40 Yaşında
Transkript
40 Yaşında
Eylül 2014 / Yıl: 1 / Sayı: 1 (3 Ayda Bir Yayınlanır) AKMETAL’DEN YENİ YATIRIMLAR SİLTAŞ A.Ş. İLE MADENCİLİK ÜZERİNE ÇUKUROVA KİMYA 40 Yaşında YENİ YAŞAM TRENDİ: BİYOLOJİK GÖLETLER İŞYERİNDE MOTİVASYON • AÇIK HAVA KEYFİ DEVAM EDİYOR • BARBEKÜNÜN PÜF NOKTALARI • HAFTASONU TATİL ROTASI Ta z e Bir Ba şl a n g ıç Eylül 2014 • Yıl: 1 • Sayı 1 (3 Ayda Bir Yayınlanır) Siltaş A.Ş Adına İmtiyaz Sahibi ve Yayın Yönetmeni Mahmut Keçici Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Hüseyin Keçici Yazı İşleri Doğancan Şahin Fotoğraflar Bari Baykal Görsel Tasarım Ersin Çalışkan Basım Yeri Bay Grafik Matbaacılık Tel. 0212 282 39 31 Adres Alemdağ Caddesi Yanyol Sokak No: 8/2 D: 18 Üsküdar - İstanbul, Türkiye Tel. 0216 521 16 00 siltas@siltas.com.tr 4-7 SİLTAŞ / Röportaj 14 - 17 ÇUKUROVA’NIN 40. YILI Yeni bir ses, yepyen i bir nefesle sizlerle birlikteyiz... Bundan böyle sekt örümüzün sesini du yuracak bir yayını hazırlayıp, sizlerle buluşturmuş olman ın mutluluğunu yaşıyoruz... Önceli kle dergimiz hepim ize hayırlı olsun... Biraz sizi, biraz biz i anlatıp, bu arada hayatı güzelleştire paylaşacağımız de n unsurları da rgimiz, ilk sayısıy la herkese “merhaba sektörü ve ortaya ” diyor... Maden çıkardığımız katm a değerlerle alakalı anlatmak, toplumda bilinmeyenleri “madencilik” ile ilg ili algıyı doğru bir ve bu konudaki ile noktaya taşımak tişimi güçlendirm ek, iş ortaklarımız, dostlarımız ile Silta çalışanlarımız, ş olarak ortak bir ba ğ kurmak amacıyla içerisine girdik. böyle bir çalışma Sektörümüzdeki ge lişen olayları, yeni likleri, haberleri an adına artık burada latmak ve paylaşm yız... ak Her sayımızda sayg ıdeğer iş ortaklarım ız da bizlerle berabe sayfalarımıza daha r olacak ve da değer katacak. Ay nı zamanda hayata söyleşilerle, haberle dair, bizlere dair rle paylaşımları sü rdüreceğiz... Kimi sektörün durumun zaman hep birlikte a göz atacağız, kim i zamansa yaşamda geleceğiz... Sadece n karelerde biraray yöneticilere değil, a şirket çalışanların karşılıklı kurulan a da söz hakkı vere bu bağı gün geçtikç re k, e daha da güçlend getireceğiz... irip, anlamlı bir ha le Biz Siltaş ailesinin 3. kuşak temsilciler i olarak, bizden ön şükranlarımızı suna ceki büyüklerimize rken, ümit ediyoruz ki bizden sonra ge bayrağı devraldıkl lecek kuşaklar da arı yerden aynı co şkuyla taşıyıp, ülke sürdürsünler... mize değer katmay ı Bizlere hep destek verip katkıda bulu nan değerlerimize ediyor, dergimiz ile ayrı ayrı teşekkür ilgili önerilerinizi de merakla bekliyo ruz... Güzelliklerle kalın !.. Mahmut Keçici Siltaş Yönetim Ku ru 8 - 11 SEYAHAT / Haftasonu Rotası 13 12 UZMAN / Mert Çuhadaroğlu’yla İşyerinde Motivasyon 18 - 20 MEKAN / Therapia Garden 26 - 27 DOĞAL YAŞAM / Biyolojik Göletler lu Başkanı ÇALIŞANLAR / Siltaş’ın Değerleri 21 YEMEK / Barbekünün İncelikleri 22 - 25 AKMETAL Röportaj 28 - 29 SAĞLIK / Uyku Sorununa Çözüm 30 ALIŞVERİŞ / Açıkhava Keyfiniz İçin iki)’dir. Yani bin ağacın 2’si maden için kesiliyor. Bizim 15 sene önce çalıştığımız alanlar bugün yeniden orman oldu. Şu an çalıştıklarımız da gelecekte yine orman olacak. Yani madencilik geri dönüşümü olan bir faaliyettir. Ama bir yere bir site inşa edilse, orası sonradan asla orman olmamıştır, olamaz! Bu çerçeveden bakınca, “tabiat katilliği” tanımlaması, madenciliğe haksızca yapılmış bir ithamdır. Röportaj “Türkiye’de madencilik hakkıyla yapılamıyor!” Son yıllarda madencilik sektörüne dair kafalarda pek çok soru işareti bulunuyor. Hem ülkemiz madenlerinin yeterince aktif olarak kullanılamaması gündeme gelirken, hem de madenlerin doğaya olan yansımaları tartışılıyor. Biz de madencilik hakkında merak edilen konulara açıklık getirmek amacıyla Siltaş Genel Müdür Yardımcısı Hüseyin Keçici’den bilgi aldık. Bize Siltaş’ı anlatır mısınız? Siltaş, 1950’li yılların sonunda, dedemiz Hüseyin Keçici tarafından temelleri atılmış bir aile şirketidir. O günlere kadar Türkiye’de olmayan bir üretimi sağlamış ve hizmet ettiği sektörlerin de gelişmesinde çekici kuvvet olmuş. Siltaş Genel Müdür Yardımcısı Hüseyin Keçici, kamuoyunda madencilik hakkında yanlış bir algı yaratıldığını, oysa ki mevcut kanun ve yönetmeliklerle maden-çevre dengesinin sağlandığının altını çizerken, madenlere bardak- tabaktan elektriğin teminine kadar pek çok alanda ihtiyaç duyduğumuzu hatırlatıyor… İptidai şartlarla başlayan üretim serüveni kısa sürede makineleşmeye doğru gitmiş ve 1974 yılında Karakiraz Şile’deki fabrika çalışır hale gelmiş. Fabrikasyon ürün yoğun talep görmüş, artan talebin karşılanması için 1987 yılında Sofular Şile’deki ikinci fabrika devreye girmiş ve kapasite 3 kat arttırılmış. Siltaş, 2000’li yılların başında dikkatini diğer maden ve minerallere yönelterek, krom ve manganez madenleri ile ilgili çalışmalar yapmış, üretimlerle ülke ekonomisine olan katkısını daha da artırmış. Siltaş kalitesi, güven veren sağlam yapısı, hammadde rezervleri, müşteri odaklı yaklaşımı, Eylül 2014 / Sayı 1 / Sayfa 4 Madenciliğin amacı nedir, bizleri bu konuda bilgilendirir misiniz? gelişimi ile sektörde hak ettiği değeri her zaman bulmuş, bu ülkenin nadide bir değeridir. Türkiye’de madencilik sektörünün şu anki konumu nedir? Gelişmiş ülkelerde, millî gelirin madencilik sektöründeki payı yüzde 10-15 gibi yüksek bir orandadır. Oysa ülkemizin millî gelirimizdeki payı yüzde 1,5 gibi son derece düşük bir düzeydedir. Ayrıca, bazı maden ürünleri de (cevher ve hurda) ithal edilmektedir. Bu ürünlerin ithalatı için ödenen döviz miktarı 2013 yılı için yaklaşık 45 milyar ABD dolarıdır. Sadece altın ithalatına 2013 yılında ödenen döviz yaklaşık 13 milyar ABD dolarıdır. Madenciliğin ihracattaki payı yüzde 1,55 civarında en yüksek seviyeyi görmüştür. İhracat- ithalat oranı ise yüzde 35-45 aralığındadır. Yani ithalatımızın yüzde 45’i kadar ihraç edebilmişiz. Bugün ABD’ de kişi başına maden tüketimi 20 ton, AB ülkelerinde 15 ton, Türkiye’de ise 5 tondur. Madencilik firmalarının Türkiye’deki diğer firmalara oranı yüzde 0,42, çalışanların toplam çalışanlara oranı ise yüzde 1,3’tür. dır. Biliyor musunuz ki ülkemizde madencilik için kesilen ağaçların, ormancılık faaliyetleri için kesilen ağaca oranı yüzde 0,2 (binde Bu sorunuz için teşekkür ederim. Öncelikle maden insan için ne demek, kısaca belirtmek isterim. Geçmişte, bugün ve gelecekte insan hayatını kolaylaştıran her teknolojinin temelinde maden vardır. Tv, telefon, bilgisayar, ulaşım, barınma hayatın vazgeçilmezleri konumundadır. Elektrik, bakır kablolar olmasa nasıl iletilebilir? Arabayı yürüten motor, demir olmasa nasıl yapılabilir? Cep telefonları uzaydaki uydularla iletişimi hızlandırmakta ve yaygınlaştırmaktadır. Peki uydu ne ile yapıldı? Atmosferi nasıl geçti? Mükellef bir sofrada kullanılan bardak, tabak, kaşık ve diğerleri hep madenlerden oluşturuldu. Yollar, binalar köprüler hep maden. Üstümüze giydiğimiz giysiler, pamuktan cekete varıncaya kadar geçtiği safhalarda madenden yapılmış makinelerle işlendi. Sonuç olarak maden, insan hayatının yüzde 100’ünde etkilidir. İşte bu sonuç içinde madencilik, ihtiyaca cevap veren bir sektördür. Yani zincirin ilk halkasıdır. Herkesin bildiği bir şey var ki; Türkiye maden zengini bir ülke. Fakat bu zenginliği gerektiği gibi kullanamıyor. Bunun pek çok sebebi var elbette! Bürokrasi, kanun ve yönetmelikler, çevresel baskılar, imkânsızlıklar; ama sonuçta kaybeden biz oluyoruz. Yukarıda bahsettiğim rakamlar da göstermektedir ki; Türkiye’de hakkıyla madencilik yapılamıyor. Maalesef kamuoyunda da madencilik hakkında yanlış algı uyandırılıyor. Bugün halk madenciliği, tabiat katli olarak görüyor. Hâlbuki mevcut kanun ve yönetmeliklerle maden- çevre dengesi sağlanmaya çalışılmaktaEylül 2014 / Sayı 1 / Sayfa 5 kullanılmaktadır. Misal vermek gerekirse; trenlerde patinaj kumu olarak yararlanılır. Yani trenin ilk hareket etmesi, durması, yokuş inmesi veya çıkması buna bağlıdır. Seramik üretiminde, seramik yapıştırıcılarının üretiminde, hazır betonların üretiminde kullanılmaktadır. Bilinmesi gerekir ki, silis kumu ile yapılan beton, çakıl tozu ile yapılan betona nazaran çok daha sağlamdır. Yüksek silis oranı ile deterjan sektörünün ana hammaddesinin imalatında faydalanılır. Özellikle çok ince boyutlu olanları, toz deterjanlarda kullanılmaktadır. Hatta kuşyemi içinde dahi yararlanılmaktadır. Baktığımız zaman kullanım alanı çok geniştir. Madencilik sektörünü bekleyen gelecek nedir, bununla ilgili öngörülerinizden söz eder misiniz? Hüseyin Keçici, Siltaş’ın silis kumu dışında yeni madenlere yatırımlarının devam ettiğini belirtiyor. Özellikle krom ve manganez madenlerinde şirket çalışmaları son aşamada bulunuyor. Keçeci, bu noktalarda ise üretim ve tesislemeye ağırlık verileceği bilgisini bizimle paylaşıyor… Silis kumu üreticisi olarak sektörde öncü kuruluşlardansınız. Silis kumu nerelerde kullanılır? Silis dünyada çok yaygın bir mineraldir. Bunun tipik bir bileşeni olan silis kumu aşındırıcılığı, refrakterliği, yüksek silis oranı ile ön plandadır. Refrakterliği sayesinde demir- çelik ve döküm sanayinde kullanılır. Dökümün en önemli yardımcı maddesidir. Silis kumu ile dökümün kalıbı ve maçası yapılır, 1200-1700 C derece arasında erimiş metal, bu kalıba dökülür. Aşındırıcılığı sayesinde kumlama sektöründe Eylül 2014 / Sayı 1 / Sayfa 6 Dünya madenin kıymetini bizden daha çok biliyor. Kanada’da tespit edilen bir demir madeni rezervi için kasabanın taşınması kararı alınıp uygulanabiliyor ya da çok zor şartlara katlanılabiliyor. Günümüzde bu örnekleri internette bulmak çok kolay. Türkiye büyümek, ekonomide lig atlamak istiyorsa, madenlerini daha verimli çalıştırmanın yollarını bulmak ve uygulamak zorundadır. Ülkemizde şu an bir durağanlık söz konusu. Umarım ilerde hızlanması için devlet ve müteşebbisler el birliği ile çalışabilir. Ama bunun için bir zihniyet değişikliğine ihtiyaç var. Siltaş’ın kurulduğu günden bu zamana geldiği noktayı değerlendirir misiniz? Siltaş’ ın kuruluşu bir azmin hikâyesidir aslında. Ülkede yokluğun olduğu bir devirde imkânsızlıklar içinden çıkmış bir kardelen çiçeğidir. Siltaş’ın döküm kalitesinde kumu üretmesi ile Türkiye döküm sektörü basamaklarını üçer, beşer çıkmaya başlamıştır. Ülkemizin tarihi açısından önemli bir kırılma noktasıdır bu an. Tabii bu noktada döküm sektörünün Siltaş’a olan destek ve yardımlarını da hatırlamak gerekir. Bu işi yapmaya niyetli bir kişi gördüklerinde, dökümcülerin de işin yapılabilmesi için maddi ve manevi elinden gelen tüm yardımı gösterdiği unutulmamalıdır. Bu vesile ile ülkem, şirketim ve şahsım adına tekrar teşekkürü bir borç bilirim. Çok iptidai şartlarda başlayan bu serüven, kısa bir sürede fabrikasyon üretime dönmüş, hemen akabinde daha kapasiteli ve modern ikinci tesisle kalitesini artırmaya devam et- miştir. Siltaş bugün 20 bin hektar ruhsatlı alanı, 50 milyon ton görünür rezervi, 1 milyon ton/yıl üretim kapasitesi, 600 bin ton/yıl kurutma ünitesi, güçlü sermaye yapısı, ulaşılmaz kalitesi, müşteri memnuniyet anlayışı, güçlü nakliye filosu ile sektörün sarsılmaz kalesidir. Çalışanlarınız için motivasyon artırıcı etkinlikleriniz oluyor mu? Zaman zaman toplu yemek organizasyonları, piknikler düzenliyoruz. Bu organizasyonlara ailece katılımlar sağlıyoruz. Ayrıca iş yerinde eğitimlerle çalışanlarımızın gelişmesine de katkıda bulunuyoruz. Şirketiniz gelecekte ne gibi yatırımlarla hayatını sürdürecek? Silis kumu dışında yeni madenlere yatırımlarımız devam ediyor. Krom ve manganez madenlerinde çalışmalarımız son aşamalarındadır. Bu noktalarda üretime ve tesisleşmeye ağırlık vereceğiz. Ayrıca silis tesislerimizde de modernizasyon çalışmalarımız sürüyor... Eylül 2014 / Sayı 1 / Sayfa 7 Gönlü doğal güzelliklerden yana olan herkesin görmesi, yaşaması gereken yerlerin başında geliyor İğneada… Kırklareli’ne bağlı bir sahil kasabası olan ve “Trakya’nın incisi” olarak tanınan İğneada, deniz, orman ve göl Seyahat YAZ bitmeden yollara düşmek Yaz günlerine veda ederken, havaların hala sıcak olmasını fırsat bilip, haftasonu keyfiyle iş yorgunluğundan sıyrılabilirsiniz… Üstelik kendinizi tatil atmosferinde hissetmeniz ve farklı aktivitelerle zaman geçirmeniz için ille de uzaklara gitmenize, önceden planlanmış seyahat rotalarına göre hareket etmenize gerek yok! İstanbul’un yanıbaşında yer alan bazı adresler, bir tatilden beklediğiniz pek çok şeyi size günübirlik yaşatabiliyor… Bursa’nın Mudanya ilçesine bağlı bir belde olan Tirilye’ye gelmek için İstanbul-Mudanya arası feribot ya da deniz otobüsünü kullandıktan sonra, yaklaşık 20 dakikalık bir yolu takip etmeniz yeterli! Uzun yıllar Rumlar yaşadığı için, mimaride de Rum etkisini görebildiğiniz Tirilye, özellikle fotoğraf çekmek isteyenler için harika seçenekler sunuyor… Çünkü yeşil ve mavinin sonsuz uyumunu burada yaka- lamanız mümkün! Tepedeki Çamlı Kahve, hakim olduğu manzarayla hayallere dalıp gitmenize neden olabilir. Sahildeki balık lokantaları, yöresel ürünler eşliğinde ziyafet çekmenizi sağlarken, eğer mevsimindeyseniz buranın en meşhur lezzeti olan barbunya balığını yemenizde fayda var! Tirilye aynı zamanda zeytin ve zeytinyağıyla ünlü. DolayıEylül 2014 / Sayı 1 / Sayfa 8 sıyla oturduğunuz mekanlar da bunun hakkını doyasıya veriyor. Seyahatinizden dönerken yanınıza zeytinyağı almak da kaçınılmaz oluyor elbette! keyfini aynı anda yaşatıyor… İğneada’dan Limanköy’e yürüyüş yapmanın, oradan Fener’e ilerlemenin hazzı bir başka… Hava genelde kapalı ve yağmurlu olsa da, ciğerlerinize çektiğiniz longoz ormanın kokusu ve serinlik duygusu hem bedeninize hem de ruhunuza çok iyi geliyor… Burası, Avrupa’nın en büyük longoz ormanına sahip. Civardaki pek çok yere göre bakir kalmayı başarmış olan ve kuş göç yolu üzerinde bulunan İğneada’da yaz başında kuş sürülerinin göçüne, dolayısıyla da içinizi açan melodik seslere rastlamanız mümkün. Zaten yurtdışından pek çok kişi de buraya kuşları görüntülemeye geliyor. Eğer fotoğrafa ilginiz varsa, sizin için de farklı bir deneyim olabilir. Buranın bir özelliği de, balık keyfini layıkıyla yaşatması. Hele mevsimindeyseniz kalkan balığını mutlaka denemelisiniz! Yine İstanbul’un yanıbaşındaki yerlerden birisi İznik. Eskihisar-Topçular feribotuyla Yalova’ya geçip, 60 km sonra kendinizi İznik’in güzelliklerine bırakabilirsiniz… İznik hem tarihi-kültürel değeri, çini sanatının eşsiz örnekleri hem de kuş cıvıltıları ile süslü muhteşem gölü ile keşfe değer! İznik Müzesi ve İznik Ayasofya Müzesi görülmesi gereken yerler arasında… Süleyman Paşa Medresesi, çini sanatının icra edilişini bizzat yerinde izlemenize olanak sağlayan bir adres. Sanat atölyeleri, camileri gerçek bir hazine… Medrese bahçesinde oturup bol köpüklü bir Türk kahvesi içmeyi sakın unutmayın! Göl kenarında ise hem yürüyüş hem de piknik yapma imkanınız bulunuyor. İznik Gölü’nden çıkan balıkların tadına bakmadan dönmemekte fayda var! Eylül 2014 / Sayı 1 / Sayfa 9 İstanbullular için artık klasikleşen kaçış mekanı Sapanca, her daim bambaşka güzelliklerle sizi sarıp sarmalıyor. Kırkpınar’da yer alan Çiftlik Restaurant, doğal malzemelerden oluşan Çerkez kahvaltısı, bir de mekanın sahibi Tülin Hanım’ın hoşsohbeti ile ünlü. Ağaçların altında, etrafınızda yusuf- Adalar’ın en popüleri olan Büyükada için siz de “artık çok kalabalık oldu, haftasonu iğne atsan yere düşmez!” diye düşünüyorsanız, Heybeliada’yı keşfetmeye ne dersiniz? Kabataş ya da Bostancı’dan deniz ulaşımı ile varabileceğiniz, Büyükada’dan bir önceki ada olan Heybeli, hem doğal güzelliği, hem de birbirinden güzel Ada evleriyle kaplı sokak- larıyla kendinizi bir film platosunda hissettiriyor. Ada’nın simgesi şüphesiz Halki Palace… Burada kalmasanız bile terasında oturup en azından bir kahve için! Eğer Ada’ya sabah saatlerinde vardıysanız, kahvaltı etmek için sahil boyunca dizili mekanlardan birine uğrayabileceğiniz gibi, bir parça yokuş yürüyerek kendinizi Perili Köşk’ün muhteşem atmosferine ve leziz kahvaltısına da bırakabilirsiniz. Dilerseniz yürüyüşle, dilerseniz bisiklet kiralayarak ya da faytonla Ada’yı turlayabilirsiniz. Tadım Roma dondurmacısında serinlemeyi, Mehtap Pastanesi’nin meşhur “Şeytan” isimli pastasını tatmayı, özellikle Mavi Restaurant’ta “Enginar dolması” ve “Midye salma”yı denemeyi de sakın ihmal etmeyin! çuklar narin narin uçuşurken ayaklarınızı uzatıp kitap okumanın tadı bir başka. Bu arada Sapanca’da Evce ve Titiz Izgara da kahvaltı konusunda leziz seçenekler sunan adresler arasında. Dilerseniz göl kenarına doğru yürüyüp, zihninizi boşaltabilir ya da ormanda daha kapsamlı bir trekking’e çıkabilirsiniz. Civardaki alabalık tesisleri de su kenarında alabalık keyfi yapmak için ideal. Bu arada dönüşte Evce’nin nefis reçel çeşitleri, peynir, salça gibi ev ürünlerine göz atmayı da ihmal etmeyin! Silivri deyince pek çok kişinin aklına yazlık kavramı gelir. Oysa Silivri, günübirlik vakit geçirmek için de zengin seçenekler sunan bir adres… Mesela kiralık teknelerle Silivri sahilini gezerek, keyif yapabilirsiniz. Ya da uzun sahili boydan boya ürüyerek turlayabilir, bu şekilde bedeninizi açma fırsatı bulabilirsiniz. Sahil boyunca uzanan çay bahçelerinde oturup dinlenirken, kendinizi bir zaman yolculuğunda hissedebilirsiniz. Boşnakbahçe’de bulunan Silivri Tarih Parkı, doğal kaynak suyu ve gözalıcı kaya yapısı ile ilgi çekiyor. Burada balık tutabilir, denize girebilir hatta kamp bile yapabilirsiniz… Silivri’de denizin dibi kum olduğu için, midye, karides gibi kabuklu deniz canlıları çokça çıkartılıyor; dolayısıyla bunları taze taze yeme şansınız var. Civarda gezilip görülecek tarihi yerlerin yanı sıra, su sporları ile uğraşanlar için de Silivri’de alternatif oldukça fazla… Eylül 2014 / Sayı 1 / Sayfa 10 Eylül 2014 / Sayı 1 / Sayfa 11 Uzman İşyerinde Motivasyon Çalışanlar Çalıştığınız ortamda motivasyonunuzun yüksek olması, üstlendiğiniz projelerin başarıya ulaşmasında size pozitif etki sağlayacaktır. Profesyonel Koç ve Yazar Mert Çuhadaroğlu, motivasyonunuzu artıracak altın öneriler paylaştı… Motivasyonun en önemli kısmı şüphesiz sevdiğiniz işi yapmaktır. Yaratıcılığınızı kullandığınız bir işi, değerinizin bilindiği bir ortamda gerçekleştirmek çok değerlidir. Motivasyonu artıracak diğer bir unsur ise güçlü bir karar almak, kararların sorumluluğunu taşımaktır. Karar alma süreçlerinde daha fazla bulunmak ve sorumluluk taşımak iş yerindeki mutluluğumuzu artırır. Her ne iş yapıyor olursanız olun, bulunduğunuz pozisyonla ilgili daha fazla sorumluluk talep edebilirsiniz. Takım oyununa inanın! Takım oyunu önemlidir, motivasyonu artırır. İyi bir iş hayatı, iyi bir takım oyunu gerektirir, paylaşım motivasyonu ve mutluluğu artırır. Mükemmelliyetçiliğe kaçmadan elimizden gelenin en iyisini yapmak motivasyon konusunda destek sağlayacaktır. İşimizi en iyi şekilde yapmaya devam ettikçe, ilerisi için önemli kazanımlar elde etmek kaçınılmaz! Eylül 2014 / Sayı 1 / Sayfa 12 si de herkesin belli ölçülerde kendisine liderlik etmesidir. Birilerinin bize liderlik etmesini beklemek doğru bir yaklaşım değildir. Bunu iş hayatında uygularsanız kendi hayatınızda da uygulamanız kolaylaşır. Şikayet etmekten kaçının! Motivasyonu azaltan unsur ise sürekli şikayet etmektir. Hiçbir getirisi yoktur, durum ne olursa olsun bir çıkış yolu vardır, şikayet ederek çıkış yolunu bulmak imkansızdır. Siltaş A.Ş. geçmişten günümüze sektördeki başarısını ekibinin yetenekleri ve tecrübesi ile daha da sağlamlaştırırken, bu değerli yolda firmaya büyük katkıları olan isimleri de unutmuyor. Onlardan ikisiyle tanışmaya ne dersiniz? AYDIN TUMAY / Siltaş Fabrika Müdürü Her şeyi tek başına yapmaya çalışmak, sorun yaratacak bir diğer unsurdur. Böyle davrandığınız sürece diğer insanların motivasyonunu azaltır, sizin onlara güvenmediğinizi düşünmelerine sebep olursunuz. Güven ve uyum yoksa, başarının gelme ihtimali azalır. Yanlış yapmaktan korkmamak, özellikle de yanlış karar almaktan korkmamak gerekir. Bir kararın doğru veya yanlış olmasını, kararı aldıktan sonra yaptıklarımız belirler çoğu zaman. Bu, iş hayatında maalesef çok kolay gözden kaçabilen bir husustur. Plan yapmak da motivasyonu yükseltir. İstediğimiz şeyi istediğimiz şekilde yapmak, en verimli şekilde üretmek konusunda iyi bir stratejiye ve planlara ihtiyacımız var. Siltaş’ın Değerleri İç sesimize güvenmek de bir o kadar değerlidir. Her ne kadar teknoloji iş hayatının tamamını ele geçirmiş gibi gözükse de, başarılı olan insanlar iç seslerini dinleyenlerdir. Güvenilmek güzel bir motivasyon kaynağıdır. Kendinize verdiğiniz sözleri tutarak işe başlayın, sonra da diğer insanlara verdiğiniz sözleri tutun. Motivasyonun en önemli kaynaklarından biri- Son olarak da şunu söylemek istiyorum; motivasyon büyük ölçüde kişinin kendi içinden gelmeli ve kendi kaynaklarından karşılanmalıdır. Dışa bağımlılık, orta ve uzun vadede sıkıntı yaşamanıza neden olabilir. Sizi en çok motive eden yaklaşımları, keyfinizi, neşenizi artıran sebepleri yöneticilerinizle ve çalışma arkadaşlarınızla paylaşarak da işyerinizdeki motivasyonu artırabilirsiniz... lüğü ünvanını elde etti. 35 yıldır bitmek bilmeyen bir enerjiyle bu sektörün içinde yer alan evli ve üç çocuk babası Tumay, bu süre içinde edindiği tecrübe ve birikimlerini firmasına ve çalışanlarına aktarmaktan gurur duyuyor. Firmasını sektörün içinde zirvede gören Tumay, mesleğe ilk başladığı günkü şevkle yoluna devam ediyor... MUHARREM KİSA / Üretim Sorumlusu 1963 yılında Iğdır’da doğan Aydın Tumay, eğitimini tamamladıktan sonra 1978 yılında Bursa’ya yerleşti. Burada kum ve çakıl ocağında çalışmaya başlayıp, 1979 yılında Siltaş’a adım attı. 1983 yılında vatani görevinin hemen ardından yuvaya geri dönerek, yeniden Siltaş’ta görev aldı. 1992 yılına kadar bütün birimlerde önemli çalışmalara imza atıp, fabrika müdür- 1982 yılında Tokat Turhal’da doğan Muharrem Kisa, ilköğrenimini Gazi Osman Paşa İlkokulu’nda, ortaokulu Cumhuriyet Ortaokulu’nda, liseyi İncirtepe Lisesi’nde gerçekleştirdi. Üniversite eğitimini 1999-2003 yılları arasında Zonguldak Karaelmas Üniversitesi Maden Mühendisliği Bölümünü birincilikle tamamladı. Aynı zamanda 2006-2010 yılları arasında Anadolu Üniversitesi Kamu Yönetimi Bölümü’nü bitirdi. Askerliğini ise Jandarma Asteğmen olarak yerine getirdi. 2006 yılında Siltaş’da “maden mühendisi” olarak göreve başladı. Bugün silis kumunun; sondaj çalışması, ocak çalışması, ocaktan hammadde üretimini yapıyor. Ayrıca silis kumu sevdalısı olarak üretim sorumluluğu görevini yürütüyor. Yaptığı her işten zevk ve heyecan duyan, pozitif bir kişiliğe sahip olan Kisa 2 yıllık evli. Boş vakitlerinde kitap okumaktan, spor yapmaktan, küçük çaplı da olsa bahçe işleriyle uğraşmaktan keyif alıyor. Eylül 2014 / Sayı 1 / Sayfa 13 faaliyetlerimiz hızlandırılmıştır. Röportaj Çukurova Kimya yaşında 2001 yılında ekonomik sebeplerden dolayı furfuril alkol üretimi durdurularak furan reçine üretimine furfuril alkol ithal edilerek devam edilmiştir. İç piyasadaki gelişmelere bağlı olarak katı, sıvı ve toz endüstriyel reçineler (rezol ve novolak reçineler), otomotiv keçeleri ve balataları, refrakter tuğla, zımpara gibi endüstriyel ürünlerde bağlayıcı olarak kullanılmaya başlanmıştır. Tam 40 yıldır kimya endüstrisinde gerçekleştirdiği değerli çalışmaları ile sektörün önde gelen kuruluşlarından olan ve hem yurtiçi hem de yurtdışındaki faaliyetleriyle Türk ekonomisine büyük katkıda bulunan Çukurova Kimya Endüstri A.Ş Genel Müdür Yardımcısı Alaattin Ayfer Özyurt’la keyifli bir söyleşi sizi bekliyor… 13 Ocak 2011 tarihinde ISO 14001 ve OHSAS 18001 sertifikalarını da alarak yıllardır yönetim anlayışı çerçevesinde uygulamakta olduğu kavramların belgelerine de sahip olmuştur. 40 Faaliyetlerinizden söz eder misiniz? Manisa Organize Sanayi Bölgesinde 1974 yılında kurulup, 1977 yılının yaz aylarında faaliyete geçen Çukurova Kimya, döküm sektöründe maça kalıp bağlayıcıları olarak kullanılan, ALpHASET, BETASET reçineleri, furan reçineleri, alkafen reçineleri, PU cold box reçineleri, sıcak kutu reçineleri , termoşok re- 2006 yılında “Hexion Specialty Chemicals” ile alkali fenolik reçineler hakkında teknolojik yeni gelişmelerin transferi sağlanmış, lisans anlaşması uzatılmıştır. çineleri ve kum kaplama reçineleri sistemleri yanında, besleyici gömlekler, mini besleyiciler, maça kalıp döküm boyaları, furanik model boyalar, kalıplanabilir tozlar, ekzotermik tozlar, kaplanmış kumlar, kalıp/maça yapıştırıcı ürünlerinin üretimleri ile pazar lideri olarak hizmetini sürdürüyor. bağlayıcıları, keçe ve izolasyon ürünü bağlayıcıları, balata ve filtre bağlayıcıları, taşlama ve kesme taşı bağlayıcıları, kağıt, fiber, bez zımpara bağlayıcıları, köpük reçineleri, cam ve kaya yünü reçineleri ile endüstriyel sektöre, seramik elyaf esaslı izolasyon malzemeleri ile de ısı ve yalıtım sektörüne hizmet vermektedir. Ayrıca Mg-C, Dolomit, Alümina Silikat tuğla Alanında Türkiye’nin en büyük firması olarak tanınıyorsunuz. Sizce sektörün temel sorunları nelerdir ve bunlar için nasıl açılımlar gerekir? Sektörün problemlerini üç ana başlık altında toplayabiliriz: Birincisi; Türkiye Kimya Sanayi’sinde üretim ve tüketim kapasitelerinin düşük oluşu nedenleri ile yüksek verimli yatırımlar yapılamaması. Yine Türkiye’ deki temel hammadde ve kimya yan sanayi yatırımlarının yetersiz oluşu ve dövize bağlı hammadde fiyatları. Bir diğer sorun ise, sektörel pazarın Türkiye coğrafyasında dağınık olmasıdır… Küçük kapasiteli üreticilerden hammadde temin edip verimli üretim yapmak mümkün değildir. Çözüm için piyasa ile birlikte üreticiyi de büyütecek stratejik kararlar almak gereklidir. Eylül 2014 / Sayı 1 / Sayfa 14 Yurtdışındaki çalışmalarınız hakkında bilgi verir misiniz? Almanya, İngiltere, Fransa, İtalya, İsveç, Rusya, Ukrayna, Çek Cumhuriyeti, Balkan Ülkeleri, Etiyopya, Azerbaycan, İsrail ve Yakın Orta Doğu Ülkeleri İran, Pakistan, olmak üzere çeşitli ülkelere ihracat yapılmaktadır. Özellikle besleyici gömlek taleplerinin yoğunlaştığı Avrupa ülkelerine ihracatı arttırma çabalarımız devam etmektedir. Üretimde geçmişten bugüne geçirdiğiniz aşamaları anlatır mısınız? Şirketimiz, 13 Mart 1995 tarihinde ISO 9001 kalite yönetim sertifikasını almış, 11 Şubat 1993 tarihinde İnsan Sağlığına gösterilen özeni ve çevreye duyarlılık ilkelerini benimsediğini belgelendirmek üzere Üçlü Sorumluluk (Responsible Care) taahhüdünü imzalamıştır. 1996 yılında ÇKE ve “Borden Chemicals UK Ltd” (Hexion Specialty Chemicals) ile arasında döküm reçineleri konusunda teknoloji transferi (know-how) anlaşmaları yapılmıştır. Endüstriyel ve fenolik reçineler (novolak reçine) ve kalıp/maça boyaları konularında ar-ge ÇKE; döküm yan sanayi olarak ürün gruplarında Türkiye’ de pazar lideridir. Son 10 yılın içinde firmanın üretim ve satışları üç misli artış göstermiş, buna bağlı olarak üretim kapasiteleri de gelişerek yeni üniteler kurulmuştur. ÇKE, kendi üretimi sırasında ileri teknolojinin sağladığı tüm imkanları değerlendirerek, Türk ekonomisine önemli bir katkı sağlamaktadır. Reçine üretim kapasitesi yıllık 25 bin ton, tamamlanan yeni yatırımlarla besleyici gömlek üretim kapasitesi 25 milyon adedin üzerine çıkarak pazara arz imkanlarını arttırmıştır. 1974 yılında kurulup 1977 de üretime geçen Çukurova Kimya, ilk olarak metal döküm endüstrisinde kullanılan fenol formaldehit ve furan tipi reçineleri ile bunlarla ilgili katalizörlerini Fordath/İngiltere lisansı altında üretmeye başlamıştır. Furan reçinesini furfuril alkolden, furfuril alkolü furfuraldan, furfurali ise zeytin prinasından üretmek üzere kuruluşunu takip eden dönemde, ürün çeşitlerine kalıp ve maça boyaları ile tandiş plakalarını da ekledi. Verimlilik sağlayıcı ekzotermik ve diğer besleyici gömlek üretimleri ve daha sonra 1995 yılının sonlarına doğru ısı sistemlerinde yer alan yalıtım plakalarını geliştirip satışına başladı. Eylül 2014 / Sayı 1 / Sayfa 15 Ürünleriniz hangi alanlarda kullanılmaktadır? Döküm endüstrisinde kalıp ve maça reçineleri, kum kaplama reçineleri, refrakter tuğla, balata, bez ve taş zımpara üretiminde kullanılan bağlayıcı reçineler, otomotiv ve beyaz eşya sektöründe yalıtım malzemesi olarak yararlanılan keçe sistemleri için bağlayıcı reçineler, döküm sektöründe yüzey düzgünlüğünü sağ- lamak için boyalar, dökümde verimlilik sağlayan besleyici gömlekler, kombi ve şofben yanma odaları, brülör kapağı için izolasyon plakaları, kalıp maça yapıştırıcıları ve furanik model boyaları da bu alanlarda kullanılan ürünlerimizdir. Personel istihdamı ve eğitimi konusundaki çalışmalarınıza değinir misiniz? Manisa gelişmiş Organize Sanayi Bölgesi ile birçok firmaya ev sahipliği yapıyor. Bu da doğal olarak ciddi bir mavi yaka ihtiyacı doğurmaktadır. Bu anlamda nitelikli mavi yaka bulmakta ve elde tutmakta bazı sorunlar ile karşılaşılmaktadır. Ancak firmamız gerekli aday altyapısı, Çalışma ve İş Kurumu ile yaptığı işbirliği çalışmaları ile bu sorunu minimuma indirmektedir. İstihdam edilen personelimize giriş aşamasında tüm yasal İSİG, İşbaşı ve Meslek Eğitimleri aldırarak önce İş Güvenliği politikası yürütülmektedir. Firma olarak her zaman çalışanlarımızın yanında olmamız şirket kıdem süresinin de uzun olmasını dolayısıyla çoğu çalışanımızın şirketimizden emekli olmasını beraberinde getirmektedir. Yine bölümlerimizin ihtiyaçları doğrultusunda gerek kurum içi gerekse dışarıdan destek alarak bireysel ve grup halinde eğitimler verilmektedir. Özellikle çalışanlarınızın motivasyonunu artırmak için özel etkinlikleriniz, uygulamalarınız oluyor mu? Özde temel ihtiyaçları karşılanan, sosyal ve iktisadi güvenceye sahip çalışanların iş huzuru vardır diyebiliriz. Motivasyon çok geniş kapsamlı tanım olmakla kalmamakta, iyi yapılan işlerin fark edilip takdir edilmesinde bazen ters sonuçlar da alındığı görülmektedir. Takdir etmek sırasında bireyselliği teşvik etmemek, ekip çalışmasını baltalamamak gerekiyor. İyi olanların yanında eksiği olan çalışanların takviye edilerek önde gidenlere yetiştirilmesi önemlidir. Ekip motive edilirse toplam başarı sürekli olur. Şirketinizin önümüzdeki dönem için yatırım hedefleri hakkında bilgi verir misiniz? • Temel hammaddelerimizden formaldehit tesisinin kurulması ile rekabet gücümüzün arttırılması • Atıklarımızdan fenol geri kazanımını arttırma çalışmaları • Verimliliğin arttırılması için otomasyona önem verilmesi • İhracatımızın arttırılması • Ar-Ge merkezi kurarak daha büyük projelere imza atmak Çukurova Kimya tarafından ülkeye kazandırılan Çukurova Kimya Anadolu Teknik ve Endüstri Meslek Lisesi, bilgili ve gerekli altyapıya sahip genç bir nesil yetiştirmekte, onları geleceğe hazırlamakta, bu sayede sektöre nitelik personel kazandırmaktadır. “İyi bir yönetici, çalışanına insiyatif verir!” Alaattin Ayfer Özyurt, iyi bir yöneticinin taşıması gereken özellikleri de şöyle özetledi: 4 Adaletli davranmalı 4 Kişiye göre değil, işe göre çalışan seçmeli 4 Alçakgönüllü olmalı, çalışanlarına yakın davranmayı başarabilmeli. 4 Amaç ve hedeflerini en baştan çok açıkça ortaya koymalı. Olursa veya olmazsa, nelerin beklendiğini ifade etmelidir. 4 Değişimleri dikkate alarak, çalışanını, ürününü, hizmetini, müşterisini, sermayesini zamana uygun şekilde oluşturmalı, geliştirmeli ve dengeleri sağlamalıdır. Eylül 2014 / Sayı 1 / Sayfa 16 4 Denetlemelerini, muhtemel problemi önlemek, bir anlamda çalışanlarını korumak maksadı ile yapmalıdır. 4 İşleri planlı ve öncelik sırasına göre yönetmelidir. 4 Çalışanına nasıl terfi edeceğini açıkça söylemeli ve sözlerini yerine getirmelidir. 4 Her iş, bütçe çerçevesinde yapılmalıdır. Ama geleceğe dönük işleri gerekirse ek bütçe temin edip yapılması için zorlamalıdır. 4 İyi yönetici, çalışanına inisiyatif verir. İşi yapan, yönetici ve şirket ilkeleri çerçevesinde hareket edebildiği için daha hızlı sonuca ulaşılır. Eylül 2014 / Sayı 1 / Sayfa 17 Mekan Therapia Garden’da lezzet ve huzur bir arada Dünya mutfağı ön planda Therapia Garden’da mönü, dünya mutfağından izler taşıyor. Mutfakta ise, daha önce Frankie, Reina, Çeşme 7800 Otel, Havana, Blackk gibi mekanlarda dillere destan lezzetlere imza atan ünlü şef Yusuf Şahin bulunuyor. Mönüde etli pazı sarmadan çıtır kadayıflı karides dolmasına, ev yapımı sandviç arası mozeralla köfte burgerden kuzu tandır pizzaya kadar çok leziz seçenekler var… Tamamen Therapia Garden’a özel olarak hazırlanan kokteyllerin hepsiyse taze meyvelerle-bitkilerle yapılıyor. Bu kokteyllerin tarifleri, hünerlerini daha önce Hayal Kahvesi, Cahide, Abracadabra, Buz Bar, Kaff, Urban Bug gibi mekanlarda sergileyen Emre Aydın’a ait. Günlük koşturmacanız sırasında kendinize biraz vakit ayırıp, huzurlu saatler geçireceğiniz, aynı zamanda leziz tatlar deneyebileceğiniz özel bir mekanla tanışmaya ne dersiniz? Tarabya’da kısa süre önce açılan Therapia Garden, sıcak günler henüz sona ermeden sizi bahçede keyif yapmaya bekliyor… Kent hayatı pek çok avantajın yanı sıra stresi de beraberinde getiriyor. Özellikle hafta içi yoğun koşturmacayla geçen iş saatlerinin ardından, keyifli soluklanmalar için haftasonu kaçamaklarının değeri bir başka… Tarabya sırtlarında kısa süre önce açılan Therapia Garden da, doğal güzellikleri ve lezzeti aynı atmosferde konuklarına yaşatıyor… Ağaçlarla çevrili, adeta saklı bir bahçe içerisinde yer alan mekanda dekorasyondan mönüye kadar her detay titizlikle oluşturulmuş. Özellikle sunumlardaki şıklık, misafirleri hayli Eylül 2014 / Sayı 1 / Sayfa 18 cezbediyor. Therapia Garden’ın yaratıcıları işletmeci Eda Baker ve mimar Cüneyt Baker… Daha önce Çapa Marka ve Lacivert Restaurant’tan tanıdığımız Eda Baker’in hayallerindeki mekanın dekorasyonunu Cüneyt Baker hayata geçirmiş. Bir kadın inceliğiyle düşünülen her şey, Baker Design Project’e emanet edilmiş. Bahçe, teras ve localar olmak üzere üç bölümden oluşan mekanda, tüm günün yorgunluğunu alacak rahat koltuklar, uzun uzun sohbetler edeceğiniz büyük masalar, yeşillikler içinde bir atmosfer ve her detayında ayrı bir hoşluk bulmanız mümkün. Therapia Garden’ın şefi Yusuf Şahin, mutfakta harikalar yaratıyor, konuklarına farklı damak tatlarına hitap eden seçenekler sunuyor… Kahvaltısını mutlaka denemelisiniz! Therapia Garden’da haftasonu keyfini uzatmak isteyenler için, çok özel bir brunch var! Mekanda yemekler kadar doğal ve taze ürünlerden oluşan kahvaltı seçenekleri de ilgi görüyor. Özellikle haftasonları yemyeşil bahçede kahvaltı yapmanın tadı bir başka! Hamurişleri, yumurtalı seçenekler, bahçeden domates, salatalık, biber, roka, köy tereyağı, petek süzme bal, lokma gibi pek çok iştah kabartan seçenek kahvaltıda sergileniyor. Üstelik siz kahvaltınızın üzerine çayınızı yudumlarken, çocuklar da oyun alanında gönlünce vakit geçirebiliyor. Eylül 2014 / Sayı 1 / Sayfa 19 Tel: (0 212) 299 00 61 Adres: Tarabya Mah. Tarabya Bayırı Cad. No: 62/ Sarıyer Şef Yusuf Şahin, mönüde yer alan leziz yemeklerden birkaçını bizimle paylaştı… yanına etleri koyun. Etlerin üzerine de hazırlamış olduğunuz sosu gezdirip servis yapın. Portakallı harnut soslu kuzu pirzola (4 kişilik) Malzemeler 1 kg ayıklanmış kalem pirzola Sosu için: 2 çorba kaşığı harnut pekmezi 1 tatlı kaşığı kırmızı toz biber 1 tatlı kaşığı elma sirkesi 1 adet portakal Garnitür için: 1 adet büyük boy patates 1 adet havuç 1 adet kabak 1 adet kırmızı dolmalık biber 1 adet sarı dolmalık biber 1 paket kültür mantarı 1 çay bardağı sıvıyağ 1 çorba kaşığı tereyağı Tuz, karabiber, taze kekik Pirzolanın hazırlanışı: Pirzolayı dörtte üç sıvıyağ, tuz, kekik, karabiber ve bir adet portakalın rendelenmiş kabuğuyla hazırladığınız marinde bekletin. Sosun yapılışı: Harnut pekmezini, toz kırmızı biberi, elma sirkesini ve portakalın suyunu karıştırın. Garnitürün yapılışı: Patatesi ve havucu yarı yarıya haşlayın. Daha sonra ayrı bir tavaya kalan sıvıyağ ve tereyağını koyun. Yarım haşlanmış patates ve havuçla birlikte kabak, dolmalık biberler ve mantarı da tavaya ekleyin. Tuz, karabiber katıp soteleyin. Bir yandan da daha önce iyice ısıtılmış ızgarada, marine ettiğiniz pirzolaları pişirin. Izgaranız yoksa, tava da kullanabilirsiniz. Etler piştikten sonra hazırladığınız garnütürü bir tabağa alın, Eylül 2014 / Sayı 1 / Sayfa 20 Balkabaklı cheescake (4 kişilik) Malzemeler 500 gram balkabağı 250 gram tozşeker 1 su bardağı su 1 adet çubuk tarçın 1 çorba kaşığı tereyağı 1 paket yulaflı bisküvi 1 çay kaşığı toz tarçın 400 gram labne peyniri 170 gram pudraşekeri 1 çorba kaşığı un 2 adet yumurta 1 çay kaşığı vanilya dakika daha mikserle karıştırın. Hazırlamış olduğunuz bisküvili kalıbı dolaptan çıkarın. Üzerine labne peynirli karışımı dökün, en üstüne de fırından çıkarmış olduğunuz balkabağını parçalar halinde koyun. Bir fırın tepsisine alıp, içine tepsinin tabanına yayılıp bir parmak yükselecek kadar soğuk su koyun. Tepsinin ortasına ısıya dayanıklı yemek tabağı oturtun. Üzerine de balkabaklı harcı koyun. Hazırladığınız tepsiyi önceden 140 derecede ısıtılmış fırına sürün. Yaklaşık 1 saat kadar pişirin. Pişen cheescake’i ortalama 4-5 saat dinlendirdikten sonra servis yapın. Not: Dilerseniz buzdolabında da dinlendirebilirsiniz. Keki servis yaparken, frambuaz ya da karamel sos eşliğinde sunabilirsiniz. 1 çay kaşığı rendelenmiş limon kabuğu Yapılışı: Balkabağını küp doğrayıp içine çubuk tarçını, şekeri ve bir 1 bardak suyu ekleyin. Önceden 180 derece ısıtılmış fırında yaklaşık 40 dakika pişirin. Fırından çıkarıp soğumaya bırakın. Ayrı bir kapta tereyağı ve bisküviyi karıştırın. Bu karışıma 1 çay kaşığı toz tarçın ekleyin ve biraz daha karıştırın. Elde ettiğiniz karışımı küçük cheescake kalıplarına iyice bastırarak koyun ve diğer karışımı hazırlayana kadar buzdolabında bekletin. Daha sonra ayrı bir yerde labne peyrini mikser yardımıyla iyice çırpın. Ardından çırpılmış labne peynirine rendelenmiş limon kabuğu, vanilya, un, yumurta, pudraşekeri ekleyip bir-iki Dana tandır risotto (4 kişilik) Malzemeler 500 gram dana gerdan 500 gram dana kaburga (gerdan bulamazsanız hepsi kaburga da olabilir) 4 çay kaşığı teriyaki sos 400 gram risotto pirinci Yarım çay bardağı beyaz şarap 500 ml kaynamış su Birkaç taze fasulye 1 çorba kaşığı bezelye 1 adet havuç 1 demet maydanoz 1 çorba kaşığı tereyağı 2 çorba kaşığı sıvıyağ 100 gram toz parmesan peyniri 2 dal biberiye 1 adet soğan 5 diş sarmısak Tuz, tane karabiber, taze kekik Yapılışı: Kaburgayı ve gerdanı tuz ekleyip fırına girebilecek yayvan bir kapta bekletin. Ayrı bir tavada 1 çorba kaşığı sıvıyağla yarım soğanı, havucu, sarmısağı, biberiyeyi, taze kekiği ve tane karabiberi 1 dakika kadar soteleyin. Sotelediğiniz garnitürü ayrı kapta beklettiğiniz etin Yemek Barbekü sevenlere... Açık havada geçirilen saatleri tamamlayan en güzel aktivitelerden biri de şüphesiz barbekü yapmak. Yazın akşam üzeri, kışın güneşli günlerde; her ikisinin de tadı başka... Leziz bir barbekünün püf noktalarını, Weber-Stephan Barbekü’nün genel müdürü Cem Yılmaz paylaştı… İdeal barbekü için: Öncelikle mangalı pişirmeye hazırlamak için kömürlerin gri bir külle kaplanana kadar kor hale gelmesini bekleyin. Isı ve nem kaybı yaşanmaması için barbekünün kapağını, et pişene kadar mümkün olduğunca en fazla 2 kez açabilirsiniz. Izgara ürünün pişirme sırasında sadece 1 kez çevrilmesi yeterli. Yapışmaması için de, ızgara öncesi yağlanmasında fayda var! Yaygın olarak tercih edilen kırmızı et, beyaz et ve balığı mangalda pişirirken mükemmel sonuca ulaşmak için basit ipuçlarına dikkat etmek gerekiyor. En önemli faktör, beyaz et ve balığın mutlaka çok taze olması, kırmızı etin ise eti aldığınız güvenli yerler tarafından en az 2 hafta dinlendirilmiş olması gerektiği. Kırmızı etin suyunu koruyun! üzerine koyun. Tam üstünü kaplayacak kadar su ekleyin. Ağzını iki folyo ile sıkıca kaplayın ve önceden 200 derecede ısıtılmış fırında 3.5 saat kadar pişirin. Etlerin lokum kıvamına geldiğinden emin olduğunuzda fırından çıkarın. Yeterli değilse biraz daha pişirebilirsiniz. Eti başka bir tabağa çıkarıp dinlenmeye alın. Etin kalan suyunu risottoda kullanmak üzere ayırın. Bu arada risottoyu hazırlamaya başlayabilirsiniz. Genişçe bir çelik tavaya 1 kaşık sıvıyağ ekleyin, kalan soğanı ince ince doğrayıp yağda soteleyin. Soğan kavrulduktan sonra risotto pirincini tavaya ilave edin ve karıştırın. Ardından şarabı ekleyin ve karıştırın. Şarabı çektirdikten sonra kaynatmış olduğunuz suyun yarısını ilave edin. Pirinç suyu çektikten sonra kenara alın ve soğumaya bırakın. Bu arada kaburga yağlı bir et olduğu için yağını ve kemiklerini ayırıp, dört eşit porsiyona bölün. Soğumaya bıraktığınız risottoyu büyük ve derin bir tavaya alın, ocağın altını yakın. Bezelyeyi ve ince doğranmış fasulyeyi pirince ekleyin, kalan kaynamış suyu ilave edin. Hepsi birlikte kaynasın. Pirinç suyunu çekince bir kepçe et suyunu pirincin üzerinde gezdirin. Ocağın altını kapatıp tereyağı, maydanoz, tuz, karabiber ve parmesan ekleyip hızlıca karıştırın. Risottoyu servis ederken porsiyonlar halinde ayırdığınız etleri, üzerine teriyaki ya da balsamik sos gezdirerek risottonun üzerine koyun. Mangalda kırmızı etin lezzetini en iyi şekilde yakalamak için, etin rengi önemli. Et mutlaka hafif kırmızı olmalı. Biftek, pirzola ve diğer kemikli etler mangal için idealdir. Ayrıca en lezzetli hamburgerler, dana etinden yapılmış köftelerin mangalda doğru şekilde pişirilmesiyle elde edilir. Köfteyi pişirirken ızgaraya spatula ile bastırmamak gerekir. Böylece köftenin suyu içine hapsedilerek, tadının yoğun kalması sağlanır. için alüminyum folyo ile sarılmadır. Kuzu etinde en iyi sonucu alabilmek adına, 60 derecelik ısıda pişirilmelidir. Tavuk etini çok iyi pişirin! Sağlık uzmanlarının da uyardığı gibi, kümes hayvanlarının etleri tamamen pişirilmeden tüketilmemeli! Kemiksiz bir tavuk göğüs eti ızgarada doğrudan ısıda 8-12 dakikada, kemikli tavuk göğsü ise dolaylı ısıda 30-40 dakikada pişebiliyor. Beyaz ette en çok dikkat edilmesi gereken nokta, etin içinin pembe kalmamasıdır. Ayrıca tavuk eti derili ise, derinin yanmadan pişirilmesine özen gösterilmelidir. Barbeküde tavuk etinin yapışmaması için ızgaraya yağ sürülmeli. Balığı kurutmamaya özen gösterin! Kuzu eti, dana etine oranla daha yağlı bir et olduğundan ızgarada alevler oluşmaması için mangal üzerinde oynatılmadan pişirilmelidir. Pirzola pişirirken kemik uçlarının yanmaması Mangalda balık yaparken, seçilen balık türünden pişirilme şekline kadar özen gösterilmeli. Çünkü balık türlerinin ızgarada pişirilme yöntemi farklıdır. En önemli nokta, ateşin uygun sıcaklığının ayarlanmasıdır. Balık mangalda çok çabuk piştiğinden, kömürün fazla alevli olması, balığın kuruyup lezzetini kaybetmesine sebep olur. Izgara için en uygun türler iri ve yağlı balıklardır. Balığı pişirmeden önce ızgaranın yağlanması, balığın yapışmasını önleyerek lezzetinin içinde kalmasını sağlar. Etin yumuşak olması için yoğurt, süt ve sirke gibi asit içeren malzemelerle marine edilmeli. Izgarada yanmamaları için de sıvı soslar süzülmeli ve o şekilde ızgaraya yerleştirilmeli. Pişmesine yakın tekrar üzerine bir miktar marine sosu sürülerek lezzet kuvvetlendirilebilir. Aynı şekilde kuru baharatlar da, yanmaması için etin pişmesine yakın eklenmeli. Pratik ve leziz marine tarifi 3 Türk kahvesi fincanı zeytinyağı 1 su bardağı yoğurt 1’er çorba kaşığı kekik ve toz kırmızıbiber Yarım çorba kaşığı karabiber 1 çorba kaşığı kimyon Bir tutam tuz Marine için sos malzemesini karıştırıp, kırmızı ya da beyaz etleri (balık hariç) bu sosta 1 saat dinlendirerek, daha sonra ızgara yapabilirsiniz. Eylül 2014 / Sayı 1 / Sayfa 21 Röportaj Yeni yatırım hedeflerinizden söz eder misiniz? “Yatırımlarımız aralıksız devam ediyor!” Halihazırdaki üretim tesisimizde 9MT Elektrik Ark Ocağı ve 3MT Endüksiyon Ocağı ile ergitme yapılmaktadır. Önümüzdeki birkaç hafta içinde yeni bir 8MT Endüksiyon Ocağını devreye alacağız. Elimizde bulunan 8 adet ısıl işlem fırınına ek olarak 1 adet Elektrikli diğeri Doğal Gaz ile çalışan 2 adet Isıl İşlem Fırını gene bu sene içinde devreye alınıyor. Bu arada elimizde bulunan 10MT ve 5MT kapasiteli misket kabinlerimize ek olarak yeni 5MT’luk misket kabinini devreye alacağız. Ayrıca dökümhane içinde sağlıklı bir hava tesis edebilmek için modern filtrasyon tesislerini hizmete alacağız. Bu sene yönetim olarak en keyifli yaptığımız yatırımlardan bir tanesi de; ağır ve tehlikeli iş kolunda hizmet veren çalışanlarımızın çalışma ortamlarını iyileştirmenin yanı sıra, daha konforlu bir ortamda mola verebilmeleri amacıyla yaptığımız yemekhane yatırımıdır. Bu yatırımlarla; “vizyon, misyon ve değerlerimiz”de yazdığımız ‘çalışana saygı’ ifadesinin anlam bulacağına inanıyoruz. 1963 yılından bu yana öne çıkan çalışmalara imza atan Akmetal Metalürji Endüstri A.Ş.’nin genel müdürü Murat A.Öztekin, şirketlerinde özellikle eğitim ve çalışan motivasyonuna verdikleri önemden söz ederken, hedeflerini ve sektörün geleceğine dair fikirlerini paylaştı… Hizmetlerinizi ve çalışma koşullarınızı anlatır mısınız? Kısa bir süre faaliyete alacağımız 8MT kapasiteli endüksiyon ocağımızı hesaba katmazsak şu anda 6500MT çelik döküm ve çelik dövme kapasitesine sahibiz. Her biri kendi alanlarında dünya lideri olan kısıtlı sayıdaki müşterimizin son derece ağır teknik şartnamelere sahip taleplerine cevap vermek için çalışıyoruz. Üretimimizin tamamını Avrupa’ya ihraç ediyoruz. Eylül 2014 / Sayı 1 / Sayfa 22 Şirketimizin gelecek yıllardaki yatırımları durmaksızın devam edecek ve daha çok Ar-Ge ve Innovasyon alanlarında yoğunlaşılacaktır. Akmetal Metalürji Endüstri A.Ş’de çalışanların daha konforlu molalar verebilmeleri için pek çok detay düşünülmüş. Oyun salonu da bunlar arasında… Akmetal Metalürji Endüstri A.Ş’nin genel müdürü Murat A. Öztekin, genç, dinamik ve öğrenmeye meraklı 160 kişilik bir ekipleri olduğunu belirtirken, yeni hayata geçirdikleri yemekhane yatırımlarının da çalışanların motivasyonuna pozitif etkide bulunduğunu söylüyor... Kaç kişilik bir ekibe sahipsiniz? Personel seçiminde dikkat edilen kriterler nelerdir? * Eğitim ve motivasyon çalışmalarınıza değinir misiniz? Şu anda 160 kişilik bir ekibe sahibiz. Bu rakama taşeronlarımız dahil değildir. Çalışan sayımız önümüzdeki dönemlerde artmaya devam edecektir. Genç, dinamik, öğrenmeye ve kendini geliştirmeye hevesli bir ekibe sahibiz. Çalışanlarımızın Türkiye’nin iyi üniversitelerinden yüksek derecelerle mezun olmuş olmasına özen gösteriyoruz. Eylül 2014 / Sayı 1 / Sayfa 23 Not ortalaması yüksek olmayan stajyer başvurularını geri çeviriyoruz. Yıllık bütçemizin önemli kalemlerinden birini eğitim oluşturur. Her bir beyaz yakalı personel yılda en az iki defa mesleki ve yetkinlik artırıcı olmak üzere eğitim programlarına katılmak zorundadır. Bu programlar yurtdışı eğitim, MBA veya çeşitli sertifika programları olabilir Çalışanlarımızın katıldıkları programları en başarılı ilk üç sıra içinde bitirmeleri istenmektedir. Ayrıca çalışanlarımızın 2012 yılından bu yana uygulamakta olduğumuz Yalın Yönetim çerçevesinde Kaizen çalışmalarına katılmaları ve problem çözme tekniklerine vakıf olmaları beklenmektedir. Tüm mavi yakalı çalışma arkadaşlarımız düzenli olarak mesleki eğitimlerine, çevre ve İŞG eğitimlerine ve işbaşı eğitimlerine katılmaktadırlar. 2013 yılı sonunda Dale Carnegie şirketine, personelimizin en yorgun ve yeni yıl ile ilgili beklentilerinin pek olumlu olmadığı ve birçok yeni arkadaşımızın aramıza katıldığı bir ortamda “Çalışan Bağlılığı Anketi” yaptırdık. Yüzde 86 gibi son derece etkileyici sonuçlarla karşılaştık Malzeme teknolojisinin gelişimi ve döküm sektörünün bu gelişime ayak uyduramaması, bir zamanlar döküm olan parçaların artık başka alanlara kayması, pastanın küçülmesine neden olmaktadır. Ayrıca döküm sektöründe rekabetin sadece fiyat rekabeti olarak anlaşılması, orta ve uzun vadede yıkıcı tesirler yapacaktır. Yatırım yapamayan, kendini geliştiremeyen dökümhaneler zor durumda kalacaktır. Bunlara ek olarak sektörde nitelikli işgücünün azlığı ve sektörün sadece işçilik maliyetleriyle rekabet etme alışkanlığı, nitelikli ve iyi eğitimli kişilerin bu sektöre ilgisini azaltmaktadır. Sınırlı sermayeye sahip dökümcülük sektörüne devletin özellikle Ar-Ge ve Innovasyon konularında destek olması, üniversite-sektör ilişkilerinin geliştirilmesi, üniversitelerin eğitim düzeyinin artırılması, Türk mühendislerinin Avrupa, Amerika, Japonya ve Güney Kore’de belli süreler çalışabilip bilgi ve görgülerini ülkemize getirebilmelerinin sağlanması, Batılı nitelikli işgücünün Türkiye’de çalışma şartlarının kolaylaştırılması ve ara kademe dediğimiz, sektörün çok ihtiyaç duyduğu meslek yüksek okullarında eğitim seviyesinin yükseltilmesi ilk başta aklıma gelen gerekli şartlar olarak sıralanabilir. Bu sonuç bugüne kadar Akmetal İnsan Politikası’nın doğruluğunu ve etkinliğini çarpıcı bir şekilde bizlere göstermekle birlikte, bundan böyle de bu seviveyi koruma sorumluluğu vermektedir. Çalışma arkadaşlarımızın sevgisine ve güvenine layık olmak için tüm gücümüzle çalışıyoruz. Sektörün gelişimi ve başarısı için gerekli şartlar sizce nelerdir? 2008 krizinden bu yana bir türlü krizden çıkamayan ve büyüyemeyen bir dünyada yaşıyoruz. Böyle bir ortama ek olarak sürekli artan yeni değer arayışındaki müşteri talepleri, sektörü radikal bir değişimden geçmediği sürece zorlayacaktır. Eylül 2014 / Sayı 1 / Sayfa 24 Eylül 2014 / Sayı 1 / Sayfa 25 Doğal Hayat Yeni yaşam trendi: Biyolojik göletler Doğal ve sağlıklı yaşam biçimi her geçen gün daha da ilgi çekerken, biyolojik göletler de yeni bir yaşam trendi olarak karşımıza çıkıyor. Dünyaca ünlü pekçok ismin bahçesini süsleyen biyolojik göletleri ülkemizde uygulayan Cem Botanik’in yöneticisi Ayşe Şirin’den, bu ekolojik konsept hakkında bilgiler aldık… Son yıllarda ülkemizde birbiri ardına yapılan pek çok önemli ve büyük konut projesinin yıldızı biyolojik göletler. Göl manzaralı evler, doğal bir hayata duyulan özlemin de göstergesi aslında. ğal olan göletler ise; nemli ortamları, içindeki su bitkileri ile bulunduğu bölgedeki tüm tabii yaşamı kendine çekiyor. Yani yapılan bir gölet, çevresinde kendiliğinden ekolojik bir sistem oluşturuyor. Başta İspanya olmak üzere yurtdışında klorla ilgili yapılan araştırmalar gösteriyor ki, aileler çocuklarıyla birlikte yüzdükleri suların daha doğal olmasını ve hiçbir kimyasal içermemesini tercih ediyor. Bu anlamda tamamen do- Göletler, fonksiyonellik açısından doğayla uyumlu tüm elemanları beraberinde barındırmakla beraber, doğal yüzme havuzu olarak da kullanılabiliyor. İlk olarak yaklaşık 25 yıl önce Avusturya’da ortaya çıkan bu ekolojik konsept, suyun bitkiler tarafından, ne bir kimyasal madde ne de özel filtre kullanılmaksızın arıtıldığı, çevreye mükemmel biçimde entegre olan bir yüzme mekanı sunuyor. İsteğe göre yüzlerce metrekareden binlerce metrekareye kadar hazırlanabilen göletler, her türlü hava şartına dayanabiliyor. Özellikle gölde kullanılan estetik unsurlar, ortama görsel bir zenginlik de katıyor. Suyu temizleme özelliği olan bitkiler, arıtma ve filtreleme özellikleri sayesinde, gölün her daim temiz ve sağlıklı olmasına imkan veriyor. Ayrıca yine göl kenarında değerlendirilen renkli bitkilerle de adeta küçük birer cennet yaratılıyor. Göletler; içinde barındırdığı suyu temizleyen ve aynı zamanda suda oksijen üreten bitkileri ile dikkat çekiyor. Bunun yanı sıra iskeleler, deckler, taşlar, balıklar, çakıllar, kayalar, çevresinde su ile uyumlu olan ağaçlar, sazlıklar, su oyunları sağlayan fıskiye ve heykeller, kurbağalar gibi hem doğal hem mimari elemanların bir araya geldiği heyecan verici bahçe yaşam şekli olarak tanınıyor. Suni olarak hazırlanan göletler, içindeki su bitkileri ile bulunduğu bölgedeki tüm doğal yaşamı kendine çekiyor. Huzura doymak Biyolojik göletler, kimyasal bir temizlik yapmaya gerek kalmadan, suyun bitkiler ve ortamdaki bakteriler yoluyla temizlenmesi ile ortaya çıkan ekolojik oluşumlardır. Biyolojik gölet oluştururken amaç; doğadaki dengeyi bozmadan sudaki yosun konsantrasyonunu mikro-organizmalar yolu ile azaltmak ve fosforu su içinde dengelemektir. Ayrıca saf ve doğal suyun her ne pahasına olursa olsun korunması gereken evrensel bir servet olması da biyolojik göletleri değerli kılan bir diğer unsur. Göletlerin doğal olması ve doğaya dönme ihtiyacı, geleneksel havuzların alternatifi olan bu doğal yüzme mekanlarına duyulan hayranlığı açıklamaya yetiyor… Eylül 2014 / Sayı 1 / Sayfa 26 Yoğunluğu ve telaşı artan bir dünyada huzurlu ve ahenkli bir köşe yaratan biyolojik göletlerin organik tasarımı, bahçe ile ortak bir uyum içinde hazırlanıyor. Suyun verdiği huzur, sakinleştirici etkisi ile bahçelere yeni bir boyut kazandırıyor. Biyolojik yüzme göletleri, sade ve doğal tasarımları, zarif ve yuvarlak formları ile çevreyle bütünleşen dizaynlara da sahip… Sayısız faydası var; •İçindeki su bitkileri ile her mevsim estetik durması, gece ve gündüz keyifle içine girilip yüzülmesi… •Su bitkileri tarafından doğal olarak arıtılan tatlı ve içilebilir bir suyu tatmak •Sudan güzel bir hisle çıkmak, duş alma ihtiyacı duymamak •Şelale gibi akan suyun şırıltısı ile ruhunuzu dinlendirirken, su içmek ve yıkanmak için suyun etrafında toplanan kuşların cıvıltısını dinlemek. •İşletim kolaylığı, işletim maliyetlerinin kimyasal havuzlara göre 4-5 kat daha ucuz olması, düşük maliyetle kurulum •Kimyasal havuzlardaki gibi suyun dışarı atılmaması •Suyun değiştirilmemesi, aynı suyla yaz- kış kullanım •Kimyasalların kullanımının insanlara verdiği zarar karşısında pırıl pırıl duru bir suda yüzmek •İstenen boy ve şekilde yapılabilmesi •Bitkili veya bitkisiz kullanım kolaylığı •Tamamen doğal yollarla hijyenin sağlanması •Doğada var olan sistemi istediğimiz mekana taşıma kolaylığı •Sistemin eskimemesi ve bozulmaması Eylül 2014 / Sayı 1 / Sayfa 27 Sağlık Uyku efsanelerine son verin! YANLIŞ: Gece iyi uyumak için, gündüz çok yorulmalıyım içecekleri, bazı meşrubatlar, hatta bazı hazır gıdalar yoğun miktarda kafein içerebiliyor. DOĞRUSU: Yatağa fiziksel olarak ne kadar yorgun girerseniz, uykuya dalmanız da o kadar zorlaşır. Çünkü sanılanın tam aksine geç saatte yapılan egzersiz programları ve ağır ev işleri uykuya dalmayı zorlaştırıyor. Bu nedenle, yorucu fiziksel aktiviteleri öğleden önceki saatlerde veya uykudan en az 4-5 saat önce sonlandırmanızda yarar var. YANLIŞ: Gece uyuyamadığım zaman uyuyana kadar yatakta kalmalıyım YANLIŞ: Öğleden sonra içeceğim kahvenin ve çayın, gece uykuya dalmama etkisi olmaz Düzenli ve kaliteli uyku, hayatımızın en önemli kısımlarından birini oluşturuyor. Hal böyle olunca,“ne kadar uyumalıyım?”, “uykum neden kaçıyor?”, “çay-kahve içmek uykumu etkiler mi?” gibi pek çok soru işareti taşımamız kaçınılmaz! Acıbadem Sağlık Grubu Nöroloji Uzmanı Prof. Dr. Murat Aksu, uyku ile ilgili toplumda ‘doğru’ bilinen ‘yanlışları’ anlatarak, bize huzurlu bir uykunun yolunu açıyor… “Gece uyuyabilmek için gündüz çok yorulmalıyım…” “Sekiz saatlik bir uyku ertesi güne hazır olmam için yeterli…” “Öğleden sonra içeceğim kahve ile çayın gece uykuya dalmama olumsuz bir etkisi olmaz…” Toplumda yerleşmiş olan bu tür ‘uyku efsaneleri’ nedeniyle sağlıklı uykudan uzaklaşıyoruz. Bunun sonucunda da hem kalp krizi, beyin felci, diyabet ve obezite gibi ciddi sağlık sorunlarının gelişme riski artıyor, hem de gündüz kendimizi dinç ve aktif hissedemiyoruz. Oysa uykusuz kaldığımızda sandığımızdan çok daha fazla ve önemli sorunlarla karşı karşıya kalabiliyoruz. Bu nedenle, fiziksel ve Eylül 2014 / Sayı 1 / Sayfa 28 psikolojik sağlığımız için uyku kesinlikle şart! Elbette kaliteli ve yeterli düzeyde… Ancak toplumda yerleşmiş olan bazı efsaneler var ki, uykumuzun kaliteli ve sağlıklı olmasını engelliyor. ertesi gün kalktığınızda kendinizi hala uykunuzu alamamış hissedersiniz. İşte bu tür gecelerde uykunun kalitesi bozuktur. YANLIŞ: Sekiz saatlik bir uyku ertesi güne hazır olmam için yeterli DOĞRUSU: Biz aslında uykuya daldıktan sonra uykunun kalitesini ancak sabah uyandığımızda anlarız. Kaliteli uykudan kastımız, her uyku döneminin yeterli süre ve oranda yaşandığı uykudur. Yani siz aslında gece çok fazla uyanmasanız da, uykuya çabuk dalsanız da, eğer tüm uyku evrelerini yaşamamışsanız uykunuz kaliteli değildir ve sizi güne hazırlamaz. DOĞRUSU: Uykunun dinlendirici olmasını belirleyen iki faktör, süresi ve kalitesidir. Dolayısıyla sadece uykunun süresinin yeterli olması, bu uykunun sizin için iyi ve yeterli olduğu anlamına gelmez. Nitekim bazı geceler 8 saat veya daha uzun uyumuş olsanız bile YANLIŞ: Kaliteli uyku, deliksiz uykudur DOĞRUSU: Kahve, çay veya kafein içeren diğer içeceklerin uykunun başlamasını bozan etkisi var. Bu etki de 12 saate kadar uzayabiliyor. Yani öğleden sonra alacağınız kafein, gece uykuya dalmayı zorlaştırabiliyor. Bu nedenle sabah istediğiniz kadar çay, kahve için, ama öğlen saatinden sonra bu tür içeceklerin tüketimini sınırlandırın. Burada önemli bir başka nokta da, kafeinin çok çeşitli gıdalarda bulunduğunu bilmeniz. Örneğin enerji DOĞRUSU: Gece uyuyamadığınızda ve uykuya dalmakta zorluk çektiğinizde, yataktan kalkmak ve mümkünse başka bir odada 30 dakika kadar başka bir şeyle ilgilenmek, en iyi çözüm. Sonra tekrar yatağa girip uyumayı denemelisiniz. Ama bu durum sürekli oluyorsa, son bir ayın en az 15 gününde böyle bir sorun yaşıyorsanız, bir uyku tıbbi uzmanına başvurmalısınız. YANLIŞ: Geceyi uykusuz geçirdim ama ertesi gün gündüz bir kaç saat uyumak beni zinde tutar DOĞRUSU: Geceyi ne kadar uykusuz geçirirseniz geçirin, ertesi gün uyku saatiniz gelene kadar uyumamak, uyku- uyanıklık ritminin bozulmaması için önemli. Eğer uykusuz geçen bir gecenin ardından gündüz birkaç saat uyursanız, bir sonraki gece yine uykuya dalmanız çok zor olur. Bu da uyku-uyanıklık ritminin bozulmasına ve uykusuz gecelerin çoğalmasına yol açar. YANLIŞ: Horlamak herkesin yaşadığı zararsız bir durum DOĞRUSU: Horlamak, uykuda nefes durmalarıyla seyreden ve “uyku apne sendromu” denilen bir uyku hastalığının habercisi olabiliyor. Bir de horlamayla birlikte gündüz uyku hali, halsizlik veya yorgunluk varsa, sabahları uykunuzu almış olarak uyanamıyorsanız, gece terlemeleriniz oluyorsa sizde uyku apne sendromu olma olasılığı çok yüksek. Bu ise, mutlaka tedavi edilmesi gereken bir durum. Aksi taktirde çok ciddi kalp hastalıkları, beyin damar hastalıkları ve hipertansiyon nedeni olabiliyor. Uyku kalitenizi artıracak püf noktaları Bazı küçük detaylara dikkat ederek de daha keyifli bir uyku yaşayabilirsiniz… •Lavanta, ferahlatıcı etkisiyle huzurlu bir uyku uyumanıza yardımcı olur. Uyumadan önce lavanta kolonyası ile şakaklarınızı ve bileklerinizi ovabilir, ya da lavantalı vücut kremleri kullanabilirsiniz. Lavanta yağı yakmak da üzerinizde pozitif bir etki bırakacaktır. •Yasemin, papatya, yeşil çay… Sakinleşip rahatlamak ve kendinizi daha dingin hissetmek için, bitki çaylarının mucizevi gücünden faydalanabilirsiniz. yerine hafif bir içeriğe sahip keyifli yayınlar tercih edebilirsiniz. •Yatak kıyafetlerinizin pamuklu seçenekler olmasına dikkat ederek, uyku konforunuzu artırabilirsiniz. • Meditasyon müziklerinin uyku üzerinde de pozitif tesiri bulunuyor. Kendinize uyku için bir müzik arşivi hazırlamaya ne dersiniz? • Uyumadan önce kitap okumanın uykuya son derece olumlu etkisi var. Fakat seçtiğiniz kitap elbette önemli. Sizi huzursuz edecek, gerginlik yaratacak kitaplar Eylül 2014 / Sayı 1 / Sayfa 29 Alışveriş Açık hava keyfiniz için Hafif esintili ama bir o kadar da güneşli sonbahar günlerini renklendirecek şık ve fonksiyonel ürünleri sizin için bir araya getirdik… İster piknik yapın, isterseniz doğa yürüyüşlerine çıkın ya da dostlarla açık havada vakit geçirin; seçim sizin… Eskitilmiş Ahşaptan Kuş Yuvası Garden Center Rifla Sepet / IKEA Rotera Fener / IKEA 45 TL 29.99 TL 9.99 TL Solfint Sürahi 2 LT / IKEA 6.99 TL Yastık / I Love Home 89 TL Matara / Laken 42.99 TL Kullar Soğutucu Çanta / IKEA 19.99 TL Yer Örtüsü Crate and Barrel 57 TL Sandwich Çantası Crate and Barrel Eylül 2014 / Sayı 1 / Sayfa 30 29 TL