Nisan 2014 - Petinfo Dergi
Transkript
Nisan 2014 - Petinfo Dergi
petinfo 62 PET SAĞLIĞI DERGİSİ NİSAN 2014 SAYI 62 DÜNYA VETERİNER hekimler günü DR. MARGE CHANDLER MOPSAN İLE 3 İLDE OBEZİTEYİ ANLATTI İSTANBUL’DA BURACCO İLE ONKOLOJİ RÜZGARI TÜRKİYE’NİN DEĞİŞİK İLLERİNDE GÖREV YAPAN VETERİNER HEKİMLER ODASI BAŞKANLARINDAN, DÜNYANIN EN KÖKLÜ MESLEKLERİNDEN BİRİ OLAN VETERİNER HEKİMLİĞİN TÜM FEDAKAR TEMSİLCİLERİNE KUTLAMA MESAJLARI… PETİNFO DERGİ’DEN YEPYENİ BİR UYGULAMA / KANLICA VETERİNER KLİNİĞİ İLE SÖYLEŞİ/ KÖPEKLERDE GEBELİK YAŞI VE DOĞUM ZAMANININ BELİRLENMESİ / VETERİNER HEKİMLİKTE CANIN C- REAKTİF PROTEİNİN ÖNEMİ / KEDİ ve KÖPEKLERDE KISIRLAŞTIRMA GEREKLİ Mİ? / NOYAPET KLİNİKLERE YENİ TASARIMLARIYLA GİRİYOR/ KÖPEKLERDE HOMEOPATİ UYGULAMALARI 92 Egzotik kuşlarda sıvı tedavisi İÇİNDEKİLER 8 > GÜNCEL GELİŞMELERDEN HABERİNİZ OLSUN Evcil hayvanlar ve sektörle ilgili bilimsel gelişmeleri bu ay da sizlerle paylaşıyoruz. 28 > CANINE C-REAKTİF PROTEİN Dr. Ateş Barut, beşeri hekimlikte uzun yıllardır kullanılan c-reaktif proteinin veteriner tıp alanındaki kullanımı ile ilgili bilgi veriyor. 16 > PETİNFO artık DİJİTAL PLATFORMA TAŞINIYOR Veteriner hekimler için yepyeni bir oluşum içerisine giriyoruz. Bizi bundan sonra www.petinfodergi. com’dan takip edebilirsiniz. 32 > ÖLÜMCÜL KAS HASTALIĞINDA GEN TERAPİSİ Dr. Martin Childers hayvan modelleri üzerinde çalıştığı gen tedavisiyle, çocuklara umut oldu. 36 > İSTANBUL’DA ONKOLOJİ RÜZGARI Dünyaca ünlü veteriner onkolog Prof. Dr. Paolo Buracco, İstanbul’da kedi ve köpeklerde kanser üzerine çok önemli bilgiler verdi. sayfa 36 sayfa 18 18 > KEDİLERİN GİZLİ YAŞAMI Kedilerin herkesten habersiz nerelere gidebildiği konusunda bir fikriniz var mı? Bayer’den kedilere dair büyük araştırma… 20 > HILL’S METABOLIC, OBEZİTEYE KAFA TUTUYOR Mopsan tarafından Ankara, İzmir ve İstanbul’da eğitim serisi şeklinde gerçekleştirilen obezite toplantısının ayrıntıları Petinfo Nisan sayımızda. 60 60 > KEDİ VE KÖPEKLERDE HOMEOPATİ uygulamaları Prof. Dr. Ender Yarsan ve Ece Çağırıcı Alim tarafından hazırlanan Homeopati’nin ilk bölümü köpeklerdeki uygulamalara dair bilgiler veriyor. Prof. Dr. Paolo Buracco evcil hayvanlarda kanseri anlattı. 68 > NOYAPET İLE KLİNİĞİNİZDE YENİ BİR TARZ YAKALAYIN Noyapet Firması Genel Müdürü Hakan Ergül ile veteriner klinikleri için tasarladıkları özgün kafes sistemlerini konuştuk. 46 > PERINEAL HERNI OLGUSU Doç. Dr. Cem Perk, Anatolia Hayvan Hastanesi’ne getirilen bir kedide rastlanan perineal herni olgusu ve operatif tedavisini paylaşıyor. 72 > PET POISON YARDIM HATTI’NDAN İLK 10’a dair açıklamalar 2013’te kedi ve köpeklerin zehirlenmesinde en çok rol oynayan maddeler açıklandı. 50 > KÖPEKLERDE GEBELİK YAŞI Köpeklerde gebelik yaşı ve doğum zamanının belirlenmesinde kullanılan yeni metotlar… 74 > DÜNYA VETERİNER HEKİMLER GÜNÜnüz kutlu olsun Dünya Veteriner Hekimler Günü kapsamında hazırladığımız sayfalarımızda, oda başkanlarımızın meslektaşlarımız için dileklerini paylaşıyoruz. sayfa 50 sayfa 24 Kandilli Veteriner Kliniği ile keyifli söyleşi... 24 > KANDİLLİ VETERİNER KLİNİĞİ Veteriner Hekim Engin&Melahat Erbaş çifti, evcil dostlarımızı Rasathanenin tam karşısındaki sevgi dolu kliniklerinde ağırlıyor. sayfa 56 > yavru KEDİ VE KÖPEKLERDE BESLENMEnin püf noktaları Hill’s Science Plan Puppy & Kitten Healthy Development’ın yavru beslemedeki önemi. PETİNFO 2014/04 02-03 86 > KISIRLAŞTIRMA YAPMAK GERÇEKTEN GEREKLİ Mİ? Kısırlaştırmanın gerekliliği ve operasyon için en uygun yaşın ne olduğu hakkında çok önemli detaylar paylaşıyoruz. 92 > EGZOTİK KUŞLARDA SIVI TEDAVİSİnin detayları Egzotik kuşlarda uygulanabilecek uygun sıvı tedavisi öncesi ve esnasında dikkat edilmesi gerekenlere dair ayrıntılar... EDİTÖR Tüm meslektaşlarımızla birlikte nice güzel yıllar geçirmeyi diliyor, Dünya Veteriner Hekimler Günü’nüzü kutluyoruz. Veteriner Hekim YAĞMUR AĞCAOĞLU Evcil hayvanlar için en tehlikelisi? Pet Poison Yardım Hattı, kedi ve köpeklerin zehirlenmesine yol açan en tehlikeli maddeleri açıkladı. Birlikte nice güzel yıllara Veteriner hekimler için çok güzel bir aydayız. Nisan’ın güzelliği elbette ki ısınan havalardan değil, bu ayın son cumartesi gününün veteriner hekimlere özel olmasından kaynaklanıyor. Mesleğimizin öneminin sadece bir günle sınırlandırılamayacak kadar büyük olduğunu ve yılın her döneminde hatırlanmamız gerektiğini topluma anlatabilmek gerekiyor. Bu konuda en önemli sorumluluk ise yine biz veteriner hekimlere düşüyor. Çoğu geleceğe umutla bakan oda başkanlarımızın Dünya Veteriner Hekimler Günü için özel mesajlarını sizlerle paylaşıyoruz. Bizleri her platformda destekleyen başkanlarımıza teşekkür ederiz. Bu sayımızda çok önemli bir petinfo Mart / Sayı: 61 Pet Sağlığı Dergisi Ayda bir yayımlanır. YAYIN TÜRÜ SÜRELİ YEREL SAHİBİ Mat Medya Tanıtım Hizmetleri Tic. Ltd. Şti. MEHMET AKTOP GENEL KOORDİNATÖR BARIŞ KOLGU bariskolgu@matmedya.com toplantının detaylarını da sizlerle paylaşıyoruz. Mesleki yaşamının büyük bir kısmında evcil hayvanlarda kanser üzerine yoğunlaşan Prof. Dr. Paolo Buracco, şimdiye dek edindiği deneyimleri ‘İlk 50 Seminerleri’ kapsamında İstanbul’da veteriner hekimlere sundu. Oldukça beğenilen seminerin detaylarına dergimizden ya da www.petinfodergi.com internet sitemizden online olarak ulaşabilirsiniz. Böylelikle size yani veteriner hekimlere özel olarak hazırladığımız web sitemizin müjdesini de vermiş olduk. Sitemizle ilgili merakınızı da sadece tek tıkla giderebilirsiniz. Veteriner Hekim Aslıhan Cebecioğlu GENEL YAYIN YÖNETMENİ VE YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ VET. HEKİM ASLIHAN CEBECİOĞLU acebecioglu@matmedya.com YAZI İŞLERİ SORUMLUSU Vet. Hekim YAĞMUR AĞCAOĞLU yagmuragcaoglu@matmedya.com ART DİREKTÖR EBRU DERELİ ebrudereli@matmedya.com GRAFİK TASARIM EMEL VURAL emelvural@matmedya.com > syf 72 DANIŞMA KURULU PROF. DR. AHMET ERGÜN PROF. DR. NİLÜFER AYTUĞ PROF. DR. TAMER DODURKA Yrd. Doç. Dr. Özlem Şengöz Şirin Dr. Banu Dokuzeylül VET. HEKİM RAHŞAN EROL BASKI Gezegen Basım San. Ve Tic. Ltd. Şti. 100 YIL MAH. MASSİT MATBAACILAR SİTESİ 2. CADDE GEZEGEN BİNASI NO: 202/A BAĞCILAR/İST Sertifika No: 12002 KATKIDA BULUNANLAR Prof. Dr. Ender Yarsan Doç. Dr. Cem Perk Yrd. Doç. Dr. Hande Gürler Yrd. Doç. Dr. Hüseyin Cihan Dr. H. Esra Canatan Dr. Ateş Barut Vet. HekİM Ece Çağırıcı Alim ADRES YAYINCILAR SK. 10/4 34414 SEYRANTEPE - İSTANBUL TEL: 0212 324 50 56 - 324 50 59 www.matmedya.com ABONE BANU SAYINÇ banusayinc@matmedya.com Dergimizde yayınlanan röportaj ve ilanların sorumluluğu sahiplerine aittir. Fotoğraflar izinsiz kullanılamaz. Petinfo Dergisi veteriner hekimlere ve ecza depolarına yönelik bilimsel içerikli, mesleki, ücretsiz, sektörel bir yayındır. PETİNFO 2014/04 06-07 Bayer “Daha İyi Bir Yaşam İçin Bilim” Sergisi ile Ankara’da 150. Kuruluş Yıldönümü için geçen yıl İstanbul’a gelen Bayer Bilim Sergisi bu yıl Ankara’ya geliyor. Kentpark AVM’de 11-13 Nisan 2014 tarihinde ziyaret edilebilecek sergide, Bayer’in faaliyet alanlarında hayata geçirdiği yenilikçi ürünler interaktif yöntemlerle anlatılıyor. Serginin en dikkat çeken özelliği ziyaretçilerin “lütfen dokunmayız” ibaresiyle karşılaşmaması. Türkiye’deki faaliyetlerinin 60. Yılı vesilesiyle Ankara’ya gelen sergide Bayer’in araştırma ve inovatif ürünlerle dünyadaki canlıların yaşam kalitelerine nasıl katkı sağladığını gösteren ve gerçek hayattan alınan örnekler, ziyaretçilerin etkileşimine olanak sağlayan 22 farklı bölümde sunuluyor. Sergide yer alan mikroskoplarla kan hücrelerinin yapısını, termal görüntüleme kameraları ile çevre dostu inşaat malzemeleri kullanımının enerji tasarrufuna etkilerini gözlemlemek mümkün. Sergideki dijital oyun ekranları ziyaretçilerin dokunması ve denemesi için özel olarak tasarlandı. İnteraktif Bilim Sergisi 2013 yılında 30 farklı lokasyonda sergilendi. 2014 için ise Avrupa, Amerika ve Asya kıtasında 10 farklı lokasyonda sergilenmesi planlanıyor. Dermatoloji’de ‘Bahar Günleri’ Nestle Purina’nın sponsorluğunda Kıbrıs Yakın Doğu Üniversitesi Veteriner Fakültesi’nde 24-27 Nisan tarihleri arasında düzenlenecek olan “Veteriner Dermatoloji’de Bahar Günleri” konferansı, evcillerde dermatolojik hastalıklara derinlemesine bir bakış sağlayacak. Başkanlığını Prof. Dr. Nilüfer Aytuğ’un yaptığı konferansta birçok konuşmacı yer alacak ve dermatolojide sitolojik tanıları, tedavide kortikosterosid kullanımı, antibiyotiklerin olmazsa olmazları, beslenmenin etkileri, egzotik hayvanlarda dermatolojik problemler gibi birçok konuya değinilecek. NOTLAR BAYER 60. KURULUŞ YILDÖNÜMÜNE ÖZEL PROJELERİNİ BASINA TANITTI Bayer Türkiye CEO’su Dr. Axel Hamann, Taksim Divan Otel’deki basın toplantısında, Bayer Türkiye’nin 60. yılına özel geliştirdiği projeleri tanıttı. 60. yıl için özel olarak hazırlanan kurumsal tanıtım filminin sunumuyla başlayan basın toplantısı, Dr. Axel Hamann’ın şirketin Türkiye’deki 60 yıllık serüvenini özetlemesiyle devam etti. Bayer’in Türkiye’ye 60 yılda 300 milyon TL’ye yakın yatırım yaptığını belirten Dr. Axel Hamann, şirketin 60. yıldönümü etkinlikleri kapsamında geliştirilen, Türkiye’nin bilimsel gelişimine de katkı sağlayacak iki önemli projeyi tanıttı. Bayer Genç Bilim Elçileri “Bilim Tohumu Ekibi” Türkiye’nin dört bir köşesine bilim tohumu ekiyor Basın toplantısında “Bilim Tohumları Ekibi” ismiyle lanse edilen ilk proje, hâlihazırda Bayer’in 3 yıldır TOG Vakfı ile birlikte düzenlediği “Bayer Genç Bilim Elçileri” projesine 60. yıldönümüne ek bir proje olma özelliği taşıyor. Proje kapsamında “Bayer Genç Bilim Elçileri”nin devam eden aktivitelerine ek olarak, kırsal kesimde yaşayan çocukların bilimsel okuryazarlık seviyesini yükseltmek amacıyla özel olarak tasarlanmış, mevcut projenin mobil versiyonu olan bir minivan Türkiye genelindeki 60 farklı noktada proje uygulaması gerçekleştirecek. “Bayer Liseler Arası Bilim Yarışması” isimli ikinci sosyal sorumluluk projesi ile lise öğrenimine devam etmekte olan öğrencileri fen ve bilim alanlarında çalışmalar Bayer Türkiye CEO’su Dr. Axel Hamann yapmaya teşvik etmek, çalışmalarını yönlendirmek ve bilimsel gelişmelerine katkıda bulunmak hedefleniyor. Dünya Akıl Oyunları Federasyonu Türkiye Temsilcisi ve Türkiye’yi Dünya Zeka Oyunları Şampiyonası’nda temsil eden Türk Beyin Takımı ile birlikte hayata geçirilecek proje “Türk-Alman Bilim Yılı” faaliyetleri kapsamında, T.C. Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, Alman Araştırma ve Eğitim Bakanlığı ve Alman Büyükelçiliği tarafından da destekleniyor. Yarışmanın finalistleri büyük ödül olarak Almanya’ya yapılacak bilim gezisiyle ödüllendirilecek. PETİNFO 2014/04 10-11 Nostaljik Bayer Yap-bozu büyük ilgi gördü Dr. Axel Hamann, geçtiğimiz yıl Bayer’in 150. Kuruluş yıldönümü vesilesiyle düzenlenen ve dünyanın önemli 30 şehriyle birlikte İstanbul’da da sergilenen İnteraktif Bilim Sergisi’nin bu yıl, 60. Yıldönümü etkinlikleri kapsamında Ankara’yı ziyaret edeceğini duyurdu. Toplantının bitiminde ise, Bayer’in yıldönümüne özel olarak yeniden üretilen nostaljik yapboz gazetecilere tanıtıldı. PITBULL SATIŞINA CEZA İnternetten pitbull ırkı köpek satışı yapmak isteyen bir kişiye Hayvanları Koruma Kanunu kapsamında 4 milyar 565 lira idari yaptırım cezası uygulandı. Yapılan bir ihbarı değerlendiren Sakarya Orman ve Su İşleri Şube Müdürlüğü ekipleri, bir sosyal paylaşım sitesi üzerinden pitbull ırkı köpek satışı yapıldığının tespit edilmesi üzerine çalışma başlattı. İl Emniyet Müdürlüğü’nden yardım isteyen ekipler, köpeği bulup Adapazarı Geçici Hayvan Bakımevi’ne teslim etti. DİKİLİ VE YALOVA’YA VETERİNER HEKİM BAŞKANLAR İZMİR’İN Dikili İlçesi’nde Belediye Başkanı artık bir veteriner hekim. Dikili Belediye Başkanlığını açık ara farkla kazanan Veteriner Hekim Mustafa Tosun, mazbatasını aldı. Dikili’de eşit ve kaliteli hizmeti hedefleyen Tosun, Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi mezunu. 1997’de Dikili Belediyesi’nde veteriner hekim olarak çalışmaya başladı ve artık hizmetlerini ilçe belediye başkanı olarak sürdürecek. Yanı sıra İVHO Yalova İl Temsilcisi Vefa Salman ise 30 Mart’ta yapılan seçimde Yalova Belediye Başkanlığı’na layık görüldü. Başkanlara yeni görevlerinde biz de başarı diliyor ve veteriner hekimlerin yerel yönetimlerde daha çok söz sahibi olmasını arzu ediyoruz. 3 ISIRIKTAN BİRİ HASTANEDE SON BULUYOR SADECE köpekler değil, kediler de çoğu zaman insanları ısırabiliyor. Özellikle el gibi organları ısırdıklarında bakterilerin ideal üreme alanları olan eklem ve dokuların derinliklerine kadar ilerlemesine neden oluyor. Mayo Klinik, kediler tarafından ellerinden ısırılan 193 vakayı kapsayan 3 yıllık bir çalışmanın sonucunu paylaştı ve 3 vakadan birinin hastanede son bulduğu bildirdi. Isırılma vakalarının ise en çok orta yaşlı bayanlarda ortaya çıktığı görüldü. Kedilerin ısırmasının köpeklerden daha tehlikeli olmasının sebebi ise dişlerinin daha derine penetre olabilmesi. KEDİLERDEN BELUGALARA TOKSOPLAZMA GEÇİŞİ KANADA açıklarındaki Beaufort Denizi’nde yapılan testlerde, Beluga balinalarının bir kısmında toksoplazma tespit edildi. Belugaların % 10’unda tespit edilen parazitin, balina ile beslenen yerli Inuit halkının sağlığını riske soktuğu belirtiliyor. British Columbia Üniversitesi’nden Michael Grigg, Arktik bölgesinde ilk kez rastlanan parazitin ortaya çıkışını küresel ısınma ile evcil kedi sayısındaki artışa bağladıklarını ifade ediyor. Belugalara ulaşmakta zorlandıkları için yeterli numune toplayamadıklarını belirten araştırmacı Grigg, balinalardaki enfeksiyon düzeyinin düşük olduğunu söylüyor. Kedilerin sır dolu yaşamı Bayer Hayvan Sağlığı’nın, kedilerin gizemli yaşamlarını anlamak amacıyla, dünyanın önde gelen kedi davranış uzmanlarından Roger Tabor ile birlikte yaptığı çalışma, kedilerin sağlıkları ve davranışları arasındaki içinden çıkılmaz bağlantıya ilişkin örnekler içeriyor. PETİNFO 2014/04 18-19 Kediler bizim için ne anlama geliyor? Bir çok pet sahibi, kedilerinin en iyi arkadaşları olduğunu, ailelerinin bir parçası olduğunu ve hatta çocukları gibi olduğunu söyleyeceklerdir. Gerçekte kedilerin doğurganlık tanrıçası olduğuna inanan Mısırlıların kedilere tapındığı biliniyor. Ancak tarih boyunca durum her zaman böyle değildi. Mesela 17. yüzyılda ise bunun tam tersi olarak kediler hor görülmüş, şeytanın kedilerde vücut bulduğu düşünülmüş ve büyücükle ilişkilendirilmişti. Kediler ve köpekler birbirinden farklıdır 1871 yılının sonlarında kediler Avrupa’ da pet hayvanı olarak kabul edilmeye başlandı. O zamandan beri, kediler dünyada milyonlarca kişinin dostu olmuş ve ailelerinin bir parçası haline gelmiştir. Bir ölçüde kediler insanların onlara olan ilgi ve sevgisine karşı biraz geride durmuştur. Bazı insanlar kedilerin küçük köpekler olduğunu düşünürler. Kediler ve köpekler davranışsal olarak birbirlerinden tamamen farklı olsalar da, her ikisi de karnivordur, arkadaş hayvanlardır ve bizimle aynı evde yaşarlar. En önemli farklılıkları ise köpekler sürü halinde yaşayan, sosyal zorunlulukları olan ve açık alanlarda (onlar için avlanmanın daha başarılı olduğu yerler) avlanan hayvanlar iken kediler için kapalı alanlarda, bağımsız avlanma eğilimi göstermeleri daha doğru bir stratejidir. Bu durum kedi ve köpeklerin kişilikleri üzerinde belirgin farklılıklara yol açar. Sonuçta tek başına avlanan bir kedi, ona yardım etmek için bir sürüsü olmadığından, bağımsız ve tamamen kendine güvenen bir yapıda olmalıdır. Kedilerin en ünlü kişilik özelliklerinden ‘uzak durma’ durumu, aslında onların avcılık tekniğinden kaynaklanan bir hayatta kalma mekanizmasıdır. Bunun tam tersi olarak, sosyal ve itaatkâr hayvanlar olarak bilinen köpekler, kişiliklerini “Kedilerin Gizli Hayatları” çalışmasında kedilerin gittiği yerlerin güzergahları incelendi ve ortaya çıkan sonuç şaşkınlık yarattı. ŞEHİR DIŞINDAKİ KEDİLERİN PARAZİT TEHTİDİ İLE DAHA FAZLA KARŞI KARŞIYA KALDIKLARI GÖRÜLDÜ. sürüdeki hiyerarşi yoluyla geliştirirler. Kediler ise rütbe için münakaşa etmekten uzak durmak adına, yalvarma, göz temasından kaçınma ve kuyruk sallama gibi çok sayıda davranış geliştirmişlerdir. Bu nedenle kediler acımasız bir şekilde “kurnaz” hatta “sinsi” yaratıklar olarak bilinirken, aslında iki tanımlamadan da daha dürüsttürler. Diğer bir değişle hiyerarşi için yaranmaya çalışmazlar, tam tersine çoğumuz için gizemli bir yanları vardır. Bayer’den kedilerin yaşamına dair bir araştırma Bayer kedilerin gizemlerini açıklamak amacıyla, dünyanın önde gelen kedi davranış uzmanı Roger Tabor ile birlikte, ‘Kedilerin Gizli Yaşamları’ çalışması kapsamında bir araştırma gerçekleştirdi. Çalışmada, kedilerin nereye gittiğini ve biz etrafta değilken neler yaptıklarını gözlemlemek için mikro-izleyici ve minyatür kedi kamerası gibi yeni araştırma teknikleri kullanıldı. Araştırmadaki tüm kedi sahipleri, kedilerinin aslında ne kadar uzağa seyahat ettiklerini şaşkınlıkla karşıladılar. Tahmin edebileceğiniz gibi şehir merkezinden uzakta bulunan kesimlerdeki kediler, şehirde yaşayanlardan daha uzağa yolculuk ettiler, daha geniş bir alanın keyfini çıkardılar ve hatta parazitlerin alınması anlamında daha büyük bir risk altına girerek şehirde bulunan meslektaşlarından daha başarılı bir şekilde avlandılar. Şehir kedileri, daha yüksek yoğunlukta bir yaşam ve alan mücadelesi yaşarken, diğer kedilerle karşı karşıya gelip küçük yaralanmalar yaşadılar. Bununla birlikte her iki taraf da vakitlerinin büyük bir kısmını başarılı bir şekilde kendi alanlarını korumak ve avlanmak için harcadılar. ‘Kedilerin Gizli Yaşamları’ çalışması bize, kediler hakkında neyi sevdiğimizi ve davranışları ile sağlıkları arasındaki içinden çıkılmaz bağlantıyı göstermektedir: Kedilerin gizemli ve bağımsız doğaları nedeniyle, parazit tehdidine karşı önlem alınmasını gerektiriyor. Bayer, Dünya’ daki kedi sahiplerine, kedilerinin keşfe çıkmayacağını garanti edemese de, parazitlere karşı bir koruma teminatı sunabilir. “Secret Lives of Cats-Kedilerin Gizli Yaşamı” nı www.youtube. com/BayerAnimalHealthUK. adresinden takip edebilirsiniz! SEMİNER Mopsan’dan sektöre değer katan seminerler Mopsan EGM tarafından, 5-6-7 Mart tarihlerinde Ankara Hilton, İzmir Wyndam ve İstanbul Mercure Otel’de, Dr. Marge Chandler’ın sunumuyla gerçekleştirilen “İnsanlar ve Evcil Hayvan Dostları – Neden Hala Kiloluyuz?” konu başlıklı eğitim seminerlerinde toplam 204 veteriner hekim ağırlandı. Ankara PETİNFO 2014/04 20-21 Mopsan Veteriner Ürünleri sektöre değer katan eğitim seminerlerine devam ediyor… Amerikalı beslenme uzmanı Veteriner Hekim Dr. Marge Chandler, Ankara, İzmir ve İstanbul ’da sırasıyla 5-6-7 Mart tarihlerinde gerçekleştirilen eğitim seminerlerinde, toplam 204 veteriner hekime, veteriner kliniğini ziyaret eden evcil hayvanlarda en sık rastlanan rahatsızlıklardan biri olan obezite rahatsızlığı, obeziteye bağlı şekillenen diğer rahatsızlıklar ve obezite ile mücadelede kullanılan programlar ile ilgili eğitim verdi. İstanbul’da düzenlenen seminerde açılış konuşmasını gerçekleştiren Mopsan Veteriner Ürünleri Genel Müdürü Cafer İngeç, yaklaşık 20 yıldır sektörle iç içe çalıştıklarını belirterek 2014 için “Eğitim, Gelişim, Motivasyon” adı altında yapacakları çalışmalara hız verdiklerini ifade etti. Bu yıl Mopsan’ın sürprizlerinin devam edeceğini vurgulayan İngeç, lansmanını yaptıkları Metabolic’in Avrupa’daki veteriner sektörünü kökten değiştiren bir ürün olduğunu ifade ederek, sözü Chandler’a bıraktı ve veteriner hekimlere katılımlarından dolayı teşekkür etti. İzmir Ankara “Şu anda evcil hayvanların yarısı obez” Dr. Marge Chandler, sunumunda global anlamda obezite ile ilgili çok önemli bilgiler vererek başladı. Obezitenin oluşumunda etkili mekanizmalardan, dünyadaki evcillerde görülen obezite oranlarından, sorunun evcil hayvan sahipleri tarafından algılanışından ve obezitenin hayvanların yaşam kalitesi üzerine olan etkilerinden bahseden Marge Chandler, bu konuda veteriner hekimlerin bilmesi gereken önemli detaylara dikkat çekti. Obezite programlarının başarıya ulaşması için en temel nokta olan “Evcil hayvanın ideal ağırlığının’’ hesaplanmasında kullanılan ‘’Morfometrik Ölçüm’’ tekniğini detaylıca anlattı ve veteriner hekimlerle bazı önemli teknik bilgileri Dr. Marge Chandler’ın obeziteye yönelik başarılı sunumu ile 3 farklı ilde 3 gün ard arda düzenlenen eğitim seminerlerine veteriner hekimlerin ilgisi yoğundu. paylaştı. Tennessee Üniversitesi Veteriner Fakültesi tarafından geliştirilmiş olan morfometrik ölçüm tekniği, tüm dünyada obezite programlarının başarıya ulaşması anlamında veteriner hekimler tarafından kullanılan bir teknik olması nedeniyle, Türk hekimler tarafından da ilgi ile karşılandı. 2011 yılında lansmanı yapılan ve sadece veteriner hekimlere özel olarak geliştirilen, hekimlere birkaç saniyede online ortamda hastaya özel beslenme reçetesi oluşturma özelliği ile konumlanan Hill’s hızlı tavsiye e-portalına (www.hillsquickreco. com.tr) entegre edilen bu ölçüm tekniği, obezite ile mücadelede veteriner hekime, evcil hayvan sahipleri ile ortak yürüttükleri kilo yönetimi programına yardımcı olması dolayısıyla büyük ilgi gördü. Healthy Weight Protocol olarak adlandırılan Sağlıklı Kilo Yönetimi e-portalı, Mart 2014 itibariyle veteriner hekimlerin kullanımına sunulmuş oldu. SEMİNER İstanbul BESLENME PROGRAMINI KİLOYA GÖRE DÜZENLİYORUZ Veteriner Hekim Sevtap Kutbek Felis Veteriner Kliniği İstanbul’da düzenlenen toplantıda Anatolia Veteriner Hastanesi’nden Veteriner Hekim Suhat Eren, Metabolic’i denediği obez hastalarından elde ettiği başarılı sonuçları meslektaşları ile paylaştı. Dr. Marge Chandler obezite hakkında önemli bilgiler sundu. “Farklı Bir Şey Hayal Edin” Eğitim seminerinin ikinci yarısında, Mopsan Veteriner Ürünleri Ürün Müdürü Veteriner Hekim Hale Yetkin tarafından gerçekleştirilen sunumda, Hill’s in obezite yönetimi kategorisinde ‘’Farklı Bir Şey Hayal Edin’’ sloganı ile yola çıktığı ve lansmanı yapılan her ülkede önemli başarılara imza atan ürünü, Hill’s Prescription Diet Metabolic tanıtıldı. Ürüne dair verilen teknik detayların ardından, ürünün başarısının ve etkinliğinin vurgulanması amacıyla, lansman öncesi obez evcil hayvanlar üzerinde yürütülen ‘’Metabolic ürünü- 3 Aylık Deneme Programı’’ ve programlardan elde edilen sonuçlar veteriner hekimlerle paylaşıldı. Deneme programları sonuçlarına bakıldığında, “İki ayda evcil hayvanların % 88’ine sağlıklı bir şekilde kilo verdiren Hill’s Metabolic Advanced Weight Solution” ürününün iddia ettiği gibi evcil hayvanlara sağlıklı bir şekilde kilo verdirdiği ve kilolarını korumada yardımcı olduğu ispatlanmış oldu. Eğitim seminerleri sonrası düzenlenen akşam yemeğinde veteriner hekimler yoğun geçen eğitim semineri sonrasında eğlenme ve birlikte sohbet etme fırsatı yakaladılar. PETİNFO 2014/04 22-23 Kliniğimizde en önemli yardımcı ekipmanlarımızdan birisi hassas terazimizdir. Kliniğimize gelen hastalarımızın her gelişlerinde kilo kontrolleri düzenli olarak yapılmakta, kilo alışları ya da verişleri dikkatli bir şekilde takip edilerek, vücut kondisyon skoru ile birlikte değerlendirilmektedir. Hastamız normal kilonun üzerinde ise ya da eğilim gösteriyorsa, beslenme programının üzerinden geçiyoruz, egzersiz alışkanlıklarını düzenliyoruz, hasta sahibi ile birlikte kilo alımına neyin sebep olduğunu anlamaya çalışıyoruz; önerilerimizde kilo alımının nedenine göre değişiyor. Hasta sahibimize obezitenin zararları, hormonlar ve metabolizma hastalıkları konusunda bilgi aktararak farkındalık yaratmaya çalışıyoruz. Sunum, yağ dokunun aktif metabolik ve endokrin işlevleri konusunda bilgi aktaran yararlı bir sunumdu. Mopsan’a, bu güzel organizasyon için tekrar teşekkür ederim. YAŞAM STİLLERİ DEĞİŞTİRİLMELİ Veteriner Hekim Mustafa Yıldız Sakarya Veteriner Kliniği Ülkemizde petlerde obezite oranlarının artışı, aşırı beslenme ve hareketsiz yaşamdan kaynaklanıyor. Hastalarımızın, muayenesi esnasında normal kilonun üzerinde olduğunu anlıyoruz. Elimizde bulunan bilimsel döküman ve kilo skalalarından bunu anlamak çok kolay, yeterki gerekli özeni gösterelim. Böyle bir durumda hayvan sahibinden dostunu aşırı beslememesini ve hareketini artıracak bir yaşam biçimini seçmesini öneriyoruz. Organizasyon güzel, Chandler’ın sunumu oldukça iyiydi. PETLERİ TAKİBE ALIYORUZ Dr. Ebruhan Zengin Sante Veteriner Cerrahi Kliniği Kliniğimize gelen aşırı kilolu hastaların değerlendirilmesinde temelde inspeksiyon ve ağırlıklarının ölçülmesi baz alınıyor. Petlerde obezite oranlarındaki artışta; yaş, hatalı beslenme, yetersiz egzersiz ve kısırlaştırma sonrası bazal metabolizmadaki değişimlerin rol oynadığını düşünüyoruz. Aşırı kilolu petlerin sahipleri ikna edildikten sonra diyetlerinin düzenlenmesi, mama değişimi ve günlük rutin egzersizleri konusunda yapılması gerekenler öneri halinde aktarılıyor ve petler takibe alınıyor. UYGUN VE ÖLÇÜLÜ DİYET ÖNERİYORUZ Veteriner Hekim Merve Semiz Aorta Veteriner Kliniği Günümüzde en sık yaşadığımız problemler arasında obeziteyi de görmekteyiz. Obezite oranlarındaki bu artışın nedenini ise yanlış gıda seçimine, ölçüsüz gıda ve ödül tüketimine, yeteri kadar egzersiz imkanlarının oluşturulmamasına bağlıyorum. Bu tür hastalarımıza uygun ve ölçülü bir diyete geçiş, egzersiz programı önerilerimiz ve bazı takviyelerimiz oluyor. Metabolic mamanın da bu kapsamda özel içeriği ve kilo kontrolü sağlaması açısından güzel sonuçlar yaratacağı görüşündeyim. TESPİTTE DETAYLI BİR ÖLÇÜM YÖNTEMİ Veteriner Hekim Gizem Taktak Patisev Veteriner Kliniği Kliniğimize gelen hastaların ilk önce vücut ağırlıklarını belirliyoruz. Daha sonra özellikle kedilere vücut indeksini belirleyen skalayı kullanıyoruz. Fakat sunumlarda çok daha detaylı bir ölçüm yöntemiyle obezite ve ideal vücut ağırlıklarını nasıl tespit edeceğimizi gördük. Öncelikle hasta sahiplerine kendi yedikleri yiyecekler ile beslememelerini öğütlüyoruz. Mama ya da ödül kurabiyelerini günlük yemeleri gereken miktarda vermelerini öneriyoruz. Sunumlar oldukça net ve anlaşılırdı, teşekkür ederiz. ÇOK FAZLA ÖDÜL MAMASI VERİLİYOR Veteriner Hekim Göknil Yener Petcorner Veteriner Kliniği Polikliniğimizde kedi ve köpeklerimizin vücut kondisyon skoruna bakarak ve ırk özelliklerini değerlendirerek normal kilolarını belirliyoruz. Hasta sahiplerimiz genelde çalışan insanlar oldukları için petleri ile yeteri kadar vakit geçiremiyorlar. Özellikle petler gün içinde evde hareketsiz oluyorlar. Akşam eve geldiklerinde onları sevindirmek için çok fazla ödül veriyorlar. Metabolik bir problem yokken oluşan kilo artışları bu sebeplere bağlı olabilir. Toplantıda verilen bilgiler için teşekkürler. KLİNİK Geç kalınmış tedaviler büyük sorun Kandilli Veteriner Kliniği hekimleri için her şeyden önemlisi, kendilerine bir umutla gelen hayvan dostlarının ve sahiplerinin oradan en mutlu şekilde ayrılması. Bunun için de ellerinden geleni yapıyorlar. RÖPORTAJ VE FOTOĞRAFLARı: VetERİNER Hekim ASLIHAN CEBECİOĞLU PETİNFO 2014/04 24-25 Kandilli Veteriner Kliniği’nin pozitif enerji yüklü atmosferinde, fakültede yıllarından bu yana tanıdığım arkadaşlarımla birlikte olmanın yanı sıra beni oldukça gururlandıran başka bir yönü daha vardı burada olmanın. O da işine tutkuyla bağlı, etik değerleri önemseyen ve hayvanları delicesine seven veteriner hekimlerle bir arada olmaktı. Öğrencilik döneminde başlayan birliktelikleri ile mutlu bir evliliğin ve başarılı bir mesleki yaşamın temellerini atan Kandilli Veteriner Kliniği Hekimleri Engin&Melahat Erbaş çifti ile elbette ki konuştuklarımız size yansıyanlarla sınırlı değildi. Kandilli Veteriner Kliniği olarak kendinizden bahseder misiniz? Engin Erbaş: 2006 yılında İstanbul Üniversitesi’nden mezun oldum. Veteriner hekimlik çocukluk hayalimdi diyebiliriz. Fakülte de biraz uzayınca klinikte buldum kendimi. 2001 de İstanbul Üniversitesi Veteriner Fakültesi İç Hastalıkları AbD. da asistan öğrenci olarak çalışmaya başladım. Stajımı Maslak Sipahi Ocağı Atlı Spor Kulübü’nde yaptım. Daha sonra tekrar pet kliniğine dönerek Hospetall Veteriner Kliniği’nde çalıştım. Tüm bu birikimlerle 2009’da eşimle Kandilli Veteriner Kliniği’ni açtık. Melahat Erbaş: 1982 yılında İstanbul’da doğdum. 2007 yılında İ.Ü’nden mezun oldum. Öğrencilik yıllarımda İç Hastalıkları AbD.’nda ve boş vakitlerimde çeşitli kliniklerde mesleki tecrübe kazanmaya çalıştım. Stajımı şimdiki ismi Kuzey Pet olan Ezgi Pet’de yaptım. Klinisyenlik istiyor oluşuma karşın profesyonel çalışma hayatıma ilaç firması ile başladım. Hem veteriner ilaç firmasında hem de beşeri ilaçta bölge sorumlusu olarak çalıştıktan sonra, beni asıl mutlu edecek olanın klinisyenlik olduğuna karar verdim ve eşimle birlikte 2010 yılından bu yana Kandilli Veteriner Kliniği’nde kariyerime devam ediyorum. İrem adında 2.5 yaşında canımızdan çok sevdiğimiz bir kızımız var. Umut Yeşilalioğlu da şu anda bizimle birlikte. Selimiye Tarım Meslek Lisesi son sınıf öğrencisi ve 2013-2014 yılı stajını burada yapıyor. Kliniğiniz evcil dostlarımıza ne zamandır hizmet veriyor, hizmetleriniz hakkında bilgi alabilir miyiz? E.E: Ocak 2009’dan beri hizmetteyiz. Kliniğimizde koruyucu hekimlik uygulamaları olmak üzere, dahiliye, cerrahi ve doğum alanlarında hizmet vermekteyiz. Özellikle dahiliye anabilim dalında uzun yıllar edindiğimiz tecrübenin pozitif yansımalarını görüyoruz. Kliniğimizde her türlü yumuşak doku operasyonu ve kemik operasyonu yapılmaktadır. Bünyemizdeki hemogram, biyokimya, idrar analiz ve CR cihazları sayesinde kısa sürede teşhis koyabilmekteyiz. Ayrıca kliniğimizde pet shop ve kuaför hizmetleri de mevcuttur. Veteriner Hekim Engin Erbaş, Veteriner Hekim Melahat Erbaş, Stajyer Umut Yeşilalioğlu Hayvan dostlarımızın sağlığına kavuşmalarını amaç edinen Kandilli Veteriner Kliniği Hekimleri, hastalarını gerekirse farklı hekimlere sevk etmekten kaçınmıyor. Evcil sahiplerine muayene esnasında dostlarının sağlık durumları hakkında bilgi veriliyor. Veteriner hekim olmanın en güzel yanı nedir? Bunun yanı sıra mesleki anlamda sıkıntısını en çok yaşadığınız problemler konusunda neler söylemek istiyorsunuz? M.E: İnsanın sevdiği işi yaparak hayatını sürdürmesi gerçekten çok güzel bir duygu. Yaptığınız iş, çalıştığınız saatler, yorgunluklar hepsi geçip gidiyor. Sonuçta minik dostlarımızın sağlıklarına kavuşmaları her şeyin üstünde. Mesleki anlamda bizim için en büyük problem geç kalınmış tedaviler. Bu bazen hasta sahibinin dikkatsizliğinden bazen umursamazlığından bazen de yanlış konulmuş teşhislerden kaynaklanmakta ve o zaman işler içinden çıkılamaz bir hal almaktadır. Bize gelen hastaların her türlü problemini çözmeye çalışıyoruz. Fakat bizi aşan durumlarda fakülteden ve bilgisine güvendiğimiz meslek büyüklerinden her türlü yardımı da alıyoruz. Bize göre hayvanların sağlığı KLİNİK BAKIŞ AÇISI DEĞİŞMELİ Henüz yeni doğan minik kediler sıcak bir yuva arayanlar arasında sırada… ve mesleğimizin gelişimi için etik olan budur. Erken ve doğru teşhisin hayat kurtardığı gerçeğini göz ardı edemeyiz. Sizce sokak hayvanları sayısındaki artışı önlemede veteriner hekimlerin rolü ne olmalıdır? Bu konuda tüm veteriner hekimlerin iştiraki ile nasıl bir çalışma yapılabilir? M.E: Biz bu zincirin en son ama aslında en önemli halkasıyız. İnsanlar hayvan almadan değil de aldıktan sonra veteriner hekimlerle tanışıyorlar. Daha sonra da aldıkları kedi ve köpekle yaşamak onlara bazen zor geldiği için bazen de mecburiyetlerden sokağa bırakıyorlar. Önceki yıllara göre hayvanlara olan ilgi ve sevginin arttığını düşünüyoruz. Yanı sıra hayvanlara bir eğlence aracı ve bir hediye paketi gözüyle bakan azımsanamayacak bir kitle var ki, bu değişmediği sürece, adı hayvan sahiplenmek değil hayvana sahip olmak olacaktır. Bu zihniyet var oldukça maalesef onlara canlı olarak değil de bir eşya olarak bakılacaktır. Böylece sokak hayvanlarının sayısı günden güne artıyor. Bizlerin yapabileceği şey insanları bu konularda bilinçlendirmek ve satın almaktan çok sahiplenmeye yöneltmek. Dünyada pet sağlığı alanında yapılan araştırmaların boyutu hakkında neler söylemek istersiniz? Etkileri nasıl oluyor? E.E: Elimizden geldiğince takip etmeye çalışıyoruz. Yeni çalışmalar ve eğitimlerdeki bilgileri klinikte kullanmaya özen gösteriyoruz. Ama bunları ülkemizde uygulamak ve bunun için gerekli enstrümanlara ulaşmak, maddi anlamda sıkıntılı erken teşhisin önemini defalarca vurgulayan veteriner hekimler, hasta sahiplerine düzenli kontrolün hayat kurtardığı konusunda bilgi veriyor. PETİNFO 2014/04 26-27 olabiliyor. Bununla birlikte insanların evcil hayvanlara gösterdikleri ilgi ve bilgi yetersizliğini de buna bir engel olarak görüyoruz. Ne gibi olanaklara ve ayrıcalıklara sahip olmak isterdiniz? E.E: Daha fazla tıbbi ekipman sahibi olmak isteriz. Böylelikle çok daha hızlı ve çok daha güvenilir teşhisler koyabiliriz ve hata payımız çok daha azalır. Şu anda bir kısır döngü içerisindeyiz. İnsan sağlığındaki devlet desteği, veteriner sağlık sektöründe olmadığı için hayvan beslemek ve onların sağlık kontrolünü yaptırmak, hasta sahibi açısından da külfetli oluyor. Bu durum hem hasta sahibini hem de veteriner hekimi maddi olarak bir çıkmaza sokuyor. Bununla ilgili düzenleme ancak devlet politikası ile yapılabilir. Son olarak neler söylemek ve eklemek istersiniz? M.E: Dünya Veteriner Hekimler Günü yaklaşırken tüm meslektaşlarımızın hak ettiği saygıyı görmesini diliyoruz. Ayrıca hayvanlarımızın da hak ettiği sevgi ve ilgiyi görecekleri bir dünya temenni ediyoruz. Ziyaretimize geldiğiniz için teşekkür ederiz. KÖPEK CANINE C-REAKTİF PROTEİN (CRP) Beşeri hekimlikte uzun yıllardır yangılı sistemik ve enfeksiyon hastalıklarında kullanılan CRP günümüzde veteriner hekimlikte de, önemli bir tanı doğrulayıcı veri olarak değer kazanmaktadır. YAZI: Dr.ATEŞ BARUT Ankara VETERİNER TIP MERKEZİ PETİNFO 2014/04 28-29 Bütün yangılar lokal olarak başlar ve vücut yangıyı daima lokal tutmaya çalışır. Yangı lokal tutulamayarak yayılmaya başladığında ise sistemik hale gelir ve bağışıklık sistemi çalışarak karaciğerden major akut faz proteinler salgılanır. Bu vücudun travma, yangı ya da enfeksiyona karşı koyduğu erken savunma mekanizmasıdır ve “akut faz cevap” olarak isimlendirilir. Akut faz cevap tetikleyici etkenle karşılaşıldıktan hemen sonra gelişen bir dizi kompleks sistemik reaksiyondur. Bu kompleks cevap mekanizmasının bir parçası da akut faz proteinlerin salınmasıdır. Tetikleyici cevap ortadan kalktığında ise akut faz proteinlerin serum konsantrasyonları normal seviyelere iner yani akut faz proteinler yangı aktivitesinin şiddetini direkt ve gerçek zamanlı olarak yansıtırlar. Bir akut faz yangısal protein olan “c-reaktif protein” yani CRP, “İnterleukin-6” gibi inflamasyon öncesi sitokinlerin dolaşımda artan miktarına cevap olarak hepatositler tarafından üretilir ve salınır. Canine c-reaktif protein (CRP); tüm enfeksiyonlar, kronik yangısal hastalıklar ve doku hasarlarında istisnasız olarak yükselir. Canine CRP sistemik yangıyı ortaya koyar Normal ve sağlıklı köpeklerde serum CRP seviyesinin 5-35 mg/L’nin aralığında olması gerektiği kabul edilir. Sistemik inflamatorik hastalıklar ya da daha ciddi enfeksiyonlar sırasında serum CRP seviyeleri hızla 35 mg/L’ nin üzerine çıkar. CRP seviyesi ne kadar yüksekse sistemik inflamatorik etki o kadar şiddetli ve ciddidir. Tüm sistemik enfeksiyonlar, immun mediated hemolitik anemi, inflamatorik bağırsak hastalığı, leishmanioz, poliartrit, pankreatit ya da pyometra ve bunlar gibi sistemik yangıyı uyaran tüm hastalıkların monitorizasyonu CRP analizi ile mümkündür. Canine CRP gerçek zamanlıdır Canine CRP sistemik inflamasyonun başlamasından sadece 4 saat sonra yükselmeye başlar, 24 saatte pik seviyeye ulaşır ve yangının geçmesinden sonra 48-72 saatte normal seviyelere iner. Yüksek serum CRP seviyeleri her zaman bir patoloji Veteriner Hekim Dr. Ateş BarutVTM Hayvan Hastanesi gösterir yani CRP sistemik inflamasyonun varlığını ya da yokluğunu gösterir. Canine CRP analizi, akyuvar sayısı ve periferik yaymalar, beden ısısı ve eritrosit sedimetasyon oranı gibi değerlerden çok daha spesifik bir parametre ve inflamasyon için bir var ya da yok testidir. Canine CRP test, uygulanan tedavinin etkinliğini ortaya koyar Canine CRP sadece sistemik inflamasyonun ortaya konmasında kullanılmaz, veteriner hekimin seçtiği tedavinin etkinliğini ortaya koyabilmesi için de çok önemlidir. Uygulanan tedavi başarılıysa CRP seviyesi düşecektir. Eğer arzu edilen düşüş sağlanamıyorsa tedavi protokolü hekim tarafından sorgulanmalı hatta değiştirilmeli ve daha detaylı analiz ve incelemeler yapmalıdır. Hekim tedaviyi ne zaman sonlandıracağına da CRP seviyelerine bakarak rahatlıkla karar verebilir. Tedavi sonrası olası nükslerin tespiti Özellikle yüksek nüks ihtimali bulunan oto-immun hastalıklarda nüks riskinin değerlendirilmesinde ve nükslerin erken tespitinde CRP analizleri çok anlamlıdır. Yapılan araştırmalar oto-immun hastalıkların nükslerinde herhangi bir klinik semptom ya da yangı indikatörü oluşmadan en az 10 gün önce serum CRP seviyelerinin yükseldiğini göstermiştir. KÖPEK Birçok yangısal durumda uygulanan tedavi protokolleri rektal beden ısısı gibi normal klinik semptomları ya da akyuvar sayısı gibi kan parametrelerini etkileyebilir ancak CRP, sistemik inflamasyon hafiflemeden asla değişmez. Ayrıca CRP seviyesi steroid tedavisinden etkilenmeyeceği için objektif bir değerlendirme parametresi olma özelliğini korur. NSAID ya da opioid gibi ilaçlar kullanıldığında bu ilaçlar yangının kendisini değil semptomlarını hedef alır ve CRP değerleri etkilenmez. Sonuç olarak steroidler, antibiyotikler, carprofen, etodolac ya da meloxicam gibi nonsteroidal antiinflamatorik ilaçlar ya da butorphanol gibi opioidler CRP değerlerini etkilemez. CRP semptomatik tedavinin arkasına gizlenen yangıyı monitörize eder. Yani CRP hasta iyi hissederse değil, iyileşirse azalır. Postoperatif iyileşmenin CRP bakısıyla değerlendirilmesi CRP cerrahinin etkilerini ve postoperatif iyileşme sürecini değerlendirmede de kullanılır. Operasyonlardan sonra operasyon sırasında yaratılan doku hasarı sebebiyle CRP değerlerinde her zaman direk bir artış olacaktır. İyileşen köpeklerde CRP seviyeleri uygulanan cerrahi girişime göre değişecek bir hızla azalır ve zamanla normale döner. Örneğin yumuşak doku operasyonlarından sonra 24-72 saatlik bir normalleşme süresi görülürken ortopedik operasyonlardan sonra bu süre daha uzundur. Arzu edilen düşmenin sağlanamaması iyileşmenin sağlanamadığını gösterir ki hekim antibiyotik desteğine hatta bazen tekrar operasyon kararına yönlenebilir. Özet olarak Canine C-Reaktif Protein; 1- Enfeksiyonların ve inflamasyonun saptanmasında 2- Tedavinin ve antibiyotiklerin etkinliğinin takibinde 3- Yangının tespitinde 4- Yangısal hastalıkların tedavisinin monitorizasyonunda 5- Yangıya bağlı mortalitenin öngörülmesinde 6- Postoperatif sürecin incelenmesinde 7- Postoperatif komplikasyonların değerlendirilmesinde 8- Kanserler ve tümörlerde 9- Yangı ve enfeksiyonun takibinde hekimlerin en büyük ve pratik rehberi olacaktır. LifeAssay Canine CRP Test Kiti az yer kaplaması açısından avantajlı. PETİNFO 2014/04 30-31 LifeAssays Canine C-Reaktif Protein test sistemi Sağlıklı C-reaktif protein bakısı sadece köpeklere spesifik C-Reaktif Protein’in analiziyle mümkün olmaktadır ve insanlar için yapılan laboratuvar analizlerinin veteriner pratikte bilimsel geçerliliği yoktur. Ülkemizde CRP analizinin yapılabilmesi “LifeAssays Canine CRP” test sisteminin ülkemizde ulaşılabilir hale gelmesiyle mümkün olmuştur. LifeAssay firmasının ürettiği “canine CRP test kiti”, serum ya da plazmada canine CRP seviyelerinin kantitatif ölçümlerinin sadece 11 dakikada yapılmasını sağlar. Bu çift taraflı heterojen immunoassay test için 5 mikrolitre kadar küçük bir numuneye ihtiyaç duyulur ve köpeklere spesifik “canine CRP”lerinin saptanması için manyetik olarak işaretlenmiş antibodiler kullanır. Canine CRP’nin ölçülmesini sağlayan standart metot, LifeAssays sisteminin geliştirilmesinden önce Elisa testleri ya da büyük turbidimetrik sistemlerdi. Elisa testleri kantitatif değer vermemesi, turbidimetrik sistemlerin ise yüksek cihaz maliyeti ulaşılabilirliklerini sınırlarken, LifeAssays CRP test sisteminin çok küçük bir tezgah üstü okuyucu cihazdan ve karıştırıcı vortex’den ibaret olması, en küçük veteriner kliniğinde dahi kullanılabilir olmasını sağlamaktadır. Bir hemogram ya da periferik yayma raporunun yorumlanması iyi bir dahiliye bilgisi gerektirirken CRP analizlerinin rakamsal sonuçları hiçbir yoruma ihtiyaç bırakmadan her hekimin değerlendirebileceği şekilde sistemik yangıyı ortaya koymaktadır. ARAŞTIRMA Çocuklara umut ışığı Dr. Martin Childers, hayvan modelleri üzerinde çalıştığı gen tedavisinin, çocukların ölümcül kas hastalığı için önemli gelişmelere önderlik edebileceğini açıkladı. Preklinik çalışmalar, gen terapisinin, çocuklarda X geni ile bağlantılı miyotubuler miyopati olarak tanımlanan ölümcül bir kongenital hastalığın küçük ve büyük hayvan modellerinde, kasları güçlendirebileceği ve yaşam süresini uzatabileceğini göstermektedir. Bulgular bu yıkıcı hastalığın gelecekteki çalışmalarının klinik uygulanabilirliğine işaret etmektedir. Hastalıkla doğan çocuklar gevşek kas yapısına sahiptir ve nefes almada zorluk çekerler. Bu vakalarda çoğu zaman yaşam desteği gerekebilir. Çoğu hasta henüz çocukluk döneminde ölmektedir. Bu prosesin etkinliği, mutasyon yerine bir gen taşımak için tasarlanmış adenovirüs vektörü ile farelerde ve köpeklerde test edildi. Bilim adamları Généthon’da üretilen AAV’nin, tek intravasküler enjeksiyonu sonucunda, hem fare hem de köpeklerde, kas gücünde belirgin bir iyileşme, mikroskobik düzeyde düzelmiş kas yapısı ve yaşam süresinde uzama yanıtını elde ettiler. Köpeklerde enjeksiyon sonucunda hiçbir toksik etki veya bağışıklık yanıtı gözlemlenmedi. Bu sonuçlar, hayvan modellerinde miyotübüler miyopati için gen değiştirme tedavisinin etkinliğini göstermiş ve hastalarda bir klinik deneme için yol açmıştır. Dr. Martin Childers’ın köpeği Bella da miyotubuler miyopatiye benzer bir hastalık için mutant gen taşıyor. PETİNFO 2014/04 32-33 Tam iyileşmeye çok yakın Boston Çocuk Hastanesi’nden eş kıdemli yazar Alan H. Beggs, MTM1 olarak bilinen mutasyona uğramış gen üzerinde çalıştı ve eksik miyotübülerin proteini yerine kullanarak MTM’li kasların kontraksiyon yeteneğini geliştirdiğini ARAŞTIRMA Günümüzde yapılan araştırmalarla artık köpeklerde yapılan gen tedavileri ile çocuklarda ölümcül hastalıkların önüne geçilebilmektedir. gösterdi. Prof. Dr. Martin K. Childers, 2009 yılından bu yana Généthon’da hastalığın fare modelindeki sistemik ve lokal etkisi üzerinde seminal temelli çalışmalar yapan Anna Buj-Bello ve Beggs Grup ile birlikte çalışıyor. Araştırmacılar Généthon tarafından tasarlanmış bir adenovirüs vektörünü kullanarak gen terapisini test etmişlerdir. Vektör, hücreler içine MTM1 geni verilmesi için bir araç olarak kullanılmaktadır. Araştırmacılar iki hayvan modeli kullandılar: Bunlardan ilki MTM1 mutasyonu taşıyan fare ve diğeri ise MTM1 gen mutasyonunu doğal olarak gösteren köpeklerdi. Bu mutant hayvanlar miyotübülar miyopatili hastalardaki belirtilere benzer bir şekilde kısa bir ömre ve zayıf bir görünüme sahiptir. Childers “Pre-klinik bulguların sonuçları kalıtsal kas hastalıkları için olağanüstü.” diyerek, adenovirüs gen terapisi uygulanan iki köpekte, XLMTM’nin neden olduğu hastalığın küçük farklılıklar dışında neredeyse normal göründüklerini ve hatta mikroskobik olarak dahi hiçbir kanıt kalmayacak şekilde iyileştiklerini ifade etti. Araştırma grubundan bir başka isim Buj-Bello ise çalışmayı şu şekilde yorumlamaktadır: “Bu sonuçlar, dört yıldır yapılan araştırmanın doruk noktasıdır ve gen terapisinin bu genetik kas hastalığı için nasıl etkili olduğunu gözler önüne sermektedir.” Virginia Tech’den Robert W. Grange ise “Nihayet hastalarda klinik denemeler hayal edilebilir. Yaptığımız araştırmadan elde edilen sonuçlar, insanlar için çok umut verici gelişmelere neden olacaktır. Elde edilen fonksiyonel düzelme gerçekten de dikkate değer. Böyle anlamlı bir projeye katkıda bulunmak son derece heyecan verici.” demekte ve çalışmanın çocukların hastalığı için umut vaat ettiğini belirtmektedir. Çocukların ölümcül hastalığı Miyotübüler miyopatinin en ağır şekli X’e bağlı olan olup, yeni doğan 50.000 erkek bebekten birini etkiler. Doğan bebeklerde şiddetli solunum güçlüğü ve çok zayıf iskelet kaslarına neden olmaktadır. Hastalık doğum sonrası yaşamda genellikle tüple besleme ve mekanik ventilasyon da dahil olmak üzere yoğun bir yaşam desteği gerektirir. Hastalık üzerine etkili tedavi mevcut değildir ve çoğu bebek çocukluk çağında ölmektedir. Nedenin Xq28 lokusundaki MTM1 genindeki mutasyonlar olduğu 1996 yılında bulunduktan sonra prenatal tanı mümkün olmuştur. PETİNFO 2014/00 34-35 1970’lerden bu yana viral vektörler Viral vektörlerden moleküler biyologlar tarafından, hücre içine genetik malzeme ulaştırmak için kullanılan bir araç olarak bilimsel çalışmalarda yararlanılmaktadır. Bu işlem canlı organizmanın içinde (in vivo) veya hücre kültüründe (in vitro) yapılabilir. Virüsler, enfekte ettikleri hücrelerin içine genomlarını verimli şekilde taşımak için özelleşmiş moleküler mekanizmalar evrimleştirmiştir. Bir virüs tarafından genlerin aktarımı transdüksiyon olarak adlandırılır, bu yolla enfekte olmuş hücrelerin de transdüklenmiş olduğu söylenir. Moleküler biyologlar bu mekanizmayı ilk defa 1970’lerde kontrol altına almayı becermiştir. Paul Berg bakteriyofaj lambda DNA içeren değiştirilmiş bir SV40 virüsü kullanarak kültürlenmiş maymun böbrek hücrelerini enfekte etmiştir. Kaynak: Gene therapy leads to robust improvements in animal model of fatal muscle disease- Kim Blakeley UW Medicine seminer İSTANBUL’DA BURACCO RÜZGÂRI Dünyaca tanınan Veteriner Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Paolo Buracco, Mart ayı sonunda İstanbul’da gerçekleştirilen eğitim semineri ile yüzü aşkın veteriner hekime yıllara dayanan deneyimlerini aktardı. Prof. Dr. Buracco, sunumlarında kansere yeni bir bakış açısı getirdi. PETİNFO 2014/04 36-37 Bucalemoon Organizasyon tarafından Farmina Mamaları sponsorluğunda, 29 Mart tarihinde Silence Istanbul Hotel Convention Center’da düzenlenen Veteriner Onkoloji Semineri, İstanbul ağırlıklı olmak üzere çok sayıda veteriner hekimin katılımı ile gerçekleştirildi. Veteriner Hekim Kemal Beşgül tarafından kurulduğu günden bu yana, evcil hayvan hekimlerinin gereksinim duyduğu konulara odaklanarak oldukça başarılı işlere imza atan Bucalemoon Organizasyon, veteriner onkoloji konusunda dünyaca isim yapmış ve yıllarını bu işe adamış ünlü isim Prof. Dr. Paolo Buracco’yu, Farmina ve N&D Mamaları sponsorluğunda İstanbul’da ağırladı. Yüzden fazla veteriner hekimin katılımı ile gerçekleşen ve tüm gün süren eğitim toplantısına damgasını vuran Prof. Buracco kedi ve köpeklerde tümöral hastalıkları A’dan Z’ye ele aldı. Veteriner hekimlerin uzun anlatım sürelerine karşın ilgilerinin bir an olsun dağılmadığı seminerde; kedi ve köpeklerde tümöral hastalıkların epidemiyoloji ve etiyolojisi, tanısal protokoller, paraneoplastik sendromlar ve prognostik faktörler, rekonstrüktif cerrahi prensipleri, onkolojik cerrahi ve multimodal tedavi prensipleri ile bazı tümörlerde tedavi protokolleri ele alındı. Kedi ve köpeklerde A’dan Z’ye kanser Prof. Dr. Paolo Buracco, öncelikle kanserin epidemiyolojisine ilişkin bilgiler vererek anlatımına başladı. Evcil hayvan sayılarına ilişkin kesin bir istatistiğe sahip olmadığımız ve kanserde postmortem çalışmalara dayalı tahminlerde bulunduğumuz için evcillerdeki kanser oranları konusunda bir netliğe ulaşmadığımızı belirterek, veteriner hekimlerin onkoloji konusunda başarıya ulaşabilmesi için bilgi sahibi olmaları gerektiğini belirtti. Kedilerde ve köpeklerde en sık görülen kanser çeşitlerine değinen bilim insanı, özellikle aşı yeri sarkomu üzerinde durarak kedilerde kuyruktan aşılama gibi yeni yöntemlerin uygulanabilirliğinden bahsetti. Tümörlerde büyüme ve çoğalma arasında bir koordinasyon bulunmadığına vurgu yapan Buracco, veteriner tıpta karşılaşılan en agresif kanser tipinin sarkoma olduğunu sözlerine ekledi. Apoptosisin genetik olarak yönetildiğini belirten ve onkojenik mutasyonun diğer mutasyonlardan farklı olarak dominant olduğunu sözlerine ekleyen Buracco, tümörün protoonkogenin onkogen haline dönüşmesi ile ortaya çıktığını ifade etti. Onkovirüslerden Retrovirüslere ilişkin bilgiler de veren Prof. Buracco, onkobaskılayıcı genlerin normal hücrelerin hayatını ölüm noktasına getirebildiğini söyledi. Gen mutasyonuna ilişkin olarak insanlarda çok sayıda reseptörün etüt edildiğini ve bu anlamda uzun listeli ilaçlar sunulduğunu belirten başarılı bilim adamı, bu ilaçların sanılanın aksine kanser hücrelerini öldürmediğini mekanizmalarını bloke ettiğini dile getirdi. Prof. Paolo Burocco’nun üzerinde önemle durduğu konulardan biri de meme tümörleriydi. Dişi hayvanlarda meme tümörlerini önlemenin en önemli yollarından birinin henüz küçük yaşta kısırlaştırma olduğunu vurgularken, ilk kızgınlık siklusundan önce kısırlaştırmanın en doğrusu olduğunu söyledi. Hayvanlarda kansere neden olan etmenler arasında çevresel etmenlerin de önemli bir yeri olduğuna değinen bilim insanı, şehirde maruz kalınan kimyasalların etkilerine işaret etti. Altın kural: Biyopsi N&D ve Vetlife Mamaları distribütör Firması Big İthalat ekibi bir arada. Sunumunun ikinci bölümünde kanserin evrelerine giriş yapan uzman, etik anlamda hayvanların da Marco Cavazzoni: “Farmina, veteriner hekimlere odaklanıyor.” Farmina Pet Foods Veteriner Hekimi Marco Cavazzoni, veteriner hekimleri sunumlar arasında Farmina Pet Foods ile ilgili olarak bilgilendirdi. 1965 yılında faaliyete başlayan firmanın bugün dünya üzerinde sahip olduğu 3 fabrikanın da aynı sistemle üretim yaptığını belirten Cavazzoni, hammaddenin en önem verdikleri konulardan biri olduğu ifade etti. Napoli Üniversitesi ile işbirliği içerisinde sahipli hayvanlar ile yapılan beslenme çalışmalarına dikkat çeken Marco Cavazzoni, Farmina’nın veteriner hekim odaklı çalıştığını sözlerine ekledi. Bünyelerinde eğitim, seminer ve veteriner hekim değişim programlarının yapıldığını vurgulayan Cavazzoni, son yıllarda gerçekleştirdikleri ulusal ve uluslararası etkinlik, toplantı ve kongrelerdeki varlıklarından bahsetti. Cavazzoni Farmina Pet Foods’un beslenme sistemi hakkında bilgi verdi. seminer insanlardan bir farkı olmadığını ifade etti. Veteriner hekimlere kanser vakalarında kendi üzerlerinden empati kurmalarını isteyen Buracco, kansere yaklaşımda hataları önlemenin en önemli yolunun biyopsi yapmak olduğunu söyledi. Bilim insanı, sadece inspeksiyonla sonuca varılamayacağına, hayvan sahiplerinden alınan anamnezin de doğruluğuna dikkat edilmesi gerektiğine vurgu yaptı. Tümörün klinik olarak bir aciliyeti olmadığını, zaten geç kalınmış bir olguda hızlıca karar verip yanlış yapmaktansa, lezyonu iyi bir şekilde tespit ettikten sonra operasyon yapılması gerektiğini belirtti. Buracco uzun yıllar boyunca kendisine başvuran çok sayıda farklı vakanın tanı ve tedavi protokolleri üzerinde durdu ve sunumu bu anlamda veteriner hekimlerin büyük beğenisini topladı. Tedavi prensipleri arasında cerrahi, kemoterapi ve radyoterapinin yanı sıra diğer yöntemlere de detaylı bir şekilde değinen Burocco, değişik doku ve organlarda ortaya çıkabilecek tümör olgularına ilişkin bilimsel gerçekler, tedavi ve sonrasında ağrı yönetimi konusunda unutulmaması gereken noktalara parmak bastı. Prof. Dr. Buracco veteriner hekimlerle karşılıklı iletişim halinde yürüttüğü eğitim seminerinde, verdiği bilgiler ve sunum tekniği ile övgüyü hak etti. Veteriner Hekim Gizem Taktak Patisev Veteriner Kliniği Veteriner Hekim Akın Ziya Ünal Pasteur Veteriner Polikliniği VETERİNER HEKİMLİK GİDEREK GELİŞİYOR eskisinden DAHA FAZLA ŞANSA SAHİBİZ İlk önce tümöral bir yapı ile karşılaştığımızda biyopsi yapıyoruz ve duruma göre cerrahi yöntemlere başvuruyoruz. Sonrasında kemoterapi ile devam ediyoruz. Veteriner hekimlik de gelişiyor ve hayvan sahiplerini tedavi için ikna etmek her geçen gün daha kolay hale geliyor. Seminerde anlatılanlar çok yararlıydı. Daha önce hiç karşılaşmadığımız vakaları görme fırsatı buldum. Emeği geçenlere teşekkür ediyorum. Kanser vakaları son yıllarda oldukça arttı. Uzun yıllardır operatif müdahalenin dışında bir çözüm bulamıyorduk. Dostlarımızın kanser teşhisinin ardından yaşanan çözümsüzlük hem bizi hem de hayvan sahiplerini çok üzüyordu. Bu toplantı kemoterapi yöntemleri, teşhis, tedavi ve erken dönemde neler yapılabileceğine dair geniş bilgiler verilmesi açısından yararlıydı. Bugün kanser karşısında daha fazla şansa sahip olduğumuzu anladım. KANSERE KARŞI NELER YAPABİLECEĞİMİZİ GÖRDÜK Klinik olarak istatiksel bir çalışmamız olmamasına karşın kanser vakalarının arttığını görüyoruz. Bu toplantıyla tedavi anlamında spektrumun ne kadar geniş ama imkanlarımızın ne kadar dar olduğunu anladık. Bazı durumlarda kemoterapi uyguluyoruz ama radyoterapi ve diğer seçenekleri uygulayamıyoruz. Neler Vet. HeK. Muhammed Ali Sağır yapılabileceği yönünde fikir vermesi anlamında yararlı bir toplantıydı. Greenpet Veteriner Polikliniği PETİNFO 2014/04 38-39 Veteriner Hekim Aylin Tunç Vetline Veteriner Kliniği HASTA SAHİPLERİNİ BİLGİLENDİRMELİYİZ Kanser vakalarında kesinlikle bir artış var fakat hasta sahipleri de daha ikna edilebilir durumdalar. Veteriner hekimlerin bu konuda hasta sahibini ne kadar bilgilendirebildiği de bu aşamada önem kazanıyor. Yıllar önce de Prof. Buracco’yu dinlemiştim ve kanser vakalarına yaklaşımını çok beğeniyorum. Bir kez daha gelip bilgilerimi tazelemek istedim. veteriner hekimlerin ortak kanısı, seminerin kansere farklı bir bakış açısıyla bakmalarını sağladığı yönündeydi. Prof. Dr. Suphi Erdem Acar KLİVET Yönetim Kurulu Başkanı TANIYA GEÇMİŞE ORANLA DAHA KOLAY GİDİYORUZ Veteriner Hekim Ender Er Adapazarı Genç Vet Dr. Kemal Kutlay KHVHD II. Başkanı ERKEN TANI ÖNEMLİ Meslek hayatımın ilk yıllarında kanser nadir hastalıklardandı. Şu anda yaşam biçiminin de etkisiyle vaka sayılarında artış var. Bugün birçok meslektaşımız kemoterapi gibi tedavi seçeneklerinden başarılı sonuçlar elde ediliyor. Hayvan sahipleri hastaları zamanında getirebilirlerse oldukça yüksek başarı oranları yakalayabiliyoruz. Toplantı sektörel gelişim ve bilgi artırımı dolayısıyla çok yararlıydı. ARTIK NETİCEYE DAHA ÇABUK ULAŞIYORUZ Beşeri hekimlikte olduğu gibi hayvanlarda da kanser oranlarında artış var. Kanserin sonuçlarını daha kısa yaşam sürelerine sahip olan evcillerde daha net görebiliyoruz. Günümüzde çevresel koşullar ve beslenme hayvanları önemli ölçüde etkiliyor. Hayvan sahiplerini bu konuda bilgilendiriyoruz. Konuyu işin uzmanından dinledik ve detaylı bilgiler aldık. Umarız kliniğimizde burada edindiğimiz bilgileri uygulama olanağına sahip oluruz. Toplantıyı düzenleyen ve emeği geçenlere çok teşekkür ediyorum. Geçmişte kanserin ilerlediği vakalarda biraz çekingen davranıyor ve hastalığın üzerine gidemiyorduk. Son 10-15 yıllık süreçte kendi tekniklerimizle tanısını koyduğumuz vakaların tespiti artık CR, MRI, CT gibi yöntemlerle çok daha rahat yapılabiliyor. Yaşlı hayvanlarda tümöral kitlenin uzaklaştırılmasının ardından hayvanı kendi haline bırakmayı daha uygun görüyorum. Özellikle erkek köpeklerde prostata bağlı ve intraabdominal kriptorşit vakalarında operasyon sonrası durum iyiye gidiyor. Akciğer kökenli kanserlerde mortalite artıyor. Bugün anlatılanlar meslektaşlarımıza bir fikir verdi ve yararlı oldu. seminer Dr. Ateş Barut Ankara Veteriner Tıp Merkezi Veteriner Hekim Tarık Akan Planet Pet Veteriner Polikliniği VETERİNER HEKİMİN BİLGİSİ ÖNEMLİ EMPATİ KURMAK AVANTAJ SAĞLIYOR Veteriner Onkoloji, veteriner hekimliğin en hızla yükselen bilim dalı. Çünkü 10 yaşını geçmiş her iki kedi-köpekten biri kanser oluyor. Bu sebeple, onkolojik vakalar çoğunluğu oluşturuyor. Vaka sayısı aslında her zaman çoktu ancak teknoloji arttıkça kanserli vakayı teşhis etmemiz de, teşhis ettiğimiz tümörü iyileştirme şansımız da arttı. Biz hastanemizde tomografi, MRI gibi geniş kapsamlı tanı yöntemlerine sahibiz. Bence bir hasta sahibine tedaviyi önerirken hayvanın yaşam kalitesini arttırmaya çalıştığımızı söylemeliyiz, burada da öncelikle veteriner hekimin bilgisi ve kendi kendini ikna etmesi çok önemli. Prof. Dr. Paolo Buracco dünyadaki sayılı isimlerden biri ve biz, bugün burada olabildiğimiz için çok şanslıyız. Bu tür etkinlikler bence hem mesleki eğitim açısından hem de sosyal aktivite olarak çok faydalı. Farmina tarafından düzenlenen bu onkoloji semineri de çok yararlı oldu ve burada olduğum için çok mutluyum. Ülkemizde çevre şartları, stres, kötü beslenme gibi insanların kanser olmasına sebep olan etmenler hayvanlara da etki ediyor ve böylece vaka sayısı gitgide artıyor. Biz de kliniğimizde tedavi açısından cerrahi ve kemoterapötik yöntemleri kullanıyoruz. Hasta ve hasta sahibine yaklaşırken hayvanın yaşam kalitesini arttırmak istediğimi söylüyorum ki bu şekilde daha rahat ikna olduklarına inanıyorum. Kısacası benim gözümde empati kurarak yaklaşmak daha avantajlı oluyor. Big İthalat Şirket Ortağı Sami Arkohen seminer sonrasında emeği geçenlere teşekkürlerini sundu. HASTA SAHİBİNİ TEDAVİYE İKNA ETMEK ZOR Veteriner Hekim Edip Kocaman Vethouse Pet Sağlık Merkezi Teknolojinin gelişimiyle kanser vakaları da artıyor. Bu, tabi ki hayvanların yaşlanmalarına da bağlı bir durum. Prof. Buracco’yu 10 yıl önce de dinlemiştim ama bugün çok önemli şeyler öğrendim. Kliniğimde 16 yıl boyunca ilginç tümör vakaları gördüm. Ancak bir hayvana teşhis koyduğunuz zaman hasta sahibinin bir başka hekime danışması ve hekimlerin PETİNFO 2014/04 40-41 fikirlerinin homojen olmaması maalesef tedavi konusunda hasta sahibini ikna etmeyi zorlaştırıyor. Hasta sahiplerini ikna etmenin en güzel yolu hayvanlarının 1 yıl fazla yaşamasının aslında 7 yıla tekabül ettiğini onlara vurgulamak. Sunum çok güzeldi ancak Türkiye’deki vakalar hakkında bilgi verebilecek bir onkoloji uzmanını da aramızda görmeyi dilerdim. SEMİNER Veteriner Hekim Filiz Göktaş International Veterinary Hospital Veteriner Hekim İsmail Karakuzey Kozyatağı Veteriner Kliniği Veteriner Hekim İlker Sami Çetin Yıldız Veteriner Kliniği VAKA SUNUMLARI ÇOK BAŞARILIYDI TANI YÖNTEMLERİ çok İLERLEDİ HASTA İÇİN YARARLI OLANI ÖNERİYORUZ Son iki üç yıldır vakalarda artış var. Fakat görüntüleme sistemlerini, histolojik ve patolojik yöntemleri kullanmamız bunda çok etkili. Hasta sahipleri geçmişe göre daha bilinçli ve kanserin tedavi sürecinde onları ikna etmemiz daha kolay oluyor. Prof. Buracco’nun vaka sunumları yanlışlarımızı ve doğrularımız görmek açısından çok yararlı oldu. Kanser vakaları hem çevresel hem de genetik faktörlerin etkisiyle arttı. İşin uzmanları tarafından verilen bu tür seminerlerin mesleki gelişimimize çok büyük katkısı oluyor. Hem firmalar ve veteriner hekimler arasındaki hem de veteriner hekimlerin birbirleriyle ilişkileri açısından bu buluşmaların faydalı olduğunu düşünüyorum. ONKOLOJİ ÜZERİNE SEMİNERLER ARTIRILMALI Veteriner Hekim Arzu Burcu Natura Veteriner Kliniği Kliniğimizde özellikle meme kanserleri, tiroit ve iç organ kanserlerine rastlıyoruz. Tedavi prosedürü olarak genellikle cerrahiden yardım alıyoruz. Patoloji sonucu geldikten sonra eğer kötü huyluysa hayvan sahibi tedaviye yaklaşmıyor. Hayvanların da aynı insanlar gibi değişen çevresel şartlar ve gıdalardan etkilendiğini düşünüyorum. Onkoloji derin bir konu ve üzerine yapılan seminer ve eğitimlerin daha çok olmasını diliyorum. PETİNFO 2014/04 42-43 Kanser vakaları konusunda kendimizi geliştirdikçe algımız da gelişiyor ve daha detaylı muayene yapar hale geliyoruz. Vaka sayılarındaki artışın bir nedeni de bence bu. Hayvan sahipleri genç hayvanlarında tedaviyi tercih ederken, yaşlı hayvanlarda aynı yaklaşım içerisinde olmuyorlar. Yanı sıra genellikle hekime başvurmakta geç kalınıyor. Kanser vakalarında cerrahi yaklaşım ve kemoterapi uyguluyoruz fakat radyoterapi uygulamamamız yok. Kemoterapi sırasında ortaya çıkan yan etkiler dolayısıyla hasta sahipleri panikliyor ama dostları iyileşince bu mutluluğa dönüşüyor. Onkoloji üzerine bu derece kapsamlı ve aynı zamanda derli toplu bilginin verildiği ilk seminer olduğunu düşünüyorum. seminer HAYVANLARDA SONUCA ULAŞMAK DAHA KISA SÜRÜYOR Seminer sonrasında bir araya geldiğimiz Prof. Dr. Paolo Buracco, evcil hayvan sahiplerine hayvanlarını düzenli olarak veteriner hekime götürmeleri konusunda tavsiyelerde bulunuyor ve erken aşamada teşhisin öneminden bahsediyor. Evcil hayvanlarda yıllar içerisinde kanserin insidensinde ne gibi değişimler gözlemlediniz? Tümör vakaları gerçekten ciddi düzeyde artış gösteriyor çünkü evcil hayvan sayısında da bir artış söz konusu. Ancak ne kadar hayvan olduğunu bilmediğimiz için ne kadarının kanserli olduğunu da doğal olarak bilemiyoruz. Belki eskiden de çok vaka vardı ama istatistiki bir veriye hakim olmadığımızdan vaka sayısını bilmiyorduk, bu sebepten de şimdi artış oluyor diyebiliyoruz. Bu tarz dataları tutmaya çok yeni başlıyoruz. Mesela Amerika California’da yeni bir sayım yapıldı ve 87 tane vaka bildirildi. Bu sebepten hayvanların mutlaka kayıt altında tutulması gerekiyor. Böylece hayvan sayısı ile teşhis edilen vaka sayısı paralel gidebilir. Evcillerde kanser tedavisinin geleceğini nasıl görüyorsunuz? Bizler daha bu işin başındayız ve hala semptomatik tedavi yapıyoruz. Aslında en iyisi kanseri önlemek ve bunun için de erken teşhis edebilmek çok önemli. En çok kullanılan ve en yeni tanı yöntemleri nelerdir? Ben en çok CT kullanıyorum. Ama klinik patolojideki tekniklerin artmasıyla laboratuvar yöntemler, Prof. Dr. Paolo Buracco seminer sonrası sorularımızı yanıtladı. tanıya gidilmesi açısından artık ön sırada yer alıyor. Bunların arasında en yeni ve en sık kullanılan teknikler ise histopatoloji ve immunohistokimya. Ama bunlar tabi ki klinik değil patolojik teknikler. Türkiye’de kemoterapötik ilaçları bulmak gerçekten çok zor. Kolaylıkla kullanılabilecek ilaçlar için nasıl bir tavsiyeniz olabilir? Doxorubisin, Carboplatin ve Siklofosfamid en eski ve en kolay bulunabilen ilaçlar. Ancak kemoterapötik seçilirken farmakokinetiği mutlaka bilinmeli ve yan etkileri göz önüne alınmalı. Çünkü bazı ilaçlar hayvanlarda ölümcül sonuçlar bile doğurabiliyor. Ama ileride yeni ilaçların çıkacağına ve bunların daha az toksik olup PETİNFO 2014/04 44-45 hastalığı daha uzun süreli kontrol edebileceğine inanıyorum. Veteriner hekimler, beşeri hekimlerle ve biyologlarla birlikte çalışmalılar, çünkü hayvanların ömürlerinin kısa olması ilacın oluşturduğu etkiyi de kısaltıyor ve sonuçlara ulaşmak da insanlara göre çok daha kolay oluyor. Veteriner hekimler, hasta sahiplerini bu pahalı tedavi seçeneğine nasıl ikna edebilirler? Bu problem benim ülkemde de sıklıkla görülüyor ve hasta sahiplerinin ancak %20’si tedaviyi kabul ediyor. Dolayısıyla her ülkede aynı problem söz konusu. Sonuçta maddi durumu yeterli olmayan birine zaten bu tedaviyi yaptıramazsınız. Bu yüzden başka seçeneklere yöneltmeniz gerekiyor. OLGU BİR KEDİDE PERİNEAL HERNİ OLGUSU Anatolia Hayvan Hastanesi’ne getirilen 2 yaşlı bir kedide rastlanan perineal herni olgusu ve operatif tedavisi… Yazı: Doç. Dr. CEM PERK - Vet. Hekim ELİF PARS Bu makale klinik pratiğinde ender görülen bu tür olguların paylaşılması amacıyla kaleme alınmıştır. Perineal fıtıklar perineal kasların ayrılması sonucu, rektumun ya da pelvis boşluğu içindeki organların bu yırtıktan girerek perineal bölge derisi altında toplanmasıyla şekillenir. Perineal hernilere daha çok 5 yaşın üzerindeki köpeklerde rastlanılır. Oluşum nedenleri arasında pelvik kasların zayıflığı, prostatit, sistit, idrar yolları obstrüksiyonları, kolorektal obstrüksiyonlar, rektal deviyasyon ve dilatasyonlar, perineal inflamasyonlar, anal kese yangıları, ishaller ve konstipasyonlar yer alır. Perineal fıtıklara kedilerde oldukça nadir rastlanır. Olgunun operasyon öncesi görünümü PETİNFO 2014/04 46-47 Vakanın geçmişi Bu olgu sunumunda, Anatolia Hayvan Hastanesi’ne getirilen 2 yaşında, dişi bir kedide rastlanan perineal herni vakası ele alınmıştır. Anamnezde, yaklaşık bir yıl önce kedinin üzerinden araba geçtiği öğrenilmiştir. Travma sonrası bir veteriner kliniğine götürülen olgu, yoğun bir tedaviden sonra yaşama dönmüştür. Gelişen süreçte rektum bölgesinde kısmi bir prolapsusla birlikte defekasyon ve ürinasyon güçlükleri şekillenmeye başlamıştır. Klinik muayenede perineal bölgede sol taraf lokalizasyonlu bir şişkinlikle birlikte kısmi rektum prolapsusu izlenmiştir. Rektal palpasyonda yaklaşık 3 cm içeride bir şişkinliğin rektuma yaslandığı hissedilmiştir. Bu şişkinliğe bastırıldığında vulvadan idrar akışının başladığı görülmüştür. Olguya ‘perineal herni ve parsiyel rektum prolapsusu’ klinik tanısı konulmuştur. Fıtıklaşan organın idrar kesesi olduğunu kesinleştirmek için ultrason ve kontrast madde radyografisi alınmıştır. Lateral kontrast madde radyografisinde, normalde pelvis–abdomen boşluğunda bulunması gereken idrar kesesinin kaudale doğru yönelerek perineal bölgeye fıtıklaştığı görülmüştür. Olgunun eskiliği, fıtık reddinin güçlüğü Operasyondan sonra kontras madde grafisinde idrar kesesinin abdomen içindeki görünümü Kontras radyografide idrar kesesinin perineal bölgedeki görünümü Sistopeksi operasyonunun aşamalarından bir görüntü Perineal bölgede fıtık şişkinliği ve herniorafi operasyonu görünümleri ve olası bir nüksün engellenmesi amacıyla perineal herniorafi tekniğine ilaveten sistopeksi operasyonunun da birlikte yapılmasına karar verilmiştir. açıklığı usulüne uygun bir şekilde kapatılarak operasyonun ilk aşaması tamamlanmıştır. İkinci aşamada sol perineal bölgeden deri ensize edilip, fıtıklaşmaya neden olduğu anlaşılan koksigeal kaslarla muskulus levator ani kasları birbirine dikilerek, herniorafi operasyonu da tamamlanmıştır. Bu iki farklı operasyonun uygulanmasını takiben idrar kesesi normal anatomik pozisyonunu almıştır ve rektum üzerine yaptığı basınç ortadan kalktığından, prolapsus rekti kaybolmuştur. Postoperatif olarak alınan kontras radyografide de idrar kesesi karın boşluğunda normal pozisyonunda izlenmiştir. Operasyonları takiben kedi, defekasyon ve ürinasyon problemleri olmaksızın yaşamını sağlıklı olarak sürdürmektedir. İki aşamalı operasyon Laparatomiyle karın boşluğuna girildiğinde, bir asistan fıtık şişkinliğine basınç uygulayarak idrar kesesini abdomene doğru ittirmiştir. Bu sırada karın boşluğuna doğru kısmen yönelen idrar kesesine bir askı dikişi konularak geriye kaçması önlenmiştir. Perineal bölgeye doğru girmiş kısımlarının çevre dokulara yapıştığı saptanmıştır. Bu adezyonlar dikkatlice küt olarak açılmış ve kese kraniale doğru çekilmiştir. İdrar kesesi seromuskuler tabakasından geçecek şekilde ipek iplikle, iki dikiş yardımıyla peritona tutturulmuştur. Laparatomi Operasyon sonrası görünüm Perineal Herni’nin belirtileri Perineal hernili evcillerde anüse yakın bir bölümde bir ya da her iki tarafta birden tipik bir şişkinlik görülmektedir. Evcillerde görülen klinik belirtiler, fıtık içinde sıkışıp kalan organların durumu ile ilgilidir. Tipik belirtiler şunlardır: Kabızlık, ürinasyon ve defekasyonda zorlanma, idrar tutamama, karın ağrısı, letarji, depresyon, anoreksi, kuyruk duruşunda değişme. KÖPEK Gebelik yaşı ve doğum zamanının belirlenmesi Yazı: Yrd.Doç.Dr. Hande Gürler OMÜ Vet. Fak. Doğum ve Jinekoloji AbD. Köpeklerde gebelik yaşı ve doğum zamanının belirlenmesinde kullanılan yeni metotlarla, gebelik süreci, çiftleşme zamanı; çeşitli dönemlerde gebelik tanısı ve gebelik yaşı çalışmaları incelenmiştir. Çiftleşmenin gözden kaçması ya da birçok kez çiftleşme olduğu durumlarda, köpeklerde gebelik yaşı çoğunlukla tahmin edilememektedir. Reprodüktif kayıpların önlenmesi ya da minimize edilmesinde doğum zamanının tespiti ve gebelik yaşının belirlenmesi, zamanında müdahale açısından büyük önem taşımaktadır. Gebelik sırasında oluşan pelvis ve vagina obstrüksiyonlarında, primer ve sekonder uterus inerşiya PETİNFO 2014/04 50-51 öyküsü bulunan köpeklerde, yavrudan kaynaklanan poblemler nedeniyle uzamış gebeliklerin tamamen sonlandırılması gibi durumlarda sezaryen operasyonunun planlanması için doğum zamanının belirlenmesi gerekmektedir. Ayrıca östrus senkronizasyonu ve embriyo transferi gibi reprodüktif tekniklerin uygulanabilmesi için ovulasyon zamanı, gebelik yaşı ve doğum zamanının tespit edilmesi gerekmektedir. Ancak, köpeklerde gebelik süresi oldukça farklılık göstermekte (58-71 gün) ve çiftleşme zamanı bilinse dahi doğum zamanı hakkında kesin birşey söylenememektedir. Gebelik süresindeki bu farklılık iki ana nedenle açıklanmaktadır. Birincisi, spermatozoanın östrus süresi boyunca dişi genital alanda uzun süre canlılığının sürmesi ve çiftleşmeden 4-6. güne kadar motilitesinin devam emesi, ikincisi ise, östrusun başlangıcından ovulasyon gerçekleşene kadar olan sürenin farklılık göstermesidir. İlk çiftleşme ovulasyondan 10-11 gün önce şekillenebileceği gibi ovulasyondan 2-3 gün sonra da şekillenebilmektedir. Bu nedenle, ovulasyon kanıtlanabilen fizyolojik bir olgu olduğundan gebeliğin 0. günü olarak değerlendirilmekte ve muhtemel doğum zamanı da buna göre belirlenmeye çalışılmaktadır. Gebeliğin 0. günü belirlenemediğinde ya da çiftleşme gözlemlenemediğinde gebelik sürecinde aşağıda bahedilecek olan diğer tanı yöntemlerine başvurulmaktadır. Çiftleşme zamanın belirlenmesi Ovulasyon zamanı, luteinleştirici hormon (LH) salınımı, progesteron homonunun artışı veya diöstrusun başlangıcının tespitiyiyle belirlenebilmektedir. Gebeliğin kesin tanısının yaklaşık 3 haftalık süreçte konulmasından dolayı ovulasyon zamanının belirlenmesi Ultrasonografi ile doğumdan 7 gün önce pelvis ve arka ekstremiteleri belirlemek mümkün. doğum zamanın tahmininde büyük önem taşımaktadır. Ovulasyon, LH’nın zirve yapmasından 2 gün sonra şekillenmektedir. LH’nın plazma zirve değerinin ortalama 24.8±3.1 ng/ml (13.6-42.4 ng/ ml) olduğu düşünülmektedir. Plazma LH seviyeleri zirveden 12 ve 6 saat önce sırasıyla 7.0±2.1 ve 14.7± 4.4 ng/ml, zirveden 6 ve 12 saat sonra sırasıyla 14.2 ng/ml ve 5.8±2.4 ng/ml olarak bildirilmiştir . Periferal kandaki preovulatorik LH dalgasından sonraki yaklaşık 65 ±1. gün doğum zamanı olarak hesaplanmaktadır. Röntgen ile doğumdan yaklaşık 20 gün önce anne karnındaki fötal iskeleti görüntülemek mümkündür. Ancak bu, doğum zamanının tam olarak belirlenebilmesi için yeterli bir bulgu değildir. ULTRASON VE DOPPLER Yapılan çalışmalarda gebelik yaşını belirlemek amacıyla fötal ensefalik yapıların ultrasonografik ölçümlerinin yapılabileceği belirtilmiş ve bu amaçla ileride ventrikülüs lateralisleri oluşturacak olan kavum telensefalinin derin kısımları 7.5 MHz’lik transdüser ile ölçülmüştür. Telensefalik boşluğun (DPTV), doğum öncesi 30. ve 8. günler arasında sınırları belirgin oval anekojenik alanlar şeklinde görüntülenebildiği bildirilmiştir. Ultrasonografi aynı zamanda erken gebelik döneminde fötal rezorbsiyonların belirlenmesi amacıyla da kullanılmaktadır. Köpeklerde gebelik tanısında kullanılan yöntemlerden biri de Dopplerdir. Ancak daha çok gebeliğin 2. ve 3. trimesterinde fötal ve maternal patolojilerin belirlenmesinde tercih edilmektedir. KÖPEK Gebeliğin ve gebelik yaşının belirlenmesinin, reprodüktif kayıpların zamanında müdahale ile önlenmesi veya minimize edilmesi açısından klinik yararı bulunmaktadır. Köpeklerde, folliküllerdeki preovulatorik luteinizasyonun önemli bir kısmı LH’nın zirve yapmasıyla gerçekleşir ve buna bağlı olarak progesteron salınımında artış başlar. Ovulasyondan yaklaşık 48 saat önce plazmadaki progesteron, bazal seviyesinden hızla yükselmeye başlamaktadır. Anöstrus sırasında 0.5 ng/ml olan serum progesteron miktarı, ovulasyondan önceki 2. ve 3. günde sırasıyla 1.0-1.9 ng/ ml ve 2.0-2.9 ng/ml dir. Ovulasyon gününde ise bu konsantrasyon 3.46.6 ng/ml arasında ölçülmektedir. Günümüzde LH ve progesteron plazma konsantrasyonlarının ölçümünde kullanılan en yaygın metot radioimmunoassay (RIA) dir. Bununla birlikte enzyme-linked GEBELİĞİN BELİRLENMESİNDE EN GÜVENİLİR YÖNTEM Çiftleşme zamanının bilindiği durumlarda, hormon konsantrasyonlarının belirlenmesi gebelik uzunluğu hakkında bilgi vermektedir. Ancak çiftleşme zamanı bilinmeyen durumlarda doğum zamanının tahmin edilmesinde en güvenilir yöntem ultrasonografidir. Ayrıca ekstrafötal ve fötal yapıların ölçümü ile gebelik yaşının belirlenmesi de bu yöntemle mümkün olmaktadır. PETİNFO 2014/04 52-53 immunosorbent assay (ELISA) ve chemiluminescent immunoassay (CLIA) kitleri de ovulasyon zamanını belirlemede başarıyla kullanılmaktadır. Doğum zamanının belirlenmesinde kullanılan diğer bir yöntem de diöstrusun belirlenmesidir. Arka arkaya yapılacak vaginal smear ile bu mümkündür. Diöstrus başlangıcı 1. gün olarak düşünüldüğünde doğum zamanı diöstrustan 51-60 gün sonra olarak hesaplanmaktadır. Ovulasyonun direkt olarak belirlenmesinde kullanılan en son teknik ultrasonografidir. Yuvarlak, anekojen ve ince duvarlı görüntü veren folliküllerin sayı ve büyüklükleri kolaylıkla belirlenebilmektedir. Günlük kontrollerde, ovaryum üzerinde daha önceden tespit edilmiş olan folliküllerin ani olarak kayboluşu ile ovulasyonun gerçekleştiği belirlenebilmektedir. Yapılan bir çalışmada, bir köpekte 8 MHz’lik prob kullanarak folliküler gelişim, ovulasyon ve korpora lutea oluşumunu incelenmiş ve proöstrusun 6. günü folliküller yuvarlak şekilli anekoik yapılar şeklinde görülmüştür. Sağ ve sol ovaryumda üçer adet follikül saptanmış ve çapları sırasıyla ortalama 0.67±0.06 cm ve 0.48±0.02 cm olarak ölçülmüştür. Ovulasyonun, 24 saat içerisinde her iki ovaryumdaki anekoik folliküllerin hızlı kaybolmasıyla karakterize olduğu bildirilmiştir. Gebeliğin 25. günden sonra tanısı ve gebelik yaşının belirlenmesi Köpeklerde bu dönemde gebelik tanısı ve gebelik yaşının belirlenmesinde en güvenilir yöntem ultrasonografidir. Gebeliğin 26. gününde embriyo görüntülenebilmekte ve ensekuyruk sokumu (CRL) ve vücut çapı (BD) ölçümleri yapılabilmektedir. Gebeliğin 30. gününden sonra baş çaplarından özellikle biparietal çap (BP), yavru sayısı KÖPEK Erken gebelik tanısı (25. günden önce) Erken dönem gebelik tanısı ve gebelik yaşı belirlenmesinde kullanılan en güvenilir yöntem ekstrafötal yapıların ölçümüdür. Bunun için ilk belirti, uterus kornularında meydana gelen genişlemedir. Ultrasonografi ile ilk olarak çiftleşme sonrasında 12- 17. günler arasında bu genişlemenin 17-18. günlerde de 1-2 mm’lik kese şeklinde konseptusun tespitinin mümkün olduğu belirtilmektedir. Ayrıca LH salınımından 23-24 gün sonra fötal kalp atımının izlenmesi mümkün olmakla birlikte, gebeliğin 20-25. günleri arasında embriyonik kese çapı net olarak ölçülebilmektedir. ve cinsiyetten etkilenmeksizin gebelik yaşı hesaplamalarında tek başına yeterli olmaktadır. Fötal iskelet ise tam olarak 35. günden sonra net olarak görülmeye başlamaktadır. Ultrasonografi ile diğer fötal organların (böbrek, barsak, göz) ölçümü de mümkündür. England ve ark., gebeliğin 38-44. günlerinde böbreklerin ve gözlerin, 56-60. günlerde de barsakların belirlenebileceğini belirtmişlerdir. Bu konuda araştırmalar yapan Luvoni ve Beccaglia ise bu parametrelerle fötusun büyüklüğü hakkında fikir yürütülmekle birlikte kesin doğum zamanının tam olarak belirlenemeyeceğini bildirmişlerdir. Köpeklerde doğum zamanının belirlenmesi, çiftleşme zamanının bilinmediği durumlarda sezaryenin planması açısından önemlidir. Doğuma yakın gebelik tanısı ve gebelik yaşının belirlenmesi Köpeklerde plazma progesteron konsantrasyonu doğumdan 5 gün önce 4,5±0.6 ng/ml’dir (2,6-7,8 ng/ ml). Bu konsantrasyon doğum öncesi 24-16. saatlerde 1.19±0,36 ng/ml ve doğum öncesi 12-8. saatlerde de 0,5 ng/ml dir ve laktasyon boyunca bu seviyede kalmaktadır. Ultrasonografi ile doğumdan yaklaşık 7 gün önce (ortalama 2-9 gün) pelvis ve arka ekstremiteleri belirlemek mümkündür. Dişler ise doğumdan 4 gün önce belirlenebilmektedir. Kaynak: Kaynaklar için yazara ulaşabilirsiniz. handeulusoy@gmail.com PETİNFO 2014/04 54-55 ADVERTORIAL Yavru kedi ve köpeklerde beslenme Hills Science Plan Puppy&Kitten Healthy Development mamaları, yavru kedi ve köpeklerin sağlıklı gelişimi için veteriner hekimlerin tavsiye edebileceği özellikleri tümü ile taşıyor. Minik kedi ve köpeklerin hayatı nasıl gelişecek? Sağlıklı uzun bir ömür mü geçirecek yoksa sık sık muhtelif hastalıklarla mı boğuşacak? Bunu belirleyecek olan üç temel faktör vardır. Bunlar evcil hayvanın genetik yapısı, yaşadığı ortam ve beslenmesidir. Veteriner hekim olarak, bu üç faktörden, evcil hayvanın genetik yapısı ile ilgili herhangi bir şey elinizden maalesef gelmez. Fakat onun için tavsiye edeceğiniz yaşam ortamı ve onun için önereceğiniz mamanın; büyümesi, sağlığı ve gelişimi üzerinde doğrudan etkisi olacaktır. Sağlıklı bir gelişim için ilk bir yıl çok önemlidir. Bu nedenle evcil hayvan sahiplerine, minik dostları için güvenli, rahat bir ev ortamı sağlamalarını tavsiye ederken, aynı zamanda büyüme evresinde sindirimine yardımcı olacak, yüksek kaliteye sahip, tam ve dengeli bir mama ile beslenmelerini tavsiye etmeniz önem arz etmektedir. Evcil hayvanlar, sütten kesildikten 12 aylık oluncaya dek geçen süre için, ona önereceğiniz beslenmenin 3 temel hedefi vardır. Bunlar: • Sağlıklı büyüme • Sağlıklı gelişim • Sağlıklı sindirimdir. PETİNFO 2014/04 56-57 Akranlarından bir adım önde Sağlıklı büyümenin sağlanması için evcil hayvanın, ihtiyacı olan, enerji, protein, vitamin, mineral gibi pek çok besin içeriğini, doğru miktarlarda almaları gerekir. Bu nedenle, tüm bu besin içeriklerine sahip “tam mama” olma özelliğindeki mamaları evcil hayvan sahiplerine tavsiye etmek önem kazanmaktadır. Sağlıklı beyin ve göz gelişimi, sağlıklı eklem ve kemik gelişimi, sağlıklı bağışıklık sistemi gelişimi; evcil hayvanların genel olarak gelişimi için en çok dikkat edilmesi gereken konulardandır. Sağlıklı beyin ve göz gelişiminin desteklenmesi yavru kedi ve köpekler için önemlidir. Yeni doğan kedi ve köpeklerin göz ve beyinleri henüz tam olarak gelişmediğinden, hızlı ve sağlıklı bir şekilde gelişimlerinin desteklenebilmesi için mama içeriğindeki DHA katkısı önem arz eder. DHA katkısı dostlarımızın dünyayı bir an evvel kavramaya başlamalarını hızlandıracak ve evcil hayvan sahiplerini de mutlu edecektir. Sağlıklı eklem ve kemik gelişimi için de, tavsiye ettiğiniz mamanın içeriğinde mutlaka doğru oranlarda kalsiyum ve fosfor bulunması gerekir. Özellikle hızlı gelişim gösteren, büyük ırk köpekler için büyüme döneminde gereğinden fazla veya az alınan kalsiyum ve fosfor, bütün hayatı boyunca sorunlu bir iskelet yapısıyla yaşamak durumunda kalmasına neden olur. Aynı zamanda, yavru kedi ve köpekler hastalıklara karşı oldukça hassastırlar ve bağışıklık sistemlerinin gelişimleri sırasında mutlaka desteklenmesi gerekir. İşte bu nedenle, yavru beslenmesinde kullanılacak bir mamanın mutlaka sağlıklı bağışıklık sisteminin oluşumunu destekleyen antioksidan katkılı bir mama olmasına dikkat edilmelidir. Yavru kedi ve köpeklerin sindirim sistemi oldukça hassastır ve çok çabuk olumsuz yönde etkilenebilir. Bu nedenle uygulanan beslenmenin, içerdiği besin maddelerinin vücuttan yüksek düzeyde emilimini sağlayan; kaliteli, yüksek sindirilebilirliğe sahip besin maddeleri içermesi gerekir. Aranılan tüm özellikler tek mamada Evcil hayvanlara en kaliteli ve sağlıklı yaşamı sunmak istiyorsanız, anlatılan tüm özelliklere sahip tam mama özelliğinde bir mama tavsiye etmeniz, evcil hayvan sahipleri için son derece önemlidir. Bu noktada Yavru kedi ve köpeklerin gelişim evresinde, uzman tavsiyesini güçlendiren eşsiz bir lezzete sahip HIll’s ScIence Plan Puppy&KItten Healthy Development mamaları, %100 memnuniyet garantisi ile satışa sunulmaktadır. Hill’s Science Plan Puppy & Kitten Healthy Development mamaları en büyük yardımcınız olacaktır. Hill’s Science Plan Puppy & Kitten Healthy Development, yapısında bulundurduğu, yüksek kaliteye sahip 50 adet besin maddesi ile minik dostlarımıza içinde bulunduğu yaşam evresinde ihtiyaç duyduğu tüm besin maddelerini sağlıklı ve dengeli oranlarda sunarken, kemik ve eklem gelişimini destekler. Ayrıca yüksek sindirilebilirliği ile onun sindirim sistemi sağlığını korur. Yüksek sindirilebilirlik, günlük daha az miktarda mamaya gereksinim duymasını sağlarken, dışkı miktarının da azaltılmasına yardımcı olur. Hills Science Plan Puppy&Kitten Healthy Development mamalarının diğer bir özelliği de yavru kediler ve köpeklerin sağlıklı göz ve beyin gelişimleri için destek veren DHA’yı doğru oranlarda içeriyor olmasıdır. Bunun yanı sıra sağlıklı bir bağışıklık sistemi için, klinik olarak kanıtlanmış antioksidan formülüyle yavru kedi ve köpeklerin gelişimini destekleyici bir beslenme sunar. l tanıtım Sizler için yeni fikirlerimiz hep var! Mat Medya Ailesi olarak veteriner hekimler ve müstakbel meslektaşlarımız için dijital dünyada yepyeni bir platformun kapılarını açtık: www.petinfodergi.com Petinfo olarak yayın hayatına başladığımız ilk günden bu yana sadece tek bir amacımız vardı. Veteriner hekimlerin yoğun iş tempoları arasında keyifle okuyabilecekleri; meslekleri ve dolayısıyla pet sektörü ile ilgili güncel haberler, araştırmalar, bilimsel makaleler ve elbette sektörümüzün diğer paydaşları tarafından düzenlenen eğitim, toplantı, seminer, kongre ve diğer etkinliklere ilişkin yazıları ulaştırmak, sektöre bir adım daha yakın olmalarını sağlamaktı. Takipçi sayısı gün be gün artan Petinfo Dergi ile bu amacımıza ulaştığımızı düşünüyoruz. Dergimizin başarısında ve bunun PETİNFO 2014/04 58-59 bir getirisi olarak uzun soluklu bir yayın olmasında, sektörel firmaların ve sizlerin desteğini asla göz ardı etmedik. Bu nedenle sizleri daha ilk sayımızdan itibaren dergimizde ağırlamaktan mutluluk duyduk. Var oluşumuzun başlangıcı olan 2008 yılından bu yana her ay daha da artan bir heyecanla hazırladığımız dergimizde şimdiye dek Türkiye’nin dört bir yanından yaklaşık 200’e yakın kliniğimizi sayfalarımıza konuk ettik. Şimdiye dek bizlere kapılarını açan tüm kliniklerimize sonsuz teşekkür eder, daha nicenize sayfalarımızda yer vermekten mutluluk duyacağımızı belirtmek isteriz. Yanı sıra sizlere şimdiye dek dünyadan ve Türkiye’den 900’e yakın haber, 120’nin üzerinde kongre, toplantı ve lansman ile 750’yi aşkın teknik makale sunduk. Dünyadaki ve Türkiye’deki gelişmeleri takip etmeye ve sizlere ulaştırmaya devam edeceğiz. petinfodergi.com’a davetlisiniz! Mesleğe saygı ve gelişim ortak paydasında, birlikte büyüttüğümüz Petinfo Dergi, artık takipçilerinin daha rahat ulaşabileceği ve sadece kliniğinde veya evinde dinlenirken değil, her ortamda rahatlıkla okuyabileceği bir başka platforma taşınıyor. www.petinfodergi.com internet sitemizle Türkiye’de yine bir ilki gerçekleştirmenin keyfini yaşıyoruz. Veteriner hekimlere özel olarak hazırladığımız bu güncel bilgi portalıyla, size daha çok haberi daha hızlı bir şekilde ulaştırmayı amaçladık. Sadece haber değil, Petinfo Dergi’de size sunduğumuz her şeyin daha fazlasına www.petinfodergi.com dan ulaşabileceksiniz. Dünyayla aynı zamanda Evcil hayvanlarımızın yaşamı da en az bizim kadar değerli ve dünya üzerinde farklı ekollerden gelen birçok bilim adamı, sırf onların yaşamını daha mutlu, sağlıklı ve uzun kılmak için binlerce araştırma yapıyor. İşte www.petinfodergi.com un en önemli www.Petinfodergi.com tablet ve akıllı telefonlardan da okunabilecek şekilde tasarlanmıştır. Petinfo için gelişimin sınırı yok Veteriner hekimlerimiz için hep daha iyisini hayal ediyoruz. Hayallerimizi gerçeğe dönüştürme konusunda başarılı olduğumuzu da gönül rahatlığıyla söylüyoruz. Elbette bu özelliğimizi sahip olduğumuz güçlü yönlere bağlıyoruz. Sizlerin dilinden anlıyoruz, çünkü biz de aynı ekolden geliyoruz. Sorunlarınızı biliyoruz, çünkü sizi hep dinliyoruz. Bu sorunlara çözüm noktasında neler yapılabileceğini yetkili mercilerle tartışıyoruz, çünkü sizi önemsiyoruz. Yapılan her bilimsel çalışmayı en doğru şekliyle size aktarmaya çalışıyoruz. Size dijital alanın hükmettiği bir dünyada Petinfo Dergi’yi de rahatlıkla okuyabileceğiniz harika bir bilgi portalı sunuyoruz. amaçlarından biri de yayınlanan bu araştırmalara herkesten önce ulaşmanıza aracı olmak, üstelik dünya ile aynı anda ve Türkçe olarak. Bilgiyi kategorilere ayırdık Dünyadaki meslektaşlarınızdan hiçbir konuda geri kalmayacak ve veteriner tıp alanında çığır açan pek çok teknolojik yöntem ve cihaz hakkındaki son gelişmeleri sitemizden takip edebileceksiniz. Sizlere, ülkemizdeki firmaların tanı, teşhis ve sona ulaşma yolunda başyardımcınız olmak üzere sunduğu ekipmanlar ve teknolojik olanaklar gibi, dünyadaki meslektaşlarınızın yararlandığı diğer enstrümanlardan da “Bilim ve Teknoloji” başlığı altında haberdar olma fırsatı sunuyor, evcil dostlarımıza ve sahiplerine daha sağlıklı bir yaşamın anahtarını sunmanızda size destek oluyoruz. Değişen yönetmeliklerden, doğum ve jinekolojiye, dahiliyeden cerrahiye daha birçok alandaki güncel haber, makale ve gelişmelerden haberdar olmak ve size özel bu uçsuz bucaksız bilgi dünyasını yakından takip etmek için gözünüz bizde olsun. Üstelik özel bir mesleğin mensupları olarak, kendinizi daha da özel hissedeceğiniz www. petinfodergi. com dünyasına adım atmak çok kolay. Tıklayın ve görün! KEDİ&KÖPEK VETERİNER HEKİMLİKTE HOMEOPATİ - I Samuel Hahnemann’dan günümüze, benzerlik kuramını temel alarak, bedenin tümüne etki etmeyi hedefleyen alternatif tedavi sistemi homeopatinin temel prensipleri ve kedi-köpeklerde kullanım koşulları… Yazı: Prof. Dr. Ender YARSAN , Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi, Farmakoloji ve Toksikoloji Anabilim Dalı Doktora Öğrencisi Ece Çağırıcı ALİM A.Ü. Sağlık Bilimleri Enstitüsü PETİNFO 2014/04 60-61 Homeopati 19.yüzyılın başlarında Alman Doktor Samuel Hahnemann tarafından ortaya atılan ve vücudun kendini doğal olarak iyileştirmesi ilkesine dayanan alternatif bir tedavi sistemidir. Tıptan farklı olarak hastalığın yaşandığı organ veya dokulara değil bedenin bütününe tedavi uygulanarak kişiye bütünsel çözüm ile yaklaşmaktadır. Dolayısıyla semptomları yok etmeyi hedeflemekten ziyade homeopati, vücudun kendini yenilemesi için çözüm aramaktadır. Homeopati, sözcük olarak Yunanca; Homeos=benzer, Pathos=acı, ızdırap kelimelerinin birleşmesinden meydana gelmiştir. Homeopatinin temel prensibi; sağlam bir canlıda belli bulguları gösteren bir maddenin, aynı bulgulara sahip hasta kişilerde iyileşme sağlaması şeklinde açıklanabilir. Homeopatideki hastalık tanımı; bedenin, zihnin ve ruhun “bütün olarak” etkilenmesi, organizmanın tamamının dengesinin bozulmasıdır. Hastalığın sebebi bir organda meydana gelen bozukluk değil bütünün (bedenin yaşam enerjisinin, kendi iyileşme gücünün) dengesinin bozulmasıdır. Bu yüzden homeopatide, farklı organların bozulmasında değişik ilaçların verilmesi anlayışı yoktur, aksine bütün bozukluğu, dengesizliği ve insanın tamamını kapsayan bir ilaç kullanılır. Bu tedavideki amaç; hastaya zarar vermeden, ılımlı ve güvenilir bir yolla hastalığı tümüyle ve kökten iyileştirmektir. Hahnemann’ın yola çıktığı “Benzer benzeri tedavi eder” kuramı, M.Ö 5. yüzyılda yaşayan tıp biliminin babası kabul edilen Hipokrat’ın bulduğu ve geliştirdiği kuramın tamamen aynısıdır. “Benzerlik” kuramına göre sağlıklı insanda belli semptomlara sebep olan bir madde aynı semptomları olan hastaya verildiğinde hastayı tedavi eder. Çağdaş tıbbın benimsediği kuram ise Homeopati’nin babası Samuel Hahnemann, “Benzer benzeri tedavi eder” prensibinden yola çıkmıştır. “Karşıtlar, Zıtlar” kuramıdır. Örneğin, ishal olayı kabızlık yapan madde ile tedavi edilir. Romalılar döneminde daha da geliştirilen ve benimsenen yaklaşım, imparatorluğun çöküşünden sonra ilerleme kaydedememiştir. 15. yüzyılda İsviçre’li Paraselsus, Hipokrat’ın ortaya attığı tedavide benzerlik kuramını daha da geliştirerek tekrar gün ışığına çıkarmıştır. Yüzlerce deney ile desteklediği bu yaklaşıma “homeopati” adını vererek bilimsel bir çerçeveye oturtan Samuel Hahnemann 1796’da homeopati ile ilgili ilk kitabını yazmıştır. 1810 yılında homeopatinin prensiplerini “Organon Der Heilkunst” adlı kitabında toplamıştır. Organon Der Heilkunts (Şifa Sanatının Kitabı); Samuel Hahnemann’ın 1810 ve 1835 yılları arasında yazdığı homeopatinin en temel eseridir. Organon’a göre “Koruyarak, hızlı, bilinçli ve sürekliliği olan bir tedavi için seçilen tedavi edici madde, sağlıklı bir bünyede kendine özgü hastalık belirtileri oluşmasına yol açıyorsa, aynı hastalık belirtilerini gösteren bir hasta o madde ile tedavi edilebilir”. Yunanca bir sözcük olan Organon “Araç, gereç, alet” anlamına gelir. Organon, homeopatinin temel eseridir. Paragraflar halinde düzenlenmiş olup, ayrıntılı bir şekilde yazılmış homeopatik kurallar, uygulamalar, yaklaşımlar, açıklamalar ve tanımlardan oluşur. Tedaviyi bir sanat olarak gören Hahnemann, ikinci baskısından itibaren Organon’u, ”Şifa Sanatının Kitabı” (Organon Der Heilkunst) adıyla yayınlamıştır. Hahnemann, yaşama veda ettiği 1843 yılına kadar, Organon’un her baskısını yeniden gözden geçirmiş, geliştirmiş, yeni bilgiler eklemiştir. Organon’un altıncı ve son baskısı farklı bir önem taşır. Hahnemann, en son bilgi ve deneyimleriyle “Q Potens” çalışmalarını eklediği bu baskıyı, yaşamının son yıllarında tamamlamıştır. Homeopati literatürünün bu esere kavuşması ise Hahnemann’ın ölümünden 78 yıl sonra, 1921’de baskıya girmesiyle mümkün olmuştur. Homeopatinin başlıca 3 temel prensibi 1. Benzer Benzeri İyileştirir (Similia Similibus Hahnemann, 1796): Homeopati’nin en temel ilkesi “Benzer benzeri iyileştirir” ilkesidir: Homeopatik bakış açısına göre, bir belirti, ancak aynı belirtiyi ortaya çıkaran bir madde ile tedavi edilebilir. Sağlıklı kişiye verildiğinde belli semptomları oluşturan homeopatik ilaç, aynı semptomları olan hasta bir kişiyi verildiğinde hastalığı tedavi KEDİ&KÖPEK ederek semptomları ortadan kaldırır. Hahnemann’a göre bu kavram ilk Hipokrat tarafından ortaya atılıp, Paraselsus ve diğerleri tarafından da benimsenmiştir. Çağdaş tıp mikropları yok etmeyi hedefler, homeopati vücudun savunma mekanizmasını uyararak vücudun hastalığı yenmesini sağlar. Homeopatlar, inandıkları bu benzerlik ilkesi gereği, tedavi sırasında karşılaştıkları hastalığa benzer semptomlar oluşturacak maddeleri ilaç olarak kullanırlar. Örneğin uykusuzluğun tedavisi kahve, kaşıntı tedavisinde ise ısırgan otu özütü kullanımı önerilir. Yine bu nedenle benzer belirtiler gösteren ancak ortaya çıkış nedeni birbirinden çok farklı olan hastalıklarda aynı homeopatik ilaçlar kullanılabilir. Örneğin hem cildin bazı mantar hastalıkları hem de bazı karaciğer problemleri kaşıntıya neden olurlar. Modern tıp, ilkinde mantarı ortadan kaldırmaya, ikincide karaciğer fonksiyonlarını düzeltmeye çalışırken, homeopati ile uğraşan bir kişi, her iki hastaya da muhtemelen sülfür veya ısırgan otundan yapılmış bir homeopatik çözeltiyi reçete edecektir. Benzerlik ilkesi gereği, sadece bitkisel maddeler değil, bitkilerin yanı sıra mineraller, kimyasal bileşenler, hayvanlardan ve insanlardan elde edilen süt, kan, dışkı, idrar, tırnak, yara kabukları, irin gibi maddelerde Prof. Dr. Ender Yarsan , Ankara Üniversitesi Vet. Fak. Farmakoloji ve Toksikoloji AbD. homeopatik ilaç bileşeni olarak kullanılabilirler. Örneğin; sıtmaya karşı koruyucu olduğu iddia edilen bir homeopatik çözeltinin içinde Afrika’daki sivrisineklerin ürediği bir gölden gelmiş; ezilmiş, çürümüş bitkiler kullanılmaktadır. 2. Seyreltme: Homeopati’nin ikinci ilkesidir. Bir önceki prensipte ifade edilen maddelerin pek çoğu (civa, plutonyum, güzelavrat otu, arsenik) seyreltilmedikleri takdirde hastanın ölümüne neden olacak derecede zehirli maddelerdir. Homeopati’nin kurucusu Hahneman, bildiği bu olumsuzluk nedeniyle homeopatide Doktora Öğrencisi Ece Çağırıcı Alim Ankara Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü PETİNFO 2014/04 62-63 kullanılan maddelerin seyreltildikçe daha etkin olacağı sonucuna varmıştır. Bu durum, homeopatiyi bitkisel tedavilerden ayıran çok önemli bir başka özelliktir. Homeopatik tedavilerde kullanılan ilaçların kullanıldıkları ilk yıllarda bazı yan etkiler yarattıkları gözlemlendi. Bunun sonucunda Dr. Hahnemann bu konuda bir seri araştırma yaparak sonunda bu sorunu ilaçları “potentizasyon” denilen bir işleme tabi tutarak çözdü. Homeopatik ilaçların sırrı burada yatar. Bu işlem sırasında maddesel ilaçlar binlerce kere sulandırılarak madde özelliğinden ve içindeki yan etki yaratan ajanlardan arındırılır. İlacı oluşturan maddenin artık sadece şifa veren kısmı kalır. Homeopatik ilaçları diğer ilaçlardan ayıran en önemli özellik budur. Homeopatik çözelti yapmak için, önce ana tentür denen sıvının elde edilmesi gerekir. Ana tentür; ilaç yapımında kullanılan homeopatik maddenin su veya alkolde çözülmesi ile hazırlanır. Çözülmeyen maddeler, havanda toz haline getirilip su veya alkol ile karıştırılır. Daha sonra ana tentür, 9 ölçü suyla karıştırılır (9 ölçü su, bir ölçü ana tentür). Elde edilen ve 1X denen bu çözeltideki aktif madde oranı 1/10, yani 10-1’lik çözeltinin bir ölçüsü, tekrar 9 ölçü suyla karıştırıldığında bu defa 2X gücünde çözelti hazırlanmış olur. 2X’lik (1/100, ya da 10−2) çözeltiye aynı zamanda 1C de denir (X= Roma rakamı ile 10, C= Roma rakamı ile 100). Bu işlem tekrar tekrar yapıldığında 3C, 4C, 5C diye artan seyreltide çözeltiler olmaktadır. Hazırlanan çözelti, daha sonra ya sıvı olarak, ya da şeker tabletlerine damlatılmak suretiyle hap halinde sunulmaktadır. Piyasada yaygın olarak bulunan homeopatik ilaçlar genelde 30C gücündedirler. 3. Çalkalama: Seyreltme prensibinde ifade edildiği şekliyle homeopatik çözeltiler aslında su veya tablet halinde kullanılmaları durumunda şekerden başka bir şey değildir. Homeopati ile uğraşanlar hastalarına su ve şeker verirken, bu maddelerin etkin ve tedavi edici olmasını; homeopatinin üçüncü ve son prensibi olan ‘Çalkalama prensibi’ ile açıklanmaktadır. Hahneman da geliştirdiği ilaçların derişiminin çok çok düşük olduğunun farkındaydı. Bu nedenle, çözeltiyi hazırlarken her bir adımda test tüpünü iyice çalkalamak gerektiğini ileri sürmüştür. İddiasına göre karışım seyreltilirken ne kadar çok çalkalanırsa, o kadar etkin hale gelir. Homeopatik ilacın hazırlanmasında, her dilüsyonda ilacın çalkalanması çok önemli bir faktördür. Bu basamak, dilüsyondaki ilaç moleküllerinin her bir noktadaki Köpeklerde abdominal ağrı durumunda homeopati uygulaması. Semptomlar Tedavi Göbek bölgesinde şiddetli ağrı; daha çok basınç Colocynth. 30C (acı elma) 3 saatte bir Bryonia 30C veya 200C (şeytan şalgamı) 2 saatte bir (3) Yemekten hemen sonra spazmatik ağrı kesilir Kalibich. 30C 3 saatte bir Boşaltım ve gaz çıkışı sonrası aşırı derecede ağrı; yağlı besinlerle beslenme sonrası daha kötüleşen semptomlar Pulsatilla 30C (rüzgar çiçeği) 3 saatte bir Graphites 30C (saf yumuşak karbon) 3 saatte bir Ipeca 30C (İpeka) 3 saatte bir Dioscorea 30C (Yams kökü) 3 saatte bir Abdominal operasyonlar sonrası; huzursuzluk ve kızgınlık Staphysagria 30C, 200C (mevzekotu) 4 saatte bir Aşırı yeme sonrası; yerleşik alışkanlıklar yüzünden Nux vomica 30C (karga büken) 3 saatte bir Magnesia phos. 6X veya 30C 2 saatte bir Bio-combinasyon -No.3 3 saatte bir Yiyecek taş gibi mideye oturur; bağısaklarlarda sertlik, kabızlık; hastanın yavaşça uzanarak durmak istemesi Semptomlar karnın üst bölümünde kabızlık Karnın ön bölümünde; dil temiz Ağrı aniden yön değiştirir ve hayvanın pençesi – ayak ucu gibi uzak bölgelerde görülür Şiddetli spazmotik ağrı; sıcak içecekler / uygulamalar çok daha iyi Biokimyasal tedavi Homeopatikler çok düşük dozlarda yani yüksek potenslerde kullanıldığı zaman nadiren yan etkiye yol açabilir. Sıklık ve Doz KEDİ&KÖPEK Benzerlik ilkesi gereği, sadece bitkisel maddeler değil yanı sıra mineraller, kimyasal bileşenler, süt ve kan gibi maddeler de homeopatik ilaç bileşeni olarak kullanılabilirler. hücre içine penetre olması açısından çok önemlidir. Günümüzde, homeopatlar çalkalama sırasında etkin madde moleküllerinin su molekülleri ile temas ettiğini ve bunun da ilacın etkinliğini artırmaya yeterli olduğunu ifade etmektedirler. Bu iddiaya göre, nihai üründe etkin madde olmaması önemli değildir. Zira yeterince çalkanan su moleküllerinin, daha önce içlerinde bulunan etkin madde moleküllerini hatırlayıp, bunları bağışıklık sistemine aktararak, vücudun kendini iyileştirme sürecini başlattıkları düşünmektedirler. Örneğin dozu en az 10 globuliye eşit olan tabletler, kapsüller, kremler, merhemler, spreyler, enjekte edilebilen flakonlar, ampuller, göz damlaları, sürülebilen losyonlar hazırlanmaktadır. Birçoğunun içinde birden fazla homeopatik ilaç etken maddesi bulunmaktadır. Homeopatlar böyle ilaçlara ihtiyatla yaklaşırlar çünkü tedavinin temeli, en küçük doz ve her defasında tek ilaç kullanmaktır. KÖPEKLERDE HOMEOPATİ Anemi ve benzeri durumlarda köpeklerde homeopati uygulamaları ise şu şekilde gerçekleştirilebilir: Hayati sıvıların kaybı sebebiyle anemi; semen kaybı, kan kaybı, dizanteri-sancılı ishal, zayıflık, extremitelerde soğukluk ve ödem, China 6X veya 30C (4 saatte bir); Nefes alamama ve az güç harcamayla birlikte anemi, yüzde ani ateşli kızarma, şişkinlik, Ferrum met. 3X veya 6X (4 saatte bir); Sıtma ve toksik etki sebebiyle aşırı halsizlikle birlikte seyreden anemi ve huzursuzluk, aşırı susama, sık sık su yudumlama, Arsenic alb. 30C (4 saatte bir); Uzun süre devam eden sinir gerilimi HOMEOPATİK İLAÇLAR Homeopatik ilaçların en yaygın kullanılan formu “globül” dür. “Globulus” ya da “globul” Latince bir sözcük olup “topçuk, kürecik” anlamına gelir. Taşıyıcı olarak kullanılan laktoz veya sakaroz globüllerine, belirli bir potens aktarılarak hazırlanır. Ortalama bir toz şeker tanesi büyüklüğündeki “tek” globül, ihtiyaca göre, dilaltına konularak veya su ile solüsyon haline getirilerek kullanılır. Günümüzde sıklıkla, homeopatik ilaçların allopatik yaklaşımla imal edildiğine ve kullanıldığı söz konusu olmaktadır. Köpeklerde amebiyasiz durumunda homeopati uygulamaları Semptomlar Tedavi Sıklık ve Doz Yapışkan gaita; yeşilimtırak veya köpüklü melas gibi, Ipeca 30C veya 0/5 (ve üzeri) 4 saatte bir İrkilebilirlik; kilo kaybı, Emetine 30C 4 saatte bir Yeşilimtırak, kanlı, çamurumsu bağırsak, karında gece kötüleşen ağrı ve burkuntu, Mercurius sol. 30C 4 saatte bir Kokuşmuş-gazlı bağırsaklar, zayıflık. Phosphorus 30C 4 saatte bir PETİNFO 2014/04 64-65 KEDİ&KÖPEK sonucu anemi, Phosphorus 200C (4 saatte bir); Sindirilemez şeyleri yeme arzusunda olan, gevşek yağ dokusuna sahip hayvanlarda anemi, Calcarea carbo 1M (4 saatte bir); Nefessizlik ve kalp çarpıntısı ile seyreden anemi, Strophanthus Q, 5-10 damla (4 saatte bir); Kademeli olarak artan ve zararlı anemi; Picric acid 30C (4 saatte bir); Son derece zayıf ve tüm vücutta çarpıntı ile seyreden anemi; zayıf nabız, genel depresyon, Kali carbo 30C veya 200C (4 saatte bir); Nefessizlikle seyreden anemi; hasta ılık ortamda, düz bir zeminde uzanarak rahat eder, Psorinum 200C (4 saatte bir); Aplastik anemi, T.N.T. 200C (4 saatte bir); Uzun süre seyreden sıtmadan sonra oluşan anemi, iyi yemeğe rağmen ilerleyici zayıflama, aşırı susama, depresyon, şartların giderek kötüleşmesi; çok tuzlu besinlerle beslenmek gibi, Natrum mur.6X veya 30C (4 saatte bir); Balmumu gibi bir madde ile kaplanmış bir deriye sahip genç veya yavru köpeklerde klorotik anemi, Calcarea phos. 6X (4 saatte bir). İştahsızlık durumunda homeopati uygulamaları Dil kalınlaşır, beyaz örtülüdür; pis kokulu geğirme; vücudu öne bükerek gerçekleştirilen nefes geçişleri, Antim – Crud. 30C (4 saatte bir); Basit sindirim bozukluğu ve kabızlıkla seyreden iştah kaybı, Carbo Veg & Nux Vomica 30C (kargabüken) (4 saatte bir); Sabahları tamamen iştah kaybı fakat öğle ve gece hissedilen yeme arzusu, Abies nig. 30C (4 saatte bir); İştahsızlık olmadan acıkma; yavaş sindirim, China off. 30C (4 saatte bir); Uzun süren bir durum sonrası üzüntü ve iştah kaybı; Calcarea carbo 30C (4 saatte bir); Sindirim bozukluğu sonucunda iştah azalması; acı lezzet; siyah bir tabaka ile kaplanmış, kalınlaşmış dil, Nux vomica 30C (4 saatte bir); Kolaylıkla memnun; ağızın besinle dolu olması sonrasında iştahta azalma, Lycopodium 30C (4 saatte bir); Sıradan bir yemeğe arzu sonrası sindiremememe ile tamamıyla iştah azalması, asitli ve çeşitli yiyecekler, Ignatia 30C (4 saatte bir); Açık ve serin havayı arzulama ve susama isteğinin azalması, Pulsatilla 30 C (4 saatte bir); Değişen iştah; dalgalanmalar, besine karşı tiksinti, kusma, sindirilemeyen gıdalar, Ferrum phose 6X veya 6 (4 saatte bir); Genel canlandırıcı, Alfalfa Q, 5-10 drops (4 saatte bir); İlave tedavi, Sülfür 30C (3 saatte bir). Konunun 2. bölümü bir sonraki sayımızda aktarılacaktır. DOĞADAN GELEN İLAÇLAR Homeopatik ilaçların ana maddeleri, en saf haliyle doğadan elde edilir; 1-Bitkiler; (çiçekler, yapraklar, sebze ve meyveler, kökler, kabuklar, tohumlar vb) örneğin Chamomilla (papatya), Ledum (biberiye, kuşdili), Allium sativa (sarımsak), Belladonna (güzel avrat otunun meyvesi). 2- Hayvansal maddeler ve bazı hayvanların salgıları; örneğin Sepia, (sübye, mürekkep balığı), Apis (bal arısı), Lachesis (yılan zehiri) vb. 3- Hastalıklı dokular, mikroorganizmalar vb.; örneğin Carcinosinum, Medorrhinum, Tuberculinum vb. 4- Kimyasal elementler, mineraller ve bileşimleri; örneğin Silicea (kuvars), Ferrum (demir), Sulphur (kükürt), Calcarea (kalsiyum) vb. PETİNFO 2014/04 66-67 söyleşi Noyapet ile kliniklere yeni bir tarz geliyor Veteriner kliniklerinin kısa süreli misafirlerine daha sağlıklı ve rahat koşullar sunmak için harekete geçen Noyapet Firması, bu amacına kısa sürede çok sayıda kliniğin ilgisini çekerek ulaşmış görünüyor. PETİNFO 2014/04 68-69 Noyapet Genel Müdürü Hakan Ergül, ürünlerin hijyenik, güvenli, modüler, estetik ve sağlam olduğunu belirtiyor. Evcil hayvan sağlığına odaklanan veteriner kliniklerinin en büyük sorunlarından biri olan kafes sistemleri konusundaki eksiği fark ederek, 2012 yılından itibaren çalışmalarını veteriner ekipmanları alanında da yürüten NoyaPet Firması Genel Müdürü Hakan Ergül, bizlere veteriner hekimlerin hayatlarını kolaylaştıran yeni nesil ekipmanlarından bahsetti. Kendinizi kısaca tanıtıp, bu alana nasıl yöneldiğinizden bahseder misiniz? Elektronik mühendisiyim. 1998 yılında kurulan firmamızda endüstriyel cihaz üretimi konusunda hizmet verdikten sonra 2012 yılından itibaren veteriner ekipmanları konusunda da çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Üç köpek, bir kedi sahibiyim. Yıllarca veteriner hekimlerimizin yaşadığı sıkıntıları ben de hasta sahibi olarak farklı bir açıdan yaşadım ve gözlemledim. Tedavi veya pansiyon hizmeti için gittiğim kliniklerde mevcut şartları görünce veteriner hekimlerimizin ne kadar büyük bir sorunla karşı karşıya olduğunu gördüm. Yapabileceklerinin en iyisini yapmaya çalıştıklarını ama marangozla, demirciyle ancak bu kadar yapılabildiğini fark ettim. Veteriner kliniklerinde hijyenik, modüler ve dayanıklı ekipmanlara ihtiyaç olduğu çok belirgindi. Sonunda veteriner dostlarımızın da ısrarları ve desteği ile bu alana yönelmeye karar verdim. NoyaPet’i tanıtır mısınız? NoyaPet, Türkiye’de bir ilki gerçekleştirerek, tamamen veteriner hekimlerimizin ihtiyaçlarına yönelik olarak; kedi ve köpek kafes sistemleri, yıkama küvetleri, kurutma kabinleri üretimi yapmaktadır. Bir yıldan fazla süren ar-ge çalışmaları sonunda ihtiyaca en uygun model ve ölçüler oluşturulmuş olup ürünlerimizin tamamı hassas CNC tezgahlarda üretilmektedir. Ürün çeşitliliği, mühendislik çözümleri ve yüksek kalite standartları ile ülkemiz endüstrisine, veteriner ekipmanları konusunda önemli katkılar sağlayacağımıza inanıyoruz. Sektörde bu konudaki sıkıntı neydi? Veteriner hekimlerimiz son derece modern ve donanımlı klinikler açarken, yoğun bakım, yatan hasta ve söyleşi pansiyon bölümlerini oluşturmakta çaresiz kaldılar. Özellikle pansiyon kafesleri konusunda ustaya ördürülüp, fayans kaplatılan duvar bölmeleri; demirciye yaptırılan kapılar, marangoza yaptırılan kedi kafesleri ile sorunlarını çözmeye çalıştılar. Fayans araları mikrop yuvası haline geldi, demir kapılar paslandı, ahşap kedi kafesleri ıslanıp çürüdü. Üstelik örneğin klinik taşınması gerektiğinde de tüm bunların bırakılıp, yenilerinin yaptırılması bir zorunluluk oldu. Başka seçenek olmadığı için alınan Çin malı kafesler kırılıp döküldü, paslandı, hijyen sorunları yaşandı. Seçenek arayan veteriner hekimlerimiz yurt dışı internet sitelerindeki ürünleri incelediler, ancak çok yüksek maliyetler nedeni ile yurt dışından temin edemediler. Tasarım aşamasında karşılaştığınız sorunlar oldu mu? Kedi - köpek kafesi dediğiniz zaman ilk bakışta çok basit görünüyor. Ancak detaylara inip; “Medikal kalitede, ideal ölçülerde ve hijyenik olsun, kolay temizlensin ve dezenfekte edilebilsin, modüler olsun; uzun yıllar kullanılabilecek sağlamlıkta, şık&estetik olsun; klinik içinde bile sabit olmayıp istenilen yere taşınabilsin, kapak ve kilitleri tek harekette açılabilsin ama maksimum güvenliği de sağlasın; içindeki hayvana rahat bir ortam sağlasın…” denildiğinde, basit bir kafes birden bire ciddi bir araştırma projesi, Ar-Ge çalışması haline dönüşüyor. Bütün bunların üzerine bir de hızlı, seri üretim yapabilme gereksinimlerini eklemek gerekiyor. Danışman veterinerlerimizin gözetiminde bir yıldan fazla süren bir Ar-Ge süreci sonunda başarıya ulaştığımızı düşünüyorum. Kafeslerinizin özelliği nedir? Kedi kafeslerinin tasarımında kedilerin karakteristik yapısı göz önünde bulundurularak üç bölmeli bir yapı oluşturuldu. Geniş bir oyun alanı, yüksek asma kat yatak bölümü, kum kabı ve dolap bölmesi. Yuvarlak bölme geçişleri ile kediler için eğlenceli bir ortam yaratıldı. Paslanmaz çelik ön kafes teli ve çarpma kilit sistemi ile güvenlik sağlandı. Köpek kafesleri farklı ırk ve ihtiyaçlar için 4 farklı ölçüde tasarlandı. Özel tasarım, paslanmaz çelik çarpma kapak ve iki noktalı kilit sistemi uygulandı. Kafeslerin kolay temizlenebilmesi amacı ile köpek kafeslerine çıkarılabilir taban ızgarası ve ızgara altına tepsi yerleştirildi. Atık tepsisi köpek kafes içerisinde iken de çıkarılıp temizlenebiliyor. Tüm ürünler modüler yapısı sayesinde istenilen sayıda yan yana, üst üste yerleştirilip kafes grupları oluşturulabiliyor. Yıkama ve kurutma kabinleriniz ne gibi kolaylıklar sunuyor? Veteriner hekimlerimiz çok iyi bilirler, yıkama işleminden çok kurutma işlemi için zaman ve emek harcanır. Köpek ırkına bağlı olarak 15 ile 45 dakikada kurutma gerçekleştiren kabinlerimiz zaman ve emekten büyük tasarruf sağlamaktadır. Üstelik şu anda kullanılan saç kurutma makineleri 2.000 W gücünde iken, kurutma kabinimiz sadece 120 W enerji harcayarak enerjiden de büyük tasarruf sağlamaktadır. Tamamı paslanmaz çelikten üretilen yıkama küvetleri, dönebilen rampa ve sürgülü kapak sistemi ile iri ırk köpeklerde bile büyük kolaylık sağlıyor. Devam eden Ar-Ge çalışmalarınız var mı? Yine veteriner hekimlerimizden gelen talepler doğrultusunda orta ve iri ırklar için sıcaklık, nem kontrollü, oksijen destekli yoğun bakım ünitesi, hasta veya yavru hayvanlar için farklı boyutlarda ısıtıcı panel çalışmalarımız da sonuçlanmak üzere. Kliniklerdeki koku problemine yönelik araştırmalarımız da devam ediyor. tasarımda dikkat edilen noktalar Ürün tasarımları yapılırken, danışman veteriner hekimlerimizle koordineli çalışılarak ideal kafes ölçüleri ve kullanılacak malzemeler belirlenerek kafes ve kilit dizaynları oluşturuldu. Prototip ürünler üretilip, saha testleri yapıldı. Malzeme seçiminde medikal kullanıma en uygun, hijyenik, dezenfekte edilebilir malzemeler ön plana çıkarıldı. Tasarım aşamasında önemli kriterlerden biri de, ürünlerin modüler olmasıydı. Yer sıkıntısı çekilen kliniklerde ürünlerin lego gibi yerleştirilerek, hasta profiline en uygun kafes kombinasyonun oluşturulabilmesi hedeflendi. PETİNFO 2014/04 70-71 KEDİ&KÖPEK Zambak evcilleri bekleyen gizli tehlikeler arasında baş sıralarda... Çikolata ve zambak 2013’de liste başı Veteriner hekimlerin geçtiğimiz yıl en çok karşılaştığı toksikasyon vakalarında neden olarak ilk sıraları çikolata ve zambak alırken, üzümler ve eklem saplamentleri de geri plana atılmaması gereken maddelerdendi. Kediler için Top 10 1 Pet PoIson Yardım Hattı geride bıraktığımız yılda, kedi ve köpeklerde toksikasyon vakalarına en fazla neden olan maddeleri açıkladı. Pet Poison Yardım Hattı tarafından yapılan açıklamalara göre köpeklerde çikolata ve üzüm, kedilerde ise zambak ve temizlik malzemeleri 2013 yılında veteriner hekimlerin başının en dertte olduğu toksinler sıralamasında ilk sıralarda yer aldı. Veteriner hekimler ve toksikoloji uzmanları kendilerine gelen acil çağrıların nedenlerini en çoktan aza göre sıraladı. Buna göre kedilerin top 10 listesi daha önceki yıla göre değişmezken, kırık tedavisinde kullanılan eklem saplamentleri ilk kez köpeklerde toksikasyona neden olan liste sıralamasında ilk 10’a girdi. Araştırmacı Ahna Brutlag’a göre, toksikasyonun nedeni bu maddelerin doz aşımı ve birçok veteriner hekim bunun farkında değil. Üzüm ve kuru üzüm de köpek Top 10 listesinde 6.sırada. İşte 2013 yılı için en çok karşılaşılan evcil hayvan toksinleri... PETİNFO 2014/04 72-73 Zambaklar: Lilium türleri kedilerde böbrek yetmezliğine neden olan evlerdeki başlıca tehlikelerdendir. Veteriner hekimlerin bir zehirlenme durumunda aklında bulundurması gereken ev bitkileri arasında ilk sıralarda yer almaktadır. 2 Ev içi temizlik malzemeleri: Çoğu genel amaçlı temizleyici oldukça güvenli olmakla birlikte, tuvalet kenarlarında ya da tahliyede kullanılan konsantre ürünler kimyasal yanıklara rahatlıkla neden olabilir. 3 Köpeklerdeki pire ve keneler için spot-on ürünler: Piretroit kökenli bu preparatlaryanlış kullanıldığında tremor ve nöbetlere neden olabilir ve kedilerde ölümle sonuçlanan vakalar gözlemlenebilir. 4 Antidepresanlar: Cymbalta ve Effexor 2013 yılında Poison Yardım Hattı’nın antidepresan listesinin başında bulunan isimlerden ikisi. Bu medikasyonların alınmasının ardından kedilerde şiddetli nörolojik ve kardiyak etkiler ortaya çıkabilir. 5 NSAİİ: Kediler ibuprofen ve naproksen gibi ilaçlara köpeklerden bile daha duyarlıdır. Karprofen ve meloksikam gibi veteriner kullanımına özgü NSAİ’lar dikkatle kullanılmalıdır. 6 Çikolata evcil hayvanlarda zararı alenen bilinen gıda maddeleri arasında. Reçeteli ADD/ADHD ilaçlar: Amfetaminler, evcil hayvanlarda titreme, nöbetler, kardiyak problemler ve ölüme neden olabilir. 7 Reçetesiz öksürük, soğuk algınlığı ve alerji ilaçları: 8 Çözünmeyen kalsiyum oksalat kristalleri içeren bitkiler: Bunlardan özellikle asetaminofen içerenler kediler için daha toksiktir. Eritrositlere zarar vererek karaciğer yetmezliğine neden olabilir. Sarmaşık devetabanı ve salon sarmaşığı gibi yaygın ev bitkileri sindirildiğinde, ağız ve üst sindirim yollarında tahrişe, ağızda köpürmeye ve yangıya neden olabilir. 9 Ev için böcek ilaçları: Ev amaçlı üretilen bu spreylerin ve tozların çoğu oldukça güvenlidir. Ancak bu ürünler uygulamadan önce kediler alandan çıkarılmalı, ürünler kuruyana kadar hayvanla temasından kaçınılmalıdır. 10 Renkli parti çubukları: Listemizin son sırasındaki bu dayanılmaz oyuncaklar, dibütilfitalat adı verilen bir kimyasal madde içerir. Ağız ile teması, ağrı ve aşırı köpüklenmeye neden olur. Ancak kedi yiyecek yediğinde veya su içtiğinde, bulgular hızlıca kaybolur. Köpekler için Top 10 1 Çikolata: Tabiri caizse koyu tehlikedir! Pastalar için kullanılan acı çikolata ve bitter çikolata çok zehirlidir ve büyük miktarda yutulduğunda sütlü çikolata da tehlikeli olabilir. 2 Ksilitol: Şekersiz sakız, şeker, ilaçlar ve burun spreylerinde bulunan bu tatlandırıcı sadece köpeklerde (kedilerde değil!) kan şekerinin hızlı bir şekilde düşmesine ve karaciğer yetmezliğine neden olur. 3 NSAİİ: İbuprofen, naproksen ve benzer etken maddelerin bulunduğu bazı antienflamatuarlar, köpekler tarafından rahatlıkla metabolize edilemezler. Bu ilaçların sindirimi sonucunda mide ülserleri ve böbrek yetmezlikleriyle karşı karşıya gelinebilmektedir. 4 Asetaminofen veya psödoefedrin: Fenilefrin gibi dekonjestanlar gibi reçetesiz satılan öksürük, soğuk algınlığı ve allerji ilaçları da özellikle toksiktir. 5 Rodentisitler (fare zehiri): Bu maddeler küçük miktarlarda bile iç kanama (brodifakoum, bromadiolone ve benzeri) veya beyin ödemine (bromethalin) neden olabilir. 6 Üzüm ve kuru üzüm: Bu zararsız hatta insanlar için çok yararlı olan lezzetli meyveler, köpeklerde böbrek hasarına neden olur. 7 İnsekt yem istasyonları: Bunlar köpeklerde nadir de olsa zehirlenmelere neden olmasına karşın, en büyük risk, zehirli yem istasyonlarının köpekler tarafından yenildiğinde barsak tıkanıklığına neden olmasından ileri gelir. 8 Reçeteli ADD / ADHD ilaçlar: Bu ilaçlar köpeklerde de kedilerinkine benzer toksik etkilere neden olmaktadır. 9 Glukozamin eklem takviyeleri: Bazı lezzetli eklem takviyelerinin aşırı dozları sadece ishale yol açarken, nadir durumlarda karaciğer yetmezliği geliştirebildiği belirtilmektedir. 10 Oksijen emiciler ve silika jel paketleri: Kurutulmuş etler veya evcil ödülleri gibi gıda paketlerinde bulunan ve demir içeren oksijen emiciler, evcillerde demir zehirlenmesine neden olabilir. Yeni ayakkabılar ve çantaların içerisinde bulunan silika jel paketleri ise nadiren soruna neden olarak göz önünde bulundurulması gereken hususlar arasında yer alır. kapak PETİNFO 2014/04 74-75 SADECE BİR MESLEK DEĞİL, BİR YAŞAM BİÇİMİ Dünyanın en kutsal ve en eski mesleklerinden biri olan veteriner hekimliğin Türkiye’deki fedakar temsilcilerinin Dünya Veteriner Hekimler Günü’nü kutlarız. Yapılan araştırmalar ışığında geçmişi M.Ö 1900’lü yıllara dayanan veteriner hekimlik, insanların hayvanlarla bir arada yaşamaya başladığı dönemlerden bu yana bir ihtiyaç olarak ortaya çıkmıştır. Mısır, Eski Çin, Hindistan ve İran’da yapılan arkeolojik çalışmalarla ortaya çıkan eserler bunun en önemli göstergesidir. Veteriner hekimlik eğitiminin 1762 yılında Fransa’nın Lyon kentinde ilk kez verilmeye başlanmıştır. Osmanlı’ya baktığımızda ise 1842 yılında babadan oğula geçen baytarlık yanında, ilmi öğretim düzenine bağlı ilk veteriner okulu İstanbul Harbiye Mektebi’nde Baytar Sınıfı adıyla kurulmuştur. Öncelikli amacı ordunun ihtiyacı olan veteriner hekimleri yetiştirmek olan “Askeri Veteriner Okulu”na 1881 yılından itibaren salgın ve diğer hayvan hastalıkları ile mücadele edebilecek olan veteriner hekimlerin yetiştirilmesi amacıyla sivil öğrenciler de alınmaya başlanmıştır. Eğitimöğretim süresi 1848’den itibaren dört yıla çıkartılmış; 1853 sonrası Avrupa’daki veteriner fakültelerinde uygulanan ders programları geçerli olmuştur. Cumhuriyet dönemine bakıldığında ise 1933 yılında İstanbul’daki veteriner okulunun Ankara’ya alındığını görmekteyiz. Alman ekolü ile eğitim gerçekleştiren Ankara Veteriner Okulu 1946’da Ankara Üniversitesi’nin kurulmasıyla üniversite bünyesine geçmiştir. Daha sonra sırasıyla 1970’de Elazığ’da ikinci, 1972’de İstanbul’da üçüncü ve 1978’de Bursa’da dördüncü veteriner fakültesinin açılışı gerçekleştirilmiştir. Şu anda veteriner fakültelerinin sayısı 25’i geçmiştir. İnsanlık tarihi kadar eski olan veteriner hekimliği, misyonu gereği sadece bir meslek olarak tanımlamak çok da doğru olmaz, çünkü veteriner hekimlik son derece fedakarlık isteyen, gecesi gündüzü olmayan, çoğu zaman ailenize ayırdığınız vakitten feragat etmeyi gerektiren, hayat kurtaran ve toplum sağlığını koruyan çok kutsal bir meslek. Ülkemizin de üyesi olduğu Dünya Veteriner Hekimleri Birliği, bu güzel mesleğin üyelerini hatırlamak için her yıl Nisan ayının son Cumartesi gününün “Dünya Veteriner Hekimler Günü” olarak kutlanmasına karar vermiştir. Türkiye’de ilk kez 28 Nisan 2001’de kutlanan bu özel gün, o yıldan bu yana Türk Veteriner Hekimleri Birliği (TVHB) ve ülkemizin farklı illerinde veteriner hekim odaları tarafından yapılan çeşitli etkinliklerle kutlanıyor. Biz de oda başkanlarımıza, veteriner hekimlerimiz için bu özel güne dair ne gibi mesajları olduğunu sorduk ve Petinfo Dergi aracılığıyla sizlerle duygu ve düşüncelerini paylaşmalarını rica ettik. kapak ODA BAŞKANLARINDAN MESAJLAR Türkiye’nin çeşitli illerinden oda başkanları ve Dünya Veteriner Hekimler Günü’ne dair mesajları... HER CANLI KUTSALDIR VE BİZE EMANETTİR Fatih Birdane - Afyon VHO Bşk. Bu seneki Dünya Veteriner Hekimler Günü “Hayvan Refahı (Animal Welfare)” vurgusu taşıyacak. Refah için ana kriterler; iyi besleme, yeterli barınma, iyi sağlık ile uygun/doğru davranış olarak sıralanabilir. Ülkemizin en büyük eksiklerinden olan isteyen herkesin istediği hayvanı beslemesi gibi uygulamaların mutlaka kontrol edilmesi gerekmektedir. Kedi köpekler için kayıt sistemi yönetmeliğe konuldu, ancak uygulaması bulunmamaktadır. Hayvan refahı ile ilgili pek çok kriter ve alt başlık tartışılabilir. Ancak, bizim ülkemizin ‘kültür, alışkanlık veya dini kurallar’ ile tartışılabilir halde kalmaması gereken konularda da ciddi eksiklerimiz bulunmaktadır. Çocuklarımızı yetiştirirken ‘hiç bir canlıya eziyet etmemeyi’ öğretmeliyiz. Unutmayalım ki, ‘hayvan sevgisi aşılamak’ onlara bir pet hayvan almakla sağlanamaz. Onlar oyuncak da değiller. Ne yazık ki hem dünyada hem de ülkemizde ‘pet hayvan’ sektörel bir konu oldu ve konuyu sürükleyenler ‘para’ gayesi gütmektedirler. Ülkemizde kaç hayvanın satıldığını (kedi, köpek, kaplumbağa, tavşan, kuş, balık vs.) bilmediğimiz gibi bunları kimlerin aldığını ve akibetlerinin ne olduğunu da bilmiyoruz. Tahminim ise ne yazık ki en az % 20’sinin bir sene sonrayı göremedikleridir. Tüm pet hayvanlarının satış yerlerinde, veteriner hekim klinik ve hastahanelerinde kayıt altına alınması şarttır. Tüm ilaçların kullanmadan veya reçete edilmeden önce hayvanın kayıt altına alınması sağlanmalıdır. Çocuklarımıza mutlaka bu hayvanların canlı olduğu ve oyuncak olmadığı, bakım ve refahını üstlenmesi gerektiği vurgulanmalıdır. Bakımı yapılamayanların sahiplendirilmesi sokağa atılmaması gerektiği bilinciyle hareket edilmelidir. Pet hayvanın kendisine maliyeti yok denecek kadar az olabilir ama yaralandıklarında, hasta olduklarında tedavilerinin maliyetli olabileceğini bilmelidirler. Her ilçede pet hayvan işiyle uğraşan bir hekimin olması gerekmektedir. Odalarımızın sokak hayvanlarıyla ilgili de mutlaka faal çalışması gerekmektedir. Afyonkarahisar’da sokak köpeklerinin kısırlaştırılması, aşılanması ve barınağa kavuşmaları için her zaman çalışan birisi olarak bu görev ve sorumluluğu PETİNFO 2014/04 76-77 paylaşabildiğim meslektaşlarımın olmasından da gurur duyuyorum. Hiç bir başvurum ve üyeliğim olmamasına karşın ismimin birçok internet sitesinde Türkiye Hayvanları Koruma Derneği Afyonkarahisar temsilcisi olarak yazılmasından da. Bizlerin ülkemizdeki ismiyle ‘hayvan severler’ ile kavga içinde gösterilmesinden, bu algıyı kim oluşturursa oluştursun kurtulmamız gerekmektedir. İlimizde veteriner fakültesi, belediye işbirliği ile başlattığımız kısırlaştırma ve aşılama faaliyetlerine pek çok zorluğa rağmen devam edilmesi için çaba sarf etmeyi düşünüyoruz. Ancak, ilçelerde de bu konuda çalışmamız gerekmektedir. Pet Shop’ların kayıt altına alınması işi GTH Bakanlığı İl Müdürlüğünce bitirildi ve belgeleri yenilenmektedir. Oda olarak buralarda sözleşmeli çalışan veteriner hekimlere de ayrıca eğitim vermek planlarımız arasında yer alıyor. VETERİNER HEKİM KİMLİĞİNİ DOĞRU ANLAMALIYIZ Fikret Çelebi - Erzurum Bölgesi VHO Bşk. Bir üyesi olarak onur duyduğum veteriner hekimlik mesleğinin konu edileceği ve meslektaşlarımızın mesleği icra ederken yaşadıkları problemleri uzun uzun konuşacağımız gündem içindeyiz. Yıllardan beri sözü edilen pek çok sorun ve bunların çözümleri ile ilgili önerileri hep duyarız ve aslında hepimiz de bu tespitleri biliriz ve olumlu yaklaşırız. Ancak ne bu problemlerin sonu gelir, ne de şikayetlerin. Bu durum geçmişte de böyle idi, gelecekte de böyle olacak gibi. Değerli meslektaşlarım bana sorarsanız asıl sorun, kendi yeterliliklerimiz ya da yetersizliklerimizdir. Genel anlamda baktığımız zaman klinisyen olarak hizmet veren meslektaşlarımız gerçek hekimlik yönümüzü ve vitrinimizi oluşturan kesimi temsil eder. Ancak durum gerçekte böyle midir? Gerçekte klinisyen meslektaşımızın çoğu esnaf pozisyonuna düşmüştür. Kamuda çalışan hekimlerimiz büro hizmeti gören memur konumuna düşürülmüştür. Özel sektörde çalışan arkadaşlarımız ise patronlarının kölesi durumundadırlar. Peki, hekimlik mesleğine bu durumların hangisi uymaktadır? Hiçbiri. Meslektaşlarımıza daha fakülte yıllarında hekim olacakları konusunda yeteri kadar bilinç veremediğimizi düşünüyorum. Hekimlik alanında kaliteli bir eğitim ve beş yıllık eğitim öğretim süresince, her anını hekim olma ve hekimce davranma kuralları içerisinde geçiren bir öğrencinin mezun olduğu zaman kendisinin bir veteriner hekim olduğunu hissetmesi, bilmesi ve toplum içerisinde tutum ve davranışlarını ona göre ayarlaması gerekir. Her halde mesleğimize katılan ve ilk adımlarını fakülte yıllarında atan meslektaşlarımızı bu aşamada yeteri kadar hekimlik adına donatamadığımız için, hekimlerimiz kamuda büro memuru, özelde köle ve tüzel tüccar konumuna düşmüş durumdalar. Eğer bizler çok iyi yetişmiş hekimlik bilinci olan veteriner hekimler olabilirsek bu düzenlemelerin ve uygulamaların veteriner hekimlik onuruna uygun olarak yapılmasını sağlayabiliriz. HAK ETTİĞİMİZ SOSYAL VE EKONOMİK STATÜYE KAVUŞMAYI DİLİYORUM Sinan Sağlam - Bursa VHO Bşk. Bir mesleğin yıldönümünün kutlamasının yaklaştığı bu günlerde bizleri buruk bir sevinç kaplıyor. Halen ülkemizde uluslararası kabul görmüş haklarımızın olmaması ve mesleki anlamda gerek kamusal alanda, gerekse özel yaşamda halen büyük bir mücadele içinde olmamız üzüntü vericidir. Özellikle; veteriner hekimlik ile ilgili Avrupa Birliği ve uluslararası kural ve kaideler açık ve net olduğu içindir ki; bu sistem bizi yok saymıyor. Aksi halde meslek olarak ne durumda olurduk kim bilir! Mesleğimizin 21. Y.Y’da hak ettiği sosyal ve ekonomik statülerinin bir an önce verilmesini arzu ediyor ve bekliyoruz. Tabi ki bu özellikleri hak ettiğimizi düşünüyoruz. Bu dileklerimizle meslektaşlarımın Dünya Veteriner Hekimler Günü’nü kutluyor ve birlikle nice yıllara diyorum. İNSANLIĞIN VAR OLUŞUNDAN BU YANA SAĞLIKLI HAYVANLAR SAĞLIKLI BİR NESİL ETİK DEĞERLERE ÖNEM VERİLMELİ Saffet Güçlü - Niğde VHO Bşk. Cahit Cenk - Karaman VHO Bşk. Arif Akar - Çorum VHO Bşk. İnsanlığın varoluşunda ve yaşam mücadelesinin başlamasından itibaren, hayatının her safhasında önemi büyük olan veteriner hekimlik mesleğinin çok kıymetli mensupları değerli meslektaşlarımın Dünya Veteriner Hekimler Günü’nüzü kutluyorum. Tüm insanlığın zoonozlardan korunması, sağlıklı hayvan ve onlardan elde edilen gıdaların üretilmesi, bu gıdaların insanların tüketimine sunulması görevini icra etmekle yükümlü olan tüm meslektaşlarımın Dünya Veteriner Hekimleri Günü’nü kutlar, saygılar sunarım. Bütün meslektaşlarımın Dünya Veteriner Hekimler Günü’nü candan kutlarım. Yeni yılda meslektaşların rekabetten uzak, kaliteli ve etik kurallara uygun olarak mesleklerini sürdürmelerini; sağlık ve sıhhat içinde bol kazanç elde etmelerini dilerim. kapak HAYVANLARI YASATALIM Kİ İNSANLIK YAŞASIN SORUNLAR YUMAĞI DEVAM EDİYOR Mahmut Çetinkaya - Samsun-Sinop VHO. Bşk. Ertuğrul Özdemir - Malatya VHO. Bşk. Veteriner hekimlik mesleği eğitimi ülkemizde 172 yıllık köklü bir geçmişe sahiptir. Mesleğimiz; halk, çevre ve hayvan sağlığı, gıda güvenliği, hayvan refahı ve hakları gibi hayatımızda ve dünyanın geleceğinde büyük rol oynayan konularla doğrudan ilgilidir. Hepimizin bildiği bir gerçek var ki, o da veteriner hekimlerin toplumda hak ettiği yerde olmadığı ve toplum sağlığının ana unsurunun sahipsiz olduğudur. Gecesi gündüzü olmayan serbest çalışan veteriner hekim, özlük hakları hala çözülememiş olan devlet memuru veteriner hekim, her türlü baskı altında ezilen özel sektörde çalışan veteriner hekim derken, yıllardır süregelen sorunlar yumağı devam ediyor. Mesleğimizin yapılanması ile fakültelerimizdeki eğitim-öğretim arasında sıkı bir ilişki vardır. Mesleğin etik değerlerine sahip çıkarak, birlik ve beraberlik ile çalışanlar mesleği hak ettiği yere taşımada etken olmuştur. Dünya Veteriner Hekimler Günü’nün ülke genelinde kamuoyu tarafından geniş katılımla kutlanacağı günlere ulaşabilmek, özünde hayvan sağlığı yanında insan sevgisini, doğaya ve insana saygıyı barındıran, son derece özveriyle çalışan tüm veteriner hekim meslektaşlarımın Dünya Veteriner Hekimler Günü’nü kutluyor, mesleki saygılarımı sunuyorum. İnsan ve hayvan sağlığına hizmet eden, büyük fedakarlık isteyen, dünyanın en saygın yegane meslek mensubu olmaktan gurur duyuyoruz. Hayvanları yaşatarak insanlığın yaşamasına katkı sağlıyoruz. Çiftlikten sofraya hayvansal gıda üretiminin her safhasında koruyucu hekimlik, gıda güvenliği ve gıda üretimine katkı vererek açlığın önlenmesi; insan, çevre, hayvan sağlığı ile hayvan refahı için çalışan mesleğimizin ülkemizde de hak ettiği yere ulaşması dileğiyle. Meslektaşlarımızın Dünya Veteriner Hekimler Günü’nü kutluyorum. SAĞLIKLI VE MUTLU YARINLAr için... HEKİMLER HAK ETTİĞİ ÖNEME KAVUŞMALI İDEALİST MESLEKTAŞLAR görev başında İbrahim Maşalacı - Kastamonu VHO Bşk. Derviş Kara - Giresun VHO Bşk. Yusuf Kayacık - Muğla VHO Bşk. Sağlıklı toplumun ancak sağlıklı hayvansal gıda tüketimiyle mümkün olabileceği, yeni yüzyılda tüm ilgili otoritelerce kabul edilen bir gerçek olarak karşımıza çıkmakta ve veteriner hekimlik mesleğinin önemi tüm dünyada her geçen gün artmaktadır. Veteriner hekimlerin daha verimli ve etkin çalışması iyi bir mevzuat, teşkilat ve eğitim ile mümkün olabilir. Bu gerçekten hareketle ülkemizde de veteriner halk sağlığı, gıda güvenliği ve hayvan hastalıklarıyla etkin mücadele gibi kavramların istenilen düzeye ulaşması ümidiyle, “Dünya Veteriner Hekimleri Günü”nü kutlar, sağlıklı ve mutlu nesillerin yetiştiği güzel yarınlar dilerim. Hayvan sağlığı yanında gıda güvenliği ve hayvanlardan insanlara bulaşan hastalıkların önlenmesi ile tedavisinde rol oynayan veteriner hekimlerimizin çalışmalarının, insanlığa katkıları büyük önem arz etmektedir. Zor şartlarda çalışan ve özveriyle mesleklerini icra eden veteriner hekimlere hak ettiği önemin verileceği günlerin bir an önce gelmesini diliyor, bu vesileyle aramızdan ayrılan değerli meslek büyüklerimizi ve mesleklerini icra ederken vefat eden meslek şehitlerimizi rahmetle ve şükranla anıyoruz. Veteriner hekimlerimizin, Dünya Veteriner Hekimler Günü’nü yürekten kutluyorum. Karamsar değilim. AB yolundaki Türkiye’de kurumsallaşma yolunda ciddi adımlar atan 55 Odası ve Merkez Konseyi ile bundan 10-15 yıl öncesine göre çok daha güçlü bir örgüt yapılanması olan bir meslek görüyorum. Yine sadece hayvan sağlığı ile ilgilenen bir meslekten, günümüzde gıda hijyeni, toplum sağlığı, sokak hayvanlarının rehabilitasyonu, belediyecilik, kamu yönetimi ve siyasi arenada söz sahibi olan çok ciddi bir meslek, yetişen pırıl pırıl genç, donanımlı ve idealist meslektaşlar görüyorum. Sevgili dostlar, bu duygu ve düşünceler içerisinde Tüm Dünya Veteriner Hekimleri’nin bu anlamlı gününü kutluyorum. PETİNFO 2014/04 78-79 kapak MESLEKİ GÜÇLENME, TOPLUMSAL REFAHI DA BERABERİNDE GETİRECEK SORUMLULUĞUMUZ GÜN GEÇTİKÇE ARTIYOR Yahya Hamurcu - Hatay VHO Bşk. M. Ali Uzakgider - Denizli VHO Bşk. Mesleki sorunların giderek ağırlaştığı bir sürecin sıkıntısıyla Dünya Veteriner Hekimler Günü’nü kutlamaktayız. Bir mesleğin gelişmesi, statüsünün yükselmesi, kabul görmesi ve özendirilmesi, meslek mensuplarının toplum içerisinde kabul gören başarılı bireyler olmasına, özverili çalışmalarıyla meslek alanına giren konularda ülkesine önemli katkılar sağlamasına, entelektüel birikimleri ile toplumda kanaat önderi olmalarına bağlıdır. Mesleğin geleceğinin güvencesizleştirildiği, veteriner hekimlerin ırgatlaştırılmaya çalışıldığı ve Veteriner Hekim AB Uyum Yasası adı altında gereksiz bürokratik işlere boğulduğu, eğitimin kalitesizleştiği bir ortamda; meslektaşlarımız, meslek ilkelerini gözeterek ve meslektaşlarının haklarını koruyarak çalışmak, mesleki hak ve kazanımların korunmasında mücadele vermek durumundadırlar. Meslek mensuplarının bilimsel ve sosyal gelişimine katkı sağlamak, meslektaşlar arasında iletişim kanallarını açık tutarak, paylaşma ve dayanışma bilincinin gelişmesine yardımcı olmak, mesleğin tanıtımını yapmak, veteriner hekimlerin toplumsal rolleri ve görevlerini iyi anlatmak, hayvan ve halk sağlığının korunmasında veteriner hekimlerin çalışmalarının önemini her alanda vurgulamak durumundadır. Bu duygu ve düşüncelerle sağlık hizmetleri adına görev yapan, sağlıklı ve verimli hayvan varlığının oluşumuna katkı sağlayan meslektaşlarımın “Dünya Veteriner Hekimler Günü”nü kutlarım. Toplum sağlığının korunmasında veteriner hekimliğin önemi gün geçtikçe daha iyi anlaşılmaktadır. Hayvan sağlığı, refahı, ıslahı; gıda güvenliği, çevre ve halk sağlığı konularının yanı sıra GDO, kök hücre, klonlama, anti bakteriyel direnç gibi yeni alanların gelişmesiyle veteriner hekimliğin ilgi alanlarının genişlediği görülmektedir. Bunun yanı sıra veteriner hekimlerin sorumluluğu bir kat daha artmaktadır. İnsanlığa çok büyük hizmetleri olan ve gelecekte de vazgeçilmezliği devam edecek veteriner hekimliğin önemi her geçen gün daha çok artmaktadır. Bu duygu ve düşüncelerle tüm meslektaşlarımızın “Dünya Veteriner Hekimler Günü”nü kutlarım. GELİŞİME KENDİMİZDEN BAŞLAMALIYIZ SORUNLARIN ÇÖZÜLDÜĞÜ BİR YIL DİLİYORUM SAĞLIKLI GELECEĞİN GÜVENCESİ HEKİMLERDİR Erdal İlgü - Trakya Veteriner Hekimler Odası Akif Başol - Kayseri VHO. Bşk. Abdullah Açıkgöz - Şanlıurfa VHO. Bşk Tüm Türkiye’de ve dünyadaki meslektaşlarımızın Dünya Veteriner Hekimler Günü’nü kutlarım. Türkiye’de mesleğimizin öneminin gelişmiş ülkelerdeki gibi anlaşılabilmesi ve prestijinin artması için meslektaşlarımızın gereklilikleri yerine getirmelerini arzu ediyorum. Şikayet etmek yerine önce kendimizi değiştirmeye ve geliştirmeye çalışarak, mesleğimize bir değer katacağımızı, böyle veteriner hekimlerin artmasıyla da sorunlarımızın aslında daha kolay halledilebileceğini düşünmekteyim. Veteriner hekimlik ülkemizde ve dünyada kabul gören meslek grubudur. Mesleğimiz her geçen gün gelişmekte ve gelişmeye devam etmektedir. Bizler bu mesleği icra edenler olarak gelişimleri yakından takip edip, eksiklerimizi gidermeliyiz. 2014 yılının mesleğimizdeki eksiklerin tamamlandığı, Bakanlığımızdaki meslek büyüklerimizin derdimizi anladığı, ortak noktada buluştuğumuz ve sorunlarımızın çözüldüğü bir yıl olmasını diliyorum. Meslektaşlarımın Dünya Veteriner Hekimler Günü’nü kutluyorum. Koruyucu ve tedavi edici hekimlik dalı olan mesleğimiz, hayvan hastalıkları ve zararları ile ilgilenmektedir. Bu gün hayvanlardan insanlara bulaşan birçok zoonoz hastalık vardır. Bu zoonozlarla mücadelede veteriner hekimlere çok büyük görevler düşmektedir. İnsanların sağlıklı gıdaya ulaşması, sağlıklı hayvanlardan geçer. İşte bunun güvencesi veteriner hekimlerdir. Üstlendiğimiz sorumluluğun önemini göz önüne alarak tüm meslektaşlarımın Dünya Veteriner Hekimler Günü’nü kutlar, saygılarımı sunarım. PETİNFO 2014/04 80-81 kapak VETERİNER HEKİMLİK ÜLKEMİZDE YÜKSELEN BİR DEĞER Murat Arslan - İstanbul VHO Bşk. Sizlerin büyük emeği ve fedakarlığıyla mesleğimiz giderek kabuk değiştirmekte, toplumun her kesimiyle daha da yakından temas etmekte ve algısı değişmektedir. Başta klinisyen hekimlik olmak üzere, gıda, ilaç ve diğer birçok alanda hayvan sağlığı, hayvan refahı ve esasen insanın ruh sağlığı, güvenilir ve yeterli gıda, çevre sağlığı olmak üzere hizmet vermekteyiz. Bu çalışma alanlarında karşı karşıya kaldığımız riskler ve verdiğimiz emeğin hiç bir maddi karşılığı yoktur. Buna karşılık zaman zaman hayvan severler ya da gündemde olmak için sözde hayvan sever basın mensupları ve diğer birçok kesim tarafından hak etmediğimiz suçlamalarla karşı karşıya kalmaktayız. Her şeye rağmen hala bu mesleği yapıyorsak bilinmelidir ki profesyonel yanı bir tarafa, biz bu mesleği yapmaktan onur duyuyoruz. Bu fedakarlığın başka bir açıklaması yapılamaz. Son yıllarda bizi sevindiren, onurlandıran gelişmeler yaşamaktayız. Mesleğimiz her geçen gün toplumda daha da tanınmakta ve hak ettiği noktaya doğru mesafe almaktadır. Basın ve yayında daha çok yer bulmakta, farklı kurumlardan birlikte çalışma teklifleri gelmektedir. Meslek odası olarak mümkün olduğunca tüm platformlarda sizleri en iyi şekilde temsil etmeye çalışmaktayız. Veteriner hekimlik mesleği ülkemizde yükselen bir değerdir. Mesleğimizi bulunduğu noktadan hak ettiği yere taşımak hepimizin görevidir. Bu amaçla yapılan çalışmaların kitlesel olması önemlidir. Biz mesleğimizin giderek daha nitelikli, tanınır, tercih edilir hale geldiğini görüyoruz. Bu ilerlemede sizlerin gösterdiği olağan üstü gayret ve fedakarlık için hepinize en içten duygularımla teşekkür ederim. Bu duygularla hepinizin Dünya Veteriner Hekimler Günü’nüzü kutlar, sevgi ve saygılarımı sunarım. İNSAN SAĞLIĞI, HAYVAN SAĞLIĞI İLE DOĞRUDAN İLİŞKİLİDİR Bahadır Öztürk - Bolu VHO Bşk. Küçülen dünyada bizler de Türk Veteriner Hekimleri olarak, bilim ve teknik alanında yenilikleri yakından takip edip, gelişen dünya ile büyümekteyiz. Bu konuda mesleki rekabet gücümüz birçok ülkeden ileri seviyeye ulaşmıştır. Hayvanlarla iç içe olduğumuz dünyada, hayvanların sağlığı ve refahı çok önem arz etmektedir. Çünkü insan sağlığı, hayvan sağlığı ile doğrudan ilişkilidir. Sağlıklı toplum için sağlıklı hayvan ve hayvansal gıdalar üretilmelidir. Zoonoz hastalıklarla mücadele etmeden ve tüm hayvanların sağlığını kontrol altına almadan sağlıklı toplumdan bahsedemeyiz. Neticesinde iç içe olduğumuz dünyada daha sağlıklı nesiller yaşayacaktır. Daha güzel günlere erişmek dileğiyle Dünya Veteriner Hekimler Günü’nüzü kutlarım. TÜM SORUNLARIN ÇÖZÜMLENMESİ DİLEĞİYLE 18. YÜZYILDAN BU YANA TOPLUM İÇİN ELELE TEK TIP, TEK SAĞLIK BİLİNCİYLE İLERLEMELİYİZ Özcan Karataş - Sivas VHO. Bşk. Özgür Uğur - Uşak VHO. Bşk. Sebahattin Yazıcı - Trabzon VHO. Bşk. Dünya Veteriner Hekimler Birliği’nin; 2000 yılında, her nisan ayının son cumartesi gününü “Dünya Veteriner Hekimler Günü” olarak kutlamayı kararlaştırdığı bu günde, mesleğimizin tüm sorunlarının bir an önce çözümlenmesi dileğiyle tüm meslektaşlarımızın Dünya Veteriner Hekimler Günü’nü kutluyor, Sivas Veteriner Hekimleri Odası adına saygı ve sevgilerimi sunuyorum. 1762’de salgın hayvan hastalıkları ile mücadeleye çare bulmak düşüncesi Fransa’da kurulan ilk veteriner okulu ile başlayıp, o günden bu tarafa sürekli olarak kendini geliştiren, hayvan sağlığına azami dikkati gösterirken asıl amacı insan sağlığı olan, çalıştıkları zor şartlara rağmen bu uğraşlarından vazgeçmeyen meslektaşlarımın bu özel gününü kutluyor, şükranlarımı sunuyorum. Veteriner hekimler mesai kavramı olmaksızın özveri ile çalışan meslek mensuplarıdır. Veteriner Hekimlikte uzmanlık (VUS) yapıldığı, ekonomik kaygılar olmadan çalışabildiği, hak ettiği değerin verildiği günlerin yakın olması, ülkemizde ‘Tek Tıp Tek Sağlık’ konseptinin en kısa sürede hayata geçirilmesi ümidi ile meslektaşlarımın Dünya Veteriner Hekimler Günü’nü kutluyorum. PETİNFO 2014/04 82-83 kapak YASAL DÜZENLEMELER VE EĞİTİM SİSTEMİ DÜZENLENMELİ H. Gökhan Özdemir - İzmir VHO Bşk. Dünya Veteriner Hekimler Günü’nün bu yıl ki teması “Hayvan Refahı” olarak bildirilmiştir. Hayvan haklarına ilişkin düzenlemelerin henüz istediğimiz düzeyde olmadığı üzücü bir gerçektir. Ülkemizde hayvan refahına vurgu yapılması ve bu konunun hayvan hakları ile beraber gelişim göstermesinin önemi açısından temanın bu şekilde belirlenmesi önemlidir. Veteriner hekimler olarak günümüzü kutlarken yine hayvanlarımızı ön plana çıkaran temalar üzerinde durmak önemli bir mesajdır aslında. Kamuoyunun bugünü bizlerle birlikte kutlaması, veteriner hekimlerimizin samimiyetine ve özverisine saygı duyması başlıca dileğimizdir. Mesleğimizin önemine karşın ülkemizde, meslektaşlarımızın gerek kamuda gerekse özel sektördeki konumu ilerleme kaydedilse de halen olması gereken yerde değildir. Bunun başlıca nedenleri; yasal düzenlemeler, eğitim sistemi ve uzmanlaşmaya ilişkin düzenlemelerin olmamasıdır. Önümüzdeki yıl daha kalabalık kitlelerle kutlanacağını ve artık Milli Eğitim Bakanlığı’nın Belirli Günler ve Haftalar Listesine de dahil edilmesini dilediğimiz bugünde, tüm meslektaşlarımızın Dünya Veteriner Hekimler Günü’nü kutluyorum. Gerek meslek örgütlerinde gerekse görev yaptıkları yerlerde mesleğimizi en iyi şekilde tanıtmaya yönelik duruşları ile hizmet veren meslektaşlarıma ayrıca teşekkür ediyorum. ALINAN HAKLAR GERİ VERİLMELİDİR BİLİNÇSİZCE AÇILAN FAKÜLTELER... Orhan Altuntaş - Kocaeli VHO. Bşk. Mehmet Bıçak - Diyarbakır VHO Bşk. Veteriner hizmetlerinin bakanlık nezdinde tek çatı altında toplanmasını sağlayan reorganizasyon yasası ile ülkemizde ne yazık ki hayvan sağlığı hizmetinde aksaklıklar meydana gelmiştir. Veteriner hekimlere tam gün yasası ile verilen haklar geri alınırken, özlük hakları ve maaşları ile ilgili iyileştirme yapılması, çalışma huzurunun temini, haksızlığın giderilmesi kaçınılmaz hale gelmiştir. Bu vesile ile ülkemizdeki ve dünyadaki tüm veteriner hekimlerin Dünya Veteriner Hekimler Günü’nü yürekten kutlarım. Bir mesleğin gelişmesi, toplumsal statüsünün yükselmesi ve kabul görmesi, toplumsal ihtiyaçlara ne kadar yanıt verdiği ile yakından ilgilidir. Gerekli nitelik ve nicelik değerlendirmesi yapılmadan açılan üniversite ve fakülteler, sadece nicelik oluşturacak meslek grupları oluşturmaktan öteye bir kaygı taşınmadan açılmış “eğitim” kurumları olmaktan öteye gidememiştir. Bu gün veteriner fakültelerinin çoğu hekim yetiştirecek alt yapıdan yoksundur. Önümüzdeki süreçte sorunları çözülmüş, sağlık ve ekonomide gereken yerini almış bir meslek gurubu olmayı diliyorum. PETİNFO 2014/04 84-85 görevlerini özveri ile yapan meslektaşlarımızı kutluyorum Galip Seçkiner - Kahramanmaraş VHO Bşk. Sağlıklı hayvanların yetişmesi ve sağlıklı hayvansal ürünlerin üretilmesi için büyük bir özveriyle çalışan meslektaşlarımızın “Veteriner Hekimler Günü” kutlu olsun. MESLEĞİMİZ İNSAN SAĞLIĞI İÇİN DE ÖNEMLİ Vargın Boy - Kars VHO Bşk. İnsanlık var olduğu sürece devam edecek mesleklerden olan veteriner hekimliğin bir gün mutlaka gerektiği yerlerde olacağından hiç şüphem yoktur. Bu bağlamda tüm meslektaşlarımızın Dünya Veteriner Hekimler Günü’nü kutlar, mesleğimiz adına hayırlara vesile olmasını temenni ederim. SORUMLULUĞUMUZ BÜYÜK Hasan Eryılmaz - Manisa VHO Bşk Hayvan sağlığı ve ıslahına katkısı olan, halk sağlığının korunmasında görev alan; doğal hayat, çevre ve nesli tükenmekte olan hayvanların korunmasında aktif çalışmalar yürüten, hayvan hakları ve refahı kapsamında önemli yükümlülükleri bulunan köklü bir geçmişe sahip bu değerli mesleğin sahibi tüm meslektaşlarımın Dünya Veteriner Hekimleri Günü’nü kutluyorum. KEDİ&KÖPEK YAZI: Dr. H. Esra CANATAN Ankara Üniversitesi Vet. Fak. canatan@ankara.edu.tr Kısırlaştırma ameliyatları veteriner hekimler tarafından yaygın şekilde yapılmakla birlikte, operasyonun gerekliliğinin yanı sıra operasyon için en uygun yaşın ne olduğu soruları hala gündemdedir. Kısırlaştırma gerçekten gerekli mi? PETİNFO 2014/04 86-87 Dişi köpek ve kedilerin kısırlaştırılması (ovario-histerektomi); genel anestezi altında yapılan, her iki ovaryum ve uterusun cerrahi olarak uzaklaştırılması ve üreme yeteneğinin geri dönüşümsüz olarak engellenmesi işlemidir. Özellikle sahipsiz kedi ve köpek popülasyonunun kontrolünde en etkili yöntem olarak kabul edilmekte ve veteriner hekimler tarafından rutin olarak yapılan operasyonlar arasında yer almaktadır. Birçok hayvan sever; kedi ve köpeklerin kısırlaştırılmasının insani bir davranış olmadığını, onların da üreme isteklerini karşılamaları ve annelik duygusunu tatmaları gerektiğini düşünerek kısırlaştırmaya karşı çıkmaktadır. İnsanların üreme güdüleri ile kıyaslandığında; köpeklerde bu oran 15 kat, kedilerde ise 45 kat daha fazladır. Ayrıca insanların aksine kedi ve köpekler; seksüel hormonların etkisi altında üreme isteği göstermekte ve sadece sayıca çoğalmak amacıyla çiftleşmektedir. Anne; kedi-köpek yavruları sütten kesilene kadar onlarla ilgilenmekte sonra yavrularından uzaklaşmaktadır. İçgüdüsel olarak yapılan annelik sütten kesim ile birlikte sona ermektedir. Sütten kesilen erkek yavrular ile anne kedi çiftleşebilmekte, dişi yavrular ile de anne kedi doğal hayatta rakip olmaktadır! Bu nedenle kedi ve köpekler için üreme güdüsünden daha da önemli olan; kaliteli, güvenli ve sağlıklı bir yaşam ortamının sağlanmasıdır. Bunun için de; kedi ve köpeklerdeki popülasyon artış hızının kontrol altında tutulması gerekmektedir. Bu amaç doğrultusunda en etkili yöntem kedi ve köpeklerin kısırlaştırılması için gerçekleştirilen operasyonlardır. Kısırlaştırma operasyonunun pet ve pet sahipleri için avantajları Dişi köpekler; ırka göre değişmekle birlikte ortalama 6 ayda bir kızgınlık göstermektedir. Kısırlaştırma ilk östrus siklusu öncesinde yapıldığında, ileri yaşlarda oluşabilecek meme tümörü riski % 0,5 iken, ilk östrus sonrası % 8’e çıkmaktadır. Kızgınlık dönemi ortalama 21 güne kadar uzayabilmekte ve bu süreçte köpekte kanama, sinirlilik, çiftleşme isteği ve diğer köpeklerle kavga gibi davranışlar görülmektedir. Dişi kediler ise; çiftleşme sezonu boyunca gebe kalana kadar her 2 haftada bir kızgınlık davranışları göstermektedir. Bu süreçte görülen kızgınlık davranışları; sürekli bağırma, istenmeyen yerlere ürinasyon, evden kaçma, diğer kediler ile kavga olarak sayılmaktadır. Kısırlaştırılan kedi ve köpeklerde istenmeyen kızgınlık davranışları ve hormonlara bağlı olarak oluşan stres engellenmektedir. Ayrıca; yapılan birçok çalışmada, kısırlaştırılmayan kedi ve köpeklerde meme tümörü riski kısırlaştırılan hayvanlara göre 2,5-4 kat daha yüksek olarak belirlenmiştir. Dişi kedi ve köpeklerde ileri yaşlarda hormonal etkiye bağlı olarak oluşan ve hayvanın ölümüne sebep olabilen pyometra (Rahim iltihabı) riski, uterus ve ovaryumların uzaklaştırılması ile ortadan kaldırılmaktadır. Ek olarak; ovaryum tümörleri, medikal tedaviye cevap vermeyen plasental subinvolusyon olguları, vaginal hiperplazi olgularının oluşumunu önlemektedir. Kısırlaştırma ile uterus, ovaryum ve servikal kanser riski elimine edilmektedir. Uterus torsiyonu, kalıtsal anomaliler, uterus prolapsusu ve neoplasilerin tedavisinde yine kısırlaştırma bir seçenek olmaktadır. Hormonların seksüel siklusa bağlı olarak değişim göstermesi, diyabet gibi bazı hastalıklarda tedaviyi engelleyebilmektedir. Kısırlaştırma ile bu hastalıkların tedavi başarısında Kedilerin karakteri 1 yaşına kadar gelişmediğinden operasyon, mizacı genelde etkilemez. KEDİ&KÖPEK YANLIŞ BİLİNENLER Erken dönemde kısırlaştırılan kedi ve köpeklerde, operasyonun huy değişikliğine neden olacağı yönünde yaygın ve yanlış bir kanı vardır. Kedilerin karakteri 1 yaşına kadar, köpeklerinde 1-2 yaşına kadar tam olarak gelişemediğinden operasyon huy değişikliğine neden olmamaktadır. Erken yasta kısırlaştırılan hayvanlar daha uzun ve sağlıklı yaşamakta; köpekler için ortalama 1-3 yıl, kediler içinse 3-5 yıl yaşam süreleri artmaktadır. Erken kısırlaştırılan hayvanlarda uzun kemiklerde epifizer büyüme plaklarının kapanmasında gecikme olabilmekte, östrojen yetersizliği sonucunda vaginitis ve pyoderma oluşabilmektedir. Bir çalışmada prepubertel kısırlaştırılan, geleneksel zamanda kısırlaştırılan ve kısırlaştırılmayan köpekler arasında kemik uzunluğu, kalınlığı ve 15 ay süresince kırık ve çatlak oranları bakımından fark olmadığı da bildirilmiştir. Kısırlaştırılan kedi ve köpeklerde hayvan sahipleri tarafından istenmeyen kızgınlık davranışları ve hormonlara bağlı olarak oluşan stres engellenmektedir. Kısırlaştırma için en uygun yaş 6-9 aylık dönem olarak ifade edilmektedir. artış görülmektedir. Kısırlaştırılan dişiler kısırlaştırılmayanlara göre daha iyi huylu olmakta ve eğitime yatkınlık göstermektedir. Kısırlaştırmada olası diğer durumlar Kısırlaştırma ameliyatları veteriner hekimler için rutin uygulanan operasyonlar arasında olsa da; genel anestezi altında yapılması nedeniyle, diğer operasyonlarda bulunan riskler bu operasyonlarda da söz konusu olmaktadır. Hasta sahibi bu konuda bilgilendirilmelidir. Kısırlaştırılan köpek ve kedilerde kilo artışı şekillendiği yönünde düşünceler bulunmaktadır. Kızgınlık geçiren köpek ve kediler seksüel yönden aktiftirler. Ancak ameliyat sonrasında faaliyetleri azalacağından daha az besin ihtiyacı duymaktadırlar. Kedilerde yapılan çalışmalarda; kısırlaştırılan kedilerin kısırlaştırılmayan kedilere nazaran daha yüksek vücut ağırlığı ve yağ dokuya sahip oldukları bildirilmiştir. Kısırlaştırılan kedilerin metabolik düzeylerinde azalmalar PETİNFO 2014/04 88-89 şekillenmektedir. Benzer yönde köpeklerde yapılan çalışmalarda ise; kısırlaştırılan ve kısırlaştırılmayan köpekler arasında besin alımı ve ağırlık artışı yönünden fark olmadığı bildirilmiştir. Ancak unutulmaması gereken nokta obezitenin multifaktöriyel bir durum olduğu ve kısırlaştırmanın bu faktörlerden sadece bir tanesi olabileceğidir. Operasyon sonrası kedi ve köpeğin kilosu uygun diyet ve egzersizle kontrol altında tutulabilmektedir. Kısırlaştırma sonrasında azalan östrojen hormonuna bağlı olarak üretra epitelinde incelme ve periüretral dokuların tonusunda azalmalar meydana gelebilmektedir. Her köpekte meydana gelmese de bu hormonal değişime bağlı olarak KEDİ&KÖPEK Operasyon sonrası kedi ve köpeğin kilosu uygun diyetle kontrol altında tutulabilmektedir. Hem kedi ve köpeklerin hem de hayvan severlerin kısırlaştırma ile sağlayacakları faydalar, operasyonun neden olabileceği olumsuzluklardan çok daha fazladır. kısırlaştırılan köpeklerde % 1,3-20 oranında üriner inkontinens olgusu söz konusu olabilmektedir. Kısırlaştırma için en uygun zaman Dişi kedi ve köpeklerde kısırlaştırma ameliyatı için en uygun yaş, bölgesel olarak değişiklik göstermekle birlikte genel kanı 6-9 aylık yaşta yapılması gerektiğidir. Operasyon için uygun yaş; çeşitli bilimsel verilere ve operasyon becerisine göre değişiklik gösterebilmektedir. Erken yaşta kısırlaştırma, kedi ve köpek yavrularının 6-14 haftalık yaşta kısırlaştırılmalarıdır. Erken yaşta kısırlaştırma Amerika ve İngiltere’de kabul görmüş ve uzun yıllardır uygulanmaktadır. Almanya’da ise 1. ve 2. kızgınlık arasında kısırlaştırma işlemi uygulanmaktadır. Son yıllardaki çalışmalarla ise kabul gören yaklaşım, ilk kızgınlık öncesi kısırlaştırmanın yapılması gerektiği ve kısırlaştırmanın büyüme üzerine olumsuz bir etkisinin olmadığı yönündedir. Yağ doku daha az ve kan damarları daha küçük olduğundan erken yaşta yapılan kısırlaştırmalarda ameliyat daha kolay ve daha kısa süreli olmaktadır. Kısırlaştırma operasyonu; kedi ve köpeklerde ileri yaşlarda karşılaşılan meme tümörüne karşı korunma amaçlı gerçekleştirilmektedir. İlk PETİNFO 2014/04 90-91 östrus siklusu öncesinde yapıldığında, ileri yaşlarda oluşabilecek meme tümörü riski % 0,5 iken, ilk östrus sonrası bu oran % 8’e çıkmaktadır. İkinci östrus ile 2,5 yaş arasında yapılan kısırlaştırmalarda ise meme tümörü riski % 26 olarak belirlenmiştir. Dolayısıyla meme tümörü riski geçirilen östrus siklusu sayısına bağlı olarak artış göstermektedir. Sonuç olarak; petlerin sağlıklı ve kaliteli yaşamı için kısırlaştırma operasyonu yapılmalı ve operasyonun öncelikli olarak meme tümörü riskine karşı ilk kızgınlık öncesi yapılması tercih edilmelidir. Kaynak: *Kaynaklara yazarından ulaşabilirsiniz. EGZOTİK Egzotik Kuşlarda Sıvı Tedavisi Egzotik kuşlarda uygulanabilecek uygun sıvı tedavisi öncesi ve esnasında dikkat edilmesi gerekenler ve uygulama yeri ile ilgili temel prensipler… Yazı: Yrd. Doç. Dr. Hüseyin CİHAN, Uludağ Üniversitesi Veteriner Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı Sıvı tedavisi uygulaması kritik kuşlarda son derece önemlidir. Parenteral sıvı kan volümünü yerine koyar, kardiyak vurumu normalize eder ve doku oksijenizasyonunu optimize eder. Birçok metabolik dengesizlik uygun sıvı tedavisi ile düzeltilebilir. Bir diğer etkisi ise diürezi artırmasıdır, böylece toksin artıklarını ve metabolitlerinin eliminasyonunu kolaylaştırır (örneğin üratlar). Uygulama yoluna hastanın durumuna ve iş birliğine, sıvı tipine ve masraflara göre karar verilir. Oral ve deri altı yollarla uygulamalar kritik hastalarda uygun değildir. Şoktaki hastalara uygulama yolu intravenöz ve intraosseöztür. İntraosseöz kataterler tekrarlanan damar içi uygulamalardan daha az stres unsurudur ve şoktaki vakalarda tercih edilen yoldur. Sıvı uygulaması esnasında kuşların monitörizasyonu ilerlemeyi tolere etmelerini gözlemlemek için gereklidir. Kalp atımı, solunum ve tüm kondüsyon durumları prosedür esnasında monitörize edilmelidir. Dehidrasyon gözlerin, yüz ve omurga derisinin dikkatli gözlenmesiyle belirlenebilir. Gözler donuk ve kuru görünür, ayak derisi ve ayaklar rengi değişmiş, solmuş ve buruşmuş gözlenir. Hematokrit ve total protein değerinin belirlenmesi hastanın dehidrasyon derecesini belirlemede oldukça kullanışlı parametrelerdir. Genel olarak, kuş kritik durumda gözleniyorsa (yaralanma dışında) %7-10 arasında dehidre ve asidotik olduğu varsayılır; regürgitasyon olanlarda ise alkaloz olabilir. Takip eden bulgular dehidrasyonun derecesini işaret etmektedir: ? Hangi yolu seçmeliyiz PETİNFO 2014/04 92-93 1- %5 dehidre olan bir kuş tarsometatarsus üzerinde hafif uzamış deri elastikiyeti, yüz, omuzlar arasında, gözlerde kuruluk ve deride donukluk gözlenir 2- %10 dehidrasyonda, hasta kalıcı deri elastikiyeti, hafif hipotermi ve kalın oral sekresyon gösterir 3- %15 dehidrasyonda, yukarıdaki bulgulara ilave olarak şiddetli halsizlik, taşikardi ve yığılma gözlenir. Kristaloidler şoktaki veya dehidrasyonu olan kuşlarda etkili, uygulaması kolay ve ucuz olmasından dolayı başlangıç sıvısı olarak seçilir. Kuşlarda, uygulamadan 30 dakika sonra verilen toplam sıvının yalnızca 4’te biri damar içinde kalır. Sıvı tedavisinin sağladığı yararlar geçicidir ve ek sıvı tedavisi gereklidir. Laktat ringer solüsyonu birçok durumda metabolik asidoz oluştuğu için en çok tercih edilen sıvıdır. Laktat karaciğerde bikarbonata metabolize olur. Ciddi asidotik durumlarda, laktat ringer solüsyonuna bikarbonat ilavesi yapılması yararlıdır. Bikarbonat ilavesi kuşlarda normal değerlerler gözlenerek kan bikarbonat değerleri göz önüne alınarak uygulanabilir: Bikarbonat açığı (mmol/l) = 20 mmol/l –kan bikarbonat (mmol/l) Bikarbonat dozu (mmol/l) = kayıp x vücut ağırlığı (kg) x 0.4 Alternatif olarak, mevcut herhangi bir bilgi olmadığı durumlarda her 15-30 dakikada bir 1 mmol/kg dozda bikarbonat verilebilir, günlük kilogram canlı ağırlığa maksimum 4 mmol dozda uygulanabilir. İlk doz intravenöz uygulanmalıdır, takip eden dozlar subkutan olarak verilebilir. Ticari olarak mevcut bikarbonat solüsyonları % 8.4’lüktür ve 1 mmol/ ml şeklindedir, % 1.4’lük solüsyonlar ise 0.17 mmol/ml içerirler. Kalsiyum glukonat (50-100 mg/kg, yavaş uygulanır) kardiyak koruyucu olarak ve ciddi doku hasarlarında, şiddetli katabolik durumlarda ve şiddetli renal hasarlarda (hiperkalemi) birçok olguda potasyumun hücre membranına geçişini sağlaması açısından tavsiye edilir. Laktat Ringer solüsyonları bu gibi durumlarda yerine koyma işlevini karşılayacak potasyum içermezler. Agresif sıvı tedavisi ve devamlı kusma gibi vakalarda Laktat Ringer solüsyonu içerisine potasyum klorid eklenebilir. Sıvı tedavisine günlük maksimum doz 11 mmol olacak şekilde potasyum klorid solüsyonu (0.1-0.3 mmol/kg) ilave edilebilir. Hipertonik sodyum klorid solüsyonları (%7,5) dolaşım fonksiyonlarını yeniden sağlamak için tedaviye eklenebilir. İzotonik sıvıların uygulanmasını takiben kullanılmalıdır. Memelilerde, az miktarlar (4-5 ml/kg) damar içi osmotik basıncı artırması sonucunda kardiyovasküler fonksiyonların artmasında hızlı bir uyarandır. Hipertonik tuz solüsyonları özellikle hidroperikardiyum, akciğer ödemi veya artmış intrakraniyal basınç durumlarında kullanılır. Dehidrasyon, hipernatremi ve kafa travması durumlarında, intrakraniyal kanama durumuna karşı kullanımları kontraendikedir. Dekstranlar albumin ile eşit moleküler ağırlığa sahip polisakkaridlerdir. Etkileri hipertonik solüsyonlarla eş değerdir ancak yarılanma ömürleri daha uzundur (yaklaşık 24 saat). Şoktaki kuşlarda, 10-30 ml/kg’dan %6’lık dekstran uygulanmasının önemli yararlar sağladığı bildirilmiştir. Yan etkileri hipervolemi, hemorajik diyatez ve anafilaksi şeklinde gözlenebilir. İntravenöz yaklaşım Yrd. Doç. Dr. Hüseyin CİHAN, Uludağ Üniversitesi Veteriner Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı Herhangi bir hasta şiddetli dehidrasyon durumunda sıvı replasmanına ihtiyaç duyduğunda veya ciddi kardiyovasküler destek gerektiğinde intravenöz sıvı desteği gereklidir. Anoreksik hastalar için sıvıların glukoz içermesi büyük fayda sağlayabilir. Uzun dönem kateterizasyon veya kısa dönem için doğrudan sıvıları ve ilacı damar içine enjekte etme şeklinde uygulama EGZOTİK yapılabilir, ancak doğrudan ilacı damar içine enjekte etmek kuş venlerinin frajil olması nedeni ile çoğu zaman tavsiye edilmez. Basilik (kanat) ven birçok türde kolay erişilebilirdir, ancak frajildir ve enjeksiyon yapılması sonucunda o bölgede geniş hematom oluşumları ile sonuçlanabilir. Sıvı tedavisinden sonra iğnenin yalnızca damardan çıkarılması ve sıvının derialtı yolla bir miktar verilmesi hematomun gelişmesini en aza indirebilir. Sıvının baskısı vasküler sızıntıyı azaltacaktır. Medial metatarsal ven uzun bacaklı türlerde kolaylıkla kullanılabilir. Jugular ven birçok kuşta kullanılmasına rağmen, güvercin ve kumrularda kolay değildir. İntravenöz sıvılar iğnenin izin verdiği ölçüde damar içi enjeksiyon şeklinde uygulanabilirler. Enjektör ve sıvılar uygulama öncesi yaklaşık olarak vücut sıcaklığına (37-39 °C) ısıtılmalıdır. Uygulama esnasında sıvıların sıcaklıklarını sabit tutan cihazlar mevcuttur. Küçük boyuttaki hastalarda intravenöz veya intraosseöz sıvı uygulamaları belirli bir zamanda en güvenli ve kesin şekilde az miktarlarda uygulanabilir. İntravenöz infüzyon pompaları 60-100 ml/ saat miktarından fazla infüzyonlar için oldukça iyi çalışır. Enjektör pompaları infüzyon pompalarına oranla çok daha az miktarların infüzyonuna olanak sağlar. Muhabbet kuşlarında intraosseöz kateter yoluyla 0.006-0.10 ml/saat dozlarında sıvı Hematokrit ve total protein değerinin belirlenmesi hastanın dehidrasyon derecesini belirlemede oldukça kullanışlı parametrelerdir. İNTRAOSSEÖZ YAKLAŞIM İntraosseöz yolun çok etkili olduğu ve kanatlı dolaşım sisteminin stabil olmasını sağladığı kanıtlanmıştır. 20-22 ga’lık 35 mm spinal iğne (Monojekt spinal iğne) sıklıkla kullanılır. Eğer mevcut değilse, 28-30 ga’lık tel kanül içine yerleştirilerek iğnenin kemik ile tıkanması önlenebilir. Küçük kuşlarda 25 ga’lık iğne kullanılabilir. Bu yolla sıvı tedavisinden yararlanım intravenöz yaklaşımdaki ile aynıdır. Hasta genellikle anesteziye alınır, ancak prosedür zapt- ı rapta alınıp lokal anesteziyle de gerçekleştirilebilir. Aseptik teknik gereklidir. Sızıntı ve ağrı/ acıdan kaçınmak için sıvı yavaş uygulanmalıdır. uygulamaları için enjektör pompaları kullanılabilir. İntravenöz sıvı desteğinin kontraendikasyonları, koagulopatinin varlığı, ekipman ve teknik beceri eksikliği, hastanın kateteri çıkararak kendini yaralaması olarak sıralanabilir. Jugular vene katater yerleştirme tekniği Uygulama için genellikle üzeri 25 mm teflon kaplı 20 ga’lık intravenöz kateter gerekmektedir. Hasta sol lateral pozisyonda yatırılmalı ve sağ jugular ven üzerindeki tüyler temizlenmelidir. Bazı türlerde katater uygulanacak alandaki tüyler çekilebilir. Bölge derisi temizlenmelidir. Baş tutularak kateter jugular ven içine yerleştirilebilir, damar venöz baskının azaltılması amacıyla bırakılabilir. Kateterin boynun normal bükülmesinden etkilenmemesi için mümkün olduğunca göğse yakın PETİNFO 2014/04 94-95 yerleştirilmesi önemlidir. Hazne içinde kan görüldüğünde damar içerisine tam olarak yerleştirilerek kateter boyna dikilmeli veya bandaj yardımıyla sabitlenmelidir. Ayrıca hastanın katater/ bandajı gagalayarak çıkarmasının önüne geçmek için kuşlar için üretilmiş Elizabeth yakalıkları da kullanılabilir. Ulna ve Tibiatarsus’a intraosseöz kateter uygulaması Distal unlanın kateterizasyonu için kuş dorsal pozisyonda yatırılmalıdır, ancak ventral yatış veya ayakta duruş pozisyonu ciddi durumdaki hastalar için daha yararlı olabilir. Karpus üzerindeki tüyler uzaklaştırılır ve distal ulna bölgesi steril hale getirilir. Ulna tek el ile tutularak iğne unlanın distal kemik çıkıntısından yerleştirilir ve unlanın median hattına paralel olarak ilerletilir. Spinal iğne korteksten egzotik geçişe yardım etmek için kullanılabilir ve iğne korteksi bir kez geçtikten sonra daha az kuvvetle ilerletilebilir. Medullar boşluğa girdikten sonra karşılaşılan direnç kortikal kemiği işaret eder, bu durumda kemiğin zorlanarak kırılmaların önüne geçmek için iğnenin pozisyonu ayarlanmalıdır. Kelebek kateter distal ulnanın yumuşak dokusuna dikilerek kateterin güvenliği sağlanabilir. Giriş bölgesinin yakınında karpus ligamentlerine dikkat edilmelidir, genellikle ince derili kuşlarda sıklıkla gözlenir. Proksimal tibiotarsusun kateterizasyonunda hasta dorsal pozisyonda yatırılmalıdır. Alt bacaktaki tüyler yolunarak asepsik koşul hazırlanmalı, bölgenin havlu ile kapatılması da kontaminasyonu önlemeye yardım edecektir. Alt bacağın kraniali tespit edilerek tibiotarsus diğer elle kavranır. İğne tibiotarsusa paralel ilerletilir ve orta kuvvetle yavaşça yönlendirilir; korteksi geçtiğinde kolaylıkla kayacaktır. Daha sonra T-port konnektörün içi sıvı doldurularak katetere bağlanabilir. Eğer kateter daha sonraki sıvı uygulamaları için kalacaksa dikilerek veya hafif bandajlarla sabitlenebilir. Abdominal yaklaşım Ilık, izotonik sıvılar abdominal vücut boşluğundan verilebilir. Anatomik olarak hava keselerine yakın ilişkisinden dolayı bu teknik önerilmez. Ventral orta hatta ince (25-27 ga’lık) kateter kullanılarak uygulanabilir. Oral yaklaşım Eğer hasta alert ve aktif ise, yöntem seçimi oral besleme olmalıdır. Güvenli, etkili ve minimum strese neden olur. Primer gastrointestinal hastalık, zayıf hasta refleksleri ve yatış pozisyonu ile ilişkili regürgitasyon ve aspirasyon riski ve oral veya üst gastrointestinal travma yaratması kontraendikasyonları arasındadır. Oral sıvı tedavisi sonda ile yapılmalıdır. SUBKUTAN YAKLAŞIM Subkutan yolla sıvı tedavileri yalnızca hafif dehidrasyon durumlarında uygulanabilir. Dolaşımı baskılanan ve kötü çevresel koşullar altında olan hastalarda deri damarlarındaki dolaşım azalacaktır. Kuş derisinde damarlaşmanın yetersiz olmasından dolayı yüksek miktarlar bu bölgelerden kolaylıkla emilemez. Servikosefelik hava kesesi sistemine yakın ilişkisinden dolayı boyun bölgesine sıvı uygulaması yapılmasından kaçınılmalıdır. Sadece izotonik sıvılar vücut sıcaklığına ısıtılarak az miktarda (5-10 ml/kg/ bölge) ve ince iğne aracılığı ile (24-27 ga) kullanılmalıdır. Genel olarak hasta bir kuşa uygulanacak sıvı miktarı diğer canlılarda olduğu gibi günlük gereksinim ve sıvı açığı belirlenerek hesaplanır. Sıvı açığı (ml) = Vücut ağırlığı (g) x Dehidrasyon derecesi / 100 Günlük gereksinim (ml) = 40 – 60 ml (ort. 50)/kg/gün Genel olarak sıvı açığının yarısı ilk 12-24 saat içerisinde uygulanır ve kalan kısmı ise 1-2 günde tamamlanır. Örneğin; % 10 dehidrasyon derecesine sahip, 350 gramlık bir Afrika Gri papağanına uygulanacak sıvı miktarı; Sıvı açığı (SA) = 350 x 10 / 100 = 35 ml Günlük gereksinim (GG) = 50 x 0,35 (kg) = 17,5 ml İlk gün uygulanacak sıvı miktarı = (GG + SA’nın % 50’si) 17,5 + 17,5= 35 ml/gün İkinci gün uygulanacak sıvı miktarı = (GG + SA’nın % 25’i) = 17,5 + 8,75 = 26,25 ml/gün Üçüncü gün uygulanacak sıvı miktarı = (GG + SA’nın % 25’i) = 17,5 + 8,75 = 26,25 ml/gün Kaynak: Kaynaklar için yazara ulaşabilirsiniz. PETİNFO 2014/04 96-97