Köy-Koop Haber Gazetesi 47. Sayı
Transkript
Köy-Koop Haber Gazetesi 47. Sayı
Türkiye’nin Tarım Gazetesi EKİM 2015 Yıl:4 Sayı:47 TÜRKİYE KÖY KALKINMA VE DİĞER TARIMSAL AMAÇLI KOOPERATİF BİRLİKLERİ MERKEZ BİRLİĞİ GAZETESİ 2. Türkiye Demokrasi Forumu Düzenlendi Bakanlıktan ‘Ambalajsız Peynir’ Açıklaması »» Ana temanın ‘Doğrudan Demokrasi ve Yerel Kalkınma Çabaları’ konusu olan ve farklı konularda 25 bildirinin sunulduğu, çok sayıda katılımcı tarafından izlenen programda ‘Yeşil Yol’dan HES’lere Doğu Karadeniz’de Çevresel Sorunlar’, ‘Demokrasi ve Basın Özgürlüğü’ gibi güncel ve önemli başlıklarda tartışıldı. Ordu Mesudiye ilçesinde ikincisi gerçekleşen "Türkiye Demokrasi Forumu"na; Vali İrfan Balkanlıoğlu, İstanbul Milletvekili Oktay Ekşi, Ordu Milletvekili Seyit Torun, Büyükşehir Belediye Başkanı Enver Yılmaz, Baro Başkanı İlhan Kurt, Mesudiye Kaymakamı Mehmet Uslu, daire müdürleri, Türkiye Demokrasi Forumu Yürütme Kurulu Başkanı Prof. Dr. Aziz Ekşi, Prof. Dr. Ersin Kalaycıoğlu, Prof.Dr. Bülent Gülçubuk, Köy-Koop Genel Başkanı Yakup Yıldız, akademisyenler ve çok sayıda davetli katıldı. Açılış konuşmasını gerçekleştiren, TDF Yürütme Kurulu Başkanı Prof. Dr. Aziz Ekşi, “Mesudiye olarak, Türkiye Demokrasi Forumu sürecini başlatmaktan ve ikincisini gerçekleştiriyor olmaktan büyük bir mutluluk duyuyoruz. Mut- luluğumuz yalnız yöremiz adına değil; bölgemiz, ülkemiz ve insanlık adınadır. Çünkü demokrasi; insanın özgür olabildiği, yaratıcılığını geliştirebildiği, kendi geleceğini belirleyebildiği, çoğulculuğun “Sahte Gübre” Uyarısı »» 29 Eylül 2015 Ankara’da bir araya gelen sanayicilerle üretici temsilcileri anlaşamadıkları için çiğ süt fiyatı yine belirlenemedi. çalıştıklarını belirterek, “Bu sahtekârlar çiftçilerimizin bir yıllık emeğinin heba olmasına sebebiyet veriyor. Ayrıca sahte gübre kullanımı tarım topraklarımızda onarılması güç ve pahalı zararlara yol açıyor” diye konuştu. » Syf 10’da “Türkiye’de ve Özelinde Kırsalda Dezavantajlı Olmak” Çağdaşlığın bir göstergesi olarak bireyler arası eşitlik, devletlerin vatandaşlarına sağlamak istediği en önemli amaçtır. Devletlerin sağlayabilecekleri bu eşitlik hukuksal anlamda düşünülmelidir. Hukuksal anlamdaki eşitlik ise yasalar çerçevesinde bireylere sağlanan hakların herkes için olmasını, eşit olmasını ve bunun yanında bireylerin bu haklardan da aynı ölçüde yararlanabilmelerini gerektirmektedir. » Syf 2’de korunduğu sistemin adıdır. İnsanlığın belki de en önemli değeridir, insanca yaşamanın koşuludur.” dedi. Türkiye Demokrasi Forumu’nun Sonuç Bildirgesi ve haberin tüm detayları » Syf 8’de Çiğ Süt Fiyatı Açıklandı! »» Tarım Kredi Kooperatifi Merkez Birliği Genel Müdürü İrfan Güvendi'den sahte gübre uyarısı geldi. İrfan Güvendi, tarımsal üretimin önemli girdilerinden kimyevi gübrenin dengeli ve zamanında kullanılması halinde verime yüzde 50'ye yakın katkısı olduğunu ifade ederek, üreticilerin bekledikleri verimi alabilmeleri için mutlaka kaliteli gübre kullanmaları gerektiğini bildirdi. İrfan Güvendi, sahte gübreciler piyasanın az da olsa altında fiyatı vererek, gübre markası gözetmeksizin her çeşit ürünü çiftçilere satmaya »» Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, yürürlüğe giren Türk Gıda Kodeksi Peynir Tebliği ile ilgili olarak, söz konusu tebliğdeki peynir satışı konusunda yapılan düzenlemenin kamuoyuna doğru aktarılması ve yanlış yorumlanmasının önlenmesi için yeni bir açıklama yaptı. Böylece, 1 Temmuz 2014 tarihinde Ulusal Süt Konseyi’nde belirlenen çiğ süt tavsiye fiyatı, 31 Aralık 2015’e kadar sabit kalmış olacak. Yaşananlara tepki gösteren çiğ süt üreticileri, fiyatların sanayicilerin uzlaşmaz tutumu sebebiyle yerinde saydığını belirtirken; yem başta olmak üzere bir çok girdi fiyatının arttığını, dövizdeki yükselişle birlikte üreticinin zarar ettiğini, Aralık ayı sonuna kadar çiğ süt fiyatının sabit kalmasıyla bir çok üreticinin sektörden çekilmesine neden olacağını dile getiriyorlar. Çiğ süt fiyatı artmazken, marketteki süt ürünleri ve kutu sütün fiyatının artması nedeniyle üretici zarar ederken, tüketici de daha pahallıya süt tüketmiş olacak. . Bakanlık tarafından yapılan yazılı açıklamada, peynirlerin tebliğin öngördüğü sıcaklık, muhafaza ve nakliye gibi teknik ve hijyenik şartların sağlanması durumunda, her yerde satışa sunulabileceği belirtildi. » Syf 6’da Çin Kooperatif Delegasyonu TÜRKİYE KOOP’un Davetlisi Olarak Ülkemizi Ziyaret Etti Çin Tedarik ve Pazarlama Kooperatifleri Federasyonu heyeti 10-13 Eylül tarıhleri arasındaile dış alım-satım kapasitesi yüksek olan Türk kooperatifçi yöneticileri ile Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği’nde gerçekleştirilen toplantıda bir araya geldi. tiflerarası karşılıklı ticaretin hem Türk-Çin dostluğuna, hem de Türk-Çin ticaretine önemli katkılarda bulunacağını ifade ettiler. » Syf 18’de Toplantının açılış ve kapanış konuşmalarında Türkiye Koop Genel Başkanı Muammer Niksarlı ve China Coop Başkanı Bayan Wang Xia işbirliğinin önemine değinerek koopera- Prof.Dr. Ayhan ÇIKIN Prof.Dr. Mustafa KAYMAKÇI Erol AKAR Muğla Tarımı, Muğla’da Yerel Kaynakların Korunması ve Geliştirilmesi » Syf 20’de Gıda Üreten Kooperatifler İle Tüketiciler Arasındaki Bağ Seçenekleri » Syf 4’te Kooperatifçiliğimizde Temel İlkeleri Kazanabilir Miyiz? » Syf 10’da Prof.Dr. Tayfun ÖZKAYA Mehmet SEVER Tevfik Fikret CENGİZ Çiftçi Maliyeti Nasıl Düşürecek Biz Çiftçiler Kime Oy Verelim » Syf 5’te » Syf 7’de Verimlilik Stratejisi Üzerine » Syf 20’de Ünal ÖRNEK Dr. Erhan EKMEN Dr. Nezaket CÖMERT Keçiboynuzunu Ne Kadar Tanıyoruz ve Değerini Biliyoruz? » Syf 14’te Örgüt İle Çete Arasındaki Fark Hayvancılıkta Hassas Tarım Uygulamaları » Syf 15’te » Syf 16’da 01.10.2015 Eylül 2015 Dönemine Ait Özel İletişim Vergisinin Beyanı ve Ödenmesi 15.10.2015 01.10.2015 Eyül 2015 Dönemine Ait İlan ve Reklam Vergisinin Beyanı ve Ödemesi 20.10.2015 01.10.2015 Eyül 2015 Dönemine Ait Müşterek Bahislere İlişkin Eğlence Vergisinin Beyanı ve Ödenmesi ile Diğer Eğlence Vergilerine İlişkin Eğlence 20.10.2015 Vergisinin Ödenmesi 01.10.2015 Eyül 2015 Dönemine Ait Yangın Sigortası Vergisinin Beyanı ve Ödemesi 20.10.2015 01.10.2015 Eyül 2015 Dönemine Ait Aylık Prim ve Hizmet Belgesinin Verilmesi 23.10.2015 01.10.2015 Eylül 2015 Dönemine Ait Aylık ve Temmuz-Ağustos-Eylül/2015 Dönemine 23.10.2015 Ait Üç aylık Gelir/Kurumlar Vergisi Stopajının Beyanı 01.10.2015 Eylül 2015 Dönemine Ait İstihkaktan Kesinti Suretiyle Tahsil Edilen Damga Vergisi ile Sürekli Mükellefiyeti Bulunanlar İçin Makbuz Karşılığı 23.10.2015 Ödenmesi Gereken Damga Vergisinin Beyanı 01.10.2015 Eylül 2015 Dönemine Ait Aylık ve Temmuz-Ağustos-Eylül/2015 Dönemine 26.10.2015 Ait Üç aylık Gelir/Kurumlar Vergisi Stopajının Ödenmesi 01.10.2015 Eylül 2015 Dönemine Ait Aylık ve Temmuz-Ağustos-Eylül/2015 Dönemine 26.10.2015 Ait Üç aylık Katma Değer Vergisinin Beyanı ve Ödenmesi 01.10.2015 Eylül 2015 Dönemine Ait İstihkaktan Kesinti Suretiyle Tahsil Edilen Damga Vergisi ile Sürekli Mükellefiyeti Bulunanlar İçin Makbuz Karşılığı Öden26.10.2015 mesi Gereken Damga Vergisinin Ödemesi 01.10.2015 1-15 Ekim 2015 Dönemine Ait Noterlerce Yapılan Makbuz Karşılığı 26.10.2015 Ödemelere Ait Beyannamenin Verilmesi ve Ödenmesi 01.10.2015 Ekim 2015 Dönemine Ait 4/a ve 4/b Kapsamındaki Sigortalılara İlişkin 02.11.2015 Primlerin Ödenmesi 01.10.2015 Eyül 2015 Dönemine Ait Haberleşme Vergisinin Beyanı ve Ödenmesi 02.11.2015 01.10.2015 Eylül 2015 Dönemine İlişkin Ba, Bs Formlarının Verilmesi 02.11.2015 01.10.2015 Sanayi ve Ticaret Odası Yıllık Munzam ve Nispi Aidat II. Taksit Ödemesi 02.11.2015 KÖY-KOOP MERKEZ BİRLİĞİ 1971 yılından bu yana faaliyet gösteren Türkiye Köy Kalkınma ve Diğer Tarımsal Amaçlı Kooperatif Birlikleri, 1163 Sayılı Kooperatifler Kanunu’nun geçiçi 2. maddesi gereği, intibak dışı kalarak tüzel kişiliklerini korumuş ve Merkez Birliği düzeyinde KÖY-KOOP adı altında üst örgütlenmelerini tamamlamışlardır. Köy-Koop Merkez Birliği; Tarıma ait farklı çalışma alanlarında (Hayvancılık, Süt üretimi ve işlenmesi, seracılık, halı–kilim üretimi, zeytin ve zeytinyağı işlenmesi, bal, çeltik üretimi ve işlenmesi, çiçekçilik, fidan, salça, reçel, konserve üretimi v.b.) etkinlik gösterir. YAYIN KURULU • Prof.Dr. Mustafa KAYMAKÇI • Prof.Dr. Tayfun ÖZKAYA • Prof.Dr. Ayhan ÇIKIN • Prof.Dr. Cem ÖZKAN • Prof.Dr. Bülent GÜLÇUBUK • Yrd. Doç.Dr. Tuba ŞANLI • Yrd. Doç.Dr. Hilal TUNCA • Yrd.Doç.Dr. Levent DOĞANKAYA • Dr. Yener ATASEVEN • Dr. Özdal KÖKSAL • Dr. Neşe N. TOPRAK • Dr. Selen Deviren SAYGIN • Yrd.Doç.Dr. Caner KOÇ • Uzm. Dr. Esra GÜNERİ • Ünal ÖRNEK • Erol AKAR • Tevfik Fikret CENGİZ SA M LA AÇLI KOO P RI M Gazetemizin Yayın Kurulu Üyeleri Fahri Olarak Görev Yapmaktadırlar. ER V E D İ Ğ E R TA MA IN K RK Ğİ • KÖY KA L Hangi insan gruplarının nerede, hangi nedenlerle “dezavantajlı” konumuna düşeceğini belirleyen pek çok faktörden söz edebiliriz. Bireylerin sahip olduğu kimi özellikler onları bazı toplumlarda avantajlı konuma getirirken başka bir toplumda bu özellikler dezavantaj getirebilir. Bazı özellikler ise dünyanın her yerinde bir dezavantajdır. Burada, dezavantajlı konumu doğuran faktörler şöyle sınıflandırılabilir: (MARKA, 2011) a) Doğuştan gelen ve değiştirilemeyen faktörler b) Toplum ve kültür içerisinde inşa edilen faktörler Doğuştan gelen ve değiştirilemeyen faktörlere örnek olarak deri rengi, bedensel engel ve biyolojik cinsiyeti gösterebiliriz. 01.10.2015 Ağustos 2015 Dönemine Ait Motorlu Taşıt Araçlarına İlişkin Özel Tüketim 15.10.2015 Vergisinin (Tescile Tabi Olmayanlar) Beyanı ve Ödemesi LİKLERİ M E 1. Dezavantajın Doğası 01.10.2015 Eyül 2015 Dönemine Ait Kaynak Kullanımını Destekleme Fonu Kesintisi 15.10.2015 Bildirimi ve Ödemesi BİR Cinsiyete dayalı ayrımcılığa maruz kaldıkları için kadınlar, işgücü piyasalarında ki tecrübesiz gençler, işgücü piyasasında zorluk çeken engelli bireyler, haklarını korumada yetersiz konumdaki çocuklar, yaşlılar ve eski mahkûmlar dezavantajlı gruplar içerisinde yer almaktadır. 2006 yılında Devlet Planlama Teşkilatı (MÜLGA) tarafından hazırlanan “Ulusal Kırsal Kalkınma Stratejisi” nde de değinildiği üzere, Türkiye de kırsal kalkınmada amaç; temelde yerel potansiyel ve kaynakların değerlendirilmesini, doğal ve kültürel varlıkların korunmasını esas alarak, kırsal toplumun iş ve yaşam koşullarının kentsel alanlarla uyumlu olarak yöresinde geliştirilmesi ve sürdürülebilir kılınmasıdır. Kamu hizmet ve destekleri, temel amaca yönelik öncelikler çerçevesinde bütüncül, tutarlı, uygun ve öngörülebilir bir şekilde planlanarak kırsal toplumun yararına sunulacaktır. Bu çerçevede kırsal alanda kadın, genç, engelli ve diğer dezavantajlı gruplara insana yaraşır iş fırsatlarının sunulduğu, işgücünün niteliğinin yükseltilip etkin kullanıldığı, toplumsal cinsiyet eşitliği ile iş sağlığı ve güvenliği şartlarının iyileştirildiği bir işgücü piyasasının oluşturulması hedeflenmektedir. Fakat, bu hedefin ne kadar gerçekleştiği, çalışma hayatında ne kadar karşılık bulduğu tartışmalıdır. Bu nedenlerle Türkiye’de farklı dezavantajlı gruplara yönelik olarak kırsaldaki uygulamaların ayrı ayrı ele alınması önem taşımaktadır. 01.09.2015 Eylül 2015 Dönemine Ait Dayanıklı Tüketim ve Diğer Mallara İlişkin Özel 15.10.2015 Tüketim Vergisinin Beyanı ve Ödemesi F Dezavantajlı gruplar; “içerisinde bulundukları toplumun temel, ekonomik, kültürel ve sosyal kaynaklarından mahrum kalan veya mahrum bırakılan insan grupları” olarak tanımlanabilir. 01.10.2015 Eylül 2015 Dönemine Ait BSMV Beyanı ve Ödemesi 15.10.2015 İ AT Dezavantajlı grup ve dışlanmış grup kavramlarının arasında fark olduğunu söyleyebiliriz. Bir grubun dışlanan bir grup olabilmesi için, sahip olduğu dezavantaj nedeniyle toplumdan, sosyal yapıdan ya da kurumlardan karşı bir tavır görmesi gerekmektedir. Bu durumda; yaşlılar, kadınlar, çocuklar, terör mağdurları, özürlüler, eski hükümlüler gibi grupların dezavantajlı gruplar içerisinde yer alırken, bu grupların hepsinin dışlanmış gruplar arasında yer alamayacağını ifade edebiliriz. Dezavantajlı grup tanımını daha genel ve kısa bir forma sokarsak, dezavantajlı grup denildiğinde akla iktisadi, sosyal ve biyolojik açılardan diğerlerine göre daha negatif durumda bulunan gruplardır. Dezavantajlı grupları “içerisinde bulundukları toplumun temel ekonomik, kültürel ve sosyal kaynaklarından mahrum kalan veya mahrum bırakılan insan grupları” olarak tanımlanabilir. Dezavantajlı gruplar ekonomik durumları, cinsiyetleri, dinleri, etnik ve dil kökenleri, politik pozisyonları nedeniyle topluma sosyal ve ekonomik olarak eklemlenme durumları diğerlerin göre daha kısıtlı olan gruplar olarak ifade edilebilir (Göçoğlu, 2015). İnsan Kaynakları Uzmanı Bu faktörler, genellikle maddî temelli ve bedenseldir. Yapısal kökenlere sahip oldukları için değiştirilmeleri imkânsız veya çok zordur. Örneğin görme yeteneğini geri dönmeyecek biçimde yitiren veya tedavisi mümkün olmayan bir göz hastalığı ile dünyaya gelen birey, dünyanın her yerinde dezavantajlıdır. Çünkü görme duyusu, ekonomik, kültürel ve sosyal sistemlerde yer almak için önemli bir faktördür. Olağan dünya, görme duyusuna çok önemli bir rol verecek biçimde inşa edilir. Bu nedenle hem üretim aşamasında, hem de bölüşüm ve tüketim aşamasında aktörlerin “gören insan” olduğu varsayımı gizli biçimde hüküm sürer. Görme engelli insanın hesaba katılması ise özel bir çaba gerektirir. Görme engelli insanın okula gidebilmesi için bedensel destek gerekir. Aynı şekilde, okuma yazma öğrenebilmesi için özel tasarımlar ve özel ekipmanlara ihtiyaç vardır. Bu tasarımlar yaya yolları, trafik ışıkları, bina giriş ve çıkışları gibi pek çok alanı kapsar. Toplum ve kültür içerisinde inşa edilen faktörler ise, adından da anlaşılacağı gibi, toplumdan topluma, kültürden kültüre değişebilen dezavantajlı grupları doğurabilir. Dinî özellikler, etnik ve mezhepsel kökenler, anadili ve coğrafî köken gibi faktörler ilk akla gelen örneklerdir. Bu tür dezavantajlar toplumdan topluma, kültürden kültüre değişebildiği gibi aynı toplum ve kültür içerisinde zamanla dönüşüm de geçirebilir. Bu tür dezavantajlı gruplara en çarpıcı örnek göçmenlerdir. Örneğin İngiltere’deki Müslüman göçmenlerin etnik kökenleri ve dini mensubiyetleri çoğu zaman onları bir dezavantajlı grup haline getirir. Göçmenlerin yeni toplumda ekonomik ve kültürel alana dâhil olmaları başlı başına bir sorundur. Aşmaları gereken çok fazla sosyolojik mesafe ve aşmaları gereken ciddi kültürel engeller vardır. İşte bu engeller ve mesafeler, bu göçmen gruplarının “dezavantajlı grup” adını verdiğimiz sosyolojik varlıklara dönüşmesine neden olur. Buradaki dezavantajın yapısal bir nitelik arz etmediğini, ya da bunun “mutlak” bir dezavantaj olmadığını söylemeye gerek yok. Zira bu tür bir dezavantaja sahip olan bir birey kendi ülkesinde dezavantajlı olmaktan uzaktır. Örneğimize geri dönecek olursak, İngiltere’ye göç etmiş bir Pakistan’lı Müslüman birey ülkesine geri döndüğünde, İngiltere’de içerisinde bulunduğu dezavantajlı konumu geride bırakacaktır. Burada vurgulanması gereken bir nokta, ister yapısal nedenlerden kaynaklanan ve bu nedenle “mutlak” olarak nitelendirebileceğimiz dezavantajlar olsun, ister kültür ve toplum tarafından inşa edilen “göreli” dezavantajlar olsun, her ikisini de gidermeye yönelik politikaların her zaman geliştirilebileceğidir. Her toplum ve ülke, dezavantajlı grupların lehine olacak düzenlemeleri kendi yasama sistemlerine göre üretir. Bu nedenle, nasıl ki dezavantajlı grupları ortaya çıkaran sosyolojik zeminlerde bir değişkenlik varsa, bu zeminlere müdahale etme biçimleri de belirli bir değişkenlik gösterir. Bir genelleme yaparsak şunu söyleyebiliriz: Modern toplumlarda dezavantajlı gruplar lehine düzenleme yapılırken en ön planda duran ilke “eşitlik” ilkesidir. İnsan olmaktan kaynaklanan ve doğuştan getirdiğimiz yaşam hakkı ile birlikte eşitlik ilkesi, dezavantajlı grupların lehine olan yasal düzenlemelerin temelini meydana getirir (MARKA, 2011). - sürecek- 01.10.2015 16-30 Ağustos 2015 Dönemine Ait Noterlerce Yapılan Makbuz Karşılığı 09.10.2015 Ödemelere Ait Beyannamenin Verilmesi ve Ödenmesi RLİ Dezavantajlı grupların tanımı ve belirlenmesi konusundaki tartışmalar genellikle geniş bir yelpazeye sahip olan sosyal hayattaki dışlanma kavramı ilişkilendirilmektedir. İngiltere’de 1997 yılında kurulan Sosyal Dışlanmışlık Birimi sosyal dışlanmayı; işsizlik, yoksulluk, düşük gelir, sağlıksız barınma, yüksek suç oranı, sağlık problemler ve aile problemleri yaşayan birey ya da bölgelerin maruz kaldığı durum olarak tanımlamaktadır. Zinnet Özlem ATAKAN TOKMAKÇIOĞLU Eklim-2015 Dönemi muhasebe işleri ile ilgili yapılması gerekenleri madde madde aşağıda sıralamış bulunmaktayız. her zaman belirttiğimiz gibi zamanlar konusunda çok dikkat etmemiz gerekiyor. Bİ Eşitlik her zaman için bireyler arasında da arzulanan bir durum olmuşsa da bunun tam manasıyla gerçekleşmesi de oldukça zordur. Aynı haklara sahip olan bireyler, bu haklardan aynı ölçüde yararlanamayabilirler. Bireylerin, sahip oldukları haklara erişimlerinin önünde bir takım engeller bulunabilmektedir. Bu yüzden eşitliğin tam olarak anlaşılabilmesi için mevcut iki durumun karşılaştırmasının yapılabilmesi gereklidir. Bu karşılaştırmaların temelinde ise bireyin sahip olduğu imkânlar ve imkânları doğrultusunda yapabileceklerinin eşitliği gelebilir. Birey, sahip olduğu haklara erişmesini veya kullanımını engelleyici unsurların varlığından ötürü dezavantajlı bir konum içerisinde olabilmektedir. Birey, ancak başkalarıyla kıyaslandığı takdirde içinde bulunduğu durumun diğerlerine göre ne derece dezavantajlı olduğunun farkına varabilir. Bu noktada bireyin kendisinden veya dış çevreden kaynaklanan olumsuzluklar, bu dezavantajlılığın doğasını oluşturabilmektedir. Dezavantajlı olmak, dezavantajlı bir konumda bulunmak elbette bireyler tarafından istenilen bir durum değildir. Ancak toplum içerisinde bazı gruplar için bu durum kaçınılmaz olabilmektedir (Yıldırım, 2011). Değerli Kooperatif Ortakları, Z »» Çağdaşlığın bir göstergesi olarak bireyler arası eşitlik, devletlerin vatandaşlarına sağlamak istediği en önemli amaçtır. Devletlerin sağlayabilecekleri bu eşitlik hukuksal anlamda düşünülmelidir. Hukuksal anlamdaki eşitlik ise yasalar çerçevesinde bireylere sağlanan hakların herkes için olmasını, eşit olmasını ve bunun yanında bireylerin bu haklardan da aynı ölçüde yararlanabilmelerini gerektirmektedir. MUHASEBEDE BU AY E 2 KOOPERATİFÇİLİK "Türkiye'de ve Özelinde Kırsalda Dezavantajlı Olmak"-I- Ekim 2015 Köy-Koop Haber İmtiyaz Sahibi ve Yayınlayan: S.S. Köy Kalkınma ve Diğer Tarımsal Amaçlı Kooperatifler Birliği KÖY-KOOP Adına Yakup YILDIZ Sorumlu Yazıişleri Müdürü: Mehmet SEVER Genel Yayın Yönetmeni: Emel TUĞRUL Haber Müdürü: Turgay SOLMAZ Haber Koordinatörü: Ayhan ELMALIPINAR Merkez Adres: Paris Cad. 24/7 Kavaklıdere-Ankara Tel: 0312.419 63 95 Faks: 0312. 419 63 96 Web: www.koykoop.org E-posta: info@koykoop.org Yayın Türü: Yaygın Süreli Yayın Ekim 2015 ANKARA Baskı: Matus Basımevi Reklam ve Yayıncılık Tic. Ltd. Şti. Matbaacılar Sitesi 1514. Sk. No:2 İvedik Organize Sanayi - ANKARA Tel: 0312. 395 95 96 Yazıların Sorumluluğu yazarlara, ilanların sorumluluğu ilan sahiplerine aittir. 4 Ekim 2015 Köy-Koop Haber KOOPERATİFÇİLİK Gıda Üreten Kooperatifler İle Tüketiciler Arasındaki Bağ Seçenekleri »» “Gıda Sektöründe Kooperatifler Neden Öne Çıkmalı ve Nasıl Desteklenmeli?” adlı yazılarımda özetle kooperatif sektöründe elde edilen artı değerin üreticide kaldığını, ortaklık payı ne olursa olsun her kişinin bir oyu olduğunu, koop’ların birey ya da toplulukları tekelleşme ve yabancılaşmaya karşı koruduğunu, buna karşılık şirket yönetiminde bireylerin sahip oldukları sermaye payına göre egemenlik kurduklarını ve de Köy-Koop’ların desteklenmeleri için yapılması gereken konuları işlemiştim. Diğer yandan yazılarımda, tüketicinin gıdaya ödediği paranın çok az bir kısmı üreticiye giderken gıda fiyatlarının belirlenmesi gıda tekellerinin denetimine girdiğini, örneğin tarlada 2.62 lira olan pirinç markette 7.73 liraya, 2.26 lira olan nohut 6.51 liraya pazarlanıyor. Bu yazımda ise “Gıda Üreten Kooperatifler İle Tüketiciler Arasındaki Bağ Seçenekleri” üzerinde duracağım. Gıda Üreten Kooperatifler İle Tüketiciler Arasındaki Bağ Seçenekleri Kooperatif Birim Satış Yerleri Tarımsal amaçlı kooperatiflerin ürettikleri ürünler, kendi birim satış yerlerinde pazarlanabilir. Bu bağlamda, Türkiye’nin birçok il ve ilçesinde kooperatifler birim satış yerleri kurmuş bulunmaktadır. Ancak bunlar henüz emekleme aşamasındadır. Tüketici bağlantılı Kooperatif üretimi Kooperatifler doğrudan tüketici gruplarıyla kurmuş oldukları ağlarla, bu bağ internet bağlantılı da olabilirpazarlayabilirler. Türkiye’de bunun küçük de olsa örnekleri vardır. Tüketim kooperatifleri bağlantılı kooperatif üretimi Kentlerde örgütlenmiş tüketim kooperatifleri, gıda üreten kooperatiflerle bağlantı kurarak aracısız gıdaları pazarlayabilirler. Belediye bağlantılı kooperatif üretimi Belediyeler sosyal amaçlı çalışmaları kapsamında yoksul katmanlara erzak dağıtarak yiyecek desteğinde bulunmak amacıyla kooperatif ürünlerini talep edebilirler. İzmir ilinde bunun güzel örnekleri vardır. Belediyeler, geçmişte olduğu üzere, örneğin tanzim satış yerleri gibi, belediyeler doğrudan ağırlıklı olarak gıda ürünlerini pazarlayan satış birimleri kurabilir ve ürünleri gıda üreten kooperatiflerden alabilir. Devlet bağlantılı kooperatif üretimi Dünyada Her 8 saniyede 1 çocuk Kirli Su Tekimi Nedeniyle Hayatını Kaybediyor Prof.Dr. Mustafa KAYMAKÇI İzmir Çiftçi Örgütleri Güçbirliği Platformu mustafa.kaymakci68@gmail.com Devlet ve bu bağlamda Mili Eğitim Bakanlığı, okullarda uyguladıkları süt desteğini kooperatiflerden alabilir. Diğer yandan gıda ürünlerinde fiyatları tüketici ve üretici lehine denetlemek için kooperatif ürünlerinin alıcısı olabilir ve kendi kurduğu satış birimlerinde bunları doğrudan tüketicilere ulaştırabilir. Örneğin Et ve Süt Kurumu aracılığıyla bu işlevi yerine getirebilir. Öğrenci bağlantılı kooperatif üretimi Kooperatifler, gıda ürünlerini hızla tüketiciler ulaştırabilmek amacıyla öğrencilerden oluşan bir ağ oluşturabilir. Örneğin pastörize süt dağıtımı bu şekilde gerçekleştirilebilir. Bu ağ, aynı zamanda öğrencilere maddi bir destekte sağlar. Semt pazarları bağlantılı kooperatif üretimi Semt pazarlarında gıda üreten kooperatiflere belediyeler tarafından yer sağlanabilir. Bu şekilde de kooperatifler doğrudan tüketiciler ulaşabilirler. Özetle tarımda üretici ile tüketici çıkarları açısında en doğru bağ kooperatifler ile kurulabilir. Küçük çiftçiyi olduğu kadar orta ölçekli çiftçiyi mağdur etmeyecek, kendine yeterli, sürdürülebilir bir tarımsal büyümeyi sağlayacak tek yol kooperatifçiliği geliştirmekten geçiyor. Avrupa Birliği ve dünya genelinden de bilgi verelim. Avrupa Birliği tarım politika ve stratejilerinde kooperatiflerin başat ağırlığı var. Tarımsal üretimin yaklaşık yüzde 70’ini kooperatifler yönlendiriyor. Dünyanın en büyük 300 kooperatifi 1,6 trilyon dolar gelir sağlıyor. Kooperatifler dünya genelinde 100 milyon kişinin de ekmek kapısı. Denizlerdeki Atıkların %90’ı Plastikler Tire Süt Anıtkabir’de: ‘Türk Köylüsü Tasfiye Edilerek Tarım El Değiştiriyor’ »» Tire Süt Kooperatifi’nin 2 bine yakın ortağı, 12 Eylül 2015 tarihinde Anıtkabir’i ziyaret etti. Otobüslerle Anıtkabir’e gelen üreticiler mozoleye çelenk koydu Üreticileri Ankara’da İzmir Milletvekili Mustafa Balbay karşıladı. İzmir Tarım Grubu ve Tire Süt Kooperatifi Başkanı Mahmut Eskiyörük üreticiler adına bir basın açıklaması yaptı. Eskiyörük yaptığı açıklamada; “Biz İzmir’in Tire İlçesinden 2.000 süt üreticisinin birlikteliğiyle oluşmuş ve Dünyanın En İyi Kırsal Kalkınma Modeli seçilmiş bir kooperatifiz. Bugün buraya Atamızı ziyaret edip, halimizi arz etmeye geldik. Başka gidecek yerimiz yok ki. Çünkü ülkemizin kalkınmasında en önemli gücün tarım olmasına rağmen biz çiftçiler yeterince önem görmüyoruz. En büyük nüfusa sahip olmamıza rağmen maalesef T.B.M.M’de temsilcimiz yok” dedi. “Tarım, kooperatifleşme yerine şirketleşerek tekelleşiyor.” Türk tarımının tekelleşerek küçük aile işletmelerinin tasfiye edildiğinin altını çizen Başkan Eskiyörük şunları söyledi: “Tarım, kooperatifleşme yerine şirketleşerek tekelleşiyor. Türk köylüsü tasfiye edilerek tarım el değiştiriyor. Biz yok olma süreci yaşıyoruz. Vahşi kapitalizme karşı kendimizi koruyamıyoruz. Toplumsal barış zedeleniyor. Üreticiyi sadece seçim dönemleri hatırlayanlar, köylümüzü oy deposu olarak görenler, makam mevki hırsıyla bizleri duymuyor bile. Biz de derdimizi Ulu Önderimize arz ederek kamuoyunun dikkatini çekmeye çalışıyoruz” Türk köylüsünün altın çağını Atatürk döneminde yaşadığını hatırlatan Eskiyörük, “Ülkemizin bugün içinde bulunduğu durumdan kurtulmak için Atatürk ilke ve devrimlerine daha sıkı sarılmalıyız. Yolumuzu Atatürk’ün ilkeleri doğrultusunda belirlemeliyiz. Ulu Önderimiz; küçük aile işletmelerinin kooperatifler çatısı altında yaşatılarak Toplumsal Barışın sağlanacağını yıllar önce ‘Köylü Milletin Efendisidir. Muhakkak surette birleşmede kuvvet vardır. Kooperatif yapmak, maddi ve manevi kuvvetleri, zekâ ve maharetleri birleştirmektir’ diyerek işaret etmişti. Atamız Türk Köylüsüne yaşamı boyunca değer verdi, sahip çıktı. Fakat Atamızdan sonraki dönemlerde hep horlandık, ezildik, sömürüldük ve fakirleştik” diye konuştu. rını 3’ncü dünya ülkelerine aktarıp kirliliği orada bırakıyor kendi topraklarını temiz tutup tarımsal üretim yapıyor. Biz dünya’nın en bereketli ovalarına sahibiz ama yeterince değerlendiremiyoruz. Bu konuda ki yüz aklarımızdan biri Tire Üretici Kooperatifidir. Örgütlü gücün her şey olduğunu kanıtlayan Tire’li köylüler burada günde yüzlerce ton süt üretip bölgeye ve Türkiye’ye hitap ediyorlar. İktidarımızda Tire örneğini tüm Türkiye’ye yayacağız. İzmir Büyükşehir Belediyemizin Kırsal Kalkınma projesini daha büyük ölçekli hale getireceğiz” dedi. “Tire örneğini tüm Türkiye’ye yayacağız.” Tireli üreticilerle Anıtkabir’in müze bölümünü gezen CHP İzmir Milletvekili Mustafa Balbay, üreticilerle sohbet etti. Balbay, “Batı dünyası sanayileşme çağını aştı. Tarımın en gerçek üretim olduğunu gördü. Pek çok Avrupa ülkesi sanayi yatırımla- Zehirli Gıdaları Bize Yediriyorlar »» Türkiye’den ihraç edilen tonlarca meyve-sebze ilaç kalıntısı veya haşerat bulundurduğu için iade edilirken; ZMO’ya göre bu ürünler imha edilmiyor. Bu yılın başından itibaren Türkiye’den ihraç edilen yaş meyve ve sebzelerde tarım ilacı kalıntısı veya tehlikeli haşeratlardan sayılan Batı Çiçek Tripsi tespit edildiği gerekçesiyle çok büyük miktarlarda gıda ürünü Türkiye’ye iade edildi. Tonlarca zararlı ve yasak madde içerdiği tespit edilen “asma yaprağı” ve Batı Çiçek Tripsi içerdiği belirlenen domates, başta Rusya olmak üzere Almanya, İsviçre ve bazı AB ülkelerinden geri gönderilirken; kayısı, biber, kiraz ve armut da en fazla iade edilen ürünler oldu. Cumhuriyet’in haberine göre, Türkiye geçen yıl 28.7 milyon ton sebze ve 17.1 milyon ton meyve üretti. Üretimin ortalama yüzde 5’i ihraç edildi. İhracatta ilk sırada Rusya, ikinci sırada AB bulunurken özellikle ilaç kalıntısı ve haşerat nedeniyle her iki pazarda ciddi sıkıntılar yaşanıyor. AB’ye yapılan ihracatta yaşanılan problemler RASFF “hızlı alarm sistemi” raporlarında görülebiliyor. 2015’in ilk altı ayında Türkiye’den gelen ürünlerle alakalı 169 raporlama olurken 2015 için ise toplam 1967 raporlama gerçekleşti. 600 milyon Avro’luk pazar Dünya pestisit tüketimi yıllık 3.5 disleri Odası Genel Başkanı Özden Güngör, aynı zamanda narenciye, kiraz ve armutun kalıntı nedeniyle geri gönderildiğini belirtti. milyon ton iken satış tutarı da 50 milyar dolar. Türkiye’de ise tüketilen pestisitlerin yıllık satış tutarı 2014 sonu itibarıyla 600 milyon Avro. Tarım ilaçları kullanımına bakıldığında insektisitlerin; Türkiye’de yüzde 42, dünyada yüzde 30, herbisitlerin; Türkiye’de yüzde 29, dünyada yüzde 45 ve fungisitlerin de Türkiye’de yüzde 18, dünyada yüzde 20 oranlarında kullanıldığı görülüyor. Akdeniz Bölgesi’nde yüzde 36, Marmara Bölgesi’nde yüzde 15, Ege Bölgesi’nde yüzde 18 pestisit kullanılıyor. İmha edildiğini görmedim Yaş meyve ve sebzelerin bu yıl çiçek tripsi, domates güvesi gibi zararlılar nedeniyle geri gönderildiğini söyleyen TMMOB Ziraat Mühen- Türkiye’deki pestitit (zararlı organizmaları engellemek, kontrol altına almak ya da zararlarını azaltmak için kullanılan madde ya da maddelerden oluşan karışımlar) kullanımına dikkat çeken Güngör, Türkiye’de toplam tarım alanı temel alındığında birim alanda ortalama Bitkisel Koruma Ürünü (BKÜ) kullanımının son üç yılda 1.3 kg/ha’dan, 1.7 kg/ha’a çıktığını kaydederek 2014 itibarıyla da Akdeniz Bölgesi’nde birim alanda ortalama BKÜ kullanımı ise 3.1 kg/ha olarak tespit edildiğini ifade etti. Her bir pestisit için tarım ürünlerindeki maksimum kalıntı limitlerinin tespit edildiğini söyleyen Güngör, “Pestisit içeren gıdaların devamlı tüketilmesi durumunda bir risk söz konusu olabilir. Burada en büyük problem ilacın kullanılması değil ilacın yanlış kullanımıdır” dedi. Özden, yönetmeliğe göre geri gönderilen gıda ürünlerinin imha edilmesi gerektiğini ancak bu ürünlerin imha edildiğini hiç görmediğini ve eğer imha edilmemişse de iç piyasada kullanıldığını vurguladı. . Köy-Koop Haber Ekim 2015 5 TARIM Gıdanın Ne Kadarı Yerli? »» Yazar Adnan Öksüz, Türkiye'de gıda şirketlerinin yerli ve yabancı oranları ile ilgili çarpıcı rakamlar açıkladı. 'Bu Gerçekleri de Bilin' diyen Öksüz, bebek mamasının yüzde 90'ı, bira pazarının yarıya yakını, ayçiçeği yağı pazarının yüzde 80'i, hazır kahve ve şekerleme sektörünün yabancıların kontrolünde olduğunu vurguladı. Adnan Öksüz'ün köşesinden paylaştığı çarpıcı rakamlar şöyle: Bu Gerçekleri de Bilin!.. • Bebek mamasının yüzde 90'ı yabancıların… GroupDanone ve Ülker HeroBaby, bu piyasanın en büyükleri… • Bira pazarının yarıya yakını yabancıların. 2 milyar dolarlık hacmi olan bu pazarı, Efes Pilsen, bir İsrail firması ile paylaşıyor. • Sıvı yağlarda Suudi Arabistan'ın SavolaGroup adlı firması başı çekiyor. Ayçiçek Yağı pazarının %40'ına bu Suudi firması egemen. Yağ Sanayii'nde kurulu kapasitenin %65'i, pazarın da %80'i yabancıların elinde. • Hazır kahvede belirleyici ve egemen olan Nescafe. Pazarın 2/3'ü ondan soruluyor. • Şekerleme sektörünün devlerinden biri olan Kent Gıda ise Schwepps'e satıldı. • Türkiye'nin fındık devi Oltan Gıda, Nutella ve Kinder'in üreticisi İtalyan çikolata devi Ferrero Grubu'na satıldı. 2002 yılından bu yana fındıkta ihracat şampiyonu olan, son 500 büyük sanayi kuruluşu araştırmasında 55. sırada yer alan Oltan Gıda'nın Türkiye'nin en büyük fındık alıcısı olan Ferrero'ya satılması dünya fındık ve çikolata piyasasında dengeleri değiştirdi. • Gıda perakendeciliğinin dört büyük tekeli de yabancı. Carefoursa, Migros, Metro ve Tesco; Fransız, Alman ve İngiliz kökenli firmaların elindedir… Bu AVM'lerde çalışanların çoğu Üniversite bitirip iş bulamayan gençler. Çoğunun sosyal güvencesi yok. • Uluslararası firmalar Mintax, Tursil, Persil, Alo, Hacı Şâkir ve Omo'yu satın alarak deterjan piyasasını el geçirdiler. Bu son on yılda, Türkiye'nin kalkınmasında sürükleyici sektör olan ve milli sanayimiz diye övündüğümüz imalat sanayi de maalesef yabancı kontrolüne girdi. • Süt Ürünleri piyasasını 6 büyük şirket denetliyor. Pınar, Ülker, Danone ilk üçteler, onları SEK, Yörsan ve Dimes izliyor. • Makarna piyasasının %70'i üç büyük şirketin eline geçmiş, bunlar Ankara Makarnası, Piyale, Pastavilla. Perakende piyasası… Bakkal sayısı hızla düşüyor... “Üretme sat" politikası ve teşvikleri sonunda, şehirler ve şehir varoşları artık fabrika yerine AVM (alışveriş merkezi) işgalinde. Sat, ne satarsan sat, kimin malını satarsan sat… Türkiye İstatistik Enstitüsü Kurumu (TÜİK)'in bu konudaki açıklaması aynen şöyle: • Yabancı kontrolündeki üretimin yaklaşık %60'ının yoğunlaştığı imalat sanayinde; • Tütün ürünleri sanayinin 2007 yılında yüzde 69,0'ı; • Otomotiv sanayinin 2007 yılında %50,3'ü; • Elektronik sanayinin 2007 yılında %48,5'i yabancı kontrolündedir. Çiftçi Maliyeti Nasıl Düşürecek? »» Hakim gangastere “bankayı niye soydun?” diye sormuş. Cevap “para bankadaydı” olmuş. Çiftçiler güya modern denilen girdilere dünyanın parasını ödüyor. Bunların da sonu olmuyor. Birini aldığında bir süre sonra başkası da gerekiyor. Maliyeti düşürmek için çözüm fıkradaki kadar basit olmalı. Bu güya modern girdileri kullanmayarak maliyet düşebilir. Kısacası ekolojik üretim yapmak lazım. Söylemesi kadar kolay değil elbet. Bunun için de araştırmak, sormak, denemek gerekiyor. Ancak unutmayalım ki bir kuşak öncesi sentetik tarım ilacı nedir bilmiyordu. Bir örnek verelim. Böceklere karşı sentetik tarım ilaçları kullanılıyor. Hem maliyet artıyor, hem de çiftçinin sağlığı tehdit altında oluyor. Eğer sistemin istediği şekilde organik üretime giderseniz biyo-pestisit denilen daha da pahalı ilaçları kullanmak zorundasınız. Bunların birinin hammaddesi Hindistan’da neem ağacı denilen bir ağaçtan elde ediliyor. Hâlbuki bu ağacın yakın türleri Türkiye’de de var. Adı tesbih ağacı. Bunun meyvelerini toplayıp ilaç yaparsanız maliyeti sıfıra yakın olur. Böylelikle maliyeti düşürdüğünüz gibi, sağlığınızı da korursunuz. Füsun Tezcan’ın “Börtü Böcek İçin Prof.Dr. Tayfun ÖZKAYA Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi tayfun.ozkaya@ege.edu.tr Doğa Dostu Öneriler ve Ev Yapımı İlaçlar” kitabının genişletilmiş baskısında bu ağacın meyvelerinden yapılan iki tarif var. Birini buraya yazayım. 300 gram tespih ağacı tohumu yeşil dönemde toplanarak eziliyor. Şu anda hâlâ yeşil. Bir litre suya konuyor. 48 saat bekletiliyor ve süzülüyor. Bu karışıma 9 litre su eklenerek 10 litreye tamamlanıyor. Bu karışım beyaz sinekler, yaprak galerisinekleri, tohumböcekleri, yaprak bitleri, koşniller, karıncalar, çekirgeler, hamamböcekleri, kırmızıörümcekler ve kelebek larvalarında kaçırıcı ve öldürücü olarak uygulanıyor. Bu uygulamalar sadece küçük alanlarda değil, daha büyük tarlalarda, bahçelerde de iyi sonuçlar veriyor. Yapacağınız şey bu miktarları onla, yüzle çarpmak. Sürekli şikâyet eden çiftçilere önerimiz. Buradan başlayabiliriz. Haydi, biraz çalışalım. . 6 Ekim 2015 Köy-Koop Haber GÜNDEM Bakanlıktan ‘Ambalajsız Peynir’ Açıklaması »» Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, yürürlüğe giren Türk Gıda Kodeksi Peynir Tebliği ile ilgili olarak, söz konusu tebliğdeki peynir satışı konusunda yapılan düzenlemenin kamuoyuna doğru aktarılması ve yanlış yorumlanmasının önlenmesi için yeni bir açıklama yaptı. Bakanlık tarafından yapılan yazılı açıklamada, peynirlerin tebliğin öngördüğü sıcaklık, muhafaza ve nakliye gibi teknik ve hijyenik şartların sağlanması durumunda, her yerde satışa sunulabileceği belirtildi. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı'nın konuya ilişkin yaptığı basın açıklaması, şöyle: "Buna göre; Türk Gıda Kodeksi Peynir Tebliği'nin yürürlüğe girmesiyle, peynirlerin, muhafaza, taşınması ve piyasaya arz edilme sürecinde 10oC'nin altında tutulması zorunlu hale getirilmiştir. Türk Gıda Kodeksi Peynir Tebliği'nin 'Bu Tebliğ kapsamında doğrudan satış için, hazır ambalajlı hale getirilmiş olan peynirler; sadece bu Tebliğin hijyen ile ilgili kriterlerini karşılayan yerlerde piyasaya arz edilir.' hükmü pazar vb yerlerde peynir satılma- sına engel oluşturmamaktadır. Tebliğin öngördüğü sıcaklık, muhafaza ve nakliye gibi teknik ve hijyenik şartların sağlanması durumunda peynir her yerde satışa sunulabilecektir. Peynir satışı yapmak isteyen perakendeciler, hazır ambalajdaki (büyük teneke ambalaj gibi) peyniri ambalajından çıkarıp gıda ile temasa uygun olarak üretilmiş başka bir ambalaj malzemesine koyarak daha küçük miktarlarda markette veya başka satış yerinde satışa sunabilirler. Bu durumda Etiketleme Yönetmeliğin belirlediği bazı zorunlu bilgilerin (gıdanın adı, bileşenler listesi, alerjen bileşenler, son tüketim tarihi, üreticinin veya ambalajlayıcının veya ithalatçının veya dağıtıcının adı veya ticari unvanı ve adresi, menşe ülke,) tüketicinin görebileceği yerde bulundurulması gerekmektedir. Ayrıca müşterinin talebi halinde tüm zorunlu etiket bilgileri tüketiciye sunulacaktır. Diğer yandan peynirler coğrafi işaret olarak tescil edilmiş adlarına göre piyasaya arz edilebileceği gibi coğrafi işaretten doğan haklara aykırı olmamak kaydıyla yöresel veya ülkesel adlarına uygun olarak da piyasaya arz edilebilecektir. Ancak tüketicilerin yanıltılmaması adına peynirler 'köy peyniri', 'geleneksel peynir', 'doğal peynir', 'çiftlik peyniri' gibi ifadelerle satışa sunulamayacaktır." Anız Yakanlara 5 Yıl Destek Primi Verilmeyecek! »» Adana Gıda Tarım ve Hayvancılık İl Müdürü Ahmet Söğüt, anız yakıldığı tespit edilen tarla sahipleri veya kiraya veren üreticilere destekleme ödemelerinden 5 yıl men edilmesine ilişkin çalışmaların devam ettiğini açıkladı. İl Müdürlüğü olarak ilçelerde çiftçi toplantıları, eğitimler düzenlenerek, anız yakmanın insana, çevreye ve toprağa verdiği zararların anlatıldığına dikkat çeken Adana Gıda Tarım ve Hayvancılık İl Müdürü Ahmet Söğüt, "Bununla beraber anız yakıldığı tespit edilen tarla sahipleri veya kiraya veren üreticilerin 5 yıl destekleme ödemelerinden men edilmesine ilişkin çalışmalar devam etmektedir. Anız yaktığı tespit edildiği taktirde, 2872 sayılı çevre kanununun 20. maddesinin (1) bendine göre her dekara anız için 38.71 TL idari para cezası kesilmektedir. Anız yakılan alan orman ve sulak alanlara bitişik yerler ve meskun mahallelerde olması durumunda ise ceza 5 kat arttırılarak uygulanmaktadır." dedi. Yazılı bir açıklama yapan Söğüt, şunları kaydetti: “Bilindiği gibi toprak, hava ve su dünyadaki canlılığın devam etmesini sağlayan ana unsurlardır. Hava canlıların nefes almasını sağlar. Su canlıların yaşamalarını devam ettirmeleri için gerekli bir kaynaktır. Toprak yaşamamızı devam ettirecek besin ve gıdaların üretilmesi için çok önemlidir. Toprak nedir? diye sorduğumuzda eminim ki toprağın önemini ve değerini belirten birçok cevap alırız. Evet toprak; canlılar için vazgeçilmez hayat kaynağıdır, bitki örtüsü için ana beslenme kaynağıdır. Bütün canlıların temel beslenme kaynağıdır. Canlı ekosistemini devam ettiren örtüdür. Toprak yer altı sularının süzülerek canlıların kullanabileceği hale getiren bir doğal arıtmadır. 1 Gram Toprakta Milyonlarca Canlı Var Toprak inorganik besin ve su kaynağıdır. Kısacası toprak hayattır. Top- man diğer komşu tarla ve bahçeleri de yanmaktadır. Anız yakmalarla zaman zaman yerleşim alanları da yanmaktadır. Anız yakmanın başka tehlikeleri arasında ise telefon direklerini yanması ve daha da kötüsü, yoldan geçen arabaların görüş mesafesini azaltarak ölümcül kazalara sebep olmasıdır. rağın önemini daha iyi anlayabilmek için bir gram toprağın içerisinde milyonlarca canlının bulunduğunu bilmek yeterlidir. İnsanların ve diğer bütün canlıların beslenmesinde en temel kaynak toprağın en üst tabakasıdır. Ekosistemin devamı için bu tabakada bulunan canlıların her biri ayrı bir öneme haizdir. Çukurova'nın kalbinde yer alan ilimiz, verimli toprakları, uygun hava şartları ve ürün çeşitliliği ile ülkemiz tarımsal üretiminde çok önemli bir yere sahiptir. İnsanların temel ihtiyacı olan gıda üretiminin devamı için, hayati öneme sahip topraklarımızı korumak boynumuzun borcudur. Bu toprakların verimliliğinin devamını sürdürmek hepimizin sorumluluğundadır. Toprak Verimi Azalıyor Bunları sıralayacak olursak; toprak verimliliği azalır. Toprak canlılarının beslenme ortamı yok edilir. Toprak canlılarının bıraktığı birçok maddelerle oluşturulan yaşam ortamı yakılarak yok edilir. Toprak yel ile üfürülerek sel ile süpürülerek erozyona (taşınarak) uğrar. Toprak yorgunluğu artar. Toprak yağmur suları ile taşınır ve toprak içerisinde toprağın açtığı kanallar çöktüğü için su depolanmaz. Doğal denge bozulur. Orman yangınlarının çıkmasına sebep olurlar. Anızla birlikte çok za- Anız Yakan Çiftçiye Ceza Yolda Toprak canlıdır, üretkendir, besleyicidir, toprak candır. Anız yangınları ile bizler sadece toprağa değil çevremize de, insanlarımızın, çocuklarımızın sağlığına da zarar vermekteyiz. Takdir edersiniz ki bunun vebali çok büyüktür değerli çiftçilerimiz. Tarım alanlarında hasattan sonra yaşanan yangınları önlemek için aaliliğimiz koordinatörlüğünde Adana İl Gıda, Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü, Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü, Orman Bölge Müdürlüğü, polis ve jandarma teşkilatıyla ortak çalışmalar yapmaktayız. İl Müdürlüğü olarak ilçelerimizde çiftçi toplantıları, eğitimler düzenlenmekte ve anız yakmanın insana, çevreye ve toprağa verdiği zararlar anlatılmaktadır. Bununla beraber anız yakıldığı tespit edilen tarla sahipleri veya kiraya veren üreticilerin 5 yıl destekleme ödemelerinden men edilmesine ilişkin çalışmalar devam etmektedir. Çiftçilik bir gönül mesleğidir. Eminim ki anız yakmanın faydadan çok zarar verdiğini anladıklarında hiçbir güç çiftçiye anız yaktıramaz. Değerli çiftçilerimiz, anız yakarak geçim kaynağınız olan toprağı fakirleştirip öldürmektesiniz. Bunu görmeli ve anız yakmayı bırakmalısınız." Tarımdaki Yolsuzluk Hükümeti İstifa Ettirdi! »» Mısır'da tarım alanlarını bazı işadamlarına rüşvet karşılığında imara açtığı iddiasıyla; Tarım Bakanı Salah Hilal'in tutuklanmasıyla başlayan süreç hükümetin istifasıyla sonuçlandı. Mısır Cumhurbaşkanlığı'ndan yapılan açıklamaya göre istifayı kabul eden Sisi, yeni hükümet kurulana kadar eski kabinenin göreve devam etmesini istedi. Başbakan Mehleb istifa için herhangi bir gerekçe sunmadı. Tarım Bakanı Hakkındaki İddialar Savcılığın iddiasına göre, Tarım Bakanı Hilal'in, işadamlarından başkent Kahire'nin lüks semtlerinden 6 Ekim'de 1 milyon 50 bin dolar değerinde bir villa, 40 bin dolarlık takım elbise, 2 bin dolarlık cep telefonu, 20 bin dolar elden nakit para aldığı kayda geçildi. Bakan Hilal'in ayrıca bir işadamına verdiği 'kupon arazinin' karşılığında ise rüşvet olarak Hacca gönderildiği belirtildi. Bakanın ailesi ve çevresinde 16 kişiyi yanında hacca götürdüğü ve bunun işadamına olan maliyetinin de 300 bin dolar değerinde olduğu aktarıldı. Yolsuzluk operasyonunda, devlete ait arazileri ihaleye açmadan kendi çevresine verdiği ve karşılığında 7 milyon dolar aldığı ileri sürülen eski milletvekili Hamdi Fahrani de tutuklanarak hapse atıldı. Yolsuzluk operasyonunda, Tarım Bakanı Salah Hilal'in yakın arkadaşı olan Su Kaynakları Bakanı Hüsem Megazi'nin de adının geçtiği basına yansıdı. Ayrıca Diyanet İşleri'nin bağlı bulunduğu Vakıflar Bakanı Muhammed Muhtar Cuma'nın Başbakan İbrahim Mehleb tarafından yurtdışına çıkışı yasaklandığı açıklandı. Çıkış yasağıyla ilgili bir gerekçe açıklanmazken, çıkış yasağının 300 bin dolar değerindeki rüşvet haccı yapan Tarım Bakanı Hilal ile ilgili olduğu iddia edildi. Operasyon kapsamında, Bakan Hilal'in Özel Kalem Müdürü Muhammed Said Kudh'le birlikte bir işadamı ve iki bakanlık görevlisinin daha tutuklandığı belirtildi. . 800 Yıllık Sedir Ağaçlarını Köylüler Kurtardı »» Antalya’da doğaya büyük zarar veren Ekizce Yaylası’ndaki mermer ocağına karşı açılan davada ‘yürütmeyi durdurma’ kararı çıktı. Antalya’nın eşsiz doğal güzelliklere sahip Hisançandır’da açılan bir mermer ocağı nedeniyle 800 yıllık sedir ağaçlarının kesildiği geçen yıl aralık ayında çevreciler tarafından tespit edilmiş ve görüntülenmişti. Sedir ağaçlarına yönelik kıyımı gösteren fotoğrafların sosyal paylaşım siteleri üzerinden paylaşması sonrasında büyük tepki gösterilen mermer ocağının kapatılması ve doğa kıyımının durdurulması için eylem yapan çevreciler ve köylüler, mermer ocağına verilen ruhsatın iptali ve bölgedeki kıyımın durdurulması için doğaseverlerin maddi katkılarıyla hukuki süreç başlattı. Telafisi imkansız EXPO 2016 Antalya’nın sembol bitkisi şakayık çiçeğinin doğal yaşam alanı olan Ekizce Yaylası’nda ’Alınlı Dağ’ olarak adlandırılan alanda mermer ocağı için verilen tahsis kararının iptali için, 4 mahalleden oluşan Hisarçandır köylüleri, Antalya İdare Mahkemesi’ne yürütmenin durdurulması için dava açtı. Her mahalleden temsilcinin bulunduğu 7 köylünün açtığı davada, Antalya 2’nci İdare Mahkemesi, mermer ocağının çevreye telafisi imkansız zarar vereceğine hükmederek yürütmeyi durdurma kararı verdi. Karar sevinçle karşılandı Mahkemenin kararına sevinçle karşılayan davanın müdahillerinden Yaşar Çintay, “Böyle bir kararı umutla bekliyorduk, bizim için ikinci bir bayram oldu” dedi. A Platformu Sözcüsü Hediye Gündüz “Mahkemeden mermer ocağının çalışmasının devamı yönünde bir karar çıkmış olsaydı, bu emsal teşkil edecekti. Sedir ormanında onlarca mermer ocağının açılmasına kapı aralanacaktı. Bölgede yaşayan kartal, şahin, ağaçkakan, yabani güvercin, keklik, tilki, tavşan, kurt, sincap ve vaşak gibi hayvanlar için de hayati önemde bir karardır” diye konuştu. 8 ayda 2 bin 339 hektar ormanlık alan kül oldu Orman Genel Müdürü İsmail Üzmez, Ormanlık alanın yüzde 60’ının yangınlara karşı riskli bölgede yer aldığını söyledi. Geçen yıl ülke genelinde meydana gelen 2 bin 149 orman yangınında 3 bin 117 hektarlık alanın zarar gördüğünü söyleyen Üzmez, “Geçen yıl en büyük yangın Muğla Milas’ta meydana geldi ve bu yangında 543 hektarlık alan zarar gördü. Bu yıl ise 8 ayda meydana gelen bin 660 orman yangınında 2 bin 339 hektar alanımız yandı” diye konuştu. Üzmez, alanların imara açılması, tarla yapılması ya da başka bir amaçla kullanılmasının kanunen mümkün olmadığının altını çizdi. Mermer ocağı yapılması düşünülen yayla çok nadir bulunan bitki örtüsüne sahip ve aynı zamanda nesli tükenen hayvanların yaşam alanı. Köy-Koop Haber Ekim 2015 TARIM Toprak Tahlili Destekleme Başvuru Süresi 30 Ekim’e Uzatıldı »» Çiftçiler için mazot, gübre ve toprak tahlili desteklemeleri başvuru sürelerinin 30 Ekim 2015'e kadar uzatıldı. Çiftçilere üretim yılı içerisinde, tarımsal üretimde bulunulan Çiftçi Kayıt Sistemi (ÇKS)’nde kayıtlı tarım arazisi büyüklüğü dikkate alınarak mazot, gübre ve toprak analizi destekleme ödemesi yapılmakta, müracaat ettikleri toplam arazi miktarı 1 dekarın altında olan çiftçilere ise mazot, gübre ve toprak analizi destekleme ödemesi yapılamamakta. 11 Eylül 2015 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren Bitkisel Üretime Destekleme Ödemesi Yapılmasına Dair Tebliğ değişikliğine göre; toprak analizi desteği ödemesinden faydalanmak isteyen çiftçilerin, Bakanlıkça yetkilendirilmiş laboratuvarlarda 1/11/2014 tarihi ile 30/10/2015 tarihi arasında toprak analizi yaptırması zorunlu bulunmakta. Tebliğe göre; her toprak analizine en fazla 50 dekar için ödeme yapılacak olup, her analiz, en fazla 50 dekarlık bir tarım arazisini temsil edecek. Yetkilendirilmiş laboratuvarca onaylanmış Toprak Anali- Biz Çiftçiler, Kime Oy Verelim? »» Ülkemiz yeniden seçime gidiyor. 7 Haziran seçimlerinde Milletin iradesi beğenilmedi. Yeni dönem aday listelerinde de fazla bir değişiklik yok. Genel politikalarda da fazla bir değişiklik yok. Başta şehit anaları 0lmak üzere emeğiyle geçinen büyük çoğunluğun anasının ağlatılması devam ediyor. O zaman Millete siz iradenizi değiştirin demek mi isteniyor? Biz Çiftçiler Ne Yapalım? Bizim sorunlarımız bu üç ay içinde değişmedi. Bizi yönetenlerden ve yönetmeye aday olanlardan beklentimiz aynı. Bir kere daha hatırlatmış olalım. • Ülkemizde üretimi uygun olan ürünlerin ithalatını engelleyici uygulamaları yapabilecek olan, Kime Oy Verelim? • Borçlarımızı dondurup belli bir süre erteleyen, zi Formu ve analiz raporunun il/ilçe müdürlüğüne teslim edilmesi gerekmekte. Ayrıca ÇKS’ye kayıtlı olup üretim alanı 50 dekar ve üzerinde olan her bir tarım arazisinin gübre destekleme ödemesinden yararlanabilmesi için de yetkilendirilmiş laboratuvarlarda 30 Ekim’e kadar toprak analizinin yapılmış olması gerekmektedir. Çiftçilerimizin, 30 Ekim mesai bitimine kadar mazot gübre ve toprak analizi destekleme başvuru dilekçesiyle ilçe müdürlüklerine müracaatta bulunmaları gerekmektedir. • Kooperatifleşmemizin önündeki engelleri kaldıran, • Ülkemizin tarımsal üretime uygun her tarafında üretim yapılmasını sağlayacak planlamaları yapan, • Her türlü üretim malzemesi ve aracını kooperatiflerimiz aracılığı ile çiftçilerimize sağlayan, • Sağlıklı ve verimli ürünler üretilmesi için gerekli rehberliği yapan ve denetleyen, • Sağlıklı ürünlerin aracısız-tefecisiz tüketiciye ulaşmasını sağlayacak her türlü çalışmayı ve uygulamayı destekleyin, • Tarımsal üretimden uzaklaşan genç çiftçilerimizin tekrar kazanılması için gerekli destekleri veren. Onları sosyal güvenlik kapsamına alan ve ilk üç yılın primini karşılamayı vaat eden, • Tam bağımsız bir vatan. Barış ve kardeşlik içinde bir yaşam hedefi olan bir partiye oy vermeliyiz. Biz çiftçileri Ülkemizin ve Milletimizin diğer sorunları da ilgilendiriyor. Ancak, yukarıda belirttiğimiz bizi doğrudan ilgilendiren çözüm önerilerimiz dikkate alınmazsa diğer sorunlarında çözülmesi olanaklı değildir. Unutmayalım. Biz çiftçiler kooperatiflerimize sahip çıkarsak, Ülkemize ve geleceğimize de sahip çıkarız. Kastamonu Köy-Koop Birliği Çeşitli Konularda Kooperatifleri Bilgilendirme Toplantıları Yaptı »» Bilgilendirme Toplantılarının gündeminde Tarımsal desteklemelerden Anaç Sığır ve Buzağı Desteklemeleri, Orköy Desteklemeleri, Ormancılık konularında yaşanan sorunlar, yeni çıkan mevzuatlar ve Kastamonu Birliğinin yapmış olduğu faaliyetleri yer aldı. Bilgilendirme toplantıları 05 Eylül 2015 tarihinde Kastamonu Merkez Kooperatiflerinin katılımıyla başlarken; diğer ilçelerde ve Çankırı ilinde de bilgilendirme toplantıları devam etti. Kooperatif ortaklarının Anaç Sığır ve Buzağı Desteklemelerinden eksiksiz bir şekilde yararlanabilmeleri, birim kooperatif başkanlarının bu konuda yapması gerekenler hakkında hazırlanan bilgilendirme dosyaları dağıtıldı. Toplantılara, Gıda Tarım Hayvancılık İl ve İlçe Müdürlüklerinden, Orköy Şube Müdürlüğünden, Orman Bölge Müdürlüğü ve Orman İşletme Müdürlüklerinden de konuyla ilgili yetkili kişiler katıldı. Kooperatif ortaklarının ormancılık ve hayvancılık konularında yaşadıkları sıkıntılar ortaya konularak çözüm önerileri, soru-cevap şeklinde tartışıldı. Yapılan toplantılarda, Köy-Koop Kastamonu Birliğinin uzun emekler verilerek hazırladı veri tabanı sisteminin, kooperatif ortaklarının bu sistemi kullanımında çok önemli bir başarı sağlandığı da ifade edildi. Bu yıl, veri tabanı sistemi ile Köy-Koop Kastamonu Birliği’ne bağlı kooperatiflerin tamamına yakını sistemde kayıtlı örnek belgeleri kullanarak, genel kurullarını gerçekleştirmişlerdi. Kooperatiflerin tüzel kişilik bilgileri ve ortaklık güncellemelerinin çok büyük çoğunlu tamamlanırken; veri Tabanı Sisteminin günün ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde sürekli geliştirileceği ve önümüzdeki günlerde Orman Bordrolarının da bu sistem üzerinden yapılabileceği duyruldu. Toplantılarda ayrıca Kastamonu Köy-Koop Birliğinin kendi çalışması olan Delegasyon Sistemi’nin kooperatiflere ve ortaklarına yapacağı katkılar hakkında detaylı bilgi aktarıldı. 7 İstediğiniz her şey SAME’de var. Kalite... Düşük Yakıt... 4 Tekerde Fren... Üstün Performans... Gerçek 4x4 Performans... Türkiye çapına yayılmış 300’den fazla yetkin servis ve yedek parça ağı... 13 - 17 Ekim 2015 tarihlerinde Bursa Tarım Fuarı’na bekliyoruz! 8 Ekim 2015 Köy-Koop Haber GÜNDEM 2. Türkiye Demokrasi Forumu Düzenlendi »» Ana temanın ‘Doğrudan Demokrasi ve Yerel Kalkınma Çabaları’ konusu olan ve farklı konularda 25 bildirinin sunulduğu, çok sayıda katılımcı tarafından izlenen programda ‘Yeşil Yol’dan HES’lere Doğu Karadeniz’de Çevresel Sorunlar’, ‘Demokrasi ve Basın Özgürlüğü’ gibi güncel ve önemli başlıklarda tartışıldı. Ordu Mesudiye ilçesinde ikincisi gerçekleşen "Türkiye Demokrasi Forumu"na; Vali İrfan Balkanlıoğlu, İstanbul Milletvekili Oktay Ekşi, Ordu Milletvekili Seyit Torun, Büyükşehir Belediye Başkanı Enver Yılmaz, Baro Başkanı İlhan Kurt, Mesudiye Kaymakamı Mehmet Uslu, daire müdürleri, Türkiye Demokrasi Forumu Yürütme Kurulu Başkanı Prof. Dr. Aziz Ekşi, Prof. Dr. Ersin Kalaycıoğlu, Prof.Dr. Bülent Gülçubuk, akademisyenler ve çok sayıda davetli katıldı. Açılış konuşmasını gerçekleştiren, Türkiye Demokrasi Forumu Yürütme Kurulu Başkanı Prof. Dr. Aziz Ekşi, “Mesudiye olarak, Türkiye Demokrasi Forumu sürecini başlatmaktan ve ikincisini gerçekleştiriyor olmaktan büyük bir mutluluk duyuyoruz. Mutluluğumuz yalnız yöremiz adına değil; bölgemiz, ülkemiz ve insanlık adınadır. Çünkü demokrasi; insanın özgür olabildiği, yaratıcılığını geliştirebildiği, kendi geleceğini belirleyebildiği, çoğulculuğun korunduğu sistemin adıdır. İnsanlığın belki de en önemli değeridir, insanca yaşamanın koşuludur.” dedi. Demokrasinin birilerinin izin vermesi ile gerçekleşemeyeceğini belirten Ekşi, “Zaman zaman soruluyor;” Size mi düştü veya bize mi düştü?” diye. Demokrasiyi savunmak birilerinin görev vermesi gerekmez. Demokrasi herkesin hakkıdır ve ancak bu hakkı savunanların çoğalması ile gerçekleşebilir. Dolayısı ile yöneltilen soruya yanıtımız açıktır; “Evet, demokrasiyi savunmak herkese düşer, bize de düşer!” diye konuştu. "Türkiye Demokrasi Forumu"nun açılış programında bir konuşma yapan Vali İrfan Balkanlıoğlu, ”Demokrasi soyut, önemli bir kavram. İnsanlarımız Mesudiye’den İstanbul'a göç ederek, eğitimlerini tamamlamış, sivil toplum kuruluşlarında örgütlenmişler ve ‘Biz bu memleket için bir şey yapalım’ noktasında bir araya gelerek, Davos benzeri yerel kalkınma modelini oluşturmuşlar, tebrik ediyorum” dedi. Ordu Milletvekili Seyit Torun ise yaptığı konuşmada, “Demokrasi her ne kadar soyut bir kavram olsa da belki de en fazla hava ve su kadar ihtiyacımız olan bir durumdur. Karadeniz’in bir ilçesinde Mesudiye’sinde dünyaya bir mesaj vererek, buradan bir nefes vererek içinde bulunduğumuz durumu çok iyi anlatarak tespit yapıyorlar. Bu gerçekten takdire şayan bir olay. Bu kurultaylar başta iyi anlaşılmaz ama süreç geçince çok daha iyi anlaşılacağına eminim” diyerek, demokrasinin önemine vurgu yaptı. Büyükşehir Belediye Başkanı Enver Yılmaz, konuşmasında ”Türkiye’ye kurultay kültürünü getirip, istikrarlı bir şekilde 25 yıldır aralıksız devam ettirebilen kurultayda form geleneğini oluşturan bu güzel çalışmadan dolayı teşekkür ediyorum. Dr. Ekşi, dile getirilen başlıca görüşlerin ve önerilerin kamuoyu ile paylaşılmasına karar verildiğini söyledi. Forumda tartışılan, öne çıkan görüş ve önerilerden bazıları şu şekilde sıralandı: Mesudiye’nin Ordu ilçeleri arasında farklı bir özelliği var. Birlik ve beraberliğin kurumsal anlamda en güçlü şekilde sağlandığı, en fazla göç veren ve en fazla sivil toplum örgütlerinin de İstanbul’da kurulmasına vesile olan bir ilçemiz. Kurultay geleneğinin Ordu’ya, Mesudiye’ye getirmiş olduğu faydalardan bir tanesi de bu” diye konuştu. Üreticinin örgütlenmesi ve özellikle pazarda etkin bir konuma gelebilmesinde en önemli araç ise tüm gelişmiş ekonomilerde olduğu gibi kooperatiflerdir. teknolojileri sağlamak, Elde edilen ürünleri gerçek değeri üzerinden daha rahat pazarlayabilmek, Kaynakları etkin kullanmak, Tarımdaki yenilikleri ve gelişmeleri takip edebilmek ve kullanabilmek, Kamuoyu yaratmak ve ortak çıkarlar doğrultusunda politik baskı grubu oluşturmak, Demokratik karar alma sürecini hızlandırmak, Dezavantajlı grupların temel gereksinimlere ulaşmasını sağlamak, Örgütlenme gereksiniminin tabandan gelmesine özen göstermek, Kırsal alanın ekonomi içindeki etkinliğini arttırmak, Tarım ürünleri üreticisinin/kırsal alanda yaşayanların gelir ve yaşam düzeyini yükseltmek, ve Kalkınma sürecine katkıda bulunmak. Türkiye Demokrasi Forumu’na katılan Köy-Koop Genel Başkanı Yakup Yıldız konuşmasında; “Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde özellikle kooperatif biçiminde örgütlenmenin zayıf olmasının ve etkin olamamasının temel nedeni; örgütlenmenin sosyo-ekonomik ve kültürel koşullarının oluşmadan ve tabana dayalı olmadan oluşturulmaya çalışılmasıdır. Bu nedenle örgüt kavramının iyice algılanması ve örgütlenmenin gerekliliğinin de tartışılması gerekmektedir. Bunlar belirlenmeden kalkınma stratejileri açısından tabana dayalı ve tabanda sahiplenilen örgütlenmenin sağlanması da zor olmaktadır. Üreticinin örgütlenmesi ve özellikle pazarda etkin bir konuma gelebilmesinde en önemli araç ise tüm gelişmiş ekonomilerde olduğu gibi İşte, bu gereklilikler kalkınma stratejilerinde örgütlenmenin önemini ve gereğini ortaya koymaktadır. Aksi durumdaki yapılanmalar daha çok yardım almaya, hazır kaynak kullanmaya dayalı olmakta ve sürdürülebilirliği söz konusu olmamaktadır.” dedi. kooperatiflerdir. Türkiye gibi tarım işletmeleri küçük olan ülkelerde üreticiler ancak, kooperatifler aracılığıyla modern ve ekonomik ölçekli tarım yapabilirler. Şunu özellikle vurgulamak gerekir ki, kırsal ve tarımsal kalkınma bireysel faaliyetlerden çok dayanışma ve örgütlenme sonucunda sağlanabilir. Bu nedenle tarımda/kırsal alanda örgütlenme önemlidir. Bu ise, tabandan gelen istek ve gereksinimlerle olabilecektir. Bu açıklamalardan hareketle, “tarımda ve kırsal alanda neden örgütlenme” ve de “neden kooperatif biçiminde örgütlenme” sorusunun yanıtı özetle şu biçimde verilebilir; Özellikle küçük işletmelerin çıkarlarını korumak, Verimliliğin ve kalitenin arttırılması için gereken girdileri ve ve toplumun saygınlığını on plana çıkarma, yerel teknoloji ve bilgilere önem verme, yoksullara en azından geçimlik iş olanakları sağlama, yerel örgütlenmelere-kooperatifleşmeye katkıda bulunma, bütüncül yaklaşımları dikkate alma ve cinsiyet dengeli kalkınmayı benimseme kırsal kalkınmayı kolaylaştırıcı ve hızlandırıcı faktörler olacaktır. Yıldız, “Sonsöz olarak; kırsal kalkınma sadece ekonomik veya tarımsal büyümeyi hedefleyen bir anlayışta olmamalıdır. Tarım dışı ekonomiyi canlandıracak, tüm toplum kesimlerini kapsayacak, kurumsal gelişmeleri hızlandıracak, sosyal farklılıkları en aza indirecek kırsal kalkınma politikaları ve uygulamaları tüm uluslararası kuruluşların benimsediği yaklaşımlar haline gelmiştir. Bu süreçte sosyo-ekonomik dışlanmışlığı ortadan kaldırma, karar alma süreçlerine katılımı sağlama, bireyin 2. Türkiye Demokrasi Forumu sonuç bildirgesi açıklandı. 2. Türkiye Demokrasi Forumu’nda, Demokrasinin ”Dünyayı ileri götürme” çabası olarak tanımlandığını ve demokrasinin derinleşmesi ve kalkınmanın yaygınlaşması farklı açılardan tartışıldığını ifade eden Prof. “ • Demokrasinin güçlenmesi kalkınma düzeyi ile de ilişkilidir. Kalkınmanın yerelden başlaması ve yerel kaynaklara dayanması gereklidir. İnsanların kararlara katıldığı, toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlandığı, mağduriyetlere duyarlığın arttığı bir anlayışın ve ekolojik yaşamı korumayı önceleyen bir vatandaşlık kültürünün de bu yaklaşıma eşlik etmesi zorunlu görülmektedir. • Türkiye’de, olumsuz koşullara karşın çok başarılı kırsal kalkınma projelerinin uygulandığı, kadınların katıldığı veya öncülük ettiği projelerin daha başarılı ve kalıcı olduğu anlaşılmaktadır. Kars’ın Boğatepe köyünden Solmaz Koçulu ile Emine Ömür’ün, Kilis’in Ravanda yöresinden Hatice Fellahoğlu ve Hayriye Öztürk’ün, Çanakkale’nin Nusratlı köyünden Süheyla Doğan Ünal’ın ve foruma katılamayan Bitlis’in Kavar vadisinden Hatice Kutlu ve Leyla Akbaş’ın anlattığı başarı öyküleri forumun duygusal ve en etkileyici bölümünü oluşturmuştur. Kadınlarımız diyor ki; ”Biz artık erkeğimizin arkasında değiliz, önüne de geçmeyeceğiz ama yanında olacağız!..” • Yerel yönetimler yalnız politik katılım açısından değil yerel kalkınma açısından da önemlidir. Türkiye’de yerel yönetimlerin öncülük ettiği ve katılımcı bir yaklaşımla hayata geçirdiği başarılı yerel kalkınma örnekleri de vardır. Erzurum’dan Uzundere Belediye Başkanı M. Halis Özsoy’un kırsal turizme, Isparta’dan Güneykent Belediye Başkanı Fahrettin Gözgün’ün ise güle dayalı kalkınma modeli herkese örnek olacak niteliktedir. • Kırsal ve yerel kalkınmanın gerçekleşmesi kamu kaynaklarına ve bunlara erişim kolaylığına da bağlıdır. Foruma, Toprak Reformu Genel Müdürlüğü’nün çok sayıda elemanının katılarak kalkınma fonları hakkında bilgi vermeleri ve deneyimlerini paylaşmaları oldukça olumlu bir gelişmedir. Buna karşılık çiftçilerin gerek merkezi gerek bölgesel kalkınma fonlarına ulaşması o kadar kolay değildir. Bunun başlıca nedeni, gerçekçi olmayan mevzuat ve bürokratik sınırlamalardır. Kamu yönetiminin yerel toplumla olan bağlarını güçlendirmesi gereklidir. • Kamu kaynaklarından yerel hayata yapılan katkıların oldukça sınırlı olduğu görülmektedir. Mevzuatın zorlukları yanında fonların cılızlığı da kaynaklara erişimi zorlaştırmakta ve hevesi düşürmektedir. Yerel girişimciler ve kuruluşlar kaynaklara erişim mevzuatının kolaylaştırılmasını ve fonların cazip hale getirilmesini talep etmektedir. • Türkiye’de kırsalın ve tarımın kalkınması üreticilerin demokratik örgütlenmesinden geçmektedir. Bu amaca en uygun örgütün kooperatif olduğu bir dünya gerçeğidir. Üretimin planlanması ve artırılması, katma değer oluşturulması, katma değerin dengeli paylaşılması ve yatırıma dönüştürülmesi ile insanca yaşamanın asgari koşulu ancak kooperatifleşme ile sağlanabilir. Kırsal halkın baskı grubu oluşturabilmesi, itirazda bulunabilmesi ve sesini duyurabilmesi, karar süreçlerinde etkili olabilmesi de buna bağlıdır. Türkiye’de, Burdur gibi her köyünde kooperatif olana iller olduğu gibi çok başarılı kooperatifler de vardır. Ancak genel olarak örgütlenme düzeyi düşüktür. Kooperatif sayısı fazla fakat ortak sayısı azdır. Kooperatiflerin giderek bürokratik kuruluşlara dönüştüğü izlenmektedir. Farklı yapılardaki üretici örgütlerinin varlığı da karmaşaya yol açmakta ve üreticiyi zayıf düşürmektedir. Kooperatifleşme yalnız kırsal kalkınma için değil kırsalın demokrasiye katılması ve demokrasinin güçlenmesi için de gereklidir. • Forumun ortaya koyduğu gerçeklerden biri de yerel kalkınma uygulamaları arasında yeterli bir iletişim bulunmadığıdır. Etkili bir iletişim ağı ile oluşan bilgi akışı ve dayanışma, bu çabaların katlanarak artmasını sağlayacaktır. • Doğal kaynakların hızlı ve geri dönüşsüz tüketilmesi, buna bağlı iklim değişikliği ile ekolojik çöküntülerin yaşanması ve ekonomik kararsızlık; “geçiş kasabaları” ve “ekoköy” gibi dünya çapında yenilikçi modeller geliştirilmesine yol açtı. F. Schumacher’in 1973 yılında yazdığı “küçük güzeldir” kitabı ilham kaynağı oldu. Bu modeller esas olarak; kadın, erkek, genç, yaşlı herkesin katılımı ve yerel üretim ile kasabalarda yeniden diriliş sağlama arayışıdır. Fazla miktarda üretim yerine, yerelde çok sayıda insana iş yaratan nitelikli üretimle gidilmekte, yerel ürünlere katma değer yaratacak tasarımlar yapılmakta ve bunun için uzmanlar eğitim vermektedir. Göç nedeni ile köyleri boşalan ve tarım arazileri üretim dışı kalan Türkiye’de de bu yaklaşımların ve uygulamaların tartışılması gereklidir. • Kent konseyleri yerel katılımı artırmanın en etkili araçlarından biridir. Çünkü kentteki paydaşların tümünü biraraya getirerek yerel yönetim kararlarına katılmayı sağlayan bir oluşumdur. Bu oluşumun belediye başkanı nezaretinde gerçekleşmesi öngörülmektedir. Seçime girerken “birlikte yönetme” vaadinde bulunmayan belediye başkanı yoktur. Ancak, Türkiye’deki 1397 belediyenin pek azında kent konseyi vardır. Dolayısı ile seçim öncesi bu vaadler havada kalmaktadır. • Sivil toplum kuruluşları(STK), demokrasinin başlıca bileşenlerinden biridir. Başlıca işlevleri; kendi alanlarındaki sorunları keşfetmek, ortaya koymak, topluma yansıtmak ve karar süreçlerini etkilemektir. Ancak Türkiye’de STK’lar yurttaşların kanaatlerini ve yönetimin kararlarını beklenen düzeyde etkileyememektedir. STK’ların ilgili oldukları alanda aranan, merak edilen ve sözüne güvenilen kuruluşlara dönüşmesi Türkiye’de demokrasinin gelişmesi için kritik bir önem taşımaktadır”. . Köy-Koop Haber Ekim 2015 GÜNDEM Türkiye’de Nüfusun Yüzde 63’ü Aşırı Kilolu ya da Obez »» Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’nün (FAO) son raporuna göre Türkiye’de yaşayan nüfusun yüzde 63,8’i aşırı kilolu ya da obez. Rapora göre Avrupa ve Orta Asya’da yetişkin nüfusun yüzde 55’ten fazlası aşırı kilolu ya da obez. Milyonlarca kişi anemik ya da iyot, demir ve A vitamini yetersizliğine sahip. Çocuklarda dengesiz beslenme, büyüme durmasıyla birlikte daha birçok soruna yol açarak pek çok ülkede endişe verici boyutlara ulaşmış durumda. Türkiye’de bu sorunlardan nasibini alıyor. Yetişkin erkeklerin %43’ü aşırı kilolu Türkiye nüfusunun yüzde 63,8’i aşırı kilolu ya da obez. Bu istatistik Türkiye’yi Avrupa ve Orta Asya ülkeleri arasında en kötü durumdaki beşinci ülke yapıyor. 20 yaş üstü yetişkinlerde aşırı kilo ve obezite yaygınlığı sırasıyla Malta, İzlanda, Yunanistan, Litvanya, Türkiye, Birleşik Krallık (İngiltere), Macaristan, Portekiz, Slovenya, Hırvatistan, Çek Cumhuriyeti, Letonya, Almanya ve Gürcistan’da görülüyor. Türkiye’de yetişkin erkeklerin yüzde 43’ü, kadınlarınsa yüzde 31’i aşırı kilolu. Obezite verilerinde ise kadınların oranı erkeklerden fazla. Türkiye’deki yetişkin kadınların yüzde 33’ü, erkeklerin ise yüzde 20’ye yakını obez. Kansızlık da sorun Türkiye’nin bir başka sorunu da kansızlık. Beş yaşın altındaki çocuklarda nı, “Tarımsal üretimin birkaç temel gıda ürününde odaklanması tek çeşit beslenme düzenlerinin oluşmasına ve yaygın mikrobesin yetersizliklerine yol açıyor” sözleriyle yorumluyor. Rapordan bazı başlıklar • Tüm yaş gruplarında A vitamini, D vitamini, folik asit, iyot ve kalsiyum yetersizlikleri bulunuyor. anemi görülme oranında (prevalans) Türkiye 53 ülke arasında dokuzuncu sırada yer alıyor. Özbekistan, Kırgızistan ve Azerbeycan’ın ilk üç sırada yer aldığı bu sorunun beş yaş altı çocuklarda görülme oranı ise yüzde 30. Hamile kadınlarda bu oran yüzde 28,1’e gerilese de Türkiye’yi 53 Avrupa ve Orta Asya ülkesi arasında en kötü sekizinci ülke yapıyor. Türkiye’de hem çocuklarda hem de yetişkinlerde iyot eksikliği sorunu görülürken, yetişkinlerde A vitamini eksikliği görülme oranı da yüzde 15’leri buluyor. İyot eksikliği görülme oranı yetişkinlerde yüzde 75’lere kadar çıkıyor ve Türkiye’yi en yüksek orana sahip ilk beş ülkeden biri yapıyor. Çinko yetersizliğinde de Türkiye 53 ülke arasında 11. sırada yer alıyor. FAO Avrupa ve Orta Asya Bölgesel Ofisi gıda güvenilirliği uzmanı Eleonora Dupouy, raporun sonuçları- • 5 yaş altındaki çocuklarda aşırı kilo ve obezite yaygınlığı en çok Arnavutluk, Gürcistan, Bosna Hersek, Slovenya, Ermenistan, Malta, Azerbaycan, Portekiz, Bulgaristan, İsrail, İtalya, Rusya Federasyonu ve Karadağ’da görülüyor. • Çocuklarda iyot yetersizliği Orta Asya’da yüzde 39’dan Kuzey Avrupa’da yaklaşık yüzde 60’a çıkıyor. • Kansızlık, hem çocuklarda hem de yetişkinlerde görülen bir sağlık problemi. Kansızlığın en yüksek düzeyde görüldüğü yer ise Orta Asya ülkeleri. Şekerlemede Domuz Jelatini »» Türkiye Ziraatçılar Derneği (TZD) tarafından hazırlanan ‘Hileli Gıdalar’ araştırması açıklandı. Raporda, şekerlemelerin içine domuz jelatini, tekstil boyası ve hayvan yemi katıldığı, kuru üzümleri haşerelerden korumak için kurutulmadan önce mazota batırıldığı ifade edildi. Bu yılın başından itibaren yaptıkları çalışmalar sonucunda ‘Hileli Gıda Raporu’nu hazırladıklarını aktaran TZD Başkanı İbrahim Yetkin, gıda terörünün, ‘terör’den daha çok can aldığını ifade etti. Gıda terörünün hem ekonomiyi hem de halk sağlığını kemirdiğini söyleyen Yetkin, hileli gıdaların sektöre maliyetini 25-30 milyar lira olarak tahmin ettiklerini dile getirdi. Türkiye’de gıda sektöründe kayıt dışılığın getirdiği ekonomik kaybın da 7-8 milyar lira civarında olduğunu düşündüklerini belirten Yetkin, gıda sektöründe toplam 400 bin civarında işletme bulunduğunu, kayıtlı işletme sayısının ise bunun yaklaşık 10’da 1’i düzeyinde olduğunu kaydetti. Hileli gıdaların halk sağlığı açısından oluşturduğu tehdidin ise toplum tarafından yeterince bilinmediğine işaret eden Yetkin, “Genellikle ‘ucuz gıda’ olarak bilinen ve normal satış fiyatının oldukça altında fiyattan satıldığı için özellikle dar gelirli kesim tarafından tercih edilen gıdalar genellikle daha kalitesiz olmakla birlikte yine de bir gıda ürünü olarak değerlendiriliyor. Oysa bu gıdaların içinde insan sağlığına çok zararlı maddeler var” şeklinde konuştu. Türkiye’de gıda denetimlerinin Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ve yerel yönetimler tarafından yapıldığına dikkat çeken Yetkin, bu denetimlerin kısıtlı sayıda denetçi ile kayıtlı işletmelere yönelik yapıldığının altını çizdi. Hangi yöntemleri kullanıyorlar sarmısak kireç suyunda soyuluyor. • Tereyağına bitkisel yağ karıştırılıyor. Sucuğun raf ömrünü uzatmak için nitrat katılıyor. Yoğurda bitkisel yağ ve jelatin karıştırılıyor. • Hem UHT sütlere hem de sokak sütlerine su ekleniyor. Atık yağ olarak anılan kullanılmış kızartmalık yağ çeşitli gıda maddelerine karıştırılıyor. • Şekere tekstil boyası, yumuşak şekere domuz jelatini ve tekstil boyası katılıyor. Bozuk, ezik ve kurtlu incirlerden ‘incir lokumu’ gibi ürünler yapılıyor. Yetkin, yaptıkları araştırma sonucu en sık rastlanan hileli gıda üretme yöntemlerini şöyle sıraladı: • Haşerelere karşı önlem için kuru üzümler kurutulmadan önce mazota bulanıyor. • Yüzde 100 dana eti diye satılan sucuklarda at, eşek ve kanatlı eti uzun soyulmuş sosise kanatlı eti, yabancı doku ve iç organ katılıyor. • Şekerpancarı pekmezi üzüm pekmezi diye satılıyor. • Sucuk, salam imalatında kullanılan “İzmir Zeytin Sempozyumu” Düzenlendi »» İzmir Akdeniz Akademisi ve İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından düzenlenen ‘İzmir Zeytin Sempozyumu’ Ahmed Adnan Saygun Kültür Merkezi’nde 3 Eylül 2015 tarihinde düzenlendi. “Ölmez Ağacın Peşinde / Zeytinime Dokunma” temasıyla gerçekleştirilen etkinlikle; zeytin ve zeytinyağı üreticileri, dernek, kooperatif ve uzmanları buluşturdu. İki gün süren sempozyumun açılışında konuşan İzmir Büyükşehir Belediye Başkan Vekili Sırrı Aydoğan, zeytinin dünya, Türkiye ve İzmir için çok önemli olduğunu söyledi. İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin tarıma destek verdiğini, Tarım Daire Başkanlığı kuran tek belediye olduklarını belirten Aydoğan, “Kooperatifleri destekliyoruz. Köy, ova yollarını asfaltlıyoruz. Zeytin sempoyzumu büyür yararlar sağlayacak. Bilen bilmeyene, yanlış bilene zeytin ve zeytinyağıyla ilgili doğruları öğretecek. Zeytinyağı ile neler yapılabileceğini Türkiye’ye göstermeliyiz” dedi. Sofralık Zeytin Üreten Prim Mağduru • Orta Asya’da yüzde 38’den fazla insan şiddetli A vitamini eksikliğinden etkileniyor. Aynı sorun Batı Balkanlar’da ve Doğu Avrupa’da da görülüyor. • Sağlıksız beslenme düzenleri, bölgede yüzde 30’un üzerinde hastalığa ve sakatlığa neden olarak bulaşıcı olmayan hastalıkların başlıca tetikleyicisi oluyor. • ‘Takoz’ diye tabir ettikleri eski dönerlerin üzerine yeniden et konularak satılıyor. 9 Son yıllarda zeytin ağaçlarının dikildiğini ancak bir yandanda ağaçların kesilip yok edildiğini belirten Yıldırım, imara açılan alanların, madencilik, enerji yatırımları, otoyollar ve diğer altyapı çalışmalarının nedense hep zeytinlik alanlardan geçirilmek istendiğini söyledi. Yıldırım, “Bursa-İzmir otoyolu için bugüne kadar 200 binden fazla zeytin ağacının kesildiği ifade ediliyor. Soma Yırcalı’da ise 6 bini aşkın ağaç kesildi” dedi. Atatürk’ün isteği ile çıkartılan Zeytincilik Koruma Yasası’nın dünyada tek olma özelliğini koruduğuna dikkat çeken Yıldırım, son 10 yılda 6 kez yasanın değiştirilmek istendiğini, sektörün de direnmesiyle zeytin alanlarının ranta açılmasının engellendiğini söyledi. Daha çok zeytin ihracatı yapmalıyız Tarım yazarı, gazeteci Ali Ekber Yıldırım, devletin zeytine değil zeytinyağına destek verdiğini, zeytin ağacının ancak kesilince, zeytin alanları talan edilince gündeme geldiğini söyledi. Dünya zeytin üretiminin yüzde 95’nin Akdeniz havzasında yapıldığını belirten Yıldırım, Türkiye’de üreticinin 10 yılı aşkın süreden beri zeytine prim istediğini ancak verilmediğine dikkat çekti. Yıldırım “Ayçiçeği, mısır, soya, kanola ve pamukta ana ürüne prim verilerken zeytine değil zeytinyağına prim verilmesinden dolayı sofralık zeytin üreticisi mağdur oluyor. Türkiye’de zeytinyağını verilen prim 70 kuruş olmasına karşın bu rakam Avrupa’da 1.3 euro. Zeytine verilecek prim sadece üreticiye değil ihracatçı, sanayiciye de yarar. Son seçimlerden önce hükümetten bir milletvekili prim verileceğini söyledi. Ancak sanırım seçim vaadi olarak kalacak” dedi. HAL VE GİDİŞ Gazeteci, gurme Nedim Atilla konuşmasında Akdeniz’in zeytinsiz, zeytinin Akdenizsiz olamayacağını söyledi. Türkiye’de zeytin üreten ülkeler arasında olmasına karşın zeytinyağı tüketimin az olduğunu belirten Atilla, “Türkiye’de yıllık tüketim 1.8 ile 2 litre arasında olmasına karşın, Girit’te 30 litre, İtalya’da 22 litre, Yunanistan’da 18, Fransa’da ise 35 litre tüketiliyor. İzmir’in 5 yıldızlı otellerinde sabah kahvaltılarında zeytinyağı çıkmıyor. Turgutlu’dan çıktıktan sonra zeytinyağı bulmak zor. Oteller ucuz yağ tercih ediyor. Yunanistan adalarında ise en küçük pansiyonlarde bile önce masaya zeytinyağı konuluyor. Biz daha iyi üretici olmamıza karşın tüketime yönelik eğitim eksikliği var. İnsan sağlığı, beslenmesine zeytinyağının katkısını anlatmalıyız. Daha çok zeytinyağı ihracatı yapmalıyız. Günü kurtarmaya yönelik değil, uzun vadeli gerçekçi yaklaşımlarla ihracatı artırmalıyız” dedi. . Sait MUNZUR 10 Ekim 2015 Köy-Koop Haber TARIM Kuru Üzümün Fiyatı İki Katına Çıktı »» Dünya çekirdeksiz kuru üzüm üretiminin önemli merkezlerinden Manisa'da, don olayı nedeniyle rekoltenin azalması fiyatları geçen yıla göre iki katına yükseltti. Tariş Üzüm Birliği Genel Müdürü Yurtcan Biryol’un, yaptığı açıklamada kuru üzümde Türkiye’nin en büyük ihracatçı konumunda bulunduğunu, en önemli üretim merkezinin de Manisa olduğunu belirterek, kentte bağbozumunun devam ettiğini, sergilerde kurutulan üzümlerin işleme tesislerine getirilmeye başladığını belirtti. Geçen yıl 328 bin tonluk rekolteye ulaşılan çekirdeksiz kuru üzümde bu yıl ilkbahar aylarındaki zirai donun etkisiyle rekolte kaybı yaşandığını ifade eden Biryol, rekoltenin 190 bin ton seviyesinde gerçekleşeceğinin tahmin edildiğini dile getirdi. “Yaptığımız tespitler, rekoltenin bu rakamın da altında gerçekleşeceğini gösteriyor” görüşünü savunan Biryol, şunları söyledi: “Geçen yıl ürün çoktu ama kalite düşüktü. Bu yıl ise ürün az ancak yüksek kalite var. Üretici hasadı hızlı yaptı. Tahminimiz 15 gün içinde sergilerde üzüm kalmayacağı yönünde. Tariş olarak 9 numara çekirdeksiz kuru üzümde alım avans fiyatını net 6 lira olarak açıkladık. Bu fiyat geçen yıl 3 lira civarında seyrediyordu. Kooperatif olarak piyasanın üzerinde bir fiyat belirledik. Üreticinin rekolte kaybından kaynaklanan “Okul üzümü projesi devam etmeli” mağduriyetini, fiyatları yüksek tutarak telafi etmek istedik.” “Üretici panik yapmasın” Biryol, Tariş’in açıkladığı yüksek fiyatlar nedeniyle bazı alım merkezlerinde yoğunluk yaşandığına dikkati çekti. Üreticinin fiyatlar düşecek endişesiyle üzümünü bir an önce elden çıkarmak istediğini anlatan Biryol, “2 yıl önce yine fiyatlar yüksekti ancak yılbaşından sonra yarı yarıya düştü. Üretici yine aynısı olabilir diye hemen satmak istiyor ama panik yapmamalılar, 2 yıl önceki şartlar bu yıl yok. Biz 9 numara üzümü net 6 liradan alıyoruz, piyasa da bu rakama yakın seyrediyor. Fiyatlarda biraz gevşeme var ama bu üreticinin paniğinden kaynaklanıyor” dedi. “Sahte Gübre” Uyarısı Okul Üzümü Projesi ile ilgili Bakanlar Kurulu kararnamesinin 2014-2015 yılı için geçerli olduğunu hatırlatan Biryol, 2015-2016 eğitim öğretim yılı için yeni kararname çıkarılması gerektiğini savundu. Biryol, okul üzümü projesinin rekolte azlığından ve fiyat artışından etkilenmeyeceğini dile getirerek, “Üzümün varlığı, yokluğu bu projeyi etkilemez. Geçen yıl sadece 600 ton kuru üzüm dağıtıldı, yani toplam üretimin çok küçük bir kısmı. Bu kararnamenin yenilenerek okullarda üzüm dağıtılmasını üretici temsilcileri olarak bekliyoruz” diye konuştu. Kuru üzümün mazotla yıkandığı iddiası Biryol, çekirdeksiz kuru üzümün kurutulmadan önce mazota bulanarak haşerelere karşı önlem alındığı yönündeki iddialara “Bizim ürettiğimiz kuru üzümün yüzde 90’ı ihraç ediliyor. Özellikle AB ülkelerine ihracatımız çok büyük. O kadar sıkı denetimler var ki burada üretimden, işlenmesine ve gönderilmesine kadar. Bununla ilgili tek söyleyeceğim bu bir safsatadır” ifadelerini kullandı. . »» Tarım Kredi Kooperatifi Merkez Birliği Genel Müdürü İrfan Güvendi'den sahte gübre uyarısı geldi. Genel Müdür İrfan Güvendi, tarımsal üretimin önemli girdilerinden kimyevi gübrenin dengeli ve zamanında kullanılması halinde verime yüzde 50'ye yakın katkısı olduğunu ifade ederek, üreticilerin bekledikleri verimi alabilmeleri için mutlaka kaliteli gübre kullanmaları gerektiğini bildirdi. Kimyevi gübrede en önemli kalite kriterinin, ambalajın üzerinde belirtilen garanti edilen içeriğe uygun üretim yapılması olduğunun belirten Güvendi, azot, fosfor, potasyum gibi bitki besin maddeleri garanti edilen içerikte belirtilen oranlarda olması gerektiğini vurguladı. Bunun yanı sıra ambalaj gramajların tam olması gerektiğine işaret eden Güvendi, "Gübre fiyatında bu iki unsur önemlidir. Çiftçilerimiz bu hususları dikkate alarak gübre tercihlerini güvenilir markalardan yana kullanmalı" diye konuştu. Güvendi, dolardaki yükselişle birlikte artış gösteren gübre fiyatlarını fırsata çeviren sahtekârların piyasaya çıktığını ifade ederek, sahte gübre kullanımının zararlarına ilişkin çiftçileri uyardı. Hububat ekimlerinin yaklaşmasıyla birlikte çiftçilerin gübre taleplerinin başladığına dikkati çeken Güvendi, bu sahtekarların bazı bölgelerde büyük markaların taklit çuvallarında sahte gübre sattığını ifade etti. "Tarım İl Müdürlüklerine İhbar Edin" Güvendi, sahte gübreciler piyasanın az da olsa altında fiyatı vererek, gübre markası gözetmeksizin her çeşit ürünü çiftçilere satmaya çalıştıklarını belirterek, "Bu sahtekârlar çiftçilerimizin bir yıllık emeğinin heba olmasına sebebiyet veriyor. Ayrıca sahte gübre kullanımı tarım topraklarımızda onarılması güç ve pahalı zararlara yol açıyor" diye konuştu. Çiftçilerin aldığı gübrenin spektlere (içeriğinin çuvalın üzerinde yazan ile aynı olması) uygun olduğuna bakması, gramajının tam olduğunu kontrol etmesi gerektiğinin altını çizen Güvendi, "Gübre aldığında herhangi bir şüphe duyması halinde, Tarım il müdürlüklerine, Tarım ilçe müdürlüklerine ve hatta Tarım Kredi Kooperatiflerine başvurabilirler. Kooperatiflerimiz çiftçilerimizin neler yapabileceğine ilişkin onları bilgilendirerek, yönlendirecektir" değerlendirmesinde bulundu. Binlerce Çiftçi Brüksel’i Traktörlerle İstila Etti »» Avrupa ülkelerindeki çiftçiler, Avrupa Birliği'nin (AB) tarım ve hayvancılık politikalarını protesto etme amacıyla Brüksel’de toplandı. Yaklaşık bine yakın traktör Almanya, Belçika ve Hollanda’nın değişik şehirlerinden gelerek Avrupa Birliği kurumlarının bulunduğu Schuman meydanında trafiği kilitledi. Gösteri esnasında zaman zaman maytap atan çiftçiler polisin biber gazına maruz kaldı. Süt üretiminde litre başına yaklaşık 0,25 Euro kazanan çiftçiler, bunun 0,45 Euro olmasını istiyor. AB ülkelerinin tarım ve hayvancılıktan sorumlu bakanların bugün Brüksel'de yapacakları toplantıda bu konuyu da ele alacak. Çiftçiler de Brüksel'i kilitleyen gösteriyle bakanlar üzerinde baskı kurmayı amaçlıyor. Çiftçiler Sert Eylemlere Hazırlanıyor Süt üreticilerinin lobi kuruluşu Avrupa Süt Kurulu’nun (EMB) Belçika Sözcüsü Erwin Schöpge bugün Avrupa’dan ciddi bir çözüm gelmediği takdirde daha sert eylemlere hazırlanacaklarını belirtti. Alman süt üreticileri başkanı Romuald Schaber ise çözüm bulunmadığı takdirde çok farklı şeyler olabileceğini ifade etti. Schaber, "Bildiğimiz ta- rım ve hayvancılık tamamen yok olabilir" diyerek tepkisini dile getirdi. Brüksel Polis yetkilileri ise vatandaşları uyararak toplu taşıma araçlarını kullanmalarını tavsiye etti. Kooperatifçiliğimizde Temel İlkeleri Kazanabilir miyiz? »» Bireysel ve toplumsal fayda sağlayarak yöresel kalkınmayı sağlayan, tüm demokratik ülkelerde kabul görmüş ilkeleri ile ekonomik gelişmeye katkı sunan önemli argümanlardan birisi de kooperatiflerdir. Kooperatifçiliğin temel ilkeleri, demokratik yapısı, gelişmiş ülkelerin temel nitelik ve kavramları ile de örtüşmekte, kooperatifçiliğin geliştiği ülkelerde demokrasinin de geliştiği görülmektedir. Gönüllü ve herkese açık ortaklık uygulaması bireysel özgürlüğün diğer bir ifadesidir. Herkesin katılımına açık olması, her anlamda hiçbir ayrımcılığın olmadığının da göstergesidir. Ana sözleşmelerinde ortaklık şartlarının belirlenmiş olması demokratik işleyişini güçlendiren bir unsur olarak görülmelidir. Ancak gerek yasada, gerek tarımsal kalkınma kooperatifi ana sözleşmelerinde yapılan bazı değişiklikler ve düzenlemeler ile, kooperatiflerin çalışma alanı dışındaki kişilerin ortak edilebilmesi, öncelikli amacı ve görevi yöresel hizmet vermek olan kooperatiflerde bazı sorunların oluşmasına neden olabilmektedir. Kooperatifçiliğin en önemli yanlarından biriside demokratik işleyiş itibariyle çok önemli mekanizmaların oluşturulmuş olmasıdır. Bu anlamda kooperatifler için demokrasinin okulu ifadesinin kullanılıyor olması boşuna değildir. Ancak mekanizmaların işleyişinin sağlanması ile ilgili sorunlar vardır. İşleyişi engelleyen en önemli etken ise üretici örgütlenmesindeki kaotik yapıdır. Kooperatiflerde ortakların ekonomik katılımı arzulanan ölçülerde olmamaktadır. Bunun çeşitli nedenleri vardır. Genelde ortakların ekonomik durumları ek ödentilere engel teşkil etmektedir. Proje uygulamalarında özkaynak sorunu yaşanabilmektedir. Risturn ilkesi çok büyük oranda işletilmemektedir. Risturn oluşsa bile sermaye yetersizliğinden dolayı, oluşan risturn sermayeye ilave edilmektedir. Kooperatiflerin özerklik ve bağımsızlık ilkesi en önemli ilkelerinden birisidir. Bu konuda kooperatiflerimizin vesayet altında olmadığını Erol AKAR Köy-Koop Kastamonu Birlik Başkanı söylemek pek mümkün olmasa da kooperatifçiliğimiz adına önemli bir kazanım olduğu kesindir. Kooperatif yöneticilerimizin ve ortaklarının eğitimi son derece önemlidir. Diğer taraftan toplumun kooperatifçilik konusunda bilinçlendirilmesi, geçmişte olduğu gibi bu günde ilkokuldan başlayan birlikte iş yapma, dayanışma ve toplumsal kalkınma bilincinin oluşması için kooperatifçilik konusunda verilecek eğitim de son derece önemli olacaktır. Ülkemizdeki kooperatifçilik alanında en önemli sorunlardan birisi de kooperatifler arası işbirliğinin ve dayanışmanın sağlanamamış olmasıdır. Üretici örgütlenmesinde ki kaotik yapı örgütlerin dışa dönük rekabeti değil içe dönük, örgütler arası olumsuz rekabeti getirmiştir. Dolayısıyla bir işbirliği ortamı sağlamak mümkün olamamıştır. Hiç şüphesiz kooperatifler devlete ve topluma karşı sorumludurlar. Hem ekonomik hem de sosyal sorumlulukları vardır. Bu sorumluluklarını yerine getirmek, kalkınmanın sürdürülebilirliğini sağlamak kooperatiflere düşen görevler arasındadır. Doğaldır ki devletin de dar ve orta gelir gruplarının refahı için kooperatiflerin gelişmesini sağlamak ve anayasal görevini yerine getirmek gibi bir zorunluluğu vardır. . 12 Ekim 2015 Köy-Koop Haber TARIM Ordu’da 11 Bin Dönüm Büyüklüğünde Tarım Arazisi HES ve Maden Ocağı Kurbanı ‘Sütçüler Kekiği’ Dünyaya İhraç Ediliyor »» Ordu’daki tam 11 bin 491,80 dönüm, yani yaklaşık 1641 futbol sahası büyüklüğündeki tarım arazisinin HES’ler, taş ocakları ve maden işletmeleri tarafından yok edildiği ortaya çıktı. »» Isparta'daki endemik bitki türlerinden Sütçüler kekiği, ilçedeki yüksek kesimlerden toplanıp kurutulduktan sonra, ihraç ediliyor. Ordu Doğa ve Yaşam Alanlarını Koruma Platformu üyesi Ertuğrul Gönül’ün İl Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü’ne verdiği dilekçeye verilen yanıtta, Ordu’da 1 Ocak 2000 ile 31 Ağustos 2015 tarihleri arasında toplam 11 bin 80 dönüm tarım arazisinin yok edildiği öğrenildi. Bu yıllar arasında yok edilen tarım arazileri Mülga Köy Hizmetleri İl Müdürlüğü arşivlerinde yer alıyor. Müdahale Edilmezse Tehlike Büyüyecek Evrensel’den Sinem Uğurlu’nun haberine göre, Ordu Doğa ve Yaşam Alanlarını Koruma Platformu üyesi Ertuğrul Gönül, “Yıllardır HES’lerin, taş ocaklarının, maden aramalarının doğaya verdiği zararları dile getiriyoruz. Verdiğimiz dilekçe ile 1995 yılında başlayan HES, taş ocakları ve maden işletmeleri ile ne kadar tarım alanının yok edildiğini öğrenmek istedik. Ordu Büyükşehir kapsamına alındığı için Özel İdare yetkisiyle verilen yerleri öğrenemedik, ama Gıda Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlüğü kanalı ile tarım arazilerinin tarım dışı kullanımına verdiği yerlerin miktarını öğrendik. HES’ler için 10 bin 380,80 dekar (dönüm), maden ocakları için 144,8 dekar (dönüm); taş ocakları için 966,2 dekar (dönüm) tarım arazisinin yok edilmesine izin verilmiş. 01 Ocak 1995-31 Aralık 2000 yılları arasında yok edilen tarım arazileri ve bundan sonra yok edilmek isteneler de hesaba katıldığında tehlikenin boyutu daha iyi anlaşılacaktır. Müdahale edilmezse tehlike daha da büyüyecek” dedi. ‘Göçe Neden Oluyor’ Ertuğrul Gönül, “Tarım arazilerinin yok edilmesi yoksulluğa neden oluyor. Tarım arazisini kaybeden üreticiye göç etmekten başka çare kalmıyor. Bu da şehirlerde ucuz işgücünün yaratılmasına neden oluyor” diyerek Türkiye genelini düşündüğümüzde tarımda dışa bağımlılığın gerekçeleri de ortaya çıkmaktadır, ifadesini kullandı. ‘Geleceğimize Sahip Çıkalım’ Tarım arazileri dışında orman ve meralar da hesaba katılırsa geleceğimize sahip çıkmanın acilliği daha iyi anlaşılıyor ifadesini kullanan Gönül, “Bu topraklar geleceğimiz. Her bireye, kuruluşa görev ve sorumluluk düşüyor. Birileri kâr edecek diye topraklarımızın, sularımızın, ormanlarımızın yok olmasına seyirci olmamalıyız. Herkesi birlikte mücadeleye davet ediyoruz” dedi. . Ormanlarımız Özelleşiyor mu! »» Orman Genel Müdürlüğünce hazırlanan ve Bakanlar Kurulundan geçerek 20.03.2015 tarihinde resmi gazetede yayınlanan “Orman Ürünlerinin Satış Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik” çıkarılmıştır. Bu yönetmelik yayınlandıktan 3 ay sonra, yani Haziran ayında yürürlüğe girmiştir. Yürürlüğe giren yönetmelikle birlikte; • Orman ürünlerinin satış işlemleri ÇOK YILLIK olarak yapılabilecektir. Anayasamızın 169. Maddesinde ise “Devlet ormanları kanuna göre, Devletçe yönetilir ve işletilir.” denilmektedir. Ancak orman ürünlerinin çok yıllık satışının yapılabilmesi ormanların özel sektöre açılmasını ifade etmekte ve buda Anayasamıza aykırı bir maddedir. Ayrıca Devletimizin himayesinde işlendirilen ve tek geçim kaynağı orman üretimi olan köylülerimiz, özel sektörün eline bırakılacak, belkide hiç iş dahi verilmeyecektir. • Biyokütleden Elektrik enerjisi üreten tesislere yakacak odun, kesim artıkları, süceyrat odunu ve kökler tahsisli satış usulü ile satılabilecektir. 6831 sayılı Orman Kanununun 37. Maddesinde yukarıda yazılan ve yıllık üretim programında olmayan ürünlerin toplama izni öncelikle Kooperatiflere ve köylülere verilir. Yapılan düzenleme ile kooperatiflere ve köylülere verilen bu öncelik hakkı ortadan kaldırılmaktadır. Buda Orman Kanununun 37. Maddesine aykırı bir düzenleme olmuştur. • Yıllık odun hammadde işleme kapasitesi 25.000 m3 ve üzeri olan her türlü fabrika ve tesislere, yıllık kapasite ve kullanım miktarlarına göre Genel Müdürlükçe tahsisen odun ve dikili ağaç satılabilecektir. Bu maddede ki “DİKİLİ AĞAÇLARIN” tahsisi ile yapılacak uygulama, ormanlarımızın yegâne koruyucuları olan orman köylülerimizin ve kooperatiflerimizin orman dışına itilmele- Özkan KAPUCU Orman Mühendisi rine sebep olacaktır. Çünkü tahsisen dikili ağaç alacak olan özel sektör temsilcileri doğal olarak kendi ticari amaç ve hedeflerini gerçekleştirmek isteyeceklerdir. Bu nedenle de zor şartlarda çalışan ve tek geçimi orman üretimi olan köylülerle çalışmayıp kendi profesyonel ekiplerini kuracaklardır. Buda orman köylülerinin ve kooperatiflerin devre dışı kalmaları demektir. Tabiki profesyonelleşmek kötü değil ancak ülkemizde kırsal kesimde yaşayan önemli bir nüfus gerçeği de bulunmaktadır. Biz buralarda zor şartlarda yaşamaya çalışan orman köylülerimizi yaşadıkları bölgelerde tutabilecek, yani göçü önleyebilecek çalışmalar yapmamız gerekirken maalesef bu şekilde göçü artırabilecek çalışmalar yapıyoruz. Uygulamaya başlanılan yönetmeliğin bu maddesi de Anayasamızın 170 ve 171. Maddeleri ile Orman Kanununun 40. Maddesine aykırı düzenlenmiş bir maddedir ve kırsalda yaşayan orman köylülerimizin ve kooperatiflerimizin haklarını elinden almaktadır. Orman Genel Müdürlüğümüz son yıllarda zaten dikili ağaç satış uygulamalarına ağırlık vererek dikili satış uygulamasını artırmaya çalışmaktaydı. Bu uygulamaların artmasıyla birlikte orman köylülerimizin sıkıntıları ve mağduriyetleri de artmaya başlamıştır. Şimdi ise bu yönetmelikle çok yıllık satışların yapılabilmesinin, fabrika ve tesislere de tahsisli dikili ve orman ürünlerinin satışının yapılabilmesinin önü açılmıştır. Buda orman köylümüzün elinden işlerinin alınması demektir. Yani kısacası kırsaldan kente göçün artması demektir. Durum bu şekilde olunca insan sormadan edemiyor. Ormanlarımız özelleşiyor mu? Acaba Sinop’un Ayancık ilçesinde bulunan Zindan ve Çangal ormanlarının 1928 yılında özelleştirilmesiyle başlayan ve 1945 yılında zor bela Bakanlar Kurulu kararı ile sözleşmenin fesih edilmesiyle son bulan katliam gibi işletim sistemi, şimdi bütün ormanlarımızın üzerinde mi uygulanacak? Türkiye'de sadece Isparta'nın Sütçüler ilçesinde yetişme alanı bulunan yayla kekiği, pazarda "Sütçüler kekiği" ya da "toka kekiği" olarak biliniyor. İlçedeki Beydilli, Sarımehmetler, Gümü, Çandır, Bekirağalar, Kasımlar ve Kesme köylerinde yoğun olarak bulunan kekiğin hasadı, buradaki vatandaşlarca eylül ayında yapılıyor. Alçak kesimlerin yanı sıra rakımı 2 bini bulan yerlerden de toplanan kekik, bazen evlerin önünde bazense yüksek rakımlı yaylalarda kurutulmaya bırakılıyor. Kurutma işleminin ardından ilçeye gelen aracılar tarafından alınan kekik, ABD başta olmak üzere, Almanya, Hindistan, İtalya, İngiltere, İsveç, Rusya, Hollanda, Avustralya, Macaristan, Kanada, Polonya ve Japonya gibi birçok ülkeye ihraç ediliyor. Odun dışı orman ürünlerinin başında gelen Sütçüler ilçesindeki endemik kekik türü ile ilgili olarak hasadın başladığı ilçedeki Beydilli, Sarımehmetler, Gümü, Çandır, Bekirağalar, Kasımlar ve Kesme köylerinde vatandaşlar eğitim alıyor. Doğal dengenin korunması, devamlı gelir getiren ürünün sürekliliğini sağlamak ve daimi ürün alabilmek amacıyla toplama işini yapanlara şartname imzalattırılıp, kekiğin sürdürülebilirliği açısından en az zarar göreceği çiçeklenme sonu döneminde toplanmasına izin veriliyor. 2014 yılında yaklaşık 400 ton üretilen kekik için 2015 yılında ise 500 ton civarında üretim bekleniyor. Kekik, kuru ya da yaş olarak bölgedeki işleme tesislerinde değerlendiriliyor. Toplanmasından kekik yağı olarak ihracatına kadar geçen süreçte yöre halkına yaklaşık 2 milyon lira ek gelir sağlıyor. GÜBRETAŞ Çiftçi Çocuklarına 275 Lira Burs Verecek »» GÜBRETAŞ, başarılı ziraat fakültesi öğrencilerine 4 yıl boyunca karşılıksız eğitim bursu verecek. Eğitim Bursu için 15 Ekim'e kadar internet üzerinden başvuru yapılabilecek. Sosyal sorumluluk çalışmaları kapsamında tarım sektöründe nitelikli insan gücünü desteklemeyi amaçlayan GÜBRETAŞ, ziraat fakültelerinde eğitim görüp ekonomik desteğe ihtiyacı olan belli sayıda çiftçi çocuğuna ilk sınıftan başlayarak, lisans eğitimi boyunca geri ödemesiz Eğitim Bursu desteği veriyor. 2015-2016 öğrenim döneminde 275 TL olarak belirlenen GÜBRETAŞ Eğitim Bursu için başvurular 14 Eylül'de başladı. GÜBRETAŞ Eğitim Bursu desteğinden yararlanmak isteyen ziraat fakültesini bu yıl kazanan öğrenciler, 15 Ekim 2015 tarihine kadar internet sayfası üzerinden burs için başvuru yapabilecek. Başvurularda çiftçi çocuğu olmak ve ziraat fakültesinin Bahçe Bitkileri, Tarımsal Yapılar ve Sulama, Bitki Koruma, Tarla Bitkileri, Toprak Bilimi ve Bitki Besleme bölüm- K lerinden herhangi birinin hazırlık veya 1. sınıfına bu yıl kayıt yaptırış olma şartları aranıyor. Başvuru sonuçları da 13 Kasım tarihinde şirketin web sitesinde açıklanacak. Öğrenim dönemi boyunca öğrencilere, toplam 9 ay ödemenin yapıldığı GÜBRETAŞ Eğitim Bursu'nda, başvuru sonuçları da 13 Kasım 2015 tarihinde şirketin web sitesinde açıklanacak. Eğitim desteğinden toplamda 225 öğrenci yararlanacak. öy-Koop Merkez Birliğimizin uzun seneler fahri danışmanlığını yapan SDÜ Eski Rektörü, Prof. Dr. M.Lütfü Çakmakçı ile SDÜ Öğretim Üyesi Prof.Dr.Aynur Gül Karahan 3 Eylül 2015 tarihinde Ankara’da düzenlenen nikahla hayatlarını birleştirdiler. Köy-Koop olarak yeni evli çifti kutlar hayat boyu mutluluklar dileriz. Köy-Koop Haber Ekim 2015 TARIM Süt Zirvesi Toplanıyor »» Kuşadası’nda düzenlenecek 3. Ulusal Süt Zirvesi’nde, yılda 19 milyon ton ile öncü ülkeler arasında yer alan Türkiye’nin, sektörde yeniden yapılanması gündeme gelecek. 6 ve 7 Kasım 2015 tarihleri arasında Kuşadası Efes Fuar ve Kongre Merkezi’nde gerçekleştirilecek 3. Ulusal Süt Zirvesi, Türkiye’nin dört bir yanından üreticileri ağırlayacak. Türkiye Süt Üreticileri Merkez Birliği ile Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Aydın İl Müdürlüğü önderliğinde Platform Fuarcılık tarafından düzenlenecek zirveye, son günlerde en çok tartışılan süt fazlalığı konusu damga vuracak. Türkiye’nin yılda 19 milyon ton ile üretimdeki başarısına karşın kişi başı 24 litre tüketimle birçok Avrupa Birliği ülkeleri ve Amerika’nın gerisinde kalması da yine zirvenin ana gündem maddeleri arasında yer alacak. Sektör Temsilcileri Açısından Oldukça Faydalı Olacak Türkiye Süt Üreticileri Merkez Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Fatih Salih Okumuş, zirvenin küçükbaş ve büyükbaş hayvancılık sektörünün gelişmesi, süt verimliğinin ve kalitesinin artırılarak sürdürülebilir üretimi ile pazarlanmasını sağlamak için büyük önem taşıdığını söyledi. İlk iki zirvede elde edilen başarılı sonuçların tüm sektör için verimli bir kaynak halini aldığına dikkat çeken Okumuş, "Zirve, Anadolu Expo Canlı Süt ve Besi Hayvanları Fuarı ile eş zamanlı düzenlenecek. Bu da sektör temsilcileri açısından oldukça faydalı olacak. Gelecek ile ilgili planlamalarda üreticinin yeniden yapılandırılmasının tartışılacağı süt zirvesinde bir tarafta üretici diğer tarafta ise süt işleyen tesis yetkilileri yer alacak. Tüm sektör ile ilgili yasal alt yapıyı oluşturan kamuda ve bu taraflara yol gösteren ışık tutan üniversiteler ve akademisyenler de katkı koyacak" dedi. Traktör Seçerken Nelere Dikkat Edilmeli! »» Dünya’nın en güçlü traktörü 900 beygir gücünde... İyi de ihtiyacımız olan traktör bu mu? Doğru olan traktör, çok güçlü olan mı? Yoksa sizi yarı yolda bırakmayacak kadar güçlü olması yeterli mi? İçimizdeki güç isteği bizi yanıltmasın. “Güçlü olan büyük olan değil, amaçladığını gerçekleştirendir”, John Keats. hammadde fiyatlarındaki artış, GDO gibi temel pek çok zorluğa rağmen övünülecek bir endüstri olmayı başardığını söyleyen Bircan, "Sektör yeni ve daha ileri hedeflerle bu övgüyü devam ettirmeye kararlı. Bunun için birlikte; bilimi, teknolojiyi kullanarak, paylaşarak daha çok öğrenerek üretmemiz ve küreselleşen dünyada yerimizi sağlamlaştırmamız gerekiyor. Ulusal Süt Zirvesi bu açıdan önemli fırsatlar yaratacak" diye konuştu. Herkesin Derdi Süt Piyasasındaki Olumsuzlara Çözüm Üretmek Fırsat Yaratacak Platform Fuarcılık Genel Müdürü Gül Ceylan ise zirvenin üreticinin en önemli sorunu "pazarlamaya" çözüm önerileri getireceğine dikkat çekti. Sektörün 300 bin kişiyi doğrudan ilgilendirdiğini söyleyen Ceylan, "Süt sektörüne devlet desteğiyle ciddi katkı sağlandı ve üretim arttı. Ancak sektörün bu kadar gelişmiş olmasına karşın maliyet artışı nedeniyle üretici istediği karı elde edemiyor. Üretici yemi dövizle alıyor ama döviz arttı, mazota zam geldi. Sanayici de geçen yılki fiyattan ürün almak istiyor. Bu zirve sütün doğru şekilde pazarlanamamasının nedenleri ortaya koyacak. Bir süt tozu fabrikası kurulması dahi gündeme gelebilecek. Herkesin derdi süt piyasasındaki olumsuzlara çözüm üretmek" dedi. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Aydın İl Müdürü Mustafa Bircan da zirvenin, Türkiye’nin tek ihtisas fuarı ile eş zamanlı aynı mekanda düzenlenmesinin sektör için büyük katkı sağlayacağını söyledi. Süt sektörünün; son yıllarda yaşanan yem 2 gün sürecek zirvede 30 başlık altında 2023 hedefi, süt bilgi ve güvenirliği, tedarik yönetmeliği, devlet desteklemeleri, tüketimi artırıcı politikalar, kayıt dışı ile mücadele gibi konular ele alınacak. Ayrıca sektöre katkı sağlayanlar da ödüllendirilecek. 'İnsansız Hava Araçları' İle Tarım Arazileri Denetlenecek »» Tarım arazilerinde verimliliği artırmak, ilaç, gübre ve su miktarının gerektiği kadar ve en düşük seviyede kullanımını sağlamak için belirlenen pilot alanlarda, insansız hava araçları, üzerlerindeki termal kameralarla uçuşlar yapacak. Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi ve TÜBİTAK tarafından hazırlanan "Uzaktan Algılama ve Hassas Tarım" projesiyle, tarım arazileri, askeri alanda kullanılan insansız hava araçlarıyla denetlenecek. Uçuşlar sırasında elde edilen veriler, ziraat mühendisleri ve uzmanlarca değerlendirilerek, o arazide kullanılan tüm materyallerin ayarlamaları gerçekleştirilecek. Böylece toprağın daha verimli ve uzun süreli kullanımı sağlanacak. Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Gökhan Söylemezoğlu, projenin çiftçilere büyük fayda sağlayacağını, özellikle tarımda büyük tasarruf oluşturacağını bildirdi. 13 Stratejik öneme sahip fındık, çay, buğday, üzüm gibi temel ürünler başta olmak üzere tarımsal faaliyetin yapıldığı tüm arazilerde uygulanabilecek çalışma sayesinde toprağın kullanım ömrünün uzayacağını vurgulayan Söylemezoğlu, "Ürünlerimizde verim artacak ve topraklarımızda yeterince ilaçlama yapılacak" dedi. Tarımsal işletmelerde makine giderleri genellikle birinci sırada yer alıyor. Tarlaya döktüğünüz alın terinizi gereksiz yere harcamak istemezsiniz. Üreticiler olarak doğru makineleri seçmeli ve makinelerini daha etkin kullanmalıyız. Bu nedenle işletmelerin büyüklüğü, yapılacak iş ve işlemler dikkate alınmalı. Böylece işletme daha verimli hale getirilebilir. Tarım işletmesindeki ekonomik sürdürülebilirlik, önemli ölçüde işletmecinin makine kullanım ve seçme yeteneğine bağlıdır. Yapılan anketlere göre işletme sahipleri traktör alırken en çok şu noktalara dikkat ediyorlar: • Traktör gücü, • Yedek parçasının bulunma kolaylığı ve ucuzluğu, • Servis imkânları, • Kuyruk mili özellikleri, • Vites seçenekleri, • Lastik özelliklerinin iyi olması, • Hidrolik direksiyona sahip olması, • Çift çeker olması. Asıl dikkat edilmesi gereken nokta, traktörün gücü ya da fonksiyonları değil traktörün işlevselliğidir. Gelişen teknoloji ile birlikte çok güçlü iş makineleri üretilmeye başlandı. Çeşitli kalite ve kapasitede ürün bulmak çok kolay. Artık alıcının önünde çok daha fazla seçenek mevcut. Bu seçenekler çoğu zaman dikkat dağıtıcı olabiliyor. Pazar büyüdüğü için rekabet şartları üretici lehine gerçekleşerek fiyatlar bir nebze düşmektedir. Ancak traktör alırken dikkat etmemiz gerekli tek nokta fiyatlar değildir. Traktör alırken fiyatla birlikte ürünün işletmeye etkilerine de dikkat etmeliyiz. Traktörü seçerken kriterleriniz ihtiyaçlarınız olmalı. Öncelikle satın alacağınız traktörü hangi amaçlar için ve hangi şartlar altında kullanacağınızı düşünün; • Arazi büyüklüğü, • Toprak özellikleri, • Diğer ekipmanlar, • İşletmenizin iş yükü, üretim şekli, • İklim şartlarını göz önünde bulundurun. Bu koşulları incelediğimizde ihtiyacımız olan traktöre bir adım daha yaklaşmış olacağız. Kadir Oğuzhan YIL Ziraat Mühendisi fazla zorlayan işe uygun traktör seçimi size rahat bir nefes aldırabilir. Sürdürülebilir bir fayda elde etmek için nasıl bir traktör almalıyız? Bu bizim için çok önemli; onca emekle kazandıklarımızı gereksiz yere sarf etmek istemeyiz. Türkiye’de yakın zamanda arazi toplulaştırma faaliyetleri başladı. Çiftçilerimizin arazileri daha derli toplu olacak. Bölünmüş topraklar yerine tek parça arazi daha kontrol edilebilir olacaktır. Traktör alırken arazilerin ortak kullanım koşulları göz önünde bulundurularak gereksiz işletme giderleri önlenebilir. Traktör toprağı sıkıştırdığından ağırlığı oldukça önemli. Traktörde ağırlık güç ile birlikte artmaktadır. Gereğinden güçlü traktörlere rağbet göstermemeli gereksiz ekipmanlardan kaçınmalıyız. Toprağımızın özellikleri doğrultusunda uygun ağırlıktaki traktörü seçmeliyiz. Örneğin; kil oranı fazla olan araziler nemli olduğunda ağırlıktan çok etkilenirken, kum oranı fazla olan topraklar daha az etkilenir. Sahip olduğumuz ekipmanların güç istekleri farklılık göstermektedir. Kullandığınız makineler kabine ya da hidrolik donanıma ihtiyaç duyabilir. Alacağımız traktör diğer ekipmanlarla uyumlu olmalı ve güç yetirebilmelidir. İşletmeler çok hızlı büyüye biliyor. İleriye dönük ihtiyaçları karşılayabilme açısından hesaplar yapmayı unutmayın. Her işe uygun bir makine mutlaka vardır. Kuyruk miline ya da hidrolik sisteme çok ihtiyacınız olabilir. Belki de size lazım olan çeşitli hız seviyesidir veya çeki gücüdür. İşletmenizde sizi en Traktör alırken en akılcı yollardan biri onu arazide yük altında kullanarak test etmenizdir. Traktör gerçek gücünü çalışırken gösterecektir. Unutmayın onu ağır şartlar altında çalıştıracağız. Neler yapabildiğini kendi gözlerimizle görmemiz gerekiyor. “Bin bilsen de, bir bilene danış” denir. Tecrübelerimiz bizim en güvenilir kaynağımızdır. Fakat tecrübeli olmak yeniliklere kendimizi kapayacağımız anlamına gelmiyor. Bir yandan yenilikleri, farklı yöntemleri ve araçları takip ederken bir yandan da işleri yürütmek oldukça zordur. Bu nedenle bazen bize yardımcı olabilecek bazı kaynaklara ihtiyaç duyarız. Peki, böyle bir kaynağı nereden bulacağız? Tarım makineleri alırken, konu uzmanı ziraat mühendislerine danışılmasında fayda bulunmaktadır. Üreticilerimiz bu konuda bilgi almak için ziraat fakültelerinin Tarım Makinaları ve Teknolojileri Mühendisliği bölümlerine ya da ve tarım il/ilçe müdürlükleri, kooperatifler, üretici birlikleri gibi kuruluşlardaki konu uzmanı ziraat mühendislerine başvurabilirler. “Bereket bilgi ve tecrübenin emekle harmanlanmasıyla gelir.” Sürdürülebilir toprak ve arazi yönetiminin teşviki: üretken bir gıda sistemi sağlamak, kırsal yaşamı geliştirmek ve sağlık bir çevre elde etmek için esastır. 14 Ekim 2015 Köy-Koop Haber KOOPERATİFÇİLİK Dünyadan Kooperatif Keçiboynuzunu Ne Kadar Tanıyoruz ve Değerini Biliyoruz? Hikâyeleri Dr. Nezaket CÖMERT / Dr. Erhan EKMEN Değerli Kooperatifçi Dostlar, Uzun süredir sizlerle burada Dünyanın çeşitli ülkelerinden, geçmişten gelen hikayeler paylaştık. Bu sefer bir değişiklik yapıp bizden bir hikayeyi sizlerle aktaracağız. Ama bu hikaye alışılageldiği üzere geçmişten değil gelecekten olacak. Dünya tarihinin en büyük örgütlü mücadelelerinden birini verip büyük zaferler kazanarak 92 yıl önce kurduğumuz Cumhuriyetimizi kuruluş yıldönümünü kutluyoruz. Bizlere bu Cumhuriyeti emanet eden Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşların ve Cumhuriyeti korumak için bugün dahi canlarını feda etmeye devam eden şehitlerimizi ve gazilerimizi şükranla, minnetle ve saygıyla anıyoruz. Baklagiller familyasından bir Akdeniz bitkisi olan keçiboynuzu ülkemizin Akdeniz kuşağında çalı ve ağaç formunda yetişen bir bitki türüdür. Harnup olarak ta bilinen baklaları yani meyveleri yenen bir bitkidir. Tarihi belgelerde keçiboynuzuna M.Ö. 4000 yıllarında Mısır’ da rastlanmaktadır. Bir Akdeniz bitkisi olarak buradan Akdeniz bölgesindeki diğer ülkelere yayıldığı, iklime uyum sağladığı ABD ve Avusturalya’da da yetiştiği görülmektedir. Yabani formda ve kolay yetişmesi yaygınlaşmasında önemli rol oynamıştır. Ticari değerinin artması kültüre alınmasına ve yeni çeşitler geliştirilmesine yol açmıştır. Ülkemizde Akdeniz Bölgesinden Hatay’dan başlayıp Marmaris’e oradan da İzmir’e kadar ulaşan kıyı şeridi keçiboynuzunun doğal yetişme alanlarıdır. Ülkemiz keçiboynuzun yetiştiği şanslı coğrafyalardan biridir. Keçiboynuzu üretimi büyük ölçüde orman tali ürünleri arasında yer almakta ve orman köylüleri tarafından toplanmaktadır. Dünyada 200.000 hektar alanda keçiboynuzu üretimi yapıldığı, bununda 150.000 hektarının Akdeniz ülkelerinde olduğu belirtilmektedir. Ülkemizdeki üretim alanında 13.000 hektar olduğu ifade edilmektedir. Yıllara göre değişmekle birlikte dünya üretimi 320.000 ton civarında ülkemizdeki üretimi yaklaşık 15.000 ton olduğu, ihracatımızın ise 5000 ton civarında olduğu dile getirilmektedir. Keçiboynuzu eski yıllarda şeker yerine ve yapılan tatlılarda kullanılırdı. Günümüzde beyaz şeker üretimi ve tüketiminin artması ile bu kültür büyük ölçüde kayboldu. Meyvesindeki zengin besin maddeleri ile insanlar ve hayvanlar için olduğu kadar bitkiler içinde önem taşımaktadır. Keçiboynuzunun meyvesi beslenmede olduğu kadar sanayide de kullanılan hammaddelerden biridir. Bilimsel adı ‘ceratonia siliqua’ olan keçiboynuzunun meyvesinin etli olan kısmı kadar çekirdeği de değerlidir. Uluslararası Kooperatifler Birliği’nin (ICA) Antalya Konferansı Uluslararası Kooperatifler Birliği’nin Büyük Genel Kurulu ve bu kapsamda yapılan küresel düzeyde konferansı 10-13 Kasım 2015 tarihinde Antalya’da gerçekleştirilecek. Bütün ülkelerden, Dünyanın en büyük ve en tanınmış kooperatifleri ülkemize gelecek. Bazıları öyle büyük ki, ciroları küçük bir ülkenin bütçesi kadar. Yaklaşık 1 hafta sürecek etkinlik aynı tarihlerde aynı yerde yapılacak G20 Konferansıyla peş peşe yapılacak. Yani Dünya Liderleri ile ekonominin devleri bir araya gelecek. Yani kooperatifçilik Dünya sorunlarının çözümünde önemli bir araç olarak gündemdeki yerini daha da pekiştirecek. Konferans sürecince ele alınacak konulara bakıldığında bu durum rahatlıkla anlaşılmakta. Küresel konferans dünyanın üzerinde durduğu politika, ekonomi, yönetişim, ticaret ve teknoloji konularına odaklanacak. Konferansa dünyanın değişik yerlerinden katılacak olan ve değişik alanlarda uzmanlıkları olan seçkin konuşmacılar, düşünce kuruluşları, bölge ve sektör uzmanları ile kooperatiflerin karar vericileri panel tartışmalarına katılarak, karşılıklı tecrübelerini paylaşacaklar. Bu tartışmalarda konuşmacılar, dünyada 2020 yılına doğru önemli küresel sorunların çözümünde kooperatiflerin rolü üzerinde duracaklar. Konferans’ta üzerinde durulacak genel konular şunlar: • Kooperatifçilikte Sürdürülebilirliğin sağlanması ve tanımlanması, • Sürdürülebilir kalkınma amaçlarının uygulanması, • Kooperatifçiliğin özü, değerler ve prensipler, • Kooperatiflerin finansman ihtiyaçları için etkili finansman kaynaklarının sağlanması, • Kooperatiften kooperatife ticaret yapma olanakları, • Pazarda kooperatiflerin rolü. Konferansın Konuları Ülkemiz kooperatifleri içinde bu muazzam organizasyona katılan birkaç kooperatiflerimiz var. Bunlar Uluslararası Kooperatifler Birliği’nin üyeleri ve alt örgütleri- »» Çoğumuz keçiboynuzunu raflardaki pekmezinden aktarlardan, son yıllarda bitkilerle tedavi amaçlı keçiboynuzu ürünlerini televizyonlarda anlatan ve tanıtan uzmanlardan, geleneksel tedavi aramak için gidilen aktarlardaki verilen bilgilerden tanırız. nin yönetiminde yer alıyorlar. Yani genel kurul doğal üyeleri. Ülkemizde gerçekleştirilen böylesine geniş katılımlı bir faaliyete bizden daha fazla örgüt katılması gerektiğini düşünüyoruz. Dünyanın hemen her yerinden gelecek birçok kooperatifçi ile tanışmak, fikir alışverişinde bulunmak ve hatta ortaklıklar kurabilmek için büyük bir fırsat. Kooperatifçilerimizin ayaklarına kadar gelen bu fırsatı en iyi şekilde değerlendireceklerini umuyoruz. Konferansa Özel Konular: • Gençlik Ağı Yürütme Komitesi katılın • Türkiye’nin Kooperatifçilik Hareketine katılın. • The Rochdale Ödül Törenine Katılın • İş Dünyası Araştırma Konferansına Katılın Çekirdeğinden 18 farklı etken madde elde edildiği belirtilmektedir. İçinde barındırdığı pinitol ve teofilin önemli kimyasal maddelerdir. Bu maddeler şeker hastalığı, astım ve solunum yolu enfeksiyonları tedavisinde kullanılan ilaçların etken maddesi bulunmaktadır. Meyvesi kalsiyum ve çinko bakımından zengin A,B, E vitaminleri ve fosfor, kolesterol ve kafein içermeyen bir üründür. Keçiboynuzu tohumundan posasına çeşitli alanlarda kullanılmaktadır. Meyvesi doğrudan tüketildiği gibi işlenerek pekmez üretilmektedir. Lezzeti ve tatlandırıcı özelliği nedeniyle çikolata sanayinde ve pastacılıkta kullanıldığı gibi halk tarafından çoğunlukla meyvelerinden pekmez elde edilerek yaygın olarak tüketilmektedir. Unu Ünal ÖRNEK Ziraat Yüksek Mühendisi uno58@hotmail.com pastacılıkta ve çikolata sanayinde kullanılmakta, çayı yapılmaktadır. Dondurmada kıvam artırıcı, reçel, marmelat, jöle, ilaç kapsülü üretiminde faydalanılmaktadır. Meyvesinin tohumundan zamk yapılmakta, kâğıt endüstrisinde değerlendirilmektedir. Posası hayvan yemi olarak hayvan beslemede, gübre olarak bitkisel üretimde kullanılmaktadır. Tabii yüzyıllardan beri halk arasında geleneksel tedavi amaçlı olarak yapılan birçok hastalığın tedavisinde önerilmekte ve kullanılmaktadır. Bunlardan bazıları öksürük, astım ve nefes darlığına karşı tedavi edici ve testestoron artırıcı afrodizyak olmasıdır. Keçiboynuzu tohumlarının doğada değişmeyen, eşit ağırlıklı ve dayanıklılığı nedeniyle tarih içinde pahalı taşların tartılmasında kullanılmıştır. Bunlar arasında bulunan elmasta karat ölçüsünün keçiboynuzu tohumundan geldiği belirtilmektedir. Nitekim Yunanca keçiboynuzu keration olarak bilinmektedir. Selçuklu ve Osmanlı döneminde de hassas ağırlık ölçüsü olarak kullanılmış 16 keçiboynuzu tohumu bir dirhem (3 gr) olarak kabul edilmiştir. Diğer bir hikaye de keçiboynuzu İngilizcede “carob” olarak adlandırılmaktadır. İngilizce ve Almancada Yahya Peygamberin çölde ekmek olarak tükettiği meyve olduğu için St.Johns Bread Yahya peygamberin ekmeği olarak bilinmektedir. Keçiboynuzu Akdeniz bölgesinde tümüyle yararlanılamayan potansiyel bitkisel üretim kaynaklarından biridir. Daha da önemlisi gübre, ilaç ve su istemeyen en kurak şartlara dayanıklı üretim maliyeti düşük bir bitkidir. Bu özelliği nedeniyle Afrika ülkelerine önerilen yetiştirme alanıdır. Ülkemizde de gerekli önem verildiği takdirde Akdeniz ve Ege’de yağış sorunu yaşanan alanlarda bile üretiminin artırılması mümkündür. Keçiboynuzu ülkemiz için başta insan beslenmesi olduğu kadar hayvansal ve bitkisel üretimde kullanı- labilecek besin maddesince zengin yem ve gübre kaynağıdır. Dünyada ve ülkemizde bilim çevrelerince yapılan araştırmalarda olumlu ve dikkati çeken sonuçlar ortaya konmuştur. Keçiboynuzunun insan ve hayvan beslenmesi kadar sağlığı ile ilgili değerlendirilme yöntemleri ile ilgili araştırmalar devam etmektedir. Son yıllarda dünyada ve ülkemizde sağlık konularındaki faydaları nedeniyle tanınmışlığı artan keçiboynuzu ürünlerinin tüketiminin artması bu konudaki araştırmaların önemini artırmıştır. Keçiboynuzu üretiminden işlenmesi ve pazarlanmasına kadar tüm yönleriyle dikkate alınması gereken bir üründür. Bu konuda dış ticaret yapan çevrelerce üretiminin büyük bir kısmının yapıldığı Akdeniz Bölgesi için petrol kadar kıymetli bir ürün olarak tanımlanmaktadır. Keçiboynuzunun gereği gibi değerlendirildiğinde başta orman köylülerimizi ve çiftçilerimiz olmak üzere işleyen ve ticaretini yapanlara büyük gelir getirmesi mümkündür. Bu satırlarda kullanım alanlarını ve faydalarını tümüyle tanıtamasak bile keçiboynuzu ürünlerinin iç ve dış ticareti ile ilgilenen tüm tarafların ve de ülkemizin büyük gelir elde etmesi mümkündür. Keçiboynuzu üretim ve pazarlama politikamızı yeniden gözden geçirmeliyiz. Dünyadaki gelişmeleri takip ederek, bu yönde politikalar geliştirmeliyiz. Dünyada keçiboynuzu üreten ülkelerdeki gelişmeler dikkatle takip etmeli, gereğinde işbirliği yapmalı, bilimsel çalışmaları teşvik etmeli, ülkemizde keçiboynuzu ürünlerinin üretimini ve tüketimini, keçiboynuzu posasından üretilen gübre ve yemin kullanımını desteklemeliyiz. Keçiboynuzu ile tümüyle benzer özellikler taşımasa da Güney Kore’nin dünya markası olarak ortaya koydukları Kırmızı Ginseng üretim ve pazarlaması önemli bir örnektir. Güney Kore’nin Ginseng ’de izlediği üretim ve pazarlama yöntemi incelemeli ve uygulama imkânlarını araştırmalıyız. Akdeniz’in petrolü olarak ifade edilen keçiboynuzundan gereği gibi faydalanmanın yolu bulmalıyız. . Köy-Koop Haber Ekim 2015 TARIM Hayvancılıkta Hassas Tarım Uygulamaları »» Tarımsal üretimin tarihsel gelişimine baktığımızda, tarımsal faaliyetler insan gücünden hayvan gücüne ve daha sonrada traktör gücüne dayalı bir gelişim göstererek sürdürülmektedir. Son yıllarda ise traktör gücüne geçişin bir devamı olan ve hassas tarım (Precision Farming (Smart Farming)) olarak nitelendirilen ileri teknoloji uygulamaları tarımsal üretimdeki evrimin günümüzde geldiği noktadır. ABD ve AB ülkeleri gibi gelişmiş ülkelerde özellikle 1990’lı yılların başından itibaren hassas tarım uygulamalarına yönelik çalışmalara başlanılmıştır. Ülkemizde de yeni bir tarımsal yöntem olan bu alanda bazı bilimsel çalışmalar yapılmaktadır. Hassas tarım “Akıllı Tarım”, “Alana Özgü Tarım”ve “Yerine Göre Tarım” gibi değişik isimlerle de ifade edilmektedir. Hassas tarım uygulamaları geleneksel tarım uygulamalarının aksine; gelişmiş bilgi ve iletişim teknolojilerinin kullanıldığı, insana, , bitkiye, hayvana ve çevreye duyarlı, üretimde düşük maliyet ve değişken girdi kullanımı ile birlikte yüksek gelir düzeyini hedefleyen, bitkisel ve hayvansal üretimde kalite ve verimlilik faktörlerini ön planda tutan uygulamalardır. Bitkisel ve hayvansal üretimde kullanılan hassas tarım uygulamalarının temelini oluşturan ileri bilgi ve iletişim teknolojileri; veri tabanını arşivleyen Coğrafi Bilgi Sistemleri (CBS), arazi ile tarım makinalarının koordinatlarını belirleyen Uydularla Konum Belirleme Sistemleri (GNSS) ve Uzaktan Algılama Sistemlerinden (RSS) oluşmaktadır. Hassas tarım uygulamaları, özellikle gelişmiş ülkelerde bitkisel üretimde olduğu gibi hayvansal üretimde de kullanılmaktadır. Çünkü günümüzde, dünyada hayvansal üretimde karşılaşılan bazı zorluklar vardır ve bu zorlukları genel olarak şu başlıklar altında toplamak mümkündür : • Dünya nüfusunun artışına paralel olarak, insanlığın beslenme sorununun çözümünde çiftlik hayvanlarının sayısının arttırılması zorunluluğu ve buna bağlı olarak hayvan refahı, hayvanların dengeli beslenmesi v.b sorunların ortaya çıkması • Gelecek 15 yıl içerisinde dünyada et tüketimine olacak talebin % 40’dan fazla olacağının beklenmesi, (FAO 2010) • Hayvan sağlığı ve sağlıklı gıda arasındaki ilişki, • Çevresel sorunlar, • Ekonomik sorunlar (fiyat oluşumu, katma değer oluşturma v.b) Dr. Nezaket CÖMERT Ziraat Yüksek Mühendisi nezaketcomert@yahoo.com Yukarıda belirtilen zorlukların aşılmasında hassas tarım uygulamaları etkili ve çağın gereklerine uygun bir çözüm yolu olarak görülmektedir. Bu uygulamalar, her bir hayvandan alınacak verimi en yüksek seviyeye çıkarmak için ileri bilgi ve iletişim teknolojilerinin kullanımına olanak sağlamaktadır. Bu teknolojiler sayesinde 24 saat sürekli kontrol sağlanarak, Radyo frekans kimlik belirleme (RFID) sistemi ile hayvan sağlığı, yem tüketimi, süt verimi, su ihtiyaçları ve iklim gibi çevresel faktörleri anlamak ve hayvanların ihtiyaçlarına göre gösterdikleri tepkileri net bir şekilde elde etmek mümkündür. Bu kapsamda bu bilgileri elde etmek için kulak, tasma, ayak bilekliği, enjekte edilebilen kimlik belirleme cihazları kullanılmaktadır. Oysaki geleneksel hayvansal üretim metotlarında büyükbaş, küçükbaş ve kanatlı hayvan v.b diğer çiftlik hayvanları sürülerinde tüm hayvanların su, yem ve barınak ihtiyaçlarının aynı olduğu ve ortalama olarak aynı verim düzeyine sahip oldukları varsayılır. Bu varsayıma göre; hayvanların havalandırma, ısı, aydınlatma gibi barınak içi fiziksel koşulları ile yem ve su ihtiyaçlarının neler olacağını içeren yetiştiriciliğe yönelik kararlar verilir. Gerçekte ise her bir hayvanın yaşama ve verim payını karşılayacak kaba ve kesif yem ihtiyaçları, barınak içi koşulları ve barınak dışındaki meralarda otlanma davranışları farklıdır. İşte bu noktada, hayvanların bireysel olarak veya sürü halindeki ihtiyaçlarını belirlemede hassas ta- rım uygulamalarının kullanımı en etkili ve doğru sonuçlara götürecek yöntemdir. Bu uygulamalar sayesinde hayvancılık alanında veri tabanları oluşturularak, buradan elde edilen verilerin analiz sonuçlarına göre en etkili yetiştiricilik planlamalarının yapılması sağlanabilmektedir. Örneğin, bir broiler kümesine kameralar yerleştirilerek sürekli izlenen erken uyarı sistemi aracılığı ile kümes içerisindeki yemleme, sulama, aydınlatma, ısıtma v.b sistemlerde meydana gelen aksaklıklar anında tespit edilip müdahale edilebilmektedir. Ayrıca kanatlı hayvanlarda kümeste yem tüketimi ölçümleri yapılabilmektedir. Büyükbaş hayvan sürülerindeki her bir hayvana GPS (Küresel Konumlama Sistemi = Uzay Tabanlı Uydu Navigasyon Sistemi) ) monte edilmiş bir tasma veya bilezik takılarak bu hayvanların sürekli olarak veya belli zaman aralıklarında otlanma davranışları takip edilebilir ve her bir hayvanın hangi zaman aralığında, günün hangi saatlerinde otlandıkları ve otlanmak için ne kadar zaman kaldıkları, arazinin hangi alanını tercih ettikleri ve ne kadar bir hızla hareket ettiğine dair elde edilen veriler Coğrafi Bilgi Sistemleri (CBS) veri tabanına aktarılarak gerekli analizler yapılır. Bu analiz sonuçlarına göre; hayvanlara bireysel olarak veya sürü halinde en etkili otlatma ve yetiştirme planları hazırlanabilir. Sonuç olarak, hassas tarım uygulamalarının gelişmiş ülkelerde olduğu gibi ülkemizde ve gelişmekte olan diğer ülkelerde de bitkisel ve hayvansal üretimde uygulama imkanlarının araştırılması, yaygınlaştırılması ve üreticilere bu uygulamalara yönelik eğitim ve farkındalık çalışmalarına daha çok önem verilmesi gereklidir. Bu çalışmalarla stratejik öneme sahip olan tarım sektörünün, dijital çağın ihtiyaçlarına yanıt verebilecek ileri bilgi ve iletişim teknolojilerini kullanmasına olanak sağlanacaktır. Bu teknolojilerin kullanımıyla birlikte bitkisel ve hayvansal üretimde girdi azalması sonucu maliyetler düşecek, hayvancılıkta etkili bir sürü yönetim sistemi uygulanabilecek, çevre korunacak, yurt içi ve yurt dışı pazarlarda ülke ekonomisine önemli katkılar sağlanabilecektir. 15 Bakan Aşçı'dan 'GDO'lu Pirinç' Yanıtı »» Mersin Gümrük Müdürlüğü’nden ithalatı gerçekleştirilen 31 bin 910 ton çeltik ile 73 ton pirinçte GDO bulunduğu tespit edildi. Savcılık ürünlere el koydu. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ise aynı firma tarafından daha önce ithal edilen 11 bin 235 ton çeltiğin peşine düştü. MHP Kütahya Milletvekili Alim Işık, 2013 yılında Mersin ilinde yapılan operasyonlarda GDO’lu olduğu tespit edilen pirinçlerin miktar ve akıbetini sordu. GDO’lu pirinçlerin bazı şirketlerce ucuz fiyata satıldığı iddialarının açıklığa kavuşturulmasını istedi. Gümrük ve Ticaret Bakanı Cenap Aşcı iddiaları cevapladı. Ürünlere El Konuldu Aşcı, Mersin Gümrük Müdürlüğü’ nden ithalatı gerçekleştirilen 31 bin 910 ton çeltik ve 73 ton pirincin GDO’lu olduğunu kaydetti. Aşcı, bu ürünlere el konulduğunu ve firmanın daha önce ithal ettiği ürünlerin incelenmesi için Gıda tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’na bildirimde bulunduklarını aktardı. İki bakanlık arasında yapılan yazışmalarda firma tarafından daha önce ithal edilen 11 bin 235 ton çeltikten elde edilen ürün ve yan ürünlerinin GDO şüphesi ile takip edildiği ifade edildi. Mersin 5. Ağır Ceza Mahkemesi’nde konu hakkında görülen davanın devam ettiği dile getirildi. Gümrük Bakanı Aşcı, konu ile ilgili soru önergesini yanıtladı. vurgulandı. Öte yandan ABD menşeli bin 641 ton çeltik türü üründen alınan numunenin yapılan analizinde, GDO olduğunun tespit edildiği belirtildi. Mersin Cumhuriyet Başsavcılığı’nca el konulan ürünlerin Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın Ankara’daki laboratuvarında yapılan analizinde ise GDO bulunmadığının raporlandığı dile getirildi. Alim Işık, GDO’lu ürünler ve bu ürünleri getiren firmalar hakkında birtakım iddialar bulunduğunu ifade etti. Gerçeklerin ortaya çıkması için konunun takipçisi olacaklarını belirtti. Pirinçlerin akıbetinin ve onları getiren firmalarla ilgili gerçeklerin ortaya çıkması için ikinci bir soru önergesi vereceğini söyledi. Önergeye verilen cevapta ayrıca, dolaşıma giriş beyannamesi kapsamında ithalatı gerçekleştirilen 361 ton pirinç türü ürünün GDO’lu olduğunun tespit edildiği belirtildi. Ürünlere Mersin Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından el konulduğu Dünyayı Döndüren Küçük Canlılar KAYNAKLAR 1.http://www.wageningenacademic.com 2.http://www.fancom.com/uk/ifarming/plf/ 3.www.teknolojikarastirmalar.com GDO’yu Yasaklayan Ülke Sayısı Artıyor Mayıs Böceği »» Fransa ve Rusya da GDO'yu yasaklıyor. İskoçya, Almanya, Yunanistan ve Letonya’nın ardından GDO’yu yasaklayan ülke sayısı giderek artıyor. GDO’lu ürünleri yasaklayan son ülkeler Rusya ve Fransa oldu. Gaia Dergi'de yer alan habere göre, Rusya Başbakan Yardımcısı Arkady Dvorkovich, Kirov’da yapılan biyoteknoloji konferansında “Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar endişe verici bir konu ve Rusya olarak yiyecek üretiminde GDO’lu ürün kullanmayacağız” açıklamalarını yaptı. Dvorkovich ayrıca GDO’lu ürünleri yiyecek üretmek için kullanmakla bilimsel ve tıbbi amaçlar için kullanmanın arasında fark olduğunu da söyledi. Bu konuda zaten sert yasalara sahip olan Rusya, 2012 yılında Monsantoşirketine ait mısırların farelerde tümörle ilişkilendirilmesinden sonra bu mısırların ithalatını yasaklamıştı. Geçen yıl ise GDO’lu ürünlerin ithal edilmesi tamamen yasaklandı. Başbakan Medvedev Rusya’nın kendi GDO’suz ürününü üretebilecek kaynaklara sahip olduğunu söylemişti. Şu an Rusya yiyecek endüstrisinde GDO’lu ürün oranı yüzde 0,01 gibi bir rakamda seyrediyor. Rusya’nın attığı bu adım geçtiğimiz haftalarda Batı Avrupa’da yayılan haberlerin ardından geldi. Fransa daha önce İskoçya, Almanya, Letonya ve Yunanistan gibi ülkelerin attığı adımları takip ederek GDO’lu ürünlere karşı bazı adımlar atma kararı aldı. Fransa bu adımlarla ülke sınırları içerisinde kullanılan dokuz GDO’lu mısırın yetiştirilmesini durdurmayı planlıyor. Aynı zamanda Avrupa’da giderek büyüyen GDO karşıtı hareketin diğer ülkelere de sıçraması bekleniyor. Yakın tarihte Avrupa’daki pek çok ülkenin bu kararı alması düşünülüyor. [Bilimsel Adı: (Melolonta melolonta Fabricius (Coleoptera takımı: Scarabaeidae familyası)] Mayıs böceği erginleri 2,5-3 cm olarak görülür. Dişiler yumurtaboyunda olup baş, göğüs ve karın larını özellikle 2-3 yıl işlenmemiş siyah, üst kanatlar kahve renklidir. ve üzeri hafif otlanmış bahçelerde Larva karakteristik olarak karın et- toprağın 15-25 cm derinliğine, 25rafında kıvrık, tombul ve beyazdır. 30’luk gruplar halinde koyarlar. Bir Larvaların üç çift bacağı vardır fa- dişi ortalama 60 yumurta bırakır. kat bu bacaklar yürümeye yaramaz. Larvalar toprak altında kökler ile Olgun larva boyu 4-4,5 cm kadardır beslenir. Yoğun zararda bitkileri ve halk arasında kadı lokması veya manas diye tanınır. Yumurta oval, kurutabilmektedir. Mayıs böceğikrem rengi ve 2 mm boyundadır. nin hayat dönemi 3 yıldır. MücadeMayıs Böceği erginleri İlkbahar- lesinde toprak işleme, ışık tuzakları da havaların ısınmasıyla Nisan ve ve Mart ayında ilkbahar ilaçlaması, Mayıs aylarında topraktan çıkar- Eylül ayında da sonbahar ilaçlamalar. Çıkışlar genellikle güneşli bir sı önerilmektedir. günü izleyen akşamüzeri ve toplu Metin: Prof.Dr. Cem ÖZKAN 16 Ekim 2015 Köy-Koop Haber KOOPERATİFÇİLİK Gerçek Bal Nasıl Anlaşılır? »» Bal, sabah kahvaltılarının en özel tatlarından biri. Her şeyden önce bal arının “emeğidir”. Bu öyle bir emek ki, bir bal arısı ömrü boyunca sadece bir çay kaşığının 12′de biri kadar bal üretir. Yani 12 arı bir araya gelse ömürleri boyunca anca bir çay kaşığını dolduracak kadar bal üretmekte! Bir arının ömrünün 40 gün olduğu bilindiğine göre (Kış arıları ise 120 gün yaşamaktalar) bir damla balın aslında ne kadar değerli olduğu anlaşılmakta. Bir sabah kahvaltısında ekmeğimize yüzlerce, binlerce arının ömürlük emeğini sürdüğümüzü bilmek bile o çalışkan böceğe, yani arıya olan saygımızı arttırıyor. Sahte Bal Üreticiliği İnsanoğlu, arıdaki bu “ömürlük emeği” kısa yoldan elde etmenin hırsıyla küçüldükçe küçülüyor. Evet bahsetmek istediğimiz konu “balda sahtecilik”. Çok sayıda bal markasının reklamlarının yoğunlaştığı şu yakın dönemde, pazarlanan balların saf olmadığı, mısır şurubu ve benzeri katkılar içerdiği, birçok bal üreticisi ve firmasının sahtecilik yaptığı şüpheleri üzerine kamuoyunda ciddi bir tepki oluştu. (Hatta sahtekarların kovanların önüne şekerli su kapları koyup, arıları da bu sahteciliğe alet ettikleri belirtilmekte!) Bu nedenle başta Tarım Bakanlığı olmak üzere ilgili kuruluşlar bu tür üretim yapan firmalara yönelik yaptırımlara giriştiler. Uzmanların ifadelerine göre gerçek balı, katkılı yani sahte baldan ayırtetmek oldukça güç. Öyle ki bazı durumlarda ancak laboratuvar analizi gerekmekte. Yine de evde yapılabilecek kimi yöntemlerle gerçek ve sahte balı belli oranda ayırmak mümkün… Bu yöntem ve püf noktalarından bazıları şöyle: • Bal buzdolabında şekerleniyorsa gerçektir. • Balın yoğunluğu çok, akışkanlığı sürekli olmalıdır. Kesik kesik akan bal sahtedir. Çiçek balı hızlı, çam balı ise daha yavaş akar. (Çam balı, kimi özellikleri nedeniyle sahtesinin üretilmesi en zor bal türüdür.) • Gerçek bal kaşıkla alındığı zaman akışkanlığı kesintisiz gelir. • Buzdolabında yaklaşık 1 ay bekleyen balın krem ya da tereyağ kıvamına gelmesinin balın gerçek olduğunu gösterir. • Sabit kalem (kurşun kalem değil, ucu ıslandığı zaman mor renk yazan) alıp, bala uç kısımını daldırın sonra parmağınıza sürün renkli olarak çıkıyorsa bal karışıktır çıkmıyorsa hakiki baldır. • Soğuk havada donmaz ise bal katkılı ya da sahtedir. Zeytinyağının donması gibi kavanozun alt kısımları donarsa gerçek baldır. • Sahte balın rengi biraz daha açıktır, gerçek balın kokusu yoktur. Gerçek balın kıvamı biraz daha katıdır. • Balı kaşıkla alıp yere döktüğünüzde sahte bal uzayıp resmen örümcek ağı gibi havada uçar. • Balın şekerlenmesi durumunda ise, eski hâlini alması için güneşe çıkarılması veya kabıyla birlikte sıcak suya konulması kâfidir. • Bal, şekerle yapılan diğer şerbetlere nazaran çok daha keskindir. Fazla yendiği zaman genizde hafif yanma yapar. Bu gerçek baldır. • Balda hafif de olsa şekerden kaynaklı alkol olması nedeni ile kibrit çöpü veya kağıt üzerinde cızırdayarak yanar. TÜİK, 2015 Yılı Haziran Ayı Hayvansal Üretim İstatistikleri’ni Açıkladı »» Büyükbaş hayvan sayısı haziran ayı sonu itibariyle 14 milyon 731 bin baş, toplam küçükbaş hayvan sayısı ise 44 milyon 673 bin baş oldu. Koyun sayısı 33 milyon 837 bin baş, keçi sayısı da 10 milyon 836 bin baş olarak gerçekleşti. Kümes hayvanı sayısı 2015’in Haziran ayında toplam kümes hayvanı sayısı 303 milyon adet oldu. Et tavuğu sayısı, 2015 Haziran ayı sonu itibariyle 208 milyon 700 bin olurken, yumurta tavuğu sayısı 89 milyon 528 bin oldu. Hindi sayısı 2 milyon 860 bin, ördek sayısı 388 bin, kaz sayısı da 1 milyon 112 bin olarak gerçekleşti. 40 35 30 25 20 15 10 5 Sığır Koyun Keçi Örgüt İle Çete Arasındaki Fark »» Değerli Kooperatifçi Dostlar, öncelikle tarih boyunca bu ülke için canını feda eden şehitlerimizi rahmetle ve hürmetle anıyorum. Onurlu ailelerinin acısını içimde yaşıyor ve baş sağlığı diliyorum. Son zamanlarda hepimizin içini yakan terör olayları ile ilgili beni rahatsız eden bir durumu, daha önce hiç yazmadığım tarzda sizlerle paylaşmak ve bir uyarıda bulunmak istiyorum. Bu menfur olaylar ile ilgili haberler yapılırken sürekli “terör örgütü” kelimesi kullanılıyor. Hâlbuki terör ve örgüt kelimeleri hiçbir zaman yan yana gelemeyecek iki kelime. Terörün yanına olsa olsa kanunsuz bozuk bir gruplaşma şekli olan çete kelimesi yakışabilir. Sizlere bu keDr. Erhan EKMEN limelerin anlamlarını vererek düGıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı şüncemi açıklamaya çalışacağım. Tarım Reformu Genel Müdürlüğü Latince kökenli terör kelimesi; Teşkilatlanma Daire Başkanlığı Fransızca “terreur”, İngilizce “terror” kelimesinden geliyor ve yıldır- Projeler ve Dış İlişkiler Çalışma Grubu ma, cana kıyma ve malı yakıp yıkma, Sorumlusu korkutma anlamını taşıyor. Terör, insanlara belli düşünce ve davranışı benimsetmek için yıldırmak, sindirmek yoluyla onlara zor kullanma, tehdit etme olarak tanımlanmaktadır. Bu tanımın yanı sıra terörizm ile ilgili yanlış bilinen bazı kavramlara da açıklık getirmek ve doğrusunu bilmek gerekmektedir. Öncelikle; terörizm politik amaçlarla yapılıyor gibi gösterilmeye çalışılmaktadır. Fakat siyasal bilimlerde meşru zeminlerde demokratik yollarla yapılmayan mücadeleler hiçbir şekilde politika olarak nitelendirilme- Bütün bu bilgilerin ardından biz mektedir. Bu nedenle terörizm bir kooperatifçiler açısından terörizm ideoloji, bir doktrin hatta sistemli ile ilgili bilinmesi ve düzeltilmesi politik bir fikir bile değildir. Aslın- gereken önemli bir durum daha buda terörizm, aptal birilerinin onları lunmaktadır. Toplumda, özellikle kullanan çıkar çevrelerine menfaat medyada, terörist gruplar ile ilgili sağlamak amacıyla silahla kanun “Terör Örgüt” şeklinde yanlış bir dışı işler yapmak üzere kullanılma- ifade kullanılmaktadır. Yukarıda da sıdır. Burada bir başka nokta ise, belirttiğim üzere; bu ifade yanlıştır. silahla yapılan bu eylemlerin, bir Örgüt demek, insanlık adına toplum ordu ile yapılan askeri eylem olarak menfaatine faydalı, iyi işler yapmak da nitelendirilemeyeceğidir. Çünkü amacıyla insanların bir araya gelip korku yaratmak için halk üzerin- güç birlikteliği oluşturması demekde güç kullananlar, gerçek güç ile tir. Örneğin kooperatifçiliğin evrenkarşılaştıklarında hemen kaçarlar sel temelleri vardır. Bunların hepsi ve bir daha ortaya çıkmaksızın yok kesinlikle terörizmin tam tersidir. olurlar. Yani düzenli ordusu olma- Bu nedenle terör ve örgüt kelimeleri dan yapılan bu tür eylemler ancak asla bir araya getirilemez. Bu yançete faaliyetleri olabilirler. Böyle lış ifadenin toplumda düzeltilmesi bir durumda bir çete için ne politi- görevi biz kooperatifçilere düşmekkadan, ne davadan, ne de inançtan tedir. Terör örgütü diyen herkesi bahsedilemez. “lütfen bunları terör çetesi olarak "4 Ressam 4 Yorum" adlandırın, çünkü örgüt iyi bir şeydir” şeklinde uyarmalıyız. Hepimizin lanetlediği terörizm toplumu korkutup yıldırabildiği zaman başarı kazanır. Toplum olarak terörizme bu fırsatı vermemenin en iyi yolu, birlikte örgütlü hareket etmek ve bu tehditlere pabuç bırakmamaktır. Örgütlerimiz, terörizm ile mücadele acısından en etkili silahlardan biridir. Çünkü terörün toplumda korkutmayı hedeflediği yalnız bireyler örgütlerimiz ile kendilerini daha güçlü hissedeceklerdir. Tepkilerini daha yüksek sesle duyurabileceklerdir. Bunun yanı sıra terörist olarak nitelendirdiğimiz kişiler aslında yine bizim ülkemizin çocuklarımızdır. Bu çocukların kaybedilmesine engel olmak adına en baştan yapılacak her türlü sosyal, ekonomik ve kültürel faaliyetin hayata geçirilebilmesinde örgütlerimizin büyük katkıları olacaktır. Geçmişte olduğu gibi gelecekte de bu coğrafyada bizi yok etmek isteyenler olacaktır. Bunlar bazen savaşlarla, bazen de kahpece terör çeteleri kurarak her zaman fırsat arayacaktır. Bunlar sadece ordu ile durdurmak yetmez. Bir ülkede silahlı ordu kadar güç sahibi olan sivil ordu yani o ülkedeki örgütler de bu savunmanın bir parçasıdır. Bu nedenle Terör Çetelerinin panzehiri örgütlerimizdir. Dünya tarihinin en büyük örgütlü mücadelelerinden birini vererek büyük zaferlerle kurduğumuz Cumhuriyetimizin 92. Yaşını kutluyor olmanın haklı gururunu yaşıyoruz. Yüzyıl önce olduğu gibi bugün de bu onuru yaşamamız için hala canlarını feda edenlerin bizlere verdiği sorumluluğun bilinciyle; asla bölünmeyeceğiz, hatta her geçen gün daha fazla birleşip daha da güçleneceğiz. Bu vesile ile büyük önder Mustafa Kemal Atatürk’ü, Silah arkadaşlarını, Şehitlerimizi ve Gazilerimizi bir kez daha şükranla anıyoruz. . »» Ülkemizin önde gelen sanatçılarından Cevdet Kocaman-Birol Kutadgu-Yavuz Tanyeli ve Danimarkalı ressam Søs Brysch’in eserleri Ankaralı sanatseverler ile Ressam Cevdet Kocaman’ın küratürlüğünü yaptığı bu özel karma sergi ile buluştu. Türk-Amerikan Derneği Emin Hekimgil Sanat Galerisi “4 Ressam 4 Yorum” özel karma sergi konsepti 14-30 Eylül 2015 tarihleri arasında sanatseverlerle buluştu. Köy-Koop’un eski Genel Başkanlarından Cevdet Kocaman, 1951 yılında Edirne’de doğdu. 1970’li yıllarda hukuk okuduktan sonra, 1975 yılında İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi’nde resim öğrenimine başladı. 1986 yılında girdiği Danimarka Kraliyet Akademisi Desen ve Grafik Bölümü’nden 1990 yılında mezun oldu. Ayrıca, Türkiye Cumhuriyeti Kültür Bakanlığı’nda Danışmanlık ve Kopenhag Türkiye Cumhuriyeti Büyükelçiliği’nde Kültür Ateşeliği görevlerinde bulundu. Cevdet Kocaman, 1988 yılından bu yana yurt dışında ve yurt içinde lişi- formlardan oluşmaktadır. Resimlerindeki güçlü etki, hakimiyet ve renk bilgisiyle farklı bir anlatım sunar. Kocaman’ın resimlerini izledikten sonra doğanın, daha zengin ve daha renkli olduğunu keşfediyorsunuz... Köy-Koop ailesi olarak Cevdet Kocaman’a başarılarının devamını diliyoruz. sel sergiler açtı ve karma sergilerde yer aldı. Sanatçının bazı eserleri kurum ve kuruluşların koleksiyonunda yer almaktadır. Cevdet Kocaman resimlerinde dingin ve hareket etkisi yoğun olan bir ifade biçimi kullanmaktadır. Çalışmalarında renk skalasındaki renkleri ustaca kullanarak birbirinin içinde bir uyum ve denge oluşturmaktadır. Resimleri genellikle geometrik Köy-Koop Haber Ekim 2015 DOĞA Arı Ölümleri Tehlikeli Oranlara Tırmanıyor »» AGAM Müdürü Prof. Dr. İbrahim Çakmak, geçmiş yıllarda yüzde 10 ile 20 arasında değişen arı ölümlerinin Türkiye’nin bazı bölgelerinde yüzde 70’lere çıktığını belirtti. Uludağ Üniversitesi Arıcılık Geliştirme- Uygulama ve Araştırma Merkezi (AGAM) Müdürü Prof. Dr. İbrahim Çakmak, Amerika ve Avrupa’da son yıllarda artan arı ölümleri oranlarına paralel olarak Türkiye’de de yüksek boyutlarda arı ölümleri görülmeye başlandığını vurguladı. AGAM Müdürü Prof. Dr. İbrahim Çakmak, geçmiş yıllarda yüzde 10 ile 20 arasında değişen arı ölümlerinin Türkiye’nin bazı bölgelerinde yüzde 70’lere çıktığını belirtti. Bilimsel Bir Neden Yok Giderek artan arı ölümleri için henüz resmi ve bilimsel olarak tamamlanmış bir araştırmanın bulunmadığına dikkati çeken AGAM Müdürü Prof. Dr. Çakmak, "Dünya genelinde artan arı ölümleri, Türkiye’de de aynı paralelde artış gösteriyor. Ülkemizde henüz bilimsel bir araştırma tamamlanmış değil. Tahmini ve daha önceden kanıtlanmış bulgular mevcut. Örneğin tarımsal ilaçlar ve genel arı hastalıklarının ölümlere neden olduğunu biliyoruz. Ancak eskiden bu oran yüzde 10 ile en fazla yüzde 20’ler bazında oluyordu. Şimdi ise Türkiye genelinde bazı bölgelerde temas kurduğumuz arıcılar yüzde 70’lere varan ölümler yaşadıklarını bizimle paylaştılar. Genel anlamda bir artış var ve biran önce bu artışın nedenlerini öğrenmemiz gerekiyor. Biz AGAM olarak araştırmaları başlattık. Kesin ölüm nedenleri bulacak ve önüne geçmek için çalışmalar yürüteceğiz" diye konuştu. Agam Konuyla İlgili Araştırma Başlattı AGAM Müdürü Prof. Dr. İbrahim Çakmak, aynı zamanda bal arılarının oldukça ilginç özelliklere sahip olduğunu ve arıların neden olduğu tozlaşmanın ekonomiye büyük katkılar sağladığının altını çizerek, "Ülkemiz bu konuda büyük bir potansiyele sahip. Fakat yeterince değerlendiremiyoruz. Bu yüzden de arıcılık konusunda özellikle saha çalışmalarında tecrübeli araştırmacı sayısı son derece az. Yaşanan sıkıntılara çözüm bulabilmek için önceliklerimizden birisi de sahada çalışacak tecrübeli araştırmacıların sayısını arttırmaktan geçiyor" dedi. . Son 40 Yılda Deniz Canlılarının Yarısı Yok Oldu »» Dünya Doğayı Koruma Vakfı (WWF) tarafından yayınlanan rapor, son 40 yılda deniz canlılarının yarısının yok olduğunu ortaya koydu. WWF ve Londra Zooloji Derneği tarafından yayımlanan ‘Living Blue Planet Report’ adlı araştırma, deniz canlılarının hızla yok olma noktasına geldiğini gösterdi. Raporda, 1970 ile 2012 yılları arasında deniz canlı türlerine ait popülasyonun yüzde 49 azaldığı belirtildi. Balık türlerindeki azalma ise yüzde 75 oranında. Araştırmacılar, deniz canlılarının sayısındaki ‘anormal’ azalışın küresel ısınma, aşırı avlanma ve yaşam alanlarının yok olmasından kaynaklandığını belirtti. Discovery News’e konuşan WWF yetkilisi Brad Ack, deniz canlılarının azalmasındaki en büyük etkenin insan faktörü olduğunu vurguladı. Ack, “Aşırı avlanma, yaşam alanlarının daralması, kıyıların doldurulması ve küresel ısınmayla bağlantılı okyanus asitlenmesi deniz canlılarını yok ediyor” dedi. Küresel alanda3,038 deniz canlısı türüne ait 10 binden fazla popülasyonu inceleyen araştırma verilerine göre, küresel balık stokunun üçte biri tükendi. Köpekbalıkları, kedi ve tırpana balığı türlerinin dörtte biri ise tükenme noktasına geldi. Araştırmada, küresel mercanların dörtte üçünün de yok olma tehlikesi altında olduğuna dikkat çekti. Küresel ısınmanın önüne geçilmemesi ve okyanus asitlenmesinin artması halinde, mercanların 2050’de yok olacağı belirtildi. Ack karalarda ormanların azalması ve tarım faaliyetleri nedeniyle su kalitesinin düşmesi nedeniyle mercanların zarar gördüğünü söyledi. Ack mevcut zararın devam etmesi halinde 2050 yılına gelindiğinde dünyanın en çeşitli deniz yaşamını içeren mercanların yok olabileceğini söyledi. Ack, uluslararası kamuoyunun acilen harekete geçmesi gerektiğini belirterek New York’ta düzenlenecek Birleşmiş Milletler Zirvesi’nde (BM) bu konunun değerlendirilmesi gerektiğini söyledi. Ayrıca Paris’te düzenlenecek BM İklim Değişikliği Konferansı’nda da önemli bir fırsat sunacağını belirtti. . WWF Direktörü Marco Lambertini, “İnsanlık toplu halde okyanusların çökme noktasına sürüklüyor” yorumunda bulundu Karasinek 17 »» Kanatlı böcekler arasında yer alan karasinek açık ve kapalı alanlarda çokça karşımıza çıkan canlılardır. Karasinekler, uçucu sinek denen halk sağlığı açısından önemli bir grup içinde yer alır. Yerleşim bölgelerindeki bütün sineklerin % 90’ını meydana getirir. Karasinek insanların yaşadığı en soğuk iklimden en sıcak iklime kadar bütün yerleşim yerlerinde bulunabilir. Bütün uçucu böcekler içinde, arka kanatlarının değişimiyle oluşan halter denen denge organı sayesinde, en üstün uçma kabiliyetine sahip usta bir “hava akrobatı”dır. Uzunluğu 5-8 mm arasında değişen, genellikle koyu gri ve siyah renkte olan Karasinek, sahip olduğu kırmızı birleşik göz ya da petek göz yapısı ile dikkat çeker. Gözler yaklaşık olarak 4000 ommatidiumdan (bir çeşit nokta göz) oluşmaktadır. Sineğin her bir gözü mükemmel derecede görme yeteneğine sahiptir. Bu sayede arka tarafını da görebilir. Diğer böceklerde olduğu gibi karasinekte iskelet yoktur. Fakat derisi kitin denilen sert bir madde ile kaplıdır. Kitin, bir sineğin kanatlarını yaklaşık 200 defa çırpmasını sağlar. Sıcak ve aydınlığı sever. Yüksek ısı ve düşük nemde çok aktiftir. Sineğin ani hareket kabiliyeti bir insandan 10 kat fazladır.25 derece sıcaklıkta bırakılmış sinek yumurtaları 10 saat gibi bir zamanda hemen açılır. Bir sineğin erişkin hale gelmesi için 40 derece sıcaklık gerekir. Bu sıcaklıkta 6 gün içerisinde erişkin duruma gelir. Her defasında 100’ün üzerinde yumurta bırakabilen sinek ölene kadar 600-1000 yumurta bırakabilir. Ergin karasinek iki gün içinde çiftleşerek yumurtlamaya başlar. Yumurtalarını 75- 150’lik kümeler hâlinde bırakır. Yaşam dönemleri boyunca toplam 2400 kadar yumurta yapabilir. Yumurtalarını çöplük, gübre, süprüntü, organik maddelere bırakır. At pisliği, sığır, domuz, tavuk, insan dışkısı yumurta için ideal üreme ortamıdır. Nisan ayı ortalarında yumurtasını bırakan bir karasinekten gelen neslin, aynı yılın Eylül ayı ortalarında bıraktığı yumurta sayısı 5 trilyonu geçer. Başka bir ifadeyle, bir gramın % 1’i ağırlığındaki (yaklaşık olarak 70 sinek 1 gr ağırlığındadır) bir sineğin devamı olan nesillerden 80 bin ton ağırlığında bir sinek ordusu meydana gelir. Karasineklerin Beslenmesi Pis atıklarla beslendiklerinden vücutlarının iç ve dış kısmında patojen mikroorganizmalar (virüs, bakteri, helmint yumurtaları vb.) bol miktarda bulunur. Karasinekler şekerli gıdalara ihtiyaç duymaktadır. Özellikle meyve ve sebzelerin sularını emmek için üzerlerinde sıkça konan karasinekler bu gıdaların üzerine dışkılarını bırakırlar. Bu nedenle meyve ve sebzeleri iyice yıkamadan tüketmemelidir. Günde 20 mil uçabilir. Karasinek uçuş esnasında epey enerji sarfettiğinden, vücut sıvısının şeker oranında büyük miktarda düşüş meydana gelir. Uyarıcı sistemler bu hayati öneme haiz durumu beyne iletirler. Havada tur atarken, koku alıcılarıyla besinlerin yerini tayin etmeye çalışır. Besin kokusu arttığında da “iniş programını” harekete geçirir. İndiği yerde, ayaklarındaki tat alma organı besinin tatlı, tuzlu veya ekşi olup olmadığını algılar ve beyne iletir. Bunlar karasineğin tercih ettiği besin cetveline uygun tatta ise, beyinden, hortumun çıkması ve emilme işleminin yapılması emri gelir. Çevresi kalın duvarlarla çevrili olan hortumla, sıvı besinler emilmeye başlanır. Besin ne kadar şekerli ise o kadar çok emilir. “Yiyecek maddelerine dadanan inatçı sinek” ününe sahip karasineğin ağzının içinde iki tüpçük bulunur. Bu tüpçüklerden biriyle sıvı yiyecekleri emer, diğeriyle de içinde enzimler bulunan tükürük salgılar. Yağları, karbonhidratları ve proteinleri kolaylıkla hazmeden karasinek, çok sevdiği sert yiyecekleri sıvı hale dönüştürmede bol miktarda tükürük salgılamak durumundadır. İşte bu sebeple de yiyeceklerin üzerine dışkısıyla beraber bol miktarda tükürük bırakır. Daha sonra bir başka karasinek, aynı dışkının üstüne konduğunda, önceki karasineğin tükürüğünü de emer ve böylece bakteriler ikinci karasineğe de bulaşır. Bunun aracılığıyla da daha geniş alanlara yayılır. Ağzının çevresinde ve ayaklarında 20 milyonu aşkın bakteri taşıyabilen karasinek, sadece bir günde 25-50 defa dışkı bırakır. Sıcaklığa bağlı olarak 2-3 hafta yaşarlar. Karasineklerin Hastalık Yapma Özellikleri Karasinekler vücutlarında taşıdıkları birçok mikroorganizmayı çeşitli yollardan insanlara bulaştırır. Tifo, basilli ve amipli dizanteri, kolera çeşitli mikroorganizmaların etken olduğu ishaller, şarbon, trahom, Paratifo, kolera, dizanteri, konjuktivit, tifo, hepatit A, gıda zehirlenmesi, antrax basili, paraziter hastalıklar, deri enfeksiyonları, bazı helmint (Solucan, kurtcuk veya şerit biçiminde asalak grubu, bağırsak paraziti ) enfeksiyonları olmak üzere yaklaşık 30 kadar hastalığı bulaştırdıkları bilinmektedir. Sinek konduğu ortamdan ayaklarındaki tüyler vasıtası ile çok sayıda mikroorganizmayı alarak başka ortama taşır. Sineğin yuttuğu mikroorganizmalar tekrar dışkısı ile çıkar. Larva iken aldığı mikroorganizmalar erişkin şeklinde de bulunur ve bu şekli ile nakleder. Karasinek Türleri Akdeniz Meyve Sineği Sarımtırak portakal rengi benekli yapıdadır. Yüz Sinekleri Larvaları hayvan dışkısında kalır, pupaları toprağa gömülüdür. Yetişkinler ahırlarda ve evlerde kış uykusuna yatar. Kan ve diğer memelilerin atıkları ile beslenir. Deriyi delmez; göz, burun ve ağız etrafında konmaları ile rahatsız edicidir. At Sineği Ağrılı şekilde ısırma özelliğine sahiptir. Yüzme havuzlarının çevresinde, akıntılarda, ormanlık bölgelerin güneşli yerlerinde bulunur. Karasinekler, mekanik vektörlükte taşıdıkları hastalıklardan başka değişik türler aracılığıyla da yumurtalarını canlı dokulara bırakmak üzere myiasise (dokularda hasara yol açan paraziter hastalık) sebep olur. Kışla Helası Sineği İnsan sağlığı açısından önemli türlerdendir. Bütün dünyada yaygın olarak bulunur. 5-6 mm uzunlukta ve gri renktedir. Göğsünde 3 dorsal çizgi vardır. Ayakları siyah, antenleri sarıdır. Yumurtalarını bitkisel atıklara ve dışkıya bırakır. Yumurtalar 24 saatte, larvalar ise 7 günde gelişir. Karasinek Mücadelesi Karasineklerle Mekanik (Fiziksel) Mücadele Bu mücadele yönteminin amacı; karasinek üreme ve beslenme ortamlarının ortadan kaldırılmasıdır. Bu amaçla karasineklerin çok ürediği yerler insan hayvan pislikleri, çöplükler, lağım çukurları, kümes hayvanlarının pislikleri hayvan gübrelikleri, mezbaha çevresi ve hayvan ahırları, ev, işyeri, vb. yerlerin, çöp toplama alan ve bidonları ile kanalizasyonların kontrol altına alınmasıdır. Karasineklerden mekanik yöntemlerle korunmada uygulanacak yöntemler: • Ev ve işyerlerindeki çöp kutularının ağzı mutlaka kapalı olmalıdır. • Çöpler kış aylarında haftada 1, yaz aylarında haftada 2 defa toplanmalıdır. Ayrıca çöpler toplandıktan sonra çöp bidonları mutlaka yıkanmalı ve ilaçlanmalıdır. • Gübrelikler yerleşim yerlerinden uzakta olmalı gübre olarak kullanılacak hayvan dışkıları beton çukurlarda toplanmalıdır. Ya da yığın haline getirilip üzeri toprakla örtülmelidir. • Yığın halinde bekletilen gübrenin içindeki ısı yaz aylarında 70 dereceye kadar yükseldiği için yumurtalar bu ısıda ölür. Yine sıcak aylarda tarlaya gübre amaçlı ince bir tabaka halinde serilen hayvan dışkısındaki yumurtalar güneş ışığından olumsuz etkilenip ölür. • Hela çukurları mutlaka kapalı şekilde olmalıdır. Tuvaletlerde kapı ve tel örgülü pencere bulunması zorunludur. • Ev şartlarında sineğin girişini engelleyen perde, tel örgü, sineklerin yapıştığı bantlar az etkili olsa da bir yöntemdir. • Bütün bunların yanı sıra temizlik kurallarının eksiksiz uygulanması zorunludur. Nemin yüksek, sıcaklığın düşük olduğu ortamlarda hızla ölür. Hava dalgaları olumsuz etkiler. Karasineklerle Biyolojik Mücadele Ekosistemde her canlının mutlaka bir ya da birden fazla düşmanı vardır. Bu grupta karasineklerle beslenen parazit ve predatörler (besin olarak diğer canlıları yakalayıp öldüren herhangi bir canlı) yer almaktadır. Bu düşmanlar yaşama şansları engellenmezse karasinek popülasyonunu dengede tutabilir. Ayrıca bazı parazit ve piredatörler kitle üretimiyle çoğaltılarak karasinek kontrolünde kullanılabilir. Örneğin; kuşlar, örümcekler, parazit arılar, bakteri ve funguslar vb. . 18 Ekim 2015 Köy-Koop Haber KOOPERATİFÇİLİK Üst Düzey Çin Kooperatif Delegasyonu TÜRKİYE KOOP’un Davetlisi Olarak Ülkemizi Ziyaret Etti »» Ziyaret kapsamında Ankara’da düzenlenen toplantıya 12 kooperatif birliğinden toplam 27 temsilci katıldı. Toplantıya Gümrük ve Ticaret Bakanlığı adına katılan Kooperatifçilik Genel Müdürü Arif Seymenoğlu da bir konuşma yaptı. • Toplantının açılış ve kapanış konuşmalarında Genel Başkan Niksarlı ve China Coop Başkanı Bayan Wang Xia işbirliğinin önemine değinerek kooperatiflerarası karşılıklı ticaretin hem Türk-Çin dostluğuna, hem de TürkÇin ticaretine önemli katkılarda bulunacağını ifade ettiler. • Toplantıya katılan birlikler ürünlerini de sergilediler. • Heyet Pankobirliğin Konya ve Çumra Şeker fabrikaları tesislerinde bir gün süre ile incelemelerde bulundu ve Pankobirlik Başkanı ve Karaman Milletvekili Recep Konuk ile de bir görüşme yaptı. • Heyete Tarım Kredi Kooperatifleri Merkez Birliği Ankara’da akşam yemeği, Konya Şeker ve Pankobirlik de Konya’da öğle ve akşam yemeği verdiler. Geçtiğimiz yıl Aralık ayında Çin Tedarik ve Pazarlama Kooperatifleri Ulusal Federasyonu’nun (ACFSMC) davetlisi olarak TÜRKİYE KOOP öncülüğünde 13 kişilik bir Türk kooperatifçi heyet Çin Halk Cumhuriyetini ziyaret etmişti. Ziyaret sırasında imzalanan İyi niyet protokolü çerçevesinde Ulusal Federasyon Başkanı Bayan Wang Xia’nın başkanlığında 8 kişilik bir üst düzey kooperatifçi heyet, 9-12 Eylül 2015 tarihleri arasında TÜRKİYE KOOP’un davetlisi olarak ülkemizi ziyaret etti. Ankara Toplantısı: Türk Kooperatif yöneticileri ve ürünleri ile buluşma 9 Eylül akşamı TÜRKİYE KOOP’un Çin heyetine İstanbul’da bir akşam yemeği vermesi ile başlayan ziyaret 10 Eylül’de Ankara’da yapılan toplantı ile devam etti. Toplantıda Hükümet adına Gümrük ve Ticaret Bakanlığı Kooperatifçilik Genel Müdürü Arif Seymenoğlu hazır bulundu. Toplantıya 8 kişilik Çin heyeti yanı sıra TÜRKİYE KOOP Genel Başkanı Muammer Niksarlı ve Genel Başkan Yardımcıları İlhami Teke ve Ramazan Özkaya, Yönetim Kurulu Üyesi Murat Kumaş ile birlikte Danışmanlar Prof. Hüseyin Polat ve Cafer Çatalbaş katıldılar. Kooperatif birliklerinden katılan 27 kişi ise şu kooperatif ve birliklerini temsil ettiler: Tarım Kredi Kooperatifleri Merkez Birliği, Köy Kalkınma ve Diğer Tarımsal Amaçlı Kooperatif Birlikleri Merkez Birliği - Köy-Koop, Su Ürünleri Kooperatifleri Merkez Birliği, Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Tarım Satış Kooperatifleri Birliği, Tariş İncir T.S. Kooperatifleri Birliği, Tariş Üzüm T.S. Kooperatifleri Birliği, Marmarabirlik Zeytin T.S. Kooperatifleri Birliği, Fiskobirlik Fındık T.S. Kooperatifleri Birliği, Gülbirlik T.S. Kooperatifleri Birliği, Trakyabirlik T.S. Kooperatifleri Birliği, Kayısı üreticileri kooperatifleri temsilcileri, Binboğa Bal Üreticileri T.S. Kooperatifi Toplantı, Çin Tedarik ve Pazarlama Kooperatifleri Ulusal Federasyonu’nun tarihçesini, bugünkü durumunu ve ticaretinin boyutlarını anlatan kısa bir film gösterisi ile başladı. Arkasından, toplantının açış konuşmasını yapan TÜRKİYE KOOP Genel Başkanı Muammer Niksarlı, Çin kooperatifleri ile başlatılan görüşmelerin geçmişi hakkında bilgi verdikten sonra düzenlenen bu toplantının amacını her iki ülke kooperatiflerinin mal alım-satımı konusunda birbirlerini daha yakından tanımak ve kooperatif liderlerinin tanışmaları olarak açıkladı. İkinci konuşmayı Çin Tedarik ve Pazarlama Kooperatifleri Ulusal Federasyonu Başkanı Bayan Wang Xia yaptı. Bayan Wang konuşmasında başlatılan bu işbirliğinin Türk-Çin dostluğuna ve karşılıklı menfaatlere dayalı Türk-Çin ticaretine çok önemli katkılarda bulunacağına inandığını ifade etti. Bayan Wang 2014 yılında Türk-Çin ticaretinin 28 Miyar Dolara ulaştığını, bu rakamın kooperatiflerin devreye girmesi ile katlanacağına inandığını belirtti. Türk mallarının Çin’de beğeni kazandığını ifade eden Bayan Wang, 200 Milyar Dolar Öz kaynakları ve 600 Milyar Dolarlık ciro ile, Çin Tedarik ve Pazarlama Ulusal Birliği en büyük 500 Çin firması arasında 58’inci olduğunu belirtti ve % 68 payı ile tarımda en büyük kuruluş olduğunu, pamukta ise & 63’lük payı ile yine en büyük kuruluş olduğunu belirtti. Federasyonun Başkan Yardımcılarından birinin aynı zamanda ICA’nın Asya-Pasifik bölgesi Başkanı olduğunu belirten Bayan Wang, sadece ticari alanda değil, eğitim ve kültürel alanlarda da işbirliği yapmaya hazır olduklarını bildirdi ve sözlerini Pekin’de geçtiğimiz Aralık ayında TÜRKİYE KOOP ile imzalanan iyi niyet protokolünün mutlaka uygulanacağını belirterek bitirdi. Gümrük ve Ticaret Bakanlığı Kooperatifçilik Genel Müdürü Arif Seymenoğlu da konuşmasına, Bakanlık kayıtlarına göre Çin ile yaptığımız 28 Milyar dolarlık ticaretin sadece 2,5 Milyar dolarlık kısmının bizim ithalatımız olduğunu belirterek bu konuda çok çalışmamız gerektiğini ifade ederek başlayan Seymenoğlu, Türk Hükümetinin İpek Yolu projesine destek verdiğini belirtti. Çin-Türkiye ilişkilerinin tarihçesine dikkat çeken Seymenoğlu konuşmasında kooperatifler ile ilgili bilgiler verdikten sonra Bakanlığın 2012 yılında kooperatiflerle birlikte hazırladığı Türkiye Strateji Belgesi ve Eylem Planı’nı da kısaca açıkladı. TÜRKİYE KOOP Uluslararası İlişkiler Koordinatörü Prof. Hüseyin Polat’ın moderatörlüğünde yapılan oturumda TARİŞ Zeytin ve Zeytinyağı Birliğinden Mesut Gürsoy, Tariş Üzüm Birliğinden Nur Sorguç, Marmarabirlik ’ten Ahmet Nişancı, Fiskobirlik’ten Yalçın Apaydın, Tarım Kredi’den Burçak Akansel, Gülbirlik ’ten Melih Ortatepe, Tariş İncir’den Murat Moral, Kayısı kooperatiflerini temsilen Nurettin Almasulu ve Binboğa Bal’dan da Emrah Zararsız Toplantıyı başından sonuna izleyen Genel Müdür Arif Seymenoğlu da yaptığı konuşmada Bakanlığın ihtiyaç duyulan alanlarda yapılacak yasal düzenlemeler ile bu işbirliğini destekleyeceğini ifade ederek ortak bir izleme grubu (mail grubu) oluşturulmasını ve tüm konuların bu mail grubu çerçevesinde tartışılmasını önerdi. kooperatif ve birlikleri ile ürünlerini tanıtan kısa sunumlar yaptılar. Sunumlardan sonra Çin Heyeti kooperatif ürünleri sergisini ziyaret ederek kooperatif ve birlik temsilcilerinden ürünler hakkında bilgi aldı ve bazı ürünleri de bizzat tadarak ürünlerin kaliteli olduğunu ifade etti. Çin Heyetinin değerlendirmeleri Heyet içerisinde yer alan Zeijan Eyaleti Kooperatif Federasyonu Başkanı, zeytinyağı, fındık ve kuru üzümü Akdeniz ülkelerinden, fındığı ise ABD’den aldıklarını ifade ederek, bu mallara talebin yüksek olduğunu belirtti. Burada tanıtılan pek çok ürünü almayı düşüneceklerini belirten Federasyonu Başkanı, bir Türk şirketi ile yeşil çayın Türkiye’de satılması konusunda görüşmelerinin devam ettiğini söyledi. Çin’de bazı firmaların Türkiye’den gıda ve kimyasal maddeler ithal ettiklerini ifade eden Eyalet Başkanı, değişik mallar da alabiliriz diyerek olumlu değerlendirmesini beyan etti. Yunnan Eyaleti Kooperatif Federasyonu Başkanı da sunumlardan ve gördükleri mallardan oldukça etkilendiğini ifade ederek işbirliği konusundaki düşüncelerinin güçlendiğini söyledi. Bayan Wang sonuç konuşmasında Türkiye’de kooperatiflerin yerel kaynakları akıllıca kullandıkları izlenimi edindiğini belirterek Türk kooperatiflerini gelişmiş ve markalaşmış bulduğu için memnun olduğunu ifade etti ve Çin-Türk kooperatifleri işbirliğinin geleceği olduğuna inandığını belirtti. Çin Hükümetinin yeni politikaları arasında kooperatifler yolu ile ticaretin geliştirilmesinin de bulunduğunu belirten Bayan Wang, e-ticaret konusunda yoğunlaşmayı önererek bu yolla maliyetlerin azalacağını söyledi. “Kooperatiflerinizin Çin ile işbirliğine ne kadar değer verdiklerini burada görmüş olduk” ifadesini kullanan Bayan Wang, bunun bir an önce yaşama geçirilmesi için çalışacaklarını söyledi ve ticari faaliyetlere ek olarak ortak eğitim faaliyetleri de düzenlenmesi önerisi ile sözlerini tamamladı. Türk heyetinin ilâve görüşleri Tarım Kredi Kooperatifleri Merkez Birliği Genel Md. Yard. Sefa Çağlayan ortak bir komite kurulması önerisinde bulundu. Prof. Polat böyle bir komite yerine, protokolde kurum ve ürün bazında komiteler kurulacağının ifade edildiğini söyledi. Toplantının kapanış konuşmasını yapan TÜRKİYE KOOP Genel Başkanı Muammer Niksarlı da kısa sürede önemli işler yapıldığının altını çizerek Çin Heyetinin Türk kooperatifçilerinin duygularını iyi anladıklarını ifade etti. Ortak üretim de yapılabileceğine dikkat çeken Niksarlı, Türkiye’de kooperatiflerin kayıt dışı ekonomi ile mücadele ettiklerini, o nedenle de fiyatlarının yüksek olduğunu belirtti. Protokole göre TÜRKİYE KOOP’un koordinatörlük yapacağını ifade eden Niksarlı, e-ticaretin çok yararlı olduğunu belirterek Çin’de Ekim başında yapılacak e-ticaret zirvesi öncesi kooperatifçilerin bu konudaki deneyimlerini ve önerilerini kendisi ile paylaşmalarını istedi. Niksarlı, katılan tüm kooperatif kuruluşlara ve Bakanlığa da yardım ve desteklerinden dolayı teşekkür etti. Tarım Kredi Kooperatifleri Merkez Birliği Başkanı Murat Kumaş da tüm katılımcıları akşam yemeğine davet etti. Pankobirlik desteğinde gerçekleştirilen Konya incelemeleri 10 Eylül günü bütün gün Pankobirlik’e bağlı Konya ve Çumra Pancar Kooperatifleri ve Konya Şeker’in üretim tesislerinde incelemelerde bulunan Çin Heyeti, tesislerin modern yapılarından ve işleyişlerinden oldukça etkilendi. Konya turu, yol üzerindeki Panplast, Beta Ziraat ve Panagro tesislerinde yapılan incelemelerle başladı. Beta Ziraat’i ziyaret sırasında Konya Şeker ve Pankobirlik Başkanı Karaman Milletvekili Recep Konuk ile tanışan Çin Heyetine Konuk, pancar kooperatifleri ve özellikle Konya Şeker konusunda kısa açıklamalarda bulundu. Çin Heyeti, Konuk’un açıklamalarından çok etkilendiklerini ifade ettiler. Heyete Panagro tesislerinde öğle yemeği verildi ve yemek sırasında Panagro Genel Müdürü Hakan Akkoyun tarafından et ve süt ürünleri entegre tesisleri hakkında bilgi verildi ve bu tesisler yemekten sonra İdari ve Sosyal İşler Müdürü Muhterem K. Tongur eşliğinde ziyaret edildi. Heyet daha sonra Çumra Şeker entegre tesislerinde incelemelerde bulundu ve Torku ürünleri hakkında ayrıntılı bilgi alındı. Gün boyu Çin Heyeti ile birlikte olan Konya Şeker İhracat Müdürü Bayram Tırpan, Torku ürünleri hakkında ayrıntılı bilgi verdi. Daha sonra Çin Heyeti Anadolu Holding CEO’su ve İcra Kurulu Başkanı Baydu Veznedaroğlu ile genel bir değerlendirme toplantısı yaptı. Konya Şeker, Çin Heyetine kaldıkları otelde Semazen gösterisi yapılmasını sağladı ve heyete akşam yemeği verdi. Çin Heyetinin Kapadokya gezisi Çin Heyeti, Türkiye’deki son günleri olan 12 Eylül Cumartesi gününü Kapadokya’yı ziyaret ederek geçirdi. Heyet, 13 Eylül Pazar günü Nevşehir hava alanından uğurlandı. Genel değerlendirme Yol boyunca ve Kapadokya gezisi sırasında TÜRKİYE KOOP Başkanı Muammer Niksarlı ve Çin Tedarik ve Pazarlama Kooperatifleri Ulusal Federasyonu Başkanı Bayan Wang Xia aşağıdaki “Yol Haritası” üzerinde mutabakata vardılar: • Birinci adım: Konya Şeker ile Çin Tedarik ve Pazarlama Kooperatiflerinin ilgili firmaları mal alım ve satım konularını müzakere etmek ve sonuçlandırmak için ortak bir heyet oluşturacaklar ve bu heyet en kısa zamanda çalışmalarına başlayacak. Heyetin Çinli temsilcileri TÜRKİYE KOOP kanalı ile Pankobirlik ve Konya Şeker’e ulaştırılacak. Heyet üyeleri kendi aralarında yazışarak tarih belirleyecekler. • İkinci adım: Zeytin ve zeytinyağı ile incir ve üzüm konusunda görüşmelerde bulunmak üzere Tariş grubuna ve Marmarabirlik’e da TÜRKİYE KOOP kanalı ile benzeri bir heyet oluşturulduğu bildirilecek ve heyet üyeleri kendi aralarında yazışarak temas tarihi ve konularını belirleyecekler. • Üçüncü adım: Kayısı ve fındık konusundaki temaslar ve düzenlemeler, işbirliği başlayıncaya kadar TÜRKİYE KOOP tarafından sürdürülecek ve Çin’den gelecek heyetlerin programlarını TÜRKİYE KOOP, Fiskobirlik ve ilgili kooperatiflerle işbirliği yaparak düzenleyecek ve yürütecek. Bu çalışmalar konusunda Gümrük ve Ticaret Bakanlığı sürekli bilgilendirilecek ve gerekli görülen yasal ve idari düzenlemeler konusunda yardım ve destek istenilecek. . Köy-Koop Haber Ekim 2015 TARIM 19 ‘Ezilmemek İçin Kooperatif Çatısı 2040 Yılında Su Krizi Yaşayacak Ülkeler Altında Birleşelim’ »» Bu sayımızda İzmir Tire Süt Kooperatifi ortağı Halime Dudakkaş ile söyleştik. Kendinizi okurlarımızın için tanıtır mısınız? İsmim Halime Dudakkaş, Tire Süt Kooperatif ortağıyım ve kooperatifimizde nokta alım görevi yapmaktayım. Uzun yıllardır hayvancılıkla geçimimi sağlıyorum. 1975 doğumluyum. Evli olan bir kızım ve şuan askerliğini Erzurum’da yapan bir de oğlum var. Eşimi 1995 yılında, çok genç yaşta kaybettim. Çocuklarıma hem annelik hem de babalık yaparak bu yaşlara getirdim. Şu anda kaç hayvanınız var? Günlük kaç kilo süt üretiminiz var? Ben tek başıma çalıştığım için 13 tane hayvanım var. Bunlardan 7 tanesi sağmalı diğerleri ise düve şeklinde. Günlük 120 kg süt sağımımız var. Hayvancılığın yanı sıra domates, biber, patlıcan gibi sebze üretimi de yapıyorum. Kendi tüketiminiz için mi? Hayır, bahçemizde ürettiğimiz bu ürünlerin pazarlamasını yapıyoruz. Ürettiklerimizin bir kısmını da tabiki kendimiz tüketiyoruz. Bir traktörüm var ve ben kullanıyorum. Pazarlamayı nasıl gerçekleştiriyorsunuz? Üretim işini ben üstlendiğim için, ürünlerin satışını annem yapıyor. Burada pazarımız var. Düzenli olarak pazardaki tezgahımızı açıyoruz. Bizden ürünlerimizi devamlı alan müşterilerimiz var. Eskiden dışarıdan gelen büyük alıcılara kamyonlarla ürün satabiliyorduk. Şimdi büyük bir üretimimiz yok. Ancak kendimizi geçindirebiliyoruz. Kooperatifinizden biraz bahsedebilir misiniz? Kooperatifimize kuruluşundan bu yana ortaklığım var. Çok sınırlı şartlarda ve zorluklar içerisinde; çalışıp, çabalayarak bu günlere geldik. Şu anda bütün genel ihtiyaçlarımızı kooperatifimizin sayesinde tüm gıdamızı ve tarımsal girdilerimizi temin edebiliyoruz. Cebimizde hiç paramız olmasa dahi, kooperatifimizin marketleri var. Oradan tüm alışverişimizi yapıp, süt dökümünde de ücretini ödeyebiliyoruz. Onun için Dr. Özdal KÖKSAL Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Bölümü okoksal@ankara.edu.tr kooperatifimiz bir başka. Başımız sıkıştığında hep yanımızda. Kooperatifimizin sayesinde bugün ayaktayız. Birlikten kuvvet doğduğuna çok iyi bir örnek olduğunu düşünüyorum. Tire Süt Kooperatifimiz sadece Türkiye’de değil, bugün yurtdışında da tanınan bir kooperatiftir. Kooperatif olarak birçok ödül de aldınız? Evet, en son iki kez “Türkiye’nin Öncü ve Örnek Kooperatifi” seçildik, Birlişmiş Milletler’in Tire Süt Kooperatifi’ni, ‘En İyi Kırsal Kalkınma Modeli’ olarak göstermesi tesadüf değil. Kooperatifimiz, 2004 yılınan bu yana büyük yatırımlar yaptı. Kooperatif Başkanımız Mahmut Eskiyörük’e buradan teşekkür ediyorum. Zorlu geçen mücadelemize yapmış olduğu katkılar sonucunda, kooperatif ortaklarımız artık Avrupa standartlarında süt üretimi yapıyor. Bu koopeeatifine sahip çıkan ortaklarımızın birlikteliğiyle gerçekleşti. Sadece yurt içinden değil, yurt dışından da kooperatifimizi ziyarette bulunuyorlar. Bugüne kadar yaklaşık 54 ülkeden binin üzerinde ziyaretçi ağırladık. Biz kocaman bir aile olduk. Bir kadın olarak bu işin zorlukları neler? Türkiye’de her alanda kadınların yaşadığı zorlukları biliyoruz. Hele köylerde yaşayan, tarım ve hayvancılıkla uğraşan biz kadınların işi çok daha zor. Hem ev işleri, hem çocukların bakımı, hem tarlası, bağı, bahçesi, hayvanı hepisinin yükü omuzlarımızda. İşte bu tüm zorlukların üstesinden, kooperatifleşmenin, kooperatifçiliğimizin sayesinde gelebiliyoruz. Kooperatiflerin bir ihtiyaçtan doğdunu düşünüyorum. Özellikle kadınların kooperatifler içerisinde daha çok yer alıp, öncülük yapmaları lazım. Ülkemizdeki tüm üreticilerin kooperatif çatısı altında olmaları gerekiyor. Burada kooperatifçiliğe nasıl baktığınız da çok önemli. Bir araya gelerek, birlikteliğin vermiş olduğu güçle elde edilen kazanımların, hakların değeri çok önemli. Malesef, ülkemizde örgütlü hareket etmek, bu hareket sonucunda birşeyler elde etmek o kadar zor ki, ama bizler, kooperatif ortakları olarak bunu başardığımızı söyleyebilirim. Hep şunu söylüyorum; ezilmemek için kooperatif çatısı altında birleşelim. Devletin kooperatifleri desteklediğini düşünüyor musunuz? Öncelikle daha büyük destekler bekliyoruz diyelim. Ben kooperatiflerin desteklenmesinin çok yetersiz olduğunu düşünüyorum. Bırakın kooperatiflerin desteklenmesini, örneğin kişisel bir kredi ihtiyacımızda bile, herhangi bir bankaya gittiğimizde tapu soruluyor. Zaten benim 10-20 dönüm yerim olsa kredi çekmeye ihtiyaç duymam zaten. Büyük çiftçilere hibeli destekleme yapılırken, biz küçük üreticilere hibeli destekleme nerede? Yok. Tarımda küçük üretici yok olma yolunda. “Köylü milletin efendisidir” den nerelere geldik. Artık şirketler hep ön plana çıkartılıyor. Onlar destekleniyor. Tüm üreticilerin derdi girdi maliyetlerinin yüksek oluşu. Bu sorunlar çözülürse ancak küçük üretici ayakta kalacaktır. Burada en önemli konu, küçük üreticinin ayakta kalmasınının istenip istenmediğidir. Köy Yumurtasına Standart . »» Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, kendi kümesindeki tavuklardan elde ettiği yumurtaları doğrudan tüketiciye veya bakkal gibi işletmelere satan küçük üreticiler için yeni standartlar getirdi. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı' nın 'Küçük Miktardaki Yumurtanın Doğrudan Arzına Dair Yönetmeliği' Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Yönetmeliğe göre, az miktarda yumurta satan üreticiler de Tarım Bakanlığı'ndan izin alacak. 250 tavuğu olan üreticileri kapsayan yönetmeliğe göre, yumurtanın üretim tarihi belli olacak. Küçük üretici de büyükler gibi hijyen standardı sağlayacak. Resmi Gazete’de yayımlanan yeni yönetmelikle ‘köy yumurtası’ suistimallerinin de önüne geçilecek. Yumurtalar için kuş gribi gibi hastalık vakalarına karşı büyük işletmelerin aldığı tüm tıbbi, veteriner ve hijyen önlemlerini almakla yükümlü olacak. Üreticiler haftada en fazla bin 500 yumurta satabilecek ve üzerinde tavukların yumurtlama tarihleri belirtilecek ve bu tarihten itibaren yumurta en fazla 21 gün içinde tüketiciye ulaştırılacak ve maksimum 28 gün içinde tüketilecek. Üretici sadece kendi elde ettiği yumurtaların satışını yapabilecek. Yönetmeliğe uymayan işletmelerin izin belgeleri iptal edilecek. Bir dönem ‘köy yumurtası’ diye satılan yumurtaların, tesislerden alındıktan sonra saman ve tavuk pisliğine bulandırıldığı iddia edilmişti. Yönetmelikle bu tür kandırmacaların da önüne geçilecek. Küçük üreticiler, yem, veteriner tıbbi ürünleri, depolama ve atıklardan kaynaklanan bulaşmalara ve insan sağlığını etkileyebilecek hastalıklara karşı büyük işletmelerin de aldığı gerekli tüm önlemleri almak zorunda olacak. Yumurtalar, yumurtlamadan hemen sonra toplanacak ve hayvanların bulunduğu ortamlardan derhal uzaklaştırılacak. . »» World Resources Institute (WRI) tarafından yapılan bir çalışmaya göre 2040 yılında, iklim değişikliği kaynaklı olarak değişen yağış modelleri ve artan nüfus ve yükselen talep sebebiyle, dünya genelindeki ülkelerin yaklaşık beşte biri ciddi su kıtlığıyla mücadele etmek zorunda kalacak. Yapılan çalışmada, yaşanacak kıtlığın boyutuna göre bir sıralama yapıldığında Orta Doğu en fazla zarar görmesi beklenen bölge olarak belirlendi. 33 ülkeden 14’ü kıtlıktan muzdarip olması en muhtemel ülkeler olarak öne çıkarken Bahreyn, Kuveyt, Filistin, Katar, Birleşik Arap Emirlikleri, İsrail, Suudi Arabistan, Umman ve Lübnan’ın dahil olduğu dokuz ülke ise su kıtlığına karşı en savunmasız olanlar arasında yer aldı. Rapor, “Çoğunlukla yeraltı suyu ve tuzundan arıtılmış deniz suyuyla su ihtiyacını karşılayan ve bu sebeple halihazırda dünya üzerindeki su güvenliği en düşük bölgelerden biri olan Orta Doğu’nun yakın gelecekte su kaynaklı ciddi problemlerle karşılaşması beklenmekte.” diye belirtiyor. Kıtlık çekmesi beklenen diğer ülkelerin arasında ABD, Çin ve Hindistan gibi ekonomik aktivitesi yoğun ülkeler de var. Bu ülkeler, günümüzde de su sıkıntısı yaşamakta. 2040 yılında bu durumun devam edeceği öngörülse de ABD’nin güney batısı ve Çin’in Ningxia Bölgesi’nde su kıtlığının %40 ile %70 arasında artabileceği belirtiliyor. Avusturalya, Endonezya, Filipinler, Moğolistan, Namibya, Botsvana, Güney Afrika, Peru, Şili ve pek çok Kuzey Afrika ülkesi de 2040 yılında su kıtlığı yaşama ihtimali yüksek olan ülkeler arasında. Yapılan çalışma, dünyanın küçük bölgelere ayrılarak öngörülen yağış miktarı ile yine öngörülen su talebinin karşılaştırılması yoluyla hazırlandı. Su talebi su arzının %80’inden fazla olan ülkeler su kıtlığı bağlamında yüksek risk sınıfına dâhil edildi. Enstitü’nün Gıda, Orman ve Su Programları direktörü Charles Iceland, çalışmada kullanılan yağış tahminlerinin küresel ısınmada herhangi bir azalma meydana gelmemesi senaryosuna göre kurulan iklim modelleri aracılığıyla yapıldığını belirtti. Iceland’a göre ekvatora en yakın ülkeler su sıkıntısından da en fazla etkilenecek ülkeler olacaklar. “Kurulan iklim modelleri, ısınan havanın, Ekvator’da buharlaşan suyun atmosferde yükselmesine izin vererek yerküre üzerinde daha kuzey ve güney noktalara gitmesine yol açtığı konusunda hemfikir.” diye ekledi Iceland. “Bu yüzden, mevcut durumda yağış alan bölgeler su kolonlarının kuzeye ve güneye kayması sebebiyle bu yağıştan mahrum kalacak.” Yağış miktarındaki değişimlerin yanı sıra, nüfus artışı ve ekonomik kalkınma hızı göz önüne alınarak gelecekte suya olacak talep hesaplandı. Iceland “Gelişen ekonomiyle birlikte kişi başına düşen su tüketimi de artacak ve bu gidişata göre dünya nüfusu 2050’de 9 milyara ulaşacak.” diye belirtti. İklim değişikliği ve nüfus artışı baskın etmenler olsa da su kıtlığını tetikleyen dinamikler bölgeden bölgeye değişim gösteriyor. Örne- DERECE ÜLKE 1 1 1 1 1 1 1 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 Bahreyn Kuveyt Katar San Marino Singapur B.Arap Emirlikleri Filistin İsrail Suudi Arabistan Umman Lübnan Kırgızistan İran Ürdün Libya Yemen Makedonya Azerbaycan Fas Kazakistan Irak Ermenistan Pakistan Şili Suriye Türkmenistan Türkiye Yunanistan Özbekistan Cezayir Afganistan İspanya Tunus TÜM SEKTÖR 5.00 5.00 5.00 5.00 5.00 5.00 5.00 5.00 4.99 4.97 4.97 4.93 4.91 4.86 4.77 4.74 4.70 4.69 4.68 4.66 4.66 4.60 4.48 4.45 4.44 4.30 4.27 4.23 4.19 4.17 4.12 4.07 4.06 ğin, WRI Şili’nin 2010’da ortalama değerde görünen su sorununun artan sıcaklıklar ve değişen yağış miktarı sebebiyle üst seviyelere çıkacağını öngörüyor. Halihazırda su sorunu yaşayan Botsvana ve Nambiya ise iklim değişikliği sebebiyle önemli derecede risk altında olan ülkeler. Stanford Üniversitesi Yeryüzü, Enerji ve Çevre Bilimleri Fakültesi’nde profesör Noah Diffenbaugh, “İnsanın temel hakkı olan temiz suya erişim hakkı şu anki iklimle bile tam sağlanamıyor.” diyor ve su krizinin ülkeden ülkeye değişeceği ve her ülkenin farklı ve bölgesel çözümler üretmesi gerekeceği fikrine katılıyor. Uzmanlar, iklim değişikliğinin su arzı üzerinde yarattığı baskının yanı sıra bir ülkenin su kaynaklarının %70-90’ını kullanan tarım aktivitelerinin derinlemesine incelenmesi gerektiğini söylüyor. Bu bağlamda, kuraklığa dayanıklı tohum ekimi ve diğer bir takım verimli teknolojiler bu sıkıntıyı hafifletebilir. Amerikan Savunma Bakanlığı raporunun da aralarında bulunduğu pek çok çalışmaya göre artan su kıtlığı, özellikle günümüzde de krize yatkın Orta Doğu ve Afrika gibi bölgelerde kaos ve savaşlarla sonuçlanabilir. WRI’nn yayınladığı rapor tehdit yaratan bu tip durumların karmaşıklığına dikkat çekiyor. Iceland son olarak, “Bu çalışmada dikkatimi çeken nokta, su kıtlığından ciddi ölçüde etkilenmesi beklenen ülkelerin halihazırda jeopolitik gerilim içinde olan ülkeler olması.” diye belirtti. Yeşilgazete 20 Ekim 2015 Köy-Koop Haber KIRSAL KALKINMA Muğla Tarımı, Muğla'da Yerel Kaynakların Korunması ve Geliştirilmesi »» Muğla’nın ekonomisi çok yönlü olup, tarıma, turizme, sanayi ve ticarete dayanır. Muğla ili dağlık bir coğrafyaya sahiptir. Tarıma elverişli arazisi azdır (Toplam arazini 1/5’inden az.). Buna rağmen tarımsal üretim bakımından ülkenin önemli illerinden biridir. İşletmeler küçük olmasına rağmen modern tarım girdilerinden yararlanılır. Sebzecilik gittikçe gelişmekte, seracılık ve turfanda sebzecilik yaygınlaşmaktadır. Türkiye’de kuşkonmazın tamamına yakını Muğla’da üretilir. Meyve yetiştiriciliği bakımından Muğla Türkiye’nin önde gelen illerindendir. Turunçgiller ve zeytin üretiminde ülkenin ön sıralarında yer alır. Muğla ilinde hayvancılık ikinci derecede bir gelir kaynağıdır. Küçükbaş hayvan sayısı azalırken kümes hayvanları miktarı artmaktadır. Türkiye’de en çok bal Muğla’da elde edilir. İl sınırları içinde 200 bin arı kovanı vardır. Balıkçılık ve sünger çıkarma çok ileridir. Türkiye’de süngerin tamamına yakını Muğla’da üretilir. Muğla ili orman bakımından çok zengindir. Ormanları gür ve verimlidir. İl yüzölçümünün 6/10’nında fazlası ormanlık- fundalık alandır. Dünyada iki yerde rastlanan “günlük –sığla ağacı” (Liquidambar orientalis) Türkiye’de sadece Muğla yöresinde bulunur. Özetle Muğla tarımı, ürünlerinin çeşitliliği ile dikkati çeker. Türkiye'de arıcılığın en önemli merkezlerinden biridir. Günlük ağacından elde edilen ve eczacılıkta kullanılan sığla yağı sadece Muğla’da üretilir. Muğla Tarımına Genel Bir Bakış Muğla ilinin 1.324,7 bin Ha’lık arazisinin % 63,1’i ormanlık-fundalık, % 17.1’i yerleşim yeri ve diğer alanlar, % 1,3’ü çayır -mera ve % 18, 5’ide tarım arazisidir. 245 429 Ha’lık tarım arazisinin % 46’4’ü meyve alanı, % 7,0’si sebze alanı, % 1,7’si örtü altı alanı durumundadır. Meyve alanlarının büyük çoğunluğunu zeytinlikler oluşturmaktadır. Bu durumda tarla bitkilerine kalan alan ise 110 026 Ha (% 44,9) ‘dır. Muğla, Türkiye tarım arazisinin % 1’ine ve ülke çiftçisinin % 1,3’üne sahiptir. Türkiye düzeyinde Muğla: • Deniz kültür balıkçılığı, badem, çam balı, bal mumu üretiminde birinci; • Yağlık zeytin alanı, nar üretiminde ikinci; • Susam, limon, kekik üretiminde üçüncü; • Prof.Dr. T. Ayhan ÇIKIN • (…) görüşme yapılan hanelerden yaklaşık üçte biri (% 32) arıcılık faaliyetinde bulunurken bugün hepsi arıcılığı bırakmış durumdadır.( Arıcılığı bırakma nedenleri olarak maliyet artışı (% 26), satış fiyatlarının düşmesi ve her ikisinin sonucu olarak kar getirmemesi) t.ayhan46@yahoo.com.tr Muğla Yerel Kaynaklarını Nasıl Korumalı Ve Geliştirmeli ? Hane halklarının % 87’si bir sosyal güvenceye sahiptir. Yerel kaynakların korunması ve geliştirilmesi neden gerekli ? • (…) tütün yerine ekilen diğer ürünlerin (…) “maliyetlerinin yüksek olduğu” ifade edilmiştir. a) Küreselleşme, b) Likit sermayenin hareketliliği, c) Mevcut ekonomik yapının kendi işleyişini tıkaması, d) Aşırı likit sermayenin varlığı, e) Sürdürülebilir bir ekonominin gerekliliği, f) Bölge için ekonominin ve toplumun aktörleri arasında ortak bir payda oluşturulması: “Muğla İli “Yerel Kaynakları Koruma ve Geliştirme Arayış Konferansı” içinde tartışılması sanırım Muğla için önemli açılımlar sağlayacaktır. • Özellikle tarımsal girdi (gübre, ilaç, yakıt, su, tohumluk vb.) fiyatlarının yüksekliği, üretim süreci sonucunda elde edilen gelirin düşmesine yol açmaktadır. • (…) tütün üretiminde uygulanan kotalar tütün üretiminden elde edilen gelirin azalmasına yol açmış. • Alternatif olarak son yıllarda üretim maliyetinin az olması ve sulamaya gereksinim duymaması nedeni ile (…) az miktarda tahıl üretimine yönelim olmuştur. • Tütün üretimine alternatif olarak önerilen diğer ürünlerin (zeytin, ceviz, narenciye, sebze, meyve, vb.) ekimine yönelik yapılan teşvikler ve verilen destekler, (…) istenilen amaca ulaşamamaktadır. • (…) köylüler sadece geçimlik hayvan yetiştirmekte ve yetiştirilen hayvan sayısı gittikçe azalmaktadır. Sadece geçimlik hayvan yetiştiren hanelerin oranı % 32’dir. Buna karşın hem tüketim hem de pazara yönelik hayvansal üretim yapan hanelerin oranı % 43’dür. • Zaman içerisinde pazara yönelik yapılan hayvancılığın azaldığı ve daha da azalacağı (…) elde edilen bilgiler arasındadır. • Arıcılık, yörenin geleneksel faaliyeti olmasına rağmen tarım ve hayvancılık konularında yaşanan sorunların benzeri ile karşı karşıyadır (Maliyetin yüksekliği ve ürünlerin satış fiyatlarının düşüklüğü, arıcılık faaliyetini olumsuz yönde etkilemektedir.) Bir Araştırmaya Göre Muğla Tarımındaki Gelişmeler Araştırma verileri 2008’de Muğla’nın 10 köyünde toplanmış (Çıtlık, Çırpı, Denizova, Doğanköy, Kıran, Kızılyaka, Özlüce, Sarayyanı, Yenice ve Zeytin) • Çiftçiler yaşlı (Ort: 58 yaşa), köyde genç nüfus azalmış, turizm döneminde köy nüfusu % 40 civarında azalmış. • Köylerdeki hanehalklarının geçimlik geliri “tarım+ emekli maaşları”ndan oluşuyor. Muğla ilçelerini, Muğla ili bütünü içinde düşünmenin, uygulanabilecekse, Muğla ilinin her türlü kaynaklarını birbiriyle etkileşimli bir şekilde nasıl harekete geçirilmesinin yolların aramak gerekir . Muğla İçin Bir Kalkınma Stratejisi Muğla’nın kalkınması için onun kaynaklarını harekete geçirecek, elde edilen sonuçların Muğla’da kullanılabilmesini sağlayabilecek bir yapılanmaya ihtiyaç vardır. Muğla’nın kalkınmasını sağlayabilecek böyle bir kurumsal yapının temel öğelerini tarım, sanayi ve hizmetler sektöründe faaliyet gösteren işletmeler ve bu işletmeler arasında gerçekleştirilebilecek “karşılıklı yardımlaşma ve birbirilerini tamamlama” esprisi çerçevesinde düşünmek gerekir. Eğer böyle bir oluşum sağlanabilirse Muğla yöresinde şu oluşumların gerçekleşmesi üzerinde durulabilir : • Finansal bir özerkliği sağlayabilecek yerel ortaklıkların kurulması; • Kamu yetkilerinin bir bölümünün yerel düzeyde gerçekleştirilebilmesi; • Ekonominin finanslaştırılmasından doğan krizlerin hafifletilebilmesi; • Nüfus ve ekolojik sorunlardan kaynaklanan baskıların azaltılması; • Muğla düzeyinde pazarın genişlemesi ve rekabetin geliştirilmesi. Muğla’nın kalkınması, özellikle tarım ve esnaf kesimindeki küçük işletmelerin tedarik ve pazarlama aşamalarında arz ve taleplerini birleştirebilecek bir örgütlenmeyle daha da etkinleştirilebilir. Bunun için Muğla düzeyinde oluşabilecek seçenekler araştırılmalı; halkın güven kaybına neden olan sebepler ortaya çıkarılmalı; bireylerin özçıkarlarını savunmaya iten sebepler ortaya konulmalıdır. Muğla ilinde çalışan insanlar için şunları sorgulamak gerekir: • Kuru börülce, anason, taze barbunya, taze börülce, bakla, domates, greyfurt, keçiboynuzu, kereviz, marul, pazı, roka, turunç, yeni dünya, portakal üretiminde de ilk beş içinde yer almaktadır . Muğla’da tarım sektörü istihdamın % 31,1’ni (2011) sağlamaktadır., • (…) hanelerin önemli bir bölümünün borçları olduğu görülmüştür (% 39) İnsanların iş ve çalışma durumları nedir? Nasıl geliştirilebilirler? • Hanelerden elde edilen bilgilere göre, son 10 yıl itibariyle gelirlerde sürekli bir düşüş yaşanmıştır. Ekilebilir arazilerin sınırlı, dağınık ve parçalı olması elde edilen ürün miktarı ve kalitesinin de düşük olmasına yol açmaktadır. (Örnek olarak seçilen çiftçilerin % 11’nin arazisi bulunmamakta; % 5’i kiralık arazi ile çalışmakta; % 69’unun arazi varlığı 50 dekarın altında; % 15’inin arazisi 50 dekarın üzerindedir.) • Tarım makinesine (traktör vb) sahip olan hanelerin oranı % 37’dir. • Muğla’da üretim için kullanılan önemli ekipmanların kullanma durumu nasıldır? Daha ekonomik kullanma durumu gerçekleştirilebilir mi? • Muğla’da ne üretiliyor? Ne miktar üretiliyor? Muğla ilinde üretilen ürünler nasıl ve nerelerde değerlendiriliyor? • Muğla’da geçmişten kalan tarihi mirasların bir envanteri çıkarılmış mı? Bu miras nasıl değerlendiriliyor? Daha iyi değerlendirme seçenekleri nelerdir? • Muğla’da sektörler/ firmalar arası kurulmuş iş zincir(ler)i var mıdır? Bu zincir(ler) nasıl devam ettirilebilir ve geliştirilebilir? Verimlilik Stratejisi Üzerine »» Birkaç yıl önce bir yazımızda dünyanın en önemli danışmanlık şirketlerinden McKenzie’nin 2002 yılında Türkiye’de yaptığı bir çalışmadan bahsederek “2015 yılına kadar her yıl %10 verimlilik artışı olursa kişi başına gelir açısından Türkiye Avrupa Birliği ortalamasını yakalayabilir” şeklinde bir sonuca vardığımızı yazmıştım. 2015 geldi ama gelir artışı 2010’dan itibaren tutmadı. Şüphesiz uluslararasılaşan şirketlerimiz, örneğin dayanıklı tüketim malzemeleri üretenler gibi, verimlilik konusuna çok ciddi yaklaşmaktalar ancak üretimin ve istihdamın önemli bir bölümünü karşılayan Küçük Orta Boy İşletmelerde “Verimlilik” kavramının yeteri kadar öne çıktığını söylemek zor. Sermayenin bu kadar pahalı ve kıt olduğu, her geçen gün bilgiyi kullanacak yetişmiş iş gücü kalitesinin daha fazla önemli hale geldiği ortamda verimlilik stratejileri konusunda hem girişimcilerin hem çalışanların sürekli eğitilmeleri gereklidir. Şimdi denilebilir ki bu eğitimler şu veya bu şekilde yapılıyor, bunu söylemek yeni bir şey değil. İyi de yapılan eğitim kişide davranış değişikliği yaratmıyorsa öğrenilmiş bir şey değildir. Verimlilik artışıyla ilgili en önemli strateji –olumlu ya da olumsuz-insan verimliliğinin işletmede çalışanların tümünün davranışlarına bağlı olduğu gerçeğine dayanır. Bu nedenledir ki işgücü verimliliğini artırmak için davranışların değişmesi gerekir. Teori budur; ancak uygulama çok daha zordur. Diğer kaynakların aksine, insan kaynağı için iradeyi de dikkate almak gerekir. Bu bireysel ve kültürel değerlere, geçmişte oluşmuş önyargılar ve rollerin algılanmasına dayanan bir iradedir. Tüm bu davranış normları dizisi bireysel tepkiyi belirler. Öğretmek sadece anlatmakla olmuyor bazen kuralları işleteceksiniz. Mesela devletin verdiği ciddi hibelerle süt hayvancılığı tesisi kuran bir kişi hala hayvan başına 20 kg/gün ve altı süt verimi alıyorsa 30 kg alanla aynı desteği vermeyeceksin. Bu sermayenin % 50 ve• Muğla’da “herkesin ihtiyacı olan bir şeyi” saptamak ve ortak sorun (lar) etrafında birleşebilecek insan grupları nasıl ortaya çıkarılabilir? Vb. Tevfik Fikret CENGİZ Köy-Koop Merkez Birliği Proje Koordinatörü tfikretcengiz@yahoo.com rimsiz kullanılması demektir. Verimlilik kavramını formüle etmeden tartışmaya girdik belki ama daha önce bu kavramla ilgili açıklamalar yapmıştık. Kısaca çıktının girdiye oranı olarak tanımlanmaktadır. Aynı girdi ile ne kadar fazla çıktı alırsanız girdiyi o derece etkin veya etkili kullanmış olmak anlamında kullanılan kavramdır. Daha önceleri ülkemizde Milli Prodüktivite Merkezi adı altında faaliyet gösteren bir kamu kurumunda sektörel bazda verimlilik çalışmaları yapılırdı. Şimdilerde aynı kurum Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığına bağlı bir kurum olarak çalışmaktadır. MPM’nin verimlilik analizi, verim artırma teknikleri konularında faydalanılabilecek teorik ve uygulamalı pek çok yayını vardır. Gelecek sayıda görüşmek dileğiyle kalın sağlıcakla… üretimi 2009-2013 arasında 2,6 kat artarken, tüketicinin ödediği fiyatları bu süre içinde 3-4 kat artmasını açıklamak zordur. Neler Yapılabilir? Muğla’nın kalkınması ve gelişmesi için neler yapılabilir : • İstihdamın korunması ve yeni iş alanlarının yaratılması; • Toplumsal ve ekonomik dokunun korunması ve geliştirilmesi ; • Muğla’da sürdürülebilir bir kalkınmanın devreye sokulması için gerekli kurumsal yapıların oluşturulması. Genel olarak Muğla için düşünülebilecek sürdürülebilir kalkınma, şu özellikleri bünyesinde bulundurmalıdır: Birleştiricilik, içiçelik,eşitlik, ihtiyat, güvenlik. Bunun için aşağıdaki hususların hayata nasıl geçirilebileceği üzerinde önemle durulmalıdır : Gücün paylaşılması; Varlığın paylaşılması; Bilginin paylaşımı; Muğla’nın kalkınması. Sonuç Her ekonomik olgu gibi Muğla tarımı da değişiyor, gelişiyor. Özellikle son 5 yıllık TUİK verilerinde önemli gelişmeler gözlemleniyor. Ancak istatistiklerdeki verilerle güncel yaşamda yaşanılan ekonomik sorunlarda bazı çelişkiler ortaya çıkıyor. Örneğin Muğla’da ve Türkiye’de kırmızı et Özellikle Muğla için iddialı ürünler olan zeytin, portakal, karpuz gibi ürünlerde fiyatlarda bir değişme olmaması, hatta fiyatların gerilemesinin tartışılması gerekir. TÜİK ve İl Tarım Müdürlüğü’nün verilerine göre Muğla tarımında önemli gelişmelerin olduğu belirtilirken, akademik bir kadronun 10 Muğla köyünde yaptığı araştırma ise tam tersi bulguları belirtmektedir. Bunu yanında Muğla ilinin yerel kaynaklarını nasıl kullandığının, nasıl kullanılması gerektiğinin yeniden gözden geçirilmesi gerekir. Bu öneriler, uygulanabilirliği her düzeyde tartışılmalıdır. Ayrıca mevcut kalkınma modelleri ile karşılıklı olarak ayrılıklar/benzerlikler ortaya konularak , uygulayıcı bir kurumsal doku oluşturulmalıdır. . Köy-Koop Haber Ekim 2015 SAĞLIK Zeytinyağlı İncir Hazımsızlığa Birebir »» Ağrı ve sancıyla hayatı zehir eden kabızlığa doğal yollarla çare bulabilirsiniz. Sabahları aç karnına tüketilecek zeytinyağlı incir ile bu sıkıntıyı aşmak mümkün. Birçok kişinin ortak problemi kabızlık yaşam kalitesini düşürüyor. Beslenme alışkanlıklarının değişmesi, hareketsiz yaşam ve hazır gıda tüketimi ise bu rahatsızlığa zemin hazırlıyor. Uzmanlar “Sabah ikiye böldüğünüz 5 adet inciri zeytinyağına batırın. Kahvaltıdan yarım saat önce yiyin. Kabızlığınıza ilaç gibi gelecektir” şeklinde konuşuyor. Uzmanlar kabızlığa karşı doğal yöntemleri ise şöyle sıralıyor: Sinameki için Bir çay fincanı kaynar suyun içine ince kıyılmış bir çay kaşığı sinameki yaprağı atın. Demlenmesi için kısa bir süre bekledikten sonra süzerek yemek aralarında birer çay fincanı için. İnce kıyılmış bir çay kaşığı ebegümecini bir çay fincanı soğuk suyun üzerine katın. 12 saat bekleyin. Süzdükten sonra bir çay kaşığı süzme bal ilavesiyle günde 2 kez yemek aralarında birer çay fincanı tüketin. Her gün yemek aralarında birer su bardağı kuru erik hoşafı tüketin. Bir çay fincanı kaynar suyun içine bir çay kaşığı lavanta çiçeği atın. Süzüp yemek aralarında birer çay fincanı kabızlığı giderir. Domates suyu Öğün aralarında birer çay fincanı domates suyu için. 2 avuç lahana yaprağını mikserden geçirin. Karışımı iyice sıkıp suyunu çıkarın. İçine az miktarda su ilave edip için. Keten tohumu mucizesi Havanda bir çay kaşığı keten tohumunu dövün. Kaynamış suya atıp, yemek aralarında için. Bir çay fincanı limon suyunun içine bir çay kaşığı karbonat ilave edip, bekleyin. Daha sonra süzüp yemek aralarında içmek kabızlığa iyi gelir. Sinüzitten Korunma Yolları »» Bu aylarda alacağınız basit önlemlerle kış aylarında yaşanması olası sinüzit problemini engelleyebilirsiniz. Tedavi edilmediği takdirde kronikleşen ve astım gibi çeşitli hastalıkların ortaya çıkmasına neden olan sinüzit hastalığından korunmak için alınması gereken tedbirleri açıkladı. Sinüsler; alın, göz çevresi, yanaklar ve geniz bölgesinde bulunan 15 adet boşluktur. Soluk alıp verildiğinde bu boşluklar havayı süzer, temizler, ısıtır, nemlendirir ve akciğerlere gönderir. Sinüzit sinüslerin iltihabıdır ve viral kökenli üst solunum yolu enfeksiyonlarının yaklaşık %2'si sinüzite dönüşür. Sinüzit eğer tedavi edilmezse kronikleşir ve astım gibi çeşitli hastalıkların ortaya çıkmasına yol açar. Sinüzit astım birlikteliği oldukça sık görülür; bu durum, her iki hastalığın vücutta aynı mekanizmaların tetiklenmesiyle oluştuğu varsayımını destekler. Sinüzit ve astım şikayetlerini bir arada bulunduran hastanın tedavisi zordur bu nedenle biri tedavi edilmeden diğerinin tedavisi başarılı olamayabilir. Sinüziti önlemenin yolları • Kafanızı denize, havuza sokarak yüzmek sinüslerde tazyik etkisi yapar ve mevcut tıkanıklıkları açar. Doğal tuzlu su havuz suyuna oranla daha faydalıdır. Bu yüzden yaz aylarında özellikle denizde yüzerek kış içinde oluşacak iltihaplanmanın önüne geçilmiş olunur. • Klima yaşanan ortamdaki havanın nemini kurutur. Kuru hava ise sinüslerin dolmasını sağlar. Klimalı ortamlar yerine mümkün olduğu kadar doğal ortamlarda ve denize yakın yerlerde bulunmak faydalıdır. • Kuru havalar gibi nemli havalar da zararlıdır, alerjik durumlara zemin hazırlayarak sinüslerin dolmasını ve sinüzit oluşumunu hızlandırır. Bu nedenle nem alıcı cihazlarla yaşanılan ortamdaki nem sorunu giderilmelidir. Yaşanılan ortamın nem oranının %50-60 civarında olması gerekmektedir. • Spor yapmak diyaframı çalıştırarak vücuda giren oksijen miktarını artırır. Burun fizyolojisinin düzelmesini sağlayan spor aynı zamanda sinüslerin de temizlenmesini sağlar. Bu nedenle yaz aylarında günde 30 dakika spor yapmak oldukça önemlidir. Dt. Coşkan ARAS AĞRIYA ÇARE Temelin dişi çok ağrıyormuş. Diş hekimi aramak için yola çıkmış, arkadaşına rastlamış, durumu anlatmış. Arkadaşı öneride bulunmuş: - Sevcilin var midur? - Vardur. - Ha benum dişum ağriyunca sevcilimi öptimmi dişimun ağrisi ceçip cidii. - Ha sevcilun şinci nirdedur da? 21 Okula Başlangıcı Zorlaştıran 5 Etken »» Bu yıl pek çok çocuk okul ziliyle ilk kez tanışacak. Uzun yıllar boyunca devam edecek eğitim hayatının bu ilk adımı hem çocuk hem aile hem de okuldaki öğretmenler için sanıldığı kadar kolay bir süreç değil. Peki, bu süreçte çocuklara nasıl yardımcı olmalıyız? Evin en değerli varlığı, küçük prensi ya da prensesiyken herkesle aynı düzeyde olduğu bir ortama girmek kimin için kolay olabilir ki? Okulun ilk günü birçok çocuk bu psikolojik durumla karşı karşıya kalıyor ve yeni hayatlarına geçişte bir uyum süreci yaşıyorlar. Ancak bazı çocuklar için bu dönem diğerlerine göre çok daha zor yaşanıyor. 1- Okul öncesi eğitimi almamak Okul öncesi eğitim almamış çocukların 1. sınıfa uyum sağlamaları biraz zaman alabiliyor. Okula uyumun en önemli kuralı öncelikle öğretmen ve yeni arkadaşları ile tanışmak, onlara güven duymaktan geçiyor. Ayrıca okulunun, sınıfının ortamı ile servis kullanımı, yemeiçme, tuvalet ihtiyacı gibi gereksinimleri, uymak zorunda olduğu kurallar, çocuğun yeni çevresel koşullara uyumunu belirleyen özel değişikliklerdir. Eğer çocuk okul anaokulu eğitimi almadıysa 1. sınıfta tüm bu süreçlere adaptasyonu çok daha zor gerçekleşiyor. 2- İlkokula erken başlamak Okula uyum sosyal ve akademik adaptasyonu içerdiğinden, karmaşık bir süreç halinde yaşanıyor. Çocuk bir yandan kurallara uygun arkadaşlık ilişkileri kurmak durumunda kalıyor. Bir yandan da öğrenmesi gereken bilgileri, ödev ve sorumluklarla da geliştirerek depo etmek, pekiştirmek, büyükleri tarafından onaylanmak endişesi yaşıyor. İlkokula başlamak üzere olan çocuk, yaşamakta olduğu gelişim döneminin özelliklerine göre, sorumluluk almaya hazır, kendini denetlemeye başlamış, sıklıkla uyum yeteneği artmış, dikkatli çocuk olmalıdır. Bu nedenle uyum süreci, yaşı uygun çocuklarda sıklıkla kısa ve sorunsuz atlatılabiliyor. Ancak yaşı küçük olan çocuklar bu karmaşık sürecin üstesinden gelmekte ciddi anlamda zorlanıyor. runları yanında okul korkusu izleniyor. Kaygı Bozukluğu, depresyon, davranış bozuklukları, aktivite ve dikkat bozukluğu gibi ruhsal rahatsızlıkların varlığında çocuğun yeni bir ortama uyumu zorlaşıyor. Okulun ikinci haftasından itibaren, çocuğun uyku ve iştah sorunlarının ortaya çıkması, aşırı gerginlik, sık ağlama, korkular görülmesi durumunda önce okulun rehberlik biriminden sonra da bir çocuk psikiyatr’ından destek alınması gerekiyor. 3- Kural tanımadan büyümek 5- Anne babanın farklı davranması Gelişimi uygun olsa da bazı çocuklar, yetiştirilme koşullarına göre bazı farklı tavırlar gösterebiliyor. Örneğin, her istediği yapılmış, kendisine otorite tanıtılmamış, sınırsız davranışları uyarılmamış, kuralsız büyümüş çocuklar okula başlarken oldukça zorlanıyor. Okula başlamakla karşılarına çıkan kurallı, dengeli, net, ödev ve sorumlukları belirlenmiş ortamdan rahatsızlık duyuyor, oradan kaçmak, kendilerini güvenli ve rahat hissettikleri ortama, sıklıkla evlerine dönmek istiyorlar. Bu gruptaki çocukların okula uyumu, her gün, okula uygun saatlerde gidişini ve okuldan gelişini sağlamak, ev içinde de okulun otoritesinin geçerli olduğu, onaylandığı algısını yaratmaktan geçiyor. Okula başlayan çocuk yeni bir ortama gireceği için bazen endişe bazen de heyecan yaşıyor. Günlük yaşantısına ait rutinin bozulması, çocuğun uykusuna evinde devam etmesi yerine sabah erken bir saatte kalkıp hazırlığını yaparak okuluna gitmesi aileler tarafından doğal bir durum şeklinde algılanmalı. Ancak bazı ebeveynler, çocuklarına “kıyamama” düşüncesi ile “bir gün okula geç gitse de olur, bugün hiç kalkmak istemiyor, keyifsiz, gitse de orda rahat durmaz, sıkılır, üzülür” gibi endişelerle çocuğun okula uyumunu olumsuz yönde etkileyebiliyor. Ebeveynlerden biri, çocuğun zaman zaman okula gitmeyebileceğini düşünürken diğerinin, bunu zorunlu ve süreklilik gerektiren bir görev gibi algılayıp çocuğu düzenli olarak okula gönderme çabası içinde olması bir çatışma yaratıyor. Bu çatışma çocuğun okula uyumunu bozuyor ve çocuk, kendi rahatına uygun şeklide davranmaya eğilimli olan ebeveyni bu yönde etkileyecek bulgular üretebiliyor. Ebeveynlerin aynı dili konuşması, çocuk hakkında farklı görüşlere sahipken ortak uygun karara varabilmeleri okula uyumu kolaylaştırıyor. 4- Psikolojik sorunlar Ruhsal rahatsızlıkların olduğu bir grup çocukta da çeşitli davranış so- . Kan Grubuna Göre Beslenme Önerileri »» Hangi kan grubuna sahip kişiler nasıl beslenmeli? Son günlerde adı sıkça duyulan ‘kan grubuna göre beslenme’ de kilo vermek isteyenlerin gündeminde. Mutlaka bir uzmana eşliğinde diyet yapılması gerektiğini vurgulayan Beslenme ve Diyet Uzmanı Diyetisyen Hilal Mutlu, kan grubu diyeti hakkında merak edilenleri anlattı. daki yasaklar AB grubu için de geçerlidir. Tofu, deniz ürünleri, yeşil sebzeler kilo vermeye yardımcıdır ve hindi eti dışında et ürünleri tüketilmemelidir. ‘0’ kan grubu olanlar et ve balık ağırlıklı beslenmeli Kan grubu diyetinin genel özellikleri bu şekildedir. Tüm grupların yasaklı yiyecekleri, tolere edebildikleri ve hiç tüketmemeleri gereken besinler vardır. Sağlık otoritelerinin ortak görüşü diyet kişiye özeldir; tıpkı parmak izi gibi, nasıl ki herkesin parmak izi birbirinden farklı ise diyeti de farklı olmalıdır. Milyarlarca insanı sadece 4 gruba ayırmak yetersiz ve dayanaksızdır. Örneğin; 0 kan grubunda, diyabet ve kolesterol hastasına bol bol et ye diyemezsek, hiç deniz ürünü yemeyen bir A grubuna da başka alternatifler üretmeliyiz. Kan grubu diyetini ilk olarak Dr. Peter D’Adamo çıkardı. Dr. D’Adamo göre, avcı-toplayıcı olan ilk insanlar ‘0’ kan grubuna sahiptiler. Bu yüzden de ‘0’ kan grubu olan kişiler et ve balık ağırlıklı beslenmelidir. Süt ürünleri, tahıllar ve armut, portakal, kivi gibi asitli meyveler bu kan grubundaki kişiler için kilo almayı hızlandırırken; deniz yosunu, deniz ürünleri, iyotlu tuz ve muz, mango, kiraz, erik gibi meyveler ise kilo vermeyi hızlandırmaktadır. ‘A’ kan grubuna sahip olanlar bitkisel ürünlere yönelmeli A kan grubu, çiftçi kan grubu olarak da adlandırılır, avcılıktan tarıma geçişten sonra ortaya çıkmıştır. Et ve süt ürünleri bu grubtaki kişilere hızlı kilo aldırırken, soyalı yiyecekler ve bitkisel ürünler kilo vermelerini hızlandırmaktadır. Eti tamamen hayatlarından çıkarmalı, deniz ürünlerini ise çok az miktarda tüketmeliler. ‘B’ kan grubu olanlar beyaz etten uzak durmalı B grubu ise Himalaya Bölgesi’ne göç edenlerde ortaya çıkan göçebe gruptur. Kırmızı et faydalıyken; beyaz et tüketiminden uzak durulmalıdır. Süt ve süt ürünlerini rahatlıkla tüketebilen tek gruptur. Pirinç ve yulaf rahatlıkla tüketebilirken; çavdar, mısır ve buğdaydan uzak durmalıdırlar. ‘AB’ kan grubu olanlar deniz ürünleri tüketmeli AB grubu ise modern çağda ortaya çıkan kan grubudur. A ve B grubun- Sırf popüler olmak için çıkan kitaplarla aslında size hiç uygun olmayan diyetleri yapıp sağlığınızdan olmayın, beslenme konusundaki tek uzman olan diyetisyene gidip cinsiyetiniz, boyunuz, kilonuz, yaşam şekliniz, alerjileriniz, varsa hastalıklarınız, beslenme alışkanlıklarınız gibi daha pek çok faktörün ele alınıp size özel hazırlanmış diyeti uygulayın. . 22 Ekim 2015 Köy-Koop Haber ETKİNLİKLER EKİM AYI TARIM TAKVİMİ EKİM 2015 TARIM FUARLARI TAKVİMİ 07.10.2015 - 11.10.2015 Yörex- Yöresel Ürünler Fuarı TARLA BİTKİLERİ Buğday Toprak Hazırlığı ve Ekimi Yapılır: Buğday ekilecek alanlarda, erozyonu engelleyecek bir toprak işleme yapılmalıdır. Bu tip toprak işleme kurak bölgelerde toprağı alttan yüzeysel işleyen kırlangıçkuyruğu aletlerle yapılmalıdır. Ülkemizde yapılan araştırmalarda yüzeysel (derinlik az olarak) işlenen topraklarda erozyonun en az olduğu buna, karşılık su tutma gücünün arttığı, ayrıca hem enerji hem de zaman tüketiminin daha az olduğu belirlenmiştir. Hediyelik Eşya El Sanatları Siloya su, hava ve güneş ışığı girmesi önemlidir. Üzeri kapatılan tarihten itibaren 6 hafta sonra hayvanlara yedirilmek üzere bir kenarından açılır. Günlük ihtiyaç kadar alındıktan sonra silonun açılan kısmı tekrar kapatılmalıdır. · Toprak işleme aletlerinin eksik bakımlarının tamamlanarak işe hazır hale getirilmesi. SEBZECİLİK: · Sonbahar şuruplamasının yapılması, Tarla sebzeciliği: · Tarlada yetiştirilen domates, biber, patlıcan hasadına devam edilir. Örtü altı Sebzeciliği: Kışlık marul, yeşil soğan ekimi ve fide yetiştirilmesi yapılır. 08.10.2015 - 11.10.2015 2.Tarım, Seracılık, Hayvancılık Ve Teknolojileri Fuarı MEYVECİLİK: Tarım, Seracılık, Hayvancılık Makine ve Teknolojileri Kahramanmaraş Belediye Fuar Merkezi ECR Fuarcılık Ltd. Şti 08.10.2015 - 11.10.2015 Anamur Gıda ve Tarım Fuarı Tarım, Seracılık, Hayvancılık ve Teknolojileri, Tarım Makineleri, Gübre, Tohum, Seracılık Anamur Sehit Atanur Bal Fuar Merkezi Pozitif Fuarcılık A.Ş 13.10.2015 -17.10.2015 Burtarım 2015 - Bursa 13.Uluslararası Tarım, Tohumculuk, Fidancılık ve Süt Endüstrisi Fuarı Tarım, Tohumculuk, Fidancılık ve Süt Endüstrisi Tüyap Bursa Fuarcılık 22.20.2015 – 24.10.2015 Frutech Antalya: 3.Frutech Meyve Yetiştiriciliği ve Teknolojileri Fuarı Alet ve Makine, Bitki Besleme, Zirai İlaç, Depolama Ürünleri, Lojistik, Fide, Meyve MSK Fuarcılık · Anasız arılara ana arı verilmesi, · Kovanların kışlaklara getirilmesi işlemi yapılır. · Ahırların sonbahar bakım badana ve dezenfeksiyon işlemleri yapılır. · Kışlık silaj yemlerinin yapılması işlemine devam edilir. · Mera ve otlaklarda ki yaylım yetmeyeceğinden takviye yemleme yapılmalı, HAYVAN SAĞLIĞI Kışlık buğdayların ekim derinliği 4-6 cm. Olmalı en uygun ekim zamanı 1-30/ Ekim tarihleri arasıdır. Şeker Pancarında Hasada Devam Edilir: Şeker pancarı hasadına genel olarak Eylül ayında başlanır. Bu devrede alt yapraklar biraz sararmış aşağıya doğru sarkmış, fakat kurumamıştır. Hasat işlemi bel veya pullukla hasat makinesi ile hasat edilir. II. Ürün Silajlık Mısır Hasadı Yapılır: Genel olarak hububat hasadından sonra ekilen 2.ürün mısır sert hemen olan döneminde silaj maksadıyla hasat edilir. Hasat özel olarak imal edilen silaj hasat makin asıyla yapılır. 70 x 30 cm. mesafelerle ekilen mısırlar silaj makineleri ile hasat edilerek silo yerine taşınır. Siloya getirilen silaj materyali traktör ile çiğnenerek sıkıştırılır. Silo yüksekliği 1,5 metre olunca naylonla, naylonun üzeri ise güneş ışığı geçirmeyecek şekilde kum, toprak v.s gibi materyaller den biri ile kapatılır. · İsteğe bağlı talep olması halinde sığır vebası ve şap aşılaması, · Kuduzla mücadele aşı ve taramaları, · İsteğe bağlı entorotoksemi aşılaması, · Ruam taraması, · Suni tohumlama çalışmalarına devam edilir. · Üzüm hasadına devam edilir. GIDA MUHAFAZA · Ceviz hasadı başladı. · Domates suyu ve salça yapımı, · Elma, Armut hasadı devam ediyor, · Çeşitli turşuların yapılması, · Yeni kurulacak meyve bahçesi tesisine ait arazilerde toprak işleme ve teraslanacak yerlerin teraslanması çalışmaları yapılır. · Yoğur ve un tarhanası yapılması, · Fidan hendekleme çukurları hazırlanır. · Diğer kışlık gıdaların hazırlanması. · Soğutucularda muhafaza edilecek sebze ve meyvelerin soğutmaya hazırlanması yapılır. TARIMSAL MEKANİZASYON · Ekim makinelerinin eksik kalan bakımlarının tamamlanarak ekime hazır hale getirilmesi, · İşi biten hasat makinelerinin kışlık bakımlarının yapılarak hangara çekilmesi, KONGRE & SEMPOZYUM 22.10.2015-25.10.2015 FOODEX - İzmir Gıda ve Gıda Teknolojileri Fuarı Yaş, Kuru, Dondurulmuş Gıda Ürünleri, Et, Süt, Yumurta ve Gıda Teknolojileri Mevzuat ▶▶ 2 Eylül 2015 Tarihli ve 29463 Sayılı Resmî Gazete, 2015 Yılı Temmuz Ayına Ait Yatırım Teşvik Belgeleri Listesi Gençiz Fuarcılık ▶▶ 2 Eylül 2015 Tarihli ve 29463 Sayılı Resmî Gazete, 2015 Yılı Temmuz Ayına Ait İptal Edilen Yatırım Teşvik Belgeleri Listesi 22.10.2015-25.10.2015 FOODEX - İzmir Gıda ve Gıda Teknolojileri Fuarı Yaş, Kuru, Dondurulmuş Gıda Ürünleri, Et, Süt, Yumurta ve Gıda Teknolojileri ▶▶ 11 Eylül 2015 Tarihli ve 29472 Sayılı Resmî Gazete, Bitkisel Üretime Destekleme Ödemesi Yapılmasına Dair Tebliğ (Tebliğ No: 2015/21)’de Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ (No: 2015/40) Gençiz Fuarcılık 22.10.2015 - 25.10.2015 Samsun Gıda 2015 Gıda ve İçecek Ürünleri, Gıda İşleme Teknolojileri, Unlu Mamüller, Soğutucular, Depolama, Paketleme ve Mağaza Market Ekipmanları ▶▶ 12 Eylül 2015 Tarihli ve 29473 Sayılı Resmî Gazete, Küçük Miktarlardaki Yumurtanın Doğrudan Arzına Dair Yönetmelik Tüyap - Samsun 22.10.2015 - 25.10.2015 İstanbul Gıda-Tek ▶▶ 14 Eylül 2015 Tarihli ve 29475 Kontrolör Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik ▶▶ 19 Eylül 2015 Tarihli ve 29480 Sayılı Resmî Gazete, Ürün Sevkiyatlarının Giriş Veteriner Sınır Kontrol Noktasında Aktarılmasına İlişkin Kurallar Hakkında Tebliğ (No: 2015/39) ▶▶ 19 Eylül 2015 Tarihli ve 29480 Sayılı Resmî Gazete, Çiftlikte Kesilen Küçük Miktarlardaki Kanatlı ve Tavşanımsı Etlerinin Doğrudan Arzına Dair Yönetmelik ▶▶ 20 Eylül 2015 Tarihli ve 29481 Sayılı Resmî Gazete, Belirli Canlı Tırnaklı Hayvanların İthalatı ve Transit Geçişine İlişkin Hayvan Sağlığı Kurallarının Belirlenmesine Dair Yönetmelik Sayılı Resmîher Gazete, Tohumluk İstediğiniz şey SAME’de var. 10.Gıda ve İçecek Teknolojileri, Gıda Güvenliği, Katkı ve Yardımcı Maddeler, Soğutma, Havalandırma, Depolama Sistemleri ve Lojistik Fuarı Kalite... Düşük Yakıt... 4 Tekerde Fren... Üstün Performans... Gerçek 4x4 Performans... Türkiye çapına yayılmış 300’den fazla yetkin servis ve yedek parça ağı... Tüyap Fuarcılık 30.10.2015 - 01.11.2015 1.Gıda ve Yaşam Fuarı 13 - 17 Ekim 2015 tarihlerinde Bursa Tarım Fuarı’na bekliyoruz! Her türlü kontrollü ve sertifikalı gıda ürünleri, Sağlıklı yaşam Merkezleri, Şifalı Bitkiler, Organik Ürünler, Medikal Firmalar, Diyetisyen, Spor ve sağlık turizmi, Gıda takviyeleri İstediğiniz her şey SAME’de var. Kalite... Düşük Yakıt... 4 Tekerde Fren... Üstün Performans... Gerçek 4x4 Performans... Türkiye çapına yayılmış 300’den fazla yetkin servis ve yedek parça ağı... MSK Fuarcılık Türkiye’de 24 saat esasıyla hizmet veren tek Merkez olan Ulusal Zehir Danışma Merkezi, zehirlenmeler hakkında size bilgi verir... · Arıların sonbahar bakımı. · Varova zararlısına karşı ilaçlamasının yapılması, · Güzlük hıyar ve kabak hasadına devam edilir. Anfaş Antalya Fuarcılık HAYVANCILIK Ekim 2015 Tarım Bulmacası Çözümü Soldan-Sağa: 1- Bağbozumu... Öç 2- Ur... İbik... Sara 3- Rna... Alan... Zen 4Çapa... Eleman 5- Aktar... Afet... 6- Ara... Er... Me 7- İl... Serin 8- Hm... Ehil... Nane 9- Abanoz... Kota 10- Silik... Kasır 11- Ak... Ketum... Rim 12- Yaman... Ni Yukarıdan Aşağıya: 1- Burçak... Hasat 2- Arnak... İmbik 3- Aptal... Al 4- Bi... Aar... Enik 5- Oba... Hokey 6- Zile... Siz... Ta 7- Ukala... El... Kum 8- Nefer... Kama 9- Us... Merinos 10- Azat... Natır 11- Ören... Narin 12- Çan... Tere... Mi 13 - 17 Ekim 2015 tarihlerinde Bursa Tarım Fuarı’na bekliyoruz! Köy-Koop Haber Ekim 2015 SPOR-TARIM BULMACA Acı Gerçekle Yüzleşme Zamanı! 23 »» Sayılı günler çabuk geçer derler. Tatil bitti artık. Ve aynada gördüğünüz insan, tatile beraber başladığınız insandan ne kadar farklı. Ancak, yüzünde dinlenmiş, huzur dolu bir ifade olmasına rağmen, bedenindeki genişleme fark edilmeyecek gibi değil. Oysa tatil hiç bitmeyecek gibiydi. Sabah istediğiniz saatte kalktınız, istediğiniz saatte kahvaltınızı yaptınız, istediğiniz saatte denize girip, bir elinizde patates kızartması, bir elinizde belki gazlı bir içecek belki de kocaman bir hamburgeri afiyetle yediniz. Akşam olduğunda da mehtaba karşı, yıldızların eşliğinde mangalı yakarken, aklınızda az sonra yudumlayacağınız bir kadehiniz vardı. Yatmadan önce rüyanıza giren, her şey dâhil açık büfede tabağınıza sığdıramadığınız yemekti belki. Baştan dedik ya; sayılı günler çabuk geçer diye, geçti işte. Artık zaman, acı gerçeklerle yüzleşme zamanıdır. • Alkol, çoğu insan için tatillerin vazgeçilmesidir. Ancak aşırı tüketimi bedendeki su dengesini bozar ve azalan su miktarı ile yağ oranı artar. Tatil dönüşü çay, meşrubat, kahve yerine su tüketimini artırın. Bu, günde 10-15 bardağın altına düşmemesi gereken tüketim miktarı olmalıdır. Ve her şey hayallerde kaldı şimdi. Ancak tüm imkânları kullanarak suçluyu aradık ve bulduk! • Öğünlerinizi düzenleyin ve tatilde yaptığınız gibi atlamayın. Günün aynı saatlerinde düzenli yemek yemeye çalışın. • Yediklerinizde seçici olun. Beyaz et ağırlıklı, az miktarda sıvı yağla ya da haşlama, buharda pişirilmiş besinleri tercih edin. Tatilde bolca tükettiğiniz, cips, sos, kuruyemiş, mayonez, kaymak, gazlı içecekler, alkol vb. gibi Bütün suç bizim dünyaca ünlü lezzetli yemeklerimizde. Evet, tek suçlu onlar. Onlar kendi başlarına tezgâhlardan ayaklanıp, tabaklarımıza gelmeseydi biz de onları yemek zorunda kalmayacaktık. İtiraf zamanı: Kilo aldınız. Tatile başlarken nasıl da hazırlanmıştınız oysa. Günlerce yürüyüş, koşu yapmıştınız. Tartıya her çıktığınızda azalan rakamlar sizi daha da kamçılamış, biraz daha, biraz daha diye kan ter içinde antrenmanlara, spor salonlarına koşturmuştunuz. Mayonuzun, bikininizin içinde aynada kendinize baktığınızda, arkadaşlarınızın size imrenerek baktığını ve iltifat dolu sözlerini hayal etmiştiniz. uçlu da bulunduğuna S göre, vakit kaybetmeden artık neler yapılması gerektiğine gelelim: Ancak unutmayın ki; burada önemli olan diyet değil, sizin kararlı tutumunuzdur. Ve her yazımızın sonuna defalarca eklediğimiz vazgeçilmez tavsiyemizi bir kez daha tekrar ediyoruz: Hareket Edin! • Kendinize bir adımsayar alın. Her yerde çok ucuza kolaylıkla bulabileceğiniz adımsayarla günde on bin adım atmayı başarabilirseniz, tatil başlangıcına dönme şansınız fazladır. 1 2 3 4 5 6 7 8 Y. İzzettin BAŞER 9 10 11 12 Hareket sağlıktır… Hareket yaşamdır… Sözün özü; spor dolu günler sizinle olsun. 4 Ekim Dünya Hayvanları Koruma Günü Neden Önemli? Yaşam için gerekli olan hemen hemen her şeyin karşılanmasında doğaya ve onun çeşitliliğine muhtacız. Yaşamımız, bitkilerin ve hayvanların olağanüstü değişkenliği, onların yaşadıkları yerler ve içinde bulundukları ortamlara bağlı. Ancak doğal kaynaklara yönelik talebimiz sürekli arttığı için bu çeşitlilik tehdit altında. B Soldan Sağa 1- Üzümde hasat... İntikam 2- Tümör... Horozun tepesinde bulunan kırmızı deri... Bir tür epilepsi 3- Ribonükleik asit... Meydan... Eski dilde kadın 4- Saplı kazı aracı... Unsur 5- Baharat veya güzel kokular satan kimse veya dükkân.... Çeşitli doğa olaylarının sebep olduğu yıkım 6- Mesafe... Rütbesiz asker... Kuzu sesi 7- Vilayet... Hoşa giden, hafif bir soğukluk veren 8- Hektometre... Aşılanmış meyve ağacı... Hoş kokulu bir bitki 9- Sıcak ülkelerde yetişen, kerestesinden yararlanılan birçok ağacın ortak adı... Manda yavrusu, malak 10- Karlı tepelerde yel etkisiyle açılan yerler, açıklık... Avlu içine ekilen sebze ve ekin 11Beyaz... Ağzı sıkı... Osmanlının Roma kentine verdikleri ad 12- Etki veya beceri bakımından alışılmışın üzerinde olan... Nikelin simgesi Yukarıdan Aşağıya 1- Taneleri hayvan yemi olarak kullanılan yıllık bir yem bitkisi... Ürün kaldırma 2- Ön yüz... Damıtıcı 3- Zekâ yoksunu... Kırmızı 4- Bizmutun simgesi... İsveç’te bir ırman... Kedi köpek yavrusu 5Göçebe konak yeri... Güneş tanrısı... Çayır veya buz üzerinde oyanan bir oyun 6- Tokat’ın bir ilçesi... İkinci çoğul şahıs... Tantalın simgesi 7- Bilgiçlik taslayan... Yabancı... Armut, ayva vb. meyvelerin etli bölümlerindeki sert tanecikleri 8- Üzüm mevsiminde ilk olgunlaşan üzüm taneleri.... Pulluktan anaya takılan ucu sivri demir 9- Akıl... Bir koyun türü 10- Salıverme... Kadın tellak 11- Kalıntı... İnce yapılı 12- Kağnıda yanlara konan ağaç... Bir sebze... Bir nota ugün, yeryüzünde 7 milyar insan yaşıyor. 2050 yılında ise bu rakamın 10 milyara yaklaşacağı öngörülüyor. İnsanlar çoğalıyor ama bizim dışımızdaki canlı türleri için durum, bunun tam tersi. Hızla artan nüfus, yapılaşma, doğal alanların tahribatı, yasa dışı avcılık ve ticaret, yaban hayatın dengesini bozuyor ve yaban hayatın canlıları bir yok oluşa doğru sürükleniyor. Özetle, biz çoğalırken dünyamızı paylaştığımız diğer canlıların sayısı hızla azalıyor. Gezegenimize ve barındırdığı çeşitliliğe dair henüz keşfedilmemiş pek çok tür var. Ancak açık olan bir şey var: mevcut değerlerimizi hızla kaybediyoruz. Bu nedenle 4 Ekim Dünya Hayvanları Koruma Günü sadece gözümüzün gördüğü hayvanları değil, yeryüzünde var olan tüm hayvanların da yaşam hakkına sahip olduklarını hatırlamamız açısından çok önemli. • Lifli, posalı gıdalara ağırlık verin. Bu gıdalar midenizde hacimlerinden daha fazla şişerek yer kapladıkları için tokluk hissi yaratırlar. Bu da sizin daha fazla yemenize engel olur. Kuru baklagil gıdalar her zaman sofranızda olmalıdır. Bu tür beslenme kabızlık sorununu da önlemdir. • Etrafınızda onlarca kişi size diyetler, yöntemler tavsiye edecektir, onları kırmayın, dinleyin. • Öncelikle ilk yapmanız gereken tatil sonrası elinize bir not defteri alıp, yediğiniz, içtiğiniz her şeyi not alacaksınız. Yapılan araştırmalar bu metotla yapılan diyetlerin büyük ölçüde başarıya ulaştığını göstermiştir. TARIM BULMACA enerji değeri çok yüksek gıdalara bir dahaki tatile kadar elveda deyin. Hayvanları Koruma Günü 1822 yılında İngiltere’de toplanan hayvanları sevenler, Hayvanları Koruma Birliği’ni kurdular. 1908 yılında da aynı adlı dernek yurdumuzda kuruldu. Dünyada türlerin durumu Bu derneğin amacı; hayvanları korumak, insanların hayvanlara iyi davranmalarını sağlamak, hayvanların daha iyi şartlar içinde bakılmalarını beslenme gerçekleştirmektir. Dünyanın çeşitli ülkelerinde kurulan Hayvanları Koruma Dernekleri Hollanda Lahey’de toplandılar. Dünya Hayvanları Koruma Federasyonu’nu kurdular. 1931 yılında toplanan bu federasyon, 4 Ekim gününü Hayvanları Koruma Günü olarak ilân edip, bütün dünya ülkelerine bildirdiler. WWF Yaşayan Gezegen Raporu’ nda biyolojik çeşitliliği izlemek için Yaşayan Gezegen İndeksi’ni kullanıyor. 2.500’den fazla türü inceleyen Endeks, 1970’den beri biyolojik çeşitliliğin %28 azaldığını ortaya koyuyor. İnsansız bir dünya düşünemediğimiz gibi, hayvanları olmayan bir dünya da düşünemeyiz. Tabiatın canlı varlıkları olan insanlar, hayvanlar ve bitkiler, hayatlarını devam ettirmek için birbirlerine bağlıdır ve birbirlerine muhtaçtır. Kooperatifçilik Prof.Dr. Ziya Gökalp Mülâyim Yayınevi: Yetkin Yayınları, Ankara Kooperatifçilik kitabının 7. Baskısında okurlarına ülkemiz ve dünya kooperatifçiliğindeki en son durum ve gelişmeler güncelleştirilerk verilmiş. Kitapta; Genel Kooperatifçilik, Kooperatifin Tanımı, İlkeleri, Kooperatifle Sermaya Şirketleri Arasındaki Farklar, Özel Sektör Karşısında Kooperatiflerin Durumu, Devlet ve Kooperatif, Kooperatifçilik Mevzuatı ve birçok konu ele alınmış. Kooperatifçilik Prof.Dr. Erkan Rehber • Kooperatifçiliğin Tarihçesi • Kooperatif Tanımı, Sınıflandırılması • Kooperatifçilik Değer ve İlkeleri • Kooperatif Teorisi • Dünya ve Türkiye'de Kooperatifçilik • Kooperatiflerin Geleceği www.ekinyayinevi.com Küreselleş(tir)me Karşısı Bilim Politik Yazılar Prof.Dr. Mustafa Kaymakçı Yayınevi: İlkim Ozan Yayınları Kitapta öncelikle günümüzde dünya ve Türkiye’de bilimin durumu ele alınmış ve akademik kapitalizm irdelenmiştir. Bu yazıları, Batı’da bilimin gelişmesi, buna karşılık İslam Dünyası ve Osmanlı’da bilimin gerilemesinin nedenlerini sorgulayan metinler izlemiştir. Bilimin ve onun yarattığı uygarlığın salt Batı’ya ait bir olgu olduğunu ve Doğu’nun gelişen Dünya tarihi içinde edilgen bir izleyici olarak kaldığını varsayan Oryantalizm/Avrupa merkezci görüşler ise birbirini izleyen yazılarla sorgulanmış ve bu görüşün dayanıksız olduğuna ilişkin bilgiler derlenmiştir.