Gücüne güç kat - Zorlu Holding
Transkript
Gücüne güç kat - Zorlu Holding
Zorlu Grubu iç iletişim yayınıdır. Üç ayda bir yayımlanır. Ekim-Kasım-Aralık 2011 35 Gücüne güç kat sunuş 01 Uzun soluklu bir yaşam için… Son yıllarda dünyada gelişimin itici gücü haline gelen iş dünyası, sürdürülebilir kalkınma ve yaşanılabilir bir dünyaya ulaşmak için önemli bir rol üstleniyor. Yoğun boyutlarda yaşanan ekonomik, sosyal ve kültürel değişimler ve rekabet ortamı, kurumların “iyi vatandaş” olmaya eskisine oranla çok daha fazla önem vermelerini gerektiriyor. Günümüzde kurumlar için faaliyet alanlarında fark yaratmak ne denli önemli bir hedefse, toplumsal çalışmalarında da fark yaratmak o kadar önemli ve olmazsa olmaz bir hedef haline gelmiş durumda… Bu farkı yaratmak, toplumsal gelişmeye, sürdürülebilir büyümeye katkıda bulunmak, kurum itibarını korumak ve güçlendirmek isteyen kurumlar için en önemli araçlardan bir tanesi de sponsorluk çalışmaları… Sponsorluk çalışmalarının, markanın ruhunu tüketicisine ulaştırmak, marka ile tüketici arasındaki duygusal bağın kurulmasına destek olmak gibi önemli bir işlevi daha bulunuyor. Kurumlar, sponsorluk çalışmalarıyla bir yandan toplumsal gelişme adına toplumda itici bir rol üstlenirken marka değerlerine de katkıda bulunuyor. Zorlu Grubu olarak, iş alanındaki faaliyetlerimizle öncü ve lider konumumuzu koruyarak ülkemiz ekonomisinin lokomotifi olmayı sürdürürken, toplumsal gelişime katkıda bulunacak çalışmalar içinde bulunmaya büyük özen gösteriyoruz. Bu kapsamda, pek çok farklı projeye sponsor olarak milyonlarca insana dokunuyoruz. Zorlu Enerji Grubumuz, dünyanın karşı karşıya kaldığı en önemli sorunlardan biri olan küresel iklim değişikliği konusuna dikkat çekmek amacıyla çok önemli bir serginin sponsorluğunu üstlendi. Amerikan Doğal Tarih Müzesi’nin “İklim Değişikliği: Hayata Tehdit ve Yeni Enerji Geleceği” Sergisi, gelecek nesilleri iklim değişikliği konusunda bilinçlendirmeyi amaçlıyor. Ülkemize tüm dünyanın asırlar sonra bile anacağı eserler hediye etmek üzere yola çıkan Zorlu Gayrimenkul Grubumuz ise, Zorlu Center ile İstanbul’a değer katmaya hazırlanıyor. Zorlu Center’ın önemli fonksiyonlarından biri olan Performans Sanatları Merkezi, henüz inşa aşamasında iken hem dünyada hem Türkiye’de önemli kültür ve sanat etkinliklerine verdiği destekle dikkat çekiyor. Televizyon dizileri ve film sponsorlukları da markalarımızı milyonlarda izleyici ile buluşturduğumuz önemli bir alan… Ev tekstilinin lideri Zorlu Tekstil ile Zorlu Grubu’nun amiral gemisi Vestel, televizyon dizilerine ve filmlere sponsor olarak milyonlarca kişinin evlerine ulaşıyor. Zorlu Grubu olarak toplumumuz ileri gittikçe güçleneceğimizin farkındayız. Bu farkındalıkla, tüm markalarımızla toplumsal gelişmeye katkıda bulunarak fark yaratmaya ve tüketicimize her kanaldan dokunmaya devam edeceğiz. Sevgi ve saygılarımla, Ahmet ZORLU 02 içindekiler Türkiye’de ve Dünya’da Zorlu Dergisi, Zorlu Holding A.Ş. yayınıdır. Para ile satılmaz. Katkıda Bulunanlar: Ayşegül Güngör / Minerva Eğitim Teknolojileri A.Ş. Genel Müdürü 1989’da İstanbul Üniversitesi Ekonometri Bölümü’nden lisans derecesi, 1991’de Ekonometri Bölümü’nden yüksek lisans derecesi aldı. Bankacılık sektöründeki kariyerinin yanı sıra 1995’te Marmara Üniversitesi Çağdaş Bilimler Vakfı, Çağdaş İşletmecilik Sertifika Programı’nda hazine ve sermaye piyasaları konusunda dersler verdi. 2001’den bu yana yönetici ortağı olduğu Minerva Eğitim ve Danışmanlık bünyesinde, çeşitli kurum ve kuruluşlara eğitim ve danışmanlık hizmetleri veriyor. Metin Salt / Vestek Genel Müdür Yardımcısı Metin Salt 1990’da ODTÜ Elektrik ve Elektronik Mühendisliği Bölümü’nü bitirdi. ABD’de Digital Microwave Corp. ve Cellnet Technology Inc. Adlı şirketlerde Ar-Ge grup yöneticiliği yaptı. Halen Vestel Şirketler Grubu’nun Ar-Ge çalışmalarını yürüten Vestek Elektronik Araştırma Geliştirme A.Ş.’de genel müdür yardımcısı olarak görev yapıyor. ABD, Avrupa ve Türkiye patent enstitüleri tarafından verilen altı patenti bulunuyor. Kapak fotoğrafı: gettyimages 04 Kapak/ Hem prestij, hem marka iletişimi 08 “Sponsorluklar, müşteri sadakatini artırıyor” 53 Şampiyon Korteks 10 Santral’da ‘enerjik’ bir sergi 54 Şarkılar eşliğinde doğada bir gün 12 Sanatla dost teknoloji: Vestel 56 Metin Salt / 1 Dolar’a sıfır risk, karar sizin! 14 Kültür ve sanata destek 59 Digital Signage yeniliği 16 Her şey çocuklar için 26 “Türkiye’ye değer katacak projelere imza atıyoruz” 60 Tüm televizyonlar akıllı olacak 70 Ayşegül Güngör / İş hayatında cenneti yaratmak 72 Sağlık / Harmonik beslenmeyle forma girin 32 İletişimde Zorlu Center farkı 74 Rehber / Mutluyum, mutlusun, mutlu… 36 Alaşehir’e temiz enerji desteği 37 Gaz için hedef 2 milyar metreküp 76 Kısa kısa 38 Gençlerin objektifinden kentler 78 Gökyüzünün getirdikleri 42 Bot yarışlarında rüzgar gibi estik 80 Kültür sanat 52 “Hobilerimle dinleniyorum” 82 English summaries Zorlu Holding A.Ş. Adına Sahibi Olgun Zorlu Genel Yayın Yönetmeni ve Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Yaprak Özer Yayın Kurulu Vedat Aydın, Lale İlalan, Necmi Kavuşturan Yayın türü: Yerel, süreli, 3 aylık İçerik ve Tasarım Uygulama Yayın Direktörü Fülay Yaşa indeks içerik-iletişim danışmanlık Kore şehitleri Cad. Atılım İş Merkezi No: 28 K: 4 D: 4 34397 Zincirlikuyu-İstanbul Tel: 0212 347 70 70 Faks: 0212 347 70 77 e-mail: indeks@indeksiletisim.com web: www.indeksiletisim.com Yazı İşleri Editörü Zehra Tike Yayın Editörü Esra Melek Yiğitsözlü Yazı İşleri Umut Bavlı İsmail Polat Ilgın Kaya Pelin Kurt Mustafa Yüzel 03 20 Her çocuk için tiyatro 24 “Ekonomiye katkı sağlayacağız” 50 Valeron’dan kişiye özel üretim 58 Vestel’in en büyük mağazası Görsel Yönetmen Esen Ataman Kürklü Grafik Tasarım Serkan Bengin Emre Ergül Fotoğraflar İdari İşler Buket Çelikkol Renk Ayrımı ve Basım Üniform Basım Sanayi Turizm Limited Şirketi 100. Yıl Mahallesi, Matbaacılar Sitesi No:114, 1. Cadde Bağcılar/İstanbul Telefon: 0 212 429 10 00-01 Faks: 0 212 429 06 00 34 Metro ile metrobüs Zincirlikuyu’da birleştiriyor 62 Yeni nesil Hezarfenler… Dergi Yönetim Yeri Zorlu Plaza, 34310 Avcılar - İstanbul Telefon: 0212 456 2000 Faks: 0212 422 0049 e-posta: zorludergisi@zorlu.com 44“Yüksek işler” ekibi 66 Dağlar ülkesi: Nepal ”Zorlu” Dergisi’nin içerik ve tasarımı İndeks İçerik İletişim Danışmanlık tarafından yaratılmış olup, Fikir ve Sanat Eserleri Yasası kapsamında eser olarak koruma altındadır. “Zorlu” Dergisi’nde yayınlanan yazı ve fotoğrafları yayma hakkı ve “Zorlu” markası ve logosu Zorlu Holding A.Ş.’ye aittir. Kaynak gösterilse dahi, hak sahiplerinin yazılı izni olmaksızın ticari amaçlarla kullanılamaz. Dergide yayınlanan yazılar, yazarların kişisel görüş, yorum ve tavsiyelerini içermektedir, İndeks İçerik İletişim Danışmanlık veya Zorlu Holding A.Ş., yazılarda yer alan bilgi, görüş ve tavsiyeler nedeniyle doğabilecek maddi veya manevi zararlardan hiçbir şekilde sorumlu değildir. 04 kapak Haber: Esra Melek Yiğitsözlü Hem prestij, hem marka iletişimi Bazen reyting rekorları kıran bir dizide... Bazen sevilen bir futbolcunun formasında... Kimi zaman da saygın bir sanat etkinliğinde... Zorlu Grubu, ürünleriyle mutlu ettiği tüketicisinin gönlünü marka sponsorluklarıyla adeta fethediyor. K üreselleşen dünyada tüketim arttıkça pazarlama ihtiyaçları da gelişme gösteriyor. Bu ihtiyaçları karşılayabilmek ve kurumsal itibarın gelişmesini sağlamak amacı ile özellikle özel sektörde, şirketler birbirleriyle yarışıyor. Pazarlama faaliyetlerini ve kurumsal imajı geliştirme çalışmaları hız kesmeden sürdürülüyor. Artık kar amacı güden şirketler, reklamla ulaşamadıkları kitlelere, kurumsal iletişim araçlarıyla ulaşıyor. Bu doğrultuda yürütülen çalışmaların başında sponsorluklar geliyor. Şirketleri sponsorluk faaliyetlerine yönelten motivasyonların başında şunlar geliyor: • Topluma katkı sağlamak, • Kurum kimliğinin tanıtılmasına sağlamak, • Kurum imajını geliştirmek, • Kurum kültürünü oluşturmak, • Satışları desteklemek, • Marka ile müşteri arasında bir bağ kurarak marka oluşumuna katkıda bulunmak, • Medyada yer almak. Günümüzde kurumsal iletişim alanında oldukça fazla kullanılan ve her geçen yıl bu alanda sahip olduğu payı genişleten sponsorluk faaliyetini genel olarak her alanda geniş bir yelpazede değerlendirmek mümkün. Şirketlerin faaliyet gösterdikleri sektörler, oluşturdukları hizmet alanı veya üretim pazarı genellikle yöneldikleri sponsorluk alanı konusunda belirleyici oluyor. Kurumsal iletişim departmanlarının çoğunlukla tercih ettiği sponsorluk faaliyetleri beş ana başlık altında toplanıyor: Sanat ve kültür sponsorluğu, çevre sponsorluğu, eğitim sponsorluğu, sosyal sponsorluklar ve spor sponsorluğu. Spor sponsorluğu Spor her kesimden, gelir grubundan ve yaştan insanın ortak ilgi alanı olduğu için her sektörden kurumların en çok başvurduğu bir sponsorluk alanı. Bu tür sponsorluklarla spor dalı seyircisi tarafından doğrudan kurumun duyurulması sağlanıyor. Aynı zamanda medya ve iletişim araçlarının spor olaylarına geniş yer vermesiyle de sponsor olan şirketler kitle iletişim araçlarında geniş yer buluyor. Sanat ve kültür sponsorluğu Sanat ve kültür sponsorluğu, geçmişi en eskiye dayanan sponsorluk alanlarından biri. Tarih boyunca zengin ailelerin, dini güç odaklarının veya devletlerin güç gösterisi olarak kullandığı sanat ve kültür destekleyiciliği, günümüzde de anlamını koruyor. Hedef kitlesi özellikle üst gelir grubundan olan şirketler, müşterilerine ulaşmak için sanatı en önemli iletişim aracı olarak görüyor. Spordan sonra gerçek hedef kitleye ulaşmada en aktif olarak kullanılan sanat ve kültür sponsorluğu, şirketlerin kurumsal kimliğine katkı sağlarken aynı zamanda da reklam yapmalarını sağlıyor. Sanat ve kültür sponsorluğunun uygulandığı alanlar arasında başta mü- Dizilerin sponsorluk yarışı Sponsorluklar dizi ekonomisinde önemli bir yer tutuyor. Ürünlerini marka yapmak ya da marka bilinirliklerini artırmak isteyen firmalar, tüketiciye kendilerini en hızlı tanıtma yollarından biri olarak yerli dizileri görüyor. Dizilere ana sponsor olmak için yarışan markalar, bölüm başına 10 bin TL’den 100 bin YTL’ye kadar değişen rakamlarda sponsorluk bedeli ödüyor. Diziler bir ana sponsorun yanı sıra 40’a yakın da sponsor alıyor. Dizinin sonunda yalnızca logoları yayınlanan sponsorların bazılarından ücret alınırken, bazıları da dizideki oyuncuların kıyafetlerinden, kalacakları otele kadar birçok gideri karşılıyor. Araştırma şirketi Akademetre’nin Marketing Türkiye için yaptığı dizi sponsorluğuyla ilgili araştırma, bazı ilginç verileri gözler önüne seriyor. “Sevdiğiniz dizinin sponsorunu da seviyor ve ürünlerini satın alıyor musunuz?” diye sorulduğunda, “Satın alma kararımı kesinlikle olumlu yönde etkiliyor” diyenler yüzde 38,4 iken “Satın alma kararımı olumlu etkileyebilir” diye düşünenlerin oranı ise yüzde 15,5. Araştırmaya göre en beğenilen erkek dizi oyuncuları sırasıyla Halit Ergenç, Kenan İmirzalıoğlu, Erkan Petekkaya ve Kıvanç Tatlıtuğ. En beğenilen kadın dizi oyuncusu ise Beren Saat. Ardından sırayla Ayça Bingöl ve Tuba Büyüküstün izliyor. 05 zik ve tiyatro olmak üzere resim, opera, konser, bale, kişisel sanat, fotoğraf, heykel, sergi, ödül dağıtımı, edebiyat, sinema, radyo, televizyon programları yer alıyor. Çevre sponsorluğu Özellikle üretim süreçleri sonucu çevreye önemli etkileri olan inşaat, yapı, ağır sanayi gibi bazı sektörler için çevre sponsorluğu büyük önem taşıyor. Bu sektörlerde faaliyet gösteren şirketler, çevre bilinci ve sorumluluğunun yanı sıra kurumsal imajlarının bu konuda iyileştirilmesi için çevre sponsorluklarını sürdürüyor. Eğitim sponsorluğu Gelişmekte olan ülkelerde yoksullukla birlikte görülen en yaygın problemlerden biri eğitimsizlik. Nüfusun yoğun olduğu ülkelerde eğitim, devletin tek başına altından kalkabileceği bir sorumluluk olmaktan çıkıyor. Şirketler de bu toplumsal sorun karşısında duyarsız kalmayarak eğitim sponsorlukları yapıyor. Eğitim, çevre sponsorluğundan farklı olarak, özellikle ülkemizde sektör ayırt etmeksizin her kurumun ilk üç sponsorluk alanından biri içine giriyor. Sosyal sponsorluk Sosyal sponsorluk alanı yapısının en dinamik olduğu sponsorluk alanı. Eskiden sağlıkla ilgili, yaşlı ve çocukların bakımıyla ilgili konular ele alınırken günümüzde sosyal sponsorluğun yelpazesi daha da genişledi. Artık kar amacı güden şirketler, reklamla ulaşamadıkları kitlelere, kurumsal iletişim araçlarıyla ulaşıyor. Bu doğrultuda yürütülen çalışmaların başında sponsorluklar geliyor. 06 kapak “Sponsorluklar, akılda kalıcı bir görünürlük kazandırır” Marka ve sponsorluk ilişkisini değerlendiren Grup 7 İletişim Danışmanlığı A.Ş. Ajans Başkanı Cengiz Turhan, sponsorlukların markalar için kitlesel mecralarda tüketicileriyle buluşmak adına önemli bir çalışma olduğunu söylüyor. Z: Marka ve sponsorluk ilişkisinin şirketler için önemi nedir? Kitlesel mecralarda tüketicisiyle buluşan markalar, sponsorluklar aracılığıyla hedef kitle içindeki alt kırılımlara, toplumun daha özelleşmiş kesimlerine erişme imkanı bulur. Bu kesimler nezdinde, daha dikkat çekici ve akılda kalıcı bir görünürlük kazanırlar. Öte yandan sponsor olunan etkinliğin içeriği ile marka özünün veya vaadinin örtüşmesi, günümüzde çok önemsenen, marka ile tüketici arasındaki duygusal bağın kurulmasına da inandırıcı bir destek sağlar. Z: TV programı, dizi, film, etkinlik, festival gibi farklı alanlardaki sponsorluklar, bir şirkete katkısı, tüketicilere etkisi gibi konularda ne gibi farklılıklar gösteriyor? Hangisinin nasıl bir etkisi söz konusu? Farklı alanlardaki sponsorluklar, bizi farklı kitlelerle buluşturur. Tüketici segmentleri bıçakla kesilmiş gibi birbirinden ayrılmaz, ama kitlesel mecralarla karşılaştırıldığında erişimin daha daraltılmış gruplara yöneldiğini görürüz. Öte yandan, TV dizisi ya da sinema filmi gibi mecralarda o yapıtın içeriğiyle, kahramanlarıyla izleyicinin kurduğu özdeşliklerin, buralarda görünürlük kazanan markalara yansıtılması da etkiyi katlayıcı bir nitelik taşır. Ancak bu aynı zamanda sponsorluk seçiminde çok dikkatli olunması gerektiğini de ortaya koyan bir gerçektir. Z: Markalar sponsorluk çalışmalarında neleri göz önünde bulundurmalı? Projeleri neye göre seçmeli? Her şeyden önce sponsorluğun genel iletişim stratejisinin bir parçası olması gerekir. Sponsorluğun hedef kitlenin alt seg- Cengiz Turhan mentlerine markamızı görünür kılacağı veya geniş bir izleyici kitlesine ulaşacağı düşüncesi, sponsorluk kararlarındaki tek hareket noktası olursa, hata yapma olasılığı yükselir. Markanın özü ve vaatleri ile sponsor olmayı seçtiğimiz etkinliğin izleyicisinde bıraktığı algılama arasında doğru bir ilişkinin, uyumun olması çok önemlidir. Tabii bu konuya çok başka bir açıdan yaklaşmak da mümkündür. Bazen de ürününüzün veya markanızın yarattığı algılamayı “yumuşatmak”, farklı bir yönden “zenginleştirmek” de isteyebilirsiniz. Z: Hedef kitleyi doğru seçebilmek için neler yapılmalı? Hedef kitle seçimi, diğer iletişim çalışmalarının ulaşabildiği kesimlerle yapılacak bir karşılaştırma sonucu yapılmalı. Öncelikle, gerçekleştirilen iletişim çalışmalarının hangi hedef kitlelere ne yoğunlukta erişim sağladığı, bir “Erişim Matrisi” ile belirlenmeli. Daha sonra sonra yapılacak iş, eksik kalabileceğini düşündüğümüz segmentlere erişmek için en uygun etkinlikleri bulmak. Bunların sponsorluklar olduğunu karar vermişsek de, en uygun sponsorluğu bulmaktır. İşin bu kısmı daha zor olacaktır. Doğru sponsorluğun seçiminde de kamuoyu araştırmaları tekniklerinden yararlanmak en sağlıklı yol olacaktır. Z: Özellikle kadınlar ve çocuklar hedef kitle açısından önem taşıyor. Doğru bir iletişim faaliyeti için hangi sosyal dinamikler yakından takip edilmeli? İletişimde tüm sosyal dinamikleri yakından takip etmek gerekir. Sadece “potansiyelleri” açısından değil, doğmuş ve doğabilecek “hassasiyetler” açısından da sosyal dinamiklerin takip edilmesi önemli. Kadınlar ve çocuklar başta olmak üzere, her türlü alt segmentte zaman zaman hassasiyetlerin potansiyellerin önüne geçtiğini, geçmesi gerektiğini rahatlıkla söyleyebiliriz. Z: Ekrandan yansıyan lüks yaşam tarzına ulaşamayan oldukça kalabalık gruplar var. Bunların yaşadığı küskünlükler ya da düş kırıklıklarını önlemek için neler yapılmalı? Markalar, toplumsal yaşamın şu veya bu alanındaki bazı ihtiyaçları karşılarken, toplumun tümüne hitap edemeyebilir. Bu mevcut küresel ekonomik yapının sonuçlarından biridir. Ancak bu gerçek, sosyal paydaşların tümünü dikkate alan bir ilişki yönetimini ve iletişim planını benimsemeyi dışarda bırakmaz. Bir marka sosyal paydaşlarının hayatına ürünüyle değer katamıyorsa, bu boşluğu sosyal sorumluluk projeleriyle ve sponsorluklarıyla doldurmaya çalışabilir. 07 “Anadolu Kartalları” filmi Vestel ana sponsorluğunda vizyona girdi. Terranova dizisi, Vestel sponsorluğunda Türk izleyicisiyle buluşuyor. Zorlu Enerji Grubu, “İklim Değişikliği Sergisi”nin sponsoru oldu. Zorlu Center, Fransa’daki MIPIM 2011’in açılış gecesi sponsoru oldu. Kuzey-Güney dizisi, Taç’ın sponsorluğunda ekranlara geliyor. “Tüketici güçlü bir pozisyonda seçimini yapıyor” Sponsorluk faaliyetlerinin sosyolojik etkilerini ve toplumsal yansımalarını değerlendiren Bahçeşehir Üniversitesi Sosyoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Nilüfer Narlı, özellikle kadınların ve çocukların sosyal dinamiklerden hızla ve yaygın bir biçimde etkilendiğini söyleyerek sponsorluk çalışmalarının toplumun farklı kesimlerinin göz önünde bulundurularak yapılması gerektiğine dikkat çekiyor. Z: Markaların sponsorluk faaliyetleri üzerinden tüketicilerine ulaşmasını nasıl değerlendiriyorsunuz? Tüketici geçmiş yıllara göre çok daha güçlü bir pozisyonda seçimini yapıyor. Alacağı ürünle ilgili internet üzerinden hızla bilgiye ulaşarak en ucuz ve en iyi olanı seçebiliyor. Bu gelişme firmaları çok daha rekabetçi olmaya sosyal sorunlara hassasiyet gösteren bir kuruluş imajı oluşturmaya yöneltti. Bu da doğal olarak sponsorluk faaliyetlerinin artmasını sağladı. Z: İnsanların çok beğendikleri karakterleri ve onların yaşam tarzlarını kullandığı markalar üzerinden yaşama çabası, toplumda nasıl bir etki yaratıyor? Kimlik, günümüzde davranışları şekillendiren önemli bir sos- yal değişken. Birçok genç kimlik oluşum sürecinde seçtiği yaşam tarzının toplumda referans olarak benimsenen kişilerce de benimsenmiş olduğunu görmek istiyorlar. Bu yüzden böyle bir eğilim gösteriyorlar. Z: Bu tür vakalarda siz neleri kayda değer buluyorsunuz? Bazen siyasi bir davranış kişilerin alacağı ürünü etkiliyor. Siyasi sembollerin öne çıktığı dönemlerde ve siyasi krizlerde bazı ürünlere büyük ilgi olabildiği gibi bazı ürünler müşteri kaybediyor. Bunlar kayda değer veriler. Z: Doğru bir iletişim faaliyeti için hangi sosyal dinamikler yakından takip edilmeli? Özellikle kadınlar ve çocuklar sosyal dinamiklerden hızla ve yaygın bir biçimde etkileniyor. Çocuğun yiyeceği, giyeceği ve muhtelif ihtiyaçlar için kullanacağı ürünleri seçmede anne başat konumda. Kadınların tüketici hakları ve ürünler konusunda bilgilenmesi ve bilinçlenmesi çok önemli. Bunu sağlayacak bir sosyal sorumluluk projesi şirketlere itibar kazandıracaktır. Z: Ekrandan yansıyan lüks yaşam tarzına ulaşamayan gruplar var. Bunların yaşadığı küskünlükler ya da düş kırıklıkları toplumsal açıdan ciddi kırılmalar yaratıyor mu? Kentlerde yaşayan yüksek düzeyde örgün eğitim alamamış ve mesleki açıdan yeterli niteliklere sahip olmayan gençler, ki sayıları az değil, yoğun hüsran duyguları içinde yaşayabilirler. Hüsran duygusu ve beklentilerin karşılanmaması yüksek bir hoşnutsuzluk enerjisi yaratabilir. Bu enerji toplumsal ve siyasi istikrarsızlık için “uygun” koşullarda seferber edilerek kırılmalarda sevk edilebilir. 08 kapak “Sponsorluklar, müşteri sadakatini artırıyor” Zorlu Holding Tekstil Grubu İletişim Müdürü Lale İlalan, sponsorluklarda elde ettikleri yüzde 100 başarıyı anlatırken bu işin formülünü de veriyor: “Sponsorluklarımızı marka vaadimizle uyumlu planladık. Değer odaklı bir strateji oluşturduk. Çalışmalarımızı ölçümledik” Sonuç: “Satışlarımız tetiklendi, marka imajımız pekişti, hedef kitleyle kalıcı bağ kurduk.” Z orlu Grubu şirketleri, birçok farklı projeye sponsor olarak milyonlarca insana ulaşıyor. Televizyon dizileri, sinema filmleri, festivaller, konferanslar, sergiler… Sponsorluk tercihlerini markaların imajına ve algısına uygun hedef kitlelere ulaşabilme durumunu göz önünde bulundurarak yaptıklarını söyleyen Zorlu Holding Tekstil Grubu İletişim Müdürü Lale İlalan, “Birinci kriterimiz, hedef kitleye erişim ve marka değerine katkıdır. Marka vaadimizle, sponsorluk konusu birbirine uyumlu olmalıdır. Değer odaklı bir stratejimiz olduğu için sponsorlukları da bu doğrultuda değerlendiriyoruz. Ayrıca yapılan çalışmaların ölçümlenebilir olması ve rakiplerimizden ayrışmamıza destek vermesi de önemli” diyor. Z: Marka ve sponsorluk ilişkisinin bir şirket için önemi nedir? Şirketler markalarının tanınmasını, hatırlanmasını ve tekrar satın alınmasını sağlamaya çalışırlar. Marka bağlılığını ve marka imajını güçlendirmeye yönelik çeşitli faaliyetlerde bulunurlar. Son yıllarda, marka imajını güçlendirmeye yönelik olarak kullanılan ve önemi artan iletişim faaliyetlerinden biri de sponsorluk. Başarılı bir sponsorluk uygulamasının verimli olabilmesi için şu konular çok önemli: Felsefe (yaklaşım), hedef kitle, süre, ürün ve hizmetlerle homojen yapı, konuyla markanın bulunduğu sektörün ya da müşteri kitlesinin uyuşması. Sponsorluk marka ve itibar yönetimidir. Marka ve itibar yönetiminin matematiği karmaşıktır. Hatta genellikle yoktur. Matematiği ancak uzun dönemde anlam kazanır. Doğru sponsorluk marka değerine katkıda bulunur. Bu nedenle şirketler için ve markalar için çok önemli bir iletişim aracı. Peki ya kazanç? Elbette tercih sebebi olmanızda. Nerede? Arzu edilen satış noktasında, pahalı da olsa, ucuz da olsa fiyatta tercih ediliyor olmanızda. Z: Farklı alanlardaki sponsorlukların nasıl bir etkisi var? Sponsorluklarda bu tür bir değerlendirmeye gitmek pek doğru olmaz. Sponsorluk konuları markaya, stratejisine, hedef kitlesine göre farklılık gösterir. Ancak şunları söyleyebilirim; doğru Lale İlalan sponsorluk, hedef kitleye en etkin ve en kısa yoldan ulaşmanız ve de süreklilik sağlamanızdır. Ülkemizde uygulamalardaki sorun, firmaların sponsorluk metodu ile ilgili sabrı ve seçtikleri alanlardır. Seçimler, marka stratejisine uygun olmalıdır. Z: Zorlu Grubu olarak sponsor olacağınız alanları nasıl, neye göre belirliyorsunuz? Birinci kriter, hedef kitleye erişim ve marka değerine katkıdır. Marka vaadimizle, sponsorluk konusu birbirine uyumlu olmalıdır. Değer odaklı bir stratejimiz olduğu için sponsorlukları da bu doğrultuda değerlendiriyoruz. Ayrıca yapılan çalışmaların ölçümlenebilir olması da bizim için çok önemli bir kriter. Ve tabi ki rakiplerimizden ayrışmamıza destek vermesi de önemli. Z: Zorlu Tekstil Grubu olarak dizilere sponsor olmadan önce ne gibi somut verilerden, araştırmalardan yola çıkıyorsunuz? TV’de dizi sponsorluğu için ilk olarak hangi kanalda, hangi gün ve saatte yayınlanacağı, karşısında hangi rakip programların olacağını araştırmak reytingleri tahmin etmek açısından gerekli. Projenin geleceğini belirleyen ve değerlendirme sırasında dikkat edilmesi gereken diğer önemli noktalar yapımcı, senaryo ve oyuncular. Dizinin senaryosu ürün entegrasyonuna izin vermeli aynı zamanda da senaryo içerisinde anlatılan yaşamlar bizim ürünümüz için belirlediğimiz hedef kitleyle örtüşmelidir. Z: Sözleşme imzalarken hangi şartlar ön plana çıkıyor? “Sundu-sunar ve devam ediyor-devam edecek” sponsorluğundan çok bizim için ürün entegrasyonu büyük önem taşıyor. Çünkü ürünlerimiz kullanılan mekanların güzelliğiyle birleşince markamız için artı bir değer doğuruyor. Bunun için belli aralıklarla dizinin senaristi ve sanat yönetmeni ile bir araya gelerek doğru ürünü doğru yerde kullanmak için toplantılar yapıyoruz. Ürün entegrasyonu büyük önem taşıdığından hedef kitlede karmaşık ya da yanlış bir algı yaratmamak adına sözleşme yaparken en dikkat ettiğimiz hususlardan biri de rakip firmaların aynı projede yer almamasıdır. Z: Reytingleri kanallar kadar yakından takip ediyor musunuz? Reytinglerin belli bir baremin üzerinde olması gerekiyor. En fazla 26 bölüm, yani bir sezon üzerinden anlaşma yapıyoruz. Genellikle kanal ile hedef kitlede belirlediğimiz bir reyting barajı oluyor. Dizi bu reytinge ulaşamazsa otomatik olarak sözleşmeyi feshetme hakkımız var. Z: Sponsorluk için her yıl belli bir bütçe mi ayırıyorsunuz? Her yıl belirli bir bütçe ayırıyoruz. Genellikle yıllık iletişim bütçesinin yüzde 15’ini sponsorluk faaliyetlerine ayırıyoruz. Z: Bugüne kadar sponsor olduğunuz projelerden, istediğiniz sonuçları aldınız mı? Taç markası olarak içerisinde bulunduğumuz projelerin başarısı 09 için beklentilerimizin çok yüksek olduğunu belirtebilirim. Bugüne kadar da yer aldığımız projeler bu anlamda bizi hiç üzmedi. Çalışmaların öncesinde ince eleyip sık dokumamızın bunda payı büyük. Hedef kitle ile buluşma, satışların tetiklenmesi, marka algı ve imajının pekiştirilmesi açısından bugüne kadarki çalışmalarımızın yüzde 100 başarılı olduğunu söyleyebilirim. Z: Sonuçtan memnun kalmak için sponsorluk anlaşmasında öncelikle nelerin olması gerekiyor? Genel anlamda baştan sona markayı taşıyacak bir proje olması gerekiyor. Taç yıllardır sektöründe lider bir marka ve bu nedenle içerisinde bulunduğu projenin etkinlik ve verimliliği de aynı iş kalitesinde olmalı. Buna inandıktan sonra biz projenin Taç’ın marka algısı ile örtüşüp örtüşmediğine bakıyoruz. Taç’ın bir televizyon dizi projesinde yer alabilmesi için senaryoda geçen mekanın kadınların sahip olmak istediği evi yansıtabilecek bir yer olması gerekiyor. Arzu edilen yaşam alanlarının olması ürün algımızı pekiştirmemize ve izleyici ile bir bağ kurmamıza yardımcı oluyor. Bu nedenle ürünlerimizin kalitesini hissettirebileceğimiz kalitedeki mekanları tercih ediyoruz. Z: Size göre en etkili hedef kitle hangisi? Sektör gereği sponsorluk çalışmalarımızda ana hedef kitlemiz hep kadınlar oluyor. Ancak gençler ve çocuklar geleceğin hedef kitlelerini oluşturduğu için onlara da ulaşmaya çalışıyoruz. Z: Zorlu Tekstil Grubu’nun yaptığı sponsorluklarda ne gibi kazanımları oldu? Son yıllarda Baştacı, Evim Evim Güzel Evim gibi programlara, Aşk-Memnu dizisine, Anadolu Girişimci İş Kadınları Dernekleri Federasyonu’nun (AGİFED) düzenlediği konferansa, Kuzey Güney dizisine sponsor olduk. Bu sponsorluklar marka değerimize ve itibarımıza büyük katkılar sağladı. Hedef kitlemizle duygusal bağ yaratarak, sadık müşteri kitlemizde büyük ölçüde artış oldu, daha fazla tercih edilir olduk. Z: Bu sezon, neden “Kuzey Güney” dizisine sponsor oldunuz? Taç markası için hedef kitlemiz düşünüldüğünde, televizyon “Tüketici dizi ile duygusal bağ kurarken, markanızla da kuruyor. Dizinin gündemde olması sponsoru da direkt etkiliyor. Hedef kitlemizi düşünürsek, diziler bizim için çok etkin birer pazarlama aracı.” hali hazırda en önemli mecra. Türkiye’de halen, en etkili reklam mecrası yüzde 55.9’luk payla televizyon. Televizyon, hem göze hem de kulağa aynı anda hitap ettiği için ürün ve marka odakları reklamlar/sponsorluklar izleyicilere en yüksek farkındalık düzeyiyle iletilebiliyor. Sokakta görülen bir tabela minumum seviyede satın almaya dönük davranış geliştirirken, aynı tabeladaki logonun birkaç kez televizyonda görülmesinden sonra sokakta yeniden görülmesi çok hızlı bir şekilde satın alma deneyimine dönüşüyor. Bu nedenlerle bizim için öncelikli olan televizyon sponsorlukları. Bunların içinde de en fazla seyredilme dilimi olan prime time 1 (19:00-22:00) kuşağındaki diziler önemli rol oynuyor. “Kuzey Güney”, Orhan Pamuk’a ait, “Cevdet Bey ve Oğulları” romanının günümüz uyarlaması. Arkasındaki yapım ekibi ve senaristler çok güçlü. Dolayısı ile içerik her şartta güçlü olup seyirci ile bağ kuracaktı, bunu öngörebildik. Z: “Kuzey-Güney” sezonun en çok konuşlan dizisi oldu. Diziye gösterilen ilgi, sizi ne yönde etkiliyor? Elbette böyle bir diziye sponsor olduğunuzda, tüketici dizi ile duygusal bağ kurarken, markanızla da kuruyor. Dizinin gündemde olması sponsoru da direkt etkileyen bir durum. Sponsorluk ilişkileri iyi kullanıldığında, harika sonuçlar doğabilir. Bir kazan-kazan durumu ortaya çıkar. Marka güçlüyse, dizinin imajını da yükseltir. Dizi beğeniliyor ve konuşuluyorsa, sponsor markanın beğenisi de bundan payını alır. Günümüzde tüketiciler bir ürünü ya da hizmeti almaktan çok markayı satın alıyorlar. Tüketiciler satın aldıkları marka ile ait oldukları veya olmak istedikleri hayat tarzını, markanın anlattığı hikayeleri, markanın yaşattığı veya yaşamayı vaat ettiği deneyimleri ve yaşamak istedikleri duyguları satın alıyorlar. Bu durumda beğeni anlamında kabul gören bu tip dizilere sponsor olmak da bizim için etkin bir pazarlama aracı halini alıyor. Z: Tüketicilerden ne gibi dönüşler alıyorsunuz? Size nasıl yansınmaları oluyor? Marka imajını güçlendirmek, tüketicilerin indirekt olarak satın alma tercihlerini etkiliyor. Dizinin içine entegre olarak ya da sundu-sunar jeneriğinde kullandığımız her ürün, mağazalarımızdan ya da online satış sitemizden talep görüyor. Dizi sponsorluğumuz, ürünlerimize karşı bir özendiricilik de sağlıyor. 10 kapak Santral’da ‘enerjik’ bir sergi Amerikan Doğal Tarih Müzesi’nin 2008’de ilk kez New York’ta dünyaya tanıttığı “İklim Değişikliği Sergisi”, Zorlu Enerji Grubu’nun da sponsorluğuyla santralistanbul’da açıldı. Ziyaretçiler 15 Ocak’a kadar açık olan bu büyüleyici sergiyi gezmekle kalmıyor, interaktif bölümler sayesinde iklim değişikliğinin etkilerini deneyimleme fırsatı yakalıyor. A merikan Doğal Tarih Müzesi’nin Türkiye ortağı Arter Tasarım’ın organizasyonu ve REC Türkiye’nin uygulama desteğiyle santralistanbul’da 4 Ekim’de açılan “İklim Değişikliği Sergisi: Hayata Tehdit ve Yeni Enerji Geleceği” sergisinin sponsorları arasında Zorlu Enerji Grubu da yer alıyor. 15 Ocak 2012 tarihine kadar görülebilecek olan sergi, özellikle çocukları ve gençleri iklim değişikliği ve küresel ısınma konularında bilinçlendirmeyi hedefliyor. İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğü’nün serginin içeriğinin müfredata uygun olduğunu belirten tavsiye yazısı ile tüm ilk ve orta dereceli okulların sergiye gelmesi bekleniyor. Küresel iklim değişikliğinin dünyanın karşı karşıya kaldığı en önemli sorunlardan biri olduğuna dikkat çeken Zorlu Enerji Grubu Kurumsal İletişim Müdürü Şebnem Erverdi, “İklim değişikliği küresel bir sorun olmakla beraber, bireysel olarak da yapabileceğimiz çok şey var. Her birimiz fark yaratacak güce sahibiz. Tercihlerimizi doğru yapar, bilinçli adımlar atarsak iklim değişikliğinin hızını ve olumsuz etkilerini azaltabiliriz” diyor. 11 Çocuk ya da yetişkin her yaştan bireyi “İklim Değişikliği Sergisi”ni görmeye davet eden Erverdi, bugünün çocuklarının gelecekte iklim değişikliğinin sonuçları ile mücadele etmek zorunda kalacağına dikkat çekiyor. Gelecek nesillerin iklim değişikliği konusunun merkezinde yer aldığını belirten Erverdi, serginin herkesi yeni enerji düzeni konusunda bir kez daha düşündüreceğini söylüyor. Hem eğlenceli hem öğretici sergi Santralistanbul Ana Galeri Binası’nın birinci katında 650 metrekarelik bir alana yayılan ve sekiz bölümden oluşan sergide, dört interaktif, dört anime küre, iki mini video gösterimi, 20 teşhir objesi yer alıyor. Ziyaretçiler sergiye girmeden önce, Santralistanbul fuaye alanında oluşturulan ve tamamen sivil toplum kuruluşlarına ayrılmış alanda çevre ve iklim değişikliği konularında Türkiye’de neler yapıldığını görme imkanı buluyor. İklim değişikliğinin sosyal ve çevresel açıdan yol açacağı sonuçları çarpıcı örneklerle gösteren sergide özellikle interaktif bölümler, devletlerarası işbirliklerinin yanı sıra kişisel ve toplumsal davranış biçimlerindeki değişimlerin de bu sorunun çözümünde önemli bir rol aldığını gösteriyor. Bölüm 1: Bu Duruma Nasıl Geldik? Sergi sanayi devriminden sonra dünyamızı yeniden şekillendiren teknolojik avantajların panoramik ilüstrasyonu ile açılıyor. Bu kolajın içinde kırmızı bir ışık çizgisi yıllar içinde atmosferde artan karbondioksiti grafik olarak temsil ediyor. Kömür madenlerinde kullanılmak üzere tasarlanmış, 300 yıl öncesine ait su pompası olarak kullanılan Newcomen buhar makinası, 1900’lerden filament lamba ve 1977 Tandy TR-80 bilgisayar, devrimin başlangıcından örnekler sunuyor. Bölüm 2: Günümüzde İklim Değişikliği Sera gazları ısıyı tutar, daha sıcak bir gezegenin oluşmasına yol açar. Sergide yer alan, yerden yükselen bir tonluk kömür modeli, iki ay boyunca bir evin ortalama enerji ihtiyacının kar- şılanmasını dramatik bir şekilde temsil ediyor. Sekiz dakikalık film “Değişen İklim, Değişen Dünya” sera gazı etkilerini ve günümüzdeki küresel durumu anlatıyor. Bölüm 3: Fark Yaratmak Enerji tasarrufunun ve daha az harcama yapmanın birçok yolu var. İnteraktif istasyonlar izleyiciye hayatlarında yapacakları ufak değişikliklerin gezegenimiz için büyük önemini gösteriyor. Karbon ayakizimizi nasıl küçültebileceğimizi gösteren bu bölüm, karbondioksitin azaltılmasında nasıl bir etkiye sahip olunacağını özler önüne seriyor. Bölüm 4: Değişen Atmosfer Atmosfer ısınıyor ve biz etkilerini hissetmeye başlıyoruz. Kat- rina Kasırgası’nın ve 2003’teki Avrupa ısı dalgasının dramatik görüntüleri uç değerlerdeki hava durumunun insan hayatı üzerindeki etkilerini ziyaretçiye hatırlatıyor. Üç metrelik yağmur duvarı, atmosferin ısınmaya devam etmesi durumunda oluşacak yoğun sağnak yağışın bir tasvirini yapıyor. Bölüm 5: Değişen Buz Kutuplardaki buz eriyor ve etkisi küresel boyutlarda olacak. Manhattan adasının mimari modeli, ziyaretçiye su seviyesinin yükselmesi durumunda adadaki yaşam koşullarının nasıl değişeceğinin örneğini sunuyor. Bu maket küresel ısınmadan ötürü Grönland ve Batı Antartik buzullarının erimesi sonucunda dünyada deniz kenarında yaşayan on kişiden birinin etkileneceğini öngören bilimadamların dramatik bir hatırlatmasıdır. Bölüm 6: Değişen Okyanus Okyanus, dünyanın iklimini düzenler. Yani, değişen okyanus değişen iklim demektir. Ziyaretçi “coral bleaching” kurbanı ölü bir beyaz mercan modeli ile karşılaşıyor. Bu ölü mercanın arkasındaki sağlıklı, renkli ve canlı resifler, ziyaretçiyi ısınan okyanusun tehlikesi hakkında uyarıyor. Okyanuslar gezegenimizin etrafında ısıyı döndürerek iklimi kontrol etmede yardımcı olur ve atmosferdeki karbondioksidi yok eder. İnsanlar tarafından 200 yıldır salgılanan karbondioksitin yüzde 30’u okyanus tarafından emilmiştir ve okyanustaki asidifikasyonu arttırmıştır. Okyanustaki yükselen asit miktarı mercanlar, planktonlar ve diğer kabuklu organizmalar için yaşamı zorlaştırmıştır. Bölüm 7: Değişen Kara Kuraklık, sel ve yangınlar ekosistemin ve toplumların ıstırap çekmesine yol açar. Ziyaretçi, gerçek bir ağaç kesitindeki halkaları inceleyerek iklim değişikliğinin kanıtlarını çok net bir şekilde okuyabiliyor. Uzun süreli kuraklığın, yoğun yağmurun ve sıklığı artan yangınların sonuçlarını keşfedebiliyor. Bu bölümde yer alan dioramalar ise hayvanların ve bitkilerin iklim değişikliği sonucunda karşılaştıkları tehlikeleri gözler önüne seriyor. Ormanların azalması karbondioksidin artması ve oksijenin azalmasına sebep olur. Bölüm 8: Yeni Enerji Geleceği Enerji kaynaklarımızı temizlemek daha güvenilir bir iklim demektir. İklim değişikliği krizinin nasıl çözüleceğinin anlaşılabilmesi için sergi, alternatif enerji kaynaklarının öncü örneklerini gözler önüne seriyor. Bu bölüm aynı zamanda alternatif enerji çözümlerinde birden fazla yöntem olduğuna dikkat çekiyor ve birden fazla çözümün dikkatlice kullanılmasından doğacak faydalardan bahsediyor. Enerji geleceğimizi tekrar düşünmek adlı dokuz dakikalık kısa filmde öncü iklim uzmanları gelecek 10 yıldaki iklim problemi ile nasıl başa çıkabileceğimizi anlatıyor. Bölüm 9: Yerelleştirme Serginin sekizinci bölümünden çıkınca ziyaretçileri birtakım sürprizler bekliyor. Tam serginin bittiği düşünülürken, ArterTasarım tarafından tasarlanan ve REC Türkiye’nin içeriklerini temin ettiği dokuzuncu bölümde, sponsor firmalar üzerinden Türkiye’de firmaların iklim değişikliği ve küresel ısınma konularında hangi noktada olduğunu oldukça özel örneklemelerle deneyimlemek mümkün. 12 kapak Sanatla dost teknoloji: Vestel Teknolojinin öncü kuruluşu Vestel, gerçekleştirdiği sponsorluk çalışmalarıyla hem global hem yerel kimliğini koruyor. Türkiye’nin değerlerine destek olmanın yanı sıra dünyanın değerlerini de Türkiye’ye taşıyor. Vestel’in desteğiyle Aralık’ta FX TV’de T ürkiye’de ve dünyada teknolojinin öncü kuruluşlarından olan Vestel, sponsorluk çalışmalarıyla da hem dünyada hem Türkiye’de dikkat çekiyor. Steven Spielberg’in yapımcılığını üstlendiği tüm zamanların en yüksek bütçeli dizisi Terra Nova, Vestel sponsorluğunda Türk izleyicilerle buluşuyor. Türkiye’nin en büyük değerlerinden Türk Hava Kuvvetleri’nin 100. kuruluş yıl dönümünde ise Vestel, Anadolu Kartalları filmine sağladığı destekle “Vatan Kanatlarımızın Altında” mesajını güçlendiriyor. Dinozorların dönüşü Dinozorları beyazperdede izleyiciyle buluşturan Steven Spielberg, Terra Nova ile dinozor çağını ekranlara taşıyor. Dünyamızın 85 milyon yıl önceki hali, Terra Nova ile yeniden yaratılıyor. Terra Nova, özgün senaryosuyla toplumun her kesimine hitap eden bir yapım olma özelliğini de taşıyor. Dizinin ABD’de yayınlanan pilot bölümü hakkında New York Times, “Üstündeki Steven Spielberg ismiyle, Terra Nova belki de bu sezonun en iyi yapımlarından biri” ifadesini kullanırken, Los Angeles Times ise “Terra Nova çok belirgin bir şekilde nüfusun çok farklı kesimlerine hitap ediyor -bilimkurgu hayranları, fantezi hayranları, beş yaşındakiler, elli yaşındakiler ve çevreciler” diyor. Dizinin Türkiye’deki ilk gösterimi, basının da katılımıyla gerçekleştirilecek bir davetle İstanbul’un çok özel sinema salonlarında yapılacak. Ayrıca bir ilk olarak, dünyanın en çok bilinen belgesel kanalı National Geographic’te de dizinin bir bölümüne yer verilecek. Vestel, dizinin yayına girmesiyle birlikte sosyal mecralarda gerçekleştireceği ödüllü yarışmalarla da tüketicilerine ulaşmayı sürdürecek. Vestel teknolojisiyle üretilen Terra Nova TV de diziyle birlikte tüketicilerle buluşacak. Vestel, Türkiye’nin yanı sıra Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da da dizinin sponsorluğunu üstlenerek bu pazarlarda imajını daha da güçlendirerek pazar payını artırma yoluna gitmeyi hedefliyor. Türk izleyicisi, Latince “Yeni Dünya” anlamına gelen Terra Nova’ya ilk adımını Vestel ile atacak. Vatan, Vestel’in kanatları altında Vestel, Türk Hava Kuvvetleri’nin 100. kuruluş yıl dönümünde gerçekleştirdiği sponsorlukla da büyük dikkat çekmeyi başar- dı. Vestel’in, bulaşıkları yalnızca 18 dakikada ve 12 litre suyla yıkayan yeni bulaşık makinesi serisi JetWash 18’, tüm zamanların en hızlı bulaşık makinesi oldu. Vestel, IF Design, Plus X Award gibi uluslararası tasarım ödüllerinin sahibi JetWash 18’ ile Türk Hava Kurumu’nun 100. yılı şerefine çekilen Anadolu Kartalları filminin ana sponsorluğunu üstlendi. Türkiye’nin lider teknoloji üreticisi Vestel’in katkılarıyla gerçekleştirilen; başrollerini Engin Altan Düzyatan, Çağatay Ulusoy, Özge Özpirinçci, Hande Subaşı, Alpay Atalan, Alper Saldıran, Ekin Türkmen ve İsmail Filiz’in paylaştığı “Anadolu Kartalları” filmi Vestel’in ana sponsorluğunda 278 kopyayla, 325 salonda vizyona girdi. Türk sinemasının değerli ve deneyimli yönetmenlerinden Ömer Vargı’nın çektiği Anadolu Kartalları filminin genç kuşak oyunculardan oluşan kadrosuna İlhan Şeşen, Şevket Çoruh, Ediz Hun, Ayşe Tunaboylu, Filiz Taçbaş ve Tuncay Beyazıt gibi deneyimli oyuncular da eşlik ediyor. Yoğun uçak ve hava çekimleri gerektiren Anadolu Kartalları filmi için dünyada “live action hava çekimi” yapan tek çe- 13 kim ekibi olan Wolfe Air/Learjet ekibiyle çalışıldı. Wolfe Air/ Learjet, dünya çapında büyük ses getiren Iron Man (Demir Adam), Broken Arrow (Kırık Ok), Silence Of The Lambs (Kuzuların Sessizliği), Hot Shots, Transformers 1 ve Air Force One gibi ünlü Hollywood filmlerinin de hava çekimlerini gerçekleştirdi. Konya 3. Ana Jet Üssü’nde beş gün süren hava çekimlerinde dünya çapında havadan havaya yapılan en yakın plan uçuş çekimleri gerçekleştirildi. Türk Hava Kuvvetleri’ne bağlı yedi farklı tipte uçağın çekimleri için bu uçakların pilotlarıyla yapılan detaylı uçuş briefing toplantıları ve sağlanan koordinasyonla, yakın plan sahneler haricinde hiç bilgisayar efekti kullanılmadan müthiş uçuş görüntüleri elde edildi. Türk Yıldızları ve Solotürk’ün İstanbul boğazı üzerinde muhteşem bir gösteri gerçekleştirdiği uçuşlar da filmde izleyicilerle buluştu. 14 kapak Kültür ve sanata destek Performans Sanatları Merkezi ile sanatın her dalına ev sahipliği yaparak dünyanın sanat gündemini İstanbul’a taşımaya hazırlanan Zorlu Center, açılış öncesinde kültür ve sanata katkılarına devam ediyor. İ stanbul’a değer katmak hedefiyle geliştirilen Zorlu Center, önemli fonksiyonlarından olan Performans Sanatları Merkezi ile henüz inşa aşamasında olmasına karşın hem yurtdışında hem Türkiye’de önemli kültür ve sanat etkinliklerine verdiği destekle dikkat çekiyor. İlk olarak 2011’in ilk aylarında, Zorlu Gayrimenkul’ün dünyanın önde gelen müzayede evi Christie’s ile yaptığı işbirliği kapsamında, en önemli çağdaş sanat uzmanlarından Dina Amin, Zorlu Center’ın konuğu olarak Türkiye’ye geldi. Amin’in onur konuğu olduğu ve çağdaş sanat trendleri hakkında bilgi verdiği “Çağdaş Sanatta Son Gelişmeler Söyleşisi” Zorlu Center’ın gerçekleştirdiği ilk çağdaş sanat etkinliği oldu. Zorlu Center; 18. İstanbul Caz Festivali kapsamında da bir dünya prömiyerine sponsor oldu. Müzik dehası Miles Davis’in ölümünün 20. yılında, Davis’le daha önce çalışmış üç efsane isim, Marcus Miller, Wayne Shorter ve Herbie Hancock, sanatçıya saygı duruşu niteliğinde bir proje olarak hayata geçen etkinlikte bir araya geldi. “Tribute To Miles” başlıklı projenin dünya prömiyeri Zorlu Center sponsorluğunda gerçekleştirildi. 20-21 Temmuz’da Harbiye Açık Hava Tiyatrosu’nda “Roberto Bolle and Friends” gösterisiyle Zorlu Center’ın sponsorluğunda unutulmaz bir bale şölenine imza attı. Gösterinin ardından Bolle onuruna, uluslararası konukların ve cemiyet hayatından ünlü isimlerin katıldığı özel bir davet düzenlendi. 12. İstanbul Bienali sponsorluğu Zorlu Center 17 Eylül-13 Kasım tarihleri arasında İKSV’nin düzenlediği ve İstanbul’u dünya sanat çevrelerinin ilgiyle izlediği bir sanat platformuna dönüştüren 12. İstanbul Bienali kapsamında ”İsimsiz” (Pasaport) temalı sergiye sponsor oldu. Avrupa’da Venedik Bienali ile beraber yılın en önemli sanat etkinliği olarak anılan bienal, İstanbul’u bir kez daha dünya sanat çevrelerinin ilgiyle izlediği bir sanat platformuna dönüştürdü. Tophane’de İstanbul Denizcilik İşletmeleri’ne ait alandaki 3 ve 5 numaralı antrepolarda yapılan bienalde, İsimsiz (Soyutlama), “İsimsiz” (Ross), “İsimsiz” (Pasaport), İsimsiz (Tarih), “İsimsiz” (Ateşli Silahla Ölüm) olarak farklı temalar altında düzenlenen beş karma sergiye ek olarak, bu meselelerle ilgili tartışmaları daha da ileriye taşıyan 50’den fazla kişisel sergi de yer aldı. Zorlu Center sponsorluğunda gerçekleştirilen “İsimsiz” (Pasaport) bölümü Gonzalez-Torrez’in yüzlerce bağlanmış kitapçıktan oluşturduğu “İsimsiz” (Pasaport) eserinden esinlenerek hazırlandı. Ulusal kimlik, sınırlardan geçiş, haritalama, ülke kavramı, ekonomik göçler, politik ve kültürel yabancılaşma üzerine konuları içeren bu bölüm, izleyenlerden yoğun ilgi gördü. Zorlu Center, tema sponsorluğu kapsamında 17 Eylül’de inşaat alanında düzenlenen brunch etkinliğinde ilk konuklarını ağırla- 15 dı. Zorlu Gayrimenkul Yönetim Kurulu Üyesi Emre Zorlu ve Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Even’in ev sahipliğinde düzenlenen davete; önemli küratörlerin yanı sıra Türk sanatçılar, İKSV’nin özel davetlileri, iş ve sanat dünyasının temsilcileri ile ulusal ve yabancı basın mensupları katıldı. Davetliler, dünyanın sanat gündemini İstanbul’a taşımaya hazırlanan Performans Sanatları Merkezi’nin önünde hatıra fotoğrafı çektirdikten sonra Zorlu Center’ın muhteşem Boğaz manzaralı terasında gerçekleştirilen brunchta canlı jazz performansı eşliğinde keyifli vakit geçirdiler. İKSV Başkanı Bülent Eczacıbaşı, projenin mimarlarından Emre Arolat, bienal küratörlerinden Adriano Pedrosak, önemli küratörlerden Hou Hanru, Carolyn- Christov Bakargiev ve Ahmet Öğüt, Cevdet Erek, Ala Younis, Hank Willis Thomas, Nasrin- Babak, Meric Algun Ringborg, Milena Bonilla, Ali Cabbar, İpek Düben ve Devrim Erbil gibi yerli ve yabancı sanatçılar Zorlu Center’da bir araya gelen davetliler arasındaydı. Performans Sanatları Merkezi; dünyaca ünlü müzikallerin, usta müzisyenlerin performanslarının, görkemli tiyatro yapıtlarının yanı sıra dans gösterileri, dünya prömiyerleri, resim sergileri ve müzayedeler gibi birçok sanatsal aktiviteye de ev sahipliği yapacak. Açıldığında Londra ve Broadway gibi merkezlerde sahnelenen dünyaca ünlü eserleri Türk sanatseverlerle buluşturacak. Zorlu Center, Contemporary İstanbul’da... Zorlu Center Performans Sanatları Merkezi, Türk çağdaş sanatının evrensel boyutlara taşınması ve çağdaş sanat alanındaki birikimin Türkiye’ye aktarılması amacıyla gerçekleştirilen Contemporary Istanbul’un “Associate/Ortak Sponsor”u oldu. 24-27 Kasım tarihleri arasında İstanbul Kongre Merkezi’nin birinci katı ile Rumeli salonu giriş katının birleştirilmesiyle toplam 12 bin 500 metrekare alanda gerçekleştirilen Contemporary Istanbul, dünyadan ve Türkiye’den koleksiyonerler, galeriler, sanatçılar, sanatseverleri ve uluslararası sanat dünyasının önemli aktörlerini bir araya getirdi. Fuarda 90’a yakın çağdaş sanat galerisinin katıldığı sergilerin yanı sıra sanat inisiyatiflerine, bağımsız projelere, kültür yayınları ve kurumlarına yer verildi. Zorlu Center gerçekleştirdiği sponsorluk kapsamında 110 metrekare özel lounge alanında fuar boyunca konuklarını ağırladı. Proje kapsamında fotoğraf sanatçısı Cemal Emden’in oluşturduğu “Konstrüktif Parçalar” sergisi özel tasarım bir konteynır içinde sanatseverlerle buluşturan Zorlu Center; ziyaretçilerini etkinlik alanındaki özel Lounge’unda ağırladı. 22 Kasım Salı akşamı ise Türkiye’de çağdaş sanata ilgi duyan ve destekleyen konukların davetli olduğu, sergi alanında düzenlenen özel bir davete ev sahipliği yapan Zorlu Center; aynı gece düzenlenen özel rehberli tura katılan konukları sergilenen eserlerle ilk kez buluşturdu. Zorlu Center, bu yıl sanat dünyasında “Komet” adıyla bilinen ressam Gürkan Coşkun’un damgasını vurduğu Contemporary Istanbul kapsamında ayrıca, 26 Kasım Cumartesi günü düzenlediği ikinci rehberli tur ile iş dünyası ve medyadan özel konuklarını sergi alanında ağırladı. 16 haber Haber: İsmail Polat Her şey çocuklar için UNICEF’in Türkiye’deki 60. hizmet yılı çalışmaları kapsamında hazırlanan Stars of İstanbul (İstanbul’un Yıldızları) projesiyle yıldızlar üç ay boyunca şehri süsledi. 110 sanatçının hazırladığı 120 yıldızdan elde edilen tüm gelir, küçük çocukların eğitimine destek için kullanıldı. İ stanbul, laleler ve ineklerden sonra geçtiğimiz aylarda tül Mardin, Leyla Umar, İsmail Acar ve Mustafa Sarıgül gibi en geniş kentsel sanat ve sosyal sorumluluk projesine isimler katıldı. Gecenin açılış konuşmasını projeye en büyük ev sahipliği yaptı. Stars Of İstanbul (İstanbul’un Yıldız- desteği veren isimlerden biri olan Nuri Çolakoğlu yaptı. Ir- ları) adlı proje kapsamında 110 sanatçının hazırladığı 120 mak Okulları Çocuk Korosu’nun şarkılarıyla devam eden ge- yıldız görkemli bir açılışın ardından şehrin sokaklarına da- cenin en büyük sürprizi ise sanatçı Gülşen oldu. Proje için ğıldı. İlköğrenimini tamamlayamamış binlerce çocuğa okul Ozan Çolakoğlu’yla birlikte hazırladığı özel şarkıyı çocuklar kapısı açmak için başlatılan projenin tanıtımı, Harbiye’deki için okudu. İstanbul Kongre Merkezi’nin terasında yapıldı. Gecede tüm yıldızlar, onlara hayat veren ünlü isimlerin katılımıyla toplu Daha sonra Harbiye’den tüm şehre dağılan yıldızlar Beyoğlu, halde görücüye çıktı. Beşiktaş, Bakırköy, Kadıköy, Fatih ve Şişli’nin yanı sıra Sabiha Gökçen ve Atatürk Havalimanları, alışveriş merkezleri ve UNICEF’in Türkiye’deki 60. hizmet yılı çalışmaları kapsa- ana caddelerin çeşitli noktalarında Kasım sonuna kadar üç mında hazırlanan projenin tanıtım gecesine Ayşe Kulin, Be- ay boyunca görücüye çıktı. 17 Çocukların geleceği parlasın • Stars of İstanbul, özel alanları kaldırıp sokaklara çıkmanın fırsatını sunar. • Çocukların geleceği için ortak kalıcı bir eser oluşmasına aracı olur. • Stars of İstanbul ülkemizin yaratıcı potansiyelinin ortaya çıkartılmasına katkıda bulunur. • Çok sayıda farklı sektörün birlikteliğini sağlayarak; ortak hareketin yaratıcılığı nasıl tetiklediğini sergiler. • Sanatın halkla buluşmasını, halkın sanatla iç içe olmasını sağlar. • Sanatçının dünyasını ve yeteneğini milyonlarca izleyiciyle buluşturur. • Kente renk ve estetik katar. • Marka bilinirliğini çarpıcı bir yoldan yaşatır. “Dört Mevsim İstanbul” İsmail Acar • Farklı yöntemlerle markanın geniş kitlelere ulaşmasına katkıda bulunur. • Sosyal sorumluluk bilincini pekiştirir, farkındalığı sağlar. • Sergi sonrasında UNICEF Türkiye yararına uluslararası bir müzayedeyle yardım elini uzatır. 18 haber Stars of İstanbul kapsamında Taç ve Linens’in yıldızları da parladı. Taç için ünlü ressam İsmail Acar, Linens için ise modacı Arzu Kaprol birer yıldız tasarladı. Yıldızlar üç ay boyunca Nişantaşı Abdi İpekçi Caddesi’nde sergilendi. İsmail Acar, Ressam “Taç Türkiye için çok önemli” “Taç için hazırladığım yıldızı ortalama bir buçuk ayda hazırladım. Neden İstanbul’u seçtim? Çünkü proje İstanbul’u anlatıyor. Burada yaşayan bir İstanbul yani dört mevsim İstanbul’u anlatıyorum. İstanbul öyle bir şehir ki, bana göre başlı başına bir ilham kaynağı. Bu şehirde başka hiçbir şeye ihtiyaç duymuyorsunuz. Taç için yıldız tasarlarken, tek merkezde ya da panoramik ama yönsüz ve her tarafa dönebilen bir İstanbul düşledim. Bu şekilde dört mevsimi çağrıştırmasını istedim. Yıldızın Taç markasıyla bağlantısını şu şekilde kurdum: Taç, tabii ki Türkiye’nin çok önemli markalarından biri. İstanbul’la da çok ilgili bir marka. Yaptığım tasarım bir motif gibi yönsüz bir şey. Taç da aslında bu tip desenleri ürünlerinde çok fazla kullanıyor. Yani bunu alıp bir şeyin ortasına yusyuvarlak koyabilir ya da farklı şekillerde kullanabilirsiniz. Dolayısıyla, bu bir o kadar da birbirini tamamlayan şeyler aslında. Önce formu görüyorsunuz sonra formu stilize ediyorsunuz. Taç da tüm bu desenleri çok güzel stilize ediyor. Ayrıca Taç dört mevsim üreten bir firma, bu açıdan da ilişkilendirdim.” UNICEF Türkiye Milli Komitesi’nin İstanbul Büyükşehir Taç ve Linens yıldızlarıyla parladı Belediyesi’nin destekleriyle düzenlendiği proje, sanat aracı- Ev tekstilinin öncü markalarından Taç ve Linens de yıldızlarıy- lığıyla 9-14 yaş arası okul dışı kalmış çocukları hızlandırılmış la Stars of İstanbul projesinde yer aldı. Taç için dünyaca ünlü eğitimle yaşıtlarının seviyesine getirmeyi ve gerekli fonları ressam İsmail Acar, Linens için de tasarımcı Arzu Kaprol birer yaratmak hedefiyle hayata geçirildi. Böylece İstanbul’un so- yıldız hazırladı. kaklarına dağılan ve parlayan yüzlerce yıldız 100 çocuğun eğitimine katkı sağladı. Acar’ın İstanbul’dan ilham alarak hazırladığı ve dört mevsimi çağrıştıran yıldızı büyük ilgi gördü. Nişantaşı Abdi İpekçi UNICEF Türkiye Milli Komitesi Başkanı Prof. Talat Halman Caddesi’nde sergilenen Linens yıldızı da tasarımcı Kaprol’ün da projenin önemini, şu sözleriyle anlattı: “UNICEF Türkiye yaratıcılığını sergiliyordu. Yıldız, siyah üzeri beyaz küçük ışık- Milli Komitesi olarak çalışmalarımızı eğitime yoğunlaştırmış landırmalarla İstanbul’un ışıltısını yansıtıyordu. durumdayız. Yakından izlediğiniz gibi, özellikle kız çocuklarının eğitimi ve anaokullarının gelişmesi gibi konular üstünde titizlikle duruyoruz. Birleşmiş Milletler’in 2015 yılına kadar gerçekleştirmeyi amaçladığı ‘Binyıl Kalkınma Hedefleri’ arasındaki iki numaralı hedef, dünyada hiçbir çocuğu geride bırakmadan, kız ve erkek bütün çocukların temel eğitimlerini sonuna kadar yapabilmelerini sağlamak. Bu, birinci hedef olan aşırı açlık ve yoksulluğun ortadan kaldırılmasından hemen sonra geliyor. Yani okumak, ekmek ve su kadar önemli bir konu. Stars of İstanbul bu amacımıza ulaşmamız için çok büyük bir destek sağlayacak. Bu yüzden bu projeyi çok önemsiyoruz.” Tanıtım gecesinde katılımcılar, Gülşen’in konseriyle eğlendi. 19 Arzu Kaprol, Tasarımcı “Projeden büyük keyif aldım” “Linens için bir yıldız tasarladım. Tasarım aşamasında ‘Arzu Kaprol Kış 2011-2012’ koleksiyonunda temamız olan ‘Geleceğin Arkeolojisi’nden ilham aldık. Geleceğin Arkeolojisi, Arma’nın eserlerinden, bugünü unutup geleceği tasarlamak fikrinden yola çıkıyor. Bugünün olmadığı bir gelecek kavramı, geçmişte hazırlanmış bir gelecek fikri, fiber optiklerle yorumlanmış bir yıldız formunda aydınlanıyor ve geleceği aydınlatıyor. Linens’le de var olan işbirliğimiz hep heyecan verici olduğu için ve yıldız fikri ile Linens’in UNICEF’le içinde olduğu ‘Geleceği Aydınlat’ böyle bir proje için çok heyecan verici oldu. Eseri bir buçuk ayda tamamladık. Yarı şeffaf siyah bir pleksinin üzeri özel lazer noktacıklar açılarak, içinden 2850 noktadan fiber optik ile aydınlatıldı. ‘Her zaman içinde ışığı hissetmek’ mesajını vermek istedik. Bu çalışma, gençlerin geleceğini aydınlatarak Linens’in yaşama kattığı değerlerden biri de oldu. UNICEF’e katkı sağlayabilmek, bunu yaşamın her alanındaki yaratıcılıkla destekleyebilmek, en önemlisi de doğal bir formu yorumlayabilmek adına bu projede yer almaktan büyük keyif aldım.” “Geleceğin Arkeolojisi” Arzu Kaprol 20 tiyatro Haber: Ilgın Kaya Her çocuk için tiyatro Bugüne kadar 400 binden fazla çocuk için perdelerini aralayan Zorlu Çocuk Tiyatrosu, dokuzuncu sezonuna iki yeni oyunla başladı. Çirkin Ördek Yavrusu Müzikali ve Kurbağa Prens Müzikli-Danslı Çocuk Oyunu ile 15 ilde 40 binden fazla çocuğa ulaşılması hedefleniyor. Z orlu Çocuk Tiyatrosu, kültür sanattan spora kadar çeşitli alanlarda çocuk gelişimini destekleyici çalışmalar yapan Mehmet Zorlu Vakfı’nın faaliyet alanlarından birisi olarak 2003 yılında kuruldu. Kurulduğu yıldan bu yana, dokuz çocuk oyununu, gerek İstanbul’da okulları gezerek, gerekse Anadolu’yu il il gezerek yüz binlerce çocuğa tiyatroyu sevdirmeye çalıştı. Zorlu çocuk tiyatrosu, çocuk ve gençleri erken yaşlarda tiyatro ile tanıştırarak geleceğin tiyatro izleyicisi kitlesini de oluşturmayı amaçlıyor. Kurbağa Prens Zorlu Çocuk Tiyatrosu tam anlamıyla bir sosyal sorumluluk projesi olarak başlıyor ve aynı şekilde devam ederek büyüyor. Şimdiye kadar 400 binden fazla çocuk için gösterim yapan tiyatronun hedefi 500 bin çocuğu tiyatronun büyülü dünyasıyla buluşturmak. Özellikle Anadolu’nun her köşesindeki çocukların ilk defa tiyatro ile tanışmasını sağlamak, Zorlu Çocuk Tiyatrosu için çok önemli bir amaç haline geldi. Bu amaç için, çeşitli şehirlerde ücretsiz gösterim yapıldı, oyunlar yerel kalmak yerine tüm Türkiye’ye yayıldı. Şimdiye kadar “Müziğin Kalbi, Burun, Karagöz, Cadılar ve Hint Fakiri, Kurşun Askerin Utancı, Kediler ve Fareler Mutfağı, Oz Büyücüsü ve Bremen Mızıkacıları” isimli oyunlarıyla perdelerini aralayan Zorlu Çocuk Tiyatrosu, yeni sezonuna Çirkin Ördek Yavrusu Müzikali ve Kurbağa Prens Müzikli-Danslı Çocuk Oyunu ile yine iddialı bir giriş yaptı. Oyunun çekiciliğini artırmak için yeni, eğlenceli karakterler eklendi. Eklenen yeni ve değişik karakterlerle oyun olabildiğince renkli ve eğlenceli bir hale geldi. Şimdiye kadar yapılan az sayıdaki gösterimde, hem çocuklardan hem de ebeveynlerden oldukça güzel tepkiler aldı. 12 Kasım 2011’de Bursa’da yaptığı gösterimle sezona başlayan Kurbağa Prens Müzikli-Danslı Çocuk Oyunu Anadolu turnesine devam edecek. Kurbağa Prens masalı, Grimm Kardeşler’in en ünlü eserlerinden biridir. Kısa olan bu masal, sinemaya ve tiyatroya defalarca uyarlanmış. Zorlu Çocuk Tiyatrosu ise bu klasikleşmiş eseri müzikli oyun olarak tiyatroya uyarladı. Uyarlamada masalda verilmek istenen asıl mesaj öne çıkarılarak dış görünüşe değil iç güzelliğe bakıldığında hayatımızın ne kadar renkli ve sürprizlerle dolu olabileceği anlatıldı. Anadolu turnesinin ilk turunda Bolu, Rize, Lüleburgaz, Manisa, Uşak, Denizli, Aydın, İzmir, Trabzon, Giresun, Ordu, Samsun, Sinop, Kastamonu ve Bartın illerindeki çocuklarla buluşacak. Ayrıca masalın orijinali ve Zorlu Çocuk Tiyatrosu’nun yorumuyla birleşimi olan aynı isimli bir kitap da basılarak satışa sunuldu. 21 “Binlerce çocuğu ilk defa tiyatroyla tanıştırdık” Oyunda karakterleri boyutlandırmaya ve asıl mesajı ön plana çıkarmaya çalıştıklarını söyleyen Kurbağa Prens Müzikli-Danslı Çocuk Oyunu’nun yönetmeni Gaye Cankaya, “Oyunu eğlenceli ve renkli hale getirebilmek için müzikli oyun olarak kurguladık. Olabildiğince çok çalıştık, çok uğraştık. Bu bir ekip işi, yazar senaryo üzerinde çalışırken ben de dekor ve kostüm hazırlıklarıyla uğraştım. Uzun bir süreçten sonra provalara başladık ve bir, iki ay boyunca oyun için çalıştık” dedi. Çocuk tiyatrolarının önemine dikkat çeken Cankaya, bu konuda şu bilgileri verdi: “Ben çocuğa ne kadar iyi bir tiyatro deneyimi sunulursa, gelecekte çocuğun hem tiyatroya hem de diğer sanat dallarına o kadar ilgi göstereceğini düşünüyorum. Özellikle Zorlu Çocuk Tiyatrosu ile Anadolu’da hiç tiyatronun gitmediği yerlere gittik ve binlerce çocuğu ilk defa tiyatroyla tanıştırdık. Bu deneyimin onların hayatlarında yeni bir pencere açtığına inanıyorum.” 22 tiyatro Hazırlanmasından sahnelenmesine kadar akademik bir kadronun çalıştığı Çirkin Ördek Yavrusu Müzikali, ilk gösteriminden itibaren çok beğenildi. Çirkin Ördek Yavrusu Müzikali Dünya klasikleri arasında yer alan Çirkin Ördek Yavrusu Andersen’in masallarından biri. Masal, siyah olduğu için “çirkin” damgası yapıştırılarak ailesi tarafından dışlanan küçük yavru ördeğin, farklı olmasının anlamını keşfetmesini ve cesur ve güzel bir yetişkin hale gelmesini anlatıyor. Çirkin Ördek Yavrusu da Kurbağa Prens gibi defalarca uyarlanmış bir oyun. Ancak Zorlu Çocuk Tiyatrosu bu masalı daha yenilikçi bir bakış açısıyla tekrar uyarladı. Müzikal, “öteki” kavramını her yönüyle ele alırken eğlenceden de hiç ödün vermiyor. Çirkin Ördek Yavrusu Müzikali’nin tiyatro, opera sanatçılarından ve profesyonel dansçılardan oluşan bir ekibi bulunuyor. Hazırlanmasından sahnelenmesine, dekorundan kostümlere kadar her aşamada alanında uzman akademik bir kadro çalışıyor. Müzikalin müzikleri Yrd. Doç. Dr. Nedim Yıldız tarafından, koreografisi Yrd. Doç. Dr. Selçuk Göldere tarafından yapılırken sahne tasarımı uzman Nurullah Tuncer’in elinden çıktı. Müzikalin ilk gösterimi 15 Ekim Cumartesi günü Kenter Tiyatrosu’nda gerçekleştirildi. Siz de çocuklarınızla bu müzikali seyretmek isterseniz, biletlerini Biletix’ten temin edebilirsiniz. Müzikal 23 Nisan 2012’ye kadar Kenter Tiyatrosu’nda sahne alacak. 23 “Üretken ve zevkli bir süreçti” Zorlu Çocuk Tiyatrosu’nun sorumlu ve profesyonel bir ekibi olduğunu söyleyen Çirkin Ördek Yavrusu Müzikali’nin yazarı Prof. Dr. Hasan Erkek, “Bu proje için ülkedeki en yetkin ekibi oluşturmayı başardılar. Bütün hazırlık süreci boyunca çok iyi bir iletişim içinde çalıştık. Sonuç da hepimizin yüzünü güldürdü” diyor. Çirkin Ördek Yavrusu Müzikali’ni nasıl yazdınız? Öncelikle, dünyaca tanınmış masalları yeniden, yeni bir oyun yapma gözüyle okudum. Bugünün çocuklarına seslenebilecek ve çağdaş değerlere yakın durabilecek masalları ayıkladıktan sonra Her birinin avantajlarını, dezavantajlarını irdeledik. Sonunda, Andersen’in Çirkin Ördek Yavrusu masalına karar verdik. Yazma süreci hazırlık, düşünme, değerlendirme sürecini de katarsak neredeyse bir yıl sürdü. Hatta provalar sırasında bile bu süreç devam etti ve uygulamada bazı değişiklikler yaptım. Keyifli bir süreç miydi? Zevkli geçen bir süreçti. Her öğede, kendinizle ve masalla, Prof. Dr. Hasan Erkek izleyenleri selamlarken masalın yazarı ile bir hesaplaşma içine giriyorsunuz. “Andersen böyle yazmış ama çağımızda durum nedir? Ben ne Çocuk tiyatroları sizce neden bu kadar önemli? yapmalıyım, bugünün seyircisine ve yarının seyircisine ses- Çocuklar genelde geleceğin seyircileri olarak görülür ama lenirken neleri değiştirmeliyim? Bu içerik değişikliğine nasıl aynı zamanda bugünün de seyircileridir. Çocuklara sadece bir estetik bulmalıyım? Bu içeriği ve estetiği hangi teknikle bir toplumsal yatırım olarak bakılmamalı. Onların bugünle- seyirciye iletmeliyim” diye sorular soruyorsunuz. Bunlara rini de eğlenerek geçirmelerini sağlamalıyız. Bunu sağlaya- benzer sorular ve o sorulara bulunan çözümler, müzikali bilecek şey de kaliteli sanat eserleridir. Bence bu oyun ser- ortaya çıkardı. Sancılı ama üretken bir süreçti. Keyifli taraf- gilendikten sonra aldığımız tepkilerin olumlu olmasındaki larından bir de sonrasında aldığımız tepkilerdi. Çocukların en önemli etkenlerden biri çocukların önemsendiklerini dikkat süreleri kısa olmasına rağmen oyunda hiç sıkılmadı- fark etmiş olmalarıdır. lar, hatta oyunun bitmesine üzülenler bile oldu. Zorlu Çocuk Tiyatrosu ile beraber çalışmak nasıl bir deneOyunu uyarlarken, masalı yenilikçi bir bakış açısıyla ele yimdi? almışsınız. Masaldaki hangi öğeleri değiştirdiniz? Zorlu Çocuk Tiyatrosu’nun sorumlu, profesyonel bir ekibi Masallar, genellikle içinden doğdukları toplumun özlemleri- var. Bir yıl önce ilk çalışmaya başladığımızdan beri sorun ni, arzularını yansıtırlar ve o dönemin değer yargılarını taşır- yaşamadık. Bu proje için ülkedeki en yetkin ekibi oluştur- lar. Dışlama bugün de geçerli olmakla birlikte, bakış açımız mayı başardılar. Bütün hazırlık süreci boyunca çok iyi bir hayli değişti. İnsan hakları, eşitlik, özgürlük, demokrasi gibi iletişim içinde çalıştık. Sonuç da hepimizin yüzünü güldür- değerler bu konuda bize yön vermeye başladı. Bu nedenle, dü. Ayrıca bir kurumun sosyal sorumluluk projesi olarak ti- masaldaki ördeğin kuğuya dönüşmesini değiştirmedik ama yatro yapmasını çok önemli olduğunu düşünüyorum. Meh- onun beyaz bir kuğuya dönüşmesini engelledik. Siyah kuğu met Zorlu Vakfı da bunun öncülerinden biri. Alanında çok iyi yavrusu olarak doğuyor ve büyüyüp siyah bir kuğu oluyor. olan akademik bir kadroyla çalışmaları, çocuk tiyatrosunu Öte yandan, Çirkin Ördek Yavrusu’nu dişi yaptık. gereken bir ciddiyetle yaptıklarının açık göstergesidir. 24 dosya Haber: Esra Melek Yiğitsözlü “Ekonomiye katkı sağlayacağız” İmza attıkları her projenin bölgeye ve kente değer katması önceliğiyle hareket ettiklerini dile getiren Zorlu Gayrimenkul Grubu Başkanı Mesut Pektaş, “Uluslararası standartlarda emsal gösterilecek kalitede projeler geliştirme vizyonumuzla çalışmalarımızı sürdürüyoruz” diyor. Mesut Pektaş 2 011 ilk iki çeyrek verilerine göre Avrupa’nın en yüksek büyüme oranını gerçekleştiren Türkiye’de hızla gelişen sektörlerden biri gayrimenkul. Hem konut hem de ticari gayrimenkul sektörlerinde proje arzı ve talep canlılığının giderek arttığı sektörün, önemli oyuncularından biri de Zorlu Gayrimenkul. Merakla beklenen Zorlu Center projesi, 2012’de tamamlanarak kapılarını açacak. A+ bir ofis projesi olan Zorlu Levent Ofis projesinin inşaatı ise tüm hızıyla devam ediyor. Zorlu Gayrimenkul Grubu Başkanı Mesut Pektaş, Zorlu Gayrimenkul’ün projelerinin bulunduğu bölgeye ve kente değer katmasının yanı sıra ekonomik büyüme ve canlılığa da katkı sağlayacağını dile getiriyor. Dünya genelinde ve bölgemizde yaşanan ekonomik olumsuzlara karşın Türkiye’nin gösterdiği başarılı performansta inşaat sektörünün lokomotif görevi üstlendiğini belirten Pektaş’tan, sektörün 2011’deki performansıyla ilgili düşüncelerini ve 2012 için öngörülerini dinledik. Z: Gayrimenkul sektörü açısından 2011 yılı nasıl geçti? 2011 yılı boyunca ABD’deki ekonomik yavaşlama ve AB bölgesindeki kamu borçları ile ilintili sorunlar, gelişmiş ülkelerin inşaat ve gayrimenkul sektörlerine olumsuz etki ederek bu alanlardaki yeni yatırımları sınırlandırdı. Türkiye ekonomisi ise 2011 ilk iki çeyrek verilerine göre Avrupa’nın en yüksek büyüme oranını gerçekleştirdi. Yılsonu büyümesinin yüzde 7,5 civarında olacağı tahmin ediliyor. Son yedi çeyrekte, pozitif GSYİH büyümesi ile de gözlenen istikrarlı ekonomik seyir, Türkiye’deki iç piyasa talebinin güçlü olmasını sağladı. Bu olumlu durum gayrimenkul sektörüne de yansıdı. Gerek konut gayrimen- kulünde gerekse ticari gayrimenkul sektörlerinde yeni proje arzı ve talep canlılığı 2011 yılı boyunca yüksek seyretti. AVM tarafında Eylül 2011 itibariyle 23 yeni AVM ticari hayata geçmiş ve kiralanabilir alan büyüklüğü 7 milyon metrekareyi aştı. Özel tüketim harcamalarındaki güçlü seyir, metrekare başına AVM cirolarındaki istikrarı destekliyor. Bu olumlu tabloya göre ve halihazırda Türkiye’de temsili bulunmayan birçok önemli uluslararası markanın yakın dönemde Türkiye pazarına giriş yapması bekleniyor. AVM alanında gözlemlenen eğilimler arasında İstanbul-Ankara gibi büyük şehirler dışında, ikincil Anadolu şehirlerinin de yatırım çekmesi ve çocuk, aile, eğlence konseptlerinin de AVM’lerde öne çıkması dikkat çekiyor. İstanbul’da yaklaşık 2 milyon metrekare olan ofis alanına önümüzdeki dönemde bir yarısı kadar daha eklenmesi bekleniyor. Ofis arzındaki canlılık kira artışlarını genel olarak baskı altında tutacak olsa da Levent, Esentepe ve Etiler gibi yerlerde boşluk oranları çok düşük seviyelerde. Otel alanında da 2011’de yüzde 72 gibi yüksek bir doluluk oranına erişildiği görülüyor. Ayrıca İstanbul’un yüzde 20’lik bir büyüme ile gelecekte otel ihtiyacına daha etkin cevap vermesi bekleniyor. Z: Türkiye’de gayrimenkule yönelik taleplerin ertelenmemesini neye bağlıyorsunuz? 2011’in seçim yılı olmasına, Euro bölgesinde yaşanan krizlere ve Ortadoğu’da yaşanan gelişmelere rağmen, başta İstanbul’da olmak üzere Türkiye’de gayrimenkule yönelik talepler ertelenmedi. Bölgemizde yaşanan bu olumsuz gelişmelere karşın Türkiye’nin gösterdiği başarılı performansta inşaat sektörü lokomotif bir görev üstlendi. Yılsonu beklentileri de sektörün Türkiye’nin büyüme ortalamasının üzerinde gerçekleşeceği yönünde. 25 Z: Zorlu Gayrimenkul nasıl bir stratejiyle hareket ediyor? Gayrimenkul sektörü, dünyada en pahalı ürün sunan sektörlerden biri. Fiyatları etkileyen en önemli faktörler ise arsa ve inşaat maliyetleri. Zorlu Gayrimenkul, yatırımlarını genelde kent merkezlerinde gerçekleştiriyor. Bu noktada gayrimenkul alanında imza attığımız her projenin, bölgeye ve şehre değer katması önceliğimiz. Bu kapsamda da projelerimizin mimari tasarımları bizim için oldukça önemli. Zorlu Gayrimenkul olarak uluslararası standartlarda emsal gösterilecek kalitede projeler geliştirme vizyonumuzla birlikte İstanbul’un ve bölgenin en çok ihtiyaç duyduğu alanlarda arz sunmak da öncelikli bir hedefimiz. Bu bağlamda, Zorlu Gayrimenkul projeleri İstanbul’un A sınıfı ofis ve premium otel konusunda artan ihtiyacına karşılık veriyor ve ekonomik büyüme ve canlılığa da katkı sağlamış oluyor. Z: 2012 için öngörüleriniz neler? Gayrimenkul sektöründeki arz ve talep canlılığının 2012’de de sürmesi bekleniyor. Cari açığın kontrol altında tutulması, beklenen yüzde 4-4,5 oranında büyümenin gerçekleştirilmesi, 2011’de TL kurunda yaşanan kredi notu yükseltmesinin 2012’de döviz cinsinden de yakalanması gibi ekonomik gelişmeler gayrimenkul sektörüne de olumlu katkıda bulunacaktır. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın yabancı uyruklu kişilere gayrimenkul satışında mukabiliyet aranması koşulunun kaldırılmasına yönelik hazırlığı ve kentsel dönüşüm yasa tasarısının gayrimenkul alanında takip edilecek gelişmeler arasında yer alacaktır. Ayrıca son dönemde yaşanan acı deprem tecrübesinin ardından yeni yapılarda depreme dayanıklılık ve denetim konularının da önemini daha da artıracaktır. 2012’de Türkiye’nin hızlı büyümesinde bir miktar yavaşlama olabilir. Ancak bunu normalleşme süreci olarak da görebiliriz. 2011’e nazaran büyüme rakamları 2-3 puan daha aşağı seviyelerde beklenebilir. Ayrıca önümüzdeki yıl sektörümüzde, daha bilinçli ve doğru lokasyon ve ihtiyaçlara yönelik projeler geliştirmenin önemi daha iyi kavranacaktır. Zorlu Gayrimenkul olarak odaklandığımız merkezi ve değerli lokasyonlarda, projelerimizi buna göre oluşturuyoruz. Birçok şirketin de yatırımlarını yaparken daha seçici olması gerekecektir. Bununla birlikte, Türkiye’deki yapıların özellikle depreme dayanıksızlıkları göz önüne alındığında kentsel dönüşüm sürecinin de hızlanarak devam edeceğini düşünüyorum. Dünyada ekonomik anlamda olduğu gibi gayrimenkulde de kutup noktalarını oluşturan şehirler var; Şangay, New York, Dubai gibi... İstanbul’un giderek artan önemini de vurgulamakta fayda görüyorum. Z: Zorlu Gayrimenkul’ün 2012 planlamasını anlatır mısınız? 2012 yılı Zorlu Gayrimenkul için çok önemli bir dönem. İstanbul’a değer katmak üzere inşa ettiğimiz ilk ve en önemli projemiz olan Zorlu Center tamamlanmış olacak. Aynı zamanda A+ bir ofis projesi olan Zorlu Levent Ofis projesi de önemli bir yol kat etmiş olacak. Zorlu Center’a ödül yağmuru Zorlu Gayrimenkul’ün bir başyapıt niteliği taşıyan Zorlu Center projesi, henüz inşa sürecinde dünyanın en prestijli gayrimenkul ödüllerine layık görüldü. Mimari tasarımı Emre Arolat Mimarlık ve Tabanlıoğlu Mimarlık ortak girişim grubu tarafından gerçekleştirilen Zorlu Center Projesi yaratacağı değerleri ve çevreci yaklaşıma verdiği önemi, henüz inşa aşamasında aldığı ödüllerle de destekliyor. Zorlu Center bu güne kadar pek çok ödül kazandı. • 2008 yılında Cityscape Dubai Architectural Awards yarışmasında jüri özel ödüllerinden “En İyi Planlanmış Proje” ödülünü aldı. • International Property Awards (Uluslararası Gayrimenkul Ödülleri) kapsamında düzenlenen, “Europe and Africa Property Awards 2009”da (Avrupa ve Afrika Gayrimenkul Ödülleri 2009) “Ticari Mimarlık Ödülü” kategorisinde Avrupa birinciliğini aldı. Bir üst etap olan “International Property Awards”ta (Uluslararası Gayrimenkul Ödülleri) kendi kategorisinin en iyisi olarak seçilerek “World’s Best” ödülü için yarıştı. • s2011 yılında “Regeneration and Masterplanning” kategorisinde “MIPIM Architectural Review Future Project Awards 2011”in sahibi oldu. • Her yıl dünyanın önde gelen endüstriyel ve grafik tasarım firmaları, mimarlık büroları ve Fortune 500 şirketlerinin başvurduğu Green Good Design 2011 yarışmasında, mimari kategoride ödüle layık bulundu. Euromoney’den Zorlu Center’a en iyi “Geliştirme/Karma Kullanım” ödülü Zorlu Center projesi, kazandığı ödüllere bir yenisini daha ekledi. İş dünyasının ve sermaye piyasalarının prestijli yayını Euromoney Dergisi tarafından; her yıl gerçekleştirilen Euromoney Real Estate Awards’ın “Geliştirme/Karma Kullanım” kategorisi ödülünün sahibi Zorlu Center oldu. Euromoney Real Estate Awards 2011 kapsamında, dünyanın 7 bölgesi ve 53 ülkesinde sorular işin uzmanlarına yöneltilerek, sektörün başarılı oyuncuları belirlendi. Türkiye’den de 55 kuruluşun katılımıyla gerçekleşen araştırma sonucunda, Zorlu Center ödüle layık bulundu. 2 Kasım’da Euromoney Magazine Genel Müdürü Ed Harding ve Gayrimenkul Direktörü William Powel’ın da katıldığı bir törenle, Zorlu Center adına ödülü, Zorlu Gayrimenkul Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Even aldı. 26 dosya “Türkiye’ye değer katacak projelere imza atıyoruz” Daha önce yapılmamışı hayata geçirmek iddiasıyla kurulan Zorlu Gayrimenkul, gelecek nesillerde bile anılacak eserler kazandırmak amacıyla projeler geliştiriyor. Henüz inşa aşamasında olan Zorlu Center ve Zorlu Levent Ofis projeleriyle beğeni toplayan Zorlu Gayrimenkul, aldığı uluslararası ödüllerle de başarısını taçlandırıyor. Z orlu Holding; üretim, ihracat, istihdam rakamlarının büyüklüğü ve dünya pazarlarındaki rekabet gücüyle Türkiye ekonomisinde çok önemli bir yere sahip olan, 50’ye yakın şirketi ve 30 binin üzerinde çalışanıyla Türkiye’nin en büyük kuruluşlarından birisi. Grup, faaliyet gösterdiği tekstil, enerji ve elektronik sektörlerinde olduğu gibi gayrimenkul sektöründeki başarılı ve öncü çalışmalarıyla topluma değer kazandırmaya devam ediyor. Yurtiçinde ve yurtdışında değerli araziler üzerinde nitelikli konut, ofis, iş merkezi, alışveriş merkezi, hastane, otel ve ticari depolar geliştirmek, geliştirdiği gayrimenkuller üzerinde yatırımlar yaparak satmak, kiralamak veya işletimini gerçekleştirmek amacıyla 2006’da kurulan Zorlu Gayrimenkul Geliştirme ve Yatırım A.Ş., ilk olarak Zincirlikuyu’daki eski Karayolları arazisinde yer alan Zorlu Center projesiyle sektöre iddialı bir giriş yaptı. Zorlu Gayrimenkul’ün dünyaya örnek olacak projeler geliştirdiklerini söyleyen Zorlu Gayrimenkul Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Even, “Türk gayrimenkul sektörüne yön verecek bir anlayışla çalışmalarımızı sürdürürken, Türkiye’ye değer katacak benzersiz projeleri geliştirmeyi ve insanları yeni yaşam biçimleriyle tanıştırmak vizyonuyla hareket ediyoruz. Zorlu Center ile herhangi bir yapı değil, İstanbul’un modern yüzüne yakışan bir mimari proje sunuyoruz. Yeni projemiz Zorlu Levent Ofis ise İstanbul’un yüksek standartlara sahip ofis ihtiyacını karşılamasının yanı sıra kendisinden sonraki yapılanmalar için de çıtayı yükseltecek kriterleri belirlemiş olacak” diyor. Türkiye’nin çağdaş yüzüne ve Zorlu Grubu adına yakışan özgün projeler geliştirerek sosyal, kültürel ve ekonomik yaşama değer katmayı amaçlayan Zorlu Gayrimenkul’un çalışmalarıyla ilgili tüm detayları Mehmet Even’den dinledik. Mehmet Even Z: Zorlu Center projesi çok ses getirdi. Projenin başlangıcından uygulama sürecine kadar geçen süreçte nasıl bir strateji izlediniz? Biz, geleceğin İstanbul’una değer katmak için, bir asır sonra bile kendinden bahsettirecek bir proje yapmak için yola çıktık. Asya ve Avrupa kıtalarının birleştiği bir noktaya, İstanbul’un tam kalbine yeni bir cazibe merkezi kurmayı hedefledik. İşte bu hedefi gerçekleştirme serüvenine, yüzyıllardır cazibe merkezi olan İstanbul Boğazı’nı, adaları, tarihi yarımadayı gören, İstanbul’un en değerli arazisi olarak kabul edilen Zincirlikuyu’daki eski Ka- rayolları arazisini Mart 2007’de 800 milyon Dolar bedelle satın alarak başladık. Bugün Zorlu Center’da arazi bedeliyle birlikte toplam 2,5 milyar Dolar’ın üzerinde bir yatırım gerçekleştiriyoruz. Hedefimize yakışır en doğru projeyi bulmak için HaziranKasım 2007 döneminde “Zorlu Center Mimarlık ve Kentsel Tasarım Yarışması”nı düzenledik. Belirli ölçütler çerçevesinde yerli ve yabancı mimarlık ve kentsel tasarım firmalarının davet edildiği bu yarışmaya, yerli ve yabancı toplam 117 firma başvuruda bulundu. Yarışmayı Emre Arolat Mimarlık-Tabanlıoğlu Mimarlık Ortak Girişim Grubu kazandı. Ön seçim sürecinin ar- 27 Geçmişten günümüze, hem İstanbul’un simgesi olan meydanlardan, hem de dünyanın her yerindeki şehirlere ait, ünlü meydanlardan yola çıkılarak tasarlanan Zorlu Center, modern mimari anlayışı ile Asya ve Avrupa kıtalarının birleştiği noktada adeta bir köprü görevi üstleniyor. 28 dosya “Ödüllü mimarinin yanı sıra her bir fonksiyonun farklı ve yeni bir anlayışla tasarlandığı Zorlu Center, Türkiye’de olduğu kadar gördüğü uluslararası kabul ve önem nedeniyle dünyada da takip ediliyor. Gayrimenkul sektörü açısından önemli bir kazanım olan Zorlu Center’ın turizme de büyük katkı sağlayacağını düşünüyoruz.” dından beş Türk, dört yabancı, beş de Türk-yabancı birliktelik olmak üzere 14 seçkin ve yetkin mimarlık grubu Zorlu Center için proje sunmaya davet edildi. Oluşturulan uluslararası jüri ise Anıtlar Kurulu’na sunulmak üzere dört proje önerdi. Bu dört proje arasından, Emre Arolat Mimarlık-Tabanlıoğlu Mimarlık Ortak Girişim Grubu tarafından hazırlanan proje seçildi. Zorlu Center sahip olduğu mimarisi ile çatısı altındakileri, hem şehrin merkezinde olup hem de yeşil alanları ile şehirden uzaktaymış duygusunu veren bir yaşam modeli ile tanıştıracak. Zorlu Center; Boğaz’ın doğal bitki örtüsü, fıstık çamları, erguvan ağaçları ile yaşayanları kucaklarken, 60 farklı türde bitki ve ağaçla İstanbul içerisinde yeni bir kent meydanı oluşturmayı İstanbul’a ve çevreye olan sorumluluğunun bir parçası olarak görüyor. Biz Zorlu Center ile herhangi bir yapı değil, İstanbul’un modern yüzüne yakışan bir mimari proje sunuyoruz. Z: Bu projenin gayrimenkul sektörüne katkıları ne yönde oldu? Nasıl bir hareketlilik getirdi? Zorlu Center projesi teknik olarak birçok ilki barındırıyor. Sektörel gelişim olarak baktığımızda projenin eşsiz bir lokasyonda bulunan arazisinin 800 milyon Dolar gibi önemli bir rakamla alınması ve 2,5 milyar Dolar’ın üzerinde bir yatırımla hayata geçirilmesi Türkiye’de gayrimenkul sektörünün nitelikli gelişimi ve değer farkındalığı açısından önemli bir göstergedir. İlk kez beş fonksiyonu bir araya getirmesi ile Zorlu Center, gayrimenkul projelerinde fonksiyonların önemini de ortaya çıkardı. Ödüllü mimarinin yanı sıra her bir fonksiyonun farklı ve yeni bir anlayışla tasarlandığı Zorlu Center, Türkiye’de olduğu kadar gördüğü uluslararası kabul ve önem nedeniyle dünyada da takip ediliyor. Gayrimenkul sektörü açısından önemli bir kazanım olan Zorlu Center’ın turizme de büyük katkı sağlayacağını düşünüyoruz. Sektörel hareketlilikten ziyade sektörel farkındalık yaratmak bizim için çok daha önemli bir hedef. Zorlu Center bir gayrimenkul projesinin sadece yaşam alanı yaratmak olmadığını, aynı zamanda bulunduğu şehre, çevreye ve insanlara değer katmak olduğunu gösterdi. Bunun en iyi örneği de projede Türkiye’de ilk kez bir gayrimenkul projesinin içerisinde uluslararası standartlarda bir performans sanatları merkezinin yer almasıdır. Z: Türkiye’nin ilk beş fonksiyonlu projesi olarak, İstanbul’a neler kazandıracak? Geçmişten günümüze, hem İstanbul’un simgesi olan meydanlardan, hem de dünyanın her yerindeki şehirlere ait, ünlü meydanlardan yola çıkılarak tasarlanan Zorlu Center, modern mimari anlayışı ile Asya ve Avrupa kıtalarının birleştiği noktada adeta bir köprü görevini üstleniyor. Zorlu Center, İstanbul’un kalbinde, Boğaz’a en hakim noktadaki konumu ve yeşile verdiği değerle “uluslararası çekim merkezi” olmaya aday bir proje olarak inşa ediliyor. Bu projenin hedefi; bir asır sonra bile dünya çapında kendisinden bahsettirecek bir esere imza atmak ve ülkemizin bir cazibe merkezi haline gelmesine katkı sağlamak. Çevreye ve İstanbul’a karşı sorumluluk bilinciyle yürüttüğümüz çalışmaların bir örneği olarak; Gayrettepe Metro İstasyonu’ndan metrobüse, metrobüsten de Zorlu Center’a olan bağlantı tünellerinin inşasıyla toplam uzunluğu 720 metre olan delme tüneller ile üç noktayı birbirine bağlıyoruz. İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile yaptığımız anlaşma çerçevesinde, proje bölgedeki toplu taşıma ve bağlantı yollarının geliştirilmesi ve trafiğin rahatlamasına büyük katkı sağlayacak.Projede yollar trafiği rahatlatmak amacıyla yüzeye değil yüzey altına inşa edilirken bununla birlikte bulunduğumuz bölgeye yeni bağlantı yolları ve tüneller kazandırıyoruz. Ayrıca 5 bin kişilik otoparkı ile trafiğin azalması noktasında ciddi bir ihtiyacı karşılayacak. Bütün bu özellikleriyle Zorlu Center bölgedeki konut, ticaret gibi mevcut yapıların entegrasyonunu sağlayacak bir master plandır. Z: Proje şu an hangi aşamada? İnşaatımız 7/24 çalışmaya devam ediyor. Projenin 2012 yılı sonunda tüm fonksiyonları ile açılmasını hedefliyoruz. Z: Zorlu Gayrimenkul bünyesinde kaç kişi görev yapıyor? Nasıl bir organizasyon yapınız var? Zorlu Gayrimenkul bünyesinde 72 kişi görev yapıyor. Organizasyon yapısı Zorlu Gayrimenkul Grup Başkanlığı altında projenin geliştirme ve uygulama bölümleri yer alıyor. Gayrimenkulde iş süreçlerini yoğun olarak kullanan bir yapımız olduğundan yalın bir organizasyon yapısıyla çalışıyoruz. Z: Projede yeşil alanları, rekreasyon çalışmaları ön planda. Bu konu ile ilgili bilgi alabilir miyiz? Zorlu Center 72 bin metrekare yeşil alan ve çevreci unsurlar ile İstanbul’un kalbinde adeta bir kent terası yaratacak. Boğaz’ın doğal bitki örtüsünün de dahil olduğu 60 farklı türde binlerce bitkiyle zenginleştirilerek bölge için önemli bir yeşil alan yaratacak Zorlu Center, İstanbul içerisinde emsal gösterilecek yemyeşil bir örtüye de sahip olacak. Bununla birlikte Zorlu Center’da, projenin ring yolunu da yer altına alarak yeşil alan için 10 bin metrekarelik ek bir yer daha oluşturduk. Bir diğer çevreci yaklaşımla Zorlu Center’da, rezidans bölgelerinin kullanımından toplanacak atık suları, siyah ve gri su olarak iki ayrı sistemde toplanacak. Zorlu Center toplanan gri su ise özel bir arıtıma tabi tutularak bitki örtüsünün sulamasında kullanılması gibi farklı çözümlerle önemli oranda su tasarrufu sağlayarak geri dönüşüme önem veren ve bu alanda ödül kazanan bir projedir. Zorlu Center’da ayrıca; enerji tüketimi çok düşük olan LED sistemi kullanarak 29 tasarlanan Genel Aydınlatma Sistemi’nin yanı sıra merkezi sistemle gerçekleştirilecek ısıtma ve soğutma sistemlerine eklenen otomatik kontrol mekanizması enerji tasarrufunu maksimum seviyeye yükseltecek. Bununla beraber atık gazı minimum seviyede tutan kazanlar sayesinde çevreye verilecek zararı en aza indirgemiş olacağız. Çevre dostu akıllı sistemlerin ön plana çıktığı projemizde; otopark ve genel hacim aydınlatma sistemi için, aydınlatma seviyesini otomatik olarak değiştirebilen ve her türlü senaryoya cevap verebilen sensörlü ekipmanlar kullanarak enerji tasarrufu sağlayacağız. Ayrıca otopark yoğunluğuna göre CO oranı otomatik olarak ölçülerek egzoz fanları ihtiyaç duyulan kapasitede çalıştırılabilecek. Tüm projenin aydınlatma cihazlarının bulunduğu armatürlerde kurulacak otomasyon sistemi de kayıp enerji miktarını minimuma indiriyor olacak. Araçların en kısa sürede park etmesini sağlayarak gereksiz CO salınımını azaltan otopark yönlendirme sistemi, atık gazı en düşük seviyede tutan ısıtma sistemi kazanları da projemizin sahip olduğu diğer çevreci özellikler arasında yer alıyor. Projemizde, geleceğin otomobilleri elektrikli araçları da unutmadık. 50 adet elektrikli otomobil şarj ünitesi altyapısı oluşturuyoruz. Sanatın kalbi burada atacak Z: Performans Sanatları Merkezi’nin işletilmesi modeli hakkında bilgi verir misiniz? Zorlu Center projesi geliştirilirken, İstanbul’un en çok ihtiyaç duyduğu konulardan birinin kültür sanat etkinliklerinin gerçekleştirilebileceği alanlar olduğu gözlemlendi. Bu konuda üzerine düşeni yapmak hedefiyle hareket eden Zorlu Gayrimenkul, İstanbul için kültür ve sanatın tüm kollarını kucaklayan Performans Sanatları Merkezi’ne, Zorlu Center’da önemli bir yer ayırdı. Bu merkez için, Zorlu Center nezdinde 300 milyon Dolar gibi önemli bir yatırım yapılıyor. Bu yatırım miktarı ile Türkiye’de orta büyüklükte yeni bir gayrimenkul yatırımı gerçekleştirilebilirken; Zorlu Gayrimenkul İstanbul’un bu alandaki ihtiyaçlarını dikkate alarak, bu şehre mükemmel bir kültür sanat merkezi kazandırmak hedefiyle değerlendirdi. Bu doğrultuda Zorlu Center Performans Sanatları Merkezi için görüşeceğimiz hedef şirketleri dünya üzerinde faaliyet gösteren performans sanatları merkezlerini inceleyerek operasyonlarını yürüten dünya çapında şirketleri araştırarak belirledik. Zorlu Center projesinin konsept ve vizyonuna uygun olarak, belirlediğimiz şirketlerin ortak özellikleri; ulaşılması zor gösterileri Londra ve Broadway gibi uluslararası arenada önem taşıyan lokasyonlarda sergileyebilme gücü, operasyonel anlamda somut referansları ve yerli operatörlerle sinerji yakalayabilecek firmalar olmalarıdır. Zorlu Center Performans Sanatları Merkezi’ni dünya çapındaki benzerleriyle aynı kalite ve program zenginliğinde yönetebilecek yerli ve yabancı birçok operatör ve organizatörle, yapılabilecek organizasyonlar üzerinde görüşüldü. Model oluşturulurken, bir yabancı danışmanla çalışıldı ve dünya çapında firmalardan da teklif alındı. Sanatın çeşitli dallarına ev sahipliği yapmak üzere çok amaçlı sanat merkezi olarak tasarlanan, aynı zamanda Londra-West End, New York-Broadway’de gösterimi gerçekleştirilen müzikallerin ve oyunların dünya prömiyerlerinin sergileneceği Performans Sanatları Merkezi, 50 bin metrekare alana sahip. Biri amplifiye akustik özelliğe sahip 2 bin 300 kişi kapasiteli; diğeri doğal akustik donanımla tasarlanan 770 kişi kapasiteli iki salon, İstanbul’u dünyaca ünlü eserlerle buluşturacak. Ayrıca farklı katlarda her türlü ihtiyaca yönelik toplam 20 bin metrekare fuaye alanında sergi, kafe ve mağazalar da bu mer- Rezidanslar, çok özel bir yaşam deneyimi sunacak Zorlu Center, büyüklükleri 117-735 metrekare arasında değişen 1+1’den 5,5+1’e kadar farklı tipte rezidanslarla İstanbul’un eşsiz manzarasını seçkin ailelerle buluşturacak. Geniş balkonlarından; eski İstanbul, Adalar, Boğaziçi Köprüsü ve Kız Kulesine hakim eşsiz bir İstanbul manzarası sunan “Kule Rezidanslar”, dünyanın en ünlü markalarına, elit restoranlara, İstanbul’un en büyük Performans Sanatları Merkezi’ne sadece birkaç adım mesafede konumlanıyor ve çok özel bir yaşam deneyimi sunuyor. kezin içinde yer alacak. Tüm katlardaki bağlantılar sayesinde rezidans, alışveriş merkezi ve otel fonksiyonlarına kolayca ulaşım sağlanacak. Şu anda Performans Sanatları Merkezi operasyonu kapsamındaki beklentilere yönelik olarak yerli ve yabancı operatör şirketler tarafından sunulan teklifleri değerlendirmekte olup yılsonuna kadar operatörü seçmeyi hedefliyoruz. Bu otelde imkansıza yer yok Z: Otel için Raffles Oteller Zinciri ile anlaşma yaptınız. Bu seçiminizde neler etkili oldu? Zorlu Center ile Türkiye’de ilk defa rezidans, Performans Sanatları Merkezi, alışveriş merkezi, otel ve ofisten oluşan beş fonksiyonu bir araya getirerek, adeta yeni bir kent meydanı yarattık. Zorlu Center’da yer alacak premium otel markası da bu standartlara yakışmalı, bu kent meydanın parçası olarak kendinden değer katmalıydı. Raffles, İstanbul ve Türkiye’ye ilk kez Zorlu Center ile giriş yapıyor. İstanbul’a yakışır nitelikteki bu çok 30 dosya Yaklaşık 10 bin metrekare ana meydan büyüklüğü, yaklaşık 60 bin metrekare kiralanabilir alan ve farklı konseptlerde katlardan oluşan Zorlu Center AVM’ye üç araç ve dört yaya girişinden rahatça ulaşılacak. İstanbul’un yeni lezzet ve moda merkezi olacak Sahip olduğu konseptle İstanbul’un yeni lezzet ve moda merkezi olacak alışveriş merkezi; bu güzel doku içerisinde yer alarak, mevcut alışveriş merkezlerinden ayrışacak. Yeşillerle bezenmiş alışveriş merkezi, seçkin mağazalara ev sahipliği yapacak. Klasik bir AVM mantığı ile hareket edilmeyen projede, yurtiçi ve yurtdışından yaklaşık 200 seçkin marka yer alacak. Seçkin restoranlar, AVM’nin sosyal hayatını zenginleştirecek. Zorlu Center AVM’nin içinde 1.500 -2.000 kişilik 10-12 adet sinema salonu, 9 bin metrekarelik ana mağaza ve yaklaşık 3 bin metrekarelik gurme market alanı bulunacak. Ayrıca dünyaca ünlü ve ödüllü aşçıları, dünyanın dört bir yanından farklı lezzetleri misafir edecek yaklaşık 40 adet kafesi ve restoranıyla Zorlu Center gurmelerin yeni uğrak yeri olacak. Yaklaşık 10 bin metrekare ana meydan büyüklüğü, yaklaşık 60 bin metrekare kiralanabilir alan ve farklı konseptlerde katlardan oluşan Zorlu Center AVM’ye üç araç ve dört yaya girişinden rahatça ulaşılacak. özel premium marka; 124 yıllık tecrübesiyle yedi ülkedeki dokuz otelinde faaliyet gösteriyor. Otelimiz de bu kent meydanının en önemli unsuru olacağı için pek çok özel marka ile görüştük. Hepsinin güçlü olduğu özellikler vardı. Görüşmeler ilerledikçe, Raffles’ın aradığımız değerlerin tamamına sahip olduğunu gördük. Sahip olduğu kalite, lüks ve konforun yanı sıra, yönetim ve hizmet kalitesi bizi etkileyen unsurların başında geldi. Dünyanın en ünlü markalarına ev sahipliği yapmaya hazırlanan Zorlu Center içinde yer alacak otel için tercihimizi “premium luxury” otel markası Raffles Hotel&Resorts’tan yana kullandık. Condé Nast Traveler ve Travel&Leisure’ın ödüllerinin sahibi olan Raffles, 2012’nin son çeyreğinden itibaren Zorlu Center’da hizmet verecek. Arazi değeri dışında yaklaşık 175 milyon Dolarlık yatırımla faaliyete geçecek Raffles İstanbul Zorlu Center, 1887’de Raffles Hotel Singapur’un açılışına uzanan efsanevi, kişiye özel ve premium servis anlayışıyla İstanbul’da hizmet verecek. Raffles İstanbul Zorlu Center’ın “premium luxury” hizmet anlayışında “imkansız” kelimesi yer almayacak. Raffles İstanbul Zorlu Center “kişiye özel hizmet’ anlayışı ile iş, sanat ve finans dünyasını birleştirerek, İstanbul’da lüks konseptini adeta yeniden konumlandıracak. Her misafirine, kişiye özel hizmet görevlisi (butler) tahsis etmek gibi premium hizmetleri olacak Raffles İstanbul Zorlu Center, İstanbul’un en iyi oteli olma anlayışı ile hizmet verecek. Raffles grubunun Avrupa’daki ikinci oteli olan Raffles İstanbul Zorlu Center’da 130’u standart, 50’si süit olmak üzere toplam 180 oda yer alacak. Ayrıca Performans Sanatları Merkezi’ne direkt geçişi olan 1200 kişilik balo salonu da yer alacak. Z: Otelin iç mimari çalışmalarında neler yapılacak? Raffles İstanbul Zorlu Center’ın iç tasarımı için HBA (Hirsch Bedner Associates) ile anlaştık. Pek çok ödüllü projenin sahibi HBA, kurulduğu 1964’ten bu yana konaklama alanında iç tasarım sektöründe lider konumunu koruyor. The Ritz Carlton Dubai, Mandarin Oriental New York ve Four Seasons Hotel Jakarta gibi dünyanın önde gelen otellerinin iç tasarımlarında imzası bulunan HBA, dört kıtaya yayılmış 11 ofisi ile yaratıcı projeler geliştiriyor. Eşsiz Boğaz manzarası ile iş, finans, eğlence ve sanat çevrelerini bir araya getirecek projemiz, fonksiyonlarının tasarımı ile de dikkat çekecek. HBA, planlamadan uygulamaya kadar her aşamada projeyi takip eden kapsamlı bir iç tasarım hizmetleri paketi sunuyor. İç grafik tasarım stüdyoları olan HBA/ Graphis International; markalama, baskı ve çevresel grafikten oluşan bütünleşik hizmetleriyle proje hedeflerine kesintisiz bir entegrasyon sağlıyor. Aynı zamanda sanat uzmanları, göz alıcı özel sanat programlarının geliştirilmesine, tedarik ve yönetimine destek veriyor. HBA ile anlaşılması kapsamında Raffles İstanbul Zorlu Center’ın da konsept çalışmaları başladı. Raffles İstanbul Zorlu Center, Türkiye’de benzeri olmayan bu çalışma ile Raffles’ın ve Zorlu Center’ın tasarımına değer katacak bir konsepte sahip olacak. 31 Ofis projelerinin çıtasını yükseltecek Z: Zorlu Gayrimenkul’ün yeni projesi Zorlu Levent Ofis. Bu projeye ve lokasyonuna nasıl karar verdiniz? Zorlu Levent Ofis, Büyükdere Caddesi’nde, bulunduğu bölgenin değerine değer katarak İstanbul’un yüksek standartlara sahip ofis ihtiyacını karşılamak üzere yükseliyor. 280 milyon Dolar yatırım bedeliyle Zorlu Levent Ofis sahip olduğu yüksek standartlarla bu bölgenin gelişimine yön verecek nitelikler taşımasının ötesinde kendisinden sonraki yapılanmalar için de çıtayı yükseltecek kriterleri belirlemiş olacak. Z: Proje için nasıl bir süreç geçirdiniz? Zorlu Gayrimenkul olarak, İstanbul’un nitelikli ofis ihtiyacını karşılamak üzere Tabanlıoğlu Mimarlık tarafından projelendirilen Zorlu Levent Ofis’in inşası için Türkiye’nin en iyi 10 firması ile yürüttüğümüz seçim sürecini tamamlayarak, Koray Yapı ile ana müteahhitlik sözleşmesi imzaladık. Şubat ayında, Türkiye’nin alanında en iyi 10 müteahhitlik şirketi ile başlattığımız ön görüşmeleri, Mayıs ayında bu firmaların yedisinden teklif vermelerini isteyerek devam ettirdik. 30 Mayıs tarihinde teslim edilen dosyaları inceleyerek beş firma ile ikili görüşmelerini başlattık. Gerçekleştirdiğimiz iki turlu görüşmelerin ardından ana müteahhitlik sözleşmesinin Koray Yapı End. ve Tic. A.Ş. ile imzalanmasına karar verdik. Hafriyat çalışmaları Kasktaş tarafından 10 ayda tamamlanan Zorlu Levent Ofis Projesi’nin Koray Yapı tarafından Temmuz 2011 tarihinde başlatılan inşaat çalışmasının ise 26 ayda tamamlanmasını öngörüyoruz. Z: Proje şu an hangi aşamada? Ne zaman tamamlanması planlanıyor? Temmuz ayında başladığımız Zorlu Levent Ofis projemizin inşaatı devam ediyor. 2013’te tamamlamayı hedeflediğimiz proje, bölgenin değerine değer katarak İstanbul’un yüksek standartlara sahip ofis ihtiyacını karşılayacak. Zorlu Levent Ofis Zorlu Levent Ofis Zorlu Levent Ofis Z: Bu projenin iddialı tarafları neler? İstanbul’un en değerli lokasyonunda, en prestijli bölgesi olan Büyükdere Caddesi’nde inşa edilecek, Tabanlıoğlu Mimarlık tarafından tasarlanan proje, her şeyden önce şehre ve lokasyona değer katacak özelliklere sahip olacak. 41 katlı ve 161 metre olarak planlanan Zorlu Levent Ofis; cephe ve iç aydınlatmasında da özel uygulamalara sahip olacak. Şehre ve lokasyona değer katacak, çağdaş bir sembol olarak kentle buluşacak olan Zorlu Levent Ofis ile yeni bağlantı yollarını kendi parselimiz içinde çözerek trafiği rahatlatmayı amaçlıyoruz. Binada asansör trafiğini hızlandırmak üzere, konvansiyonel asansör sistemlerinden farklı olarak katlarda bekleme süresini kısaltan double deck sistemi uygulanacak. A+ sınıf ofis standartlarının üzerinde olan bu tercih sayesinde bina içi sirkülasyon hızlanacak. Enerji tasarrufunun da üst düzeyde olacağı proje, çevreye gösterdiği duyarlılıkla da A+ sınıfı ofis standartlarının üzerinde olduğunu gösterecek. Amerikan Yeşil Binalar Konseyi tarafından verilen “LEED Gold” sertifikası adayı olan Zorlu Levent Ofis çevre dostu bir bina olacak. Yağmur suyu ve gri suyun toplanıp tekrar kullanılacağı ve güneş ışığından azami şekilde yararlanılacak binada çalışacaklar, gelişmiş havalandırma sistemleri ve insan sağlığına zarar vermeyen yapı malzemeleri kullanımı sayesinde daha sağlıklı koşullarda çalışabilecekler. Elektriği rüzgar enerjisi santrallerinden sağlanacak Zorlu Levent Ofis’te karbon emisyonları minimuma indirilecek. Yeşil çatılar, elektrikli araçlar için özel park yerleri gibi diğer çevre dostu uygulamalarla Zorlu Levent Ofis tamamlandığında işletme ve yönetim sistemiyle Türkiye ve dünyada örneklerden akıllı planlamanın en iyi örneklerinden biri olacak.Ayrıca yaptığımız araştırmalara göre kullanılmayan alanları asgariye indirerek yabancı şirketlerin aradığı standartta bir ofis projesini hayata geçiriyoruz. 32 dosya İletişimde Zorlu Center farkı Sektöre yön verecek, iddialı projeleriyle dikkat çeken Zorlu Gayrimenkul, pazarlama ve iletişim faaliyetleriyle de fark yaratıyor. Hem Türkiye’de hem dünya genelinde fuar, gösteri, konser, sergi gibi pek çok etkinliğe katılıyor, sponsorluklarla destek veriyor. Z orlu Gayrimenkul’ün ilk projesi Zorlu Center için yoğun bir şekilde pazarlama ve iletişim faaliyetleri sürdürülüyor. Zorlu Center, Türkiye hatta bulunduğumuz coğrafya için birçok ilki barındırması ve İstanbul’da gayrimenkul projelerinde yeni dönemin ilk ve en başarılı örneği olması açısından pazarlama ve iletişim çalışmaları yönünde birçok avantaja sahip bir proje. Projenin her bir fonksiyonunu başlı başına bir pazarlama ve iletişim aracı olarak ele aldıklarını söyleyen Zorlu Gayrimenkul Pazarlama Müdürü Didem Yanaray, “Pazarlama stratejimizi, hedef kitlemizi net olarak belirleyip onlara en doğru şekilde ulaşmamızı sağlayacak özel çalışmalar üzerine kurguluyoruz” diyor. Z: Zorlu Gayrimenkul’ün pazarlama ve iletişim departmanının oluşumuyla ilgili bilgi verir misiniz? Zorlu Gayrimenkul’ün pazarlama ve iletişim departmanında dört kişi çalışıyor. Pazarlamanın alt konuları olarak; PR, reklam, etkinlikler, sponsorluk çalışmaları, CRM, ürün geliştirme, marka konumlandırma, fuarlar ve saha yönetimi gibi farklı alanlarda ekibimizde görev paylaşımı yaparak çalışıyoruz. Her bir projede iç dinamiklerimizi en etkin şekilde koordine ediyoruz. Tüm çalışmaların önce yıllık stratejik planlamaları yapılıyor ve yol haritaları hazırlanıyor. Dönemsel pazar ve algı araştırmaları gerçekleştiriliyor. Z: İlk proje olan Zorlu Center için lansman döneminde nasıl bir tanıtım, pazarlama stratejisi izlediniz? Hangi kanalları kullandınız? Zorlu Center’ın lansman dönemi tanıtım çalışmalarını Zorlu Center’ın İstanbul için önemini ve işlevini doğru ve ayrıntılı bir şekilde anlatacak şekilde kurguladık. 26 Ekim 2010’da Four Seasons Otel’de gerçekleştirdiğimiz lansman etkinliğimiz yaklaşık 1200 kişilik bir katılımla gerçekleşti. Lansmana Zorlu Holding ve Zorlu Gayrimenkul yöneticilerinin ve basının yanı sıra iş, sanat ve cemiyet hayatının önde gelen Didem Yanaray isimleri katıldı. Merakla beklenen projeye ilişkin detayların paylaşıldığı lansman döneminin ardından ise projenin tüm detaylarıyla asıl tanıtım dönemi başladı. Bu süreçte ise fonksiyon bazlı tanıtım çalışmalarımızı her bir fonksiyon için farklı kanallar kullanarak halen devam ettiriyoruz. 2010’da Zorlu Center Koleksiyonu çalışmalarına başladık. Şu anda resim, enstelasyon, çizim ve fotoğraf başlıklarında 20 adet koleksiyon parçamız satış ofisimizde sergileniyor. Ayrıca Branded Residence için uluslararası ve dünya çapında tasarımcılarla görüşmelerimiz devam ediyor. Zorlu Center açılış organizasyonu için bir yıl öncesinden hazırlıklara başladık ve uluslararası büyük event firmaları ile görüşmeler yaptık. Ayrıca yarış- ma sürecini ayrıntılı bir şekilde anlatan ve mimaride çağdaş sanat yaklaşımı konularında bir kitap çalışmamız var. Zorlu Center’ın oluşum sürecini anlatan ve 16 aydır devam eden kitap çalışması da 1,5 yıl sonra tamamlanacak. Z: Projenin ayrıcalıkları pazarlama sürecinde size avantaj sağlamış olmalı… Ne gibi avantajlarınız oldu? Zorlu Center, Türkiye hatta bulunduğumuz coğrafya için birçok ilki barındırması ve İstanbul’da gayrimenkul projelerinde yeni dönemin ilk ve en başarılı örneği olması açısından pazarlama ve iletişim çalışmaları yönünde de birçok avantaja sahip bir proje. Projenin ön plana çıkan ayrıcalıklarının başında Türkiye’nin en değerli arazisinde ilk beş fonksiyonlu projesi olması geliyor. Bu nedenle proje genelinde öncelikle algı yönetimi yapılarak genel bir reklam kampanyası yerine birebir iletişimle devam etmeyi tercih ettik. Zorlu Center projesi geliştirilirken, İstanbul’un en çok ihtiyaç duyduğu konulardan birinin de kültür sanat etkinliklerinin gerçekleştirilebileceği alanlar olduğu gözlemlenmişti. Bu konuda üzerine düşeni yapmak hedefiyle hareket eden Zorlu Gayrimenkul, İstanbul için kültür ve sanatın tüm kollarını kucaklayan Performans Sanatları Merkezi’ne, Zorlu Center içerisinde önemli bir yer ayırdı. Dolayısıyla iletişim faaliyetleri de sanat üzerine kurgulandı. Pre-lansman döneminde gerçekleştirdiğimiz çalışmaların arından geçtiğimiz yılın son çeyreğinde lansman dönemini yürüttük. Günümüzde gayrimenkul projelerine ilgi lansman döneminden sonra azalıyor. Biz bunun farkında olmanın yanı sıra Zorlu Center’ın her bir fonksiyonunun başlı başına bir pazarlama ve iletişim aracı olarak ele alınması gerektiğini biliyoruz ve çalışmalarımızı bu doğrultuda yürütüyoruz. Şimdi ise fonksiyon bazlı olmak üzere açılış öncesi pazarlama ve iletişim süreçlerimiz devam ediyor. Her bir fonksiyonun kendi dinamiklerine özel stratejilerle gerçekleştirdiğimiz çalışmalar da projeye olan ilgiyi de sürdürülebilir kılıyor. İstanbul’un kalbinde yer alan Zorlu Center, en önemli fonksiyonlarından biri olan ve açıldığında dünya prömiyerlerine ev sahipliği yapacak olan Performans Sanatları Mer- 33 18. İstanbul Caz Festivali, “Tribute To Miles” konseri Dina Amin’in “Çağdaş Sanatta Son Gelişmeler Söyleşisi” Roberto Bolle&Friends gösterisi kezi projeyi farklılaştırıyor. Son dönemde odaklandığımız çalışmaların başında Türkiye’ye daha önce salon yetersizliği yüzünden gelemeyen Londra-West End, New York-Broadway showlarını ağırlamaya hazırlandığımız merkezin, inşaat süreci devam ederken gerçekleştirdiğimiz ve desteklediğimiz sanat etkinlikleri geliyor. Ayrıca Zorlu Center her bir fonksiyonu ile satışı tamamlandığında pazarlama ve iletişim süreçleri bitecek bir proje değil tam tersine yaşayan bir proje olacak. Z: Projeye hem basının hem tüketicilerin yoğun ilgisi dikkat çekiciydi. Bu ilgiyi neye bağlıyorsunuz? Projeye ilgi karayolları arazisinin 800 milyon Dolar gibi önemli bir rakamla satın alınması süreciyle başladı. Zorlu Center’ın ilk beş fonksiyonlu proje olması, İstanbul’un kalbinde, Boğaz’ın müthiş manzarasına hakim ve yeşillikler içinde bir proje olması da projeye yoğun ilgiyi artıran özellikler arasındaydı. Tabii bu ilginin sürdürülebilir olması ve projenin bu fiyatın da önüne geçmesi önem taşıyordu. Devamında gelen mimari başarı, projenin kazandığı ödüller ilginin artarak devam etmesinde etkili oldu. Her bir fonksiyonun iletişim ve pazarlama süreçlerine yönelik gerçekleştirdiğimiz çalışmalar da bu ilginin artarak devam etmesinde önemli bir rol oynadı. Z: Alım yapan tüketicilerin nasıl bir profili var? Zorlu Center’ın seslendiği hedef kitleyi tek bir profil ile tanımlamak mümkün değil. Her bir fonksiyon kendi dinamikleri ile farklı kitlelere hitap ediyor. Zorlu Center’da, sanatın nabzının tutulacağı Performans Sanatları Merkezi sadece İstanbul’un değil Avrupa’nın da önde gelen kültürel etkinlik mekanlarından birisi olacak. Merkezin uluslararası bir çekim etkisi olacak. Projede büyüklükleri 117-735 metrekare arasında değişen 1+1’den 5,5+1’e kadar farklı tipte rezidanslarla İstanbul’un eşsiz manzarasını yerli ve yabancı seçkin ailelerle buluşturacak. Zorlu Center’ı bir cazibe merkezi olmasına önemli bir katkı sağlayacak olan Zorlu Center AVM, 200’e yakın çok özel mağazaya sahip olacak. Yılda 18 milyon kişinin ziyaret edeceği AVM çok geniş bir kitleye hitap ediyor. Mağazalarına şim- diden 1500’ün üzerinde başvuru alan AVM’nin geniş hedef kitlesinin önemli bir göstergesi niteliğinde. Zorlu Center’da yer alacak ofisler ise ulusal ve uluslararası birçok şirketin ve kurumun çalışanlarına modern ve daha rahat çalışma imkanı vermek üzere yatay kurulmuş bir sisteme sahip olacak. Dolayısıyla Türkiye’den olduğu kadar uluslararası birçok şirketi hedefliyor. Otel, Zorlu Center’ın yine en önemli fonksiyonlarından biri. Premium luxury otel markası Raffles, projede Raffles İstanbul Zorlu Center ile İstanbul turizm hayatına önemli bir katkı sağlayacak. Otel, premium iş hayatının yanı sıra lüks yaşam stilinin çizgilerini yansıtan “bussiness& leisure” otel konseptiyle çok özel ve seçkin konuklarını ağırlayacak. Z: Yurtdışında fuarlara katılıyorsunuz. Yaptığınız etkinliklerle ilgili bilgi alabilir miyiz? Zorlu Gayrimenkul olarak başta Zorlu Center projemizi tanıtmak üzere son iki yıldır dünyanın en prestijli gayrimenkul fuarlarına ve etkinliklerine katılıyoruz. Bunların başında da gayrimenkul sektörünün nabzının attığı MIPIM ve MAPIC fuarları geliyor. Mart 2011’de düzenlenen MIPIM fuarında açılış gecesinin sponsorluğunu Zorlu Center Projesi ile üstlendik. 6 bin kişinin katılımıyla gerçekleştirilen MIPIM’in açılışı gecesinde hem Zorlu Center’ı hem de İstanbul’u tanıttık. Kasım 2011’de düzenlenen MAPIC fuarında ise 2010’da olduğu gibi yine Zorlu Center Alışveriş Merkezi’ni tanıttık. Ayrıca MIPIM ve MAPIC fuarlarında Zorlu Levent Ofis projelerinin tanıtımını da gerçekleştirdik. Fuarların yanı sıra WAF, Green Good Design gibi önemli mimarlık platformlarında da projelerimizi tanıtıyoruz. Zorlu Center başta olmak üzere tüm projelerimiz bu etkinliklerde yatırımcılar, mimarlar ve sektör temsilcileri tarafından büyük bir ilgiyle karşılanıyor. Aldığımız ödüller de adeta bu ilginin ve projelerimizin başarısının göstergesi niteliğinde. Z: Sponsorluk çalışmalarının nasıl bir önemi var? Size neler sağlıyor? Zorlu Center projesi geliştirilirken, İstanbul’un en çok ihtiyaç duyduğu konulardan birinin de kültür- sanat etkinliklerinin gerçekleştirilebileceği alanlar olduğu gözlemlendi. Bu konuda üzerine düşeni yapmak hedefiyle hareket eden Zorlu Gayrimenkul, İstanbul için kültür ve sanatın tüm kollarını kucaklayan Performans Sanatları Merkezi’ne, Zorlu Center içerisinde önemli bir yer ayırdı. Zorlu Center’ın en önemli fonksiyonlarından biri olan bu merkez için, Zorlu Center nezdinde İstanbul’un değerine yakışması için 300 milyon Dolar gibi önemli bir yatırım yapıldı. Bu yatırım miktarı ile Türkiye’de orta büyüklükte yeni bir gayrimenkul yatırımı gerçekleştirilebilirken; Zorlu Gayrimenkul İstanbul’un bu alandaki ihtiyaçlarını dikkate alarak, bu şehre “mükemmel” bir kültür sanat merkezi kazandırmak hedefiyle değerlendirdi. Sanat alanında yürüttüğümüz sponsorluk çalışmalarımız; Zorlu Gayrimenkul’ün Performans Sanatları Merkezi ile hedeflediklerini destekler nitelikte. Yürüttüğümüz sponsorluk çalışmalarında, tıpkı Performans Sanatları Merkezi ile hedeflediğimiz gibi, İstanbul’un ve Türkiye’nin kültür sanat hayatına değer katan projeleri desteklemeye özen gösteriyoruz. Sponsorluk çalışmalarımız ile mesajlarımızı hedef kitleye en doğru şekilde iletmenin yanı sıra Zorlu Gayrimenkul’ün “değer katma” hedefini aksiyona dönüştürmüş oluyoruz. Z: Sponsorluk haricinde pazarlama stratejinizde hangi iletişim kanallarını kullanıyorsunuz? Pazarlama stratejimizi, hedef kitlemizi net olarak belirleyip onlara en doğru şekilde ulaşmamızı sağlayacak özel çalışmalar üzerine kurguluyoruz. Kitle iletişim kanallarını kullanmak yerine hedef kitleye özel aktivitelere yöneliyoruz. PR çalışmalarımızı en etkin şekilde sürdürmenin yanı sıra ödüllü web sitemiz ile de projelerimizi ve ilgili çalışmalarımızı duyurmaya devam ediyoruz. Z: Yeni projeniz olan Zorlu Levent Ofis projesi için nasıl bir tanıtım, pazarlama çalışması yapıyorsunuz? Hedefleriniz neler? Şu anda pazarlama ve iletişim çalışmalarının hazırlık dönemindeyiz. Önümüzdeki dönem pazarlama ve tanıtım çalışmalarımızda önceliğimiz kurumsal müşterilerle iletişim olacak. 34 dosya Metro ile metrobüs Zincirlikuyu’da birleşiyor Zorlu Center, bir yandan çevreye ve şehir yaşamına karşı sorumluluk bilinciyle hareket ederken diğer yandan trafiğin rahatlatılması için çalışmalar yapıyor. İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile yürütülen ortak projeyle metrobüs ile metro arasında inşa edilen bağlantı tüneli, konut bölgesi de dahil binlerce kişinin hayatını kolaylaştıracak. Z orlu Gayrimenkul’ün İstanbul’a bir cazibe merkezi kazandırma hedefiyle projelendirdiği Zorlu Center’ın inşaatı, Zincirlikuyu’da hızla devam ediyor. Rezidans, performans sanatları merkezi, alışveriş merkezi, otel ve ofislerden oluşan beş ayrı fonksiyonu bir araya getiren Zorlu Center’da, adeta yeni bir kent meydanı yaratılıyor. Çevreye ve İstanbul’a sorumluluk bilinci içinde çalışmalarını yürüten Zorlu Gayrimenkul, Gayrettepe Metro İstasyonu’ndan Zincirlikuyu metrobüse bağlantısının yanı sıra metrobüsten de Zorlu Center’a yayanın rahat ve emniyetli bir şekilde istediği noktaya ulaşmasını amaçlayan toplam 717 metre uzunluğundaki bağlantı tünellerinin inşaasını İstanbul Büyükşehir Belediyesi işbirliği ile gerçekleştiriyor. Gün içinde bölgeden geçen binlerce insanın yanı sıra yaklaşık 10 bin kişinin yaşadığı konut bölgesinin de faydalanması bekleniyor. Üç fazdan oluşan proje kapsamında yer alan Gayrettepe Metro İstasyonu ve Zincirlikuyu Metrobüs Durağı arasındaki tünelin inşaat tanıtım gezisi, 3 Ekim’de İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş ve Zorlu Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Zorlu’nun da katılımıyla gerçekleştirildi. Yatırım maliyeti 30 milyon Dolar Yaklaşık 30 milyon Dolara mal olacak bağlantı yollarının inşaatı hakkında bilgi veren Ahmet Zorlu, şöyle konuştu: “Zorlu Center ile İstanbul Metrosu Gayrettepe İstasyonu ve Zincirlikuyu Metrobüs Durağı arasında yaya ulaşımını sağlayacak ‘Zorlu Center Metro ve Metrobüs Yaya Bağlantı Tünelleri’, toplam uzunluğu 35 717 metre olan delme tüneller ile üç noktayı birbirine bağlıyor. Yürüyen bantların da yer aldığı üç alt geçit ile de trafiğin yoğun olduğu bölgelerdeki yaya geçişleri kontrollü ve güvenli hale gelecek. Çalışmalarımızı tamamlandıktan sonra, bağlantı yollarını İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne teslim edeceğiz.” Metro ve metrobüse rahat ulaşılabilecek Projenin tamamlanması ile birlikte metrobüs hattını kullanarak Zincirlikuyu’ya ulaşan bir yolcu; yüzeye çıkmadan ve trafiğin yoğun olduğu alanlara girmeden yaya bağlantı tünelini kullanarak daha kısa bir mesafe katederk direkt olarak Gayrettepe Metro İstasyonu’na, Zorlu Center’a, Etiler katılımı istikametine ya da eski karayolları binası önüne ulaşabilecek. Bu güzergahı kullanmak ve ara noktalarda yüzeye çıkmak isteyen yolcular ise Gayrettepe Metro İstasyonu’na yaklaşık 150 metre meaafede Müselles sokak girişine (BEDAŞ İndirici Trafo Merkezi yanı) ya da Beşiktaş–Levent istikametinde eski karayolları binası önünde bulunan yeşil alan bölgesine ulaşarak bu noktalardan devam edebilecek. Tünel boyunca gidiş ve geliş istikametlerinde toplam 14 yürüyen bant ve yüzeye çıkan noktalarda toplam dört yürüyen merdiven, yedi engelli asansörü ve dört merdiven bölgesi asansörü bulunacak. Sistemin elektronik işleyişi ve kontrolünün İstanbul Metrosu ile entegrasyonu yapılarak ortak standartlar altında kullanım sağlanacak. Kameralı güvenlik kontrolü, sulu sistem, gazlı sistem yangın söndürme ve algılama sistemleri, temiz hava besleme üniteleri ve kirli havanın tünel dışına atılması ortak yönetim merkezinde birleştirilecek. 36 haber Alaşehir’e temiz enerji desteği Zorlu Jeotermal Enerji Elektrik Üretimi A.Ş.’nin Alaşehir’de kuracağı jeotermal santral, Amerikan Ticaret ve Kalkınma Ajansı’ndan 393 bin Dolar hibe aldı. 30 MW kurulu güce sahip olacak tesisin toplam yatırım bedelinin 100 milyon Dolar olması bekleniyor. 2014 yılında devreye girecek olan santral, Türkiye’nin jeotermal gücünde önemli bir aktör olacak. Z orlu Jeotermal Enerji Elektrik Üretimi A.Ş.’nin Alaşehir’de kurmayı planladığı jeotermal santrali, Batı Anadolu’nun en büyük grabenlerinden olan Gediz Grabeni üzerinde yer alıyor. Sahada açılan ilk kuyuda yüksek sıcaklıkta üretken bir jeotermal kaynağa ulaşıldı. 10 MW jeotermal güce sahip kuyu, bölgede elektrik üretimine uygun olarak keşfedilen ilk ticari kuyu olma özelliğini taşıyor. Zorlu Jeotermal, rezervuar değerlendirme ve fizibilite çalışmalarının tamamlanmasının ardından 30 MW kurulu güce sahip olacak santralin inşasına 2012 yılında başlamayı planlıyor. Alaşehir Jeotermal Santrali’nin Amerikan Ticaret ve Kalkınma Ajansı’ndan 393 bin 927 Dolar hibe almasının ardından düzenlen imza töreninde konuşan Zorlu Enerji Grubu Başkanı Murat Sungur Bursa, yaptığı açıklamada, Amerikan Ticaret ve Kalkınma Ajansı’nın özel sektörü temiz enerji yatırımlarına teşvik et- mek amacı ile sağladığı desteği, Alaşehir jeotermal sahasında kuracakları yeni santralin rezervuar değerlendirme ve fizibilite çalışmalarında kullanacaklarını söyledi. Bölgedeki ilk jeotermal santrali Yatırım bedelinin 100 milyon Dolar’ın üzerinde gerçekleşeceği düşünülen santralin, 2014 yılında devreye alınması hedefleniyor. Bu santralin bölgede kurulacak ilk jeotermal santrali olacağına dikkat çeken Bursa, “Zorlu Jeotermal tarafından bu bölgede yürütülen araştırma ve sondaj çalışmalarının, yeni yatımların önünü açacağını ve araştırmalara yön vereceğini ümit ediyoruz. Alaşahir Jeotermal Santrali, Türkiye’nin dört yıl içinde kurulu jeotermal gücünü 200 MW’lara çıkarma hedefinde önemli bir role sahip olacak. Santral aynı zamanda bölgede seracılık ve termal turizm başta olmak üzere yeni iş alanlarının oluşmasına da destek olacak” dedi. Jeotermal yatırımları artıyor Zorlu Enerji Grubu’nun jeotermal alanındaki yatırımları Alaşehir dışında Denizli-Kızıldere ve Kütahya-Simav’da da devam ediyor. Zorlu Doğal Elektrik, 2008’de ADÜAŞ ihalesi ile devraldığı Kızıldere Jeotermal Santrali’nde geçtiğimiz üç yıl süresince rehabilitasyon çalışmaları gerçekleştirdi ve santralin kapasitesini, kurulu gücü olan 15 MW’a ulaştırdı. Kızıldere’de 60 MW elektrik ve 50 MW termal güce sahip olacak yeni bir yatırım için çalışmalara hız verdiklerini dile getiren Bursa, 2013’te hayata geçirilmesi planlanan yeni yatırımla birlikte mevcut santralin yılda 600 milyon kWh elektrik üretim kapasitesine ulaşacağını söyledi. Türkiye’nin önemli jeotermal potansiyeline sahip bir diğer sahası olan Kütahya Simav’da da çalışmaların devam ettiğine değinen Bursa, “Şu anda araştırma dönemindeyiz. Araştırma sonuçlarına göre yatırım konusunda karar vereceğiz” dedi. 37 Gaz için hedef 2 milyar metreküp Zorlu Doğal Gaz Ticaret Genel Müdür Yardımcısı Mete Baysal, 13. Uluslararası Enerji Arenası’nda yaptığı konuşmada, gaz ticaretini dört yılda beş kat artıracaklarını vurgulayarak, “Bizim gibi özel sektör yatırımları sayesinde Türkiye, doğal gaz ticaretinde bölgenin transit ülkesi olma konumuna bir adım daha yaklaşıyor” dedi. Mete Baysal S tiren Baysal, Türkiye’deki doğal gaz ticaretinin aktif oyuncularından olan Zorlu Doğal Gaz’ın 2011’de 450 milyon metreküplük gaz ticareti gerçekleştireceğini ve 2015’e kadar ticaret hacmini 2 milyar metreküpün üzerine taşımayı hedeflediğini söyledi. masını şöyle sürdürdü: “Nabucco, ITGI ve TAP, ülkemizi, öncelikle bir transit ülke, ardından da dünya doğal gaz fiyatlarının belirlenmesinde etkin, ticaretin yoğun olarak gerçekleştiği bir kesişme noktası olma hedefine bir adım daha yakınlaştıracak.” Doğal gaz ticaretinin önümüzdeki yıllarda uluslararası enerji sektörünün gelişiminde belirleyici bir rol üstleneceğini dile ge- Nabucco’nun, Hazar Geçişi ile Avrupa’ya gaz sevkiyatı, Irak’tan gaz alımı gibi uluslararası projelerin doğal gaz tedariği açısından Türkiye için ciddi öneme sahip olduğuna değinen Baysal, dünyada doğal gaz rezervlerinin yüzde 25’inin Rusya’da bulunduğunu belirterek, “Bu projelerin tam anlamıyla hayata geçmesi, ülkemizde gaz tedariğinde kaynak çeşitliliğine katkı yapacak ve Rusya’ya olan bağımlılığımızı minimuma indirerek arz güvenliğinde önemli avantajlar sağlayacak” dedi. Uluslararası projelerin Türkiye’nin jeopolitik konumunu daha verimli kullanmasına zemin hazırlayacağına değinen Baysal, konuş- Özel sektör yatırımları önemli Konuşmasında Türkiye’nin doğal gaz ticaretinde rekabet gücünün artması için özel sektör yatırımlarının önemini de anlatan Baysal, “Yatırım ortamı özel sektörü teşvik edici bir yapıya henüz ulaşmadı. Özel sektörün belirli riskleri alarak yatırım yapabileceği, ölçülebilir, öngörülebilir, bütünüyle rekabete açık serbest bir piyasa yapısının oluşması gerekiyor. Böylece pazara daha fazla sayıda yabancı ve yerli yatırımcı girebilecek. Bu da ülkemizde artan talebi karşılayabilmek için arz çeşitliliğinin yaratılabilmesine zemin hazırlayacak” dedi. tratejik Teknik Ekonomik Araştırmalar Merkezi’nin (STEAM) “Uluslararası Dönüşüm ve Enerjide Yeni Dönem” temasını ele aldığı 13. Uluslararası Enerji Arenası, 8-9 Eylül tarihleri arasında Grand Cevahir Otel’de gerçekleştirildi. Etkinlik kapsamında düzenlenen “Bölgesel Gaz Transit Projeleri ve Türkiye’de Gaz Piyasasının Gelişimi” konusunun tartışıldığı oturuma Zorlu Doğal Gaz Ticaret Genel Müdür Yardımcısı Mete Baysal da konuşmacı olarak katıldı. Türkiye’nin gaz ticaret potansiyelini ve Türkiye’nin uluslararası ticaret piyasalarında gücünü artırmak için izleyebileceği politikaları değerlendiren Baysal, dünyada doğal gaza olan talebin hızla artış gösterdiğini belirtti. 38 haber Gençlerin objektifinden kentler Zorlu Enerji Grubu’nun “Kentler ve Gençler” temasıyla düzenlediği, kültür mirasını hedef alan fotoğraf yarışmasında, gençler Türkiye’nin dört bir yanında birbirinden güzel fotoğraflar çekti. Salacak, İstanbul / Berkay Güleç Ayasofya, İstanbul / Hümanur İnal Cumalıkızık köyü, Bursa / Aslı Çavuşoğlu A nadolu yalnızca ormanlar, nehirler, dağlar, bozkırlardan oluşmuyor. Çevre denildiğinde yalnızca doğal kaynakları düşünmek, üzerinde oturduğumuz uygarlıkların yarattığı zengin kültürel birikime haksızlık değil mi? İşte bu düşünceden hareketle, Çevre Haftası’nda çevrenin yaşam kaynağımız doğa ve bizi biz yapan kültürle bir bütün olduğunu vurgulamak isteyen Zorlu Enerji Grubu, gençlerin tarihi çevre, mimari, gelenekler, yerel yemekler, el sanatları, endüstriyel yapılar, somut olmayan kültürel miras (türküler, danslar, örf ve adetler) gibi yaşam kültürümüzü yansıtan değerlerimize ilişkin farkındalıklarını artırmak, kültür varlıklarına duyarlı birer kentli olarak yetişmelerine katkıda bulunmayı amaçlayarak “Kentler&Gençler” temalı fotoğraf yarışması düzenledi. Temmuz ayında duyuruları yapılan yarışma, çalışanların 12-16 yaş arasındaki çocuklarına yönelik hayata geçirildi. 36 fotoğrafın geldiği yarışmada, seçici kurul ön eleme yaparak 16 fotoğrafı çalışanların oylamasına sundu. Kasım ayı sonunda oylama tamamlanarak dereceye giren ilk üç fotoğraf belirlenecek. Kazanan katılımcılar yarı yıl tatilinde dört gün boyunca İstanbul’da ağırlanacak ve aynı zamanda bir fotoğraf kursuna katılacak. Pratik çekim gezilerinin de yapılacağı kursun eğitmenliğini İTÜ Öğretim Görevlisi ve fotoğraf sanatçısı Umut Yıldız gerçekleştirecek. 39 Cumalıkızık köyü, Bursa / Aslı Çavuşoğlu Hünkar Köşkü, Bursa / Hümanur İnal Eminönü, İstanbul / Aysu Yılmaz İkizdere, Rize / Mehmet Akif Kösoğlu Safranbolu evleri, Karabük / Kaan Tan İkizdere, Rize / Mehmet Akif Kösoğlu İkizdere, Rize / Ülkünur Karakaya Kapalıçarşı, İstanbul / Aysu Yılmaz Hayrabolu, Tekirdağ / Süheda Nur Kıran 42 haber Bot yarışlarında rüzgar gibi estik Zorlu Enerji Grubu Kürek Takımı, 17-18 Eylül tarihlerinde Dragon Festivali kapsamında Haliç’te düzenlenen 6. Kurumlararası Dragon Bot Yarışması’ndan mutlu döndü. Takım ilk kez katıldığı halde, Sport Final B Kategorisi’ne yükselen ilk takım oldu. D ünyada popülaritesi giderek artan ve 2008 yılından beri Türkiye’de de düzenlenen Dragon Festivali, ülkemizde kurumlar arası gerçekleştirilen en geniş katılımlı sportif etkinlik olarak dikkat çekiyor. Zorlu Enerji Grubu İstanbul çalışanlarından oluşan Kürek Takımı, katıldığı 6. Kurumlararası Dragon Bot Yarışması’nın ilk gününde kendi serisinde aldığı üçüncülük ve beşincilik dereceleriyle “Sport Final B Kategorisi”nde yarışmaya hak kazandı. İkinci gün final yarışlarında 16 takımı geride bırakmayı başararak genel sıralamada turnuvayı 16. olarak tamamladı. Zorlu Enerji Grubu Kürek Takımı, yarışmaya ilk kez katıldığı halde Sport Final B Kategorisi’ne yükselebilen ilk takım oldu. Farklı şirket ve departmanlardan 22 çalışanın bir araya gelerek oluşturduğu Zorlu Enerji Kürek Takımı, yarışmaya son üç hafta içerisinde yaptığı yedi antrenmanla katıldı. Takım, sportif başarısıyla olduğu kadar kostüm yarışmasındaki animasyonları, iki gün boyunca dans ve eğlence konusunda bitmek tükenmek bilmeyen enerjisiyle de tüm takımların sempatisini kazandı. Yarışçılar iki gün boyunca Zorlu Enerji Grubu’na ait özel çadır alanında çalışma arkadaşları ve aileleri bir araya gelerek kaynaşma fırsatı buldu, keyifli saatler geçirdi. Neden Dragon? Şebnem Erverdi, Zorlu Enerji Grubu Kurumsal İletişim Müdürü: Şirket olarak Dragon Bot Yarışması’nı bir iç iletişim projesi ve motivasyon fırsatı olarak gördük. Yarışlara katılmamızdaki başlıca nedenler; takım çalışmasını geliştirmek, ekipler arası uyumu artırmak ve her seviyeden çalışanın kaynaşmasını sağlamaktı. Antrenman ve yarışlar, yöneticiler için de rekabet ortamında ekip üyelerinin davranışlarını gözleme şansı sağladı. Mete Baysal, Zorlu Enerji Genel Müdür Yardımcısı: Seyirci olarak gittiğim yarışlarda, kendi ekibimdeki arkadaşlarım da dahil olmak üzere herkesin tek vücut, tek yürek olmayı başardığını gördüm. Hatta bir ara kendimi kanoya atıp yarışmak istedim. Ayrıca festival boyunca çalışanların aileleri de kaynaşma fırsatı buldu. Bu da Zorlu Enerji olarak büyük bir aile olduğumuzu hepimize bir kez daha gösterdi. Gökmen Topuz, Zorlu Enerji Genel Müdür Yardımcısı: Kürekçilerden biri olarak tüm organizasyondan büyük keyif aldım. Daha önce sadece sima olarak tanıdığım çalışma arkadaşlarımı şahsen tanıma fırsatı buldum. Tüm ekip üyeleri yoğun mesaileri sonrasında akşam ve haftasonlarında özveriyle antrenmanlara katıldı. Hepsini tekrar kutluyorum. Ayrıca kıran kırana geçen yarışlar boyunca herkes sevgi, saygı ve takım ruhunu yitirmeden mücadele etti. Ekip ruhunun pekiştiği ve aynı bi- nada çalıştığı halde tanışmayan kişilerin dost olduğu bir aktivite olması nedeniyle önemliydi. Dilerim aynı takım ruhunu zamanla iş hayatımızın tamamına taşırız. Çağla Cebioğlu, Zorlu Endüstriyel: İlk duyuru itibari ile katılmak için oldukça heyecan duyduğum bir organizasyondu. Takım arasındaki hızlı kaynaşma süreci ve uyum sayesinde hep beraber çok keyifli vakit geçirdik. Yeni arkadaşlar edinme dışında, bu organizasyonla zaman yönetimi, planlama ve ekip çalışması konularında kendimi geliştirme şansı buldum. Kendi adıma çok güzel bir tecrübe oldu. Umut Ağdaş, Zorlu Doğal Gaz Ticaret: Şirkette yeni olmama rağmen samimi arkadaşlık ortamı, daha ilk çalışmalarda adeta yıllardır buradaymışım hissi verdi. Sportif anlamda kendimi disiplin altına alabilmeme çok faydası oldu. Yarışlarsa adeta stres yönetimi eğitimi gibiydi. Ciddi bir rekabet ortamı olsa da biz takım olarak her zaman çok eğlenmeyi başardık. Zehra Sessiz, Zorlu Enerji: Doğrusu diğer kız arkadaşlarım gibi ben de en başında üstesinden gelebilir miyim diye düşünmedim değil! Fakat herkes birbirine o kadar destek oldu ve moral verdi ki, güçlü-zayıf ayrımı hiç yaşanmadı. Birlikte keyifli zaman geçirdik ve en önemlisi de takım olabilmeyi, birlikte uyumlu hareket etmeyi öğrendik. Çok güzel bir tecrübe oldu. 43 Zorlu Enerji Grubu Dragon Bot Takımı Berhan Dumlu, Bilgen Kahraman, Çağla Cebioğlu, Emrah Güner, Erdal Kural, Ersen Özyılmaz, Galip Ünlü, Gökmen Topuz, Hakan Karan, Hakan Yiğit, Kemal Kıran, Mehmet Ergin, Melike Çelik, Meral Enül, Merve Bayraktar, Murat Karadağ, Nihan Kurtay, Ufuk Başer, Umut Ağdaş, Zehra Sessiz, Zeynep Yaşar Dragon Bot nedir? Uzakdoğu’da yüzyıllar önce ortaya çıkmış, savaşçıların kahramanlık efsaneleriyle günümüze kadar ulaşan büyük bir kanodur. Nasıl yarışılır? İhtiyacınız olan tek şey, senkronize olmaktır. Takım ruhu, ekip çalışması, rekabet ve eğlence! Dragon Bot’ta tüm bunlar birarada yaşanır. Kimler katılabilir? Kilo, boy, yaş önemli değildir. Güç gerektirmez. Ekip olarak hareket edebilmek tek koşuldur. Takım nasıl kurulur? Dragon Festivali’nde takımlar 16 kürekçi ve 1 davulcudan oluşmaktadır. kapak 44 haber Haber: Esra Melek Yiğitsözlü Başlık... “Yüksek işler” ekibi Sp Spot Spot Spot Spo Sp Spot Spot Spot Spot Sp Spot Spot Spot Spot Sp Spot Spot Spot Spot Sp Spot Spot Spot Spot Sp Spot Spot Spot Spot Sp Spot Spot Spot Spot Sp Spot Spot Spot Spot Sp Spot Spot Spot Spot Sp Spot Spot Spot Spot Türkiye’nin büyük tesislerinden Rüzgar çalışanlarının günlük mesaisi, denizden 1500 Sp Spot Spoten Spot Spotenerji Sp Spot Spot Spot Gökçedağ Spot Sp Spot SpotSantrali Spot Spot t ot... metre yüksekte, kışın -15 dereceyi bulan soğukta, doğayla mücadele içinde geçiyor. Bir dağın tepesine kurulmuş rüzgar türbinlerinde çalışan ekip üyeleri, “Yüksek riski olan bir iş. Ama aldığımız sorumluluk gurur verici” diyor. T ürkiye’nin faaliyetteki en büyük rüzgar santrali olan Zorlu Enerji Grubu’na ait Osmaniye’deki Gökçedağ Rüzgar Santrali, yapım aşamasından uygulama aşamasına aldığı uluslararası ödüllere kadar pek çok ilkin yaşandığı ve dikkatleri üzerine çeken bir tesis. Tamamı 15 Ekim 2010’da devreye alınan santral, Gökçedağ’a yayılmış 54 adet türbinden oluşuyor. Şu an çalışmaları sürdürülen ikinci faz yatırımından sonra toplam kapasitesi 245 MW’a ulaşacak olan Rüzgar Santrali, Avrupa’nın en büyük rüzgar santrali olacak. 45 Murat Sungur Bursa Proje kapsamında alınan ödüller • Gold Standart/EcoSecurities Group (Gold Standart alan dünyanın en büyük projesi), 2009 • Yılın Yeşil Enerji Girişimi Mükemmellik Ödülü / Uluslararası 11. Platts Global Enerji Ödülleri, 2009 Ödülü /İstanbul Çevre Konseyi, 2010 • Yılın En İyi RES Finansmanı Ödülü/Euromoney Project Finance Dergisi, 2010 • Yılın En Verimli Yenilenebilir Enerji Tesisi kategorisi /ICCI Enerji Ödülleri, 2011 • Çevre Ödülü/Doğa Savaşçıları Derneği, 2010 • Doğa, Çevre ve Hayvan Haklarına Saygılı Yatırım • En İyi Proje Uygulaması Ödülü / Frost&Sullivan, 2011 kapak 46 haber Başlık... santralidir. Toplam kurulu kapasitemiz 135MW. Her biri 2,5 zenliyor, tüm teknik personelimize ilk yardım eğitimleri de alMW gücünde, 54 türbinimiz var. Santralimiz, General Elect- dırıyoruz. Kullanmakta olduğumuz güvenlik ekipmanlarımızın ric firması tarafından yapılan 2,5 MW gücündeki türbinleri belirli periyotlarda kontrollerini yaptırıyor ve riskleri minimize ile dünya çapındaki ilk büyük santral projesi. Platts tarafın- etmeye çalışıyoruz. Şu an çalıştığımız ekip gayet tecrübeli bir “YılınSp YeşilSpot Enerji Spot GirişimiSpot Mükemmellik verilenSpot haleSpot geldi. İşletme, ve onarım işlerimizi çokSpot başarılı bir Sp Spot Spot Spot Spo Sp Spot Spot Spotdan Spot SpotÖdülü” Sp Spot Spotbakım Sp Spot Spot Spot santralimiz, sosyal alandaki çalışmalarıyla da dikkat çekiyor. şekilde sürdürüyoruz. Sp Spot Spot Spot Spot Sp Spot Spot Spot Spot Sp Spot Spot Spot Spot Sp Spot Spot Spot Spot Sp Spot Spot Spot Spot 2010’un ilk yarısına kadar Avrupa’nın en büyük rüzgar santra- Z: Nasıl bir organizasyon yapınız var? liydik. Önümüzdeki yıl yapılacak yatırımla, yine Avrupa’nın Sp Spot Spot Spot Spot Sp Spot Spot Spot Spot Sp Spot Spot Spot Spot t ot... en Avrupa’daki rüzgar santrallerinde organizasyon yapısı genelbüyük rüzgar santrali olmayı hedefliyoruz. de bakım, servis ve işletme şeklinde ayrılır. Bu işlerden, farklı Z: Yeni yatırım ne zaman hayata geçirilecek? Santralin kapa- şirketler sorumlu olur. Biz Zorlu O&M olarak servis, bakım ve sitesi ne kadar olacak? işletme işlerinin tamamını kendimiz yapıyoruz. Bu anlamda ilk Fizibilite çalışmalarında son aşamaya gelindi. Yeni yatırımla, şirketiz. Bu da bizi ayrıcalıklı kılan başka bir özelliğimiz. Zorlu mevcut santralimizin karşı tepelerinde yer alan Sarıtepe ve Enerji Grubu’nun böyle bir gücü var. Türkiye’de santralini yaDemirciler lokasyonlarına türbinler kuracağız. Finans depart- pan, işleten ve bakımını yapabilecek kapasitede tek grubuz. manımız finansal gereklilikleri yerine getirmek adına çalış- Örneğin Gökçedağ’da grup bünyesindeki Zorlu Endüstriyel, malara başladı. Türbin sağlayıcılarla ilgili çalışmalar tamam- santralin anahtar teslimi yapımı ve devreye alma hizmetleriEnerji açığının gittikçe arttığı ülkemizde rüzgar ve yenilenebilir lanmak üzere ve 2012’nin ilk çeyreğinde proje filizlenmeye ni verdi. Ardından işletim ve bakım şirketi Zorlu O&M devreye enerji kaynaklarının önemine dikkat çeken Gökçedağ Rüzgar başlayacak. 2012’nin sonlarına doğru yatırımla ilgili önemli bir girdi. Santrali Bakım ve İşletme Müdürü Oktay Ertuğrul, Zorlu Enerji yol alınması hedefleniyor. Bu yatırımla birlikte santralimizin Z: Siz grup bünyesinde ne kadar zamandır çalışıyorsunuz? Hacettepe Üniversitesi Elektrik, Elektronik Mühendisliği böGrubu’nun bu alanda yaptığı yatırımlarla önemli bir sorumluluk toplam kapasitesi 245 MW’a ulaşacak. üstlendiğini belirtiyor. Santralde 19 kişilik ekiple elektrik üreti- Z: Şu anda santralde kaç kişi görev yapıyor? Nasıl bir dona- lümünden mezun olduktan sonra çeşitli firmalarda çalıştım. Ocak 2004’te Zorlu Enerji Grubu bünyesindeki Zorlu O&M mini sürdürdüklerini ifade eden Ertuğrul, rüzgar enerji santral- nıma sahipler? lerinin, işletme ve bakım açısından diğer santrallerden farklılık İşletme ve bakım hizmetleri Zorlu O&M firmamız tarafından A.Ş’de çalışmaya başladım. Bakım faaliyetleri nedeniyle gegösterdiğine dikkat çekiyor ve ekliyor: “Buradaki faaliyetlerde sağlanan santralimizde şu anda 19 personel çalışıyor. Ekibi- zici bir ekip olarak hem yurtiçinde hem yurtdışında pek çok çok hızlı reaksiyon gerekliliği ön planda. 54 türbinin planlı ba- mizde mühendislerimiz ve yüksek okul mezunu teknikerleri- santralde görev yaptım. Haziran 2009’da Gökçedağ Rüzgar kımını yapmak, gerekli ekipmanları hazır bulundurmak, dona- miz var. Rüzgar Santralleri Türkiye’de henüz yeni olduğu için Santrali’nin kurulmasıyla birlikte burada görev alıyorum. nımlı personel yetiştirmek kolay değil. Hem bakım hem işletme bu alanda deneyimli teknik personel bulmak zor. Bu nedenle Z: Sizin için bu bölgede çalışmak ne ifade ediyor? konusunda titiz bir çalışma gerektiriyor. İş riski yüksek bir alan, enerji üretim tesislerinde çalışmış, fiziki yeterliliği olan kişi- Daha önce ağırlıklı olarak doğal gaz çevrim santrallerinde ça1400 ile 1700 metre rakıma sahip türbinlerin yerden yüksekliği leri tercih ediyoruz ve kişisel gelişimleri için pek çok eğitim lıştım ama yenilenebilir enerjiye merakım ve bu alanda çalış85 metre. Burada hem yüksekte çalışılıyor hem de doğayla mü- almalarını sağlıyoruz. Mühendis ve tekniker arkadaşlarımız, ma isteğim vardı. Grubun ilk rüzgar santralinde görev almak, cadele ediliyor. Ağustos 2009’da başladığımız işletme ve bakım Almanya Salzbergen’deki GE Training Center’daki teknik eği- beni çok heyecanlandırdı. Burada olduğum için mutluyum. faaliyetlerinde bugüne kadar hiçbir iş kazası yaşanmadı. Bu da timlere katılıyor. Her yıl yapılan kapsamlı sağlık taraması so- Z: Rüzgar santrallerinin, işletme ve bakım açısından diğer nucunda tırmanma, yüksekte çalışma ve kurtarma eğitim ser- enerji santrallerinden farkı nedir? bizi son derece mutlu ediyor” diyor. tifikaları yenileniyor. Yüksek gerilim altında çalışma ve eğitim Buradaki birçok faaliyet diğerlerinden farklı ve çok hızlı çözüm sertifikaları alınıyor. Bunların dışında kendi içimizde de saha üretmeyi gerektiriyor. Espri olsun diye, uzaktan bize şöyle Z: Santralin özellikleriyle ilgili bilgi verir misiniz? Gökçedağ RES, Türkiye’nin tek alanda kurulu en büyük rüzgar eğitimlerimiz var. Belirli periyotlarda kurtarma tatbikatları dü- söylüyorlar: “Üç kanat, bir direk. Bunun işletme ve bakımını Gökçedağ RES Bakım ve İşletme Müdürü Oktay Ertuğrul 47 yapmakta ne var?” Buradaki gerçek iş kapasitesine baktığınızda 162 adet 50 metre uzunluğunda kanatlar ve bunlara ait sürücü üniteleri, 54’er adet nacelle (makine dairesi), jeneratör, gearbox, frekans konvertör sistemi, 31.5 KV orta gerilim trafosu; 200 kilometrenin üzerinde orta gerilim iletim hattı, 40 kilometrenin üzerinde data ve haberleşme hattı, 154 KV açık şalt tesisi, 31.5 KV kapalı şalt tesisi gibi ana ekipmanları kapsıyor. Bu ekipmanların yüzde 90’ı 85 metre yukarıda olduğundan servis ve bakım faaliyetlerine, yüksekte çalışma zorluğu da ekleniyor. Dolayısıyla bu kadar çok sayıdaki ana ekipmana sahip ünitelerin arızalarını gidermek, bakımını yapmak, yedek parçasını stoklamak ve en önemlisi bu işleri yapabilecek donanımlı personel yetiştirmek kolay değil. Türbinin bir kanadındaki önemli bir hasarın onarımı, ciddi bir organizasyon hazırlığı gerektiriyor. Büyük kapasiteli vinçlerin sahaya getirilmesi, büyük parçaların yedeklerinin sahada tutulması gerekiyor. Bu işi yapabilecek hızlı reaksiyonu göstermek çok önemli. Öncelikli amacımız 54 türbinin hepsinin faal olmasını sağlamak. Santralin güvenilir ve emre amade olarak çalışması çok önemli. Z: Çalışanlar açısından ne gibi farklılıklar söz konusu? Çalışanlar açısından da rüzgar santrali diğerlerinden farklı olarak riski yüksek bir alandır. Burada hem yüksekte çalışılıyor hem de doğayla mücadele ediliyor. Gökçedağ’ın yüksekliği 1300-1600 metre arasında. Kışın sıcaklık -15 dereceye kadar düşüyor. Bu şartlarda çalışmak ciddi bir konsantrasyon gerektiriyor. Kışın kar yağdığı dönemlerde bazı türbinlerimize giden servis yolları kapanıyor. Arızalara müdahale ve bakım çalışmaları için önce servis yolunda kar küreme çalışması yapıyoruz. Türbinlerin yüksekliği 85 metre olduğu için çalışma mahalline varmamız, çetin doğa koşulları altında bir dağcı gibi önceye zirveye çıktıktan sonra durmayıp üzerine bir de 30 kat merdiven tırmanmaya benziyor. Tüm süreçlerimizde güvenlik konusunda gereken her önlemi alıyor ve kurallarımızdan hiçbir şekilde taviz vermiyoruz. Ağustos 2009’da başladığımız işletme ve bakım faaliyetlerinde bugüne kadar hiçbir iş kazası yaşanmadı. Bu da bizi son derece mutlu ediyor. Z: Türbin tepesine nasıl çıkılıyor? Türbinlerin içinde bulunan kedi merdiveni sayesinde 85 metre yukarıya tırmanarak çıkıyoruz. Günlük ortalama bir veya iki türbine, sadece çok acil durumlarda üçüncü türbine çıkılıyor. Arızalar için türbinlere çıkan ekibin en az iki kişi olması gerekiyor ama bu sayı arızanın türüne göre üç ya da dört kişiye de çıkabiliyor. Z: Santraldeki günlük işleyişle ilgili bilgi verir misiniz? Rüzgar santrallerinin faaliyetleri yüzde 85 bakım üzerine kurulmuştur. Bizim de önceliğimiz iyi bakım yapmak. Çünkü iyi bakım yaparsanız sisteminizi güvenilir ve verimli çalıştırabilirsiniz. Bu tür tesislerde aktivasyon çok yüksektir. Daha evvel oluşturduğumuz periyodik bakım takvimine göre ekipler, her sabah güvenlik ekipmanlarını kontrol ettikten sonra bakım faaliyetlerini gerçekleştirmek üzere sahaya çıkarlar. Türbinlerde yaşanan arızalara anında müdahale için harekete geçilir ve 2 ile 3 ekip gün içerisinde türbinlerde veya yan tesislerde çalışma yapar. Tesis 24 saat işlediği için 24 saat çalıştığımızı söyleyebilirim. Z: Rüzgardan elektrik üretimi nasıl gerçekleşiyor? Türbinlerimiz 3m/s-25m/s arasındaki rüzgar hızlarında üretim yapmaktadırlar. Rüzgar yönünü ve şiddetini ölçen sensörler sayesinde türbin üretim pozisyonunu alır. Kanatlar rüzgarın şiddetine göre kendi içinde açı değiştirir ve yeterli rüzgarı yakaladığında rotor dönmeye başlar. Bu dönme hareketinden elde edilen güç, ana şaft ve dişli kutusu gibi güç aktarma kanallarıyla jeneratöre aktarılır. Jeneratöre aktarılan mekanik enerji elektrik enerjisine dönüştürülmüş olur. Elde edilen 2500 KW, 690V elektrik enerjisi frekans konvertöründen geçtikten sonra 50 hertz ülke frekans seviyesine sabitlenir. 690V/31,5 KV orta gerilim transformatörü üzerinden 154 KV şalt tesisine gönderilir. Oradan da 2x150 MVA güç trafolarımız üzerinden 154 KV’a yükseltilip ulusal şebekeye bağlanır. Buradaki bağlantı noktamız Bahçe Trafo Merkezi’dir. Z: Santrale bölge halkının ilgisi ne düzeyde? Bugüne kadar tesisimizin faaliyetleriyle ilgili hiçbir olum- suz yorum almadık. Bizim kapımız herkese her zaman açık, yerel yönetimlerden ve yöre halkından sık sık ziyaretçilerimiz oluyor. Santralimizin kurulu olduğu bölge, ağaçlarla kaplı ve havası çok güzel olan bir yerdir. İnsanlar istedikleri zaman, buraya gelip bizleri ziyaret edebiliyorlar. Özellikle okullar çok ilgi gösteriyor, üniversite öğrencileri de sık sık bilgilenme amaçlı ziyaretlerde bulunuyor. Z: Çevreye ve sosyal yaşama duyarlı santral. Bu konuda yaptığınız çalışmalar neler? Projeye başladığımız günden bu yana çevreye ve sosyal yaşama duyarlı bir şekilde hareket ettik. 2008 yılında EcoSecurities Group ile imzalanan Karbon Emisyon Satış Sözleşmesi doğrultusunda; sürdürülebilir kalkınma, çevreye duyarlılık, yerel paydaşlar tarafından kabul görme ve bağımsız kuruluşlar tarafından onaylanma koşullarını yerine getirdik. Böylece santralimiz gönüllü emisyon azaltımı konusunda Gold Standard ile tescil edilen dünyanın en büyük projesi olmayı başardı. Santrali kurarken taşınan tüm toprak, ağaçlar ve bitki örtüsünü ait oldukları doğaya yeniden kazandırarak habitat restorasyonu gerçekleştirdik. Bir hatıra ormanı oluşturduk. Kurumsal iletişim bölümümüzle birlikte çok güzel kurumsal sorumluluk projeleri yapıyoruz. Hasanbeyli ve Bahçe ilçelerindeki tüm ilköğretim okullarında 1500 çocukla, yenilenebilir enerji kaynakları ve enerji tasarrufu konusunda atölye çalışmaları gerçekleştirdik. Ailelerden bu çalışmaların, çocukları çok olumlu etkilediğini duyuyoruz. Çocuklar enerji tasarrufuna çok dikkat ediyorlarmış. Bize bu nedenle teşekkür ediyorlar. Yaptığımız çalışmalar amacına ulaştığı için çok mutluyuz. Bunların yanı sıra iki yıldır ihtiyacı olan Bahçe ve Hasanbeyli ilçelerinde ikamet eden üniversite öğrencilerine burs veriyoruz. Özellikle okul, hastane gibi kamu alanlarının ihtiyaçlarının giderilmesi konusunda yardımcı oluyoruz. Son olarak Bahçe Esnaf Spor Kulübü bizden forma desteği istedi. Biz de kulübün bir yıllık forma, ayakkabı gibi ihtiyaçları için yardım yaptık. Rakamlarla Gökçedağ Rüzgar Enerji Santrali Zorlu Enerji hissesi: % 100 1.faz kapasite: 135MW 2. faz kapasite: 110MW (Proje aşamasında) Lisans süresi: 25 yıl Toplam proje sahası: 1.362.434 metrekare Proje lokasyon yüksekliği: Ortalama 1700 metre Türbinler: 54 adet (2,5 MW beher) Toplam kurulu güç: 135 MW Bir türbinin toplam ağırlığı: 356 ton Yıllık elektrik üretimi: 500milyon kW/h (43 bin haneyi aydınlatacak kapasite) Finansman yapısı: Proje finansmanı Tam kapasite üretime geçme: Ekim 2010 kapak 48 haber Soldan sağa: Mehmet Ali Çulha, Fatih Mehmet Nohut, Ali Naim Küçük, Hakan Karataban, Harun Kaplan, Oktay Ertuğrul, Levent Tarakçı, Burak Aydın, Ali Yıldırım, Sedat Ustralı, Fatih Yetkin Ali Naim Küçük/Elektrik mühendisi Zorlu Enerji’nin bir parçası olmak bana iş yaşamımda büyük bir özgüven sağlıyor. Santralimizde oluşan arızaların giderilmesi ve elektrikle ilgili bakımların yapılması, gerekli teknik ve idari koordinasyonun sağlanması konularında görev yapıyorum. Bizde hareketlilik henüz santrale ulaşmadan başlıyor diyebilirim. İşe geldiğimiz anda, varsa sahadaki arıza durumlarını, anlık üretim değerlerini ve hava şartlarını da dikkate alarak günlük iş planımızı oluşturuyor, ekiplerimizle sahaya çıkıyoruz. Yüksekte çalışmak bize heyecan ve korkuyu aynı anda yaşatan bir duygu. Heyacan işten aldığımız zevki artırırken, korku ise her an dikkatli olmamız hususunu bize tekrar tekrar hatırlatıyor. Riskleri tolere etmek adına her yıl komple sağlık bakımından geçiyor ve yüksekte çalışma eğitimlerimizi yineliyoruz. Belirli periyotlarda kurtarma tatbikatları düzenliyor ve güvenlik ekipmanlarımızı düzenli olarak bakıma gönderiyoruz. Çalışmalarımız sırasında önceliğimiz, en güvenilir ekipmanlarla sağlıklı ve emniyet standartları açısından en güvenli şekilde hareket etmektir. Burak Aydın/Makine mühendisi Daha temiz bir çevre anlayışı ve yaşanılır bir dünya için çalışmayı ilke edinen Zorlu Enerji’nin parçası olmak keyif verici. Rüzgar türbinlerinde mekanik bakımların planlanması, yapılması ve raporlanmasından ayrıca meydana gelen arızaların giderilmesinden sorumluyum. Bizim işimiz günün ilk ışıkları ile başlıyor. Gün içerisinde yapacağımız plan hava durumuna, türbinlerdeki arızalara ve rüzgar hızına göre değişiyor. Bu değişkenleri göz önünde bulundurarak o günkü iş planı dahilinde saha faaliyetlerine başlıyoruz. Her gün en az bir bakım ekibi sahada çalışıyor. Duruma göre bir ya da iki arıza ekibimiz oluyor. Ben de o günkü iş durumuna göre ekiplerle beraber saha çalışmalarında bulunuyorum. Yüksekte çalışmak heyecan verici olduğu kadar korkutucu da. Ancak panik yapmıyoruz. Tırmanma ve yüksekte çalışma ekipmanlarımızın güvenirliğinden emin olduğumuz için güvenle çalışıyoruz. Her biri kendi ağırlımızın 30–40 katını taşıyabilecek kapasitede. Bu nedenle geriye sadece bu tatlı heyecanı yaşamak kalıyor. Her yıl konusunda uzman kişilerden yüksekte çalışma ve kurtarma eğitimlerimizi alarak sertifikalarımızı güncelliyoruz. Kullandığımız ekipmanlar (harness, kelmet, safety shoes, lanyard, energy absorber, rope…) her yıl üreticileri tarafından kontrol ediliyor. Yıl içerisinde 3–4 kez tatbikat yaparak aldığımız eğitimleri pekiştiriyoruz. Sedat Usturalı/Kıdemli işletme ve bakım teknikeri Enerji alanında faaliyet gösteren Türkiye’nin saygın şirketlerinden biri olan Zorlu Enerji’de çalışmaktan çok mutluyum. Özellikle Zorlu Enerji’nin yenilenebilir enerji kaynaklarına yatırıma ağırlık vermesi, çevreye, doğaya ve insana değer veren bir şirket olduğunu gösteriyor. Bu anlayıştaki bir şirketin çalışanı olmak gurur veriyor. Zorlu Grubu, çalışanlarının ufkunu açan, daima ileriye bakmalarını sağlayan ve başarının sadece çok çalışarak geldiğini çalışanlarına aşılayan bir şirket. Santralde en önemli sorumluluğumuz çalıştığımız santralin verimliliğini en yüksek kapasitede tutmak. Şu anda kurulu bulunan 54 rüzgar türbini ile Türkiye’de işletmede bulunan en büyük santralinde çalışıyoruz. Türbinlerin ve yan ekipmanların periyodik bakımlarının yapılması ve meydana gelen arızaların en hızlı ve güvenli şekilde giderilmesi ana sorumluluklarımız arasında. Santralimizde bulunan 154KV açık Şalt, 31,5KV kapalı şalt ile birlikte bu sistemlerin korunması ve kontrolü için santralde bulunan tüm cihazların bakımları ve arızalarının giderilmesi yine bizim sorumluluğumuzda. Mesaimiz başladıktan sonra, sahadaki arı- za durumu ve periyodik bakım takvimi doğrultusunda iş planı oluşturulup sahadaki faaliyetlerimize başlıyoruz. Yüksekte çalışmak yüksekten korkmayanlar için güzel bir duygu. Ali Yıldırım/Elektrik teknikeri Kurumsal yapısı ve ülke eknomisine sağladığı katkıları nedeniyle Zorlu Ailesi’nin bir üyesi olmaktan gurur duyuyorum. Planlanan işle ilgili ekipmanlarımızı ve koruyucu malzemelerimizi alarak sahaya gidiyoruz. İş güvenliğimizi sağladıktan sonra faaliyetlerimize başlıyoruz. Akşam yorgun ama hedeflenen işi bitirmenin getirdigi mutlulukla ve yüzlerde tatlı bir tebessümle bir sonraki gün görüşmek dileğiyle ayrılıyoruz. Yüksekte çalışmak heyecan dolu, her an ayrı bir dikkat isteyen zor ve riskli bir iş. Aldığımız eğitimler, saha şartlarına uygun kıyafetler, koruyucu ekipmanlarımız ve aşırı dikkatle riskleri tolere ediyoruz. İşletme ve bakım faaliyetlerine başladığımız günden bu yana sahamızda hiçbir iş kazası meydana gelmediği için mutluyuz. Fatih Mehmet Nohut/İşletme ve bakım teknikeri Zorlu Enerji Grubu gibi köklü ve itibarlı bir grup bünyesinde çalışmak bana mutluluk ve güven veriyor. Sabah 07:45’te şalt tesisindeki idari binamıza ulaşıyoruz ve iş kıyafetlerimizi giyerek, yönetici ve amirlerimizin, günlük arıza ve hava durumu raporlarına göre yaptıkları iş planı doğrultusunda saha dağılımını yapıyoruz. Gün sonunda sahada yaptığımız çalışmaları SAP üzerinde kaydedip sahada herhangi bir olumsuzluk yok ise mesai saatinin bitmesiyle personel servisimize gidiyoruz. İlk başlarda yüksekte çalışmak korku ve endişe vericiydi. Ancak ilerleyen zamanlarda bu korku ve endişe yerini tedbir ve güvene bıraktı. Yüksekte çalışmak artık benim için günlük, olağan bir iş. Tabii 49 paraşüt tipi emniyet kemerimi giydikten ve kendimi en az iki ankraj noktasına sabitledikten sonra... Levent Tarakçı/ İşletme ve bakım teknikeri Zorlu Enerji Grubu gibi büyük ve itibarlı bir grupta çalışmak bana güven veriyor. Yönetici ve amirlerimin yapmış olduğu günlük çalışma planları dahilinde, santralimizde bulunan 54 adet rüzgar türbininin işletme ve bakım çalışmalarına katılıyorum. Yüksekte çalışmak ilk zamanlar korkutucuydu. Ancak ilerleyen zamanlarda bu korkuyu yendim. Yüksekte çalışmak artık benim için yolda yürümek gibi bir şey. Mesai arkadaşlarımla gerekli emniyet tedbirlerini alarak türbinde meydana gelebilecek riskleri en aza indirmeye çalışıyoruz. Tabii bu noktada aldığımız eğitimler ve tecrübelerimiz en önemli etken. Mehmet Yörük/İşletme ve bakım teknisyeni Zorlu Enerji Grubu hayatımın hem emek hem de değer verdiğim kısmını ifade ediyor. Çalışmak sadece para kazanmaktan ibaret olmamalı. Benim için çalışmak, kendimi ifade etmenin en doğrudan yolu. Gördüklerimiz, duyduklarımız, öğrendiklerimiz, hissettiklerimiz, yani sizde birikenlerin işe yaraması ve faydalı bir şeye dönüşmesi lazım. Burada çalışmak çok keyifli. Hiçbir zaman sıradan bir gün olmuyor, çünkü günlerimiz oldukça renkli geçiyor. Yüksekte çalışıyor olmak, bizi içinde yaşadığımız şehre ve orada akıp giden hayata daha da yabancılaştırıyor. Bu nedenle şehir stresinden uzak olduğum için kendimi daha şanslı hissediyorum. Cengizhan Turgut/Elektrik teknikeri, kumanda operatörü Santralde bulunan türbinlerin ve şalt tesisinin işletme operasyonlarını, planlı ve arızi bakım operasyonlarını yürütmek, yapı- lan işlemlere ilişkin kayıtları tutmak ve raporlamak gibi sorumluluklarım var. Türbinlere ait bilgileri saatlik, günlük, aylık ve yıllık toplayarak arşiv oluşturuyoruz. Mesleğimle ilgili aldığım eğitimleri azami derecede sahada uygulayarak ve tecrübelerimi artırarak riskleri tolere ediyorum. Hakan Karataban/İşletme ve bakım teknisyeni Zorlu Enerji sektörün öncü firmalarından biri. Aktif çalışmaları ve yatırımlarıyla heyecan verici bir firma olduğu için burada çalışmaktan mutluluk duyuyorum. Santralde işletme bölümünde görev yapıyorum. Santralin güvenilir ve verimli bir şekilde işletilmesi, meydana gelen arızaların en kısa sürede giderilmesi için servis ve bakım ekipleriyle koordinasyon sağlamak gibi sorumluluklarım var. Günlük işletme ve bakım raporlarının hazırlanması türbinlerin arıza, bakım ile ilgili çalışmaların raporlanması, ilgili birimlerin bilgilendirilmesi, santralin sağlıklı bir şekilde çalışmasını için gerekli kontrollerin yapılması ile günlük çalışmalarımı tamamlıyorum. Yüksekte çalışmak özgürlük ve aynı zamanda heyecan verici bir duygu. Ulvi Akış/Bakım personeli 2003’te Zorlu Enerji A.Ş Ankara Doğalgaz Çevrim Santrali’nde saha operatörü ve ardından merkezi sistem işletme operatörü olarak çalıştım. Zorlu Enerji Grubu gibi köklü bir şirkette çalışmaktan son derece memnunum. 2009’da bu santralde çalışmaya başladım. Sahadaki planlı-plansız bakımlarda ve arıza çalışmalarında görev alıyorum. Gün içinde sahadaki servis bakım faaliyetleri çerçevesinde verilen görevleri eksiksiz olarak yerine getirerek kayıtların SAP’ye işlenmesini sağlıyorum. Yüksekte çalışma duygusu anlatılmaz, yaşanır. Riskleri aldığımız eğitimler doğrultusunda ve tecrübelerimiz ışığında tolere ediyoruz. 50 haber Valeron’dan kişiye özel üretim Müşteriye kendini ayrıcalıklı hissettirin! Modern pazarlamanın bu motto’su Valeron’a ilham verdi ve şirket ürün gamını kişiye özel üretimle daha da genişletti. Valeron müşterileri, kişisel zevklerini yansıtan ve istedikleri ebattaki ürünü sipariş verebiliyor. Zorlu Tekstil Marka Müdürü Şenay Şen Görgül, “Amacımız maksimum müşteri mutluluğu” diyor. H er geçen gün daha da globalleştiğimiz günümüzde artık ihtiyaçlar ve beklentiler çok daha çeşitlilik gösteriyor. Tüketiciler kendilerini belli kalıplar içerisine sıkıştırmadan kendilerine özel üretimler peşinde koşuyorlar. Özellikle giyim sektöründe son yıllarda bunu çarpıcı bir şekilde görüyoruz. Artık müşteri memnuniyeti sağlamada özelleştirilmiş ürünlerin, standart kalıplaştırılmış ürünlere göre çok daha etkin rol aldığını görüyoruz. Diğer ifadeyle, müşteriler sadece ürün seçeneği değil, kendi ihtiyaçlarını, beklentilerini tam olarak karşılayan ürünleri talep ediyorlar. Zorlu Tekstil Grubu’nun seçkin markalarından biri olan Valeron, bu doğrultuda kişiye özel üretim hizmeti vermeye başladı. Müşteri memnuniyetini eksiksiz bir şekilde yerine getirmek adına böyle bir proje hazırladıklarını söyleyen Zorlu Tekstil Marka Müdürü Şenay Şen Görgül, “Temel amacımız; müşterilerimize çok daha özgür seçim hakkı tanıyıp kendilerine özel yapılacak bir üretimle yüzde 100 müşteri memnuniyetini sağlamak” diyor. Z: Bu hizmeti ne zaman ve hangi noktalarda vermeye başladınız? Eylül ayı itibari ile şimdilik İstinyepark Linens ve Cevahir Linens XL mağazalarımızda bu hizmeti vermeye başladık. Ancak hedefimiz kısa sürede bunu diğer Valeron satış noktalarına da yaymak. Bunun öncesinde nelerle karşılaşabileceğimizi bir süre görüp ortaya çıkabilecek eksiklerimizi tamamlamak istedik. Z: Yurtdışında da bu hizmeti veriyor musunuz? Biz zaten yurtdışı müşterilerimize tamamen onların talep ettiği ebatlarda üretim yapıyoruz. Sipariş alındıktan sonra dikime başlandığı için de model seçeneklerinde her türlü esnekliği sağlayabiliyoruz. Yurtdışında 30’u aşkın ülkede satış yaptığı- Şenay Şen Görgül mızdan özellikle de ebatlar ve ürünler çok çeşitlilik gösteriyor. Örneğin Fransa’da üst çarşaf dediğimiz, İngiltere’de baza eteği dediğimiz farklı ürünler varken, Türkiye ya da diğer ülkelerde bu ürünler pek bilinmeyebiliyor. Uluslararası bir marka olduğunuzda her ülkenin kendi pazarına uygun ürün gamında üretim yapmak durumundasınız. Aksı takdirde pazarın içine girmeniz zaten mümkün olmuyor. Z: Sistem nasıl işliyor? Detaylarını anlatır mısınız? Bu hizmet kapsamında tüketicilere neler sağlıyorsunuz? Bu projeye başlamadan önce Ar-Ge ekibimiz ve ürün müdürlerimizle birlikte tüm ekip olarak oldukça kapsamlı bir çalışma yaptık. Projeye ilave edeceğimiz desenleri, farklı ürün gruplarını belirledikten ve gerekli sistemsel alt yapıları oluştur- duktan sonra uygulamayı hayata geçireceğimiz bayrak mağazalarımıza özel bir eğitim verdik. Her mağazada bu projeyi yürütecek pilot satışçılar belirleyip onları detaylar konusunda ayrı bir eğitime tabii tuttuk. Sistemin işleyişine gelince; projede yer alan desenlerimizi ve ilave ürün modellerimizi tanıtan bir tanıtım klasörümüz mevcut. Müşterilerimiz mağazaya geldiklerinde öncelikle bu projede yer alan modellerimizle ilgili detaylı bir bilgi aldıktan sonra istedikleri herhangi bir ebatta, dantelli ya da dantelsiz olarak üretim siparişi verebiliyor. Normal koleksiyonda bu ürünleri sadece çift kişilik ya da XL çift kişilik ebatlarında alabilirken, bu hizmetimiz sayesinde standardın dışında özel yapım olan ekstra büyük ya da yuvarlak yataklarına uygun üretim yaptırmaları mümkün. Ebat ve dantel özgürlüğünün dışında ise farklı ürün gruplarında üretim yaptırmalarına da olanak veriyoruz; Çarşaflı ya da çarşafsız baza eteği, farklı dikiş tekniği seçeneklerinde sunduğumuz, günlük kullanım için ideal olan, standart yastıklar gibi. En büyük amacımız; müşterilerimizin özgürce, istedikleri ebatta ve detayda ürün sahibi olmalarını sağlayıp müşteri memnuniyetini eksiksiz olarak yerine getirmek. Bu anlamda pazarda gerçekten bir boşluk var. Özellikle Valeron gibi üst segmente yönelik bir markanın bireysellik trendinde olan günümüz toplumunda sadece standart ürün sunmasının kesinlikle yeterli olmadığı inancındayız ve tüm hedefimizin standart kalıpların dışına çıkıp tüketicilerin beklentilerini eksiksiz karşılamak. Z: Şu an Valeron’un ürün yelpazesinden neler var? Nevresim takımlarımızın dışında, yatak örtüsü, pike ve masa örtüsü takımları, banyo grubumuzun içerisinde tekli ve aile seti olarak sunduğumuz havlu grubu ürünlerimiz; bunların dışında da perdelik kumaşlarımız ve dekoratif yastıklarımız mevcut. Oldukça geniş bir ürün gamına sahip olan 2011 koleksiyonumuz toplamda 17 desenden oluşuyor. Kendi içerisinde baskılı, düz boya, jakarlı, ipek karışımlı gibi farklı kalitelerde 51 tüketicilerin beğenisine sunuluyor. Her yıl yenilediğimiz koleksiyonumuza değişen ihtiyaç ve beklentiler çerçevesinde yeni ürün ve farklı seçenekler sunmaya devam ediyoruz. Z: Valeron’un tüm ürünleri için kişiye özel üretim hizmeti veriyor musunuz? Şu an için en çok beğenilen ve satılan dokuz desenimizde bu uygulamayı başlattık. Gelecek talep ve beklentiler doğrultusunda 2012 koleksiyonumuzdan da yeni modeller ve hatta yeni ürünleri eklemeyi planlıyoruz. Hedefimiz değişen trendler doğrultusunda ağırlıklı olarak tüketici bazlı satış modellerinin bu projeye dahil olmasını sağlamak. Z: Valeron markasının iddiası “ulaşılabilir lüks” kavramını yaşatmak. Nedir ulaşılabilir lüks? Valeron gerek üst düzey kalite anlayışı, gerekse en son trendleri yansıtan tasarımlarıyla üst segmente yönelik, 30’u aşkın ülkede 120’ye yakın noktada satış yapan ve dünyanın en önemli ev tekstili fuarlarında boy gösteren, uluslararası bir marka. Bizim gerek tasarım, gerekse üretim aşamasında en çok dikkat ettiğimiz nokta hiçbir şekilde kaliteden ödün vermemek. Tamamı mısır pamuğundan üretilen ve son derece kaliteli aksesuarların kullanıldığı ürünlerimiz, bugün sektörde dünyaca ünlü, köklü markalar ile aynı fuarlarda yan yana sergileniyor. Kalite ve tasarım anlamında hiçbir eksikliği olmayan koleksiyonlarımızın, tam tersi pek çok açıdan olumlu avantajları var. Biz tüm müşterilerimize öncelikli olarak bu kavramı yaşatmaya çalışıyoruz ve “Biz size Valeron’la ulaşılabilir bir lüks sunuyoruz” diyoruz. Sektörde çok ünlü bir markanın aynı kalitedeki bir ürünü, Valeron koleksiyonlarında çok daha uygun bir fiyatla sunabiliyoruz. Markanın kendi üreticisi olmamızın verdiği fiyat ve çeşitli esneklik avantajlarıyla tüketicilere bu keyfi yaşatmayı hedefliyoruz. Bu çok önemli bir kavram. Çünkü günümüzde artık ev tekstilinde marka değerlerinin önemi biraz daha azalıyor. Özellikle gelişen ekonomilerde ar- tık bilinçli tüketiciler bilinen markaların kalitesi ile aynı kalitedeki bir ürünü çok daha iyi fiyata alabileceklerinin farkında. Hele bir de tasarım anlamında tüketiciyi doyurabiliyor ve çeşitlilik sunabiliyorsanız şansınız çok daha fazla artıyor. Z: Kişiye özel üretimle, tekstil sektöründe lüks tüketime yeni bir boyut kazandırdığınızı söyleyebilir miyiz? Günümüz koşullarında hangi sektörde olursa olsun müşteri odaklı üretim ve pazarlama stratejileri her geçen gün daha fazla önem kazanıyor. Rekabetin her geçen gün arttığı bir ortamda her seviyede rakiplerimize karşı yeni/farklı bir avantaj elde etmemiz, pastadan daha fazla pay alabilmemiz açısından şart. Müşteri memnuniyetini, sunulan imkanları/seçenekleri maksimuma çıkarmayı hedefleyen kişisel üretim projemiz, hiç kuskusuz pazardaki rakiplerimize karşı bizi bir adım daha ileriye taşıyacaktır. Biz bu projeyle bir kez daha göstermek istiyoruz ki; değişen trendlerin ve pazar dinamizminin her geçen gün yeni pazarlama stratejilerine ihtiyaç duyduğu günümüzde, hedefimiz her zaman bunların öncüsü olup müşterilerimize hak ettiği doğru ve kaliteli hizmeti verebilmektir. Z: Tüketicilerin ilgisi nasıl? Ne gibi geri dönüşler alıyorsunuz? Şu ana kadar çok güzel tepkiler aldık. Pek çok tüketiciden böyle bir projeyi hayata geçirdiğimiz için teşekkür yazıları geliyor. Bizim için bu olumlu tepkiler çok sevindirici. Gelen dönüşlerin tamamı pazarda böyle bir açığın olduğunu fazlasıyla doğruluyor. Bundan sonraki hedefimiz bu proje kapsamındaki mağaza ve ürün sayımızı artırıp projeyi çok daha fazla kanalda aktif hale getirecek yeniliklerin peşinde olmak. 52 hobi Haber: Ilgın Kaya “Hobilerimle dinleniyorum” Gazdaş Trakya Bölgesi Doğal Gaz Dağıtım A.Ş.’nin genç çalışanlarından Sami Can Kiremitçi, hobi geliştermenin çalışma hayatını olumlu yönde etkilediğini söylüyor. Balıkesir Üniversitesi Makina Mühendisliği mezunu Kiremitçi, seramik üzerine resim yapıyor, gitar çalıyor, puzzle oynuyor. Ve “Herkes, kendine en uygun hobiyi deneyerek bulabilir” diyor. Sami Can Kiremitçi H obilerin herkes için bir ihtiyaç olduğunu söyleyen Zorlu Enerji Grubu şirketlerinden Gazdaş Trakya Bölgesi Doğal Gaz Dağıtım A.Ş.’de iç tesisat mühendisi olarak görev yapan Sami Can Kiremitçi, boş zamanlarını hobileriyle değerlendiriyor. Hobilerinin kendisini dinlendirdiğini söyleyen Kiremitçi, “Seramik üzerine resim yapmak, puzzle’la uğraşmak ya da gitar çalmak… Bunların hepsi rahatlamamı ve kafamı boşaltmamı sağlıyor” diyor. Z: Seramik üzerine resim yapmaya ilginiz nasıl başladı? Bir tatil sırasında, seramikleri ve fayansları boyayan bir sokak sanatçısı ile tanıştım. Yaptığı işleri, resimleri çok beğenince ben de denemek istedim. Hem resim çizmek hem de ortaya çıkan sonuç hoşuma gidince yapmaya devam ettim. Z: Bu alanda kendinizi nasıl geliştirdiniz? Kendimi bu alanda gelişmiş biri olarak görmüyorum. Daha çok acemiyim ve öğrenmem gereken birçok teknik var. Şu anda özel bir teknik kullanmıyorum. Asetatlı kalem ile seramik üzerine resim çizip içlerini boyuyorum. Şimdilik asetatlı kalem işimi görüyor. Tekniğine hakim olduktan sonra çini mürekkebi kullanarak çizimlerime devam edeceğim. Z: Hobinize ne kadar zaman ayırıyorsunuz? Son zamanlarda işlerim yoğun olduğu için az zaman ayırabiliyorum. Fayans üzerinde estetik görüneceğini düşündüğüm resimler bulduğumda çizim yapmak çok keyif veriyor. Bir işi bitirmek, yaklaşık bir saatimi aldığı için planlamaya pek gerek duymuyorum. Z: İlgilendiğiniz başka hobileriniz var mı? Özellikle puzzle yapmayı çok seviyorum. Şimdiye kadar tamamladığım ve duvarıma astığım dokuz tane puzzle var. Puzzle’ları genellikle eşimle birlikte yapıyoruz ve çok eğleniyoruz. İlk yaptığımız puzzle 1500 parçalık bir Mona Lisa tablosuydu. Bitirmemiz beş ayımızı almıştı ama yaparken çok keyif almıştık. Ayrıca gitar çalmayı da çok seviyorum. Z: Gitar çalmayı nasıl öğrendiniz? 15 yıldır gitar çalıyorum. Bir kursa gitmeyi gerekli bulmadım ve kendi kendime öğrendim. Çok çalışıp pratik yaptığım gibi, gitar çalmasını iyi bilen arkadaşlarımdan da olabildiğince çok şey öğrenmeye çalıştım. Genelde amatörce, tek başıma çalıyorum ama bazen arkadaşlarımla iki, üç gitar beraber çalmak da çok keyifli oluyor. Z: Bu hobilerle uğraşmak nasıl bir duygu? Yaparken neler hissediyorsunuz? İnsan sevdiği bir işi, zorunda olmamasına rağmen yapar. Ben resimleri çizerken zamanın nasıl geçtiğini bile anlamıyorum. Bütün dikkatimi yaptığım resme veriyorum. Özellikle o kadar emek verip resmi bitirdikten sonra karşısına geçip bakmak çok güzel bir duygu. Misafirlerim geldiğinde “Çok güzel bunlar, nereden aldınız” diye sorduğunda, ben yaptım diyebilmek, benim için çok büyük bir gurur kaynağı oluyor. Z: Hobilerinizin iş performansınıza katkısı oluyor mu? Seramik üzerine resim yapmak, puzzle’la uğraşmak ya da gitar çalmak… Bunların hepsi dinlenmemi, rahatlamamı ve kafamı boşaltmamı sağlıyor. Dinlenmeye ihtiyaç duyduğumda, vakit ayırıp hobilerimle uğraşıyorum. Böylece çalışma hayatımın daha verimli hale geldiğine inanıyorum. Z: Bu hobilerle uğraşmak isteyenlere neler önerirsiniz? Özellikle resim yapmak çok zevkli bir hobi olmasının yanı sıra maliyeti çok düşük. Fayans ve birkaç asetatlı kalemle başlanabilir. Puzzle ise çok dinlendirici ve herkesin yapabileceği bir uğraş. Deneyerek size en uygun hobiyi bulabilirsiniz. Z: Resimlerinizde zemin olarak neleri tercih ediyorsunuz? Genelde fayans üzerine çalışıyorum. Cam üzerinde boyalar soluk göründüğü için pek tercih etmiyorum. Siyah asetat kalemle yapılan çalışma fayans üzerinde daha iyi görünüyor. Artık siyah dışında farklı renklerle de çalışmak istiyorum. haber 53 Şampiyon Korteks Avrupa ve Orta Doğu’nun en büyük entegre polyester iplik üreticisi ve ihracatçısı olan Korteks A.Ş.’nin futbol takımı, Bursa Organize Sanayi Bölgeleri Şampiyonlar Ligi Futbol Turnuvası’nda birinci oldu. B ursa’da ilk defa düzenlenen ve bölgelerinde ilk dört dereceye kalan 12 takımın katıldığı Bursa Organize Sanayi Bölgeleri Şampiyonlar Ligi Futbol Turnuvası’nda, Korteks’in futbol takımı başarılı bir performans sergiledi. Finale kalan takım, 26 Kasım Cumartesi günü Bursalı Havlu takımı ile yaptığı maçı 4-0 kazanarak şampiyon oldu. 54 gezi Yazı: Hakan Karan Şarkılar eşliğinde doğada bir gün Zorlu Enerji, Vestel ve Dexar çalışanlarından oluşan 27 kişilik grup, Korsan Gezi Timi’nin organizasyonuyla İzmit’teki Beşkayalar Tabiat Parkı’nda keyifli bir doğa yürüyüşü yaptı. Serin hava, zorlu orman patikaları ve dere geçişlerine rağmen tüm ekibin keyfi yerindeydi. K orsan Gezi Timi, keyifli bir etkinlik daha gerçekleştirdi. 29 Ekim Cumartesi günü, soğuk bir İstanbul sabahında yollara düşen gezginlerin hedefi İzmit yakınlarındaki Beşkayalar Tabiat Parkı’ydı. Zorlu Enerji, Vestel ve Dexar çalışanlarından oluşan 27 kişilik grup, yüksek kaya duvarları, pek çok derenin birleştiği bir nehir yatağı ve geniş yapraklı ağaçlardan oluşan sık orman örtüsüyle kaplı tepelerin buluştuğu Beşkayalar Vadisi’nde iki saatlik bir yürüyüşle 1000 metre yüksekliğindeki zirveye ulaştı. Yaklaşık bir buçuk saatlik yolculukla ulaşılan Yuvacık Barajı’nın bittiği Sıcakdere, gezinin ilk durağıydı. Yürüyüş öncesi enerji depolamak için verilen kahvaltı molası, Karadeniz usulü mıhlama, kuymak, sucuklu yumurta, köy peynirleri ve fırından yeni çıkmış sıcacık ekmekle tam bir ziyafete dönüştü. Gruptakilerin birbirini tanıma fırsatı bulduğu kahvaltı, dere kenarındaki şirin tesiste şömine keyfi ve derenin üzerine doğru sallanan salıncakların yarattığı adrenalin takviyesiyle son buldu. Gün kısa yol uzun olunca, molalar da çabucak bitiveriyor. Neyse ki gezginlerimiz oldukça enerjik. Yürüyüşün ilk bölümü olan 3 kilometrelik toprak yol bir çırpıda aşılıyor. Hem de şarkılartürküler eşliğinde... Yürüyüşçülerimizin böylesine hızlı bir başlangıç yapmasında parkurun iniş aşağı olmasının etkisi olabilir mi? Bizce hayır! Bu tamamen Zorlu çalışanlarının enerjisi ve dinamizminden kaynaklanıyor. İlk durak, aynı zamanda öğle yemeğininde yeneceği Veysel Dayı’nın Yeri. Veysel Dayı, yıllarca bu dereden çıkan kaynak suyunun bekçiliğini yapmış, bahçesi ve her zaman yanan ateşiyle de yürüyüşçülerin dinlenme noktası olmuş. Şimdilerde ise suyun kadrolu bekçisi oğlu Hasan… Konu ateş ve içinizi ısıtan bir şömine olunca, yürüyüşün kalan kısmından vazgeçen keyifçiler de oluyor. Grup yedi kişiyi burada bırakarak zirveye doğru 20 kişiyle devam ediyor. 55 Karşılarına çıkan ilk dere yardımlaşarak aşılıyor. Dev kayın ağaçlarından (Fagus orientalis) oluşan, orman gülleriyle (Rhododendron ponticum) kaplı yaşlı bir ormanın içinden ince bir patikayla bir saat sürecek tırmanış başlıyor. Hızlı ve enerjik ekip Yazının başında söyledik. Grup hızlı ve enerjik. Bu çıkış da 45 dakikada tamamlanıyor ve mutlu son: Zirvedeyiz! Denizden yükseliği bin metreyi bulan Şahinkayası, Beşkayalar Kanyonu’nu kuş bakışı gören bir nokta. Şimdilerde suyu az olduğu için derenin sesi buralara ulaşamıyor. Bunun için ilkbaharda kar sularının eridiği dönemde gelmek lazım. Zirve rüzgarlı ve soğuk. Fotoğraflar hızla çekiliyor ve dönüş başlıyor. Yeniden dere seviyesine inmek yarım saatten az sürüyor. Bu çıkışın ödülüyse mangaldaki köfte ve sucuklar... Yemek, çay, kahve derken, dönüş vakti geliyor. Grup, minibüsü bıraktığı yere, Aytepe’ye kadar 1 saat sürecek bir yürüyüş yapacak. Yola çıkmadan önce derenin biraz üzerindeki mağara görülecek. Gönüllü rehberlerin kafa lambaları hazır. İçerideki zifiri karanlıkta ışıkları kapatacakları anın heyecanıyla mağaraya giriyorlar. Eğilerek hatta zaman zaman neredeyse sürünerek 3-4 dakikada geniş sayılabilecek bir galeriye varılıyor. Sarkıtlar görmeye değer. Şansımıza tavandan sarkan iki yara- sa gördük. Bizden hiç rahatsız olmadan uykularına devam ettiler. Mağaracılığa da bir giriş yaptıktan sonra yürüyüşçü kimliğimize bürünerek yola devam ettik. Her inişin bir çıkışı olduğu acı gerçeğiyle tırmanarak yaklaşık bir saatte aracımıza vardık. Güzel bir gün bitmek üzereydi. Neyse ki dönüşteki geleneksel minibüs eğlencesi bu gezide de bizimleydi. Yorgunluk yerini türkülere ve İstanbul’a yaklaşırken uykuya bıraktı. Sonbaharın renkleri, toprağın kokusu, ağaçların yaprağını dökmesiyle ormana hakim olan hüzün, ancak doğaya çıkarak hissediliyor. Teşekkürler Korsan Gezi Timi! 56 köşe yazısı/metin salt Vestek Elektronik Araştırma Geliştirme A.Ş. Genel Müdür Yardımcısı metin.salt@vestel.com.tr 1 Dolar’a sıfır risk, karar sizin! İnternet çağında kişisel verilerinizi korumak, sanıldığından daha zor. Çığ gibi büyüyen mobil uygulamaları da hesaba katarsak, bu konuya duyarsız kalmak pahalıya patlayabilir. R adyo Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) faaliyet giderlerini karşılamak için televizyonda ve radyoda yayınlanan reklam geliri üzerinden yüzde 5 pay alır. Bu sadece reklamlar kuşağında olmaz. Dizi kahramanına markası gözüken bir “cola” içirerek cinlik yapmak isterseniz, ondan da payını alır ve bununla kalmayıp yayında altyazı ile “Ben sanal reklam yapıyorum” diye duyurmanızı ister. Şimdi ben de gizli reklam yapıyorum. Okumakta olduğunuz bu yazıya benzer yazılarımı www.metinsalt.com adresinde yayınlıyorum. Geçen yıllarda yayınladığım “Teknoloji Hakkında (Yanlış) Bildiklerimiz” yazısı bu sitede olumlu yorumlar alınca ara sıra bu tip bilgileri derlemenin sizler için ilgi çekici olacağını düşündüm. Bu yazıda internet ve mobil iletişim çağında yaşayan bizler için gittikçe önem kazanmaya başlayan kişisel verilerimizin güvenliği ile ilgili yanlış bilinenlerden bazılarına yer veriyorum. Geçenlerde kaybettiğimiz Steve Jobs’un yarattığı ürünlerine çocukları gibi düşkün olduğu söylenir. Tasarımlarında bizzat bulunup ezber bozan kişiliğini yansıttığını da ben eklemek isterim. Belki de bu nedenle iPhone’lar ile ilgili efsaneler bitmez. Dillerde dolaşan bir efsaneye göre Apple firması iPhone içine eklediği gizli bir yöntemle istediği telefonu uzaktan çalışmaz hale getirebilir. Apple yok etme şalterini (kill-switch) indirdiğinde, seçilen telefonun “Görevimiz Tehlike” dizisindeki gizemli teypler benzeri dumanlar çıkarıp yanarak kendini imha etmiyor. Ama uzun süre Apple’ın iPhone’ları bir daha açılmayacak şekilde kapatabileceğine inanılıyordu. Gerçekçi düşünürseniz tüketici koruma yasalarının böyle bir özelliğe kolay izin vermeyeceği aşikar, ama bu efsanede az da olsa gerçek payı var. Telefon değilse bile telefona yüklenen uygulamalar Apple tarafından uzaktan çalışmaz hale getirilip silinebiliyor. Apple zararlı olduğunu belirlediği uygulamalar için bir kara liste tutuyor. Kara liste uygulamaları uzaktan iPhone’lara bil- hone sayısını ikiye katlamış durumda. 2016 yılında bu oranın üç katına çıkması bekleniyor. ABI araştırma firmasının rakamlarına bakılacak olursa, bu iki rakip ve diğerleri göz önüne alındığında 2010 yılında 9 milyar uygulama indirilmişken, 2011 yılında toplamda 30 milyar uygulama indirilmesi bekleniyor. dirilip işletim sistemine gömülü bir gizli özellik (soft kill switch) sayesinde yok edilmesi sağlanıyor. Kara listede kişisel veri güvenliğini tehlikeye atan, maddi veya manevi zarara yol açan uygulamaların başta olacağını tahmin etmek zor değil. Aslında uygulama pazarına (iTunes Apps Store) yüklenen bütün uygulamalar Apple tarafından kontrol edilip onaylanıyor. Ancak gözden kaçan kötü uygulamalara karşı son çare olarak yok etme şalterinin telefon yazılımı içinde olduğu Apple’dan yapılan resmi açıklama ile doğrulandı. Apple’ın bu uygulama işinde neden bu kadar zahmete girdiğini merak edilir. Kaz gelecek yerden tavuk esirgenmez. Temmuz ayında Apple’ın yaptığı resmi açıklamaya göre, uygulama pazarından bugüne kadar 15 milyar uygulama indirilmiş. Pazarda 500 bin uygulama indirilmeyi bekliyor. İnanması güç ama çoğu 1 dolar bile olmayan bu uygulamalar için insanlar 3,6 milyar Dolar ödemişler. Apple ise bu uygulama ticaretinden pazar ağası olarak yüzde 30 komisyonunu alıyor. Elbette Apple altın yumurtlayan tavuğunu klimalı kümeste tutacak ve gözü gibi bakıp tehlikelerden koruyacaktır. Bu pazarda işinde Apple’ın en büyük rakibi internet devi Google tarafından desteklenen sayısı 400 bine yaklaşan Android uygulamalarıdır. Bir iPhone kullanıcısı ortalama 35, bir Android kullanıcısı ortalama 25 uygulama kullanıyor. Ancak Android çok hızlı yayılıyor. Android’li telefon sayısı iP- Mobil uygulama kavramının çığ gibi büyüdüğüne daha fazla kanıt arayanlar için Wireless Intelligence firmasının 2011 araştırmasına göz atmak yeterli. Araştırmaya göre artık cep telefonumuzda görüşme yaptığımızdan daha çok Angry Birds oynuyoruz. Bilimsel konuşmak gerekirse küresel olarak yaklaşık 1000 mobil operatör üzerinden hazırlanan raporda bir ay içinde 531 dakika telefon konuşması yaparken, 667 dakika boyunca uygulama kullanıyoruz. Kötü amaçlı yazılım anlamına gelen “malware” üretenler bu gelişmeyi göz ardı etmiyorlar. Böylelikle bilgisayar dünyasındaki bilgi hırsızlığı, kandırma, zarar verme ve virüs kabusu mobil iletişim cihazlarına da “uygulama” maskesi altında transfer oluyor. Apple dünyasının mimarı Steve Jobs, artmakta olan Android işletim sistemi ile çalışan rakip telefonları tam bu noktada açık bir dille eleştirirdi. Apple patentlerinin ihlal edildiği iddiasının yanı sıra Android pazarında uygulamaların sıkı kontrolden geçirilmemesinin ve Android’in telefon içindeki bilgi ve fonksiyonlara daha kolay erişim vermesinin potansiyel zararlarına değinirdi. Apple kendi platformlarında geliştirilen uygulamaları eriştikleri bilgiler açısından oldukça sınırlar. Bununla da kalmayarak uygulama pazarına yüklenmek istenilen uygulamaları; sadece teknik uyumluluk açısından değil, kişisel veri kullanım fonksiyonları ve cinsellik gibi içerik açısından da sıkı 57 kontrolden geçirilir. Ara not olarak belirtmek gerekirse burada uygulanan yöntem tanımı gereği bir sansür olduğu için yararları ve zararları konusunda hepimizin bir görüşü olacaktır. Apple tüm bu kontrol çabalarına rağmen yine de bir kara liste tutmak ve aktif olarak kötü amaçlı yazılım ile mücadele etmek zorunda kalır. Şu bir gerçek ki kötü niyetli insanlar, oldukça zeki ve yaratıcı olabiliyorlar. Android ortamı da kötülükten payını alıyor elbette. Temmuz ayında 21 uygulamayı Android pazarından silmek zorunda kalan Google, geçtiğimiz günlerde 26 uygulama daha belirleyip ortadan kaldırdı. Bunu söylemişken Android telefon ve uygulamaların diğerlerinden daha kötü veya zayıf olduğu düşünülmemeli. Google kendi Android pazarını sıklıkla Apple’ın yaptığı şekilde kontrol etmeye çalışıyor. Ancak Android telefonlar özelliği gereği Google’un kontrol ettiği pazar dışından da uygulama indirilebiliyor. Bu durumda hem kullandığınız uygulama pazarını hem de indirmeyi planladığınız uygulamaların arkasında kim olduğunu araştırmanız gerekiyor. Bir de telefonlara uygulama (oyun) yükleyenlerin genellikle çocuklarımız olduğunu düşünürsek ev ödevinizi iyi yapmanız gerektiği ortadadır. Güvenlik açıkları Hangi telefonun veya telefon işletim sisteminin daha güvenli olduğu konusunda tartışmalar daha yeni başlıyor ama mantıklı bir sonuca varamayacağımız şimdiden belli. Çünkü biz daha bilgisayar dünyasında bu sorunun yanıtı bulamadık. Bir grup yıllardır Apple Mac bilgisayarların, Windows koşturan PC’lere göre daha güvenli olduğunu ve virüs bulaşmadığını savunur. Diğer bir grup ise Mac bilgisayarlara da virüs bulaştırılabileceği kanıtlamak için hacking (bilgisayarı ele geçirme) yarışmaları düzenlemeye kadar işi götürür. Gerçek şu ki ticari olan tüm bilgisayar işletim sistemleri belirli düzeyde güvenlik açıkları içerir. Sizin bilgileriniz güvenliği sizin bu konuda ne kadar bilinçli ve duyarlı olduğunuzla daha fazla ilgilidir. Kötü niyetli uygulamaların ne kadar kötü olduğuna gelince… Birkaç örnek vermek açıklayıcı olabilir. İlk yıllarda Rusya’da ortaya çıkan RedBrowser adlı bir virüs, mesaj atma karşılığı para ödenen (premium number) bir numaraya mesaj atıyordu. Telefonuna virüs bulaşan kişi ay sonunda eve gelen fatura sonrasında durumu fark ediyor ama ödemek zorunda olduğu para karşılığı önemli bir mobil ders almanın dışında bir şey elde edemiyordu. Bu örnek mobil virüslerin bilgisayar virüslerine göre daha fazla can yakabileceğinin bir göstergesidir. Mobil operatörlerin gün geçtikçe cep telefonu üzerinden alışveriş yaptırmaları hatta “mobil cüzdan” gibi cep telefonunuzu para yerine kullandırmaya başlamaları kötülerin iştahını kabartıyor olmalı. Cep telefonu zararlı yazılımları sadece bir uygulama indirmek yoluyla değil size gönderilen bir multimedya mesajı (MMS) veya bluetooth bağlantısı sonucunda da telefonunuza gelebilir. Bu zararlı programların bazıları paranızı diğerleri ise kişisel gizliliğinizi elinizden alır. Ajan yazılımlar (spyware) tüm görüşmelerinizin ve mesajlarınızın üçüncü kişiler tarafından görülmesine yol açabilir. Tüm arkadaşlarınızın bilgilerini alıp onlara da saldırmaya başlar. Facebook ile ilgili yanlış bilinen gerçekler Arkadaşlık ve kişisel bilgi demişken Facebook ile ilgili yazmamak olmaz. Facebook ile ilgili yanlış bilinen ama yanlış bilinmesinde yarar olan bilgi ise Facebook’un kişisel bilgilerinizi ve resimlerinizi sattığıdır. Arkadaşlarını veya arkadaşlığı Facebook’ta arayanlar ülkeler sıralamasında ilk üçe oynayan bizler, çoğu zaman kişisel bilgilerimiz yanı sıra özel resimlerimizi de Facebook’ta pervasızca paylaşıyoruz. Facebook’un yeni değiştirilen işletme kuralları, ki eminim çoğunuz okumadınız, bu resimlerin hesabınızı kapatsanız bile Facebook tarafından istediği şekilde kullanılacağı ve hatta satılabileceği izlenimini yaratıyor. Siz suratınıza pasta bulaşmış doğum günü resminizin internette herkes tarafından görünmesine aldırmayabilirsiniz. Ancak Facebook’ta her zaman bu kadar masum resimler olmuyor. Son değişiklikten sonra kişisel bilgi, video ve resimlerinin satılacağını düşünenleri yatıştırma görevi günümüz en genç milyarderi Facebook kurucusu Zuckerberg’in kendisine düştü. Açıklamaya göre Facebook aslında bu resimleri satmayı planlamıyor. Ancak paylaşılan resimler diğer kullanıcılar ile ortak olması durumunda siz hesabınızı silseniz bile Facebook’ta var olmaya devam ediyor. Benim önerim bir yabancının görmesinden rahatsız olacağınız hiçbir kişisel bilgi, resim veya videonuzu paylaşmayın. Facebook ile ilgili söylentileri çıkaranların bazıları ise bundan çıkar sağlama peşindedir. Uzunca bir süredir ortada dolaşan elektronik postalarda ve hatta Facebook üzerinde açılan gruplarda yakında Facebook hizmetinin paralı olacağı söyleniyor. Aylık ücret için uydurulan rakamlar 4-15 Dolar arasında değişiyor. Facebook hayranlarına hizmetin ücretsiz kalabilmesi için girişimde bulunmaları söyleniyor. Hatta bu amaçla kurulan internet siteleri tanıtılıp ve bu siteye kayıt olmaları isteniyor. Amaçları bu sitelere gelenlerin bilgisayarına virüs yüklemek veya kişisel bilgilerine ulaşmak. Bu oyuna gelenler o kadar çok ki, olay Amerikan televizyon kanalları tarafından haber yapıldı. İster evde, ister okulda, ister işte olsun artık hayatımızın bir bölümü internette geçiyor. Tanıdık tanımadık herkes de orada, aynı Taksim İstiklal Caddesi gibi… O zaman nasıl ki İstiklal Caddesi’nde yürürken yan kesiciye, hırsıza karşı dikkat ediyorsanız, internette de gözünüz açık olsun. Özellikle küçük çocuklarınızı yalnız göndermeyin. 58 haber Vestel’in en büyük mağazası Türkiye’nin dayanıklı tüketim alanındaki teknoloji devi ve elektronik sektörünün ihracat şampiyonu Vestel, kardeş ülke Azerbaycan’ın başkenti Bakü’de dünya çapındaki en büyük mağazasını açtı. Sırada Almaata ve Tebriz var. Eren Ataman V estel, Orta Asya ve Ortadoğu ülkelerinde büyüme stratejisine Azerbaycan’ın başkenti Bakü’de açtığı yeni mağazayla devam ediyor. 1.000 metrekare genişliğindeki mağaza Vestel’in dünya çapındaki en büyük mağazası ve 58. exclusive showroom’u. Bakü’deki çok markalı mağazada Vestel’in beyaz eşya, elektronik eşya, ankastre, küçük ev aletleri ve diğer kategorilerdeki ürünlerinin yanı sıra Regal, Vestfrost, Finlux ve diğer grup markalarının ürünleri de satışa sunuluyor. Mağazada Taç ev tekstili ürünleri ile farklı markaların hazır mutfak, kamera, cep telefonu gibi ürün grupları da bulunuyor. Vestel’in en büyük mağazasının açılışında bir konuşma yapan Vestel Genel Müdür Yardımcısı Eren Ataman, “Yurt dışında Vestel markalı ürünlerimizi tüketicilerimizle buluşturduğumuz 1700’ün üzerinde satış noktamız var. Bunların en büyüğünü kardeş ülke Azerbaycan’da faaliyete sokmaktan gurur duyuyoruz. 2011 yılının sonuna gelmeden önce Almaata, sonra Tebriz showroom’larımızı açacağız” dedi. Sıradakiler; İran, Irak, Kıbrıs ve Kazakistan Türkiye’deki tüm ürün gamlarının Azerbaycan’da da olacağını belirten Ataman, Vestel’in bulunduğu her pazarda tüketim alışkanlıklarına ve ülkeye özel teknik koşullara uyumlu ürün sunma yeteneği ve kapasitesine sahip olduğunu; ürün boyutları, yıkama ve kullanma kapasitesi gibi yerel ayarlamaları rahatlıkla gerçekleştirebildiğini ekledi. Ataman, 2012’de İran’da beş, Irak, Kıbrıs ve Kazakistan’da ise ikişer Vestel showroom’unun faaliyete gireceğini açıkladı. Ekonomisi büyük oranda yer altı zenginliklerine ve enerji kaynağı ihracatına dayanan kardeş ülke Azerbaycan’ın küresel ekonomiye entegrasyon anlamında özellikle son yıllarda önemli hamleler gerçekleştirdiğini belirten Ataman sözlerine şöyle devam etti: “Azerbaycan’ın enerji, finans, turizm gibi sektörlerde yaptığı atılımla hızla geliştiğini, küresel pazarda gerek talep gerekse alım gücü anlamında yüksek bir potansiyele sahip olduğunu görüyoruz. Türkiye’nin bu pazarın dünyaya açılan kapılarından belki de en önemlisi olduğuna inanıyoruz. Bu anlamda Bakü’deki mağazamız iki ülke arasındaki ekonomik ilişkileri daha da geliştirmede önemli bir vesile olacaktır.” Vestel satışlarını her yıl bir öncekine göre yüzde 40 artırdı Vestel’in mağazalaşma çalışmalarının devam ettiği Orta Asya ve Ortadoğu ülkelerinde faaliyetlerinin sadece mağaza açmakla sınırlı kalmadığını vurgulayan Ataman, “Bu ülkelerdeki mağazalarımız, daha çok tüm ürünlerimizi ülke halkının beğenisine sunduğumuz bir platform konumunda oluyor. Asıl hedefimiz mağazalarımızın desteği sayesinde ülke genelinde ürünlerimizi en çok noktada satışa sunabilmek. Bu ülkeler Vestel ihracat haritasında çok önemli bir yer tutuyor. Son 5 yılda her yıl bir öncekine göre satışlarımızı en az yüzde 40 oranında artırarak yolumuza devam ediyoruz” dedi. Orta Asya ve Ortadoğu pazarlarında hızlı ama aceleci olmayan bir yol izlediklerini de sözlerine ekleyen Ataman, “Vestel olarak uzun vadeli, kalıcı, güvenilir bir marka olma vizyonu ve taahhüdüyle hareket ediyoruz. Bu stratejimizin bize uzun vadede sürdürülebilir ve hedeflerimize uygun pazar payları olarak döneceğine inanıyoruz. Bu ülkelerde ürün bazında değişiklik gösterse de ortalama yüzde 7-8 oranında önemli pazar paylarına ulaştık. Bu oran belli ürünlerde yüzde 10–12’ye kadar çıkıyor. Bu coğrafyada elde ettiğimiz pazar payı başarısında beyaz eşyanın payı yüzde 60, elektronik eşyanın payı yüzde 40 civarındadır. Vestel’in yurtdışı mağazalarında elde ettiği ciro bugün iç pazardaki rakamın yüzde 15’ini yakaladı” diye konuştu. Vestel’in artık tüm yatırımlarını tamamlamış, son teknoloji ile üretim yaparak güvenilir, dayanıklı ve kaliteli ürünleri tüketicilerine sunan uluslararası bir oyuncu olduğunu belirten Ataman, önümüzdeki dönemde gelişmekte olan ülkelerin yeni misyonlar üstlenerek ekonomik açıdan daha da büyüyeceğini, Türkiye’nin bu ülkelerde yapacak çok işi olduğunu ifade etti. Ataman ayrıca, Türkiye’nin konumu ve gelişmiş dünyayla entegrasyonu sayesinde gelişmekte olan bu ülkelerin ihtiyaçlarını karşılama konusunda tedarik ve lojistik anlamında batılı ülkelerden daha da avantajlı olduğunu söyledi. 59 Digital Signage yeniliği Digital Signage Touchscreen, tüketicilerin hayallerindeki mekanları ekrana taşıyor. Vestel mağazalarında hizmete sunulan teknolojiyle tüketiciler, kusursuz alışveriş öncesi hayallerindeki evi kendileri yaratabiliyor. T asarımı ve üretimi Vestel’e ait Digital Signage Touchscreen birkaç dokunuşla evin tüm köşelerini Vestel ürünleriyle yeniden yaratıyor. Vestel’in hizmete sunduğu Digital Signage Touchscreen uygulaması sayesinde müşteriler, satın almak istedikleri ürünlerin evlerinde nasıl duracağını dokunmatik dijital ekranlarda görerek karar verebiliyorlar. Vestel müşterileri Digital Signage Touchscreen’i kullanarak ürünlerle ilgili detaylı bilgi edinme, ürünleri 3 boyutlu inceleme ve güncel kampanyaları öğrenme imkanına da sahip oluyor. Digital Signage Touchscreen’e yüklü oyunlar ise Vestel müşterilerinin alışveriş keyfini ikiye katlıyor. Vestel Pazarlama Genel Müdür Yardımcısı Mert Gürsoy, Digital Signage Touchscreen’in Vestel’in geniş ürün gamını sergilemede oldukça işlevli olacağını belirterek “Dost teknoloji Vestel olarak, markamız ve ürünlerimiz hakkında müşterilerimizi bilgilendirmeyi, onlara kusursuz bir tüketici deneyimi yaşatmayı en önemli misyonlarımızdan biri kabul ediyoruz. Digital Signage projesini de bu amaçla geliştirdik. Kullanıcılar mağazalarımızı ziyaret ettiklerinde sadece ürünlerimizi incelemekle kalmayacak, bu ürünleri evlerinde nasıl konumlandıracaklarını, farklı ürünlerin çeşitli kombinasyon ve tasarımlarda nasıl duracağını görsel olarak canlandırabi- lecekler. Böylece tüm Vestel müşterilerine kusursuz alışveriş deneyimi yaşatacağız” diye konuştu. Projenin şu an 200 Vestel mağazasında başladığını belirten Gürsoy, önümüzdeki dönemde bu sayıyı artırmayı ve Digital Signage’ın sunduğu faydaları daha da çeşitlendirmeyi amaçladıklarını belirtti. Digital Signage Touchscreen avantajları • İnteraktif ürün tanıtım modülü: Kullanıcılar bu modül sayesinde marka ve ürünler hakkında bilgi edinip yeni uygulamalarla kendilerine en uygun çözümleri bulacaklar. • Web site entegrasyonlu canlı ürün kataloğu: Bu bölümde kullanıcılar bir görevliye ihtiyaç duymadan tüm ürünler hakkında detaylı bilgi edinip son reklam filmlerini rahatlıkla izleyebilecekler. • Güncel kampanyalar modülü: Kullanıcılar bu modülde yer alan çeşitli videolar ve reklam filmleri sayesinde Vestel kampanyalarıyla ilgili bilgilere ulaşabilecekler. Böylece ihtiyaçlarına uygun indirim ve fırsatları bulma şansı yakalayabilecekler. • Mağaza aktiviteleri için oyunlar: Bu bölümde, mağaza içinde farklı noktalarda yapılacak aktivitelerle ilgili oyunlar yer alacak. Böylece kullanıcılar hem bilgi alacaklar, hem de eğlenecekler. • Üç boyutlu ürün sunumu: Kullanıcılar tüm Vestel ürünlerini 3 boyutlu olarak görebilecek, hotspotlara dokunarak kolayca detaylara ulaşabilecekler. 60 haber Tüm televizyonlar akıllı olacak İnternet ve televizyon 50’ye yakın farklı içerikle Vestel Smart TV’de buluştu ve dünyanın ilk internet televizyonu üreticisi Vestel, Smart TV’yi satışa sundu. Bu ürün, televizyon izleme alışkanlığına yeni bir boyut kazandırıyor. V Salt CNN Türk, NTV, Habertürk gibi haber televizyonlarından ATV, Kanal D, Show TV gibi kanallara ve bunların yerli içeriklerine, TTNET Müzik gibi müzik portallerinden sehirfirsati.com gibi alışveriş ve fırsat sitelerine kadar 50’ye yakın yerel içerik sağlayıcıyı bu portalde buluşturduklarını ve yenilerini eklemeye devam edeceklerini ifade etti. estel’in yeni LED televizyonu Smart TV, portalinde barındırdığı 50’ye yakın içerik sağlayıcı ile televizyonda son teknoloji olan internet TV’lerin yerel adresi olmayı hedefliyor. Vestel Smart TV, müzik sitelerinden sosyal medyaya, alışveriş ve fırsat sitelerinden video paylaşım kanallarına, bankaların internet şubelerinden bahis sitelerine bugüne kadar internet üzerinden ulaşılan birçok farklı içeriğe televizyondan erişim sağlıyor. Vestel Smart TV sahipleri normal yayın akışı sırasında kaçırdıkları televizyon programlarını da diledikleri zaman izleme imkanına sahip oluyor. Vestel Genel Müdür Yardımcısı ve Türkiye IPTV Derneği Genel Başkanı Metin Salt “Vestel olarak gerek kullanışlı ara yüzü gerek içeriği ile yerelleşmiş global bir teknoloji yarattık, bu sayede yerli kullanıcıya zengin yerel içerik sağlayacağız” diye konuştu. Salt, bu ürün segmentinde LCD TV’deki pazar paylarına paralel bir pay tutturmayı ve gelecek 4 yıl içinde Smart TV satışlarını yüzde 100 artırmayı hedeflediklerini söyledi. Vestel Smart TV’lerin ekstra bir cihaza gerek duymadan ücretsiz servis ve kolay internet sağlayacağını belirten Salt, Vestel’in 2012’de üreteceği televizyonların yüzde 50’sinin, 2013 yılından itibaren ise yüzde 100’ünün Smart TV olacağını söyledi. Salt, “Geleneksel eğlence araçlarımızdan televizyon saltanatını internete kaptırmamak adına yenilenmeye ihtiyaç duyuyor. Bu yenilenme hareketinde internetle daha sıkı bir dostluk kurması, internetin sağladığı özgürlüğü vaat etmesi gerekiyor. Nasıl ki TV kanalları internet ortamını kullanıyorsa, web siteleri de televizyonu büyük ekrana kavuşma şansı olarak görüyor” dedi. İnternet televizyonculuğunun pazar büyüklüğüne bakıldığında bu değişimin daha iyi anlaşılabi- leceğini belirten Salt, geçen yıl dünyada satılan televizyonların yaklaşık yüzde 20’sinin internet özelliğine sahip Smart TV’ler olduğunu, bu oranın 2015 yılında yüzde 65 ila 70 arasında olmasını ve Smart TV satış adedinin 140 milyonu geçmesini beklediklerini söyledi. Salt, ayrıca Vestel’in dünyanın 3. büyük TV üreticisi olduğunu ve Türkiye televizyon pazarında liderliğe oynadıklarını vurguladı. Türk dizileri Ortadoğu’ya Vestel Smart TV ile ulaşacak Vestel Smart TV, klavye ve mouse’a ihtiyaç duymadan tek bir tuşla binlerce filmi, normal yayın akışı sırasında kaçırılan diziyi, milyonlarca farklı videoyu ulaşılır kılacak. Ürün, sunduğu geniş müzik arşiviyle televizyonu bir müzik istasyonuna dönüştürürken kullanıcıların en güncel haberleri, hava ve para durumlarını takip etmesini ve online bankacılık işlemlerini yapabilmesini sağlayacak. Ayrıca birçok farklı indirim ve kampanya fırsatı da Smart TV kullanıcılarının ellerinin altında olacak. Yakın tarihte portalde bir o kadar daha içerik sağlayıcıyı kullanıcılara hizmet vermek üzere bir araya getireceklerini söyleyen Salt, sözlerine “Sağladığımız çeşitli yerel içeriklerin yanı sıra Facebook gibi dünya üzerinde yüz milyonlarca insanın kullandığı platformları da Türkçe sunarak ‘yerli kullanıcıya yerel içerik’ sağlıyoruz. Ayrıca portalimizde sunduğumuz yerli içeriği büyük rağbet gördüğü yakın coğrafyada da erişilebilir kılacağız. Ortadoğu ülkelerindeki kullanıcılarımız, çok sevdikleri yerli dizilerimizi tekrar tekrar izleyebilecekler. Böylece teknoloji ihracının yanı sıra kültür ihracına da öncülük ve hizmet etmiş olacağız” diye devam etti. Geleceğin televizyonu Vestel’de Salt, internet televizyonculuğunun dünyada ilk örneğini, henüz kavram bile yeniyken 2002 yılında Microsoft işbirliğiyle Vestel‘in ürettiğini hatırlatarak sözlerini şöyle tamamladı: “Henüz ağ erişim hızının ve yaygınlığının yeterli olmadığı ve tüketici talebinin oluşmadığı bir dönemde Web TV adını verdiğimiz bu ürünü Amerika’da kurulan 30 kişilik bir Ar-Ge ekibi ile tasarlamış ve Manisa’da üretmiştik. Zamanının önünde olan bu girişimlerimizden elde ettiğimiz deneyimleri şimdi günümüze taşıyarak Vestel Smart TV ürün ailesi altında topluyoruz. Vestel olarak Smart TV’lerin dünya ve Türkiye pazarında hızla yayılacağını ve kullanıcı alışkanlıklarını kökten değiştireceğini öngörüyoruz. Bu değişimin sağlıklı yaşanabilmesi için Smart TV ürün segmentinde hem lider rolü üstleneceğiz hem de içerik ve uygulama gibi alanlarda yatırımlar yapacağız. Müşterilerimizin önüne teknoloji, servis ve içeriğin bir bütünlük içinde gelmesini sağlayacağız.” 62 hobi Haber: Pelin Kurt Yeni nesil Hezarfenler... Vestel Savunma Sanayi Tasarım Lideri Murat Yüksel ve İş Geliştirme Lideri Gökhan Koyuncu, “İnsansız Hava Aracı Geliştirme” projesinde çalışıyor. Yaptıkları işi çok seven Yüksel ve Koyuncu’nun gökyüzüne olan tutkuları hava aracı tasarlamakla sınırlı değil. İkili, aynı zamanda başarılı birer paraşüt sporcusu. 63 İ nsan hayata karşı tutkuları ve istekleri olan bir varlık. Sürekli bir şeyler yapmak istiyoruz ancak çoğu zaman isteklerimizi çeşitli bahanelerle erteliyoruz. Vestel Savunma Sanayi Tasarım Lideri Murat Yüksel ve İş Geliştirme Lideri Gökhan Koyuncu ise bunun tam tersi iki örnek. Onlar her fırsatta paraşütlerini sırtlayıp atlayışa giden ve kendilerini bu sporda geliştirmeye çalışan iki paraşütçü. Öyle ki, bu azim ve başarılarından ötürü Türkiye Milli Paraşüt Takımı aday kadrosuna seçilen 10 kişi arasına girdiler. Yüksel ve Koyuncu, serbest paraşütün birçok dalıyla ilgileniyor ve sürekli farklı şeyler deniyor. Şimdiye kadar Türkiye ve Rusya’nın çeşitli yerlerinde 300’e yakın atlayış gerçekleştirdiler. Kendilerini gösteri atlayışları konusunda ilerletmek isteyen bu iki arkadaş, önümüzdeki günlerde Amerika’da bigway formasyon ve Fransa’da wingsuit eğitimi almayı hedefliyor. Şimdiden çeşitli yerlerden gösteri atlayışı için teklifler almaya başladılar bile. Z: Paraşüt sporuna ilginiz nasıl başladı? Murat Yüksel (M.Y.): Gökhan “Paraşüt kursuna gideceğim, var mı gelen?” dedi, her zamanki gibi “Ben varım” dedim. Kurs bittiğinde bu spora devam edeceğim belliydi. Gökhan Koyuncu (G.K.): Kendimi bildim bileli uçmak istiyordum, paraşüt ile atlamak da uçmaya en yakın olan şey. Onun için başladı diyemem, hep vardı diyebilirim. Z: Bu alanda kendinizi nasıl geliştirdiniz? Nerede eğitim aldınız? M.Y.: İlk eğitimimizi Türk Hava Kurumu’nda aldık, ilk üç sene sadece orada atlayış yaptık. A ve B lisansları ile gösteri atlayışı eğitimlerimizi tamamladık. Son iki senedir Rusya’da çeşitli eğitimlere gidiyoruz. Bir yandan da THK’da atlayış ve eğitimlere devam ediyoruz. G.K.: THK ile başladım. Neredeyse Türkiye’deki tüm paraşütçüler bu şekilde başlamışlardır. Daha çeşitli dallarda ve hızlı ilerleyebilmek için bu günlerde yılda bir iki kere yurt dışına kamplara gidiyoruz. Z: Paraşüt sporunun birçok çeşidi var. Siz hangisi ya da hangileriyle ilgileniyorsunuz? M.Y.: Formasyon skydiving, bigway formasyon ve wingsuit atlayışları ile ilgileniyoruz. G.K.: Serbest paraşüt içerisinde birçok dal var. Düşerken ve paraşüt açılmadan yapılanlar daha çok ilgimi çekiyor. Dört kişiyle havada arka arkaya kaç değişik şekilde tutuşabilirsiniz diye bir dal mesela, bununla havadaki hareket kabiliyetin gelişiyor. Şu an, havada 20 kişi tutuşup iki üç hareket yapabilir hale geldim. Diğer taraftan kolların ve bacakların arasındaki kanatla ileri doğru uçtuğumuz wingsuit var. Buna da bu yaz başladık, çok eğlenceli. Ayrıca microlight, tandem yamaç paraşütü gibi hava araçlarından da atladık, şimdilik geriye balon kaldı. Bir de rüzgar tünel meselesi var ki o da bambaşka bir dünya, girdiniz mi çıkmak istemiyorsunuz. Murat Yüksel, Gökhan Koyuncu Z: Şimdiye kadar nerelerde, kaç atlayış yaptınız? M.Y.: 300’e yakın atlayışım var. Çoğu Moskova yakınlarında DZ Aerograd’ta. G.K.: Atlayış sayım 300’e geliyor. Ankara, Efes, Manavgat, Ölüdeniz, Babaeski, Moskova, Stavanger’de atlayışlar yaptım. Z: Paraşütle atlayış yapmak nasıl bir duygu? Neler hissediyorsunuz? M.Y.: Sanıldığı kadar heyecanlı değil, daha çok eğlenceli, en azından bir süre sonra böyle oluyor. Atlayışta ne hissettiğimi anlatmam çok zor. G.K.: Müthiş bir duygu ama daha tam nasıl tarif edebileceğimi bilemiyorum. Merak edenlere denemelerini tavsiye ederim, hiç bir şey bilmeyen biri yarım günde emniyetli bir şekilde tadına bakabilir. Z: Türk Milli Paraşüt Takımı aday kadrosuna seçilen 10 kişiden ikisi de sizsiniz. Siz mi başvurdunuz, yoksa size mi teklif geldi? Seçilmenizde neler etkili oldu? M.Y.: Son zamanlarda oldukça aktiftik, çok atlayış yaptık ve tekniğimizi ilerletmek için çok zaman, çaba ve para harcadık. THK bu seneki takımı amatörlerden (hocalar, askeri personel 64 hobi “Paraşütle atlamak müthiş bir duygu. Merak edenlere denemelerini tavsiye ederim, hiçbir şey bilmeyen biri yarım günde emniyetli bir şekilde tadına bakabilir.” “Günden güne ilgi büyüyor” Z: Türkiye’de bu spora ilgi var mı? M.Y.: Türkiye’de yakın zamana kadar herkese açık kurslar bulunmadığından, serbest paraşütçülük sınırlı sayıda insana ulaşıyordu. Altı sene önce, THK herkese açık kurslar düzenlemeye başladı ve bizler gibi birçok kişi bu sporla ilgilenmeye başladı. Günden güne ilgi büyüyor. G.K.: Serbest paraşütçülük son beş yıl içerisinde çok gelişti. Tek tük kişilerin yaptığı bir spordan şimdilerde hatırı sayılır bir sporcu sayısına ulaştık. Alt yapı da yavaş yavaş gelişiyor. Önümüzdeki beş yılda ise inanılmaz şekilde artış olmasını bekliyorum. Eğitim kalitesi ve hızı da önemli ölçüde arttı. Şu anda paraşütçü olmak istiyorum derseniz 10 gününüze mal olur. Sonrasında kendi başınıza atlayabiliyorsunuz. dışındaki kişilerden) karma olarak kurma kararı alınca, aday kadroya çağırıldık. Bu bizim Türkiye’deki en iyi paraşütçüler olmamız anlamına gelmiyor tabii ki ama aday kadroya çağırılmak bile yeterince güzel. İş yoğunluğumuz gereği biz bu kampa katılamadık. G.K.: Son yıllardaki ilerlememiz dikkate alınarak seçmelere çağırıldık. Zaten THK’nın gösteri atlayışlarına çağırılıyorduk. Fakat hem milli kampa hem de yarışmaya gidemedik. Çünkü yarışma aşağı yukarı bir aylık bir süre alacaktı. Bu işi hobi olarak yaptığınızda sınırlamanız oluyor. Normalde milli takım seviyesinde paraşütçüler mesai gibi atlayış yapıyorlar. Aslında bir gösteri takımı kurabiliriz. Hali hazırda Erzincan, Ankara ve Ölüdeniz’e gösteriler için çağırıldık. Siparişini verdiğimiz kuş adam elbiseleri de gelince görülmeye değer atlayışlar yapıyor olacağız. Z: Eğitimlerinize nerelerde devam edeceksiniz? M.Y.: Kendi hedeflerimiz doğrultusunda iki ana çalışmamız var. Biri bigway formasyon olarak adlandırabileceğimiz, havada 100, 200 kişiden oluşan büyük gruplar oluşturma çalışması. Önümüzdeki yaz Amerika’da bir “100 way” kampına katılmayı planlıyoruz. Bu kamplara katılmak için bilinen hocalarla daha küçük gruplarla birlikte çalışmış olmanız ve hocanın referansı ile başvurmanız gerekiyor. Biz bu aşamayı Rusya’da hallettik. Dünyaca ünlü koçlarla çalışıp hazır hale geldik. Referansımız tam. Bunu dışında eğitimlere Rusya ve Selçuk THK’da devam ediyoruz. Arada sırada sağda solda eğlencelik atlayışlar yapıyoruz. En son Ölüdeniz’in sezon kapanışında yamaç paraşütünden gösteri atlayışı gerçekleştirdik. G.K.: Hep yeni şeyler yapmak istiyoruz, bunun için Amerika’ya havada 100’lü tutuşma eğitimine gitmeyi planlıyoruz. Rüzgar 65 Denemekte fayda var! Z: Paraşüte başlamak isteyenlere neler tavsiye edersiniz? M.Y.: Herhangi bir eğitim almadan önce, THK Selçuk Havaalanı’nda bulunan DZ Efes’e gidip bir tandem atlayışı yapmalarını tavsiye ederim. Bu atlayışta sizi iki kişilik bir paraşütle, uzman bir kişiye bağlı olarak atlatıyorlar. Tandem atlayış için herhangi bir eğitim almanıza gerek yok, paraşütçülüğün tadına bakıp karar vereceğiniz bir atlayış. Bu atlayışı yapıp paraşütçülüğe devam etmeye karar verirseniz, Selçuk’ta geri kalan tavsiyeleri veririz. G.K.: Etrafımızdan birçok kişi paraşütü denedi ve bu spora başlayanlar oldu. Bunun ilk adımı misafir olarak bir atlayış. THK’ya gelip tadına bakmak gerekiyor, severseniz devam edersiniz. tünelindeki kabiliyetlerimizi geliştirmek için en uygun yer Rusya. Wingsuit eğitimi için de Fransa’ya gideceğiz. Şimdiden önümüzdeki yaz dolu görünüyor. Z: Mesleğiniz ve paraşüt tutkunuzun birbirine yakın oluşu bir tesadüf mü? M.Y.: Paraşütün dışında birçok doğa sporuyla ilgileniyorum. Ama paraşütçülükten öğrendiğim birçok şeyin meslek hayatıma katkıları oluyor. G.K.: Benim için tesadüf değil. Havacılık insanın içine işliyor ya da zaten insanın doğal bir parçası, hangisi doğru bilemiyorum ama sonuçta bir yaşam sekline dönüşmüş. Çocukluğumdan beri rüyamda uçardım, belki herkes uçuyor; ben sadece bunun peşinden gidiyorum. Yaptığımız uçak uçunca da ben uçuyormuşum gibi oluyor, kendim kuş adam elbisesiyle uçunca da. Z: Bu sporu yapmak için nasıl vakit buluyorsunuz? Ne kadar zaman ayırıyorsunuz? M.Y.: Biz hafta sonu sporcusuyuz. Cuma akşamı yola çıkar hafta sonu paraşütçülük yapar, Pazar akşamı ya da Pazartesi sabahı Ankara’ya döneriz. Bunu dışında yıllık izinler, bayram tatilleri gibi ne kadar tatil varsa bu doğrultuda değerlendiriyoruz. Ömrümüz yollarda geçiyor anlayacağınız. G.K.: Aslında herkes kadar boş vaktimiz var ve bu vakitleri mümkün olduğunca bu işe ayırmaya çalışıyoruz. Hafta sonları, yıllık izinler, bayram tatilleri… Sırtımıza paraşütü alıp atlayacak yerlere doğru koşuyoruz. Z: Bu hobinin size ne gibi katkıları oluyor? M.Y.: Bir insanı olduğu insan yapan uğraştığı işlerdir. Bu mesleki olarak da böyle hobi olarak da böyle. En başta eğleniyorum. Paraşütçülük çok teknik bir iştir, bedenimi ve beynimi geliştiriyorum. Bu spor kişiye, sakin olmayı, sabrı, grup çalışmasını, arkadaşına güvenmeyi ve hayatının kıymetini bilmeyi de öğretiyor bir yandan. G.K.: Sevdiğim bir şeyi yaptığım için mutlu oluyorum. Sanırım en büyük katkısı bu, insani genç tutuyor. Bir yandan da hayatın anlamını sorgulamanızı sağlıyor, o da güzel bir şey. Bir de aslında bu işin peşinde başkalarının da olduğunu görünce seviniyor, o insanlarla tanışınca mutlu oluyorsunuz. O kadar çok kişi olmadığı için bir aile gibiyiz. Z: Paraşüt dışında başka neler yapıyorsunuz? M.Y.: Mağaracılık, scuba diving, kayak ve bisiklet sporları ile ilgileniyorum. G.K.: Tabii ki var. Üniversite yıllarında mağaracılığa ilgimiz vardı. Onun dışında salsayı seviyorum, insanı genç tutmanın diğer bir yolu. 66 gezi Dağlar ülkesi: Nepal Zorlu Enerji Grubu Kurumsal İletişim Bölümü’nden Hakan Karan, Himalayaların eteklerinde yürüdü, Katmandu’nun keşmekeşinde kayboldu ve Nepal izlenimlerini Zorlu Dergi için yazdı. Her kapıyı açan sihirli kelime: Namaste! “Namaste”, Hindistan ve Nepal’de çok önemli bir kelime. Çünkü Nepalliler yolda karşılaştığında, girerken, çıkarken, gelirken, giderken, sabah uyandıklarında, gece yatarken, teşekkür ederken, sürekli namaste diyorlar. Sanskrit dilinde “namas, eğilmek”, “te, sen” demek. Namaste senin önünde saygıyla eğilirim anlamına geliyor. Acemi turist gibi görünmek istemiyorsanız, onlar gibi şu şekilde telaffuz edin: “Namasteeiiyy.” Tam olarak böyle söylerseniz, sizi yılda birkaç kere Nepal’e gelen biri sanıp kendilerine daha yakın hissedebilirler. D ünya en iyi yürüyerek geziliyor. Nepal ve Katmandu gezisi bunu bana bir kez daha kanıtladı. İster ülkenin kuzeyi boyunca neredeyse her yerden görünen 7-8 binlik zirveleri izleyerek dağlarda; ister kentlerdeki meydanların, tapınak ve stupaların çevresinde yürüyün, Nepal mutlaka yürüyerek gezilmesi gereken bir ülke. Nepal hep gitmek istediğim bir ülkeydi. O yüzden bu gezi benim için başından sonuna çok heyecan verici geçti. Sıcak bir Kasım sabahında Katmandu’ya ulaştık. Katmandu’nun merkezinde, Thamel’de iki kişi gecelik 15 Dolar’a gayet geniş ve banyolu bir oda tuttuk. Adını bile bilmeden yerleştiğimiz otelden hemen kendimizi dışarı attık. Yalnızca altı günümüz ve gideceğimiz çok yer vardı. Konaklama tesisleri ve restoranların tamamına yakını Thamel’de bulunuyor. Şehrin kalbi burada atıyor diyebilirim. Tam bir alışveriş cenneti. Mağazalar, etnik objelerle dolu tezgahlar, yeme-içme, oteller ve gece hayatı konusunda şaşırtıcı derecede zengin bir bölge. Kentte dolaşırken hangi mağazaya bakacağınızı şaşırıyorsunuz. Doğa sporlarıyla uğraşanlar Nort Face markasını bilir. Burası Nort Face’in anavatanı, ama hepsi sahte. Orijinallerinin üretildiği fabrikalardan çıktığı için logo sahici gibi duruyor. Everest’e çıkmayı düşünmüyorsanız her türlü işinizi görür. Çantalar, ayakkabılar, pantolon ve montlar sudan ucuz… Alışverişi son güne bırakıp Thamel’in caddelerinde üzerimize üzerimize gelen taksiler, motosikletler, bisikletler ve rikşalardan kurtulmaya çalışarak ilerledik. Rikşa, hem kısa mesafeler Annapurna II (7.939 metre) 67 Hakan Karan Konaklama ve şehir içi ulaşım Katmandu Havaalanı’ndan çıkarken binanın içinde solda bir turizm danışma bürosu var. Resmi bir danışma masası gibi dursa da oradaki görevliler size kendi istediği ya da komisyon aldığı otelleri pazarlamaya çalışıyor. Katmandu’da dünyanın en ucuz otel odalarını bulmak mümkün. Katmandu’nun turizm merkezi Thamel’de otellerin geceliği 2 Dolar’dan başlıyor, 100 Dolar’a kadar çıkabiliyor. Ben burada otel, restoran ya da bar ismi vermeyeceğim, rehber kitaplarda hepsi var. Yalnızca Kathmandu Guest House’u söylemeden geçemeyeceğim. Thamel’de konaklamak için güzel ve çok tercih edilen bir tesis. hem de 40 kilogram ağırlığındaki Nepallilerin bisikletin arkasına oturan iki yetişkini pedal gücüyle nasıl taşıdığına şaşırmak için ideal bir ulaşım aracı. Sürücüsüne “rikşawallah” deniyor. Üç büyük meydan Thamel’deki ilk gezi durağımız Durbar Meydanı. Rikşayla beş dakikada 100 Rupi’ye gidiliyor. Katmandu’da üç büyük meydan var. Hepsinin de adı Durbar. Durbar meydanları Katmandu, Patan ve Bhaktapur’un orta yerindeki turizm alanları. Şimdi burada Yüce Manjushri’nin büyülü kılıcıyla dağları yarıp suları boşalttıktan sonra ortaya çıkan ilahi topraklara insanlar yerleştirerek vadideki üç kenti, Katmandu, Patan ve Bhaktapur’u kurduğunu anlatmayacağım. Buna derginin sayfaları yetmez. Önereceğim rehberlerden bu bilgileri edinebilirsiniz. Katmandu Durbar, Thamel’e yürüyerek 15 dakika mesafede. Durbar’ı bir uçtan diğer uca iki dakikada yürümek mümkün. Ancak bu o kadar kolay değil. Çünkü aynı alanda 40’tan fazla tapınak, birkaç saray, sayısız heykel ve sütun yer alıyor. Tüm bunların arasında binlerce insan, turist, araba, bisiklet, taksi, hatta inek var. Korkmayın, size de bir yer bulunur. Biz zamanımız az olduğu için hızlı gezdik. Her bir meydana bir gün ayırsanız bile hiç sıkılmadan, bolca fotoğraf çekerek gezebilirsiniz. Fotoğraf konusunda önemli bir husus, özellikle rahiplerin ve kadınların fotoğrafını çekmeden önce izin almanız gerektiği. En iyisi fotoğrafını çekmek istediğiniz kişi kim olursa olsun sormak. Bazıları fotoğraf karşılığında para istiyor. 20 Rupi verebilirsiniz. Ben Türkiye’den götürdüğüm lolipop şekerleri, fotoğraf karşılığında çocuklara hediye ettim. Çocuklar bu tür şeylerden çok hoşlanıp hemen poz veriyor. Durbar’ı gezmeyi üç saatte bitirdik. Akşam ise Thamel’in renkli gece hayatını keşfettik. Yemek konusunda seçici ve hassassanız şanslısınız. Katmandu’da yerel yemekler dışında dünya mutfağı alternatifleri zengin. Şehir genel olarak çok kalabalık ve gürültülü. Trafikteki her araç korna çalarak ilerliyor. Korna Hindistan’da olduğu gibi burada da direksiyon kadar doğal bir mekanizma. Katmandu’nun pis ve sağlıksız bir kent olmadığını göreceksiniz. Hava kirliliğini saymazsak tabii. Yoğun trafikte cam açık ilerler- 68 gezi Özellikle sıkı yürüyüşçüler ve dağcılar için Nepal tam bir cennet. Dünyadaki 14 adet 8 bin metrelik zirvenin 10’u Nepal sınırları içinde. Annapurna, Everest gibi dağların ana kamplarına iki-üç hafta süren yürüyüşler düzenleniyor. Kondisyonu ve kamp malzemesi olan herkes, seyahat acentalarını kullanabilir. Ulaşım Nepal’e Türkiye’den direkt uçuş yok. Bahreyn, Doha, Dubai ya da Hindistan üzerinden aktarmalı uçmak mümkün. Başkent Katmandu’ya Hindistan’ın Delhi ya da Varanasi şehirleri üzerinden çok sayıda uçuş var. Karayoluyla ya da motosikletle gitmek isteyenler Nasuh Mahruki’nin “Everest, Himalayalar ve Ötesi” ya da Özcan Yurdalan’ın “Sarı Otobüs 4: Nepal Yolculuğu” kitaplarını mutlaka okumalı. Nepal’e Çin (Tibet) ve Hindistan’dan karayoluyla girmek de mümkün. Zaten havaalanında ya da sınırlardaki kontrol noktalarında geldiğiniz için sizi neredeyse yanaklarınızdan öpecek gibi duran güler yüzlü görevliler var. İyi tarafı, vize için gezi öncesi uğraşmıyorsunuz, tüm vizeler ülkeye girerken kapıda alınıyor. Bir adet fotoğraf gerekiyor. Ben eşimin işi nedeniyle bir süredir yaşadığı Bangladeş’in başkenti Dhaka üzerinden uçakla gittim. Acılı-kokulu ve ne olduğunu asla anlayamadığınız Hint yemeklerinden hoşlanmıyorsanız, buralardan giden uçaklarda ikram edilen yiyeceklerden uzak durun derim. Katmandu’ya uçakla nereden gelirseniz gelin, havadayken dağ fotoğrafı çekmek istiyorsanız uçağın sol tarafındaki koltuklardan yer alın. ken yuttuğunuz karbonmonoksiti üç kere Everest’e çıkıp inseniz atamazsınız ciğerlerinizden. Nepal’de mutlaka görmeniz gereken yerler Nepal’i tarihiyle, insanıyla, kültür hazineleriyle ve dağlarıyla yaşamak istiyorsanız en az 10 gün ayırmalısınız. Thamel’de konaklayıp yakın çevredeki tapınakları, şehirleri ve dağ köylerini günübirlik gezebilirsiniz. Size örnek bir Nepal gezi programı çıkardım. Ancak detaylara önem veren bir fotoğrafçıysanız, bu süreleri iki ya da üçle çarpın. Çünkü özellikle Katmandu ve yakın çevresinde her metrekareden en az 10 fotoğraf çıkıyor. 1. gün: Thamel Çarşı, Durbar Meydanı, Narayanhiti Müzesi (16:00’da kapanıyor) 2. gün: Swayambhunath Tapınağı (maymunlu tapınak), Pashupati Tapınağı (ölülerin yakıldığı yer), Bouddhanath Stupası (Buda’nın gözüne bakarak etrafında tur atılan kutsal mekan) 3. gün: Patan Durbar Meydanı ve sokaklar, Bhaktapur Durbar, Taumadhi ve Duttatraya meydanları 4. gün: Nagarkot. Burası 2000 metrede bir dağ köyü. Everest silsilesini izleyebileceğiniz bir nokta. Yakın çevredeki köylere yürüyüş yaparsanız bir gün daha kalabilirsiniz. 5. gün: Pokhara (otobüsle) 6. gün: Phewa Gölü’nde sandal sefası (Mutlaka kürekçi isteyin, yorucu oluyor.), Bahari Tapınağı, Barış Stupası (Bir saat tırmanıyorsunuz ama değer.) 7. gün: Sarangkot Dağ İstasyonu (Yerel bir rehberle enfes dağ manzaraları eşliğinde köyler arasında yarım günlük bir yürüyüş yapabilirsiniz.), Dağcılık Müzesi, Pokhara Müzesi, Old Bazaar (Şart değil, pek old bir tarafı kalmamış.) 8-9. gün: Chitwan Milli Parkı’nda safari 10. gün: Katmandu’ya dönüş Doğa sporları için bir cennet Özellikle sıkı yürüyüşçüler ve dağcılar için Nepal tam bir cennet. Dünyadaki 14 adet 8 bin metrelik zirvenin 10’u Nepal sınırları içinde. Annapurna, Everest gibi dağların ana kamplarına iki, üç hafta süren yürüyüşler düzenleniyor. Kondisyonu ve kamp malzemesi olan herkes katılabilir. Bunun için seyahat acentalarını kullanabilirsiniz. Pokhara burada kelimelerle anlatamayacağım kadar güzel, romantik bir göl kasabası. Oturduğunuz yerden Annapurnaların 7-8 bin metre yüksekliğindeki zirvelerini izleyebilirsiniz. Bisiklet kiralayabilir, dağlarda yürüyüş, yamaç paraşütü, rafting, bungee jumping yapabilirsiniz. Tam bir doğa sporları merkezi. Yürüyüş için zamanınız varsa iki gece üç gün süren bir program- 69 la Poon Hill’e gitmenizi tavsiye ederim. 3 bin 200 metre yüksekliğinde ve dev zirvelere çok yaklaştığınız bir seyir terası adeta. Pokhara’ya Katmandu’dan otobüs ve uçakla ulaşılabiliyor. En azından gidişi kesinlikle otobüsle yapmalısınız. Yalnızca 200 kilometre olan yol tam sekiz saat sürüyor. Ama otobüs şoförlerinin çok ileri sürüş tekniklerini ve yoldaki güzel manzaraları izlemek için değer. Zamanın nasıl geçtiğini anlamıyorsunuz bile. Aynı yolu uçakla 20 dakikada dönüyorsunuz. Pokhara’ya giden otobüste yerinizi ön sıralardan ve mutlaka sağ taraftan alın. Fotoğraf açısından daha güzel. Pokhara’ya giden birkaç otobüs var. En ünlüsü Green Line, kişi başı 10 Dolar. Biz 18 Dolarlık bir turist otobüsünü tercih ettik. Fiyata yolda bir yemek de dahil. Yemekten bir çatal bile yiyemedik ama olsun, otobüs lükstü. Biletler klimalı diye satılıyordu, başımızın üstündeki tavanı delip içine küçük vantilatörler monte etmişler. Görmelisiniz. Chitwan Milli Parkı, yabani hayatı görmek için muhteşem bir yer. Everest tarafındaki zirveleri izlemek içinse Katmandu’ya dört saat uzaklıktaki Daman’a gidebilir, 1 gece konaklayabilirsiniz. Ana kamp yürüşlerine zamanınız yok ama dağlara yaklaşmak, dünyanın en ünlü dağcıları ve şerpalarla (zirve çıkışlarına rehberlik yapan yerel halk) karşılaşmak istiyorsanız Katmandu’dan uçakla Lukla’ya ve buradan da yarım günde yürüyerek Namche Bazaar’a ulaşabilirsiniz. Burada saymadığım başka milli parklar ve gezilesi görülesi yerler elbette var. Geriye kalanlar artık sizin zamanınıza ve bütçenize bağlı. Söylemediğim ünlü bir tapınak var: Lumbini. Burası Buddha’nın doğum yeri kabul ediliyor. Bir de Katmandu’dan yapılan 1 saatlik dağ uçuşları var. 160 Dolar’a Everest’in zirvesine dokunacak kadar yaklaşabilirsiniz. Nepal’de görülecek o kadar çok yer var ki, her yeri görmeye aylar yetmez. Kentler, kutsal mekanlar, tapınaklar, özgün mimari eserler ve anıtlarla doludur... Dağlara çıkacak olursanız sayısız yürüyüş rotası, 8 bin metrelik zirvelerin eteklerinde kamp alanları, göllerde kano, azgın nehirlerde rafting, yamaç paraşütü gibi doğa sporları için seçenek bol. Milli parklarında yapacağınız safariler ise unutulmaz anılarla dolu geçer... İşte böyle. Gittiğim için çok mutlu olduğum, yaşamaktan keyif aldığım, hayatım boyunca defalarca daha gitmek istediğim, renkleriyle, kokularıyla, trafiğiyle, dağları ve insanlarıyla unutulmaz bir ülke Nepal... Başka bir Nepal yazısında buluşuruz umarım. Bir sonraki hedefim Everest ana kamp. 5 bin 545 metrede çadır kuracağım. Bizim Ağrı’nın zirvesinden daha yüksek. Hadi bakalım inşallah... Aklınızda bulunsun • Nepal’e gitmeden önce rehber kitaplardan mutlaka alın. Lonely Planet’in Nepal Rehberi haritaları açısından hayli işinize yarar. Yazarları zengin insanlar olduğundan genellikle pahalı yerleri tavsiye etmişler ama oldukça kapsamlı bir rehber. Özcan Yurdalan’ın kitabı dışındaki Türkçe önemli diğer bir kaynak Melih Eriş’in “Nepal” kitabı. Harita desteği yok ama yazar hemen her yeri anlatmış ve yararlı tavsiyelerde bulunmuş. Ayrıca www.nepaltur.com sitesine de kitabın büyük bölümünü yüklemişler. • Nepal için en uygun ziyaret dönemi kasım-aralık ayları. Ekim ortasından ocak ortasına kadar hava sıcaklığı ideal, yağış yok denecek kadar az. Bu aylar dışında festivallerin olduğu dönemler de var. Ancak muson yağmurlarına, aşırı sıcağa ya da yükseklerde soğuk havaya hazırlıklı olmak gerekiyor. • Para harcarken ilk kural: Pazarlık etmeden hiçbir şey almayın. Sokak satıcıları ve taksilerin teklif ettiğinin dörtte birini teklif edin, en kötü yarısına anlaşırsınız. • Nepal korkulacak derecede sağlıksız bir ülke değil ama bir aydan fazla kalacaksanız gitmeden önce birkaç aşı olmakta fayda var. 70 köşe yazısı/Ayşegül Güngör Minerva Eğitim Teknolojileri A.Ş. Genel Müdürü aysegul.gungor@minervaedutech.com İş hayatında cenneti yaratmak İş hayatında çoğumuz zamanın nasıl geçtiğini fark etmeden günlerimizi geçiriyor ve hayatımıza devam ediyoruz. Peki ne zaman cenneti ve cehennemi yaşıyoruz? O kısacık anın hayatımıza kattığı anlamı iş hayatında ne zaman hissediyoruz? “Yol ikiye ayrılmıştı ormanda ve ben daha az gidileni seçtim. Bütün farkı yaratan da oydu.” Gidilmeyen Yol, Robert Frost (1916) Paulo Coelho “Elif” kitabında insan için ölmeden önceki son saniyenin öneminden bahsediyor. Her insan varoluşunun ve hayatının gerçek sebebini ölmeden bir saniye önce anlarmış. Cehennem ve cennet o an doğarmış. Cehennem o kısacık anda geriye bakıp hayat denilen mucizeye anlam katma fırsatını anlamış ve bu anlamı kaçırdığını fark etmiş. Cennet ise o an hatalarım oldu ama hiç korkaklık etmedim. Hayatımı yaşadım, ne yapmam gerekiyorsa yaptım demekmiş. 20’li yaşlarda okulu bitirip işe ilk girdiğimizde, gerçekten istediğimiz bir iş ise artık cennette olduğumuzu düşünebiliriz. Zaman ilerleyip de yapmak istediklerimizi yapamadığımızda içinde yaşadığımız cenneti kendi cehennemimiz olarak hissetmeye başlar ve iş hayatını çekilmesi geren bir çile ve tamamlanması gereken bir görev olarak görmeyi seçeriz. Kabullenme süreciyle birlikte kendimize iş dışında farklı cennetler yaratmak isteriz. Kendi yolumuzu belirlemek yerine bir başkasının bizim için bir yol çizmesini isteriz. Günümüzde çok az insan işinde kendi cennetini yaşıyor. Hatta birçoğu işini bir cehennem olarak görüyor. Birçok insan bu cehennemi kendisinin yarattığını fark etmiyor. Bu nedenle pazartesi sendromu yaşıyor ve cuma günü geldiğinde “Yaşasın bugün cuma” diyoruz. Peki neden iş hayatında kendi cehennemimizi yaratıyoruz? Gözlemlerim çalışanların büyük bir kısmının iş hayatında kendini çıkmaza soktuğu yönünde. Yaş ilerledikçe kaybetmenin maliyeti arttığından ve yeniden başlama korkusu ile birlikte çalışılan pozisyonu korumak için çok fazla efor harcanıyor. Bu enerji kaybı da işteki yaratıcılığı öldürüyor. Yaratıcılık ölünce ve yapılan iş rutinleşmeye başlayınca keyif almamaya başlıyoruz. İşte mutlu olunan zaman azaldıkça eski günlere özlem duymaya başlıyor ve yeni bir iş arıyoruz. Yeni bir işe başlasak bile kendimizi değiştirmeden iş değiştirdiğimiz için kısa sürede aynı sarmalın içinde oluyoruz. Deneyimler geleceği inşa ediyor Bu konuyla ilgili bilimsel açıklamayı Dr. Antony Damasio yapıyor. Dr. Damasio geçmişteki deneyimlerimize dayanarak geleceğe yönelik duygularımızı inşa ettiğimizi söylüyor. Eğer bu duyguları iyi yönlendirebilirsek geleceğimizi de olumlu bir şekilde tasarlayabiliyormuşuz. Diğer bir değişle yaşadığımız çevre ile ilgili olumlu duygular hissedebiliyorsak, iş hayatında cenneti yaratıyor ve içinde yaşıyoruz. Dr. Damasio beyindeki 40 milyar nöronu bir mısır tarlasına benzetiyor. Tarlanın içinden bir kez yürüyüp geçtiğinizde mısırlar diğerlerinin takip edebileceği belli belirsiz bir iz bırakacak biçimde çok hafif bir açıklık oluştururmuş. Aynı iz üzerinden tekrar geçtiğinizde ise mısırlar iyice düzleşirmiş. Nöronlar arası bağlantılar ne kadar sık harekete geçerse bellek o kadar güçlü hale geliyor. Beyinde farklı bağlantılar kurmak için ne kadar çok duyu kullanırsa o kadar daha güçlü ve kalıcı izlenimler oluşmaya başlıyor. Hepimiz bir şekilde kendi mısır tarlamızı oluşturmak zorundayız. Bu tarlayı oluştururken herkesin kullandığı yoldan gider ve o yolu kendimize referans alırsak hayat kararlarımız üzerinde etkili olamıyoruz. Birçok insan kendine bir yol belirlemek yerine bir başkasının belirlediği yoldan gitmeyi tercih ediyor. Birçoğumuz meslek seçimlerimizi buna göre yapıyoruz. Ya da çocuklarımızın mesleklerini buna göre belirliyor ve yönlendiriyoruz. Daha çok gidilen yolda yürümeyi tercih ediyoruz. Bunun en önemli neneni bu seçimin hayatı kolaylaştırması ve daha az düşünmemizi sağlaması. Seçimlerimizi bir başkasının vermiş olduğu kararı referans alarak yaptığımızda, riskin daha düşük olduğunu düşünüyor ve karar vermek için daha az enerji harcıyoruz ama sonunda bu yol bizi kendi cehennemimize götürüyor. İş hayatında her zaman büyük ve önemli işler yapmamız imkansız. Hepimizin yapmak zorunda olduğu “küçük ve önemsiz” işlerimiz var. Ama hayattan ve işimizden keyif almamız içinse “canlandıran ve kısa vade de tatmin sağlayacak” işlere ihtiyacımız var. Eğer kendimizi iş hayatında “fedakarlık gerektiren işler yapan kişi” konumunda tutarsak, farklı bir değişle ailemize bakmak, çocukların okul parasını ödemek ve emeklilik günleri için para biriktirmek gibi yapmak zorunda olduğumuz işler için nefret ettiğimiz bir işte çalışırsak ve çalıştığımız 71 süre boyunca mutsuz olursak, Paulo Coelho’nun dediği gibi işi bıraktığımız ya da bırakmak zorunda kaldığımız anda cehennemi yaşamamız mümkün. Cennet ise çok yakın esasında, yapılan iş ne kadar küçük ve önemsiz olursa olsun, önemli olan kendi değerimizin farkında olmak ve değişen dünya düzeninde kariyer yolunu her zaman canlı tutmaya çalışmak. Bunun için son anı beklememek lazım. Verdiğim birçok seminerde “İşinizle ilgili olarak kendinize en son hangi yatırımı yaptınız?” sorusuna “Bize işte bu gerekli değil”, “Bizim işimiz bu kadar donanımlı olmayı gerektirmiyor” yanıtlarını alıyorum. İş hayatında gelecekle ilgili bir ümit görmeyince iş yerine patronlara ve yöneticilere kızıyor ve benim değerim anlaşılmıyor yaklaşımıyla kendimizi kapatıyoruz. Ya da rutine kendimizi kaptırıyor ve o sarmaldan çıkmıyoruz. Başkasını cezalandırdığımızı düşünürken aslında kendimize zarar veriyoruz. Aynen öğrencilik yıllarında ailemize kızıp ders çalışmamak, bile bile boş kağıt verip sınavlardan kalmak gibi. Arada bir fark var. Ailemiz bizim için gerçekten üzülüyor ve onlara zarar veriyoruz ama iş hayatı öğle değil. Orada kendimizi kapattıkça asıl zarar gören biz oluyoruz. Yaşam boyu öğrenci olmak böyle bir şey sanırım. Cehennemin farkında olup iş hayatında cenneti yaşamak. Bu da ancak insanın kendine yapacağı yatırım ve farkındalıkla olabilir. Artur Miller, hayatta öğrenmenin bir bedeli var demiş, “Önceden öğrenenler indirimli fiyattan öğrenir, hayattan öğrenenler gecikme zammıyla öğrenir, hayattan da öğrenemeyenler boşa gitmiş hayatlarıyla öğrenirler.” İş hayatında cehennemi yaşamamak için, önceden öğrenmek gerekir. Bunun için de önce insanın kendine “Benden geçti. Artık çok geç” demeyi bırakması gerekiyor. Nefes aldığımız sürece hiçbir şey için geç değil. Sadece başlamak için cesaretimiz ve isteğimizin olması gerekiyor. İş hayatında cenneti yaşamak bir mucize değil. Her şey bizim elimizde... 72 sağlık Haber: Esra Melek Yiğitsözlü Harmonik beslenmeyle forma girin Optimum sağlık için “harmonik beslenme” adını verdiği verimli beslenme ve yaşam tarzı alışkanlıklarına dikkat çeken beslenme ve diyet uzmanı Berrin Yiğit, bunu başarmanın ipuçlarını Nestlé Benimle okurları için anlattı. D oğru temellerle inşa edilmiş bir beslenme tarzı, kilo problemi yaşamadan pek çok kronik rahatsızlıktan korunarak sağlıklı, zinde ve enerjik bir yaşamın kapılarını açabilir. Beslenme ve diyet danışmanlık hizmetleri veren Kiloss’un kurucusu Berrin Yiğit’e göre öncelikle sağlıklı yaşama hazır olmak, ardından bunun gereklerini yapmaya canı gönülden hazır olmak gerekiyor. Hem bedenen hem ruhen iyi durumda yaşamanın önemini vurgulayan Yiğit, “Zihin temizliği yapmak, stresi azaltmak, hayatını kendisi için iyi gelenlerle doğru planlayıp yönetebilmek çok önemli. Vücudu ihtiyaçları yönünde beslemek, temizlemek, güçlendirmek gerekiyor. Bunun için doğru yemek, su içmek ve spor önem kazanıyor” diyor. Beslenmeye kısa süreli uygulanacak sıkıcı kurallar listesi olarak bakmanın en büyük hata olduğunu belirten Yiğit, özellikle soğuk algınlığı, grip, nezle gibi hastalıklarda artış yaşanan kış aylarında bağışıklık sistemini güçlendirmenin önemine dikkat çekiyor. Berrin Yiğit Berrin Yiğit kimdir? Hacettepe Üniversitesi Beslenme ve Diyetetik Bölümü’nden 2001’de mezun oldu. Gıda sanayinin önde gelen kuruluşlarında beslenme danışmanı ve ürün müdürü olarak çalıştıktan sonra ABD’de eğitimine devam etti. UCLA Üniversitesi’nde pazarlama konsantrasyonlu genel işletme programını tamamladıktan sonra, California State University at Los Angeles’ta “Alternatif beslenme” alanında hızlandırılmış bir program bitirdi. Cedars Sinai Medical Center’da gönüllü olarak çalıştı, American Heart Association, American Diabetic Association gibi vakıfların etkinliklerinde yer aldı. Yurtdışında pek çok noktada yer alan ve tanınan, önemli bir zayıflama merkezinde diyetisyenlik pozisyonunda yer aldı. Türkiye Diyetisyenler Derneği eski yönetim kurulu üyesi olan Yiğit, kurduğu Kiloss şirketinde, beslenme ve diyet danışmanlık hizmetleri vermeyi sürdürüyor. Z: Harmonik beslenme konusuna dikkat çekiyorsunuz. Harmonik beslenme nedir? Harmonik beslenme vücutta sinerji yaratarak metabolizmanın yediklerimizden daha verimli yararlanmasını sağlayacak doğru gıdaların, doğru miktarda ve kişiye özel alınmasıdır. Örneğin bazılarının diğerlerine oranla C vitamini ihtiyacı fazla olabilir. Bunu bilmek aynı zamanda aldığı bu besini en doğru şekilde vücudun kullanabilmesini sağlamaktır. Kişinin yaşı, cinsiyeti, fiziksel aktivite durumu, sağlık halleri beslenme profilini değiştirir. Bu eksende metabolizmanın tüm sistemlerini pozitif etkileyecek, vitamin, mineral yetersizliklerine yol açmadan doğru beslenme, stres yönetimi, bol su ve bitki çayı alımı, sporun öneminden geçer. Z: Sağlıklı yaşam için nasıl bir yaşam tarzına sahip olmak gerekiyor? Diyet; Yunanca diata kelimesinden türemiş, yaşam tarzı anlamına gelir. Yaşam tarzında yasaklar, kısıtlamalar olamaz, bilinçli miktarları öğrenmek gerekiyor. Kısıtlanmışlık, aşırı istek doğurur, bu da abartılı sonlanabilir. Sağlıklı yaşamı hayat tarzı haline getirmek ve tadımlık yemeyi öğrenerek bedeni terbiye etmek önemli. Bu şekilde bakanlar yediklerinden mutlu olur. Aynı şey spor için de geçerli. Kısa süreli kilo vermek için başlanan sporun, faydasından çok zararı olabilir. Çünkü bu bakış açısında olanlar, hemen sporu bırakır. Kalori yakımındaki düşüş yağlanmaya neden olur. Bunun için günlük aktivitenizi artırın ya da spor programınıza 5 dakika daha ekstra çalışma ilave edin. Her hafta beş dakika artırıp performansınıza ve vücut tipinize en uygun uygulamaları seçerek dış görünüş ve sağlığınız için ideal bir plan hazırlamış olabilirsiniz. Ruhsal ve fiziksel olarak dinlenebilmek, güne enerjik başlamak için altın kural kaliteli uykudur. Uyku süresi ve zamanı ile ilgili genel geçer bir kural ne yazık ki yok. Bunun için herkes kendi uyku eşiğini bulmalıdır. Z: Beslenme konusunda toplum olarak yaptığımız hatalar neler? Beslenmeye kısa süreli uygulanacak sıkıcı kurallar listesi olarak bakmak en büyük hatadır. Her diyet kişiye özeldir. Kesinlikle bir başkası için hazırlanmış bir program sizin için de yararlı olacak diyemeyiz. Kaldı ki sağlık zararları da oluşabilir. Bir arabanın benzinsiz yürümeyeceği gibi vücudumuz da besinsiz işlevini yitirebilir. Bu nedenle aç kalmadan az az, sık sık beslenmek ilkesini yaşam şekli olarak kabul etmelisiniz. Aç kalarak kazanacağınız tek şey bazı kronik hastalıklara yatkınlıktır. Öğün atlamak da hatadır. Bu, özellikle şişman bireylerde, daha az yersem daha çok kilo veririm mantığından kaynaklanır ve büyük bir yanlıştır. Aç kalmamak demek öğünlerimizi düzenli tüketmemiz anlamına gelir. Yetişkin her bireyin üç ana ve üç ara öğün tüketmesi gerekir. Bu sayede metabolizma canlanacak, alınan kalorileri depolamak yerine kullanma yoluna gidecek ve yağ kaybı hızlanacaktır. Beslenmeye bakış, kilo fazlası olanların diyet yapması olarak da görülmemelidir. Artık hamilelikten çocukların ideal gelişimine, kronik hastalıkların idaresinden kansere karşı korunmaya kadar beslenme alışkanlıkları önem kazanıyor. Çalışmalar beslenme bilincine dikkatleri çekiyor. Asla ve asla yediklerimize dikkat etmeden kilo vermeyi vaat eden, vücudun şekillenmesine yardımcı olan, iştahı kesen vb. amaçlı pazarlanan zayıflama hapları tüketerek diyet yapmak kendimizi en çok riske attığımız hatalardandır. Doktor önerisi almadan, ecza- 73 nelerden kendi kararımızla bu hapları kullanarak ileride geri dönülmeyecek hasarlar oluşabilir. Kesinlikle kolaya kaçmadan doğru diyet ve egzersizle zayıflama hedefi koymalısınız. Çok kısa sürede, fazla kilo kaybı beklentisiyle başlanan diyetlerin pek çoğu bıkkınlık hissi ile yarıda bırakılır. Bunun için kendinize karşı dürüst olun ve en küçük başarınızı dahi kutlayın. Z: Kış döneminde, beslenmede nelere dikkat etmek gerekir? Kışın beslenme ilkeleri vücudu korumak, beslemek ve temizlemektir. Mevsim geçişleri metabolizma üzerinde farklı etkiler yaratır. Metabolizmanın ana işlevi kış aylarında vücudu kalorifer görevi görüp vücudu ısıtmaktır. Bunun için aldığı kalorileri daha iptidai kullanır ve çalışma hızı düşer. Bu durumda soğuk havalarla birlikte, besin tüketiminde değişiklik olmadığı takdirde kilo artışı oluşur. Kış aylarına özel beslenme tavsiyelerine gelince doğaya kulak vermelisiniz. Çünkü doğa zaten insanoğlunun ihtiyaçlarına yanıt verecek besinleri bizlere sunar. Mevsiminde meyve ve sebze içeriklerine baktığımızda antioksidanlardan zengin koruyucu bitkisel içeriklerle dolu olduklarını görüyoruz. Bunun için meyvelerden mandalina, portakal, nar, kivi, elma; sebzelerden yeşil yapraklı sebzeler, kereviz, balkabağı, havuç, kırmızı biber, mor lahana, soğan, kırmızı turp, brokoli, karnabahar, sarımsağı beslenmenizde sıkça tüketmelisiniz. Bağışıklık sistemini destekleyen kefiri mutlaka ara öğünlerde almanızı, tam ta- hıl ürünlerinden faydalanmanızı öneriyorum. Ayrıca vücudu ısıtacak bitki çayları karışımlarını ve baharatları diyetinize ekleyebilirsiniz. Limon, pul biber ve bolca karabiber ile hazırlanan yağsız tavuk suyuna çorbanın etkisini artık herkes biliyor. Dağ kekiği, rezene, biberiye, ısırgan yaprağı ve enginar ile metabolizmayı ısıtabilecek son derece faydalı bir bitki çayı karışımı hazırlayabilirsiniz. Ekinezya da mutlaka tüketilmesi gereken bir diğer çay. Z: Kış hastalıklarından korunmak ve bağışıklık sistemini güçlendirmek için neler yapılmalı? Enfeksiyonlara yatkınlığı olanlar, sürekli grip olup uzun süre yataktan kalkamayanlar, sürekli aft, uçuk çıkaranların bağışıklık sistemi sinyal veriyor demektir. Bu kişiler özellikle havaların bir anda soğuduğu mevsim geçişlerinde dikkatli olmalı. Özellikle A,C, E vitaminleri, çinko selenyumdan zengin beslendiğinizden emin olmalısınız. Bunun için beslenmede mevsiminde, çok çeşitli, farklı renklerde sebze, meyveler, yağsız protein kaynakları (balık, tavuk, hindi, et, yumurta vb.), kefir, fındık, ceviz tüketilmeli. Özellikle kalorifer kullanımına bağlı kuruyan cilt ve vücut bol su ister. Günde içtiğiniz su miktarı ne kadarsa yarım litre daha eklemelisiniz. Vücudu güçlendirebilecek en büyük destek sağlıklı bağırsaklardır. Bunun için kefir ve probiyotik besinler (probiyotik yoğurt, süt ürünleri, müsli, boza,turşu vb.) tüketilmeli, bitki çaylarından adaçayı, nane, ekinezya, yeşil veya beyaz çay ihmal edilmemeli. Diyetinize renk katın Z: “Yemek yemeyi bilmek bilim ve sanatın bileşimidir” diyorsunuz. Bunu biraz açabilir misiniz? Yemek yemek yaşam için elzem bir alışkanlıktır. Ancak doğru yemek yemeyi bilmek bilim ve sanatın bileşimidir. Doğru temellerle inşa edilmiş bir beslenme tarzı yaşam boyu kilo problemi yaşamadan, pek çok kronik rahatsızlıktan korunarak sağlıklı, zinde ve enerjik bir yaşamın kapılarını açabilir. Bu konuda mutfak sanatı çok önemli. Örneğin diyet yapanlara genelde kibrit kutusu kadar peynir, istediğiniz kadar domates, salatalık yemeleri söyleniyor. Oysa bu çok sıkıcı. Ben alternatif sosları tavsiye ediyorum. Domates, salatalığın üzerine maydanoz, çörek otu, susam eklenebilir. Bir gün beyaz peynirli ve maydanozlu, bir gün kaşar peynirli ve fesleğenli tost yapabilirsiniz. Dengeli olduğu sürece, bu tür değişikliklerle yemeklerimizi zevkli hale getirebiliriz. Her söylenilene inanmamak gerek. Bilimi doğru kaynaklardan takip etmeliyiz. Örneğin medyada beslenme konusunda farklı farklı bilgiler, öneriler görüyoruz. Hacettepe Üniversitesi’nin bu konuda yaptığı bir çalışmaya göre medyada yer alan bilgilerin yaklaşık yüzde 70’i hatalı. Aslında beslenmede işin temeli kişiye özellik. Ben 1200 kalori ile zayıflarken siz belki 1800 kalori ile zayıflayacaksınız. O nedenle uzman kişi eşliğinde kendimize özel bir diyet hazırlamak şart. 74 rehber Kaynak: “Mutlu Çocuk Mutsuz Çocuk”, Doç. Dr. Eyüp Sabri Ercan, Prof. Dr. Atilla Turgay, Doğan Kitap Mutluyum, mutlusun, mutlu... Çocuğunda depresyon belirtileri gözlemleyen ebeveynler, öncelikle çocuk psikiyatrisi uzmanına başvurmalı. Çocuğuna depresyon tanısı koyulan ebeveynler, eskisine göre daha anlayışlı davranmalı ve mümkün olduğunca çocuk ile tartışmaya girmekten ya da onu ikna etmeye çalışmaktan uzak durmalı. Depresyondaki gençlere ve çocuklara sürekli nasihat vermek de doğru değil. 75 Ç Bu çocukların ve ergenlerin olumsuz çevrelerden korunması ve öğretmenlerinin bu konu hakkında bilgilendirilmesi gerekir. Depresyondaki çocuğun ya da gencin kardeşi varsa bu kardeşin zarar görmesi engellenmeli ve ebeveynler çocuğa önerilen programı eksiksiz uygulayarak kendilerini suçlamaktan kaçınmalı. ocuk aileyi tamamlayan, çiftlerin yaşantısında sevinç kaynağı olan bir unsur. Doğumundan yetiştirilmesine kadar itinayla davranır ebeveynler. Çocukları mutlu etmek, sağlıklı bir gelişim sağlamak, kendilerini ifade edebilmeleri için onlara yol göstermek anne babaların en özen gösterdiği konular arasında yer alır. Kimi zaman zor durumlarla karşılaşıldığında, çocuklar mutsuz olduğunda ya da aileyle iletişimde aksaklık olduğunda ebeveynlerin önerilere ihtiyacı olur. Doç. Dr. Eyüp Sabri Ercan ve Prof. Dr. Atilla Turgay’ın Doğan Kitap’tan çıkan “Mutlu Çocuk Mutsuz Çocuk” kitabı, bu konuda ebeveynlere yardımcı olacak bir rehber. Anne babanın ruhen sağlıklı olması “mutlu çocuk” yetiştirmede önemli bir kural. Kendi ruh sağlığını tam anlamıyla sağlayamayan ebeveynler, çocuklarının mutlu olmasında olumlu etki yaratamaz. Çocuğun yaşamının ilk yıllarında anne-çocuk ve baba-çocuk ilişkisi de çok önemli. Ebeveynlerin çocukla kuracakları olumlu bağ, çocuğun gelişmesini de olumlu yönde etkiliyor. Çocuklara mutlu bir ev ortamı sağlamak ve çocuğu düzenli spor yapmaya yöneltmek, ruh ve beden sağlığı açısından faydalı olacaktır. Mutlu çocuk yetiştirmenin altın kurallarından biri de çocukların eleştirilmesi ve utandırılması yerine, onaylanması ve desteklenmesidir. Tüm bunlara ek olarak aile tarafından çocuğun kapasitesi üstünde beklentiye sahip olmak çocuğu mutsuz edici bir yaklaşımdır. Depresyona dikkat Mutsuzluğun yoğunlaşmış ve uzun süren biçimine “depresyon” deniyor. Çok yakın zamana kadar çocuklarda depresyon görülmediği düşünülmesine karşın, bu durumu çocukların da yaşadığı belirlendi. Çocuklardaki depresyon belirtileri büyük ölçüde yetişkinlerdekine benziyorsa da bazı farklı belirtiler de oluyor. Çocuklarda ve ergenlerde görülen depresyon belirtileri arasında, kendini üzüntülü ya da boşlukta hissetme, eskiden zevk aldığı şeylerden zevk almama ya da eskisi kadar hoşlanmama, gergin, sıkıntılı huzursuz olma ve sık sık tekrarlanan “Of sıkıldım!” cümlesi, anne babayı sinirlendirene kadar uğ- Depresyon testleri Çocuklarda depresyon tanısı konulmasındaki en önemli unsur çocuk, anne, baba ve öğretmenle yapılan görüşmelerdir. Çünkü hiçbir psikolojik test, ölçek, kan tahlili ya da radyolojik inceleme çocuklarda depresyon tanısı koymada yeterli olmaz. Ancak bazı psikolojik testler, anne, baba, çocuk, ergen ve öğretmen tarafından doldurulan soru formları çocuklar ile ergenlerde depresyon tanısı konmasında yardımcı olabilir. Evde huzursuzluğu ortadan kaldırın Bugüne kadar yapılmış araştırmalar, huzursuz bir ev ortamında büyümüş bireylerde depresyon görülme riskinin arttığını ortaya koyuyor. Özellikle aile içi şiddet söz konusu olduğunda bu risk daha da artıyor. Anne baba geçimsizliği, aile bireylerinin birbirinden kopuk olması, aile içinde duygusal yakınlık bulunmaması, çocuklarda hem depresyon riskini hem de şiddetli davranış sorunları da ve diğer psikiyatrik bozukluklarsın ortaya çıkma riskini de artırıyor. raşma, en yakınlarıyla ilişkisinin bozulması, sık sık tartışma ya da küsme, sinirlilik ve öfke patlamalarının olması, uyku ve iştah sorununun belirmesi, bedensel yakınmalar, sık sık baş ve karın ağrısı ya da yorgunluk hissetme sayılabilir. Çocuğunda depresyon belirtileri gözlemleyen ebeveynler, öncelikle çocuk psikiyatrisi uzmanına başvurmalı. Çocuğuna depresyon tanısı koyulan ebeveynler, çocuklarına eskisinden daha anlayışlı davranmalı ve mümkün olduğunca tartışmaya girmekten ya da çocuğu ikna etmeye çalışmaktan uzak durmalı. Depresyondaki gençlere ve çocuklara nasihat etmek doğru değil. Tedavi Çocuklarda ve ergenlerde depresyon tedavisi genellikle çocuk ve gençlerle tedaviye yönelik görüşmeleri; anne baba ve çocuğun bilgilendirilmesini, kısa süreli psikoterapi ve ilaç tedavisini; ev ve okul çevresindeki olumsuzlukların ortadan kaldırılmasını izleyen aşamalardan geçer. Ailenin ve çocuğun depresyon konusunda bilgilenmesi önemlidir. Çocuğa ve ergene sorunlarla baş etme yetisinin kazandırılması ve çocuğun kendinin farkına varması gerekir. İlaç kullanımındaysa tedavinin sonlandırılacağı zaman çok iyi tespit edilmelidir. Çünkü zamanından erken bitirilen tedavi nedeniyle depresyonun tekrarlaması söz konusu olabilir. Bu durumda en iyisi hastanın özel durumuna göre karar verilmesidir. Anne babaların ruh ve beden sağlığı düzgün olan çocuklar yetiştirebilmesi önemli bir konudur. Çocuğun kalıtımsal özellikleri, karakteri çocuğun hayatını etkileyen unsurlardır. Mutlu bir ev hayatı, ruh ve beden sağlığı yerinde olan ebeveynler, kendini ifade edebilen, kendisiyle ve çevresiyle barışık olan çocuklar hayatlarını mutlu geçirmede avantajlı durumdadır. Onların mutlu ve mutsuz yetiştirilmelerinde ise anne ve babalarına büyük görev düşüyor. 76 kısa kısa Zorlu Enerji’nin Pakistan’daki rüzgar santraline 111,1 milyon Dolar kredi Z orlu Enerji, Pakistan’ın ilk rüzgar santralinin inşasında kullanmak üzere, Uluslararası Finans Kurumu IFC (38,1 milyon Dolar), Asya Kalkınma Bankası (36,8 milyon Dolar), ECO Ticaret ve Kalkınma Bankası (20 milyon Dolar) ve Pakistan’ın en büyük özel bankalarından Habib Bank Limited (16,2 milyon Dolar) ile toplam 111,1 milyon Dolar tutarında kredi anlaşması imzaladı. 2007’de kurulan ve rüzgar enerjisine dayalı elektrik üretimi gerçekleştiren Zorlu Enerji Pakistan, Thatta şehrinin Jhimpir eyaletinde hayata geçireceği santralin inşası için önemli bir adım attı. Gharo – Keti – Bandar – Hyderabad rüzgar koridorunda 56,4 MW güce sahip olacak rüzgar santrali tam kapasite üretime geçtiğinde yılda 159 MW/saat elektrik sağlayarak Pakistan’ın yenilenebilir enerji kurulu gücünün artışında ve petrolde dışa bağımlılığının azaltılmasına önemli rol oynayacak. Toplam maliyeti 158,7 milyon Dolar olan projenin santral inşası, uluslararası finans kuruluşlarından sağlanan kredi ile hız kazanacak. Zorlu Enerji Genel Müdürü Arif Özozan yaptığı açıklamada, 20 yıl süreyle Pakistan’a elektrik sağlayacak olan santralin 2012’de devreye girmesini planladıklarını söyledi. Özozan, “Pakistan’da uluslararası yatırımla hayata geçirilecek ilk rüzgar santralinin Zorlu Enerji imzası taşımasından büyük mutluluk duyuyoruz. Pakistan’ın yerel ve yenilenebilir kaynaklarının değerlendirilmesinin ülke ekonomisine önemli bir katkı sağlayacağına inanıyoruz. IFC, ADB ve diğer finans kuruluşlarının bu projeye verdiği desteği, uluslararası enerji sektöründe Zorlu Enerji’ye duyulan güvenin bir göstergesi olarak görüyoruz” dedi. IFC’nin Doğu Avrupa, Ortadoğu ve Kuzey Afrika Altyapı ve Doğal Kaynakları Direktörü Gulrez Hoda ise açıklamasında Zorlu Enerji ile Pakistan rüzgar santrali projesinde birlikte çalışmaktan mutluluk duyduklarını söyledi. Yenilenebilir Enerji Konferansı 2 0-21 Eylül tarihlerinde İstanbul Polat Renaissance Otel’de düzenlenen Türkiye Uluslararası Yenilenebilir Enerji Kongresi’ne (TIREC 2011), Zorlu Enerji Genel Müdür Yardımcısı Gökmen Topuz ve Zorlu Enerji Genel Müdür Yardımcısı Ali Kindap da katıldı. Ülkemizden ve dünyadan yenilenebilir enerji uzmanlarının, sektördeki yenilikleri ve iş imkanlarını görüşmek için bir araya geldiği kongre süresince, interaktif panel tartış- Türkiye Enerji Zirvesi A nkara Sheraton Hotel’de 13-14 Ekim tarihlerinde gerçekleştirilen Gas&Power -Türkiye Enerji Zirvesi 2011’e Zorlu Enerji Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Hilmi Karan ve Zorlu Doğal Gaz Genel Müdür Yardımcısı Mete Baysal da katıldı. Kamu ve özel sektörden temsilcilerin “Özelleştirme İhaleleri”, “Doğal Gaz”, “Elektrik Piyasası” gibi başlıklarda gündemi tartıştığı zirvede, Mehmet Hilmi Karan “Enerji Borsasına Doğru Elektrik Piyasası” başlıklı panelde, Mete Baysal ise “Doğal Gazda Serbestleşme ve Uluslararası Projelerin Piyasaya Etkileri” başlıklı panelde görüşlerini dinleyicilerle paylaştı. Verimli geçen zirve kapsamında özellikle gaz ve elektrik ticareti konularında rekabet gücünün artmasına yönelik teşvik çözümleri tartışıldı. maları ile rüzgar, güneş, biyoenerji ve iklim finansmanı üzerine seminerler gerçekleştirildi. Rüzgar enerjisi, güneş enerjisi, biyoenerji ve karbon piyasaları ile iklim finansmanı alanlarıyla ilgili konferans etkinlikleri kapsamında 20 Eylül’deki oturumda Zorlu Enerji Genel Müdür Yardımcısı Gökmen Topuz, 21 Eylül’deki panelde ise Zorlu Enerji Genel Müdür Yardımcısı Ali Kındap konuşmacı olarak katıldı. Taç’ın Puket Adası gezisi T aç, konsept mağazaları ve toptancıları için Tayland’ın en büyük adası olan ve “cennetten bir köşe” olarak nitelendirilen Puket Adası’na bir gezi düzenledi. 3-10 Ekim tarihleri arasındaki geziye 45, 5-12 Ekim tarihlerindeki geziye ise 52 olmak üzere toplam 97 Taç konsept mağaza ve toptancı yetkilisi katıldı. Hotel Hilton Arcadia’da konaklayan gruplar; incecik kumla kaplı kumsalları, tropikal bitki örtüsü ve meyveleri, ünlü tapınağı ile ünlü olan Puket Adası’nda unutulmaz bir tatil geçirdi. 77 Zorlu Center MAPIC Fuarı’nda Z orlu Gayrimenkul, Fransa’nın Cannes şehrinde 16-18 Kasım tarihleri arasında düzenlenen dünyanın en prestijli perakende buluşmalarından biri olan MAPIC Fuarı’na katıldı. Fuarda, Zorlu Center projesi ve Büyükdere Caddesi’nin tam kalbinde inşaa edilen A+ ofis projesi Zorlu Levent Ofis MAPIC Fuarı’nda ilgiyle karşılandı. Fuarın ikinci günü Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan da fuarı ziyaret etti. Babacan, Zorlu Gayrimenkul yetkililerinden Zorlu Center projesi hakkında detaylı bilgi aldı. Fuarda Zorlu Center projesinin yanı sıra alışveriş merkezi de dünyanın dört bir yanından yatırımcı, perakendeci ve ziyaretçilerin ilgi odağı oldu. Zorlu Center’da yer alacak mağazalar için şu ana kadar 1.500’ün üzerinde başvuru alan, dünyanın en ünlü markalarına ve gurme lezzetlerine ev sahipliği yapmaya hazırlanan alışveriş merkezini en prestijli perakende fuarında tanıttı. Fuarda “Gelişen Ekonomilerde Ayak İzini Genişletmek (Varlığını Güçlendirmek) – Bir perakendecinin yüksek kazançlı portföyü” başlıklı konuşma yapan Zorlu Gayrimenkul Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Even, Zorlu Center projesi ve fonksiyonları hakkında aktardığı bilgilerin yanı sıra Türkiye’nin, genişleyen perakende pazarı ve güçlü ekonomik gelişmeler doğrultusunda uluslararası yatırımcıların ilgi odağı olduğuna dikkat çekti. Zorlu Center, MAPIC jürisi tarafından “Speed Matching” oturumu AVM projeleri kategorisinde birçok uluslararası proje içinden seçilerek projenin fonksiyonları ve bugüne kadar aldığı ödülleri katılımcılara aktarma fırsatını yakaladı. Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan Zorlu Center’a grup ziyaretleri Z orlu Center akademi, iş dünyası gibi çevreler tarafından ilgi görmeye ve ziyaret edilmeye devam ediyor. Son dönemde Fransız Bankası Credit Agricole yetkilileri, Coloumbia Üniversi- tesi yüksek lisans öğrencileri, Danimarka Konseyi Yüksek Bina Grubu Zorlu Center’ı ziyaret etti. Konuklara Zorlu Center satış ofisinde projeyle ilgili sunumlar yapıldı. Vestel, Facebook yarışmasıyla Rusya semalarında uçuracak V estel, yeni süper hızlı bulaşık makinesi JetWash F18 için Fox International Channels işbirliğiyle Facebook’ta düzenlediği yarışmayla, efsanevi MIG-29 jetiyle dolu bir uçuş deneyimi yaşatacak. Rusya’da heyecan Vestel’in A sınıfı enerji, yıkama ve kurutma performansı sunan F18 JetWash bulaşık makineleri yıkama süresini bulaşığın miktarına ve kirine göre ayarlayarak minimum su ve elektrik tüketiyor. A enerji sınıfından yüzde 10 daha tasarruflu olan Vestel’in yeni serisi dünyanın A yıkama performansı sunabilen en hızlı bulaşık makinesi olma özelliğini taşıyor. JetWash F18 için www.facebook.com/vestelF18Jetwash sayfasında başlatılacak yarışmanın birincisine MIG-29 jetiyle ile Rusya’da uçuş deneyimi, ikinciye Vestel JetWash F18 bulaşık makinesi, diğer 7 katılımcıya da Vestel Bi Baksana ürünlerinden hediyeler sunulacak. Facebook’taki Vestel F18 JetWash yarışmasında kullanıcılara Guinness Rekorlar Kitabı’ndaki hızla ilgili bilgiler, Vestel JetWash F18 bulaşık makinesinin özellikleri ve hızla ilgili genel konularda sorular yöneltiliyor. Sorulara en hızlı cevap verenler, kazanma şansını artırıyor. Yarışmanın birincisi, Rusya’da üç gün boyunca unutulmaz bir deneyim yaşayacak, ayrıca bu heyecan dolu macerayı fotoğraf ve DVD kaydıyla ölümsüz kılacak. 12 dakika yeter Vestel’in yeni bulaşık makineleri, bulaşığın türüne göre yıkama süresini 18 dakikaya kadar düşürüyor ve 12 dakikada en iyi yıkama performansını sunuyor. Yeni serinin, sıcaklık ve yıkama süresi seçeneklerinin belirlenebildiği altı farklı programı bulunuyor. 18 dakikada yıkayan Jet 18’, 30 dakikada yıkayan Hızlı 30’, 50 dakikada yıkayan Super 50’ ile hassas yıkama sunan Hassas 40 °C, tasarruflu yıkama modu Eco 50 °C ve yoğun hijyen sağlayan Yoğun 65 °C F18 JetWash’un programları arasında yer alıyor. LED’li program takip göstergesi, su taşma emniyet sistemi ve rezistans koruma gibi tüm modellerde bulunan ortak fonksiyonlar, kullanıcıların bir bulaşık makinesinden beklediği her şeyi sağlıyor. Yeni seri, yüksekliği ayarlanabilir üst sepetleri, alt ve üst sepetlerdeki katlanabilir raf sistemleri, çocuk kilidi ve başlama saatini erteleme özelliğiyle de kullanıcılara dost çözümler sunuyor. 78 gökyüzünün getirdikleri Burçlar ve doğal taşları Burçlarla doğal taşlar arasında bir bağ olduğunu hiç düşündünüz mü? Yüzlerce yıl önce, belli taşların bir burçta doğan kişinin üzerinde olumlu etkilerinin olduğu görülmüş. Yazımız, bunları merak edenler için… Akik: Akik taşı doğal taşlar arasında ayrı bir öneme sahip. Başarının simgesi olan akik, negatif enerjiye karşı koruma sağlar ve tükenmiş olan cesareti canlandırır. Vücuttaki gerginliği azaltır. Taşın burçları: Aslan, Başak, Yay, İkizler, Boğa Ametist: Negatif elektrik yükü taşıyan bu taş, bedendeki fazla elektriği toplayarak beyin gücünü yükseltir. Baş ağrılarını giderir. Kişiyi rahatsız eden takıntılı düşünceleri uzaklaştırıcı ve yatıştırıcı bir etkiye sahiptir. Kişide uyum ve denge oluşturur. Uykusuzluk çekenlere iyi gelir. Taşın burçları: Koç, Yay, Kova, Balık Turkuaz: Kişinin vücudunu kuvvetlendirir. Hücrelerin yenilenmesini sağlar. Tansiyonu düzenler ve kalp hastalıklarına iyi gelir. Piyasada bu taşın sahtesi çok fazla bulunduğu için turkuaz alırken özellikle dikkat edilmesi gerekir. Taşın burçları: Boğa, Başak, Akrep, Oğlak, Balık Kuvars: Tedavi edici nitelikleri en yoğun taşlardan olan kuvars, beyin fonksiyonlarını uyarır. Kişinin çevresinde oluşan negatif enerjiyi yok eder ve pozitif enerjiyi toplar. Zihinsel konsantrasyonu kuvvetlendirir. Taşın burçları: Koç, Yengeç, Kova, Balık (kristal kuvars), Boğa, Terazi (pembe kuvars) Obsidien: Olumsuz düşünce ve duyguları güçlendirir. Kızgınlık ve öfke duygularını yok eder. Bedenin elektriğini boşaltmak için uygun bir taştır. Aynı zamanda karaciğerin temizlenmesine yardımcıdır. Taşın burçları: Akrep, Oğlak, Kova Jasper: Sevgi, inanç ve kararlılık simgesidir. Kişinin kendisini sağlıklı ve güçlü hissetmesini sağladığı gibi fiziksel direncini artırır. Vücudun hormonal dengesini sağlar. Sindirim sistemini ve safra kesesini güçlendirir. Taşın burçları: Koç, Başak, Akrep Zümrüt: Bağışıklık sistemini, sinir sistemini, kalbi, ciğerleri ve böbreği kuvvetlendirir. Başarı ve doyum duygularını belirginleştirir. Arkadaşlık, evlilik ve aile bağlarını güçlendirir. Yaşama sevincini artırır. Taşın burçları: Boğa, İkizler, Aslan, Yengeç Safir: Maneviyatı güçlendirerek kişiye güven verir. Şefkatin de simgesi olan safir, ruhsal duyarlılığı artırır. Kalp ve böbrekleri kuvvetlendirir. Tüm salgı bezlerini harekete geçirici özelliğe sahiptir. Taşın burçları: Boğa, Yengeç, Yay Lapis: Tiroid bezlerini harekete geçirir. Tansiyonu düzenler. Fiziksel yetenekleri ve iletişim yeteneğini kuvvetlendirir. Zihin açıklığı ve aydınlanma amacıyla kullanılır. Kararlı ve etkili enerjisiyle, görmezden geldiğiniz olaylara bakmanızı sağlar. Taşın burçları: Boğa, Terazi, Yay, Kova Yakut: Kan dolaşımını canlandırıcı etkisi vardır. Bağışıklık sistemini güçlendirir. Kişinin gerçek doğasını, kişiliğini özgürce ifade edebilmesine yardımcı olur. Kişinin özgüvenini ve cesaretini kuvvetlendirir. Taşın burçları: Koç, Yengeç, Aslan, Oğlak Malakit: Ağrıları gidermek amacıyla, ağrıyan bölgenin üzerine koyularak kullanılır. Kişiyi; korku, suçluluk, kendini kabullenmeme gibi olumsuz duyguların getirdiği sınırlamalardan kurtarır. Taşın burçları: Terazi, Yay, Oğlak Oniks: Denge simgesidir. Kadın-erkek kutuplaşmasını dengeler ve ilişkileri kuvvetlendirir. Özellikle gelecek kaygısı taşıyan kişilere tavsiye edilir. Kişinin bağımlılıklarından kurtulmasına yardım eder. Nazara ve negatif enerjiye karşı etkilidir. Taşın burçları: Kova, Oğlak 79 KOÇ 21 Mart / 20 Nisan TERAZİ 24 Eylül / 23 Ekim Kendinize olan güveniniz ve pratik zekanız sayesinde işyerinizde terfi etme- Aşk hayatınızda ciddi değişimlerin olacağı bir döneme giriyorsunuz. Her niz çok yakın. Özel hayatınızda güzel günler sizi bekliyor. Duygusal bağlam- şeyi bir kenara bırakıp mutluluğun tadını çıkarmanın zamanı geldi. Sanat- da yine de biraz dikkatli olmanızda fayda var. Sahiplenme duygunuzun ağır sal ve estetik duygularınızın ön plana çıkıyor. Birçok kültürel aktiviteye basmasına izin vermeyin. Sırlarınızı korumaya ve açık vermemeye çalışın. katılabilirsiniz. Ancak maddi açıdan dikkatli olun. BOĞA 21 Nisan / 20 Mayıs AKREP 24 Ekim / 22 Kasım Kendinize zaman ayırdığınız ve dinlediğiniz bir döneme giriyorsunuz. Uzun Çevrenizden biriyle yapacağınız konuşmalar sayesinde işinizle ilgili ileri- zamandır yapmak isteyip de yapamadığınız şeyler için yeni başlangıçlar siz- ye dönük birtakım planlar yapacaksınız. Bu konuşma sizin için çok yararlı leri bekliyor. Aşkın sihirli gücü size bu konuda destek verecek. Sevdiğiniz olacak. Ancak iş yerinde karşılaşacağınız sorunları büyük tartışmalara yol kişi ile küçük bir yolculuğa çıkabilirsiniz. Mali konularda tahminleriniz iyi. açmadan sonuçlandırmaya çalışın. Sağlık sorunlarınızı ciddiye alın. İKİZLER 21 Mayıs / 21 Haziran YAY 23 Kasım / 21 Aralık Yeni iş projeleri yapacaksınız. Bunların hepsi bol kazançlı ve önemli işler. İş yerinde ulaştığınız başarı çizgisi gözlerden kaçmıyor. Terfi alma olasılı- Dengenizi koruyabilirseniz çabalarınızın karşılığını almamanız için bir neden ğınız bu aralar çok yüksek. Sert konuşmalardan ve tartışmalardan kaçının, yok. Ayağınızı yere basın. Problemi çözmek için çok yönlü düşünün. Bu dö- her şey sizin aleyhinize dönebilir. Son günlerde yaşadığınız olumsuz mad- nem pozitif ve neşeli insanlarla birlikte vakit geçirmenizde fayda var. di gelişmeler canınızı sıkmasın, yakında her şey düzelecek. YENGEÇ 22 Haziran / 22 Temmuz OĞLAK 22 Aralık / 20 Ocak İş yaşamınızdaki sıkıntılara rağmen sizi aşkla dolu günler bekliyor. Sevdiği- Sevdiklerinize daha fazla zaman ayıracağınız bir döneme giriyorsunuz. Gü- nize duygularınızı söylemekten kaçınmayın. Uzun süreli planlar yapmak ve zel ve olumlu duygularınızla çevrenizdekilere pozitif enerji saçacaksınız. bunları hayata geçirmek için uygun bir dönem. Hafta sonlarınızı sosyal akti- İş yaşamanız bu aralar stresli olsa da üstesinden gelmeyi başarıyorsunuz. vitelerle geçireceksiniz. Ancak sağlığınıza dikkat etmenizde fayda var. Geleceği çok fazla planlamaya ve her şeyi oluruna bırakmaya çalışın. ASLAN 23 Temmuz / 23 Ağustos KOVA 21 Ocak / 19 Şubat Uzun süredir üzerinde çalıştığınız bir konu lehinize çözüme ulaşacak. Sab- İş hayatınızdaki durağanlığa bir son vereceksiniz ve yeni atılımlar yapa- rettiniz ve mükafatını görüyorsunuz. Kendinizi kutlayabilirsiniz. Başarınızı caksınız. Sevdikleriniz sizin mutluluğunuz için çabalıyor, onları görme- devam ettirebilirseniz, gelecekte daha da güzel günler sizi bekliyor. Spor mezlikten gelmeyin. Birikimlerinizi değerlendirmek için karşınıza fırsatlar yapmayı ve diyet uygulamayı ihmal etmeyin. Para konusunda bolluk sürüyor. çıkabilir. Aceleci davranmadan doğru karar vermeye çalışın. BAŞAK 24 Ağustos / 23 Eylül BALIK 20 Şubat / 20 Mart adım atacaklar. İş hayatınızda yapacağınız atılımlarla uzun süredir bekledi- yeni insanlarla tanışmak için fırsata çevirebilirsiniz. İş yaşamında duygu- ğiniz fırsatları yakalayabilirsiniz. Pozitif enerjinizi kaybetmeyin. Enerjinizi sal davranmaktan vazgeçin ve ne kadar güçlü olduğunuzu çevrenize his- artıracak yiyeceklere yönelin. Olumlu düşünen insanlarla beraber olun. settirin. Sağlık ve para yönünden çok şanslı olacaksınız. Kısa süreli beraberlikten bıkanlar ileriki günlerde uzun süreli bir beraberliğe Bu dönem birçok yeni ortama girebilir ve dikkat çekebilirsiniz. Bu durumu 80 kültür-sanat Sevmenin Zamanı Yazar: Liz Behmoaras Yayınevi: Doğan Kitap Kayıp Sabah Od Yazar: Gabriela Adamesteanu Yayınevi: Yapı Kredi Yayınları Yazar: İskender Pala Yayınevi: Kapı Yayınları Taşların Çığlığı Yazar: Gilbert Sinoue Yayınevi: Can Yayınları Sevmenin Zamanı, bağnazlık ve ırkçılığın yol açtığı yıkımlar ile her şeye rağmen mutluluğu inşa etme gayretlerine dair sıcacık, ama sarsıcı bir roman. Kitapta 1940’lı yıllarda zorunlu olarak İstanbul’a göç eden, biri Müslüman biri Yahudi iki gencin imkansız aşkı anlatılıyor. İki gencin aşkına, ailelerin dramı da eşlik edince sınavlar olduğundan da zor geçecektir. Sevmenin Zamanı, samimi ve umutlu olmasına rağmen, bir aşk hikâyesini gerçek hayattan kopmadan anlatıyor. İskender Pala yeni romanı ‘Od’ ile yeniden okurlarını selamlıyor. Gök kubbemizin her zaman parlayan ve hep çok sevilen, şiirleri gönülden gönüle dolup dilden dile dolaşan Yunus Emre, bu kez OD’un ana kahramanı. İskender Pala’nın ilim ve kültür adamı olmasının yanında, yazar kişiliğinin imbiğinden geçirilerek aşkın tahtına bir kez daha oturtuluyor. 13. yüzyılın her bakımdan kavruk ve yanıp yıkılan ortamına Yunus Emre’nin gelişi, tarihi atmosfer içerisinde hakiki anlamına kavuşturuluyor ve romanda Yunus’un hamlıktan saflığa geçişi okunuyor. Kayıp Sabah, Romanya’nın en önemli yapıtlarından biri ve şimdiye kadar 10 dile çevrildi. Yazar kitabında, Birinci Dünya Savaşı’ndan başlayarak Çavuşesku diktatörlüğünün son yıllarına kadar üç farklı kuşağın öyküsünü anlatıyor. Roman, yazgılarını 20. yüzyıl Romanya’sının çalkantılı tarihinin biçimlendirdiği kişilerin zaman zaman ironik, zaman zaman dokunaklı anlatımlarıyla sürüyor. Bükreş’in neredeyse bir roman kişisi olarak yer aldığı eser, Türkçe çevirisiyle artık kitapçılarda. Damarımda Kanımsın Bir Başka 14. Randevu İstanbul Film Festivali İstanbul Arabesque Project Geçtiğimiz yıl “Her gün İsyanım Var” isimli ilk albümleriyle dikkatleri üzerine toplayan İstanbul Arabesque Project çok geçmeden yeni albümlerini çıkardı.“Alternatif Arabesk” türünde müzik yapan grup “Damarımda Kanımsın”ı en bilinen nostaljik parçaların farklı yorumlarından oluşturdular. Bergen, Kamuran Akkor, Orhan Gencebay gibi isimlerin şarkılarını kendilerine göre yorumlayan grup arabeskin kederli değil, keyifli yönünü göstermeyi vaat ediyor. Öykü Gürman İkizi Berk ile yaptıkları Flâmenko tınılı şarkılarıyla ünlenen Öykü Gürman ilk solo albümü “Bir Başka”yı çıkardı. Flâmenko kraliçeliğinden popa geçiş yaptığı albümün çalışmaları 18 ay sürmüş ve üzerinde uzun süre çalıştığı albümünden çok ümitli olduğunu söylüyor. Albümde beste ve söz yazarlığını da ön plana çıkaran Gürman, ilk klibini Suat Sayın’ın şarkısı “Yalan Gözleri”ne çekti. Gürman, imajını tamamen değiştirdi ve pop müziğine uygun olarak rengârenk bir tarza büründü. T ÜRSAK Vakfı’nın ilkini 1997 yılında gerçekleştirdiği, gerek seçtiği ana temaları gerekse film programıyla kısa zamanda ilgiyle takip edilen saygın bir festival haline gelen Uluslararası Randevu İstanbul Film Festivali, bu yıl 14. yaşına bastı. 14-22 Aralık 2011 tarihleri arasında Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın desteğiyle gerçekleştirilecek festival, tematik bir festival olmaktan öteye giderek, izleyicisinden gördüğü ilgiyi her geçen yıl daha da artıracak yenilikleriyle, takipçilerinin karşısına çıkıyor. “Yılın Son Film Festivali” sloganıyla düzenlenmeye devam edecek festival, sinema kültürünü genç kitleye olduğu kadar, her kesime ulaştırabilmek adına gerçekleştirdiği ücretsiz gösterimlere imza atmakla beraber, Türkiye’nin en düşük ücretli bilet satışı yapan film festivallerinden biri olma unvanını da halen koruyor. www.randevuistanbul.com Gilbert Sinoué’nin Ortadoğu’nun yakın tarihini fon olarak kullandığı ikilinin son kitabı Taşların Çığlığı, Nâsır’ın Mısır’da yönetime el koyduğu yılla, barış yanlısı Yitshak Rabin’in fanatik bir Yahudi tarafından öldürüldüğü tarih arasındaki zaman dilimini kapsıyor. Kırk yıllık bu süreçte bir yanda savaşlar, ekonomik bunalımlar ve yükselen diktatörlükler, bir yanda da kayıplara, yoksulluğa rağmen yaşama tutunan, özgürlük mücadelesi veren, barışa, dostluğa ve aşka inanan sıradan insanların yaşamları akıp geçiyor... 81 Onaylanmamış Otobiyografi Yazar: Julian Assange Yayınevi: Alfa Basım Yayın Dağıtım İnternette yayınladığı belgelerle tüm dünyayı karıştıran, daha yayınlamadığı belgelerle uluslararası siyaseti karıştıracak ve tüm dünyada özgürlük savaşçısı olarak ünlenen Julian Assange’nın kendi ağzından çarpıcı yaşamöyküsü! Julian Assange kitapta, kendi bildiği yolu gösteriyor. Avustralya’da geçen çocukluğu ve gençliğinden şu ana kadar bütün yaptıklarını otobiyografisinde anlatıyor. Wikileaks’in başlangıcından, dünyada yarattığı fırtınaya kadar bütün süreçleri birinci elden bu kitapta okuyabiliriz. Gölge Etkisi Yazar: Debbie Ford, Deepak Chopra, Marianne Williamson Yayınevi: Omega Üç önemli rehber eşliğinde aydınlık bir içsel yolculuğa çıkıyorsunuz! Bastırdığınız, görmezden geldiğiniz, ötelediğiniz veya duymak istemediğiniz şeyler, toplumda örnek alınan bireyler haline gelme yolunda elinizden tutarak sizi aydınlığa çıkarabilir. Evren ile bütünleşebilir, sağlıklı iletişim yolları inşa edip güçlü ve başarılı bir birey olabilirsiniz. Ne zaman mı? Hatalarınızın, olumsuz yönlerinizin ve eksikliklerinizin sizi utandıracak şeyler olmadığını anlayıp onlarla birlikte yürüme kararı aldığınızda... !f İstanbul Bağımsız Filmler Festivali ! f İstanbul AFM Uluslararası Bağımsız Filmler Festivali, 10 yıldır, şubat ayında 70 bin kişilik izleyici kitlesiyle kültür sanat camiasının yakından takip ettiği, dünyanın her yanından farklı bakışları sinemaseverlerle buluşturan bir festival…Bu yıl 11.’si- Sosyal Hayvan nin gerçekleştirilecek festival, zengin film programını farklı ve güncel bölümler altında toplayarak izleyicisine ulaştıracak. Festival, filmlerin yanı sıra etkinlikler ve partilerle de İstanbulluların hareketli bir şubat ayı geçirmesini sağlayacak. Yeter ki Gönülden İste Yazar: David Brooks Yazar: Pierre Franckh Yayınevi: Say Yayınları Yayınevi: Elips Kitap Çoğu başarı öyküsü, yaşamın yüzeysel bir kesitine değinerek başarı elde etmeyi, belli başlı beceriler edinmeyi, doğru işi bulmayı ve ilerlemek için doğru teknikleri öğrenmeyi anlatır. David Brooks Sosyal Hayvan ile bir basamak derine, duygular seviyesine inerek karakterin oluştuğu ve başarı tohumlarının filizlendiği noktada önsezilerden, önyargılardan ve derin içsel arzulardan bahsediyor. Brooks, iki hayali karakterin, Harold ve Erica’nın hikâyesi üzerinden kendi kuramını detaylıca örneklendiriyor. Hayatta hiçbir şey hediye edilmez mi? Bunun için sadece gönülden istemen yeterli. Evren oldukça bonkördür. Bu kitapta toplanmış olan hikâyeler yaşanmış olaylardır ve bunun kanıtıdır. İstekte bulunmayı öğrenmiş insanları takip et! Bu hikâyeler sana cesaret ve güç versin. O zaman senin hayallerin ve isteklerin de gerçekleşir ve belki de senin düşündüğünden daha hızlı gerçekleşir! Bu hikâyeler sadece seni rahatlatmak ve fikir vermekle kalmaz aynı zamanda kendi hayallerini gerçekleştirmen için sana sonsuz bir ışık olur. Milk Özgürlük Yolu Yönetmen: Gus Van Sant Oyuncular: Diego Luna, Emile Hirsch, James Franco, Josh Brolin, Sean Penn Yapım: 2008, ABD Tür: Dram Harvey Milk’in hayatı tarihi, cesareti ise hayatları değiştirdi. Sean Penn, Harvey Milk’in insanlara adanmış yaşam öyküsünü anlatan Milk’te başrolü üstlendi. Film, eşcinselliğini saklamamasına karşın üst düzey yöneticiliğe seçilen ilk kişi olan Milk’in Amerika’nın en hoşgörüsüz zamanlarında her bireyin eşit haklara sahip olması için verdiği savaşı konu ediyor. Bu mücadele, umut ve dram dolu filmin DVD’si her sinemaseverin arşivinde bulunmalı. Yönetmen: Peter Weir Oyuncular: Colin Farrell, Jim Sturgess, Dejan Angelov, Yordan Bikov, Dragos Bucur Özgürlük Yolu, İkinci Dünya Savaşı sırasında bir Sovyet esir kampından kaçarak kışın ortasında Sibirya’dan Hindistan’a 6 bin kilometre yürüyen bir grup esiri izliyor. Polonyalı genç Janusz, alaycı Amerikalı Zoran ve dövmeli gangster Valka’dan oluşan bu gruba daha sonra Irena adlı bir mülteci de katılır. Başlarına ödül konmuş olan ekip önce ıssız Sibirya’yı, ardından Gobi Çölü’nün düzlüklerini ve son olarak Himalayalar’ı aşmak zorunda kalacaktır.