Polonya-Türkiye diplomatik ilişkilerinin 600. yıldönümü projesi
Transkript
Polonya-Türkiye diplomatik ilişkilerinin 600. yıldönümü projesi
Polonya-Türkiye diplomatik ilişkilerinin 600. yıldönümü Final Rapor Polonya-Türkiye diplomatik ilişkilerinin 600. yıldönümü Final Rapor 2014 4 5 İstanbul Modern’deki Komşular - Türkiye ve Çevresinden Güncel Anlatılar sergisi 6 7 İçerik • Kültür ve Milli Miras Bakanı Małgorzata Omilanowska’nın önsözü s. 12 • Adam Mickiewicz Enstitüsü müdürü Paweł Potoroczyn’ın önsözü s. 14 Projenin baş hedefleri • Projenin kısa tanıtımı – projenin misyonu s. 18 • Türkiye projesinin müdürü Olga Wysocka üç resimde projeyi anlatıyor s. 24 Kültürel program FILM Önsöz Muge Tufenk • 33. Uluslararası İstanbul Film Festivali s. 36 • Kieślowski Hakkında Her Şey – film retrospektifi s. 38 • Pera Müzesi’nde Polonya filmlerinin retrospektifi s. 42 • Documentarist Festivali s. 44 Klasik müzik Serhan Bali’nin önsözü • 42. İstanbul Müzik Festivali s. 52 • Polonya’dan Ses Manzaraları s. 56 • 28. İzmir Uluslararası Festivali s. 58 • Maestro Tadeusz Strugała’nın şefliğinde İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası s. 60 • Boğaziçi Üniversitesi’nde Mateusz Borowiak s. 62 • Lutosławski Piano Duo s. 64 8 Çağdaş müzik ve caz Hakan Dedeoğlu’nun önsözü • Pera Müzesi’nde konser serisi s. 72 • 21. İzmir Avrupa Caz Festivali s. 76 • 21. Uluslararası İstanbul Caz Festivali s. 78 • POL:KUL:TUR projesi s. 82 • Üniversite kampüslerinde Cukunft s. 86 • Akbank Sanat’ta RGG Trio s. 88 • Küçük Enstrümanlar s. 92 • İstanbul’da Polonya’dan Funk s. 94 • In Between (Words and Music Destroyer) s. 96 • Don’t panic! We are from Poland s. 98 Tasarım Özlem Yalım Özkaraoğlu • 2. İstanbul Tasarım Bianali Aradaki Polska s. 108 • Pişirmek için Kitap s. 112 • Haydi Oynayalım s. 114 • Tutki s. 116 Tiyatro Leman Yılmaz’ın önsözü • Transit Polonya s. 124 • 19. Uluslararası İstanbul Tiyatro Festivali s. 126 • Taldans. 600 Adım s. 130 • Aalst s. 132 • Mardin’de Andersen Tiyatrosu s. 134 • Hikayeci ve Gezginler s. 138 • Tarçın Dükkanları s. 140 • Teatr Biuro Podróży s. 142 Ekibimiz s. 184 Projenin iletişimi s. 192 Türkiye’de BAV araştırması s. 198 Partnerlerimiz s. 212 Görsel Sanatlar Beral Madra’nın önsözü • Komşular – Türkiye ve Çevresinde Güncel Anlatılar s. 150 • Uzak komşu – yakın anılar. P olonya – Türkiye ilişkilerinin 600 yılı s. 154 • Türkiye’de Polonya Afiş Sanatı s. 158 • Tureckie wątki s. 162 • Into the country s. 164 • Normallik oksimoronu s. 168 • Mickiewicz Göçer Üniversitesi s. 172 • Polonya sanatında Oryantalizm s. 176 • Prywatne obszary wolności s. 180 • Köklere Dönüş s. 182 9 Önsöz Polonya-Türkiye diplomatik ilişkilerinin 600. yıldönümü kutlamaları, ikili ilişkilerimizin resmî diplomatik protokollerin dışına çıkarılması için mükemmel bir fırsat oldu. Tiyatro oyunları, klasik ve modern müzik konserleri, film gösterimleri, sergi ve atölyeler gibi çeşitli etkinlikler sayesinde Polonya’dan ve Türkiye’den çeşitli sanatçılar, birbirini keşfetme, tanıma, ortak ilgi alanı bulma ve ortak geleceği düşünmeye başlama imkânı buldular. 2014 yılında gerçekleşen bütün projelerden çok memnun kaldık ve Varşova Milli Müzesi ve Türkiye’deki partnerlerimizin desteğiyle düzenlediğimiz iki büyük sergiyle büyük gurur duyduk. Sakıp Sabancı Müzesi’nde düzenlenen “Uzak Komşu, Yakın Anılar” sergisi sayesinde ziyaretçiler, diplomatik, askeri, ticari bağlar ve hatta iki toplum arasındaki ilişkiler gibi birçok bağlamda Polonya-Türkiye altı asırlık ortak tarihini yakından tanıma olanağı buldular. İstanbul Pera Müzesi ile birlikte organize ettiğimiz “Polonya Sanatında Oryantalizm” sergisinde 19. yüzyıl Polonya’sında Doğu’ya duyulan ilgiyi gösterdik. Geçmiş zamanlara bakarak Osmanlı Devleti’yle paylaştıkları sınırlar nedeniyle Polonyalıların Doğu’dan ne kadar esinlendiklerini izledik. Dünyada her geçen gün artan çeşitli olaylar nedeniyle sadece dostlukların değil insanlar arası en temel ilişkilerin de çok kırılgan olduğu bu zor zamanlarda, aradaki bütün farklılıklara ve coğrafi mesafeye rağmen daima nezaket dolu ve yeni işbirliklerine açık dostlara sahip olmak çok kıymetlidir. Umarım geçen sene yenilediğimiz bu dostluk, 2014 yılının en kalıcı mirası olacaktır. PROF. MAŁGORZATA OMILANOWSKA Polonya Cumhuriyeti Kültür ve Milli Miras Bakanı 12 13 Önsöz 601 yıl önce Polonya, Osmanlı Devleti ile diplomatik ilişkiler kuran Avrupa’daki ilk devlet olmuştur . Bu ittifak inanılmaz bir şekilde uzun ömürlü olmuş ve karşılıklı sadakat içinde sürmüştür – iki ülke arasındaki işbirliği, Polonya’nın taksimine ve 120 yıl boyunca dünya haritasındaki bütünlüğünü kaybetmesine rağmen devam etmiştir. Osmanlı Döneminde, Lehistan elçisi İstanbul’daki divan toplantılarında daima hazır bulunmuştu; günümüzde, Polonya ile Türkiye arasındaki işbirliğinin altıncı asırı olan 21. yüzyılda Türkiye’deki Polonya elçisi aynı zamanda bir kültür elçisidir. Avrupa’da Türkiye ile bu kadar uzun ve hiç bozulmamış ilişkilere sahip olan tek ülke Polonya’dır. Bu ilişkilerin etkileri günümüzde dilimizde, mutfağımızda ve kültürümüzde mevcuttur. Kutladığımız bu sıra dışı yıldönümü nedeniyle kahve, değerli kumaşlar ve bıyık sevgisinden, macera tutkusundan ve benzer espri anlayışından başka bizi nelerin bağladığını düşünmeye başladık… 2012’de yıldönümü kutlama hazırlıklarına başladığımızda çıkarabildiğimiz ilk liste pek uzun olmamıştı. Çalışma ilerledikçe birbirimiz hakkında daha fazla şey öğrendik. İşbirliğimizin sonucunda kalıcı bağlar, yakın ilişkiler ve sıkı dostluklar kurmayı başardık. Kısa süre içerisinde Polonyalı sanatçılar, kültür bakımından Avrupa’nın en ilginç şehirlerinden biri olan İstanbul’un en önemli festivallerine katıldılar ve eserleri en ünlü müzelerde sergilendi. Etkinliklerimiz yalnız İstanbul’da değil Türkiye’nin diğer birçok şehrinde de düzenlendi. Organize ettiğimiz 160’tan fazla projeye yarım milyondan fazla kültür sanat izleyicisi katıldı. Etkinlikler medyanın da dikkatini çekti ve basında, etkinlikler hakkında 1.800’den fazla haber çıktı. Türkiye’de Polonya’yı tanıtmak uzun vadede yüksek önem taşıyan bir meseledir. Adam Mickiewicz Enstitüsü tarafından hazırlanmış kültürel program sayesinde Polonya filmi, müziği, tiyatrosu, tasarımı ve görsel sanatları bu sıradışı ülkenin zengin kültürel panoramasının kalıcı bir parçası olmuştur. İyi okumalar dilerim! PAWEŁ POTOROCZYN Adam Mickiewicz Enstitüsü Genel Müdürü 14 15 Projenin baş hedefleri Projenin baş hedefleri Polonnya – Türkiye diplomatik ilişkilerinin 600 yılı 2. İstanbul Tasarım Bienali’ndeki “Aradaki Polska” sergisi 2014 – 2015 Türkiye Polonyalıların Türkiye’ye bakışı bir yandan Avrupa kültürel değerlerinin, diğer yandan Polonya tarihinin ve ayrıca bu ülkeye turist veya başka çeşitli amaçlarla giden Polonyalıların izlenimlerinin damgaları taşımaktadır. Polonyalılar hem Avrupa’da yaygın olan Türkiye’nin çeşitli imajlarından etkilenmişlerdir hem de Henryk Sienkiewicz’in romanlarındaki Polonya’yı Hrıstyanliğin duvarı olarak gösteren dünyanın etkisi altında kalmışlardır. Bu şekilde ortaya çıkan önyargılar yüzünden Polonya ile Türkiye arasındaki mesafe artıyor ve kültürel diyaloğu zorlaştırıyor. Gerçekleştirdiğimiz kültürel programın en önemli hedeflerinden biri iki toplum arasındaki mesafeyi azaltmak ve gittikçe aramızdaki yabancılığı ve bilgi eksikliği yakınlığa ve ilgiye dönüştürmekti. Programımızı hazırlarken her iki ülkenin tarihinde Polonyalıların ve Türklerin özdeşleşebilecekleri ve ortak noktaları fark edebilecekleri anları bulmaya çalıştık. Benzerliklerin çok sayıda olduğu hemen ortaya çıktı. Görsel sanatlarda onları Varşova Milli Müzesi ve İstanbul Pera Müzesi tarafından hazırlanan Polonya Sanatında Oryantalizm sergisi münasebetiyle gösterebildik. Polonya ve Türkiye tarihlerinde ortak anlar Stanisław Chlebowski, Tadeusz Ajdukiewicz ve Jan Matejko gibi önemli ressamların eserlerinde gösterildi. Sakip Sabancı Müzesi’nde ise aktif ve zengin ikili ilişkilerimizi belgeleyen el yazıları, baskılar ve günlük eşyalarının sunumuna odaklandık. Film, kültürümüzü tanıtmak için en çok etki yaratan vasıtalardan biriydi. Krzysztof Kieślowski’nin eserlerinin retrospektifi ve Gençlik Ateşi programı kapsamında gösterilen genç Polonyalı yönetmenlerin filmleri büyük derecede rağbet gördü ve çok sayıda izleyicilerin dikkatini çekti. 18 19 Cele Projektu aest magnimi llorum, conet omnis ipsant quatur renis moluptam, iuntium am vent atist, sunt et volorro blabor mi, solor mos expellatur aut vel modicie ntotaest, cuptatur? Sitatiis ea ipsam vellibus min nos ipite volor aturem quo beatio cum il ma sam inciis maxim aci aute endeni dunt et volupta tisque lat ut quat ius re velia dolorerit eos et volloremodit pe sequos moloris eum volorporem verum utati idus ipsapel ma qui consequuntem ut optaero bla volorem et fugit re quatam, serae ea eaqui dolupti tem eatenih illandus deroviti conet alic tem et debit pe nulparum quates dolori cum velestisit, consed eum verupta tenduciis modiam id maios sim nimi, quam fugitia sit ditate ipiti il inimpor eptatiam eum, ut rem aut accusam doloreperiat ut inis debisim porestest que voluptatur? Vendist, sus, te core, et quos volorerum et offic te voloria vid eos mintiur acepuda eptisci corest autem aut ea quas dipidenita as sanduciis aut alisita tiatisi maximi, ut venihilibus, aperorro tem inullent alis exerspelis aliquod iorrovita volesti aeptat aperit, adisquos evelessequi invellatior ra volupta quiderenda corumqui odiatenimus seruptati remquo doluptate omniend aestibust offici aliquatis ad quaes apiscitasita siminum hillendenes aut alis ut utem idelest isitatur sum as as duntotatius eium endel mo eos ea aceperiberum ea sequam repero ommolum re si digent quaeces edigendisci dolupti unt.Nat ut qui ad quasper natatiam velesci psuntia cor mod exero vellaudita is animusto omniaes aliquatus. Rio ommodi digenis cum consendipsam qui dolum qui ommodist est opta corit omnime maiorum haruntur? Sam que nosandam vitatia nobitia vollaci istior Untiationecto conseque niet volupta tendis enes il id quo beatem voluptatio. Itatem fugitatem re, sa quis dolorepero berum aperunt eserrovid quam eatiusa aut repreped et experit aectur? Ent. Explaut volori nus corum voluptur, ut laborrovitas es et volorei catendisimus aut ut et invellorias as acerovidem volut exceptat abo. Ant verferiae sinctur, seque voluptatior aut alitia pligenime perum autasita sitas ad que volenient quaerum ne voloresequi doloriae nos antio beate moluptati sim quibusae omni cuptatiat quid eius sequatibus dolesendam est, eum re deliqui conserfero quat omnita simet verum conest, ut voluptate de voles dolut duntin ellaciderum nobit odis quis ipsam nullabo. Nequas eiumque dipsunt facerovitem ni dipsa pro vernam dis sim autatio. Et lautetu riberciissi duci il ma sam quisinvent mo endi ut apissi archil maiorerum quo tempor re, sit, sa nis untur alit andella sum incipsa pelenduntium ius eicimin pa solorpo rectest laut re pre vere vellenducium ium nihil il idis volluptae velesequi ut ab iuntiunt qui sus, omnim asped ullorep udaepudis magnihi litione cernatus modior soluptate re nus autenih illique volendae ius, sae neturionsera postium liqui quae prerita İstanbul sokaklarından birinde grafitti 20 21 Projenin baş hedefleri Sahne sanatları programında hem repertuar tiyatroları ve çocuk tiyatrolarının oyunlarını hem de şehir sokaklarındaki performansları ve deneysel tiyatroyu tercih eden Grzegorz Jarzyna, Krystian Lupa ve Radosław Rychcik gibi yönetmenlerin sunumlarını Türkiyeli izleyecilerle paylaşmak istiyorduk. Radosław Rychcik tarafından yönetilen Aalst adlı oyun uluslararası kurumların ilgisini çekti ve yakında hem Fransız hem de Moldovalı tiyatrolarında sahnelenecek. Klasik müzik kadar hermetik bir alanda bile geniş ve çeşitli izleyici grubunun ilgisini çeken projeleri hazırlamayi başardık. İstanbul Müzik Festivali programında Sinfonia Varsovia orkestrası özel bir yer aldı ve festivaldeki konserlere Piotr Anderszewski ve Julian Rachlin gibi muhteşem solistler davetliydiler. Andres Mustonem, Jakub Hrus ve Krzysztof Penderecki gibi sıradışı maestroların şefliğinde Aya İrene gibi eşsiz bir yerde gerçekleşen konserler izleyicileri hayran bırakmıştı. Aramızdaki sınırları ve mesafeleri aşmakta tasarım alanında hazırlanmış özel program mutlaka önemli yer almıştır. 2. İstanbul Tasarım Bienali için ürün, grafik, hizmet, kamu alanı, çocuklar için tasarım ve food tasarım kapsayan Aradaki Polska sergisini hazırladık. Yemek yapma sanatı hem Polonya hem de Türkiye tarafınca çok ilgi çekmişti. Polonyalı ve Türkiyeli şeflerin ortak arayışlarının ve atölyelerinin sonucu olarak Cook for book kitabı yayınlandı. Sayesinde 600. yıldönümünden sonra bile Polonya ve Türkiye ortak yemekleri masalarımızda servis edeceğiz. Farklılığı yakınlığa dönüştürmek kolay bir vazife değildir. Fakat bu farklılıkta benzerliklerimiz ortaya çıktıysa, bu yakınlık daha da derin ilişkilere yol açar. Bu tazelenmiş ilişkilerin en azından 600 sene daha sürmelerini umuyoruz. Çağdaş müzik repertuarında Türkiyeli müziksevenlerin davet ettikleri ve Polonya’nın en çok sevilen gruplarından Paula i Karol, Rebeka ve Bokka İstanbul’da konserleri verdiler. İstanbullular, hem clublarda çalan Soul Service kolektifinin hem de Polonya’da cazın en önemli isimlerinden Tomasz Stańko ve Leszek Możdżer gibi sanatçıların konserlerinde eğleniyorlardı. Bütün Türkiye’deki üniversite kampüslerini gezen Cukunft grubunun müzisyenleri Polonya ile Türkiye arasındaki ortak müzik geleneklerini bir araya getirmeye başarmışlardı. Slavs and Tatars, Bizim ve sizin hürriyetiniz için - ses enstalasyonu 22 23 Projenin baş hedefleri Olga Wysocka üç resimde 2014 yılında gerçekleşen Türkiye’deki Polonya senesini anlatıyor. HİKAYE Polonya ile Türkiye arasındaki 600 senelik ortak tarih, dönüm noktalarından, dostluk ve savaş dönemlerinden oluşan hikayedir. Son yıllara kadar ortak ilişkilerimiz hakkında Polonyalıların aklına gelen ilk şey tarih okul kitaplarında övünen Viyana Kuşatmasıydı. Polonya kültürünü tanıtan ve ortak noktaklarımıza odaklanan etkinliklerden sonra bu hikayenin ortak anlatımımızın olduğunu ve birbirimizi daha iyi tanıdığımızı düşünüyorum. Ayrıca sadece dört yüz veya yüz sene önce olan bitenleri öğrenmekle yetinmeyip günümüz Polonyalılarının ve Türklerinin neler yaptıklarını ve nelerle ilgilendiklerini öğrenmiş olduk. Bizi etkileyen, mutlu eden ve rahatsız eden her şeyin tiyatro, görsel sanatlar, film ve müzikte yansıması vardır. Polonyalı ve Türkiyeli partnerlerin 2014 yılında başlatılan işbirliğine devam etmek istedikleri için çok mutluyum ve ortak tarihimizin yeniden yazılmaya başladığı için heyecan doluyum. Yeni bölümlerini mutlulukla takip ediyorum! SINIRLAR 2014 yılı sınırları aşmaktı – Polonyalı ve Türkiyeli sanatçıların seyahat ettikleri yüzlerce kilometre; aynı zamanda var olduğundan fikrimizin olmadığı veya sadece dışarıdan gelenlerin aşılması mümkün olduğu aşikar olmayan sınırların aşmasıydı. Bu bağlamda aklıma ilk gelen İstanbul’un en zor ve hermetik mahallelerinden Tarlabaşı’nda bulunan Adam Mickiewicz Müzesi’nde gerçekleştirdiğimiz Mickiewicz’in Göçer Üniversitesi adlı projedir. Ayrıca Avrupa merkezli bakış açımızı şekillendiren sınırları kaldırmaktır. Yeni iletişim yöntemlerini, farklı çalışma temposunu öğrenmek ve bazı belli kurallara uymak anlamına geliyor – mesela bazen işe yeniden başlamak için birkaç dakika durup birkaç bardak şekerli çay içmek gibi. İNSANLAR Hiç şüphe yok ki Polonya-Türkiye ilişkilerinin 600. yıldönümünün etkinlikleri her şeyden önce insanlardan ibarettir. Amacımız bütün projelerin Polonyalı ile Türkiyeli kurumların ve sanatçıların arasındaki işbirliğinin sonucu olmasıydı ve bu hedefe ulaşmayı başardık. Bu harika, açık fikirli ve hevesli insanlar sayesinde 2014 yılında 160’tan fazla projeyi yere getirebildik. Kast ettiğim insanlar aynı zamanda da Vistula nehrinin kıyılarındaki pek bilinmeyen ülkeden etkinliklere katılan ve hayran kalan Türkiyeli izleyicilerdir. Polonya kültürünü daha da iyi tanımak için hazırladığımız sergiler, konserler ve performanslardan etkilenen Türkiyeli arkadaşlarımızla her seferinde burada buluşmaktan büyük mutluluk duyuyorum. Teşekkür ederim! 24 25 Dr Olga Wysocka, Adam Mickiewicz Enstitüsü müdür yardımcısı, Türkiye projesinin müdürü 2014 yılında Türkiye’deki Polonya kültürel etkinlikleri İstanbul Ankara Bursa Eskişehir İzmir Batman Konya Mardin Antalya Mersin Adana 27 Kültürel Program Film “Nie ma wątpliwości, że jeżeli chodzi o promocję naszej kultury na świecie, to od Polski, kraju z niezwykle bogatym życiem kulturalnym, możemy się jeszcze wiele nauczyć.” Tak pisałem w jednym z felietonów w gazecie Radikal, gdy podsumowywałem swoje spostrzeżenia po podróżach śladami polskiej muzyki klasycznej, a przede wszystkim po wydarzeniach kulturalnych organizowanych przez cały 2014 rok z okazji 600. rocznicy nawiązania stosunków dyplomatycznych między Polską a Turcją. 30 Duża liczba wydarzeń, którymi wypełniony był miniony rok, nie pozwoliła mi uczestniczyć w każdym z nich osobiście. Niemniej te, w których miałem okazję wziąć udział, zarówno jako dziennikarz, jak i osoba prywatna, wywarły na mnie ogromne wrażenie. Chciałbym podkreślić, że ze względu na to, iż jestem krytykiem muzycznym, to 31 właśnie koncerty i projekty muzyczne znalzły się wśród wydarzeń, które odwiedzałem najczęściej. Biorąc pod uwagę, że oprócz imprez związanych z muzyką klasyczną, Instytut Adama Mickiewicza zorganizował w 2014 roku bardzo wiele wydarzeń kulturalnych, godnym uznania jest to, ile sił i energii jego pracownicy włożyli w przygotowania polsko-tureckiej rocznicy. Wśród najciekawszych projektów znalazł się m.in. “Soundscapes from Poland”. Zapisał się on w mojej pamięci w sposób szczególny, ponieważ brałem w nim udział nie tylko jako “Serhan Bali, dziennikarz muzyczny”, ale także jako osoba, która ze swoimi pomysłami uczestniczyła w jego przygotowaniach. Projekt “Soundscapes from Poland” powstał dzięki współpracy Centrum Badań nad Muzyką Stambulskiego Uniwersytetu Technicznego (İTÜ MİAM) z culture.pl. W ramach wydarzenia odbyły się wykłady znanych polskich muzykologów, którzy przybliżyli słuchaczom historię polskiej muzyki aż do dnia dzisiejszego. Szczególnie interesujące były wykłady poświęcone twórczości Chopina. Dzięki projektowi “Soundscapes from Poland” mieliśmy nie tylko możliwość na nowo poznać tego podziwianego w Turcji kompozytora, ale także dowiedzieć się więcej o współczesnej polskiej scenie muzycznej. Ze szczególnym zainteresowaniem spotkała się również prezentacja dotycząca Idil Biret - prawdopodobnie najważniejszej tureckiej pianistki od czasu powstania republiki. Podczas wykładu w ciekawy sposób porównano interpretacje wybranych utworów Chopina w wykonaniu artystki z interpretacjami innych wybitnych pisanistów. Podczas tego fascynującego sympozjum zorganizowanego w Centrum Badań nad Muzyką Stambulskiego Uniwersytetu Technicznego wykładowcy rozmawiali nie tylko na temat dawnej muzyki polskiej. Dużo miejsca poświęcono również na dyskusje dotyczące współczesnej polskiej muzyki, jej najwybitniejszych wykonawców i naważniejszych nurtów, które od drugiej połowy XX wieku po dzień dzisiejszy prezentują intrygującą różnorodność. Projekt “Soundscapes from Poland” nie ograniczył się jedynie do pięciodniowej sesji wykładów. Można z pewnością uznać, że wydarzenie zostawiło 32 swój ślad także w ogrodzie historycznego kampusu Taşkışla, gdzie na miesiąc zagościła instalacja muzyczna autorstwa Sławomira Kupczaka, składająca się z krótkich fragmentów listów Chopina. Jednymi z najważniejszych wydarzeń kulturalnych w dziedzinie muzyki klasycznej były koncerty orkiestry symfonicznej Sinfonia Varsovia, które odbyły się podczas dwóch najważniejszych festiwali muzycznych organizowanych w naszym kraju – Stambulskiego i Izmirskiego Festiwalu Muzycznego. Sinfonia Varsovia, będąca stałym bywalcem Stambulskiego Festiwalu Muzycznego wystąpiła w składzie: Piotr Anderszewski (pianino), Julian Rachlin (skrzypce), Yuri Bashmet (altówka), pod batutą tak słynnych dyrygentów jak Jakuba Hrusa i Krzysztofa Pendereckiego. Podczas koncertów stambulscy melomani oprócz twórczości Pendereckiego mieli również okazję poznać bliżej słynne utwory Karola Szymanowskiego i wysłuchać interpretacji znanych dzieł w mistrzowskim wykonaniu orkiestry Sinfonia Varsovia. W ramach tych występów miała również miejsce światowa premiera utworu “Crying in the Wilderness” Alexandra Raskatova. Po występie w Stambule, orkiestra Sinfonia Varsovia wraz z jednym z najważniejszych tureckich pianistów, Hüseyinem Sermetem, zagrała pod batutą Pendereckiego na Izmirskim Festiwalu Muzycznym. Koncert odbył się w ruinach rzymskiego amfiteatru w Efezie, w jednym z najbardziej wyjątkowych miejsc koncertowych nie tylko w Izmirze, ale i na świecie. To starożytne miasto gości publiczność tylko podczas Izmirskiego Festiwalu Muczycznego. W Bibliotece Celsusa, słynącej ze swojej unikalnej akustyki, jedna z najważniejszych polskich orkiestr barokowych Arte dei Suonatori zaprezentowała fascynujący, łączący polską i turecą muzykę tradycyjną z XVIII-wieku program “Alla pollaca, alla turca”. Orkiestra towarzyszyła znanej współczesnej skrzypaczce Rachel Podger. Podczas tego wyjątkowego koncertu zagrano utwory słynnych kompozytorów, takich jak Telemann, Haydn, czy Mozart, ukazujące charaktery narodów europejskich w tym Turcji i Polski. Kolejnym z wyróżniających się wydarzeń zorganizowanych w ramach obchodów “600” był wspólny koncert tureckiej Pera 33 Ensemble z polską Cappella Cracoviensis. Tytuł koncertu - “Saz ü Söz” (Muzyka i Słowa), inspirowany był najwybitniejszym dziełem Alego Ufki. Celem wydarzenia było zaprezentowanie wpływów, jakie dzieła Wojciecha Bobowskiego, znanego w Turcji jako Ali Ufki, wywarły zarówno na Osmańską Turcję jak i Polskę. Podczas koncertu wykonano utwory sięgające historią XVII-wiecznej Polski oraz instrumentalne kompozycje Alego Ufki należące do znamienitej kolekcji Saz ü Söz. Albert Long Hall, znajdujący się na terenie Uniwersytetu Bosforskiego i należący do najbardziej wyszukanych salonów muzycznych w Stambule, pod koniec roku również gościł w swoich progach dwa ważne koncerty. W obydwu wzięły udział wschodzące gwiazdy współczesnej polskiej sceny muzycznej: Apollon Musagete Quartet oraz pianista Mateusz Borowiak. W repertuarze artystów znalazły się zarówno dzieła europejskich klasyków jak i współczesne utwory polskie. Wspominając zamieszczony na wstępie cytat, jestem przekonany, że dzięki powyżej przytoczonym wydarzeniom żaden z czytelników nie pomyśli, że się pomyliłem albo przesadziłem w swojej ocenie. Elita intelektualna mieszkająca w największych miastach Turcji dzięki wydarzeniom związanym z obchodami 600. rocznicy nawiązania stosunków dyplomatycznych między Polską a Turcją miała okazję dowiedzieć się, jak wiele łączyło przez wieki oba kraje, które podczas burzliwych wydarzeń XX wieku oddaliły się od siebie. Jednocześnie ten rok dał nam możliwość odkrycia bogactwa artystycznego i kulturalnego Polski. Jako krytyk wydarzeń artystycznych chciałbym podziękować polskiemu Rządowi oraz Instytutowi Adama Mickiewicza za liczne doznania kulturalne, które zaoferowały nam w minionym roku. Serhan Bali 34 35 Andrzej Wajda’nın Umuttan adam adlı filmden bir sahne Film Kieślowski’nin Filmleri İstanbul Modern’de 6 – 23 Şubat 2014 İstanbul Modern, İstanbul Krzsztof Kieślowski’nin filmlerinin retrospektifini tanıtan afiş KIESLOWSKI HAKKINDA HER ŞEY ALL ABOUT KIESLOWSKI Türkiye’deki Polonya filmleri sezonu, İstanbul Modern’deki Krzysztof Kieślowski’nin film retrospektifiyle açıldı. İstanbullular iki hafta boyunca, bu sıra dışı yönetmenin 23 kısa ve 24 uzun metraj toplam 47 filmini izleme fırsatı buldu. Bu seçkide, yönetmene dünya çapında ün kazandıran belgeseller ve sinema filmleri vardı. SİNEMA SPONSORU CINEMA SPONSOR FEBRUARY 6-23 ŞUBAT 2014 Gösterilen eserler arasında: Veronika’nın İkili Yaşamı, On Emir serisi ve Üç Renk: Mavi, Kırmızı, Beyaz gibi filmler vardı. Program kapsamında Maria Zmarz-Koczanowicz’in yönettiği ve Kieślowski’nin kariyerini takip eden Hâlâ Hayatta (Still Alive) adlı belgesel de yer aldı. Çalışmada Wim Wenders, Zbigniew Preisner, Agnieszka Holland ve Irène Jacob gibi isimler Polonyalı yönetmenle ilgili izlenimlerini paylaştılar. Retrospektif, Türkiyeli izleyicilerin ilgisini çekti. Program, Kieślowski’nin kızı Marta Hryniak, asistanı Krzysztof Wierzbicki, kameramanı Jacek Petrycki, sanatçı hakkında birçok çalışma hazırlayan yazar Alain Martin ve yönetmenin yakınlarının katıldıkları “Kieślowski sineması” hakkındaki oturumla açıldı. Konuşma, Kieślowski’yi bir yönetmen, sanatçı, arkadaş ve baba olarak değerlendirmek için kaçınılmaz bir fırsattı. İŞBİRLİĞİYLE IN COLLABORATION WITH KURUCU FOUNDER Program, yaklaşık 6000 izleyicilerin ilgisini çekerek İstanbul Modern Sineması’nın en önemli etkinliklerinden biri oldu. Programda hem Kieślowski’nin ilk yapıtları hem de kısa ve uzun metraj filmleri vardı. Bir kısmını Türkiyeli izleyiciler için izlemek için ilk fırsat olmuştu. – Müge Tüfenk, İstanbul Modern Film Programı’nın müdürü 36 37 İLETİŞİM VE TEKNOLOJİ SPONSORU COMMUNICATION AND TECHNOLOGY SPONSOR EĞİTİM SPONSORU EDUCATION SPONSOR Film 33. İstanbul Film Festivali’nde Polonya Sineması Paweł Pawlikowski’nin Ida adlı filminden bir sahne 5-20 Nisan 2014 İstanbul Kültür Sanat Vakfı, İstanbul 33. İstanbul Film Festivali 200 filmlik bir programla, 2013 ve 2014’ün kaliteli yapımlarından, unutulmaz sinema klasiklerine; usta yönetmenlerin başyapıtlarından, Sundance ve Berlin Film Festivallerinde prömiyerleri yapılan eserlere uzanan bir yelpaze ile izleyicilerini ağırladı. Bu filmler arasında Polonya’dan da çok sayıda eser vardı. Festival kapsamında çok alkış alan Andrzej Wajda’nın filmi Wałęsa: Człowiek z nadziei, Lech Majewski’nin son filmi Onirica – Psie Pole, Oscar ödüllü Paweł Pawlikowski’nin filmi Ida ve Festival’in en önemli ödülü olan Altın Lale’yi kazanan Joanna Kos-Krauze ve Krzysztof Krauze’nin filmi Papusza gibi Polonya sinemasından örnekler gösterildi. Festival sırasında Polonyalı yönetmen Andrzej Wajda’ya “Yaşam Boyu Başarı Ödülü” takdim edildi. Şimdiye kadar 25’ten fazla yönetmen ve oyuncunun layık bulunduğu ödülü kazananlar arasında Elia Kazan, Theo Angelopoulos, Carlos Saura, Jeanne Moreau, Claudia Cardinale ve Jerzy Skolimowski gibi isimler bulunuyor. Köprüde Buluşmalar programı kapsamında film yapımcılarının tartışması Bunların dışında, Festival kapsamında organize edilen film yönetmenleri ve yapımcılarının buluşması (“Köprüde Buluşmalar”) çerçevesinde Polonya’dan deneysel çizgi filmler gösterildi ve Polonyalı film yapımcısı Mariusz Wilczyński ile uzman Adriana Prodeus da buluşmada ustalar arasında yer aldı. Ayrıca Papusza’nın görüntü yönetmeni olan Krzysztof Ptak ile birlikte çalışan Wojciech Staroń, program kapsamındaki sinema derslerinden birini gerçekleştirdi. Filmleri kendim için yapmıyorum. Her zaman insanların neyle ilgilendiklerini, neyi aradıklarını ve neden etkilendiklerini düşünüyorum. Bazen o anın konusunu yakalamayı başarıp izleyicelerime yaklaştığımı hissediyorum. Bu nedenle yönetmen mesleğinin en güzel mesleklerinden biri olduğunu düşünüyorum. – 3. İstanbul Film Festivali Yaşam Boyu Başarı Ödülü’ne layık görüldüğünde Andrzej Wajda 38 39 Andrzej Wajda’nın Umuttan adam adlı filmden bir sahne 40 41 Film Documentarist Festivali’nde Polonya’dan belgeseller Documentarist festivalini tanıtan afiş 7 – 12 Haziran 2014 SALT Beyoğlu & Fransız Kültür Merkezi, İstanbul Haziran ayının ilk günlerinde gerçekleşen Documentarist: İstanbul Belgesel Günleri Festivali, 30 ülkeden filmleri ve film yapımcılarını, bir dizi yan etkinlik eşliğinde buluşturdu. Festival’de Polonya’dan belgeseller de vardı. Programın, “Polonya’dan Ustalar” adlı özel bölümünde ise Kraków Film Festivali’nde ödüllere layık görülen Krzysztof Kieślowski, Kazimierz Karabasz, Marcel ve Paweł Łoziński, Wojciech Wiszniewski ve Bogdan Dziworski’ye ait çalışmalar gösterildi. 10 Haziran tarihinde festival konuk yönetmenlerinden Paweł Łoziński bir başka ünlü Polonyalı belgeselci olan babası Marcel Łoziński ile birlikte çekimine başladığı, ancak sonuçta baba-oğul tarafından farklı iki versiyonu çekilen Baba ve Oğul (Father and Son, 2013) filmi hakkında konuştu. Łoziński, Eylül ayında Bahçeşehir Üniversitesi’nde gerçekleşen “Sabahtan Akşama kadar İstanbul” adlı film atölyesine de katıldı. Proje kapsamında Türkiye’den öğrenciler, İstanbul hakkında kısa belgeseller hazırladılar. 600. yıldönümü, festivalimiz sırasında Polonya belgesellerinin retrospektifini sunmak için harika bir fırsattı. Fakat eminim ki bunu daha sıkça yapmamız lazım çünkü Polonya belgesellerinin tarihi bildiğimizden daha derin ve çok fazla potansiyele sahiptir. – Necati Sönmez, film eleştirmeni, Documentarist festivalinin organizatörü 42 43 Film Pera Müzesi’nde Polonya Sineması 1 Kasım – 27 Aralık 2014 Pera Müzesi, İstanbul “Orta ve Doğu Avrupa tarihinin paradoksları” Agnieszka Holland’ın çalışmalarının en önemli başlıklarından biri. Pera Müzesi’nde gösterilen dört film, diktatörlük zamanlarında kahramanlık, fedakârlık, acı ve iyiliğin bayağılığı üzerinden dört farklı bakış açısı sundu. Kasım ve Aralık aylarında Pera Müzesi’nin konuğu Polonya filmleriydi. Yılın son haftalarında Türkiyeli seyirciler, çağdaş ve ödüllü yönetmenlerin öne çıkan çalışmalarını izleme fırsatı elde etti. Pera Müzesi’ndeki “Polonya Sanatında Oryantalizm” sergisinde de görüldüğü gibi, Polonya sanatlarında hissedilen Doğu etkilerinin aksine, sinemada bu esinlenme pek azdı. Polonyalı yönetmenler bugüne dek ortaya koydukları çalışmalarda Orta Doğu ve Asya’dan nadiren ilham aldılar. Fakat bölgedeki son olaylar bu bakış açısının değişmesine neden oldu. “Polonya Sinemasında Oryantalizm” programı kapsamında gösterilen üç biyografik film, özellikle bu yeni perspektifi temsil etmekteydi. Pera Müzesi’nde gösterilen Polonyalı film programlarını tanıtan afişler 10 - 27 Aralık / December 2014 Pera Müzesi’ndeki gösterimler, genç yönetmenlerin eserlerinin gösterimiyle sona erdi. Tümü uluslararası festivallerden ödüllü filmler 2008-2013 yıllarının yapıtları arasından seçildi. Gösterilen filmlerin ortak teması Polonyalıların her gün karşı karşıya geldikleri “değer sistemlerinin çarpışması” idi. Bu kapsamda gerçekleştirilen bir başka etkinlik ise Sen Tanrısın’ın (2012) yönetmeni Leszek Dawid ile yapılan söyleşi oldu. Polonya sinemasının uluslararası sahada çok güçlü pozisyonu vardır. Pera Müzesi’ne kalabalıkta gelen izleyicilere büyük zevkle bakarak ona tanık oldum. Polonya sineması aşırı derecede etki bırakıyor. Yalnız Türkiye’de değil bütün dünyada daha da sıkça böyle etkileneceğimi umuyorum. – Fatma Çolakoğlu, Pera Müzesi Film ve İletişim Programının müdürü Filmler, dört tematik bölümde gösterildi: „Aranan ve Arzulanan (Wanted and Desired): Roman Polański”; „Geriye Karanlık Kalır: Agnieszka Holland”; „Polonya Sinemasında Oryantalizm” ve „Çağdaş Polonya Sineması: Gençlik Ateşi – Polonya’dan Sevgilerle”. Film seçkisini, Pera Müzesi’nden Fatma Çolakoğlu ve Polonyalı film eleştirmeni Janusz Wróblewski yaptı. “Aranan ve Arzulanan: Roman Polański” programı Polanski’nin 1960 ve 1970’li yıllardan örnek çalışmalarını konu aldı. Program küratörü Janusz Wróblewski, “Seçkideki Polanski filmlerinin yönetmen kariyerindeki dönüm noktalarını temsil ettiğini” vurguladı. 44 45 Klasik müzik ‘Kabul etmeli ki, hakiki bir kültür ülkesi olan Polonya’dan, bir ülkenin sanatı başta olmak üzere tüm değerleriyle dünyaya nasıl tanıtılacağına dair öğreneceğimiz çok şey var.’ 2013 yılından bu yana Polonya’ya yaptığım klasik müzik temalı yolculuklar ve de özellikle, Türkiye-Polonya arasında diplomatik ilişkilerin kurulmasının 600’üncü yılı vesilesiyle 2014 yılı boyunca düzenlenen etkinlikleri izledikten sonra zihnimde kristalleşen düşüncelerin, Radikal gazetesindeki köşemde yayımlanan bir yazıda cümleye dökülmüş haliydi bu. Kutlama amaçlı o kadar çok etkinlik yapıldı ki bu 2014 yılında, hepsine bilfiil katılmam elbette söz konusu olamadı ama gerek doğrudan katıldıklarım, gerekse gazeteci sıfatıyla kamuoyunu bilgilendirmek amacıyla takip ettiklerim, üzerimde hayli güçlü ve derin bir etki bıraktı. Şunu da unutmamak gerekir ki, ben bir müzik yazarı olarak, öncelikle uzmanlık 46 47 alanıma giren klasik müzik etkinliklerini takip etmekle yükümlüydüm. Gelgelelim, klasik müzik dışında, bu bir yıl boyunca, farklı alanlarda yüzlerce etkinlik yapıldığını düşünecek olursak, merkezi Varşova’da bulunan Adam Mickiewicz Enstitüsü’ndeki Polonya-Türkiye 600. Yıl projesi çalışanlarının 2014 yılı boyunca ne kadar yoğun bir mesai harcadıklarını kavramak güç olmaz. Tüm bunların içinde, ‘Polonya’dan Ses Manzaraları’ adlı etkinlik, ‘müzik yazarı Serhan Bali’ sıfatıyla izlemenin ötesinde, fikir olarak ortaya atılmasından hazırlık sürecine kadar bilfiil içinde yer aldığım bir proje olmasından dolayı ayrı bir yere koyup daima anımsayacağım bir etkinlikti. İstanbul Teknik Üniversitesi Müzik İleri Araştırmalar Merkezi (MİAM) ve culture.pl işbirliğiyle düzenlenen ‘Polonya’dan Ses Manzaraları’ 5-9 Mayıs 2014 tarihleri arasında İTÜ MİAM’ın Maçka’daki binasında yapıldı. Polonya müziğinin dünden bugüne geçirdiği evrelerin, alanlarında yetkin Polonyalı müzikologlar tarafından doyurucu sunumlar eşliğinde anlatıldığı etkinlikte kıta Avrupa’sının bu zengin müzik geleneği üzerine daha önce hiç olmadığı kadar bilgilenme olanağı bulduk. Chopin üzerine yapılan sunumlar elbette özellikle ilginçti. Türkiye’de de pek çok seveni olan bu büyük Polonyalının müziğinden tutun, gündelik yaşamına varana değin pek çok detay ‘Polonya’dan Ses Manzaraları’ sayesinde İstanbul’da konuşuldu. Türkiye’nin Cumhuriyet döneminde yetiştirdiği belki de en büyük piyanist olan İdil Biret’in tüm dünyada yıllardır hayranlıkla karşılanan Chopin kayıtlarının, bestecinin 20’inci yüzyıldaki bazı büyük icracılarının kayıtlarıyla grafikler yoluyla kıyaslandığı sunum, tüm izleyicilerin ilgisini haklı olarak üzerine çekti. İTÜ MİAM’daki bu yararlı sempozyumda sadece Polonya müziğinin dünü konuşulmadı. 20’inci yüzyılın ikinci yarısında olduğu gibi günümüzde de hayli iddialı bir manzara sunan Polonya çağdaş müziği, en önemli temsilcileri ve akımlarıyla birlikte masaya yatırılan konular arasındaydı. Ülkenin kadın bestecilerinin de unutulmadığı sempozyumda elektro-akustik bestecilik alanında yapılan çalışmalar hakkında da bilgi verildi. ‘Polonya’dan Ses Manzaraları’ yalnızca bu beş gün içinde yapılan sunumlardan ibaret kalmayıp, İTÜ’nün tarihi Taşkışla kampüsünün iç bahçesine de yayıldı. İç bahçede Sławomir Kupczak tarafından 48 oluşturulan ses enstalasyonu, Chopin’in mektuplarından kesilmiş ufak parçaları son derece ilginç bir ortamda dinleyene ulaştırıyordu. Polonya-Türkiye Yılı kutlamalarının klasik müzik alanındaki en fazla ses getiren ayaklarından biri de, Sinfonia Varsovia’nın ülkemizin en önemli müzik festivallerinden ikisi olan İstanbul ve İzmir müzik festivallerinde sahneye çıkmasıydı. 42. İstanbul Müzik Festivali’nin yerleşik orkestrası olan Sinfonia Varsovia festivalde, piyanist Piotr Anderszewski, kemancı Julian Rachlin ve viyolacı Yuri Bashmet’e, Jakup Hrusa ve Krzysztof Penderecki gibi ünlü şefler yönetiminde eşlik etti. Bu konserlerde İstanbullu festival takipçileri Penderecki’nin yanı sıra Karol Szymanowski’nin de önemli senfonik eserlerini yakından tanıyıp bu eserleri Sinfonia Varsovia’nın ustalıklı yorumlarından dinleme olanağı buldular. Yine bu konserler sayesinde, İstanbul Müzik Festivali’nin çağdaş besteci Alexander Raskatov’a sipariş ettiği Yabanda Çığlık - Crying in the Wilderness adlı eserin dünya prömiyerine şahit olma fırsatı bulduk. Sinfonia Varsovia topluluğu İstanbul’dan sonra İzmir Müzik Festivali’nde, yine Penderecki yönetiminde, bu kez Türkiye’nin yetiştirdiği en önemli piyanistlerden biri olan Hüseyin Sermet’e eşlik etti. Sadece İzmir’in değil dünyanın belki de en sıra dışı konser mekanlarından biri olan ve sadece İzmir Müzik Festivali’nin yapıldığı dönemde konser izleme olanağına sahip olabildiğimiz Roma döneminden kalma Efes harabelerinin içinde yer alan, akustiğiyle ünlü Celsus Kütüphanesi’nde konser veren Polonya’nın en önemli Barok dönem orkestraları arasındaki Arte dei Suonatori’nin ‘Alla polacca, alla turca’ başlıklı cazip programı, Türklerle Lehlerin geleneksel halk müziklerinin 18. yüzyılın klasik dönem Avrupa müziği üzerindeki etkilerini işliyordu. Topluluk konserinde günümüzün ünlü kemancısı Rachel Podger’a eşlik etti. Bu özel konserde sadece Telemann, Haydn ve Mozart gibi tanınmış bestecilerin eserleri değil, Osmanlı Türkiye’sinden ve Polonya’dan eserler de icra edildi. Polonya-Türkiye Yılı kutlama etkinliklerinin zirve noktalarından bir diğeri de, Türkiye’den Pera Ensemble ve Polonya’dan Cappella Cracoviensis’in verdikleri ortak konserdi. Ali Ufki’nin ünlü yapıtından 49 yola çıkarak, eski Türkçeyle Saz ü Söz, yeni Türkçeyle Müzik ve Sözcükler ismi verilen konser İstanbul’da CRR Konser Salonu’nda ve Ankara’da MEB Şura Salonu’nda verildi. Osmanlı-Türk coğrafyasında Ali Ufki ismiyle bilinen Bobowski’nin her iki coğrafyayı da derinden etkileyen çalışmalarına ışık tutmayı hedefleyen bu çok kültürlü etkinlikte 17. yüzyılın başlarına ait Polonya müziğine, Ali Ufki’nin ilahilerine ve bu sıra dışı Osmanlı’nın Saz ü Söz’ünden alınan çalgısal eserlere yer verildi. İstanbul’un seçkin oda müziği salonları arasında yer alan Boğaziçi Üniversitesi Albert Long Hall ise etkinlikler sırasında iki güzel konsere ev sahipliği yaptı. İkisi de Polonya’nın yükselen yıldızları olarak öne çıkan Apollon Musagete Yaylı Çalgılar Dörtlüsü ve piyanist Mateusz Borowiak yılın sonlarına doğru verdikleri konserlerde hem klasik Avrupa hem de ülkelerinin çağdaş repertuvarlarından örnekler sundular. Yazımızın en başında tırnak içine aldığımız o cümleyi yazımızın sonunda anımsatacak olursak, buraya kadar anlattıklarımızın ışığında, sanırım hiçbir okur yanıldığımızı veya abarttığımızı düşünmeyecektir. Türkiye’nin büyük şehirlerinde yaşayan entelektüel zümre, PolonyaTürkiye 600. Yıl projesi kapsamında bir yıl boyunca izledikleri etkinlikler sayesinde, tarih boyunca birbirlerine yakın duran kültürler olagelmiş ama 20. yüzyılın kaotik ortamında birbirinden maalesef uzaklaşmış Türkiye ve Polonya arasındaki ortak noktaları keşfetme olanağı bulmanın yanı sıra Polonya’nın ne kadar önemli bir kültür-sanat ülkesi olduğunun ayırdına tam manasıyla varmış oldular. Bir sanat yazarı olarak Polonya Hükümeti’ne ve Adam Mickiewicz Enstitüsü’ne bizlere farklı türlerde yaşattıkları zenginliklerden dolayı teşekkürlerimi sunarım. fot. Maciej Mulawa Serhan Bali müzik eleştirmeni, Andante dergisinin baş editörü 50 51 Krzysztof Penderecki’nin şefliğinde Ludvig van Beethoven’in “D-dur Op. 61 Keman Konseri” sırasında Julian Rachlin Klasik müzik 42. İstanbul Müzik Festivali’nde Polonya’dan Ustalar 31 Mayıs – 27 Haziran 2014 Aya İrini Müzesi, İstanbul İstanbul Uluslararası Müzik Festivali, Türkiye’de yapılan en önemli ve en büyük klasik müzik festivalidir. Festivali düzenleyen İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı (İKSV), aynı zamanda yine İstanbul’da gerçekleştirilen Caz, Film, Tiyatro Festivallerinin ve Sanat Bienali’nin de organizatörü. temsil etmekle yetinmeyip Polonya Milli Filarmoni Korosu’nun desteğiyle, Alexander Raskatov’un Crying in the Wilderness adlı yeni yapıtının dünya prömiyerine katıldı. Bu konseri Estonyalı orkesta şefi Anders Mustonen yönetti. Piyanist, Piotr Anderszewski ve bestecisi Karol Szymanowski olan Symfonia Koncertująca adlı konserin şefliğini, genç orkestra şefi Çek Jakub Hrůša etkileyici bir şekilde üstlendi. Dünyada pek çok seyirci tarafından çok sevilen ve Szymanowski’ye duyduğu hayranlığı hep dile getiren piyanist Anderszewski, konserin sonunda sunduğu hareketli “oberek” ile İstanbullu dinleyicileri performansına hayran bıraktı. Son konserin kahramanı, hiç süphesiz 2013 yılında İstanbul’da “Yaşam Boyu Başarı Ödülü”ne layık görülen Krzysztof Penderecki oldu. Dinleyiciler, çok sevdikleri Beethoven’in bestelerini (Die Geschöpfe des Prometheus uvertürü ve Julian Rachlin’in katılımıyla D-dur op. 61 keman konseri) ve kendisinin No: II “Noel” Senfonisi’ni onun yönetmenliğinde dinleme fırsatını elde ettiler. Bu konser tıpkı önceki konser gibi uzun süren alkış yağmuruyla sona erdi. Polonya ile işbirliğimiz 2010 Chopin Senesi münasebetiyle başladı ve sonraki yıllarda devam etti. 2013 yılında kladik müzik en önemli isimlerden maestro Pendercki’ye Yaşam Boyu Başarı Ödülü’nü verdik. Hiç süphe yok ki 42. İstanbul Müzik Festivali Polonya kültürüne aitti. Sinfonia Varsovia, müziksevenleri son derece hayran bıraktı. Milli Filharmoni Korosu ise Alexander Rastakov’un Crying in the Wilderness adlı yeni yapıtının dünya prömiyerine katıldı. Umarım gelecek yıllarda işbirliğmiz devam edecektir. – Yeşim Gürer, 42. İstanbul Müzik Festivali’nin müdürü Sinfonia Varsovia, Penderecki’nin şefliğinde kendisinin II “Wigilijna” Senfonisi’ni çaldıktan sonra 42 senedir, dünyanın en çok tanınan solistleri ve orkestraları bir ay boyunca gerçekleştirilen bu eşsiz müzik bayramına katılmak ve yeteneklerini sunmak için, yaz başında İstanbul’a geliyorlar. Polonyalı sanatçıların katılımı, sadece sanat performanslarının yüksek kaliteleri sayesinde değil Festival’de oluşturulan yeni bir kategoriyle gerçekleşti. Varşova Senfoni (Sinfonia Varsovia) için Festival tarihinde ilk kez “sözleşmeli konuk orkestra” kategorisi yer aldı ve böylece orkestra Festival sırasında üç konser verdi. Varşova Senfoni, “Doğanın Şarkısı” temalı fesivalde sadece Polonya müziğini 52 53 Milli Filharmoni Korosu, Andres Mustonen’in şefliğinde 54 55 Klasik müzik Polonya’dan Ses Manzaraları İstanbul’da 5–8 Mayıs 2014 İstanbul Teknik Üniversitesi, İstanbul Polonya’dan Ses Manzaraları Festivali, Türkiyeli müzikseverlere Polonya’nın geleneksel, klasik ve modern müziğini yaratıcı bir şekilde tanıtmayı amaçlıyordu. Müzik etkinlikleri düzenlemekte uzman olan İstanbul Teknik Üniversitesi Müzik İleri Araştırmaları Merkezi (İTÜ MİAM) ile yapılan işbirliği sayesinde, Türkiye’de pek yaygın olmayan çeşitli faaliyetleri hayata geçirmek mümkündü. İTÜ MİAM’da hem geleneksel hem de klasik müzik meraklıları, müzik bilimleri, bestecilik ve kimi enstrüman derslerine katılarak eğitim alabiliyordu; ayrıca, MİAM Türkiye’de “sound art”la ilgilenen ilk kurumdu. Festival programı bütün bu alanları bir araya getirerek Polonya müziğinin daha az bilinen yönlerini tanıtmaya çalıştı. Festival’in her günü ayrı konulara odaklandı. Program Polonyalı müzik uzmanları ve eleştirmenlerin sunumlarıyla Janusz Prusinowski Trio Chopin’in mektupları ve müziğinin fragmanlarından oluşan Chopin’in düşünceleri adlı ses enstalasyonu başladı, atölyelerle devam etti ve konserle sona erdi. Müzikseverler ve öğrenciler, Janusz Prusinowski Trio’nun atölyeleri sırasında Polonya halk dansı olan “mazurka”yı öğrenme fırsatı yakaladılar. Aynı zamanda Chopin dönemindeki Paris müzik sahnesi ve sadece Chopin’in ailesi huzurunda gerçekleşen salon konserlerinin özel atmosferi gibi konular hakkında bilgi aldılar. Festival’de en çok ses getiren etkinliklerden biri, Türkiye’nin en ünlü Chopin piyanisti olan İdil Biret’in konseriydi; diğeriyse bir ay boyunca Taşkışla Kampusu avlusunda sergilenecek Chopin’in Düşünceleri adlı ses enstalasyonuydu. Katılımcılar, bu etkinliğin açılışı için özel olarak düzenlenen kulübede, Chopin’in düşüncelerini ve hayatını daha yakından tanıma şansı elde ettiler. Festival, Polonya ve Türkiye’nin modern müziğini tanıtmak için önemli bir fırsat oldu. Bu münasebetle Kwartludium grubu özel bir program hazırladı ve öğrenciler arasında yapılan yarışmada, konserler sırasında prömiyerini yapan bir Türk tarafından yazılan eser birinciliğe layık bulundu. Atölyeler sırasında besteci Paweł Hendrich ve grup üyeleri, katılımcılara çalışmaları hakkında ayrıntılı bilgi verdiler. Festival, MİAM’ın profesörleri ve öğrencilerinin hazırladıkları bilgisayar bestelerinin sunumuyla sona erdi. Bu besteler, etkinlik münasebetiyle Polonya Radyosu Deneysel Stüdyosu’ndan seçilen Eugeniusz Rudnik, Krzysztof Knittel ve Andrzej Bieżan’ın kuadrofonik besteleri ile birlikte sunuldu. Festival’in bir diğer önemli etkinliği, Paweł Hendrich tarafından yönetilen Kwartludium ve MİAM’ın öğrencilerin doğaçlama konseriydi. Festival’in konsepti Antoni Beksiak’a aitti. Festival sırasında gerçekleştirilen sunumların metinleri Andante müzik dergisinin başeditörü Serhat Bali tarafından hazırlanan Polonya müziği hakkındaki özel sayısında yayımladı. 56 57 Klasik müzik 28. İzmir Uluslararası Müzik Festivali 14 Haziran – 9 Temmuz 2014 Efes – İzmir Uluslararası İzmir Festivali, Türkiye’nin müzik haritasındaki en önemli etkinliklerden biri. Konserler eşsiz tarihî mekânlarda gerçekleştiği için bu festivalin yeri hem sanatçılar hem de müzikseverler için ayrıdır. Festival 2013 yılında Efes’teki sıra dışı Celsus Kütüphanesi’nde, Polonya’nın muhteşem gruplarından Apollon Musagete’in konseriyle sona erdi. Bu konser, müzik alanında bir yıl sonra gerçekleşecek “Polonya ile Türkiye diplomatik ilişkilerinin tesisinin 600. yıldönümü” kutlamalarının habercisiydi. Kemancı Rachel Podger eşliğinde bu seneki festivalde Alla Turca, alla Polacca barok programına katılan Arte deı Suonatori orkestrası 2014 yılında antik Efes antik tiyatrosunda Krzysztof Penderecki’nin şefliğinde ve Hüseyin Sermet ile birlikte Beethoven’ın iki yapıtı, Prometheus Overture ve 5. Piyano Konçertosu ve de Penderecki’nin 2. Senfoni’si yorumlandı. Birkaç gün sonra yine Celsus Kütüphanesi’nde Polonya’nın ünlü Barok Orkestrası Arte dei Suonatori, İngiltere’den Barok kemancı Rachel Podger’in konuk sanatçı olarak katılımıyla yeni programı Alla Polacca, Alla Turca’yı sundu. Programlarında sanatçılar 18. yüzyılda Polonya’da bestelenmiş yapıtları yorumladılar. Bu özel konserde, Telemann, Haydn ve Mozart gibi usta müzisyenlerin çalışmalarının yanı sıra, Osmanlı ve Polonya’dan önemli eserler de yer aldı. 58 Adam Mickiewicz Enstitüsü’ndeki arkadaşlarımla çalışmaktan büyük zevk aldım. Sayelerinde Polonya’nın eşsiz kültür zenginliğini keşfetme fırsatı buldum. Çok değerli bir tecrübe ve macera olan bu işbirliği sırasında Efes antik tiyatrosunda 28. Uluslararası İzmir Müzik Festivali’nin açılış konserini hazırladık. Krzysztof Penderecki’nin şefliğinde ve piyanist Hüseyin Sermet’in katılımıyla gerçekleşen Varşova Senfoni konseri, inanılmaz bir deneyimdi. – Ceyda Berk-Söderblom, 28. Uluslararası İzmir Müzik Festivali Koordinatörü 59 Klasik müzik İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası, Strugała’nın şefliğinde Aya İrini’de İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası Türkiye’nin en iyi orkestraları arasında gösteriliyor ve Polonyalı müzisyenlerle sürdürülen işbirliği geleneğine sahipler. 1996 ve 1997 yıllarında İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası’nın şefliğini, Polonyalı ünlü şef yaptı. Sanatçı Türkiye’de klasik sanat alanında en tanınan isimlerden birisi. 40 yıldır Türkiye’deki senfoni orkestralarıyla ilişki içinde ve bu orkestralarla birlikte bugüne kadar 400’ün üstünde konser verdi. Konser sırasında Polonya Kültür Bakanlığı Sekreteri Monika SmoleńBromska tarafından İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası ve Şef Tadeusz Strugała’ya Polonya Kültür ve Milli Miras Bakanlığı’nın ödülleri takdim edildi. Polonya Cumhuriyeti Başkonsolosu ise maestroyu “Bene Merito” nişanı ile ödüllendirdi. 24 Ekim 2014 Aya İrini Müzesi, İstanbul İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası (İDSO) Polonya’nın muhteşem maestrolarından Tadeusz Strugała’nın şefliğinde, 6. yüzyıldan kalma Aya İrini Müzesi’nde İstanbullu müzikseverlerle buluştu. Bu tarihi mekânda yapılan dördüncü “Polonya-Türkiye konseri” ile İDSO’nun yeni sezonu açılmış oldu. “Bene merito” nişanı ile takdim edilirken maestro Tadeusz Strugała Bu etkinlik, Polonya Cumhuriyeti İstanbul Başkonsolosluğu işbirliğiyle, 2011’den beri her yıl düzenlenmekte. Konser programında: Andrzej Panufnik’in Procession for Peace (Barış Töreni) adlı eseri -Doğumunun 100. Yıldönümünde-; Ahmet Adnan Saygun’un İnci’nin Kitabı adlı eseri (orkestra versiyonu); Ulvi Cemal Erkin’in Piyano Konçertosu (solo piyanoda Kemal Cem Yılmaz ile); Mieczysław Karłowicz’in Keman Konçertosu A-Dur op. 8 (solo kemanda Aleksandra Kuls ile) adlı eserleri yer aldı. Konser, izleyicileri hayran bırakan Stanisław Moniuszko’nun Halka operasından Mazurka ile sona erdi. İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası 60 61 Klasik müzik Mateusz Borowiak Boğaziçi Üniversitesi’nde 5 Kasım 2014 Boğaziçi Üniversitesi, İstanbul Boğaziçi Üniversitesi, Türkiye’nin en önemli ve en saygın üniversitelerinden biri. Üniversite, 1863 yılında Amerikalılar tarafından kuruldu ve Amerika’daki eğitim sistemiyle güçlü bağlarını günümüze dek korudu. Güney Kampüsü eşsiz bir Boğaz manzarasına sahip; en önemli binalarından biri ise 500 kişi kapasiteli olan ve çeşitli nadir orglara, kilise orglarına ev sahipliği yapan Albert Long Hall. İstanbul konseri sırasında Mateusz Borowiak Üniversite, profesyonel düzeyde müzik eğitimi vermese de İstanbul’daki en saygın oda müziği konserlerine ev sahipliği yapıyor. Programları, müzik alanında yılların otoritesi Profesör Evin İlyasoğlu hazırlıyor. 2014/2015 döneminde bu prestijli etkinliğe Apollon Musagète Quartet ve genç piyanist Mateusz Borowiak davetliydiler. İngiltere’de ikamet eden ve Polonya’da oldukça az bilinen Borowiak, Barselona’da düzenlenen 57. Maria Canals Uluslararası Piyano Yarışması (2011) ve Brüksel’de düzenlenen Queen Elisabeth Piyano Yarışması (2013) gibi çeşitli saygın organizasyonlardan ödüllerle döndü. 2014’ün başında Borowiak ilk defa Londra’daki Wigmore Hall’da konser verip muhteşem eleştiriler aldı. İstanbul’daki konser sırasında izleyiciler, Friderik Chopin’in Barkaroli Fis-dur op. 60 ve Beethoven’in op. 110 yorumlarını hararetle alkışladı. Chopin ve Beethoven’ın olgunluk dönemi eserlerinden sonra sanatçı, Karol Szymanowski’nin erken dönem bestesi olan ve bu nedenle daha az çalınan Wariacje na polski temat ludowy op. 10 ile izleyicileri hayran bıraktı. Bu eser sıra dışı akşama enerji dolu bir kapanış yaptı. 62 Müziğin evrensel dil olduğu söylenir. Bu nedenle mi yoksa konserimin kültürle dolu Bogaziçi Üniversitesi’ndeki Albert Hall’da gerçekleştiğinden dolayı mı bilmiyorum ama izleyiciler performansıma çok sıcak tepkiler verdi. – Mateusz Borowiak 63 Klasik müzik Lutosławski Piano Duo İstanbul’da 11 Kasım 2014 Koç Üniversitesi Sevgi Gönül Kültür Merkezi, İstanbul Üniversiteler, Türkiye’deki kültür hayatında önemli bir role sahip. Türk toplumu genç bir toplum olduğu için üniversitelerin sayısı da yüksek. Üstelik çoğunun zengin bir altyapısı ve ilginç eğitim programları var. 1993 yılında kurulan Koç Üniversitesi, zengin kültürel programlara ağırlık veren ve akademik hayatta önemli yere sahip kurumlardan birisi. Bu programda özellikle caz ve klasik müzik etkinlikleri geniş yer tutmakta. Bu nedenle programa Polonya’nın en yetenekli piyano ikilileri arasında gösterilen Lutosławski Piano Duo davet edildi. Genç piyanistler Emilia Sitarz ve Bartłomiej Wąsik, bazen beraber bazen farklı müzisyenlerle birlikte birçok yenilikçi projeye imza atmış, Polonya ve uluslararası müzik ve festival hayatında on yıldan fazla süredir aktif rol üstlenmişlerdir. Onların yeteneklerinin en önemli göstergelerinden biri, birkaç ay önce “Polityka’nın Pasaportları” adlı prestij ödülünü kazanmalarıdır. Lutosławski Piano Duo’nun İstanbul’daki konseri sırasında izleyicilerin dinleme fırsatı yakaladığı eserlerden bazıları Prokowiew’in Romeo ve Juliet balesinden suit, Ravel’in heykeltraş Godebski’nin çocukları için yazdığı Ma Mèrel’Oye suiti ve ikilinin müzik kariyerine başladığı Witold Lutosławski’nin Wariacje na temat Paganiniego’su oldu. Türkiyeli izleyiciler konserimiz sırasında son derece doğal, sıcak ve ilgiliydiler. – Emilia Sitarz, Lutosławski Piano Duo Piyanisti 64 65 İstanbul konseri sırasında Lutosławski Piano Duo Çağdaş müzik ve caz Polonya’nın yenilikçi, kendine güvenli, dışa dönük ve istekli genç müzik sahnesiyle 2013 yılında Katowice’de düzenlenen OFF Festivali’nde tanıştım. Elbette Polonya gruplar üzerine geniş olmasa da, ülke dışında ismini duyurmayı başarmış bazı isimlerine dair bir bilgim vardı ancak festivalde dinleme şansı yakaladığım gruplar bana bambaşka bir dünyanın kapılarını açtı. Her ne kadar, ağırlıklı Amerikan ve İngiliz toplulukların sahne aldığı bir festival olsa da, festivalin kendi ülkesinin gruplarına verdiği önem, gruplara ayırdığı sahne ve ağırlık bir hayli önemli. Polonya indie müzik sahnesinde filizlenen yeni isimlerin yanı sıra daha tanınmış, “efsanevi” olarak anılan isimlerle tanıştım festivalde. Punk geleneğinden gelenler, deneysel tınılarda üretimde bulunanlar, daha geniş kitle müziğini kendine has bir açıdan icra edenler, neon renkler altında kitleleri dans ettiren indie-dans grupları... 66 67 OFF Festival’inde 3 gün geçirip, meraklı gözlerle Polonyalı grupları izlediğiniz vakit ülkenin ne denli “keşfedilmesi gereken” gruplarla dolu olduğunu anlıyorsunuz. Bu yüzden 2014’ün Polonya ve Türkiye arasındaki diplomatik ilişkilerin tesisinin 600. yılı sebebiyle gerçekleşecek etkinliklerden büyük heyecan duydum. Polonya’da izleme ve keşfetme şansı bulduğum grupların bazılarının Türk dinleyicilerle buluşacak olması önemliydi. Birçok Polonyalı grubun icra ettiği müziğin kendi ülkesi dışında da algılanabilir olması bu etkinlikleri daha da önemli ve cazip hale getiriyordu. Polonyalı grupların bu konuda oldukça başarılı olduğunu eklemem lazım. Ülke sınırları içerisinde kalmak istemiyorlar. Başka coğrafyalara uzanmak, başka dinleyicilere ulaşmak için inanılmaz bir açlıkları ve motivasyonları var. Bu konuda kendi coğrafyasındaki birçok ülkeden daha öndeler. Bunun artısını da İstanbul’daki etkinliklerde gösterdiler. İstanbul Nublu’da gerçekleşen Dont Panic We Are From Poland ‘da sahne alan iki Polonyalı grup Bokka ve Rebeka’nın sahne performansları ve seyirci ile olan iletişimleri bu bahsettiğim konuya çok iyi birer örnektiler. Gerçekten İstanbul seyircisini yakalamak, eğlendirmek ve etkilemek için ellerinden geleni artlarına koymadılar ve bunun karşılığını seyirciden almayı başardılar. Benzer etkileri yıl boyunca düzenlenen diğer Polonya etkinliklerinde de gördüm ya da duydum. Polonyalı grupların kendilerine duydukları güven, dışarıya açılma istekleri, birbirleriyle olan dayanışmaları en büyük artıları ve önümüzdeki yıllarda daha da fazla Polonyalı grubun adını duyacağımızın teminatı. HAKAN DEDEOĞLU müzik eleştirmeni, Bant Magazine baş editörü 68 69 70 71 İstanbul’daki Nublu gece clubunda Bokka’nın konseri Çağdaş müzik ve caz Pera Müzesi’nde Polonya’dan Sesler Mart – Aralık 2014 Pera Müzesi, İstanbul Mikroelektyw grubunun konseri Mart ile Aralık ayları arasında Pera Müzesi, Türkiyeli müzikseverlerin farklı müzik türleri arasındaki sınırları zorlayan genç nesil Polonyalı müzisyenleri keşfetmesine olanak sağlayan konserler dizisine ev sahipliği yaptı. Bu sıra dışı etkinlikler, 26 Mart’taki Marcin Masecki’nin performansıyla başladı. Sanatçı, müziğinde caz, klasik müzik ve deneysel müziği bir araya getiriyor. Masecki, Lado ABC adlı bağımsız müzik şirketinin etrafında toplanan Varşova alternatif müzik topluluğunun üyesi. Sanatçı, solo performanslarına ek olarak, caz doğaçlamalarını avangard yaklaşımla birleştiren çok sayıda müzikal projenin yaratım sürecinde yer aldı. Bunlar arasında, Telewizor, Papierosy, TAQ, Wczasowicz Paweł ya da Masecki/Rogiński/Moretti üçlüsü sayılabilir. Aynı zamanda Masecki, 2012 yılında Polonez adlı özgün projeyi gerçekleştirdi ve bunun sonucunda bir CD yayınladı. Masecki’nin Pera Müzesi’ndeki Domenico Scarletti’nin Sonatlarının Yıkılışı konseri, barok ile klasisizm dönemleri arasında aktif olan bestecinin müziğinden esinlendi. Masecki’nin sıra dışı performasından sonra, 7PM adlı ilk CD’sini 2009’un Mayıs ayında çıkaran Zosia “Soniamiki” Mikucka sahne aldı. Sanatçı, müzik kariyerine moda defilerinde çalarak başladı. Şarkılarında 1980’li yıllarında popüler olan elektropop türüne (synth-pop veya teknopop olarak da bilinir) göndermeler yapıyor. Pera Müzesi’nde konser verenler arasında SzaZa da vardı. İkili, Roman Polanski’nin çalışmalarından derlenen film gösterimleri kapsamında sahne aldı. Szamburski/ Zakrocki SzaZa düeti, Polonyalı yönetmenin filmlerine eşlik eden oldukça dinamik bir film müziği çalışması ortaya koydu. SzaZa, Krzysztof Komeda besteleri ve filmlerde yer alan müzikleri kullanarak yepyeni ve benzersiz bir anlatım yarattı. Pera’daki konserler dizisi, Aralık ayı ortasındaki Paula&Karol folk ikilisinin konseriyle sona erdi. The Guardian gazetesinin 2011 yılındaki World Sound öneri listesine eklediği ikili, olumlu enerjileriyle İstanbul dinleyicisini etkileyip onları daha ilk şarkılarıyla dansa davet etti. Paula i Karol grubunun konseri sırasında izleyiciler Konser dizisi 2011 yılından bu yana sahnelerde olan, üç kadın müzisyenin kurduğu Drekoty ile devam etti. Sanatçılar, hareket, duygusallık, çığlıklar, sade formlar ve abartılmış dışavurumculuğu bir araya getiren avangard şarkılarıyla Türkiyeli seyircileri kendilerine hayran bıraktılar. Drekoty’den bir hafta sonra 6 yıldır Avrupa müzik sahnesinde büyük ses getiren Mikroelektyw, aynı sahnede konser verdi. Yüksek enerjili, elektronik odaklı, akustik caz tarzlarıyla tanınan ikili, daha önce Fred Anderson, Nicole Mitchell ve Rob Mazurek’in Exploding Star Orchestra’sı gibi cazın Şikago merkezli ağır toplarıyla aynı sahneyi paylaşmış ve Matmos, Fennesz, Zu, Tied and Tickled Trio, Sao Paulo Underground gibi uluslararası sanatçılarla da ortak performanslara imza atmıştı. 72 73 Drekoty grubunun konseri 74 75 Çağdaş müzik ve caz 21. İzmir Avrupa Caz Festivali’nde Polonyalı Sesler 3–20 Mart 2014 Ahmed Adnan Saygun Kültür Merkezi, İzmir Polonyalı sanatçılar 21. İzmir Avrupa Caz Festivali’nde İzmirli cazseverleri kendilerine hayran bıraktılar. Festival katılımcıları arasında Türkiye, Almanya, Avusturya, İtalya, Fransa, Hollanda ve Yunanistan’dan caz müzisyenleri de vardı Maciej Obara International Quintett feat. Tom Arthus’un konseri Polonya’dan Maciej Obara International Quintet & Tom Arthurs caz topluluğu katıldı. Ayrıca Janusz Prusinowski Trio, Adam Struga’nın yönetiminde Monodia Polska oraz Zespół Śpiewaczy Ewy Grochowskiej gibi gruplar da yer aldı. Bu gruplar geleneksel Polonya müziğinin yorumunu yapıyorlar. Daha önceki yıllarda Tomasz Stańko ve Marcin Wasilewski gibi ünlü Polonyalı caz sanatçıları da Festival’de sahne almışlardı. Maciej Obara International Quintet’in konseri öncesinde Türkiyeli sanatçılarla birlikte atölye çalışması düzenlendi. Diğer gruplar üç günlük atölyeler yaptılar. Bu buluşmaların amacı geleneksel şarkılar ve dansların ışığında Polonya ve Türkiye kültürlerine özgü müzik dilini yaratmaktı. Festival sırasında Rafał Olbiński’nin 60’lı ve 70’li yıllardan Jazz Forum dergisinin kapak sergisi ve Jazz Forum dergisinin editörü Paweł Brodowski’nin söyleşisi gerçekleşti. Rafał Ołbiński tarafından hazırlanan Jazz Forum adlı derginin kapakları 76 77 Çağdaş müzik ve caz 21. İstanbul Uluslararası Caz Festivali’nde Polonya’dan Sanatçılar Mitch & Mitch With Their Incredible Combo 1–14 Temmuz 2014 Cemal Reşit Rey Konser Salonu, İstanbul Çağdaş cazın Polonyalı ustalarından Leszek Możdżer, Tomasz Stańko, Trio Stryjo ve Mitch&Mitch, 21. İstanbul Uluslararası Caz Festivali’nde sahne aldılar. Festivale caz, pop, rock ve dünya müziği çalan sanatçılar katılıyor. Festival, her yıl şehrin tarihi mekânlarında düzenlenen 30’dan fazla konserle, 50 binden fazla izleyici çekmeyi başarıyor. Cemal Reşit Rey Konser Salonu, 2014 yılı Temmuz ayında Polonya’nın en yetenekli müzisyenlerini ağırladı. CRR, Polonyalı-İsveçli-İsrailli müzisyenlerin işbirliğiyle ortaya çıkan Możdżer Danielsson Fresco Trio konserine ve ardından da besteci Tomasz Stańko performansına sahne oldu. Üçlü, farklı stil ve ruh hallerini kendi dinamik müziklerinde başarıyla birleştirerek, övgü dolu eleştiriler almayı başardı. Tomasz Stańko bu türün en özgün temsilcilerinden biri. Müziğinin en güçlü tarafı tonların çekiciliği: Sanatçı, ambiyans atmosferini Slav melankolisi ile bir araya getiriyor. Gruba ney ve shakuhachi, saksofon ve Endonezya’ya özgü saron çalan Fakih Kademoğlu katıldı. Mitch & Mitch – veya kendi ifadeleriyle Mitch & Mitch With Their Incredible Combo – Batı müziğini Japon balatları, mambo ve psikodelik disko müziğiyle birlikte kullanıyor. Şüphesiz bu konser, birçok estetik yapının caz müziğinde eşsiz bir şekilde bir araya getirilebildiğini gösterdi. Polonyalı müzisyenler yakında tekrar Türkiye’deki cazseverlerle buluşmayı umarak Polonya’ya döndüler. 78 79 Avrupa caz sahnesinden bir renk ustası; Tomasz Stańko – www.cazkolik.com 80 81 Tomasz Stańko Quartet’in konseri Çağdaş müzik ve caz POL:KUL:TUR Projesi 2–4 Ekim 2014 Eskişehir – Ankara – İstanbul Ekim ayının ilk haftasında Masala Soundsystem adlı Varşova merkezli müzik topluluğu Eskişehir, Ankara ve İstanbul’un popüler mekânlarında sahne aldı. Varşova’daki Fundacja Planet tarafından hazırlanan POL:KUL:TUR Projesi kapsamında Türkiyeli müzikseverler, sanatçıların modern elektronik müziği Polonya ve Türkiye’ye ait geleneksel enstrümanlarla buluşturdukları konserleri ve her iki ülkeden müzisyenlerin yerel ve sanal işbirliklerinden ortaya çıkan sonuçları izleme imkânı buldular. Programlarda dünyaca ünlü udi Mehmet Polat gibi Türkiyeli sanatçılarla birlikte çalışmalarıyla ortaya çıkan yepyeni müzikler çalındı. Polonya ve Türkiye’nin halk danslarından ilham alan ve Pleciony Warkoczyk adlı folklor grubunun şarkıcısı, dansçısı ve koreografı olan Ewa Chęć ve Varşova’da göbek danslarıyla ünlü Menada Dance Collect grubunun dansçısı ve koreografı Agnieszka Myszkowska gibi sanatçılar Masala Soundsystem konserlerine katılarak etkinliklere bambaşka bir boyut getirdiler. Masala Soundsystem 82 Mehmet Polat’ın kimi besteleri konserler sırasında çalan elektronik müzikle birlikte kullanıldı; Varşova’daki VJ ikilisi Motivo & Disenti ise -özellikle bu proje için- Masala Soundsystem’in müziğine fonda eşlik etmek amacıyla, iki ülkenin kültürel miraslarını konu alan görüntüler hazırladı. Konserlerde Masala Soundsystem’a Türkiye’nin ünlü reggae grubu SATTAS da eşlik etti. Her iki ülke sanatçıları arasında doğan dostluğun sonucu olarak Masala Soundsystem konserleri sırasında SATTAS’ın şarkıcısı da onlarla birlikte sahnedeydi. POL:KUL:TUR Projesi sırasında fotoğrafçı Sylwia Kowalska, Yolculuktan Kartpostallar isimli fotoğraf çalışmasını halka açık alanlarda sergiledi. Projeye katılan sanatçıları ve sokaktaki insanları fotoğraflayan sanatçı, bunları sergileyerek Türkiye izlenimlerini aktarmış oldu. Kowalska projesini şöyle anlattı: “Türkiye’deki sokaklarda rastladığımız insanlar, faaliyetlerimize memnuniyetle katıldı. Hepsi bize merakla, içtenlik ve nezaketle yaklaştı ve çoğu Polonya hakkında bilgi sahibiydi. Fotoğraflarımın kısmen de olsa bu sıcak atmosferi yansıtabilmesini umuyorum.” Projenin son etabı, konser ve etkinliklere ait multimedya içeriklerinin, Masala Soundsystem – “POL:KUL:TUR EP” müzik albümünün ve fotoğrafların, projenin web sitesinde yayınlanmasıydı. Etkinlik sırasında yapılan kayıtların ücretsiz olarak yayınlanması, dünya müziğiyle ilgilenen uluslararası medyanın dikkatini çekti. Konserlerimizde Türkiyeli izleyiciler bizi çok sıcak karşıladılar ve programımız bittikten birkaç hafta sonra bile facebook’taki sayfamızda yorum yapmayı sürdürüyorlardı. Projemize katılmış olan Türkiye’deki kültür yöneticilerle ve sanatçılarla temas halindeyiz ve yeni projeler planlıyoruz. Bu performanslarımızın yeni projeler için başlangıç noktası olmasını umuyoruz. – Duże Pe, Masala Soundsystem Solisti 83 fot. Sylwia Ika Kolalska 84 85 Seyahatten kartpostallar adlı fotoğraf kampanyası Çağdaş müzik ve caz Türkiye’deki Üniversite Kampüslerinde Cukunft 3–14 Kasım 2014 Adana-Kayseri-Ankara-Eskişehir, AdrianopolCanakkale-Izmir-Denizli 24. Akbank Caz Festivali kapsamında Türkiye genelinde toplam 9 kampüste Polonya “klezmer-caz” müziğinin temsilcilerinden Cukunft konser verdi. Grup, eşsiz müziğiyle genç müziksevenleri kendine hayran bıraktı. Cukunft, başında Raphael Roginski’nin olduğu orijinal bir müzik projesi. Grup, Galiçya Yahudi müziğinin geleneğini bütün zenginliğiyle sürdürüyor. Türkiye’de sahne alan müzisyenler Michał Górczyński, Paweł Szpura (davul), Paweł Szamburski (klarinet) ve Kacper Szreoder (trompet) idi. Sanatçılar, “klezmer caz” olarak bilinen klezmer müziğiyle caz müziğin bir karışımını çalıyorlar. Grup, duygusal parçalarının yanı sıra oldukça dinamik ve eğlenceli sahne performanslarıyla da öne çıkıyor. Paweł Szamurski, Cukunft’un esin kaynaklarından bahsederken şunları söyledi: “Polonya’da Yahudi müziği, kültürün her zaman önemli bir parçası ve bizim için aynı zamanda bir araştırma alanı olmuştur. Ancak Yahudi müziği ilham kaynaklarımızdan yalnızca bir tanesidir. Afrika-blues, Uzak Doğu gelenekleri -ve özellikle bu konserler için- Türkiye’de 60’lı yıllarda etkili olmuş “psikodelik rock”tan da esinlendik!” Cukunft etkinliklerini Gaziantep Üniversitesi, Adana Çukurova Üniversitesi, Kayseri Erciyes Üniversitesi, Ankara Bilkent Üniversitesi, Eskişehir Anadolu Üniversitesi, Edirne Trakya Üniversitesi, Çanakkale 18 Mart Üniversitesi, İzmir Ege Üniversitesi ve Denizli Pamukkale Üniversitesi’nde gerçekleştirdi. Cukunft grubundan Raphael Roginski Avrupa kültüründe Osmanlı etkileri mevcuttur. Bunun en önemli göstergelerinden birisi de etkisinde kalan Doğu Avrupa müziği. Eskiden kültürler arasındaki sınırlar o kadar belli değildi. Günümüzde bu sınırların arası açıldığında müzik aracılığıyla onların yerini değiştirmeye çalışabiliriz. – Raphael Rogiński, Cukunft solisti 86 87 Çağdaş müzik ve caz RGG Trio Szymanowski’yi çalıyor 13 Kasım 2014 Akbank Sanat, İstanbul RGG Trio İstanbul Akbank Sanat’taki konser sırasında RGG Trio, Szymanowski adlı yeni albümünden parçalar çaldı. Kontemplasyonu teşvik eden ve melodik müziği sayesinde RGG Trio, Polonya’nın en önemli yeni nesil caz gruplarından biridir. 2001 seneden bu yana RGG Trio gittikçe Avrupa doğaçlama müziğiyle özdeşleştirilmektedir. RGG Trio’nun kuruluşundan 12 yıl sonra 2013 yılında piyanist Przemysław Raminiak’in yerine, genç ve yetenekli Łukasz Ojdan geçti. Bu sanatçı gruba taze hava getirdi. RGG artık grubun üyelerinin isimlerinin ilk harfleri olmasa da Polonya aküstik cazının sahnesinde bilinen bir markadır. RGG’nin Szymanowski adlı yeni albümü ünlü EMC müzik yapım grubuna bağlı müziğin etkisinde hazırlandı. Bu albümdeki parçalar, kontemplatif, nazik, hafif ve Szymanowski’nin besteleri olan prelüdler, mazurkalar ve varyasonlara oldukça serbest bir şekilde bağlıdır. 88 89 Lutosławski Piano Duo podczas koncertu w Stambule Özellikle İstanbul’daki konser için Małe Instrumenty tarafından hazırlanan ses enstalasyonu 90 91 Çağdaş müzik ve caz “Małe Instrumenty (Küçük Enstrümanlar)” İstanbul ve İzmir’de 14–15 Kasım 2014, Pera Müzesi, İstanbul 25–27 Kasım 2014, İKSEV, İzmir Sanat çalışmalarının temelini, profesyonel anlamda “küçük enstrüman” koleksiyonları, ses çıkaran oyuncaklar, müzikal keşifler ve tını zenginliği sağlayan diğer nesnelere oturtan Małe Instrumenty („Küçük Enstrümanlar”), canlı performans ve atölye çalışması için İstanbul ve İzmir’e geldi. Çocukların günlük kullanım eşyalarından müzik aletlerini yapmayı öğrendikleri İKSEV’deki atölye Małe Instrumenty, Paweł Romańczuk tarafından 2006 yılında başlatılan bir oluşum. Çalışmalarının temeli, çeşitli küçük enstrümanlar üzerine deneysel yaratımlara odaklanıyor. Bunlar, profesyonel anlamda “küçük enstrüman” koleksiyonları, ses çıkaran oyuncaklar, müzikal keşifler ve gürültünün artmasını sağlayan diğer nesnelerden oluşuyor. Grup, asıl çıkışını 2007 yılında Era New Horizons Film Festivali’nde yaptı ve o andan itibaren farklı müzik projelerinde yer almaya başladı. Sanatçılar Türkiye ziyaretleri sırasında çocuklar ve gençler için ses ve müzik yapımına yönelik düzenlenen atölye çalışmaları gerçekleştirdiler. İstanbul’da Małe Instrumenty tarafından hazırlanan ses enstalasyonu 92 93 Lutosławski Piano Duo podczas koncertu w Stambule Çağdaş müzik ve caz Polonya’dan İstanbul’a Funk 15 – 27 Kasım 2014 Bant Mag. Mekan ve Arka Oda, İstanbul Soul Service ile müzik akşamını tanıtan afiş Kasım’ın iki haftası boyunca Kadıköy’deki Bant Mag. Mekan “Polonya’dan Funk” adlı sergiye ev sahipliği yaptı. Sergi, Polonya’da funk müziğin en önemli temsilcilerinden biri Soul Service DJs’in koleksiyonundan özenle seçilen plak kapaklarını izleyicilerle buluşturdu. Polonyalı topluluk yıllardır Polonya’da ve yurtdışında funk ve soul müziğini tanıtıyor. Bu sefer sanatçılar, İstanbulluları Polonya funk müziğiyle tanıştırdılar. Sergi interaktif olduğu için ziyaretçiler, smartfonlarıyla QR kodlarını okutarak, sergilenen albümlerden müzik dinleyebildiler. Serginin açılışından sonra İstanbullu katılımcılar, Soul Service DJs’ten Karol Popa, Paweł Prządka ve Bartek Pazura eşliğinde Kadıköy’ün en popüler mekânlarından biri olan Arka Oda’da sabaha dek dans ettiler. Müzikleri Arka Oda müdavimlerinin o kadar hoşuna gitti ki Soul Service DJs 19 Aralık 2014 tarihinde yine bu mekânda yapılan Funk & Dance Party’de tekrar sahne aldı. Soul Service DJ set Arka Oda’da Wydarzenie okazało się dużym sukcesem. Od samego początku mieliśmy parkiet pełen tancerzy. Ludzie byli ciekawi polskiej muzyki, a co więcej okazało się, że w Stambule jest sporo jej znawców. – Bartek Pazura, Soul Service 94 95 Çağdaş müzik ve caz In Between (Words and Music Destroyer) 22 Kasım 2014 Salon IKSV, İstanbul Cezary Duchnowski, Paweł Romańczuk, Kostas Georgakopoulos ve Justyna Skoczek, yenilikçi bir anlayışla canlı müzik, görsel sanatlar ve farklı müzik enstrümanlarını bir araya getiren disiplinlerarası performanslarıyla Türk sanatseverlere çağdaş, elektronik ve elektroakustik müziklerin unsurlarından oluşan bir proje sundular. Bu benzersiz konser sırasında sanatçılar, biçim ve anlam yönünden çatışan ifadelere dayanan kompozisyonlarını sergilediler. Elektronik müziğin yanı sıra, özellikle bu proje için üretilmiş enstrümanlardan deneysel bir tını elde edildi. Canlı olarak sentezlenen insan sesi, müzisyenlerin doğaçlamasını kolaylaştırarak farklı bir müzikal zemin oluşturdu. Konser, Cezary Duchnowski tarafından bestelenen ve Barok müziğin en eski formlarından olan bir passacaglia ile tamamlandı. Tüm bu unsurların birleşimiyle gayet yenilikçi bir proje ortaya konuldu. Çağdaş müzik konserleri düzenlenen Salon İKSV’de gerçekleştirilen etkinlik, sanat camiasının ve Türk dinleyicilerin epey ilgisini çekti. Türkler, ülkelerinin müzik geleneklerini Polonyalılara göre daha canlı tutup sürdürüyorlar. Onları kendi müziklerinde ilgi çekici şekilde ele alıp kullanıyorlar. – Kostas Georgakopulos, Avant Art Vakfı 96 26 97 27 IKSV Salon’da Avant Art’ın konseri Çağdaş müzik ve caz Don’t Panic! Rebeka ve Bokka İstanbul’da 18 Aralık 2014 Nublu, İstanbul İstanbul Ekşi Festival sırasındaki Don’t panic! We are from Poland projesinin tanıtımı Polonyalı gruplar Rebeka ve Bokka, “Don’t Panic! We’re From Poland” (“Panik Yapmayın! Biz Polonyalıyız”) sloganıyla İstanbul’daki Nublu gece kulübüne gelenleri müziğe ve dansa davet etti. Türkiye’de yapılan oylamayla müzikseverlerin İstanbul’da en çok görmek istediği Polonyalı sanatçılar belirlendi ve en çok oyu Polonyalı elektronik müzik grupları olan Rebeka ile Bokka aldı. “Don’t Panic! We’re From Poland”, internet oylamasına katılan 15 Polonyalı müzisyen arasından seçildi. Iwona Skwarek’in solo projesi olarak başlayan Rebeka’nın kökleri 2008 yılına ve Polonya’nın Poznań şehrine dayanıyor. Grup, 2010 yazında Skwarek’e Bartosz Szczęsny’nin katılmasıyla ivme kazandı. İkilinin çıkış albümleri Hellada 2013 yılında yayınlandı. Albüm, Gazeta Wyborcza tarafından “yılın albümü” şeklinde değerlendirildi ve birçok müzik dergisi ve kanalı tarafından “senenin keşfi” olarak tanıtıldı. Kısa süre sonra grup yurt dışındaki festivallerde ün kazanmaya başladı. Rebeka’nın çalışmaları, New Order, Ultravox ve Depeche Mode gibi grupların temsil ettiği sentetik seslerin gitarla harmanlandığı 1980’lerin müziğini çağrıştırıyor. İstanbul’daki Nublu gece clubunda Rebeka’nın konseri 98 Bokka ise kimliği bilinmeyen üç sanatçı tarafından 2013 yılında kuruldu. Müzisyenler, baştan beri müziğin kimliklerinden daha önemli bir rol oynadığını belirttiler. Bokka’nın müziği çok geniş kapsamlı bir tür çeşitliliğiyle tarif edilebilir. Çaldıkları parçalar, grubun Lykke Li, The Knife ve Sigur Ros gibi İskandinav oluşumlara benzetilmesine neden oluyor. Konserden sonra Rebeka’dan Iwona Skwarek geceyi şöyle özetledi: “Hem bizim için hem de dinleyiciler için inanılmaz bir konserdi. Daha ilk şarkıyı çalarken herkesi hayran bıraktığımızı biliyorduk!” Konser programına Türk indie-dance grubu Portecho eşlik etti. Bu sıra dışı gece, İstanbulluların daha önce Arka Oda’da dinleme fırsatı buldukları Soul Service DJs’in Polonya funk performansıyla sabaha kadar devam etti. 99 Tasarım Son on yılda işbirliği, tasarım praktilerinde en önemli postülalarından biri olmuştur. Asırlar boyunca tasarım en egosantrik mesleklerden biri olarak algılandığı için bu süreç, inançların, tavırların ve çalışma yöntemlerinin değişimini kapsayan büyük bir değişim sayılır. İşbirliği, 21. yüzyıldaki tasarımın temel unsurları olan bilgi paylaşımı, ortak çalışma düşüncesi, gelişme, yaratma ve keyif almayı teşvik ediyor. 100 2014 yılında Polonya ve Türkiye diplomatik ilişkilerinin 600. yıldönümünü kutluyorlardı. İlk başta ikili siyasi inisyatif gibi kulağa gelse de hazırlanan etkinlik programı çağdaş kültürünü kapsıyordu ve tasaram bu programda özel yere sahipti. Kutlamalar çerçevesinde hazırlanan etkinlikler, yerlilere farklı kültürleri anlamaya, tarihle ilişkileri kurmaya, tutkuyla sanatı ve zanaatı araştırmaya ve kültür alanında işbirliğini geliştirmeye yardım etti. 101 Tasarımcı olarak 2014 yılında Polonya – Türkiye işbirliğinin bir parçası olmak büyük bir imtiyazdı. Etkinlikler yalnız İstanbul’da gerçekleşmeyip başka şehirlere de yayıldı ve yerli insanlarla ve kültürümüzle buluşmalar profesyonel karakterini geride bıraktı. 2012 yılında ilk defa organize edilen İstanbul Tasarım Bienali, uluslararası tasarım sahasında genç ama gelecek vaadeden bir inisyatiftir. İkinci bienal, Polonya tasarımını sunmak için ve İstanbul’un yaratıcı kültürüyle ilişkileri kurmak için temel olan Aradaki Polska sergisine evsahipliğini yaptı. Magda Kochanowska’nın küratörlüğünü yaptığı sergi, grafik tasarım, design thinking, kamusal alan, yemek tasarımı ve çocuklar için tasarımın gösterisiydi. Bienalin en çok dikkat çeken unsurlarından biri olarak ziyaretçiler, zanaat aracılığıyla eski ve yeniyi, edebiyat ve hat sanatı aracılığıyla felsefeyi ve deney yaparak değişik lezzetleri tecrübe etmeyi elde ettiler. Sergi, üç ana bölümden ibaretti: Zanaat: Yeni için Eski, Kelime: Kelimelerin Bayramı ve Yemek: Kitap için Pişirmek. Czesława Frejlich ve Magda Kochanowska’nın küratörlüğünde hazırlanan Bağlantı adlı serginin diğer bölümü, objeler, teknikler ve malzemeler arasındaki etkileşimlere odaklıydı. Ayrıca son ürünler önemli oldukları kadat bence tasarım kelimesinin ima ettiği gibi bütün üretim süreci de projeye katılanlar için mühimdi. Polonya tasarımını tecrübe etmeyi yalnız profesyoneller değil çocuklar da denemeyi fırsat yakaladılar. İstanbul’un yanısıra diplomatik ilişkilerin 600. yıldönümü münasebetiyle düzenlenen etkinlikler İzmir ve Ankara’da gerçekleştiler. İzmir, tasarım alanında Türkiye’nin önde gelen yerlerinden biri. Aralarında Akdeniz Akademisi olan Türkiye’nin en iyi üniversiteleri İzmir’dedir. Polonya’nın en önemli çocuk için tasarımda uzmanlaşan tasarımcılarının ürünleri Ewa Solarz’ın küratörlüğü yaptığı Haydi Oynayalım sergisinde gösterildi. Çocuklar geleceğimiz oldukları için onları yaratıcı bir şekilde düşüneye herhangi teşebbüs alkışla 102 kaşılaşmayo hak ediyor. Sergi, İzmirlilere tasarımın çocuk dünyasına yaşam kalitesini ve zekayı nasıl getirdiğini gösterdi. Ankara’nın grafik tasarım çevrelerinin Polonya afiş sanatını tanıtmayı hedefleyen Polonya Afiş Haftası’na katılmaya fırsatları oldu. Krakov Afiş Galerisiyle birlikte hazırlanan Türkiye’de Polonya Afiş Sanatı projesinin ikinci kısmıydı. O hafta boyunca Bilkent Üniversitesi’nde ve CerModern’de iki ana etkinlik yer aldı: üniversite kampüsünde öğrencilere açık atölyeler ve konuşmalar gerçekleşti, galeride ise Krzysztof Dydo’nun koleksiyonundan 70’ten fazla afiş sergilendi. Türkiye tarafından bu etkinliği, Bogusławski’nin afişlerinden etkilenen Ekin Kılıç organize etti. 2012 yılın ilk aylarından beri bu etkinlikleri hazırlayan genç ekibinin çabalarına şahsen tanık oldum. Adam Mickiewicz Enstitüsü bizi Varşova’da ağırlayıp şehri bize gösterdiğinde eşsiz, yoğun stüdyolarında çalışan genç ve işlerine düşkün tasarımcılar ve tasarım endüstrisinin öne çıkan temsilcileriyle tanışma fırsatımız oldu. Varşova’dayken uzun tarihe sahip gerçek eğitim kültürünü fark ettim. Ayrıca şehirlerini tasarım aracılığıyla geliştirmeyi çalışan birçok insanla karşılaştım. Modernitenin gücünün tarihin güzellikleriyle yan yana yaşamasına tanık olmak hakkikaten çok hoş bir deneyimdi. Polonya’daki ilk ziyaretim sırasında her yerde var olan tutkuyla karşılaştım. Bu tutku sayesinde Polonya tasarımın seçkilerini 3000 sene önce kurulan İstanbul’a, Türkiye’daki tasarımın geleceği olan İzmir’e ve ülkenin kalbinde olan Ankara’ya getirebildik. Program, profesyoneller için zengin ve heyecan verici, öğrenciler için eğitimsel olması için ve genel seyircinin ilgisini çekmek için büyük itinayla hazırlandı. Genel sonucu, tasarım alanında işbirliği yapmanın yanısıra Polonya’dan muhteşem insanlarla tanışma eşsiz bir fırsattı. Türkiye tasarım sahnesinin bir temsilcisi olarak bu tecrübeler için çok minnettarım. 103 ÖZLEM YALIM ÖZKARAOĞLU Endüstriyel ürün tasarımcısı, Stratejik Tasarım Danışmanı 2014 İstanbul Tasarım Bienali’nin danışma kurulu üyesi 2012 İstanbıl Tasarım Bienali’nin müdürü 104 105 2. İstanbul Tasarım Bienali sırasında Karina Marusińska tarafından tasarlanan “Jakubki” Zanaat: Yeni için Eski atölyesi sırasınfa Szymon Sławiec ve Şule Koç 106 107 Tasarım 2. İstanbul Tasarım Bienali’nde “Aradaki Polska” Zanaat: Yeni için Eski atölyesi 1 Kasım – 15 Aralık 2014 Antrepo 7, İstanbul Türkiye’de Polonya tasarımını tanıtan en önemli etkinlik olan “Aradaki Polska”, Polonyalı ve Türkiyeli sanatçıların işbirliğiyle yapılan ve aylar süren çalışmanın sonuçlarının sunulduğu bir sergiydi. 2. İstanbul Tasarım Bienali kapsamında düzenlenen Polonya sunumlarının tümü, serginin bağımsız sanat danışmanı, üniversite hocası ve tasarım konusunda sayısız serginin küratörlüğünü yapmış olan Magda Kochanowska tarafından seçildi. Aradaki Polska, aralarında ürün, grafik tasarım, hizmet (tasarım düşünme), kamu alanları, yemek tasarımı, çocuk tasarımları ve kavramsal faaliyetlerin yer aldığı Polonya çağdaş tasarımının geniş çaplı bir sunumu niteliğinde hazırlandı. Serginin “Connecting” – “Bağlantı” isimli ilk kısmında Polonya tasarımı, mobilya, seramik, kumaş ve baskı gibi farklı üretim alanları aracılığıyla tanıtıldı. Serginin diğer üç bölümünde ise Polonya ve Türkiye tasarımcıları için düzenlenen atölyelerin sonuçları sunuldu. “Craft: Old for New” – “Zanaat: Yeni İçin Eski” bölümü, Polonya-Türkiye katılımcılarının “zanaat” ile buluşmalarının sonuçlarını gösteriyordu. Atölyeler sırasında katılımcılar, her iki ülkede yaygın olan odun, cam ve yün gibi malzemeleri kullanan zanaat teknikleriyle tanışma fırsatı elde ettiler. “Word: Feast of Words” – “Kelime: Kelimelerin Bayramı” projesi, Polonya ve Türkiye’deki yazılı kaynakların kültürel zenginliğini ve kaligrafiyi temel aldı. Sanatçılar porseleni farklı form ve motiflerle süsleyerek “çok kültürlü” bir masa enstalasyonu yarattılar. Projedeki bir diğer çalışma ise Avrupa’nın eski haritasını anımsatan ve Polonya ile Türkiye arasındaki seyahat yollarını gösteren duvara asılı dikey bir tabak kompozisyonu idi. Polonyalı ve Türkiyeli şefler için düzenlenen atölyeler, Polonya ve Türk mutfaklarına ait tipik lezzetler hakkında karşılıklı bilgi ve deneyim alışverişini hedefliyordu. Buluşma işbirlikleri, iki kültüre ait tatları bir araya getiren yeni tarifleri içeren ve sergide lansmanı yapılan Kitap İçin Pişirmek (Cook for Book) adlı benzersiz yemek kitabının yayınlanmasıyla sonuçlandı. 108 109 2. İstanbul Tasarım Bienali’ndeki Aradaki Polska sergisi Aradaki Polska sergisi ve sergi kapsamında hazırlanmış atölyeler sayesinde Bienal yeni bir boyut kazandı. – Deniz Ova, 2. İstanbul Tasarım Bienali Müdürü 110 111 Tasarım Kitap İçin Pişirmek (Cook for Book): Dört Aşçı Bir Kitap hakkında bilgi aldılar. Aynı zamanda ev yapımı içkileri tattılar ve Polonya’da geleneksel bir ava katıldılar. Atölye sırasında Polonya mutfağına özgü malzemelerle Türk yemekleri pişirdiler. Örneğin Bektaşiüzümü, sarı sebzeler gibi bazı tatlar onlar için tamamen yeniydi ve kimi yemek hazırlama yöntemleri onları oldukça şaşırttı. Temmuz–Kasım 2014 Türkiye-Polonya Şefler, birlikte mutfağa girmek için Ağustos ayında İstanbul’da SALT Galata’daki Gastronomika restoranında tekrar bir araya geldiler. Polonyalı ve Türkiyeli şeflerin işbirliğinin sonucunda Türkçe ve İngilizce olarak Kitap İçin Pişirmek (Cook for Book) adlı şimdiye dek benzeri yapılmamış bir yemek tarifleri kitabı yayımlandı. Kitabın lansmanı Kasım ayında 2. İstanbul Tasarım Bienali sırasında gerçekleştirildi. Aşçılardan her biri, geleneksel Polonya ve Türk mutfağından tarifle kitaba katkıda bulundu. Böylece iki ülkenin mutfaklarının birleşiminden oluşan ondan fazla sıra dışı yemek tarifi ortaya çıktı. Polonya geleneksel mutfağı asırlarca Osmanlı mutfağının etkisi altında kaldı. Zaman içinde Polonya mutfağında görülen bu etkiler azaldı ve günümüzde tespit edilemeyecek hale geldi. Polonya – Türkiye diplomatik ilişkilerinin 600. yıldönümü, bu unutulmuş bağları tazelemek için kaçınılmayacak bir fırsattı! Bu “Food Design” projesi sayesinde Polonyalı ve Türkiyeli şefler deneyimlerini paylaşıp iki ülkenin mutfaklarına özgü tatları keşfettiler. Projeye Polonya’dan Poznań Concordia Taste restoranında çalışan Tomasz Trąbski, Türkiye’den ise adeta “bir patlama yaşayan” İstanbul restoran kültürü içerisinde, yaratıcı, çağdaş Türk yemekleri sunan üç şef – Semi Hakim, Didem Şenol Tiryakioğlu ve Maksut Aşkar katıldılar. Türkiyeli aşçılar, Polonya’yı Temmuz ayında ziyaret ettiler. Ziyaretleri sırasında geleneksel lezzetleri deneme fırsatı yakalayıp Polonya yemekleri yapmayı öğrendiler. Tuzlama, turşu gibi tipik Polonya gıda işleme metotları SALT Galata’daki Gastronomika restoranında Polonya ve Türkiye tarifleriyle deneyler yaparken Sem, Hakim ve Maksut Aşkar Polonyalı ve Türkiyeli şeflerin katıldıkları atölyenin sonucu olarak çıkan ve Polonya ve Türkiye mutfaklarından esinlenen yemek Şef olmakla enstürmancı olmak arasında pek fark yok. Enstrümanlara canlıymışlar gibi saygıyla yaklaşmak lazım. Onları kullanarak muhteşem bir şey yaratıyorsun. Saygı en önemli şey. – Semi Hakim, Şef 112 113 Tasarım HAYDİ OYNAYALIM! Türkiye’de: Çocuklar için Tasarım 31 Ekim – 30 Kasım 2014 İzmir Tarihi Havagazı Fabrikası Kültür Merkezi Sergi Joanna Rusin’in tasarladığı “Dot” halısıyla LET’S PLAY sergisinde oynayan çocuklar “HAYDİ OYNAYALIM! Polonya’dan Çocuklar için Tasarım” sergisi, çocuklar için tasarımın Adam Mickiewicz Enstitüsü tarafından düzenlenen ilk kapsamlı tanıtımı oldu. Kasım ayı boyunca Türkiye’deki çocuklara ve ebeveynlere Polonya’nın en ilgi çekici oyuncakları, aksesuarları ve iç tasarım ürünlerini tecrübe etme fırsatı sunuldu. Protein Design’in tasarladığı oyuncaklar Son yıllarda Polonya, çocuklara yönelik tasarım alanında dinamik bir büyüme göstermiştir. Aksesuarlar ve iç tasarım ürünlerinin yanı sıra doğal ve organik malzemelerden yapılan yüksek kalitede birçok eğitsel oyuncak üretilmektedir. Tasarımcılar her ayrıntıya çok önem vermektedir. Dolayısıyla ürünler ağırlıklı olarak yerli zanaatkârların el yapımıdır. İzmir’de Ewa Solarz’ın küratörlüğünde hazırlanan ve bir masa oyunu şeklinde tasarlanan serginin düzenlemesi ise çocukları eğlenceye davet etmek üzere kurgulandı. Küçük ziyaretçiler, serginin her bir parçasını deneyimlediler. Sergi kısmının yanı sıra organizatörler, animatörlerin bir dizi atölye çalışmasını yürüttükleri ve sergilenen ürünlerin her birinin hikâyesini anlattıkları bir salon da hazırladılar. Aynı zamanda çocuklar, Polonyalı yayıncıların resimli kitaplarını okuma, rahat koltuklarda dinlenme, Polonya çocuk oyunları oynama, Baobaby Studio’nun hazırladığı haritayı boyama ve yeni oyuncaklarla oynama fırsatı buldular. 114 115 Tasarım Tutki: Çocuklar için Sanat ve El Sanatları Atölyesi İstanbul’da 27 – 28 Eylül 2014 Pera Müzesi, İstanbul Katarzyna Herman-Janiec’in yürüttüğü çocuklar ve gençler için el sanatları atölyesi Eylül ayı biterken, İstanbul’daki Pera Müzesi, çocuklar ve gençler için Tutki adlı sıra dışı bir el sanatları atölyesini konuk etti. Atölye sırasında genç İstanbullular geleneksel ve çağdaş Polonya el sanatlarıyla tanışma fırsatı buldu. Tutki, çeşitli nedenlerle sosyal yaşamın dışında kalmış insanlar tarafından geri dönüştürülen gazetelerin kullanılmasıyla yaratıcı objeler yapılmasına dayanan bir proje. Tutki ürünleri dört ana öğeyi bir araya getiriyor: EKO – ürün %100 çevre dostu; ürünün kayda değer SOSYAL sonuçları mevcut - ürünler sosyal anlamda dışlanmış kişiler tarafından üretiliyor, onları topluma yeniden kazandırıyor; KBY (Kendi Başına Yap) – yaratıcılığı destekliyor ve entelektüel gelişimi tetikliyor; ZEN – örme işlemi sırasında konsantrasyonu güçlendirmeyi, dolayısıyla da zihinsel rahatlamayı sağlıyor. Tutki, geleneksel Polonya örme tekniklerinden esinlenerek ortaya çıktı. Özellikle aileler için tasarlanmış İstanbul atölyesinde katılımcılar Tutki ürünleriyle örme tekniklerini öğrendiler –Atölyenin sonunda takılar, kaplar ve sepetler üretildi. Atölye, ürünün tasarımcısı olan Katarzyna Herman – Janiec tarafından yürütüldü. Pera Müzesi’nde karşılaştığım profesyonel yaklaşıma ve organizasyon başarısına hayran kaldım. Tutki atölyelerini orada düzenlemek gerçek bir zevkti. – Katarzyna Herman-Janiec, Tutki Projesi Koordinatörü 116 117 Tiyatro Polonya-Türkiye arasındaki diplomatik ilişkilerin 600. Yılı nedeniyle İstanbul Tiyatro Festivali olarak Polonyalı tiyatro sanatçıları, kültür kurumları ile birlikte çok önemli çalışmalara imza attık ve sadece 2014 yılında değil, gelecek yıllarda da birlikte proje üretecek kalıcı ilişkilerin kurulması adına da önemli iş birlikleri gerçekleştirdik. Tiyatro alanında çalışan, üreten, yazan profesyoneller olarak Polonya Tiyatrosu’nun gücünü, etkisini, yapılan işleri uzaktan takip etsek de uzun yıllar bu alanda ortak çalışmalar gerçekleştirme fırsatını bulamamıştık. 2014 yılının Türkiye-Polonya arasında paylaşımların güçleneceği bir kültür yılı olarak resmileşmesi ile birlikte biz de karşılıklı olarak çalışmalarımıza başladık. Adam Mickiewicz Enstitüsü ile birlikte çok sayıda proje dosyasını incledikten sonra 2014 yılında İstanbul Tiyatro Festivali kapsamında yer alacak topluluklar, etkinlikler konusunda bir program oluşturduk. 118 119 19. İstanbul Tiyatro Festivali çerçevesinde Polonya ortaklığında çok sayıda tiyatro gösterimi, panel, söyleşi ve atölye çalışması programlandı. Bu program çerçevesinde TR Warszawa iki oyunu ile festivale davet edildi. Metni Dorota Maslowska tarafından yazılan, ünlü yönetmen Grzegorz Jarzyna tarafından yönetilen “Ne Yaptıysak Nafile” festivalin aynı zamanda açılış oyunu oldu (9 ve 10 Mayıs 2014) ve Türk seyircisinin büyük beğenisini kazandı. TR Warszawa ile yapılan iş birliği sonucu gerçekleştirilen diğer proje Nosferatu oldu. Oyun 13 Mayıs 2014 tarihinde Harbiye Muhsin Ertuğrul Sahnesinde sergilendi.Oyunun 14 Mayıs’ta yapılması planlanan gösterimi ülkede ulusal yas ilan edilmesi sebebi ile iptal edildi.Oyun, insanın doğasına derinden kök salmış, açıklanamayana karşı duyulan korkuyla dünyamızın vardığı, pek gururlu ve kendinden emin görünen bilimsel, teknolojik ve dijital seviye arasındaki çatışmayı ele alıyor. Popüler kültürün ikonuna dönüşen Dracula ve vampir öyküleri bu kez tiyatro sahnesinde farklı bir dille seyircinin karşısına çıkıyordu. Grzegorz Jarzyna’nın sahnede kullandığı estetik dil eleştirmenlerden çok olumlu tepkiler aldı. Böylece Türk tiyatro izleyicisi Polonya’nın bu genç yönetmeniyle ilk kez buluşma şansına da sahip oldu. 19. İstanbul Tiyatro Festivali’nde Nosferatu ve Ne Yaptıysak Nafile… adlı oyunlarıyla yer alan Polonyalı yönetmen Grzegorz Jarzyna yeni oyunu için profesyonel oyunculara yönelik bir atölye çalışması gerçekleştirdi. Bu atölye çalışmasına katılım ve ilgi de çok yüksek oldu. Polonyalı yönetmen Grzegorz Jarzyna ile festival çerçevesinde bir de söyleşi düzenlendi. The Tropical Craze’den bölümlerin gösterildiği söyleşide katılımcılar, sorularıyla hem Jarzyna’yı hem de son dönem Polonya tiyatrosunu daha yakından tanıma fırsatını yakaladılar. Söyleşinin ardından Grzegorz Jarzyna’nın Edinburgh Festivali’nde büyük beğeni toplayan oyunu 2007: Macbeth’in de DVD gösterimi yapıldı. 19. İstanbul Tiyatro Festivali’nin Onur Ödüllerinden biri, Polonya tiyatrosunun genç ve yenilikçi yönetmenlerinden Grzegorz Jarzyna’ya verildi.1998’den beri TR Warszawa’nın sanat yönetmenliğini üstlenen Grzegorz Jarzyna, aynı zamanda 2006’da başladığı kurumun genel müdürlüğü görevini de sürdürüyor. Bugüne kadar yaptığı çalışmalarıyla 120 birçok ödüle layık görülen Grzegorz Jarzyna, 19. İstanbul Tiyatro Festivali’nin Onur Ödülü’nü, TR Warszawa topluluğunun 9 Mayıs akşamı Harbiye Muhsin Ertuğrul Sahnesi’nde yer alan Ne Yaptıysak Nafile… oyunu sonrasında aldı. Baltık Dans Tiyatrosu oldukça genç bir topluluk. Klasik baleden, ritmik jimnastiğe ya da sokak dansına kadar farklı alanlardan gelen dansçıları bünyesinde toplayarak yaratıcı ve çağdaş bir hareket tarzının oluşabileceğini vaat ededen Baltık Dans Tiyatrosu koreograf ve dansçı Izadora Weiss tarafından kuruldu. Festivale ise Bir Yaz Gecesi Rüyası ile konuk oldu. Bir Yaz Gecesi Rüyası 31 Mayıs 2014 tarihinde Harbiye Muhsin Ertuğrul Sahnesinde iki kez sergilendi. Proust-Pamuk-Bellek, kültürel bir kategori olarak bellek, bireysel bellek, geri kazanılan bellek, kültür olarak bellek, bellek olarak kültür ve nihayetinde kimliğin ve bilincin bir unsuru olarak bellek kategorilerine odaklanana bir proje oldu. Emre Koyuncuoğlu ve Polonyalı yönetmen Krzysztof Garbaczewski’nin yönettiği Proust-Pamuk-Bellek projesi üç bölümden oluşuyordu. İlk bölüm Garbaczewski’nin yönetmenliğini yaptığı “Proust” oldu. Emre Koyuncuoğlu’nun rejisini yaptığı ikinci bölüm ise “Pamuk” adını taşıyordu. Oyun 3-4 Haziran tarihlerinde Harbiye Muhsin Ertuğrul Sahnesinde iki kez sergilendi. Bu projenin ikinci bölümü geçtiğimiz sonbaharda Opole Tiyatrosu’nda Polonyalı izleyicilerle buluştu. Gerçek bir hikâyeye dayanan ve psikolojik bir gerilim olan Aalst, Türkiye ve Polonya arasındaki diplomatik ilişkilerin 600. yılı kapsamında bu kez 21-22 Ekim 2014 tarihlerinde İKSV Salon’da izleyici ile buluştu. Polonyalı genç yönetmen Radek Rychcik’in, Türk oyuncular Bengü Ergin ve Adıhan Şentürk ile birlikte gerçekleştirdiği oyun prömyerini İstanbul’da yaptı ve daha sonra Polonya’da izleyici karşısına çıktı. Konser formunda, disiplinlerarası bir performans. Türkiye ve Polonya arasındaki diplomatik ilişkilerin 600. yılı kapsamında sahneleniyor. Müziğin ve kelimelerin formlarıyla oynuyor, analogla dijitali bir arada sahneye koyuyor, seyirciyi rahatsız ettikçe sınırlarını aşmayı amaçlıyor. 22 121 Kasım 2014 tarihinde Cezary Duchnowski, Paweł Romańczuk, Kostat Georgakopulos, Maciej Walczak’dan oluşan WAMD seyirci ile buluştu. Ülkeler arasında düzenlenen kültür yılları özellikle birbirine yabancılaşan ve hatta birbirlerinin varlığını, kültürlerini, sanatlarını unutan ya da ulaşamayan kültür kurumlarını bir araya getirmesi, ortak projelerle birlikte üretmesi açısından çok önem taşıyor. Özellikle bu ortak projeler ülkelerin izleyicileri ile buluşunca çok daha anlamlı oluyor. İstanbul Tiyatro Festivali açısından baktığımızda 2014 Türkiye-Polonya yılı kurulan ilişkiler ve iş birlikleri açısından çok büyük bir öneme sahip. Her şeyden öte bizler, kültür alanlarında çalışanlar birbirimizin farkındayız, birbirimizi tanıyoruz ve sanatçılarımızın çalışmalarını takip ediyoruz. Ortaya çıkan güzel çalışmaların yanı sıra bireysel alanlarda kurulan dostluklarla daha da zenginleşiyoruz. İstanbul Tiyatro Festivali direktörü olarak bizlere bu fırsatı tanıyan tüm kurum ve kuruluşlara bu açıdan tekrar teşekkür etmek isterim. Bu güzel dostlukların ve ortak çalışmaların gelecekte yeni projeler ve ortak çalışmalara evrileceğini bilmenin mutluluğu ve umudu ile. Dr. Leman YILMAZ Müdür, İstanbul Tiyatro Festivali Koncert Bokka w klubie Nublu w Stambule 122 123 Tiyatro Polonyalı oyun yazarları GalataPerform’da 5–6 Mayıs, 22–25 Kasım ve 4–6 Aralık 2014 GalataPerform, İstanbul Transit Polonya tiyatro yazarlığı atölyesini tanıtan afiş “Transit Polonya” projesi kapsamında Polonyalı üç genç nesil yazar, İstanbul’un en önemli bağımsız tiyatrolarından GalataPerform’da bir dizi “oyun yazarlığı atölyesi” düzenledi. Mayıs ayında Dorota Masłowska, Kasım ve Aralık aylarında ise Michał Walczak ve Magda Fertacz, “Yeni Metin Yeni Tiyatro” programının katılımcılarıyla buluştular. Türkiye’den genç yazarlar, bu atölyeler sırasında Polonya çağdaş tiyatrosu ve içinde bulunduğu zorluklarla tanışma, Türkiye tiyatrosunun problemlerini tartışma imkânı bulup Polonyalı yazarların kendilerine verdikleri çeşitli ödevleri yaptılar. Atölyelerden her birinde, davetli yazarların eserleri ve bu projeye özel olarak Türkçeye çevrilmiş oyunları okundu. Sanatçıların ortaya koyduğu mükemmel oyunculuk sayesinde seyirciler, Masłowska’nın Lehçe Konuşan İki Gariban Rumen oyununun okunması sırasında kahkahalarla güldüler (Merve Dağlı, Burak Safa Çalış, Ahmet Kaynak, Batur Belirdi, Sezin Bozacı), Fertacz’ın Trashstory’sini dinlerken ise ağlayacak kadar duygulandılar (Batur Belirdi, Hümay Güldağ, İncinur Daşdemir, Burak Safa Çalış, Nazlı Bulum). Walczak’ın Kum Havuzu onlara çocukluk aşklarını hatırlattı (Emre Yetim, Nazlı Bulum). Ayrıca, Polonya tiyatrosunun tanıtımı kapsamında Dorota Masłowska’nın Grzegorz Jarzyna tarafından yönetilen ve Ne Yaptıysak Nafile adlı son oyunu, 19. İstanbul Tiyatro Festivali’nin açılış gecesinde sahnelendi. 124 125 Tiyatro 19. İstanbul Tiyatro Festivali’nde Polonya’dan Oyunlar 9 Mayıs – 5 Haziran 2014 İKSV, İstanbul Krzysztof Garbaczewski ve Emre Koyuncuoğlu’nun yönettiği Proust - Pamuk - Bellek performansı Polonya tiyatrosunun son yıllardaki en iyi oyunları 19. İstanbul Tiyatro Festivali’nde sahnelendi. Festival, Dorota Masłowska’nın yazdığı ve Grzegorz Jarzyna tarafından yönetilen Ne Yaptıysak Nafile oyunu ile açıldı. Bu oyun daha önce Minsk, Berlin ve Brüksel’deki uluslararası tiyatro festivallerinde sahnelenmişti. İstanbul’da TR Warszawa’nın sahnelediği oyun Türkiyeli izleyicilerin beğenisini kazandı. Ayrıca, seyirciler Festival’den birkaç gün önce, Masłowska’nın ilk tiyatro eseri olan Lehçe Konuşan İki Gariban Rumen adlı oyunun okumasını bağımsız GalataPerform tiyatrosunda dinleme şansı buldular. Festival açılışı sırasında TR Warszawa’nın Sanat Müdürü Grzegorz Jarzyna’ya “Onur Ödülü” takdim edildi. Festival programındaki diğer performans ise Bram Stoker’ın gotik romanı Drakula’dan esinlenerek TR Warszawa’nın sahnelediği Nosferatu idi. Program kapsamında bu tiyatro tarafından sahnelenen 2007: Grzegorz Jarzyna’nın yönettiği Ne yaptıysak nafile 126 Macbeth oyununun DVD gösterimi de vardı. Ayrıca Grzegorz Jarzyna, Türkiyeli genç oyunculara yönelik olarak, dört gün süren bir oyunculuk atölyesi düzenledi. Festival programında Baltık Dans Tiyatrosu’nun yorumladığı Shakespeare’in ünlü Bir Yaz Gecesi Rüyası da yer aldı. Izadora Weiss’in yönettiği ve Goran Bregovic’in imza attığı film müziklerinin kullanıldığı performans uluslararası eleştirmenlerden tam not aldı; Dance Europe dergisinin yazarlarından Graham Watts ise oyunu 2012/2013 döneminin en güçlü dans performansı olarak yorumladı. Festivaldeki son Polonya esintisi Orhan Pamuk ve Marcel Proust’un romanlarından uyarlanarak yazılan Proust – Pamuk – Bellek tiyatrofilm enstalasyonu idi. Polonya ve Türkiye halklarının ortak noktası olan Batı ile Doğu arasında olma durumuna ve bu ikilemden kaynaklanan bellek ve kimlik üzerine düşüncelere odaklanan bu sıra dışı performans\ Polonyalı yapımcı Krzysztof Garbaczewski ile ünlü Türkiyeli yönetmen ve koreograf Emre Koyuncuoğlu’nun işbirliğiyle ortaya çıktı. 127 Grzegorz Jarzyna’nın yönettiği Nosferatu 128 129 Tiyatro 600 Yıl 600 Adımda Ağustos 2013 – Ekim 2014 Varşova-İstanbul Kısmen İstanbul’da gerçekleşen 600 adım adlı performans “600 Adım” projesi kapsamında Polonyalı ve Türkiyeli sanatçılar, İstanbul ve Varşova’yı keşfetmek üzere yola koyuldular. İzlenimleri biriktirmeyi amaçlayan bu disiplinlerarası projeye iki şehirden dans, performans, güncel sanatlar ve mimari alanlarından şu sanatçılar katıldılar: Iza Szostak, Karol Tymiński, Kürşat Özdemir, Wojtek Ziemilski,Zorka Wollny, Mustafa Kaplan ve Filiz Sızanlı. Projeyi başlatan, Mustafa Kaplan ve Filiz Sızanlı yani iki dansçı ve koreograftan oluşan Taldans adlı performans grubuydu. Projenin amacı, Filiz Sızanlı’nın da belirttiği gibi “İnsan vücuduyla şehir alanı arasındaki ilişkiyi araştırmak”tı. Bu nedenle sanatçılar, yalnız stüdyoda değil öncelikle Varşova ve İstanbul sokaklarında çalışıyorlardı. “600 Adım”, sanatçıların tek başlarına şehri keşfettikleri, “kör randevular”da buluştukları ve grupta tecrübelerini paylaştıkları birkaç etapta devam etti. Sanatçıların ikili ziyaretleri sırasında (Türkiye grubu Polonya’ya ve Polonya grubu Türkiye’ye ziyarette bulundu) projeye katılanlar, daha önce hiç bilmedikleri yerlerin atmosferini hissetme fırsatını elde ettiler. İşbirliği sonucunda sanatçıların seyircilerle temasa geçmesine olanak veren enstalasyonlar ve performanslar yapıldı. Varşova’daki performans 28 Eylül 2014 tarihinde Zachęta Sanat Galerisi’nde İstanbul’daki ise 30 Ekim 2014 tarihinde SALT Galata’da gerçekleşti. 130 131 Tiyatro “Aalst” – İKSV Salon’da bir Polonya-Türkiye ortak yapımı Soul Service DJ set w klubie Arka Oda 20–21 Ekim 2014 Salon İKSV, İstanbul Orijinali Pol Heyvaert ve Dimitri Verhulst tarafından yazılan ve gerçek olaylara dayanan Belçika oyunu Aalst, Polonyalı yönetmen Radosław Rychcik ve genç kuşak üç Türkiyeli oyuncu için ortak çalışma alanı oldu. Aalst’ın hikâyesi, esas olarak bir “sorgulama”yı anlatmaktadır. Tanımsız bir ses (Ertürk Erkek) sabırla sorular sorar; cevapları ise çocuklarını katletmekle suçlanan çift Cathy (Bengü Ergin) ve Michael’ın (Adıhan Şentürk) vermesi beklenir. Mahkeme kayıtlarına dayanan oyun, ayrıntılı bir şekilde çocuk katillerinin psikolojik bir portesini çizip onları savunmaya çalışmıyor. Amacı, izleyicilerin de sahnedeki sorgulamaya katılmasını sağlamak. Oyunu sahneleme fikri, metnin çevirisini bizzat yapan Adıhan Şentürk’ten çıktı; bu düşüncesinin gerçekleşmesi için iki sene beklemesi gerekti. Rychcik Türkiyeli oyuncularla yapılan işbirliğinden şu sözlerle bahsetti: “Adıhan’ın inadı hoşuma gitti. Demek ki metne çok önem verdi. [...] Türkiye’yi ara sıra sarsan protestoları çok iyi hatırlıyorlar. Çalışırken bana maskeleri ve fotoğrafları bile gösterdiler. Protestolara katılımlarını en önemli rolleri olarak sayıyorlar.” Performansın müziği The Natural Born Chillers’dan Michał ve Piotr Lis tarafından hazırlandı. Yükselişte olan Polonyalı grup, elektro ve rock müzik çerçevesindeki çalışmalarıyla dünya turnelerine de çıkıyor. Grubun iki üyesi Michał ve Piotr Lis, oyun için hazırladıkları müzikleri, performans sırasında canlı olarak çaldılar. İstanbul’daki başarıdan sonra oyun, Ocak 2015 yılında Varşova’daki Teatr Powszechny’da sahnelendi. 132 133 Belçikalı çifti oynayan Bengü Ergin ve Adıhan Şentürk Tiyatro “Tiyatro – Dans – Resim ”: Andersen Tiyatrosu Türkiye’nin Doğusunda Genç sanatçılar ve öğrenciler için kukla tasarımı ve yapımı atölyesi 21 – 27 Ekim 2014 Mardin Hans Christian Andersen Tiyatrosu, Türkiye’nin Güneydoğusunu üçüncü defa ziyaret ederek izleyicilerin karşısına Polonya tiyatrosunu tanıtmayı amaçlayan oyun, koreografi, sahne tasarımı ve bir dizi atölyeyle çıktı. “Tiyatro – Dans – Resim” projesi kapsamındaki etkinlikler genç, çocuk, öğrenci ve öğretmenler kadar performans sanatçılarının da katılımına uygun olarak tasarlandı. yanı sıra, özellikle gençler ve aileler için hazırlanan Pyza na polskich dróżkach isimli oyun da bölge halkının beğenisine sunuldu. İzleyiciler, içinde bulunduğu kalıplardan çıkmaya çalışan insanın çabasını gösteren çeşitli sahnelerden oluşan Pokolenia adlı sokak oyununu de izleme fırsatı buldu. Projenin koordinatörlüğünü Şebnem Cirit ve Daniel Arbaczewski üstlendi. Çocuklar için tiyatro atölyesi Polonya ile Türkiye arasındaki diplomatik ilişkilerin 600. yıldönümü, Lublin Hans Christian Tiyatrosu’nun Mardin ve bütün Türkiye’de sanat eğitim alanında bütün yaptıklarının parlak başarısıydı. – Arkadiusz Klucznik, Lublin H.Ch. Andersen Tiyatrosu Andersen Tiyatrosu daha önce de Türkiye’de iki kez Ankara (2009, 2012), Mardin (2010), Ordu (2010) ve Gaziantep’te (2013) olmak üzere dört tiyatro festivaline dört farklı performansla katılmıştı. Türkiye ile yapılan işbirliği sonucunda Tiyatro, sadece festivallere katılmakla kalmayıp Mardin’deki atölye serisini de düzenledi. Böylece izleyiciler, tiyatro, multimedia, dans, kostüm tasarımı ve kukla yapımı gibi çeşitli atölyeler arasından dilediklerine katılma fırsatı buldu. Mardin sokaklarında düzenlenen atölye ve gösterilerin 134 135 Pokolenia adlı sokak performasından bir sahne 136 137 Tiyatro Hikâyeci ve Gezginler Türkiye’nin Üç Şehrinde 21-26 Ekim 2014 Ankara – Bursa – İstanbul Studnia O. grubundan Polonyalı ve Türkiyeli sanatçılar, Türkiye’nin üç şehrinde, Ankara, Bursa ve İstanbul’da Lehçe ve Türkçe performanslarıyla seyircileri kendilerine hayran bıraktı. Studnia O. grubunda anlatıcı olan Agnieszka Kaim 138 Hikâye Pazarı adlı performansla sanatçılar, çeşitli nedenlerle kendilerini Türkiye’de bulmuş Polonyalı tarihî şahısların hikâyelerini anlattılar. Bu, Türkiyeli seyircilere kaç tane Polonyalı göçmenin yolunun Türkiye’den geçtiğini –aralarında Polonya’nın millî şairi Adam Mickiewicz de olmak üzere– ve bu ülkede önemli rol oynadıklarını hatırlatmak için muhteşem bir fırsattı! Ayrıca performansın bir diğer konusu, Türkiye’yi kendi evleri olarak seçen Polonyalıların hikâyeleriydi. Hikâyeci ve Gezginler küçük seyircileri de unutmayıp onlara Andersen’in Uçak Sandık eserinin yorumu olan interaktif bir hikâye anlatımı performansı da sundular. Hikâye anlatıcıları arasında Agnieszka Ayşen Kaim, Małgorzata Litwinowicz, Albert Kwiatkowski, Koray Erkök, Haluk Yüce ve Marina Yüce yer aldı. Performansın müziklerini Marta Maślanka, yönetmenliğini ise Edward Wojtaszek yaptı. Ayrıca bu proje kapsamında 27-28 Eylül 2014 tarihlerinde Ankara Somut Olmayan Kültürel Miras Müzesi’ndeki ortak konserde Polonyalı Ozanlar ile Türkiyeli Ozanlar buluştu. Peş peşe iki akşam gerçekleştirilen bu müzik ziyafetine Polonya’dan Jacek Hałas, Agata Harz, Alicja Hałas, Remigiusz Hanaj ve Türkiye’den Mustafa Aydın ve Erol Şahiner ülkelerine özgü geleneksel müzik performanslarıyla katıldılar. 139 Tiyatro Polonya ve Türkiye Gölge Tiyatrosundan, “Tarçın Dükkânları” 23 – 26 Ekim 2014 Maya Cüneyt Türel Sahnesi, İstanbul Polonya - Kielce’den bir Kukla Tiyatrosu olan Kubuś ve Türkiye’den Cengiz Özek Gölge Tiyatrosu’nun ortak projesi sonucunda Bruno Schulz’un Tarçın Dükkânları metnini temel alan performans doğdu. 17. İstanbul Uluslararası Kukla Tiyatrosu Festivali kapsamında gerçekleşen Tarçın Dükkanları gölge tiyatrosu performansı Oyun, dünyadaki en önemli ve en prestijli kukla festivallerinden 17. Uluslararası Kukla Tiyatrosu Festivali kapsamında İstanbul’da prömiyerini yaptı. Performans, geleneksel gölge tiyatrosu Karagöz formatında izleyicilerle buluştu. Projede dünyaca ünlü kukla ve canlandırma sanatçısı Cengiz Özek’in yanı sıra, aralarında Polonya’dan Robert Drobniuch ve besteci Karol Nepelski’nin yer aldığı yetenekli genç nesil sanatçılar da bulundu. Proje, farklı kültürel geçmiş, deneyim ve metotlara sahip, farklı estetik öğelerle çalışan sanatçıları bir araya getirmeyi amaçlıyordu. Bunun yanı sıra, sanatçılarla söyleşiler ve çeşitli kültürel eğitim atölyeleri de gerçekleştirildi. 17. İstanbul Uluslararası Kukla Tiyatrosu Festivali kapsamında gerçekleşen Tarçın Dükkanları gölge tiyatrosu performansı 140 141 Tiyatro Biuro Podróży Tiyatrosu Doğu Anadolu’da 9–13 Aralık 2014 Mardin – Kızıltepe – Midyat Polonya’nın en önemli alternatif tiyatrolarından Teatr Biuro Podróży (Travel Bureau Theatre/Seyahat Bürosu Tiyatrosu), Carmen Funebre’nin açık hava performansıyla, 5. Uluslararası Mardin Gençlik ve Çocuk Tiyatrosu Festivali’ne katıldı. Performans, Mardin, Kızıltepe ve Midyat’ta seyirci karşısına çıktı. Carmen Funebre performansı sırasında izleyiciler Carmen Funebre oyunu Bosna savaşı ve diğer etnik çatışmaların yanı sıra tüm dünyada patlak veren milliyetçilik ve hoşgörüsüzlükten etkilenerek yazıldı. Teatr Biuro Podróży üyeleri Carmen Funebre’nin hazırlık aşamasında, eski Yugoslavyalı mültecilerle görüştü. Teatr Biuro Podróży oyuncuları 12 ve 13 Aralık’ta, Dramatik Sanatlar Eğitim ve Araştırma Derneği ve Mardin festival ekibi işbirliğiyle, gençlere yönelik atölyeler de düzenledi. Teatr Biuro Podróży 1988 yılında Polonya’nın Poznań şehrinde, yönetmen Paweł Szkotak tarafından kuruldu. Ekip, amaçlarının yeni ifade kalıpları yaratmak, tiyatro sanatında olasılıkları genişletmek üzere keşfe çıkmak olduğunu söylüyor. Bir sokak tiyatrosu klasiği olan olağanüstü Carmen Funebre dünyada birçok ülkede sahnelendi ve eleştirmenlerden olumlu yorumlar aldı. Fakat Türkiyeli seyircilerin ilgisi festivali düzenleyenleri bile hayran bıraktı. Tiyatro’nun en eski oyuncularından Jarosław Siejkowski yaşadıklarını şöyle dile getirdi: “Şehirlerden birisinde oyun seyircilerin duygularıyla öylesine bütünleşti ki tiyatronun sınırlarının ötesine geçtiğimizi hissettik! İlerleyen sahnelerde binlerce seyircinin, güncelliğini koruyan oyuna katılımını hissetmemek mümkün değildi.” „W jednej z miejscowości spektakl tak bardzo scalił się z odczuciami widowni, że poczuliśmy zupełnie niezwykłe przekroczenie granicy teatru. Spektakl ze sceny na scenę - interpretowanych bardzo współcześnie - przez kilkutysięczną publikę zamieniał się pewien rodzaj poruszającego współuczestnictwa” – Jarosław Siejkowski, Teatr Biuro Podróży 142 143 Görsel Sanatlar Birinci Dünya Savaşı’nın 100. yıldönümü olan 2014 yılı insanoğlu tarihinde çok önemli bir seneydi ve bu münasebetle birçok anma töreni düzenlenmiştir. Aynı sene, birçok kültürel ve sanat etkinlileriyle kutlanan Polonya – Türkiye diplomatik ilişkilerinin 600. yıldönümüydü. Resmi bir kutlama olsa da toplum, bu kültürel buluşmanın anlamının farkındaydı. Kuad Galeri’de gerçekleştirdiğimiz serginin tanıtım metninde bahsettiğim gibi Polonya-Türkiye temaslarının altı yüz sene içinde 20. yüzyılda ilişkileri sorgulamamız lazım çünkü insan ve kültür ilişkileri ve iletişim eksikliği söz konusudur. 2014 yılı boyunca düzenlenen Sabancı Müzesi, Pera Müzesi, Kuad Galeri ve Depo’da yer alan tarihi ve çağdaş sanat sergilerde ve düzenlenen atölyeler ve konferanslarda bu temas eksikliği üzerine düşünme ve tartışma fırsatımız oldu. 144 145 İstanbul kalbinde Polonya köyü olan Adampol-Polonezköy bulunmasına rağmen İkinci Dünya Savaşının sonucunda gelen Soğuk Savaşı döneminde Türkiye ve Polonya iki ayrı ideolojik kampta bulun aralarındaki ilişkiler Berlin Duvarı’nın çöküşüne kadar hareketsiz hale gelmişti. Hem resmi diplomatik ilişkilerde hem de ekonomik işbirliği ve kültürel iletişim alanlarında yavaş ilerleyen transformasyon yüzünden 1989 yılından sonar bile ikili ilişkilerde beklenen yaklaşma olmamıştı. Fakat, burada çağdaş sanatta iki çelişkili olaydan bahsetmek lazım. 1990 yılında Polonyadan bir sanatçı grubu, Kültür Bakanlığı tarafından Ankara’da düzenlenen 3. Avrupa – Asya Bienali’ne katıldı. O zamanki asker hükümetinin başbakanı (ve kendisini bir ressam olarak tanımlayan) Kenan Evren, sergilenecek resimlerden birini sansürledi. Sanatçıların sert protestosuna rağmen asker diktatörlüğünün döneminde Polonya Büyükelçiliği, resmi kaldırmak zorunda kaldı. İyi ki diğer olay sanatçıların ikili iletişimine yol açtı. 1991 yılında Krakov’da gerçekleşen ve Türkiyeli çağdaş sanatçıların eski Sovyet dünyanın sanatçılarıyla ilk önemli buluşması olan “Bilinmeyen Avrupa”, 20. yüzyılın ilk “mülti kültürel” sergilerinden biriydi. Serginin adı, küresel iletişimin çağında kültürel ve sanat bilgisinin eksikliğine işaret etti. Ayrıca, sergi sırasında kültür ve sanat üretiminde işbirliği için yeni bir vizyon oluşturmak için “bilinmeyen”in sanat sahalarına meydan okundu. Eksik olan ülkeleri Avrupa’nın çağdaş sanatının sahnesine davet etmeyi hedefleyen ve Anda Rottenberg’in küratörlüğünde düzenlenen bu sergi eski Sovyet blokundan ve Batı Avrupa’dan 45 sanatçıya evsahipliğini yaptı. Bu sergi, “merkez” ve “periferi” arasındaki boşluğunu yok etmenin başlangıcı olup sanatı Batı’nın kurumlarına özel kılan modern modellerin sonunun işaretiydi. Sanata yeni yaklaşımların temsilcileri, küreselleşmenin mikro çevreleri olan “yerel kültürleri” savunuyorlardı. 1990 yılından sonra AB’nin içinde ve dışındaki sanat sahnelerinin arasındaki ikili ilişkilerin gelişme süreci, özellikle AB fonlarını kullanarak sanatçılar ve kurumlar tarafından Doğu Acrupa, Güney Doğu Avrupa, Orta Doğu ve Güney Kafkasya’da düzenlenen sempozyum, atölye ve sergiler, yeni iletişim ve kültür farklıklarımızın yeniden değerlendirmenin yeni yöntemlerine ihtiyacımız olduğunu yansıtıyordu. 146 1990 yılından sonra küresel kültür endüstrisi yatırım hareketi, yaratıcı bireyler ve devlet ve özel kurumlar arasındaki disiplinerlerarası buluşmalara yol açmışsa da Türkiye’nin resmi kültür siyaseti, yeni kuşakların hevesli hedeflere ayak uydurmak üzere amaçlarını ve içeriğini güncellemekte başarılı olamadı. Çağdaş sanat ve kültür alanlarındaki işbirlikleri ve iletişim yalnız bireysel düzeyde gerçekleşiyorlardı. Aslında 2014 yılında düzenlenen kültür ve sanat etkinlikleri Türkiye ve Polonya’dan sanatçıların, küratörlerin ve sanat eleştirmenlerinin ilk ciddi buluşmasıydı. Nisan ile Haziran ayları arasınfa Kuad Galeri’de düzenlenen Kopuşlar ve Kavuşmalar adlı sergisini hazırlayan Kuad Galeri ve OKIS sözü geçen gerçeklerin ve eksiklerin farkındaydılar. Proje, Polonya Kültür ve Milli Miras Bakanlığı, Alt Silezya voivodalığı ve başka kurumların desteği olmadan gerçekleşmezdi. Sergi kapsamında 32 sanatçının çalışma, resim, fotoğraf, video, enstalasyon ve objeleri gösterildi. Projeye katılan sanatçılar: Gülçin Aksoy, Anna Baumgart, Kuba Bąkowski, Piotr Bosacki, Karolina Breguła, Wojtek Doroszuk, Monika Drożyńska, Nezaket Ekici, Angelika Fojtuch, Karolina Freino, Patrycja German, Koray Kantarcıoğlu, Piotr Kmita, Katarzyna Krakowiak, Sıtkı Kösemen, Tomasz Kulka, Robert Maciejuk, Anna Molska, Ardan Özmenoğlu, Ferhat Özgür, Tomasz Partyka, Agnieszka Polska, Çağrı Saray, Wilhelm Sasnal, Sümer Sayın, Janek Simon, Piotr Skiba, Konrad Smoleński, Tunca Subaşı, Antek Wajda, Uygur Yılmaz, Krew z Kontaktu (KZK). Sergi, ikili ilişkileri canlandırmak için üst düzey mecazi platform yaratmakla yetinmeyip ilerdeki işbirliği ve iletişim için yol açtı. Özellikle sergisi sırasında düzenlenen Yaratıcı Özgürlük ve Demokrasi Üzerine Sanatsal bir tartışma izleyicinin entelektüel ve sosyo-politik anlayışı üzerine durmak için fırsat oldu. Tartışmanın katılımcıları: Fırat Arapoğlu, Max Cegielski, Justyna Chmielewska, Agata Pyzik, Joanna Warsza (Moderatör: Beral Madra) idi. Etkinlik çok doğru bir zamanda düzenlendi ve demokrasi döneminde yaratıcı özgürlük konusu hakkında ciddi bir tartışmaya yol açtı. Türkiye’nin şimdiki sosyo-politik havasını ve bölgede devam eden savaş gerçekleri aklımızda tutarsak bu tartışma konuya çok yönden ışık tuttu. Serginin adı, Kopuşlar ve Kavuşmalar yalnız Türkiye ve Polonya’nın çeşitli dönemlerden geçen ilişkilere değil günümüz sanatının karakterine işaret 147 ediyordu. Polonya ve Türkiye’deki sanat sahnelerini karşılaştırarak ortak tecrübelerimizi keşfetmeyi ve yaratıcı iletişim ve işbirliği için tutarlı hikaye yazmayı başardık. Sergi, kapsamlı katalogla belgelendi. İki tarihi sergi: Sakip Sabancı Müzesi’ndeki “Uzak Komşu Yakın Anılar: Polonya-Türkiye İlişkilerinin 600 Yılı” ve Pera Müzesi’ndeki “Polonya Sanatında Oryantalizm” İstanbul’un sanat sahnesinde 2014 yılının en önemli etkinliklerindendi. Ziyaretçiler, ilgi ve hayranlıkla Polonya’dan 34 kurumdan gelen 304 eseri gezdiler. Sergiden Polonya’nın birçok devlet müzesi, Prensler Czartoryski Vakfı, kiliseler, manastır, kütüphane ve özel koleksiyonlarından bir araya getiren eserler, Polonya’daki müzeciliğin mükemelliyetinin ve uzmanlığının göstergesiydi. Serginin açılışında düzenlenen “Uzak Komşu Yakın Anılar” konferansta her iki ülkeden önde gelen akademisyenler, tarih boyunca yakın ilişkilerimizden ve 20 yüzyılda bu ilişklerde gereksiz kopuşmadan bahsettiler. Pera Müzesi’ndeki “Polonya Sanatında Oryantalizm” adlı sergide Polonya’nın birçok milli müze, İstanbul Askeri Müzesi ve Suna ve Kıraç Vakfı’ndan gelen ve 17. yüzyıldan 19. yüzyıla kadar devam eden oryantalizm etkisi altında kalan resim, çizim, baskı ve kumaşlar gösterildi. Küratör ve sanat eleştirmeni olarak bu değerli projenin bir parçası olmaktan gurur duymanın yanı sıra Kuad Galeri’de gerçekleştiğimiz serginin sanatçılar ve sanat eleştimenlerinin arasındaki yeni işbirliklere yol açtığına seviniyorum. Ayrıca Adam Mickiewicz Enstitüsü araştırma gezisine davet edildiğimde Polonya’nın çağdaş sanat altyapısı hakkında bilgilerimi göncellemeye önemli fırsatım oldu. BERAL MADRA küratör ve sanat eleştirmeni Koncert Bokka w klubie Nublu w Stambule 148 149 Görsel Sanatlar Slavs and Tatars İstanbul Modern’de 9 Ocak – 8 Haziran 2014 İstanbul Modern, İstanbul Burun şeklindeki heykel Arap alfabesindeki “kaf” harfini anımsatıyordu. Büyük boyutlu enstalasyon, Türk kültürünün en önemli örneklerinden Kutadgu Bilig eserinden günümüz Türkçesinde kısa bölümler seslendiren bir mobilya/ makine olarak dikkat çekti. Metin aynı zamanda Uygurca okunuyordu. İstanbul Modern’de gerçekleştirilen “Komşular – Türkiye ve Çevresinden Güncel Anlatılar” başlıklı karma serginin konuklarından birisi Burun Bükücü (The Nose Twister) adlı eserle Polonyalı-İranlı bir ikili tarafından kurulan sanat kolektifi Slavs and Tatars idi. İstanbul Modern’de gerçekleşen “Komşular - Türkiye ve Çevresinden Güncel Anlatılar”, Türkiye ve çevresindeki güncel sanat pratikleri üzerine yapılan araştırmayla ortaya çıkmış bir sergiydi. Türkiye ve komşu ülkelerdeki güncel sanat çalışmalarından tematik bir seçki niteliğindeki proje, sosyokültürel bağlamların sanat üzerindeki etkilerini ele alarak bölgenin görsel kültürüne dair ortak yaklaşımları ve güncel dinamikleri araştırdı. Serginin anateması hikâye ve seyahatti ve onlara eşlik eden hareketlilik, göç, göçebelik, iç seyahatler, dil ve kültürün sözlü aktarımı gibi olgulardı. Polonyalı-İranlı Slavs and Tatars ikilisi Alfabe Ötesi Dalga (The Transliterative Tease) başlıklı performatif sunumu da gerçekleştirdi. Sunumda fonetik, semantik ve tanrıbilim perspektifinden “transliterasyon”, direniş stratejisi ve kimlik siyasetleri, sömürgecilik ve din reformu üzerine bir araştırma yöntemi olarak incelendi. Sergi kapsamında Anda Rottenberg ve Fulya Erdemci’nin katılımıyla çağdaş sanat üzerine bir tartışma gerçekleşti. İstanbul Modern “Komşular Türkiye ve Çevresinden Güncel Anlatılar” kapsamında sahnelenen Slavs and Tatars’ın hazırladığı Burun Bükücü adlı eser Sergi o kadar ilgi gördü ki ziyaretçilerin talebiyle bir ay uzatıldı ve toplam 262 bin kişi tarafından ziyaret edildi. Anlatımlar, bu sergiye yalnız kelimeler ve sözcükler aracılığıyla değil bu bölgenin toplumsal hayatının temel parçası olan performans şeklinde de dahil edildi. Umarım bu serginin hazırlanışı sırasında küratörlerin rastladıkları hikayeler bu coğrafyanın çeşitli görsel kültürünü etkileyecektir. – Celenk Bafra, Komşular - Türkiye ve Çevresinden Güncel Anlatılar Slavs and Tatars kolektifinin çalışması 2014 yılı boyunca Türkiye’de gerçekleşecek Polonya etkinliklerinin habercisiydi. İki yıl önce kurulan ve kendilerini “günlük hayatın arkeologları” olarak tanımlayan Slavs and Tatars, Avrasya üzerine yaptıkları tarihî, kültürel ve politik araştırmalarla ve bu araştırmalar doğrultusunda sundukları sanat çalışmalarıyla öne çıkan bir sanat topluluğu. Berlin Duvarı’ndan Çin Seddi’ne dek uzanan alan üzerinde çalışıyorlar. İstanbul’da sundukları Burun Bükücü (The Nose Twister) adlı heykel de bu konulara odaklıydı. 150 151 İstanbul Modern’de Komşular adlı serginin açılışı 152 153 Görsel Sanatlar Uzak komşu – yakın anılar. Polonya – Türkiye ilişkilerinin 600 yılı. 7 Mart – 15 Haziran 2015 Sakip Sabancı Müzesi, İstanbul Türkiye’deki Polonya yılı resmi olarak her ili ülkenin Cumhurbaşkanılarının katıldıkları “Uzak komşu – yakın anılar. Polonya-Türkiye ilişkilerinin 600 yılı” adlı serginin açılışıyla başladı. kültürel ilişkiler, her iki ülkeye büyük sanatsal değerler katmış; özellikle Polonya’daki elit kesimin beğeni, giyim ve yaşam biçimini etkilemiştir. 600 yıllık bir “ilişki” sadece Polonya’dan ödünç alınan eserlerle yansıtılamayacağı için, oradan gelecek her objenin dönemsel Osmanlı “muhatabını” da bulmak zorunda idik.” Sergi, mükemmel Polonyalı oryantalist ve Varşova Milli Müzesi Oryantal Sanat Koleksiyonlarının küratörü olan Profesör Tadeusz Majda küratörlüğünde hazırlandı. 348 eser, devlet müzeleri, Czartoryski Prensler Vakfı, kiliseler, manastırlar, kütüphaneler ve özel koleksiyonlar gibi Polonya’dan toplam 34 kurumdan geldi. Türkiye tarafınca eserler, Topkapı Sarayı Müzesi, Türk İslam Eserleri Müzesi ve Sadberk Hanım Müzesi koleksiyonlarından geldi. Sergi, iki günlük Polonya-Türkiye ilişkileri hakkında konferansla açıldı. Sergi açılışı akşamı Jacek Kochan Trio’nun konseri yer aldı. Çaldıkları parçalar arasında Lutosławski’nin besteleri bulundu. Sergi sırasında müzenin binasında bulunan MUZADECHANGA restoranı Polonya mutfağından esinlenerek özel bir menü hazırladı. Restoranın şefleri Tariç Bayazit ve Savaş Ertunç, 2013 yılında Polonya ziyaretleri sırasında Polonya mutfağını tanımaya fırsatı elde etmişlerdi. Uzak komşu - yakın anılar: Polonya-Türkiye İlişkilerinin 600 Yılı sergisinin bir fragmanı Polonya Yılı, Türkiye toplumunda uzun süre boyunca iz bırakacak etkinliklerle doluydu. Polonya kültürünün bu kadar çok çeşitlilikte ve yalnız İstanbul ve Ankara’da değil başka şehirlerde de gösterilmesi çok önemliydi. Polonya ile ilgilenenler olduysa mutlaka Polonya Yılı’nın etkisi altında kalarak kültürümüze ilgi duymaya başlamışlardır. – Tadeusz Majda “Uzak komşu – yakın anılar. Polonya-Türkiye ilişkilerinin 600 yılı” sergisinin küratörü Sergi, asırlarca uzun ilişkileri diplomatik, askeri, ticari, kültürel ve insanlararası düzeyde gösterdi. Orijinal belgeler,baskılar, el yazıları ve portreler, asillerin kıyafetleri, zırhlar ve çadırlar gibi eserleri kullanarak sergi, iki ülkeyi bir araya getiren en önemli tarihi olaylar hatırlattı: zengin siyasi ve ticari ilişkilere sahip Jagiellon dönemi, 17. yüzyıldaki savaş dönemi ve Karloviçe Antlaşması (1699) imzalandıktan sonra Polonyalı mültecilerin Osmanlıda aktif oldukları 19. yüzyıl boyunca devam eden dostane ilişkiler. Nazan Ölçer’in dediği gibi: “Polonya ile Osmanlı ilişkilerinde 15. yüzyıldan itibaren süregelen ve 17. ve 18. yüzyıllarda doruk noktasına varan ticari ve 154 155 Polonya Kültür ve Milli Miras Bakanı Bogdan Zdrojewski katılımında Uzak komşu - yakın anılar: PolonyaTürkiye İlişkilerinin 600 Yılı sergisinin açılışı 156 157 Görsel Sanatlar Polonya Afiş Sanatı Türkiye’de Ankara’daki Polonya Afişleri Haftası’ndan önce Nisan ayında İstanbul’daki SALT Beyoğlu’nda Grafist 18 - 18. İstanbul Grafik Tasarım Günleri kapsamında Henryk Tomaszewski’nin çalışmaları gösterildi. Sergide Tomaszewski’nin proje koordinatörü Krzysztof Dydo tarafından seçilen 50 afişi yer aldı. Diğer sergide Tomaszewski’nin dünyanın çeşitli yerlerindeki öğrencilerinin çalışmaları yer aldı. Sanatçılar arasında Alain Le Quernec, Pierre Bernard ve Karel Misek gibi isimler de vardı. Kraków Afiş Galerisi ve Sanatın Bahçeleri Derneği’nin katılımıyla Polonya afiş sanatına odaklanan sergiler, atölyeler ve konuşmalar düzenlendi. Krzysztof Dydo’nun sözleri etkinliklerin özeti gibiydi: “Sergiler ve atölyelerin hazırlıkları sırasında Türkiye’deki partnerlerimiz bize her zaman yardımcı olup bizi çok içten ağırladılar. Bu tarihi yıldönümünde iki ülke arasındaki kültürel ve turistik ilişkilerde yeni bir sayfa açıldığına eminim. Türkiyeli partnerlerimizi Kraków’da ağırladığım zaman bunu hissettim.” 14 Nisan – 18 Mayıs 2014, SALT Beyoğlu, İstanbul 20–26 Ekim 2014, Bilkent Üniversitesi & CerModern, Ankara Polonya afiş sanatı Ankara’daki iki serginin konusu oldu: Türkiye’nin prestijli eğitim kurumu Bilkent Üniversitesi’nin kampüsünde ve modern sanat galerisi CerModern’de. Polonya afişleri senenin ilk yarısında İstanbul’da Grafist 18 – 18. İstanbul Grafik Tasarım Günleri kapsamında sergilendi. Lech Majewski ile atölye Sonbaharda CerModern’in ana salonunda Krzysztof Dydo’nun koleksiyonundan 70 afiş sergilendi. Sergide son yılların en önemli Polonyalı afiş sanatçılarının çalışmaları yer aldı. Yan salonda Tomasz Bogusławski’nin çalışmaları gösterildi. Bogusławski’nin üslubunun özelliği, fotoğrafları ve günlük hayata özgü eşyaları bir araya getirmesi. Etkinliğin organizatörü olan Ekin Kılıç, bu çalışmaların özel tarzından esinlenerek, Bogusławski’nin afişlerinin animasyonları üzerine bir atölye düzenledi. Aynı zamanda Bilkent Üniversitesi kampüsünde öğrencilere yönelik atölyeler, konuşmalar, Polonya çağdaş afişlerinin sergileri ve aralarında Kaja Renkas, Michał Jandura ve Roman Kalarus bulunan Polonyalı sanatçılarla söyleşiler düzenlendi. Bütün sergiler ve atölyeler hazırlıkları sırasında Türkiye’deki partnerlerimizle işbirliği yapmaktan büyük zevk aldık. Eminim bu tarihi sene sayesinde kültür ve turistik ikili ilişkilerimizde yeni bir sayfa açılmıştır. Partnerlerimizi Krakov’da gittikçe daha sıkça ağırlarken bunu hissetmeye başladım. – Krzysztof Dydo, Krakov Afiş Galerisi’nin müdürü, grafik sergiler ve atölyelerin koordinatörü 158 159 160 161 İstanbul SALT Beyoğlu’nda Grafist 18. festivali kapsamında Henryk Tomaszewski eserlerinin sergisinin açılışı Görsel Sanatlar Polonya tekstilindeki Polonya etkileri – Varşova Güzel Sanatlar Akademisi’nden kumaşlar Bursa’da Merinos Tekstil Sanayi Müzesi’nde atölye 10 – 25 Mayıs 2014 Türkiye etkileri Polonya ve Osmanlı Devleti arasındaki ticari ilişkiler asırlarca devam etti. İstanbul’un fethinden önce Osmanlı başkenti olan Bursa’dan Polonya topraklarına en değerli kumaşlar getirilmekteydi. Bursa, Avrupa’nın en eski ve en büyük ipek üretim merkezlerinden biri olma şöhretini günümüze dek korumuştur. Varşova Güzel Sanatlar Akademisi de öğrencilerinin ve profesörlerinin tasarım, moda ve kumaş koruma-restorasyon alanlarındaki başarılarını sergilemek için Bursa’yı seçti. Sergi sırasında Varşova Güzel Sanatlar Akademisi Tarihi Kumaşlar Konservasyon ve Restorasyon Fakültesi’nde hazırlanan çalışmaların görsellerini ve aynı okulun Moda Tasarım Bölümü öğrencilerinin çalışmalarını görmek mümkündü. Polonyalı ve Türkiyeli sanatçıların işbirliğini güçlendirmek için sergiden önce Bursa’da bir dizi atölye düzenlendi. Polonyalı öğrenciler, geleneksel Türk dokuma teknikleri ve günümüz tekstil endüstrisiyle tanışma fırsatı buldular. Fotoğraf atölyeleri sonucunda Türk geleneksel kıyafetlerini yeniden değerlendiren ve ülkenin renklerinden ilham alan onlarca kumaş tasarımından oluşan yedi adet modern kıyafet içeren bir koleksiyon ortaya çıktı. Hepsi serginin Türkiye ayağında gösterilip aralarından en iyileri Varşova Güzel Sanatlar Akademisi’ndeki Moda Tasarım Bölümü’nde sergilendi. Projenin katılımcılarının gelecekte işbirliği yapmak istedikleri Türkiyeli sanatçılar arasında her şeyden önce kumaşlar süslemenin ustalarıdır. Poloya’da bilinmeyen bilgiye ve yeteneklere sahip oldukları için Avrupa’da unutulmuş antik ve ortaçağ tekniklerini keşfetmek için bize ipucu verebilirler. –Dorka Budacz, Türkiye etkileri projenin koordinatörü Ayrıca kumaş koruma alanında dünya çapında ün kazanmış Polonyalı uzmanların başarıları da sergide yer aldı. Profesör Helena Hryszko tarafından hazırlanan bu bölüm, Ekim 2014’te Güzel Sanatlar Akademisi’nin Wybrzeze Kosciuszkowskie’deki yeni binasının açılış töreninde de sergilendi. 162 163 Görsel Sanatlar “Köklere Dönüş” Ankara’da 11 Eylül – 1 Kasım 2014 SALT Ulus, Ankara Slavs and Tatars kolektifinin Ana Diller ve Baba Boğazlar enstalasyonu Varşova’da bulunan Modern Sanat Müzesi ve SALT’ın işbirliğiyle, Łukasz Ronduda küratörlüğünde organize edilen “Köklere Dönüş”, sanatsal çalışmalarında kırsalı inceleyen sanatçıların çalışmalarını, Anadolu kırsal kültürünün göbeğindeki bir büyükşehirde, yani başkent Ankara’da bir araya getirdi. SALT’ta Program ve Araştırmalar Müdür Yardımcısı olan November Paynter’ın sözleriye: “Bu serginin Ankara’da yapılması bize oldukça anlamlı göründü, çünkü Ankara, iş bulabilmek için kırsal tarım alanından şehre taşınan insanlar nedeniyle, hızlı nüfus artışı yaşamış bir şehir.” Sanayi Devriminin yan etkilerinden biri olarak insanlar kafileler halinde köyden şehre göç etmeye başladılar. Aynı zamanda birçok kişi de sanat eğitimi almak ve çağdaş sanatın bir parçası olmak için büyük şehirlere taşındı. Ancak son yıllarda, tıpkı Türkiye’deki kıyı şehirlerinin aldığı göçün bir benzeri olarak, özellikle Polonya gibi Avrupa ülkelerinde, kısmen de olsa tam tersi istikamette bir eğilim görmek mümkün: Sanatçılar şehirlere özgü yaşam tarzını reddederek büyüdükleri köy ve kasabalara dönüyorlar. “Köklere Dönüş” sergisine katılan sanatçılar, sıkça vurgulanan köy yaşamının idealize edilmiş tablosunu reddedip, köylerin modernleşme kaynaklı sorunlarına odaklanıyorlar. Serginin küratörü Łukasz Ronduda’ya göre bu kapsamda “Sanatçılar toprağa, doğaya, topluma ve mevsimlerin doğal ritmine olan bağlılıklarını vurguluyor. Bu anlamda, çalışmaları ‘yeni ulusal sanat’ adı verilen bir alternatif oluşturuyor.” “Köklere Dönüş” sergisinde, sanatsal çalışmalarında kırsalı inceleyen Fatma Bucak, Honorata Martin, Michał Łagowski, Krzysztof Maniak, RUTA, Daniel Rycharski, Slavs&Tatars ve diğer önemli sanatçıların çalışmaları yer aldı. . 164 165 Wystawa Into the country Köy, insanın hayatında önemli anlarını kutladığı için bu anlar çok daha intensif, tek boyutlu, vahşi ve hatta kaba oluyorlar; eserlerimin tekniği böyledir. Bence görsel sanatlar sanatçısı olmak kesintisiz seçim yapmaktan ibarettir. Köy, geleneğe çok sıkı bir şekilde bağlı olduğu için seçimsizliği kendine özgü estetiğine dönüşüyor. Bu estetikten bağlantıyı kesince insan opresif karakterini özlemeye başlıyor. – Michał Łagowski, Köklere dönüş sergisine katılan sanatçı Köklere Dönüş sergisi 166 167 Görsel Sanatlar Normallik Oksimoronu 17 Ekim – 30 Kasım 2014 DEPO, İstanbul “Biz Avrupalıyız Ama Belki de Kelimenin Tam Anlamıyla Değil” cümlesi, Polonyalı ve Türkiyeli sanatçıların işbirliğiyle ortaya çıkan “Normallik Oksimoronu” sergisinin sloganıydı. İlk olarak Białystok’taki Galeria Arsenał ve ardından İstanbul’daki Depo’da açılan sergi, Orta ve Doğu Avrupa ve Balkan ülkelerinin şimdiki toplumsal, siyasi ve ekonomik durumu hakkında ortaya konulan bir yorumdu. Proje Bulgar tarihçi Alexander Kiossev’in eski Sovyet Bloku’ndaki ülkelerde kimlik oluşumu sürecini tasvir ettiği Notes on Self-Colonising Cultures / Öz-Sömürgeci Kültürler Üzerine Notlar çalışmasından ilham alınarak düzenlendi. Yazar bu ülkeleri “öz-sömürgeci kültürler” olarak adlandırıyor ve bu ülkelerin otonomi problemine dikkat çekmeye çalışıyor. Söz konusu ülkeler geçmişteki rejim ile aralarına sünger çekmek ve bu “sömürgecilik” ile Avrupa faktörünü vurgulamak için kendilerini zorluyor. Kiossev’e göre komünizm sonrası bu ülkelerin halkları, Orta ve Doğu Avrupa ülkelerini ve Balkanları “sınır” olarak kabul etmek zorunda hissediyor. Polonyalı ve Türkiyeli sanatçılar da çalışmalarında Batı ve Doğu arasındaki “normalliği” değerlendiler. Değindikleri konular arasında stereotipik dindarlık, milliyetçilik ve yapay vatanseverlik, etnik ve dini azınlıklara karşı önyargı ve yeni ekonomik sisteme geçişe özgü tüketim gibi güncel sorunlar yer aldı. Sergiye katılan sanatçılar arasında Can Altay, Fatma Bucak, Hera Büyüktaşcıyan, Hubert Czerepok, Oskar Dawicki, Anna Konik, Franciszek Orłowski, Jadwiga Sawicka, Ali Taptık, Marek Wasilewski ve Piotr Wysocki yer aldı. DEPO’nun ziyaretçileri alanımızın parçası olan, konuda uzmanlaşan, panele aktif olarak katılan, sanata ilgi duyan insanlardır. Büyük kısmında sanatçılar, sanat eleştirmanleri ve küratörlerdir. Yıllardır İstanbul’a Bienal için geliyorum ve her seferinde birçok ilham verici buluşmalar ve konuşmalarla karşı karşıyayım. – Monika Szewczyk, Białystok Arsenal Galerisi’nin müdürü, Normallik Oksimoronu sergisinin küratörü 168 169 İstanbul’daki DEPO galerisinde Normallik Oksimoronu adlı serginin açılışı 170 171 Adam Mickiewicz Göçer Üniversitesi adlı proje için Mikołaj Długosz’un tasarladığı ADAM neonu Görsel Sanatlar Mickiewicz Göçer Üniversitesi İstanbul’da açılıyor Tunca Subaşı’nın yemek performansı 18–19 Ekim – Sunumlar 25 Ekim – 16 Kasım 2014 – Çağdaş Sanat Sergisi Ekim ve Kasım aylarında Max Cegielski ve Justyna Chmielewska’nın küratörlüğünde gerçekleşen Polonya-Türkiye “Mickiewicz Göçer Üniversitesi” ortak projesi, İstanbul Adam Mickiewicz Müzesi’ni birkaç haftalığına disiplinlerarası bir sanat laboratuvarına dönüştürdü. Tarlabaşı bölgesi, İstanbul’un kalbi olan Taksim Meydanı ve gece gündüz hayat dolu İstiklal Caddesi’nden yürüyerek sadece 10 dakikalık mesafede bulunuyor. Tarlabaşı’nda yer alan ve Polonyalı şairin adını taşıyan müze, çeşitli sunumlar ve çağdaş sanat sergisine kapılarını açtı. Romantik şairin 19. yüzyılda İstanbul’a gelişi ise şimdiki zamanı daha iyi anlayabilmek için çıkış noktası oldu. Göçer Üniversitesi Projesi, bu Polonyalı millî şairin, göçmenin, mistiğin ve radikal siyasi aktivistin tecrübelerinin güncelliğini ve evrenselliğini halen koruyup korumadığını görsel sanat aracılığıyla anlamaya çalıştı. Birçok disiplinin temsilcisi olan uzmanlar 18-19 Ekim tarihlerinde yer alan performatif sunumlarında, Mickiewicz’in İstanbul’a son seyahati, Osmanlı dönemi İstanbul’undaki Polonyalı göçmenlerin faaliyetleri, günümüzde Tarlabaşı’nın kentsel dönüşümü ve semt sakinlerinin buna tepkileri gibi konulara ışık tuttular. 25 Ekim tarihinde şairin evinde çağdaş sanat sergisinin açılışı gerçekleşti. Müzedeki sabit sergiye İstanbullu ziyaretçilerin ilgisini çekecek parçalar eklendi. Tomasz Szerszeń, Mickiewicz’in Geleceğin Tarihi başlıklı, sonraki versiyonları bugüne ancak fragmanlar ve tasvirler halinde kalabilmiş, öncü nitelikte bir “bilimkurgu” yapıtı hakkındaki yorumunu içeren bir kolaj dizisi sundu. Mikołaj Długosz’un neon çalışması, Mickiewicz’in her şeyden önce bir “insan/adam” olduğunu ziyaretçilere hatırlattı. Anna Kuczyńska, Mickiewicz’in hayatının son aylarında kurmak istediği Yahudi Alayı’ndaki askerlerin üniformasını tasarlayarak yorumladı. Kendi profilinden ve Mickiewicz’in profilinden oluşturulan büst ile Janek Simon, şairin “devrimci” ve “göçmen” niteliklerini vurguladı. Tunca Subaşı, Mickiewicz’in mahallesindeki lokantada gerçekleştirdiği yemek performasında onun yediği son yemeği yapmaya 172 çalıştı. Wojciech Doroszuk’un belgeseli ise hayatının büyük kısmını müzenin yakınlarında geçiren Kürt ve Ermeni kökenli seksen yaşındaki eczacının hikâyesini anlattı. Sergide, Tarlabaşı’nda atölyesi bulunan Türk sanatçıların eserleri de yer aldı. Özgür Demirci, Guy Debord’un “Gösteri Toplumu”nun açısından Tarlabaşı’ndaki kentsel dönüşümü gösterdi, Vahit Tuna ise enstalasyonunda binaların yıkılıp yeniden inşa edildiği alanın dinamiğini inceledi. İstanbulluların ilgisini çeken Mickiewicz Göçer Üniversitesi Projesi kapsamında sergilenen çalışmalarda Mickiewicz’in bizzat kendisi ve mirası yeniden yorumlandı. Proje, İstanbul’a gelen turistlerin ve İstanbulluların ziyaret ettiği yerler listesinin dışında olan müzenin canlandırılması için önemli bir dönüm noktası oldu. Mickiewicz, yazmak yerine harekete geçmeyi tercih eden bütün sanatçıların öncüsüdür - tıpkı çağdaş sanatta olduğu gibi. Sanat, gittikçe faaliyet, girişim, ków. organize etme, bağların kurması, dünyayi değiştime teşebbüsü anlamına gelmeye başlıyor. Mickiewicz, Kürsi-i Milel gazetesiyle ve İstanbul’daki misyonla bize çok modern geliyor. Bu özellikleri projemizde çok önemliydi. – Max Cegielski, Mickiewicz Göçer Üniversitesi projesinin küratörü 173 Adam Mickiewicz Göçer Üniversitesi adlı proje için Janek Simon’un hazırladığı Adam Janek Mickiewicz bustesi 174 175 Görsel Sanatlar Polonya Sanatında Oryantalizm 24 Ekim 2014 – 18 Ocak 2015 Pera Müzesi, İstanbul 2014 yılının son aylarında Pera Müzesi, Polonya müzelerinden seçilmiş 180’den fazla eserden oluşan sıra dışı bir sergiye ev sahipliği yaptı. “Polonya Sanatında Oryantalizm” sergisi, 17. yüzyıldan 19. yüzyılın başlarına kadar Polonya sanatında devam eden Oryantalizm yaklaşımını farklı açılardan ele alarak sanatseverlerle buluşturdu. Serginin amacı, Türkiyeli topluma Polonya sanatındaki Oryantalizmi Avrupa’nın başta gelen sanat akımlarından biri olarak göstermekti. Polonya Sanatında Oryantalizm adlı serginin açılışı Doğu’dan ne kadar esinlendiklerini gösteren Sarmatyan tablolar da yer aldı. Pera Müzesi’nde gerçekleşen serginin resmi açılışı sırasında konuşan Piotr Rypson “Bir serginin hazırlanışını bir evin inşasıyla karşılaştırabiliriz. Aşağı yukarı aynı düzeyde zaman ve bütçe ister. Demek ki kurumlar arasındaki ve özellikle devletler arasındaki işbirliği sırasında, bu ev, onların ortak alanına dönüşüyor. Sergileri kurarken, bilinmeyen kültürün içeri davet edilmesi için ortak alan, ortak ev oluşturmak gerekiyor. Polonya Milli Müzesi’nin Pera Müzesi ile işbirliği sayesinde Polonya ve Türkiye’nin ortak mirası için sıra dışı bir ev inşa etmeyi başardık. Güçlü temelleri sayesinde bu evin uzun süre boyunca ayakta kalacağından eminim!” dedi. Sergi, Polonya Kültür ve Milli Miras Bakanı Profesör Małgorzata Omilanowska tarafından açıldı. Yaptığı kültür hizmetleri nedeniyle sergi küratörü Profesör Tadeusz Majda’ya Bakan tarafından “Gloria Artis” altın madalyası ve Başkonsolos tarafından da “Bene Merito” ödülü takdim edildi. Aynı gecede, Pera Müzesi kurucularından biri olan İnan Kıraç “Gloria Artis” ödülünü aldı. Sakıp Sabancı Müzesi’nde yer alan “Uzak Komşu Yakın Anılar: 600 Yıllık Polonya-Türkiye İlişkileri” sergisiyle başlayan “600. yıldönümü kutlamaları” kapsamındaki kültürel etkinlikler, Pera Müzesi’ndeki “Polonya Sanatında Oryantalizm” sergisiyle sona erdi. Polonya Yılı, Türkiye toplumunda uzun süre boyunca iz bırakacak etkinliklerle doluydu. Polonya kültürünün bu kadar çok çeşitlilikte ve yalnız İstanbul ve Ankara’da değil başka şehirlerde de gösterilmesi çok önemliydi. Polonya ile ilgilenenler olduysa mutlaka Polonya Yılı’nın etkisi altında kalarak kültürümüze ilgi duymaya başlamışlardır. – Tadeusz Majda Uzak komşu – yakın anılar. Polonya-Türkiye ilişkilerinin 600 yılı sergisinin küratörü Yağlıboya tablolar, resimler, çizimler gibi sergide bulunan eserlerin çoğu tematik olarak Osmanlı Türkiyesi ile bağlantılı iken bir bölümü de Ortadoğu ve Kuzey Afrika’ya ilişkindi. Sergide, Osmanlı sarayında çalışan Stanisław Chlebowski ile Tadeusza Ajdukiewicz’a ve dönemin Osmanlı’sını ziyaret etmiş bulunan Jan Chrystian Kamsetzer, Jan Matejko, Wacław Pawliszak, Jan Ciągliński, Jacek Malczewski gibi sanatçılara özel yer ayrıldı. Ayrıca sergilenen eserler arasında ziyaretçilere Polonyalı asillerin günlük hayatlarında 176 177 Polonya Sanatında Oryantalizm adlı serginin açılışı 178 179 Görsel Sanatlar CerModern’de “Özgürlüğün Özel Alanları” Cer Modern’de Özgürlüğün Özel Alanları sergisi 25 Ekim – 30 Kasım 2014 CerModern Ankara Ankara’nın en prestijli galerilerinden birisi olan CerModern Polonya ve Türkiye çağdaş sanatından eserlerin yer aldığı “Özgürlüğün Özel Alanları” adlı sergiye ev sahipliği yaptı. CerModern’de Polonya’nın resim alanında en eski ve en prestijli ödülü olan “Jan Cybis Ödülü”ne layık görülen eserler sergilendi. Sergide sürrealist, figüratif, metafizik, kavramsal ve eleştirel resimler yer aldı. Serginin küratörü Leszek Czajka konuyla ilgili şöyle bir yorumda bulundu: „Resim; düşünceler, hareket, bilinçaltı ve içgüdüyü ifade etmenin bir yöntemidir ve çağdaş sanatta kilit bir konumdadır. (...) Bu nedenle bilinçaltımızın değişik seviyelerini düzenleme kapasitesine sahiptir. Jan Cybis Ödülü’ne layık görülen sanatçıların tümü ve yeryüzündeki birçok sanatçı, resmi bu şekilde algılamaktadır. (...) Jan Cybis Ödülü’ne layık görülenler ve resimden diğer sanat dallarına; enstalasyon, performans, tiyatroya geçen diğer sanatçılar da hayalleri gerçekleştirip ‘özgürlüğün özel alanlarını’ genişletmişlerdi.” CerModern’de gerçekleştirilen sergide çalışmaları yer alan, savaş sonrası Polonya’sının önemli sanatçıları arasında, Tadeusz Dominik, Jacek Sempoliński, Jan Berdyszak, Rajmund Ziemski, Stefan Gierowski, Jacek Sempoliński, Jerzy Tchórzewski, Jan Lebenstein, Jan Tarasin, Jerzy Nowosielski, Stanisław Fijałkowski, Łukasz Korolkiewicz, Zbigniew Makowski, Jan Dobkowski, Ryszard Winiarski, Erna Rosenstein, Leon Tarasewicz, Tomasz Ciecierski, Teresa Pągowska, Jadwiga Maziarska, Jarosław Modzelewski, Jerzy Kałucki, Tomasz Tatarczyk, Robert Maciejuk, Ryszard Grzyb, Paweł Susid, Marek Sobczyk ve Jadwiga Sawicka gibi isimler bulunuyordu. 180 Varşova ve İstanbul sanat galerileri arasında ilişkiler mevcut. Fakat, aralarında aktif işbirliğinden bahsetmek mümkün değil. Sanırım Türkiye’deki Polonya Yılı’nın en önemli sonuçlarından biri iki ülke arasındaki bu işbirliğinin daha etkili hale getirilmesidir - her iki taraf için bu çok önemli bir gelişmedir. – Zihni Tümer, CerModern Ankara’nın müdürü 181 Görsel Sanatlar Karanlıkta Gökkuşağı İstanbul’da Serginin küratörleri Sebastian Cichocki ve Galit Eliat modern kültürü din, inanç ve ritüeller açısından ele aldılar. Küratörler, serginin çıkış noktası olarak Polonya’daki 1981 darbesi döneminde avangard sanatçıların Katolik Kilisesi ile işbirliği hikâyesini seçtiler. Cichocki bu konuda şöyle bir açıklamada bulundu: “Bu sergi hakkında ilginç olan nokta, çağdaş sanatçılar arasında daha ziyade ‘inançlıları’ davet etmiş olmamızdır; genellikle din karşıtı ve kaderin kurumsallaşmış biçiminin karşısında olan bu çerçevede az bulunur bir durum.” 14 Kasım 2014 – 18 Ocak 2015 SALT Galata, İstanbul “Karanlıkta Gökkuşağı” Türkiye’deki Polonya yılının son etkinliklerinin biri olmanın yanı sıra Varşova Çağdaş Sanat Müzesi ile İstanbul’daki SALT arasındaki işbirliğinin doruk noktasıydı. Sergiye davet edilenler arasında Paweł Kwiel gibi sanatı aracılığıyla dinî deneyimi yoğunlaştırmaya veya laik şüpheciler olarak Köken Ergun gibi sanat aracılığıyla ibadetin gücünü test etmeye veya Artur Żmijewski gibi mucizenin gerçekleşmesini zorlamaya çalışan sanatçılar yer aldı. Sanatçıların işledikleri ortak motif, azizlere ve kullandıkları eşyalara tapmasına (Walid Raad), ibadete (Fatma Bucak) ve akıldışı deneyimlerin arayışına dayanan çağdaş sanatın kurumsallaşmış boyutuydu. Sergi kapsamında film gösterimleri yapıldı ve SALT Beyoğlu’nda Paweł Althamer tarafından hazırlanan Ressamlar Kongresi (Draftsmen’s Congress) çalışması gerçekleştirildi. Bu etkinliğe katılanlar, duvardaki çizimler ve etiketlemeler aracılığıyla günümüz Türkiye’sinde dindarlar ve laikler arasındaki gerilimi ifade etme fırsatını elde ettiler. Mirosław Bałka’nın hazırladığı Kara Papa Kara Koyun adlı eser Sergide yer alan isimler Kader Attia, Fayçal Baghriche, Mirosław Bałka, Fatma Bucak, Köken Ergun, Nilbar Güreş, Jonathan Horowitz, Gülsün Karamustafa, Paweł Kwiek, Virgínia de Medeiros, Teresa Murak, Walid Raad, Zofia Rydet, Wael Shawky, Slavs & Tatars, Zbigniew Warpechowski, Artur Żmijewski oldu. Karanlıkta Gökkuşağı sergisinin fragmanı Bu sergi hakkında ilginç olan şu ki, çağdaş sanatçılar arasında gerçek inançlıları davet ettik; genellikle din karşıtı ve kaderin kurumsallaşmış biçiminin karşısında olan bu çevrede az bulunur bir durum. Paweł Kwiek ya da Wael Shawky gibi sanatçılar sanat üzerine bir inanç, ibadet veya rasyonel olmayanı deneyimlemenin bir yolu olarak oldukça karmaşık bir yaklaşım sunuyor. – Sebastian Cichocki, Karanlıkta Gökkuşağı sergisinin küratörü 182 183 Projenin iletişimi Projenin iletişimi Medya ilişkileri 0 5 0 0 0 0 Türkiye’deki Polonya senesi sırasında 500 000’den fazla izleyicilerin katıldıkları 160’tan fazla etkinlik gerçekleşti. Türkiye’deki basında, radyo, televizyonda ve Internet’te 1 948 haber çıkıp en çok etikili medyalar hakkımızda yazdı. Polonya medyalarında 1 743 haber çıktı. 186 187 Projenin iletişimi Sosyal medya 8 Türkçe Facebook sayfamızda en popüler postlar 0 6 0 0 Proje sırasında G7 adlı Türkiyeli PR ajansıyla işbirliği yaptık. Ajans, Türkiye’deki takipçilerimiz için tasarlanmış Facebook sayfamızla sorumluydu. Bir sene içinde takipçilerimizin sayısı 12’ye katlanarak 205 kişiden 2604 kişiye yükseldi! En popüler postlarımız 86 000 kişiye ulaştı. En önemli postlar: 188 Polonya’daki Facebook kullanıcılara, proje hakkındaki bilgileri 50 000’den fazla takipçiye sahip olan culture.pl sayfası aracılığıyla ulaşıyorduk. 189 Projenin iletişimi TURKIYE.CULTURE.PL 4 0 En popüler makaleler: 0 0 0 Turkiye.culture.pl adlı websiteyi de yürüttük. Her gün üç dilde: Lehçe, Türkçe ve İngilizce Türkiye’de gerçekleşen etkinlikler hakkında bilgi veriyorduk. Aynı zamanda İstanbul, Ankara, Bodrum ve Mardin gibi Türkiye şehirlerini ziyaret eden Polonyalı sanatçıların biyografilerini ekliyorduk. Websitenin 40 000 kullanıcı tarafından ziyaret edildi; neredeyse 100 000 defa görüntülendi. 190 191 BAV araştırması BAV araştırması 2012 ile 2015 yıllar arasında BAV araştırmasının sonuçlarının karşılaştırılması 2012–2015 2012 ve 2015 yıllarında Polonya ile ilişkili özellikler: Özellikler 2012 2015 ayırdedicilik Adam Mickiewicz Enstitüsü, genel olarak reklamcılık ve pazar araştırmalarında kullanılan BAV metodolojisine dayanan özel analiz yaptırdı. Analiz iki defa düzenlendi – Türkiye’deki Polonyalı etkinliklerinden önce (2012 yılında) ve proje sona erdikten sonra (2015 yılında). Her iki analiz Young & Rubicam ajansı tarafından yürütüldü. Analizin amacı, Fransa, Almanya, Rusya ve İspanya gibi diğer ülkelerle kıyasla Türkiye’deki Polonya’nın pozisyonunu göstermekti. ihtiyaç saygı Ajansın araştırmasını dayadığı Polonya’nın temel özellikleri, Ayırım, Alâka, İtibar ve Bilgi idi. bilgi 2012 yılında Polonya kültürüyle sınırlı temas yüzünden insanların olumlu çağrışım ve duyguları geliştiremedikleri için Polonya hakkında başka özellikler ortaya çıkmadı. 2012 ile 2015 yılları arasında Polonya’nın imajında önemli değişikliği fark edebiliyoruz. Daha önce gelenek, sadelik ve otantiklik gibi özelliklerle ilişkilendiren Polonya’yı Türkler şu an eğlenceli, duyusal ve farklı olarak adlandırıyorlar. 194 195 BAV araştırması Bugün, Polonya markası araştırmaya katılanların sempatisini uyandırmaktadır. Araştırmanın sonuçlarına göre eğlenceli, duyusal ve farklı gibi özelliklere sahiptir. 2012 ile 2015 yılları arasında Polonya imajında önemli değişim yer almıştır. 2012 yılında Polonya markası gelenek, sadelik ve otantiklik gibi özelliklerle ilişkilendiriliyordu. Polonya imajının değişmini gösteren tablo: sensüel nazik farklı dostane ayırt-edici eğlenceli dayanıklı yardım-sever otantik sade sıkıntısız 2015 2012 196 197 ilerici yenilikçi Kronoloji Kronoloji Etkinliklerin kronolojisi 2014–2015 08.01 – 08.06.2014 Istanbul Modern, İstanbul “Komşular – Türkiye ve Çevresinde Güncel Anlatılar”: sergi ve Slavs ve Tatars’ın performans sunumu 02.02 – 23.02.2014 Istanbul Modern, İstanbul “Kieslowski Hakkında Her Şey”: Kieslowski’nin filmlerinin retrospektifi 05.03.2014 Jazz Club Nardis, İstanbul Jacek Kochan Trio: konser 06.03 – 15.06.2014 Sakip Sabancı Müzesi, İstanbul Uzak komşu - yakın anılar. Polonya – Türkiye ilişkilerinin 600 yılı: sergi 06.03-15.06.2014 MUZADECHANGA, Sakip Sabancı Müzesi Polonya menüsü 7-8.03.2014 Muzeum Sakıp Sabancı, Stambuł “Uzak komşu - yakın anılar”: serginin açılışında düzenlenen sempozyum 18-19.03.2014. Ahmed Adnan Saygün Kültür Merkezi, İzmir Janusz Prusinowski Trio, Adam Strug, Monodia Polska & Ewa Grochowska Vocal Ensembles: konser – 21. Avrupa Caz Festivali İstanbul Modern’de Komşular sergisinin açılışı 20.03.2014 Centrum Kultury Ahmed Adnan Saygun, Izmir Maciej Obara International Quintet & Tom Arthus: koncert i warsztaty - 21. Europejski Festiwal Jazzowy 26.03.2014 Pera Müzesi, İstanbul Marcin Masecki: konser 200 Profesör Tadeusz Majda’nın katılımıyla “Uzak komşu - yakın anılar. Polonya – Türkiye ilişkilerinin 600 yılı” sergisinin açılışı için düzenlenen sempozyum 01.04 – 05.04.2014 06.04.2014 08.04.2014 Antalya Kültür Merkezi / Mersin Kültür ve Sanat Merkezi / Adana Sanat Merkezi Poznan Erkek Korosu: konser – VI Uluslararası Koro Festivali 04.04 – 24.04.2014 İKSV, İstanbulł 33. İstanbul Film Festivali’nde Polonya Sineması 14–18.04.2014 İKSV, İstanbul Köprüde Buluşmalar: Polonya ve Türkiye’den film yapımcılarının buluşması 14.04 –18.05.2014 SALT Beyoğlu, İstanbul Grafist 18 Festivali: Henryk Tomaszewski’nin afişlerinin sergisi 16.04.2014 17.04.2014 MEB Konser Salonu, Ankara Sakip Sabancı Müzesi, İstanbul Szymanowski ad Orientem: konser – İstanbul Müzik Festivali 12.04.2014 Atlas Sineması, İstanbul 33. İstanbul Film Festivali’nde Andrzej Wajda Yaşam Boyu Başarı Ödülüyle takdim edildi 20-26.04.2014 Bahçeşehir Üniversitesi, İstanbul Akşamdan Sabaha Kadar: Polonya belgesel okulunun sunumu ve konuşma paneli 24-25.04.2014 27-28.04.2014 İzmir Konak Sahnesi, İzmir Ankara Devlet Tiyatrosu, Ankara “Küçük Prenses” ve “Bleee”: tiyatro atölyesi ve oyun gösterimi Joanna Kos-Krauze ve Krzysztof Krauze’nin Papusza Film Festivali’nde özel ödül kazandı. Yönetmenler adına Olga Wysocka ödülü aldı. 33. İstanbul Film Festivali’nde Andrzej Wajda adına Yaşam Boyu Başarı Ödülünü Michal Kwiecinski aldı 201 Kronoloji 27.04. – 14.05.2014 Çizgi, Kukla ve MaskKara Tiyatroları, İstanbul Nilüfer Sanat Tiyatrosu, Bursa Herszek: tiyatro atölyesi ve oyun gösterimi 01-10.2014 Eskişehir Eskişehir Uluslararası Film Festivali: Lodz Film Okulu’nun film gösterimleri ve atölye 02.05 – 26.06.2014 Kuad Gallery, İstanbul Kopuşlar ve Kavuşmalar: sergi 05-06.05.2014 Galata Perform İstanbul Transit Polonya: Dorota Maslowska ile yazarlık atölyesi 05.05 – 08.05.2014 Şişmanoglio Megaro, İstanbul Tanpınar Edebiyatı Festivali’nde Polonya edebiyatı 05.05– 08.05.2014 MİAM İTÜ, İstanbul Polonya’dan Ses Manzaraları: festival 08.05. – 28.05.2014 Sakip Sabancı Müzesi, İstanbul Sakip Sabancı Müzesi’nde Polonya filmleri ve yapımcılarıyla buluşma:: Dorota Kedzierzawska ve Krzysztof Zanussi 09-10.05.2014 İKSV, İstanbul 19. İstanbul Tiyatro Festivali: “Ne yaptıysak nafile” ve “Nosferatu” oyun gösterimleri ve Grzegorz Jarzyna ile atölye 09.05.2014 İKSV, İstanbul Dorota Maslowska ile Transit Polonya atölyesini tanıtan afiş 19. İstanbul Tiyatro Festivali: Grzegorz Jarzyna için Yaşam Boyu Başarı Ödülü 202 09.05. – 23.05.2014 Ressam Şefik Bursalı Sanat Galerisi, Bursa “Türkiye’den Etkiler”: sergi 14.05.2014 Babylon külübü, İstanbul Polonya – Türkiye Avant Art: The Kurws i Pole – konser 26-27.05.2014 30.05.2014 02.06.2014 Antalya Devlet Tiyatrosu, Antalya Ankara Devlet Tiyatrosu, Akün Sahnesi, Ankara Lemko: oyun gösterimi 28.05.2014 Salon İKSV, İstanbul Polonya’dan Yeni Sesler: Soniamiki – konser 13.06.2014 Aya İrini Müzesi, İstanbul 42. İstanbul Müzik Festivali: Sinfonia Varsovia Orkestrası & Milli Filharmoni Korosu: konser 16.06.2014 Aya İrini Müzesi, İstanbul 42. İstanbul Müzik Festivali: Piotr Anderszewski ve Sinfonia Varsovia konser 17.06.2014 Aya İrini Müzesi, İstanbul 42. İstanbul Müzik Festivali: Sinfonia Varsovia Orkestrası & Krzysztof Penderecki şefliğinde Julian Rachlin konser 31.05.2014 Harbiye Muhsin Ertuğrul Sahnesi, İstanbul 19. İstanbul Tiyatro Festivali: Bir Yaz Gecesi Rüyası oyun gösterimi 01.06 – 06.06.2014 Kadıköy, İstanbul Street Art Common Experience: İstanbul sokak sanat festivali Merinos Tekstil Sanayi atölyesini tanıtan afiş Krzysztof Penderecki İstanbul’da 19. İstanbul Tiyatro Festivalinde Yaşam Boyu Başarı Ödülü’nü alan Grzegorz Jarzyna 203 Kronoloji 03–04.06.2014 İKSV, İstanbul 19. İstanbul Tiyatro Festivali: PROUST – PAMUK – BELLEK: oyun gösterimi 3.07.2014 CRR konser salonu, İstanbul 21. İstanbul Caz Festivali – Tomasz Stanko: konser 05–15.06.2014 Ankara Film kültürlerinin diyaloğu: film sunumu ve atölye 3.07.2014 CRR konser salonu, İstanbul 07.06 İstanbul Polonya’dan Belgeseller 7. Documentarist Festivali’nde 21. İstanbul Caz Festivali – Trio Stryjo: konser 5.07.2014 CRR konser salonu, İstanbul 21. İstanbul Caz Festivali – Mitch&Mitch with Their Incredible Combo: konser 5.09.2014 St Esprit Katedrali, İstanbul Polish Pure Sounds – Octava Ensemble: konser 15-27.09.2014 Bahçeşehir Üniversitesi, İstanbul Akşamdan Sabaha kadar İstanbul: atölye 11.09-01.11.2014 SALT Ulus, Ankara Köklere dönüş: sergi 17.09.2014 Pera Müzesi, İstanbul Polonya’dan Yeni Sesler – Drekoty: konser 24.09.2014 Pera Müzesi, İstanbul Polonya’dan Yeni Sesler – Mikroelektyw: konser 24.09-03.10.2014 Zofia Ryzy Anı Evi, Polonezköy Kültürlerin renkleri: atölye 28.09.2014 Zacheta Narodowa Galeria Sztuki, Varşova TALDANS – 600 adım: perfomans 27.09-28.09.2014 Somut Olmayan Kültür Mirası Müzesi, Ankara “Ortak Şarkılar Yolunda”: Polonyalı ozanlar ve Türk aşıkların konseri 12.06.2014 ODTÜ, Ankara 14.06.2014 Efez Tiyatrosu 18.06.2014 Biblioteka Celsusa, Efez Krzysztof Garbaczewski ve Emre Koyuncuoğlu’nün yönetmenliğinde Proust – Pamuk – Bellek performansı 14 Avrupa Caz Festivali – Aga Zaryan: konser 28. İzmir Uluslararası Festivali – Krzysztof Penderecki şefliğinde Sinfonia Varsovia: konser 28. İzmir Uluslararası Festivali – Alla Turca alla Polacca: : Arte dei Suonatori konseri Andres Mustonen ve Milli Filharmoni Korosu İstanbul Caz Festivali’nde Tomasz Stanko Köklere Dönüş sergisi 20.06 – 07.07.2014 The Empire Project galerisi, İstanbul Kutuplar: sergi 20.06.2014 Bodrum Kalesi, Bodrum Klezmafour: konser 3.07.2014 CRR konser salonu, İstanbul 21. İstanbul Caz Festivali – Mozdzer, Danielsson, Fresco:: konser 204 205 Kronoloji 27.09-28.09.2014 Pera Müzesi, İstanbul Tutki: çocuklar ve gençler tasarım atölyesi 02.10.2014 03.10.2014 04.10.2014 Hayal Kahvesi, Ankara Peyote, Eskişehir Peyote, İstanbul POL:KUL:TUR Projekt Masala Soundsystem konserleri Pera Müzesi’nde Tutki adlı çocuk atölyesi 02.10.2014 –2.01.2015 İstanbul Fotoğraf Müzesi, İstanbul Tomek Sikora: sergi 10.10.2014 11.10.2014 CRR konser salonu, İstanbul MEB konser salonu, Ankara SAZ Ü SÖZ – serayda bir Polonyalı: konser 10-25.10.2014 Adam Mickiewicz Müzesi, İstanbul Mickiewicz Göçer Üniversitesi: sergi 11.10-15.10.2014 Akbank Sanat, İstanbul The Filmmaking Turn: film gösterimi 15.10-29.11.2014 Milli Reasürans Galerisi, İstanbul Shock Therapy: sergi Adam Mickiewicz Müzesi’nde sergi açılışı 16.10-20.10.2014 Fransız Kültür Merkezi, İstanbul Altın Yürek: oyun gösterimi 17.10-30.11.2014 DEPO, İstanbul CerModern, Ankara Normallik oksimoronu: sergi 19.10.2014 Arka Oda, İstanbul Jazz and Experimental Music from Poland – Stara Rzeka, Piotr Kurek & Ekin Fil: konser 206 Normallik Oksimoronu sergisi kapsamında gösterilen filmden bir sahne 21-27.10.2014 Mardin “Pyza na polskich drozkach” ve “Uçan sandık”: performans, happening ve çocuklar için atölye 20-21.10.2014 Salon IKSV, İstanbul AALST: oyun gösterimil 20.10-26.10.2014 Bilkent Üniversitesi, Ankara Polonya Afiş Haftası: sergi 21.10.2014 23.20.2014 26.10.2014 Konak Kultur Evi, Bursa CER MODERN, Ankara Pera Müzesi, İstanbul “Gezginler ve Hikayeler”: yetişkiler için hikaye anlatımı performansı 22.10.2014 Salon IKSV, Istanbul Kwartludium & Çağlayan Yıldız: konser 22.10.2014 24.10.2014 Sahnesi, Bursa CER MODERN, Ankara Uçan sandık: çocuklar için perfomans 22.10.2014 Boğaziçi Üniversitesi, İstanbul Apollon Musagète Quartett: konser 23.10.2014 Salon IKSV, İstanbul Rafał Mazur, Dominik Strycharski, Umut Çağlar, Korhan Futacı: konser 23.10-26.10.2014 Maya Cuneyt Turel Sahnesi, İstanbul Tarçın dukkanlari: oyun gösterimi Teatr Andersen Tiyatrosu’nun düzenlediği çocuk atölyesi Malgorzata Litwinowicz – Studnia O Derneğinden hikayeci 207 Kronoloji 23.10.2014 Pera Müzesi, İstanbul Polonya Sanatında Oryantalizm sergisinin açılışı ve Omilanowska Bakanı tarafından nişanların takdim edilmesi: - İnan Kıraç – Gloria Artis nişanı - Seracettin Şahin: Gloria Artis nişanı - Prof. Tadeusz Majda: Gloria Artis ve Polonya Başkonsolosundan “Bene merito” madalyası 24.10.2014 –18.01.2015 Pera Müzesi, İstanbul Polonya Sanatında Oryantalizm: sergi 24.10.2014 Aya İrini, İstanbul Maestro Strugala şefliğinde İstanbul Devlet Orkestra Senfonisi: konser 24.10.2014 Aya İrini, İstanbul Maestro Strugala ve İstanbul Devlet Orkestra Senfonisi için nişanın takdim edilmesi 25.10-30.11.2014 CerModern, Ankara Özgürlüğü Özel Alanları: sergi 25.10.2014 Pera Müzesi, İstanbul Polonya Sanatında Oryantalizm: ssergiye eşlik eden sempozyum 29.10.2014. Akbank Sanat, İstanbul 24. Akbank Caz Festivali – Marcin Masecki: konser 208 Polonya Başkonsolosu tarafından Gloria Artis nişanı ile takdim edilen Profesör Tadeusz Majda Polonya Sanatında Oryantalizm sergisinin açılışı sırasında Bakan Malgorzata Omilanowska Bakan Omilanowska tarafından Gloria Artis nişanıyla takdim edilen Pera Müzesi’nin kurucusu İnan Kıraç 30.10.2014 Akbank Sanat, İstanbul 24. Akbank Caz Festivali – Maciej Obara: konser 31.10.2014 Akbank Sanat, İstanbul 24. Akbank Caz Festivali – Waclaw Zimper & Hera: konser 30.10.2014 SALT Galata, İstanbul TTALDANS – 600 Adım: performans 31.10-24.11.2014 Mixer, İstanbul II. İstanbul Tasarım Bienali: The New Locality Atölyesi 31.10-30.11.2014 Alsancak Limanı Karşısı, Izmir HAYDİ OYNAYALIM! Polonya’dan çocuklar için tasarım: sergi 01-14.11.2014 Bant Mag Mekan, İstanbul Dawid Ryski: sergi 01.11-14.12.2014 Antrepo 7, İstanbul II. İstanbul Tasarım Bienali: (Zanaat: Yeni için Eski, Kelime: Kelimelerin Bayramı, Yemek: Yemek için Pişirme, Bağlanma) 01.11-27.12.2014 Pera Müzesi, İstanbul Pera Müzesi’nde Polonya Sineması: film gösterimi ve Leszek Dawid ile söyleşi 01.11.2014 –17.01.2015 SALT Galata, İstanbul Karanlıkta Gökkuşağı: sergi 03.11-14.11.2014 Adana Cukurova Universitesi Erciyes Universitesi Bilkent Universitesi Anadolu Universitesi Trakya Universitesi 18 Mart Universitesi Ege Universitesi Pamukkale Üniversitesi 24. Akbank Festivali – Türkiye Üniversite kampüslerinde caz. Cukunft feat Ediz Hafızoğlu konseri 600 Adım – İstanbul şehir alanında gerçekleşen performans Tanrısın filminin yönetmeni Leszek Dawid ile buluşma 209 Kronoloji 05.11.2014 Boğaziçi Üniversitesi Mateusz Borowiak: konser 06-08.11.2014 Selçuk Üniversitesi, Konya Film kültürlerinin diyaloğu: Polonya filmlerinin retrospektifi 08.11-16.11.2014 TÜYAP, İstanbul Polonya Kitap Enstitüsü İstanbul Kitap Fuarı’nda Mateusz Borowiak 11.11.2014 Koç Üniversitesi, İstanbul Lutosławski Piano Duo: konser 13.11.2014 Akbank Sanat, İstanbul RGG Trio: konser 14-15.11.2014 Pera Müzesi, İstanbul Polonya’dan Yeni Sesler – Male Instrumenty: konser ve atölye 14-15.11.2014 Pera Müzesi, İstanbul RGG Trio: konser 15.11-27.11.2014 Arka Oda ve Bant Mag Mekan, İstanbul İstanbul’da Polonya’dan Funk – Soul Service: konser ve plakların sergisi 22.11.2014 Salon IKSV, İstanbul Polonya-Türkiye Avant Art – In Between. Words and Music Destroyer: konser 22.11-25.11.2014 Galata Perform, İstanbul Transit Polonya: Michal Walczak ile yazarlık atölyesi RGG Trio 25-27.11.2014 IKSEV, İzmir Polonya’dan Yeni Sesler – Male Instrumenty : konser ve atölye 28.11.2014 Pera Müzesi, İstanbul Polonya’dan Yeni Sesler –SzaZa: konser 1-5.12.2014 Tarlabaşı, İstanbul Karagöz’ün Mickiewicz Hakkında Hikayeler: “Mürted” adlı gölge tiyatrosu performansı ve çocuklar için atölye 03-06.12.2014 Galata Perform, İstanbul Transit Polonya: Magda Fertacz ile yazarlık atölyesi 18.12.2014 Nublu, İstanbul Bokka i Rebeka + Papa Zura afterparty: konserler 19.12.2014 Pera Müzesi, İstanbul Polonya’dan Yeni Sesler –Paula i Karol: konser 19.12.2014 Arka Oda, İstanbul Soul service DJ set Çocukların günlük kullanım eşyalarından müzik aletlerini yapmayı öğrendikleri İKSEV’deki atölye Pera Müzesi’nde Paula i Karol grubunun konseri İKSV Salon Avant Art konseri 210 211 Ekibimiz ve partnerlerimiz 214 215 Ekibimiz Polonya-Türkiye diplomatik ilişkilerinin 600. yıldönümü projesi üzerine 30 kişilik ekip çalıştı 2014 – 2015 GENEL MÜDÜR Paweł Potoroczyn MÜDÜR YARDIMCILARI Olga Wysocka, Dariusz Sobkowicz PROJE MÜDÜRÜ Olga Wysocka, p.o. Aleksander Laskowski (IV-X 2013) BUTÇE SORUMLUSU Aleksandra Wieczorek EKSPERLER Ewa Borysiewicz, Michał Hajduk, Joanna Klass, Grzegorz Skorupski, Łukasz Strusiński DIŞ EKSPERİ Paulina Dominik PROJE İCRACILARI Iwona Łopacińska, Barbara Marcoń, Aleksandra Wieczorek, Urszula Skośkiewicz, Paulina Dominik TASARIM Barbara Krzeska (müdür), Katarzyna Mitrovic, Marta Piechocka - Nowakowska 216 İLETİŞİM Katarzyna Szacińska-Szymeczko (koordinatör), Grup 7 PR Ajansı: Ciğdem Özüer, Başak Sönmez, Tuba Çakır, Barbara Krzeska (Adam Mickiewicz Enstitüsü İletişim bölüm müdürü), Magdalena Mich (basın sorumlusu), Krzysztof Biliński, Nitzan Reisner ÇALIŞMA ZİYARETLERİ BÖLÜMÜ Iga Zawadzińska (müdür), Paulina Gradkowska, Bogusława Marszalik, Monika Woźbińska ‘TÜRKİYE 2014 – PROMESA’ PROGRAMI Małgorzata Ustymowicz (Bakanlık Programları Yönetimi bölüm müdürü), Sylwia Sidorkiewicz – Bęś, Bartosz Świetlicki, Justyna Roszczypała, Karol Gajewski, Maciej Karaś, Anna Szylar, Aleksandra Wieczorek ÖZEL TEŞEKKÜRLER: CULTURE media Natalia Dzieduszycka (müdür), Weronika Kostyrko (baş editörü), Lea Berriault (İngilizce bölüm editörü), Lucyna Szura (koordinatör), Sylwia Wysłowska, Konrad Hildebrand, Ewa Bender TURKIYE.CULTURE.PL Elçin Maraşlı, Didem Bilgin, Serdar Paktin PROJEYE DESTEK Prof. Taduesz Majda, Prof. Dariusz Kołodziejczyk, Serdar Paktin IKSV Görgün Taner (genel müdür), Bige Örer, Leman F. Yılmaz, Yeşim Gürer Oymak, Azize Tan, Deniz Ova, Ayşe Bulutgil, Özlem Bekiroğlu, Pelin Opcin IKSEV Ceyda Berk-Söderblom PERA MÜZESİ Özalp Birol (genel müdür), Fatma Çolakoğlu, Alanur Ataç, Ulya Soley SAKİP SABANCI MÜZESİ Nazan Ölçer (müdür) Polonya Cumhuriyeti İstanbul Başkonsolosluğu: Mirosław Stawski (Temmuz 2014 tarihine kadar Başkonsolos görevinde), Grzegorz Michalski (Ağustos 2014 tarihinden bu yana Başkonsolos görevinde), Radosław Wawrzyniak, Witold Leśniak, Łukasz Paprotny, Anna Janik Polonya Cumhuriyeti Kültür ve Milli Miras Bakanlığı Yurtdışı ile İşbirliği Bölümü Urszula Ślązak (genel müdür), Marcin Łapczyński, Urszula Penczek, Aleksandra Ozga VE: Faruk Malhan, Özlem Yalım, Dilek Özturk, Can Özcan, Özlem Yalım Özkaraoğlu, Özlem Ece 217 Partnerzy Partnerlerimiz arasında Polonya ve Türkiye’den 100 kurum ve özel partner bulundu 2014 – 2015 Akbank Sanat Uniwersytet Anadolu Andante Magazine Arkaoda Uniwersytet Bahçeşehir Bant Magazine Uniwersytet Bilkent Uniwersytet Boğaziçi Dom Muzyki Borusan Teatr Cieni Cengiz Özek CerModern Teatr Çizgi Kukla DEOI Donut Store Dramatic Arts Education And Research Foundation G publishing group GalataPerform Garajistanbul Gastronomika Instytut Francuski w Stambule Stambulska Fundacja na Rzecz Kultury i Sztuki Stambulskie Muzeum Sztuki Nowoczesnej Muzeum Fotografii w Stambule Stambulska Państwowa Orkiestra Symfoniczna Uniwersytet Techniczny, Centrum Zaawansowanych Studiów nad Muzyką w Stambule (MIAM) Istanbul University State Conservatory Izmirska Fundacja na Rzecz Kultury, Sztuki i Edukacji 218 Stowarzyszenie Kolektywu Sztuki Eurazjatyckiej Międzynarodowe Centrum Kultury Modus Design Urząd Miasta Antalya Muzeum Literatury im. Adama Mickiewicza Stowarzyszenie Teatr Artystyczny Mardin Muzeum Narodowe w Warszawie Stambulskie Liceum Sztuk Pięknych i Sportu im. Avni Akyol Muzeum Sztuki Nowoczesnej w Warszawie Akademia Śródziemnomorska w Izmirze Uniwersytet Ekonomiczny w Izmirze Cebtrum Sztuki Współczesnej K2 Urząd Miasta Kadıköy Stowarzyszenie Kulturalne Kalem Unowersytet Koç Galeria KUAD Lokanta Maya Uniwersytet Maltepe Teatr MasKara Muzeum Przemysłu Tekstylnego Merinos Galeria Millî Reasürans Akademia Sztuk Pięknych Mimar Sinan MIXER Urząd Miasta Bodrum Mural Istanbul Festival Müzedechanga Neolokal Nublu Istanbul Muzeum Pera Pozitif Live Galeria Ressam Şefik Bursalı Muzeum Sakıp Sabancı SALT Beyoğlu Galeria SALT SALT Ulus Fundacja na Rzecz Muzyki Sevda-Cenap Fundacja Suna and İnan Kıraç Taldans The Empire Project Gallery Muzeum Sztuki Tureckiej i Islamskiej Muzeum Adama Mickiewicza Turkish State Theatres Ankarskie Muzeum Niematerialnego Dziedzictwa Kulturowego Okręg Warszawski Związku Polskich Artystów Plastyków Stowarzyszenie Sztuk Widowiskowych Scenicznych, Teatru Lalkowego i Teatru Cieni Pera Ensemble Avant Art Akademia Sztuk Pięknych w Warszawie Opera Bałtycka w Gdańsku Orkiestra Sinfonia Varsovia Ośrodek Kultury i Sztuki we Wrocławiu Państwowy Teatr Lalki Tęcza Polski Instytut Sztuki Filmowej Polski Ośrodek Międzynarodowego Ambasada Rzeczypospolitej Polskiej w Ankarze Stowarzyszenia Teatrów dla Dzieci i Młodzieży ASSITEJ Capella Cracoviensis Centrum Kultury w Lublinie Concordia Design Ćmielów Design Studio Filharmonia Narodowa w Warszawie Filmoteka Narodowa Fundacja Arte dei Suonatori Fundacja ciało/umysł Fundacja Do Dzieła! Fundacja Dokument i Świat Fundacja Generacja TR Warszawa Fundacja Krytyki Dizajnu Fundacja Kultury Polskiej Fundacja Mediations Biennale Fundacja Nowych Działań Fundacja Planet Fundacja Wszystkie Mazurki Świata Galeria Arsenał Galeria Plakatu Kraków Instytut Książki Jazztopad Poznański Chór Chłopięcy Miejska Instytucja Kultury Pracownia Zrównoważonego Rozwoju Stowarzyszenie „Rotunda” Stowarzyszenie Grupa Studnia O. Stowarzyszenie Ogrody Sztuki Stowarzyszenie Pro Arte Ulas Salgam Management & Booking Agency Krakowski Chór Kameralny Stowarzyszenie Teatralne Teatr Biuro Podróży Teatr “Maska” w Rzeszowie Teatr im. H. Ch. Andersena w Lublinie Teatr im. Heleny Modrzejewskiej w Legnicy Teatr im. J. Kochanowskiego w Opolu Teatr Ka Teatr Lalki i Aktora „Kubuś” w Kielcach Teatr Powszechny im. Zygmunta Hübnera Zamek Cieszyn Konsulat Generalny Rzeczypospolitej Polskiej w Stambule 219 220 221 222 223 YAYINAN Adam Mickiewicz Institute 25 Mokotowska Street, 00-560 Warszawa www.iam.pl KOORDİNATÖR Anna Szylar İŞBİRLİĞİ Katarzyna Mitrovič LEHÇE METİNLERİNİN KOMPOZİSYONU Paulina Dominik LEHÇE METİNLERİNİN EDİTÖRLÜĞÜ VE DÜZELTİLMESİ Marta Górska İNGİLİZCE’YE ÇEVİRİ Mark Bence İNGİLİZCE METİNLERİNİN EDİTÖRLÜĞÜ VE DÜZELTİLMESİ Jonathan Walsh TÜRKÇE’YE ÇEVİRİ Paulina Dominik TÜRKÇE METİNLERİNİN EDİTÖRLÜĞÜ VE DÜZELTİLMESİ Didem Ünal GÖRSEL PROJE TXT Publishing GÖRSELLERİN SEÇİMİ Anna Szylar EDİTÖRLÜK EKİBİ Łukasz Strusiński, Paulina Dominik, Anna Szylar GÖRSELLERİN KAYNAĞI tu znajdzie się informacja nt. credits 225 Polonya-Türkiye diplomatik ilişkilerinin 600. yıldönümü münasebetiyle Adam Mickiewicz Enstitüsü Türkiye’nin 11 şehrinde tiyatro, film, görsel sanatlar, tasarım, klasik müzik, çağdaş müzik ve caz alanlarında 160 etkinlik düzenledi. Etkinliklere 500 000’den fazla kişi katıldı. Polonya ve Türkiye basınında 3700’den fazla haber çıktı. Kültür programı, her iki ülkeden 100’den fazla partnerle işbirliği sayesinde hazırlandı.