney Alexander Graham Bell John Lennon Beethoven Sylvester Stallone Winston Churchill Agatha Christie Robin Williams SİZE GİDENLER HADİ DÜŞÜNELİM NE YAZMIŞ ACABA ? Bir adam yıllar boyu Almanya’da bir bankada çalışmış ve emekli olmasına yakın artık yurda dönmeye karar verdiği gün bir restauranta gitmiş. Yemek yerken karşısına çok güzel bir kadın oturmuş bizimki kadına hayran kalıp hemen garsonu çağırıp kağıda tanışabilirmiyiz mesajını yazdıktan sonra garsonla kadına göndermiş. Kadın kağıdı almış okumuş adama imalı bir bakıştan sonra kağıdın arkasına bir şeyler yazıp kağıdı tekrar adama geri göndermiş adam kağıda bakmış bakmış. Hiç bir şey anlamamış. Yazı ne almanca ne bildiği bir dile aitmiş gitmiş kağıdı en yakın arkadaşına verip ya bunu bir kadın bana yazdı ben anlamadım ne yazıyor burda diye sormus. Arkadaşı kağıdı okur okumaz sakın bir daha beni arama arkadaşlığımız sona erdi diyip yanından ayrılmış… Adam şaşkın bir halde eve gidip anne babasına ya siz eskisiniz bilirsiniz burda ne yazıyor diye bu sefer onlara sormuş. Anne babası kağıdı okuyunca adamı evlatlıktan reddetmişler. Karısına göstermiş karısı boşanma davası açmış. Adam artık çıldırma noktasına gelmiş bunu en iyi anlayan doktor olur, nede olsa onların yazısı karışık diyip bir doktora gitmiş. Doktor kağıdı okuyunca çok sakin bir şekilde izin isteyip odasına girmiş aradan 1 saat 2 saat geçmiş doktor yok…. Bizim adam merak edip odaya girince bir bakmış ki doktor tavanda sallanıyor kendini asmış adam en sonunda pes etmiş bu kağıt başıma çok işler açtı başkasının da hayatını karartmasın diye kağıdı çalıştığı bankanın kasasına koyup evine gitmiş. O akşamda tesadüf bankaya hırsızlar girmiş kasadaki bütün paraları almışlar tam kaçacakları sırada hırsızların şefi kağıdı görmüş şef kağıdı okuyunca birden çabuk paraları yerine koyun demiş ve bütün paraları kasaya geri koyduktan sonra çekip gitmişler… Şimdi sorumuz geliyor Kağıtta ne yazıyor? Yazılarınızı , şiirlerinizi, yorumlarınızı ve cevaplarınızı iletişim adresimize gönderebilirsiniz. İletişim adresimiz : facebook _ sınıf öğretmenliği abece dergisi : gmail _ sauabecedergisi@gmail.com SİZDEN GELENLER ŞİİR : BEKLİYOR BOYACI Önünde bir ayakkabı kutusu, yanında bir çift terlik İnsanların ayakkabılarını boyatmasını bekliyor Anlaşılan bugün müşteri yok, dalmış yine hayallere İki eli çenesinde kim bilir belki akşamın fırtınasını düşünüyor Kim bilir belki bütün hayatı bir film şeridi gibi önünden geçiyor Gözleri yoldan geçen insanlardan hiç ayrılmıyor Kimilerine gıpta ile bakıyor, kimilerine ağzı açık Ama bu arada yine bekler gelecek hayatı.. Dayanamaz, sıkılır ve alır eline terlikleri Çıkar insanların yanına ayakkabısını boyatan var mı diye Kimileri koyu sohbete dalmış, kimileri çayını yudumlamış Ama kimse kafasını döndürüp kulak vermiyor bu sese Bir ümittir diye bir daha sesleniyor ama nafile Türkü tutturmuş söylüyor ama hala içi sızlıyor Yine geliyor kutusunun yanına sessizce Atıyor yine elini kafasına, dalıyor hayallere Bu arada yine bekler ümidini kesmeden.. Sıkıldıkça canı bağırıyor ‘ boyatan var mı? ‘ diye Anlaşılan çocuk, işler iyi gitmiyor bugün Bir çay geliyor yanına sımsıcak, duble şekilde Atıyor şekerleri başlıyor karıştırmaya ama Yine o mahzun bakışlar bu sefer çayın üstüne Yandaki boyacıya bakıyor ne güzel boyuyor Düşünüyodur, biri bana gelse de bende güzel boyasam diye Ama yok bugün yemin etmişler sanki uğramamaya Dışı masum içi mahzun, kırık kalp ama gururlu duruş Vücudu dimdik lakin yüreği bir yılan gibi kıvranık Olmuyor, bir müşteri bile bulamıyor Yine etrafına bakınıyor, haykırıyor ama sessizce Yine eline terliği alıyor ama bu sefer öteki eline de Ayakkabı kutusunu alıp dimdik bir şekilde, kafası önde Adımlarını atıyor, hüzünleriyle birlikte gidiyor kim bilir nereye? GÜNCEL ATANAMAYAN ÖĞRETMENLERİN SAYISI İZLANDA NUFUSUNU GEÇTİ Sayıları her geçen yıl artan atanamayan öğretmen sayısının 320 bin nüfuslu İzlanda’yı geçerek, 330 bine ulaştı. olmadığı savcı", halde "ücretli eğitimde %45: Kendine ait bir evi olmayan öğretmenlerin oranı %43: Arabası olmayan öğretmenlerin oranı % 53: Kirada oturan öğretmenlerin oranı Öğretmenler Türkiye’de "ücretli polis", "ücretli hakim, YAPILAN ANKETLERDE ARAŞTIRMAYA KATILAN ÖĞRETMENLER doktor" devam uygulaması eden bu uygulamanın kangrene dönüştüğünü hatırlattı. %29: Ek iş yapmak zorunda olanların oranı % 41: Esnafa borçlu öğretmenlerin oranı %79: Bankaya borcu olanların oranı Eğitim fakültelerinin her yıl mezun vermeye % 81: Kredi kartı borcu olan öğretmenlerin oranı. devam ettiği bu yığılmanın önüne geçilebilmesi % 40: Annesi, babasından maddi destek alanların oranı için üniversitelere öğrenci alımının azaltılması, %57.6: Borçları nedeniyle sağlık sorunu yaşanların ücretli öğretmenliğe son verilmesi, emekliliği oranI. gelmiş eğitimcilerin ayrılması istiyor. HABERLER BU İLÇEDE SADECE 5 TANE SINIF ÖĞRETMENİ VAR! Ağrı’nın Tutak ilçesinde görev yapan 88 sınıf öğretmeninin yalnızca 5 tanesi sınıf öğretmenliği mezunu. İLGİNÇ NÜKTELER SOKRATES VE BİLEY TAŞI Talebelerden biri Sokrates’e sormuş: - Herkese güzel konuşma dersleri verdiğin ve onlara hitabet sanatını öğrettiğin halde, niçin sen de çıkıp bir konuşma yapmıyorsun? -Evlat, demiş Sokrat biley taşı keskin değildir amma, ETKİ - TEPKİ Sizin tepkiniz Hangi tepki ? Klasik tepki Sıraya geç kardeşim. Tatlı kardeşim sıraya geçiver. Neoklasik tepki Sıra var. Realist tepki Sürrealist tepki Sallandıracaksın bunlardan ikisini Kızılay'da bak bir daha yapabiliyorlar mı? Romantik tepki Beyefendi galiba sırayı görmediniz en sert demiri bile keskin eder… Efendim insanımız eğitimsiz. Halbuki Avrupa'da… Modern tepki Sırana geç lan! Görmüyon mu bizi? Postmodern tepki ÇIKMAYAN MANA Uzlaşımcı tepki Acelesi olmasa öne geçmezdi, üzmeyin garibi… Devrimci tepki Altyapı sorunları çözülmeden halkımız sıraya geçmez. Devrim olunca herkes hizaya gelecek. Kaderci tepki İki dakika fazla beklesek kıyamet mi kopar? Kısmetse hepimizin işi görülür. Felsefeci (septik kuşkucu) tepki Ön ve arka kavramları görecelidir. O tarafın ön taraf olduğuna kim karar verdi? Öne geçtiğini zanneden, aslında arkaya geçmiş olabilir. Kantçı tepki Efendim, algılanmayan şeyler yok demektir. Bakmayın o tarafa, adam yok olur. Hümanist tepki İnsanlık bir bütündür. Birimiz hepimiz, hepimiz birimiz için. Dolayısıyla birimiz öne geçince, aslında hepimiz öne geçmiş oluyoruz. Mehmet Akif, Baytar Mektebinde müdür muavini olarak çalıştığı bir dönemde, muhasebeden gelen bir yazıyı anlayamaz. Yazıyı kaleme alan Salih Efendiye yazıda ne demek istediğini sorar: - Salih Efendi İki türlü mana çıksın diye böyle yazdık efendim cevabını verince, Akif dayanamaz ve: - Hayret doğrusu, der. Biz birini bile çıkartamadık da. BİLMEK İÇİN ÖĞRENMEK Tarih biyografisi ve monografi sahalarında erişilmesi çok güç bilgisiyle, dünya çapında bir şahsiyet olan İbnülemin Mahmud Kemâl (İnal) a sormuşlar: - "Sizdeki bilginin çok azına sahip olmalarına rağmen sizden çok daha fazla tanınanlar var. Bunun sebebi nedir?" Şöyle cevap vermiş: - Ben bilmek için öğrendim, onlarsa bilinmek için! Sebepsiz : Direksiyona oturan şoföre ne demişler? (Direksiyondan in koltuğa otur)