Köy-Koop Haber Gazetesi 25. Sayı
Transkript
Köy-Koop Haber Gazetesi 25. Sayı
Türkiye’nin Tek Tarım Gazetesi ARALIK 2013 Yıl:3 Sayı:25 TÜRKİYE KÖY KALKINMA VE DİĞER TARIMSAL AMAÇLI KOOPERATİF BİRLİKLERİ MERKEZ BİRLİĞİ GAZETESİ 2014 Uluslararası ‘Aile Çiftçiliği’ Yılı Olarak İlan Edildi »» Birleşmiş Milletler Genel Kurulunun 66. Oturumunda alınan karar bağlamında üye ülkelere çağrıda bulunarak ‘Aile Çiftçiliği’nin önemi vurguladı. Birleşmiş Milletler, açlığın azaltılması ve sürdürülebilir kalkınma konularındaki olumlu etkilerinden dolayı, aile çiftliklerinin önemini vurgulayarak, aile çiftçiliğinin yani ‘aile tarımının’ doğal kaynakların korunması konusundaki önemini göze alarak, 2014 yılını Uluslararası Aile Çiftçiliği Yılı olarak ilan etti. Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde, 500.000’den fazla aile tarımsal üretimde bulunuyor. Bu üretim alanlarının yönetilmesi ve yapılacak işlerin yerine getirilmesi konularında öncelikle aile üyelerine güveniliyor. Aile tarımcılığıyla milyarlarca insanı besleyecek gıda üretimi yapılıyor. Gelişmekte olan ülkelerin pek çoğunda aile işletmeleri, tarımsal holdinglerin yüzde sekseni gibi ciddi bir rakamı oluşturuyor. Amerika’nın New York şehrinde yapılan organizasyonla 2014 yılı Uluslararası Aile Çiftçiliği Yılı olarak ilan edildi. Birleşmiş Milletler Genel Kurulunun 66. Oturumunda alınan karar bağlamında üye ülkeler ve uluslararası örgütlere çağrıda bulunuldu. Bu konuya gerekli »» Dünya Kooperatiflerinin üst örgütü olan Uluslararası Kooperatifler Birliğinin (ICA) 2013 Genel Kurulu 1-5 Kasım tarihleri arasında Güney Afrika Cape Town’da gerçekleştirildi. »» Kooperatifçilik Mevzuatının değiştirilmesi ve Kooperatifler Kanunu Taslağı’nda yapılacak düzenlemeyle ilgili çalıştay, Antalya’da yapıldı. Aksoy ICA Konut Kooperatifleri Örgütündeki (ICA Housing) Yönetim Kurullarındaki yerlerini korudular. 2015 yılı Genel Kurulunun Türkiye’de yapılması kararı açıklandı. » Syf 14’te “Çıkış Noktamız Ülkemizde Biyolojik Mücadele Uygulamalarının Yaygınlaştırılmasıdır” Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi bilim insanları belirli biyolojik mücadele etmenleri üzerinde 25 yıldır çalışmalarını sürdürüyorlar. A.Ü. Ziraat Fakültesi Bitki Koruma Bölümü Öğretim Üyesi Prof.Dr. Cem Özkan ile Biyolojik Mücadele ve yapılan çalışmalar hakkında konuştuk. Röportaj » Syf 12’de Köy-Koop Merkez Birliği Erzurum’daydı »» Köy-Koop Merkez Birliği Yönetim Kurulu 13 Kasım 2013 tarihinde Erzurum Bölge Birliğini ziyaret ederek Kasım ayı Yönetim Kurulu toplantısını gerçekleştirdi. Köy-Koop Merkez Birliği Yönetim Kurulu; Genel Başkan Yakup Yıldız başkanlığında; Genel Başkan Yardımcısı M. Barış Aydın, Yönetim Kurulu üyeleri Mehmet Sever, Yurdaer Uçar ve KöyKoop Genel Müdürü Turgay Solmaz’ın katılımı ile oluşan heyet, Köy-Koop Merkez Birliği ortağı ErzurumBayburt -Ağrı Bölge Birliği Merkezini ziyaret ederek, Merkez Birliği Kasım ayı Yönetim Kurulu Toplantısını gerçekleştirdi. » Syf 3’de Kooperatifler Yeni Kanunla Değişiyor! 2015 Yılında Dünya Kooperatifçileri Türkiye’de Genel Kurula 90’a yakın ülkeden 1100 delege ve ayrıca 500’ün üstünde kooperatif üst örgüt temsilcisi, başta ILO ve FAO olmak üzere uluslararası örgütlerin temsilcileri ile Afrika’nın çeşitli ülkelerinden kooperatifçilik ile ilgili bakanlar ve resmi temsilciler katıldılar. Genel Kurulda yapılan seçimlerde ORKOOP Genel Başkanı Cafer Yüksel, ICA Sektör Örgütü olan Tarım Kooperatifleri Örgütündeki (ICAO), TÜRKKENT Genel Başkanı Mehmet önemin gösterilmesi ve dolayısıyla 2014 Uluslararası Aile Çiftçiliği Yılının dünya çapında yaygın ve etkin bir şekilde kutlanması bildirildi. BM Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) Genel Müdürü José Graziano da Silva, aile çiftliklerinin büyük üretim potansiyeline vurgu yaptı. Genel Müdür, 2014 yılını bu şekilde kutlamaya karar verilmesinin önemini açıkladı. Aile Çiftliklerinin yani Aile Tarımının bir yandan gıda güvenliğinin artırılması, diğer yandan da doğal kaynakların korunması konuları açısından çok önemli olduğunu açıkladı. Bu konunun temelini şu şekilde açıklayabiliriz. » Syf 15’te Köy-Koop Haber Gazetesi olarak, 2. yılımızı geride bırakmanın mutluluğu içersindeyiz. 17 Ekim 2012 tarihinde kamuoyuna açıklanan Türkiye Kooperatifçilik Stratejisi ve Eylem Planının önemli hedeflerinden biri olan kooperatifçilik mevzuatının değiştirilmesi için Antalya’da düzenlenen çalıştaya Türkiye’nin değişik üniversitelerinden pek çok akademisyen katıldı. Çalıştayda “Kooperatifler Kanunu Taslağı” ile ilgili yapılan düzenlemeler, kooperatif sektörü ile ilgili Bakanlıklar arasında paylaşıldı. Gümrük ve Ticaret Bakan Yar- Okul Sütü İhalesi Onaylandı »» 22 Kasım 2013 tarihinde yapılan “Okul Sütü İhalesi” onaylandı. dımcısı Fatih Metin’in yanı sıra, Müsteşar Yardımcısı Neşet Akkoç, Kooperatifçilik Genel Müdürü İsmail Kalender ve kooperatifçilik sektörünün temsilcileri katıldı. » Syf 14’te Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın öğrencilerinin süt ihtiyacını karşılamak amacıyla gerçekleştirdiği 12 Kasımda yaptığı “Okul Sütü İhalesi”ni iptal etmişti. Bakanlık, ihaleyi iptal etme nedenini “7 bölge için gerçekleştirilen ihalede bölgelerin tamamına teklif çıkmaması” olarak açıklamıştı. Yeni iha- lede bölge yerine tüm Türkiye için teklifler alındı. Bakanlık, 2013-2014 eğitim yılı ikinci döneminde 6.3 milyon öğrenciye dağıtılacak 300 milyon kutu sütü alımı için 22 Kasım’da gerçekleştirilen ihaleyi onayladı. Yenilenen ihaleyle, 7 milyon 685 bin lira kamu yararı sağlandığı bilgisi verildi. » Syf 11’de Hadi İLBAŞ Prof.Dr. T. Ayhan ÇIKIN Dünden Bugüne Kooperatifçilik -25» Syf 2’de Yarım Yüzyıllık Bir Öykü » Syf 10’da 2014 Birleşmiş Milletler Uluslararası Aile Tarım Yılı İlan Edildi » Syf 16’da Prof.Dr. Mustafa KAYMAKÇI Prof.Dr. Tayfun ÖZKAYA Dr. Neşe Nuray TOPRAK Köylü Düşmanları » Syf 5’te Sıcak İklimlerde Süt Sığırcılığı Yöntemi » Syf 9’da Tevfik Fikret CENGİZ Dr. Erhan EKMEN Uzm. Dr. Esra GÜNERİ IPARD ve Kooperatifler Yıl Sonu “Denizyıldızı Misali” » Syf 20’de » Syf 15’te » Syf 17’de 5. İzmir İktisat Kongresi Üzerine » Syf 4’te Ünal ÖRNEK KOOPERATİFÇİLİK Dünden Bugüne Kooperatifçilik -25- Almanca Rapor: Yalçın Engiz Arazi Etütleri: Yalçın Engiz, Halil Yeşilyurt, Ahmet Altun Projelendirme: Hüsnü Kurtluoğlu, Yalçın Engiz Daktilo ve Tefsir: Ahmet Altun, Nebahat Tokcan, Cemal Çokol tarafından yapılıyor. Bu sırada Samsun’da bir büro açılıyor. Proje uygulama sorumluluğu Engiz Koop’a veriliyor. Üretilecek ürünlerin dış ülkelere pazarlaması sorunu çözülüyor. Artık kurulacak işletmelerin ortamı hazır, projeleri uygulayacak önderler mevcuttur. Ortam Yaratma Çalışmaları Engizli kooperatifçiler Köy Kalkınma Kooperatiflerinin faydalarını yansıtan ve bir kooperatifin kurulması için gereken işlemleri açıklayan 57 sayfalık bir kitap hazırlayıp kooperatifçiliğe ilgi duyanlara dağıtıyorlar. Planlama Çalışmaları (uzun süreli iş planı) Engiz Çevresi Kalkınma Planı Raporunun Uzun Süreli İş Planı mahiyetinde olduğunu ve aşağıdaki projeleri kapsadığını görüyoruz: Tütün üretimi dağ köylerinin işi olacak, tütün üretimi fidelikten denk yapımına kadar kooperatif eksperince denetlenecek, satışı köyde yapılacak, kooperatif Engiz düzlüğünün her köşesini değerlendirecek meralar ıslah edilecek, yonca, fiğ-yulaf karışımı, yem pancarı, yem kabağı, yem lahanası üretimi ile mısır hâsılı ve yonca silajı teşvik edilecek, dış ülkelerden yüksek verimli kültür ırkı damızlık inekler getirilip ortaklara dağıtılacaktı. Süt fabrikası kurulacaktı. İnşaat ve tesisat projeleri anlaşma yapılacak firma ile birlikte geliştirilecek, Türk personelin eğitimini dış firma üzerine alacak. Proje geliri yılda 17.4 milyon lira olarak saptanmıştır. 1971 yılından bu yana faaliyet gösteren Türkiye Köy Kalkınma ve Diğer Tarımsal Amaçlı Kooperatif Birlikleri, 1163 Sayılı Kooperatifler Kanunu’nun geçiçi 2. maddesi gereği, intibak dışı kalarak tüzel kişiliklerini korumuş ve Merkez Birliği düzeyinde KÖY-KOOP adı altında üst örgütlenmelerini tamamlamışlardır. Üretim Sürüm Projesi Çıkmaza Giriyor Köy-Koop Merkez Birliği; Tarıma ait farklı çalışma alanlarında (Hayvancılık, Süt üretimi ve işlenmesi, seracılık, halı–kilim üretimi, zeytin ve zeytinyağı işlenmesi, bal, çeltik üretimi ve işlenmesi, çiçekçilik, fidan, salça, reçel, konserve üretimi v.b.) etkinlik gösterir. Yılda 10 bin lirayı üst üste görmeyen kooperatif ortaklarına 50 milyon liradan söz açmak, onların uykularını kaçırıyor. Buna rağmen kooperatif liderleri 10. Sosyal Hizmetler Projesi yılmıyor. Köyde bulamadıkları desteği Bu projenin kapsamına şu konular gi- Ankara’da aramaya koşuyorlar. Zamariyor: nın Başbakanına çıkılıyor. Sayın Başba• Engiz’de bir ortaokul kurulmasına kan 300.000 lira sermayeyi azımsıyor. “Para ile gelin, para ile” diyor. yardımcı olmak, • Köylerdeki ilkokullara maddi yardımda bulunmak, • Zeki fakat yoksul köy çocuklarını okutmak, • Yüksek tahsile yetenekli öğrencilere burs vermek, • Yangın, sel, dolu gibi olaylarda zarar görenlerin yardımına koşmak, • Yoksulluktan evlenemeyen, ev yapamayan, zirai alet ve ekipman edinemeyen hemşerilere kredi açmak, • Aile reisi ölen ailelere bağışta bulunmak, • Engiz’de bir Zirai Sigorta Servisi kurmak, • Engiz’de bir Zirai Yayın Servisi açarak tarımsal işletmelere sergi, panayır ve fuarlara geziler tertip etmek, • Örnek çiftçiler arasında müsabakalar düzenlemek, KÖY-KOOP MERKEZ BİRLİĞİ Kooperatif ortağı Dağköy muhtarı Eyüp Şenol söz alarak “Sayın Başbakanımız, biz köyden geliyoruz. Siz de köy çocuğusunuz. Bizi anlarsınız. Unumuz var. Hamur yoğurduk, maya tutmaz. Sizden maya almaya geldik” diyor. Sayın Başbakan bu kez de “Kooperatifler birer fesat yuvası oldu. Ne işiniz var burada, gidin tarlanızda çalışın” deyince, kooperatifçiler soluğu Engiiz’de alıyorlar. Öte yandan İşgücü Projesi de lafta kalıyor. Devlet Radyolarından yayınlandığı halde kooperatif ortakları bir türlü dış Ülkelere gönderilmiyor. Samsun Valiliğine yapılan müracaat da bir sonuç vermiyor. Proje uygulamak üzere Engiz’de kurulan kooperatifler arası Genel İşbirliği Kurulu dağılıyor. Böylece Üretim-Sürüm Projesi suya düşmüş oluyor. • Çiftçi ile Tarım Bakanlığı Kuruluşları arasında koordinatörlük yapmak – sürecek - • Çevrede yoksulluk, kimsesizlik işsizlik sorunlarının çözümlenmesi için kampanya açmak, Yazarımızın tüm yazılarına; www.koy-koop.org internet adresinden ulaşabilirsiniz. YAYIN KURULU • Prof.Dr. Mustafa KAYMAKÇI • Prof.Dr. Tayfun ÖZKAYA • Prof.Dr. Ayhan ÇIKIN • Prof.Dr. Cem ÖZKAN • Uzm. Dr. Esra GÜNERİ • Dr. Tuba ŞANLI • Dr. Güray AKDOĞAN • Tevfik Fikret CENGİZ • Dr. Hilal TUNCA • Dr. Yener ATASEVEN • Dr. Özdal KÖKSAL • Dr. Neşe N. TOPRAK • Dr. Levent DOĞANKAYA • Dr. Selen Deviren SAYGIN • Dr. Caner Koç • Ünal ÖRNEK Gazetemizin Yayın Kurulu Üyeleri Fahri Olarak Görev Yapmaktadırlar. SA M LA AÇLI KOO P ER RK 3. Tütün İşleme ve Pazarlama Projesi 9. Süt Sanayii Yatırım Projesi 01/12/2013 23/12/2013 LİKLERİ M E Ova köyleri mısır ve buğday ile sebze ve meyvesini kooperatifleri yoluyla pazarlayacaklardı. Dağ köyleri mısır ve gereksinimini ova köyleri kooperatiflerinden sağlayacaktı. Sebze ve meyve için şehir hallerinde özel satış yerleri elde edilecekti. Alman Firmalarının domates suyu ve fasulye konservesi taleplerini karşılamak üzere Bafra Ovasını etkileyecek kapasitede bir fabrika kurulacak, anlaşmalı çiftçilere uygun domates ve fasulye tohumları dış ülkelerden getirilip dağıtılacak, elde edilen ürünler satın alınıp fabrikada işlenecekti. Ekim 2013 Dönemine Ait 4/a ve 4/b Kapsamındaki Sigortalılara İlişkin Primlerin Ödenmesi Ekim 2013 Dönemine İlişkin Ba, Bs Formlarının Verilmesi Yıllık Gelir Vergisi Beyannamelerinde, Toplam Gelir İçindeki Zirai Kazançları %75 ve Daha Yüksek Oranda Olanlar İçin 1. Taksit Ödemesi Kasım 2013 Dönemine Ait İlan ve Reklam Vergisinin Beyanı ve Ödenmesi Kasım 2013 Dönemine Ait Aylık Gelir/Kurumlar Vergisi Stopajının Beyanı Kasım 2013 Dönemine Ait Aylık Prim ve Hizmet Belgesinin Verilmesi Kasım 2013 Dönemine Ait Katma Değer Vergisinin Beyanı Kasım 2013 Dönemine Ait Aylık Gelir/Kurumlar Vergisi Stopajının Ödenmesi Kasım 2013 Dönemine Ait Katma Değer Vergisinin Ödenmesi 2014 Yılında Kullanılacak Yasal Defterlere İlişkin Açılış Tasdiki Kasım 2013 Dönemine Ait 4/a ve 4/b Kapsamındaki Sigortalılara İlişkin Primlerin Ödenmesi Kasım 2013 Dönemine İlişkin Ba, Bs Formlarının Verilmesi Yıllık Gelir Vergisi Beyannamelerinde, Toplam Gelir İçindeki Zirai Kazançları %75 ve Daha Yüksek Oranda Olanlar İçin 2. Taksit Ödemesi BİR 2. Üretim Mallarını Pazarlama Projesi: 8. Konserve Sanayi Yatırım Projesi 2013 Yılı Emlak Vergisi II. Taksit Ödeme Dönemi F Köylerde satış mağazaları açılacak; gübre, zirai ilaçlar, ziraat alet ve makineleri ile tohumluk ve diğer tüketim malları satılacaktır. Çevrede elde edilen mısır ürününü değerlendirmek, nişasta ve glikoz üretip pazarlamak amacı ile bir yatırım yapılacaktı. 2013 Yılı Çevre Temizlik Vergisi II. Taksit Ödeme Dönemi İ AT 1. Tüketim Mallarını Temin Projesi: 7. Nişasta-Glikoz Sanayi Yatırım Projesi M Planlama: Hüsnü Kurtluoğlu, Yalçın Engiz,Halil Yeşilyurt Balık Gölleri ile deniz arasındaki Geleriç Ormanı Milli Park haline getirilecek, kuş cenneti korunacak ve bu bölgede turistik işletmeler kurulacaktı. 01/12/2013 20/12/2013 01/11/2013 23/12/2013 01/12/2013 23/12/2013 01/11/2013 24/12/2013 01/12/2013 26/12/2013 01/12/2013 26/12/2013 01/12/2013 31/12/2013 01/12/2013 31/12/2013 01/12/2013 23/12/2013 RI Kitap hazırlama: Yalçın Engiz, Ahmet Altun 6. Turistik Tesisler Projesi Başlangıçta 4.000 ton domates, 7.000 ton taze fasulye, ileride Bafra ve Çarşamba Ovalarının takviyesi ile 200.000 ton domates, 100.000 ton taze fasulye üretimi öngörülüyor. Domates Suyu ve Fasulye Konserve Fabrikası, Depolama ve Muhafaza Tesisleri ile üretim ihtiyaç maddeleri, zirai alet ve makineleri, gübreleme, sulama tesisatları ve taşıt araçları için 50.000.000 TL’na ihtiyaç var. Bunun 30.000.000 lirası satılacak ürün avansı olarak dış kaynaklardan sağlanacak. 01/11/2013 02/12/2013 V E D İ Ğ E R TA Bu çalışmalar için tek kuruşluk müşavirlik-mühendislik veya el emeği ücreti ödenmiyor. Yörük kilimi, turistik çanta, heybe, hasır şapka üretimi teşvik edilecek, topluca pazarlanacaktı. Samsun-Bafra-Engiz Çevresi kooperatiflerince ele alınman Üretim-Sürüm Projesinin Türkiye açısından o yıllar için çok ilginç bir yönü var. Üretim kapasiteleri çok yüksek. MA 6. Domates Suyu ve Fasulye Konservesi Yatırım Projesi. 5. El Sanatları ve Dokumacılık Projesi Üretim-Sürüm Projesi IN 5. Üretim ve Sürüm Projesi Ön Raporu Bafra Balık Gölleri Maliyeden uzun bir süre için kiralanacak göllerde ıslah çalışmaları yapılacak, göl-deniz kavşaklarında dalyanlar kurulacak, göller çevresindeki bataklık ve çorak arazide tarla balıkçılığına gidilecekti. K 4. Tarla Ürünleri Üretim Ön Planı 4. Balıkçılık İşletme Projesi 01/11/2013 02/12/2013 01/11/2013 02/12/2013 01/11/2013 02/12/2013 01/11/2013 02/12/2013 L 3. Engizer Plan (Vorplanung) Almanca Rapor eksperi üyesinin hak ve menfaatini savunacaktı. Daha ileride tütün dış ülkelere kooperatif yoluyla gönderilecekti. Aralık 2013 döneminde yapılması gereken işlemler takvimi KA 2. Engiz Çevresi Kalkınma Planı Raporu Köy-Koop Eski Genel Başkanı Engiz çevresinde yapılacak yatırımlar hakkında Almanca rapor hazırlanarak Federal Büyükelçiliği Ziraat Ataşesine ve Raiffeisen Kooperatifler Birliğine gönderiliyor. Almanlara işbirliği öneriliyor. Ğİ • KÖY 1. Köyümüzde Kalkınma Kooperatifi. Niçin ve nasıl? Mehmet Hadi İLBAŞ RLİ Hazırlanan yapılar şunlar: Almanca Rapor Bİ Kooperatif liderlerinin daha işin başında plan ve programa önem verdiklerini görüyoruz. Engiz Çevresinin kalkınması uğruna verilecek savaşın planlarını hazırlamakla yükümlü kurmaylar kolları sıvayıp işe giriyorlar. Yoğun ve yorucu çalışmalar sonucu sosyal ve ekonomik girişimlerin ana yapısı ortaya konuyor. • Çevre dışındaki köy kooperatifleriyle de ilgilenmek, köy kooperatifçiliğinin yayılması, örgütlenmesi ve gelişmesi için girişimlerde bulunmak Sevgili kooperatifçiler, Aralık 2013 dönemi ayı muhasebe konusu ile ilgili yapılması gerekenleri sizler için, madde madde aşağıda sıraladım. Aralık 2013 Dönemi itibariyle muhasebesel açıdan yapılacak işler pek yoğun olmamakla beraber, her zaman belirttiğimiz gibi zamanlar konusunda çok dikkat etmemiz gerekiyor. İşlerinizde başarılar dilerim. Z Girişimlere Temel Olan Ön Çalışmalar MUHASEBEDE BU AY E 2 Aralık 2013 Köy-Koop Haber İmtiyaz Sahibi ve Yayınlayan: S.S. Köy Kalkınma ve Diğer Tarımsal Amaçlı Kooperatifler Birliği KÖY-KOOP Adına Yakup YILDIZ Sorumlu Yazıişleri Müdürü: Mehmet SEVER Genel Yayın Yönetmeni: Emel TUĞRUL Haber Müdürü: Turgay SOLMAZ Haber Koordinatörü: Ayhan ELMALIPINAR Reklam Müdürü: Yasemin ACAR Merkez Adres: Paris Cad. 24/7 Kavaklıdere-Ankara Tel: 0312.419 63 95-96 Faks: 0312. 419 63 95-96 Web: www.koy-koop.org • E-posta: info@koy-koop.org Yayın Türü: Yaygın Süreli Yayın Aralık 2013 ANKARA Baskı: Atalay Matbaacılık Ltd. Şti. Elif Sk. Sütçü Kemal İşhanı No:7/236-237 İskitler - ANKARA Tel: 0312. 384 41 82 Yazıların Sorumluluğu yazarlara, ilanların sorumluluğu ilan sahiplerine aittir. Köy-Koop Haber Aralık 2013 GÜNDEM 3 Köy-Koop Merkez Birliği Erzurum’daydı »» Köy-Koop Merkez Birliği Yönetim Kurulu 13 Kasım 2013 tarihinde Erzurum Bölge Birliğini ziyaret ederek Kasım ayı Yönetim Kurulu toplantısını gerçekleştirdi. Köy-Koop Merkez Birliği Yönetim Kurulu; Genel Başkan Yakup Yıldız başkanlığında, Genel Başkan Yardımcısı M. Barış Aydın, Yönetim Kurulu üyeleri Mehmet Sever, Yurdaer Uçar ve Köy-Koop Genel Müdürü Turgay Solmaz’ın katılımı ile oluşan heyet, Köy-Koop Merkez Birliği ortağı Erzurum –Bayburt –Ağrı Bölge Birliği Merkezini ziyaret etti. Erzurum Birlik Başkanı Haydar Kavurmacı ve yönetim kurulu tarafından karşılandı. Kasım ayı Yönetim Kurulu Toplantısı Erzurum Hayvancılık Kooperatifleri Bölge Birliğinde gerçekleştirildi. Heyet ayrıca Erzurum’da çeşitli ziyaretlerde bulundu. Köy-Koop Genel Başkanı Yakup Yıldız, Erzurum Bölge Birliği Yönetim Kurulunu yeni görevlerinde tebrik ederek başarı dileklerini sundu. Erzurum Bölge Birliğini’nin sorunları ve talepleri hakkında bilgi aldı. Erzurum’da Hay-Koop’u güçlü ve sağlam bir yapıya kazandırmak için yönetime geldik. Haydar Kavurmacı, Erzurum ilindeki Hayvancılığın durumu ve ortak birim kooperatifleri hakkında heyete bilgi sundu. Kavurmacı “Erzurum Bölge Birliğine 18.06.2013 tarihinde yapılan Olağan Genel Kurul toplantısında yeni yönetime seçildik. Yönetim kurulunun görev paylaşımında, Yusuf Kılıç Başkan Yardımcısı olarak, Özcan Örs Muhasip Üye sinde, Suni Tohumlama hizmetleri için ortaklarımızdan peşin bir ücret almıyoruz. Ortaklarımızdan bu ücreti verilen teşvikleri aldıklarından sonra mahsup ediyoruz. Geçmiş dönemde yaşanan sıkıntıların kısa dönem içinde yaptığımız çalışmalar ile gidermiş bulunmaktayız. Çok yakın bir zamanda Hay-Koop olarak güçlü bir Bölge haline geleceğiz” dedi. olarak ve A. Celil Abuşoğlu ve Duralı Baykara Yönetim kurulu üyeleri olarak görev aldılar. Denetim Kurulu üyeliğinin ise Veli Papağan, Temel Gültekin ve Mahmut Avcı’dan oluştu. Erzurum Hayvancılık Bölge Birliğinin Bayburt-Ağrı illeri bünyesinde yer alarak, Erzurum Bölge Birliği oluştu. Hali hazırda 84 Birim kooperatif ortağımız bulunmaktadır. Yönetim kurulu olarak geçmiş dönemlerde ilimizde yapılan yanlış uygulamalarla kooperatifçiliğe karşı oluşan olan güven kaybının giderilmesi için çalışmalarda bulunacağız. Erzurum’da Hay-Koop’u güçlü ve sağlam bir yapıya kazandırmak için yönetime geldik. Hayvancılığa gerekli özen gösterilerek, gruplaşmalar ortadan kaldırılacak ve birliğin sağlanması için çalışmalarımızı sürdürmeketiyiz” diye konuştu. Kavurmacı, DGRV çalışmalarına da değinerek, DGRV ile ortaklaşa pilot kooperatif çalışması yaparak, eği- timlere ağırlık verdiklerinin altını çizdi. Eğitimlerde özellikle Erzurum İlindeki kadın kooperatifçileri bir araya getirdiklerini, onlara muhasebe ve kooperatifçilik konusunda Eğitim çalışmalarında bulunduklarını belirten Kavurmacı, “Halen bu eğitimlerimiz devam ediyor. Erzurum İlinde kooperatiflerin kuruluşunun temelinde hayvan alımı mantığı yatmaktadır. Kooperatifleşme sadece hayvan alımı değildir. Kooperatiflerin birçok hizmeti yerine getirdiğinin bilinmesi gereklidir. Birliğimizce bu yönde eğitsel çalışmalar yapılmaktadır. Şu an sınırlı sayıda kooperatif ticari faaliyet göstermektedir. Bu tür kooperatif faaliyetleri artırılmalıdır ve kooperatiflerin önemi her fırsatta vurgulanmalıdır. Erzurum’da Hay-Koop olarak ortaklarımıza Süt ve Anaç Sığır Destekleme İcmalleri düzenliyor ve ortaklarımıza yardımcı oluyoruz. Veteriner Odası ile gerçekleştirdiğimiz protokol çerçeve- Köy-Koop Muğla Birliği Muğla'da 2. Tohum Takas Şenliğindeydi »» Muğla Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlüğü ile Muğla Belediyesi tarafından yerel üreticilerin desteklenmesi ve yerel tohum kullanımının özendirilmesi kapsamında “2. Yerel Tohum Takas Şenliği” düzenledi. Konakaltı Kültür Merkezin'deki şenlikte panel, turşu yarışması, yerel tohum takası ve sergi düzenlendi. Muğla Gıda Tarım ve Hayvancılık İl Müdürü Nazif Ekici, açılışta yaptığı konuşmada, "Ülkemizin sahip olduğu biyolojik çeşitliliğin zenginliğini hepimiz biliyoruz. Biyolojik çeşitliliğe bağlı olarak gelişen yerel ürünler de kültürel çeşitliliği desteklemektedir. Yerel tohumlar, doğanın her türlü olumsuz etkisine ayak uydurma yeteneğine sahiptir. Yerel tohumların içinde doğanın zor koşullarına uyum vardır, hastalıklara dayanım vardır, çeşitlilik vardır ve en önemlisi hayatın sürdürülebilir gücü vardır. Müdürlüğümüz grup çalışmasında yerel tohumların üretimde ve ıslah çalışmalarındaki önemi, sağlıklı tohum temini, tohumların saklanması, doğal koruma yöntemleri gibi çeşitli konularda eğitimlerle katkıda bulunmuştur. Düzenlenen turşu yarışmasında, yerel ürünlerle yapılmış ve kadınlarımızın maharetli elleriyle hazırlanmış turşuları da görme şansı bulacağız. Müdürlüğümüz olarak gen kaynaklarımız ve kültür zenginliğimizin korunması adına Yerel Tohum Çalışma Grubu'nu destekliyor ve bu çalışmaların devamını diliyoruz." dedi. Köy-Koop Muğla Birliği’de Şenlikte Yerini Aldı Muğla Köy-Koop Birlik Başkanı Eray Çiçek gazetemize yaptığı açıklamada, “Yerli tohumlara sahip çıkma adına oluşturulan inisiyatif grubuna çok teşekkür ediyorum. Gelişmiş ülkelerde tohum tekeli oluşuyor, insan sağlığı hiçe sayılıyor. Bunun arkasında ekonomik çıkarlar var. Hibrit tohumlar, artık yabancı tekellerin elinde. Ancak buna karşı çıkmamız, yerli tohumları korumamız gerekiyor. Gıda Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlüğümüzün de desteği ile yerli tohumlarımızı koruyup, üreticilerimizin ürün kalitesi yüksek, sağlıklı ürünler üretmesini sağlamalıyız. Yerel tohumlara sahip çıkmak geleceğimize sahip çıkmaktır.” şeklinde konuştu. Şenlikte Yeşilyurt ve Kafaca Beldesi, Dokuzçam, Özlüce, Kozağaç ve Yaraş köyünden çiftçiler tohum takası yaptı. Program kapsamında düzenlenen panelde Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Tayfun Özkaya, İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Onkoloji Enstitüsü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yavuz Dizdar, Atatürk Bahçe Kültürleri Merkez Araştırma Enstitüsü Müdürlüğünden Dr. Gülay Beşirli, Dr. Zerrin Çelik, tohumculuk konusunda katılımcılara bilgi verdi. Köy-Koop Genel Başkanı Yakup Yıldız ise Erzurum Bölge Birliği Yöneticilerine, Köy-Koop Merkez Birliği’nin çalışmaları hakkında bilgi verdi. Ağrı-Bayburt illerindeki kooperatiflerde eğitim çalışmalarına ağırlık verilmesi gerektiğini belirtti. Yapılacak genel kurul toplantılarına Bölge birliği olarak iştirak edilmesi ve sorunların birebir dinlenmesi ve bu şekilde çözümlerin en kısa zamanda sağlanası gerektiğini dile getirdi. Yıldız, “Köy-Koop Merkez Birliği olarak yaptığımız çalışmalarda, Erzurum Bölge Birliğinin her zaman yanındayız, yeni seçilmiş olan Yönetim Kuruluna başarılar diliyoruz” dedi. Erzurum Bölge Birliği ve Köy-Koop Yönetim Kurulu heyeti, Erzurum İl Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü, Hayvan Sağlığı Yetiştiriciliği ve Su Ürünleri Şube Müdürü Cengiz Ceylan’ı makamında ziyaret ederek, Erzurum’daki hayvancılığın durumu konusunda görüş alış verişinde bulundu. Heyet, Merkez İlçe Yakutiye Kaymakamı Ahmet Katırcı’yı makamında ziyaret etti. Köy-Koop Genel Başkanı Yakup Yıldız, hayvancılık ve kooperatifleşme konusunda bilgi vererek Köy-Koop faaliyetleri hakkında da açıklamalar yaptı. Daha sonra Köy-Koop Genel Başkanı Yakup Yıldız başkanlığında Aylık Yönetim Kurulu Toplantısı gerçekleştirildi. Merkez Birliği heyeti Erzurum’dan ayrılırken, Bölge Birliği Başkanı Haydar Kavurmacı ve Yönetim Kurulu yapılan ziyatten dolayı memnuniyetlerini dile getirdi. Köy-Koop Manisa Birliği ATO Fuarında »» Köy-Koop Manisa Birliği 29 Kasım-8 Aralık tarihleri ATO Congresium’da düzenlenen ‘Ülkeler El Sanatları ve Hediyelik Eşya Fuarı’nda ürünleriyle büyük ilgi gördü. Farklı kültürlerin buluşmasını ve kaynaşmasının hedeflendiği fuara, 41 ülkeden 85‘i yabancı olmak üzere toplam 210 firma el sanatları ve hediyelik eşyalarıyla katıldı. Manisa’yı fahri bir turizm elçisi gibi temsil ettiklerini belirten Köy-Koop Manisa Birliği’nden Mehmet Sava, fuarın genel bir değerlendirmesini yaptığı açıklamasında: “Katılım sağladığımız fuarlarda kooperatiflerimizin fabrikalarında üretmiş oldukları; zeytin, zeytinyağı, kurutulmuş domates, domates salçası, kuru üzüm, reçel, bal gibi doğal ürünlerimize yer veriyoruz. Bu fuarda gıda ürünlerimizin yanısıra, kadın kooperatifçilerimizin üretmiş oldukları, halı, kilim, el dokuması şallar, el iş- HAL VE GİDİŞ lemesi yemeniler, Manisa’nın simgesi haline gelen bez bebekler, Manisa bezinden üretilmiş diğer hediyelik eşyları, tüketicilerimize birinci elden ulaştırıyoruz.” açıklamasında bulundu. Sait MUNZUR 4 Aralık 2013 Köy-Koop Haber GÜNDEM 5. İzmir İktisat Kongresi Üzerine »» Geçtiğimiz günlerde, İzmir’de 30 Ekim-1 Kasım 2013 tarihleri arasında Kalkınma Bakanlığı’nın organizasyonunda “5. İzmir İktisat Kongresi “düzenlendi. Kongrenin ana teması “Küresel Yeniden Yapılanma Sürecinde Türkiye Ekonomisi” olarak belirlenmişti. Kongrede, küresel ekonomik gelişmeler ışığında Türkiye ekonomisi, yüksek ve istikrarlı büyümeden, kamu yönetimi reformları ve uluslararası ticarete değin ülkemizin önümüzdeki dönem politikalarına ışık tutacak tartışmaların yapılması amaçlandığı bildiriliyordu. Kongre bitiminden sonra bir açıklama yapan Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz, 5.İzmir İktisat Kongresi'ni, 1.İzmir İktisat Kongresi’nin ruhuna uygun bir temelde yapmaya gayret ettiklerini belirtti. Gerçekten durum böyle mi oldu? 1.İzmir İktisat Kongresi’nin Ruhu Neydi? 1. İzmir İktisat Kongresi, Mustafa Kemal Atatürk’ün yönlendiriciliğinde daha Cumhuriyet ilan edilmeden ve Lozan Antlaşması imzalanmadan, 17 Şubat’ta başlayıp 4 Mart’a kadar devam etmişti. Türkiye'nin çiftçi, tüccar, sanayi ve işçi zümrelerinden seçilen 1135 üyenin katıldığı kongrede, bu grupların hazırladığı "Misak-ı İktisadî Esasları" tartışılmış ve kabul edilmişti. İzmir İktisat Kongresi’nin en önemli kararları şöyle sıralanıyordu; • Hammaddesi yurt içinde üretilen ya da üretilme olanağı olabilecek sanayi dallarının kurulması gerekmektedir. • El işçiliğinden ve küçük imalattan hızla fabrikaya ya da büyük işletmeye geçilmelidir. • Devlet yavaş yavaş iktisadi görüşleri de olan bir organ haline gelmeli ve özel sektörler tarafından kurulamayan girişimler devletçe ele alınmalıdır. • Özel teşebbüslere kredi sağlayacak bir Devlet Bankası kurulmalıdır. • Dış rekabete dayanabilmek için sanayinin toplu ve bütün olarak kurulması gerekir. • Yabancıların kurdukları tekellerden kaçınılmalıdır. • Sanayinin teşviki ve milli bankaların kurulması sağlanmalıdır. Demiryolu inşaat programına bağlanmalıdır. • İş erbabına amele değil, işçi denmelidir. Sendika hakkı tanınmalıdır. 1. İzmir İktisat Kongresi ile ekonominin olanakları belirlenmiş ve hedefler tayin edilmiş, karma ekonomi modelinin temelleri hazırlanmıştı. 1.İzmir İktisat Kongresi’nin ruhu, ulusal bağımsızlığa koşut bir ekonominin gerçekleştirilmesine yönelikti. Demokrasilerde Tek ve Biricik Gerçek LiberalKapitalist Sistem mi? Prof.Dr. Mustafa KAYMAKÇI İzmir Çiftçi Örgütleri Güçbirliği Platformu mustafa.kaymakci68@gmail.com Buna karşılık 5. İzmir İktisat Kongresi’nde hedeflenen ekonomide kamuoyu ile paylaşılacak stratejik bir ufkun olmadığı gözlemlendi. Genel olarak 2023 hedeflerinin tutması için yapılması gerekenler liberal-kapitalist dünya görüşüne göre sıralanıyordu. Kongrede, sistemi oluşturan bütün sosyal sınıf ve tabakalarına yönelik bildiriler yerine, salt tekelci sermaye ve onların denetimdeki kurum ve kuruluşların görüşlerini yansıtan ve çıkarlarını gözeten bildiriler sunuldu. Örneğin tarım adına dile getirilen yaklaşımlar, türkiye’de büyük çoğunluğu oluşturan küçük ve orta ölçekli işletmeler yerine dev kapitalist işletmelerin, bir başka deyişle şirket tarımcılığının desteklenmesi üzerine kurgulanmıştı. Bu doğru muydu? Bildirilerde, köylülüğün tasfiyesi ile ortaya çıkacak sorunların çözümüne ilişkin önermeler yanında tarımsal amaçlı kooperatiflere yönelik yaklaşımlar da ortalıkta gözükmüyordu. İşçi sınıfı adına hiçbir konuşmacı yoktu. Tarımsal amaçlı kooperatifler ve çiftçilerin temsilcileri çağrılmamıştı. Esnaf temsilcileri ortalıkta gözükmüyordu. Kısaca, 5.İzmir İktisat Kongresi üretici sınıf ve katmanlarının katılımından uzak, liberal-kapitalist egemen çevrelerin kendi çaldıkları ve kendilerinin oynadıkları bir etkinlik olarak başladı ve sonuçlandırıldı. Diğer bir deyişle, bu kongrenin, hala ekonomide tek ve biricik gerçeğin liberal-kapitalist sistem olduğunu sanan bir yaklaşımın sonucu olarak şekillendirildiği söylenebilir. Diğer yandan işçi ve köylü örgütlerinin olmayışı yanında kongreye çağrılan bilimcilerinin de tek yanlı olduğu da gözlemlendi. Örneğin, oturumlarda yapılan en hafif eleştirilere karşı söz alan ve “Kamu parasıyla buraya gelip hükümeti eleştiremezsiniz.” diyen akademisyenler de vardı. 2014 Yılı Bütçesi TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'ndan Geçti »» Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ile ilgili kuruluşların 2014 yılı bütçeleri Türkiye Büyük Millet Meclisi Plan ve Bütçe Komisyonunda kabul edildi. 2014 tarım bütçesi 14 milyar lira olarak açıklandı. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’ndaki bakanlığının 2014 yılı bütçesine ilişkin sunumunu yaptı.Eker, ürün doğrulama ve takip sistemini yılbaşında 7 üründe başlatacaklarını söyledi. Türkiye Büyük Millet Meclisinde Plan Bütçe Komisyonu’nda bütçe görüşmeleri başladı. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker 2014 yılı bütçesinin sunumunu yaptı. Ziraat Bankası’nın tarımsal kredi bakiyesinin 2002 yılında 227 milyon lirayken 2012 yılında 17,9 milyar liraya, Tarım Kredi Kooperatiflerinin ise 2002 yılında 302 milyon lirayken geçen yıl 4,2 milyar liraya ulaştığını bildiren Eker, zirai kredi faiz oranlarının 2002 yılında yüzde 59-69 arasındayken 2013 yılında yüzde 0-8,25 aralığında değiştiğine işaret etti. Bitkisel üretimin geliştirilmesine yönelik çalışmalar hakkında bilgi veren Eker, Miras Hukukunda değişiklik yapacak kanun tasarısıyla tarım arazilerinde bölünmenin önleneceğini söyledi. Geçen süre zarfında 4 milyon hektar arazide toplulaştırmayı tamamladıklarını, gelecek yıl 2 milyon hektar arazinin daha toplulaştırılacağını kaydeden Eker, toplam 6 milyon hektar arazinin toplulaştırılmış olacağını ifade etti. Organik tarımın Türkiye ve dünyada talebi yükselen bir üretim şekli olduğuna dikkat çeken Eker, organik tarım alanının şu anda 703 bin hektar olduğunu belirtti. Bakan Eker, son 10 yılda yem bitkileri üretimine toplam 3,1 milyar lira destek ödendiğini ve yem bitkileri ekim alanının 2,7 milyon hektara ulaştığını bildirdi. Büyükbaş hayvan işletmelerinin ölçeğinin büyütülmesi çalışmalarına da değinen Eker, “Son 10 yıl içerisinde 50 ve üzerinde büyükbaş hayvan bulunan işletme sayısı 2002 yılında 4 bin 300 iken, yüzde 561 artışla 28 bin 412 oldu. Türkiye’de yeni büyük 24 binin üzerinde işletme kuruldu” diye konuştu. 10 metre ve üzerindeki balıkçı gemilerinin gönüllü olarak avcılıktan çekilmelerinin su ürünü varlıklarının korunması için yürürlüğe girdiğini anımsatan Eker, toplam kırsal kalkınma desteğinin 1,6 milyar liraya ulaştığını söyledi. Türkiye’nin bitkisel üretiminin son 11 yılda 13 milyon ton artarken, zirai ilaç kullanımının yüzde 27 azalışla 40 bin tona düşürüldüğünü belirten Eker, süne mücadelesinde kullanılan ilaç miktarının azaltıldığını ve reçeteli zirai ilaç kullanımının başlatıldığını söyledi. Düzenlemeyle kırmızı-beyaz et karışımının önlendiğini, ekmekte katkı maddelerinin kaldırıldığını, kepek oranının artırıldığını, tuz oranının azaltıldığını bildiren Eker, ekmek israfının önlenmesi için de proje hazırlıyoruz dedi. Bakan Eker, 2014 yılında hayata geçirilecek projeler hakkında da bilgi verdi. Yedi gün 24 saat boyunca çiftçi ve tüketicilere hizmet verecek bir çağrı merkezinin hizmete geçeceğini anlatan Eker, gelecek yıl ayrıca Tarımsal Pazarlama Bilgi Sistemi ile sektöre yönelik analiz, tahmin ve fiyatlar konusunda bilgi verileceğini söyledi. Gelecek yıl hizmete girecek Ürün Doğrulama ve Takip Sistemi’ne ilişkin de Eker, “Ürün Doğrulama ve Takip Sistemi kuruyoruz. 7 ürün grubunda bunu başlatıyoruz yıl başında. Özellikle hassas ürünler, bebek maması, bitkisel sıvı yağlar, çay, enerji içecekleri, takviye edici gıdalar ve alkollü içkiler. Bunların hepsinde zaman zaman bazı problemlerle karşılaşıyoruz. Bu sistemle bunlara yönelik problemleri çok daha kolay çözebileceğimizi düşünüyoruz. Tüketiciler etiket üzerinde üzerindeki barkodu veya ürün kodunu kullanarak ürünle ilglii bilgilere ulaşabilecek. Ürünle ilgili bilgiler web üzerinden, mobil uygulamalar ve SMS ile cep telefonundan veya telefonla aranarak doğrulanabilecek” diye konuştu. Süt üretiminde ve pazarlanmasında sürdürülebilirliğin sağlanması amacıyla “Süt Tedarik Sözleşmesi Yönetmeliği” hazırlanacağını bildiren Eker, üreticinin korunması ve sanayiye yüksek kalitede süt tedarik edilerek tüketicinin güvenli süt ürünlerine ulaşmasının sağlanacağını dile getirdi. Eker, denizlerin, av sırasında kopma veya kaybolma suretiyle uzun yıllar terk edilmiş olan av araçlarından temizleneceğini, böylece canlılara yönelik zararların önleneceğini Bakanlığının 2014 yılı bütçesi tasarısının, 2013 yılı bütçe başlangıç ödeneğine göre yüzde 8,5 artışla 14 milyar 230 milyon 405 bin lira olduğunu kaydetti. Türkiye Varşova’da Günün Fosili »» Polonya’nın başkenti Varşova’da 19. Birleşmiş Milletler İklim Zirvesi’nde (COP 19) Türkiye üçüncü günde günün fosili seçildi. Türkiye ödülü Avustralya ile paylaştı. İklim Ağı’nın açıklamasına göre 800′den fazla sivil toplum kuruluşundan oluşan Climate Action Network (CAN – İklim Eylem Ağı) tarafından organize edilen “Günün Fosili” ödülü, müzakereler boyunca müzakereleri tıkayan veya iklim müzakerelerinin gerektirdiği şekilde davranmayan ülkelere veriliyor. Durban ve Doha’dan sonra Günün Fosili Ödülü’nün sahibi bir kez daha Türkiye oldu. Türkiye günün fosili ödülünün slorbordunda Günün Fosili ödülünün bir kez daha Türkiye’ye verilmesini değerlendiren İklim Ağı katılımcıları, iklim değişikliği konusunda Türkiye’nin üzerine düşeni yapmadığının uluslararası sivil toplum tarafından da açıkça fark edildiğini belirttiler. Daha önceki yıllarda kömür yatırımları yüzünden Günün Fosili seçilen Türkiye, bu yıl birden fazla sebep yüzünden günün fosili seçildi. • İklim Değişikliği Koordinasyon Kurulunun ve İklim Değişikliği Daire Başkanlığının etkisizleştirilmesi; • İklim değişikliği müzakerelerinde kilit rol oynayan Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın müzakerelere katılmaması Türkiye’nin günün fosili seçilmesinde temel rolü oynadı. Bununla beraber, kömür yatırımları ve tüm kamu enerji üreticilerinin 2021 yılına kadar çevresel mevzuattan muaf tutulması da Türkiye’nin Günün Fosili seçilmesinde etkili rol oynadı. İklim Ağı katılımcıları, geçen senelerde de Günün Fosili ödülünü alan Türkiye’nin fosil yakıt odaklı politikalar ve uygulamalar yerine düşük karbonlu bir gelişim stratejisi izlemesi ve mutlak sera gazı salım azaltım hedefi koymasının ne kadar önemli olduğunu bu fırsat ile tekrar dile getirdiler. Dünya Kooperatifçilik Günümüz Kutlu Olsun Köy-Koop Haber Aralık 2013 GÜNDEM 5 8. Gıda Mühendisliği Kongresi Yapıldı Köylü Düşmanları »» TMMOB Gıda Mühendisleri Odası tarafından iki yılda bir düzenlenen Gıda Mühendisliği Kongresi‘nin sekizincisi 7-9 Kasım 2013 tarihleri arasında Ankara‘da gerçekleştirildi. »» Türkiye’de ve dünyada, köylü işletmelerinin ortadan kaldırılmaları için gerekçe ölçek ekonomilerine dayandırılmaktadır. Yaklaşık 700 kişinin katılımı ile üç gün süreyle gerçekleştirilen kongrede; konunun tüm tarafları; kamu kurum ve kuruluşlarının yetkilileri, bilim insanları, sektör ve sivil toplum örgütleri temsilcileri ve basın mensupları bir araya geldi. Gıda bilimine sıkı sıkıya tutunmalıyız eleman çalışıp çalışmadığının belirlenmesinde çıkmaza girileceğinin ve bunun da güvensizliğe neden olacağının altını çizdi. Açılış konferansını Dokuz Eylül Üniversitesi Arkeoloji Bölümü‘nden Arkeolog ve Gıda Mühendisi Yrd. Doç. Dr. Ahmet Uhri‘nin gerçekleştirdiği kongre kapsamında yapılan toplam altı oturumda, gıda ve sağlık ilişkisi, gıdada yeni uygulamalar, gıda mühendisliği eğitimi irdelendi. Ayrıca yapılan üç ayrı panelde "Takviye Edici Gıdalar ve Tıbbi Ürünler", "Gıda Mühendisliği İstihdam Politikaları" ve "Bilgi Kirliliği ve Yansımaları" konuları tüm ilgili taraflarla ayrıntılı olarak tartışıldı. Bir yandan gündemde yoğun yer işgal eden konular görüşülürken, bir yandan bilimsel gelişmeler paylaşıldı, çok değerli bilimsel bildiriler sunuldu. Kongrede bir araya gelen kesimlerin sorun-deneyim-bilgi-birikimlerinin bir potada eritilerek faydaya dönüştürülmesi ve ortak akıl ve stratejileri belirlenmesine çalışıldı. Kongre esnasında; 7 Kasım 2013 tarihinde, Gıda Mühendisliği Koordinasyon Kurulu Etik Kod Komisyonu Üyeleri tarafından "Gıda Mühendisliği Meslek Etiği Çalıştayı" ve 8 Kasım 2013 tarihinde de üniversitelerin Gıda Mühendisliği bölümlerinden öğretim üyelerinin ve Gıda Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Üyelerinin katılımı ile "Gıda Mühendisliği Eğitimi Çalıştayı" gerçekleştirildi. Kongre kapanışında yapılan poster yarışması ödül töreninde birincilik "Kuru İncir Mikrobiyal Popülasyonunun Kontrolünde Elektro Aktive Suyun (EAS) Etkisi" başlıklı bildiriye, ikincilik "Et Gevrekleştirmede Uygulanan Yöntemler" başlıklı bildiriye, üçüncülük ise "Avrupa Birliği‘nin Işınlanmış Gıdaların Tespiti Konusundaki Tutumu ve Piyasa Denetimleri", "Işınlanmış Nohut ve Kuru Fasulye Örneklerinin DNA Komet Analizi ile Tespit Edilmesi" ve "Tokat İl Merkezinde Ailelerin Süt, Yoğurt, Peynir Tüketim Alışkanlıkları" başlıklı bildirilere verildi. Tire Süt Sempozyumu Süt Sektörünü Buluşturacak »» Tire Organize sanayi Bölgesi Konferans Salonunda 5Aralık 2013 tarihinde “4.Süt Sempozyumu-Tire” düzenlenecek. İzmir Tire’de düzenlenecek Sempozyuma başta Tire Süt Kooperatifi Yönetim Kurulu Başkanı Mahmut Eskiyörük olmak üzere Tire Kaymakamlığı, Tire Belediyesi, Ege Üniversitesi Tire Kutsan Meslek Yüksek Okulu, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı İzmir İl Müdürlüğü, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Tire İlçe Müdürlüğü, Koyun Keçi Birliği, TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası İzmir Şubesi, Tire Süt Kooperatifi Tire Organize Sanayi Bölgesi Müdürlüğü, Tire Ticaret Odası destek veriyor. Sempozyumu Düzenleme Komitesi Başkanlığını Ege Üniversitesi Tire Kutsan Meslek Yüksek Okulu Müdürü ve Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Süt Teknolojisi Bölümü Öğretim Üyesi Prof Dr Harun Uysal’ın üstlendiği sempozyumda, süt işletmelerinin sorunları ve çözüm önerileri tartışılacak. Süt işletmeleri, mandıra sahipleri ve yöneticilerinin katılacağı sempozyumda, Türkiye süt sektörü analizi, Gıda güvenliği açısından çiğ süt kalitesi, Süt sektöründe örgütlenme modeli, Süt işleme tesislerinde modernizasyon, Süt ürünlerinde aflatoksin ve antibiyotik konuları konunun uzmanları tarafından masaya yatırılacak. Sektörün sorunları ve çözüm önerileri konulu panel de ise özel sektörün önemli isimleri süt sektöründeki sorunları ele alacaklar. Tire için bu sempozyum büyük şans diyen Ege Üniversitesi Tire Kutsan Meslek Yüksek Okulu Müdürü Prof Dr Harun Uysal; “Meslek Yüksek Okulu olarak bölgemizdeki süt işletmelerini bir araya getirerek süt sektörüne katkı sağlamak istiyoruz. İzmir Türkiye süt üretiminde birinci sıraya yerleşti. Bölgemizdeki ciddi anlamdaki süt ve süt ürünleri üretiminin uluslararası standartlara getirilmesi ve gerekli koşulların sağlanması için bu tür sempozyumların önemli olduğuna inanıyorum. Başarılı bir organizasyon gerçekleştireceğiz. Sempozyumumuza destek tüm katılımcılarımıza verdikleri destekten dolayı çok teşekkür ederim”dedi. Prof.Dr. Tayfun ÖZKAYA Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi tayfun.ozkaya@ege.edu.tr kümesteki teknoloji ve verimlilik diğer büyük kümeslerle aynı idi. Öğretmen; kooperatifin girdi, pazarlama ve teknolojik gelişmede sağladığı destekle, kümesin işlerini kolaylıkla ve yüksek verimlilikle yapabilmekte idi. Kapitalist işletmecilere göre köylülerin bir avantajı da, yaşadıkları yere sadece maksimum kâr sağlanacak yerler olarak bakmamalarıdır. Köylüler çevrenin koruyucusu olmaya daha çok eğilimlidirler. Örneğin; büyük tarım işletmeleri yerel çeşitleri hemen terk ederek, dünyadan sonsuza kadar kaybolmalarına yol açarlar. Köylüler ise, bazen aile tüketimi amacıyla da olsa bunları korumaktadırlar. Dünyada yeni bir kavram gelişiyor. ‘Yeni Köylülük’ dediğimiz bu kesim bir yandan ekolojik tarım yöntemleri uygulayarak, diğer yandan tüketici kesimle doğrudan pazarlama ve hatta dayanışma ağları örerek, tarım imparatorlarına karşı direniyor. Türkiye’de köylüler tasfiye edilmek isteniyor. Bu, bazen ilericilikmiş gibi gösterilmeye bile çalışılıyor. Sistemin sürekli ezdiği köylülerin acılarına duyarsız kalmak kabul edilemez. Sempozyumun üçüncü oturumundaki panelde ise süt sektöründeki sorunlar ve çözüm önerileri konuşulacak diyen Panelist ve Tire Süt Kooperatifi Başkanı Mahmut Eskiyörük; “Çözüm Kooperatifçiliktedir. süt hayvancığında küçük aile işletmelerinin kooperatifler veya birlikler eliyle örgütlenerek, yaşatılması gerekmektedir. Ancak bu anlamda ne yazık ki, ’2012 dünya kooperatifçilik yılı’ ülkemizde tam anlamıyla değerlendirilemedi. Çiğ sütte asıl sorun fiyat oluşumunda değil, yüksek maliyet rakamlarındadır”şeklinde konuştu. Eskiyörük başarılı bir Sempozyumun gerçekleştireceklerini sözlerine ekledi. Sempozyumun Tire Organize Sanayi Bölgesi Konferans Salonunda gerçekleştirileceğini belirten Yönetim Kurulu başkanı Kosat Gürler ise; “TOSBİ’de süt işletmelerinin sayısı gün geçtikçe artmaktadır. Bu sempozyuma ev sahipliği yapmaktan gurur duyuyoruz. Süt sektörünün sorunlarının ve çözüm önerilerinin konuşulacağı sempozyumun Tire gibi süt üretiminde ve işlenmesinde önemli paya sahip şehrimizde yapılması bizi onurlandırmıştır” dedi. Basına açık ve ücretsiz olacak sempozyuma özellikle Küçükmenderes Bölgesi süt ve hayvan işletmelerinden yoğun ilgi olacağı belirtildi. Kastamonu Şerifebacı Öğretmenevi Toplantı Salonu PANEL Açılışı, "Dünyada gıda bilimi ve bu bilim ışığında bilgi ve donanımını hizmete dönüştüren Gıda Profesyonelleri olmasa ne olurdu?" sorusunu soran kısa bir film gösterisi ile başlayan Kongrede Kongre ve Oda Başkanı Petek Ataman yaptığı konuşmasında, gıda bilimi olmazsa güvenilir gıdaya ulaşmanın tesadüflere kalacağının, dengeli ve yeterli beslenme için gerekli ürünlerin birçoğuna ulaşmanın hayal olacağının altını çizerek, "ülkenin ya da dünyanın her köşe başında inek yetiştirmek, tarla açmak mümkün olmadığına göre gıda bilimine sıkı sıkıya tutunmalıyız" dedi ve biraz bilime inanıyorsak şehir efsanelerini bırakıp, gerçeklere yönelmemiz gerektiğini, herkesin uzmanlık alanı olan konuda konuşmasının önemli olduğunu vurguladı. Ataman ayrıca meslektaşlarının haklarını korumak üzere emek piyasasına yönelik olarak taban ücret uygulamaları yapan, çalışan meslektaşlarını belgelendiren ve denetleyen Odaların hedef alındığını, bu uygulamaların kaldırılması için çalışmalar yapıldığını ve meslektaşlarımızın neredeyse bedava çalıştırılmak istendiğini belirterek, söz konusu uygulamaların kaldırılmasının ve Odaların devre dışı bırakılmasının sonucunda, sahte diplomaların tespitinde ve hangi işyerinde teknik Kısacası; büyük işletmeler daha verimli olur, denmektedir. Bu ‘ölçek fetişizmi’nin gerçeklerle ilişkisi çok zayıftır. Geçmişte süt sığırcılığında kriz olduğunda, kapananlar önce büyük işletmeler olmuştur. Köylü işletmeleri, hayvan sayılarını azaltmakla birlikte üretime devam etmişlerdir. Köylü işletmeleri daha yoğun emek kullanırlar ve/veya yoğun emek gerektiren sebze, meyve gibi ürünleri ve hayvancılığı seçerler. Bu nedenle, köylü işletmelerinde birim alandan alınan verim daha yüksektir. Ancak, emek verimliliği yani çalışan başına alınan verim böyle olmayabilir. Hangisi dikkate alınmalıdır? Doğrusu: toplam faktör verimliliğinin alınmasıdır. Gelişmekte olan ülkelerde kırsal alanda emek daha bol olduğundan, buna karşılık toprak ve sermaye daha az olduğundan; daha yüksek bir fırsat maliyeti -yani bunların kullanımının daha yüksek getirisi- olduğundan, küçük işletmelerin daha yüksek bir toplam faktör verimliliği olması normaldir. Küçük işletmelerin ölçek sorunu, daha üst aşamalarda özel girişimlerin, kamu yatırım ve hizmetlerinin ve kooperatiflerin yardımıyla aşılabilmektedir. Örneğin; eğer makineler kiralanarak kullanılabilirse veya makine parkları geliştirilebilirse, devlet sulama kanalları ve diğer tarım hizmetlerini iyi götürebilirse ve kooperatifler iyi örgütlenebilirse, köylü işletmelerinin pekâlâ verimli çalışması mümkündür. İsrail’de gördüğüm bir ‘Moşav’ kooperatifinin bulunduğu köyde, öğretmene ait küçük bir kümeste, kooperatifin desteğiyle kaliteli yemler kooperatif tarafından kümese getiriliyor ve yemliklere dolduruluyor, yumurtalar kooperatif tarafından alınıp, ihraç ediliyordu. Bu küçük TÜRKIYE’DE KÜÇÜK ÜRETICILIGIN VE KIRSAL EKONOMININ GÜVENCESI: KOOPERATIF VE KOOPERATIFÇILIK 6 Aralık 2013 Köy-Koop Haber KOOPERATİFÇİLİK Denizli Hay-Koop Birliği 2013 Yılı Eğitim Programını Antalya’da Gerçekleştirdi »» Hay-Koop Denizli Birliğinin 18-21 Kasım tarihleri arasında Antalya’da düzenlediği ‘ Denizli İlinde Küçük Aile İşletmelerinde Süt Kalitesinin İyileştirme Projesi”nin 2013 Eğitim Programı yoğun katılım ile gerçekleşti. Eğitim Programına, Denizli ilinde faaliyet gösteren hayvancılık, süt inekçiliği yapan kooperatiflerden, 158 kooperatif yöneticisinin katıldığı Eğitim Programına Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’ndan; Tarım Reformu Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Özgün, Teşkilatlanma Dairesi Başkanı M. Fersan Dursun, Teşkilatlanma Dairesi Birim Koordinatörü Ziya Okumuşoğlu, Bakanlık Baş kontrolörü Ercan Aktaş, Hayvancılık Genel Müdürlüğü Büyükbaş Daire Başkanlığından Şifai Şerif Tarayıcı’nın yanı sıra Kastamonu İl Gıda Tarım Hayvancılık Müdürü Osman Yaman, Denizli İl Gıda Tarım Hayvancılık Müdür Yardımcısı Tevfik Yatağanbaba, Kırsal Kalkınma ve Örgütlenme Şube Müdürü Ferruh Bacanlı, Behçet Nemutlu, Ahmet Tahmaz, Mehmet Akif Üniversitesinden Doç. Dr. Numan Oğuz, KöyKoop Genel Başkanı Yakup Yıldız, Genel Başkan Yardımcısı M. Barış Aydın, Kastamonu Birlik Başkanı Erol Akar, Erzurum Birlik Başkanı Haydar Kavurmacı, Aksaray Birlik Başkanı Kadir Yağar, Niğde Birlik Başkanı İbrahim Aktaş, Süt Üreticileri Birliği Genel Başkan Yardımcısı Fatih Okumuş, Denizli Süt Üreticileri Birliği Başkan Münür Altınbaş, Birlik Müdürü Hakan Kılınç, HayKoop Denizli Birliği personeli, sivil toplum kuruluşunun temsilcileri, ulusal düzeyde yayın yapan çok sayıda televizyon kanalı ve basın mensupları katıldı. Dört gün süren eğitim programında, kooperatif yöneticilerine “Yöneticilerin Yetki ve Sorumlulukları, Kooperatif Muhasebesi, Bilgisayar Muhasebe, Kooperatiflerde Bakanlık Denetimi, Hayvan Besleme ve Beslenme hastalıkları” konularında eğitimler verildi. Programın ilk gün açılış konuşmasını yapan Denizli Hayvancılık Kooperatifleri Bölge Birlik Başkanı Mehmet Varol, “Her yıl düzenli olarak gerçekleştirdiğimiz Eğitim Programlarımı- zı çok önemsiyoruz. Bu programlar kooperatif yöneticilerimizin ufkunu açıyor. Bu yıl düzenlediğimiz programımız isminden de anlaşılacağı üzere üreticilerimiz açısından çok önemli olan süt kalitesinin iyileştirilmesi ile ilgili projemizin adını alıyor. Bu projeyle 2014 yılında yürürlüğe girecek olan gıda kodeksi kanunu ve kanuna bağlı yönetmeliklerin gereği yerine getirilecek. Üreticilerimiz kaliteli süt üreterek hem tüketiciye sağlıklı ve güvenli gıdayı sunacak, hem de kendi ekonomisini iyileştireceklerdir. Bu proje Gıda Kodeksine uygun, somatik hücre sayısı ve bakteri yükü en aza indirilen Küçük Aile İşletmelerinde uygulanabilirliği olan ve ülkemizde ilk olarak Denizli’de birliğimizce uygulanacak bir proje olacak. Bunun içindir ki bu eğitim programı içerisinde dersleri düzenli olarak takip ederek burada öğreneceğiniz bilgileri lütfen ortaklarınızla paylaşarak projemize hep birlikte sahip çıkalım. Projemizin pilot uygulaması için tespit ettiğimiz dört kooperatifimizin ortağı 50 işletmemizde Aralık ayı içerisinde deneme üretimlerine başlıyoruz. Bu projemizin hepimize hayırlı olmasını temenni eder, başarılar dilerim.” diye konuştu. Kooperatif ortakları açısından eğitimin önemine vurgu yapan KöyKoop Genel Başkanı Yakup Yıldız, “Denizli Birliğimizin gerçekleştireceği ‘Denizli ilinde Küçük Aile İşletmelerinde Süt Kalitesinin İyileştirme Projesi’nin kaliteli süt üretimi açısından çok önemli. Bu anlamda Denizli Birliğini tebrik ediyorum. Yapmış oldukları bu çalışmayla kooperatif ortaklarının gelirlerine de katkıda bulanacaklar. Bu anlamda illerimizdeki kooperatiflerimize örnek olacaklar. Proje gerçekten çok güzel bir proje, çünkü insanlar süt paralarından hiçbir kayıp yaşamadan, alacakları kalite teşvikleriyle borçlarını rahatlıkla ödeyebilecekler. Bu eğitim programının tüm üreticilerimize ve tüm kooperatiflerimize örnek olması dileğiyle başarılar diliyorum” dedi. Bu Eğitim Programında olmaktan çok mutlu ve gururlu olduğunu belirten, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, Tarım Reformu Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Özgün, “Denizli Hay-Koop Birliğinin düzenlemiş olduğu bu Eğitim Toplantısı bütün illerimizde düzenlenmesi, örnek alması gereken bir çalışma. Çünkü “Denizli İlinde Küçük Aile İşletmelerinde Süt Kalitesinin İyileştirme Projesi” toplantısının ismi ve amacı gerçekten çok güzel. İnsanlar ve hayvanlar doğdukları andan itibaren gıdaya muhtaçtırlar. Yavrularının gelişimi için mutlaka süte ihtiyaç var ama bu sütün memeden çıktığı gibi tüketiciye ulaşması için soğuk zincirin bozulmaması gerekiyor. Çünkü süt ve et çok çabuk bozulabilen gıdaların başında gelir. Bu nedenle, sütün kalitesinin iyileştirilmesi, bozulmamasının sağlanması ve buna yönelik olarak yapılan çalışmalar bizim ilgi alanımızda ve destekleme kapsamımızdadır. Bunun için Bakanlık olarak süt ve etle ilgili bütün projeleri destekliyoruz. Denizli iline bu sene 3,5 milyon Kırsal Kalkınma ve Makine Ekipman desteği verdik. Bu rakam geçen seneki desteğin iki katıdır. Bu projeyi çok beğendim. Burada edindiğiniz bilgileri mutlak suretle kooperatif ortaklarına aktarın. Onlar da sütün kalitesinin iyileştirilmesine yönelik bu projeye sahip çıksınlar. Bu bilgileriniz burada kalmasın, sahaya insin. Projeyi hazırlayan Birlik Başkanımız Mehmet Varol başta olmak üzere projeye emeği geçen herkesi tebrik ediyor, başarılar diliyorum” diye konuştu. Tarım Reformu Genel Müdürlüğü Teşkilatlanma Daire Başkanı M. Fersan Dursun yaptığı konuşmasında, ‘Denizli İlinde Küçük Aile İşletmelerinde Süt Kalitesinin İyileştirme Projesi’nin doğru bir proje olduğunu belirterek, ülkemize, üreticilerimize ve tüketicilerimize hayırlı olmasını diledi. Kastamonu İl Gıda, Tarım ve Hayvancılık Müdürü Osman Yaman Tarım sektöründe eğitimin çok önemli olduğun belirterek, Denizli Birliğini bu açıdan çok güzel bir çalışma yaptığın düşündüğün belirterek başarılar diledi. Denizli İl Gıda, Tarım ve Hayvancılık Müdür Yardımcısı Tevfik Yatağanbaba ise “Denizli ilinde 2006 yılında başlatılan çalışmayla süt kalitesi iyi bir aşamaya getirildi. İlimizde üretilen 1200 ton/gün süt ’ün tamamı soğuk zincire alındı. Ülkemizde üretilen sütün yüzde 3’ü, kayıtlı sütün yüzde 6’sı ilimizde üretiliyor. Süt kalitesi anlamında biz diğer illerimize göre çok iyi yerdeyiz. Denizli Hay-Koop’un uygulamaya koyduğu bu proje ile daha da iyi olacağımıza inanıyorum. Bu anlamda birliğimize ve tüm kooperatiflerimize başarılar diliyorum” diye konuştu. Eğitim programı süresince eğitmenleri ilgi ile izleyen kooperatif yöneticileri soru cevap bölümlerinde detaylı olarak bilgilendirildiler. Tulsan, Natural Yem, Beyaz Nehir, Den-Bil firmalarının sponsorluğunu yaptığı Eğitim Programının en fazla dikkat çeken bölümü ise Süt Kalitesini İyileştirmesi Projesi oldu. Adana, Konya, Niğde, Kütahya, İzmir Afyon, Aksaray ilinden katılan üretici birlikleri ve ıslah birliklerinin Başkan ve yöneticilerinin ilgiyle izlediği, Projenin sunumunu Denizli Birlik Başkanı Mehmet Varol gerçekleştirdi. Sunumda projenin tüm detayları işlendi. Toplantının kapanış bölümünde Eğitim Programına katılan kooperatif yöneticilerine ve davetlilere plaket ve katılım belgeleri verildi. 1. Balıkçılık Çalıştayı Antalya'da Düzenlendi »» Tarımsal Araştırmalar ve Politikalar Genel Müdürlüğü Hayvancılık ve Su Ürünleri Araştırmaları Daire Başkanlığı tarafından düzenlenen 1. Balıkçılık Çalıştayı 04-06 Kasım 2013 tarihlerinde Antalya'da yapldı. Düzenlenen çalıştay kamu, özel sektör ve sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri başta olmak üzere tüm sektör paydaşları ile gerçekleştirilen ilk Çalıştay olma özelliği taşıyor. Et ve Süt Kurumu Genel Müdürlüğü Piyasa İzleme ve Değerlendirme Daire Başkanı Mediha Üstün’ün Kurumu temsilen katıldığı çalıştayda Türkiye’de balıkçılık ve su ürünleri yetiştiriciliği ile ilgili teknik, ekonomik, pazarlama, mevzuat, sosyal vb. konularda yaşanan sorunlar saptanırken çözüm önerileri de tartışıldı. Su ürünleri araştırmaları alanında belirlenen hedefler konusunda yol haritasının çizildiği çalıştay, akademisyenlerden yoğun ilgi gördü. Bu yıl birincisi düzenlenen Balıkçılık Çalıştayı’nın açılış konuşmasını Balıkçılık ve Su Ürünleri Genel Müdürü Dr. Durali Koçak yaptı. Koçak, konuşmasında Türkiye’nin 26 milyon hektar su ürünleri üretim alanı ile önemli bir potansiyele sahip olduğunu, dünyada en hızlı büyüyen sektörler arasında yer alan balıkçılıktaki büyüme hızının ise Türkiye’yi 3. sıraya taşıdığını söyledi. Balıkçılık ve Su Ürünleri Genel Müdürü Durali Koçak, “Ülkemizde balık avı miktarının artırılması yerine sürdürülebilir balıkçılığın sağlanması, yapısal sorunların çözümü ile karlılık için önlemler alınması, bu amaçla stokları koruyucu ve balıkçılıkta arz-talep dengesi oluşturularak sürdürülebilir balıkçılığın sağlanması hayati bir önem taşımaktadır.” Dedi. Üç gün süren Çalıştay 'Avcılık ve Stok Yönetimi', 'Yetiştiricilik' ve 'Kaynak Yönetimi' alt guruplarının sunumları ile sona erdi. Çalıştay ile ilgili izlenimlerini aktaran Et ve Süt Kurumu Piyasa İzleme ve Değerlendirme Daire Başkanı Mediha Üstün, Cumhuriyet'in kuruluşunun ardından Türkiye’de balıkçılığın geliştirilmesine yönelik pek çok kararlar alındığını, araştırma enstitülerinin kurulduğunu, Et ve Balık Kurumunun da kurulduğu 1952 yılından itibaren Türkiye’de balıkçılık ile ilgili pek çok ilk ve önemli çalışmaya, araştırmaya destek verdiğini anlattı. Çalıştayda ele alınan bir konuya özellikle vurgu yapan Üstün, trol alanlarının belirlenmesi, balık yumurtlama yer ve zamanı, hamsi, palamut, orkinos, uskumru, istavrit, kalkan, barbun vb konularla ilgili yürütülen arge çalışmalarına destek vermek üzere Et ve Balık Kurumu tarafından 1955’li yıllarda satın alınan ve isimleri Gezer, Görür, Bulur olan 3 adet araştırma gemisinin o yıllarda kurulmuş olan Hidrobiyoloji Araştırma Enstitüsü hizmetine sunulduğunu ve araştırma filosunun FAO ile birlikte bir çok araştırmaya öncülük ettiğini söyledi. Köy-Koop Haber Aralık 2013 TARIM DGRV Antalya’da Eğitim Çalışması Düzenledi »» Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Tarım Reformu Genel Müdürlüğü ile Alman Kooperatifleri Konfederasyonu (DGRV) Türkiye Temsilciliği ve seçilmiş olan tarımsal kooperatif örgütlerin işbirliğinde yürütülen, Türkiye’de ‘Tarımsal Amaçlı Kooperatif Örgütlerin Desteklenmesi Projesi’ kapsamında 17-22 Kasım 2013 tarihleri arasında eğitim çalışmasını düzenledi. Antalya’da Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, Tarım Reformu Genel Müdürlüğü ve DGRV Alman Kooperatifleri Konfederasyonu Türkiye Temsilciliğinin organizasyonunda gerçekleştirilen Kooperatifçilik Sertifika Ön Hazırlık Eğitimleri çerçevesinde, Pilot Bölge kapsamında olan Kastamonu, Nevşehir, Aksaray, Karaman ve Erzurum illerinden gelen Tarımsal Amaçlı Kooperatif yöneticileri ve ortaklarından oluşan katılımcılara, 4 grup halinde Kooperatiflerde: Stratejik Planlama, İnsan Kaynakları Yönetimi, Finansal Yönetim ve Hizmet alanları konusunda eğitim verildi. DIE GENOSSENSCHAFTEN Beş ilden yaklaşık 60’ın üzerinde kooperatif yöneticisinin katıldığı ve altı gün süren eğitim, 2012 Yılında hazırlanan “Türkiye Kooperatifçilik Stratejisi ve Eylem Planı”nda deklare edilen hedefler doğrultusunda kooperatif yöneticilerinin eğitimini esas alıyor. ‘Kooperatifçilik Sertifika Ön Hazırlık Eğitimleri”nin birinci ve ikinci aşaması büyük çapta gerçekleşti. Sertifika Hazırlık Programı SHP3 Gerçekleştirilen Eğitim Programında: • Stratejik Planlamaya Giriş başlığında, GZFT ve Paydaş Analizi, Misyon, Vizyon ve İlkeler, Amaç ve Hedefler, Faaliyetler konusunda Eğitimen Ufuk Peker, • Kooperatiflerde İnsan Kaynakları Yönetimi başlığında, İhtiyaç Analizi ve Planlama, İşe Alım, Mulakat ve Sözleşme Hazırlama, Personel Değerlendirme ve Ücretlendirme, Çalışma Ortamını Geliştirme ve Sürdürme konularında Eğitmen Arzu Akalın, • Kooperatiflerde Finansal Yönetimi başlığında, Finans Kaynakları, Finansal Tablolar, Maliyet, Hacim ve Kar İlişkisi, Sermaya Yapısı ve İşletme Sermayesi konusunda Eğitmen Prof.Dr. İbrahim Yılmaz, • Kooperatiflerin Hizmet Alanları başlığında, Ortakların İhtiyaç Analizi, Ön Fizibilite Çalışmaları, Karar Verme ve İş Programını Hazırlama, Başarı Kriterlerini Tanımlama, Ölçme ve Değerlendirme, Türkiye Kooperatifçiliğinde Planlı Dönem: Türkiye Kooperatifçilik Strateji Belgesi ve Eylem Planı konusunda Eğitmen Prof.Dr. Salahattin Kumlu eğitimler verdi. 7 Biyoyakıt İçin Aspir’e Yüzde 70 Destek ve Alım Garantisi »» Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker ile Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, "Bioyakıt Üretimiyle İlgili İşbirliği Protokolü" imzaladı. Bitkisel Yağ ve Biyoyakıt İhtiyacının Karşılanmasına yönelik protokol imza töreninde konuşan Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker, Türkiye’de nadasa bırakılan alanlarda yağ bitkisi yetiştirilmesinin teşvik edileceğini söyledi. Yetiştirilen yağ bitkisinin alım garantisi olacağını ve kilogram başına 50 kuruş destekleneceğini bildiren Bakan Eker, “Destekleri kendi bütçemizle karşılayacağız.” dedi. Bakan Eker, Türkiye’nin biyoçeşitlilik açısından zengin bir ülke olduğunu belirterek, bu yakıtlarla alakalı farklı taleplerin olduğunu belirtti. Mevcut alanlarda 3,3 milyon ton yağlı bitki üretildiğini ifade eden Bakan Eker, 'nadas yapılan bölgelerde yağlı tohum nasıl yetiştirilir?' konusunu araştırdıklarını kaydetti. Bu çerçevede aspir bitkisinin yağlı tohumlu bitki ve çekirdeklerinin yağ ihtiva ettiğini saptadıklarını aktaran Bakan Eker, bunun tohumlarının geliştirilmesi çalışmasının yapıldığını kaydetti. Aspirin, destekleme kapsamına alınmasına rağmen, üreticinin ‘nereye satacağı’ sorusunu sorduğundan dolayı ekim alanında artış olmadığını belirten Bakan Eker; nadas alanlarının toplamının 5 milyon hektar olduğunu belirterk, şöyle devam etti: “Bu arazide öncelikli olmak üzere aspir bitkisini ekersek, hem bu tohumu yetiştiririz. Bu coğrafya ve yapımıza da uygun. 45 bin hektar arazide aspir yetiştiriyoruz. Enerji Bakanlığı ile yapılan protokolle bu alanı artırıp bitkiyi nasıl elde ederiz, buna bakıyoruz. Sözleşmeli üretimi uygular ve ilave destek verdiğimiz takdirde, ihtiyaç hissettiğimiz aspirin üretimini arttırırız. Türkiye’de artan talebin kar- şılanması için içerideki arzın önemli bir kısmını (1,4 milyon ton) ithal ediyoruz. Bunun ne kadarı içeriden elde edersek bu bizim karımız olacak. Burada imzalayacağımız protokolün esası aspir bitkisinin sözleşmeli olarak üretilmesi .” Bu bitkiye bakanlığın en yüksek düzeyde destek verdiğinden bahseden Bakan Eker, rakamı kilo başına 50 kuruş olarak açıkladı. Bakan Eker, “Bakanlığımız zaten bu bitkiye hali hazırda en yüksek düzeyde destek veriyor. Kilogram başına 50 kuruş olan bitki primi diğer desteklerle birlike 70 kuruşa çıkyor.Yani aspir bitkisinde 100 liranın 70 lirası destek olarak veriliyor. Buna ilaveten süzleşmeli üretim dahilinde üreticiyle alıcı arasında bir sözleşme imzalanırsa, biz, ona ayrıca dekar başına 10 lira vermek suretiyle birde sözleşme kapsamına almış olacağız. Sözleşmeyle üretici malını nereye satacağını bilecek. Pazarlama problemi olmayacak. Ekonomik açıdan önemli bir kaynak. Ayrıca nadasta, değerlendireceğiz. İklimimizde uygun.” diye konuştu. Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız da protokolün enerji ve tarım sektörüne hayır getireceğine inandığını belirterek söyle devam etti. “Türkiye’nin enerjisinde ithal kaynakların azaltılmasında önemli rol olacaktır. Bu, akaryakıt ve biyoyakıtlarla ilgili yer- li kaynakların kullanılmasının çabasıdır. 50’den fazla dağıtım şirketimiz var. Kamu şirketleri alım garantisini ortaya koydu. Üretilen ürünün alım garantisi veriliyor. Çiftçilerimizi bunu ekebilirler. Ürettikleri her ürünü alma garantisi veriyorlar. Çevre kirliliğine daha uygun, dışa bağımlılığımızı azaltılması açısından önemli bir çalışma yapıyoruz.” Sözleşmeli üretimle birlikte 100 bin hektar alana çıkmasını ön görüyoruz. Konuşmaların ardından Bir gazetecinin 'Aspir ekimleri için bütçe ayrıldı mı?' sorusuna Bakan Eker, "2013 yılında 45 bin 500 hektarda aspir ekildi. Bu sözleşmeli üretimle birlikte 100 bin hektar alana çıkmasını ön görüyoruz. 2017 yılında 500 bin hektera çıkarılmasını hedefliyoruz. Bu aslında ortaya çıkması beklenen gelişme. Bu nispeten bazı bölgeler için yeni bir bitki. Bu hububat ekilen her yerde nadas alanlarına ekilebilir. 2013’te kendi bütçemizde karşılayabiliriz. 2014 için hazırlıklarımız var. Öngördüklerimizi kendi bütçemizle karşılayabiliriz." Bakan Yıldız da biyodizelde oran ile ilgili soruya, "Biyoyakıtın yıllara sari alınması zorunlu kılındı. Fiili durum uygun olmadı. Ne üretiliyorsa, bu oranlara karşılık geliyorsa onu yapalım. Yüzde bir 160 bin ton biyodizel yapar. 500 bin ton aspir yapar. Yüzde birin onda birler seviyesindeyiz, şimdi. O yüzden gelişmiş ülkelerde yüzde 50’lilere kadar ithalatını engelleyen yapılar oluşturuyor. Burada üretilecek her bir biyoyakıtın gerek ev yakıtı gerek piyasa yakıtı ile ilgili katkısı olacaklardır.” diye cevap verdi. Küresel Açlık Biyoyakıtla Artıyor »» Tarımsal ürünlerin yakıt amaçlı kullanılmasının, gelişmekte olan ülkelerde gıda krizinin derinleşmesine yol açacağına yönelik tartışmalar devam ediyor. Cevabı aranan soru: Tarımsal üretim taşıtları mı, yoksa insanları mı beslemeli? Dünya çapında, sürdürülebilir enerji kaynaklarına ilişkin arayışın, biyoyakıt amaçlı tarımsal üretimi ön plana çıkarmasının ardından, bu enerji kaynağı dünya çapında hızla yaygınlaştı. Tarım ürünlerinin enerji amacıyla kullanılması ise özellikle gelişmekte olan ülkelerde gıda krizini derinleştiriyor. Tarımsal üretimin taşıtları beslemek için mi, yoksa insanları beslemek için mi yapılması gerektiği, konuyla ilgili temel tartışma noktasını oluştururken, dünyada açlık ve yoksulluk da artıyor. Sanayileşmiş ülkeler biyoyakıt üretimine büyük yatırım yapıyor. Ancak, bu yatırımın bedelini, gelişmekte olan ülkeler, gıda maddelerinin fiyatlarındaki artış ve kalitesindeki düşüş biçiminde ödüyor. Princeton Üniversitesi’nden Timothy Searchinger yaptığı çalışmada, ormanların ve meraların yok edildiği bir süreçte biyoyakıtların bir yandan sera gazı emisyonunu, diğer yandan açlığı ve yoksulluğu artırdığına dikkat çekti. 2001-2011 yılları arasında biyoyakıt üretimi yılda 20 milyar litreden, yılda 100 milyar litreye yükseldi. En büyük artış, petrol fiyatlarının yükseldiği ve dünyanın ekonomik durgunlukla başetmeye çalıştığı 2008 yılında yüzde 44 olarak yaşandı. Bu dönemlerde, gıdaların fiyatı da hızla yükseldi. Tahıl fiyatları 2008-2012 arasında 2004 yılındaki düzeyin 2 ila 2,5 kat üzerinde seyretti. Şekerin fiyatı 2000 yılından itibaren yılda yüzde 80 ila yüzde 340 arasında değişen oranlarda artış gösterdi. Az miktarda yakıt elde edebilmek için büyük miktarda tarımsal üretime gereksinim olduğuna işaret eden Searchinger, Amerika’da 2004 yılında etanol elde etmek için 32 milyon ton mısır ekimi yapıldığını ve bu mısırın 100 milyondan fazla insanı doyurabileceğine dikkat çekti. Biyoyakıt üretiminde, ortaya çıkan tek sıkıntı, aynı ürünün gıda yerine enerji amaçlı kullanımı değil. Bunun yanı sıra, tarım alanlarının, başka ürün grupları yerine, enerji amaçlı ekimler için kullanılması nedeniyle de açlık sorunu artıyor. 8 Aralık 2013 Köy-Koop Haber TARIM Süt Fabrikalarında Üretilen Yoğurtların Raf Ömrü Neden Uzundur? Yoğurt, bileşimce zenginleştirilmiş sütün yoğurt bakterileri (Streptococcus thermophilus ve Laktobacillus delbrueckii subsp. bulgaricus) tarafından fermente edilmesiyle elde edilen bir süt ürünüdür. Bu nedenle, öncelikle yoğurt üretiminde kullanılacak sütün yağsız kuru maddesinin (sütün %87-88’i su, %12-13’ü ise kuru maddedir), özellikle de protein içeriğinin %30-35 oranında artırılması gerekir. Bunu gerçekleştirmek için de, %8-9 olan yağsız kuru madde oranı %12’ye kadar yükseltilir. Bu, kıvamlı, bize özgü, geleneksel yoğurt yapabilmek için bir ön koşuldur. Çünkü kuru madde içinde yer alan süt proteininin yoğurttaki temel işlevi, bir besin öğesi olması yanında, yoğurda kıvam, katılık, sertlik kazandırmaktır. Betondaki demir ve çimentonun görevi neyse, süt proteininin yoğurttaki görevi de aynıdır. Bu nedenle, süt fabrikalarında yoğurt üretilirken sütün yağsız kuru maddesi, süte süt tozu ilave edilerek, vakum altında sütün suyu buharlaştırılarak ya da ultrafilitrasyon gibi yöntemler kullanılarak artırılır. İşte, fabrikasyon yoğurtların evde yapılanlara göre daha uzun süre de bozulmasının, başka bir deyişle, raf ömrünün uzun olmasının birinci nedeni budur. Evde yoğurt yapılırken kuru madde istenilen düzeyde artırılmadığı için, evde yapılan yoğurtların su oranı yüksektir. Dolayısıyla, bu yoğurtlarda enzim aktivitesi ve bakteri faaliyeti daha fazla, daha yoğundur. Bu da ev yoğurtlarının raf ömrünü kısaltır. Bilindiği gibi raf ömrü, gıdanın tüketilebilirliğini koruduğu depolama süresidir. Yasal olarak raf ömrü ise, gıdanın gıda kodeksine göre sahip olması gereken özelliklerini koruma süresidir. Örneğin; yoğurt, asitliği kodekste belirtilen değerin üzerine çıktığında tüketilebilirliğini kaybeder. Aynı şekilde, tüketicinin duyusal olarak beğeni sınırları dışına çıkan yoğurtlar(ekşimiş, acımış, küflenmiş) da tüketilebilirliğini kaybetmiş olur. Yoğurdun kalitesine etki eden ikinci önemli faktör ise, kullanılan mayanın özelliğidir. Starter kültür de denilen yoğurt mayası, esas olarak birbirleriyle ortak bir yaşam sürdüren iki bakteriyi (Streptococcus thermophilus ve Lak- Prof.Dr. Celalettin KOÇAK Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Süt Teknolojisi Bölümü koçak@agri.ankara.edu.tr kullanılan mayalar çoğunlukla maya türü (ekmek mayasındaki gibi) mikroorganizmalar içermektedir. Bu mikroorganizmalar asit ortamını çok sevdikleri için, bu tür mayalar kullanılarak üretilen yoğurtlar, kısa sürede bozulmakta, ekşimekte ve gaz oluşturmaktadır. İşte, fabrikasyon yoğurtların evde yapılanlara göre daha uzun sürede bozulmasının ikinci nedeni de budur. Fabrikasyon yoğurtların bozulmadan uzun süre dayanmasının bir nedeni de, üretim aşamasında yoğurtlara herhangi bir bulaşma (mikroorganizma bulaşması) olmamasıdır. Çünkü, iyi hijyen uygulamaları (GHP), dışarıdan olabilecek bulaşmaları önlemektedir. »» Su Ürünleri Kanunu yeniden düzenlendi, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’ndan izin almayanlar artık balık avlayamayacak. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, balıkçılara ve balıkçı teknelerine yönelik kuralların belirlendiği "Su Ürünleri Kanun Tasarısını" tamamladı. Tasarıya göre, 18-60 yaş arasındaki kişilerin spor veya dinlenme amaçlı balık avcılıkları Bakanlık iznine bağlanacak. Gölde, deniz kenarında oltayla ya da kayık ve teknelerle hobi amaçlı balık tutanlar önce Bakanlıktan izin alacak. Bunu ihlal edenler 200 lira para cezasına çarptırılacak. Dışarıdan, yoğurda işlenecek süte ya da üretilen yoğurda, evde olduğu gibi bir bulaşma olursa, bulaşan ve her koşulda çalışabilen mikroorganizmalar yoğurdu kısa sürede bozabilir. tobacillus bulgaricus) içerir. Sanayide kullanılan yoğurt mayalarını üreten firmalar, üretimde kullanacakları bakterileri seçerlerken çok titiz bir çalışma yaparlar. Çünkü maya içindeki yoğurt bakterileri sadece sütteki laktozu parçalayarak laktik asit oluşturmazlar, aynı zamanda asetaldehit, diasetil gibi, yoğurdun tat ve aromasında etkili olan karbonil bileşenlerini de oluştururlar. Ayrıca, bunların çalışma hızları ve aroma maddeleri oluşturma yetenekleri de farklılık göstermektedir. Açıkçası, metabolik özellikleri çok farklıdır. Optimum çalışma koşulları (pH, sıcaklık vb) arasında farklılıklar vardır. Özellikle, laktik asit oluşturmaları arasında önemli farklılıklar bulunmaktadır. Nasıl ineklerin bazıları az, bazıları çok süt veriyorsa, yoğurt bakterileri de canlı, bazıları hızlı çalışarak çok fazla laktik asit oluşturabiliyor. Oluşan asidik ortam aktiviteyi sınırlayabiliyor. Ayrıca, yoğurt bakterileri tarafından anti-mikrobiyel maddeler de üretilebiliyor. Bunlar yanında çoğalmalarında sınırlandırmalar yapabiliyor. Kısacası, sanayide kullanılan yoğurt mayalarının aktiviteleri, yoğurtlaşma aşamasından sonra, oluşan asit ortamına, soğutmaya ve bakterilerin diğer özelliklerine bağlı olarak oldukça yavaşlıyor, adeta duruyor. Buna karşın, evde kullanılan yoğurt mayalarındaki bakterilerin özellikleri bilinmemektedir. Ev mayaları üzerinde yapılan araştırmaların çoğunda bu mayaların içinde yoğurt bakterilerine bile rastlanmadığı belirtilmektedir. Evde Bunlar fabrikasyon yoğurtların raf ömrünü uzatan temel faktörlerdir. Bunlar dışında, yoğurt üretiminde raf ömrünü uzatmak için antibiyotik gibi herhangi bir koruyucu kullanılmaz. Çünkü antibiyotikler yoğurt bakterilerinin çalışmasını önler ve yoğurt olmaz. Ancak, sağlıksız koşullarda üretim yapan bazı işletmelerde, yoğurtların üzerinde maya ve küf oluşumunu önlemek amacıyla, yasak olduğu halde natamisin gibi koruyucuların kullanılabildiği belirtilmektedir. Bunun dışında, yoğurt üretiminde bakteri faaliyetini önleyici her hangi bir koruyucunun kullanılması mümkün değildir. Ayrıca, süte ilave edilen maya miktarı, mayalama sıcaklığı, mayalama süresi, mayalama sonu asitliği, soğutma süresi ve şekilleri gibi çok sayıda parametre (değişken) de yoğurtların raf ömrünü etkiler. 1971'de çıkarılan Su Ürünleri Kanunu'nun ardından 42 yıl sonra sil baştan yeniden yazılan kanun tasarısı taslağında, "su ürünleri ve avcılık" ile ilgili izinleri düzenleyen 5'inci madde, balıkçılıkla ilgili yeni bir tartışmayı da alevlendirdi. Söz konusu maddenin üçüncü fıkrasında, "Ticari olmayan dinlenme ve spor amaçlı su ürünleri avcılığı yapacak olan 18 ile 60 yaş arasındaki kişiler Bakanlıktan izin almak zorundadır" ifadesi yer alıyor. Söz konusu madde genel olarak "hobi amaçlı balık tutmayı" ifade ettiği için deniz kenarı ya da göl gibi yerlerden olta sallayarak balık tutanların da bu kapsama gireceği ifade ediliyor. Buna göre Boğaz'da, Haliç 'te oltayla balık tutanlar da Bakanlık'tan izin belgesi almak zorunda kalacak. İşte, bütün bu parametrelerin uygun şekilde optimizasyonuyla yoğurt kalitesi, raf ömrü istenilen şekilde düzenlenebilir. Buda süt teknologlarının, gıda mühendislerinin işidir. Önce Eğitim Sonra Belge Kısaca belirtmek gerekirse, kuru madde özellikleri, kullanılan mayanın özellikleri, hijyenik üretim yanında, yoğurt üretimindeki önemli parametrelerin(maya miktarı, mayalama sıcaklığı, mayalanma süresi, mayalama sonu asitliği, soğutma vb.) çok iyi optimize edilmesi, fabrikasyon yoğurtların uzun raf ömrüne sahip olmasını sağlayan temel etmenlerdir (Dünya Gıda (2012), 18(5), 47-48. Zirai İlaç Bayi Açma Belgesi Sınavı Şartlarında Değişiklik Yapıldı 10/3/2011 tarihli ve 27870 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Bitki Koruma Ürünlerinin Toptan ve Perakende Satılması ile Depolanması Hakkında Yönetmeliğin 6 ncı maddesinin birinci fıkrasının (b) ve (c) bentleri ile üçüncü fıkrası değiştirilmiş, dördüncü fıkrası yürürlükten kaldırılmıştır. Buna göre Bitki koruma ürünleri bayi veya toptancı izin belgesi verilecek kişilerde aranacak şartlar arasında bulunan "Ziraat mühendisi olmak" ibaresi "Ziraat mühendisi veya eczacı veya kimya mü- İzinsiz Olta Balıkçılığı Yapanlara 200 Lira Ceza Kesilecek hendisi veya kimyager veya bitki sağlığı ile ilgili dersleri alarak mezun olmuş tekniker veya ziraat teknisyeni olmak" şeklinde değiştirilmiştir. “Yılda bir kez Bakanlıkça yapılacak veya yaptırılacak olan sınavda 100 tam puan üzerinden 70 ve üzeri puan almak." ibaresi Bakanlıkça yapılacak veya yaptırılacak olan sınavda 100 tam puan üzerinden 70 ve üzeri puan almak.'' şeklinde değiştirilmiştir. "Sınav tarihi, Bakanlık tarafından il müdürlüğü aracılığı ile en az üç ay önce ilan edilir." ibaresi Sınav takvimi ve sınavın uygulanması ile ilgili usul ve esaslar Bakanlık tarafından, sınav tarihinden en az üç ay önce ilan edilir.' şeklinde değiştirilmiştir. "Sınav için müracaatlar, sınavın yapılacağı tarihten en az kırk beş gün önce il müdürlüğüne yapılır. İl müdürlüğü bu müracaatları sınav tarihinden otuz gün önce Bakanlığa bildirir." hükmü ise kaldırılmıştır. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı'nın getireceği yeni kanun tasarısında dinlenme ve spor amaçlı balıkçılık yapacak kişilere verilecek izin belgesi, belli bir süre eğitim karşılığında olacak. Temel balıkçılık eğitimini alacak kişiler, izin belgesi ile istedikleri yerde avcılık yapabilecek. Bakanlık bürokratlarından edinilen bilgiye göre, düzenlemenin esas amacı balık türlerinin kayıt altına alınması ve korunmasını sağlamak. Bakanlık belge ve eğitimlerin içeriğini ayrı bir yönetmelikle düzenleyecek. Tasarıdaki diğer düzenlemeler şöyle: Diplomalı Balıkçı Dönemi: Gemi sahiplerinin en az ön lisans düzeyinde eğitim almış personeli gözlemci olarak istihdam etmesi zorunlu olacak. Elektronik Kayıt Cihazı Geliyor: Su ürünleri avcılığı yapanların av faaliyetleri ve avladıkları su ürünlerine ilişkin kayıt defteri veya elektronik kayıt cihazını bulundurma, doldurma zorunluluğu getirilecek. Spor Amaçlı Avcılığa İzin Zorunluluğu: Dinlenme ve spor amaçlı su ürünleri avcılığı yapacak olan 18-60 yaş arasındaki kişiler Bakanlıktan izin almak zorunda olacak. Elektroşokla Avlamak Yasak: Elektrik şoku yöntemi ile avcılık da tamamen yasaklanırken, her türlü patlayıcı, zehirleyici uyuşturucu maddeler ve sönmemiş kireç de balık avcılığında kullanılamayacak. Ticari Avcılık İçin Kiralama İzni Alınacak: Van Gölü hariç iç sularda ticari su ürünleri avcılığı veya dalyan kurarak ticari su ürünleri avcılığı yapılabilmesi için kiralama yapmak suretiyle izin alınacak. Kurala Uymayan Balıkçıya 100 Bin Lira Ceza: - Su ürünleri ile yaşam alanlarını kurutarak bu alanları doldurana 100 bin liraya kadar para cezası verilecek. - İç sularda izinsiz ticari su ürünleri avcılığı yapanlara 5 bin lira, denizlerde ticari su ürünleri avcılığı yapanlara ise 20 bin lira idari para cezası verilecek. - Ticari olmayan dinlenme ve spor amaçlı su ürünleri avcılığı yapanlara 200 lira idari para cezası verilecek. Ticari Amaçlı Su Ürünleri Avcılığını Düzenleyen Tebliğide değişiklik yapıldı 18/8/2012 tarihli ve 28388 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 3/1 Numaralı Ticari Amaçlı Su Ürünleri Avcılığını Düzenleyen Tebliğ (Tebliğ No:2012/65)'in bazı maddelerinde değişiklik yapıldı. Buna göre; "Avlanabilir asgari boyları ve ağırlıkları belirtilen türlerden; hamsi, sardalya ve istavritte ağırlıkça % 15, diğer su ürünlerine ise ağırlıkça % 5 oranında küçük boylara istisna tanınır. Bu istisnanın tespiti, kontrol edilen ürün miktarı üzerinden yapılır. " ibaresi "Avlanabilir asgari boyları ve ağırlıkları belirtilen türlerden; hamsi, sardalya, istavrit ve lüferde ağırlıkça %15, diğer su ürünlerine ise ağırlıkça %5 oranında küçük boylara istisna tanınır. Bu istisnanın tespiti, kontrol edilen ürün miktarı üzerinden yapılır.” şeklinde değiştirilmiştir. Aynı tebliğde "Bu türleri avlayacak balıkçı gemileri için avcılık "İzin Belgesi"nin alınması, 15 Nisan - 31 Ağustos tarihleri arasındaki dönemde avlanan ürünlerin ek-5'de belirtilen yerlerden karaya çıkarılması zorunludur. Bakanlıkça, bu yerlere ilave karaya çıkış noktaları belirlenebilir. ibaresi "Bu türleri (b) bendi kapsamında 15 Nisan-31 Ağustos tarihleri arasındaki dönemde avlayacak balıkçı gemileri için avcılık "İzin Belgesi"nin alınması ve avlanan ürünlerin belirtilen yerlerden karaya çıkarılması zorunludur. Bakanlıkça, bu yerlere ilave karaya çıkış noktaları belirlenebilir.” şeklinde değiştirilmiştir. Köy-Koop Haber Aralık 2013 TARIM 9 Sıcak İklimlerde Süt Sığırcılığı Yönetimi »» Steven Rosen, İsrail Tarım Bakanlığı Yayım Servisi - Çeviri: Dr. Neşe Nuray TOPRAK Oldukça sıcak bir iklimin hüküm sürdüğü İsrail, inek başına yıllık yaklaşık 12.000 kg süt verimi ile dünyanın en yüksek ortalama süt üretimine sahiptir. İsrail Tarım Bakanlığı’ndan bir uzman, kısa süre içinde bu başarının nasıl yakalandığını şu şekilde anlatıyor: Yüzölçümü 22.000 km2 olan ülkenin güney tarafı tamamen çöllerle kaplıdır. Süt sığırı işletmeleri ve yem bitkisi üretimi için deniz seviyesinin 400 metre altındaki batı kıyıları ile kuzey bölgesi kullanılmaktadır. İsrail’de 1999 yılında 1400 olan çiftlik sayısı 2011 yılında 800’e düşmüş diğer taraftan işletme başına yıllık ortalama üretim artmıştır. aile işletmesi süt sağımı için otomatik sağım sistemlerini kullanmaktadırlar. Hayvanların beslenmesinde ise pek çok avantaja sahip olan TMR olarak adlandırılan toplam hazır rasyonlar kullanılmaktadır. TMR, hayvanların günlük ihtiyaçlarını karşılayacak düzeyde kaba yem ve kesif yemi bir arada bulunduran yem karmalarıdır. Ayrıca, günümüzde çiftliklerin çoğunda süt yağı, proteini ve somatik hücre sayısını belirleyen süt analiz cihazları kullanılmaktadır. Mükemmel verim Süt veriminde tüm dünyada bir artış beklenirken, 2010 yılında inek başına 12.000 kg süt üretimi ile İsrail 1. sırada yer almıştır. 2012 yılı verilerine göre, uluslararası süt üretim hacmi 1.388 milyon litre inek sütü, 8.8 milyon litre koyun sütü ve 11.4 milyon litre keçi sütü olarak belirlenmiştir. İsrail’de süt üretiminde, bölgesel iklim koşullarına ve hastalıklara karşı genetik olarak iyileştirilmiş 124.000 adet İsrail Holştayn süt ineği kullanılmaktadır. İsrail’de süt hayvancılığı ve süt üretimi kota sistemi, fiyat kontrolü ve süt kanunu ile bütünüyle planlanmış bir endüstridir. Hükümet her birkaç yılda bir, serbest piyasa kontrolünü yapmak ve tüketici fiyatlarını ayarlamak için ulusal anketler düzenlemektedir. Otomasyon Kibutzlar (toplu üretimin yapıldığı ortak yaşam alanları) ve pek çok Dr. Neşe Nuray TOPRAK Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Zootekni Bölümü yan ve atık ürünlerini yoğunlukla kullanmaktadırlar. Tüm süt yemlerinde vitamin ve mineral karmaları kullanılmakta bunun yanında bazılarında canlı maya ve toksin bağlayıcılar da bulunmaktadır. Sindirim sistemi problemleri yaşandığında rasyona tampon maddeler (sodyum bi karbonat) ve bypass yağlar ilave edilmektedir. Ayrıca, ucuz protein kaynağı olarak yemlik üre ve süt yağ miktarını artırmak için ufak bir miktar şeker kullanılmaktadır. Rasyonların Düzenlenmesi İsrail’de yaygın olarak kullanılan kaba yem buğday silajı ve buğday samanıdır. Bunun nedeni, buğdayın sulama isteğinin az olması ve kış yağmurlarını en iyi şekilde değerlendirmesidir. Bunun dışında yonca ve fiğ çeşitleri, son zamanda popüler olan sorgum silajı ve az da olsa mısır silajı ile kuru yonca otu da kullanılmaktadır. Kuru ot ve fermente edilmiş tavuk gübresi düvelerin, çok iyi kaliteli olmayan buğday ve yulaf samanı ise özellikle kurudaki ineklerin beslenmesinde değerlendirilmektedir. İsrailli hayvan beslemeciler, süt ineği rasyonlarında turunçgil posası, çoğunlukla kurutulmuş bazen yaş peynir altı suyu, DDGS, gluten unu ve buğday kepeği gibi sanayi Sıcaklık Stresi ile Başa Çıkmak İsrail, süt ineği yetiştiriciliği yapabilmek için uygun iklim koşullarına sahip bir ülke değildir. Zira hava sıcaklığı 22 oC’nin üzerine çıktığında yem tüketimi düşmeye başlar. Hayvanlarda vücut sıcaklığının sabit tutulması, su tüketimi, idrar yoğunluğu ve buharlaşma ortam sıcaklığından doğrudan etkilenir. pervane fanlar ve yüksek basınçlı Yaz aylarında artan sıcaklık etki- sisleme sistemleri (fogger) de businin azaltılması için kaliteli kaba lunmaktadır. yemlerin kullanımı, rasyonlarda kullanılan bypass yağ miktarının Başarının Arkasındaki Sır artırılması ve bazı mineral maddelerin ilavesi yaygın uygulamalardan İsrail Hükümeti, iklim koşulları uygun olmamasına rağmen elde etbirkaçıdır. Bunun dışında; tikleri yüksek süt üretimini, konu• Güneş ışığından korunmak için sunda profesyonel ekiplerin varlığı, gölgeliklerin bulunması ve çatının düzenli kayıt tutulması ve paylaşıbeyaz renge boyanması mı ile yüksek teknolojik uygulama• Fıskiye (duş), ıslatma ve havalan- ların süt işletmelerinde kullanımı dırma ile veya bunların karması ile sayesinde gerçekleştirdiklerini, gedoğrudan serinletme (nem fazla lecekte elde edilecek başarılar için iken) eğitimin mutlak şart olduğunu ayrı• Sisleme ve klima ile çevre sıcak- ca İsrail’de süt endüstrisinin ulusal lığının dolaylı olarak soğutulması olarak planlanan tek endüstri oldu(kuru havalarda) ğunu belirtmektedirler. • Rasyonların yeniden düzenlenmesi (enerji ve protein oranı, kaba yem İsrail Süt Sığırı miktarının kısıtlanması, yüksek ka- İşletmelerinin Genel liteli kaba yem kullanılması, mine- Yapısı: ral madde kontrolü, uygun yem katkı maddelerinin kullanılması vb) Süt üretiminin % 57’si • Yemleme sıklığının artırılması (sık ‘Kibutz’larda; ve az), yemliklerde fermentasyonun • Günde 3 sağım önlenmesi • Her çiftlikte 240 – 1000 adet sağ• Yemlemenin akşam ve gece saatle- mal inek rinde yapılması • İnek başına yılda 12.000 kg süt • İştah artırıcı lezzetli yemlerin kulla- üretimi nımı da uygulanan yöntemlerdendir. Süt üretiminin % 43’ü ise ‘Moshav’ aile işletmelerinde; Soğutma, Soğutma ve • Günde 2-3 sağım Soğutma • Her çiftlikte 40 - 350 adet sağmal Tüm çiftlikler yoğun ve yaygın so- inek ğutma sistemlerine sahiptir. Ahır- • İnek başına yılda 11.000 kg süt larda, aralıklı olarak fıskiyeler ve üretimi yapılarak gerçekleştirilfanlar çalıştırılmaktadır. İnekler mektedir. sağımdan önce 3 kere, sağımda en Sağlıkla kalın. az 1 kere ve 4-6 saatte 1 kere olmak Kaynak: All About Feed Magazin’in 14 üzere günde 6-8 kere serinletilirler. Ekim 2013 tarihli yazısı Bakanlık son zamanlarda, inekleri Erişim adresi: http://www.allaboutserin tutacak yeni sistemler üze- feed.net/Nutrition/Diet-Formulatirinde çalışmaya başlamıştır. Bun- on/2013/10/Cow-management-in-alar arasında kapalı ahırlarda dev hot-climate “Ekip, biçen ve üreten tarım kesiminin güçlü bir şekilde desteklenmesi gerekmektedir” Gazetemiz Köy-KoopHaber’de bundan sonra yayınlanacak olan yeni bir yazı dizisine başlıyoruz. Yazılarımızda Türkiye’nin çeşitli yerlerinden üreticilerimizin yetiştirdikleri ürünler, üretim teknikleri, kooperatifçilik ve tarım politikaları hakkındaki görüşlerine, hiçbir katkı ve düzeltmede bulunmadan yer vereceğiz. Bu yazılara ne başlık vereceğimizi uzun süre düşündük, ilk önce şehir isimlerinden başlayalım dedik, sonra konuya göre ayıralım diye düşündük en sonunda “Üretici Gözüyle” demenin en uygun başlık olacağına karar verdik. Serinin ilk yazısına Antalya’nın Elmalı İlçesinin Hacı Musalar Köyünden elma üreticisi Mehmet Bozdemir ve oğlu Hasan Fehmi Bozdemir ile yaptığımız söyleşi ile başladık. - Kaç yıldır tarımla uğraşmaktasınız. Hangi faaliyetlerde bulunuyorsunuz. Kısaca anlatabilir misiniz? - Dedelerimizden bu yana geçimizi tarımdan sağlıyoruz. Buğday ve arpa üretiminin yanında esas gelir kaynağımızı elma yetiştiriciliği oluşturmaktadır. Yarı bodur olan bahçemizde Granny Smith ile Golden çeşidi elma üretimi yapmaktayız. Bahçemiz 13 yıllık olup, 8 sene önce de devlet desteği ile damla sulama sistemi kurarak elma yetiştiriciliğine devam etmekteyiz. - Ürettiğiniz ürünleri nasıl pazarlıyorsunuz? - Öncellikle şunu belirtmek istiyorum, elmada pazar sıkıntısı son yıllarda çok fazla olmakta, hatta bazı yıllarda elmayı maliyetlerinin altında sattığımız zamanlar bile olmaktadır. Bölge olarak genellikle iç piyasaya yönelik olarak çalışmaktayız. İstanbul, Ankara ve Trakya Bölgelerinden alıcılar bölgemize gelmekte ve elmaları almaktadırlar. Yöremizde “çıkma elma” olarak adlandırılan ezik, ağaç altına dökülen elmalarda bölgede bulunan meyve suyu fabrikalarına vermekteyiz. Elmanın bir kısmını hasattan hemen sonra, önemli bir kısmını da depolayarak değişik dönemlerde alıcılara satmaktayız. Dr. Özdal KÖKSAL Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Bölümü Ozdal.Koksal@ankara.edu.tr - Üretimde karşılaştığınız en önemli sorunlar nelerdir? - En büyük problemler renklenme, karaleke hastalığı ve elma içi kurdu zararlısı olup bunların yaptığı zararlar yetiştiriciliği ve pazarlamayı olumsuz etkilemekte ve bizleri zor duruma sokmaktadır. Bunların dışında, kabuklu bitler, akarlar, elma göz kurdu en sık karşılaşılan zararlılar olup, kök kanseri ve külleme en sık karşılaşılan hastalıklardır. - Bölgenizde ve Türkiye’de elma üreticiliğinin geleceğini nasıl görüyorsunuz? - Gelişen teknoloji ile üretim artık eskisi gibi zor olmuyor, kolaylaşıyor diyebilirim. Ama, teknoloji ile birlikte bölge ve ülke genelinde üretimde bir artış olurken, tüketiminin aynı kalması, elmanın kar marjının her geçen gün azalmasına neden olmaktadır. Elmanın karlı olması için bizlerin mutlaka ihracata yönelik ürünlere veya üretim tekniklerine yönelmemizin gerekli olduğunu söyleyebilirim. Elma üretimini artırmak ve özellikle ihracata yönelik üretim yapmak için erken yaşta fazla ve kaliteli ürün veren, dekara maliyeti önemli derecede azaltan, kültürel uygulamların daha kolay ve ucuz olduğu, pazarlanabilir yüksek kaliteli ve dekara 6-8 ton elma alınan sık dikim uygulamalarının hızla yaygınlaştırılması gerektiğini düşünüyorum. - Kooperatifçilik hakkındaki düşünceleriniz nelerdir? - Bölge olarak, halkın pek bilinçli olmadığını söyleyebilirim. Fikir ayrılığı, anlaşamama gibi nedenlerle insanlar bir araya gelememekte, ama bölgede bir kooperatif kurmuş olsak, elmamızı iyi fiyatlardan satabilmemizin yanında girdileri de ucuza alabiliriz diye düşünüyorum. - Türkiye’de tarımın geleceği hakkındaki düşünceleriniz nelerdir. - Gençlerin köyden ve üretimden kopması tarımın geleceği açısından olumsuz bir durum oluşturacaktır. Türkiye’de genç nüfusun köylerde hatta ilçelerde tutularak, tarımla uğraşmalarını sağlayabilmek için, tarım kesiminin para kazanmasını temin etmek gerekiyor. Türkiye’de mazot, tohum, ilaç, gübre gibi tarımda kullanılan girdilerin dünya fiyatlarından yüksek olması nedeni ile çiftçiler ürettiğinden para kazanamıyorlar. Çiftçinin para kazanabilmesi ve gençlerin tarımdan kopuşunu önleyebilmek için ekip, biçen ve üreten tarım kesiminin güçlü bir şekilde desteklenmesi gerekmektedir. Ayrıca, çiftçilerin bilinçlendirilmesi gerekmektedir. Üretim planlanmasının ve arazi toplulaştırmasının mutlaka devlet tarafından yapılması gerekmektedir. 10 Aralık 2013 Köy-Koop Haber KOOPERATİFÇİLİK Yarım Yüzyıllık Bir Öykü: Köy Kalkınma Kooperatiflerinden Tarımsal Kalkınma Kooperatiflerine »» Ülkemizde kooperatifçiliği “ondurmayacak” bir siyasi ve ekonomik güç her zaman var olagelmiştir. Tarımsal Kalkınma Kooperatifleri, 1960’lardan beri kırsal kesimde varlığını sürdüren dokuz tür kooperatifin, 1988’de kooperatifler kanununda yapılan değişikliklere göre yeniden yapılandırılması sonucu ortaya çıkmış bir kırsal kesim kooperatif türüdür. Kooperatif Stratejisi’nde tarımsal kalkınma kooperatifleri, şöyle değerlendirilmektedir: “özellikle hayvancılık sektörünün desteklenmesi ve kırsal kesimde yaşayan insanların gelirlerinin arttırılması amacına hizmet etmektedir. Devlet tarafından da proje desteği ile desteklenen bu kooperatifler, genellikle küçük ölçekli olarak faaliyet göstermektedirler. Köy Kalkınma Kooperatifi, Orman Köyünü Kalkındırma Kooperatifi, Hayvan Üreticileri Tedarik ve Pazarlama Kooperatifi ve Çay Ekicileri İstihsal ve Satış Kooperatifi olarak dört çeşit kooperatif türünü bünyesinde toplayan bu kooperatiflerin pazar etkinlikleri son derece düşük düzeydedir.” Tarımsal kalkınma kooperatiflerinin tarihi 1960’lı yıllara kadar uzanır. Özellikle 2. Dünya Savaşı’ndan sonra Türk tarım ürünlerine dış talebin artması, 1961 anayasasına kooperatifçiliğin devletçe desteklenmesi konusunda açık hüküm konulması, 1969’da 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun yürürlüğe girmesi, kırsal kesimden sorgulayan gençlerin hayata atılması, dışarıdan Türk işgücüne talep gelmesi, vb. kırsal kesimde kooperatifçiliğin ivme kazanmasına neden oldu. Bu dönemin başat kooperatifleri olan Köy Kalkınma Kooperatifleri incelenirse, önemli ipuçları elde edilebilir: Halkın öz girişimiyle kurulmuş köy kalkınma kooperatifleri ,1964’de 60-70 civarındadır. Bu sayı 1966’da 298, 1970’de 1 776, 1975’de 5507 olmuş ve 1980’de 8 372’ye ulaşmıştır. Ortak sayıları da bir milyon civarına yaklaşmıştır. Bu kooperatiflerin ilk kuruluşlarında dış ülkelere işçi olarak gitme isteği önemli rol oynamıştır. Kamu yöneticileri yabancı ülkelere gönderilen işçilerden düzenli bir döviz akımı sağlamak üzere kooperatifleri bir araç olarak kullanmak istemiştir. Bunun için de kırsal yörelerde döviz gereksinimi az bulunan belirli kalkınma projelerinin uygulanması koşulunu getirmiştir. Bu girişim, ister istemez kırsal kesimin yapısından kaynaklanan nedenlerden dolayı giderek boyutlanmıştır. Nitekim dış ülkelere işçi göndermede kooperatif ortaklarına verilen öncelikler, 1970’li yılların ortalarında kaldırılmasına karşın, 1980’li yıllarda da kurulan kooperatif sayısı iki katına yakın bir artış göstermiştir. 1971’de ulusal düzeyde Köy-Koop adıyla kurulan merkez birliği, pek çok önemli girişimler yapmıştır. Bunların bir kaçını şöylece sıralamak mümkündür: • 1974’de geniş katılımlı ‘Köy-Koop Kurultayı’nı düzenledi. Bu kurultayda Köy Kalkınma Kooperatiflerinin sorunları ve çözüm önerileri ayrıntılı bir şekilde tartışıldı, • Başta narenciye olmak üzere birçok tarım ürünün kooperatifler kanalıyla ihracatı gerçekleştirildi, • 70’li yıllarda traktör karaborsasını kırabilmek için büyük mücadele verdi. Dönemin Ticaret bakanının ithal izini vermemesi i üzerine KöyKoop ortaklarının Ankara’da eylem yapmasını sağladı, traktör ithal iznini kopardı. “Kooperatifçiliğin olmaza olmazı” kooperatifler bankasını gerçekleştirmek için bir ulusal bankanın hisselerinin yarısından fazlasını topladı. Ancak dönemin maliye bakanı yetkisini farklı yönde kullanarak “bir gece kararıyla” bankanın sermayesini artırdı; böylece Köy-Koop’un elindeki çoğunluk hissesi azınlığa düştü. Ülkemizde kooperatifçiliği “ondurmayacak” bir siyasi ve ekonomik güç her zaman var olagelmiştir. Bir yanda bilinç ve bilgi düzeyi düşük kooperatif yöneticilerinin yaptığı hatalar, diğer yandan bunları fırsat bilen ‘kooperatif karşıtları’nın harekete geçmesi ile 12 Eylül 1980 hareketinden Köy-Koop büyük bir yara alarak çıktı. Arkasından gelen ve IMF güdümündeki ‘ekonomide yapısal değişim programı’nın uygulamaya girmesiyle, Köy Kalkınma Kooperatifi hareketi, toplumsal canlılığını kaybetti. Mevcut kooperatiflerin çoğunluğu, 1988’de çıkarılan ve 1163 sayılı Kooperatifler Kanununu büyük ölçüde değiştiren 3476 sayılı kanunla,“Tarımsal kalkınma Kooperatifleri” adı altında yeniden yapılandırıldı. Türkiye’de Haziran 2011 itibariyle 8.200 adet tarımsal kalınma kooperatifinde 843.035 çiftçi örgütlenmiş durumdadır. Ayrıca bu birim kooperatiflerin 4.762’si 82 bölge birliği düzeyinde örgütlenmiştir. Bölge birlikleri de 4 ayrı merkez birliği içinde ulusal düzeyde organize olmuşlardır. Bunlar: Köy- Koop, Or-Koop, Hay -Koop ve Çay- Koop’dur. Tarımsal Kalkınma Kooperatifleri dört çeşit kooperatifi bünyesinde toplamaktadır: Köy Kalkınma Kooperatifi, Orman Köyünü kalkındırma Kooperatifi, Hayvan Üreticileri Tedarik ve Pazarlama Kooperatif ve Çay Ekicileri İstihsal ve Satış Kooperatifi. Prof.Dr. T. Ayhan ÇIKIN t.ayhan46@yahoo.com.tr Tarımsal kalkınma kooperatiflerinin amaçları şöylece özetlenebilir: Yerleşim alanını düzenlemek, çiftçi işletmelerini verimli hale getirmek ve her türlü ürünlerin pazarlamasını düzenleyerek kazançlı bir hale getirmek, ortakların mesleki ve gerektiğinde zati ihtiyaçlarını karşılamak, çevresindeki doğal kaynaklardan yararlanmak ve tarım-gıda sanayisinin kurulması çalışmalarına katılmak. Tarımsal Kalkınma Kooperatifleri çok amaçlı kooperatiflerdir. O nedenle bünyelerinde hayvancılık, seracılık, depolama, nakliye, vb. önemli tarımsal faaliyetleri bulundurmaktadırlar. Örneğin süt sektöründe, özellikle ihale edilen bölgelerde, üreticiler çoğunlukla ihale sürecinde bu kooperatifler tarafından temsil edilmektedir. Ayrıca seracılık ya da yaş meyve sebze üretimi, depolanması, ambalajlanması ve nakliyesi konusunda faaliyet gösteren ve çoğu küçük ölçekli de olsa kendi tesislerini kuran başarılı Tarımsal Kalkınma Kooperatifleri mevcuttur. Öte yandan Orman Köyü Kalkındırma Kooperatifleri, etkinlik yönünden daha çok ön plana çıkmaktadırlar. Orman ürünlerinin kesilmesi, orman içinde sürütülmesi, piyasaya satış için son depoya taşınması iş ve işlemleri; 1970’li yıllardan bu yana Devlet tarafından sağlanan yasal haklar doğrultusunda, öncelikle orman köylerinde yaşayan orman köylüleri tarafından kurulmuş olan tarımsal kalkınma kooperatiflerince gerçekleştirilmektedir. Türkiye düzeyinde, diğer ormancılık faaliyetleri yanında, orman ürünlerinin kesme, sürütme ve taşıma işlerinin yaklaşık % 70’ini bu kooperatifler gerçekleştirmektedirler. Tarımsal kalkınma kooperatiflerinin başlıca sorunları şu başlıklar altında özetlenebilir: Kırsal alandaki küçük yerleşim birimlerinde kuruldukları için yeterli ortak sayısına ve sermaye birikimine ulaşamamaktadırlar, Kooperatif ortaklarının ve yöneticilerinin eğitim düzeylerinin yeterli olmaması, buna bağlı olarak da kooperatifçilik bilincinin gelişememesi ve yaygınlaşamaması, Yönetici, denetçi ve çalışan personelin kooperatifçilik ve işletmecilik bilgisinin yeterli olmaması, Ortakların aile işletmelerinin küçük, dağınık ve yetersiz olması nedeniyle genelde pazara yönelik üretimin yapılamaması, Küçük, dar ve merkezden uzak kırsal alanda kurulan kooperatiflerin, üretim, pazarlama ve ürün kalitesi ile pazarın istediği normlardaki ürün sevki için gerekli olan üretim, yatırım ve alt yapının oluşamaması, Kooperatif işletmelerinin bu alandaki diğer büyük sermayeli firmalar ile rekabet etme güçlükleri, Kooperatiflerin ihtiyaç duyduğu yatırımlar için gerekli olan finansal kaynakların teminine yönelik bir yapılanmanın olmaması. Vb. (STB, Kooperatif Strateji Belgesi) Türk kooperatifçilik hareketinin içinde gerçek kooperatifçiliğe yaklaşan, halkın kendi kurup yönettiği kooperatifler olan tarımsal kalkınma kooperatiflerinin yarım yüzyılı aşan deneyiminden Türk kooperatifçiliği adına çıkarılabilecek dersler vardır. Başlangıçta dış ülkelere işçi gönderme ve bu işçilerin kazandığı dövizi ülkeye aktarma amacıyla başlatılan hareketin, giderek kırsal kesimin önemli grubunca kendi öz sorunlarının çözümünde kullanılabileceği fark edilmiştir. Kırsal kesimin önemli bir bölümü karşılaştığı kooperatifçilik olayını tanıma, bu olayın özünü tartışma ve değerlendirme durumuyla karşılaşmışlardır. Yine kırsal kesim insanı ilk kez gerçekçi bir şekilde kendi sorunlarını beraberce tartışma, çözüm önerilerini oluşturma, ortak karar alma ve uygulamaya aktarma olayı ile karşı karşıya gelmiştir. Kırsal kesim insanının önemli bir bölümü, kooperatifçilik olayı karşısında ve kamunun bu olaya yaklaşım biçimleri yönünde kendi tutumlarını değerlendirme olanağını da bulmuştur. Kısacası kırsal kesimimizde 1960’lı yılların ortalarında başlayan bu kooperatifçilik olayının, ortakların ekonomik durumunu düzeltme ve geliştirme yanında onların sosyal konumlarını da değerlendirmelerinde önemli katkısı olduğu söylenebilir. Tarımsal (Köy) Kalkınma Kooperatifleri’ nin ekonomik başarısı çeşitli açılardan tartışılabilir. Bu başarıyı etkileyen pek çok etmen bulunmaktadır. Bunları da şu ana başlıklar altında özetlemek mümkündür: Bu kooperatiflerin ortakları genellikle topraksız ve az topraklı köylülerdir. Dolayısıyla tarımsal üretimde, üretimin oylumunu (hacmini) ve niteliğini belirleyen temel etmen toprak olduğuna göre, pazar düzeyindeki ticari işlemleri düzenleyen bu kooperatiflerin ortaklarının belirli bir kesimi için yeni gelir yaratma olanakları sınırlı kalmıştır. Tarımsal ticareti ortakları lehine örgütlemeyi amaçlayan bu kooperatifler, sert bir rekabet ortamıyla karşılaşmışlardır. Tarımsal ürün ticaretinin önemli bir bölümünü elinde bulunduran kamu ve özel kesime ait kuruluşlar karşısında bu kooperatiflerin pazar alanları dar ve sınırlı kalmıştır. Bu kooperatiflerin önemli bir kısmı tarımsal ürünleri işleyip değerlendiren veya tarımsal girdi üreten yatırım projelerine yönelmişlerdir. Bu projelerin yörenin kaynaklarına uyumlu olarak seçimi, projelerin hazırlanması, uygulamaya aktarılması ve yönetimi, pazar ve sınai üretim deneyimi yetersiz olan bu kooperatiflerde önemli güçlükler yaratmıştır. Seçilen projelerin ölçek büyüklüğü ile yöre hammadde potansiyeli arasında açıklar görülmüştür. Bir önemli nokta da kooperatiflerin ticari ve sınai yatırımlarının finansmanında düğümlenmektedir. Projelerin maliyeti, öz kaynak tutarı, kredi gereksinimlerinin sağlıklı bir şekilde saptanıp planlandığı söylenemez. Bu konuyu üstlenen kamu kuruluşlarının yeterli proje tiplerini bulmada, üretmede, yaymada, uygulamada ve finansmanında gerçekçi bir yaklaşım gösterdiği söylenemez. Devlet kredi ve hibelerinden yararlanmada siyasal güçler önemli derecede etken olmuş, zaten kıt olan kredilerin gerçek ölçütleri saptanarak dağıtılmasında olumsuz bir etmen olarak bu olayda yerini almıştır. (Ayhan ÇIKIN, KöyKoop Olayı, Cumhuriyet, 11 Haziran 1982) Tarımsal (Köy) kalkınma kooperatifleri deneyimi, Türk kırsal kesim kooperatifçiliğine yeni boyutlar kazandırmıştır : kısal kesimde kalkınmanın bütünsellik içinde ele alınmasını (çok amaçlılık); tarım-sanayi bütünleşmesi boyutu ; yerleşim alanını düzenleme boyutu ve bağımsızlık (demokratik yönetim) boyutu gibi. (S. Güven; Kırsal Yapıda bir değişim aracı olarak köy kalkınma kooperatifleri). Tarımsal (Köy) Kalkınma Kooperatifi hareketi, olumlu ve olumsuz yönleriyle 1,5 asırlık Türk kooperatifçilik hareketi birikiminin bir ürünüdür. Bu hareketin kırsal kesimlerde yerel kaynakların harekete geçirilmesinde büyük bir potansiyel yaratabileceğini gözden kaçırmamak gerekir. º 9 Lizbon. Portekiz www.sisab.org 17-18-19 Şubat 2014 19. PORTEKİZ ULUSLARARASI GIDA VE İÇECEK TİCARET FUARI Köy-Koop Haber Aralık 2013 KOOPERATİFÇİLİK Okul Sütü İhalesi Sonuçlandı »» 22 Kasım'da yapılan okul sütü ihalesi onaylandı. Yenilenen okul sütü ihalesi ile 17 milyon 685 bin lira kamu yararı sağlandı. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı 2013-2014 eğitim yılı ikinci döneminde 6.3 milyon öğrenciye dağıtılacak 300 milyon kutu sütü alımı için 22 Kasım'da gerçekleştirilen ihaleyi onayladı. Dört ayrı coğrafi sınıflama üzerinden gerçekleştirilen ihalede, Pınar ve Dimes'in oluşturduğu ortak girişim grubu, Doğu Anadolu ve Ege Bölgesi'ndeki okullar için en iyi teklifi vermişti. Bakanlıktan yapılan yazılı açıklamada, "Pazarlık usulü ile 22 Kasım'da tekrar ihalede birim fiyat olarak ortalama 51.70 kuruş verildi, toplam teklif tutarı ise 157 milyon lira olarak gerçekleşti. Böylece iptal edilen ihaleye göre yeni yapılan ihaleyle 17.7 milyon lira kamu yararı sağlanmış oldu." bilgisi verildi. Türkiye genelinde 35,000 ilköğretim okulunu kapsayan alım ihalesinde, dört gruba ayrılan bölgelere göre onaylanan teklifler şöyle: 1. Kısım Doğu Anadolu-Ege ilköğretim okulları için 0.5147 lira birim fiyattan 32.01 milyon lira bedelle Dimes-Pınar OGG, 2. Kısım İç Anadolu-Güneydoğu Anadolu ilköğretim okulları için 0.519 lira birim fiyattan 51.2 milyon lira bedelle Yavuz Lojistik, Marmara - Karadeniz ilköğretim okulları için 0.515 lira birim fiyattan 54.72 milyon lira bedelle Ak Gıda, Akdeniz ilköğretim okulları için 0.5195 lira birim fiyattan 19.10 milyon lira bedelle Güney Süt tarafından verildi. 12 Kasım 2013 tarihinde yapılan ihale iptal edilmişti. 14 Kasım 2013 tarihinde iptal edilen ihale için Bakanlıktan yapılan yazılı açıklamada şöyle denildi: “Okul Sütü alımı için 12 Kasım’da yapılan açık ihalede, 7 coğrafi bölgemiz 4 kısım olarak belirlenerek, her kısım için veya birden çok kısımlara teklif Toplumsal Uzlaşının Sağlanmasında ve Ekonomik Kalkınmada Kooperatifçilik Eğitiminin Önemi »» Toplumsal barış ve sosyal refahın toplumun tüm kesimlerine paylaşılmasında ortak değer ve bilince sahip uygar vatandaşların eğitimi önemli rol oynar. 3. Kısım 4. Kısım 11 verme imkanı sağlanmıştır, istekliler tarafından kısımlar ortalaması olarak 57,53 Kuruş birim teklif verilmiştir. 2013 yılının Ocak ayında yapılan okul sütü ihalesinde kısımlar ortalaması olarak 45,38 Kuruş birim teklif verilmiş ve bu teklif üzerinden mal alım işi tamamlanmıştır. Aynı yıl içerisinde yapılan her iki ihale arasında yüzde 27 oranında bir fark bulunmaktadır. Üretim maliyetleri, lojistik masrafları ve enflasyon oranları beraber değerlendirildiğinde aradaki farkın normal olmadığı değerlendirilmiştir. Kamu yararı gözetilerek yapılan ihale bu nedenle onaylanmamıştır.” bilgisini vermişti. Kooperatifçilik toplumda bütünleştirici ve uzlaştırıcı rol oynamaktadır. Az gelişmiş ve sömürge olmuş olan ülkeler ulus bilinçlerini kazanmak için kooperatifçiliği yegâne yol görmektedir. Dolayısıyla kooperatifleşme oranı bu ülkelerde %90 ‘lara yaklaşmakta iken ülkemizde bu oran henüz %10 ‘unu aşamamaktadır. Bu süreçte ülkemizde kooperatifçilik eğitiminin ilkokullardan başlayarak verilmemesi ve mesleki teknik eğitimde kooperatifçilik yüksekokullarının azlığı bu süreci olumsuz etkilemektedir. Kooperatifler ve üniversiteler arasındaki kopukluk nedeniyle kooperatifçilik bilincine sahip bir nesil yetişmediğinden ülkemizde bölgeler arasındaki gelir dağılımı açılmış ve ülkemizde kooperatif yöneticileri arasında suistimaller artmış, toplumda kooperatifçilik derin bir yara almıştır. Köy enstitülerini kapatan zihniyet tarımsal ve kooperatifçilik eğitimini ayırmış bu nedenle ziraat mühendisleri sürecin teknik eğitiminden istifade ederek kooperatifçiliğin sosyal boyutunu göz ardı etmişlerdir. Bu süreçte Köy Kalkınma ve Diğer Tarımsal Amaçlı Kooperatifler Birliği (KÖY-KOOP) öncü bir rol oynamış ve kooperatifçilik bilincinde bir rol üstlenmiştir. Bu süreçte üniversiteler kooperatifçilik eğitiminde geri kalmış ve toplumun beklentilerine cevap verememiş, uygulamalı eğitim teorik eğitimin gerisinde kalmıştır. Sahada eğitim alamayan köylü, uygulamalı eğitimini tarlada göremeyen ziraat mühendisi adayları, ülkemizde bilinçli tarımın gelişmesine yeterli desteği verememişlerdir. Yapı kooperatifleri ve tarımsal kooperatiflerden kaynaklanan sorunlar kaynağını ahilikten alan Türk kooperatifçiliğin gelişmesini ve üye sayısını artmasını engellemiştir. Ülkemizde ‘2012 Yılı Dünya Kooperatifçilik Günü’ dolayısıyla kooperatifleşmenin önemi vurgulanmıştır. Türkiye Kooperatifçilik Stratejisi ve Eylem Planı ile ülkemizde Kooperatif Meslek Yüksekokullarının sayısı artırılmaması he- S. Sedat AKGÖZ Ahi Evran Üniversitesi Mucur Meslek Yüksekokulu Kooperatifçilik Bölümü Öğretim Görevlisi deflenirken, halen beklenen sayıda Kooperatifçilik Meslek Yüksekokulunun olmaması, bilinçli kooperatifçilerin sayısının azlığı, kooperatifçiliğin gelişimini engellemiştir. Anayasamızın 171.nci maddesi ‘Kooperatifçiliğin Geliştirilmesi Devlet, milli ekonominin yararlarını dikkate alarak, öncelikle üretimin artırılmasını ve tüketicinin korunmasını amaçlayan kooperatifçiliğin gelişmesini sağlayacak tedbirleri alır ibaresi kooperatifçilik eğitimini desteklemek anayasal bir zorunluluktur.’ Devletin kooperatifçilik eğitimini desteklemesi anayasal bir zorunluluktur. Türkiye’de kooperatifçilik eğitimin geliştirilmesi için aşağıdaki önlemleri almak gerekir. • Kooperatif Meslek Yüksekokulu mezunlarına sınavlarda öncelik sağlanması, • Kooperatifçilik Meslek Yüksekokulları ön lisans mezunlarının, lisans eğitimlerini ‘Ziraat Mühendisliği’ alanında; dört yıllık kooperatifçilik bölümünde tamamlaması, • Kooperatifçilik ön lisans mezunları eğitim uygulamalarının 3 gününü kooperatiflerde uygulamalı olarak gerçekleşmesi, • Öğrencilerin staj eğitimlerinin 40 iş gününe sığdırılmaması ve eğitimim tüm öğretim yılına yayılması; toplumda kooperatifçilik eğitiminin gelişmesine katkıda bulunacaktır. Acı Kaybımız Köy-Koop eski Genel Başkanı Nedim Tarhan’ın oğlu DOĞAN TARHAN vefat etmiştir. Yakınlarına ve tüm sevenlerine baş sağlığı dileriz. Köy-Koop Merkez Birliği Unimed Merhum Doğan Tarhan’ın babası; 1948 Yılı Adana Doğumlu olan Nedim Tarhan, Köy Kalkınma Kooperatifleri Merkez Birliği Genel Başkanlığını yapmış, 1977 yılında Adana milletvekili olarak seçilmişti. O dönemlerde kırsal alanda köylülerin demokratik halk kooperatiflerinde örgütlenmesi konusunda büyük çalışmalarda bulunmuştu. Dört çocuk babası olan Tarhan, 1992 yılında 43 yaşında iken hayatını kaybetmişti. 12 Aralık 2013 Köy-Koop Haber RÖPORTAJ “Çıkış Noktamız Ülkemizde Biyolojik Mücadele Uygulamalarının Yaygınlaştırılmasıdır” Röportaj: Ayhan ELMALIPINAR 1933 Gerçekte sanat ve bilimi de birbirinden ayrı düşünmemeliyiz. Bakınız ünlü İngiliz biyolog ve doğa bilimci Charles Darwin sanat ve bilimin birlikte ele alınmasının önemini nasıl ifade ediyor… “Bilim ve sanat bir kuşun iki kanadı gibidir. Bu kanada sahip olan toplumlar özgürce uçar, sahip olamayan toplumlar ise tavuk toplum olur. Tavuklar ise önlerine verilen yemleri gagalar ve sevinir. Ancak arkasından yumurtalarının alındığını farkında bile olmazlar…”. »» Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Bitki Koruma Bölümü bilim insanları belirli biyolojik mücadele etmenleri üzerinde 25 yıldır çalışmalarını sürdürüyorlar. Bu birikimleriyle teknolojik üretim konusunda geliştirdikleri prototip kitle üretim iş fikirleri ile sanayiye dönük çalışmalara ağırlık veriyorlar. Bu alanda öncülük yaparak, birçok etkinliklere dâhil oluyorlar. A.Ü. Ziraat Fakültesi Bitki Koruma Bölümü Öğretim Üyesi Prof.Dr. Cem Özkan ile Biyolojik Mücadele konusunda yapılan çalışmalar hakkında konuştuk. Köy-Koop Haber - Cem Hocam, 2013 Uluslararası Bursa Tarım Fuarına Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi olarak katılım sağladınız. Bu katılımdaki amacınızı açıklar mısınız? Prof.Dr. Cem Özkan: 1-5 Ekim 2013 tarihleri arasında yapılan Bursa 11. Uluslararası Tarım Tohumculuk Fidancılık ve Süt Endüstrisi Fuarında tarımla ilişkili çok sayıda yerli ve yabancı firma yanında, birlikler, kooperatifler, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’na bağlı birkaç kuruluş yanında üniversite kesiminden sadece Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi bir stant ile katılım sağlamıştır. Bilindiği gibi fuarlar belirli bir alanda bilginin, yeniliklerin ve teknolojik gelişmelerin alıcılarıyla buluştuğu yerlerdir. Biz de A.Ü. Ziraat Fakültesi olarak tarım konusunda sahip olduğumuz bilgi, yenilik ve teknolojik ürünlerimizi üreticilerle paylaşmak için bu fuara bir stant ile katılım sağladık. K.K - Genelde üniversiteler sanat ve bilimin çok farklı alanlarında bilgi ve yeniliklerin üretildiği ve öğretildiği yerler olarak bilinir. Sanayi kesimi de genelde ihtiyaç duyulan teknolojik ürünlerin üretildiği yerler olarak bilinir. Teknolojik üretim olarak üniversitelerin görevi nedir? C.Ö : Gerçekte sanat ve bilimi de birbirinden ayrı düşünmemeliyiz. Bakınız ünlü İngiliz biyolog ve doğa bilimci Charles Darwin sanat ve bilimin birlikte ele alınmasının önemini nasıl ifade ediyor… “Bilim ve sanat bir kuşun iki kanadı gibidir. Bu kanada sahip olan toplumlar özgürce uçar, sahip olamayan toplumlar ise tavuk toplum olur. Tavuklar ise önlerine verilen yemleri gagalar ve sevinir. Ancak arkasından yumurtalarının alındığını farkında bile olmazlar…”. Darwin’in açıklamasından yola çıkarsak üniversiteleri ve sanayiyi birbirinden tamamen bağımsız kurumlar olarak düşünmemeliyiz. Bugünkü anlamda üniversiteler sadece bilgi ve yeniliklerin üretildiği ve öğretildiği yerler değil, aynı zamanda teknolojik ürünlerin iş fikrinin geliştirildiği ve ar-ge yapılan yerlerdir. Üniversiteler sadece bununla da kalmayıp elde ettiği birikimleri ve iş fikirlerini sanayi ile paylaşan kurumlar olarak görülmektedir. Diğer taraftan sanayi kuruluşları, sadece üretim yapılan yerler değil aynı zamanda ar-ge yapan ve/veya ar-ge’ye ve iş fikirlerine kapıları açan kurumlardır. Bu bağlamda üniversiteler daha çok iş fikri ve ar-ge kapasiteleriyle ve sanayi kuruluşları da daha çok sermaye ve üretim kapasiteleriyle iki kurum arasındaki mevcut makasın kapanması için bir dizi çaba harcama durumundadır. K.K- Fuarda sergilediğiniz teknolojik ürünlerin konusu nedir? C.Ö- Fuarda sergilediğimiz ana tema “Biyolojik Mücadele” dir. K.K- “Biyolojik Mücadele” kavramını biraz açıklar mısınız? C.Ö- Evet, bildiğimiz gibi üretimden tüketime kadar süreç içerisinde birçok faktör, tarımsal ürünlerde önemli derecede kayıplara neden olmakta- dır. Üreticilerimiz tarımsal ürünlerdeki kayıpları en az düzeyde tutmak için çaba harcarlar. Bu çabalar içinde üreticilerimizin en fazla kullandıkları yöntem “Kimyasal Mücadele”dir. Kimyasal mücadele yöntemi çok kısa sürede sonuç vermekle birlikte yoğun ve bilinçsiz kullanıldığında insana, doğal kaynaklara ve biyolojik çeşitliliğe geri dönüşümü oldukça zor olan büyük zararlar vermektedir. Bu tür sorunların önemini kavramış ülkelerde kimyasal mücadelenin alternatifi yöntemler üzerinde durulmaktadır. Bu yöntemlerden bir de “Biyolojik Mücadele”dir. Biyolojik mücadele, tarımda zararlı etmenlere karşı bu etmenlerin doğal düşmanların insan eli yardımıyla kullanılarak zararın önlenmesidir. Bizim de çıkış noktamız, ülkemizde biyolojik mücadele uygulamalarının yaygınlaştırılmasıdır. K.K- Ülkemizde biyolojik mücadelenin kullanılması gerektiğini ortaya koyan net bir örnek verebilir misiniz? C.Ö- Örtüaltı yetiştiriciliğinin yaygın olduğu güney bölgelerimizdeki biyolojik mücadele uygulamaları buna iyi bir örnek olabilir. Bölgede son yıllara kadar yoğun ve bilinçsiz tarım ilaçları kullanılmaktaydı. Bölgede kimyasal mücadelenin istenmeyen sonuçları konusunda üreticilerde oluşan bilinç, ihracatta yaşanan tarım ilacı kalıntı sorunları, devletin biyolojik mücadeleye ödediği teşvikle ve üreticiye kullanması üzere sunulan biyolojik mücadele etmenlerin olumlu sonuçlarının görülmesi, üreticileri biyolojik mücadeleye yönelten önemli gelişme- lerdir. Sonuç mu? Sonuç, biyolojik mücadele uygulamalarıyla örtüaltı yetiştiricilikte yıllık ilaçlama sayısı 60’dan 5’e kadar düşmüştür. Bugün bölgede 10.000 dekardan fazla örtüaltı alanında aktif olarak biyolojik mücadele uygulanmaktadır. K.K- Bu durum hem üretici hem tüketici hem de ülke için istenen bir durum değil midir? C.Ö- Biyolojik mücadelenin en fazla tarım ilacı kullanılan bir bölgemizde olağanüstü düzeyde azaltılmış olması üretici ve tüketiciler için tam da istenilen bir durumdur. Ancak burada ülke olarak çok ta büyük bir başarı söz konusu değildir. Çünkü burada kullanılan biyolojik mücadele etmenleri, önemli teknolojik üretimler olmakla birlikte çoğu bizim ülkemizde üretilmemektedir. Ülkemizde kullanılan biyolojik mücadele etmenlerinin %95’i yurtdışından yabancı firmalar kanalıyla getirilmekte ve etkili bir şekilde kullanılmaktadır. Demem o ki biyolojik mücadele etmenleri olarak bilinen bu teknolojik ürünleri, ülke olarak bizim üretmemiz gerekir. Ülkemiz tarım politikaları da aynı doğrultuda görünmektedir. K.K- Ülkemizde teknolojik ürün olarak biyolojik mücadele etmenlerinin üretimi ne durumdadır? C.Ö- Öncelikle ülkemizin biyolojik mücadele etmenlerinin varlığı konusunda çok şansı bir ülke olduğunu söylemeliyim. Ancak ülkemizde doğal olarak bulunan bu biyolojik mücadele etmenlerin yerli üretimi ve kullanımı konusunda aynı şeyleri söyleyemeyeceğim. Hatay ilimizde iki farklı doğal düşman böcek türü üreten bir adet yerli firma ve kamuya ait birkaç kurumun sınırlı sayıda doğal düşman üretimi söz konusudur. Üniversitelerin ilgili fakülte ve bölümleri ise genelde biyolojik mücadele etmenlerin üretimi ve uygulanmasından ziyade temel bilgi üretimi konusuna odaklanmış durumda olup söz konusu araştırmalar sürdürülebilirlik özelliği taşımamaktadır. K.K- Sizler fakültenizde bu konuda neler yapıyorsunuz? C.Ö.- Bizler biyolojik mücadelenin ülkemizde yaygınlaşması için öncelikle bu konudaki çalışmalarımızın sürdürülebilirliğini sağlamaya çalışıyoruz. Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Bitki Koruma Bölümü’nde belirli biyolojik mücadele etmenleri üzerindeki çalışmalarımız 25 yıldır sürdürülmektedir. Bu sürdürülebilir çalışmalar sonrasında teknolojik üretim konusunda geliştirdiğimiz prototip kitle üretim iş fikirleri ile sanayiye yönelik çalışmalar da yapıyoruz. Tabi ki bu çalışmalarda genç araştırmacıların yer almasını çok arzuluyoruz ve onların çalışmalarını destekliyoruz. Bugün geldiğimiz noktada fakültemizde bir adet predatör türün (Anthocoris nemoralis) ve 6 adet parazitoit arıcığın (Trichogramma pintoi, Trichogramma evanescens, Trichogramma cacoeciae, Chelonus oculator, Venturiacanescens, Bracon hebetor) prototip kitle üretimi tamamlanmış durumdadır. Bunları biyolojik mücadele konusunda çalışan ve fuara katılan genç araştırmacı arkadaşlarımız açıklasınlar sizlere… Evet, söz sizde arkadaşlar… K.K. - Dr. Hilal Tunca, kendinizi, çalışmanızı, fuara katılım amacınızı ve fuar hakkındaki gözleminizi açıklar mısınız? Dr.Hilal Tunca: Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Bitki Koruma Bölümü Entomoloji A.B.D’nda Uzman Dr. olarak çalışıyorum. Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından desteklenen bir teknogirişim projem var. Bu projenin danışmanlığını Prof. Dr. Avni Uğur yapıyor. Ayrıca projede Araş. Gör. Miray Durlu ile birlikte çalışıyoruz. Projemizin konusu Yumurta Parazitoiti Trichogramma pintoi’nin Kitle Üretimi üzerinedir. Yumurta parazitoitleri bilindiği üzere biyolojik mücadelede en fazla tercih edilen parazitoit grubudur. Fuara katılım amacımız kitle üretimine başladığımız bu faydalı böceği üreticilerle buluşturmak ve biyolojik mücadele uygulamalarını yaygınlaştırmaktır. Fuar süresince standımız üreticiler açısından yoğun ilgiyle karşılandı. Ayrıca bu yoğun talep doğrultusunda medya ile de buluştuk. Gördük ki üreticilerimiz biyolojik mücadele uygulamaları konusunda bilinçlenmeye başlamışlar. Üreticilerimizde bu bilincin yerleşmesi çok memnuniyet verici bir durum. K.K. - Araş. Gör. Miray Durlu, kendinizi, çalışmanızı, fuara katılım amacınızı ve fuar hakkındaki gözleminizi açıklar mısınız? Araş. Gör. Miray Durlu: Ben Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Bitki Koruma Bölümü Entomoloji A.B.D’nda araştırma görevlisi olarak görev yapmaktayım. Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından desteklenen Uzman Dr. Hilal Tunca’nın yürütücü olduğu teknogirişim projesinde ar-ge personeli olarak çalışıyorum. Projemizin konusu Yumurta Parazitoiti Trichogramma pintoi’nin Kitle Üretimi üzerinedir. Bu parazitoit türü gerek açık alanlarda gerekse örtü altında birçok kültür bitkisinde görülen özellikle lepidopter grubu zararlı böceğin yumurtasını parazitlemekte ve onları başarılı bir şekilde baskı altına alabilmektedir. Fuara katılım amacımız birçok zararlıyı baskı altına alabilen bu faydalı böceğin tanıtımını üreticilerimize yapmaktı. Bu tanıtımı broşür, afiş ve bu faydalı böceği canlı olarak üreticilerimize göstermek suretiyle yaptık. Karşılaştığımız ilgiden Köy-Koop Haber Aralık 2013 TARIM çok memnun kaldık. Umuyoruz ki biyolojik mücadele çalışmaları önümüzdeki yıllarda daha yaygın ve etkili bir şekilde uygulanan bir mücadele yöntemi olur. K.K.- Şahin Tatlı, sizin Kırıkkale Üniversitesi’nde öğretim görevlisi olarak yeni göreve başladığınızı öğrendik. Kendinizi, çalışmanızı, fuara katılım amacınızı ve fuar hakkındaki gözleminizi açıklar mısınız? Öğretim Görevlisi Şahin Tatlı: Kırıkkale Üniversitesi Meslek Yüksek Okulu Organik Tarım Bölümü’nde öğretim görevlisi olarak çalışmaktayım. Benim de Prof. Dr. Cem Özkan’ın danışmanlığında yürüttüğüm bir teknogirişim projem var. Bu projede ben de bir faydalı arıcık ile çalışıyorum. Bu faydalı arıcığın ismi Venturia canescens. Bu faydalı arıcık başta depolarda olmak üzere meyve ağaçlarında da bulunan lepidoptera takımına ait birçok zararlı böceği baskı altına alabilmektedir. Projemizde bu faydalı arıcığın kitle üretimini hedefliyoruz. Fuara katılım amacımız V. canescens’in üreticilerimize tanıtımını yapmak ve bu faydalı böceğin zararlılar üzerinde nasıl etkili olduğunu anlatmaktı. Bunu da başarıyla gerçekleştirdiğimizi düşünüyorum. Üreticilerimiz biyolojik mücadeleyi uygulama konusunda son derece istekliler. Bu bizi çok mutlu etti. Bu fuara katılmakla amacımıza ulaştığımızı düşünüyorum. K.K.- Yüksek lisans öğrencisi İsmail Atay kendinizi, çalışmanızı, fuara katılım amacınızı ve fuar hakkındaki gözleminizi açıklar mısınız? İsmail Atay: Ben de Bolu- Gerede Ziraat Odası’nda Ziraat Mühendisi olarak çalışıyorum. Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi’nde Prof. Dr. Cem Özkan’ın danışmanlığında biyolojik mücadele konusunda yüksek lisans yapıyorum. Ayrıca öğretim görevlisi Şahin Tatlı’nın yürütücülüğündeki teknogirişim projesinde ar-ge personeli olarak yer almaktayım. Kitle üretimine başladığımız V. canescens’in gerek yurtdışında gerekse ülkemizde hiçbir ticari uygulaması bulunmamakta. Bizim amacımız bu faydalı arıcığı ticarileştirerek üreticilerin hizmetine sunmak. Bu fuara katılmakla da bu amacımızı gerçekleştirdiğimizi düşünüyorum. K.K- Yüksek lisans öğrencisi Hatice Hilal Moran, kendinizi, çalışmanızı, fuara katılım amacınızı ve fuar hakkındaki gözleminizi açıklar mısınız? H. Hilal Moran: Ben Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Bitki Koruma Bölümü Entomoloji A.B.D’nda yüksek lisans yapıyorum. Benimde Şahin Tatlı gibi Prof. Dr. Cem Özkan danışmanlığında yürüttüğüm bir teknogirişim projem var. Projemin konusu faydalı arıcık Bracon hebetor’un Kitle Üretimi üzerine. Bracon hebetor’un yurtdışında ticari satışı ve uygulaması bulunmaktadır. Ancak ülkemizde böyle bir durum söz konusu değil. Biz bu proje ile bu faydalı arıcığın yerli üretimini gerçekleştirip üreticilerimize daha ekonomik olarak ulaştırmayı hedefliyoruz. Katıldığımız bu fuarda da bu faydalı arıcığın tanıtımını üre- 13 Güneş Enerjisinden Elektrik Üretiminin Önemi »» Güneş enerjisi güneşte bulunan hidrojen gazının helyuma dönüşmesinden ortaya çıkan ışık ve ısı enerjisidir. Bu enerjinin de çok az bir bölümü dünyaya ulaşmaktadır. ticilerimize yaptık ve çok büyük bir ilgiyle karşılaştık. Üreticilerimiz de artık çevre dostu mücadele yöntemlerini kendi arazilerinde uygulamak istiyorlar. Çünkü kimyasal mücadelenin çevre ve insan sağlığına olan olumsuz etkilerinden haberdarlar. K.K- Yüksek lisans öğrencisi Vedat Mutlu, kendinizi, çalışmanızı, fuara katılım amacınızı ve fuar hakkındaki gözleminizi açıklar mısınız? Vedat Mutlu: Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Bitki Koruma bölümü Entomoloji ABD’de Prof. Dr. Avni Uğur danışmanlığında yüksek lisans yapmaktayım. Ayrıca meslektaşım Hilal Moran’ın yürütücülüğündeki teknogirişim projesinde arge personeli olarak yer almaktayım. Fuara katılım amacımız birçok gelişmiş ülkede başarılı bir şekilde kullanılan Bracon hebetor adlı faydalı arıcığı kitle halinde üreterek ticarileştirmektir. Fuarda karşılaştığımız ilgiden çok memnun kaldık. Umuyoruz ki biyolojik mücadele çalışmaları önümüzdeki yıllarda üreticiler tarafından daha fazla kabul görecek. K.K- Son sınıf öğrencisi Ali Rıza Günal, kendinizi, çalışmanızı, fuara katılım amacınızı ve fuar hakkındaki gözleminizi açıklar mısınız? Ali Rıza Günal: Ben Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Bitki Koruma Bölümü’nde lisans öğrencisiyim. Ben de hocalarımın yürütmüş olduğu projelere gönüllü olarak katkı sağlıyorum. 3. Sınıf stajımı da bir biyolojik firmasında yaptım. Ayrıca Prof. Dr. Cem Özkan danışmanlığında biyolojik mücadele konusunda bitirmiş olduğum bir TÜBİTAK projem de bulunmakta. Biyolojik Mücadele Laboratuvarı’nda ürettiğimiz 1 avcı böcek ve 6 faydalı arıcığın fuara katılan üreticilerimize tanıtımını bilgisayar sunumu, broşür, poster ve canlı örneklerle yaptık. Gördüğümüz ilgiden çok memnunuz. Yolun başında olan biri olarak bu fuar benim için çok büyük bir tecrübe oldu. K.K - Cem Hocam, neler yapıyor bu gençler, çok güzel işler başarıyorlar. Nedir bu işin sırrı? Prof.Dr. Cem Özkan: Evet, ortada gençlerin müthiş bir ideali ve de başarısı var. Bu gençlerin çoğu daha lisans döneminde iken TÜBİTAK’tan bizlerin danışmanlığında biyolojik mücadele konusunda proje yaptılar. Şimdi bu gençler sanayiye yönelik iş fikri üretiyorlar ve prototip üretimler yapıyorlar. Biz hocalar sadece yol göstermeye, kapıyı aralamaya çalışıyoruz. Gerçekte bu gençler bizim genç yaşımızda yaptıklarımızdan daha iyisini yaptılar. Aynı gençler umuyorum gelecekte bizim şimdiki yaşlarda yaptıklarımızdan daha fazlasını da yapacaklar. Bu arada başarılı gençlerle çalışma konusunda, kendimi şanslı hissettiğimi de söylemeliyim… Diğer taraftan bu gençlerin sosyal sorumluluk konusunda da çok üretken olduğunu söylemeliyim. Bu gençler, Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Bitki Koruma Bölümü’nün bir sosyal sorumluluk projesi olan Böcek Şenlik Okulu (BÖŞO)’na önemli katkılar vermişlerdir. K.K- Fuarda Böcek Şenlik Okulu (BÖŞO)’nun etkinliklerini de gördük. BÖŞO’ nun bu etkinliklerinden okuyucularımıza da açıklamalarda bulunur musunuz? C.Ö- Katıldığımız bu fuarda Böcek Şenlik Okulu olarak çiftçi çocuklarına, ilköğretim çağındaki öğrenci ve öğretmenlere, tarım lisesi öğrenci ve öğretmenlerine uygulamalı ve sertifikalı ekoloji eğitimi verdik. Burada bilimin eğlenceli yüzünü kullanarak biyolojik çeşitlilikte en büyük grubu oluşturan böceklerin ekolojik dengedeki yeri ve önemi anlatılıyor. BÖŞO bugüne kadar 6500 öğrenci ve 500 den fazla öğretmene “Böceklerle Ekoloji Eğitimi” verdi. BÖŞO’ya olan yoğun ilginin Bursa Tarım Fuarı’nda da görülmesi ekibimiz oldukça sevindirdi. K.K- Fuarda üreticilere farklı konularda seminerler de verdiğini biliyoruz. Hangi konularda seminer verdiniz? C.Ö- Fuarı düzenleyen TÜYAP fuarcılığın talepleri doğrultusunda iki adet seminer konusu belirledik. Çiftçi Bilgilendirme Seminerleri adı altında 1.10. 2013 tarihinde "Tarımda Zararlılara Karşı Çevreci Bir Yaklaşım Biyolojik Mücadele" ve 2.10.2013 tarihinde "Bir Ürünün Organik Olduğunu Nasıl Anlarız?" konulu iki adet seminer verdik. Bu seminerlerde üreticilerimizin çevre konusunda bilinçlenmeye başladığını gözlemlemek bizleri hayli sevindirdi. K.K- Son olarak Ziraat Fakültelerinin fuarlara katılımı konusunda neler söylersiniz? C.Ö- Gerçekten ekip olarak bu fuarda hem üreticilerden hem sektörden hem TÜYAP fuarcılıktan hem de çocuklardan çok önemli düzeyde ilgi gördük. Özellikle üreticilerin birçok konuda ziraat fakültelerinden büyük bir beklenti içinde olduğunu gözlemledik. Birçoğunun “ fakültenin burada olması bile yeter” demesi bizleri çok sevindirdi. Sektörle yapılan ikili görüşmelerde birçok proje ön fikir geliştirildi, TÜYAP’tan ileriki aktiviteler için davetler aldık, çocuklarla olan gönül bağımızı daha da geliştirdik. Fuara katılım gerçekleştiren tüm ekibin ortak görüşü, “Fakültemizin bu etkinlikte de öncülük görevini yerine getirdiği, ileriki yıllarda birçok ziraat fakültesinden birçok ekibin benzer fuarlara çok daha fazla teknolojik ürünle katılım gerçekleştirebileceği ve özellikle de genç araştırmacılarımızın bu faaliyetlerde daha fazla yer alacağı” yönündedir. Bu oranın iki milyarda bir olduğu ifade edilmektedir. Dünyada sanayileşme ve hızlı şehirleşme ile artan enerji talebini artırmıştır. Uzun yıllar daha çok fosil yakıtlara dayanan bir enerji politikası izlenmiş ve çevre değerleri çok dikkate alınmamıştır. Bir taraftan enerji kaynakları hızla azalırken, hatalı politikalar sonucu çevre kirliliği artmış, çevre kirliliğinin neden olduğu küresel ısınma dünyamızı ve insanlığı tehdit etmeye başlamıştır. Sorun bir ülkenin sorunu olmaktan çıkıp dünyanın sorunu haline gelmiştir. Dünya alternatif enerji kaynaklarını konuşmaya başlamıştır. Bu konuda çevreye en az zarar veren, sürdürülebilir enerji kaynakları önem kazanmaya başlamıştır. Bu kaynakların başında güneş enerjisinde yararlanma konusu gelmektedir. İnsanoğlunun güneşin faydalarını keşfi insanlık tarihi kadar eskidir. İnsanlar ürünlerini kurutmuşlar, daha fazla aydınlanmak ve ısınmak için pencerelerini fazlaştırmışlar, ışığın yakıcı özelliğini dikkate alarak savaşlarda kullanmışlar, Galileo’nun merceği bulması ile bu süreç daha da fazla değişim göstermiştir. Tabii güneşin enerji gücü petrolün enerji ihtiyaçlarının karşılanmasında daha yaygın kullanılması nedeniyle uzun yıllar geri planda kalmıştır. Ancak 1970’li yıllarda yaşanan petrol krizi ile alternatif enerji kaynağı olarak dünya gündemine girmiştir. Daha sonraki yıllarda da yaşanan çevre kirliliği ve küresel ısınma nedeniyle daha da ön plana çıkmıştır. Dünyadaki çalışmalara paralel çalışmalar ülkemizde de ayni yıllarda araştırma kuruluşlarımız ve üniversitelerimizce araştırılmaya ve bazı uygulamalar yapılmaya başlanmıştır. Ülkemiz dünyadaki birçok ülkeye göre güneş enerjisinin üretimi konusunda şanslı bir bölgede bulunmaktadır. İhtiyacımızın önemli bir bölümünü Güneş enerjisinden karşılama imkânımız vardır. Ayrıca bu enerji çevre kirliliğine yol açmayan ve tükenmeyen bir enerji kaynağıdır. 1950’li yıllardan itibaren gelişen ve büyüyen güneş pili teknolojisi güneş enerjisini kullanma imkânlarını daha da artırmıştır. Bu konudaki çalışmalar 80’li yıllarda geliştirilen silikon güneş pilleri çalışmalara hız kazandırmıştır. Güneş pili üretimi ve pazarı bir anda büyümeye başlamıştır. Ülkemizde uzun yıllardan beri şehirde ve kırsal alanda sıcak su el edilmesinde güneş enerjisi sistemleri kullanılırken elektrik elde edilmesine yönelik çalışmalar oldukça yenidir. Başta teknolojideki gelişmeler olmak üzere konuya duyarlı bilim adamlarımızın, iş çevrelerinin ve resmi görevlilerin görüş ve destekleri ile bu yönde yapılan yasal düzenlemeler güneş enerjisinde her boyutta elektrik elde edilmesinin önünü açmıştır. Ancak yapılan çalışmalar henüz yeterli değildir. Gelişmiş ülkelerde olduğu gibi beklenen gelişmenin bir an önce sağlanması bakımından yasal prosedürlerin hızlanmasına, gerek üreticilerin gerekse tüketicilerin için karşılaşılan sorunların en kısa zamanda çözülmesine ihtiyaç vardır. Başta konutlarda olmak üzere küçük işyerlerinin yapacakları yatırımlarda kolaylaştırıcı uygulamalara ihtiyaç vardır. Bu yönde atılacak adımlar ülkemizin enerji açığının kapatılmasında önemli adımlardan biri olacaktır. Diğer taraftan uluslar arası anlaşmalar çerçevesinde yenilenebilir enerji kaynağı olan güneş enerjisinden yararlanılması ülkemize saygınlık kazandıracaktır. Ayrıca güneş enerjisi alanında teknik altyapımızın güçlenmesine konu ile ilgili uzman kadroların yetişmesine yol açacağı gibi araştırmacıların bu yönde yapacakları çalışmaları da teşvik edecektir. Bolat DemirTemel 14 Aralık 2013 Köy-Koop Haber KOOPERATİFÇİLİK 2015 Yılında Dünya Kooperatifçileri Kooperatifler Yeni Kanunla Değişek! Türkiye’de Toplanıyor »» Dünya Kooperatiflerinin üst örgütü olan Uluslararası Kooperatifler Birliğinin (ICA) 2013 Genel Kurulu 1-5 Kasım tarihleri arasında Güney Afrika Cape Town’da gerçekleştirildi. Genel Kurula 90’a yakın ülkeden 1100 delege ve ayrıca 500’ün üstünde kooperatif üst örgüt temsilcisi, başta ILO ve FAO olmak üzere uluslararası örgütlerin temsilcileri ile Afrika’nın çeşitli ülkelerinden kooperatifçilik ile ilgili bakanlar ve resmi temsilciler katıldılar. Genel Kurula ülkemizden Türkiye Milli Kooperatifler Birliği (TMKB) Genel Başkanı Muammer Niksarlı, TMKB Genel Başkan Yardımcısı, ORKOOP Genel Başkanı, ICA’nın sektör örgütü olan Uluslararası Tarım Kooperatifleri Örgütü Yönetim Kurulu üyesi Cafer Yüksel, Tarım Kredi Kooperatifleri Genel Başkanı, ICA Kıta örgütü Cooperative Europe yönetim kurulu üyesi İlhami Teke, Türkkent Genel Başkanı ve ICA’nın konut kooperatifleri sektör örgütü yönetim Kurulu üyesi Mehmet Aksoy, ORKOOP Muğla Bölge Birliği Başkanı Ahmet Çetiner, TMKB Genel Müdürü Leyla Özcan, Tarım Kredi Kooperatifleri Genel Müdürü Abdullah Kutlu, Türkkent Genel Müdürü Serpil Aydoğmuş, ORKOOP Başkan Danışmanı Mustafa Tümerdirim, Strateji Geliştirme ve Projeler Koordinatörü Ünal Örnek ve AB Basın ve Halkla İlişkiler Müdürlüğü Uzmanı Ayşe Tuğba Ferhat iştirak ettiler. Türk heyeti ICA Genel kuruluna, Tarım Kooperatifleri Örgütü (ICAO) Genel Kuruluna ve genel kurullar kapsamındaki toplantılara katıldılar. Genel kurullarda ve toplantılarda kooperatifçilikte dünyada yaşanan sorunlar ve çözüm yolları konusu ele alındı. ICA’nın yeni yapısı ve çalışmaları ile ilgili bilgiler sunuldu. Birleşmiş Milletler tarafından 2014 yılının Uluslararası Aile Çiftçiliği tarımı Yılı ilan edilmesi konusunda yapılması gereken hususlar dile getirildi. Konuşmacılarca dünyada kooperatifçilik hareketinin her geçen gün daha da arttığı ifade edildi. çeşitli ülkelerinden gelen kooperatif liderleri ile görüşmeler yaptı. Güney Afrika’daki kooperatifçilik hareketinin durumu ile ilgili incelemelerde bulundu. Ülkemizde ve bölgemizdeki kooperatifler ile ilgili bilgiler verdi. Kooperatifler arası ticaretin Genel Kurulda yapılan seçimlerde ORKOOP Genel Başkanı Cafer Yüksel, ICA Sektör Örgütü olan Tarım Kooperatifleri Örgütündeki (ICAO), TÜRKKENT Genel Başkanı Mehmet Aksoy ICA Konut Kooperatifleri Örgütündeki (ICA Housing) Yönetim Kurullarındaki yerlerini korudular. Ayrıca ICA Genel Kurulunda ülkemizde bir ilk olacak olan 2015 yılı Genel Kurulunun Türkiye’de yapılması kararı, uzun dönemden beri süren çalışmalar ve girişimler sonucunda kabul edildi. Genel Kurulda açıklandı. Türkiye’nin ve Türk Kooperatiflerinin tanıtımı için delegelere Türkiye ile ilgili bir tanıtım filmi gösterildi. Genel Kurulda açılan bir stant ile katılımcılara Türkiye ve Türkiye’deki kooperatifçilik ile ilgili dokümanlar dağıtıldı. Genel Kurul programları kapsamında yapılan toplantılarda dünyanın geliştirilmesi ve ilişkilerin güçlendirilmesi konusunda görüşmelerde bulundu. Ayrıca bu genel kurulda ülkemizden Koru Sigorta Kooperatifleri ICA sektör örgütlerinden olan Uluslararası Ortaklık ve Sigorta Kooperatifleri Federasyonu (ICMIF) üyesi olarak örgüte katıldı. “Yumurta Zirvesi”nin İlki Düzenlendi »» Yum-Bir tarafından 31 Ekim-3 Kasım 2013 tarihleri arasında Antalya Kemer'de “Yumurta Zirvesi” düzenlendi. Sektördeki yeniliklerin paylaşılması, ticari ilişkilerin geliştirilmesi, paydaşlar arası iletişimin güçlendirilmesi ve yumurta tüketiminin artırılmasına katkı sağlamak amacıyla “Yumurta Zirvesi”nin ilki düzenlendi. Zirveye; Türkiye'nin değişik yöresinden 400 civarında yumurta üreticisinin yanı sıra sektöre girdi sağlayan firma temsilcileri Akademisyenler ve değişik bakanlıklardan uzmanlar katıldı. Sektörün tüm paydaşalarını buluşturan zirvede açılış konuşmasında YumBir Başkanı Derya Pala, bugüne kadar Birlik olarak kurumsal yapının güçlendirilmesi, yumurta hakkında kamuoyunda yanlış bilinenlerin düzeltilmesi, yumurta tüketiminin ve ihracatının artırılmasına yönelik çalıştıklarını belirtti ve daha birkaç yıl öncesine kadar dünya yumurta üretiminde ağırlık Avrupa'da iken, bugün yerini Asya'ya bıraktığını ve Türkiye'nin üretimde 10., ihracatta ise 2. sıraya yükseldiğini vurguladı. Kamu ve özel sektör temsilcilerinin, sivil toplum örgütlerinin ve üreticilerin Türkiye'de bir ilk olan Yumurta Zirvesi'nde bir araya geldiğini görmekten duyduğu memnuniyeti dile getiren Pala, gıdanın, özellikle de temel hayvansal protein kaynaklarının fiyatlarının kaçınılmaz yükselişi karşısında Yum-Bir olarak dünyanın en kıymetli madeni olan yumurta ile dünyayla rekabet ettiklerini belirtti. Tavukçuluk sektörün atık sorunu Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ÇED İzin ve Denetim Genel Müdürü Dikmen ise 2002 yılından bu yana sektördeki yaklaşık bin 400 tesisin çevresel etki değerlendirmesi yapıldığını ve olumlu karar verildiğini söyledi. Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Cihat Kütük, hayvan gübreleri içinde tavuk gübresinin en değerli gübre olduğunu söyledi. Prof. Dr. Kütük; tavuk gübresinin taze haldeyken gübre özelliği taşımadığını, taze haldeyken kullanılan hayvan gübrelerinin bitkiye zarar verip çeşitli hastalıklara neden olabileceğini vurguladı. Prof. Küçük, organik gübrelerin kullanımı ve 'doğru bilenen yanlışlar' hakkında bilgiler aktardı. Hayvansal gübreler içinde en değerli gübrenin tavuk gübresi olduğunu belirten Kütük, "Tavuk dışkıları çok önemli bir organik gübre ham maddesidir. Henüz hayvanlardan çıktıktan sonra taze iken gübre özelliğini taşımıyor. Bu dışkının gübreye dönüşmeye lazım. Tavuk dışkısını kendi haline açık arazide bırakırsanız 8 ay ile 24 ay arasında organik gübreye dönüşür ama bu dönüşüm sırasında kaliteli olma özelliği düşer" dedi. "Taze gübre hastalık yapar, bitkiyi yakar" Çiftçilerin genelde yanlış uyguladıkları bir yöntemin taze dışkıları işlemden geçirmeden direkt olarak toprağa karıştırmak olduğunu ve bunun ciddi zararlara yol açtığını da belirtti. Prof. Dr. Cihat Kütük, "Çiftçiler gübreyi dönüşümden önce taze iken kullanmaya kalkarsa, bitkiyi yakar, salgın hastalığa yol açabilir, yabani ot oluşumuna neden olabilir. En önemlisi kullanıldığında toprak kirliliğine dönüşür" dedi. Prof. Dr. Cihat Kütük, tarım arazisi olarak kullanılan alanın 27 milyon hektar olduğunu ve tüm hayvanların dışkılarım gübreye çevirebilsek dahi tarım arazisinin ancak yüzde 7-8'ini karşılayabileceğini söyledi. »» Kooperatifçilik Mevzuatının değiştirilmesi ve Kooperatifler Kanunu Taslağı’nda yapılacak düzenlemeyle ilgili çalıştay, Gümrük ve Ticaret Bakan Yardımcısı Fatih Metin’in katılımıyla Antalya’da yapıldı. 17 Ekim 2012 tarihinde kamuoyuna açıklanan Türkiye Kooperatifçilik Stratejisi ve Eylem Planının önemli hedeflerinden biri olan kooperatifçilik mevzuatının değiştirilmesi için Antalya’da düzenlenen çalıştaya Türkiye’nin değişik üniversitelerinden pek çok akademisyen katıldı. Çalıştayda “Kooperatifler Kanunu Taslağı” ile ilgili yapılan düzenlemeler, kooperatif sektörü ile ilgili Bakanlıklar arasında paylaşıldı. Gümrük ve Ticaret Bakan Yardımcısı Fatih Metin’in yanı sıra, Müsteşar Yardımcısı Neşet Akkoç, Kooperatifçilik Genel Müdürü İsmail Kalender ve kooperatifçilik sektörünün temsilcileri katıldı Çalıştayın açılış konuşmasını yapan Bakan Yardımcısı Fatih Metin konuşmasında özetle; Türk hukuk sistemi içinde özel önem verilen ve düzenleme yapılan bir ortaklık modeli olan kooperatifler aracılığıyla toplumun geniş kesimlerine önemli hizmetler sunulduğunu, Temelinde dayanışma ve topluma hizmet anlayışı olan kooperatif ortaklık modelinin, bireylerin ve toplumun ekonomik ve sosyal kalkınması açısından büyük önem taşıdığını, Sosyal sermayenin artırılması, gelirin adil dağıtılması ve yoksulluğun azaltılmasında kooperatiflerin önemli bir katkısı olduğunu; bunun içinde, üretimden tüketime, eğitimden finansmana kadar ekonominin her sektörüne faaliyet gösteren kooperatifler kurulduğunu, dile getirdi. Metin, Türkiye Kooperatifçilik Stratejisi ve Eylem Planı, Cumhu- riyet tarihinde tüm kooperatifçilik sektörünü kapsayacak şekilde hazırlanan, genel ve yapısal sorunları ele alarak çözüm önerileri getiren ilk stratejik plan olma özelliğini taşıdığını; bu strateji ile daha iyi bir Türkiye için kooperatif işletmelerin ülke ekonomisine ve refahına daha çok katkı vermelerinin hedeflendiğini, Stratejide 36 faaliyetin ve 7 stratejik hedefin belirlendiğini; bu 36 faaliyetin neredeyse tamamına yakınının hayata geçirilebilmesi için atılması gereken temel adımın, günün şartlarına uygun yeni bir Kooperatifler Kanunu’nun hayata geçirilmesi olduğunu, Kooperatifçilik sektörü için önem taşıyan en temel konuların başında, mevcut Kooperatifler Kanunu’nun talepleri karşılayamaması ve yeni ticaret hayatına uyum sağlama ihtiyacı olduğunu, Bu nedenle; kooperatifçilik için elverişli bir ortam oluşturmak, sektörün uygulamada karşılaştığı sorunların çözümünü kolaylaştırmak, değişen ve gelişen ticari hayatın getirdiği ihtiyaçları karşılamak amacıyla, Birleşmiş Milletler ve Uluslararası Çalışma Örgütünün kooperatifçilikle ilgili kararları ile uluslararası kooperatifçilik ilke ve uygulamalarına uyumlu yeni bir Kooperatifler Kanunu hazırlanması gerektiğini belirtti. Şaraptan Üzüm Suyuna Döndüler »» Tekirdağ’ın Şarköy ilçesi’ne bağlı Mursallı köyünde 2007 yılında devlet destekli şaraphane kuran Tarımsal Kalkınma Kooperatifi, alkol yasasının değişmesi üzerine yetiştirdikleri 400 ton üzümle şarap yerine üzüm suyu üretmeye başladı. Şarköy’ün Musallı köyündeki üzüm yetiştiricileri, 2007 yılında şarap üretim tesisi kurmak için Tarımsal Kalkınma Kooperatifi kurdu. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’nın da kredi desteği ile 2009 yılında şarap seri üretimine geçen kooperatif ilk yıl 200 bin litre, sonraki yıllarda ise 400 bin litre kapasiteye çıktı. Kooperatif Başkanı Nihat Balkan, hükümetin ÖTV ve alkollü içeceklerle ilgili yaptığı düzenlemelerin ardından şarap üretiminden vazgeçmek zorunda kaldıklarını söyledi. 61 Ortaklı Kooperatif Bu nedenle köyün adını taşıyan marka ismiyle üzüm suyu üretimine yöneldiklerini söyleyen Başkan Balkan şöyle dedi: “Tesisi kurma çalışmalarına 2007 yılında başladık ve 2009 yılında şarap üretimine geçtik. Tesisi kurarken yüzde 50 devletten kredi desteği aldık. Kurduğumuz şaraphanede 200 bin litreyle üretimle başladık. Her yıl üretim artırımı yaparak 400 bin litreye ulaştık. Devletin şarap üzerinde uyguladığı Özel Tüketim Vergisi (ÖTV) ve son olarak alkollü içeceklerde uyguladığı yasalar sektörü bitirme noktasına getirdi. Biz de Tekirdağ Bağcılık Araştırma Enstitüsü’nün yardımıyla üzüm suyu üretimine geçtik.” Balkan, bu yıl ilk olarak 3 bin litre üzüm suyu şişelediklerini de sözlerine ekledi. Köy-Koop Haber Aralık 2013 AB ve TARIM 2014 Uluslararası ‘Aile Çiftçiliği’ Yılı Olarak İlan Edildi »» Birleşmiş Milletler Genel Kurulunun 66. Oturumunda alınan karar bağlamında üye ülkelere çağrıda bulunarak ‘Aile Çiftçiliği’nin önemi vurguladı. Tüm dünyada, belki biraz da yanlış uygulanan tarım politikalarının da etkisiyle, düşünülen uygun değerde tarımsal işletmeler oluşturulmaya çalışıldı. Yani, köylerde, kırsal bölgelerde yaşayan insanları şehirlere göç etmeye ittik. Yapılan göçler neticesinde şehirler kaldıramayacakları kadar insanla karşılaştılar. Şehirlerin yapısı da değişti. Şehirler bir anlamda taşıyamayacağı bir göç yüküyle yorulmuş köyler gibi oldu. Göç ile şehirlere gelen insanlar iş bulamadılar, sağlıklı barınma imkânları edinemediler. Tüm bunları düşünürsek, kırsal bölgelerde var olan aile işletmeleri, aile tarımı örselendi, neredeyse tamamen yok olma aşamasına geldi. Büyük dünya pazarında yer alıp, yorulmadan mücadele edebilecek bir tarımsal yapı oluşturmak hedeflenmişti. Bu sebeple, pazar için üretip çok kâr edebilecek optimum tarımsal işletmeler düşünülmüştü. Bu bağlamda, kırsal bölgelerdeki, ailelerin sahibi olduğu, yönettiği ve devam ettirdiği çiftliklerin, tarım işletmelerinin zarar görmesi kaçınılmaz oldu. Kırsal kalkınma yani Aile çiftçiliği-tarımı için kullanılan kaynakları ve küçük işletmeleri pazara taşıyan kooperatifler faydasız olarak değerlendirildi. Bunlar, serbest piyasa ekonomisinin dengesini bozan faktörler olarak görüldüler. Aile çiftçiliği yapan küçük işletmeler ve kooperatifleri birleştirmek için gerekli ça- lışmalar yapılmadı. Dolayısıyla, tarım üretimi yapan Aile Çiftçiliği sahipsiz kaldı. Bu durum bir şekilde tarımsal üretime zarar verdi. Sonuç olarak, tüm dünyada var olan açlık tehlikesini ve doğal kaynakların da risk altında olduğunu düşünürsek, Aile Tarımının önemi anlaşıldı. Dünya tarımında büyük önem taşıyan, dünya gıda üretiminde ciddi bir paya sahip olan, şu ana kadar bir şekilde ihmal edilen küçük aile tarım işletmeciliğine, yani Aile Çiftçiliğine vurgu yapılan bir karar alınmış olundu. Birleşmiş Milletler, daha önce de 2012 yılını Uluslararası Kooperatifçilik Yılı olarak ilan etmiş ve kooperatiflerin önemini vurgulamıştı. 2014 yılını da Uluslararası Aile Çiftçiliği Yılı olarak ilan etmesi bu konunun açlıkla mücadele edilmesi, gıda güvenliği, istihdam sağlanması, açlık ve yoksullukla mücadele edilmesi, doğal kaynakların korunması, yoksulluğun azaltılması açısından önemini vurgulamış oldu. 2014 yılının Uluslararası Aile Çiftçiliği Yılı Olarak ilan edilmesi ile tarımsal üretim alanında doğru ve kararlı bir gelişmenin sağlanması, dengeli ve eşit bir kalkınmanın sağlanması ger- çekleştirilecektir. Aile Çiftçiliği dünya tarımı sosyal politikalarının merkezinde bir yere konumlandırılacaktır. Aile Çiftçiliğinin karşılaştığı sorunlarda destek sağlanması için bir bilinç oluşturulacak, destekleyici yöntemler geliştirilecektir. Aile Çiftçiliği bir taraftan kendi kendini idame ettirip, beslerken diğer taraftan da gıda üretimine büyük bir katkı sağlamaktadır. İstihdam fırsatı da sunmaktadır. Anlattıklarımızın toplamında, Birleşmiş Milletler bu konunun büyük önemini vurgulayarak, 2014 yılının Uluslararası ‘Dünya Aile Çiftçiliği Yılı’ olarak ilan etmiştir. Gelişmiş ve gelişmekte olan tüm ülkelerde, aynı şekilde bizim ülkemizde de bu konunun önemi, bu vesileyle daha da çok anlaşılacaktır. Aile Çiftçiliğinin neden korunması gerektiği daha çok bilinecektir. Oluşturulacak tarım politikalarında bu konu da yer alacaktır. Biz de Birleşmiş Milletler’in çağrısına kulak vererek, 2014 yılını Uluslararası Aile Çiftçiliği Yılı olarak değerlendirmeli, bu konunun önemini aktarmaya çalışmalıyız. Kooperatifler olarak gerçekleştireceğimiz tüm etkinlerde bu konuya yer vermeliyiz. Alparslan Demir Konya Şeker’e Coca-Cola’dan Ödül »» Amerika’da düzenlenen “Yeşil Tedarikçi” yarışmasında “Sıvı Karbondioksit” yatırımı ödül aldı. ABD’nin Atlanta kentinde CocaCola Şirketi tarafından düzenlenen ve bağımsız jürinin yaptığı değerlendirme sonucunda, “Atık Yönetimi” dalında Türkiye’den sadece bir Pankobirlik iştiraki olan Konya Şeker’e “Yeşil Tedarikçi” ödülü verildi. Bağımsız jürinin yaptığı değerlendirmede, Konya Şeker’in çevreci vizyonu ile sıfır çevre kirliliğini hedef alması, buna uygun üretim tekniklerini kullanması ve atıkların ekonomiye kazandırılmasına yönelik yatırımları hayata geçirmesi ile küresel ısınmanın azaltılmasına katkı sağlayarak temiz ve sağlıklı yaşam ortamları oluşturması dikkat çekti. Coca-Cola’nın ekosisteme önem veren “Yeşil Tedarikçi” yarışmasında, Konya Şeker’in de ana hedeflerinden de birisini oluşturan bir fabrikanın atığının bir başka fabrikanın hammaddesini sağlarken, entegre bir yapı içerisinde yer alan sıvı karbondioksit yatırımı ise ödüle layık görüldü. Bilindiği üzere, Biyoetanol Tesisleri’nin faaliyete geçmesiyle birlikte, biyoetanol üretiminde fermantasyon reaktörlerinde etanol üretimi sırasında açığa çıkan CO2 gazı, sıvı CO2 tesisinde hammadde olarak kullanılmak- tadır. Atmosfere salınan CO2 gazından üretilen sıvı karbondioksit, şeker fabrikasının ihtiyacı olan ve kireç taşının kok kömürü ile yakılması sonucu elde edilerek kullanılan CO2 gazının belli miktarı da sıvı karbondioksit tesislerindeki üretim sonucu karşılanmaktadır. Bu kullanım sırasında şeker fabrikasının şeker pancarı işleme kapasitesinde % 15-20 oranında artış sağlandığı görülürken, ayrıca Çumra Şeker Kampusu içerisinde bulunan Ultra Klimalı Seralarda ortamda bulunması gereken karbondioksit gazının belli miktarı da bu tesislerden temin edilmekte ve üretimde verimlilik ve kalite sağlanmaktadır. Tesislerden çıkan ve havaya boşa uçup giden karbondioksit havada vakumlanarak tutulmuş ve bunun neticesinde elde edilen sıvılaştırılmış karbondioksit üretimi sayesinde hem atıkların minimizasyonu sağlanmış, hem diğer tesislerin verimliliğinin artması gerçekleştirilmiş, hem de atmosfere salınan karbondioksitte bulunan çevreye zararlı gazların oranı azaltılarak çevreye verdiği zarar ortadan kaldırılmıştır. Coca-Cola Türkiye Avrasya ve Orta Asya Grubu tarafından 4 kategoride kendi bölgelerindeki tedarikçiler arasında düzenlenen yarışma sonucu, kazanan firmalara yeşil tedarikçi ödülleri İstanbul da düzenlenen bir törenle verildi. Konya Şeker’in ödülünü Anadolu Birlik Holding CEO’su Hamdi Bağcı aldı. Aynı ödül kapsamında “Yeşil Tedarikçi” yarışmasında ödül alan firmaların temsilcileri, Coca-Cola’nın Amerika’da bulunan Atlanta kentindeki tesislerinde misafir edildiler. Coca-Cola firmasının üst düzey yöneticileriyle bir araya gelen Konya Şeker temsilcileri Şeker İşbirimi Koordinatör Vekili Kamil Vural Akyazan ile Sıvı Şeker Üretim Sorumlusu Fuat Akay, Konya Şeker’in yaptığı yatırımlarla ilgili bilgi verdiler. Coca-Cola’nın CEO’su Muhtar Kent ve 2.Başkanı Ahmet Bozer de Konya Şeker temsilcilerini kabul ederek “Atık Yönetimi” dalında aldıkları “Yeşil Tedarikçi” ödülünden dolayı tebrik etti. KOOPERATİF 15 Yılsonu Sevgili Kooperatifçi Dostlar, Genel olarak, Aralık ayı herkes için geçen yılın muhasebesinin yapıldığı Yılsonu, Ocak ayı ise içinde bulunulan yılın planlandığı Yılbaşı olarak kabul edilir. Biz de bu sayıda tarımsal üretici örgütlerinin AB’ye uyumu ile ilgili gerçekleştirilen faaliyetlerden bahsedelim Gelecek sayıda ise yılbaşı başlığı altında geleceğe yönelik planlamalar yapalım. Birleşmiş Milletler 2012 Dünya Kooperatifler Yılı etkinliklerinden sonra 2013 yılı kooperatifçilik için farkındalığın biraz daha arttığı ve çalışmaların daha önceki yıllara göre biraz daha fazla olduğu bir yıl oldu. Kooperatifçilik Strateji Belgesi ile ilgili kararların hayata geçirilmesi acısından kalabalık heyetler halinde yoğun hazırlık çalışmaları yapıldı ve bu çalışmalar halen devam ediyor. Dünya’nın en büyük kooperatifçilik örgütü olan Uluslararası Kooperatif Örgütü (ICA) kapsamında ülkemiz adına ileriye dönük güzel başarılar elde ediliyor. Bence en önemli olan gelişme, devletin her kademesinde yapılan her işte kooperatifler paydaş olarak kabul ediliyor ve çözüm yollarına dâhil ediliyor. Bu farkındalığın giderek yaygınlaşması kooperatifçiliğin geleceği açısından kilit önem taşıyor. Tarım alanında kooperatiflerimizin, Avrupa Birliği’ne uyum çalışmalarında bu sene önemli faaliyetlerde bulunuldu. Geçtiğimiz 5 yıldır uyum konusunda sürdürülen ve her biri ince uzun bir yolun kilometre taşı kabul edilecek faaliyetlere yenileri eklenerek çalışmalara devam edildi. Örneğin, Avrupa Birliği Genişleme Genel Müdürlüğü altında görev yapan Teknik Destek ve Bilgi Değişim Ofisi (TAIEX) tarafından aday ülkelere verilen uzman desteğinden istifade edilerek çalışmalar yapıldı. Bunlardan ilki Kırsal Kalkınma alanında diğeri ise Meyve ve Sebze Ortak Piyasa Düzeni altında üretici örgütlenmesi ile ilgili yapıldı. AB’den gelen uzmanlar ile ülkemiz uzmanlarının buluşturulduğu bu çalıştaylarda ülkemiz üretici örgütlenmesindeki önemli sorunlar ele alındı ve AB yaklaşımıyla çözüm yolları oluşturuldu. AB TAIEX Ofisi ülkemizin hızımıza yetişemiyor. Önümüzdeki günlerde Zeytin Zeytinyağı sektörü ile ilgili bir uzman çalışması daha yapılacak. Ama AB TAIEX Ofisi bizim hızımıza yetişemiyor. Biz ülke olarak bütün hazırlıkları hatta AB adına yapılması gerekenler bile tamamlandı. Ne yazık ki Dr. Erhan EKMEN Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Tarım Reformu Genel Müdürlüğü Teşkilatlanma Daire Başkanlığı Projeler ve Dış İlişkiler Çalışma Grubu Sorumlusu Brüksel bizim hızımızda çalışamıyor. Bunlara ilaveten bu yılsonu itibariyle Su Ürünleri Sektörünü pilot olarak alan bir AB Eşleştirme Projesi başlayacak. Bütün bir yıl teknik şartname, kontrat, konsorsiyum oluşumu gibi birçok bürokratik işlemler tamamlandı. Bu Projenin sonunda, en azından Balıkçı kooperatiflerimizin, sorunlarını çözmeye yönelik AB’ye uyumlu bir model oluşturulmaya çalışılacaktır. Elbette bu çalışmalar Türkiye gibi bir ülke için yeterli değildir. Tarımsal üretim potansiyeli, ürün çeşidi, üretim miktarı ve değeri açısından ülkemiz Avrupa’da lider, Dünya’da devlerden biri konumundadır. Daha çok çalışmalı, daha fazla çözüm üretmeli ve bunları en kısa sürede çiftçimizin hizmetine sunmalıyız. Çiftçimiz emeğinin karşılığını alabilmeli. Bunun için ürettiği ürürü pazarda hak ettiği değerde satabilmesi, piyasada diğer rakipleri ile rekabet edebilmesi lazım. Peki bu tek başına mümkün mü? O zaman artık çiftçimize hayatta kalmak için kooperatif adı altında diğer çiftçiler ile bir araya gelmesi gerektiği bıkmadan usanmadan anlatılmalı. Örnek olan başarılı kooperatifler desteklenmeli. Çalışmalarımızın temeli çiftçimizin rekabet gücünün attırılması olmalı. Bu kapsamda neler yapılması gerektiğine ilişkin bir programın projelendirme çalışması tamamlandı. Gelecek sayıda Yılbaşı başlığı altında geleceğe yönelik planlamalardan bahsedeceğim. Şimdiden sağlıklı, mutlu, birlik ve beraberlik içinde bir yıl dilerim. Zeytinyağı Lideri Ülkeden Tüketici Dostu Karar »» İspanyol hükümeti, 1 Ocak 2014′ten itibaren restoran, kafe ve otellerde etiketsiz zeytinyağı servisi yapılamayacağını açıkladı. Bakanlar Kurulu’nun bugün bir kararname ile aldığı önlemin, zeytinyağı üreticileri ve tüketici sağlığını korumayı hedeflediği belirtildi. Bugüne kadar İspanya’daki birçok restoran zeytinyağlıklara koyduğu, herhangi bir şekilde nerede üretildiği ve ne tür olduğu belli olmayan zeytinyağını müşterilerine servis ediyordu. Hükümet, çıkarttığı yeni yönetmelik ile zeytinyağlarının tek kullanımlı şişeler halinde etiketli olarak servis edilmesini zorunlu kıldı. Söz konusu kararın, “AB zeytinyağı sektörü eylem planı” içeriğine de uyduğu kaydedildi. Bilindiği gibi İspanya, dün- yanın en büyük zeytinyağı üreticisi ve ihracatçısı konumunda bulunuyor. 16 Aralık 2013 Köy-Koop Haber KOOPERATİFÇİLİK Dünyadan Kooperatif Hikâyeleri Dr. Nezaket CÖMERT / Dr. Erhan EKMEN Değerli Kooperatifçi Dostlar, Bu sayıda Dünya’da kooperatifçiliğin ilk çıktığı yer olan İngiltere’den bir hikâye sunacağız. Kooperatifçiliğin ekonomik hayatın büyük bir parçası haline gelen İngiltere’de hemen her sektörde kooperatifçiliğin başarılı örnekleri ile karşılaşıyorsunuz. Bu hikâyede, bir kooperatifin şirket mantığı ile nasıl büyük başarı ve kazanç sağlayabileceğini göreceğiz. Şimdiden yeni yılın sağlık mutluluk ve bol kazanç getirmesini dileriz. ‘‘FIRST MILK’’ SÜT KOOPERATİFİ: “First Milk” adlı Kooperatifin yetkilileri işbirliği yapmanın ne anlama geldiğini şöyle ifade ediyor : “Üyelerimiz, ortaklarımız ve ortak girişimcilerimiz aracılığı ile işbirliği yapmanın anlamı; emellerimizi, tutkularımızı ve sürdürülebilir inançlarımızı paylaşmakta bizimle aynı düşüncede olan kuruluşlar ile çalışmaktır.“ Bu kooperatif, 2000 üyesi ve 700 çalışanı olan 2011/12 mali döneminde 13,3 milyon € kâr yapan ve cirosu 579 milyon € olan bir şirkettir. Bu kooperatifin yaptığı her şeyin özünde, çiftçi ortakları ve süt sanayi için sürdürülebilir bir gelecek sağlamak bulunmaktadır. Kooperatif beş tane stratejik motive edici ilkeleriyle çalışmalarını sürdürmektedir: 1. Kooperatif ortaklarının aktif olmalarının sağlanması, 2. Gittikçe büyüyen kendi markasının oluşturulması 3. Ürün ve müşteri tabanının çeşitlendirilmesi 4. Hizmet amaçlı faaliyetlerinde maliyetin düşük tutulması 5. Yapacağı ortaklıklarda belirli değerlerin aranması Yukarıdaki beş stratejik ilke sayesinde, kooperatifin ekonomik faaliyetleri genişlemiş özellikle son beş yılda daha fazla pazara ulaşmasını ve katma değer fırsatı yakalamasını sağlamış, kooperatifi önemli derecede güçlendirmiştir. Kooperatif son birkaç yıllık süreçte, ortaklarının kâr paylarını (temettü) ödeyen ve gittikçe güçlenen bir işletme olmuştur. İngiltere’nin kaşar peyniri uzmanı ve büyük bir gıda üretim işletmesi olan ‘’First Milk’’ Kooperatifi, yumuşak peynirler, süt tozu, peynir altı suyu gibi birçok süt ürününü Mull of Kintyre, Scottish Pride, Pembrokeshire ve Lake District Cheddar gibi önde gelen kaşar peyniri markları altında satışa sunmaktadır. Özellikle Lake District Cheddar son yılların en büyük başarı hikayelerine sahip peynir sanayilerinden birisi olmuştur. Bu kaşar peynir, başlangıcından bu yana son birkaç yıldır, İngiltere’nin herhangi bir yerinde, her bir paketi, 1,5 saniyede satılmaktadır ve ülkenin 3 numaralı kaşar peyniri olmuştur. ‘’First Milk’’ Kooperatifi, İngiltere’deki diğer süt işletmelerinden farklı bir yol izleyen tek işletme olarak faaliyetine devam etmektedir. Kooperatif 2012 yılının Mayıs ayında sporcuların besin maddelerini sağlayan önde gelen şirketlerden biri olan CNP’yi satın almıştır. Bu şirketin satın alınması atılan adımlara anahtar bir örnek olarak ortaklarına sağlam, sürdürülebilir ve kârlı bir gelecek sağlamaktadır (www.saos.coop). Türkiye'de bir ilk olarak ‘'Bilgi Üretimi Kooperatifi'' Kuruluyor »» Avrasya Üniversitesi akademisyenleri yüksek lisans ve lisans öğrencileri tarafından Bilgi Üretimi Kooperatifi'nin ilk temelleri atıldı. Avrasya Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Osman Sirkeci beraberindeki lisans ve yüksek lisans öğrencileri ile Trabzon Ticaret İl Müdürlüğü'ne kooperatifin kuruluşu için başvuruda bulundu. Sirkeci, ‘Bilgi Üretim kooperatifi ‘ni kurmaktaki amaçlarını: “Kamuoyunda fikri mülkiyet bilincini oluşturmak, fikri mülkiyetin önemini vurgulamak, insanları başkalarının yaratılarına ve dolayısıyla da fikri mülkiyete saygı duymaya teşvik etmek, bilimsel araştırmayı özendirmek, bilgi ve ya düşünce ürününün kullanılması ve yayılması ile ilgili hakların eser sahiplerine, bağlantılı kişi ve ya kurumlara verilmesini sağlamak, böylece telif hakları bilincinin oluşması ile korsan ve sahte ürün ticaretini durdurmak , bilimsel çalışma yapanların haklarının teslim edilmesini sağlamak” olarak açıkladı. 2014 Yılı Birleşmiş Milletler Uluslararası Aile Tarımı Yılı ilan edildi »» Farkında mısınız ülkemizde de ve dünyada yıllardan beri optimum tarımsal işletmeleri oluşturmaya ve dahası büyük tarım işletmelerinin sayısını artırmaya çalıştık. Bu yönde uygulanan tarım politikalarında dozu da fazlası ile kaçırdık. Kırsalı adeta boşalttık. Şehirleri bir anda taşıyamayacakları bile karşı karşıya bıraktık. göçten boğulmuş köyler haline getirdik. Bu insanlara şehirlerde ne iş bulabildik ve ne de düzgün bir ev verebildik. Kırsalda ailelerin sahibi olduğu küçük tarım işletmelerini yok etmek için elimizden gelen çabayı gösterdik. Pazar için üretim yapan her zaman para kazanan işletmelerin çoğalmasını istedik. Çünkü hedefimiz dünya pazarlarında acımasız rekabet koşullarına dayanacak bir tarımsal üretim yapısı yaratmaktı. Hatta tarım için kırsal kalkınma ve refahın artırılması için harcanan kaynakları boşuna, küçük işletmeleri pazara taşıyan kooperatifleri de serbest piyasa ekonomisi dengesini bozan araçlar olarak gördük. Onları birleştirmenin yolunu aramak yerine üretimden çekilmeye zorladık. Küçük çiftçilerin sahibi olduğu kırsal amaçlı kooperatiflerin gücünü zayıflattık. Küçük aile tarım işletmelerini sahipsiz bıraktık, hızla yok olmalarına neden olduk. Birde bunları başarı diye ilan ettik. O yıllarda bu politikalara karşı çıkan çiftçilerin mesleki örgütü TZOB’nin eski başkanları Osman Özbek ve Erol Baraz ya mahkemelere veriliyor ya da baskılara maruz kalıyordu. Dünya Bankasının ve IMF’nin faydadan çok zarar getiren politikaları her şeyin üstünde tutuluyordu. En üzücü yanı da siyasi eğilimi ne olursa olsun bu politikalar tüm iktidarlar tarafından uygulanıyordu. Çiftçiye verilen bazı destekler kaldırılıyor, bazıları da büyük oranda azaltılıyordu. Büyük bir kısmı küçük işletmelerde bu politikalardan zarar ediyordu. Kimi üretimden çekiliyor ve bazıları da göç etmek zorunda kalıyordu. Küçük çiftçilere destek sağlayan ve pazar dengesini sağlayan tarımsal kamu kuruluşları özelleştirilirken zayıflatılan kooperatifçilik hareketi bu boşluğu dolduramıyordu. Kooperatifler yok sayılarak pazar adeta tümüyle özel sektörün insafına bırakılıyordu. Tabii dünya politikalarını şekillendiren çevreler üstünlük kurdukları uluslararası örgütler aracılığı ile sadece ülkemizde değil birçok ülkede bu tarz oyunlar ile tarımı güçsüz hale sokarken, sosyal dengeleri bozarken, kendi ülkeleri için pazar yaratıcı tarım politikaları uygulamaları karşısında sesiz kalıyorlardı. Bugün geldiğimiz noktada dünyada fakirlik ve yoksulluk artmış ve açlık tehlikesi günden güne büyümüştür. Küçük aile tarımı yapan çiftçilerin gelirleri daha da düşmüş, şehre göçenlerde beklediklerini bulamamışlardı. Global kriz karşısında geri kalmış ve gelişmekte olan ülkelere akıl veren çevreler belki kendileri için dikensiz gül bahçesi hazırlamışlardı. Ama kendileri de ekonomik kriz girdabı içine girmişler, batışın eşiğine gelmişlerdi. Dünyayı da ekonomik krize sürüklemişlerdi. Para hırsıyla acımasızca kullandık- dikkatini çekmek, kırsal alanda aile tarımı ve küçük ölçekli tarım profilini yükseltmek amaçlamaktadır. Ünal ÖRNEK Ziraat Yüksek Mühendisi uno58@hotmail.com ları doğal kaynakları ve yarattıkları çevre sorunları ile dünyayı karşı karşıya bırakmışlardı. Tüm bunlar yetmezmiş gibi dünyanın enerjiden sonra gıda ve su kaynaklarını yönetmeye başlamışlardı. Uzun yıllardan beri süren yanlış politikalar dünyada en çok tarımsal üretime zarar vermiş, kırsalda fakirlik ve yoksulluk daha da artmış, açlık tehlikesi daha da artmıştı. Bu tabloyu yaratan ülkelerde de daralan sömürü kaynakları ekonomik krizi daha da tetiklemişti. Evet dünya bir hata yapmıştı. Tek yönlü aile tarımını ve işletmelerini bir tarafa bırakan tarım politikaları ve global sermayenin ekonomi politikaları çökmüştü. Sahte refah senaryoları balonu sönmüştü. Dünya sahte suçlamaların hâkim olduğu adı konmayan bir savaşın içine girmişti. Birleşmiş Milletler bu tablo karşısında aramaya koyulmuştu. Gelinen noktada dünya iyiye gitmiyordu. Karşı karşıya kalınan üzücü tablo karşısında 2012 yılı Uluslararası Kooperatifçilik Yılı olarak ilan edilirken, yoksulluk ve açlık karşısında kooperatiflerin bir çıkış yolu olacağı duyurusu yapılmıştır. Birleşmiş Milletler şimdide dünyayı doyuran, dünya gıda üretiminin en büyük üretim gücü olan, bugüne kadar ihmal edilen çoğunluğu küçük aile tarım işletmelerinden oluşan kesime dikkat çeken bir karar almıştır. O karar Birleşmiş Milletler 2014 Yılı Uluslararası Aile Tarımı Yılıdır. Birleşmiş Milletler Genel Kurul 66. Oturumunda alınan bu karar doğrultusunda üye ülkelere ve ilgili uluslararası örgütlere bu yılın dünya çapında yaygın ve etkili olarak kutlanması çağrısında bulunmuştur. Bu yıl çerçevesinde büyük çoğunluğu küçük işletmelerden oluşan Aile Tarımının gıda güvenliği, beslenme, istihdam, doğal kaynakların yönetimi ve korunması, açlık ve yoksulluğun azaltılması, çevre ve sürdürülebilir kalkınmadaki konusundaki önemli rolüne dünyanın Birleşmiş Milletlerin hedefi bu yıl çerçevesinde tüm dünyada daha eşit ve dengeli kalkınma, sağlıklı ve doğru gelişmeyi teşvik etmek, dünyada ve ülkelerde tarım politikalarındaki boşluklar ve fırsatların belirlenmesini sağlayarak, ülkelerin ulusal gündemlerinde tarım, çevresel ve sosyal politikalarının merkezine aile tarımını yeniden koymaktır. Ayrıca dünyada küçük çiftçilerle karşılaştığı zorluklara karşı çözüm yaratmak için toplumda bilinç ve anlayışı artırmaktır. Aile Tarımını destek için etkili yollarını belirlenmesine yardımcı olmak için ulusal, bölgesel ve küresel düzeylerde geniş tartışma ve işbirliğini teşvik etmektir. Özetle dünyada büyük işletmeler yaratma fikrinin faydadan çok zarar getirdiği, kırsaldan olan hızlı göç ile sorunların şehirlere taşındığı görüşmüştür. Şehirlere taşınan yoksulluk ile birlikte kırsaldaki tarım potansiyelinin kullanılamadığı ve üretimde beklenen artışların elde edilemediği ortaya çıkmıştır. Bu durum dünyada açlık ve yoksulluğu önlenmesi politikalarının zarar görmesine yol açmıştır. Dünyada gıda üretiminin büyük çoğunluğunun küçük aile tarım işletmeler eliyle gerçekleştiği ve bu işletmelerin bir taraftan kendilerini beslerken ve iş imkânına sahipken, bu yapının bozulması tüm ülkelerde sosyal ve ekonomik sorunların ortaya çıkmasına neden olduğu görülmüştür. Bu gerçeği gören Birleşmiş Milletler bu konuda farkındalık yaratmak için 2014 yılını Birleşmiş Milletler Uluslararası Aile Tarımı Yılı ilan etmiştir. Dileriz ki bu yılın önemi dünyada ve ülkemizde tüm taraflarca anlaşılabilsin, politikalar bir daha gözden geçirilsin, gerçekler göz önüne alınarak geleceğe yönelik tarım politikaları belirlenebilsin. Küçük aile tarımı ve işletmelerinin neden korunması ve desteklenmesi gerektiği bir daha düşünülsün. http://www.fao.org/family-farming-2014/en/ Köy-Koop Haber Aralık 2013 TARIM “Denizyıldızı Misali” 17 »» Bu yazımda ilkokul öğrencilerine yönelik yapılan bir çalışmadan bahsetmek istiyorum. Bilindiği gibi son dönemlerde eğitim sisteminde çok ciddi değişiklikler yapılmaktadır. Bu çalışmaların alt yapısı tamamlanmadan süratle uygulanmak istenmesinin ileriye dönük problemleri ve mağduriyetleri de beraberinde getireceğine dair eleştiriler bulunmaktadır. Bununla birlikte özellikle ilköğretim programları çerçevesinde problem çözme, yaratıcı düşünme, eleştirel düşünme, araştırma, bilgi teknolojilerini kullanma, iletişim kurma vb. gibi becerileri etkinlik temelli ve öğrenci merkezli uygulamalarla geliştirilmesini hedefleyen çalışmaların da ön plana alınması eğitim sisteminde yeni bir dönemi başlatmıştır. Bu bağlamda okul dışı ortamların eğitim amaçlı kullanımı teşvik edilmektedir. “Toprak Bilim Okulu” projesi de yenilikçi bilim eğitimlerine yönelik çalışmalar kapsamında benzer amaçlarla hazırlanmıştır. Etkinlik temelli dolayısı ile öğrenci merkezli ve aktif öğrenmeyi temel alan bir anlayışla oluşturulan Toprak Bilim Okulu projesi ile toprağın insanlar için yaşamsal önemi bulunan bir varlık olduğu vurgulanmaktadır. Aynı zamanda doğal kaynakların değeri ve önemi konusunda öğrencilerin küçük yaşlardan itibaren bilinç geliştirmesi sağlanmaya ve bilimin günlük yaşam ile bağlantısını kurmalarına yardımcı olunmaya çalışılmaktadır. Bu projenin diğer amaçları ise “toprak bilimi ile ilgili sınıflarında pratik olarak uygulamanın zor olacağı, basit malzemeler ve şaşırtıcı deneysel çalışmalarla öğrencilerin bilimsel becerilerini ve problem çözme yeteneklerini geliştirmek ve bu etkinlikler yolu ile bilime güven duymalarını sağlamak, toprak ile ilgili olaylar sayesinde bilime eleştirel gözle bakma yeteneklerini geliştirmek, doğa sevgisinin geliştirilmesini sağlamak, kurulacak bilgi ve iletişim ağı ile toplumda toprağın önemi konusunda bilimsel temellerin atılmasına ve gelişimine katkı sağlamak” şeklinde ifade edilebilir. Toprak Bilim Okulu’nda öğrenciler üç farklı alanda değişik etkinlikleri, konusunda uzman bilim insanları ile birebir yaparak öğrenirler. Bunlar: Uzm. Dr. Esra GÜNERİ Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Toprak Bilimi ve Bitki Besleme Bölümü eguneri@ankara.edu.tr Türkiye’de kendi alanında bir ilk olan ve ardından birçok projeye liderlik eden Toprak Bilim Okulu, A.Ü. Eğitim Bilimleri Fakültesi’nin katkısıyla, TÜBİTAK, TEMA ve UNICEF Milli Komite’sinin desteğiyle kurulmuştur. Yeryüzünün gizemli örtüsü “Toprağa Dokunun" sloganıyla Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi’nde 17 Ekim 2007 tarihinde açılan Toprak Bilim Okulu, “Çevre, Tarım ve Yaşam Bilimleri” ndeki birikimini toplum ile paylaşmayı hedefleyen çalışmaları sayesinde 5 farklı proje ile yenilikçi bilim eğitimine büyük katkı sağlamıştır. Zaman içinde eğitim verdiği konular bakımından, Fen ve Teknoloji Dersi kapsamında 4. sınıf yardımcı kitabında tavsiye edilen etkinlikler arasında yer alması nedeniyle çok yoğun ilgi ve talep gören Toprak Bilim Okulu, her geçen gün daha etkin bir şekilde eğitimlerine devam etmektedir. 2013-2014 eğitim öğretim yılında da A. Ü. Ziraat Fakültesi ve H.Ü. Eğitim Bilimleri Fakültesi’nin eğitmen, uzman ve bilim insanlarından oluşan yeni ve mütevazı ekibiyle Ekim ayı içinde faaliyetlerine başlamıştır. Toprak Bilim Okulu’nda farklı yaş grupları ile pilot çalışmaların ardından Fen ve Teknoloji dersini ilk kez aldıkları, doğa ve çevreye karşı algılarının arttığı ve bilimsel etkinliklere daha yatkın oldukları düşünülen 4. sınıf öğrencilerine yönelik eğitimler verilmektedir. Toprak Bilim Okulu’nun ilk bilim etkinliği görsel sunuyla başlamaktadır. Öğrenme konusunda yapılan araştırmalar yeni bilginin daha önce öğrenilmiş bilgilerle bağlantı kurulduğunda daha anlamlı olduğunu göstermektedir. Bu sebeple sunumun karşılıklı soru cevaplarla tartışılması sayesinde öğrencilerin toprak konusunda neler bildiklerini ortaya çıkarıcı (ön bilgileri açığa çıkarma ve sunuya dikkat çekme) ve öğrencileri atölye çalışmalarına teşvik edici bir ortam sağlanmaktadır. »» Yıllardır kanatlı sektörü ile ilgili şikayetlere neden olan atıklarla ilgili çalışmalar olumlu sonuçlar vermeye başladı.Atıklarla ilgili yapılan çalışmalar sonucu elektrik ve biyochar elde dilerek büyük başara sağlandı. gazlaştırma teknolojisi kullanılarak singaz üretildi ve temizlenen bu gaz Genset vasıtasıyla elektriğe Dönüştürüldü.Bu işlem sonucunda ortaya sadece biyochar dediğimiz toprak düzenleyici bir gübre elde edildi. Atık ısı, gübreyi kurutmada kullanılarak doğaya yüksek ısılı gaz salınımı önlendi. Bu çalışmalar sonucunda ortaya yeni bir imkan daha çıktığını gördük ki ,tavukçuluk sektörünün en büyük sorunu olan ısıtma problemide bu tip tesislerle çözülebilir.Kısaca izah etmek gerekirse gazlaştırma tesisi çalıştığında ortaya çıkan singaz Öğrenciler birebir uygulamalı olarak kayaç ve mineralleri nasıl tanıyacaklarını, aynı zamanda toprak oluşum süreçlerini öğrenirler. Toprak profili ve toprak katmanları ile tanışırlar, toprak yüzeyinin altında neler olduğunu hayal etmek yerine gözlem yaparak incelerler. 2. Toprak Ana ve Canlılar Atölyesi Tavuk Atıkları Kazandıracak Etlik piliç alanında ülkemizin önde gelen firmalarını barındıran Bolu ili’nde yapılan atıklarla ilgili çalışmalar hakkında açıklama yapan firma yetkilisi makina mühendisi Altan Denizsel şu noktalara değindi; “Türkiyenin başına bela olan Tavuk atıklarının bertarafı ve ekonomiye kazandırılması ile ilgili çalışmalarımız uzun süredir devam etmektedir.Yakma yönteminin getirmiş olduğu yan etkileri göz önüne alarak,gazlaştırma teknolojisi kullanarak elektrik ve biyochar üretimini tercih ettik.Dünyada tavuk atıları ile , ilk uygulanacak olan bu teknolojiye şüpheyle bakan bir çok firmanın görsel aklına da ulaşmak için Boluda büyük bir tavukçuluk firmasınında elini taşın altına koyması ile beraberce bir pilot tesis kurmaya karar verdik,2 aydır test çalışmaları devam eden tesisten broiler tavuk atıkları(talaş veya çeltik karışımlı) kurutularak pelet haline getirildi ve 1. Taş Devri Atölyesi ısıtma ihtiyacı olduğu günlerde yakılarak kümeslerin ısı ihtiyacı karşılanır,ısıtma ihtiyacı olmayan zamanlarda ise elektrik üreterek sistemde kullanılabilir.bu sayede üreticiler hem elektrik,hemde ısı ihtiyaçlarını kendi atıkları ile karşılarlar,çevreye verdikleri zarar azalır ve ek gelir imkanı elde etme şansları ortaya çıkar. Ülkemizde her gün 35.000 ton civarında broiler atığı çıktığı hesap edilirse 600 mwlık bir elektrik enerjisinin üretilebileceği ve bununda tavukçuluk sektörüne günlük toplam 1.915.000 usd lik elektrik geliri girdisi sağlaması beklenmektedir. Senelik toplam 699.048.000 usd sadece broiler üreticilerinin sağlayacağı gelir olarak düşünülürse atık yönetim ekonomisinin ne kadar büyük boyutlarda olduğu ortaya çıkmaktadır.üretim sonucunda ortaya çıkan BİYOCHAR ise tarımda oldukça önemli bir yere sahiptir ve dünyada büyük bir ihracat pazarı vardır.” Toprağın canlılar ile ilişkisini ve üretimdeki rolünü, deneylerle uygulamalı bir şekilde öğrenirler. Mikroskop altında gözlemlerler, hatta bazılarına dokunurlar. Bitkilerin beslenmesi için önemli olan toprak özelliklerini farklı deneyler yaparak kavrarlar. Toprak özelliklerine uygun olarak bitki seçimi yaparak tohum ekmeyi ve bitki yetiştirmeyi öğrenirler. 3. Toprak Koruma Tasarım Atölyesi Toprağın çok uzun sürede oluştuğunu ancak su ve rüzgâr erozyonu ile toprağın çok kısa bir sürede taşındığını, verimsizleşerek kullanılamaz duruma geldiğini deneyler yaparak görürler. Toprakların doğru şekilde korunmadığı takdirde erozyon, çoraklaşma ve dolayısıyla çölleşme gibi problemlerin birbirine bağımlı olarak artacağı bilincine kavuşmaları için farklı düzeneklerle koruma yöntemlerini öğrenirler. Gün içinde yapılan eğitimlerin ardından drama etkinliği sayesinde hem çocukların rahatlamaları ve kendilerini özgürce ifade etmeleri hem de gün boyu edindikleri bilgilerin pekiştirilmesi sağlanmaktadır. Bu güne kadar farklı eğitim etkinlikleri aracılığıyla 10.000’den fazla öğrenciye toprağın önemi ve korunması yönünde eğitimler verilmiştir. TÜBİTAK tarafından farklı isimlerle desteklenen projelerimiz sayesinde 2007 yılından bu güne 64 okula ulaşılmış, toplamda 2394 öğrenci Toprak Bilim Okulu’nda eğitimlerini tamamlamış ve sertifikalarını almışlardır. 2013-2014 eğitim yılında ise 15 okuldan toplam 458 öğrenciye ulaşılması hedeflenmektedir. İlk bakışta küçük rakamlar gibi görülebilir, ama denizyıldızının hikâyesini bilir misiniz? Bilmeyenler mutlaka okusunlar. Değişen dünyanın beklenen ve istenmeyen sonunu biraz geciktirmek adına çevrenin korunmasında öncü olacağı düşünülen bu tür okullarla belki bir “denizyıldızı misali” geleceğimize, çocuklarımızın geleceğine ya da daha güncel bir ifade ile dünyanın geleceğine yatırım yapılmaktadır. Çok hoşuma giden bir ifadeyi sizlerle paylaşmak isterim: “Çocuk, dünyanın ne anlama geldiğini bulmaya çalışan bir bilim adamı gibidir”. Eğitimin öneminin ve ciddiyetinin anlaşılması bakımından sevgi ve saygılarımla… Tarım Satış Kooperatifleri Birliklerinin DFİF Borçları Yeniden Yapılandırılıyor Tarım Satış Kooperatifleri Birlikleri (TSKB)'nin 1 Mayıs 2000 tarihinden sonra Destekleme ve Fiyat İstikrar Fonu (DFİF)'ndan kullandıkları kredilere uygulanan faiz, cezai faiz, gecikme faizi, gecikme zammı gibi fer’i alacakların tamamının tahsilinden vazgeçildi. Bu sayede birlikler yaklaşık 670 milyon TL borç yükünden kurtuldu. Tarım Satış Kooperatif Birlikleri’nin en geç 31 Aralık 2013 tarihine kadar Ziraat Bankası Genel Müdürlüğü ile protokol imzalaması gerekiyor. Tarım Satış Kooperatifleri Birliklerin (TSKB) Destekleme ve Fiyat İstikrar Fonu (DFİF) kaynaklarından kullandıkları ve bakiyesi bulunan kredi borçlarının, yeniden yapılandırılarak tahsiline ilişkin usul ve esaslar, Resmi Gazete yayımlandı. Gümrük ve Ticaret Bakanlığı yaptığı yazılı açıklamada, birliklerin söz konusu yapılandırmadan faydalanması için 2 ay içinde başvuru yapması gerektiği vurgulandı. Kullanılan bu kredilere banka cari faizi veya TEFE/ÜFE aylık değişim oranından düşük olanı basit usulde uygulanmak suretiyle hesaplanarak eklenecek tutarın ödenmesi sağlanacak. 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun kapsamında takip edilenler de söz konusu yeniden yapılandırmaya dâhil edildi. Yeniden yapılandırılan bu borç tutarının ilk taksiti 2014 yılında ödenecek şekilde 15 yılda eşit taksitler halinde yılda bir defa olmak üzere ödenmesi imkânı getirildi. Ayrıca, yeniden yapılandırılan borcun tamamının tek seferde ödenmesi durumunda hesaplanan faiz tutarından yüzde 25 indirim uygulanacak. Tarım Satış Kooperatif Birlikleri'nin bu çerçevede en geç 31 Aralık 2013 tarihine kadar Ziraat Bankası Genel Müdürlüğü ile protokol imzalaması gerekiyor. 18 Aralık 2013 Köy-Koop Haber HAYVANCILIK Hayvansal Üretimde İyi Tarım Uygulamaları »» Dünyada teknolojik gelişmeler ve yenilikler her sektörde olduğu gibi tarım sektöründe de hızla gelişmekte ve özellikle artmakta olan dünya nüfusunun beslenme ihtiyacına paralel olarak yetersiz kalan geleneksel üretim metotlarının yerini hızla almaktadır. Tarım sektöründeki teknolojik gelişmeler birim alandan daha fazla ürün almayı hedeflemiş olduğu için, dünyada tarımda sanayileşme ile birlikte özellikle 1970’li yıllarda tarımsal mücadelede kullanılan koruma amaçlı kimyasalların ve gübrelerin kullanımı artmıştır. Zaman içerisinde çiftçiler tarafından kullanılan kimyasallar insan, çevre ve hayvan sağlığını ciddi düzeylerde tehdit etmeye başlamış ve dolayısıyla çiftlik hayvanlarını da etkilemiştir. bu tehlikelerin, çiftlik yönetiminde oluşturacakları kötü etkilerine karşı İyi Tarım Uygulamaları aşağıda listelenmiş olan konularda uygulanabilir: Günümüzün bilinçli tüketicileri, tükettikleri bitkisel ve hayvansal gıdaların tüm üretim aşamalarını bilmek istemektedirler. Bu nedenle de tüm dünyada tarımsal ürünlerin izlenebilirliği ve sürdürülebilirliği gıda güvenilirliği ve güvenliği açısından oldukça önemli bir konu haline gelmiştir. Çiftçiler hastalık raporlama, kayıt tutma, hayvanların tanımlanması ve ölü hayvanların imhası gibi hayvansal üretimle ilgili tüm yasal zorunlulukların farkında olmalı ve bunlara uymalıdır. Tüketicilerin bu haklı talepleri, son yıllarda bitkisel ve hayvansal üretimde etkili olmaya başlayan ve minimum düzeyde tarımsal üretim kriterlerini içeren İyi Tarım Uygulamaları (İTU) kavramını gündeme getirmiştir. İyi Tarım Uygulamaları alternatif bir tarımsal üretim modeli olmayıp; insan, çevre ve hayvan sağlığına zarar vermeyen, gıda güvenliği ve güvenilirliğini sağlayan, uygun dozlarda kimyasalların ve suni gübrelerin kullanımına izin veren bir tarımsal üretim metodudur. Avrupa’da yaş meyve ve sebze pazarının büyük bir kısmına sahip olan perakendeciler, bu sektörde tüketicilerinin güvenilir gıda talebini karşılayabilmek için 1997 yılında EUREP (Euro Retailer Producer Group) adı altında bir grup kurdular.1999 yılında ise ilk standart olan ve İyi Tarım Uygulamalarının (GAP) gelişmesi için temel unsurları tanımlayan bir çerçeve olan EUREPGAP standartlarını oluşturdular. Verilen ilk standart, EUREPGAP Meyve ve Sebze standardı olmuştur. Bu standart bitkileri ve ıslahı içeren modüler bir standart olan EUREPGAP IFA (Integrated Farms Assurance) ile uyumlaştırılmıştır. EUREPGAP Avrupa’da tarım ve kırsal kalkınma için uzun vadeli, sürdürülebilir bir çerçeve sağlar ve HACCP2 ilkelerini destekleyerek kullanımını teşvik eder (Baghasa, 2008). EUREPGAP standardı 2007 yılının eylül ayında Tayland’da yapılan bir konferansta revize edilerek tüm dünya ülkeleri tarafından kabul görmüş ve GLOBALGAP adını almıştır (Baghasa, 2008).Günümüzde GLOBALGAP, 100’den fazla ülkede 100.000 sertifikalı üretici tarafından uygulanmıştır (http:// www.standart- team. com). Avrupa ülkelerinde başlayan bu uygulama daha sonra dünyada Japonya (JGAP), Çin (ChinaGAP), Meksika (MexicoGAP) ve Tayland (ThaiGAP)’da yayılmıştır. Ülkemizde de bitkisel ve hayvansal üretim ile ilgili İyi Tarım Uygulamaları Yönetmeliği ilk olarak 08.09.2004 tarih ve 25577 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanmıştır. Daha sonra bu yönetmelik Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından revize edilerek daha kapsamlı bir hale getirilerek 07.12. 2010 tarih ve 27778 sayılı Resmi Gazete’ de yayınlanmıştır (http://mevzuat.basbakanlik.gov.tr). Hayvansal üretimin birçok yönü biyolojik, kimyasal ve fiziksel tehlikeler tarafından risk altındadır. Bu tehlikeler çiftlik hayvanlarının refahına veya gıda zincirindeki geniş yelpazede hayvansal gıdalara zarar vererek tüketiciler için potansiyel risk oluşturmaktadırlar. Hayvansal üretimle ilgili b) Taşıma, depolama ve beslemeden oluşan yem zincirinin; yemi biyolojik, fiziksel ve kimyasal bulaşmalardan önlemek için iyi yönetilmesi gerekir. Ayrıca yem, etiketinde belirtilen talimatlar doğrultusunda mümkün olan en kısa sürede kullanılmalı, 1.Genel Çiftlik Yönetimi Hayvansal üretimde İyi Tarım Uygulamaları prensipleri çerçevesinde çiftlik yönetiminin tüm aşamalarında çiftçinin yerine getirmesi gereken bazı ilkeler vardır. Bu ilkeler şunlardır: 1.1 Yasal Yükümlülükler 1.2 Kayıt Tutma İşletmede hastalık, bir kimyasal tehlike veya fiziksel bir güvenlik sorunu ortaya çıktığında, kayıt tutma işlemi sayesinde çok fazla çaba harcamadan sorunun kaynağı izlenebilir ve kolay bir şekilde ortadan kaldırılır. Bu nedenle çiftçi işletmesindeki aşağıdaki hususları kayıt altına alması gerekir: Dr. Nezaket CÖMERT Ziraat Yüksek Mühendisi nezaketcomert@yahoo.com 2.Hayvan Sağlığı Yönetimi 2.1 Biyolojik Tehlikeler Çiftlik hayvanlarının sahipleri ve çiftlik yöneticileri hayvan sağlığını koruyucu her türlü tedbir almak ve uzmanlarla temas halinde olmak zorundadırlar. Ayrıca hayvan hareketleri üzerindeki kısıtlamalarla ilgili düzenlemelere de uyum sağlamalıdırlar. 2.2 Fiziksel Tehlikeler a) İşletmeye grup veya bireysel olarak giren - çıkan tüm hayvanları, Çiftlik hayvanlarının sahipleri ve çiftlik yöneticilerinin hayvan refahı kurallarını uygulamaları gerekir. Özellikle aşağıdaki koşullara dikkat edilmelidir: b) İşletmenin etrafındaki hayvan hareketlerini, a) İşletmedeki çalışanlar hayvancılık konusunda deneyimli ve eğitimli ol- c) Biyolojik ve mineral madde içeriği bakımından kalitesi bilinen sular hayvanların tüketiminde ve işletmede sulama suyu olarak kullanılmalı, d) Satın alınan yemlerin satın alınma tarihleri, içerikleri ve hayvanlara verilme şekilleri kayıt altına alınmalı, e) İşletmede yem rasyonları hazırlanırken olası fiziksel, kimyasal ve biyolojik bulaşmalara karşı önlemler alınmalıdır, e) Hayvanların beslenme düzeylerinin hayvan sağlığını, büyümesini ve üretimini teşvik edecek yeterlikte ve kalitede olduğundan emin olunması, f) Hayvanların beslenmelerinin tür, verim ve yaşları dikkate alınarak yaşam ve verim payı ihtiyaçlarını karşılayacak uygun beslenme programları hazırlanmalıdır, g) İşletmede yemlerin ve tehlikeli kimyasalların depolandığı yerlere hayvanların ulaşmaları önlenmelidir. 5. Çevre ve Altyapı 5.1 Ortak Önlemler Çiftlik hayvanları sahipleri ve yöneticilerinin alması gereken ortak önlemleri şunlardır: a) Hayvanların barınakları havalandırma, drenaj ve gübrenin taşınması gibi hayvanların temel ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde inşa edilmelidir. Barınaklardaki yürüyüş alanlarının yüzeyleri kaygan olmamalı ve kolay yıkanabilir özellikte olmalıdır, b) Çiftlikler endüstriyel kirlilikten ve enfeksiyona neden olan kaynaklardan uzak yerlere kurulmalıdırlar. 5.2 Biyolojik Tehlikeler Çiftlik hayvanları sahipleri ve yöneticilerinin alması gereken biyolojik önlemleri şunlardır: a) Çiftlik düzeni ve bina inşaatı hayvanların üretim ve yaş gruplarına göre ayırımı sağlayacak özellikte yapılmalıdır, b) İşletmedeki binalar ve çevre çitleri, diğer çiftlik hayvanlarının ve yabani hayvanların girişlerini engelleyecek şekilde inşa edilmelidir c) Temiz ve kontamine olmuş yem ve gübre gibi maddelerin birbirlerinden yeterli uzaklıkta depolanmaları gerekir, c) İşletmede kullanılan tüm yemleri, ilaçları, dezenfektan maddeleri, herbisitleri ve tüketilen tüm maddeleri, d) Gübre ve diğer atıkların işletme içerisinde kontrollü depolanması ve uzaklaştırılması gerekir. d) Besleme ile sağlık programı ve çiftlik yönetimi ile ilgili meydana gelebilecek diğer değişimleri, 5.3 Kimyasal Tehlikeler e) Hastalıkları, enfeksiyonları, hasta veya ölmüş olan hayvanlar hakkındaki bilgilerin tarih, teşhis ve sonuçları gibi detaylarıyla birlikte kayıt altına alınmalıdır. Çiftlik hayvanları sahipleri ve yöneticileri, işletmede dezenfektan maddelerin kullanımının üretici firmanın kullanım talimatlarına göre sağlamalıdırlar ve temizlik malzemeleri ile dezenfektanlar hakkında uzman tavsiyelerini almalıdırlar. 1.3 Hayvanların Tanımlanması 5.4 Fiziksel Tehlikeler Hayvanları bireysel veya grup olarak tanımlamak ve izlemek gıda güvenilirliği ve çiftlik yönetimi açısından önemli bir araçtır. Çünkü iyi bir kayıt tutma ve hayvan tanımlama ile gıda güvenilirliği ile ilgili problemin kaynağına kolay bir şekilde ulaşılabilir ve en uygun önlemler alınabilir. Çiftlik hayvanları sahipleri ve yöneticileri hayvanların her türlü tehlikelerden uzak olan mera alanlarında hayvanlarını otlatmalı ve gerekli mera yönetimini sağlamalıdırlar. 1.4 Hijyen ve Hastalıkların Önlenmesi Bir işletmede temizlik koşullarını koruyucu ve patojen mikroorganizmaların bulaşmasını önleyici tedbirlerin alınması modern bir çiftlik işletmesi yönetimindeki temel unsurlardır. Modern bir işletmede alınması gereken bu tedbirlerin amaçları şunlardır: a) Tüm tesislerin hijyen ve güvenliğinin sağlanması, b) Çiftlik çalışanlarının sağlık koşullarını oluşturmak ve hijyenik çalışma prosedürünü uygulamak, c) İşletmeye giren vasıtalar aracılığıyla oluşabilecek bulaşmaları önlemek, d) Çiftlikteki hayvanları olası patojen mikroorganizmaların bulaşmalarına karşı korumak için, çiftliğe mesleki amaçla gelenlerle veya diğer ziyaretçilerle temaslarının minimuma indirilmesi, e) İyi beslenme ve stres koşullarının azaltılması ile çiftlik hayvanlarının sağlıklı olmalarının sağlanması, f) Tesislerde ve çiftliklerde mevcut hayvan populasyonlarının kayıtlarının tutulması. 1.5 Eğitim Hayvansal üretim teknikleri ve önlemler sürekli değişim içindedirler. Bu değişimleri takip etmek ve uygulayabilmek için çiftçilerin ve çiftlik yöneticilerinin kendileri ve çalışanları için uygun eğitim olanaklarını araştırmaları ve uygulamaları gerekir. Ayrıca kendi bölgelerinde zorunlu olabilecek eğitimlerin farkında olarak yapılmış olan tüm eğitimlerinde kayıtlarının tutulması gerekir. malıdırlar, 4.2 Biyolojik Tehlikeler b) İşletmedeki tesisler ve makineekipman düzgün tasarlanmış olmalı ve hayvanlara fiziksel hasarlar vermeyecek özelliklerde olmalıdırlar, Çiftlik hayvanları sahipleri ve yöneticilerinin biyolojik tehlikelerle ilgili alması gereken önlemleri şunlardır: c) Hayvanlar hayvan refahı koşullarına uygun araçlarla taşınmalıdırlar. 3.Veteriner İlaçları ve Biyolojik Maddeler 3.1 Ortak Önlemler Çiftlik hayvanları sahipleri ve yöneticileri veteriner ilaçları ve biyolojik maddelerle ilgili aşağıdaki bazı hususlara dikkat etmeleri gerekir: a) Hayvancılıkta kullanılan ilaç ve diğer biyolojik maddelerle ilgili kısıtlamaların farkında olmak, b) Antimikrobiyallerin yasal gereksinimler ölçüsünde kullanılması, c) Kullanılan tüm ilaçların ve biyolojik maddelerin kullanıldıkları doz, seri numarası, hangi hayvanlara ne zaman uygulandıklarına dair tüm detayların ayrıntılı kayıtlarının tutulması, d) Hayvanların taşınmasında kullanılan araçların ve tedavi ünitelerinin mevcut hayvan türlerine uygun ve hayvanlara zarar vermeyecek özelliklerde tasarlanması gerekir. 4. Hayvan Yemi ve Su 4.1 Ortak Önlemeler Çiftlik hayvanları sahipleri ve yöneticileri yem ve su ile ilgili aşağıdaki önlemleri almak zorundadırlar: a)Yemlerin iyi tarım uygulama metotlarını uygulayan tedarikçilerden sağlanması, a) Antibiyotiklerin yemlerde büyümeyi teşvik edici katkı maddesi olarak kullanılmadığından emin olunması, b) Hayvanların meralarda uygun mera rotasyonuna tabi olarak otlatılmalarını sağlamak, parazit bulaşmalarını önlemek ve bunları kayıt altına almak, c) Yemlemede ve içme sularında kullanılan makine ve ekipmanların düzenli kontrollere tabi tutularak gerektiğinde temizlenmeleri ve dezenfekte edilmeleri gerekir. 4.3 Kimyasal Tehlikeler Çiftlik hayvanları sahipleri ve yöneticilerinin kimyasal tehlikelerle ilgili alması gereken önlemleri şunlardır: a) İşletmede bitkisel üretimde kullanılacak olan herbisit ve pestisitlerin uygun dozlarda kullanılmaları ve hayvanların bu kimyasallara maruz kalmalarını minimuma indirecek üretici ve ilgili mevzuat talimatlarına uyulmalıdır. Bu kimyasalların kullanım yerleri ve tarihleri kayıt altına alınmalıdır, b) Yem katkı maddelerinin kullanılmasında üretici firmanın katkı maddesinin hangi dozlarda, nasıl kullanılacağı ve geri çekme periyodlarının takibi ile ilgili talimatların yerine getirilmesi gerekmektedir. 4.4 Fiziksel Tehlikeler Çiftlik hayvanları sahipleri ve yöneticilerinin fiziksel tehlikelerle ilgili alması gereken önlemleri şunlardır: Hayvanların barınaklarında ve diğer tesislerde yabancı nesneler, tesis parçaları, tel, plastik torbalar gibi zararlı cisimler olmamalıdır. 6.Hayvancılık ve Ürün Yönetimi 6.1 Biyolojik Tehlikeler Çiftlik hayvanları sahipleri ve yöneticilerinin bu konuda alması gereken önlemler şunlardır: a) Hayvanların sağlıklı ve temiz ünitelerde kesimlerinin gerçekleştirilmesi ve herhangi bir bulaşmadan korunması b) Hayvansal ürünlerin birincil üretim aşamasında ve depolanması esnasında hayvan ve çevresel kaynaklı kirlenmelere maruz kalmalarını minimuma indirilmesi c) Hayvanların ve hayvansal ürünlerin işletmeden gönderilme ve hedef yere ulaşma sürelerinin ve tarihinin kayıt altına alınması gerekir. 6.2 Kimyasal Tehlikeler Çiftlik hayvanları sahipleri ve yöneticilerinin kimyasal tehlikelere karşı alması gereken önlemler şunlardır: a) Mevcut mevzuata göre uygulanabilir maksimum kalıntı düzeylerinin aşılmaması gerekir b) Kesime gitmeyen hasta hayvanın tedavisinin yapıldığından emin olunması 6.3 Fiziksel Tehlikeler a) Hayvanların taşınması işlemleri esnasında hayvanlar araçlara yüklenmeden önce güvenli ve insani davranışlar çerçevesinde bir araya toplanmalı b) Yükleme tesisleri uygun koşullarda inşa edilmeli c) Hayvanların yüklenmeleri esnasında fiziksel yaralanmaları önleyici tedbirler alınmalı ve uygulanmalıdır (FAO ve OIE, 2009). Köy-Koop Haber Aralık 2013 TOPRAK - SU Su Adaleti Olmadan Demokrasi Olmaz »» Su Hakkı Kampanyası, 2 Kasım 2013 tarihinde “Su adaleti olmadan demokrasi olmaz! Ortak varlıklarımızı ve su hakkımızı savunuyoruz” adlı bir panel ve forum düzenledi. 100 kişiye yakın katılımcının olduğu toplantının panel kısmında sekiz konuşmacı su krizinden iklim değişikliğine, özelleştirmeden tekrar kamulaştırmaya kadar su meselesinin çeşitli boyutlarını dile getirdi. Panelin “Toma için değil, yaşam için su” başlıklı birinci bölümünde, ilk konuşmayı yapan Açık Radyo genel yayın yönetmeni Ömer Madra, iklim değişikliği ve su krizinin arasındaki bağlantıyı, neoliberal politikalarla ticarileştirilen ve özelleştirilen suyun yeniden nasıl ortak varlığımız haline getirilebileceğini anlattı. Dünyayı kurtarmak için bir an önce harekete geçme çağrısı yapan Madra’dan sonra sözü Çevre Hukuku Derneği avukatlarından Arif Nihat Alpsoy aldı. Temel insan hakları arasında sayılması gereken su hakkının Türkiye’deki son durumu nedir sorusuna yanıt olacak bir sunum yapan Alpsoy, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nda var olan “sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkı”, Çevresel Etki Değerlendirme süreçleri ve su kullanım hakkı ile ilgili hukuksal metinleri açıklarken, henüz kabul edilmemiş olan ama gündemde olan Su Kanunu tasarısının su varlıkları, su hakkı ve geleceğimiz için ne anlama geldiğini dile getirdi. Alpsoy, bu kanunda ne suyun kendisine, ne de su hakkına saygı olduğunu söyledi. Dikili Belediye Başkanı Osman Özgüven ise Dikili ilçesinde uygulanan hane başına 13 tona kadar bedava su uygulamasının çıkış noktasının su hakkı olduğunu belirtti. “Su bir hak olduğuna göre satılamaz, bu yaşam varlığının üzerinden kâr elde edilemez” diyen Özgüven, bu su yönetimi modelini yaklaşık on senedir başarıyla uyguladıklarını, bu nedenle kendilerine çeşitli davalar açıldığını ama herşeye rağmen suyu bedava vermeye devam ettiklerini ve edeceklerini söyledi. Ardından sözü alan Food & Water Europe yöneticisi Gabriella Zanzanaini, su hakkınının Bolivya, Uruguay ve Güney Afrika gibi ülkelerin anayasalarına dahil edilmesi ve 2010 yılında da Birleşmiş Milletler tarafından kabul edilmesine rağmen Türkiye’nin bu konuda çekimser kaldığına dikkat çekti. Zanzanaini, Avrupa Vatandaşları Girişimi tarafından 2012 Mart ayında başlatılan ve geçtiğimiz Eylül ayında yaklaşık 1,9 milyon Avrupalının imzaladığı “Su bir insan hakkıdır” adlı imza kampanyası sürecini anlattı. Türkiye’de de benzer çalışmaların olumlu sonuç vereceğine inandığını söyleyen Zanzanaini, birlikte mücadele edersek başarabiliriz dedi. Panelin “Şirketler için değil yaşam için su” başlıklı ikinci bölümünde ise ilk konuşmayı Gola Kültür Sanat ve Ekoloji Derneği’nden Refika Kadıoğlu yaptı. Yerelde yaşanan Baraj ve HES karşıtı mücadelelerin önündeki iç engellerden bahsederken Artvin’den örnekler veren Kadıoğlu, kimi zaman köyler arasında bile yoğun gerilimler yaşandığını ve bunun mücadelenin çeşitli aktörlerini bir araya getirmekten alı koyduğunu belirtti. Mikro düzeyde milliyetçilik ve ayrımcılık yaşanıyor diyen Kadıoğlu “burada konuşulanlar kırsala varamıyor. Köylere gidip, tek tek gidip iletişim kurmak gerek. Bunun başka yolu yok” dedi. Food & Water Watch Bolivya’dan “Herkes için Su” Güney Amerika Koordinatörü Marcela Olivera ise kendi ülkesinde 2000 yılının başlarında “Cochabamba Su Savaşları” olarak bilinen şirket egemenliğine karşı su mücadesini anlattı. 1999’da Cochabamba’da su hizmetlerinin özelleştirilmesinin hemen ardından su faturalarının %200 arttığı belirten Olivera, bunun asgari ücretin dörtte birine denk geldiğini söyledi. “Bechtel şirketi, çiftçinin topladığı yağmur suyuna bile gözünü dikmişti” diyen Olivera, ilkin sadece Cochabamba’da olan mücadelenin kısa sürede bütün ülkeye yayıldığını, önceleri suyun özelleştirilmesine karşı çıkanların kısa süre sonra bütün özelleştirmelere ve mevcut hükümete karşı birleştiğini anlattı. Olivera’nın son sözleri ise “herşey özelleştirilmiş olsa bile yeniden kamulaştırma için geç kalınmış değil, yeter ki kamunun devletçilik değil, halkın katılımcılığı olduğunu unutmayalım” oldu. Amazonlar'da Orman Tahribatı Yine Artışta Brezilya, Amazon’da ormansızlaştırma oranlarının 2012’nin Ağustos ayından Temmuz ayına dek yüzde 28 oranında arttığını açıkladı. İstatistikler, bahsi geçen zaman aralığında ormanların 5.843 kilometre karelik bölümünde tahribat oluştuğunu, bunun bir önceki sene 4.571 kilometrekare olduğuna işaret ediyor. Brezilya Çevre Bakanı İzabella Teixeira, hükümetin kendi ifadesiyle bu “suçun” yol açtıklarını tersine çevirebilmek için çaba sarfettiğini vurguladı. Çevre kuruluşları, ormanlardaki tahribatın artmasından Brezilya’ nın ormanları koruma yasaları üzerinde yaptığı değişiklikleri ve tartışmalı reformları sorumlu tutuyor. Bu değişiklikler, çiftliklerde korumaya alınan bölgelerin azalması ve bu kapsamda 2008’den önce tahribata uğrayan kesimler için de af çıkarılmasıyla sonuçlanmıştı. Amazonlar’daki yağmur ormanları, kereste tüccarlarının ticari kaygılarının kurbanı oluyor. Brezilya’da küresel ısınmanın ana sebeplerinden biri olan sera etkisine yol açan gaz salımlarına, en çok ormansızlaştırma nedeniyle tanık olunuyor. 19 Yeniden Yeşeren Umutlar: Karapınar Örneği »» Geçenlerde elime bir dergi ulaştı. Konya’daki Çölleşme ile Mücadele Araştırma İstasyonu’nda çalışan araştırmacı arkadaşlar tarafından çıkarılan “Konya Toprak Su Dergisinin ilk sayısıydı. Kapak fotoğrafı olarak yemyeşil bir çam ormanının görüntüsü alt kısmında ise süzülen bir leylek resmi yer alıyordu. “Burası Karapınar, Karadeniz Ormanları Değil!” diyerek bu görüntüye atıfta bulunarak haklı bir gurur duymaktaydılar. Aslında bu görüntü beni hiç şaşırtmadı. Çünkü bir kaç yıl önce arkadaşımın orada tez çalışması yürütmesi kararlaştırıldı. Yapılan ilk arazi çalışması sonucunda, Ankara’ya dönen arkadaşıma arazi çalışmalarını sorduğumda; eş danışmanı olan yabancı hocasının çok şaşırdığını, Karapınar’da toprakların etkili bir şekilde yürütülen mücadele çalışmaları sonucunda, rüzgâr erozyonu tehlikesinden önemli düzeylerde korunduğunu ve o dönemler içerisinde ortalamanın üzerinde yağışın geldiğini söyledi. O an bizi planlanan çalışmanın ön görülere uygun olarak yürüyemeyecek olması (rüzgâr erozyonunun bölgesel ölçeklerde modelleyebilmek için rüzgâr erozyonuna ihtiyacımız vardı!) biraz hayal kırıklığına uğratsada bilimin temel hedefinin insanoğlunu ve doğayı korumak değil miydi? İlk değerlendirmelere rağmen, orada ölçüm almak için meteroloji istasyonu kurulup, deneme parselleri oluşturuldu. Arkadaşım 3-5 ay boyunca gelecek rüzgâr olaylarını bekledi. Ama modelleme yapabilmek için istediği düzeyde veri toplayamadı. En nihayetinde, ülkemiz sınırlarının ötesinde başka bir saha bulundu. Yapılan mücadeleleri anlayabilmek için tarihsel geçmişe ve bölgede yaşanan problemlerin sebeplerine değinecek olursak; 1950’li yıllarda rüzgâr erozyonu ve kumul hareketler bölge halkının yaşamını olumsuz yönde etkilemeye başladı. Peki, neydi sebep? İki farklı durum ve bunların ortak etkisi olarak açıklayabiliriz. İlki, Karapınar bölgesi jeolojik ve jeomorfolojik yapı Dr. Selen Deviren SAYGIN Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Toprak Bilimi ve Bitki Besleme Anabilim Dalı Selen.Deviren@agri.ankara.edu.tr itibariyle eski bir göl yatağı üzerinde gelişmesi ve zaman içerisinde buradaki gölün kurumasıyla tabandan açığa çıkan kumul sahalarının varlığı. Bir diğeri de ülkemizin her yerinde maalesef karşılaştığımız bir problem; meraların uygun olmayan yönetim biçimleri. Özellikle de çevresinde bu derece hareketli ve gevşek materyalin bulunduğu alanlarda yapılan yanlış uygulamalar. Nedir bunlar diye soracak olursanız? Yakacak ihtiyacı için toprağı koruyan ve tutan bitkilerin sökülmesi, erken, aşırı ve düzensiz olarak yürütülen kontrolsüz otlatma faaliyetleri ve tarımsal üretim için bu alanların kullanılması ilk aşamada söylenebilecek olanlar. Bölge içerisinde, yıl içerisinde düşen toplam yağış miktarının 277 mm gibi son derece düşük olması, vejetasyo- nun (bitki örtüsünün) etkili bir şekilde gelişebilmesini engelleyerek toprakların organik materyalce fakir bir yapıya sahip olmasına yol açmaktadır. Bir toprağın su ve rüzgârın aşındırıcı etkisinden korunabilmesinin temel şartı ise dayanıklı toprak yapısına sahip olabilmesidir. Bizim toprakta “agregat” olarak adlandırdığımız çeşitli inorganik ve organik toprak materyallerinin çeşitli çimentolayıcı maddeler ile birlikte biraya getirdiği küçük kümeli yapılardır. Canlı bir organizmada hücre ne ise toprakta da agregat o dur. Agregat adını verdiğimiz bu küçük yapısal birimi meydana getiren en önemli çimentolayıcı madde ise toprak organik maddesidir. Organik materyalin yetersiz olduğu koşullarda bir araya gelemeyen bu küçük tanecikler kolaylıkla su ve rüzgâr tarafından başka yerlere taşınarak kirlilik unsuru oluşturabilmekte dahası bünyelerinde barındırdıkları killer ve organik bir takım bileşiklerin yüzeylerine tutulmuş olan besin maddelerini de beraberinde taşıyabilmektedirler. Doğal koşullarda gelişen kumul hareketleri için yapılabilecekler sınırlı olmakla birlikte, uygun olmayan arazi yönetimlerinden kaynaklanan arazi bozulmalarının önüne geçilebilirse ve hayvancılığın temel dayanaklarından biri olan meralar onlar için yazdığımız kaderlerin eline bırakılmaz ise doğal kaynaklarımızı bu kadar hızla tüketmemiş oluruz. Karapınarda yürütülen etkili mücadele çalışmalarından görünümler (Kaynak: http://www.desire-project. eu/index.php?option=com_content&ta sk=view&id=40&Itemid=35) Türkiye, Kadın-Erkek Eşitliğinde 120’nci Sırada »» Dünya Ekonomik Forumu’nun (DEF) yayımladığı 2013 cinsiyet ayrımcılığı raporuna göre, son bir yıl içerisinde birçok ülkede kadın ile erkek arasındaki eşitsizlik durumunda az da olsa olumlu gelişmeler kaydedildi. Kadınların siyasal, ekonomik ve sosyal konumuna dair 136 ülkeye ilişkin veriler içeren raporda, kadın-erkek eşitliği bakımından İzlanda, Finlandiya ve Norveç ilk üç sırada yer alıyor. Siyasal katılım, ekonomik eşitlik, eğitim ve sağlık hakkı gibi farklı alanlarda kadının yerine değinen raporda Türkiye’nin kadın-erkek eşitliği endeksindeki yeri 120. sırada. Filipinler ve Nikaragua ilk 10’da yer aldı. Geçen yıldan bu yana hiç gelişme kaydetmeyen bölgeler ise Orta Doğu ve Kuzey Afrika. Yemen 136 ülke arasında en sonda bulunuyor. Kuzey ülkeleri liste başı DEF bu raporu son sekiz yıldır yayımlıyor. Raporun yazarlarından Saadia Zahidi, 2006'dan bu yana endeksteki ülkelerin yüzde 80'inde kadın-erkek eşitliğinde gelişme kaydedildiğini belirtti. Zahidi, yüzde 20'de hiçbir gelişme olmamasını ise "endişe verici" olarak niteledi. Kuzey ülkeleri liste başında yer almaya devam etti. İzlanda son beş yıldır kadınerkek eşitliğini en iyi sağlayan ülke konumunda. İzlanda, Finlandiya, Norveç ve İsveç, kadın-erkek arasında yüzde 80 eşitlik oranına sahip. Türkiye'de kadın-erkek eşitliği Geçen yıl 135 ülke arasında 124. sırada yer alan Türkiye, raporun ilk yayımlandığı yıl olan 2006'da 115 ülke arasında 105. sıradaydı. 2013 raporundan Türkiye'ye dair bazı çarpıcı veriler ise şöyle: Kadınlar arasında işsizlik oranı %11 (erkeklerde 9) Kadınlar arasında yarım gün çalışma oranı %24 (erkeklerde 9) Tarım dışı istihdamda kadın işgücü oranı %23 Banka hesabı olan kadınların oranı %33 (erkeklerde 82) İşletmelerde liderlik konumuna yükselebilen kadın oranı %4 Aşağıdaki konular bakımından kadının yeri itibariyla 136 ülke endeksi içinde Türkiye'nin sıralamadaki yeri şöyle: Ekonomik katılım ve fırsat 127 İşgücüne katılım 123 Eşit işe eşit ücret 79 Eğitimde başarı 104 Sağlık 59 Siyasal yetkilendirme 103 20 Aralık 2013 Köy-Koop Haber KIRSAL KALKINMA Kooperatiflerde Muhasebenin Önemi -IV»» Sevgili Kooperatifçiler, geçen ay muhasebe konularına devam etmiştik. Bu ay ise sizlere Kooperatifçinin bilmesi gereken bazı önemli hesaplardan bahsedeceğim. »» Bu yazımızda daha önce hiç değinmediğimiz bir konuda tamamen kişisel görüşlerimi aktarmak istiyorum. Bizim bu sütunda konularımız yatırım ortamı, yatırım konuları ve hibe programları ile özellikle ülke tarımsal sanayi için önemli bulduğum IPARD programı hakkında açıklayıcı bilgiler vermeye çalışmak oldu. Kooperatifçinin Bilmesi Gereken Bazı Önemli Hesaplar Hesap teriminin ne olduğunu artık biliyoruz. Hesap planı ne demektir ve bir kooperatif yöneticisi açısından önemli olan hesaplar hangileridir? Turgay SOLMAZ Hesap planı Köy-Koop Genel Müdürü 1994 yılında muhasebede ortak bir dil kullanmak amacıyla verilmiş kodlama sistemidir. Hesap planı içerisindeki her kodun bir karşılığı vardır. Örnek: 100 kodunun karşılığı Kasa Hesabıdır. Geçen ay anlatmış olduğumuz mizan, bilanço ve gelir gider (kar-zarar) cetveli, bu hesap planı içerisinde yer alan farklı hesapların bir araya getirilmesi ile oluşturulur. Dolayısıyla kooperatif yöneticileri olarak hangi hesabın ne anlama geldiğini bilirsek, elimize muhasebecinin hazırladığı bir mizan ya da bilanço aldığımızda kasa hesabı hangi hesap kodunda takip ediliyor, ne kadar paramız var, bankamızın durumu, sermayemiz, borç ve alacaklarımız gibi sorulara cevap bulabiliriz. Kooperatif Yöneticinin bilmesi gereken bazı muhasebe hesapları ve kodları şunlardır: (Tablo 1) • 622 Satılan Hizmet Maliyeti Bu hesaplar borç kalanı verir yani borçlu çalışır. Hesap adından da anlaşılabileceği üzere, satmış olduğumuz mal ya da hizmetlerin bize olan maliyetleri bu kayda yazılır. Gider Hesapları: 700’lü kodlarda tutulur. Tüm gider hesapları borçlu çalışır ve her zaman borç kalanı verir. Bazı gider hesapları şunlardır: • 740 Hizmet Gideri • 760 Pazarlama, Satış, Dağıtım Gideri • 770 Genel Yönetim Gideri Telefon Giderine ilişkin muhasebe kaydı 770 Genel Yön. Gid.=50TL 329 Diğer Borçlar =50TL Hesaplar (borç kalanı veren) Kodu Hesaplar (borç kalanı veren) Kasa 100 Demirbaşlar 255 Banka 102 Binalar 250 Alınan Çekler 101 Makine 253 Alacaklar 120-220 Ödenmemiş Sermeye(-) 501 Ortaklardan Alacaklar 131-231 Tablo-1’de vermiş olduğumuz hesaplar ve kodları borçlu çalışır, yani borç kalanı verir. Diğer bir ifade ile kooperatifte mevcut olan varlıklardır. (Tablo 2) Kodu Yukarıda anlatmış olduğumuz örneğimizi yine gelir tablosunda ilgili yerlere koyarak kooperatifimizin kar-zarar durumunu görmüş olalım. Hesaplar (alacak kalanı veren) Kodu Hesaplar (alacak kalanı veren) Verilen Çekler (-) 103 Ödenecek Vergi ve Fonlar 360 Banka Kredileri 300-400 Ödenecek Sosyal Güv. Kes. 361 Satıcılara Borçlar 320-420 Sermaye 500 Ortaklara Borçlar 331-431 Ödenmemiş Sermeye(-) 501 Ortaklardan Alacaklar 131-231 Tablo 2’de vermiş olduğumuz hesaplar ve kodları alacaklı çalışır, yani alacak kalanı verir. Diğer bir ifade ile kooperatifin mevcut olan borçlarını ya da öz kaynağını gösterir. Gelir Hesapları 600: Bu hesap gelirlerimizi kaydettiğimiz hesaptır. Her zaman alacaklı çalışır ve alacak kalanı verir. Maliyet Hesapları: 600’lü hesaplarda takip edilir. • 621 Satılan Ticari Mal Maliyeti Kodu • Kar: 590 • Zarar: 580 Örneğimizi bir Bilanço uygulaması ile pekiştirelim. Tablo 3’de görelim. Önümüzdeki ay muhasebe ile ilgili konularımıza devam edeceğiz. Saygılarımla. …..tarihli BİLANÇO AKTİF PASİF DÖNEN VARLIKLAR Ticari Alacaklar 75.000 DURAN VARLIKLAR Kısa Vadeli Yabancı Kaynak 71.050 Satıcılara Borçlar 1.000 Ortaklara Borçlar 70.000 Diğer Borçlar 50 Uzun Vadeli Yabancı Kaynak AKTİF TOPLAMI 75.000 Özkaynaklar 3.950 Dönem Net Karı 3.950 PASİF TOPLAMI 75.000 IPARD ve Kooperatifler Ancak IPARD programı Kooperatifleri birinci uygulamasında destek kapsamına almadı. Muhtemelen ikinci aşamasında alabilir. Ancak burada doğrudan yatırım desteği şeklinde mi alır yoksa kurumsal kapasitelerinin geliştirilmesi mi amaçlanır önümüzdeki aylarda göreceğiz. Tam da bu aşamada ne olmalı konusuna değinmek faydalı olacaktır diye düşünüyorum. Bu programları bir yana bırakın Kooperatiflerin mevcut durumunu analiz ettiğimizde nasıl bir tablo ile karşılaşacağız. Kurumsal kapasiteleri nedir, finansal yapıları nasıldır, geleceğe yönelik hiç olmazsa beş yıllık planları ve hedefleri varımdır gibi birçok soru sorulabilir. Sonuçta mevcut durum ortaya çıkar. Sık sık karşılaştığımız konu finans yeterli olsa kooperatiflerin çok daha güçlü olacağı söylenir. Hatta bir kooperatif bankası olsa çok daha iyi olur gibi görüşler atılır ortaya. Benim anlamadığım bugünün dünyasında, örneğin ABD’deki işsizlik oranında yüzde yarım oynamanın finans piyasalarını allak bullak ettiği bir ortamda, finans piyasası koşullarının ötesinde çalışacak bir finans kurumunun nasıl ayakta kalacağıdır. Üstelik Ziraat Bankası kanalıyla yeterli olmasa bile tarım ve hayvancılığa destek sağlanmaktadır. Ve bunların maliyeti de şüphesiz Hazine tarafından karşılanmaktadır. Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da kooperatiflerin uyguladığı hayvancılık projelerine özel destekler verilmektedir. Tevfik Fikret CENGİZ Köy-Koop Merkez Birliği Proje Koordinatörü tfikretcengiz@yahoo.com Aslında bugünkü şartlarda son derece başarılı kooperatifler olduğu da bilinen bir durumdur. Ürünleri ülkenin her yanına yayılmış hatta bazıları ihracat bile yapmaktadır. Peki, bunlar nasıl oldu da bu noktaya geldiler diye somak lazım. Benim gördüğüm birçok kooperatif için geçerli, üyeler ürünlerinin tamamını kooperatife vermiyor. Kooperatif de zaten her ürünü pazarlayacak yapıya sahip değil. Hep bazı gelişmiş ülkelerdeki kooperatifler örnek verilir ama orada üretici tümüyle kooperatife girdi sağlar. Bizde olay sadece süt konusuyla sınırlanmıştır. Diğer ürünler, istisnalar hariç, kooperatif üzerinden pazara girmez. Geçmiş yıllarda uygulanan ARIPİRFO projesinden kooperatifler ne sağladı, kapasiteleri gelişti mi, ne kadar gelişti, neden bazıları faydalandı bazıları ise yetersiz kaldı. Bu projenin etki değerlemesi yapıldıysa ne gibi planlar ya- pıldı bilmiyorum. Bana göre yapılması gereken önce kendi içlerinde kapasitelerini artıracak çalışmaları başlatmaları gerekir. Bunun devamında kurumsal kapasitelerini güçlendirecek projelerle kamunun karşısına çıkıp destek talep etmeleri gerekir. Yani önce kapasite geliştirmeleri sonra yatırım için finans talebi bana daha uygun geliyor. Üyeler açısından ise mutlak surette ve her ürün bazında kooperatifle çalışmak temel ilke olmalıdır. Ancak mevcut kurumsal ve finansal yapısı yeterli olan kooperatiflerin de, kriterler belirlenerek, mutlaka IPARD programından, KKYDP da olduğu gibi yatırım bazında desteklenmesi gerekir. Birkaç yıl önce DGRV’nin Ankara’da düzenlediği bir kooperatifçilik toplantısında Almanya’dan gelen bir kooperatif yetkilisi şöyle demişti “Biz geleceği tahmin etmiyoruz ama planlıyoruz”. Benim o toplantıdan unutmadığım tek söz budur. Tarım Arazilerinin Satışı Başladı »» Antalya Defterdarlığı, Hazine'ye ait tarım arazilerini kullanıcılarına, hissedarlarına ve kiracılarına yüzde 50 indirimli doğrudan satışa çıkardı. Kamuoyunda 2B olarak bilinen arazilerinin satışını düzenleyen "Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazine'ye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun"un 12'nci maddesi ile 2B olmayan Hazine'ye ait tarım arazilerinin kullanıcıları, kiracıları veya hissedarlarına, söz konusu arazileri 2B arazileri ile aynı koşullarda satın alma imkanı da getirilmişti. Bu kapsamda belediye ve mücavir alan sınırları dışında bulunan Hazine'ye ait tarım arazilerini 31 Aralık 2011 tarihi itibarıyla en az 3 yıldan beri kiralayan ve kira sözleşmesi halen devam eden kiracılar, 31 Aralık 2011 itibarıyla en az 3 yıldan beri tarımsal amaçlı kullanan ve kullanımı halen devam eden kullanıcıları ve hissedarları, tebliğ edilen satış bedelini iti- raz etmeksizin kabul etmeleri halinde doğrudan satış hakkından yararlanacak. Bu çerçevede Hazine'ye ait tarım arazilerinin kullanıcıları, hissedarları veya kiracıları, satış bedeli rayiç bedelin yüzde 50'sini ödeyerek araziyi satın alabilecek. Peşin ödemelerde ayrıca yüzde 20 indirim uygulanırken, 6 yıla kadar faizsiz 12 taksit imkanı ile de ödeme imkanı bulunacak. Satış bedelinin en az yarısının ödenmesinin istenilmesi halinde satış bedelinden yüzde 10 oranında indirim yapılarak yarısı peşin alınacak, kalan yarısına ise taksitlendirmedeki süreler uygulanacak. Satış bedelinden, baş- vuru tarihi itibarı ile son 5 yıl için tahsil edilen ecrimisil ve kira bedelleri mahsup edilecek. Taşınmazların üzerindeki yapı ve tesislerden ayrıca bedel alınmayacak. Tamamen ve münhasıran bilfiil tarımsal amaçlı kullanılanlar ile bu arazilerin üzerinde kalmak şartıyla tarımsal amaçlı yapılar ve sürekli ikamet edilen konutların bulunduğu araziler de rayiç bedelin yüzde 50'si üzerinden satılacak. Bu avantajlardan yararlanmak isteyenler için başvurular 28 Nisan 2014 tarihine kadar taşınmazın bulunduğu Defterdarlık ve ilçe mal müdürlüklerine yapılacak. Köy-Koop Haber Aralık 2013 SAĞLIK 21 Sağlıklı Dişler, Mutlu Gülüşler... Merhaba değerli okurlar, Ağız ve Diş Sağlığı sohbetlerimizin 11.sine geldik. Bizim kongrelerde bilimsel konular haricinde bir de paramedikal (tıp konusu dışı) sohbet saati olur genelde. Ben de bu sayıda, bazı hastalarımın protezlerini nasıl yuttuklarından, düşürdüklerinden, kaybettiklerinden, çaldırdıklarından, köpeklere kaptırdıklarından, kendi elleriyle yok ettiklerinden bahsedeceğim. Bahsedeceğim ki ağzınızda kendi dişleriniz varsa kendi dişlerinizin, proteziniz varsa da protezinizin kıymetini bilin! İşte size fıkra gibi olaylar, yeni yıla gülerek girin; * - Bankacı bir hastama alt-üst takma protezlerini yeni yapmıştık. Üst protezini, kendi cebinden ödeyerek yeniden yaptırmak istediğini söyledi. “Hayrola?” dedim. “Sorma,” dedi. “Üst protezi alaturka tuvaletin deliğine düşürdüm de!” * - Bir hastam, benden önce yaptırmış olduğu altın köprüsünün ağzının içinde birden yok olduğunu hissetmiş. Eee altın bu, bırakılır mı peşi? Hem de 10-11 gram! Kanalizasyona mı gitsin? Ya bağırsakta veya apandixte takılı kalırsa? O gün beklemiş, yok. Ertesi gün beklemiş, nafile! 3. Gün nur topu gibi bir altın yumurtlamış. Çıkan şey ağıza da takılamamış. Kuyumcuya gitmiş. Şimdi nerede mi? Belki de şu anda eşinizin kolunda! * - Benim seneler önce severek bitirdiğim D.K.D. (Düşün Konuş Dinle) Toplum Önünde Konuşma Kursları’nda, çok sevdiğim, 75 yaşlarında saygıdeğer bir hocam, o gün konuşamayacağını, takma protezlerini evde kaybettiğini söylediğinde hepimiz üzülmüştük. Sonraki hafta geldiğinde dişsizlikten yine konuşmuyordu, eşiyle beraber ev didik didik aranmıştı ama takma dişler bulunamadığından yeni protez yaptırmaya karar vermişti. Nihayet bir sonraki hafta ağzındaki protezlerle iyi konuşuyordu. Laf aramızda ben de biraz bozulmuştum, niye bana yaptırmadı diye. “Yeni dişler hayırlı olsun.” dedik. “Yok, bunlar eski protezler.” dedi. “Bir gece yattım yatağa,” dedi. “Popoma batan bir şeyler var. Kalktım ışığı açtım, bir baktım ki benim takma dişler!” * - İstanbul’da arkadaşımla bir teyzenin yanından geçerken arkadaşım, teyzeye “Yine diş provasına mı, teyze?” dedi ve bana anlatmaya başladı: - Teyze, şu blokların en üst katında oturuyor, torununa bakıyor. Bir gece bakmış torunu pencerenin kenarında. Teyzenin, suyla dolu bardağa koymuş olduğu proteziyle oynuyor. “Oynama evladım,” demiş, “Dişler elini ısırır.” Sabah kalktığında bir bakmış, bardağın içinde ne su var ne protez. Hemen torununa sormuş, aldığı cevap tam fıkralık: “Anneanne, seni ısırmasın diye ben o bardağı pencereden aşağı boşalttım!” ÖNERİ - Doktor Bey, dişimi kaça çekeceksiniz? - Çekim ağrısız olursa 50 TL, ağrılı olursa 100 TL. - Peki, buyurun 50 Tl.’yi, lütfen ağrısız çekin dişimi. Dişhekimi anestezi yapmadan dişe kuvvetlice asılır. - Aaaaaaah! Yandımmmm. - Şşşşşt! Ağrı duyuyorsan, 50 TL. daha lütfen! Zeytin Yaprağı Çayının Faydaları Akdeniz Bölgesine özgü, yıl boyu yapraklı bir ağaç olan zeytin ağacı birçok rahatsızlığa iyi geliyor. Ağacın meyvesi olan zeytin binlerce yıldır gıda olarak tüketilmekte, yaprakları ise yaraların tedavisinde kullanılmaktadır. Tarihte il kullanımı Giritlillere kadar gitmektedir. Dalları sembolik olarak barışı temsil eder ve Antik Olimpiyat oyunlarında atletler tarafından giyilmekteydi. 1800 yıllarında sıtma tedavisinde yaygın olarak kullanılıyordu. Zeytin yaprağının son zamanlarda araştırmalar sonucunda birçok faydalarının olduğu ortaya çıktı. • Anti bakteriyel olarak kullanılır, • Bağışıklık sistemini güçlendirir, • Antibiyotik özelliği vardır, • Soğuk algınlığına iyi gelir, • Kan basıncını düşürür, • Kan şekerini düşürür, • Kötü kolesterolü düşürür. * Dt. Coşkan ARAS info@dishek.com * - Bir hastam geldi, “Senin bana yaptığın protez artık yok.” dedi “Bizim eve hırsız girdi de!” “Nasıl yani?” dedim “Sizin proteziniz hırsızın ne işine yarar?” Hastam cevapladı, “Protez mücevher kutusundaydı da, açmadan kutuyu almış götürmüş hırsız!” * - Bir gün hastam geldi ve yeni bir takım protez yapmamı istedi benden. “N’oldu eski protezlerine?” dedim ve bir kişinin kendi elleriyle protezlerini nasıl yok ettiğini öğrendim. “Gazetenin üzerinde soğanları doğradım, kabukları da yakmak için sobaya attım. Biraz sonra baktım, ağzımda takma dişlerim yok” dedi. “‘Ben nereye koydum bu dişleri’ diye düşünürken sobadan garip kokular gelmeye başladı, hatırladığımda artık çok geçti. Protezlerimi gazete kağıdının üstüne soğan kabuklarının yanına koymuştum!” Metabolizmayı Hızlandırmanın Yolları Düzenli ve hızlı çalışan bir metabolizma herkes için önemli. Çünkü hızlı metabolizma, daha fazla kalori yakımı, dolayısıyla kilo kontrolü ile doğru orantılı. Kas kitlesinin fazla olması, vücuttaki yağ yakımının da fazla olması anlamına geliyor. Birçok insan için metabolizma 40 yaşından sonra yavaşlamaya başlıyor. Ayrıca genetik faktörler de metabolizma hızı üzerinde rol oynuyor. İşte metabolizmamızı hızlandırmanın yolları: Kas kitlesini arttırın: Gün içerisinde yapılacak düzenli egzersiz ile kalori yakımını iki katına yakın arttırabilirsiniz. Su ile fazla yakıt: Bedeniniz işlevselliğini devam ettirebilmek için suya ihtiyaç duyar. Gün içerisinde alınan sıvı miktarına taze sebze ve meyvelerin de katkı sağladığını unutmamalıyız. Enerji içeceklerine dikkat: Birçok enerji içeceği, içerisinde bulunan kafein nedeniyle metabolizma hızlandırıcıdır. Eğer enerji içeceği kullanacaksanız doktor veya diyetisyeninize kesinlikle danışmalısınız. Sık besin tüketilmesi: Genel olarak ana yemeklerin arasının uzun süre açlık ile geçmesi metabolizma hızınızın yavaşlamasına neden olur. Bu nedenle sağlıklı ara öğün alternatifleri ile hem metabolizmanız hızlanacaktır hem de bir sonraki ara öğünde kalori alımı düşecektir. Baharat kullanın: Kırmızıbiber veya diğer baharatların toplamda ortalama bir çorba kaşığı kadar yemeğe eklenmesi metabolizma hızınızı arttırır. Protein tüketin: Proteinli besinler sindirilirken vücudumuz daha fazla kalori harcar. Bu durumda metabolizmanızın daha hızlı çalışmasını sağlar. Protein içeriği en yüksek olan besinler, yağsız sığır eti, hindi, balık, tavuk, fındık, yumurta, süt ve ürünleridir. Koyu kahve tercih edin: Kahvenin metabolizma hızlandırıcı etkisi de baharatlar gibi anlık olmaktadır. Miktarına ve sıklığına dikkat ederek gün içerisinde kahve tüketebilirsiniz. Yeşil Çay için: Yeşil çay kateşin ve kafein içeriği nedeniyle metabolizmanın birkaç saat hızlanması için kombine fayda sunmaktadır. - Dişhekimi koltuğundan son derece korkan bir bayan hastam anlattı; “Az kalsın size yeni bir protez yaptırmak zorunda kalacaktım. Gece eve geç gelmiştim ve diş protezimi şöminenin kenarında her zamanki yerine koyup yatmıştım. Sabah uyandım, protez yerinde yok. ‘Nereye gider bu protez, yanlışlıkla sokağa mı attım yoksa?’ diye aramaya başladım, evin altını üstüne getirdim, yok yok yok. Bir de ne göreyim! Protezim,’ tiger boxer’ cinsi köpeğimin bembeyaz dişleri arasında ve ‘ben buldum’ gibilerinden karyolanın altından bana sevimlice bakıyor. Kolayca alırım, nasıl olsa buldum artık diye düşünerek köpeğime yavaşça yaklaştım ama bana bakışları hiç de hoş gelmedi. Kolaysa al gibilerinden bana adeta sırıtarak bakıyordu! ‘Gel Cipsi, sen mi buldun onu, gel canım, ver canım, gel Cipsi’m, ver Cipsi’m… Yok, yok, yok. Vermiyor da vermiyor. Ben yaklaşıyorum, o karyolanın altına geri çekiliyor. Ben geri gidiyorum, o çıkıyor. Oyun haline getirdi. Karyolanın altından çıktı artık oradan oraya atlıyor. Sıkıysa al. Sen de sıkıysa git, diş koltuğuna otur, ölçü aldır mölçü aldır… Sıkıysa git, gel. ‘Bir sıkarsa dişlerini protezi parçalar valla! Ya yutarsa, kancalar boğazına takılırsa! Yok, fazla ürkütmeden kibarca almalı. Ama kibarlıktan da anlamıyor ki! Neden hoşlanır acaba?’ derken birden aç olduğunu hatırladım. Ona önce çok sevdiği çikolatayı çıkardım, olmadı. En hoşuna giden yiyecekleri çıkardım, nafile. Gel canım, al canım, ver canım, nafile. Yarım saat olmuş mücadelemiz. Artık yapacak bir şey yok. Karşılıklı bakışıyoruz. Birden aklıma buzdolabındaki pirzola geldi. Evet, artık dayanamayacağı yiyeceği bulmuştum. Pirzolayı çıtır çıtır pişiriyorum, o da başımda bekliyor. Pirzola pişti, üfleyerek soğutuyorum, Cipsi ağzında protez, deli oluyor. Pirzolayı uzattım, ağzından protezi bıraktığı an aklı başına geldi! Bir yandan benim, öbür yandan Cipsi’nin proteze bir atlayışımız var, aynı çizgi filmlerdeki gibi… Ben ondan önce protezi bir kapmışım ki! Cipsi’yi istem dışı bir itmişim ve vurmuşum ki! Cipsi ciyak ciyak ben viyak viyak…! Bir sonraki sayıda, son senelerde adından sıkça bahsedilen ‘diş implantları’ ve ‘diş konusunda acil durumlar’ hakkında sohbetimize devam etmek üzere… Her zaman belirteceğim bir konu var: “Dişim ağrırsa dişhekimine gider doldurturum” düşüncesi yanlıştır. Diş kendiliğinden ağrımıyorsa doldurulur. Kendiliğinden ağrı varsa ya kanal tedavisiyle kurtarılmaya çalışılır ya da çekilir. Dişhekimine, şikâyet olmadan 6 ayda bir, en geç yılda bir gidiniz. Sağlıklı dişler, mutlu gülüşler… Yeni yılınız kutlu olsun… Migren Neden Olur? »» Migren baş ağrıları, kan damarlarının genişlemesi ve bu kan damarlarının çevresini saran sinir liflerinden çeşitli kimyasal maddelerin salınması nedeni ile oluşmaktadır. Baş ağrısı sırasında, kafatasının dışında, şakak bölgesinde hemen deri altında yer alan bir arter genişler (temporal arter). Bu arterin genişlemesi enflamasyona, ağrıya ve arterin daha fazla genişlemesine yol açan kimyasalların salınmasına neden olur. Migren tetikleyicileri Vakaların %40’ında migrenin tetiklendiği bilimsel olarak gösterilmiştir. Bu nedenle “tetikleyiciye yönelik” özel bir tedavi atakların sayısını önemli ölçüde azaltabilmektedir. Belirli yiyecekler, durumlar ya da çevresel faktörler migren atağını tetikleyebilmektedir. Ancak; bu tetikleyiciler büyük oranda kişiye özgüdür. En sık görülen tetikleyicilerin bile sizde atak oluşturmaması olasıdır. Sık olarak ortaya çıkan migren tetikleyicileri Bazı besin katkı-maddeleri Glutamatlar ya da tat verici maddeler: Çin yemeklerinde, kurutulmuş ette, birçok dondurulmuş gıdada, kutulanmış veya hazır çorbalarda, mangal soslarında, salata soslarında ve besin tozlarında vardır. Aspartam gibi tatlandırıcılar: gazlı içeceklerde, meyve sularında, multi-vitaminlerde, sakızda vardır. Tiramin (protein bozulma ürünü): eski peynirde, bazı şaraplarda, tuzlanmış ringa balığında, kurutulmuş füme balıkta, ekşi kremada, yoğurt ve maya ekstrelerinde vardır. Sodyum nitratlar: sosisli sandviçte vardır. Bazı besin ürünleri ve malzemeleri Çikolata, narenciye, soğan, fasulye, fındık ve yüksek yağlı besinler Alkollü içecekler Kafein ve kafein yokluğu Çevresel faktörler Işık: parlak ışık, yanıp sönen ışık Güçlü kokular: parfümler, boya, temizlik ürünleri, egzoz dumanı, sigara dumanı Hava durumu veya seyahat: hava durumu değişiklikleri, aşırı nem, deniz seviyesinden çok yükseklerde olmak Yaşam biçimi Uykusuzluk ya da çok uyumak Düzenli beslenmemek Kafa yaralanması Sigara içmek Fiziksel güç harcamak Ritim değişikliği Stresin artması, stres boşalması ya da sevinç ve kızgınlık gibi güçlü duygular. Diğer nedenler Kadınlarda hormonal değişiklikler: menopoz, oral kontrasepsiyon, hormon replasman tedavisi, gebelik Bazı ilaçlar Başka bir neden ile oluşan baş ya da boyun ağrısı. 22 Aralık 2013 Köy-Koop Haber ETKİNLİKLER ARALIK 2013- OCAK 2014 TARIM FUARLARI TAKVİMİ 04 Aralık - 07 Aralık 2013 Growtech Eurasia 2013 13.Uluslararası Sera, Tarım Ekipmanları, Çiçekçilik ve Teknolojileri Fuarı Sera, Isıtma, Soğutma, Havalandırma, Sulama Sistemleri, Ekipmanları Ve Pompaları, Fide, Fidan, Tohum, İlaç Ve Gübre NTSR Fuarcılık 05.12.2013 - 08.12.2013 Yenilenebilir Enerji 2013 Yenilenebilir Enerji Fuarı Yenilenebilir ve Sürdürülebilir Enerji Fuarı Uygulama Teknoloji ve Çözümleri CNR Ekspo 19.12.2013 - 22.12.2013 Tarım ve Hayvancılık Tokat Tarım Fuarı 2013, Tokat Tarım Ve Hayvancılık Fuarı Tarım, Tarım Teknolojileri, Seracılık, Hayvancılık, Tohumculuk, Tavukçuluk, Süt Endüstrisi, Fidancılık ARALIK AYI TARIM TAKVİMİ TARLA BİTKİLERİ a) Buğday ve arpa ekimlerine devam edilir. b) 2-3 el pamuk hasadı devam eder. c) Pamuk sapları kırılır ve sürüm yapılır, pamukta çırçırlama devam eder. d) Yeni ekim dönemi için tütün tohumu temin edilir. e) Fiğ ekimleri yapılır. BAĞ-BAHÇE a) Meyve bahçelerinde toprak işleme ve yanmış hayvan gübresi ile gübreleme yapılır. b) Gübreleme için toprak örneği alınıp, analiz ettirilir. c) Yeni kurulacak meyvelik tesisi için fidan yeri işaretlemesi ve çukur açma işlemleri yapılır. d) Kışlık sebze hasadı devam eder, ilkbahar için marul ve turp tohumları ekilir. e) Yazlık sebzelerin ekileceği sıcak yastıklar hazırlanır. e) Seralarda sonbahar ürünü sebzelerin hasadı yapılır. İlkbahar yeütiştiriciliği için domates fidealeri naylon torbalara şaşırtılır. f) Bağlarda boğaz açma yapılır, don tehlikesi olmayan yerlerde bağ budamaya başlanır, gübreleme yapılır. g) Ağaç kesimi h) Zeytin hasadı HAYVANCILIK a) Ağıllarda turfanda kuzu doğumları başlar. b) Kuzular 3 haftalıkken kesif yeme başlanır, mer’a dönüşü koyunlara ek yem verilmeli c) Gebe koyunlar sinirsel ve fiziksel stresten uzak tutulmalı mühürleme işlemleri b) Fidanlıklarda söküm dönemi kontrolleri c) Buğday entegre mücadele çalışmaları d) Buğdayda sürme mücadelesi e) Pamukta pembe kurt için kültürel mücadele işlemleri yapılır. f) Sebze fide yastıklarının ilaçlaması yapılır. g) Sebze fideliklerinde kök çürüklüğü ile mücadele edilir. h) Seralarda hastalık ve zararlılarla mücadele sürdürülür. e) Zeytinlerde halkalı leke ile mücadele edilir. f) Fidanlıklardan sökülen fidanların kontrolü yapılır, denetlenip mühürlenir ve pazara çıkarılır. TARIMSAL MEKANİZASYON a) Zirai alet ve makinalarının, zirai mücadele makinalarının kışlık bakımları yapılır. b) Mısır silaj makinalarının bakımı yapılır ve silaja devam edilir. c) Araçların kışlık bakımlarının yapılması, antrifizlerinin konması, vize ve sigorta işlemleri d) Doğum malzemeleri hazırlanmalı e) Ahırlarda havalandırma ve sık sık altlık temizliği yapılır. f) Kümeslerde nem ve ısı kontrolleri yapılır. g) Yemlikler sık sık temizlenir. h) Koyun-keçi vebası, Tüberkiloz, Ruam, Br.Abortus Bang, Br. Melitensis, Kuduz, Nevcastle hastalıklarıyla mücadele yapılır. BİTKİ KORUMA a) Pamuk tohumu fümigasyonu, muayene ve Atlas Fuarcılık 08.01.2014 - 11.01.2014 Enerji Verimliliğ 5. Enerji Verimliliği Forumu ve Fuarı Verimli Enerji Üretimi ve Çevre Teknolojileri, Verimli Yalıtım, Motor, Ulaşım, Aydınlatma, Isıtma Soğutma Teknolojileri, Atık ve Yenilenebilir Enerji Teknolojileri Expotim 09.01.2014 - 12.01.2014 EXPONATURA 14 5.Doğal ve Organik, Yöresel Ürünler & Doğal ve Sağlıklı Yaşam Fuarı Bitkisel, Doğal ve Organik Gıdalar, İçecekler ve Ürünler, Doğal Tedaviler, Yöresel Gıdalar, Sağlıklı Yaşam, SPA, Sağlık Turizmi Tureks Fuarcılık 10.01.2014 - 12.01.2014 Fresh Türkiye Yaş Meyve- Sebze ve Organik Ürünler Fuarı Yaş Meyve- Sebze, Organik Ürünler, Sert Kabuklu Meyveler, Kuruyemişler, Aromatik ve Tıbbi Bitkiler, Zirai Tohumlar ve Teknolojileri Start Fuarcılık 10.01.2014 - 12.01.2014 Türkiye Tohum Teknolojileri, Tohumculuk Fuarı Tohumculuk ve Tohum Teknolojileri, Fide, Fidan, Süs Bitkileri, Paketleme-Ambalaj Tarımsal Yazılımlar, Tarımsal Bankacılık, Bitki İslahı, Gübre Start Fuarcılık Türkiye’de 24 saat esasıyla hizmet veren tek Merkez olan Ulusal Zehir Danışma Merkezi, zehirlenmeler hakkında size bilgi verir... Mevzuat ▶▶ 31 Ekim 2013 Tarihli ve 28807 Sayılı Resmî Gazete, Gümrük ve Ticaret Bakanlığınca Denetlenen Bazı Tüketici Ürünlerinin İthalat Denetimi Tebliği (Ürün Güvenliği ve Denetimi: 2013/38) ▶▶ 4 Kasım 2013 Tarihli ve 28811 Sayılı Resmî Gazete, Orman Köylülerinin Kalkındırılmalarının Desteklenmesi Faaliyetlerine İlişkin Yönetmelikte Değişiklik Yapılması Hakkında Yönetmelik ▶▶ 5 Kasım 2013 Tarihli ve 28812 Sayılı Resmî Gazete, Atık Yağların Kontrolü Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik ▶▶ 5 Kasım 2013 Tarihli ve 28812 Sayılı Resmî Gazete, Bitkisel Atık Yağların Kontrolü Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik ▶▶ 7 Kasım 2013 Tarihli ve 28814 Sayılı Resmî Gazete, 2013/5484 Orman Mühendisleri Odasının İdari ve Mali Denetiminin Orman ve Su İşleri Bakanlığınca Yapılması Hakkında Karar ile Depolanması Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik ▶▶ 28 Kasım 2013 Tarihli ve 28835 Sayılı Resmî Gazete, 6502 Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun. ▶▶ 28 Kasım 2013 Tarihli ve 28835 Sayılı Resmî Gazete, 2013/5571 6292 Sayılı Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanunun 6 ncı Maddesinin Altıncı Fıkrasında Yer Alan Hak Sahiplerine Satış İşlemlerinin İdarece Sonuçlandırılmasına İlişkin Sürenin Uzatılması Hakkında Karar ▶▶ 28 Kasım 2013 Tarihli ve 28835 Sayılı Resmî Gazete, Orman Genel Müdürlüğü Teftiş Kurulu Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik ▶▶ 8 Kasım 2013 Tarihli ve 28815 Sayılı Resmî Gazete, 2013/5473 Tarım Satış Kooperatifleri Birliklerinin Destekleme ve Fiyat İstikrar Fonu Kaynaklı Kredi Borçlarının Yeniden Yapılandırılmasına Dair Karar ▶▶ 29 Kasım 2013 Tarihli ve 28836 Sayılı Resmî Gazete, 2013/5558 Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının Doğrudan Merkeze Bağlı Taşra Teşkilatı Olarak, Toplam 14 Adet Veteriner Sınır Kontrol Noktası Müdürlüğünün Kurulması Hakkında Karar ▶▶ 12 Kasım 2013 Tarihli ve 28819 Sayılı Resmî Gazete, Bitki Koruma Ürünlerinin Toptan ve Perakende Satılması ▶▶ 29 Kasım 2013 Tarihli ve 28836 Sayılı Resmî Gazete, Mera Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik Köy-Koop Haber Aralık 2013 SPOR-TARIM BULMACA Senin Tipin Hangisi? 23 »» Bir spor karşılaşmasında düşünün kendinizi. Binlerce seyircinin arasındasınız. Bağıran, haykıran, sıçrayan, yerinde duramayan bir taraftar topluluğu gibi. Etrafınızdaki binlerce insan sizin için sadece taraftar, belki tanıdık, belki de hiçbir şey ifade etmiyordur. Ancak aynı kalabalığı sıcak bir yaz günü, bir plajda yaşadığınızda durum çok farklı olacaktır. Kalabalık maçta dikkatinizi hiç çekmeyen insanlar şimdi ilgi alanınıza girmiştir. Çünkü üzerlerinde artık kıyafet yoktur ve ardından her insanın doğasında olan “kıyaslama” kıskacına istemeseniz de girersiniz. Karşı cinse hangi amaçla baktığınızı tamamen konumuz dışında tutarak, kendi hemcinslerinizle bedensel anlamda kıyaslama yapmadan durma şansımız hemen hemen yoktur. Bazen belli etmeden bazen de abartılı biçimde incelemelerimize devam ederiz. Kim bizden daha şişman, kim daha uzun, kim daha kaslı ya da kim daha güzel veya yakışıklı gibi. Dünya üzerinde milyarlarca insan olduğu gibi, aynı insanlara ait de milyarlarca görünüş, vücut ölçüsü vardır. İnsanların vücut ölçülerine etki eden en önemli unsur vücut tipidir. Bilim adamları insanları vücut tiplerine çeşitli sınıflandırmalara ayırmıştır. Sheldon’a göre insanlar üç beden yapısı vardır: insanlardır. Ağırlık çalışmalarından verim almaları için uzun süreye ihtiyaçları vardır. İçe dönük, duygusal ve entelektüel yapıdadırlar. Adnan YAHŞİ Atletizm Yıldız Milli Takım Antrenörü adnanyahsi35@hotmail.com ağırlıklarla çalışmayı sürdürebilen, rahatı, zevki, yemeği ve toplumsal ilişkileri seven kişilerdir. 2-Mezomorf tipler: 4 Atletik tip: 3-Ektomorf tipler: Astenik tip: İnce, uzun ve narin tiplerdir. İnce kemik yapılı, uzun ve zayıf adaleli olan İnce, uzun gövdeli, uzun kol ve bacaklı, zayıfça kişilerdir. Şizofreniye yatkındırlar. Benim en çok hoşuma giden tipleme çeşidi ise meyve ve diğer ilginç isimleri ile adlandırılan tiplemelerdir: Elma tipliler: Bel bölgelerinde yağlanmaya en meyilli olanlardır. Eklem yerleri hassas olduğu için eklem yerlerine baskı TARIM BULMACA 3 Kısa boylu, kısa kol ve bacaklı şişmanca kişilerdir. Bu kişiler depresyona ve duygusal dalgalanmalara yatkındır. Geniş omuzlu, dar kalçalı olan kişilerdir. Akıl hastalıklarına daha az yatkındır. Beden yapıları yumuşak ve yuvarlaktır. Kalın kemikli, çabuk şişmanlamaya eğilimli kişilerdir. Genelde kısa boylu, yüksek 2 Piknik tip: Kas ve kemik yapıları gelişmiş güçlü kişilerdir. Ağırlık çalışmalarına en yatkın tiplerdir. Hareketli, enerjik, atılgan ve saldırgandırlar. 1-Endomorf tipler: 1 Krestschmer insanları, üç temel yapıya ayırır ve yapılara göre farklı kişilikler oluştuğunu ileri sürer: 5 6 7 Y. İzzettin BAŞER 8 9 10 11 12 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 Soldan Sağa 1- Üzümsü meyve türü 2- Tayin etmek... Notada duraklama... Beyaz 3- Palamut meşesinin meyvesi... Bir şeyin ölçülebilen, sayılabilen veya azalıp çoğalabilen durumu, nicelik 4- Kıbrıs adasının “Yunanistan’a bağlanması” anlamında kullanılan deyim... İspanya’da Bask bölgesinin bağımsızlığını savunan örgüt... 5- Birinin buyruğu altında olan görevli... Tümör... Matematikte bir sayı 6- K harifinin kalın okunuşu.. En kısa zaman... Şeker ve limonla içilen sıcak su 7- Bir Avrupa ırkı... Bir ırmağımız 8- Eğlence yerlerinde yapılan, müşterileri oyalayıcı, eğlendirici, ilgi çekici gösteri, hareket 9- Güneş tanrısı... Petrol dağımız... Olağandan büyük 10- Manganezin simgesi... Tavır davranış... Eski dilde göz 11- İsviç’de bir ırmak.. Ekilmeye elverişli yer 12- Sıcak kaplıca suyu.... Bazısı. Yukarıdan Aşağıya 1- Asma yaprağının içerisine bulgur ya da pirinç konularak yapılan yemek... 2- Dinsiz... Taht 3- Erkek balerin... Utanma... Bir nota 4- Dualardan sonra söylenen söz... İşsiz güçsüz... 5- Kuzey Atlantik Paktı... Eski değerli dost 6- Makedonya’nın plaka kodu... Başlıca içeceğimiz... Dalları çardak üzerine yayılan üzüm... 7- Baş, kumandan ... Bir kıyı tipi... Bir organımız 8- Küçük tekne kaptanı... Memba 9- Sosyal Sigortalar Kurumu... Tütün yaprağı dizisi.... Tavlada bir sayısı 10- Çayın etkin maddesi... Bebeklerin uyuması için söylenen ezgi 11- Kaside... Bir cetvel... İlaç 12- Konuğa yapılan sunum... Kümes hayvanlarına zarar veren, kürkü beğenilen bir memeli türü yapan sporlardan kaçınmaları gerekir. Bu tipte olanlara tavsiyem yüzme ve bisiklet gibi sporlardır. Armut tipliler: Basen ve kalçaları yağlı olduğu için en fazla spora ihtiyacı olan tiplerdendir. Koşu ve plates gibi sporlar onlar için en uygun olanlarıdır. Ayrıca bu tipler beslenmesine de çok dikkat etmelidir. Kum saati tipler: En atletik tiplerdir. Her sporu yapabilirler. Çabuk forma girerler. 21 Aralık Dünya Kooperatifçilik Günü 21 Aralık aynı zamanda gecenin en uzun, gündüzün de en kısa olduğu gündür. Yani 24 saatin 9 saat 27 dakikası (%39’u ) gündüz, 14 saat 33 dakikası da ( % 61’i) gecedir. Tarihin her döneminde karşılaşılan bölüşüm sorunu insanları çeşitli çözümler üretmeğe yöneltmiştir. Salt kar ekseni üzerinde üretimini planlayan geleneksel kapitalist işletmelerin sonuçları ekonomiye krizden krize sürüklerken, üretimi “insan ihtiyaçlarına göre planlayan kooperatif girişimler” 21. yüzyılın en gözde girişim biçimi olacağı, pek çok bilim adamınca ileriye sürülmektedir... ... İşte bu işletme tipini tarihe armağan eden Rochdale Haksever Öncüleri, 21 Aralık 1844’de 28 işçinin 4 ay uğraşarak adam başına toplayabildiği 1’er İngiliz lirası ile, toplam 28 sterlin sermaye ile kurulmuş, çağdaş kooperatiflerin başarılı ilkörneğidir... Dünya kooperatifçilik günlerinde hep şunu düşünmüşümdür: Acaba Rochdale Haksever Öncüleri, 21 Aralık gününü, yani gecenin en uzun, güneşin dünyaya en az aydınlattığı günü bilinçli olarak mı seçtiler? ...Küresel düzeyde her yıl iki kooperatifler günü kutlanmaktadır: biri İngiltere’de, Manchestere’in bir varoşu olan Rochdale’de; Rochdale Haksever Öncüleri Kooperatifinin kurulduğu 21 Aralık 1844’ü baz alan “Dünya Kooperatifçilik Günü” kutlaması ; diğeri de Uluslararası Kooperatifler Birliği’nin kurulduğu 5 Temmuz 1895’i baz alan ve 1995’den beri « Uluslararası Kooperatifler Günü» olarak Temmuz ayının ilk cumartesi günü kutlanan ve Birleşmiş Milletler tarafından da resmen kabul edilen gündür... Bununla beraber, hemen hemen tümkooperatifler/kooperatifçiler, hiç bir resmi zorunluluk olmadığı halde 21 Aralık’ı kooperatifler günü olarak anarlar... Prof.Dr. T.Ayhan Çıkın Köy-KoopHaber - 2011 Aralık Sayısı KİTAP Dikdörtgen tipler: Çok fazla kilolu olmaya tiplerdir. Her spor dalını yapabilirler. Ancak çalışmalarda amaç vücudu şekle sokmak olmalıdır. Bilim insanları her ne kadar insanları farklı tiplere ayırsalar da, bedenimizle anlaşabiliyorsak hangi tipte olursak olalım bizim açımızdan sorun yoktur. Tatbikî anlaşmanın kuralları, sağlıklı beslenme, düzenli spor, sigaradan uzak durma, düzenli yaşantı gibi maddeleri içeriyorsa… por dolu günler sizinle olS sun… Küreselleş(tir)me Karşısı Bilim Politik Yazılar Prof.Dr. Mustafa Kaymakçı Yayınevi: İlkim Ozan Yayınları Kitapta öncelikle günümüzde dünya ve Türkiye’de bilimin durumu ele alınmış ve akademik kapitalizm irdelenmiştir. Bu yazıları, Batı’da bilimin gelişmesi, buna karşılık İslam Dünyası ve Osmanlı’da bilimin gerilemesinin nedenlerini sorgulayan metinler izlemiştir. Bilimin ve onun yarattığı uygarlığın salt Batı’ya ait bir olgu olduğunu ve Doğu’nun gelişen Dünya tarihi içinde edilgen bir izleyici olarak kaldığını varsayan Oryantalizm/Avrupa merkezci görüşler ise birbirini izleyen yazılarla sorgulanmış ve bu görüşün dayanıksız olduğuna ilişkin bilgiler derlenmiştir. Kooperatifçilik Prof.Dr. Ziya Gökalp Mülâyim Yayınevi: Yetkin Yayınları, Ankara Kooperatifçilik kitabının 7. Baskısında okurlarına ülkemiz ve dünya kooperatifçiliğindeki en son durum ve gelişmeler güncelleştirilerk verilmiş. Kitapta; Genel Kooperatifçilik, Kooperatifin Tanımı, İlkeleri, Kooperatifle Sermaya Şirketleri Arasındaki Farklar, Özel Sektör Karşısında Kooperatiflerin Durumu, Devlet ve Kooperatif, Kooperatifçilik Mevzuatı ve birçok konu ele alınmış. Nasıl Bir Organik Tarım Prof.Dr. Tayfun ÖZKAYA Yayınevi: Yeni İnsan Bu kitapta Çiftçi Sendikaları Konfederasyonu, Boğaziçi Üniversitesi Tüketim Kooperatifi, Başka Bir Gıda Mümkün Girişimi, Kibele Ekolojik Yaşam Kooperatifi, Marmariç Ekolojik Yaşam Derneği deneyimlerini paylaştı, nasıl sorusunun yanıtlarını aradı.