Karşıyaka Mezarlığı 2 Nolu Kapı önünde dün bir
Transkript
Karşıyaka Mezarlığı 2 Nolu Kapı önünde dün bir
4’DE Karþýyaka Mezarlýðý 2 Nolu Kapý önünde dün bir araya gelen Halit Çelenk ve Denizlerin yoldaþlarý ve dostu binlerce kiþi “Halit Çelenk ölümsüzdür”, “Deniz, Ýbo, Çayan savaþa devam”, “Yusuf, Hüseyin, Deniz sürüyor sürecek mücadelemiz” sloganlarýyla bir anma gerçekleþtirdi. Anma etkinliðine, ÖDP, EMEP, TKP, BDP, ESP, DÖP, EHP, Mücadele Birliði, BDSP, Halkevleri, Kaldýraç, Tüm-ÝGD, Devrimci 78’liler Federasyonu, 68’liler Dayanýþma Derneði, Devrimci 78’liler Giriþimi, ÇHD, KESK, DÝSK’in yaný sýra aralarýnda Devrimci Gençlik ve Gençlik Muhalefeti’nin de bulunduðu çok sayýda gençlik örgütü ve CHP de katýldý. Yaþamýný yitiren Halit Çelenk’in karanfillere bezenmiþ tabutunun bulunduðu Karþýyaka Mezarlýðý 2 Nolu kapýsý giriþinde Deniz Gezmiþ, Hüseyin Ýnan ve Yusuf Aslan þahsýnda tüm devrim þehitleri anýsýna bir dakikalýk saygý duruþu gerçekleþtirildi. -Ali Murtaza Keleþ, Sayýn Hacýbektaþ Ýlçesi Kaymakamý ve Hacýbektaþlýlarý saygýyla selamlýyorum, bu toplantýnýn düzenlenmesinden ve Hacýbektaþ’a hizmetlerinden dolayý da Sayýn Kaymakama çok teþekkür ediyorum. Hacýbektaþ’ýn sorunlarý için tabi ki Belediye ve Mülki Amirliðin koordinasyon içerisinde çalýþmalar yapma zorunluluðu vardýr. Halkýmýz, toplumsal ve bireysel olarak sorunlarýn çözümünü beklerken, bunlarý deðerlendirdiðimiz zaman hukuksal çerçevede devletten beklediði görevleri doðal olarak en yakýnýnda Belediyeden isteme gereðini duyar. Burada merkezi yönetim ve yerel yönetimlerin hukukunun ayrý olduðunu halkýmýz görmeyebilir. Halkýmýzýn temel 2’DE 7’DE sorunlarýnýn çözümü için mahalli idareler burada birinci derece temel sorumluluklarýnýn olduðunu, kaçýnýlmaz olduðunu bilmek gerekir. Burada bu bizim sorunumuz deðil demek, bu bizim belediye baþkanýmýzýn sorunudur ya da bu mülki amirin sorunudur demek yanlýþtýr. Halkýmýz bu anlayýþý ve yaklaþýmý buradan dýþarýya çýktýðý zaman deðerlendirir. Belediyelerin eðer elektriði kesiliyorsa, belediyelerde finansman kaynak sýkýntýsý varsa, devlet elini kolunu baðlýyorsa Hacýbektaþ Kaymakamlýðý seyirci olamaz. Belediye ile iþbirliði içerisinde çalýþmak zorunluluðu vardýr. Birisi atanmýþ diðeri seçilmiþtir ama ilçenin sorunlarýný çözmek için birlikte çalýþma zorunluluðu vardýr. O benim sorunum deðildir diyemezsiniz. Mülki amir Ýçiþleri Bakanlýðýnca atanýyorsa, yerel yönetimler Ýçiþleri Bakanlýðýna baðlý ise, Hacýbektaþ’ýn köye dönüþtürülme çabalarýna karþý her iki kurumda mücadele etmek durumundadýr. -Mustafa Eldivan, Ali bey bu konuda açýklamada bulunacaðým baþka konu var mý? sözlerinizi baðlayýn. -Ali Murtaza Keleþ, Sayýn Kaymakamým geçen yýl Hacýbektaþ Suluca Karahöyük gazetemizde haberi çýkan ve þahsen hazýrladýðým kavþak krokisi ile Ahmet Taner Kýþlalý ve Otman Baba Caddesi arasýnda ki tehlike arz eden çevre yolu kavþaðý konusunda bu güne kadar bir geliþme olup olmadýðý hakkýnda halkýmýzý bilgilendirmenizi istiyorum. bu kavþaðýn karayollarý trafik kanununa göre yeniden düzenlenmesi ve motorlu vasýtalarýn seyri ile yayalarýn geliþ-geçiþleri için bir üst düzenlenmesi ve hayati tehlike arz eden durumun ortadan kaldýrýlmasý gerekmektedir. -Mustafa Eldivan, Ali bey bu konuda Çilehane yolu kavþaðý ile ilgili düzenleme yapýlmasý için Karayollarý Bölge Müdürlüðü ile temaslarýmýz devam etmektedir. Hatta bu çevre yolu üzerindeki sizinde dediðiniz kavþak dahil tüm kavþaklarýn yeniden düzenlenmesi ile ilgili yeniden projelendirme çalýþmalarýmýz devam etmektedir. Oraya bir alt geçit üst geçit yapýlacak. 6’DA dersek bir þeylerin eksikliðini duyumsarýz. Onun þair ve yazarlýðýna bir de “duruþunu” eklemek gerekir. Bu sýnav dünyasýnda Ilgaz’ýn duruþuna iliþkin tanýklarý saðlamdýr: Nevþehir Ýl Tarým Müdürlüðünce Acýgöl Ýlçesi Tatlarin Kasabasýnda 14 gün süreli, 20 kursiyerin katýlýmý ile düzenlenen Biçerdöver Operatör Yetiþtirme ... Tam yarým yüzyýl izlenen, kýrk yýl boyunca da sýk sýk tutuklanan cezaevi gediklisi Rýfat Ilgaz’ýn bu yakýn ilgiden kurtulmasýnýn (!) bugün tam yüzüncü yýlý. Peki, Usta’nýn suçu yalnýz þairlik ya da yazarlýk mýydý? Buna “evet” 8’DE Girdiðim çýktýðým yerler tanýðýmdýr Kapýmý çalanlar gece yarýlarýnda Okunan kararlar yüzüme karþý Korkmuyorum duygusal bitiþlerden Tükenen kurþunkalemler tanýðýmdýr (Bir Sýnavsa Eðer/Güvercinim Uyur mu) Tansu Çiller hükümeti döneminde adýndan sýkça söz ettiren “örtülü ödenek”te son 5 yýlda en yüksek harcama yapýldý. Kürt halkýna yönelik yürütülen savaþýn yaný sýra sol, sosyalist hareketlere yönelik yapýlan operasyonlarda kullanýlan ödenek, AKP döneminde rekor düzeyde arttý. Baþbakanlýk, 2010 bütçesinde 230 bin TL olarak öngörülen “Örtülü ödenek”ten, 390 milyon 441 bin 624 TL’lik harcama yaptý. Öngörülen bütçenin bin 698 kat fazlasý harcandý. Böylece, son 5 yýlýn en yüksek “örtülü harcama” oranýna ulaþýldý. Savaþ ve silaha ödenen bütçenin gizli miktarýný ifade eden “örtülü ödeneðin”, Baþbakanlýk 2010 Yýlý Faaliyet Raporu’nda yer alan bilgilere göre; Baþbakanlýk bütçesi 2009’a oranla ... 7’DE Biz karakafalýlarý kentin ve ülkenin. Bir meydana akýyoruz sokaklardan. Hani bizim almadýðýmýz, bize verilen meydana. Allah razý olsun. Verdiler. Biber gazý, cop tutan elleri dert görmesin; þak! diye veriverdiler vallahi! Yani öle zor bir yaný olmadý. Sirke biraz, biraz limon, bol cop izi kafamýzda kolumuzda. Bol gözaltýnda tutuluþumuz birkaç günlüðüne, ziyaretimiz nadir hayvan türleriymiþcesine içine týkýldýðýmýz parmaklýklarýný. Birkaç bomba da hastanelere. Birkaç vatandaþýn hayatýný kaybetmesi. Saðolun, varolun! (Ciddiye alacaklar diye korkuyorum bazen iyi dileklerimi. Yani memleket vaziyeti absürd.) Akýyoruz dört bir yandan. Koskocaman bir dalganýn içindeyiz, savrulup durmaktan mutluyuz. Hatta baþka zaman olsa þikayetleneceðimiz sýkýþýklýktan memnunuz. Omzumuz deðiyor bir diðerinin omzuna. O biri haykýrarak 1 Mayýs Marþý söylüyor. Omuz omuzayýz. Omuz omuzayýz. Biz ezilenleri, suyu çýkarýlanlarý dünyanýn, insanlýðýn dýþýna sürülmekte beis görülmeyenleri, bir hayalet gibi, bir karabulut, bir karabasan gibi dolduruyoruz alaný. Alan bir yaralý hayvan gibi nefes alýp veriyor. Alan kendi baþýna bir canlý sanki. Tek tek bizden oluþan ama bizden ayrý. Uzanýyor kolu bacaðý dört bir yana. Yaralý bir hayvan. Kanayan. Ýçinde hem ölmekte köhnemiþ olan. Hem doðmakta capcanlý olan. Ölüm ve yaþam. Eski ve yeni. Hatta tek tek hepimizin içinde olan. Sýnýrlara hapsedilmeyen zulüm. Sýnýrlara hapsedilen direniþ ve acý. Dillere hapsedilemeyen acý. Paylaþtýðýmýz acý. O koskoca meydanda bir tek ve somut bir an. Yitirdiklerimizin adý okunuyor kürsüden. O koskoca, kapkara yaralý hayvan haykýrýyor: Burada!, Kazancý Yokuþu’nda katlettikleri, 37 can; burada! Genç öfkesini kuþandýk geldik; Mehmet Akif Dalcý! Burada! 89’da, 96’da katledilenler; burada! Yaralý hayvanýn acýlarýna gark oluyoruz tek tek. Aðlýyoruz baþýmýz dik. Ellerimiz yumruk. “Zombiler gibiyiz” diyorum dostuma. Yukarýdan aþaðýya doðru bakýnca yani. “Zombiler gibiyiz. Öldürüyorlar bizi kurþunluyorlar, katlediyorlar. Katlettikleri yerdeyiz yeniden. Aramýzdalar iþte katlettikleri. Bak! Ernesto “Che!” burada, Mahir, Hüseyin, Ulaþ! burada, Deniz, Hüseyin, Yusuf, burada. Hikmet Kývýlcýmlý maðrur, yaslanmýþ Taksim Anýtý’na, ötede devasa bir iþçi, yere düþen kýzýl bayraðý yerden kaldýrmakta. Poþulu gençlerin resimleri etrafýnda oturan allý yeþilli acýlý kadýnlar. Daha dün oðullarýný, kýzlarýný yitirmiþler. Arkalarýnda güneþ resimleri olan gençler memleketin daðlarýndan koþup gelmiþler. Onlar burada. Onlarýn dilleri yankýlanýyor kentin meydanýndan. Acýlý ve gözü yaþlý analarý anlýyor denileni. Anlamayanlar için ne beis. O alanda anlamayanlar o dili, öðreniyorlar kürsüden söylenileni anlamamanýn ne demek olduðunu. Kendi çeliþkimiz kendimize bugün. Býyýklý, kasketli bir amca baðýrýyor kürsüye doðru, “yeter!” diyor “ha bire nasýl meydaný aldýk, nasýl 1 Mayýs kutladýk, çok derdimiz vardýr, onlardan bahsedin.” Hararetle katýlýyoruz eleþtiri korosuna. Taþeronlaþtýrma, örgütlenme özgürlüðünün ihlali, “buzdolabý garantisi gibi sendika yasasý”, iþ güvencesizliði, iþsizlik, doðal kaynaklara suya, havaya, tohuma, topraða, ormana el konulmasý, hiç bitmeyen katlimiz. Her þeyi söyleyebileceðimiz istediðimiz gibi, olduðumuz gibi olabileceðimiz gün bu gün. Sendikalaþtýklarý için iþten çýkartýlan iþçiler konuþuyor kürsüden, ellerimiz patlarcasýna alkýþlýyoruz. Öyle ya, dertlerimizin çözümü örgütlenmekte diyenler çoðunluðuz bu meydanda! Hatta bizzat özneleriyiz kim örgütlenmelerin. Kimimiz yer bulamamýþ, kenar kortejinde yürümekte. Rahatsýz. Kimimiz partisinden kopup taraftar kortejinin yaratýcýlýðýna koyuvermiþ kendini. Tepemizin tasý kendimize de atýyor diðer yandan. %10 barajýnýn arkasýna saklanan sadece hükümet deðil þüphesiz. Barajsýz bir sendika yasasýna, þartsýz þurtsuz bir örgütlenme özgürlüðüne ihtiyacýmýz var. Hep birlikte duralým mý bu taleplerin arkasýnda?. Kamu sektöründe örgütlenegelmiþ iþçi sendikalarýmýz, ulusal ölçekte düþüne geldikleri mücadele biçimlerini deðiþtirebilecekler mi misal. Zira karþýlarýnda çokuluslu, ulus ötesi þirketler var nihayetinde. Memleket fabrikasýnda örgütlendim sanýyorsunuz, adama aslýnda çokuluslunun ustabaþý. Sýnýrýn öre yanýndaki emekçilerle ortaklýk artýk ne bir hayal, ne ütopya, yalnýz ve yalnýz zorunluluk dolayýsýyla. Kimi iyi örneklerini gördük bu mücadelelerin geçtiðimiz yýllarda neyse ki. Güvencesizleþtirilen esnekleþtirilen kamu sektöründe bu yeni durumu kavrayabilecek mi þimdiki örgütlenme formlarýmýz? Ya kadim kadýn düþmanlýðý örgütlenmelerimiz de? Çalýnan havanýn, suyun ve topraðýn savunucusu olabilecek miyiz biz karakafalýlarý kentlerin? Köylü Hatice Teyze’nin suyunun derdi 50/d’li asistanýn kendi derdi, sendikalaþtýðý için iþten atýlan Emine’nin derdi, Akkuyu Santrali’ne karþý duran aktivistin derdi, sokak ortasýnda öldürülen travesti Aynur’un derdi maden ocaðýnda oðlunu kaybeden Zeynep’in derdi olacak mý, (ya da tam tersi)? Kürtçe Zazaca, Ermenice, Rumca, Arapça, Lazca, Çerkesce konuþacak mý dilimiz fütursuzca. YGS kapýsýnda þifreydi, yanlýþ sonuçtu diye süründürülen tüm geçlerin derdi, hepimizin derdi olacak mý? Zira bir mayýs alanýný, dört bir yandan kuþatan en büyük ama en büyük gruptu onlar. O gençler. Belli ki o gençler, biz eski kuþaklarý çoktan aþarak, kendi dertlerinin yalnýz kendi dertleri olmadýðý görmeye baþlamýþlar ve bu yüzden hem kendi pankartlarýyla hem baþka pankartlarýn arkasýna o meydana akmýþlar. Örgütlenerek ve aþkla. Bu yüzden iþte onlar orada olduklarýndan, umutlu olmak için çok sebebimiz var. Her çeliþkimize baþýmýz dik diklenebiliriz. Zira o meydandaydý doðmakta ve ölmekte olan. Son söz, sahnede gözümüzün çok aradýðý Bandista’dan. Ve “daima!”. Ve aþkla. “aþk kadim bir punk tutumu, aþk kara kýzýl bayrak oldu, aþk mor yeþil ve pembedir, aþk rengarenktir… Aþk Ýstanbul’da bir sokak, aþk Berlin’de bir squad, bir iki üç bazen binlerdir, aþk örgütlenmektir.” Serhat BOZTAÞ-Deniz DALAK-Çaðýn Anýl EROL/ANKARA 68 Hareketinin devrimci önderlerinden Deniz Gezmiþ, Hüseyin Ýnan, Yusuf Aslan idam ediliþlerinin 39’uncu yýlýnda mezarlarý baþýnda saygý geçiþiyle anýldý. Dün (5 Mayýs) yitirdiðimiz ve Denizlerin avukatý Halit Çelenk de sonsuzluða uðurlandý. Karþýyaka Mezarlýðý 2 Nolu Kapý önünde dün bir araya gelen Halit Çelenk ve Denizlerin yoldaþlarý ve dostu binlerce kiþi “Halit Çelenk ölümsüzdür”, “Deniz, Ýbo, Çayan savaþa devam”, “Yusuf, Hüseyin, Deniz sürüyor sürecek mücadelemiz” sloganlarýyla bir anma gerçekleþtirdi. Anma etkinliðine, ÖDP, EMEP, TKP, BDP, ESP, DÖP, EHP, Mücadele Birliði, BDSP, Halkevleri, Kaldýraç, TümÝGD, Devrimci 78’liler Federasyonu, 68’liler Dayanýþma Derneði, Devrimci 78’liler Giriþimi, ÇHD, KESK, DÝSK’in yaný sýra aralarýnda Devrimci Gençlik ve Gençlik Muhalefeti’nin de bulunduðu çok sayýda gençlik örgütü ve CHP de katýldý. Yaþamýný yitiren Halit Çelenk’in karanfillere bezenmiþ tabutunun bulunduðu Karþýyaka Mezarlýðý 2 Nolu kapýsý giriþinde Deniz Gezmiþ, Hüseyin Ýnan ve Yusuf Aslan þahsýnda tüm devrim þehitleri anýsýna bir dakikalýk saygý duruþu gerçekleþtirildi. Katýlýmcý kurumlar adýna ortak açýklamayý SES Ankara Þube Baþkaný Ýbrahim Kara gerçekleþtirdi. Kara, "6 Mayýs ayný zamanda Kýzýlderede katledilen Mahir Çayanlarý, Diyarbakýr zindanlarýnda iþkence ile katledilen Ýbrahim Kaypakkayalarý ve her kuþaktan devrimciyi andýðýmýz gündür. Biz burada ayný zamanda Mazlum Doðan þahsýnda katledilen Kürt gençlerini, katliamlara uðrayan Alevi halkýný anýyoruz” dedi. Deniz Gezmiþ ve yoldaþlarýnýn emperyalizme karþý verdiði mücadele güncelliðini koruduðunun altýný çizen Kara, emperyalizme karþý 68 hareketinin devrimci ruhunu kuþanarak, sýnýfsýz ve sömürüsüz bir dünya için verilen mücadeleyi omuz omuza yürütme çaðrýsý yaptý. ÖLECEÐÝ GÜNÜ O SEÇTÝ Halit Çelenk’in kýzý Ferda Özyurdu, Deniz Gezmiþlerin yoldaþý ve avukatý olan Halit Çelenk’in yaþamý boyunca sosyalizme odaklandýðýnýn altýný çizerek þöyle konuþtu: “O hukuk mücadelesiyle siyasal düþüncesini baþarýyla birleþtirerek TÝP’ten ÇHD’ye bir çok þekilde sürdürdü. Deniz’i, Hüseyin’i, Yusuf’u yýlmadan savunan babam Halit Çelenk’e selam olsun. O her zamanki kararlýlýðý ve bu sefer naþýyla aramýzda.” Diðer kýzý Kýzý Serpil Güvenç, de “Bugün babamýn, yoldaþýmýn Denizler’e katýldýðý gün. Onlarýn düþüncesiyle sýnýfsýz bir dünya ve sömürüsüz bir toplum düþüncesiyle öyle yoðrulmuþtu ki bu günü seçti ölürken. Babam baþ eðmemeyi, inanmayý, dik durmayý son nefesine kadar öðretti” þeklinde konuþtu. ÜÇ FÝDANIMIZIN YANINA BÝR ÇINAR Anmada konuþan Yazar Aydýn Çubukçu da, “Halit Çelenk, mücadele azmi ve kararlýlýðýnýn son ürünü olarak bugün ölmeyi baþardý. Geçen yýl bu yýlki anmada aramýzda olacaðýný söylemiþti. O düþünceleri, söyledikleri ve yazdýðý her kelimeyle aramýzda devrimci bir öðretmen olarak var olmaya devam edecek. O kararlýlýðýnýn bir ürünü olarak Deniz Gezmiþleri izledi ve onun sayesinde bu döneme aktarýldý. Bir hukukçu, aydýn ve devrimci olarak mücadelemize kattýðý deðerler çok büyüktür. O en yüksek hukuk ile en yüksek mücadele örneðini sergiledi. Üç fidanýmýz vardý þimdi yanýna bir çýnar getirdik” dedi. Konuþmalarýn ardýndan yürüyüþe geçen kitle Deniz’in, Yusuf’un, Hüseyin’in mezarlarýnýn önünden saygý geçiþi yaparak karanfiller býraktý. Cenaze namazý kýlýnmak üzere mezarlýktaki camiye kaldýrýlan Halit Çelenk’in naaþý ise vasiyeti üzerine ailesi, dostlarý ve yoldaþlarýnýn omuzlarýnda Deniz Gezmiþ’in mezarýnýn yakýnýna gömülerek, enternasyonal marþý eþliðinde defnedildi. BirGün Þimdi arkadaþlar ben yapabildiðim kadar çalýþmalarý yapýyorum ve ben bunu yaptým þunu yaptým diye bir gayret içindede deðilim. Önemli iki konu var biri içme suyu diðeri de elektrik kesintisi ile ilgili. Belediyeden talep ettiðim yazý var bu su konusunda ve halledebilmek için ve kendi görev zamaným dýþýnda çalýþtým. Ankara’da mali idareyle, bakanlýkla, milletvekilleriyle görüþtüm çalýþtým yardým istedim. Bu konuyu her yere aktardým ödenek bulmaya çalýþtým ve en son Ýller Bankasýndan 780 milyar lira ödenek yaptýlar. 370 milyarý hibe geri kalanda kredi olarak verildi. Ben yaptým demiyorum ama peþinde koþtum bu durumun ve büyük payým vardýr. Daha sonra Otman Babaya bedava kuyu kazýldý. Belediyenin içme suyu depolarýna koyuldu. Diðer bir konuda elektrik kesintisi. Kimse yapmaz ama ben yalvardým MEDAÞ’a yapmayýn etmeyin diye halletmeye çalýþtým. Hacýbektaþ’ýn durumunu anlattým. MEDAÞ para ödenmediðini söylediler ve ben yine belediyeden yardým istedim. Mete yazýsýný kendi getirdi. Hatta belediyen para ödemediði tezini çürüttük. Mart ayý için belediye 19 bin lira ödemiþ. Yapýlandýrmaya göre belediyenin her ay 18 bin lira para ödemesi lazým. Ödüyor ama bir yandan da kullanýlýyor bu yüzden nasýl yetiþsin. Belediye kazandýkça yatýrýyor yatýrmýyor diyemez. MEDAÞ’ýn elektriði kesmesine ben müsaade etmedim ve yalvar yakar rafa kaldýrttýk. Aðustos ayý yaklaþýyor mezbahane para kazanýr, baðýþlar artar böylelikle eylül ekim ayýna borç kapanýr ben kefilim dedim. Yani kaymakamlýkta bir þey yapmýyor diyorsunuz ama her ay bunlarý yaptýk diye anlatamayýz ya. Beklide bu toplantýlarý her ay yapmalýyýz burada hatalý olabiliriz, yapmalýyýz bunu hep. Daha sonra buranýn hastanesi çok eski burayý yapalým diye baþladýk oranýn arkasýndaki araziler müþterek arazi olarak yapýlmýþ nasýl oluyorsa. Ýstedik bu kiþilerden buralarý adamlar para istiyor 15 metrekare yere. Ne yaptýysak satmýyorlar. Herkes nerden para koparýrým derdinde biz bu durumda iþlerimizi nasýl yapalým. Ama biz buraya hazýrlýklarýmýzý yaptýk ve 25 yataklý bir hastane önümüzdeki ay baþlayacak ve bunu biz yapmadýk ferdi kiþilerde, Belediye Baþkaný da, herkes yardým yaptý. Kurban konularýný halletmek için yardým etmeye çalýþtýk. Bir araya getirmeye çalýþtýk. Arkadaþlarý padoklara aldýk. Ama arkadaþlar belediye tartýþtýðýndan anlaþamadýðýndan geri çýkmaya baþladýlar. Bir türlü hallolmadý ve çok sýkýntýlý çirkin görüntüler oluþuyor bu yüzden. Ne belediyeyi engellemeye çalýþýyorum nede kurbancý arkadaþlarý. Ben sadece kanunu anayasaya uygun þekilde yapmaya çalýþýyorum. Yani benim talebim hep bir araya gelip konuþun bir yol bulun hepiniz akrabasýnýz tanýdýksýnýz. Bir ortak yolda buluþulmasýný savunuyorum ben. Burasý çok gözde, önemli bir yer bu konular halledilse Hacýbektaþ olarak yapamayacaðýmýz hiçbir iþ yok. Daha sonra dilencilik konusu var bunu da ben kontrol ederek türbeye bir güvenlik elemaný yerleþtirdik. O dilencilik yapan kiþiyi bir iþe soktuk dilencilerin kontrolü zabýtanýn iþidir. Zabýtaya bir müdahale olursa polisler iþe dahil olur. Daha sonra asayiþ toplantýlarýna Belediye Baþkaný neden katýlmýyor diye soruyorlar. Bu toplantýlar bölgenin güvenlik durumuna göre belirli günlerde yapýlýr ve bu toplantýya katýlacaklar bellidir. Mülki amir, polis amiri, jandarma komutaný. Ama biz gerek olduðunda çaðýrýyoruz. … -Ali Demirci, Öncelikle böyle bir toplantý yaptýðýnýz için teþekkür ederim. Ben iki devredir meclis üyesiyim, biz gelmeden önce çarþýnýn içinde, Mahzuni Þerif Parkýnda hatta müzenin önünde kurbanlar kesilirdi. Belediye Baþkanýmýz, meclis üyesi arkadaþlarýmýz toplantý yaptýk, “bir kesimhane yaptýralým, insanlar burada kurbanlarýný keserken tertemiz kurbanlarýný kessinler” diye. Bu yatýrýmý saðladýk. Sizden istediðimiz tek þey dýþarýdaki kesimleri yasaklayarak yasalarýn gereðince kesimhanede kestirmelerini saðlamanýzý istiyoruz. Bir de çarþýnýn içerisinde kavgalý insanlar bunlarýn olmamasýný istiyoruz. -Mustafa Eldivan, Haftada kaç gün kavga oluyor? -Ali Demirci, Haftada bir defa oluyor, olmuyor, eðer kurbanlar dýþarýda kesilecekse yasalarýn gereðimidir deðimlidir? Yasa gereði deðilse herkes kestirir, et satýldýðýný söylüyorlar, ben et satýldýðýný duymadým. -Muharrem Akalýn: Aha belgesi burada, -Ali Demirci, Dýþarýya karþý insanlarýn birbirine saygýlý olmasýný istiyoruz. Eðer kurban olayýnda evde kesilmesi yasalsa herkes evde kurbanýný kessin. -Muharrem Akalýn, Efendim, belediye encümeni, belediye baþkaný toplanmýþlar sokak aralarýnda kurban kesiliyormuþ tu, bunlar mezbahane yaptýrmýþlar, ondan sonra sorunlar çözülmüþ. Kültür bakanlýðýnýn yapmýþ olduðu mezbahane herkes tarafýndan vatandaþlar tarafýndan faydalanýlsýn diye tahsis edildi. Kültür Bakanlýðý þunu da istedi, kesinlikle ticari amaç güdülmeyecek dedi, öyle mi oldu öyle olmadý, sizden önce on sefer-yirmi sefer belediyeye sundum, belediye et satýyor, et nerede satýlýyor makbuzu ile beraber Volkan Güneþ imzalý kurban eti satýlýyor efendim. … Belgesini size sundum efendim. … -Mustafa Eldivan, Ali bey þöyle bir þey oldu mu? Bir araya gelip konuþtunuz mu? Þimdi, geçmiþ geçti, o onu yaptý, böyle yaptý ne deðil, yani bence belediye olarak, meclis olarak çaðýrýn konuþun, þimdi “ya arkadaþ, niye böyle yaptýnýz” çünkü bu iþ hepimizi ilgilendirir. Geçen yýl Vali Bey baþkanlýðýnda bir toplantý yaptýk, Ýl Tarým Müdürü, Ýl Saðlýk Müdürü, Jandarma Alay Komutaný, Ýl Emniyet Müdürü, bu konulara baktýk, “bu sorun çözülmüyor ne yapalým?” Vali bey tarým müdürünü görevlendirdi, bir satýþ yeri yapalým, bir açýk Pazar yapalým Ýl Tarým Müdürü 3-4 defa geldi 10-15 gün geçti hiçbir þey yok, tarým müdürünü aradým dedim “ne oldu”, “ya kaymakam bey bu iþ çözülmez”. Çözülmez niye çünkü karþýlýklý olarak bir araya gelip görüþülmediði sürece bu iþ çözülmez. … -Volkan Güneþ, Öncelikle ben teþekkür ediyorum. Ben Hacýbektaþ Belediyesinde veteriner hekimim. Ben þu þekilde baþlayým, Ramazan beyce et satýþý ile ilgili bir belge sunuluyor, imza bana aittir, o belgeyi de ben düzenlemiþimdir, 2005 yýlýnda belediyenin almýþ olduðu meclis kararýyla öyle bir yetki verildi, bende belediyede çalýþan birisi olduðumdan dolayý bana bir evrak verildi, o evraka istinaden bu satýþýn yapýlacaðý söylendi. Ha daha sonra uygulama deðiþti, yerine yenisi geldi, yanlýþ hatýrlamýyorsam o uygulama Ali Eðer’e verilmiþ et için parasý alýnmak kaydýyla belediyeye parasý yattý makbuzudur. … -Alican Gök, Þahsým olarak ben 20 yýllýk vergi mükellefiyim, bu iþle uðraþmaktayým… , iki ay önce encümen toplantýsýnda evraklarýmý getirdim, beni encümen toplantýsýna almadýlar, belediye meclis üyeleri diyor ki “bu adamýn çoluðu çocuðu var…,” 7 tane belediye meclis üyesi olduðu halde, ben kapýdan dinliyorum, “Hayýr arkadaþ, bize karþý saygýsýzlýk yaptý” diyor. …. Sayýn kaymakamým burada tamamen taraf tutuluyor, siyasi bedelin izleri güdülüyor, …. Benim ticaretim engelleniyor. Kurbaný evde satmak yasak diyorlar, ben kurbaný arabama koyup kesimhaneye götürüyorum belediye veterineri Volkan Güneþ Belediye baþkanýnýn yakýndan akrabasý, buyurun otuz milyonu kurbaný kesin, …. Bana deniyor ki senin sattýðýn kurbaný da, seni de buraya almýyorum, git buradan. ….. -Bayram Ayvazoðlu, Öncelikle bu toplantýyý düzenlediðiniz için teþekkür ederim. Birkaç konu üzerinde yoðunlaþtýðýmýz bir toplantý oluyor. Ben farklý bir olaya deðineceðim bütün Hacýbektaþ Halkýnýn dikkatini çekiyorum. Yasalarla bu ülkede, kamuda hizmet verenlerin de hizmet alanlarýn da kýlýk kýyafet yönetmeliði var. Ýlgili yasalarla nasýl bir kýlýk kýyafet olacaðý belirlenmiþ ama ilçemiz saðlýk ocaðýnda türbanla saðlýk hizmeti verilmektedir, yeni de deðil, son birkaç aydýr okullarda tuvaletlerden sýnýflara kadar kýlýk kýyafet yönetmeliðine uymayan yani türbanla okullara dahi girilmekte, Saðlýk Ocaðýnda bir doktor altý aydýr ýsrarla türbanlý görev yapýyor. Bunlar siyasi konular ama madem her þey yasalarla Anayasayla sýnýrlýysa devlet tarafýndan bunlara dikkat edilmesi gerektiðini düþünüyorum. Teþekkür ediyorum. -Mustafa Eldivan, Ben notumu aldým, ilgileneceðim Bayram bey. -Bayram Aydoðmuþ, Deðerli kaymakamým, düzenlediðiniz toplantý için teþekkür ediyorum. Hacýbektaþ’ta çözülmeyecek hiçbir þeyin olmadýðýna inanýyorum ama birbirimize barýþ bakmamýz gerekiyor ve üzerinde dönüp dolaþtýðýmýz konu ticaretle ilgili, kurbanla ilgili, ben 32 yýllýk esnafým, benimle ayný iþi yapan iki esnaf vardý þimdi 7 kiþi oldu. Hiç kavga yapmýyoruz. Herkes ahlaki deðerler içinde ticaretini yapýyor, herkesin kendisine göre müþterisi var. Ben kurbancý arkadaþlarýmdan rica ediyorum, bu Hacýbektaþ bizim, çocuklarýmýz yaþayacak, gelecekte çocuklarýmýza Hacýbektaþ’ý emanet edeceðiz. Onlara iyiliði doðruluðu güzellikleri öðretelim. Bu kurban nasýl satýlýyor acaba; Yasalar çerçevesinde yapýlmýþ bir kesimhane, bir soðuk hava deposu herkese padok verilmek þartý ile herkes malýný orada satabilmek þartý ile Hacýbektaþ’ý kirletmemek amacý ile, gelen insanlara daha güzel görünmesi amacý ile satmaya çalýþalým çok mu zor yani. … Herkesin bir müþterisi var, ha Belediye Baþkanýmýzla mý sorunumuz var, kaymakamla mý sorunumuz var veya esnaflarla mý bir sorunumuz var bir araya geldiðiniz zaman çözülmeyecek diye bir þey yok, 14 tane mi padok var gerekirse çoðaltýlýr…. -Kamil Öntaþ, Sayýn kaymakamým Hacýbektaþ’ýn sorunlarýyla ilgili yaptýðýnýz toplantý için teþekkür ederim. Ben lafý fazla uzatmadan kýsa kýsa üç tane sorundan bahsetmek istiyorum. Ýlk olarak Hacýbektaþ’ta köylünün, üreticinin ve hayvancýlýkla uðraþan esnafýn kazanabilmesi için Hacýbektaþ’a bir hayvan pazarýnýn kurulmasýnýn gerekliliðine inanýyorum, çünkü ihtiyacý olan, malýný satmak isteyen iki tavuk, iki horozunu hayvan pazarýna getirip satabilmeli, ya da iki koyun, iki danasýný pazarda rahatlýkla satabilmeli. Ýkinci konu ise hayvanlarýn saðlýk problemi. Bir inek ya da dana öldükten sonra sofralarýmýza gelse buna kabulüm, hayvanlar ölmeden önce hastalandýklarý için veteriner tarafýndan vücuduna ilaç enjekte edilmekte, 3-5 Bin Liralýk hayvanýnýn iyileþmesi için en az 3-500 Liralýk masraf yapýlýyor, hayvan öldükten sonra bu ölen hayvanlar bir þekilde ortadan kayboluyor, sonuçta sofralarýmýza geliyor. Bu konuya dikkatinizi çekmek isterim. Bu sizden önceki dönemde de bir sorundu, þimdi de bir sorun olmakta. Eti tüketen aðýrlýklý olarak memur kesimi, bunlar içerisine sizleri de dahil edebiliriz. Sofralarýmýza direkt olarak kanserojenli etler gelmekte. Ölen hayvanlarýn Ýlçe Tarým Müdürlüklerince güvenilir bir ortamda imha edilmesi gerekmektedir. Bir diðer konu da geçen yýlýn onuncu ayýna kadar kesilen kurbanlýklar saðlýk kontrolünden geçmeden kesim yapýlýyordu þimdi de denetlenmesinde ciddi sorunlar var, bu konuda tarým ve saðlýk müdürlüklerine büyük sorumluluk düþmektedir. -Mustafa Eldivan, Seçimler biter bitmez yine bir halk toplantýsý yapalým, bu sefer ilçe tarým müdürümüz de olsun, saðlýk grup baþkanýmýz da olsun, vatandaþlar þikayetlerini bu þekilde beyan etsinler, özellikle o konuyla ilgileneceðim. -Kamil Öntaþ, Teþekkür ederim, -Mustafa Eldivan, Ben de teþekkür ederim. Þimdi kurban satýþlarýndaki sorunlarla ilgili olarak belediyeyle kurban satanlar bir masa etrafýna getirmeye çalýþacaðýz, burada konuþulanlarý encümen üyeleri Belediye Baþkaný ile bir deðerlendirsinler, eðer aracý olmam gerekiyorsa aracý olurum, önayak olmam gerekiyorsa ön ayak olayým, benim üzerime ne düþüyorsa yapýyým. …. Kurban olayýnda þöyle bir sýkýntýmýz var, zabýtanýn gücü yetersiz olduðu için belediye polisten de zabýta gibi çalýþmasýný istiyor, buradaki emniyet gücü zabýta deðil arkadaþlar. … Hükümet Konaðýmýz dört katlý fakat zeminden yüksek olduðu için beþ katlý durumu var. Yaþlýlarýmýz çok, tapu ve nüfus daireleri üst katta olduðu için merdivenler hep þikayet konusu oluyordu. Ýmkanýmýz olmadýðý için yaptýramýyorduk. Köyü ve isminin açýklanmasýný istemeyen bir yaþlýmýz bana geldi Kaymakam Bey bu asansör kaça çýkar. Bende yaþlýyým bir hayrýmýz olsun dedi. Asansör firmasýyla sýký bir pazarlýk la en kaliteli modern bir asansör yaptýrdýk. Hayýrsever Yaþlýmýza bir plaketle isminizi verelim dedim. Ýstemedi. Hacýbektaþ’ta hizmet yarýþýnda olalým. Ben Hacýbektaþ’a hizmette bulunacak her vatandaþýmýzýn yanýndayým. Hiç kuþkunuz olmasýn. Yararlý bir toplantý oldu. Hepinize teþekkür ediyorum. BÝTTÝ Samir Amin 1. Mýsýr Devrimi’nin Özellikleri ve Deðiþimin Gereksinimleri * Devrimin kitleselleþmesinde ortak öðeler Ocak ayýnýn sonlarýnda Mýsýr toplumunda baþ gösteren hareketlerin devrim gerçeðine dayandýðýný düþünüyorum, fazlasý deðil. Olanlar toplumu tekrar eskiye kavuþturmak için baþlatýlan bir ayaklanma ya da bir patlamaydý. Sadece bir protesto gösterisi olmamakla birlikte tam olarak bir devrim de deðildi. Öyle ki, hareketin Mübarek’i devirmek gibi açýk bir hedefi yoktu. Hareketin içinde bulunanlarýn bazý açýk ve kapalý talepleri ve hedefleri vardý. Bu hareketin üç temel öðesi bulunuyor, dördüncüye de daha sonra deðineceðim. Birincisi, hareketin temelini politize olmuþ ve birbirleri ile sürekli irtibat halinde olan ve sayýlarý milyonlarý bulan gençler oluþturdu. Bu gençleri yeni nesil olarak görebiliriz. Gençlerin, kökleri halk komitelerine uzanan ve yakýn dönemde orta sýnýf diye nitelendirdiðimiz kitleye ait. Ancak bu hareketin gerçek anlamýnda halk kanadý yok. Yani yoksul iþçilerin ya da çiftçilerin çocuklarý deðiller. Bu gençler kendilerini diðer gruplarýn [partilerin] dýþýnda ve senelerdir yok edilmiþ olan siyasi hayat düzeninin içinde yetiþtirdiler. Bu, tek baþýna övgüyü hak edecek bir durum. Gençler homojen bir toplumun parçasý deðillerdi ancak çoðunluðunun basit demokratik talepleri aþan istekleri vardý. Talepleri sadece þeffaf seçim ve çeþitli partilerin yasaklanmadan var olmasý ile sýnýrlý deðildi; ayrýca ifade özgürlüðü ve toplumsal faaliyetlerde özgürlük istiyorlardý. O zaman bu isteklerin hepsi tam olarak gerçekten demokratiktir. Gençler modernler ve çaðýn getirdiði yeniliklere vâkýflar. Dünyada neler olup bittiðini ve diðer ülke halklarýnýn yaþam standartlarýný biliyorlar. Bundan dolayý dini havanýn da etkilediði geçmiþi taklit çerçevesinin dýþýna çýktýlar. Demokratik taleplerinin gereði olarak da sömürgeciliðe karþýlar. Öyle ki, bu gençler Mýsýr’ýn þerefini yeniden kazanmak için yola çýkan ulusalcý gençler. Gençler kesinlikle Mýsýr’ýn baðýmsýz bir devlet olmasý gerektiðine inanýyor. Onlara göre Mýsýr özellikle Ýsrail’in geniþleme politikasýný destekleyen Amerika’nýn siyasetine tabi olmamalý. Onlar bu þekilde vatan topraklarýnýn istismarýna karþýlar. Bunu Arap milliyetçiliðinin bir gereði olarak ortaya koymuyorlar. Aralarýnda milliyetçilik anlayýþýna sahip çeþitli görüþlerde gençler var. Bazen Mýsýr’ýn çýkarý için milliyetçi anlayýþtan vazgeçilebiliyor. Þüphesiz bu gençler Arap devletleri ile yardýmlaþmadan yanalar. Ancak, Afrika, Asya ve Güney ülkeleri için de ayný þeyleri düþünüyorlar. Sanýrým internet yolu ile uluslararasý bilgilere ulaþabilme ve son 10 yýlda Latin Amerika’da yaþanan olaylarý, çok derinlemesine olmamakla birlikte takip edebilme fýrsatýna sahip oldular. Oradaki deðiþimi görmezden gelmeleri ve etkilenmemeleri, Morales, Chavez gibi liderlerden habersiz olduklarý düþünülemez; zira o bölgeler de sömürüye karþý demokratik taleplerin çatýþtýðý bir arenadýr. Öte yandan bu gençler piyasacý politikalara ve kapitalizme bilinçli bir þekilde karþý çýkmýyor olabilirler ve deðiþim için gerekli þartlarýn bilincinde olmayabilirler, ancak, toplumsal olarak sola meyilliler. Nitekim bir tarafta milyoner ve milyarderlerin varlýðý artarken fakirleþenlerin de çoðalmasýný ve aradaki eþitsizlik uçurumunu toplumsal olarak gözlemleyebiliyorlar. Bilinçli bir toplumsal adalete hasredemesek de açýk bir þekilde bu tarafa yönelmiþ olduklarý anlaþýlýyor. Ýþte bu gençler 25 ocak 2011’de insanlarý sokaða çýkmaya davet ederek hareketi baþlatanlardýr. Tunus’ta haftalar önce baþlayan olaylar, gençleri cesaretlendirerek baský organlarýna ve eziyetlere karþý teslim olmamayý öðretti. Radikal Mýsýr solu gençlerin bu çaðrýsýna hemen cevap verdi. Zaten buna hazýrdýlar. Abdulnasýr döneminden beri, Mübarek gibi liderlerin iktidarý altýnda da uzun süre siyasi hayattan dýþlanmýþlardý. Bunlarýn arasýnda belli ölçüde aydýnlar, orta tabakalar ve iþçiler var. Durumu tersine çeviren ise bunlarýn ufak çaplý da olsa örgütlenmeleri oldu. Belki kendi hassasiyetim dolayýsýyla böyle düþünüyorum ancak sonuçta gençlerle bu sosyalist gruplar arasýnda bir gönül baðý vardý. Sosyalist olmasalar da bu gençler sömürü ve kapitalizm karþýsýnda yer aldýlar. Dolayýsýyla, Mýsýr devriminin geleceðinin altyapýsýnýn çoðunluðu oluþturan gençler ve radikal sol tarafýndan belirleneceðini düþünüyorum. Mýsýr devriminin üçüncü önemli ayaðýný ise, edebi dildeki haliyle söyleyecek olursak, liberal burjuvazi denilen tabaka oluþturuyor. Ben bu kesimin “liberal demokrat gruba dahil öðeler” olarak isimlendirilmesini daha doðru buluyorum. Çünkü Mýsýr’da burjuvazi gerici bir tutum sergilemekte ve dýþ güçlere tâbi, parazit bir topluluðu simgelemektedir. Burjuvaziyi para, ticaret, hizmet ve fabrika sahibi kesim olarak doðru manasý ile kullandýðýmýzda Mýsýr gerçeðinde parazit olan ile olmayaný ayýrmak olanaksýz. Evet halktan da fabrika sahibi olan küçük bir kitle var, her ne kadar bunlara burjuva desek de bunlar asýl burjuvaziye dahil edilemez. Örnek; inþaat sektöründeki küçük þirketler, büyük þirketlerin baskýsý altýndadýr kendilerinden gizlice büyük þirketlere destek olunmasý istenir. Mýsýrdaki burjuva ABD gibi küreselleþmeden ciddi faydalar saðlamýþtýr. Ancak devlette profesyonel meslek sahibi doktor, avukat, mühendis ve muhasebecilerin durumu farklýdýr. Bunlarýn zengin, orta halli ve fakir olanlarý da vardýr. Bunlara burjuva diyemeyiz. Bu grup siyasi olmasýndan çok ideolojik ve kültürel olarak iki ana kola ayrýlýr. Selefi olarak tabir edebileceðimiz Müslümanlar [burada sorun inanalarla inanmayanlarý ayýrmak deðil. Mýsýr halkýnýn geneli ister Müslüman ister Kýpti olsun inançlýdýrlar. Dolayýsýyla sorun imanla, inançlý olmakla ilgili deðil.] ki, bunlar zaten siyasetten uzak dururlar. Bunlar orta kesimin çoðunluðunu oluþturur. Devletten ve Körfez ülkelerinden de destek alýrlar. Diðer orta kesim ise aydýnlanmýþ diyebileceðimiz grubu oluþturur. Bunlar açýk fikirlidirler ve imkanlarý dahilinde demokratik diyebileceðimiz çabalarýn içerisinde bulunurlar. Hicap gibi konulara takýlmazlar dini taassuplarý yoktur. Aydýnlanmýþ olmalarýndan kasýt onlar Batýyý ve Avrupayý dýþlamazlar tam tersine Avrupa ülkelerine giderler ve söz konusu ülkelerin sömürgeci tabiatýný sorun etmeden ve bilinçsiz olarak Batý toplumunu severler. Son yýllarda ‘kifaye’ hareketi gibi demokrasi ve toplumsal demokrasi yanlýsý eðilimler ortaya çýkmakta. Her ne kadar fakirlik gibi toplumsal sorunlarla ilgilenmeseler de, solun en büyük destekçisi olarak bu grubu görüyorum. Bunlar arasýnda kapitalizm ve serbest piyasa ekonomisini benimsemelerine raðmen, siyasi ve iktisadi hayatýn deðiþmesi gerekliliðini vurgulayanlar vardýr. Ýsrail ve ABD politikasýnýnýn etkisine maruz kalmanýn yaný sýra, þunu da söyleyebiliriz: Ýnsanlarýn Ýsrailden nefret ettiðini biliyoruz ve bunda þüphe yok ancak bir hakikat olarak Ýsrail’i kabul edenler tabi Mýsýrlýlarýn Filistinli olmadýðý gerçeðini da göz önüne alýyorlar. Ýþte bu saydýðýmýz ilk üç öðe olaylarýn ilk gününde Kahire, Ýskenderiyye, Süveyþ gibi ülkenin heryerinde 1-2 milyon insaný sokaða döktü. Yirmidört saatýn ardýndan 15 milyon insan protesto gösterileri için sokaklara çýktý. Ayaklananlar sadece büyük þehirlerdeki halk deðildi. Ýlçe ve muhafazalra, kasabalar hatta köylerde de halk gösterilere katýldý. Zaten bu belirtilen rakam Mýsýr halkýnýn hepsinin gösterilere katýldýðýný gösterir. Aralarýnda politize olmuþ belki de en fazla 2-3 milyon kiþi vardý. Geri kalanlar kesinlikle politika ile hiçbir ilgisi olmayan halktýr. Zaten Cemal Abdulnasýr döneminde baþlayan, Mübarek ve ekibinin daha da ileri götürdüðü siyasi hayatýn yok edilmesi ve siyaset adýna ne varsa yukardan devlet tarafýndan yönlendirilmesi bu durumu daha net açýklar. Ayrýca Mýsýrda islami akýmýn neden kazandýðý sorusuna verilecek cevap da orada mevcuttur. Zira, halka cami mimberlerinden seslenebiliyorlardý. Hutbe veriyorlardý ancak siyasi ve toplumsal konulardan bahsetmelerine izin verilmiyordu. Böylece 25 ocak 2011 Mýsýr toplumunda gerçekleþen devrime katkýsý olan 4 gruptan da bahsetmiþ olduk. Tabi bunlarý tüm Mýsýr halkýný kapsayan bir temsile ek olarak, gençler, radikal sol, ve orta sýnýf liberal demokrat kesim olarak üç kýsma ayýrdýk. Hiç þüphesiz, bu büyük ayaklanmanýn gerisinde halkýn son dönemde yüzyüze geldiði giderek kötüleþen yaþam koþullarý var. Ýþçilerin 2007'deki grevleri, mücadelenin baþlangýcý sayýlabilir. Nitekim 2007 grev dalgasýyla baðýmýsz sendikalar kurma fikri ortaya çýkýp hayata geçirilmiþti. Bunun yanýnda küçük çiftçiler hareketlerin hükümetin tarým ekonomisini gözden çýkarmasýna raðmen büyük bir kararlýlýkla haklarýný savunmalarý önemlidir. Orta kesimde ise ”kifaye” hareketinin yükselmesi gösterilebilir. Gençler arasýnda bir benzeri ise 6 nisan olarak ortaya çýkmýþtýr. Yani tüm bunlar bir þekilde yakýn bir zamanda patlamanýn yaþanacaðýný gösteriyordu ki, olan da bu zaten. Þimdi deðiþimin gerektiridiklerine geçebiliriz. Ocak-þubat 2011’de baþlayan hareketin halkýn arasýnda büyüyerek geliþmesi, kök salmasý ve ilerleyebilmesi için zamana ihtiyaç var ve bu çok açýk. Uzunca bir geçiþ sürecine ihtiyaç var.. Devrimin hükümeti devirererk düzeni ve anayasayý deðiþtirme talebi bir gerçek olsa da, bunlar henüz fiili olarak gerçekleþmiþ deðil. Düzeni deðiþtirmeye yönelik bir talep ve eðilim bir vakia olmakla birlikte bundan fazlasý yok. Anayasanýn feshedilmsiyle de yürürlükteki yasal mevzuat ve yürürlükteki kanunlar fiili olarak ortadan kaldýldýrýlmýþ deðil. Bu da demokrasiye ancak uzun bir geçiþ dönemi sonunda geçilebileceði demeye geliyor. Bir süreçten söz ederken ve demokrasi deðiþimin gereksinimlerinin baþýnda gelir derken, gerçek anlamdaki demokrasiden söz ediyorum elbette. Zira, gerçek bir demokrasi her türlü partileþmenin ve örgütlenmenin yolunu açar ve o alaný özgürleþtirir. Böyle bir demokrasiye geçiþ süreci de 2 yýl ya da daha fazlasýný gerektirir. Böyle bir zaman dilimi, medeni, laik, demokratik bir siyaset kültürünün oluþabilmesi için gerkelidir. Burada demokrasi kültürü diyorum, sosyalizm kültürü demiyorum. Çünkü bu laik siyasi kültür, ayný zamanda demokratik burjuva örgütlenmelerini, sosylizm taleplerini ve toplumsal istekleri de içine alýr ki, ancak böylesi bir ortamda yapýlacak seçimlerin halk için bir anlamý olabilir… Çünkü böylece toplum çoðunluðu politik alana dahil olabilir. (2). Bu süreçte yeni yönetimin alacaðý þekle dair tartýþmalar, politika alanýnda liderlerlikler arasý siyasi çekiþmeler politik mücadelenin muhtevasýný deðiþtireçcektir. Ayný þekilde yeni dönemde ordunun da deðiþim sürecine tâbi olmasý, eski yönetimde görev almýþ üst düzey unsurlarýn sürece dahil olmamasý, sürecin dýþýnda býrakýlmasý gerekir. Bu þahýslarýn yönetime dahil olmalarý durumunda þimdi olduðu gibi özgürlük karþýtý karar ve uygulamalar dayatýlmaya devam edecektir. Nitekim, partilerle ilgili çýkardýklarý yeni yasalar, eski yönetiminkilerin bir kopyasý ki, iþçilerin greve gitmelerinin nedeni de odur. Bu yüzden bu tür kararlara imza atan bir hükümetin “geçici hükümet” olarak görülmemesi gerektiðini kavramalýyýz. Ve bizden önce bu iþe soyunmuþ Tunus’lulardan tedrici de olsa deðiþimin fiili olarak gerçekleþtirilmesi gerektiðini öðrenmeliyiz. Öyle ki, “geçici hükümetin” sokaða dökülen halk hareketlerini temsil edenler tarafýndan kurulmasý gerekir… Bu durum Tunus ve Mýsýr’ýn þartlarýnýn birbirinden farklý olmasý olarak açýklanabilir. Zira siyasetten uzak olan Tunus ordusu hem küçük ve zayýf, hem de kendi ülkesinde bir aðýrlýðý da yok. Özetle, Mýsýr ordusu gibi önemli bir role sahip deðil. Bir de Tunus’ta birbiriyle mücadele eden iki güç söz konusu. Bunlardan biri eski yönetim ve hükümet partisi ile baðlantýlý olan parazit diyebileceðimiz burjuva sýnýfý, diðeri de devrimci güç olan orta sýnýf ve halk tabakasýndan müteþekkildir. Velhasýl, Mýsýr da olduðu gibi ordunun üçüncü bir güç odaðý olmadýðý durum söz konusu…. Ayrýca, Tunus hükümeti [yönetimi] Mýsýr hükümetinden çok daha iyidir. Þimdiki Tunus hükümeti hiçbir partinin ya da sendikanýn kurulmasýna karýþmýyor, insanlara seçme özgürlüðü tanýyor. Yani orada Mýsýrda olmayan bir demokrasi söz konusu. Sonuç olarak asýl solun gerçek talebi halk hareketi ve demokrasi yanlýsý orta kesimle koalisyon kurmaktýr. Tabi ayný þekilde iþçi sendikalarý ile de. (3) 2. Gerici Bloðun ittifaký Karþý devriminin stratejisi ya da gerici ittifak bloðu iki ya da üçe ayrýlýr. Birincisi, burjuvazide somutlaþmýþ hakim tabakadýr. Düzen ne kendilerinin ne de Mübareðin düzeniydi. Bularýn bir çoðu yolsuzluklardan beslenerek zenginleþtiler. Mýsýr burjuvazsine dahil zengin çiftçiler de bunlara dahildi.. Ve bu noktaya iyi dikkat edilmesi gerek zira, genel olarak çiftçilerden söz ediyorum. Köylerde yaþayan çiftçiler farklý tabakalara ait. Mýsýr köylerindeki çiftçilerin yüzde 40’ý hiç birþeye sahip deðillerdir. Yüzde otuzu ise küçük çiftçilerdir ve diðer yüzde 30’luk kýsýmý ise zengin çiftçiler oluþturur. Tabi bu paralý çiftçilerin zengin burjuvalar gibi milyonlara sahip olmasý gerekmez. Mýsýr toplumuna göre görece zengin, dolayýsýyla da gericidirler. Ayrýca devlet yetkilileri ve köyün ileri gelenleri ile aralarý iyidir. Mühendis, doktor ve bazý din adamlarý ile de iyi anlaþýrlar. Zengin çiftçiler siyasal islamýn köydeki en güçlü öðesini oluþtururlar. Nasýr’ýn tarým alanýnda yaptýðý düzenlemeler Mýsýr köy toplumundaki dengeleri ciddi ölçüde deðiþtirmiþti. Ve bu düzenlemelerden en çok faydalananlar zengin çiftçiler oldu. Zengin ve küçük çiftçilere çeþitli destekler verildi. Tabi bu durum doðal olarak güçlü çiftçilerin zayýflar üzerindeki gücünü artýrdý. Nasýr döneminde küçük çiftçileri koruyucu bazý önlemler alýndý. Ancak mübarek dönemine gelindiðinde tarým ile ilgili yapýlan planlamalar iptal edildi. Bu durum zengin çiftçilere zayýf olanlarýn sýrtýndan daha da zenginleþebilecekleri fýrsatlar yarattý. Etki tepki sonucu olarak küçük çiftçiler gerici hakim cepheye mensup zengin çiftçilere yani devrim karþýtý bu gerici unsurlara karþý tavýr aldýlar. Çoðunluðu oluþturan fakir köylülere gelince, bunlar tarým reformundan ve yapýlan düzenlemelerden faydanlanmak bir yana, tamemen dýþlandýlar. Ancak “dýþa açýlým” döneminde durumlarý deðiþti. Körfeze, Libya ve Irak’a göç eden Mýsýrlýlarýn büyük bölümünü bu yoksul çiftçiler oluþturuyor. Bunlardan bazýlarý geri döndüler ancak üreten çiftçi sýnýfýndan farklý olarak, iðreti iþlerle yaparak geçimlerini saðlamaya çalýþan köylülere dönüþtüler. Devam Edecek Tam yarým yüzyýl izlenen, kýrk yýl boyunca da sýk sýk tutuklanan cezaevi gediklisi Rýfat Ilgaz’ýn bu yakýn ilgiden kurtulmasýnýn (!) bugün tam yüzüncü yýlý. Peki, Usta’nýn suçu yalnýz þairlik ya da yazarlýk mýydý? Buna “evet” dersek bir þeylerin eksikliðini duyumsarýz. Onun þair ve yazarlýðýna bir de “duruþunu” eklemek gerekir. Bu sýnav dünyasýnda Ilgaz’ýn duruþuna iliþkin tanýklarý saðlamdýr: Girdiðim çýktýðým yerler tanýðýmdýr Kapýmý çalanlar gece yarýlarýnda Okunan kararlar yüzüme karþý Korkmuyorum duygusal bitiþlerden Tükenen kurþunkalemler tanýðýmdýr (Bir Sýnavsa Eðer/Güvercinim Uyur mu) Ilgaz’daki milim þaþmayan duruþ özelliðinin kaynaðý Kurtuluþ Savaþý’na dayanýr. Emperyalizme karþý dünyada ilk savaþ verilirken onu, çocuk yaþýnda (on) bir Kuvayý Milliyeci olarak görürüz; hem de kalpaklý… Çanakkale’de yaralanýp Süleymaniye’de þehit düþen aðabeyinden sonra Cide’de savaþ bildirileri yazan Ilgaz, ezene karþý ezileni de tutmaya baþlamýþtýr. Tekel memurunun çocuðu ayakkabýlarýný çýkarýp çarýklarý çekmiþ; çarýkla okula gelen arkadaþlarýnýn yanýnda yer almýþtýr. Artýk o bir Çarýklý Kuvvacý’dýr. Ilgaz, bu mayayla tüm yaþamýnda milim þaþmadan haklýnýn yani halkýnýn yanýnda yer almýþtýr. Sevdim haklýdan yana olabilmek için Çalýþýp ezilenden senden yana Sevdim aldým soluðu hak etmek için Ama sevdim halkýmca (Defneler Gibi/Uzak Deðil) Ezene karþý ezileni tutmak onurlu ama zor bir iþtir. Ýþin kolayýný seçenlere de ufuktaki tehlikeyi göstermek aydýn sorumluluðunun gereðidir. Onun uyarýsý her çað geçerliliðini koruyacaktýr: Bir bulut ne zaman üstümüzde Yurt geniþliðinde bir bulut kurþun aðýrlýðýnda (…) Yeni körler peydahlarýz uyur uyanýr Ayakaltýnda eziledursun karýnca sürüleri Ezenlerle bir olmuþ yaþýyoruz ne güzel Çizme onlardan içindeki ayak bizden ne iyi (…) Körüz göz bebeklerimize mil çekilmiþ mil Acýmasýz bir namlu þakaðýmýzda soðuk Tetikte kendi parmaðýmýz yabancýnýn deðil (Körüz Biz/Karakýlçýk) Tuttuðu yandaki duruþunu þiirine yansýtmasýyla “Toplumcu-Gerçekçi Kýrk Kuþaðý”nýn mangabaþýsý olan Ilgaz’ýn yaþamý yayýnevi-tutukevi-sayrý evi üçgeninde geçmiþtir. Eline geçmeyenler ise þiirinde yer almýþtýr: Diyelim ki, elden düþme bir Ford, Kilometresi üç kez silinmiþ… Dört tekerim de olmadý bugüne kadar, Ayaklarýmý yerden kesecek… (Saltanat/Ocak Katýrý Alagöz) Bu þiiri yazdýktan yaklaþýk on yýl sonra ilk mülkü, bir sokaðý oldu Ilgaz Usta’nýn… Cumhuriyet Kitap Kulübü Temsilcisi Özkan Kitabevi Okulu’nda toplanan çocuklarýn (!) SENNUR SEZER giriþimiyle adýnýn verildiði Kastamonu’daki sokaðýn açýlýþýnda ilk kez hissettiði duygularýný böyle dile getiriyordu: “Þöyle kasýlalým biraz!... Artýk bir sokak sahibi olarak!... Þimdiye kadar bir dikili çöpüm, evim barkým yoktu; ama artýk bir sokaðým var. Mülkiyet duygusu güzel þeymiþ!…”(1) Bugün paraya dönüþtürülemeyen ama parayla da satýn alýnamayan kütüphane, kültür merkezi, amfi tiyatro, ilköðretim okulu, cadde, sokak, park, meslek yüksek okulu gibi pek çok mülkü ve “Rýfat Ilgaz” adý verilen torunlarý oldu Ilgaz Usta’nýn… Yaþamý böylesi kara mizah olan sýnýfýnýn ozaný Usta’ya sorarsanýz “Bir yaþam boyu ne yaptýn?” diye, yine alçakgönüllü ama anlamlý biçimde yanýt verecektir: Þunu demek istiyorum! Ýki iþ tuttum ömür boyu köklü. Çocuklarý okutmaktý ilk iþim, Ýkincisi, Yazdýðýmý çocuklara okutmak… (Okutma Üzerine/Ocak Katýrý Alagöz) “Çocuk” kavramý Ilgaz’da iþe baþlanmasý gereken bir sonuçtur. Ona göre ancak çocukça yani özgürce düþünerek yaþanan sorunlara çözümler bulunabilir. Bu nedenledir ki o, önce her yaþta çocuk olmamýzý önerir, sonra da biz çocuklara seslenir, o iki önerisini bir þiirde ustaca pekiþtirir: Kilim gibi dokumada mutsuzluðu Gidip gelen kara kuþlar havada Saflar tutulmuþ top sesleri gerilerden Tabanýnda depremi kara güllelerin Duymuyor musun Kaldýr baþýný kan uykulardan Böyle yürek böyle atardamar Atmaz olsun Ses ol ýþýk ol yumruk ol Karayeller baþýna indirmeden çatýný Sel sularý bastýðýn topraðý dönüm dönüm Alýp götürmeden büyük denizlere Çabuk ol Tam çaðý iþe baþlamanýn doðan günle Bul içine tükürdüðün kitaplarý yeniden Her satýrýnda buram buram alýn teri Her sayfasý günlük güneþlik Utanma suçun tümü senin deðil Yýrt otuzunda aldýðýn diplomayý Alfabelik çocuk ol Yollar kesilmiþ alanlar sarýlmýþ Tel örgüler çevirmiþ yöreni Fýrýl fýrýl alýcý kuþlar tepende Benden geçti mi demek istiyorsun Aç iki kolunu iki yanýna Korkuluk ol Aydýn mýsýn/Karakýlçýk Her dizesi çileli yaþamýndan imbik imbik süzülen Çarýklý Usta’ya her geçen gün daha çok kulak vermemiz gerekmiyor mu ÇOCUK-LAR!... (Ýstanbul/EVRENSEL) (1) Mehmet Saydur, Rýfat Ilgaz’lý Yýllar, Çýnar Yayýnlarý, Ýstanbul,2006, Syf:139 ‘Yüz Karasý’, Orhan Kemal’in gazetede yayýmlandýktan sonra kitaplaþmasý ihmal edilmiþ bir romaný. Elli yýl sonra buluþtu okuruyla. Orhan Kemal’in küçük oðlu ve Orhan Kemal Müzesi yöneticisi Iþýk Öðütçü kitabýn bulunuþ sürecini anlatýyor önsözde. Bir edebiyat yapýtýný yayýmlanýþýndan elli yýl sonra okurken ister istemez belgesel yanlarýný gözden geçiririz. Hangi þehri anlatýyor yazar burada? O þehrin koþullarý hâlâ böyle mi? Neler deðiþti. Oysa önemli olan öncelikle insan öðesidir. Ýnsanýn deðiþmeyen umutlarý, üzüntüleri, toplumun önyargýlarý, bireyin toplumla iliþkileri anlatýnýn örgüsünü oluþturur. Orhan Kemal, edebiyat anlayýþýný “aydýnlýk gerçekçilik” diye tanýmlar. Ýnsanýn özünde deðiþmeyen, günün ve toplumun koþullarý içerisinde bozulmayan bir deðer olduðuna inanan bu anlayýþa göre iþlenen öykü ve romanlarýn merkezinde insan vardýr. Bu amaçla karakter ve tiplerin çarpýcý olmasýna özen gösterir, zaman ve mekân gibi öðelerin de kiþiyi açýklayabilmesine dikkat eder. Bireyin var olma mücadelesindeki davranýþlarý toplumun deðer yargýlarýyla çeliþse de olumlanacak açýklamalarý vardýr. Orhan Kemal’e göre yazar, içinde yaþadýðý toplumun gerçeklerini yüzeysel olarak yansýtmamalý, “toplumdaki katlarla, çeþitli katlarýn insanlarýný göre göre, kulak ya da his yoluyla duya duya, bu da yetmezse, varsa (…) toplum üzerine hazýrlanmýþ ekonomik, sosyal, folklorik eserleri el altýnda bulundura bulundura bir yargýya varmalýdýr. Ya da vardýðý yargý, yani dünya görüþünün etkisiyle bir aþamaya” ulaþmalýdýr. “Bir yazar, içinde yaþadýðý toplumun bozuk düzenini görmeli, bu bozukluðun nereden geldiðine akýl erdirmeli ve sonra da bu bozukluklarý ortadan kaldýrmaya çalýþmalýdýr. ” Orhan Kemal, hikâye ve romanlarýnda daha çok tanýðý olduðu yaþam biçimlerini ve kiþilerini ele alýr. Bir söyleþisinde bu durumu “Evet, ben tanýdýðým insanlarý yazdým. Tanýdýðým, konuþtuðum, birlikte sigara içtiðim, sýrtýmý sývazlayan insanlarý yazdým. Ben bu insanlarý inceledim, araþtýrdým” diye anlatýr. “Hep iþçiyi, hep köylüyü anlatmak gibi bir inadýn sonucu deðil bu. Gerçekçi bir yazar en iyi bildiði þeyi yazmalýdýr. Ýþçi ve köylüler çocukluðumdan beri içime öylesine yerleþmiþler ki. (…) Halli vakitlilerden de, bildiðim kadar söz ediyorum. Keþke daha geniþ tanýsam onlarý da, kitaplar doldursam.” ‘Yüz Karasý’, 1950’lerden sonra deðiþen sosyal hayat tarzýný, tüketim anlayýþýný ve bunlarýn doðurduðu problemleri ele alan “Ýstanbul’daki küçük ve yoksul insanlarýn dünyasýný anlatan” Orhan Kemal romanlarýndandýr. ‘Yüz Karasý’, Adana’da baþlýyor. Kendi yaptýðý dondurmayý sokak sokak satan Ýlyas’ýn aile üyeleri iþçidir. Ama ailenin bütün üyelerinin ümit baðladýðý bir de üniversiteli var. Ýstanbul’da okuyor. Gösteriþsiz bir delikanlý. Ama doktor olacak, iyi para kazanacak ve bütün aileyi kurtaracak. Belki de bütün komþularýný hatta mahalleyi kurtarýr. Kolu kopana takma kol, gözü olmayana takma göz taktýrýr. O mahallenin yüksek öðrenim yapan tek kiþisidir. Aileyi zora sokan masraflarýn delikanlý için yetersizliði, üniversitelinin yaþama koþullarý, arkadaþlarýnýn arasýndaki durumu elbette delikanlýnýn ailesinin aklýna bile gelmez. Onlar için zor koþullar bir yaþam biçimidir. Aþaðýlanmanýn öcü Ailede bir delikanlý daha var. Ýnadýna boylu boslu, sportmen. Okutmaya aile güç yetirememiþ, nasýlsa taþý sýksa suyunu çýkarýr düþüncesiyle belki düþünmemiþler bile okutmayý. Ama onun bir baltaya sap olmamasý yüzünden artýk onun okumama nedeni kendi haylazlýðýna baðlanýyor. O ailenin ‘yüz karasý’. O da futbolcu olup zengin olmayý düþlüyor. Aþaðýlanmanýn öcünü olaðanüstü olanaklar kazanarak alacak. Ýstanbul’a para yollayan, üniversiteliyi okutan kardeþ, kýz kardeþ. Umutlarýna para yolluyor aslýnda. Bir gün iyi yaþayabilme umutlarýný diri tutmaya çalýþýyor. Burada bir an duralým. Emeðiyle iyi yaþayabilme olanaðý verilmeyen toplumlar hep bir ‘kurtarýcý’ aramak ve yaratmak zorundalar. Bu durumun yaratýlan ‘kurtarýcý’yý hangi duruma düþürdüðü, hangi ahlak zayýflýklarýna götürebileceði düþünülmez bile. ‘Yüz Karasý’, bir evden bir ülkeye geniþletebilecek bir dokuda. Eðitimle, bilimle hem kendini hem aileyi kurtaracak bir kiþi ya da aydýnlar topluluðu... Kurtarýlmanýn ya da kurtulmanýn bedelleri bu romanda da izlenebilir. YÜZ KARASI Orhan Kemal Everest Yayýnlarý 2011, 101 sayfa, 9 TL. Radikal kitap Sulucakarahöyük/NEVÞEHÝR Hasan KANKAL Sulucakarahöyük/KIRÞEHÝR Petrol KIRÞEHÝR<------------>HACIBEKTAÞ Dedebað Kýrþehir ÝMKB Ýlköðretim Okulu Öðrencileri tarafýndan "Teknoloji Tasarým ve Görsel Sanatlar Sergisi" açýldý. Farklý fikirlerle oluþturulan Ünivers 587.96m2 1 m2 14 13 2 0m 61 16 609 17 15 .10m 2 634 7 Hüseyin Sümen’in evi 10 11 9 8 617.5 18 2 6 3m2 643m2 3 5 Þ ÞTA 638m2 - --<--- Erkek Öðr.Yurdu zisi -BE -------- 625 Ün ------>MERKEZ pus Ara ite Kam ite rs ive icatlarý Kýrþehir Valisi Mehmet Ufuk Erden'de yerinde inceledi. Kýrþehir, 75. Yýl Ýstanbul Menkul Kýymetler Borsasý Ýlköðretim Okulu öðrencileri tarafýndan "Teknoloji Tasarým ve Görsel Sanatlar Sergisi" açýldý. Sergi açýlýþýna Vali Mehmet Ufuk Erden, Milli Eðitim Müdürü Mesut Ayrýksa, 75. yýl ÝMKB Ýlköðretim Okulu Müdürü Yusuf Deveci, öðretmenler, öðrenciler ve veliler katýldý. Serginin açýlýþýný Vali Mehmet ufuk Erden gerçekleþtirirken, açýlýþýn ardýndan sergiyi gezen Vali Erden, öðrencilerin hazýrladýðý eserler hakkýnda bilgi aldý. Yaklaþýk 300 teknoloji tasarým ürünü ve 200'de görsel sanatlar eserinin yer aldýðý sergi davetlilerinde beðenisini topladý. Sergi ile ilgili düþüncelerini paylaþan Vali Mehmet Ufuk Erden; "Öðrencilerin moral ve motivasyonunu Fýrýn Kýz Öðrenci Yurdu Otel Ýnþaatý 2 .96m Hacýbektaþ ilçesinde Atatürk Ýlköðretim okulunda 5/A–5/B sýnýflarý arasýnda 27.4.2011 maç vardý. Sabah 5’ler çok heyecanlýlardý. O gün beden eðitimi öðretmeni bizi sahaya götürdü. 5.sýnýflarýn erkek öðrencileri maça hazýrlanýyorlardý. Düdük çalýnca maç baþladý. 5/A ve 5/B kýzlarý pankart hazýrlamýþlar, sýnýf takýmlarýna destek verdiler, baðýrdýlar. 5/B kýzlarý, erkekleri ellerinden geleni yaptýlar fakat 5/B 2–5/A 5olan maç sonucunu engelleyemediler. 5/A sýnýfý maçý kazandýðý için öðrenciler çok sevindiler ama 5/B sýnýfý öðrencileri yenilgiyi kaldýramadýlar. Erkek öðrenciler, 2-5’lik sonuca aðladýlar. 5/B kýz öðrencileri de aðladý. 5/B ve 5/A kýzlarý kavga ettiler. 5/A sýnýfý öðrencileri 5/B sýnýfý öðrencilerinin üstüne çok gittiler. Biz kazandýk, biz kazandýk dediler. Maç sýrasýndada þapþal diye hakaretlerde bulunmuþlar. Sonunda 5/A ve 5/B sýnýfý arasýnda ip kopmuþ sanmýþtýk. Sonrasýnda 5/Sýnýfý öðrencileri 5/A Sýnýfý öðrencilerini tebrik ettiler. Sonrada sanki bir aile oldular. 5/A sýnýfý öðrencileri pikniðe gidecekleri zaman 5/B sýnýfý öðrencilerini de çaðýrdýlar. Dostluðun kýymetini bildiler. Pikniðe çokta güzel yiyecekler getirmiþlerdi. Ýki sýnýf öðrencileri aralarýnda birde pasta aldýlar, maç sonucunu kutladýlar, çokta güzel eðlendiler. Sissiz birlik olur mu? Zaten bizde birdik. Yaþasýn sýnýflarýn dostluðu, kardeþliði. Yazan: Fatma KOZ 5/B No:484 Sýnýf Öðretmeni: Mustafa GEZER Nevþehir Ýl Tarým Müdürlüðünce Acýgöl Ýlçesi Tatlarin Kasabasýnda 14 gün süreli, 20 kursiyerin katýlýmý ile düzenlenen Biçerdöver Operatör Yetiþtirme Kursu sonucunda yapýlan sýnavda baþarý gösteren kursiyerlere Biçerdöver Operatör Sertifikalarý ve operatör belgeleri törenle teslim edildi. Tatlarin Belediyesinde gerçekleþen törene; Nevþehir Ýl Tarým Müdürü Ahmet Þahin, Acýgöl Ýlçe Tarým Müdür Vekili Þifai Þerif Tarayýcý, Tatlarin Belediye Baþkaný Hilmi Biltekin katýldýlar. Belediye Baþkaný Biltekin Ýl Tarým Müdürlüðünün açtýðý kurstan dolayý kasaba halký adýna Ýl Tarým Müdürü Ahmet Þahin’e teþekkürlerini belirtti. Sertifika tesliminde bir konuþma yapan Nevþehir Ýl Tarým Müdürü Ahmet Þahin; Biçerdöverle hasatta dane kayýplarýnýn önlenmesinin önemine vurgu yaparak, operatörlerden hasat esnasýnda azami dikkat göstermelerini isteyerek operatör belgelerinin hayýrlý olmasýný dilediðini belirtti. Þahin, üreticilerimizin büyük çabalar ve masrafla üretmiþ olduklarý hububat ile diðer ürünlerin zamanýnda ve tekniðine uygun olarak ayarlanmýþ biçerdöverlerle hasat edilmeleri büyük önem taþýmaktadýr. Biçerdöver ile hasatta dane kayýplarýný azaltmak, kayýplarý ülke ekonomisine kazandýrmak ve 12 1-18-17-16-15’ Nolu parseller satýlýktýr. SATILIK ARSALAR Gsm: 0555 421 94 00 biçerdöverlerin belgeli operatörlerce kullanýlmasýný saðlamak amacýyla 2011 yýlýnda Acýgöl, Avanos, Gülþehir ve Kozaklý Ýlçelerinde açtýðýmýz operatör yetiþtirme kurslarý ile 80 kursiyere eðitim verdik. Eðitim gören kursiyerler ayný zamanda hasatta yapýlmasý gerekli iþlemler, dane kayýplarýnýn en aza indirilmesi ve Ülkemiz ekonomisi açýsýndan önemi ile ilgili bilgileri de edindiler. Nevþehir’ de kayýtlý 512 biçerdöver mevcuttur ve bu biçerdöverlerin belgeli operatörlerce kullanýlmasý çok önemlidir. Bu çerçevede Ýl Müdürlüðü olarak 2004 yýlýndan bu güne düzenlediðimiz kurslarda 399 kursiyere eðitim verilmiþtir. Kursiyerlerimize verdiðimiz bu operatör belgeleri ile kursiyerler biçerdöverle hasat yapma yetkisine sahip olacak, sertifika ile de sürücü belgesine G sýnýfý iþletilerek karayolunda biçerdöver kullanma imkaný kazanacaklardýr. Operatörlerimizin hasat esnasýnda kursa öðrendikleri bilgileri eksiksiz uygulamalarýný ve dane kayýplarýný asgari seviyeye çekmelerini istiyoruz. 2011 yýlý hasat döneminin Ýlimiz ve Ülkemiz için bereketli bir yýl olmasýný dilerim. artýrmak için buraya geldik. Gelecekte beklide önemli yapýtlar ortaya koyacak olan öðrencilerimizin hazýrlamýþ olduðu bu sergi gerçektende takdire deðer derecededir. Kendilerini bu türlü sergiler ve ortaya koyduklarý ürünlerle geliþtiren öðrenciler gelecekte baþarýlý bireyler olacaklardýr" dedi. 75. Yýl ÝMKB Ýlköðretim Okulu Müdürü Yusuf Deveci'de sergi hakkýnda bilgiler vererek, "Öðrenciler özgüvenlerini ve hayal gücünü ortaya koyarak böyle bir sergi açtý. Buraya gelerek sergiyi gören insanlarýn yüzlerinde ki ifadelerde serginin beðenildiðini gösteriyor. Bu durumda bizim açýmýzdan mutluluk verici. Sergimiz 3 gün boyunca açýk kalacak. Dileyen herkesin sergiye gelerek öðrencilerin baþarýlý çalýþmalarýný yakýndan görmelerini temenni ediyoruz. Veliler ve tüm halk sergiye davetlidir" þeklinde konuþtu. Kent Haber Deniz Gezmiþ, Hüseyin Ýnan, Yusuf Aslan… Devrimci mücadelenin önderi üç fidanýmýz. Bugünlerde neredeyse herkes onlarla ilgili konuþuyor, Deniz Gezmiþ posterleri her yeri süslüyor. Peki gerçekten onlar ne için mücadele etti? Onlarý idam edildikleri 6 Mayýs 1972’den bugüne hiç unutmadýk. Çünkü hatýrlamak bir bakýma onlarý katleden faþist sisteme karþý onlarýn unutulmadýklarýný, unutulmayacaklarýný gösteren bir ‘meydan okumadýr’. Öte yandan ise onlarýn mücadelesini anlama ve geliþtirme çabasýnýn bir parçasýdýr. Geçmiþi anlamak bugüne ve geleceðe iliþkin yürütülen devrimci mücadelenin içinde ancak anlamlý olabilir. O nedenle Deniz’i ona yüklenmeye çalýþýlan ‘popüler anlamýn’ ötesinde mücadelenin gerçekliði içerisinde anlayarak sahip çýkarak doðru yerine oturabiliriz. Deniz Gezmiþ popüler bir ikon olarak gösterilmeye çalýþýlmakta onlarýn mücadelesi de yalnýzca bir ‘kahramanlýk destanýna’ indirgenmeye çalýþýlmaktadýr. Öte yandan da özellikle son dönemde gerici medya kürsülerinde devrimci önderlere yönelik ‘darbecilik-cuntacýlýk’ suçlamalarý yapýlmaktadýr. Bütün bu saldýrýlarýn ortak noktasý ise Denizlerin, Mahirlerin devrimci düþüncelerini yok etmek, devrimci mücadeleyi köksüzleþtirme ve tarihsizleþtirme çabasýdýr. Böylece devrimci geçmiþimiz saptýrýlarak, içeriði boþaltýlarak gençlere aktarýlmaya çalýþýlmaktadýr. Denizleri anmak onlarý anlayarak geleceðe sahip çýkma kararlýðýný büyütmektir. ••• Her 6 Mayýs’ta Deniz Gezmiþ üzerine yazýlar yayýnlanýr. Herkes onun masumluðundan, yiðitliðinden ve kahramanca ölüme yürümesinden söz eder. Yalnýzca ayný dönemi yaþamýþ olmanýn dýþýnda hiçbir benzerliði olmayanlar Deniz Gezmiþ üzerine hikâyeler anlatýp, kendilerini ona yaklaþtýrarak bundan bir paye kapmanýn hesaplarýný yapar. Anlatýlan bu hikâyelerde kimine göre Mustafa Kemal yürüyüþleri yapan ‘ulusalcý bir Deniz Gezmiþ’ portresi çizilir kimileri de ‘iyi, masum ama oyuna gelmiþ’ Deniz Gezmiþ portresi. Her biri bugün durduðu yerden bir Deniz Gezmiþ yaratan bu milliyetçi ya da liberallerin dýþýnda bir Deniz Gezmiþ elbette var. Ýþte o, bizim Deniz… Bizim Deniz… Halkýn mutluluðu ve ülkenin baðýmsýzlýðý için mücadelesiyle ve bütün ömrünü özetleyen son sözleriyle Bizim Deniz… “Yaþasýn tam baðýmsýz Türkiye. Yaþasýn Marksizmin ve Leninizmin yüce ideolojisi. Yaþasýn Türk ve Kürt haklarýnýn kardeþliði. Yaþasýn iþçiler, köylüler. Kahrolsun emperyalizm.” Deniz bu sözleriyle sarsýlmaz bir miras býrakmýþtýr. O yüzden bugün iktidar yalakalýðý peþinde koþanlarýn da milliyetçi-faþist düþüncelerini solculuk diye yutturmaya çalýþanlarýn da kirli ellerinin Deniz’e dokunabilmesi mümkün deðildir. Geçmiþe yönelik iktidarýn özellikle son dönemde artan saldýrýlarýyla liberal züppeler Deniz Gezmiþ’e ‘darbeci’ diyerek popülerleþirken bundan kuþkusuz en büyük pay kendi darbeci tarihlerini bütün solun tarihiymiþ gibi anlatan eskimiþ solcularýndýr. Onlar da ancak geçmiþlerini karalayarak bugünkü koltuklarýnda oturabiliyorlar. “Deniz Gezmiþ kimdi, ne için mücadele etti?” Bu sorularla ilgili dolu kitap ve yazý var. Ama hiçbiri Deniz’i anlatmaya artýk yetmez. “Deniz Gezmiþ kimdi ve ne için mücadele etti?” sorusunun yanýtý artýk sokaklarda büyüyen mücadelede aranmalýdýr. Hikâye anlatýcýlarý býrakýn artýk Deniz Gezmiþ’i anlatmayý. Þimdi biraz da siz Deniz Gezmiþ’i bayraklaþtýrýp yürüyen genç kuþaklarý dinleyin! Onlarýn mücadelesi Deniz’in, bizim Deniz’in en güzel anlatýcýsýdýr artýk. BirGün 6 Mayýs 1972’de idam edilen devrimci önderler Deniz Gezmiþ, Yusuf Aslan ve Hüseyin Ýnan, ülkenin dört bir yanda düzenlenen eylemlerle anýldý. Anmalarda dün (5 Mayýs) yaþamýný yitiren dört fidanýn avukatý Halit Çelenk de unutulmadý Adana Devrimci gençlik önderleri Deniz Gezmiþ, Yusuf Aslan ve Hüseyin Ýnan idamlarýnýn 39. yýlýnda Adana’da yapýlan eylemle anýldý. Saat 18.00’da 5 Ocak Meydaný’nda bir araya gelen 250 kiþi, Ýnönü Parký’na yürüdü. Ýnönü Parký’nda grup adýna basýn açýklamasý okuyan Mert Özçelik, siyasi iktidarýn devrimci deðerlere saldýrdýðý bir dönemde devrimci dayanýþma ile tarihlerine sahip çýktýklarýný belirterek “Mahir, Deniz, Ýbrahim Kaypakkaya egemenler tarafýndan “Ergenekoncu, darbeci” ilan ediliyor. Bunun karþýsýnda her zaman ‘bu tarih bizimdir’ diyeceðiz. Ýdam edilen devrimciler, Türkiye devrimine giden yolda iþçi ve emekçilere büyük bir devrimci miras, onur ve gelenek býraktý. Dev-Genç ruhuyla her zaman bu mücadeleyi sürdüreceðiz” dedi. Açýklamada önceki gün yaþamýný yitiren Denizlerin avukatý Halit Çelenk de unutulmadý. Anma, Denizlerle ilgili þiirlerin okunmasýyla sona erdi. Adana’daki anmaya DÝSK, KESK, TMMOB, 68’liler Vakfý, Pir Sultan Abdal Kültür Derneði, ÝHD, Halkevleri, ÖDP, DHF, ESP, Emek Demokrasi ve Özgürlük Bloðu, Sosyalist Yeniden Kuruluþ Parti Giriþimi, DÝP, Türkiye Gerçeði, Öðrenci Kolektifleri, Gençlik Muhalefeti ve Liseli Genç Umut katýldý. Mersin Mersin’deki anmanýn düzenleyicisi ise Halkevleri, Öðrenci Kolektifi ve Liseli Genç Umut oldu. Mersin Halkevi önünde saat 18.00’da bir araya gelen grup, slogan ve marþlarla Taþbina önüne yürüdü. Taþbina önünde bir dakikalýk saygý duruþuyla baþlayan anmada konuþan Burcu Kara, “Devrimci önderlerimizi; Mahirleri, Denizleri bize miras býraktýklarý tarihlerini ve fikirlerini sahiplenerek saygýyla anýyoruz. Vakit emperyalizme, kapitalizme, neoliberalizme karþý deniz olup mahirce dövüþme vakti” dedi. Trabzon Trabzon’da da KTÜ Öðrenci Kolektifi’nin çaðrýsýyla toplanan çok sayýda genç, “Kahrolsun ABD emperyalizmi”, “Yusuf, Hüseyin, Deniz, sürüyor sürecek mücadelemiz”, “Katil Ýsrail Levy’i unutma”, “Mahir, Hüseyin, Ulaþ kurtuluþa kadar savaþ” sloganlarýyla yürüdü. Öðrenciler adýna yapýlan basýn açýklamasýnda þu ifadelere yer verildi; “AKP iktidarý emperyalizmimle olan iþbirliðini güçlendirmek için elinden geleni ardýna koymuyor. Halktan yana deðil sermayeden, emperyalistlerden yana politikalarýyla ülkenin kaderini emperyalistlere teslim ediyor. Ayný iþbirlikçi tavrýný Ortadoðu’da da gösteren AKP, yýllardýr Ortadoðu’yu kan gölüne çeviren emperyalist politikalarda rol almaya çalýþýyor, ABD nin çizdiði projelere destek vererek akan kana ortak oluyor. Van Munit þovlarý, Ýsrail’e karþý sahte çýkýþmalarla Tansu Çiller hükümeti döneminde adýndan sýkça söz ettiren “örtülü ödenek”te son 5 yýlda en yüksek harcama yapýldý. Kürt halkýna yönelik yürütülen savaþýn yaný sýra sol, sosyalist hareketlere yönelik yapýlan operasyonlarda kullanýlan ödenek, AKP döneminde rekor düzeyde arttý. Baþbakanlýk, 2010 bütçesinde 230 bin TL olarak öngörülen “Örtülü ödenek”ten, 390 milyon 441 bin 624 TL’lik harcama yaptý. Öngörülen bütçenin bin 698 kat fazlasý harcandý. Böylece, son 5 yýlýn en yüksek “örtülü harcama” oranýna ulaþýldý. Savaþ ve silaha ödenen bütçenin gizli miktarýný ifade eden “örtülü ödeneðin”, Baþbakanlýk 2010 Yýlý Faaliyet Raporu’nda yer alan bilgilere göre; Baþbakanlýk bütçesi 2009’a oranla yüzde 118’lik artýþla 4 milyar 3 milyon 750 bin TL’ye yükseldi. Artýþa raðmen 2010 sonunda Baþbakanlýk tarafýndan harcanan toplam para 4 milyar 806 milyon 564 bin 983 TL oldu. Baþbakanlýk bütçesi 2009’da 1 milyar 858 milyon 761 bin TL olarak öngörülmüþ, ancak yýl sonunda 2 milyar 540 milyon 172 bin TL harcanmýþtý. Yine Meclis bütçesinden de öngörülenin üzerinde harcama yapýldýðý basýna yansýmýþtý. Yardýmlar seçime denk geliyor AKP’nin büyük ekonomisinin bir diðer yalaný ise Soysal Yardýmlaþma Kurumu’nda yaþanýyor. Milletvekili Hasan Macit’in soru önergesini yanýtlayan Devlet Bakaný Hayati Yazýcý’nýn cevabý, 8 yýlda 1 milyar 159,67 milyon TL gýda, 11 milyon 753 bin 618 ton kömür yardýmý yapýldýðýný ortaya koydu. 29 Mart yerel seçimlerinin yapýldýðý 2009 yýlýnda gerçekleþen gýda yardýmý ise dikkat çekici boyutlarda. Yazýcý, Sosyal Yardýmlaþma ve Dayanýþma Genel Müdür V. Cevdet Yaþar’ýn bilgi notuyla soru önergesini yanýtladý. Yazýcý’nýn verdiði bilgiler, 2003-2010 döneminde 8 yýlda yapýlan gýda ve kömür yardýmýnýn boyutlarýný gözler önüne serdi. Verilen bilgiye göre, 2003’te 35,27 milyon TL, 2004’te 55,12 milyon TL, 2005’te 89,98 milyon TL, 2006’da 149,48 milyon TL, 2007’de 140 milyon TL, 2008’de 218,44 milyon TL, 2009’da 378,95 milyon TL, 2010’da (Kasým) 92,43 milyon TL gýda yardýmý için kaynak aktarýldý. Yapýlan gýda yardýmlarý içerisinde en yüksek rakam ise 2009’da gerçekleþti. 2009’da gýda yardýmý için aktarýlan kaynak 378,95 kahramanlýk taslayýp, Ortadoðu’ya emperyalist bir rol model olmaya çalýþýyor. Ancak Gençlik ne ABD’nin akýttýðý kana ne de iþbirlikçi AKP’nin emperyalizme çanak tutan kirli politikalarýna tarih boyunca seyirci kalmadý, kalmayacak. Bizler ‘Van Munitlik deðil denizler gibi Filistinliyiz’ diyerek Ýsrail Büyükelçisini KTÜ’ de, iþbirlikçi AKP’nin Bakaný’ný Ankara SBF’ de ve birçok AKP kalemþörlerini Denizlerin, Mahirlerin, Taylan Özgür’ lerin amfilerinde yumurtalayarak konuþturmayan, kokuþmuþluklarýný deþifre eden bugünün Denizleriyiz. Deniz’in, Yusuf’un ve Hüseyin’in ‘Bizler þahsi çýkarýmýz için hiçbir þey yapmadýk, ne yaptýysak halkýmýz için yaptýk’ sözünü þiar edinerek, AKP’nin gerici, faþist ve emperyalist politikalarýna karþý mücadelemizi susmadan korkmadan usanmadan yükselteceðiz. Ve verilen mücadelenin ýþýðýnda emperyalizmi tarihin çöplüðüne atana kadar tarihimize geleceðimize ve ülkemize sahip çýkmaya devam edeceðiz.” Öðrenciler açýklamalarýnda Halit Çelenk’i de andý. Sendika.Org milyon TL oldu. Kömüre kaynak arttý Her seçim döneminde yoksullara makarna, kömür daðýtma alýþkanlýðý AKP’nin kömür kaynaðýný artýrmasýna neden oldu. Hayati Yazýcý’nýn soru önergesine verdiði yanýt, kömür yardýmýnda miktarýn katlanarak arttýðýný ortaya koyuyor. 2003-2010 yýllarýnda yapýlan kömür yardýmýnýn toplamý 11 milyon 753 bin 618 ton olarak belirlendi. 2003’te 649 bin 818 ton, 2004’te 1 milyon 52 bin 379 ton, 2005’te 1 milyon 329 bin 676 ton, 2006’da 1 milyon 363 bin 288 ton, 2007’de 1 milyon 434 bin 163 ton, 2008’de 1 milyon 852 bin 278 ton, 2009’da 1 milyon 910 bin 778 ton, 2010’da 2 milyon 161 bin 238 ton yakacak yardýmý yapýldý. ÖzgürGündem Türkiye, 1990’lý yýllarýn ortasýna kadar dünyanýn sayýlý pamuk üreticilerinden biriydi. Fakat, uygulanan yanlýþ politikalar sonucunda en büyük ithalatçý ülkelerden biri oldu. Tüketim arttýkça, üretim geriledi. Amerika Tarým Bakanlýðý, 2008’de yayýnladýðý bir raporda Türkiye pamukçuluðunun dibe vurduðunu ilan etti. Sanayi ve Ticaret Bakanlýðý, Uluslararasý Pamuk Ýstiþare Konseyi (ICAC) ve Amerika Tarým Bakanlýðý verileri de, pamukta Türkiye’nin sahip olduðu potansiyeli deðerlendiremediðini ve üretici olmaktan çýkýp ithalatçý olduðunu gösteriyor. Türkiye, kendi pamuðunu üretemediði için tüketiminin çok önemli bir bölümünü ithal ediyor. Yükselen dünya fiyatý nedeniyle ithalatýn faturasý da kabardýkça kabarýyor. Son 5 yýlda her yýl ortalama 1 milyar dolar döviz pamuk ithalatýna ödendi. 2010-2011 sezonunda ithalata ödenen dövizin 4 milyar dolarý aþmasý bekleniyor. Yýllar önce “ucuz “ diye baþlayan ithalat, yerli üretim dibe vurunca pahalý gelmeye baþladý. Yýllarca ucuz ithal pamuk kullanan sanayiciler de dünya fiyatý zirveye çýkýnca yerli pamuða döndü. Sanayicilerin talebi ve artan dünya fiyatý çiftçileri yeniden pamuk üretimine yönlendirdi. 2008’de en dip noktaya inen pamuk üretimi 2009 da yeniden canlandý. Üretici pamuk üretimine geri döndü. 2010’da devam eden süreç 2011’de daha da hýzlandý. Sadece Ege Bölgesi’nde bu yýl pamuk ekim alanlarýnýn yüzde 30-40 oranýnda artmasý bekleniyor. Geçen yýlki artýþ dikkate alýndýðýnda ülke genelinde 400 bin hektara kadar düþen pamuk ekim alaný 2011’de 620 bin hektara çýkmasý tahmin ediliyor. Bu önemli bir artýþ. Çiftçinin pamukla buluþmasý yeniden pamuk ekimine yönelmesi çok önemli. Fakat, ihtiyatlý olmakta yarar var. Çünkü, dünyada pamuk fiyatýnýn yükselmesi nedeniyle üretime olan yönelme, yarýn fiyat düþtüðünde çiftçiyi yeniden pamuktan uzaklaþtýrabilir. Bu nedenle son 15 yýlda yaþananlardan ders alýnmalý. Pamukta ve diðer tarým ürünlerinde asýl sorun yüksek maliyet olduðu unutulmamalý. Pamukta verimlilikle ilgili sorun yok. Türkiye, kütlü pamuk veriminde Avustralya ve Ýsrail’den sonra 3.sýrada. Hektara ortalama 4.1 ton kütlü pamuk alýnýyor. Dünya ortalamasý 1.9 ton olduðu dikkate alýndýðýnda Türkiye pamukçuluðunun sorunu verimlilik deðil, yüksek girdi fiyatlarýdýr. Pamuk çiftçisinin rakiplerine göre yüksek maliyet dezavantajý bugünde sürüyor. Mazot baþta olmak üzere girdi maliyeti rakiplerine oranla çok yüksek. Aldýðý destek ise çok düþük. Pamuða verilen prim desteði Avrupa Birliði’nin çok gerisinde. Avrupa Birliði’nde 50 avro sent destek verilirken Türkiye’de 2009 ve 2010’da sertifikalý tohum kullanan üreticiye kütlü pamukta kilo baþýna 42 kuruþ, sertifikasýz tohum kullananlara 35 kuruþ destek verildi. Üretici pamuk ekimini büyük ölçüde tamamladý. Fakat, 2011 ürünü pamuk destekleme priminin ne kadar olacaðý belli deðil. 2011 yýlýnda uygulanacak tarýmsal desteklerin tamamý açýklanýrken pamuk destekleme primini açýklanmamasý üreticiyi endiþelendiriyor. Prim bir an önce açýklanmalý. Pamuk ekimine yönelen çiftçi bir yandan yeni yatýrýmlar yapýyor. Bozulan altyapýyý düzeltmeye çalýþýyor. Þu günlerde pek çok üretici pamuk hasat makinesi alýyor. Maliyetleri aþaðý çekmek için elle toplamadan vazgeçerek makineli hasada yöneliyor. Pamuðu elle toplayarak rekabet etme olanaðý yok. Yýllarca “ucuz ithal pamuk” diye çýrpýnan sanayiciler de artýk yerli üretimin artýrýlmasýný istiyor. En azýndan ihtiyaç olan pamuðun yüzde 70-80’ninin içerde üretilmesinin sanayi için önemli olduðunu dile getiriyorlar. Sanayiciler, uluslararasý fonlarýn emtia borsalarýndaki spekülatif hareketleri nedeniyle pamuk temininde ciddi sorunlar yaþýyor. Dünyada üretilen pamuðun iki katýndan fazla kontrat yapýlýyor. Fiyat yapay olarak artýrýlýyor. Sanayici için istikrarsýz bir ortam var. Bu nedenle onlarda en az 1 milyon ton lif pamuðun ülke içinde üretilmesini istiyorlar. Pamuk üretimindeki artýþ, mýsýr üretimini olumsuz etkileyecek. Üretici son yýllarda pamuða alternatif olarak mýsýr ekiyordu. Dünyada ve Türkiye’de pamuk fiyatýnýn artmasý ile pamuk ekim alanlarý yeninden artmaya baþladý. Pamuk ekimine olan yönelme mýsýr üretiminin azalmasýna neden olacak. Mýsýr üretiminin azalmasý ise özellikle yem sektörünü, tavukçuluðu ve hayvancýlýðý olumsuz etkilemesi bekleniyor. Türkiye bu yýl daha fazla mýsýrý ithal etmek zorunda kalacak. Nitekim, Tariþ Pamuk Birliði Baþkaný Belið Azbazdar, mýsýr üretimindeki düþüþün kaçýnýlmaz olduðunu belirterek: “Hem pamuðu hem de mýsýrý ithal eden bir ülkeyiz. Dolayýsýyla burada katma deðeri yüksek olan ürünün üretiminden yana tercih kullanmalýyýz. Bu açýdan bakýldýðýnda pamuk üretiminin ülkeye daha fazla katma deðer yarattýðý görülecektir. Yýlda 1 milyon ton pamuk ithal ediyoruz. Bu pamuðun çekirdeði, dolayýsýyla küspesi, yaðý dýþarýda kalýyor. Oysa, Türkiye’nin ciddi bir yað açýðý var. Pamuðu içerde üretsek hem hayvancýlýk sektörü hem bitkisel yað sektörü bundan yararlanýr. Ayrýca pamuðun kilosu 4 dolar olduðunda yýlda 4 milyar dolar ödememiz gerekecek. Mýsýrýn tonu 170 dolar. Bu hesaplamalar dikkate alýndýðýnda üretim tercihinin mýsýrdan yana olmasý gerekir. Fakat iyi bir planlama ile bu ülke hem mýsýr hem de pamuk ihtiyacýný yerli üretimle karþýlayabilir. Özetle, pamukta umut verici geliþmeler var. Devletin istikrarlý bir politika ile bu umudu yeþertmesi gerekiyor. Atýlacak yanlýþ bir adým pamuktaki olumlu geliþmeleri tersine çevirebilir. www.tarimdunyasi.net Amerikan Kimya Topluluðu’nun mart ayý sonunda yaptýðý 241. toplantýsýnda sunulan bir bildiride, çeþitli hastalýklarla mücadele edebilecek kimyasal maddeleri ilaç fabrikasý gibi üretip bunlarý vücudun problemli bölgelerine taþýyan bakterilerin geliþtirildiði bildirildi. Güdümlü Bakteriler olarak adlandýrýlan bu yeni adaylarýn, gýda zehirlenmesinden kansere kadar birçok hastalýk için kullanýlabileceði belirtiliyor. Çalýþma ekibinin baþýndaki William E. Bentley’in belirttiðine göre kendine özgü bu yepyeni kavramda bakteriler geleneksel genetik mühendisliði yöntemleri ile antibiyotik, insülin ve diðer çeþitli týbbi malzemeleri üretmek üzere yeniden programlanabiliyor. Güdümlü Bakterilerin, biyo-mühendisliði bir adým daha ileri taþýdýðý düþünülüyor. Bakteriler, belirli bir hastalýkla mücadele etmek için gerekli kimyasal malzemeyi üretmek üzere yeniden programlanýyor. Bununla da kalýnmayýp, vücut içerisindeki hastalýklý bölgeye gitmeleri için adreslenebiliyorlar. Böylelikle, yutularak ya da damardan verilerek vücuda giren “güdümlü bakteriler”, doðrudan hastalýklý bölgeye gidip gerekli olan ilaçlarý üretmeye baþlýyorlar. Bentley, onlara neden güdümlü bakteri adýný verdiðini, morfolojik olarak güdümlü füze, zeplin ve denizaltý gibi þekillere benzemeleri nedeniyle olduðunu belirtiyor. Bentley ve arkadaþlarý tarafýndan Maryland Üniversitesi’nde yeniden programlanan prototip bakteri Escherichia coli, yani bildiðimiz adýyla koli basili. Hedef bulma, hissetme, manevra yapma gibi yetenekleri olan bu yeniden programlanmýþ bakteri, sonuç olarak hastalýklý hücrelere gönderilen güdümlü bir mermi gibi. Bakterinin dýþ yüzeyindeki moleküller, belirli hücrelerin bulunmasýna yardýmcý oluyor. Bakterinin içerisindeki gen bölümleri ise bir tür nano-fabrika gibi çalýþýyor. Hedeflenen zararlý ya da hastalýklý hücreye ulaþýldýðýnda bununla savaþmak için gerekli ilaçlar bakterinin içinde üretilmeye baþlýyor. Laboratuvar ortamýnda yapýlan prototip deneylerde yeniden programlanmýþ e-koli bakterilerinin, baðýrsak hücrelerini arayýp bulabildikleri ve etraftaki bakterilere normalde üretmedikleri proteinleri üretmeleri için sinyal gönderdikleri tespit edilmiþ. Çalýþmalar sýrasýnda yeniden programlanmýþ bakterilerin, vücudumuzun mide ve diðer bazý bölgelerinde bulunan ve zararlý bakteri ve virüslerle doðal olarak mücadele eden immünoglobulinleri de harekete geçirdiði tespit edilmiþ. Bentley, bu bakterilerin vücudumuzda bulunan ve hastalýklarla mücadele eden hücrelere kalkýp savaþmalarý için kuvvetli sinyaller gönderdiðini belirtiyor. Doktorlar güdümlü bakterilerin hastalara bazý tür yoðurtlarda bulunan probiotikler þeklinde verilebileceði gibi, damar yoluyla ya da doðrudan tümör üzerine de verilebileceðini belirtiyorlar. Nedim Erinç http://portal.acs.org:80/portal/binfetch/c onsumption?fileUrl= /stellent/groups/web/documents/article/ %7Eexport/CNBP_026976 %7E1%7EHTML_DC_TEMPLATE%7 ESNIPPET_LAYOUT/31732-1.jpg Der Spiegel’de yayýnlanan habere göre, Fraunhofer Enstitüsü Biyoteknolji bölümünde oldukça steril bir ortamda çalýþan robotlar, insan derisi üretmeye baþladýlar. Fabrika olarak nitelenebilecek bu yer, disk þeklinde ve yirmibeþ kuruþ büyüklüðünde deri parçalarýndan ayda 5 bin adet üretebilme kapasitesine sahip. Þu anda beyaz renklerde üretilen derilerin, ileride kahverengi ve tonlarýnda da üretilebileceði belirtiliyor. Proje baþlangýcýnda çok daha düþük maliyetler hedeflenmesine karþýn, bu minicik suni insan derilerinin fiyatý 72 Amerikan Dolarý. Deri yapýmýný robotlar ve bilgisayarlar aþýrý steril ve klimatize bir ortam içerisinde kontrol ediyorlar. Derilerin içerisinde büyüdüðü besiyerler her hangi bir enfeksiyon ihtimaline karþý aþýrý derecede hassas bir þekilde kontrol ediliyor. Yine bilgisayar kontrollü lazerler yardýmý ile kesilerek son þekilleri veriliyor. Projenin nihai amacý yaralanma ve diðer bir çok durumda kullanýlabilecek suni insan derilerinin üretilmesi. Þu anda üretilen ürünler bu vasýfta deðil ancak bunlarýn da kullanýlabilecekleri yerler bulunuyor. Projenin liderlerinden olan Heike Walles’ýn belirttiðine göre, bu tür fabrikalarda kýkýrdak doku, idrar torbasý, nefes borusu gibi ürünlerin yanýnda çeþitli organlarý bile üretmek mümkün. Ekip, insanlarda kullanýlabilecek dokularý üretebilmesine raðmen bugün için bu üretimin oldukça pahalý olduðu bildiriliyor. Yakýn bir gelecekte üretim kapasitesinin artýrýlmasý ve otomatizasyon ile maliyetlerin çok daha aþaðýlara çekilebileceði belirtiliyor. Þimdilik üretilen dokular hayvan deneylerinde ve kozmetik testlerde kullanýlabiliyor. Avrupa birliðindeki düzenlemelere göre, klinik deney aþamasýna geçmeden önce ürünlerin bir seri hayvan testlerinden olumlu sonuç alýnmasý gerekiyor. Nedim Erinç Kaynak: Der Spiegel online