arguvanolgusu31:Layout 1.qxd
Transkript
arguvanolgusu31:Layout 1.qxd
ÝÇÝNDEKÝLER www.arguvanvakfi.org.tr VAKIF YAYIN ORGANI 3 AYDA BÝR YAYINLANIR Sayý 31 Mart 2012 SAHÝBÝ ARGUVAN VE KÖYLERÝ EÐÝTÝM KÜLTÜR VAKFI Adýna Baþkan Mehmet KIZILDAÞ Merhaba . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 2 Songül Ercan Tulunay ile Söyleþi . . . . . . . . . . . . . . . 3-5 Yöremizi Tanýyalým . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 6-8 Hikaye - Gı Ana! . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 9 Gece . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 10-13 Genel Kurul . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 14 Vakıf Faaliyetleri . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 15-18 Sorumlu Yazý Ýþleri Müdürü Ali Haydar KARAÇAM Yayýna Hazýrlayanlar Veysel KARAHAN Azmi TULUNAY Ahmet FIRAT Erol ÇAKMAK Şiir - Ekberi . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 19 Şair - Haydar Ergülen . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 20-21 Kadın - Kevser Aydın . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 22-23 Edebiyat - Telli Hala . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 24-25 Bir Portre - Yazar Sinan Sülün . . . . . . . . . . . . . . . . . . 26 Kitap - Kahramanın Sonsuz Yolculuğu . . . . . . . . . . . 27 Grafik Tasarým ATAÞEHÝR AJANS Oktay EROÐLU 0.216 572 0 575 Vakıf ve Dernek Haberleri . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 28-31 Yazýþma Adresi Küçükyol Sokak No.: 3/2 Bostancý / ÝSTANBUL YAYIN ÝLKELERÝ Tel: 0.216 416 12 74 Fax: 0.216 361 97 28 info@arguvanvakfi.org.tr Baský: Kay-Ian Matbaa 0.212 612 31 85 - 567 84 19 Dergide yayýnlanmasý için gönderilen yazý, haber ve resimlerin yayýnlanmasýna, yayýn kurulu karar verir. Yöresel fotoğraf, haber ve yorumlara öncelik verilir. Ýmzalý yazýlarýn sorumluluðu yazarlarýna aittir. 1 Sevgi ve Dostluk Pýnarýndan Merhaba; Dergimizin bu sayısını, bir çalışma döneminin ardından, vakfımızın genel kurulundan sonra sizlerle buluşturuyoruz. Kurucularımız bizlere bir dönem daha vakıf faaliyetlerini sürdürme görevi verdiler. Bizlerde vakfımıza yaraşır şekilde çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Vakıf Başkanı Mahallesinde önemli ve Mehmet Kızıldaş başarılı çalışmalar yapan aynı zamanda vakıf kurucularımızdan İstanbul- Ataşehir İlçesi İnönü Mahallesi Muhtarı Songül Ercan Tulunay ile yapılan röportajı Veysel Karahan'ın yazısından okuyacaksınız. Şair, yazar ve Arguvan'ın dağını, taşını resimleyen çektiği resimleri tüm Arguvan'lılarla paylaşan Rıza Parlak'ın kaleminden ve fotoğraflarından yöremizi tanıyalım bölümünde Güngören (Kadabela) Köyünün tanıtım yazısını bulacaksınız. Hikaye köşemizde, Fahrettin Gülşahin'in kaleminden Arguvan yöresi şivesiyle yazılmış “Gı Ana” yazısını okuyacaksınız. Vakfımızın düzenlediği, önemli etkinliklerden biriside, eğitim burslarına yönelik gecemiz; Gecede yapılan burs bağışları Arguvan'lıların ve dostlarımızın kurumlarına sahip çıktıklarının en belirgin göstergesidir. Gecemizin içeriğini anlatan yazıları ve fotoğrafları Azmi Tulunay düzenledi ve kaleme aldı. 2 Yönetim kurulu olarak bir çalışma dönemini geride bıraktık. Bu süreç içerisinde yapmış olduğumuz etkinlik, faaliyet, toplantı ve çalışmaları okuyacaksınız. Önümüzdeki günlerde 50. sanat yılını kutlayacak olan yöremizin önemli değerlerinden Ozan Ekberi’nin şiirlerini bulacaksınız. Şair Köşemizde, Dünyanın Tüm Kültürlerine Açık Şiir isimli yazıyı ülkemizin önemli şairlerinden Haydar Ergülen kaleme aldı. Kadın köşesinde, toplumda kadın ve kariyer başlıklı yazısıyla bizim ülkemizde kadına verilen değeri, aynı zamanda kadının iş yaşamındaki yeri ve konumu üzerine yazıyı Kevser Aydin'ın yazısından okuyacaksınız. Çavuş Köyü Dernek Başkanı Abbas Genç, “Telli Bozkurt'tan Maniler” isimli yazıyı sizlerle buluşturuyor. Yöremiz genç yazarlarından Sinan Sülün bir portre köşesinde tanıtılıyor. Kitap tanıtımı köşemizde Bülent Taş, Joseph Campbell'in, Kahramanın Sonsuz Yolculuğu isimli eserini tanıtıyor. Vakfımız ve derneklerden haberler yazısını Ali Haydar Karaçam hazırladı. Dergimizin, yayına hazırlanmasında özveriyle çalışan yazı kuruluna, yazılarıyla destek sunan dostlarımıza, reklamlarıyla katkı sunan hemşerilerimize teşekkür ederiz. Yeni sayılarda buluşmak dileğiyle sevgiyle kalın. Veysel Karahan Söyleşi... “Vakfımızın çalışmaları her alanda örnek teşkil ediyor” Vakıf kurucularından ve Ataşehir İnönü Mahallesi Muhtarı Sayın Songül Ercan Tulunay’ı dergimizin bu sayısına konuk ettik. S ongül Ercan Tulunay’ı tanıyabilir miyiz? Arguvan’a bağlı İsaköy’ünde doğdum. İlkokulu köyde okudum. Ortaokul 1. ve 2. sınıfı Malatya’da, 3. ve lise 1. sınıfı Arguvan’da okudum. Malatya Kubilay Lisesi mezunuyum. 1988’de İstanbul’a geldim. 19881989 yılında Halk Eğitim’in açmış olduğu kurslara katıldım. Daktilo, muhasebe, modelistlik kurslarını başarılı bir şekilde tamamladım. Basın yayında çalıştım. Aile şirketimizde 10 yıla yakın süre ticaret ve yöneticilik yaptım. Tekstil iş kollarında çalıştım. Arguvan Vakfı Kurucu üyesiyim. Bir dönem yönetim kurulunda bulundum. Üç yıla yakın süredir Ataşehir İnönü Mahallesi’nde muhtarlık yapmaktayım. Ayrıca Ataşehir Kent Konseyi Yürütme Kurulu üyesiyim. 12 yıldan beri İnönü Mahallesi’nde ikamet etmekteyim. Evliyim. Seçim dönemi çalışmalarını ve yaşadığınız önemli anıları anlatır mısınız? Muhtar adayı olmaya karar verdiğimde öncelikle mahallemizin seçmen profilini de göz önünde bulundurarak bayan muhtar adayının çok daha zor olacağını düşündüm, çalışma arkadaşlarımla birlikte bunun artılarını ve eksilerini değerlendirdik. Mahallemizin ileri gelen sakinleriyle görüşmeler yaptık, görüşmeler sonucu edindiğimiz bilgileri değerlendirdikten sonra, mahallemizin en işlek caddesinde seçim ofisi kiraladık. Çalışmalarımızı seçim ofisinden koordineli bir şekilde sürdürdük. Önümüzde yaklaşık iki ay süre vardı. Çalışmalara pankartlar asarak, ev ziyaretleri yaparak ve daha iyi bir mahalle yönetimi için destek isteyerek devam ettik. Bir grup arkadaşımız da seçim ofisinde ziyaretçilerimizi karşılıyor, onlarla sohbetler ediyorlardı. Akşam mahalle toplantıları yapıyorduk, toplantılara özellikle mahalle sakinlerimizi davet ederek çalışmalarımızla ilgili bilgiler veriyorduk. Mahalle halkının önerileri bizler için çok önemliydi, azalarımızı da yine mahalle halkının önerdiği isimler üzerinden belirlemiş olduk. Azalarımla birlikte çıkartmış olduğumuz broşürde; “KATILIN BİRLİKTE DEĞİŞTİRELİM! KATILIN DAHA DA GÜZELLEŞTİRELİM! sloganıyla çalışmalarımızı zenginleştirmiş olduk. 6 Şubat 2009 tarihinden, 28 Mart 2009 tarihine kadar bir yandan ev ziyaretleri, bir yandan toplantılar yaparken, diğer yandan da iki aylık emeğin sonucu sandıktan nasıl çıkacak kaygısı vardı. Ekip olarak hepimiz çok yorgun ve heyecanlıydık. Bu süre içerisinde o kadar çok anım oldu ki birkaç tanesini sizlerle paylaşmak isterim; SEÇİM ÇALIŞMALARINDAN ANILAR * Daha seçim çalışmalarının ilk günlerindeyiz, rastgele bir kapıyı çalıyoruz, evin hanımı ev süpürüyor. “Kolay gelsin, ben muhtar adayıyım sizlerle tanışmaya geldim” diyorum, kadın süpürgesini kapatıyor ve ‘‘Hoş geldiniz çok sevindim, çok mutlu oldum, sizleri komşularımla tanıştırayım” diyor. Ve önümüze düşüp bizi komşularına götürüyor “Gız Fatma gel muhtar geldi” diyor. 3 Söyleşi... 29 Mart 2009 akşamı. Seçim zaferi kutlanıyor. * Seçimlere üç hafta kalmıştı. Yaklaşık olarak kırk elli la karşılaştım, omuzlarının çöktüğünü gördüm “neden arkadaşımla sokakları paylaşarak mahalle sakinlerimizi öyle duruyorsunuz, biz kazanacağız” diyordum. “çok tekrar ziyaret ettik. Üçüncü hafta mahalle halkının fazla umutlanma bazı sandıklar iyi değil, kazana da biliriz katıldığı güzel bir kahvaltı organize ettik. Kahvaltıdan ama kaybedebiliriz de” diyorlardı. O kadar eminim ki sonra yaptığımız konvoya mahallemizden 100 civarında “hayır biz kazanacağız” diyorum… *Sayım bitti, 184 oy farkıyla biz kazandık. İnanılmaz araç katıldı. Çalışma arkadaşlarımızın çocukları da vardı. Beş yaşındaki Dila ve on yaşındaki Gizem. Onlar da çalış- bir çığlık kopuyor, sevinç gözyaşları, kucaklaşmalar hepsi malarımıza katılmışlardı. Dila’nın arabadan kolunu birbirine karışıyor. Mahalle halkının katılımıyla okuldan çıkarıp, bayrak sallayarak “oylar Songül Ablamaaa” diye seçim ofisine doğru yürüyorduk. Seçim ofisinde yine mahalle halkının yoğun ilgisi ve coşkusuybağırması hepimizin çok hoşuna gitmişti. Seçim günü gelmişti artık heyecan Mahalle muhtarları, la karşılandık. Tebrikler, sevinç sözcükleri, dorukta idi. Sağolsunlar bütün mahalle halkı ile iç içe inanılmaz bir mutluluk tablosu vardı. Geç saatlere kadar kutlama devam etti, gece arkadaşlarım, eşim, ailem, dostlarım herkes yaşayan, onların saat 04:00 gibi evlerimize döndük. Sabah görevliydi, yüz kişi ile okuldaydık. Okul sorunlarını en iyi saat 09:00’da yine mahallemizin kadınları sorumluları, koridor sorumluları, sandık bilenlerdir. Bunlar seçim ofisine türküler söyleyerek geldiler. sorumluları, gözetmenler ve yemek sorumbelki zaman içerisinde Seçim ofisinde 6 gün boyunca mahalle lusu arkadaşlarım hepsi görevini büyük tisiyasiler tarafından halkının yoğun ziyaretleri devam etti, tam tizlikle yaptılar. daha iyi anlaşılır diye bir zaferdi. * Sorumlu arkadaşlarımız kabin kontrolü düşünüyorum. yapıyorlar iki üç kişi oy kullanıp çıktıktan İnönü Mahallesi’nin sorunları ve bu sonra arkadaşımız kabin kontrolü için tekrar gidiyor bunu sürekli yapınca sandık başkanı kızı- sorunlara çözüm önerileriniz nelerdir? Beni mahalle yönetimine aday olmaya teşvik eden, yor, “ne durmadan gelip gidiyorsun’’ diyor. Arkadaşımın “ben muhtar adayının sandık görevlisiyim” kendi yaşam alanlarımda görmüş olduğum eksikliklerdi. Yıllardır İnönü Mahallesi’nde yaşayan, mahallenin cevabıyla sandık başkanı şaşkınlıkla “ne diyorsun muhtar adayı bir sınıfa iki görevli mi verdi” diyor, arkadaşımız sorunlarını yakından bilen, çevreye karşı duyarlı, toplum“evet her sınıfta iki görevliyiz” diyor. İşi böyle sıkı tut- sal kirliliğe karşı duran, kadın sorunlarıyla yakından ilgilenen ve mahalle halkının karar sürecine katılacağı masak belki de kazanamayacaktık. * Sandıklar açılmaya başlamıştı. Sabah erkenden okula demokratik bir mahalle yönetimi için aday olmuştum. Üç yıldan beri mahallemin eksiklerinin giderilmesi için gelen dedem Kazım ORHAN elimden tuttu “çok yoruldun kızım, geç arabanın içine sana yemek getireyim” di- çalışmaktayım. Mahallemizin önemli ve öncelikli eksiği yordu. “Dede sen ye, sabahtan beri buradasın, sen de bir muhtarlık binasının ve çocuk parkının olmayışı idi. şeyler ye” diyorum, “beni boş ver kızım, gelirken çay Ataşehir Belediye Başkanı Sayın Battal İlgezdi ile bu eksiklikleri paylaştım. Sayın Başkan kısa sürede bu eksikiçmiştim” diyor. Dedem 65-70 yaşlarında. * Sayım devam ediyor, bazı sandıklarda biz yarıdan leri gidereceğini söyledi ve yaptı. Dergimiz aracılığıyla fazla oyla önde gidiyoruz, bazı sandıklarda da diğer aday- Başkanımıza mahallemiz adına çok teşekkür ediyorum. Çevre kirliliği ve tehlike arz eden havai hatların yeraltılar bizden önde gidiyor. Okulun bahçesinde arkadaşlarım- 4 Söyleşi... na alınması için yaptığımız başvurular sonrasında bazı cadde ve sokaklarda havai hatların yer altına alınmış olmasını sağladık. Bu yıl Ataşehir Belediye Başkanımızın katkılarıyla yer altı çalışmaları devam edecek. Mahallemizin büyük bir kısmında yağmur suyu gider çalışmaları, yol, kaldırım ve tretuar çalışmaları yapıldı. Yıllardır hizmet alamayan bazı bölgelerinde parke taş döşenerek o bölgede yaşayan halk, yazın tozdan topraktan, kışın çamur ve pislikten kurtulmuş oldu. Mahallede belediyemizin açmış olduğu, bizlerin de çok önemsediği Ataevi bir yıldan beri hizmet vermektedir. Mahalle halkının kurslara katılarak el becerilerini geliştirdiği, okuma yazma bilmeyenlerin okuma yazma öğrendiği, çocuklarımızın sosyal kültürel çalışmalara katıldığı aynı zamanda mahalle halkı ile birlikte toplanabileceğimiz mekan sorunumuz da çözülmüş oldu. Şu anda mahallemizin en önemli sorunu yeşil alanların olmayışıdır. Deprem bizlere hiç uzak değil, olabilecek herhangi bir afette mahalle halkının toplanabileceği alanların yaratılması çok önemli bir konu. Yerel Yönetimlerde muhtarlıkların öneminden bahseder misiniz? Mevcut hükümet muhtarlarına yeterli destek sunuyor mu? Mahalle muhtarları demokrasinin temel taşıdır. Yerel demokrasi bağlamında en önemli müessesedir. Yerel yönetim denince aklımıza her ne kadar belediyeler geliyorsa da, muhtarlıklar da yerel yönetimin önemli bir birimidir. Fakat sosyal hayat içinde mahalle muhtarlarının fonksiyonlarının artık çok fazla olmadığını görmekteyiz. Kaymakamlığa bağlı olmalarını ve bütçelerinin olmamasını, mahalle muhtarlıklarını devre dışı bırakan iki önemli eksiklik olarak görüyorum. Mahalle muhtarları, mahalle halkı ile iç içe yaşayan, onların sorunlarını en iyi bilenlerdir. Bunlar belki zaman içerisinde siyasiler tarafından daha iyi anlaşılır diye düşünüyorum. Hükümetlerin bugüne kadar muhtarlara destekleri olmadı, bugün de maalesef destek yok. Ekonomik olarak çok zor durumdalar. Muhtarların almış oldukları ödenek ancak prim borçlarını ödeyebiliyor. Hükümet 2011 genel seçim çalışmalarında, kamuoyuna ve muhtarlara, köy kanunu ve muhtar özlük hakları ile ilgili, muhtarlar lehine yapılacağını söylemişti. Ancak bu vaatlerin de henüz gerçekleşmediğini görüyoruz. 657'ye tabii devlet memuru gibi 08:00-17:00 mesai yapmaktadırlar, ancak devlet muhtarlık gibi önemli bir kuruma sahip çıkmamaktadır. Muhtarlar tam anlamıyla kendi hallerine bırakılmış durumdadırlar. Bu ilgisizliğin altında muhtarlığın artık gereksiz olduğu anlayışının yattığı aşikârdır. İlçe belediyesinden yeterli destek görüyor musunuz? İnönü Mahallesi 23 yıllık geçmişe sahip bir mahalledir. Son 3 yıldan beri de Ataşehir'in ilçe olmasıyla birlikte 20 yıl içerisinde alamadığı hizmeti 3 yıl içerisinde aldı. Sosyal kültürel olarak da çok iyi hizmet alıyoruz. 20 yıllık sorunların elbette ki birdenbire çözülmesi mümkün değildir. 3 yıllık süre içerisinde sorunlar yüzde 70 oranında çözülmüş oldu. Arguvan Vakfı hakkındaki düşünceleriniz nelerdir? Arguvan Vakfı’nın, kurulduğundan bugüne Arguvan kültürüne çok önemli katkısının olduğunu düşünüyorum. Eğitsel, kültürel, sanatsal anlamda çok başarılı işler yaptı. Özellikle eğitime verdiği desteği çok önemsiyorum. Çünkü her şeyin başı eğitimdir. Vakfımız hem kültürel yozlaşmaya karşı vermiş olduğu çabalar, hem de toplumsal anlamda göstermiş olduğu dayanışma anlayışıyla ve bir arada yaşama kültürünü savunma prensibi bakımından örnek teşkil etmektedir. Ayrıca düzenlemiş olduğu Arguvan Uluslararası Türkü Festivali, hem Arguvan kültürünü dünyaya tanıtmak bakımından hem de dünya müziklerini Arguvan türküleri ile buluşturarak festivali çok önemli bir yere taşıdı. Biliyoruz ki, türkülerimiz hem ulusal anlamda hem de uluslararasında tanınmaya başlandı. Arguvan Vakfı kurucu üyesisiniz, vakıf faaliyetleri hakkında yeterli bilginiz oluyor mu? Kurucu üye olarak vakfımızın tüm çalışmalarından haberdarım. Vakıf faaliyetlerinden ve çalışmalarından düzenli bilgiyi hem mesaj yoluyla, hem de mail yoluyla alıyorum. Faaliyetlerine de zamanım öngördüğü kadar katılmaya çalışıyorum. Arguvan Olgusu hakkındaki düşüncelerinizi paylaşır mısınız? Arguvan Olgusu okurlarına dergimiz aracılığıyla iletmek istediğiniz konular var mıdır? Arguvan olgusu vakfımızın faaliyetlerinin tüm Arguvanlılar’a ulaşmasında önemli bir yazılı misyona sahip. Düzenli olarak dergiyi hazırlayıp bizlerle buluşturan, vakıf yönetimine ve dergiyi bizlere ulaştırmada emeği geçen herkese teşekkür ediyorum. Arguvan Olgusu okurlarının ve tüm Arguvanlı hemşerilerimin vakfımıza sahip çıkmalarını, dayanışma içerisinde olmalarını temenni ediyorum. 5 Rıza Parlak Yöremizi Tanýyalým GÜNGÖREN (Kadabela) KÖYÜ B irçok yerde köy isimleri genelde kurucusunun adını taşır. Kadabela (Güngören) köyü de yine adını köyün kurucusundan alıyor. Dört dönem köyün muhtarlığını yapan Süleyman KAYA’ya sorduğumuzda köyünü şöyle anlatıyor: “Kadabela benim dedemin dedesidir. Bu bölgeye Adıyaman’dan geldikleri söyleniyor. Adıyaman’a ise Kuzey Irak’tan Rışvan Aşiretinin bir kolundan gelmişler. İlk yerleşim yerleri yukarı tepelerde bulunan Matalis (Mevzi) bölgesine yerleşirler. Bu bölgede yaşamlarını idame ettirmek için, yalnızca hayvancılık yaparlarmış. İlk yerleşim yeri olan Matalis’te su yokmuş. Suyu, hayvanlarla bugünki Harebe dediğimiz yerden götürürlermiş. Göçmen aile yaşamı kalaylaştırmak için, daha sonra Harebe’ye yakın olan bölgeye gelmişler. Yine bir derenin içinde suyu olmayan bölgeye yerleşmişler. Suyu olmasa da eskiye göre çeşmelere daha yakın bu bölgede bir süre kalmışlar. Daha sonra nüfusu çoğalınca bugünkü köyün bulunduğu yere yerleşmişler. Dedemin dedesi olan KADABELA köyün de ismi olur.” Kısaca yukarıdaki öyküyü dinlediğimizde, insanların saklanmak için bu bölgeye geldiğini rahatlıkla 6 görebiliyoruz. Başlangıçta nüfusun yeterli olmayışı aşağıda konaklamanın biraz da güç gerektiğini görebiliyoruz. Kadabela isminden de anlaşıldığı gibi kada ve belayı göze alan kişi anlamına geldiği söylenebilir. Raşan (Kuruttaş) köyünden satın aldıkları bugün ki yerde kısmen yerleşik hayata geçerler. Daha sonraları Kızık, Gökağaç ve Kömürlük köyünden aldıkları arazilerle tarımla uğraşmaya başlarlar. Harebe olarak bilinen bölge de Rum şehri olduğu söylentiler arasındadır. Bu bölgede bulunan yolun solunda ki küçük mağaraların ise kaya mezarlar olduğu bilinmekte. Çok eski bir yerleşim alanı olan Harebe’de eskiden kalma çanak çömlek parçalarına sıkça rastlamak mümkün. Söylentilere göre burası Seydi Battal tarafından işgal edilmiş. Alevi toplumunda Seydi Battal savaşçı ve kahramanlıklarıyla tanır. Birçok köyde onun kitabı okunur ve saygıyla dinlenirdi. Bellikler’de Abdullah PARLAK eski yazıyla yazılmış bu kitabı okuduğunda cemaat zevkle dinlerdi. Kadabela köyü kuzey de Kömürlük, Kuzey batıda Gökağaç ve Bellikler, Batı da Raşan (Kuruttaş) ve Yöremizi Tanýyalým güney de Kızık ile komşudur. Köyün ilk muhtarı Ali KAYA’dır. 1965 yılında köye ilkokul yapıldığında muhtar İbrahim KAYA zamanına denk gelir. Köye ilk yerleşenler KAYALAR olsa da, Şahin, Karakuş, Akkuş, Coşkun, Çimen ve Beyaz soy isimleri köyde mevcuttur. Küçük Battal bölgede sevilen ve sayılan isimlerden olup köyün çıkarlarını ön planda tutarak yöresinde saygınlık kazanır. Ağalıktan daha çok saygınlığı öne çıkanlardandır. Köyün birlik ve beraberliğini korumayı ön planda tutar. Alevi - Kürt olan Kadabela Abdal Musa birlik lokması ve Cem ibadetlerini kışın yaparlar. Abdal Musa Birlik Lokması için her evden alınan katkılarla lokma hazırlanır. Herkes kendi olanakları içinde katkı sunar. Köyün birlikteliği açısından ve paylaşım açısından oldukça anlamlıdır. Cemler ise iki şekilde yapılır. Normal cem ve görgü cemi. Görgü ceminde musahip kardeşler kurban keserek cem yaparlar. Hekimhan Saz köyünden Abusef Dede, Hasan Dede, Süleyman Dede yanı sıra Ercek’en Yumuşak Dede köyün dedeleri arasındadır. GEÇİM KOŞULLARI Kadabela’nın bugünkü hane sayısı otuz civarında olsa da yazın bu rakam kırkı buluyor. Geçmişteki büyük koyun sürüleri giderek büyükbaş hayvanlara yerini bırakmıştır. Sürü sayısında büyük azalmalar görüldü. Koyun sürüleri zamanında Obacık yaylalarına göçerlerdi. Konaklama yerleri ise Ari Şame, Ari Çayıre, Ari Raşan, Ari Holukan, Ari Geçan, Çayır Yurdu ve Gacar Yurdudur. (Ari ocak ve yurt anlamına gelmekte.) 1975 yılından sonra köyde bağ ve bahçe işlerinde bir hareket başlar. Bunun yanı sıra çok az sayıda arıcılık yapanlara da rastlamak mümkün. Son yıllarda kavunculuk da yaygınlaşmaya başlamıştır. den daha coşkulu ve neşeli geçerdi. Kız istendikten sonra söz alınırdı. Sözden sonra nişan yapılır ve şerbet içilirdi. Düğünler en az üç gün sürerdi. Düğünlerde vazgeçilmez oyunların arasında tura ve cirit oyunları yer alırdı. Bugün tura oyunu devam etse de cirit artık oynanmıyor. Gelin başka köyden de olsa, aynı köyden de olsa kız tarafında bir gece düğüncüler ko-naklar, ertesi sabah gelini getirirler. Düğünlerde çeşitli şakalar ve oyunlar yapılır, düğüne katılanlar kendilerince eğlence bulurlardı. Gelin geldikten sonra yemek verilir, düğün sona ererdi. Söz konusu sünnet ise kirvelik ön plana gelir. En iyi yemekler ve yataklar kirve için hazırlanırdı. Nasıl her köyün renkli simaları varsa Kadabela da öyle simalar vardır. İyi bir avcı olan Urum Hasan’ın (Urum demelerinin nedeni gözlerini mavi ve sarışın olmasından kaynaklanıyordu, Rum anlamına gelir) kıtlık gören ve kıtlıkta ot yiyerek hayatta kaldığı anlatırdı. Ava çok meraklı olduğundan hanımına “Ben bir hafta dağda ava gideceğim bana bir haftalık azık hazırla” der. Kadın bir haftalık azık hazırlar heybeye koyar. Urum Hasan ava gider ama bir gün sonra döner. Hanımı “Senin azığın nerede?” der. Urum Hasan “Biraz ben yedim, biraz da keklik, bitti” der. Şaka ve nükteleriyle tanınan İbrahim KAYA (Gucur) en büyük zevki insanları kızdırmaktır. Kendisi de kolay kolay kızmayan biridir. Özelikle düğünlerde birilerini kızdıracaksa önce birilerine “Ben bunları kızdıracağım ama siz bırakmayın Köyün kanalizasyon alt yapısı ise 1995 yılında Muhtar Süleyman Kaya zamanında faaliyete geçer. Daha sonra 2003’te Ali Haydar KAYA zamanında yeniden onarılarak alt yapı tamamlanır. Her köy gibi Kadabela da en az göç veren köyler arasında sayılır. DÜĞÜNLER Kız isteme, nişan ve düğün törenleri eski- 7 Yöremizi Tanýyalým onları, beni dövmesinler” deyip kendini sağlama alır. Bir düğünde kızdırdığı insanlar kavga eder, on iki kişinin kafası kırılır. İbrahim Kaya zeki olduğu kadar da komik bir kişiliğe sahiptir. Kendisini kimse kızdıramasa da herkesin zaafını iyi bildiği için birilerini kızdırmak hobileri arasında yer alır. Bir gün damda buğday serilidir. Kayınbabası Mustafa YÜCEL buğdaya bekçilik eder. Aynı zamanda namaz kılan biridir. Namaz vakti gelince Mustafa YÜCEL tam namaza başlayınca eşeğin biri buğdayı yemeye başlar. İbrahim, kayınbabasının arkasında durur olaya müdahale etmez. Eşeğin buğday yediğini gören Mustafa “Çüş hayvan çüş” der namazın üstünde. İbrahim “Niye bana demedin ben eşeği kovalardım” der. Mustafa kızarak “Lanet olsun sana da eşeğe de” der. Eşeği kovması için Mustafa’nın söylemesine gerek var mıdır? Amacı onun namazın üstünde kurallara uyup uymadığını test etmektir. İbrahim KAYA bir evde misafirdir. Karı koca arasında çıkan tartışma sofrada devam eder. Kadın kocasına “Senin söylediklerin doğru çıkarsa ben köpekle yal yiyeceğim” der. İbrahim hemen söze girer “Zaten sen köpekle yal yiyorsun” deyip kocasını gösterir. Nükteleri kendisi yaratır. Kadabela değişen köy isimlerinden nasibini alıp 8 GÜNGÖREN olsa da daha çok Kadabela adıyla bilinir. Atma Aşiretinin ilk köyü olarak sınır başlangıcını temsil eder. İnsanları misafirperver ve çalışkandır. Günümüz koşulları eski misafirseverliğin yerini tutmasa da halen geleneklerinden gelen konukseverlik devam etmekte. Şimdilik kadaları ve belaları bir kenara bırakıp yaşam mücadelesi vermekteler. Son zamanlarda hayvan tacirlerine kaptırdıkları paralarını nasıl alacaklarını kara kara düşünmekten başka şanslarının olmadığı ise apaçık ortada. Fahrettin Gülşahin Hikaye... Gı Ana!... B ugün yine ayrı düşmüşlüğüm geldi ahlıma, senden, gardaşlarımdan, bibimden tekmil herkesten. Gariplik zor iş ana, zor iş. Allah vekil hemi de kahır verici. Soyha gader bizi yaban ellere attı neydek. Aney buralar tavatır gözel, gözel emme gurban olam sağa; bacı gardaş olmayınca, ciğerlerimi görmeyince çekilmiyi… Goca, goca vapurların dumanları benim göynümü garartmak için çıhıy, düdükleri içimi yaralamak için ötüy sanıyım. Biri gözüm dese, gözün çıhsın deyi gibi geliy. Bazı geceler ağlıyım, ağlıyım da uyuyum. Gurbetlik, gariplik dedim ya gerisini niyneyem adam. İrelide bibim gızı Hatça’ya gidek dedik, Hasan gilin Süloynan… Ben senin eskiden diktigin çatmalı köyneği geydiydim. Gı Ana işte o zaman nasırlı elleriğin sıcaklığını hissettim eynimde. Ellerin dert görmesin gurban olam anam… Hatça Bacı bizi bi eyi garşıladi ki, gör ki göresin. Bize kömbe bişirmis, küllük bişirmis. Basmaç da ettimdi eyiki geldiğiz dedi. Yaşı kesilesice Sülo, ne şen şakrak ula. Bizi gırdı geçirdi yaşamasica. Asgerlikten İstanbul’a ilk gelişinden laf etti de… Allah hakkı için yiğit be… Ha.. Ana Hatça Bacımın, bi oğlu var ki, ne gader desek o gader akgilli yaşamasica. Bi de Arguvan Havası söylüykü heç sorma, bizi dertlendirdi. Dert dedim de aklıma geldi ana.. Emmimgilin Memmet çok ağır hasteymis, vah beniiii… Allah şifalık vere. Biz gurbet guşlarının dertlerinin şifası, o bizim yanih havalarımız, yanih galbimiz gader yanih türkülerimiz. Ahhh anam ahhh! içim gene ezim, ezim eziliyi, galbim üzülüyü, gulahlarım bizim eski teyipte ‘dertlinin derdi bilinmez’ türküsünü diğniyi. Diynedim, diynedim gene mektibime devam ediyim. Ben ölem, sizi, emmimi, memmedi, bacılarımı, hele hele gözel Anam seni çok öksedim. Neydiysigiz? Halıgız hatiriğiz nassi? Ne var, ne yok?. Celal Appas yoldaşığız olup, hepiğize eyilik, gözellik, govvat versiğ. Mal, davar nassi? Ekinler nassi eyi mi? Gurban olam siz sizi perişan etmeesigiz ha, canığızın gıymatını bilin. Geliyim deyyim, gelemiyim, görem deyyim, göremiyim. Amaan adam… geçim derdi işte soyhaya gala noğlacak, dert sokasıca boğaz yok mu? Boğaz!! kimimizi, Irıma atıy, kimimizi Gırıma… Bizi bize hasret goyyu, yalağız goyyu, garip goyyu be… Bilmiyim bu ayrılık neree gader sürecek. Ana, yaza gader mi yohsa, güze gader mi surecek bilmiyim. Of, of adığ galles ola gurbetlik. Burnumda tutuyu anigin gokusu, Oy gurban… Emme benim mektubum burayaça. Sana, gardaşlarıma, bibim gile, gonu gomşuya, herkese, hepiğize, bağa selam yok mu deenlere, selam eder, hasretle guccüklerin gözlerinden, böyüklerin ellerinden öperim. Oğlun Hasan Hüseyin… YAZARIN NOTU: 1983 Arguvan Lisesi... Yıl sonu tiyatrosunda okunmak üzere "Arguvan Ağzı"ile yazdığım bir (replik) mektup... Metnin oluşmasında etkin desteğini esirgemeyen Edebiyat Ögretmeni Sn. Sultane ÇEVİK ve onca zamandır arşivinde tutup, bu akşam yayınlayan Sayın Ali İBİK'e teşekkür ederim... Gerek çeşitli coğrafyalarda yaşamlarını sürdüren değerli Arguvanlı dostlarıma, gerekse Arguvan türküleri ile 'hemhal' olan tüm 'Can'lara ithaf oluna... Saygılarımla. 9 Azmi Tulunay Gece Arguvanlılar “Yozlaşmaya Karşı Eğitim” dedi Arguvan ve Köyleri Eğitim Kültür Vakfı’nın eğitim amaçlı düzenlemiş olduğu, dostluk ve dayanışma yemeği, 19 Kasım 2011 tarihinde Ümraniye Salon Prenses’te yapıldı. Gençlerin yetişmesine önem veriniz, çünkü bu yolda en küçük ihmal, ülkenin yapısını ve geleceğini yok eder. (Aristoteles) Bu sözün anlam bulduğu bir dayanışma günü yaşandı… A rguvan ve Köyleri Eğitim Kültür Vakfı’nın eğitim amaçlı düzenlemiş olduğu, dostluk ve dayanışma yemeği, 19 Kasım 2011 tarihinde Ümraniye Salon Prenses’te yapıldı. Geceye Arguvanlılar ve Arguvan dostlarının göstermiş olduğu yoğun ilgi, salonu dolduran tüm konukları olduğu kadar, Vakıf yönetimini de mutlu etti. Eğitime katkı sunmak amacıyla düzenlenen gecede, Vakıf başkanı Mehmet KIZILDAŞ bir konuşma yaparak katılan tüm dostların göstermiş olduklar duyarlılığa teşekkür etti. “Eğitim kötülükleri önlemenin en temel yol- 10 larından biridir. Cehalet ve gericiliğe dur demenin başlıca yoludur.” KIZILDAŞ, konuşmasında “Değişen global dünyada, insan ilişkilerinin ve samimiyetin donuklaştığı, menfaat ilişkilerinin ön planda tutulduğu, sanal alemin insan duygularını yozlaştırdığı ve her şeyden Başkan KIZILDAŞ: “Toplumda bireyselliğin körüklendiği, cahilliğin kol gezdiği, depremde enkaz altında kalmanın kader sayıldığı, eğitime ayrılan bütçenin diyanete ayrılan bütçenin gerisinde kaldığı bir dönemde öğrencilerin kurumlardan alacağı küçük burslara muhtaç edildiği bir süreci yaşıyoruz. Gece önemli olan kültürümüzün artık yok denecek kadar azaldığı bir süreçten geçiyoruz. Arguvan Vakfı olarak bu yozlaşmaya ve kirliliğe karşı kültürümüzü korumanın mücadelesini veriyoruz. Yargının siyasallaştığı, gazetecilerin haber yazmaktan korktuğu, köşe yazarlarının eleştirmekten çekindiği, öğrencilerin hak aramaktan dolayı hapse atıldığı, haklarını arayan emekçilerin biber gazına ve coplamaya maruz kaldığı, iktidara muhalefet etmenin örgüt üyeliği ve çete oluşturmayla suçlandığı, akademisyenlerin, bilim adamlarının tutuklandığı bir dönemden geçiyoruz. Bizler, çocuklarımızın, gençlerimizin gelecekte karşı, karşıya kalacakları karanlık günleri yaşamamak için bu günden örgütlü bir mücadelenin gerekli olduğunu görüyor, bu konuda bütün birey ve sivil toplum kuruluşlarının üzerine düşeni eksiksiz yapması gerektiğini düşünüyoruz” dedi. Eğitime ayrılan bütçe diyanete ayrılan Arguvan Belediye Başkanı Hüseyin Taştan Arguvan Kaymakamı Mehmet Maraşlı bütçenin gerisinde KIZILDAŞ “Toplumda bireyselliğin körüklendiği, cahilliğin kol gezdiği, depremde enkaz altında kalmanın kader sayıldığı, eğitime ayrılan bütçenin diyanete ayrılan bütçenin gerisinde kaldığı bir dönemde öğrencilerin kurumlardan alacağı küçük burslara muhtaç edildiği bir süreci yaşıyoruz. Bizlere bu olumsuz süreci yaşatanlara inat, eğitim almak isteyip de maddi olanaksızlıklar nedeniyle eğitimlerine devam etmekte zorluk çeken öğrenci kardeşlerimize destek olmak bizim için zorunluluktur. Eğitimin önemini bilen bir topluluk olarak, yüksek okulda öğrenim gören ihtiyaç sahibi öğrencilerimize burs sağlamak amacıyla düzenlediğimiz, gecede geçen yıl olduğu gibi katkı ve desteğinizin artarak süreceğini biliyoruz. Bu amaçla düzenlediğimiz dayanışma gecemize gelerek bizlere güç katan tüm dostlara teşekkür ediyorum’’ diyerek konuşmasını tamamladı. CHP İstanbul Milletvekilleri Mevlüt Aslanoğlu ve Süleyman Çelebi 11 Gece Geceye siyasi parti ve sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri de katıldı Geceye Arguvan Belediye Başkanı Hüseyin Taştan, Arguvan kaymakamı Mehmet Maraşlı, CHP İstanbul Milletvekili Süleyman Çelebi, Mevlüt Aslanoğlu, İl Başkanı Oğuz Kaan Salıcı ve Arguvan köy dernekleri başkanları ve yönetim kurulu üyelerinin tamamı katıldı. Birçok sivil toplum kuruluşlarının temsilcilerinin de katıldığı gecede konuşma yapan, Arguvan Belediye Başkanı Hüseyin Taştan, başta vakıf yönetimine ve tüm Arguvanlı kurumlara bu göstermiş oldukları birlik ve 12 beraberliklerinden dolayı memnuniyetini ifade etti. Arguvan Kaymakamı Mehmet Maraşlı, CHP Miletvekilleri Süleyman Çelebi ve Mevlüt Aslanoğlu da birer konuşma yaparak Arguvanlıların birlikte başarılı işler yaptıklarını söyleyerek bu çalışmalarından dolayı Arguvanlılara teşekkür ettiler. Gençleri eğitmenin amacı, onları yaşamları boyunca kendi kendilerini eğitmeye hazırlamaktır. (Robert Manart Hatchins) Ne kadar doğru söylemiş Robert Manart. Bu gecenin en anlamlı yanıydı dayanışma, konuşmalar Gece bittiğinde işin en önemli ve en zor olanını başarmaktı. Öyle de oldu doğrusu… Arguvanlılar eğitime büyük önem veriyor. Başkanın konuşmasının ardından, Vakıf yönetiminden Hasan Aydın sahneye gelerek, Arguvanlılar’ın ve dostlarının bu anlamlı günde gecemize katılarak bizlere destek olduklarında dolayı teşekkür ederim dedi. Geçmiş dönemdeki gecemizde, burs veren, katkı sunan, kurum ve kişilerin isimlerini de anons ederek ayrıca teşekkürlerini iletti. Aydın bir kez daha burs katkısı sunmak isteyenlerin isimlerini okumaya başladığında, görüldü’ ki Arguvanlılar eğitime büyük önem veriyor. İşvereninden memuruna, esnafından emeklisine kadar herkes eğitime katkı sunuyor. Bir kez daha görüldü ki eğitime destek veren gönüllü Arguvanlılar ve Arguvanlı gibi düşünen Arguvanlı dostları oldukça çoğunluktaydı. Eğitime yoğun katkı ilgisini gören Hasan Aydın’ın mutluluğu gözlerinden okunuyordu. Hasan Aydın; eğitime katkı sunan dostlarımızın anonsunu yaparken, bir taraftan da eğitimin anlam ve önemini anlatırken, dostlarımızın dayanışma ruhuna vurgu yapmaktan da geri kalmıyordu. Dayanışmanın en güzel örneklerinin sergilendiği bu anlamlı gecede, eğitim şart ama dayanışma da şart, denildi adeta… Hasan Aydın Düzenlenen yemekli gecenin sonuna gelindiğinde, geceye katılan tüm konukların memnuniyeti, ayrıca Vakıf yönetiminin bu anlamlı geceyi başarıyla sonuçlandırması, tabi herkesten çok gecenin emeğini çeken yönetim kurulunu memnun ettiği açıkça görülebiliyordu. Haklı bir gurur, tatlı bir yorgunluktu yüzlerine yansıyan. Bütün bu güzelliğe sunumu ile katı sunan, programı başarılı bir şekil de sunan Funda Salman’a, emeği gecen Vakıf yönetimine ve köy dernek başkanlarına, Arguvanlılar’a ve Arguvan dostlarına çok çok teşekkürler… Arguvan türkülerin başkenti sayılır Gecede halk müziği sanatçılarından Töre Anadolu, yöresel sanatçılarımızdan Cemal Öztaş ve 1998 yılı Arguvan türküleri ses yarışması birinci olan, Sercan Direk sahne aldı. İlk sahneye çıkan Sercan Direk’in seslendirdiği türkülerin ardından, yöresel sanatçımız Cemal Öztaş konuklara Arguvan türkülerinden seçmeler okudu. Herkesi Arguvan’a götürdü. Ardından herkesin heyecanla beklediği sanatçı Töre Anadolu, hem seslendirdiği türkülerle hem de hareketli oyun havalarıyla geceyi coşturdu. Cemal Öztaş Sercan Direk Töre Anadolu 13 Genel Kurul VAKFIMIZIN 12. GENEL KURULU YAPILDI YÖNETİM GÜVEN TAZELEDİ akfımızın 12. Genel Kurul toplantısı 29 Ocak 2012 Pazar günü saat 13.00’de kurucu üyelerimiz, dernek başkanlarımız ve misafirlerimizin katılımı ile yapıldı. Yönetim Kurulu Başkanımız Mehmet Kızıldaş’ın konuşması ile genel kurul başladı. Saygı duruşundan sonra Divan heyetinin seçimine geçildi. Verilen bir önerge ile Divan başkanlığına Sadık Kayhan, Başkan Yardımcılığına Nimet Karabulut, Yazmanlıklara Hüseyin Kızıldaş, Şahap Güven önerildiler. Oy birliği ile önerge kabul edildi. Divan heyeti yerini aldıktan sonra gündem’in üçüncü maddesi olan faaliyet raporu Mehmet Kızıldaş tarafından powerpoint programı ile projeksiyon cihazından sunuldu. Faaliyet raporunun okunmasından sonra denetim kurulu raporu, Denetim Kurulu Başkanı Zeynel Suna tarafından okundu. Söz alan kurucular, titiz ve özverili çalışmalarından dolayı yönetim kuruluna teşekkür ettiler. Divan başkanı bu maddeleri ayrı ayrı oylamaya sundu ve oy birliği ile yönetim ve denetim raporları ibra edildi. Tekrar söz alan Mehmet Kızıldaş Yönetim Kurulu adına, kuruculara gösterdikleri güvenden dolayı teşekkür etti. Devamında tahmini bütçenin okunması için Divan Başkanı, Celal Yıldırım’a söz verdi. Celal Yıldırım tahmini bütçeyi kuruculara okudu. Gündemin en önemli maddesi olan, yeni yönetim ve denetim kurullarının seçimine sıra geldi. Divan V 14 Başkanlığına bir önerge sunuldu. Divan Başkanı, başka önerge veya aday olup olmadığını sordu. Başka önerge ve aday olmayınca tek önerge oylamaya sunuldu. Oy birliği ile aşağıdaki liste seçildi: YÖNETİM KURULU ASİL LİSTESİ Mehmet Kızıldaş Hasan Aydın Ali Haydar Karaçam Veysel Karahan H. Yusuf Mola Erol Çakmak Seydi Değirmenci YÖNETİM KURULU YEDEK LİSTESİ Sakine Yıldırım Fatma Kılıç Aziz Fidan Ahmet Fırat Muharrem Korkmaz Güneş Suna Zülbent Özbakır DENETİM KURULU ASİL LİSTE Zeynel Suna Metin Öztürk Ali ihsan Cömert DENETİM KURULU YEDEK LİSTE Ali Ekber Özdemir Ali İhsan Kaplan Temenniler maddesinde, Kurucular söz alarak önerilerde bulunurken tekrar seçilen ve yönetime yeni katılanlara başarılar dilediler. Yeni seçilen yönetim ve denetim kurullarına bu zorlu ve özverili görevde başarılar diliyoruz. Vakıf Faaliyetleri Mevcut vakıf yönetim kurulunun 2010 - 2012 yılları arasında yaptığı etkinlik ve çalışmalar genel kurulda kurucu üyelere sunuldu. Herkesin takdirini kazanan çalışmaları tüm Arguvanlılar’la dergimiz aracılığı ile paylaşıyoruz. 2010 - 2011 Dönemi Vakıf Faaliyetleri ARGUVANLI KURUMLARI İLE ORTAK ETKİNLİKLER DÜZENLEMEK AMACI İLE TOPLANTILAR YAPILDI. Yönetim Kurulumuz, 2 yıllık faaliyet döneminde kurumsallığa önem verdi. Bütün Arguvanlı kurumlarla düzenli toplantılar yapıldı. Yapılması gereken faaliyetler hakkında görüş ve fikir alışverişinde bulunuldu ve ortak organizasyonlar gerçekleştirildi. Vakfımız ilkeli birlikteliği benimsemiş, faaliyetlerinin gerçekleştirilmesinde Arguvanlı kurumların ortak kararlarından ödün vermeden faaliyetlerini geniş kitlelerin katılımı ile gerçekleştirmiştir. Başarıyı giden yol mevcut olan barçaları bir araya getirmekle ve bütünleştirmekle mümkündür. İki yıllık faaliyet döneminde yönetim kurulumuz bütün Arguvanlı kurumlarla birlikte hareket etmeyi başarmıştır. 10. ve 11. ARGUVAN TÜRKÜLERİ SES YARIŞMALARINI DÜZENLEDİK Arguvan türküleri, Türk Halk Müziği içinde önemli bir yere sahiptir. Bu değere sahip çıkmak, müzik kamuoyunca daha belirgin hale getirmek, gelecek kuşaklara taşıyabilmek adına vakfımız Arguvan türküleri ses yarışması düzenlemektedir. En son 11.sini düzenlediğimiz ses yarışmasında bu güne kadar çok sayıda sanatçı yetiştirmiştir. Arguvanlının hemen hemen her evinde bir bağlama ve çok güçlü sesler olduğu bilinmektedir. Bu sesleri açığa çıkarmak müzik dünyasına kazandırmak amacıyla ses yarışmalarımızın öneminin bir kat daha arttığı söz konusudur. Arguvan türküleri; kurak toprakların yankılanması mı, yoksa susuzluktan çatlamış toprakların isyanımı? Bu yeşilden uzak bozkırlarda yeşeren isyanı, insanlık adına aşk adına sevda adına; içinde efkâr içinde sevda, içinde ayrılık ve gurbet olan türkülerimizi sanatçılarımızı müzik kamuoyunda duyurmaya çalıştık. Yıllardan beri düzenlemiş olduğumuz Arguvan türküleri ses yarışmaları ile türkülerimizi tanıttık ve güzel sesler ortaya çıkarttık. Toplum nezdinde çok değerli imajlar yarattık. Kendi çevremizde veya bizi tanıyan kitle örgütleri çevresinde örnek gösterildik. 10. Arguvan Türküleri Ses Yarışması Zübeyde Hanım Ögretmenevi’nde Geniş Katılımla Yapıldı. Yarışma sonucunda Erol Parlak başkanlığındaki jürinin değerlendirmesi neticesinde Metin Erbek birinci, Songül Demir ikinci, Barış Cırıt üçüncü oldu. 11.Arguvan Türküleri Ses Yarışmasını yoğun bir katılım ile Yeditepe Üniversitesi Konferans salonunda gerçekleştirdik. Jüri Başkanlığını İstanbul Üniversitesi Konservatuar Bölüm Başkanı Öğretim Üyesi Prof. Ali Yılmaz'ın yaptığı ses yarışmasına yöremiz değerli sanatçılarından Hacı Engüzel de katıldı. Arguvan Belediye 15 Vakıf Faaliyetleri Başkanımızın da katıldığı ses yarışmasında birinci Hakan Çakmak, ikinci Gülistan Mola, üçüncü Canan Sevinç olarak seçildiler. ULUSLARARASI ARGUVAN TÜRKÜ FESTİVALİ 2003 yılında başlayan Türkü Festivali aralıksız her yıl devam etti. Festival, sekizincisinde sınırları aşarak, ‘Uluslararası Arguvan Türkü Festivali’ ünvanını almıştır. Dünya halk müziklerinden sanatçıların katılımı ile Dünya halklarının kardeşliği Arguvan coğrafyasında yankı bulmuştur. Ulusal boyutta gerekli ilgi ve alakanın geniş kitlelere yayılması ile birlikte Halk müziğinin uluslararası arenaya taşınmasıyla, hem halk müziğinin, hem de ilçemizin tanınmasında büyük bir önemi olduğu tartışılmaz bir gerçekliktir. Kısaca ülkemizde yaşanan festival etkinliklerinden bahsedecek olursak; hemen hemen her sanat dalının festival organizasyonu yapılmaktadır. Hatta sanat dalından öte her ilçenin ve çoğu köylerin önemli ürünlerinin tanıtılması amacıyla da festivaller yapılmaktadır. Ülkemizde çok önemli bir yere sahip olan halk müziğinin festivali de Arguvan ilçemizde yapılmaktadır. Ülkemizde söylenen her bölgenin müzikleri festivallerimizde yerini almıştır. Geniş kitleleri kucaklayan halk müziğinin canlı organizasyonu ilçemizde yapılması hem halk müziği adına hem de ilçemiz adına ne kadar önem arz ettiğini örnek ile tanımlayacak olursak; Cannes şehri filim festivalleri ile tanınır. Rio karnavalları ile tanınır, Arguvan da Türkü Festivalleri ile tanınacaktır. Arguvan deyince akla türkü festivali ve türküler gelecektir. Bu vesile ile yönetim kurulumuzun da içinde bulunduğu; 24-25 Temmuz 2010 tarihinde 8. Uluslararası Arguvan Türkü Festivali; Arguvan Belediyesi, Arguvan ve Köyleri Eğitim Kültür Vakfı ve Köy Derneklerinin ortak organizasyonu olarak düzenlendi. Festival, Çayırlı (Arakel) Köyü’nde kahvaltı buluşması ile başladı. Sokak Tiyatrosu gösterimi yapıldı. Panel düzenlendi. Resim sergisi açıldı. Değişik kültürlerden birçok sanatçı ezgilerini seslendirdi. 23-24 Temmuz 2011 tarihinde 9. Uluslararası Arguvan Türkü Festivali; Arguvan belediyesi, Arguvan ve Köyleri 16 Eğitim Kültür Vakfı ve Köy Derneklerinin ortak organizasyonu olarak düzenlendi. Festival, Çavuş Köyü’nde Kahvaltı buluşması ile başladı. Bozan Köyü Şah Sultan dergahı ziyaret edildi, Şairler Buluşması yapıldı. ‘Nasıl Bir Anayasa’ Paneli düzenlendi. Sokak tiyatrosu gösterileri sergilendi. Sahne Tiyatrosu sergilendi. Köylerde tiyatro gösterileri yapıldı. Canlı performans ile Ebru sanatı çalışmaları yapıldı. EĞİTİM İÇİN DOSTLUK VE DAYANIŞMA GECELERİ DÜZENLENDİK 16.10.2010 Tarihinde Salon Vals’te, 19. 11. 2011 Tarihinde Ümraniye Salon Prenses’te yoğun bir katılımla, dostluk ve dayanışma gecelerimizi gerçekleştirdik. Geceyi yüksek öğrenimde okuyan ihtiyaç sahibi öğrencilerimize burs verebilmek amacıyla düzenledik. Arguvanlı hemşehrilerimizin ve Arguvanlı dostlarımızın değerli katkılarıyla yüksek öğrenim gören öğrencilerimizin sayısını 111 öğrenciye çıkardık. Emeklisinden ev hanımına sanayicisinden esnafına işçisinden memuruna kadar hemen hemen her kesimden eğitime katkı sunması, eğitim burslarının tabana yayılması anlamına gelmektedir. Bu da Arguvanlılar’ın eğitime verdiği önemi göstermektedir. Ayrıca taşımalı sistem ile eğitim veren Cumhuriyet Vakıf Faaliyetleri İlköğretim okuluna yemekhane yapımı için 5000 TL maddi katkı, Arguvan Lisesine tarih ve coğrafya sınıfı, Atatürk İlköğretim Okuluna akıllı tahta bağışında bulunduk. KAHVALTILI TOPLANTILAR DÜZENLEDİK Birlikte olmak adına, kahvaltılı toplantılar düzenledik. Amaç kahvaltı yapmak değildi elbette; hani derler ya gözden uzak olan, gönülden de uzak olur. Bizler bütün Arguvanlılar’ı gözden ve gönülden uzak etmemek için kahvaltı gönleri düzenledik. Belki kahvaltı günlerimizde belli bir gündem yoktu ama amaç o kadar önemliydi ki, yan yana durabilmek, birlikte lokmalarımız yutup birlikte hareket edebilmek, birlikte düşünüp birlikte kararlar alabilmekti. Bizler kahvaltı günlerini düzenlerken önemli mesajlar da ilettik, bundan sonrada birliktelikler adına daha önemli etkinlikler yapılacağını düşünüyoruz. Bir etkinliği başlatabilmek önemlidir. Ama daha da önemlisi bu etkinlikleri daha ilerlere taşıyabilmek, daha geniş kitlelerle yapabilmektir. Başarı ödül değildir, asıl ödül başarıyı sürdürebilmektir. DOSTLARIMIZA ZİYARETLER GERÇEKLEŞTİRDİK Vakfımıza emek veren maddi manevi katkı sunan dostlarımıza ziyaretler gerçekleştirdik. Sürekli irtibat halinde olmaya çalıştık. Ataşehir Belediye Başkanı Battal İlgezdi ve Belediye Başkan Yardımcısı Sadık Kayhan’ı ziyaret ettik. Maltepe Belediyesi Başkan Yardımcısı Nimet Karabulut’u ziyaret ettik. Arguvan kültürünün tanıtılması amacıyla Anadolu Kültür A.Ş.’yi ziyaret ettik. Değişik tarihlerde kurucularımıza, Arguvanlı hemşehrilerimize ve dostlarımıza ziyaretler gerçekleştirdik. DÜNYA EMEKÇİ KADINLAR GÜNÜ’NÜ KUTLADIK 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Gününü vakıf merkezinde kutladık. Günün önem ve anlamını Yönetim Kurulu üyemiz Sakine Yıldırım ve Fatma Kılıç sundu. Altın Portakal ödüllü Gündelikçiler belgeseli izlendi, Halk evleri Yönetim Kurulu üyesi Semra Ocak Türkiye’de ve Dünya’daki kadın hareketleri üzerine konuştu. İkinci yıl Hatice Eroğlu Akdoğan konuşmacı olarak katıldı, kadını konu alan resimler sergilendi. Etkinliklerin sonunda Yasemin Eroğlu, Özlem Özdemir ve Ebru Kayhan’dan türküler dinlendi. GÖRSEL VE YAZILI BASINDA YER ALDIK Arguvan kültürünü tanıtmak, vakfımızın faaliyetlerini kamuoyuna duyurmak amacıyla TV ve Radyo programlarına katıldık. Yaptığımız etkinlikler; Birgün, Cumhuriyet, Hürriyet, Gazete Ataşehir, Ataşehir’de Gündem, Gazete Kadıköy ve Malatya yerel gazete ve internet sitelerinde yer aldı. 17 Vakıf Faaliyetleri Bizimle her alanda birlikte olan, her haberimizi sitesinde yayınlayan Arguvan Haber’de yer aldık. SÖYLEŞİLER VE DİNLETİLER DÜZENLENDİK 30.05.2010 Yansı Kültür Sanat ve Beşik Halk Oyunları Derneği ile ortak Yeditepe Üniversitesi Konferans Salonunda, kurs alan öğrencilerimiz, gösterilerini ailelerine ve seyredenlere sergilediler. 18.06.2010’da Gitar öğrencilerimiz vakıf merkezinde dinleti verdiler. 12.12.2010’da Vakıf merkezinde düzenlenen söyleşinin konuğu, hemşehrimiz şair yazar Arife Kalender oldu. Söyleşiyi Kadir İncesu yönetti. Kalabalık bir dinleyici kitlesinin olduğu toplantıya sanatçımız Muharrem Temiz türküleriyle renk kattı. 20.03.2011’de Vakıf Merkezinde Yöremiz Şair ve sanatçısı Muzaffer Özdemir'in son çıkan “Dalından Işık Kopardım” DİNK davasında verilen kararı protesto etmek amacıyla düzenlenen mitinge katıldık. Yöremiz Derneklerinin düzenlediği; gece, piknik, Abdal Musa ve tüm etkinliklerine katıldık. ZİYARETLERİ KABUL ETTİK 2011 yılı Genel seçim öncesi siyasi partiler ve bağımsız adaylar vakfımızı ziyaret ettiler. 19.01.2012 CHP Malatya Milletvekili Veli Ağbaba, CHP İstanbul Milletvekili Kadir Öğüt ve Arguvan Belediye Başkanı Hüseyin Taştan vakfımızı ziyaret ettiler. 22.01.2012 Dostluk ve Yardımlaşma Vakfı yöneticileri ve farklı sivil toplum örgütleri vakfımızı ziyaret ettiler. VAKFIMIZIN YAYIN ORGANI ARGUVAN OLGUSU DERGİSİNİ DÜZENLİ OLARAK SİZLERLE BULUŞTURDUK Yayın organımız Arguvan Olgusu yayın hayatına aralıklarla devam etse de yayın hayatını sürdürmüştür. Özellikle, faaliyet dönemimizde düzenli olarak çıkartarak, iki yıllık dönemde yedinci sayısını sizlerle buluşturduk. Yayın organımız, hem yöresel bilgi ve tarihsel olayların tanıtılmasına, hem de sanatın ve sanatçıların anlatılmasına özen göstermiştir. Politik ve siyasal duruşunda demokratik yönünü belirleyerek tam bir edebiyat dergisi özelliği kazanmıştır. Üniversitelerde tez hazırlamada yardımcı kaynak olarak yararlanılmıştır. Yayın organımız kalıcı bilgiler ve isimli şiir kitabı üzerine söyleşi ve ardından dinleti sunuldu. ETKİNLİKLERE KATILDIK 24.10.2010 Ataşehir Dilek Sabancı Meslek Lisesi’nde düzenlenen, Turizm Haftası etkinliğine katılarak stand açtık. 26-29 Mayıs 2011tarihlerinde CNR Expo fuar merkezinde düzenlenen, Malatya Tanıtım Günlerine; Arguvan Kaymakamlığı, Arguvan Belediyesi ile birlikte katıldık. Zorunlu din derslerinin kaldırılması için yapılan mitinge katıldık. Kürecikte konuşlandırılması kararlaştırılan füze kalkanına karşı, Taksim’de düzenlenen basın açıklamasına yönetim kurulu olarak katıldık. 01.05.2011 tarihinde sendikaların ve demokratik kitle örgütlerinin düzenlediği 1 Mayıs İşçi Bayramı’na katıldık. 19.01.2012 tarihinde Hrant eserler anlamında önemli bir yere sahiptir. Özellikle köylerimizin tanıtılması, tarihi bilgileri, yaşanılan kültürümüzü de belgeleyen çok önemli bir dergidir. ARGUVAN ARŞİVİNİ OLUŞTURDUK Arguvan arşivini sanal ortamda tutulmasını sağladık. Bütün faaliyetlerimizi gelecek kuşaklara taşıması ve yol göstermesi için Arguvan arşivini oluşturduk. Bütün faaliyetlerimizi bir hard diskte depoladık. KURSLARIMIZA ARALIKSIZ DEVAM ETTİK Yansı Kültür Sanat merkezinde, vakfımız merkezinde devam eden kurslarımız iki yıllık yönetim dönemimizde de devam etti. Her iki alanda aynı amaçla devam eden kurslarımız ayrı bir maliyet yükü oluşturduğundan vakıf merkezine taşınması kararlaştırıldı. Yansı Kültür Sanat merkezi vakıf merkezine taşınarak vakıf merkezimizde kurslarımız devam etmektedir. Bu kurslarımız bağlama, piyano, gitar, keman, solfej gibi derslerden oluşmaktadır. 18 Ali Ekber Gülbaş (Ekberi) Şiir ÇAVUŞ KÖYÜ PERİŞAN Geçen zaman koca köyü bitirmiş Genç kalmamış çavuş köyü perişan Sevdiğim dostların çoğun götürmüş Genç kalmamış Çavuş köyü perişan Sağlık ocağı var bir ebe yoktur Ninni söylenecek bir bebe yoktur Okulu var amma bir talebe yoktur Genç kalmamış Çavuş köyü perişan Bahçeler bozulmuş siperi yoktur Yaşlıları kalmış feri yoktur Çocuk seslerinin eseri yoktur Genç kalmamış Çavuş köyü perişan Su yoktur kurumuş çimdiğim göller Bakımsız kurumuş bahçede güller Şimdi yetmişinde o genç gelinler Genç kalmamış Çavuş köyü perişan Güvercinler yuva yapmış çatıya Örümcekler ağın örmüş kapıya Yeni evler dönmüş eski yapıya Genç kalmamış Çavuş köyü perişan Bir mezar kazacak delikanlı yok Sokakları bomboş sanki canlı yok Hani derler ya şok oldum şok Genç kalmamış Çavuş köyü perişan Meleşecek koyun kuzu kalmamış Otlakları bomboş yozu kalmamış Ekmeğinin tadı tuzu kalmamış Genç kalmamış Çavuş köyü perişan Doğup büyüdüğüm evde yıkılmış Geriye sadece bir peği kalmış Ekberi yaş yetmiş oda yaslanmış Genç kalmamış Çavuş köyü perişan DİLİMİN UCUNDA Vefasız yar sana ne yaptım deyi Dilimin ucunda söyliyemiyim Neler yaptığını kendi biliyi Dilimin ucunda söyliyemiyim AYRILIĞIN VAKTI MIYDI? Muradıma erecekken Ayrılığın vaktı mıydı Yar sefası görecekken Ayrılığın vaktı mıydı Benden gizli kenar gezdiklerini Yaralı yüreğim ezdiklerini Defterinden ismim sildiklerini Dilimin ucunda söyliyemiyim Döngel yarim döngel gayrı Yaşanmıyor senden gayrı Ağlıyorum zarı zarı Ayrılığın vaktı mıydı Söz verip sözünde durmadığını Kırk kez selam salıp almadığını Bir gün gelip halim sormadığını Dilimin ucunda söyliyemiyim N’oldu böyle bize n’oldu Sensiz yüzüm gülmez oldu Gitti geldi bizi buldu Ayrılığın vaktı mıydı Elinden bir bade içemediğimi Terk edip bir yere göçemediğimi Ekberi’yem yardan geçemediğimi Dilimin ucunda söyliyemiyim Ekberi’yem yardım edin Gidin yara bir şey deyin Ben duram da siz söyleyin Ayrılığın vaktı mıydı 19 Haydar Ergülen Şair Dünyanın tüm kültürlerine açık şiir... D ilin içine doğmak, rüyanın içine doğmak, şiirin içine doğmak, halkın içine doğmak... Hepsi birbirinden güzel doğumlar. Bunlar kadar güzel olan bir şey de, bir kültürün, bir inancın içine, içinde doğmaktır. Tıpkı hepimizi burada buluşturan o kültürün, o inancın içine doğduğumuz ve doğuştan itibaren de onun bizim içimizde olduğu, yaşadığı, ama daha çok da bizi yaşattığı gibi. Benim maceram da hiç farklı değil. Eskişehir’de, 1956 yılında, Garip Musa ocağına bağlı bir dede evinde doğdum. Her iki dedem de, Garip ve Hüseyin Dedelerim aynı ocağa mensup iki Alevi dedesiydi. Ve ne tuhaf ikisi de cezaevinde çalışıyordu, Hüseyin Dedem Eskişehir Ceza ve Tevkifevi’nde memurdu, Garip dedemse Eskişehir Çocuk Ceza ve Islahevinde kâtip. Niyeyse? İkisi de çok genç yaşlarda terk-i diyar eyledikleri için sorma fırsatım olmadı, şimdi aklıma geliyor: sevgili dedelerim niye, başka iş mi bulamadınız? Oysa asıl işleri değildi cezaevinde çalışmak. Yine de bazen kendimi şöyle teselli ediyorum, zalimlerin orada çalışmalarındansa, çünkü zulmü, baskıyı ve eziyeti iki kere kaç kar artırırdı bir de zorbaların, zalimlerin oralarda görevli olmaları, ki nasıl artırdığını yıllardır gördük, yaşadık, hem iyi hem yufka yürekli, gözyaşları bol dedelerimin oralarda çalışmaları , oralarda yatan mahkumlar ve gençler, çocuklar için şans sayılırdı, buna defalarca tanık oldum. Asıl işleri iyilikti, iyilik mesleğiydi, cem olmaktı, bir araya gelmek, gönülleri gönüllerle buluşturmak, nefesleri nefeslerle çoğaltmak, kardeşleri kardeşlerle tanıştırmak ve yolu yolla sürmek, yılı iyilikle, dürüstlükle, doğrulukla teraziye vurmak, divana ve dara durmaktı. Kimin aşkına? Allah’ın aşkına, Muhammed’in aşkına, Ali’nin aşkına, Hasan’la Hüseyin’in, 12 İmam’ın aşkına, üçler, yediler, kırklar, masum-u paklar aşkına, öyleyse insanın aşkına, insan aşkınaydı bu yapılanların hepsi de. “Yaradılanı hoş gördük Yaradandan ötürü” demişti koca Yunus, hem onu diyordu bu aşka ama hem de “yaradılanı sevdik yaradandan ötürü” diyordu. Bir yandan yeri göğe gönderiyordu, bir yandan da göğü yere indiriyordu. Bir yandan açıktı bir yandan sır, bir yandan batındı bir yandan zahir. Şah Hatayi geliyordu cemimize, Pir Sultan’ı çağırıyordu, Kul Nesimi söylüyordu sesine Edip Harabi ses veriyordu. Cem ceme nefes nefese kalıyorduk da, bu nasıl bir şiir, nasıl bir türkü diye ben çocuk aklımla şaşkınlık makamında sevinçle heves ediyordum onları öğrenmeye, söylemeye, dil olmaya, nefes alıp nefes vermeye. Eskişehir’de iki büyük Alevi mahallesi vardı 1960’larda, Gündoğan ve Yıldıztepe, 16 da Alevi köyü. Biz Sarıkavak köyündendik ama şehirde oturuyorduk, Alevi mahallesinde değil Göçmenevleri’nde, nedense o günden beri tüm göçmenler de bana Alevi gibi gelir, Aleviler de göçmen gibi. Ve Aleviliği, Bektaşiliği saf bir kültür olarak düşünmem, göçmenlik ve göç duygusundan olsa gerek, ‘melez’ bir kültür ve inanış olarak 20 düşünürüm. Hiçbir şeyin yüzdeyüzünü sevmem çünkü ne kadar katışıksız olursa, ne kadar başka şeylerle karışmamış olursa o kadar da benmerkezci, ırkçı ve egemen olacağını düşünürüm çünkü. Ben evet koyu Aleviyim ama, kendime yüzde yüz Aleviyim demem. Sözgelimi, her inançtan, her kültürden, her dilden, her milletten, her dinden, her mezhepten bir şeyler vardır benim Alevi oluşumda diye düşünürüm. Hem zaten diğer türlüsü de sıkıcı, kötü ve tehlikeli olurdu. Başkaları için tehlikeli ve insanlık için zararlı. Her şeyin tek tip olduğu bir dünyayı düşünsenize! Ne kadar berbat, çekilmez, yaşanmaz bir yer olurdu değil mi? Herkes giyimiyle, kuşamıyla, düşüncesiyle size benziyor. Hem de hiçbir yenilik, iyilik, farklılık da çıkmazdı o toplumdan. Zaten insanlığın mücadelesi de bunun için değil mi? Her topluluk kendine özgü olanı, kültürünü, dilini, inancını korumak, kendi çocuklarına ve dünyanın çocuklarına miras olarak, zenginlik olarak bırakmak için uğraşmıyor mu? Annemi göçmen sanırdım sözgelimi, ortaokula giderken öğrendim göçmen olmadığını. Alevi olduğumuzu biliyordum elbette, ilkokula giderken meraklı ve hevesli bir çocuk olarak, şehirdeki zengin Alevilerin büyük evlerinde yılda iki kez yapılan Cem törenlerine dedelerimle birlikte katılırdım, gözcü dururduk, bekçi olurduk akranım çocuklarla, kardeşlerim, arkadaşlarımla birlikte. Hepimiz o günden ‘musahip’ olmuştuk birbirimize, ‘yol kardeşi’ olmuştuk. Ama ben daha çok dedenin ve aşığın dizinin dibinde, ya da posta yakın bir yerde otururdum ki, dem deme, cem cemeden başka asıl deme demeye ne diyeceklerini merak ederdim. Söylediklerine kulak verirdim, ama can kulağıyla dinlemek dedikleri böyle bir şey olmalı. Hayatta can kulağıyla dinlediğim galiba en önemli şeyler de cemlerde çalınan sazlardan çok, müziğe eşlik eden türkülerin, deyişlerin, nefeslerin sözleriydi. Yoksa müzik mi onlara eşlik ediyordu demeliyim! Annemin babası dedem Hüseyin Efendi de saz çalıp türkü söylerdi, ‘Budala’ mahlasıyla şiirler yazardı. ‘Budala’ bizim ailemizin lakabıdır, dedemlerin babası Halil dedenin saflığından, keramet sahibi oluşundan ötürü verilmiş bir lakap. Çocukken eve gelen taliplerin bize ‘Budala’nın çocukları’ diye hitap etmesi çok tuhafıma giderdi, ama sonraları alıştım ve bundan 7-8 yıl önce Baki Ayhan T’nin yayımladığı Budala dergisinde “Budala’nın Kitabı” üstbaşlıklı 10 kadar yazı yazdım, vakit bulabilirsem o yazıları biraz daha çoğaltıp, budalanın ne demeye geldiğine, budalalığın iyiliği ve güzelliğine ve bizim için ne kadar gerekli olduğuna dair küçük bir kitap çıkaracağım. Bir de şiir yazdım, 1997’de yayımlanan 40 Şiir ve Bir... adlı kitabımda yer alır. ‘İyiliğin Kardeşleri’ne ithaf ettiğim “Budala” başlıklı şiir, ‘kuzu’ları ‘iyiliğin gölgesi’ne toplanmaya çağırır, bir davet Şair şiiridir yani. İçinde, canında, kalbinde, ruhunda o cem olmuş seslerle, dem olmuş deyişlerle ve can olmuş nefeslerle büyüyen bir çocuk, o şiirlerin sözlerini unutsa da ruhunu unutmaz ve içine yerleştirir elbette, varlığına, ruhuna yerleştirir. Sonra da her çocuk gibi şiir yazmaya başlar. Ben de o her çocuktan biri olarak şiir yazmaya başladım, dünyanın bir Alevi evinden, mahallesinden ve Alevi ceminden ibaret olmadığını öğrendim. Zaten Alevi felsefesi de ben duygusuna, bencilliğe yer vermez, digerkam ve özgecidir, kendinden önce başkalarının geldiği bir felsefedir Alevilik, paylaşmaktır, ama önce lokmayı karşındakine vermektir, kendinden önce başkalarını düşünmektir, kendisini neredeyse ‘hiç’ mertebesine indirgemektir. Sen yoksan ben neyim ki? Demektir ki, daha ne desin! Başka sesler, başka nefesler, gazellerle tanıştım, hem yurttan sesler vardı hem dünyadan sesler. Eh zaten Alevi olmak, o cemden gelmek de bu seslere açık olmaya, onlara kulak ve gönül vermeye engel değil, tam tersine onlarla buluşmak onlarla da cem olmak için bir olanaktı. Alevilerin niye sosyalist olduklarını ya da Alevi-Bektaşilikle sosyalizmin niye yakın olduğunu merak edenler varsa, şaşırtıcı gelebilir ama Alevi tasavvufuna bir baksınlar, orda sorularının, hayretlerinin, meraklarının çoğunun yanıtını bulacaklardır. Çünkü insanda Tanrıyı gören bir sevgi ve yakınlığın izini sürer bu felsefe, o zaman insanı incitmek aslında Tanrıyı incitmek, onun kalbini kırmak, onu küstürmek diye düşünür ve bu güzel düşünceyle kimseyi kırmamaya, incitmemeye özen gösterir. Hünkâr’ın “incinsen de incitme” deyişi de herhalde bu büyük bilgiden, sezgiden ve elbette sevgiden, bilgelikten kaynaklanıyor olmalı. Doğal olarak sosyalist olduğumda Alevilikten uzaklaşmadım ama sosyalizmin onu da içerdiği düşüncesiyle bir ilgi azalması yaşadım. Oysa Dede ailesinden geliyordum, okumuş yazmış bir adamdım, o yıllardaki kıt ve sınırlı Alevi kaynaklarına ulaşmıştım, okuyordum. Okuma yazma bilmeyen anneanneme ve babaanneme ve başka yaşlı akrabalara özellikle Muharrem ayında geceleri kitaplar okuyordum, Kerbela vakasından Hazreti Ali cenklerine, İmam Cafer Buyruğuna kadar, onları kimi zaman ağlatıyor kimi zaman da Ali’nin yiğitlikleriyle mutluluk gözyaşları dökmelerini sağlıyordum. Lakin gel gör ki ortaokul, lise ve üniversite öğrencisi olduğum yıllar Türkiye’nin de darbeli matkap dönemleridir ki, hem lisede hem üniversitede ben de payımı aldım bundan. Elbette insanın kültürü, inancı, onun ritüelleri, ürünleri, geleneği insana yerleşiyor, en azından hafızada yaşıyor ve onu kolay kolay terk etmiyor, ben sadece zaman bulamadığımdan o bellek odasına fazla uğrayamıyordum, yoksa bilmem mi varlığımın da, yazdığım şiirin de, insan oluşumun da kaynakları orada capcanlı duruyordu ve bir Alevi sabrı, engin hoşgörüsüyle kuzusunun kendisine geleceğe günleri biliyor ve bekliyordu. Ama öte yandan da zaten ne yaparsam, ne eylersem, ne yazarsam bunda elbette Aleviliğin, eline, beline, diline sahip olmanın bilgisi ve sezgisi vardı ve tüm yapıp etmelerimi o belirliyor, o ruh ve biçim veriyordu. Elbette yazdıklarıma da, şiire ve şaire bakışıma da. Nitekim Alevi kültürü bende hümanist ve paylaşmacı temelli bir hoşgörü içinde şiir yazan herkesi sevmeye götürdü. Yazabildiğim, vakit ve imkan bulabildiğim kadar başka şairler, şiirler ve şiir kitapları üstüne yazmaya çalıştım, yazıyorum, kötü olanı hiç yazmamaya çalıştım, yazamadıklarım kötü oldukları için değil, yetiştiremediğim içindir, şimdi bu satırları yazarken bile bunun üzüntüsünü duyuyorum. Arkadaşlarımı, şairleri, kendi kuşağımı, genç şairleri anlamaya çalıştım, herkese, her şiire, her inanca, her düşünceye açık oldum, şiir yazanları şucu, bucu diye ayırmadım, Elbette sosyalist, Alevi, laik, demokrat bir kimliğe ve dünya görüşüne sahibim, o benim onurumdur. İşte o kültürle, o düşünceyle, Madımak katliamını övenler hariç, her şaire aynı yakınlıkta durdum, duruyorum. Şiirin bir cumhuriyet ve daha da güzeli bir kardeşlik bahçesi, kardeşlik cemi olduğuna inanıyorum ki, bu benim özellikle Alevi olmamla ilgili bir şey elbette. Din, dil, milliyet, kültür, inanç, ideloji farkı olmadan, elbette herkesin bu konulardaki kimliğine saygı duyarak, onların şiir bahçesinde bir yeri olduğuna inanıyorum en azından benim şiir bahçemin böyle olduğunu biliyorum. Kardeşlik cemindeki şairlerim de, bunu söylemeye bile gerek yok, elbette yalnızca Alevi şairler değil, tüm şairlerdir. “Niye bu kadar çok seviyorsun?” diye soranlar da yine şairler. Onlara bir şey demiyorum! Bazen insanlar yanıtını kolayca bulabilecekleri, verebilecekleri soruları, tembellikten ötürü sanıyorum karşılarındakine sorarlar, oysa yanıtı çok kolaydır, benim buna vereceğim yanıt da çoktur ama bir tanesini söyleyeyim: Kolaycılık yaptığım, kolaya kaçtığım için! Şaşırtıcı geldiyse açıklayabilirim, çünkü sevmemek, sevmekten zordur, sevmek kolaydır, ben kolay olanı, kolay yolu seçtim, bütün şairleri seviyorum! Siz de öyle yapın, hem çok rahat edersiniz, hem de başkalarını sevdikçe kendinizi de daha çok seversiniz! Gençlik geçip, tekrar köklerine, kaynaklarına döndükçe, şiiri, yazısıyla da bir dönüş yoluna giriyor kişi. Benimki de öyle oldu. Sanıyorum bir 15 yıldır yazdığım şiirlerde, yazılarımda başta Alevi kültürü olmak üzere halk kültürünün büyük katkıları, etkileri ve izlerini okumak mümkün. Ayrıca günümüz halk ozanlarının pek çoğunu çocukluğumda, Eskişehir’deki evimizde tanıma fırsatı da buldum: Aşık Mahzuni Şerif’ten Neşat Ertaş’a, Hacı Taşan’dan Feyzullah Çınar’a, Şah Turna’dan Mahmut Erdal’a, Ali Ekber Çiçek’ten Davut Sulari’ye, Aşık Daimi’den Ali Rıza Aslandoğan’a kadar... Elbette Musa Eroğlu, Nesimi Çimen, Muhlis Akarsu, Arif Sağ ve Sabahat Akkiraz da bu büyük geleneğin içinde yer alan en çok sevdiğim ozanlarımızdır, onların bir deyişini dünyaya değişmem. Ve şiir için düşündüğüm şeyin aynını müzik için de düşünürüm. İyi bir şair başka iyi şairlere de götürür, şiiri ve okuru yalnızca kendisinde bırakmaz! Yani Ece Ayhan Sezai Karakoç’a, Necatigil Anday’a, Oktay Rifat Cemal Süreya’ya, Cahit Zarifoğlu Metin Altıok’a götürür, iyi şiir biraz da böyledir, başka şiirlerin de kıymetini bilen, hakkını veren, onları çoğaltan ve onlarla çoğalan şiirdir. İyi müzik de böyledir, tıpkı deyişler, nefesler, semahlarla çok renkli, çok dilli, çok müzikli bir evrensel ses ve söz sunan Alevi müziğinin de, dinleyeni Ege, Karadeniz, İç Anadolu, Doğu Anadolu, türkülerine götürdüğü ve onları da çok sevdirdiği gibi. Ben türküleri deyişler üzerinden çok seven bir çocuk olarak, sonra genç, şimdi de orta yaşlı biri olarak bugün Türkiye’nin farklı yörelerinin halk müziklerini, türkülerini nasıl seviyorsam, flamenkodan fadoya, Afrika ninnilerinden Fas ilahilerine, Endülüs müziğinden Klezmer’e, Yunan şarkılarından Balkan türkülerine kadar hepsini de cankulağıyla, sanki hepsini de cemlerde duymuş dinlemiş, onları dedelerim çalıp söylemiş gibi sevip benimsiyorsam bu kuşkusuz insana, dünyaya, ötekine ki, hiç ‘öteki’ lafı geçmez bizim kültürümüzde, açık bir kültürde doğup büyüdüğüm için seviyorum biraz da. Uzattım, ama doğrusu şiirlerimi de özellikle son yıllarda bütün bu müzikler ve sesler sanırım, bazen açık, bazen gizli etkiliyor, ama çok etkiliyor. 21 Kevser Aydın Kadın Toplumda kadın ve kariyer K 22 adının toplumsal gelişimini incelediğimizde, kapitalist toplum düzeni ile beraber kapitalist üretim ilişkileri cinsiyetçi iş bölümünü dayatmakta kadınlar ucuz ve vasıfsız iş gücü olarak görülmektedir. Kadınların eğitimi de erkeklere oranla fırsat eşitliği ve toplumsal önyargılarda, uygulanan, istihdam politikalarına dayanak olmaktadır. kadınlarında bilinçaltına işlemiş durumdadır. Bu nedenle de kadınlar; hata yapmamalıyım ve daha verimli olmalıyım diyerek, daha da büyük bir özveriyle çalışmaya devam ediyor. Kadının çalışmaya başlaması ile birlikte kadının ailedeki ve toplumdaki rolünde değişim oluşsa da, kadın ev yaşamının getirdiği yükten kurtulamamıştır. Bir taraftan evin ve ailenin ağır yükü diğer taraftan sistemin ağır sömürüsü ve de çalışma yaşamının yükü ile kadın daha ağır bir sömürüye maruz kalmıştır. Oysaki kadın evin yükünü çekmek için sistemin çarkları içerisinde çarpışmayı göze aldığı oranda, evde de erkeğin ev işlerinde kadının yükünü hafifletmesi gerekmektedir. Kadınların bir diğer ve önemli sorunu ise doğurgan olması ve bu yükün aile içinde paylaşılamamasıdır. Kadın doğurma ve emzirme görevlerini yerine getirdiği zaman iş hayatında tercih edilen iş gücü olma özelliklerini yitirmektedir. Kadın çocuğunu büyütmek için kariyerinden ya da yönetim noktalarından vazgeçebilmektedir. Sistem sömürüye dayalı olduğu ve hızla ilerlediği için uzun süreli iş kayıpları oluşması; kadını kariyer ya da annelik tercihi gibi zor bir kararı almaya itiyor. Diyelim ki kariyerlerine devam kararı aldılar… İş hayatında “anne oldu artık eski başarı seviyesini yakalayamıyor” gibi düşüncelerin oluşmaması için kadın, kendisini daha çok yıpratıyor, çünkü toplumda var olan “ kadın evli ve çocuk sahibiyse iş hayatında erkeklerle aynı başarıya ulaşamaz” düşüncesi aslında içten içe Bu arada evde durumlar nasıl…? Kadın için özel hayatında da yine çocukluktan itibaren bilinçaltına yerleşmiş olan suçluluk duygusu devreye giriyor. Çocuklarına karşı suçluluk, eşine karşı suçluluk. Acaba yetebiliyor muyum? İyi bir anne ve eş miyim? Neleri eksik yapıyorum? Hatta kadının yapısı daha da hassas ise; eşinin ailesine karşı bile çalışıyor olmanın suçluluğunu duyabilir. Bu suçluluk duygusuyla evinde sürekli işleyen bir robota dönüşür. Sürekli etrafındakileri memnun etmeye ve mutlu etmeye çalışır. Yine de bir türlü bu suçluluk duygusu onun yakasını bırakmaz. Yıllar böyle geçer ve kariyer yaparak ailesine ve topluma ekonomik ve sosyal katkılar sağlayan kadın; maalesef toplumdan ve yakın çevresinden gerekli desteği göremediği için hayatına çelişkilerle ve yıpranmışlıkla devam eder. Oysa erkekler evde çocuk bakımına ve diğer ev işlerine yani evlilikte söz konusu olan “hayat müşterektir” ifadesi lafta kalmayıp ortak olsalar sistemde kadının önünde oluşan engelleri aşması daha kolay olacaktır. Kadınların sistem içinde karşılaştığı bir başka sorunda kadınlar iş yerlerinde cinsiyet ayrımına dayalı aşağılama, küçük düşürülme ve tacize maruz Kadın kalmasıdır. Bu durum tarihsel süreç içinde kadının iş hayatına yeni giriş yapması ve daha önceki dönemlerde eve kapatılarak köleleştirilmesi ile doğru orantılıdır. Yakın geçmişte kadının değeri, kocasına ve kocasının akrabasına olan hizmeti ile ölçülüyordu. Erkek, ailede mutlak hakimdi. Kadın, ıslah edilmesi gereken bir varlık olarak değerlendiriliyordu. Bu durumun izleri hala toplumda erkekler ve kadınlar üzerinde etkilerini sürdürmekte ve kadının toplum içinde ilerlemesine özgür bir birey olmasına ve iş hayatında yerini almasına engel oluşturmaktadır. kaydettiği bir gerçektir ama iş gücü olarak kapitalist sistem içinde aile ekonomisine katkı sağlamak için daha alması gereken çok yol ve aşması gereken çok engel vardır. Teoride öğrendiklerini iş hayatında uygulamaya başlamak ise kadın için bir o kadar zordur. Bazen stres bazen yorgunluk hatta bazen pes etme sendromu bile yaşatabilir. Sonrasında rekabette olabileceğin insanların karşına çıkıyor olması sürekli bir yarış haline itmektedir. Sistem içinde yarışırken bazen kıskançlık bazen ise eziklik hissedilir. Her adımda yeni bir dönüm noktası başlamakta ve liderlik sorumluluğunu almak zorlaşmaktadır. Örneklemek gerekirse; eski Yunan ve Roma geleneğinde kadın, alınıp satılan veya devredilen bir eşya hüviyetini taşıyan, kötülüğün kaynağı, yaratılışta eksik kalmış sıra dışı bir varlık olarak kabul ediliyordu. Ancak kadının asıl konumunu, cinselliği tayin ediyordu. Afrodit ya da Roma'daki adıyla Venüs, cinselliğin tanrısal bir boyuta ulaştığının açık bir göstergesidir. Psikanalizin kurucusu Freud'un düşünce merkezini teşkil eden "Libido-Haz Prensibi"ni Yunan mitolojisi ile desteklemesi bir rastlantı değildir. Yapılan araştırmalara göre; 1960’lı yıllardan bu yana kadın yöneticilerin sayısı iki katına çıkmıştır. Ancak çalışan kadınların yüzde 33’ü yönetim kademelerinde yer alabilmesine rağmen bunlardan sadece % 6’sı üst düzeylerdedir. Çalışma hayatındaki kadının en büyük korkusu ise üretememek ve becerisini yitirmesidir. Emeklilik erkek ya da kadın fark etmeksizin olumsuz etkilemektedir. Kadında duygusallık ve stres yükü oluşturmaktadır. Ama bilinçli olunduğu takdirde emeklilik sonrası programlar emekliliğe geçişi daha da kolaylaştırmaktadır. Kadının ruhlu mu ruhsuz mu olduğu, şeytan olup olmadığı konusu ortaçağ filozoflarının tartıştığı konular arasında yer alıyordu. Bu zamanlardan günümüze gelindiğinde kadınların toplum içinde önemli aşamalar Kariyer hedeflerine ulaşmak için çaba sarf ederken, aile ve iş arasında kadın denge kurmak zorundadır. Bu dengede ailede mutluluğun temini ve işte başarının sağlanması için önemlidir. 23 Derleyen: Abbas Genç Edebiyat TELLİ BOZKURT’TAN MANİLER K endisi aslen Arapkir'e bağlı Mutmur köyündendir. Köyümüze Hasan Emice olarak bilinen Hasan Bozkurt'a gelin olarak gelmiştir. Tarih olarak kesin bilgi yoktur tahminen 1925-1930 yılları olsa gerek. 1986 yılında vefat etmiştir. Telli Hala’nın bir oğlu vardı, adı Hasan Hüseyin'dir. Köyden kopuk bir şekilde yaşamını sürdürdü sağlık memurluğundan emekli olduktan sonra vefat etti. Geride kalan çocuklarına ulaşılamadığı için sağlıklı bilgi alamıyoruz. Telli Bozkurt u buraya taşıyan kişiliği bilgeliği ve hazır cevap biri olmasıdır. Her olaya bir MANİ dizmiş insanlar hakkında yorum yaparken edebiyat dilini kullanmış farklı bir kişilikti Telli Hala onu sevgiyle anıyoruz. TELLİ BOZKURT’TAN BAZI ANILAR VE MANİLERİ Bundan yaklaşık 40 yıl önce Muharrem ayında köylerimizde her ev karınca kararınca Aşure yapar evin genç kızları da bir barkaça (sitil) sıcak aşureyi koyar ve bir kepçeyle köyde her eve uğrar evin nüfusuna göre bu lokmayı dağıtırdı. Zeynep Gülbaş (İbiş’in torunu) aşure dağıtırken Telli halanın kapısını çalar Telli hala bir kap getirir Zeynep iki kepçe aşureyi Telli halanın kapına koyar. Telli hala verilen aşurenin az olduğunu kepçenin küçüklüğünden anlar. Bunun üzerine şu maniyi söyler: Çemçesi (kepçe) var ayar Bir koyar iki sayar Bu kız da zanneder Bununla ordular doyar. * Telli halanın eşi olacak Hasan Bozkurt sakallı bir insandı. Paşa oğlu Ali Genç (rahmetli) bir gün Telli halayla sohbet ederken Ali şaka yollu sorar, Telli hala başka adam bulamadın mı da bu kıllı adamı aldın der. Bunun üzerine şu mani dökülür: Arabamın tekeri Ben istemem bekârı Olursa sakallı olsun Çok getirir şekeri. * 24 Arif Mutlu (rahmetli)’nun kızı Hacer genç bir kızdır saçları uzun mu uzun, çeşmeye gelir salına salına Telli halada çeşme başında Hacer'e şöyle bir süzerek bakar ve şu mani dökülür ağzından: Kız saçların, saçların Oynar omuz başların Kız seni alır kaçarım Duymasın kardaşların Ali İhsan Ercan bir gün Telli halayla yine bir ortamda sohbet ederken orada bulunanlardan biri derki Telli hala Ali İhsan içinde bir manin yok mu derler bunun üzerine Ali İhsan için şu Mani dökülür Telli haladan Şu Çavuş'un ağaçları Çiçek açar başları Kurulmuş yaya benzer Ali İhsanın kaşları * Köyde çobanlar sonbaharın sonunda işleri biter ve artık hayvanlar içeriye sokulur. Eğer havalar iyi giderse bundan sonra çobanlık işini köylü nöbetleşerek yürütürler. Davar nöbeti rahmetli Arif Mutlu'dadır. Arif Telli’ye derki koyunları çıkar ben bugün götüreceğim der. Az sonra Telli ahıra gidip koyunları çıkarır köy meydanına getirir. Biraz bekler Arif yok koyunlarla ortada kala kalır. Bu arada hafif yağmur çiseler hayli zaman geçer Arif evden çıkar Telli der yağmur yağıyor bu havada nöbete gidemem der. Bunun üzerine Telli hala Manisini söyler. Hey ilahi su kuşu Sen ettin bana bu işi Al şu üç beş kuruşu Kimseye söyleme bu işi * Telli’nin oğlu Hasan Hüseyin bir gün köye gelir. Ana oğul tartışırlar bu sırada anasına bir tekme vurur Edebiyat ve zavallı Telli yere düşer. Tabi bu onu çok üzer çünkü o Telli’nin tek çocuğudur. Böyle hayırsız olması haddinden fazla onu üzmüştür. Bu olay üzerine Telli şu maniyi söyler. Oğlum var diye öğündüm Taşlar ile dövündüm Oğlum bana tepik vurdu Dana gibi böğürdüm * Yine komşulardan biri gelin kaynana kavga ederler Telli hala onların kavgalarına şahit olur. Onlara bu maniyi söyler Kaynanalar kötü mü Şimdi yedin mi bokumu Gelinler iyi olsumlar ki Kaynanalar ede metini * Telli hala, oğlu H. Hüseyin’i evlendirir. Komşulardan Gülsüm ana “Telli hayırlı olsun gelinin” der. Telli Gelini pek sevmez bunun üzerine şunu söyler Gelin geldi Yalın geldi Kapımı çalan geldi Ağzıma sıçan geldi * Hakkı Gülbaş (Hakko dayı) yaşlanır beli bükülür bunun üzerine şu maniyi söyler Telli hala Üç nedir beş nedir Sınırdaki taş nedir Otuzun da kocayıp On beşin de genç nedir. * Fatma Gülbaş (Haçuvalı) çok hasta olduğu bir gün Telli hala ile karşılaşır. Kız sana ne oldu benzin sararmış der Oda Telli hala çok hastayım hiç halim yok diye cevap verir. Telli hala ona şu maniyi söyler. Karşıya ekerler darı Darıdan ederler karı Kız sana suval soram Niye benzin sarı * Bundan elli yıl önce köyümüzün kadınları başlarına Taçlı bir başlık takarlardı. Orta yaşlarda bir kadın başındaki tacı çıkarmış tülbent atmaya başlamış. Bu durum tabi ki yadırganmış bunun üzerine Telli hala hemen bir mani söylemiş. Ay aya karışmış Gün güne karışmış Kırk yaşında atlar Sıçramış taylara karışmış a * Köyümüzde Ali isimli gencin bir kıza gönlü vardır. Ali bu kıza yaklaşmak için sık sık oralara gider olmuş telli hala bu durumu fark edince şu maniyi söyler. Şu gelen Ali mi ola Sallanan kolumu ola Bizim evi yol eyledi Acep bu oğlan delimi ola * Kolunda bilezik parmağında yüzük olan bir kadını gören telli hala hemen bir mani söyler. Altın yüzüğüm var benim Parmağına dar benim Şu Çavuş'un içinde Kara gözlü yar benim * Hüseyin Yılmaz genç yakışıklı bir delikanlıdır. Teli hala ona şu maniyi söyler Oğlan adın Hüseyin Entari yem hasayım Anan baban beslesin Ben bağrıma basayım * Gülfidan Ercan (Mutlu) saçları gür ve kıvırcık taramış çeşmeye gelmiştir. Bunu gören Telli şu dörtlüğü söylemiş Güllü, güllü gülfidan Uyanda gel uykudan Saçlarına koku sürmüş Yatamadık kokudan Yine yaklaşık 50 yıl önce Çavuş köyünün o zamanki gençleri köyün karşısında Telli'nin tarlasında futbol oynarlar. Tarlada irili ufaklı taşları da kendilerine engel olmasın diye bu gençler toplayıp sınıra koyarlar. Gençler top oynamak için tarlaya gelirler taşlar tarlanın yüzüne serpilmiş. Yine taşları toplayıp atarlar bu arada Telli Hala gelir. Gençlere söylenip durur, “niye tarlanın taşını aldınız” der. Çocuklar sorarlar, “neden kızıyorsun ne güzel tarlayı temizledik” derler. Bunun üzerine Telli, “ne temizlemesi tarlanın KİMYASINI bozdunuz” der. Bunu söyleyen Telli okul görmemiş biri olmasına rağmen Kimya konusunda bilgili olması çok ilginç değil mi? 25 Bir Portre Yazar SİNAN SÜLÜN alatya’nın Arguvan ilçesine bağlı Kınık köyüne kayıtlı olan Sinan Sülün 1980 yılında İstanbul’da doğdu. İlkokulu Ahmet Rasim İlköğretim okulunda, ortaokulu Muhsine Zeynep Ortaokulu’nda liseyi Halit Armay Lisesi’nde okudu. 1997 yılında İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’ni kazanarak, lisans eğitimini İstanbul Üniversitesi’nde yaptı. 2002 yılında mezun oldu. İlk gençliğinden beri hayali gazeteci olmak olduğu için aynı yıl Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İletişim Anabilim Dalı’nda yüksek lisans yapmaya başladı. Bir yandan okurken diğer yandan dergilerde çalışmaya başladı. Metin Üstündağ ve Hatice Meryem’in genel yayın yönetmeni olduğu, bir dönem Türkiye’nin kültür sanat hayatına yön veren Öküz dergisinin devamı olan Hayvan Dergisi’nde çalışmaya başladı. Editör olarak birçok sanatçı ve yazarla röportajlar yaptı, gündeme ve tarihe dair çeşitli dosyalar hazırladı. 2005 yılında Zipİstanbul Dergisi’nde editörlüğe devam etti. İstanbul’un kültür sanat hayatının takip edildiği dergide yine birbirinden başarılı birçok işe imza attı. Dergilerde çalışırken aynı zamanda Radikal, Milliyet gibi gazetelerde, Atlas Tarih gibi dergilerde yazıları ve röportajları yayınlandı. 2006 yılında Türkiye’deki kültür sanat hayatının, insan hayatının asgari masrafını karşılamaması nedeniyle gazeteciliği bırakıp, çeşitli özel şirketlerde satış ve pazarlama alanında çalışmaya başladı. Her ne kadar artık dergilerde çalışmıyorsa da edebiyatla bağını hiç koparmadı. Bu süreçte öyküler, şiirler ve senaryolar yazmaya devam etti. 2011 yılında iki buçuk senelik bir emeğin karşılığını Karahindiba adlı öykü kitabını çıkararak aldı. Metin Üstündağ’ın “Fonda duyulan hevesli bir uğultuyu heyecanlı kalp çarpıntılarıyla dengeliyor ve sıkı bir yazarın geleceğinin müjdesini veriyor. Okuyun, pişman olmayacaksınız.” dediği Karahindiba piyasaya çıktığının üçüncü haftası ikinci baskı yaptı. M 26 “Her dört kişiden birinin işsiz olduğu, otuz kişilik bir iş kadrosuna beş bin kişinin başvurduğu, üniversite mezunlarının asgari ücret + prim + yol formülü ile bile iş bulamadığı, iş görüşmelerinde ‘Eğer ormanda bir canlı olsaydınız ne olurdunuz?’ gibi garip sorular soran insan kaynakları uzmanlarının ve sigortanın olmazsa olmaz olduğu gerçek ama bir o kadar da fantastik bir dünyayı, mizahın teselli edici, lezzetli dilini kullanarak anlatan Karahindiba aynı zamanda ntvmsnbc tarafından 2011 yılının en iyi 10 kitabı arasında gösterildi. Birçok gazete ve kitap ekinde Sinan Sülün’ün kendi kuşağının dertlerini anlatmaktaki ustalığı ve gözlüm gücünün ne kadar başarılı olduğu eleştirmenler tarafından yazıldı. * Eleştirmen Hasan Cömert Karahindiba’nın bu denli başarılı olmasının sebebini şöyle anlattı: “Aile içi boğucu konuşmalar, bürokratik saçmalıklar, dayatmalar, yapılması gerekenler, normal insan ölçütleri, okul kariyer maaş eş vs. altında ezilip bu fasit daireden kurtulamayanların hikayesini anlatıyor. Karahindiba için bir ilk kitap demek zor. Çünkü her satırında büyük bir yazarı müjdeliyor.” Sinan Sülün bugünlerde bir ilaç şirketinde çalışmaya diğer yandan yeni kitabının hazırlıklarını sürdürmeye devam ediyor. Kitap Bülent Taş Kahramanın Sonsuz Yolcuğu JOSEPH CAMPBELL - Kabalcı Yayınları G ünümüz bireyi, mitolojiyi, insanın doğayı açıklamak için geliştirdiği ilksel ve ilkel bir çaba, insanın toplumsal fantezisinin birer sonucu olarak ya da düşlerle harmanlanmış bilginin dışa vurumu olarak algılar. Gerçekte bir bütün olarak bu tanımlamaların hepsi mitolojiyi oluşturur. Geçmişin mitsel dünyası aynı zamanda insanın doğada ki varoluş kaygısını taşır. Bazen geçmiş zamanlarla ilgili bize anlatılanlara şüpheyle yaklaşır, okuduklarımız gerçekleşmesi imkansız şeyler olarak bakar ve biliriz. Olaylar ve anlatılanlar arasından bariz bir saçmalık gülümser bizlere. Aslında bugünün akılcılaştırılmış birçok düşüncesinin temelinde, tam da bize çok gerilerde bıraktığımızı zannettiğimiz bu saçmalıklar vardır. Sanatsal, sosyal, edebi ve bilimsel gerçekliğin oluşmasında, çağlar öncesinde kalmış, tarih denen kültür yığıntılarının altında yatan bu ölmüş düşünceler vardır. Çoktan yok olmuş olan toplumların kendileri olmasa bile; masalları mitolojileri kalmıştır. Geçmişin kültürü yaşayanların üzerinde dolanmaktadır. Mitler ve söylenceler üzerinde yapmış olduğu çalışmalarla tanınan JOSEPH CAMPBELL, ‘Kahramanın Sonsuz Yolculuğu’ adlı bu kitabında, kahramanın trajik yolculuğunun izini sürer. Campbell, okuyucuyu, kahramanla birlikte mitsel coğrafyada düşsel bir yolculuğa çıkartır. Kuzey Amerika Yerlilerin’den Yeni Zellanda Maorilerine, Orta doğu’nun kadim anlatılarından Uzak Doğu’nun mistik dünyasına, Afrika’dan Hindistan’a kadar dünya mitolojisini bir bütün olarak inceler. Bütün bu mitolojilerin temelinde yatan ortak bir ‘Arketip’ olduğunu gösterir. Arketipsel düşüncenin kahraman- ları farklı coğrafya ve kültürleri olsa da, mitolojik kahramanların farklı isimleri olsa da aynı kaderleri paylaşırlar. İster ölümsüzlüğün peşine düşerek yolculuğa çıkan Gılgameş, ister türlü maceralardan sağ salim dönebilmiş kurnaz Odysseus ya da tanrılardan ateşi çalarak insana sunmuş Premetheus, bütün bu kahramanların ortak yönü çıkmış oldukları yolculukların sadece kendileri için değil yaşadıkları çağın ve toplumun ortak beklenti ve taleplerinin sonuçlarıdır. Aradıkları mitsel imge ve mitsel dünya, kahramanı değiştirirken toplum ve sonrası olan çağlar içinde yeni ufuklar yaratmıştır. Campbell, dinsel öğretilerin büyük taşıyıcıları eski tanrıların, Hıristiyanlığın İsa’sının, Müslümanlığın Muhammed’inin Buddha’yı ya da Musevilerin Musa’sının üzerindeki dinsel örtünün altındaki ortak tarihsel kültü ve mitsel imgeyi başarılı bir şekilde açığa çıkartır. Yazar, mitolojik simgeciliğin, psikolojik ve metafizik botunu da araştırır. İnsan davranışlarının altında yatan bilinç dışı arzu ve istemlerin kökenlerini tarihselpsikanalitik bir yöntem diyebileceğimiz tarzda ele alır. James Joyce’dan devşirerek yarattığı “kozmogonik çeviri” terimi ile doğa, toplum ve insanın döngüsel-sonsuz yolculuğunu aktarır. Her ne kadar zaman ve mekan algımız değişmişse de, insanın doğa da ve evrende ki varoluş çabası, onu anlamlandırma uğraşları devam etmektedir. Dilsel ve teknolojik gelişim biçimsel bir sıçrama yapmış olsa da müzikte, sanatta, ilkel insanın çığlığı, edebiyatta kahramanın yazgısı ve yolcuğu devam etmektedir. Zamanın yeni ruhu geçmişin ölü ruhlarından beslenmektedir. Kahramanın çıkmış olduğu yolculuk devam ediyor. Belki de bütün çaba, insanın “hakikatin sırrı” dediği o tamlığa erme bilincidir. 27 Haberler Vakıf ve Derneklerimizden Haberler FESTİVAL ÇALIŞMALARI ERKEN BAŞLADI Bu yıl 10.’sunu düzenleyeceğimiz ULUSLARARASI ARGUVAN TÜRKÜ FESTİVALİ’nin ön hazırlıklarına başlamak üzere 13 Ocak 2012 Cuma günü Malatya’da yapılacak toplantı öncesi İstanbul’daki derneklerle 02.01.2012 Pazartesi günü Çakmak Derneği’nde bir araya gelindi. Tüm derneklerin katıldığı toplantıda Çakmak Dernek Başkanı Hasan Baltacı, “derneğimize hoş geldiniz” diyerek, vakıf ve dernek yönetimlerini ağırlamaktan memnuniyet duyduğunu söyledi. Vakıf Başkanımız Mehmet Kızıldaş yaptığı konuşmada öncelikle Çakmak köyü dernek başkanı ve yönetimine gösterdikleri konukseverlikten dolayı teşekkür etti. Ardından katılan tüm dernek başkan ve yönetimlerinin yeni yıllarını kutlayarak yeni yılın; barışın ve kardeşliğin egemen olduğu, sağlık, başarı ve mutluluk dolu geçmesini temenni ettiğini belirtti. Konuşmasının devamında toplantının amacı, Malatya’da 13 Ocak 2012 Cuma günü yapılacak olan, Arguvan Belediye Başkanı Hüseyin Taştan, Arguvanlı tüm demokratik kitle örgüt başkan ve yönetimlerini katılacağı toplantı ve bu toplantı sonuçlarının açıklanacağı basın toplantısı ile ilgili bilgileri aktararak katılımcıların konu hakkındaki düşüncelerini sordu. Dernek başkanları özellikle yöremizin en önemli değeri olan türkülerimizin tanıtımında tüm Türkiye’de olduğu kadar uluslararası alanda ilgi çeken festivalimiz için ön hazırlıklara Malatya’da başlanmasının önemli ve çok değerli bulduklarını belirttiler. Görüşlerini açıklayan dernek başkanlarından bazılarının görüşlerini aşağıda özetlersek; Arguvan Merkez Derneği Başkan Hüseyin Ülkü; Alınacak tüm kararlara katılacaklarını ve belirtilen tarihte etkinlikleri olduğu için Malatya’ya gelemeyeceklerini belirtti. Çiftlik Dernek Başkanı Mehmet Uçar; Festival ile ilgili çok değerli önerilerini iletti. Ayrıca Arguvanlı tüm kurumların festivalin doğal düzenleyicisi olduklarını ve davet 28 olmaksızın komisyonlarda ve etkinlik süresince Arguvan’da görev almaları gerektiğini belirtti. Yazıbaşı Dernek Başkanı Latif Adıgüzel; Malatya’da toplantı yapmanın birlik ve beraberlik için çok önemli olduğunu belirterek, tüm kararlarda ve etkinliklerde vakfımızın yanında olduklarını belirtti. Ataşehir Gündem Gazetesinin sahibi Himmet Kaya; katılımcılık anlamında Malatya’da toplantı yapmanın çok yerinde ve önemli bir karar olduğunu belirtti Arguvan Haber sitesinin sahibi Ersoy Eren; Malatya’daki toplantının yerinde bir karar olduğunu belirttikten sonra İstanbul’da yapılacak toplantıya Malatya’daki derneklerin aralarında seçeceği temsilciler ile katılması isteğini iletti. Toplantıya katılan dernekler adına söz alan Vakıf Başkanı Kızıldaş, toplantıya ev sahipliği yapan ve ağırlayan Çakmak Köyü dernek başkanı Hasan Baltacı ve yönetim kuruluna teşekkür ederek toplantıyı bitirdi. 10. ULUSLARARASI ARGUVAN TÜRKÜ FESTİVALİ HAZIRLIK TOPLANTILARI MALATYA’DA BAŞLADI 10. Uluslararası Arguvan Türkü Festivali ön hazırlık toplantısı Arguvan’da yoğun katılımla yapıldı. Toplantı öncesi saat 11.00 da Malatya Yukarı Sülmenli Köyü Derneği’nde Malatya’daki Arguvan köy dernekleriye biraraya gelindi, sohbetler yapıldı ve beraber öğlen yemeği yenildi. Vakıf başkanımız burada yaptığı konuşmada geniş katılımlı toplantıyı akşam Arguvan’da yapacağımızı belirterek sivil toplum örğütlerinde çalışma zorluklarından söz ederek katılımcıları, gösterdikleri özverilerden dolayı tebrik etti. Ülkemizdeki demokratik sıkıntılardan, Alevi toplumunun çektiği zorluklardan bahsederek daha çok birlikteliğe ihtiyacımızın olduğunu ve bilikte hareket edilirse zorlukların üstesinden gelinebileceğini belirtti. Söz alan Bektaş Özalp; yapılacak etkinliklerde hep beraber olmamız gerektiğini belirterek katılımcılara teşekkür etti. Devamında Hasan Şengül, Aşık Ercan, Ali İhsan Öztürk, Mehmet Ali Başıbüyük düşüncelerinin; bir- Haberler lik ve beraberlikten yana olduklarını Arguvan hepimizin ilçesi eğer Arguvana bir hizmet bir görev yapılacak ise herkes gücü oranında katkı sunmalıdır düşüncesinde birleştiler. Bizleri ağırlayan Yukarı Sülmenli Köy Dernek Başkanı Hasan Şengün ve Yönetim Kurulu üyelerine teşekkür ediyor ve başarılarının devamını diliyoruz. Akşam saat 18.00 da Arguvan Belediyesi Meclis salonunda yoğun ilgi ile toplanıldı. Toplantıya Arguvan Belediye Başkanı Hüseyin Taştan, İl Meclis Üyeleri Mustafa Mengüç ve Naki Düzova, CHP Arguvan ilçe başkanı Hasan Yüce, Vakıf Başkanı Mehmet Kızıldaş, vakıf yönetim kurulu üyeleri, İstanbul Arguvan dernek temsilcileri, Malatya Arguvan dernek başkanları, Ankara Arguvan dernek başkanı, İlçe Halk Eğitim Müdürü, Arguvan’daki eğitim kurumlarının müdürlerinin katılımı ile başladı. Arguvan Belediye Başkanımız Hüseyin Taştan açılış konuşmasında, Arguvanlı demokratik kitle örgütlerini ağırlamaktan mutlu olduğunu belirterek sözü Vakıf Başkanımız Mehmet Kızıldaş’a verdi. Vakıf başkanımız tüm deneklerin bir arada Arguvan’da toplanmasının önemli olduğunu ve duyduğu memnuniyeti ifade ettikten sonra hepimizin amacının Arguvan’a hizmet olduğunu belirtti. Festivalin kimsenin malı olmadığını ve hepimizin sahip çıkması gerektiğini belirttikten sonra toplantı gündemini şu şekilde sıraladı: 1. Festival tarihinin belirlenmesi 2. Festival komitesinin oluşumunun görüşülmesi 3. Festival tanıtımının görüşülmesi 4. Görüşmeler sonucunda basın bildirisi hazırlanması Belediye Başkanımız, Festival tarihi olarak 14-15 Temmuz 2012 nin en uygun zaman olduğunu belirtti. Diğer katılımcılar da bu görüşü benimsedi. Vakıf Başkanımız tüm kurumların temsilinin önemli olduğunu belirterek Malatya ve Ankara’nın da komitede görev alması gerektiğini belirtti. Bozan Köyü Dernek Başkanı Ali İhsan Öztürk Malatya’da da komiteler oluşturulması gerektiğini düşündüğünü açıkladı. Vakıf Başkanımız süreç ile ilgili bilgi vererek Malatya derneklerinin festival sürecinde işlevlerinin çok önemli olduğunu belirtti. Görüşmeler sonunda Festival Komitesinin; Arguvan Belediye Başkanlığı, Vakıf temsilcisi, İstanbul’daki derneklerin temsilcisi, Malatya’daki Derneklerin temsilcisi olarak Akören Köyü Dernek Başkanı Yusufhan Doğan, Ankara Arguvanlılar Dernek Başkanı Asım Aydoğdu’dan oluşmasına karar verildi. Tanıtım ile ilgili çok önemli fikirler söylendi. Not alınarak oluşturulacak festival komitesine aktarılacaktır. İl Meclis Üyelerimiz Mustafa Mengüç, Naki Düzova, Hurşit Kuşçu, Muharrem Bayram, Hasan Baltacı, Asım Aydoğdu, Rıza Parlak, Yusufhan Doğan, Ali İhsan Öztürk, Mehmet Ali Başıbüyük konuşmaları ile toplantıya renk kattılar. Vakıf başkanımız kapanış konuşmasında Arguvanlı tüm kurumların festivalin doğal üyesi olduğunu ve davet olmaksızın organizasyonda yer alınması gerektiğini belirttikten sonra katılımcılara, katılımlarından dolayı tekrar teşekkür ederek tüm Arguvanlı kurumlara başarılar diledi ve oluşturulan bu olumlu tablonun herkesi gururlandırdığını belirtti. Toplantıdan çıkan sonuç bildirgesi aşağıdaki şekilde oluştu. Toplantıdan sonra sıcak sohbet, Arguvan Belediye Başkanımızın akşam yemeği ikramı ile devam etti. Tüm kurumlarımız ile bizleri Arguvan’da ağırlayan Belediye Başkanımız Hüseyin Taştan’a ve tüm katılımcı kurum ve kişilere teşekkür ediyor, başarılarının devamını diliyoruz. ARGUVANLI TÜM KURUMLAR TEK YÜREK 1. Uluslararası Türkü Festivali’nin 10. yılı olması dolayısı ile hazırlıklara erken başlanacaktır. 2. Uluslararası Arguvan Türkü Festivali; Arguvan Belediyesi, Arguvan Vakfı ve Arguvanlı Derneklerin ortak organizasyonudur. 3. Festival Komitesinde temsil edilecek kurumlar: Arguvan Belediye Başkanlığı, Arguvan Vakfı Temsilcisi, İstanbul’daki Derneklerin Temsilcisi, Malatya’daki Derneklerin Temsilcisi, Ankara Arguvanlılar Derneği Temsilcisi 4. 10. Yıl nedeniyle tanıtıma özel önem verilecektir. 5. Arguvan’ın eğitim ve diğer sorunları festival kapsamında görüşülüp değerlendirilecektir. 6. Uluslararası Arguvan Türkü Festivali; tüm Arguvanlılar’ın ve tüm Arguvanlı kurumların ortak etkinliği olduğu bir kez daha vurgulandı. BASIN TOPLANTISI 3.01.2012 Cuma günü akşamı Arguvan’da tüm Arguvan örgütlerinin katıldığı toplantı sonucu, 14.01.2012 günü saat 13.30 da Malatya Gazeteciler Cemiyetinde düzenlenen basın toplantısı ile tüm basın kuruluşlarına açıklandı. Yerel basının yoğun ilgi gösterdiği basın açıklaması aşağıda verilmiştir. BASIN BİLDİRİSİ Arguvan Belediyesi, Arguvan Vakfı ve tüm Arguvanlı Derneklerin ortak organizasyonu ile bu yıl 10.’sunu düzenleyeceğimiz, Uluslararası Arguvan Türkü Festivali 14-15 Temmuz 2012 tarihinde Arguvan ilçemizde gerçekleştirilecektir. 2003 yılından beri düzenlediğimiz bu yıl 10.’sunu yapacağımız Uluslararası Arguvan Türkü Festivali’nin 29 Haberler daha görkemli, daha coşkulu geçmesi için bütün hazırlıklar yapılmaktadır. Bu güne kadar her yıl onbinlerin katıldığı festivalimizde, kamuoyunda çok önemli ses getiren Türkülerimiz; acımız, sevincimiz, sevdamız, kardeşliğimiz, ağıtlarımız, isyanımız ve dostluğumuzun sanatsal biçimlenişidir. Sanatçılarımız ve ozanlarımızın güçlü sesleriyle Arguvan’da yankılanacaktır. Türkiye halklarının kardeşçe birlikte yaşamasını benimsedik. Dünya halklarının müziğini, türkülerimizle Arguvan’da buluşturduk. Bizler bir kültürün festivalini yapıyoruz. Bundan dolayıdır ki, bütün kamuoyunu, bütün basını 14-15 Temmuz 2012 tarihinde 10.’sunu yapacağımız Uluslararası Arguvan Türkü Festivaline katılmaya davet ediyoruz. Arguvan Belediyesi Arguvan Vakfı İstanbul’daki Arguvan Köy Dernekleri Malatya’daki Arguvan Köy Dernekleri Ankara Arguvanlılar Derneği Almanya Arguvanlılar Derneği FESTİVAL ÇALIŞMALARI HIZ KESMEDİ 10.Uluslararası Arguvan Türkü festivali kapsamında, Vakfımızın çağrısı üzerine Arguvan Köy Dernekleri yoğun katılım ile 13.02.2012 tarihinde vakıf merkezinde toplandı. Arguvan Köy dernekleri dışında bizim gibi düşünen demokratik kitle örgütleri toplantımıza katıldılar. Dostluk ve Dayanışma Vakfı yöneticilerinden İbrahim Can Önder, İhsan Karaçam, Kars Yöresi Dernek Başkanı Cafer Çağıntekinci, Kozdere Köyü derneğinden Ersin Pektaş, Cihan Köse, Çağla Çetin, Çakırsu Köyü Dernek Başkanı Kasım Terktaş ve yönetim kurulu üyesi Nihat Şahin Arguvanlı basın temsilcilerinden, Arguvan Haber portalından Ersoy Eren, Ataşehir Gündem gazetesinden Himmet Kaya, Her zaman ve her yerde bizimle birlikte olan Kadir İncesu ve Azmi Tulunay da toplantıya katıldılar. Toplantının açılış konuşmasını yapan Vakıf Başkanı Mehmet Kızıldaş, 10.sunu düzenleyeceğimiz türkü fes- 30 tivali hakkındaki gelişmeleri ve yapılan görüşmeleri toplantıda bulunanlara aktardıktan sonra toplantının gündemini okudu. Daha önceki toplantılarda özellikle Malatya’da ve Arguvan’da yapılan toplantılarda Festival komitesinin Arguvan, Malatya ve Ankara temsilcilerinin oluşması, Vakıf’tan da vakıf başkanı Mehmet Kızıldaş’ın festival komitesine katılmasından sonra gündem şöyle belirlendi. 1. İstanbul’daki Arguvanlı Köy Derneklerinin Festival komitesine temsilci seçilmesi 2. İstanbul’daki çalışma gruplarının oluşturulması. 3. Vakfın bir yıllık çalışma planı içerisinde yer alan etkinliklerin, düşünülen tarih ve yerlerini dernek yöneticileri ile paylaşmak. Birinci Gündem maddesi için Çavuş Köyü Dernek Başkanı Abbas Genç söz aldı. Geçmiş dönemlerdeki komitede başarılı çalışmalarından dolayı Latif Adıgüzel’in bu dönemde devam etmesini önerdi. Yine Çobandere Köyü Dernek başkanı Mustafa Çıplak da Latif Adıgüzel’i önerdi. Latif Adıgüzel, iki dönemdir bu görevi yapmaktan onur duyduğunu ancak bu dönemde başka arkadaşlar yaparsa daha iyi olur dedi. Yoğun talep üzerine Latif Adıgüzel görevi kabul etti. Böylece 10. Uluslararası Arguvan Türkü festivali komitesi; Arguvan Belediyesi Başkanı Hüseyin Taştan, Arguvan Vakfı Başkanı Mehmet Kızıldaş, İstanbul Arguvanlı Köy Dernekleri Temsilcisi Narmikan Dernek başkanı Latif Adıgüzel, Malatya Arguvanlı Köy Dernekleri Temsilcisi Akören Köy Dernek Başkanı Yusufhan Doğan, Ankara Arguvanlılar Derneği Başkanı Asım Aydoğdu’dan oluştu. İstanbul’daki Çalışma grupları aşağıdaki şekilde oluşmuştur. Mali çalışma grubu, Hasan Baltacı, Mustafa Çıplak, Mehmet Ali Parlak, Latif Adıgüzel, Hasan Aydın, Yusuf Mola, Veysel Karahan, Sakine Yıldırım, Muharrem Korkmaz, Fatma Kılıç, Erol Çakmak, Basın Yayın Tanıtım Çalışma Grubu, Ersoy Eren, Kanber Yıldırım, Kadir İncesu, İsmail Özmeral, Himmet Kaya, Erhan Kızılyar, Azmi Tulunay, Mehmet Uçar, Ali Haydar Karaçam, Muharrem Korkmaz, Rıza Parlak, Kültür Komisyonu Mehmet Uçar, Hıdır Pekgüzel, Abbas Genç Gündemin 3.maddesinde, Vakfın bir yıllık çalışma programında 8.Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü kutlaması, Arguvan Türküleri ses yarışması, Eğitim amaçlı Yemekli gece, belli başlı diğer etkinlikler olarak yaklaşık tarihleriyle birlikte katılımcılara aktarıldı. Ballıca Köyü Dernek Başkanı Hasan Hüseyin Tatlı’ya, Haberler toplantıda ikram edilmek üzere getirdiği yöresel yemeğimiz kömbeden dolayı teşekkür ediyoruz. Son olarak Başkan Kızıldaş katılımcılara bu yoğun ilgilerinden dolayı teşekkür etti ve toplantıyı bitirdi. ARGUVANLI KÖY DERNEKLERİ İLE KAHVALTIDA BULUŞTUK Vakfımızın 18 Aralık 2011 Pazar günü, yöremiz dernek başkanları ve yönetim kurulu üyelerinin geniş katılımı ile düzenlediği kahvaltılı toplantısı yapıldı. Dernek başkanlarımız, yönetim kurulu üyeleri ve eşlerinin katılımıyla samimi bir ortamda kahvaltımızı yaparken dostça sohbetler başladı. Vakıf başkanımız Mehmet Kızıldaş yaptığı konuşmada; dernek yönetimlerinin yapılan bütün etkinliklerde vakfımızın yanında yer almalarında ve geniş katılımda bulunmalarından dolayı teşekkür etti. Daha sonra söz alan dernek başkanları vakfımız ile beraber hareket etmekten duydukları memnuniyeti ifade ederek, bundan sonra’da vakfımızla birlikte olmaya devam edeceklerini belirttiler. Arguvan Vakfı’nın başarılı etkinliklerinden ve toplumumuzda sahip olduğu büyük destekten dolayı gurur duyduklarını ifade eden konuklarımız vakıf yönetimine teşekkür ettiler. Katılımda bulunan tüm dernek başkanlarına, yönetim kurulu üyelerine, eşlerine ve konuklarımıza teşekkür ediyor, başarılar diliyoruz. mevcut yönetime çalışma dönemlerinde göstermiş oldukları özveriden, gayretlerden ve yöremiz kurumları ile uyumlu ilişkilerinden dolayı teşekkür ederek yeni dönem ile ilgili temennilerini dile getirdiler. MİLLETVEKİLLERİNDEN VAKFIMIZA ZİYARET 19.01.2012 Perşembe günü akşamı Malatya Milletvekili Veli Ağbaba, İstanbul Milletvekili Kadir Öğüt, Arguvan Belediye Başkanı Hüseyin Taştan, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Meclis Başkan Vekili Fahrettin Kayhan, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Meclis Üyesi Hüseyin Kızıldaş vakfımızı ziyaret ederek Yönetim Kurulu ve dernek başkanları ile sohbet toplantısına katıldılar. Vakıf Başkanımız Mehmet Kızıldaş yaptığı konuşma ile Veli Ağbaba’nın gerek yöremizde, gerekse diğer bölgelerde kitlesel eylemlerde ve ziyaretlerde sürekli halkla VAKFIMIZIN KURUCULARI İLE KAHVALTI 08.01.2012 Pazar günü saat 10-12 arası Bostancı Club Sporium Yadinbey Restaurant’ta kurucularımız ile bir araya geldik. İstanbul’da bulunan kurucularımızın, eşlerinin ve konuklarımızın katılımından dolayı teşekkür ediyoruz. Kahvaltı sırasında Vakıf başkanımız kurucularımıza, vakıf faaliyetleri, önümüzdeki kongre süreci ve festival ön hazırlıkları için Malatya’da yapılacak ortak toplantı hakkında detaylı bilgiler aktararak vakfımızın gerek Malatya’da gerekse İstanbul’da bulunan demokratik kitle örgütlerinin içerisinde ulaştığı konum hakkında bilgiler verdi. Ayrıca kahvaltılı toplantıya kurucularımızın ve eşlerinin göstermiş olduğu ilgiden dolayı teşekkürlerini sundu. Devamında söz alan kurucularımız ve konuklarımız beraber olmasından duyulan memnuniyeti dile getirerek Vakfımızda kendilerini ağırlamaktan büyük memnuniyet duyduklarını belirtti. Söz alan Kadir Öğüt, şimdiye kadar vakfımızı ziyaret etmediği için eksiklikleri olduğunu belirtip, bundan sonra daha çok bizlerle beraber olacağını belirttikten sonra Veli Ağbaba’nın yaptığı başarılı çalışmalardan bahsetti. Daha sonra söz alan Milletvekili Veli Ağbaba, seçim döneminde gösterdikleri destekten dolayı Arguvanlılara teşekkür etti. Arguvanlıların gerçekleştirdikleri Türkü Festivali ile çok önemli bir iş yaptıklarını ve bu festivalin, yörenin tanıtılmasında önemli fırsat yarattığını belirtti. Arguvan Belediye Başkanımız Hüseyin Taştan, Arguvan Vakfının kendi evi gibi olduğunu, burada milletvekilleri ile beraber olmaktan memnuniyet duyduğunu belirterek Veli Ağbaba’nın Malatya’daki başarılı çalışmalarından bahsederek, yöremizin sorunlarını dile getirirken gösterdiği ilgiye teşekkür ederek desteklerinin devam etmesini istediklerini belirtti. Fahrettin Kayhan, Büyükşehir Belediye Meclisindeki çalışmalarından bilgiler vererek, toplumdan daha çok destek beklediklerini belirtti. 31
Benzer belgeler
SAYI27 - Arguvan Vakfı
Köyünü Kazım Eroğlu, Ali Eroğlu’nun kaleminden, Hıdır Göksu’nun fotoğrafları ile okuyacaksınız. Aktüel köşemizde ‘Toplumcu Gerçeklik ve Sanat
Detaylıarguvan olgusu sayı 29
VAKIF YAYIN ORGANI 3 AYDA BÝR YAYINLANIR Sayý 29 Temmuz 2011 SAHÝBÝ ARGUVAN VE KÖYLERÝ EÐÝTÝM KÜLTÜR VAKFI Adýna Baþkan Mehmet KIZILDAÞ Sorumlu Yazý Ýþleri Müdürü Ali Haydar KARAÇAM Yayýna Hazýrlay...
Detaylı