Slayt 1 - ODTÜ GVO
Transkript
Slayt 1 - ODTÜ GVO
Haziran 2015 SAYI 16 ODTÜ G.V. ÖZEL MERSİN İLKÖĞRETİM OKULU KÜLTÜR YAYINI PANDA İLE KİRPİ Bir ormanda bir panda ve arkadaşı kirpi yaşarmış. Pandanın ismi Tombik, kirpinin ismi ise Şaşkın’mış. Bir gün birlikte Tombik arkadaşı Şaşkın’ ı ziyarete gitmiş. Tombik o gün kirpinin evinde kalmayı çok istiyormuş. Kirpi arkadaşı Tombik’ in bu düşüncesini duyunca çok sevinmiş. Birlikte akşama kadar vakit geçirmişler. Gün batımını beraber seyretmişler. Bu sırada en uçta duran ayı onları görmüş. Yavaş yavaş onların yanına yaklaşmaya başlamış. Şaşkın, tam o sırada kötü kalpli ayıyı fark etmiş. Arkadaşı Tombik’ e yavaşça ayının geldiğini söylemiş. Tombik bu olayı duyunca çok korkmuş; ama hiç belli etmemiş. Hızlıca koşarak Şaşkın’ ın evine koşmuşlar. Kapıyı kitlemişler. Ayı kapıya kadar gelmiş. Kapıya vurmaya başlamış. Şaşkın, korkudan ağlamaya başlamış. Tombik birden ne kadar da güçlü olduğunu fark etmiş. Hemen kapıyı açmış. Ayı tam onu ısırmak için saldırıyormuş ki güçlü Tombik onun üstüne atlamış. Ayı öyle korkmuş ki arkasına bile bakmadan oradan kaçmış. İki arkadaş mutluluktan şarkılar söylemeye başlamış. Asya KARİP 1A © ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları AYI İLE FİL Bir ayı ve arkadaşı fil varmış. Bir gün ayı fili kaybetmiş ve her yerde onu arıyormuş. Fil ormanda dolaşırken kaplanı görmüş ve kaplan ona tam saldırırken ayı gelmiş. Kaplana çok kızmış. Artık ayı fili koruyacakmış. Akşam olmuş ayı ve fil evlerine gitmişler. Sabah olmuş ve ormanda gezi yapmışlar. Sonra da aslan arkadaşını görmüşler. Aslanla oyun oynamışlar. Ayı ve fil çok eğlenmişler. Böylece çok iyi dost olmuşlar. Kendilerine güzel bir yuva yapmışlar. Bu yuvada çeşit çeşit oyunlar oynayıp eğlence dolu zaman geçirmişler. Artık herkes onları görmeye ve onlarla tanışmaya gelmek istiyormuş. Çünkü onlar örnek arkadaşlar olmuşlar. Arkadaşlık dünyanın en güzel duygusudur. Herkes arkadaşını sevsin, onunla iyi geçinsin. Berk OBAY 1A 2 İKİ KAHRAMAN Bir gün bir prenses doğmuş. O prenses çok hızlı büyümüş ve o prenses tatlı mı tatlıymış. O prenses bir gün annesinin ve babasının odasına girmiş ve odadaki şifreyi çözmüş. O odada bir sürü çiçekler ve kelebekler varmış. O kelebeklerden biri o presesin yanağından öpmüş. Prenses kelebeğin sihirli olduğunu öğrenmiş. Ama bu sırada çoktan prenses bir kahramana dönüşmüş. Her yeri hızlıca dolaşabildiğini fark etmiş. Sonra prensesin üvey kardeşini de aynı kelebek öpmüş. O da bir anda kahramana dönüşmüş. Çevrelerindeki insanlar onların kahraman olduğunu bilmiyormuş. Çok geçmeden onların kahraman olduğunu herkes anlamış. Herkes onların kahraman olmasından dolayı çok mutlu olmuş. Artık evlerinde iki tane kahraman prenses varmış. Bu durum anne ve babalarını çok ama çok gururlandırmış. Günler günleri kovalamış. İki kahraman prenses büyümüşler. Dünya da var olan sorunları çözmeye başlamışlar. Bu sorunlardan biri de doğal afetlermiş. Depremde zor durumda kalan insanları prenses hemen bulup kurtarıyormuş. Böylece iki kahraman prenses hayatları boyunca hep mutlu olmuşlar. Ailesi onlarla hep gurur duymuş. Onlar da insanlara hep yardımcı olmuşlar. Sidelya ÖZALP 1A © ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları TAŞKIRAN AİLESİ Taşkıran ailesi için her zamanki günlerden biriydi. Sabah kalktılar, kahvaltı yaptılar. Dışarı dolaşmaya çıktılar. Nereye gideceklerine karar vermek için konuştular. Ve sonunda sahile gitmeye karar verdiler. Orada bisiklet sürdüler ve çok eğlendiler. Çekirdek çitlediler, deniz taş attılar. Sonra hava kararmaya başladı. Eve dönmek için yola koydular. Tam o sırada birden karşılarına bir adam çıktı. Bu adam bir hırsızdı. Adamın kolundaki saat Nuh Eren’ in dikkatini çekti. Bu saat onun babasının değerli saatiydi. Hemen Nuh Eren babasına seslendi. “Baba baba...” dedi. Babası adamın kolundaki saati fark etmişti. Hemen polisleri aradı ve hırsızı yakalattı. Nuh Eren’ i tüm polisler tebrik etti. Artık Nuh Eren bir kahraman olmuştu. Hem çok dikkatli hem de akıllı bir çocuk olduğunu herkes öğrenmişti. Nuh Eren TAŞKIRAN 1A 3 KAHRAMANLAR HASTANESİ Bir gün Kenz ve Oliver kitapçısına gittiler. Bu sırada gökten yuvarlak bir plastik uzay gemisi düştü. Hemen onları bir hastaneye götürdüler. Hastanede temizlik odasında, Kenz ve Oliver bir süper kahraman gördüler. Ama birden kayboldu süper kahramanlar. Kenz bir anda bir şey fark etti. Aslında ikisi de hastaneden içeri girer girmez iyileşmişti. Kenz sonra bir asansör gördü. O asansör bindiler. Asansörle gittikleri yerde bir sürü süper kahraman ve onların doktorlarını gördüler. Ama doktorların da süper güçleri vardı. Bir süper kahramanı hayatını bie tam o anda kurtardılar. Sonra o hastanenin patronu Kenz ve Oliver’ in yanına geldi. “Sizin süper güçleriniz neler?” diye sordu. Oliver ve Kenz: Bizim süper güçlerimiz yok!” dediler. Patron: Aaa! Siz normal insansınız. Bu durumda ya sizin hafızanızı sileceğim ya da sizi bir tüpe bindirip bir gezegene göndereceğim. SİNEM İLE TUNA Bir gün Sinem ile Tuna anne ve babalarından izin alarak sinemaya gitmişler. Ama hangi filme gireceklerine karar verememişler. En sonunda düşünüp karar vermişler. Filmin adı MUTFAKTAKİ KONUŞAN CİSİMLER’ miş. Filmi izlerken o kadar dalmışlar ki uyuya kalmışlar. Sinem ve Tuna dışında herkes kalkmış. Bu sırada Sinem v Tuna rüyalara dalmaya başlamışlar. Rüyalarında Sinem ve Tuna kek yapıyorlarmış. Rüya bu ya birden elektrikler kesilmiş. İkisi de çok korkmuş. Birbirlerine sımsıkı sarılmışlar. Birden bir ses gelmiş. “Şişt şişt buradayım!” Sinem ve Tuna daha da çok korkmuşlar. BU ses buzdolabından geliyormuş. Buzdolabı onlara “ Hadi gelin, size mum vereyim” diyormuş. İkisi birden buzdolabına “ Ama biz mumu yakamayız!” demişler. Sonra “Çıııırt!” diye bir ses gelmiş. Küçük dolap kendi kendine açılmış. “Burada bir fener unuttular, hadi çabuk olun onu alın!” O da ne! Mutfaktaki her şey konuşmaya başlamış. Sinem ile Tuna şaşkınlıkla onlara bakıyorlarmış. Mutfakta tüm eşyalar “Gelin yanıma size kendimi tanıtayım!” demeye başlamış... İşte tam o sırada bir ses onların uyanmasına ve rüyadan kurtulmasına neden olmuş. “Çocuklar haydi uyanın film bitti!” Evet bu ses annelerinden başkasının sesi değildi. Beste BALCI 1A © ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları Oliver ve Kenz: Ama biz hiçbir gezegene gitmek istemiyoruz. dediler. Kenz ve Oliver “Kahramanlar Hastanesi’nin” patronuna yalvardılar. Onları serbest bıraksın diye çok dil döktüler. Tam bu sırada bir ses geldi. “Bip bip bip...” O da ne çalar saat çalıyordu. Meğer bunların hepsi bir rüyaymış. Denis TAHİNCİ 1A 4 DİKKAT AĞAÇ KONUŞUYOR Bir gün Selahaddin yolda yürüyormuş. Birden bir ses duymuş. Selahaddin ne görsün, ağaç onunla konuşuyor Selahaddin durmuş, başlamış ağaçla sohbet etmeye. Ağaç ona: Bize hiç iyi davranmıyorlar. Hep kestiler arkadaşlarımı, boş yere. demiş. Selahaddin bu durumun nedenini çok merak etmiş. Bu olayının nedeninin bazı çocukların kağıtları, atık kutusuna atmak yerine çöplere atması olduğunu anlayınca çok üzülmüş. Çünkü böyle davranan çocuklar yüzünden bir çok ağaç kesilmek zorunda kalıyormuş. Okula gelince hemen bu olanları öğretmenine anlatmış. Öğretmeni, Selahaddin ve arkadaşları ile ağaç sevgisinin önemi hakkında konuşmuşlar. Sonra da söz vermişler. Bir daha asla kağıtları boşa harcamayacaklarına. Çünkü ağaçların faydası o kadar çokmuş ki! Bunlar nelermiş, bilmek ne de güzelmiş. Havayı temizliyor, bize oksijen veriyorlar. Toprak kaymasını engelliyorlar. Hayvanlara yuva oluyorlar. Duyunca bu faydaları hepsi çok şaşırmış. Demir DEĞİRMENCİ 1A SEPETTEN ÇIKAN BEBEK Bir gün Ali’ nin dedesi köyden bir sepet yumurta getirdi. Ali yumurtayı çok sevdiği için sepeti açtı. Ama Ali’ nin yüzü bir anda kıpkırmızı oldu. Ağlamaya başladı. Bunu gören dedesi: Ali ne oldu oğlum? diye sordu. Ali sepeti göstererek; Bebek! diye bağırdı. Bebeğin elinde bir mektup vardı. Ali mektubu aldı. Bebek ağlıyordu. Ali ve dedesi bebeği susturmaya çalıştı. En iyi fikir ise Güneş hanıma götürmekti. Güneş hanım bebeği kucakladı, “Acıkmış, bu bebek!” dedi. Bir güzel bebeğin karnını doyurdu. Sonra da Ali ve dedesine, bebeği nerede bulduklarını sordu. Ali ve dedesi: Sepetin içinden çıktı! dediler. Sonra da bebeğin yanında buldukları mektubu Güneş hanıma uzattılar. Güneş hanım hemen mektubu okudu. Güneş hanım mektupta okuduklarına çok şaşırdı. Çünkü bu mektup Güneş hanımın en yakın arkadaşından geliyordu. Mektupta bu bebeği ona yani Güneş hanıma gönderdiği yazıyordu. Karnı bir güzel doyan bebeği Güneş hanım uyuttu. Güneş hanım bu arada örtülerden bebeğe çok güzel bir yatak yaptı. Sonra yatağın yanına da bir telsiz yerleştirdi. Diğer telsizi alarak bahçeye çıktı. Patates ekti. Bebek uyandığında ona tekrar yemek yedirdi. Ali ve dedesi ise onunla bol bol oyun oynadılar. Ayda BURUBATUR 1A © ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları 5 BUKET VE NİSA LUNAPARKTA Buket ve Nisa bir gün lunaparka gitmişler. O sırada Buket ve Nisa’nın kulağına “Şit şit!” diye bir şey gelmiş. Çok şaşırmışlar. Birden arkalarına dönmüşler bir de ne görsünler lunaparktaki eşyalar konuşmaya başlamış. “Merhaba benim adım Dönme Dolap” demiş. Oradan bir ses “Benim de adım Çarpışan Araba!” diye bir ses gelmiş. Diğerleri de adlarını söylemeye başlamışlar. Buket ve Nisa: Biz sizi çok sevdik, demişler. Oyuncaklar: Biz de sizi çok sevdik, haydi beraber oyun oynayalım. demişler. Buket ve Nisa oyuncakların yanına gitmişler. Buket ve Nisa oyuncaklarla oynadıklarına çok sevinmişler. O günü yaşamanın sevincini içlerinde çok fazla yaşamışlar. Günler günleri kovalamış. Buket ve Nisa yaşadıklarının etkisinden hiç kurtulamamışlar. Buket ve Nisa yaşadıklarının etkisinden kurtulamayınca oyuncaklarla oynamaya başlamışlar. Nisa ERKOL 1A © ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları KÖTÜ BİR GÜNÜN ARDINDAN Şehirlerin birinde Nisa adında tatlı mı tatlı bir kız yaşarmış. Bir gün Nisa’ nın başına çok kötü bir şey gelmiş. O gün Nisa annesi ile oyuncakçıya gitmiş. Orada bir sürü birbirinden güzel oyuncaklar varmış. Nisa hangisini seçeceğini bilemiyorlarmış. Bir süre sonra birini seçmiş. Seçtiği oyuncak birden yere düşmüş ve kırılmış. Bu oyuncakta mağazada kalan son oyuncakmış. Nisa üzülmüş ve eve dönmüşler Eve gelince ağlamaya başlamış. Akşam olmuş babasının eve gelmesine az kalmış. Babası “ Kızıma bir hediye alayım.” diye düşünmüş. Baba, kızı Nisa’ nın istediği oyuncağı almasın mı? Nisa görünce çok sevinmiş ve babasının kucağına atlamış. Babasına çok teşekkür etmiş. Babasına, “Seni Çok Seviyorum.” demiş. Duru YURDAKUL 1A 6 ALYA İLE NİSA PETŞOPTA Alya ile Nisa bir gün petşopa gittiler. Oradan tavşan aldılar. Tam eve getireceklerdi ki biri onlarla konuşmaya başladı. Bu konuşan bir kemikti. Kemik: - Köpek beni bıraksın! Kızlar da: - Tamam ama bizim dediğimizi sen de yapmalısın! Yoksa sana elimizi sürmeyiz. demişler. Kemik: - Tamam ben de sizin dediğinizi yapacağım, demiş. Tam bu sırada bir ses daha geldi. Biri daha konuşmaya başladı. Bu konuşan ise bir havuçtu. Kızlara yalvarmaya başladı. - Söyleyin o tavşana lütfen beni yemsin! Kızlar: - Haydi o zaman saklan şu dolabın içine de tavşan seni bulamasın. dediler. Tavşan: - Nerede bu havuç? diye sordu. Alya, tavşana lezzetli bir marul verdi. Tavşan afiyetle bunu yemeye başladı. Alya ve Nisa havucu kurtardıkları için rahatladı. Bu durum onların aklına bir fikir getirdi. Acaba başka neler konuşuyordu? Merak etmeye başladılar. Bir de baktılar ki yumurtalar konuşmaya başladı. Biz faydalı yiyecekleriz sizlere vitamin veririz, kalsiyumu bizden alırsınız demişler. Arkasından süt de konuşmaya başladı. Ne kadar önemli olduğunu anlattı. Sonra birden karpuz konuşmaya başladı ve marul da konuştu. Sebze ve meyveleri asla unutmayın, dediler. Nisa ve Alya bugünün ardından çok mutlu oldular. Alya BAYDAR 1A LUNAPARK KORKUSU Bir gün Melis ve Ege lunaparka gitmek istediler. Lunaparka gitmek için sabırsızlanıyordu. Lunaparkta ilk önce dönme dolaba bindiler. Sonra eğlence trenine bindiler. Bir fark ettiler ki tren sürekli dönmeye başlamıştı. Sonra hemen sinemaya koştular. Süngerbob filmine girdiler. O film çok güzeldi. Bir daha izlemek istediler. Ama akşam olmuştu. Anneleri evde onları bekliyordu. Bunun için çok üzüldüler. Evde onların en sevdiği yemek duruyordu. Çok mutlu olmuşlardı. Hemen yemeğe oturdular. Afiyetle yemeklerini yediler. Bugün ne kadar güzel bir gündü düşündüler. Rüyalarında Süngerbob onların yanına gelmişti. O kadar mutlulardı ki uykuda gülüyorlardı. Çınar BABAT 1A © ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları 7 LEGO ADAMIN KÖTÜ GÜNÜ Lego adında bir tane lego adam varmış. Bu adamın hafızası çok iyiymiş. Legolarla hep ihtiyacı olan şeyler yaparmış. Legolardan istediği her şeyi yapabildiği için de çok mutluymuş. Ama bir gün kötü bir sorun çıkmış. Çıkan soruna bir türlü çözüm bulamıyormuş. Bu sorun bir su baskınıymış. Ve gittikçe de bu sorun büyüyormuş. Evi neredeyse deniz olmak üzereymiş. Kapıyı açıp suyu boşaltmak istiyormuş; ama buna diğer lego adamlar izin vermiyormuş. Dışarı da çıkamıyormuş. O gün öleceğini sanmış. Neyse ki bu korkular içerisindeyken bir çözüm bulmuş. Aklına önceden yaptığı lego su yutma makinesi gelmiş. Hemen onu arayıp bulmuş ve çalıştırmış. Makine bütün suyu yutmuş. Böylece lego adam sorunu çözmüş. Erkin YENER 1A © ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları ŞEHİRDEKİ TEK SÜPER GRUP Şehirde tek bir süper kahraman varmış. Adı da “ATIZ” mış. Her sabah erkenden kalkıp Dünya’ yı kötülüklerden kurtarırmış. Arkadaşları ise Teo ve Taşkıran’ mış. Bir gün şehirde hiç sorun olmamış. Onlar da düşünmüşler “Madem bu aralar sorun çıkmıyor, o zaman biz de eve dönelim” diye düşünmüşler. Eve girdiklerinde “Şiişş...” diye bir ses duymuşlar. Sonra da elektrikler kesilmiş. Ama ses halen devam etmiş. Bizim süper kahraman kaslı olduğu için hemen güçlü kasları ile etrafı kontrol etmiş. Duydukları ses onlara: Sesime gelirseniz, ne olduğunu anlarsınız. diyormuş. O da ne bir de ne görsünler konuşan bir çeşme. Çeşme onlara; Ellerini yıkamak ister misiniz? diyormuş. Kahramanlar: Hayır, teşekkür ederiz, demişler. Ama bunun bir savaş işareti olduğunu anlamışlar. Hemen jetlerine bindikleri gibi kuleye gitmişler. Orada düşmanlarını bulmuşlar. Hep iyilik kazandığı için savaşı onlar kazanmışlar, jetleriyle evlerine geri dönmüşler. Ali Deniz ADALIOĞLU 1A 8 LUNAPARKTA BİR GÜN Bir gün Ali ile Ayşe lunaparka gitmek istediler. Lunaparka gittiklerinde kocaman oyuncaklar gördüler. Hemen oyuncaklara bindiler. Orada çok eğleniyorlardı ki bir yerden sesler gelmeye başladı. Ali ile Ayşe çok korktular. O sesin nereden geldiğini bilemediler. Ses yine geldi. Ali ve Ayşe bu sefer çok şaşırdılar. Çünkü o ses atlı karıncadan geliyordu.Sonra diğer oyuncaklar da konuşmaya başladı. Ali ile Ayşe aynı anda bir çok oyuncağın konuşmasına çok şaşırmışlardı. Düşündüler düşündüler, ama bir türlü bu oyuncakların nasıl konuştuğunu anlamadılar. Günlerini bütün oyuncakları dinleyerek geçirdiler. Eve döndüklerinde olanları annelerine anlattılar. Anneleri şaşkınlık içinde dinledi dinledi... Defne ÖZCAN 1A © ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları DEMİR ADAM Bir gün Demir adam gezintiye çıkmış. Sonra bir kötü Demir adam gelmiş. Bahçede kötü bir savaş yapmışlar. Ama hemen elektrikler kesilmiş. O zaman çok korkmuşlar. Sonra korkudan yere düşüp bütün parçaları tek tek kırılmaya başlamış. Sonra tamirci Toni, Demir adamların yeniden parçalarını birleştirmiş. Tamirci Toni onarın tekrar savaştıklarını görünce çok ama çok üzülmüş. Savaştıkları için de onları tekrar tamir etmek istememiş. Savaşları bitmiş ve tabi Demir adamlar yine parçalanmışlar ama bu sefer tamirci Toni onları tamir etmemiş. Arkasına bile bakmadan eve geri dönmüş. O da ne "Toni Toni Toni" diye bir ses geliyormuş. Gelen ses ona " Hadi artık uyan!" diyormuş.Annesi Toni' yi uyandırıyormuş. Yani Toni' nin yaşadıkları aslında br rüyaymış. ASRIN ÇAPAROĞLU 1A 9 İLKİN İLE ANNESİ Sabah İlkin ile annesi kahvaltı sofrasına oturdular. İlkin annesine: -Bugün peynir yemek istemiyorum! dedi. İşte bu sırada peynir birden konuşmaya başladı. Peynir: -Beni yemelisin! dedi. İlkin bu duruma çok şaşırdı. Annesi kahvaltısını İlkin’ den önce bitirdi. Ellerini yıkadı. Ardından İlkin de kahvaltısını bitirdi, tabi peynir de yedi. Sonra annesi ile birlikte üstlerini giyindiler. Hemen arabalarına binip okula gittiler. Okuldan dönünce babası yorgundu. Akşam yemeği yediler. Sonra babası ile satranç çalıştılar. Daha sonra İlkin ve annesi, İlkin’ in ödevini yaptılar. İlkin çok sevinçliydi; çünkü oyun oynamaya zamanı kalmıştı. Sonra anneannesine gittiler. Eve geldiklerinde İlkin çok yorulmuştu. Kendi kendine düşündü İlkin, “ Ne kadar uzun bir gündü.” dedi. Annesi ve babasını ne kadar çok sevdiğini düşünürken rüyalara daldı. Rüyasında süper kahramanlarla savaştığını bütün süper kahramanları yendiğini ve günün kahramanı olduğunu gördü. Bir de rüyasında Atatürk’ ü gördü. Onunla konuşup oyunlar oynadı. Ne kadar da güzeldi. Atatürk’le olmak onunla oyunlar oynamak. İlkin: -Ata’ m bu vatanı bize verdiğin için sana teşekkür ederim. dedi. İlkin uykudan uyandığında içi halen mutluluk doluydu. İlkin Murat SEYHAN 1A © ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları BARIŞ Barış kütüphanede kitap okuyordu. Birden elektrikler kesildi. Barış çok korktu. Çığlıklar atmaya başladı. O sırada bir ses geldi. -“Şiişt şiiişt!” korkma. diyordu gelen ses. Barış baktı ama kimseyi göremedi. Ses tekrar geldi. Bir de baktı ki dolaplar konuşuyor. Barış’ a korkma diyorlar. Dolaplar Barış’ a bir fener uzattı. Barış tam feneri alacakken bir ses daha geldi. -Barış uyan artık! Sabah oldu. Meğer bu seslenen Barış’ ın annesiymiş. İşte o anda tüm bu olanların hepsinin bir rüya olduğunu da Barış anlamış. Uykudan uyandığında annesine bütün bu olanları anlatmış. Annesi Barış’ ı dikkatle dinlemiş. Kitap okumanın ne kadar güzel bir davranış olduğunu annesiyle uzun uzun konuşmuşlar. Artık Barış kütüphaneye gitmek için çok sabırsızlanıyordu. Çünkü kütüphanedeki kitaplar sayesinde çok bilgi edineceğini biliyordu. Ozan PİLANCI 1A 10 BİR RÜYA GÜNÜ Ali ile Sidelya bir gün lunaparka gittiler. Tam dönme dolaba bineceklerdi ki bir ses duydular. “Şiişt şiişt” sesin geldiği yere doğru baktılar. O da ne dönme dolap konuşuyor. İki arkadaş şaşkınlık içinde; -Sen bizimle mi konuşuyorsun. dediler. Dönme dolap: -Korkmayın, benim size bir zararım olmaz. dedi. İki arkadaş belli etmeseler de çok korktular. Dönme dolap: -Haydi korkmayı, gelin buraya binin de sizi döndüreyim. dedi. İki arkadaş heyecanla dönme dolaba bindiler. Çok da eğlendiler. Ama tam bu sırada bir ses geldi. -Yavrum haydi artık uyanın. Okula geç kalacaksın! Bu ses annesinin sesiydi. Evet Sidelya uykusunda lunaparka gitmişti. Uyandı ve hemen hazırlandı. Okula gitti. Çok eğlenceli vakit geçirdi. Akşam olduğunda eve döndü. Yemek yediler. Çok sevdiği bir hikâye kitabını okuyarak yeni rüyalara daldı. Elis EKMEN 1A © ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları 11 KONUŞAN EV Bir gün iki kız yola çıkmışlar. Yolda giderken değişik bir ev görmüşler. Tam eve bakarken bir ses gelmiş. Bu ses onlara; -Gelin kızlar size bir şey söyleyeceğim, diyormuş. Kızlar çok şaşırmışlar. Çünkü değişik ev onlara sesleniyormuş. Ev onlara; -Burası çok eğlenceli bir yer, diyormuş. İki kız annelerine haber vermeden eve girmişler. Bir de ne görsünler bütün eşyalar sürekli konuşuyor. İnanılacak gibi bir şey değilmiş. Masa onlara; -Üzerimde duran pastayı yiyebilirsiniz, diyormuş. İki kız pastayı yemek istemişler. Ama pastayı nasıl keseceklerini bilmiyorlarmış. Masa onlara bıçağı kullanabileceklerini söylemiş. İki arkadaş buna hemen karşı çıkmışlar. Çünkü kesici aletlere ellemeleri onlar için tehlikeliymiş. Bıçakla pastayı kesmek yerine başka bir çözüm bulmaları gerektiğini düşünmüşler. İyice düşünüp taşındıktan sonra elleri ile pastayı bölmeye karar vermişler. Sonra da bir güze pastayı yemişler. Evlerinde döndüklerinde olanları annelerine anlatmışlar. Anneleri onları hayretle dinlemiş. Ama biraz da kızmış. Çünkü izin lamadan başkalarının evine gitmek çok tehlikeli bir davranışmış. İki kız bir daha böyle davranmayacakları için annelerine söz vermişler. Perisu KİNEŞÇİ 1A KORSAN İLE PAPAĞAN Çoook uzak ülkelerin birinde çok ünlü bir korsan yaşarmış. Adı Mert’miş. Mert bazen hazine aramak için başka ülkelere gidermiş. O hafta çarşamba günü yine hazine aramaya karar vermiş. Mert, bu sefer Akdeniz’e gitmeye karar vermiş. Tam yola çıkmışken bir papağan görmüş. Papağan Mert’e doğru yaklaşmış ve konuşmaya başlamış. Çok iyi arkadaş olmuşlar ve birlikte yola devam etmişler. Birden fırtına başlamış. Gemileri bir sağa bir sola gidiyormuş. Fırtınayı güçlükle atlatmışlar. Şimdi de karşılarına büyük kayalar çıkmış. Artık nereden geçeceklerini şaşırmışlar. Papağan: “Sol taraf boş, sol taraf boş…” diye bağırıyormuş. Mert tam kayaya çarpacakken papağanı duymuş ve gemiyi sol tarafa çevirmiş. O kadar yorulmuşlar ki uyuyakalmışlar. Uyandıklarında güneş parlıyormuş. Papağan sevinçle “Yaşasın, kara göründü!” demiş. Mert buna çok sevinmiş. Hemen karaya yaklaşmışlar. Çok güzel yemekler yapıp birlikte yemişler. Ormana doğru yürümüşler. Ormanın içinde kuş seslerini dinleyerek çimlere uzanmışlar. Mert AYDIN 1B © ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları 12 SKUBİDAN’IN KORKUNÇ MACERALARI Bir sabah Skubi ve Skubidan parka gitmişler. Parkta oynadıktan sonra biraz daha ileriye gitmeye karar vermişler. Tam ilerlerken birden karşılarına beyaz bir jöle canavarı çıkmış. En hızlı şekilde koşmaya başlamışlar. Beyaz jöle canavarı uzun süre koştuktan sonra peşlerini bırakmış. Skubi, arkadaşı Şegi’ye haber vermiş. Şegi, hemen söylenen yere gelmiş. Bu arada Fredi ve Dafi’de müzede gezerken yeni bir arkadaş edinmişler. Hepsi söylenen saatte parkta toplanmışlar. Tam konuşmaya başlamışlar ki beyaz jöle canavarı Dafi’nin arkasından ortaya çıkmış. Dafi kaçamadığı için onu yutmuş ve gövdesine hapsetmiş. Fred “Dafiiii merak etme, seni kurtaracağız!” diye bağırıyormuş. Bu canavarın zayıf yönünü bulmaya çalışıyorlarmış. Canavarın arkadaşı iyi kalpli Velma’dan yardım istemeye karar vermişler. Velma onlara yardım etmiş. Birlikte beyaz jöle canavarının saklandığı yere gitmişler. Canavar uyuyormuş. Ona yavaş yavaş sıcak su dökmeye başlamışlar. Canavar erimeye başlamış ve Dafi kurtulmuş. Hep birlikte oradan uzaklaşmışlar ve Velma’ya çok teşekkür etmişler. Ece ALP 1B OBUR MELOŞ Meloş adında yemek yemeyi çok seven güzel bir kız varmış. Bir gün Meloş yine, çok ama çok yemek yemiş ve hastalanmış. Kendini kötü hissettiği için o gün okula gidememiş. Akşam olmuş. Meloş’un ağrıları artmaya başlamış. Annesi durumu fark etmiş ve babasına haber vermiş. Birlikte hastaneye gitmişler. Doktor Meloş’u muayene etmiş ve reçeteye ilaç yazmış. Hastaneden çıkınca eczaneye gitmişler ve reçetedeki ilaçları almışlar. Meloş ilaçlarını içip bir an önce iyileşmek istiyormuş. Eve dönmüşler. Meloş ellerini yıkayıp yatağına yatmış. Biraz atıştırmış ve ilaçlarını içer içmez uyumuş. Sabah olmuş. Meloş biraz geç uyanmış. Kendini hala çok kötü hissediyormuş. Yine okula gidememiş. Kahvaltısını yapmış ve ilaçlarını içmiş. Kendini çok mutsuz hissediyormuş. Meloş kendine bir söz vermiş. Artık gereğinden fazla çok yemeyecekmiş. Annesine sarılmış ve onu öpmüş. Arkadaşlarını ve okulunu çok özlemişti. Günler geçmiş ve Meloş iyileşmiş. Okula gideceği için çok heyecanlıymış. Ela AKSOY 1B © ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları KÖTÜ CANAVAR Bir pazar günüydü. Süper Kahraman uzanmış bir yerde kestiriyordu. Kötü Canavar ise plan kuruyordu. Süper Kahraman uyandı ve dışarıya çıktı. Kötü Canavar da planlarını yaptıktan sonra dışarıya çıkmaya karar verdi. Süper Kahraman’la karşılaşmamak için dua ediyordu ama Süper Kahraman, Kötü Canavar’ı gördü. Birbirlerine saldırmaya başladılar. İkisi de çok güçlüydü. İkisi de birbirini çok iyi tanıyordu. Tek bilmedikleri, güçsüz yönleriydi. Çarpışma sırasındaKötü Canavar kaçıp gitti. Süper Kahraman, bu canavardan kurtulduğunu sandı ma o sadece kaçıp saklanmıştı. Ölmemişti. Kötü Canavar saklandığı yerden çıktı ve tekrar saldırmaya başladı. Kötü Canavar çok yorgundu. Daha fazla dayanamadı. Süper Kahraman son bir hamlede canavarı öldürdü. Artık dünya, tüm kötülüklerden kurtulmuştu. Arda YENİGÜN 1B 13 YIKANMAYAN KARGA Dünyanın çok uzak bir yerinde yavru bir karga yaşarmış. Bu karga yıkanmayı hiç ama hiç sevmezmiş. Annesi ile arkadaşları bu durumdan hiç memnun değillermiş çünkü yavru karga çok kötü kokuyormuş. Annesi bir gün yavru karganın arkadaşlarını ormana çağırmış. Yavru karganın yıkanması için bir plan yapmışlar. Arkadaşları yavru kargayı gölün kenarına çağırmışlar ve birlikte oyun oynamaya başlamışlar. Yavru karga oyunda çok yorulmuş . Bunu gören şaşkın karga onu göle itmiş. Göle düşen yavru karga çok ıslanmış. Yavru karga gölden çıkmaya çalışırken annesi ona “Eğer gölden çıkarsan seni tekrar göle atacağız.” demiş. Yavru karga çok korkmuş. Akşam olmuş. Gölden çıkmış ve birlikte eve gitmişler. Aradan birkaç gün geçmiş. Yavru karganın tüyleri dökülmeye başlamış. Annesi onu hemen doktor baykuşa götürmüş. Doktor yavru kargaya ilaç vermiş ve ilaçlarını düzenli kullanmasını söylemiş. Banyo yapmayı da unutmamalısın, demiş. Yavru karganın tüyleri zamanla çıkmaya başlamış. O da çok mutlu olmuş. Umut Melih MUNGAN 1B © ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları ARKADAŞLIK Bir zamanlar Defne adında güzel mi güzel bir çocuk varmış. Defne arkadaşlarıyla çok iyi anlaşırmış. Bir gün en sevdiği arkadaşı Özge ile birlikte sinemaya gitmeye karar vermiş. Özge bu teklifi hemen kabul etmiş. Akşam olmuş, birlikte sinemaya gitmişler. Özge filmi izlemek yerine sürekli konuşuyormuş. Defne Özge’yi konuşmaması için uyarmış ama Özge dinlememiş. Sinemadakiler konuşmadan çok rahatsız olmuşlar ve filmi izleyememişler. Seyirciler filmi duyamadıkları için anlayamamışlar ve sinemadan çıkmaya başlamışlar. Defne bu duruma çok üzülmüş. Hemen evine gitmiş. O kadar çok üzülmüş ki hiçbir şey yiyememiş ve çok hastalanmış. Ertesi gün okula gidememiş. Defne’nin hastalandığını duyan arkadaşları onu ziyarete gelmiş. Özge yaptığından çok utanmış. Herkes Özge’ye çok kızmış. Özge, tüm arkadaşlarından özür dilemiş. Arkadaşları ve Defne, Özge’yi affetmiş. Defne iyileşince birlikte parka gitmişler ve çok eğlenmişler. O günden sonra Özge, bir daha sinemada hiç konuşmamış. Defne EFE 1B 14 ASLANLAR Çok güzel bir bahar günüydü. Demir ve kardeşi annesiyle birlikte kampa gitmek için hazırlandılar. Çok heyecanlıydılar. İlk defa birlikte kamp yapacaklardı. Hazırlıklar bitince yola çıktılar. Kamp yeri çok güzeldi. Eşyalarını yerleştirdikten sonra gezmeye çıktılar. Birden karşılarına bir aslan çıktı. Aslan bir kez kükredi. Aslanın yanına hemen diğer arkadaşları geldi. Demir ve kardeşi önce çok korktu ama aslanlar onlara hiçbir şey yapmadı. Aslanlar birlikte ava gittiler, onlarda kampa döndüler. Günler geçti ve onlar çok iyi arkadaş oldular. Her akşam aslanlar kampa gidiyordu. Demir’in annesi de onlara çeşitli masallar anlatıyordu. Kampın son günüydü. Aslanlar çok üzgündü çünkü Demir ve ailesinden ayrılıyorlardı. Yıllar geçti ve aslanlar çok yaşlandı. Birçok torunları oldu. Akşam olunca torunlarına öğrendikleri masalları anlatıyorlardı. Yavru aslanlar heyecanla anne ve babalarını dinliyorlardı. Demir EROL 1B © ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları UÇAN AYAKKABI Bir zamanlar çok uzak bir ülkede bir kız yaşarmış. Bu kızın uçan bir ayakkabısı varmış. O uçan ayakkabısıyla istediği her yere gidebilirmiş. Yalnız bir sorunu varmış. O da nereye gideceğini hiç bilmiyormuş. Aklına bir fikir gelmiş. Hemen annesinin yanına gitmiş ve sorunundan bahsetmiş. Annesi “Bir haritan olursa istediğin yerlere kolayca gidebilirsin.” demiş. Kız koşarak kırtasiyeye gitmiş ve bir “Dünya Haritası” almış. Haritayı dikkatlice incelemş. Gideceği yerlerin üzerine renkli kalemle işaretler koymuş. Annesinden izin almış ve uçan ayakkabısını giymiş. Uçan ayakkabısına gitmek istediği yerleri söylemiş. Günlerce gezmiş ve çok güzel yerler görmüş. Kızın birçok arkadaşı olmuş. Eve dönmüş. Annesine ve babasına her şeyi anlatmı. Annesi ve babası çok mutlu olmuşlar. Kız hemen odasına çıkmış. Heyecanla yeni gideceği yerleri haritada işaretlemeye başlamış. O kadar çok yorulmuş ki, yatağında uyuyakalmış. Andaç YURDAGÜL 1B 15 SİNEMADA YANGIN VAR! Elif okuldan yeni gelmişti. Annesi Elif’e, bir sürprizinin olduğunu söyledi. Elif buna çok sevindi. Elif’in uzun zamandır istediği film gelmişti. Annesi biletleri gösterince Elif sevinçten çığlık attı. Birlikte hazırlandılar ve sinemaya gittiler. Sinemada patlamı mısır satılıyordu. Elif, sıraya girdi ve patlamış mısır aldı. Film başlamak üzereydi. Birlikte salona girdiler ve film başladı. Elif çok heyecanlıydı. Filmi izlerken ışıklar birden yanıp sönmeye başladı. Salondakiler buna çok şaşırdı. Elif korkmaya başlamıştı. Annesi ona sarıldı ve korkmamasını söyledi.Sinemada büyük bir yangın çıkmıştı. Bir görevli geldi ve herkesin sakin olmasını söyledi. Elif ve annesi, ne yapacaklarını bilmiyorlardı. Hızlı davranarak salondan çıkmaya çalıştılar. Etrafta bağıran çocuklar vardı. İnsanlar birbirine yardım ediyordu. İtfaiye gelmişti. Yangın kısa zamanda söndürüldü. Sadece eşyalar zarar görmüştü. Oradaki herkes buna çok sevindi. Nehir Laçin GEZEK 1B © ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları AY’DAKİ ADAM Bir zamanlar Ata adında bir adam varmış ve Ata’nın canı çok sıkılıyormuş. Birden “Buldum! Uzaya gideceğim ve orada gerçekten çok eğleneceğim.” diye bağırmış. Uzaya gitmek için öncelikle bir roket yapmalıyım, demiş. Kırtasiyeye gitmiş. Büyük bir kutu, tutkal ve gaz aldıktan sonra camcıya gitmiş. Roket boyunda bir cam alıp eve dönmüş. Evde hızlıca roketini yapmış. “Çok şükür, sonunda roketim de bitti. Artık uzaya gidebilirim.” demiş ve uzaya doğru yolculuğa başlamış. Yolculuk sırasında etrafta birçok renkli uzaylı görmüş. Uzaylılar Ata’ya hayranlıkla bakmışlar. Ata’da aynı şekilde onlara bakmış. Oradan Ay’a doğru hareket etmiş. Ay’a çadırını kurduktan sonra Güneş’e doğru ilerlemiş. Yolda karşılaştığı uzaylılarla çay içmiş. Birlikte sohbet edip uyumuşlar. Ata, çok ama çok mutluymuş. Uzaylılarla vedalaşıp “Dünya’ya dönme vaktim geldi artık gitmeliyim. Hoşça kalın!” demiş ve yolculuğabaşlamış. Parla ŞENEL 1B 16 EJDERHALAR DÜNYASI Bir varmış bir yokmuş. Ata adında sevimli bir ejderha varmış. Bu ejderha çok dikkatsizmiş. Ata annesini hiç dinlemezmiş ve bunun için her zaman hasta olurmuş. Ata bir gün annesine: -Anne, neden ben hep hasta oluyorum? Annesi: -Benim sözümü hiç dinleiyorsun Atacığım! demiş. Ata, annesinin ne demek istediğini daha iyi anlamış. Üç gün sonra Ata, annesinin tüm sözlerini unutmuş. Okulun önünden bir gofretçi geçiyormuş. Ata kendini tutamamış ve uçarak gofretçinin yanına gitmiş. 23 tane gofret almış. Ata eve döndüğünde karnı çok ağrıyormuş. Annesi, Ata’nın ne yaptığını anlamış ve onu hemen hastaneye götürmüş. Doktor Ata’ya 12 hafta hastanede kalacağını söylemiş. Ata o kadar gofret yemiş ki midesini bozmuş. Ata bu duruma çok üzülmüş ve kendi kendine bir söz vermiş. Bir daha o kadar çok abur cubur yemeyecekmiş. Efe Can ÖZCAN 1B © ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları CANAVARLAR DÜNYASI Bir zamanlar çok uzak bir ülkede, Ata adında bir canavar yaşarmış. Ata bir gün aniden hastalanmış. Ata’nın arkadaşları bunu duyunca onu doğduğu mağaraya götürmüşler. Ata, günlerce hatta aylarca bu mağarada kalmış. Arkadaşları ellerinden gelen her şeyi yapmışlar. Sonunda Ata iyileşmiş. Arkadaşları Ata’nın iyileşmesine çok sevinmişler. Sonunda herkes rahatlamış çünkü hepsi Ata’nın hastalıktan kurtulamayacağını düşünüyormuş. Ata’nın iyileşmesine en çok yakın arkadaşı Efe sevinmiş. Canavar Ata ve Efe birbirlerini çok seviyormuş. Efe, Ata’ya dondurma hediye etmiş. Dondurmayı birlikte afiyetle yemişler. Akşam olmuş ama onlar eve gitmek istemiyorlarmış. Ata, Efe’ye: -“Bu akşam gizli yerimizde yatalım mı?” diye sormuş. Efe: -“Sen daha yeni iyileştin, annen kızabilir!” demiş. Ata’da kabul etmiş. Çok geç olmadan evlerine dönmüşler. Efe, Ata’nın masalını çok beğenmiş ve teşekkür etmiş. Ata o kadar yorgunmuş ki yatağa yattığında hemen uyumaya başlamış. Rüyasında masaldaki gibi bir “Dünyalı” olduğunu görmüş. Ata YILDIR 1B 17 ORMANDA YANGIN VAR! Güzel bir bahar günüydü. Çağlar Efe ve ailesi ormana kamp yapmaya gidiyordu. Hazırlıkları tamamladılar veyolculuğa başlamak için arabaya bindiler. Arabada, birlikte şarkı söyleyip sohbet ettiler. Ormana geldiklerinde Çağlar Efe’nin burnuna kötü kokular geldi. Efe bunu hemen babasına söyledi. Uzaktan dumanların yükseldiğini gördüler. Babası hemen itfaiyeyi aradı. Orman yanıyordu, bu çok üzücüydü. İtfaiye hemen geldi. Yardımlaşarak yangını söndürdüler. Yangının çıkma sebebi, etraftaki cam parçacıklarıydı. O kadar çok vardı ki... Yangın söndükten sonra yardımlaşarak etrafı temizlediler ve kamp alanına döndüler. Çadırlarını kurdular. Çok yorulmuşlardı bu yüzden hemen uyudular. Sabah oldu, sofralarını hazırladılar. Lezzetli bir kahvaltı yaptılar. Ormanda keşfe çıktılar. Domuz yakaladılar. Ormanda keşif yaparken birçok macera yaşadılar. Eve dönme zamanı gelmişti. Eşyalarını toplayıp kamp ateşini söndürdüler ve yola çıktılar. Birden lastik patladı. Çağlar Efe’nin babası lastikleri yaptı ve evlerine döndüler. Çağlar Efe KÖKÇÜ 1B © ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları AY’DAKİ ADAM ÇEK Çek adında garip bir adam varmış. Bu adamın bir roketi varmış. Canı istediğinde roketine binip uzayı gezermiş. O gün yemeğini yemiş ve uzaya gitmek için roketine binmiş. Roket çalışmış ve Çek, yolculuğa başlamış. Etrafta uzaylıları göremeyince çok şaşırmış. Aslında uzaylılar oradaymış ama Çek, onları görmüyormuş. Uzaylılar her gün Ay’a gidip Ay’ı temizliyorlarmış. Çek’in canı sıkılmış ve eve geri dönmüş. Ocakta mısır patlatmış, çayını almış. Televizyonun karşısındaki koltuğa uzanmış ve biraz dinlenmiş. Rüyasında uzaylıların onu ziyarete geldiğini görmüş. Uzaylılar çılgınca dans ediyorlarmış. Çek onlara çeşitli yemekler yapmış. Onlarda Çek’in yaptığı yemekleri çok seviyorlarmış. Birlikte çok eğleniyorlarmış. Çek, birden bir ses duymuş. Hemen koltuktan kalkmış. Uzaylıları göremeyince çok üzülmüş. Gördüğü her şeyin bir rüya olduğunu anlamış. Melodi TÜRKARSLAN 1B 18 ORMANDA EĞLENCE Bir gün tavşan, arkadaşı tilkiyi görmeye gitti. Tilki evinde yoktu. Tavşan buna çok şaşırdı. Ormandaki diğer arkadaşlarına tilkiyi sordu. Hiç kimse tilkinin nerede olduğunu bilmiyordu. Tavşan korkmaya başladı. Geyik arkadaşını da yanına alarak ormanlar kralı aslanın yanına gitti. Krala, tilkinin evinde olmadığını söylediler. Aslan bu sorunu çözeceğini söyledi. Günler geçti. Herkes tilkiden bir haber bekliyordu. Sonunda beklenen haber geldi. Tilki, kardeşini görmek için Gizemli Orman’a gitmişti. Bunu duyan tavşan ve arkadaşları çok sevindiler. Tilki evine dönmüştü. Tavşan ve arkadaşları onun için büyük bir parti düzenlediler. Partide pastalar yediler. Şarkılar söyleyip dans ettiler. Tüm orman halkı çok mutluydu. Esat PAYDAK 1B © ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları PARKTAKİ OYUN Bartu ile Deniz adında iki kardeş varmış. Bu kardeşler çok iyi anlaşırmış. Bir gün evlerinin yakınındaki parka oyun oynamaya gitmişler. Kaydıraktan kaymışlar, salıncakta sallanmışlar. Bartu tekrar kaydırağa binmek istemiş ama Deniz kabul etmemiş. Deniz Bartu’ya, eve gitmeleri gerektiğini söylemiş. Artık çok geç olmuş. Bartu Deniz’in sözünü dinlememiş ve oynamaya devam etmiş. Annesi ve babası evde, onları çok merak etmiş. Sitenin her yerine bakmışlar. Birlikte parka gitmişler. Deniz ve Bartu’yu orada görünce çok sevinmişler. Birlikte eve gelmişler. Bartu’ya yaptığı davranışın hiç doğru olmadığını söylemişler. Bartu pişman olmuş ve herkesten özür dilemiş. Deniz Bartu’yu affetmiş çünkü kardeşini çok seviyormuş. Bartu’da Deniz’e rengarenk bir resim yapmış. Deniz resmi, odasının en güzel yerine asmış. Bartu çok mutlu olmuş. Deniz SÜMER 1B 19 SİHİRLİ KİTAP Irmak ve Yağmur adında çok akıllı iki çocuk varmış. Irmak’la Yağmur bir gün ormana gezmeye gitmişler. Ormanda vakit geçirirken karşılarına bir sürpriz çıkmış. O sürprizi çantalarına koyup yola devam etmişler. Bu seferde karşılarına bir canavar çıkmış. Yağmur canavarın üzerine su dökmüş. Savaşmışlar. Irmak canavarı öldürmüş. Irmak ile Yağmur oradan hemen uzaklaşmışlar ve yollarına devam etmişler. Yolda karşılarına bir dere çıkmış. Yağmur çok üzülmüş çünkü yüzme bilmiyormuş. Irmak kolluğunu Yağmur’a vermiş. Birlikte yüzerek dereden karşıya geçmişler. Dere onları çok yormuş. Bir ağacın altında dinlenmeye karar vermişler. Uyandıklarında karşılarında bir canavar duruyormuş. Yağmur’un yanında çay ve uyku ilacı varmış. İkisini karıştırıp canavara vermişler. Canavar oracıkta uyuyakalmış. Sıra yanlarındaki sihirli elmayı yemeye gelmiş. Elmaları yer yemez ikisi de periye dönüşmüş. Uçarak bir kapıdan geçmişler. Anne ve babalarını görmüşler. Birden ellerindeki sürpriz açılmış. İçinden sihirli bir kitap çıkmış. Aslında bütün o güç, kitabınmış. O günden sonra hep birlikte çok mutlu yaşamışlar. Irmak SEYHAN 1B © ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları GİZLİ GİZEM Bir varmış bir yokmuş. Evvel zaman içinde uzak bir ülkede yaşayan bir aile varmış. Bu ailenin çok tatlı bir bebekleri varmış. Bu bebek sürekli gülermiş. Bebeğin bir tane ablası bir tane de abisi varmış. Ablası ve abisi bu bebeğin gülmesinden hiç hoşlanmazlarmış. Bebek, bir gün şaka yapmaya karar vermiş. Abisi ve ablası bebeğin yaptığı şakayı hiç beğenmemişler çünkü onlar çok büyüdüklerini düşünüyormuş. Sevimli bebek bu olaydan sonra bir daha şaka yapmamaya karar vermiş. Evde tek başına olmaktan çok sıkılıyormuş. Evden kaçmaya karar vermiş ve bir plan yapmış. Abisinin ve ablasının okulda gösterisi varmış. Bebek gitmek istemiyormuş çünkü babasıyla evde kalmak istiyormuş. Annesi gelmezse gösteriyi kaçıracağını söylemiş ama bebek dinlememiş. Evde kimse kalmayınca oradan kaçmış. Annesi ve kardeşleri eve dönünce bebeği bulamamışlar ve onu aramaya başlamışlar. Bebeği parkta bulmuşlar ve çok sevinmişler. Kardeşleri artık onunla oynayacaklarına bebeğe söz vermişler. Ekin DEĞİRMENCİ 1B 20 KÖPEK TOKİ Sevimli köpek Toki, bir gün dedesini görmek için köye gitti. Dedesi Toki’yi görünce çok mutlu oldu çünkü Toki’ye bir sürprizi vardı. Dedesi, Toki^’nin sevdiği atlardan dört tane almıştı. Toki atları görünce sevinçten havalara uçtu. Ertesi gün çayırda atlarla ounamak için dedesinden izin aldı. Birlikte çok hızlı koşmaya başladılar. Toki yoruldu ve ata bindi. Kısa bir süre sonra attan düştü ve ayağını kırdı. Dedesi Toki’yi hemen doktora götürdü. Doktor Toki’nin ayağını sardı ve bir sürü ilaç verdi. İyileşene kadar koşmamasını söyledi. Toki, doktora söz verdi. Zaman geçti, Toki iyileşti. Dedesi ve arkadaşları buna çok sevindi. Toki dedesiyle vedalaştı ve evine döndü. Kuzeniyle birlikte lunaparka oyun oynamaya gittiler. Orada sıkıldılar ve evlerine döndüler. Birlikte mahallede, komşunun kedisini kovaladılar. O kadar çok koştular ki gece olduğunu fark etmediler. Eve döndüklerinde anneleri onlara çok kızdı çünkü onları çok merak etmişlerdi. Annelerine söz verdiler ve odalarına yatmaya gittiler. Yorgun oldukları için mışıl mışıl uyudular. İbrahim ARAS 1B © ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları İLGİNÇ DENİZ CANLILARI Bir varmış bir yokmuş. Ebru adında çok iyi kalpli bir kız varmış. Herkes Ebru’yu çok severmiş. O yaz tatilinde babası Ebru’ya sürpriz yapmış ve onu bir plaja götüreceğini söylemiş. Ebru bu habere çok sevinmiş. Odasına çıkmış ve hemen eşyalarını hazırlamaya başlamış. Tatil günü gelmiş. Ebru’nun kalbi heyecandan tık tık atıyormuş. Sonunda yola çıkmışlar. Yolda giderken Ebru, camdan dışarıyı izliyormuş. Etrafta çok değişik ağaçlar ve hayvanlar görmüş. Bazılarının da fotoğraflarını çekmiş çünkü onları arkadaşlarına göstermek istiyormuş. Kalacakları otele gelmişler. Eşyalarını odalarına yerleştirdikten sonra hemen plaja inmişler. Ebru koşarak suya dalmış. Suyun içi harikaymış! Rengarenk balıklar ve çok ilginç deniz canlıları varmış. Ebru babasını çağırmış ve suyun içindekileri ona da göstermiş. Babası da bildiklerini Ebru’ya anlatmış. Ebru tatil boyunca bu canlıları incelemiş. Babasına, onu bu tatile getirdiği için çok teşekkür etmiş. Deniz Talya MİNARECİ 1B 21 CANIM KİRAZ AĞACIM Bir varmış bir yokmuş Melis diye bir kız varmış. Melis kiraz ağacını çok ama çok severmiş. Ertesi gün kiraz ağacının üstünde sallanan üç tane çocuk görmüş. Melis bu duruma çok kızmış. Hemen annesi ve babasını çağırmış. Annesi onları ağaçtan indirmiş. Babası da onlara kızmış. “Nasıl olur da Melis’in ağacına zarar verirsiniz?” demiş. Onlar da bir daha zarar vermeyeceklerine söz vermişler. Melis de buna çok sevinmiş. O da ağacına çok dikkatli bakacağına, her gün onunla konuşup sulayacağına söz vermiş. Sonra arkadaşlarını çağırıp onu sulayıp, onunla konuşmuşlar. Bundan sonra Melis okul arkadaşlarını ve ailesini çağırmış. Ağacı hem sulamış hem de ağaçla konuşmuşlar. Böylece ağaç daha da güzelleşmiş ve Melis çok iyi vakit geçirmiş. Melis AYDIN 1C © ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları TUTUMLU ÇOCUK Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde kalbur saman içinde bir tutumlu çocuk varmış. Tutumlu çocuk bir arkadaşının her tarafı kirlettiğini görmüş. Hemen öğretmenine haber vermiş. Öğretmeni oraya gelerek her tarafı kirleten çocuğa kızmış. Ondan sonra arkadaşı bir daha hiçbir yeri kirletmemiş. Bir gün okulla sinemaya gitmişler. Öğretmen oraya gitmeden önce sinemada kurallara uymaları için uyarmış herkesi. Öğretmen öğrencilerinin sinemayı çok temiz tuttuklarını ve kurallara uyduklarını görünce hepsini ödüllendirmiş. Ödül aldığına çok sevinen Süleyman eve gidince her zaman dikkatsiz davrandığı şeyi yapmamış. Yemeğini üzerine dökmeden yemiş. Annesi buna çok şaşırmış ve Süleyman’a çok sevdiği çikolatalardan vermiş. Süleyman bunu okulda anlatınca öğretmeni ona çevreye zarar verenleri uyarma görevi vermiş. Süleyman artık çok mutluymuş. Büyüdüğünü düşünmüş ve annesi babasıyla huzurlu, rahat bir şekilde yaşamışlar. Betül SAPAN 1C 22 KÜÇÜK HAYVANLAR Bir zamanlar Betül adında küçük bir kız varmış. O küçük hayvanları hiç sevmezmiş. Bir gün Betül ve ailesi ormana gitmişler ve Betül ormanda küçük hayvan aramaya başlamış. Gitmiş, gitmiş, gitmiş ve oradan çok uzaklaşmış. Yüzerek karşı tarafa geçmiş. Sonra ben neredeyim diye korkmuş. Hemen bağırmaya başlamış. Ama annesine ve babasına sesini duyuramamış. Ormanın ortasında on iki kere dönmüş. Sonra birden aklına babasının dürbünü gelmiş. Hemen çantasına bakmış ama bulamamış. Ormanda dolaşıp annesi ile babasını ararken hava kararmış. Betül’ün çok uykusu gelmiş. Yakınlarda bir yerde mağara olduğunu görmüş. Mağaraya gitmiş ama orada bir ayı varmış. Ayı Betül’ ü görünce ona doğru koşmaya başlamış. Betül de kaçmaya başlamış. Sonra birden on uğurböceği Betül’ü alıp uçurarak ailesinin yanına götürmüş. Ailesi Betül’ü görünce ona sarılmışlar. Betül ise uğurböceklerine el sallayıp teşekkür etmiş. Artık küçük hayvanları çok seviyormuş. Altuğ Berat İPLİK 1C © ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları DEVE İLE BAYKUŞ Bir gün deve ile baykuş ormanda karşılaşıp, tanıştılar. Ama devenin sahibi Ahmet devenin baykuşla arkadaş olmasını istemiyordu. Ama deve buna rağmen baykuşla arkadaş olmak istiyordu. Sahibi çiftçi Ahmet öyle bir sinirlendi ki “Arkadaş olmayacaksınız!” diye bağırdı. Onlar ise çiftçinin sözünü dinlemeyip gittiler. Göle gidince kurbağayı gördüler. Kurbağayla da arkadaş olarak hep birlikte oyunlar oynadılar. O gün çiftçinin yanına dönmediler. Çiftçi Ahmet başlarına bir şey gelmiştir diye çok korktu. Onları aradı ama bulamadı. Arkadaş olmalarına izin vermediği için kendisine çok kızıyordu. Tüm umudunu kaybetmişken bir baktı ki deve, baykuş ve kurbağa yanına geliyor. Hemen yerinden kalıp onlara doğru koştu ve sarıldılar. Onlardan özür diledi. Çünkü hatasını anlamıştı. Artık çiftlikte hep beraber mutlu mutlu yaşadılar. Bora ATEŞ 1C 23 AÇGÖZLÜ MEHMET Bir varmış bir yokmuş. Bir gün Mehmet’in annesi kurabiye yapmış. Mehmet kurabiyeleri görünce hemen saldırmış. Annesi bunu görünce kurabiyeleri bitirdiği için Mehmet’e kızmış. Çünkü o akşam misafir gelecekmiş. Annesi Mehmet’e bir ders vermeyi düşünmüş. Mehmet’e beş gün kurabiye yememe cezası vermiş. Beş gün geçmiş, Mehmet hatasını hala anlamamış. Annesi bu sefer Mehmet’e on gün kurabiye yememe cezası vermiş. Bu on gün boyunca da her gün kurabiye yapmış ve Mehmet’e vermemiş. Mehmet artık hatasını anlamış. İzinsiz tüm kurabiyeleri yediği için annesinden özür dilemiş. Bir daha sormadan yemeyeceğine söz vermiş. Annesi hatasını anlayan Mehmet’e en sevdiği kurabiyelerden yapmış. Ama Mehmet sözünü unutmayıp annesinden yemek için izin istemiş ve hepsini bir günde bitirmemiş. Onat OĞUR 1C © ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları KARGA İLE ÇEKİRGE Bir varmış bir yokmuş mevsimlerden kışmış. Çekirge her gün sobasını yakarmış. Yakarken de kâğıtları harcar harcar dururmuş. Bir gün kırtasiyeye gitmiş. Kırtasiyede kargayla karşılaşmış. Karga “Hava çok güzel, biraz gezelim mi?” demiş. Çekirge kırtasiyeden alacaklarını boş vermiş ve beraber yola çıkmışlar. Karşılarına baloncu çıkmış. Çekirge hemen bir balon almış. Az daha yürüyünce bu sefer de dondurmacı görmüşler. Karga dondurma alacağını söylemiş. Sonra çekirgenin de canı dondurma istemiş. O da hemen çilekli dondurma almış. Biraz daha gezip kırtasiyeye tekrar gelmişler. Çekirge kırtasiyeciden kâğıt istemiş. Ama kırtasiyede kâğıt kalmamış. Karga çekirgeye kâğıdı ne yapacağını sormuş. Çekirge sobada yakacağını söyleyince karga ona çok kızmış. Kâğıtları bu şekilde israf ederse ormanda ağaç kalmayacağını söylemiş. Çekirge yanlış yaptığını anlamış ve bir daha sobada kâğıt yakmamış. Meryem Melis ÇINAR 1C 24 KİTAPSIZ ÇOCUK Kitapsız çocuk hayatında hiç kitap okumamış. Çünkü kitap okumayı sevmezmiş. Oysa kitabın beyni çalıştırdığını ve okursa sorulara daha iyi cevap verebileceğini biliyormuş. Buna rağmen okumuyormuş. Kitapsız çocuk kitap okumadığı için beyni çalışmamaya başlamış. Annesi ondan kitap okumasını istemiş. Ama o hala kitap okumamış. Okula gidince öğretmeni ona çok komik bir kitap vermiş. Kitapsız çocuk onu da okumamış. Öğretmeni artık ona çok kızıyormuş. Öğretmeni çok kızınca çocuk hatasını anlamış. O gün kitap okumaya başlamış ve kitapların çok güzel olduğunu anlamış. Kitapları sevmeye başlamış. O günden sonra kitaplarını da yırtmamaya başlamış. Annesine kitaplarını hiç yırtmayacağına ve onlara iyi bakacağına söz vermiş. Artık her gün hem kitap okuyor hem de oyun oynayabiliyormuş. İkisine de vakit ayırmayı öğrenmiş. Tüm derslerini yapabiliyormuş. Öğretmeni ve annesi buna çok mutlu olmuşlar. Rüzgar ER 1C © ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları BENİM KARDEŞİM NEREDE? Bir gün Aras okuldan gelince odasına girdi. Odasına girince kardeşinin en sevdiği oyuncağını kırdığını gördü. Kardeşiyle kavga etmeye başladılar. Aras kardeşine çok kızdı. Sonra anneleri onları sofraya çağırdı. Beraber yemek yediler ama Aras ile kardeşi hiç konuşmuyordu. Sofradan ilk önce Aras’ın kardeşi kalktı. Aras yemeğini yedikten sonra lavaboya girdi. Elini yıkadı. Kardeşinin odasında olduğunu düşünüyordu. Odanın kapısını açtığında kardeşini göremedi. Aras hemen annesiyle babasının odasına da baktı. Ama kardeşi orada da yoktu. Annesiyle babasına kardeşini bulamadığını söyledi. Üçü evin içinde kardeşini aradılar. Nereye baksalar bulamıyorlardı. Artık korkmaya başlamışlardı. O sırada Aras bir ağlama sesi duydu. Koşarak tekrar odasına girdi. Dolapların içine, yorganın altına, oyuncak sepetine baktı. Sesi duyuyordu ama bulamıyordu. Sonra yatağın altı aklına geldi. Bir baktı ki kardeşi orada. Hemen kardeşini oradan çıkardı. Artık kardeşinin değerini daha iyi anlamıştı. Süleyman YILMAZ 1C 25 ANNE AYI LALE Anne ayı Lale bir gün gezmeye çıkmış. Yolda ilerlerken bir ses duymuş. Ama yine de yoluna devam etmiş. Yolda bir çiçek labirenti varmış. Anne ayı Lale labirentten geçmeye karar vermiş. Ama yolunu bir türlü bulamamış. Anne ayı Lale’nin iyice kafası karışmış. Dolandıkça yolunu tamamen kaybetmiş. Panikle “İmdat, imdaaaat!” diye bağırmaya başlamış. Fakat sesini kimse duymuyormuş. Ne yapacağım diye düşünmeye başlamış. Birden aklına cebindeki telefon gelmiş. Hemen cep telefonunu çıkarıp yardım çağırmış. Aradan biraz zaman geçince kendisine seslenen diğer ayıları duymuş. “Buradayım.” diye o da onlara doğru seslenmiş. Labirent o kadar karışıkmış ki anne ayı Lale’yi zor bulmuşlar. Birkaç dakika sonra karşısında yardım için gelen ayıları görmüş. Çok sevinmiş ve onlara doğru koşmuş. Yardımsever ayılar anne ayı Lale’yi kurtarmış. Anne ayı Lale onlara çok teşekkür etmiş. Beril ŞEN 1C © ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları BENİM HAYVAN İSTEYİŞİM Ben hep babam ve annemden hayvan isterim ama hep hayır derler. Bir gün ablamla ben teyzemin ördek aldığı görünce biz de ördek istedik ve sonunda aldırdık. Ona çok iyi bakıyorduk ama taşınırken öldü. Aradan zaman geçti ve babam bir gün bize sürpriz yaptı. Bize hemstır almıştı. Hem de iki tane. Çok sevindik, birinin adını Pamuk, diğerininkini Karamel koyduk. Sonra babam bizim de tanıdığımız dışarıdaki bir köpeği eve getirdi. Bizim hemstırlar çok korktu. Korkudan donup kaldılar. Köpek top sevmiyordu ve kahverengiydi. Ertesi gün biz okula gittiğimizde babam da köpeği gezmeye çıkarmıştı. Eve geldiğimizde köpek her zaman durduğu yerde değildi. O her zaman kapıda beklerdi ama orada değildi. Babama köpeğin nerede olduğunu sorduk. O da gezdirirken kaçtığını söyledi. Çok üzüldük. Bu sırada bizim hemstırları unutmuştuk. Kafese baktığımızda Karamel’in Pamuk’un kulağını ısırdığını gördük. Hemen Pamuk’un kulağına kolonya sürdük. Karamel’i ise başka bir kafese koyduk. Ama Karamel bizi bırakıp gitti. Çağla YAMAN 1C 26 KÜÇÜK KARINCA TOTO Küçük karınca Toto arkadaşlarıyla oyun oynuyordu. Arkadaşlarıyla birlikte parka gittiler. Toto arkadaşlarına “Hadi gelin birlikte oyun oynayalım burada.” dedi. Sonra birlikte köşe kapmaca oynamaya başladılar. Hepsi çok eğlenmişlerdi. Eve gittiklerinde uyudular. Ertesi gün gene parka gidip oyun oynadılar. Parkta yorulana kadar oynadıktan sonra bu kez Toto’nun evine gittiler. Orada patlamış mısır, pasta, çörek, pizza, çikolata vardı. Bunları görünce sevinçle havaya zıpladılar. Hepsinden yediler. Beraber Toto’nun oyuncaklarıyla oynadılar. Çok eğlenceli bir gün geçiriyorlardı. Akşam olunca hepsi annesinden izin alıp Toto’nun evinde kaldılar. Pijama partisi yaptılar. Yatakları Toto’nun annesi yan yana yapmıştı. Yatağa girdikten sonra hepsi komik hikayeler anlattılar. Gülmekten karınları ağrımıştı. Hikayeler anlatarak uykuya daldılar. Ertesi gün hepsi Toto’ya bu güzel misafirlik için teşekkür edip evlerine döndüler. Ali Alp AKDENİZ 1C © ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları HİKAYE DÜNYASI Bir varmış bir yokmuş Mert diye bir çocuk varmış. Mert birinci sınıftaymış ve herkes onu çok seviyormuş. Tüm arkadaşları Mert ile oyun oynamak istiyormuş. Mert arkadaşlarını kırmayıp hepsiyle oynamak istiyormuş. Mert sevdikleri ile oyun oynamış. Eve gitme zamanı gelmiş. Eve gidince Mert doğru yapıp yapmadığını düşünmüş. Ertesi gün okula gelince arkadaşlarıyla konuşmuş. Onlara “Hepinizle aynı anda oynayamam.” demiş. Artık Mert ile herkes aynı anda oynamak istememiş. Mert buna çok seviniyormuş. Çünkü Mert her gün başka arkadaşlarıyla oynuyormuş. Böylece kimse ona küsmüyor, Mert de kendini suçlu hissetmiyormuş. Bazen de hep birlikte grup oyunları oynuyorlar, yarışmalar düzenliyorlarmış. Şimdiye kadar anlaşamayan, kavga eden arkadaşları bile mutlu bir şekilde oyun oynamaya başlamışlar. Herkes bu yeni oynama şeklinden çok memnunmuş. Arkadaşları Mert’e çok teşekkür etmiş. Ata Ege ERSOY 1C 27 SİHİRLİ PERİ Bir zamanlar sihirli bir peri varmış. Bu peri çok iyi kalpliymiş. Her şeyi değiştirebilecek çok sihirli güçleri varmış. O gün kötü kalpli cadı gelmiş. Bu cadı da çok güçlü ve tehlikeliymiş. Sihirli peri hiç korkmuyormuş. Çünkü kendine ve güçlerine çok güveniyormuş. Sadece o değil herkes de ona çok güveniyormuş. Birçok insan onun kötü cadıyı yok edeceğine inanıyormuş. Kötü kalpli cadı ne yaparsa yapsın sihirli peri güçleriyle ona engel olmayı başarıyormuş. Kötü kalpli cadı yaptığı kötü planların hepsini durduran periyi yenemeyeceğini anlamış. Sonunda kötü kalpli cadı, iyi kalpli sihirli periye teslim olmuş. Böylece tüm ülke kötülüklerden kurtulmuş. Ülkedeki tüm insanlar bu periyi çok sevmiş ve mutlu mutlu yaşamışlar. Duru Ece ERİŞİK 1C © ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları KÖTÜ HIRSIZ Bir gün kötü hırsız para çalmak için bankaya girdi. Bankadaki tüm insanlar bağırmaya başladı. Kötü hırsız paraları aldıktan sonra bir insanı rehin aldı. İnsanlar “İmdaaat, imdaaat!” diye bağırmaya başladı. Çok geçmeden polis geldi ve adamı hırsızın elinden kurtardı. Hırsızı da hapse attı. Sonra kötü hırsız hapishaneden kaçtı. Polis bu sefer kötü hırsızı bulamadı. Her yere baktı ama kötü hırsız yoktu. Kötü hırsız bir yerde saklanıyormuş. Saklanırken çok kötü şeyler yaptığını düşünmüş. Herkesin neden ona kötü hırsız dediğini anlamış. Çünkü o hep kötü şeyler yapıyormuş ve insanları korkutuyormuş. Paraları da alıp karakola gitmeye karar vermiş. Karakola geldiğinde polisler hemen onu tutup hapishaneye götürmüşler. Kötü hırsız polislere pişman olduğunu, bir daha asla kötü şeyler yapmayacağını söylemiş. Polislere iyi olacağına söz vermiş. Polisler de onu hapishaneden çıkarmış. Burak OBAY 1C 28 SÜPER ÇOCUK Mehmet sınıf başkanı olmak istiyordu ama bu görev başka arkadaşlarına verilmişti. Ben ne olsam diye düşünürken sandalyeyi temizledi, balıklara yem verdi, açık olan musluğu kapattı. Sonra aklına bir fikir verdi. O da çevreyi koruma başkanı olabilirdi. Evet, artık Mehmet çevreyi koruma başkanlığı yapacak ve çevreye zarar verenleri öğretmene söyleyecekti. Bir bahçede oynarken bazı çocukların ağacın üstüne çıkıp yapraklarını kopardığını gördü. Hemen öğretmeninin yanına gidip onları şikayet etti. Öğretmen onlara on gün parka çıkmama cezası verdi. On gün sonra aynı çocukları tekrar ağaca zarar verirken gördü. Mehmet öğretmenine olanları gene söyledi. Öğretmen beş gün daha parka çıkmama cezası verdi. Ama bu çocuklar bir türlü akıllanmıyordu. Hep aynı şeyi yapmaya devam ediyorlardı. Sonunda okuldan atıldılar. Mehmet ÖZCAN 1C © ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları KURABİYELİ GECE Pelin’in annesi o gün kurabiye yapmıştı. Pelin yemekten sonra kurabiyelerden yemeye karar vermişti. Yemeğini yedi ve annesinden bir iki tane kurabiye istedi. Kurabiyeleri yedi ve akşam oldu. Pelin’i uyku tutmadı, aklı fikri kurabiyelerdeydi. Yatağından kalkıp altı tane kurabiye yedi ve geri yatağına döndü ama bu sefer de karnı ağrımaya başladı. Sızlandı, ağladı ve sonunda sabah oldu. Ertesi gün Pelin’in doğum günüydü ama o çok hastaydı. Bu yüzden doğum günü ertelendi. Ama annesi bu duruma çok şaşırdı. Annesi Pelin’e mutfaktaki kurabiyeleri sordu. Pelin annesine kendisinin yediğini söyleyince annesi her şeyi anladı. Pelin bundan sonra gereğinden fazla yemeyeceğine dair kendisine söz verdi. Hastalanması ona iyi bir ders oldu. Mert Efe GÖKDAYI 1C 29 SÜPER FLAŞ Süper Flaş çok hızlı koşarmış. Bir gün kötü adamlar evi soymak için tam içeriye giriyorlarmış ki aniden kapının içinden Flaş çıkmış. Kötü adamların başını koşarak döndürmüş. Kötü adamlar arkasına bile bakmadan kaçmışlar. Flaş evi kurtardığı için çok ama çok mutlu olmuş. Kötü adamlar ise yaptıkları şey için çok pişman olmuşlar. Artık şehir tehlike altında değilmiş. Flaş kahraman seçilmiş ve gururla şehri korumaya devam etmiş. Herkes ona güveniyormuş. Bir gün Süper Flaş evine dönerken kötü adamlarla tekrar karşılaşmış ve kötü adamlar ona şöyle demiş: -Senin sayende biz de artık iyi adamlar olduk. Teşekkürler Flaş! Ilgaz GÖKTEN 1C © ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları RENKLİ KELEBEK Bir zamanlar ormanın derinliklerinde renkli bir kelebek varmış. Bu kelebek çok tatlı, çok güzel ve çok akıllı bir kelebekmiş. Bu kelebek bir gün Mersin’e gitmiş. Arkadaşları o Mersin’e gittiği için ona küsmüşler. Sonra arkadaşları ona tek tek mesaj göndermiş. Kelebek mesajları görünce çok üzülmüş. Hemen babasının yanına gidip Mersin’e geri dönmek istediğini söylemiş. Babası ile konuşarak onu ikna etmiş. Sonra ailece tekrar ormana dönmüşler. Kelebek eve döner dönmez tek tek arkadaşlarından özür dilemiş. Arkadaşları yaptıklarından dolayı pişman olmuşlar. Arkadaşları da kelebekten özür dilemiş. Kelebek ise “biz sadece babamın işi olduğu için oraya gittik.” demiş. Artık birbirlerine hiç küsmeyeceklerine söz vermişler. Irmak ÇAĞLAYAN 1C 30 SEVGİ Bir gün Elif markete gidiyordu. O sırada arkadaşı Ece’yi gördü. Yanında da bir kız vardı. Elif hemen Ece’ye yanındakinin kim olduğunu sordu. Ece gülerek “Kuzenim.” dedi. Elif “Ne güzel.” diyerek yoluna devam etti. O akşam bir rüya gördü. Rüyasında Ece ve kuzeni vardı. Ece’nin kuzeni Elif ile Ece’nin arasına girmişti. Uyandığında hemen bahçeye koştu. Ece’yi çağırarak ona “Oynadığımız oyuna devam edelim.” dedi. Elif istemedi ve oyuna almadı. Ece Elif’e kötü davranmaya başladı. Elif çok üzülüyordu ve olanları annesine anlattı. Annesi onunla konuştu. Elif ne yapacağını anlamıştı. Artık Ece’nin kuzenini de oyuna almaya başladı. Ece de Elif’e düzgün davranmaya başladı. Ece AKDOĞAN 1C © ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları KÖTÜ RÜYALAR Bir zamanlar küçük bir kız varmış. Bir gece uykuda rüyasında babasının eve geç geldiğini görmüş. Babası rüyasında başka bir evde kalıyormuş. Sonra aniden uyanmış ve rüya gördüğünü anlamış. Bir kaç gün sonra babası, rüyasında evlenirken birinin karısını kaçırdığını görmüş. Hemen adamın peşine düşüp sırtına atlayarak karısını kurtarmış. Sonra tüm gördüklerinin bir rüya olduğunu anlamış. Her şeyin bir rüya olduğuna çok sevinmiş. Sonra kimseye far ettirmeden markete gitmişler. Marketten ihtiyaçlarını ve küçük kızın sevdiği şeylerden alıp evlerine dönmüşler. Birlikte aldıklarını dolaba yerleştirmişler. Keyifli bir şekilde kendilerine yemek hazırlayıp afiyetle yemişler. Artık gün bitmiş ve hava kararmış. O gece birlikte huzurla sarılarak uyumuşlar ve ikisi de kötü rüyalar görmemişler. Ceylin Alpin KAYA 1C 31 GÜZEL YAZ Yazı seviyorum. Çünkü her gün tekneye binme şansım var . Bir de ödevimi bitirip tablet ve bilgisayarla oynayabiliyorum. Bir de kardeşimle sitedeki havuza girip yüzüyorum. Bazen de kuzenim geliyor onunla oyun oynuyorum. Toprak DEMİRDELEN 2A YAŞASIN İLKBAHAR Ben ilkbaharı çok seviyorum. Kelebekleri uçarken izlemeyi seviyorum. Çimlerde yuvarlanmayı seviyorum. Çiçek toplamayı da çok severim. Sitede oyun oynamaya başladığımız için en çok ilkbaharı severim. Arkadaşlarımla oyun oynamayı severim. Yaşasın ilkbahar. Vedat Ali SARIDİLEK 2A BODRUM'A YOLCULUK Güzel bir yaz günüydü. Annem, babam ve ben Bodrum'a gidecektik. Bodrum'a gitmeden önce beraber eşyaları valizlere koyduk. Bodrum'a gideceğimiz için heyecanlanmıştım. Aslında daha önce görmüştüm ama orayı çok özlemiştim. Öğlen yemeğimizi yedik. Ben arkadaşlarımla vedalaştım. Akşam üstü oluyordu, annem saçımı yaptırmıştı. Sonra Bodrum'a doğru yol çıktık. Ben yolda uyudum. Bir yemek için durduk ve yemek yedik. Ben arabaya binince uyumaya devam ettim. Bodruma vardık. Bizden yarım saat sonra ablamlar yanımıza geldiler. Bu yolculuk benim için uyumakla geçen bir yolculuk oldu. Deren DAĞLI 2A GÜZEL İLKBAHAR İlkbaharda kelebeklerle oynamayı, tenis oynamayı, bisiklete binmeyi ve çiçek koklamayı çok seviyorum. İlkbaharda beni en çok mutlu eden şey Nisan ayında doğum günümün olması. İlkbahar çok güzel bir mevsim. İlkbaharı çok seviyorum. Keşke şimdi ilkbahar olsa ve çiçekler açsa. Nisan KAPLAN 2A GÜZEL KIŞ GÜNÜ Ben kardan adam yaptım. güzel kış çiçeklerini gördüm. Kış mevsiminde kardan top yaptım hem de Mavi Ada'yla. Yaşasın kış mevsimi. Kış olmasaydı ben kar göremezdim. Keşke hep kış olsa herkes sevinirdi. Keşke hayvanlarda kışı sevseydi ama ne yazık ki uyuyorlar. Ben uyumuyorum. Biz kış mevsiminde evimizi süslüyoruz. Kış mevsiminde tatil de olduğu için kış mevsimini çok seviyorum. Onur DEVRİLEN 2A © ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları KORKUNÇ TATİL Yaz tatilinde ailecek otele gittik. Otel güzeldi. Hava da sıcaktı. 6 yaşındaydım. Otele giderken çok mutluydum. Oteli gezdik gece oldu. Bir şeyler yedik. Hala gezmeye devam ediyorduk. Ben kayboldum. Ağladım. Herkes yabancıydı. Babamı gördüm.Hemen babamın yanına gittim. Ağlayarak babama sarıldım. Babam yanımda olduğu için çok mutluydum. Arda KAYA 2A 32 ÇANAKKALE ZAFERİ 18 MART Sevgili Atatürk ve değerli şehitlerimiz, Siz bizim için yaptınız bu savaşı. Sizlere ne kadar teşekkür etsek az. Sizler bizim için ölüme göz yumdunuz. Sizi sevgi ve saygı ile anıyoruz. Sizler olmasaydınız bu savaşı yenemezdik, bizler doğamazdık. Bu zaferden ve bu savaştan yüz yıl geçse de hala sizi anıyoruz. Sizin sayenizde okula gidiyoruz. Özgürlüğümüze kavuştuk. Çok teşekkür ederiz. Zeynep EKMEN 2A YİĞİT İLE BEN Güzel bir yaz günüydü. Yiğit'le ben Fıstık Kıram'a gitmiştik. Orada 1015 insan vardı. Orada Yiğit kaybolunca çok korktum. Ben de sağa gittim, onu aradım. Kanalizasyon gibi bir yere geldim. Sonra yürüdüm yürüdüm yine aynı yere geldim. Bu sefer tenise gittim orda Yiğit'i buldum. Yiğit'i kaybettim sanmıştım ama yanılmıştım. Sonra Yiğit'le eve gittik. Alp UYSAL 2A ÇANAKKALE ZAFERİ 18 MART Sevgili Ata'm ve Çanakkale'de hayatını kaybeden askerler, Siz Çanakkale'de büyük bir savaş yaptınız. Siz olmasaydınız şu an padişah bize çok kötü davranırdı. Sizi sevgi ve saygıyla anıyoruz. Size teşekkürlerimizi gönderiyoruz. Siz olmasaydınız ülkemizde yabancılar olurdu. Siz Türkiye Büyük Millet Meclisini kurdunuz. 100 yıl sonra bile sizi anıyoruz. Sayenizde rahatça okula gidebiliyoruz. Bugün özgürce yaşıyorsak sizin sayenizde. Mehmet Niyazi KOLUKIRIKOĞLU 2A GÜZEL TATİL Güzel bir yaz sabahıydı. Annem, ben, kuzenim ve kuzenimin ailesi ile tatile gidiyorduk. Hava çok sıcaktı. Ben daha 7 yaşındaydım. O yüzden eşyaları yerleştirmek zor oldu. Hemen mayolarımızı giydik ve havuza koştuk. Annem güneşlenirken ben de su kaydırağından kayıp havuza giriyordum. 1 saat sonra da denizde yüzmeye başladık. Su ilk önce çok soğuktu ama sonra sıcak oldu. Yüzmeye başladım. Yüzdüm sonra denizden çıkım. Bu tatilde denize girince suyun ilk önce soğuk olduğunu zamanla ısındığını öğrendim. Tolga MUTLUAY 2A ÇANAKKALE Ata'm ve bütün Çanakkale askerleri bizi kurtardığınız için teşekkür ederim. Çünkü oraya gitmeyi çok istiyorum. Bu savaşı bizim için kazandınız. ve bize kocaman bir gelecek verdiniz. Size yine teşekkürlerimizi gönderiyoruz. Çanakkale savaşı bizim için çok önemli. Siz olmasaydınız biz olmazdık. Bugün 18 Mart yani sizin Çanakkale Savaş'ını kazandığınız gün. Bir de bu zaferin üstünden 100 yıl geçmesine rağmen hala sizi unutmadık. Siz bizim için çok değerlisiniz. Sizi çok çok seviyorum. Kerem ÜNAL 2A © ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları 33 YAŞASIN 23 NİSAN Ata'm 23 Nisan'ı bize verdiğiniz için çok teşekkür ederiz. Ata'm keşke ölmeseydin. Ata'm iyi ki varsın. Sizler bizi korudunuz. Eğer olmasaydınız padişah bizi yönetirdi. Hatta belki de hiç doğamazdık. Teşekkür ederiz Ata'm. Yaşasın 23 Nisan. Eren can SOYAL 2A 23 NİSAN Sevili Atatürk, Sen bizim liderimizsin. Sen şu an hayatta olsan sana sıkı sıkı sarılmak isterdim. Sen şimdi hayata olsan san bir gün boyunca teşekkür ederdim. Senin aklına bize bayram yapma nereden geldi? Seni çok seviyorum. iyi ki doğmuşsun. Sen bizim için doğdun. Keşke sen de benimle hayatta olsan. Yaşasın 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı. Sevgilerle... Duru ÜNLÜ 2A 23 NİSAN Atatürk sen yurdumuzu her şeyden kurtardın, nasıl desem bilemiyorum. Senin sayende her yerde barış var artık. Sana teşekkür ederim. Keşke seni görebilsem. Ama neyse ben seni hayal edebiliyorum. Sen ne kadar iyi ve başarılı bir lidersin. Ben de senin gibi başarılı ve iyi bir lider olacağım. Zehra Naz ÇOBAN 2A 23 NİSAN Ata'm bize 23 Nisan'ı verdiğin için çok teşekkür ederiz. O yüzden seni çok çok seviyorum. Keşke hala yaşasaydın. Diğer liderler hiç 23 Nisan'ı düşünmemişler. Keşke senin gibi başarılı bir öğrenci olsam. 23 Nisan'da başka ülkelerden çocuklar bizim ülkemize geliyorlar. Çünkü başka hiç bir yerde bu bayram kutlanmıyor. Mine AYGAR 2A 23 NİSAN Ata'm Sen herkesi kurtardın. Bizi de kurtadın. 23 Nisan, Bu yüzden bizim bayram. Savaşı yendiniz, Bayramı bize verdiniz! Umut Osman BAYRAKTAR 2A 23 NİSAN 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve çocuk Bayramı. 23 Nisan da her yer süslenir. Ata'm sen bize 23 Nisan Çocuk Bayramı'nı armağan ettiğin için sana çok teşekkür ederiz. Ata'm sen olmasaydın 23 Nisan olmayacaktı. İyi ki varsın canım Ata'm. Seni çok seviyorum. Bizim ülkemize bağımsızlığı getirdiğin için sana çok teşekkür ederiz. Çok yaşa 23 Nisan. Duru Servet ÇINKI 2A © ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları 34 23 NİSAN 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı'yla kalmıyor. O gün Türkiye Büyük Millet Meclisi kuruldu. Bu bayram bize yani çocuklara armağan bir gün. Sana çok teşekkür ederim Ata'm, sen iyi ki bizim liderimizsin. Ata'm sen çocukları çok mu seviyordun bilmiyorum. Ata'm seni ne zaman hatırlasam içime bir şey oluyor. Ata'm seni bir kere bile göremedim. Ata'm sen bütün dünyaya ve Türkiye Büyük Millet Meclisi'ni açarak bize özgürlük verdin. Sana çok teşekkür ederim. Mina DAYE 2A CANIM ANNEM Benim annem yorgandır. Beni hep sıcak tutar. Benim annem silgidir. Yanlışlarımı siler. Benim annem doktordur. Beni hastalıktan korur. Ah bir de iguanama yaratık demese. 23 NİSAN 23 Nisan'da tüm dünyada Barış oluyor. Sevgili Ata'm seni bütün dünya Çok seviyor. Onur Dora BABOĞLAN 2A Gemi savaşlarında Hem siz kazandınız. İyi ki varsın Canım Ata'mız. Uğur ÇELİKCAN 2A CANIM ANNEM Benim annem güneştir, Parlak olduğu için. Benim annem yorgandır, Kalbimi ısıttığı için. Benim annem güldür, Gül gibi kokar. Ah bir de bana kızmasa ! Mina Su ÖZ 2B CANIM ANNEM Benim annem yıldızdır, Ruj sürdüğünde parlar. Benim annem melektir, Rüyamda uçtuğu için, Benim annem kalptir, Sevgi dolu olduğu için. Ah bir de oyuncaklarımı atmasa! Umut Gidaş 2B © ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları 35 23 NİSAN 23 Nisan demek çocuk demektir. 23 Nisan, bütün dünya çocuklarına armağan edildi. 23 Nisan demek egemenlik demektir. 23 Nisan eğlence demektir. Atatürk’e 23 Nisan’ı tüm dünya çocuklarına armağan ettiği için çoooook teşekkür ederim. Soydan ACAT 2B ÇANAKKALE ŞEHİTLERİNE Şehit ağabeyler, size ne kadar teşekkür etsem azdır. Siz bizi kötülüklerden kurtardınız ve padişahlardan. Siz bize yeni bir dünya bırakacaksınız diye kendiniz öldünüz. Sizi hiç görmeden özledim… Siz hayatı kurtaran şehitler… O mermiler bizim için döküldü. Size on bin kere teşekkür ederim. Ama keşke ölmeseydiniz. Sizi çok seviyorum. Size keşke teşekkür edebilseydim… Umarım bunları görüyorsunuzdur. Perinaz SAYHAN 2B 23 NİSAN BARIŞ DEMEK 23 Nisan barış demektir. Bütün ülkelerin çocukları geliyor. İşte 23 Nisan hey, hey! Biz Atatürk gençleriyiz. Aklımızla Atatürk’ü buluruz. Okullarda 23 Nisan marşı, Sevinir küçükler, övünür büyükler. Bugün bayram erken kalkın çocuklar. Nehir ANTMEN 2B ÇANAKKALE SAVAŞI Gaziler, şehitler her şey var bu savaşta. Düşmanların sayısı fazla ama umudumuz bitmedi. Kazandık savaşı. Öldük ama Türk bayrağını bırakmadık elimizden. Çanakkale’de mezarlarımızda çocuklar ağlıyor öldük diye. Düşmanlar gitti yurttan, kazandık savaşı Çanakkale için. Türkiye çocuklara emanet... Niyazi Arda ELKOCA 2B 23 NİSAN 23 Nisan mutluluk demek. 23 Nisan kutlama demek. Bu bayram Dünya çocukları bayramı, Çok önemli bir bayram. Atatürk’ten en güzel bayram, Çocuklara armağan 23 Nisan. Canım Atatürk’üm, O gün bütün çocuklar çok mutlu olur. Büyükler sevinir. Atatürk’üm çok teşekkürler. Cansu Beren AKÇA 2B © ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları 36 İLKBAHARI SEVERİM İlkbaharı severim çünkü laleler çıkıyor. Ne güzel dostlarım değil mi? İlkbahar en güzel mevsim. Yağmurlar yağıyor, en güzel gün bu gün. İlkbahar seni seviyorum… Pars Pieter OOSTERHUIS 2B SAVAŞ SANDIĞI Bizim için savaştınız. Bir insan kalmadı. Sizin için canımı veririm. Kazandınız savaşı, yine özgür kaldık, düşmanlar öldü ve kaçtı. Düşman gemileri battı. Siz öldünüz ama benim kalbimde ölmediniz. 15 yaşındaki ağabeylerime teşekkür ederim. Düşmanların makineli tüfeği bizim ise sadece zıpkınımız vardı. Ama yendiniz. Çok teşekkür ederim size… Efe SELÇUK 2B GÜZEL YAZ Yazın ne yaparım söyleyeyim. Yazın herkes denize girer ve yüzer. Gözlüğümle denize bakarım. Balıklara bakarım. Milkshake içerim. Oyunlar oynar ve kumdan kaleler yaparım. Mehmet EFE 2B ÇANAKKALE SAVAŞI Çanakkale savaşı 18 Mart 1915’de başlamış ve 9 Ocak 1916’da bitmiş. Askerlerimiz öldü ama hiç Türk bayrağını bırakmadılar. Karlarda yattılar, eski püskü ayakkabılar giydiler. Onların hepsi bizim içindi. Bunların hepsini yapmasalardı Türk milleti şu anda padişahlıydı ve savaş vardı. Çocuklar da savaşıyordu. Keşke eskiden de savaş olmasaydı. Eskilerde ben olsaydım elimden geldikçe savaşırdım. Alper Demir 2B © ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları RÜZGARLI SONBAHAR Sevgili sonbahar seni çok seviyorum. Kurumuş yaprakları incelemeyi çok severim. Yaprakların içine atlamayı çok severim. Sonbahar seni çok seviyorum. Rüzgarlarınla her tarafı sararsın. Canım Sonbahar… İpek ELDEVİREN 2B İLKBAHAR İlkbaharın güzelliğini ve çimlerde yuvarlanmayı çok seviyorum. Yağmurda ıslanmayı seviyorum. Yaprak koleksiyonu yapmayı ve yaprak toplamayı çok seviyorum. Havadaki yaprakları yakalamayı çok seviyorum. Yağız Şahin KÖSE 2B 37 KAĞIDI İSRAF EDEN ADAM Bir varmış bir yokmuş. Bir adam resmini yanlış yaptıkça hemen ormana gider ve ağaç kesermiş. Böylece hiç ağaç kalmamış ve adam artık resim yapamamış. Her gün sıkılmış, sıkılmış… Ağaç kesmenin dersini almış ve bir sürü ağaç dikmiş. Artık resim yapabiliyormuş ve çok güzel bir insan olmuş. Çok şanslı olduğu için ağaçlar kesilmemiş. İbrahim Efe Demir 2B ANIM Güzel bir yaz günüydü. Annemle havuza gittik ve mayolarımızı giydik. Yanlarından sular akan bir köprüden geçtik. Anneme birkaç hareket gösterdim. Annem bana eve gidiyorum demeden eve çıkmış ve havuzda annemi aramaya çıktım ama bir türlü bulamadım. Havuzcu ağabey havuzdan çıkmamı istemişti ve annemin yerini söyledi ve ben de çok mutlu oldum. Alkım Yalçın DAĞTEKİN 2B KARDEŞİM Çok güzel bir sonbahar sabahıydı. Uyandığında arabadaydım. Babam kardeşimin doğduğunu söyledi. Çok heyecanlandım. Hastanede arkadaşlarım ve ailesi de vardı. Annem yatakta, kardeşim kucağındaydı. Ancak kardeşimin adını eve ilk geldiğimde öğrendim. Adı Asi’ydi. Evde Asi ile oynadık. Çok memnun kaldım. Güneş ALTUNEL 2B © ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları KORKUNÇ BİR GECE Kötü ve korkunç bir geceydi. Bir oteldeydik. Annem, babam ve ben uyuyacaktık. Işığı kapattık. Birkaç saat geçti. Silah sesleri gelmeye başladı. O anda annemle ben uyuyorduk. Ondan sonra ben uyandım. Sonra annemi uyandırdım. Televizyon açıktı. Babam televizyon izliyordu. Silah sesleri televizyondan geliyormuş. Kendime bu yüzden çok güldüm. Deniz ARSLAN 2B 38 DOĞUM GÜNÜM Bir kış sabahıydı. O gün benim doğum günümdü. Üzerimde bir kostüm vardı. Arkadaşlarımın çoğu gelmişti. Yasemin Garden’daydık. Oyunlar oynadık. Hediyeler için çok mutlu oldum. Duru DOĞAN 2B BENİM ANIM Güzel bir yaz sabahıydı. Annem, babam ve ben pikniğe gitmiştik. Pikniğe giderken çadır aldık, yemekler aldık ve su aldık. Arabayla yola koyulduk. Biz ormanda gezerken yağmur yağdı. Annem, ben, ağabeyim, babam ve herkes ıslandı. Pikniğimiz yarım kaldı. Eşyalarımızı topladık. Yola koyulduk. Sonuçta eve gittik ve kendimi çok üzgün hissettim. Leyla ARIKAN 2B KAR EĞLENCESİ Güzel bir kış sabahıydı. Okuldaydık. Arkadaşlarımla ve öğretmenlerimleydik. Yağmur yağmaya başladı. Sonra evlere giderken kar yağdığını fark etmiştik. Gözlerimiz kamaştı. Sonra eve geldik. Tam eve girerken dedem geldi. Karla oynadık. Çok eğlendik. Ceren GÜVEN 2B © ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları 39 DÜNYANIN EN GÜZEL YÖNETİMİ Atatürk’ten bir ışık düştü üstümüze, Bize dünyanın en güzel hediyesi. Hediye cumhuriyetti. Doksan bir yaşına kadar geldi, Sen çok yaşa cumhuriyet! Ege SELÇUK 2C 23 NİSAN Türk çocuklarının gözleri gökte, Gökten altın bakışlar Türklere! 23 Nisan demek Çocuk Bayramı demek! Şehitler barış için düştü, Türkiye doldu çocuk, Dünyada çocuk kalmadı. Yaşasın 23 Nisan! Yiğit SERT 2C 23 NİSAN Bütün şehitler Çocukları sevdikleri için savaştılar. Atatürk Cesaretli olduğu için ortaya çıktı. Barışı sağladınız teşekkürler Ata’m! Atam hak ettiniz al bayrağımızı. Çocuklara 23 Nisan’ı verdiniz. Teşekkürler Ata’m! Ömer Sarp ÇETİNKAYA 2C BARIŞI SAĞLAYAN TÜRKLER Barış istedik, barış aldık! Ata’mızın sayesinde tüm çocuklar Türkiye’de toplandık. Sevgiyle geldik, sevgiyle kutladık. 23 Nisan’ı verdiğin için bizlere Bu Nisan’ı sevgiyle kutlayacağız. Seni hep anacağız. Savaşı hep barış yener zaten, Sen haklıydın Ata’m Türk sevgisinden daha büyük güç yoktur! Ata ARSLAN 2C © ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları 40 KAR MECERASI Bir kış günüydü. Ben 7 yaşındaydım Kayseri’ye gitmiştik. Abim, babam ve ben vardım. Giysilerimi giymiştim. Otobüsle gitmiştik. Amcamlara gidip kalıp birkaç gün sonra da Erciyes’e gitmiştik. Abim ile kuzenim Eren kızağa bindi. Amcam ile onları bekledik. O anda biri ile tanıştık. Abimler geldi. Sucuk ekmek yedik. Birkaç dakika sonra teleferiğe bindik. Çok mutlu oldum. O gün güzel günümdü… Alya ARSLAN 2C İLKBAHARDA BEN ÇİÇEK TOPLAMAYI SEVERİM Ben ilkbaharda çiçek toplamayı seviyorum. Sonra o topladığım çiçekleri anneme veririm. Annem güneş gibi bana güler. Sonra da çiçeklere giderim ve onların resmini çizerim. Veya yatarım çimene, yatar o güler yüzlü bulutları izlerim. Koşarım çiçeklerin arasında, elmalara el sallarım… Beril EKER 2C YAZ Ben yazın en fazla tatile gitmeyi severim. Tatilde dondurma ve pasta yerim. Denize ve havuza girerim. Kuşlar yemeğini yiyip, rüzgar gibi uçar. Ağaçların çiçekleri patlamış gibi açar ve meyve verir. Tatilde olmak benim çok hoşuma gider. Ege GÜNGÖR 2C SONBAHARDA YAPRAKLARLA OYNAMAYI SEVERİM… Ben sonbaharda yapraklarla oynamayı severim. Sonbaharda havalar biraz soğuktur. Sokaktaki ağaçların yaprakları yere düşer. Sonbaharda armut, ayva, portakal ve havuç yenir. Rüzgârlar eser. Yağmurlar yağar, uçurtmalar uçurulur. Güle güle sonbahar… Elif BAĞIŞ 2C © ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları 41 KOLUM YANDI Güzel bir yaz günüydü. Havalar çok sıcaktı. Helen teyzemlerin evine gitmiştik. Ben dışarıya bakıyordum. Herkes havuza giriyordu. Sofraya oturduğumuzda Helen Teyzem “ Kim çay ister?” diye sormuştu. Ben de istemiştim. Sonra çay daha sıcakken ben almıştım ve koluma o sıcak çay dökülmüştü. Kolum yanmıştı. Çok acıyordu. Ne yapacağımı bilmiyordum, ağlıyordum. Helen Teyzem çok büyük bir kovanın içine su koyup yanıma getirdi. Su çok soğuktu. Neyse ki geçmişti. Ha azıcık izi var ama! Derin ASLAN 2C HARDALIN EKŞİ DÜNYASI Bir kış sabahıydı. Ben sekiz yaşındaydım. Hava çok soğuktu. Alışverişe gitmiştik. İlk kez sosisli yiyordum. Çok şaşırdım. Çünkü hardal çok ekşiydi. Ben her sosisli yiyişimde o halimi hatırlayacağım… Deniz BAŞARAN 2C ATATÜRK Bir yaz günü Ankara’ya gitmiştik. Ben anıtkabire gitmeyi çok istiyordum. Bir gün annemle babam beni çok şaşırttı. Beni anıtkabire götürdüler. Ağzım açık kaldı. Orda resimli duvarlar vardı. Atatürk’ün kılıçları, silahları vardı. Sesler çıkıyordu. Çok eğlendim, biraz da korkmuştum. Atatürk’ün mezarını görünce nerdeyse ağlıyordum ve o nöbet değişimi çok ama çok güzeldi… Ahmet Can YETER 2C GEMİ MACERASI Güzel bir yaz sabahıydı. Gemiye binmek için can atıyordum. O zaman altı yaşındaydım ve üzerimde yaz elbiselerim vardı. Çok mutluydum. Gemiye bindiğimde ilk önce pasaport istediler. İngilizce konuştukları için anlamadım. Neyse odamıza geldiğimizde valizimizi boşaltmaya başladık. Sonra akşam yemeğine gittik. Karnım doydu ve uyumaya gittik. Sabah oldu. Uyandığımızda Rodos’a gelmiştik. Gemiden indik ve gezdik… Beren Ege BAYRAM 2C © ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları 42 ANNELER GÜNÜN KUTLU OLSUN ANNEM Benim annem şekerdir, o çok tatlıdır. Benim annem pamuktur, Çünkü o yumuşaktır. Benim annem kırmızı güldür, Yanakları kıpkırmızıdır. Ah bir de kristal olsa, onu hep saklasam… Aleyna ÖZEN 2C ZÜMRÜT ANNECİĞİM Benim annem bir zümrüt, gözlerimde parlayan bir gelecek. Benim annem bir kristal, gözleri parlak çok değerli olan. Benim annem bir melek, sevgisini gökyüzünden yağdıran… Ah bir de gül olsa her mevsim açan! Eylül KİREMİTÇİ 2C TATLI ANNEM Benim annem melektir. Bana mutluluk sihri yapar. Benim annem kapıdır, bana kapı açar. Benim annem kalemdir, Geleceğimi yazan. Ah bir de elmas olsa Her zaman yanımda taşısam! Ekrem BİRİN 2C ELMAS ANNEM Benim annem Elmas, çünkü eşi yok. Benim annem altın, çünkü çok değerli. Benim annem pamuk, çünkü çok nazik. Ah bir de kızmasa tam olacakmış! Alp AKINAN 2C © ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları 43 SADECE BİR GÜN YAŞAYAN BİR KELEBEĞİN YERİNDE OLSAYDIM… Benim adım Gökkuşağı. Kanatlarımın rengi rengârenk. Çiçeğim ise pembe kardelen. Ellerim mor ve turuncu. Antenim sarı. Kanat çizgilerim ise mavi… Ben olsaydım hep gökkuşağı üzerine gitmek isterdim. Orada gökkuşağının üzerinden geçmek isterdim. Çünkü gökkuşağı çok güzel ve parlak. Gökkuşağını ellemek isterdim. Böyle bir yaşamım olsun isterdim! Aleyna ÖZEN 2C BİR GÜN YAŞAYAN KELEBEK Benim adım Tatlı. Kanatlarım pembe tonlarında, noktalarım mor, dış çerçevesi ise mavi… Gövdem siyah, antenlerim de mavi. Ben bir gün yaşadığım için kırlara gider, oradaki çocuklarla oynarım, dans ederim. Kırlarda uçar çiçekleri koklarım. Çiçeklere konarım. Bu sayede mutlu olurum. Eğer on dokuz gün yaşasaydım, kırlara gider havuzların etrafında dolanırdım. Bana da hayat böyle güzel olurdu… Özge Berçin İDİŞ 2C KELEBEK TAKATUKA Benim adım Takatuka. Renklerim gökkuşağı rengi. Ben bir gün yaşayan kelebek olarak, hayvanat bahçesine gidip arkadaş edinmek isterdim. Çok eğlenirim veya bir yaprak bulup üstüne çıkar ve rüzgarla havalanırım. Arkadaşlarımın değerli olduklarını anlarım. Yaprakla uçarak da dünyayı turlarım. Yeni bilgiler edinirim. Bunun sonucunda çok eğlenirim. K. Efe ARTAR 2C © ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları 44 ÇANAKKALE SAVAŞI Cesur askerlerimiz bizim için savaşıp öldüler. Kanlarını döktüler yerlere. O anı görmek isterdim. Bizim için savaştınız. Sizleri çok özlüyoruz ve anıyoruz. Size çook teşekkür ederiz. Şehit denince aklıma önce Atatürk ve aynı zamanda Türk şehitlerinin hepsi geliyor. Size ne kadar teşekkür etsek azdır askerlerimiz. Siz olmasaydınız biz şu anda yaşayamazdık dünyamızda. Şu anda evlerimizde duramazdık. Okullara gidemezdik. Annelerimiz meslek sahibi olamazdı. Size teşekkür ederiz. Biz de sizin gibi olmak için çok çabalayacağız. Sizi çok anıyoruz şehitler, şehitler, şehitler… Ada YILDIRIMEL 2C © ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları DÜNYA BARIŞI Çok savaştınız, yaprak gibi öldünüz. Bu güzel günü bize armağan ettiniz. Bütün çocuklar toplandı, Şenlendi Türkiye! Siz TBMM’ni açtınız. Ata’m siz yıldız gibi parladınız. O masum çocuklar sizin sayenizde kurtuldu. Ölmesin çocuklar, yaşasın 23 Nisan! Toprak YETİM 2C 45 ATATÜRK’ÜN ARMAĞANI 23 NİSAN 23 Nisan’ da çocuklar, Oynuyorlar oyunlar. Kim istemez ki bu bayramı, Atatürk’ün armağanı 23 Nisan. Bir gülücük atsanız, Mutluluklar saçarlar. 23 Nisan’ı sevin, Atatürk’ü üzmeyin. Beril TOKER 3A İNSANOĞLUNUN MİRASI Gideceğiz tıpkı geldiğimiz gibi, Peki bıraktıklarımız aldığımız gibi mi? Kirletiyoruz doğamızı, çevremizi, Oysa hayat öyle güzel ki. Küresel ısınma ve kuraklık , Biz yaratmadık mı sanki, Bilen varsa söylesin bizlere, Nasıl düzeltilir her biri ? CUMHURİYET Cumhuriyet bence hakların olduğu gündür. Eskiden cumhuriyet yokmuş. Erkekler üstün görülür, kızlarsa okula bile gidemezmiş. Bu yüzden Atatürk cumhuriyeti kurmuş. Artık kızlar ve erkeklerin hakları eşit. Erkeler ve kızlar özgürce yaşıyoruz. Yaşasın cumhuriyet. Erbay KUNTBAY 3A Hesabını veremeyeceksen Neden kirlettin çevreni, Duyarlılık nerede kaldı, Taşın altında mı? Yoksa dağın ardında mı? Sizin aklınız nerelerde? Bizim aklımız çevremizde. Hiç düşünmedin mi sanki sen, Kocaman beton binalar dikilirken, Hedefimiz unutmak mı? Çevremizi korumak mı? Koskoca bir ömür geçirme boşuna , Sen de el uzat doğaya, Zarar verme o güzelim canlılara, Aldığın gibi bir dünya bırak bana da... İnsu SAĞLAM 3A © ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları 46 TAŞITLAR Motorlu , tekerlekli, akülü, Hiç değişmez taşıtlar Bir yerden bir yere gidelim hadi Hep beraber her yere Ne kadar harika. KARDEŞLİK Hızlı, yavaş fark etmez Bir yerden bir yere gidelim hadi Birbirimize Kardeşim derken , Neden Su içiyor gibiyiz ? Uçak ,gemi, araba Ya da metro fark etmez Dikkatli kullanırsan zarar vermez. Deniz Çınar TEMEL 3A Birbirimize kardeşim derken , Neden türkü söylüyor gibiyiz ? Çünkü birbirimizi seviyor Çünkü birbirimize değer veriyoruz. Defne TEK 3A UZAY Güneş, Ay ve Gezegenler Hepsi burada mutlu Kuyruklu Yıldız ise gezer tozar Ta ki gözden kaybolana kadar. Uzay’a çıkan insanlar Uzay’ dan bize el sallar Biz onlara gülümseriz Onlar bize resim atar. Gülsu ŞAHİN 3A ESKİDEN GÜNÜMÜZE TAŞITLAR Türlü türlü taşıt var, Hepsi de Dünya’da, Bazen karada, Havada ve denizlerde, Eski zamanlardan beri de raylarda, Çevreyi kirletiyor taşıtlar, Ama toplu taşıma var Dünya’da, İnsanlar bunları kullansa, Hayatta kirlenmez Dünya. Umut Ali ÜNAL 3A © ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları 47 DÜNYA Dünyayı kirletme Gezegeni koru Yere çöp atma Dünyanın sadece dörtte biri kara unutma Sulara asla atık atma Dünyanın dörtte de üçü de su unutma. Cenk BÜYÜKBAŞ 3A ÖNEMLİ OLAN DOĞA Hayvanlara zarar vermeyelim, Ağaçları kesmeyelim. El ele verip, Doğayı kurtaralım. DOĞAYI KORUYALIM Denizler Ovalar Göller Ağaçlar Yağmurlarla coşar Irmaklar Az ev inşa edelim, Bir sürü ağaç dikelim. Yapalım bir orman, Doğayı kurtaralım. Hep sulayalım küçük ağaçları, Seneler geçtikçe, büyüsün ağaçlar. Olsun sağlıklı hayat, Doğayı kurtaralım. Defne TUNCER 3A © ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları Korursak Ormanları Rahat Uzun Yaşarız Akasyalar Leylaklar, güller, papatyalar Işık saçar Mutlulukla coşarız. Efe YORULMAZ 3A 48 DOSTLARIMIZ Çita, kaplan, aslan yoktur onlara kafa tutan, Kuş, köpek, kedi Severiz biz hepsini. Seneler geçse bile Unutmazlar bizleri, Can dostlarımızı sevmeli Yaşatmalıyız onlara sevgiyi. Öykü Gizem KÜSMÜŞ 3A HAYVANLARIN ÖNEMİ Hayvanları koruyalım, Hayvanlara önem verelim, Hayvanlar çok iyi dostlardır Dostlarımıza sahip çıkalım. Hayvanlar sevecendir, İnsanlar da sevecendir, Mutlu olmak için Hayvanlar sevilmelidir. Nilsu GIRAN 3A GÜZEL BİR DÜNYA Yemyeşil yapraklar Güzel topraklar Keşke dünya hep böyle kalsa Hayvanlar yaşasa Binalar daha küçük Daha çok ağaç olsa Doğayla insan Barış içinde yaşasa. Bora DAĞLI 3A © ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları 49 MÜZİK ALETLERİ Müzik aletleri, O muhteşem müziğin, Muhteşem varlıkları. Kulağımızın pasını alan Sanatın oyuncakları. Klasik, jazz, elektronik Ve rock müzik türleri Hepsi de kullanır özel müzik aletleri, Hepsi birbirinden güzel ve özeldir, Ama benim en sevdiğimse kemandır. Berkay ATASOY 3A YAZ TATİLİ Yaz tatili çok güzedir Yaz tatili yorgunluğu içinden atmaktır Yaz tatili aslında bir moladır. İnsanın ruhunu dinlendirir Her yaşta tatil güzeldir. Ada Elif TÜRKCAN 3A UZAY Uzaya astronotlar çıkar. Uzayda yaşam yoktur. Bu yüzden uzayda canlı da yoktur. Astronotlar da uzun süre uzayda yaşamlarını devam ettiremezler. Uzaydan Atmosferi, ayı ve güneşi astronotlar görür. Oralarda incelemeler yapıp gezegenimize geri gelirler. Dünyamıza yeni bilgilerle gelerek insanlara uzayı anlatırlar. Deniz GÖKAYAZ 3A MÜZİK Keman viyola viyola, Davul tap tap, Piyano beng beng, Gitar ise tın tın. Ne kadar çok alet var. Keman, davul, flüt, Piyano ve gitar. Hepside konuşmaya çalışır, Orkestrada toplanır. Yeliz Lisa BÖLLÜ 3A © ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları 50 KİRLİ ÜLKE Dünyamızda ağaçlar her gün kesilmektedir. Her gün daha fazla ağaç kesilmektedir. Bu yüzden dünyamız kirleniyor, oksijenimiz azalıyor. Birde kuraklık meydana geliyor çünkü sürekli ağaçlar kesiliyor ve yağmur yağmıyor. İnsanlar ağaçları kestikleri için ileride çok pişman olacaklar. Ama iş işten geçmedi. Doğal kaynaklarımızı tüketmeyelim. Dora CEREBOĞLU 3A ARKADAŞLIK Hey, hey arkadaş! Gel oyun oynayalım. Saklambaç, kovalamaç daha birçok oyun. Dünya bizim değil mi? Dilediğimizce, gönlümüzce, arkadaşça… Gel çocuk olalım, Arkadaşça oynayalım. Kötülükleri yok edelim. Murat KAPLAN 3B DÜN,BUGÜN, YARIN Eskiden bayramlarda annem büyükanneme bir kutu yaparmış. Bu kutunun içinde annemin yazdığı notlar, resimler, güller, parfüm gibi şeyler koyarmış ve kutuyu pembe bir kurdele ile bağlıyormuş. Eski bayramlar güzelmiş çünkü insan insana anlamlı hediyeler veriyorlarmış. Eski bayramları unutmadan ve unutturmadan yaşayalım. Ben artık anneme özel kutular hazırlıyorum ve bayramları eskisinden daha da çok seviyorum. Derin Su ÇAĞLAYAN 3A BENİM İÇİN ARKADAŞLIK Birini önemsemek, birini sevmek ... Arkadaşlık, dostluk budur. Oyun oynamaktır arkadaşlık. Okula geldiğinde teneffüste onunla koşmaktır. Arkadaşlık onun görüşlerini dinlemektir. Arkadaşın varsa mutlu bir gün geçireceksin demektir. Umut BAKIR 3A © ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları RÜYAMDA Ben her gün rüyamda uçmayı hayal ettim. Özgürce uçabilmek çok güzeldi. Ben bir gün rüyamda bir hayvan buldum. Hayvan meğerse canavarmış. Beni kovalarken bana ebelemece gibi geldi. Ben çok hızlı koştum, beni yakalayamadı. Bunların hepsi rüyaydı. Diyar MEŞE 3B 51 ÜÇ ODALI TATİL Öyle bir tatil isterim ki, Üç odalı olsun. Eğlence, arkadaş, mutluluk. Arkadaşlarımla oynayayım, Mutluluktan kahkaha atayım. O kadar eğlenip kahkaha atayım ki, Eve gitmek istememeyim. Asla ama asla Mutsuzluktan ağlamayayım, Öyle bir tatil isterim ki, Asla suratımı asmayayım. Öyle bir tatil isterim ki, Bol bol kitap okuyup, Ödevlerimi zamanında yapayım. İşte bunlar Güzel bir yazdan beklentilerim. Aslı BAYRAM 3B TATİL BEKLENTİLERİM Ben yaz tatilinde yüzmeyi, Uçmayı öğrenmeyi isterim. Eğlenmek, Belki yeni yerleri görmeyi isterim. Herkes tatili iyi geçiremese de Belki sonra geçirirler. Ben tatilde oynamayı, Her şeyi yapmayı isterim. Gerçek olmayan Hayaller kurmayı isterim. Uçmayı isterim. Denizkızıyla birlikte yüzsem, Eğlenip, oynasam. Belki bunlar hayal ama, Ben yazın bunları yapmak isterim. Sonra bizde büyüyeceğiz. Ama o zamana kadar Tatilimiz böyle hayallerle geçirelim. Irmak AYTUN 3B RÜYA Rüyamda bir arkadaş gördüm. Hem de çok güzel bir arkadaş. Onunla saatlerce oynadım. Güzel bir rüya gördüm. Rüyamda bir tepegöz gördüm. Çok korktum. Saatlerce ondan kaçtım. Anladım ki bir kabusmuş. Kabuslardan korkmayalım. Gerçek değiller. Ayşe İlim ÖZSAVRAN 3B © ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları 52 HAYAL GÜCÜ İLE YAŞIYORUM Ben bir kuş olsaydım, Uçsaydım göklerde, Uçsuz bucaksız adaları Gezseydim teker teker. Ben bir köpek olsaydım, Koşsaydım sokaklarda, Oynasaydım bütün gün, Tadını çıkarsaydım köpek olmanın. Ama şimdi hatırladım, ben insanım! İnsan olmak çok güzel! Koşuyorsun, zıplıyorsun, Hayal gücü ile yaşıyorsun… Sara MAKKİ 3B HAYAL GÜCÜ Balinalar yürüse, insanlar uçsa, Gökyüzü bize ait olsa. Eğlensek, sevinsek. Ama hepsi hayalmiş. BEN MUTLU BİR İNSANIM Uçamasam da, Sınıf birincisi olmasam da, Sürekli haklı olmasam da Uzun saçlı olmasam da, Mavi gözlü olmasam da, Zayıf olmasam da, Hızlı koşamasam da, Boyum uzun olmasam da, Ben mutlu bir insanım… Defne ÇOLAK 3B © ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları Köpekler konuşsa, bizimle daha iyi anlaşsa Birlikte yaşayıp, bu dünyayı paylaşsak, Birlikte çalışsak, mutlu olsak… Ama hepsi hayalmiş. Anladım ki hayal gücü, Mutlu eder bizi. Gerçeklerin üstündeki, imkansız olanlar, Ama hepsi hayalmiş. Kerem Akın MUNGAN 3B 53 CANIM ANNEM Ben annemin güzel sesini, Sıcacık kalbini, Duygusallığını, iyiliğini hiç unutmam Ve annemi kimseyle değişmem. Anneme çiçek almıştım Annem o çiçekleri hiç unutmadı Sevgi ile sakladı. Annem beni hep sarıp öptü. Anneciğim Sensiz bir hayat düşünemiyorum ben. Alp ALPAR 3B NEŞELİ GÜNLER Öyle bir doğa isterim ki, Eğlenceyle dolsun, Dört mevsim olsun. İlkbahar, yaz, sonbahar, kış İlkbaharda kahkahalarla Çeşitli oyunlar oynayayım, Yazda yüzmeyi öğrenip, Suyun altında nefes almadan yüzeyim, Sonbaharda Yaprakların üzerinde zıplayayım, Kışın kardan adam yapıp, Kartopu savaşı yapayım, Mutlu olayım. Dilara DİNAR 3B ANNEM Onun sevgisini, İyiliğini, Hiç kimseyle değişmem, O güzel annemi. Bana neler neler verdi o, Bana çok iyi baktı, Çok sevdi annem beni, Şimdi sıra bende, Ben çok sevip , çok iyi bakacağım. Benim canım annem. Mehmet Can SAÇAR 3B © ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları EVİM Benim evim çok güzel. Pembe boyalı evim çok parlak görünür bana. Bahçesinde kırmızı çiçekleri çok güzel kokar. Yemyeşil ağacım çok hoştur, çok güzel gölge verir. Mavi pencereleri tertemizdir, her zaman. Evimin üzerindeki Güneş, her zaman pırıl pırıl aydınlatır evimi. Ama bazen beyaz bulutlar Güneş’in ışığını kapatıyor. Olsun sorun değil bu. Biz hep mutluyuz bu evde. Sıcacık, güzel, pembe boyalı huzurlu evim. Mehmet Ali MUTLU 3B 54 DOĞAL MI YAPAY MI? İnsanlar doğayı yok eden, ağaçları kesen canlılardır. Ağaçları kesiyorlar. Tüm ağaçları kesince kendi sonlarını getireceklerine bir türlü inanmıyorlar. Neden bize güzel bir Dünya bırakmıyorlar? Onlar güzel bir Dünya’da yaşadılar. Her şeyin en güzelini gördüler, yediler. Biz de sizin gibi doğal bir Dünya istiyoruz. Yapay bir Dünya’da yaşamak istemiyoruz. Organik ürünler, temiz sular, az katlı evler görmek istiyoruz. Biz bu yaşta gelecek nesiller için güzel bir hayat bırakmak isterken, siz bunu imkansızlaştırıyorsunuz. Doğal çevreye evet, yapay çevreye hayır!!!!! Eren Alkım İDUĞ 3B YEŞİL ÇEVRE Şu yeşillik alana bakın! Kuşlar, ağaçlar, masmavi gökyüzü, cıvıl cıvıl bir yer. Kim istemez ki burada yaşamayı? Peki ya ağaçların kesildiği, yeşillik olmayan, çölleşmiş bir yerde yaşamak kim ister? Hiç kimse istemez. Çevremizdeki ağaçları kesmeyelim, kestirmeyelim. Yapay bir çevrede büyümek istemiyorum. Yemyeşil doğal bir dünya varken, orada büyümek istiyorum. Ben doğal çevreyi seviyorum. Herkesi Dünya’nın doğal güzelliklerini korumaya çağırıyorum. Ada AYDENİZ 3B DOĞAYA İYİ BAKILSA Gördüğü her ağacı kesip, yok eden varlıklar insanlar. Ağaç düşmanları onlar. Yemyeşil Dünya’yı yok etmeye çalışıyorlar. Çok az insan geleceği düşünüyor. Bu ağaçları kesen insanlar gelecek nesillere karanlık bir Dünya bırakmak istiyorlar. Bazen kestikleri ağaçlar için pişman oluyorlar ama yerine yeni ağaç dikmek akıllarına gelmiyor. Ağaç kesenler uyarılsa bile kimseyi dinlemiyorlar. Bunun sonucunda oksijensiz bir Dünya bizi bekliyor. Bu insanlar kendi sonlarını da hazırlıyorlar ama farkında değiller. Gelecek nesillere bıraktıkları Dünya olmayacak. Çevre ağaçla dolsa, doğamıza iyi bakılsa ne güzel olurdu Dünya!!! Naz İZOL 3B © ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları SAĞLIKLI OLALIM Sağlıklı olalım, Spor yapalım, Enerjimizi harcayalım. Yemeğimizi yiyelim, Güçlü olalım. Birbirimizi kırmayalım, Mutlu olalım. Temizliğimize dikkat edelim, Her şeyi yemeyelim, Sağlıklı olalım. Her şeyden yersen biraz, Hayata doyum olmaz. Zilan Deniz KOÇ 3B 55 ÖZGÜVEN Kendine hep güven Kuşku duyma kendinden Bunları yaparsan Her şeyi başarırsın Özgüvenin yüksekse Mertsen yapabilecek kadar Başarırsın neler neler Şaşarlar karşında sana Sana benden bir öğüt Olma sanki korkak söğüt Cesurluk çözer her şeyi Yenersin dünya denen devi. Arın Taylan KARA 3C YOK OLUYOR Doğa kirleniyor, İnsanoğlu duyarsız davranıyor, Her saniye Dünya çöplüğe dönüyor. Dünya dünyalıktan çıkıyor. Doğal çevre yok oluyor. Küresel ısınma dünyayı ele geçiriyor. Dünya yapaylaşıyor. Dünya yok oluyor. İnsanoğlu ne yaptığını bilmiyor. Geleceği göremiyor. Yok olacağını anlamıyor. Doğayı yok etmeye devam ediyor. Sen bu gidişe DUR de! Boran AKDOĞAN 3B ŞAKACI OYUNCAKLARIM Akşam uyanır oyuncaklarım Trenim raylarda gider Bebeklerim komşuluğa. Arabalarım yarışa. Topum zıp zıp zıplar Oyuncak hayvanlarım bir koro oluşturur Biz gelince susarlar. Sanki bana şaka yaparlar. Oyuncaklarım oyunu sever. Bircan CANÇELİK 3C OKULUMU SEVİYORUM Canım öğretmenim, Okulumu ve sizi çok seviyorum. Okul bahçe siz çiçeksiniz. Arkadaşlarım bahçenin en güzel renkleri Şenlendiriyoruz hep beraber yürekleri. Cemil Aras AVCI 3C © ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları 56 HER YER ÇOCUK, HERKES ÇOCUK Çocuk ile dolmalı yaşam Her yaştan çocuk, 63 yaşındaki çocuk Afrika, Avustralya, Türk, Arap Hepsi el ele, Nehir başında sevgiyle. Hadi hep birlikte dünyayı dumanlar, Ateşler ve bombalar yerine Sevgi, barış içinde Çiçeklerle yapılmış bir kapsüle koyalım Dedeler nineler çocukça oynayıp Birlikte yeni bir dünya oluşturalım Her yer yeşil, mavi olsun Savaşları silelim Bir pembe bulut olsun kardeşlik Buluta konan kuş gibi, barışı okşayalım. Atasagun ÇELİK 3C HAYALLERİM Herkesin bir hayali vardır. Olmayacak şeyler üstüne. Yine de hayaller güzeldir. Gökkuşağında yürürsün. Prenses olursun, Uçarsın süpürgeyle, Hayvan olursun istediğin. Kartal olur süzülürsün. Bulutları görürsün. El sallarsın tüm dünyaya. Dilem UÇAR 3C SAAT KAÇ Mevsimlerden kış Soğuktan üşüyorum. Dudağım mor, ellerim beyaz Rüzgar sarmış beni. Hayata bakıyorum, saat kaç Bilmiyorum. Etrafa bakıyorum, kimse yok Üşüyorum. Eczanenin önünde bekliyorum Kışa, soğuğa sırt çeviriyorum Saatler çoktan buz tutmuş Ben dayanıyorum. Saat kaç bilmiyorum. Destan ÇAKAR 3C FARKLILIKLAR GÜZELDİR Dünyayı çocuklarla saralım Kimi siyah kimi beyaz Her biri birer arkadaş Dünyayı çocuklarla saralım Kimi zayıf kimi şişman Hepsi de birbirinden candan Dünyayı çocuklarla kaplayalım Yaldızlı bir çikolata gibi. Ahmet Çınar CAN 3C © ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları 57 SAYIN SOKAK SAKİNLERİ Bu gördüğünüz alet, parayla satılmaz. Bütün halka açık bir alettir. Bu alet elektrik direğinde, elektrik kaçağı varsa size haber verir. Bu aletin yukarısında lamba ve iki tane mikrofon vardır. Lamba, geceleri elektrik direğinde bir sorun varsa yanar. İki mikrofon ise bunu anons eder. Biliyoruz ki bazın insanlar fazla sokakta dolaşmaz bu yüzden biz de küçük bir alet tasarladık. Bu aleti her yere koyabilirsiniz. Ceplerinize, çantalarınıza hatta gözlük kabınıza.Bu aleti evinizdeki elektrik kaçağını bulmak için de kullanabilirsiniz.Evinizde öyle bir durum olursa hemen yardım düğmesine basınız.Aletimiz hemen devreye girecek ve elektrik akımını kesecektir.Ayrıca bu aletimiz çevreye zarar vermez.Hayatımızı ne kadar önemsiyorsak çevre temizliğine de o kadar önem vermeliyiz.. Azra SARI 3C DOSTLUK Dostluk beraber yürüdüğümüz yoldur. Dostluk yoksa gidilecek yol da yoktur. Dostluk sevgiyle yoğrulmuş Birlikte yenilen sıcak bir ekmektir. Hep beraber çoğaltalım dostluğumuzu, Uçurtmalara asalım, gökyüzüne yollayalım Bazen yağmur olsa ıslatsa da Dostluktan kaçmayalım. Efe Emre ERAY 3C ELEKTRİK ÇARPMASINI ÖNLEYİCİ CİHAZ Bu cihaz satın aldığınızda kendiniz için çok iyi bir yatırım yapmış olursunuz. Çünkü bu cihaz sizin hayatınız kurtarır. Bu cihaz, elektrik çarpmalarında devreye girer. Telefona benzer fakat aramayı siz değil o yapar. Herhangi bir elektrik çarpmasında devreye girerek, size en yakın ambulansı ve doktoru arar. Adresinizi bildirir. Hatta nabız sayınız ve solunumunuzla ilgili bilgilerinizi doktora aktarır. Bu aletin kendini şarj etme özelliği vardır. Bengisu ERGENE 3C © ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları SEVGİ DOLU OKULUM Okulum çok heyecanlıdır. İçinde çok farklı heyecanlar vardır. Çocuklar, kitaplar, kalemler Bir de oyunla bizi bekler. İyi bir dosttur, yardımcıdır. Benim canım okulum. Seni çok seviyorum benim Komik oyunlarla dolu okulum. Yasmin OSMANAĞAOĞLU 3C 58 SONBAHARIN SON GECESİNİN NİNNİSİ Yapraklar yerde turuncu bir örtü, Rüzgarın sesi tıpkı annemin ninnisi, Yağan yağmurun habercisi Kara bulutların hışırtısı, Geç kalan ağustosların yemek arayışı, Şehrin sokaklarında yalın ayak gezen Kibritçi kızların ağıtlısı, Sonbaharın son gecesinin ninnisi, Sokaktaki genç müzik yeteneklerinin Yağmurun altında çalması. Saat 12’de Son nefeslerini veren Ahmet dede. Ay, yıldızlar bu havada o gülümsemeleri ile belli etmeseler de Bizi, herkesi izliyorlar. Sonbaharın son gecesinin ninnisi Bu değil midir sizce. Ece AYTAN 3C HAYALİM Benim bir hayalim o da uçmak Benim bir hayalim o da Ay’a çıkmak Uçarak süzülüp Birden kendimi Ayda bulsam Aynı zamanda da uzun bir merdivene çıkıp Yıldız toplasam Benim hayalim var o da Jüpiter e ulaşmak Benim bir hayalim var Oda mutluluk dağıtmak Büyüyünce, Belki uzayla ilgili hayallerimi yaparım Ama herkesin mutlu olmasını Şimdi sağlayabilirim Elif KİSİN 3C HAYVANLAR Kaplanın çizgileri, Aslanın kabarık yelesi, Çitanın benekleri, Kara panterin siyah olmayan düşüncesi. Leoparın eğri halkaları, Tilkinin patıdak kuyruğu, Köpeğin hiç bitmeyen dostluğu… Tüm hayvanlar farklıdır, Aynı insanlar gibi Fakat hepsi birlikte yaşar, Severler birbirlerini. Efe Mert YÜREKLİ 3C © ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları ÇİÇEKLER VE KIZ Bir tarlamız var bizim. Tarlanın içinde bir kızım. Sabah, öğlen, akşam Sular çiçekleri hiç durmadan. Kelebekler dans eder etrafında, Ağaçlar ona gülümser. Kızım neşeyle oynar tarlamızda. Mikail İNANGİL 3C 59 ATAMIZA CEVABIMIZ Saygıdeğer Atam, siz bizim için çok önemlisiniz. Siz bizi düşmanlardan kurtardınız, size minnettarız. Atam sizin izinizden çıkmayacağız. Biz Türk çocukları, sizin açtığınız yolda durmadan yürüyeceğiz. Bizler sizin sayenizde okullara gidiyoruz, eğitim ve öğretim görüyoruz. Çok mutluyuz çünkü padişahlık bitti. Ve bizler çağdaş bir ülkede yaşıyoruz. Endişelenmeyin, rahat rahat uyuyun. Çünkü bu güzel vatanı sonsuza kadar koruyacağımıza söz veriyoruz. Sizi çok ama çok özlüyoruz. Sadece biz mi, tüm dünya çocukları sizi çok özlüyor. Nisanur KARATAŞ 3C SEN EN BÜYÜK ÇOCUKSUN 23 NİSAN Sen büyük bir çocuksun Küçüklere ışık tutan Onları neşelendiren Sen çocuklar için Her zaman Ölümsüz bir kalpsin. Sensin çocukları Arkadaş eden Senin sayende Yeşerecek dünya Bırakılacak bu savaşlar Burası cennet olacak Kardeşlik doğacak. Sen şelaleleri akıtacak Taşları yerinden oynatacaksın Sana güveniyoruz 23 Nisan Sen eğlendireceksin bizi Aynı bir gökdelenin Üstünden kayar gibi Sen bize armağansın Kalbimizin nuru, Kardeşliğin sevgilisi. Çocukların özgürlüğüsün Öğrettin bize kardeşliği Güzel dünya güvercini Bembeyaz tüylerinle Kondun bizim kalbimize Doğruyu yanlışı Öğrettin bize Seni hep yaşatacağız Kalbimizin nuru 23 Nisan. Mert Hüseyin KAYA 3C © ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları ÖĞRETMENİM Yerde çiçek gökte ayı, Canlı cansız, tüm doğayı, Gelmiş geçmiş her olayı, Sen öğrettin öğretmenim Sayılarla uğraşmayı, Tarihlerde dolaşmayı, Göller, nehirler aşmayı, Sen öğrettin öğretmenim… Melis Nehir TİTİZ 3C EN İYİ DOSTUM En iyi dostum, ben can arkadaşım, Beni hiç yalnız bırakmaz. Ben onu çok severim o da beni sever. Hep birlikte oyunlar ülkesine gideriz. Şekerden evler yeriz. Oğulcan APAKİ 3C 60 BENİM CANIM AİLEM Canım annem, canım babam, Canım kardeşim, Hepiniz birbirinizden özelsiniz. Hepinizi çok ama çok severim. Her istediğimi almaya çalışırsınız. İhtiyaçlarımı gidermeye çalışırsınız. Beni hep mutlu edersiniz Benim iyiliğimi düşünerek Hareket edersiniz. Canım annem, canım babam, Benim tatlı mı tatlı, Canım ailem. ÇAĞAN ALKAN 4A CANIM AİLEME Yazayım dedim, Bir şiir. Aileme, Sevdiklerime. Biliyor musunuz? Ben büyüdüm! Mezun olacağım. Bugün, yarın, Belki bir hafta sonra. Sizi çok seviyorum, Ama bekli de yıllar sonra. Ayrılacağım sıcak evimizden, Gideceğim üniversiteye, Sakın korkmayın. Ben korurum kendimi, Büyüdüm artık anne, Büyüdüm artık baba. Büyüdüm ben, Büyüdüm. ALBİNA ERKUT 4A AİLE Canım annem, Daha çok küçükken , Açtım gözlerimi senin kucağında. Sen besledin beni, sen büyüttün beni. Yere düştüğümde yerden kaldırdın, Moralim bozulduğunda moral verdin. Seni seviyorum anneciğim. Canım babam, Hiçbir zaman yalnız bırakmadın bizi. Hep destek oldun. Annem üzüldüğünde anneme, Ben üzüldüğümde bana destek oldun. Gerektiğinde biraz kızsan da, Hep iyiliğimizi düşündün. Seni çok seviyorum babacığım. Canım kardeşim, Nur topu gibi düştün ailemize. Mutluluk kaynağımız oldun. Seni birazcık kıskansam da İlk zamanlarda, Seni çok seviyorum küçük kardeşim. IRMAK YAMAN 4A © ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları 61 HEP BENİMLE OLDUNUZ Canım ailem, Benim ailem. Her zaman yanımda oldunuz, Her zaman yardıma koştunuz. Başıma bir bela gelse, Hemen yanıma kondunuz. Hep yanımda oldunuz. Bazen küstük, bazen barıştık, Ama hep mutlu olduk. ENES İÇEN 4B AİLEM Canım ailem benim Sizi çok seviyorum. Sizi çok önemsiyorum. Benim canım ailem. Size her şey için, Çok teşekkür ediyorum. Beni önemsediğinizi biliyorum. Benim canım ailem. FARUK ARDA TURGUTALP 4B CANIM AİLEM AİLEM Dört kişiden oluşur, Benim sevgili ailem. Annem, babam, ablam ve ben Sevimli kuşumuzu da unutmam. Annem, Canım annem, Ben unutsam da, Sen hatırlatırsın her şeyi Babam, Canım babam. Oynarsın benimle, Her zaman sevinçle. Sevginin başladığı yerdir. Sıcak kalplerle dolu, Seni ısıtan yerdir. En kıymetlisi benim ailemdir. IŞIL ALTINTAŞ 4B Siz olmasanız ben ne yapardım? Sokaklarda üşüyüp yerlerde yatardım. Beni kucaklayacak kimse olmadığında Ben ne yapardım? OZAN ÖZ 4B © ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları 62 ONLAR OLMADAN Kışta, yazda, sonbaharda, Kolladınız beni her koşulda. Asla acımasız mikropların olmasını, İstemediniz vücudumda. Başarılı olayım diye okulda, Mutlu yaşayım diye hayatta, Sağlıklı olayım diye yaşamda, Bırakmadınız beni asla. Annem beni hastalıklardan kurtardı. Babam beni kolladı. Annem bir tane olmayı başardı. Babam asla geride kalmadı. İkisi bir birinden değerli, İkisi bir birinden önemli. Bu kadar tatlı anane babayı, Kim istemez ki! Onlar olmadan, Olmazdı hayat. Yaşayamazdım, Olamazdım. Onlar olmadan, Sevgi olmazdı. Yeşermezdi saygı, Olmazdı aile bağı. İPEK PEKTAŞ 4B OLSAM Bir düş olsam, Her şekle girebilsem. İster kuş, ister ağaç, Hepsi olabilsem. Bir hayal olsam, Düşle kardeş olsam. Sadece gece değil, Tüm gün onu görsem. Bir anne yüreği olsam, Isıtırdım çocukları, Sevgi ve şefkatle. Hiçbir kötülüğü, Bulundurmazdım içimde. Bir el olsam, Uzatırdım elimi, Fakir çocuklara, Ve engellilere. AYŞE EZGİ DÖM 4A BİTMEYEN DÜŞLERİM Bir elma olsam, Ağacın güzelliğine, Canlılık katsam, Renk katsam. Bir çocuk olsam, Düşleri izleyip, Umut dolu olarak Onlara doğru kulaç atsam. ASLI İBİŞ 4A © ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları 63 DÜŞLERİM Bir çocuğun kalbi olsam, Bedeninde pırpır atsam. Hayatını devam ettirip, En önemli organı olsam. OLSAM DA OLSAM Olsam da olsam, Bir uçak olsam. Yolcuları taşırdım, Bulutlarda süzülürdüm. Bir at olsam, Özgürce gezsem. Her çocuğun gülümsemesini görsem. Keşke, Keşke!!! YAĞMUR KUZU 4A Olsam da olsam, Bir ev olsam. Barınma ihtiyacını karşılasam. İnsanlara yaşam alanı olsam. ÖMER MAKKİ 4B RÜYALARIM Rüyalara dalsam, Hayallerimi gerçekleştirsem. Bir dahi olsam, Mucitlerle yarışsam. Hayatı kolaylaştırsam, Mutluluğu yaysam. MİM OZAN TEMAMOĞULLARI 4B KORKULUĞUN HİKÂYESİ Bir zamanlar yemyeşil olan bir bahçe varmış. Bu bahçe de birçok sebze ve meyve yetirmiş. Bu yüzden oraya bir korkuluk yapılmış ama bir gün işler değişmiş. Bahçeye yağmur yağmamaya başlamış. Bahçe kurak bir yere dönmüş. Bir süre sonra kuşlar açlıktan ve susuzluktan ölmeye başlamış. Bu yüzden korkuluğun yapacak hiçbir işi kalmamış artık koruyacak bitkisi yokmuş. Bu yüzden gitmeye karar vermiş. Artık yemyeşil bir yere gidip orada yaşayacakmış. Korkuluk yola koyulmuş ama gidecek yer bulamamış. İnsanların yaptıklarını düşünmüş ve bu ona çok acı vermiş. ARDA DEVRİLEN 4A DÜŞLER Ben olsam, Hayallere kapılsam. Gemi olsam, araba olsam. Dünyayı gezsem, Kırmızı ışığa yakalanmasam. Bir zaman olsam, akıp gitsem, Bir daha hiç dönmesem. METE ÖRS 4B © ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları 64 AY DEDE’NİN DÜŞÜ Ay Dede gece uykuya daldığında düşünde bir kız görmüş. Bu kız sarı saçlı, mavi gözlü bir kızmış. Ay Dede onu izlemiş. Kız yatağında, bir o yana bir bu yana dönüyormuş, uyumaya çalışıyormuş. Ay Dede onun yanına gitmek istiyormuş ama işini bırakıp gidemezmiş. Eğer giderse her yer kapkaranlık olurmuş. Ondan sonra aklına bir fikir gelmiş. Ay Dede kıza seslenecekmiş. Ay seslenmeye başlamış ama kız duymamış. Ay en sonunda çok sinirlenmiş ve kuvvetli bir şekilde “Heyy! Kız” diye bağırmış. Kız bir sağına bir soluna bakmış, ayağa kalkmış en sonunda dışarıya, gökyüzüne bakmış ve Ay Dede’yi gülümser bir şekilde görmüş. Kız hemen koşup kapısını kapatıp eline kâğıt ve kalem almış. Balkona geri çıkmış ve kız kâğıda “ Uyuyamıyorum. Lütfen bana yardım et! Her gece annem bana masal okurdu Ama bu gece okumadı. Bu nedenle uyuyamıyorum. Bana sen masal okur musun?” diye sormuş. Ay Dede bunu kabul etmiş ve küçük kıza masal okumaya başlamış. Bir süre sonra küçük kız uyumuş. Ay Dede derin bir nefes almış ve bir sesle birlikte uykusundan uyanmış. Güneş ona sesleniyormuş. “Hadi Ay Dede gitme vakti sıra bende. Artık ben kendimi gösterteceğim.” demiş. Ay Dede güzel bir rüya gördüğünü düşünerek evine gitmiş. IRMAK DÖNÜŞ 4A © ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları GELECEK O gece Ay Dede düşünde yıllar sonrasını görmüş. Rüyasında, penceresinden bakan bir çocuk varmış. Gözlerinden kuru ve soğuk yaşlar, yanaklarından bir yol gibi geçiyor sonra yerdeki betona “Pat!” diye düşüyormuş. Ay Dede meraklanmış ve çocuğun neye baktığını görmüş. Dışarıda her yer beton ve kan içindeymiş. Evinin önünde bekleyen silahlı askerler varmış. Oracıkta bir tane bile ağaç yokmuş. Ay Dede anlamış ki; burada su, oksijen ve barınma mücadeleleri gerçekleşiyor. Çocuk öksürmeye başlamış. Havadaki gazlar, ağır bir gri tonundaymış. Dışarıdan gelen çığlıklar bütün evlerde yankılanıyormuş. Ay Dede, zavallı Dünya’ya bakmış. O masmavi yerler, susuz ve sıcak çöllerden başka bir şey değilmiş. Ay Dede, bunların hepsinin insanların suçu olduğunu anlamış. Kendileri yapıp kendileri eziyet çekiyor diye düşünmüş. Ay Dede birden uyanmış. “Ahh o insanlar! Biraz çaba gösterseler hiçbir şey olmayacak.” diye düşünmüş. Dünya’yı güzelleştirmek artık çocukların elindeymiş. Çocuklar biraz bilinçli olursa yeni bir Dünya yapılabilir diye düşünmüş. REBEKA KIDEYŞ 4B 65 AY DEDE’NİN DÜŞÜ Gece siyah elbisesini giymiş, yıldızlarla dansa başlamıştı. Rüzgarın ıslığını susturdu Ay Dede ve şöyle dedi: —Biraz daha uzakta dans edebilir misiniz? Torunlar bunun ne demek olduğunu biliyorlardı. Yıldız torunlar hemen Ay Dede’nin üstüne atladılar. Ay Dede onlara her gece olduğu gibi tekrar masal anlatacaktı. Ay Dede tam masalın ortasında uyuya kalmıştı. Düşü nasıldı dersiniz? İşte tam şöyle: Yıldız torunlardan biri, bir resim çiziyordu ama kimse o resmin ne olduğunu anlamıyordu çünkü resimde sadece siyah bir zemin ve Ay Dede’nin kucağındaki bir sürü yıldız vardı. Ha, bir de hepsinden çok çok çok uzakta olan bir yıldız. Neden mi böyleydi? Torunların biri sordu: — Neden resimde biz Ay Dede’nin kucağındayken sen değilsin? Küçük yıldız şöyle dedi: —Çünkü beni resimde bile dışlıyor Ay Dede… Ay Dede çıkıştı: -Saçmalama evlat, ben gözlerimi kapatıp sadece masalı anlatıyorum. Sen gelmiyorsun. Küçük yıldız dedi ki: -Uyan uyan, hu huuuuu !Ay Dede. Rüya mı görüyorsun? Ay Dede göz kapaklarını yavaşça açtı. Ay Dede şaşırdı: —Ne? Rüyamda bile uyuya kalıyorum, dedi. Ay Dede rüyadan çıkmak istiyordu ama o da ne? Mavi bir şey var. Ay Dede yürüdü yürüdü yürüdü. Dibindeki yere üç saatte ulaşamamıştı. Ay Dede şimdi anlamıştı ki bu bir kalkan. Bu kalkanı yok etmek için şifreleri çözmek gerekiyordu. Ay Dede ve torunları şifreleri çözdü. Ay Dede sonunda rüyadan çıkmıştı. EYLÜL ÖYKÜ DEĞİRMENCİ 4A © ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları BU GERÇEKTEN MÜMKÜN MÜ ? O gece Ay Dede rüyasında yaşadığı yer olan uzayı görmüş. Uzayın içindeki çok parlak ve güzel olan arkadaşı Güneş’i ve dönüp duran Dünya’yı da görmüş. Dünya, Güneş ve Ay hep dönüyor ve bu hep böyle sürüyormuş. Ay Dede biraz macera yaşamak istemiş. Ay Dede’nin rüyası devam etmiş. Bir gün bir roket gelmiş ve dönüp duran gezegenlerin içinden birini yani Ay Dede’yi seçip oraya iniş yapmış. Roketin içinden marslılar çıkmış. Marslılar Ay Dede’yi vurmuşlar. Ay Dede bağırıyormuş çünkü canı yanıyormuş. Yanına Marslı gelmiş ve ona: -“Çok özür dilerim. Marslılar uzaya köpeklerini göndermeye çalışıyorlar. Bunlar ilk deneyimleri olmalı. Açıkçası içinde canlılar yaşatmak için çok zor!” demiş. Ay Dede Marslı’nın ne dediğini anlamamış. “Onun içinde canlılar yaşamıyor ki!” diye düşünmüş. Bu tuhaf olayın ardından Ay Dede uyumuş. Bir pıtırtıyla rüyasından uyanmış ve çok şaşırmış. Her yerinde ağaçlar, çiçekler, hayvanlar varmış. Tabi, bir de insanlar! Dünya insanların ne kadar zalim olduğunu Ay’a anlatmış. Bu yüzden Ay Dede korkuyormuş. İnsanları düşürmek içim sallandıkça sallanıyormuş ama bir türlü düşmüyorlarmış. Ay dede çok fazla sallandığı için başı dönüyormuş. Sonra bir şey ilgisini çekmeye başlamış. Gerçekten bu mümkün müydü? İnsanlar ağaç dikiyor olabilir miymiş? Bu manzara inanılmazmış. O kadar inanılmazmış ki, Ay Dede rüyasını Dünya’ya anlatmak için hemen uyanmış. İDA KENDİRCİ 4B 66 AY DEDE’NİN DÜŞÜ Ay Dede bu gece uykuya daldığında rüyasında yemyeşil bir ormanda, çiçeklerin içinde gördü kendini. Orman ,sanki yeşil bir halı gibiydi. Çiçekler, halının üzerindeki desenler kadar renkli ve canlıydı. Ay Dede adeta parfümü andıran mis gibi kokuların içinde kendini kuşlar gibi hissediyordu. O kadar hafiflemişti ki kelebeklerle yarışabilirdi. Ormanın ortasındaki akarsu, piyano sesi gibi ritimliydi. Kuşlar dans ediyor, çılgınca eğleniyorlardı. Ormandaki tüm yaşayan canlılar mutluydu. Araç, makine ve fabrika dumanları yoktu. Savaş yok, barış ve huzur vardı. Kardeşliğin ve dostluğun sıcaklığı ısıtmıştı tüm ormanı. Ay Dede gördüğü rüyada o kadar mutluydu ki hiç uyanmak istemedi. SUDE CANATAR 4A Ay : -‘’Niye parlamıyorsun’’ dedi. Kutup yıldızı hüzünlü bir sesle : -’’ Dünya kardeş kötü olunca, benim kuzenim deniz yıldızı çoook üşüyor. Bende onun bu durumuna çooooook üzülüyorum! O benim kardeşim gibiydi şimdi ise donmuş ya da bölümündeki buz parçası gibi !!!’’ Ay, kutup yıldızına ne olup bittiğini soramadan koşup gitti. Çabucak Güneş’in yanına geldi ve o da erimedi. Ay: - ‘’ Güneş, bence Dünya’yı ısıtmalısın eğer Dünya’yı ısıtmazsan Dünya’dakiler yok olur. Belkide Dünya bile yok olur, dedi. Güneş: -’’ Dünya benden özür dilemedi eğer benden özür dilemezse ve Dünyalılar yok olursa Dünya’nın suçu, benim suçum değil !’’dedi. Ay çabucak Dünya’nın yanına gitti ve Dünya’ya şunu söyledi. -’’ Dünya Güneşten özür dile yoksa Güneş seni hayatta ısıtmaz!’’ dedi. Dünya soğuğa dayanamadı. ‘’ Tamam, Güneş’ten özür dileyeceğimm çünkü çok üşüyorum!!!’’ dedi. Çabucak Güneş’in yanına gittiler .Dünya ’’Güneş, pes ettim sen kazandın. Sen haklıydın şimdi beni ısıtır mısın?” dedi Dünya. Güneş : -’’ Tamam, seni affettim. Hadi yerimize gidelim.’’ dedi. Onları gören kutup yıldızı ışıldamaya başladı. Artık herkes mutluydu. Birden bir ses geldi. ’’Zırrzırrr’’ Bu ses neydi, yoksa boyutlar arası bir yardım çağrışı mıydı? Ay: -’’ Bu da ne?’ Bu ışık ne? Heyyy ne oluyor?” Meğer gördüğüm her şey rüyaymış. Tüm gezegenler “Günaydın Ay! ‘’ diye bağırmış ve böylece Ay mutlu bir rüya gördüğünü anlamış. SUDE RAMAZANOĞLU 4B BU GÜNÜN KAHRAMANI Ay için ilk başta her yer karanlıktı sonra düş dünyasına açıldı. Bir baktı, iki baktı. Güneş’in yerinde Satürn vardı. Güneş Neptün’le sohbet ediyordu ama bu imkansızdı. Neptün çoktan erimeliydi! Dünya Ay’a seslendi : -’’Ay kardeş, beni ısıtacak bir şey biliyor musun ?’’ dedi. Ay: -’’Benim tek bildiğim ısı kaynağı Güneş’ti. Neden ona gidip beni ısıtır mısın diye sormuyorsun? ‘’ dedi. Dünya: - ’’ Hayır soramam, biz onunla küsüz. Asla onunla konuşmam!’’ dedi. Bunu gören Ay şaşırdı. Daha dün birbirleriyle çok iyi anlaşıyorlardı. Ay ne olup bittiğini anlamadı. ‘’ Birde kutup yıldız’na sorayım. ‘’ diye düşündü. Az gitti uz gitti, evren mevren düz gitti. Sonunda kutup yıldızını buldu ama bir baktı kutup yıldızının ışığı yok olmuştu!!! © ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları 67 BİR ANI Merhaba ,ben Bayan Korkuluk. Size bir anımı anlatacağım. Bir zamanlar yemyeşil bir yerdeydim. Ama bir gün insanlar bulunduğum yeşillik yerleri kesmeye başladı. Ben ağlıyordum çünkü akciğerim, yani ağaçlar gözümün önünde son nefeslerini veriyordu. Sonra orası ağaçlar olmayınca sessizliğe büründü. Kuşlar ötmez oldu. Ali ve arkadaşları oraya gelmez oldu. Ben yalnız kalmıştım. Sonra yemeklerimin hepsini torbaya koydum ve fidan bulunan yerlere gittim. Birkaç yıl sonra oralara kuşlar gelip ötmeye başladı. Ali ve arkadaşları “Yaşa korkuluk, yaşa korkuluk!” diyerek oraya piknik yapmaya geldiler. Artık orası cennet gibi olmuştu… SEMRA TEMAMOĞULLARI 4B OYUN Ay Dede arkadaşı Jüpiter ile oyun oynarken, çok iyi arkadaş olduğu Bay Güneş ve Bay Dünya’nın arasına saklanmış. Dünyadan bu olayı gören insanlar buna “Güneş Tutulması” demişler. İnsanlar çok korkmuşlar. Bir çok felaketin yaşanacağını düşünmüşler. Bu olayın ardından dünyada gerçekten de felaketler yaşanmaya başlanmış. Mesela Çin’de seller olmuş. Bu durumu gören Ay Dede çok üzülmüş. Bu olanlar yüzünden kendini suçlamış. Bu oyunu çok sık oynamayacağına dair kendi kendine bir söz vermiş. Böylece insanlar rahatça yaşamışlar. EYLÜL EMLİK 4B KORKULUK Uğursuz bir gün bu gün korkuluk için. Taşınıyor başka bir tarlaya. Ne yapsın zavallı korkuluk. Yer mi bıraktık sanki ona. Tarlasını kirlettik. Darma duman ettik. Koruyacak ot mu bıraktık ona. Önceden yemyeşil otları güzel çiçekleri korurdu. Şimdi kurak toprağın başında çaresizce ağlıyor. Görevini bile yapamıyor. Kurak toprağa gelir mi hiç uyanık karga? Zavallı karga içinden “Alıp başımı gideceğim. Can mı dayanır bu yalnızlığa?” diyor. Hepsi biz bilinçsiz insanların suçu. Gün gelecek devran dönecek. Ödeşme sırası korkuluğa gelecek ama korkuluk, insanlar gibi kötü değil. Çektirmeyecek onlara bu karanlık yalnızlığı. MELİSA ÖCAL 4A DOĞA VE İNSAN Merhaba, ben Korkuluk. Bir zamanlar, ben daha küçük bir korkulukken yaşadığım yer yemyeşil ağaçlarla, ormanlarla doluydu. Güneş mutlu doğup mutlu batardı. Her şey yolunda giderken bir gün yaşadığım yere insanlar geldi. Ormandaki ağaçları kesip biçtiler, yeşillikleri kuruttular. Amaçları alışveriş merkezleri yapmaktı. Sadece yaşadıkları günü düşünüyorlardı. Gelecekleri umurlarında değildi. Bu kurak toprak onların marifeti. Tam yirmi yıldır bu kurak toprakta öylece dikiliyorum. Yaşadığım yerde artık güneş eskisi gibi mutlu doğup batmıyor. Her şey gibi güneşte küstü. Artık gün batımı bile soluk. O yemyeşil ormanlardan geriye hiçbir şey kalmadı. Bu ormanların tekrar yeşerdiğini görmek en büyük istediğim. Unutmayın gelecek sizin elinizde. EYLÜL ZEYNEP YARDAŞ 4B © ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları 68 ÜZGÜN KORKULUK Çok uzaklarda yalnız başına yaşayan bir korkuluk varmış. Çok üzgün bir korkulukmuş çünkü etrafında ne bir bitki ne de bir kuş varmış. Bunun sebebi ise kuraklıkmış. Korkuluk kuraklığı önlemek için cebinde sakladığı tohumları toprağa atmış. Yanında taşıdığı suyu her gün azar azara tohumlara dökmüş. Korkuluk sabırla beklemiş. Toprağa sevgiyle bakmış. Toprağı asla ihmal etmemiş. Bir zaman sonra ,tohumların yeşerdiğini görmüş. O toprağa baktıkça toprakta ona karşılığını vermiş. Tohumlar büyümüş fidan olmuş, fidanlar büyümüş ağaç olmuş. Ağaçlar yağmurun yağmasını sağlamış. Korkuluğun etrafı yeşermiş. O günden sonra korkuluk çok mutlu olmuş etrafında kargalar uçuşmuş. Sevgiyle ve emekle bakarsan, her şeyi başaracağını anlamış. IŞIL SILA SİNEKOĞLU 4B EN İYİ DOSTUM TOPRAK Toprak bir anne gibidir, bize yemek verir yaşamak için yer verir. Annemizde bunları yapar ve tıpkı toprak gibi karşılık istemiyor. Yaşamak için toprağa ihtiyacımız var ,toprak olmasaydı nefes alamazdık. Çünkü oksijeni ağaçlar yapıyor ve ağaçlarda, toprakta yetişiyor. Yemek yiyemezdik sebze ve meyve de yiyemezdik et de yiyemezdik .Hayvanlar topraktaki otla besleniyor. Toprak bir barınaktır, toprakta birçok hayvan yaşıyor ,bu hayvanlar insan yaşamı için gereklidir Topraklarımızın değerini bilmeliyiz. Topraktan geldik, toprağa gideceğiz. SONER AKÇIL 4A BİR DAMLA SU KARDEŞ Kimse beni tanımıyor. Ben Korkuluk. Tarlalık alanlarda yaşarım. Amacım bazı hayvanlardan bitkileri korumak. Artık insanların bana ihtiyaçları yok veya benim gibilere. Neden mi? Çünkü insanların çoğu hala her şeyden habersiz! Ülkemizde kuraklık var. İnsanlar suları gelişi güzel kullanıyorlar. Örneğin yan bahçedeki amca, 3 yıl önce her gün 23 litre su veriyordu. Geçen sene bahçesi öldü. Bu acıya dayanamadı ve kendisi de kalpten gitti. Dünya’nın bazı yerlerinde ise tuzaklar kuruldu. Mesela karga tuzağa düştüğünde kargayı tuzak yeraltına çekiyor. Şu anda bu topraklarda tek duran şey benim. Değil buğday ve çilek; karga, börtü, böcek bile yok. Görüp gülümseyeceğim bir damla su kardeşi bile yok! POLEN DOĞAN 4B © ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları TOPRAĞIM Aslında toprak bizim ikinci annemizdir. Onun değerini bilmeliyiz. O bizim besin kaynağımız. Toprak besin zincirinin temelidir. Peki ,o olmasa bizler ne yapardık? Aç ve susuz kalırdık. Toprağı yuvamızı koruduğumuz gibi korumalıyız. Bu değerli varlık, bizlerin bilinçsiz davranışları yüzünden elimizden kayıp gitmesin. Şimdi uyanma zamanı, toprağa sahip çıkma zamanı. Unutma! Toprağına sahip çıkmazsan, geleceğin elinden kayıp yok olur. YAMAÇ ARİN 4A 69 TOPRAK Toprak, doğadaki en önemli ama sayısı fazla olan bir madendir. Toprak canlıların yaşamı için bir gereksimdir. Toprak olmazsa canlılar yaşayamaz. Çünkü toprak olmazsa hiçbir besin olmaz. Toprak her besinin ana kaynağıdır. Toprak önemlidir. Toprak özenli kullanılmazsa toprak biter ve yaşam olmaz. Toprak insanların elinde bir zaman sonra bitecek ve zaman gibi biz insanların elinden kayıp gidecek. Biz insanlar, toprağın kıymetini kaybettikten sonra öğreneceğiz. Kısaca toprağa bakarsan bağ bakmazsan dağ olur. Toprağı kollamalıyız. MERVE ÖRS 4A TOPRAK Toprak bize annelik ve babalık yapan bir canlı bir varlıktır.Her canlı varlık bizim için önemlidir ama bu güzellik ne yazık ki elimizden gitmektedir. Bütün canlılar toprağa ihtiyaç duyar, bu hep böyledir. Örneğin bizim evlerimizin bulunduğu yer topraktır ya da tarım yaptığımız, hayvan yetiştirdiğimiz yerdir yani topraktır. Toprak bizim yaşam kaynağımızdır bu yüzden onu yok sayamayız. Bilirsiniz toprak besindir. Besin sağlıktır, sağlık hayattır. BARBAROS UZLAR 4B TATİL KAMPI Okullar kapanmıştı. Karnelerimiz almıştık. Hepimizin karnesi çok güzeldi. Ödül olarak kamp yapacaktık. Ailemizin maskotu köpeğimiz Mani’de bizimle gelecekti. O çok şirin bir köpektir. Kamp yapmak için hazırlanmaya başladık. Tulumlarımız aldık ve yola çıktık. Akşamüzeri kamp alanına vardık. Çadırımız kurduk, yatmak için hazırlandık. Umut dışında hepimiz uyuyorduk. Umut’un uyumadığını fark ettim. Umut orman hayvanlarından korkuyordu. Özellikle de ayılardan çok korkardı. Ona köpeğimizle birlikte uyumasını söyledim. Bu fikir onu rahatlatmıştı. Köpeğimiz Mani’yi alarak uyudu. Sabah olduğunda korkusuz yersiz olduğunu anlamıştı. Bana teşekkür etti. Annemin hazırladığı sandviçleri yedik. Saklambaç oynadık. Doğayla iç içe çok güzel bir gün geçirdik. AHMET DEĞER ŞİMŞEK 4A BİR AİLEDİR TOPRAK Toprak benim için bir ailedir, çünkü toprakta tıpkı bir aile gibi ihtiyaçlarımızı karşılar. Toprak benim için bir arkadaştır çünkü biz toprağa ne yaparsak yapalım bir arkadaş gibi bize yardım etmeye devam eder. Toprak olamazsa bitkiler yetişemez, hayvanlar beslenemez. Sadece bunlar mı? Tabi bu kadar değil. Topraksız ağaç olmaz. Ağaç olmazsa oksijensiz kalırız. Ağaçlar bir ülkenin akciğerleridir. Nefessiz kalmamak için toprağımızı korumalıyız. Dünyanın sonunu getirmeyelim. DEREN EZİCİ 4A © ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları 70 MUTLU GÜN Kampta herkes oynuyordu. Ağabeyim ile babam çadırı kuruyorlardı. Annem ise yemeği hazırlıyordu. Yemyeşil otlar arasında Karabaş kuşları kovalıyordu. Ben ise erkek kardeşimle oyun oynuyordum. Ailemizde çok güzel bir iş bölümü vardı. Herkes işini bitirdikten sonra hep beraber oyunlar oynadık. Annemin yaptığı nefis çörekleri yedikten sonra yatmak için hazırlık yaptık. Öyle çok yorulmuştuk ki bir an önce uyumak istiyorduk. Herkes birbirine iyi geceler diledi ve yattık. Sabah bir şey yedikten sonra etrafı topladık ve eve doğru yola çıktık. Ailece harika bir gün geçirmiştik. KİSAN HELEN YETER 4B KAMPIMIZ Bir aile, doğa ile birlikte kamp yapmak istedi. Bu aile iki kardeşten, bir abladan, bir babadan oluşmaktadır. Tabiki köpekleri Bulut’u da unutmayalım. O sabah herkes çok heyecanlıydı. Kırmızı arabaları ile ormana geldiler. Çocuklar doğanın yeşilliğini görünce daha da heyecanlandı. Acaba uyku tulumları ile yıldızların altında uyumak nasıl olacaktı? Ormana geldiler, çadırlarını kurdular ve yemek yediler. Eylem Hanım onlara börekler, kurabiyeler, kekler yapmıştı. Güzelce karınlarını doyurdular ve havanın kararmakta olduğunu görünce eşyalarını topladılar. Eylem Hanım onların uyku tulumlarında uyumalarına izin verdi. Herkes uyudu ama ailenin en küçüğü olan Gizem uyuyamıyordu. Çünkü o, ayılardan ve geyiklerden korkuyordu. Birden önüne bir ayı çıkacak diye ödü patlıyordu. Ablası Sıla’yı uyandırdı ve ona durumu anlattı. Ablası: -Tatlı kardeşim, hiç korkma. Çünkü burada ayı olmaz. Hem babam var burada. Korkuyorsan uyku tulumunu yanıma getir. Sıla çok iyi bir abladır. Dürüst, iyimser ve en önemlisi yardımseverdir. Sabah olduğunda kahvaltı yaptılar ve biraz oyun oynadılar. Sonunda kırmızı arabaları ile eve döndüler. Bu onlar için harika bir kamptı ILGIN ÇAĞLAYAN 4A © ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları HARİKA BİR YER Bu köy çok güzel bir yer. Ağaçlar, dağlara kucak açmış her yer yemyeşil. Gökyüzü çok güzel. Doğal bir ortam. Ben olsam burada yaşamak isterdim. Burada yaşlı ve genç ağaçlar var. Genç ağaçların arkasında bir kasaba var. Bu kasabada herkes çok mutlu ve kasabanın arkasında bir kasaba daha var. Diğer kasaba gibi çok mutlular ve iki kasaba da birbiriyle arkadaştır. Burası harika bir yer, kelimelerle anlatılamayacak kadar harika… SARP ALİ SERT 4A 71 MANOLYA Hani derler ya gökten düşmüşsün diye. Gerçekten gökten düşmüştü Malonya. O zarif kanatlarıyla ilk günden uçmaya başlamıştı. Cildinin hassas olduğunu göz ardı ederek hep maceralara uçardı. En son yaptığı macerada çocuklar yumurta boyuyordu. Onları pencereden izlemişti Malonya. Kanadı takılınca boyanın üstüne düşmüştü. O günden beri Manolya pespembe uçuyordu. Bizim Manolya yalnız maceralara çıkmayı arkadaşlarıyla olmaktan daha çok seviyor. Elbette arkadaşları var. En sevdiği arkadaşı Dantel. Dantel bir ev kuşu . Evcil bir papağan fakat hiç ötmez. Sakin ve akıllı olduğu için sever Dantel’i Malonya. 0nun sahibi Karmaş Hanım çok yaşlı olduğu için Dantel’e pek bakamaz. bu nedenle Dantel’de kendine bakmayı öğrenmiş. Manolya ile çok güzel bir arkadaşlıkları var. Manolya’nın minik bir ailesi var. Annesi, babası ve Manolya. Annesi ve babası da tıpkı Manolya gibi macerayı severler. Bu yüzden Bahama Adalarına gezmeye gittiler. Manolya iki aydır anne ve babasını görmüyor. Manolya’nın çok hızlı bir kuş olduğu söylenemez ama demir ruhlu ve ileri görüşlüdür. Korkusuz bir kuştur Manolya. Ayrıca çok iyi de moral verir. Manolya moral verme yeteneğini,arkadaşı Tempo ile sohbet ederken keşfetti. Ailesi gittiği için gözyaşı döken Tempo’ya, o kadar güzel şeyler söylemişti ki bir anda Tempo’nun neşesi yerine gelmişti. İşte size Manolya, demir ruhlu, maceracı kuş. Manolya hala adalardan adalara dolaşmaya, kanat çırpmaya devam ediyor. Kim bilir belki bir gün sizin omzunuza konar… DERSU KENDİRCİ 4B © ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları ŞU ÇEVRENİN GÜZELLİĞİ Bu kasabada ağaçların yemyeşil yaprakları, gölün parıldayan mavisi ve binaların insanlara gülüşü o kadar güzel ki insan buraya baktığında gözleri fal taşı gibi açılıyor. Küçük dere o kadar güzel ki gökyüzünün mavisine bürünmüş bir su gibi. Ağaçlar insanlara ve hayvanlara gülüyor. Öyle samanlar var ki rengi güneş sarısı. O kadar şirin bir kasaba ki insanın sevinçten uçası geliyor. Bir bakmışsın buradan her taraf parlıyor. YİĞİTCAN YİĞİT 4A 72 EVİM GİBİSİ YOK Benim adım gökyüzü. Hareketli ve komik bir kuşum. Çok uzaklarda Florida’ da yaşıyorum. Gezmeyi çok seviyorum. Ama kötü yanı tek başıma geziyorum. Çünkü ben küçükken ailem ölmüş. Bu arada ben mavi ve yakışıklı bir erkek kuşum. Neyse hikâyemi size anlatayım: Bir gün koruda, ağaçların arasında hızlıca uçuyordum. O kadar hızlıydım ki nereye gittiğimi bile görmüyordum. Fark etmeden yola çıktım. Hem de alçaktan uçuyordum. Birden beyaz bir araba geldi. Az kalsın bana çarpıyordu. Zar zor kurtuldum. Hem heyecanlı, hem de eğlenceliydi. Geçirdiğim bu serüven oldukça hareketliydi. Neyse ki yara almadan ve zarar görmeden kurtuldum. Saat beşe geliyordu, hava kararmadan eve uçmaya çalıştım. Eve doğru yol alırken bir avcıya yakalandım. Beni bir kafese koyup evine götürdü. Çok üzgündüm, hemen kurtulmak istiyordum. Bir gün avcı evden çıktı ve koruya doğru yol aldı. Bir iki saat sonra geldi ve yemeğini yedi. Sonra aldığı bir tülle kafesi kapatıp, tekrar dışarı çıktı. Bence beni yakaladığı gibi başka kuşları da yakalamaktı amacı. O anda fark ettim ki, yanımda bıçak. Bıçağı bir kanat hareketiyle yanıma çektim. Sonra etrafımı daha iyi görebilmek için bıçakla tülü yırttım ve iple bağlı kilidi kestim. Dışarı çıktım ve diğer özgür kuşlar gibi gökyüzüne doğru uçtum. Karnım çok acıkmıştı. Bir an önce eve gitmeliydim. Bir süre sonra eve geldim. Karnımı doyurdum. Çok muyluydum evim gibisi yoktu… KAAN ERGEN 4A © ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları KUŞ SÖZÜ Merhaba arkadaşlar, benim adım Pamuk. Bana arkadaşlarım çok şirin olduğum için “Şirin” derler. Ben; kumral saçlı, ela gözlü, küçük, 7 yaşında bir kızın evinde yaşıyorum. Çok iyi birisi, bana annem gibi bakıyor. Annem demişken annemi de çok özlüyorum. Kimbilir şu an hangi çocuğun evinde! Bu arada kendimi tanıtmayı unuttum! Ben siyah gözlü, maviş (Bizim orada mavi ten rengine gelir. ) ve uzun kanatları olan bir kuşum. Neyse biraz da nelerden hoşlandığımı anlatayım. Ben şirin dondurmasına bayılırım ve yüzmeyi de çok severim. Bazen sahibim beni dışarı çıkardığında arkadaşlarımla, sahibimin yaptığı havuz birikintisine gidip hem eğleniyoruz hem de besleniyoruz. Zaten arkadaşlarım da çok iyi yüzdüğümü söylüyor. Bu arada benimle olay edilmesinden ve bana yalan söylenmesinden hiç hoşlanmam! Arkadaşlar bu tür davranışlarda bulunmak çok kötü sebeplere yol açarmış, babam söyledi. Bu arada arkadaşlar, biz bazen babamla öğüt verme zamanı yaparız ve çok eğleniriz. Bu bilgiyi de ben öğüt verme zamanında öğrenmiştim. Ama ne yazık ki şu an yapamıyoruz! Çünkü artık babamı göremiyorum. Onu çok özledim! Son olarak sizi çok seviyorum. Bir daha görüşmek üzere. Kuş sözü Bay…. DİLA SOYLU 4B 73 ANNELER Onlar bizim annemiz, Bazen karşı çıkarız, Sonra hatamızı anlar yanlarına gideriz, Çünkü bizler annemizi çok severiz. O anlar iyi mi kötü mü bilirler, Kötü günde bile olsak Hemen yanımıza koşarlar, Bizi yetişkin bir Türk evladı yaparlar. Onlar bizim annemiz. Yiğit Arda KÖKÇÜ 5A BABALAR Babalar bizim ilk sevgimiz, Bize uzak dururlar Ama biraz gülümsesek yumuşarlar. Onlar bize hep yardım ederler, Kızsalar da Bir dakikaya kendilerine gelirler. Fırfır sevinçten uçururlar, Denizde yüzdürürler, Bazen sırtlarına alırlar. Bizleri büyük hissettirirler, Uyuturlar bizleri Güzel bir güne uyanmamız için. Ahmet Destan KILIÇ 5A DUYGULAR Dört mevsim gibidir duygular, Kızgınlık, beynimizde oluşan büyük bir tipi fırtınası, Mutluluk, hayal gücümüzün baharında kokan mis çiçekler, Dikkat, sonbaharda Newton’un kafasına düşen elma, Bıkkınlık, yazın tarlalarda çalışan işçinin alın teri, Meyve-sebzeler gibidir duygular, Biber gibidir intikam, yeri gelince acı yeri gelince tatlı, Çilek gibidir özlem, yiyemediğinde saat gün gibi gelir, Çay gibidir heves, yol boyunca bozulmazsa, İlerde güzel bir keyfe dönüşür. Arın Kaan KURTULUŞ 5A © ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları 74 CEP TELEFONU Anneme soruyorum bazen, Neden benim telefonum olmuyor? Büyük ağabeyler, Ablalar hep onunla oynuyor. Babam dedi ki yaşım küçükmüş, Şimdi alırsam elime Bırakmam uzun sürermiş. Bir sürü düğmesi var, Farklı özellikleri var, Her çocuğun elinde var. Otobüse biniyorum sesler duyuyorum Her yerde onu görüyorum, Ben de bir tane istiyorum. Emine Bade KOLUKIRIKOĞLU 5A HAYALİ DÜNYAM Dışarı çıktım, Baktım etrafa. Kapadım gözlerimi, Görmemek için kötü şeyleri. Hayal ettim her şeyi; Çiçekleri, böcekleri, insanları… İyi insanlarla hayal ettim dünyayı, Tam da istediğim gibi. Hiç istemedim açmayı gözlerimi. Ve derin bir uykuya dalıp devam ettim. Hayal ettim gökyüzünü, Uçan perileri, kuşları, bulutları… Sildim fabrikaları ve kötü insanları, Birkaç ağaç diktim. Sildim binaları hani şu çok katlı olanları. Ağlamazdı kimse benim dünyamda, Üzülmezlerdi. Sadece hayal olmasaydı, En azından birisi kalsaydı. Keşke gerçek olsaydı. Sabah olup açmasaydım gözlerimi… Azra KILIÇ 5A © ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları 75 KÖPEKLER Hiç kimse anlamaz onları, Aslında tek istedikleri, Bir parça yemek, Hep kötü gördüler onları. Anlarız derler hep, Ama vururlar onları, Bu nasıl anlama anlamam, Hep kötü görürler onları. Köpekler öldü, Ne oldu, Eğlendik ama türleri tükenmek üzere, Hep kötü gördünüz onları. Cem YORULMAZ 5A GÖKYÜZÜ Bulutlar mavi örtüyü sermiş, Güneş o güzel gözlerini Rüzgara vermiş. Ay uykuya dalmış. DOĞA VE ÇEVRE Herkes çöp atıyor, O üzülüyor, o acı görüyor, Ama hiç kimse onu anlamıyor, Doğa çöp oluyor. Satürn oyundan sıkılmış, Mars birilerine çok kızmış, Dünya ise zavallım İnsanlardan dolayı pek bir kirlenmiş. Şeker zannettim Jüpiter’i. Kimse bu olayın farkında olmuyor, Ama dünya çöp olunca, Bu olayı fark etseler bile, Artık çok geç olacak. Hepsini televizyonda duydum, Uzaycı amcalar söyledi. Babam bana güldü. Annem hayal gücün çok geniş, dedi. Şimdi çevre öldü, doğa öldü. Ne kaldı sadece çöp kutuları, Ağaçların nesli tükendi, Doğa öldü, ağaç bitti. Kutlay Başar AKLAN 5A Anlamadım ki ben bu büyükleri, Çok seviyorum gezegenleri… Buket Nur ERKOL 5A © ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları 76 MUTLULUK Mutluluk dünyadaki en güzel şeydir. Bazen mutluluktan ağlarsın, Bazen mutluluktan gülersin, Bazen de ne yapacağını bilemezsin. Mutluluk seni başarıya götürür, Mutlu olursan kendine güvenirsin, Kendine güvenirsen, Yapamayacağın şey kalmaz. Mutlu olmanın yolu bellidir. Annen seni öperse, Kesinlikle ve kesinlikle Mutlu olursun. Can YAZICI 5A AİLEM Benim güzel ailem, Annem, babam, ablam. Bütün ihtiyaçlarımı karşılarlar. Yemek yerim, okula giderim... ANNELER Onlar bizim annemiz. Bazen kavga ederiz, Ama bizler onları çok severiz, Onlar bizim annemiz. Ablam, Kavga ederiz sonra barışırız. Birbirimizi severiz Asla unutmayız birbirimizi. Annem, babam Yemek yedirirler, okula gönderirler. Hep korurlar hiç bırakmazlar. Büyüsem de beni asla unutmazlar. Defne Su ÇINAR 5A Onlar bizim annemiz. Anneler bizim kalbimiz, Bizler onları çok severiz, Onlar bizim annemiz. Demir KAPLAN 5A © ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları 77 AİLE Kimse bilmez belki de önemini, Umursamazlar sözlerini. Dinlemezler çoğunlukla, Aile denir o varlığa. CANIM BABAM O bir kahraman, Bizi koruyan, Bizim için çalışan bir kahraman, Canım babam. Olmayanlar vardır, Onlar anlar. Onlar anlar değerini, O güzel varlığın. Biz uyuyunca uyur, Biz uyanınca kalkar, Güçlüdür, kararlıdır, Benim babam. Kimileri hiç sevmez, Görmek istemez belki. Anlamaz onlar, O varlığın yüce sevgisini. Ece Sıla ALAKAYA 5A Bizi çok sever, Bize sahip çıkar, Bizi korur, kollar, Seni çok seviyorum. Canım babam. Emine TAŞKIRAN 5A BUGÜN BENİM DOĞUM GÜNÜM Bugün benim doğum günüm, Yağmurlardan bir damla sıçradı yüzüme. O gün hissettim değerli olduğumu, Annem bana derdi; iyi ki doğdun. Bugün benim doğum günüm, Gözümü ilk açtığımda annemi gördüm. Çok sevinmiştim o zaman, Annemin yüzünü görünce. Bugün benim doğum günüm, Annem her ağladığında Ben de ağlıyordum. Bugün benim doğum günüm Büyüdüm artık annemi anlama vakti geldi Emin Berat DİL 5A © ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları 78 KORUYUCU Havamız, dünyamız, yeryüzü, Git gide daha çok kirleniyor. E tabii bu kirlenmeden, Hayvanlar da çok etkileniyor. İnsanların kirlenmesi, Belki de onlara en çok zarar veren. İnsanlar düşüncesizce, Hem onları Hem de en büyük koruyucularını Yok ediyor. Ertem ERENER 5A HAYAL GÜCÜ Bazen gelir, bazen gider. Gerektiğinde yardım eder. Farklı düşündürür hayal gücü, Olmasaydı ne kötü. Hayal gücü olunca farklıdır dünya, Hemen su üstüne çıkar yağ. Hayal gücü de yağ gibidir, Üste çıkıp fikir verir. Çocukluktur hayal gücü, Oynar çocuklar onla. Hayal gücü de olmasa, Ne yapardık bilmem. Kaan DERE 5A OYUN VE ÇOCUKLAR Bütün çocuklar, Severler oyunu. Ne kadar düşseler, Bıkmazlar asla. SEVGİ Sevgi çok güzeldir. İnsanları birleştirir. Annelerin bebeklerini öpmesi de sevgi. Sevgi olmasa dünyada, Biz ne yaparız? Öğretmenimizin ruj izi de sevgi, Aşk da bir sevgi, Dünyada sevgi var iyi ki! Öpücük izi, Bir simge dünyadaki. İnsanlar sevgiyle dolu Dünyadaki en güzel şeydir sevgi. Doğa Niran UÇAK 5A İster bilgisayarda, İster playstationda, İster dışarıda, Oynarız her zaman. Biz çocuklarız, Severiz oynamayı. Engelleyemez, Hiç kimse bizi. Gözde KARAKAYA 5A © ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları 79 KAR Anne bak kar yağdı bugün, Her taraf kar. Sanki bir melek, Sanki bir örtü her yerin üstünü örten. Her taraf bembeyaz, Her taraf kar. Bembeyaz bir örtü, Ağaçlar üşümesin diye. GALATASARAY Seni sevmek bir gurur Galatasaray… Seni seçtiğim günden beri beni hiç kırmadın, asla yenilmedin benim kalbimde. Sevdim seni yükseldin, okşadım kükredin korkuttun bütün rakipleri. Sen aldın 4.yıldızı. Hiç pes etmedin, direndin rakiplerine karşı. Sen pes etmeden koştun, koş aslan koş! Yenilsen bile bu dünya döner, bazen sevindik bazen keder, gün gelir bekleriz... Gün gelir kükreriz! Yusufhan ARSLAN 5A Hayatın örtüsü sanki Bu kar. Bak her taraf ak, beyaz. Her taraf çok güzel, bak. Orkun ÇIRAK 5A TEKNOLOJİ Seni dışladık teknoloji, Seni çok kötüledik. Oysaki sen, Bize her konuda yardım ettin. KEŞKE DÜNYA BENİM OLSA Keşke dünya benim olsa, Assam evlerin tavanlarına uçurtmalar, Yemek olarak da Her öğünde oyun yesem, Keşke dünya benim olsa. Yırtsam tüm ödevleri, Kaldırsam yasakları, Rüzgarda saçlarımı savursam. Özgürce, mutlulukla… Keşke dünya benim olsa. Evleri çikolatadan inşa etsem, İçinden de bir sürü anahtar çıksa, Hayal dünyalarının kapılarını açsa. Selina ALPAR 5A © ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları Bilgisayar, telefon, İPAD… Tüm ihtiyaçlarımızı giderdin. Sen kötü değilsin, Biz senle çok oynadık, Biz kötüyüz. BARKIN ERCENGİZ 5B 80 SABAH VAKTİ Sabah vakti, Horoz sesiyle kalkarız. Elimizi yüzümüzü yıkayıp, Kahvaltıya koşarız. Şimdi öyle değil, Arabaların sesiyle uyanıyoruz. Horoz sesini ararız hep, Eski günlerdeki horoz sesini… Derin UÇAR 5B AİLEM Sevgili babacığım, Seni çok seviyorum babacığım. Uyuduğumda bile elimi bırakmıyorsun, Bana masal anlatıyorsun. Sıra anneme gelince , İşler değişiyor tabii. Annem de bana elleriyle yemek yapar, Annemi ve yemeklerini çok seviyorum. Geldi sıra kardeşime, Ne gıcık şeymiş o! Aman öptürmesin, Ben onu gece öperim… Ceren AKLAN 5B SEVDİĞİM RENK Renkleri sordu bana. Gökkuşağını sordu,ikinci olarak, Anlattım ona renkleri… En sevdiğin renk ne? dedi. Mor dedim, Mor,beyaz en sevdiğim renk. Neden? diye sordu, Cevap veremedim. Benim ki yeşil dedi, Neden diye sordum . Doğa yeşil dedi, İşte en büyük cevap buydu. Nida ASLAN 5B © ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları 81 SEVDİĞİM ŞEYLER En sevdiğim tatlı baklava, En sevdiğim yemek de mantı… Hangisini seçsem acaba? YANGIN ŞİİRİ Güller kırmızı, Menekşeler kırmızı, Balık kırmızı, Bulut kırmızı, Her şey kırmızı… Aman Tanrım, Her şey yanıyor! Ozan BAŞTERZİ 5B Yorgunken baklava, Açken mantı. Aynı anda yerken Coşuyorum vallahi… Sabit Okan KARADENİZ 5B OKULUM Okulum güzeldir, Ben severim. Öğretmenlerim iyidir, Ben desteklerim. Bir müzik yaparım, Bir resim yaparım, Bir eğitim alırım, Eğlenmeye başlarım Ömer Faruk ÇAM 5B DOĞAYI BOZDULAR Gül yapraklarında balıklar, Sularda karıncalar, Yaşamaya başladılar. Çünkü doğayı bozdular. Menekşeler yeşil, Ağaç yaprakları mavi oldu. Manzarayı bozdular Çünkü doğayı yıktılar. Olcay Diren AVCI 5B © ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları 82 ÇOCUKLARIN VAZGEÇİLMEZİ BALON Çocukların vazgeçilmezi balon, Bence herkes oynamalı balon. Can sıkmaz balon, Eğlencelidir balon. SABAH VAKTİ Uyandırır sabah kardeşin, Vurarak. Uyanırsın bir ağrıyla. Kahvaltıda yersin yemek yerine Güzel bir dayak… Sami KAPTAN 5B Ama sakın diyeyim, Bırakma balonu elindeyken. Uçar havaya, Bulutların arasına. Özkan ARIKAN 5B SABAH VAKTİ Sabah uyanınca, Gerçek kuş sesleri yerine, Telefonun yapay, Kuş seslerini duyuyormuşuz. Sabah uyanınca, Pembe renk perdenin arasından sızan, Güneşin zayıf ışığını, Gerçek güneş sanıyormuş bebekler, İşte her sabah vakti, Hep bunları sayıyor babam, Biz çok şanslıymışız, Gerçeklerle uyanıyormuşuz sabah vakti. Sidal KARAYTUĞ 5B MARTILAR Ne güzeller şunlar, Şu martılar. Bembeyaz kar gibi, Sadece amaçları yemek. Ne tatlılar bunlar, Yemek arar onlar. Beslenirler bazı canlılar, Martılardır bunlar. Saliha GÖKMEN 5B © ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları 83 BALONLAR VARDI ESKİDEN Renk renk balonlar vardı gökyüzünde, Onlara aitti özgürlük. Gelin diyorlardı bizlere, Mavi gökyüzü ile. Ama artık öyle değil, Simsiyah bir gökyüzü… Arada sırada geçerdi uçaklar, Belirmeden önce sanırdık bir balon. Ama öyle değildi, Keşke diyorum Keşke eski günlere geri dönsek. Şevval Deniz AKDENİZ 5B MARTILAR Rüya görmüşüm, Martılar uçuyormuş, Denize girmişler, Ölüp gitmişler. Petrol tankerine gitmişler, Üstüne pislemişler, Yeter demişler, Bir daha gelmemişler. Tan UYSAL 5B BALON Balon, kırmızı balon … Palyaçonun elinden kaçtı. Can havliyle uçup süzüldü balon, Sanki benden kaçıyordu. Kovalıyordum arkasından, Özgür bir kuş oldu balon, Önceden görmüştü sanki, Bir çocuğun balona vuruşu. Tuna Tuncay ÖZER 5B MARTILAR Havada uçarlar özgürce, grup halinde, Avlanırlar denizde, eğlenerek birlikte. Her yıl göç ederler, Engin denizlere… DOĞA VE ÇEVRE Kuşlar uçar, İnsanlar koşar, Biz doğaya sahip çıkamazsak, Bu dünya batar. Aradan yıllar geçti , Teknoloji gelişti arabalar,gemiler… Benzine ihtiyaç duyuldu, Benzinler denize gitti . Batmazsa insana çarpar, Etkisi bizi öldürür, Ölüm bu dünyaya yakışmaz, Bu dünyaya doğa yakışır. Metin Taha ÖZGÜVEN 5B İnsanların izledikleri martılar Artık yoktu kıyılarda , Hepsi denizdeki petrolden Zehirlenerek öldü . Yunus Emre SOYAL 5B © ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları 84 PİLOT O Libya’da yaşayan Türk asıllı bir pilottu. Biraz monoton bir hayatı vardı ama geçinip gidiyordu işte. İyi bir maaş alıyordu ve çocukları iyi bir okulda okuyordu. Sürekli Libya ile Afganistan arasında uçuyordu. Başka yerlere de uçuyordu ama bu rota çoğunluktaydı. Uçağında büyük devlet adamları yolculuk yapardı. Yine aynı rotada yola çıktığı bir gün irtifa ibreleri deli gibi dönmeye başladı. Herkes korkuyordu ve endişe içindeydi. Pervane bölümüne kuş çarpmış, motorlar durmuştu. Uçağın irtifası aşırı derecede düşmüştü. Herkesin öleceğini bildiği için arkadaşına acil durum düğmesine basmasını söylemişti. Arkadaşı havalanmamış, uçaktan ayrılamamıştı. Uçak yere düşmek üzereydi, o ailesinin arkadaşından daha önemli olduğunu düşünmüştü, ailesinin ona ihtiyacı vardı, burada kalamazdı. Acil durum düğmesine bastı. Uçaktan daha yükseğe fırladı ve uçak hızla aşağıya doğru düşmeye başladı. Masadan düşürdüğü bir kalem gibi tutmaya çalıştı onu uzaktan ellerini uzatarak ama boşunaydı. Yere indiğinde uçak alevler içindeydi, maalesef çöldeydi. İklim çok sıcaktı, başına güneş geçmesin diye kıyafetini çıkardı ve kıyafetiyle başını güneşten korudu ama durumu oldukça ümitsizdi. Önü göz alabildiğince kumdu. Aklına ilk olarak telefonu kullanma düşüncesi geldi hiçbir bağlantı yoktu, telefonu çekmiyordu. Zaten şarjı da çok azdı hattın çekeceği bir yere geldiğinde şarjı çoktan bitmiş olacaktı. İnsan bir yere giderken niye telefonunu şarj etmez diye düşündü ve o öfkeyle yanına doğru gelen bir böceğe tüm gücüyle bir tekme savurdu. Nereye gideceğini bilemez bir halde yürümeye başladı. Yürürken kendisini pek koruyamayacak olsa da sivri bir taş buldu ve bir umut işine yara diye yırtılmış, parçalanmış pantolonunun beline yerleştirdi. © ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları Sıcak dayanılmaz bir haldeydi. Yürürken çölde bir kaktüs buldu ve o sivri taşla kaktüsün dikenlerini kestikten sonra kaktüsten çıkan suyu içmeye başladı. Rahatlamış, susuzluğu geçmişti. Arkadaşını düşündü, çok pişmandı ama ailesini geride bırakamazdı. Çölde yürürken bacağında bir karıncalanma hissetti. Yılan üstündeydi, yılan koluna geldiğinde sağ eliyle boynunu tuttu ve yılan hareketsiz kaldı. Elindeki taşla yılana saldırdı ve cesedini sinirli bir şekilde yere savurdu. Gece olmuştu, zifiri karanlık ve dondurucu soğukla karşı karşıyaydı. Bir kum tepesiyle karşılaştı, kum tepesinin arkasına geçti ve artık rüzgarın ters yönündeydi. Gözünde kum kaçmıştı. Gözünde hafif bir yanma hissi vardı ama yürümeye devam etti, yürüdü, yürüdü... Gördüğü şey onun kurtuluş anahtarıydı, “Sınııııırrrrr!” diye bağırdı. Görevliler ona yardım etmek için koşuyorlardı, kurtulduğunu anladı. Yaklaşık bir saat sonra ambulans geldi. Ambulanstaki görevliler ona çok yorgun olduğu için bir bayıltıcı verdiklerinde gözlerini kapamadan önce hala ailesini düşünüyordu. Uyandığında hastanedeydi ve hala çok yorgundu. Odada gözlerini gezdirirken karşısında eşini gördü. Sanki çöle hiç gitmemiş sanki olup biten her şey bir rüyaymış gibi hissetti. Sadece kabustur belki de, dedi. Arkadaşım belki de hiç ölmemiştir. Eşine çölü ve orada geçen olayları anlattı. Hemşire eşine kendisini biraz rahat bırakması gerektiğini söylediğinde, kendi benliği hakkında düşünecek çok fazla vakti oldu. O kimdi? O mesleği için hiç bilmediği bir karada susuzlukla, açlıkla, kayıpla ve yorgunlukla baş başa kalan bir süvariydi. Kaybettiği arkadaşı için üzgündü ama yaşadıklarından dolayı mesleğine hiç küsmedi. O bir pilottu… Alperen EROĞLU 6A 85 İNSANLAR Onca şey için hayvanları katlediyoruz. Onların canı yok, Onların gücü yok sanıyoruz. GÜZELLİK Açık pembe, Toz pembe, Bakıldığında için açılır, Bakıldığında kalbin dolar sevgiyle. Belki bu dünyada değil, Diğer dünyada güçlüler. Karnımız tok olduğunda bile, Yine onları öldürmeye devam ediyoruz. İçinde hissedersin bir mutluluk, Hissedersin bir huzur, Hissedersin bir heyecan, İçin dolar duygularla, Bizi tehdit etmiyorlar, Bize bir şey yapmıyorlar. Bu dünya herkes için Evlerimiz için değil sadece. Barış Berk KİNEŞÇİ 6A Mavi, mavi, masmavi, Açıkken de sevdirir kendini, koyuyken de, Onu gördüğünde özgürlüğü tadarsın, Gökyüzünde kuşların uçuşunu görürsün, OKULUM Ne güzel bir okulum var, Güzel öğretmenlerle dolu. Hepsi birbirinden güzel, Benim canım okulum. Çünkü o Sonsuzluğun rengi, Özgürlüğün semboli, Gökyüzünün güzelliğidir. Delfin PEKDAĞ 6A Tüm bilgileri burada öğrenirim, Tüm güzellikleri burada yaşarım, Seninle yol alırım, Benim canım okulum. Taptaze bilgilerin var, Akıllı öğrencilerin var, Temiz mi temiz sevgin var, Benim canım okulum. Ceylin CANATAR 6A © ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları 86 BU ŞEHİR Bu şehir çok güzel, tıpkı cennet gibi… İnsanlar buraya gelebilmek için eminim can atıyordur. Belki bir gün için gezebilmek için bir sürü para biriktiriyorlardır. Resme bakanlar renkli evleri, taş köprüyü görüyor. Çoğunun bu şehrin ruhunu hissetmediğinden de eminim. Sormuyorlardır; burada daha önce kimler yaşadı, bu köprüyü kim acaba ne için yaptı, evleri rengarenk boyamak da nereden çıktı… Şehrin içinde dolaşıp havasını içinize bir çekseniz, göreceksiniz ki bu şehirde insanlar da çiçekler gibi… Suyu, taşı, toprağı başka güzel bu şehrin. Hele dünya bu kadar kötüye giderken, hala savaşlar sürerken… Şehrin ruhu sizi iyiliğe çağırıyor. Ege NALBANT 6A Bu şehir bana cenneti anımsatıyor. Binaların doğaya uyumu, neşe saçıyor her yere… Keşke burada yaşayabilsem diyorum. Sağdaki yamaçta yürüsem piknik yapsam ağaçlarının gölgesinde, nehirde balık tutsam… Küçük renkli evlerden biri benim olsa, bahçemde kaz yetiştirsem. Zihnimde bir kara bulut beliriyor. Nasıl bu şehirde fabrika olmaz? Neden hava bu kadar temiz? Sanırım şehrin insanları şehri bizden daha çok seviyor… Arda ÇİÇEK 6A Geziyorum sokaklarda, neşeli insanlar pencereden bakıyorlar. Birbirlerine bakıp gülümseyerek konuşuyorlar. İçimi ısıtıyor gülümsemeleri. Anlaşılıyor; mutlu, dost canlısı bu şehrin ruhu. Nehrin üzerindeki eski köprü iki yakayı birbirine bağlayan bir düğüm gibi… Birleştiriyor tüm ayrılıkları, belki de bundandır şehrin aydınlığı. Şehirdeki her bir taş insanlara benziyor. Rengarenk evler insanların ruhunu yansıtıyor, birbirine dayanmış olmaları insanlar arasındaki dayanışmanın en büyük kanıtı. Şehir insanların ruhundan beslenmiş bunca yıl, insanlar da şehrin olanaklarından. İkisi de birbirinden güzel, değil mi? Ayda Selen PİLANCI 6A Gözüküyor ufukta şehir, tüm anıları, tüm destanlarıyla… Tarihi yapıların her şeyden ve herkesten daha konuşkan olduğu bu şehirde, savaşlar ve kurtuluşlar anlatılıyor. Bu şehrin insanları küçük günlere büyük mutluluklar yazabiliyor. Nehrin sesi yankılanıyor şehrin mütevazı sokaklarında. Köprüden şehre bakıyor meraklı turistler. Dağların ortasında şehir “ben buradayım!” diye haykırıyor sanki. Şehrin sokakları dar olsa da insanları cömert ve evleri kadar renkli… Bitkiler, dünyaya burada oldukları için minnettarlıkla fısıldıyor sanki… Yiğit ACAR 6A © ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları 87 ÇOCUKLUĞUM Önümü göremiyorum. Her şey toz bulutu içinde. Savaşlar, gürültüler ve kirlilikler. Çocukluğumdan eser yok. Her gün düşünüyordum, ne yaparsam çocuk olurum diye. Neredeyse her şeyi denedim. Bir sürü oyuncak aldım, küçücük kıyafetler giymeye çalıştım. Hatta çocuk filmlerine gittim. Ama işe yaramadı. Sanki çocukluğum öldü. Ama kararlıydım. Bir gün çocuk olacaktım tekrar rüzgar da ip atlayan kelebekleri salıncakta sallanan çimenleri, görecektim veya beni kovalayan ejderhamı. Kesin görecektim... Radyomu açmış, nasıl çocuk olurum diye düşünürken birden radyoda Barış Manço’nun şarkısını duydum. İşte o tanıdık ses, o tanıdık melodi… Gözlerimi kapattım. Demiştim size görecektim çimenleri, neşeli kelebekleri. İşte çocukluğumdaydım… Elis EZİCİ 6A MUTLULUK GÜNÜ O gün çocukların en mutlu günü yani karne günüydü. Bahar’ın içinde kendi kadar küçük kelebekler uçuşuyordu. Güneş ona gülümsüyor, bulutlar Bahar’ı mutlu edebilmek için şekilden şekle giriyordu. Kuşlar ağaç dallarında şarkılar söylüyordu. O gün tuhaf bir şey olmuştu. Annesinin Bahar’a seslenmesi yerine Bahar anne ve babasına seslendi. “Anne, baba! Haydi, bugün benim mutlu günüm.” diyerek seslendi. Annesi hayretler içindeydi. “Bahar, kızım saat altı!” dedi. Bahar farkında bile değildi. Yatağına geri döndü ve başını yastığa koydu ama uyumak içinden hiç gelmiyordu. Saatler geçti ve üstlerini giyinip kahvaltılarını yapıp evden çıktılar. Evden çıkmaları ile Bahar’ın söylentileri başladı. “Ben size demiştim daha erken çıkalım diye, beni dinlemediniz!” dedi. İçindeki telaş ile birlikte baba daha hızlı diyordu. Sonunda okula geldiler. Bahar telaşla mutluluğun karışımı duyguları ile kendisine merhaba, diyen beden eğitimi öğretmenini bile görmedi. Elini kapıya attı, kapıyı açtı ve içerideki manzara onu çok şaşırtmıştı. Arkadaşlarının gözlerinden annesinin deyimiyle, inci taneleri akıyordu. Okullarının kızgın yüzlü müdür yardımcıları sınıfa bir konuşma yapıyordu. Bahar da arka sıralardan birine sessizce oturup dinlemeye başladı. Öğretmenlerinin çocuğunun rahatsızlandığını ve hastaneye kaldırıldığını söyledi. Bahar şaşkınlıkla arkadaşlarının yüzüne baktı ve bir ses “Hazır mısınız?” dedi. Bu öğretmenlerinin sesiydi öğretmenlerinin içeri girmesiyle çocukların yüzünde bir tebessüm oluştu. Öğretmenleri: “1 Nisan’da siz de bana şaka yapmıştınız…” dedi. Herkes şaşkınlık sonrası kahkahaya boğuldu. O günün mutluluk günü olduğundan şimdi kesinlikle emin olmuştu. Eylül ALBAYRAM 6A KÖPEKLER Aslınsa masumdurlar. Çoğu insan korkar. Kimi sokakta, Kimi evlerde yaşar. Havlar, oynar, zıplar, Çocuklara bayılırlar. Eğlenceli ruhlarıyla, Sahiplerine iyi davranırlar. Barınaklara bırakmayın, Onlara gözünüz gibi bakın. Kendiniz kadar sevin, Sahip çıkın. Gamze BAYAR 6A © ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları 88 BEN İSTİYORUM ANNE Şeker istiyorum anne, Arkadaşlarımla oynamak, Paramı çikletlere harcamak, Arabalarımı yarıştırmak. İstiyorum anne, Bilyelerimi dünyayla paylaşmak, Küçük bir gemiyle, Kalpleri fethetmek. İstiyorum anne, Gülümsediğini görmek, İçime işleyen sevgini hissetmek, Sonsuzluğu beynime kazımak. Sana sarılmak istiyorum anne, Babama da, kardeşlerime de, Kocaman bir dünya istiyorum anne, Mavi ve yeşilin hakimiyetinde. Ezgi Zeynep HÜEYİNOĞLU 6A KALBİMLE Bir bahar günüydü. Sevgi kokuyordu hava buram buram. Çiçekler açmış “merhaba” diyordu doğaya. Güneş gülümsüyordu yeryüzüne. Bir neşeli bahar şarkısı. Yo yo! Kulaklarla duymuyor kimse. Duyanlar duyuyor kalpleriyle. Tüm bu güzellikler bir yana, derenin başındaki o kızı asla unutamayacağım. Baharın herkese farklı sürprizleri vardır, ben sürprizimi buldum galiba. Aslında kızı gören çok şey görmez. Çırpı bacaklar, kahverengi saçlar, kahverengi gözler… Zaten ben de başta pek bir şey görmedim bu kızda. Sonra kız, ağaçların arasından bir şey çıkardı. Yaralı bir köpekti bu. Kız onunla ilgilendi. Okşadı, yarasını sardı, yıkadı. Hani demiştim ya bazı insanlar kalpleriyle duyuyor bahar şarkısını. Ben de aynı bahar şarkısı gibi kalbimle bakıyorum etrafıma. O yüzden unutamayacağım o kocaman kalbi sevgi dolu kızı. Belki yeniden görürüm onu gökyüzündeki güneş gibi… Selin Deniz AKDOĞAN 6A YAŞAMDA DENGE Birçok canlı yaşam için çabalarken, Kediler sevgi, Köpekler bir sahip ararken, Çocuklar ise Yaşıtlarına üzülerek bakarken, Sıcacık yuvalarında Oyun oynayan kediler, Sahiplerinin gezdirdiği köpekler, Ve en acı olan, O cimri kişiler! Onları hiç düşünmez, umursamazsak Nasıl yaşayabiliriz? Onlar sadece sıcak bir yuvaya Ve biraz sevgiye muhtaçlar! İpek TEKLİ 6A © ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları 89 İSTEMSİZ KAVGA Güzel ve güneşli bir gündü. Parkta iki arkadaş buluşmuş, ayaküstü sohbete başlamışlardı. -Aaa! Merhaba Mert. Seni görmeyeli uzun süre oldu. -Evet, Sena. Ben de seni çok özledim. -Anlatsana neler yaptın görüşmeyeli? -Şu bankta oturalı mı biraz, ne dersin? -Olur. Mert ve Sena oturmuş, konuşuyorlardı. -İlkokulda bir fotoğraf çektirmiştik hatırlıyor musun? - Evet, sen kısa boyluydun, saçların ne kadar kıvırcıktı. - Ne var, sen de uzun boylu ve çilliydin. Bir süre kollarını dolayıp, sessiz başka taraflara baktılar. Sonra bu sessizliğe dayanamayan Mert tekrar konuşmaya başladı. - Çilli olman çok hoşuma giderdi ve senin çok sevimli olduğunu düşünürdüm. Görkem DÖNMEZ 6A BİR KÜRK İÇİN Neden bu kadar benciliz? Bir tek biz yokuz! Bitkiler, hayvanlar... Onlarda canlı. Bir kürk için O kaplanın, O yılanın, O kutup ayısının ölmesine gerek yok! Böyle olmamalı, Onlar bunu hak etmiyor. Onlar bizden daha da insan, Tek istekleri biraz sevgi. Ilgın Yağmur DAYE 6A DERSLER Bir, iki, üç, Toplaması güç. Dört, beş, altı, Matematik yarım kaldı. Harita, kroki, atlas derken, Sosyali öğrendim birden. Osmanlı, Selçuklu, Bizans, Öğrendik tarihi biraz. Zamir, edat, sıfat, Türkçeyi öğretti bize. Ek, kök, gövde, Aynı Fen gibi bizim Türkçe. Sarper TECER 6A © ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları 90 BÜYÜK SÜRPRİZ Daha o zamanlar kreşteydim. Okul sonrası eve döndüğümde televizyonun yanında duran siyah kutu dikkatimi çekmişti. Merak ettim. Önce yanına yaklaştım ne olduğunu anlamaya çalıştım ama bugüne kadar gördüğüm her şeyden farklıydı. Anneme sordum, “Baban gelsin sana gösterir.” dedi. Babamın dönmesini beklerken öyle çok sabırsızlandım ki siyah kutunun üzerindeki tuşlara bastım, çevirdim ama çabalarım boşa çıkmıştı, anlayamamıştım yine ne olduğunu. Birkaç saat sonra babam eve elinde iki siyah kolla döndü. Ne olduğunu sorduğumda: “Bu bir oyun, bak bu kolları da taktığımızda oyun oynayabileceğiz.” dedi. Tüm kabloları taktı ve bana nasıl oynayabileceğimi öğretti. Hayatımda gördüğüm en değişik kutu, çocukluğumun en büyük eğlencesine dönüşmüştü. Bazı günler okuldan dönmeyi en çok ona kavuşmak için isterdim, bir arkadaş gibi… Suat Bora ATAKAN 6A KEDİM Benim kedim, Hep yanımda. Miyavlar bana, Al beni kucağına. Mamam bitmiş, Suyum bitmiş, Kumum kirlenmiş, Söyler hemen bana. Üzgün olurum bazen, Gelir yalar beni, Hadi kalk oynayalım. Benim canım sahibim. Geldiğinde yavruydu, Şimdi kocaman. Onu hep seveceğim, Benim güzel kedim. Arada ısırır, Canımı acıtır, Ama bilirim, Bana kızmaz kedim. Yasemin Çakır 6A AYDEDE Aydede Aydede Gece çıkarsın gökyüzüne Kötülüğü uzaklaştırırsın Işığınla yol açarsın. Ay dede Ay Dede Alsan beni kucağına, Götürsen uzaklara, Korusan savaşlardan. Ay Dede Ay Dede Gezersin gökyüzünde, Aydınlatırsın karanlığı, Korursun iyiliği. Zeki Boran UÇAR 6A © ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları 91 DUYDUM KÖYÜ O gün benim için çok önemli bir gündü çünkü bundan sonraki hayatımda çok önemli bir yer tutacaktı. Mesleğime ilk adımımı atacağım yerin belirlenmesi için kura çekimi yapılacaktı. Bir taraftan atanacağım için mutluyken diğer taraftan da endişeli bir ruh hali içindeydim çünkü bütün hayatımı geçirdiğim, üniversiteyi bitirdiğim İzmir’den ayrılma vakti gelmişti. Büyük şehirde yaşamış bir kız olarak bir Anadolu köyünde çalışmak beni çok korkutuyordu. Aslında çok idealist biri olduğumu zannederken gerçeklerin zorluğu içimde bir çelişki yaratmıştı. Düşünmek, o gerçeği yaşamakla burun buruna geldiğimde ne kadarda kolaymış, onu anladığım bir noktadaydım ama korkunun ecele bir faydası yoktu. Çekilişin yapılacağı salona gelmiştim. Çok heyecanlıydım, hayatımda bu kadar heyecanlandığım başka bir gün hatırlamıyorum. İsmim okunduğunda kalbim yerinden çıkacakmış gibi atıyor, ayağa kalkamayacakmışım gibi geliyordu. Kurada bana Urfa Siverek Duydum Okulu çıkmıştı. Birden gözlerimden yaşlar boşaldı. Kendimi hazırladığımı düşünüyordum ama beklentim içerisinde daha iyi yerler varmış, onu fark etmiştim. Heyecan yerini hayal kırıklığına bırakmıştı. Eve gittiğimde odama çekilip saatlerce ağladım, aslında beni mutlu edeceğini düşündüğüm şey tayinimin çıkması değil istediğim yere tayinimin çıkmasıydı. Çok üzgündüm gidip gitmeme konusunda gelgitler yaşıyordum. Bu benim gerçek hayatla aslında ilk karşılaşmamdı. Ve buradaki kararım benim bundan sonraki hayatımda önemli bir yer tutacaktı. Pes mi etmeliydim, mücadele mi… Vazgeçmek kolay olanı, devam etmek zor olanıydı. © ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları O gece sabaha kadar düşündüm bir de madalyonun öbür yüzünü gördüm. Benim bu gün şanssızlık olarak gördüğüm bu sonuç, o köydeki birçok çocuğun şansı olacaktı. Belki de birçok kız çocuğu erken evlenmekten kurulacak, okuma yazmayı öğrenecek, birilerinin baskısı altında yaşamaktan kurtulacaktı. Belki de birçok çocuk benim sayemde çocuk olduklarını hatırlayacak, hayallerine kavuşacaktı ve beni hiç unutmayacaklardı. Bu düşünceler gözlerimden bir yaş olup aktı. Bir öğretmen adayının bencilliğini, şımarıklığını duydum. Köyün, çocukların geleceğinin katili olmamalıydım. O anda yaşadığım o kararsızlık birden bire yerini güçlü, azimli bir öğretmenin yüreğine dönüştü. Aslında bu benim için sıradan bir başlangıç olmayacaktı. Şimdiye kadar birçok öğretmenin tayini o okula çıkmış ama hiçbiri gitmemişti. Ben hayatımın birkaç yılını belki de sıkıntılı geçirecektim ama bu birkaç yıl içinde yaşadığım manevi duygular bundan sonraki hayatımda benim için bir güç kaynağı olacaktı. Hayat sadece insanın kendi mutluluğu değilmiş, birilerinin hayatında değerli olmak, önemli adımların başlangıcı olmak ve baş etmemenin getirdiği zaferin kahramanı olmak en büyük mutlulukmuş. Yiğit Kaan KAHRAMAN 6A 92 ÇANAKKALE Binlerce insan, Binlerce kurşun, Binlerce süngü, Hepsi çarpıştı. Onlar bizlerdik, Bizim yaşamımız, Bizim atalarımız, Ve bizim kanımız. Toplar bir misket, Süngüler parmak, Kurşunlar ise parçalanan yerler, Kırılan kalpler durağı gibi. Yeniden doğan kaderler, Bir kitaba yazılan tarih, İçine sığmayan cesaret, Türkiye’nin kalbinde! Hüseyin Yiğit ALPAN 6A © ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları 93 KHAJA VE JAGUAR PENÇESİ Çok çok uzun zaman önce, gizemli bir yağmur ormanında, ağaçların kapattığı aydınlığın arasında karanlık ve kuytu bir köşede, bir köy varmış. Oranın bir efsanesi varmış: Birkaç korkunç jaguar. Ormanın içinden çeşitli sesler geldiğinde, herkes evine kapanırmış. Neden mi? Herkes bu jaguarların birinden intikam almak istediğini bilirmiş. Bunun nedeni ise, ondan da çok uzun zaman önce olan başka bir olaydımış. Ormanın ta en diplerinde, Khaja adında biri yaşarmış. Beş yaşında annesi, on yaşında ise babası ölen yetim ve öksüz Khaja. Minik kulübesinde yaşam savaşı vererek yirmi yaşına kadar basit bir yaşam sürmüş. Yirmi yaşında ağaçların arkasındaki küçük dereye giden üç jaguar görmüş. Üç jaguar dereye atlarken dünyalar güzeli üç kıza dönüşmüş. Arkalarında eldiven benzeri pençeler bırakan kızlar, Khaja’yı göremeyecek kadar eğleniyorlarmış. Khaja bundan yararlanıp en güzel ve narin pençeyi kapmış. Kızlarv dışarı çıkıp pençelerini almışlar. Khaja o anda en güzellerinin en küçükleri olduğunu görmüş. İki abla pençelerini takıp jaguara dönüşmüş ancak küçük kız ne yapacağını bilemiyor, durmadan pençesini arıyormuş. O anda Khaja çıkıp “Pençeni bulmana yardım edebilirim. Haydi benim kulübeme gidelim.” demiş.Kız çaresiz Khaja’yı takip etmiş. Öbür kızlar zaten Khaja’yı görür görmez ormanın içine doğru koşmaya başlamış. © ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları Yıllar geçtikçe iki genç birbirlerine aşık olmuş ve evlenmişler. Mutlu bir evlilikmiş fakat jaguar kızın gözleri sürekli ormandaymış. Yıllar daha geçmiş ve bir gün Khaja pençeyi göstermiş. “ Sen beni yıllarca tutsak ettin ama ben özgür biriyim. Seni çok sevdiğim için bir şey yapmayacağım ama kardeşlerim ve ben sürekli köyün etrafında dolaşacağız ve böyle bir şey bir daha olursa lanet ve intikamımız çok kötü olacak.”demiş. O günden sonra kimse jaguarları bir daha görememiş ancak ormandan sürekli korkunç sesler geliyor ve köyün lanet i devam ediyormuş. Ada Beşir BAYRAKTAR 6B 94 İVONPATRA VE KARTAL KIZ Sıcak bir gündü. Mısır çöllerinde her zamankinden daha kavurucu bir rüzgar vardı. Mısır’ın hükümdarı çok üzgündü. Oğlunun evlenme çağı gelmişti fakat oğlu kendine uygun bir eş bulamadığını söyleyip her gün odasında oturuyordu. Bir gün hükümdarın oğlu Ivonpatra çölde geziye çıkmıştı. Her yer ürkütücü kartalların gölgesiyle doluydu. Ivonpatra kartallardan birinin o çöldeki tek ağaca doğru uçtuğunu gördü. Devesinden sessizce ve yavaşça indi. Oradaki bir kayanın arkasına saklandı. Kartal ağacın altına kondu. Üzerinden kürkünü yavaşça çıkardı. Ve siyah saçlı beyaz tenli bir kıza dönüştü. Ivonpatra olanlar karşısında çok şaşırmıştı. Kız ağacın etrafından uzaklaştıkça, Ivonpatra ağaca daha çok yaklaştı. Kürkü alıp hızla koşarak tekrardan kayanın arkasına saklandı. Kız geri döndü. Kartal Kız, kürkünün alınması karşısında çok şaşkındı. Ivonpatra : - Boşuna arama kürkün bende!dedi. Kız milyonlarca kez yalvardı, fakat prens kürkünü vermedi. Kızın üzerine devenin üstünden aldığı pelerinini örttü. Kızı yaşadığı saraya götürdü. Kız her gün gökyüzüne bakıp ağlıyordu. Ivonpatra ise kürkü Kartal Kızın bulamayacağı bir yere bıraktı. Ve bir sandığa kilitledi. Aradan on yıl geçti. Yine sıcak bir günde Ivonpatra kartal kızın kürkünü kilitli sandıktan çıkardı. Kız hızla kürkünü giydi ve: - Seni seviyorum ama beni evimden, ailemden, arkadaşlarımdan ayırmamalıydın, diyerek camdan hızla uzaklaştı. Ve Ivonpatra hayatının aşkı Kartal Kızı bir daha göremedi. Cemre Deniz KURU 6B © ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları KÜÇÜK NOT VE TIRTO Sahra çölünün ortasında uzak diyarlardan gelmiş, kaslı, geniş göğüslü bir adam varmış. Bu adamın adı Tırto imiş. Bir gün Tırto yolda giderken kumun altından gelen bir melodi duymuş. “Ne oluyor!”diyerek kaçmış. Üstünden üç yaz geçmiş. Tırto yine aynı yerden geçerken aynı melodiyi duymuş. Aşağı doğru kazmış ve bir de ne görsün! Yerde yılan derileri. En parlağını, en güzelini kaçırıp evine gitmiş. Sabah kazdığı yere tekrar inmiş ve birde bakmış ki… Dünya güzeli bir kız! Kızı evine götürmüş. Yılan derisini kumun altında bir yere gömüp, gömdüğü yerin haritasını koynuna saklamış. Yıllar geçmiş, bu geçen yıllar boyu kız hep eline bir parça kum alıyor onu kokluyor içine çekiyor ama kum elinden kayıp gidiyormuş. Bir gün adam uyurken yılan kız adamın koynundan haritayı alıp kaçmış. Adam uyandığında harita da kız da yokmuş. Hemen yılan derisini gömdüğü yere gitmiş. Bir not bulmuş ve içinde şöyle yazıyormuş: “Çok yavaşsın ihtiyar.” Bu hikâye hakkında çok bir şey bilinmez ama emin olunan şey adam yılan kızı bir daha görmemiş. Çağan Efe GÜNAYDIN 6B 95 BROŞ Hindistan’ın sıcak bir gününde, devemle atölyeye doğru ilerliyordum. Atölyenin sokağında bir fil ilerliyordu. Aradan çok geçmeden filden bir broş düştü. Tam o anda fil güzeller güzeli bir kıza dönüştü. Broşu vermek için çok koştum ama yetişemedim. Kızın o güzelliği karşısında adımlarım yavaşlamıştı. Ona resmen âşık olmuştum. Önümüzden yedi yaz geçti. Broşu evimde kitli bir sandıkta gizliyordum. Yine sıcak bir günde atölyedeydim. Yedi yaz önce gördüğüm fil kız tekrar karşımdaydı. Hemen yanına gidip onunla konuştum. Broşunun bende olduğunu söyledim. Kız benimle evlenmek istediğini söyledi. Bende gözüm kapalı kabul ettim. Artık o benim karımdı. İkimiz de birbirimizi çok seviyorduk. Sıcak bir günde karım ile dolaşmaya çıktık, o karnının çok ağrıdığını ve eve gitmek istediğini söyledi. Ben dolaşmaya devam ediyordum. Eve döndüğümde sandık açılmıştı ve broş yoktu. Bir not bırakmıştı: Fil ailesini çok sevdiği yazıyordu. Ama ben ona hala âşıktım. Ece BOZDOĞAN 6B HİRA VE LAMA Himalaya dağlarında yaşayan sınırlı kişilerden biri olan Hira yalnızlık içinde yaşıyormuş. Her gün lamalarını yürüyüşe çıkarır her gece ateşin başında ısınırmış. Bir gece Hira odununun bittiğini fark etmiş. Dışarı çıkan ve üşüyen Hira ormana doğru yol almış. Ormanın derinliklerine doğru gittikçe Hira kendini garip hissediyormuş. Tam geri dönmeye karar verdiğinde bir sesle irkilmiş. Cesaretini toplayarak ormanın içine doğru gitmeye başlamış. Seslere doğru yürüdükçe kız sesleri çoğalıyormuş. Tam oraya gelecekken Lama derileri onun önünü kesmiş. En öndekini alıp evindeki kilitli sandığa koymuş. Anahtarını da kürkünün cebine atmış. Odun toplamayı unuttuğunu fark etmiş. Sabah olmuş ve Hira odun toplamak için ormana gitmiş. Tam odunları kesmeye başlarken bir kız sesi duymuş. Sese yürüyen Hira ağlayan bir kız görmüş. Ve hiç bir şey söylemeden onu evine götürmüş. Zamanla bu iki genç iyi arkadaşlık kurmuş ve birbirlerine aşık olmuşlar. Yıllar geçmiş ve Hira bu güzel kızla evlenmiş. Güzel kız her gün sandığın içinde ne olduğunu Hira’ya sorarmış ama hiçbir zaman sorusunun cevabını alamazmış. Bir gün güzel kız Hira için yeni bir kürk getrmiş ama Hira anahtarının kürkünün içinde olduğunu unutmuş. Hira kürkünü değiştirmiş ve odun kesmek için ormana gitmiş. Bu sırada güzel kız evde kalmış. Hira eve döndüğünde kız evde yokmuş. Bir daha da Hira güzel kızı görmemiş. Duru KOYUNCUOGLU 6B © ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları 96 KANGURU VE PİGMA PRENSİ Avustralya’nın orta kesimlerinde prenses bulmak için diyar diyar, ülke ülke dolaşan bir prens varmış. Babası her gün saraylarına bir kız davet ediyormuş ama Pigma prens hiçbir kızı beğenmiyormuş. En son artık evlenmekten vazgeçmiş. Günler geçmiş, aylar geçmiş, yıllar geçmiş. Prens burada sıkılmaya başlayınca uzaktaki köşküne gitmeye karar vermiş. Her yer çok sıcak olduğu için köşkün içinde kalamayıp dışarı çıkmış. Yürürken uzakta gözüne bir şey çarpmış. Bir kangurunun çok güzel bir kıza dönüştüğünü görmüş. Prens ne yapacağını bilememiş ve koşmaya başlamış. Kızın kahverengi saçı ve simsiyah gözleriyle Pigma prense bakmaya başlamış. Pigma prens kanguru kızın peşinden koşmaya devam etmiş. Ama kızın kaçtığını sonradan fark etmiş. Prens aylarca, yıllarca beklemiş ve kanguru kız hiçbir zaman gelmemiş. Babasıyla konuşup bir kıza aşık olduğunu söylemiş. Köşkünde otururken yine ayak sesleri duymaya başlamış bir de bakmış ki bu kanguru kızmış. Yanına gidip ‘ Senden çok hoşlanıyorum her gün yolunu gözledim. Her yıl, her ay, her hafta burada yaşadım, Benimle evlenir misin?’ diye sormuş. Kanguru bunu duyunca evet seninle evlenirim, demiş ve evlenmiş ama kanguru kız her gün zıplamaktan hiç eve gelmiyormuş. Bir gün prens kanguru kızın kürkünü alıp kilitli bir sadığa koymuş. Kanguru kız kürkünü bulamayınca prensin yanından gitmiş ve hiçbir zaman dönmemiş. Ece TEMURTAŞ 6B © ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları ŞIKOR VE ORANGUTAN KIZ Yağmur ormanının ağaçları arasında dar bir alanda yalnız yaşayan bir ormancı varmış. Adı Şıkor’muş. Şıkor’un neden yalnız yaşadığını kimse bilmezmiş. O güne kadar oradan nadiren geçen zengin gezginlere ve birkaç başka ormancıya rastlamış. Başka insan tanımayan bu ormancı insanlık değerlerinden yoksun sayılabilirmiş. Ağaç kesmek için dağların doruğuna kadar tırmanan Şıkor, çok güzel bir dağ orangutanına rastlamış. Dağ orangutanı göğsünü dövmeye başlamış ve çok çirkin bir kıza dönüşmüş. Şıkor hayatında ilk defa bir kız gördü için orangutan kızı çok güzel bulmuş. Onu kaçırarak kulübesine kapatmış ve göğsüne vurarak orangutana dönüşüp kaçmasını engellemek için ellerini baltasıyla kesmiş ve sandığa kilitlemiş. Yedi yıl geçmiş. Ormancı her günkü gibi dağlara ağaç kesmeye çıkmış ve orangutan kızı kulübesine kilitlemiş. Orangutan kız oradan geçmekte olan başka bir ormancıyı görmüş. Parmaklıklı pencereden ona bağırmış: “Beni kurtar buradan!” Oduncu iyi kalpli biriymiş, kapıyı baltayla kırarak kızı kurtarmış. Ancak kızın planı hemen kaçıp gitmek değilmiş. Oduncuyu sinir etmiş ve kafasına dal parçası atmış, kavgaya başlamışlar. Oduncu onun göğsüne iki yumruk atmış ve orangutan kız oduncunun önünde orangutana dönüşmüş. O sırada bayılan oduncuyu yatağına yatırıp ormanın derinliklerindeki bataklığın yanına, evine gitmiş. Oduncu ise kızı bir daha görememiş ama arada sırada orangutan kızın çocuklarını ağaçların üstünden onu izlediğini görüyormuş. Ama nedense hiçbir zaman gizlice izleyemiyormuş çünkü nedendir bilinmez ağaç hep devriliyormuş! Oduncu da orangutan kızın çocuklarına teşekkür edip kütüğü evine taşıyormuş. Emre AKÇA 6B 97 TÜCCAR VE BEYAZ DEVE Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, ben annemin beşiğini tıngır mıngır sallarken çok uzaklarda, gözlerden ırak bir çölde bir tüccar yaşarmış. Bu tüccar aylarını çöllerde yolculuk yaparak geçirirmiş. Günlerden bir gün tüccar çölde yolculuk ederken develerinin susadığını ve yavaşladığını fark etmiş. Tam o anda uzaklarda bir vaha görmüş. Vahaya yaklaştıkça kumların rengi daha canlı ve parlak olmuş. Tüccar develerine su içirdikten sonra en yakındaki çalıların arasına uzanıp uykuya dalmış. Tüccar uyandığında suya doğru yaklaşan beyaz bir deve görmüş. Devenin tüyleri çok temiz ve parlakmış. Tüccar deveye bakarken deve bir anda çok güzel bir kadına dönüşmüş. Kadının yanında, yerde beyaz bir deve tüyü varmış. Tüccar kadına bakakalmış. Kadın sudan biraz içip deve tüyünü eline almış ve bir anda beyaz bir deveye dönüşüp uzaklaşmış. Tüccar o vahada altı yaz boyunca devenin gelmesini beklemiş. Artık develeri çok zayıflamış. Tüccarın yemeği de bitmek üzereymiş. Tüccar umudunu tam kaybetmişken uzaktan gelen bir deve görmüş. Çok heyecanlanan tüccar hemen bir çalılığa saklanmış. Deve kadına dönüştüğünde tüccar hemen deve tüyünü yerden alıp develerinden birinin sırtındaki sandığa koyup sandığı ağacın dibine gömmüş. © ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları Tüccar, kıza yaklaşmış. Kız bir anda korkudan donakalmış. Tüccar, kıza “Korkma seni incitmem!” Kız bunu duyunca rahatlamış. Tüccar, kızı hemen bir örtüye sarıp uzaklardaki evine götürmüş. Pazardan ona ipek kumaştan giysiler almış. Uzun bir zaman sonra âşık olmuşlar fakat mutlu geçen günlerin içinde kıza ait saklı bir hüzün varmış. Günlerden bir gün kız tüccara tanıştıkları vahaya gitmeyi teklif etmiş. Tüccar da kızın üzülmemesi için kabul etmiş. Vahaya ulaştıklarında tüccarın uykusu gelmiş ve çalıların arasına uzanıp uykuya dalmış. Tüccar uyandığında ağacın dibindeki sandık açıkmış ve içindeki deve tüyü yerinde yokmuş… Ekin İNAN 6B KANGURU VE PRENS YUAN Çok uzak bir ülkede ılıman bir havanın olduğu dağların doruğunda bir prens yaşarmış. Ailesi yıllardır oğullarının düğün merasimini görmek istermiş ama prens kumral bir prenses hayal edermiş ve ülkelerindeki tüm prensesler sarışınmış. Prens kafasını dinlemek için bir çöle gitmiş. Ve çölde zıplayan üç kanguru görmüş. Kangurular üstlerinden derilerini çıkarınca dünya güzeli üç kıza dönüşmüş. Kızlar oyun oynarken prens en küçük kızın kanguru elbisesini almış ve kilitli bir sandığa koymuş. Kız kıyafetini bulamayınca ağlamaya başlamış. Prens palmiye ağacının arkasından çıkmış ve “Kıyafetin bende.” demiş. Kız ve prens evlendikten sonra altı bahar geçmiş. Prens kızın hep kardeşleriyle oynadığı çöle baktığını görmüş. Prens kıza kilitli sandığı vermiş. Kız “Bu ne bana yeni bir elbise mi aldın?” diye sormuş. Kız elbiseyi alır almaz giymiş ve kanguruya dönüşmüş. Prens kızı bir daha görememiş. Sıla AKKAYA 6B 98 YILAN VE KADIN Evvel zaman içinde kalbur saman içinde, bir kız,Arabistan’daki bir vahanın kenarında bir kulübede yaşarmış. Bu kız,ailenin en küçük kızıymış. Annesi ve babası hasta olduğundan babasının develerini her ay pazara götürür ve orada satmaya çalışırmış. Günlerden bir gün kız, yine develeri satmak için pazara giderken upuzun bir yılan derisi fark etmiş. Yılandan korktuğu için oraya gidememiş.Fakat kızın aklı o yılan derisindeymiş. Çünkü Arabistan’da yılan derisi çok kıtymetliymiş. O kadar kıymetliymiş ki bir zenginlik göstergesiymiş. Altı bahar geçmiş, kızın ablaları evlenmişler, evi bırakıp gitmişler. Yine her mevsim olduğu gibi deve satmaya giderken o yılan derisini görmüş. Eline kuru dal parçasını almış ve o deriyi takip etmeye başlamış. Yılan derisinin sonunu bulduğunda yakışıklı mı yakışlı bir erkek görmüş ve ona aşık olmuş. Yılan derisini aldığı gibi kaçmış. Ve bir kilitliği sandığa koymuş. Erkek, kızın izini rakip etmiş ve ona bir yılan derisi bulup bulmadığını sormuş. Kız, hayır, demiş. Kızla erkek evlenmişler. Yıllar sonra yılan derisinin sandıkta olduğunu öğrenen erkek, kaşla göz arasında deriyi sırtına geçirip yılana dönüşmüş ve kız, erkeği bir daha görememiş. Sıla YILMAZ 6B © ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları GENÇ ADAM VE TAVŞAN KIZ Avustralya’da yaşayan genç ve yakışıklı bir adam varmış. Yakışıklı olduğu kadar fakir olan adam koca bir ormanda yalnız yaşarmış. Ormandaki ağaçları keserek odun yapar, odunlarını da şehirde satarmış. Bir gün odun yapmak için ormanda dolaşırken bir tavşan görmüş ve o anda ağaçlara gizlenmiş. Koşan tavşan ilkbaharın ortasına doğru açan pembe beyaz çiçekli ağacın altında dolanırken hızlanmış ve bir anda sarı saçlı, beyaz elbiseli bir kıza dönüşmüş. Dönüştüğünde ise üstünden kulaklı bir elbise çıkarmış ve dolandıktan sonra tekrar giyerek ortadan kaybolmuş. Genç adam kıza öyle aşık olmuş ki aşkından her ay ormanda onu beklemiş. Bahar aylarının ortasına doğru adam kızı görmüş ve bıraktığı elbiseyi alarak kızı zorla tahta evine götürmüş. Kulaklı elbiseyi ise kilitli sandığa kilitlemiş. Anahtarı yastığın altına koyan adam aylar aylar sonra odun yapmak için ormana gitmiş. Kız evin her köşesini aramış ve anahtarı bulduğunda bir not yazarak evden kaçmış. Yakışıklı adam ise notu gördüğünde çok üzülmüş. Her ay onu beklemiş ama kız bir daha o ormana girmemiş. Sude TECER 6B 99 JACKET VE ATKUYRUĞU Batının en unutulmaz prensi Jacket, her zaman ki gibi dolaşıyordu. Ama bu sefer kayaların üzerinden garip sesler duydu. Önce at kişnemeleri Jacket’ın yaşadığı yerde at yok idi-, sonra biraz iniltiler ve son olarak insan sesleri. Seslerin ne olduğuna bakacaktı ama o zaman küçük olduğu için kayalara tırmanamadı. Yedi yıl sonra gene aynı yerde dolaşırken aynı sesleri duydu -bu sefer atın ne olduğunu biliyordu-.Bu sefer gidecekti ama nedense gitmedi, belki babası hastaydı. Yedi yıl sonra aynı yerde atı ile dolaşmaya çıkmıştı. Ama o aralar üzgündü çünkü ailesi çok hastalandığı için saraydan ayrılmak zorunda kalmıştı. Bu sefer aynı sesleri duyunca onu durduracak hiçbir şey olmadığı için kayalara tırmandı. Ateş çıtırtıları, gülüşmeler ve birkaç kara şey vardı. Kara şeylere bakınca onların atkuyruğu olduğunu gördü. En kısası ve en güzelini alıp evine götürdü. Evinde kuyruğu kilitli bir sandığa kilitleyip, anahtarı da deriden ipine geçirip boynuna astı. Ertesi sabah battaniyesi ile atkuyruklarının olduğu yere gidince çıplaklığını kolları ve uzun saçları ile örtmeye çalışan dünyalar güzeli bir kız gördü. Battaniyesini kıza sarıp evine götürdü. Birbirlerine âşık olup evlendiler. İki tane erkek çocukları oldu. Bir Noel Arife’si kiliseye gidecek iken karısı kendini kötü hissettiğini söyleyip Jacket’a kiliseye çocuklar ile gitmesini söyledi. O acele ile evden çıkar iken anahtarı yatağının başucunda unuttu. Çocukları ile evine döndüğünde anahtarı açık sandığın üzerinde buldular. Bazen insanlar bir atın tavşan sürülerini tuzaklara sürüklediğini görürler. Yaman ÇAĞLAR 6B © ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları YENG VE PANDA KÜRKÜ Asya’nın ortalarında Ji Sung Yeng adında bir çiftçi varmış. Pirinç yetiştiriyormuş. Ailesini bir kazada kaybetmiş. O yüzden yalnız yaşıyormuş. Yine bir gün pirinç toplamaya giderken bir panda kürküne rastlamış. Pandanın iyi para ettiğini bildiği için hemen kürkü alıp evine gitmiş. Ardından kürkü sandığa kilitlemiş, ne olur ne olmaz çalınmasın diye anahtarını cebine atmış. Ertesi sabah kürkü satmaya giderken çıplak durumda ve yardım bekleyen bir kadın görmüş. Kadına yardım etmek için onu evine götürmüş. Evinde kadına iyi bakmış, ona birçok yardımda bulunmuş. Zamanla Yeng ve kadın birbirlerine aşık olmuşlar ve bu aşk evliliğe kadar gitmiş. Sonra da evlenmişler, iki çocukları olmuş. Yeng’in pirinçleri tekrar büyümüş. Onları toplamaya gitmeden önce kadına kimse çalmasın diye kilitli sandığın anahtarını emanet etmiş. Fakat pirinçlerle beraber eve döndüğü zaman sandıktaki kürkün yerinde olmadığını görmüş ve kadının kaybolduğunu görmüş. Aldatıldığını anlayınca o kadını bir daha görmemiş. Efehan EFE 6B 100 YALNIZ SAMURAY Yalnız samuray bir gün bütün işlerini bırakıp bir mağaraya gitmiş. Orada bir birinden güzel iki balık görmüş. Yalnız samuray iki balıktan birinin bir parlamayla başladığını, insana dönüştüğünü görmüş. Samuray hayatında böyle güzel birini görmemiş. Samuraylar normalde hep biriyle olmak zorundadır, biri ile olamayan samuraylara yalnız samuray denir. Yalnız samurayın normal bir samuray olması için biri ile evlenmesi gerek, işte bu kızla evlenebilir. Kız birden çocuğu görmüş. Adama çok yakışıklı olduğunu söylemiş. Ve samuray hiç vakit kayıp etmeden evlenmiş. Artık saygınlık kazanmış biriymiş. Herkes onu çok seviyormuş. Samuray saygınlığını ve hayatının aşkını kaybetmemek için o ışık parçasını saklamış. Bir akşam ayın güzel ışığı sönmüş ve sakladığı ışık parçasını çıkarmaya karar vermiş. Aynı zamanda geçen beş yılda yaşam enerjisinin azaldığını görmüş. Işığı çıkardığı an balık bir ışık olmuş. Ve samuraya şöyle demiş “Ben yaşamı sağlayan iki balıktan biriyim, seninle birlikte olmak isterdim ama insanların, doğanın ve hayvanların yaşamasından ben sorumluyum.“ demiş. Adam yine beş yıl sonra o mağaraya gitmiş orda kilitli bir sandık varmış. İçini açmış ve ışık yayılmış etrafa. Adam o balığın tekrar insan olduğunu görmüş. Ona “seni çok seviyorum ama sen bilmeden bütün yaşam enerjisini harcadın ama yine de seni çok seveceğim.“ demiş. Adam oradan gitmiş artık bir saygınlığı yokmuş. Artık yeniden Yalnız Samuray olmuş. Birbirlerini bir daha hiç görmemişler. Yaşar YAĞMUR 6B YILAN DERİSİ ELBİSE Sımsıcak bir günde Kiril çölde gezinmeye başlamış. Kiril evlenmek için bir kız bulamıyormuş. Bu durum onu çok mutsuz ediyormuş. Gözünden bir iki damla yaş süzülmüş. Göz yaşları yüzünden usulca yere düşmüş. O anda kumdan bir yılan başını çıkarmış. Bu yılan hayatında gördüğü en güzel yılanmış. Simsiyah parlak derisinin içinde altın sarısı pullar varmış. Gözlerinin derin laciverti içinde kaybolmuş. Birden yılan olduğu yerden hızlıca çıkmış ve bir kayanın arkasına girmiş. Kiril merak edip kayanın arkasına bakmış. Orada üzerini giyinmeye çalışan bir genç kız varmış. Kız güzelliği ile ölü çiçekleri bile hayata döndürebilirmiş. Kiril kıza sırılsıklam aşık olmuş. Kız da Kiril’ i görmüş. O da ona aşık olmuş. Kiril evlenmek istemiş. Fakat kız evlenmek istemiyormuş. Kiril onu evlenmeye zorlamış. Kız evlenmek değil çöllerde özgürce dolaşmak istiyormuş. Kız Kiril’i kıramamış ve onunla evlenmiş. Kız Kiril’e peri olduğunu ve ne zaman yılan derisi elbisesini giyse sihirli bir dönüşüm geçirip yılana dönüşebildiğini söylemiş.Bunun üzerine Kiril yılan derisi elbiseyi kilitli bir sandığa kilitlemiş. Aradan on dört sonbahar geçmiş. Kız çok mutsuzmuş. Bir gün Kiril evden çıktığında kilitli sandığın yerini bulmuş ve kilidi kırmış. Yılan derisi elbisesini üzerine giymiş ve hemen oradan kaçmış. Bir daha asla geri dönmeyeceğine yemin etmiş. Kiril onu her yerde aramış fakat hiçbir yerde bulamamış en sonunda üzüntüden hasta olup ölmüş. Yaren ÇELİK 6B © ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları 101 SINAV GÜNÜM’ÜN ŞİİR DİLİNDE SÖYLENİŞİDİR Sabah uyanınca Hemen aklıma gelir. Bir yıldırım misali, Üzerime kara bulutlar üşüşür. Okula gitmek istemem o gün, Açılmak istemeyen Bir küs çiçeği gibi olurum. ÖĞRETMENİM SENİ SEVİYORUM’UN ŞİİR DİLİNDE SÖYLENİŞİDİR Gidince eve, Gelir hemen akla. Unutturmaz kendini. Bir parça kağıtla, Gelir gözlerimizin önüne, Dillerimizin dibine. Tekrar ederiz sözlerini, Yazarız cümlelerini. Kaç tane ağaç bitti! Ama unutma ki, Seviyoruz biz seni! Gökyüzüne kaçmak isterim, Bir kuş gibi… En berbat gündür benim için, Dışarıya çıktığında yağmur yağan Gün gibi… Kuşlar gibi cıvıldarsın, Ortalığa neşe saçarsın, Kıskanır balıklar su gibi tenini… Saçlarından dökülen Salkım salkım üzümleri, Harf harf toplarız biz. Unutma ki, Seviyoruz biz seni! Alara ALPAR 7A Kağıt önüme geldiğinde, Bir balıkçının oltasına yakalanırım. Beni yukarıya doğru çeker. Birden o oltadan kurtulurum, Rahatlık çöker üstüme. Yağmur, fırtına biter Yerini gökkuşağı alır… Aksel KONAR 7A © ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları 102 BASKETBOL OYNARIM’IN ŞİİR DİLİNDE SÖYLENİŞİDİR Topu her elime alışımda, Top saatli bomba oluyor. Şut çekip atamadığımda, Yüreğim sızlıyor. ÖLÜYORUM’ UN ŞİİR DİLİNDE SÖYLENİŞİDİR Ah, dursun şu zaman, Bir avuç kum gibi akan elimden, Bakayım çiçeklere biraz daha, Çocuklara, böceklere, kuşlara, Dizlerimin bağı gitgide gevşemeden Kelime bulamıyorum anlatacak, Bir ışık görüyorum güneşe benzeyen, Karar veremiyorum, Yoksa bu karar, Beni benden alacak. Siyah melek gelmeden, Öpeyim şu kara toprağı, İçine gömülüp Ona karışmak zorunda kalmadan. Hissediyorum, Başımda binlerce insan, Gözyaşları kirpiklerinde belirmiş Irmaklar gibi çağlayan, Dudakları asılmış, Solgun benizli bir sürü koca çınar. Uçurtmam nerede? Hani çemberim? Daha dün çocuktum, Bugün neden öleyim? Aysu ÇAM 7A Ellerim yanıyor Sanki ateşe dokunmuşum, Olmuyor, top elimden kaçıyor. Korktuğumda topu kaybetmekten, Daha da güçleniyorum. Düşünüyorum topu, Yapraklardan oluşan bir top gibi Düşünüyorum potayı ağaç gibi Adamları düşünüyorum fidan gibi Bana daha kolay geliyor. Ali Burak ÖZCAN 7A KALBİM KAPANIYOR’UN ŞİİR DİLİNDE SÖYLENİŞİDİR Gözlerimi açıyorum, Yalnızım, Yabani otların arasında Açmış bir papatya gibi… Güneşsiz kalmış bir ayçiçeğim; Yalnız, aşık ve hüzünlü… Bilmiyorum susuz kalmış bir laleyim. Solmuş yapraklarım, Dökülmüş tohumlarım… Bilmiyorum, Belki ısırgan otuyum, Hak etmiyorum sevilmeyi… Atahan SİNEKOĞLU 7A © ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları 103 OKULLAR KAPANIYOR’UN ŞİİR DİLİNDE SÖYLENİŞİDİR Okullar kapanıyor, dersler bitiyor. Çiçekler, böcekler aynı birer çoçuk gibi seviniyor. Çocukların gözleri öğle saatinde çıkan güneş gibi parlıyor. Kuşcuklar aynı sınavdan yüz almışçasına ötüyor. Çünkü bir dönem boyu yorulmuş çocuklar geliyor. Erkekler karne hediyesi olan kramponları giyiyor, Başlıyor kızgın güneşte oynamaya Kızlar giyiyor babetleri, Başlıyor hoplamaya, zıplamaya, asfaltı ağlatmaya Ne güzel şey okulların kapanması! Batuhan OĞUZ 7A SENİ SEVİYORUM YATAĞIM’IN ŞİİR DİLİNDE SÖYLENİŞİDİR Sabah kalkamıyorum, Birden alarm çalıyor. Yataktan kalkıyorum fırtına bulutları tepeme üşüşüyor. Annem ben daha kalkar kalkmaz, ‘’Masanı topla geç kalacaksın’’diyor. Annem sanki bir mağaranın içinde Bana ta oradan bağırıyor. Hemen yemeğimi yiyor evden çıkıyorum, Bir yağmur gibi hızlı koşuyorum. Servisi kaçırmamak için Adımları atarken, Çiçekler uyarıyor beni gitme diye… Yapamam diyor biniyorum servise. Mustafa Gökhan ARSLAN 7A © ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları 104 OTOBÜS BEKLİYORUM’UN ŞİİR DİLİNDE SÖYLENİŞİDİR Soğuk bir sonbahar günü, Yapraklar yerleri sarıya boyamış. Ağaçlar yokluk içinde, Gözlerim yollarda, Otobüs bekliyorum. FİLM İZLİYORUM’UN ŞİİR DİLİNDE SÖYLENİŞİDİR Başka bir dünyaya düşüyorum, Olaylar gerçek gibi geliyor. Bazen çok korkuyorum, Onların mutluluğuyla Mutlu oluyorum sonra. Birden bir karakter oluyorum bazen. Bazen aşık oluyorum onlarla… Bazen bir öğretmen oluyorlar bana, Onların hatalarıyla ders alıyorum. Sevmeyi, sevilmeyi öğretiyorlar bana. Bazen lolipop oluyor tatları, Bazen lolipoplar gözlerimden düşüyor. Bir nehir gibi şırıl şırıl akıyor zaman, Film izlerken… Duru OKUYAZ 7A Yetişmem gereken bir iş, Söylemem gereken sözler, Düşünmem gereken görevler, Alacağım tonla emir var. Otobüs bekliyorum. Soğuk ama güzel hava, Rüzgar dolaşıyor saçlarımın arasında, Yeni yağmur yağmış ıslak yollarda, Issız, sessiz… Otobüs bekliyorum. Dila Yasmin YILMAZ 7A GÖKYÜZÜNÜ İZLİYORUM ’UN ŞİİR DİLİNDE SÖYLENİŞİDİR Gökyüzünü izliyorum… Okyanus misali maviliği, Kuş gibi hissedişimi, Başka hiçbir yerde bulamıyorum. Ben de bir kuş oluyorum adeta, Pamuktan bulutlar sayesinde Korkmuyorum. Denizköpüğü gibiler, Çokturlar görürsün, Dokunsan hissedemezsin. Gökyüzünde mavinin en özgür tonu vardır. Korkmazsın yüksekten Bulutlar sayesinde… Silsinler beni yerden, Çizsinler beni gökyüzüne… Elif BÜYÜKBAŞ 7A SINAVA GİRİYORUM’UN ŞİİR DİLİNDE SÖYLENİŞİDİR Heyecan basmıştı, Sınav giriyorum diye. Kaygılanmıştım, Düşük alacağım diye. Mutsuzdum, Düşük alınca annem kızar, Ceza verir diye. Kalbim pır pır atıyordu. Ta ki sınav kağıdının Geldiği ana dek… Dilay YALÇIN 7A © ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları 105 SINAVA GİRİYORUM’UN ŞİİR DİLİNDE SÖYLENİŞİDİR Sınavı görünce içimde akar şiddetli bir şelale. Kalemi elime alınca sanki karnımda yemyeşil ağaçlar. Yazmaya başlayınca ağaçlar kırmızı güllere döner, Aklıma birden düşük alacağım gelir. O zaman akan nehirleri arkama alarak yazarım, Aynı aç bir aslan gibi davranırım. İçimde dalgalanır denizler. Sınav bitince bir kedi yavrusu gibi masum kalırım, İçimdeki deniz olur birden ölü deniz. Sınavımı teslim ederken içimde sevinç çiçekleri doğar. Usulca çıkarım sınıftan aynı bir kaplumbağa gibi. İbrahim Efe KAYA 7A OKULA GİDİYORUM’UN ŞİİR DİLİNDE SÖYLENİŞİDİR Güneş ve bulutlar sever çocukları, Okul servisi evin kapısına gelince Kar yağsın da okullar, yollar kapansın diye Tüm gücüyle uğraşır bulutlar Güneş de saklanır bulutların ardına. Elektrikler kesilsin diye Bulutlar yıldırımı gönderir yeryüzüne, Yağmuru başlatırlar. Şimşeklere emir verirler güm güm gürlesinler diye. Okul bitince Güneş saklandığı yerden çıkar, Gösterir ışınlarını Çocuklar ödevleri bırakıp Dışarıda doya doya oynasınlar diye. Yağmur BEYAZTAŞ 7A © ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları 106 ÖZLEDİM’İN ŞİİR DİLİYLE SÖYLENİŞİDİR Aklıma her geldiğinde, Düşerdi iki damla gözlerimden. Çöllerin yağmuru özlediği gibi, Özlerdim ben de seni. UÇURTMA UÇURMAYI SEVERİM’İN ŞİİR DİLİNDE SÖYLENİŞİDİR Uçurtma uçurunca aklıma gelir polenler, Onlar da uçurtma gibi ne güzel, Uçurtma uçurunca ben, Papatyalar, laleler açar, Gökyüzü en mavi şekline bürünür, Uçurtmam ise onu tamamlayan bir buluttur gökyüzünde, Üzerinde rengarenk çiçekler açan bir bulut… Eren ATAKAN 7A Aklıma her geldiğinde, Bir yıldız gibi ışıldardı gözlerim. Güller açardı yüzümde, Sen yanımdayken olduğu gibi… Birden yağmur basması gibi, Çıktın aniden hayatımdan. “Mutlu ol” derdin hep, Hangi kalp yarısı olmadan mutludur ki? Eliz ŞAHİN 7A OKULDA ÖĞRETMENİM’İN ŞİİR DİLİNDE SÖYLENİŞİDİR Ben yürürken karanlıkta, Sen güneş gibi doğdun önümde. Ağaçlar çiçek açar ya kuşların gelmesiyle, Bakır tarlalar yeşillendi seninle. Dağıldı tüm bulutlar, Gökkuşağı geçiyor başımızın üzerinden, Bin bir renge boyuyor zihinlerimizi. Sınıfa her gelişinde, Biraz daha güzelleşiyor yolum, Bahar oluyor, Bayram yerine dönüyor okul. Ahmet Ozan DÖM 7A BAHAR GELİYOR’UN ŞİİR DİLİNDE SÖYLENİŞİDİR Çiçekler küsmüşken kar taneciklerine, Ağaçlar konuşmaz olmuşken rüzgarla, Bahçeleri süsleyen o mis koku, Unutturdu bütün kötü anıları, Çocukların neşeli çığlıkları, Kıskandırırken tüm kuşları, Karıncalara basmamaya çalışan çocuk, İçine çekti mis gibi havayı, Var mıydı yaşamaktan daha kutsalı… Melisa ÜNAL 7A © ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları 107 PARKA GİDİYORUZ’UN ŞİİR DİLİYLE SÖYLENİŞİDİR Annem ne zaman ‘’Parka gidiyoruz.’’ dese İçimdeki böcekler, Kuşlar mutlulukla uçmaya, Ağaçlar, sarmaşıklar Sevinçle hışırdamaya, Dereler, nehirler Heyecanla akmaya başlar. ABLALIK DUYGUSU’NUN ŞİİR DİLİNDE SÖYLENİŞİDİR Senin o gülüşünü, heyecanını, Uyandığın zaman ağlayışını, Yaşam mücadeleni, Bana abla deyişini, Bebek gibi çiçek kokuları kokmanı… Gözlerimi alır o yaşama sevincin, Seni kimseyle paylaşamam, Ablalık duygusudur bu da sanırım, Doğadaki güzellikler bile Senle bir tutulmaz, Sen benim her şeyimsin. Badesu ÖZEL 7B Salıncakta sallanırken, İlk defa güneş görmüş bir çiçek gibi, Hızlıca çarpmaya başlar kalbim. Saatler geçer parkta. Vakit dolunca, Üstümde bir karabulut belirir, Kalbim küt küt atar, Ama bu defa üzüntüden. Böcekler, kuşlar Endişeyle kıvrılıverirler yuvalarına, Ağaçlar, sarmaşıklar Sakince durur üzüntüden, Derelerin, nehirlerin sesi çıkmaz, Bir çiçek gibi solar heyecanları… Aysu LÜLECİOĞLU 7B © ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları 108 BİR ÇOCUĞUN HAYATININ ŞİİR DİLİNDE SÖYLENİŞİDİR Benim çalar saatim uyandırır beni her sabah, Oyun oyarmışım gibi mutlu bir güne kalkarım yeniden. Okulla gittiğim zaman sınava az mı çalıştım düşüncesi… Koridorda bulurum kendimi, Korkunç bir koridorda, Bekle beni kitap görünümlü kapı. Kapıyı bulup açtığım zaman sınav benim için başlamıştır, Sınavdan çıktığım zaman içimdeki rahatlık… Kelebekler kaldırıyor beni sanki Bir pamuk gibi yumuşak ve rahatım, Akşamsa ikinci sınav telaşı, Bir döngü gibi ama kimin umurunda, Çocuk olduktan sonra … Batuhan Arda KİBRİT 7B ANNEMİN KOKUSUNUN VE SESİNİN ŞİİR DİLİYLE SÖYLENİŞİDİR Annemin kokusu bir başkadır. Sanki Mersin’in tüm narenciye kokuları üstünde annemin. Senin kokun o tüm parfümleri bastırır benim canım anneciğim . Çünkü bütün anneler gül gibidir. Annemin sesi orkestradaki keman gibidir. Dinleyen kapılır annemin sesine ve aşık olur. Her zaman bülbül gibi şakı ,benim canım anneciğim . Kemal Gürkan ARSLAN 7B ZAMAN GEÇİYOR’UN ŞİİR DİLİYLE SÖYLENİŞİDİR Kırlar sallanmış yine. Çiçekler açmış sonra. Bir bakmışsın mis kokulu çiçek, Tatlı mı tatlı bir portakal olmuş! Tekrar bakmışsın çiçeğe, Bu sefer yok, kalmamış! Üstüne beyaz bir çarşaf örtmüşler. Sanki ölmüş, bitmiş. Ama sonra yine esmiş kırlar, Ve yine açmış çiçekler. Tekrar etmiş bütün bunlar. Durmadan, yorulmadan… Cemre ONBAŞLI 7B © ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları 109 OKULA GİTMEK İSTEMİYORUM’UN ŞİİR DİLİNDEKİ SÖYLENİŞİDİR Sabah uyandığımda burnum kızarır, Seni gördüğümde utandığım gibi. Sabah akşam ağlar burnum, Sen benden ayrıldığın gün ki gibi. Okula gidemem, Dışarıya çıkamadığım gibi. Anneme ağlarım, Ayın denize yaptığı gibi. Dalya BALCI 7B KEŞKE YAZ GELSE’NİN ŞİİR DİLİYLE SÖYLENİŞİDİR Keşke hemen yaz gelse, Çiçekler açılıverse, Deniz yeniden gülümsese, “Yaz geldi” diye. Çiçekler bekliyor, Yeniden açılmayı, Güneş hazırlanıyor, Yaz geri geliyor. Okullar kapansa, Artık tatil olsa, Artık soğuk değil de, Sıcak kapımızı çalsa. İLKBAHAR’IN ŞİİR DİLİNDE SÖYLENİŞİDİR Aşk mevsiminin kokusu gelir, Buram buram bahar kokar. Kırlar, bahçeler, bayırlar… Kelebekler açar kollarını. Ömrü azdır belki ama Kat ettiği yollar çok. Bir çiçek sabahı, Tavşanlar zıplar uzaklardan. Sevinç çığlıkları duyulur, Karşı köydeki âlemin. Başlar yeniden doğuş buralarda. Eylül BEZCİOĞLU 7B Uyanırım rüyadan, Bakarım hala kış, Gözlerimde şimşek çakar, Bilirim ki okul kapanmamış. Telefonumun alarmı, Rüyalarımın düşmanı, Kalkarım yataktan uykulu, “Bu kışa veda olmalı.” Çok az kaldı bekliyorum, İçimde gökkuşakları, Bekliyorum, okulun kapanmasını, İçimde yaz rüyaları. İsmet Efe GÜL 7B © ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları 110 ÖDEV YAPIYORUM’UN ŞİİR DİLİNDE SÖYLENİŞİDİR Gün boyu koştuktan sonra beynim, Kitaplarda, sıralarda, Gidecektir serin kırlara. Yatıp otların arasına, İzleyecektir göğü, Bembeyaz bulutları. Geldiğinde sonunda yuvasına, Açar bakar günün özetine. Gördüğünde ödevi, Kararır birden bulutlar, Sağanaklar yağar. Otlar vurur ona, Şiddetli rüzgarlarla. İdil YAZICI 7B YAZ MEVSİMİNİN GELİŞİ’NİN ŞİİR DİLİNDE SÖYLENİŞİDİR Sona erince bu zorluklar, Artık çalmayınca çalar saat, Güneş parka çağırır hepimizi. Kuşlar şarkı söyler başımızda, Biz dans ederiz tüm gün. Bahar çiçekleri gibi kokan bavuluma, Sığdırırım tüm mutluluğumu. Deniz yanına çağırır beni, Kumlar sarılır tüm vücuduma. Akrabalarımın sıcak öpücükleri, Geceleri şarkı sesleri, Karıncalar bile oyun oynar, Çalışmazlar tüm gün. Yeni bir mevsime giriyoruz, Güneşin altında kızarıyoruz. Al renkli yanaklarımıza, Güneş kremi dolduruyoruz. Kara bulutlar yok artık, Sıkılıp gittiler buralardan, Artık hayvanlar şarkı söyler, Biz dans ederiz tüm gün! Karin TULUK 7B © ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları 111 BAKKALA GİDİYORUM’ UN ŞİİR DİLİYLE SÖYLENİŞİDİR O rengârenk merdivenlerden iner, Koşarım ırmak sesleriyle dolu sokağa. Kaldırımlar mis gibi kokar, Sanki saraydayım, bu ne güzellik? Daha yeni boyadılar sanki, O güzel iki katlı evleri. Sokakta biraz ilerlerim, Hemen çıkar karşıma o mis kokulu, Çiçekleri olan bakkal. Bütün çocuklar oradadır, O rengârenk jelibonları Götürürler mideye, Herkesin canı çeker o rengârenk bakkalı. Mert Şahin 7B ÖLÜMÜN ŞİİR DİLİYLE SÖYLENİŞİDİR Güneş bile soğuk, O dalda “Sen varsındır sen!” Dallar takıldı vücuduma, Kırılmıyor o dallar ama… Saçlarımda ateş, Nasıl gittin “sen” Seni düşündüğümde, Konuşur o dallar. Sarar beni onlar. Bir kapıya kitler beni, Anahtarı “konuşamayan” kapı… Ne zaman konuşacaksın? Ne zaman? Ne zaman O karanlık odadan kurtulacağım? Ne zaman O kırılmış dallar tekrar çiçek açacak? Ne zaman ötecek o dallardaki kuşlar? Tek cevabı “sensin” sen!.. Mert OKUYAZ 7B © ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları 112 AĞLAMAYI SEVİYORUM’UN ŞİİR DİLİNDE SÖYLENİŞİDİR Bulutlar, nasıl dayanamayıp ağlarsa, Bende artık dayanamıyorum. Ağaçlar, güz mevsiminde tutamıyorlarsa yapraklarını, Bende tutamıyorum ki gözyaşlarımı. Bir baktım süzülüyorlar yanaklarımdan. Kopar bir fırtına yağmur, rüzgâr ve acı Hepsi karışmış birbirine, her şey girmiş birbirine. Dayanamam o zamanlar, bırakırım kendimi. Ama seviyorum ağlamayı, Bir kuş nasıl özgürce uçabiliyorsa, Çiçekler ilkbaharda açıp nasıl büyülüyorsa, Sakin bir yerde oturup denizi izlerken nasıl rahatlıyorsa insan, Masmavi gökyüzü büyülüyorsa insanı, Ağlamakta benim için özgürce uçan bir kuşa benzer. Nasıl çiçekler açarken kimseye hesap vermiyorsa, Denizi izlerken nasıl karışılmıyorsa sana, İşte bende ağlarken kimseye hesap vermiyorum, Kimse de karışamıyor bana. Ağlamayı seviyorum, seviyorum çünkü , Her zaman her şeyi içine atıp güçlü olmaya çalışmak, Zor oluyor bazen ve ağlarken. O küçük masum kız geliyor aklıma, Sarılmak istediğim o küçük kız… Nisa YÜCEL 7B © ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları 113 DOKUZ AYLIK KORKU TEOG dokuz aylık korku.Sıcak bir eylül sabahı uyandığımız andan nisanın sonuna kadar gün saymamızı sağlayan şey.Dokuz ay boyunca uzun okul koridorlarıyla karanlık dershane sınıflarının arasında mekik dokutan,yüzlerce test, binlerce soru çözdüren bela.Şu yazıyı yazarken hiç TEOG’a girmiş gibi hissetmiyorum.Boş durmayı ne kadar da özlemişim!Bu “Ne kadar saçma!” diyerek çözdüğüm testleri hiç sevmediğimin kanıtıdır. Aytaç İLBEYİ 8A GÖKKUŞAĞI SAKLI RESSAMLAR Resim çizmek, bazı insanlar için sadece bir hobiden fazlası olabilir. Resim, yaratıcı ve özgün düşüncelerimizi bembeyaz kâğıda aktarma amaçlı çizilebildiği gibi sadece eğlence amaçlı da çizilebilir, bir mesaj vermesi gerekmez. Bazı insanların sorunlarından uzaklaşma yolu resim çizmek, konuşmadan düşüncelerini kâğıda geçirmektir. Böyle insanlar için resim, özgürlüğü ifade eder. Böyle insanların yanında, herkes resmi ve sanatı sevmek zorunda değildir. Bazı insanlar için resim bir zorunluluk olabilir, bu insanlar kendilerinden ısrarla istenmediği sürece resim çizmekten keyif almazlar. Resme ve sanata ilgi duyanlar dünyaya farklı bir açıdan bakar, dünyayı daha ayrıntılı gözlemlerler. Bu insanlar etraflarındaki küçük değişimleri hemen fark eder, en küçük şeyden bile mutluluk duyabilirler. Bir insanın yerinde sabit durması bir ressam için bir ilham kaynağı olabilir. Boş, siyah-beyaz bir odada farklı bir renk bulabilen insanlar, sanatla yakından ilgilenen insanlardır. Selin ÇOLAK 8A DENİZ Uçsuz bucaksız bir ufuk çizgisi, Mehtapla bir bütün gibidir. Sanki Leyla ile Mecnun buluşmuş, Masmavi renkleriyle insanları büyüler. Göktuğ UÇAK 8A © ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları 114 İLHAM PERİSİ Merhabalar. Ben İlham Perisi. Antik Yunanlıların deyimiyle “Müz”. Sanatçıların ve düşünürlerin dilinden hiç düşmem. “İlham Perim kaçtı, İlham Perim çalışmıyor…” Biraz şımarık olduğumu itiraf etmem gerek. İstediğim zaman çalışırım, istediğim zaman yan gelip yatarım. Zaman kavramım yoktur benim. Bir sanatçıyı uykusundan uyandırıp çalıştırmaya hiç çekinmem. Ya da bir düşünürün “Eureka! Eureka!” diye bağırarak hamamdan fırlamasına neden olabilirim. Kim olduğunuz, nerede ya da hangi zamanda yaşadığınız fark etmez. Ben her zaman var olacağım ve her dönemin sanatçı ve düşünürleriyle yaşayacağım. DOĞA GÜL 8A O ANLAR Hayatın durduğu anlar vardır, zamanın kıvrıldığı ve bir sonraki sabaha uyandığında bambaşka yollarda bulduran seni. O anlar ölmek gibidir ve doğmak gibi, yeniden. Tam da o anlar büyütür seni, ellerin kolların büyümeden için büyür ve sığamazsın bedenine. Dünyanın tepesinden düşmek gibidir, kafana balyoz yemek gibi. Büyümek zorundasındır o anlarda, zaten istemesen de büyütür seni o anlar. Aldığın yaşları doğum günü pastaları belirlemez, anlarsın. Hayatındaki virgüllerin arasındaki o noktalar sana tertemiz yollar sunar, ayak izlerini ilk senin oluşturacağın yollar, senin yolların. Ben, mezuniyet töreni provasında ilk balyozu yedim kafama, ilk kez noktamı koydum hayat defterime. Başımı iki yana çevirdiğimde ömrümü gördüm, bugüne kadar aldığım her bir nefesi. Ben büyüdüm bugün, üflediğim pastaların beni büyütemediği kadar büyüdüm. Ben bugün bu okuldan ruhen de mezun oldum. Geri kalan hayatımın ilk günü bugün bana geldi ve ben ağız dolu bir “Hoş geldin” diyorum, “Hoş geldin, ben de seni bekliyordum…”. Mihriban Sude TOROS 8A KARANLIĞA KARŞI BİR KALKAN Sudan çıkarılan bir balığın ölüme gitmemek için, kurtulmak için son çırpınışlarıdır umut. Bazen sonunun kötü biteceğini tahmin eden birinin kocaman duvarlarının arkasındadır. Ufacık bir ışıktır ulaşılmayı beklenen. Pes etmek en büyük düşmandır. Pes ederseniz elinizin tersiyle çevirmiş olursunuz başarıyı, sonuca varmayı. Sonuca ulaşan yolda karşılanan engellerde umudun sesine odaklanın ve onun gücüyle engelleri aşıp yolunuza devam edin. O sese verdiğiniz güç başarı olarak size geri dönecektir. Tutku YILDRIM 8A © ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları 115 KARINCA Hayvanlardan en küçüğüdür, Ama en çalışkanıdır, Dağ,bayır,kırları birlikte gezerler, Kışları ortalıklarda hiç bulunmazlar. Okan ALTIN 8A SESSİZ SİNEMA Sabah sularıydı galiba. Ufukta geriye doğru giden uçak ve ardında bıraktığı minik bir siyahlık. Minik siyahlık yeryüzüne kavuşmak istiyor gibi. Gittikçe büyüyor, büyüdükçe korkutuyor. Öğretmenimiz bizi okuldan çıkaramaya çalışıyor. Ardından büyük bir ses ile dev bir dalga şeklinde ilerleyen duman. Herkes bağırmak istiyor ama onun yerine sadece bir çınlama. Galiba sessiz sinema oynuyoruz… Desmin ALPASLAN 8A ARADAKİ FARK Rengimiz belki farklıdır, Belki dış görünüşümüz. Belki düşüncelerimiz farklıdır, Belki kültürümüz. Fakat bunlar sorun değildir, Bizi bizden ayıranlar, Aramızdaki çatışmaları başlatanlar, Bizim kişiliğimizdir. İnsanlar bundan etkilenir. Düşüncelerimiz kişiliğimize yenilir. Benlik, mülkün temelidir. Umut Sidar POLAT 8A SİYAH Renklerinden dolayı yargılamayın, Ummadığınız anda başkan oluverir. Ona muhtaç olursunuz. Her beyazın içinde bir siyah, Her siyahın içinde bir beyaz vardır. Ying Yang misali. Selim Han AKMAN 8A BEYAZ ESARET Karanlık, çok karanlık, Diplere iniyor, kirletiyor beyazı, Yiyip bitiriyor içten içe beyazı, Ve donuyor Bir filizleniyor, Açıyor, coşuyor, Bitiriyor bu karanlığı, Isınıyor , çözüyor esareti. Mustafa Kağan KILIÇ 8A © ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları 116 PATİK Patikler hayatımızı kolaylaştıran önemli araçlardan biridir. Hem ayaklarımızı ısıtırlar hem de duygusal bağlar kurarlar. Çünkü patikler genellikle satılmazlar ve aile büyükleri patik örerler. Bu da bizim ailemizle bağlarımızı kuvvetlendirir. Her zaman kışları yanımızda olan patiklerimiz günlük hayatımızda fark edilmese de manevi açıdan değerlidirler. Ayrıca güzel desenlere de sahiptirler. Bu da gönlünüzün açılmasını sağlar. Ahmet Celal GÜNDOĞDU 8A ÖYLE BİR GECEDE Dolunay ya da herhangi ay, denize vurduğunda ne de güzel olur!Denizin durduğu halleridir, üzerindeki ışıkları oynatmamak için, düzeni bozulmasın diye dünyanın, deniz uykuya dalmıştır.Ama sen başucunda denizin, ona bakarken onun ayık olduğuna olan inancın mutlaktır.Çünkü uykuyu ölüm zannetmektesindir.Bir de bu gecelerde, yani eğer mükemmel, pürüzsüzse gece, göklerden ben varım diyen yıldızlar vardır aslında yok olduklarını kendileri bile bilmemektedirler belki?Ölüdürler, ölü olduklarını bilmeyiz.Boynun kırılırcasına başını diktiğin gökyüzünün yuvarlak olduğunu anlarsın.Dünya yuvarlak diye ve senin bağdaş kurduğun bu asırdan çok ötede birini astıklarını hatırlarsın.Galileo’yu asmışlardı öyle dediğinde, için burkulur birden, senin gibi bağdaş kurup boynunun kırılacağını umursamadan dilek tuttuğu için. Öykü Sanem ATASOY 8A Güneş ve Ay Güneş insanın yüzüdür, Ay insanın aynası. Geceleri insan ayda kendini görür, Sabahları ise bir başkasını, Çünkü insanlar geceleri, Maskelerini takmayı unuturlar. Bu yüzden kimse güneşe bakamaz, Herkes ay’a bakarken huzur bulur. Boran ALTUNTOP 8A TOPRAK EL Topların sesleri yararken gökleri, Dünya tanıdı bu muhteşem eri, Toprağın altına uzandı eli, Kurtardı binlerce eri. Can VARLI 8A © ODTÜ G.V. Özel Mersin Okulları 117