Polonya-Türkiye diplomatik ilişkilerinin 600. yıldönümü projesi

Transkript

Polonya-Türkiye diplomatik ilişkilerinin 600. yıldönümü projesi
Polonya-Türkiye
diplomatik
ilişkilerinin
600. yıldönümü
Final Rapor
Polonya-Türkiye
diplomatik
ilişkilerinin
600. yıldönümü
Final Rapor
2014
4
5
İstanbul Modern’deki
Komşular - Türkiye ve
Çevresinden Güncel
Anlatılar sergisi
6
7
İçerik
• Kültür ve Milli Miras Bakanı
Małgorzata Omilanowska’nın önsözü s. 12
• Adam Mickiewicz Enstitüsü müdürü
Paweł Potoroczyn’ın önsözü s. 14
Projenin baş hedefleri
• Projenin kısa tanıtımı
– projenin misyonu s. 18
• Türkiye projesinin müdürü Olga Wysocka
üç resimde projeyi anlatıyor s. 24
Kültürel program
FILM
Önsöz Muge Tufenk
• 33. Uluslararası İstanbul Film Festivali s. 36
• Kieślowski Hakkında Her Şey
– film retrospektifi s. 38
• Pera Müzesi’nde Polonya
filmlerinin retrospektifi s. 42
• Documentarist Festivali s. 44
Klasik müzik
Serhan Bali’nin önsözü
• 42. İstanbul Müzik Festivali s. 52
• Polonya’dan Ses Manzaraları s. 56
• 28. İzmir Uluslararası Festivali s. 58
• Maestro Tadeusz Strugała’nın şefliğinde
İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası s. 60
• Boğaziçi Üniversitesi’nde
Mateusz Borowiak s. 62
• Lutosławski Piano Duo s. 64
8
Çağdaş müzik ve caz
Hakan Dedeoğlu’nun önsözü
• Pera Müzesi’nde konser serisi s. 72
• 21. İzmir Avrupa Caz Festivali s. 76
• 21. Uluslararası İstanbul Caz Festivali s. 78
• POL:KUL:TUR projesi s. 82
• Üniversite kampüslerinde Cukunft s. 86
• Akbank Sanat’ta RGG Trio s. 88
• Küçük Enstrümanlar s. 92
• İstanbul’da Polonya’dan Funk s. 94
• In Between
(Words and Music Destroyer) s. 96
• Don’t panic! We are from Poland s. 98
Tasarım
Özlem Yalım Özkaraoğlu
• 2. İstanbul Tasarım Bianali
Aradaki Polska s. 108
• Pişirmek için Kitap s. 112
• Haydi Oynayalım s. 114
• Tutki s. 116
Tiyatro
Leman Yılmaz’ın önsözü
• Transit Polonya s. 124
• 19. Uluslararası İstanbul
Tiyatro Festivali s. 126
• Taldans. 600 Adım s. 130
• Aalst s. 132
• Mardin’de Andersen Tiyatrosu s. 134
• Hikayeci ve Gezginler s. 138
• Tarçın Dükkanları s. 140
• Teatr Biuro Podróży s. 142
Ekibimiz s. 184
Projenin iletişimi s. 192
Türkiye’de BAV araştırması s. 198
Partnerlerimiz s. 212
Görsel Sanatlar
Beral Madra’nın önsözü
• Komşular – Türkiye ve Çevresinde
Güncel Anlatılar s. 150
• Uzak komşu – yakın anılar.
P olonya – Türkiye ilişkilerinin 600 yılı s. 154
• Türkiye’de Polonya Afiş Sanatı s. 158
• Tureckie wątki s. 162
• Into the country s. 164
• Normallik oksimoronu s. 168
• Mickiewicz Göçer Üniversitesi s. 172
• Polonya sanatında Oryantalizm s. 176
• Prywatne obszary wolności s. 180
• Köklere Dönüş s. 182
9
Önsöz
Polonya-Türkiye diplomatik ilişkilerinin
600. yıldönümü kutlamaları, ikili
ilişkilerimizin resmî diplomatik
protokollerin dışına çıkarılması için
mükemmel bir fırsat oldu. Tiyatro
oyunları, klasik ve modern müzik
konserleri, film gösterimleri, sergi ve
atölyeler gibi çeşitli etkinlikler sayesinde
Polonya’dan ve Türkiye’den çeşitli
sanatçılar, birbirini keşfetme, tanıma,
ortak ilgi alanı bulma ve ortak geleceği
düşünmeye başlama imkânı buldular.
2014 yılında gerçekleşen bütün projelerden çok memnun
kaldık ve Varşova Milli Müzesi ve Türkiye’deki partnerlerimizin
desteğiyle düzenlediğimiz iki büyük sergiyle büyük gurur
duyduk. Sakıp Sabancı Müzesi’nde düzenlenen “Uzak Komşu,
Yakın Anılar” sergisi sayesinde ziyaretçiler, diplomatik, askeri,
ticari bağlar ve hatta iki toplum arasındaki ilişkiler gibi
birçok bağlamda Polonya-Türkiye altı asırlık ortak tarihini
yakından tanıma olanağı buldular. İstanbul Pera Müzesi ile
birlikte organize ettiğimiz “Polonya Sanatında Oryantalizm”
sergisinde 19. yüzyıl Polonya’sında Doğu’ya duyulan ilgiyi
gösterdik. Geçmiş zamanlara bakarak Osmanlı Devleti’yle
paylaştıkları sınırlar nedeniyle Polonyalıların Doğu’dan ne
kadar esinlendiklerini izledik.
Dünyada her geçen gün artan çeşitli olaylar nedeniyle
sadece dostlukların değil insanlar arası en temel ilişkilerin
de çok kırılgan olduğu bu zor zamanlarda, aradaki bütün
farklılıklara ve coğrafi mesafeye rağmen daima nezaket dolu
ve yeni işbirliklerine açık dostlara sahip olmak çok kıymetlidir.
Umarım geçen sene yenilediğimiz bu dostluk, 2014 yılının en
kalıcı mirası olacaktır. PROF. MAŁGORZATA OMILANOWSKA
Polonya Cumhuriyeti Kültür ve Milli Miras Bakanı
12
13
Önsöz
601 yıl önce Polonya, Osmanlı Devleti ile
diplomatik ilişkiler kuran Avrupa’daki ilk
devlet olmuştur . Bu ittifak inanılmaz bir
şekilde uzun ömürlü olmuş ve karşılıklı
sadakat içinde sürmüştür – iki ülke
arasındaki işbirliği, Polonya’nın taksimine
ve 120 yıl boyunca dünya haritasındaki
bütünlüğünü kaybetmesine rağmen devam
etmiştir. Osmanlı Döneminde, Lehistan elçisi
İstanbul’daki divan toplantılarında daima
hazır bulunmuştu; günümüzde, Polonya ile
Türkiye arasındaki işbirliğinin altıncı asırı
olan 21. yüzyılda Türkiye’deki Polonya elçisi
aynı zamanda bir kültür elçisidir.
Avrupa’da Türkiye ile bu kadar uzun ve hiç bozulmamış
ilişkilere sahip olan tek ülke Polonya’dır. Bu ilişkilerin etkileri
günümüzde dilimizde, mutfağımızda ve kültürümüzde
mevcuttur. Kutladığımız bu sıra dışı yıldönümü nedeniyle
kahve, değerli kumaşlar ve bıyık sevgisinden, macera
tutkusundan ve benzer espri anlayışından başka bizi nelerin
bağladığını düşünmeye başladık… 2012’de yıldönümü
kutlama hazırlıklarına başladığımızda çıkarabildiğimiz ilk
liste pek uzun olmamıştı. Çalışma ilerledikçe birbirimiz
hakkında daha fazla şey öğrendik. İşbirliğimizin sonucunda
kalıcı bağlar, yakın ilişkiler ve sıkı dostluklar kurmayı
başardık. Kısa süre içerisinde Polonyalı sanatçılar, kültür
bakımından Avrupa’nın en ilginç şehirlerinden biri olan
İstanbul’un en önemli festivallerine katıldılar ve eserleri en
ünlü müzelerde sergilendi. Etkinliklerimiz yalnız İstanbul’da
değil Türkiye’nin diğer birçok şehrinde de düzenlendi.
Organize ettiğimiz 160’tan fazla projeye yarım milyondan
fazla kültür sanat izleyicisi katıldı. Etkinlikler medyanın da
dikkatini çekti ve basında, etkinlikler hakkında 1.800’den
fazla haber çıktı.
Türkiye’de Polonya’yı tanıtmak uzun vadede yüksek
önem taşıyan bir meseledir. Adam Mickiewicz Enstitüsü
tarafından hazırlanmış kültürel program sayesinde Polonya
filmi, müziği, tiyatrosu, tasarımı ve görsel sanatları bu
sıradışı ülkenin zengin kültürel panoramasının kalıcı bir
parçası olmuştur. İyi okumalar dilerim!
PAWEŁ POTOROCZYN
Adam Mickiewicz Enstitüsü Genel Müdürü
14
15
Projenin baş
hedefleri
Projenin baş
hedefleri
Polonnya – Türkiye diplomatik
ilişkilerinin 600 yılı
2. İstanbul
Tasarım
Bienali’ndeki
“Aradaki
Polska” sergisi
2014 – 2015
Türkiye
Polonyalıların Türkiye’ye bakışı bir yandan Avrupa
kültürel değerlerinin, diğer yandan Polonya tarihinin
ve ayrıca bu ülkeye turist veya başka çeşitli amaçlarla
giden Polonyalıların izlenimlerinin
damgaları
taşımaktadır. Polonyalılar hem Avrupa’da yaygın olan
Türkiye’nin çeşitli imajlarından etkilenmişlerdir hem
de Henryk Sienkiewicz’in romanlarındaki Polonya’yı
Hrıstyanliğin duvarı olarak gösteren dünyanın etkisi
altında kalmışlardır. Bu şekilde ortaya çıkan önyargılar
yüzünden Polonya ile Türkiye arasındaki mesafe
artıyor ve kültürel diyaloğu zorlaştırıyor.
Gerçekleştirdiğimiz kültürel programın en önemli hedeflerinden biri iki toplum
arasındaki mesafeyi azaltmak ve gittikçe aramızdaki yabancılığı ve bilgi
eksikliği yakınlığa ve ilgiye dönüştürmekti. Programımızı hazırlarken her
iki ülkenin tarihinde Polonyalıların ve Türklerin özdeşleşebilecekleri ve ortak
noktaları fark edebilecekleri anları bulmaya çalıştık.
Benzerliklerin çok sayıda olduğu hemen ortaya çıktı. Görsel sanatlarda onları
Varşova Milli Müzesi ve İstanbul Pera Müzesi tarafından hazırlanan Polonya
Sanatında Oryantalizm sergisi münasebetiyle gösterebildik. Polonya ve
Türkiye tarihlerinde ortak anlar Stanisław Chlebowski, Tadeusz Ajdukiewicz
ve Jan Matejko gibi önemli ressamların eserlerinde gösterildi. Sakip Sabancı
Müzesi’nde ise aktif ve zengin ikili ilişkilerimizi belgeleyen el yazıları, baskılar
ve günlük eşyalarının sunumuna odaklandık.
Film, kültürümüzü tanıtmak için en çok etki yaratan vasıtalardan biriydi.
Krzysztof Kieślowski’nin eserlerinin retrospektifi ve Gençlik Ateşi programı
kapsamında gösterilen genç Polonyalı yönetmenlerin filmleri büyük derecede
rağbet gördü ve çok sayıda izleyicilerin dikkatini çekti.
18
19
Cele
Projektu
aest magnimi llorum, conet omnis ipsant quatur renis moluptam, iuntium am
vent atist, sunt et volorro blabor mi, solor mos expellatur aut vel modicie
ntotaest, cuptatur?
Sitatiis ea ipsam vellibus min nos ipite volor aturem quo beatio cum il ma sam
inciis maxim aci aute endeni dunt et volupta tisque lat ut quat ius re velia
dolorerit eos et volloremodit pe sequos moloris eum volorporem verum utati
idus ipsapel ma qui consequuntem ut optaero bla volorem et fugit re quatam,
serae ea eaqui dolupti tem eatenih illandus deroviti conet alic tem et debit
pe nulparum quates dolori cum velestisit, consed eum verupta tenduciis modiam id maios sim nimi, quam fugitia sit ditate ipiti il inimpor eptatiam eum,
ut rem aut accusam doloreperiat ut inis debisim porestest que voluptatur?
Vendist, sus, te core, et quos volorerum et offic te voloria vid eos mintiur acepuda eptisci corest autem aut ea quas dipidenita as sanduciis aut alisita tiatisi
maximi, ut venihilibus, aperorro tem inullent alis exerspelis aliquod iorrovita
volesti aeptat aperit, adisquos evelessequi invellatior ra volupta quiderenda
corumqui odiatenimus seruptati remquo doluptate omniend aestibust offici
aliquatis ad quaes apiscitasita siminum hillendenes aut alis ut utem idelest
isitatur sum as as duntotatius eium endel mo eos ea aceperiberum ea sequam
repero ommolum re si digent quaeces edigendisci dolupti unt.Nat ut qui ad
quasper natatiam velesci psuntia cor mod exero vellaudita is animusto omniaes aliquatus.
Rio ommodi digenis cum consendipsam qui dolum qui ommodist est opta corit
omnime maiorum haruntur? Sam que nosandam vitatia nobitia vollaci istior
Untiationecto conseque niet volupta tendis enes il id quo beatem voluptatio.
Itatem fugitatem re, sa quis dolorepero berum aperunt eserrovid quam eatiusa aut repreped et experit aectur? Ent.
Explaut volori nus corum voluptur, ut laborrovitas es et volorei catendisimus
aut ut et invellorias as acerovidem volut exceptat abo. Ant verferiae sinctur,
seque voluptatior aut alitia pligenime perum autasita sitas ad que volenient
quaerum ne voloresequi doloriae nos antio beate moluptati sim quibusae
omni cuptatiat quid eius sequatibus dolesendam est, eum re deliqui conserfero quat omnita simet verum conest, ut voluptate de voles dolut duntin ellaciderum nobit odis quis ipsam nullabo. Nequas eiumque dipsunt facerovitem ni
dipsa pro vernam dis sim autatio. Et lautetu riberciissi duci il ma sam quisinvent mo endi ut apissi archil maiorerum quo tempor re, sit, sa nis untur alit
andella sum incipsa pelenduntium ius eicimin pa solorpo rectest laut re pre
vere vellenducium ium nihil il idis volluptae velesequi ut ab iuntiunt qui sus,
omnim asped ullorep udaepudis magnihi litione cernatus modior soluptate re
nus autenih illique volendae ius, sae neturionsera postium liqui quae prerita
İstanbul
sokaklarından
birinde grafitti
20
21
Projenin baş
hedefleri
Sahne sanatları programında hem repertuar tiyatroları ve çocuk tiyatrolarının
oyunlarını hem de şehir sokaklarındaki performansları ve deneysel tiyatroyu
tercih eden Grzegorz Jarzyna, Krystian Lupa ve Radosław Rychcik gibi
yönetmenlerin sunumlarını Türkiyeli izleyecilerle paylaşmak istiyorduk.
Radosław Rychcik tarafından yönetilen Aalst adlı oyun uluslararası kurumların
ilgisini çekti ve yakında hem Fransız hem de Moldovalı tiyatrolarında
sahnelenecek.
Klasik müzik kadar hermetik bir alanda bile geniş ve çeşitli izleyici grubunun
ilgisini çeken projeleri hazırlamayi başardık. İstanbul Müzik Festivali
programında Sinfonia Varsovia orkestrası özel bir yer aldı ve festivaldeki
konserlere Piotr Anderszewski ve Julian Rachlin gibi muhteşem solistler
davetliydiler. Andres Mustonem, Jakub Hrus ve Krzysztof Penderecki gibi
sıradışı maestroların şefliğinde Aya İrene gibi eşsiz bir yerde gerçekleşen
konserler izleyicileri hayran bırakmıştı.
Aramızdaki sınırları ve mesafeleri aşmakta tasarım alanında hazırlanmış özel
program mutlaka önemli yer almıştır. 2. İstanbul Tasarım Bienali için ürün,
grafik, hizmet, kamu alanı, çocuklar için tasarım ve food tasarım kapsayan
Aradaki Polska sergisini hazırladık. Yemek yapma sanatı hem Polonya hem
de Türkiye tarafınca çok ilgi çekmişti. Polonyalı ve Türkiyeli şeflerin ortak
arayışlarının ve atölyelerinin sonucu olarak Cook for book kitabı yayınlandı.
Sayesinde 600. yıldönümünden sonra bile Polonya ve Türkiye ortak yemekleri
masalarımızda servis edeceğiz.
Farklılığı yakınlığa dönüştürmek kolay bir vazife değildir. Fakat bu farklılıkta
benzerliklerimiz ortaya çıktıysa, bu yakınlık daha da derin ilişkilere yol açar.
Bu tazelenmiş ilişkilerin en azından 600 sene daha sürmelerini umuyoruz.
Çağdaş müzik repertuarında Türkiyeli müziksevenlerin davet ettikleri ve
Polonya’nın en çok sevilen gruplarından Paula i Karol, Rebeka ve Bokka
İstanbul’da konserleri verdiler. İstanbullular, hem clublarda çalan Soul Service
kolektifinin hem de Polonya’da cazın en önemli isimlerinden Tomasz Stańko ve
Leszek Możdżer gibi sanatçıların konserlerinde eğleniyorlardı. Bütün Türkiye’deki
üniversite kampüslerini gezen Cukunft grubunun müzisyenleri Polonya ile
Türkiye arasındaki ortak müzik geleneklerini bir araya getirmeye başarmışlardı.
Slavs and
Tatars, Bizim
ve sizin
hürriyetiniz
için - ses
enstalasyonu
22
23
Projenin baş
hedefleri
Olga Wysocka üç resimde 2014 yılında
gerçekleşen Türkiye’deki Polonya
senesini anlatıyor.
HİKAYE
Polonya ile Türkiye arasındaki 600 senelik ortak tarih, dönüm noktalarından, dostluk ve savaş dönemlerinden oluşan hikayedir. Son yıllara kadar ortak ilişkilerimiz
hakkında Polonyalıların aklına gelen ilk şey tarih okul kitaplarında övünen Viyana
Kuşatmasıydı. Polonya kültürünü tanıtan ve ortak noktaklarımıza odaklanan etkinliklerden sonra bu hikayenin ortak anlatımımızın olduğunu ve birbirimizi daha
iyi tanıdığımızı düşünüyorum. Ayrıca sadece dört yüz veya yüz sene önce olan
bitenleri öğrenmekle yetinmeyip günümüz Polonyalılarının ve Türklerinin neler
yaptıklarını ve nelerle ilgilendiklerini öğrenmiş olduk. Bizi etkileyen, mutlu eden ve
rahatsız eden her şeyin tiyatro, görsel sanatlar, film ve müzikte yansıması vardır.
Polonyalı ve Türkiyeli partnerlerin 2014 yılında başlatılan işbirliğine devam etmek
istedikleri için çok mutluyum ve ortak tarihimizin yeniden yazılmaya başladığı için
heyecan doluyum. Yeni bölümlerini mutlulukla takip ediyorum!
SINIRLAR
2014 yılı sınırları aşmaktı – Polonyalı ve Türkiyeli sanatçıların seyahat ettikleri
yüzlerce kilometre; aynı zamanda var olduğundan fikrimizin olmadığı veya
sadece dışarıdan gelenlerin aşılması mümkün olduğu aşikar olmayan sınırların
aşmasıydı. Bu bağlamda aklıma ilk gelen İstanbul’un en zor ve hermetik mahallelerinden Tarlabaşı’nda bulunan Adam Mickiewicz Müzesi’nde gerçekleştirdiğimiz
Mickiewicz’in Göçer Üniversitesi adlı projedir. Ayrıca Avrupa merkezli bakış açımızı
şekillendiren sınırları kaldırmaktır. Yeni iletişim yöntemlerini, farklı çalışma temposunu öğrenmek ve bazı belli kurallara uymak anlamına geliyor – mesela bazen işe
yeniden başlamak için birkaç dakika durup birkaç bardak şekerli çay içmek gibi.
İNSANLAR
Hiç şüphe yok ki Polonya-Türkiye ilişkilerinin 600. yıldönümünün etkinlikleri her
şeyden önce insanlardan ibarettir. Amacımız bütün projelerin Polonyalı ile Türkiyeli
kurumların ve sanatçıların arasındaki işbirliğinin sonucu olmasıydı ve bu hedefe
ulaşmayı başardık. Bu harika, açık fikirli ve hevesli insanlar sayesinde 2014 yılında
160’tan fazla projeyi yere getirebildik. Kast ettiğim insanlar aynı zamanda da Vistula nehrinin kıyılarındaki pek bilinmeyen ülkeden etkinliklere katılan ve hayran kalan Türkiyeli izleyicilerdir. Polonya kültürünü daha da iyi tanımak için hazırladığımız
sergiler, konserler ve performanslardan etkilenen Türkiyeli arkadaşlarımızla her seferinde burada buluşmaktan büyük mutluluk duyuyorum.
Teşekkür ederim!
24
25
Dr Olga Wysocka,
Adam Mickiewicz Enstitüsü
müdür yardımcısı, Türkiye
projesinin müdürü
2014 yılında Türkiye’deki
Polonya kültürel etkinlikleri
İstanbul
Ankara
Bursa
Eskişehir
İzmir
Batman
Konya
Mardin
Antalya
Mersin
Adana
27
Kültürel Program
Film
“Nie ma wątpliwości, że jeżeli chodzi o promocję naszej
kultury na świecie, to od Polski, kraju z niezwykle bogatym życiem
kulturalnym, możemy się jeszcze wiele nauczyć.” Tak pisałem
w jednym z felietonów w gazecie Radikal, gdy podsumowywałem
swoje spostrzeżenia po podróżach śladami polskiej muzyki
klasycznej, a przede wszystkim po wydarzeniach kulturalnych
organizowanych przez cały 2014 rok z okazji 600. rocznicy
nawiązania stosunków dyplomatycznych między Polską a Turcją.
30
Duża liczba wydarzeń, którymi wypełniony był miniony rok,
nie pozwoliła mi uczestniczyć w każdym z nich osobiście. Niemniej
te, w których miałem okazję wziąć udział, zarówno jako dziennikarz,
jak i osoba prywatna, wywarły na mnie ogromne wrażenie. Chciałbym
podkreślić, że ze względu na to, iż jestem krytykiem muzycznym, to
31
właśnie koncerty i projekty muzyczne znalzły się wśród wydarzeń,
które odwiedzałem najczęściej. Biorąc pod uwagę, że oprócz imprez
związanych z muzyką klasyczną, Instytut Adama Mickiewicza
zorganizował w 2014 roku bardzo wiele wydarzeń kulturalnych,
godnym uznania jest to, ile sił i energii jego pracownicy włożyli
w przygotowania polsko-tureckiej rocznicy.
Wśród najciekawszych projektów znalazł się m.in.
“Soundscapes from Poland”. Zapisał się on w mojej pamięci
w sposób szczególny, ponieważ brałem w nim udział nie tylko jako
“Serhan Bali, dziennikarz muzyczny”, ale także jako osoba, która ze
swoimi pomysłami uczestniczyła w jego przygotowaniach. Projekt
“Soundscapes from Poland” powstał dzięki współpracy Centrum
Badań nad Muzyką Stambulskiego Uniwersytetu Technicznego
(İTÜ MİAM) z culture.pl. W ramach wydarzenia odbyły się wykłady
znanych polskich muzykologów, którzy przybliżyli słuchaczom historię
polskiej muzyki aż do dnia dzisiejszego. Szczególnie interesujące
były wykłady poświęcone twórczości Chopina. Dzięki projektowi
“Soundscapes from Poland” mieliśmy nie tylko możliwość na nowo
poznać tego podziwianego w Turcji kompozytora, ale także dowiedzieć
się więcej o współczesnej polskiej scenie muzycznej. Ze szczególnym
zainteresowaniem spotkała się również prezentacja dotycząca Idil
Biret - prawdopodobnie najważniejszej tureckiej pianistki od czasu
powstania republiki. Podczas wykładu w ciekawy sposób porównano
interpretacje wybranych utworów Chopina w wykonaniu artystki
z interpretacjami innych wybitnych pisanistów.
Podczas tego fascynującego sympozjum zorganizowanego
w Centrum Badań nad Muzyką Stambulskiego Uniwersytetu
Technicznego wykładowcy rozmawiali nie tylko na temat dawnej
muzyki polskiej. Dużo miejsca poświęcono również na dyskusje
dotyczące współczesnej polskiej muzyki, jej najwybitniejszych
wykonawców i naważniejszych nurtów, które od drugiej połowy XX
wieku po dzień dzisiejszy prezentują intrygującą różnorodność. Projekt
“Soundscapes from Poland” nie ograniczył się jedynie do pięciodniowej
sesji wykładów. Można z pewnością uznać, że wydarzenie zostawiło
32
swój ślad także w ogrodzie historycznego kampusu Taşkışla, gdzie na
miesiąc zagościła instalacja muzyczna autorstwa Sławomira Kupczaka,
składająca się z krótkich fragmentów listów Chopina.
Jednymi z najważniejszych wydarzeń kulturalnych w dziedzinie
muzyki klasycznej były koncerty orkiestry symfonicznej Sinfonia
Varsovia, które odbyły się podczas dwóch najważniejszych festiwali
muzycznych organizowanych w naszym kraju – Stambulskiego
i Izmirskiego Festiwalu Muzycznego. Sinfonia Varsovia, będąca stałym
bywalcem Stambulskiego Festiwalu Muzycznego wystąpiła w składzie:
Piotr Anderszewski (pianino), Julian Rachlin (skrzypce), Yuri Bashmet
(altówka), pod batutą tak słynnych dyrygentów jak Jakuba Hrusa
i Krzysztofa Pendereckiego. Podczas koncertów stambulscy melomani
oprócz twórczości Pendereckiego mieli również okazję poznać bliżej
słynne utwory Karola Szymanowskiego i wysłuchać interpretacji
znanych dzieł w mistrzowskim wykonaniu orkiestry Sinfonia Varsovia.
W ramach tych występów miała również miejsce światowa premiera
utworu “Crying in the Wilderness” Alexandra Raskatova.
Po występie w Stambule, orkiestra Sinfonia Varsovia wraz
z jednym z najważniejszych tureckich pianistów, Hüseyinem Sermetem,
zagrała pod batutą Pendereckiego na Izmirskim Festiwalu Muzycznym.
Koncert odbył się w ruinach rzymskiego amfiteatru w Efezie, w jednym
z najbardziej wyjątkowych miejsc koncertowych nie tylko w Izmirze,
ale i na świecie. To starożytne miasto gości publiczność tylko podczas
Izmirskiego Festiwalu Muczycznego. W Bibliotece Celsusa, słynącej
ze swojej unikalnej akustyki, jedna z najważniejszych polskich orkiestr
barokowych Arte dei Suonatori zaprezentowała fascynujący, łączący
polską i turecą muzykę tradycyjną z XVIII-wieku program “Alla pollaca,
alla turca”. Orkiestra towarzyszyła znanej współczesnej skrzypaczce
Rachel Podger. Podczas tego wyjątkowego koncertu zagrano utwory
słynnych kompozytorów, takich jak Telemann, Haydn, czy Mozart,
ukazujące charaktery narodów europejskich w tym Turcji i Polski.
Kolejnym z wyróżniających się wydarzeń zorganizowanych
w ramach obchodów “600” był wspólny koncert tureckiej Pera
33
Ensemble z polską Cappella Cracoviensis. Tytuł koncertu - “Saz ü Söz”
(Muzyka i Słowa), inspirowany był najwybitniejszym dziełem Alego
Ufki. Celem wydarzenia było zaprezentowanie wpływów, jakie dzieła
Wojciecha Bobowskiego, znanego w Turcji jako Ali Ufki, wywarły
zarówno na Osmańską Turcję jak i Polskę. Podczas koncertu wykonano
utwory sięgające historią XVII-wiecznej Polski oraz instrumentalne
kompozycje Alego Ufki należące do znamienitej kolekcji Saz ü Söz.
Albert Long Hall, znajdujący się na terenie Uniwersytetu
Bosforskiego i należący do najbardziej wyszukanych salonów
muzycznych w Stambule, pod koniec roku również gościł w swoich
progach dwa ważne koncerty. W obydwu wzięły udział wschodzące
gwiazdy współczesnej polskiej sceny muzycznej: Apollon Musagete
Quartet oraz pianista Mateusz Borowiak. W repertuarze artystów
znalazły się zarówno dzieła europejskich klasyków jak i współczesne
utwory polskie.
Wspominając zamieszczony na wstępie cytat, jestem
przekonany, że dzięki powyżej przytoczonym wydarzeniom żaden
z czytelników nie pomyśli, że się pomyliłem albo przesadziłem w swojej
ocenie. Elita intelektualna mieszkająca w największych miastach Turcji
dzięki wydarzeniom związanym z obchodami 600. rocznicy nawiązania
stosunków dyplomatycznych między Polską a Turcją miała okazję
dowiedzieć się, jak wiele łączyło przez wieki oba kraje, które podczas
burzliwych wydarzeń XX wieku oddaliły się od siebie. Jednocześnie ten
rok dał nam możliwość odkrycia bogactwa artystycznego i kulturalnego
Polski. Jako krytyk wydarzeń artystycznych chciałbym podziękować
polskiemu Rządowi oraz Instytutowi Adama Mickiewicza za liczne
doznania kulturalne, które zaoferowały nam w minionym roku.
Serhan Bali
34
35
Andrzej Wajda’nın
Umuttan adam
adlı filmden bir
sahne
Film
Kieślowski’nin Filmleri İstanbul
Modern’de
6 – 23 Şubat 2014
İstanbul Modern, İstanbul
Krzsztof
Kieślowski’nin
filmlerinin
retrospektifini
tanıtan afiş
KIESLOWSKI
HAKKINDA HER ŞEY
ALL ABOUT
KIESLOWSKI
Türkiye’deki Polonya filmleri sezonu, İstanbul
Modern’deki
Krzysztof
Kieślowski’nin
film
retrospektifiyle açıldı. İstanbullular iki hafta boyunca,
bu sıra dışı yönetmenin 23 kısa ve 24 uzun metraj
toplam 47 filmini izleme fırsatı buldu. Bu seçkide,
yönetmene dünya çapında ün kazandıran belgeseller
ve sinema filmleri vardı.
SİNEMA SPONSORU
CINEMA SPONSOR
FEBRUARY 6-23 ŞUBAT 2014
Gösterilen eserler arasında: Veronika’nın İkili Yaşamı, On Emir serisi ve Üç
Renk: Mavi, Kırmızı, Beyaz gibi filmler vardı. Program kapsamında Maria
Zmarz-Koczanowicz’in yönettiği ve Kieślowski’nin kariyerini takip eden
Hâlâ Hayatta (Still Alive) adlı belgesel de yer aldı. Çalışmada Wim Wenders,
Zbigniew Preisner, Agnieszka Holland ve Irène Jacob gibi isimler Polonyalı
yönetmenle ilgili izlenimlerini paylaştılar.
Retrospektif, Türkiyeli izleyicilerin ilgisini çekti. Program, Kieślowski’nin kızı
Marta Hryniak, asistanı Krzysztof Wierzbicki, kameramanı Jacek Petrycki,
sanatçı hakkında birçok çalışma hazırlayan yazar Alain Martin ve yönetmenin
yakınlarının katıldıkları “Kieślowski sineması” hakkındaki oturumla açıldı.
Konuşma, Kieślowski’yi bir yönetmen, sanatçı, arkadaş ve baba olarak
değerlendirmek için kaçınılmaz bir fırsattı.
İŞBİRLİĞİYLE
IN COLLABORATION WITH
KURUCU
FOUNDER
Program, yaklaşık 6000 izleyicilerin ilgisini
çekerek İstanbul Modern Sineması’nın en önemli
etkinliklerinden biri oldu. Programda hem
Kieślowski’nin ilk yapıtları hem de kısa ve uzun metraj
filmleri vardı. Bir kısmını Türkiyeli izleyiciler için
izlemek için ilk fırsat olmuştu.
– Müge Tüfenk,
İstanbul Modern Film Programı’nın müdürü
36
37
İLETİŞİM VE TEKNOLOJİ SPONSORU
COMMUNICATION AND
TECHNOLOGY SPONSOR
EĞİTİM SPONSORU
EDUCATION SPONSOR
Film
33. İstanbul Film Festivali’nde
Polonya Sineması
Paweł
Pawlikowski’nin
Ida adlı
filminden bir
sahne
5-20 Nisan 2014
İstanbul Kültür Sanat Vakfı, İstanbul
33. İstanbul Film Festivali 200 filmlik bir
programla, 2013 ve 2014’ün kaliteli yapımlarından,
unutulmaz sinema klasiklerine; usta yönetmenlerin
başyapıtlarından,
Sundance
ve
Berlin
Film
Festivallerinde prömiyerleri yapılan eserlere uzanan
bir yelpaze ile izleyicilerini ağırladı. Bu filmler
arasında Polonya’dan da çok sayıda eser vardı.
Festival kapsamında çok alkış alan Andrzej Wajda’nın filmi Wałęsa: Człowiek z nadziei,
Lech Majewski’nin son filmi Onirica – Psie Pole, Oscar ödüllü Paweł Pawlikowski’nin
filmi Ida ve Festival’in en önemli ödülü olan Altın Lale’yi kazanan Joanna Kos-Krauze
ve Krzysztof Krauze’nin filmi Papusza gibi Polonya sinemasından örnekler gösterildi.
Festival sırasında Polonyalı yönetmen Andrzej Wajda’ya “Yaşam Boyu Başarı Ödülü”
takdim edildi. Şimdiye kadar 25’ten fazla yönetmen ve oyuncunun layık bulunduğu
ödülü kazananlar arasında Elia Kazan, Theo Angelopoulos, Carlos Saura, Jeanne
Moreau, Claudia Cardinale ve Jerzy Skolimowski gibi isimler bulunuyor.
Köprüde
Buluşmalar
programı
kapsamında film
yapımcılarının
tartışması
Bunların dışında, Festival kapsamında organize edilen film yönetmenleri ve
yapımcılarının buluşması (“Köprüde Buluşmalar”) çerçevesinde Polonya’dan
deneysel çizgi filmler gösterildi ve Polonyalı film yapımcısı Mariusz Wilczyński
ile uzman Adriana Prodeus da buluşmada ustalar arasında yer aldı. Ayrıca
Papusza’nın görüntü yönetmeni olan Krzysztof Ptak ile birlikte çalışan Wojciech
Staroń, program kapsamındaki sinema derslerinden birini gerçekleştirdi.
Filmleri kendim için yapmıyorum. Her zaman insanların
neyle ilgilendiklerini, neyi aradıklarını ve neden
etkilendiklerini düşünüyorum. Bazen o anın konusunu
yakalamayı başarıp izleyicelerime yaklaştığımı
hissediyorum. Bu nedenle yönetmen mesleğinin en
güzel mesleklerinden biri olduğunu düşünüyorum.
– 3. İstanbul Film Festivali Yaşam Boyu Başarı Ödülü’ne
layık görüldüğünde Andrzej Wajda
38
39
Andrzej Wajda’nın
Umuttan adam adlı
filmden bir sahne
40
41
Film
Documentarist Festivali’nde
Polonya’dan belgeseller
Documentarist
festivalini
tanıtan afiş
7 – 12 Haziran 2014
SALT Beyoğlu & Fransız Kültür Merkezi, İstanbul
Haziran
ayının
ilk
günlerinde
gerçekleşen
Documentarist: İstanbul Belgesel Günleri Festivali,
30 ülkeden filmleri ve film yapımcılarını, bir dizi yan
etkinlik eşliğinde buluşturdu. Festival’de Polonya’dan
belgeseller de vardı.
Programın, “Polonya’dan Ustalar” adlı özel bölümünde ise Kraków Film
Festivali’nde ödüllere layık görülen Krzysztof Kieślowski, Kazimierz Karabasz,
Marcel ve Paweł Łoziński, Wojciech Wiszniewski ve Bogdan Dziworski’ye ait
çalışmalar gösterildi.
10 Haziran tarihinde festival konuk yönetmenlerinden Paweł Łoziński
bir başka ünlü Polonyalı belgeselci olan babası Marcel Łoziński ile birlikte
çekimine başladığı, ancak sonuçta baba-oğul tarafından farklı iki versiyonu
çekilen Baba ve Oğul (Father and Son, 2013) filmi hakkında konuştu. Łoziński,
Eylül ayında Bahçeşehir Üniversitesi’nde gerçekleşen “Sabahtan Akşama
kadar İstanbul” adlı film atölyesine de katıldı. Proje kapsamında Türkiye’den
öğrenciler, İstanbul hakkında kısa belgeseller hazırladılar.
600. yıldönümü, festivalimiz sırasında Polonya
belgesellerinin retrospektifini sunmak için harika
bir fırsattı. Fakat eminim ki bunu daha sıkça
yapmamız lazım çünkü Polonya belgesellerinin tarihi
bildiğimizden daha derin ve çok fazla potansiyele
sahiptir.
– Necati Sönmez,
film eleştirmeni,
Documentarist festivalinin organizatörü
42
43
Film
Pera Müzesi’nde Polonya Sineması
1 Kasım – 27 Aralık 2014
Pera Müzesi, İstanbul
“Orta ve Doğu Avrupa tarihinin paradoksları” Agnieszka Holland’ın
çalışmalarının en önemli başlıklarından biri. Pera Müzesi’nde gösterilen dört
film, diktatörlük zamanlarında kahramanlık, fedakârlık, acı ve iyiliğin bayağılığı
üzerinden dört farklı bakış açısı sundu. Kasım ve Aralık aylarında Pera Müzesi’nin konuğu
Polonya filmleriydi. Yılın son haftalarında Türkiyeli
seyirciler, çağdaş ve ödüllü yönetmenlerin öne çıkan
çalışmalarını izleme fırsatı elde etti.
Pera Müzesi’ndeki “Polonya Sanatında Oryantalizm” sergisinde de görüldüğü
gibi, Polonya sanatlarında hissedilen Doğu etkilerinin aksine, sinemada bu
esinlenme pek azdı. Polonyalı yönetmenler bugüne dek ortaya koydukları
çalışmalarda Orta Doğu ve Asya’dan nadiren ilham aldılar. Fakat bölgedeki
son olaylar bu bakış açısının değişmesine neden oldu. “Polonya Sinemasında
Oryantalizm” programı kapsamında gösterilen üç biyografik film, özellikle bu
yeni perspektifi temsil etmekteydi.
Pera Müzesi’nde
gösterilen
Polonyalı film
programlarını
tanıtan afişler
10 - 27 Aralık /
December 2014
Pera Müzesi’ndeki gösterimler, genç yönetmenlerin eserlerinin gösterimiyle
sona erdi. Tümü uluslararası festivallerden ödüllü filmler 2008-2013 yıllarının
yapıtları arasından seçildi. Gösterilen filmlerin ortak teması Polonyalıların her
gün karşı karşıya geldikleri “değer sistemlerinin çarpışması” idi. Bu kapsamda
gerçekleştirilen bir başka etkinlik ise Sen Tanrısın’ın (2012) yönetmeni Leszek
Dawid ile yapılan söyleşi oldu.
Polonya sinemasının uluslararası sahada çok güçlü
pozisyonu vardır. Pera Müzesi’ne kalabalıkta gelen
izleyicilere büyük zevkle bakarak ona tanık oldum.
Polonya sineması aşırı derecede etki bırakıyor.
Yalnız Türkiye’de değil bütün dünyada daha da sıkça
böyle etkileneceğimi umuyorum.
– Fatma Çolakoğlu,
Pera Müzesi Film ve İletişim Programının müdürü
Filmler, dört tematik bölümde gösterildi: „Aranan ve Arzulanan (Wanted
and Desired): Roman Polański”; „Geriye Karanlık Kalır: Agnieszka Holland”;
„Polonya Sinemasında Oryantalizm” ve „Çağdaş Polonya Sineması: Gençlik
Ateşi – Polonya’dan Sevgilerle”. Film seçkisini, Pera Müzesi’nden Fatma
Çolakoğlu ve Polonyalı film eleştirmeni Janusz Wróblewski yaptı.
“Aranan ve Arzulanan: Roman Polański” programı Polanski’nin 1960 ve 1970’li
yıllardan örnek çalışmalarını konu aldı. Program küratörü Janusz Wróblewski,
“Seçkideki Polanski filmlerinin yönetmen kariyerindeki dönüm noktalarını
temsil ettiğini” vurguladı.
44
45
Klasik
müzik
‘Kabul etmeli ki, hakiki bir kültür ülkesi olan Polonya’dan,
bir ülkenin sanatı başta olmak üzere tüm değerleriyle dünyaya nasıl
tanıtılacağına dair öğreneceğimiz çok şey var.’ 2013 yılından bu yana
Polonya’ya yaptığım klasik müzik temalı yolculuklar ve de özellikle,
Türkiye-Polonya arasında diplomatik ilişkilerin kurulmasının 600’üncü
yılı vesilesiyle 2014 yılı boyunca düzenlenen etkinlikleri izledikten sonra
zihnimde kristalleşen düşüncelerin, Radikal gazetesindeki köşemde
yayımlanan bir yazıda cümleye dökülmüş haliydi bu. Kutlama amaçlı
o kadar çok etkinlik yapıldı ki bu 2014 yılında, hepsine bilfiil katılmam
elbette söz konusu olamadı ama gerek doğrudan katıldıklarım,
gerekse gazeteci sıfatıyla kamuoyunu bilgilendirmek amacıyla takip
ettiklerim, üzerimde hayli güçlü ve derin bir etki bıraktı. Şunu da
unutmamak gerekir ki, ben bir müzik yazarı olarak, öncelikle uzmanlık
46
47
alanıma giren klasik müzik etkinliklerini takip etmekle yükümlüydüm.
Gelgelelim, klasik müzik dışında, bu bir yıl boyunca, farklı alanlarda
yüzlerce etkinlik yapıldığını düşünecek olursak, merkezi Varşova’da
bulunan Adam Mickiewicz Enstitüsü’ndeki Polonya-Türkiye 600.
Yıl projesi çalışanlarının 2014 yılı boyunca ne kadar yoğun bir mesai
harcadıklarını kavramak güç olmaz.
Tüm bunların içinde, ‘Polonya’dan Ses Manzaraları’ adlı etkinlik,
‘müzik yazarı Serhan Bali’ sıfatıyla izlemenin ötesinde, fikir olarak
ortaya atılmasından hazırlık sürecine kadar bilfiil içinde yer aldığım
bir proje olmasından dolayı ayrı bir yere koyup daima anımsayacağım
bir etkinlikti. İstanbul Teknik Üniversitesi Müzik İleri Araştırmalar
Merkezi (MİAM) ve culture.pl işbirliğiyle düzenlenen ‘Polonya’dan Ses
Manzaraları’ 5-9 Mayıs 2014 tarihleri arasında İTÜ MİAM’ın Maçka’daki
binasında yapıldı. Polonya müziğinin dünden bugüne geçirdiği evrelerin,
alanlarında yetkin Polonyalı müzikologlar tarafından doyurucu sunumlar
eşliğinde anlatıldığı etkinlikte kıta Avrupa’sının bu zengin müzik
geleneği üzerine daha önce hiç olmadığı kadar bilgilenme olanağı
bulduk. Chopin üzerine yapılan sunumlar elbette özellikle ilginçti.
Türkiye’de de pek çok seveni olan bu büyük Polonyalının müziğinden
tutun, gündelik yaşamına varana değin pek çok detay ‘Polonya’dan Ses
Manzaraları’ sayesinde İstanbul’da konuşuldu. Türkiye’nin Cumhuriyet
döneminde yetiştirdiği belki de en büyük piyanist olan İdil Biret’in tüm
dünyada yıllardır hayranlıkla karşılanan Chopin kayıtlarının, bestecinin
20’inci yüzyıldaki bazı büyük icracılarının kayıtlarıyla grafikler yoluyla
kıyaslandığı sunum, tüm izleyicilerin ilgisini haklı olarak üzerine çekti.
İTÜ MİAM’daki bu yararlı sempozyumda sadece Polonya
müziğinin dünü konuşulmadı. 20’inci yüzyılın ikinci yarısında olduğu gibi
günümüzde de hayli iddialı bir manzara sunan Polonya çağdaş müziği,
en önemli temsilcileri ve akımlarıyla birlikte masaya yatırılan konular
arasındaydı. Ülkenin kadın bestecilerinin de unutulmadığı sempozyumda
elektro-akustik bestecilik alanında yapılan çalışmalar hakkında da bilgi
verildi. ‘Polonya’dan Ses Manzaraları’ yalnızca bu beş gün içinde yapılan
sunumlardan ibaret kalmayıp, İTÜ’nün tarihi Taşkışla kampüsünün
iç bahçesine de yayıldı. İç bahçede Sławomir Kupczak tarafından
48
oluşturulan ses enstalasyonu, Chopin’in mektuplarından kesilmiş ufak
parçaları son derece ilginç bir ortamda dinleyene ulaştırıyordu.
Polonya-Türkiye Yılı kutlamalarının klasik müzik alanındaki en
fazla ses getiren ayaklarından biri de, Sinfonia Varsovia’nın ülkemizin
en önemli müzik festivallerinden ikisi olan İstanbul ve İzmir müzik
festivallerinde sahneye çıkmasıydı. 42. İstanbul Müzik Festivali’nin
yerleşik orkestrası olan Sinfonia Varsovia festivalde, piyanist Piotr
Anderszewski, kemancı Julian Rachlin ve viyolacı Yuri Bashmet’e, Jakup
Hrusa ve Krzysztof Penderecki gibi ünlü şefler yönetiminde eşlik etti.
Bu konserlerde İstanbullu festival takipçileri Penderecki’nin yanı sıra
Karol Szymanowski’nin de önemli senfonik eserlerini yakından tanıyıp
bu eserleri Sinfonia Varsovia’nın ustalıklı yorumlarından dinleme olanağı
buldular. Yine bu konserler sayesinde, İstanbul Müzik Festivali’nin çağdaş
besteci Alexander Raskatov’a sipariş ettiği Yabanda Çığlık - Crying in the
Wilderness adlı eserin dünya prömiyerine şahit olma fırsatı bulduk.
Sinfonia Varsovia topluluğu İstanbul’dan sonra İzmir Müzik
Festivali’nde, yine Penderecki yönetiminde, bu kez Türkiye’nin
yetiştirdiği en önemli piyanistlerden biri olan Hüseyin Sermet’e
eşlik etti. Sadece İzmir’in değil dünyanın belki de en sıra dışı konser
mekanlarından biri olan ve sadece İzmir Müzik Festivali’nin yapıldığı
dönemde konser izleme olanağına sahip olabildiğimiz Roma
döneminden kalma Efes harabelerinin içinde yer alan, akustiğiyle ünlü
Celsus Kütüphanesi’nde konser veren Polonya’nın en önemli Barok
dönem orkestraları arasındaki Arte dei Suonatori’nin ‘Alla polacca,
alla turca’ başlıklı cazip programı, Türklerle Lehlerin geleneksel halk
müziklerinin 18. yüzyılın klasik dönem Avrupa müziği üzerindeki
etkilerini işliyordu. Topluluk konserinde günümüzün ünlü kemancısı
Rachel Podger’a eşlik etti. Bu özel konserde sadece Telemann, Haydn ve
Mozart gibi tanınmış bestecilerin eserleri değil, Osmanlı Türkiye’sinden
ve Polonya’dan eserler de icra edildi.
Polonya-Türkiye Yılı kutlama etkinliklerinin zirve noktalarından
bir diğeri de, Türkiye’den Pera Ensemble ve Polonya’dan Cappella
Cracoviensis’in verdikleri ortak konserdi. Ali Ufki’nin ünlü yapıtından
49
yola çıkarak, eski Türkçeyle Saz ü Söz, yeni Türkçeyle Müzik ve
Sözcükler ismi verilen konser İstanbul’da CRR Konser Salonu’nda ve
Ankara’da MEB Şura Salonu’nda verildi. Osmanlı-Türk coğrafyasında
Ali Ufki ismiyle bilinen Bobowski’nin her iki coğrafyayı da derinden
etkileyen çalışmalarına ışık tutmayı hedefleyen bu çok kültürlü etkinlikte
17. yüzyılın başlarına ait Polonya müziğine, Ali Ufki’nin ilahilerine ve bu
sıra dışı Osmanlı’nın Saz ü Söz’ünden alınan çalgısal eserlere yer verildi.
İstanbul’un seçkin oda müziği salonları arasında yer alan Boğaziçi
Üniversitesi Albert Long Hall ise etkinlikler sırasında iki güzel konsere
ev sahipliği yaptı. İkisi de Polonya’nın yükselen yıldızları olarak öne çıkan
Apollon Musagete Yaylı Çalgılar Dörtlüsü ve piyanist Mateusz Borowiak
yılın sonlarına doğru verdikleri konserlerde hem klasik Avrupa hem de
ülkelerinin çağdaş repertuvarlarından örnekler sundular.
Yazımızın en başında tırnak içine aldığımız o cümleyi yazımızın
sonunda anımsatacak olursak, buraya kadar anlattıklarımızın ışığında,
sanırım hiçbir okur yanıldığımızı veya abarttığımızı düşünmeyecektir.
Türkiye’nin büyük şehirlerinde yaşayan entelektüel zümre, PolonyaTürkiye 600. Yıl projesi kapsamında bir yıl boyunca izledikleri etkinlikler
sayesinde, tarih boyunca birbirlerine yakın duran kültürler olagelmiş ama
20. yüzyılın kaotik ortamında birbirinden maalesef uzaklaşmış Türkiye
ve Polonya arasındaki ortak noktaları keşfetme olanağı bulmanın yanı
sıra Polonya’nın ne kadar önemli bir kültür-sanat ülkesi olduğunun
ayırdına tam manasıyla varmış oldular. Bir sanat yazarı olarak Polonya
Hükümeti’ne ve Adam Mickiewicz Enstitüsü’ne bizlere farklı türlerde
yaşattıkları zenginliklerden dolayı teşekkürlerimi sunarım.
fot. Maciej Mulawa
Serhan Bali
müzik eleştirmeni, Andante dergisinin baş editörü
50
51
Krzysztof Penderecki’nin
şefliğinde Ludvig van
Beethoven’in “D-dur Op. 61
Keman Konseri” sırasında
Julian Rachlin
Klasik
müzik
42. İstanbul Müzik Festivali’nde
Polonya’dan Ustalar
31 Mayıs – 27 Haziran 2014
Aya İrini Müzesi, İstanbul
İstanbul Uluslararası Müzik Festivali, Türkiye’de
yapılan en önemli ve en büyük klasik müzik festivalidir.
Festivali düzenleyen İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı
(İKSV), aynı zamanda yine İstanbul’da gerçekleştirilen
Caz, Film, Tiyatro Festivallerinin ve Sanat Bienali’nin de
organizatörü.
temsil etmekle yetinmeyip Polonya Milli Filarmoni Korosu’nun desteğiyle,
Alexander Raskatov’un Crying in the Wilderness adlı yeni yapıtının dünya
prömiyerine katıldı. Bu konseri Estonyalı orkesta şefi Anders Mustonen
yönetti. Piyanist, Piotr Anderszewski ve bestecisi Karol Szymanowski olan
Symfonia Koncertująca adlı konserin şefliğini, genç orkestra şefi Çek Jakub
Hrůša etkileyici bir şekilde üstlendi. Dünyada pek çok seyirci tarafından
çok sevilen ve Szymanowski’ye duyduğu hayranlığı hep dile getiren piyanist
Anderszewski, konserin sonunda sunduğu hareketli “oberek” ile İstanbullu
dinleyicileri performansına hayran bıraktı. Son konserin kahramanı, hiç
süphesiz 2013 yılında İstanbul’da “Yaşam Boyu Başarı Ödülü”ne layık
görülen Krzysztof Penderecki oldu. Dinleyiciler, çok sevdikleri Beethoven’in
bestelerini (Die Geschöpfe des Prometheus uvertürü ve Julian Rachlin’in
katılımıyla D-dur op. 61 keman konseri) ve kendisinin No: II “Noel” Senfonisi’ni
onun yönetmenliğinde dinleme fırsatını elde ettiler. Bu konser tıpkı önceki
konser gibi uzun süren alkış yağmuruyla sona erdi.
Polonya ile işbirliğimiz 2010 Chopin Senesi
münasebetiyle başladı ve sonraki yıllarda devam
etti. 2013 yılında kladik müzik en önemli isimlerden
maestro Pendercki’ye Yaşam Boyu Başarı Ödülü’nü
verdik. Hiç süphe yok ki 42. İstanbul Müzik
Festivali Polonya kültürüne aitti. Sinfonia Varsovia,
müziksevenleri son derece hayran bıraktı. Milli
Filharmoni Korosu ise Alexander Rastakov’un
Crying in the Wilderness adlı yeni yapıtının dünya
prömiyerine katıldı. Umarım gelecek yıllarda
işbirliğmiz devam edecektir.
– Yeşim Gürer,
42. İstanbul Müzik Festivali’nin müdürü
Sinfonia
Varsovia,
Penderecki’nin
şefliğinde
kendisinin II
“Wigilijna”
Senfonisi’ni
çaldıktan sonra
42 senedir, dünyanın en çok tanınan solistleri ve orkestraları bir ay boyunca
gerçekleştirilen bu eşsiz müzik bayramına katılmak ve yeteneklerini
sunmak için, yaz başında İstanbul’a geliyorlar. Polonyalı sanatçıların
katılımı, sadece sanat performanslarının yüksek kaliteleri sayesinde değil
Festival’de oluşturulan yeni bir kategoriyle gerçekleşti. Varşova Senfoni
(Sinfonia Varsovia) için Festival tarihinde ilk kez “sözleşmeli konuk orkestra”
kategorisi yer aldı ve böylece orkestra Festival sırasında üç konser verdi.
Varşova Senfoni, “Doğanın Şarkısı” temalı fesivalde sadece Polonya müziğini
52
53
Milli Filharmoni Korosu,
Andres Mustonen’in şefliğinde
54
55
Klasik
müzik
Polonya’dan Ses Manzaraları
İstanbul’da
5–8 Mayıs 2014
İstanbul Teknik Üniversitesi, İstanbul
Polonya’dan Ses Manzaraları Festivali, Türkiyeli
müzikseverlere Polonya’nın geleneksel, klasik
ve modern müziğini yaratıcı bir şekilde tanıtmayı
amaçlıyordu. Müzik etkinlikleri düzenlemekte
uzman olan İstanbul Teknik Üniversitesi Müzik İleri
Araştırmaları Merkezi (İTÜ MİAM) ile yapılan işbirliği
sayesinde, Türkiye’de pek yaygın olmayan çeşitli
faaliyetleri hayata geçirmek mümkündü.
İTÜ MİAM’da hem geleneksel hem de klasik müzik meraklıları, müzik bilimleri,
bestecilik ve kimi enstrüman derslerine katılarak eğitim alabiliyordu; ayrıca,
MİAM Türkiye’de “sound art”la ilgilenen ilk kurumdu.
Festival programı bütün bu alanları bir araya getirerek Polonya müziğinin
daha az bilinen yönlerini tanıtmaya çalıştı. Festival’in her günü ayrı konulara
odaklandı. Program Polonyalı müzik uzmanları ve eleştirmenlerin sunumlarıyla
Janusz
Prusinowski
Trio
Chopin’in
mektupları
ve müziğinin
fragmanlarından
oluşan Chopin’in
düşünceleri
adlı ses
enstalasyonu
başladı, atölyelerle devam etti ve konserle sona erdi. Müzikseverler ve öğrenciler,
Janusz Prusinowski Trio’nun atölyeleri sırasında Polonya halk dansı olan
“mazurka”yı öğrenme fırsatı yakaladılar. Aynı zamanda Chopin dönemindeki
Paris müzik sahnesi ve sadece Chopin’in ailesi huzurunda gerçekleşen salon
konserlerinin özel atmosferi gibi konular hakkında bilgi aldılar. Festival’de en
çok ses getiren etkinliklerden biri, Türkiye’nin en ünlü Chopin piyanisti olan
İdil Biret’in konseriydi; diğeriyse bir ay boyunca Taşkışla Kampusu avlusunda
sergilenecek Chopin’in Düşünceleri adlı ses enstalasyonuydu. Katılımcılar, bu
etkinliğin açılışı için özel olarak düzenlenen kulübede, Chopin’in düşüncelerini
ve hayatını daha yakından tanıma şansı elde ettiler.
Festival, Polonya ve Türkiye’nin modern müziğini tanıtmak için önemli bir
fırsat oldu. Bu münasebetle Kwartludium grubu özel bir program hazırladı
ve öğrenciler arasında yapılan yarışmada, konserler sırasında prömiyerini
yapan bir Türk tarafından yazılan eser birinciliğe layık bulundu. Atölyeler
sırasında besteci Paweł Hendrich ve grup üyeleri, katılımcılara çalışmaları
hakkında ayrıntılı bilgi verdiler. Festival, MİAM’ın profesörleri ve öğrencilerinin
hazırladıkları bilgisayar bestelerinin sunumuyla sona erdi. Bu besteler, etkinlik
münasebetiyle Polonya Radyosu Deneysel Stüdyosu’ndan seçilen Eugeniusz
Rudnik, Krzysztof Knittel ve Andrzej Bieżan’ın kuadrofonik besteleri ile birlikte
sunuldu. Festival’in bir diğer önemli etkinliği, Paweł Hendrich tarafından
yönetilen Kwartludium ve MİAM’ın öğrencilerin doğaçlama konseriydi.
Festival’in konsepti Antoni Beksiak’a aitti. Festival sırasında gerçekleştirilen
sunumların metinleri Andante müzik dergisinin başeditörü Serhat Bali
tarafından hazırlanan Polonya müziği hakkındaki özel sayısında yayımladı.
56
57
Klasik
müzik
28. İzmir Uluslararası Müzik Festivali
14 Haziran – 9 Temmuz 2014
Efes – İzmir
Uluslararası İzmir Festivali, Türkiye’nin müzik
haritasındaki en önemli etkinliklerden biri. Konserler
eşsiz tarihî mekânlarda gerçekleştiği için bu festivalin
yeri hem sanatçılar hem de müzikseverler için ayrıdır.
Festival 2013 yılında Efes’teki sıra dışı Celsus Kütüphanesi’nde, Polonya’nın
muhteşem gruplarından Apollon Musagete’in konseriyle sona erdi. Bu konser,
müzik alanında bir yıl sonra gerçekleşecek “Polonya ile Türkiye diplomatik
ilişkilerinin tesisinin 600. yıldönümü” kutlamalarının habercisiydi.
Kemancı
Rachel Podger
eşliğinde bu
seneki festivalde
Alla Turca, alla
Polacca barok
programına
katılan Arte
deı Suonatori
orkestrası
2014 yılında antik Efes antik tiyatrosunda Krzysztof Penderecki’nin şefliğinde
ve Hüseyin Sermet ile birlikte Beethoven’ın iki yapıtı, Prometheus Overture ve
5. Piyano Konçertosu ve de Penderecki’nin 2. Senfoni’si yorumlandı.
Birkaç gün sonra yine Celsus Kütüphanesi’nde Polonya’nın ünlü Barok
Orkestrası Arte dei Suonatori, İngiltere’den Barok kemancı Rachel Podger’in
konuk sanatçı olarak katılımıyla yeni programı Alla Polacca, Alla Turca’yı
sundu. Programlarında sanatçılar 18. yüzyılda Polonya’da bestelenmiş
yapıtları yorumladılar. Bu özel konserde, Telemann, Haydn ve Mozart gibi usta
müzisyenlerin çalışmalarının yanı sıra, Osmanlı ve Polonya’dan önemli eserler
de yer aldı.
58
Adam Mickiewicz Enstitüsü’ndeki arkadaşlarımla
çalışmaktan büyük zevk aldım. Sayelerinde
Polonya’nın eşsiz kültür zenginliğini keşfetme
fırsatı buldum. Çok değerli bir tecrübe ve macera
olan bu işbirliği sırasında Efes antik tiyatrosunda
28. Uluslararası İzmir Müzik Festivali’nin açılış
konserini hazırladık. Krzysztof Penderecki’nin
şefliğinde ve piyanist Hüseyin Sermet’in katılımıyla
gerçekleşen Varşova Senfoni konseri, inanılmaz bir
deneyimdi.
– Ceyda Berk-Söderblom,
28. Uluslararası İzmir
Müzik Festivali Koordinatörü
59
Klasik
müzik
İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası,
Strugała’nın şefliğinde Aya İrini’de
İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası Türkiye’nin en iyi orkestraları arasında
gösteriliyor ve Polonyalı müzisyenlerle sürdürülen işbirliği geleneğine
sahipler. 1996 ve 1997 yıllarında İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası’nın
şefliğini, Polonyalı ünlü şef yaptı. Sanatçı Türkiye’de klasik sanat alanında en
tanınan isimlerden birisi. 40 yıldır Türkiye’deki senfoni orkestralarıyla ilişki
içinde ve bu orkestralarla birlikte bugüne kadar 400’ün üstünde konser
verdi. Konser sırasında Polonya Kültür Bakanlığı Sekreteri Monika SmoleńBromska tarafından İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası ve Şef Tadeusz
Strugała’ya Polonya Kültür ve Milli Miras Bakanlığı’nın ödülleri takdim edildi.
Polonya Cumhuriyeti Başkonsolosu ise maestroyu “Bene Merito” nişanı ile
ödüllendirdi.
24 Ekim 2014
Aya İrini Müzesi, İstanbul
İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası (İDSO) Polonya’nın
muhteşem maestrolarından Tadeusz Strugała’nın
şefliğinde, 6. yüzyıldan kalma Aya İrini Müzesi’nde
İstanbullu müzikseverlerle buluştu. Bu tarihi mekânda
yapılan dördüncü “Polonya-Türkiye konseri” ile
İDSO’nun yeni sezonu açılmış oldu.
“Bene merito”
nişanı ile
takdim
edilirken
maestro
Tadeusz
Strugała
Bu etkinlik, Polonya Cumhuriyeti İstanbul Başkonsolosluğu işbirliğiyle,
2011’den beri her yıl düzenlenmekte. Konser programında: Andrzej
Panufnik’in Procession for Peace (Barış Töreni) adlı eseri -Doğumunun 100.
Yıldönümünde-; Ahmet Adnan Saygun’un İnci’nin Kitabı adlı eseri (orkestra
versiyonu); Ulvi Cemal Erkin’in Piyano Konçertosu (solo piyanoda Kemal Cem
Yılmaz ile); Mieczysław Karłowicz’in Keman Konçertosu A-Dur op. 8 (solo
kemanda Aleksandra Kuls ile) adlı eserleri yer aldı. Konser, izleyicileri hayran
bırakan Stanisław Moniuszko’nun Halka operasından Mazurka ile sona erdi.
İstanbul
Devlet Senfoni
Orkestrası
60
61
Klasik
müzik
Mateusz Borowiak Boğaziçi
Üniversitesi’nde
5 Kasım 2014
Boğaziçi Üniversitesi, İstanbul
Boğaziçi Üniversitesi, Türkiye’nin en önemli ve
en saygın üniversitelerinden biri. Üniversite,
1863 yılında Amerikalılar tarafından kuruldu ve
Amerika’daki eğitim sistemiyle güçlü bağlarını
günümüze dek korudu. Güney Kampüsü eşsiz bir
Boğaz manzarasına sahip; en önemli binalarından biri
ise 500 kişi kapasiteli olan ve çeşitli nadir orglara,
kilise orglarına ev sahipliği yapan Albert Long Hall.
İstanbul
konseri
sırasında
Mateusz
Borowiak
Üniversite, profesyonel düzeyde müzik eğitimi vermese de İstanbul’daki en
saygın oda müziği konserlerine ev sahipliği yapıyor. Programları, müzik alanında
yılların otoritesi Profesör Evin İlyasoğlu hazırlıyor. 2014/2015 döneminde bu
prestijli etkinliğe Apollon Musagète Quartet ve genç piyanist Mateusz Borowiak
davetliydiler.
İngiltere’de ikamet eden ve Polonya’da oldukça az bilinen Borowiak,
Barselona’da düzenlenen 57. Maria Canals Uluslararası Piyano Yarışması (2011)
ve Brüksel’de düzenlenen Queen Elisabeth Piyano Yarışması (2013) gibi çeşitli
saygın organizasyonlardan ödüllerle döndü. 2014’ün başında Borowiak ilk defa
Londra’daki Wigmore Hall’da konser verip muhteşem eleştiriler aldı. İstanbul’daki
konser sırasında izleyiciler, Friderik Chopin’in Barkaroli Fis-dur op. 60 ve
Beethoven’in op. 110 yorumlarını hararetle alkışladı. Chopin ve Beethoven’ın
olgunluk dönemi eserlerinden sonra sanatçı, Karol Szymanowski’nin erken
dönem bestesi olan ve bu nedenle daha az çalınan Wariacje na polski temat
ludowy op. 10 ile izleyicileri hayran bıraktı. Bu eser sıra dışı akşama enerji dolu
bir kapanış yaptı.
62
Müziğin evrensel dil olduğu söylenir. Bu nedenle
mi yoksa konserimin kültürle dolu Bogaziçi
Üniversitesi’ndeki Albert Hall’da gerçekleştiğinden
dolayı mı bilmiyorum ama izleyiciler performansıma
çok sıcak tepkiler verdi.
– Mateusz Borowiak
63
Klasik
müzik
Lutosławski Piano Duo İstanbul’da
11 Kasım 2014
Koç Üniversitesi Sevgi Gönül Kültür Merkezi, İstanbul
Üniversiteler, Türkiye’deki kültür hayatında önemli
bir role sahip. Türk toplumu genç bir toplum olduğu
için üniversitelerin sayısı da yüksek. Üstelik çoğunun
zengin bir altyapısı ve ilginç eğitim programları var.
1993 yılında kurulan Koç Üniversitesi, zengin kültürel programlara ağırlık
veren ve akademik hayatta önemli yere sahip kurumlardan birisi. Bu
programda özellikle caz ve klasik müzik etkinlikleri geniş yer tutmakta.
Bu nedenle programa Polonya’nın en yetenekli piyano ikilileri arasında
gösterilen Lutosławski Piano Duo davet edildi. Genç piyanistler Emilia
Sitarz ve Bartłomiej Wąsik, bazen beraber bazen farklı müzisyenlerle
birlikte birçok yenilikçi projeye imza atmış, Polonya ve uluslararası müzik
ve festival hayatında on yıldan fazla süredir aktif rol üstlenmişlerdir.
Onların yeteneklerinin en önemli göstergelerinden biri, birkaç ay önce
“Polityka’nın Pasaportları” adlı prestij ödülünü kazanmalarıdır. Lutosławski
Piano Duo’nun İstanbul’daki konseri sırasında izleyicilerin dinleme fırsatı
yakaladığı eserlerden bazıları Prokowiew’in Romeo ve Juliet balesinden suit,
Ravel’in heykeltraş Godebski’nin çocukları için yazdığı Ma Mèrel’Oye suiti ve
ikilinin müzik kariyerine başladığı Witold Lutosławski’nin Wariacje na temat
Paganiniego’su oldu.
Türkiyeli izleyiciler konserimiz sırasında son
derece doğal, sıcak ve ilgiliydiler.
– Emilia Sitarz,
Lutosławski Piano Duo Piyanisti
64
65
İstanbul konseri
sırasında
Lutosławski
Piano Duo
Çağdaş
müzik
ve caz
Polonya’nın yenilikçi, kendine güvenli, dışa dönük ve istekli
genç müzik sahnesiyle 2013 yılında Katowice’de düzenlenen OFF
Festivali’nde tanıştım. Elbette Polonya gruplar üzerine geniş olmasa
da, ülke dışında ismini duyurmayı başarmış bazı isimlerine dair bir
bilgim vardı ancak festivalde dinleme şansı yakaladığım gruplar bana
bambaşka bir dünyanın kapılarını açtı. Her ne kadar, ağırlıklı Amerikan
ve İngiliz toplulukların sahne aldığı bir festival olsa da, festivalin kendi
ülkesinin gruplarına verdiği önem, gruplara ayırdığı sahne ve ağırlık bir
hayli önemli. Polonya indie müzik sahnesinde filizlenen yeni isimlerin
yanı sıra daha tanınmış, “efsanevi” olarak anılan isimlerle tanıştım
festivalde. Punk geleneğinden gelenler, deneysel tınılarda üretimde
bulunanlar, daha geniş kitle müziğini kendine has bir açıdan icra
edenler, neon renkler altında kitleleri dans ettiren indie-dans grupları...
66
67
OFF Festival’inde 3 gün geçirip, meraklı gözlerle Polonyalı grupları
izlediğiniz vakit ülkenin ne denli “keşfedilmesi gereken” gruplarla dolu
olduğunu anlıyorsunuz.
Bu yüzden 2014’ün Polonya ve Türkiye arasındaki diplomatik
ilişkilerin tesisinin 600. yılı sebebiyle gerçekleşecek etkinliklerden büyük
heyecan duydum. Polonya’da izleme ve keşfetme şansı bulduğum
grupların bazılarının Türk dinleyicilerle buluşacak olması önemliydi.
Birçok Polonyalı grubun icra ettiği müziğin kendi ülkesi dışında
da algılanabilir olması bu etkinlikleri daha da önemli ve cazip hale
getiriyordu. Polonyalı grupların bu konuda oldukça başarılı olduğunu
eklemem lazım. Ülke sınırları içerisinde kalmak istemiyorlar. Başka
coğrafyalara uzanmak, başka dinleyicilere ulaşmak için inanılmaz bir
açlıkları ve motivasyonları var. Bu konuda kendi coğrafyasındaki birçok
ülkeden daha öndeler. Bunun artısını da İstanbul’daki etkinliklerde
gösterdiler. İstanbul Nublu’da gerçekleşen Dont Panic We Are From
Poland ‘da sahne alan iki Polonyalı grup Bokka ve Rebeka’nın sahne
performansları ve seyirci ile olan iletişimleri bu bahsettiğim konuya
çok iyi birer örnektiler. Gerçekten İstanbul seyircisini yakalamak,
eğlendirmek ve etkilemek için ellerinden geleni artlarına koymadılar
ve bunun karşılığını seyirciden almayı başardılar. Benzer etkileri yıl
boyunca düzenlenen diğer Polonya etkinliklerinde de gördüm ya da
duydum. Polonyalı grupların kendilerine duydukları güven, dışarıya
açılma istekleri, birbirleriyle olan dayanışmaları en büyük artıları ve
önümüzdeki yıllarda daha da fazla Polonyalı grubun adını duyacağımızın
teminatı.
HAKAN DEDEOĞLU
müzik eleştirmeni, Bant Magazine baş editörü
68
69
70
71
İstanbul’daki Nublu
gece clubunda
Bokka’nın konseri
Çağdaş
müzik
ve caz
Pera Müzesi’nde Polonya’dan Sesler
Mart – Aralık 2014
Pera Müzesi, İstanbul
Mikroelektyw
grubunun
konseri
Mart ile Aralık ayları arasında Pera Müzesi, Türkiyeli
müzikseverlerin farklı müzik türleri arasındaki
sınırları zorlayan genç nesil Polonyalı müzisyenleri
keşfetmesine olanak sağlayan konserler dizisine ev
sahipliği yaptı. Bu sıra dışı etkinlikler, 26 Mart’taki
Marcin Masecki’nin performansıyla başladı.
Sanatçı, müziğinde caz, klasik müzik ve deneysel müziği bir araya getiriyor.
Masecki, Lado ABC adlı bağımsız müzik şirketinin etrafında toplanan Varşova
alternatif müzik topluluğunun üyesi. Sanatçı, solo performanslarına ek olarak,
caz doğaçlamalarını avangard yaklaşımla birleştiren çok sayıda müzikal projenin
yaratım sürecinde yer aldı. Bunlar arasında, Telewizor, Papierosy, TAQ, Wczasowicz
Paweł ya da Masecki/Rogiński/Moretti üçlüsü sayılabilir. Aynı zamanda Masecki,
2012 yılında Polonez adlı özgün projeyi gerçekleştirdi ve bunun sonucunda bir
CD yayınladı. Masecki’nin Pera Müzesi’ndeki Domenico Scarletti’nin Sonatlarının
Yıkılışı konseri, barok ile klasisizm dönemleri arasında aktif olan bestecinin
müziğinden esinlendi. Masecki’nin sıra dışı performasından sonra, 7PM adlı ilk
CD’sini 2009’un Mayıs ayında çıkaran Zosia “Soniamiki” Mikucka sahne aldı.
Sanatçı, müzik kariyerine moda defilerinde çalarak başladı. Şarkılarında 1980’li
yıllarında popüler olan elektropop türüne (synth-pop veya teknopop olarak da
bilinir) göndermeler yapıyor.
Pera Müzesi’nde konser verenler arasında SzaZa da vardı. İkili, Roman Polanski’nin
çalışmalarından derlenen film gösterimleri kapsamında sahne aldı. Szamburski/
Zakrocki SzaZa düeti, Polonyalı yönetmenin filmlerine eşlik eden oldukça dinamik
bir film müziği çalışması ortaya koydu. SzaZa, Krzysztof Komeda besteleri ve
filmlerde yer alan müzikleri kullanarak yepyeni ve benzersiz bir anlatım yarattı.
Pera’daki konserler dizisi, Aralık ayı ortasındaki Paula&Karol folk ikilisinin
konseriyle sona erdi. The Guardian gazetesinin 2011 yılındaki World Sound öneri
listesine eklediği ikili, olumlu enerjileriyle İstanbul dinleyicisini etkileyip onları
daha ilk şarkılarıyla dansa davet etti.
Paula i Karol
grubunun
konseri
sırasında
izleyiciler
Konser dizisi 2011 yılından bu yana sahnelerde olan, üç kadın müzisyenin kurduğu
Drekoty ile devam etti. Sanatçılar, hareket, duygusallık, çığlıklar, sade formlar
ve abartılmış dışavurumculuğu bir araya getiren avangard şarkılarıyla Türkiyeli
seyircileri kendilerine hayran bıraktılar. Drekoty’den bir hafta sonra 6 yıldır Avrupa
müzik sahnesinde büyük ses getiren Mikroelektyw, aynı sahnede konser verdi.
Yüksek enerjili, elektronik odaklı, akustik caz tarzlarıyla tanınan ikili, daha önce
Fred Anderson, Nicole Mitchell ve Rob Mazurek’in Exploding Star Orchestra’sı gibi
cazın Şikago merkezli ağır toplarıyla aynı sahneyi paylaşmış ve Matmos, Fennesz,
Zu, Tied and Tickled Trio, Sao Paulo Underground gibi uluslararası sanatçılarla da
ortak performanslara imza atmıştı.
72
73
Drekoty grubunun konseri
74
75
Çağdaş
müzik
ve caz
21. İzmir Avrupa Caz Festivali’nde
Polonyalı Sesler
3–20 Mart 2014
Ahmed Adnan Saygun Kültür Merkezi, İzmir
Polonyalı sanatçılar 21. İzmir Avrupa Caz Festivali’nde
İzmirli cazseverleri kendilerine hayran bıraktılar.
Festival katılımcıları arasında Türkiye, Almanya,
Avusturya, İtalya, Fransa, Hollanda ve Yunanistan’dan
caz müzisyenleri de vardı
Maciej Obara
International
Quintett feat.
Tom Arthus’un
konseri
Polonya’dan Maciej Obara International Quintet & Tom Arthurs caz topluluğu
katıldı. Ayrıca Janusz Prusinowski Trio, Adam Struga’nın yönetiminde
Monodia Polska oraz Zespół Śpiewaczy Ewy Grochowskiej gibi gruplar da
yer aldı. Bu gruplar geleneksel Polonya müziğinin yorumunu yapıyorlar. Daha
önceki yıllarda Tomasz Stańko ve Marcin Wasilewski gibi ünlü Polonyalı caz
sanatçıları da Festival’de sahne almışlardı.
Maciej Obara International Quintet’in konseri öncesinde Türkiyeli sanatçılarla
birlikte atölye çalışması düzenlendi. Diğer gruplar üç günlük atölyeler yaptılar.
Bu buluşmaların amacı geleneksel şarkılar ve dansların ışığında Polonya ve
Türkiye kültürlerine özgü müzik dilini yaratmaktı. Festival sırasında Rafał
Olbiński’nin 60’lı ve 70’li yıllardan Jazz Forum dergisinin kapak sergisi ve Jazz
Forum dergisinin editörü Paweł Brodowski’nin söyleşisi gerçekleşti.
Rafał Ołbiński
tarafından
hazırlanan
Jazz Forum
adlı derginin
kapakları
76
77
Çağdaş
müzik
ve caz
21. İstanbul Uluslararası Caz
Festivali’nde Polonya’dan Sanatçılar
Mitch & Mitch
With Their
Incredible
Combo
1–14 Temmuz 2014
Cemal Reşit Rey Konser Salonu, İstanbul
Çağdaş cazın Polonyalı ustalarından Leszek Możdżer,
Tomasz Stańko, Trio Stryjo ve Mitch&Mitch, 21.
İstanbul Uluslararası Caz Festivali’nde sahne aldılar.
Festivale caz, pop, rock ve dünya müziği çalan sanatçılar katılıyor. Festival,
her yıl şehrin tarihi mekânlarında düzenlenen 30’dan fazla konserle, 50
binden fazla izleyici çekmeyi başarıyor.
Cemal Reşit Rey Konser Salonu, 2014 yılı Temmuz ayında Polonya’nın en
yetenekli müzisyenlerini ağırladı. CRR, Polonyalı-İsveçli-İsrailli müzisyenlerin
işbirliğiyle ortaya çıkan Możdżer Danielsson Fresco Trio konserine ve
ardından da besteci Tomasz Stańko performansına sahne oldu. Üçlü, farklı stil
ve ruh hallerini kendi dinamik müziklerinde başarıyla birleştirerek, övgü dolu
eleştiriler almayı başardı. Tomasz Stańko bu türün en özgün temsilcilerinden
biri. Müziğinin en güçlü tarafı tonların çekiciliği: Sanatçı, ambiyans atmosferini
Slav melankolisi ile bir araya getiriyor. Gruba ney ve shakuhachi, saksofon ve
Endonezya’ya özgü saron çalan Fakih Kademoğlu katıldı.
Mitch & Mitch – veya kendi ifadeleriyle Mitch & Mitch With Their Incredible
Combo – Batı müziğini Japon balatları, mambo ve psikodelik disko müziğiyle
birlikte kullanıyor.
Şüphesiz bu konser, birçok estetik yapının caz müziğinde eşsiz bir şekilde
bir araya getirilebildiğini gösterdi. Polonyalı müzisyenler yakında tekrar
Türkiye’deki cazseverlerle buluşmayı umarak Polonya’ya döndüler.
78
79
Avrupa caz sahnesinden bir renk ustası;
Tomasz Stańko
– www.cazkolik.com
80
81
Tomasz Stańko
Quartet’in
konseri
Çağdaş
müzik
ve caz
POL:KUL:TUR Projesi
2–4 Ekim 2014
Eskişehir – Ankara – İstanbul
Ekim ayının ilk haftasında Masala Soundsystem adlı
Varşova merkezli müzik topluluğu Eskişehir, Ankara
ve İstanbul’un popüler mekânlarında sahne aldı.
Varşova’daki Fundacja Planet tarafından hazırlanan POL:KUL:TUR Projesi
kapsamında Türkiyeli müzikseverler, sanatçıların modern elektronik müziği
Polonya ve Türkiye’ye ait geleneksel enstrümanlarla buluşturdukları
konserleri ve her iki ülkeden müzisyenlerin yerel ve sanal işbirliklerinden
ortaya çıkan sonuçları izleme imkânı buldular. Programlarda dünyaca ünlü
udi Mehmet Polat gibi Türkiyeli sanatçılarla birlikte çalışmalarıyla ortaya
çıkan yepyeni müzikler çalındı. Polonya ve Türkiye’nin halk danslarından
ilham alan ve Pleciony Warkoczyk adlı folklor grubunun şarkıcısı, dansçısı
ve koreografı olan Ewa Chęć ve Varşova’da göbek danslarıyla ünlü Menada
Dance Collect grubunun dansçısı ve koreografı Agnieszka Myszkowska gibi
sanatçılar Masala Soundsystem konserlerine katılarak etkinliklere bambaşka
bir boyut getirdiler.
Masala
Soundsystem
82
Mehmet Polat’ın kimi besteleri konserler sırasında çalan elektronik müzikle
birlikte kullanıldı; Varşova’daki VJ ikilisi Motivo & Disenti ise -özellikle bu proje
için- Masala Soundsystem’in müziğine fonda eşlik etmek amacıyla, iki ülkenin
kültürel miraslarını konu alan görüntüler hazırladı. Konserlerde Masala
Soundsystem’a Türkiye’nin ünlü reggae grubu SATTAS da eşlik etti. Her iki
ülke sanatçıları arasında doğan dostluğun sonucu olarak Masala Soundsystem
konserleri sırasında SATTAS’ın şarkıcısı da onlarla birlikte sahnedeydi.
POL:KUL:TUR Projesi sırasında fotoğrafçı Sylwia Kowalska, Yolculuktan
Kartpostallar isimli fotoğraf çalışmasını halka açık alanlarda sergiledi.
Projeye katılan sanatçıları ve sokaktaki insanları fotoğraflayan sanatçı,
bunları sergileyerek Türkiye izlenimlerini aktarmış oldu. Kowalska projesini
şöyle anlattı: “Türkiye’deki sokaklarda rastladığımız insanlar, faaliyetlerimize
memnuniyetle katıldı. Hepsi bize merakla, içtenlik ve nezaketle yaklaştı ve
çoğu Polonya hakkında bilgi sahibiydi. Fotoğraflarımın kısmen de olsa bu
sıcak atmosferi yansıtabilmesini umuyorum.”
Projenin son etabı, konser ve etkinliklere ait multimedya içeriklerinin, Masala
Soundsystem – “POL:KUL:TUR EP” müzik albümünün ve fotoğrafların,
projenin web sitesinde yayınlanmasıydı. Etkinlik sırasında yapılan kayıtların
ücretsiz olarak yayınlanması, dünya müziğiyle ilgilenen uluslararası medyanın
dikkatini çekti.
Konserlerimizde Türkiyeli izleyiciler bizi çok
sıcak karşıladılar ve programımız bittikten birkaç
hafta sonra bile facebook’taki sayfamızda yorum
yapmayı sürdürüyorlardı. Projemize katılmış olan
Türkiye’deki kültür yöneticilerle ve sanatçılarla
temas halindeyiz ve yeni projeler planlıyoruz. Bu
performanslarımızın yeni projeler için başlangıç
noktası olmasını umuyoruz.
– Duże Pe,
Masala Soundsystem Solisti
83
fot. Sylwia Ika Kolalska
84
85
Seyahatten
kartpostallar adlı
fotoğraf kampanyası
Çağdaş
müzik
ve caz
Türkiye’deki Üniversite
Kampüslerinde Cukunft
3–14 Kasım 2014
Adana-Kayseri-Ankara-Eskişehir, AdrianopolCanakkale-Izmir-Denizli
24. Akbank Caz Festivali kapsamında Türkiye genelinde
toplam 9 kampüste Polonya “klezmer-caz” müziğinin
temsilcilerinden Cukunft konser verdi.
Grup, eşsiz müziğiyle genç müziksevenleri kendine hayran bıraktı. Cukunft,
başında Raphael Roginski’nin olduğu orijinal bir müzik projesi. Grup, Galiçya
Yahudi müziğinin geleneğini bütün zenginliğiyle sürdürüyor. Türkiye’de sahne
alan müzisyenler Michał Górczyński, Paweł Szpura (davul), Paweł Szamburski
(klarinet) ve Kacper Szreoder (trompet) idi. Sanatçılar, “klezmer caz” olarak
bilinen klezmer müziğiyle caz müziğin bir karışımını çalıyorlar. Grup, duygusal
parçalarının yanı sıra oldukça dinamik ve eğlenceli sahne performanslarıyla da
öne çıkıyor. Paweł Szamurski, Cukunft’un esin kaynaklarından bahsederken
şunları söyledi: “Polonya’da Yahudi müziği, kültürün her zaman önemli bir
parçası ve bizim için aynı zamanda bir araştırma alanı olmuştur. Ancak Yahudi
müziği ilham kaynaklarımızdan yalnızca bir tanesidir. Afrika-blues, Uzak Doğu
gelenekleri -ve özellikle bu konserler için- Türkiye’de 60’lı yıllarda etkili olmuş
“psikodelik rock”tan da esinlendik!”
Cukunft etkinliklerini Gaziantep Üniversitesi, Adana Çukurova Üniversitesi,
Kayseri Erciyes Üniversitesi, Ankara Bilkent Üniversitesi, Eskişehir Anadolu
Üniversitesi, Edirne Trakya Üniversitesi, Çanakkale 18 Mart Üniversitesi, İzmir
Ege Üniversitesi ve Denizli Pamukkale Üniversitesi’nde gerçekleştirdi.
Cukunft
grubundan
Raphael
Roginski
Avrupa kültüründe Osmanlı etkileri mevcuttur. Bunun
en önemli göstergelerinden birisi de etkisinde kalan
Doğu Avrupa müziği. Eskiden kültürler arasındaki
sınırlar o kadar belli değildi. Günümüzde bu sınırların
arası açıldığında müzik aracılığıyla onların yerini
değiştirmeye çalışabiliriz.
– Raphael Rogiński,
Cukunft solisti
86
87
Çağdaş
müzik
ve caz
RGG Trio Szymanowski’yi çalıyor
13 Kasım 2014
Akbank Sanat, İstanbul
RGG Trio
İstanbul Akbank
Sanat’taki
konser sırasında
RGG Trio, Szymanowski adlı yeni albümünden parçalar
çaldı. Kontemplasyonu teşvik eden ve melodik
müziği sayesinde RGG Trio, Polonya’nın en önemli
yeni nesil caz gruplarından biridir. 2001 seneden bu
yana RGG Trio gittikçe Avrupa doğaçlama müziğiyle
özdeşleştirilmektedir.
RGG Trio’nun kuruluşundan 12 yıl sonra 2013 yılında piyanist Przemysław
Raminiak’in yerine, genç ve yetenekli Łukasz Ojdan geçti. Bu sanatçı gruba
taze hava getirdi. RGG artık grubun üyelerinin isimlerinin ilk harfleri olmasa
da Polonya aküstik cazının sahnesinde bilinen bir markadır.
RGG’nin Szymanowski adlı yeni albümü ünlü EMC müzik yapım grubuna bağlı
müziğin etkisinde hazırlandı. Bu albümdeki parçalar, kontemplatif, nazik, hafif
ve Szymanowski’nin besteleri olan prelüdler, mazurkalar ve varyasonlara
oldukça serbest bir şekilde bağlıdır.
88
89
Lutosławski
Piano Duo
podczas koncertu
w Stambule
Özellikle
İstanbul’daki
konser için Małe
Instrumenty
tarafından
hazırlanan ses
enstalasyonu
90
91
Çağdaş
müzik
ve caz
“Małe Instrumenty (Küçük
Enstrümanlar)” İstanbul ve İzmir’de
14–15 Kasım 2014, Pera Müzesi, İstanbul
25–27 Kasım 2014, İKSEV, İzmir
Sanat çalışmalarının temelini, profesyonel anlamda
“küçük enstrüman” koleksiyonları, ses çıkaran
oyuncaklar, müzikal keşifler ve tını zenginliği sağlayan
diğer nesnelere oturtan Małe Instrumenty („Küçük
Enstrümanlar”), canlı performans ve atölye çalışması
için İstanbul ve İzmir’e geldi.
Çocukların
günlük kullanım
eşyalarından
müzik aletlerini
yapmayı
öğrendikleri
İKSEV’deki
atölye
Małe Instrumenty, Paweł Romańczuk tarafından 2006 yılında başlatılan bir
oluşum. Çalışmalarının temeli, çeşitli küçük enstrümanlar üzerine deneysel
yaratımlara odaklanıyor. Bunlar, profesyonel anlamda “küçük enstrüman”
koleksiyonları, ses çıkaran oyuncaklar, müzikal keşifler ve gürültünün artmasını
sağlayan diğer nesnelerden oluşuyor. Grup, asıl çıkışını 2007 yılında Era New
Horizons Film Festivali’nde yaptı ve o andan itibaren farklı müzik projelerinde yer
almaya başladı. Sanatçılar Türkiye ziyaretleri sırasında çocuklar ve gençler için
ses ve müzik yapımına yönelik düzenlenen atölye çalışmaları gerçekleştirdiler.
İstanbul’da Małe
Instrumenty
tarafından
hazırlanan ses
enstalasyonu
92
93
Lutosławski
Piano Duo
podczas koncertu
w Stambule
Çağdaş
müzik
ve caz
Polonya’dan İstanbul’a Funk
15 – 27 Kasım 2014
Bant Mag. Mekan ve Arka Oda, İstanbul
Soul Service ile
müzik akşamını
tanıtan afiş
Kasım’ın iki haftası boyunca Kadıköy’deki Bant Mag.
Mekan “Polonya’dan Funk” adlı sergiye ev sahipliği yaptı.
Sergi, Polonya’da funk müziğin en önemli temsilcilerinden biri Soul Service
DJs’in koleksiyonundan özenle seçilen plak kapaklarını izleyicilerle buluşturdu.
Polonyalı topluluk yıllardır Polonya’da ve yurtdışında funk ve soul müziğini
tanıtıyor. Bu sefer sanatçılar, İstanbulluları Polonya funk müziğiyle tanıştırdılar.
Sergi interaktif olduğu için ziyaretçiler, smartfonlarıyla QR kodlarını okutarak,
sergilenen albümlerden müzik dinleyebildiler. Serginin açılışından sonra
İstanbullu katılımcılar, Soul Service DJs’ten Karol Popa, Paweł Prządka ve
Bartek Pazura eşliğinde Kadıköy’ün en popüler mekânlarından biri olan Arka
Oda’da sabaha dek dans ettiler. Müzikleri Arka Oda müdavimlerinin o kadar
hoşuna gitti ki Soul Service DJs 19 Aralık 2014 tarihinde yine bu mekânda
yapılan Funk & Dance Party’de tekrar sahne aldı.
Soul Service
DJ set Arka
Oda’da
Wydarzenie okazało się dużym sukcesem. Od samego
początku mieliśmy parkiet pełen tancerzy. Ludzie byli
ciekawi polskiej muzyki, a co więcej okazało się, że
w Stambule jest sporo jej znawców.
– Bartek Pazura,
Soul Service
94
95
Çağdaş
müzik
ve caz
In Between
(Words and Music Destroyer)
22 Kasım 2014
Salon IKSV, İstanbul
Cezary Duchnowski, Paweł Romańczuk, Kostas
Georgakopoulos ve Justyna Skoczek, yenilikçi bir
anlayışla canlı müzik, görsel sanatlar ve farklı müzik
enstrümanlarını bir araya getiren disiplinlerarası
performanslarıyla Türk sanatseverlere çağdaş, elektronik ve elektroakustik müziklerin unsurlarından
oluşan bir proje sundular.
Bu benzersiz konser sırasında sanatçılar, biçim ve anlam yönünden çatışan
ifadelere dayanan kompozisyonlarını sergilediler. Elektronik müziğin yanı
sıra, özellikle bu proje için üretilmiş enstrümanlardan deneysel bir tını elde
edildi. Canlı olarak sentezlenen insan sesi, müzisyenlerin doğaçlamasını
kolaylaştırarak farklı bir müzikal zemin oluşturdu.
Konser, Cezary Duchnowski tarafından bestelenen ve Barok müziğin en
eski formlarından olan bir passacaglia ile tamamlandı. Tüm bu unsurların
birleşimiyle gayet yenilikçi bir proje ortaya konuldu. Çağdaş müzik konserleri
düzenlenen Salon İKSV’de gerçekleştirilen etkinlik, sanat camiasının ve Türk
dinleyicilerin epey ilgisini çekti.
Türkler, ülkelerinin müzik geleneklerini
Polonyalılara göre daha canlı tutup
sürdürüyorlar. Onları kendi müziklerinde ilgi
çekici şekilde ele alıp kullanıyorlar.
– Kostas Georgakopulos,
Avant Art Vakfı
96
26
97 27
IKSV Salon’da
Avant Art’ın
konseri
Çağdaş
müzik
ve caz
Don’t Panic! Rebeka ve Bokka
İstanbul’da
18 Aralık 2014
Nublu, İstanbul
İstanbul
Ekşi Festival
sırasındaki Don’t
panic! We are
from Poland
projesinin
tanıtımı
Polonyalı gruplar Rebeka ve Bokka, “Don’t Panic! We’re
From Poland” (“Panik Yapmayın! Biz Polonyalıyız”)
sloganıyla İstanbul’daki Nublu gece kulübüne gelenleri
müziğe ve dansa davet etti. Türkiye’de yapılan oylamayla
müzikseverlerin İstanbul’da en çok görmek istediği
Polonyalı sanatçılar belirlendi ve en çok oyu Polonyalı
elektronik müzik grupları olan Rebeka ile Bokka aldı.
“Don’t Panic! We’re From Poland”, internet oylamasına
katılan 15 Polonyalı müzisyen arasından seçildi.
Iwona Skwarek’in solo projesi olarak başlayan Rebeka’nın kökleri 2008 yılına ve
Polonya’nın Poznań şehrine dayanıyor. Grup, 2010 yazında Skwarek’e Bartosz
Szczęsny’nin katılmasıyla ivme kazandı. İkilinin çıkış albümleri Hellada 2013
yılında yayınlandı. Albüm, Gazeta Wyborcza tarafından “yılın albümü” şeklinde
değerlendirildi ve birçok müzik dergisi ve kanalı tarafından “senenin keşfi” olarak
tanıtıldı. Kısa süre sonra grup yurt dışındaki festivallerde ün kazanmaya başladı.
Rebeka’nın çalışmaları, New Order, Ultravox ve Depeche Mode gibi grupların temsil
ettiği sentetik seslerin gitarla harmanlandığı 1980’lerin müziğini çağrıştırıyor.
İstanbul’daki
Nublu gece
clubunda
Rebeka’nın
konseri
98
Bokka ise kimliği bilinmeyen üç sanatçı tarafından 2013 yılında kuruldu.
Müzisyenler, baştan beri müziğin kimliklerinden daha önemli bir rol oynadığını
belirttiler. Bokka’nın müziği çok geniş kapsamlı bir tür çeşitliliğiyle tarif
edilebilir. Çaldıkları parçalar, grubun Lykke Li, The Knife ve Sigur Ros gibi
İskandinav oluşumlara benzetilmesine neden oluyor.
Konserden sonra Rebeka’dan Iwona Skwarek geceyi şöyle özetledi: “Hem
bizim için hem de dinleyiciler için inanılmaz bir konserdi. Daha ilk şarkıyı
çalarken herkesi hayran bıraktığımızı biliyorduk!” Konser programına Türk
indie-dance grubu Portecho eşlik etti. Bu sıra dışı gece, İstanbulluların daha
önce Arka Oda’da dinleme fırsatı buldukları Soul Service DJs’in Polonya funk
performansıyla sabaha kadar devam etti.
99
Tasarım
Son on yılda işbirliği, tasarım praktilerinde en önemli
postülalarından biri olmuştur. Asırlar boyunca tasarım en egosantrik
mesleklerden biri olarak algılandığı için bu süreç, inançların, tavırların
ve çalışma yöntemlerinin değişimini kapsayan büyük bir değişim sayılır.
İşbirliği, 21. yüzyıldaki tasarımın temel unsurları olan bilgi paylaşımı,
ortak çalışma düşüncesi, gelişme, yaratma ve keyif almayı teşvik ediyor.
100
2014 yılında Polonya ve Türkiye diplomatik ilişkilerinin 600.
yıldönümünü kutluyorlardı. İlk başta ikili siyasi inisyatif gibi kulağa
gelse de hazırlanan etkinlik programı çağdaş kültürünü kapsıyordu
ve tasaram bu programda özel yere sahipti. Kutlamalar çerçevesinde
hazırlanan etkinlikler, yerlilere farklı kültürleri anlamaya, tarihle ilişkileri
kurmaya, tutkuyla sanatı ve zanaatı araştırmaya ve kültür alanında
işbirliğini geliştirmeye yardım etti.
101
Tasarımcı olarak 2014 yılında Polonya – Türkiye işbirliğinin
bir parçası olmak büyük bir imtiyazdı. Etkinlikler yalnız İstanbul’da
gerçekleşmeyip başka şehirlere de yayıldı ve yerli insanlarla ve
kültürümüzle buluşmalar profesyonel karakterini geride bıraktı.
2012 yılında ilk defa organize edilen İstanbul Tasarım
Bienali, uluslararası tasarım sahasında genç ama gelecek vaadeden
bir inisyatiftir. İkinci bienal, Polonya tasarımını sunmak için ve
İstanbul’un yaratıcı kültürüyle ilişkileri kurmak için temel olan Aradaki
Polska sergisine evsahipliğini yaptı.
Magda Kochanowska’nın küratörlüğünü yaptığı sergi, grafik
tasarım, design thinking, kamusal alan, yemek tasarımı ve çocuklar
için tasarımın gösterisiydi. Bienalin en çok dikkat çeken unsurlarından
biri olarak ziyaretçiler, zanaat aracılığıyla eski ve yeniyi, edebiyat ve hat
sanatı aracılığıyla felsefeyi ve deney yaparak değişik lezzetleri tecrübe
etmeyi elde ettiler.
Sergi, üç ana bölümden ibaretti: Zanaat: Yeni için Eski, Kelime:
Kelimelerin Bayramı ve Yemek: Kitap için Pişirmek. Czesława Frejlich ve
Magda Kochanowska’nın küratörlüğünde hazırlanan Bağlantı adlı
serginin diğer bölümü, objeler, teknikler ve malzemeler arasındaki
etkileşimlere odaklıydı. Ayrıca son ürünler önemli oldukları kadat
bence tasarım kelimesinin ima ettiği gibi bütün üretim süreci de
projeye katılanlar için mühimdi.
Polonya tasarımını tecrübe etmeyi yalnız profesyoneller
değil çocuklar da denemeyi fırsat yakaladılar. İstanbul’un yanısıra
diplomatik ilişkilerin 600. yıldönümü münasebetiyle düzenlenen
etkinlikler İzmir ve Ankara’da gerçekleştiler.
İzmir, tasarım alanında Türkiye’nin önde gelen yerlerinden
biri. Aralarında Akdeniz Akademisi olan Türkiye’nin en iyi
üniversiteleri İzmir’dedir. Polonya’nın en önemli çocuk için tasarımda
uzmanlaşan tasarımcılarının ürünleri Ewa Solarz’ın küratörlüğü yaptığı
Haydi Oynayalım sergisinde gösterildi. Çocuklar geleceğimiz oldukları
için onları yaratıcı bir şekilde düşüneye herhangi teşebbüs alkışla
102
kaşılaşmayo hak ediyor. Sergi, İzmirlilere tasarımın çocuk dünyasına
yaşam kalitesini ve zekayı nasıl getirdiğini gösterdi.
Ankara’nın grafik tasarım çevrelerinin Polonya afiş sanatını
tanıtmayı hedefleyen Polonya Afiş Haftası’na katılmaya fırsatları oldu.
Krakov Afiş Galerisiyle birlikte hazırlanan Türkiye’de Polonya Afiş Sanatı
projesinin ikinci kısmıydı. O hafta boyunca Bilkent Üniversitesi’nde
ve CerModern’de iki ana etkinlik yer aldı: üniversite kampüsünde
öğrencilere açık atölyeler ve konuşmalar gerçekleşti, galeride ise
Krzysztof Dydo’nun koleksiyonundan 70’ten fazla afiş sergilendi.
Türkiye tarafından bu etkinliği, Bogusławski’nin afişlerinden etkilenen
Ekin Kılıç organize etti.
2012 yılın ilk aylarından beri bu etkinlikleri hazırlayan
genç ekibinin çabalarına şahsen tanık oldum. Adam Mickiewicz
Enstitüsü bizi Varşova’da ağırlayıp şehri bize gösterdiğinde eşsiz,
yoğun stüdyolarında çalışan genç ve işlerine düşkün tasarımcılar ve
tasarım endüstrisinin öne çıkan temsilcileriyle tanışma fırsatımız oldu.
Varşova’dayken uzun tarihe sahip gerçek eğitim kültürünü fark ettim.
Ayrıca şehirlerini tasarım aracılığıyla geliştirmeyi çalışan birçok insanla
karşılaştım. Modernitenin gücünün tarihin güzellikleriyle yan yana
yaşamasına tanık olmak hakkikaten çok hoş bir deneyimdi.
Polonya’daki ilk ziyaretim sırasında her yerde var olan tutkuyla
karşılaştım. Bu tutku sayesinde Polonya tasarımın seçkilerini 3000 sene
önce kurulan İstanbul’a, Türkiye’daki tasarımın geleceği olan İzmir’e
ve ülkenin kalbinde olan Ankara’ya getirebildik.
Program, profesyoneller için zengin ve heyecan verici,
öğrenciler için eğitimsel olması için ve genel seyircinin ilgisini çekmek
için büyük itinayla hazırlandı. Genel sonucu, tasarım alanında işbirliği
yapmanın yanısıra Polonya’dan muhteşem insanlarla tanışma eşsiz bir
fırsattı.
Türkiye tasarım sahnesinin bir temsilcisi olarak bu tecrübeler
için çok minnettarım.
103
ÖZLEM YALIM ÖZKARAOĞLU
Endüstriyel ürün tasarımcısı, Stratejik Tasarım Danışmanı
2014 İstanbul Tasarım Bienali’nin danışma kurulu üyesi
2012 İstanbıl Tasarım Bienali’nin müdürü
104
105
2. İstanbul Tasarım Bienali
sırasında Karina Marusińska
tarafından tasarlanan
“Jakubki”
Zanaat: Yeni için Eski
atölyesi sırasınfa
Szymon Sławiec ve
Şule Koç
106
107
Tasarım
2. İstanbul Tasarım Bienali’nde
“Aradaki Polska”
Zanaat: Yeni
için Eski
atölyesi
1 Kasım – 15 Aralık 2014
Antrepo 7, İstanbul
Türkiye’de Polonya tasarımını tanıtan en önemli
etkinlik olan “Aradaki Polska”, Polonyalı ve Türkiyeli
sanatçıların işbirliğiyle yapılan ve aylar süren
çalışmanın sonuçlarının sunulduğu bir sergiydi.
2. İstanbul Tasarım Bienali kapsamında düzenlenen Polonya sunumlarının tümü,
serginin bağımsız sanat danışmanı, üniversite hocası ve tasarım konusunda sayısız
serginin küratörlüğünü yapmış olan Magda Kochanowska tarafından seçildi.
Aradaki Polska, aralarında ürün, grafik tasarım, hizmet (tasarım düşünme), kamu
alanları, yemek tasarımı, çocuk tasarımları ve kavramsal faaliyetlerin yer aldığı
Polonya çağdaş tasarımının geniş çaplı bir sunumu niteliğinde hazırlandı.
Serginin “Connecting” – “Bağlantı” isimli ilk kısmında Polonya tasarımı, mobilya,
seramik, kumaş ve baskı gibi farklı üretim alanları aracılığıyla tanıtıldı. Serginin
diğer üç bölümünde ise Polonya ve Türkiye tasarımcıları için düzenlenen atölyelerin
sonuçları sunuldu.
“Craft: Old for New” – “Zanaat: Yeni İçin Eski” bölümü, Polonya-Türkiye katılımcılarının
“zanaat” ile buluşmalarının sonuçlarını gösteriyordu. Atölyeler sırasında katılımcılar,
her iki ülkede yaygın olan odun, cam ve yün gibi malzemeleri kullanan zanaat
teknikleriyle tanışma fırsatı elde ettiler.
“Word: Feast of Words” – “Kelime: Kelimelerin Bayramı” projesi, Polonya ve
Türkiye’deki yazılı kaynakların kültürel zenginliğini ve kaligrafiyi temel aldı.
Sanatçılar porseleni farklı form ve motiflerle süsleyerek “çok kültürlü” bir masa
enstalasyonu yarattılar. Projedeki bir diğer çalışma ise Avrupa’nın eski haritasını
anımsatan ve Polonya ile Türkiye arasındaki seyahat yollarını gösteren duvara asılı
dikey bir tabak kompozisyonu idi.
Polonyalı ve Türkiyeli şefler için düzenlenen atölyeler, Polonya ve Türk mutfaklarına
ait tipik lezzetler hakkında karşılıklı bilgi ve deneyim alışverişini hedefliyordu.
Buluşma işbirlikleri, iki kültüre ait tatları bir araya getiren yeni tarifleri içeren ve
sergide lansmanı yapılan Kitap İçin Pişirmek (Cook for Book) adlı benzersiz yemek
kitabının yayınlanmasıyla sonuçlandı.
108
109
2. İstanbul
Tasarım
Bienali’ndeki
Aradaki Polska
sergisi
Aradaki Polska sergisi ve sergi kapsamında
hazırlanmış atölyeler sayesinde Bienal yeni bir
boyut kazandı.
– Deniz Ova,
2. İstanbul Tasarım Bienali Müdürü
110
111
Tasarım
Kitap İçin Pişirmek (Cook for Book):
Dört Aşçı Bir Kitap
hakkında bilgi aldılar. Aynı zamanda ev yapımı içkileri tattılar ve Polonya’da
geleneksel bir ava katıldılar. Atölye sırasında Polonya mutfağına özgü
malzemelerle Türk yemekleri pişirdiler. Örneğin Bektaşiüzümü, sarı sebzeler
gibi bazı tatlar onlar için tamamen yeniydi ve kimi yemek hazırlama
yöntemleri onları oldukça şaşırttı.
Temmuz–Kasım 2014
Türkiye-Polonya
Şefler, birlikte mutfağa girmek için Ağustos ayında İstanbul’da SALT Galata’daki
Gastronomika restoranında tekrar bir araya geldiler. Polonyalı ve Türkiyeli
şeflerin işbirliğinin sonucunda Türkçe ve İngilizce olarak Kitap İçin Pişirmek
(Cook for Book) adlı şimdiye dek benzeri yapılmamış bir yemek tarifleri
kitabı yayımlandı. Kitabın lansmanı Kasım ayında 2. İstanbul Tasarım Bienali
sırasında gerçekleştirildi. Aşçılardan her biri, geleneksel Polonya ve Türk
mutfağından tarifle kitaba katkıda bulundu. Böylece iki ülkenin mutfaklarının
birleşiminden oluşan ondan fazla sıra dışı yemek tarifi ortaya çıktı.
Polonya geleneksel mutfağı asırlarca Osmanlı
mutfağının etkisi altında kaldı. Zaman içinde Polonya
mutfağında görülen bu etkiler azaldı ve günümüzde
tespit edilemeyecek hale geldi. Polonya – Türkiye
diplomatik ilişkilerinin 600. yıldönümü, bu unutulmuş
bağları tazelemek için kaçınılmayacak bir fırsattı!
Bu “Food Design” projesi sayesinde Polonyalı ve Türkiyeli şefler deneyimlerini
paylaşıp iki ülkenin mutfaklarına özgü tatları keşfettiler. Projeye Polonya’dan
Poznań Concordia Taste restoranında çalışan Tomasz Trąbski, Türkiye’den
ise adeta “bir patlama yaşayan” İstanbul restoran kültürü içerisinde, yaratıcı,
çağdaş Türk yemekleri sunan üç şef – Semi Hakim, Didem Şenol Tiryakioğlu
ve Maksut Aşkar katıldılar.
Türkiyeli aşçılar, Polonya’yı Temmuz ayında ziyaret ettiler. Ziyaretleri
sırasında geleneksel lezzetleri deneme fırsatı yakalayıp Polonya yemekleri
yapmayı öğrendiler. Tuzlama, turşu gibi tipik Polonya gıda işleme metotları
SALT
Galata’daki
Gastronomika
restoranında
Polonya
ve Türkiye
tarifleriyle
deneyler
yaparken Sem,
Hakim ve
Maksut Aşkar
Polonyalı ve
Türkiyeli şeflerin
katıldıkları
atölyenin
sonucu
olarak çıkan
ve Polonya
ve Türkiye
mutfaklarından
esinlenen yemek
Şef olmakla enstürmancı olmak arasında pek fark
yok. Enstrümanlara canlıymışlar gibi saygıyla
yaklaşmak lazım. Onları kullanarak muhteşem bir
şey yaratıyorsun. Saygı en önemli şey.
– Semi Hakim, Şef
112
113
Tasarım
HAYDİ OYNAYALIM! Türkiye’de:
Çocuklar için Tasarım
31 Ekim – 30 Kasım 2014
İzmir Tarihi Havagazı Fabrikası Kültür Merkezi Sergi
Joanna
Rusin’in
tasarladığı
“Dot” halısıyla
LET’S PLAY
sergisinde
oynayan
çocuklar
“HAYDİ OYNAYALIM! Polonya’dan Çocuklar için
Tasarım” sergisi, çocuklar için tasarımın Adam
Mickiewicz
Enstitüsü
tarafından
düzenlenen
ilk kapsamlı tanıtımı oldu. Kasım ayı boyunca
Türkiye’deki çocuklara ve ebeveynlere Polonya’nın
en ilgi çekici oyuncakları, aksesuarları ve iç tasarım
ürünlerini tecrübe etme fırsatı sunuldu.
Protein
Design’in
tasarladığı
oyuncaklar
Son yıllarda Polonya, çocuklara yönelik tasarım alanında dinamik bir büyüme
göstermiştir. Aksesuarlar ve iç tasarım ürünlerinin yanı sıra doğal ve organik
malzemelerden yapılan yüksek kalitede birçok eğitsel oyuncak üretilmektedir.
Tasarımcılar her ayrıntıya çok önem vermektedir. Dolayısıyla ürünler ağırlıklı
olarak yerli zanaatkârların el yapımıdır. İzmir’de Ewa Solarz’ın küratörlüğünde
hazırlanan ve bir masa oyunu şeklinde tasarlanan serginin düzenlemesi ise
çocukları eğlenceye davet etmek üzere kurgulandı. Küçük ziyaretçiler, serginin
her bir parçasını deneyimlediler. Sergi kısmının yanı sıra organizatörler,
animatörlerin bir dizi atölye çalışmasını yürüttükleri ve sergilenen ürünlerin her
birinin hikâyesini anlattıkları bir salon da hazırladılar. Aynı zamanda çocuklar,
Polonyalı yayıncıların resimli kitaplarını okuma, rahat koltuklarda dinlenme,
Polonya çocuk oyunları oynama, Baobaby Studio’nun hazırladığı haritayı boyama
ve yeni oyuncaklarla oynama fırsatı buldular.
114
115
Tasarım
Tutki: Çocuklar için Sanat ve
El Sanatları Atölyesi İstanbul’da
27 – 28 Eylül 2014
Pera Müzesi, İstanbul
Katarzyna
Herman-Janiec’in
yürüttüğü
çocuklar ve
gençler için el
sanatları atölyesi
Eylül ayı biterken, İstanbul’daki Pera Müzesi, çocuklar
ve gençler için Tutki adlı sıra dışı bir el sanatları
atölyesini konuk etti.
Atölye sırasında genç İstanbullular geleneksel ve çağdaş Polonya
el sanatlarıyla tanışma fırsatı buldu. Tutki, çeşitli nedenlerle sosyal
yaşamın dışında kalmış insanlar tarafından geri dönüştürülen gazetelerin
kullanılmasıyla yaratıcı objeler yapılmasına dayanan bir proje. Tutki ürünleri
dört ana öğeyi bir araya getiriyor: EKO – ürün %100 çevre dostu; ürünün
kayda değer SOSYAL sonuçları mevcut - ürünler sosyal anlamda dışlanmış
kişiler tarafından üretiliyor, onları topluma yeniden kazandırıyor; KBY
(Kendi Başına Yap) – yaratıcılığı destekliyor ve entelektüel gelişimi tetikliyor;
ZEN – örme işlemi sırasında konsantrasyonu güçlendirmeyi, dolayısıyla da
zihinsel rahatlamayı sağlıyor. Tutki, geleneksel Polonya örme tekniklerinden
esinlenerek ortaya çıktı. Özellikle aileler için tasarlanmış İstanbul atölyesinde
katılımcılar Tutki ürünleriyle örme tekniklerini öğrendiler –Atölyenin sonunda
takılar, kaplar ve sepetler üretildi. Atölye, ürünün tasarımcısı olan Katarzyna
Herman – Janiec tarafından yürütüldü.
Pera Müzesi’nde karşılaştığım profesyonel
yaklaşıma ve organizasyon başarısına hayran
kaldım. Tutki atölyelerini orada düzenlemek
gerçek bir zevkti.
– Katarzyna Herman-Janiec,
Tutki Projesi Koordinatörü
116
117
Tiyatro
Polonya-Türkiye arasındaki diplomatik ilişkilerin 600. Yılı
nedeniyle İstanbul Tiyatro Festivali olarak Polonyalı tiyatro sanatçıları,
kültür kurumları ile birlikte çok önemli çalışmalara imza attık ve sadece
2014 yılında değil, gelecek yıllarda da birlikte proje üretecek kalıcı ilişkilerin
kurulması adına da önemli iş birlikleri gerçekleştirdik. Tiyatro alanında
çalışan, üreten, yazan profesyoneller olarak Polonya Tiyatrosu’nun
gücünü, etkisini, yapılan işleri uzaktan takip etsek de uzun yıllar bu
alanda ortak çalışmalar gerçekleştirme fırsatını bulamamıştık. 2014 yılının
Türkiye-Polonya arasında paylaşımların güçleneceği bir kültür yılı olarak
resmileşmesi ile birlikte biz de karşılıklı olarak çalışmalarımıza başladık.
Adam Mickiewicz Enstitüsü ile birlikte çok sayıda proje dosyasını
incledikten sonra 2014 yılında İstanbul Tiyatro Festivali kapsamında yer
alacak topluluklar, etkinlikler konusunda bir program oluşturduk.
118
119
19. İstanbul Tiyatro Festivali çerçevesinde Polonya ortaklığında çok
sayıda tiyatro gösterimi, panel, söyleşi ve atölye çalışması programlandı. Bu
program çerçevesinde TR Warszawa iki oyunu ile festivale davet edildi. Metni
Dorota Maslowska tarafından yazılan, ünlü yönetmen Grzegorz Jarzyna
tarafından yönetilen “Ne Yaptıysak Nafile” festivalin aynı zamanda açılış oyunu
oldu (9 ve 10 Mayıs 2014) ve Türk seyircisinin büyük beğenisini kazandı.
TR Warszawa ile yapılan iş birliği sonucu gerçekleştirilen diğer proje
Nosferatu oldu. Oyun 13 Mayıs 2014 tarihinde Harbiye Muhsin Ertuğrul
Sahnesinde sergilendi.Oyunun 14 Mayıs’ta yapılması planlanan gösterimi
ülkede ulusal yas ilan edilmesi sebebi ile iptal edildi.Oyun, insanın doğasına
derinden kök salmış, açıklanamayana karşı duyulan korkuyla dünyamızın
vardığı, pek gururlu ve kendinden emin görünen bilimsel, teknolojik ve
dijital seviye arasındaki çatışmayı ele alıyor. Popüler kültürün ikonuna
dönüşen Dracula ve vampir öyküleri bu kez tiyatro sahnesinde farklı bir
dille seyircinin karşısına çıkıyordu. Grzegorz Jarzyna’nın sahnede kullandığı
estetik dil eleştirmenlerden çok olumlu tepkiler aldı. Böylece Türk tiyatro
izleyicisi Polonya’nın bu genç yönetmeniyle ilk kez buluşma şansına da
sahip oldu.
19. İstanbul Tiyatro Festivali’nde Nosferatu ve Ne Yaptıysak Nafile…
adlı oyunlarıyla yer alan Polonyalı yönetmen Grzegorz Jarzyna yeni oyunu
için profesyonel oyunculara yönelik bir atölye çalışması gerçekleştirdi. Bu
atölye çalışmasına katılım ve ilgi de çok yüksek oldu.
Polonyalı yönetmen Grzegorz Jarzyna ile festival çerçevesinde
bir de söyleşi düzenlendi. The Tropical Craze’den bölümlerin gösterildiği
söyleşide katılımcılar, sorularıyla hem Jarzyna’yı hem de son dönem Polonya
tiyatrosunu daha yakından tanıma fırsatını yakaladılar. Söyleşinin ardından
Grzegorz Jarzyna’nın Edinburgh Festivali’nde büyük beğeni toplayan oyunu
2007: Macbeth’in de DVD gösterimi yapıldı.
19. İstanbul Tiyatro Festivali’nin Onur Ödüllerinden biri, Polonya
tiyatrosunun genç ve yenilikçi yönetmenlerinden Grzegorz Jarzyna’ya
verildi.1998’den beri TR Warszawa’nın sanat yönetmenliğini üstlenen
Grzegorz Jarzyna, aynı zamanda 2006’da başladığı kurumun genel
müdürlüğü görevini de sürdürüyor.
Bugüne kadar yaptığı çalışmalarıyla
120
birçok ödüle layık görülen Grzegorz Jarzyna, 19. İstanbul Tiyatro
Festivali’nin Onur Ödülü’nü, TR Warszawa topluluğunun 9 Mayıs akşamı
Harbiye Muhsin Ertuğrul Sahnesi’nde yer alan Ne Yaptıysak Nafile…
oyunu sonrasında aldı.
Baltık Dans Tiyatrosu oldukça genç bir topluluk. Klasik baleden,
ritmik jimnastiğe ya da sokak dansına kadar farklı alanlardan gelen dansçıları
bünyesinde toplayarak yaratıcı ve çağdaş bir hareket tarzının oluşabileceğini
vaat ededen Baltık Dans Tiyatrosu koreograf ve dansçı Izadora Weiss
tarafından kuruldu. Festivale ise Bir Yaz Gecesi Rüyası ile konuk oldu. Bir Yaz
Gecesi Rüyası 31 Mayıs 2014 tarihinde Harbiye Muhsin Ertuğrul Sahnesinde
iki kez sergilendi.
Proust-Pamuk-Bellek, kültürel bir kategori olarak bellek, bireysel
bellek, geri kazanılan bellek, kültür olarak bellek, bellek olarak kültür ve
nihayetinde kimliğin ve bilincin bir unsuru olarak bellek kategorilerine
odaklanana bir proje oldu. Emre Koyuncuoğlu ve Polonyalı yönetmen
Krzysztof Garbaczewski’nin yönettiği Proust-Pamuk-Bellek projesi üç
bölümden oluşuyordu. İlk bölüm Garbaczewski’nin yönetmenliğini yaptığı
“Proust” oldu. Emre Koyuncuoğlu’nun rejisini yaptığı ikinci bölüm ise
“Pamuk” adını taşıyordu. Oyun 3-4 Haziran tarihlerinde Harbiye Muhsin
Ertuğrul Sahnesinde iki kez sergilendi.
Bu projenin ikinci bölümü geçtiğimiz sonbaharda Opole
Tiyatrosu’nda Polonyalı izleyicilerle buluştu.
Gerçek bir hikâyeye dayanan ve psikolojik bir gerilim olan Aalst,
Türkiye ve Polonya arasındaki diplomatik ilişkilerin 600. yılı kapsamında
bu kez 21-22 Ekim 2014 tarihlerinde İKSV Salon’da izleyici ile buluştu.
Polonyalı genç yönetmen Radek Rychcik’in, Türk oyuncular Bengü Ergin
ve Adıhan Şentürk ile birlikte gerçekleştirdiği oyun prömyerini İstanbul’da
yaptı ve daha sonra Polonya’da izleyici karşısına çıktı.
Konser formunda, disiplinlerarası bir performans. Türkiye ve
Polonya arasındaki diplomatik ilişkilerin 600. yılı kapsamında sahneleniyor.
Müziğin ve kelimelerin formlarıyla oynuyor, analogla dijitali bir arada
sahneye koyuyor, seyirciyi rahatsız ettikçe sınırlarını aşmayı amaçlıyor. 22
121
Kasım 2014 tarihinde Cezary Duchnowski, Paweł Romańczuk, Kostat
Georgakopulos, Maciej Walczak’dan oluşan WAMD seyirci ile buluştu.
Ülkeler arasında düzenlenen kültür yılları özellikle birbirine
yabancılaşan ve hatta birbirlerinin varlığını, kültürlerini, sanatlarını unutan
ya da ulaşamayan kültür kurumlarını bir araya getirmesi, ortak projelerle
birlikte üretmesi açısından çok önem taşıyor. Özellikle bu ortak projeler
ülkelerin izleyicileri ile buluşunca çok daha anlamlı oluyor. İstanbul Tiyatro
Festivali açısından baktığımızda 2014 Türkiye-Polonya yılı kurulan ilişkiler
ve iş birlikleri açısından çok büyük bir öneme sahip. Her şeyden öte bizler,
kültür alanlarında çalışanlar birbirimizin farkındayız, birbirimizi tanıyoruz ve
sanatçılarımızın çalışmalarını takip ediyoruz. Ortaya çıkan güzel çalışmaların
yanı sıra bireysel alanlarda kurulan dostluklarla daha da zenginleşiyoruz.
İstanbul Tiyatro Festivali direktörü olarak bizlere bu fırsatı tanıyan tüm
kurum ve kuruluşlara bu açıdan tekrar teşekkür etmek isterim. Bu güzel
dostlukların ve ortak çalışmaların gelecekte yeni projeler ve ortak çalışmalara
evrileceğini bilmenin mutluluğu ve umudu ile.
Dr. Leman YILMAZ
Müdür, İstanbul Tiyatro Festivali
Koncert Bokka
w klubie Nublu
w Stambule
122
123
Tiyatro
Polonyalı oyun yazarları
GalataPerform’da
5–6 Mayıs, 22–25 Kasım ve 4–6 Aralık 2014
GalataPerform, İstanbul
Transit
Polonya
tiyatro
yazarlığı
atölyesini
tanıtan afiş
“Transit Polonya” projesi kapsamında Polonyalı üç
genç nesil yazar, İstanbul’un en önemli bağımsız
tiyatrolarından GalataPerform’da bir dizi “oyun
yazarlığı atölyesi” düzenledi. Mayıs ayında Dorota
Masłowska, Kasım ve Aralık aylarında ise Michał
Walczak ve Magda Fertacz, “Yeni Metin Yeni Tiyatro”
programının katılımcılarıyla buluştular.
Türkiye’den genç yazarlar, bu atölyeler sırasında Polonya çağdaş tiyatrosu
ve içinde bulunduğu zorluklarla tanışma, Türkiye tiyatrosunun problemlerini
tartışma imkânı bulup Polonyalı yazarların kendilerine verdikleri çeşitli
ödevleri yaptılar. Atölyelerden her birinde, davetli yazarların eserleri ve bu
projeye özel olarak Türkçeye çevrilmiş oyunları okundu.
Sanatçıların ortaya koyduğu mükemmel oyunculuk sayesinde seyirciler,
Masłowska’nın Lehçe Konuşan İki Gariban Rumen oyununun okunması
sırasında kahkahalarla güldüler (Merve Dağlı, Burak Safa Çalış, Ahmet Kaynak,
Batur Belirdi, Sezin Bozacı), Fertacz’ın Trashstory’sini dinlerken ise ağlayacak
kadar duygulandılar (Batur Belirdi, Hümay Güldağ, İncinur Daşdemir, Burak
Safa Çalış, Nazlı Bulum). Walczak’ın Kum Havuzu onlara çocukluk aşklarını
hatırlattı (Emre Yetim, Nazlı Bulum). Ayrıca, Polonya tiyatrosunun tanıtımı
kapsamında Dorota Masłowska’nın Grzegorz Jarzyna tarafından yönetilen ve
Ne Yaptıysak Nafile adlı son oyunu, 19. İstanbul Tiyatro Festivali’nin açılış
gecesinde sahnelendi.
124
125
Tiyatro
19. İstanbul Tiyatro Festivali’nde
Polonya’dan Oyunlar
9 Mayıs – 5 Haziran 2014
İKSV, İstanbul
Krzysztof
Garbaczewski
ve Emre
Koyuncuoğlu’nun
yönettiği Proust
- Pamuk - Bellek
performansı
Polonya tiyatrosunun son yıllardaki en iyi oyunları
19. İstanbul Tiyatro Festivali’nde sahnelendi.
Festival, Dorota Masłowska’nın yazdığı ve Grzegorz
Jarzyna tarafından yönetilen Ne Yaptıysak Nafile
oyunu ile açıldı.
Bu oyun daha önce Minsk, Berlin ve Brüksel’deki uluslararası tiyatro
festivallerinde sahnelenmişti. İstanbul’da TR Warszawa’nın sahnelediği oyun
Türkiyeli izleyicilerin beğenisini kazandı. Ayrıca, seyirciler Festival’den birkaç
gün önce, Masłowska’nın ilk tiyatro eseri olan Lehçe Konuşan İki Gariban
Rumen adlı oyunun okumasını bağımsız GalataPerform tiyatrosunda dinleme
şansı buldular.
Festival açılışı sırasında TR Warszawa’nın Sanat Müdürü Grzegorz Jarzyna’ya
“Onur Ödülü” takdim edildi. Festival programındaki diğer performans ise Bram
Stoker’ın gotik romanı Drakula’dan esinlenerek TR Warszawa’nın sahnelediği
Nosferatu idi. Program kapsamında bu tiyatro tarafından sahnelenen 2007:
Grzegorz
Jarzyna’nın
yönettiği Ne
yaptıysak nafile
126
Macbeth oyununun DVD gösterimi de vardı. Ayrıca Grzegorz Jarzyna, Türkiyeli
genç oyunculara yönelik olarak, dört gün süren bir oyunculuk atölyesi düzenledi.
Festival programında Baltık Dans Tiyatrosu’nun yorumladığı Shakespeare’in
ünlü Bir Yaz Gecesi Rüyası da yer aldı. Izadora Weiss’in yönettiği ve Goran
Bregovic’in imza attığı film müziklerinin kullanıldığı performans uluslararası
eleştirmenlerden tam not aldı; Dance Europe dergisinin yazarlarından
Graham Watts ise oyunu 2012/2013 döneminin en güçlü dans performansı
olarak yorumladı. Festivaldeki son Polonya esintisi Orhan Pamuk ve Marcel
Proust’un romanlarından uyarlanarak yazılan Proust – Pamuk – Bellek tiyatrofilm enstalasyonu idi. Polonya ve Türkiye halklarının ortak noktası olan Batı
ile Doğu arasında olma durumuna ve bu ikilemden kaynaklanan bellek ve
kimlik üzerine düşüncelere odaklanan bu sıra dışı performans\ Polonyalı
yapımcı Krzysztof Garbaczewski ile ünlü Türkiyeli yönetmen ve koreograf
Emre Koyuncuoğlu’nun işbirliğiyle ortaya çıktı.
127
Grzegorz Jarzyna’nın yönettiği
Nosferatu
128
129
Tiyatro
600 Yıl 600 Adımda
Ağustos 2013 – Ekim 2014
Varşova-İstanbul
Kısmen
İstanbul’da
gerçekleşen
600 adım adlı
performans
“600 Adım” projesi kapsamında Polonyalı ve Türkiyeli
sanatçılar, İstanbul ve Varşova’yı keşfetmek üzere
yola koyuldular. İzlenimleri biriktirmeyi amaçlayan bu
disiplinlerarası projeye iki şehirden dans, performans,
güncel sanatlar ve mimari alanlarından şu sanatçılar
katıldılar: Iza Szostak, Karol Tymiński, Kürşat Özdemir,
Wojtek Ziemilski,Zorka Wollny, Mustafa Kaplan ve
Filiz Sızanlı.
Projeyi başlatan, Mustafa Kaplan ve Filiz Sızanlı yani iki dansçı ve
koreograftan oluşan Taldans adlı performans grubuydu. Projenin amacı, Filiz
Sızanlı’nın da belirttiği gibi “İnsan vücuduyla şehir alanı arasındaki ilişkiyi
araştırmak”tı. Bu nedenle sanatçılar, yalnız stüdyoda değil öncelikle Varşova
ve İstanbul sokaklarında çalışıyorlardı. “600 Adım”, sanatçıların tek başlarına
şehri keşfettikleri, “kör randevular”da buluştukları ve grupta tecrübelerini
paylaştıkları birkaç etapta devam etti. Sanatçıların ikili ziyaretleri
sırasında (Türkiye grubu Polonya’ya ve Polonya grubu Türkiye’ye ziyarette
bulundu) projeye katılanlar, daha önce hiç bilmedikleri yerlerin atmosferini
hissetme fırsatını elde ettiler. İşbirliği sonucunda sanatçıların seyircilerle
temasa geçmesine olanak veren enstalasyonlar ve performanslar yapıldı.
Varşova’daki performans 28 Eylül 2014 tarihinde Zachęta Sanat Galerisi’nde
İstanbul’daki ise 30 Ekim 2014 tarihinde SALT Galata’da gerçekleşti.
130
131
Tiyatro
“Aalst” – İKSV Salon’da bir
Polonya-Türkiye ortak yapımı
Soul Service
DJ set w klubie
Arka Oda
20–21 Ekim 2014
Salon İKSV, İstanbul
Orijinali Pol Heyvaert ve Dimitri Verhulst tarafından
yazılan ve gerçek olaylara dayanan Belçika oyunu
Aalst, Polonyalı yönetmen Radosław Rychcik ve genç
kuşak üç Türkiyeli oyuncu için ortak çalışma alanı
oldu. Aalst’ın hikâyesi, esas olarak bir “sorgulama”yı
anlatmaktadır. Tanımsız bir ses (Ertürk Erkek) sabırla
sorular sorar; cevapları ise çocuklarını katletmekle
suçlanan çift Cathy (Bengü Ergin) ve Michael’ın
(Adıhan Şentürk) vermesi beklenir.
Mahkeme kayıtlarına dayanan oyun, ayrıntılı bir şekilde çocuk katillerinin
psikolojik bir portesini çizip onları savunmaya çalışmıyor. Amacı, izleyicilerin
de sahnedeki sorgulamaya katılmasını sağlamak. Oyunu sahneleme fikri,
metnin çevirisini bizzat yapan Adıhan Şentürk’ten çıktı; bu düşüncesinin
gerçekleşmesi için iki sene beklemesi gerekti. Rychcik Türkiyeli oyuncularla
yapılan işbirliğinden şu sözlerle bahsetti: “Adıhan’ın inadı hoşuma gitti.
Demek ki metne çok önem verdi. [...] Türkiye’yi ara sıra sarsan protestoları
çok iyi hatırlıyorlar. Çalışırken bana maskeleri ve fotoğrafları bile gösterdiler.
Protestolara katılımlarını en önemli rolleri olarak sayıyorlar.” Performansın
müziği The Natural Born Chillers’dan Michał ve Piotr Lis tarafından hazırlandı.
Yükselişte olan Polonyalı grup, elektro ve rock müzik çerçevesindeki
çalışmalarıyla dünya turnelerine de çıkıyor. Grubun iki üyesi Michał ve Piotr
Lis, oyun için hazırladıkları müzikleri, performans sırasında canlı olarak çaldılar.
İstanbul’daki başarıdan sonra oyun, Ocak 2015 yılında Varşova’daki Teatr
Powszechny’da sahnelendi.
132
133
Belçikalı çifti oynayan
Bengü Ergin ve Adıhan
Şentürk
Tiyatro
“Tiyatro – Dans – Resim ”: Andersen
Tiyatrosu Türkiye’nin Doğusunda
Genç sanatçılar
ve öğrenciler
için kukla
tasarımı ve
yapımı atölyesi
21 – 27 Ekim 2014
Mardin
Hans Christian Andersen Tiyatrosu, Türkiye’nin
Güneydoğusunu üçüncü defa ziyaret ederek
izleyicilerin karşısına Polonya tiyatrosunu tanıtmayı
amaçlayan oyun, koreografi, sahne tasarımı ve bir
dizi atölyeyle çıktı. “Tiyatro – Dans – Resim” projesi
kapsamındaki etkinlikler genç, çocuk, öğrenci ve
öğretmenler kadar performans sanatçılarının da
katılımına uygun olarak tasarlandı. yanı sıra, özellikle gençler ve aileler için hazırlanan Pyza na polskich
dróżkach isimli oyun da bölge halkının beğenisine sunuldu. İzleyiciler, içinde
bulunduğu kalıplardan çıkmaya çalışan insanın çabasını gösteren çeşitli
sahnelerden oluşan Pokolenia adlı sokak oyununu de izleme fırsatı buldu.
Projenin koordinatörlüğünü Şebnem Cirit ve Daniel Arbaczewski üstlendi.
Çocuklar için
tiyatro atölyesi
Polonya ile Türkiye arasındaki diplomatik
ilişkilerin 600. yıldönümü, Lublin Hans Christian
Tiyatrosu’nun Mardin ve bütün Türkiye’de sanat
eğitim alanında bütün yaptıklarının parlak
başarısıydı.
– Arkadiusz Klucznik,
Lublin H.Ch. Andersen Tiyatrosu
Andersen Tiyatrosu daha önce de Türkiye’de iki kez Ankara (2009, 2012),
Mardin (2010), Ordu (2010) ve Gaziantep’te (2013) olmak üzere dört tiyatro
festivaline dört farklı performansla katılmıştı. Türkiye ile yapılan işbirliği
sonucunda Tiyatro, sadece festivallere katılmakla kalmayıp Mardin’deki
atölye serisini de düzenledi. Böylece izleyiciler, tiyatro, multimedia, dans,
kostüm tasarımı ve kukla yapımı gibi çeşitli atölyeler arasından dilediklerine
katılma fırsatı buldu. Mardin sokaklarında düzenlenen atölye ve gösterilerin
134
135
Pokolenia adlı sokak
performasından bir sahne
136
137
Tiyatro
Hikâyeci ve Gezginler Türkiye’nin
Üç Şehrinde
21-26 Ekim 2014
Ankara – Bursa – İstanbul
Studnia O. grubundan Polonyalı ve Türkiyeli sanatçılar,
Türkiye’nin üç şehrinde, Ankara, Bursa ve İstanbul’da
Lehçe ve Türkçe performanslarıyla seyircileri
kendilerine hayran bıraktı.
Studnia O.
grubunda
anlatıcı olan
Agnieszka Kaim
138
Hikâye Pazarı adlı performansla sanatçılar, çeşitli nedenlerle kendilerini
Türkiye’de bulmuş Polonyalı tarihî şahısların hikâyelerini anlattılar. Bu,
Türkiyeli seyircilere kaç tane Polonyalı göçmenin yolunun Türkiye’den
geçtiğini –aralarında Polonya’nın millî şairi Adam Mickiewicz de olmak
üzere– ve bu ülkede önemli rol oynadıklarını hatırlatmak için muhteşem bir
fırsattı! Ayrıca performansın bir diğer konusu, Türkiye’yi kendi evleri olarak
seçen Polonyalıların hikâyeleriydi. Hikâyeci ve Gezginler küçük seyircileri de
unutmayıp onlara Andersen’in Uçak Sandık eserinin yorumu olan interaktif
bir hikâye anlatımı performansı da sundular. Hikâye anlatıcıları arasında
Agnieszka Ayşen Kaim, Małgorzata Litwinowicz, Albert Kwiatkowski, Koray
Erkök, Haluk Yüce ve Marina Yüce yer aldı. Performansın müziklerini Marta
Maślanka, yönetmenliğini ise Edward Wojtaszek yaptı.
Ayrıca bu proje kapsamında 27-28 Eylül 2014 tarihlerinde Ankara Somut
Olmayan Kültürel Miras Müzesi’ndeki ortak konserde Polonyalı Ozanlar
ile Türkiyeli Ozanlar buluştu. Peş peşe iki akşam gerçekleştirilen bu müzik
ziyafetine Polonya’dan Jacek Hałas, Agata Harz, Alicja Hałas, Remigiusz Hanaj
ve Türkiye’den Mustafa Aydın ve Erol Şahiner ülkelerine özgü geleneksel
müzik performanslarıyla katıldılar.
139
Tiyatro
Polonya ve Türkiye Gölge Tiyatrosundan,
“Tarçın Dükkânları”
23 – 26 Ekim 2014
Maya Cüneyt Türel Sahnesi, İstanbul
Polonya - Kielce’den bir Kukla Tiyatrosu olan Kubuś
ve Türkiye’den Cengiz Özek Gölge Tiyatrosu’nun
ortak projesi sonucunda Bruno Schulz’un Tarçın
Dükkânları metnini temel alan performans doğdu.
17. İstanbul
Uluslararası
Kukla
Tiyatrosu
Festivali
kapsamında
gerçekleşen
Tarçın
Dükkanları
gölge
tiyatrosu
performansı
Oyun, dünyadaki en önemli ve en prestijli kukla festivallerinden 17.
Uluslararası Kukla Tiyatrosu Festivali kapsamında İstanbul’da prömiyerini
yaptı. Performans, geleneksel gölge tiyatrosu Karagöz formatında izleyicilerle
buluştu. Projede dünyaca ünlü kukla ve canlandırma sanatçısı Cengiz
Özek’in yanı sıra, aralarında Polonya’dan Robert Drobniuch ve besteci Karol
Nepelski’nin yer aldığı yetenekli genç nesil sanatçılar da bulundu.
Proje, farklı kültürel geçmiş, deneyim ve metotlara sahip, farklı estetik
öğelerle çalışan sanatçıları bir araya getirmeyi amaçlıyordu. Bunun
yanı sıra, sanatçılarla söyleşiler ve çeşitli kültürel eğitim atölyeleri de
gerçekleştirildi.
17. İstanbul
Uluslararası
Kukla Tiyatrosu
Festivali
kapsamında
gerçekleşen
Tarçın
Dükkanları
gölge tiyatrosu
performansı
140
141
Tiyatro
Biuro Podróży Tiyatrosu Doğu
Anadolu’da
9–13 Aralık 2014
Mardin – Kızıltepe – Midyat
Polonya’nın en önemli alternatif tiyatrolarından
Teatr Biuro Podróży (Travel Bureau Theatre/Seyahat
Bürosu Tiyatrosu), Carmen Funebre’nin açık hava
performansıyla, 5. Uluslararası Mardin Gençlik ve
Çocuk Tiyatrosu Festivali’ne katıldı. Performans,
Mardin, Kızıltepe ve Midyat’ta seyirci karşısına çıktı.
Carmen
Funebre
performansı
sırasında
izleyiciler
Carmen Funebre oyunu Bosna savaşı ve diğer etnik çatışmaların yanı sıra tüm
dünyada patlak veren milliyetçilik ve hoşgörüsüzlükten etkilenerek yazıldı.
Teatr Biuro Podróży üyeleri Carmen Funebre’nin hazırlık aşamasında, eski
Yugoslavyalı mültecilerle görüştü.
Teatr Biuro Podróży oyuncuları 12 ve 13 Aralık’ta, Dramatik Sanatlar Eğitim
ve Araştırma Derneği ve Mardin festival ekibi işbirliğiyle, gençlere yönelik
atölyeler de düzenledi.
Teatr Biuro Podróży 1988 yılında Polonya’nın Poznań şehrinde, yönetmen
Paweł Szkotak tarafından kuruldu. Ekip, amaçlarının yeni ifade kalıpları
yaratmak, tiyatro sanatında olasılıkları genişletmek üzere keşfe çıkmak
olduğunu söylüyor. Bir sokak tiyatrosu klasiği olan olağanüstü Carmen
Funebre dünyada birçok ülkede sahnelendi ve eleştirmenlerden olumlu
yorumlar aldı. Fakat Türkiyeli seyircilerin ilgisi festivali düzenleyenleri bile
hayran bıraktı. Tiyatro’nun en eski oyuncularından Jarosław Siejkowski
yaşadıklarını şöyle dile getirdi: “Şehirlerden birisinde oyun seyircilerin
duygularıyla öylesine bütünleşti ki tiyatronun sınırlarının ötesine geçtiğimizi
hissettik! İlerleyen sahnelerde binlerce seyircinin, güncelliğini koruyan oyuna
katılımını hissetmemek mümkün değildi.”
„W jednej z miejscowości spektakl tak bardzo
scalił się z odczuciami widowni, że poczuliśmy
zupełnie niezwykłe przekroczenie granicy teatru.
Spektakl ze sceny na scenę - interpretowanych
bardzo współcześnie - przez kilkutysięczną
publikę zamieniał się pewien rodzaj poruszającego
współuczestnictwa”
– Jarosław Siejkowski,
Teatr Biuro Podróży
142
143
Görsel
Sanatlar
Birinci Dünya Savaşı’nın 100. yıldönümü olan 2014 yılı insanoğlu
tarihinde çok önemli bir seneydi ve bu münasebetle birçok anma töreni
düzenlenmiştir. Aynı sene, birçok kültürel ve sanat etkinlileriyle kutlanan
Polonya – Türkiye diplomatik ilişkilerinin 600. yıldönümüydü. Resmi bir
kutlama olsa da toplum, bu kültürel buluşmanın anlamının farkındaydı.
Kuad Galeri’de gerçekleştirdiğimiz serginin tanıtım metninde
bahsettiğim gibi Polonya-Türkiye temaslarının altı yüz sene içinde 20.
yüzyılda ilişkileri sorgulamamız lazım çünkü insan ve kültür ilişkileri ve
iletişim eksikliği söz konusudur. 2014 yılı boyunca düzenlenen Sabancı
Müzesi, Pera Müzesi, Kuad Galeri ve Depo’da yer alan tarihi ve çağdaş
sanat sergilerde ve düzenlenen atölyeler ve konferanslarda bu temas
eksikliği üzerine düşünme ve tartışma fırsatımız oldu.
144
145
İstanbul kalbinde Polonya köyü olan Adampol-Polonezköy
bulunmasına rağmen İkinci Dünya Savaşının sonucunda gelen Soğuk
Savaşı döneminde Türkiye ve Polonya iki ayrı ideolojik kampta bulun
aralarındaki ilişkiler Berlin Duvarı’nın çöküşüne kadar hareketsiz
hale gelmişti. Hem resmi diplomatik ilişkilerde hem de ekonomik
işbirliği ve kültürel iletişim alanlarında yavaş ilerleyen transformasyon
yüzünden 1989 yılından sonar bile ikili ilişkilerde beklenen yaklaşma
olmamıştı. Fakat, burada çağdaş sanatta iki çelişkili olaydan bahsetmek
lazım. 1990 yılında Polonyadan bir sanatçı grubu, Kültür Bakanlığı
tarafından Ankara’da düzenlenen 3. Avrupa – Asya Bienali’ne katıldı. O
zamanki asker hükümetinin başbakanı (ve kendisini bir ressam olarak
tanımlayan) Kenan Evren, sergilenecek resimlerden birini sansürledi.
Sanatçıların sert protestosuna rağmen asker diktatörlüğünün döneminde
Polonya Büyükelçiliği, resmi kaldırmak zorunda kaldı. İyi ki diğer olay
sanatçıların ikili iletişimine yol açtı. 1991 yılında Krakov’da gerçekleşen
ve Türkiyeli çağdaş sanatçıların eski Sovyet dünyanın sanatçılarıyla ilk
önemli buluşması olan “Bilinmeyen Avrupa”, 20. yüzyılın ilk “mülti
kültürel” sergilerinden biriydi. Serginin adı, küresel iletişimin çağında
kültürel ve sanat bilgisinin eksikliğine işaret etti. Ayrıca, sergi sırasında
kültür ve sanat üretiminde işbirliği için yeni bir vizyon oluşturmak için
“bilinmeyen”in sanat sahalarına meydan okundu. Eksik olan ülkeleri
Avrupa’nın çağdaş sanatının sahnesine davet etmeyi hedefleyen ve
Anda Rottenberg’in küratörlüğünde düzenlenen bu sergi eski Sovyet
blokundan ve Batı Avrupa’dan 45 sanatçıya evsahipliğini yaptı. Bu sergi,
“merkez” ve “periferi” arasındaki boşluğunu yok etmenin başlangıcı
olup sanatı Batı’nın kurumlarına özel kılan modern modellerin sonunun
işaretiydi. Sanata yeni yaklaşımların temsilcileri, küreselleşmenin mikro
çevreleri olan “yerel kültürleri” savunuyorlardı. 1990 yılından sonra
AB’nin içinde ve dışındaki sanat sahnelerinin arasındaki ikili ilişkilerin
gelişme süreci, özellikle AB fonlarını kullanarak sanatçılar ve kurumlar
tarafından Doğu Acrupa, Güney Doğu Avrupa, Orta Doğu ve Güney
Kafkasya’da düzenlenen sempozyum, atölye ve sergiler, yeni iletişim
ve kültür farklıklarımızın yeniden değerlendirmenin yeni yöntemlerine
ihtiyacımız olduğunu yansıtıyordu.
146
1990 yılından sonra küresel kültür endüstrisi yatırım hareketi,
yaratıcı bireyler ve devlet ve özel kurumlar arasındaki disiplinerlerarası
buluşmalara yol açmışsa da Türkiye’nin resmi kültür siyaseti, yeni kuşakların
hevesli hedeflere ayak uydurmak üzere amaçlarını ve içeriğini güncellemekte
başarılı olamadı. Çağdaş sanat ve kültür alanlarındaki işbirlikleri ve iletişim
yalnız bireysel düzeyde gerçekleşiyorlardı. Aslında 2014 yılında düzenlenen
kültür ve sanat etkinlikleri Türkiye ve Polonya’dan sanatçıların, küratörlerin
ve sanat eleştirmenlerinin ilk ciddi buluşmasıydı.
Nisan ile Haziran ayları arasınfa Kuad Galeri’de düzenlenen
Kopuşlar ve Kavuşmalar adlı sergisini hazırlayan Kuad Galeri ve OKIS sözü
geçen gerçeklerin ve eksiklerin farkındaydılar. Proje, Polonya Kültür
ve Milli Miras Bakanlığı, Alt Silezya voivodalığı ve başka kurumların
desteği olmadan gerçekleşmezdi. Sergi kapsamında 32 sanatçının
çalışma, resim, fotoğraf, video, enstalasyon ve objeleri gösterildi. Projeye
katılan sanatçılar: Gülçin Aksoy, Anna Baumgart, Kuba Bąkowski, Piotr
Bosacki, Karolina Breguła, Wojtek Doroszuk, Monika Drożyńska,
Nezaket Ekici, Angelika Fojtuch, Karolina Freino, Patrycja German, Koray
Kantarcıoğlu, Piotr Kmita, Katarzyna Krakowiak, Sıtkı Kösemen, Tomasz
Kulka, Robert Maciejuk, Anna Molska, Ardan Özmenoğlu, Ferhat Özgür,
Tomasz Partyka, Agnieszka Polska, Çağrı Saray, Wilhelm Sasnal, Sümer
Sayın, Janek Simon, Piotr Skiba, Konrad Smoleński, Tunca Subaşı, Antek
Wajda, Uygur Yılmaz, Krew z Kontaktu (KZK).
Sergi, ikili ilişkileri canlandırmak için üst düzey mecazi platform
yaratmakla yetinmeyip ilerdeki işbirliği ve iletişim için yol açtı. Özellikle
sergisi sırasında düzenlenen Yaratıcı Özgürlük ve Demokrasi Üzerine
Sanatsal bir tartışma izleyicinin entelektüel ve sosyo-politik anlayışı üzerine
durmak için fırsat oldu. Tartışmanın katılımcıları: Fırat Arapoğlu, Max
Cegielski, Justyna Chmielewska, Agata Pyzik, Joanna Warsza (Moderatör:
Beral Madra) idi. Etkinlik çok doğru bir zamanda düzenlendi ve demokrasi
döneminde yaratıcı özgürlük konusu hakkında ciddi bir tartışmaya yol açtı.
Türkiye’nin şimdiki sosyo-politik havasını ve bölgede devam eden savaş
gerçekleri aklımızda tutarsak bu tartışma konuya çok yönden ışık tuttu.
Serginin adı, Kopuşlar ve Kavuşmalar yalnız Türkiye ve Polonya’nın çeşitli
dönemlerden geçen ilişkilere değil günümüz sanatının karakterine işaret
147
ediyordu. Polonya ve Türkiye’deki sanat sahnelerini karşılaştırarak ortak
tecrübelerimizi keşfetmeyi ve yaratıcı iletişim ve işbirliği için tutarlı hikaye
yazmayı başardık. Sergi, kapsamlı katalogla belgelendi.
İki tarihi sergi: Sakip Sabancı Müzesi’ndeki “Uzak Komşu Yakın
Anılar: Polonya-Türkiye İlişkilerinin 600 Yılı” ve Pera Müzesi’ndeki
“Polonya Sanatında Oryantalizm” İstanbul’un sanat sahnesinde 2014 yılının
en önemli etkinliklerindendi. Ziyaretçiler, ilgi ve hayranlıkla Polonya’dan
34 kurumdan gelen 304 eseri gezdiler. Sergiden Polonya’nın birçok devlet
müzesi, Prensler Czartoryski Vakfı, kiliseler, manastır, kütüphane ve özel
koleksiyonlarından bir araya getiren eserler, Polonya’daki müzeciliğin
mükemelliyetinin ve uzmanlığının göstergesiydi. Serginin açılışında
düzenlenen “Uzak Komşu Yakın Anılar” konferansta her iki ülkeden önde
gelen akademisyenler, tarih boyunca yakın ilişkilerimizden ve 20 yüzyılda bu
ilişklerde gereksiz kopuşmadan bahsettiler.
Pera Müzesi’ndeki “Polonya Sanatında Oryantalizm” adlı sergide
Polonya’nın birçok milli müze, İstanbul Askeri Müzesi ve Suna ve Kıraç
Vakfı’ndan gelen ve 17. yüzyıldan 19. yüzyıla kadar devam eden oryantalizm
etkisi altında kalan resim, çizim, baskı ve kumaşlar gösterildi.
Küratör ve sanat eleştirmeni olarak bu değerli projenin bir parçası
olmaktan gurur duymanın yanı sıra Kuad Galeri’de gerçekleştiğimiz
serginin sanatçılar ve sanat eleştimenlerinin arasındaki yeni işbirliklere yol
açtığına seviniyorum. Ayrıca Adam Mickiewicz Enstitüsü araştırma gezisine
davet edildiğimde Polonya’nın çağdaş sanat altyapısı hakkında bilgilerimi
göncellemeye önemli fırsatım oldu.
BERAL MADRA
küratör ve sanat eleştirmeni
Koncert Bokka
w klubie Nublu
w Stambule
148
149
Görsel
Sanatlar
Slavs and Tatars İstanbul Modern’de
9 Ocak – 8 Haziran 2014
İstanbul Modern, İstanbul
Burun şeklindeki heykel Arap alfabesindeki “kaf” harfini anımsatıyordu. Büyük
boyutlu enstalasyon, Türk kültürünün en önemli örneklerinden Kutadgu
Bilig eserinden günümüz Türkçesinde kısa bölümler seslendiren bir mobilya/
makine olarak dikkat çekti. Metin aynı zamanda Uygurca okunuyordu.
İstanbul Modern’de gerçekleştirilen “Komşular –
Türkiye ve Çevresinden Güncel Anlatılar” başlıklı
karma serginin konuklarından birisi Burun Bükücü
(The Nose Twister) adlı eserle Polonyalı-İranlı bir ikili
tarafından kurulan sanat kolektifi Slavs and Tatars idi.
İstanbul Modern’de gerçekleşen “Komşular - Türkiye ve Çevresinden Güncel
Anlatılar”, Türkiye ve çevresindeki güncel sanat pratikleri üzerine yapılan
araştırmayla ortaya çıkmış bir sergiydi. Türkiye ve komşu ülkelerdeki güncel
sanat çalışmalarından tematik bir seçki niteliğindeki proje, sosyokültürel
bağlamların sanat üzerindeki etkilerini ele alarak bölgenin görsel kültürüne
dair ortak yaklaşımları ve güncel dinamikleri araştırdı. Serginin anateması
hikâye ve seyahatti ve onlara eşlik eden hareketlilik, göç, göçebelik, iç
seyahatler, dil ve kültürün sözlü aktarımı gibi olgulardı.
Polonyalı-İranlı Slavs and Tatars ikilisi Alfabe Ötesi Dalga (The Transliterative
Tease) başlıklı performatif sunumu da gerçekleştirdi. Sunumda fonetik,
semantik ve tanrıbilim perspektifinden “transliterasyon”, direniş stratejisi ve
kimlik siyasetleri, sömürgecilik ve din reformu üzerine bir araştırma yöntemi
olarak incelendi. Sergi kapsamında Anda Rottenberg ve Fulya Erdemci’nin
katılımıyla çağdaş sanat üzerine bir tartışma gerçekleşti.
İstanbul Modern
“Komşular Türkiye ve
Çevresinden
Güncel Anlatılar”
kapsamında
sahnelenen
Slavs and
Tatars’ın
hazırladığı
Burun Bükücü
adlı eser
Sergi o kadar ilgi gördü ki ziyaretçilerin talebiyle bir ay uzatıldı ve toplam 262
bin kişi tarafından ziyaret edildi.
Anlatımlar, bu sergiye yalnız kelimeler ve sözcükler
aracılığıyla değil bu bölgenin toplumsal hayatının
temel parçası olan performans şeklinde de dahil edildi.
Umarım bu serginin hazırlanışı sırasında küratörlerin
rastladıkları hikayeler bu coğrafyanın çeşitli görsel
kültürünü etkileyecektir.
– Celenk Bafra,
Komşular - Türkiye ve Çevresinden Güncel Anlatılar
Slavs and Tatars kolektifinin çalışması 2014 yılı boyunca Türkiye’de
gerçekleşecek Polonya etkinliklerinin habercisiydi. İki yıl önce kurulan ve
kendilerini “günlük hayatın arkeologları” olarak tanımlayan Slavs and Tatars,
Avrasya üzerine yaptıkları tarihî, kültürel ve politik araştırmalarla ve bu
araştırmalar doğrultusunda sundukları sanat çalışmalarıyla öne çıkan bir
sanat topluluğu. Berlin Duvarı’ndan Çin Seddi’ne dek uzanan alan üzerinde
çalışıyorlar. İstanbul’da sundukları Burun Bükücü (The Nose Twister) adlı
heykel de bu konulara odaklıydı.
150
151
İstanbul
Modern’de
Komşular adlı
serginin açılışı
152
153
Görsel
Sanatlar
Uzak komşu – yakın anılar.
Polonya – Türkiye ilişkilerinin 600 yılı.
7 Mart – 15 Haziran 2015
Sakip Sabancı Müzesi, İstanbul
Türkiye’deki Polonya yılı resmi olarak her ili ülkenin
Cumhurbaşkanılarının katıldıkları “Uzak komşu –
yakın anılar. Polonya-Türkiye ilişkilerinin 600 yılı”
adlı serginin açılışıyla başladı.
kültürel ilişkiler, her iki ülkeye büyük sanatsal değerler katmış; özellikle
Polonya’daki elit kesimin beğeni, giyim ve yaşam biçimini etkilemiştir. 600
yıllık bir “ilişki” sadece Polonya’dan ödünç alınan eserlerle yansıtılamayacağı
için, oradan gelecek her objenin dönemsel Osmanlı “muhatabını” da bulmak
zorunda idik.” Sergi, mükemmel Polonyalı oryantalist ve Varşova Milli Müzesi
Oryantal Sanat Koleksiyonlarının küratörü olan Profesör Tadeusz Majda
küratörlüğünde hazırlandı. 348 eser, devlet müzeleri, Czartoryski Prensler
Vakfı, kiliseler, manastırlar, kütüphaneler ve özel koleksiyonlar gibi Polonya’dan
toplam 34 kurumdan geldi. Türkiye tarafınca eserler, Topkapı Sarayı Müzesi,
Türk İslam Eserleri Müzesi ve Sadberk Hanım Müzesi koleksiyonlarından
geldi. Sergi, iki günlük Polonya-Türkiye ilişkileri hakkında konferansla açıldı.
Sergi açılışı akşamı Jacek Kochan Trio’nun konseri yer aldı. Çaldıkları parçalar
arasında Lutosławski’nin besteleri bulundu.
Sergi sırasında müzenin binasında bulunan MUZADECHANGA restoranı
Polonya mutfağından esinlenerek özel bir menü hazırladı. Restoranın şefleri
Tariç Bayazit ve Savaş Ertunç, 2013 yılında Polonya ziyaretleri sırasında
Polonya mutfağını tanımaya fırsatı elde etmişlerdi.
Uzak komşu
- yakın anılar:
Polonya-Türkiye
İlişkilerinin 600
Yılı sergisinin bir
fragmanı
Polonya Yılı, Türkiye toplumunda uzun süre
boyunca iz bırakacak etkinliklerle doluydu. Polonya
kültürünün bu kadar çok çeşitlilikte ve yalnız İstanbul
ve Ankara’da değil başka şehirlerde de gösterilmesi
çok önemliydi. Polonya ile ilgilenenler olduysa
mutlaka Polonya Yılı’nın etkisi altında kalarak
kültürümüze ilgi duymaya başlamışlardır.
– Tadeusz Majda
“Uzak komşu – yakın anılar. Polonya-Türkiye
ilişkilerinin 600 yılı” sergisinin küratörü Sergi, asırlarca uzun ilişkileri diplomatik, askeri, ticari, kültürel ve insanlararası
düzeyde gösterdi. Orijinal belgeler,baskılar, el yazıları ve portreler, asillerin
kıyafetleri, zırhlar ve çadırlar gibi eserleri kullanarak sergi, iki ülkeyi bir araya
getiren en önemli tarihi olaylar hatırlattı: zengin siyasi ve ticari ilişkilere sahip
Jagiellon dönemi, 17. yüzyıldaki savaş dönemi ve Karloviçe Antlaşması (1699)
imzalandıktan sonra Polonyalı mültecilerin Osmanlıda aktif oldukları 19. yüzyıl
boyunca devam eden dostane ilişkiler.
Nazan Ölçer’in dediği gibi: “Polonya ile Osmanlı ilişkilerinde 15. yüzyıldan
itibaren süregelen ve 17. ve 18. yüzyıllarda doruk noktasına varan ticari ve
154
155
Polonya Kültür ve Milli Miras
Bakanı Bogdan Zdrojewski
katılımında Uzak komşu
- yakın anılar: PolonyaTürkiye İlişkilerinin 600 Yılı
sergisinin açılışı
156
157
Görsel
Sanatlar
Polonya Afiş Sanatı Türkiye’de
Ankara’daki Polonya Afişleri Haftası’ndan önce Nisan ayında İstanbul’daki
SALT Beyoğlu’nda Grafist 18 - 18. İstanbul Grafik Tasarım Günleri kapsamında
Henryk Tomaszewski’nin çalışmaları gösterildi. Sergide Tomaszewski’nin
proje koordinatörü Krzysztof Dydo tarafından seçilen 50 afişi yer aldı.
Diğer sergide Tomaszewski’nin dünyanın çeşitli yerlerindeki öğrencilerinin
çalışmaları yer aldı. Sanatçılar arasında Alain Le Quernec, Pierre Bernard ve
Karel Misek gibi isimler de vardı. Kraków Afiş Galerisi ve Sanatın Bahçeleri
Derneği’nin katılımıyla Polonya afiş sanatına odaklanan sergiler, atölyeler ve
konuşmalar düzenlendi. Krzysztof Dydo’nun sözleri etkinliklerin özeti gibiydi:
“Sergiler ve atölyelerin hazırlıkları sırasında Türkiye’deki partnerlerimiz bize
her zaman yardımcı olup bizi çok içten ağırladılar. Bu tarihi yıldönümünde iki
ülke arasındaki kültürel ve turistik ilişkilerde yeni bir sayfa açıldığına eminim.
Türkiyeli partnerlerimizi Kraków’da ağırladığım zaman bunu hissettim.”
14 Nisan – 18 Mayıs 2014, SALT Beyoğlu, İstanbul
20–26 Ekim 2014, Bilkent Üniversitesi & CerModern,
Ankara
Polonya afiş sanatı Ankara’daki iki serginin konusu
oldu: Türkiye’nin prestijli eğitim kurumu Bilkent
Üniversitesi’nin kampüsünde ve modern sanat galerisi
CerModern’de. Polonya afişleri senenin ilk yarısında
İstanbul’da Grafist 18 – 18. İstanbul Grafik Tasarım
Günleri kapsamında sergilendi.
Lech Majewski
ile atölye
Sonbaharda CerModern’in ana salonunda Krzysztof Dydo’nun koleksiyonundan
70 afiş sergilendi. Sergide son yılların en önemli Polonyalı afiş sanatçılarının
çalışmaları yer aldı. Yan salonda Tomasz Bogusławski’nin çalışmaları
gösterildi. Bogusławski’nin üslubunun özelliği, fotoğrafları ve günlük
hayata özgü eşyaları bir araya getirmesi. Etkinliğin organizatörü olan Ekin
Kılıç, bu çalışmaların özel tarzından esinlenerek, Bogusławski’nin afişlerinin
animasyonları üzerine bir atölye düzenledi.
Aynı zamanda Bilkent Üniversitesi kampüsünde öğrencilere yönelik atölyeler,
konuşmalar, Polonya çağdaş afişlerinin sergileri ve aralarında Kaja Renkas,
Michał Jandura ve Roman Kalarus bulunan Polonyalı sanatçılarla söyleşiler
düzenlendi.
Bütün sergiler ve atölyeler hazırlıkları sırasında
Türkiye’deki partnerlerimizle işbirliği yapmaktan
büyük zevk aldık. Eminim bu tarihi sene sayesinde
kültür ve turistik ikili ilişkilerimizde yeni bir sayfa
açılmıştır. Partnerlerimizi Krakov’da gittikçe daha
sıkça ağırlarken bunu hissetmeye başladım.
– Krzysztof Dydo,
Krakov Afiş Galerisi’nin müdürü,
grafik sergiler ve atölyelerin koordinatörü
158
159
160
161
İstanbul SALT
Beyoğlu’nda Grafist 18.
festivali kapsamında
Henryk Tomaszewski
eserlerinin sergisinin
açılışı
Görsel
Sanatlar
Polonya tekstilindeki Polonya etkileri
– Varşova Güzel Sanatlar
Akademisi’nden kumaşlar Bursa’da
Merinos
Tekstil Sanayi
Müzesi’nde
atölye
10 – 25 Mayıs 2014
Türkiye etkileri
Polonya ve Osmanlı Devleti arasındaki ticari ilişkiler
asırlarca devam etti. İstanbul’un fethinden önce Osmanlı
başkenti olan Bursa’dan Polonya topraklarına en değerli
kumaşlar getirilmekteydi. Bursa, Avrupa’nın en eski ve
en büyük ipek üretim merkezlerinden biri olma şöhretini
günümüze dek korumuştur. Varşova Güzel Sanatlar
Akademisi de öğrencilerinin ve profesörlerinin tasarım,
moda ve kumaş koruma-restorasyon alanlarındaki
başarılarını sergilemek için Bursa’yı seçti.
Sergi sırasında Varşova Güzel Sanatlar Akademisi Tarihi Kumaşlar
Konservasyon ve Restorasyon Fakültesi’nde hazırlanan çalışmaların
görsellerini ve aynı okulun Moda Tasarım Bölümü öğrencilerinin çalışmalarını
görmek mümkündü.
Polonyalı ve Türkiyeli sanatçıların işbirliğini güçlendirmek için sergiden
önce Bursa’da bir dizi atölye düzenlendi. Polonyalı öğrenciler, geleneksel
Türk dokuma teknikleri ve günümüz tekstil endüstrisiyle tanışma fırsatı
buldular. Fotoğraf atölyeleri sonucunda Türk geleneksel kıyafetlerini yeniden
değerlendiren ve ülkenin renklerinden ilham alan onlarca kumaş tasarımından
oluşan yedi adet modern kıyafet içeren bir koleksiyon ortaya çıktı. Hepsi
serginin Türkiye ayağında gösterilip aralarından en iyileri Varşova Güzel
Sanatlar Akademisi’ndeki Moda Tasarım Bölümü’nde sergilendi.
Projenin katılımcılarının gelecekte işbirliği
yapmak istedikleri Türkiyeli sanatçılar arasında
her şeyden önce kumaşlar süslemenin ustalarıdır.
Poloya’da bilinmeyen bilgiye ve yeteneklere
sahip oldukları için Avrupa’da unutulmuş antik
ve ortaçağ tekniklerini keşfetmek için bize ipucu
verebilirler.
–Dorka Budacz,
Türkiye etkileri projenin koordinatörü
Ayrıca kumaş koruma alanında dünya çapında ün kazanmış Polonyalı
uzmanların başarıları da sergide yer aldı. Profesör Helena Hryszko tarafından
hazırlanan bu bölüm, Ekim 2014’te Güzel Sanatlar Akademisi’nin Wybrzeze
Kosciuszkowskie’deki yeni binasının açılış töreninde de sergilendi.
162
163
Görsel
Sanatlar
“Köklere Dönüş” Ankara’da
11 Eylül – 1 Kasım 2014
SALT Ulus, Ankara
Slavs and Tatars
kolektifinin
Ana Diller ve
Baba Boğazlar
enstalasyonu
Varşova’da bulunan Modern Sanat Müzesi ve SALT’ın
işbirliğiyle, Łukasz Ronduda küratörlüğünde organize edilen “Köklere Dönüş”, sanatsal çalışmalarında
kırsalı inceleyen sanatçıların çalışmalarını, Anadolu
kırsal kültürünün göbeğindeki bir büyükşehirde,
yani başkent Ankara’da bir araya getirdi.
SALT’ta Program ve Araştırmalar Müdür Yardımcısı olan November Paynter’ın
sözleriye: “Bu serginin Ankara’da yapılması bize oldukça anlamlı göründü,
çünkü Ankara, iş bulabilmek için kırsal tarım alanından şehre taşınan
insanlar nedeniyle, hızlı nüfus artışı yaşamış bir şehir.” Sanayi Devriminin yan
etkilerinden biri olarak insanlar kafileler halinde köyden şehre göç etmeye
başladılar. Aynı zamanda birçok kişi de sanat eğitimi almak ve çağdaş
sanatın bir parçası olmak için büyük şehirlere taşındı. Ancak son yıllarda,
tıpkı Türkiye’deki kıyı şehirlerinin aldığı göçün bir benzeri olarak, özellikle
Polonya gibi Avrupa ülkelerinde, kısmen de olsa tam tersi istikamette bir
eğilim görmek mümkün: Sanatçılar şehirlere özgü yaşam tarzını reddederek
büyüdükleri köy ve kasabalara dönüyorlar. “Köklere Dönüş” sergisine katılan
sanatçılar, sıkça vurgulanan köy yaşamının idealize edilmiş tablosunu
reddedip, köylerin modernleşme kaynaklı sorunlarına odaklanıyorlar. Serginin
küratörü Łukasz Ronduda’ya göre bu kapsamda “Sanatçılar toprağa, doğaya,
topluma ve mevsimlerin doğal ritmine olan bağlılıklarını vurguluyor. Bu
anlamda, çalışmaları ‘yeni ulusal sanat’ adı verilen bir alternatif oluşturuyor.” “Köklere Dönüş” sergisinde, sanatsal çalışmalarında kırsalı inceleyen Fatma
Bucak, Honorata Martin, Michał Łagowski, Krzysztof Maniak, RUTA, Daniel
Rycharski, Slavs&Tatars ve diğer önemli sanatçıların çalışmaları yer aldı.
.
164
165
Wystawa
Into the country
Köy, insanın hayatında önemli anlarını kutladığı için
bu anlar çok daha intensif, tek boyutlu, vahşi ve hatta
kaba oluyorlar; eserlerimin tekniği böyledir. Bence
görsel sanatlar sanatçısı olmak kesintisiz seçim
yapmaktan ibarettir. Köy, geleneğe çok sıkı bir şekilde
bağlı olduğu için seçimsizliği kendine özgü estetiğine
dönüşüyor. Bu estetikten bağlantıyı kesince insan
opresif karakterini özlemeye başlıyor.
– Michał Łagowski,
Köklere dönüş sergisine katılan sanatçı
Köklere Dönüş
sergisi
166
167
Görsel
Sanatlar
Normallik Oksimoronu
17 Ekim – 30 Kasım 2014
DEPO, İstanbul
“Biz Avrupalıyız Ama Belki de Kelimenin Tam
Anlamıyla Değil” cümlesi, Polonyalı ve Türkiyeli
sanatçıların işbirliğiyle ortaya çıkan “Normallik
Oksimoronu” sergisinin sloganıydı.
İlk olarak Białystok’taki Galeria Arsenał ve ardından İstanbul’daki Depo’da
açılan sergi, Orta ve Doğu Avrupa ve Balkan ülkelerinin şimdiki toplumsal,
siyasi ve ekonomik durumu hakkında ortaya konulan bir yorumdu. Proje
Bulgar tarihçi Alexander Kiossev’in eski Sovyet Bloku’ndaki ülkelerde kimlik
oluşumu sürecini tasvir ettiği Notes on Self-Colonising Cultures / Öz-Sömürgeci
Kültürler Üzerine Notlar çalışmasından ilham alınarak düzenlendi. Yazar bu ülkeleri “öz-sömürgeci kültürler” olarak adlandırıyor ve bu ülkelerin
otonomi problemine dikkat çekmeye çalışıyor. Söz konusu ülkeler geçmişteki rejim
ile aralarına sünger çekmek ve bu “sömürgecilik” ile Avrupa faktörünü vurgulamak
için kendilerini zorluyor. Kiossev’e göre komünizm sonrası bu ülkelerin halkları,
Orta ve Doğu Avrupa ülkelerini ve Balkanları “sınır” olarak kabul etmek zorunda
hissediyor. Polonyalı ve Türkiyeli sanatçılar da çalışmalarında Batı ve Doğu
arasındaki “normalliği” değerlendiler. Değindikleri konular arasında stereotipik
dindarlık, milliyetçilik ve yapay vatanseverlik, etnik ve dini azınlıklara karşı önyargı
ve yeni ekonomik sisteme geçişe özgü tüketim gibi güncel sorunlar yer aldı. Sergiye
katılan sanatçılar arasında Can Altay, Fatma Bucak, Hera Büyüktaşcıyan, Hubert
Czerepok, Oskar Dawicki, Anna Konik, Franciszek Orłowski, Jadwiga Sawicka, Ali
Taptık, Marek Wasilewski ve Piotr Wysocki yer aldı.
DEPO’nun ziyaretçileri alanımızın parçası olan,
konuda uzmanlaşan, panele aktif olarak katılan,
sanata ilgi duyan insanlardır. Büyük kısmında
sanatçılar, sanat eleştirmanleri ve küratörlerdir.
Yıllardır İstanbul’a Bienal için geliyorum ve her
seferinde birçok ilham verici buluşmalar ve
konuşmalarla karşı karşıyayım.
– Monika Szewczyk,
Białystok Arsenal Galerisi’nin müdürü,
Normallik Oksimoronu sergisinin küratörü
168
169
İstanbul’daki DEPO
galerisinde Normallik
Oksimoronu adlı
serginin açılışı
170
171
Adam Mickiewicz
Göçer Üniversitesi
adlı proje için
Mikołaj Długosz’un
tasarladığı ADAM
neonu
Görsel
Sanatlar
Mickiewicz Göçer Üniversitesi
İstanbul’da açılıyor
Tunca Subaşı’nın
yemek
performansı
18–19 Ekim – Sunumlar
25 Ekim – 16 Kasım 2014 – Çağdaş Sanat Sergisi
Ekim ve Kasım aylarında Max Cegielski ve Justyna
Chmielewska’nın
küratörlüğünde
gerçekleşen
Polonya-Türkiye “Mickiewicz Göçer Üniversitesi”
ortak projesi, İstanbul Adam Mickiewicz Müzesi’ni
birkaç haftalığına disiplinlerarası bir sanat
laboratuvarına dönüştürdü.
Tarlabaşı bölgesi, İstanbul’un kalbi olan Taksim Meydanı ve gece gündüz
hayat dolu İstiklal Caddesi’nden yürüyerek sadece 10 dakikalık mesafede
bulunuyor. Tarlabaşı’nda yer alan ve Polonyalı şairin adını taşıyan müze,
çeşitli sunumlar ve çağdaş sanat sergisine kapılarını açtı. Romantik şairin 19.
yüzyılda İstanbul’a gelişi ise şimdiki zamanı daha iyi anlayabilmek için çıkış
noktası oldu. Göçer Üniversitesi Projesi, bu Polonyalı millî şairin, göçmenin,
mistiğin ve radikal siyasi aktivistin tecrübelerinin güncelliğini ve evrenselliğini
halen koruyup korumadığını görsel sanat aracılığıyla anlamaya çalıştı. Birçok
disiplinin temsilcisi olan uzmanlar 18-19 Ekim tarihlerinde yer alan performatif
sunumlarında, Mickiewicz’in İstanbul’a son seyahati, Osmanlı dönemi
İstanbul’undaki Polonyalı göçmenlerin faaliyetleri, günümüzde Tarlabaşı’nın
kentsel dönüşümü ve semt sakinlerinin buna tepkileri gibi konulara ışık
tuttular.
25 Ekim tarihinde şairin evinde çağdaş sanat sergisinin açılışı gerçekleşti.
Müzedeki sabit sergiye İstanbullu ziyaretçilerin ilgisini çekecek parçalar
eklendi. Tomasz Szerszeń, Mickiewicz’in Geleceğin Tarihi başlıklı, sonraki
versiyonları bugüne ancak fragmanlar ve tasvirler halinde kalabilmiş, öncü
nitelikte bir “bilimkurgu” yapıtı hakkındaki yorumunu içeren bir kolaj dizisi
sundu. Mikołaj Długosz’un neon çalışması, Mickiewicz’in her şeyden önce bir
“insan/adam” olduğunu ziyaretçilere hatırlattı. Anna Kuczyńska, Mickiewicz’in
hayatının son aylarında kurmak istediği Yahudi Alayı’ndaki askerlerin
üniformasını tasarlayarak yorumladı. Kendi profilinden ve Mickiewicz’in
profilinden oluşturulan büst ile Janek Simon, şairin “devrimci” ve “göçmen”
niteliklerini vurguladı. Tunca Subaşı, Mickiewicz’in mahallesindeki lokantada
gerçekleştirdiği yemek performasında onun yediği son yemeği yapmaya
172
çalıştı. Wojciech Doroszuk’un belgeseli ise hayatının büyük kısmını müzenin
yakınlarında geçiren Kürt ve Ermeni kökenli seksen yaşındaki eczacının
hikâyesini anlattı.
Sergide, Tarlabaşı’nda atölyesi bulunan Türk sanatçıların eserleri de yer aldı.
Özgür Demirci, Guy Debord’un “Gösteri Toplumu”nun açısından Tarlabaşı’ndaki
kentsel dönüşümü gösterdi, Vahit Tuna ise enstalasyonunda binaların yıkılıp
yeniden inşa edildiği alanın dinamiğini inceledi. İstanbulluların ilgisini çeken
Mickiewicz Göçer Üniversitesi Projesi kapsamında sergilenen çalışmalarda
Mickiewicz’in bizzat kendisi ve mirası yeniden yorumlandı. Proje, İstanbul’a
gelen turistlerin ve İstanbulluların ziyaret ettiği yerler listesinin dışında olan
müzenin canlandırılması için önemli bir dönüm noktası oldu.
Mickiewicz, yazmak yerine harekete geçmeyi tercih
eden bütün sanatçıların öncüsüdür - tıpkı çağdaş
sanatta olduğu gibi. Sanat, gittikçe faaliyet, girişim,
ków.
organize etme, bağların kurması, dünyayi değiştime
teşebbüsü anlamına gelmeye başlıyor. Mickiewicz,
Kürsi-i Milel gazetesiyle ve İstanbul’daki misyonla
bize çok modern geliyor. Bu özellikleri projemizde çok
önemliydi.
– Max Cegielski,
Mickiewicz Göçer Üniversitesi projesinin küratörü
173
Adam Mickiewicz
Göçer Üniversitesi
adlı proje için
Janek Simon’un
hazırladığı Adam
Janek Mickiewicz
bustesi
174
175
Görsel
Sanatlar
Polonya Sanatında Oryantalizm
24 Ekim 2014 – 18 Ocak 2015
Pera Müzesi, İstanbul
2014 yılının son aylarında Pera Müzesi, Polonya
müzelerinden seçilmiş 180’den fazla eserden oluşan sıra
dışı bir sergiye ev sahipliği yaptı. “Polonya Sanatında
Oryantalizm” sergisi, 17. yüzyıldan 19. yüzyılın başlarına
kadar Polonya sanatında devam eden Oryantalizm
yaklaşımını farklı açılardan ele alarak sanatseverlerle
buluşturdu. Serginin amacı, Türkiyeli topluma Polonya
sanatındaki Oryantalizmi Avrupa’nın başta gelen sanat
akımlarından biri olarak göstermekti. Polonya
Sanatında
Oryantalizm
adlı serginin
açılışı
Doğu’dan ne kadar esinlendiklerini gösteren Sarmatyan tablolar da yer aldı.
Pera Müzesi’nde gerçekleşen serginin resmi açılışı sırasında konuşan Piotr
Rypson “Bir serginin hazırlanışını bir evin inşasıyla karşılaştırabiliriz. Aşağı
yukarı aynı düzeyde zaman ve bütçe ister. Demek ki kurumlar arasındaki ve
özellikle devletler arasındaki işbirliği sırasında, bu ev, onların ortak alanına
dönüşüyor. Sergileri kurarken, bilinmeyen kültürün içeri davet edilmesi için
ortak alan, ortak ev oluşturmak gerekiyor. Polonya Milli Müzesi’nin Pera
Müzesi ile işbirliği sayesinde Polonya ve Türkiye’nin ortak mirası için sıra
dışı bir ev inşa etmeyi başardık. Güçlü temelleri sayesinde bu evin uzun süre
boyunca ayakta kalacağından eminim!” dedi.
Sergi, Polonya Kültür ve Milli Miras Bakanı Profesör Małgorzata
Omilanowska tarafından açıldı. Yaptığı kültür hizmetleri nedeniyle sergi
küratörü Profesör Tadeusz Majda’ya Bakan tarafından “Gloria Artis” altın
madalyası ve Başkonsolos tarafından da “Bene Merito” ödülü takdim edildi.
Aynı gecede, Pera Müzesi kurucularından biri olan İnan Kıraç “Gloria Artis”
ödülünü aldı. Sakıp Sabancı Müzesi’nde yer alan “Uzak Komşu Yakın Anılar:
600 Yıllık Polonya-Türkiye İlişkileri” sergisiyle başlayan “600. yıldönümü
kutlamaları” kapsamındaki kültürel etkinlikler, Pera Müzesi’ndeki “Polonya
Sanatında Oryantalizm” sergisiyle sona erdi.
Polonya Yılı, Türkiye toplumunda uzun süre boyunca
iz bırakacak etkinliklerle doluydu. Polonya kültürünün
bu kadar çok çeşitlilikte ve yalnız İstanbul ve
Ankara’da değil başka şehirlerde de gösterilmesi çok
önemliydi. Polonya ile ilgilenenler olduysa mutlaka
Polonya Yılı’nın etkisi altında kalarak kültürümüze ilgi
duymaya başlamışlardır.
– Tadeusz Majda
Uzak komşu – yakın anılar.
Polonya-Türkiye ilişkilerinin 600 yılı
sergisinin küratörü Yağlıboya tablolar, resimler, çizimler gibi sergide bulunan eserlerin çoğu
tematik olarak Osmanlı Türkiyesi ile bağlantılı iken bir bölümü de Ortadoğu
ve Kuzey Afrika’ya ilişkindi. Sergide, Osmanlı sarayında çalışan Stanisław
Chlebowski ile Tadeusza Ajdukiewicz’a ve dönemin Osmanlı’sını ziyaret
etmiş bulunan Jan Chrystian Kamsetzer, Jan Matejko, Wacław Pawliszak, Jan
Ciągliński, Jacek Malczewski gibi sanatçılara özel yer ayrıldı. Ayrıca sergilenen
eserler arasında ziyaretçilere Polonyalı asillerin günlük hayatlarında
176
177
Polonya Sanatında
Oryantalizm
adlı serginin açılışı
178
179
Görsel
Sanatlar
CerModern’de
“Özgürlüğün Özel Alanları”
Cer
Modern’de
Özgürlüğün
Özel Alanları
sergisi
25 Ekim – 30 Kasım 2014
CerModern Ankara
Ankara’nın en prestijli galerilerinden birisi olan
CerModern Polonya ve Türkiye çağdaş sanatından
eserlerin yer aldığı “Özgürlüğün Özel Alanları” adlı
sergiye ev sahipliği yaptı.
CerModern’de Polonya’nın resim alanında en eski ve en prestijli ödülü olan “Jan
Cybis Ödülü”ne layık görülen eserler sergilendi. Sergide sürrealist, figüratif,
metafizik, kavramsal ve eleştirel resimler yer aldı.
Serginin küratörü Leszek Czajka konuyla ilgili şöyle bir yorumda bulundu:
„Resim; düşünceler, hareket, bilinçaltı ve içgüdüyü ifade etmenin bir yöntemidir
ve çağdaş sanatta kilit bir konumdadır. (...) Bu nedenle bilinçaltımızın değişik
seviyelerini düzenleme kapasitesine sahiptir. Jan Cybis Ödülü’ne layık
görülen sanatçıların tümü ve yeryüzündeki birçok sanatçı, resmi bu şekilde
algılamaktadır. (...) Jan Cybis Ödülü’ne layık görülenler ve resimden diğer
sanat dallarına; enstalasyon, performans, tiyatroya geçen diğer sanatçılar da
hayalleri gerçekleştirip ‘özgürlüğün özel alanlarını’ genişletmişlerdi.”
CerModern’de gerçekleştirilen sergide çalışmaları yer alan, savaş sonrası
Polonya’sının önemli sanatçıları arasında, Tadeusz Dominik, Jacek Sempoliński,
Jan Berdyszak, Rajmund Ziemski, Stefan Gierowski, Jacek Sempoliński,
Jerzy Tchórzewski, Jan Lebenstein, Jan Tarasin, Jerzy Nowosielski, Stanisław
Fijałkowski, Łukasz Korolkiewicz, Zbigniew Makowski, Jan Dobkowski,
Ryszard Winiarski, Erna Rosenstein, Leon Tarasewicz, Tomasz Ciecierski,
Teresa Pągowska, Jadwiga Maziarska, Jarosław Modzelewski, Jerzy Kałucki,
Tomasz Tatarczyk, Robert Maciejuk, Ryszard Grzyb, Paweł Susid, Marek
Sobczyk ve Jadwiga Sawicka gibi isimler bulunuyordu.
180
Varşova ve İstanbul sanat galerileri arasında
ilişkiler mevcut. Fakat, aralarında aktif işbirliğinden
bahsetmek mümkün değil. Sanırım Türkiye’deki
Polonya Yılı’nın en önemli sonuçlarından biri iki
ülke arasındaki bu işbirliğinin daha etkili hale
getirilmesidir - her iki taraf için bu çok önemli bir
gelişmedir.
– Zihni Tümer,
CerModern Ankara’nın müdürü
181
Görsel
Sanatlar
Karanlıkta Gökkuşağı İstanbul’da
Serginin küratörleri Sebastian Cichocki ve Galit Eliat modern kültürü din,
inanç ve ritüeller açısından ele aldılar. Küratörler, serginin çıkış noktası olarak
Polonya’daki 1981 darbesi döneminde avangard sanatçıların Katolik Kilisesi ile
işbirliği hikâyesini seçtiler. Cichocki bu konuda şöyle bir açıklamada bulundu:
“Bu sergi hakkında ilginç olan nokta, çağdaş sanatçılar arasında daha
ziyade ‘inançlıları’ davet etmiş olmamızdır; genellikle din karşıtı ve kaderin
kurumsallaşmış biçiminin karşısında olan bu çerçevede az bulunur bir durum.”
14 Kasım 2014 – 18 Ocak 2015
SALT Galata, İstanbul
“Karanlıkta Gökkuşağı” Türkiye’deki Polonya yılının
son etkinliklerinin biri olmanın yanı sıra Varşova
Çağdaş Sanat Müzesi ile İstanbul’daki SALT arasındaki
işbirliğinin doruk noktasıydı.
Sergiye davet edilenler arasında Paweł Kwiel gibi sanatı aracılığıyla dinî
deneyimi yoğunlaştırmaya veya laik şüpheciler olarak Köken Ergun gibi sanat
aracılığıyla ibadetin gücünü test etmeye veya Artur Żmijewski gibi mucizenin
gerçekleşmesini zorlamaya çalışan sanatçılar yer aldı. Sanatçıların işledikleri
ortak motif, azizlere ve kullandıkları eşyalara tapmasına (Walid Raad), ibadete
(Fatma Bucak) ve akıldışı deneyimlerin arayışına dayanan çağdaş sanatın
kurumsallaşmış boyutuydu. Sergi kapsamında film gösterimleri yapıldı ve
SALT Beyoğlu’nda Paweł Althamer tarafından hazırlanan Ressamlar Kongresi
(Draftsmen’s Congress) çalışması gerçekleştirildi. Bu etkinliğe katılanlar,
duvardaki çizimler ve etiketlemeler aracılığıyla günümüz Türkiye’sinde
dindarlar ve laikler arasındaki gerilimi ifade etme fırsatını elde ettiler.
Mirosław
Bałka’nın
hazırladığı
Kara Papa Kara
Koyun adlı eser
Sergide yer alan isimler Kader Attia, Fayçal Baghriche, Mirosław Bałka, Fatma
Bucak, Köken Ergun, Nilbar Güreş, Jonathan Horowitz, Gülsün Karamustafa,
Paweł Kwiek, Virgínia de Medeiros, Teresa Murak, Walid Raad, Zofia Rydet,
Wael Shawky, Slavs & Tatars, Zbigniew Warpechowski, Artur Żmijewski oldu.
Karanlıkta
Gökkuşağı
sergisinin
fragmanı
Bu sergi hakkında ilginç olan şu ki, çağdaş sanatçılar
arasında gerçek inançlıları davet ettik; genellikle
din karşıtı ve kaderin kurumsallaşmış biçiminin
karşısında olan bu çevrede az bulunur bir durum.
Paweł Kwiek ya da Wael Shawky gibi sanatçılar
sanat üzerine bir inanç, ibadet veya rasyonel
olmayanı deneyimlemenin bir yolu olarak oldukça
karmaşık bir yaklaşım sunuyor.
– Sebastian Cichocki,
Karanlıkta Gökkuşağı sergisinin küratörü
182
183
Projenin
iletişimi
Projenin
iletişimi
Medya ilişkileri
0
5
0
0
0
0
Türkiye’deki Polonya senesi sırasında 500 000’den
fazla izleyicilerin katıldıkları 160’tan fazla etkinlik
gerçekleşti.
Türkiye’deki basında, radyo, televizyonda ve Internet’te
1 948 haber çıkıp en çok etikili medyalar hakkımızda
yazdı. Polonya medyalarında 1 743 haber çıktı.
186
187
Projenin
iletişimi
Sosyal medya
8
Türkçe Facebook
sayfamızda en
popüler postlar
0
6
0
0
Proje sırasında G7 adlı Türkiyeli PR ajansıyla işbirliği
yaptık. Ajans, Türkiye’deki takipçilerimiz için tasarlanmış
Facebook sayfamızla sorumluydu. Bir sene içinde
takipçilerimizin sayısı 12’ye katlanarak 205 kişiden
2604 kişiye yükseldi! En popüler postlarımız 86 000
kişiye ulaştı. En önemli postlar:
188
Polonya’daki Facebook kullanıcılara, proje hakkındaki
bilgileri 50 000’den fazla takipçiye sahip olan culture.pl
sayfası aracılığıyla ulaşıyorduk.
189
Projenin
iletişimi
TURKIYE.CULTURE.PL
4
0
En popüler makaleler:
0
0
0
Turkiye.culture.pl adlı websiteyi de yürüttük. Her
gün üç dilde: Lehçe, Türkçe ve İngilizce Türkiye’de
gerçekleşen etkinlikler hakkında bilgi veriyorduk. Aynı
zamanda İstanbul, Ankara, Bodrum ve Mardin gibi
Türkiye şehirlerini ziyaret eden Polonyalı sanatçıların
biyografilerini ekliyorduk.
Websitenin 40 000 kullanıcı tarafından ziyaret edildi;
neredeyse 100 000 defa görüntülendi.
190
191
BAV
araştırması
BAV
araştırması
2012 ile 2015 yıllar arasında
BAV araştırmasının sonuçlarının
karşılaştırılması
2012–2015
2012 ve 2015 yıllarında Polonya ile ilişkili özellikler:
Özellikler
2012
2015
ayırdedicilik
Adam
Mickiewicz
Enstitüsü,
genel
olarak
reklamcılık ve pazar araştırmalarında kullanılan
BAV metodolojisine dayanan özel analiz yaptırdı.
Analiz iki defa düzenlendi – Türkiye’deki Polonyalı
etkinliklerinden önce (2012 yılında) ve proje sona
erdikten sonra (2015 yılında). Her iki analiz Young &
Rubicam ajansı tarafından yürütüldü.
Analizin amacı, Fransa, Almanya, Rusya ve İspanya
gibi diğer ülkelerle kıyasla Türkiye’deki Polonya’nın
pozisyonunu göstermekti.
ihtiyaç
saygı
Ajansın araştırmasını dayadığı Polonya’nın temel
özellikleri, Ayırım, Alâka, İtibar ve Bilgi idi.
bilgi
2012 yılında Polonya kültürüyle sınırlı temas yüzünden insanların olumlu
çağrışım ve duyguları geliştiremedikleri için Polonya hakkında başka özellikler ortaya çıkmadı. 2012 ile 2015 yılları arasında Polonya’nın imajında önemli değişikliği fark edebiliyoruz. Daha önce gelenek, sadelik ve otantiklik gibi
özelliklerle ilişkilendiren Polonya’yı Türkler şu an eğlenceli, duyusal ve farklı
olarak adlandırıyorlar.
194
195
BAV
araştırması
Bugün, Polonya markası araştırmaya katılanların sempatisini
uyandırmaktadır. Araştırmanın sonuçlarına göre eğlenceli, duyusal ve
farklı gibi özelliklere sahiptir.
2012 ile 2015 yılları arasında Polonya imajında önemli değişim yer
almıştır. 2012 yılında Polonya markası gelenek, sadelik ve otantiklik gibi
özelliklerle ilişkilendiriliyordu.
Polonya imajının değişmini gösteren tablo:
sensüel
nazik
farklı
dostane
ayırt-edici
eğlenceli
dayanıklı
yardım-sever
otantik
sade
sıkıntısız
2015
2012
196
197
ilerici
yenilikçi
Kronoloji
Kronoloji
Etkinliklerin kronolojisi
2014–2015
08.01
– 08.06.2014
Istanbul Modern,
İstanbul
“Komşular – Türkiye ve
Çevresinde Güncel Anlatılar”:
sergi ve Slavs ve Tatars’ın
performans sunumu
02.02
– 23.02.2014
Istanbul Modern,
İstanbul
“Kieslowski Hakkında Her Şey”:
Kieslowski’nin filmlerinin
retrospektifi
05.03.2014
Jazz Club Nardis,
İstanbul
Jacek Kochan Trio:
konser
06.03
– 15.06.2014
Sakip Sabancı
Müzesi, İstanbul
Uzak komşu - yakın anılar.
Polonya – Türkiye ilişkilerinin
600 yılı: sergi
06.03-15.06.2014
MUZADECHANGA,
Sakip Sabancı
Müzesi
Polonya
menüsü
7-8.03.2014
Muzeum Sakıp
Sabancı, Stambuł
“Uzak komşu - yakın anılar”:
serginin açılışında düzenlenen
sempozyum
18-19.03.2014.
Ahmed Adnan
Saygün Kültür
Merkezi, İzmir
Janusz Prusinowski Trio, Adam
Strug, Monodia Polska & Ewa
Grochowska Vocal Ensembles:
konser
– 21. Avrupa Caz Festivali
İstanbul Modern’de Komşular
sergisinin açılışı
20.03.2014
Centrum Kultury
Ahmed Adnan
Saygun, Izmir
Maciej Obara International
Quintet & Tom Arthus: koncert
i warsztaty - 21. Europejski
Festiwal Jazzowy
26.03.2014
Pera Müzesi,
İstanbul
Marcin Masecki: konser
200
Profesör Tadeusz Majda’nın katılımıyla
“Uzak komşu - yakın anılar. Polonya – Türkiye ilişkilerinin 600 yılı” sergisinin açılışı
için düzenlenen sempozyum
01.04 – 05.04.2014
06.04.2014
08.04.2014
Antalya Kültür
Merkezi / Mersin
Kültür ve Sanat
Merkezi / Adana
Sanat Merkezi
Poznan Erkek
Korosu:
konser
– VI Uluslararası Koro Festivali
04.04
– 24.04.2014
İKSV, İstanbulł
33. İstanbul Film
Festivali’nde
Polonya Sineması
14–18.04.2014
İKSV, İstanbul
Köprüde Buluşmalar:
Polonya ve Türkiye’den film
yapımcılarının buluşması
14.04
–18.05.2014
SALT Beyoğlu,
İstanbul
Grafist 18 Festivali:
Henryk Tomaszewski’nin
afişlerinin sergisi
16.04.2014
17.04.2014
MEB Konser
Salonu, Ankara
Sakip Sabancı
Müzesi, İstanbul
Szymanowski ad Orientem:
konser
– İstanbul Müzik Festivali
12.04.2014
Atlas Sineması,
İstanbul
33. İstanbul Film Festivali’nde
Andrzej Wajda
Yaşam Boyu Başarı
Ödülüyle takdim edildi
20-26.04.2014
Bahçeşehir
Üniversitesi,
İstanbul
Akşamdan Sabaha Kadar:
Polonya belgesel okulunun
sunumu ve konuşma paneli
24-25.04.2014
27-28.04.2014
İzmir Konak
Sahnesi, İzmir
Ankara Devlet
Tiyatrosu,
Ankara
“Küçük Prenses” ve “Bleee”:
tiyatro atölyesi ve
oyun gösterimi
Joanna Kos-Krauze ve Krzysztof Krauze’nin
Papusza Film Festivali’nde özel ödül
kazandı. Yönetmenler adına Olga Wysocka
ödülü aldı.
33. İstanbul Film Festivali’nde Andrzej
Wajda adına Yaşam Boyu Başarı Ödülünü
Michal Kwiecinski aldı
201
Kronoloji
27.04. – 14.05.2014
Çizgi, Kukla
ve MaskKara
Tiyatroları, İstanbul
Nilüfer Sanat
Tiyatrosu, Bursa
Herszek:
tiyatro atölyesi
ve oyun gösterimi
01-10.2014
Eskişehir
Eskişehir Uluslararası
Film Festivali:
Lodz Film Okulu’nun film
gösterimleri ve atölye
02.05
– 26.06.2014
Kuad Gallery,
İstanbul
Kopuşlar ve Kavuşmalar:
sergi
05-06.05.2014
Galata Perform
İstanbul
Transit Polonya:
Dorota Maslowska ile yazarlık
atölyesi
05.05
– 08.05.2014
Şişmanoglio
Megaro, İstanbul
Tanpınar Edebiyatı
Festivali’nde Polonya
edebiyatı
05.05– 08.05.2014
MİAM İTÜ,
İstanbul
Polonya’dan
Ses Manzaraları:
festival
08.05.
– 28.05.2014
Sakip Sabancı
Müzesi, İstanbul
Sakip Sabancı Müzesi’nde Polonya
filmleri ve yapımcılarıyla buluşma::
Dorota Kedzierzawska ve
Krzysztof Zanussi
09-10.05.2014
İKSV, İstanbul
19. İstanbul Tiyatro Festivali:
“Ne yaptıysak nafile”
ve “Nosferatu” oyun gösterimleri
ve Grzegorz Jarzyna
ile atölye
09.05.2014
İKSV, İstanbul
Dorota Maslowska ile Transit Polonya
atölyesini tanıtan afiş
19. İstanbul Tiyatro Festivali:
Grzegorz Jarzyna için Yaşam
Boyu Başarı Ödülü
202
09.05. – 23.05.2014
Ressam Şefik
Bursalı Sanat
Galerisi, Bursa
“Türkiye’den Etkiler”:
sergi
14.05.2014
Babylon külübü,
İstanbul
Polonya – Türkiye Avant Art:
The Kurws i Pole – konser
26-27.05.2014
30.05.2014
02.06.2014
Antalya Devlet
Tiyatrosu, Antalya
Ankara Devlet
Tiyatrosu, Akün
Sahnesi, Ankara
Lemko:
oyun
gösterimi
28.05.2014
Salon İKSV,
İstanbul
Polonya’dan Yeni Sesler:
Soniamiki – konser
13.06.2014
Aya İrini Müzesi,
İstanbul
42. İstanbul Müzik Festivali:
Sinfonia Varsovia Orkestrası
& Milli Filharmoni Korosu:
konser
16.06.2014
Aya İrini Müzesi,
İstanbul
42. İstanbul Müzik Festivali:
Piotr Anderszewski ve Sinfonia
Varsovia konser
17.06.2014
Aya İrini Müzesi,
İstanbul
42. İstanbul Müzik Festivali:
Sinfonia Varsovia Orkestrası &
Krzysztof Penderecki şefliğinde
Julian Rachlin
konser
31.05.2014
Harbiye Muhsin
Ertuğrul Sahnesi,
İstanbul
19. İstanbul Tiyatro Festivali:
Bir Yaz Gecesi Rüyası
oyun gösterimi
01.06
– 06.06.2014
Kadıköy, İstanbul
Street Art Common Experience:
İstanbul sokak sanat festivali
Merinos Tekstil Sanayi atölyesini tanıtan afiş
Krzysztof Penderecki İstanbul’da
19. İstanbul Tiyatro Festivalinde Yaşam Boyu Başarı
Ödülü’nü alan Grzegorz Jarzyna
203
Kronoloji
03–04.06.2014
İKSV, İstanbul
19. İstanbul Tiyatro Festivali:
PROUST – PAMUK – BELLEK:
oyun gösterimi
3.07.2014
CRR konser salonu,
İstanbul
21. İstanbul Caz Festivali
– Tomasz Stanko:
konser
05–15.06.2014
Ankara
Film kültürlerinin diyaloğu:
film sunumu ve atölye
3.07.2014
CRR konser salonu,
İstanbul
07.06
İstanbul
Polonya’dan
Belgeseller
7. Documentarist
Festivali’nde
21. İstanbul Caz Festivali
– Trio Stryjo:
konser
5.07.2014
CRR konser salonu,
İstanbul
21. İstanbul Caz Festivali
– Mitch&Mitch with Their
Incredible Combo:
konser
5.09.2014
St Esprit Katedrali,
İstanbul
Polish Pure Sounds – Octava
Ensemble: konser
15-27.09.2014
Bahçeşehir
Üniversitesi,
İstanbul
Akşamdan Sabaha kadar
İstanbul: atölye
11.09-01.11.2014
SALT Ulus, Ankara
Köklere dönüş:
sergi
17.09.2014
Pera Müzesi,
İstanbul
Polonya’dan Yeni Sesler –
Drekoty: konser
24.09.2014
Pera Müzesi,
İstanbul
Polonya’dan Yeni Sesler
– Mikroelektyw:
konser
24.09-03.10.2014
Zofia Ryzy Anı Evi,
Polonezköy
Kültürlerin renkleri:
atölye
28.09.2014
Zacheta Narodowa
Galeria Sztuki,
Varşova
TALDANS – 600 adım:
perfomans
27.09-28.09.2014
Somut Olmayan
Kültür Mirası
Müzesi, Ankara
“Ortak Şarkılar Yolunda”:
Polonyalı ozanlar ve Türk
aşıkların konseri
12.06.2014
ODTÜ, Ankara
14.06.2014
Efez Tiyatrosu
18.06.2014
Biblioteka Celsusa,
Efez
Krzysztof Garbaczewski ve Emre
Koyuncuoğlu’nün yönetmenliğinde
Proust – Pamuk – Bellek performansı
14 Avrupa
Caz Festivali
– Aga Zaryan:
konser
28. İzmir Uluslararası Festivali
– Krzysztof Penderecki şefliğinde
Sinfonia Varsovia:
konser
28. İzmir Uluslararası
Festivali
– Alla Turca alla Polacca: :
Arte dei Suonatori konseri
Andres Mustonen ve Milli
Filharmoni Korosu
İstanbul Caz Festivali’nde Tomasz Stanko
Köklere Dönüş sergisi
20.06 – 07.07.2014
The Empire Project
galerisi, İstanbul
Kutuplar:
sergi
20.06.2014
Bodrum Kalesi,
Bodrum
Klezmafour:
konser
3.07.2014
CRR konser salonu,
İstanbul
21. İstanbul Caz Festivali
– Mozdzer, Danielsson, Fresco::
konser
204
205
Kronoloji
27.09-28.09.2014
Pera Müzesi,
İstanbul
Tutki:
çocuklar ve gençler tasarım
atölyesi
02.10.2014
03.10.2014
04.10.2014
Hayal Kahvesi,
Ankara
Peyote, Eskişehir
Peyote, İstanbul
POL:KUL:TUR
Projekt
Masala Soundsystem
konserleri
Pera Müzesi’nde Tutki adlı çocuk atölyesi
02.10.2014
–2.01.2015
İstanbul Fotoğraf
Müzesi, İstanbul
Tomek Sikora:
sergi
10.10.2014
11.10.2014
CRR konser salonu,
İstanbul
MEB konser
salonu, Ankara
SAZ Ü SÖZ
– serayda bir Polonyalı:
konser
10-25.10.2014
Adam Mickiewicz
Müzesi, İstanbul
Mickiewicz Göçer
Üniversitesi:
sergi
11.10-15.10.2014
Akbank Sanat,
İstanbul
The Filmmaking Turn:
film gösterimi
15.10-29.11.2014
Milli Reasürans
Galerisi, İstanbul
Shock Therapy:
sergi
Adam Mickiewicz Müzesi’nde sergi açılışı
16.10-20.10.2014
Fransız Kültür
Merkezi, İstanbul
Altın Yürek:
oyun gösterimi
17.10-30.11.2014
DEPO, İstanbul
CerModern,
Ankara
Normallik oksimoronu:
sergi
19.10.2014
Arka Oda, İstanbul
Jazz and Experimental Music from
Poland – Stara Rzeka,
Piotr Kurek & Ekin Fil:
konser
206
Normallik Oksimoronu sergisi kapsamında
gösterilen filmden bir sahne
21-27.10.2014
Mardin
“Pyza na polskich drozkach” ve
“Uçan sandık”:
performans, happening ve
çocuklar için atölye
20-21.10.2014
Salon IKSV,
İstanbul
AALST:
oyun gösterimil
20.10-26.10.2014
Bilkent Üniversitesi,
Ankara
Polonya Afiş Haftası:
sergi
21.10.2014
23.20.2014
26.10.2014
Konak Kultur
Evi, Bursa CER
MODERN, Ankara
Pera Müzesi,
İstanbul
“Gezginler ve Hikayeler”:
yetişkiler için
hikaye anlatımı
performansı
22.10.2014
Salon IKSV,
Istanbul
Kwartludium
& Çağlayan Yıldız:
konser
22.10.2014
24.10.2014
Sahnesi, Bursa
CER MODERN,
Ankara
Uçan sandık:
çocuklar
için perfomans
22.10.2014
Boğaziçi
Üniversitesi,
İstanbul
Apollon Musagète Quartett:
konser
23.10.2014
Salon IKSV,
İstanbul
Rafał Mazur,
Dominik Strycharski,
Umut Çağlar, Korhan Futacı:
konser
23.10-26.10.2014
Maya Cuneyt Turel
Sahnesi, İstanbul
Tarçın dukkanlari:
oyun gösterimi
Teatr Andersen Tiyatrosu’nun düzenlediği
çocuk atölyesi
Malgorzata Litwinowicz – Studnia O
Derneğinden hikayeci
207
Kronoloji
23.10.2014
Pera Müzesi,
İstanbul
Polonya Sanatında Oryantalizm
sergisinin açılışı ve Omilanowska
Bakanı tarafından nişanların
takdim edilmesi:
- İnan Kıraç – Gloria Artis nişanı
- Seracettin Şahin:
Gloria Artis nişanı
- Prof. Tadeusz Majda:
Gloria Artis ve Polonya
Başkonsolosundan
“Bene merito” madalyası
24.10.2014
–18.01.2015
Pera Müzesi,
İstanbul
Polonya Sanatında
Oryantalizm:
sergi
24.10.2014
Aya İrini,
İstanbul
Maestro Strugala şefliğinde
İstanbul Devlet Orkestra
Senfonisi:
konser
24.10.2014
Aya İrini,
İstanbul
Maestro Strugala ve İstanbul
Devlet Orkestra Senfonisi için
nişanın takdim edilmesi
25.10-30.11.2014
CerModern,
Ankara
Özgürlüğü Özel Alanları:
sergi
25.10.2014
Pera Müzesi,
İstanbul
Polonya Sanatında Oryantalizm:
ssergiye eşlik
eden sempozyum
29.10.2014.
Akbank Sanat,
İstanbul
24. Akbank Caz Festivali
– Marcin Masecki:
konser
208
Polonya Başkonsolosu tarafından Gloria Artis
nişanı ile takdim edilen Profesör Tadeusz Majda
Polonya Sanatında Oryantalizm sergisinin açılışı
sırasında Bakan Malgorzata Omilanowska
Bakan Omilanowska tarafından Gloria Artis
nişanıyla takdim edilen Pera Müzesi’nin
kurucusu İnan Kıraç
30.10.2014
Akbank Sanat,
İstanbul
24. Akbank Caz Festivali
– Maciej Obara:
konser
31.10.2014
Akbank Sanat,
İstanbul
24. Akbank Caz Festivali
– Waclaw Zimper & Hera:
konser
30.10.2014
SALT Galata,
İstanbul
TTALDANS – 600 Adım:
performans
31.10-24.11.2014
Mixer, İstanbul
II. İstanbul Tasarım Bienali:
The New Locality Atölyesi
31.10-30.11.2014
Alsancak Limanı
Karşısı, Izmir
HAYDİ OYNAYALIM! Polonya’dan
çocuklar için tasarım: sergi
01-14.11.2014
Bant Mag
Mekan, İstanbul
Dawid Ryski:
sergi
01.11-14.12.2014
Antrepo 7,
İstanbul
II. İstanbul Tasarım Bienali:
(Zanaat: Yeni için Eski, Kelime:
Kelimelerin Bayramı, Yemek:
Yemek için Pişirme, Bağlanma)
01.11-27.12.2014
Pera Müzesi,
İstanbul
Pera Müzesi’nde Polonya
Sineması:
film gösterimi ve Leszek Dawid
ile söyleşi
01.11.2014
–17.01.2015
SALT Galata,
İstanbul
Karanlıkta Gökkuşağı:
sergi
03.11-14.11.2014
Adana Cukurova
Universitesi
Erciyes Universitesi
Bilkent Universitesi
Anadolu Universitesi
Trakya Universitesi
18 Mart Universitesi
Ege Universitesi
Pamukkale
Üniversitesi
24. Akbank Festivali – Türkiye
Üniversite kampüslerinde
caz. Cukunft feat
Ediz Hafızoğlu konseri
600 Adım – İstanbul şehir
alanında gerçekleşen performans
Tanrısın filminin yönetmeni
Leszek Dawid ile buluşma
209
Kronoloji
05.11.2014
Boğaziçi
Üniversitesi
Mateusz Borowiak:
konser 06-08.11.2014
Selçuk Üniversitesi,
Konya
Film kültürlerinin diyaloğu:
Polonya filmlerinin retrospektifi
08.11-16.11.2014
TÜYAP, İstanbul
Polonya Kitap
Enstitüsü İstanbul
Kitap Fuarı’nda
Mateusz Borowiak
11.11.2014
Koç Üniversitesi,
İstanbul
Lutosławski Piano Duo:
konser
13.11.2014
Akbank Sanat,
İstanbul
RGG Trio:
konser
14-15.11.2014
Pera Müzesi,
İstanbul
Polonya’dan Yeni Sesler
– Male Instrumenty:
konser ve atölye
14-15.11.2014
Pera Müzesi,
İstanbul
RGG Trio:
konser
15.11-27.11.2014
Arka Oda ve Bant
Mag Mekan,
İstanbul
İstanbul’da Polonya’dan Funk
– Soul Service:
konser
ve plakların sergisi
22.11.2014
Salon IKSV,
İstanbul
Polonya-Türkiye Avant Art
– In Between. Words and Music
Destroyer:
konser
22.11-25.11.2014
Galata Perform,
İstanbul
Transit Polonya:
Michal Walczak ile yazarlık
atölyesi
RGG Trio
25-27.11.2014
IKSEV, İzmir
Polonya’dan Yeni Sesler
– Male Instrumenty :
konser ve atölye
28.11.2014
Pera Müzesi,
İstanbul
Polonya’dan Yeni Sesler
–SzaZa:
konser
1-5.12.2014
Tarlabaşı, İstanbul
Karagöz’ün Mickiewicz
Hakkında Hikayeler:
“Mürted” adlı gölge tiyatrosu
performansı ve çocuklar için atölye
03-06.12.2014
Galata Perform,
İstanbul
Transit Polonya:
Magda Fertacz ile yazarlık
atölyesi
18.12.2014
Nublu, İstanbul
Bokka i Rebeka + Papa Zura
afterparty: konserler
19.12.2014
Pera Müzesi,
İstanbul
Polonya’dan Yeni Sesler
–Paula i Karol:
konser
19.12.2014
Arka Oda, İstanbul
Soul service DJ set
Çocukların günlük kullanım eşyalarından
müzik aletlerini yapmayı öğrendikleri
İKSEV’deki atölye
Pera Müzesi’nde Paula i Karol
grubunun konseri
İKSV Salon Avant Art konseri
210
211
Ekibimiz ve
partnerlerimiz
214
215
Ekibimiz
Polonya-Türkiye diplomatik
ilişkilerinin 600. yıldönümü projesi
üzerine 30 kişilik ekip çalıştı
2014 – 2015
GENEL MÜDÜR Paweł Potoroczyn
MÜDÜR YARDIMCILARI
Olga Wysocka, Dariusz Sobkowicz
PROJE MÜDÜRÜ
Olga Wysocka,
p.o. Aleksander Laskowski (IV-X 2013)
BUTÇE SORUMLUSU
Aleksandra Wieczorek
EKSPERLER
Ewa Borysiewicz, Michał Hajduk,
Joanna Klass, Grzegorz Skorupski,
Łukasz Strusiński
DIŞ EKSPERİ
Paulina Dominik
PROJE İCRACILARI
Iwona Łopacińska, Barbara Marcoń,
Aleksandra Wieczorek, Urszula
Skośkiewicz, Paulina Dominik
TASARIM
Barbara Krzeska (müdür),
Katarzyna Mitrovic,
Marta Piechocka - Nowakowska
216
İLETİŞİM
Katarzyna Szacińska-Szymeczko
(koordinatör), Grup 7 PR Ajansı:
Ciğdem Özüer, Başak Sönmez,
Tuba Çakır, Barbara Krzeska (Adam
Mickiewicz Enstitüsü İletişim bölüm
müdürü), Magdalena Mich (basın
sorumlusu), Krzysztof Biliński,
Nitzan Reisner
ÇALIŞMA ZİYARETLERİ BÖLÜMÜ
Iga Zawadzińska (müdür), Paulina
Gradkowska, Bogusława Marszalik,
Monika Woźbińska
‘TÜRKİYE 2014 – PROMESA’
PROGRAMI
Małgorzata Ustymowicz (Bakanlık
Programları Yönetimi bölüm
müdürü), Sylwia Sidorkiewicz –
Bęś, Bartosz Świetlicki, Justyna
Roszczypała, Karol Gajewski, Maciej
Karaś, Anna Szylar, Aleksandra
Wieczorek
ÖZEL TEŞEKKÜRLER:
CULTURE media
Natalia Dzieduszycka (müdür),
Weronika Kostyrko (baş editörü), Lea
Berriault (İngilizce bölüm editörü),
Lucyna Szura (koordinatör), Sylwia
Wysłowska, Konrad Hildebrand,
Ewa Bender
TURKIYE.CULTURE.PL
Elçin Maraşlı, Didem Bilgin,
Serdar Paktin
PROJEYE DESTEK
Prof. Taduesz Majda, Prof. Dariusz
Kołodziejczyk, Serdar Paktin
IKSV
Görgün Taner (genel müdür), Bige
Örer, Leman F. Yılmaz, Yeşim Gürer
Oymak, Azize Tan, Deniz Ova, Ayşe
Bulutgil, Özlem Bekiroğlu, Pelin
Opcin
IKSEV
Ceyda Berk-Söderblom
PERA MÜZESİ
Özalp Birol (genel müdür), Fatma
Çolakoğlu, Alanur Ataç, Ulya Soley
SAKİP SABANCI MÜZESİ
Nazan Ölçer (müdür)
Polonya Cumhuriyeti
İstanbul Başkonsolosluğu:
Mirosław Stawski (Temmuz
2014 tarihine kadar Başkonsolos
görevinde), Grzegorz Michalski
(Ağustos 2014 tarihinden bu yana
Başkonsolos görevinde), Radosław
Wawrzyniak, Witold Leśniak, Łukasz
Paprotny, Anna Janik
Polonya Cumhuriyeti Kültür
ve Milli Miras Bakanlığı
Yurtdışı ile İşbirliği Bölümü
Urszula Ślązak (genel müdür),
Marcin Łapczyński, Urszula Penczek,
Aleksandra Ozga
VE: Faruk Malhan, Özlem Yalım,
Dilek Özturk, Can Özcan, Özlem
Yalım Özkaraoğlu, Özlem Ece
217
Partnerzy
Partnerlerimiz arasında Polonya ve
Türkiye’den 100 kurum ve özel partner
bulundu
2014 – 2015
Akbank Sanat
Uniwersytet Anadolu
Andante Magazine
Arkaoda
Uniwersytet Bahçeşehir
Bant Magazine
Uniwersytet Bilkent
Uniwersytet Boğaziçi
Dom Muzyki Borusan
Teatr Cieni Cengiz Özek
CerModern
Teatr Çizgi Kukla
DEOI
Donut Store
Dramatic Arts Education And
Research Foundation
G publishing group
GalataPerform
Garajistanbul
Gastronomika
Instytut Francuski w Stambule
Stambulska Fundacja na Rzecz
Kultury i Sztuki
Stambulskie Muzeum Sztuki
Nowoczesnej
Muzeum Fotografii w Stambule
Stambulska Państwowa Orkiestra
Symfoniczna
Uniwersytet Techniczny, Centrum
Zaawansowanych Studiów nad
Muzyką w Stambule (MIAM)
Istanbul University State
Conservatory
Izmirska Fundacja na Rzecz Kultury,
Sztuki i Edukacji
218
Stowarzyszenie Kolektywu Sztuki
Eurazjatyckiej
Międzynarodowe Centrum Kultury
Modus Design
Urząd Miasta Antalya
Muzeum Literatury
im. Adama Mickiewicza
Stowarzyszenie
Teatr Artystyczny Mardin
Muzeum Narodowe w Warszawie
Stambulskie Liceum Sztuk Pięknych
i Sportu im. Avni Akyol
Muzeum Sztuki Nowoczesnej
w Warszawie
Akademia Śródziemnomorska w Izmirze
Uniwersytet Ekonomiczny w Izmirze
Cebtrum Sztuki Współczesnej K2
Urząd Miasta Kadıköy
Stowarzyszenie Kulturalne Kalem
Unowersytet Koç
Galeria KUAD
Lokanta Maya
Uniwersytet Maltepe
Teatr MasKara
Muzeum Przemysłu Tekstylnego Merinos
Galeria Millî Reasürans
Akademia Sztuk Pięknych Mimar Sinan
MIXER
Urząd Miasta Bodrum
Mural Istanbul Festival
Müzedechanga
Neolokal
Nublu Istanbul
Muzeum Pera
Pozitif Live
Galeria Ressam Şefik Bursalı
Muzeum Sakıp Sabancı
SALT Beyoğlu
Galeria SALT
SALT Ulus
Fundacja na Rzecz Muzyki Sevda-Cenap
Fundacja Suna and İnan Kıraç
Taldans
The Empire Project Gallery
Muzeum Sztuki Tureckiej i Islamskiej
Muzeum Adama Mickiewicza
Turkish State Theatres
Ankarskie Muzeum Niematerialnego
Dziedzictwa Kulturowego
Okręg Warszawski Związku Polskich
Artystów Plastyków
Stowarzyszenie Sztuk
Widowiskowych Scenicznych, Teatru
Lalkowego i Teatru Cieni
Pera Ensemble
Avant Art
Akademia Sztuk Pięknych w Warszawie
Opera Bałtycka w Gdańsku
Orkiestra Sinfonia Varsovia
Ośrodek Kultury i Sztuki we Wrocławiu
Państwowy Teatr Lalki Tęcza
Polski Instytut Sztuki Filmowej
Polski Ośrodek Międzynarodowego
Ambasada Rzeczypospolitej Polskiej
w Ankarze
Stowarzyszenia Teatrów dla Dzieci i
Młodzieży ASSITEJ
Capella Cracoviensis
Centrum Kultury w Lublinie
Concordia Design
Ćmielów Design Studio
Filharmonia Narodowa w Warszawie
Filmoteka Narodowa
Fundacja Arte dei Suonatori
Fundacja ciało/umysł
Fundacja Do Dzieła!
Fundacja Dokument i Świat
Fundacja Generacja TR Warszawa
Fundacja Krytyki Dizajnu
Fundacja Kultury Polskiej
Fundacja Mediations Biennale
Fundacja Nowych Działań
Fundacja Planet
Fundacja Wszystkie Mazurki Świata
Galeria Arsenał
Galeria Plakatu Kraków
Instytut Książki
Jazztopad
Poznański Chór Chłopięcy
Miejska Instytucja Kultury
Pracownia Zrównoważonego Rozwoju
Stowarzyszenie „Rotunda” Stowarzyszenie Grupa Studnia O.
Stowarzyszenie Ogrody Sztuki
Stowarzyszenie Pro Arte
Ulas Salgam Management
& Booking Agency
Krakowski Chór Kameralny
Stowarzyszenie Teatralne
Teatr Biuro Podróży
Teatr “Maska” w Rzeszowie
Teatr im. H. Ch. Andersena w Lublinie
Teatr im. Heleny Modrzejewskiej
w Legnicy
Teatr im. J. Kochanowskiego w Opolu
Teatr Ka
Teatr Lalki i Aktora „Kubuś” w Kielcach
Teatr Powszechny im. Zygmunta Hübnera
Zamek Cieszyn
Konsulat Generalny Rzeczypospolitej
Polskiej w Stambule
219
220
221
222
223
YAYINAN
Adam Mickiewicz Institute
25 Mokotowska Street, 00-560 Warszawa
www.iam.pl
KOORDİNATÖR Anna Szylar
İŞBİRLİĞİ Katarzyna Mitrovič
LEHÇE METİNLERİNİN KOMPOZİSYONU Paulina Dominik
LEHÇE METİNLERİNİN EDİTÖRLÜĞÜ VE DÜZELTİLMESİ Marta Górska
İNGİLİZCE’YE ÇEVİRİ Mark Bence
İNGİLİZCE METİNLERİNİN EDİTÖRLÜĞÜ VE DÜZELTİLMESİ Jonathan Walsh
TÜRKÇE’YE ÇEVİRİ Paulina Dominik
TÜRKÇE METİNLERİNİN EDİTÖRLÜĞÜ VE DÜZELTİLMESİ Didem Ünal
GÖRSEL PROJE TXT Publishing
GÖRSELLERİN SEÇİMİ Anna Szylar
EDİTÖRLÜK EKİBİ Łukasz Strusiński, Paulina Dominik, Anna Szylar
GÖRSELLERİN KAYNAĞI tu znajdzie się informacja nt. credits
225
Polonya-Türkiye diplomatik ilişkilerinin 600. yıldönümü
münasebetiyle Adam Mickiewicz Enstitüsü Türkiye’nin 11
şehrinde tiyatro, film, görsel sanatlar, tasarım, klasik müzik,
çağdaş müzik ve caz alanlarında 160 etkinlik düzenledi.
Etkinliklere 500 000’den fazla kişi katıldı. Polonya ve
Türkiye basınında 3700’den fazla haber çıktı. Kültür
programı, her iki ülkeden 100’den fazla partnerle işbirliği
sayesinde hazırlandı.