PDF SAYI 58 - Hayat Online
Transkript
PDF SAYI 58 - Hayat Online
IGMG Genel Başkanı Kemal Ergün: T.C. Köln Başkonsolosu Türk Üniversite Öğrencilerini Ağırladı IGMG Kadınlar Gençlik Teşkilatı İdareciler Günü 2011 Hayat İnsanımıza Hizmet Sunmakla 24 Mükellefiz 16-17 Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir 28 OKUSAN Avrupa’daki Kitapçýnýz Binlerce Kitap, CD, VCD, DVD ve Hediyelik Eþyalar Tel: 06142-793 0770-71 . Fax: 06142-793 0772 Mobil: 0157-83555560-61 . mail@okusan.eu www.okusan.eu Aylk Ücretsiz Gazete / Kostenlose Monatliche Zeitung · Say/Nr.: 58 · Yl/Jahre: 8 · Haziran / Juni 2011 / Recep 1432 Sıla-i Rahim Önemli ENERGY Enerji İçeceği Damaklara Serin Bir Tat Sipariş İçin: 0179-9705472 E-Mail: kar-pa@hotmail.de 06 Müslüman Bilim Adamlar Güvercinin Aşk ve Kargann Leşi Dr. Yusuf IŞIK 5 Mahmut AŞKAR 11 Selma ÖZTÜRK Ben Bir Rüya Gördüm Hayrdr İnşallah... 27 M. Salih AYDIN Hacarabn Serüvenleri 45 29 İlhan BiLGÜ Sosyal Demokrasi`nin Sarrazin Dram Acil Durumlarda Manevî Destek Uzmanlğ Üzerine 13 A. Engin KARAHAN 21 Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir editörden hasbihal hasbihal hasbihal hasbihal hasbihal hasbihal Sinan AKTÜRK Sıla-i Rahim Önemli Sevgili dostlar! Yine bir izin sezonunun arefesinde sizlerle beraber olmanın mutluluğunu yaşıyoruz. Malum Almanya`da izin sezonu bulunduğumuz zaman dilimi içerisinde başlıyor. Bu sene ilk olarak gazetemizin de merkezinin bulunduğu Hessen Eyaleti izne çıkıyor. İzin yapmak hem bedenen hem de ruhen sene içerisindeki yorgunlukları atabilmemiz için önemli bir fırsat diye düşünüyoruz. Ama bunu hangi ölçüler içerisinde yapabilmek de önemlidir. Bazılarının izinden anladığı güneşli tatil bölgelerine gidip denize girmek ve güneşlenmekten ibarettir. Bazılarına göre bunun yanına her türlü eğlenceyi de eklemektir. Tamam bu bazı insanların tercihidir ama düşünmek lazım izin bitince beden ve ruhen dinleniyor muyuz yoksa daha beter bir şekilde yorulup bulunduğumuz memleketlere geri mi dönüyoruz. Geçen çok güzel bir yazının başlığına denk gelmiştim. “Tatil mi Ta`dil mi?” diye. Başlık gerçekten çok güzeldi. Tatil yapmaktan maksat eğlenmek ve güneşlenmek mi yoksa bedeni ve ruhu tabiri caizse tamir etmek mi? İşte asıl önemli soru burada. Bizler özellikle Almanya`da yaşayan Türk kökenliler her sene izin mevsiminde farklı bir heyecan yaşıyoruz. Hem memleketimize gitmenin sevinci ve hem de burada bulunan aile büyüklerimizin, aile fertlerimizin özlemini bir nebze dindirmenin heyecanını yaşıyoruz. Gerçi teknoloji geliştikçe bu tür özlemlerimizi internet, telefon vs. araçlarla bir nebze gideriyoruz ama sevdiklerimizle kucaklaşmanın onlarla aynı havayı teneffüs etmenin hazzı bir başka diye düşünüyoruz. Yukarıdaki girişi niye yaptığımızı merak etmiş olabilirsiniz. Sevgili dostlar! Yapılan araştırmalar; insanların en önemli ihtiyaçlarının başında sevdikleri ile aynı mekanları paylaşmasının, aynı havayı teneffüs etmesinin beden ve ruh için ne kadar önemli olduğunu ortaya koymaktadır. Dikkat edin özellikle Türkiye`den gelen birinci ve ikinci nesil insanları- mız Almanya`da rahatsızlandıkları zaman ne kadar tedavi görseler de tam olarak iyileşememektedirler. Ama bu insanlarımız memlekete gittiklerinde bu rahatsızlıklarından çoğunlukla eser kalmamaktadır. Belki diyeceksiniz ki bu dediğiniz herkes için genel olarak geçerli değil. Maalesef yapılan araştırmalar bunun % 90 böyle olduğunu göstermektedir. Almanya`da yaşayan biz Türklerin başka ülkelerde yaşayan mesela Avustralya`da yaşayan Türklerden pek çok avantajlarımız var. Bir kere hadi dediğimizde yaklaşık 3 saat sonra Türkiye`ye gidebilmekteyiz. Ama Avustralyadakiler öyle mi; yaklaşık 24 saat ucak yolculuğu ki 2-3 aktarma ile. Bunu bir tarafa bırakın uçak biletleri oldukça pahalı. 5 kişilik bir aile Türkiye`ye izne gitmek istese bütçesi oldukça zorlanıyor. Almanya`daki gibi dönem dönem ucuz bilet bulma imkanları da yok. Bu yüzden belki 5 belki 10 senede bir izne gitme imkanları oluyor. Geçenlerde bir büyüğüm anlatmıştı. Dubai`de havaalanında başından geçen bir olayı. Dubai`den Almanya`ya gelmek için havaalanında beklerken; bir hanımefendi ve küçük oğlunun dramını. Hanımefendi ağlıyormuş, oğlu da küçük olduğu için annesine meraklı gözlerle bakıyormuş. Bir süre sonra bu hanımefendinin Türk olduğunu anlayınca büyüğümüz, yardımcı olabilir miyim diye sormuş. Kadıncağız bir yandan ağlıyor bir yandan da sıkıntısını anlatıyormuş. Babasının Türkiye`de vefat ettiğini ama 25 senedir Türkiye`ye gitmediği için ne yapacağını şaşırdığını, Dubai`ye kadar bir şekilde geldiğini ama Türkiye`ye nasıl gideceğini bilemediğini anlatmış. Büyüğümüz gerekli yardımı yapıp hanımefendiyi Türkiye`ye giden uçağa bindirip göndermiş. Almanya`da bulunan bizlerin bu tür sıkıntıları şu anda elhamdülillah yok. Ama bizler bazı şeylerin kıymetini elimizden gittikten sonra bilirsek iş işten geçmiş olacak. Türkiye`ye izne gitmek televizyonlarda özendirildiği gibi sadece sahil bölgelerine gidip denizin ve güneşin tatini çıkarmak olarak algılanmamalı. Tamam bunlar da yapılmalı ama önce- lik orada bulunan akrabalarımızı ve sevdiklerimizi ziyaret edip onlarla olan hasretimizi gidermek olmalıdır. Bunun yanında ülkemizin tarihi ve kültürel mekanlarını da evlatlarımızla bitlikte ziyaret edip oraların manevi havasını almalarını sağlamak olmalıdır. Bu yukarıda anlattığımız olayların tümüne terim olarak Sıla-i Rahim diyoruz. Ve sıla-i rahimin önemini Allah`ın ayetlerinden ve Peygamberimizin sünnetlerinden birer örnekle sizlere sunarak bu bölümü sonlandırıyoruz. Cenab-ı Hakk şöyle buyuruyor: -“Allah`tan korkun ve akrabalık bağlarını kesmekten sakının” (Nisa: 1) Ebu Eyyube`l-Ensari anlatıyor: Bir adam Hz. Peygambere gelerek; -“Ey Allah`ın Resulü, beni cennete sokacak bir ibadet söyler misin?” dedi. Resulüllah (s.a.v); -“Allah`a ibadet eder ve O`na ortak hiç bir seyi koşmazsanız, namaz kılar, zekat verir ve Sıla-i Rahim edersin” cevabını verdi. Son dönemde özelikle Almanya`da EHEC isimli bir virüsün neden olduğu ölümler ile kamuoyunun dikkati bu hastalığa yoğunlaşmış durumdadır. Almanya'da ortaya çıkan ve en az 38 kişinin ölümüne neden olan EHEC bakterisinin kaynağı henüz bulunamadı. Hastalıkla ilgili her gün yeni iddialar ortaya atılırken, uzmanlar 'salatalık, marul ve domates sebzeleri iyice yıkamadan yemeyin uyarısında bulundu. Hala bu hastalığın neden olduğu bakterinin kaynağı tesbit edilebilmiş değil. Ama bazı uzmanlar bunun bitkilerin genleri ile oynanıp daha fazla para kazanabilme uğruna yapılan üretimlerden yani tabii olmayan üretimlerden bu tür hastalıkların her zaman olabileceği yönünde açıklamalar yapmaktalar. Bitkilerin genleri ile oynayıp ne olduğu görüntüsünden hariç belli olmayan bu sebzelerin zamanla bu tür sıkıntılara sebeb olması normaldir. Temizlik olayını da yine maddi çıkarlar doğrultusunda tabii halinde çıkararak daha kimyasal hale getirirse- info@hayatonline.eu niz yine buna benzer hastalık virüsleri ile karşılaşmamız içten bile değildir. Temizlik yapmak için kullandığımız kimyasal ürünler daha ucuza maledilmek istenirken telafisi mümkün olmayan hastalıklara davetiye çıkartılmaktadır. Maalesef insanlar bu konuda yeteri kadar bilince sahip değiller. Son olarak içerisinde bulunduğumuz mübarek üç aylarımızın hayırlar getirmesini diliyoruz. Rabbimiz bizleri Mübarek Ramazan Ayına da kavuştursun diye dua ediyoruz. Cenab-ý Allah çalýþmalarýmýzý bereketlendirsin, þuurlandýrsýn. Çalýþmak bizden baþarý Allah`tandýr. Allah`a emanet olun. Impressum / Künye hayat Aylýk Ücretsiz Gazete Haziran - Juni 2011 Recep 1432 Sahibi ve Genel Yayýn Yönetmeni Sinan AKTÜRK Yayýn Kurulu Dr. Yusuf Iþýk, Mehmet Ateþ, Bilal Demiroðlu, Fikret Ekin, Selma Öztürk, Mahmut Aþkar, Cengiz Þahbaz, Ayþe Akgün, Sinan Aktürk, M. Salih Aydýn Merkez Königsbergerstr. 16 61169 Friedberg Tel: 06031-162411 Fax: 06031-738644 E-Mail: info@hayatonline.eu Web: www.hayatonline.eu Baský: Sunprint GmbH Offenbach Gazetemizde Yayýnlanan Yazýlarýn ve Reklamlarýn Ýçeriðinden Sorumlu Deðiliz. Haziran · Juni 2011 · Recep 1432 sayfa 3 Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir dosya Dr. Yusuf IŞIK Müslüman Bilim Adamları - Ýslâm âlemi teknik açýdan neden Batý’yý geçemiyor? - Ýslâm Ülkeleri neden yerinde sayýyor ? - Dünya siyasetinde etkin olamamanýn altýnda yatan gerçek, geri kalmýþlýk mýdýr? - Yoksa Ýslâm Ülkelerinin farklý paktlarda yer almalarý, bir araya gelememeleri ve ekonomik güçlerini birleþtirememeleri mi etken olmaktadýr? - Arap Ülkelerinde görülen kalitesiz yöneticiler ve idareciler mi bilimsel faaliyetlerin katilidir? Bu konularý tam olarak anlayabilmek için öncelikle Ýslâm âlimlerinin bilim hayatýna katkýlarýndan bir kýsmýný hiç olmazsa bilmek gerekir ki, daha sonra neden bu muhteþem mîrâsa sahip çýkýlmadý diye sorulabilsin. on zamanlarda sýkça Müslüman bilim adamlarýnýn, insanlýðýn bilimsel geçmiþine katkýlarý araþtýrýlmaktadýr. Bazýlarýna göre Ýslâm âlimleri dünyanýn bilimsel geçmiþine herhangi bir katkýda bulunmamýþlardýr. Bazýlarýna göre ise, Batýdaki modern rönasans hareketi, Endülüs Emmevî Devletinin (Ýspanya) yýkýlýp yüz binlerce arabca kitabýn çalýnarak lâtinceye tercümesinden sonra baþlamýþtýr. Özellikle de son zamanlarda Ýslâm âleminde görülen iþgaller, savaþlar, kan ve gözyaþý bu soruyu S yeniden gündeme taþýmaya baþladý. - Ýslâm âlemi teknik açýdan neden Batý’yý geçemiyor? - Ýslâm Ülkeleri neden yerinde sayýyor ? - Dünya siyasetinde etkin olamamanýn altýnda yatan gerçek, geri kalmýþlýk mýdýr? - Yoksa Ýslâm Ülkelerinin farklý paktlarda yer almalarý, bir araya gelememeleri ve ekonomik güçlerini birleþtirememeleri mi etken olmaktadýr? - Arap Ülkelerinde görülen kalitesiz yöneticiler ve idareciler mi bilimsel faaliyetlerin katilidir? Bu konularý tam olarak anlayabilmek için öncelikle Ýslâm âlimlerinin bilim hayatýna katkýlarýndan bir kýsmýný hiç olmazsa bilmek gerekir ki, daha sonra neden bu muhteþem mîrâsa sahip çýkýlmadý diye sorulabilsin. * * * * Kýzamýk ve çiçek hastalýðý ilk bulan “Fahreddin Razî”dir. * Mikrobu ilk tanýmlayan kiþi “Akþemseddîn”dir. * Cüzzam hastalýðýnýn sebep ve tedavilerini bulan “Ýbni Cessâr”dýr. * Vebânýn bulaþýcý olduðunu keþfeden “Ýbni Hatîb”dir. (13131374). * Kýlcal damar sistemini ilk ortaya atan “Ali bin Abbas”týr.(?990). * Ýlk defa göz hastalýklarý hakkýnda bilgi veren “Dr. Ali bin Îsâ”dýr. (XI.yy). * Ýlk katarak ameliyatýný yapan “Ammâr”dýr.(XI.yy). * Trigonometrinin mûcidi, sinüs ve kosinüsü ilk kullanan “elBattânî”dir. (858-929). * Dünyanýn döndüðünü ilk bulan, Ümit burnu, Amerika ve Japonya’nýn varlýðýndan bahseden ilk bilim adamý “Beyrûnî”dir. (973-1051). Beyrûnî, Christoph Colomb’dan yüz yýllar önce Amerikanýn varlýðýndan bahsetmiþtir. * Copernik’e yol açan astronom “Bitrucî”dir. (XIII.yy). * Çubuklu güneþ saatini bulan ilk bilim adamý Cabir bin Eflâh”týr. (XII.yy). * Maddenin en küçük parçasýnýn (atomun) parçalacaðýný söyleyen “Câbir bin Hayyâm”dýr. (721805). * Hayvan gübresinden amonyak elde eden “Cahýz”dýr. (776-869). Zooloji ilminin öncülerindendir. * Ýlk sistem mühendisi, ilk sibemetikci ve o zamanki bilgisayarýn babasý olarak “Cezerî” bilinir. (1136-1206). Batýlýlara göre bu ingiliz matematikçi “Carles Babbage” dir. * “Hayât’ül-Hayevân” isimli eseriyle zooloji ansiklopedisini ilk yazan “Demîrî”dir. (1349-1405). * Trigonometriye tanjant-kotanjantý kazandýran matematikci “Ebul Vefâ”dýr. (949-998). * Denizlerdeki med-cezir (gelgit) olayýný ilk keþfeden “Ebû Mahþer”dir. (785-886). * Ses olayýný fizîkî açýdan ilk açýklayan “Fârâbî”dir. (870-950). * Matematikte ondalýk kesir sistemini bulan Gýyâseddin Cemþît”dir. * Ekliptik meyilini ilk tesbit eden astronom “Pergânî”dir. * Ýlk cebir kitabýný yazan, cebir ilmini sistemleþtiren, logaritmaya isim olan “Harzmî”dir. (780-850). * Orta çaðýn en büyük botanikçi ve eczâcýsý “Ýbni Baytar”dýr. * “Wright”kardeþlerden bin yýl önce ilk uçaðý yapýp, uçmayý gerçekleþtiren Ýbni Firnas”dýr. (?-888). * Sosyolojiyi kuran, tarihe psikolojik yorumlarý ekleyen târih felsefecisi Ýbni Haldûn”dur. (1332l406). * Optik ilminin kurucusu, “Galile” teleskopunun arkasýndaki isim “Ýbni Heysem”dir. (965-1051). * Torna tezgâhýný ilk yapan “Ýbni Karaka”dýr. * “Vasco da Gama”, “Ýbni Mâcit”in bilgilerinden yararlanarak deniz yoluyla Hindistana ulaþmýþtýr. * Doktorlarýn Sultâný olarak bilinen “Ýbni Sînâ”(980-10379) hastalýk yapan küçük organizmalar, cýva ile tedâvî, “Pastör”e ýþýk tutma, ilâç bilimi ve teþhis koymada dünyayý yönlendirdi. * Kan dolaþýmýný ilk bulan “Ýbni Nefîs”tir. * Alman “Leibnite” (1646-1716) ve “Factarke”, aralarýndaki zaman ve mekân tartýþmalarýnda “Gazerî” ve “Ýbni Rüþt”ü referans almýþlardýr. * Sýfýrý sayýlar dünyasýna hediye eden Ýslâm Âlimleridir. * Ýnsanlýðý Romen rakamlarýnýn çetrefilliðinden kurtaranlar da onlar. Bundan dolayýdýr ki, Ýlk Ýngiliz Kralý “Rex”, bastýrdýðý parasýnýn ilk yüzüne besmele, diðer yüzüne de Peygamberimizin adýný yazmýþtý. * Orta çaðýn Papazlarýnýn cüppelerinin kenarýna ayet yazdýklarý bilinir. Bu konularda “Dr. Singrid” ve Prof. Dr. Fuat Sezgin”in eserlerine gözatmak yeterlidir. YORUM: Biz Müslümanlar, Ýslâm Öncülerinin önümüze koyduklarý bu ham maddeleri hasýraltý etmekte birebiriz. Peki bu kadar muhteþem bir geçmiþin evlâtlarý niye böyle çile çekmekte, gözyaþý dökmekte ve sömürülmektedir? Problem, Müslümanlarýn müslüman oluþlarýnda deðil, dünyada güçlü olmanýn gerektirdiði uluslararasý standardý uyguluyamamaktadýr. Yöneticilerin aymazlýðýndadýr. Devletin ve bilimsel kadrolarýn sürekliliði yerine; hükûmetlerin, ehliyetsiz kadrolarý istihdam etmelerindedir. Haziran · Juni 2011 · Recep 1432 sayfa 5 haber Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir GMG Sosyal Yardım Derneği’nin başlatmış olduğu Katarakt Projesine, Kadınlar Gençlik Teşkilatı’ndan “Hayırda Yarışın” projesi ile 9.184 adet Katarakt toplandı. Kadınlar Gençlik Teşkilatı toplanan Katarakt miktarını düzenledikleri İdareciler Günü proğramında açıkladı. Proğramda dereceye giren bölgeler ödüllerini aldılar. Milli Görüş Kadınlar Gençlik Teşkilatı’nın düzenlemiş olduğu İdareciler Günü 2011 gerçekleşti. Bir buçuk senelik bir kuruluş geçmişine sahip Kadınlar Gençik Teşkilatı düzenlemiş olduğu proğramla göz doldurdu. Essen Colosseum Tiyatro salonunda gerçekleşen ve Kadınlar Gençlik Teşkilatı Şube ve Bölge idarecilerinin katıldığı Gençlik İdareciler Günü proğramına yaklaşık 2.000 genç idareci bayan katıldı. Kadınlar Gençlik Teşkilatı Başkanı Nurcan Ulupınar, Belçika Milletvekili Mahinur Özdemir, Sabiha El-Zahat konuşmaları ile Hülya Kandemir ise seslendirmiş olduğu parçalar ile proğrama renk kattılar. Ayrıca proğramda IGMG Kadınlar I “Hayırda Yarışın” Projesi ile 9.184 Katarakt Toplandı Teşkilatı Başkanı Zehra Dizman, eski Genel Başkan Yavuz Çelik Karahan ve yeni Genel Başkan Kemal Ergün kısa selamlam konuşmaları yaptılar. Proğramda sergiler ve tiyatrolar da yer aldı. Kadınlar Gençlik Teşkilatı aylar öncesinden başlatmış olduğu bölgeler arası “Hayırda Yarışın: Katarakt” projesinin sonuçlarını da bu proğramda ilan etti. Sonuçları, projen sorumluluğunu yürüten KGT Sosyal Hizmetler Başkanı Ayşe Aslan açıkladı. Bu projeyle IGMG Sosyal Yar- Wuppertal Barmen Milli Görüş’ten Piknik Ziyafeti GMG Wuppertal Barmen Milli Görüş Şubesi piknik ziyafeti verdi. Yunus Emre Camii Elbelfeld Yönetim kurulunun da davet edildiği programda konuşma yapan Barmen Camii Başkanı Celal Akgün selamlama konuşmasından sonra şunları söyledi: “Camimizin açılması için Belediye`den açılış izni Genehmigung aldık. Camimizin açılabilmesi için sizlerin yardımına ihtiyacımız var. Camiye yardım edin bu işin altından kalkalım. Bugün buradaki ziyafetin kaynağı adak kurbanları olanların adaklarını bizlere verdiler. I sayfa 6 Hayat Haziran · Juni 2011 · Recep 1432 Allah kurbanlarını kabul etsin. Allah herkesten razı olsun bize dua edin. Rabbim bize yardım ediyor bundan sonra da yardım edecek inşallah. Ramazan`a cami açılacak inşallah. Burada emeği geçen kadınlara, erkeklere ve herkese teşekkür ediyorum. Bölgemizden aramıza katılan Ahmet Turan Koçyigit ve Recep Karakaya’ya da ayrıyeten teşekkür ediyorum” dedi. Yoğun katılımın olduğu Wichlinghausen piknik alanında gençler, çocuklar ve herkes doyasıya eğlendiler. dım Derneği’nin başlatmış olduğu, özellikle Afrika’da yoğun bir şekilde yaşanan ve görme kusuru olarak ifade edilen Katarakt hastalığının tedavisi için yürüttüğü Katarakt Projesine destek olmak istediklerini ifade eden Ayşe Aslan, tüm bölgelerin topladığı Katarakt sayısını 9.184 olarak ifade etti. Sonuçlarda Danimarka, İsveç ve Düsseldorf ilk sırayı aldılar. Proğrama katılan IGMG Sosyal Yardım Derneği Başkanı Zeki Toprak’ın elinden ödüllerini aldılar. Dereceye giremediği halde üstün başarı sergileyen Ruhr A bölgesi de proğramda ödüllendirildi. Yine projeye katkı sağlayan tüm bölgelere teşekkür belgesi takdim edildi. Toprak ödül takdiminin ardından şunları söyledi:”Böyle hayırlı bir projeye “Hayırda Yarışın” üst başlığı ile katkı sağlayan tüm kardeşlerime teşekkür ediyorum.” Aytaç Avrupa Großmarkt Marktstr. 10 . 50968 Köln Tel.: 0221-3797985 Fax: 0221-3797986 Mobil: 0177-6529370 Depo Market Et Reyonu Vogesenstr. 1 . 50739 Köln Depo Market Et Reyonu Markenstr. 7 . 40227 Düsseldorf Depo Market Et Reyonu Marktstr. 247 . 47798 Krefeld Depo Market Et Reyonu Münsterstr. 154 . 44145 Dortmund Mobil: 0177-6529370 YENi YENi YENi YENi Depo Market Et Reyonu Friedrich-Ebertstr. 79 . 47119 Duisburg (LAAR) Mobil: 0177-6529370 Haziran · Juni 2011 · Recep 1432 sayfa 7 haber Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir IGMG Hessen’de 40 Hadis Ezberleme ve Hutbe Yarışması GMG Hessen Bölgesi İrşad yarışmaya geçildi. Bu yarışma- manya gibi bir yerde Efendimiz ya çalışıyoruz” dedi. Başkanlığı tarafından her ya da 13 kişi katıldı. Talebeler (s.a.v)in hadislerini hem Arapça IGMG Hessen Bölge Başkanı sene mutad olarak gerçek- minbere çıkarak hutbelerini hem Türkçe olarak ezberleyen Mehmet Ateş de programa katıleştirilen 40 Hadis Ezberleme sundular. Ömer Faruk Çağla- evlatlarımız yarışmalar yap- larak bir selamlama ve değerve Hutbe Yarışmaları bu sene de yan-Hanau, Muhammed Ak- maktalar. Ayrıca artık elhamdü- lendirme konuşması yaptı. Ateş yapıldı. Bu sene gerçekleştirilen soy-Darmstadt, Ali Çam-Lollar, lillah camilerimizde hutbe oku- konuşmasında: “Bu güzel progyarışma Gross Gerau`ta yapıldı. Fikret Turan-F.Höchst, Malik yabilecek evlatlarımızın sayısı rama bu güzel havada katılarak IGMG Hessen Bölgesine bağlı Doğan-Offenbach, Avni Semi- oldukça fazla ve bunlar yarış- renk katan herkese teşekkür etolarak faaliyetlerini sürdüren zoğlu-Pfungstadt, Muhammed malara bile katılmaktalar. Rab- mek istiyorum. Ne mutlu bizlecemiyetlerin iki kategoride ya- Ünlü-Gross Gerau, Enes Yıl- bimize ne kadar şükretsek azdır. re ki evlatlarımızı bu tür progrışmacı gönderdiği programa maz-Elsenfeld, Cüneyt Saraç- Bize göre bu yarışmalara katı- ramlar için yetiştirip onların bu Rüdesheim, Behzat Aydın- lan her evladımız birincidir” de- güzel yarışmalarda birbirleri ile ilgi oldukça güzeldi. centilmence mücadele etmeleriIGMG Gross Gerau Cemiyeti Wetzlar, Muhammed Ensar Gü- di. müştemilatında yapılan yarışma len-Limburg, Ali Rıza Yıldız- Daha sonra yarışmalarda dere- ne şahit oluyoruz. Bir kere daha açılış Kur`an-ı Kerimi ile başla- Alzenau, Kerem Karyağdı-Rüs- celere giren talebelerin hediye- sevinerek gördüm ki elhamdülillah evlatlarımızın hepsi bir selsheim. dı. leri takdim edildi. İlk olarak 40 Hadis Ezberleme Yine yapılan değerlendirmede Yarışmacılara hediye olarak hoca kalitesinde hutbeler irad yarışmasına geçildi. 1. Kerem Karyağdı-Rüsselshe- Almanya`daki en büyük halı fir- ettiler. Gözümüz arkada kalmaBu dalda katılım sağlayan ya- im, 2. Muhammed Ensar Gülen- ması olan Lalee Halı Firması ta- dan namazlarımızı, cumalarımızı kılmanın rahatlığı ile evlatlarışmacılara daha önceden ezber- Limburg, 3. Enes Yılmazrafından her bir yaklaşık 100 rımızın gözlerinden öpüyoruz. lemeleri için verilen “Arapça- Elsenfeld oldular. Türkçe 40 Hadis”ten yarışma- IGMG Hessen Bölge İrşad euro değerinde 2011 model ha- Ailelerine ve hocalarına bir kere lılardan takdim edildi. nın jüri heyeti tarafından rastgedaha şükranlarımızı sunuyoruz” Başkanı Şerif Aslan bir selamle seçilenler soruldu. Bu dalda Hediye takdimi esnasında yine dedi. lama ve değerlendirme konuşyarışmaya 7 kişi katıldı. LollarIGMG Hessen Bölge Gençlik Son olarak yine IGMG Hessen Muhammed Çam, Wetzlar-Enes ması yaptı. Aslan konuşmasın- Başkanı Ahmet Ölmez bir se- Bölge İrşad Başkanı Şerif Aslan Değer, Offenbach-Ahmet Ha- da: “Katılım sağlayan tüm ce- lamlama konuşması yaptı. Ölyarışmacılara takdim edilen hekan Koç, Darmstadt-Mehmet miyetlerimize kalbi teşekkürlemez: “Yarışmalara katılan tüm diyelerin sponsorlarına ve özelrimi sunuyorum. Her iki dalda Akif Genç, Haiger-Talha Atçeken, Alzenau-Alim Kemaloğlu, da katılım sağlayan cemiyetleri- evlatlarımızı ve ailelerini tebrik likle de Lalee Halı Firmasına temizi ayrıca tebrik etmek istiyo- ediyorum. Böyle güzel yarışma- şekkür etti. Hanau-Muhammed Taşçı. Yapılan değerlendirmede 1. rum. Bizler IGMG olarak cemi- lara katılmak için evlatlarını Kapanış Kur’an-ı Kerim’inin Muhammed Çam-Lollar 2. Enes yetlerimizde yapılan eğitimlerin motive ettikleri için kendilerini ardından program toplu fotoğraf Değer-Wetzlar 3. Muhammed neticelerini bu tür yarışmalarda kutluyorum. Bizler IGMG ola- çekimi ve evsahibi Gross Gerau Taşçı-Hanau oldular. daha net olarak görmekteyiz. rak “hizmette öncü kuruluş” ol- cemiyetinin çok güzel ikramları Daha sonra Hutbe dalındaki Allah`a şükürler olsun ki Al- manın gereği ne ise onu yapma- ile sona erdi. I sayfa 8 Haziran · Juni 2011 · Recep 1432 Hayat haber Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir slam Toplumu Milli Görüş Teşkilatları Rhein Neckar Saar Bölgesi`ne bağlı olarak faliyetlerini sürdüren Dannstadt Ümmet-i Muhammed Camii yeni yerine yeni bir cami yapmak için yapılan bir merasimle temel attı. Temel atma merasimine başta IGMG Genel Başkanı Kemal Ergün olmak üzere IGMG Genel Sekreteri Oğuz Üçüncü, IGMG RNS Bölge Başkanı Yaşar Cimşit, IGMG Hessen Bölge Başkanı Mehmet Ateş, IGMG Rannstadt Cemiyet Başkanı Seçkin Özkan, RNS Bölgesinin sevilen Hocaefendilerinden Celil Yalınkılıç, Bilal Kaçmaz ve çok sayıda davetli katıldılar. Programın sunucusu Erkan Ergün, kısa bir bilgilendirme yaptı. Daha sonra IGMG Rannstadt Cemiyet Başkanı Seçkin Özkan misafirlere hoşgeldiniz dedi ve cami ve cemiyet I Hayat IGMG RNS Dannstadt Ümmet-i Muhammed Camiinin Temeli Dualarla Atıldı hakkında bilgilendirmede bulundu. Daha sonra IGMG RNS Bölge Başkanı Yaşar Cimşit mikrofona gelerek bir selamlama konuşması yaptı. Cimşit; “bu eserin kazandırılmasında emeği geçen herkese teşekkür ediyorum. Resmi konularda desteklerini esirgemeyen tüm resmi makamlara teşekkür ediyorum. Dannstadt`a yakışan bir eserin temel atma merasimine katıldığım için gerçekten bahtiyar olduğumu belirtmek istiyorum” dedi. Diğer bir misafir IGMG Genel Sekreteri Oğuz Üçüncü de bir selamlama konuşması yaparak esere emeği geçenlere teşekkür etti. Yine programa katılan IGMG Genel Başkanı Kemal Ergün de bir selamlama konuşması yaptı. Ergün konuşmasında başta cemiyet başkanı olmak üzere Bölge Yetkilileri ve esere katkıda bulunan herkese teşekkür etti. IGMG RNS Bölgesinin sevilen Hocaefendilerinden Celil Yalınkılıç ve Bilal Kaçmaz birer selamlama konuşması yaptılar. Konuşmalardan sonra caminin temel atma merasimine geçildi. Merasim esnasında IGMG Rannstadt Cemiyet Başkanı Seçkin Özkan misafirlere bina hakkında planlar üzerinden bilgilendirmede bulundu. Bilgilendirmeden sonra hep birlikte dua edildi. Temel atma duasını Bilal Kaçmaz Hocaefendi yaptı. Yapılan duadan sonra IGMG Genel Başkanı Kemal Ergün, IGMG Genel Sekreteri Oğuz Üçüncü, IGMG RNS Bölge Başkanı Yaşar Cimşit, IGMG Rannstadt Cemiyet Başkanı Seçkin Özkan hep birlikte temele ilk harcı koydular. Yaklaşık 18 ay gibi bir sürede bitirilmesi planlanan camiinin hayırlı olmasını diliyoruz. İkiz Kız Kardeşlerin Başarısı lmanya`nın Ludwigshafen şehrinin önemli liselerinden olan Carl-Bosch Gymnasium`da eğitimlerini tamamlayan Ayla ve Ayşe Kont adlı ikiz kız kardeşler, öğrenimlerini başarılı bir not ortalamasıyla 1.0`la tamamlayarak müslüman toplumunun gurur kaynağı oldular. Carl-Bosch Gymnasium`da bu yıl 90 öğrenci mezun olurken, Ayla Kont Fransızca`da Ayşe Kont ise Kimya`da okul birincileri oldular. 38 yıldır burada bulunan Süleyman ve Emine Kont çiftinin 5 çocuğundan ikisi olan ikizler Ayla ile Ayşe hedeflerinin ağabeyleri gibi Heidelberg Üniversitesi Tıp Fakültesinde öğrenim görmek olduğunu açıkladılar. Kont ailesinin bütün çocuklarının başarılı bir eğitim aldıklarını beyan eden A sayfa 10 Haziran · Juni 2011 · Recep 1432 baba Süleyman Kont Almanya`da çocuklarımızın mutlaka iyi bir eğitim almalarını sağlamamız gerekmektedir dedi. Ailenin ve toplumuzun gurur kaynağı olan Ayla ve Ayşe Kont ikiz kız kardeşleri IGMG Rhein-Neckar Saar Bölge Başkanı Yaşar Cimşit ziyaret ederek hem aileyi hem de başarılı olan ikiz kardeşleri tebrik ederek; “başarılarının üniversite hayatında da devam etmesini ve müslüman olarak bu kızlarımızın bu sonuçları alarak bizlere ve bundan sonraki kız çocuklarımıza birer örnek olduklarını açıkladı. Ayla ve Ayşe Kont ikiz kız kardeşleri küçük yaştan itibaren camilerimizde de hem eğitim gördüler hem de kendilerinden küçük kızlara örnek olarak onları eğitime teşvik ettiler” dedi. Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir dosya Mahmut AŞKAR Güvercinin Aşkı ve Karganın Leşi Yaşamanın tek gayesini tüketmekte gören çağdaş insan, tükettikçe doyumsuzlaşıyor ve doyumsuzlaştıkça saldırganlaşıyor. Kadının namusu, erkeğin şerefi, dinin kutsallığı, tabiatın yeraltı ve yerüstü kaynakları çağın sözde medeni insanı tarafından yağmalanırcasına tüketilmektedir. Tüketilen her şeyin bir dahaki sefere daha iyisini, yenisini, tazesini, farklısını ve daha fazlasını istiyor gözü doymaz insan... Halbuki, “İsteklerin ufkuna, mücadelenin hedef noktasına ve doyumun tükeniş anına ne kadar hızlı yaklaşırsak, onlar o kadar çabuk bizden uzaklaşıyorlar. ehirde avare avare gezinirken iki bina arasındaki arsada yemlenen güvercinleri seyre dalmıştım. Güvercinlerden birinin diğeri etrafındaki hareketleri dikkatimi celbetti. Diğerine kıyasla daha renkli ve parlak tüyleri olan güvercini, görüntüsünden ziyade hareketleriyle erkek olduğunu anlamıştım. O, tıpkı insanın erkek olanının dişisine çalım attığı, caka sattığı gibi hareketlerde bulunuyor, dişi güvercinin gönlünü çelebilmek için elinden gelen her türlü hüneri gösteriyordu. Dişi güvercin kendisine musallat olan erkekten uzaklaşmaya çalıştıkça, erkek onun etrafında pervane gibi dönüyordu. Büyük bir merakla, bu karşılıksız aşkın nasıl sonuçlanacağını bekledim. Erkek güvercinin bütün ihtişamına, kudretine ve ısrarlı gayretine rağmen dişi güvercin oralık olmayınca, birbirinden uzaklaşarak her biri aksi istikamete kanat çırparak gitti. Ş Son yıllarda en meşhurların ayyuka çıkan “seks skandalları” dünya kamuoyunu meşgul etmeye başlayınca, yukarıya aktardığım güvercince tavırları hatırladım. Sadece hatırlamakla kalmadım; o hayvan mı daha medeni idi, yoksa iradesini belden aşağısına teslim etmiş, namı dünyaya yayılmış, hükümran medeniyetin “öncüleri” mi, sorusuna da cevap aradım. Doğrusu bu kervana bizim “öncü”lerimizden de, hatırı sayılır sayıda dahil olanları görmek, işimizi daha da zorlaştırdı. Ne güzel, Batılılara verip veriştirmek varken, şimdi aynayı kendimize de tutmak mecburiyeti hasıl oldu. Sıradan gazete okuyucusu veya günlük tv haberleri seyircisi için, skandal sözcüğü ile Clinton, Berlusconi veya Strauss-Kahn isimlerini yanyana getirdiğinizde neyi çağırıştırıyorsa, ülkemizde de, kaset skandalı denildiğinde, birtakım “milli öncü”lerimiz için aynı şeyler geçerlidir. Bütün dinler veya kültürlerde evlilikdışı cinsî ilişkiler günah ve yasak olmasına rağmen niye en üst düzeydeki insanlar tarafından bu cürüm işlenmeye devam ediyor? Böylesi bir soruya mutlaka herkesin kendine göre ve birden fazla cevabı vardır. Fertlerden oluşan bir toplumda ortak değerleri altüst eden, suç işleyen, yasakları çiğneyen herkesin, yaptığından birinci derecede ferdin kendisi sorumludur ve bunun bedelini bazen kamu vicdanında, bazen de kanun karşısında öder. Kamu vicdanına ve hukukî düzene ters düşen her ferdî eylem, cürümü kadar leke bırakır. Bu gayrı kanunî ve gayrı ahlakî eylemlerde bulunanların sayısı bir toplum içinde giderek artarsa, bu gelişmeye paralel olarak, geride bırakılan leke izleri de artış gösterir. Ve bir gün gelir ki, lekesiz veya çok az benekleri olan bir toplumun umumî görüntüsü kadar ortak vicdanı da kapkara oluverir. Tıpkı göle atılan taşın dalga dalga kıyıya doğru yayılması gibi, dünyanın şu veya bu köşesinden yayılmaya başlayan edep- sizlik ve ahlaksızlık dalgaları, insanlığının tamamını tehdit eder seviyesizliğe ulaştı son asırda. R. Sennet, “Bu bozulma son yüzyılda cismanî aşkın yaşandığı mahremî alanda olduğu kadar hiçbir yerde olmadı”(1) diyor. Bu “kirlenme” ye sebep olanlar, öncülük edenler, bazen millî, bazen milletlerarası düzeydeki statüleri sebebiyle, tsunami dalgaları gibi herşeyi yerle bir edebiliyorlar. Gönül verdiğiniz, ülkenin kurtuluşu için ümit bağladığınız bir siyasî lider, bazen devletin en üst kademesindeki kişi, bazen de dünya kamuoyunda itibarlı bir mevkiye ve şahsiyete sahip birinin, istisnasız her dinden ve milliyetten insanların lanetlediği bir olayın içinde yer alması, insanlığın ortak değerlerini ezmekle veya hiçe saymakla kalmaz, bu istikamette yapılacak kötülüklere de öncülük etmiş, örnek olmuş olur. Ruh hastalığı derecesinde cinsî sapıklıkları bir kenara bırakacak olursak, özellikle toplumların en üst tabakasına ait, eğitim seviyesi yüksek, maddî imkânı ve siyasî yaptırım gücü olan bu insanlar niçin haram, yasak, günah olan birtakım eylemlere meyillenir, inanırlıklarını ve itibarlarını beş paralık ederler?... Bu soruya verilecek cevap bize göre; birinci derecede iradesizlik ve ikinci derecede de, inanç kültüründeki kavramların içinin boşaltılması, ya- mahmut.askar@t-online.de ni anlamsızlaştırılmasıdır. Günahı ve günahkârlığı Batı kültür tarihî sürecinde kapsamlı bir şekilde araştıran, irdeleyen yazıda, “Günahın metafizik bir ağırlığı kalmadı artık, ciddiye de alınmıyor”(2) tesbiti, ilk başta sadece Batı dünyası için geçerliliği kabul edilmiş olsa da, İslâm dünyasında bu doğrultudaki hadiselere bakıldığında, orada da bazı kavramların asıl mecrasından saptırıldığı görülecektir. Evet! Gerçekten, Der Spiegel’in sözkonusu yazısında vurgulandığı gibi, “Günahın, bir imaj problemi olduğu söylenebilir” artık... Hem de, hem Hıristiyan Batı’da, hem de Müslüman-Doğu’da... İnsanları cehennem ateşiyle korkutabilen günah kavramı, artık itibar kaybına uğratılarak, caydırcılığını kaybetti. “Bugün itibariyle günah, sosyal trafik suçu işlemek gibi bir şey” deniliyor aynı araştırmada. Cezanın bedelini öderseniz, affedilmiş olursunuz. Ta ki, bir dahaki suçu işleyene kadar... “Globalizmin Pezevenkleri”, global ve onların izinde giden millî/bölgesel aktörlere, avamdan uzak mahvillerde, etli-budlu hediyeler gönderiyorlar: “Seks, yüksek politikanın izole olmuş, anonim dünya- Haziran · Juni 2011 · Recep 1432 sayfa 11 haber Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir sında başarılı olanlara ödüldür”(3). Sadece yüksek seviyede politikacı mı; Bir Alman sigorta şirketi başarılı temsilcilerini ödüllendirmek amacıyla Macaristan’da bir seks partisine 83.000,- Euro ödeme yaptığı ortaya çıkınca hararetli tartışmalar başladı. Modernizmin olmazsa olmaz umdelerinden birisi de, kadın erkek eşitliği bağlamında cinsî (seksüel) özgürlüktür. Dün Batı kendi yanlışlarından ne çektiyse ve çekiyorsa, Batı modernleşmesine hararetle ve körükörüne sarılan Türkiye gibi ülkelerin de başına bugün ve yarınlarda aynı musibetler geliyor ve bu gidişle gelmeye devam edecek. Batı medeniyetinin içine düştüğü çelişkiye Batılı düşünürün zaviyesinden bakıldığında, kendi içinde tezatlaşan dünya görüşünün evveliyatını daha iyi anlamış olacağız. İslâm öncesi insanlığın kırılma noktalarından bazılarını biz Kur`anı Kerim’den öğrendiğimiz gibi, Batı da, Hıristiyanlık öncesi benzeri konuları bazen Helenistik çağdan bazen da Roma döneminden öğrenmektedir. “Roma’nın çöküş yıllarıyla bugünkü zaman arasında şöyle bir kıyaslama yapılır: Ahlakî yozlaşma, Batı üzerindeki Roma hâkimiyetinin sonunu hazırladığı gibi, şimdi de dünya üzerinde egemen Batı’yı çökertti.”(4) Batı’nın (medeniyet olarak) çöküşünü durdurmamız bizim gücümüzü aşar, fakat üstümüze üstümüze gelen tehlikeye karşı kendi kültürel dinamiklerimizi koruyucu, caydırıcı unsurlar olarak kullanabiliriz. Epey gecikmeli de olsa, bu niyetle gösterilen fikrî gayretler, inanç merkezli uyarılar, bu göçüğün altında kalmamak içindir. Artık Batı medeniyetinin çerçevelediği hayat tarzını kabullenmiş her milliyet ve kültürden, “hoşnutluk ve iyimserlik duvarının arkasındaki günümüz insanı, aslında son derece mutsuz olarak ümitsizlik sınırının kıyısında durmaktadır.”(5) Batılı toplumların 19. Yüzyılda, bir kadınla bir erkek arasındaki gönül ilişkisi, “baştan çıkartma” veya “ayartma” kavramıyla izah edilirken, toplum ahlakını zedeleyen böylesi bir durum gün ışığına çıktığında, kişinin sosyal çevresiyle olan bütün münasebetleri sorgulanır, gerektiğinde aile fertleri, anne-babası devreye girerdi. Bugün ise, modern kavram olan “hadise (ilişki)” bunların hepsini sıradanlaştırmaktadır.(6) Yaşamanın tek gayesini tüketmekte gören çağdaş insan, tükettik- sayfa 12 çe doyumsuzlaşıyor ve doyumsuzlaştıkça saldırganlaşıyor. Kadının namusu, erkeğin şerefi, dinin kutsallığı, tabiatın yeraltı ve yerüstü kaynakları çağın sözde medeni insanı tarafından yağmalanırcasına tüketilmektedir. Tüketilen her şeyin bir dahaki sefere daha iyisini, yenisini, tazesini, farklısını ve daha fazlasını istiyor gözü doymaz insan... Halbuki, “İsteklerin ufkuna, mücadelenin hedef noktasına ve doyumun tükeniş anına ne kadar hızlı yaklaşırsak, onlar o kadar çabuk bizden uzaklaşıyorlar. Beklentiler yarınlara ertelendi; her hedef, er veya geç, ulaşıldıktan sonra çekiciliğini kaybediyor.”(7) Çekiciliğin, cazibenin kaybolduğu yerde insanî melekelerin yerini hayvanî melekeler almaya başlıyor. Temsil ettiği mevki, cebindeki para, boynundaki kravat, altındaki araba veya emri altındaki diğer imkânlar kişiye, güvercin çalımıyla elde edemediğini, ete hücum eden leş kargası yöntemiyle elde etmesine zemin hazırlıyor. Hannah Arendt’in dediği gibi; “Güç’ün tehlikeye girdiği yerde şiddet devreye girer.”(8) Otoritesini, elinde bulundurduğu iktidar veya makam gücünü kullandığı hâlde gözüne kestirdiğini elde edemeyen kişi, bu sefer şiddet yoluyla, cebren veya zorbalıkla ona sahip olmak ister. Özellikle yaşadığımız çağda daha kadınımsı ve kadın üzerinden kendini ifade eden Hıristiyan-Batı’nın kültürel genlerindeki, “kadın erkek için yaratıldı” inancı aslında hiç değişmedi. Hatta biraz daha ileri gidilerek, postmodern-kapitalizmde kadın, üretilenin tüketilmesi için çok yönlü “araç” olarak görüldü. Sigara veya alkollü içkilerin bir taraftan reklamını yapmak, içilmesini teşvik etmek, diğer taraftan da sağlığa ne denli zararlı olduğunu anlatmak, nasıl bir çelişki ve tezat meydana getiriyorsa, kadını bir taraftan özgürleştirirken diğer taraftan, her türlü tüketim malzemesinde kadının cinselliğini reklam malzemesi ve kendisini tüketim aracı olarak görmek de, kendi içinde o derece tezat teşkil etmektedir. Bertrand Russel’e göre, kadına hükümranlık hep ahlakî (dinî) destekle güçlendirilmişti ve bu tezini Hıristiyanlık’a dayandırıyordu: “Paulus diyor ki; ‘Bir erkek, Tanrı’nın suretinden ve şanındandır, fakat kadın ise erkeğin şanındandır. Zira, erkek kadından değil, kadın erkekten gelmedir. Erkek kadın için değil, kadın erkek için yaratıldı (Ko- Haziran · Juni 2011 · Recep 1432 rinther XI, 7-9)’. Bu demektir ki, kadınlar kocalarına itaat etmelidirler ve kadının sadakatsizliği erkeğinkinden daha ağır bir günahtır. (...) Evli bir kadınla ilişki, çirkince bir şeydi çünkü bu durum, o kadının kocası için bir hakaretti. Fakat kadın köleler ve savaş esiri kadınlar, efendilerinin meşru malıydı ve onlarla ilişkiye girmesi ayıp değildi. Bu görüşü kadınlar paylaşmasa da, daha 19. yüzyılın Amerika’sında dindarhıristiyan köle sahipleri paylaşmaktaydı.”(9) Hıristiyanlık açısından kadına bakışla, müslümanlar arasında daha düne kadar, “kadın erkeğin eğe kemiğinden yaratıldı” türünden dini bakış arasında ve her ikisinde de erkeğin egemenliğini öne çıkaran ortak noktanın olması, erkeğe göre din ve dünya anlayışının bir neticesidir. İnsanlık tarihinin geçen bunca zamana rağmen belki de hâlâ değişmeyen kuralı; Russel’in dediği gibi, “Erkekle kadın arasındaki ahlakî ölçülerin farklılığının temelinde, egemen erkek düşüncesi yatmasıdır” ve bu egemenlik, “Başlangıçta sedece fizikî üstünlük olarak görülürken, zamanla iktisadî, siyasî ve dinî üstünlük olarak tezahür ederek” daha da pekişti. Muhtemelen Tarık Ramazan’ın, “Kadını konu edinen İslâmî literatürün %90’ı kızlar, anneler ve eşler olarak onları, hep erkek bağlantılı, erkeğin üzerinden tanımlar”(10) şeklindeki değerlendirmesinin temelinde de yine aynı erkekimsi üstünlükler yatmaktadır. Bulunduğu ortama ve şartlara göre şekillenen, maskelenen, ahlakî normları değişebilen postmodern global-insan, “mevcutla yetinmeyen, kendi sanatını yağmalayan bir oyuncu ve aktördür.”(11) Toplum karşısına çıktığında bir başka, otel odalarında veya diğer kapalı alanlarda bir başka olan, binbir surat aktörlerin idare ettikleri dünyada onlarla çağdaş olmak, insanlık adına utanç verici bir durumdur. İnsanlık tarihinin belli zaman aralıklarında zuhur etmiş ahlakî çöküşlere bakıldığında; bu durum, yoksulluğun, geri kalmışlığın bir neticesi değil, tam tersine, madden doymuşluğun neticesi olarak karşımıza çıkar. “Bir toplum, medeniyetin en üst noktasına varınca, bozulmanın da başlangıç noktasına ulaşmıştır. Toplumun zihni, yani medeniyeti gelişmiş, fakat seciye, yani kültür bozulmaya başlamıştır.”(12) Prof. Nilüfer Göle’nin; “Kadın, doğrudan ve sembolik olarak değişi- Hayat min başlangıç noktasıdır” ifadesi, Hıristiyan-Batı kadar MüslümanDoğu için de geçerlidir. Din merkezli iki ayrı kültür/medeniyet dünyası, şimdi olduğu kadar, tarihin hiçbir döneminde kadın üzerinden kendini ifade etmemiş ve kadın yüzünden bu derece ayrışmamışlardı. “Modernlik öncesinde hak ve hukuk ihlallerine rağmen dinler ve kadim gelenekler ‘insan merkezli’ydi, bugün kadın merkezli hâkim bir söylem ve kültüre doğru giderken, bu insan merkezliliği kaybetmekteyiz. Sorun kadının veya erkeğin ezilmesi sorunu değil, insanın sorunudur. Kadın merkezli bir kültürde merkezde ‘insan” değil, cinsiyet’ ve bunun ideolojisi olan ‘cinsiyetçilik’ bulunmaktadır.”(13) Söyleminde güvercin, icraatında karga, hem de leşe saldıran türden karga kesilen erkeğin, Allah korkusu, cehennem azabı endişesinden başka hangi dünyevî güç kadına karşı saldırganlığını önleyebilir? Birçok Batılı düşünür gibi Zygmunt Bauman da; modernleşme başlangıcında Yaratıcı’ya, kurtuluşa ve cehennemin sonsuzluğuna olan inancımızdan kendimizi kurtarınca aniden kendimizle başbaşa kaldık diyor ve ilave ediyor: “Bu da, o andan itibaren kendi nefsimize konulan sınırları tanımamak demekti”. İşte tam da bu noktada; Tanrı inancının ve koyulan ilahî sınırların ortadan kaldırılmasıyla, hakka, hukuka, haneye, namusa, mala, mülke, inanca ve hürriyete tecavüzler başlıyor. Kendimizle başbaşa kaldığımız o anda, yaptıklarımız ve yapmak istediklerimizden haberdar olan, bizi gören, gözeten, “o gün” gelince de hesaba çekecek olan bir Tanrı inancıyla ancak insan namusu korunabilir. (1): Richard Sennet, Vefall und Ende des öffetnlichen Lebens, s.27-28 (2): Auf Teufel komm raus, Spiegel, 13.3.2010 (3): Des Menschen Wolf, Spiegel, Nr.21/23.5.11 (4): R. Sennet, Verfall und Ende des öffentlichen Lebens, s.21 (5): E. Fromm, Die Furcht vor der Freiheit, s. 184 (6): R. Sennet, a.g.e. s.29 (6): N. Göle, Anverwandlungen, s.100 (7): Zygmunt Bauman, Flüchtige Moderne, s. 39 (8): Hannah Arendt, Macht und Gewalt, s. 57 (9): Bertrand Russel, Formen der Macht, s. 232-2333 (10): Die Zeit, 2.12.10 (11): R. Sennet, Verfall und Ende des öffentlichen Lebens, s. 468 (12): Prof. Dr. Yümni Sezen, Hayatın Manası, s. 161 (13): Ali Bulaç, Zaman Gazetesi, 30.11.2010) Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir dosya İlhan BİLGÜ Sosyal Demokrasi’nin Sarrazin Dramı Bu tartışmaların yaşandığı sosyal demokrat hareket içinde Thilo Sarrazin hâlâ yer bulabiliyorsa, sorulacak olan soru her hâlde şöyle olacaktır: Thilo Sarrazin, tüm olup bitenlere rağmen sosyal demokrat ilkelere bağlı olduğunu iddia ediyorsa - ki parti hakem heyeti buna inanmış durumdadır – SPD, Thilo Sarrazinlemiş durumda mıdır? on yıllarda giderek halk nezdinde itibarını ve popüleritesini yitiren Almanya Sosyal Demokrat Partisi (SPD), partinin önde gelen isimlerinden Almanya Merkez Bankası Yönetim Kurulu Eski Üyesi Thilo Sarrazin’den çektiği kadar herhâlukârda kimseden çekmemiştir. Çünkü Thilo Sarrazin, parti içinde bir kimlik tartışması başlattığı gibi, parti içi iktidar kavgasını da ateşlemiş oldu. Sarrazin tartışması ile gelinen süreçte, Genel Başkan Sigmar Gabriel ile Genel Sekreter Andrea Nahles taraftarları arasındaki kutuplaşma giderek daha belirginleşmeye başladı. Müslüman göçmenlerle ilgili tezleri yüzeysel bir tepki toplayan Sarrazin, bu tepkinin toplumsal bir desteğe dönüşmesi üzerine “Deutschland schafft sich ab: Almanya Kendini Yokediyor” isimli meşhur kitabı ile ileri sürdüğü tezleri daha da net bir şekilde formüle etti. Sarrazin Müslüman göçmenlere ilaveten “Yahudi Geni”ni tezlerine ekleyince partiden ihraç S edilmek istendi. Merkez Bankası’ndaki görevinden çekilen Sarrazin, sözkonusu kitabı ile en çok satan yazarların başında gelmeye başladı. Sarrazin’e verilen toplumsal destek öylesine yüksekti ki, bir parti kursa hiç de azımsanamayacak bir seçmen kitlesinin desteğini alabileceği konuşulmaya başlandı. Kitabın yayınlanmasından bu yana geçen sürede partiden ihraç edilmek istenen Sarrazin, oluşturulan hakem heyeti önünde “sosyal demokrasinin temel ilkelerine bağlı kalacağına” dair söz verince partide kalabilmişti. Fakat, Sarrazin’in partide kalması asırlık sosyal demokrat hareket için, bir kimlik bunalımına da dönüşmedi değil. Genel Sekreter Andrea Nahles partililere yazdığı bir mektupta, Sarrazin’i neden partiden at(a)madıklarını izah etmek zorunda kaldı.1 Nahles mektubunda, her ne kadar Sarrazin’in görüşleri, sosyal demokrat ilkelerle bağdaşmayan sosyal darwinist bir argüman örneği oluştursa da, hakem heyeti önünde, Sarrazin’in sosyal demokrat ilkelere bağlı kalacağına söz verdiğini, bu görüşlerden dolayı incinen insanlardan da özür dilediğini belirttikten sonra, “SPD’nin ilkelerine bağlı kalmak şartıyla, parti içinde tartışmalı görüşlerin ve şahısların, bazen çok acı da olsa kalabileceğini” söylüyordu. Bu mektup aslında, SPD’nin içine düştüğü kimlik bunalımını, kamuoyuna yansıtmama çabası ve muhtemel eleştirilere karşı bir savunma refleksi olarak da değerlendirilebilir. Çünkü Sarrazin, ne yazdığı kitap öncesi görüşlerinden ne de kitabında formüle ettiği tezlerin hiç birinden vaz geçmediği gibi, bu görüşlerinin doğru olduğunu da hâlâ savunuyor. Waltrop’da katıldığı bir toplantıda, bu görüşlerini değiştirmediğini, hem de göğsünü gere gere ve üstelik tam da Genel Başkan Sigmar Gabriel’in “Sosyal Darwinizm’e karşı, SPD’de kararlı bir direniş var. Thilo Sarrazin, kitabında formüle ettiği tezleri geri aldı”2 dediği ve parti Başkanlık Divanı’nın da göçmenlere yüzde 15’lik bir kota uygulamasını öngören kararını3 eleştirip yerden yere vurarak söylüyor. Başkanlık Divanı, “Köken bir kader değildir. Hele bu zamanda hiç değildir”, sloganı sosyal demokrasinin temel sloganıdır... Belirli toplumsal grupların değersiz görülmesini, şiddetle reddediyoruz... İnsanların sözde bir irsiyete göre değerlendirilmesine karşı çıkıyoruz.... Göçmen ailelere mensup kimselerin de herkes gibi aynı eşit fırsatlara sahip olmasını istiyoruz..., derken Sarrazin, “Sanki, insanın aklı başına, göçmen olunca geliyor veya gidiyormuş gibi...” demekle kalmıyor, “Sizin göreve getireceğiniz insanlar, eğer göçmen kökenli olursa, işte o zaman problemleri ve zorlukları daha da az objektif alarak değerlendirmeye eğilimli olacaklardır,” hükmünü koyuyor. Kısacası, adetâ sosyal demokratlara meydan okuyor. Hayır! Sarrazin için bu bile yetmiyor: “Kim, zekanın ırsî olmadığına inanıyorsa aptalın tekidir, ya da o kimsenin aklından zoru vardır,” haykırışında bulunuyor. 4 Bu tartışmaların yaşandığı sosyal demokrat hareket içinde Thilo Sarrazin hâlâ yer bulabiliyorsa, sorulacak olan soru her hâlde şöyle olacaktır: Thilo Sarrazin, tüm olup bitenlere rağmen sosyal demokrat ilkelere bağlı olduğunu iddia ediyorsa - ki parti hakem heyeti buna inanmış durumdadır – SPD, Thilo Sarrazinlemiş durumda mıdır? Tabiî ki, böyle bir soru, oldukça popûlist ve SPD’ye karşı önyargılı bir yaklaşım içerir. Çünkü, partinin Sarrazin’in görüşlerini reddettiği en azından son Başkanlık Divanı açıklamasıyla kararlı bir şekilde ortaya konuluyor. Ancak, SPD’nin ilkelerine bağlı kalmak şartıyla, parti içinde tartışmalı görüşlerin ve şahısların, bazen çok acı da olsa kalabileceğini kabullenen sosyal demokratların, Sarrazin’in son açıklamaları ve görüşlerindeki ısrarlarına yeni ve fakat daha enteresan açıklamalar getirmesi üzerine ne yapacakları da merakları celbediyor. Burada, Sarrazin’in görüşlerini ve şahsını sadece “tartışmalı” olarak mı görecekler, yoksa bunun ırkçılık ve ayırımcılık olduğunda ısrar ederek red mi edecekler? sorusu da gereksiz. Buna rağmen SPD bu soruların ceva- ibilgu@igmg.de bını kamuoyu önünde verme sorumluluğundan kurtulumayacaktır. Görülüyor ki, sosyal demokratlar, Thilo Sarrazin olayı ile içinden çıkamadıkları bir drama sürüklenmiş durumdalar. Thilo Sarrazin de, hakem heyeti önünde verdiği sözlerle sosyal demokratları kandırmış durumdadır, denilebilir ise de, Sarrazin bu görüşlerinden aslında vazgeçmediğini, çok güzel bir formülasyonla daha o zaman ortaya koymuştu. Sarrazin, heyet önündeki açıklamasında sosyal darwinist bir görüşü reddetmiyor, sadece bu görüşün “siyasal olarak uygulanmasını” reddediyordu. Aslında Sarrazin, bu açıklamalarında kendi düşünce dünyasının ipuçlarını da vermişti. Hiç bir zaman, öne sürdüğü tezleriyle, sosyal demokrat temel ilkeleri ihlal etme niyeti olmadığını, eğer partililer, bu tezlerden etkilendiklerini düşünüyorsa, bundan dolayı özür dilediğini dile getirirken de, çok kaçamak bir dil kullanmış, aslında kendisi ile çelişmeyen açıklamalar yapmıştı. Yani, özet olarak “görüşlerimden vazgeçmedim” diyen Sarrazin, hakem heyeti önünde de görüşlerinden vazgeçmemişti. SPD ise, Sarrazin’in hakem heyeti önündeki açıklamalarını, Sarrazin’in kendi tezlerinden vazgeçmesi, fakat tartışmalı görüşlere sahip olması olarak değerlendirmeyi tercih edince böyle bir dramın içine düşmüş oldu. Bu dram, sosyal demokratların göçmen ya da gen ırsiyeti ile ilgili konuların dışındaki başka alanlardaki inandırıcılığının da bir yansıması olsa gerek. 1 http://www.spd.de/aktuelles/News/11656/2011 0426_brief.html 2 http://www.spd.de/aktuelles/News/11672/2011 0428_gabriel.html 3 http://www.spd.de/aktuelles/Pressemitteilungen/11972 /20110509_beschluss_parteivorstand_gleichberechtigung_anerkennung.ht ml 4 http://www.tagesspiegel.de/politik/quaelgeistund-quote /4148866.html Haziran · Juni 2011 · Recep 1432 sayfa 13 haber Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir slam Toplumu Milli Görüş Köln Bölgesinin 2010-2011 döneminde 30 şubesinde eğitim alan çocuklar yarışmaya tabi tutuldular. Çocuklar Türkçe Tarih, Genel Kültür, Fıkıh ve Siyer dallarında yöneltilen 25 sorunun cevabını bulmaya çalıştılar. Yarışmaya kız ve erkek çocukları olmak üzere iki katagoride yöneltilen aynı sorulara cevap bulmaya çalıştılar. Jüri heyetinde Sadık Aksel sunuculuğu yaparken ilahiyatçı Mehmet Yılmaz hoca jüriye başkanlık etti. Dr Fatih Koyuncu da jürinin diğer üçüncü üyesi oldu. Yarışan çocukların tamamı okul notuyla ortalama iyi not aldı. Fakat çok zeki çocuklar zaten derece yaparak kendilerini fark ettirdi. Gayret gösteren veli gayret gösteren öğretmen gayret gösteren çocuk her yarışmada olduğu gibi burada da ipi göğüsledi. Kız çocukları erkek çocuklarına göre ortalama %15 daha fazla not aldılar. Bir başka deyişle, kızların puanları 500`lere tırmanırken erkek çocuklar 400`lerle ifadelendi. Bir yıl gibi uzun bir antremanın ardından maraton koşusunda erkek çocuklarda Achen şubesi birinci olurken ikinciliği Bölge Eğitim Merkezi ve üçüncülüğü ise Ehrenfeld şubesi kazandı. Kız çocuklarında Gumersbach birinci Bölge Eğitim Serkezi ikinci ve Brühl şubesi ise üçüncü oldu. Kız ve erkeklerin birincilerine bisiklet mağazası olan Yalçın Çolak beyin İ sayfa 14 Hayat IGMG Köln Bölgesi Bilgi Yarışması Yapıldı hediye olarak verdiği 4 bisiklet teslim edildi. İkinci ve üçüncülerde para ödülüyle gönderildi. Şubelerinden seçme gelen tüm çocuklar plaketle ayrıca taltif edildi. Günün proğramına Genel Merkezden Gençlik Teşkilatı Başkanı Haziran · Juni 2011 · Recep 1432 Mesut Gülbahar iştirak ederek kısa bir selamlama konuşması yaptı. Bilgi yarışmasında Köln bölgesinin farklı şubeleri ilahilerle proğrama katkı sağladılar. IGMG Köln Bölge Başkanı Mehmet Dal “Bize göre buraya katılma cesaretini gösteren bu çocukların tamamı birincidir” diyerek çocukların ailelerine ve öğretmenlerine teşekkür etti. Proğrama Şok Market zincirleri, Ulvi Rıdvanoğlu, Mehmet Güneş ve salon sahibi Şuayb Güney beyler sponsor olarak desteklerini esirgemediler. haber Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir ATiB Türkiye Eğitim ve Kültür Gezisi TİB, Paskalya (Ostern) tatilinde bir ‘Türkiye Kültür ve Eğitim Gezisi’ düzenledi. İstanbul ve Çanakkale’yi ( Şehitlik) içerisine alan gezi boyunca tarihi mekânlar ve camiler, ziyaret edildi. İstanbul’un doyulmaz güzellikleri gezildi, görüldü. ATİB Eğitim ve Kültür Gezisine katılan 46 kişilik öğrenci, genç ve yetişkinlerden oluşan grup Düsseldorf’tan THY ile İstanbul’a uçtu. Zeytinburnu AMUO’ne (Adile Mermerci Uygulama Oteli) yerleşen gezi grubu, günlük proğram çerçevesinde; Sultanahmet, Ayasofya, Süleymaniye, Beyazıt, Fatih, Yavuz Sultan Selim, Şehzade, Eyüp Sultan gibi tarihi camileri ziyaret edip, namaz kılarak dua ve niyazda bulundu. Beykoz’da Hz. Yuşa (a.s), Eyüp’te Eyüp Sultan Hz., Üsküdar’da Aziz Mahmut A Hüdai Hz., Fatih’te Fatih Sultan Mehmet ve Yavuz Sultan Selim Han, Zeytinburnu’nda Merkez Efendi gibi ulu şahsiyetlerin, Allah dostlarının türbe ve mezarları ziyaret edildi, manevi huzurlarında Yasinler ve Fatihalar okundu, dua ve niyazda bulunuldu. Yapılan Miniatürk ziyareti, Adalara gemi yolculuğu, İstanbul Boğaz turu, Çamlıca’dan Boğaz`ı ve Piyer Loti’den Haliç’i seyretmek ise geziye ayrı bir güzellik kattı. Otobüsle Çanakkale Şehitliği’ni ziyaret eden ATİB gezi grubu; Ecebat’ta kılınan sabah namazının ardından Mecidiye ve Hamidiye Tabyaları, Seyit Onbaşı, Yahya Çavuş, Soğanlıdere, Zığındere, 57. Alay, Çonkbayırı ve Abide gibi bir çok şehitlik ve ziyaret yerlerini gezdi. Gün boyunca uzman rehber eşliğinde adım adım Çanakkale Şehitliği’ni dolaşan ve şehitlerin manevi huzurunda Fatiha ve Yasin okuyan gezi grubu zaman zaman göz yaşlarını tutamadı. Cuma namazını Seddülbahir Köyü Camii’inde kılan ATİB Grubu, ziyaretini tamamladıktan sonra akşam üzeri Çanakkale’ye veda ederek tektar İstanbul’a döndü. Geziye rehberlik eden ATİB Genel Başkan Yardımcısı Yakup Tufan, Türkiye Eğitim ve Kültür Gezisi’nin çok başarılı olduğunu, geziye katılanların çok faydalı bilgiler elde ettiklerini ve çok duygulandıklarını söyledi. Yapılan akşam ders ve sohbet toplantılarında, ‘adab-ı muaşeret’ başta olmak üzere bir çok konu hakkında bilgi verildiği ve değerlendirmeler yapıldığını söyleyen Yakup Tufan, geziye katılanlar arasında samimiyetin daha da arttığını ve gezinin tam bir aile, ‘ATİB Ailesi’ havası içerisinde geçtiğini ifade etti. ATİB Türkiye Eğitim Gezisi’ne katılanlar geziden çok memnun kaldıklarını dile getirerek, böyle bir geziyi düzenleyen ATİB yetkililerine teşekkür ettiler ve bu tür gezilerin sık sık yapılması temennisinde bulundular. Haziran · Juni 2011 · Recep 1432 sayfa 15 haber Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir GMG tarihinde bir ilke daha imza attı: İlk defa 1,5 senedir kurulmuş olan Kadınlar Gençlik Teşkilatı`nın İdareciler Günü gerçekleşti ve katılımcıları adeta büyüledi. İslam Toplumu Millî Görüş Kadınlar Gençlik Teşkilatı Şube ve Bölge idarecilerinin katıldığı “Gençlik İdareciler Günü” Essen Colosseum Tiyatro salonunda yapıldı ve yaklaşık 2000 genç idareci bayanı bir araya getirdi. Program salonunda ayrıca İslam Bilginleri, İslam Ülkeleri ve Tesettür Moda tasarımı resim sergileri yer aldı. İdareciler Günü, Avrupa Kur’an-ı Kerim Tilavet Yarışma birincisi Betül Pür tarafından okunan açılış Kur’an-ı Kerim’i ile başladı. Avrupa’nın tüm ülkelerinden gelen idareciler IGMG KGT Teşkilatlanma Başkanı Elif Yakaç’ın bölge yoklamasında temsil ettikleri eyalet ve ülke bayrakları ile söz aldılar ve kendilerini kısaca tanıttılar. Gençlik Başkanları arasında İngiltere ve IGMG’nin en uzak bölgesi olan Avustralya’dan temsilciler bulunmaktaydı. Yoklamanın ardından IGMG KGT Başkanı Nurcan Ulupınar hanım açılış konuşması için söz aldı. Konuşmasında şunları ifade etti: “Büyüklerimiz Türkiye’den Avrupa`ya geldiklerinde ellerinde bir bavul vardı, göğüslerinde de iman. Bavullarındaki elbiseler eskidiler ve çöpe atıldılar. Göğüslerindeki o iman ise, filizlendi, yeşerdi ve onlara camiler inşaa ettirdi. Camilerde ise, o imanın meyvesi olan bizler yetiştik. Yarınlarda ise bizlerin daha kaliteli çalışmalar sergilemesiyle, bizim nesillerimiz yetişecektir inşaallah. Müslümanlar olarak bizler bir taraftan, yaşadığımız çevreye faydalı olmaya çalışırken, diğer taraftan, giderek artan ayrımcılığa ve İslam düşman- I lığına maruz kalıyoruz. Ne yazık bu, fikir özgürlüğü ve eleştiri hakkı adı altında bazı yayın organları tarafından körüklenmektedir. Müslüman hanımları, erkeklerin hegomanyası altında ezilen zavallılar gibi gösteren, ciddi olduğunu iddia eden medya haberlerinde sürekli görmekteyiz. Bu gibi doğru olmayan zorlama yorumlar, bilinmelidir ki, insanların kafalarını karıştırmaktan, önyargıları arttırmaktan ve düşmanlığı körüklemekten başka hiç bir işe yaramamaktadır. Şu güzel topluluk, bu kötü niyetlilerin yaymaya çalıştığı önyargılara, en güzel cevaptır. Eğer bizler ailelerimiz tarafından düşünme yeteneğinden yoksun, seçme ve görüş ifade etme hakları ellerinden alınmış hanımlar olsaydık, istatistik verilerine göre artışta olan müslüman hanım üniversiteliler olarak, bu salonda yer alamazdık. Değerli Kardeşlerim, Bizlerin Avrupa’da giderek artışta olan seçmenler topluluğu olduğumuzu unutan bu insanların fikirleri kısırdır ! Bu ırkçı tartışmalara cevaben, (elhamdulillah) Frankfurter Allgemeine Zeitung gazetesinde yazan Patrick Bahners ‘‘Die Panikmacher: ‘‘Die Deutsche Angst vor dem İslam‘‘ isimli kitabı (türkçe: Almanya’daki pankicilerin İslam korkusu) bizlerin, geleceğimizle ilgili umutlarını yeşertiyor ve feraset sahibi olan, adalet ve objektifligini kaybetmeyen insanların var olduğunu gösteriyor. Hayret! Bizler burada (Avrupa’da) doğduk, burada büyüdük, burada okula gittik veya gidiyoruz, burada yaşıyoruz, mensubu olduğumuz bu ülkelerin dilini anadilimizin yanında benimsiyor bazılarımız ise anadilinden daha rahat konuşuruyor. Bizler, Avrupa’da bugün bu bay- Hayat IGMG Kadınlar Gençlik Teş IGMG Gençli Bilgi Yarışma GMG Genel Merkezi’nde 20. Bilgi Yarışması düzenlendi. İki gün düzenlenen yarışmanın ilk gününde, Avrupa‘nın 18 bölgesinden katılan 13 ile 17 yaş arası yarışmacılar ve Avrupa’nın 17 bölgesinden katılan 18 ile 25 yaş arası yarışmacılar yarıştı. Yarışmanın ikinci gününde ise her iki yaş kategorisinden dereceye giren I sayfa 16 Haziran · Juni 2011 · Recep 1432 altışer yarışmacı ile final gerçekleştirildi. Yarışmanın ilk günü yarışmacılarla beraber gelen misafirler IGMG Genel Merkezi´nde öğle namazında buluştular. Öğle namazına mütakip Kur’an-ı Kerim okunması ile program başlatıldı ve yoklama sonrası IGMG Gençlik Teşkilatı Eğitim Başkanı Ünal Ünalan açılış konuşması yaparak, yarışmacılara eleme sonrası buraya kadar gelmelerini tebrik edip, başarıların devamını diledi. Her iki yaş gurubu için yarı final başlatılmış ol- du ve yaklaşık b laya geçildi. Günün devam dıktan sonra ak spor aktivitesiyl ilk günü otele mamlandı. Yarışmacılar nü tekrar Genel diler. Açılış Kur IGMG Gençlik Gülbahar açılış ilim öğrenmenin haber Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir şkilatı İdareciler Günü 2011 k Teşkilatı 20. sı Finali yapıldı bir buçuk saat sonra momında iki seminer yapılkşam yemeği ardından le kaynaşma sağlanarak istirahata çekilerek tar ve misafirler ikinci güMerkez’de biraraya gelr’an-ı Kerim´inden sonra Teşkilatı Başkanı Mesut konuşmasında gençlere n ehemmiyetini vurgula- dı ve insanlığa faydalı olacağını bildirerek final yarışmasına geçiş sağlandı. Bir gün önce neticelendirilen yazılıların değerlendirmesi ve derecelerin açıklanması günün sunucusu Mustafa Ayar tarafından yapıldı. İlk aşamada 13 ile 17 yaş grubuna salonda ilk kez uygulanan ve herkesin önünde ekrandan gösterim yapılarak sorular soruldu ve belirli süre içerisinde cevaplar alındı. İlk yaş grubun yarışması tamamlandıktan sonra yarışmacılar öğle yemeği ardından da namaza geçtiler. rakların gölgesinde yaşarken, nasıl olur da bizi yokmuşuz gibi davranılabilinir, varlığımız inkar edilebilinir? Biz varız ve Avrupa’nın vazgeçilmez bir parçasıyız. Biz varız ve İslam kimliğimizle Avrupa’nın vazgeçilmez bir parçasıyız!” Nurcan Ulupınar hanım konuşmasının sonunda eşine çalışmalarında desteklerinden dolayı teşekkürlerini beyan etti. Ardınan Kadınlar Gençlik Teşkilatını tanıtan bir film gösterildi. Filmin ardından günün konuşmacısı Belçikalı Milletvekili Mahinur Özdemir hanım konuşmasını yaptı. Konuşmasında porgramı tebrik etti ve genç bayanlara kendi hayat öykülerinden örneklerle müslüman bayanların önüne tahsil ve iş hayatında çıkartılan engelleri aşmalarının mümkün olduğunu ve mücadeleyi bırakmamalarını önerdi. Bunun ardından TOP 5 adında kısa filmler ile hem tahsil hayatında, hem toplumsal hayatta hem de teşkilatta başarılı ve aktif olan beş seçilmiş öncü genç bayan tanıtıldı. Kısa filmlerinden ardından günün ikinci konuşmacısı Sabiha El-Zayat hanım söz aldı. Konuşmasında Avrupadaki müslüman bayanların konumu, ayrımcılık, çoğulculuk, kimlik sorunu gibi konulara değindi ve gençlerin en büyük görevlerinden biri Avrupa’nın İslama karşı olan bakış açısını kendi eylem ve söylemleri ile değiştirmek olduğunu söyledi. Al-Zayat hanım sözlerini: Avrupa biziz – biz de Avrupayız! söylemi ile noktaladı. Konuşmanın ardınan ses sanatçısı Hülya Kandemir duygu yüklü parçalarıyla salondakileri büyüledi. Parçalarını türkçe, almanca ve ingilizce olarak söyledi. Programın ikinci bölümünde Ruhr A bölgesinin hazırlamış olduğu tiyatro yer aldı. Tiyatroda teşkilat, okul ve özel hayatı dengeleme ve örnek başkan gibi konular canlandırıldı. Programın doruk noktası ise kum sanatıydı. Bu nadir sanatı sergilemek üzere Türkiyeden katılan Veysel Çelikdemir fon müziği eşliğinde Fatih Sultan Mehmed Han’ın hayatını kumun üzerinde canlandırdı. Sanat bölümünün ardından IGMG Kadınlar Teşkilatı Başkanı Zehra Dizman hanım, Onursal Genel Başkan Yavuz Çelik Karahan ve IGMG Genel Başkanı Kemal Ergün birer selamlama konuşması yaptılar ve Kadınlar Gençlik Teşkilatına desteklerini ifade ettiler. Programın diğer heyecanlı bölümü ise program önce başlatılan bölgelerarası “Hayırda Yarışın” katarakt projesinin sonuçlarıydı. Sonuçları proje sorumlusu KGT Sosyal Hizmetler Başkanı Ayşe Aslan sundu. Sonuçlarda Danimarka, İsveç ve Düsseldorf ilk sırayı aldılar ve IGMG Sosyal Yardımlaşma Derneği (HSV) Müdürü Zeki Toprak bey tarafından ödüllendirildiler. Zeki bey ayrıca bu projeye katkıda sağlayan tüm bölgelere teşekkür etti ve dereceye giremediği halde üstün başarı sergileyen Ruhr A bölgesinede ayrıca hediye takdiminde bulundu. Tüm bölgelerin toplam topladığı katarakt bedeli ise 9184 adet idi. Bu bağlamda projeye katkıda bulunan tüm bölgelere teşekkür belgeleri takdim edildi. Ayrıca KGT Bölge Gençlik Başkanlarına ve eski başkanlara şimdiye kadar yapmış oldukları çalışmalardan dolayı plaket takdimi oldu. Plaket takdiminden sonra programın son bölümünü oluşturan İdareciler Günü katılımcıları arasında Umre ve Türkiye gezisi çekilişi gereçekleştirildi. Program kapanış Kur’an-ı Kerim ve dua ile sonuçlandı. Günün ikinci bölümünde 18 ile 25 yaş grubu ile aynı şekilde yarışma yapıldı. Her iki yaş grubu için sonuçların açıklanması, Şaban Malkoç, Vahdettin Bayram ve Ünal Ünalan’dan oluşan jüri heyeti tarafından beyan edildi. 13-17 Yaş grubu sonuçları 1. Berlin Bölgesi’nden 145 puanla Halil Kabakulak 2. Güney Hollanda’dan 135 puanla Ümit Demirel 3. Hessen Bölgesi’nden 132,5 puanla Abdullah Baykal 18-25 Yaş grubu sonuçları 1. Belçika’dan 115 puanla Abdullah Baykal 2. Güney Hollanda’dan 105 puanla İbrahim Millet 3. Ruhr-A’dan 100 puanla Ramazan Burhan Dereceye giren yarışmacılara nakit para hediyeleri verilerek, diğer katılımcılara da kitap ve kalemler takdim edildi. Haziran · Juni 2011 · Recep 1432 sayfa 17 haber Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir TİB Maiz Türk Kültür Ocağı düzenlediği sıra gecesiyle 7’den 70’e herkese unutulmaz bir gece yaşattı. Başta ATİB Genel Başkanı Selahattin Saygın olmak üzere, ATİB kurucusu Musa Serdar Çelebi, TİDAF Şeref Başkanı ve ATİB Kurucu Üyesi İhsan Öner, THY Basın Sözcüsü Yusuf Ekiz, Mainz Türk Kültür Ocağı Başkanı Köksal Akçay, ATiB Gençlik Kolları Başkanı Oğuzhan Erkmen, ATiB Gençlik Kolları Başkan Yardımcısı Mehmet Alparslan Çelebi, ATiB Gençlik Kolları Sekreteri Mustafa Gölcük, Gençlik Kolları Eski Başkanlarından Mustafa Çağrı Öner ile Metin Polat ve programın hazırlanmasında büyük emeği geçen Mainz Türk Kültür Ocağı Sekreteri Alperen Akçay geceye katılanlar arasındaydı. Programın açılışını yapan ATİB Mainz Türk Kültür Ocağı Başkanı Köksal Akçay yaptığı selamlama konuşmasında, “önemli bir gelenek olan sıra gecelerinin yaşatılması ve gelecek nesillere aktarılması, bizler için oldukça önemlidir. Biz bu faaliyeti hemen hemen her ay gerçekleştiriyoruz. Bu vesileyle daha sık biraraya gelme imkanı buluyoruz. Ben uzak yakın demeden programımıza teşrif eden herkese teşekkür ediyo- A sayfa 18 Hayat ATiB Mainz Türk Kültür Ocağı‘ndan Kültürel Ziyafet rum” dedi. Köksal Akçay, Metin Polat, Ozan Ferhat Kafkas, Atilla Gündüz ve Bayram Akçin’in sazlarıyla renklendirdiği gecede türküler ve marşlar hep bir ağızdan söylenirken sıra ge- Haziran · Juni 2011 · Recep 1432 celerinin vazgeçilmezi olan çiğ köfteler de afiyetle yenildi. Daha sonra konuşan ATİB Genel Başkanı Selahattin Saygın, “bir Anadolu geleneği olan sıra gecesi kültürü, özellikle de gençlerin ve çocukların kültürel ge- lişimine büyük katkı sağlamaktadır. Sıra gecelerine katılan gençler, kültürel değerlerini, adâb-ı muâşeret kurallarını ve kültürünün vazgeçilmez parçası olan türkülerini öğrenme ve söyleme imkanı bulur. İşte bu yönüyle bu tür programlar bir halk mektebi niteliğindedir” dedi. Ayrıca Saygın, Kazakistan’da yaşadığı bir anısını anlatarak katıldığı bir toplantıda, herkesin özellikle de oradaki devlet erkanı’nın sırasıyla dombra çaldığını ve çocuklarına da daha küçük yaşlarda dombra çalmayı öğrettiklerini belirterek Türk Kültürün de büyük yeri olan sazın ve sözün önemine vurgu yaptı. Gece geç saatlere kadar süren program, hafızalarda silinmeyecek bir yer etti. Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir Soru 1: Erhan Bey - Mavi Kartým var Malatya Sosyal Güvenlik Kurumu’na müracaat yaptým, fakat kabul etmediler sizde örnek dilekçe varsa lütfen bana ulaþtýrýr mýsýnýz? Ne yapmalýyým? Þaþýrdým. Burada mavi kartlý olup emekli olanlar var. Selamlar Ömer U. MAVÝ KARTLILAR MAHKEMEYLE BORÇLANIP EMEKLÝ OLABÝLÝRLER Türk Vatandaþlýðýndan izinli olarak çýkýp, baþka bir ülke vatandaþlýðýna geçenlere Türkiye’deki haklarýný kullanmalarý için Mavi Kart verilir. Ancak, Sosyal Güvenlik Kurumu Mavi Kartlýlara Yurtdýþý Borçlanmasý ve Yurtdýþý Borçlanmasý ile emeklilik hakký tanýmaz. Buna karþýn dava açarsanýz mahkemeyle borçlanýp emekli olabilirsiniz. Avusturya vatandaþýyým. Mavi Kart’ým var. 12.03.1951 doðumluyum. Sigorta baþlangýcým 1971 Ocak ayýdýr. Yurtdýþýna gitmeden önce, Türkiye’de Emekli Sandýðýna baðlý memur olarak 7 yýl 5 ay 15 günlük çalýþma sürem vardý. Türkiye’ye döndükten sonra 3,5 yýl yani 1260 gün (sizin tavsiyeniz üzerine, 25.04. 2004 tarihli adýma gönderdiðiniz cevabi yazý) sigortalý olarak çalýþtým. Daha önceki Emekli Sandýðýna baðlý çalýþtýðým süreleri ihya ederek, toplam 3600 güne tamamladým. Ve Antalya SGK’nýn bana verdiði cevap yazýsýnda emeklilik talebimin reddedildiði ifade edilmektedir. Ve aynen þöyle denilmektedir: “Ýlgili tahsis talebinize istinaden dosyanýzýn tetkikinde; İçiþleri Bakanlýðýnýn 2004 / 08 sayýlý kararý gereði 27.12.2004 tarihinde Türk Vatandaþlýðýndan çýktýðýnýz tespit edildiði için aylýk baðlama talebiniz reddedilmiþtir. Bilgi edinilmesini rica ederim.” Türkiye’ye döndüðümde Mavi Kartlý biri olarak (Avusturya Vatandaþý olarak) emekli olabilir miyim? diye size sorduðum yazýya, 25.04.2004 tarihindeki cevap yazýnýzda “... yabancý ülke vatandaþý olmanýz SSK’dan emekli olmanýza engel deðildir. Ve bahsettiðiniz þekilde SSK’lý bir iþe girip en az 1080 gün (3 tam yýl) çalýþtýktan sonra SSK’ya isteðe baðlý olarak ödemeye baþlayabilirsiniz...” demiþtiniz. Ben isteðe baðlý ödeme yerine eski çalýþtðým süreyi ihya ettim. Size sormak istediðim konular: a) Yabancý uyruklu (Mavi Kart Sahibi) olarak ve (Yaþ, sigortalýlýk süresi dolmuþ ve 3600 günü tamamlamýþ birisi olarak) bu gün emekli olabilir miyim? Yasalar bu duruma olanak vermekte midir? Ve dosya Sorularla Türkiye’de Emeklilik vermiyorsa hangi yasa veya genelge uyarýncadýr? b) Ýþ Mahkemesine baþvurmalý mýyým? Ahmet Z. Siz Emekli Olursunuz En baþtan hemen belirteyim anlattýðýnýz duruma göre, Antalya SGK. II Müdürlüðü hatalý iþlem yapmýþ. SSK. ve Bað-Kur’dan emeklilikte Türk Vatandaþlýðý þartý yoktur. Sadece Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandýðý Kanunu gereðince yabancýlarýn emekli olmak hakký yoktu, þimdi 5510 ile o da deðiþti. Bu sebeple, Antalya SGK Ýl Müdürlüðünün red kararýný Ýþ Mahkeme’sinde dava ederseniz, kazanýr ve baþvuru tarihinden itibaren emekli edilir ve birikmiþlerinizi de alýrsýnýz, isterseniz açacaðýnýz davanýz konusunda da size yardýmcý olurum. Zira, sizin emekliliðinize engel ne yasa var ne genelge. SGK Mavi Kartlýlara Borçlanma Hakký da Vermiyor Sosyal Güvenlik Kurumu, Mavi Kartlýlarýn yurt dýþýnda çalýþtýklarý süreleri borçlanmak istediklerinde kabul etmiyor. 3201 sayýlý kanunu dayanak gösterip sadece Türk Vatandaþý olarak geçmiþ çalýþma sürelerini, Türk Vatandaþý iken baþvurursanýz kabul ederim diyor. Ancak, bu cevap yalan yanlýþtýr. Evet, yurt dýþýnda Türk Vatandaþý olarak geçmiþ süreleri borçlandýrmasý yasal ama borçlanma baþvurusu yapýldýðýnda Türk Vatandaþý olmanýz gerekmez, Mavi Kart’lý olmanýz yeterlidir. Yargýtay Kararlarý Var Yargýtay 10’uncu Hukuk Dairesinin bu konuda çok sayýda kararý var. Ama ders gibi olaný 2008 / 18641 esas ve 2009 / 13146 sayýlý 14.07.2009 günlü kararý çok ayrýntýlýdýr. Kararýn 4’üncü sayfasýndaki hükme göre; “... davacýnýn, Türk Vatandaþlýðýna haiz olmadýðý 26.08.1999 tarihinden sonraki dönemleri borçlanamayacaðýna iliþkin mahkemenin kabulü yerinde ise de; Türk Vatandaþlýðýndan izinle çýkan ve borçlanma talep tarihinde Türk Vatandaþlýðýna haiz olmayan davacýnýn, Türk Vatandaþlýðýndan izinle çýkmadan önce yurt dýþýnda gerçekleþmeyen çalýþma sürelerine iliþkin borçlanma hakkýnýn, Türk Vatandaþlýk Kanunu ile kazanýlmýþ hak sayýlarak korunduðu gözetilerek, anýlan süreye iliþkin borçlanma isteðinin kabulüne karar verilmesi gerekliliði gözetilmeksizin yazýlý þekilde karar verilmiþ olmasý, usul ve yasaya aykýrý olup, bozma nedenidir. O halde, davacý vekiline bu yönleri amaçlayan temyiz itirazlarý kabul edilmeli ve hüküm bozulmalýdýr.” demiþtir. Soru 2: Merhaba Erhan Nacar Bey, benim adým Kenan D. Belçika’da 24 yýldýr çalýþýyorum, Türkiye’de SSK’lý olarak çalýþtým, fakat artýk yurt dýþýndan dönmek ve Türkiye’de emekli olmak istiyorum, sizden normal emeklilik þartlarýný gösterir bir belge tarafýma göndermenizi rica ediyorum. Baþarýlarýnýzýn devamýný dilerim. SSK’dan Emekli Olacak Erkekler Ýçin Normal Emeklilik Tablosu 08.09.1999 tarihli Resmi Gazete’de yayýnlanan 4447 sayýlý kanun ile eklenen 506 sayýlý kanun’un geçici 81. maddesinin (A) Bendine göre (Anayasa Mahkemesinin iptal etmediði Bent); 08.09.1999 tarihi itibariyle 23 yýldan fazla sigortalýlýk süresine sahip olan erkek sigortalýlar (08.09.1976 ve daha önce sigortalý olanlar) eskiden olduðu gibi 5000 günü tamamladýklarý takdirde “Yaþ” a baðlý olmadan emekli olacaktýr. Yukarýdaki þartlarý yerine getiremeyenler ise aþaðýdaki tablodaki þartlarla emekli olabileceklerdir. TÜRKÝYE’DE EMEKLÝLÝK ÞARTLARI Tablo ile ilgili Açýklamalar 1. İþe baþlama tarihinden maksat, SSK, Bað-Kur, T.C. Emekli Sandýðý veya Özel Banka / Borsa Sandýklarýnýn iþtirakçisi olarak ilk kez Sosyal Güvenlik Sistemine dahil olduðu tarihtir. 2. Yukarýdaki üç þartýn tamamýnýn gerçekleþmesinden sonra talep ile emekli olunabilir. 3. Hangi kurumdan (SSK, BaðKur, T.C. Emekli Sandýðý veya Özel Banka / Borsa Sandýklarýndan) emekli olunacaðýnýn tespiti; son yedi yýllýk (2520 günlük) prim / kesenek ödenmiþ o kurumdan ve o kurum mevzuatýna göre belli edilir. 01.05.2008’den Sonra Girenlerde Kademe de Var 01.05.2008 gününden sonra iþe giren erkekler normalde 65 yaþýnda ve en az 7200 günle emekli olurlar ama 7200 günü doldurduklarý tarihe göre emeklilik yaþýnda kademe vardýr. Buna göre; 7200 günü doldurma tarihi; 1) 1/1/2036 ila 31/12/2037 tarihleri arasýnda ise 61, Haziran · Juni 2011 · Recep 1432 sayfa 19 dosya Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir 2) 1/1/2038 ila 31/12/2039 tarihleri arasýnda ise 62, 3) 1/1/2040 ila 31/12/2041 tarihleri arasýnda ise 63, 4) 1/1/2042 ila 31/12/2043 tarihleri arasýnda ise 64, 5) 1/1/2044 ila 31/12/2045 tarihleri arasýnda ise 65, 6) 1/1/2046 tarihinden sonra ise 65, yaþýnda emekli edilecekler. Kenan Bey, yukarýda tablo’da açýkladým. Emekli olmak için, sadece yurda giriþ yapmanýz yeterli olacaktýr. Sosyal Güvenlik Uzmaný Erhan NACAR Türkiye Diyanet Çalýþanlar Sendika Danýþmaný Yurtdýþý borçlanmasý yapabilirsiniz Soru 3: Erhan Bey, yazýlarýnýzý ilgiyle takip etmekteyim, aydýnlatýcý bilgileriniz sayesinde yeni þeyler öðrenmekteyiz. Çok teþekkür ederim. Benim sorum þu, 1944 doðumlu annemin 1972 - 1976 yýllarý arasýnda Almanya’da çalýþmýþlýðý var. Türkiye’ye kesin dönüþ yaparken birikmiþ olan parasýný almýþ, söz konusu yýllar ile alakalý olarak o ülkenin anneme ödeyeceði baþka ücretler olabilir mi? Ayrýca o ülkeden veya ülkemizden emeklilik hakký doðar mý? Ne yapmamýzý önerirsiniz? Ayþe Ç. Cevap: Hanýmefendi, Almanya’dan primleri toptan ödeme yoluyla almýþsýnýz, isterseniz annenizin sadece Almanya’da çalýþma süresini deðil çalýþmadan geçirdiði tüm yurtdýþý ikamet sürelerinizi borçlanarak SGK’dan emekli edebilirsiniz. Belirtmemiþsiniz ama Türkiye’de Sosyal Güvencesi yoksa, önce anneniz birkaç gün SSK’lý çalýþsýn sonra da en az 15 yýllýk (5400 günlük) borçlanma yaparsa hemen emekli olur. Hiç SSK çalýþmadan yine 15 yýllýk borçlanma yaparak Bað-Kur’dan da emekli olur. Soru: Erhan Bey, 1960 doðumluyum. 1982 yýlýnda Almanya’ya iþçi olarak iþe baþladým. Türkiye’de hiç hizmetim yok. 2005 yýlýnda SSK’ya yurtdýþý borçlanma talep dilekçesi verdim. Ve 3600 günlük borçlanma yaptým. SSK bana gönderdiði yazýda 2005 yýlýndan borçlandýðým süre olan 10 yýl (3600 gün) geriye götürüp baþlangýcýn 1995 dedi. Bu baþlangýca göre de 59 yaþýnda yani 2020 yýlýnda emekli olacaðýmý söylediler. Bu doðru mu? Þimdiden teþekkür ederim sizi takip ediyorum Adnan O. Cevap: Selam Adnan Bey, aramýzda Sosyal Güvenlik Sözleþmesi sayfa 20 olan ülkelerdeki iþe baþlama tarihleri SSK, Bað-Kur ve Emekli Sandýðý içinde baþlangýç kabul edileceði tüm uluslararasý sözleþmelerimizde yazar. Ama SGK bunu tam olarak uygulamaz. Bu sebeple de sizin 1982 olan Almanya iþe baþlama tarihinizi Türkiye için baþlangýç kabul etmemiþ. Soru 4: Yurtdýþý iþe giriþ tarih SGK içinde baþlangýç sayýlmaya baþladý. Türkiye ile Sosyal güvenlik Sözleþmesi imzalayan ülkelerdeki iþe baþlama tarihi sözleþmeler gereðince SGK’dan emeklilik için de baþlangýç sayýlmalý. Ama SGK bunu kabul etmiyor. Ancak, þimdi Yargýtay Hukuk Genel Kurulu’nun aldýðý karar ile mahkemelere giderseniz bunu SGK’ya kabul etmek zorunda kalacak ve hemen emekli olabileceksiniz... SGK’nýn yurtdýþý borçlanmasýnda baþlangýç tarihi Týpký sizin olayýnýzda yaptýðý gibi SGK, 1982 olan Almanya Baþlangýcýnýzý Türkiye için baþlangýç kabul etmemiþ. Sizin için baþlangýç olarak 3600 günlük yurtdýþý borçlanmasýný ödeme tarihinizden 3600 gün geriye giderek sanal bir baþlangýç tarihi bulmuþtur. Buda bize göre yanlýþtýr. Mahkemeler SGK Hatalý Diyor Bir vatandaþýmýz, 01.10.1977 günü Almanya’da iþe baþlamýþ ve 10.10.2005 gününe kadar yurt dýþýnda çalýþmýþtýr. Türkiye’ye gelip 5000 günlük borçlanma yapmýþ ve 10.08. 2006 günü borcunu ödemiþtir. Bu sigortalýda 01.10.1977 olan Almanya baþlangýcýna göre emekli olduðunu düþünerek SSK’ya emeklilik dilekçesi vermiþtir. Dilekçesi SSK tarafýndan reddedilmiþ ve ancak 20.10.2018 günü emekli olabileceðini zira, baþlangýcýnýz 20.10.1992 olduðunu belirtmiþtir. Çünkü, SSK’da bu kiþi için ödeme tarihi olan 10.09.2006 gününden borçlanma günü olan 5000 gün (14 yýl, 10 ay 20 gün) geriye giderek, 20.10.1992 tarihini sanal olarak bulmuþtur. Emeklik talebi reddedilen sigortalý da Ýþ Mahkemesinde dava açmýþ ve yerel mahkemede davayý kazanmýþtýr. SGK’nýn kararý temyiz etmesi üzerine de Yargýtay 10’uncu Hukuk Dairesi Yerel Mahkemenin kararýný SSK haklý diyerek reddetmiþtir. Þimdi aþaðýdaki örnek karara göre artýk herkes mahkeme yolu ile yurtdýþý iþe giriþ tarihi geçerli saydýrabiliyor, ben sizlere Yargýtay kararýný veriyorum. Saygýlar Hayýrlý Günler Dilerim. İþte Örnek Karar T.C. Yargýtay Hukuk Genel Haziran · Juni 2011 · Recep 1432 Kurulu E. 2010/10 - 472 K.2010 / 440 T.29.09.2010 • YAÞLILIK AYLIÐINA HAK KAZANDIÐININ TESPÝTÝ (sonradan borçlananlarýn 506 s. Kanunun geç. 81. Md.nin yürürlüðe girdiði tarihte hiç hizmetinin bulunmadýðý gerekçesiyle 81 md. nin uygulanmamasý 3201 s. Kanun ile sigortalýlara tanýnmýþ olan haklarýn ortadan kaldýrýlmasýna yol açacaðý) •HÝZMETÝN BULUNMAMASI (yaþlýlýk aylýðýna hak kazandýðýnýn tespiti - sonradan borçlananlarýn 506 s. kanunun geç. 81. md.nin yürürlüðe girdiði tarihte hiç hizmetinin bulunmadýðý gerekçesiyle 81 md.nin uygulanmamasý 3201 S. kanun ile sigortalýlara tanýnmýþ olan haklarýn ortadan kaldýrýlmasýna yol açacaðý) • DAHA ÖNCE SÝGORTALI OLARAK TÜRKÝYE`DE TESCÝLLÝ OLMAYANLAR (506 S. Kanununun geçici 81 maddesinin yürürlük tarihinden sonra yürürlük tarihinden öncesine Ait Devreye iliþkin Olarak Yapacaklarý Borçlanmalarýn Geçici 81 Md. Uygulamasýndan gözetilebileceði) • YURTDIÞI HÝZMET BORÇLANMASI (yaþlýlýk aylýðýna hak kazandýðýnýn tespiti - sonradan borçlananlarýn 506 s. kanunun geç. 81. md.nin yürürlüðe girdiði tarihte hiç hizmetinin bulunmadýðý gerekçesiyle 81 md.nin uygulanmamasý 3201 S. kanun ile sigortalýlara tanýnmýþ olan haklarýn ortadan kaldýrýlmasýna yol açacaðý) 506 / m 60 108 Geç.81 3201-1/m. 5 6 4447 / m. 17 SORULAR 1) Mavi Kart’ý olan vatandaþlarýmýz ne yapmalý? Cevap: Türkiye’den öncelikle Sýhhiye Sosyal Güvenlik Kurumuna Müracaat Yapmalý Red Yazýsý ile Mahkemeye Baþvurmalarý halinde Vatandaþlýktan çýkýlmýþ olan çalýþýlan süre mahkeme kararý ile borçlanabilir. 2) Yurtdýþýnda sigortalý olup da yardým alan Türkiye’den maaþ alabilir mi? Cevap: Alabilir fakat koþullarý var öncelikle Türkiye’de Emekli Hakký kazanmasý gerekir ve yurtdýþýný karýþtýrmadan yapýlan emeklilikte Avrupa’da çalýþabilir. 3) Türkiye’den maaþ alabilmek için ne yapmalý? Cevap: Borçlanýlacak süreyi tam olarak doðru bir þekilde hesaplamalý Hayat ve mutlaka bir uzmana sorulmalý. 4) Yurtdýþý iþe giriþlerimiz SSK baþlangýcý sayýlýr mý? Cevap: Evet artýk Türkiye’den yurtdýþý iþe giriþlerinizi saydýrabilirsiniz. Mahkeme yolu ile, hem daha az öde, hem daha fazla maaþ al. 5) Emekli Maaþ Farklarýmýz ne oldu? Cevap: Bu konu herkes için özellikle emekliler için bir sorun bu konuyu halen mahkemede takip ediyoruz. 6) Emeklilik sürem doldu ama çalýþýyorum bana zararý var mý? Cevap: Emeklilik süresi dolan hiç vakit kaybetmeden emekli olmasý þart, her geçen gün aylýklarýnda azalma olur. 7) Evlenirken çeyiz parasý almam için ne yapmalýyým? Cevap: Evlenme Cüzdaný ve Kimlik Fotokopisi yetim maaþý alýrken bir belgeyle kuruma baþvurmalý. 8) Yurtdýþýnda çifte vatandaþýn haklarý nelerdir? Cevap: Türkiye’de normal bir Türk Vatandaþýnýn sahip olduðu haklarýn tamamýna sahip olmak demektir. 9) Yurtdýþýnda sonradan vatandaþlýk deðiþtiren kiþilerin borçlanma hakký var mýdýr? Cevap: Tabi ki vardýr. Yargý yolu açýk ve kazanýlýr Yargýtay’dan Resmi onaylanmýþ mahkeme kararý vardýr. 10) Ölmek için neden 5 yýl beklenir? Cevap: Yeni þartlarda 1800 gün dolmadan vefatlarda dul ve yetimlere maaþ baðlanmaz o yüzden 1800 gün þartý vardýr. 11) Emekli maaþý neden diðerlerine göre düþük? Cevap: Aylýklarda ABO (Aylýk Baðlanma Oranlarý)’ný bilmek lazým. 12) Emekli oldum Almanya’daki maaþýmdan vergi kesilmemesi için ne yapmalýyým? Cevap: Türkiye’den vergimi ödemek istiyorum maliye aracýlýðýyla yapýlan iþlemler sonucunda emekli aylýðýnýzdan vergi alýnmayacaktýr. 13) Yurtdýþýnda zam ne zaman? Cevap: Senede Ocak ayý ve Temmuz ayýnda olmak üzere 2 kere zam olur. Zaman kaybetmeyin temmuz geliyor. Sosyal Güvenlik Uzmanı Erhan Nacar-Ankara email: erhan-nacar@hotmail.com tel. 0090.312.4321020 Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir dosya A. Engin KARAHAN Müslümanlar İçin Yeni Bir İhtiyaç Acil Durumlarda Manevî Destek Uzmanlığı Üzerine Bununla beraber ifade etmeliyiz ki, önceleri genellikle bireysel olan bu yardımlar artık kurumsallaşmış vaziyettedir. Camiiler bugün de geçmişte olduğu gibi toplumsal yardım ile alâkalı büyük bir boşluğu doldurmaktadırlar. Vefat hali için kurulmuş olan cenaze fonu yahut çocuklar için verilen derslere yardım kursları gibi daha önceleri akrabalık ve komşuluk ilişkileri üzerinden halledilen birçok mesele bugün camiiler ve dernekler tarafından üstlenilmiştir. üslümanlar için bir “acil durumlarda manevî desteğin” ne şekilde olacağına geçmeden önce, acil durumlar için Müslüman manevî destek uzmanlarına1 ihtiyaç olup olmadığı meselesi üzerinde biraz duralım. Müslümanların kendi düşünce kalıpları içinde bu mefhumun esamesinin bile okunmuyor olması, onların kurumsallaşmış olan acil durum manevî destek ekibine ihtiyaçları olup olmadığı sorusunu gerekli kılıyor. Toplumlar sürekli bir değişime M maruz kalıyorlar ve bu değişim çoğu zaman bir hesap neticesinde gerçekleşmiyor. Hayatın –insanın ihtiyarında olmayan- bu vecheleri insanı istese de istemese de değişim vakıası ile yüzyüze getiriyor. Toplumun tamamını tesir altına alan –gerek müsbet, gerekse menfibu değişimden elbette Müslümanlar da nasiplerini alıyorlar. Taşradan büyük şehirlere göç etmeleri daha önceden karşılaşmadıkları türden bazı meseleleri de beraberinde getirdi. Göç edilen metropolün İstanbul yahut Köln olması aslı itibariyle bu durumu değiştirmiyor. İslâm geleneğinde insanı zor zamanlarında ayakta tutan kuşkusuz birçok unsur bulunmaktadır. İnsanı sağlamca tutan bu mekanizmalar, onların birbirleri ile yakın ilişkisi ve büyük ailenin hâkim olduğu toplumun uyumlu ve birarada yaşaması sayesinde ayakta duruyordu. Bu yapılar artık çatırdıyor, belki de çoktan yıkılmış durumda. İnsan yalnızlığın kucağına daha fazla itilmiş durumda. Aynı apartmanda oturan komşudan, caddenin hemen karşı tarafındaki aileden bihaber bir biçimde yaşıyoruz. Başımıza bir musibet geldiğinde ise bize manevî destek sağlayacak olanlar komşumuz değil, doktor yahut itfaiyeciler oluyor. Aile fertleri hemen bitişikteki evde değil, ülkenin diğer ucunda yaşıyorlar, dostlarımız ise şehrin muhtelif semtlerindeler. Müslüman toplum, muhafaza edilegelinen mekanizmaların değişen şartlarla beraber dağılıp gittiğine şahit oldu. Bu dağılmanın büyük bir süratle cereyan etmiş olması sağlıklı bir dönüşüm imkânlarını da ortadan kaldırdı. Şehir ortamı alışılmış ve öylece muhafaza edilmiş pek çok şeyin, insanlar farkında olmaksızın ellerinden kayıp gitmesine neden oldu. Birşeylerin değişmiş olduğu kriz zamanlarında daha bariz bir şekilde görülebiliyor. Ancak o zaman “yerleşik” olduğu zannedilen, insanı ayakta tutan mekanizmaların artık varolmadığının farkına varılıyor. Şehirlerdeki keşmekeş, hemen el uzatabilecek akraba ve dostların olmaması ve acil durumlarla alâkalı tecrübe eksikliği manevi destek hizmetini Müslümanlar için de seçenek olmaktan çıkarıp bir zaruret haline getiriyor. Bu durumda “olmalı mı, olmamalı mı?” sorusunun yerini “nasıl olmalı?” sorusu alıyor. Bu hususla alâkalı olarak bazı mühim meselelerle karşı karşıya bulunuyoruz. Evvela, kurumsallaşmış bir acil durum manevî destek ekibinin zarureti ile alâkalı gerekli bilinç düzeyinin bulunduğunu söyleyemeyiz. Bunun nedeni ise yardımın zarurî olarak görülmemesi değil, eski –artık olmayan- yapıya hâlâ büyük bir güven duyulmasıdır (aile, komşu, arkadaşlar). Bu kişiler ise artık ya bulunmamaktadırlar, ya da acil bir durum sözkonusu olduğunda hemen ulaşılamamaktadırlar. Akrabalık ve komşuluk ilişkilerinden kaynaklanan bir yardımlaşmanın bulunduğu durumlarda ise yanlış anlaşılmalar olabilmektedir. Bu türden yardımlar acil durumlarda hem alışılmadık bir görüntü arzetmekte, hem de işin tabiatı açısından uygunsuz kaçmaktadırlar. Bilhassa uzmanlık gerektiren bir hususta yardım gerektiği zamanlarda... Buna benzer bir durumda devriye gezen ambulans görevlileri, aile ve akraba- akarahan@igmg.de ların olay mahalline birikmesinden sıklıkla rahatsızlık duymakta ve bunu vazifelerinin ifası önünde duran bir engel olarak görmektedirler. Ancak başına kötü bir hâl gelmiş olan kişiye yardım etmek Müslüman toplumunda –kişi tanınmasa dahîbir ödev olarak görülmektedir. Müslüman toplumlar birbirlerine hasta yatağından mezara kadar destek olacak bir iç yükümlülük ahlâkı ile birbirlerine kenetlenmişlerdir. Bununla beraber ifade etmeliyiz ki, önceleri genellikle bireysel olan bu yardımlar artık kurumsallaşmış vaziyettedir. Camiiler bugün de geçmişte olduğu gibi toplumsal yardım ile alâkalı büyük bir boşluğu doldurmaktadırlar. Vefat hali için kurulmuş olan cenaze fonu yahut çocuklar için verilen derslere yardım kursları gibi daha önceleri akrabalık ve komşuluk ilişkileri üzerinden halledilen birçok mesele bugün camiiler ve dernekler tarafından üstlenilmiştir. Bazı vazifelerin bu şekilde camiilere devredilmiş olması yukarıda bahis konusu edilen “toplumsal dönüşüm” bağlamında değerlendirilebilir. Camiilerin bu husustaki en büyük handikapı ise sadece ortaya çıkan ani aksaklıklarda devreye girmeleridir. Ne şahsî, ne de yapısal olarak bu hizmetin görülmesine yönelik bir donanım an itibariyle mevcut değildir. Bugün camiilerde muvazzaf olarak sadece imamlar bulunmaktadır. Kaldı ki, sürekli bir imam istihdam edemeyen cemaatlerin yanısıra çoğu imam da acil durumlarda yardımda bulunmasını sağlayabilecek bir eğitim sürecinden geçmemiştir. Acil durumlarda manevî desteğin sağlanması genellikle imamın şahsî teşebbüsü ve cemaatten gönüllülerin yardımı ile gerçekleşmektedir. Acil durum yardımlarında gerekli eğitimin eksikliği bilhassa şahısların meseleleri kendi tarzlarında çözmek Haziran · Juni 2011 · Recep 1432 sayfa 21 dosya Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir istediği zamanlarda göze çarpmaktadır. Esaslı diğer bir mesele ise bu işi üstlenen cemaatin acil durumlardan çok geç haberdar olmasıdır. Yardıma ihtiyacı olanlar ise bu ricalarını çoğu zaman hemen bildirecek durumda olamamaktadırlar. Bu nedenden dolayı ilk olarak daha ziyade akraba ve arkadaşlar bilgilendirilmektedirler. Asıl kriz merhalesinde ise mağdur kişi ile ilgilenme imkânı böylece ortadan kalkmış olmaktadır. Acil yardım durumunda sunulması zorunlu olan sürekli yardım imkânı açısından bakıldığında ise sadece bir camii örgütlenmesi ile işin hakkından gelinemeyeceği gayet açık bir şekilde görülmektedir. Bu, ancak bütün cemaatlerin elele vermesiyle yerine getirilebilecek bir GMG Güney Bavyera Bölgesi Kadınlar Teşkilatı düzenlemiş olduğu yatılı aile eğitim ve gençlik seminerlerine bir yenisini daha ekledi. Büyük çoğunluğunun genç kızların oluşturması, gençlerin böylesi organizasyonlara olan ihtiyacını sergiliyordu. Üç gün süren seminerlerin ana konusu, gençlerin manevi eğitimi ve aile içerisinde iletişim idi. Seminere Fransa`dan katılan I ir çatı kuruluşu olan Avrupa Türk-İslam Birliği bünyesinde kurulduğu günden beri yaptığı sosyo-kültürel faaliyetlerle Wuppertal şehrinde itibarlı bir dernek statüsü kazanan Wuppertal Eğitim ve Kültür Merkezi, geride bıraktığımız haftasonu olağan genel kurulunu yaptı. Bir taraftan kendi üyelerinin her üç kuşağına da hizmet verirken, diğer yandan yerli toplumla, resmi merciler ve diğer kültürlere mensup kuruluşlarla çok yönlü diyalog ve işbirliğini istikrarlı bir şekilde sürdüren ATİB-Wuppertal teşkilatı, kendi külliyesinde yaptığı kongrede yeni faaliyet dönemi yöneticilerini seçti. B sayfa 22 sorumluluktur. Büyük şehirlerde camiler arasında tesis edilmiş olan ağ bu hizmetin gerçekleştirilmesi için bir zemin teşkil edebilir. Bununla alâkalı olarak Müslüman cemaatler şu hususlara dikkat etmelidirler. 1. Bu mesele üzerinde somut olarak ve beraberce çalışılmalıdır. Çalışma esnasında bu işin zarureti, uygulamanın mümkün yolları ve bu iş için sahip olunan dinî saik üzerinde de çalışılmalıdır. Kiliselerin ve kilise dışı acil durum servislerinin bu konudaki tecrübelerinden de istifade edilebilir. 2. Bir vazife alanı olarak bu meselenin adı net bir şekilde konulmalıdır. Bu meselenin zaten yapılan, doğal olarak kendiliğinden hallolan bir husus olduğu düşüncesi kırılmalıdır. İşin zarureti ile alâkalı bilincin oluşması, bu işe gönüllü olan şahısların aranmasından önce gelmelidir. 3. Acil yardım sahasında muayyen şahıslar istihdam edilmeli ve verilecek eğitimle vazifelerine önce hazırlanmalı, daha sonra ise refakat edilmelidir. 4. Hizmetin toplumsal geri dönüşümü cihetinden bakıldığında acil durumlarda manevî destekte bulunacak uzman Müslümanların hizmet alanını Müslümanlarla sınırlı tutmamaları icap etmektedir. Daha ziyade halihazırdaki acil durum manevî destek sistemine bağlanılıp bağlanılmadığına bakılmalıdır. Bu durum, Müslüman olan ve olmayan yardımcılar vasıtası ile insanlarda karşılıklı duyarlılığın oluşmasında olumlu bir Hayat etki oluşturacaktır. 5. İntihar, uyuşturucu gibi bilhassa Müslümanların çekingenlik gösterdikleri acil meselelerde nasıl bir yol izlenmesi gerektiği meselesi irdelenmelidir. Sonuç olarak Müslümanların da, acil durumlarda manevî destek sağlayacak Müslüman uzmanlara ihtiyaçları olduğunu söyleyebiliriz. Zaten Müslümanların şu an sahip olduğu yapılar bunun tesis edilmesi için gereken zemini teşkil etmektedir. Bu hizmeti halihazırda tesis edilmiş sistemlerle yürütenlerle ortak ağ kurulması ve tecrübe alış-verişinde bulunulması da muhakkak ki son derece faydalı olacaktır. 1 Manevî destek uzmanları, tıbbî acil yardım ekiplerine refakat eden, olayları yaşayan insanlara psikolojik, manevî yardımda bulunan görevliler ya da gönüllülerdir. IGMG Güney Bavyera’da Yatılı Eğitim Semineri egitimci Pedagog Hatice Şahin hanımefendi, hanımlara eşlerarası paylaşım, gençlere de özgüven konularını işledi. Kadınlar Gençlik Teşkilatının organizesi ile de Ahmed Kalifa gençlere Almanca seminerler sundu. IGMG Güney Bavyera Bölge Kadınlar Teşkilatından Hacer Özdemir hanım gençlere ve hanımlara Namaz konularını degişik bir uslubla seminer halinde işledi. Gençlik ve Eğitim birimlerinin hazırlamış olduğu değişik konulardaki workshoplar eğlenceli ve faydalı dakikalar geçirilmesini sağladı. Bilgi alışverişi ve kaynaşmanın yoğun bir şekilde yaşandığı üç günlük beraberliğin son günü IGMG Güney Bavyera Bölge Kadınlar Teşkilatı Başkanı Ayşe Ergan Hanımefendi böyle organizasyonların getirdiği faydalara değinerek proğramda emeği geçen tüm görevlilerine ve katılımcılara teşekkür etti. Katımcılar kısa zaman zarfında yeniden böyle programlar beklediklerini ifade ederek memnun bir şekilde ayrıldılar. Wuppertal Eğitim ve Kültür Merkezi Seçimini Yaptı ATİB-KRV Bölge Başkanı Tibyan Taşkın’ın divan başkanlığını ve ATİB-GYK Üyesi Temel Duran ile Deniz Kalaklı’nın divan üyeliklerini yaptıkları seçimde Yavuz Aktaş yeniden dernek baş- Haziran · Juni 2011 · Recep 1432 kanlığına seçildi. Bir önceki yönetimin faaliyetleri ve muhasebesi ibraz edildikten sonra dernek başkanılığına tek aday olarak Yavuz Aktaş gösterildi ve ittifakla seçildi. Diğer yönetim kurulu üyelikleri- ne ise şu isimler seçildi: İrfan Abay, Faruk Yaraş, Kemal Özalp, Kadir Kaya, İsmail Gündemir, Ahmet Şahin ve Kemal Mertaslan. ATİB Genel Başkan Yardımcılarından Mehmet Çubukçu ve Yakup Tufan’ın hazır bulundukları kongrede, Yakup Tufan yaptığı kısa konuşmada, bir sivil kitle kuruluşu olarak ATİB’in üstlendiği görevlerden bazı örnekler verdi. Yeni yönetim kurulu başkanı Yavuz Aktaş, seçilmiş olmalarından dolayı üyelere teşekkür etti ve yeni bir heyecanla hizmete devam edeceklerini söyledi. haber Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir IGMG Rhein Neckar Saar Bölgesi Aileler Gününde Aileler Buluştu Sayın Müşterilerimiz; 20.08.2009 tarihinden itibaren hizmet veren AMC-Rüsselsheim büromuzda sizin de ilginizi çekebilecek yeniliklerimizden bir tanesini daha sizlere duyurmak istiyoruz. Bundan böyle her ayın ilk Perşembe günü saat 14:30`dan 18:00`a kadar ücretsiz yemek kursları yapılacaktır. Hayat GMG Rhein Neckar Saar Bölgesinin düzenlemiş olduğu Aileler Gününe Vatandaşlar Ailece katılarak güzel bir gün geçirdiler. Heidelberg yakınlarında bulunan Heddesheim kasabasının yeşil ormanlık bölgesi içinde ailece piknik yapan katılımcılar başta çocuklar olmak üzere büyüklere yönelik her türlü etkinliklerin gün boyunca devam etmesinden memnun olan aileler bu etkinliğin her yıl yapılmasını talep ettiler. Çocuklara yönelik gün boyunca devam eden yarışmalarda birbirinden güzel manzaralar katılımcıları eğlendirdi. Ayrıca ilk defa farklı bir ortamda cemiyetelerden katılan Gençlerarası Hutbe Yarışması da Ailelere güzel dakikalar yaşattılar. Yarışmada Hettenleidelheim`dan Safa Saraç birinci Worms`dan Esen Çakır ikinci ve Ludwigshafen Alem-i İslam`dan Halim Ilıca üçüncü olarak tamamladılar. Programda IGMG Rhein Neckar Saar Bölge Başkanı Yaşar Cimşit bir selamlama konuşması yaparak hem yarışmada dereceye giren gençleri hem de tüm katılımcılara aileler gününe geldiklerinden dolayı teşekkür etti. Aileler gününün farklı etkinlikler olmak üzere voleybol, futbol ve değişik sportif faaliyetlerle devam ederken piknikte getirilen yiyeceklerden de herkes birbirine ikram etti. Tüm aileler her sene piknikte buluşmak üzere vedalaşarak ayrıldılar. I AMC ürünlerimizin sayısız avantajlarından sadece bir kaç tanesi: Su ve yağ ilave etmeden pişirme Daha sağlıklı beslenme ve pratik pişirme Zaman ve enerji tasarrufları Dünyanın en tasarruflu AMC Navigenio fırın ve ocağı ile pişirme olanakları Ve AMC Secuquick ile üç kat daha hızlı ve hafif pişirme imkanları Bu ve birçok AMC avantajlarını tanımak, hoş bir ortamda yemek pişirmek ve yeni insanlarla tanışmak istiyorsanız, o zaman Rüsselsheim Mainzerstraße 18`deki büromuza sizleri de bekleriz. Saygılarımla. Haziran · Juni 2011 · Recep 1432 sayfa 23 haber Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir T.C. Köln Başkonsolosu Türk Üniversite Öğrencilerini Ağırladı .C. Köln Başkonsolosu Mustafa Kemal Basa eğitim formatlı hiç bir atraksiyonu atlamamaya özen gösteriyor. 2011 yılı başından itibaren verilmeye başlayan yeni pasaportlar, giren yaz izin mevsimi yoğunluğu, resmi rutin çalışmalar, anavatandan gelen devlet erkanına ev sahipliği, meslek odaları, hemen her hafta çağrılan davetler, resmi kutlamalar, kan bağış kampanyası, Ford fabrikasıyla dialoglar, ardı arkası bitmek bilmeyen proğram davetleri ve diğerleri. Bütün bunlar bir tarafa bu ülkedeki gelecekteki gururumuz olacak olan ünüversitelileri konutunda ağırladı. Bahçeye kurulan standla da- T vetlilere mangal ve müzik ziyafeti verildi. Nazik davetle onurlanan öğrenciler eğlencenin mangalın ve müziğin tadını çkardılar. T.C. Köln Başkonsolosu M. Kemal Basanın davetine Yeşiller NRW Eyalet Milletvekili Dr. Arif Ünal Köln Belediye Meclis Üyesi Malik Karaman, CDU NRW Milletvekili adayı Efkan Kara, Köln Uyum Meclis ve LAGA Başkanı Tayfun Keltek de hazır bulundular. Ulusal basın temsilcilerinin de katıldığı geceden arta, geç saatlara kadar süren toplantıda, sıcak ev sahipliği ve hanımıyla bizzat hizmet veren Köln Başkonsolosuna yorgunluk, gençlere de unutulmaz bir akşam kaldı. Hayat Ölüm Hariç Her Türlü Derde Deva ÇÖREK OTU YAĞI Hz. Muhammed (s.a.v) Buyuruyor ki: “Çörek otunu kullanın, ölümden başka her şeye devadır” Sipariş İçin: 0178-3636450 sayfa 24 Haziran · Juni 2011 · Recep 1432 çocuk köșesi sayfa 26 Haziran · Juni 2011 · Recep 1432 Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir Hayat Özel Köșe Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir Selma ÖZTÜRK Ben Bir Rüya Gördüm Hayırdır İnşallah... ir rüya gördüm, hayırdır inşaallah. Aslında bu bir kabus idi. Rüyamda camimizin kapısına kilit vurulmuştu. Camimiz kapanmıştı. Yasaklandığından veya ceza aldığından dolayı değil. Camiye artık kimse gelmiyor diye, cami binası bütün teşkilatıyla artık ayakta duramıyor diye, orayı kapatmak mecburiyetinde kalmışlar da ondan... Bir ölü mekanı haline gelmiş diye. Camimiz kimseler tarafından ziyaret edilmiyor diye. Kimseler uğramaz olmuş bu mekana diye kapatılmıştı camimiz. Bizim camimiz... Benim camim... Çocukluğumu ve gençliğimi geçirdiğim o güzel mekan... Öksüz ve yetim kalmış, boynunu bükmüştü şimdi. Rüyamda... Cami masraflarını kaldıramıyor diye kapatılmak mecburiyetinde kalmış. Kalkamamış altından. Kimseler camimizi desteklememiş. Ne maddi, ne manevi. Hafta da bir veya bayramdan bayrama gelmekle de olmamış bu iş artık. Eski üyeler, camimizin kıymetli mimarları olan babalarımız, büyüklerimiz yaşlanıp emekli olmuşlar. Kimileri dünyasını değişmiş, kimileri memleketlerine (temelli) dönüş yapmış. Camiyi emanet ettikleri gençler ise bu mekana hiç denecek kadar nadir uğramışlar. Futbol maçlarını seyretmek için gelmişler. Mescid alanından ezan sesi gelirken, onlar gençlik salonunda bilardo oynamak için gelmişler... Gençlik, gelecek, nesil yani kısacası ÜMİT diye bir şey kalmamış artık. Ara sıra Cuma Namazina uğramış belki delikanlılar. Kadir Gecesi’ni bilenler varmış aralarında. Sayıları çok az da olsa bunların. Fakat hepsi bundan ibaret. Gelseler de gençlerimiz, bir misafir, sadece bir konuk olarak gelmişler camiye ve ayrılmışlar derhal oradan. Bir yabancı gibi adeta. Çabucak uzaklaşmışlar oradan ve uzaklaşmakla uzak kalmışlar. Hem bedenen hem B ruhen. Camiyi artık benimsemez olmuşlar. Oysa bir zamanları babaları bu camiler için emek vermişler. Maddi ve manevi ellerinden geldiği kadar her türlü çabayı sarfetmişler. Bütün imkanlarını vermişler. Dökmüşler, yıpranmışlar. Hiç birşey görünmemiş gözlerine. Evlatlarının atisinden (geleceğinden) başka. Sırf evlatlarına bir kutsal emanet bırakabilmek için, mücadele etmişler. Onların tabiriyle “Küfür diyarında” nesilleri sahipsiz bırakmamak için. Onları Allah Kelamın’dan uzak tutmamak için. Gençler ise bugün camiye sahiplenmemişler, çünkü orayı benimsememişler. Kala kala kimseler kalmamış camide. Kimseler uğramaz olmuş bu mekana. Hafta da bir gelmekle de olmamış bu iş artık. İnsanların sayısı git gide azalmış, cemaat diye bir şey kalmamış. Hiç yok denecek kadar az bir sayıya düşmüş. Herkes bu korkunç gidişatın farkındaymış. Herkes uçurumu görüyormuş aslında. Ve buna rağmen kimse umursamamış. Herkes görmemezlikten gelmiş. Duymamazlıktan gelmiş. İşin vahimliğini bildikleri halde herkes göz yummuş yaşanan gerçeklere. Rüyam bitmedi, devam ediyor. Cami binasının içine girip bakıldığında, görülen manzara içler acısı. Bomboş, tozlanmış odalar. Pencelerin önünde ölmüş sinekler ve arılar. Dipte, köşede kalmış zamanında Beyt- ul Mal’a ait iki, üç eski ve kırık eşya. Yerdeki atılmamış çöp yığınları. Duvar ve tavanlarda örümcek ağları. Rüya olmasına rağmen şiddetle hissettiğim ve hala burnumun ucundan gitmek bilmeyen iğrenç küf ve nem kokusu... Ve yine rüyamda hatırlıyorum da... Bizler küçüklüğümüzde haftasonları camiye giderdik. Orada hanımlara yönelik çalışmalar olurdu. Az da olsa gayret edilir, birşeyler yapılmaya çalışılırdı. Amatörce de olsa, bir hareket vardı. En asgarisi (asgari denilemez elbet) Kuran’ı Kerim okunurdu. Tecvid dersi verilirdi. Kadınlar az da olsa, birşeyler öğrenirdi ve en azından buluşup, bir araya gelirlerdi. Bu vesileyle de öğle namazlarını mescidde kılarlar ve ibadet etmiş olurlardı orada. Biz küçükken camide, mabette yere diz çökerdik. Rahlelerimiz vardı tahtadan. Kuran’ı Kerim’lerimizi rahlelerimizin üzerine koyardık. Ve böyle öğrenirdik Allah lafzını. Bugün ki gibi, sınıflarda, okul sıralarında ayaklarımızı sallaya sallaya öğrenmezdik yüce ve kutsal kelamı. Medrese havasını ve atmosferini yaşardık oralarda. İslam kültürünü ve edebini öğrenirdik, bize öyle öğretilirdi. Biz küçükken, Teravih Namazlarına giderdik, annelerimizle, babalarımızla. O zamanda İlkbahar aylarıydı, yani günler uzundu ve akşam geç dönülürdü teravihten. Giderdik okul çocuğu olmamıza rağmen camiye. Kılardık namazımızı. Bazen uyuya kalırdık dipte köşede. Bazen yer olmadığı için, yer darlığından biz çocuklar teyzelerimiz tarafından saf dışı edilirdik. Hatta kovulurduk bile. Eskiden yerimiz yoktu, cemaatimiz çoktu. Şimdi ise yerimiz çok, cemaatimiz yok. Kalmadı. Cemaat diye bir şey kalmadı. Kalmadı işte kimseler bu mekanlara gelecek... Ama neden? Neden kimseler gelmiyor artık camiye? Tenezzül mü edilmiyor aceba? Rahatlık mı batıyor yoksa? Çok mu rahatız? Yoksa çok mu yoğunuz ki zaman harcayamıyoruz camiye ve sıra gelmiyor oraya? Tahminimce çok rahatız, kıymetli okuyucularım. Öyle rahatız ki, rahatlığımızdan dolayı bazı şeyleri, bazı değerleri ve kıymetleri unutur olduk. Önemsemez olduk. Öyle rahatız ki, istirahata iyice alışır olduk. Daha da, biraz daha ve biraz daha istirahata ihtiyaç duymaktayız. Ve aynı zamanda, böyle davranmakla asıl istirahatgahın başka bir yer ol- oeztuerk.s@gmx.de duğunu unuttuk, orayı fazlasıyla ihmal ettik. Öyle unuttuk ki, varlığından bile şüphe eder olduk. Ve sonucumuz da ortada. Akibetimiz ise hayır ola...Ne üzücü ve acı bir tesbitti bu, görmüş olduğum rüyamda... Bir de kıyaslama yaptım rüyam esnasında, durumun sebebini anlayabilmek için. O günden bugüne diye. O zamanları belki bugüne nazaran biraz daha cahildik. Teknik ve organize açısından belki bugünkü kadar ileri değildik. Amatördük. Maddi imkanlarımız daha sınırlı ve kısıtlıydı. Evet, o zamanları cahildik belki, fakat samimi ve sıcaktık. Cahildik belki, ama gayretli ve güvenilirdik. Cahildik belki, lakin dürüst ve doğaldık... İşte bunları bugün Ümmet-i Muhammed içinde görmek ve bulmakta maalesef zorluk çekiyorum. Arıyorum, lakin bulamıyorum. Rüyamda Allah’a sığındım. O’na yalvardım ve O’ndan yardım ve inayet istedim. Caresizliğimi böyle dile getirmeye çalıştım. Başka ne yapabilirdim ki? Bu rüya beni çok korkuttu sevgili okuyucularım. Öyle korktum, öyle korktum ki... Korktum, ürperdim. sıkıldım ve bunaldım... Hatta ağladım. Hıçkırıklara boğuldum ve nefes almakta zorluk çektim. Kan terler içinde kabusumun bitmesini bekledim. Bir an evvel uyanıp gerçekler dünyasına geri dönmek istedim. Gerçekler dünyasına geri dönmek... Sadece uyanmak istedim, fakat uyanamadım. Bütün çabalarıma rağmen bir türlü uyanamadım bu rüyadan. Bir türlü kurtulamadım bu kabustan. Gözlerimi açamadım... Gözlerimi açamadım, çünkü gördüklerim bir rüya değilmiş. Gördüklerim gerçeklerin ta kendisiymiş de ondan. Haziran · Juni 2011 · Recep 1432 sayfa 27 röportaj 1 Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir 4 Mayıs 2011 tarihinde Duisburg`da yapılan Genel Kurul´da İslam Toplumu Milli Görüş (IGMG) Genel Başkanlığına ittifakla Kemal ERGÜN seçildi. ERGÜN, gazetemizin IGMG, medya, devlet ve Müslümanlar konularında yönelttiği soruları cevapladı. -Kemal bey, öncelikle IGMG Genel Başkanlığı görevinizden dolayı tebrik ediyor, başarılar diliyoruz. İlk olarak okuyucularımızın sizi daha yakından tanımaları için kendinizi kısaca tanıtabilir misiniz? Kemal ERGÜN: Ben de temenninizden dolayı teşekkür ederim. Ordu`nun Fatsa ilçesi İslamdağ beldesinde 1967 yılında doğdum. İlkokulu İslamdağ`da, liseyi 1985-86 döneminde İstanbul-Zeytinburnu İmam-Hatip lisesinde bitirdim. 1992 yılında da Ezher Üniversitesi Hadis bölümünden mezun oldum. 2009-2010 döneminde Anadolu Üniversitesi İşletme bölümünde master yaptım. Evli ve iki çocuk babasıyım. İyi derecede Arapça bilmekteyim. -Peki Avrupa hayatınız ne zaman başladı ve IGMG bünyesinde şu ana kadar hangi görevlerde bulundunuz? Kemal ERGÜN: 1993 yılında Almanya`ya geldim ve aynı yıl Frankfurt Merkez Camii‘nde İmam-Hatiplik görevinde bulundum. Daha sonra Rhein-Neckar-Saar Bölgesi Ludwigshafen Alem-i İslam Cemiyetinde İmam-Hatiplik ve Bölge Teşkilatlanma Başkanlığı ve Başkan Yardımcılığı görevlerini yürüttüm. 2002 yılında Köln Bölge Başkanı olarak teşkilat içinde göreve devam ettim. 2003 yılından itibaren Bölge Başkanlığının yanında IGMG Hacc Genel Koordinatörlüğü görevini de yürüttüm. 14 Mayıs 2011 tarihinde yapılan IGMG Genel Kurulun´da IGMG Genel Başkanlığı’na ittifakla seçildim. -İslam Toplumu Milli Görüş Teşkilatları Avrupa’ya göç sürecinin ortaya çıkardığı bir islami cemaat olarak geçmişte Müslümanlara hizmet noktasında bir çok çalışmaları yerine getirdi. Sizin Genel Başkanlığınızla birlikte bir bakıma yeni bir dönem başladı. Bu yeni dönemde hangi alanlara ağırlık vermeyi düşünüyorsunuz? Kemal ERGÜN: Tabii sorunuza cevap vermeden önce camiamızın bugüne kadar gelmesi ve gelişerek büyümesinde emeği geçen eski genel başkanlarımıza, bölge başkanlarımıza, cemiyet idarecilerimize, hoca efendi ve hoca hanımlara, eğitimcilerimize ve üyelerimize yürekten teşekkür etmek isterim. İslam Toplumu Milli Görüş teşkilatlarımız, kamuoyunun da yakından bildiği gibi, hamdolsun Avrupa çapına yayılmış geniş ve güçlü altyapısı olan legal İslami bir cemaattir. Hatırlarsanız bundan önceki yıllarda biz “burada artık kalıcıyız” söylemini ifade ederdik. Şu an itibariyle bu kalıcı olma süreci biraz daha ivme kazanmış durumda. Özellikle Avrupa ülkelerinin son yıllarda göç, entegrasyon ve Müslümanlarla ilgili meselelerde attıkları adımlar bu duruma işaret etmektedir. Kendini Kur´an ve Sünnet ekseninde ta- sayfa 28 İnsanımıza Hizmet Sunmakla Mükellefiz ERGÜN: “Yaklaşık yarım asırdır sürdürdüğümüz Avrupa´daki cami eksenli yerel çalışmalarımızı vasıflı, yetişmiş ve yaşadığı topluma artı değer katacak insanlarla geçmişte olduğu gibi geleceğe taşıma sorumluluğu içerisindeyiz. Müslümanca düşünen, müslümanca yaşayan, tüm davranış biçimlerinde güzel ahlakı ortaya koyan, elinden ve dilinden emin olunan, her zaman mazlum ve mağdurun yanında yer alan, her ortamda adaleti savunan bireyler yetiştirmekle sorumluyuz. Bu açıdan eğitim ve irşad çalışmalarımızı gözden geçirip, daha etkin bir seviyeye getirmeye çalışacağız. Diğer taraftan yaşadığımız Avrupa toplumlarında ‹slam’ın yanlış anlaşılması, şiddet ve terörle örtüştürülmesi, müslümanlara yönelik daha çok güvenlik eksenli politikalar bizim daha aktif ve etkin bir iletişim, diyalog ve tanıtım çalışmalarında bulunmamızı gerekli kılmaktadır.“ nımlayan bir islami cemaat olarak altyapımızı geliştirmekle mükellefiz. Avrupa’da yaşayan Müslümanların haklarının korunması doğrultusunda yapılan çalışmalar başta olmak üzere eğitim, irşad, gençlik, kadınlar ve çocuklar gibi alanları kapsayan faaliyetlerimizi daha fazla insanımızın hizmetine sunmakla mükellefiz. Yaklaşık yarım asırdır sürdürdüğümüz buradaki cami eksenli yerel çalışmalarımızı vasıflı, yetişmiş ve yaşadığı topluma artı değer katacak insanlarla geçmişte olduğu gibi geleceğe taşıma sorumluluğu içerisindeyiz. Müslümanca düşünen, müslümanca yaşayan, tüm davranış biçimlerinde güzel ahlakı ortaya koyan, elinden ve dilinden emin olunan, her zaman mazlumun yanında yer alan, her ortamda adaleti savunan bireyler yetiştirmekle sorumluyuz. Bu açıdan eğitim ve irşad çalışmalarımızı gözden geçirip, daha etkin bir seviyeye getirmeye çalışacağız. Diğer taraftan yaşadığımız Avrupa toplumlarında İslam’ın yanlış anlaşılma- Haziran · Juni 2011 · Recep 1432 sı, şiddet ve terörle örtüştürülmesi, müslümanlara yönelik daha çok güvenlik eksenli politikalar bizim daha aktif ve etkin bir iletişim, diyalog ve tanıtım çalışmalarında bulunmamızı gerekli kılmaktadır. -Almanya’da oluşturulan İslam Konferansı yapısıyla birlikte Müslümanlarla devlet arasında bir diyalog süreci başladı. Bu süreçteki gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz? Kemal ERGÜN: Almanya İslam Konferansıyla ilgili başlangıçtan beri var olan temel itirazımızı bu soru vesilesiyle tekrar hatırlatmak isterim. Bildiğiniz gibi, hukuk devleti ilkesinin hakim olduğu bir ülkede yaşıyoruz. Dolayısıyla başta bireylerin ve dini cemaatlerin hakları olmak üzere idarenin uyması gereken başta anayasal değerler olmak üzere hukuki bir çerçeve söz konusudur. Devlet İdaresi ile dini cemaatler arasındaki ilişkinin nasıl olması gerektiği de bu çerçevede belirlenmiştir. Buna göre devlet, dini cemaatlerin iç işlerine müdahale edemeyeceği gibi dini ve dünyevi Hayat görüşler konusunda tarafsız olmak, dini içeriklerin belirlenmesinde de bu cemaatlerle işbirliği yapmak durumundadır. Bunu yaparken dini cemaatlere dayatmada bulunulmaması gerekir. Yani devletin, bir dini ve o dinin mensuplarını dönüştürme gibi bir toplum mühendisliği görevi veya hakkı yoktur. Böyle bir durum anayasayı açık ihlal olur. Maalesef İslam Konferansı sürecinde bu endişemizin çok yerinde olduğunu gördük, eleştiri ve yapıcı katkılarımızın da dikkate alınmasının aksine güvenlik eksenli bir politikanın egemen olduğuna ve İslami cemaatlere dayatıldığına şahit olduk. Almanya’nın zenginliği olan Müslümanların toplumsal yaşamın tüm alanlarına katılımı adil ve eşit bir yaklaşımla ancak mümkündür. Bu konuda çalışmalarımızı ve yapıcı katkılarımızı sürdüreceğiz. -Bununla birlikte Müslümanların meseleleriyle ilgili konularda medya da önemlidir sanırım, ne dersiniz? Kemal ERGÜN: Tabiki. Medyanın zihinleri biçimlendirici özelliği ve gelişmeleri kendi yayın kimliği doğrultusunda filtrelemesi hesaba katıldığında, oynadığı rol ortadadır. Her iki özelliği, medyanın Müslümanların meselelerini ele alış tarzında da görmekteyiz. Tabii bunu söylerken medya ile ilgili tespiti fazla genelleştirmek istemem. Ancak siyasi alanda Müslümanlara yönelik tutumu nasıl ki çifte standart belirliyorsa, medyanın çoğunluğunda bu tavrın bilinçli veya bilinçsiz bir şekilde hakim olduğunu görüyoruz. Müslümanların hayat tarzlarını anlamak ve kamuoyuna doğru aktarmak gibi bir fonksiyonu değil, bizleri yadırgama ve suçlu muamelesine tabi tutma görevini adeta yerine getirmektedir! Bunu söylerken Müslümanların hiç bir sorununun olmadığını ve eleştiri yapılmaması gerektiğini söylemiyorum. Ama bir Alman ailesinde yaşanan bir faciada dini veya etnik bir faktör gündeme getirilmezken, Müslüman ailede vuku bulan bir dramın nedeni o ailenin dinine indirgeniyorsa, bu yaklaşım, ortada çifte standardın var olduğunu açıkca göstermektedir. -Son olarak, Avrupa’da yaşayan Müslümanlara hizmet eden diğer İslami kuruluşlar da söz konusu. Bu kuruluşlarla olan ilişkinizi nasıl tanımlıyorsunuz? Kemal ERGÜN: İslam Toplumu Milli Görüş Teşkilatları olarak bizler Ümmet bilinciyle hareket eden bir teşkilatız. Dünyanın farklı kıtalarında yaşayan Müslümanların birbirlerinden haberdar olması, birbirlerinin zor gününde yanında olması gerektiğini savunmaktayız. Aynı şekilde Avrupa’da yaşayan fakat farklı metod ve bakış açılarıyla hareket eden İslami kuruluşların da değişik vesilerlerle bir araya gelmesi gerektiğini her zaman teşvik ettik. Bu sebepten dolayı birçok meselede diğer islami kuruluşlarla ortak hareket etmeyi her zaman önemsedik. Bu hassasiyetimizi geçmişte olduğu gibi gelecekte de devam ettireceğiz. -Kemal bey, bize ayırdığınız zaman için teşekkür eder, çalışmalarınızda başarılar dileriz. Kemal ERGÜN: Ben de gösterdiğiniz bu ilgiden dolayı teşekkür ederim. Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir dosya M. Salih AYDIN Hacarabın Serüvenleri 45 İSLAMİ VAHDETİN OLUŞMAMASI İÇİN KARDEŞLİĞİMİZE YARA AÇMAK İSTİYORLAR. Hayatın akışı bizleri kovalarken bizler de olayları kovalıyoruz. İşte! Bir gün Filistinli, birgün Iraklı, birgün Cezayirli, birgün Tunuslu, birgün dünyanın herhangi bir yerinden. Yıkılan evler, vurulan yavrular, ağlıyan anneler, umudunu yitirmiş babalar. Bütün bunlar olurken yitirilmiş vijdanlar ortalıkta cirit atıyor. İnsanlar ağlarken kan ve gözyaşı mezalim durmazken, hala vahdete karşı olumsuz bakanlar. İçimizdeki vampirler, ayrılık ateşini körüklerken. İçimizde kan döken zalimlerin zulümleri diz boyunu aşarken. Biz, biz olmak istemeyişimizin nedenini bulamamışken. Vahdetin hasretine dağ gibi engel olanlar kendimiz olmamalıydık. Her tarafımda kan her tarafımda mezalim varken. Hala sömürmekten bıkmadı içimizdeki zalimler ve diğer zalimler. Artık uyanalım… Vahdete çomak sokmak isteyenlere cevabını vermek zamanı gelmiştir. Yine yalnızları oynuyoruz insanlar arasındaki güven problemi derya gibi büyürken adaletli olanlarımız bir bir ebedi hayata giderken. Vahdetin kapısına hiç bir kul uğramaya tenezzül etmezken kendi doğrularının peşinden süratle gitmektedir. Vahdetin tam ortasına çomak sokarak her gurup veya hizip kendine göre cennette yer edinmektedir. Ötekileri cehennemü zümeraya göndermektedir. Bu din hiçbir zaman kimi isimlere veya hanedanlara gelmemiştir. Bu din insanlara bir uyarı ve ikazdan başka bir şey değildir. Yaptıklarınızın bir de hesabını vereceğinizi unutmayın. Bu yaşama biçimini si- zin nasıl algıladığınız değil nasıl daha iyi uygularız dense de herkes allame olmuş, ilmi delilleri önceden hazırlanmış. (Kendilerine göre şartlanmışlar) Kulaklar mühürlenmiş. Vakti zamanını beklemekte. İşte burada! Vefanın ne olduğunu bir türlü insanların anlamak istemediğini görüyoruz. Anlatmak isteyenleri de anlamak istemediler. Üstelik kuru gürültü yaparak anlatılanları sabote ederek dinlemediler bile.. İyiki de defterler varmış, iyiki de yazı varmış. Bu beyaz sahifelerin olması insan için büyük bir nimet. Senelerdir dertlerimi şikayetlerimi bu sahifelere yazarak dertlerime hamal ediyorum. İnsanlar dünyanın bu hızlı temposuna ayak uydurmaya çalışırken kıymetli ömürlerini de kıymetsiz şeylerle tüketme peşinde. Kimsenin nasihat dinleyecek kulağı örnek alacağı idraki yok. Bu halleri düşünürken geceleri ağlıyorum ve dışarı bakıyorum. Onlarla birlikte diri, diri gömüldüğümü anımsıyorum. Ama gecenin ve gündüzün RAB’bi olan ALLAH c.c. hatırlıyor içime bir sıcaklık ve rahatlık geliyor. ALLAH’ım sana şükürler olsun beni Müslüman yarattın akıl ve idrak verdin. Beni ve atalarımı senin doğru yolundan yürüttün ne kadar şükretsem azdır. Gelecek nesillerimi de kıyamete kadar senin yolundan yürüt ya RAB’bim. RAB’bim sana şükürler olsun. HACARAP TIRAŞ OLURSA! Babam (Hacarap) geçenlerde: - Oğlum bir tıraş ediver dedi. - Baba benim vaktim yok dedim. Tabii bu iş bir hafta sürdü ve camiiye akşam namazına gittim. Namazdan sonra gittim babamı tıraş yapayım dedim. Tıraşa başladım taktığım numaralı tarağı çıkınca babamın sakalı oldu sıfır. Ben de tuttum saç sakal sıfır yaptım. Ama bir şey demedim. Annem bu arada görmez mi hem gülüyor hem de‚ bu aralar dışarı çıkma sakalsız oğlana dönmüşsün’ diyor. Ben hiç bozuntuya vermedim. Babamın suratı değişti derken tıraş bitti. Hemen gitti aynaya baktı epey baktı sonra da bana dönerek: -O ne bir kaşım kalmış şamar oğlanı gibi kavlatmışsın dedi. Ben hiç bozuntuya vermeden cevabı verdim: - Baba demekki kaşlarını unutmuşum onlar da mı kesilecekti dedim. - Bak, bak onları da kesecekmiş aman, aman yerinde sağol. Hacarabı yarasaya çevirdin ya, helal olsun deyince gülüştük. ALMANYA DENİLEN GURBET DİYARI… Adam! Almanya`ya gidebilmek için yanıp tutuşuyordu. Ne yapacak, ne edecekte şu Almanya denen gurbete gidecekti. Bütün yolları bir bir denedi normal olarak gitme şansı kalmamıştı. Hatta, evlenme yolu ile Almanya`ya gitmeyi denedi yine olmadı. İlla gitmeliydi eskiden tarlalarında çalışan ırgatlar traktör bile almışlardı. Hele silindir şapkası ve elindeki radio yok mu sinirleri tepesine geliyordu. Hanımı bile laf atıyor ikide bir: - Herif, herif şu sümüklü kadar olamadın evimizde bir radyomuz bile yok diyordu. Ve sonunda insan tüccarlarının eline düştü. m.s.a.58@hotmail.com Sınırı geçirecekler ve gerisine karışmayacaklardı. Kamyona bir gece vakti bindirildi ve elinde kalan son parası da elinden alınarak beraber geldikleri kişilerle Avusturya, Almanya sınırında burası Almanya diye indirildiler. Sabah olunca her biri bir tarafa dağılır. Sonunda kandırıldığını anlarlar ama çare yok. Başa gelen çekilecektir. Avusturya’daki Türkler sayesinde kaçak bir iş bulur ve biraz para biriktirir. Kafaya koymuştur, Almanya’ya geçecektir. Önceden tesbit ettiği ormanlık bir alandan geçecektir. Ertesi gün kafasındakini uygular ama tam kurtuldum derken karşısına polis çıkar ve: — Halt, diye bağırır. Tabi bizimki: — Ben bir halt işlemedim der yatırır. Polis düşer peşine ve yakalanır karakola getirirler, ve bir tercüman vasıtası ile konuşurlar. Ve o zaman anlar halt demenin dur anlamında olduğunu. Şimdi Almanya`nın herhangi bir şehrinde çocukları ile mutlu bir yaşam sürmekte. Anılarını hatırladıkça gülümsemektedir. Dostlar! Yine bir yazının sonuna geldik. Ayrılmadan Üç Aylarımız, Recep ayımız, kandillerimiz mübarek olsun. İzine gidenlere hayırlı yolculuklar. Hakkım sizlere helal olsun siz de hakkınızı helal edin. ALLAH’a emanet olun. Selam ve dua ile. Haziran · Juni 2011 · Recep 1432 sayfa 29 bulmaca sayfa 30 Haziran · Juni 2011 · Recep 1432 Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir Hayat