Tayfun Topaloğlu - e
Transkript
Tayfun Topaloğlu - e
DÜŞ PEŞİNE TAYFUN TOPALOĞLU Güneş Sana Gelmiyorsa, Sen Güneşe Gidersin DÜġ PEġĠNE Tayfun Topaloğlu 1 DÜŞ PEŞİNE TAYFUN TOPALOĞLU DÜġ PEġĠNE Tayfun Topaloğlu 2 e-motivasyon.net DÜŞ PEŞİNE TAYFUN TOPALOĞLU Yayına Hazırlayan e-motivasyon.net e-kibi Bu Kitabın Tüm Hakları “e-motivasyon.net” Sitesine Aittir. Hiçbir Şekilde Kar Amacıyla Basılamaz, Dağıtılamaz ve Ücretli Bir Şekilde Satılamaz. “Düş Peşine” Tamamen Ücretsizdir. Copyright © 2011 e-motivasyon.net - Tüm Hakları Saklıdır İzmir - Türkiye 3 e-motivasyon.net DÜŞ PEŞİNE TAYFUN TOPALOĞLU Önsöz Motivasyonun e-kitabı “Düş Peşine”, Tayfun Topaloğlu‟nun “e-motivasyon.net” sitesinde 2 yıl süresince kaleme almış olduğu “düş” ve “gelişim” yazılarından oluşmaktadır. Kitabın içeriğinde ayrıca, yazarın e-motivasyon.net için hazırlamış olduğu bölüm yazıları olan “Düşleme Sanatı” ve “Kişisel Değişim Yönetimi” de yer almakta ve Tayfun Topaloğlu‟nun hiçbir yerde yayınlanmayan ve kitaba da ismini veren “Düş Peşine” adında yeni bir yazısı bulunmaktadır. Yazarın her bir yazısı, bu kitap için tekrar gözden geçirilerek yayına hazırlanmıştır. Kitapta ayrıca konuk yazarlarımız Ahmet Akın, Yaşar Ateşsoy ve Zeynep Altınordu‟nun sadece bu e-kitap için yazmış olduğu özgün yazıları yer almaktadır. Kitaba yazılarıyla katkıda bulunan değerli yazarlarımıza sonsuz teşekkürlerimizi sunarız. e-motivasyon.net e-kibi 4 e-motivasyon.net DÜŞ PEŞİNE TAYFUN TOPALOĞLU İÇİNDEKİLER Düş Peşine! Tayfun Topaloğlu…………………………………………………………………………7 Düş Yolculuğu Yaşar Ateşsoy………………………………………………………………….……….9 Düş Peşinde Zeynep Altınordu……………………………………………………………………..10 Hadi Yola Çık, Düş Peşime Ahmet Akın………………..……………………………………….12 İçsel Kariyer: “Kendine Yolculuk” Tayfun Topaloğlu………………………………………16 Motivasyon Zekası Tayfun Topaloğlu…………………………………………………………….19 Terk Edilenlerin Psikolojisi Tayfun Topaloğlu………………………………………………..23 Motivasyon Günahları Tayfun Topaloğlu………………………………………………………27 Bilgi Gerçeği Şekillendirir Tayfun Topaloğlu………………………………………………….30 Düş Manifestosu: “Düş Güvenliktir..!” Tayfun Topaloğlu……………………………..33 Girişimcinin Motivasyonu Tayfun Topaloğlu……………………….…………………...….36 Körler Ülkesindeki Kral Tayfun Topaloğlu….……………………………………………..….40 ‘Düşçe’ Konuşmak Tayfun Topaloğlu…………………………………………………….…..43 Nesnelerin Hâkimiyetindeki İnsan Tayfun Topaloğlu……………………………..….…45 Sen de Bir Başkasının Düş’üsün Tayfun Topaloğlu………………………………….….…47 Başarının Felsefesi Tayfun Topaloğlu……………………………………………………….…..49 Motivasyon Her Şeydir Tayfun Topaloğlu……………………………………………..……..52 Düş, Sadakati Sever! Tayfun Topaloğlu………………………………………………………..54 Ailelerin Misyonu ve Meslek Seçimi Üzerine Tayfun Topaloğlu…………………….56 Düşleme Sanatı Tayfun Topaloğlu………………………………………………………………..59 Kişisel Değişim Yönetimi Tayfun Topaloğlu………………………………………………….65 Düşçe Sözler Tayfun Topaloğlu………………………………………………………………………72 Tayfun Topaloğlu Hakkında…………………………………………………………………………..74 5 e-motivasyon.net DÜŞ PEŞİNE TAYFUN TOPALOĞLU YAŞADIKÇA DÜŞLE! DÜŞLEDİKÇE YAŞA! 6 e-motivasyon.net DÜŞ PEŞİNE TAYFUN TOPALOĞLU DÜġ PEġĠNE! Düş, ne sihirli kelimedir o… Hem amacı, hem de eylemi içinde barındıran mucizevî sözcük. Bir kelimede birbirini bütünleyen iki farklı anlamın olması ne güzel bir şeydir. İlk anlamıyla “düş”, bir amacı yansıtır ve ikinci anlamıyla “düş” ise, amacının “peşine düş”meni ister senden. Düşlerinin peşine düş! Hemen şimdi, burada, her kiminleysen onunla.. Düş peşine düş! Tüm dünyayı karşına alsan da düş peşine! Yüzlerce kez reddedilsen de düş peşine! Tek başına kalmış olsan da, sen yine düş peşine! Düşlerini gerçekleştirmek için düş peşine! DÜŞ! Düş peşine! Düş’lerin peşinden gidebilmek, bir savaşçı olmayı gerektirir; bir düş savaşçısı... Ancak, düş’lerin savaşçısı olmak kolay değildir. Çünkü düş’lerin için savaştığın şey somut değildir, görülmesi ve anlaşılması zordur. Kılıcını batıracağın, canını acıtacağın bir şey yoktur ortada. Sümüksü bir organizmanın yapışık, geçirgen vücudunu kanatmak ne mümkündür. Gerçek savaşının kendinle olduğunu bilmen gerekir. Kendin için düş peşine! Düş peşine düş! Önceden kuralları konulmuş bir oyunda, kuralları bilmeden oyuncu olamazsın, hele bir de senin fikrini hiç soran olmamışsa. Tek bir oyun olduğunu görmelisin, tek şansın var yaşamak için. Ya herkesin yaptığını yapacaksın ki bu, kolay olan yoldur. Ya da kendi yolunu seçeceksin. Tek bir yoldur seni özgürleşmeye götüren; düş’lerinin peşinden gitmek. Düş, sen peşine düşünceye kadar sadece bir “düş”tür. Peşine düştüğünde ise, düş senin düş’ün olur. Gerçekleşmek için düş peşine! 7 e-motivasyon.net DÜŞ PEŞİNE TAYFUN TOPALOĞLU Düş peşine düş! Peşine düştüğünde gözlerindeki umut ışığının tarifi yoktur. Düş’lerinin ışığında yürüyen birisi için her yol kendi-si-ne çıkar. Aklını başından alan düş’ler görmüş geçirmiş birisi gibi düş peşine! DüĢ PeĢine! Düş peşine düş! Varlığının her zerresinde düş’ünü hisset. Onu deneyimlediğinde ve bir kez tadına vardığında, onu asla unutmazsın. Bir kere dene, dokun, yap, gör, hisset. Bir kere düş peşine! Düş peşine düş! Sadece sen yapabilirsin, kendi düş’ünü ancak sen gerçekleştirebilirsin. Başka birisi senin için bunu yapamaz. Güzel olan taraf da bu değil midir zaten? Sadece senin yapabilecek olman, sadece sana özel olması. Hadi düş peşine! Düş peşine düş! Düş peşine! Düş..! Tayfun Topaloğlu 8 e-motivasyon.net DÜŞ PEŞİNE TAYFUN TOPALOĞLU DÜġ YOLCULUĞU Sevgili Tayfun Topaloğlu’na Bir “Kutlu düĢ” idim önce.. Ve Ġnsan oldum.. “Dalgaları Aşmak”mıĢ.. Ve doğdum.. Ve “Uzun ince bir yol”a düĢtüm.. Dalgaları AĢmak; Menzili, hep “gündüz gece”.. Denizlerin ıssızlığında, Biliyordum; Deryaların sonsuzluğunda, Bu yolu, “ezelden” görmüĢtüm! “Kendim”le olmakmıĢ ġaĢtım, öylece; Ve Yola düĢünce… Kendi düĢlerimle “donanma”kmıĢ!.. Ve “DüĢ”e “düĢ”e büyüdüm.. “DüĢ”tüm.. kalktım.. yürüdüm.. “DüĢ”tüm, “düĢ”lerimin peĢine.. Yürüdüm, “düĢ”lerime.. Yıllar geçti aradan.. Nice “düĢ”ler büyüttüm.. “DüĢ”lerimi nicelerce büyüttüm.. Nice “düĢ”ler çıktı aradan.. Nice “düĢ”ler “düĢ”letti Yaradan!.. “Tayfun”lardan da güç almakmıĢ.. Ve “DüĢ”lediğim hedefe varmakmıĢ!.. Ve YaĢar’ken “DüĢ”lerimi yaşamakmıĢ!.. Ve “Yaşar’ken düĢlerimi yaĢamak”; “Ġnsan olmayı baĢarmak”mıĢ!.. Anladım ki en büyük “düĢ”üm; Yaşar Ateşsoy “Devlerle savaşmak”mıĢ.. 10 Ağustos 2011- Ankara 9 DÜŞ PEŞİNE TAYFUN TOPALOĞLU DÜġ PEġĠNDE Kasabaya kuzeyden gelen fırtına epey şiddetliydi. Buna rağmen dışarı attım kendini. Var gücümle bulunduğum binadan uzaklaşmak istiyordum. Koştum…durmadan koştum…. Öyle soluksuz bıraktım ki kendimi, içimdeki fırtınanın bir an olsun kesilmiş olduğunu zannettim. Sahile inmiştim, deniz o kadar dalgalıydı ki, ruhuma işleyen dalgalanmanın resmedildiğini düşündüm. Öfkeliydim. Kızgındım. Anlam veremediğim bir sürü şeyin içinde buluvermiştim kendimi. Vazgeçmek istiyordum. Keşke bacaklarım beni daha uzak bir yerlere götürebilseydi. Götüremedi. İlk bankın üzerine yığılıverdim. "Anlatsana nasıl bir şey ki bu?" dedi mavi gözleri karanlıkta cam gibi parlayan genç adam. Bir anda yanımda bitivermişti. Ayakta dimdik durup ufka bakıyordu. Sanki baktığı yerde ulaşmak istediği yeri biliyor gibiydi. Onu birkaç gün önce ofiste şiddetli bir tartışmanın ortasında görmüştüm. Ne kadar da kendinden emindi. Gözleri yine aynı böyle parlıyordu. O kadar imkânsızlığa rağmen kafa tutmuş, neredeyse imkânsız denecek bir şeyi başarmıştı. Düşüncelerden sıyrılıp sorusuna cevap verdim. “Anlatmak bile imkânsız” dedim. “Ben de tam onun peşindeyim zaten” dedi ve ekledi: “İmkânsızın!” ”Neden” dedim. “İmkânsız diye bir şey yoktur çünkü!" Bu kadar net bir cevap beklemiyordum. Fazlasıyla cesur gelmişti, ancak yine de bu cesaret bana güven vermişti. Güven… Cesaretle gerçekten bu kadar ilişkili miydi? Tamam bir hayal kurmuştum…. “zor dediklerine kolaylaşma fırsatı vermemişsin ki kendine eziyet etmeyesin. Zor olan, emek isteyen tatlıdır ne de olsa, imkansız dediklerini elde etmek mucize işidir.Öyle değil mi?” dediğinde dalgaların durulduğunu hissettim bir anda. “Ne istediğini biliyorsan, bunu mucizeye bırakmazsın, gider gereğini yaparsın. Zormuş, kolaymış, imkânsızmış bunlar senin merceğine bağlı. Düşlediğine uzanan yolculukta, yolunu bulabilmek için hangi merceği takacağın sana kalmış. Tabi neyi düşlediğini, gerçekten neyi istediğini biliyorsan…Biliyorsan kimileri için tırmanması en güç dağlar sana sadece basit birer tümsek olur” “Dedim ya, neyi istediğini bilmekle başlar aslında yolculuk, adımlarını onu bildikçe atarsın. Uzun bir yol olmasının bir önemi kalmaz, ne düşlediğini biliyorsan. Hayalin için yaşarsın, sonra hayalin olursun nasıl olduğunu anlamadan. Engeller çıkar, yol çetrefilleşir, yorgun düşersin zaman zaman. Vazgeçmemektir aslolan. Sadık kalmaktır. Tutarlı olmaktır hayallerinle; onları bırakmamaktır. Attığın adımların seni bir yere götürmediğini düşünmezsin, her şeyin bir sebebi olduğunu bilirsen… Güven duyarsın sürece, sabrın ne 10 DÜŞ PEŞİNE TAYFUN TOPALOĞLU demek olduğunu anlarsan.. Bilirsin, her ne olursa olsun, eğer ne istediğini bildiğinden eminsen, ona kavuşacaksın. Er ya da geç…Beklemesini bilirsen.” Gelip geçici bir heves değildir kurduğun hayaller; seni bekler… Samimiysen eğer, vazgeçmezsen, elinden geleni değil, yapılması gerekeni yaparsan, mutlaka seninle olacaktır. Kimi zaman yolculuğunu en şık arabalarda yapar, kimi zaman yırtık sandaletlerle yol alırsın. Yorgun düşersin; duyguların depreşir düşlediklerini gölgeler, gitmen gereken yolu net göremezsin. Lakin bilirsin her şeyin bir sebebi var. Beklersen, ve okuyabilirsen okuman gereken işaretleri yolun seni neden oraya getirdiğini ve sana neleri beraberinde getirdiğini ve getireceğini anlarsın. Anladığında, bir önemi kalmaz karşına çıkan tümseklerin, aştığın engellerin. Şükredersin. İçin coşkuyla dolar. Onların senin yolunda birer durak olduğunu ve DÜŞ‟ün için uğranması gereken bir yer olduğunu görürsün. İşte böyle kucaklarsan o yolun her bir taşını; yol olursan eğer bir gün; aslında yolun Düş‟ün ta kendisi olduğunu fark edersin. Sen zaten Düş‟ünü yaşıyorsun. Neden anlamıyorsun? Hadi aç gözlerini kendi Düş‟üne uyan…” Zeynep Altınordu 11 e-motivasyon.net DÜŞ PEŞİNE TAYFUN TOPALOĞLU HADĠ YOLA ÇIK, DÜŞ PEġĠME… “İnsanlığın, kendi yüceliğini idrak etmekten başka kurtuluşu yoktur.” Ramtha – Beyaz Kitap Dağların arkasında, ufuk çizgisinin ardında bir ses seni çağırıyor. Sana, onu takip etmeni ve tüm dağları aşmanı söylüyor. Sen yapamam diyorsun ama o sadece yap diyor. Durup düşünüyorsun; “nasıl olacak? Ben kimim ki? Ben de onlardan biriyim. Yaşamımda bunca zorluk varken ben ancak yerimde sayarım. Hem neden böyle bir şey yapayım ki? Ben yaşamımdan memnunum”. Yalanlar çevreni sarıyor ve sen o sesi duymuyorsun. Fakat bir an geliyor ve o ses tekrar gelip içini sıkıyor. Sana “hadi çık yola, Düş peşime” diyor. “Tamam” diyorsun ve Düşüyorsun. Fakat arkanda ve zaman zaman önünde giden bir ağırlıkla yürümeye çalışıyorsun. Çok zor. Böyle olmak çok zor. Böyle yaşamak, ölmek gibi. Geçmiş çok ağır ve gelecek bu yüzden zor. Ama; “olur mu hiç? Geçmiş tamamen bırakılır mı?”. Hayır bırakılmaz çünkü sen unutmazsın. Kulağa kolay geliyor ama bunun için gerçekten yoğunlaşmalısın. Hem zaten amacın unutmak değil sadece geride bırakmak. “Hiçbir şey yapmana gerek yok. Sadece beni izle ve derinlere doğru yola çık. Şimdilik geçmişte olan biten ve gelecekte olacak olanları bırak. Bir an olsun, sadece küçücük bir an olsun gözlerini bu dünyaya kapat. Bir an olsun bu dünyanın seslerini duyma. Ve bir an olsun bu dünyanın düşünceleri senin dışında kalsın. Sadece bunu dene ve benim sesimi duyacaksın. Beni izle, ben sana yolu göstereceğim.” Dağların arkasında, size o dağları aşmanızı ve onu takip etmenizi söyleyen bir ses var. Sizi; şu andaki aklınızın ötesine, bu dünyadan uzakta bir yere çağırıyor. Onu dinleyin ve bir an olsun onun peşine düşün. Gözlerinizi kapatın ve hiçbir şeyin “olmadığını”, her şeyin geçmiş bir düşünce olduğunu düşünün. Gerçekten, şu an gördüğünüz her şey sadece bir düşünce sayesinde size anlamlı geliyor. Eğer onları kalıplaştırmasaydınız tanıyamazdınız. Geçmiş zaten olmuş bitmiş olan şeylerin hatırasıdır ve sizin birçok hatıranız, gerçekte sizin hatırladığınız gibi değil. Bu yüzden onlara güvenemezsiniz. Sizi şu an olduğunuzdan daha ileri bir bilice götürmeyecekler. Bir an için ne varsa zihninizden salın. Boşluğa, esas ait oldukları yere gönderin. Bunu sadece deneyin ve yapabilirseniz o halde kalın. 12 e-motivasyon.net DÜŞ PEŞİNE TAYFUN TOPALOĞLU Şu anda evrende hiçbir düşünce yok. Uzayın derinliklerinde, bu dünyanın ötesinde hiçbir düşünce yok. Burada gördükleriniz, orada çok anlamsız. “İyi ama biz burada yaşıyoruz!!!” Evet buradasınız. Ama aynı zamanda oradasınız. Çünkü burası oranın içinde ve orası buranın içinde. Gördüğümüz ve gerçek gibi algıladığımız her şey, o mavi topçuğun üzerindeki bakteriler. Belki dünya dediğimiz gezegen de atomun içindeki çekirdek kadar küçük bir şey. Ve aslında atomun da içinde, derinlerinde ne var? Enerji var. Bu dünyaya ve tüm dünyalara hükmeden, çağımızın temeli olan; enerji. Bir atom çekirdeğinden ortaya çıkan enerjiye bakın. Sizde o atomlardan milyarlarca var. Atom bölündüğünde ise enerji açığa çıkar. O enerji atom bölünmeden de oradadır. Atom bölünmeden önce normal düzleminde çalışmaktadır. Bölününce dengesizce savrulur. Biz de öyleyiz. Bölünmediğimizde enerjimiz çalışır ve yaratır. Bölünmüş bir bilinç ise bir atom bombasından daha büyük bir zarar verecek bir enerji ortaya çıkarır. Sadece bunu yaptığımızın farkında değiliz. Bir insan, ayaklı bir atom bombasıdır. Ve bölünmüş bilinç, yani çatışma yaşayan insanlık olarak biz hiç anlamadığımız oyuncakları yanlış kullanıyoruz. Kendi üzerimizde bizi aşan bir güç ile oyunlar oynayıp, onları kendi hüsranımıza alet ediyoruz. Artık gözümüzü açmalıyız. İçimizde bu evrendeki her şeyi değiştirebilecek kadar büyük bir güç var. Artık çaresizliğimiz bitmeli. Artık birilerinin bizi kurtarmasını beklemeyi bırakmalıyız. Bölünmüş zihin ile atomun yok edici gücünü ortaya çıkarıyoruz ve fiziksel olarak yarattığımız yıkımın yanında içsel bir yıkımı deneyimliyoruz. Bölünmüş zihinler de birbirlerini tetikliyorlar ve hepimiz aynı yalanlara inanarak, yaşamı birbirimiz için zorlaştırıyoruz. Şimdi yaşamınızdaki her şeye tek tek bakın. Sevmediğiniz şeyler de olabilir veya sevdiğiniz güzel şeyler de olabilir. Her birinin bütünlüğünüze nasıl hizmet ettiğini görün. Her birinde hangi eylemleri gerçekleştirirseniz hem içsel bütünlüğünüzü korumuş, hem içinizde sizi çağıran sese bir cevap vermiş olursunuz. Zihninizdeki çatışmayı, bölünmeyi nasıl bitirebilirsiniz? Bu dağları nasıl aşabilirsiniz? Şu anda bütün yolu görmeyebilirsiniz. Önemli değil çünkü önünüzü görmeniz yeterli. Siz önünüzdeki yola güvenin yeter. Güven bizden ne kadar uzaklaştırılmış bir duygudur! Hiçbir şeye, kimseye güvenemediğimiz gibi yaşamın bizi doğru yöne götüreceğine de güvenemiyoruz. Söylemesi çok kolay. Herkes söylüyor. Fakat gerçekten, olana güvenip her şeyi kontrol etmeyi bırakabilir misiniz? Her şeyi kontrol etme çabasını bırakabilir misiniz? Birçok insan ben her şeyi kontrol etmeye çalışmıyorum diyecektir. Gerçekten öyle midir? Hakikaten kontrolü bıraktığınız zaman dünya sizi ters karşılar. Size şunları söylerler; Hayır! Sen yapmalısın! Senin yüzünden olmadı! Şöyle yapsaydın olurdu! Senin sayende oldu! Doğru olan şu! Sen böyle değildin! Kendine gel! Bir şeyler yap! Yaşadığımız dünya, kontrolü bırakmanın ne demek olduğunu anlamıyor. Ve anlamayacak çünkü daha önceki “her şeyi gerçekleştirebilecek gücün var” ifadesi ile çelişiyor gibi görünüyor. Her şeyi gerçekleştirebilirsin ve bu yüzden canla başla çalışıp insanların istediklerini gerçekleştirmelisin. Toplumun başarı gibi gördüğü şeyleri başarmak elinde. Daha iyi, daha güçlü, daha çalışkan, daha ... olmalısın. O zaman sevilebilirsin. O zaman saygı görürsün. O zaman bolluk ve neşeyi belki deneyimleyebilirsin. Biz yaratıcı irademizin ve 13 e-motivasyon.net DÜŞ PEŞİNE TAYFUN TOPALOĞLU gücümüzün farkına vardığımız her anda kendimize yeni oyuncaklar yaratıyoruz ve bir süre daha onlarla oynuyoruz. Sonra sıkılıyoruz. Sessiz olun. Dünyanın düşüncelerinden ve endişelerinden bir anlığına uzaklaşın. Tüm bölünmüş, sahte ve sizi zorlayan düşüncelerden bir anlığına uzaklaşın. “Hiç düşünce” o düşüncelerin tümünden daha iyidir. Aklınız bir duruma mı takılıyor? O durumu şu an düşünerek çözebilir misiniz? Cevap evet ise her şeyi bırakın, onu düşünün çözün ve tekrar gelin. Cevap hayır ise zaten boşuna düşünüyorsunuz. Bunları elediğiniz zaman ortaya çıkacak olan boşluktan korkmayın. O boşlukta bir süre kalın. Tek niyet ve isteğiniz, içinizde özünüzle buluşmak olsun. Özünüzün size yaptığı çağrıyı duymak ve ona cevap vermek olsun. Yaratıcı gücünüzü, içsel bir deneyim yaratabilmek için kullanın. Burada bulacağınız şey, bir kalemdir. Hikâyenizi yazmanız ve varlığınızın tüm anlamını keşfettiğiniz bir kitap yazmanız için size verilmiş bir kalem. Bu sizin romanınızdır ve nasıl isterseniz o şekilde yazabilirsiniz. Mutlu son veya mutsuz son sizin elinizde. Çünkü bu roman sizin yaşamınızdır. Dünyaya bırakacağınız şey bu hikâyedir. Dünyadan götüreceğiniz şey ise bu farkındalık. Burada bulacağınız şey tüm yaşamınızı bir arada görebileceğiniz bir gözlüktür. Onu kullanarak, neyin neden ve nasıl olduğunu hikâyenin bütünlüğü içerisinden görür ve anlarsınız. Bu gözlük size objektif bir sonuç vermez, o sadece kalemi kullanabilmeniz için bir araçtır. Çünkü ne görürseniz, yazacağınız da o olur. Bu gözlük ile her şeyi bütünlüğü içerisinde görebilirsiniz ve bu gözlük ile mucizeleri görebilirsiniz. Burada bulacağınız şey Düş-üncelerinizdir. Zihninize düşmüş düşlerdir. Düşler ülkesine giden patikada yolunuzu bulmanız için ekmek kırıntıları gibi oraya bırakılmış düşler, izlerdir. Onları izleyerek yaşamınızın derin anlamı ile buluşabilirsiniz. Burada bulacağınız şey, yola çıkarken yanınıza alacaklarınızdır. Burada yolun tamamını bulamazsınız. Görebilirsiniz ama tam olarak deneyimlemek için yola çıkmalısınız. Adım atmalısınız. Dağları aşabilmek için önce yola çıkmalısınız. Sadece izleyerek dağlar aşılamaz. Onları aşamayacağınızı düşünüp eteklerine evinizi kurmaya çalıştınız. Sizin eviniz burası değil. Aşılamayacak dağ yoktur. Sadece yola çıkarken çantanızı açın ve içine yolda sizin için gereken ne varsa koyun. Bu yolda size ekmek su değil güç, bilgelik, hakikat ve sevgi gerekir. Cesaret gerekir. Ama bunların hepsi zaten sizde var. İçinizde, dünyanın tüm endişelerinin altında bu söylediklerimi tam olarak fark edip deneyimleyebileceğiniz kaynak var. Deneyin, göreceksiniz. Siz ilk adımı atın, gerisi gelecektir. Mucizelerle kalın... Ahmet Akın 14 e-motivasyon.net DÜŞ PEŞİNE TAYFUN TOPALOĞLU BĠR ĠNSANIN EN BÜYÜK SERMAYESĠ KĠġĠLĠĞĠDĠR. GÜN GELĠR SAHĠP OLDUĞUN HER ġEYĠ KAYBEDEBĠLĠRSĠN; ANCAK, SAĞLAM BĠR KĠġĠLĠĞĠN VARSA ONLARI YENĠDEN KAZANABĠLĠRSĠN. HEM DE FAZLASIYLA. O NEDENLE, YAġAMDAKĠ EN BÜYÜK YATIRIMINI KĠġĠLĠĞĠNE YAP VE ASLA KAYBETMEYECEĞĠN BU YATIRIMIN KEYFĠNĠ ÇIKAR. 15 e-motivasyon.net DÜŞ PEŞİNE TAYFUN TOPALOĞLU ĠÇSEL KARĠYER: “KENDĠNE YOLCULUK” "Ne olursan ol gel, yeter ki kendine (doğru) gel!" “Uyanık insanları bekleyen tek ama tek bir görev vardır: kendini aramak, kendi içinde bir sağlamlığa kavuşmak, el yordamıyla kendine özgü yolda ilerlemek, yolun nereye çıkacağına aldırmamak... Bu beni derinden sarsmıştı, söz konusu yaşantının meyvesi buydu benim için. Sık sık geleceğin hayalleriyle oynamıştım, belki şair ya da peygamber, belki ressam, belki daha başka biri olarak gelecekte beni bekleyen rolleri düşlemiştim. Bütün bunlar hiçti. Ben şiir yazmak, vaaz vermek, resim yapmak için gelmemiştim dünyaya; ne ben ne de bir başkası öyle bir amaç için dünyada bulunuyordu. Bunların hepsi arada baş gösterip ikinci planda kalan şeylerdi. Herkes için gerçekte bir tek uğraş vardı; kendini bulmak.” Hesse‟nin “Demian”da kaleme aldığı bu satırlar okuyucularını her daim derinden etkilemiştir. Zamanını aşan bir bilgelikle ifade edilen bu sözlerde yazar yaşamı, „kendi‟ne ulaşmanın bir aracı olarak görür. Her insan toplumun ona empoze ettiği amaçların dışında büyük bir amacın varlığını içsel olarak hisseder. Bu, kimi zaman derinlerden gelen bir sestir, bazen bir gıdıklama ya da bir dürtü halidir. Ancak modern dünyanın dışarıdaki sesi çoğu zaman üstün gelir bu serzenişe. Her kesimden insan toplumun varlığı için çabalar bu dünyada, sistem çarkının içinde bir dişli olmanın yollarını arar. Gününün yaklaşık 10 saatini işle ilgili uğraşılarla geçiren çoğu insan sev-e-mediği bir işte çalışarak geçirir. Dışsal dünyanın beklentileri de çoğu zaman insanı “kendi‟nden uzaklaştıran bir tek düzeliğe sahiptir. Aslında kendi‟ne ne kadar yabancılaştığın, toplumun çok da umurunda değildir. Yaşamın ne kadar farkında olduğunun bir önemi yoktur dış dünya için; görevini yapıp yapmadığının, çarkın içinde nerelere geldiğinin önemi vardır çoğu zaman. Mesleki veya özel yaşamdaki herhangi bir kariyer süreci, insanın öz amacına ulaşmasına hizmet eden araçlardır. Ancak araç, amaç haline geldiğinde insanın zamanla kendi‟sinden uzaklaşmasına neden olmaktadır. Günümüzde mesleklerin bir “geçinme aracı” haline gelerek manevi anlamından değer kaybetmesi, insanın yaşamını anlamlı kılmasının sorumluluğunu omuzlarına yüklemiştir. Ancak dış dünya, insana yaşamını anlamlı kılmanın araçlarını 16 e-motivasyon.net DÜŞ PEŞİNE TAYFUN TOPALOĞLU sunmaktan da geri kalmamıştır. Tüm bunlar insanın kendi-si-ni keşfetmesini ve farkındalık sürecini; yani kendi‟ne yolculuğunu sekteye uğratmaktadır. Her şeye rağmen anlaşılması gereken bir şey varsa, o da, dünyanın merkezinde ve çekirdeğinde insanın kendi-si-nin yer aldığıdır. İnsan sadece dış dünyaya doğru değil; merkeze, yani kendi‟ne, kendi öz‟üne doğru da yol almak durumundadır. Kendi‟ne yapılan bu yolculuk, insanın içsel kariyer sürecini oluşturmaktadır. İçsel kariyer, insanın farkındalıkla ve yüksek bir bilinçle kendi‟sine doğru olan yolculuğunu ifade eder. Dünyaya içten bakabilmenin, kendi‟ni fark edebilmenin ve yaşamın neresinde olduğunu görebilmenin hiç bitmeyen çabasıdır. Bu süreç zorlu olduğu kadar keyifli bir uğraşıdır aslında. Kendini keşfetmenin, sınırlarını aşabilmenin, inançları-nı sorgulayabilmenin ve yaşamı özümseyebilmenin bir yoludur. İçsel kariyerin ödülü, daha farkındalıklı ve insanın kendi‟siyle dolu bir yaşamı tadabilmesidir. Bu kariyerin gerekleri oldukça özneldir, ancak yine de genel şartları da yok değildir. Uğraş alanı insanın kendi‟sidir içsel kariyerin; kendi‟si üzerinde çalışır insan, ona dayatılan değerleri ve inançları sorgular; kalıplarını farklı “deneyimler” yaşayarak kırmaya çabalar; böylece yaşama farklı bakabilmenin ve de sonuçta kendi-si-ni aşabilmenin uğraşısını verir. İçsel kariyer yolundaki insan toplumun dışında değildir, sırça köşkünde oturarak kendi‟ne ulaşamayacağının farkındadır; insanlarla birlikte olmak zorundadır. Dışsal kariyer elbette gereklidir ve toplumun içinde var olmanın bir gereğidir. Yaşamda var olabilmenin bir yoludur. Ancak dışsal kariyerin önemi içsel kariyeri ne kadar desteklediği ile oldukça bağlantılıdır. İçsel kariyer, insanın kendi içindeki, kendi zirvesine olan yolculuğudur. Belki de sonsuz mutluluğun içeriden açılan kapısıdır. “Gel, ne olursan ol yine de gel” der Mevlana; belki de bu sözün devamı içsel kariyer bağlamında şöyle olmalıdır; “...Ne olursan ol gel, yeter ki kendine (doğru) gel!” *** 17 e-motivasyon.net DÜŞ PEŞİNE TAYFUN TOPALOĞLU İnsan, yaşam yolculuğunda bir yerlere geldiğini, yollar katettiğini zanneder; lakin gerçekte, yaşam insanın içinde bir yol katetmektedir. Ama az, ama çok. 18 e-motivasyon.net DÜŞ PEŞİNE TAYFUN TOPALOĞLU MOTĠVASYON ZEKÂSI Motivasyon Zekâsı (Motivasyonel Zekâ-MotiQ), "kişinin kendisini bir hedef doğrultusunda eyleme geçirebilme ve bu hedef doğrultusunda çabasını kararlılıkla sürdürerek sonuç alıncaya kadar motivasyonunu etkin şekilde yönetebilme becerisiyle ilgili zihinsel ve davranışsal kapasitesini ifade etmektedir. Bazı insanlar hızlıca eyleme geçerler; fakat bunu kararlılıkla sürdüremezler. Bazıları ise, başlamakta ve eyleme geçmekte zorlanırlar; ama bir yola kesin karar verirlerse kesinlikle o yoldan dönmezler. Diğer bir insan grubu da, başladıkları bir işin sonunu getirmekte zorlanırlar. Bunun iki farklı nedeni olabilir: Ya başarı korkusu nedeniyle gereken son adımı bir türlü atamazlar. Ya da kaynaklarını ve enerjilerini tükettikleri için sonunu getiremeden vazgeçmek zorunda kalırlar. Motivasyon Zekâsı öncelikle “kişisel motivasyon süreci”yle ilgili bir durumdur. Yani kişinin kendi motivasyon sürecini yönetebilmesiyle ilgili bir özelliktir. Ancak, Motivasyon Zekâsı yüksek olan bireyler başkalarını harekete geçiren faktörleri de hemen fark ederler. Dolayısıyla bu kişilerin başkalarını da motive etme konusunda da önemli bir beceriye sahip oldukları söylenebilir. Yüksek bir Motivasyonel Zekâssı - MotiQ düzeyine sahip bireyler: (1) Zor durumlarda kalsalar bile hedefleri doğrultusunda kendilerini harekete geçirmeyi başarırlar ve bu doğrultuda kararlılıkla çaba gösterirler. Sonuçta eylemlerinden mutlaka sonuç alırlar. (2) Değerlerinin ve amaçlarının farkındadırlar. (3) İyimser ve pozitif bir kişilik yapısına sahiptirler. (4) Bir üzüntü ya da tehlike durumuyla pozitif bir şekilde başa çıkma becerisi geliştirmişlerdir. (5) Hedef yönelimli hareket etmekte ve bu hedeflere ulaşmaya yönelik planlar yapmakta etkindirler. (6) Bir hedefi başarma konusunda yeteneklerine güven duyarlar. Motivasyon Zekâsı da diğer zekâ türlerinin çoğunda olduğu gibi “geliştirilebilir” bir özelliğe sahiptir. Her insan, doğuştan getirdiği temel bir Motivasyon Zekâsı düzeyine sahiptir. Aslında insanlar kendini motive eden faktörleri, farkında olsalar da olmasalar da bilirler. Ancak bu zekâsını geliştirmezler ve buna gerektiği önemi vermezler ise zaman içinde zekâları yerinde sayar ya da körelmeye yüz tutar. Sonuçta da zamanla bu insanlar özel ve iş yaşamlarında motivasyon problemleriyle karşılaşırlar ya da motivasyonlarını iyi yönetemedikleri için performanslarını üst seviyeye çıkarmakta zorlanırlar. Nihayetinde potansiyellerinin çok altında kalarak hak ettiklerinden çok daha azına mahkûm bir hayat sürdürebilirler. 19 e-motivasyon.net DÜŞ PEŞİNE TAYFUN TOPALOĞLU Son olarak şunu belirtmek gerekir ki, motivasyon zekâsının yüksekliği, kişisel performansı doğrudan etkileyen bir özelliğe sahip olsa da her girişilen işten olumlu sonuç alınmasını ya da başarı kazanılmasını garanti edemez. Çünkü sonuç almak, bugünün dünyasında bireysel çabanın dışında pek çok farklı faktörü de içine alan karmaşık bir süreçtir. Motivasyon Zekâsı‟nın Temel Boyutları Motivasyon Zekâsı‟nın dört temel boyutu vardır. Motivasyon Zekâsı‟nın yüksekliğinden bahsedebilmek için tüm bu boyutlarda etkin olmak gereklidir. Çünkü her biri, çarpımsal bir özellik gösterir. Örneğin bir boyutun düşük düzeyde olması diğer boyutlar yüksek olsa da genel zekâ seviyesini olumsuz yönde etkileyebilmektedir. Öz-farkındalık: Bu boyut, kişinin değerlerinin farkında olmasını ve kişinin kendi güçlü ve zayıf yanlarını açıkça görebilmesini ifade eder. Böylece kişinin kendisine “doğru” hedefler koyabilmesi de mümkün hale gelir. Yeteneklerinin farkındadırlar ve hedeflerine yönelik hangi becerileri geliştirmeleri gerektiğine dair fikirleri vardır. Kendini Eyleme Geçirebilme: Kişinin kendini amaçları doğrultusunda hızlıca eyleme geçirebilmesini ve yüksek bir enerji düzeyiyle harekete geçmesini ifade eder. Kişinin “iyimser” bir yapısının olmasıyla yakından ilişkilidir. Başlama motivasyonunu ifade eder. Kararlılık Gösterme: Kişinin hedefi doğrultusunda kararlılık gösterebilmesini, yılmamasını, ısrarcı olmasını ve zorluklara karşı dayanıklı kalmasını ifade eder. Kararlılık, umutlu bir kişilik yapısıyla da yakından ilişkilidir. Sürdürme motivasyonunu ifade eder. Motivasyonu Yönetebilme: Bu boyut diğer boyutlara göre daha kapsayıcı bir özellik taşımaktadır. Motivasyonu yönetebilmek, kişinin motivasyonunu dengeli ve yüksek bir düzeyde tutabilme becerisiyle ilgilidir. Bu boyut kişinin daha çok motivasyon tekniklerini etkin kullanabilme ve motivasyonunu yönetebilme becerisini ifade etmektedir. „Motivasyon Zekâsı‟nı Geliştirmek İçin Adımlar Motivasyon Zekâsı; kişisel farkındalığı, kendini eyleme geçirebilmeyi, bu eylemini kararlılıkla sürdürebilmeyi ve motivasyonunu etkin şekilde yönetebilmeyi içeren çok boyutlu bir zekâ türünü ifade etmektedir. Motivasyon Zekâsı Kuramı'nın klasik zekâ kuramlarında öne sürüldüğü gibi insanı sınırlayan ve yargılayan bir tarafı olmadığı gibi, herkesin yeterli bir motivasyon zekâsına sahip olduğunu ve gerekli ortamlar sağlandığı taktirde bunu daha üst seviyeye rahatlıkla çıkarabileceğini ifade eden oldukça hümanist bir öngörüyü ifade ettiğinin altını çizmek gereklidir. Dolayısıyla herkes, içindeki Motivasyon Dâhisi‟ni ortaya çıkarabilecek içsel kaynaklara sahiptir. Önemli olan, bu kaynaklara ulaşmak için istek duymak ve kararlılık göstermektir. Motivasyon Zekâsı‟nı daha da geliştirmek isteyen her bireyin aşağıdaki uygulamalara yeterli zamanı ayırması halinde bu konuda önemli ilerlemeler sağlayacağı öngörülmektedir. 20 e-motivasyon.net DÜŞ PEŞİNE TAYFUN TOPALOĞLU Öncelikli olarak, kişisel motivasyon zekânız hakkında bilgi sahibi olmak için Motivasyon Zekâsı-MotiQ Testi‟ni yapabilirsiniz. Bu sayede, motivasyon zekânız hakkında farkındalık geliştirerek hangi kısımlarda sorun yaşadığınızı görebilirsiniz. Görsel beyninizi sürekli olarak çalıştırın. Sürekli şekilde gelecek hayalleri kurun, imgelemeler yapın. Üç beyin sisteminden birisi olan görsel beyin, bizim gelecek planları yapmamızı ve gelecek görüntüsü oluşturmamızı sağlar. Bu sayede hedefimize yönelik motivasyon görüntüleri yaratabilme becerimizi artırırken ihtiyaç duyduğumuzda kendimizi motive etmeyi kolayca başarabiliriz. İyimser düşünme becerinizi geliştirin. Buradaki iyimserlik gerçekleri göz ardı eden saf bir iyimserlik anlamında değildir. M. Seligman‟ın ifade ettiği gibi “gerçekçi” bir iyimserlik geliştirmek, kötümser kişilerin aksine, daha aktif olmamızı ve daha etkin sonuçlar alabilmemizi sağlayacaktır. İyimser insanlar olumsuz durumlardan daha kolaylıkla sıyrılırken, hedeflerine kararlılıkla ilerlemekte daha fazla potansiyele sahiptirler. (İyimserlik Testi) Hayatınıza yön veren Değerler Profili‟nizi keşfedin. Değerler Profili'nizi oluşturan başlıca değerleri fark ettiğinizde, bazı şeyleri neden istediğinizi daha iyi anlamış olursunuz. Bunun için kendinize yaşamımda önemli olan şeyler nelerdir ve bunlar benim için neden önemli diye sorabilirsiniz. Örneğin, “benim için kariyer sahibi olmak çok önemli” dediğinizde, bunun altındaki değeri ortaya çıkarmak için, “kariyer sahibi olmak benim için neden önemli? diye sorabilirsiniz. (Olası yanıtlar, "saygı görmek" veya "başarılı olmak" gibi daha soyut ve değerleri ifade eden şekilde olmalıdır. (Reiss Güdüler Profili) Motivasyon tekniklerini öğrenin. Bunun için, e-motivasyon.net bölümlerinden birisi olan Kişisel Motivasyon Yönetimi Teknikleri‟ni okuyabilir ve kendinizde uygulayabilirsiniz. Bunun yanında kendi motivasyon tekniklerinizi geliştirebilir ve gerektiğinde bunları da kullanabilirsiniz. “Motivasyon Profili”nizi ortaya çıkarın. Motivasyon Profili, sizin motivasyon yapınızı etkileyen belirli faktörleri ortaya çıkarmak amacıyla tasarlanmış size özgü kişisel bir göstergedir. Buradaki bilgileri dikkate alarak kendi motivasyon yapınız hakkında daha fazla bilgi sahibi olabilirsiniz. Bunlara ek olarak, yine e-motivasyon.net sitesinin kişilik testlerinden bazılarını yaparak kişilik profilinize uygun motivasyon yapınız hakkında bilgi sahibi olabilirsiniz. (Ör: Jung Kişilik Tiplemesi, Enneagram). Motivasyon Zekânızı daha da geliştirmek ve motivasyonel becerilerinizi artırmak için son olarak KİMYON- Kişisel Motivasyon Yönetimi seminerlerine katılabilir ya da bireysel Motivasyon Koçluğu hizmetinden faydalanabilirsiniz. *** 21 e-motivasyon.net DÜŞ PEŞİNE TAYFUN TOPALOĞLU Beklediğinden daha yakın olacak; hissettiğinden daha sıcak, göründüğünden daha parlak, düĢündüğünden daha güzel... DüĢlerin gerçek olacak! 22 e-motivasyon.net DÜŞ PEŞİNE TAYFUN TOPALOĞLU TERK EDĠLENLERĠN PSĠKOLOJĠSĠ Alexander Pope “Aşkın ne kadar da geniş bir belleği vardır” derken, terk edilenlerin acısına mı gönderme yapmıştı acaba? Kadın ya da erkek olmanız fark etmez. Terk edilmenin bünyedeki etkisi oldukça benzerdir. Terk edilmenin etkisi cinsiyete göre değil, kişinin partnerine olan tutkusu ölçüsünde hissedilir. Genelde terk edilen hazırlıksız yakalanan taraftır. Çünkü aşkının yoğunluğundan yaklaşan acı sonu görememiştir. Çünkü aşk, onun iki gözünü de kör etmiştir. Terk edilmenin acısına tuz biber eken şeyse, kişinin bir başkası için terk edilmesidir. İşin içine nefret ve intikam duyguları da karışmıştır artık. Zavallı egosu zarar görmüştür terk edilenin. Genelde dışarıdan bir desteğe mutlaka gereksinim duyulur. Bu destek yakın bir dosttan gelebileceği gibi profesyonel birisinden de gelebilir. Kişi, hislerini paylaşmak ister dostlarıyla; ama genelde yaşananları hatırlatmaktan başka bir işe yaramaz bu çabası. Aşağıda belirtilenler terk edilmenin acısını hafifletmek ve kişinin kendisini yeniden toparlamasına yardımı olacak, etkisi kanıtlanmış yöntemlerdir. Ancak bunlar bir zincirin halkalarına benzer. En zayıf halkası kadar güçlüdür ve her biri dikkate alınmalıdır. Bununla birlikte, her insanın deneyimleri özel ve biriciktir. Bu nedenle bu çözümlerin genel geçer olduğu akıldan çıkarılmamalıdır. Önce Aklınızı Başınıza Devşirin Öncelikle aşk konusunda anlaşılması gereken ilk şey, aşkın çok da „akılcıl‟ bir süreç olmadığı gerçeğidir. Terk edilmeyle birlikte duygusal dünyamız bir anda alt üst olur. Kontrolü kaybederiz çoğunlukla. Aptalca şeyler yapma potansiyelimiz artar. Bu nedenle sağlıklı düşünme yapısının tekrar kazanılması gereklidir. Bunun için kendinize, davranışlarınızın olası sonuçlarının neler olacağını devamlı şekilde hatırlatmak gereklidir. Gerçekten Unutmak İstiyor muyum? Kendinize samimi bir yanıt verin. Onu unutmayı gerçekten istiyor musunuz? Terk edilme sonrasında üzüntü yaşayanların kendilerine sorması gereken ilk soru bu olmalıdır. Gerçekten onu unutmak ve ona olan duygularınızı yok etmek istiyor musunuz? Yoksa oturup onun dönmesini mi beklemek istiyorsunuz? Sadece bu sorunun yanıtından emin olamamak bile çözüm yollarını imkânsız hale getirebilmektedir. 23 e-motivasyon.net DÜŞ PEŞİNE TAYFUN TOPALOĞLU Gemileri Yakmalı mıyım? Kesinlikle evet. Terk edilmenin acısını gidermenin önündeki önemli engellerden birisi de onun size tekrar döneceğini beklemektir. İşte işin trajik yanı da burada başlar. Çünkü beklemek umut etmeyi gerektirir. Ama bu durum, siz acı içinde beklerken sadece çektiğiniz acıların devam etmesine neden olur. Kaçan Kovalanır..Ya Kovalamazsa? Asla yapmamanız gereken şeylerden birisi de, peşinden gitmektir. Hayvansal bir içgüdü gereği kaçanı kovalamak isteriz. Eğer üstüne gider, ayaklarına kapanırsanız kırmızı karta itiraz eden sporcular gibi bir duruma düşersiniz. Ona yönelik her türlü davranışınız, talebiniz, onun sizden uzaklaşmasına ve bu kararını haklı çıkarmasına neden olur. Bunu yapmayın! Boşlukları Doldurun Şu bir gerçek ki, partneriniz hayatınızda oldukça büyük bir yer tutuyor olabilir. Bu genelde anlaşılan ve olağan bir durumdur. Ayrıca ortak arkadaşlarınız olabilir. Elbette bunun derecesine göre onun hayatınızda yarattığı boşluğu doldurmak zor olacaktır. Ancak bu konuda hızlı davranın. Başka şeylerle uğraşarak dikkatinizi dağıtmadığınız sürece, onu düşünmek için fazlaca vaktiniz olacak ve acınız devam edecek demektir. Arkadaşlarınızla daha sık görüşmeye başlayın. Ayrıca karşı cinse yönelik radarlarınızı da açık tutun. Doğaldır ki hala duygularınız yoğun olduğu için başka biriyle görüşmek size garip gelebilir. Ancak yaşam sürprizlerle doludur. Gözden Uzak Olan... Onu size hatırlatan tüm şeyleri ortadan kaldırın. Fotoğraflar, hediyeler, kazaklar vb. Gözden uzak olan gönülden de uzaktır. Onunla vakit geçirdiğiniz yerlere gitmeyin. Tabii bu durum, zorunlu olarak görüştüğünüz ortamlar dışında yapabileceğiniz şeyler için geçerlidir. Eğer iş arkadaşıysanız bu elbette zor olacaktır. Eğer sık karşılaşma olasılığınız yüksekse, yapabiliyorsanız uzun bir tatile çıkın. Zaman Lehinize İşliyor Böylesi durumlarda genelde melankolinin dibine vurulur. Her türlü acı çekme eylemi, sarhoş olma, kendine acıma, başkalarıyla dertleşme isteği hat safhadadır. Ancak bunların olması sizin seçiminizdir. Kendinize zaman tanıyın, örneğin 3 günlük bir süre belirleyin ve bu sürede acınızı doyasıya yaşayın. Beyniniz bu talebinizi yerine getirecektir. İnanın, Don Juan bile terk edilse böyle bir süreye ihtiyaç duyardı. Mucize beklemeyin. Ancak zaman sizin lehinize işlemektedir, bunu da aklınızdan çıkarmayın. Eylemde Kalın Atalet ve depresyon belirtileri görülecektir, buna hazırlıklı olun. Ancak bu sürecin farkında olmanız şimdilik sizin için yeterli olacaktır. Hareket halinde kalın, kendinizi fiziksel ve zihinsel olarak sürekli meşgul edin. Yapabiliyorsanız başkalarına yardım ederek zaman geçirin. Zihninizi kesinlikle boşlukta bırakmayın. 24 e-motivasyon.net DÜŞ PEŞİNE TAYFUN TOPALOĞLU Olumsuz Yönlerine Odaklanın Aldatılma durumları nedeniyle biten ilişkilerde, „ego‟nun devreye girmesi kaçınılmazdır. Aslında acı veren şey, aşkınızın bitmesinin yanında egonuzun da incinmesidir. Özgüveni zayıflatır. Böylesi durumlarda sevgi duygunuzun öfkeye dönüşmeye başladığını hissedersiniz. Aslında terk edilme acısını bastırmada bunun bu şekilde oluşması bir avantajdır. Ondan nefret etmeniz acınızı biraz hafifletebilir. Onun sizi sinir eden yönlerini düşünün. Aşkınızın etkisiyle onda hoş gördüğünüz olumsuz taraflarına odaklanın. Ve Onu Bağışlayın Son olarak söylenmesi gereken bir şey varsa o da, her ne olursa olsun onu yüreğinizde bağışlamanız gerektiğidir. Bu kolay olmayacaktır elbette. Ama bunu zaten kendiniz için yapacaksınız. Çünkü onu affetmediğiniz müddetçe bu acı, içinizde kanayan bir yara olarak kalmaya devam edecektir. Şöyle düşünün; belki de bu yaşananlar sizin için iyi olacaktır. Belki de gerçekten hak ettiğiniz birini bulacak ve daha iyi bir ilişkiye başlayacaksınızdır. Belki de dönüp bir gün ona teşekkür bile edeceksinizdir. Kim bilir :) *** 25 e-motivasyon.net DÜŞ PEŞİNE TAYFUN TOPALOĞLU Sen Kendi SavaĢının Kahramanı OL... Ben Ayakta AlkıĢlarım Seni..! 26 e-motivasyon.net DÜŞ PEŞİNE TAYFUN TOPALOĞLU MOTĠVASYON GÜNAHLARI Motivasyonun bir kutsal kitabı olsaydı, şimdi burada yazılanların her biri kesinlikle yapılmaması gereken günah niteliğindeki uyarılar olurdu. Motivasyon günahları, işlendikleri her bir an için affedilemez nitelikteki unsurlardır ve insanları kısıtlı bir hayata mahkûm ederek potansiyelinin çok altında bir yaşam sürmesine neden olurlar. Eğer motivasyon konusunda doğru bir şey yapmak istiyorsanız bu sayfayı evinizin bir köşesine çerçeveletip asın ve her gün okuyun. İşte motivasyon konusunda işlenmemesi gereken başlıca günahlar. Hedefsiz kalmak bir insanın kendisine yapacağı en büyük kötülüktür. Enerji belirli bir hedefe yönelmediği için insanı daha fazla yorar ve sonuçta içe yönelerek insanı rahatsız eder Motivasyonu korumaya zaman ayırmamak diğer önemli bir günahtır. Eğer gün içinde motivasyon ve moralinizi artıracak eylemlere belirli bir zaman ayırmazsanız başınız dertte demektir. Komedi filmleri izleyin, şakalar yapın, gülün, eğlenin. Bağlantıyı kaybetmek. Bugünle gelecek arasındaki bağlantıyı tekrar tekrar kurmak için kendinizi ve yaptıklarınızı devamlı sorgulayın. Bu yaptıklarınızın gelecekte olmak istediğiniz kişiyle ne kadar örtüştüğünü düşünün. Ve bir bağlantısı yoksa yapmayı bırakın. Düşlemekten korkmak. Daha önce düşledikleriniz gerçekleşmedi mi? Sonunda üzüntüden artık düşlemeyi kendinize yasakladınız mı? Peki, öyleyse hadi kısıtlı bir hayata merhaba deyin. Düşlemekten korkan hayatı yaşamaktan korkuyor demektir. Nerede duracağını bilememek. Bazen hırs gözümüzü o kadar alır ki, bir uçuruma doğru gittiğimizi bilmeden ilerlemeye devam ederiz. Kendinizi durdurun ve etrafınıza bakın. Belki de hızlı giderken yanlış yöne saptığımızı fark edemiyorsunuz. Ertelemek ve yine ertelemek. Farkında mısınız? Sonsuza kadar yaşamayacaksınız. Anlamadığım bir şey de, insanların neden bu kadar uzun yaşamak için çaba sarf ettikleri. Bugün'ü yaşamadığınız her dakika sizin öleceğiniz güne eklenmiyor maalesef. Zamanınız gittikçe azalıyor. Gidin o her zaman ertelediğiniz şeyi yapın. Bunun için başka bir hayatınız olmayacak. 27 e-motivasyon.net DÜŞ PEŞİNE TAYFUN TOPALOĞLU Deneyimlememek. İster mükemmeliyetçilik olsun isterse yanlış yapma korkusu, bir adım atıp bir türlü eyleme geçemeyiz ve sonuçta motivasyon da bizden ümidini keser. Yaşamı deneyimleyin. Yaşama, yaşamak için geldiniz. Gidin ve deneyimler yaşayın. Hata yapmanız gerekiyorsa da yapın. Hiç değilse doğruya giden yolda bir yanlışı fark etmiş olursunuz. Kanaatkârlık göstermek. Buradaki anlamıyla sahip olduklarımızı göz ardı edelim, onlara değer vermeyelim demek değildir. Dahası sahip olduklarının değerini bilmeyenler daha fazlasını elde edemezler. Buradaki ifade daha iyisi olmak, daha iyisini yapmak için çabalamamak, elindekileri yeterli görmektir. İşte bu, günümüz dünyasında kabul edilebilir bir şey değildir. Bu dünya daha fazlasını isteyenlerin dünyasıdır. Duyguları yönetememek. Duyguları göz ardı etmek akılcı olmak anlamına gelmez. İnsanları, bir duygular bütünü olarak kabul edip, bunun olabildiğince farkında olarak yaşarken, olumsuz etkilerini de görebilmek ve yönetebilmek gerektiğini ifade etmektedir. Kendini başkalarıyla karşılaştırmak. Başkalarını boş verin. Herkesin kendi koşulları ve izlediği yollar farklıdır. Biz insanlar birbirimize benzesek de aslında elmalarla armutlar gibiyizdir. Tek ortak noktamız meyve olmaktır. Armutları bir kenara bırakın ve kendi elmanızı parlatmaya bakın. Odaklanmamak. Neye odaklanırsanız ondan bir şekilde sonuç alırsınız. Ancak bu olumsuz ve sizi güçsüzleştiren bir şey olmamalıdır. Daima pozitif, daima net ve daima tek bir şeye odaklanmalısınız. Ve odaklanacağınız şeyi iyi bir şekilde belirleyin, enerjinizi istediğiniz şeye yöneltin. Dış zorunlulular yaratmamak. Motivasyon günahlarından sonuncusu, kişinin sadece içsel motivasyonuna güvenerek yola çıkmasıdır. Burada yanlış olan şey, uzun soluklu bir işe girişirken kendi içsel motivasyonunuzun yanında dışsal motivasyonu göz ardı etmektir. İç motivasyon kırılgandır ve sizi ufak bir zorlukta her an yarı yolda bırakabilir, birden enerjiniz kesilebilir. O nedenle kendinize giriştiğiniz yolda ilerlemek için zorunluluklar yaratın, dış koşulları yardıma çağırın. *** 28 e-motivasyon.net DÜŞ PEŞİNE TAYFUN TOPALOĞLU Eğer kanatların yokken uçabilirsen, sana inanmayabilirim..! Eğer ayakların yokken yürüyebilirsen, yine sana inanmayabilirim..! Eğer dilinle tuttuğun kuĢ seni havaya kaldırırsa, ben buna inanmayabilirim..! Ama eğer kendine inanırsan sevgili dostum, iĢte o zaman sana yürekten inanırım. 29 e-motivasyon.net DÜŞ PEŞİNE TAYFUN TOPALOĞLU BĠLGĠ GERÇEĞĠ ġEKĠLLENDĠRĠR “Dünyayı keşfe çıktığında kendini de yanında götür. Kendini keşfe çıktığında ise dünyayı olduğu yerde bırak.” “Yeryüzündeki insan sayısı kadar gerçek vardır” der, Guy de Maupassant. Ve her gerçeğin arkasında onu yorumlayan, şekillendiren ve hatta onu dönüştüren bir „bilinç‟ mevcuttur. Dolayısıyla yaşamda gerçek dediğimiz şey, bakış açımıza göre biçim alan bireysel bir algılama tarzıdır. Bu sübjektif algıyı belirleyen ise yaşam boyunca edindiğimiz „bilgi‟lerdir. Gerçeği algılayışımızı etkileyen ve onu belirleyen „bilgi‟nin edinilmesinde birinci unsur kültürel ve toplumsal koşullandırmalardır. İçinde bulunduğumuz toplumun ve kültürün içinde şekillenir ve kalıplara gireriz. Dolayısıyla olaylara ve durumlara, o bakış açısından bakmaya alışırız. Dünyaya açılan penceremiz haline gelirler zamanla. Batılı olmak, Doğulu olmak, Türk olmak, Müslüman veya Budist olmak bizim dünyayı algılayışımızı doğrudan etkiler. Çünkü tüm bunlar yaşadığımız deneyimleri anlamlandırma sürecimizi belirler. Her bir kimlik çatısı altında farklı bilinç yapıları olarak, „gerçek‟ dediğimiz duruma farklı açılardan bakarız. Dolayısıyla tarafsız, saf bir gerçeklikten bahsedilmesi imkânsız hale gelir. Bilginin insanı özgürleştirdiği çağlardan bilginin insanı tutsak ettiği bir zamana gelmiş bulunmaktayız. Günümüzün bilgi ve iletişim çağında, bilgiyi artık olduğu gibi toplamak ve kullanmak yerine bilgiyi süzgeçten geçirip, öz ve sağlıklı bilgiye ulaşmak önemli hale gelmiştir. Özellikle de bilginin hangi kaynaktan ve bizlere ne şekilde geldiğinin farkında olmak gereklidir. Günümüzde bize yönelik yapılan bilgi transferinde büyük olasılıkla bizi belirli bir şekilde düşünmeye, yaşamaya ve harekete geçirmeye yönelik “sistematik bir amaç” bulunmaktadır (bu yazıda bile :) O nedenle bize ulaşan hemen her bilgiye daha şüpheci ve daha dikkatli yaklaşmamız gerekmektedir. 30 e-motivasyon.net DÜŞ PEŞİNE TAYFUN TOPALOĞLU Bilginin gerçeklik algısını şekillendirmesinin nedenlerinden bir diğeri ise, geçirdiğimiz akademik eğitim sürecidir. Örneğin, Batılı ve Doğulu dünya görüşlerindeki yapısal farklılıklar, sahip oldukları eğitim-öğretim süreçlerini de belirlemektedir. Bu da, gerçekliğin farklı şekilde algılanmasına ve yorumlanmasına neden olmaktadır. R. E. Nisbett, “Düşüncenin Coğrafyası” adlı eserinde bu durumu şöyle açıklar: “Batılı düşünme tarzına sahip birisi, bir olayı neden-sonuç (determinizm) ilişkisine göre ve bir dizi doğrusal çizgi (lineer) halinde algılar. Bir olayın ya da davranışın nedenini basitleştirme, soyutlama ve sınıflama eğilimi söz konusudur.” Bunun sonucu olarak Batı‟nın bu sistematik düşünce biçimi, “bütüncül” görmeyi zorlaştırırken, tek yönlü düşünme biçimini geliştirmektedir. Bilgi, gerçeği şekillendirir ve dönüştürür. Kimi zamanda basit olan şeylerin anlaşılmasını da oldukça zorlaştırır. Gerçeği şekillendiren ve yeniden yaratan şey, düşüncemizi biçimlendiren öğrenilmiş bilgilerdir. Bilginin gerçeği yorumlayışımızı nasıl etkilediğini ifade etmede “Soba” öyküsü güzel bir örnek oluşturmaktadır. Fizikçi, matematikçi, kimyacı, jeolog ve antropologdan oluşan bir heyet, bir araştırma için arazide bulunmaktadır. Birden yağmur bastırır. Hemen yakındaki bir arazi evine sığınırlar. Ev sahibi bunlara bir şeyler ikram etmek için biraz ayrılır. Hepsinin dikkati soba üzerinde toplanır. Soba yerden 1 m. kadar yukarıda, altındaki dizili taşların üzerindedir. Sobanın niçin böyle kurulmuş olabileceğine dair bir tartışma başlar. Kimyacı: “Adam sobayı yükselterek aktivasyon enerjisini düşürmüş, böylece daha kolay yakmayı amaçlamıştır.” Fizikçi: “Adam sobayı yükselterek konveksiyon yoluyla odanın daha kısa sürede ısınmasını sağlamak istemiş olmalı.” Jeolog: “Burası tektonik hareketlilik bölgesi olduğundan, herhangi bir deprem anında sobanın taşların üzerine yıkılmasını sağlayarak yangın olasılığını azaltmayı amaçlamıştır.” Matematikçi: “Sobayı odanın geometrik merkezine kurmuş, böylece de odanın düzgün bir şekilde ısınmasını sağlamıştır.” Antropolog: “ Adam ilkel topluluklarda görülen ateşe tapmanın daha hafif biçimi olan ateşe saygı nedeniyle sobayı yukarıya kurmuş olmalı.”der. Bu sırada ev sahibi içeri girer ve ona sobanın yukarıda olmasının nedenini sorarlar. Adam cevap verir: “Boru yetmedi de efendim!” *** 31 e-motivasyon.net DÜŞ PEŞİNE TAYFUN TOPALOĞLU Yumurta dıĢarıdan kırılırsa ölüme, içeriden kırılırsa yaĢama dönüĢür. 32 e-motivasyon.net DÜŞ PEŞİNE TAYFUN TOPALOĞLU DÜġ MANĠFESTOSU: “DÜġ GÜVENLĠKTĠR..!” “Yaşam amacına göre sınanırsın.” Yaşamda gerçekleşen pek çok olayın mantıksal bir açıklaması yoktur. Bunlardan birisi de, kendi düşlerinin peşinden giden insanların sanki bir güvenlik alanıyla korunuyor olmalarıdır. Evrensel sistem sanki düşleyenlere torpil geçer ve sanki onları korur gözetir. Peki, düşleyenlerin sahip olduğu bu güvenlik alanı nereden geliyor? Onları hastalıklardan ve tüm diğer tersliklerden koruyan güç nedir? Yanıt düş‟lerdedir; düş‟lerin peşinden gitmekte ve onu yaşamakta. Şu bir gerçek ki günümüz dünyası korku kültürünün oyun alanı haline gelmiştir. İnsanları korkutarak tüketime, tepkiye ve akılsızlığa sevk etmek modern toplumun gerçekliği olmuştur. Güvende olma hissini ve ihtiyacını kurcalamanın doğal hale geldiği günümüzde insanları korkuyla yönetmek sistematikleşmektedir. Bunun sonucunda yapay korkular yaratılarak insanlara para harcatılır, taraf haline getirilir ve çıkarlar uğruna kullanılırlar. Durum böyle olunca da kişisel etki alanı daralan insanlar dürtüsel tepkiler verir hale gelirler. İşte insani bir drama da böyle başlar..! Kendini güvende hissetmek tarih boyunca insanların en büyük ihtiyacı olagelmiştir. Zaten insanın temel güdülerinden birisidir güvende olmak. İlkel toplumlardan günümüze kadar çok defa geleceği görme çabaları ve geleceğin belirsizliğini azaltma isteği, kurulan sistemler tarafından sağlanmıştır. İlk insandan bu yana şehirler, ordular, sigorta sistemleri ve pek çok farklı kurum ve yapılar bu nedenle oluşmuştur. Toplumun bu güvenlik çabası düş‟lerinin peşinden giden ve düş‟lerini yaşayan insanlar için geçerli değildir. Çünkü düşleyenlerin güvenlik kaygısı yoktur. Onlar düş‟lerinin güvenli kollarında yaşarlar. Dolayısıyla düş tarafından korunan bir düşleyenin hasta olması da imkânsıza yakındır. Bu en küçük bir soğuk algınlığından tutun da en büyük ölümcül hastalıklara kadar böyledir. Eğer bir kişi üşütmüşse, bunun nedeni düş‟üyle bağlantısını bir süre için de olsa kaybetmesidir. İlaçlar ve dış müdahaleler kişiyi iyileştirebilir, ancak kişi, kendi düş‟ünün güvenlik alanına yeniden girmelidir. Çünkü asıl yardım içten gelir. Yani, kişinin düş‟üyle tekrar bağlantıya geçmesinden. Kişilerin ölümcül bir hastalığa yakalanmış olması ise düş‟üyle bağlantısının koptuğuna bir işarettir. Bu durum ölümcül kazalar geçirenler için de böyledir. Ancak elbette ki bu dönülemez bir durum değildir. Pek çok insan böylesi hastalıklardan sonra bile tekrar eski sağlığına kavuşabilmektedir. Bunun tek sebebi düş‟leriyle bağlantıyı yeniden kurmaları ve 33 e-motivasyon.net DÜŞ PEŞİNE TAYFUN TOPALOĞLU yaşamın değerini tekrar fark etmeleridir. Her bir hastalık ve kaza, kendi içinde değerli bir mesaj taşır ve aslında evrenden kişiye gönderilen bir yardım iletisidir. Bu mesajın anlamını fark ederek yaşamak, yani düş‟e tekrar sarılmak için çaba sarf etmek gereklidir. Peki, düş‟ün güvenlik alanında yer alan düşleyenlerin ortak özellikleri nelerdir? Onları koruyan şey tam olarak nedir..? Tüm bunların cevabı bir zincirin halkalarına benzetilebilir. Ve her bir halka, insanı düş‟e bağlayan zincirin anahtar faktörleridir: Pozitif tutum ve iyi hislere sahip olmak: Bir dakika düşünün ve soğuk aldığınız en son zamanı hatırlayın! Hemen hasta olmadan önceki bir iki günü anımsayın. Büyük ihtimalle moral ve duygusal yönden dipte olduğunuz bir zamandı ve zayıf bir anınızdı. Kendini iyi hisseden ve yaşama pozitif bakan insanların bağışıklık sistemi çok güçlü olur. Ayrıca kendimizi iyi hissettiğimizde ise olumlu şeyleri kendimize çekeriz. Değerlerini yaşamak. Kendini güçlü hissetmek: Değerlerini yaşayan insanlar kendilerini güçlü hissederler ve büyük bir öz tatmin duygusu yaşarlar. Değerleriyle uyumlu şekilde düş'lerini yaşayan insanların gelecek kaygısı olmaz. Kaygıyla hareket etmedikleri için de kararlarını daha etkin şekilde verirler. Adanmak ve sadakat göstermek: Düş'lerinin peşinden giden ve onu yaşayan insanların en önemli özelliği düş'lerine sadakatle bağlanmalarıdır. En zor durumlarda bile düş'lerinin peşini bırakmayan insanlar bu süreçte güvenlik hissini daha fazla yaşarlar. İyimserlik. Umut beslemek: İyimser bir tutuma sahip olan insanlar, karşılaştıkları sorunları geçici, o konuya özgü ve dışsal nedenlerle açıklarlar. Elde ettikleri başarılarını ise kalıcı (her zaman), evrensel (her yerde) ve içsel faktörler olan yetenek ve becerilerine bağlarlar. Bu da onların düş'lerine yönelik umut beslemelerini ve çabalarını sürdürmek konusunda kendilerine güven duymalarını sağlar. „Düşçe‟ konuşmak: Düşçe düşleyenlerin ortak dilidir. İçsel konuşmalar ve kendimize yönelik kullandığımız kelimeler zamanla gerçekliğimiz haline gelir. Düşleyenlerin dilinde olumsuzluk ve umutsuzluk, zihinlerinde kıtlık bilinci ve yaşamlarında düş‟lerinin dışında bir şey yoktur. Umutla, tutkuyla ve cesaretle doludurlar. Zihinsel, fiziksel ve duygusal enerjileri dengelemek: Sahip olduğumuz enerji yaşamsal bir öneme sahiptir. Kendilerini zihinsel, fiziksel ve duygusal enerji düzeylerinde dengeleyen ve bunları sürekli olarak güçlendiren insanlar daha etkindirler. Düşlerinin peşinden gidenler 'odaklı' bir şekilde hareket ederler ve böylece tüm enerjilerini dengeli kullanırlar. Bu da düş'lerinden kopmamalarını ve bu yolda enerjilerini korumalarını sağlar. Ve.. „sevgi‟ duymak: Düşleyenlerin kalbinde korku değil sevgi vardır. Düş‟lerine sevgiyle bağlıdır tüm düşleyenler. Ancak bu sevgi kendilerinden, yani önce öz‟den başlar ve sonra da tüm insanlara yayılır. Düş kalpten kalbe bir köprüdür insanlar için. Her bir düş başka düş'lere bir kapı açar ve sevgiyi de içinden taşır. Tüm bu faktörler, düşleyenleri düş‟lerine bağlayan zincirin önemli halkalarıdır. Ve eğer bu halkalardan herhangi biri zayıflarsa, zincir de zayıflar ve hastalıklara ve tersliklere karşı hassas hale geliriz. Bu nedenle bu faktörlerin her birini ne düzeyde yerine getirdiğimizi devamlı şekilde sorgulamalıyız. Düş‟ten kaleler yapmalıyız kendimize ve düş‟ümüzün güvenlik alanında olduğumuzun bilinciyle amaçlarımıza sağlam adımlarla ilerlemeliyiz. Düşlerimizin peşinde koşarken güvendeyiz, çünkü düşlemek güvenmektir. Düş güvenliğin ta kendisidir. *** 34 e-motivasyon.net DÜŞ PEŞİNE TAYFUN TOPALOĞLU Her Ģeyinizi kaybedin, tüm sahip olduklarınızı…Malınızı, mülkünüzü, çevrenizi ve hatta eskimiĢ kırmızı çoraplarınızı bile. Geriye kalanın, öz ve öz kendiniz olduğunu göreceksiniz... ĠĢte ona sıkıca sarılın..! 35 e-motivasyon.net DÜŞ PEŞİNE TAYFUN TOPALOĞLU GĠRĠġĠMCĠNĠN MOTĠVASYONU “Hayat parayla değil, deneyimle kazanılır.” Türkiye‟de yeni kurulan şirketlerin % 80'i ilk 5 yıl içinde kapanmaktadır. Bunda pek çok faktörün rol oynadığı bir gerçektir. Ancak en önemli faktörlerden birisi de girişimcinin kendisinin ve ekibinin motivasyon yönetimine yeterince önem vermemesi gösterilebilir. Girişimcilerin motivasyonu çok önemlidir ve iş sürecinde kişisel motivasyonlarını ayakta tutacak temel ilke ve yöntemlere herkesten çok onların ihtiyacı vardır. Girişimcilerin başarılı olmasındaki temel şart, ekonomik önlemler almasının yanında, motivasyonel faktörleri de etkili şekilde göz önünde bulundurabilmesi ve yönetebilmesinde yatmaktadır. Girişimciler, günümüz ekonomilerinin temelini teşkil ederler. Günümüz iş dünyasında girişimciler, inandığı yolda kararlılıkla sonuca gitme cesaretini gösteren ekonomi dünyasının kahramanlarıdır. Onlar olmasaydı, dünyada yaşanan tüm bu yenilikler hayata geçemezdi. Girişimciler, çalışma şekilleri ve kişilikleri gereği performanslarını etkileyen pek çok motivasyonel faktörü dikkate almak durumundadırlar. Etkili motivasyon yönetimi becerilerini geliştiren girişimciler, amaçlarına ulaşabilme başarısı göstermede daha fazla şansa sahip olacaklardır. “Başarısızlık yeniden ve daha zekice başlayabilme fırsatından başka bir şey değildir.” Henry Ford Girişimciler, kendi iç dünyalarında yalnızları oynarlar; ama dışarıda insanlarla iç içedirler. Girişimciler vizyonerdir, geleceği düşler, aynı zamanda şimdide yaşarlar; geleceği bugünün eylemlerinin yarattığının bilincindedirler. Etkin girişimciler fark yaratmak için farklı olmaları gerektiğinin bilincindedirler, o nedenle araştırmacıdırlar ve her şeyi sorgularlar. Aslında tüm yatırımını kendi üzerine yapar girişimci, ta ki dolup taşana kadar ve taştığında, işte o zaman dünyayı değiştirme gücünü kendinde bulur. “Nasıl’ı bilenin daima bir işi olur.. Niçin’i bilen daima kendi işinin patronu olur.” R. W. Emerson Etkin girişimciler, amaçlarına ulaşacağına dair sahip oldukları becerilerine güveni duyarlar. „Neden‟leri gördüklerinde „nasıl‟ı ortaya çıkarmak için gereken gücü kendisinde hissederler. İş süreçlerinin başlangıcında ve devamında kendilerine gereken paranın içsel bir güven sonucunda ortaya çıktığının bilincindedirler. İçteki güven, dıştakilerin güvenini sağlar. Aslında temelde her şey birbirine bağlıdır. İçteki güven = Dıştaki güven 36 e-motivasyon.net DÜŞ PEŞİNE TAYFUN TOPALOĞLU Çoğu tanınmış ve başarılı girişimci, kendisi hakkında içsel farkındalığını geliştirmiş ve kendisini her koşulda harekete geçirmeyi başarabilen kişilerdir. Hesaplanan riskler alırlar ve belirsizlikle baş etme becerileri yüksektir. Ayrıca fırsatları hemen görürler, alanındaki bilgisi yüksektir, yaratıcı ve yenilikçi özellikleriyle vizyon sahibi bireylerdir. Girişimcilerin ilerleyen zamandaki başarısını derinden etkileyen en önemli faktör ise, iş süreçlerinde ortaya çıkan yönetsel ve motivasyonel becerileri geliştirmelerinde yatmaktadır. Başarılı girişimcilerin, motivasyonlarını etkin şekilde yönetebilmek için etkili yollar ve teknikler geliştirdikleri görülmektedir. Bu girişimciler amaçladıkları yoldaki çabalarını şu motivasyonel ilkeleri göz önünde bulundurarak gerçekleştirmektedirler: Etkin Girişimcinin Motivasyon İlkeleri Etkin girişimci her şeyden önce kendi içsel motivasyonuyla harekete geçer. Bu anlamda çoğu durumda yalnızdır. Kendini harekete geçirmek konusunda tek başına olduğunun farkındadır. Etkin girişimci, giriştiği işin büyüklüğüyle orantılı olarak sorumluluk düzeyinde yukarılara tırmanır, artık sahip olduklarının değil sahip olabileceklerinin de sorumlusu haline gelmiştir. Etkin girişimci önce kendisinde, sonra da çevresindekilerde bir „bollluk bilinci‟ geliştirmeyi başarır. Etkin girişimci, zamanla kendisi gibi içsel motivasyona sahip, aynı vizyonu taşıyan bireylerden oluşan yaratıcı bir ekip kurar. Girişimcinin çalışanları yoktur, aynı vizyon altında birleştiği yol arkadaşları vardır. Etkin girişimci kendisi gibi farklı sektörlerden girişimcilerle bağlantılar (networklar) geliştirir ve bunu da korumak için gereken her şeyi yapar. Etkin girişimci, ilgi alanının dışından kişilerle ve aktivitelerle de deneyimler içine girerek vizyonunu genişletir. Bunlar, ona farklı çevrelerden beslenmesi için fırsat tanıyan unsurlardır. Etkin girişimci için en önemli şey deneyimdir. Her başarısını sübjektif olarak yorumlama ve her başarısızlığını ise bir öğrenme fırsatı olarak görme alışkanlığı geliştirmiştir. Etkin girişimci farklı sorular sormayı kendisine alışkanlık edinmiştir. Şu gibi soruları sorar: "Neleri daha farklı yapabilir ve sonuç alabilirdim?” “Bu başarısızlıktan ne öğrenebilirim?” Etki alanımın sınırları nedir ve bunu nasıl genişletebilirim? Etkin girişimci etkin bir kaynak yöneticisidir. Önce hedeflerini net bir şekilde belirler ve kaynaklarını bu hedeflerine etkili şekilde yönlendirir. Girişimciler için Temel Motivasyon Yönetimi Teknikleri Kişisel motivasyon yönetiminin girişimciler açısından farklı durumları mevcuttur. Örneğin, girişimci pek çok çalışan profilinden farklı olarak daha fazla baskı ortamında performans 37 e-motivasyon.net DÜŞ PEŞİNE TAYFUN TOPALOĞLU göstermek durumundadır. Sorumluluğu arttıkça riskleri de artar.Bu süreçte oldukça uzun süre dayanaklılığını korumak zorundadır. Bu durum onun vereceği kararlarda ve eylemlerde daha dikkatli ve temkinli olmasını da gerektirmektedir. Girişimcinin, girişimlerinin başarısı için (hem yeni iş kurma sürecinde, hem kurmuş ve ilerletmiş olanlar için) motivasyon yönetimi bağlamında aşağıdaki unsurları dikkate alması gerekmektedir: Girişimciler işin başlangıcında daha çok bağımsızlık ve başarı güdüsüyle harekete geçerler. Ancak süreç içinde şirketin devamı ve başarısında güç ve yakın ilişki güdülerini de kendi içinde dengelemesi gerektiğini fark etmelidir. Güç güdüsü daha çok yönetim ve etkileme becerilerini tetiklerken yakın ilişki güdüsü ise, insanlarla daha sıcak ve sosyal ilişkiler geliştirme niteliklerini ifade etmektedir. Girişimciler, içsel bir dürtüyle yaşadığı yalıtılmışlıktan kendilerini alıkoymalıdırlar. En azından bunun farkında olarak hareket etmeli ve kendi iç dünyalarının dışında da hızlı bir yaşamın olduğunu görmelidirler. Ortaklık şeklinde kurulan girişimlerin daha başarılı oldukları saptanmıştır. Bir girişimci iş sürecine yalnız başlasa dahi zamanla kendine, kendi becerilerini tamamlayacak kişileri ortak olarak almalıdır. Bu aynı zamanda girişimciyi zor zamanlarında desteklerken, üzerinizdeki baskıyı da biraz olsun azaltacaktır. Girişimciler, sorumluluğun ve iş yükünün vermiş olduğu stres ve baskıyla baş edebilmek için spor ve sanatsal aktivitelere haftanın belirli günlerinde mutlaka zaman ayırmalıdır. Eğer bir hobisi varsa, ona devam etme konusunda kararlılık göstermelidir. Girişimci önce kendi kişisel misyon bildirimini ve vizyonunu netleştirmelidir. Hatırlamalıdır ki, girişimcinin kişiliği ve amaçları özellikle ilk zamanlarda şirketine ışık tutar. Sonrasında ise bu vizyonun ve amaçların çalışanlar tarafından paylaşılması için etkin çaba göstermelidir. Kendi motivasyon süreçlerinde iyimserlik becerilerini ve kişisel motivasyon tekniklerini sistematik olarak uygulamalı ve içselleştirmelidirler (KİMYON Teknikleri). Duygusal, zihinsel ve bedensel enerjilerini korumak ve yükseltmek için morallerini üst noktada tutacak aktivitelere önem vermeli, olumsuz haber ve eylemlerden kendilerini alıkoymalıdırlar. Girişimcilerin başarısındaki temel faktörlerden birisi de deneyimleridir. Ancak deneyim mutlaka olumsuz olaylardan çıkan sonuçlar olarak algılanmamalıdır. Başarılı durumlarda da farkındalıkla hangi süreçlerin yolunda gittiği, hangilerinde etkili olunduğu idrak edilmelidir. Ayrıca girişimci için her olumsuz sonuç da bir öğrenme fırsatı olarak görülmelidir. Girişimcilerin çoğunlukla iç referanslı hareket etme eğilimleri bazen yapıcı eleştirileri kulak arkası etmesine neden olabilmektedir. Yine de önerilerin dinlenmesi, uyulmasının gerektiği anlamına gelmediğini girişimciler fark etmelidirler. Girişimciler, kendilerindeki "hızlı yükselme ve büyüme arzusunu" dikkate almalıdırlar ve kararlarında bu arzunun olası olumsuz etkilerini göz önünde tutmalıdırlar. Kararlılıklarını sürdürebilme konusuna özel zaman ayırmalıdırlar. Hedeflerini devamlı şekilde yaratıcı imgelemeler yaparak canlı tutmalıdırlar. 38 e-motivasyon.net DÜŞ PEŞİNE TAYFUN TOPALOĞLU Öncelikle kendi heyecanlarını ve coşkularını yüksek tutmak, sonrasında ise bunu ekip arkadaşlarına yansıtma konusu üzerinde önemle durmalı ve buna özel zaman ayırmalıdırlar. Hatırlanmalıdır ki, motivasyon ve coşku duymak bulaşıcıdır. Girişimcileri baskı altına sokan en önemli neden de, düzensiz gelir-gider yapısıdır. Kendisini bu süreçte destekleyecek duygusal ve zihinsel sağlamlığa ve becerilere ihtiyaçları vardır. Bunu geliştirmek için zaman ayırmalıdırlar. Girişimciler bu süreçte bir koçtan yardım alabilirler. Bunun yanında, "kurumsal motivasyon yönetimi" yapısının şirketin kurumsallaşması sürecinde şirkete yerleştirilmesi için kurumsal bir danışmanlık almaları önerilebilir. *** 39 e-motivasyon.net DÜŞ PEŞİNE TAYFUN TOPALOĞLU KÖRLER ÜLKESĠNDEKĠ KRAL Erasmus, “Körler ülkesinde tek gözlü bir kişi kral olur” demiştir. Bu söz bir anlamda başarı kavramı için de geçerlidir. Başarı dediğimiz şey, sahip olduğumuz özelliklerin çevremizde ne kadar az bulunduğuyla da ilgilidir aslında. Yaşamda elde ettiğimiz sonuçlar, yarattığımız faydanın dünyada kaç kişinin yaşamını etkilediği ve bu değeri aynı şekilde ortaya koyabilecek kişilerin ne kadar az ya da çok olduğuyla yakından ilişkilidir. Dünya üzerinde yaptığımız işi aynı değerde yapabilecek ve bizim yerimizi alabilecek kaç kişi bulunuyor? Ya da yaptığımız işi ne kadar benzersiz bir biçimde yapabiliyoruz? Eğer yerimizi alabilecek ve işimizi bizim kadar iyi yapabilecek kişilerin fazla olduğunu düşünüyorsak, o işin sonunda aldığımız ödüller de onun kadar sınırlı olmaktadır. Yaptığımız işi eşsiz kılmak ve en iyisi için uğraşmak elbette çok önemlidir. Bunun yanında, eşsiz ve az seçilen bir yolda ısrar etmek de onun kadar gereklidir. Yaşam merdivenin sağlam olması kadar, doğru bir duvara dayanmış olması da önemlidir. Merdivene tırmandıktan sonra onun yanlış bir duvara dayalı olduğunu anlamak çok acı gelebilir insana. Çoğumuz eşsiz ve sağlam merdivenler yapmak için çabalarız yaşamımız boyunca. Ancak yukarıdan manzarayı seyretmek, ellerindeki merdiven vasat dahi olsa doğru duvara tırmanma cesaretini gösterenlerin ödülü olacaktır. Bir ağaçkakanın yiyeceğine ulaşması, doğru ağaca doğru sayıda darbe vurmasıyla mümkündür. Eğer her ağaca birkaç kere vurmuş olsaydı sonuç alması mümkün olamazdı. Onun eşsiz özelliği de, gözlerinin keskinliği veya pençelerinin güçlü olması değil, gagasını 40 e-motivasyon.net DÜŞ PEŞİNE TAYFUN TOPALOĞLU sert ve hızlı bir şekilde vurabilmesidir. Ağaçkakan kendi doğasına sadık kalarak sonuca ulaşır; tıpkı bizlerin de yapması gerektiği gibi. Kendimizi daha yakından tanıyabilmek ve hangi özelliğimizin çevrenin gereksinimleriyle eşleştiğini fark edebilmek çok önemlidir. Bu, çift yönlü bir farkındalık sürecini gerektirir. Hem içsel bir farkındalık hem de çevremize yönelik dışsal bir farkındalık sürecini. İçimizdeki eşsiz olan özelliği ortaya çıkarmak ve doğru yönde gelişmesinde ısrarcı olmak önemlidir. Körler ülkesindeki tek gözlü kral gibi, sahip olunan ve zayıflık olarak görülen özelliklerin bile değerli olduğu yerler vardır dünya üzerinde. Bunu görmek için tek gözlü olmak dahi yeterlidir. *** 41 e-motivasyon.net DÜŞ PEŞİNE TAYFUN TOPALOĞLU “ Sen 'bir'sen tek olmaktan korkma; ama içindeki bir'lik oluĢmamıĢsa, en kalabalık orduları bile yanına alsan, savaĢını kaybedeceksindir..! 42 e-motivasyon.net DÜŞ PEŞİNE TAYFUN TOPALOĞLU 'DÜġÇE' KONUġMAK Sözcükler büyülüdür. Sözcüklerle düşler kurar ve düşlerimizi yaşarız. İçimizden bazıları ise bu sözcükleri farklı kullanırlar. Kimine anlaşılmaz gelir konuşmaları, kimineyse ütopik. Düşleyenlerin ortak bir dili vardır. Yapısı farklıdır bu dilin, sözcükleri farklı. Onları anlamak için 'düşçe' konuşmayı bilmek gerekir. Çünkü düşleyenler, düşlerinin sözcükleriyle konuşurlar. Onlar, düşleriyle konuşurlar. Yaşam, düşlerin arasındaki yaşananlardır, düşler arasında kalanlar. Düşleri yaşamdan aldığımızda kuru gerçekler kalır sadece geriye. Düşlerin yaşamında ise sözcükler önemlidir. Sözcüklerle hayat bulur tüm düşler, onlardan bahsedildikçe nefes alırlar, canlanırlar ve gerçekleşirler. Tüm düşler konuşulmak ister. Kendisinden bahsedildiğini duymaktır tek istedikleri. Seslenildiğinde koşarak gelen bir sevgili gibidir. Sessizliğe dayanamazlar. Bir çiçeğin güneş ve suya hasretidir, dile gelmektir arzuları. Her çocuğun ilk dilidir düşçe, daha doğuştan öğrendikleri. Düşçe konuşmayı sever çocuklar, kurdukları düşlerden bahsederler. Sınırları yoktur başlarda. Sonra zaman geçtikçe gerçekçi yetişkinler girer devreye, gerçeklerden bahseden. Gerçeğin kirli elleriyle sarıldıklarında ise artık çok geçtir. Farklı bir dil kullanmak zorundadırlar artık, gerçeğin dilini. Gerçeklerle büyürler, düşçeyi unuturlar, unutmak zorunda kalırlar. Artık sadece gerçek şeylerden konuşurlar; görebildikleri, duyabildikleri ve dokunabildikleri şeylerden. Gün gelir de farklı birileriyle karşılaşır gerçeğin insanları. Bu kişilerin konuştukları anlaşılmaz gelir onlara, sözcüklerin yabancı geldiği cümleler kuruludur. Gelecekten bahsedilir, olasılıklardan, olabilirliklerden. Gözleri parıldar bahsettiklerinde düşlerinden. Düşçedir konuştukları. Düşlerinin diliyle şarkı söylerler, yazarlar, okurlar ve yaşarlar. 43 e-motivasyon.net DÜŞ PEŞİNE TAYFUN TOPALOĞLU Düşçe, düşleyenlerin ortak dilidir. Sözlüklerinde olumsuzluk, imkânsızlık yoktur düşçenin. Umutla tutkuyla doludur içleri. Eyleme geçmektir, gerçekleşmektir, olmaktır, inanmaktır sözcükleri. Onları anlamak için bu sözcükleri bilmek ve onlarla anlaşabilmek için bu dili kullanmak gereklidir. Eğer gün gelir de, düş yolculuğuna çıkmak isterse gerçeğin insanları, düşçe sözlüklerden birini almalıdır yanına. Bu sözcükleri kalbinde seslendirmesi ve dilinde yaşaması için. Çünkü düşçe, düşleri hatırlamak ve yaşamak içindir. *** 44 e-motivasyon.net DÜŞ PEŞİNE TAYFUN TOPALOĞLU NESNELERĠN HÂKĠMĠYETĠNDEKĠ ĠNSAN Sahip olduğumuz nesnelerin, zamanla bize sahip olmaya başladıklarını hiç fark ettiniz mi? İlk önce yaşamımıza sessizce girerler, sonrasında yavaş yavaş bize hâkim olmaya ve yaşamımıza yön vermeye başlarlar. Bizim için büyük anlamlar taşıyan bu nesneler, kimi zaman bir sevgilinin armağanıdır, kimi zaman da baba yadigârı eski bir saat. Ne olursa olsun, her şeyden çok değer veririz onlara, bazen kendimizden bile çok..! Alacağımız yeni ayakkabı, kahverengi pantolona sevdiğimiz uygun olmalıdır, gideceğimiz yerde arabamıza uygun bir park yeri bulunmalıdır, çocuğumuzun yeni okulu evimize yakın olmalıdır. Tatile çıktığımızda çiçeklerimize su dökecek birisi ayarlanmalıdır. Her biri masum görünen bu isteklerin görünmeyen kahramanı nesnelerdir. Sahip olduğumuz nesnelere derin anlamlar yükleriz. Zamanla bağlanır, yaşamımızda söz sahibi yaparız onları. Hayatımızın kontrolünü sessizce ele geçirmelerine ve kararlarımızı etkilemelerine izin veririz. Sonunda onların hâkimiyetindeki bir yaşama adım attığımızı göremez hale geliriz. Nesneler, yaşamımızı anlamlı kılmanın araçlarından birisi olmuştur günümüzde. Bir şeylere sahip oldukça yaşadığımızı hisseder hale gelmişizdir. Masum görüntüsünün altında, statünün ve belli bir yaşam biçiminin de göstergesi haline gelmiştir nesneler. E. Fromm, sahip olma güdüsünün olumsuz etkilerini ve sahip olunan nesneyle özdeşleşmenin “ben o şeye sahip olduğum için benim” anlayışına dönüşen biçimiyle tehlikeli olduğunu belirtmiştir. Bir şeylere sahip oldukça özgürlüğümüzün arttığını düşünürüz hep. Bir telefon, iletişim özgürlüğüdür bizim için, bir araba ise seyahat özgürlüğü. Peki, telefonu evde unuttuğumuzda 45 e-motivasyon.net DÜŞ PEŞİNE TAYFUN TOPALOĞLU kaçımız geri dönmez? Ya arabamızı, bıraktığımız yerde bulamazsak? Ayrıca, ne kadar çok şeye sahipsek o denli güvende hissederiz kendimizi. Ev üstüne ev alırız. Doğduğumuz günden bu yana bunun doğru olduğu öğretilmiştir bizlere. Ancak sahip olduğumuz şeyler arttıkça, sırtımızda bir yük varmış gibi hantallaşır, hareket alanımız sınırlanır ve düşüncelerimizi onlarla meşgul etmekten kendimizi alamayız. “Büyük bir servet büyük bir köleliktir” demiştir Seneca. Ne kadar çok şeye sahipsek, onları kaybetmekten o kadar korkar hale geliriz. O kadar korkarız ki, onları korumak için evimizi demirlerle örer, sigortalar yaptırırız. Sahip olduğumuz serveti tehlikelerden korumak için yine bir servet harcarız. *** 46 e-motivasyon.net DÜŞ PEŞİNE TAYFUN TOPALOĞLU SEN DE BĠR BAġKASININ DÜġ'ÜSÜN Sahip olmadıklarını ister insan. Bir başka adanın çiçekleri daha bir güzel gelir hep, kokusu bir başkadır. İnsanoğlu, doğasının bir gereği olarak kendisini sürekli başkalarıyla kıyaslar ve başkalarında olanı arzular. Peki ya biz kendimiz ve sahip olduklarımız? Belki bir başkasının sahip olmak istediği bir kişiliğin ve hayatın ta kendisine sahibizdir. Belki de bir başkasının düş‟üyüzdür, bir başka düş‟ün ta kendisi! Yaşamımız boyunca amaçlarımıza o kadar odaklanırız ki, zamanla başka şeyleri göremez hale geliriz. Kendimizin ve sahip olduklarımızın ne kadar değerli şeyler olduğunu unutuveririz. Kimi zaman da amaçlarımızdan uzaklaşır ve büyük hayal kırıklıkları yaşarız. Sanki dibe vurmuşuzdur ve her şey sona ermiş gibi gelir. Böyle zamanlarda birisi çıkıp da bize kim olduğumuzu ve aslında ne kadar değerli şeylere sahip olduğumuzu hatırlattığında bir uyanış yaşarız. İşte o zaman, önce kendimize değer vermeyi ve değer verdiklerimize sahip çıkmanın ne kadar önemli olduğunu fark ederiz. Şüphesiz ki herkesin istediği bir şeye mutlaka sahibizdir. Başkalarının kıskandığı bir yaşamımız vardır belki de. Bu, ister kişiliğimizin bir özelliği olsun, isterse bize ait başka bir şey, başkalarından bizi farklı kılar. Bazen tatlı bir dil olur, bazense cesur bir yürek, sahip olduğumuz derin bir dostluktur kimi zaman da. Bizi biz yapan özelliklerdir her birisi. Her şekilde birilerinin özendiği ve kıskanabileceği şeyler haline gelir. Sahip olduğumuz düş‟ler bile bir başkasının arzuladığı şeyler olabilir. Aslında hayran olunan düş‟ler değildir, bu düş‟leri kurabilen kişiliğin ta kendisidir. Bazen bir gülün peşinden koşarken ayağımızın altında ezilen kır çiçeklerinin farkına varmayız. Yine de yaşam bize her zaman bir şans daha verir ve olduğumuz yerin ne kadar değerli olduğunu görme şansını yakalayabilir, bunların da bir başkasının düş‟lediği şeyler olabileceğini fark edebiliriz. 47 e-motivasyon.net DÜŞ PEŞİNE TAYFUN TOPALOĞLU Okyanusu keşfetmek için kıyıdan uzaklara açılmak gereklidir. Ancak bazen de Proust‟un deyişiyle, gerçek bir keşif için yeni yerlerin dışında yeni gözler de gereklidir. Özelliklede kendimize dair, kendimize ve sahip olduğumuz eşsiz değerlere dair. *** 48 e-motivasyon.net DÜŞ PEŞİNE TAYFUN TOPALOĞLU BAġARININ FELSEFESĠ “Tereciye tere satabiliyorsan, bu işte en iyisi sensin demektir.” Dünya üzerinde tanımı yapılırken en çok zorlanılan kavramlardan birisi de, „başarı‟dır. Çünkü başarının tanımı, zamandan zamana, toplumdan topluma ve kişiden kişiye göre değişkenlik gösterir. Başarı neyi ifade eder, kimlere başarılı denir? Başarılı bir hayat neye benzer? Tüm bu soruların cevabını vermek, başarı kavramını ölçen belirgin ve temel kriterlerin olmaması nedeniyle çok zordur. Bu zorlukların pek çok kaynağı bulunmaktadır. Öncelikle geçmiş zamanlardaki bir başarı bugün için bir anlam ifade etmeyebilir. Çünkü aşılmış veya değerini yitirmiş olabilir. Bu durum başarının “zaman boyutu”na işaret eder. İkincisi, her topluma göre başarı, farklı şeyleri ifade eder. Çünkü toplumsal değerler, toplumdan topluma farklılıklar gösterir. Bu durum başarının “kültürel öznelliği”ni ifade eder. Üçüncü olarak, bir başarının değeri, kişiden kişiye değişkenlik gösterir. Bu durum da başarının “kişiselliği”ni ifade etmektedir. Başarının tanımı yapılırken farklı değişkenler işin içine girse de, evrensel düzeyde kabul gören başarı kriterleri az da olsa bulunmaktadır. Yoksa, olimpiyatlar dâhil hiçbir yarışma organizasyonu gerçekleştirilemezdi. Genellikle, „ilk‟ler ve „en‟ler hemen her toplumda takdir edilir ve başarılı olarak kabul edilir. Bununla birlikte „ilk‟ler her zaman sabittir ve zamandan zamana değişmeyen bir özellik gösterir, ancak „en‟ler zamanla değişebilir. Bu, rekabeti kızıştıran önemli bir faktördür. Olimpiyat oyunlarının sloganı haline gelen, “Altius, Citius, Fortius”, “daha yüksek, daha hızlı, daha güçlü” olmayı ifade ederken rekabete vurgu yapar. Başarılı olmak, anlamlıdır. O nedenle her yıl binlerce insan yarışmalara katılmakta, Guinness Rekorlar Kitabı‟na 49 e-motivasyon.net DÜŞ PEŞİNE TAYFUN TOPALOĞLU girebilmek için ölüm riskini bile göze alarak riskli denemeler yapmaktadır. Bunu yaşamının ideali haline getirmiş insanlar vardır. Hiç yapılmayan bir şeyi yapmak, ve de daha iyisini yapabilmek..Günümüzün gelişmiş dünyası bu çabaların bir sonucudur. Başarı, genellikle toplumların olayları ve sonuçları belirli kriterlere göre değerlendirmesini ifade ederken, kıyaslamayı, rekabeti ve sonuçları içerisinde barındırmaktadır. Başkalarıyla yarışmak ve bunun belirli sonuçlarına razı olmak günümüz dünyasının kaçınılmaz bir gerçeğidir. Koşulların eşit olduğu ve değerlendirmenin adil yapıldığı her yarışmanın ve rekabetin sonucu, başarılı ve iyi olanı ortaya çıkarmayı amaçlar. Ancak günümüz dünyasında, yaşamın pek çok alanındaki kriterler ve ölçütler, yer, zaman ve kişiye göre değişimler gösterir ve bu da başarının değerlendirmesini olumsuz yönde etkiler. Başarıyı değerlendirirken dikkat edilmesi gereken unsurlardan birisi de, kişinin hedefine nasıl ulaştığı, bunu nasıl başardığıdır. Yani, kişinin başladığı noktayla geldiği son nokta arasındaki mesafe ile bunu ne kadar zamanda gerçekleştirdiği başarının değerini belirler. Kimisi bir hedefe ulaşmak için tüm yaşamını feda ederken, kimisi de zaten o hedefe doğuştan sahip olarak yaşamına başlar. Bu durumda başarıyı nitelerken en çok yapılan hatalardan birisinin, başarıdaki „kaynak‟ faktörünün göz ardı edilmesi olduğu belirtilmelidir. Örneğin Everest Dağı‟na çıkan ilk dağcılar ile son dağcılar arasında, teknolojik donanım ve ekipman açısından önemli farklılıklar vardır. Bu farklılıklar, Everest‟e çıkmayı kolaylaştırırken, elde edilen başarının değerini nesnel ve öznel olarak azaltmaktadır. Ayrıca pek çok yetenekli dağcının da, sadece çıkış izni için istenen yüksek vergileri karşılayamamaları yüzünden Everest‟e çıkamadıkları bilinmektedir. Belirli kaynaklara sahip olmasak da bunları bize sağlayabilecek bir çevreye (aile, arkadaşlar, sponsorlar) sahip olmamız “dışsal kaynakları” ifade eder. İkinci bir faktörde sahip olduğumuz içsel kaynaklardır (beceri, yatkınlık vs.). Doğuştan belirli yeteneklerle doğan insanlar bunları geliştirebilecek bir çevre içinde yetiştiklerinde başarıyı erken yaşlarda yakalayabilmektedir. Yetenek özellikle spor ve sanat alanlarında birincil öneme sahiptir. Başarının kişiselliği ise, kişiden kişiye farklı anlamlar taşımasından ileri gelmektedir. Elde edilen sonuçlar kimisi için bir anlam ifade etmezken, kimisi içinse büyük bir başarı olarak değerlendirilir. Bu, değerlendirmeyi yapan kişinin hangi “değer-güdü profili”ne sahip olduğuna göre değişiklik gösterir. Bağımsızlık gereksinimi yüksek bir birey için, karşısındaki kişinin aldığı sonuç, o kişinin ne kadar bağımsız yaşadığına göre yorumlanırken; güç 50 e-motivasyon.net DÜŞ PEŞİNE TAYFUN TOPALOĞLU gereksinimi yüksek biri içinse yorum, değerlendirilen kişinin ne kadar güç sahibi olduğuna göre değişiklik gösterecektir. Dolayısıyla, başarıyı yorumlayan kişinin değerleri de sonuçları değerlendirirken önemli bir kriter görevi görecektir. Başarının tanımı toplumdan topluma da değişim göstermektedir. Çünkü toplumların sahip olduğu değerler de, başarının tanımını etkilemektedir. Örneğin; ABD‟de başarı ve üstünlük gereksinimi diğer gereksinimlerden daha önemlidir, çünkü toplumda rekabetçilik, bireyselcilik ve güç sahibi olmak daha fazla değer görmektedir. Ancak Japon toplumu gibi kolektivist ülkelerde, grubun menfaatleri uğruna çaba göstermek ve kabul görmek daha değerlidir. Dolayısıyla, bu gibi toplumlarda bireysel başarı yerine toplumun bütününe yansıyan başarılara daha fazla önem verilmektedir. Sayılan birkaç kriterin dışında, başarıya genel bir tanım getirmek öznel bir görüş olmaktan öteye gidemeyecektir. Sonuç olarak başarı aslında büyük oranda sübjektif bir algılamadır. Peki, bu durumda başarılı bir yaşamı nasıl tanımlarız? Kişisel olarak düşündüğümüzde kendimizi başarılı buluyor muyuz? Bu durum toplumsal değerlerle birlikte, sahip olduğumuz kişisel değerlere göre de değişkenlik gösterecektir. Başarı, istediğin hayatı yaşayabilmektir! Herkes, belirli “güdü”lere ve bu güdülerin önem derecesine göre sıralandığı bir “güdüler ve değerler profiline” sahiptir. Dolayısıyla her güdünün önemi kişiden kişiye göre değişmektedir. Kimimiz yaşamda güç sahibi olmayı, kimimiz sevgi ve saygı görmeyi, kimimiz ise bağımsız olmayı arzularız. Farkında olsak da olmasak da güdüler hiyerarşimizde en üst düzeyde yer alan gereksinimlerimizi doyuma ulaştıracağımız bir yaşam kurarız kendimize. Buradaki temel nokta, bu gereksinimlerimizi doyuma ne kadar ulaştırmayı başarabildiğimizdir. Eğer bunu başaramazsak hayattan bir tat alamadığımızı hissederiz. Zaten bunu sağlayabilmişsek, kalbimizde içsel bir huzur hissini duyumsarız. Asıl başarının ölçütü kalbimizin derinliklerinde hissettiğimiz bu huzur derecesidir. Zaten gerçek başarı da, değerlerimizi tatmin edebildiğimiz bir hayatı yaşayabilmektir. *** 51 e-motivasyon.net DÜŞ PEŞİNE TAYFUN TOPALOĞLU MOTĠVASYON HER ġEYDĠR İnsanı anlatan her şeyde motivasyon vardır. Kurduğumuz koyduğumuz inançlarda, düşlerde, sınırlarda, bulduğumuz kendimize geliştirdiğimiz nedenlerde ve gerçekleştirdiğimiz tüm eylemlerde… En çok da dilimizdedir motivasyon, hiç düşürmeden kullanırız günlük yaşamımızda. Motivasyon, düşlerin hedeflere, hedeflerin de gerçeğe dönüştüğü her yerdedir. İlk çağlardan bu yana insan davranışının nedenleri, düşünürler tarafından pek çok kez tartışmaya konu edilmiştir. Ancak bu nedenleri ortaya çıkarmak ve belirli bir hedef doğrultusunda davranışa sevk etmek anlamında ilk uygulamaların Sanayi Devrimi'yle başladığı söylenebilir. Kitlesel üretiminin ortaya çıkmasıyla, etkin üretimin gerçekleşmesi için insanların verimli şekilde çalışmasının gerektiği ve bunun da çeşitli motivasyon faktörleriyle yapılabileceği anlaşılmıştır. 20. yüzyılın başlarından itibaren yapılan araştırmalarla da motivasyon alanı bilimsel bir içerik kazanmıştır. Bugün gelinen noktada motivasyon kuramı, bireysel yaşamı da içine alarak, insanların yaşamlarından en fazla doyumu sağlayabilmelerinde ve kendilerinden en yüksek verimi elde edip potansiyellerini gerçekleştirebilmelerinde, kendine özgü bir araştırma alanı haline gelmiştir. Eğitimden iş yaşamına, sağlıktan spora kadar pek çok alanda fayda sağlanan bir alan haline gelmiştir. Peki motivasyon neden önemlidir? Önemli olmasının bir nedeni, sınırlı kaynaklarla sınırsız ihtiyaçlar arasında en iyi sonucu almamızı sağlamasıdır. Zaten yeteri kadar kaynağımız ve zamanımız olsaydı her istediğimizi elde edebilirdik. Ama günümüz şartlarında bu pek mümkün gözükmemektedir. Dolayısıyla sınırlı kaynak ve enerjiye sahip olan insanoğlunun, sonuçlarla var olan bir dünyada sonuç alabilmesi, sınırlı olan enerjisini doğru yönetebilmesiyle mümkün gözükmektedir. Her birimiz yüksek bir potansiyelle dünyaya gelir ve zamanla bu potansiyelimizi geliştiririz. Ancak yaşamda önemli olan, bu potansiyelin ne kadarını kullanabildiğimizdir. Dolayısıyla 52 e-motivasyon.net DÜŞ PEŞİNE TAYFUN TOPALOĞLU motivasyon, bizim potansiyelimize en yakın performansı gösterebilmemizde ve etkin sonuçlar alabilmemizdeki en önemli araçtır. Motive olmuş ve tutkuyla dolu bir insan kadar etkin sonuçlar alabilme şansına sahip başka bir insan yoktur. Dolayısıyla motivasyon bir insan için her şeydir. *** Her Cesaretin Ġçinde Bir Esaret Yatar..! C{esaret} 53 e-motivasyon.net DÜŞ PEŞİNE TAYFUN TOPALOĞLU DÜġ, SADAKATĠ SEVER! “Düş’ler gerçekleşmek ister..!” Her birimizin yaşamında gerçekleştirmek istediği „düş‟ler vardır. Düş‟ler, hayatımızın yegâne amaçlarıdır. Gerçekleştirmek için yanıp tutuştuğumuz, tutkuyla arzuladığımız şeylerdir. Kimisi için bir yolculuk olur uzaklara, kimisi için de, hayatının eserini ortaya çıkarmaktır. Her ne olursa olsun, bağlılık ister düşler, ona ulaşmak için sadakatle peşinden gitmek gerekir. Düş'ler, gerçekleşmek ister..! Büyük hayalleri olan küçük bir çocuk vardır, astronot olmayı hayal edip, ilk uzay mekiğini hazırladığında planı hazırdır. Sadece uzaya çıkış için uygun zamanı beklemek gerektiğini düşünür. Ancak o uygun zaman bir türlü gelmez. Sonra, zamanla o çocuk büyür, ve saklı hazinelere ulaşmaya çalışan Indiana Jones‟tan etkilenir. Keşiflerde bulunmanın hayallerini kurduğunda, “gençtir” derler onun için, “gençler, daha mantıklı olmalı”dır, onlar için. Gencin hayalleri törpülenir, düşleri budanır gittikçe. O genç büyüdüğünde ve bir yetişkin olduğunda, başka bir düş kurar ve bu düşünü gerçekleştirmek için planlar yapar. Ancak, birileri çıkıp da ona „gerçekler‟den bahsettiğinde, dediklerine kulak verir. Düş‟e ihanet eder. Sahteleriyle değiştirir yerini. Eğer bilmiş olsaydı, birilerinin de zamanında onlara bu gerçeklerden bahsettiğini ve onlara karşı çıkıp diyebilseydi, gerçeklerin bizler tarafından yaratılmış olduğunu. Sonra bir gün, „düş‟lerini gerçekleştirmiş birisinin haberini okur bir gazete köşesinde. Okuduğu o yazı kendi düş‟ünün haberidir. Yutkunuverir, içini bir burukluk kaplar. Haberde o kişinin, kendi düş‟üne sahip çıktığını, kararlılıkla düş‟ünün peşinden gittiğini ve onu gerçekleştirdiğini yazmaktadır. Gözlerini boşluğa çevirir adam ve aklından şunları geçirir “şimdi onun yerinde ben olabilirdim”. Çünkü bunu kendisi de düşlemiştir zamanında. Ancak, ona bağlı kalmamış, yaşamın gerçeklerine yenik düşmüştür. Çevresine şöyle bir bakar ve kendisine, bazı sorumlulukları olduğunu hatırlatır. Kendi kendine konuşur, “haberdeki adam şanslı biriydi 54 e-motivasyon.net DÜŞ PEŞİNE TAYFUN TOPALOĞLU belki de, ya da adamın eline büyük bir fırsat geçmiş ve bunu değerlendirmişti, kim bilebilir?” Gazeteyi buruşturur ve bir yudum su içer üstüne ve o eski sıradan yaşamına çevirir yönünü. Düşlemek sorumluluk yükler insana, düş'lerinin peşinden gitme sorumluluğunu. “Boş hayaller” der bazıları, evet boş hayallerdir, ta ki, biz içini dolduruncaya kadar. Düş, hayatımızın amacıdır. Bu amaca ulaşmak için çabalamalı ve ona sadakatle bağlılık göstermelidir insan, tıpkı aşkla sevdiği birine bağlandığı gibi. Eğer ona bağlı kalmaz ve unutursak, o da elimizden kayıp gidecektir zamanla. Düşleyen, düş‟ün peşinden gitmelidir, hak ettiği değeri göstermelidir ona. Düş‟ü hayatının merkezine almalıdır kişi, önceliği ona vermelidir, eğer gerçekten istiyorsa. Düş‟e çelikten halatlarla bağlanmak, bir düşleyen için kaçınılmaz olandır. Ona ulaşmanın tek şartı onu yaşamak, onunla yaşamaktır. Çünkü „düş‟, sadakati sever! *** 55 e-motivasyon.net DÜŞ PEŞİNE TAYFUN TOPALOĞLU AĠLELERĠN MĠSYONU VE MESLEK SEÇĠMĠ ÜZERĠNE “İnsanın, yapacağı işini bulması, eşini bulmasına benzer” demiştir, Maslow. Burada bu benzetmeyi yaparken aslında iki önemli noktayı vurgulamıştır Maslow. İlki, meslek seçimi, zorlu ve çaba sarf edilmesi gereken ciddi bir süreçtir. İkincisi, eğer yanlış bir seçim yapılırsa yaşamı bir zindana çevirebilecek potansiyele sahiptir. Meslek seçimi, ancak, vardığımızda nerede olduğumuzu anlayabileceğimiz, cennet veya cehennemden birine çıkan yol ayrımı gibidir. Pek çoğumuz, mesleğimizi küçük yaşlarda seçme şansına sahip olamıyoruz. Bunun iki temel nedeni birincisi, bulunmaktadır. ailelerin, Bunlardan çocuklarının değil, kendilerinin istediği mesleği onlara empoze ederek, etkisizleştirmesidir. tamamıyla ilgisiz yönlendirmemesidir. İkincisi ise, kalıp, çocuklarını Meslek seçiminde ailenin fonksiyonu o kadar önemlidir ki, ailelerin birincil misyonu olarak belirtilebilecek bir önceliği ifade etmektedir. Ailenin en temel ve öz fonksiyonu, topluma olgun, gelişmiş, ne istediğini bilen ve yaşam doyumu yüksek bireyler kazandırmaktır. Bunun en önemli göstergesi ise, “sevdiği işi yapan” bireylerin var olmasıdır. Hangi mesleği yapacağına karar vermiş, tutku ve aşkla işine bağlanmış kişileri topluma kazandırmak ailenin en temel misyonudur. Sonuçta toplumların gelişmişliği de, tek tek bireylerin gelişmişliğinin bir fonksiyonu olacaktır. Böylece mesleğini sevgiyle yapan tutkulu insanların varlığı da, gelişmiş ve etkin toplumları ortaya çıkaracaktır. Ailelerin, bireyin meslek seçimi sürecinde bir kaç kritik etkisi vardır. Öncelikle olumluolumsuz koşullandırmalarla ve sosyal rol modeli görevleriyle bireylerin bir mesleğe olan ilgisini artırabilir veya yok edebilirler. İkincisi bireye sağlayabilecekleri olanaklarla onun daha fazla seçenek arasından kendisine en uygun mesleği seçmesine, doğrudan veya dolaylı bir yardımları bulunabilmektedir. 56 e-motivasyon.net DÜŞ PEŞİNE TAYFUN TOPALOĞLU Peki, ailelerin, bireyin herhangi bir mesleğe olan ilgilerini yönlendirmesi nasıl olmalıdır? Öncelikle, küçük yaşlardan itibaren, genç bireylerin kendi “öz-farkındalığını” geliştirecek imkânları onlara tanıyarak, erken yaşlarda bireyin kişiliğine uygun bir mesleğe yönelik ilgi yaratılabilirler. Bu süreç ne kadar erken yaşta başlarsa, sonraki yıllarda kişiliğin gelişiminde ve mesleğinin belirlemesinde o derece faydası olacaktır. Bireylerde „öz-farkındalık‟ geliştirme ve „meslek seçimi‟ne yönelik olarak ailelerin etkinliği şu başlıklarda özetlenebilir: Erken yaşlarda herhangi bir sanatsal, sportif ve akademik yetenekleri ön planda olan çocuklarının, o alanda kendini geliştirmesinde yardımcı olmak. Pek çok çocuğun yeteneği ve ilgisi, imkân ve destek sağlanamadığı için erken yaşlarda körelmektedir. Bu sürecin işlemesi, zaten var olan ilgisinin devam etmesinde çocuğa yönelik imkanların tanınması ve desteğin verilmesi şeklinde olur. Burada ailenin fonksiyonu “imkân sağlayıcılık”tır. Eğer çocuk belirli bir alana yönelik ilgi duymuyorsa, bu ilginin uyandırılması için çocuk pek çok farklı alanda yaşam deneyimi kazanması için teşvik edilir. Buradaki ailenin fonksiyonu, “seçenek yaratma”dır. Seçeneklerinin artırılması ve kararlarında destek olunması ailenin çocuğuna verilebileceği en önemli yardımların başında gelmektedir. Son olarak ailenin, çocuğun kendi seçeneklerini belirleme ve karar verme sürecinde “duygusal destek” fonksiyonu, genç bireyin kişiliğine en uygun mesleği seçmesinde etkin rol oynayacaktır. Erken yaşlarda bireyin bir mesleğe yönelmesi ve bu mesleğini sevmesi yaşamının sonraki kısımlarında pek çok avantajı kendisine getirecektir. Öncelikle seçtiği alanda daha fazla deneyim ve bilgi kazanacağı için, becerilerini erken yaşta geliştirecek ve başarı şansını artıracaktır. Hedefini erken yaşta belirleyen bireyler, kendi yaşamının sorumluluğunu almayı öğrenerek, daha bilinçli kararlar verecek, iç disiplini ve içsel motivasyonu daha fazla gelişecektir. Sevdiği mesleği yaptığı için de, iş doyumu ve yaşamdan sağlayacağı tatmin daha yüksek olacaktır. Sonuçta hayattan beklentileri daha net hale gelecek, özgüveni artacak, önceliklerini erken yaşta belirlediği için kaynaklarını etkin şekilde kullanacak, finansal gücünü daha fazla geliştirecektir. Sonuç olarak Maslow, “Yazgıların en güzeli, bir insanın sahip olabileceği en büyük hazine, tutkuyla yaptığı bir iş için ona para ödeniyor olmasıdır” diyerek hazinenin haritasını ilgililere teslim etmiştir. *** 57 e-motivasyon.net DÜŞ PEŞİNE TAYFUN TOPALOĞLU ĠÇĠNDEKĠ DÜġ’Ü UYANDIR. DÜġ’LERE UYAN..! ÇÜNKÜ DÜġ, GERÇEKLEġMEK ĠSTER. 58 e-motivasyon.net DÜŞ PEŞİNE TAYFUN TOPALOĞLU DÜġLEME SANATI “Düşlerden bahsediyoruz diye uyuyoruz zannedilmesin. Bilakis, hayatı uyanık yaşıyoruz; hem de sonuna kadar.” “Düşleme Sanatı”, düş kurmanın ve düşleri yaşamanın sanatıdır. Düşleme sanatı, hayalindeki düşlere ulaşmak isteyen bizlere bir rehber görevi görür. Düşlemenin sanatsal yönü iki şekilde ifade edilir. İlk olarak düşlemek, „bireyselliği ve özgünlüğü‟ içerirken ikincisi ise, bir „yaratma süreci‟ni ifade etmektedir. Herkesin yaşamındaki düşler kişisel bir anlam taşır, bu nedenle kişiye özgüdür. Düşlemek ayrıca, kişinin kendi düşünü kurduğu ve düşünü yaşamaya çabaladığı bir yaratım sürecini ifade eder. Düşleme sanatı düş‟ü keşfetmeyi, düş‟ü yaşamayı ve düş‟e bağlı kalma çabalarını ifade eder. Bazıları için düş‟ler örtünün altında kalmış vazolar gibidir. Örtüyü kaldırmak ve ortaya çıkarmak zaman ve çaba ister. Bazılarımız içinse o, apaçık ortadadır, ancak ona ulaşmak ve onu yaşamak için eyleme geçmek gerekir. En son aşama ise en zor olanıdır. Çünkü, düş‟ü yaşamak bulutların üstüne çıkmak gibidir. Asıl mücadele bulutların üstünde kalmak için verilir. Düş‟e bağlı kalmak, risk almayı, sabır ve kararlılık gösterebilmeyi ister. Bu süreci başarıyla atlatanlar için cennet, yeryüzünde var olmaya başlamıştır bile. I. Düş‟ü Keşfetmek Bir düş yolculuğuna çıkmak, geri dönüşü olmayan bir serüvendir. Hayalinizi ve düş‟lerinizi keşfetmek ve yaşamınızın amacına doğru yol almak sizi olduğunuzdan farklı bir yaşam düzeyine taşıyacaktır. Düş‟ler bazen apaçık ortada değildir. O nedenle onu daha belirgin hale getirmek için bir keşif sürecine ihtiyaç duyulabilir. Bu sürecin uzunluğu kişiden kişiye değişim gösterse de belirli yönergelerle süreci kısaltmak mümkündür. Hazırsanız, hadi başlayalım! Bu yolculuk için şimdilik bir kalem ve bir kâğıt yeterli olacaktır. 59 e-motivasyon.net DÜŞ PEŞİNE TAYFUN TOPALOĞLU Öncelikle hayatımıza yön veren güdü ve gereksinimlerinizi keşfetmekle başlayın, bunlar sizi amaca yönlendiren değerlerinizdir. Yaşamınızda en değer verdiğiniz şeyler nelerdir? Önem derecesine göre sıralayın ve bu değerlere ulaştırabilecek araçlar neler olabilir, bunu düşünün (başarı, güç, sevgi, saygı vs). [Reiss Profili] Özellikle çalışırken hissettiğiniz veya hissetmek istediğiniz hisler nelerdir? Başarı, sevgi, güç-kontrol, bağımsız olma, gelişme vb. Her gün, gün içinde yaptığınız onlarca seçim ve verdiğiniz kararlar, sizin değerlerinizi en iyi ifade eden göstergelerdir. Acaba hangileri en başta geliyor? Öğrenmek, başarmak, eğlenmek vs. İş dışındaki yaşamınızda boş zaman uğraşınız veya bir hobiniz var mı? En çok ne yaparken kendinizi güzel duygular içinde buluyorsunuz? Bunları düşünün ve aklınıza gelenleri not alın. Belki de geçmişte zevk alıp da şu sıralarda fırsat bulamadığınız aktiviteler vardır. Kendinizi size en iyi anlatacak kişilere sorun. Nelerden hoşlandığınızı ve kim olduğunuzu bir de onlardan dinleyin. Onlar sizin kör noktalarınız hakkında tatminkâr bilgiler verecektir. Hangi değerleriniz ve istekleriniz, düşünüzü yaşamanıza imkân tanırken, hangileri buna engel oluyor olabilir? (Örneğin hem dünyayı dolaşmak ister ve keşif duygusunu tatmak isterken, hem de ailenizle birlikte olmak istiyor olmanız gibi). Size bir şeylere yeniden başlama fırsatı verilseydi, neye, nerden başlamak isterdiniz? Zamanınızı bundan farklı mı değerlendirirdiniz? Daha çok neyi yaşamak isterdiniz? Başarısız olmanızın imkânsız olduğunu, istediğinizi mutlaka gerçekleştireceğinizi bilseydiniz, gerçekten ne yapmayı veya ne olmayı isterdiniz? II. Düş Hedefleri ve Eylem Adımları Düşleme sanatı, düş kurmanın yanında, düşleri yaşamanın sanatıdır. O nedenle artık düşleri yaşamanın adımlarını atıyoruz. 60 e-motivasyon.net DÜŞ PEŞİNE TAYFUN TOPALOĞLU Yolu Temizleyin Düş‟ünüzü yaşamanıza engel olabilecek şeylerin bir listesini yapın. Muhtemel engeller neler olabilir? Alışkanlıklar, inançlar, maddi ve manevi engeller vs. Bunları aklınıza geldiği gibi yazın. Bunların gerçekten engel olup olmadıklarını sonra değerlendirirsiniz. Alışkanlıklarınızı Gözden Geçirin Size, düşünüzü yaşamanızda engel olabilecek olumsuz alışkanlıklarınız nelerdir? Onlardan kurtulmak kolay değildir ve muhtemelen kişiliğinizin bir parçası olmuşlardır. En azından onları bir bir ortaya koyun ve tanıyın. Kurtulmak için hepsiyle aynı anda mücadele etmeyin. Sıraya koyun ve her biri için ayrı zamanlar belirleyin. Bunun için belirli motivasyon tekniklerini kullanabilirsiniz İnançlarınızı Yeniden Değerlendirin Hangi inançlarınız ve tutumlarınız şimdiki durumunuzu devam ettirmenizde etkili olmaktadır? Kendiniz için ve hayata dair olumsuz gördüğünüz tüm inançlarınızı ortaya koyun. Korkularınız ve endişeleriniz de buna dâhildir. Bunların çoğunun, kısıtlayıcı ve genellikle de yersiz inançlar olduğunu fark edeceksiniz. Örneğin, başarıya dair inançlarınız olabilir. Daha önce bunu başaran olmadı veya yeterli eğitimim yok vb. gibi. Bunlarla başa çıkabilmek belirli soru kalıplarının yardımıyla olabilir. Kumanyaları Hazırlayın Bir yolculuğa çıkmayı planladığınızda, yanınıza almanız gereken şeyler vardır. Çünkü yolculuk sırasında bunlara ihtiyaç duyabilirsiniz. Bazılarını da yoldan alabilirsiniz. Bunları nasıl ve nerden elde edebilirsiniz? Tıpkı bu kumanyalar gibi „Düş‟ünüzü yaşamanızda gerekli olabilecek temel becerilerinizi belirleyin ve onları geliştirmeye başlayın. Unutmayın, eğer belirli becerilerde yeterli olmadığınızı düşünürseniz eylemsizlik içine girebilirsiniz. Kaynaklarınızı Ortaya Dökün Düş‟ünüze ulaşmanızda kimler yanınızda olabilir? (baba, amca, arkadaşlar, eş, kardeşler). Onlar sizin için manevi destek görevi de görebilir. Unutmayın manevi destekler, maddi destekler kadar, hatta daha fazla bile önemli olabilir. Maddi kaynaklarınız nelerdir? Bunun için kişisel sermayeniz ve birikimleriniz neler olabilir? Ayrıca, daha önce sahip olduğunuz deneyimler ve bilgi birikiminiz bazen parasal kaynaklardan daha önemli olabilir. 61 e-motivasyon.net DÜŞ PEŞİNE TAYFUN TOPALOĞLU Düş‟e Yol Açın Düş‟ünüzü yaşamaya başlayın ve bu sürecin her dakikasını hissedin. Bu hazzı almaya hemen almaya başlamalısınız ki, Düş‟lerini kurduğunuz amaca yönelmenizin ne kadar doğru bir karar olduğunu anlayabilesiniz. Öncelikle önemli bir karar verip Düş‟ünüzün yaşamınızdaki genişliğini ve önceliğini belirlemelisiniz. Siz yeni bir yaşama doğru yolculuğa başladınız ve Düş‟ünüze hak ettiği değeri vermelisiniz. Onu yaşamınızdaki öncelikler listenizin en başına yerleştirin. Artık yaşamınızı düşünüze göre planlamaya başlayın. Düş Hayatınızı Kaplasın Düş‟e çelikten halatlarla bağlanın. Ona sadakat gösterdikçe, onun da size bağlı olduğunu her koşulda göreceksiniz. Her gün yaptığınız şeyler sizi düş‟lerinize ulaştıracak eylemler mi? Düşünüzün bir parçası değilse, sizin hayatınızdaki yeri nedir? Kendinize samimi olarak şunu sorun: Hala o eski yaşamınıza ait olan şeylerle Düş‟ü yaşamanız mümkün mü? III. Düş‟e Bağlı Kalmak Bir „düş‟e adanmanın nedenleri nelerdir? Aklınıza gelen her şeyi yazın. Böyle bir süreçten ne bekliyorsunuz. Benim aklıma gelen ilk neden, daha anlamlı bir hayat yaşamak ve kendi seçtiğim yolu izleyebilme özgürlüğüdür. “Düş Panosu” oluşturun. Buraya düşünüzü size hatırlatacak her ne varsa yapıştırın. Resim, yazı, fotoğraf, simgeler, afişler, sahip olmak istediğiniz araba, ev vs. “Yaratıcı İmgeleme” yapın. Kendinizi düşünüzü yaşarken görün, ona sahip olduğunuzu, onun var olduğunu hissedin. Bunu her ne zaman isterseniz yapabilirsiniz. Rahatsız edilmeyeceğiniz her ortam imgeleme için müsaittir. Düşünüz için ekstra zaman yaratın. Gün içinde etkisiz ve verimsiz kaldığınız zamanları belirleyin. Tam bir hafta boyunca yaptığınız faaliyetleri listeleyin. Bu size verimsiz geçen zamanlarınıza dair bir farkındalık kazandıracaktır. Bunları tespit edin ve gittikçe düşünüzü yaşamaya daha fazla zaman ayırmaya çalışın. Gerekirse daha az uyuyun. Her gün 15 dakika az uyuyarak uyku sürenizi 5 saate kadar düşürebilirsiniz. Daha fazlası için özel çaba harcamanız gerekebilir ama bir saat az uyumak, toplamda size 1 yıl içinde 15 güne yakın artı bir zaman kazandıracaktır. 62 e-motivasyon.net DÜŞ PEŞİNE TAYFUN TOPALOĞLU Teknolojiden yararlanın. Günün koşuşturmacası içinde kararlılığınızı korumak ve düş yolunda kalabilmek kolay değildir. Kendinizi her türlü imkândan faydalanmak için serbest bırakın. Örneğin telefonunuza, düş‟ünüzü hatırlatan alarmlar kurun, bilgisayarınızın her yerine motive edici cümleler yazın. Düşünüzü hatırlatan bu iletiler sayesinde düşünüzden uzaklaştıran bir eylem içinde bulunduğunuzda kendinizi tekrar düzenleyebilirsiniz. Geçmişiniz siz değilsiniz. Vücut hücreleri kendini her 3 yılda bir tümüyle yenilemektedir. Bunun anlamı şudur; kendinizi ifade ettiğini düşündüğünüz her şey tümüyle başka bir ben‟in icraatları olarak kalmaktadır. Ancak yeni bir başlangıç için 3 yıl beklemenize gerek yok, hemen şimdi düş‟ün güvenli kollarına bırakın kendinizi. Siz nereyi düşlüyorsanız oraya aitsiniz. Negatif motivasyonu kullanın. Bazen kendimizi daha iyi motive etmesi için bir sürü borcun ve sıkıntının içine soktuğumuzu fark ederiz. Genelde motivasyonun negatif etkisinden faydalanmayı bilen insanların (bilinçsizce de olsa) tercihidir bu. Eğer „düş‟e giden yolda negatif motivasyonu kullanmak size enerji veriyorsa, durmayın, işinizden ayrılın, kendinizi borcun altına sokun. Buna yaparken düş‟ün güvenlik alanında olacağınızı hatırlamanız yeterlidir. Kendi öykünüzü yazın. Kendinizi üçüncü bir kişinin gözüyle anlatan bir öykü yazın. Yazarken ayrıca, bu koşullardaki birine nasıl tavsiyelerde bulunurdum ve ona nasıl yardımcı olabilirdim diye sorular sorun kendinize. Bu şekilde, kendinizi tarafsız bir gözle değerlendirecek ve kendinize farklı bir perspektifle bakabileceksiniz. Olumlu ve tarafsız olun. Örneğin şöyle diyebilirsiniz. O farklı biriydi, kendi savaşını veriyordu…bu problemin iyi tarafı şu olurdu…ona bu açıdan bakmasını tavsiye ederdim..vb. Yolunuza çıkan engelleri yeniden çerçeveleyin. Düş‟ünüz sizin ne kadar samimi olduğunuzu öğrenmek için sizi zorluklarla sınayacaktır. Büyük bir terslikle karşılaştığınızda, buna sevinin çünkü bu sizin samimiyetinizi ve direncinizi ölçen bir sınavdır, daha doğrusu bu bir armağandır. Bunlar düş‟ünüzün değerini artıracaktır. Kendinize, bir terslik olduğunda “bunu iyi tarafı ne olabilir?” diye sorun. Kendinizi iyi taraflarını bulmaya zorlayın ve bunun bir “öğrenme fırsatı” olduğunu düşünün. “Memento” (Akıl Defteri) filmini hatırlayın. Memento filminde, kısa süreli hafızasını kaybeden bir adamın karısını öldüren katili bulmak için, vücudunun her yerine bu amacını hatırlatacak dövmeler yaptırdığı anlatılıyordu. Hafızamız sanıldığı 63 e-motivasyon.net DÜŞ PEŞİNE TAYFUN TOPALOĞLU kadar iyi değildir, özellikle çevremizde dikkatimizi dağıtan pek çok unsur varken. Tekrarlar ve dikkat hafızayı canlı tutan en önemli faktördür. Dövmeyi yaptırmamız şart olmasa da, eğer düş‟ü hatırlatacak daha etkin yollar bulamazsak, kendimizi düş yolumuzdan çok farklı yerlerde bulabiliriz. “Düşçe” konuşmaya başlayın. Düşçe, düşlerini yaşayanların (yeni) dilidir. Düşlerini yaşamak farklı bir yaşam biçimidir. Bu hayatın kendine göre farklı bir konuşma jargonu vardır. Örneğin bu kişilerin dilinde yapmalıyım yerine, yapmayı seçiyorum ifadesi varken; imkânsız, zorundayım gibi ifadeler bulunmaz. Ve sözler, düşünceyi şekillendiren temel unsurdur. N. Chomsky, “dönüşümsel dilbilgisi” adını verdiği kuramında sözcüklerin, deneyimleri ve düşünceleri etkileyerek, hislerimizi nasıl dönüştürdüğünden bahseder. Seçtiğimiz sözcükler o kadar önemlidir ki, deneyimlerimizi ve algılarımızı yeniden şekillendirebilecek güce sahiptir. Koçluk alın. Düşünüzü yaşamak sizi zaman içinde zorlayacaktır. O süreçte yardım alabileceğiniz bir koçun rehberliği sizi zorluklara karşı, daha kuvvetli ve dayanıklı tutabilir. Sürecin tümünde olmasa bile zorlandığınız kısımlarda koçluğa ihtiyaç duyabilirsiniz. Düşünüzü faydaya dönüştürün. Düşünüzü yaşamak ve günümüz koşullarında pek çok zorlukları ortaya çıkaracaktır. En önemli sonuçlarından biri ise, finansal açıdan ayakta durmak ve bazı gereksinimleri karşılama zorunluluğudur. Burada kendinize sorabileceğiniz kritik sorular size yardımcı olabilir. Düşümü yaşarken kimlere yarar sağlayabilirim? Bana bu yararlar karşılığında kimler para ödemeye razı olur? Süreci devamlı değerlendirin. Düşünüzle ilgili sürecin hangi kısmındasınız? Her şey yolunda mı, yoksa belirli yardımlara ve becerilere gereksiniminiz oluştu mu? Tam olarak neler yaptınız, daha neler yapacaksınız? Unutmayın, önemli olan şey, bu süreçten haz alıp almadığınızdır? Eğer bu süreçten yeterince mutluluk duyamıyorsanız, zorluklara karşı direnciniz kırılgan olacaktır. “Düş Kardeşi”nizi bulun. Dünyayı dolaşmak mı istiyorsunuz ya da küçük bir tekneyle okyanusa açılmayı mı? Benzer hedefleri düşleyen insanlarla tanışmak istemez misiniz? Ya da bunları daha önce denemiş insanların fikirlerini almayı? Böylelikle birlikte büyük bir sinerji yaratabilir ve deneyimlerinizi paylaşabilirsiniz. *** 64 e-motivasyon.net DÜŞ PEŞİNE TAYFUN TOPALOĞLU KĠġĠSEL DEĞĠġĠM YÖNETĠMĠ “Değişime direnirsen, sen de değişimin bir parçası olursun.” “Sen artık çok değiştin, eskiden böyle değildin, seni artık tanıyamıyorum!” “Sen eskiden de böyleydin, hiç değişmiyorsun, artık değişmelisin!” Bu cümleler size tanıdık geliyor değil mi? Zaman içinde herkesimden insanın hayatında bir defa olsun telaffuz ettiği ya da duyduğu ifadelerdir bunlar. Dışarıdan bakıldığında fark edilen, bazen kaçınılması gereken, bazense olması gereken bir farklılığı ifade eder. Peki, insanlar neden değişirler ve değişmezler ya da değişemezler? Nedir bu değişim dedikleri? İnsanlar neden ve nasıl değişir? Değişim kontrol edilebilir ve yönetilebilir bir durum mudur? Tüm bu soruların yanıtları “Kişisel Değişim Yönetimi”nin ilgi alanına girmektedir. Değişim; “bir organizma, nesne ya da olayda, bir durumdan farklı bir duruma doğru görülen veya algılanan bir farklılaşma süreci”ni ifade etmektedir. Süreçtir, çünkü değişim bir zaman olgusunu kapsarken, süregelen eski durumdan farklılaşmayı gerektirmektedir. Değişim unsurundan bahsedilebilmesi için bir durumda hissedilen bir farklılığın olması gerekir. Bu bir insan için soyut anlamda, düşünsel bir değişim dahi olsa, eylemsel (davranışsal) farklılıklarla kendini dışa vurmalıdır. Sistem yaklaşımı gereği kişinin kendisi, dış çevresiyle uyum kurmaya çalışan belirli bir sistemi temsil etmektedir. Bu süreçte, Darwin‟in belirttiği gibi, canlılar çevreye uyum sağlayarak, hayatta kalabilme şansını artırmaktadırlar. Günümüz dünyasının hızlı değişimleri karşısında, bireylerin de kendisini bu hızlı değişime adapte etmesi gerekmektedir. Bu değişimler plansız ve beklenmedik şekilde olabileceği gibi planlı ve öngörülebilir olarak da gerçekleşebilmektedir. Bu yazıda üzerinde durulan değişim türü ise “planlı değişim”lerdir. Planlı bir değişim, kişinin etkinliğini artırmak amacıyla, planlı ve kontrollü bir şekilde gerçekleştirilen değişim faaliyetidir. Bireyler burada, kendi üzerinde hedefe dönük bilinçli, kontrollü ve proaktif bir şekilde değişimler gerçekleştirmek amacını güderler. 65 e-motivasyon.net DÜŞ PEŞİNE TAYFUN TOPALOĞLU Aslında insanlar için değişimin kendisinin değil de, değişimin gerçekleşme hızının sıkıntı yarattığı söylenebilir. Kaynar suya atılan bir kurbağanın hemen sudan fırlayarak çıkması gibi insanlar da ani ve hızlı değişimlere tepki gösterirler. Çünkü değişim hızı bireylerin çevresinde oluşturduğu güvenli alanlarından çıkmalarına ve güvenlik hissinin kaybolmasına neden olur. Bu durum da bireylerde korku ve kaygı hislerine yol açar. Örneğimize geri dönersek, kurbağayı birden değil de eğer yavaş yavaş ısınan bir suya atsaydık, kurbağa suyun ısısına uyum sağlayacak ama bir taraftan da farkında olmadan haşlanacaktı. Bu süreçte alışkanlıkların ne kadar etkili olduğunu da görebiliriz. Bizler de küçük alışkanlıklarımızın bizi nerelere götürebileceğini ancak olumsuz bir sonuçta fark edebiliriz. Değişim, bir organizma, nesne ya da olayda, bir durumdan farklı bir duruma doğru görülen veya algılanan bir farklılaşma süreci” olarak ifade edilmişti. Bu organizma, bir bireyi ifade ediyorsa ve bu değişim sürecini kendisi üzerinde yaşıyorsa, bu durum değişimin “kişisel” yönünü ifade etmektedir. İkincisi, “süreç” olarak ifade edilen bir durum, kontrol edilebilir ve yönlendirilebilir; dolayısıyla yönetilebilir bir özellik gösterir. Dolayısıyla, kişisel değişim eğer olumlu bir şey olarak anlaşılırsa yönetilebilir bir süreç olarak görülmelidir. Bu açıklamalar ışığında Kişisel Değişim Yönetimi; “kişinin kendisindeki bir durum veya olguyla ilgili herhangi bir değişim sürecini, etkili sonuçlara ulaşmak için kontrol edip yönlendirebilmesi olarak” tanımlanabilir. Bir Planlı Değişim Modeli Daha önce söylediğimiz gibi değişim, bir süreci ifade eder. Dolayısıyla bu sürecin etkin şekilde yönetilmesi konusunda çeşitli modeller öne sürülmüştür. Grup dinamiği ile ilgili çalışmalarıyla tanınan K. Lewin‟in “Planlı Değişim Modeli”ne göre kişiler, Çözme (unfreezing), Değişim (change) ve Yeniden Dondurma (refreezing) aşamalarından oluşan üç aşamalı bir süreçten geçerek değişimi gerçekleştirebilirler. Buna göre öncelikle değiştirilecek değişkenler sahip oldukları mevcut değerlerinden çözdürülür ve mevcut durumun dışına çıkartılırlar. İkinci aşamada değişim için eyleme geçilir ve çözdürülerek “yumuşak hale getirilmiş” bu değişkenlere yeni bir şekil verilir. Son olarak eskiye dönüşün engellenmesi için, yeniden şekillendirilen bu değişkenler bu hali ile yeniden dondurulur ve katılaştırılır. 66 e-motivasyon.net DÜŞ PEŞİNE TAYFUN TOPALOĞLU I. Çözme Aşaması İçin Motivasyon Süreci Herhangi bir kişi, iki nedenle planlı değişime gider. İlki buna zorunlu kalmış ve yaşadığı sorunları bu şekilde aşabilecek olmasıdır İkincisi, kişinin herhangi bir hedefi gerçekleştirebilmesi değişimin gerçekleşmesine bağlıdır. Her ne olursa olsun kişi mevcut durumdan memnuniyetsizlik duymuş ve değişimin gerektiğini fark etmiş olmalıdır. Bu süreçte değişim sonucunda ulaşılacak sonuçların, mevcut durumdan daha iyi olacağı kabul edilmelidir. Bu süreç bazen o kadar uzun zaman alır ki, kişinin bir değişim ihtiyacı içine girmesi ve farkındalık geliştirmesi genellikle çevrenin talepleriyle veya dış zorlamalarla gerçekleşir. Ancak önemli olan kişinin bu değişimi kendi isteğiyle gerçekleştirmesidir. “Çözme Aşaması”, sistematik ve planlı bir şekilde ele alınması gereken ciddi bir aşamadır. Bu aşamada kişide yaşanabilecek durumlar şunlar olabilir: Mevcut durumla ilgili kişinin rahatsızlık ve memnuniyetsizlik yaşaması gerekir. Bu rahatsızlığının boyutları ve yaşam kalitesine olan etkileri konusunda bir farkındalık içinde olmalıdır. Bazen kişi mevcut duruma, değişim durumunda daha fazla rahatsızlık yaşayacağını düşündüğü için devam etmektedir. Alternatif bir çözüm önerisi, kişinin imkânlarına ve kişilik yapısına uygun, iyi düşünülmüş olmalıdır. Kişinin değişimin getireceği faydaların, zararından daha fazla olacağı yönünde bir inanca sahip olması değişime yönelmesinde etkili olacaktır. Değişimden bir kaybının olmayacağına veya kaybının kazancından az olacağına inanmalıdır. Değişim kararını kişi kendisi vermeli ve değişimin sorumluluğunu üstlenmelidir. Bu bize yakın birisi de olsa, başka biri istiyor diye bir değişimin gerçekleşmesi çok zordur. Kişi yaşadığı bu belirsizlik durumu nedeniyle güvensizlik ve endişe içinde olabilir. Ancak bu çok normaldir. Bu nedenle bu “yeni durum” olabildiğince açık şekilde tanımlanmalı, getireceği yararlar üzerine odaklanılmalıdır. Kişi neden şimdi sorusuna mantıklı bir yanıt verebilmelidir. Eğer zamanı uygun bulmuyorsa değişime yönelmeyecektir. Mevcut durumun kökeninde başka bir alışkanlıklar örüntüsü varsa, sadece mevcut bir alışkanlık değil, bir “alışkanlıklar grubu” tümüyle değişmelidir. Dolayısıyla soruna daha bütüncül bir yaklaşım getirilmelidir. 67 e-motivasyon.net DÜŞ PEŞİNE TAYFUN TOPALOĞLU Değişim sadece bireyin kendisini mi yoksa çevresindeki insanları da mı etkileyecektir? Değişimin etkileyeceği kişi sayısı çoğaldıkça değişimin zorluğu artmaktadır. “Değişim neden şimdi gerekli?” sorusu, aynı zamanda “neden burada?” sorusunu da beraberinde getirmektedir. Çevre ve ortam değişimin kolaylaşmasını ve zorlaşmasını sağlayabilecek unsurlardır. Değişimin sonucu, kendi başına bir ödül olmalıdır. En azından kişi bunu bir ödül olarak algılamalıdır. Örneğin zayıflamak isteyen kişi için, vücudunun güzel görünümü başlı başına bir ödüldür, ancak buna ek olarak kişi, zayıfladığımda ödül olarak şunu alacağım veya yapacağım da diyebilir. Ancak, zayıflık başlı başına bir ödül olarak kabul edilmezse, ödül etkisini yitirir ya da ödül elde edilmezse tekrar kilo alınabilir. Bilimsel araştırmalara göre içsel motivasyonu güçlü olan kişiler, eğer dışsal ödüller yoluyla motive edilmeye çalışılırsa, içsel motivasyonu bozulacak ve sonrasında ödüle bağımlı hale gelecektir. Kişi, yapısal olarak yaşam düzenini korumak için ne ölçüde yatırım yapmışsa, değişimi o ölçüde zorlaşacaktır. Örneğin yeni bir şehre taşınmak isteyen biri için, şimdiki evinin kendisine ait olması, tüm arkadaşlarının bu şehirde yaşaması bu isteğinin gerçekleşmesini zorlaştıracak önemli bir etkendir. Kişi, içsel (beceriler) ve dışsal (maddi ve manevi) kaynaklara sahip mi? Eğer kişi değişimi yapabilecek kaynaklara sahip olmadığını düşünüyorsa, böylesi bir değişime yönelmeyecektir. II. Değişim Aşaması İçin Motivasyon Süreci Bu aşama değişimin eylemsel olarak gerçekleştiği aşamadır. Kişi değişim eylemini gerçekleştirmeye ve sonuçları görmeye başlamıştır. Ancak bu sürecin başlangıcında kişinin kafasında şüpheler ve endişeler devam etmektedir. Bu aşamada kişide yaşanabilecek durumlar şunlar olabilir: Bir değişikliği şimdi ve burada gerçekleştirme kararını almamızın tek yolu, kendimize izlemek zorunda kalacağımız bir aciliyet duygusu yaratmaktır. Eğer değişiklik yaratmak isteniyorsa, mesele “acaba yapabilir miyim?” değil, “yapacak mıyım?” sorusu olmak zorundadır. Eğer değişim için çelişkili duygularımız varsa ve bir taraftan değişimi isterken bir taraftan da istemiyorsak eyleme geçemeyiz. Bu nedenle yapılması gereken, nihai olarak değişime geçme kararını vermek ve nedenlerimizi olabildiğince çoğaltmaktır. 68 e-motivasyon.net DÜŞ PEŞİNE TAYFUN TOPALOĞLU Bu nedenle öncelikle bir çalışma yapabilirsiniz. İlk önce boş bir kâğıdı dikey bir çizgiyle ortasından ikiye ayırıp sol tarafa neden değişmeniz gerektiğini ve değişmenin olumlu sonuçlarını yazın; sağ tarafa ise hemen değişmemenin olumsuz sonuçlarını yazarak bir çizelge yapın. Böylece olumlu ve olumsuz sonuçlarını daha net görebilirsiniz. Değişiklik yaratmanın ilk adımı tam olarak kendinde neyi, ne düzeyde değiştirmek istediğine karar vermektir. Kişi, bir değişim eylemine yönelmek için elinde bir yol haritası olduğunu ve süreçte nelerle karşılaşabileceğini bilmelidir. Sistematize edilmiş, aşamaları olan bir “değişim planı”na sahip olmak kişide güvenlik hissini artıracaktır. İyi bir planın sahip olması gereken en önemli nokta; neyi, nasıl, ne derece ve ne zaman değiştirmeyi göstermesi ve kâğıda dökülmüş olmasıdır. Kişi tam olarak neyi ne ölçüde değiştirmeyi istemektedir? Bunu ne zaman istemektedir? 3 ay, 1 yıl, 3 yıl sonra vb. Bunu bu zaman sınırında yapabilmesi için ne gereklidir, hangi araçları kullanabilir ve hangi adımları atabilir? Bu sürecin kontrol noktaları nelerdir? Kişinin ilk edinmesi gereken paradigma ve inanç, şimdi karar verdiği anda ve yerde değişebileceği inancıdır. Uzun dönemli değişiklik yaratmak isteniyorsa sahip olunması gereken ikinci şey ise, değişimden, hiç kimsenin değil kişinin kendisinin sorumlu olduğudur. Kişi yaptığı değişimin sonuçlarını gördüğü ölçüde değişim çabasını sürdürecektir. Sonuçları görmek hayati öneme sahiptir. Kişi, kilo vermek için rejime başlamışsa, zayıfladığını az da olsa günden güne görebilmelidir. Kişi yeni alışkanlığının belirli sıkıntıları da olsa, kendisini iyiye doğru götürdüğünü görmeli ve bunu hissetmelidir. Bu süreç, eldeki değişim planı dâhilinde belirlenen kontrol noktaları dikkate alınarak yürütülür. Yani kişi ayda kaç kilo vereceğini, kaç saat koşacağını vs. bilmelidir. Ve her bir ufak değişiklikte olumlu koşullandırmalar yardımıyla değişim desteklenmelidir. Değişim sürecinin belirli aşamalarında, kendisine bu süreçte rehberlik edebilecek profesyonel bir koçluk alması, değişimin sancılarına göğüs germesinde ve geri dönüşlerin engellenmesinde yardımı olacaktır. Ya da benzer süreci yaşayan kişilerle bir araya gelmesi ve onlarla diyalog içinde bulunması da kendisine yardımcı olacaktır. Kişinin sahip olduğu eski alışkanlığının değişiminde zorluk yaratan ikinci bir unsur, bu alışkanlığın kişiye sağladığı ikincil-yan yararlarının bulunmasıdır. Örneğin sigara alışkanlığı kişinin bulunduğu sosyal ortam içinde kabul edilmesini ve onaylanmasını sağlıyor olabilir. Bu yan faydaların farkında olunması ve giderilmesi gerekmektedir. 69 e-motivasyon.net DÜŞ PEŞİNE TAYFUN TOPALOĞLU Kişi, eski hayatına dair pek çok unsurdan uzak durmalıdır. Ona geçmişi hatırlatan giysi, eşya, ortam vs. şeylerden mümkün olduğunca uzak durmalıdır. Değişim aşaması için kritik öneme sahip nokta budur. Örneğin kahve ve sigara içmeyi seviyorsa ve sigarayı bırakmayı hedefliyorsa, bu süreçte sigaranın yanında bir süre için kahveden de uzak durması yerinde olacaktır. III. Yeniden Dondurulma Aşaması İçin Motivasyon Süreci Kişi, bu son aşamada artık değişimi dönüşü olmayacak şekilde gerçekleştirmelidir. Bu sürecin sonunda istenen, kişinin yeni düzenini değiştirmeyecek şekilde sürdürmeye ve bunu hayatının artık değişmeyen bir parçası olarak görmeye başlamasıdır. Bu noktadan sonra artık kişi bunu bir alışkanlık haline getirmiş ve içselleştirmiştir. Kişi eski alışkanlığından, tutumlarından ve davranışlarından kurtulmuş, kendinde yeni bir düşünce-duygu-davranış örüntüsü yaratmıştır. Bu aşamada kişide yaşanabilecek durumlar şunlar olabilir: Kişinin elindeki değişim planı hangi aşamadadır? Sapmalar var mıdır, plan revize edilmeli midir? Artık bu aşamada değişimin kalıcı bir tutum ve alışkanlık haline dönüştürülmesi gerekmektedir. Bir alışkanlığın kazanılması ve beyinde yeni bağlantılar oluşturması için olabildiğince tekrar edilmesi gerekmektedir. Bu yeni durum ne kadar yoğun ve sürekli yaşanırsa beyinde o derecede kalıcı bağlantılar kurulacaktır. Ayrıca araştırmalara göre yeni bir davranışın alışkanlık haline gelebilmesi için 21 güne ihtiyaç duyulmaktadır. Yani yeni davranış veya tutum, 21 gün boyunca her gün aynı şekilde tekrar edilmelidir. Bu son aşama sonlanmadan kişinin kendisine eskiyi hatırlatacak nesnelerden, ortamlardan ve kişilerden uzak durması yerinde olur. Kişi bunun gerekip gerekmediğine ancak kendisi içsel olarak karar verebilir. Bu süreç, kafadaki soru işaretlerinin son bulduğu ve verdiği kararın etkilerini, kalıcı olarak görmeye başladığı zamandır. Artık hayatındaki temel ve önemli kararları bu yeni düzenine göre alabilir, uzun dönemli planlar yapabilir. Kişinin bu süreçte sahip olduğu bu yeni hayat biçimi ve yeni alışkanlıkları, eskiyi aratmayacak düzeyde tatmin edici olmalıdır. Bazen bu durumun sadece yeni bir alternatif olarak var olması bile eskinin boşluğunu dolduracak ve kişinin geri dönüşünü zorlaştıracaktır. Davranışın ve alışkanlıkların kalıcı bir hale gelmesinde olumlu şekilde koşullandırılması önemli bir noktadır. Burada koşullandırmada ödülün olumlu davranıştan hemen sonra 70 e-motivasyon.net DÜŞ PEŞİNE TAYFUN TOPALOĞLU verilmesi gerekmektedir. Dikkat edilmesi gereken nokta standart miktarda ve her seferinde verilmemesidir (çünkü bu da bir alışkanlığa ve sonuçta da duyarsızlığa neden olabilir). Bu, sadece değişimin tümüyle yaşandığı üçüncü aşamanın sonunda değil, en küçük değişikliklerde gerçekleşmelidir. Ayrıca sahip olunan içsel-dışsal motivasyon yapısı dikkate alınmalı ve içsel motivasyonu güçlü olan bir kişi için dışsal ödüllerin kullanılmaması gerektiği hatırlanmalıdır. Sürecin sonunda yeni alışkanlığın kalıcı hale gelip gelmediğini sınamak gereklidir. Böylece en azından kontrollü bir denemeyle, örneğin sigara örneğinde olduğu gibi, kahve içmeye başlanması veya sigara içilen ortamlarda arkadaşlarla görüşülmesi vb. şekillerle yeni alışkanlığın kazanılıp kazanılmadığı anlaşılabilir. Eğer olumsuz bir sonuç mevcutsa sürecin neresinde hata yapıldığı gözden geçirilmeli ve o noktadan değişim sürecine yeniden geçilmelidir. *** 71 e-motivasyon.net DÜŞ PEŞİNE TAYFUN TOPALOĞLU DÜŞÇE SÖZLER "Düşüne hizmet eden, dünyasına hükmeder." *** “Her insanın kalbinde bir düş yatar. Kimisi uyanıktır, kimisi de uykuda. Hadi düşleri yattığı yerden kaldırın artık! Düşlerin gerçekleşme vakti gelmiştir.” *** "Nasıl bir şehir, içinde yaşayan insanlarıyla anlam kazanırsa; bir insan da içinde yaşattığı düşleriyle anlam kazanır." *** “Ne yaparsan yap düşlerinden daha öteye gidemezsin. Düş zamansız olandır; o hep daha fazlasıdır.” *** “Hani dalgaların denizden kopmak isteyip de bir türlü kopamadığı o yükseltisi vardır ya düşüm, işte seninle biz o kadar bütünüz...Sen dalgasın bense deniz, birbirimizin içinde gibiyiz.” *** “Yaşamda sadelik düşlerde ihtişam.” *** “Eğer düş senin içindeyse, sen de düşün içindesin demektir.” *** “Gerçekleşen düşler, şizofrenik düşler, çorapsız düşler, yitik düşler, melankolik düşler, aykırı düşler, tektonik düşler, kişisel düşler, mavi düşler, kadınsı düşler, vahşi düşler, çocuksu düşler, çılgın düşler...Tüm düşler güzeldir :)” *** 72 e-motivasyon.net DÜŞ PEŞİNE TAYFUN TOPALOĞLU “Düş, insanı özgürleştirir.” *** “Gerçekleşmek isteyen bir düş için zaman sadece bir teferruattır.” *** “Düşlerinin peşinde değilsen, sen neyin peşindesin? :)” *** “Heman, Superman, Batman artık öldü..! Yaşasın Dreaman :)” *** “Kendini değil, düşlerini gerçekleştir..!” *** “Düş'kırıklarınızı aldırın!” *** “Bir düş yıkıldığında, hemen oradan uzaklaşın! Çünkü bu, dünyanın en büyük doğal felaketi olabilir.” *** “Hamdım, piştim, düş'tüm..!” *** “Sen de bir başkasının düş'üsün.” *** “Düş, sadakati sever!” *** “İçindeki düş'ü uyandır, düş'lere uyan..! Çünkü düş, gerçekleşmek ister.” -Son- 73 e-motivasyon.net DÜŞ PEŞİNE TAYFUN TOPALOĞLU Tayfun Topaloğlu Hakkında Yüksek lisansını Dokuz Eylül Üniversitesi SBE İşletme ABD Yönetim-Organizasyon programında tamamlayan Tayfun Topaloğlu, yine aynı üniversitedeki SBE İşletme ABD İşletme Programında doktora öğrenimine devam etmektedir. 2003 yılından bu yana akademik ve uygulamalı düzeyde motivasyon alanındaki çalışmalarına devam eden Topaloğlu, 2009 yılının Ocak ayında Türkiye‟nin Motivasyon Adresi “e-motivasyon.net” sitesini kurmuştur. Başta e-motivasyon.net olmak üzere bir kitap kısmında, gazete ve akademik dergilerde yazar olarak yayımlanan birçok makalesi ve yazısı bulunmaktadır. Topaloğlu‟nun 2011 yılının Mayıs ayında “Dalgaları Aşmak” ismiyle piyasaya çıkan bir motivasyon kitabı bulunmaktadır. Yazar olarak halen e-motivasyon.net sitesindeki yazılarına devam etmektedir. Tayfun Topaloğlu, her insanın düşlerini yaşadığı bir dünya yaratma vizyonuyla, insanların içindeki düşü uyandırmalarında ve olmak istedikleri kişi olmalarında rehberlik yapmayı kendine görev olarak seçmiştir. Bu doğrultuda, insan potansiyelini ortaya çıkarmak amacıyla bireylere ve kurumlara yönelik motivasyon eğitimleri düzenlemekte ve üst düzeyde koçluk yapmaktadır. Bu amaçla, “Motivasyon DeePeaK” ve “KİMYON” isminde özgün motivasyon seminerlerinin yanında Türkiye‟de öncülüğünü yaptığı “Motivasyon Koçluğu” bireysel hizmetini sürdürmektedir. “Motivasyon Dahisi Olmak” temasıyla halka açık motivasyon ve farkındalık seminerleri de düzenleyen Topaloğlu, çalışmalarını halen İzmir merkezli olarak ülke çapında gerçekleştirmektedir. 74 e-motivasyon.net DÜŞ PEŞİNE TAYFUN TOPALOĞLU www.e-motivasyon.net “Türkiye‟nin Motivasyon Adresi” *** www.tayfuntopaloglu.com “Bir Motivasyon Markası” *** www.dalgalariasmak.com “Motivasyonun Kutsal Kitabı” *** www.motivasyonhareketi.com “Türkiye‟nin Motivasyon Hareketi” *** www.motivasyonyonetimi.com “Kimyon Semineri” *** www.deepeak.com “Motivasyon DeePeaK Semineri” *** www.motivasyonkocu.com “Düş Kâşifiniz” 75 e-motivasyon.net