Nisan 2013 - Sahil Güvenlik Komutanlığı
Transkript
Nisan 2013 - Sahil Güvenlik Komutanlığı
İÇİNDEKİLER |6| Sahil Güvenlik Komutanlığı 2012 Yılı Faaliyet Özeti Kıyıya Sıkışmış Yaşamlar Deniz Hukukunda Gemilere El Konulması Halinde Bayrak Devletinin Yetkileri Kuvvetleri Dayanışma Vakfı 2012 Yılı Böyle Geçti |24| |30| |38| |16| Kaş-Kekova Bölgesi Deniz Yönetim Planı |34| |32| Motivasyon Türk Silahlı Geçici Kabul Töreni |26| Havacılıkta Ekip Adli Mülakat ve İfade Alma Sürecinde Direnç Avrupa Birliği’nde Balıkçılık Filosunun Yönetimi |42| |46| Uluslararası Bir Akademisyenin Gözüyle Sahil Güvenlik Komutanlığı Kaynak Yönetimi (EKY)’nin Tarihi ve Tanımı Kaynakları |8| SG Arama Kurtarma Gemileri Projesi Kapsamında TCSG-DOST ve TCSG-UMUT’un |48| 60’ıncı Yılında Dumlupınar Denizaltı Kazası |54| Sel Sularında Tıbbi Tahliye |56| Dünyası Temel Güvenlik Adımları |70| Ziyaretler ve Etkinlikler |60| Günlük Hayatta Stresle Başa Çıkma |64| |74| Beraber Eğlenelim, Beraber Öğrenelim Atatürk Köşesi |78| İletişim Becerisi ve 26 56 Denizlerde çalışan, balıkçılıkla ilgili araştırmalar yapan bir akademisyenin yolu meslek hayatı boyunca pek çok kez Sahil Güvenlik Komutanlığı ile kesişir. ....DEVAMI 26’DA... 16 Nisan 2009 tarihinde iki adet AB–412 SAR helikopterinin Sahil Güvenlik Samsun Hava Grup Komutanlığına intikal etmesi ile harekâta hazır hale gelen birliğimiz, kurulduğu günden bugüne.... DEVAMI 56’DA... 8 SEL SULARINDA TIBBİ TAHLİYE 32 KIYIYA SIKIŞMIŞ YAŞAMLAR KAŞ-KEKOVA BÖLGESİ DENİZ YÖNETİM PLANI Öyle bir gecede olup bitmedi her şey. Bir zamanlar Orta Avrupa’nın düzlüklerinden Aral Denizi’ne kadar uzanan Sarmat Denizi bir gece içinde yok olmadı.... DEVAMI 8’DE... Türkiye’nin Akdeniz kıyıları çarpıcı coğrafi özellikleri, barındırdığı eşsiz doğal ve kültürel değerleri ile turizm açısından önemli bir potansiyele sahiptir.... DEVAMI 32’DE... YAYIN SAHİBİ VE GENEL Nisan 2013 • Sayı: 19 • Dört ayda bir yayımlanır. YAYIN YÖNETMENİ Yayın Türü: Yerel Süreli Yayın Sahil Güvenlik Komutanlığı adına Personel Başkanı ISSN: 1307-4253 Büyük Beyaz Geldi Sahil Güvenlik Komutanlığı Çevre Toplantısı |58| Bilgisayar BİR AKADEMİSYENİN GÖZÜYLE SAHİL GÜVENLİK KOMUTANLIĞI SAHİL GÜVENLİK DERGİSİ |50| GENEL YAYIN KOORDİNATÖRÜ VE YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ SG Kd. Alb. Ahmet KENDİR Dz. Kur. Kd. Alb. Ü.Engin UYANIK GENEL YAYIN KOORDİNATÖR YARDIMCISI SG Yb. Engin KUNTAY ÖNEMLİ NOT YAYIN İNCELEME KURULU GRAFİK TASARIM YÖNETİM MERKEZİ BASIM YERİ Dz. Kd. Alb. İlhan KAYIŞ SG Kur. Bnb. Barış YILDIRIM SG Eln. Kd. Bçvş. Murat ÖZKAYA İst. Me. Dr. Ejbel ÇIRA DURUER İst. Me. Suna ERTEKİN TİFTİKÇİGİL Svl. Me. Evrim PURMA Svl. Me. Zarife Tolunay KAYHAN Sahil Güvenlik Komutanlığı Dikmen Cd. Merasim Sk. No: 10 Bakanlıklar/ANKARA Genelkurmay Basımevi Müdürlüğü Bakanlıklar/ANKARA DÜZELTMEN Svl. Me. Pınar YILMAZ AKSU REKLAM KOORDİNATÖRÜ SG İk. Ütğm. E.Kutluhan DOĞAN (0312) 416 45 05 Telefon Belgegeçer Internet E-posta : (0312) 417 50 50 : (0312) 417 28 45 : www.sgk.tsk.tr : sgdergisi@sgk.tsk.tr Telefon : (0312) 402 29 52 BASIM TARİHİ: 26.04.2013 Dergide yayımlanan yazı, fotoğraf, harita, illüstrasyon ve konuların her hakkı saklıdır. Kaynak gösterilerek alıntı yapılabilir. Dergideki yazılar yazarlarının özel fikirlerini kapsar. Sahil Güvenlik Komutanlığının görüşünü yansıtmaz. KÜNYE Sahil Güvenlik Komutanlığı 2012 YILI FAALİYET ÖZETİ [ Hazırlayan ] Servet ALTAN | SG İda. Kd.Bçvş. Sahil Güvenlik Komutanlığı, denizlerimizin korunması ve güvenliğinin sağlanması maksadıyla 24 saat kesintisiz olarak hizmet etmekte, mavi vatan denizlerimizin gelecek nesillere temiz, güvenli ve kaynakları tükenmemiş olarak bırakılabilmesi için vatandaşlardan gelecek her türlü destek ve talebe büyük bir önem vermektedir. YASA DIŞI GÖÇ Yasa dışı göçü önleme faaliyetleri kapsamında icra edilen 92 olayda, 2.531 yasa dışı göçmen yakalanmıştır. Yakalanan yasa dışı göçmen sayısında önceki yıla göre %364 artış olduğu görülmüştür. Ayrıca yasa dışı göç olayına karışan 66 kişi adli makamlara sevk edilmiştir. KAÇAKÇILIK 6 ARAMA KURTARMA Denizde can ve mal koruma kapsamında, icra edilen 384 arama kurtarma operasyonunda 2.205 kişinin hayatı kurtarılmıştır. Ayrıca, denizde ve adalarda yaşadıkları sağlık problemleri nedeniyle zor durumda kalan 149 kişi ilgili sağlık birimlerine ulaştırılmıştır. YASA DIŞI SU ÜRÜNLERİ AVCILIĞI DENİZ KİRLİLİĞİ Kirletilen denizlerimizin temizlenmesinin çok zor, yok edilen kaynakların geri döndürülmesinin ise imkansız olduğu bilincinden hareketle, deniz kirliliği kapsamında yapılan görevlere büyük bir önem veren Komutanlığımız unsurları tarafından yetki sahamız içinde ve dışında toplam 344 adet deniz kirliliği tespit edilmiştir. Komutanlığımız, icra ettiği görevlerde denizi kirlettiği tespit edilen 212 deniz vasıtasına 986.769TL idari para cezası uygulamıştır. Bunun yanı sıra ilgili mevzuat gereğince ve sosyal sorumluluk bilinciyle Sahil Güvenlik Komutanlığı unsurları tarafından 2012 yılında sorumluluk sahamızın dışında tespit edilen 132 deniz kirliliğinden, 12’si ilgili Liman Başkanlığına, 95’i Büyükşehir Belediye Başkanlıklarına, 25’i Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüklerine ve diğer ilgili kurumlara bildirilmiştir. Denizlerimizin sahip olduğu ekonomik değerlerin korunması ve sürdürülebilir kullanımının sağlanması kapsamında 29.332 balıkçı teknesi kontrol edilmiş, bunlardan yasa dışı su ürünleri avcılığı yaptığı tespit edilen 3.837 tekne/kişiye 8.808.698 TL idari para cezası uygulanmıştır. 2692 sayılı Sahil Güvenlik Komutanlığı Kanunu kapsamında, denizlerimizde kanunların temsilcisi ve takipçisi olan Sahil Güvenlik Komutanlığı tarafından 2012 yılında denizde toplam 50.879 gemi/tekne, şahıs aracı kontrol edilmiş ve bunlardan yasa dışı faaliyette bulunduğu tespit edilen 6.568 gemi/tekne, şahıs aracı diğer kurumlara sevk edilmiştir. 7 Sahil Güvenlik Dergisi ° Nisan 2013 Sahil Güvenlik Dergisi ° Nisan 2013 Kaçakçılıkla mücadele faaliyetleri kapsamında icra edilen 27 operasyonda, 416 ton kaçak akaryakıt ele geçirilmiştir. Kaçak akaryakıt miktarında bir önceki yıla oranla % 65 azalma, olay sayısında % 10 azalma olduğu görülmüştür. Ayrıca 570.580 paket kaçak sigara, 8.000,000 adet sigara kağıdı, 310 şişe alkollü içki, 835,36 kg domuz eti, 2 adet amfora, 34,67 gr uyuşturucu madde ele geçirilmiştir. KIYIYA SIKIŞMIŞ YAŞAMLAR [ Yazı ve Fotoğraflar ] Tahsin CEYLAN | Su Altı Fotoğrafçısı 8 Öyle bir gecede olup bitmedi her şey. Bir zamanlar Orta Avrupa’nın düzlüklerinden Aral Denizi’ne kadar uzanan Sarmat Denizi bir gece içinde yok olmadı. Yerkürenin jeolojik saatinde ince ince ayarlanmıştı büyük değişimin tüm küçük süreçleri. Hemen hemen son buzul çağının sonlarıydı. Binlerce yıl boyunca kıyılardan kilometrelerce uzağa çekilmiş olan okyanuslar, kaybettikleri toprakları geri almak üzere buzullarla iş birliği yapmışlardı. 9 Sahil Güvenlik Dergisi ° Nisan 2013 Sahil Güvenlik Dergisi ° Nisan 2013 Dünya’nın en geç denizi olan Karadeniz maruz kaldığı kirlilikle alarm veriyor. Hızla eriyen buzulların etkisiyle kabaran okyanuslar, karaları kendilerine boyun eğmeye zorluyorlardı. Başlangıçta cılız birer nehir olan Çanakkale ve İstanbul Boğazları, bu muazzam baskı karşısında en son direnişlerini yapıyorlardı. Boğaziçi’ni Sarmat Denizi’nden ayıran dev kaya engeli okyanusların baskısına direnmekte hayli zorlanıyordu. Önce yavaş yavaş, sonra hızla çöktü boğaz duvarı. Bir tatlı su denizi olan Sarmat Havzası, tuzlu denizin acı tadıyla tanıştı. Göl koşullarında yaşamaya alışkın yüzlerce Sarmatik canlı türü yaşamla ölüm arasında kalakalmışlardı. Kaçabilenler akarsulara sığınarak hayatta kalmayı başardılar. Okyanusun baskınından kaçamayanlarsa, Sarmatik Havza’nın derinliklerinde çürüyerek burayı yaşamdan yoksun karanlık bir çukura dönüştürdüler. Hidrojen sülfürle zehirlenen yaşama yasaklı karanlıklar yeni bir denize adını verdiler. Karadeniz derin sularında yaşama geçit vermesede dar kıyılarında yeni yaşam vahaları yaratmakta gecikmedi. Kıyıya sıkışan yaşamlar yepyeni bir ekosistemin doğuşuna şahitlik etmekteydiler. 10 “Aldırma gönül” dense de aldıran gönülle ve gelinlerin büyülü dansları eşliğinde Karadeniz’in derinliklerindeydik Sinop’ta. Yakamozlar, kıyıya vuran dalgaların muhteşem akustizminin eşliğinde sarmal şovlarını sundular. Zamana dokunduğumuzu hissettik deklanşöre her uzanışımızda. Bugünkü dokusuyla Karadeniz; İstanbul Boğazı ile Marmara Denizi’ne, Kerç Boğazı ile Azak Denizi’ne bağlanmış durumdadır. Bir zamanlar Hazar Denizi’yle de bağlantılı olan Karadeniz, bazı tektonik hareketlerle bu denizden ayrılmıştır. Günümüzde Akdeniz’e bağlı bir iç deniz olup, en uç nokta olarak kabul edilmektedir. Ortalama derinliği 1200 metre olup, en derin yeri orta kısmında 2245 metre olarak bulunmuştur. Karadeniz’in kıta sahanlığı, Türkiye ve Kırım kıyılarında çok dar olduğu halde (sadece birkaç bölgede 30 km) diğer bölgelerde yani Bulgaristan, Romanya ve Azak Denizi’nde 40 km’yi geçer ve bu sahaların derinliği genel olarak 100 metreyi geçmez. Karadeniz sularında sıcaklığın mevsimsel ve bölgesel farkları oldukça belirgindir. Örneğin; kış mevsiminde yüzey suları sıcaklığı Türkiye sahillerinde 7oC civarında iken, Rusya sahillerinde 1oC’ye düşer. Ortalama mevsimsel değişimler ise 7-26oC arasındadır. Karadeniz’de sıcaklık derinliğe bağlı olarak hızla düşer. Yüzey sularında ortalama 16oC iken, 40-70 metrelerde 7oC’ye düşmekte ve bundan sonra da aşağı yukarı sabit kalmaktadır. Sahil Güvenlik Dergisi ° Nisan 2013 Yengeç. Pachygrapsus marmoratus Ordu Yason antik limanında bulduğumuz bu antik çapa önemli bir buluntu. Anemon. Actinia equina U20 Alman Denizaltısı Dalışseverler için mükemmel bir batık. 12 Sahil Güvenlik Dergisi ° Nisan 2013 Horozbina. Parablennius zvonimiri Karadeniz’in yüzey sularında çözünmüş halde bulunan yıllık ortalama O2 miktarı 6-7.5 ppm (mg/ lt) arasında değişmektedir. Aslında Karadeniz, O2’nin ve dikey sirkülasyonunun olmadığı en büyük deniz sistemidir. 100-150 metre derinlikler arasında O2 aniden ortadan kalkmaya başlar. 150 metreden sonra ise yer yer O2 miktarı sıfıra düşer. Buna karşılık H2S (hidrojen sülfür) miktarı artmaya başlar. Deniz tabanına inen ölü organizma ve bitki materyallerinin bazı mikroorganizmalar tarafından parçalanması sonucu O2’nin tamamı tüketilir. O2’siz ortamda da başka mikroorganizmalar, sözü edilen parçalanmayı sülfatı (SO4) kullanarak gerçekleştirirler. Sonuçta toksik H2S oluşur ve 100150 m’nin altında birikir. Karadeniz, Türkiye denizleri arasında besleyici elementler yönünden en zengin deniz durumundadır. Hatta Atlantik Okyanusu’ndan bile daha zengindir. Zira bu denize yağmurlarla ve akarsularla yüksek oranda besleyici element taşınmaktadır. Karadeniz yüzey akıntıları, tüm Karadeniz sahillerini dolaşan büyük bir akıntı sistemi ile bu akıntı sistemine bağlı olarak elips şeklinde hareket ederek Karadeniz’in merkezi bölgelerini etkileyen akıntılar olmak üzere iki ayrı akıntı sisteminden oluşmaktadır. Karadeniz’deki gel-git (med-cezir) hareketleri 5-10 cm civarındadır. Bu nedenle Karadeniz’de gel-git bulunmadığı kabul edilir. Bugünkü Karadeniz faunası orijin bakımından üç ana gruba ayrılır. Bunlar: 1. Sarmatik formlar (Huso huso, Acipenser nudiventris, Acipenser güldenstaedti gibi Mersin balığı türleri) 2. Tropikal – Subtropikal formlar (Akdeniz ve Atlanto Mediteran) 3. Yarı geçiciler 13 Sahil Güvenlik Dergisi ° Nisan 2013 Karadeniz’de tuzluluk genelde düşük olup, orta bölgelerinde %0.18 ile en yüksek seviyesine ulaşır. Ancak sahile doğru özellikle akarsuların döküldüğü bölgelerde tuzluluk azalır. Örneğin; Yeşilırmak ve Kızılırmak nehirlerinin boşaldığı bölgelerde tuzluluk %0.15 civarındadır. Karadeniz’de tuzluluğun derinlere bağlı değişimleri de oldukça önemlidir. Düşük tuzluluğa sahip yüzey sularının (%0.18) kalınlığı 75 metre kadardır. Bunu takiben 100 metrede %0.19-0.20, 500 metrede %0.22 ve 1000 metrede %0.23 değerine ulaşır. Sıcaklık ve tuzluluğun düşük olması yanında Karadeniz’de 150-200 metreden sonra H2S’nin bulunması nedeniyle bazı formların Karadeniz’e geçişleri kısıtlanmıştır. Bu yüzden Karadeniz, diğer denizlerimize nazaran daha fakirdir. Toplam hayvansal türler açısından değerlendirildiğinde, Karadeniz Akdeniz’e nazaran yaklaşık üç kat daha az tür barındırır. Örneğin, Karadeniz’de bugüne kadar 800 civarında bentik omurgasız hayvan türünün varlığı ortaya konabilmiştir oysa bu sayı Ege Denizi için 2600 türün üzerindedir. Karadeniz balık faunasının %75’i Akdeniz kökenlidir. Bu balıkların bir kısmı devamlı Karadeniz’de kalmakta bir kısmı ise beslenme ve üreme amacıyla Akdeniz ile Karadeniz arasında göç yapmaktadır. Devamlı kalanlara örnek olarak şu türler verilebilir; • Mesogobius batrachocephalus (Kaya balığı) • Neogobius melanostomus (Benekli kaya balığı) • Mullus barbatus (Barbun) • Merluccius merluccius (Bakalyaro) • Squalus acanthias (Mahmuzlu camgöz) Göç eden türlere örnek olarak; • Xiphias gladius (Kılıç balığı) • Pomatomus saltatrix (Lüfer) • Scomber scomber (Uskumru) • Sarda sarda (Palamut) verilebilir. Son 50 yıldır Karadeniz’de meydana gelen ciddi ekolojik değişimler, pollusyon baskısı ve aşırı avcılık nedeniyle, pek çok balık türünün stokları belirgin şekilde azalmış durumdadır. 1950’li yıllarda sıklıkla rastlanan kılıç balıkları, artık Karadeniz ekosisteminin en kırılgan balıkları arasında yer almaktadır. Balıkların yanı sıra, sıcaklık ve tuzluluğun en uygun koşullarda bulunması nedeni ile midye (Mytilus galloprovincialis) ve salyangozlar (Rapana venosa) gibi yumuşakçalara da sadece Karadeniz’de yoğun olarak rastlanmaktadır. Yapılan çalışmalarda midye stoklarının en geniş olarak Sinop ve Samsun civarlarında bulunduğuna değinilmiştir. Buralarda bilhassa 30-50 metrelerde daha zengin stokları gözlemek mümkündür. Muhtemelen midyeye en uygun ekolojik koşullar da bu derinliklerde yer almaktadır. Deniz Anası. Rhizostoma pulmo 2009 yılı verilerine göre ülkemizin toplam deniz balıkları üretimi 380.865 ton iken bunun 277.703 ton’u yani % 73’ ü Karadeniz’den avlanan miktardır. İskorpit. Scorpaena sp. Kirlilik ve insanoğlu tarafından yaratılan olumsuz çevresel koşullara rağmen yine insanoğlunun Karadeniz’den deniz ürünleri beklentisi yani iştahı hiç azalma göstermemektedir. 1970’li yıllarda av gücünü oluşturan gemi adedi günümüzde 5973’e ulaştı ve bu sayıya yenileri ilave edilmekte. Besin zincirinin ilk halkasını oluşturan Fitoplankton ise yapılan HES’ler nedeniyle ciddi bir kırılmaya maruz kalacak ve dünyanın en genç denizi Karadeniz için tehlike çanları çalmaya devam edecektir. NOT: Karadeniz konulu bu araştırma çalışmama katkı sağlayan Sevgili Dostum, Hakan Kabasakal’a teşekkür ederim. KAYNAKLAR : (1) http://blacsea-commission.org/main.htm (2) http://www.iasonnet.gr/abstracts/zenetos.html (3) Zaitsev, Yu. and Mamaev, V.O., 1997. Biological diversity in the Black Sea: A study of change and decline, Black Sea Environmental Series, Vol. 3, United Nations Publishing, New York, 208 p. (4) Balıkçılık Yönetimi Açısından Karadeniz. Düzgüneş E. 2011 Medex Paneli. 15 Sahil Güvenlik Dergisi ° Nisan 2013 Toplam üretimde Akdeniz % 8, Marmara % 7 ve Ege Denizi % 12 paya sahiptir. Avlanan balık tür sayısı 1970’lerde 56 iken bugün bu sayı 30’lara düşmüştür Karadenizde. Tür çeşitliliğindeki en büyük ekolojik kırılmayı Marmara Denizi’nde görüyoruz. Burada avlanan 66 tür şimdi 40 türe düşmüştür. Maruz kaldığı büyük kirlilik nedeniyle Karadeniz’de balık dışı diğer deniz ürünlerinde de ciddi azalmalar görülmüştür. 13 türün yerini şimdi sadece 3 tür almıştır. Trabzon’da bir zamanlar istakoz ve böcek avlandığı kayıtlarda olmasına karşın bugün sadece bir hayal olarak belleğimizde yer almaktadır. İnsanoğlunun kendisini çevreden soyutlayarak, çevrenin egemen gücü olarak yine oradan sürekli besin beklemesi anlaşılır bir şey değildir. Bilgilendirilme Hakkı Yabancı bir gemiye el koyan kıyı devleti, mümkün olan en kısa sürede bayrak devletini bu durumdan haberdar etmeli ve bilgilendirmelidir. Sözleşmenin 231. maddesine göre el koyan devlet konu ile ilgili tüm resmi raporları sunmalı ve diplomatik temsilciler ile mümkün olduğu ölçüde denizcilikle ilgili kuruluşları gemi ile ilgili alınan tüm tedbirlerden haberdar etmelidir. Bayrak devleti ise 283. madde uyarınca kıyı devleti tarafından alınan tedbirlerle ilgili olarak görüş teatisinde bulunulmasını isteyebilir ve bu talep kıyı devleti tarafından reddedilemez. Geminin ve Mürettebatın Derhal Serbest Bırakılmasını Talep Etme 16 [ Hazırlayan ] Av. Aslıhan ERBAŞ AÇIKEL | Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Ens. Deniz Hukuku A.B.D Doktora Öğrencisi Giriş Uluslararası deniz hukukuna göre denizde seyrüsefer özgürlüğü kural olup, gemilere el konulması ancak istisnai hallerde mümkündür. Bu nedenle gemilere el konulması, gerek kamu hukuku kaynaklı gerek özel hukuk kaynaklı gerekçelerle olsun uluslararası alanda daima çeşitli sınırlamalara tabi tutulmuştur. Nitekim uluslararası deniz hukukuna ilişkin kuralları düzenleyen Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi (Sözleşme), kıyı devletine gemilere el koyma yetkisini ancak güvenliğini tehdit eden hallerde tanımakta ve böylece kural olarak deniz ticareti ve ulaşımını emniyet altına almaktadır. Hatta Sözleşme bazı durumlarda gemisine el konulan bayrak devletine bu uygulamaya karşı çeşitli başvuru imkanları tanımaktadır. Bu imkanlar arasında belirli bir finansal güvence karşılığında gemi ve mürettebatın derhal serbest bırakılmasını talep etme, bu talebin yerine getirilmemesi halinde yargı yoluna başvurma ve çeşitli geçici tedbirlerin alınmasını talep etme hakları yer almaktadır. Bu başvuru haklarının yanında bayrak devletinin, kıyı devleti tarafından yapılan işlemlerden haberdar edilmesi gerekmektedir. * “ORSAM Uluslararsı Deniz Hukukunda Kıyı Devletinin Gemilere El Koyma Yetkisinin Sınırları Sempozyumu”nda sunulmuştur. Madde 73. (1): Balıkçlıkla ilgili kanunların ve kuralların uygulanması nedeniyle el koyma Sözleşme’nin 73. maddesinin ilk fıkrasında kıyı devletine, münhasır ekonomik bölgedeki canlı kaynakların araştırılması, işletilmesi, muhafazası ve yönetimi konularındaki egemen haklarının kullanılmasında, Sözleşme’ye uygun olarak kabul ettiği kanunlara ve kurallara riayeti sağlamak için gemiye çkılması, geminin denetimi, gemiye el konulması ve hakkında dava açlması da dahil olmak üzere, gerekli bütün tedbirleri alabilme hakları tanınmış olup, maddenin ikinci fıkrasında bir teminat veya diğer yeterli bir garanti gösterilirse, el konulan gemi ve tutuklanan mürettebatının, gecikmeksizin serbest bırakılacağı düzenlenmiştir (Treyes, 1996). 73. madde sadece balıkçlıkla ilgili olmakla birlikte, bazı durumlarda genişletici bir yorumla balıkçlıkla benzerlik gösteren faaliyetlerin de bu kapsamda değerlendirilmesi mümkündür. Örneğin Hamburg’da faaliyet gösteren Uluslararası Deniz Hukuku Mahkemesi (UDHM) ilk davası olan Saiga davasında, bir balıkçı gemisine yakıt ikmali işleminin belirli koşullarda balıkçılığa benzer bir faaliyet olarak değerlendirilmesinin mümkün olduğunu belirtmiştir (Saiga Kararı, Dava No. 1, par. 57). Madde 220. (6) ve (7): Deniz çevresi ile ilgili kuralların uygulanması nedeniyle el koyma Sözleşme’nin 220. maddesi, gemi kaynaklı kirlenmenin önlenmesi, azaltılması ve kontrol altında tutulması için getirilen kuralların ve standartların uygulanmasını düzenlemektedir. Maddenin 6. fıkrası, kıyı devletinin, açık ve objektif bir delil olması halinde münhasır ekonomik bölgede ya da kara sularında seyreden bir gemiye ilişkin olarak gemiye el konulması da dahil olmak üzere işlemler yapabileceğini düzenlemiştir. Bunun için geminin münhasır ekonomik bölgedeyken uygulanmakta olan uluslararası kuralları ve standartları ihlal ederek kıyı devletinin kıyılarına ve ilgili menfaatlerine ciddi bir zarar ya da zarar tehdidi oluşturması gerekmektedir. Maddenin 7. fıkrasında ise yetkili uluslararası kuruluş aracılığıyla olsun ya da diğer bir şekilde kararlaştırılmış olsun teminat ya da diğer bir şekilde mali garanti temin edildiği 17 Sahil Güvenlik Dergisi ° Nisan 2013 Sahil Güvenlik Dergisi ° Nisan 2013 ULUSLARARASI DENİZ HUKUKUNDA GEMİLERE EL KONULMASI HALİNDE BAYRAK DEVLETİNİN YETKİLERİ* Kıyı devletinin hakimiyet yetkileri ile uluslararası ticaret özgürlüğü arasında denge kurmaya çalışan Sözleşme, bazı hallerde geçiş hakkının durdurulması ve gemiye el konulması hususunda kıyı devletine yetki vermekte, bazı hallerde ise el konulan geminin bayrak devletine, belirli bir finansal güvence göstermesi karşılığında gemi ve mürettebatının derhal serbest bırakılmasını (prompt release) talep etme hakkı tanımaktadır. Bu tür bir finansal güvencenin amacı ileride davanın esasını inceleyen yerel mahkemenin vereceği cezanın ödenmesini teminat altına almaktır (Karaman, 1996). Gemi ve mürettebatının derhal serbest bırakılmasına ilişkin bu düzenleme uluslararası deniz hukuku için yeni bir düzenlemedir. Bu düzenlemenin temelinde Sözleşme ile yeni bir konsept olan münhasır ekonomik bölgenin tesisi ve kıyı devletinin bu alandaki yetkilerinin arttırılması önemli rol oynamıştır (Treves, 1996). Bu yetkilerin kötüye kullanılmasını engellemek ve kıyı devleti ile bayrak devleti arasında adil bir denge kurabilmek amacıyla “gemi ve mürettebatının derhal serbest bırakılması” hükmü getirilmiştir. Bu tür bir düzenlemenin tesisinde özellikle Pasifik’teki balıkçılık gemilerine el konulmasından rahatsızlık duyan Amerika’nın rolü büyük olmuştur (Anderson, 1996). Kıyı devleti tarafından yabancı bir gemiye el konulması, her durumda geminin finansal güvence karşılığında serbest bırakılmasını gerektirmemektedir. Örneğin deniz haydutluğu veya korsanlık, köle taşımacılığı gibi hallerde ya da sadece ulusal kurallara uymama halinde el konulan gemiler için derhal serbest bırakma söz konusu değildir (Lagoni, 1996). Sözleşme’ye göre finansal güvence karşılığında geminin serbest bırakılmasını gerektiren haller şunlardır: 18 için gemiye el koyan devlet ve bayrak devletinin hem ilgili Konvansiyona hem de BMHDS’ye taraf olması halinde uygulanabilecektir ( Treves, 1996; Karaman, 1996). Burada kastedilen uluslararası kuruluş Uluslararası Denizcilik Örgütü’dür (IMO, Anderson, 1996). IMO çerçevesinde kabul edilen ve gemilerin serbest bırakılmasını düzenleyen sözleşmeler ise 1969 tarihli Petrol Kirliliğinden Doğan Zararın Hukuki Sorumluluğu ile İlgili Uluslararası Sözleşme ve 1976 tarihli Deniz Alacaklarına Karşı Mesuliyetin Sınırlanması Hakkında Sözleşme’dir ( Madde 13. 2). Bir diğer örnek ise CMI tarafından geliştirilen Gemilerin ihtiyati Haczine ilişkin 1952 tarihli Brüksel Konvansiyonu’dur (Madde 5.1). Özel hukuka ilişkin olan bu sözleşmelerde yer alan ve bir tazminat fonunun oluşturulması ya da yeterli teminat verilmesi karşılığında geminin serbest bırakılmasını düzenleyen hükümler 220. 7’nci madde uyarınca Sözleme’ye dahil edilmiş olmaktadır (Anderson, 1996). Bu durum geminin derhal serbest bırakılması durumunun kamu hukuku niteliğinin bazı hallerde özel hukuk ile kesiştiğini göstermektedir ( Karaman, 1996). 73.2. maddede serbest bırakılma zorunlu bir unsur olmakla birlikte 220.7. madde uyarınca serbest bırakma sadece uygun düzenlemeler mevcut ise söz konusu olmaktadır. Bu şekilde geminin serbest bırakılabilme hükmünün uygulanabilmesi 226. (1) (b) ve (c): Yabancı gemilerin denetimi neticesinde el koyma Yabancı bir geminin denetlenmesi (investigation) ile ilgili olan 226. madde de bu kapsamda değerlendirilmesi gereken bir düzenlemedir. 226.1.a, yabancı gemilerin boşaltma (dumping, Madde 216), kirletici maddeleri tahliye etme (discharge, Madde 218) ve 220. maddeye aykırı bir şekilde kıyı devletinin kurallarının ihlali halinde kıyı devletinin denetim yapabileceğini düzenlemektedir (Lagoni, 1996). Bu denetim neticesinde uygulanmakta olan kanun ve düzenlemelere ya da uluslararası kural ve standartlara aykırılık tespit edilirse kıyı ya da liman devleti tarafından kanuni süreç başlatılacaktır (Anderson, 1996). Maddede açıkça gemiye el konulmasından bahsedilmemekle birlikte, 226.1.b uyarınca denetim sonucunda deniz çevresini korumaya ilişkin yürürlükte olan kanun ve tüzükler ya da uluslararası kural ve standartların ihlali durumunda, geminin teminat ya da diğer finansal güvenceler gösterilmesi karşılığında derhal serbest bırakılması öngörüldüğünden, geminin denetimi sonucunda seferinden alıkonulabileceği anlaşılmaktadır (Treves, 1996). 226.1.c ise, liman ya da kıyı devletinin, geminin deniz çevresine zarar verme tehlikesi bulunduğu hallerde gemiyi serbest bırakmaktan imtina edebileceğini ya da geminin en yakın tamir tersanesine çekilmesi hususunu şart olarak koşabileceğini düzenlemektedir. Bu durumda, bayrak devletinin derhal bilgilendirileceği ve geminin XV. Kısım hükümlerine göre serbest bırakılmasının talep edilebileceği ifade edilmiştir. 292. maddenin Sözleşme’nin XV. Kısmında yer alması nedeniyle birtakım yazarlar 226.1.c halinde de derhal serbest bırakma hükmünün işletilebileceğini iddia etmektedir (Anderson 1996; Lagoni, 1996). Ancak bu durumda sadece “serbest bırakma konusu” ile ilgilenecek olan mahkeme, mali nitelikte bir teminat gösterilmesi durumunda deniz çevresi ile ilgili tehlikenin hala ortadan kalkmaması nedeniyle geminin serbest bırakılması talebini reddedebilecektir (Lagoni, 1996). Geminin ve Mürettebatın Serbest Bırakılması için Yargıya Başvuru Geminin, ilgili maddelerde düzenlendiği üzere belirli bir teminat veya başka bir finansal güvence karşılığında serbest bırakılmaması halinde 292. madde kapsamında uyuşmazlığın yargıya taşınması mümkündür. Bu maddeye göre Sözleşme’ye taraf olan devletlerden biri, sözleşmeye taraf olan diğer bir devletin bayrağını taşıyan bir gemiye el koyar ve el koyan devletin geminin ve mürettebatın makul bir teminat ya da diğer bir finansal güvence verilmesi karşılığında derhal serbest bırakılmasına ilişkin Sözleşme hükümlerine aykırı davrandığı iddia edilirse, uyuşmazlık taraflarca kararlaştırılan herhangi bir mahkeme ya da yargı yerinde, el koyma anından itibaren 10 gün içerisinde bu yönde bir anlaşmaya varılamaması halinde ise 287. madde uyarınca el koyan devlet tarafından kabul edilen bir mahkeme veya yargı organına ya da taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça Uluslararası Deniz Hukuku Mahkemesi’ne götürülebilir. Burada dikkat edilmesi gereken nokta tarafların sözleşme ile aksi yönde bir anlaşma yapabilecekleridir. Yani 292. madde emredici bir düzenleme olmayıp, tarafların, müzakere etmek için öngörülmüş olan 10 günlük süreyi uzatmaları, özel tahkim kararlaştırmaları ya da derhal serbest bırakma usulünü hiç kullanmamayı kararlaştırmaları mümkündür (Treves, 1996). Yetkili Yargı Organları Taraflar, geminin teminat veya başka bir finansal güvence karşılığında serbest bırakılmasına ilişkin olarak çıkabilecek uyuşmazlığı aralarında anlaştıkları bir yargı merciine getirebilir. Ancak gemiye el konulmasından itibaren 10 gün içerisinde bu tür bir anlaşma sağlanamazsa, uyuşmazlık, 287. madde kapsamında yer alan bir yargı organına götürülebilir. 287. maddede yer alan yargı organları sırasıyla, Uluslararası Deniz Hukuku Mahkemesi (UDHM), Uluslararası Adalet Divanı (UAD), Ek VII uyarınca oluşturulan Ad Hoc Tahkim Divanı (TD) ve Ek VIII’de belirtilen uyuşmazlık kategorilerinden bir veya daha fazlası için Ek VIII hükümleri uyarınca oluşturulan Özel Tahkim Divanı’dır (ÖTD). Bu yargı organları içerisinde geminin “derhal serbest bırakılması” ile ilgili uyuşmazlıklarda UDHM’nin özel bir önemi olduğu düşünülmektedir. Zira UDHM, kendi iç kuralları içerisinde “derhal serbest bırakma” ile ilgili ayrıntılı düzenlemelere yer vermiştir (Bkz. Mahkeme Kuralları Madde 110114). UAD’nin ise çok sayıda uyuşmazlığa bakmakla görevli olması nedeniyle uyuşmazlığı gerektiği şekilde “derhal” çözmekte başarılı olamayacağı düşünülmektedir (Treves, 1996). Hakem mahkemelerinin ise oluşturulması vakit alacağından yine hızlı bir şekilde karar verilmesi gereken serbest bırakma davaları içn uygun bir yargılama merci olmayacağı düşünülmektedir (Lagoni, 1996). Süre 292. maddede yer alan 10 günlük süre şartı, gemiye el koyan devlete, bu süre içerisinde gemiyi serbest bırakmak suretiyle konunun uluslararası bir mesele haline gelmesini engelleme fırsatı vermektedir. Bu sürenin kesin bir süre olup olmadığı ve bu süre geçtikten sonra uyuşmazlığın hala yargı önüne götürülüp götürülemeyeği hususu, Camouco davasında tartışma konusu olmuştur. Bu davada davalı, davanın gemiye el konulmasından 3 ay sonra açıldığını belirtmiş ve bu süre içerisinde pasif davranan davacının davasının kabul edilemeyeceğini ileri sürmüştür. Mahkeme ise, bayrak devletinin gemiye ve mürettebatına el konulmasından sonra belirli bir süre içerisinde dava açmak zorunda olmadığını belirtmiştir. Mahkemeye göre, 292. maddede ifade edilen 10 günlük süre tarafların uyuşmazlığı anlaştıkları bir yargı organı önüne götürmelerini sağlamaktır. 10 günlük süre, 19 Sahil Güvenlik Dergisi ° Nisan 2013 Sahil Güvenlik Dergisi ° Nisan 2013 takdirde kıyı devletinin gemiyi serbest bırakacağı düzenlenmişse, kıyı devletinin bu tür düzenlemeler ile bağlı olması halinde, geminin deniz seyrüseferine izin verileceği düzenlenmiştir. Uyuşmazlığın Esasına İlişkin Yargılama Yasağı içerisinde herhangi bir yargı önüne götürülmeyen ya da 10 gün geçtikten sonra derhal Mahkemeye iletilmeyen başvuruların 292. madde kapsamında “derhal serbest bırakma” başvurusu olarak kabul edilmemesi söz konusu değildir (Camouco Kararı, Dava No. 6, par. 67). Başvurunun Bayrak Devleti Tarafından Yapılması 20 292. madde kapsamında yapılacak bir başvuru, ancak Sözleşme’ye taraf olan bir Devlet tarafından yine söz konusu Sözleşme’ye taraf olan bir Devlete karşı yapılabilir. Sözleşme’nin XV. Kısmı Sözleşme’ye taraf olan uluslararası organizasyonlara da mutadis mutandis uygulama alanı bulsa da şimdiye kadar bir uluslararası kuruluş tarafından bu tür bir başvuru söz konusu olmamıştır (Lagoni, 1996). Başvurunun bayrak devleti adına yapılabilmesi imkanı, gemi donatanı gibi özel kişilerin de menfaatlerini Mahkeme önünde savunabilmelerine olanak sağlamaktadır (Treves, 1996). Ancak bu tür bir başvurunun yapılabilmesi için ilgili kişinin bayrak devleti tarafından yetkilendirilmesi gerekmektedir (Treves, 1996). “Makul” Nitelikteki Finansal Güvenceyi Tespit Etme Geminin derhal serbest bırakılmasına ilişkin açılan bir davada, davacı tarafından ileri sürülen iddianın iyi bir temele dayandığına (well-founded) hükmeden Mahkeme’nin, geminin serbest bırakılması için gerekli olan finansal güvencenin, miktarına, niteliğine ve şekline karar vermesi gerekmektedir (Camouco Kararı, Dava No. 6, par. 67). 292. madde kapsamında finansal güvencenin hangi hallerde “makul” olarak kabul edilebileceğini tespit edecek olan Mahkeme, bu tespitini Sözleşme’ye ve Sözleşme’ye aykırı olmayan diğer uluslararası hukuk kurallarına göre yapmalıdır (Monte Confurco Kararı, Dava No. 6, par. 75). Mahkeme, “Camouco” davasında finansal güvencenin “makul” olarak değerlendirilip değerlendirilemeyeceği ile ilgili olarak çeşitli unsurlar sıralamış ve bu unsurları diğer kararlarında da dikkate almıştır. Bu unsurlar, isnat edilen suçun ağırlığı, el koyan devletin kanunlarına göre uygulanan ya da uygulanabilecek olan cezalar, el konulan geminin ve yükün değeri, el koyan devlet Geçici Tedbirler Alınmasını Talep Etme Bayrak devletinin diğer bir hakkı 290. madde kapsamında “geçici tedbirler” (provisional measures) alınmasını talep etmektir. Bu maddeye göre bir uyuşmazlığın prima facie kendisini yetkili gören bir mahkeme veya yargı organı önüne getirilmesi halinde, bu mahkeme ya da yetkili yargı organı, içinde bulunulan koşullara uygun olarak nihai karar çıkıncaya kadar tarafların haklarını korumak veya deniz çevresinin uğrayabileceği ciddi tehlikeleri önleyebilmek amacıyla her türlü geçici tedbiri alabilir. Başvurulan yargı organı başka bir çözüm yolu devreye girinceye kadar, uyuşmazlığa taraf olan devletlerin haklarının korunması veya çevrenin muhafazası amacıyla kıyı devletinin alıkoyduğu gemilerin derhal salıverilmesi konusunda acil “geçici tedbir” (provisional measures) alabilecektir ( Karaman, 1996; Akçapar, 1997). Geçici tedbir kapsamında geminin serbest bırakılmasına ilişkin bir başvuru UDHM’sine Kasım 2011’de yapılmıştır. UDHM’sinin en son kararı olan ve Saint Vincend and The Grenadines tarafından İspanya’ya karşı açılan “Louisa” davasında, bir Amerikan gemisi olan ve Saint Vincent and The Grenadines bayrağı taşıyan Louisia, petrol ve doğal gaz araştırmaları yapmak üzere İspanya’nın Cadiz Körfezi yakınlarında bulunmaktaydı. Louisa’ya İspanyol yetkililer tarafından İspanya’ya ait tarihi eserlerin çalınması ve gemide silah bulundurulması iddialarıyla Şubat 2006’da el konulmuş, ancak aradan geçen dört buçuk yıl içerisinde soruşturma herhangi bir sonuca bağlanmamıştı. Yargılamadaki bu ağır işleyiş nedeniyle gerekli bakımı yapılamayan gemi önemli değer kaybına uğradı. Ayrıca gemide bulunan yakıtın denize sızma tehlikesi bulunması nedeniyle bayrak devletinin önemli tazminat yükümlülüğü olabileceği dile getirilerek Saint Vincend and The Grenadines tarafından geçici tedbirler alınarak geminin derhal serbest bırakılması talebi ile dava açldı. Mahkeme tarafların haklarının telafi olanaksız şekilde gerçek ve yakın bir tehlike altında olmaması ve çevreye verilebilecek bir zarar tehlikesinin olmaması nedeniyle geçici tedbir alma yoluna başvurmamıştır. 21 Sahil Güvenlik Dergisi ° Nisan 2013 Sahil Güvenlik Dergisi ° Nisan 2013 Geminin derhal serbest bırakılması hakkındaki işlemler bayrak devleti tarafından yapılacak başvuru ile başlar. Bu başvuru ancak geminin bayrak devleti tarafından ya da bayrak devleti adına (on behalf of the flag state) yapılabilir (Madde 292.2). Dava mürettebatın serbest bırakılması hususunu da içeriyorsa bu başvuru dahi bayrak devleti tarafından yapılmalıdır. Yani mürettebatın tabi olduğu devletin dava açma ehliyeti bulunmamaktadır (Treves, 1996). Mahkeme, önüne gelen uyuşmazlıkta, öncelikle yetkili olup olmadığını inceleyecektir. Yetkili olduğuna karar veren Mahkeme, Sözleşme’nin 294. maddesi uyarınca bir duruşma hazırlığı (preliminary proceedings) mekanizmasına göre ön incelemede bulunacaktır. Buna göre Mahkeme, kendisine sunulan bir dava talebinin hukuki yolların suistimalini teşkil edip etmediği veya dayanaktan yoksun olup olmadığı hususunda taraflardan birinin talebi üzerine veya re’sen karar verebilmektedir. Mahkeme, söz konusu dava talebi ile hukuki yolların kötüye kullanıldığına veya talebin dayanaktan yoksun olduğuna karar verdiği takdirde davayı reddedecektir (Akçapar, 1997). 292. maddenin 3. fıkrasına göre Mahkeme, sadece geminin ve mürettebatın serbest bırakılması konusu ile ilgilenmelidir. Yani Mahkeme, konunun esasına ilişkin olarak bir yargılama yapmaz. Uyuşmazlığın esası genellikle gemiye el koyan devletin yargılama merci önünde görülmektedir. Mahkemenin derhal bırakmaya ilişkin yaptığı yargılama yerel mahkeme önünde görülen davaya halel getirmemektedir. Mahkemenin yetkisi, davanın prima facie iyi bir temele dayanıp dayanmadığına karar vermek ve iyi bir temele dayandığını kabul ederse geminin güvence karşılığında serbest bırakılmasına hükmetmektir. tarafından istenen güvencenin miktarı ve şeklidir (Camouco Kararı, Dava No. 6, par. 67). UDHM Mahkemesi tarafından tespit edilen bu unsurlar tam bir liste oluşturmayıp, Mahkeme’nin ilk davası olan “MV/Saiga” da tespit ettiği kriterlere ek olarak uygulanmaktadır. MV/Saiga Davasında mahkeme, “makullük” kriterinin finansal güvencenin miktarı, niteliği ve şeklini de içine alan bir kavram olduğunu ve tüm bu hususların bir arada makul olması gerektiğini ifade etmiştir (Saiga Kararı, Dava No. 1, par. 82). Mahkeme tarafından belirlenen finansal teminatın verilmesi üzerine el koyan devletin derhal Mahkeme kararına uyarak gemi ve mürettebatı serbest bırakması gerekmektedir. Sonuç 22 Sahil Güvenlik Dergisi ° Nisan 2013 Hangi sebeple olursa olsun bir gemiye el konulması, gemi donatanına, geminin yüksek ekonomik değeri nedeniyle ağır zararlar verir. Donatan, her şeyden önce gemisini işletme hakkından mahrum kalır (Ekşi, 2004). Diğer yandan yolculukla ilgili olan, yük sahipleri, yolcular, mürettebat ve sigortacılar gibi diğer kimseler de gemilere el konulmasından olumsuz şekilde etkilenir (Ekşi, 2004). Gemiyle birlikte alıkonulan mürettebat açsından da dillerini ve kültürlerini bilmedikleri bir ülkede uzun bir süre tutulmaları insan hakları açısından endişe verici bir durumdur (Oxman, 1996). Durması ya da manevra yapması zor olan büyük tankerler ya da tehlikeli madde taşıyan gemilere el konulması da deniz kazasına neden olabilir ve çevre güvenliği açısından risk taşımaktadır (Oxman, 1996). Yerel yargılamanın yıllar boyu sürebilecek olması ve sonunda serbest bırakılmasına rağmen, bu süre içerisinde hiçbir bakım görmemesi nedeniyle hurdaya dönüşmesi ihtimali de bulunmaktadır. Anılan riskleri göz önünde bulunduran uluslararası deniz hukuku bir yandan sınırlı olarak da olsa gemilere el konulmasına müsaade ederken diğer yandan geminin bayrak devletine belirli bir finansal güvence gösterme kaydıyla gemi ve mürettebatın serbest bırakılmasını talep etme imkanı tanımaktadır. Böylece özellikle yerel mahkemede uyuşmazlığın esasına ilişkin yargılama devam ederken geminin deniz ticaretinden mahrum kalması engellenir. Ayrıca uluslararası hukuk geminin el konulması halinde kıyı devletine derhal bayrak devletini haberdar etme yükümlülüğü getirmiştir. Finansal güvence gösterilmesine rağmen gemi ve mürettebatın serbest bırakılmaması halinde ise uyuşmazlığın 292. madde kapsamında yargı merci önüne götürülmesi mümkündür. 292. maddeye dayanılamayan hallerde ise 290. madde kapsamında mahkemeden geçici tedbir alınmasını isteme imkanı bulunmaktadır. KAYNAKLAR : (1) Akáapar, B. (1997): “Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi’nde Deniz Hukuku Uluslararası Mahkemesi, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi dergisi, C. 51, No:1-4, s.19-43 (2) Anderson, D. (1996): Investigation, Detention and Release of Foreign Vessels under the UN Convention on the Law of the Sea of 1982 and Other International Agreements, IJMCL, Vol 11, No. 2. (3) Ekşi, N. (2004): Yabancı Gemilerin İhtiyati Haczi, B. 2, İstanbul 2004. (4) Karaman, I.(1996): Prompt Release of Detained Vessels and their Crews under the 1982 United Nations Convention on the Law of the Sea, A Preparatory Report, IJMCL, Vol 11, No. 2. (5) Lagoni, R. (1996): The Prompt Release of Vessels and Crews before the International Tribunal for the Law of the Sea: A Preparatory Report, IJMCL, Vol 11, No. 2. (6) Nelson, D. (2004):, Frank Stuart Dethridge Memorial Address 2003 The “Volga” Case, (2004) 18 MLAANZ Journal, s. 10. (7) Oxman, B. H.(1996): Observations on Vessel Release under the United Nations Convention on the Law of the Sea, IJMCL, Vol. 11, No. 2. (7) Rosenne, S. ve Sohn, L. B. (1989): The United Nations Convention on the Law of the Sea 1982-A Commentary, vol. V, Dordrecht/Boston/London: Nijhoff. (7) Treves, T. (1996): “The Proceedings Concerning Prompt Release of Vessels and Crews before the International Triunal for the Law of the Sea”, IJMCL, Vol 11, No. 2 TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİ DAYANIŞMA VAKFI “Felâket başa gelmeden önce, onu önleme ve ondan korunma çarelerini düşünmek gerekir.” [ Hazırlayan ] TSK Dayanışma Vakfı VAKFIN AMACI 01 Ocak 2000 tarihinden itibaren faaliyetine başlayan TSK Dayanışma Vakfı’nın amacı; Türk Silahlı Kuvvetlerinde görevli subay, astsubay, sivil memur, uzman jandarma ve uzman erbaşlardan hizmette bulundukları süre içinde, • Vefat edenlerin eş, çocuk, anne ve babaları ile, • Mâlul olanların kendilerine sosyal ve ekonomik destek sağlamaktır. Ayrıca, vakfın imkanları ve ekonomik durumuna bağlı olarak hukuki destek ve/veya doğal afetler nedeniyle maddi ve manevi zarar görmeleri halinde destek olmak maksadıyla maddi yardımda bulunmaktır. Yapılacak yardımların usul ve esasları TSK Dayanışma Vakfı Yönetmeliği’nde belirlenir. YARDIM ÇEŞİTLERİ 24 • Vefat Yardımı • Maluliyet Yardımı • OYAK Emekli Maaş Sistemi Yardımı (OEMS Yardımı ) • Vefat Halinde OEMS Yardımı, FİİLİ HİZMET YILI 1. YARIYIL 2. YARIYIL (T) 1 62.220,25 62.842,50 2 60.582,88 61.188,75 3 58.945,50 59.535,00 4 57.308,13 57.881,25 5 55.670,75 56.227,50 6 42.571,75 42.997,50 7 40.934,38 41.343,75 8 39.297,00 39.690,00 YARDIM TUTARI VEFAT YARDIMI Türk Silahlı Kuvvetlerinde görevli subay, astsubay, sivil memur, uzman jandarma ve uzman erbaş iken yaşamını yitiren; evli personelin eş ve çocuklarına, bekar personelin ise anne ve babasına fiili hizmet yılı dikkate alınarak yapılan maddi yardımdır. (Kişinin vefat ettiği yıl içinde ve vefat tarihinden önce TSK Dayanışma Vakfına katkı payını yatırmış olması koşulu aranır) (Tablo–1). MALULİYET YARDIMI Türk Silahlı Kuvvetlerinde görevli subay, astsubay, sivil memur, uzman jandarma ve uzman erbaş iken TSK’dan malulen ayrılan ve T.C. Sosyal Güvenlik Kurumu Maluliyet ve Sağlık Kurulları Daire Başkanlığınca 1, 2, 3 ve 4’üncü derece malul kararı verilen personele yapılan maddi yardımdır. (Bu yardımda ‘‘TSK’da Görev Yapamaz’’ raporu aldığı yıl içinde ve rapor tarihinden önce olmak üzere TSK Dayanışma Vakfına bağışta bulunmuş olması koşulu aranır) (Tablo–2). OYAK EMEKLİ MAAŞ SİSTEMİ (OEMS) YARDIMI OEMS yardımından yararlanmak için kişinin vefat veya maluliyet yardımından faydalanmış olması gerekmektedir. Evli olup, Sosyal Güvenlik Kurumunca maaş bağlanmamış durumda olan vefat etmiş personelin eşini, evli veya bekar olduğuna bakılmaksızın 1 ve 2’nci dereceden malulen TSK’dan ayrılan personelin kendisini OYAK üyesi olması durumunda emekli maaş sistemine dahil etmek amacıyla yapılan yardımdır. Vefat etmiş personelin eşi, malul olan personelin kendisi sisteme girmek istemediği taktirde bu yardım kendilerine ödenir. OEMS yardımı; harp okulu mezunu kurmay olmayan 1 yıllık albayın OYAK keseneğine esas maaşının 20 katıdır. Bu rakam 2013 yılında; 1’inci yarıyıl için 50.815,40TL’dir. 2’nci yarıyıl OEMS yardım tutarı Temmuz 2013’de belirlenecek memur katsayısına yapılan artış oranına göre belirlenecektir. 9 37.659,63 38.036,50 10 36.022,25 36.382,50 11 34.384,88 34.728,75 AVUKATLIK ÜCRETİ YARDIMI 12 32.747,50 33.075,00 13 31.110,13 31.421,25 14 29.472,75 29.767,50 15 27.835,38 28.113,75 26.198,00 26.460,00 Türk Silahlı Kuvvetlerinde görevli subay, astsubay, sivil memur, uzman jandarma ve uzman erbaşlardan; hizmet sürelerine bakılmaksızın, askeri yargı hariç olmak üzere, görevlerini yerine getirmeleri sırasında veya görevlerinden dolayı haklarında soruşturma veya kovuşturma yapılanlar ile hukuk mahkemelerinde dava açılanlara, öngörülen 16 Yıl ve Üstü TABLO 1. BİRİNCİ YARIYIL : 1 OCAK-30 HAZİRAN 2013 İKİNCİ YARIYIL : 1 TEMMUZ - 31 ARALIK 2013 (T) : TAHMİNİ KATKI PAYI YATIRILAN AYLAR 1 VE 2’NCİ DERECE 3 ve 4’ÜNCÜ DERECE YARDIM TUTARI YARDIM TUTARI IM 1. YARIYIL 2. YARIYIL (T) 1. YARIYIL 2. YARIYIL (T) 1 OCAK 22.923,25 23.152,50 16.373,75 16.537,50 2 ŞUBAT 22.923,25 23.152,50 16.373,75 16.537,50 3 MART 22.628,30 22.491,00 15.718,80 15.876,00 4 NİSAN 21.613,35 21.829,50 15.063,85 15.214,50 5 MAYIS 20.958,40 21.168,00 14.408,90 14.553,00 6 HAZİRAN 20.303,45 20.506,50 13.753,95 13.891,50 7 TEMMUZ 19.648,50 19.845,00 13.099,00 13.230,00 8 AĞUSTOS 18.993,55 19.183,50 12.444,05 12.568,50 9 EYLÜL 18.338,60 18.522,00 11.789,10 11.907,00 10 EKİM 17.683,65 17.860,50 11.134,15 11.245,50 11 KASIM 17.028,70 17.199,00 10.479,20 10.584,00 12 ARALIK 16.373,75 16.537,50 9.824,25 9.922,50 TABLO 2. BİRİNCİ YARIYIL : 1 OCAK-30 HAZİRAN 2013 (T) : TAHMİNİ İKİNCİ YARIYIL : 1 TEMMUZ-31 ARALIK 2013 koşulları taşımaları halinde, müdafi veya vekil olarak tayin ettiklerine avukat ücretinin belirlenen esaslar dahilinde ödenmesi suretiyle yapılan yardımdır. yardımlardan istifade edebilmek amacıyla, her yıl Yönetim Kurulunca belirlenen ve Mütevelli Heyetçe onayalanan maddi miktardır. 2013 yılı için belirlenen katkı payı 35 TL’dir. Avukatlık ücreti yardımından istifade edebilmek için, soruşturma veya kovuşturma başlatılmasından ya da hukuk mahkemelerinde dava açılmasından önce, o yıl içersinde olmak koşulu ile Vakıf Amaçlarına Katkı Payı yatırılmış olması gerekir. • Vakfa yatırılan bu katkı payları, Türk Silahlı Kuvvetlerinden ayrılma durumunda personele iade edilmez. Avukatlık ücreti yardımı yapılmasına karar verilen personele; • Usulüne uygun olarak hazırlanmış avukatlık sözleşmesinde yazan miktar kadar, • Avukatlık sözleşmesindeki yazılı miktar yürürlükteki avukatlık asgari ücret tarifesinin üzerinde olması durumunda yönetim kurulunun belirleyeceği ücret üzerinden ödeme yapılır. • Yapılacak yardımın yarısı soruşturma aşamasında geri kalanı ise kovuşturma aşamasına geçildiğinde ödenir. • 2012 yılı içinde TSK Dayanışma Vakfına 174.491 personel katkı payı yatırmıştır. Vakfın faaliyete başladığı 01 Ocak 2000 tarihinden bugüne kadar geçen süre içerisinde; personel katkı payı tutarları 47,6 milyon TL.ye ulaşmış olup, 3.052 kişiye 57,30 milyon TL yardım yapılmıştır. TANITIM KONFERANSLARI 2012 yılında 6 ilde, 19 birlik ve karargah personeline yönelik 19 tanıtım konferansı icra edilmiştir. TSK PERSONELİ İÇİN BANKALAR VE KATKI PAYI YATIRMA IBAN NUMARALARI ING BANK Ankara Yenişehir Şb. TR020009900444044400100001 TÜRKİYE VAKIFLAR BANKASI Ankara Kolej Şb. TR740001500158007287971002 TÜRKİYE İŞ BANKASI Ankara Balgat Şb. TR170006400000142840423590 YAPI VE KREDİ BANKASI Ankara Balgat Şb. TR090006701000000070038398 TÜRKİYE HALK BANKASI Ankara Küçükesat Şb. TR450001200921600016000016 AKBANK Ankara Nenehatun Şb. TR600004600283888000050191 BAĞIŞ DURUMU FİNANSBANK Ankara Necatibey Şb. TR420011100000000012364827 • Bağış: karşılık beklemeden yapılan yardımdır. TÜRKİYE GARANTİ BANKASI Ankara Cebeci Şb. TR030006200047000006299534 TÜRKİYE EKONOMİ BANKASI Ankara Meşrutiyet Cad. TR420003200010500000046655 ZİRAAT BANKASI Kızılay/ANKARA TR790001000685390318035001 • TSK Personeli Vakıf amaçlarına katkı payı yatırdığı her dönemde avukatlık ücreti yardımından faydalanabilir. Ancak bir katkı payı dönemi içerisinde üç ayrı davadan fazlasına ödeme yapılmaz. • Tabi ki şikayete bağlı suçlardan veya yönetmelikte belirlenen bazı suçlardan yürütülen soruşturma ve kovuşturmalarda ya da kamu/ hazine zararlarının takip ve tahsili için açılan rücu davalarında avukatlık ücreti yardımı yapılmaz. • Avukatlık ücreti yardımı 01 Mart 2011 tarihinden sonra açılan davalarda yapılır. • Vakfın kurulduğu 01 Ocak 2000 tarihinden bugüne kadar geçen sürede; kurum, kuruluş ve kişi bağışları 3.2 milyon TL’ye ulaşmıştır. VAKIF AMAÇLARINA KATKI PAYI DURUMU • Vakıf Amaçlarına Katkı Payı: TSK Dayanışma Vakfınca yapılan İLETİŞİM BİLGİLERİ TSK Dayanışma Vakfı Genel Müdürlüğü Nenehatun Cd. No.55 06700 Gaziosmanpaşa / ANKARA Tel : (0312) 448 13 11 (pbx) Internet: www.tskdv.org.tr KILIÇ : 5449-5489 E-posta : tskdv@superonline.com Belgegeçer : (0312) 448 17 70 tskdayvak@gmail.com 25 Sahil Güvenlik Dergisi ° Nisan 2013 Sahil Güvenlik Dergisi ° Nisan 2013 2013 YILI VEFAT YARDIMI TABLOSU (TL) • Maluliyet Halinde OEMS Yardımı. • Avukatlık Ücret Yardımı. 2013 YILI MALULİYET YARDIMI TABLOSU (TL) Bir Akademisyenin Gözüyle SAHİL GÜVENLİK KOMUTANLIĞI [ Hazırlayan ] Prof. Dr. Osman SAMSUN | Sinop Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi Avlama Teknolojisi Anabilim Dalı Başkanı Denizlerde çalışan, balıkçılıkla ilgili araştırmalar yapan bir akademisyenin yolu meslek hayatı boyunca pek çok kez Sahil Güvenlik Komutanlığı ile kesişir. Aşağıdaki yazıda da ömrünün 30 yılını balık, balıkçılık ve denizlere adamış bir öğretim üyesinin anılarını, düşüncelerini ve komutanlığımıza bakışını okuyacaksınız. 26 Bu makalede özellikle son 30 yıl içinde denizlerimizde su ürünleri potansiyelinin sürdürülebilir olarak işletilmesi ve yönetilmesinde, konu ile ilgili görevli Bakanlıklar ve diğer kurumlar arasında icra ettiği etkin fonksiyonu nedeniyle, Sahil Güvenlik Komutanlığının hassasiyetle sürdürdüğü, su ürünleri av vasıtaları ve yöntemlerine ilişkin kontrol faaliyetleri ile bilimsel esaslara göre su ürünleri kaynaklarının sürdürülebilirliği üzerinde kamuoyu oluşturmak ve farkındalık yaratılmak amaçlanmıştır. Denizlerimizin öneminin ne kadar farkındayız? Ülkemizin 3 tarafının denizlerle kaplı olduğu sürekli söylenmesine karşın, bu önemli zenginliğimizden doğru şekilde istifade ettiğimiz konusu çok tartışılmamaktadır. Yakın geçmişimizde, kıyılarımıza yakın yerleşim birimlerimiz olan iller, ilçeler ve daha çok sayıdaki küçük beldeler ve köyler ile birçok sanayi tesisleri, denizlerimizi kullanım dışı olan evsel ve endüstriyel artıkların rahatlıkla ve masrafsız olarak atılacağı bir alan olarak görmekteydiler. Su ürünleri avcılığı faaliyetlerinde bulunan balıkçılar ise denizlerden çeşitli avlanma araçları ile avcılık yolu ile elde ettikleri su ürünlerinin bugünlerde olduğu gibi miktarlarında ve avlanma sürelerinde azalmaların olacağını çok dikkate almadan, sürekli avlanmaktaydılar. Son 30 yıllık süre içerisinde bugüne geldiğimizde, ülke olarak denizlerimize daha çok itina göstermekte olduğumuzu ve bu manada birçok faaliyetin sürdürülmekte olduğunu görmek sevindiricidir. Denizlerimizde koruma kontrol faaliyetleri nasıl yapılmaktadır? 1380 sayılı Su Ürünleri Kanunu başta olmak üzere, konu ile ilgili birçok kanunda, denizlerimizin doğal yapılarının, kirlilik, su ürünleri avcılığı avlanma şartları vs. gibi çok spesifik detaylara inerek korunmasına ilişkin maddeler yer almaktadır. Kanunlarda yer alan hususlara uygulamada ne ölçüde riayet edildiği konusu ise, kontrol ve denetim faaliyetleri ile sağlanabilmektedir. Kanunlarımız, başta ilgili Bakanlıklar olmak üzere konu ile ilgili birçok kuruma denetim görevi vermiş olmasına rağmen, denizlerimizde hukuki mevzuata göre en kapsamlı ve sürekli koruma kontrol ve denetim 27 Sahil Güvenlik Dergisi ° Nisan 2013 Sahil Güvenlik Dergisi ° Nisan 2013 Aynı yıllarda su ürünleri avcılığı konusunda önemli gelişmeler kaydetmiş olan uzak doğu ülkelerinde, Güney Çin Denizi sahillerinde araştırma için bulunurken, denizlere gemilerden sintinite gibi kirli madde dökülmesi konusu o günkü gazetelerde 4-8 sütun genişliğinde sürmanşet olarak haber olmakta ve önemli yaptırımlar uygulanmaktaydı. Ülkemizde ise o yıllarda böyle etkin bir kontrol sistemi bulunmuyordu. kontrol faaliyetleri noktasında ilgili Bakanlıkların yeterli düzeyde gerekli araç - gereç ve organizasyona ulaşabildiklerini söylemek zordur. Türkiye Kara Sularının Parselizasyonu faaliyetlerinin Sahil Güvenlik Komutanlığı unsurlarınca yapıldığı bilinmektedir. 1982 yılında, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığında yaklaşık 30 yıl önce koruma kontrol faaliyetlerinde görevli iken, balıkçıların av araç gereçlerini kontrol için karadan yaptığımız kontrollerde ağ gözlerini ölçmek için metal bir cetvelle balıkçıların karşısında bulunduğumuz günlerde, ilgili Bakanlıkların personel, araç gereç ve eğitim konusunda günümüze göre birçok eksiklikleri bulunmaktaydı. 28 Sahil Güvenlik Komutanlığı neden ön plana çıkmaktadır? Kuruluş Kanunu kapsamında ulusal ve uluslararası birçok kurum ile iş birliği içerisinde kendisine verilen görevleri yaklaşık 50 kanun ve yönetmelik dahilinde yürütmekte olan Sahil Güvenlik Komutanlığı envanterinde çeşitli sınıf gemiler ve hava unsurları bulunmaktadır. Birçok görevinin yanı sıra, Türkiye’nin çevre denizlerindeki arama ve kurtarma faaliyetlerini idare ve icra etmek, deniz kaynaklarını korumak ve Ülkemizi çevreleyen denizlerde kirliliği önlemek vazifelerini de yapmaktadır. Su Ürünleri Kanunu çerçevesinde balıkçı gemileri ile balık yetiştiriciliği çiftliklerini düzenli olarak denetlemekte, kusuru tespit edilenlere idari para cezası uygulamakta, deniz kirliliği olaylarını takip etmekte ve kusuru tespit edilenlere idari para cezası uygulamayı da halen sürdürmektedir. Sahil Güvenlik Komutanlığının personeli 2003 yılı öncesine kadar Deniz Kuvvetleri Komutanlığı bünyesinde bulunmaktaydı. 2004 yılından itibaren kendi bünyesindeki subaylar, Sahil Güvenlik Komutanlığı adına Deniz Harp Okulu Komutanlığında yetiştirilmektedir. Yukarıda belirtildiği üzere, personel, donanım ve uygulama kabiliyetleri bakımından önemli aşamalar kaydetmiş olan Sahil Güvenlik Komutanlığı, su ürünleri kaynaklarımızın sürdürülebilir olarak korunması ve denetlenmesinde ülkemizde en etkin kurumumuz olmuştur. Günümüzde, su ürünleri avlanma tekneleri, motor güçleri ve diğer donanımları açısından eski yıllara göre çok fazla gelişmişlerdir. Özellikle gırgır ve trol tekneleri büyük miktarlarda endüstriyel olarak tanımlanabilecek avcılık faaliyeti yapar hale gelmişlerdir. Bu büyük teknelerin istihdam ettikleri balıkçı personelinin sayıları 30 civarına yaklaşmaktadır. Çok hızlı olarak hareket edebilme ve kısa sürelerde başka avcılık bölgelerine intikal edebilme kabiliyetlerinin ortaya çıkması gibi özellikleri dikkate alındığında, bu teknelerin bir tehlike anında gerek kendi can emniyetleri ve gerekse yasalar çerçevesinde faaliyetlerinin kontrol ve denetimi kolay olmamaktadır. Sahil Güvenlik Komutanlığının dışındaki kamu kurumlarının birçoğunda bazı istisnai bölgeler hariç, yeterli ekipman ve personel bulunmadığı için gerekli ve yeterli kontroller yapılamamaktadır. Sahil Güvenlik Komutanlığının, Su Ürünleri Kanunu’na göre Kontrolleri. 22.3.1971 tarihli ve 1380 sayılı Su Ürünleri Kanunu ve 10.03.1995 tarihli ve 22223 sayılı Resmi Gazete’ de yayımlanan Su Ürünleri Yönetmeliği’ne dayanılarak hazırlanan 3/1 numaralı Tebliğ ticari amaçlı su ürünleri avcılığını düzenlemektedir (SAMSUN, O, 2013). Su ürünleri avcılığına yönelik yer yasakları, zaman yasakları, boy ve ağırlık yasakları ve asgari vasıflar bakımından av araçlarına getirilmiş bulunan teknik olarak bazı yasaklamalar bulunmaktadır. Bu yasaklamaların uygulamada gerçekleştirilmesi, özellikle avlanma esnasında farklı deniz ve meteorolojik şartlarda denizde balıkçı teknelerine gerektiğinde hemen müdahale edilebilmesi gerekmektedir. Bu noktada Sahil Güvenlik Komutanlığının ilgili deniz ve hava unsurlarının her yıl daha da etkin bir şekilde görev yaptıkları gözlenmektedir. TCSG-DOST görevine başlıyor. Sahil Güvenlik Komutanı Tümamiral Hasan UŞAKLIOĞLU’nu ziyaretimizde, 1700 tonluk arama kurtarma gemileri projesinin ilk gemisi olan TCSG-Dost’un çok yakın zamanda, muhtemelen 19 Mayıs 2013’de Samsun’da görevine başlayacağını belirtmesi, ülkemiz adına büyük bir gelişmedir. Ülkemiz ve diğer ülkelerin denizlerinde bayrak taşıyacak olan ve verilecek görevleri en iyi şekilde yapacak olan TCSG-DOST ve akabinde görev alacak olan benzer diğer gemilerle Sahil Güvenlik Komutanlığı çok daha etkin görevler icra edecektir. KAYNAKLAR : SAMSUN, O, 2013. Su Ürünleri Mevzuatı, Ders Notları. Sinop Ü. Su Ürünleri Fakültesi. S. 1. 29 Sahil Güvenlik Dergisi ° Nisan 2013 Sahil Güvenlik Dergisi ° Nisan 2013 1982 yılından itibaren ülkemizde su ürünleri konusunda Yükseköğretimde eğitim, öğretim ve araştırma faaliyetlerine başlanılmıştır. Geçen 30 yıllık sürede çok sayıda su ürünleri mühendisi ve akademisyen yetiştirilmesine rağmen, koruma Kara sularımız, ülkemizin her türlü menfaatleri ve hakları göz önüne alınarak etkin ve sürekli olarak kontrol edilmelidir. Bu kontrolün yeterince sağlanabilmesi için, başta konu ile ilgili bilgi ve uygulama kabiliyetine sahip nitelikli ve eğitimli personel olmak üzere, gerekli donanım ve alt yapı ile teçhiz edilmiş, organizasyonlara ihtiyaç duyulmaktadır. Yapılan denetimlerde el konulan istihsal vasıtası ve ürünlerden bahsetmek gerekirse; 2012 yılında 52 farklı istihsal vasıtasına el konulmuş olup, bunların önemli bir kısmını balıkçı gemileri ve trol kapıları oluşturmaktadır. Bunun yanı sıra yaklaşık 25.000 kasa hamsi ve 629 kasa lüfer balığı başta olmak üzere toplamda 45 farklı su ürününe el konularak gerekli yasal işlemler yapılmıştır. 2012 YILI BÖYLE GEÇTİ 30 [ Hazırlayan ] Dr.Şule ŞUMLU | Su Ürünleri Müh. | Su Ürünleri Müh. Ülkemizde çevre koruma ve su ürünleri avcılığı konusunda toplumsal bilincin artırıldığı ve aşırı avcılığın ekosistem üzerine yaptığı baskı ve çevre sorunlarına çözüm odaklı bakış açımızın geliştiği bir yılı geride bıraktık, Sahil Güvenlik Komutanlığı olarak var olanı korumak ve devamlılığını sağlamak ilkesiyle yasa dışı su ürünleri avcılığının önlenmesi adına 2012 yılı içinde gerçekleştirilen 29.332 denetim ile ülkemizin denizel kaynaklarının sürdürülebilir kullanımına katkı sağlamaya çalıştık. Sahil Güvenlik Komutanlığı olarak 2012 yılında gerçekleştirilen su ürünleri avcılığı denetimlerinde; başta Marmara ve Boğazlarda yasa dışı trol avcılığı ile mücadele olmak üzere, yasak sahada ve zamanda avcılık, ışıkla avcılık, çift kabuklu yumuşakça avcılığı, dalışa yasak sahalarda su ürünleri avcılığı ve su altı tüfeği ile yapılan amatör avcılık vb. faaliyetlere ağırlık verilerek vatandaşlarımızın canlı deniz kaynaklarımızın korunması amacıyla getirilen düzenlemelere aykırı fiillerini önlemeye gayret gösterdik. 2012 yılı su ürünleri avcılığı denetimlerimize bakıldığında; 3837 kişi/gemiye 8.808.698 TL idari para cezasının uygulandığı, söz konusu aykırılıkların ayrıntılarına bakıldığında ise en göze çarpanların 1438 kişi ile yasak sahada avcılık, 879 kişi ile belge eksikliği, 389 kişi ile yasak zamanda avcılık olduğu görülmektedir. Denetimlerde tespit edilen ihlaller içinde yasak sahada avcılık oranın yüksek seviyede olması, Sahil Güvenlik Komutanlığının denizlerdeki denetimlerinin etkinliğini göstermekle birlikte balıkçılarımızın avlanma sahası düzenlemelerini ihlal etme eğiliminde olduklarını da bizlere hatırlatmaktadır. 2012 yılında diğer kamu kurum/kuruluşlar ile yapılan koordineli çalışmalar neticesinde bazı güzel gelişmeler de oldu. Önemli gelişmelere şöyle bir bakıldığında; Su ürünleri avcılığı konusunda 2011 yılında İstanbul Boğazı’nda artış gösteren yasa dışı su ürünleri avcılığının önüne geçilmesi için 2011 yılının sonunda İstanbul İl Vali Yardımcısı Sn. Yıldırım KADIOĞLU başkanlığında “İl Balıkçılık ve Su Ürünleri Komisyonu” oluşturuldu ve yasa dışı trol avcılığının önlenmesi adına “Zapt edilen su ürünleri 18 Ağustos 2012 tarihinde yayımlanan Su Ürünleri Avcılığını Düzenleyen 3/1 ve 3/2 Numaralı Tebliğler ile kara sularımızda özel olarak belirtilen alanlar dışında, gırgır ağlarıyla kıyıdan itibaren 18 metre olan derinlik yasağı 24 metreye çıkarılmış ve Marmara Denizi ile İstanbul ve Çanakkale Boğazları’ndaki balıkçı barınakları, barınma ve çekek yerlerinde mühürsüz olarak trol ağ ve kapılarının bulundurulması yasaklanmıştır. Su ürünleri avcılığı denetimlerinde yaşanan sorunlar, 01 Eylül 2012 tarihinde yürürlüğe giren Su Ürünleri Avcılığını Düzenleyen Tebliğler ile kısmen giderilse de su ürünleri avcılığı sektöründe yaşanılan sıkıntıların öncelikle 1380 sayılı Su Ürünleri Kanunu’ndaki revize çalışmalarının sona erdirilmesiyle çözümlenebileceği değerlendirilmektedir. Sahil Güvenlik Komutanlığı olarak içinde bulunduğumuz 2013 yılında su ürünleri avcılığı konusundaki denetimlerin etkinlikle sürdürülmesine Alo-158 İhbar Hattı ve Sahil Güvenlik Komutanlığının internet sayfası üzerinden göndereceğiniz ihbar ve şikayetler ile katkıda bulunabilir, ayrıca Sahil Güvenlik Bot Komutanlıkları tarafından icra edilen Bilgilendirme Toplantılarına katılarak su ürünleri avcılığı konusundaki sorun ve isteklerinizi bizlere bildirebilirsiniz. 31 Sahil Güvenlik Dergisi ° Nisan 2013 Sahil Güvenlik Dergisi ° Nisan 2013 Fatik ÜNSAL 2012 yılında sadece denetim yapmadık. Vatandaşlarımızın deniz çevresine ve balıkçılığa duyarlı davranışları sonucu bizlere ulaştırdıkları 315 adet ihbar ve bilgi edinme talebini kontrol ve denetimlerimiz doğrultusunda cevaplandırdık, ayrıca en küçük balıkçı barınağına gidilerek icra ettiğimiz 285 adet Bilgilendirme Toplantısına katılım sağlayan 5777 vatandaşa Sahil Güvenlik Komutanlığı tarafından icra edilen su ürünleri denetimleri ve mevzuat hakkında bilgi verdik, söz konusu toplantılarda “Dolanan Ağların Yarattığı Tahribat”, “Denizden Tabağa”, “Evim Evim Güzel Evim”, “Üstüme Gelme”, “Gelecek Nesillere Balık Bırakmak İstiyor musunuz?”, “Dalışa Giderken” broşürleri ile de su ürünlerinin korunmasına yönelik bilgilendirme çalışmalarını gerçekleştirdik. istihsal vasıtalarının (trol ağı ve kapıları) muhafaza edileceği Yeşilköy Balıkçı Barınağı ve Zeytinburnu Yediemin Limanı’nın, ayrıca 09 Şubat 2012 tarihinde düzenlenen İl Balıkçılık ve Su Ürünleri Komisyonunun 2’nci toplantısında da yasa dışı trol avcılığı yapan tekne/gemilerin teslim edileceği Yenikapı Limanı Geçici Yediemin Limanı olarak belirlenmesi ile yasa dışı trol avcılığının önüne geçilmesine katkı sağlamıştır. kaplumbağası (Chelonia mydas ve Caretta caretta) ve Akdeniz foku gibi nesli tehlike altındaki türlerin bölgede yerleşik popülasyonları ile koruma altında bir tür olan Pinna nobilis türü midyenin onbinlerce bireyden oluşan topluluklarına bu kıyıların birçok yerinde rastlanmıştır. Denizel Biyolojik Çeşitlilik Araştırması kapsamında 0-40 m derinlik aralığında bitki ve hayvan tür çeşitliliği araştırılmış, çalışma kapsamında 1000’e yakın tür tespit edilmiştir. Ayrıca bu araştırmayı tamamlayıcı nitelikte, deniz suyunda fiziksel ölçümler (sıcaklık, tuzluluk, ph, akıntı vb.) de gerçekleştirilmiştir. Her yıl aynı zamanda ve aynı ekiple 0-30 m derinlik aralığında gerçekleştirilen çalışmalar süresince orfoz, lahoz, fangri gibi pek çok türün görülme sıklığının azaldığı tespit edilmiştir. Popülasyonlarının 4 yıl gibi çok kısa bir sürede bu kadar azalmış olması bu türler üzerindeki baskının yoğunluğunu ortaya koymaktadır. 32 [ Hazırlayan ] Pelin BOZ | Çevre Müh. Dr.Şule ŞUMLU | Su Ürünleri Müh. Fatik ÜNSAL | Su Ürünleri Müh. Türkiye’nin Akdeniz kıyıları çarpıcı coğrafi özellikleri, barındırdığı eşsiz doğal ve kültürel değerleri ile turizm açısından önemli bir potansiyele sahiptir. Özellikle Akdeniz’deki diğer ülkelerle kıyaslandığında; bozulmamış kıyıları ülkenin en önemli sektörlerinden olan turizmin hızla gelişmesine olanak sağlamakta, diğer taraftan çevresindeki giderek yoğunlaşan yerleşim bölgeleri ve endüstrileşmeye paralel olarak; kirlenme, yoğun deniz trafiği, aşırı avlanma gibi deniz ve kıyı alanlarına yönelik baskıyı gün geçtikçe artırmaktadır. Bu baskılar nedeniyle çok sayıda canlı türü yok olma tehlikesiyle karşı karşıyadır. Hızla azalan bu türlerin birçoğu uluslararası sözleşmelerle koruma altına alınmıştır. Türkiye’nin zengin denizel biyolojik çeşitliliğini korumak amacıyla Deniz ve Kıyı Koruma Alanları oluşturularak bu alanların etkin şekilde kullanılması için çalışmalar başlatılmıştır. Bu çalışmalar kapsamında Güneybatı Antalya kıyılarında WWF (World Wild Foundation)-Türkiye tarafından 2002 yılında başlatılan Denizel Biyolojik Zenginlik Araştırması ile yasalar ve uluslararası sözleşmeler çerçevesinde koruma altına alınmış denizel türlerin bölgedeki dağılımları belirlenmiştir. Sonuçlar, Kaş-Kekova arasında kalan kıyıların, Uluslararası Dünya Doğayı Koruma Birliği (IUCN) kriterlerine göre koruma altında olan türler açısından son derece zengin olduğunu göstermiştir. WWF-Türkiye, koruma altındaki türler bakımından zengin olması nedeniyle çalışmalarını Kaş-Kekova Özel Çevre Koruma Bölgesine odaklamış ve koruma altındaki türlerin ekolojilerini daha detaylı araştırmıştır. Bu araştırmalarda Türkiye’nin Akdeniz kıyılarında yuvalayan iki tür deniz 2009 yılından bu yana yürütülen proje kapsamında denizel biyolojik çeşitliliğin korunması için balıkçılık ve dalış/tekne faaliyetlerinin düzenlenmesi, deniz kirliliğini önleyici sistemlerin kurulması ve alt yapı çalışmaları, yasa dışı avcılığın denetlenmesi gibi KaşKekova için öncelikli konular incelenmiştir. Bu çerçevede oluşturulan “Kaş-Kekova Özel Çevre Koruma Alanı Deniz Yönetim Planı”; kamu kurum ve kuruluşları, yerel yönetimler, sivil toplum kuruluşları ve uzmanları, balıkçılar, dalış kulüpleri, kısaca kaynakları kullanan ve yöneten tüm tarafları bir araya getiren katılımcı bir süreçte hazırlanmıştır. Yönetim planı çerçevesinde riskler ve sorunlar tüm paydaşlarla ortak olarak tespit edilmiş, bunlara ortak çözümler geliştirilerek ulaşılan çıktılar tanımlanmış ve alınması gereken önlemler belirlenmiştir. WWF-Türkiye tarafından 2009 yılından bu yana proje paydaşlarıyla yerel ve ulusal düzeyde gerçekleştirilen toplantılar ve bölgede yapılan Komutanlığımızın projedeki yerine bakıldığında; 2009 yılından bugüne Kaş ve Kekova bölgesinde faaliyet gösteren Sahil Güvenlik Bot Komutanlıkları ve Sahil Güvenlik Antalya Grup Komutanlığı olarak yerelde, Sahil Güvenlik Komutanlığı tarafından ulusal çalışmalara aktif olarak katılım sağlanmıştır. Ayrıca bu bölge için oluşturulan 5 Yıllık Eylem Planı kapsamında da birçok faaliyette Komutanlığımızın sorumluluğu bulunmaktadır. Bunlar; alandaki amatör ve ticari balıkçılık kararlarını ve dalış kurallarını uygulamak, yasal olarak alanda denetim yapacak olan personeli eğitmek vb. olarak belirlenmiştir. Kaş-Kekova bölgesine yönelik bu güne kadar yapılan çalışmalarla elde edilen başarının sürdürülebilirliğinin sağlanmasında, proje kapsamında bölgeyi denetlemekle görevli kurum ve kuruluşların çabalarının yanı sıra kaynak kullanıcılarına da büyük sorumluluk düştüğü değerlendirilmektedir. KAYNAKLAR : 1. WWF-Türkiye, 2010, Kaş-Kekova Özel Çevre Koruma Bölgesi Deniz Yönetim Planı ve Uygulaması, İstanbul. 2. WWF-Türkiye, 2011, Kaş-Kekova Özel Çevre Koruma Bölgesi Deniz Koruma Alanı Yönetim Planı ve Uygulaması, İstanbul. 3. WWF-Türkiye, 2012, Kaş-Kekova Deniz Koruma Alanı Proje Raporu, İstanbul. 4. WWF-Türkiye, Kaş-Kekova Özel Çevre Koruma Alanı 08 Ocak 2013 tarihli Deniz Yönetim Planı. Fotoğraf : 1. http://awsassets.wwftr.panda.org/img/original/foto_7_hasan_yokes_rev.jpg 33 Sahil Güvenlik Dergisi ° Nisan 2013 Sahil Güvenlik Dergisi ° Nisan 2013 KAŞ-KEKOVA BÖLGESİ DENİZ YÖNETİM PLANI Proje ile Kaş-Kekova Özel Çevre Koruma Bölgesi için denizel yönetim planı hazırlanarak alanın Akdeniz Bölgesel Deniz Koruma Alanları Ağı (MEDPAN)’na dâhil edilmesi ve böylece Akdeniz ekosisteminin bütünüyle korunması ve deniz kaynaklarının sürdürülebilir kullanımına katkıda bulunulması amaçlanmıştır. çalışmalar ile şekillenen ve 08 Ocak 2013 tarihinde açıklanan 5 Yıllık Eylem Planı’na göre, önümüzdeki dönemde bölgede yapılacak faaliyetlerin kimler tarafından, nerede ve ne zaman yapılacağı, konu ile ilgili kurumlar gibi başlıklar altında her kurumun üzerine düşen görevler açık bir şekilde belirlenmiştir. Temsil edilen taraflardan her biri, yasal yetkileri uyarınca yönetim planının uygulanmasına katkıda bulunacaktır. 34 ekibinin, özellikle de kokpit ekibinin kaynakları iyi kullanamamasından doğan insan hatası olduğunu göstermiştir. İstatistikler incelendiğinde 1959 yılı öncesi uçak kazaların sebeplerinin bakım, meteoroloji, teknik arıza, hava trafik kontrolü olduğu görülmüştür. 1959 sonrası kaza istatistiklerinde insan faktörünün 1 numaralı kaza sebebi olduğu ve son 10 yıla bakıldığında da bunun değişmediği görülmektedir. Kaza istatistiklerinin yanı sıra 1970’lerde yaşanan üç büyük tarihi uçak kazası, ekip iş birliğinde ciddi sıkıntılar yaşanmakta olduğunu gözler önüne çıkarmıştır. ÜÇ BÜYÜK KAZA Birinci tarihi kaza, 1972 yılının 29 Aralık gecesi, bir Lockheed L-1011 uçağı, 163 yolcusu ve 13 kişilik ekibi ile birlikte Miami uluslararası hava alanına 19 mil kala düşmüş ve 99 yolcu ve beş kişilik uçuş ekibi hayatını kaybetmiştir. Kaza raporunda uçuş ekibinin uçuşun son dört dakikasında uçuş aletlerini yeterince kontrol etmemesi ve hafif bir alçalmayı fark etmemesi nedeniyle kazanın gerçekleştiği açıklanmıştır. Daha sonra yapılan bir açıklamada burun iniş takımının durumunu gösteren lambanın yanmaması, tüm dikkatin bu lambaya verilmesi sebebiyle ekibin uçağın alçalışını fark etmemesi kaza sebebi olarak bildirilmiştir. Bu kaza tipik bir EKY [ Hazırlayan ] Fatih KORKMAZ | SG Kd. Yzb. EKY’NİN TARİHİ Havacılıkta ekip kavramı değerlendirilirken uçuşun tarihsel gelişimine bakmak gerekmektedir. Yirminci yüzyılın başlarında ilk uçuşu yapan Wright kardeşlerin pilotluk anlayışı ile modern anlamda pilot anlayışını karşılaştırdığımızda, havacılığın ilk yıllarında birtakım kişisel özellikleri, otoriterliği, cesareti, stres altında sakinliği ile temsil edilen pilot, güçlü, kuvvetli ve cesaretli bir insan imajı ile bütünleştirilmiştir. İlk zamanlarda pilotlar motorun ve uçağın limitlerini biliyordu ve onlar için sadece hava durumu önemliydi. Havacılık alanında gelişmeler askeri alanda başlamıştır. İlk hava savaşı 1911 yılında Libya’da İtalyanlar ile Türkler arasında I. Dünya Savaşı’nda yapılmıştır. Bu dönemde yetişen pilotların farkında oldukları sadece yerçekimi kuvveti ve kendilerine tehdit olan düşman pilotlar ile onların silahlarıydı ve pilotların hemen hemen hepsi mükemmel risk yöneticileriydi. I. Dünya Savaşı’ndan sonra devletlerin kaza istatistikleri ile ilgilenmeye başlaması ve sivil havacılığın gelişmesi ile beraber yolcuların yaşam risklerinin tartışılması havacılıkta insan faktörü ile ilgilenilmesini başlatmıştır. Bu dönemler de uçak kazalarının sebepleri genellikle uçak ya da motor arızasına bağlanmıştır. II. Dünya Savaşı’yla beraber uçakların hava savaşlarında kullanımının artması ve sivil havacılığın daha da gelişmeye başlamasıyla yüksek eğitimli pilot ihtiyacı artmıştır. Uçaklar geliştikçe ve daha karmaşık hale geldikçe, pilotun kabiliyetinin kısıtlı olması ve hata yapma eğiliminin artması, iş yükünü azaltmak ve hata yapma ihtimalini düşürmek amacıyla bir yardımcı pilot desteği doğmuştur. Yardımcı pilot ihtiyacı askeri uçuşlarda 35 Sahil Güvenlik Dergisi ° Nisan 2013 Sahil Güvenlik Dergisi ° Nisan 2013 HAVACILIKTA EKİP KAYNAK YÖNETİMİ (EKY)’NİN TARİHİ VE TANIMI ise kol düzeni ile sağlanmıştır. Bununla birlikte ilave edilen bu pilot ekibin bir parçası olmaktan çok destek olan fazladan bir eleman olarak değerlendirilmiştir. Özellikle mürettebatı 10 kişiye kadar genişleyen çok ekipli uçakların kullanılması ile ekip koordinasyonu kavramı ortaya çıkmıştır. Havacılığın ilk yıllarında pilotun temel uçuş becerisinin en yüksek seviyede olması beklenmiştir. Jet motorunun icat edilmesi ile birlikte gelişmiş hava araçları imal edilmeye başlanmış, temel uçuş becerisi gün geçtikçe gelişmiş ve bu dönemde teknik bilgiye duyulan ihtiyaç artmıştır. Dijital (Glass) kokpit çağı olarak adlandırılan dönemde ise temel uçuş becerisi en az düzeyde, ikinci öncelik olarak teknik bilgi ve en üst seviyede ise yönetim becerileri pilotlardan beklenilir olmuştur. Günümüzde, hava aracına ait teknik bilgiler dokümanlarda mevcut olup bir hava aracının nasıl uçurulması gerektiği çok iyi bilinmektedir. Bununla beraber, mevcut kaynakları etkin bir şekilde kullanmayı gerektiren yönetim tecrübesinin en üst seviyesinde geliştirilmesine duyulan ihtiyaç artmıştır. Ortaya çıkan bu yeni ihtiyacın karşılanabilmesi için gerekli becerileri içeren bir eğitim programına ihtiyaç duyulmuş ve bu program EKY olarak son halini almıştır. Yapılan araştırmalar, II. Dünya Savaşı’ndan sonraki yıllarda uçak kazalarının ana nedeni uçuş 1903 – Wright Kardeşler’in 12 saniye süren ilk motorlu, havadan ağır, insanlı uçuşu. kazasıdır. Profesyonel, iyi eğitilmiş bir ekip, modern, iyi teçhizatla donatılmış ve bakımı iyi yapılmış bir uçağın 59 sent değerindeki bozuk bir lambanın yüzünden yere çarpmasına mani olamamıştır. İkinci tarihi kaza, 1977’ de meydana gelen iki Boeing 747’nin çarpışmasıdır. Tamamıyla iletişim problemi yüzünden meydana gelen bu kaza havacılık tarihinin en ölümlü kazasıdır. 583 kişi ölmüş, 60 kişi kurtulmuştur. Biri kalkışta (KLM), diğeri pisti kateden (PAN-AM) iki uçak, yoğun sis ve telsizdeki konuşmaların teyit edilmemesi sebebiyle çarpışmıştır. 36 Yapılan ilk araştırmalarda, kaza incelemeleri ve simülatör deneyleri sonucu ortaya çıkan başlıca ekip etkileşimi sorunları şunlar olmuştur.: EKY’DE İNSAN ÖĞELERİ Emniyetli bir uçuşun gerçekleşmesine dolaylı ya da dolaysız olarak etki eden başlıca insan öğeleri şunlardır : • Pilotlar • Uçakta yer alan uçuş ekibi • Hava aracı bakım ekibi • Hava trafik kontrolörleri ve kule personeli • Radar kontrolörleri • Ufak teknik arızalara odaklanma • Uçuş planlayıcıları • Hatalı liderlik • Uçuş sağlık ekipleri • İş ve sorumluluk dağıtımında sorunlar • Uçuş emniyet görevlileri • Öncelikleri belirleyememe • İzleme yetersizliği • Mevcut bilgiyi kullanamama • Amaç ve planların belirtilmesinde eksiklik NASA’nın yapmış olduğu başka bir araştırmaya göre, insan kaynaklı kazaların çoğu, ekip olarak verilen zayıf kararlar, etkin olmayan bir iletişim, yetersiz liderlik yönetimi, yetersiz planlama ve kaynak yönetimi ile ilişkili olmuştur. EKY eğitim programlarının hedefleri; insan hatalarını azaltması, olayları analiz etme ve doğru kararlar verebilme, gerekli olan tüm kaynakların farkına vararak onları kullanabilme ve tüm bunları zaman baskısının yarattığı stres altında yapabilme becerilerinin kazanılması ve böylece uçak kazalarının önlenmesi konusunda katkı sağlamasıdır. EKY NEDİR? EKY, uçuş görevinin iyi eğitimli iki pilot yerine uçuşu destekleyen tüm ekip tarafından gerçekleştirilmesi demektir. Güvenli ve etkin şekilde, uçuş görevlerini başarmak için teçhizat, prosedürler ve insanı içeren tüm kullanılabilir kaynakların etkili kullanımını ve birden fazla uçuş personelinin uyguladığı, pilot kararlarını ifade eder. Hem kokpitin içindekiler hem de dışındakiler arasındaki iletişimdir. İletişim yönetimin taşındığı araç olduğundan kokpit yönetiminde kritik faktördür. EKY’NİN 7 TEMEL BECERİSİ EKY programı geliştirmede yedi temel yeteneğe dayanılmıştır. Bunlar etkinliği kendini kazaların ve olayların azalması ve etkin olmayan görevlerin azalmasıyla ispat etmiştir. Bu yetenekeler; • Mission Analysis (MA) : Görev Analizi kişiliklerin uyumunu sağlamak için davranışları değiştirme yöntemidir. • Adaptibility/Flexibility (AF) : Uyum Yeteneği ve Esneklik SONUÇ • Leadership (LD) : Liderlik • Decision Making (DM) : Karar Verme • Assertiveness (AS) : Kendine Güven Son yıllarda, uçuş ekipli uçaklarda meydana gelen olaylarda durum muhakemesi ve ekip koordinasyonu eksikliği etkisinin önemi daha da iyi anlaşılmıştır. Uçuş tecrübesi, yeterlilik, yaşam tarzı ve karakter gibi faktörler kokpit iletişimini direkt etkilemektedir. İletişim bozulduğunda ekip koordinasyonu direkt etkilenmektedir. Personel, rütbe gözetmeksizin fikir belirtme ve göreve girdi yapabilmeleri konusunda cesaretlendirilmelidir. Yöneticiler, liderler, altlarında çalışan personeli dinleme gerekliliğini kavramalı, tartışma ve geri beslemeye açık olmalıdır. Uçuş ekibinin, bakım personelinin, harekat görevlilerinin ve kabin ekibinin EKY eğitimi almaları günümüzde neredeyse tüm dünyada yasal bir zorunluluktur. • Situatinol Awareness (SA) : Durum Muhakemesi • Communication (CM) : İletişim EKY becerilerinin temel elementlerini görev analizi ve liderlik, ana elementlerini kendine güven, iletişim, uyum yeteneği ve esneklik, durum muhakemesi, kritik elementini ise karar verme becerisi oluşturmaktadır. EKY NE DEĞİLDİR? Sorumlu pilotun otoritesine kafa tutmak değildir. Havacılıkta sağladığı kazanımlar sonucu EKY, cerrahi ve elektrik santralleri gibi diğer yüksek riskli ekip çalışması ortamlarında da uygulanmaktadır. Ortaklaşa liderlik değildir. Herkesi mutlu etme sanatı değildir. Kişiliği değiştirme yöntemi değildir. Farklı KAYNAKLAR : Uçuş ve Yer Emniyet Eğitim Komutanlığı kurs dökümanları. 37 Sahil Güvenlik Dergisi ° Nisan 2013 Sahil Güvenlik Dergisi ° Nisan 2013 Üçüncü tarihi kaza, 1978’ de meydana gelmiştir. İniş takımı problemi sebebiyle 1 saatlik bekleme yapılmış ve problem çözülmeye çalışılmıştır. Sert mizacıyla bilinen ve aynı zamanda UNITED hava yollarının baş kaptanlarından biri olan uçak kaptanı duruma aşırı tepki gösterir. Uzun bekleme süresince kokpit içindeki tansiyonda oldukça yükselmiştir. 2’nci pilot azalan yakıt durumunu kaptana söylemekten çekinir. Yakıtı biten uçan son çabalara rağmen piste yetişemeyerek pistin 10 km uzağına ağaçlık bir araziye zorunlu iniş yapar. Kokpit kayıtları dinlendiğinde 2’nci pilotun yakıt sorununu düşük bir sesle söylediği duyulur. 181 yolcu 8 mürettebattan 8 kişi ölmüş ve 23 kişide ağır yaralanmıştır. Artan insan kaynaklı kazalar üzerine KLM, United, PanAm, Lufthansa, Northwest ve Japon Hava Yolları gibi büyük hava yolu şirketleri eğitim programlarına ve işletme usullerine “ekip” kavramını ve eğitimini eklemeye başladılar. 1970’lerin ortalarında Amerikan Ulusal Hava ve Uzay Kurumu (NASA) EKY araştırmalarına başlamıştır. Kültürel Değerler, İnançlar, Öncelikler İnsan topluluklarının belirgin özellikleri ile birbirlerinden ayrıldıkları yönleri vardır. Kültürel farklılıklar olarak adlandırılabilecek olan bu özellikler bireyler için diğer insanlardan ayırt edilmenin en bariz şekillerinden birisidir. İnsanların sergilemiş oldukları davranış kalıpları, tutumlar kültürel özelliklerinin bir yansımasıdır. Kültürel farklılıkların yanında inanç sistemleri de bireylerin tutum ya da davranış kalıplarının oluşmasında etkilidir. Mülakat süreci içerisinde kolluk personelinin şüpheliye ait kültürel değer, inanç ve önceliklere ilişkin farklılıkları göz önünde bulundurması şüpheliyi daha iyi anlamasına, olaya ilişkin motivasyon kaynaklarının farkına varmasına dolayısıyla etkin bir empati kurmasına yardımcı olacaktır. Kullanılan Dil Süreç içerisinde tercih edilecek dil ifadeyi alan ile şüpheli arasındaki mesaj alışverişini en anlaşılır şekilde ortaya koyacak dil olmalıdır. Şüphelinin eğitim, sosyo-kültürel ve sosyo-ekonomik özellikleri göz önünde bulundurularak sürece dahil olunmalıdır. 38 [ Hazırlayan ] Umut DOĞANÇAY | SG Kd. Yzb. Adli mülakat ve ifade alma işlemi iletişimin tüm unsurlarının aktif olarak yaşandığı bir süreçtir. Bu süreç içerisinde şüphelinin ve ifadeyi alanın bazı tutum ya da düşünceleri itiraf almada engelleyici bir rol olarak sürece dahil olabilir. Bu tür tutum ya da davranışlar şüphelinin direnç göstermesine ve hatta kilitlenmesine neden olabilir. İfade alma veya mülakat esnasında direnç olarak karşımıza çıkabilecek tutum ya da davranış kalıpları aşağıdaki maddelerde açıklanmaya çalışılmıştır. Güven Ortamını Oluşturamama İtiraf ettiği takdirde yasalar önünde ya da toplumsal baskı karşısında ceza alacağını, özgürlüklerinin kısıtlanacağı bilmek, insanların yaptıklarını inkâr etmelerindeki en önemli etkenlerdendir. Bu endişeyi ortadan kaldırarak, olayı açığa çıkarmanın temelinde güven ortamının oluşturulması vardır. Adli mülakat süreci içerisinde şüphelinin ceza alacağını bile bile itirafta bulunması ile oluşturulan güven ortamı arasında yüksek bir ilişki vardır. Adli mülakat sürecinde bu güven ortamının oluşturulamaması ciddi bir direnç kaynağıdır. İtiraf bekleyen bir soruşturmacı izlenimi vermekten kaçınmak oldukça önemlidir. Çünkü bu tür bir yaklaşım güven ortamından daha çok savunucu iletişim içerisinde açıkların arandığı ve bulunduğunda anında değerlendirildiği bir menfaat ilişkisi ortamı atmosferini oluşturur. Bu nedenle mülakat süreci boyunca sadece gerçeği arayan biri olma rolünde olmak çok daha önemli ve etkilidir. Sosyal statü ya da meslek statüsü açısından üst düzeyde bulunan şüpheliler, bu statülerini bir üstünlük olarak kullanmak ve bu sayede görevli kolluk personelini etkilemek isteyebilirler. Bu tür bir tutum, kolluk görevlisi açısından baş edilmesi gereken bir direnç olarak karşımıza çıkabilir. Adli mülakat süreci içerisinde hedeflenen, şüphelinin itirazlarını bertaraf ederek itirafa ulaşmaktır. Kişileri savunmaya itecek temel noktalardan bir tanesi de gizlemek istedikleri olay, söz ya da davranışları direkt olarak hatırlatacak kelimelerden kaçınmak gerekir. Süreç içerisinde mülakat uzmanı için önemli olan/ortaya çıkarılması gereken kanunlarla suç kabul edilen fiildir. Dolayısıyla şüphelinin kişiliğine yönelik bir tutum ya da davranış sergilemek, yargılamak ya da eleştirmek görevli personele bir yarar sağlamayacağı gibi, şahsın direnç göstermesine de neden olabilir. Bu olumsuz durumu yaşamamak için (Kötü insan yoktur, kötü davranış vardır.) şüpheliye karşı empatik anlayış içerisinde olmak Duygusal Yansızlığı Koruyamama Şüphelinin olduğu gibi görevli personelin de kültürel değerlere, inançlara sahip olması ve bu farklılıkları mülakat sürecine istemli ya da istemsiz olarak dahil etmesi önemli bir direnç kaynağıdır. Personelin duygusal yansızlığını koruyamaması olarak adlandırabileceğimiz bu durum, kolluk personelinin olayın gerçek mağduruymuş gibi davranmasına neden olabilir. Bu tür bir yaklaşımın farkına varılması durumunda kısa vadede ifade alacak personelin değiştirilmesi uygun bir çözüm yolu olacaktır. Empatik İletişime Girememek Empati, iletişim içerisinde bulunulan kişinin duygu ve düşüncelerini aynıyla yaşamak ya da hissetmek değil bireyin farkına varmak, onu anlamaya çalışmaktır. Bu noktada sempati kavramından ayrılmaktadır. Sempati, bireyin yaşadığı duyguyu aynıyla yaşamak, hissettiklerini onun gibi hissetmektir. Bu tür bir yaklaşım mülakat uzmanının profesyonelliğini koruyamamasına neden olabilir. Adli mülakat uzmanının şüpheli ya da mağdurun duygularını yaşaması duygusal yansızlığını korumasına engel olabilir. Bu tür bir sempatik iletişim mülakat uzmanına olayın ötesinde olaya ilişkin duygusal yoğunluk içerisinde kaybolmasına neden olacak bir yaklaşımdır. Oysaki mülakat uzmanı olacak personelin olayı tüm çerçevesi ile anlayıp yorumlayabilmesi ve fikir üretebilmesi için olayı, olaya ilişkin belge ve delilleri oldukça geniş bir perspektifte incelemesi gerekmektedir. Farklı bakış açıları olaya farklı yaklaşımları ve değişik alternatifleri göz önünde bulundurarak sonuca ilişkin sağlıklı kararlar vermeyi, uygun teknikleri uygulamayı gerçekleştirecektir. Dinleme Becerileri Eksikliği İletişimde oldukça önemli bir yer tutan dinleme becerilerinde engellere maruz kalma, etkin olmayan dinleme türlerini kullanma mülakat süreci için baş edilmesi gereken oldukça önemli bir direnç kaynağıdır. En çok rastlanan dinleme sorunları; bir sonraki sözü ya da soruyu karşıdaki kişinin konuştuğu esnada hazırlamak, kişinin ne söylediğini anlamaya çalışmak yerine farklı şeyler düşünmek, konuşulanları önemsememek, kişinin söylemiş 39 Sahil Güvenlik Dergisi ° Nisan 2013 Sahil Güvenlik Dergisi ° Nisan 2013 ADLİ MÜLAKAT VE İFADE ALMA SÜRECİNDE DİRENÇ KAYNAKLARI kişiliğe değil olaya eğilmek ve bu anlayışa uygun bir dil kullanmak oldukça önemlidir. olduğu herhangi bir şeyden dolayı egomuzu ön plana çıkarmak, önyargılı davranmak, dikkatimizi anlatılan konu üzerinde toplayamamak vb. olarak sıralanabilir. Diğer Direnç Kaynakları İfade sürecinin mülakat aşamasında kalem, kâğıt, telsiz vb. eşyalar; sürecin yasal boyutunu ve ceza alma düşüncesini hatırlatarak direnç oluşturabilir ve şüphelileri itirafta bulunmada zorlayacak unsurlar olarak karşımıza çıkabilir. Bu nedenle süreç içerisinde kâğıt, kalem gibi araçların mümkünse kullanılmaması, gerçekten kullanılması gerekiyorsa da şüpheli ile direkt iletişimde olan personel değil de yardımcı personelin kullanması tercih edilmelidir. SUÇLULAR NEDEN İTİRAF ETMEZLER? 40 • Suçla ilgili gözaltına alınan şüpheli korku, endişe ve stres yaşamaktadır. Yargılama sonucunda alacağı ceza, ailesinden ve çevresinden, alıştığı çevrelerden kopma, fiziki kısıtlılıklar vb. gibi nedenler buna yol açmaktadır. Özellikle duygusal suçlarda işlenen suçun şüphelinin iç dünyasında ve vicdanında yarattığı etki de buna yol açacaktır. Bu nedenlerle yaşanan korku, endişe ve stres savunma içgüdüsünü harekete geçirecektir. • Bazen şüphelinin suçlandığı konu toplum değer yargıları güçlü şüphelilere karşı böyle bir duruma meydan vermemek için müdahalelerde bulunması gereklidir. Ancak bu müdahalelerin de yumuşak bir üslupla ya da anlaşılmayan bir şeyi yeniden değerlendirme gibi yaklaşımlarla yapılması gereklidir. Çünkü direk müdahalelerde yaşanan utanç duygusu şüphelinin içe kapanmasına veya diyalogdan kopmasına yol açabilir. engelleyecek mahiyette olabilir. Soruların sanığı tahrik etmeyen ve rahatsız etmeyen mahiyette olmasına dikkat edilmelidir. • Suçun mağdurlarından çekindikleri için şüpheliler itiraf etmek istemeyebilirler. Özellikle cinayet, gasp vb. gibi mağdurlar üzerinde derin etki bırakan suç nevilerinde bu durum daha sıklıkla görülebilmektedir. • Mülakat görevlisi ile şüpheli arasında engellerin korunuyor olması da itirafı zorlaştıran bir etkendir. Çünkü yakınlık hissinin ve güven duygusunun yaşanması itirafa zemin hazırlar. Bu durumun sağlanamamış olması itirafı engeller. • Mülakat görevlisinin doğal olmayan davranışlarını algılaması durumunda şüpheli itiraf etmeyebilir. • Örgütlü suçlarda örgütün cezalandırmasından çekindiği için şüpheliler itiraf etmeyebilir. Bu durum terör ve mafya suçları için geçerlidir. Her iki tür örgüt yapılanmasında da genellikle kolluk birimine yapılan itiraflar cezalandırılmaktadır. Bu tür suçlarda şüpheliler için en büyük korku, örgütün vereceği ceza olabilmektedir. • Yargılama sonrasında alınacak ceza ve bu durumu kabullenmeme şüpheliler için itiraf etmeme nedeni olabilmektedir. Özellikle ağır cezalık suçlarda bu durum daha güçlü bir şekilde ortaya çıkmaktadır. • Terör suçlarında şüphelilerin şartlanmışlıklarından dolayı itiraf etmemeleri yaşanabilmektedir. Terör örgütlenmelerinde Polis, Jandarma, Sahil Güvenlik gibi devlet kurumları hasım olarak görüldüğünden ve örgüt elemanlarının bu şekilde şartlandırılmasından dolayı, düşmanına yenilmeme dürtüsü ya da teslim olmama içgüdüsü güçlü olmaktadır. Bu durum da itirafın önünde çok önemli bir engeldir. • Adli mülakatın başlangıcında söylenen yalanlara bağlı kalma, yalancı olarak algılanmama düşüncesiyle de itiraf etmeme durumu söz konusu olabilir. Mülakat görevlisinin gerçeklere dair bilgisinin olması durumunda, özellikle de • Çevresel etkenler itiraf sürecinde etkilidir. Şüphelinin endişe duyacağı bir ortamda yapılan mülakat olumsuz gelişebilir. Şüphelinin alışageldiği çevrede bulunması, yakınlarının bulunduğu ortamda bulunma, kalabalık bir ortamda bulunma itirafı zorlaştırır. Özellikle şüphelinin kendisine ait mekanlarda yapılan mülakat ya da akrabalarının bulunduğu bir çevrede yapılan mülakat özel hayatına müdahale şeklinde algılanabilir ve savunma içgüdüsüyle hareket edebilir. Dikkatini toplayamayacağı bir ortamda yapılan mülakat da sakınca oluşturabilir. • Suçla ilgili hiçbir verinin olmadığı yönündeki düşünce de şüphelinin itirafını zorlaştırır. Başlangıçta toplanmış delillerle ilgili açık bilgi verilmiyor olsa da böyle bir durum sezdirildiğinde mülakatta bu unsurların destekleyici olarak kullanılması gerekebilir. • Yakınlarının ve çevresinin kınamasından ve başkasından çekinme itirafı engelleyebilir. • Özellikle ideolojik mahiyetteki suçlarda mülakat görevlisinin, şüphelinin değerleriyle çelişen giyimi, davranışları ve sembol ifade eden takı ve saç sakal, bıyık modeli engel olarak görülebilir. 41 • Adli mülakatın sürekli kesilmesi, itiraf sürecini olumsuz etkileyebilir. • Gerçek dışı ithamlar şüphelinin doğal olarak tepki göstermesine, savunma mekanizmalarını harekete geçirmesine yol açar. Suçlamaların ölçülü ve gerçeği yansıtan suçlamalar olması gereklidir. • Suçlunun psikolojik yapısına uygun olmayan tarzda yaklaşımlar itirafı engelleyebilir. KAYNAKLAR : 1. Altunbaş, Ersin,-Çamur, Devrim, Beden Dili (İstanbul: 2004) 2. BİDEM (Bilgisayar Destekli Eğitim Merkezi), “Davranışa Dayalı Göstergeler”, (Ankara: TADOC ve Birleşmiş Milletlerin İşbirliği ile Hazırlanmış Program) • Anlattıklarının yazıya geçirilmesi ya da kamera veya kayıt cihazıyla kaydedilmesi içgüdüsel olarak şüphelinin direnç göstermesine yol açabilir. • Adli mülakat görevlisinin soru sorma şekli, soruların formatı ve içeriği itirafı zorlaştıracak veya 3. Adli Mülakat Teknikleri ve İfade Analizi Eğitim Programı, (Ankara: Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığı, TADOC) 4. Lieberman, J. David. Kimse Size Yalan Söyleyemez. (İstanbul: Kuraldışı Yayıncılık, Tercüme; Sinem Sonuvar, 2004) 5. Şahin, İlyas. “Yasak Sorgulamaya İlişkin Yargıtay İçtihatları”, Adli Mülakat Teknikleri ve İfade Analizi Eğitim Programı. (Ankara: Yayınlanmamış Ders Notları, TADOC) Sahil Güvenlik Dergisi ° Nisan 2013 Sahil Güvenlik Dergisi ° Nisan 2013 Şüphelilerin itiraflarının önünde birçok engel olabilir. Bu engellerin bazıları maddi bazıları ise manevi unsurlar içermektedir. Ayrıca suçun yapısına göre ve şüphelinin kişiliğine göre bu unsurlar değişken olabilmektedir. İtirafı engelleyen nedenler şunlar olabilir; değerleriyle çelişen, ahlaki olmayan bir suç olabilir ya da adli mülakat esnasında ortaya çıkan çatışmada şüpheli değerlerini koruma içgüdüsüyle hareket edebilir. Bu durum da şüphelinin itirafının önünde önemli bir engel teşkil eder. • Şüpheli utanç duygusu yaşıyor olabilir. Bu nedenle değerlerini koruma içgüdüsü itirafın önünde önemli bir engel teşkil edecektir. 42 [ Hazırlayan ] Dr. Ejbel ÇIRA DURUER Dr. Şule ŞUMLU | Su Ürünleri Müh. | Su Ürünleri Müh. Canlı deniz kaynaklarının sürdürülebilir kullanımının sağlanmasında, balıkçılık faaliyetlerinin belirli hedefler doğrultusunda düzenlenmesi ve bu düzenlemelerin uygulamadaki sonuçlarının izlenmesi oldukça önemlidir. Av araçlarına, avlanma miktarlarına, avcılık yapacak tekne sayısına ya da avlanacak türün karakteristiklerine getirilen sınırlamalar şeklinde uygulanabilen balıkçılık düzenlemeleri balıkçılık yönetiminde yaygın olarak kullanılmaktadır. Bu konudaki önemli araçlardan biri de balıkçılık filo kapasitesinin kontrol altında tutulmasıdır. Teoride balıkçılık lisanslarının sınırlanması vasıtasıyla av gücü ya da balıkçılık mortalitesinin doğrudan kontrolü, balık stoklarının korunmasında efektif bir yöntem olarak kabul görmekte (Beddington ve Rettig, 1984) ve AB Ortak Balıkçılık Politikası (OBP) kapsamında da stoklar üzerindeki av bakısının sınırlanmasında kullanılmaktadır. AB BALIKÇILIK FİLOSU Avrupa Birliği (AB), 6.369,756 ton toplam su ürünleri üretimi ile dünya su ürünleri sektörü içinde önemli bir yere sahiptir. Dünya su ürünleri üretiminin % 4.4’üne karşılık gelen bu değer ile Çin, Hindistan, Peru ve Endonezya’dan sonra 5’inci sırada gelen AB için balıkçılık sektörü önemli bir besin, istihdam ve gelir kaynağı olarak görülmektedir. Avrupa Birliği balıkçılık sektöründe 1980’li yılların sonlarına doğru, aşırı yatırım, aşırı avcılık ve av miktarında azalma sorunu ortaya çıkmış ve ortak balıkçılık politikasının koruma önlemleri bu durumun önlenmesinde yeterince etkin olamamıştır. en büyük filoya sahiptir. AB filosunun % 83‘ü 12 metreden daha küçük gemilerden oluşmaktadır. AB Balıkçılık Filosu, 01 Eylül 2011 tarihi itibarıyla 83.014 gemiden oluşmakta ve 1.696,175 GRT kapasiteye sahiptir. AB üyesi ülkelerin balıkçılık filoları içinde, Yunanistan 17.144 gemi ile sayıca AB toplam filo büyüklüğü ve filonun farklı segmentlerinin balıkçılıkta harcayabileceği süreyi (örneğin denizde geçirilen gün sayısı) kısıtlayarak balık stokları üzerindeki avcılık baskısını azaltmaya Gemi Sayısı Belçika AB Balıkçılık filosu; a. Gemi sayısı bakımından değerlendirildiğinde; 17.144 gemi ile başı çeken Yunanistan, filonun tek başına % 20.7’sini, b. Tonaj bakımından değerlendirildiğinde 406.626 gros ton ile İspanya, filonun toplam tonajının tek başına % 24’ünü, c. Motor gücü bakımından değerlendirildiğinde ise İtalya 1.077,265 kw ile filonun toplam motor gücünün % 16.8’ini oluşturmaktadır (European Commission, 2012). Genel bir ifade ile AB Balıkçılık filosu içinde gemi sayısı bakımından Yunanistan, tonaj bakımından İspanya, motor gücü bakımından ise İtalya lider konumdaki ülkelerdir. Gemi Sayısı Filo Tonajı (%) (Gros Ton) Filo Tonajı (%) Motor Gücü Motor Gücü (kw) (%) 86 0,1 15.349 0,9 48.841 0,8 Bulgaristan 2.342 2,8 7.405 0,4 61.698 1,0 Danimarka 2.796 3,4 65.001 3,8 234.217 3,7 Almanya 1.651 2,0 67.246 4,0 158.067 2,5 Estonya 927 1,1 14.293 0,8 39.089 0,6 İrlanda 2.176 2,6 62.502 3,7 191.237 3,0 Yunanistan 17.144 20,7 86.895 5,1 503.334 7,9 İspanya 10.678 12,9 406.626 24,0 919.755 14,4 Fransa 7.235 8,7 172.246 10,2 1.005,735 15,7 İtalya 13.199 15,9 179.493 10,6 1.077,265 16,8 GKRY 1.077 1,3 4.144 0,2 45.019 0,7 735 0,9 37.960 2,2 55.786 0,9 Letonya Litvanya Malta Hollanda 149 0,2 42.050 2,5 51.102 0,8 1.067 1,3 8.147 0,5 78.725 1,2 730 0,9 142.066 8,4 305.955 4,8 Polonya 788 0,9 32.974 1,9 82.082 1,3 Portekiz 8.392 10,1 101.578 6,0 371.284 5,8 Romanya 485 0,6 955 0,1 6.943 0,1 Slovenya 186 0,2 1.005 0,1 10.943 0,2 Finlandiya 3.369 4,1 16.314 1,0 172.437 2,7 İsveç 1.357 1,6 30.025 1,8 172.108 2,7 İngiltere 6.445 7,8 201.902 11,9 808.712 12,6 AB-27 83.014 %100 1.696,175 %100 6.400,329 %100 AB Balıkçılık Filosu (01 Eylül 2011 verilen) 43 Sahil Güvenlik Dergisi ° Nisan 2013 Sahil Güvenlik Dergisi ° Nisan 2013 AVRUPA BİRLİĞİ’NDE BALIKÇILIK FİLOSUNUN YÖNETİMİ Filonun gelişimini avcılık gücünü artırmadan yönetmek için çok yıllık yönlendirme programlarının varlığına rağmen tam tersi gerçekleşmiş, topluluk filosuna çok fazla sayıda gemi katılmış ve bu eğilim alarm zilleri çalmaya başlayıncaya kadar sürmüştür. Kotalar ve seçici av araçları kullanılarak küçük balıkların avcılığının önlenmesi ya da avın sınırlanması gibi teknik önlemlerin bu durumun önlenmesinde yeterli olmadığı görülmüştür. Çok fazla gemi mevcut olduğu sürece ki bu durum çok fazla balıkçılık gücü anlamına gelir, av çabası mevcut kaynakların kullanımı için gereksinim duyulandan daha büyük olacaktır. Bu durumda aşırı avcılık kaçınılmazdır ve bu nedenle avcılık miktarının ya da av çabasının azaltılması gerekir. 1995 yılından beri topluluk sularında avlanan tüm balıkçı gemileri ve topluluk suları dışında av yapan tüm AB balıkçı gemileri lisansa tabidir (European Commision, 1999). Şekil 1. AB Balıkçılık Filosunun 1992-2007 yılları arasındaki değişim eğilimi, (European Commission, 2012) 44 Sahil Güvenlik Dergisi ° Nisan 2013 çalışmaktadır (European Commission, 2012a). Bu kapsamda, Ocak 2003’ten bu yana, üye devletler filo kapasitesi konusunda, hem tonaj hem de kapasite cinsinden ölçülen çok katı bir giriş-çıkış rejimine tabidirler. Bu uygulama, ulusal filoların o tarihteki kapasitelerinin üzerine çıkmalarının önüne geçmektedir. Aslında, AB filosunun büyüklüğü yılda yaklaşık % 2 gibi oldukça sabit bir oranda azalmaktadır. Avrupa Birliği’nde birbirini izleyen genişlemeler toplam filo kapasitesinde ortalama/makul bir artışa sebep olduysa da azalma yönündeki küresel eğilim değişmemiştir (European Commission, 2012b). AB Balıkçılık Filosu kapasitesinin 1992-2007 yılları arasındaki değişim eğilimi, Şekil 1’de sunulmuştur. Balıkçılık filosu kapasitesinin kontrol altında tutulması, ülkemiz balıkçılık yönetimi için de 2002 yılından beri uygulanan bir düzenlemedir. Bu kapsamda yeni balıkçı gemilerinin ruhsatlandırılması işlemi bütünüyle durdurulmuştur. Buna ilave olarak, stokların korunması, av baskısının azaltılması ve sürdürülebilir balıkçılığın sağlanması için 12 metre ve üzerindeki balıkçı gemisini kendi isteği ile avcılıktan çıkaran gemi sahiplerinin desteklenmesine ilişkin usul ve esasları belirleyen 19 Haziran 2012 tarihli, 2012/51 Nu’lu tebliğ yayımlanmıştır. Denizlerde avcılık faaliyetlerinde bulunan, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından ruhsatlandırılmış, 12 metre ve üzerinde boy uzunluğuna sahip, SUBİS’e kayıtlı gemileri kapsayan bu düzenlemeden yaklaşık 407 balıkçı gemisi yararlanmıştır (Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, 2012). Türkiye, gerek balıkçılık filosunun yapısı ve büyüklüğü, gerekse yıllık av miktarları açısından AB üyesi ülkeler ile kıyaslandığında hatırı sayılır bir yere sahiptir. Buna paralel olarak, canlı deniz kaynaklarının korunması ve sürdürülebilir kullanımı açısından yıllardır uygulanmakta olan minimum avlanma boyu, ağ göz açıklığı, avlanma sahası, avlanma zamanı gibi düzenlemelere ek olarak filo büyüklüğünün kontrolüne yönelik bu gibi düzenlemelerin balıkçılık yönetimi açısından büyük önem taşıdığı değerlendirilmektedir. KAYNAKLAR : 1. Beddington, J.R., R.B. Rettig, 1984, Approaches to the Regulation of Fishing Effort, FAO Fish. Tech. Pap. (243):93p. 2. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, 2013, Balıkçı Gemisini Avcılıktan Çıkaranlara Yapılacak Destekleme Tebliği, Resmi Gazete, 19 Haziran 2012, Sayı:28328. 3. European Commission, 2012, Facts and figures on the Common Fisheries Policy-Basic Statistical Data-2012 Edition, Luxembourg:Publications Office of the European Union, 48 p 4. European Commission, 2013(a) Common Fisheries Policy http://www.ec.europa.eu/ fisheries/documantation/publications/cfp_factrsheets/fleet_en.pdf. (Erişim Tarihi: 19 Mart 2013) 5. European Commission, 2013(b), Common Fisheries Policy http://www.ec.europa.eu/ fisheries/cfp/fishering_rules/fishing_fleet/index_en.htm. (Erişim Tarihi: 07 Mart 2013) 6. European Commission, 1999, The Common Fisheries Policy, General Directorate for Fisheries, Office for Official Publications of the European Communities, l-2985, Luxembourg. 7. King, M., 1995, Fisheries Biology, Assessment and Management, Fishing News Books, 341 p. kişiyi önemsediğinizi göstermekle birlikte, bu tür ilişkilerde her birey ilişkiden kazançlı çıkmaktadır. Empatinin en basit tanımı, insanları iletişim kurarak daha iyi tanımaktır. Empati ile ilgili iki tip yaklaşım bulunmaktadır. Birincisi olması gereken davranış şeklidir. İkincisi ise Türk tipi de diyebileceğimiz yaklaşım modelidir. İkinci yaklaşım modelinde sürekli ısrara devam eden bireyin, iletişimde bulunduğu bireyin tamamen yerine geçerek, karşısındaki insanın duygularını yok etmesine neden olmaktadır. Empatinin üç aşaması vardır: Kendini onun yerine koymak,düşüncelerini onun gözüyle görmek ve anlamak, bu esasları doğru algılayıp gün içerisinde kullanmak ve tatbikat yapmanın gerekliliğidir. İLETİŞİM BECERİSİ VE MOTİVASYON 46 [ Hazırlayan ] Serkan TÜFEKÇİ | SG İda. Bçvş. İnsan ilişkileri duygulardan ibarettir. Sandalyenin dengede kalabilmesi için nasıl 4 bacağa ihtiyacı varsa sağlıklı ve dengeli bir iletişim kurabilmek için de insan ilişkilerinde 4 durumun gözetilmesi gerekmektedir. Bunları; bireysel farklılıklar, motivasyon, birlikte olma isteği ve insan onurunu gözetmek olarak sıralayabiliriz. Anlamlı bir ilişkinin kurulabilmesi için bireyin farklı taraflarını görmek gerekir. Farklılıkların diğer bir insanı yok etmek için kullanılmaması gerekir. İnsan ilişkilerinde; çatışmanın yerine uyumlu olunması, analiz yapabilmenin önemi, ilişkilerde bir üst seviyeye çıkabilmek için duygusal zekanın ve analiz yapabilme yeteneğinin artırılabilmesi için insanlar arası ilişki önemlidir. İnsan ilişkilerinin normal olması motivasyonu da artırmaktadır. Motivasyon iki şekilde oluşmaktadır. Bunlar; dışsal motivasyon ve içsel motivasyondur. İçsel motivasyon olmadan dışsal motivasyonun bir önemi yoktur. Bireyin kabullenici yapıda olması önemlidir. İyi bireylerin oluşturacağı grubun iyi bir takım oluşturacağı ve bu takımın iyi hizmet ve iyi ürün üreteceği kaçınılmazdır. İnsan ilişkilerinde sınırların bilinmesi gereklidir. Bireye yardım edemiyorsanız zararda vermemeniz gerekir. İnsanlık var olduğundan bu yana insanların birlikte olma isteği vardır. İnsan onuru insan olmaktan kaynaklanma olup, ilişkilerde çok önemlidir. Kişilere değerli olduğunu hissettirdiğiniz zaman mutlu bireyler haline geldiklerini göreceksiniz. Biyoenerji insanlarda %80 oranında el ve gözlerden gelmektedir. Dinleme ve onay verme Çocuk eğitiminde dört adet ana baba tutumu bulunmaktadır: Demokratik, koruyucu, ilgisiz ve otoriter. Demokratik yaklaşım; duygusal zeka için insan ilişkilerine yönlendirmeyi, seçenekleri sunup, kararı bireye bırakmayı öngörmektedir. Otoriter yaklaşım; hukuk, adalet ve güvenlik ilkeleri için kullanılmalıdır. Kırmızı ışıkta durmayı öğretmek için otoriter şekilde davranmak gerekmektedir. Koruyucu yaklaşım da ise düşerken onu tutabilecek kadar yakın ancak sizi göremeyecek kadar uzak olmalısınız. Çocuklar için ruh sağlığı çok önemlidir. Çocuklarımıza “Sen şimdiye kadar neyi becerdin ki?” dediğimiz an çocuk ruhunun çok büyük zarar göreceği kaçınılmazdır. Freud’un ruh tanımını; alttan üste eşit boyutlarda bir bina katı gibi düşündüğünüzde en altta id, ortada ego ve en üstte süper ego’nun bulundugu, id’in bilinç dışı, bilinç altı ve eski eşyalar gibi tanımlandığı, ego’nun işleme ve mantıkla hareket ettiği, süper ego’nun ise bilinç üstü olduğu, hukuk ve vicdan gibi yasaklamaları barındırdığı belirtilmektedir. Bastırılmış duygu ve düşüncelerin, id tarafından ego’ya gönderilmesinde oluşan bu baskıyı, ego’nun, süper ego’ya ilettiği ve aynı yolla tekrar geri dönen eyleme son halinin verildiği, bu sürecin uzaması halinde insan psikolojisinin bozulabileceği, bu baskılı durumdan kurtulmak ve rahatlamak için savunma mekanizmalarının devreye girdiği (kilom var ama sağlık sorunum yok gibi), insanın savunma mekanizmalarını sürekli kullanarak yaptığı yanlışları, akla ve mantık çerçevesine bürümesi sonucu esnekliğin yok olarak, bu durumun ruhsal tümörlere yol açtığı, psikolojik bu tümörlerin de kapris ve kompleks olduğu belirtmiştir. Bu tümörlerden arındığımız ve empatik yüzleşmeler yaptığımız oranda birey kendinin farkına varmaktadır. Kapris ve kompleksi kişilik haline getiren bireylerde psikolojik sorunlar oluşmaktadır. Olaylara “kesinlikle olmaz” yerine, “getir bir bakalım, çalışalım” şeklinde yaklaşmalıyız. “İyi görünüyorsun, nasılsın” ifadelerini sıkça kullanmalı, model olmalı, bunu her alanda göstermeli ve fahri psikolojik danışman olmalıyız. KAYNAKLAR : Doç. Dr. Mehmet Emin SARDOĞAN’ın “İletişim ve Motivasyon” konulu konferansından derlenmiştir. 47 Sahil Güvenlik Dergisi ° Nisan 2013 Sahil Güvenlik Dergisi ° Nisan 2013 Bir toplulukta sağlıklı ilişki kurulabilmesi için kişilerin asgari seviyede psikolojilerinin düzgün olması gerekmektedir. Sağlıklı bir toplum olabilmesi için her bireyin gönüllü olarak psikolog veya psikolojik danışman olması gerekmektedir. İnsan ilişkileri becerisi teorik, insan iletişimi ise mekanik yapıdadır. Psikolojik kavramlar zincir gibi birbirine bağlıdır. Kendimize emek vererek kazanabileceğimiz olgulardır. Hayatımız tatbikat alanıdır. Çevremizden başlayarak aile ve iş yerinde sosyal rol model olma görevimiz bulunmaktadır. Bunları yaparken refleks davranışlardan uzak durmamız gerekmektedir. İnsan ilişkileri refleks davranışları kaldıramaz. Empatik olduğumuzu karşımızdakine göstermeliyiz. Bu aşamada beden dili çok önemlidir. Neşe ve üzüntüyü kendi durumumuza yansıtmalıyız. Bu süreçteki anahtar kelime doğal olmaktır. Yakını vefat eden birine gülerek başın sağ olsun demek hatalı bir davranıştır. Çocuklarımızı doğru konuşmaya yönlendirmeliyiz Çocuk, 10 TL kaybettiğini rahatlıkla söyleyebilmeli biz de onu anlamalı ve kızmamalıyız. tarihinde icra edilmiştir. SG A/K Gemileri görev bölgeleri içerisinde emniyetle seyir yapabilecek şekilde tasarlanmış olup, yüksek güvenirlik ve az bakım idame edilebilirlik niteliklerine haizdir. Gemiler gece/gündüz A/K görevleri yapabilmeleri dışında; sahip oldukları helikopter platformu sayesinde helikopter harekatı icra edebilme, deniz kirliliğini önleme donanımları ile deniz kirliliğine müdahale edebilme, 70 m menzile sahip su topu ile deniz yangınlarına müdahale edebilme, denizde ikmal (ras) yapabilme, kendi tonajında bir gemiyi yedekleyebilme imkan ve kabiliyetine sahip olacaktır. Gemilerin teknesi yarı deplasman tipte ve balb’lı olup, ana güverte ve üst bina yüksek mukavemetli gemi inşa çeliğinden inşa edilmektedir. Gemide ağır deniz şartlarında helikopter ve kurtarma harekatı icrasına yönelik olarak ihtiyaç duyulan stabilitenin sağlanması maksadıyla, aktif fin sistemi (fın stabılızer) ile manevra kabiliyetinin arttırılması maksadıyla gemilerin baş tarafında baş itici (bow thruster) tahrik donanımı yer almaktadır Boy : 88,60 m Genişlik : 12,20 m Draft :5,40 m (pervane dâhil) Deplasman : 1.7000 t 48 [ Hazırlayan ] Cantürk BİNZET | SG Eln Kd. Bçvş. GEMİLERİN VE PROJENİN TANITIMI: Kendisine kuruluş kanunuyla; Türkiye yüz ölçümünün yaklaşık yarısına eşit olan sorumluluk sahasında, Türkiye Cumhuriyeti’nin hak ve menfaatlerini korumak ve kanunları uygulamak, kanunsuz eylemlere engel olmak, denizde can emniyetini sağlamak, gelecek nesillere temiz denizler bırakmak görev ve sorumlulukları verilmiş olan Sahil Güvenlik Komutanlığınca; Türk Arama Kurtarma Sahasındaki özellikle arama kurtarma görevleri olmak üzere denetim ve kontrol etkinliğinin, ağır hava/deniz şartlarında görev devamlılığının artırılması maksadıyla 1998 yılında Sahil Güvenlik Arama Kurtarma Gemisi Projesi başlatılmış, Sahil Güvenlik Arama Kurtarma Gemisi Tedarik Sözleşmesi 16 Ocak 2007 tarihinde, Savunma Sanayii Müsteşarlığı ile RMK Marine A.Ş. arasında imzalanmıştır. Sözleşme 20 Haziran 2008 tarihinde yürürlüğe girmiş ve proje, avansın ödenmesi ile 30 Haziran 2008’de resmen başlamıştır. Proje kapsamında 4 adet Arama Kurtarma Gemisi tedariki planlanmıştır. Projenin 2 gemisi TCSG DOST ve TCSG UMUT’un geçici kabul protokolleri 04 Nisan 2013 tarihinde imzalanmış geçici kabul törenleri ise 05 Nisan 2013 Gemilerde ana tahrik sistemi olarak 2 adet MTU Her bir gemide 17 subay 36 astsubay, 9 uzman erbaş 30 erbaş/er olmak üzere toplam personel sayısı 92 kişidir. TCSG-DOST SG Karadeniz Bölge Komutanlığı emrinde SAMSUN’da konuşlandırılmıştır. TCSG-UMUT SG Ege Deniz Bölge Komutanlığı emrinde Marmaris/MUĞLA’da konuşlandırılmıştır. Testleri devam eden SG GÜVEN ve SG YAŞAM’ın 2013 yılı içerisinde teslim alınmaları planlanmıştır. Teslim alınmalarını müteakip, SG GÜVEN, SG Marmara ve Boğazlar Komutanlığı emrinde İstanbul’da, SG YAŞAM ise SG Akdeniz Bölge Komutanlığı emrinde Mersin’de konuşlandırılacaktır. 49 Sahil Güvenlik Dergisi ° Nisan 2013 Sahil Güvenlik Dergisi ° Nisan 2013 SG ARAMA KURTARMA GEMİLERİ PROJESİ KAPSAMINDA TCSG-DOST VE TCSG-UMUT’UN GEÇİCİ KABUL TÖRENİ marka ana makine bulunmakta olup, 2 adet kanat açısı ayarlanabilir pervane (controllable pitch propeller/ cpp) bulunmaktadır. SG A/K Gemileri; 5 deniz durumunda kısıntısız (helikopter harekatı hariç), 6 deniz durumunda kısıntılı harekat icra edebilecek olup; 22 knots maksimum sürat, 8 gün denizde kalma süresine ve 3000 deniz mili seyir siasına (ekonomik süratte) sahiptir. neler olacağına dair konuşmalar yapıyoruz aramızda. Yaylaya vardığımızda evi bulmakta hiç zorluk çekmiyoruz. Çünkü deniz mavisi o ev, yolun hemen yukarısında ‘buradayım’ dercesine bizlere göz kırpıyor. Bizi mütevazı evinin sarmaşıklarla süslenmiş balkonunda, TCG Dumlupınar yazılı şapkası, içten gülümsemesi ve sıcacık bir selam ile karşılıyor Dumlupınar Gazisi. Bu güzel karşılamanın ardından Bahriyeli misafirperverliğinin en güzide örneklerini sunarken, ilerlemiş yaşına rağmen dimdik ayakta duruşu ve çevikliği bizlerde derin bir saygı uyandırıyor. Çayımız demlenirken başlayan sohbetle birlikte bir zaman makinesinde tarihi bir yolcuğa başlıyor ve kendimizi bir anda 4 Nisan 1953’te buluveriyoruz. Saatler 02.15’i gösteriyor… 50 60’INCI YILINDA DUMLUPINAR DENİZALTI KAZASI Tarihler 4 Nisan 1953’ü gösterirken belki de Türk denizaltıcılık tarihinin en hazin günlerinden biri yaşanıyordu. 16 Kasım 1950 yılında Türk donanmasına katılan övünç kaynağı TCG Dumlupınar, Türk insanının zihninde ebediyen kalacak ve her hatırlanışında daima yürekleri sızlatacak o büyük kazayla birlikte Çanakkale Boğazı’nın derin sularına gömülüyordu. I. İnönü ile birlikte 9 gün süren Akdeniz’deki NATO Blue Sea Tatbikatı’na katılan TCG Dumlupınar denizaltısı geri dönüş yolundaydı. Birinci olarak tamamladığı tatbikatın ardından, bağlı bulunduğu Gölcük Deniz Ana Üssü’ne doğru harekete geçen Dumlupınar denizaltısı o gece yaşanacaklardan habersiz puslu bir havada sessizce yol almaktaydı. 3 Nisan’ı 4 Nisan’a bağlayan gece, saatler 02.15’i gösterirken sakin sularda süzülen Dumlupınar denizaltısı Çanakkale Boğazı’nda Nara Burnu’nu dönerken İsveç bandıralı yük gemisi Naboland ile Boğazın orta yerinde çarpışıyordu. Bu hazin olayın hala hayatta olan tanıklarından birinin Mersin’de yaşadığı haberi Komutanlığımıza ulaştığında bir heyecan sarıyor bizleri… Mersin’de sıcak bir haziran günü. Derhal tertip alınıyor, hazırlıklar tamamlanıyor ve Silifke’nin Gökbelen yaylasında yaşadığını öğrendiğimiz Emekli Gazi Seyir Astsubayı Hüseyin AKIŞ (91)’ı ziyaret için yola koyuluyoruz. Telefonda yaşadığı evin tarifini verirken, üstüne basarak şu ayrıntıyı hafızalarımıza kazıyor: “Evim mavidir. Hani deniz mavisi, etrafa bakınca mutlaka görürsünüz, deniz mavisi, sakın unutmayın!”. Bir bahriyeliye de ancak deniz mavisi ev yakışırdı diye düşünüyoruz. Yaklaşık 2 saat süren yolculuğumuzda kâh derin bir sessizliğe gömülüyor, kâh heyecanla II.Komutan, İNKAYA ve ben nöbet yerindeyiz. Çanakkale’yi bordaladık. Biraz daha geçtik. Komutan; “Biraz Anadolu’ya yakınız herhalde, burada savaştan kalma eski batıklar vardır, çarpmayalım, biraz iskeleye doğru gidelim.” dedi. Etrafa bakıyorum zifiri karanlık, pus var. Göz gözü görmüyor. Saat 02.00 civarı falan. Nöbetçi, sancak tarafımızda iki silyonu, iskele ve sancak borda feneri görünen bir gemi gördüğünü rapor etti. Geminin geldiğini ben de gördüm. Yaklaşık 10 dakika geçti. O esnada Vardiya Subayı Ütğm. Hasan YUMUK sancak 15’e dönüş ve her iki makine yarım yol ileri emrini verdi. Biraz önce Anadolu’ya yakındık, ancak Nara Burnu’ndan dönmek için şimdi tekrar sancağa dönüyoruz. Bu emrin üstünden 2-3 dakika geçmişti ki yukarı çıkan Komutan; “Kumanda bende, iskele alabanda her iki makine tam yol ileri” dedi. Vardiya amiri karşıdan gelen geminin yolundan çıkmak için sancak 15 komutunu verir. Ancak tehdit oluşturan Nara sığlığını gören Komutan, o anda emir komutayı alarak iskele alabanda emrini vermiştir. Bu emirle Dumlupınar Naboland’ın önünden karşıya geçebilmek için iskeleye dönse de akıntı nedeniyle “Ben karaya mı oturuyoruz diye düşünüp kuleye çıkmak ve neler olduğunu görmek istedim. Bu sebeple elimi kule çıkış basamaklarına attım. Daha basamakları tırmanıyordum ki büyük bir patlama oldu. Meğer Naboland da dönüyormuş. Bizim gemi sola döndüğü için Naboland baş altından bize bindirmiş. Patlamanın ardından gemiye aniden yüksek basınçla su dolmaya başladı. Merdiven basamağına sımsıkı tutunuyordum. Su o kadar kuvvetliydi ki, sanki 10 kişi birden omuzlarıma bastırıyor ve beni aşağı doğru itiyordu. Tüm gücümle tutunmaya devam ettim. Sonra kafamı üstümdeki firar kaporta sacına sertçe çarptım. Ne olduğunu anlayamadan kendimi bir anda denizde buldum.” Üzerinden 60 yıl geçen o geceyi anlatırken hâlâ gözleri dolu dolu oluyor Hüseyin AKIŞ’ın. Kazayı anlatırken kâh sesi yükseliyor, heyecanlanıyor kâh derin bir sessizliğe bürünüp, hüzünleniyor, gözleri uzaklara dalıyordu. Tatbikattayken telsizden, bir çocuğu olduğu haberini almış, bu sebeple dönüş yolu daha bir önemli olmuş onun için. Kazadan sonra su yüzeyine doğru çıkmaya çalıştığı anlarda aklında sadece “ya bebeğimi hiç göremezsem” endişesi 51 Sahil Güvenlik Dergisi ° Nisan 2013 Sahil Güvenlik Dergisi ° Nisan 2013 [ Hazırlayan ] Didehan KARÇİÇEĞİ | Çevre Yüksek Müh. “Nara açıklarına yaklaşırken o gece saat 12.00’de seyir vardiyamı Seyir Astsubayı Hüseyin İNKAYA’dan devraldım. Dokuz günlük tatbikatta doğru dürüst uyuyamamanın verdiği yorgunlukla İNKAYA kamarasına çekilmek istedi. Ona; “Dur! Nereye gidiyorsun? Şu boğazı geçelim sonra dinlenmeye gidersin, hatta boğazı geçince söz, senin nöbetini de ben tutacağım, o zaman dinlenirsin.” dedim. çok hızlı ilerleyen Naboland’ın önüne çıkmaktan kurtulamamıştır. Seyir subayı ve vardiya subayının; “Geminin önüne çıkıyoruz.” uyarıları üzerine Komutan; “Her iki makine stop, tam yol tornistan” emrini vermiştir. varmış. (Ya hiç göremezsem diye endişe duyduğu biricik oğlunu yakalandığı bir hastalık neticesinde daha 7 yaşındayken kara toprağa teslim edecekti Dumlupınar Gazisi …) 52 Ve gözleri nemli devam ediyor anlatmaya: “Yüzmeye başladım. Ne kadar yüzdüğümü hatırlamıyorum. Ne yapacağımı düşünürken hangi tarafa gideceğimi de tam olarak kestiremiyorum. Yakınlarda üzeri ışıklı ve fosforlu bir can yeleği gördüm ve hemen yakaladım. Dedim ki; ‘Artık kurtulacağım.’ Sadece ben mi kurtuldum diye etrafıma bakarken bir arkadaşımı gördüm o anda, ona ‘Sen de tutun’ diye bağırdım. İkimiz de yüzüyoruz ama nereye gittiğimizi hala bilemiyoruz. Biraz sonra Seyir Subayı rahmetli Hasan YUMUK’u gördük, o da kurtulmuştu. Ve iskele sancak gözcü nöbetlerini tutan iki asker… Askerlerin hayatta kalmak için Naboland’ın pervanelerine tutunduklarını gördüm. Manevra yapmak isteyen Naboland’ın pervaneleri çalıştırmasıyla birlikte ne yazık ki her ikisi de gözlerimizin önünde hayatlarını kaybetti. Hava soğuk, moralimiz bozuk, denizdeyiz, üşüyoruz; ne yapacağız, bağırmaya başladık ama sesimizi kimselere duyuramadık. Sonra da İngilizce ‘imdat!’ diye bağırdık. Naboland’tan birileri sesimizi duydu ve denize bir sandal indirerek bizi gemiye aldılar. Kurtulduk.” Olay yerine ilk gelen Gümrük Motoru, Hüseyin Astsubay da dahil sağ kalan 5 kişiyi alarak Çanakkale Devlet Hastanesine ulaştırır. Onlar kurtulmuştur kurtulmasına ama Dumlupınar öylesine hızlı batmıştır ki içindeki 81 kişiden yalnızca 22’si kıç torpido dairesine sığınarak hayatta kalabilmiştir. Burada mahsur kalan 22 kişi olayın ilk şokunu atlattıktan sonra battı şamandırasını su yüzeyine fırlatırlar. Battı şamandırasında “TCG Dumlupınar Denizaltısı burada battı” yazmaktadır. Güneşin ilk ışıklarına kadar kimse battı şamandırasını göremez. Şamandırayı ilk olarak, denize açılan civardaki balıkçı tekneleri fark eder ve Gümrük Motoruna haber verirler. Bunun üzerine haberi alan Gümrük Motoru şamandıranın yanına gelerek hayatta kalan 22 kişi ile ilk teması kurar… Gümrük Motorunda bulunan Üsteğmen Suat şamandıradaki ahizeyi kaldırıp “Alo” diyerek cevap bekler. Denizaltıdan cevap veren Astsubay Selami ÖZBEN’dir. Aralarında şu konuşma geçer; - “Alo… Dumlu?” - “Evet… Dumlu.” - “Ben Üsteğmen Suat.” - “Evet, efendim ben Selami Astsubay.” - “Selami nasılsınız, biz geldik, şimdi bana durumu anlat.” - “Efendim dizellerden yara aldık, manevra dairesinde yangın çıktı, bataryayı sıfıra alarak kıç torpido dairesine geçtik, şimdi manevra dairesi su ile dolu…” - “Kaç kişisiniz orada?” - “22 kişiyiz.” - “Diğer dairelerle irtibatınız var mı?” - “Yarım saat evvel kıç batarya dairesi ile konuştum, şimdi cevap vermiyorlar.” - “Merak etmeyin ‘Kurtaran’ geliyor, biz buradayız.” - “Efendim manometre 267 kadem gösteriyor doğru mu?” - “Selami, Kurtaran geldi şimdi kurtarma işine başlıyor, ben biraz sonra yine gelirim.” - “Peki efendim...” Üsteğmen Suat’ın, Kurtaran gemisinin gelerek en kısa sürede kurtarma çalışmalarının başlatılacağını söylemesinin ardından saat 11.00 sularında Kurtaran olay yerine gelir. Dumlupınar her şeye rağmen umutludur… Kurtarma faaliyetleri 72 saat boyunca aralıksız devam eder. Tüm Türkiye’nin yakından takip ettiği kurtarma çalışmaları ekiplerin canla başla uğraşmalarına rağmen boğazdaki şiddetli akıntılar nedeniyle sonuçsuz kalmakta, umutlar ise hızla tükenmektedir. Dumlupınar Denizaltısı ile kazanın ardından yapılan telefon görüşmelerinde, gerekmedikçe konuşmamaları, şarkı türkü söylememeleri ve sigara içmemeleri tembihlenir. Denizcilerimiz umutlarını hiç kaybetmeden, “Ailelerimize selam söylüyoruz. Bizi kurtaracağınızdan eminiz” diyerek sabırla bekleyişlerini sürdürürler. Üsteğmen Suat, ilk konuşmayı komutanlarına rapor ettikten sonra yeniden şamandıraya dönüp denizaltıdakilere moral vermeye çalışır. Ancak durum kötüleşmiştir: - “Alo...Dumlu...?” - “Evet...Dumlu...” - “Selami, nasılsınız?” - “Efendim içerde hava biraz fenalaştı…” - “Morallerinizi bozmayın. O hava size daha 2 gün yeter. Sen çocukları yatır. Sigara da içmeyin !..” - “Yok efendim, hepsi yatıyor. Sigara da içmiyoruz. Işık da yok. Karanlıktayız...” - “İhtiyaç lambalarını kullanmayın, ileride lazım olacak.” - “Kullanmıyoruz zaten. Birinin ışığı çok zayıfladı !..” Tüm insanüstü gayretlere rağmen kurtarma çalışmaları sonuçsuz kalır, Dumlupınar’dan ümit kesildiğinde battı şamandırasının başında bulunan Suat Üsteğmen ahizeyi tekrar kaldırır ve ağzından yürekleri dağlayan şu cümleler dökülür: “ Selami, artık konuşabilirsiniz, türkü söyleyebilir hatta sigara içebilirsiniz.” Suat Üsteğmen’den bu cümleleri işiten kurtarma ekibi ve radyolarının başında umutla ve dualarla bekleyişlerini sürdüren tüm Türkiye derin bir üzüntüye boğulur. O günkü teknik imkanlarla onları kurtarmak mümkün olamamış, büyük bir tevekkülle ama başı dik ölüme giden bahriyelilerin dudaklarından Türk halkını derinden yaralayan ve hafızalarına kazınan o son sözcükler dökülür. “Vatan sağ olsun” … Türk Donanmasının Çanakkale Boğazı’nı her geçişinde saygıyla selamladığı Dumlupınar şehitleri 91 metre derinlikteki ebedi istirahatgahlarında huzur içinde uyurken, sonsuzluğa uğurlanışlarının 60’ıncı yıldönümünde bizler de şehitlerimizi saygıyla ve minnetle anıyoruz. Ruhları şad olsun… 53 Sahil Güvenlik Dergisi ° Nisan 2013 Sahil Güvenlik Dergisi ° Nisan 2013 Gazi Hüseyin kazaya dair köprüüstünde yaşananları Astsubay Çavuş rütbesinde olmasına rağmen her türlü takdirin üzerinde bir hakimiyetle takip etmiş ve yaşananları da o günkü sıcaklığıyla ve tüm içtenliğiyle bizlere aktarmıştır. uçakların test ve teslim süreçlerini yürütmek ve personelin yeni sistemlere yönelik eğitimlerini tamamlamak üzere 2010 yılı Ağustos ayında, Deniz Kuvvetleri Komutanlığının personel takviyesiyle Uçak Filo Komutanlığı teşkil edilmiştir. Sahil Güvenlik Hava Komutanlığı bünyesinde Adnan Menderes Havalimanı/İzmir’de kurulan birlik, modern cihaz ve sensörlerle donatılmış ilk uçağını 26 Aralık 2012 tarihinde teslim alarak Sahil Güvenlik Komutanlığında yeni bir dönemin açılmasına imza atmıştır. 54 Beyaz rengi ve cüssesi ile uçucular arasında “BÜYÜK BEYAZ” olarak adlandırılan CN-235 deniz gözetleme uçaklarımız, dünya genelinde, aynı tip görevlerde kullanılan uçakların sahip oldukları gelişmiş sistem ve cihazların neredeyse tamamını üzerinde bulundurmaktadır. Su üstü ve hava hedeflerini takip etmemizi sağlayan, küçük ve hızlı deniz araçlarını tespit edebilen, meteorolojik olayların gözlemlenebildiği, dost-düşman hava araçlarının ayrımına imkan veren gelişmiş radar (OM 400M, Otomatik Tanımlama Sistemi (AIS)), geniş deniz alanlarının taranmasına olanak sağlayan en ileri deniz kirliliği tespit sistemi (SLAR, IR/UV tarayıcı), gece ve gündüz şartlarında temasları teşhis etmek üzere monte edilmiş kamera (ASELFLIR 200) , [ Hazırlayan ] Kazım ARMAĞAN | SG Sey. Kd. Çvş. Teknolojideki gelişmelerin artmasıyla birlikte suç ve suçluların tespiti zorlaşmakta, suçun önlenmesi ve suçluların yakalanması ise ancak yeniliklerin yeterli derecede uygulanmasıyla mümkün olabilmektedir. Sahil Güvenlik Komutanlığı, yetki alanına giren her türlü görevi yerine getirmek üzere, çağın gerektirdiği yenilikleri takip etmekte ve en son teknoloji ürünü vasıtaları bünyesinde barındırmaktadır. Görev alanlarında vatandaşlarımıza daha etkin hizmet sunmak amacıyla gemi, bot vb. deniz araçları ile helikopterlere ilave olarak uçakların sağladığı katkılardan faydalanmak düşüncesi doğmuştur. İlk olarak 1993-1996 yılları arasında Aydın Valiliği tarafından hibe edilen Moule modeli MX-7 tipi uçakla Cengiz Topel meydanından görevler icra edilmiştir. 1996 yılında uçağın kaza kırıma uğramasından sonra yeni tip uçak için çalışmalar başlatılmış ve Deniz Kuvvetleri Komutanlığı ile beraber yürütülen MELTEM-1 projesi ile 3 adet İspanya-Endonezya ortak yapımı CN-235 CASA tipi uçak 2001-2002 yılları arasında envantere alınmıştır. Uçaklarımızın, Sahil Güvenlik görevlerine yönelik cihaz ve sistemlerle donatılması maksadıyla hayata geçirilen MELTEM-2 projesi kapsamında, Fransız THALES firmasına teslim edilene kadar olan tüm uçuşlar Cengiz Topel meydanında 301’inci Deniz Hava Filo Komutanlığı personeli tarafından icra edilmiştir. Projenin son aşamalarına gelinmesiyle birlikte, Uçaklarla beraber envantere dahil edilen gelişmiş yer sistemlerinin de kullanılması ile Sahil Güvenlik Komutanlığı tarafından uçağın mevkisi eş zamanlı olarak takip edilebilmekte ve elde edilen görüntü ve veriler anında Harekat Merkezi tarafından incelenerek, çoğu zaman bir anın bile insan hayatına eş değer olduğu şartlarda gerekli reaksiyon derhal gösterilebilmektedir. Üç tarafı denizlerle çevrili ülkemizde, halka hizmet felsefesiyle hareket eden ve ülke çıkarlarını daima her şeyin üzerinde tutan Sahil Güvenlik Komutanlığı, sahip olduğu yeni uçakları ile deniz yetki alanlarımızdaki görevlerini en üstün şekilde yerine getirebilecek, çevre ülkelere bu konuda her zaman olduğu gibi örnek olmaya devam edecektir. 55 Sahil Güvenlik Dergisi ° Nisan 2013 Sahil Güvenlik Dergisi ° Nisan 2013 BÜYÜK BEYAZ GELDİ denize düşen kazazedelerin bulunmasını sağlayan ASARS , bulunan kazazedelerin hayatta kalmasını sağlamak üzere uçaktan can salı atma sistemi, elde edilen delillerin kayıt edilmesi maksadıyla ayrıca kamera ve fotoğraf makinesi ile tüm bu sistemlerin operatörler tarafından kolaylıkla kullanılmasını sağlayan yazılımı (AMASCOS) barındıran konsollar ile donatılan uçaklarımız her türlü hava şartında görev icra edebilmektedir. muhaberesi sonucu Elmaçukuru köyünde mahsur kalan ailenin kendi imkânları ile kurtulduğu, Terzili köyüne geçmemizin daha uygun olacağı bildirildi. 56 SEL SULARINDA TIBBİ TAHLİYE [ Hazırlayan ] Erol ÇELİK | SG Kd. Ütğm. 4–8 Ağustos 2012 tarihinde Samsun Bölgesi’nde aşırı yağış sonucu meydana gelen sel felaketi de, insan hayatının kurtarılması konusunda birliğimizin verdiği önemli sınavların arasına girmiştir. 8 Ağustos sabahı Samsun Valiliği İl Afet ve Acil Durum Müdürlüğünden sel felaketinde mahsur kalan vatandaşların kurtarılması maksadıyla, çok acil helikoptere ihtiyaç duyulduğu bilgisi alınmıştır. Müteakiben daha önce defalarca arama ve kurtarma faaliyeti icra etmiş tecrübeli iki ayrı uçuş ekibi hiç vakit kaybetmeden helikopter başı yapmıştır. Uçuş öncesi hazırlıkları kapsamında yapılması gereken uçuş öncesi brifingi, özellikle meteorolojik şartların kötü olması sebebiyle detaylı bir şekilde daha helikopter talebi birliğimize ulaşmadan önce icra edildiğinden, olay mahalline hareket için hiç vakit kaybedilmemiştir. İl Afet Müdürlüğünce yapılan ihbara istinaden gidilen koordinatlarda, durumun belirtilenden daha vahim olduğu, Samsun’un dağ köylerinin sular altında kaldığı görülmüştür. Bu durumda öncelikle iyi bir ekip çalışması ile mümkün olduğunca fazla kişiye yardım edebilmek adına, helikopterler arası görev dağılımı yapılmıştır. Görev ekibinde bulunduğum TCSG–509 kuyruk numaralı helikopter ile Elmaçukuru köyüne intikale geçtik. Öncelikle amacımız köyde evlerinin çatısında mahsur kaldığı ihbar edilen aileyi emniyetle tahliye etmekti ancak köyün 3 mil kuzeyinde bulunan 4000 feet yüksekliğindeki dağın zirvesi ve etekleri sis ve bulut örtüsüyle kaplıydı. Bu durumda köye ulaşmak mümkün olmadığından, ikinci öncelikli hedefimiz olan Terzili köyüne intikale geçtik. Bu esnada İl Afet Müdürlüğü yer ekibi ile kurduğumuz telsiz Aramalar devam ederken helikopter sesini duyan bir grup insanın bizden işaretle yardım istediklerini gördük. Köyün bulunduğu mevki itibarıyla dağlık ve ağaçlık bir yer olması alçak uçuşu engellemekteydi. Ancak insanların bulunduğu yere yakın bir mesafede nispeten inişe uygun bir alan bulup helikopteri indirdik ve A/K personelimizi, bilgi alması için gönderdik. Daha sonra hamile bir Yapılan bu tıbbi tahliye harekatı, Sahil Güvenlik Komutanlığının sadece denizlerde değil, yardıma muhtaç her vatandaşımıza mevcut imkanlar ve kabiliyetler dahilinde, verilen direktifler kapsamında her türlü yardımın yapılması hususundaki azim ve kararlılığını göstermektedir. Diğer görev ekibi ise, TCSG–508 kuyruk numaralı helikopter ile Gökçekent, Dereler ve Yer altı köylerinde keşif uçuşu yapmış, irtibata geçtikleri mağdur insanlar tarafından “hayati tehlikede kimsenin bulunmadığı, bu zor şartlarda yanlarında bulunup kendilerine sağladıkları destek sebebiyle minnettar oldukları” ifade edilmiştir. Sahil Güvenlik Samsun Hava Grup Komutanlığı personeli olarak uçuş emniyetinin müsaade ettiği her şartta, yardıma muhtaç insanların uçan melekleri olmaya devam edeceğiz. 57 Sahil Güvenlik Dergisi ° Nisan 2013 Sahil Güvenlik Dergisi ° Nisan 2013 16 Nisan 2009 tarihinde iki adet AB–412 SAR helikopterinin Sahil Güvenlik Samsun Hava Grup Komutanlığına intikal etmesi ile harekâta hazır hale gelen birliğimiz, kurulduğu günden bugüne Karadeniz’in uçan melekleri olmuştur. Yardım edemediğimiz bu insanların hayati tehlikelerinin olmaması bir nebze olsun vicdanımızı rahatlatmış ve bu esnada 400–500 feet irtifada küçük bir dağ köyü olan Terzili köyüne ulaşmıştık. Öncelikle bahsetmeden geçmek istemediğim can yakıcı bir tabloyu aktarmak isterim. Yağmur sularının karıştığı küçük bir çay iken yatağından taşmış koca bir nehir haline gelen Terzili köyünü ortadan yaran suyun içinde iki kişinin bir o yana bir bu yana bir şeyler aradığını fark ettik. Hemen uçuş operatörümüzü selden zarar görmüş bir köprünün uygun kesimine indirip, o şahıslarla irtibata geçmesini sağladık. Şahıslar kaybolan çocuklarını aradıklarını, nehre düşmüş olabileceğini düşündüklerini söylemişler ve bizden arama yapmamız için yardım istemişlerdi. Bizde nehir yatağı boyunca uzunca bir süre aramamıza rağmen herhangi bir ize rastlayamadık. Ancak daha sonra çocuğun nehir sularının etkilemediği daha yüksek bir yerde bulunduğunu öğrendik. bayanın durumunun kötü olduğu ve hastaneye kara yolu ile ulaşamadıklarını öğrenir öğrenmez derhal sırılsıklam olmuş haldeki hamile bayan ve bir refakatçisini helikoptere aldık. Bu hengâme içinde rahatsız bayanın sakinleştirilmesi ve etrafa toplanan diğer insanların emniyetsiz bir şekilde helikoptere yaklaşmalarını önlemek için bir hayli gayret sarf ettik. Kara yolu ile yolların açık olması halinde dahi 90 dakikadan az bir sürede hastaneye ulaşması mümkün olmayan hasta bayanın, 15 dakika içinde Samsun Üniversitesi Hastanesine intikalini sağladık ve Acil Servis personeline teslim ettik. Yaşadıkları sel felaketi, özellikle doğum sancısı ve helikopterle bu zor şartlarda yolculuk yapmanın korku ve şaşkınlığını yaşayan bu bayan eminim şimdilerde bu olayı tatlı bir anı olarak hatırlıyordur. SAHİL GÜVENLİK KOMUTANLIĞI ÇEVRE TOPLANTISI [ Hazırlayan ] Pelin BOZ | Çevre Müh. 58 Sahil Güvenlik Komutanlığı tarafından çevre kirliliğinin önlenmesine yönelik faaliyetlerin değerlendirilmesi, uygulamadaki sorunların tespiti ve çözüm önerilerinin belirlenmesi amacıyla düzenlenen Çevre Toplantısı 27 Kasım 2012 tarihinde Ankara’da gerçekleştirilmiştir. Çevre Toplantısı; paydaşların katılımıyla Deniz Kirliliği, Balık Çiftliği Denetimleri ve Yasa Dışı Kum Alımına Yönelik Faaliyetler olarak 3 ana başlık altında incelenmiş ve Ana Ast Komutanlıklar tarafından sorumluluk sahalarında tespit edilen sorunlar ve çözüm önerileri dile getirilmiştir. Ayrıca Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı tarafından kurumsal bazda yapılan faaliyetler ele alınmıştır. Sahil Güvenlik Komutanlığının denizlerimizdeki kirliliğin önlenmesi ve çevre sorunlarıyla ilgili konularda çalışan kurum/kuruluşların bir araya gelerek çözüm odaklı bir yaklaşım gerçekleştirdikleri söz konusu toplantıda; • Denize atılan trol donanımlarının yaptığı tahribat, • Çevreye zararsız olduğu belirtilen marin deterjanların kullanımı, • Birden fazla geminin bir arada bulunduğu ve kirletenin tespitinin mümkün olmadığı durumlar ve kaynağı belirsiz deniz kirliliklerinden alınan numunelerin analiz ücretleri konusunda yaşanan sorunlar, • Gemilerin atıklarını atık alım tesislerine hangi aralıklarla vermeleri gerektiği hususunda bir düzenleme bulunmaması nedeniyle kontrol/denetimlerde yaşanan sorunlar, • Deniz kirliliği idari para cezalarının tonaja göre hesaplanması nedeniyle aynı kirliliği yapan balıkçı teknesi/yat/gezi teknelerine uygulanan idari para cezalarında meydana gelen farklılıklar, • Tatil yörelerindeki gezi/tur teknelerine ilişkin atık alım gemisi sayısının yetersizliği, • Atık alım tesisi olarak faaliyet gösteren limanlar, marinalar, balıkçı barınakları ve atık alım teknelerinde yaşanan ücretlendirme farklılıkları, • Deniz kirliliğinin önlenmesi amacıyla gerçekleştirilen balık çiftliği denetimlerinde karşılaşılan mevzuata ilişkin sorunlar, • Yasa dışı kum alımı konusunda Komutanlığımızın Çevre Kanunu’na istinaden işlem yapabilmesi için Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından girişimlerde bulunulması, gündeme getirilmiş ve çözüm yolları aranmıştır. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından “Gemi Atıklarının Kontrolü” konusunda bilgilendirici bir sunum ile Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı tarafından Tekirdağ’da Ocak 2012 tarihinde inşasına başlanan “Ulusal Acil Müdahale Merkezi”nin tanıtımı yapılmıştır. Sahil Güvenlik Hava Komutanlığı tarafından yapılan sunumda, Komutanlığımız bünyesinde faaliyet gösteren 3 adet CN-235 MSA uçağı tanıtılmış, söz konusu uçakların deniz kirliliği tespitindeki imkân ve kabiliyetleri hakkında bilgi verilmiştir. Komutanlığımızda Çevre ve Su Ürünleri Denetimleri konusunda her yıl yapılan bu toplantıların, konu ile ilgili uzmanlar ile denetim ve kontroller konusunda iş birliği içerisinde olduğumuz kurumları bir araya getirmesi bakımından fayda sağladığı değerlendirilmektedir. 59 Sahil Güvenlik Dergisi ° Nisan 2013 Sahil Güvenlik Dergisi ° Nisan 2013 Sahil Güvenlik Komutanlığı ev sahipliğinde gerçekleştirilen toplantıya, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı, Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Ana Ast Komutanlıklar tarafından katılım sağlanmıştır. • Deniz kirliliği tespiti durumunda alınan numunelere ilişkin gerekli koruma koşullarının Bot Komutanlıklarında sağlanamaması ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından akredite edilen yetkili laboratuvar sayısının az olması nedeniyle yaşanan sorunlar, BİLİŞİM Günümüzde bilgisayar kullanıcılarının çok büyük bir kısmı bilgisayar virüslerinin veya kötü niyetli web sitelerinin neden olduğu zararlardan ve olası tehlikelerden haberdardır. Birçok bilgisayar kullanıcısı virüslerin tehlikeli yazılımlar olduğunu, Internet’ten zararlı yazılımların yüklendiğini, bu yazılımlarla bilgisayarın uzaktan kontrol edilebildiğini bilmektedir. Fakat kullanıcıların çok büyük bir kısmı bu tür tehditlere karşı korunmanın sadece bu işin uzmanlarına mahsus olduğunu düşünmekte ve sık aralıklarla bilgisayar işletim sistemini yeniden kurmak yolunu tercih etmektedirler. Halbuki tehditlerin neredeyse tamamının kaynağı olan internet ortamında korunaklı bir şekilde çalışmaya devam etmek için atılacak birkaç basit adım birçok riski ortadan kaldırmak için yeterli olacaktır. 60 [ Hazırlayan ] Murat GÜLCAN | SG Tek. Kd. Bçvş. Evlerindeki bilgisayarları kullanarak internete bağlanan milyonlarca insan gelişen teknolojilerden eğlence, araştırma, eğitim, ucuz haberleşme, alışveriş vb. amaçlar için yararlanmaya başlamıştır. Günümüzde bankacılık işlemleri gibi finansal işlemlerin internet üzerinden yapılma oranı, kazandırdığı zaman ve sahip olduğu kolaylık sebebiyle artış göstermektedir. Kullandığımız bilgisayarlarda sakladığımız bilgilerin değeri ve dış dünya ile alışveriş içerisinde olduğumuz bilgilerin gizlilik ihtiyacı arttıkça, her bilgisayar kullanıcısının güvenlik konusunda bilinçli olması ve gerekli özeni göstermesi daha da büyük önem taşımaktadır. İşletim sistemleri, bilgisayarların üzerinde çalışan yazılım ile bilgisayar donanımı arasında köprü vazifesi gören ve bilgisayarın işlemesi için gerekli ortamı hazırlayan programlar topluluğudur. Kullanılan tüm programlar gibi, güvenlik amacıyla kullanılan programlar da işletim sistemi üzerinde koşmaktadırlar. Bu sebepten dolayı alınan güvenlik önlemlerinin etkili olması için güvenli hale getirilmiş bir işletim sistemi şarttır. Bilgisayarımızın güvenliğinin artırılması, işletim sisteminin güvenli hale getirilmesiyle başlar. Çok kullanıcılı bir işletim sistemi kullanıyorsanız kullanıcıların şifreleri çok basit seçilmemelidir. Sözlükte bulunan kelimeler, isim, soyisim, doğum tarihi, doğum yeri, çocuğunuzun ismi gibi kelimeler kolay akılda kalması için oldukça sık başvurulan şifrelerdir ve kolayca tahmin edilebilir. Sözlük saldırısı yapan bir program birkaç saniye içerisinde şifrenizi kolayca bulabilir. Unutma korkusu ile sözlükten bir kelime kullanacaksanız bile bu 61 Sahil Güvenlik Dergisi ° Nisan 2013 Sahil Güvenlik Dergisi ° Nisan 2013 BİLGİSAYAR DÜNYASI TEMEL GÜVENLİK ADIMLARI Güvenlik için atılacak ilk adım, işletim sisteminizin yamalarının güncel tutulması olacaktır. İşletim sistemleri kullanıma açıldıktan sonra kullanıcılar, üretici firma veya bağımsız araştırmacılar tarafından bulunan hata ve güvenlik açıklıkları, kritiklik derecesine göre belirli aralıklarla yamalar çıkarılarak kapatılırlar. Kullanıcıların bu yamaları takip edip uygun olanları işletim sistemine uygulaması, söz konusu açıklığın kapatılması için gereklidir. Ev kullanıcılarının büyük çoğunluğunun kullandığı Microsoft Windows İşletim Sistemi için servis paketi ve yamalarının takip edilmesine yardımcı olmak için birçok web sitesi mevcuttur. Otomatik güncelleştirme, yeni yamaları anında öğrenip uyguladığı için büyük kolaylık sağlamaktadır. Bu işlemin manuel olarak yapılması için Başlat Menüsü altındaki “Windows Update”/ “Microsoft Update” kullanılabilir. BİLİŞİM kelimenin başına, sonuna veya ortasına rakam ekleyerek, noktalama işareti ekleyerek veya büyükküçük harf çeşitlemesi yaparak şifrenizi daha güçlü yapabilirsiniz. Şifreleriniz içerisinde Türkçe karakter kullanılması, sözlük saldırısı yapan programlara karşı ekstra bir güvenlik getirecektir. Mesela “nigde” yerine “Niğ51de” gibi bir şifre kullanmak, şifrenizin sağlayacağı güvenliği oldukça artırır. Sadece bilgisayarınıza giriş için kullandığınız şifrelerde değil, kullandığınız e-posta servisleri, üyelikler gibi sistemlerde de benzer şifre politikalarını uygulamanız faydalı olacaktır. 62 Temel güvenliğin sağlanması için atılabilecek ikinci adım bilgisayarınızda bir antivirüs programını etkin bir şekilde kullanmak olacaktır. Antivirüs programları bilgisayarınızı virüslere, solucanlara ve truva atı tipindeki zararlı yazılımlara karşı korumayı amaçlar. Kullanıcıların antivirüs programları hakkındaki yanlış bilgilerinden bir tanesi, antivirüs programı bir kere kurulduktan sonra devamlı olarak virüslere karşı bilgisayarı korur düşüncesidir. Antivirüs programları, virüsleri virüs oldukları için değil kendilerine tanıtılmış oldukları için tanırlar, yani tuttukları virüs veri tabanında söz konusu virüsü bulurlarsa virüs olduğunu anlar ve gerekli mekanizmaları çalıştırırlar. Bu sebepten dolayı neredeyse her gün çok sayıda virüsün ortaya çıktığı günümüzde, antivirüs programlarının virüs tanımlama dosyalarının güncel tutulması son bilinen virüslere karşı korumanın mümkün olması için şarttır. Antivirüs programlarının büyük çoğunluğu bu güncelleme işlemini sizin yapacağınız ayarlar sonucunda Internet’e bağlı olduğunuz zamanlar kendisi otomatik gerçekleştirebilmektedir. Internet ortamında kritik işlemler yapmaya başlamadan önce bilgisayarınızda bir antivirüs programının olduğundan ve aktif olarak kullanıldığından emin olmanız gerekmektedir. Teknik olarak aklımıza gelebilecek üçüncü adım, mümkünse kişisel bir güvenlik duvarı kurup etkin hale getirmek olacaktır. Güvenlik duvarlarının yönetimi, bilgisayar yamalarının güncel tutulması veya etkin antivirüs programı kullanılması gibi önlemlerin yanında da çok teknik detay gerektiren bir konu olduğu için çoğunlukla kabul görmeyebilir. Fakat en azından Microsoft Windows XP/Vista kullanıcıları, işletim sistemiyle beraber gelen kişisel güvenlik duvarını oldukça basit bir şekilde etkin duruma getirebilir. KAYNAKLAR : (1) http://www.bilgimikoruyorum.org.tr (2) http://www.bilgiguvenligi.gov.tr 63 Sahil Güvenlik Dergisi ° Nisan 2013 Sahil Güvenlik Dergisi ° Nisan 2013 Günümüzde koordineli gerçekleşen siber savaşların kullandığı en kuvvetli silah, sahiplerinin haberi olmadan kişisel bilgisayarların ele geçirilmesi ve birleştirilmiş güç ile dağıtık servis dışı saldırılarının(DDoS) gerçekleştirilmesidir. Gelecek bir günde korumasız olduğu takdirde ciddi güvenlik problemleri yaşatabilecek Windows işletim sistemlerine sahip kişisel bilgisayarlar farkında olmadan kendi ulusal sistemlerimizi ciddi şekilde tehdit edebilir. Yakın zamanda gerçekleşen siber saldırılarda Türkiye’de bulunan çok sayıda kişisel bilgisayar da bu saldırılara alet edilmiştir. Dolayısıyla evimizde kullandığımız bilgisayarın tek hakimi olduğumuzdan emin olmak sadece kendiniz için değil yeri geldiğinde ulusal güvenlik için de büyük önem taşıyacaktır. Bahsedilen temel güvenlik önlemlerinin yanında, kullanıcıların güvenliği göz önünde bulundurularak internet üzerinden güvenli işlem yapılması da büyük önem taşımaktadır. Tanımadığınız insanlardan gelen e-posta mesajlarının açılması, eklentilerinde bulunan programların bilgisayara indirilip çalıştırılması, arka kapı veya virüslerin bilgisayarınıza bulaşması için en yaygın yöntemdir ve siz böyle e-posta mesajlarına karşı daha dikkatli olduğunuz sürece güvenlik seviyeniz eskiden çok daha yüksek olacaktır. Aynı şekilde bilinmeyen veya şüpheli web sitelerine girmemeniz, bu sitelerden gelecek ActiveX, Java Applet vb. mobil programları indirmeyi kabul etmeyip çalıştırmamanız sizleri mevcut risklerin büyük bir çoğunluğundan koruyacaktır. bir insanın solunumu derin ve rahattır (Stres tepkisi esnasında artar.), el ve ayaklara giden kan miktarının artması nedeniyle el ve ayakları sıcak ve ağırdır (Stres tepkisi esnasında ise, damarlar daraldığı için, yüzey sıcaklığı düşer.), kalp vuruşları sakin ve düzenli, karnı sıcak ve alnı serindir. Bedeninin bütün kaslarında gevşeme ve rahatlama görülür. Böylece stresin yarattığı fizyolojik ve biyokimyasal kısırdöngü kırılır. Gevşemeyi öğrenme yollarından uygulanması en kolay olanı ve önemlisi doğru ve derin nefes almayı öğrenmektir. Nefes almanın kendisi bir gevşeme yolu olduğu gibi, diğer gevşeme alıştırmaları içinde, alıştırmanın önemli bir kısmı olarak da kullanılır. TEMEL NEFES EGZERSİZİ Temel nefes egzersizine geçmeden önce, iyi nefesin özellikleri üzerinde durulmalıdır. İyi nefes, ağır olarak burundan alınmalıdır, sessiz ve akciğerin bütününü doldurarak diyaframı aşağı itecek derinlikte olmalıdır. Bu nitelikte bir nefes almak için aşağıdaki adımlarda belirtilenleri yerine getirin: 1. Nefes alma egzersizine başlamadan önce sağ avucunuzu göbeğinizin hemen altına, sol elinizi göğsünüzün üstüne koyun ve gözlerinizi kapatın. 64 [ Hazırlayan ] Derya UĞURTAN | Psikolog Stressiz bir yaşam düşünmek pek mümkün değildir, çünkü hem stres yaratan birçok şeyi hayattan alıp çıkarmak mümkün değildir hem de stres vericilerin bir kısmı başarı için gerekli olan dinamizmi verme ve gelişmeyi sağlama açısından yararlıdır. Bu nedenle, kişinin ruh ve beden sağlığını koruması, verimli bir yaşam sürmesi için koşulların değişmesini beklemek yerine, stresle başa çıkma yollarını öğrenmesi gerekir. Kişinin, başa çıkma öğretiminden azamî derecede yararlanabilmesi için, - Değişimin gerekli olduğuna inanması ve bunu gerçekleştirmeyi istemesi, - Bu değişimin nasıl gerçekleşeceği konusunda rehberlik edecek bir kişiyle iş birliği yapmak istemesi, - Yeni öğrendiğini bıkmadan, usanmadan defalarca tekrarlaması gerekir. Bunun için uygulanan bedensel ve zihinsel teknikler vardır. BEDENLE İLGİLİ TEKNİKLER Bütün stres azaltma tekniklerinin amacı, stresin olumsuz sonuçlarını ortadan kaldırmaktır. Bedenle ilgili teknikler de stresin beden üzerindeki olumsuz etkilerini yok etmeyi amaçlar. İşte bu tekniklerden biri gevşeme tepkisinin öğrenilmesi ve uygulanmasıdır. Gerçekten gevşemeyi başarmış Günde en az 40 kez yukarıda açıklanan egzersizi yapmak, bu tür nefes almayı alışkanlık haline getirebilir. Bu alışkanlık yerleştikten sonra, gözleri kapamak ve elleri karın ve göğüs üzerine koymak gerekmez. Bu şekilde nefes alma alışkanlığıyla, bedendeki oksijen miktarı arttırılmış ve akciğere bütün kapasitesini kullanma imkânı yaratılmış olur. Böylece kan dolaşımı hızlanır. Birden sekize kadar sayma: Gözleriniz kapalı olarak yavaşça derin bir nefes alın. Aldığınız nefesi, son zerresine kadar verin. Tekrar derin bir nefes alın. Nefes alırken “bir” deyin ve hayalinizde “1” sayısını canlandırın ve dikkatinizi aldığınız nefes üzerinde toplayın. Aldığınız nefesi 3 saniye tutun. Sonra nefesinizi tamamıyla verirken içinizden “iki” diyerek 65 Sahil Güvenlik Dergisi ° Nisan 2013 Sahil Güvenlik Dergisi ° Nisan 2013 GÜNLÜK HAYATTA STRESLE BAŞA ÇIKMA 2. Nefes almadan önce ciğerlerinizi tamamen boşaltın. (Nefesi verirken ciğerler zorlanmamalı ve nefesin kendiliğinden çıkmasına fırsat verilmelidir.) 3. Hayal gücünüzde ciğer kapasitenizi ikiye bölün ve “biir”, “ikii” diye içinizden sayarken ciğerinizin bütününü havayla doldurun. İki saniye gibi kısa bir süre bekledikten sonra “biir” “ikii” diye sayarak, nefesinizi aldığınızın iki katı sürede boşaltın. Doğru nefes alındığında, diyafram, yani ciğer boşluğunu karın boşluğundan ve dalak, karaciğer, mide, bağırsak gibi iç organlardan ayıran kas, biraz aşağıya hareket eder. Bunun sonucunda yukarıdan gelen basınç nedeniyle, karın boşluğu şişer ve sağ eliniz dışarı doğru itilir. Sağ elinizin dışa doğru itildiğini hissederseniz, doğru nefes aldığınızdan emin olabilirsiniz… Yeni bir nefes almadan iki saniye bekleyin. hayalinizde 2 sayısını canlandırın. Tekrar nefes alırken, içinizden “üç” deyin ve hayalinizde “3” sayısını canlandırın. Aldığınız nefesi üç saniye tutun. - Beslenmede öğünlere dikkat edilmeli ve öğün atlanmamalıdır. Ben değeri ile ilgili bir çok yanlış düşünce alışkanlığı vardır. Bunlardan bazıları; - Yaşın gereklerine göre sağlıklı beslenilmelidir. 1. Filtreleme Bu şekilde sekize kadar devam edin ve gözlerinizi yavaşça açın. Şimdi kendinizi daha sakin hissediyor musunuz? Bu egzersiz bir yarış olmadığı için, yavaş yavaş nefes almalı ve nefesler arasında ara vermelisiniz. - Alkol ve sigaradan uzak durulmalıdır. Filtreleme; belirli bir bütünü, bireyi, olayı, diğer öğeleri ya saf dışı bırakarak ya da onları görmezden gelerek bir tek öğeye dayalı olarak, ona ilişkin değerlendirme yapma anlamına gelmektedir. GEVŞEME ALIŞTIRMASI 66 Sonra çene kaslarına geçin. Yine aynı şekilde kaslarınızı önce sıkın, sonra bırakın. Çenenizi yavaş yavaş gevşetin. Bu arada derin derin nefes alıp vermeye devam edin. Aynı tekniği ense kaslarınız, omuz kaslarınız, göğüs kaslarınız, el ve kol kaslarınız, karın kaslarınız, kalça kaslarınız ve bacaklarınızın üst ve alt bölümündeki kaslar için de uygulayın. Tamamen rahatlayınca derin bir nefes daha alın ve yavaş yavaş gözlerinizi açın. Gevşeme tekniklerinin yanı sıra, kişinin sağlıklı bir yaşam için yapabileceği diğer şeyleri şöyle sıralayabiliriz: - Spora önem verilmeli, beden hareketlerinin yararı unutulmamalıdır. Belirli bir dalda uğraş verilmese bile, mutlaka yürüyüş yapılmalıdır. ZİHİNSEL TEKNİKLER VE STRESLE BAŞ ETME YOLLARI Duygusal rahatsızlıkların temelinde, duyguların ilişkili olduğu olaylardan ziyade, bireyin bu olaylara ilişkin yorumları ve bunların kaynağı olan inanç sistemi yatar. Bireyin çevresi ve kendisine dair düşünce, yorum ve anlam kalıpları ne ölçüde gerçekçi ve akılcı olursa, duyguları da o ölçüde sağlıklı, yani akla uygun olur. Ancak birçok durumda, bunun tersi de söz konusu olabilir. Bu durumda stresin ortaya çıkması kaçınılmazdır, çünkü birey akılcı ve gerçekçi düşünme potansiyeline sahip olmasına karşın, akılcı ve gerçekçi olmayan düşünce ve inanç tarzlarını da öğrenir ve yaşamını duygusal rahatsızlık ve uyumsuzluklarla doldurabilir. Birey bir kişi olarak bir değere sahip olduğuna inanır. Böyle bir “ben” değerine sahip olduğuna inanan bir birey, bu değeri yükseltmek veya en azından onu olduğu yerde korumak gerektiğine inanır. İşte, bunu gerçekleştirme yolları konusunda akılcı ve gerçekçi olmayan bir inanca sahip olma durumuna “ben tiryakiliği” denir. Bu tür inançlar öğrenilmiştir ve bunlara yaygın olarak rastlanmaktadır. 2. Aşırı Genelleme Filtrelemede nasıl bir bütünün tek veya birkaç öğesine, ayrıntısına veya parçasına takılarak ona ilişkin bir değer biçiliyorsa, genellemede de olayın tümü gözler önünde değilken bile, tek bir özellik veya öğeden yola çıkarak bütün hakkında bir genelleme yapılabilir. Aşırı genellemede, “herhangi bir özellik, bütünün kendisini temsil eder” inancı yatar. Bir özellik, performans ya da davranış hakkında verilen hüküm, bütüne ilişkin bir hüküm olarak kabul edilir. Böyle düşünen bir kişi, başkalarının kendisine yöneltebileceği aşırı genellemelerden kaçınması gerektiğine inanır. Aşırı genellemeyi önlemenin en etkin yolu, yargıları somut kanıtlara dayandırmaktır. Yani tek tek olaylara, bir tek yanlışa, küçük bir ayrıntıya takılarak yargıya varmamaktır. İşte bu amaçla, inandırıcı kanıtlar ve gerekçeler bulabilmek için şu teknik denenebilir: Varılan sonuçları destekleyen kanıtlar, varılan sonuçları desteklemeyen kanıtlar, destekleyen ve desteklemeyen kanıtların karşılaştırılması sonunda varılacak yeni sonuç. Aşırı genellemeden arınmanın bir başka yolu da kesin kanıtlara sahip olunmadığında, kelime dağarcığından “tümüyle”, “her şey”, “herkes”, “hiç kimse”, “daima”, “asla”, “kesinlikle” gibi sözcükleri silmek, bunların yerine “bazen”, “çoğu kez”, “belki” gibi daha esnek sözcükleri kullanmaktır. 3. Etiketleme İnsanların bir tek davranışından yola çıkarak genelleme yaparken, bir taraftan da o kişileri etiketleriz. Eğer Ahmet “iyi bir insan” etiketine sahip olmuşsa, o zaman Ahmet hep iyilik yapmalıdır. “İyi” olarak etiketlenen Ahmet kazara dahi olsa, olumsuz bir davranış gösteremez. Bu kadar kolay ve toptancı değerler biçilmesi durumunda, Ahmet’in “kötü” etiketlenmesi için bir tek yanlış Etiketleme eğilimi ile baş etmek için kişinin yapması gereken, karşısındaki kişinin yaptığı davranış ile onun genel kişiliğini ayrı tutmasıdır. 4. Kutuplaşmış Düşünce Bu tür düşünme tarzında, kişinin kendi de dahil olmak üzere, insanlar ya iyidir ya da kötü; ya harikadır ya da berbat; ya başarılı ya da başarısız; ya akıllıdır ya da aptal; ya güzeldir ya da çirkin; ya sevilir ya da nefret edilir. Görüldüğü gibi kişilere verilen değerler ya bir uçtadır ya da öbür uçta, yani kutuplaşma söz konusudur. Bu durumda kişinin olumlu kutupta kalabilmesi için olağanüstü çaba sarf etmesi gerekir. “Eğer insanlar sizi onaylamıyorsa, bu mutlaka sizin hatalı veya kötü olduğunuzu gösterir.” gibi bir yanlış inanç da bu tür mantıktan kaynaklanır. Oysa “mutlak iyi” veya “mutlak kötü” yoktur. İnsan ilişkilerinde onaylanmayan kişiliğin bütünü değil, belirli nitelikleridir. Bu onaylanmayan nitelikler 67 Sahil Güvenlik Dergisi ° Nisan 2013 Sahil Güvenlik Dergisi ° Nisan 2013 Arkanız dik ve ayaklarınız yerde olmak üzere rahat bir şekilde sessizce oturun. Ayak ayak üstüne atmayın. Gözlerinizi kapatın… Şimdi zihninizi belirtilen kas grupları üzerinde toplayın. Rahat, sessiz, ağır ve derin nefes alın. İşe, alın ve göz kaslarınızdan başlayın. Önce gözlerinizi sıkın, bu arada derin bir nefes alıp nefesinizi tutun. Nefesinizi bırakın ve kaslarınızı yavaş yavaş gevşetin. - Uykunun önemi çok büyük olduğundan uyku saatlerine özen gösterilmelidir. davranış yeterli olabilir. Görüldüğü gibi böyle bir inançla hareket eden kişi, hem kendisi hem de karşısındakilere hata yapma hakkı tanımaz. Böyle bir kişi, “Üzerime aldığım bütün işlerde mutlaka o işi en iyi bilen, kusursuz yapan ben olmalıyım” veya “Ailem, arkadaşlarım, çevrem ve tüm tanıyanlarım tarafından sevilmem ve kabul görmem gerekir.” şeklinde inançlara sahip olabilir. kişiliğin bütününe yönelik bir itham oluşturduğu zaman kaygı ortaya çıkar. Kutuplaşma eğilimi ile baş etmek için siyah beyaz zıtlığındaki yargılardan uzak durulmalıdır. Toptancı ben değerlerini bırakıp insanın bazen fedakâr bazen egoist olabileceğini, cesur olmasına karşın ara sıra korkabileceğini vs. kabul ederek, insanların küçük benlerden oluştuklarını kabul etmek gerekir. 5. Facialaştırma Olayların olumsuz yönlerini abartıp durumu facia olarak algılamak, kaygı ve endişeyle sonuçlanır. Bu tür aksak düşünceler, kişinin “insanların ve ‘diğer şeylerin’ olmasını istediğimiz gibi olmaması dehşet vericidir” şeklinde yanlış inancından kaynaklanır. 68 Bu tür bir yanlış düşünce şekline ve inanca sahip kişi, atacağı her adımdan önce aşırı düzeyde emniyet garantisi arar ve bunun sonucunda da sıklıkla “treni kaçırır”. Başkasının önünde hakkını koruma, birisinden bir istekte bulunma, görüşlerini bir topluluk önünde açıklayabilme, bir başkasına ters düşme pahasına kendi isteğini savunma gibi zararlı ve tehlikeli durumlar yaratmayan hesaplanmış psikolojik riskleri bile göze alamaz. Bunun sonucunda bir şey kazanamamasının önünde önemli kayıplar da verir ve yalnızlık ve engellenmişlik duyguları içinde kendisini talihin cilvesine bırakır. 6. Zihin Okuma Bu tür düşünce stiline sahip kişi, çevresindeki kişilerin ufacık hareketinden yola çıkarak, kimin ne düşündüğünü, ne hissettiğini, ne yapacağını veya yapmayacağını anlayabileceğini sanır. Hatta bazı kişiler, zihin okumayı, insanların davranış ve tavırlarına bakarak, onların kendilerinden daha mutlu oldukları inancına kadar götürebilir ve bu hatalı düşüncenin bedelini de mutsuzlukla öderler. Zihin okuma eğilimi ile başa çıkmak için hakkında fikir yürüttüğünüz kişiden bizzat bilgi alın. Başka kişilerle ilgili tahminlerinizi, ancak kendilerinden alınacak bilgilerle sınanacak varsayımlar olarak kabul edin. Farklı kaynaklardan da yeterince kanıt toplayın. Bizzat kişiden ve diğer farklı kaynaklardan edindiğiniz bilgilerin, varılan yargıları ne derece desteklediğini ve çürüttüğünü değerlendirin. 7. Kontrol Yanılgısı Başkalarının kendisini, kendisinin de başkalarını kontrol ettiği düşüncesine sahip bir kişi, hem kendisinin hem de başkalarının seçim yapma hakkına sahip olmadığına inanıyor demektir. Yaşam içinde kişinin kontrolü dışında gelişen birtakım olaylar vardır, ancak böyle durumlarda bile nasıl düşüneceği ve nasıl davranacağı konusunda karara varmak insanın kendi elindedir. Mutluluk ya da mutsuzluk, gerginlik ya da rahatlık yaptığımız seçimlerin bir ürünüdür. Hepimize dışarıdan birtakım zorlamalar gelebilir. Ama bu baskılar karşısında seçme ve karar verme hakkını kullandığımız sürece, bu zorlamaların bizi yönlendirdiğini ve denetlediğini düşünmemeliyiz. kendi sorumluluklarını tam anlamıyla yüklenmez, hem de kendisinin mutluluğunun başkalarının davranışlarına bağlı olduğunu düşünebilir. Böyle düşünen kişi, karşısındakinin seçimine müdahale etmiş olur. Dışarıdan kontrol edildiğimiz şeklindeki yanlış inançlardan kurtulmak için, herkesin seçme ve karar verme hakkına sahip olduğu ve herkesin kendinden sorumlu olduğu düşüncesini geliştirmeli ve uygulamaya koymalıyız. 9. Suçlama Dışarıdan kontrol edildiğimiz şeklindeki aksak düşüncenin bir başka boyutu da sürekli destek arayışı içinde olmaktır. Böyle bir tutum içindeki kişi, “Hayatta insana, kendisinden daha başka, daha güçlü, daha büyük destekler gereklidir” şeklindeki yanlış inanca sahip olabilir. Oysa, bu tür bir inanç ancak başarısız insanların kalkanıdır. Hiç şüphesiz çevrelerinden aldıkları destekle başarıya ulaşmış insanlara rastlamak mümkündür. Ancak başarı için böyle bir desteğin olması kaçınılmaz bir kural değildir. Kendi potansiyelinin bilincinde olan, elde etmek istediği şeyi bilen ve gücünü o hedefe doğru seferber eden kişinin eninde sonunda başarıyı yakalamasına kimse engel olamaz. 8. Değiştirme Yanılgısı Kişinin olayların kötü sonuçlarını dışarıdaki etkenlere bağlayıp, olayları olumluya çevirmek için başkalarını değiştirme yolunu seçmesidir. Çevresindeki kişileri değişmeleri için zorlarken hem Değiştirme yanılgısı ile başa çıkmak, kişinin mutluluğunun veya mutsuzluğunun kendi yapacağı seçimlere ve vereceği kararlara bağlı olduğu, yani sorumluluğun kendisine ait olduğu şeklinde bir bilince varması ile mümkündür. İsteklerini belirleme ve karşı olduğu durumlar karşısında “hayır” diyebilme sorumluluğu kişinin kendisine aittir. Bu nedenle, karşısındaki kişilerin, bireyin isteklerini bilme ve karşılama zorunluluğu yoktur. Seçimleri yapan ve bunun gerçekleşmesi için girişimlerde bulunan kişi girişimlerinin sonucuna da katlanmalıdır. Birey kişinin belirli bir davranışı yapma ya da yapmama konusunda seçim yapabileceğini kabullenmezse, her ne kadar akılcı olmasa da hoşnutsuzluğunun sorumluluğunu karşısındakine yükler ve onu suçlar. Suçlama eğilimi başkalarına olduğu gibi, kişinin kendisine de yönelmiş olabilir. Kendisini suçlayan bir kişi, başkalarının kendisine yönelttikleri tercihleri kanun haline getirip kendisini bunları karşılamaya mecbur hissedebilir. Suçlama eğilimi ile baş etmenin yolu; her bireyin kendinden sorumlu olduğunu, bireyin başkalarına, onların da bireye “hayır” demesinin doğal olduğunu kabul etmektir. KAYNAKLAR: 1. ŞAHİN, Nesrin Hisli. Stresle Başa Çıkma. Olumlu Bir Yaklaşım. İstanbul: Sistem Yayıncılık, 1995 2. ÖÇKOYMAZ, Eda. Stresle Baş etmede Etkili Rahatlama Teknikleri,Psikoloji Dergisi 2013 3. YILDIRIM, İbrahim. Stresle Baş etmede Etkili Gevşeme Teknikleri 69 Sahil Güvenlik Dergisi ° Nisan 2013 Sahil Güvenlik Dergisi ° Nisan 2013 Facialaştırma eğilimi ile baş etmenin başlıca yolu, söz konusu durumun yol açabileceği olası sonuçları gerçekçi bir şekilde değerlendirmek, yani felaket tellallığını bırakmaktır. Böylece facialaştırılan olayla ilgili kaygıyı azaltmak mümkün olur. Yukarıda belirtilen şekilde gerçekçi bir değerlendirmeden sonra yapılması gereken hesaplanmış psikolojik riskleri göze almaktır. ÇANAKKALE DENİZ SAVAŞLARINDA YARBAY MUSTAFA KEMAL VE 19’UNCU TÜMEN [ Hazırlayan ] 70 Ahmet ÖZKURT | Svl. Me. Birinci Dünya Savaşı’na hazırlık faaliyetleri kapsamında Osmanlı İmparatorluğu 2 Ağustos 1914 tarihinde Almanya ile gizli bir antlaşma imzalamış ve hemen arkasından genel seferberlik ilan etmişti. Goeben ve Breslav’ın Boğaz’dan geçip sığınmasından sonra da, 27 Eylül 1914’te Osmanlı Devleti, Boğazları yabancı gemilere kapatmıştı. Bunu Amiral Souchon (Suşon) komutasında Karadeniz’e açılan Türk Donanması’nın, Odesa, Sivastopol ve Novorosiski limanlarının bombardımanı izler. Olayı savaş nedeni sayan Ruslar, 1 Kasım 1914’te Kafkasya’da Türk sınırlarını geçerek fiilen savaşı başlatır. 4 Ağustos 1914 tarihi itibarıyla Çanakkale Bölgesi’nin savunmaya hazırlanması ve savunulma görevi Başkomutanlıktan verilen çıkartmadan bu kıyı parçalarını doğrudan doğruya müdafaa etmek mümkündü. Bundan dolayı Alaylarımı böyle kıyıdan müdafaa edecek gibi yerleştirdim.” Bu amaçla 4’üncü Kolordunun Aydın ve Denizli’deki 11’inci Tümeni ile 3’üncü Kolordunun Bandırma’daki 8’inci ve Tekirdağ’daki 7’nci Tümenleri Çanakkale Bölgesi’ne harekete geçirilmiştir. Yarbay Mustafa Kemal 9.Tümene bağlı 26.ve 27. Alayları emrine aldı ve 26.Alayı Seddülbahir’de, 27. Alayı da Kabatepe bölgesinde görevlendirdi. 57. Alay da Sarafim Çiftliği’nde ihtiyat olarak tertiplendi. Balkan Savaşı’ndan sonra Sofya Ataşeliği’ne tayin edilen Yarbay Mustafa Kemal Osmanlı İmparatorluğu’nun süratle 1.Dünya Savaşı’na doğru sürüklenmekte olması karşısında, bu savaşta daha aktif bir görev almak maksadıyla Başkomutanlık makamına ısrarlı isteklerde bulundu. Sonunda 20 Ocak 1915 tarihinde Tekirdağ’da kurulmakta olan 19.Tümen Komutanlığına atandı. Çoğunluğu Araplardan ve yaşlı askerlerden oluşan 72 ve 77. Alaylar Başkomutanlık tarafından 19.Tümen emrine verildi. 2 Şubat 1915 günü Yarbay Mustafa Kemal 19.Tümen Komutanlığı görevine başladı. İtilaf Devletleri’nin Çanakkale Boğazı’nı zorlayacaklarının anlaşılması üzerine 19.Tümen kurulu 57. Alayı ile birlikte 25 Şubat 1915 tarihinde Maydos (Eceabat)’a geldi ve 3.Kolordu Komutanlığı emrine girdi. 19.Tümen Komutanı Yarbay Mustafa Kemal “Maydos Mıntıkası Komutanı” sıfatıyla Ece Limanı-Seddülbahir-Morto Sahili’nin muhafazası görevini 9. Tümenden devraldı. Yarbay Mustafa Kemal Balkan Savaşları esnasında Bolayır’da konuşlu bulunan ve asıl görevi Gelibolu Yarımadası’nın muhtemel çıkarmalara karşı savunulmasıyla görevli olan Akdeniz Mürettep Kolordu Komutanlığının savunma planlarını hazırlamakla görevli idi. Bu nedenle araziyi çok iyi tanıyor ve kendi ifadesiyle şu şekilde değerlendiriyordu: “Benim kanaatime göre düşman çıkarma teşebbüsünde bulunursa iki teşebbüs ederdi: birisi Seddülbahir, öbürü Kabatepe civarı… Ve benim düşünceme göre, düşmanı karaya 19.Tümen Maydos’ta bulunduğu ve kıyı savunma görevini yürüttüğü süre içerisinde (25 Şubat-23 Mart arası) hem 3. Kolorduya hem de Çanakkale Müstahkem Mevkii Komutanlığına bağlı olarak görev yaptı. 26 Şubat tarihinde İtilaf Devletleri Donanması giriş tahkimatı ve tabyaları kullanılamaz hale getirdi. Bu arada Seddülbahir’e bir akıncı müfrezesi çıkartıldı. Bu olayı öğrenen Yarbay Mustafa Kemal 26. Alay Komutanı’na telefonla “Şimdi bizzat yanınıza geliyorum. Benim muvasalatıma kadar kıyıya çıkmış olan düşman behemehal denize dökülecektir” emrini verdi. O gün öğrendiği bir kahramanlık öyküsünü O’nun ifadesiyle dinleyelim: “Gece karanlığında yaralıları dolaştığım sırada Mehmet Çavuş adında birinin takımıyla düşmana atılışında elindeki silahın kullanılamaz hale gelmesinden sonra hücumuna taşla devam ettiğini öğrendim. Numune-i imtisal olur mülahazası ile hemen orada kendisinin nişanla taltifini yukarı makamlara yazdım.” Sonraları nam kazanan Mehmet Çavuş budur. 4 Mart tarihinde tabyaların onarılmasını engellemek maksadıyla yapılan çıkarma 26. Alay ve Kumkale’deki birlikler tarafından püskürtüldü ve 19.Tümen Komutanlığına savunmanın güçlendirilmesi için emir verildi. 71 Sahil Güvenlik Dergisi ° Nisan 2013 Sahil Güvenlik Dergisi ° Nisan 2013 Olaylar hızla gelişmiş, İngilizlerin bazı Osmanlı limanlarını bombardımanla buralardaki gemileri batırması, Çanakkale Boğazı giriş tabyalarının bombardıman ve Şattülarap’ta Fav’a asker çıkarması gibi bardağı taşıran etkinlikleri, Osmanlı Devleti’nin 11 Kasım 1914’te Rusya ve İngiltere’ye resmen savaş ilanı sonucunu doğurmuştur. bir emirde, “Çanakkale Bölgesi’ne bir çıkarma söz konusu olması halinde, 3’üncü ve 4’üncü Kolordulardan takviye birliği isteyebileceği” Müstahkem Mevkii Komutanlığına bildirildi. 18 Mart günü faaliyetlerini Yarbay Mustafa Kemal’in anılarından aktaralım: “Bu tamamiyle bir deniz harekatıdır. Kıyı savunması müstahkem Mevkii Komutanı Cevdet Paşa Hazretleri’nin emri altında bulunuyordu. Yalnız 18 Mart gününün sabahı Cevdet Paşa Hazretleri Maydos’ta bulunan karargahıma gelmişti. Kendisine Seddülbahir kıyılarındaki tertibatı göstermek üzere beraber Kirte’ye gittik. Oraya vardığımız zaman düşman donanmasının Kirte’ye ve Alçıtepe’ye doğru açtığı ateşin altında kaldık. Adı geçen bölgenin korunmasına memur 26.Alay Kumandanı’na gereken sözlü talimatı verdim ve Cevdet Paşa ile birlikte vazife başında bulunabilmek için Maydos’a döndük. Ancak Cevdet Paşa Mustafa Kemal de 72 ayrıldıktan sonra hemen Çanakkale’ye, kendi kumanda mevkiine dönemeyecekti. Çünkü bombardıman giderek artmış ve Boğaz cehenneme dönmüştü. Bu nedenle akşamüzeri saat 16.00’ya kadar ki çok kritik saatleri Maydos’ta sadece izleyerek geçirecekti. Zira haberleşme sistemi kullanılamaz hale gelmişti. Kurmay Başkanı Yarbay Selahattin Adil komutayı ele alacak ve düşman donanmasıyla top düellosunu yönetecekti. O günkü faaliyetleri yine Yarbay Mustafa Kemal’den dinleyelim: “Düşmanın yenilgisiyle sonuçlanan bu 18 Mart Deniz Muharebesi’nde kara tarafının korunması benim üzerimde idi. O gün düşman bazı gemileri ile kıyıyı ateş altında bulundurmasından başka anlatmaya değer hiçbir şey olmamıştır. O gün kıyı bataryalarında bulunan askerler, subaylar ve kumandanlar cidden övülmeye değer bir fedakarlıkla cesaretin, tevekkülün en yükseğiyle sonuna kadar toplarını kullanmışlar ve vazifelerini yapmışlardır.” Düşmanın yenilgisi ile sonuçlanan bu deniz muharebelerinden sonra Yarbay Mustafa Kemal İngilizlerin ve Fransızların yalnız donanmaları ile zorlayarak bir maksat elde etmekten ümitlerini kestiklerine hükmediyor ve mutlaka yeniden kıyıya asker çıkarmak teşebbüsünde bulunacaklarına ihtimal veriyor ve maiyetindeki kıt’alara “uyanık” bulunmalarını emrediyordu. 24 Mart tarihinde Başkomutanlık tarafından karargahı Gelibolu’da bulunacak olan 5. Ordu kuruldu ve Alman General Liman von Sanders Ordu Komutanı olarak görevlendirildi. 25 Mart tarihinde 26.ve 27. Alaylar yeniden 9.Tümen emrine verildi. Liman Paşa 26 Mart tarihinde Gelibolu’ya gelerek görevine başladı. 30 Mart tarihinde emir komuta ilişkilerindeki karışıklığı gidermek maksadıyla Yarbay Mustafa Kemal 3.Kolordu Komutanı Esat Paşa’ya bir mektup yazdı. Esat Paşa cevaben Tümen’in 3. Kolordu’ya bağlı olduğunu bildirdi. (3. Kolordu Kurmay Başkanı Fahrettin Altay anılarında, ordu komutanının 31 Mart’ta 19. Tümen Bigalı Bölgesi’ne, Mustafa Kemal’in aksi görüş bildirmesine rağmen 77. Alay, tümenden ayrılarak Çanakkale’ye intikal edecektir. Aynı gün Liman Paşa ve Esat Paşa Maydos’a geldiler. 9.ve 19. Tümen Komutanı ile birlikte Alçıtepe’ye gidildi. Liman Paşa 9. Tümenin savunma tertibini beğenmedi ve iki tümen komutanının da aksine görüş bildirmelerine rağmen kıyıların zayıf kıt’alarla gözetlenerek büyük kuvvetlerin gerilerde bulundurulması ve düşmanın kıyıya çıktıktan sonra karşı taarruzlarla denize dökülmesini ihtiva eden plan değişikliği emrini verdi. Bu emre göre 9.Tümen savunma tertibini değiştirdi. 6 Nisan günü Tümen Komutanı Yarbay Mustafa Kemal’in ısrarlı teklifleri karşısında 77. Alay geri alındı ve Bigalı’ya intikal etti. Bu tarihten çıkarmanın başladığı 25 Nisan tarihine kadar 19.Tümen’in Yarbay Mustafa Kemal’in emrinde hazırlanan plana göre eğitim ve tatbikatlara göre devam ettiğini ve özellikle 72. ve 77. Alayların üzerinde daha ciddiyetle durduğunu görüyoruz. KAYNAKLAR : * Birinci Dünya Harbi’nde Türk Harbi, V.Cilt Çanakkale Cephesi Harekatı 1’inci, 2’nci ve 3’üncü kitapların özetlenmiş tarihi, ATASE 1997 * 18 Mart Deniz Zaferi, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, 2009 73 Sahil Güvenlik Dergisi ° Nisan 2013 Sahil Güvenlik Dergisi ° Nisan 2013 20 Mart günü Müstahkem Mevkii Komutanı; Başkomutanlığa, Boğaz’ın ve Yarımada’nın savunulması için bir rapor sundu. Bu rapor üzerine 23 Mart tarihinde Müstahkem Mevkii Komutanlığı emri ile 19.Tümen genel ihtiyat olarak görevlendirildi ve bölge sorumluluğu yeniden 9.Tümen’e verildi. Aynı tarihte 72.ve 77.Alaylar da Maydos’a intikal ettiler. bu birliği kendi emrinde bir ihtiyat olarak tuttuğunu ve kendisinden bir emir almadan hiçbir yere hareket edemeyeceğini, Mustafa Kemal ise muharebelerin başlamasıyla Esat Paşa’nın emir komutasında hareket ettiğini ifade etmektedir.) Aynı gün 19.Tümene genel ihtiyat olarak Gelibolu Yarımadası, Saros Körfezi veya Anadolu’da kullanılabileceği emri verilmiştir. ZİYARETLER VE ETKİNLİKLER 22 05 OCAK ŞUBAT 2013 DR. SEDEF KABAŞ’IN “BAŞARI İÇİN ÖNCE İNSANI KAZAN” KONULU KONFERANSI 2013 GENELKURMAY BAŞKANI ORGENERAL NECDET ÖZEL’İN ZİYARETİ Sahil Güvenlik Komutanlığı karargahında, Yenilikçi ve Yaratıcı Yönetim Projesi kapsamında Sn. Dr. Sedef KABAŞ tarafından “Başarı için Önce İnsanı Kazan” konulu konferans verilmiştir. Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet ÖZEL, Sahil Güvenlik Komutanı Tümamiral Hasan UŞAKLIOĞLU’nu ziyaret etmişlerdir. 74 75 2013 TAI UÇAK TESLİM TÖRENİ “Meltem Projesi” kapsamında modernize edilen TCSG-552’nin TAI’de teslim töreni yapılmıştır. 07 ŞUBAT 2013 21’İNCİ DENİZ KUVVETLERİ KOMUTANI (E.) ORA. YENER KARAHANOĞLU’NUN ZİYARETİ 21’inci Deniz Kuvvetleri Komutanı (E.) Oramiral Yener KARAHANOĞLU, Sahil Güvenlik Komutanı Tümamiral Hasan UŞAKLIOĞLU’nu ziyaret etmişlerdir. Sahil Güvenlik Dergisi ° Nisan 2013 Sahil Güvenlik Dergisi ° Nisan 2013 23 OCAK ZİYARETLER VE ETKİNLİKLER 25 15 ŞUBAT MART 2013 İÇİŞLERİ BAKANI SAYIN MUAMMER GÜLER’İN ZİYARETİ 2013 DEVLET MEMURLARI YEMİN TÖRENİ İçişleri Bakanı Sayın Muammer GÜLER, Sahil Güvenlik Komutanı Tümamiral Hasan UŞAKLIOĞLU’nu ziyaret etmişlerdir. Sahil Güvenlik Komutanlığı karargahında görevli devlet memurlarından asaletleri onaylananlar için yemin töreni icra edilmiştir. 76 77 2013 99’UNCU DÖNEM SİLAHLI KUVVETLER YÜKSEK SEVK VE İDARE AKADEMİSi MÜDAVİMLERİNİN ZİYARETİ 99’uncu Dönem Silahlı Kuvvetler Yüksek Sevk ve İdare Akademisi Müdavimleri Sahil Güvenlik Komutanlığını ziyaret etmişlerdir. 26 MART 2013 SGRS PROJESİ İMZA TÖRENİ (SSM) Savunma Sanayii Müsteşarlığında icra edilen Sahil Gözetleme Radar Sistemi Projesi imza törenine iştirak edilmiştir. Sahil Güvenlik Dergisi ° Nisan 2013 Sahil Güvenlik Dergisi ° Nisan 2013 12 MART BERABER EĞLENELİM, BERABER ÖĞRENELİM KARİKATÜR [ Hazırlayan ] İlyas KOÇAK | (E) Dz. Kur. Kd. Alb. TEŞEKKÜR MEKTUPL ARI 78 79 Sahil Güvenlik Dergisi ° Nisan 2013 Sahil Güvenlik Dergisi ° Nisan 2013 BERABER EĞLENELİM, BERABER ÖĞRENELİM ŞİİR BERABER EĞLENELİM, BERABER ÖĞRENELİM [ Hazırlayan ] Mahmut BAL | Svl. Me. BULMACA 1 [ Hazırlayan ] Servet ALTAN | SG İda. Kd. Bçvş. 2 3 4 5 6 7 8 9 SOLDAN SAĞA 1. Taç Giydirme.... 2. İstek, Arzu, Emel, Talep, Özenç, Meram...Eski Filistin’de bir kent...Katkat kum ve çakıldan oluşmuş yer kıvrımı.... 3. Rehin, İpotek...Bir tür kilim/Saf, Temiz, Afif.... 4. Çiçeği çevreleyen yeşil yapraklar.... 5. Payitaht.... 6. Ahize, Reseptör...Vasiyet etme.... 7. Güzel sanat...Sonuçsuz, Verimsiz.... 8. Güzellik, Görk...İki ucu açık küçük boru.... 9. Kıl, Mu, Muy, Rış, Veber...Denizin kabarması, Yükselme/Çelik çomak oyununa ve bu oyundaki sopaya verilen ad.... 1 2 ÖLÜ KENTİN SESSİZ SAKİNLERİ 3 Henüz aşkın, 4 Tanrı’nın ruhunda bir ateş olduğu 5 lamekanda buldular ölümsüzlüğü... YUKARIDAN AŞAĞI 1. Anlaşma, Uyuşma.... 2. Kıl, Tüy...Hile.Desise, Entrika.Fukus.Dek, Aldatma. Dümen, Dolap, Katakulli, Fent, Riv, Mekr...Çıplak vücut resmi.... 3. İştial.... 4. Ödünç verme.... 5. Eski Mısır’da insanoğlunun hayati dayanağı olan üretici güç./ Mezopotamya’da kullanılmış eski bir hacim ölçüsü birimi...Tahıl yığını...Şarkı, Türkü (YIR).... 6. Zeban, Dil, Lehçe, Ağız, Şive...Şikar.... 7. Hınç, Öç, Öc, Sar.... 8. Üstüne toprak örtülmüş yığın...Uyuklama.... 9. Yapay bir şeker cinsi.... 6 7 8 9 Ki o zamanlar, dertlerinin sürgününde SUDOKU [ Hazırlayan ] Tolga DEMİRCAN | SG İda. Üçvş. vuslata yol oluyordu hasret. 80 3 5 6 1 9 7 3 6 5 7 4 3 7 O sürgüne düştüğünden beri ateş 7 bu şehrin duvarlarında 6 kadim hüzünlerin buğusu yankılanır. Ve işte bu yüzden 8 4 ZORLUK ÇOK ZOR 8 9 8 7 4 6 5 3 5 2 Sudoku (Rakam Yerleştirme diye de bilinir) standart olarak 9x9 boyutlarında bir diyagramda çözülür ve her satır, her sütun ve her 3x3’lük karede 1’den 9’a rakamların birer kez yer alması gereklidir. 9 5 4 3 7 2 1 6 8 1 3 6 9 8 4 5 2 7 2 7 8 6 5 1 4 3 9 3 9 2 8 4 6 7 1 5 7 4 5 1 9 3 2 8 6 6 8 1 7 2 5 3 9 4 4 6 7 2 3 9 8 5 1 8 1 3 5 6 7 9 4 2 5 2 9 4 1 8 6 7 3 DİLBİLGİSİ ölümlülerinin boynunda kuramadıkları cümlelerin vebali asılıdır... GEÇEN SAYININ ÇÖZÜMÜ GEÇEN SAYININ ÇÖZÜMÜ 1 TÜRKÇEMİZİ DOĞRU KULLANALIM adaptasyon argüman bu cihetle deklarasyon departman done ekarte etmek : uyarlama : kanıt : bu nedenle : bildiri, açıklama : bölüm : veri : uzaklaştırmak [ Hazırlayan ] Dent. ve Değ. Bşk. lığı empoze fizibilite frapan icazet istişare istizan mihmandar : dayatma : yapılabilirlik : göz alıcı : izin, onay : danışma : yetki isteme : kılavuz, gezdirici 1 2 K 3 E 4 S 5 M 6 E 2 3 4 5 6 T E S İ S E Z A T M A E B E E L S İ B Y 7 L İ M 8 İ T E 9 K İ R 7 8 9 İ D A Y A L İ K İ L H İ Z İ P A L A K A Z M G İ R Z İ D A Ç E N E L 81 Sahil Güvenlik Dergisi ° Nisan 2013 Sahil Güvenlik Dergisi ° Nisan 2013 İsimsiz bir lahitte yazılıdır ! 1 82 Sahil Güvenlik Dergisi ° Nisan 2013