GAZETE ve DERGİLERDE YAYINLANMIŞ
Transkript
GAZETE ve DERGİLERDE YAYINLANMIŞ
Orta Çağ’da Altın Kültürümüz’de İslâm Çağı (Ön Rönesans Dönemi) Öncülüğünde YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları İSTANBUL 2015 Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 2 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ BİZİM KÜLTÜRÜMÜZ ''Hiç küskün değilim. Hiçbir kırgınlığım yok…” Adnan Menders’in Son Sözü Giriş Cumâ dergisinin 13-19 Ağustos 1993 târihli sayısında Prof. Dr. Mehmet Altan’la yapılan bir röportaj var. “Batı eğer bize müdâhale etmeseydi, biz kendi Kültürel dokumuz içerisinde gelişirdik. Bizi geri bıraktıran kapitalizmdir. Kapitalist ekonomi olmasaydı biz kalkınan bir ülke olmaz mıydık?” şeklindeki soruya Sayın Altan, röportajda şunları söylüyor: “O zaman doğaya egemen olduğumuz konuları teker teker sıralamak lâzım. Tek bir ölçü vardır. Bu ölçüden bakılmadığı vakit, bu tartışmanın içinden çıkılmaz. İnsanlığa Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 3 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ hangi katkıda bulundun? Penisilini mi buldun? İnsanlara önceden depremi haber veren âleti mi îcat ettin?” Sayın Altan’ın bu cevâbından insan, ilk plânda şunları anlıyor: “Biz Türkler, kendi Kültürel dokumuz içerisinde iken bir şeyler yapamadık ki... Bu Kültür bize ne verdi? İnsanlığa hizmet eden hiç bir buluşumuz yok... O hâlde sözünü ettiğimiz kendi Kültürümüz yeterli değil...” Ben şahsen bu cevâbı okuduğumda ilk anda bunları anlamıştım. Gerçekten bugün İnsanlarımızın önemli bir kısmı, ne yazık ki, Batı kültürlerinin özentisine kapılmış olup kendi Altın Kültürümüz hakkında benzer düşünceler içinde bulunuyor. Ama Sayın Altan’ın bu cevâbında yanıldığını bizzat vurgulamak istiyorum. Gerçekte, durum onun söylediklerinden çok farklıdır: Bu gün çoğumuz bütün bilimlerin kaynağının Batı olduğu inancı içindeyiz. Neden? Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 4 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ Çünkü şimdiye kadar bize hep böyle öğretilmiştir. O zaman nerden bileceğiz ki? Bu yüzden geçmiş Kültürümüz’ün altın sayfalarından haberimiz yok… Yeri gelmişken bir TV programında Sayın Erbakan’ın, bu konuda gazeteci Sayın Mehmet Barlas’a vermiş olduğu şâheser cevâbı da burada tekrar hatırlatmak isterim: Seçimler esnâsında bir TV programında Mehmet Barlas, Erbakan hocaya hitâben: “Hem Batı’ya karşısınız, hem onların yaptığı otomobile biniyor ve onların ilmini kullanıyorsunuz.” deyince, Hoca ona şâheser bir cevap vermişti. Erbakan’ın cevâbı aşağı yukarı şöyleydi: “Siz İlim Târihi’ni de bilmiyorsunuz! Batılılara o otomobili yapacak ilmi biz öğrettik, biz! Sonra siz, yanlış kapı vurdunuz. Almanların Leopar tanklarının mühendisli-ğini ben yaptım, ben!” Bu iki örnekten, çoğu aydın geçinenlerin bile gerçekten İlim Târihi hakkında hiç bir şey bilmedikleri görülmektedir. Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 5 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ Bu bakımdan burada, kendi Kültürümüz’ün ne olduğunu bizzat Batılıların ağzından tescil ettikten sonra, o Kültürümüz sâyesinde “o zaman doğaya egemen olduğumuz konuları teker teker sıralayarak” kaybolmuş gerçekleri su yüzüne çıkarmaya çalışacağım. Önemli Bâzı Batılıların Sözleri “Herşey canımı sıkıyor.” Winston Churchill’in Son Sözü Bilim Târihi’nde derinleştikçe görülmüştür ki, Milletimiz’in ve Orta Çağ’daki bilimin, günümüz bilimine, Mühendislik ve Teknoloji sahâsına yaptığı katkı %65 civâ-rında bulunmaktadır. Konuyu daha fazla uzatmamak için bâzı Batılı Bilim adamlarının bu konuda söylemiş oldukları sözleri özetle ele alalım. Şu sözleri ibretle okuyunuz1: 1 Döven, Ş., Müslüman İlim Öncüleri Ansiklopedisi, Yeni Asya Yayınları, 1984. Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 6 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ Batılı Brifoult, deney metodunu Avrupa’ya Roger Bacon’ın sunmamış olduğunu ancak onun İslâm İlim Ve Metodu’nu Avrupa’ya nakledici olduğunu, İslâm Medeniyeti’nin modern Dünyâ’ya en büyük hediyesinin ve yardımının ilim olduğunu söylemekte, en büyük zaferlerin kazanılışına sebep olduğu alanın ise, Tabiat İlimleri’yle ilim zihniyetinin teşkil ettiğini ifâde etmektedir. Fransız Matematik Ve Târihçi’si Libri (1803-1869), “Târihten Müslümanları silecek olursanız, ilmî Rönesansımız asırlarca geri kalır.” demekte, Gustav Lebon: “Avrupa’nın kara bir barbarlık içine daldığı bir devrede, Bağdat ve Kurtuba gibi, İslâm’ın hüküm sürdüğü iki büyük merkez, parlak nûrlarıyla dünyâ’yı aydınlatan bir medeniyetin ocaklarıydı.“ demektedir. Bu açıklamaları, Sedillot’un (1808-1875): “Dokuzuncu asırla 13. asır arasında Dünyâ’nın en geniş edebiyat dâirelerinden biri teşekkül etmiştir. Birçok kültür mahsulleri, kıymetli keşifler, fikrî faaliyetlerin ne derece mükemmel olduğunu göstermektedir. Bu mükemmellik Hı Batılılar Orta Çağ Karanlığı’nı yaşarken Müslümanlar 9. asır ile 12. asır arasında Ön Rönesans Dönemini yaşıyorlardı. Avrupa’daki Rönesans, kaynağını Ön Rönesans Dönemi’nden almıştır. Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 7 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ ristiyan Avrupa üzerinde de tesirini gösterdi. O kadar ki, bu Müslümanların her hususta bizim hocalarımız olduğu hakkındaki görüşe haklılık kazandırmış olabilir.” şeklindeki sözleri ile Prof. E. F. Gautier’in: “Rönesans’ın ilk kekeleme anları öyle bir devreye rastladı ki, barbarlıktan uyanmakta olan Avrupa, İslâm Medeniyeti’ne bitkin bir hürmetle bakmaktaydı. Taklidi imkânsız bir örnek karşısında cesâretini kaybeden Batı’nın kolları sarkıyordu.” “Yalnız Cebir’i değil, diğer Matematik ilimlerini de, Avrupa kültür dâiresi, Müslümanlardan almış olduğu gibi, bugünkü Batı Matematiği gerçekten İslâm Matematiği’nden başka bir şey değildir.” biçimindeki sözleri ve Ernest Renan’ın: “İçimde derin bir eziklik duymadan, Müslüman olmadığıma teessüf etmeden aslâ bir câmiye girmedim.” ifâdesi teyit etmekte, Prof. Jaques Risler ise: “Rönesans’ımızın Matematik hocaları Müslümanlar’dır2.” demektedir. 2 Döven, Ş., Müslüman İlim Öncüleri Ansiklopedisi, Yeni Asya Yayınları, 1984. Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 8 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ Bâzı Önemli Müslüman Bilim Adamları “Komedi Bitti.” Ludwig van Beethoven’in Son Sözü Lavoisier Prensibi, Câbir bin Hayyan’ın 14. asırda tercüme edilen kitabından; Geylusak Prensibi 17. asırda tercüme edilen kitabından, Nevton Prensibi, 19.yüzyılda istifâde edilen kitabından alınmıştır3. Cardano’unΩ, dünyâ’nın 12 dâhîsi arasında gösterdiği Câbir bin Hayyan 4 (721 -805) laboratuvarında ilk sunî hücreyi yapmıştır5. Necmettin, E., İslâm ve İlim, Furkan Yayınları, 1972. .Sayfa sonlarındaki pdf uzantılı koyu mavi kaynaklar tıklandığında, pdf uzantılı ilgili yazıya ânında ulaşılabilir. 4 Temiz, M., Câbir Bin Hayyan, Alındığı İnternet Elektronik Adresi, http://mtemiz.com/bilim/Câbir%20bin%20Hayyan.pdf YA DA Işık, A., Kimyânın Kurucusu: Câbir Bin Hayyan, Alındığı İnternet Elektronik Adresi, http://www.sizinti.com.tr/konular/ayrinti/kimyanin-kurucusu-cabir-bin-hayyan.html, En Son Erişim Târihi: 17.11.2013. 3 Ω Cabir Bin Hayyan Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 9 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ Matematiği ve sıfırı Avrupa’ya Harizmî 6 , (780-859), hediye etmiş, Ttrigonometri’yi Müslüman ilim adamları geliştirmiş, Gıyâseddin Cemşid (Cemşid bin Mes’ud bin Mahmud et-Tabib el Kaşî, 1380-1437)7 bir derecenin sinü- Döven, Ş., Müslüman İlim Öncüleri Ansiklopedisi, Yeni Asya Yayınları, 1984. Kocadurmuşoğlu, R., El-Harezmî ve Çalınan Türk Târihi, Alındığı İnternet Elektronik Adresi, http://onturk.wordpress.com/2011/07/07/el-harezmi-ve-calinan-turktarihi/, En Son Erişim Târihi: 23.05.2014. 5 6 Muhammed bin Musa el-Harezmî Cemşid bin Mes’ud bin Mahmud et-Tabib el Kaşi, Alındığı İnternet Elektronik Adresi, http://bilimdunya.blogspot.com.tr/2012/05/giyaseddin-cemsid.html, En Son Erişim Târihi: 21.06.2014. 7 Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 10 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ sünü 0.017 452 404 437 238 571 olarak daha o zaman-lar hesaplamıştır. Aynı bilim adamı pi sayısını 3.141 592 635 589 743 olarak sonuçlandırmıştır. Newton’a atfedilen Binom Açınımı’nı Ömer Hayyam8, (?-1123), bulmuş, Diferansiyel Hesâbı, Newton’dan evvel Sâbit bin Kurra (?-901) ele almıştır. Gyaseddin Cemşid 8 Gölpınarlı, A., Ömer Hayyam’ın Hayâtı, Alındığı İnternet Elektronik Adresi, http://www.hayyam.com/omer-hayyam/ YA DA Anonim, Ömer Hayyam'in Hayati Ve Dörtlükleri, http://dusundurensozler.blogspot.com/2007/07/mer-hayyamin-hayati-vedrtlkleri.html, En Son Erişim Târihi: 21.06.2014. Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 11 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ Geometriyi aritmetiğe ilk defâ uygulıyan Dekart değil, Sâbit bin Kura’dır. Ondalık sayıyı bulan, bu konuda ilk eser veren Gıyâseddîn Cemşid (?-1429) olmuş ve virgülü de ilk defâ o kullanmıştır9. Ahmet bin Mûsâ’nın (-878)10 Harika Düzenler adlı eserinde çizilmiş 1000 kadar otomatik kontrol sistemi vardır. Ömer Hayyam 9 Hunke, S., Avrupa’nın Üzerine Doğan İslâm Güneşi, Sayfa 107, (Orijinal adı: Allahs Sonne überdem Abendland-Unser arabisches Erbe. Çeviren: Servet Sezgin, Bedir Yayınevi, 1972). 10 Anonim, Ahmet Bin Mûsâ El Acil, Alındığı İnternet Elektronik Adresi, http://bilimdunya.blogspot.com.tr/2012/03/ahmet-bin-musa-elacil.html, En Son Erişim Târihi: 21.06.2014. Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 12 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ Onun, her modern ev kadınının ve her köylünün vazgeçemeyeceği, günlük pratik hayatta kullanılacak, o zaman için birer fantâzi îcat gibi görünen, en basitinden en karışıklarına kadar değişen çeşitli âletler, çok üstün bir zekâ ile terTıplenmiş teknik oyuncaklar yaptığını biliyoruz. Her defâsında bir miktar su akıtabilen testiler, sıvıların izâfî yoğunluklarını hesaplayan kaplar, ihtiyâca göre ayrı veyâ karışık su akıtabilen şişeler, fitilleri yandıkça kendi kendine çıkan, içlerine otomatik şekilde yağ akan, rüzgârda sönmeyen lâmbalar onun buluşlarıdır. Ahmet Bin Mûsâ Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 13 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ Onun, su muayyen bir seviyeye vardığında vereceği otomatik işâretlerle sulamanın tamamlandığını belirten düdüklü âletler, dâimâ değişik şekillerle su fışkırtan fıskiyeler ve su sanâtının en çeşitli türlerini yaptığını; suyu, otomatik düzenlerde bu günün mühendisinin elektriği kullandığı gibi kullandığını da biliyoruz11. Bu günkü lazer mühendisliğinin temelindeki bilim adamının İbni Hezem’in olduğunu, optik ilminin temellerini İbni Hezem’in (965-1051) attığını, “Görüntüler Kitabı” ile Roger Bacon (1214-1294), Kepler (1571-1630), ve Leonardo (1452-1519) gibi bilginlere çalışmalarında rehber olduğunu da herkes bilmektedir12. Sesin fiziksel îzâhının ilk defâ Farabî13 (870-950) tarafından yapıldığı, ilk torna tezgâhının İbni Kara14 (?-1100) 11 Hunke, S., Avrupanın Üzerine Doğan İslâm Güneşi, Sayfa 107, (Orijinal adı: Allahs Sonne überdem Abendland-Unser arabisches Erbe. Çeviren: Servet Sezgin, Bedir Yayınevi, 1972). 12 Döven, Ş., Müslüman İlim Öncüleri Ansiklopedisi, Yeni Asya Yayınları, 1984. 13 Vikipedi, Farabî, Alındığı İnternet Elektronik Adresi, http://tr.wikipedia.org/wiki/Farabi, En Son Erişim Târihi: 21.06.2014. Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 14 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ tarafından kurulduğu, 880’de İbni Firnas’ın15 uçağın öncülüğünü yaptığı, Firnas’tan sonra ilk uçuş denemesinin İsmail Cevherî16 (950-1010) tarafından yapıldığı, Hazerfen Ahme-t’in17 17.yüzyılda gazasız ilk uçuşu başardığı ve Galata Kulesi’nden Üsküdar’daki doğancılara uçtuğu, ilk füze denemesinin 4. Murat Zamânında Lagarî Hasan Çe-lebi Farabî 14 Anonim, Osmanlida Teknoloji, Alındığı İnternet Elektronik Adresi, http://teknosa-usa.blogspot.com.tr/p/osmanlida-teknoloji.html, En Son Erişim Târihi: 21.06.2014. 15 Anonim, Osmanlida Teknoloji, Alındığı İnternet Elektronik Adresi, http://teknosa-usa.blogspot.com.tr/p/osmanlida-teknoloji.html, En Son Erişim Târihi: 21.06.2014. 16 Anonim, İlk Uçan İnsan ve Uçuş Denemeleri, Alındığı İnternet Elektronik Adresi, http://blm-tekno.blogspot.com.tr/2010/10/bl.html, En Son Erişim Târihi: 21.06.2014. 17 Vikipedi, Hezârfen Ahmed Çelebi, Alındığı İnternet Elektronik Adresi, http://tr.wikipedia.org/wiki/Hez%C3%A2rfen_Ahmed_%C3%87elebi, En Son Erişim Târihi: 21.06.2014. Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 15 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ tara-fından başarıldığı18, Er-Râzi19, Birûnî20 ve Hazinî’nin21 yer-çekimi ile uğraştıkları, Râzî’nin boşlukta çekimin Döven, Ş., Müslüman İlim Öncüleri Ansiklopedisi, Yeni Asya Yayınları, 1984. Bayhan, N., İlmin Gerçek Sahipleri (İLMİ YARIŞMA), Alındığı İnternet Elektronik Adresi, http://www.sizinti.com.tr/konular/ayrinti/ilmin-gercek-sahipleri-ilmi-yarisma.html, En Son Erişim Târihi: 23.06.2014. 18 19 Ebû Bekir Muhammed el-Râzi Karaosmanoğlu, Y., Asrın İlim Güneşi: El-Bîrûnî, Alındığı İnternet Elektronik Adresi, http://www.sizinti.com.tr/konular/ayrinti/11-asrin-ilim-gunesi-el-birni.html, En Son Erişim Târihi: 23.06.2014. 20 Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 16 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ ispatını yaptığı, ayrıca Hazinî’nin terâzîler hakkın-da bilgi verdiği ve havanın yoğunluğunu hesaplamış olduğu, rüzgârın hızıyla hava yoğunluğu arasındaki bağıntıyı Toriçelli’den (1608-1647) önce bulmuş olduğu, Galile’den (1564- El-Bîrûnî 21 Karaosmanoğlu, Y., Asırlara Işık Tutan Bir Âlim: Abdurrahman el-Hazinî, Alındığı İnternet Elektronik Adresi, http://www.sizinti.com.tr/konular/ayrinti/abdurrahman-el-hazini-mayis-2012.html, En Son Erişim Târihi: 23.06.2014. Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 17 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 1642) evvel İbni Yunus’un22 sarkacı saate uyguladığı, atomdaki enerjiden ilk bahsedenin Câbir bin Hayyan (721 -805) olduğu, gökkuşağı olayını Dakart’tan 300 yüz yıl evvel îzah edenin Kudbeddin Şirâzî 23 olduğu, havan topunu ilk kul22 Yeni Rehber Ansiklopedisi, İbn-i Yûnus, Alındığı İnternet Elektronik Adresi, http://www.ademder.org/component/content/article/41-musluman-ilim-adamlari/580-ibni-yunus.html, En Son Erişim Târihi: 23.06.2014. İbn-i Yûnus 23 Altın, M., Gözümüzün algılayabildiği için her şeyi ışık sayesinde algılayabildiğimizi biliyoruz, Alındığı İnternet Elektronik Adresi, Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 18 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ lananın ise, Fâtih Sultan Mehmet olduğu, Dünyâ’nın çevresinin 9. ve 10. yüzyılda Mûsa Kardeşler24 tarafından ölçüldüğü, Güneş yüzeyindeki lekelerin keşfinin ve ekliptik eğimin ilk doğru hesâbının Fargânî25 tarafından yapıldığı, Fargânî’nin As-tronomi alanındaki eserlerinin Avrupa’da http://www.fizikist.com/icerik-isigin-gelisimi-1-bolum-377.html YA DA Altay, S., İslâm Alimlerinin Fiziğe Katkıları, Alındığı İnternet Elektronik Adresi, http://www.sizinti.com.tr/konular/ayrinti/islam-alimlerinin-fizige-katkilari.html, En Son Erişim Târihi: 23.06.2014. 24 Anonim, Benî Mûsâ (Ahmed, Muhammed ve Hasen bin Mûsâ), Alındığı İnternet Elektronik Adresi, http://www.hakdin.net/icerik/70/2399/beni-musa-ahmed-muhammed-ve-hasen-binmusa.aspx, En Son Erişim Târihi: 23.06.2014. Mûsa Kardeşler Unat, Y., Fergânî'nin “Astronominin Özeti ve Göğün Hareketlerinin Esasları” Adlı Astronomi Eseri, Alındığı İnternet Elektronik Adresi, http://www.yavuzunat.com/m/05.pdf, En Son Erişim Târihi: 23.06.2014. 25 Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 19 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ tam 700 yıl ders kitabı olarak okutulduğu, Battânî’nin26 hazırladığı Sabiî Cetvelleri adındaki Astronomi cetvellerinin, Kopernik (1473-1543) devrine kadar Avrupa’da temel kabul edildiği, Battânî’nin Güneş yılını bu günkünden sâdece 2 dakika 24 sâniye farklı hesapladığı, hâlbuki Eski Mısırlı âlim Batlamyus’un (Ptoleme) bir Güneş yılının 260 gün olduğunu zannetmiş olduğu, İslâm âlimi el-Battânî’nin ise, bir Güneş yılının 365 gün 5 saat 46 dakika 22 sâniye olarak hesapladığı, Bitrucî’nin27, 13. yüzyılda gezegenlerin sürüklendikleri dış merkezli dâirelere âit teoriyi çürüterek Kopernik’e yol göstermiş olduğu, Câbir bin Eflâh’ın28 12. Yüzyılda yıldızların yer ve açıklıklarını ölçen Azimut Kadranı’nın Avrupa’da ancak 300 sene sonra Alman Astronom Regiomontanus tarafından aynı modele uygun olarak yapıldığı, İbni Bâtutâ Seyâhatnâmeleri’nin (1304-1369) birer Târih ve coğrafya şâheserleri oldukları, Evliyâ Çelebi’yi 26 Karaosmanoğlu, Y., Astronomide Bir Öncü:El Battânî, Alındığı İnternet Elektronik Adresi, http://www.sizinti.com.tr/konular/ayrinti/astronomide-bir-oncuelbattani.html, En Son Erişim Târihi: 23.06.2014. 27 İslâm Ans., BİTRÛCİ - XlI yüzyılda yaşayan Endülüslü astronomi âlimi, Alındığı İnternet Elektronik Adresi, http://www.mumsema.com/diger-islamalimleri/81792-bitruci-xli-yuzyilda-yasayan-enduluslu-astronomi-alimi.html YA DA İslâm Ans., Ebû İshâk Nûrüddîn el-Bitrûcî el-İşbîlî, Alındığı İnternet Elektronik Adresi, http://www.tdvislamansiklopedisi.org/dia/ayrmetin.php?idno=060229, En Son Erişim Târihi: 23.06.2014. 28 Yeni Rehber Ansiklopedisi, Câbir Bin Eflah, Alındığı İnternet Elektronik Adresi, http://www.ademder.org/akademi/147-cabir-bin-eflah.html, En Son Erişim Târihi: 23.06.2014. Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 20 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ (1611-1682) ise herkesin tanıdığı, Kristof Kolomb’un (1446-1506) Ameri-ka’nın varlığını, İbni Rüşt’ün29 eserlerinden öğrendiği bugün bilinen gerçekler arasındadır30,31. Ayrıca, burada Kristof Kolomb’un gemide isyan çıkaranlara karşı söylediği şu sözlerini nakletmeden geçemeyeceğim: “Öyle çıkışmayın, böyle söylemeyin! Ben devamlı olarak Batıya gidildiği zaman yeni karalara rastlanacağı fikrini ve bilgisini Müslümanların kitaplarından okudum. Bu karaya mutlaka varacağız. Çünkü Müslümanlar yalan söylemezler32.” Yine şunları da biliyoruz: 29 İslâm Tarihi Ans., İbn-İ Rüşd, Alındığı İnternet Elektronik Adresi, http://www.ehlisunnetbuyukleri.com/Islam-Tarihi-D-IBN_I_RUSD-385.aspx, En Son Erişim Târihi: 23.06.2014. 30 Döven, Ş., Müslüman İlim Öncüleri Ansiklopedisi, Yeni Asya Yayınları, 1984. 31 Hunke, S., Avrupanın Üzerine Doğan İslâm Güneşi, Sayfa 107, (Orijinal adı: Allahs Sonne überdem Abendland-Unser arabisches Erbe. Çeviren: Servet Sezgin, Bedir Yayınevi, 1972). 32 Döven, Ş., Müslüman İlim Öncüleri Ansiklopedisi, Yeni Asya Yayınları, 1984. Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 21 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ Birunî 33 de Amerika’nın varlığından söz etmektedir. Vascoda Gama’ya, (1450-1524), Dünyâ turunda İbni Mâcit isimli bir Müslüman denizci yol göstermiştir. Pirî Reis’in, (1465-1554), haritası bu gün herkese şaşkınlık vermektedir. 33 Karaosmanoğlu, Y., Asrın İlim Güneşi: El-Bîrûnî, Alındığı İnternet Elektronik Adresi, http://www.sizinti.com.tr/konular/ayrinti/11-asrin-ilim-gunesi-el-birni.html, En Son Erişim Târihi: 23.06.2014. Birunî Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 22 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ İdrisî (1100-1166) günümüzden 800 sene önce, zamânımızın Dünyâ haritalarına benzer haritalar çizebilmiştir. Mürsiyeli İbrâhim’in Pirî Reis’ten 52 sene önce çizdiği Akdeniz haritası bugünkü ölçülere Tıpa Tıp uymaktadır34. İbni Baytar’ın (1190-1248) 1400 civârında bitki ve ilâcı anlatan eseri 16. yüzyıla kadar kaynak eser olmuştur. Sosyoloji ilmini İbni Haldun, (1332-1406), kurmuştur. O, ünlü Mukaddime’siyle birçok Batı’lıya öncülük etmiştir. Yıllardır yükselmek için kendi Kültürümüzü aTıp Batı Kültürü ile haşır-neşir oluyoruz. Ne elde ettik? ''Biz hizmetimizi Allah için yaptık ve mükâfatını da Âhiret’te bekliyoruz.” Mimar Sinan’ın Son Sözü Durum meydanda değil mi? Sayın hocamız Prof. Dr. Ayhan Songar’ın, ‘Batı’ya Yönelme’nin 100 Yıllık Bilânçosu’ diyerek verdiği tablodan şu bir kaç örneğe bakarak düşününüz: 34 Döven, Ş., Müslüman İlim Öncüleri Ansiklopedisi, Yeni Asya Yayınları, 1984. Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 23 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 1892’de 9 129 880 kilometrekare yüz ölçümü, 1992’de 778 000 kilometrekare... 12 defâ küçülen vatan toprağı... 1892’de donanmamız Dünyâ 3.’sü... 1992’de Dünyâ 32.’si... 10 defâ gerileyen donanmamız... 1892’de 1 dolar 0.3 lira... 1992’de 1 dolar 7010 lira... 21000 defâ küçülen paramız... 1892’de dış borç 2 000 000 000 lira... 1992’de 406 000 000 000 000 lira... 203 000 defâ büyüyen dış borç... Burada, rahmetli Ayhan Songar’ın “Batı’nın 100 yıldır uyuttuğu yarı aydınlara ve hâlinden bihaber kitleye ilânen tebliğ olunur.” şeklindeki görüşüne katılmamak mümkün değil... Endülüs Emevî Devleti 781 yıl İslâm Kültürü ile yaşamış ve bu müddet zarfında Avrupa’ya ışık saçmıştır. Fransız fizikçisi Pierra Curin, İslâm Kültür ve Medeniyeti ile ilgili yapmış olduğu bir değerlendirmede: “Endülüsten bize 24 kitap kaldı, bu sâyede uzaya gittik. Endülüs’teki İslâm kütüphânelerini yakıp yıkmasaydık, şimdi galaksilerde şehirler kurup yaşıyor olacaktık...” Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 24 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ diyerek İslâm Kültürü’nün ne demek olduğunu en veciz bir şekilde dile getirmiştir. Başkaları bizim Kültürümüz’ün Dünyâ’yı aydınlattığını gâyet güzel bir şekilde biliyor da, biz daha kendi kendimizi tanımış değiliz. Nerden nereye gelmişiz? Bu, böyle kendi kendimizi inkâr ederek şahsiyetsizlik boşluğunda yok oluşumuz değil midir? Bütün bu başarı ve çalışmaları bugün bilerek sâdece gurur duymak da artık yetmiyor ama gücümüzü artırmak ve şahlandırmak için, yeni hamlelerimizi, ancak bu gerçekleri bilerek, bu târihî potansiyel değerlerimiz üzerine inşâ etmek zorundayız. Son söz olarak, “Müslümanların bu başarılarının sebebi neydi?” sorusuna iki cümle ekleyelim: Yukarıda değinilen Müslümanların bu başarılarının sebebi, akıl ve mantıklarını ilahi ölçülere göre kullanmalarıydı diyebiliriz. Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 25 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ AKIL VE MANTIK Öz Şimdi, kalitesiz ve karışık bilgi birikimlerinin Müslümanların eksikli akılları tarafından işlenmesiyle, kalitesiz sonuçlara varılmasının sorumluluğunu, İslâmî bilgi, değer yargıları ve inanışlarına bağlayanlara ne demeli? Bu haksızlığı yapanların ya samîmiyetlerinden ya da zekâlarından şüphe etmek gerekmiyor mu? “Çocuklar günahkâr doğar.” diyen, bir kültürden hayır gelir mi? Eşin kıskanılmasını yok eden ve kısırlık meydana getiren domuz etinin yenilmesinde mahzur görmeyen bir kültürden başka ne beklenir? ‘Eşimi paylaşmak istiyorum’ diye gazetelere ilâna çıkılmasına kadar bozulan ve ‘Kızımla birlikte olmak, mantığa daha yakın, bunda ne var.’ diyecek kadar bozulmuş bir Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 26 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ kültürde hiç gerçek mânevî değerlerden bahsedilebilir mi? Bundan dolayı, Batılıların akılları, insanları mutlu edebilecek sonuçlar üretmekten yoksun kalmaktadır. Bu yüzden Batı insanı, ahlâken çökmüş durumdadır. Biz Müslümanlar olarak inancımız odur ki, insanlığa faydalı bilgi ürünleri çıkarabilmemiz için, akıllarımızın işleyeceği malzemenin İslâmî bilgi, değer yargıları ve inanışları yanında, Erken Rönesans Dönemi’inde olduğu gibi, en az onlar kadar hattâ daha fazla maddî bilgiden (bilim ve teknolojiden) oluşması gerekiyor. Bu da gençlerimize tahsilleri boyunca gerçek bilgi ve değer yargılarının verilmesine bağlıdır. “İnsanlar, içinde aklen en olgun olanı, ahlâken en güzel olanıdır (Hadis)” “Resûlullah (SAV) buyurdu ki, ‘Tavırları güzel ve sempatik bir adamdan size bir haber gelirse, siz asıl onun aklının güzelliğine bakınız. Çünkü bu insan, aklının, seviyesine göre yapıp ettiklerinin karşılığını görecektir (Hadis)” “Allah ile kullar arasındaki kanıt (hüccet) Peygamber’dir. Kullar ile Allah arasındaki kanıt ise akıldır(Hadis).” SAV kısaltması, “Sallâllâhü Aleyhi ve Sellem - Allah O’na salât etsin.” demektir. Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 27 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ “Resûlullah (SAV) şöyle buyurdu: “Ey Ali! Cehâletten daha çetin bir yoksulluk ve akıldan daha faydalı bir mal yoktur (Hadis)” “Aklı tam olmadıkça kişinin Müslümanlığı sizi yanıltmasın! (Hadis)” “Aklı doğru olmayanın dini de doğru olmaz (Hadis)” “Kişi, ilmi ve aklı sâyesinde kurtulur (Hadis)” Akıl îmandandır (Hadis)” “Hak dinin yeri akıl sâhipleridir.” Elmalılı Akıl ve Mantık “Vur, korkak herif, sonuçta sâdece bir adam öldüreceksin!” Ernesto Che Guevara Akıl, Allah’ın (CC) insanlar için, beyni çalıştırarak ruh ve kalbin cevheri içinde yarattığı, duyu organları ile bile duyulamayan şeyleri anlayabilme özelliğine sâhip olan, mânevî bir nûru ve bir nîmetidir. CC kısaltması, “Celle Celâlühû - O’nun şânı çok yücedir.” demektir. Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 28 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ Aklın görevi, akıl yürütüp düşünmek, değerlendirme yapıp bilgi ve inanç birikimine göre sonuç çıkarmaktır. Akıl, sebeplerle sebeplerin meydana getirdiği sonuçlar arasındaki ilgiyi idrak ederek (algılayarak), eserden müessire (örneğin, sanat eserinden o eseri yapana) veyâ müessirden esere (meselâ, sanat eserini yapandan yaptığı esere) ya da müessirin (eseri yapanın) iki eserinin birinden bir diğerine intikal (geçiş) eder. Aklın bu intikâline (geçişine) mantık denir. Mantığın kusursuz kurulabilmesi, mantık sâhibinin, maddî ve mânevî bilgi birikimi ile orantılıdır. Bilgi okumakla çoğalır. Onun için “OKU€” emri ile başlaması, Kültürümüz’ün kusursuzluğunun başka bir delîlidir. Başka bir açıdan mantık, gerçeği (hakîkati) ararken vâsıta ile delil arasındaki tutarlılığa âit zihnî işlemlere ilişkin geçişlerdir. Akıl, bu geçişlerden hangilerinin doğru ve hangilerinin yanlış yola çıktığını görerek analiz edip değerlendirir ve sonucu bir rapor olarak sunar. € Alak Sûresi, âyet 1: “Yaratan Rab’binin adıyla oku!” Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 29 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ Mantığın (intikalin-geçişin) üç çeşidinden bir tânesi, bilhassâ bütün ilimlerin her birinin fiilî uygulamasının yapıldığı bir karşılaştırmadır. Bu karşılaştırma, çoğuldan tekile (tümden gelim), bir cinsten bir türe ya da bir türden bir ferde geçiş şeklinde yapılır. İşte akıl ve mantık sâyesinde duyu organlarıyla duyulan bir eserden, onun hissedilemeyen müessiri (sebebi ya da yapanı) anlaşılabilmektedir. Aklın böyle bir sonuca varması, beynimizde canlanan tasavvurları, düşünceleri, arzûları seçip mantık kurallarına göre, eşyâ ve hâdiseler arasındaki müşterek noktaları bulup tespit ve tahlil etmesiyle olur. Bu bakımdan akıl, Allah’ın (CC) yarattığı gerçekleri, mantığı kullanarak bulma vâsıtasıdır. Akla takılan hayatî soruların doğru cevaplarının bulunması, öyle kolay bir şey olmasa gerektir. Örneğin, “Bu Dünyâ’ya niçin geldik?” sorusunun gerçek cevâbının bulunması için yapılacak işlerden birincisi, gerçek bir ilim birikimine sâhip olmak, ikincisi deney ve gözlemi iyi kullanmak, üçüncüsü ise akıl vâsıtasıyla elde edilen ilmî sonuç ve delilleri, oluşan mantık kurallarıyla, Inceleyerek karar vermektir. Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 30 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ Bunlar, böyle söylendiği gibi basit şeyler değildir. Bu sebeple, bu meziyetlere sâhip olan ilim adamı ya da âlimler İslâm’da üstün bir yere sâhiptirler. Kültürümüz’de (İslâm’da) bu nedenle ilim adamlarının derecesi çok üstündür. “Âlimin mürekkebi şehidin kanından üstündür.” hadîsi bunun bir delîlidir. Akıl büyük bir nîmettir. Bu nîmetin büyüklüğü, en kolay bir şekilde akılsızlar görüldüğü zaman anlaşılıyor. Düşünmek, karar vermek, iyiyi kötüden ayırabilmek, olumlu işler yapabilmek, hep akıl nîmetiyle mümkün olmaktadır. Peygamberimiz (SAV) Efendimiz demiştir ki: “Allah’ın ilk yarattığı akıldır. Akıl, Allah’ın her emrine kendini teslim (inkıyad) etti. Sonra Allah: ‘İzzet ve celâlim için senden daha değerli bir şey yaratmadım. Seninle verir, seninle alırım. Seninle mükâfatlandırır, seninle cezâlandırırım.’ buyurdu35.” “Hz. Âişe (RAh) vâlidemiz Resûlullah’a sordu: SAV kısaltması, “Sallâllâhü Aleyhi ve Sellem - Allah O’na salât etsin.” demektir. 35 Hadis. İhyâ-İ Ulûmid-Din, Cilt 1, Sayfa 211. RAh kısaltması, “Radiyallâhü Anha - Allah ondan râzı olsun.” demektir. Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 31 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ ‘Yâ Resûlullah! İnsanlar dünyâda ne ile üstünlük kazanırlar?’ ‘Resûlü Ekrem: ‘Akıl ile’ buyurdu. Hz. Âişe tekrar: ‘Herkesin değeri ameliyle ölçülmez mi?’ diye sorunca, Resûlullah (SAV) buyurdular: ‘Yâ Âişe! Onlar akıllarından fazla bir şey yapabilir mi?’ ‘Allah’ın verdiği akıl nispetinde amel ederler. Sonra amellerine göre mükâfâtlandırılırlar’36.” İmâm-ı Rabbânî (RhA©)’in Mektûbât’ında “herkesin amellerinden alacağı sevâbın akılları nispetinde olduğunu” söylemesi, Peygamberimiz (SAV) Efendimiz’in bu hadîsine dayanmaktadır. “Asıl ölüm, ilimden payını 36 © Güzel, R., Aklı kullanabilmek, Zaman, 14.02.1991. “Rahmetullâhi Aleyh - Allah’ın rahmeti üzerine olsun!” demektir. Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 32 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ almayanlaradır. Faydalı ile faydasızı bilenler ilim (bilgi) sâhipleridir.” Şeyh Edebali’nin Son Sözü Aklın Kullanılması Eğer arkadaşın: Hem akıllı ve hem de çalışkan ise takdir et! Akıllı ve tembel ise îkaz et! Akılsız ve çalışkan ise dikkat et! Hem akıllı ve hem de tembel ise terk et! Akıl, maddî ve mânevî gerçek birikimlerle kullanılırsa, hem kendisi ve hem de insanlık için faydalı sonuçlar üretebilir. Günümüzde, her şeyin akıl ile çözülebileceğine kuvvetle inanıldığı hâlde, ne gariptir ki, çoğu insanın yaptıkları akılla îzah edilebilir değil… Örneğin içkinin sağlığa zararlı olduğu bilinmesine rağmen, sen onu hele bir yasaklamaya cüret et! İnsanların söylemediği kalmıyor… Alındığı İnternet Elektronik Adresi, http://www.mhilmieren.com/yazi8.pdf, En Son Erişim Târihi: 18.09.2013. Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 33 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ Demek ki, sırf akıllı olmak yetmiyor. O aklı iyi işlerde kullanabilmek, işletebilmek için gerçek bilgilere gerçek inançlara ve ayrıca eğitime (doğru dürüst bir terbiyeye) ihtiyaç vardır. Aklı iş göremez biçime sokmamak için, onu aşırılıklardan, bâtıl adetlerden ve şartlanmışlıklardan da koru-mak gerekiyor. Dinimiz’de akla verilen değer büyüktür. Allah’ın (CC) Kur’an’da müşriklere, “Siz hiç düşünmez misiniz?” anlamında akla vurgu yapması37,38,39,40 , bu değer dolayısıyladır. Akıllı insanın davranışı konusunda şu hâdise, çok güzel bir örnektir: 37 Hud Sûresi, âyet 51: “Ey kavmim! Bu iş için sizden bir ücret istemiyorum. Benim ecrim ancak beni yaratana âittir. Artık akıllanmayacak mısınız?” 38 Nahl Sûresi, âyet 12: “Geceyi, gündüzü, Güneş’i ve Ay’ı sizin hizmetinize O verdi. Bütün yıldızlar da O'nun emrine boyun eğmişlerdir. Şüphesiz ki bunda aklını kullanan bir toplum için ibretler vardır.” 39 Enbiyâ Sûresi, âyet 66-67: “(İbrahim) dedi: “O halde, Allah'ı bırakıp da size hiçbir fayda ve zarar veremeyecek olan putlara mı tapıyorsunuz? Size de, Allah'ı bırakıp taptıklarınıza da yazıklar olsun, siz hâlâ akıllanmayacak mısınız?” 40 Kasas Sûresi, âyet 60: “Size verilen şeyler, dünyâ hayâtının geçim vâsıtası ve debdebesidir. Allah katında olanlar ise, daha hayırlı ve daha kalıcıdır. Hâlâ buna aklınız ermeyecek mi?” Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 34 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ “Atina’da hâkimin biri, ölüm döşeğinde iken yardımcı hâkimi çağırıp der ki: ‘-Ben artık ölüyorum, hâkimliği sana bırakıyorum.’ ‘-Ben nasıl yapabilirim, efendim?’ ‘-Hiç merak etme! Eğer bir akıllı ile bir deli arasında dâvâ olursa, akıllıyı dinler, karârı ona göre verirsin!’ ‘İki deli gelirse, zâten mübaşir senin haberin olmadan onların işini halleder.’ ‘-Peki efendim! Ya iki akıllı gelirse, ne yapayım?’ ‘-Olacak şey mi? Ben kırk yıllık hâkimim. Daha hiç iki akıllının birden geldiğini görmedim41.’ ''Allah Memleketi korusun, Millete zeval vermesin, haydi Allah'a ısmarladık.'' Fatin Rüştü Zorlu’nun Son Sözü 41 Güzel, R., Aklı kullanabilmek, Zaman, 14.02.1991. Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 35 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ Aklın Kısım ve Vasıfları Büyük beyinler fikirleri, orta beyinler olayları, küçük beyinler ise kişileri konuşur. Hyman Rickover Akıl, nedensellik (kozalite-sebep) kânununu uygulayarak Allah’ın (CC) varlığını, birliğini ve rahmetini zârurî olarak anlar ve keşfeder. Hissedilenden hissedilemeyene geçişe (mantığa) sebep olan ya da hissedilemeyen bir mânayı açıklıkla bizzat keşfeden bir idrak vâsıtası olan akıl, bir takım kısım ve mertebelere sâhiptir. Elmalılı Hamdi Yazır’a göre, aklın başlıca iki yürüyüşü vardır. Birincisi fikir, ikincisi tahmindir. Fikir, aklın zamâna bağlı olarak derece derece ve inceden inceye düşünme seyridir. Buna fikir yürütmek de denir. Tahmin ise, aklın ânî bir seyridir. Tahmin, tabiî akıl ve ‘işitilmiş akıl’dan ibârettir. İşitilmiş akıl tahsil, tecrübe ve alıştırmalarla kazanılan alışkanlık sıfatı olup çalışmanın ürünüdür / çalışmayla kazanılır. Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 36 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ Tabiî akıl ise, çalışmanın dışında ve Allah’ın (CC) vergisi olan bir akıldır. Aklın en yüksek mertebesine “Akl-ı evvel-Küllî akıl” denir ki, bu başlangıçtan sonucu, sonuçtan başlangıcı, önceden sonrayı, sonradan önceyi tam bir bilgi ile gören ‘ilk akıl’dır. Bu akıl, Hz. Muhammed (SAV) Efendimiz’in nûrudur. Nitekim Peygamberimiz (SAV): “Allah’ın yarattığı şeylerin ilki, benim nûrumdur 42 .” buyurmuşlardır. Her bir insanın aklı, Allah’ın (CC) bir lutfudur, derecesi ise basit bir zekâ ile akl-ı evvel arasında değişir. Aslında “Akıl yolu birdir.” Ama akılların derecelerindeki değişiklik, kişilerin eksikliklerinden ileri gelmektedir. Örneğin, yapılan her bir günah, akıl ve gönle menfi etki etmektedir. 42 Hamdi Yazır, E., Hak Dini Kur’an Dili, Zaman, Cilt 1, sayfa 468. Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 37 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ Anlamamızı sağlayan asıl sebepler hakkındaki kavrayışımızı, Elmalılı Hamdi Yazır’ın deyimiyle, ilk aklın anlayış durumunu gösteren birer hissemiz oluşturmaktadır. Bütün olgunluğuyla akl-ı evvel, Allah (CC) vergisi olup çalışma ile elde edilemez. Ancak sâhip olduğumuz akl-ı evveldeki hissemiz ise, çalışıp kazanmaya, özgür irâdemize bağlıdır. Dolayısıyla Allâhü Teâla, Kur’an’daki birçok âyetlerle insanları kendi özgür irâdeleriyle düşünmeye ve akıllarını kullanmaya çağırmaktadır. Akıl, önemlidir ama her şey değildir. Nitekim Abduaciz‘in “Akıl, her şey olduğunu zannedecek kadar hiçbir şey; hiçbir şey olduğunu bilecek kadar her şeydir.” Sözünün, Elmalılı Hamdi Yazır’ın, “Akıl, en iyi bir anlama vâsıtası olmakla berâber, kalple ilgili hâllerle ilgili olmadığından, rûhun bütün varlığına uyum sağlayamaz.” şeklindeki sözü ile desteklenmesi de aklın her şey olmadığının bir teyidini oluşturmaktadır. Aklın İşi “Rab’bimiz, beni kendi Hazretine dâvet ediyor. Artık gitmek zamânıdır. Yâ Azrâil! Çabuk ol! Beni Rab’bime çabuk kavuştur! Hazret’i Mevlâna’nın Son Sözü Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 38 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ Akıl, yalnızca elindeki malzemeyi işler ve elindeki malzemenin kalitesine ilişkin sonuçlara ulaşır. Aklın malzemesi, kişinin bilgi ve tecrübe birikimi ve değer yargıları ve inanışlarıdır. Malzemenin kalitesi, gerek gerçek bilgi birikimi, gerekse gerçekdışı bilgi birikimiyle veyâ kişiden kişiye göre değişen, gerçek ve gerçekdışı bilginin, belli oranlardaki karışımıyla, ortaya çıkar. Aklın malzemesi içinde kişilerin inanç faktörleri de vardır. Kişilerin her birinin beyninde depolanmış bu malzemenin, bu malzeme doğrultusunda ortaya çıkan mevcut mantık kurallarının kullanılarak, akıl tarafından işlenmesiyle, eldeki malzeme kalitesine uygun olan bir kalitede üretilen, sonuçlar elde edilir. İnancımıza göre en gerçek malzeme İslâmî bilgi, değer yargıları ve inanışlarıdır. Bunlara bağlı olarak da bir İslâmî mantık oluşur. Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 39 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ İşlenmek üzere aklın önüne böyle bir malzeme sunulduğunda İslâmî mantığa göre işlenerek en gerçekçi ve kaliteli sonuçlar ortaya çıkar. Günümüzde, ne yazık ki, İslâmî bilgi ve değer yargıları ve inanışları mükemmel olan çok az Müslüman bulunuyor. Bugün, Müslümanım diyenlerin çoğunun bilgi birikimleri, değer yargıları ve inanışları o kadar karışık bir hâl almıştır ki, Müslümanların akılları tarafından işlenmesi gereken malzemeler, o kadar çok kalitesiz duruma düşmüş bulunmaktadır. Bu Müslümanların kafalarında oluşan mantık kuralları da yalnızca elde bulunan bu malzemelere göre ortaya çıkan mantık kurallarıdır. Müslümanların akılları, mevcut olan bu mantık kurallarına göre ne yazık ki bu malzemeleri işlemektedir. Dolayısıyla, günümüz Müslümanlarının kalitesiz malzeme birikimine sâhip olan kafalarından ne kadar gerçeklere uygun sonuç çıkabiliyor? Zâten gerçeklere uygun sonuçların çıkmadığı, bugünkü Müslümanların acınacak durumlarından görülmüyor mu? Şimdi, kalitesiz ve karışık bilgi birikimlerinin Müslümanların bu eksikli akılları tarafından işlenmesiyle, kali- Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 40 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ tesiz sonuçlara varılmasının sorumluluğunu, İslâmî bilgi, değer yargıları ve inanışlarına bağlayanlara ne demeli? Bu haksızlığı yapanların ya samîmiyetlerinden ya da zekâlarından şüphe etmek gerekmiyor mu? Teknolojide ileri devletlerde insanların ve araştırıcıların kafalarında daha çok maddî bilgi birikimi ve buna ilişkin mantık kuralları olduğu için, onların akılları bu malzemeleri, kafalarında bu malzemelere göre oluşan mantık kurallarına göre, işleyerek sonuçta onlarda daha çok maddiyata ve bencilliğe ilişkin bilgi ürünü elde edilmektedir. Onların birikimlerindeki malzeme, mânevî bakımından yok denecek kadar eksiktir, olanlarının çoğu ise gerçek dışıdır. İçinde “Çocuklar günahkâr doğar.” diyen bir bilgiyi barındıran bir malzemeyi işleyen akıl ürününden bir hayır gelir mi? Eşin kıskanılmasını yok eden ve kısırlık meydana getiren domuz etinin yenilmesinde mahzur görmeyen bir kültürden başka ne beklenir? ‘Eşimi paylaşmak istiyorum.’ diye gazetelere ilâna çıkılmasına kadar bozulan bir malzemeye ve ‘Kızımla birlikte olmak, mantığa daha yakın, bunda ne var’ diyecek kadar bozulmuş bir mantığa sâhip olan bir akıl, hiç gerçek mânevî değerlere yaklaşan aklî ürünler üretebilir mi? Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 41 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ Bütün bunlardan dolayı Batılıların akılları, insanları mutlu edebilecek sonuçlar üretmekten yoksun kalmaktadır. Bu yüzden Batı insanı, ahlâken çökmüş durumdadır, gerçek huzurdan da yoksundur. Biz Müslümanlar olarak inancımız odur ki, insanlığa faydalı bilgi ürünleri çıkarabilmemiz için, akıllarımızın isleyeceği malzemenin İslâmî bilgi, değer yargıları ve inanışları yanında, Erken Rönesans Dönemi43,inde olduğu gi-bi, en az onlar kadar hattâ daha fazla maddî bilgiden (bilim ve teknolojiden) oluşması gerekiyor. Bu da gençlerimize tahsilleri boyunca gerçek bilgi ve değer yargılarının verylmesine bağlıdır44,45,46,47. 43 Temiz, M., Bilim Târihinde Erken (Ön) Rönesans Dönemi İslâm Çağı, Bilim ve Teknolojinin Gerçek Sâhipleri Türk Bilim Adamları, Alındığı İnternet Elektronik Adresi, http://mtemiz.com/bilim/bilim%20târihinde%20erken%20rönesan%20dönemi%20İslâm% 20çağı%20bilim%20ve%20teknolojinin%20gerçek%20sâhipleri%20türk%20bilim%20ad amları.doc, En Son Erişim Târihi: 25.09.2013. 44 Temiz, M., Erken Rönesans Döneminde Matematik Bilimi, Alındığı İnternet Elektronik Adresi, http://mtemiz.com/bilim/ÖN%20(ERKEN)%20RÖNESANS%20DÖNEMİ’NDE%20%2 0MATEMATİK%20BİLİMİ%20(PDF).pdf YA DA http://mtemiz.com/bilim/ÖN%20(ERKEN)%20RÖNESANS%20DÖNEMİ’NDE%20%20M ATEMATİK%20BİLİMİ%20(PDF).doc, En Son Erişim Târihi: 25.09.2013. 45 Temiz, M., Ön Rönesans Döneminde Fizik ve Fen Bilimleri, Alındığı İnternet Elektronik Adresi, http://mtemiz.com/bilim/ÖN%20(ERKEN)%20RÖNESANS%20DÖNEMİ’NDE%20%2 0FİZİK%20VE%20FEN%20BİLİMLERİ%20(PDF).pdf YA DA Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 42 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ ÇALIŞMANIN VE TEMBELLİĞİN KÜLTÜRÜMÜZDEKİ YERİ Öz Gayrimeşrû niyetleri gerçekleştirmek için çalışmak günahtır. Büyük zulümlerden birinin, bir kimsenin sevmediği mesleğinde çalışırkenki huzursuz durumu olduğuna inanıyorum. http://mtemiz.com/bilim/ÖN%20(ERKEN)%20RÖNESANS%20DÖNEMİ’NDE%20%20F İZİK%20VE%20FEN%20BİLİMLERİ%20(PDF).doc, En Son Erişim Târihi: 25.09.2013. 46 Temiz, M., Ön (Erken) Rönesans Dönemi’nde Astronomi Bilimi, Alındığı İnternet Elektronik Adresi, http://mtemiz.com/bilim/ÖN%20(ERKEN)%20RÖNESANS%20DÖNEMİ’NDE%20AS TRONOMİ%20BİLİMİ%20(PDF).pdf YA DA http://mtemiz.com/bilim/ÖN%20(ERKEN)%20RÖNESANS%20DÖNEMİ’NDE%20ASTR ONOMİ%20BİLİMİ%20(PDF).doc, En Son Erişim Târihi: 25.09.2013. 47 Temiz, M., Erken (Ön) Rönesans Dönemi’nde Tıp Bilimi, Alındığı İnternet Elektronik Adresi http://mtemiz.com/bilim/ERKEN%20(ÖN)%20RÖNESANS%20DÖNEMİ’NDE%20TI P%20BİLİMİ.pdf YA DA http://mtemiz.com/bilim/ERKEN%20(ÖN)%20RÖNESANS%20DÖNEMİ’NDE%20TIP% 20BİLİMİ.doc, En Son Erişim Târihi: 25.09.2013. Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 43 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ “Kişinin geçimi üzerine farz olan kimseleri ihmal etmesi, günah olarak kendine yeter.” Hadis Bir gün bir genç, sabah erkenden işine giderken, orada bulunan Eshâb-ı Kirâm’dan bâzılarının bunu uygun görmemeleri üzerine Peygamberimiz (SAV) Efendimiz: “Öyle demeyiniz! Eğer bu genç kimseye muhtaç olmamak, ana babasını ve âilesini başkalarına muhtaç etmemek için işine gidiyorsa her adımı ibâdettir. Eğer kazanacağı para ile öğünmek, keyif sürmek niyetinde ise, o şeytanla berâberdir.” Hadis Olumlu Ve Olumsuz Niyetler “Ah iyi olsam, terliklerimi giysem, şu odada dolaşsam, şu köşeye geçsem, resimlerimi yapsam!” Cemal Nadir’in Son Sözü Kültürümüz’ün (Dinimiz’in) çalışmaya verdiği önemi, “O, hanginizin daha iyi iş yapacağını imtihan etmek için ölümü ve hayâtı yaratandır48“ âyetinden hemen görmediniz mi? 48 Mülk Sûresi, âyet 2. Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 44 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ Konuyu daha da açılığa kavuşturmak için, “Bir işi bitirdiğinde, hemen diğerine başla!” emrini bildiren İnşirah Sûresi’ni zikretmek yetmektedir. Meşrû niyetler için çalışmak ibâdettir. Niyetler temelde iki gruptur. Bunlar olumlu ve olumsuz niyetlerdir. Bilimde bunlara pozitif ve negatif niyetler de denebilir. Bunları en temel görüş ile açıklamak gerekirse, Kültürümüz’ün (Dinimiz’in) övdüğü konuları yaşamaya ilişkin niyetler olumlu ve yasakladığı konuları yaşamaya âit niyetler olumsuz niyetler olarak tanımlanabilir. Kültürümüz’ün (Dinimiz’in) övmesinin ve yasaklamasının sebeplerinin bilinmesi de gerekir. Elmalılı Hamdi Yazır, Kültürümüz’ün (Dinimiz’in) övdüğü konuların hayâta geçirilmesinin insanları geliştiren, yasakladığı konuların hayâta geçirilmesinin insanları yokluğa götüren konular olduğunu söylemektedir. Olumlu niyetlere meşrû niyetler, olumsuz niyetlere garımeşrû niyetler de diyebiliriz. Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 45 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ Çalışmak “Beni göğsümden vurun!” Benito Mussolini’n Son Sözü Meşrû niyetler için çalışmak ibâdettir. Bu sözden yanlış anlamlar çıkaranlar da olabilir. Şöyle ki, ‘çalışmak ibâdettir’ sözcüğünü gören câhil bir kimse, ilk bakışta bu sözden: ‘Aa! Mâdem, çalışmak ibâdet ise, o zaman ben, güzel bir şekilde çalışırsam, namaz, oruç, hac gibi, üzerime düşen, ibâdetlerden kurtulabilirim’ diyerek bir yanılgıya düşebilir. Namaz, oruç, hac gibi ibâdetlerin yapılması, her bir Müslüman için zorunludurlar. Buna farz ibâdetler denir. Farz ibâdetlerin dışındaki ibâdetler nâfile ibâdetler adını alır. Nâfile ibâdetler farz olmadığı için, yapmak zorunlu değildir ama yapılırsa dereceyi artırırlar. Yapılan ya da yapılmakta olan bir çalışma, çalışmanın içinde bulunduğu özelliklere ya da çalışmanın tipine bağlı olarak ya farz, ya nâfile ya da günah sınıfına girebilir. Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 46 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ Örneğin, bir insanın, rızıklarını temin etmek ve eğitimlerini sağlayarak, çoluk çocuğunu hayâta hazırlamak için çalışması sevaptır. O kişi, bu görevini tam olarak yapmaz ise, günah işlemiş olur. Bunu da şu Müslim Hadîsi’nden öğreniyoruz. “Kişinin geçimi üzerine farz olan kimseleri ihmal etmesi, günah olarak kendine yeter.” Bu sonuçlara göre: Gayrimeşrû niyetleri gerçekleştirmek için yapılan çalışmalar günah olur. Peygamberimiz (SAV) Efendimiz, Hazreti Muaz ile müsâfaha edince (el sıkışınca) buyurdular ki: “Yâ Muaz! Ellerin nasırlaşmış…” Muaz: SAV kısaltması, “Sallâllâhü Aleyhi ve Sellem - Allah O’na salât etsin.” demektir. Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 47 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ “Evet, Yâ Resûlallah! Kazma elimde toprakla meşgul oluyor ve böylece çoluk çocuğumun geçimini sağlıyorum.” Peygamberimiz (SAV) Efendimiz’in sözüne dikkat ediniz: “Bu eli Cehennem yakmaz!” Bir gün bir genç, sabah erkenden işine giderken, orada bulunan Eshâb-ı Kirâm’dan bâzılarının bunu uygun görmemeleri üzerine Peygamberimiz (SAV) Efendimiz: “Öyle demeyiniz!” “Eğer bu genç kimseye muhtaç olmamak, ana babasını ve âilesini başkalarına muhtaç etmemek için işine gidiyorsa, her adımı ibâdettir. Eğer kazanacağı para ile öğünmek, keyif sürmek niyetinde ise, o şeytanla berâberdir49.” Yukarıda, “meşrû niyetler için” dememiz boşuna değildir. Hadisten de anlaşılıyor ki, “öğünmek, keyif sürmek, eğlenmek, bunlar için örneğin deniz kenârında bir köşk al- 49 Taberânî hadisi. Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 48 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ mak” gibi niyetlerle çalışmak, bir ibâdet olmadığı gibi, ayrıca, o “şeytanla berâber” olmak gibi, zararı da vardır. Duâ ''Hekimler, bana niçin kıydınız?'' Fatih Sultan Mehmet’in Son Sözü Duâ, kulun, Allah’ın (CC) yüceliği karşısında aczini îtiraf etmesi, sevgi ve tâzim duyguları içinde lütuf ve yardımını istemesidir. Hadisten çıkarılan diğer bir sonuç da, duânın kabul olması için Allah’tan (CC) korkmalı, istektekleri yalvarırcasına olmalıdır. Âraf Sûresi’nin 55. âyetinde, “Rab’binize yalvara yalvara ve gizlice duâ edin!” buyurulmaktadır. Mehmed Zahid Kotku Hazretleri’nden dinlemiştim. Demişti ki. CC kısaltması, “Celle Celâlühû - O’nun şânı çok yücedir.” demektir. Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 49 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ “Öyle büyük günahlar vardır ki, onları namaz kılmak, oruç tutmak ve hac etmek affettiremez. Onları ancak çoluk çocuğun rızkını kazanmak için çekilen sıkınılar affettirir.” Nitekim çok sonraları bu sözlerinin kaynağının Ramûzul-Ehadis adlı hadis kitabında bulunduğunu görmüştüm: Hadis şöyleydi: “Bâzı günahlar vardır ki onları namaz, zekât, oruç ve hac affettiremez. O günahları, ancak geçim çalışmalarında çekilen zahmetler giderir.” “Yaşasın tam bağımsız Türkiye! Yaşasın Marksizm-Leninizm! Yaşasın Türk ve Kürt halklarının kardeşliği! Yaşasın işçiler, köylüler! Kahrolsun Emperyalizm! Deniz Gezmiş’in Son Sözü Tembellik “Tembellik insanı öyle sarar ve etkiler ki, çalışan bir insanın, tembelliğin kurbanı olmuş bir kişiden daha çok dinlenme zamânı vardır.” Edmund Burke Kültürümüz’de (Dinimiz’de) beğenilmeyen en kötü şey tembelliktir. Tembellik, lügatta, ‘iş görmeyi, çalışmayı sev- Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 50 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ meyen, çaba göstermekten, sıkıntıdan kaçan (kimse), üşengeç’ diye tanımlanmaktadır. Arapça’da, çoğul şekli ‘küsâlâ’ olmak üzere, önemli kabul edilen konularda ilgisiz kalmak, aldırmaz bir tutum içerisinde olmak gibi, anlamlara gelen ‘kesel’ kelimesiyle ifâde edilen ‘tembellik50‘, çalışmamak, iş görmemek, çaba göstermemek, sıkıntıya katlanmaktan kaçınmak gibi, anlamlarına gelen bir insanlık sıfatıdır. Müslümanları bu kötü durumdan kurtarmak için Peygamberimiz (SAV) Efendimiz: “İki günü eşit olan zarardadır.” demiştir. Tembellik kelimesi bu kadar kötü olmasaydı, Peygamberimiz (SAV) Efendimiz’in: “Ya Rab’bi, faydasız ilimden, makbul olmayan ibâdetten ve kabul edilmeyen duâdan, âcizlikten, tembellikten, korkaklıktan, cimrilikten ve her çeşit hastalıktan, 50 Anonim, Güzel Bir Türkçe Dua, Alındığı İnternet Elektronik Adresi, http://lovepowerman.com/guzel-bir-turkce-dua.html, En Son Erişim Târihi: 19.02.2014. Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 51 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ gece ve gündüz gelecek kötülüklerden, sıkıntılardan kötü arkadaştan ve kötü komşudan sana sı-ğınırım!51,52“ şeklindeki duâsına hiç yer verir miydi? Tembellik o kadar tehlikeli bir hâldir ki, bu her alana sirâyet eden bir sıfattır. Bunu Nisa Sûresi’nin 142. Âyetindeki Allah’ın (CC) sözü ile ifâde edebiliriz: “Münâfıklar, Allah’ı aldatmaya çalışırlar. Allah da onların bu çabalarını başlarına geçirir. Onlar, namaza kalktıkları zaman tembel tembel kalkarlar, insanlara gösteriş yaparlar ve Allah’ı pek az anarlar.” Samuel Smiles, tembelin beynini bakın nasıl tasvir ediyor: “Tembel bir dimağ, şeytanın çalışma odasıdır.” İnsanlara Faydalı Olmak “Çalışmalarım olması gereken kaliteye erişmediği için Tanrıyı ve insanlığı gücendirdim.” Leonardo da Vinci’nin Son Sözü 51 Anonim, Resulullah'ın (S.A.V) Dilinden Bâzı Duâlar, Alındığı İnternet Elektronik Adresi,http://gullersenikoklasinseni.weebly.com/resullullah305n-sav-dilindendualar.html, En Son Erişim Târihi: 19.02.2014. 52 Anonim, Güzel Bir Türkçe Dua, Alındığı İnternet Elektronik Adresi, http://lovepowerman.com/guzel-bir-turkce-dua.html, En Son Erişim Târihi: 19.02.2014. Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 52 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ İnsanlara faydalı olmak niyetiyle çalışmak, çok kutsal bir meşgaledir. Bu kutsallık, “Halka hizmet Ha’ka hizmettir.” sözü ile perçinleniyor. Ali Rıza Demircan Hoca Efendi: “İlmî, zirâî, ticârî ve sınâî alanlarda ve diğer muhtelif hizmet alanlarında halka dönük verimli çalışmalar yapmak ibâdettir. Allah’ın rızâsını kazanmaya sebeptir. Âhiret saadetine ermeye vesîledir53.” demektedir. Doğrusunu söylemek gerekirse, şu satırların bir yazarı olarak sıhhatim yerinde olduğunda, en büyük huzûru çalışırken alıyorum. Bu nedenle büyük zulümlerden birinin, bir kimsenin sevmediği mesleğinde çalışırkenki huzursuz durumu olduğuna inanıyorum. “Basit bir insanın elinden geleni yapabilmesi, zekî bir insanın tembelliğinden çok daha değerlidir.” Baltasar Bracias 53 Demircan, A.R., Meşru Çalışmak İbâdettir, Alındığı İnternet Elektronik Adresi, http://www.alirizademircan.net/gorusler/detay.aspx?SectionID=iEoeRr%2BnHqzp7mNk ChjxqA%3D%3D&ContentID=F2cEj4Z%2BIFlqqcqCkwxnbg%3D%3D, En Son Erişim Târihi: 19.02.2014. Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 53 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ BİLİMİN İSLÂM’DAKİ YERİ ‘SÜNNETULLAH’ İlim ve Bilim “Biraz daha ışık.. Johann Wolfgang von Goethe’nin Son Sözü ‘İlim’ kelimesi ve kavramı, Batılıların malı değildir. İlim, bizim Kültürümüz’ün malı olup Allah’ın (CC) doksan dokuz sıfatından biri olan ‘ilmün’ kelimesinden gelmektedir. İlim kelimesinin iki cephesi vardır. Bunlar ilmin maddî (bilim-aklî ilimler) ve mânevî cepheleridir. Başka bir ifâ CC kısaltması “Celle Celâlühû - O’nun şânı çok yücedir.” demektir. Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 54 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ deyle ilim, madde ve mâna olarak her türlü işlevi içermektedir. İlmin içinde bulunan ‘bilim’, maddeyi konu edindiği Için, ‘ilim’ kelimesinin bir çeşit maddî kısmıdır. İslâm-Türk ilim adamları, ilmin bu iki maddî ve mânevî cephelerinin taşıdığı anlamları dengeli bir şekilde hayâta geçirerek, bugün bilim târihçilerinin yapmış oldukları tasnife göre, Erken Rönesans Dönemi’ni kurmuşlardır54. Batılılar, kendileri için bir Güneş mâhiyetinde olan, Erken Rönesans Dönemi’nde ancak ilim kavramının Müslümanlar tarafından eksiksiz bir şekilde uygulanması sâyesinde, bugün bilim ve teknolojiye sâhip olabilmişlerdir55. Erken Rönesans Dönemi’nde Dünyâ’yı aydınlatan bu ilim güneşi, bizim kültürümüzde OKU emriyle başlamıştır. Bu öyle bir emirdir ki, ilim ve bilimin bütün yolları ondan 54 Temiz, M., Bilim Târihinde Erken (Ön) Rönesans Dönemi, İslâm Çağı, Bilim ve Teknolojinin Gerçek Sâhipleri, Türk Bilim Adamları, http://mtemiz.pamukkale.edu.tr/bilim/bilim%20târihinde%20erken%20rönesan%20döne mi%20İslâm%20çağı%20bilim%20ve%20teknolojinin%20gerçek%20sâhipleri%20türk% 20bilim%20adamları.doc, Son Erişim Târihi: 30.03.2013. 55 Temiz, M., Bilgi Ve İlim Toplumu, Alındığı İnternet Elektronik Adresi, http://mtemiz.pamukkale.edu.tr/bilim/bilgi%20ve%20İlim%20toplumu.doc, Son Erişim Târihi: 30.03.2013. Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 55 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ başlamakta İslâm’ın bilime verdiği önemin bir meş’alesini oluşturmaktadır. Kültürümüz’ün ‘OKU’ emriyle başlamasının, onun özgül ve üstünlüğü hakkında size meraklı bir düşünme kapısı açmıyor mu? OKU’ emri, başka hangi kültürlerin ilk satırlarına yerleşmiştir? Bunu bir düşününüz bir kerre… Bugün aklî ilimleri daha ziyâde “bilim” kelimesi ile telaffuz ediyoruz. Naklî ilimlerin kaymağı ise, Vahiy İlmi olarak biliniyor. Batılıların sözlüklerinde “ilim” kelimesinin karşılığı yoktur; “logos” ya da “science” olarak sâdece bilim (fen) kelimesinin karşılığı vardır56. Batılıların bilim diye isim verdikleri günümüzdeki bilim kavramı, İslâm’da “Sünnetullah-Allah’ın Sünneti” kavramı ile isimlendirilmiştir. Başka bir ifâdeyle ilmin maddî cephesine Müslümanlar Sünnetullah, Batılılar bilim demişlerdir57. 56 Temiz, M., Bilinmeyenler Üzerine Kurulan Bilim ve Teknoloji, Alındığı İnternet Elektronik Adresi, http://mtemiz.pamukkale.edu.tr/bilim/Bilinmeyenler%20üzerine%20kurulan%20bilim%20 ve%20teknoloji.doc, Son Erişim Târihi: 30.03.2013. 57 Temiz, M., Bilim, Bilim Adamı Ve Teknoloji ‘Hikmet’in Neresinde?, Şimdi de Nanoteknoloji Heyecânı, Alındığı İnternet Elektronik Adresi, Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 56 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ Allah’ın (CC) (Maddî) Sünneti-Bilim “Yeryüzündeki âlimler, gökteki yıldızlar gibidir.” Hz. Muhamme Bir yaprağın düşmesi, bir karıncanın adım atması ya da meselâ Dünyâ’nın Güneş etrâfında veyâ kendi etrâfında zerre miktarı kadar da olsa hareket etmesi veyâ herhangi bir e-lektronun çekirdek etrâfında dönerken enerji kazanması ya da enerji kaybederek bir fotonun meydana gelmesi gibi, Evren’de meydana gelen büyükküçük her bir olay, Allah’ın (CC) dilemesi ile olur ve bütün bunların her biri, Allah’ın (CC) Sünneti kavramı içindedir. Yâni, hiç bir olay yoktur ki, O’nun izni dışında olsun. O, her an büyük-küçük her olaya tarassut (gözleme) ve tasarruf etmektedir (hükmetmektedir). Bu son cümleyi şöyle gelişigüzel söylenmiş bir cümle olarak kabul etmeyiniz! Allah’ın (CC) doksandokuz sıfat isimlerinden biri de ErRakîb’dir. Bunun anlamı çerçevesinde, “Allâhü Teâlâ bütün varlıkları ve bütün olayları control ve murâkabesi altında bulundurmaktadır.” Diğer taraftan âyette bildirildiği gihttp://mtemiz.pau.edu.tr/bilim/Bilim,%20Bilim%20Adamı%20Ve%20Teknoloji%20‘Hikm et’in%20Neresinde.doc, Son Erişim Târihi: 30.03.2013. Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 57 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ bi, her bir olayın Allâhü Teâlâ’nın dilemesi ile meydana geldiğini de hesâba katmak gerekiyor ki, işte o zamam ‘tarassut (gözleme) ve tasarruf’ sözünün anlamı daha iyi anlaşılmış olur. Bu gün bilim dünyâsı, Allah’ın (CC) maddî sünnetlerinin en ince teferruatına kadar araştırılması için yoğun bir şekilde çalışmaktadır. Bunun için birçok bilim dalları ortaya çıkmış, bu bilim dallarındaki her bir bilim adamı, birer disiplin içinde gizli sırları keşfetme çabasını sürdürmektedir. Öyleki, 2008 yılı îtibârıyla insanoğlu düşünceyi de okuyacak seviyeye gelmiş bulunuyor. Almanya’nın İnsan ve Beyin Bilimi Enstitüsü ile Londra ve Oxford üniversiteleri bilim insanlarının “insan düşüncelerini okuma” çalışmaları, başarılı bir sonuç vermiştir. Hepsi de nörolog olan uzmanlar, yüksek çözünürlü beyin tarama cihazı kullanarak beynin faaliyetlerini, geliştirilen bilgisayar programı aracılığıyla, okumayı başarmışlardır. Buluş, ileride daha karmaşık düşüncelerin okunması için önemli bir adım oluşturuyor. Yeni teknik, beyin kontrollü bilgisayarlar, yapay kol ve “düşünceyle hareket eden makinelerin üretiminde kullanılabilecek... Tekniğin daha da gelişmiş bir sürümünün, “Azınlık Raporu” (Minority Report) filminde olduğu gibi, suçluların sorgulanmasında kullanılabileceği belirtilmektedir. Ayrıca cezâ evinden tahliye edilecek mahkûmların ileride yeni suç işleyip işlemeyeceğini saptamak da bu teknik sâyesinde mümkün olabilecektir. Araştırmacıların bundan sonra “insanın aklından geçenlerle gerçek niyetini ayırt etmeyi sağlayacak” yeni bir yöntem geliştirmek için çalışacakları ifâde edilmiştir. İnsan ve Beyin Bilimi Enstitüsü uzmanı ve araştırmayı yürüten heyetin başkanı Prof. John-Dylan Haynes, geliştirdikleri tekniği anlatırken, “Tarama cihazı aracılığıyla beyne bakıyor ve bilgiyi okuyoruz. Bu, karanlıkta meşale aracılığıyla duvardaki yazıyı okumaya benziyor” demektedir. Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 58 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ Bu güne kadar maddenin anlaşılması için büyük ilerlemeler elde edilmiştir. Öyle ki, 18 ve19. yüzyılda bilim adamları gizli kuvvetleri maddeye atfederek, âdeta ona tapacak hâle gelmişler, eserin asıl sâhibini düşünemez olmuşlardır. Bu akım daha sonra Batıda materyalist fikriyatı doğurmuştur. Bu materyalist zihniyet, yeni buluşların ortaya çıkmasına kadar mutlak hâkimiyetini sürdürmüştü58ama günümüzde sorgulanır hâle gelmiş bulunmaktadır. Günümüzde bilim alanlarındaki yeni gelişmeler ve buluşlar, maddenin de sonlu olduğunu, kendi başına bir hiç olduğunu ortaya koymuş bulunmaktadır. Kuantum Teorisi’ndeki ilerlemeler, Kara Delikler’in keşfi, Big Bang Teorisi gibi teorilerin ispat edilmesi, bilim zihniyetinde devrim sayılacak değişmeleri getirmiş bulunuyor… Bilim adamlarından Hawking’in, Einstein’in Rölâtivite teorisi ile Kuantum Teorisi’ni birleştirerek, yaratılışın 58 Temiz, M., Başörtüsü, İlim, Bilim ve ‘Filim’, Alındığı İnternet Elektronik Adresi, http://gayalo.net/dosyalar/Başörtüsü-İlim,%20Bilim%20Ve%20‘Filim’.pdf YA DA http://gayalo.net/dosyalar/Başörtüsü-İlim,%20Bilim%20Ve%20‘Filim’.doc, Son Erişim Târihi: 30.03.2013. Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 59 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ mutlak varlığını ortaya koyması, birçok bilim adamının Büyük Birleşik Alan Teorisi (GUT-Great United Teory) etrâfında birleşmesi, ateist bilim adamlarını ümitsizliğe düşürürken, birçok bilim adamını inanmaya dayalı çalışmalara yönlendirmiş, bu çalışmalar daha karmaşık teorilerin kapılarını aralamıştır. Bu kapılardan biri de 10 boyutlu Süper Sicim Teorisi olarak görülüyor59. Bir karadelik http://www.haber10.com/galeri/c4816190-fdac-e411-b2d114feb5cc1801/4/#.VNNZy-mKDDc 59 İhvan Forum, Birleşik Alan Teorisi Tanrı‘nın Zihnini Okuma Girişimidir, Alındığı İnternet Elektronik Adresi, http://www.ihvanforum.org/showthread.php?81534Birle%C5%9Fik-Alan-Teorisi-Tanr%C4%B1%E2%80%98n%C4%B1n-Zihnini-OkumaGiri%C5%9Fimidir, Son Erişim Târihi: 30.03.2013. Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 60 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ Aynı paralelde, 21. yüzyılda inanç ve insanî değerlerin de neşvünemâ ettiği bir çağ olması beklentileri 60 gittikçe artmakta, maddî ve mânevî alandaki bu gelişmeler belki de İlim Toplumları’nı müjdeleyecektir61. 60 Temiz, M., Bilgi ve İlim Toplumu, Alındığı İnternet Elektronik Adresi, http://gayalo.net/dosyalar/Bilgi%20Ve%20İlim%20Toplumu.pdf YA DA http://gayalo.net/dosyalar/Bilgi%20Ve%20İlim%20Toplumu.doc, Son Erişim Târihi: 30.03.2013. 61 Temiz, M., İlim Toplumu, Bilgi Toplumu Yeterli Değil mi?, Alındığı İnternet Elektronik Adresi, http://gayalo.net/dosyalar/İlim%20ToplumuBilgi%20Toplumu%20Yeterli%20Değil%20Mi.pdf YA DA http://gayalo.net/dosyalar/İlim%20ToplumuBilgi%20Toplumu%20Yeterli%20Değil%20Mi.doc, Son Erişim Târihi: 30.03.2013. Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 61 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ KUR’AN, BİLİM, ZAMAN VE GÜNÜMÜZDEKİ BİR KAÇ BİLİM ADAMI Allah’ın (CC) İsim Ve Sıfatları “Hikmetli bilgi, tecrübe ile desteklenmiş ve uygulanabilir özellikler taşıyan ilimdir. Hikmet, ilim ile sanâtın birleşmesidir.” Elmalılı M. Hamdi Yazır Çok isme sâhip olmak, isim sâhibinin şerefine işâret eder. Allah’ın (CC)€, her biri sayısız hikmetleri içeren sonsuz sayıda isimlere sâhip olması O’nun şerefinin büyüklüğündendir. € CC kısaltması, “Celle Celâlühû - O’nun şânı çok yücedir.” demektir. Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 62 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ Allah’ın (CC) sonsuz olan bu isimlerinin ancak 4000 kadarını melekler, 99’nu ise insanlar biliyor. Bunlar arasında Allah’ın (CC) Melik, Selâm, Mü’min, Aziz, Cebbar, Rezzak, Fettah, Latîf, Mücîp, Hakem, Hakîm, Mecit, Velî, Hamît, Mâcit, Samet, Kadîr, Vâlî, Raûf, Ğani, Hâdi, Reşît, Sabûr gibi isimleri, halkımıza yabancı olmayıp çoğu kere insanlarda isim olarak da kullanılmaktadırlar. Peygamber (SAV) Efendimiz’in 99 isminin olduğunu da biliyoruz. Bunlar arasında Mahmut, Ahmet, Hâmit, Kâsım, Münir, Mürsel, Mehdî, Halil, Habip, Tâhâ, Yâsin, Mustafa, Burhan, Âdil, Halîm, Safî, Fettah, Sâdık, Musaddık, Muzaffer, Aziz, Raûf, Cevat, Ğani, Münip, Reşît, Tâhir, Emir, Hâdi, Şâkir, Muallâ, Müzekkâ, Muhsin gibi isimleri de insanlar tarafından kullanılan isimler arasındadırlar. Allah (CC) Özel İsmi “Bir kuruluşun sâhip olduğu yeri doldurulamaz tek sermâye, insanların bilgi ve yeteneğidir.” Andrew Carnegie SAV kısaltması, “Sallâllâhü Aleyhi ve Sellem - Allah O’na salât etsin.” demektir. Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 63 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ Yüce Yaratıcı’nın bütün isimlerini temsil eden en büyük ve en çok bilinen ismi Allah (CC) ismidir, özeldir. O’nun diğer isimleri sıfat isimleridir. “Allah” özel ismi, târih boyunca hiç bir mahlûka ad olarak verilmemiştir. Dolayısıyla, Allah (CC) ism-i şerîfi, O’nun tek özel ismini oluşturur ki, bu da bu ism-i şerîfin büyüklüğünün başka bir delîlini oluşturmaktadır. Örneğin Allah (CC) isminin Arapça yazılışında baştan bir harfini kaldırırsanız Lillah, iki harfini kaldırırsanız Lehû, üç harfini kaldırırsanız Hû, dört harfini kaldırırsanız geriye H harfi kalır. Geriye kalan bu Lillah, Lehû, Hû ya da ve H harfi de yine yalnızca Allah demektir, Allah’ı (CC) temsil eder. İlim Kelimesi “İki şey dünyâya hükmeder; biri kılıç, diğeri düşünce.. Kılıç, eninde sonunda düşünceye (ilme) yenilir.” Napolyon Allah’ın (CC) sıfatları da vardır. Sıfatlarından biri İlim’dir. İlim ve ilim sâhipleri konusunda şu âyetleri dikkatle okuyunuz: Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 64 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ “Onlara din işinden açık deliller de vermiştik. Şimdi ayrılığa düşmeleri, sırf kendilerine ilim geldikten sonra azgınlık ve ihtirastan dolayıdır62.” “Kulları içinde Allah’tan (CC) ancak âlimler korkar63.” “Göklerle yerin ve aralarındakilerin mülkiyet ve tasarrufu kendine âit olan Allah (CC) ne yücedir! Kıyâmet’in ilmi, O’nun katındadır64.” “Yarattığı her şeyi güzel yapan Allah (CC), insanı başlangıçta çamurdan yarattı. Sonra onun suyunu bir özden, değersiz bir suyun özünden vücûda getirdi. Sonra onu düzelTıp tamamladı. Ona rûhundan üfledi. Size kulaklar, gözler ve kalpler verdi. Bütün bunlara rağmen, ne kadar az şükrediyorsunuz?65“ Bu âyetler göz önünde bulundurulursa, “ilim” kelimesinin, madde ve manânın bütün bilgilerini kuşatmakta ve içermekte olduğunu görürüz. Câsiye Sûresi, âyet 17. Fatır Sûresi, âyet 28. 64 Zuhruf Sûresi, âyet 85. 65 Secde Sûresi, âyet 7-9. 62 63 Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 65 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ Şimdi burada ilmin çeşitli kısım ve sınıflara ayrılmasının, onun sâdece, bir tasniften öteye geçmediği, aslında, bir bütün olduğu ortaya çıkmaktadır. Daha açıkçası, abdest alırken ayağa “mes” vermekten tutunuz da bütün ibâdetlere varıncaya kadar tüm mânevî faâliyetler bu “ilim” kelimesinin içinde olduğu gibi, kuarklardan galaksilere varıncaya kadar süren her maddî oluşum ve kânunlar da bu ilâhî kelimenin içindedir. Bu durumu kendi vücûdumuza ve kendi benliğimize bakarak hemen kavramak da mümkündür. Hastalığımızın, ruh ve moral yapımıza göre, erken ya da geç tedâvi olması, madde-manâ yapımızın iç içe olmasının ve bu iki tarafımızın birbirinden kesin çizgilerle ayrılamayacağının görülmesi, ilmin her iki madde ve manâ cephesinin özellik ve inceliklerini kapsadığına açık bir işâret sayılmalıdır. Bilim “Şer’î Şerif’in (Şerîat’in) bekâsı ilimledir. Ve ilmin bekâsı ulemâ (İlim adamları) iledir.” Koçi Bey Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 66 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ Günümüzde ilmin maddî cephesine, ayrıca, Bilim adı veriliyor. Bilim dendiğinde daha çok aklî ilimler ya da pozitif bilimler de denen, deney ve ölçümlere dayanan ilim dalları akla gelmektedir. Sonuç îtibâriyle “Bilim”, ilmin bir alt şûbesi durumundadır ve onun içeriğinden olan bir koludur. Hz. Ali’nin İlmi “Dünyâ artık emek-yoğun, malzeme yoğun, enerji-yoğun değildir; bilgi yoğun (ilim-yoğun) olmaktadır.” Peter Drucker Peygamberimiz (SAV) Efendimiz’in “Ben ilmin şehriyim, Hz. Ali de kapısıdır.” şeklindeki sözü, Hz. Ali’deki ilmin yüceliğini vurgulamaktadır. Nitekim Hz. Ali, “Ben, Kur’an’ın Fâtiha Sûresi’nin Besmelesi’nin “be” harfinin nokta-sıyım.” buyurmuştur66. Bu sözden ne anladınız? 66 Aiberg, H.V., Arzdan Arşa Sonsuzluk Kulesi, Kitsan, 1. Band, Cilt 1, Sayfa 62, 1988. (Her ne kadar Aiberg’in Arzdan Arşa Sonsuzluk Kulesi serisindeki eserleri kaynak olarak verilmiş ise de bu eserlerin yeteri kadar kaynak tarafından desteklenmediğini de belirtmek gerekiyor.) Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 67 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ Big Bang (Büyük Patlama) Teorisi, Evren’in sıfırdan çok küçük bir “kuantın” büyük bir patlamasıyla meydana geldiğini, o günden bu yana ışık hızı ile genişlemesini sürdürdüğünü söyler. Bu, hâlen de kozmoloji biliminin en geçerli bir teorisi olup, ilmin “bilim” koluna işâret ediyor. Hz. Ali’nin sözünün bir de mâna yönü vardır. Bu da insanın kalbinde, canlılığın kaynağını oluşturan ve “Sinüs noktası” denilen tecelli noktasıdır. İnsanoğlunda ilmin maddî yönünü, aklın bulunduğu beyin; mâna yönünü ise gönlün bulunduğu kalp temsil etmektedir. Başka bir ifâdeyle akıl bilim ile, gönül ise Şer’î îmanla rahatlar, huzûra kavuşur. Görüyorsunuz, ilmin madde ve mâna yönünün her ikisi birden insanda nasıl tecellî etmiş bulunuyor! Hz. Ali’nin sözünün “be” harfinin noktasının hem Big Bang patlamasına hem de kalbimizdeki “Sinüs” noktasına işâret ettiğini, dolayısı ile Hz. Ali’nin ilminin günümüzdeki ve gelecekteki bütün ilimleri kapsayabileceğini tahmin edebiliriz. Bu teori bugün ispat edilmiş durumdadır. Kalpte sağ kulakçıkta öyle bir nokta vardır ki, kalbin çalışması için elektrik uyarıları üretir. Bu noktaya Sinüs Noktası denir. Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 68 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ Hz. Ali’nin bu ilmi, Yüce Peygamber (SAV)’e olan aşk ve yakınlığından ve Kur’an’dan aldığı bir gerçektir. Diğer bir gerçek de şudur ki, bütün bilimlerin kaynağı da Kur’an’dır. Bilim adamları, Zâriyat sûresinin 47. âyetine “Göğü kudretimizle binâ ettik, her şeyi genişleten de biziz” anlamını vermişlerdir67. Bu âyetin de Big Bang’e işâret ettiğini söyleyenler de vardır. Bütün bu açıklamalar ilmin bir bütün olduğunu gösteriyor. Bu bütünlüğü de tam anlamıyla ancak Kur’an’da görmek mümkündür. O, sonsuz bir ilmin bütün özlerini içeren bir deryâdır. Hz. Ali, sırf Fâtiha’nın açıklaması ve yorumu için “40 deve yükü kitap” yazabileceğini söylemiştir. Günümüzün en güçlü teorilerinden Rölativite Teorisi denen İzâfîyet Teorisi, zaman-hız ilişkisi üzerine kurulmuştur. Yahûdi asıllı Einstein’ın kurduğu bu teori, hıza bir sınır getirmiştir. Bu sınırlama, teorinin bir noksanlığına işâret sayılabilir. 67 Temiz, M., Bilgi Toplumu, Sehâ Neşriyat, Sayfa 103-104, 1991. Aiberg, H.V., Arzdan Arşa Sonsuzluk Kulesi. Forumexe, FÂTİHATÜ'L-KİTAB (Fâtiha Sûresinin Meâlî ve Faziletleri), Alındığı İnternet Elektronik Adresi, http://frmexe.com/frm/islam-ve-din-kulturu/871282fatihatu-l-kitab-fatiha-suresinin-meali.html.., En Son Erişim Târihi: 25.01.2015 Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 69 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ Teorik fizikte yapılan araştırmalarda matematik denklemler, hızın ışık hızı ile sınırlandırılamayacağına, ışıktan hızlı giden parçacıkların da olabileceğine, bunların varlığının kabul edilmesinin bilimi bir bütünlüğe kavuşturacağına, dolayısııyla, “ilim” kavramına yaklaşılacağına işâret etmektedir. Nitekim Trabzon-Çaykara’lı bilim adamımız Prof. Dr. Behram Kurşunoğlu, kurduğu Orbitron Teorisi’nde hızın Prof. Dr. Behram KURŞUNOĞLU (1922-2003). Kâinatın yaratılışı ile ilgili ‘Genelleştirilmiş İzâfiyet Teorisi’ adını verdiği çalışmasında ünlü Türk bilim adamı Prof. Dr. Behram Kurşunoğlu, Büyük Patlama konusundaki değişik görüşünü şöyle açıklamıştır: “En büyük güç sâhibi olan Allah, yaratmak ve yönetmek için Evren’i meydana getirdi. Evren’de temel ve manyetik yükler bulunmaktadır. Orbitron Teorisi adını da taşıyan bu teori, evrendeki kurumsal çalışmalarımı içine almaktadır. Kâinatın meydana gelişini îzah eden ‘Büyük Patlama’ (Big Bang) isimli popüler teori yerine, ilmî temel ve deneylerle ortaya çıkardığım teorim, her şeyin başı olan bu konuyu ilmen îzah etmektedir. Evren’in yaratılmasında ilk 2–3 sâniye içinde, Evren’in büyük kısmını teşkil eden 1080 parçacık meydana geldi. Zamanın başlangıcından önce Evren’i kaplayan zaman öncesi güçlerin alanı vardı. Milyarlarca sene sonra bu alan çok yüksek yer çekimi sebebiyle çöktü ve bir atomdan trilyonlarca kere küçük ‘mikroblackholes’ denilen siyah mikro delikler ortaya çıktı. Bu deliklerin yarısı maddeden, yarısı ise değişik yapılı karşı maddeden meydana geliyordu. Bu deliklerden zaman öncesinde başlayan büyük bir yangın evrene dağıldı. Madde ile karşı maddenin çarpışması her şeyi imha eden patlamalara sebep oldu. Madde ile karşı madde birbirinden parçalanma neticesinde ayrılınca yeni parçacıklar, zamanla yıldızlar, gezegenler, karşı gezegenler ve insanlar, çok muhtemelen de karşı insanlar yaratıldı.” Prof. Dr. Kurşunoğlu kara mikro delikleri de şöyle açıklamıştır: ‘Aklın alamayacağı kadar büyük yerçekiminde meydana gelen mikro siyah delikler hemen hemen ‘0’ boyuta yakın ve protonun 1 milyon trilyon misli ağırlıkta yeni parçacıklar… Bu ağırlık ise, 1'in 10 milyonda biri ağırlıkta… Yâni tespiti mümkün olamayacak ölçüde az ağırlıkta…’ (Prof. Dr. Behram Kurşunoğlu ve Einstein (4 saat Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 70 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ sınırı yoktur. Fizikçiler, ışıktan hızlı giden bu teorik parçacıklara takyon adını vermişlerdir. Behram Kurşunoğlu’nun geliştirdiği ‘Orbitron Teorisi’, aslında, Einstein’ın teorisinden daha güçlü ve kapsamlı olmasına rağmen, Yahûdiler’in ilmî mafya hegemonyası yüzünden, Kurşunoğlu’nun teorisi, çelik kasaların içinden çıkıp da dünyâya mal olamamıştır. Kurşunoğlu, bu konuda Einstein ile görüşmüş ve tartışmıştır. Einstein, Kurşunoğlu’na, “İkimizden biri muhtemelen doğru… Senin teorin benimkinden daha geniş kapsamlı...” îtirafında bulunmuştur. Bilim adamları Kurşunoğlu’nun teorisi hakkında: “Prof. Kurşunoğlu’nun teorisine kimse karşı çıkamıyor ama Einstein’ı çiğneyip açıkça kabûle de yanaşmıyorlar. Fakat kabul edildiğinde Kurşunoğlu, Newton ve Einstein ayarında bir fizikçi olarak İlim Târihi’ne geçecek” diyorlar69. süren görüşmeleri esnâsında Kurşunoğlu 31 ve Einstein 74 yaşındaydı.): ToηyMoηtaηa, Behram Kurşunoğlu. 68 Zâriyat Sûresi, âyet 47: “Biz göğü kudretimizle binâ ettik. Hiç şüphesiz onu genişleten biziz.” 69 Döğen, Ş., Müslüman İlim Öncüleri Ansiklopedisi, Yeni Asya Yayınları, 1984. Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 71 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ Hac Sûresi’nin 47. âyetinde: “Bununla berâber, Rab’binin katında bir gün, sizin sayacaklarınızdan bin sene gibidir”, Secde Sûresi’nin 5. Âyetinde: “Allah gökten bütün Dünyâ işlerini idâre eder. Sonra (melekler o işlerle) bir günde O’na yükselir ki, (o günün) miktarı sizin saydıklarınızdan (Dünyâ yılından) bin yıldır, “Bununla berâber Rab’binin katında bir gün, sizin sayacaklarınızdan bin sene gibidir.” deniyor. Meâric Sûresi’nin 4. âyetinde ise “(Bu makamların) her birine Melekler ve Cebrâil, miktarı elli bin yıl olan, bir günde çıkar” anlamı vardır. Bu âyetlere dayanılarak evrenin her noktasında aynı hızda akmayan zamânın, kâinâtın yukarı bölgelerinde bir günün 365 000 güne, başka bir bölgesinde de 19 000 000 güne eşleştiği söylenmekte, “Kozmik bir günün bin Dünyâ yılına eşit gösterilmesi, Rölativite Teoremi’ne; ‘50 bin yıla’ Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 72 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ bildirimi ise, takyonların hızına işâret etmektedir.” denmektedir70. Zamânın Evren’in her noktasında aynı hızda olmadığı bugün bilim ile de elde edilmiştir. Aiberg’’in hız konusundaki görüşü aşağıdaki şekildedir: “Meselâ, ömrü çok kısa olan bir takım parçacıkların, Güneş ya da Ay’dan çıkınca, Dünyâ’ya ulaşmamaları gerekmektedir. Eta parça-cığının doğması ile ölmesi, bir sâniyenin 10-15 sâniye (0.000000000000001’i) gibi kısa bir zamanda olduğundan, bunun hiç Dünyâ’ya ulaşmaması gerekirken, bunlar Dünyâ’da gözlenebilmektedirler.” “Parçacıkların yarı ömürlerinin değişmemesi, matematik bir kural olduğuna göre, peki değişen nedir? Bu sonuçlara göre, değişen, Zamânın mekân katmanlarındaki akışıdır71“ 70 Aiberg, H.V., Arzdan Arşa Sonsuzluk Kulesi, Kitsan, 1. Band, Cilt 2, Sayfa 120, 1988. Aiberg, H.V., Arzdan Arşa Sonsuzluk Kulesi, 1. Band, Cilt 1, Sayfa 79. (Bu bilgileri verdiği eserinde Aiberg’in referans kullanmadığını ve dolayısıyla bu bilgileri temkinli olarak karşılama hakkımız vardır.) 71 Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 73 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ Zamânın statik bir enerji olduğunu söyleyen Koziref, moleküllerin geometrik yapılarının bu enerjiyi en iyi bir şekilde alabilme prensibine göre yaratıldığını ve hattâ DNA’nın helezon yapısının bu gerçeğe göre tasarlandığını bildirmiş, zaman enerjisinin, olayın başında ve sonunda bile aynı hızda olmadığını göstermiştir72. “Cisimler hızlandıkça geç yaşlanırlar. Işık hızına yakın bir hızda, meselâ, ışık hızının %99.4’ündeki bir hızla giden bir uzay gemisinde bulunan bir kimse ile, Dünyâ’da kalan ikizi arasına 14 yıl girer.” “Yâni uzay gemisinde bir yıl yaşayana karşı, Dünyâ’daki ikiz kardeşi 14 yıl yaşamaktadır. Bu ikiz kardeşler 10 yaşında iken, bunlardan biri bir uzay gemisine binerek, söz konusu hız ile 3 yıl seyâhat etse, geri döndüğünde kendisi 13 yaşında olmasına rağmen, ikiz kardeşini 52 yaşında bulacaktır73,74“. Bir yaşındaki çocuğunu Dünyâ’da bırakarak aynı hızla 20 yaşında uzaya açılan bir baba, uzayda 20 yıl süren yol- Zig-Zag Group, Zaman Gezmenleri, Âlem Tic. ve San. Ltd. Şti., sayfa 39. 73 Temiz, M., Zaman, Zamânın Yaratılışı, Zaman ve Madde, Zamânın Genişlemesi, Zamânın Gariplikleri, http://mtemiz.pamukkale.edu.tr/bilim/bilimkosesi.htm 74 Aiberg, H.V., Arzdan Arşa Sonsuzluk Kulesi,.2. Band, Cilt 1. 72 Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 74 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ culuğu sonunda Dünyâ’ya döndüğü zaman, oğlunu göremeyecek, ancak torununun torunlarıyla tanışmış olacaktır. Çünkü baba döndüğünde, Dünyâ’da 280 yıl geçmesine karşı, kendisi 40 yaşında olacaktır. Diğer taraftan, torunlar ise, dedelerinin dedelerini görmüş olma mutluluğuna ereceklerdir. Bu durum, dede için geleceğe; torunlar için ise, geçmişe yapılan bir zaman yolculuğu niteliği taşımaktadır. Madde-hız-zaman Üçlüsü “Biz hiçbir şey bilemeyiz. Doğru ancak gerçeğin derinliğinde bulunabilir.” Democritus Madde-hız-zaman üçlüsü birbirine sımsıkı bağlıdır; bunların her biri, birbirlerinin varlık sebebidirler. Işık hızında iken zaman akışı durur. Yâni Işık hızında saatler durmakta, kalbin bir kere atması yaşamaya yetmekte, yaşlanma ve ihtiyarlama olmamaktadır. Işık hızının ötesinde zaman geriye akmakta, saatler tersine çalışmaktadır. Burası, artık, madde ötesi bir âlem olmaktadır. Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 75 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ Bu gün ışık hızına varılmış değildir. Fakat parçacık hızlandırıcılarında ışık hızına yakın bir hıza ulaşılmıştır. Parçacıkları hızlandırırken, onlara verilen hızlanma enerjisi, kütlenin artmasına harcanmakta ve tam ışık hızında kütle sonsuz derecede büyümektedir. Bu, hızlandırmanın güçlüğünü gösterir. Bu yüzden, ışık hızına ulaşmak çok zordur; âdetâ imkânsız gibidir. Sanki ışık hızı, geçilemeyen bir duvardır. Hız, cisimlerin boylarında da uzunluk değişmelerine sebep olmaktadır 75 . Matematik analizler, ışık hızının ötesinde de, ışık hızına yaklaşmanın zorluğunu fakat ışık hızından daha büyük hızlara doğru kaymanın, hızın büyüklüğü oranında kolay ve her iki hız bölgesinde, ışık hızının arada ulaşılması güç duvar gibi bir engel olduğunu göstermektedir. Bu duvar, işte, zaman akışının durduğu bir mekândır. Tasavvuf bilimindeki Misâl Âlemi yoksa bu mekân olmasın?76 Temiz, M., Uzay-Zaman'da Invaryant Büyüklüklerin İncelenmesi, D.E.Ü. Fen ve Mühendislik Bilimleri Araştırma Projesi, Proje No: 0902-86-02-07. 76 Aiberg, H.V., Arzdan Arşa Sonsuzluk Kulesi,.2. Band, Cilt 2. 75 Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 76 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ İSLÂM’DA ÎMAN VE GERÇEK Dinî Verilerle Bilimin Farkı İslâm’da îman’ın inanç yelpâzesindeki gerçek’lerle örtüşmesi şarttır. Giriş “Evren’de aklımızın kavrayamayacağı ve duygularımızla sezemeyebileceğimiz şeyler vardır.” Ludwig von Mises Çok tanrılı dinleri bir kenara bırakınız. Çünkü çok tanrılık, akıl ve mantık dışıdır. Çok tanrılı bir durumda ilk akla gelen, tarılar arasında olabilmesi mümkün olabilecek, tanrılar savaşıdır. Bir düşününüz, böyle bir durumda Evren’de hiç bir düzen olur mu? Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 77 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ Tek tanrılı dinlerden olan ilk Hıristiyanlık ise, bugün bozularak çok tanrılı bir duruma düşmüştür. Tek bu mu? Bir çok bozulma da arı bir durum oluştıruyor. Örneğin, çocukların bile günahkâr doğdukları gibi, akıl ve mantık dışı saçmalıklara ne diyeceğiz? Sonuç olarak günümüzde hiç bozulmadan süren yegâne geçerli, insan fıtratına, akıl ve mantığa en uygun olan din İslâm Dini’dir77. İslâm’da evlenmek kutsaldır, hocalar da evlenirler ama İsâ (AS)’ın Allah’ın (CC) oğlu olduğuna inanan, tahrif olmuş Hristiyanlıkta papazların evlenmeleri onlara karşı bir hakâret olduğu için evlenmezler; evlenmek papazlar için yasaktır. Şöyle bir hikâye anlatırlar: Bir papazla bir hoca, dinlerinin gerçeklikleri konusunda tartışmak üzere bir araya gelirler. Hoca, papaza: 77 Temiz, M., İslâm ve Gerçekler, Alındığı İnternet Elektronik Adresi, http://gayalo.net/dosyalar/İslâm%20Ve%20Gerçekler.pdf YA DA http://mtemiz.pau.edu.tr/bilim/İSLÂM%20VE%20%20GERÇEKLER.doc YA DA http://gayalo.net/dosyalar/İslâm%20Ve%20Gerçekler.doc, En Son Erişim Târihi: 19.03.2013. Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 78 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ “Ee… Çoluk çocuktan ne haber?” diye söze başlar. Pazaz bozulur. Der ki: “Sen biz papazları, evlenmek gibi, süflî bir işle ilişgilendirmek mi istiyorsun? Biz papazlar, öyle çirkin ve çocuk babası olmak gibi iş işlerden uzağız”. İmam da şöyle karşılık verir: “Be hey insan! ‘İsâ (AS), Allah’ın oğludur’ diyerek, kendinize yakıştıramadığınız, çoluk-çocuk yapmak ve baba olmak gibi, süflî gördüğünüz bir işi, nasıl Allah’a yakıştırabiliyorsunuz? İslâm’da Îman Yelpâzesi “Lânet olsun! Bir kurşun!” Antonio José de Sucre’nin Son Sözü Bir şey, olay veyâ durumun yüzde yüz faydalı ya da yüzde yüz zararlı olanları da vardır. Meselâ yüzde yüz zararlılar için zehirler başta gelir. Sigara da yüzde yüz zararlılar arasında girmiş bulunuyor. Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 79 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ Adam öldürmek ya da anne ve babayı dövme olayı da çok zararlıdır. Kur’an’da sıhhate zararlı olan şeylerin, anne ve babaya saygısızlığın ve insanları öldürmenin haram olduğuna ilişkin âyetlerin mevcûdudiyeti de belirtilmelidir. Demek ki, îman kuralına göre hiç faydası olmayan ama zararları çok olan zehir ya da sigarayı içmek veyâ adam öldürmek ya da anne ve babayı dövme olayı haram demektir. Zararları faydasından çok ya da faydaları zararlarından çok veyâ çok faydalı (az zaralı) şey ya da şeyler (olay veyâ durumlar) de vardır. Bu şey ya da şeyleri (olay veyâ durumları) en az zararlısından en zararlısına kadar sıralamak mümkündür. Bu arada şey ya da şeylerin (olay veyâ durumların) her birinin ayrı ayrı îmanî tanımlarının olduğu da açıktır. İslâm’da zararları harama yakın olan şeyi ya da şeyleri (olay veyâ durumları) yapmaya Tahrîmen Mekruh; zararları helâla yakın olan şeyi ya da şeyleri (olay veyâ durumları) yapmaya ise, Tenzîhen Mekruh denmektedir. Meselâ yere tükürmenin az da olsa bir tehlikesi ve zararı vardır, buna Tenzîhen Mekruh denmiştir. Bu az zarar, durum ve şartlara göre zaman gelir artar ya çok çok artarsa Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 80 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ o zaman bu tenzîhen mekruhluktan çıkar, tahrîmen mekruh ya da haram olabilir. İlk zamanlarda zararları pek bilinemediği için sigaranın mekruhluktan haramlığa geçme durumu, böyle değişip yeniden fetvalık olan bir durumdur. İslâm’ın ilk zamanlarında sigara bilinmediği için ona Ilişkin bir kararın ortaya çıkmayacağı açıktır. Eskiden sigara içmek çok zararlı değil zannediliyor, bu yüzden, sigara içmek, tahrîmen mekruh deniyordu. Ama bugün öyle denmiyor. Kur’an’da sıhhate zararlı olan şeylerin haram olduğuna ilişkin âyetlerin varlığından dolayı, bugün sigaranın bilimsel metotlarla yüzde yüz zararlı olduğu ortaya konduğu için, Kıyas Hükmü gereğince, onun içimi günümüz âlimlerinden Prof. Dr. Cevat Akşit tarafından haram olarak yorumlanmaktadır. Öğrenci iken ziyâretine gittiğim Meşâyihten Sulucalı Ali Efendi, yeni bir şey (olay veyâ durum) ile karşılaşıldığında şöyle genel bir kural söylemişti. O söze göre: Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 81 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ O şeye (olay veyâ duruma) bakılır. Eğer şeyin (olay veyâ durumun) faydası zararından fazlaysa, ona olumlu; faydası zararından az ise, ona olumsuz olarak bakılabilir. Gerçekler “İnsanın bilebileceği şeyler sınırlıdır ve kendisi gibi mükemmel değildir.” Giovanni Battista Vico Mutlak olarak değişmeyen şeye ya da olaya gerçek denir. Yâni gerçek, “şey ya da olayın bizzat kendisidir.” İlâhiyat ilminde gerçeğin kaynağı Allah’ın (CC) şâhitliğidir. Bu bir kesin bilgidir. Elmalılı Hamdi Yazır’ın ifâdesiyle gerçek, Allah’ın (CC) şâhitliğinde olan bilgidir ya da hakkın (olayın doğruluğunun) kendine olan şâhitliğidir. Teorik olarak gerçek olan bir şey hiç değişmez. Evren’in ilk yaratılışında ne ise, şimdi de odur78. CC kısaltması, “Celle Celâlühû - O’nun şânı çok yücedir.” demektir. Temiz, M., Gerçekler mi Geliyor? , Alındığı İnternet Elektronik Adresi, http://gayalo.net/dosyalar/GERÇEKLER%20Mİ%20%20GELİYOR.pdf YA DA http://gayalo.net/dosyalar/GERÇEKLER%20Mİ%20%20GELİYOR.doc, En Son Erişim Târihi: 6.01.2013. 78 Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 82 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ İslâm Dini, gerçeklere dayanır Kültürümüz ise, İslâm Dini ile iç içedir. Kur’an, bir gerçekler yumağı ve her bir kelimesi ise dipsiz anlamlar kuyusu gibidir. Bu nedenle Dinimiz ve Kültürümüz, din ve kültürler arasında insan tabiatına (fıtratına) en uygun olanıdır. İslâm’da Allah’ın (CC) sıfat isimlerinden birisi de Hak kelimesidir. Bu kelime “harcanan emek” yerine de kullanılır. Çünkü Allâhü Teâlâ, bâzı hallerde önem verdiği şeyleri, onlara kendi ismini vererek belirtmektedir. Bu nedenle, örneğin, insanların emekleri çok kıymetli olduğu için, emeğin ismini ‘hak’ olarak seçmiştir, Tıpkı sıla-i rahîm kelimesinde olduğu gibi... Akrabâyı, eşi dostu ziyâret anlamına gelen sıla-i rahîm’deki rahîm kelimesi de, Er-Rahîm olarak, Allah’ın (CC) güzel isimlerinden birisidir. Akrabâyı, eşi, dostu ziyâret etmenin değerini buradan çıkarabilirsiniz. Nitekim, akrabâyı, eşi, dostu ziyâret etmenin ömrü bereketlendirdiğine ilişkin hadisler çoktur. Hak yerine Hakk olarak yazanlar da vardır. Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 83 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ Hak-Gerçek “[Kültürel (Dinî)] Eğitimin yapamayacağı hiçbirşey yoktur. Hiçbir şey onun etki alanının dışında kalamaz. Kötü ahlâkları iyiye çevirebilir; kötü ilkeleri yıkar ve yerine yenilerini koyar; insanları melekler seviyesine çıkarabilir.” Mark Twain Hak kelimesi, “varlığı hiç değişmeden duran...” anlamındadır. Biz bunu Türkçe’de “Gerçek” diye tanımlıyoruz. Bu nedenle gerçeklerin en yücesinin (Yüce Gerçeğin) Hak Teâlâ olduğunu söylemiyor muyuz? “Varlığı hiç değişmeden duran...” en yüce gerçeğin Allah (CC) olduğunu, burada bir bilgi, ‘ilmel yakîn’, olarak böylece bir kere daha perçinlemek (tahkîk etmek) mümkündür. Allah (CC) ve Peygamberimiz Muhammed Mustafa (SAV) Efendimiz’e îman edenler, gayba da îman etmiş olurlar79. Gayb kelimesi iki ayrı anlama gelmektedir: Birincisi, hakkında hiçbir şey bilmediğimiz, yalnız Allah’ın (CC) malûmu olan hâller, hâdiseler, âlemlerdir ki, bunlar îmana konu değildirler. Îmana konu olan gayb, Kur’an'ın haber verdiği ve Peygamber 79 Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 84 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ Bakara Sûresi’nin 3. âyetinde “Onlar -o muttakîlergayba îman ederler.” deniyor. Gayba îman, İslâm’ın temel esaslarından biridir80. En Yüce Gerçek (HAK) olan Allâhü Teâlâ’nın Gayb Âlemi’nde yarattığı değişmeyen mânevî kânunlara da (Yaratılmış) İkinci Mertebe’den Gerçekler denebilir81. Bir de Gayb Âlemi’ndeki bu mânevî kânunlara göre, Evren’de meydana gelen, yerçekimi gibi, kânunlar da vardır. İslâm Kaynakları bu kânunlara Sünnetullah, günümüz Efendimiz (SAV)’in hakkında açıklamalarda bulunduğu gayb âlemidir. Biz Kur’an'da delîli olan gayba îman ediyoruz. 80 Temiz, M., Madde-Mâna İlişkilerinde Cereyan Eden Bâzı Olaylardaki İlmî Yorumlara Giriş, Madde ve Gayb Âlemlerine âit Haberlerdeki Söz, Yazı ve Mânanın İlimdeki Yeri, İnancın (Îman’ın) Nesnel ve Öznel Yapısı, Dünyâda Mutluluğa, Âhiret’te Cennet’e Güvenle Kavuşmanın Yolu, http://mtemiz.com/bilim/MADDEMÂNA%20İLİŞKİLERİNDE%20CEREYAN%20EDEN%20BÂZI%20OLAYLARDAKİ%2 0İLMÎ%20YORUMLARA%20GİRİŞ%20Madde%20ve%20Gayb%20Âlemlerine%20âit% 20Haberlerdeki%20Söz,%20Yazı%20ve%20Mânanın%20İlimdeki%20Yeri.htm., En Son Erişim Târihi: 6.01.2013. 81 Temiz, M., Kelebek Etkisi ve Mânevî İletişim, Alındığı İnternet Elektronik Adresi, http://gayalo.net/dosyalar/Kelebek%20Etkisi%20Ve%20Mânevî%20İletişim.pdf YA DA http://mtemiz.com/bilim/KELEBEK%20ETKİSİ%20VE%20MÂNEVÎ%20İLETİŞİM.doc YA DA http://mtemiz.com/bilim/KELEBEK%20ETKİSİ%20VE%20MÂNEVÎ%20İLETİŞİM.p df, En Son Erişim Târihi: 6.01.2013. Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 85 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ bilim adamları ise, Bilimsel Gerçekler (Bilimsel Gerçek Kânunlar) dını vermişlerdir. Bilimsel Gerçekler’e ulaşmada izlenen Modern Yöntem’in: a) Hüküm (Faraziye, Hipotez), b) Deney (bir varsayımı kanıtlamak amacıyla yapılan işlem, tecrübe) c) Yorum’dan meydana geldiğini her tahsil yapan insan bilir. Bu Bilimsel Yöntem’de MKSA Mühendislik Birim Sistemi’nde kullanılan ölçüm birimleri Metre (m), Kilogram (Kg), Sâniye (s) ve Amper (A)’dir. Fizik Bilimi’nde daha çok cgs birim sistemi kullanılır. Burada ölçüm birimleri olarak santim (cm), gram (gr) ve saniye (s) kullanılır. Tersinden söylemek gerekirse, bu birimlerle ölçülebilen değer ve ortamlar bilimin inceleme konusu olan maddî ortamları oluşturur. Mânevî büyüklüklerin, bu ölçüm büyüklüklerinin hiçbir ile ölçülemeyeceği açıktır. Meselâ, kimse bana 1 Kg. sevgi tart demez… Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 86 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ Gerçeğin Temsîl Edilmesi “İnsanın Evren’deki durumu, bir kedinin kitaplıktaki durumu gibidir; görür ve dinler ama hiç bir şey anlamaz.” William Jones Kıymetli ve değerli Prof. Dr. Ahmet Yüksel Özemre Hocam’ın tasvirine göre, Bilimsel Gerçek, her bir insanın çıplak vücûduna, her bir bilim adamı da bir terziye benzetilebilir. O zaman böyle bir temsilde terzinin amacı nedir? Terzi öyle bir elbise dikmelidir ki, bu elbise sâhibinin vücût yapısını en güzel ve anlamlı bir şekilde gösterebilsin (dışarıdan bakanlara aktarabilsin). Bir insan için birçok terzinin her birinin bir elbise diktiğini düşününüz... Terzilerin yetenek ve becerilerine bağlı olarak dikilen elbiselerin hiç biri, şüphesiz birbirinin TıpaTıp aynısı değildir. Dikilen bu elbiselerin içinde yalnız biri vardır ki, o bu insanın vücût yapısını daha güzel ve daha anlamlı bir şekilde gösterecek, mevcutların bu en kalitelisine göre, di- Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 87 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ ğer elbiseler de birbirlerinden az çok farklı kalitede olacaklardır. Bilim adamlarının gerçeklere yaklaşma tarzları için yaptıkları çalışmaların sonuçları da işte, bu benzetmede olduğu gibi, terzilerin insan vücûdunun yapısını daha güzel ve daha anlamlı bir şekilde göstermek için, diktikleri elbiseler gibidir. Hiçbir terzinin insanın vücût yapısını mutlak güzelliği ile gösterememesi gibi, bilim adamları da evrendeki gerçek olaylara eksiksiz olarak yaklaşamazlar, ancak sonuçlara birer hatâ payı ile ulaşabilirler. Bu sebeple bilim sonuçları, zamanla durmadan değişirler, gittikçe gerçeğe yaklaşabilirler. Meselâ bir araştırma sonucunun geçeği, ideal olarak (eksiksiz olarak) yüzde yüz tam yansıttığını düşünelim. İşte o zaman, bu bilimsel sonucun terzi-elbise benzetmesindeki karşılığında, elbise ile insanın vücûdu arasında da hiçbir fark yok demektir. Yâni elbise, sâhibinin vücûdunu bütün incelikleriye eksiz tam ve ideal olarak yansıtmış demektir. Ya da tam tersinden düşünelim: Meselâ, bir terzinin öyle bir elbide diktiğini farzedelim ki, elbise sâhibinin vücûdunu bütün incelikleriye eksiz tam ve ideal olarak yansıtmış olsun. O zaman, terzi-elbise ben- Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 88 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ zetmesindeki karşılığında, bunun anlamı yapılan bilimsel çalışmanın bilimsel karşılığının, ideal olarak (eksiksiz olarak) yüzde yüz tam olması demektir. Sonuçta, bu ideal kabulde, bilim sonucu ile gerçek, tamı tamına üst üste uyuşmuş (çakışmış) anlamını verir. Fakat burada dile getirdiğimiz bu yaklaşımın, ancak düşünce bazında ideal bir yaklaşım olduğunu unutmamalıdır. Dinî Verilerle Bilimin Farkı “Yalnızca bir iyi vardır, ilim; yalnızca bir kötü vardır, cehâlet…” Sokrates İslâm Dini’nin değişmez verilerine (gerçeklere), zamânı geldiğinde, bilimle ispatlarının yapılmasıyla ya da Modern Yöntem’lerle deneme ve yanılma yoluyla yaklaşılmaktadır. Nitekim Hak dinlerin (günümüzde İslâm Dini’nin) verdiği bilgi ve mesajlarının, bilimin günü geldiğinde bulunan derece derece olgunlaşmış sonuçlarıyla gittikçe daha çok uyuşması, bu yüzdendir. Bunun sebebi şudur: Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 89 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ Dinî verilerle bilim arasındaki fark, dinî verilerin din kurumuyla peşin olarak eksiksiz ve hatâsız bildirilmiş olması, bilimin ise bu gerçeklere zaman ilerledikçe, bilimle ya da bilimsel Modern Yöntem’ler kullanılarak deneme-yanılma yoluyla, yaklaşılmasıdır. Zaman geçtikçe, bilimdeki gelişmeler ilerledikçe her defâsında bulunan bilim sonuçlarının dinî öğreti ve bilgilerin sonuçlarıyla gittikçe uyuştuğunu görmemiz, bu görüşümüzü haklı çıkarmaktadır. Bu anlatılanlara, “Onlara ufuklarda ve nefislerinde âyetlerimizin gerçek olduğunu göstereceğiz82.” âyeti işâret etmektedir. 82 Fussilet Sûresi, âyet 53. Âyetin Elmalılı Hamdi Yazır tarafından Tefsiri: “İlerde biz onlara, o inkâr edenlere âyetlerimizi, Kur'ân'ın hakîkatine delâlet edecek delillerimizi göstereceğiz, hem ufuklarda, kendilerinin bulunduğu Harem hududu dışında, hem de kendi nefislerinde… Mekke ve Harem içinde, İslâm'ın ileride cihanın her yanına yayılacağını böyle kesin bir dil ile haber veren bu âyet, Kur'ân'ın hak, Allah kelâmı olduğunu açık açık ispat etmiş gayb mûcizelerindendir. Bunun Mekke'de iken nâzil olduğu bir düşünülür, bir de ondan sonra Peygamber’e ve hâlifelerine Allâhü Teâlâ'nın nasip ettiği şerefli fetihleri ve İslâm'ın Şark ve Garb’a yayılmasındaki olağanüstülük düşünülürse, bunun ne yüksek bir âyet ve mûcize olduğu ortaya çıkar. İlmî açıdan bir gerçeğin ispatı için delil, ya objektif (âfâkî) olur, ya sübjektif (enfüsî); ya gözlerden dış gözlemden, ya gönülden iç gözlemden gelir; varlık bu iki pencereden görülür. Yüce Allah bu âyette bu taksimi gösterdikten sonra, Kur'ân'ın gerçek yüzünü, Peygamber’in peygamberliğinin doğruluğunu, İslâm'ın yüceliğini ispat için, bu iki çeşit âyetlerin ikisini de göstereceğini vaad buyuruyor. Öyle ki O’nun hak olduğu o kâfirlerce ortaya çıkıncaya kadar, “Bedr”den Mekke'nin fethine kadar, Mekke müşrikleri bunu hem kendi nefislerinde, hem dış dünyâda gördüler. Ondan sonra diğerleri görmeye başladılar. Bunlar görüldükten, bu gerçek ortaya çıktıktan sonra sanki hiç görülmemiş gibi hâlâ inkârda devam eden sonraki kâfirler de ilerde göreceklerdir. Buna şâhit istersen Rab’binin her şey üzerine şâhit olması yeterli değil midir? O hâlde kâfirler şüphe ederse de, sen etme.., Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 90 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ Dinî Gerçekler ve Bilimin Sonuçları “Hiçbir acı, cehâletten daha fazla zahmet verici değildir.” Hz. Ali Bundan önce dinî verilerle bilim arasındaki farkın, dinî verilerin din kurumuyla peşin olarak söylenmiş olduğu, bilimin ise bu gerçeklere zaman ilerledikçe bilim yoluyla ya da bilimsel olarak deneme-yanılma yoluyla yaklaşabildiği söylenmişti. En anlaşılabilir bir örnek vermek gerekirse aşağıdaki örneği verebiliriz: Domuz etinin Müslümanlar tarafından yenmemesinin nedeni nedir? dendiğinde, bu soruya her bir Müslüman’ın vereceği cevap, şüphesiz domuz etinin İslâm Dini’nde haram olmasıdır. 14 yüz yıl önce Müslümanlar, domuz etinin yenmesine dinî bir emre uyarak sâdece “haram” olarak îman etmişler ve bu yüzden domuz eti yememişler ve de yemiyorlar. Alındığı İnternet Elektronik Adresi, http://www.kuranikerim.com/telmalili/fussilet.htm, En Son Erişim Târihi: 5.12.2012. Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 91 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ Bugün Tıp ilmi, domuz etinin, sağlığa uygun olmadığını, zararlı olduğunu bilimsel olarak bulmuştur. Tıbbî metotlarla bilimsel olarak bulunan sonuç şudur: Domuz eti, yendiğinde insanın döllenmiş hücrelerindeki E vitaminini yok etmekte, döllenmiş hücre gelişememektedir. Domuz eti yiyenlerin kısırlaşmalarının sebebi budur. Domuz eti yiyen Avrupalıların gittikçe kısırlaşmasını görmüyor musunuz? Kültürümüz’de eşini kıskanma konusu da çok önemlidir. Domuz eti yiyenlerin eşlerini kıskanmadıkları da bugün biliniyor. Nitekim Peygamber (SAV) Efendimiz, eşlerin kıskanılması konusunda, şu anlama gelecek bir hadis nakletmişlerdir: Eşin kıskanılması konusunda sizlerin en kıskanç olanınız benim, benden daha kıskanç olanı ise Allâhü Teâlâ’dır. Dolayısıyla, domuz etinin yenmemesine dinî bir kural olarak îman edenler, aynı zamanda domuz etinin sağlığa ve ruh sağlığına yaptığı zararlardan da asırlardan beri korunmuş oluyorlardı, bugün de korunuyorlar. Bu sonuçlardan ne anlıyoruz? Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 92 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ Domuz etinin zararlı olması bir gerçektir, bu hiç değişmez. Domuz etinin zararlı olduğunu o zamanki Müslümanlar bilmiyorlardı ama Allâhü Teâlâ, bu gerçeği bildiği için o asırda İslâm Dini’ni gönderirken domuz etinin yenmemesini “haram” şeklinde bir dinî kural olarak sunmuştur. Domuz eti örneğinden giderek şimdi şu sonuca varırız: İslâm Dini’nde haram (yasak) olan her şeyin (olay ya da durumun) gerçeğine inildiğinde, onda insanlar için mutlaka bir zarar olduğu görülür. Daha genel olarak söylemek gerekirse diyebiliriz ki: İslâm dinindeki bütün dinî (îmanî) inançların her birinde, ilgili şeyin (olay ya da durumun) gerçeğiyle üst üste çakışması esastır. Diğer bir örnek: 14 yüz yıl önce demir dendiğinde, Müslümanlar demir hakkında ancak âyetle inen bilgileri biliyorlardı. Müslüman olmayanlar ise bu bilgilerden de mahrumdular. Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 93 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ Ku’an’da Hadid Sûresi’nin, 25. âyetinde demir hakkındaki bilgi şöyleydi: “Andolsun biz peygamberlerimizi açık delillerle gönderdik ve insanların adâleti yerine getirmeleri için berâberlerinde kitabı ve ölçüyü indirdik. Biz demiri de indirdik ki, onda büyük bir kuvvet ve insanlar için faydalar vardır. Bu, Allah’ın dinine ve peygamberlerine görmeden yardım edenleri belirlemesi içindir. Şüphesiz Allah kuvvetlidir, dâima üstündür!” Günümüzde bilimsel araştırmalar, bu bilgilere aynen ulaşmış durumdadır. Âyette, demir için kullanılan “enzelnâ” yâni “indirme” kelimesi, mecâzî olarak insanların hizmetine verilme anlamında düşünülebilir. Fakat kelimenin, yağmur ve güneş ışınları için kullanılan “gökten fiziksel olarak indirme” şeklindeki gerçek anlamı dikkate alındığında, âyetin çok önemli bir bilimsel mûcize içerdiği görülmektedir. Çünkü modern astronomik bulgular, Dünyâ’daki demir mâdeninin dış uzaydaki dev yıldızlardan geldiğini ortaya koymuştur (Dr. Mazhar, U. Kazi, 130 Evident Miracles in the Qur'an, Crescent Publishing House, New York, 1997, ss. 110-111. http://www.wamy.co.uk/announcements3.html; Prof. Zighloul Raghib El-Naggar'ın konuşmasından.) Sâdece Dünyâ’daki değil, tüm Güneş Sistemi’ndeki demir, dış uzaydan elde edilmiştir. Çünkü Güneş’in sıcaklığı demir elementinin meydana gelmesi için yeterli değildir. Güneş’in 60000 C’lık bir yüzey ısısı ve 20 milyon Co’lik bir çekirdek ısısı vardır. Demir ancak Güneş’ten çok daha büyük yıldızlarda, birkaç yüz milyon dereceye varan sıcaklıklarda oluşabilmektedir. Nova veyâ Süpernova olarak adlandırılan bu yıldızlardaki demir miktarı belli bir oranı geçince artık yıldız bunu taşıyamaz ve patlar. Demirin uzaya dağılması işte bu patlamalar sonucunda mümkün olur. Bilimsel bir kaynakta bu konu ile ilgili olarak şu bilgiler yer almaktadır: Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 94 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ Daha yaşlı Süpernova olaylarını gösteren deliller de vardır: Deniz tabanında biriken demir-60, yaklaşık 5 milyon yıl önce Güneş'ten 90 ışık yılı uzaklıkta meydana gelen bir Süpernova patlamasının delili olarak yorumlanmıştır. Süpernova patlamasında oluşan demir-60, 1.5 milyon yıl yarılanma ömrü olan radyoaktif bir izotoptur. Dünya'nın yer altı katmanlarında bulunan demir-60 izotopu, yakın uzayda bulunan elementlerin nükleosentez geçirip, önce Dünyâ atmosferine, oradan da yer altı katmanlarına saplanması sonucu oluşmuştur. http://www.istanbul.edu.tr/fen/astronomy/populer/cevre/cevresi.htm; Yard. Doç. Dr. Yüksel Karataş, İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi Astronomi ve Uzay Bilimleri Bölümü, Popüler Bilim (Popular Science Magazine), no. 92, 2001, ss. 38-43, [American Scientist, c. 88, s. 1]. Tüm bunlardan anlaşılacağı gibi, demir mâdeni Dünyâ'da oluşmamış, Süpernovalardan taşınarak, aynı ayette bildirildiği şekilde “indirilmiştir”. Bu bilginin Kur'an'ın indirilmiş olduğu 7. yüzyılda bilimsel olarak tespit edilemeyeceği ise açıktır. Ancak bu gerçek, her şeyi sonsuz bilgisiyle kuşatan Allah'ın sözü olan Kur'an'da yer almaktadır. “Günümüz Astronomi bilgileri bize diğer elementlerin de Dünyâ’nın dışında oluştuğunu göstermektedir. Âyetteki “demiri de indirdik” ifâdesinde geçen “de” vurgusu bu gerçeğe dikkat çekiyor olabilir. Ancak âyette, demire özellikle dikkat çekilmesi ise, 20. yüzyılın sonlarında elde edilen bilgiler dik kate alındığında, son derece düşündürücüdür. Ünlü mikrobiyolog Micheal Denton, Nature’s Destiny (Doğa’nın Kaderi) adlı kitabında demirin önemini şu sözleriyle vurgulamıştır:” “… demir mâdeni Dünyâ’da oluşmamış, süpernovalardan taşınarak, aynı âyette bildirildiği şekilde “indirilmiştir”. Bu bilginin Kur’an’ın indirilmiş olduğu 7. yüzyılda bilimsel olarak tespit edilemeyeceği ise açıktır. Ancak bu gerçek, her şeyi sonsuz bilgisiyle kuşatan Allah’ın sözü olan Kur’an’da yer almaktadır.” “Tüm metaller içinde demirden daha çok hayâtî önem taşıyanı yoktur. Bir yıldızın çekirdeğinde demirin birikmesi süpernova patlamasını tetikler ve böylece hayat için gerekli olan atomların tüm evrene yayılmasına imkân verir. Demir atomlarının Dünyâ’nın ilk aşamalarında çekirdekte oluşturduğu yerçekimiyle üretilen ısı, Dünyâ’nın başlangıçtaki kimyâsal farklılıklarına neden olmuş ve atmosferin oluşumu ile sonuçta hidrosferin meydana gelmesini sağlamıştır. Dünyâ’nın merkezinde bulunan erimiş demir, dev bir mıknatıs görevi yapar ve Dünyâ’nın manyetik alanını oluşturur. Bu alan sâyesinde Dünyâ’nın yüzeyini yüksek enerjili yıkıcı kozmik radyasyondan koruyan Van Allen radyasyon kuşakları oluşur ve hayâtî önem taşıyan ozon tabakasını kozmik ışın yıkımından korur...” Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 95 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ “Demir atomu olmaksızın Evren’de karbona bağlı yaşam olması mümkün olmazdı; süpernovalar olmaz, Dünyâ’nın ilk dönemlerinde ısınması gerçekleşmez, atmosfer ya da hidrosfer olmazdı. Koruyucu manyetik alan olmaz, Van Allen radyasyon kuşakları oluşmaz, ozon tabakası olmaz, (insan kanında) hemoglobini meydana getirecek hiçbir metal bulunmaz, oksijenin reaktifliğini yatıştıracak metal oluşmaz ve oksidasyona dayanan bir metabolizma meydana gelmezdi.” “Hayat ve demir ile kanın kırmızı rengiyle uzaktaki bir yıldızın ölümü arasındaki bu gizemli ve yakın ilişki sâdece metallerin biyoloji açısından önemli olduğunu göstermekle kalmaz, aynı zamanda Evren’in biyolojik yönden önemini vurgular83. Demir atomunun önemi, bu açıklamalarla rahatlıkla anlaşılmaktadır. Kur’an’da özellikle demire dikkat çekilmesi de bu mâdenin önemini vurgulamaktadır. Tüm bunların yanı sıra Kur’an’da demirin önemine dikkat çeken bir sır daha vardır. İçinde demirden bahsedilen Hadid Sûresi’nin 25. âyeti oldukça ilginç iki matematiksel şifre içermektedir:” “El-Hadid”, Kur’an’ın 57. sûresidir. “El-hadid” kelimesinin Arapça’daki sayısal değeri, yâni ebcedi hesaplandığında karşımıza çıkan rakam da aynıdır: “57”. Sâdece “hadid” kelimesinin sayısal değeri 26’dır. 26 sayısı ise demirin atom numarasıdır. Öte yandan geçtiğimiz aylarda gerçekleştirilen bir kanser tedâvisinde demir oksit tânecikleri kullanıldı ve olumlu gelişmeler kaydedildi. Almanya’daki dünyâca ünlü Charite Hastânesi’nde doktor Andreas Jordan başkanlığındaki ekip, kanser hastalığının tedâvisi için geliştirdiği yeni bir yöntemle-manyetik likid hipertermia (yüksek ısılı manyetik sıvı)kanser hücrelerini yok etmeyi başardı. Hastânede ilk kez 26 yaşındaki Nikolaus H. adlı bir öğrenciye uygulanan bu yöntem sonucunda, bu kişide üç aydır yeni kanser hücrelerine rastlanılmadı. Kullanılan bu tedâvi şekli özetle şu şekildedir:” “1-İçinde demir oksit tânecikleri bulunan sıvı, özel bir şırıngayla tümörün içine gönderiliyor. Bu tânecikler, tümör hücrelerine dağılıyor. Bu sıvının 1cm 3’ünde demir oksitten oluşan ve alyuvarlardan 1.000 kat daha küçük milyonlarca parçacık bulunmakta ve bunlar kolaylıkla kan damarlarında dolaşabilmektedir. 2-Hasta, daha sonra güçlü manyetik etkisi olan bir âletin altına yatırılıyor. 3-Dışarıdan uygulanan bu manyetik alan, tümörün içindeki demir tâneciklerini hareketlendirmeye başlıyor. Bu esnâda demir oksit tânecikleri içeren tümördeki ısı artı 450 C’ye kadar çıkıyor. 4-Sıcağa karşı kendini koruyamayan kanser hücreleri birkaç dakika içinde zayıflatılıyor ya da yok ediliyor. Daha sonra yapılan kemoterapiyle tümör tamâmen kaybolabiliyor.” “Bu tedâvide sâdece kanserli hücreler, demir oksit parçacıkları içerdikleri için, sağlıklı hücreler manyetik akımdan olumsuz etkilenmemektedir. Bu yöntemin yaygınlaştırılması, ölümcül olabilen bu hastalığın tedâvisi açısından çok büyük bir gelişmedir. Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 96 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ Bu anlatılanlar neyi gösteriyor? Bu anlatılanlardan anlıyoruz ki, Kur’an’ın demir mâdeni ile ilgili 14 yüzyıl önce Evren çapında verdiği bilgiler, demir gerçeği ile %100 örtüşmektedir. Bu sonuçtan hareket ederek, Bilimsel Tümevarım Yöntemi’ni uygulayarak Kur’an âyetleri için, genel bir ifâdeyle ulaşabiliriz: ‘Her bir Kur’an âyeti ile verilen bilgiler, ilgili olduğu her bir şey (durum veyâ olay) gerçekliği ile %100 uyuşmakta ve örtüşmektedir.’ Müslüman olanlar, 14 yüz yıl önce bu âyetlerle ilgili ne kadar her bir şey (durum veyâ olay) ya da nesne, durum ve olaylar varsa, bunların her birine sâdece inanmış olmalarıyla, bilmeseler bile, her bir şeyin (durum veyâ olayın) ya da Kanser gibi yaygın bir hastalığın tedâvisinde, Kur’an’daki ifâdeyle “insanlar için (çeşitli) yararlar bulunan demir”in kullanılması son derece dikkat çekicidir. Nitekim Kur’an’da bu âyetle demirin insan sağlığı açısından bu yöndeki faydalarına da işâret ediliyor olabilir (En doğrusunu Allah bilir.)” Pınarbaşı, G., Bir Kur’an Mûcizesi, Demirdeki Sır, Milli Gazete, Alındığı İnternet Elektronik Adresi, http://www.milligazete.com.tr/koseyazisi/Bir_Kur39an_Mucizesi/9335, En Son Erişim Târihi: 27.08.2012. Günümüzdeki dev gökdelenleri demir mâdenindeki özelliğe borçlu olduğumuzu da ayrıca belirtelim. Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 97 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ nesne, durum ve olayların gerçeklerine de inanmış oluyoru. Başka bir ifâdeyle Müslümanların Kur’an’a olan inançları tam bir gerçeklik üzerineydi / üzerindedir. Kur’an âyetleriyle nesne, durum ve olayların tabiatlarına ilişkin gerçeklerin örtüşüp, çakışıp ve uyuşmalarına âit bilinen başka örnekler de çoktur. Profesör M. Hamidullah anlatıyor: ‘İstanbul’da iken bir Avrupalı müzik profesörü geldi. “Kur’an’ı tetkik ediyorum.” dedi.’ “Onu inceledikçe hayrete düşüyorum. Kuran şiir olmadığı hâlde, ondan bir harf kaldırsan, derhal kendine has mûsîkinin aksadığı görülüyor. Bu, insan sözünde olamaz, insan sözünde böyle istisnâsız tam bir ahenk bulunamaz.84“ demiştir. Hamidullah’ın anlattığına göre, misâfir profesör konuşmasını şöyle sürdürüyor: 84 Polat, M., Kuran-I Kerim (2), http://www.hurisikgazetesi.com/yazarlar/yazar_detay.asp?detay2=479&yazar_id=10 Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 98 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ “Nihâyet Kur’an’daki mûsikinin, Kur’an’ın bir mûcizesi olduğuna işâret ettiği için Müslüman olmuştum. Hâlbuki “Âmene’r-Resûlü’de, bir kelimede bu ahenk bozuluyor, mûsikî kalmıyor. Bir kelimede dahî bu ahengin bozulması onun mûcizeliğini kaldırır, îmânım sarsıldı.” Îmânı sarsılan profesör, Hamidullah’a bu konudaki derdini anlatmak için gelmiştir. Misâfirinin sıkıntısını anlayan Profesör M. Hamidullah: ‘“Oku, bakalım nasıl bozuluyor?” dedim.’ “Okudu…” diyor. Hamidullah... “Okudu ama ‘Lâtûahiznâ’ diye okuyor. ‘Vav’ı’ med (uzatma) harfi gibi alıp ‘Ta’yı ‘tû’ diye uzatıyordu.” “Ona dedim ki: “Sen yanlış okuyorsun. Oradaki vav hemzenin yazılması için konmuştur. Uzatma harfi (Med harfi) değildir. Onu dikkate alma! Ta’yı uzatmadan oku: ‘Lâ tüahiznâ...” “O halde tamam, mûsikî mükemmeldir,’ dedi ve gitti.’ “Geçenlerde bana bir mektup yazmış: Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 99 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ “Teşekkür ederim, îmânımı tâzeledim’ diyor.” Hamidullah’ın bahsettiği misâfir Prof. Maurice Béjart’tan başkası değildi85. Maurice Béjart, müzik sanâtını da gerçekler kaynağı olan Kur’an’da görebilmişti. Bu tür örnekler çoktur. Kur’an’ın gerçekler kaynağı olduğuna ilişkin örnekler, bilimin ilerlemesiyle bir bir ortaya çıkıyor. Düşünce Dünyâmız “Cehâlet kötü bir bitki gibidir.“ Sir William Beveridge86 85 Temiz, M., Müzik Bilimini Kur’anda Gören Maurice Béjart, Alındığı İnternet Elektronik Adresi, http://mtemiz.pau.edu.tr/bilim/MÜZİK%20BİLİMİNİ%20KUR’ANDA%20GÖREN%2 0MAURİCE%20BÉJART.pdf, En Son Erişim Târihi: 21.03.2013. 86 Kişisel Gelişim, Bilim İle İlgili Sözler, Alındığı İnternet Elektronik Adresi, http://kisiselgelisim.gen.tr/Makaleler/kisisel-gelisim/bilim-ile-ilgili-sozler-867.aspx, En Son Erişim Târihi: 3.02.2015. Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 100 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ Düşünce Dünyâmız konusunda, insan zihninin içinde ve dışında (dış Dünyâ’da) olmak üzere, 2 alanda gelişen zihnî algıları genel olarak aşağıdaki şekilde açıklayabiliriz: 1- İnsanın zihninde tasavvur ettiği tanrıda en ufak bir zaaf ve eksiklik olmamalıdır. 2- Tanrıda tasavvur edilen güçler, dış Dünyâ’da ya da Evren'deki her bir olayla üst üste çakışmalıdır. 3- İnsanın zihninde ele alınan her hangi bir şey (örnek) konusunda, şöyle ya da böyle, doğan bir algı (inanç) oluşur (vardır) ki, bu inanç, fayda ve zarar açısından, olumlu ya da olumsuzdur. 4- İnsanın zihninin dışında (dış Dünyâ’da) bizzat ele alınan şey (örnek) ile ilgili bir olay (işlem sonucu) ortaya çıkar ki, bu olay, fayda ve zarar açısından, ya olumludur ya da olumsuzdur. Şimdi domuz eti konusunu bu düşünce sistemine uygulayalım: Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 101 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 1) Domuz eti konusunda, Müslümanların zihinlerindeki algı (inanç) onun haram olmasıdır ki bu, fayda ve zarar açısından, olumsuz gruptadır. Müslümanlar bu husustaki olumsuzluğa inanmışlardır, buna din lisanında îman etmek ya da îman (inanç) deniyor. 2) Zihnimizin dışında domuz eti konusunda yapılan işlemlere bakalım. Domuz eti konusunda yapılan işlem sonucu dış dünyâmızda ortaya çıkan olay ya da olay geçekliği, domuz etinin zararlı oluşudur. Domuz etinin bu zararlı Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 102 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ oluşu, domuz etine âit bir gerçektir. Domuz etine âit olan bir zarar gerçeliğine olay geçekliği adını verebiliriz. İslâm’da Îman’ın Yapısı (Esâsı) Ve Tasdik “Îman çıplaktır. Elbisesi takvâ; süsü utanmak; meyvesi ilimdir.” Hâdis-i Şerîf İslâm’da Fayda ve zarar açısından, bir Müslümanın sözlerine ya da duyduklarına ilişkin olarak zihninde algılanan kavramlar, ‘algılar’, ile zihin dışında sözlerine ya da duyduklarına ilişkin konularda meydana gelen ‘olayların gerçekliklerinin’ üst üste çakışması olayına İslâm’da îman yapısı denir. Îman yapısının, Müslümanın kalbi ve vicdanı tarafından aynen benimsenip kabul ve tasdik edilmesine İslâm’da (Şerîat’te) Îman ya da Şer’î Îman adı verilir. Domuz eti örneğinde bir Müslümanın (sözleri ya da duydukları ile ilgili olarak) zihnininde algılanan haram (algısı) kavramı, zihin dışında (sözleri ya da duydukları ile ilgili olarak) meydana gelen domuz etine âit zararlı olay Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 103 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ gerçekliği ile üst üste çakışmaktadır ki, bu da o Müslümanın domuz etine ilişkin îman yapısını oluşturmaktadır. Müslümanların îmanlarının yapısı (esâsı), sözlerinin ya da duyduklarının zihinlerinde oluşturduğu inanç kavramları (algıları) ile sözlerine ya da duyduklarına ilişkin olay gerçekliklerinin üst üste çakışmasıdır. Şer’î îmanın, “biz her şeyi çift yarattık” anlamındaki âyet gereğince, fayda ve zarar açısından, helal ve haram olmak üzere, iki cephesi vardır. Bir Müslümanın îmanına göre, bir şey, olay veyâ durum gerçekliği, fayda ve zarar açısından, ya helaldır ya da haramdır. Şimdi bir Müslümanın bir şey, olay ya da durumun helal ve haram olduğuna ilişkin îmanını daha genel olarak tanımlayabiliriz. Haram olan şey, olay veyâ duruma ilişkin îman yapısı şudur: Bir Müslüman’ın harama ilişkin îman yapısı, haram olan bir şey, olay veyâ duruma ilişkin olan sözlerine ya da duyduklarına iliş-kin olarak bu şey, olay veyâ durumla ilgili zihninde algıla-nan haram kavramı (algısı) ile zihninin Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 104 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ dışında meydana gelen olay gerçekliğinin üst üste çakışmasıdır. Helal olan şey, olay veyâ duruma ilişkin îman yapısı ise şudur: Bir Müslüman’ın helala ilişkin îman yapısı ise, helal olan bir şey, olay veyâ duruma ilişkin olan sözlerine ya da duyduklarına ilişkin olarak bu şey, olay veyâ durumla ilgili zihninde algılanan helal kavramı (algısı) ile zihninin dışında meydana gelen olay gerçekliğinin üst üste çakışmasıdır. Geçersiz Dinlerin Gerçek Olmayan Îmanları “İlim cesâret verir; cehâlet ise küstahlık…” Terre Müslümanların îmanlarının uyduruk olmadığını, İslâm’da îman edilen her bir şey, olay ve durumun gerçeklere dayandığını görüyorsunuz. Bu gerçekçi sonuçları, İslâm’ı inceleyen herkes görmektedir87,88. 87 Temiz, M., Batı’daki İslâm Aleyhtarlığı Propagandasından Kaynaklanan Sarsılmaz Ön Yargısı’na Ve İnatçılığına Ek Olarak İslâm’dan Ve Müslümanlar’dan Nefret Eden Julia Jawairiyah Neden Müslüman Oldu? Akıl ve Mantığa Ters Düşmeyen Tek Din İslâm, Alındığı İnternet Elektronik Adresi, Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 105 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ Nitekim, Hollandalı ve İslâm düşmanı politikacı Geert Wilders’ının Müslüman olmasının başka bir sebebi olabilir mi? Biz Müslümanlar, örneğin ineklere tapan Hinduların bu îmanlarının bir gerçeğe dayanmadığını biliyoruz. Bu gerçek dışılığı şimdi siz de fark edebilirsiniz. Nasıl mı? http://mtemiz.com/bilim/İSLÂM’DAN%20VE%20MÜSLÜMANLAR’DAN%20NEFRE T%20EDEN%20JULİA%20JAWAİRİYAH%20NEDEN%20MÜSLÜMAN%20OLDU. pdf YA DA http://mtemiz.com/bilim/İSLÂM’DAN%20VE%20MÜSLÜMANLAR’DAN%20NEFRET% 20EDEN%20JULİA%20JAWAİRİYAH%20NEDEN%20MÜSLÜMAN%20OLDU.doc, En Son Erişim Târihi: 23.03.2013. 88 Temiz, M., Talibana Esir Düşen Yvonne Ridley Neden Müslüman Oldu?, Alındığı İnternet Elektronik Adresi, http://mtemiz.pau.edu.tr/bilim/Talibana%20Esir%20düşen%20Yvonne%20Ridley.pdf YA DA http://mtemiz.pau.edu.tr/bilim/Talibana%20Esir%20düşen%20Yvonne%20Ridley.doc, En Son Erişim Târihi: 23.03.2013. Hollandalı aşırı sağcı Müslüman oldu. Hollanda’da liderliğini aşırı sağcı ve İslam düşmanı politikacı Geert Wilders’ın yaptığı Özgürlük Partisi’nin eski üyelerinden Arnoud Van Doorn Müslüman oldu. Milliyetin Haberi, Alındığı İnternet Elektronik Adresi, http://dunya.milliyet.com.tr/hollandali-asiri-sagci-muslumanoldu/dunya/dunyadetay/05.03.2013/1676616/default.htm YA DA Büyük bir İslam-karşıtı olan Hollandalı Müslüman oldu, http://www.kavkazcenter.com/tur/content/2013/03/05/8475.shtml, En Son Erişim Târihi: 23.03.2013. Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 106 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ Yukarıda “Tanrıda tasavvur edilen güçler, dış Dünyâ’da ya da Evren’deki her bir olayla üst üste çakışmalıdır.” demiştik… Herkes bilir ki kendisine tapılan tanrı, en basitinden evrenleri, canlı cansız bütün varlıkları yönetir, her bir varlığın gerekli ihtiyaçlarını karşılar. Meselâ Hinduların tanrı diye taptıkları ineklerde bu güçlerden eser var mı? Bizlerin hemen hergün kesip etini yediğimiz bu inekler, karınlarını bile doğru dürüst doyuramazlarken, onların tanrılıklarından söz edilebilir mi? Şimdi insanın düşünce dünyâsının dışındaki evrende meydana gelen her bir olayla tanrı olarak düşünülen ineğin gücünün üst üste çakışmasının mümkün olmadığı açıkça görülmüyor mu? Bu düşünce tarzını yılanları, yıldızları,… , tanrı olarak kabul eden diğer sistemlere de uygulamak mümkündür. Sonuç olarak, bundan sonrasını artık okuyucu düşünerek karşılaştırmasını kolayca yapacak ve görecektir ki İslâm Dini, baştan sona gerçekler üzerine indirilmiş, en mükemmel bir dindir. Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 107 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ Hindistan bir kadın ineğe taparken Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 108 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ ‘İLİM’ VE ‘BİLİM’ Bilim Ve Hedefi “Bilgi, hazîne; soru, hazînedir. Sorun, öğrenin! Bir soru sâyesinde dört kişi sevap alır. Bunlar da; soran, cevap veren, dinleyen ve bunları sevenlerdir. Hadîs-i Şerîf Bilim ya da daha doğrusu ilim deyince insanın aklına ister istemez önce Hz. Ali (RA) gelmektedir. Çünkü Peygamberimiz (SAV) Efendimiz, “Ben ilmin şehriyim, Hz. Ali de kapısıdır” buyurmuşlardır. RA kısaltması “Radiyallâhü Anh - Allah ondan razı olsun.” demektir. SAV kısaltması “Sallâllâhü Aleyhi ve Sellem - Allah O’na salât etsin.” demektir. Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 109 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ Nitekim Hz. Ali’nin, “İlim maldan üstündür. Çünkü malı sen koruduğun hâlde; ilim seni korur89“ şeklindeki söz leri, bu hükmün bir ipucunu vermektedir. ‘İlim’ ve ‘bilim’ kelimelerinin tartışmasını şimdilik sonraya bırakmak üzere, burada hemen “neden ilim?” sorusunu aydınlatmakta fayda vardır. O zaman ilmin kıymet ve değeri hakkındaki görüşleri sıralamanın anlamı daha iyi bir şekilde ortaya çıkar. Bununla berâber, bilim ilmin içeriğindendir. Daha doğrusu, “ilim” dendiğinde, “bilim” de ifâde edildiği hâlde, “bilim” dendiğinde, ilmin bütün içeriği ifâde edilmemiş olur. Çağımız, ilim çağıdır. Çünkü bugün herkes, ilmin nîmetlerinden istifâde etmekte, ilmin ürünleriyle karşı karşıya bulunmaktadır. Evlerde faydalanılan aygıtlardan başlayarak, taşıt, haberleşme, eğlence araçları, bilgisayarlar ve daha birçok benzer cihazlar ilmin (daha doğrusu özel olarak bilimin) birer ürünüdürler. Uygulanan sağlık kuralları ilme 89 El Câmi’us-Sağir 1/415, Sevâik’ul Muhrika 73; Tehzib’ut-Tehziîb 6/320; Müstedrek-i Hâkim 3/126. Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 110 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ dayanır. Besin, giyim, tarım ve sanâyi üretimi de ilimle iç içe gitmektedir. İlmin hedefi, insanın maddî ve mânevî refâhını sağlamaktır. Maddî refah, zenginlik ve teknolojiyle sağlanan her türlü konfor ile; mânevî refah ise dini yaşayarak ruh, kalp ve gönül huzûru ile kazanılır. Maddî ve mânevî âlemlere ilişkin sanat ve edebiyat, gönlün estetik (bediî- bediîyat) zenginliğine etki ederek, kazanılan insanî duyguların güzelliklerinin olgunluğa kavuşmasına yardımcı olur. Bu yüzden, bilime her türlü mânevî zenginlik eklenirse, o zaman kazanılan maddî ve mânevî zenginlik “ilim” kelimesinin bir sonucu olur. Madde ve mâneviyattan birini diğerine tercih etmek, insanlığın medeniyet yarışında derin yaralar almasına yol açabilir. Çünkü insanın maddî ve mânevî olmak üzere iki cephesi vardır. Bunlara âit bilgiler, ancak “ilim” kelimesi ile temsil edilebilir. Dolayısıyla, insanın her iki cephesinin de ilimden gıdasını alması en tabiî bir olaydır. Bu durumu, sık sık verdiğim bir misâl olarak, bir uçağın iki kanadına benzetebiliriz. Tek cephesi ile bilgilenmiş bir insan, ancak tek kanatlı bir uçak gibidir. Uçak tek kanatla ne kadar uça- Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 111 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ biliyorsa, söz konusu tek yönlü bir insanın da, kendisine ve milletine, o kadar faydası vardır. İnsan, bilim ile elde edilen teknolojiyi kullanarak kazanılan refah ve zenginlik ile aklî fonksiyonlarını; rûhî yönüyle de kalp ve gönül fonksiyonlarını tatmin ederek, saadeti yakalayabilir. Dolayısıyla, teknolojik refah ve zenginlik ile kalp ve gönül zenginliğinin bir arada elde edilmesi ancak ilim ile olur. İnsandaki madde ve manâ dengesi ancak bu sâyede, yâni ilmin madde ve manâ cephelerinin dikkate alınmasıyla, korunabilir. Yoksa, sırf bilim ile elde edilen teknolojik refah ve zenginlik insanı ancak bencilleştirir, hırslandırır, fakat mutlu edemez. İnsandaki madde ve manâ dengesi hayatta orta yolu, örta ölçüyü târif etmektedir. Bu yüzden başarılı olmanın bir şartı da orta yolu, orta ölçüyü izlemektir. Aşırılığın her zaman zarar getirdiği artık bilinen bir gerçek olmuştur. Teknolojideki gelişmeler, aklî (pozitif) ilimlerle; rûhî yöndeki gelişmeler ise, naklî (kalbîrûhî) ilimlerle elde edilir. İşte insanda aklî ve naklî ilimlerin fonksiyonlarının her ikisinin birden dengede olması, saadete götüren yolu gösterir. Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 112 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ Sonuç olarak insan, ilim ile ilk plânda maddî-mânevî bilgi dengesini kazanarak insanî kararlılığını bulmalıdır. Bilimin insan hayâtını bu denli sardığı günümüzde genel eğitim içinde bilim kapsamında verilen fen bilgileri de önem kazanmıştır. Fen eğitimi tabiatı öğrenmek, açıklamak amacıyla oluşmuş Fizik, Kimya, Biyoloji, yer ve gök bilimleri üzerinde toplanır. Fen bilgileri tekniğin temelidir. Bu bilimler insanda ilmî düşünce metotlarını geliştirir. Bu sûretle, hurâfe, safsata ve taassuptan uzak kalmak bu sâyede mümkündür. Fen bilimleri, bilimin ürünü olarak yapılan teknik araçların güvenle kullanılmasını sağlar. Mânevî (kalbî) bilimin esâsı, insanın kendisini bilmesi ve tanımasıdır. Bunu biraz daha açmak gerekirse insan, önce Yunus’un “Bir ben vardır bende, benden içeru…” nazmında “benden içeru” deyiminde kastettiği ‘öz benliğini’ öğrenmelidir. Doğu ülkelerinde sürekli olarak dolaşmış, araştırmalar yapmış Dr. Paul Brunton, Arunachala Tapınağı’nda yaşayan Ramanâ Maharshi’ye: “Ben hakîkati arıyorum. Hakîkat nedir?” Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 113 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ diye sorunca, Maharshi şu cevâbı verir: “Ben hakîkati arıyorum, diyorsun. Evvelâ şu ben’i öğrenin sonrası gelir!” der. Onun için gerçeği öğrenmek isteyen insan, önce kendinden başlamalıdır. “Nefsini bilen Rab’bini bilir.” Demiyor mu Peygamberimiz (SAV) Efendimiz? İnsanoğlu Rab’bini tanıdığı oranda gerçeklere vâkıf olabilir. Çünkü tek gerçek, Rab’bimizdir, diğer ikinci derece gerçekler ise, Rab’bimizin sıfatlarının birer yansımasından ibârettirβ. Mânevî bilimlerin kaynağını din oluşturur. Eintein “İlimsiz din kör, dinsiz ilim topaldır” diyerek ilmin kemâle gelmesinin dinle beslenmesine bağlı olduğu gerçeğini ortaya koymak istemiştir. İlim bizim öz karakterimizdir. Milletimiz’in târih boyunca sayısız devletler, imparatorluklar kurarak diğer mil- β Allah’ın (CC) 99 güzel isimlerinden bir tânesi “el Hak-Varlığı hiç değişmeden duran” ve biri de “el Bâkî-Varlığının sonu olmayan”dır. Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 114 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ letlere önderlik yapmış olması, ilme verdiği önemle îzah edilebilir. İstanbul’u fetheden Fâtih Sultan Mehmed’in sarayında bilim ve bilim adamlarının ve ressamların ayrı bir yeri vardı ve bunların millîyetine bakılmazdı. “Hiç bilenle bilmeyenler bir olur mu90“ âyetinin sırrına vâkıf olan Milletimiz, bundan sonra da, târihin akışı içinde ilim alanında 3. Raundun hazırlıklarına başlamaktadır. Bilim, tabiattaki enerjiyi insanın istifâdesine sunan bir vâsıtadır. Çevremizi gözlediğimizde, Evren’in çeşitli biçim ve şekillerde enerjinin transformasyonuna (dönüşümüne) sahne olduğunu görüyoruz. Bu dönüşümlerin kazanımlarının hedefindeki odak noktası, Evren’deki canlılar ve özellikle insanoğludur. Bugün bilim, önceleri sâdece boşluk denilen, göklerin enerji ile dolu olduğu sonucuna varmıştır. Nitekim bu ger90 Zümer Sûresi, âyet 9: “Yoksa o, gece saatlerinde kalkan, secdeye kapanıp, kıyama durarak daima vazifesini yapan, ahireti hesaba katan ve Rabbinin rahmetini uman kimse gibi olur mu? De ki: “Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?” Ancak temiz akıl sahibi olanlar anlar.” Birinci raund Türkler’in 926 yılında toptan Müslüman olana kadar geçen zaman ise, 2. raund da İstiklâl Savaşına kadar geçen süredir. Cumhûriyetimiz’le başlayan süreç içinde şu sıralarda sürdürdüğümüz ilmî faaliyetlerle 3. raundun başladığını kabul edebiliriz. Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 115 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ çeği yüz yıllar öncesinden Kur’an haber vermiştirξ. Geniş bir Kur’an bilgisine sâhip olan Mustafa Kemal, bu temel gerçeği, “İstikbal göklerdedir.” diyerek veciz (kısa ve öz) bir hâle getirmiştir®. Enerji, insan ve canlıların maddî cevheridir. İnsan toplulukları bütün fâliyetlerinde bilimin gücünden faydalanarak, kendi hayat ve neslinin devâmı, gerekli enerji türleri arasındaki dönüşümü, ulaşım, haberleşme ve makineleşme faliyetlerini sağlamak, hayat standardını yükselTıp refaha ulaşmak ve bilimsel fâliyetleri yürütmek ve devâmını sürdürmek için çaba göstermektedir. İlmin hedefi sâdece yukarıda sıralanan gayretler değildir. İlim aynı zamanda düşünmeyi ve düşünce kültürünü hâkim kılmalı, beyin gücünü faydalı bir şekilde yönlendirecek beyin jimnastiğini insanlara verebilmelidir. ξ Zâriyat Sûresi, âyet 22: “Sizin rızkınız da size vaad edilen sevap ve cezâ da göktedir.” ® Atatürk’ü iyi tanıyanlar bilirler ki, o bütün eserlerinin ilhâmını Kur’an ve hadisten almıştır. Meselâ, devlet idâresinde ilk defâ Hz. Ömer tarafından kurulan şûrayı örnek alarak Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni tesis etmiştir. Meclis duvarında yazılı olan “Hâkimiyet kayıtsız şartsız milletindir.” yazısının ilhâmı ise, Hz. Peygamber’imiz (SAV) Efendi’mizin “Milletin efendisi ona hizmet edendir.” hadisinden gelmektedir (Atatürk’ün Kur’an Kültürü, Abdurrahman Kasapoğlu, 2006, İstanbul). Atatürk’ün dünyâ tarafından hâlâ hayranlıkla kabul görmesinin temelinde, onun eserlerinin ilhâmını İslâm kültürünün sağlam kaynaklarına dayandırması yatmaktadır. Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 116 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ Bilgi insanı akıllı yapmaz. Eğer öyle olsaydı, en akıllılarımız bilgisayarlar olurdu ve bizi akıllılıkta geçerlerdi. “Bilgi kuvvettir” sözü özel anlamda doğrudur. Kuvvetli olanlar ancak bilgiyi kendilerine mal edebilenler onu üretici, bağımsız ve orijinal düşünce sırasında kullanabilenler ve kendi rûhî duygularını bu bilgi temeline oturtabilenlerdir. İnsanı yücelten depolanmış bilgi değil; onu düzenleyen, yenileştiren ve kullanılır bir hâle getiren düşünce tarzıdır. Günümüzde her taraf bilgi ile doludur. Bâzı insanlar depoladıkları bilginin gurûru içindedirler. Bu günümüzde bir saygı ve saygınlık sorunu hâline gelmiştir. Bir insan ne kadar bilgili ise, bize o kadar yetenekli, çekici ve canlı gözükmektedir. Fakat belki, yanıldığımızın farkında bile olamıyoruz. Bilginin insanı akıllı yapamayacağı hiç de aklımıza gelmez. Robert Hilliard, ABD Telekominikasyon Federal Komisyonu Eğitim Yayınları Müdürü, “Gelecekte sayfalarca veri ezberlemeye de lüzum kalmayacaktır, bunları bilgisayarlar derhal vereceklerdir. Ancak, geleceğin insanı yalnız neyi bilmek istediğini bilebilmek için pek yüksek bir bilgin olmak ihtiyacında kalacaktır” demekle bu gerçeği dile getirmiştir. Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 117 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ Çiçeklerin bal özlerini toplamakla insan bala sâhip olamaz. Bal özlerinin bal olması için bunların arının özel enzimleri ile muamele görmesi gerekir. Bunun gibi, insana diğer unsurlardan ayrı bir özellik kazandıran şey, aynı şeyleri okumasına, işitmesine ve görmesine rağmen, onları kendilerine özgü bir tarzda yorumlamasıdır. Yorum ise, bilginin yanında, düşünce gücüne dayanır. Bilimin hedeflerinin en önemlilerinden biri, işte bu düşünce yeteneğini vermesidir. Son zamanlarda hızlı okuma tekniklerinden sık sık söz edilmektedir. Aslında, bundan daha ziyâde düşünme metotları üzerinde durulmalıdır. Hızlı okuma tekniği sâyesinde insan koca ciltleri bir kaç saat içinde bitirmektedir. Niçin bir anda milyonlarca bilgi depolayan bilgisayarlarla yarışa girelim ki? Bilgisayarların yaptığı iş üzerinde neden vakit harcanmalı? İnsanın yapacağı işin, bilgisayarın gördüğü işin üzerinde olması gerekmez mi? Bugünkü en önemli problem çok okuduğumuz hâlde, az düşündüğümüz gerçeğini niçin hâlâ göremiyoruz? Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 118 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ Onun için insanlarımız düşünme kültürünü de geliştirmelidirler. Düşünce kültürüne erişmenin biricik yolu, insanlığın kültürel mirâsının tamâmını, özellikle, kendi Kültürümüz’ü özümlemek, onu filtre etmek, kaymağını alıp posasını bırakmak, Bilim Târihi’nin küllerini değil, geleceğe yönelik davranışlarımızı fitilleyen ateşini almak, bu ateşi insanların fikrî enerjisi hâline sokmak, onunla araştırma meş’alesini tutuşturarak enerjinin geçmişten geleceğe akışını hızlandırmaktır. Bugün bilim ve teknoloji sahâsındaki baş döndürücü gelişmeler, bilimin insanoğluna verdiği düşünce gücünün sonucudur ama eksiktir, gönül ilminin vizesinden yoksun olduğu için, topaldır, aksaktır, huzursuzdur, dengesizdir. Bu anormallikler, bilim ve teknoloji arttıkça da artmaktadır. Gönül denetiminden yoksun düşünce gücünün insanoğluna hâkim olması hâlinde, bunun gelecekte onu robot seviyesine indireceği gerçeğini hiç bir zaman göz ardı etmemelidir. Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 119 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ İşte buraya kadar anlattıklarımızla amaç ve esas olarak Müslümanların Erken Rönesans Dönemi’ndeki fikri ve kalbî yapılarına atıfta bulunulmuştur. Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 120 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ ÖN (ERKEN) RÖNESANS DÖNEMİ İSLÂM ÇAĞI Beyin Gücü Ve Akıl “İnsanın bilmediği bir şey için "bilmiyorum" demesi de bir ilimdir.” İbn Mesud İnsanoğlu, varlığını sürdürmek, neslini devam ettirmek, hayat seviyesini yükselTıp mutluluğu yakalayabilmek için akıl silâhı sâyesinde hayvanları ve kendi adale gücünü kullanarak Dünyâ’ya hâkim olma yolunda mücâdelesini sürdürmektedir. Bunu Ön Rönesans hareketini tâkip ederek Avrupa’da Rönesans hareketiyle devam ettirmiş, yol ve metotlar geliştirmiş, daha sonra da makine gücünden istifâde etmesini başarmış ve nihâyet günümüzde enerjiyi hizme- Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 121 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ tinde kullanmanın en son ve etkili şekli olan beyin gücüne ulaşmış bulunuyor. Beyin gücü, akıl ve fennin yâni ilmin bir tetikleyicisidir. Yüzyılların birikimi olan bilgilerle donatıl-mış olan insanlar, bu günkü bilgi çağında gün geçtikçe Bil-gi Toplumları’na dönüşüyor. Mızrağıyla sekiz, on metre öndeki avını hedeflemeye çalışan ilk çağın yarı çıplak insanına karşı, günümüzün insanı, bilim ve teknoloji yolunda geliştirdiği vâsıtalarla 50-60 kilometre uzakta bulunan bir elbise düğmesini vuracak seviyeye gelmiş olmasına rağmen, hâlâ huzur ve saadeti yakalayabilmiş değildir. Hakîkaten, uzay çağının bu döneminde gene de ortalıkta huzur ve mutluluktan eser yok… İnsanlar âdetâ gittikçe canavarlaşmaktadırlar. Neden? Çünkü ilim, hâlâ tek yanlı olarak uygulanmakta, insana ‘insan’ gözüyle değil, aksine, bir metot ve kavram eksikliğiyle, ona bir makine parçası gibi bakılmış ve bakılmaktadır. Bu uygulama ne yazık ki, günümüzde de devam etmektedir. Nitekim bir örnek vermek gerekirse, 20.07.2012 târihinde dünyânın bir numaralı gündemi, Amerika’da Batman Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 122 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ filminin ön gösteriminde (galasında) bir gencin keyfi olarak 12 kişiyi öldürmesi ve birçok kişiyi yaralamasıydı€. Asrımızda buna benzer keyfi kıyımların sık yaşandığı, bunun sebebinin ise, insanların materyalist olarak yetiştirilmesi, dolayısıyla mânevî tatminsizliktir. Bu materyalist eğitimden mâneviyatçı bir eğitime geçilerek insanlığın ve insanların bunalımlardan kurtarılması gerekiyor. Bu kurtuluş ancak İslâm Kültürü ile mümkündür. Bu açıdan Yeni Türkiye yöneticilerinin siyâsetlerinin özü olarak insanı birinci önceliğe oturtması, geçte olsa elbette birgün meyvelerini bol bol verecektir. Son zamanlarda Türkiye’de başta kadınlara olmak üzere çeşitli şiddet ve öldürme olayları almış başını gidiyor. Bunun da tek panzehiri Kültürümüz ya da Dinimiz’dir. Kendi öz, üstün ve Altın Kültürümüz’e (Dinimiz’e) dönerek topyekûn bir dinî eğitim seferberliği yapılmadan ve uzun süre böyle bir eğitimi devam ettirmeden her şeyin hemen düzeleceğini zannetmek bence saflıktır! Bu Millet’in Dinî eğitimi yüz yıla yakın bir süre ihmal edilmiş, bu € Anonim, Batman filminin katliam seansı, Alındığı İnternet Elektronik Adresi,http://www.hurriyet.com.tr/planet/21036000.asp, En Son Erişim Târihi: 22.07.2012. Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 123 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ nedenle bugünkü duruma gelinmiştir. Dinî eğitim seferberliği şimdi başlasa bile, bunun meyvelerini en az 50-60 yıl sonra toplayabilirsiniz, beyler! Ama bu panzehire kısa süre içinde yaklaşılacağını pek zannetmiyorum. Zirâ çoğu etkin insanlarımızdaki Kültürel câhillik o dereceye varmıştır ki, onlardaki bu din karşıtlığı gün geçtikçe, câhilliklerinin çokluğu oranında da, gittikçe atmaktadır. Şimdiye kadar insanlarımız, “Din afyondur.” uyarıları altında din câhili yapılmışlardır. Dinin önemini bilen insanlar azalmıştır. Nasîhat ve uyarıların fayda vermediği bir dönemden geçiyoruz. “Din afyondur.” diyenlerin öncüleri, etkinliklerini günümüzde bile sürdürebilmektedirler. Fakat Din câhilleri Güneş’i karartmaya çalışsalar bile gerçek, hepten yok edilemez. Bu günkü ilim ve teknolojinin alt yapısını kuran İslam Kültürü’dür. Bu Kültürün sâhipleri, ilmi iki cephesiyle ele alarak uygulamışlardır. O zamanlar ilmin altın anahtarı bu yüzden Müslümanların elindeydi. Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 124 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ Bilim târihçileri bu devri Ön (Erken) Rönesans Dönemi diye vasıflandırmaktadırlar91. Fakat ne yazık ki, bu parlak devir böyle devam etmemiştir. Müslümanlar ne zamanki ilmi tek yanlı olarak uygulamaya koyulmuşlar, ilmin bir bütün olarak uygulanması terk edilmiş, işte ondan sonra Müslüman bilim adamlarının değişen ilme bakış açıları, bu sihirli anahtarı Batılılara kaptırmalarına sebep olmuştur. Bu elbette sebepsiz değildi. İlme karşı bakış açısı farkı vardı. İlk İslâm bilginleri ile günümüz Müslümanlarının ilim anlayışları arasındaki farkı şu örnekten kolayca sezebiliyoruz: Ömer isimli iki astronom bir gün önlerinde Almagest (o devrin en ünlü Astronomi kitabı) olduğu hâlde bir câmi avlusunun sütunları arasında otururlarken, yanlarından geçen bir câhil kişi, küçümser bir edâ ile, onlara zihinlerini ne ile tâzelediklerini sorunca, Ömerler’den biri, Kur’ân’ı Kerîm’in, “Onlar, semâyâ dikkatle bakmıyorlar mı? (onun) ve dağların nasıl yaratıldığını araştırmıyorlar mı? meâlindeki âyetinin şerhini okuyoruz” şeklinde cevap verir92. 91 Özemre, A. Y., Toplumların Yükselişi ve Çöküşü, İnsan ve Kâinat, Sayı 102, 1994. Hunke, S., Avrupa’nın Üzerine Doğan İslâm Güneşi, Sayfa 107, (Orijinal adı: Allahs Sonne über dem Abendland-Unser arabisches Erbe.Çeviren: Servet Sezgin, Bedir Yayınevi, 1972). 92 Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 125 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ Dikkatlerinizi, birer ilim adamı olan Ömerlerin ilmi, madde ve mânâsı ile birlikte, eksiksiz bir şekilde algılayıp uyguladıklarına çevirmenizi ve söylenen söze işâret etmek istiyorum. Vurgulamak istediğim inceliği, mecâzi olarak söylenmiş “...âyetinin şerhini okuyoruz” ifâdesinden anlamak mümkündür. Bilim Târihi’nde Ön (Erken) Rönesans Dönemi’ni ve Avrupa Rönesans’ının alt yapısını kuran ilim görüşü işte bu görüştür: Madde ve mânasıyla kucaklaşan ilim görüşü! O zamanlar bu insanlar, bu bütünlüğü içinde, ilme bir ibâdet aşkı ile sarılmışlardır. Onlar, ilmin bilim ve teknoloji cephesine bir ibâdet elbisesi giydirerek oluşturdukları onun mânevi cihetini, ateşleyici bir güç ve istim olarak kabul etmişlerdir. Bu atmosferde bu ruhla çalışmışlar, hem bilime katkı yaparak bilim ve teknolojinin öncüleri olmuşlar, hem de huzurlu olarak yapmışlardır. İlmî ve bilimsel ekolleri kurarak rönesanslara öncülük eden atalarımızı örnek alalım. “Amerikayı ikinci kez keşfetmetmeye kalkışmanın bir anlamı var mı? O zaman hem başarı ve hem de huzur kendiliğinden gelecektir. Yıkıcı fikirlere kapılıp Kültürümüzü (Dinimizi) Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 126 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ afyona benzetme gafletinden kurtularak emperyalistlerin oyunlarından kurtulsak daha iyi olmaz mı? Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 127 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ BİLİM TÂRİHİNDE ERKEN (ÖN) RÖNESANS DÖNEMİ İSLÂM ÇAĞI Bilim ve Teknolojinin Gerçek Sâhipleri Türk Bilim Adamları Giriş Bu gün çoğumuz bütün ilimlerin kaynağının Batı olduğu inancı içindeyiz. Bu yüzden, çoğu insanlarımız ara-sında Batı’da bilim ve teknoloji sahâsında meydana gelen her gelişme karşısında yeis ve ümitsizliğe düşenlere sıkça rastlanmaktadır. Bu hâl, bir âcizlik ve aşağılık kaynağı olmakta, kendi öz varlığımızı ve benliğimizi bizzat geliştirerek kendi başımıza bir şeyler yapma, bir şeyler gerçekleştirme çabalarımı- Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 128 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ zı körletmekte, her şeyi Batı’dan bekleyen şahsiyetsiz, taklitçi ve kopyacı bir ruh yapısının gelişmesine yol açmaktadır. Hâlbuki bu gün, gerçek ilim târihine bakıldığında, Batı Bilimi’nin alt yapısını Müslümanların kurmuş olduklarını gördüğümüz gibi, Batı’da Müslüman ilim adamlarının buluşlarını kendi ilmî buluşları gibi göstererek meşhur olmuş birçok ‘sahte kahramanlara’ da rastlanmaktadır. Bu gün mevcut bilim ve teknolojinin temel yapısının yüzde altmış beşinin (%65’inin) sâhiplerinin Müslüman ilim adamları olduğunu kaynaklar açıklamaktadırlar93. Târih boyunca kazanılan her başarının temelinde yüksek bir moral birikiminin olduğu, Dünyâ’nın her köşesine medeniyet ve insanlık götürmüş olan Milletimiz’in şanlı ve üstün târihinin binlerce moral kaynakları ile dolu . Sahte kahramanlara bir örnek olarak, meselâ, Villanovanus adıyla anılan Ispanyol Miguel Serveda gösterilebilir. Serveda, “Eserlerimin benden sonra on bin yıl yaşamayacaklarını bilseydim, onları aslâ kaleme almazdım” diyen, İbni-Nefîs’in, İbni Sînâ’nın Kânun adlı ünlü eserine 13. yüz yılda yazdığı şerhlerden birini eline geçirmiş, o eserden öğrendiği ‘kan dolaşımını’ bilim dünyâsına kendi buluşu olarak duyurmuştur. Serveda, uzun yıllar bilim dünyâsında küçük kan dolaşımının bulucusu olarak anılmıştır. Mısırlı doktor Tantavî, 1924 yılında Almanya’da Freiburg Tıp Fakültesi’nde sunduğu bir doktora tezi ile Miguel Serveda’nın sahtekarlığını bilim dünyâsına ispat etmiştir. Batı’da Müslümanların eserlerinden faydalanarak, kaynak belirtmediklerinden dolayı, onların buluşlarını sâhiplenip meşhur olmuş böyle çok kimseler vardır (Batı’nın Üzerine Doğan İslâm Güneşi, Sayfa 184-190, Sigrid Hunke). 93 Döven, Ş., Müslüman İlim Öncüleri Ansiklopedisi, Yeni Asya Yayınları, 1984. Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 129 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ olduğu bilinmektedir. Bize düşen bunların bilincinde olarak düşmanlara karşı bu şan ve gurur potansiyelinden mahrum olmamaktır. Kendi öz Bilim Târihimiz’in altın sayfalarından bize intikal eden gurur ve gayret potansiyelinin varlığından habersiz olmak, aslında târihte 16, ve bir söylentiye göre 20, devlet kurmuş ve dünyâya medeniyet ve insanlığı öğretmiş olan bizlere hiç de yakışacak bir şey değildir. Tersine bu geçmişimiz, her türlü gayret ve başarının çekirdeğini oluşturan ‘itici ve ateşleyici mânevi bir güç ve kuvvet kaynağını meydana getirmektedir.’ Bilim, teknoloji ve medeniyetler yarışında bu kaynağın varlığını bilerek çalışacak ve mücâdele edecek olan insanlarımızın başarıları, bunlardan habersiz olarak ‘kendini tanımamanın’ verdiği bir eziklik ve “aşağılık kompleksi” içinde mücâdele vermekten çok üstün olacaktır. Batı’daki Rönesans hareketini başlatan 7 asırlık bir dönemin kurucuları olan, Müslüman bilginlerinin birçok ilmî buluşlarını sâhiplenen Batı’nın, bu gün hâlâ eski tâzeliğini koruyup geliştirdiği haçlı zihniyetiyle94, İslâm Dünyâsı’na Turna, B ve Uçar, O., Metal Fırtına, Sayfa 102, Timaş Yayınları, İstanbul, 2005 (11 Eylül saldırılarından sonra Bush’un “Bir Haçlı Seferine başladık” demesi, Batı zihniyetinin bir örneğini meydana getirmektedir). 94 Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 130 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ karşı duyduğu kin ve düşmanlığını, o ülkelerde yetiştirdiği piyonlar vâsıtasıyla sürdürmeye çalışıyor. Bu piyonlar, bizzat kendi öz milletleri, kendi kültür ve medeniyetleri aleyhinde etkin propagandalar uygulamış ve uygulamaktadırlar. Bu yüzden, İslâm İlim Dünyâsı’nın yaldızlı sayfalarının varlığından uzun yıllar habersiz kaldık. Bu gün ilim ve fâzîlet kaynağı seçkin bilim adamları tarafından araştırılarak Kültürel zenginlik ve üstünlüğümüzün göz önüne dökülmesi, yukarıda adı geçen mânevî gücün kıvılcımlandırdığı bir inançla, Müslüman Milletimiz’in yeniden silkinip bilim ve teknoloji sahâsına doğru ilmî ve insanî atılışının müjdeleyici işâretlerini tekrar görmeye başlamış bulunuyoruz. Yeni Türkiye’de yeni bir şahlanışla yetişecek olan fâzîletli, onurlu ve vakur ilim adamlarımız, iddiâsız fakat becerikli, üstün, propagandaya ihtiyaç göstermeyecek kadar sağlam ve dikkatli olup o eski şanlı medeniyetin üzerine modern teknoloji ve öz Kültürümüz’ün koruyucu elbise-sini Değerli bilim adamımız Prof. Dr. Oktay Sinanoğlu, kitaplarında Türkiye’mizde, Memleketimizi Batılılara peşkeş çekmek için fırsat kollayan köşe başlarına yerleşmiş 200 000 hâin olduğunu yazmaktadır. Bu sayının bugün daha da kabarık olduğu tahmin ediliyor (http://www.milliiradebildirisi.org/turkiyede-hain-neden-cok/). 95 Temiz, M., Kültürümüz’ün Koruyuculuğu Alındığı İnternet Elektronik Adresi, http://mtemiz.com/bilim/KÜLTÜRÜMÜZÜN%20KORUYUCULUĞU.pdf YA DA Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 131 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ giydirmek için kararlıdırlar. Onların târihteki lâyık ve gerçek yerine oturtup olgunlaştırdıkları bir ‘ilim çağıhikmet toplumları96‘ diyebileceğimiz günleri görür gibi olmanın sevinci, ne kadar yüce olan bir duygudur. Şunu hemen belirtmekte fayda vardır ki, bu duyguyu herkes ve özellikle de Kültürümüzü afyon olarak tanımlayan ideolojik grupların bireyleri hiç duyamazlar. Bu tür yüce duyguları ‘Vatan ve Milletini sevmenin îmandan olduğu’ inancına sâhip olan gerçek vatan evlatları duyabilir. Batı’da başlatılan Rönesans’ın çekirdeğini meydana getiren ve bu günkü Bilgi Çağı’nın temellerini atan, Milletçe her zaman gurur duyacağımız bu Müslüman ilim adamlarımızın dönemlerinden, karanlıktaki ateş böcekleri gibi, günümüzdeki Batılıların hayatlarına akseden medeniyetimizin anahtar kelime ve sözcüklerine bir göz atalım: Batılılar tarafından hayatta her zaman kullanılan aşağıdaki 8-10 cümleyi ele alalım: http://mtemiz.com/bilim/KÜLTÜRÜMÜZÜN%20KORUYUCULUĞU.doc, En Son Erişim Târihi, 11.04.2014. 96 Temiz, M., Çağı Nasıl Atlayacağız? Bilgi Toplumu Yeterli mi? Sevgi ve İnsan Faktörü, Yeni Türkiye, Sayı 19, Sayfa 673-689, Yıl 4, 1998. Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 132 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ “Efendim! Sizi bu kahveye dâvet edebilir miyim? Yorgun musunuz (Ermattet)? Lütfen ceketinizi çıkarınız, arkanızdaki sofada karmen rengindeki şilteye oturunuz. Alkolü tercih etmezseniz, çizgili kasketli, beyaz önlüklü şekerci size bir fincan kahve ile iki parça şeker, isterseniz bir sürâhi soğutulmuş limonata sunsun mu? Hayır mı? Öyleyse, kayısı ve muz ile mahallî meyveler arzu eder misiniz?” Görüldüğü gibi, bir Avrupalının bugün kullandığı 8-10 cümlede bile geçen 16 tâne kelime, Orta Doğu kökenli olup bunlar Avrupalının kendi kelimeleri değildirler. Cümlelerde geçen kelimeler, kahve (Cafe), ceket (Jacke), sofa (Sofa), bir renk (Karmin), şilte (Matroze), alkol (Alkohol), çizgili kasket (Mütze), beyaz önlük (Kittel), şekerci (Konditor), bir fincan kahve (Tasse Kaffee), limonata (Limonade), kayısı (Aprikose), muz (Banane)’dur. Bugün Avrupalının lisânında buna benzer daha binlerce kelime vardır. Meselâ: Orange (portakal), Artischocke (enginar), Spinat (ıspanak), Zinç (tarçın), Arrak (pirinç rakısı), Mokka (Yemen kahvesi), Diwan (divan), Kaffeborne (çekirdek kah- Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 133 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ ve), Zucker (şeker), Tasse (fincan), Matratze (şilte), Konditerei (dükkan), Zuckerkand (şekerci), Schahspiel (satranç), Koffer (bavul), Galanterie (lüks eşyâ), Lila (leylek), Satin (saten), Damast (kumaş), Drogerie (eczâne), Gaze (gaz), Watte (pamuk), Lak (vernik) gibi, koyu olarak yazılmış olan kelimelerin hepsi Arapça’dan Batı dillerine geçmiş Orta Doğu kültürünün kelimeleridirler97. Astronomi’de bugün kullanılmakta olan birçok yıldız isimleri de İslâm kaynaklıdır. Batı’daki bilim adamları hâlâ Aldebaran, Algenib, Algol, Atair, Wega, Betegeuse, Deneb, Fomalbaut, Rigel gibi, İslâm sâbit yıldızlarının isimlerini kullanmaktadırlar. Yalnız yıldız isimleri değil, bugün Astronomi ilminde henüz acemi olan her şahsın bile bildiği Zenit, Azimut, Nâdir, Almugantarat, Alhidade, ve Theodolit gibi, astronomik semboller, İslâm Astronomisi’nden gelmektedir. Benzer şekilde, günümüzde Tıp alanında da İslâm kaynaklı birçok kelime ve âlet isimlerine rastlanmaktadır. Hunke, S., Avrupa’nın Üzerine Doğan İslâm Güneşi (Orijinal adı: Allahs Sonne über dem Abendland-Unser arabisches Erbe. Çeviren: Servet Sezgin, Bedir Yayınevi, 1972). 97 Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 134 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ Dikkatlerinizi Türk Bilim Adamları’nın Avrupa Rönesans’ına yaptıkları etkilere yoğunlaştırmak için şu soruyu sormak istiyorum. Matematik derslerinden bilirsiniz, Cebir denklemlerinde ve koordinat sistemlerinde çoğu kere bilinmeyeni x harfi ile gösteriyoruz. Acabâ, hiç düşünen oldu mu, bu x’in nereden geldiğini? Bugün, bütün Dünyâ’da kullanılan şu Onlu Sayı Sistemi’mizi çekip alsak, Dünyâ’nın başına gelenleri ve olacakları bir düşününüz! Bâzı Batılı Bilim Adamlarının Sözleri “İslâmiyeti yaşatmak için okurken ölen talebe ile peygamberler arasında bir derece fark vardır.“ Hadîs-i Şerîf98 Kişisel Gelişim, Bilim İle İlgili Sözler, Alındığı İnternet Elektronik Adresi, http://kisiselgelisim.gen.tr/Makaleler/kisisel-gelisim/bilim-ile-ilgili-sozler-867.aspx, En Son Erişim Târihi: 3.02.2015. 98 Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 135 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ Müslümanların bilim ve teknolojiye katkıları huşûsunda Müslümanlar tarafından kurulan ERKEN (ÖN) RÖNESANS DÖNEMİ’nin Avrupa Rönesansı’na, dolayısıyla bugünkü bilime ve teknolojiye etkileri konusunda Gustav Lebon diyor ki: “Avrupa’nın kara bir barbarlık içine daldığı bir devrede Bağdat ve Kurtuba gibi, İslâm’ın hüküm sürdüğü iki mühim merkez parlak nurlarıyla dünyâyı aydınlatan bir medeniyetin ocaklarıydı.” Batı Almanyalı bir kadın yazar olan Dr. Sigrid Hunke, şöyle diyor: “Altı asır önce Pâris Tıp Fakültesi, dünyânın en büyük kütüphânesine sâhipti. Bu kütüphâne, sâdece BİR KİTAP’tan müteşekkildi. Bu kitap bir Müslüman’ın eseriydi.” “Bu kitap öylesine kıymetliydi ki, Hıristiyan krallarının en mutaassıplarından biri olan XI. Lutwing bile, vukûu muhtemel mühim sıhhî vak’âlarda, özel doktorlarının ancak tek nüshası bulunan bu kitaba başvurabilmeleri için, yüz altın taler ve on iki gümüş mark yatırarak, üzerinde kirâ hakkı tesis etmişti.” Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 136 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ “Kütüphânenin bu bir tek eseri, Yunanlıların ilk devirlerinden îtibâren Milâdın 925. yılına kadar, Tıp sahâsında mevcut bütün bilgileri kapsıyordu. Bu sebeple, müteakip beş yüzyıl içinde kendisine hiç bir şey eklenmeyen ve bir Müslümanın kaleminden çıkan bu muhteşem dev eser, bütün manastırlardaki mütevazı ve ince hacimli eserlerin bin misline muâdildi99.” “Continents Rhases” adı ile 1279’da Sicilya’da tercüme edilerek bütün Avrupa’yı etkisi altına alan ve Hipokrat’tan o zamana kadar geçen devrin tam bir Tıp ansiklopedisi olan Hunke’nin bahsettiği bu kitap, Türk Bilim Adamı Er-Râzi’nin “El-Hâvi” adlı eserinden başkası değildi. Şimdi de Prof. E. F. Gautier’i dinleyelim: “Rönesans’ın ilk kekeleme anları öyle bir devreye rastladı ki, barbarlıktan uyanmakta olan Avrupa, İslâm Medeniyeti’ne bitkin bir hürmetle bakmaktaydı. Taklidi imkânsız bir örnek karşısında cesâretini kaybeden Batı’nın kolları sarkıyordu. Yalnız Cebir’i değil, diğer Matematik ilimlerini de Avrupa kültür dâiresi, Müslümanlardan almış olduğu gi- 99 Hunke, S., Aynı eser. Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 137 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ bi, bu günkü Batı Matematiği gerçekten İslâm Matematiğinden başka bir şey değildir100.” Bugün bütün dünyânın kullandığı ONLU SAYI SİSTEMİ ve onun 0’dan 9’a kadar olan rakamları, bilim literatüründe ARAP RAKAMLARI olarak geçmektedir. Bu ARAP RAKAMLARI’nı işleyip Batı’ya takdim edenler ise, TÜRK İLİM ADAMLARI’dır101. Şimdi, Emmanuel Berl’i dinleyelim: “Arap rakamlarıyla, Batı’nın bilmediği ve İslâmiyet’ten öğrendiği Cebir ilmi, İslâm Kültürü’nün ihtişâmını göstermeye yetiyordu.102“ Fransız Fizikçisi Pierro Curin, Endülüs İslâm Medeniyeti’nin bilime yaptığı katkılar husûsundaki bir değerlendirmesinde şöyle diyor: “Endülüs’ten bize 24 kitap kaldı, bu sâyede uzaya gittik. İslâm kütüphânelerini yakıp yıkmasaydık, şimdi galaksilerde şehirler kurup yaşıyor olacaktık” Döven, Ş., Aynı eser. Hunke, S., Aynı eser. 102 Hunke, S., Aynı eser. 100 101 Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 138 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ Brifoult’un sözleri ise şöyledir: “Roger Bacon ve gerekse adaşı, deney metodunu Avrupa’ya sunma şerefini kazanmaya lâyık değildirler. Onlar İslâm İlim ve Metodu’nu Avrupa’ya nakledici olmaktan öteye gidememişlerdir. Deney metodunu kimlerin îcat ettiği konusunda münâkaşaya girişmek, Avrupa medeniyetinin kaynaklarını inkâr etmekten başka bir şey değildir103“ Brifoult, bugünkü tabiat ilimleriyle ilim zihniyetinin kaynağının da Orta Doğu Bilim Zihniyeti olduğunu “İnsanlığın Oluşu” adlı eserinde şu sözleriyle vurgulamaktadır: “İslâm Medeniyeti’nin modern dünyâya en büyük hediyesi ve yardımı ilimdir. Fakat Avrupa’yı yeniden hayâta kavuşturan şey sâdece ilim de değildi. İslâm medeniyetinden gelen daha başka tesirler de Avrupa hayâtına ilk parlaklığı vermişti. Avrupa’nın ilerlemesinde İslâm Kültürünün kesinlikle tesirini göremeyeceğimiz bir basamak yoktur. Bu tesirin bütün açıklık, büyüklük ve devam eden gücüyle kendini gösterdiği en büyük zaferlerin kazanılışına sebep olduğu alan, tabiat ilimleriyle ilim zihniyeti olmuştur104.” 103 104 Döven, Ş., Aynı eser. Döven, Ş., Aynı eser. Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 139 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ G. Rivoire, Müslüman devletlerin medeniyetleri hakkında diyor ki: “Bu yükseliş ve gelişmenin sırrını bize Kur’an’ı Kerîm’in birçok âyeti ile (Hz.) Muhammed’in hadisleri vermektedir. Bu âyet ve hadisler Müslümanlar’ı ilme, yükseliş ve medeniyete teşvik etmiş, bunu Müslümanlar için dînî bir vazîfe saymıştır.” Gerge Sarton’un Tasnifi “Hadi oradan! Son sözler, yeterince doğru söz söylememiş aptallar içindir.” Karl Marx’ın Son Sözü Orta Çağ Bilim Târihi’nde Abbâsi Halîfesi Me’mun, (786-833) ile başlayan bu bilim çağı, çoğu kere ERKEN RÖNESANS DÖNEMİ, Avrupa Rönesansı ise, GEÇ RÖNESANS DÖNEMİ olarak anılmaktadır. Tanınmış daha yüzlerce Bilim Adamı’nın literatürde ERKEN RÖNESANS DÖNEMİ’ni hayranlıkla tasvir ettikleri daha binlerce yazı ve görüşler mevcuttur. Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 140 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ İslâm Dünyâsı’nda ilimlerin en parlak dönemi MS 7501100 yılları arasında olmuştur. Büyük bilim târihçisi George Sarton’a göre İslâm Çağı olarak anılan M.S. 750-1100 yılları arasında her 50 yıl, o döneme bilimde yaptıkları katkıları ile hâkim olmuş veyâ damgasını vurmuş olan bir ya da birkaç büyük Müslüman ilim adamının ismiyle anılmaya lâyıktır. Sarton, İLİM TÂRİHİ isimli 5 ciltlik eserinde 750-800 yılları arasına “Câbir Çağı”, 800-850 yılları arasına “Harizmî Çağı”, 850-900 yılları arasına “Râzi Çağı”, 900950 yılları arasına “Mesudî Çağı”, 950-1000 yılları arasına “Ebu’l-Vefâ Çağı” adını vermiştir. Ayrıca 1000-1050 yılları arasına “Beyrûnî ve Ibn-i Sînâ Çağı” ve 1050-1100 yılları arasına da “İbnü’lHeysem ve Ömer Hayyam Çağı” demek gerektiğini belirtmektedir. Bu ilim adamlarının 7’si Türk’tür. 1100’den 1300’e kadarki dönemde ise, Sarton’a göre 50’şer yıllık bilim çağlarına artık Avrupa kökenli bilim adamlarının da isimleri konmalıdır. Ama bu arada da onlarla birlikte İbni Rüşd, Nâsirüddin Tûsî ve İbnü’n-Nefis de zikredilmektedir. Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 141 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ İsimleri Ay Coğrafyasına Verilen Müslüman İlim Adamları Müslüman ilim adamları, Avrupalıların gökyüzünü tepsi gibi düşündükleri Orta Çağ’da, Dünyâ’nın yuvarlak olduğunu ispatlamaktan başka Ayı da incelemişler, onun bir çöl olduğunu gördükleri için, İslâm’da israfın haram olması nedeniyle, verimsiz harcamalardan kaçınmak için, ekonomik açıdan daha fazla üzerinde durmanın yersiz olduğuna karar vermişlerdir. Günümüzde Ay’ın yüzeyi, incelemelerin kolayca yapılabilmesi için 25 bölgeye ayrılmış ve her bölgeye birer isim verilmiştir. Ay’ın muhtelif bölgelerine verilen 11 Müslüman Âlim ve Bilim Adamları’nın isimleri şu şekilde sıralanabilir105: 1. Masha’Allah- Bu isim, Abbâsi Halîfesi Mansur zamânında Mısır’da yaşamış, değerli eserler meydana getirmiş ve eserleri 16. yüzyılda Batı dillerine çevrilmiş Müslüman bir ilim adamının ismidir. Bu İsim, Ay’ın 13. Bölgesinde bulunan bir ovaya Masha’Allah olarak verilmiştir. 105 Döven, Ş., Müslüman İlim Öncüleri Ansiklopedisi, Yeni Asya Yayınları, 1984. Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 142 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 2. Al Memun- Bu isim, Bağdat’ta kurduğu Beyt-ül Hikmet’te çağın en büyük ilim adamlarını yetiştiren ve ayrıca ilk rasathâneyi kuran Hârun Reşit’in oğlu Abdullah el Memun’dan gelmektedir. Ay’ın 9. bölgesinde bulunan bir kratere Al Memun adı verilmiştir. 3. Al Fargânî- Bu isim, Halîfe Memun’un astronomlarından Ahmet İbn-i Kathir el Fergânî’den gelmektedir. Ay’ın 2. bölgesinde bulunan bir kratere Al Fargânî adı verilmiştir. 4. Al Battânî- Bu isim, 9. yüzyılda yaşayan ve doğruya çok yaklaşmış astronomik ölçümleri ile bilinen Müslüman bir ilim adamının adıdır. Ay’ın 1. bölgesinde bulunan bir ovaya Al Battânî adı verilmiştir. 5. Thabit-Bu isim, Matematik alanındaki çalışmaları ile de tanınan Harran’lı Sâbit İbn-i Kurrâ (Thabit=Sâbit) adı ile tanınan astronomun adından gelmektedir. Ay’ın 8. bölgesinde bulunan dâire şeklinde ünlü bir ovaya Thabit adı verilmiştir. 6. Al Sufî- Bu isim, 10. asırda yaşayan Ortaçağ’ın en ünlü astronomlarından Abdurrahman El Sufî olarak tanınan, Kitâb-ı Süverül ve Kevâküb üs Sâbit adlı ünlü eserlerin sâhibi olan bir Müslüman astronomun adından gelmektedir. Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 143 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ Ay’ın 9. bölgesinde bulunan dağlık bir arâziye Al Sufî adı verilmiştir. 7. Al Hassan Al Haytham- Bu isim, Ebû Ali İbn-ül Hasan el Haysem olarak bilinen, optik ilminin kurucusu olarak tanınan Müslüman ilim adamının adından gelmektedir. Ay’ın 12. bölgesinde bulunan halka şeklindeki bir ovaya Al Hassan Al Haytham adı verilmiştir. 8. Al Zargâlî- Bu isim, diğer astronomlarla ortaklaşa olarak çalışan ünlü Toledo tablolarını hazırlayan Ebû İshak İbrâhim ibn-ül Zerkâlî adındaki Endülüs’lü Müslüman bir ilim adamının adından gelmektedir. Ay’ın 8. bölgesinde bulunan bir ovaya, Al Zargâlî adı verilmiştir. 9. Câbir ibn-i Eflâh- Bu isim, Endülüs’te yaşayan, gök cisimlerinin hareketlerini açıklamak için taşınabilir küre şeklindeki cisimlerle yaptığı modeller vâsıtası ile mühim açıklamalarda bulunan ve 1145 târihinde ölen bir Müslüman ilim adamının adıdır ve Ay’ın 9. bölgesinde bulunan bir yaylaya Câbir ibn-i Eflâh adı verilmiştir. 10. Nasrüddîn- Nasrüddîn, İlhanlı hükümdarı 2. Hülâgû’nun sarayında bulunmuştur. Ünlü Maraga Rasathânesi’nde çalışarak birçok ölçümler yapan, hazırladığı cetveller ve sâbit yıldızlar katalogu ile kendisinden sonra yüzyıllarca Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 144 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ Çin’den Batı Avrupa’ya kadar başvurulan ölmez ana kaynaklar meydana getiren ve keşiflerde bulunan bu Türk ilim adamı Nasrüddîn olup bu isim, Ay’ın üzerinde 30 mil çapındaki bir kratere verilmiştir. 11. Al Butricî- Bu isim, 12. yüzyılda Fas’ta yaşayan, Ptelemy’nin seyyar yıldızlarla ilgili çalışmalarını sistemleştiren, yazdığı Kitâb-ül Hey’eh ile Avrupa’ya ışık tutan Nurettîn İbn-i İshak el Bitrucî adı ile tanınan Müslüman ilim adamının adıdır ve Ay’ın 8. bölgesinde bulunan bir kritere Al Butricî olarak verilmiştir. “Bu gün Dünyâ’da en çok okunan kitaplar hangileridir?” sorusuna kaynakların cevâbı şu olmaktadır: Birincisi Kur’an, ikincisi ise İbni Sînâ’nın Kânun adlı Tıp kitabıdır. İbni Sînâ, Avrupa’da AVICENNA olarak tanınmaktadır. Bugün Avrupa Birliği’nde düzenlenen bilime âit projelere de çoğu kere ilim adamlarının ismi verilmektedir. Görüyoruz ki, bu projelerin bir tânesi Avicenna Projesi olarak geçmektedir. Şimdi aşağıda İslâm İlim Târihi’nin altın sayfalarından aktaracağım Matematik ve Tıbba âit örneklerden, 8-12 yüz- Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 145 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ yılları arasında Müslüman İlim Adamları tarafında kurulan ve George Sarton tarafından eserlerinde İslâm Çağı olarak anılan ERKEN (ÖN) RÖNESANS DÖNEMİ hakkında az da olsa bir fikir elde edilebilir. Onlu Sayı Sistemi Ve Müslümanlar “Bilgi, insanı şüpheden; iyilik, acı çekmekten; kararlı olmak ise korkudan emin kılar.” Konfiicyus Ünlü Türk ilim adamı Muhammed bin Musâ el-Harizmî (780-850), ilk CEBİR KİTABI’nı yazan, Batı’ya Cebiri, 09 rakamlarını ve kullanılışını öğreten ilim adamıdır. Batılıları Roma Rakamları’ndan kurtaran, ismi bugün özellikle bilgisayarcılar tarafından kullanılan “algoritma” kelimesine kaynak olan, İtalyan hekimi CARDANO (15011576) tarafından Dünyâ’nın 12 dâhisinden biri sayılan, ‘kitapları Batılı matematikçilerin kitaplarına kaynak olan’ bilim adamımız El-Harizmî, Özbekistan’ın Harizm (şimdiki Hîve) şehrinde doğmuştur. Roma Rakamları içinde debelenen Batı yarım küresi, Matematiğe “İyi bir Hıristiyan, matematikçilerden ve boş kehânetlerde bulunan herkesten sakınmalıdır. Matematik- Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 146 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ çilerin rûhu karartmak, insanı Cehennem’in demir parmaklıkları arkasına kapatmak için şeytanla bir anlaşma yapmaları tehlikesi hep vardır 106 .” şeklindeki bir görüş ile yaklaşırken, Müslüman bilginleri bu gün hâlâ kullanmakta olduğumuz Onlu Sayı Sistemi’ni kullanıyorlardı. Aritmetiği pratik günlük hayatta kullanmanın, ondan ilimde faydalanmanın yolunu ilk defâ açan ve onu sistematik bir şekilde genişleten Harizmî’dir. El-Harizmî, bilhassâ, Matematiğe âit iki eser ile ebedîleşmiştir. Pratik hayat yönünden çok enteresan bir eser olan birinci kitabı, “El-Cebr vel Mukâbele” adını taşıyordu. Eser, Orta Çağ’da Latince’ye çevrilirken, bu Arapça unvan tercüman tarafından aynen alınmıştır. El-Harizmî’nin ismini asıl ebedîleştiren kitap, dört işlemi ve kesir hesâbını öğrettiği “Hesap San’âtına Dâir” isimli ikinci küçük eseridir ve bu 12. asır başlarında Latince’ye tercüme edilmiştir. Viyana Saray Kütüphânesi’nde bulunan en eski el yazma nüshası 1143 târihini taşımaktadır. 106 Adrian, B., Bilimin Arka Yüzü, Sayfa 215, (Çeviren:H. Levent Aysever), TÜBİTAK Popüler Bilim Kitapları, (14. Basım), 2003. Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 147 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ Bu bilim adamımız Matematikte bir devrim sayılan sıfırı, Matematiğe kazandıran Orta Çağ’daki dehâlardan bir tânesidir107. Hintli’lerin “kha”, “sunya” veyâ “sunyabinde” dedikleri sıfır kavramını, mânasına uygun bir şekilde olgunlaştırarak “es-sıfır” adını verdikleri sıfır’ı Batı’ya hediye eden Müslüman ilim adamlarıdır. Avrupalıların kıymetli talebesi Pizâlı Leonardo, Arapça sıfır kelimesini Latince’ye “ceprium” şeklinde geçirmiştir. Bu kelime daha sonra “zefero”, bu gün ise, İngilizce’de zero şekline dönüşmüştür. Fransızca’da, gizli işâret mânasına gelmek üzere, ciffre şeklinde adlandırılan ceprium, ciffrerr (hesap yapmak) şekline dönüşerek yaşamaya devam etmektedir108. Sonuç Arapça’da “İLMÜN” kelimesinin Türkçe telaffuzu olarak Allah’ın (CC) 99 isminden bir tânesi olan “İlim” kelimesi, Türk’lerin 9. yüz yılda toplu olarak Müslüman ol107 108 Hunke, S., Aynı eser. Hunke, S., Aynı eser. Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 148 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ maları ile Kültürümüz’e girmiş ve ondan sonra kültürümüzün en önemli kavramlarından bir tânesi olmuştur. Çünkü İslâm Dini, ilim, amel, ihlâs olarak üç ana bölümde özetleniyor. Görüldüğü gibi, İslâm Dini’nde “ilim kavramı”, bir Müslüman için şeklen dinin üçte bir kısmının ilkini meydana getirmekte, esas olarak Aklî İlimler (Pozitif İlimler ya da Bilim) ve Naklî İlimler (Bâtınî İlimler-Vahyî İlimler) diye iki ana kavramı içermekte 109,110 , neticede Müslüman olarak kalabilmenin temel esaslarından ilkini oluşturmaktadır. Bilim Târihi’nde Müslümanların bütün dünyânın takdirini toplayan İslâm Çağı’nı kurabilmelerinin temelinde, ilme, ayırım yapmadan, her iki cephesine birden, bir ‘ibâdet aşkı’ ile sarılarak çalışmaları yatmaktadır. Bu yüzden onlar, ilimde “iki kanatlı” olmuşlardır. Bugün Paris Tıp Fakültesi’nde heykelleri bulunan ve birer Türk olan İbni Sînâ ile Er Râzî, diğer ilimlerde de otoriter kimselerdi. ihlâs, aşk ve sevgi ile Dünyâ ve Âhiret işi yapmaktır. Nasr, S.H., İslâm ve İlim, İnsan Yayınları, İstanbul, 1989. 110 Temiz, M., Bilgi Toplumu, Sehâ Neşriyat, İstanbul, 1994. 109 Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 149 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ İbni Sînâ, daha 10 yaşında iken Kurân’ı hatmetmişti. Batı’da iki Kimyâ ekolünden birisinin kurucusu olan Er Râzî ise, hizmet ve şöhrette İbni Sînâ’yı izlemektedir. Batılıların bilim ve fende ileri gitmeleri, kendilerini mânevî yönden tatmin etmeyen Hıristiyanlık dinine karşı cephe alıp, yaradılışlarındaki bu mânevî boşluğu sâdece maddî çalışmalarla telâfî etme gayretlerinden ileri gelmiştir. Bu sebepledir ki, günümüzde Batıda kafası çalışan bilim adamlarının çoğu, ateistliği seçmekte İslâm ile karşılaşanlar Müslüman olmaktadırlar. ‘Üç tâne tanrının varlığı, bunların birbirleriye hiç kavga etmeden kuzu-kuzu geçinmeleri, her yeni doğan çocuğun suçlu olduğu ve yıkanmanın günah sayıldığı’ öğretisine sâhip olan Hıristiyanlık dini, elbette bir bilim adamının kafasını karmakarışık edecektir. Dolayısıyla, bugün Hıristiyanlık dini, modern insanı tatmin edici değildir. Nitekim bir düşünürün, “Bir Hıristiyan ilimde ilerledikçe Müslümanlığa; bir Müslüman câhil Dev zekâlı Edison’la, bir müddet yanında çalışan diğer dev zekâlı Tesla, fikir ayrılığından birlikteliklerini kısa zamanda bitirmişler, ondan sonra birbirlerinin en baş tenkitçileri olmuşlardır. Bu zıtlaşma, hayatları boyunca birinin “beyaz” dediğine diğeri “kara” diyecek kadar ileri gitmiştir. Böyle akıllı iki kişiyi bir arada tutmak mümkün olmazken, üç tâne tanrı hiç fikir ayrılığına düşmüyorlar mı? Gerçekte böyle üç tanrı olsa, evren bir anda büyük bir savaş meydanına dönmez mi? Ne dersiniz? Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 150 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ leştikçe Hıristiyanlığa yaklaşır” şeklindeki sözü literatüre geçmiştir. Bu yüzdendir ki, her ne kadar bilim ve teknolojide ilerde görünseler bile bunlar, İstiklâl Marşı’mızda da belirtildiği gibi, ancak “tek dişi kalmış” canavarlarla temsil edilebilmektedirler. Bu yüzden bugün çoğu canavar ruhlu bu Batılılar, mânevî boşluk içinde bulundukları için huzurlu değildirler. Buna karşılık, Kur’an’ın çeşitli âyetleri ve Peygamberimizin, “Zamânınızın silâhları ile silahlanınız” gibi uyarmalarıyla ilim, bilim ve teknolojiyi şiddetle emretmesine rağmen, ilmin bilim ve teknoloji cephesine önem vermeyi ihmal eden Müslümanlar da, ilmin bu yönünü ihmal etmelerinin cezâsını, bugün en azından “geri kalmışlık” damgasının verdiği zillet psikolojisi içinde, çekmektedirler. “İyi öğretilmeyen Matematik dersinde kabahatin Matematik biliminde olmadığı” örneğinde olduğu gibi, zillet içindeki Müslümanların bu cezâsı, İslâm ve Kur’an’ı gereği gibi algılamayanların yanlış yorumlarından ileri gelmektedir. Zıddı olmayan bir şey eninde sonunda yok olur. Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 151 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ Varlıklar, zıtlarının mevcûdiyetleriyle ayakta kalırlar. Benzer şekilde gerçekler de zıtların çarpışmasından doğar. İlmin ‘aklî ve naklî’ cephelerinin her biri, diğerinin bir varlık sebebidir. Bu bakımdan, Milletimizi ilelebet ayakta tutmak istiyorsak, Erken Rönesans Dönemi’nde olduğu gibi, ilmin her iki cephesini de canlı tutmak zorundayız. Bu “geri kalmışlık” zilletinden bir an evvel kurtularak dünyâda tekrar “muâsır medeniyet seviyesini yakalayıp onu geçmek” ve böylece medeniyet ve insanlık yarışında hak ettiğimiz yeri bulmak için, ilmin hem maddî ve hem de mânevî cephesine aynı oranda sarılmamız gerekmektedir. “Batan gemi içindekilerle birlikte batar” bilinci içinde, birlik ve berâberliğimizin temel unsurlarından olan değer yargılarımıza karşı, eğer varsa, Millet ve Memleketimiz’in geleceği adına şahsî kapris, kuruntu ve nefretlerimizden kurtularak parolamız, Peygamberimizin: “Dünyâyı isteyen ilme sarılsın, Âhireti isteyen ilme sarılsın; hem dünyâyı ve hem de Âhireti isteyen yine ilme sarılsın!” şeklindeki sözleri olmalıdır. Tersi davranışlar devam ettiği müddetçe; içki, esrar, zînâ, gibi çürümüşlüklerden; kapkaççı, hırsızlık ve hortumculuk gibi başkalarının haklarının haksızca gasp edilmele- Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 152 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ rinden; rüşvet, adam kayırma, işin ehliyetsiz kimselere verilmesi, zulüm, adâletsizlik, adâletsiz gelir dağılımı, nezâketsizlik, duyarsızlık, kabalık, ‘bana dokunmayan yılan bin yaşasın’ gibi ahlâkî zâfiyetlerden, “Avrupa’nın hasta devleti” gibi yakıştırmalarla hak etmediğimiz aşağılanmalara mâruz kalmaktan kurtulamayacağımız gibi; Cennet kadar güzel olan Memleketimiz’i, millî zenginliklerimizi kuvvetli ve güçlü devletlerin tasallutlarından koruyamayacağımızı; hâttâ, Allah (CC) korusun, bağımsızlığımızı korumakta bile güçlük çekeceğimizi akıldan çıkarmamalıyız! Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 153 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ ERKEN (ÖN) RÖNESANS DÖNEMİ İSLÂM ÇAĞI Matematik Bilimi “Eğer ilim, ümit ile olsaydı; dünyâdaki bütün insanlar âlim olurdu.” Hz. Ali (RA)111 Batı’da başlatılan Rönesans’ın çekirdeğini meydana getiren bu günkü Bilgi Çağı’nın temellerini attıklarından söz ettiğimiz Müslüman ilim adamları da Milletçe her zaman gurur duyacağımız şahsiyetlerimizdir. Kişisel Gelişim, Bilim İle İlgili Sözler, Alındığı İnternet Elektronik Adresi, http://kisiselgelisim.gen.tr/Makaleler/kisisel-gelisim/bilim-ile-ilgili-sozler-867.aspx, En Son Erişim Târihi: 3.02.2015. 111 Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 154 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ Şimdi İslâm Târihi’nin bu altın yaldızlı sayfalarını yazan bilim adamlarımızın uğraştıkları bilimlerden biri olan Matematik bilimine bir göz atalım112: Almanların bir sayıyı okurken, meselâ 23 sayısını söylerken “dreiundzwanzig” demeleri, önce üçü sonra yirmiyi ifâde etmeleri, sayılarını sağdan sola doğru yazıp okuyan Arapların bu ilmin öncülüğünü yapmış olmalarından kaynaklanmaktadır113. Bu gün sâdece Almanlar değil, yeryüzünün bütün medenî toplumları, “Arabic Numerals” 114 dedikleri, Müslümanların sayı ve rakamlarını kullanmaktadırlar. Müslümanların bu sayı ve rakamlarını her sahâda inat bir gaflet içinde kullanan bu günkü zorba dünyâ milletlerinin çoğu, her fırsatta Müslümanları sömürmek için her sahtekârlığa bürünmeyi bırakıp da, hakîkatte kimlere neler borçlu olduklarını yüzleri kızara kızara çok iyi düşünmelidirler! 112 Temiz M., (Okuma Parçası), ELEKTROMANYETİK ALANLAR (Ders Notları), Sayfa 58, Mühendislik Matbaası, Denizli, 2005. 113 Hunke, S., Avrupa’nın Üzerine Doğan İslam Güneşi, Sayfa 57, (Orijinal adı: Allahs Sonne über dem Abendland-Unser arabisches Erbe. Çeviren: Servet Sezgin, Bedir Yayınevi, 1972). 114 Bartee, T.C., Digital Computer Fundamentals, Sayfa 48, Internatinonal Student Edition, McGraw-Hill Book Comp., 1960. Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 155 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ Batı Yarım Küresi, Roma Rakamları içinde debelenirken Müslüman bilginleri bu gün hâlâ kullanmakta olduğumuz Onlu Sayı Sistemi’ni kullanıyorlardı. Fibonacci Dizisi‘nin bulucusu Leonardo Fibonacci, [Pisalı Leonardo, Leonardo Pisano (1170-1250)], İtalya’da Müslümanlar tarafından işletilen dersânelere giderek onlardan öğrenmiş olduğu Onlu Sayı Sistemi sâyesinde meşhur olmuştur. Fibonacci modern çağda en fazla Hint-Arap Sayıları’nı Avrupa’ya getirmesiyle ve 13. yüzyıl başlarında yayınlanan Liber Abaci isimli hesaplama yöntemleri kitabıyla tanınıyor. Aritmetiği pratik günlük hayatta kullanmanın, ondan ilimde faydalanmanın yolunu ilk defâ açan ve onu sistematik bir şekilde genişleten Harzemli Türk Muhammed bin Mûsa el-Hıvarizmî’dir (780-850). Bilhassâ İranlı ilim adamlarının da katılmalarıyla, bu gelişme Batı Aritmetiğinin temeli olmuştur. Vikipedi, Leonardo Fibonacci, Alındığı İnternet Elektronik Adresi, http://tr.wikipedia.org/wiki/Leonardo_Fibonacci, En Son Erişim Târihi: 23.07.2012. El-Harezmi, Alındığı İnternet Elektronik Adresi, http://tr.wikipedia.org/wiki/ElHarezmi, En Son Erişim Târihi: 5.07.2012. Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 156 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ El-Hıvarizmî’nin geliştirdiği Cebr ilmini daha sonraki Müslüman ilim adamları bir Geometri bilimi hâline sokmuştur. Cebir inkişâfının en yüksek noktasına Ömer Hayyam, (?-1123), ile ulaşmıştır. El-Hıvarizmî, özellikle, matematiğe âit iki eser ile ebedîleşmiştir. Pratik hayat yönünden çok enteresan bir eser olan birinci kitabı “El-Cebr vel Mukâbele” adını taşıyordu. Eser, Orta Çağ’da Latince’ye çevrilirken, bu Arapça unvan tercüman tarafından aynen alınmıştır. Bu gün okullarımızda okutulmakta olan Cebir dersinin adı buradan gelmektedir. El-Hıvarizmî’nin ismini asıl ebedileştiren kitap, dört işlemi ve kesir hesâbını öğrettiği “Hesap San’atına Dâir” isimli ikinci küçük eseridir ve bu 12. asır başlarında Latince’ye tercüme edilmiştir. Viyana Saray Kütüphâsi’nde bulunan en eski el yazma nüshası 1143 târihini taşımaktadır. Müslüman bilim adamları, küresel Trigonometrinin de kurucularıdırlar. El-Battanî’nin, (858-929), büyük eserinin “De Motu” ya da “De Scientia Stellarum” ismi ile yapılan Bâzı kaynaklarda El-Harizmî geçiyor. Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 157 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ tercümeleri sâyesinde, sinüs kelimesi bütün milletlerin Matematiklerine yayılmıştır. Sinüs kelimesi, Arapların cebi, çıkıntılı veyâ kavisli bir kısmı ifâde için kullandıkları “ceyb” kelimesinin Latince tercümesidir. Jacques Raisler’e göre Trigonometrinin gerçek mûcidi El-Battanî’dir. Ondalık kesir konusunda ilk eser veren bilim adamı Gıyâseddîn Çemsid’dir(-1429). Binom formülü’nü Matematiğe kazandıran bilim adamı ise, Ömer Hayyam,(1123), olmuştur. Binom adındaki bir Batılının, Ömer Hayyam’ın bu buluşunu nasıl sâhiplendiğini şimdi bir düşününüz! Matematikte fonksiyon kavramını ilk defâ kullanan Birûnî€, (973-1051), açıların pergel ile ölçülmesini geometriye getiren El-Kindî’dir, (803-872). Vikipedi, Gıyâseddîn Çemsid, Alındığı İnternet Elektronik Adresi, http://tr.wikipedia.org/wiki/G%C4%B1yaseddin_Cem%C5%9Fid, En Son Erişim Târihi: 5.07.2012. € Vikipedi, El-Birûni http://tr.wikipedia.org/wiki/El-Bir%C3%BBni, En Son Erişim Târihi: 5.07.2012. Vikipedi, Kindi, Alındığı İnternet Elektronik Adresi, http://tr.wikipedia.org/wiki/Kindi, En Son Erişim Târihi: 5.07.2012. Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 158 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ Yunanlıların tamâmen geometrik olarak yaptıkları bir açının üçe, bir dâirenin beşe bölünmesi gibi mevzûları Müslüman bilginler, cebir kalıbına dökerek sırf hesap yoluyla çözmüşlerdir. Matematiğin bir kolu olan Calculus’u ilim dünyâsına Sâbit ibni Kurrâ, (?-901), kazandırmıştır. Entegral hesâbı, Batı’dan 7 asır önce Avrupalıların Avicenna dedikleri İbni Sînâ ile Algazel ismi ile andıkları ElGazâlî ortaya atmışlar, Infinitestimal Hesap’ta, (Sonsuz Küçükler Hesâbı), Newton ve Leipniz’e yine İbni Sînâ etki etmiştir. Trigonometriyi Müslüman ilim adamları geliştirmiş Gıyâseddîn Cemşid (?-1429) bir derecenin sinüsünü 0.017 452 404 437 238 571 olarak daha o zamanlar hesaplamıştır. Aynı bilim adamı pi sayısını 3.141 592 635 589 743 olarak sonuçlandırmıştır. Ondalık sayıyı bulan, bu konuda ilk eser Anonim, Sabit ibn Kurra, Alındığı İnternet Elektronik Adresi, http://www.turkcebilgi.com/ansiklopedi/sabit_ibn_kurra, En Son Erişim Târihi: 6.07.2012. Vikipedi, El Gazali, Alındığı İnternet Elektronik Adresi, http://tr.wikipedia.org/wiki/El_Gazali, En Son Erişim Târihi: 6.07.2012. Vikipedi, Gıyaseddin Cemşid, Alındığı İnternet Elektronik Adresi, http://tr.wikipedia.org/wiki/G%C4%B1yaseddin_Cem%C5%9Fid, Son Erişim Târihi: 6.07.2012. Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 159 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ veren de Gıyâseddîn Cemşid’dir. Virgülü de ilk defâ o kullanmıştır. Hintlilerin “kha”, sunya veyâ “sunyabinde” dedikleri sıfır kavramını, mânâsına uygun bir şekilde olgunlaştırarak “es-sıfır” adını verdikleri sıfır’ı Batı’ya hediye eden Müslüman ilim adamlarıdır. Avrupalıların kıymetli talebesi Pizalı Leonardo, Arapça sıfır kelimesini Latinceye ceprium şeklinde geçirmiştir. Bu gün koordinat sistemlerinde kullandığımız x, y, z değişkenlerinin seçilişi de gene Müslüman bilginlerin eserlerinden kaynaklanır. Matematikte denklem sistemlerin-de çözülmesi istenen bilinmeyenlere Müslüman ilim adam-ları şey, kısa şekli olarak da “Ş” adını verirlerdi. Ş sessiz harfinin İspanyolca karşılığı ise, x’dir115. Bu da gösteriyor ki, bu gün Batı’nın malı zannettiğimiz çoğu sembollerin kaynağını da İslâm Kültürü oluşturmaktadır116. 115 Hunke, S., Avrupa’nın Üzerine Doğan İslâm Güneşi, Sayfa 107, (Orijinal adı: Allahs Sonne über dem Abendland-Unser arabisches Erbe. Çeviren: Servet Sezgin, Bedir Yayınevi, 1972). 116 Döven, Müslüman İlim Öncüleri Ansiklopedisi, Yeni Asya Yayınları, 1984. Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 160 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ ERKEN (ÖN) RÖNESANS DÖNEMİNDE İSLÂM ÇAĞI Fizik Ve Fen Bilimleri "Ben köle idim. Beni üçyüz dirheme satın alan bir zat âzad edince kendime iş aradım ve okumayı tercih ettim. İlim sâyesindedir ki, aradan çok geçmeden beni ziyârete gelen padişahı kabul etmedim. Salim Bin Ca'da117 Batı’ya en fazla etki eden bilim adamlarından biri de, Batılıların Alhazen dedikleri Müslüman ilim adamı İbn’ül Heyzem’dir (965-1051). Onun, ışınların kırılmasına âit, de117 Kişisel Gelişim, Bilim İle İlgili Sözler, Alındığı İnternet Elektronik Adresi, http://kisiselgelisim.gen.tr/Makaleler/kisisel-gelisim/bilim-ile-ilgili-sozler-867.aspx, En Son Erişim Târihi: 3.02.2015. Vikipedi, İbn-i Heysem, Alındığı İnternet Elektronik Adresi, http://tr.wikipedia.org/wiki/%C4%B0bn-i_Heysem, En Son Erişim Târihi: 5.07.2012. Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 161 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ vir açan teorisi yanında, gökyüzündeki bütün cisimlerin, sâbit yıldızlar dâhil, kendilerine has bir ışık gönderdiklerine dâir keşfi, Astronomi’de çok önemli bir sonuç olmuştur: Öklit ile Batlamyus, gözün görülebilen cisimler doğrultusunda ışınlar neşrettiğini zannetmişler ve onu o şekilde öğretmeye çalışmışlardı. İbn’ül Heyzem ise, “Göz görmeye etki eden bir ışık neşretmez, görülebilen cisimler, göze pek çok ışınlar gönderirler; bunlar mercekten geçerek göze ulaşırlar” demek sûretiyle onların teorilerinin yanlışlığını ileri sürmüştür. Yaptığı sayısız denemeler sonunda Alhazen, Antik Bilim’e âit zihnî faaliyetin üstüne çıkmıştır. Bu sebepten dolayı, pozitif araştırmanın mûcidi Roger Bacon (1214-1294), Leonardo da Vinci (1452-1519), Galile (1564-1642) değil, İbn’ül Heyzem’dir. İbn’ül Heyzem, yapmış olduğu araştırma ve denemeler neticesinde Geometrik Optiğin bütün dallarına girmiştir. Fotoğrafın ilk modelini, bir çeşit karanlık odayı, ilk defâ denemiştir. Işık kırılmalarının ilk önce hava ve su gibi ortamlara bağlı olduğunu söylemiş, hava tabakasının on beş kilometre olduğunu hassas bir şekilde hesaplamıştır. Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 162 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ İbn’ül Heyzem, bilgilerini optik âletlerinin gelişmesine harcamış, ışığın aynalardaki yansımasını araştırmış, gerekli hesaplamaları yapmış ve ışıldağın (projektörün) etki kânunlarını bulmuştur. İbn’ül Heyzem’in Batı’ya yaptığı etkiler çok büyüktür: Onun Optik Fizik sahâsındaki teorileri, Yeni Çağ’ın ortalarına kadar Batılıların bilimine hâkim olmuştur. İngiliz Roger Bacon’dan Fransız Witello’ya kadar geçen devre boyunca optiğin tümü Alhazen’in teorilerine dayanır. Leonardo da Vinci birçok yönlerden Müslüman bilim adamlarına tâbî olmuş, İbn’ül Heyzem’in eserlerinden kuvvetli ilhamlar almıştır. 16. asırda, Kepler’in, (1571-1630), araştırdığı kânunlara dayanarak o zamana kadar gizli kalmış yıldızları gözler önüne seren Galile teleskopunun arkasında, İbn’ül Heyzem’in büyük gölgesi yatmaktadır. İbn’ül Heyzem,”Görüntüler Kitabı” ile Roger Bacon (1214-1294), Kepler (1571-1630) ve Leonardo (1452-1519) gibi, bilginlerin çalışmalarında rehber olmuştur. Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 163 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ İslâm bilgin ve ilim adamları, çok çeşitli âlet ve enteresan fantâzi buluşlar da ortaya koymuşlardır. Özellikle, Ahmet İbni Mûsa bunların başında gelir. Halife Hârun’ur-Reşid’in elçilerinden Abdullah isimli bir kimse 807 yılında Aachen’de Kayzer Büyük Karl’a Müslümanların saatlerinden bir tânesini takdim eder. Kayzer’in târihçisi Einhard, kaleme aldığı salnâmesinde, “saatin pirinçten yapıldığını, hayrete şâyan bir hünerle monte edildiğini” bildirmekte ve devamla: “Bu su saati, on iki saatin geçişini hesaplıyor ve saat başlarında olmak üzere on iki kürecik düşürüyordu. Her bir kürecik alttaki zile çarpınca, etrâfa ses çıkarıyordu.” “Açılan kapılardan aşağı düşen kürecikler, bir saatlik zamânın tamamlanması ile dışarı fırlıyordu. Bu sıçrayışların sonunda on iki kapı da teker teker kapanıyordu.” “Bu saatin şimdi anlatılması uzun sürecek, görülmeye değer, dikkate şayan tarafları vardı.” demek sûretiyle hayretini belirtmiştir. Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 164 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ Ahmet İbni Musa, “Harika Düzenler“ adlı eserinde 1000 kadar otomatik kontrol sistemi çizmiştir. O, her modern ev kadınının ve her köylünün vazgeçemeyeceği, günlük pratik hayatta kullanılacak, o zaman için birer fantâzi îcat gibi görünen, en basitinden en karışıklarına kadar değişen çeşitli âletler, çok üstün bir zekâ ile terTıplenmiş teknik oyuncaklar yapmıştır. Her defâsında bir miktar su akıtabilen testiler, sıvıların izâfî yoğunluklarını hesaplayan kaplar, ihtiyâca göre ayrı ya da karışık su akıtabilen şişeler, fitilleri yandıkça kendi kendine çıkan, içlerine otomatik şekilde yağ akan, rüzgârda sönmeyen lâmbalar yapmıştır. Su muayyen bir seviyeye vardığında vereceği otomatik sinyallerle sulamanın tamamlandığını belirten düdüklü âletler, dâimâ değişik figürlerle su fışkırtan fıskiyeler ve su sanatının en çeşitli türleri onun yaptıklarından bâzılarıdır. O, suyu, otomatik düzenlerde bu günün mühendisinin elektriği kullandığı gibi kullanmıştır. Vikipedi, Ahmed bin Musa, Alındığı İnternet Elektronik Adresi, http://tr.wikipedia.org/wiki/Ahmed_bin_Musa, En Son Erişim Târihi: 5.07.2012. Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 165 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ Sibernetik, bir haberleşme, kontrol, denge kurma ve ayarlama bilimidir. Modern sibernetiğin kurucularından sayılan İngiliz nöroloji Profesörü Dr. Ross Ashby, 1925 yıllarında üstün denge durumunu ortaya attığı zaman, otomatik olarak işleyen sistemlerin üstünde, bunları kontrol eden sistemlerden söz etmişti. Hâlbuki bu bilginden tam 800 yüzyıl önce bir Türk Bilim Adamı olan Ebü’l İz İsmâil El-Cezerî, (?-1206), otomatik çalışan sistemler üstünde, bunları otomatik olarak kontrol eden denge durumu sistemlerini kurmayı başarmış ve bunları çalıştırmıştır. Ebu’l İz el-Cezerî, Diyarbakır’da Artuk Türkleri Zamânında yaşamış bir ilim adamımızdır. Ebu’l İz, Kitabü’l Hiyel, “Görüntüler Kitabı”, adlı eseri ile Sibernetik ilminin ilk kurucusu olmuştur. “Mühendis Başı!” ''Am a a n n, hayat boş be!'' Suna Pekuysal’ın Son Sözü Zamanımızdan 8 asır önce Diyarbakır’da Artuklu Hükümdârı Sultan Mahmut bin Mehmet bin Karaaslan, sara- Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 166 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ yın başmühendisi olan El-Cezerî’yi huzûruna çağırarak şöyle der: “Bilirsin ki, abdest işlerinde adamlarımın bana su dökmelerine rızâm yoktur. Bana öyle bir şey yapasın ki, ben onunla iştigal edeyim.” Bu emri alan başmühendis, El-Cezerî, derhal işe koyulur ve otomatik bir su dökme makinesi yapar. Onun yaptığı otomatik makineleri bu arada su dökme makinesinin resimlerini Bilim ve Teknik dergisinin 110 ve 112. sayılarında merak edenler görebilirler. Bilim adamımızın 55 âdet su, mekanik ya da sedef bilyeler ve miller yardımıyla türlü türlü yürüyen ve hizmet eden robot adamlar, mızıkalar, orglar, eğlence araçları, bentler ve barajlarda kullanılan çark sistemleri ve kilit mekanizmaları gibi âletler yapmıştır. Ebü’l İz’in “Mekanik Hareketlerden Mühendislikte Yararlanmayı Kapsayan Kitap” olarak bu günkü dile çevirebileceğimiz Arapça yazılı bir kitabının orijinal nüshaların Vikipedi, El-Cezerî, Alındığı İnternet Elektronik Adresi, http://tr.wikipedia.org/wiki/El-Cezeri, En Son Erişim Târihi: 5.07.2012. Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 167 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ dan biri, İstanbul’da Topkapı Sarayı III. Ahmet Kitaplığı’nda bulunmaktadır. Ebü’l İz, bu kitabını 1205-1206 yılları arasında yazmıştır. Bu kitabı ecnebiler Dortrecht ve Boston’da İngilizce olarak basmışlar ve 96 dolar fiyatla satışa çıkarmışlardır. Nature adlı dergi 1974 yılının Mart sayısını, ünlü Türk bilgini Ebü’l İz’e ayırmıştır. Derginin 286. sayfasına Ebü’l İz’in Hidromekanik güç ile işleyen Tavus Kuşları bulunan eserlerinin resimleri konulduktan sonra, bu resmin altına özetle şu satırlar yazılmıştır: “Onun mekanik aygıtlardan bir tânesi su gücü ile işleyen saati idi. Oldukça büyük bir havuzdan boşalan su, her yarım saatte bir boşalarak pistona hareket sağlıyordu. Bu nedenle de bütün sistem saat başı makaralar ve palangalarla dönüyordu.” “Bu anda da erkek tavus kuşu ile dişi tavus kuşu, karşılıklı dönüş hareketinde bulunuyorlar ve bu anda da dişi tavus kuşu ötüyor. Dönen bu su çarkı, iki genç tavus kuşunun birbirine karşı bağırıp çağırmalarını düzenliyordu.” “Sol tarafta bulunan kaldıraç kolu ise, suyun boşalmasını ve tekerleğin dönüşünü sağlıyordu.” Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 168 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ Ebü’l İz’in söz konusu kitapta târif ettiği makinelerden bir kaç tânesi Alman profesörlerinden Widemann tarafından yapılmış ve bunlar mükemmel olarak çalışmıştır. Bu gün bu makineler, Almanya’da Erlangen Üniversitesi’nde bulunmaktadır118,119. Ebü’l İz’in yaşadığı çağda elektrik gücü, manyetik güç, foton etkisi ya da elektromanyetik güçler olmadığı hâlde, onun yalnız su gücü ve basınç etkisinden faydalanarak bu sistemleri kurabilmiş olması, atalarımızın ilmin bir ana kolu olan bilime de ne kadar yatkın olduklarını ve önem verdiklerini ve ilmin asıl sâhibi olduklarını göstermektedir. Ayrıca, bu ilim adamlarımızın faydalandığı sâdece su gücü ve basınç etkisi olduğu hâlde, bu kadar muazzam hidromekanik prensiplerle çalışan otomatik makineler yapabilmiş olmaları, Milletimiz’in, Avrupalıların prensiplerini 1925 yıllarında kurduklarını söyledikleri Sibernetik Bilimi târihi içinde de ne kadar eski ve ileri olduğunu belgelemektedir120. Farabi, (870-950), sesin fiziksel izâhını yapmış, İbni Kara, (?-1100), ilk torna tezgahını kurmuştur. Bilim ve Teknik, Sayı 110 ve 112. Subaşı, F., 12. Asırda Türk Sarayları Robotlaşmıştı, İhlas, Sayı 22. 120 Bilim ve Teknik, Sayı 110 ve 112. 118 119 Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 169 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ Uçağın öncülüğünü 880’de İbni Firnas adındaki bir ilim adamı yapmıştır. Firnas uçağıyla uzun sürede havada kalmış ve süzülerek yere inmiştir. Batı’da ise ilk uçuşu Orville Wright Kardeşler ancak 1903’de başarabilmişlerdir. Firnas’tan sonra ilk uçuş denemesini İsmâil Cevherî, (950 -1010), yapmış ve bu hayâtına mal olmuştur. Hazerfen Ahmet, 17.yüzyılda gazasız ilk uçuşu başarmıştır. Galata Kulesi’nden Üsküdar’daki Doğancılar’a uçmuştur. İlk füze denemesini 4. Murat Zamânında Lagarî Hasan Çelebi başarmıştır. Yerçekimi ile Newton’dan evvel, Câbir bin Hayyan, Râzî, Birûnî ve Hazinî adlı âlimler uğraşmışlar, boşlukta çekimin ispatını Râzî yapmıştır. Will Durant, “The Age of Faith” adlı eserinin 328. sayfasında Hazinî’nin yerçekimi ile ilgili bir teori kurduğundan bahseder. Hazinî ayrıca terâziler hakkında bilgi vermiş, havanın yoğunluğunu hesaplamış, rüzgârın hızıyla hava yoğunluğu arasındaki bağıntıyı Toriçelli’den, (16081647), önce bulmuştur. Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 170 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ Sarkacı saate Galile’den, (1564-1642), evvel İbni Yunus uygulamıştır. Atomdaki enerjiden ilk bahseden Câbir bin Hayan, (721-805), olmuştur. Gökkuşağı olayını Dekart’tan 300 yüz sene evvel izah eden Kudbeddîn Şirâzî’dir. Havan topunu ilk kullanan ve hattâ hesaplarını yapan ise Fâtih Sultan Mehmet olmuştur. Einstein’ın, (1879-1955), üzerinde çalışma yaptığı Birleşik Alan Teorisi üzerinde Prof. Abdüsselam, (1926-), 1979’da Nobel Ödülü kazanmıştır121. İslâm ilim adamı ve filozoflarından Ebubekir Râzî, Türkistanlı Farabî, Özbekistanlı İbni Sînâ, Harzem’li Birûnî, Azerbeycanlı Sühreverdî, Belh’li Mevlânâ Celâleddîn Rûmî ve Horasan’lı Nasuriddin Tusî’nin Türk olmaları da ayrıca bizim için birer övünç kaynağıdır122. 121 Temiz M., (Okuma Parçası), ELEKTROMANYETİK ALANLAR (Ders Notları), Sayfa 81, Mühendislik Matbaası, Denizli, 2005. 122 . Akman,T., Târihi Gelişimi İçinde Sibernetik, Bilgi Toplumu ve Eğitimimiz Sempozyumu, Sayfa, 10, 8 Nisan 1995, İstanbul. Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 171 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ ERKEN (ÖN) RÖNESANS DÖNEMİNDE İSLÂM ÇAĞI Astronomi Bilimi Astronomi’de yeni bir inkişaf ve ilerleme Müslümanlarla başlamıştır. Astronominin ayrıca, pratik yönden de, Müslümanlar için büyük bir önemi vardır. Zamânın doğru olarak bilinmesi, İslâmiyet’te ibâdet saatleri bakımın-dan, etkili bir yol oluyordu. Bu yüzden Müslümanlar nazârında gökyüzü ile ilgilenmek, günlük yemeklerden daha önde geliyordu123. 123 Temiz M., (Okuma Parçası), Elektromanyetik Alanlar (Ders Notları), Sayfa 74, Mühendislik Matbaası, Denizli, 2005. Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 172 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ Yıldızların, Güneş ile Ay’ın seyir ve hareketleri, Allah’ın (CC) mutlak kudretinin açık birer delîliydi. En büyük İslâm astronomlarından olan El-Battanî: “Yıldızlar ilmi, her insanın, eşyânın kânunlarını öğrenmeye çalışması gibi, dinin de kânun ve nizamlarını bilmek ihtiyâcından doğmuştur. İnsanlık, yıldızlar ilmi sâyesinde Allah’ın (CC) birliğini ispata; O’nun emsalsiz büyüklüğünü, yüce hikmetini, muazzam kudretini ve eserinin mükemmeliyetini idrâke muvaffak olur.” demektedir. Bundan önce bir kere daha zikredildiği gibi, Ömer isimli iki astronom, bir gün önlerinde bir Astronomi kitabı olan “Almagest” olduğu hâlde, bir câmi avlusunun sütunları arasında otururlarken, yanlarından geçen câhil bir adam, onlara zihinlerini ne ile tâzelediklerini sorunca, Ömerlerden birinin, Kur’an’ı Kerîm’in, “Onlar, semâya dikkatle bakmıyorlar mı? (onun ve) dağların nasıl yaratıldığını araştırmıyorlar mı? meâlindeki âyetinin şerhini£ okuyoruz” şeklindeki cevabının çok anlamlı olduğu, bir kere daha vurgulanmalıdır124. Vikipedi, Alındığı İnternet Elektronik Adresi, El-Battanî, http://tr.wikipedia.org/wiki/Battani, En Son Erişim Târihi: 5.07.2012. £ şerh: Açıklama 124 Hunke, S., Avrupa’nın Üzerine Doğan İslâm Güneşi, Sayfa 107, (Orijinal adı: Allahs Sonne über dem Abendland-Unser arabisches Erbe. Çeviren: Servet Sezgin, Bedir Yayınevi, 1972). Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 173 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ Müslümanlar, pek çok rasathâneler kurmuşlardır. Bunların en meşhurları, El-Memun’un Bağdat ve Şam’da, Fâtımî halîfesi El-Aziz ve El-Hakem’in Kâhire’de, daha sonra da Sultan Aduddevle’nin yeniden Bağdat’taki sarayının bahçesinde; Selçuklular’dan Melik Şâh’ın Batı İran’da Nişabur’da, Moğol Hanı Hülâgû’nun Doğu İran’daki Maragha’da, bir Türk prensi Uluğ Bey’in Semerkant’ta yaptırdıkları rasathânelerdir. Müslüman astronomlardan ders alan Batı bu gün hâlâ Aldebaran, Algenib, Algol, Atair, Wega, Beteiguse Deneb, Fomalbaut, Rigel gibi İslâm Sâbit Yıldızları’nın isimlerini kullanmaktadırlar. Yalnız yıldız ismi değil Zenit, Azimut, Nâdir, Almugantarat Alhidade ve Theodalit gibi astronomik kelimeler İslâm Astronomisi’nden kaynaklanmaktadır. İslâm astronomlarından Muhammed İbni Mûsâ, ElMemun’un yaptırdığı Bağdat’taki rasathânenin müdürü Yahyâ’nın idâresinde, gezegenlerin hareketlerini sistematik bir şekilde gözlemiştir. Bu rasathânenin astronomları, Batlamyus’un Astronomi Cetvelleri’nde cesur düzeltmeler (revizyonlar) yaparak, bunları Denemeler ya da Memun Cetvelleri adı altında işlemişlerdir. Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 174 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ Muhammed ve kardeşleri, halîfenin emriyle Musul’daki Sincar Ovası’nda meridyen dâiresinin bir derecesini çok hassas bir şekilde ölçmüş ve hesaplamışlardır. Daha sonra Muhammed, Dicle civârında bir rasathâne kurarak oraya çekilmiş ve kendini tamâmen hesaplara vakfetmiştir. O, burada birçok astronomi eserlerini, ayrıca kardeşleriyle birlikte, Cremona’li Gerhard tarafından Latince’ye çevrilen, Orta Çağ Avrupası’nda “Üç Kardeşlerin Kitabı” ismi ile tanınan, düz ve küresel yüzeylerin ölçümüne âit eserini kaleme almıştır. Muhammed’in kardeşi Ahmet, özellikle, Yunanlıların semâyı dokuzuncu bir kürenin kuşattığına dâir yanlış görüşlerini bir Astronomi eseri yazarak çürütmüştür. Daha çok teknik bir kâbiliyete sâhip olan Ahmet, Muhammed ile birlikte büyük bir bakır saat yapmış, ayrıca, Muhammed’in yıldızlarla ilgili hesaplarını, görenleri hayrete düşüren, bir cihaza intikal ettirmiştir. İbn-i Rabbânî Et-Tabarî, âlet hakkındaki görüşlerini şöyle belirtmektedir: “Samarra’daki rasathânenin önünde Mûsâ’nın astronom ve mekanisyen oğulları Muhammed ile Ahmet kardeşlerin yapmaya muvaffak oldukları cihazı gördüm. Küre şek- Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 175 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ lindeki bu âlet, zodyak’ların (burçların) sinyalleri ile yıldızların resimlerini tespit ediyordu. Su ile müteharrik (hareketli) idi.” “Gökyüzünde bir yıldız batınca, aynı anda resmi de ufku gösteren dâirenin altına doğru batarak kayboluyordu. Aynı yıldız tekrar doğunca altta ufak çizginin üzerinde resmi görünüyordu.” Batı biliminin doğrudan doğruya kaynaklandığı İslâm astronomlarından bir tânesi de El-Fargânî’dir (9.Yüzyıl). Fargânî arz derecelerinin uzunluklarını hesaplamıştır. Güneşin de gezegenler gibi fakat aksi yönde seyreden bir yörüngesi bulunduğunun ilk farkına varan ilim adamıdır. Batı’da Alfranganus adı ile tanınan Fargânî’nin Astronominin Unsurları adlı eseri, birçok kere Latince’ye tercüme edilmiş ve 1537’de Melenghton tarafından yeniden basılmıştır. Ekliptik Meyli ve ekvatora göre Güneş yörüngesinin eğilme açısını ilk kez tespit şerefi de Fargânî’ye âittir. Güneş yüzeyindeki lekeleri de ilk defâ keşfeden odur. Vikipedi, El-Fargânî , Alındığı İnternet Elektronik Adresi, http://tr.wikipedia.org/wiki/Fergani, En Son Erişim Târihi: 5.07.2012. Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 176 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ Fargânî’nin astronomi alanındaki eserleri Avrupa’da tam 700 yıl ders kitabı olarak okunmuştur. Dokuzuncu ve onuncu yüzyılda Mûsâ Kardeşler, Dünyâ’nın çevresini ölçmüşlerdir. El-Battânî’nin hazırladığı Sabî Cetvelleri adındaki astronomi cetvelleri, Kopernik (1473-1543) devrine kadar Avrupa’da temel cetveller olarak kabul edilmiştir. Battânî, Güneş yılını bu günkünden sâdece 2 dakika 24 sâniye farklı hesaplamıştır. Eski Mısırlı âlim Batlamyus (Ptoleme), bir Güneş Yılı’nın 260 gün olduğunu zannetmiş, İslâm âlimi El-Battânî ise, bir Güneş Yılı’nı 365 gün 5 saat 46 dakika 22 sâniye olarak hesaplamıştır. Bitrucî 13. yüzyılda gezegenlerin sürüklendikleri dış merkezli dâirelere âit teoriyi çürüterek Kopernik’e yol açmıştır. Câbir bin Eflah’ın 12. yüzyılda yıldızların yer ve açıklıklarını ölçen Azimut Kadranı Avrupa’da ancak 300 sene Anonim, Bitrucî, Alındığı İnternet Elektronik Adresi, http://www.forumalev.net/sahabeler-ve-alimler/429845-bitruci-xli-yuzyilda-yasayanenduluslu-astronomi-alimi.htmlnn Erişim Târihi: 5.07.2012. Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 177 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ sonra Alman Astronom Regiomontanus tarafından aynı modele uygun olarak yapılabilmiştir. .blogspot.com/2012/03/cabir-bin-eflah.html Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 178 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ ERKEN (ÖN) RÖNESANS DÖNEMİNDE İSLÂM ÇAĞI Tıp Bilimi Öz “Müslümanlar, Tıp sanâtının mûcitleri sayılacak derecede tabâbette meşhur oldular... Bunlarsız tedâviye cesâret eden doktorun, umûmun sağlığını bozduğunu rahatça söyleyecek kadar, fazla îtibar kazanmışlardı.” Hümanist Agrippa von Nettesheim Bir Hasta Mektubu125 “Hiç kimseye, îmandan sonra, sağlıktan daha üstün bir nîmet verilmemiştir.” Hz. Ali (RA)126 125 Temiz, M., Bilim Târihinde Erken (Ön) Rönesans Dönemi İslâm Çağı, Bilim ve Teknolojinin Gerçek Sâhipleri, Türk Bilim Adamları, Alındığı İnternet Elektronik Adresi, http://mtemiz.pau.edu.tr/bilim/bilim%20târihinde%20erken%20rönesan%20dönemi%20İ slâm%20çağı%20bilim%20ve%20teknolojinin%20gerçek%20sâhipleri%20türk%20bilim %20adamları.doc, En Son Erişim Târihi: 19.03.2013. 126 Sağlık ile ilgili Söylenmiş Güzel Sözler, Alındığı İnternet Elektronik Adresi, Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 179 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ Tıp konusuna, Müslümanların yaptıkları hizmetleri ve bulunduğu seviyeyi özetleyen ve araştırmacı Sigrid Hunke tarafından verilen ilginç bir hasta mektubu ile başlamak istiyorum. Mektup, bulunduğu Müslüman hastânelerinden birinde taburcu olmak üzere sırasını bekleyen bir hasta tarafından babasına yazılmıştır. “Sevgili babacığım...” “Para göndermene ihtiyacım bulunup bulunmadığını soruyorsun. Taburcu edilince, bana bir kat yeni elbise ile ilk devre zarfında hemen çalışmak mecbûriyetinde kalmamam için beş altın verecekler. Böylece süründen hayvan satmaya ihtiyaç yoktur.” “Beni henüz burada iken görmek istiyorsan, hemen gelmelisin... Ben ameliyat salonunun yanındaki ortopedi pavyonunda bulunuyorum. Eğer büyük kapıdan gelirsen, cenuptaki dış holden geç...” “Burası düşmemden sonra beni getirdikleri polikliniktir. Orada her hasta evvelâ asistan doktor ve talebeler tarafından muayene edilir. Mutlaka hastâne tedâvisine ihtihttp://www.reitix.com/Makaleler/Saglik-ile-ilgili-Soylenmis-Guzel-Sozler/ID=965, Son Erişim Târihi: 3.02.2015. En Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 180 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ yacı bulunan, bitişik hastâne eczânesinde hazırlatabileceği reçetesini orada alır.” “Muayeneden sonra orada kayıt olup başhekime sevk olundum. Bir hasta bakıcı beni erkekler pavyonuna taşıdı. Banyoda yıkandıktan sonra bana hastânenin temiz elbisesini giydirdi.” “Solda başhekimin talebelere ders verdiği konferans salonu ile kütüphâneyi de arkada bırakırsın. Koridorun solundaki yol, kadınlar pavyonuna çıkar. Böylece sağ tarafı tâkiben dâhiliye ve cerrâhi kliniklerini geçmelisin.” “Bir odadan şarkı ve müzik duyarsan içine bak! Belki ben o sırada nekâhet devresinde bulunanların gündüzün kitaplar okuyup, müzik dinlemek sûretiyle vakit geçirdikleri o odadayımdır.” “Bu gün sabah vizitesini asistan ve hasta bakıcılarıyla birlikte yaptığı sırada başhekim beni muayene etti ve pavyon doktoruna anlayamadığım bâzı şeyler yazdırdı.” “Daha sonra doktor yarın yataktan kalkacağımı ve beni hemen taburcu edeceklerini söyledi. Hâlbuki ben buradan ayrılmak istemiyordum.” Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 181 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ “Burada her şey aydınlık ve güzeldir. Yataklar yumuşaktır. Çarşaflar beyaz Şam patiskalarından, yorganlar kuş tüyünden olup kadife gibi de zariftirler. Her odada akarsu vardır. Soğuk gecelerin başlamasıyla odalar ısıtılır. Her gün midenin kaldırabildiği kadar tavuk ve koyun kızartması verilir127.” “Komşu, zarif piliç göğüslerinden bir kaç gün daha tadabilmek için, tam bir hafta boyunca, sanki daha fazla hasta imiş gibi tavırlar takınmıştı. Lâkin başhekim şüphelendi ve sıhhatinin delîli olarak bir bütün ekmekle tavuğu yemesine müsaadeden sonra, onu evine gönderdi.” “Böylece benim de önüme son kızartılmış tavuğum gelecek128.” Okuduğunuz bu hasta mektubu, gerçekten, 1000 yıl önce Endülüs’teki hastânelerden birini anlatıyor. Görüyoruz ki, Erken Rönesans Dönemi’nde Müslümanların hastâneleri bâzı bakımlardan günümüz hastânelerinden bile ileri seviyedeydiler. 127 128 Hunke, S., Aynı Eser, Sayfa 107. Hunke, S., Aynı eser. Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 182 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ Sigrid Hunke ise, bu husustaki görüşünü şöyle dile getiriyor: “... Bu mektup bin yıl önce Himalayalar’la Pirene’ler arasındaki her büyük Müslüman şehrinde, zarûri tesisler hâlinde mevcut bulunan hastânelerden birini tasvir etmektedir129.” Onuncu asrın ortalarında sâdece Kurtuba’da 50 tâne hastâne vardı. Kezâ Bağdat’ta Abûdî Hastânesi, Kâhir’de Nasırî Hastânesi ile Şam’da bulunan Nûrî Hastânesi bunlar arasında dillere destan olmuştu. İslâm Tıp ve tabâbetinin zirveye ulaştığı bu sırada, biliyorum ki, şu andaki gelişmeleri dikkate alarak Batı şartlanmışlığının tesiri ile, “İslâm tıbbının bu seviyede olduğu böyle bir durumda, Batılılar’ın tıbbı, şüphesiz, bambaşkadır.” diye düşüneceksiniz. Acabâ öyle mi? İsterseniz, bu düşüncenizin haklı olup olmadığını, o sıradaki Avrupa Tıp ve tabâbetinden bir örnek vererek görelim: 129 Hunke, S., Aynı Eser, Sayfa 155. Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 183 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ Haçlı Seferi sırasında kendi milletlerinin tabâbetine güvenleri olmayan Haçlı hükümdarları, Filistin’de bulundukları sırada sivilce, kolik ve ishallerini tercîhen Müslüman doktorlarına tedâvi ettiriyorlardı.’ Bu maksatla, hasta Fransız’ları tedâvi etmek için giden Müslüman doktorlardan Sâbit, on gün gibi kısa bir zamanda geri dönmesi üzerine, arkadaşları tarafından, Hıristiyan hastaları kısa sürede bu kadar çabuk nasıl tedâvi edebildiği husûsunda, hayretle karşılanınca, durumu şöyle îzah eder: “Bacağında çıban bulunan bir şövalye ile sıtmadan fazla zayıflamış bir kadın getirdiler.” Şövalyenin ayağına yakı sardım. Çıban patladı; tehlikesiz bir seyir tâkip etmeye başladı. Kadını diyete tâbî tuttum. Vücut durumunu nebâtî gıdalar vermek sûretiyle iyileştirdim.” “Bu sırada oraya gelen bir Fransız doktoru, hastalara dönerek beni gösterip, ‘Bu sizi tedâvi etmeyi bilmiyor’ dedi. Şövalyeye tek ayakla yaşamayı mı, ölmeyi mi tercih edeceğini sordu. şövalye, “Bir ayak ile” şeklinde cevap verdi.” Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 184 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ “Fransız doktor, kendisine kuvvetli bir şövalye ile keskin bir balta getirilmesini istedi. Şövalye elinde balta ile göründü”: “Henüz oradan ayrılmamıştım. Doktor, hastanın bacağını bir kütüğün üzerine koydu. Bir balta darbesiyle bacağı kesmesini şövalyeye emretti.” “Şövalye, gözlerimin önünde hastanın bacağına bir balta darbesi indirdi. Ancak, bu birinci darbe ile, bacak ayrılmadı. Şövalye, ikinci defâ tekrar vurdu. Bacağının ilikleri dışarıya fırlayan felâketzede, hemen öldü.” “Doktor, onu tâkiben kadını muayene etti. “Bu kadının başında âşık olduğu bir şeytan var. Saçlarını kesin” dedi.” “Kadının saçları kesildi. Kadın, tekrar hemşerilerinin yemeğinden sarımsak ile hardal yedi.” “Böylece ateşi tekrar yükseldi. Doktor, “Kafasına şeytan girmiştir.” diyerek onu yakalayıp başının derisini haça benzer şekilde yüzdü. Kafasını örten kısım tamâmen açılın- Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 185 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ caya kadar derisini ortadan çekip sıyırdı ve kafasını sâdece tuz ile ovdu. Kadın aynı anda öldü130.” “Yapılacak bir hizmetin bulunup bulunmayacağını oradakilere sordum. Hayır, diye cevap verdiler. Böylece, o zamana kadar benim için meçhul bulunan onların bu hârikûlâde tabâbetini öğrenmiş olarak oradan ayrıldım.” Okuyucu bu sûretle, verilen bu iki örnekle, Orta Çağ’da İslâm Tıp ve tabâbeti ile Batı’nın Tıp ve tabâbeti hakkında yeteri kadar bir fikir elde etmiş bulunmaktadır. İslâm Tıp ve tabâbeti ile Batı’nın Tıp ve tabâbeti hakkında söylenecek başka bir söze gerek yoktur. On ikinci asrın sonlarına kadar Batı’da sâdece hasta kabul eden hastâneler yoktu. Müslümanların hastânelerine benzer şekilde, yalnızca hastalarla onların bakım ve tedâvilerine mahsus müstakil hastâne binâları Batı’da ancak, Haçlı Seferleri’nden sonra kurulmuştur. Henüz son derece iptidâî bulunan bu hastânelerin ilki ve o devirde yaşayanların kanaatlerine göre en iyisi, Pâris’teki Hotel Dian idi. Şimdi bir Batılı’nın kaleminden Hotel Dian’ı öğrenelim: 130 Hunke, S., Aynı Eser, Sayfa 144. Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 186 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ “Tuğla döşemeli zeminde kat kat olmuş samanlar... Hastalar zemine serpili bu samanlara basarak, itişe kalkışa geziniyorlardı.” “Birinin ayakları diğerinin başına bitişik... Çocuklarla ihtiyarlar yan yana... Belki inanılmaz ama gerçek! Kadınlarla ihtiyarlar birbirlerine karışmış vaziyette... Salgın hastalıklara yakalananlarla diğer hafif hastalıklardan muzdarip bulunanlar bir arada...“ “Doğum sancısı çeken bir kadın, göğüs göğüse sıkışmış bir vaziyette inliyor, bir süt çocuğu ihtilaç içinde dönüyor, tifüslü bir hasta ateş içinde tutuşuyor, bir veremli öksürüyor, bir cilt hastası son derece kaşınan cildini öfkeli tırnaklarıyla koparıyordu.” “Hastaların en zarûrî ihtiyaç maddeleri noksandı. Son derece sefâlet içinde yaşayan insanlara has yiyecekler kifâyetsiz miktarda verilmekteydi.” “Bâzen şehrin hayırsever hemşerileri, onlara bol yiyecek getiriyorlardı. Bu maksatla, gece ve gündüz açık bulunan hastânenin kapılarından herkes içeri girebilmekte, istediğini görebilmekteydi.” Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 187 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ “Bir gün açlıktan yarı ölmüş bir duruma gelen hastalar, ertesi günü ölçüsüz derecede fazla şarap içebilmekte, şiddetli mide yorgunluğu neticesinde bâzıları ölmekteydiler. Bütün binâda açıkça iğrenç haşereler kaynaşmaktaydılar.” “Hasta koğuşları o kadar mülevvesti (pisti) ki, hemşire ve hasta bakıcılar, ancak ağızlarında sirkeli sünger ile içlerine girmeye cesâret edebilmekteydiler.” “Cesetler uzaklaştırılmadan evvel, umûmiyetle yirmi dört saat veyâ fazla bir zaman ölüm döşeğinde bekletiliyor, bu müddet zarfında mütebâkî hastalar, cehennemî atmosfer içinde koku neşrine başlayan, etrâfında yeşil at sineklerinin uçuştukları yatağı ölünün katılaşan vücûdu ile birlikte paylaşıyorlardı131.” Verilen bu pasajlar, İslâm ve Batı Tıp ve tabâbetinin Or-ta Çağ’daki durumlarını bütün açıklığıyla göz önüne serme-ye yetmektedir. Literatürde bu konuda bulunan daha çok ör-nekler vardır. 131 Hunke, S., Aynı Eser, Sayfa 153. Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 188 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ Hastânelerin İdârî Durumları “Herşey canımı sıkıyor!” Winston Churchill’in Son Sözü Müslüman memleketlerinde hastânelerin gelirleri vakıf sisteminden temin edilir ve bu vakıflar devletin mülkiyetinden sayılırdı. Arâzi ve çiftlikler üzerindeki denetim yetkisini devlet yapardı. Doktorlar dâhil, bütün personelin maaşları bu vakfiyelerden sağlanır, ister fakir, ister zengin olsun, her hastaya parasız bakılırdı. Hattâ taburcu edilirken bile hastaya, bir kat elbise, bir aylık iâşe masraflarını karşılayabilecek miktarda bir para verilirdi. Tıbbî teftiş ve kontrol başhekim tarafından yapılırdı. Başhekim arkadaşları arasından esaslı bir sınav sonunda seçilirdi. Talebeler, daha tahsile başlarken, hasta yataklarındaki günlük klinik tecrübeler sâyesinde, pratik hekimliğe alışkanlık kazanırlardı. Böylece, dünyânın o zamana kadar görmediği, ancak bu gün devrimizde benzerlerine kavuşabildiği bir hekimler sınıfı meydana gelmişti. Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 189 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ Tıpta ihtisas dallarının tespiti ve ilk ihtisas sınavının uygulayıcıları da Müslümanlar olmuşlardır. Bütün devirlerin en büyük hekimlerinden bir tânesi ErRâzî (864-925) ve diğeri de İbn-i Sînâ (980-1037) idi. Bu iki dâhinin hâtırâları hâlen tâzeliğini muhafaza etmektedir. Burada bir kaç satırla onları anlatmak mümkün değildir. Bu iki insanın büyüklüğüne bir işâret olması bakımından, bu gün hâlâ Paris Tıp Fakültesi’nin öğrencilerinin, St. German Bulvarı’nın yanındaki büyük konferans salonunda toplandıkları zaman, bu iki büyük ilim adamımızın hâtırâsına dikilen âbidelerde Er-Râzi ile İbn-i Sînâ’nın cüppe ve simâlarını görmeleri yeterlidir. Er-Râzî “Sağlıklı olmak istiyorsan; az ye, saygın olmak istiyorsan, az konuş! Özbe Atasözü132 Sağlık ile ilgili Söylenmiş Güzel Sözler, Alındığı İnternet Elektronik Adresi, http://www.reitix.com/Makaleler/Saglik-ile-ilgili-Soylenmis-Guzel-Sozler/ID=965, En Son Erişim Târihi: 3.02.2015. 132 Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 190 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ Er-Râzî ‘nin eserlerinin içeriği yalnız Tıp ve Kimyâ’ya âit değil, yarısı tamâmen, Astronomi ve Matematiğe âittir. Fezâ Boşluğu’na âit bir risâlesiyle birlikte “Mıknatısın Demiri Çekme Sebebi” adlı bir kitabı ile Dünyâ’nın iki eksen etrâfında döndüğünü, Güneş’in Dünyâ’dan büyük, ayın ise küçük olduğunu ispat etmek üzere, “Dünyâ’nın Şekline Dâir” eseri, “Dinlerin Kritiği”, İslâmiyet’in karşısında delâlete sapanları anlatan “İlâhî İlim” adlı kitabı eserlerinden bir kaçıdır. Dr. Sigrid Hunke, şöyle diyor: “Altı asır önce Paris Tıp Fakültesi, dünyânın en büyük kütüphânesine sâhipti. Bu kütüphâne, sâdece bir kitaptan müteşekkildi. Bu kitap bir Müslüman’ın eseriydi. Öylesine kıymetliydi ki, Hıristiyan krallarının en mutaassıplarından biri olan XI. Lutwing bile, vukûu muhtemel mühim sıhhî vak’alarda, özel doktorlarının ancak tek nüshası bulunan bu kitaba başvurabilmeleri için yüz altın taler ve on iki gümüş mark yatırarak, üzerinde kirâ hakkı tesis etmişti.” “Kütüphânenin bir tek eseri, Yunanlıların ilk devirlerinden itibâren Milâdın 925. yılına kadar, Tıp sahâsında mevcut bütün bilgileri kapsıyordu. Bu sebeple müteakip beş yüz yıl içinde kendisine hiç bir şey eklenmeyen ve bir Müslümanın kaleminden çıkan bu muhteşem dev eser, bütün Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 191 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ manastırlardaki mütevâzı ve ince hacimli eserlerin bin misline bedeldi.” Er-Râzî’nin “El-Hâvî” adlı bu eseri “Continents Rhases” adı ile 1279’da Sicilya’da tercüme edilerek bütün Avrupa’ya yayılmıştır. Hipokrat’tan o zamana kadar geçen devrin tam bir Tıp ansiklopedisi olan 30 ciltlik bu eserin tamamı 1486-1542 döneminde 5 defâ basılmıştır. Râzî’nin iki eseri bu dev kitaba nazaran Batı’da daha fazla yayılmış, daha sık tercüme edilmiştir. Bu gün Batı’da “Lieber Almansoris” ve “Lieber Pretiosus” isimleri ile tanınan bu iki eserini Râzî, Horasan vâlisine ithaf etmişti. “Râzî ‘nin “Bir Saat İçinde Şifâ” adlı eseri de çok rağbet görmüş, çiçek ve kızamığa âit eseri ise, Batı’da 14981866 yılları arasında 40 defâdan fazla basılmıştır. Mafsal romatizmaları, taş, mesâne ve böbrek ile birçok çocuk hastalıkları da Râzî’ye bağlanır. Papazların büyük bir ahlâksızlık saydığı banyo temizliğini Râzî, sıhhat için hastalara bilhassâ tavsiye ederdi. İslâm Tıp ve tabâbetinin husûsiyet ve başarısını meydana getiren her şey Râzî’nin kudretli doktor şahsiyetinde aksetmekteydi. O, meslek ve mesûliyeti ile bir doktor, care- Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 192 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ sizlerin yardımcısı, aynı zamanda bir ansiklopedist, bir klinikçi, bir mütefekkir, bir müşahedeci, bir sistematikçi ve bir kimyâgerdi. Geleceğimizin bilim adamlarına, belki, iyi bir numûne olur düşüncesiyle Râzî hakkında bir kaç söz daha ilâve etmek istiyorum: Râzî, bu günkü Tahran’ın biraz gerisinde Horasan civârındaki Rey kasabasında doğmuş bir İskit Türk’ü idi. Hayâtı boyunca bilgisini mütemâdiyen genişletmiş, etüt gâyesiyle geniş seyâhatler yapmış, öğrencilerinin kafalarına doktorluk mesleğinin yüksek ahlâkî mânâsını sokmaya çalışmış, her türlü sözlü ve yazılı şarlatanlıkla mücâdele etmiştir. Hemen hemen muhtaç bir durumda yaşaması pahâsına tedâvilerinden sonra para vererek kendilerini koruduğu fakirlerin candan sevdikleri bir doktor olan Râzî, yaşlılığında kıskanç arkadaşlarının çeşitli dînî ve siyâsî entrikalarına kurban giderek çâresiz ve yardımsız bir duruma düşmüştür. Yaptığı Kimyâ deneyleriyle, başarısızlığını ortaya koyduğu Horasan vâlisi El-Mansur İb-i İshak’ın kırpaç darbeleriyle görme kaabiliyetini yavaş yavaş yitiren binlerce insanın sevgilisi Râzî, sonunda kör olmuştur. Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 193 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ Er-Râzî, Milâdın 925. yılında tamâmen sefâlet içinde ölmüştür. İbn-i Sînâ-Avicenna “Siyah bir ışık görüyorum.” Victor Hugo’nun Son Sözü İslâm Tıp âlimlerinin en büyüklerinden olan İbn-i Sînâ, henüz on yaşında iken Kur’an’ı ve daha birçok kitapları hıfzedip ezberlemiştir. İbn-i Sînâ, ayrıca Astronomi, Geometri, Fizik ve Metafizik ile de ilgilenmiştir. Enfeksiyoner beyin iltihâbını, diğer akut enfeksiyonlardan ilk defâ ayıran Avrupalıların Avicenna diye an-dıkları İbn-i Sînâ, menenjit ve sekonder iltihap ve menen-jizmin ilk defâ ayrı ayrı teşhisini, plörezi, pnömoni ve in-terkostal nevralji ve karaciğer apsesi ile peritonitin de hâ-rikûlâde bir şekilde ilk defâ ayırıcı teşhisini yapmış; yüz felcinin mahallî ve merkezî sebeplerini belirtmiş, ilk defâ iltihapsız yara tedâvisini ortaya koymuştur. Birçok hastalıkları, bu arada sarılık hastalığını doğurduğunu söylediği şarbon hastalığının da ilk defâ açık bir izâhını yapan İbn-i Sînâ, antik devirde uygulanan sıcak ve Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 194 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ soğuk su banyolarına karışık banyoları da eklemiş, damar içi şırıngasıyla buz torbasını da o îcat etmiştir. İbn-i Sînâ, ilâçla tedâvî vâsıtalarının, ruhî tedâvî vâsıtalarını desteklemesi lâzım geldiğini söylemekteydi. İslâm Tıp ve tabâbetinin en mühim eserleri bile İbn-i Sînâ’nın Kânun’u önünde solgun kalır. Onun bu eseri, Doğu’da ve Batı’da asırlar boyunca, Tıp târihinde rastlanmayacak derecede, muazzam bir tesir meydana getirmiştir. Kânun ilk defâ 1473 Şubat’ında Milano’da basılmıştır. 1500 yılına kadar, Galen’in iki ciltlik eserinin bir defâ basılmasına karşılık, Kânun 16 kere basılmıştır. Ebü’l Kâsım “Öyle tedaviler vardır ki hastalığın, kendisinden daha kötüdür.” Publilius Cyrus133 Müslümanlar, Anatomi biliminde de Batılılara yol göstermişlerdir. Sağlık ile ilgili Söylenmiş Güzel Sözler, Alındığı İnternet Elektronik Adresi, http://www.reitix.com/Makaleler/Saglik-ile-ilgili-Soylenmis-Guzel-Sozler/ID=965, En Son Erişim Târihi: 3.02.2015. 133 Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 195 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ Kurtuba’da II. El-Hakem’in sarayında yaşayan ‘Arap Cerrâhisinin Yıldızı’ Ebü’l Kâsım (936-1013) sâyesinde Batı’da Cerrâhi, Anatomi ile kader birliği yapmıştır. Ebü’l Kâsım, hemofiliye âit îzâhâtı ile Tıp’ta bu konuyu zenginliğe kavuşturmuştur. Bu gün Walcher Durumu denen doğuma yardımcı usulle ceninin ters doğumuna müdâhaleyi ilk defâ tavsiye eden Ebü’l Kâsım, özel bir vajinal aynadan başka collum’un sun’î şekilde genişletilmesine yarayan, bu sûretle doğuma yardımda büyük bir önem kazanan kolpeurynter âletini de îcat etmiştir. Fransız cerrâhı Pare’yi 1552’de şöhrete ulaştıran Büyük Damarların Bağlanması’nı hakîkatte bu Fransız’dan daha önce Ebü’l Kâsım bulmuştur. O, ilk başlayan cerrahlara sunî dikişi, kürk dikişi, karın yaralarında sekiz dikişi, bir ipliğe geçirilen iki iğneli dikişi, kedi bağırsakları ile yapılan dikişi, bağırsak ameliyatında catgut (katküt) dikişini ilk defâ öğreten kimsedir. Yirminci asır başında Alman cerrâhı Trentelenburg’u meşhur eden Trentelenburg Durumu’nu ilk olarak Ebü’l Kâsım tavsiye etmiştir. Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 196 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ Açık kırıklarda yaranın bakımı için alçı sargısından bir pencere açıp kesme metodu, kaynak olarak Ebü’l Kâsım’a dayanır. Göz ve diş doktorlarının kullandıkları âletlerin modelleri ondan geçer. İbni Sür-Avensoar “Gönül kendine benzeyen gönüle akar.” Hz. Ali (RA)134 Endülüs’lü Tıp âlimlerinden bir tânesi de Orta Çağ’da Batı’da Avensoar olarak tanınan İbni Sür’dür (1091-1162). İbni Sür, akciğer vereminin bulaşıcılığını ve Güneş ışınlarının bu mikroplar için öldürücü olduğunu belirtmiştir. Et-Tesir adı ile yazdığı eserini kendisinden daha büyük şöhrete ulaşan talebesi İbni Rüşt’e ithaf etmiştir. İbni Rüşt (1126-1198), üstâdının bu iltifatına, Tıpta en fazla mantıkî silsileye sâhip bir eser sayılan, Külliyât-ı fitTıp adlı eseri ile karşılık vermiştir. 134 Anlamlı En Güzel Sözler, Alındığı İnternet Elektronik Adresi, http://www.enguzelanlamlisozler.com/, En Son Erişim Târihi: 5.02.2015. Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 197 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ İbni Sür’ün Tesir’i, İbni Rüşt’ün Külliyât’ı da, İbni Sînâ’nın Kânun’u ile birlikte 16. asırda bile Batı Üniversiteleri’nin ders kitabıydılar. Ali İbni Abbas “Susmak, dayanılması çok güç bir yanıttır.“ Chesterton135 Avrupa’nın, peşin bir hükme kapılmadan kabul edip faydalandığı Müslüman doktorlardan bir diğeri de Ali İbni Abbas’tır (?-994). Hipokrat ve halefleri, çocuğun kendi hareketleriyle rahimden çıktığını kabul etmişlerdi. Hâlbuki doğumun, çocuğun hareketleriyle değil, rahmin özel hareketi ve dışarı atmasıyla meydana geldiğini ilk defâ Ali İbni Abbas keşfetmiştir. O, rahim çıbanları, kollum yaraları ve alt karın kanserleri hakkında önemli eserlere sâhiptir. 135 Anlamlı En Güzel Sözler, Alındığı İnternet Elektronik Adresi, http://www.enguzelanlamlisozler.com/, En Son Erişim Târihi: 5.02.2015. Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 198 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ Ali İbni Abbas, yazdığı çok meşhur eseri ‘Sultanî Kitap’ Al-Kitâb’ül Melîki adlı eserini sultan Adüd’ud Devle’ye ithaf etmiştir. İbn’ül Baytar “Affetmek ve unutmak iyi insanların intikâmıdır.” Schiller136 En büyük İslâm nebâtçısı İbn’ül Baytar’dır (11901248). İbn’ül Baytar, bin dört yüzden fazla nebâti ilâcın isim, madde ve reçeteleriyle kullanış tarzlarını tespit eden bir eser yazmıştır. Bu eser, devrinin bütün farmakoloji malzemesini kapsamaktadır ve bu dikkatli ve ilmî bir çalışmanın parlak bir zaferidir. Baytar’ın farmakolojisi, 1758’de yeniden fakat kısım kısım yayınlanmıştır. 136 Anlamlı En Güzel Sözler, Alındığı İnternet Elektronik Adresi, http://www.enguzelanlamlisozler.com/, En Son Erişim Târihi: 5.02.2015. Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 199 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ Antibiyotiğin Geçmişi “Başkalarının yolunda yürüyenler, ayak izi bırakmazlar.” S. L. Braunon137 Bu gün Batı tabâbetinin son haykırışı olarak 20. Yüzyılda yeniden keşfettiği antibiyotiği bile Araplar, daha İslâmiyet’ten önce iltihâbî yaraların tedâvisine mahsus bir ilâç olarak bulmuşlardı. Zayıf mikroplar vâsıtasıyla vücût direncinin tahrik edilmesi, sunî şekilde vücûda sokulan hastalık mikrobu mârifetiyle bağışıklık tesirine dayanan, modern aşı düşünce ve tekniği, onların aşı sisteminin temelini meydana getiriyordu. Çinliler, çiçek iltihapları içirilmiş kabarcıkları çocukların burunlarına sokuyorlardı. Hastalığın tehlikesiz ve çabuk geçmesi için, Araplar aşılamayı, bir tarz olarak, çiçeğe tutulmuş bir komşu veyâ akrabaya âit çiçek sivilcelerinin üzerinde cildi biraz açıp iltihâbı yerinden alarak yapıyorlardı. Onlar, iltihâbı elin 137 Anlamlı En Güzel Sözler, Alındığı İnternet Elektronik Adresi, http://www.enguzelanlamlisozler.com/, En Son Erişim Târihi: 5.02.2015. Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 200 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ dirsek ile başparmak arasının iç yüzündeki hafif bir kesite yerleştiriyorlardı. Penisilin ve aspergelius’un küf maddesini yük eşeklerinin koşum takımları ile mandallardan elde ediyorlar, bunları işleyerek, iltihaplı yaralarda kullanıyorlardı. Boğaz iltihaplarında ise, bu gün hâlâ bedevî kabîlelerinde kullanılmak üzere, küflü ekmeğin yeşilimsi tozunu hastanın boğazına kuvvetle üfürüyorlardı. Bu konuyu bitirirken, ateşli Hümanist Agrippa von Nettesheim’in sözünü zikredelim. O: “Müslümanlar, Tıp sanâtının mûcitleri sayılacak derecede tabâbette meşhur oldular... Bunlarsız tedâviye cesâret eden doktorun, umûmun sağlığını bozduğunu rahatça söyleyecek kadar, fazla îtibar kazanmışlardı.” demektedir. Avrupalıların Tıp ve tabâbetinin, hastaların organları içinde şeytanı aradığı Orta Çağ’da, İslâm Tıp ve Tabâbetinden sunulan bu örnekler, bu gün henüz yeni yeni ortaya çıkan gerçekler açısından, aysbergin ancak görünen ucu mâhiyetindedirler. Hunke, S., Aynı Eser, Sayfa 202. Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 201 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ Bilim, Bilim Adami Ve Teknoloji ‘Hikmet’in Neresinde? “Köpeklerin kardeşliği, aralarına kemik atılana kadardır.” Hz.Mevlâna138 Türkçemiz ve Hikmet Kelimesi: Bir gökdelen sağlam bir temel üzerinde yükselir. Zaman içinde yükselen gökdelenin her bir katı ve yapı taşının bu temele dayandığı açıktır. Temel sağlam değilse, gökdelenin her an yıkılma tehlikesi bulunur. Bırakınız deprem gibi büyük felâketleri, temel sağlam değilse bunlar, ufak bir rüzgârda bile hemen yıkılırlar. Demek oluyor ki her bir şeyde temel veyâ esas çok önemlidir. Dil milletleri var eden temel öğelerden bir tânesidir. Bir millet, bir gökdelene benzetilirse, o milletin dili, o gökdelenin temeli durumundadır. Geçmişi ve târihî birikimi olmayan, oradan buradan derlenen kelimelerden zorlama ile meydana getirilen bir di- 138 Anlamlı En Güzel Sözler, Alındığı İnternet Elektronik Adresi, http://www.enguzelanlamlisozler.com/, En Son Erişim Târihi: 5.02.2015. Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 202 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ lin kelime gibi esas unsurları, “etimolojik 139 “ açıdan bir kültür akışı içinde olgunlaşıp gelmedikleri için, milletlerin geçmişlerinin çağrışımlarını yapamazlar. Kendi öz dilini terk ederek zorlama ile meydana getirilen bir dili benimseyen bir millet, temeli zayıf olan böyle bir gökdelen gibidir. Başka bir ifâdeyle, târihî birikimi olmayan derme-çatma kelimelerden oluşan bir dil, milleti uzun süre ayakta tutamaz. Dil, bir milletin canlı duran temel bir değeridir. Dilin önemi târihî değerleri taşımasından, milletin kültürü ile kaynaşmasından kaynaklanır. Milletlerin kendilerine has öz kelimelerinden başka, târihî devirlerde dilden dile geçen kelimeler de, uzun sureler içinde geçtikleri milletlerin değerleri ile şekillenirler, yeniden anlamlanırlar, sonunda o milletin bir değeri hâline gelirler. Meselâ, Etrüsk Pusulası-Türk Yazıtı olarak adlandırılan bir belgeye göre, Lâtin alfabesi Türk alfabesinden türemiştir. Şüphesiz, daha sonraki yüz yıllarda başka millet139 Etimoloji, dil kökenbilim diye Türkçeleştirebileceğimiz bir bilim dalıdır. Özetle, bir dilin köklerini, dildeki sözcüklerin, deyimlerin, dilbilgisi kurallarının, vb. kökenlerini ve bunun bir gereği olarak o dilin diğer dillerle ve o dili konuşan toplulukların geçmişten bugüne kadar diğer topluluklarla olan kültürel ilişkilerini araştırır. Türk Dünyası-Tarih Kültür Dergisi, Kasım 2005-227, Sayfa 42. Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 203 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ lere âit dillerden de Türkçe’ye geçerek Türkçeleşen kelimelerin olduğu da tabiîdir. Örnek vermek gerekirse, ”kaldırım” ya da “efendi” kelimesini söyleyebiliriz. Türkçe zannedilen “kaldırım”, Yunanca “kalodromosgüzel yol, yolun yürünecek düzgün tarafı” kelimesinden gelmektedir. “Efendi” kelimesi ise, Yunan’ca, “aftendis” ya da “afendis”ten gelir. Yunanca’ya da “autendis-hükmeden, hâkim olan” olarak Lâtince’den geçen Bizans kökenli bir kelimedir bu… İşin enteresan tarafı, kendi kendine hareket eden sistem ya da makine anlamında, günümüzde kullandığımız, “auto” da aynı kökten gelmektedir. Sonuçta bugün “otomatik, otomobil” kelimeleri ile “efendi” kelimesinin kan kardeş oldukları ortaya çıkıyor140. 140 Songar A., Butros Efendi, Türkiye G, 13.01.1994. Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 204 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ Etrüsk Pusulası-Türk Yazıtı Bu bakımdan başka milletlerden alınmış oldukları hâlde, târihe mal olmuş ve uzun yıllar Türk Kültürü ile yoğrularak gelen kelimeler de Türkçe sayılır. Dolayısıyla, bu yüzdendir ki Prof. Dr. Oktay Sinanoğlu ve Attila İlhan Osmanlıca, Türkçe ayırımının yanlış olduğu- Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 205 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ nu, yâni Osmanlıca’nın Türkçe olduğunu söylemektedirler. Bu bakımdan, bu konuda çok aşırı gidilirse, ortada Türkçe diye bir şey kalmaz. Düşününüz! Bir kuşu sırf düşünce bazında tasarlanan başka bir kuşa benzetmek için, çeşitli gıdalarla besleyerek çıkarmış olduğu, vücûdundaki bütün tüylerini bizzat yolup, ayıklamakla elde edilen yeni kuş, artık ne kadar önceki ya da sonraki kuş olur? Son yüz yılda dilimiz bu yeni kuş tâlihsizliğine uğramıştır. Aşırı bir saldırganlıkla Arapça kelimelerden kurtulalım derken, ortaya hiçbir lisanda olmayan yeni bir “uyduruk” çıkmıştır. Meselâ, “mecbûrî” kelimesini Arapça diyerek atmışız. Onun yerine Farsça’nın “zor”una bir “kuş tüyü” ilâvesiyle ortaya çıkan “zorunlu”yu kabul edip onu almışız. Aslında, bu yüzden, bu kelime, ne Farsça lügatta vardır, ne de asıl Türkçe lügatta… Daha yeni bir örnek: Bugün “görev” kelimesini beğen-miyoruz. Onun yerine İngilizce’nin “mission”nunu bozarak “misyon” yapıp alıyoruz. Bu “misyon” kelimesini de ne İngilizce lügatta ne de Türkçe lügatta bulabilirsiniz! Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 206 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ Şimdi sorarım size: Bizim güzel Türkçe’miz, yolunup yolunup “arasatta” kalan uyduruk kelimelerle mi değiştirilmek isteniyor? Eğer öyleyse, aşağılık duygusunun bir ürünü olarak meydana getirilen ve Türkçe diye bize kabul ettirilmeye çalışılan bu dil, hep “uydurukçalar” yığınından oluşmuş olmuyor mu? Eğer böyleyse, ben şu durumda da “Asıl Türkçe Osmanlıca’dır.” diyen merhum Attila İlhan tarafını tercih ediyorum. Soğuk Savaş döneminde dilimiz, halkın “uydurukça” dediği bu “Öz Türkçe” adı altındaki kampanya ile iyice bozulmuştur. O zaman herkes bu uydurulan kelimeleri gerçekten kaybolmuş Türkçe zannediyordu ama çoğu insanımız bunu şüphe ile karşılıyordu. Bu yanılgıyı Reisicumhurumuz Süleyman Demirel’in ağzından dinleyelim141: “Ben Osmanlıca konuşuyor değilim. Ancak bâzı kırıntılar kalmış olabilir. Buna rağmen, konuşmalarımı yeğen- 141 Selim, A., Dil Meselesi, Zaman G., 12 Ocak 1992. Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 207 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ lerim anlamıyor. Onların anlamadığını görünce, yeni kelimeleri biz de kullanıyoruz.” “Fakat Orta Asya’nın Türk yetkilileriyle görüşürken şunu müşâhede ettim. Onlar bizim terk ettiğimiz kelimelerle konuşuyor ve kullandığımız yeni kelimeleri bilmiyorlar! Ben de şimdiye kadar sanıyordum ki, biz yeni kelimeleri onlardan aldık…” “Şimdi merak ediyorum: Yeni kelimeleri biz onlardan almadıysak, dünyâdaki Türkler o kelimeleri bilmiyor ve kullanmıyorlar ise, nerden aldık, hangi maksatla aldık?” “Hiç almasaydık, hem nesiller arasındaki kültür uçurumu meydana gelmeyecekti, hem de soydaşlarımızla daha iyi anlaşacaktık… Demek ki, dilimizi iki yönden de fakirleştirdik…” Atalarımız, “Su uyur, düşman uyumaz” demişler... İşte bir örneği de bu: Biz farkında olmadan dilimizi ne hâle getirmişler, Türklüğü ve Türk olmayı aşağılık sayacak kadar aşağılanmış aşağılık duygusuna kapılanlar! Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 208 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ Hikmet kelimesi de, Arapça’dır diye aynı kaderi paylaşmış… Ama yerine konacak aynı anlamları içeren bir kelimeyi bulmak mümkün değil… Anlam zenginliği ve Kültürümüz ile iç içe olmasından dolayı bu kelime çok önemli bir kelimedir aslında… Bin yıllık târihimizde Kültürümüz’ün (İslâm’ın) kaynağı olan Kur’an literatüründe “hikmet” kelimesini kaldırdığınızda târihimizle, Kültürümüz’le ilişkimizin müthiş bir şekilde kesildiğini görürsünüz. Kur’an’ın doğru yorumunu elde edebilmek için hikmet kelimesinin çok çeşitli anlamları taşıdığı görülmektedir. Şimdi bu kelimeyi Arapça’dır diye atarsanız, yerine aynı içerikli bir kelimeyi bulmak mümkün olamayacağı için, Kültürümüz ile bütün ilişkileri koparmış olduğumuz gibi yeni dilimiz de “tüyü yolunmuş” bir kuştan farksız olur / olacaktır. Bilimle En İyi Uyuşan Dinimiz İslâm ''İşte bu fena.” Peyami Safa’nın Son Sözü Son yıllarda bütün dünyâda “nanoteknoloji” kelimesinin gerçekten her şeye çâre olabilecek “Alâaddin’in Lâm- Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 209 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ bası” olma yoluna girdiği günleri çoktan gerilerde bıraktık. Bunun en büyük heyecânını şüphesiz Batı’daki bilim adamları yaşamaktadırlar. Aynı heyecânı gerçek anlamıyla duyan bizim bilim adamlarımızın şuan îtibârıyla sayıları gittikçe atrmıyor değil… Ülkemizde başlangıçta bilim ve teknolojinin ileri olmadığı biliniyor. Güney Kore bilim ve teknolojiyi yakalayabilmek için geçmişte elektroniğin geleneksel metotları yerine son teknolojilerinden başlayarak ileri ülkelerle arasındaki mesâfeyi azaltma yoluna gitmişti. 1950’lili yıllarda bilim ve teknolojide Japonya ile aynı seviyede bulunan Memleketimiz, zamânında bu uyanıklığı yapamamıştı. Hâlbuki bugün, milletçe geçmişe göre bilim ve teknolojinin önemini biraz daha fazla kavramış ve bunun için bu sahâya bütçeden biraz daha fazla kaynak ayırmış bulunuyoruz. Bu sefer olsun, bu başlangıcı bir heyecan hâline sokamama durumuna düşmemeliyiz. Geleceğe dönük en ateşleyici bilim heyecan ve moralini Kültürümüz’den, atalarımızın bilim târihindeki başarılarından alırsak, ancak o zaman sönmeyen bir ivmeyi yakalamış oluruz. Bilim adamlarımızın hattâ bütün insanlarımızın moral yapılarını aynı doğrultuda ancak bu yaklaşım Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 210 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ birleştirebilecektir. Bunun ilk ve en etkili yolu da Dinimiz’in bilime bakış açısının güncellenmesidir. Bâzıları, Dinimiz ile bilimin çatıştığından bahsederler. Çatışmaktan maksatları, İslâm Dini’nin bilimi desteklemediği, teşvik etmediği, bilimle uyuşmadığı şeklindedir. Bu görüşler tamâmen bir art niyetin ya da koyu bir câhilliğin eseridir. Şöyle kısa bir araştırma sonunda, bu iddiâda bulunan kimselerin İslâm dinine karşı koyu bir kompleksin içinde olduklarını ya da İslâm dini hakkında hiçbir bilgileri olmadığı için, İslâm dinine karşı, bilhassâ Batı’dan kaynaklanan, yoğun bir karalama kampanyasının etkisi altında kaldıklarını görürsünüz. Hâlbuki, bilenler bilirler, bütün dinler içinde bilimle % 100 uyuşan din İslâm Dini’dir. Bugün hiçbir din, bilimle bu kadar uyum içinde değildir. Boğaziçi Üniversitesi’nde doktora yapan bir Türk öğrencisini Hıristiyan yapmak için fırsat kollayan ve kendisini sık sık rahatsız eden bir Hıristiyan misyonerine, adı geçen o Türk öğrenci en sonunda: Adı geçen öğrenci, bu gün (2014 yılında) Elektrik- Elektronik Mühendisliği’inde prof. öğretim üyesidir. Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 211 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ “Ben dinimden memnunum! Neden Hıristiyan olayım? Hıristiyanlığın ne özelliği var ki.? Meselâ İncil’de Big Bang var mı?” diye sorar. İncil’in bilimle hiç ilişkisi olmadığını bilenler bilir? Nerde kaldı Big Bang’le ilişkisi? Misyoner, İncil’in sâdece bir takım âyin ve merâsimlerden meydana geldiğini, bilimle hiç ilişkisinin olmadığını bildiği için, öğrencinin “İncil’de Big Bang var mı?” sorusuna “Hayır yok!” diye cevap verir. O zaman öğrenci, “Ben dinimden memnunum! Meselâ, benim dinimin kitabı olan Kur’an’da Big Bang dahî var.” der. Kur’an’dan habersiz olan ve böyle bir karşılığı hiç tahmin edemeyen misyoner bu cevâba şaşırır. Başka bir şey söylemeye cesâret bulamaz, hemen oradan uzaklaşır. Atatürk de Balıkesir’de bir câmide vermiş olduğu hutbesinde, Dinimiz İslâm’ın özellikle bilime %100 uyduğu husûsunda vurgu yapmıştır: “Ey millet! Allah birdir, şanı büyüktür. Allah'ın selâmeti, sevgi ve iyiliği üzerinize olsun. Peygamberimiz Efendimiz Hazretleri, Cenâb-ı Hak tarafından insanlara dinî hakîkatleri tebliğe memur edilmiş ve resul olmuştur. Temel nizâmı, hepimizin bildiği Kur'ân-ı Azimüşşan'daki açık ve kesin hükümlerdir.” Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 212 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ “İnsanlara mânevî mutluluk vermiş olan dinimiz, son dindir, mükemmel dindir. Çünkü dinimiz; akla, mantığa ve gerçeklere tamâmen uymakta ve uygun gelmektedir. Eğer akla, mantığa ve gerçeklere (bilime) uymamış olsa idi, bununla diğer ilâhî tabiat kânunları arasında birbirine zıtlık olması gerekirdi. Çünkü bütün tabiat kânunlarını yapan Cenâb-ı Hak'tır142.” Ön Rönesans Dönemi’ndeki Bilim Rûhunu Nasıl Kaybettik? “Affetmek ruhunu özgür kılar, korkuyu siler atar, işte bu yüzden çok güçlü bir silahtır.” Invictus143 Ön Rönesans Dönemi’ndeki bilim heyecan ve gayretini kaybetmemiş olsaydık bugün dünyâ, bilim ve teknolojiyi daha da fazlasıyla bizden öğrenecekti. 142 Balıkesir İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü, Atatürk'ün Balıkesir Hutbesi, Alındığı İnternet Elektronik Adresi, http://www.balikesirkulturturizm.gov.tr/TR,65833/ataturkun-balikesir-hutbesi.html, En Son Erişim Târihi: 31.01.2015. 143 Anlamlı En Güzel Sözler, Alındığı İnternet Elektronik Adresi, http://www.enguzelanlamlisozler.com/, En Son Erişim Târihi: 5.02.2015. Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 213 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ Bilim Târihi’nde bilim ve teknolojinin temellerini atan Milletimiz’in 8 asırdan beri bilimde geri kalışının elbette bir takım sebepleri vardır: Ön Rönesans Dönemi’nden sonra, bilim dünyâsındaki gelişmeleri hep böyle geriden tâkip ederek geri kalmışlıktan kurtulamayışımız, bugün Milletimizi gerçekten dünyâda 2. sınıf konumuna sokmaktadır, ki aslında biz buna aslâ lâyık değiliz. 12. asırdan sonra bakış açılarını değiştirdikleri için bilim ve teknolojide geri kalan Milletimiz’e bilim ve teknoloji ayrıca Batılıların malı olarak tanıtılmış, bilim ve teknolojinin “Milletimiz’in yitik malı“ olduğu unutturulmuş, yalnız biz değil, bütün Müslüman toplumlar, bunun bir “gâvur îcâdı” olduğuna inandırılmıştır. Ya da basîretsiz idârecilerimiz düşmanların telkinlerine kanmışlar veyâ onlara ayak uydurmuşlardır. Nitekim buna Mustafa Reşit Paşa’nın, (1800–1858), İngiliz Lord Canning’in art niyetli teklifine kanarak yaptığı ‘eğitim reformu’yla, birer üniversite demek olan, medreselerden fen “İlim müslümanın yitik malıdır; nerede bulursa almalıdır”, Sızıntı, Sayı 138, Temmuz 1990. Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 214 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ derslerini kaldırması yakın târihimizden bir örnek ola-rak yeter144. Bu sebeple bâzılarınca IV. Sanâyi Devrimi olarak nitelendirilen nanoteknoloji’nin verdiği günümüzdeki heyecan ile ele alınan bu kitabın amacına, teknolojik süreçten geri kalmamak için, aynı heyecânın bir an evvel geniş halk kitlelerine yayılmasına ilişkin temel etkenlerin incelenmesi de olarak bakılabilir. Bilim ve Teknoloji Gâvur İcâdı mıdır? “Buna bir çâre yok mu Yâ Rab’bil Âlemîn?” Yahya Kemal Beyatlı İslâm Dünyâsı’nda George Sarton’un İslâm Çağı adını verdiği Ön Rönesans Dönemi’nde ilim adamları tarafından ilmî gelişmeler yapılırken, o zamanlar halkın içinden bir kişi çıkıp da “Bu gâvur icâdıdır” demiyordu. Çünkü insanlar biliyorlardı ki, bütün bu gelişmeler, ilmin birer sonucuydu. Aklî ve naklî ilimler diye de ikiye ayrılabilen ilmin, “bilim” adı da verilen aklî ilimler de İslâ 144 Baştürk, R., Sessiz Savaş, Kum Saati Yayınları, 2005. Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 215 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ Dini’nin “vazgeçilemezleri” arasındaydı. Onun için kendilerinin o yüce Peygamber’i, “İlim Çin’de de olsa gidip öğreniniz.”, “(İlim üzerine) Bir anlık düşünmek 70 yıllık ibâdetten hayırlıdır” demişti. Yine biliyorlardı ki, ilim ve teknoloji, kendi kültürlerinin bir parçası olarak Allah’ın (CC) 99 isminden bir tânesi olan Arapça’daki “İLMÜN” kelimesinden gelmektedir. O dönemdeki anlayışa göre, “1-İlim, 2- Amel (İş), 3İhlâs (Aşk ve sevgi ile Dünyâ ve Âhiret işi yapma)” olarak üç ana bölümde özetlenebilen, İslâm Dini’nde “ilim kavramı ve uygulamaları”, görüldüğü gibi, bir Müslüman için ilk temel esâsı ve şeklen dinin ilk üçte bir kısmını meydana getirmekte ve özünü ise’hikmet kavramı’ oluşturmaktaydı. Bu nedenle aslında “Biz” ve “toplumun yararı” kavramları üzerine kurulmuş olan İslâm Kültürü’nde ilim ve teknoloji, Müslümanların genlerine bu vasıfları ile işlenmişti. İşte bu sebeple o zamanlar, şimdiki gibi Kültür câhilliği ve yozlaşması olmadığı gibi, “Bu gâvur icâdıdır” gibi kastî ve yapmacık şartlandırmalar da olmamıştır. 12. yüzyıldan sonra ilme bakış açısı değişen Müslümanların, özellikle Milletimiz’in, Batı kültürünün esâsı olan Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 216 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ “bencillik-egoizm,” ve “çıkar” özelliğinden etkilenerek, “toplumun yararı” bilinci zayıflamış, çalışmalarının temel dinamiği olan “ilâhî beklentisi” yara almıştır. Bu değişim, çok etkili olmuş, Milletimiz’in kültür bilincini zayıflatmıştır. Bu yüzden bugünkü neslimizin kendi kültürleriyle ilişkileri zayıflamış, başka kültürlerin istilâsı ağır basmış ve “Batı’nın egoizmi”, Milletimiz’in karakterini karartmıştır. Bu kültür yozlaşması, insanlarımızın kararlılıklarını ortadan kaldırdığı gibi, kişiliklerinde kimlik bunalımlarına kadar, kafa karışıklıklarına sebep olmuştur. Böyle bir ruh yapısı içindeki toplumlar, yollarını şaşırırlar. Bu kafa karışıklığı, bu yüzden, Batı’dan gelen faydalı şeylere dahî, bir tepki mâhiyetinde, “gâvur icâdı” damgasını hemen yapıştırıverir. Nitekim, öyle de olmuştur / olmaktadır. Dolayısıyla, ilim, bilim ve teknoloji ile kültür bağlarının ne olduğunu bilmeyen câhil insanlar ya da böyle halk toplulukları, bu gün için ileri Batı ülkelerinin tekellerinde bulunan bilim ve teknolojiye, bütün teknolojik vâsıtalardan faydalandıkları hâlde, aynı “gâvur icâdı” damgasını basmaktan çekinmiyorlar. Câhillik nedeniyle ortaya çıkan bu durum ve düşünme kâbiliyetinin körelmesi, aslında, kendi Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 217 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ kültürlerini yeteri kadar bilmemelerinin bir sonucu ve belirtisidir. Bu yüzdendir ki, ne yapıp yapıp halkımıza, ilim, bilim ve teknolojinin bizim Kültürümüz’ün ve inancımızın birer parçası olduğuna inandıracak şekilde, temel Kültür dayanaklarımızı tanıtmamız gerekiyor. Bilim Ve Teknolojinin Kültürümüz’deki Yeri “Aşk acısı taşımayan yürek ya deliye âittir ya da ölüye…” Hz.Mevlana145 İslâm inanış ve kültürüne göre, kâinatın merkezinde insan bulunmaktadır. Âlemlerdeki düzenlerin temellerindeki ilimlerin incelenip bunlardan faydalanarak ortaya çıkarılan yeni düzenlerle dünyâdaki insan ve canlıların hayatlarının kolaylaştırılması, İslâm’a göre Allah’ın (CC) yücelik ve sanâtının anlaşılıp anılmasına sebep olur. Bu gizli sırların araştırılıp onlardan faydalanmak için incelenmesi, 145 Anlamlı En Güzel Sözler, Alındığı İnternet Elektronik Adresi, http://www.enguzelanlamlisozler.com/, En Son Erişim Târihi: 5.02.2015. Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 218 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ İslâm’da bu çalışmaları yapanlar için nâfile ibâdet sayılmıştır. Sırf bilmek yetmemektedir. Pratiğe dökülüp insanların hizmetine sunulmayan bilgi, Allah (CC) nazârında insanın yükünün artmasına, hesâbının zorlaşmasına sebep olur. İlmin bu yükünü faydaya çevirmek için onu uygulamak, insanların hizmetine sunmak gerekiyor. İnsanın bilgisinin değer ve kıymeti, bunların uygulamaya dökülmesi oranında, ortaya çıkar. İşte ilmin insana kazandırdığı bu uygulama sıfatı, İslâm Kültürü’nde “hikmet” olarak geçmektedir ki, bugün “hikmet kavramının” bilim ve uygulama alanlarındaki payına biz günümüzdeki yeni deyimle “bilim ve teknoloji” diyoruz. Güç, kuvvet, mülk, sanat ve mülkündeki her türlü saltanatını göstermek isteyen Allah (CC) dahî, bilgi ve gücünü evrenleri yaratarak bir”hikmete” dönüştürmüştür. Başka bir ifâdeyle, O’nun âlemleri ve insanları yaratıp onlar vâsıtasıyla sonsuz ilminin tezâhürünü, güç, kuvvet, bilgi ve eşsizliğini göstermesi, “hikmetin” bizzat kendisidir. Nâfile ibâdetler, farzlar gibi zorunlu olmayan fakat yapıldığı zaman mânevî zenginliği ve Allah’ın (CC) sevgisini kazandıran ibâdetler demektir. Nâfile ibâdetler, insanı Allah’a (CC), kulluğun gereği olan farzlardan, daha çok yaklaştırır. Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 219 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ Bilim ve teknoloji, özel olarak da örneğin nanoteknoloji, O’nun tüm hikmetlerinin yanında “devede kulak” bile değildir. Ama bugün bilim ancak buraya geldi, gelip dayanmış bulunmaktadır. Hiç olmazsa, Türk Milleti olarak bundan olsun nasibimizi almamız gerekiyor! Bilim ve Teknolojinin Önemi “Kendi ayıplarını, kusurlarını düşünmekten, başkalarının ayıplarını araştırmayana müjdeler olsun!“ Hadîs146 Peygamberimiz, “faydasız ilimden” Allah’a (CC) sığınmıştır. Bu mesaj bize, insanlığa fayda sağlamayan, teori ve bilginin pratiğe dökülmesinin gereğine işâret etmektedir. Çünkü bilim ve teknoloji, onların ancak başlangıcı sayılan teoriden süzülerek elde edilir. Elmalılı Hamdi Yazır, “Pratiğe dökülmeyen teoriye saplanıp kalmak, yolunu şeytana kestirmek demektir” diyor. Bu yüzden, Peygamber (SAV)’ Efendimiz’in “Siz faydalı bilgiyi isteyiniz ve faydasız ilimden Allah’a sığınınız!” şeklindeki sözü, aslında bugünkü bilim ve teknolojiye bir teşviki içermekte, “Zamâ146 Anlamlı En Güzel Sözler, Alındığı İnternet Elektronik Adresi, http://www.enguzelanlamlisozler.com/, En Son Erişim Târihi: 5.02.2015. Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 220 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ nınızın silâhları ile silâhlanınız!” sözü gereğince de vatan ve Cumhûriyetimiz’in savunulması için günümüzde silahlanmayı hikmet kavramının ilk sırasına yerleştirmektedir. Bu yüzdendir ki, Tıp ve tabâbet ilminin öğrenilmesi ilim yorumcuları tarafından “farz-ı kıfâye“ sınıfına sokulmuştur. Bu demektir ki, Tıp ilminin yapılıp uygulanması bir ibâdet sayılmıştır. Daha da açmak gerekirse, hastasını muayene eden bir doktor, niyetine, yaptığı işin bir ibâdet olduğunu yerleştirirse, çalıştığı süre, ilâhî açıdan bir ibâdet sayılır. Aynı durum ilim öğrenen ve öğretenler için de geçerlidir. Bilim ve teknoloji olmadan sağlıklı bir iş olamayacağı için, ilimsiz bilim ve teknoloji de olmaz. İlâhiyat ilimleri ile bilim ve teknoloji, İslâm Kültürü’nde hikmetin birer parçası mâhiyetindedirler. Elmalılı Hamdi Yazır’ın bildirdiğine göre, “Hikmet doğru bilgi ile doğru hareketin bütünüdür.” Bu, “Bilim ve teknoloji doğru bilgi ile doğru çalışmanın bütünüdür.” demektir. Bu yüzdendir ki, kazanılan ilmin pratiğe dökülmesi ve insanların faydasına sunulması, İslâm’ın ana hedefle Farz-ı kifâye, birkaç kişi tarafından yerine getirildiğinde diğer insanlar üzerinden kalkan mecbûriyet anlamını taşır. Farz-ı kifâye sınıfına giren bir iş hiçbir kimse tarafından yapılmazsa, mecbûriyet herkesi kapsar. Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 221 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ rinden olup bu “hikmet” kavramı ile ifâde edilmekte, “Allah’ın hikmeti” sözü ile hikmet kavramının ilâhî dayanağına vurgu yapılmaktadır. Bu açıdan günümüz bilim teknisyenliği ve bu münâsebetle her türlü mühendislik, zanaatkarlık ve ustalık hizmetleri, hikmet kavramı içinde önemli birer yer tutmaktadır ki, bunlar bilim ve teknoloji kapsâmındadırlar. Dolayısıyla, ‘günümüz İslâm ve îmanına sâhip bilim adamları, bilim teknisyenleri, mühendisler, zanaatkar, ustalar, bilim (ilim) öğrenen ve öğretenler, aslında, gıpta edilecek bir pozisyon içinde bulunmaktadırlar’. Evreni (Kâinâtı) anlatan kitapların her biri, onların en basit şekillerinde bile, nasıl bir kudret ve nasıl bir yaratılış sırrının gizli olduğuna işâret etmektedirler. Şimdiye kadar geliştirilen bütün teori ve bilim alanında yapılan bütün çalışmalar, evreni ve içindekilerin yaratılış sırlarını aralamak ve ondan faydalanarak insanlığa hizmet etmek için sürdürülmektedir. Nanoteknoloji bunun özel ve basit bir örneğidir. Artık anlaşılmıştır ki, evrende her manâ, her feyiz, her ilerleme, her olgunluk, her ümit, bir sosyal düzene ve her maddî yapı, sonsuz denebilecek bir sayıda bir incelik ve ilişkiye sâhiptir. Kendi kendine yalnız başına hiçbir manâsı, Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 222 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ hiçbir kuvveti, hiç bir belirtisi olmayan basit maddelerin tek tek parçaları, gerekli oldukları bir düzeni buldukları anda, onlardan kimyâlar, fizyolojiler, hayatlar, hikmetler, şekiller fışkırarak şu gözümüzün önünde görülen kâinat meydana gelmiştir / gelmektedir. Elmalılı Hamdi Yazır’ın “Allah (CC) bile kâinatı bilip de yaratmasaydı hikmeti mevcut olmazdı.” temel tespitine göre, bilim ve teknoloji doğmuştur ve bu her gün varlığını sürdürmeye devam etmektedir. Bilim Heyecânı “Parası olan pazardan, îmanı olan mezardan korkmaz...” N. Fazıl Kısakürek147 Bu güzel nanoteknoloji başlangıcını Memleketimiz’de bir bilim heyecânına, bilim seferberliğine nasıl dönüştürebiliriz? Günümüzde, fersah fersah geriden izlediğimiz, bilim ve teknolojinin öncülüğünü yapan Batılılar, geçmişte Orta Çağ Karanlığı içinde yaşarlarken, bugünkü temel bilgi birikiminin %65’ni meydana getirecek kadar bilimde dünyâyı 147 Anlamlı En Güzel Sözler, Alındığı İnternet Elektronik Adresi, http://www.enguzelanlamlisozler.com/, En Son Erişim Târihi: 5.02.2015. Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 223 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ aydınlatan buluşlarıyla atalarımız, 8 ile 12. yüzyıl arasında dünyâ biliminin temellerini atmışlardır. Atalarımızın bu târihî başarılarını bugün tekrar gün yüzüne çıkarmamız gerektiğine inanıyorum. Bir öz eleştiri yaparak, olumsuz nedenleri ortadan kaldırırsak, bilimde de tekrar târihteki ihtişamlı yerimizi alabiliriz. Orta Çağ’da Batılıların iptidâî yaşayışlarına karşı İslâm Dünyâsı’ndaki bu gelişmelerin temellerindeki etkenlerin başında, ilmin bütün halk kitleleri tarafından kabul görmesi, izlenmesi ve bilginlerin devlet adamları tarafından desteklenip teşvik edilmesi, bunun sonunda da halkın dahî ilme bakış açılarının, bilimin gelişmesi doğrultusunda olmasıydı. Gerçekten de bugün anlaşılmıştır ki, bir hareket geniş halk kitleleri tarafından benimsenir ve etkin idâreciler tarafından desteklenirse, o alandaki gelişmelerin önüne geçilemiyor. Demek ki, bütün mesele halka inmekte ve devletin desteğinde yatmaktadır. Bugün şu da anlaşılmıştır ki, bir hareketin halkla bütünleşmesi için, o harekete halkın kültür penceresinden bakmak ve o hareketi kültür değerleri ile bağdaştırmak gerekiyor. Başarı, o hareketin, halkın kültürü ile örtüşmesi oranında olmaktadır. Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 224 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ Bilim ve teknolojide çağın ilerisine, “muâsır medeniyetin ötesine” geçebilmemiz ve bir sıçrama yapabilmemiz için, “hikmetin” bir parçası olan bilim ve teknolojiyi kendi Kültürünün vaz geçilemez bir unsuru olduğunu Milletimiz’e tekrar kazandırmamız gerekiyor. Nanoteknoloji Nedir? 'Bana yaptığınız haramdır, siz günah işliyorsunuz, evlâtlarım! Ben sizin babanızım! Bu olamaz, haram nedir, bilmiyorsunuz!'' Muammer Kaddafi’nin Son Sözü Bugün en güncel konu nanoteknolojidir. Bâzı Türk Bilim adamlarımız nanoteknolojiyi kendi proje çalışmalarının ışığı altında, “maddelerin yapılarına atomik düzeyde müdâhale ederek maddenin molekül yapısındaki değişikliklerle bambaşka maddeler ve ürünler geliştirmeyi sağlayan, eğitimden tekstile, kozmetikten sağlığa her sektörde üretim ve teknoloji açısından devrim meydana getireceği yeni bir bilim dalıdır148“ diye târif ediyorlar. 148 http://www.nano-arge.com.tr/Html/index_yeni.html Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 225 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ Maddelerin atomlarının yerlerini istenilen şekilde değiştirerek arzû edilen malzeme ve eşyâyı elde etmek demek olan tanımlar çok… Meselâ, “Nanoteknoloji’nin birçok tanımı vardır. Bence en güzel ve en zarif tanım, “Atomsal düzeyde mühendislik149…” diyor, diğer bir başkası… “Nanoteknoloji; maddenin nonometre ölçeğinde yâni atomsal, moleküler ve supramoleküler yapılar düzeyinde denetlenmesi yoluyla yeni malzeme, cihaz ve sistemlerin tasarlanmasını ve üretilmesini konu alan bir teknoloji dalıdır. Nanoteknoloji dünyâsı; üç atomlu ufak bir su molekülünden, hemoglobin gibi oksijen taşıyan çok daha büyük bir protein molekülüne ya da daha da büyük DNA zincirine kadar çok geniş bir alanı kaplar150.” Nitekim, Amerika’da binlerce bitirilmiş ürünün doğmasına sebep olan nanoteknoloji alanındaki uygulamalara bakarak Türkiye’miz için de büyük bir fırsata işâret eden şu söze dikkat ediniz: 149 Anonim, Alındığı İnternet Elektronik Adresi, http://www.msxlabs.org/forum/muhendislik-bilimleri/4722-nano-teknoloji-nedirnerelerde-kullanilir.html, En Son Erişim Târihi: 31.01.2015. 150 Anonim, Alındığı İnternet Elektronik Adresi, http://www.msxlabs.org/forum/muhendislik-bilimleri/4722-nano-teknoloji-nedirnerelerde-kullanilir.html, En Son Erişim Târihi: 31.01.2015. Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 226 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ “Nanoteknoloji, tekstil, boya, kimyâ, taş, su arıtma, elektronik, sağlık, otomotiv, bilgisayar teknolojisi ve sanâyinin tüm kollarında devrim yaratacak niteliktedir. Daha şimdiden, Amerika ve Uzakdoğu ülkelerinde zor kirlenen kumaşlar, kırılmaya dayanıklı camlar, kolay çizilmeyen otomobiller, buzdolabında bozulmayan ürünler, bakteri üremesini engelleyen ürünler, sıcağı soğuğu geçirmeyen yalıtım malzemeleri, havayı fotosentez yapan nano partikülleri geliştirilmiş ve hayâta geçirilmiştir151.” Bir maddenin atomlarıyla dama taşı gibi oynayarak üreticilerin kârlarını katlamasını sağlayan yeni ürünler, artık Amerika, Uzakdoğu, Avrupa’dan sonra, temsilcilik ve danışmanlık aşamalarında da olsa, 2000’li yıllarda Türkiye için de büyük bir fırsat hâline gelmiş bulununuyor. Ancak memleketimizde her şeyden önce Ön Rönesans Dönemi’ndeki gibi yeni ve heyecanlı bir araştırma rûhuna gerek var. Din ve Bilim “Bedenimizde görülen bazı hastalıklar, ruhlarımızda saklanan hastalıkların küçük parçalarıdır.” Nathaniel Hawthorne152 telekomsistemmühendisi, http://www.blogcu.com/sysmcsa/13470/ Sağlıkla İlgili Güzel Sözler, Alındığı İnternet Elektronik Adresi, http://www.isimsizsevda.org/saglik-ile-ilgili-sloganlar-ozlu-sozler-ve-atasozlerinelerdir.html, En Son Erişim Târihi: 5.02.2015. 151 152 Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 227 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ ATATÜRK, Balıkesir’de Zağanos Paşa Câmii’nde 7 Şubat 1923 târihinde vermiş olduğu hutbesinde, “…İnsanlara feyz rûhunu vermiş olan dinimiz son dindir. Ekmel dindir. Çünkü Dinimiz akla, mantığa, hakîkate uymamış olsaydı, bununla diğer îlâhî ve tabiî kânunlar arasında aykırılıklar olması gerekirdi. Çünkü bütün îlâhî kânunları yapan Cenâb-ı Hak’tır.” ve Einstein ise, “İlimsiz din kör, dinsiz ilim topaldır” diyor. Gördüğünüz gibi Atatürk, İslâm dininin gerçek bir din olduğuna ve tabiat kânunları ile çelişmediğine, Einstein ise dinin maddî ve mânevî bir hareket ve enerji kaynağı olduğuna dikkatleri çekmektedir. Einstein’ın sözünün birinci kısmı üzerinde bir şey söylemeye gerek yok… Çünkü ilimsiz bir dinin gerçekten bir safsata olduğu ve hiçbir şeyi göremeyeceği açıktır. Ama hemen şunu belirtmeliyiz ki, bilim otoritelerince bugünkü bilimin dinle hiçbir ilişkisinin olmaması istenmektedir. Bu nokta çok önemlidir. Gerçekten, günümüzde, hiçbir bilimsel toplantıda ne ‘ilmin’ ne de ‘dinin’ sözü edilir / edilebilir. “İlim” kelimesi, Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 228 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ bilimle uğraşanlar tarafından târih sayfalarına atılırken, onun yerini “bilim” sözcüğü istilâ etmiştir / etmektedir. Daha açıkçası bu durum, robotu insana tercih etmek gibi bir şeydir. Hangi bir toplantıda ne zaman dinden bahsedilse, peşînen kabul edilmektedir ki, o toplantı bilimsellikten hemen uzaklaşır (!). Louis Pasteur: “Birâzcık bilim bizi Tanrı’dan uzaklaştırıyor. Fakat bilim bizi Tanrı’ya tekrar götürüyor.” diyor. Einstein gibi inançlı bir filozof olan Jean Guitton, Pasteur’ün bu sözünü Tanrı ve Bilim adını verdiği kitabının başına yazmıştır. Jean Guitton’un konu ile ilgili olarak,”Çok bilmeyen bir kişi, bilimin, dinin üstesinden geldiği inancındadır. Ama çok bilen ve bilgili olanlar, bilgide atticları her adımda dine daha da yaklaşmaktadırlar.” Şeklindeki sözlerine bakılırsa, aslında bilimin dinden tamâmen soyutlanmaya çalışıldığı günümüzdeki bilim adamlarının dinle ilişkilerinin gittikçe azaldığı, bu konuda bilgisiz oldukları anlaşılmaktadır. Bu demektir ki, günümüz bilim adamları madalyonun sâdece bir yüzü ile ilgilenmektedirler? Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 229 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ Ama madalyonun bir de arka yüzünün olduğu unutulmamalıdır! Madalyonun öteki yüzünden habersiz bir bilim adamı, olayları ne derece îzah edebilir ki? Ya da böyle bir bilim adamının ortaya çıkardığı sonuçlar ne derece sağlıklı olur? Nitekim “ Bilimin ilk amacı, Tanrı hakkında bilgi edinmek, O’nun eserleriyle O’na hayranlık duymaktır.” diyen Anthony Standen, yolunu sapıtmış ve ilmi sâdece maddî bir mekanizmaya indirgeyen bu tür bilim adamları için devam ederek: “Eğer bilim adamları işlerine bu açıdan baksalardı, bilime tapınmayı bırakırlar ve daha iyi bilim adamları olurlardı.153“ diyor. Netice îtibâriyle, bilim adamlarının dinden uzaklaşmalarının anlamı, vicdansızlığın artması ve salt aklın üstünlüğü demektir. Bu gidişi hayra yorumlamak mümkün değildir. Çünkü vicdanla kontrol edilmeyen aklın tüm başarıları, sırf nefsin tatmin edilmesine dönüşür. İşte Einstein’ın, “Dinsiz ilim topaldır” demesinin anlamı, bu olsa gerektir. 153 Standen, A., Bilim Kutsal Bir İnektir, sayfa 147 (Türkçeye Çeviren: Burçak Dağıstanlı), Çıdam Yayınları, 1990, Cağaloğlu/İSTANBUL Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 230 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ Nitekim Prof. Dr. Oktay Sinanoğlu’nun, bilimi “Matematik+Akıl+Gönül” ya da “bilim+gönül” olarak sembolleştirdiği, formülündeki “gönül”, vicdandan daha başka mânevî elemanları da içermektedir. Anthony Standen’in bahsettiği yollarını sapıtmış bilim adamlarının görüşlerini bir kenara bırakırsak, konu Einstein, Pasteur ve Jean Guitton’ün gerçeğe işâret eden görüşleri doğrultusunda düşünüldüğünde, aslında, bilimin dinden soyutlanmasının, bilimin karakterine uymadığı da anlaşılmaktadır. Bu îtibarla, bugün dinden soyutlanmış olan bilimin çok yavan ve maddî bir hâle getirilmiş olduğu, başka bir ifâdeyle sâdece insanların nefislerini azgınlaştırarak onları âdetâ canavarlaştırdığı154, Einstein’ın sözüyle, “topal” olduğu görülmektedir. 154 Temiz, M., Dinimiz İslâm, Afyon mu Yoksa Panzehir mi?, Alındığı İnternet Elektronik Adresi, http://mtemiz.com/bilim/DİNİMİZ%20İSLÂM%20AFYON%20MU.pdf YA DA http://gayalo.net/dosyalar/DİNİMİZ%20İSLÂM%20AFYON%20MU.pdf YA DA http://gayalo.net/dosyalar/DİNİMİZ%20İSLÂM%20AFYON%20MU.docxf http://mtemiz.com/bilim/DİNİMİZ%20İSLÂM%20AFYON%20MU.docx, En Son Erişim Târihi: 07.01.2015. http://mtemiz.com/bilim/bilimkosesi.htm, http://gayalo.net Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 231 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ Darwin’in bir takım ‘uydurmalar’la kurduğu teorideki sahtekârlıklara “bilim” dendiği günümüzde, vicdanlarca en sağlam deliller sayılan dinî belgelere bilim olarak bakılmamaktadır. Sağlam vicdanlara her zaman din kaynaklarının bilim üstü gerçeklikler olduklarını telkin eden aklı selîm, kaygan bir zemin üzerine kurulan, bilimin, tutarsızlılarından dolayı, barındırdığı kararsızlıklar içinde bocalar duruma sokulmuştur. Böylece, Einstein’ın, “İlimsiz din kör, dinsiz ilim topaldır” sözü gerçek anlamına kavuşmuş oluyor. Bu sebeple, “Bilimin ilk amacı, Tanrı hakkında bilgi edinmek, O’nun eserleriyle O’na hayranlık duymaktır.” şeklindeki sözün sâhibi Anthony Standen, bu sözü İslâm’ın gerçekliği ile aynı noktaya gelmiş bulunuyor. Bilim, Kur’an, İnsan ve Nanoteknoloji “Bir ulusun kaderi, başbakanın sindirim organlarının iyi çalışıp çalışmamasına bağlıdır.” Voltaire155 155 Sağlıkla İlgili Güzel Sözler, Alındığı İnternet Elektronik Adresi, http://www.isimsizsevda.org/saglik-ile-ilgili-sloganlar-ozlu-sozler-ve-atasozlerinelerdir.html, En Son Erişim Târihi: 5.02.2015. Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 232 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ Gerçekte din ile bilim arasındaki ilişki aslında İslâm Kültürü’nde perçinlenmiştir. Bunun içindir ki, günümüzdeki ‘bilim ve teknolojinin’ gerçek karşılığı, Kur’an’daki ‘hikmet kavramı’dan çıkarılabilir. “Biz onlara hem ufuklarda ve hem de kendi nefislerinde delillerimizi göstereceğiz ki, Ku’an’ın hak olduğu açıkça belli olsun.”156 âyeti, Asr-ı Saâdet’ten günümüze kadar geçen süre içinde insanın ruh ve sağlık bilgileri ve de bilim ve teknoloji alanlarına âit gelişmeler için 14 asırlık bir zamânın geçmesi gerektiğini îmâ etmektedir. Çoğu kimseler bundan, Kur’an’daki sırların zamanla anlaşılacağı şeklinde bir manâ çıkarmakta ve bu yüzden zaman zaman bilimin çeşitli alanlarında bulunan sonuçların Kur’an’la ters düşmemesinden esinlenerek, bu gelişmelere “Kur’an Mûcizesi” adını vermekte ve diğer bâzıları da aynı gerçeği, “Dünyâ yaşlandıkça Kur’an gençleşmektedir.” Sözü ile dile getirmektedirler. Hukuk ve siyâsete âit esas ve kânunları öğrenmek isteyen bir insan, sırf anayasa kitabının okunulmasıyla yetinilemeyeceğini fakat okuduğu ve öğrendiği bütün kânunların anayasa kitapçığı içindeki esaslara ters düşmeyeceğini bilir. 156 Fussilet Sûresi, âyet 53. Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 233 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ Dolayısıyla bu sözlerden de hiçbir zaman, “Kimyâ, Fizik, Matematik, Astronomi, Biyoloji ya da Sosyoloji gibi herhangi bir bilimi öğrenmek için sırf Kur’an çalışılmalı, ona sarılmalı…” şeklinde bir anlam aslâ çıkarılmamalı fakat bütün bu bilimlerin Kur’an’daki esaslarla ters düşmeyeceğini anlamalıdır. Atatürk, ““… İnsanlara feyz rûhunu vermiş olan dinimiz son dindir. Ekmel dindir. Çünkü, dinimiz akla, mantığa, hakîkate uymamış olsaydı, bununla diğer îlâhî ve tabiî kânunlar arasında aykırılıklar olması gerekirdi.” demekle aslında Kur’an’ın, anayasa örneğinde olduğu gibi, çağlara hitâbeden ilâhi bir kitap olduğunu söylemiştir. Doktor157 Maurice diyor ki158: 157 Temiz, M., Bâzı Meşhur Batılıların Kur’ân-I Kerîm’e İlişkin Sözler , Alındığı İnternet Elektronik Adresi, http://mtemiz.com/bilim/BÂZI%20MEŞHUR%20BATILILARIN%20KUR’ÂNI%20KERÎM’E%20İLİŞKİN%20SÖZLERİ.pdf YA DA http://gayalo.net/dosyalar/BÂZI%20MEŞHUR%20BATILILARIN%20KUR’ÂNI%20KERÎM’E%20İLİŞKİN%20SÖZLERİ.pdf YA DA http://gayalo.net/dosyalar/BÂZI%20MEŞHUR%20BATILILARIN%20KUR’ÂNI%20KERÎM’E%20İLİŞKİN%20SÖZLERİ.docxf http://mtemiz.com/bilim/BÂZI%20MEŞHUR%20BATILILARIN%20KUR’ÂNI%20KERÎM’E%20İLİŞKİN%20SÖZLERİ.docx, En Son Erişim Târihi: 07.01.2015. http://mtemiz.com/bilim/bilimkosesi.htm, http://gayalo.net 158 Bâzılarımız, “Kur'ân’ı da Batılılardan mı öğreneceğiz?” diyebilirler. Öyle bir zorunluluk yok ama bu faydasız da değildir. Kur'ân’ın, kıymetini bildiğimiz oranda üzerimize gelen rahmet artar. Günümüzde Batı Özentisi içindeki bâzı kardeşlerimizin özellikle gençlerimizin de Kur'ân’ın kıymetinden haberdar olmaları güzel olur. Kur'ân’ı, Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 234 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ “Bizans Hıristiyanlarını, içine düştükleri bâtıl îtikatlar çıkmazından ancak Arabistan'ın Hîra Dağı’nda yükselen ses kurtarabilmiştir. İlâhî kelimeyi en yüce dereceye yükselten ses, bu ses idi.” “Fakat Rumlar, bu sesi dinleyememişlerdi. Bu ses, insanlara en temiz ve en doğru dini öğretiyordu. O yüksek din ki, onun hakkında, Gundö Firey Hesin gibi üstün bir kimse, şu sözleri oldukça haklı olarak söylemiştir:” “Bu dinde mukaddes sular, uğurlu eşyâ, put ve azizler yâhut sâlih amellerden faydalı îmanı tanıyan akîdeler yâhut ölüm sarhoşluğu esnâsındaki pişmanlığın bir fayda vereceğini ifâde eden sözler yâhut başkaları tarafından yapılacak duâ ve niyazların günahkârları kurtaracağına dâir ifâdeleri yoktur. Çünkü bu gibi akîdeler, onları kabul edenleri alçaltmıştır.” “Doktor Maurice, Le Parler Française Roman ünvanlı gazetede, Kur'an'ın Fransızca mütercimlerinden Selman Runah'ın tenkitlerine verdiği cevapta diyor ki:” bâzı inançsız, muarız ya da Batılıların dilinden de ele alışımın sebebi, günümüzdeki bu kardeşlerimiz’in özellikle gençlerimizin Batılı kimselerin sözlerine daha fazla kıymet vermeleri nedeniyledir. Onları da bu yoldan aydınlatmakta ne zarar var?t Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 235 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ “Kur'an nedir?” Kur'an, her tenkidin üstünde doğru, düzgün ve üstün söz söyleme mûcizesidir. Kur'an'ın, 350 milyon Müslüman’ın göğsünü haklı bir gururla kabartan meziyeti, onun, her mânâyı güzel ifâde etmesi îtibârıyla, inmiş kitapların en mükemmeli ve ezelî olmasıdır.” “Hayır, daha ileri gidebiliriz:” “Kur'an, ezelî kudretin, lütfuyla insana bahşettiği, inmiş semâvî kitapların en güzelidir. İnsanlığın refâhı noktasından Kur'an'ın bildirdikleri, Yunan felsefesinin ifâdelerinden çok yücedir. Kur'ân, arz ve semânın Yaratıcı’sına hamt ve şükranla doludur. Kur'an'ın her kelimesi, her şeyi yaratan ve her şeyi taşıdığı kâbiliyete göre sevk ve hidâyet eden, Allâhü Teâlâ’nın azâmetinde gizlidir.” “Edebiyatla alâkadar olanlar için Kur'an, bir ahlâk kitabıdır. Lisan mütehassısları için Kur'an, bir söz hazînesidir. Şâirler için Kur'an, bir âhenk kaynağıdır. Bundan başka bu kitap, kânun ve hukuk adına bir bilgi kaynağıdır.” Bu rakam sözün söylendiği devirdeki Müslümanları sayısıdır. Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 236 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ “Davud (AS)’ın zamanından, Jan Talmus'un devrine kadar gönderilen kitapların hiçbiri, Kur'ân-ı Kerîm’in âyetleriyle başarılı bir şekilde boy ölçüşememiştir.” “Şâyet Monsieur Renaud, İslâm âlemiyle ilişki kurma fırsatını elde edecek olursa, münevver ve terbiyeli Müslümanların, Kur'ân'a karşı en yüksek derecede saygı gösterdiklerini ve onun emir ve yasaklarına özellikle eşsiz ve yüksek derecede uyduklarını ve bunun dışına çıkmamaya gayret ettiklerini görürdü.” “Yeni nesiller ve modern okul mezunlarının da, Kur'an'a ve Müslümanlığa karşı alaycı bir cümlenin söylenmesine tahammülleri yoktur. Çünkü Kur'an, iki sıfatla bu yetkiye sâhiptir.” “Bunların birincisi, bugün ellerde dolaşan Kur'an'ın, Hazret-i Muhammed (SAV)'e vahyolunan kitabın aynı olmasıdır. Hâlbuki İncil ile Tevrat hakkında birçok şüpheler ileri sürülmektedir.” “İkincisi, Müslümanlar, Kur'an'ı, Arapça’nın en kuvvetli koruyucusu ve dinî uygulamanın en temel kaynağı saymasıdır. Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 237 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ “Binaenaleyh, Monsieur Renaud, eserini tashih edecek olursa, bu tercümesiyle, insanları aydınlatma husûsunda insanlığa büyük bir hizmette bulunur ve bâtıl îtikatların hudutlarını târümar etmeye yardım etmiş olur.” “Mister John Davenport, “Hazret-i Muhammed (SAV) ve Kur'ân-ı Kerîm” adlı eserinde Kur'ân-ı Kerîm’den bahsederken şu sözleri söylüyor: “Kur'an'ın sayısız husûsiyetleri içinde bilhassâ ikisi fevkalâde önemlidir:” “1. Kur'an, Allâhü Teâlâ’yı ifâde eden âyetlerin âhengindeki yüceliktir. Kur'ân-ı Kerîm, beşerî zaaflardan herhangi birisini Allâhü Teâlâ’ya isnat etmekten çok uzaktır.” “2. Kur'an, başından sonuna kadar, basit sözlerden, ahlâksız yâhut terbiyesiz fikirlerden, cümlelerden ve hikâyelerden tamâmen uzaktadır.” “Hâlbuki bütün bu eksiklikler, Hıristiyanların ellerindeki muharref Kitab-ı Mukaddes’te çokça bulunmaktadır¥.” ¥ Anonim, Ecnebi Feylesofların Kur'an'ı Tasdiklerine Dair Şehadetleri, Alındığı İnternet Elektronik Adresi, http://www.webhatti.com/islam-ve-din-kulturu/751394-ecnebilerin-kuran-i-kerimhakkinda-soyledikleri.html, En Son Erişim Târihi: 16.06.2013. Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 238 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ İlhan Esen’in dilinden: Ömrümüzün her anında, Nice sırlı hâl gizlidir. Libâsın süslü yeninde, Kırık, sağlam, kol gizlidir. Gören göz kalınca nâçar, Gönül perdeleri geçer, Gübrelikte çiçek açar, O çiçekte bal gizlidir. Can cânandan, ayrı kalsa, Araya engeller dolsa, Gözden ırak bile olsa, Kalpten kalbe yol gizlidir. Adımlar dağları aşar, Karınca dünyâyı deşer, Rahmet damla damla düşer, Damlalarda sel gizlidir. Umman çırpınır sînede, Madde kaybolur manâda, Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 239 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ Toprağa düşen tânede, Ağaç gizli, dal gizlidir. Çabuk karar verip seçme, Düşünmeden kesip biçme, Dikenleri görüp kaçma, Arasında gül gizlidir. Bir güzel söz, derde ilâç, İnsan birbirine muhtaç, Lokmamızda kimbilir kaç, Öpülesi el gizlidir. İyi, kötü elimizde, Acı, tatlı dilimizde, Cehenneme yolumuzda, Hakkı geçen kul gizlidir. Gerçekten, Kur’an’daki bütün âyetleri ve bugünkü bilim alanındaki bütün gelişmeleri bir arada düşündüğümüzde, bu gerçeği görmemek mümkün değildir. Bilimin baş döndürücü hızıyla sürdüğü, eskiden asırlara yayılan buluşların günümüzde kısa süreler içinde eskidiği, her gün hayâtı daha da kolaylaştıran yeniliklerin ortaya çıktığı, bir düğmeye basmakla dünyâdaki bütün bilgileri önünüzdeki Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 240 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ ekrana getiren bir teknolojiye sâhip olduğumuz şu asrımızda, her gün yeni yeni yaratılış hârikaları ile karşı karşıya bulunmaktayız. Kur’an her cihetten dipsiz bir manâ ve hikmet kuyusu gibidir. Hangi manânın ardına düştüğünüzde, çeşitli deryâlara açılan manâ nehirleriyle karşılaşıyor, asırlar geçtikçe, ulaşılan bâzı sonuçların gerçeklikleri bilimdeki gelişmelerle ortaya çıkıyorsa da, buna rağmen, “eşref-i mahlûkat-yaratılmışların en şereflisi” olarak sunulan insanoğlu da, hâlâ başka bir muammâ olarak karşımızda bulunuyor. Bir kere, en basitinden herkesin bildiği bir santimetre karelik parmak uçlarındaki desenleri bir düşününüz! Bu desenlerin bugün dünyâdaki milyarlarca insanda farklı farklı olması, hiç birinin bir diğerine benzememesi ne demektir159? Evet! Düşünenler için bu çok büyük bir şey, büyük bir muammâ, büyük bir mûcize demektir. Diğer bir örnek olarak, gözle görülmeyen, ancak mikrometre ve nanometre seviyelerindeki boyutlarının âletlerle 159 Kıyâme Sûresi, âyet 4: “Evet bizim, onun parmak uçlarını bile düzenlemeye gücümüz yeter.” Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 241 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ ölçülebildiği insanın DNA zincirindeki bilgileri on-on beş bin sayfalık ansiklopedilerin dâhî almadığı bilinmekte, onun vücûdundaki küçücük organizmalar arasındaki haberleşme seyrinde olduğu gibi, çeşitli fonksiyonlarının mükemmelliği ve üstünlüğü akıllara durgunluk vermektedir. İnsanın ruh yapısı ise, ayrı bir muammâ deryâsıdır. Asırlar geçtikçe bilimin bunlara açıklama getirebileceği süreç, Kur’an’daki derin manâlar düşünüldüğünde, Kıyâmet’e kadar devam edecektir. Başka bir ifâdeyle söylemek gerekirse, “Biz onlara hem ufuklarda ve hem de onların kendi nefislerinde delillerimizi göstereceğiz ki, Kur’an’ın hak olduğu açıkça belli olsun.”160 âyeti, Kur’an’daki manâlara paralel olarak madde ve manâ alanındaki gelişmelerin hayâtımıza sunduğu teknolojik imkânlar ve insanın keşfindeki gelişme ve ilerlemeler, hikmet sürecinin ister istemez Kıyâmete kadar devam edeceğinin işâretlerini veriyor. Nanoteknoloji de bu süreç içinde küçücük bir gelişmeyi meydana getiren bir örnektir. Küçük olsa bile bu teknoloji, şu anda sonuçları açısından bizim için çok hayâtîdir. 160 Fussilet Sûresi, âyet 53. Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 242 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ ‘Hikmet’ Kelimesi’nin Manâ ve Çeşitleri “Haşa! Ben ölümden korkmuyorum! Çünkü ben Müslümanım. Her Müslümana yakışan da ölümü tebessümle karşılamaktır. Hakîkaten ölüm, ebediyet âlemine açılan ilk perdedir.” Muhammed İkbal’in Sön Sözü TV’deki bir açık oturumda, eski bir kelime olduğu için, “hikmet” kelimesini bilmeyenlerin bu kelime ile alay ettiklerine ya da alay vâsıtası yaptıklarına rastladığım zaman, Türkçe kelimeler konusunda titiz olduğum için, nerde ise benim de düşünmeden aynı kervana katılmam mümkün olabilirdi. Ama, rastladığım bu ‘alay etme olayı’nın, esen rüzgâra uyma yerine, beni bu kelimeyi incelemeye sevk etmiş olması, aslında bana bu kelimenin Kültürümüz’ün derinliklerinden gelen ne kadar zengin ve içerikli bir anlam zenginliğini içerdiğini göstermiştir. Bu yazıda “hikmet” kelimesi ile ilgili incelemelerde, Kur’an’ı tercüme etmek üzere Atatürk tarafından görevlendirilen Elmalılı Hamdi Yazır tarafından tercüme edilen Hak Dini Kur’an Dili, (Zaman, Azim Dağıtım, Boyacıkapısı Sok., Akçay Palas Ap. No.23/2, Fatih-İstanbul) adlı Kur’an tefsiri esas alınmıştır. Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 243 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ Öyle ki, kelimenin bütün anlamlarının günümüzde kullandığımız Türkçe ile ifâde edilmeye kalkıldığında, bunun aslâ mümkün olmadığı anlaşılacaktır. Öyleyse, Kültürümüz’ün derinliklerinden süzülerek günümüze kadar ulaşan “hikmet” kelimesini olduğu gibi kullanmak zorundayız. Aksi hâlde, onunla alay edenlerin safına geçildiği ve dolayısıyla kullanımdan kaldırıldığı takdirde, kelimeyi bilenler tarafından görülecektir ki, Kültürümüz ile olan yüzlerce ilişki köprüsü yıkılacak, beklenen anlam bütünlük ve ilişkileri, tespih tâneleri gibi dağılacaklardır. Hikmetin ilk görülen anlamı, “hüküm, hükûmet ve sağlamlaştırmak” demektir. Bundan dolayı, hikmet kelimesi, maddî, mânevî ya da lafzî alanda anlam ilişkisi açısından birçok manâlarda kullanıldığı için, bunun yerine göre açıklanması gerekir. Mastar olarak, “hikmet” kelimesinde aslında “kötülükleri ortadan kaldırmak, iyilikleri elde etmek” manâsı vardır ki; hüküm ve hükümet, sağlamlık ve muhkemlik hep bu kökten gelmektedir. Her nerde kötülüğü gidermek ve iyiliği elde etmek isteniyorsa, işte orada hikmetin manâsı belirmektedir. Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 244 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ Bundan dolayı “Bir şeyin içinde gizlenen ve sonuç bakımından ortaya çıkacak olan fayda ve iyiliğe o şeyin hükmü ve hikmeti denilir.” Hikmetin insanlar tarafından en iyi tanınan anlamı budur. Elmalılı Hamdi Yazır’ın bu tespitine göre, anlam bakımından hikmet sözü, fayda sözünden daha özel bir manâ ifâde etmekte, sebep kelimesinden daha geniş anlam taşımaktadır. Çünkü, hikmet, sebepten önce olabildiği gibi, en son hedeften sonra da olabilir. Yâni hikmet, sebebin sebebi, amacın sonucu biçiminde ortaya çıkabilir. Bundan dolayı, hikmet denildiğinde, mutlaka ya bir sebep-sonuç ilişkisi ya da daha genel olarak bir sebebin nedeni ve buna benzer gerekçeli bir manâ söz konusu olur. Başka bir ifâdeyle hikmet, kesinlikle sonucun sebebe indirgenmesi, tutarlı ve sağlam bir ilişki anlamı taşır. Nitekim, bir işi, bir başka işe dayandırmaya hüküm denildiği gibi, bilimsel ya da pratik herhangi bir doğru karara da hikmet denmektedir. Dolayısıyla, örneğin Nanoteknoloji, sebep-sonuç bakımından hikmetin içeriğinden sayılır. Netice itibâriyle, böyle içerikli veyâ gerektirici çeşitli anlamlardan her biri dolayısıyla hikmet, çok yönlü manâlar için çok anlamlı bir isim olmuştur. Bu yüzdendir ki, fayda, yarar ve sağlamlaştırma anlamlarından dolayı her güzel bil- Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 245 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ ginin ve her faydalı işin ismi hikmet olarak anılır. Bununla berâber, hikmetin, nanoteknolojide olduğu gibi, pratik ilimlerle ilişkisi ve doğrudan doğruya işe tahsisi, teorik ilimdekinden daha fazladır. Güzel işler içinde hikmetin en belirleyici özelliği, ilme yönelik olmasıdır. Bu yüzden hikmet, bir işi körü körüne değil de, önünü-sonunu düşünerek ve ondan doğacak bütün tehlikeleri kaldırarak yapmak demektir. Bu günkü dünyâmızda bunu, özellikle, teorik olsun pratik olsun, maddî ve mânevî ilimlerle uğraşan ilim ve bilim adamlarıyla mühendis ve teknisyenler sürdürmektedirler. Bütün bunlardan anlıyoruz ki; hem ilim ve hem de iş yapmak, hikmetin en temel ve olgun manâsını meydana getirir. Hikmetin maddî anlamı bakımından ise bilim ve teknoloji söz konusudur, nanoteknoloji ise bunun daha özel bir hâlidir. Kalbe gelen bir düşünce, sözle ifâde edilse bile, hikmet ancak bu fikrin uygulanarak elde edilen işte ortaya çıkmasıyla meydana gelir. Bu hikmet tanımı teknisyen ve mühendislerin yaptıkları bilim ve teknolojinin özüne tamâmen uymaktadır. Bu demektir ki, eğer bilim ve teknoloji ile uğ- Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 246 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ raşanlar çalışmalarını ibâdet niyetiyle yaparlarsa, bunlar, îmanlı olmak şartıyla, Allah’ın (CC) mükâfâtına mazhar olacaklarını bilmelidirler. Zirâ, kalbe gelen düşünceyi sözle söylemek, ilgili konuda gerçek ve doğru olan hükmü vermek demektir. O hükmün gerçekten o olayın hakîkatine uygun düşmesi, yâni gerçek bilgiye dayanması, içinde bilgisizlik, hatâ ve yalan olmamasıdır. Harekette isâbet de, o işin hem özüne uygun olması, hem de gerçekte kendisinden beklenen sonucun gereği gibi ortaya çıkması; yâni kötülüğü gidermek, iyiliği elde edebilmek şeklinde sonuçlanmasıdır ki, bunlara o işin hükmü, hikmeti, gâyesi ya da gâyesinin sebebi denilir. Hikmetin bu cephesi daha çok, naklî ilimlerin konusudur. Dolayısıyla, din adamları hikmet kavramından kendilerine düşen mükâfatlarını bu konularla uğraşarak alırlar. Netice olarak, sözde isâbet doğruya, işte isâbet hayra, iyiliğe ve yardıma yönelik demektir. Hikmetin hakîkati, başlangıcında ilmî anlamda, sonucunda ise, pratik anlamda her iki yönünün birlikte bulunmasıdır. Bu manâ daha başka şekillerle de ifâde edilmiştir. Çünkü ibâdet niyetsiz olmaz. Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 247 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ Şöyle ki: Hikmet hem bilgi, iş, hem de bilmek, bildiğiyle iş yapmak demektir. Bu tanım bize gösteriyor ki hikmetli bilgi, deney ve tecrübe ile desteklenmiş ve uygulanabilir özellikler taşıyan bir bilgidir. Hikmetli hareket de ilmin temellerine dayalı olan ve bir ilmin ölçüsüne vurulduğu zaman doğru olduğu kesinleşen bir iştir. Bu da bugünkü anlamda bilim ve teknolojidir. Bunun için, Kur’an âyetlerindeki hikmet tekrarından da anlaşılacağı gibi, Allah’ın (CC) hiçbir işi yoktur ki, bunun bir hikmeti olmasın. Hikmetin özelliklerine kâmil olarak sâhip olanlara Kültürümüz’de hakîm denmektedir. Demek ki, münevver ve takvâ sâhibi bir bilim teknisyeni ya da mühendisin, bilim adamı veyâ bir din adamının Allah’ın (CC) “Hakîm-Hakîmün” sıfat isminin tecellisinden bir nasibi vardır. Hakîm olan kişinin ilmi, gerçek manâsıyla, kesin bilgi denen, ilm-i yakîndir. Çünkü, ilmin sağlamlığı yakîn derecesiyle, amelin sağlamlığı ise kendisinden bekleneni sağlamasıyla ilgilidir. Dolayısıyla, “yakîn derecesi” naklî ilimlerle uğraşan din adamları ve aklî ilimlerle uğraşan bilim adamı ve bilim Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 248 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ teknisyenlerinin hikmetteki derinliğini; “amelin-işin sağlamlığı” ise bilim adamı, teknisyen ve mühendisler tarafından ortaya konan âlet edâvat ve cihazların özelliklerinin üstünlüğünü çağrıştırmaktadır. Naklî İlimler’in konumun dışında olmaları sebebiyle burada, Elmalılı Hamdi Yazır’a dayanarak, “Naklî ilimlerde hikmetin en bâriz sonucu fıkıhtır.” demekle yetinmek istiyorum. Görülüyor ki hikmet, ilim ile irâdenin karşılıklı işbirliği sonucu fiil veyâ iş sahâsına çıkması ve bu fiil veyâ işin kendisinden bekleneni sağlamasıdır. Bu îtibarla, hikmet, ilim ile sanâtın, bilim ile teknolojinin birleşmesi demektir. Meselâ, 1969 yılında Ay’a inen uzay aracı bilim, sanât ve teknolojinin bir sonucudur ve bu bir hikmettir. Bunun gibi, nanoteknoloji de Allah’ın (CC) bir hikmetidir. Dolayısıyla bununla uğraşan inanmış öğrenci ve bilim adamları da, ortaya koydukları eserler, insanlığın faydasına olduğu müddetçe, hakları olan ilâhî pay ve mükâfatlara sâhiptirler. ‘Hikmet’ Kelimesi’nin Alternatif Tanımları “Dört şey vardır ki, en azını dahi hor görmemek gerekir: Yangın, hastalık, düşman, borç…” Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 249 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ Beydeba161 Hikmetin gerçek anlamı, başlangıcında ilmî manâda, sonucunda ise pratik anlamda her iki yönünün birlikte bulunması demektir. Yâni, hikmet hem bilgi, hem de iştir; bilmek ve bildiğiyle iş yapmak, diğer bir deyişle bildiğini uygulamaktır. Atatürk’ün Elmalılı Hamdi Yazır’a yaptırdığı Kur’an Tefsiri’nde bildirildiğine göre, İbrâhim Nehâ’î gibi âlimler, hikmete daha geniş anlamlar yüklemektedirler. Bunlara göre hikmet, “varlıkların içyüzündeki gerçeği ve o gerçeğin gerektirdiği, özellikle, en etkili özelliği tanımak, o özelliğin değişik amaçlara nasıl yönlendirildiğini anlamaktır. Yâni, madde ve varlıklar arasındaki sebep-sonuç ilişkilerini ve etkileşim düzenini izleyip, madde ve varlıkların özünü ve amaçlarını kavramak demektir.” Bu hikmet tanımı ile yukarıda verilen nanoteknoloji tanımlarının birbirlerine nasıl benzediklerine dikkat ediniz! 161 Sağlıkla İlgili Güzel Sözler, Alındığı İnternet Elektronik Adresi, http://www.isimsizsevda.org/saglik-ile-ilgili-sloganlar-ozlu-sozler-ve-atasozlerinelerdir.html, En Son Erişim Târihi: 5.02.2015. Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 250 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ İbrâhim Nehâ’î, bu tanımıyla bilim teknisyenlerinden başka bilimle uğraşan öğrencilerin ve bilim adamlarının çalışmalarını da tamâmen hikmet kavramına dâhil etmiş bulunmaktadır. Görüldüğü gibi, bu tanım, iş ve uygulamayı hesâba katmamış ve hikmeti yalnızca bilgi yönüyle ele almış olduğundan öncekilerden daha geniş kapsamlıdır ki, teknisyen ve mühendislerden başka, teori ile uğraşan inanmış öğrenci ve bilim adamları da diğer insanlara göre bu ayrıcalıklarının ‘şükürlerini’ düşünüp yerine getirmelidirler. Hikmeti, “Allah’ın (CC) emrini anlamak” olarak târif edenler olduğu gibi, sırf “anlamak” diye târif edenler de olmuştur. Aslında anlamanın başlangıcı okumak olduğu için Kur’an “Oku!” emri ile başlamıştır. Anlamak okumaya dayanır. Nitekim, günümüz bilim adamlarından “Lucassian” bilim koltuğunda oturan Hawking de anlamayı mutluluk olarak târif etmektedir. Buradan hareketle hikmet bir çeşit mutluluktur da… Yalnızca bilgi özelliğini ele alan yukarıdaki hikmet târiflerinden başka, hikmeti yalnızca uygulamalı değeri ile ele alanlar da vardır. Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 251 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ ‘Hikmet’ Kelimesi’nin Uygulamalı Târifi “Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi, Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi…” Kânuni Sultan Süleyman “Ne mutlu mümin (İNANMIŞ) olup da bilim, mühendislik ve teknisyenlik yapanlara!.” Hikmetin uygulamalı târiflerinden bir tânesi de ”Hikmet, îcat demektir.” şeklindedir. Gerçekten, mutlak anlamda yaratmak yalnızca Allah’ın (CC) işi olduğu için, hikmet yalnızca eserleri, sebep ve sonuçları yaratmak değil, aynı zamanda o sebepleri, birbirlerine karşı çok yönlü fayda ve durumları da gözeterek, bir uyum içinde ilişkilere yöneltmektir. Böylece, birinci sebep ikinciye, ikincisi üçüncüye… etki ederek bu ilişki sonsuza kadar devam eder. İlk sebepten sonuca kadar giderek sonsuza kadar uzanan zincirleme bir yol meydana gelir. Bu sebepler arasında, hepsi birbirlerine perçinlenmiş bir şekilde, sağlam ve kuvvetli bir düzen teşekkül eder ki, buna bilim dünyâsı “Tabiat kânunu”, dinî kaynaklar ise, “Sünnetullah” (Allah’ın Sünneti) adını vermektedirler. Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 252 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ İşte hikmetin bütün sırrı bu kurulu düzenin içinde saklıdır. İlmin bir kolu olan bilimin ve fennin dayandığı esaslar, kütlelerin birbirini çekmesi (gravitasyon), merkez kaç kuvveti, zıt işâretli elektrik yüklerinin birbirini çekmesi, aynı işâretlilerin birbirini itmesi gibi esaslardır. Her türlü kimyâsal, fiziksel ve matematiksel kânunlar gibi aklî ilimler, ilmin Sünnetullah denilen kolunu meydana getirir ki, bilim adamları hikmetin bütün bu kurulu düzeninin sırlarını ortaya çıkarmak için uğraşırlar. Teknisyen, bilim adamı ve mühendisler bunlardan faydalanarak çeşitli âlet, edâvat ve cihazlar yaparlar, böylece insanların hayatlarını kolaylaştırarak insanlara faydalı olmaya çalışırlar ve nihâyet böylece “İnsanların hayırlısı başkalarına yardımcı olandır.” hadîsinin sırrına dâhil olurlar. Bu yüzdendir ki, içimden, “Ne mutlu mümin olup da bilim, mühendislik ve teknisyenlik yapanlara!.” diyerek haykırasım gelmektedir! Sonuç îtibâriyle, Allah’ın (CC) nizâmına, Allah’ın (CC) şerîatine, Allah’ın (CC) Dini’ne ve bu gerçeklere uyulması, uymakla birlikte, ayrıca, hakîkatin ortaya çıkmasına sebep olan her güzel vasıf, hep hikmeti târif etmektedir. Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 253 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ Bu yüzden hikmet bâzen sebep yerine de kullanılmaktadır ki, teoriyle uğraşan ilim adamlarına hikmetin imtiyaz kapısını bu târif açmaktadır. İşte bu yüzdendir ki, sebep ve sonuçlar bulunduğu için bu hikmeti îcat eden Allah (CC), dilediği insana da bundan bir hisse vermiştir. Yâni, dilediği insana düzen kurabilme gücü ve yeteneği ihsan eylemiş, sebep ve sonuçları ortaya çıkaranlara da bir pay ayırmıştır. Bu demektir ki, insanoğlu ortaya koyduğu düzende gerçek yaratıcı değilse de, ilâhî yaratışın yansıyarak ortaya çıkmasına bir araç ve sebep olması açısından, aynı yolda O’nun bir vekili durumunda olduğu için, bu yine insan için önemli bir değer ifâde etmektedir. İnsanların, özellikle, öğrenci, bilim adamı, teknisyen ve mühendislerin hikmetleri demek, Sünnetullah denilen kâinat düzenini anlayıp ona göre keşif ve îcatlarda bulunmak, örneğin, nanoteknolojik faaliyetlerde olduğu gibi, başka insanların yararına olacak şeyler yapmak ve ortaya koymak demektir. Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 254 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ Sebeplerden İleri Geçemeyenlere Ne Kadar Yazık! “İki nîmet vardır ki, insanların çoğu onların kıymetini hakkıyla takdir edemezler. Onlardan biri sıhhat, diğeri de boş vakittir.” Hadis-i Şerif Birtakım keşif ve îcatlar ortaya koyan kimseler, kendilerini ilk sebep yerine koyup öyle sandıkları taktirde, ilim açısından, sonuçlardan hareket ederek sebeplere yol bulup geçememiş bir duruma düşerler ve böyle bir yerde takılarak kendi nefislerine bağımlı hâle gelirler. Bunlar, dolayısıyla, gerçek hikmet ehlinden olamazlar. “Bilimsellik” ile övünüp, çalışmalarına dinî gerçekleri yaklaştırmayan münâfıklar, her zaman aşağıda tasvir edildiği şekilde karışık bir kafa yapısı içinde bulunurlar: Bir elde kadeh, bir elde Kur’an Bir helâldir işimiz, bir haram. Şu yarım yamalak dünyâda Ne tam kâfiriz, ne de tam Müslüman… xxx Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 255 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ Her nefeste eyledik yüz bin günah, Bir günâha etmedik hiç bir gün ah! Bunların varacakları son hâllerin, “Yamadık dünyâmızı yırtarak dinimizden, / Din de gitti, dünyâ da gitti elimizden.” olacağı şüphe götürmez. Bu noktada îmanlı öğrenci, öğretici, teknisyen ve mühendislerin, bilim adamlarının alacakları ders ya da hisse şudur: Bunlar bütün kâbiliyetlerinin Allah’ın (CC) lutfu sâyesinde olduğu şuûrunu muhafaza etmeli ve küçük irâdelerini O’na teslimiyeti başarabilecek şekilde kullanmalıdırlar! Hikmetin Millet ve Memleket İhtiyaçlarına Yansıması “Türkler’den başka Dini ve Vatanı uğruna canını vermeye hazır asker görmedim.”A. Hamilton Diğer bir târife göre hikmet, varlık ve madde düzeninde her şeyi yerli yerine koymak demektir. Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 256 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ Bu târif de görünüşte bütün varlığı açıklamaya yönelik olduğundan, bir bakıma ilâhî hikmeti, ilâhî sıfatları topluca bir târif sayılır. Ancak, herhangi bir şeyi kendi yerine koymak denildiğinde, bu insanların hikmet özelliği için de geçerli olur. Ayrıca, buradaki “yerli yerine koymayı”, yaratılış anındaki ilk yerleştirmek veyâ yaratılmış olan mevcut düzendeki yerinin ne olduğunu keşfedip kavramak şeklinde, iki türlü anlamak mümkündür. Bununla berâber, bu târif, hikmetin, başka bir ifâdeyle, çeşitli varlıkların varlık düzeni içinde yerini ve değerini anlamanın gerekli olduğunu dile getirmektedir. Bundan dolayı, hiçbir ‘sıra ve düzen gözetmeden’ ortaya konan îcat, hikmet kavramının dışına çıkmış demektir. Bununla berâber, yukarıdaki son târif, yaratılmış varlık düzeni içinde insanların ne gibi düzenlemeler yapabileceği açısından, daha ziyâde ‘adâletin târifi’ olmak üzere, meşhur olmuştur. İlim adamı, bilim adamı, teknisyen ve mühendislerin bu tanımdan alacakları ders, çalışmalarını millet ve memleketin ihtiyaçlarına göre plânlamaları gerektiğidir. Bu sebepten bir plânlama, adâlet duygusunun bir sonucu olmalıdır. Bu münâsebetle burada bu tanım, her işte Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 257 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ ‘plân ve program yapmanın’ öneminin hikmet dâhilinde olduğunu da vurgulanmaktadır. Bilim ahlâkı ve dürüstlük de hikmetin bu kapsamına girer. “Şu hâlde pratik açıdan hikmet ayrıca adâlet demektir. Amelî hikmet denilen ahlâk ilmi ise, aşırılıklar (ifrat ile tefrit) arasında adâlet temeline dayandırılan bir hikmettir. Bu yüzden, hikmetin bütün anlamlarının Peygamberimiz (SAV)’in, “Ben güzel ahlâkı tamamlamak için gönderildim” hadîs-i şerifi içine yerleştirilebileceğini de anlamak mümkündür. Hikmet ve Siyâset “Kuvvetli insan, sinirlendiği zaman öfkesini yenen insandır.” Hadis Diğer bir hikmet tanımı da “Hikmet güzel ve doğru islere yönelmektir.” şeklindedir. Bu hikmet târifi, güzelliği ve iyiliği hedef tutmakta ve bu amacın sınırlı olmayıp sonsuza kadar durmadan ilerletilmek gerektiğini ifâde etmektedir. Dolayısıyla bu târif, hikmetin bir meleke ve bir huy olduğunu kesinleştirmektedir ki, böylece hikmet “Sonucu iyilik olan işi yapmaktır.” denebilir. Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 258 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ Peygamberimiz (SAV), insanların idâre edilmesindeki esâsı şöyle özetlemiştir: “Hepiniz çobansınız ve her çoban sürüsünden sorumludur.” Bu da hikmet kapsamındandır, adı da siyâset’tir. Ancak, siyâsetten içine çok yalan ve şahsiyetsizlik karıştırılan politikayı anlamamak gerekir. Siyâset Müslümanların, politika ise, Batılıların idâre etme tarzıdır. Dolayısıyla, siyâset ve politika birbirinden çok farklıdırlar162. Fahruddîn Râzî’nin tefsirinden alınan bir târife göre, hikmet, ahlâk ve güzellik açısından, “İnsanın gücü yettiği kadarıyla Yüce Yaratıcı’ya benzemeye çalışmasıdır” ki, bu da ilmini bilgisizlikten, icraatını zulüm ve haksızlıktan, ikram ve ihsânını cimrilikten, hoşgörüsünü bunaklıktan arındırmak, güzeli sevip kötülükten kaçmakla mümkün olur. “Allah (CC) güzeldir, güzel olanı sever.” Bu özellikleri taşımayanların davranışları ile ortaya çıkan idârecilik siyâsetten ziyâde ancak politika olur. Politkanın kelime anlamı da zâten yalancılık, entrika, aldatmaca ile ilişkilidr. 162 Temiz, M., Facebook Notlarından: Baltanın Sapı, Siyâset, Politika Ve Twit Savaşı, Alındığı İnternet Elektronik Adresi, http://mtemiz.com/bilim/BALTANIN%20SAPI.pdf YA DA http://mtemiz.com/bilim/BALTANIN%20SAPI.doc, En Son Erişim Târihi: 03.04.2014. Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 259 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ Hikmet ve Ahlâk “Akıllı insan, sustuğu vakit tefekkür eder, konuştuğu vakit zikir eder, baktığı vakit de ibret alır.” Hz. Ali (RA) Fahruddîn Râzî, “Doğrusu sen büyük bir ahlâk üzere yaratıldın163.” âyetini ve “Allah’ın ahlâkı ile ahlâklanın!” öğretisini esas alarak, hikmetin diğer derin bir tanımını vermiştir: “Hikmet, Allah’ın ahlâkı ile ahlâklanmaktır.” Tefsirlerde “Allah’ın ahlâkı” ya da “ilâhî ahlâk” veyâ “büyük ahlâk”tan kast edilen şeyin, Kur’ân’da bildirilen ahlâk olduğu açıklanmıştır. “Ben güzel ahlâkı tamamlamak için gönderildim.” hadîsi şerifi gereğince, Hz. Peygamber’in peygamber olarak gönderilişinin sırrı da bu noktada toplanmıştır. Elmalılı Hamdi Yazır, ‘Şüphe yok ki akıl, anlayış, îman, mârifet ve ilim böyle bir ahlâklanmanın öğelerinden değilse bile şartlarındandır. ‘Bunu ancak üstün akıllılar 163 Kalem Sûresi, âyet 4. Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 260 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ anlayabilir.’ meâlindeki âyeti de bu anlama açıklama getirmiştir.’ demektedir. Elmalılı Hamdi Yazır, hikmet açısından Kâinat’ ve Kur’an hakkında şöyle demektedir: “Aslında nazarî anlamda hikmet, (nesnel) objektif ve öznel (sübjektif) yönleriyle varlıktaki ilâhî kânunların akış şeklini gözlem konusu yapmak ve onlardan düşünüp bir sonuç çıkarmaktan meydana gelir.” “Kâinat bir ‘hikmet kitabı’dır. Kur’ân ise, bu hikmetin ilâhî dille oluşumunu anlatır ve hatırlatır. Kâinat bir hâl, Kur’ân ise bu hâlin başı ve sonudur; akıl sâhipleri şimdiki hâli görüp, öncesini ve sonrasını da akılla kavramaya çalışmalı ve böylece hikmete ermelidir. Şimdiki hâli görmemek veyâ onun içinde boğulup kalmak, ondan öncesine ve sonrasına intikal edememek veyâhut edip de bir yerde yine takılıp kalmak, baştan sona kadar hikmet düzenini tâkip etmemek, ettikten sonra da onun icâbına uygun olarak hareket etmeyip aksine davranmak, işte bunların hepsi hikmete aykırı düşen şeylerdir. Bu şekilde hikmetin başı ve başlangıcı, varlıklara dikkatli bir gözle bakabilmek, tanıyabilmek, kavrayıp üzerinde düşünebilmek ve bir sonuca varabilmektir.” Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 261 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ “Bu bakımdan hikmetin başlangıç noktası ilim, ortası din, ibâdet ve tâat, sonu da âhiret mutluluğudur. Bunun içindir ki, hikmet çok hayrı içine alır. Bu manâları tespit Için de denilmiştir ki: ‘Hikmet, Allah’ın emirlerini düşünmek ve ona uymaktır. / Hikmet Allah’a tâat, fıkıh ise din ve ameldir. / Hikmet bir nurdur ki, vesvese ile gerçek makam arasındaki fark bununla kestirilir.’’ Hikmetin günümüzdeki en ileri maddî anlamına teknolojiden bir örnek vermek gerekirse o da bugün için nanoteknolojidir denebilir ama bu gelecekte belki de “femto ya da attometrik çaplar164“ olacaktır. Nanoteknolojideki Gelişmeler de Birer Hikmettirler Âlim insan, daha önce câhil olduğu için, câhili gördüğünde hemen tanır. Câhil ise, daha önce âlim olmadığından, gördüğünde âlimi tanıyamaz. Hz. Ali (RA) Nanoteknoloji, son yılların yeni bir teknolojik devrimi sayılır. Teknolojide ilerlemiş ülkeler nanoteknoloji sahâsında ciddî çalışmalar yapmaktadırlar. 164 Yaşargil, G., Prof. Dr. Gazi Yaşargil’in TBMM Ödül Töreninde Yaptığı Konuşma, Günce, Sayı 32, Sayfa 8, Kasım 2005. Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 262 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ Bilgi-işlemden akıllı malzemelere ve mikroelektroniğe kadar çok gelişmiş teknolojileri kullanan ve 20. yüzyılın başından beri her alanda gelişmekte olan ülkelerin, son bir kaç on yıl içinde rekâbet yüzünden otomotiv endüstrisinden sağladıkları kârlar çok düşmüştü. Dolayısıyla, bu ülkeler bu ve buna benzer sanâyileri daha az gelişmiş ülkelere devrederek rekâbetsiz ortamlarda yüksek kârlı teknolojilere yönelmişlerdir. Bu açıdan nanoteknoloji, bugün geniş bir alanı kapsayan uygulamalarıyla ortaya çıkmış ve dolayısıyla bütün öncelikli pozisyonlara sâhip olmuş durumda bulunuyor. Batılıların son yıllarda gelişmekte olan ülkelere yönlendirdikleri, kârı azalmış bir alan da klâsik tekstil endüstrisiydi. İşçiliklerin çok yüksek olduğu ileri ülkelerin klâsik tekstil sanâyileri, gelişmekte olan ülkelerin, özellikle Çin’in ucuz iş gücüne dayalı rekâbeti karşısında, yok olmaya yüz tutmaktaydı. Bu yüzden, geçmiş yıllarda İngiltere ve ABD, yüksek teknolojiye dayanan tekstil sanâyilerine el atmışlardır. Bu ülkelerde ileri teknoloji ürünü tekstil için ciddî adımlar atılmaktadır. Bununla berâber, Çin’de de tekstil sanâyisinde uygulanacak nanoteknoloji ürünleri hızla geliştirilmektedir. Bunlar arasında insan vücûdunu zararlı ışın- Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 263 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ lardan koruyan, Güneş enerjisine dayanarak elektrik üretip yazın soğutabilen ve kışın ısıtabilen, teri emerek vücûdumuzun kuru kalmasını sağlayan ve su tutmayan elbiselerin üretimleri, yeni ilerlemeler karşısında bugün için artık eskimiş konular arasına girmiştir. Bütün bu teknolojik ürünlerin hikmetin birer parçası oldukları, şimdi daha güzel olarak algılanmıyor mu? Nanoteknoloji Heyecânını Nasıl Yakalayabiliriz? İslâmiyet, teslimiyettir. Teslimiyet, yakîndir. Yakîn, tasdîktir. Tasdîk, ikrârdır. İkrâr, edâ (yerine getirmek). edâ ise ameldir. Hz. Ali (RA) Maddî kazançların verdiği haz sınırlıdır, insanlara huzûru sunması en azından şüphelidir. Etse etse bu kazançlar, ancak kazandıkça aklı kamçılayarak daha fazlası için bir ivme verir. Bu da insanın hırsına bir yenisini ekler ki, Peygamberimiz (SAV) Efendimiz, 14 asır önce bunu “İnsanın bir vâdi dolu altını olsa, ister ki yanındaki vâdiyi de doldursun…” şeklinde dile getirmiştir. Servetin dünyâdaki huzursuzluğu yanında, bunun Âhiret’te, eğer helâl ise hesâbı, haram ise azâbı vardır. Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 264 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ İnsanlar dâimâ sonsuzluk ötesindeki mutluluğun özlemini yaşarlar. Maddî zenginliğin bunu vermediği bugün gün gibi bilinmektedir. O zaman, ne yapmalı? Her çalışmayı sonsuzluğa uzanan bir köprüye dönüştüren gerçek yolu keşfetmelidir. İşte o zaman akıl ve gönül huzur bulur. Müslüman insan için İslâm, ister varlıklı, ister varlıksız olsun, herkese uygun mutluluk yolları sunmuştur. İslâm’da insanlara hizmet bir ibâdet sayılır. Yapılan bir iş (ameller) niyete göre değerlendirildiği için, iyi niyetle çalışan bir insanın emeği hiçbir zaman kaybolmaz. Üstelik, hadiste bildirildiğine göre, aklı fazla olanın Âhiret’i de daha çok kazançlı olur. Bilim adamları, genel olarak ortalamanın üstünde bir akla sâhiptirler ki, dip notunda bahsedilen hadîs-i şerife göre, akıl fazlalığı olarak onların buradan da bir avantajları vardır. Âişe vâlidemiz sual etti ki:”-Yâ Resûlallah üstün olmanın ölçüsü nedir? “Akıldır. Aklı çok olan daha üstündür. “-Herkesin üstünlüğü yaptığı işe göre ölçülmez mi?” İyi iş yapan daha kıymetli değil mi?” “-Yâ Âişe insanlar, akıllarından daha fazla mı iş yaparlar? Herkes aklı nispetinde iyi iş yapar, ona göre de mükâfatını alır: http://www.turkdunya.de/forum/read.php?f=46&i=79728&t=79728 Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 265 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ İmâm-ı Rabbânî’, ‘akıllı insanların işlerinden daha fazla sevap alacaklarına’ dâir bu hadîs-i şerife dayanarak “İnsanların namazlarından aldığı sevap akılları nispetindedir.” demiştir. Ayrıca, akıllı insan, insanların faydalanmaları için çeşitli âlet ve cihazlar geliştirirlerken, “eserden eserin sâhibine” geçerek Yüce Yaratıcı’nın güç, kuvvet, sanat ve saltanatını düşünmeye, “tefekkür etmeye” başlar, “Bir anlık tefekkür 70 yıllık ibâdetten hayırlıdırµ” mücdesine nâil olurlar. Tefekküre dalan her insan Allah’ın (CC) güç, kuvvet, sanat ve saltanatını düşünmekle bizzat kendi yaratılış sebebini® yakalamış olduğu için Allah’ın (CC) rızâsına daha da yakın olur. Esefle ifâde ediyorum ki, günümüzde insanların önemli bir kısmı ve çoğu bilim adamı, ateist olmasalar bile, büyük gaflet ve duyarsızlık içinde bu fırsatlardan habersiz bulunuyorlar. “Ameller niyete göredir” hadisi gereğince, bir hayır işi yapmak niyetiyle hazırlanan bu yazının seçilen konusu, böylelerinin uyanmalarına bir sebep teşkil edebilir. µ Hadis. Allah (CC), “Ben gizli bir güç idim. Bilinip tanınmak ve methedilmek için evren ve insanları yarattım” ve Zâriyat Sûresi âyet 56’da “Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.” diyor. ® Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 266 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ Bir bilim adamının da “Allah bir kuluna iyilik yapmak is-tediği zaman onu dinde fakîh (ince akıllı) kılar” hadîsinin kapsamı içinde olduğunu düşünüyorum. Ön Rönesans Dönemi’ni kuran Milletimiz (Müslümanlar), gelecekte üstün ve inançlı böyle bilim adamlarımız sâyesinde belki de “Son Rönesans Dönemi”ni de başlatacaklardır. Kim bilir? Ama şunu biliyoruz ki, Allah (CC), çalışanların emeklerini zâyi etmez / etmiyor da... Bilgi Ve İlim Toplumları Ebû Hureyre (RA)’tan naklen Peygamber (SAV) Efendimiz buyurdu: "Muhammedin nefsi elinde Olana yemin ederim ki, Yahûdi olsun, Hıristiyan olsun, bu insanlardan beni duyup da, getirdiğim Kitaba îman etmeden ölen kimse, kesinlikle Cehennemlik olur." Tirmizî 1980’lerden beri Bilgi Toplumu kavramı üzerinde oldukça ilginç yazılar okuyor ve konuşmalar dinliyoruz. Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 267 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ İnsanoğlunun, kas gücünü kullandığı dönemlerden başlayarak sırası ile buhar ve makine gücünü kullanan sanâyi devrimini aşmasıyla beyin gücüne ulaşmış olduğu bu günkü çağımızda, artık, sermâye ve emeğin yüzdesi çok azalmış ve kullanılan bilgi yüzdesi o oranda artmış bulunuyor. Meselâ 1950’lerde ABD sanâyisinin ağır kütlesini teşkil eden işçi sayısı bütün çalışanların %50’ni meydana getiriyordu. 1990’lı yıllarda bu oran, %10-20 iken, 2000’li yıllarda ise, %8-10 civârına inmiş, bugün ise son derece düşüktür. Böyle bir durumda insanın aklına ‘geri kalan büyük yüzde nerede?’ sorusu geliyor. Bilgi Toplumu kavramının mihenk noktası işte burasıdır. Bu temel özellik, bu gün, BİLGİ YOĞUN SANAYİLER deyimi içinde gizlidir. Bilgi Yoğun Sanâyiler, eski Emek-Yoğun ve Sermâye-Yoğun Sanâyiler’in yerini almıştır. Bu da Bilgi Toplumu’nu şekillendiren Bilgi-Yoğun sanâyilerde bilginin ne derece hâkim ve baskın olduğunu, açıkça, vurgulamaktadır. Bu cümleden olarak, bu gün, ileri Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 268 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ devletler az gelişmiş ülkelere böyle bilgi-bazlı ürün satarak büyük paralar kazanmaktadırlar. Günümüzde Bilgi Toplumu’nun sürükleyici unsuru şüphesiz bilgisayardır. TV’deki gelişmeler, TV’nin uydu sistemlerine bağlanması, haberleşme ve iletişimde meydana gelen olağanüstü gelişmelerin bilgisayarla kucaklaşmasının temel faktörünü mikroelektronik, fotonik ve lazer’deki gelişmeler teşkil etmektedir. Bilgi Toplumu çerçevesinde meydana gelen göz kamaştırıcı bu gelişmelerin, toplumların sosyal yaşantılarında büyük değişimler meydana getirmiş olduğu açıktır.. Şimdilik, daha ilerisini futurist tipten düşünebiliriz. İnsanlarımız bu tip yazıları zevkle okuyorlar: “Adem Bey bu güne her zamanki gibi bilgisayarınca programlanmış ve kendisine neşe, yaşama ve çalışma zevki verecek bir müzikle uyanarak başlar. Çok amaçlı Ankara markalı bilgisayarı, günlük programını anlatır.” “Dengeli beslenme kâidelerine ve o günkü programının gereklerine göre hazırlanmış kahvaltısını, hizmetçi robot hazırlamıştır. Kahvaltısını âilesi ile birlikte yapar ve evden Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 269 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ çıkar. “Bilgi” marka arabasına biner ve arabaya gideceği yeri bildirir.” “Otomobilin hâfızasında sayısız haritalardan meydana gelen bilgiler vardır. Çarpışmaya karşı bütün tedbirler alınmıştır. Araba, bilgisayar tarafından yönetilen şehir trafiğine uyumlaştırılmıştır. “Adem Bey, kolundaki bilgisayarından Opera Müdürlüğü’nü arar. Akşam programlarından birini seçer. Defâlarca seyrettiği 4. Murat’ı tekrar görmek ister. Boş yerlerin listesinden istediği yerleri seçer. Bilet ücretleri, kendi hesâbından operanın hesâbına geçer. Adem Bey, Millî Kütüphâne Bilgi Bankası’ndan 18 Şubat 2023 târihinde dünyâda gerçekleşen buluşların listesini dinlediğinde, gideceği yere ulaşmış bulunmaktadır165.” Şimdiye kadar, Bilgi Toplumu konusunda yazılan yazıların çok yavan ve kuru olduğunu hissediyorum. Bunun sebebi de, bence, asrımızda meydana gelen bu târihi gelişmelerin Bilgi Toplumu olarak yapılan tanımına paralel gelişmelerdeki eksikliktir. 165 Bilim ve Teknik, Sayı 270. Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 270 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ Bu eksiklik, aklî ilimler (Pozitif İlimler) ve naklî ilimler (Kalbî İlimler, Tasavvuf İlmi, Vahiy İlmi) olarak ikiye ayrılan, ilmin mânevî cihetinden ve insan sevgisi kavramından yoksun olmasıdır. Fizik kitapları, her parçacığa bir dalganın eşlik ettiğini söyler. Bunun gibi, ilim kapsamına giren her bilime, her işe, her gayrete de bir sevgi, heyecan ve höşgörü, kısacası bir insanlık, kısacası insanî değer yargıları eşlik etmelidir. Acabâ ediyor mu? Acabâ her bilim adamı, her sanatkâr, her iş erbâbı ya da her bir vatandaş görevini yaparken, sevgi ve hoşgörü antenlerini çalıştırıyor ve varlığının esas insanî amacını, kısacası insanî değer yargılarını düşünüyor mu? Bu günkü uzay ve bilgisayar çağında insanlığın hak ve hukûku, düşünce, din ve vicdan özgürlükleri konusunda, yeri geldiğinde, kraldan daha kralcı kesilenlerin, bâzen çok basit ve seviyesiz konularla uğraştıklarını gördükçe hâlâ şaşırmıyor, değiliz, değil mi? Bakınız, şu içinde bulunduğumuz 21. yüz yılın ilk çeğreği içinde bile, insanî değer yargılarının sükûtu nedeniyle, Cumhûriyetimizi yalnızca mini etek giymeye indirgemiş o- Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 271 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ lanlar ve bu seçimlerini166, “İnadına mini etek giyeceksiniz, inadına dekolte giyeceksiniz arkadaş.” söylemleriyle tavsiye edenler ve Milletimiz ile bir çeşit dalga geçip onları ‘inatla’ kutuplaştırmaya çalışanlar var, Türkiye’de... İnsanca davranışlardan yoksun davranış ve olaylar, demokrâsi ve insan haklarını sırf kendi ve kendi yandaşları için düşündüklerini delillendiren, akla, mantığa ve bilime ters düşen davranışlar, olgunluğa ulaşamamış, modern ve hür düşünceye, gerçekten değil, şeklen adapte olmuş ve medeniyet yoluna düşmüş engeller olarak algılanmalıdırlar. Sevgi ve insanî değer yargıları, insanlığın ve ilmin bir nevî gıdasıdır. Gıdasını sevgiden ve insânî davranışlardan alamayan ne bilim, ne hikmet ve ne de sanat, tam ve noksansız bir tanıma kavuşamaz. Sevgiyi ve insânî davranışları dışlayan her bilim, ruhsuz, kuru ve soğuk birer kavramdan öteye geçemez. Bu kavramlar, ilkbaharda yeşeren ağaçların kılcal damarlarında yürüyen su gibidir. Bu su, ağaçta nasıl yaprak ve rengârenk çiçeklerin açma sebebi ise, bu insânî kavramlar da bilim çiçeklerinin, bilim hârikalarının sebebidir. İlimde ve teknolojide geri kalışımızın ana sebebi, belki de, bu sevgi ile insânî davranışGüler, T., ‘Sadece kafası değil, beyni de bitlenmiş, Alındığı İnternet Elektronik Adresi, http://www.haber10.com/haber/582591/#.VMd8s9hO6ZQ, En Son Erişim Târihi: 27.01.2015. 166 Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 272 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ ların ihmal edilmeleri ya da sevmeyi henüz tam manâsıyla beceremeyişimizdendir. Bunları bilimden sıyırarak, bilim ve sanâtı kuru bir ağaca çevirmenin dehşetini idrak edememek ne bedbahtlıktır, bir bilseniz! Bu gün Bilgi Toplumu çağında bile, insanlık, hâlâ, kan ve gözyaşlarından kurtulamıyor. İlmin sırf maddî cephesini simgeleyen bu kavramın noksan tarafının sonuçlarını, en son olarak, Bosna’da, Irak’ta, görmedik mi? Hâlâ Sûriye, Orta Afrika ve Myanmar’da görmüyor muyuz? Bu olumsuz tabloları yok edebilmenin anahtarı, Bilgi Toplumu kavramını daha da genişletip “İlim Toplumu” şekline sokmak ve gelişmeleri bu tanım çerçevesinde ele almaktır167. İslâm-Türk ilim adamlarının bilimin alt yapısını kurmalarıyla 168 Batı’da başlayan Geç Rönesans hareketinin sebep olduğu sanâyi devriminden sonra hızla gelişen tekno 2000’li yılların ilk çeğreğinde ‘demokrası getieceğim’ diyerek Irak’ı ne hâle getiren ABD’nin yaptıklarını da hatırlayınız. 167 Temiz, M., Çağı Nasıl Atlayacağız? Bilgi Tolumu Yeterli mi? İnsan Ve Sevgi Faktörü, Yeni Türkiye, Say 56, Sayfa 962-79, Yıl 10, 2014 YA DA Sayı 19, Sayfa 673689, Yıl 4, 1998, Yeni Türkiye Stratejik Araştırma Merkezi, Hoşdere Caddesi 179/6 06690, Çankaya/ANKARA. Alındığı İnternet Elektronik Adresi, http://yeniturkiye.com/display.asp?c=0561 YA DA http://yeniturkiye.com/display.asp?c=0191, En Son Erişim Târihi, 21.04.2014. 168 Temiz, M., Bilgi Toplumu, Sehâ Neşriyat, İstanbul, 1991. Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 273 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ loji süreci içinde Batılılar, ilmin mânevî cephesini hayatlarından tamâmen silerek, ilmin Türkçemiz’de bilim olarak geçen fen (science) sahâsındaki inkişaflarını, günümüzdeki Bilgi Toplumu kavramının temeli olarak görüyorlar. Bu bakımdan “Bilgi Toplumu” tanımı tek yanlı bir tanımdır ve ilmin mânevî cephesinden yoksun kalmaktadır. Bu nedenle, Bilgi Toplumu bugün sâdece insanların hırs ve nefislerinin, dolayısıyla mutsuzluklarının artmalarına yaramaktadır. İlmin Gerçek Sâhipleri "Allah için seven, Allah için nefret eden, Allah için veren, Allah için tutumlu olan, îmanını tamamlamıştır." Hadis Allah’ın (CC) bir sıfatı olan “ilim” kelimesi, İslâm’ın getirdiği bir kavram olup bunun iki cephesi vardır: Bunlar ilmin maddî ve mânevî cepheleridir. Başka bir ifâdeyle ilim, madde ve manâ olarak her türlü işlevi içermektedir. İslâm-Türk ilim adamları, Avrupa’daki Geç Rönesans Dönemi’nin temellerini, ilmin bu iki cephesinin taşıdığı anlamları dengeli bir şekilde hayâta geçirerek, atmışlardır. Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 274 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ Batılılar, kendileri için bir Güneş mâhiyetinde olan, Erken Rönesans Dönemi’nde ilim kavramının Müslümanlar tarafından eksiksiz bir şekilde uygulanması sâyesinde bilim ve teknolojiye sâhip olabilmişlerdir169. Dünyâyı aydınlatan bu ilim güneşi, bizim Kültürümüz’de OKU emriyle başlamaktadır. Bu öyle bir emirdir ki,bilimin bütün yolları ondan başlamakta İslâm’ın bilime verdiği önemin bir meş’alesini oluşturmaktadır. Burada şunu yinelemekte fayda vardır ki, ilmin kavram ve uygulamasıyla birlikte, İslâm’a ilimle lâyık olma imtiyazını gerçek anlamıyla kavrayan ilk Müslümanlar, Batı’daki Rönesans hareketinin bilim alt yapısını kurmuşlar fakat ne yazık ki, sonraki yıllarda değişen ilme bakış açıları, bu sihirli anahtarı Batılılar’a kaptırmalarına sebep olmuştur. İlk İslâm-Türk bilginleri ile günümüz Müslümanlarının ilim anlayışı arasında büyük farklar oluşmuştur. “İlim Toplumu” kavramının ilk defâ atalarımız tarafından uygulandığını ifâde etmek istiyorum. Madde ve 169 Temiz, M., Batı'nın Üzerine Doğan İlim Güneşi (Seminer), Denizli Türk Ocağı, Kasım 1991. Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 275 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ manâsıyla kucaklaşan ilim görüşünü ilk defâ Müslümanlar kavrayıp uygulamışlardır. Bu insanlar, o zamanlar, bu bütünlüğü içinde ilme bir ibâdet aşkı ile sarılmışlardır. İlmin bilim ve teknoloji cephesine bir ibâdet elbisesi giydirerek oluşturdukları onun mânevî cihetini, ateşleyici bir güç ve istim olarak kabul etmişlerdir. İşte bu gün Bilgi Toplumu adının bize kuru ve yavan gelmesi, bu tanımın bize Erken Rönesans Dönemi’ndeki kavramların hepsini birden aksettirememesi yüzündendir. İlmin manâ cephesi, dine bağlılığı, dinin uygulanıp yaşanmasını gerektirir. Einstein’in “İlimsiz din kör, dinsiz ilim topaldır” şeklindeki düşüncesi, bu eksikliğin bir îtirâfı mâhiyetinden doğmuştur. Dolayısı ile, Bilgi Toplumu, İlim Toplumu’na dönüşene kadar topal olarak kalmaya mahkûmdur. İspat edilmemiş de olsa bâzı yazarlara göre, Nûr Enerjisi (sonsuz itrinsic enerji), soyut âlemden madde âlemine geçerken “tünellerin” bitiminde bilim ve teknoloji başlamaktadır. Tünellerin diğer ucu ise manâ âlemine açılmaktadır. Demek ki ilim, soyut ve somut âlemlerin tümünü içermekte, maddî yönü somut âlemi; manâ yönü ise, soyut âlemi işâret etmektedir. Başka bir ifâdeyle, bilimin konusu olan madde (nar enerjisi), manâyı karakterize eden ve ku- Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 276 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ antlaşma özelliği olmayan nûr’un nedeni ve sonucu olarak ifâde edilmektedir170. Bütün bu açıklamalar, yorumlar ve meydana gelen gelişmeler hep “İlim Toplumu”na îşaret etmekte, bu kavramın, geçmişte Ön Rönesans Dönemi’nde olduğu gibi, hayâta geçirilmesini gerekli kılmaktadır. Aksi hâlde, yanlış kavramlar şekillenmeye ve bu doğrultuda ilerlemeye devam edildiği müddetçe, bu günkü dünyâmızda yalnız kan ve göz yaşı artacak, insanlığın mutluluğu yakalaması hayal olarak kalacaktır. Foton teknolojisinin ağırlık kazanacağı daha şimdiden görülen ve din-bilim buluşması 171 olarak adlandırılan 21. yüzyıl bilim gerçeklerinin, ahlâkî açıdan, din kıstasları tarafından da test ve teyit edilmesine ilişkin olan görüşlere bakarak bâzı bilim adamları, artık bundan sonra bilim adamlarının aynı zamanda birer din adamı olmak zorunda kalacaklarına işâret etmektedirler. Bu görüşler, gelecekte ilmin madde ve manâ cephesiyle birlikte bütünleşerek uygulanacağının ve İlim Toplumu’na geçileceğinin birer işâreti sayılmalıdırlar. 170 Aiberg, H.V., Arzdan Arşa Sonsuzluk Kulesi, Kitsan, 1.Band, Cilt 2, Sayfa 197- 171 Aiberg, H.V., Arzdan Arşa Sonsuzluk Kulesi, Kitsan, 1.Band, Cilt 1, sayfa 23. 204. Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 277 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ Gerek bilim ve teknolojide ileri milletlerin ve gerekse geri kalmış ülkelerin ilmi eksik olarak uygulamaları, bu konuda farkında olmadan içine düştükleri birer aşırılık marazıdır. İlmin madde ve manâ cephelerinin dengeli olarak uygulanması, Peygamberimiz (SAV)’in emrettiği Orta Yol’un tâ kendisidir. Bunun başka bir ifâdesi ise, Sünnet Yolu’‘dur. Dünyâdaki gelişmeler, 21. yüzyılın Sünnet Yolu olacağının işâretini vermektedir. Başka bir ifâdeyle, İlim Toplumları’nın Sünnet Yolu’nda gelişebileceğini vurgulamalıyız. Bu da “Câhillerden yüz çevir”172 emrinin bir açıklaması mâhiyetini taşımaktadır. Peygamberimiz (SAV)’in faydasız ilimden sakındırması, ilmin, noksan olarak uygulanmasından bir sakındırma değil midir? İlmin bu iki cephesinin (cenâhının) her biri, kendisinin ve faydalılığın varlık sebebini oluşturmaktadır. Burada, faydasız ilimden, ilmin, ya sâdece bilim ve teknoloji olarak uygulanmasının, ya da sâdece teknik gelişmelere sırt çeviren bir görüş olarak algılanmasının kas Sünnet, orta yol demektir. Âraf Sûresi, âyet 199: “Sen yine de affa sarıl, iyiliği emret ve cahillerden yüz 172 çevir.” Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 278 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ tedilebileceğini düşünmeden geçmek mümkün değildir. Çünkü “Allah’ı bilmek” olarak târif edilen ilmin, sonuçta, başka türlü bir faydalılığını tahmin etmek zordur. “Allah’ı bilmek” sözü çok geniş kapsamlı olup, kısaca Dünyâ ve Âhiret mutluluğunun kazanılmasına ilişkin maddî ve mânevî gayret ve çalışmaların tamâmını içine almaktadır. Şu hâlde faydalılık, ilim kavramının tam olarak algılanmasından başka ne olabilir? İlim Toplumu’na geçmek için bunlar temel kavramlar olarak alınmalıdır. Günümüzdeki maddî, mânevî başarısızlıklar ve ahlâkî yetersizliklerin, kavramları yerli yerince bilip uygulayamamaktan kaynaklananan sonuçlar olduğu bilincine varmak gerekir. Günümüzde gerek yazılarda ve gerekse konuşmalarda kelimeler arasındaki bu ince farklara dikkat edilmediğini görüyoruz. Hattâ modern teknolojik baskıların altında mazlum insan ve milletlerin inim inim inlediği günümüzde, Batı’nın bu Bilgi Toplumu ve teknolojik üstünlüğüne medeniyet diyenleri de çok görüyoruz. Her şeyden evvel hemen belirtmek gerekir ki, medeniyet sâdece bilim ve teknolojideki ilerlemelerle elde edilemez. Bir kere ona ‘medeniyet’ denmez. Medeniyet ke- Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 279 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ limesinin, Asr-ı Saâdet Devri’ni yaşayan, bu sâyede göçebe hayâtından şehir hayâtına geçerek devlet kuran Araplar’ın “Medîne” baş şehrinin adından geldiğini bil-melisiniz! Demek ki, ‘medeniyet’ kelimesinin çağrışımında maddî ve mânevî kavramların karışımı vardır. Bu bakımdan, medeniyetin kazanılması, ruhtaki inkişaflara da bağlıdır. Bu da ilmin mânevî cephesinin de neşvünemâsı (gelişmesi) demektir. Mânevî nasipsizlik bakımından hayvanları dahî sollayan Batılıların bilim ve teknolojik sahâsındaki gelişmeleri ve bu imkânları her fırsatta mazlum milletlerin kanlarını su gibi oluk oluk akıtmada kullanmaları, onlar adına bir medeniyetten ziyâde bir canavarlaşma ölçüsüdür. Mehmet Âkif, İstiklal Marşı’nda boşuna mı onları “tek dişi kalmış canavar” olarak tasvir ediyor? Bu yüzdendir ki demokrâsi, insan hakları gibi terâneler de bu tür palazlanmalarn ya da çifte ve poli standartlı sömürünün ahtapot kolları’nı oluşturmaktadır. Bu gün, arz edilen sebeplerden dolayı, Bilgi Toplumu terennümlerinden ister istemez Batı’nın bu sıfatlarını hatırlamadan geçemiyoruz. Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 280 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ Medeniyet, ilmin madde-manâ dengesinin kurulmasından geçer. Bilim ve teknoloji, Batıların ağızlarında sakız olan insanlığın kutsal kavramları, ancak ve ancak ilmin gerçek öncülüğünde ve uygulanmasında, kısacası, İlim Toplumları’nda haklı yerini bulacaktır. Bilgi Toplumu kavramının eksikliği, aslında, gün geçtikçe anlaşılmakta ve yavaş yavaş seslendirilmektedir. İnsanlar, Dünyâ ve Âhiret’te saâdete kavuşmanın mücâdelesini vermektedirler. Huzur ve mutluluk, maddî ve mânevî zenginliklerin bir denge içinde insanın kişiliğinde, iç ve dış dünyâsında birleşmesinden doğmaktadır. İnsanın dış dünyâsı refah ve teknoloji ile, iç huzûru ise ahlâki değer yargılarıyla zenginleşir. Körfez Savaşı ve onu tâkip eden günlerde en çok endişe edilen husûslardan birisi, Irak devletinin başında bulunan Saddam’ın kişiliğiydi. Bugün de karşımızda Esed ve Sisi gibileri ya da IŞİD bulunuyor. Bunlarda, “İnsan, insanın canavarıdır“, ya da “İnsan için insandan daha korkunç bir mahlûk yoktur“ sözlerinin gerçek birer örneklerine rastlıyoruz. Onların sergiledikleri manzara, insanlığa, onun İlim Toplumu, Hikmet Toplumu olarak da algılanabilir. Hobbes Montaigne Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 281 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ kudsiyetine ve ruh yapısına değer verilmediği müddetçe, bilim ve teknoloji yoluyla insanlığın, bırakınız mutluluğu yakalamasını, bilâkis daha hızlı bir şekilde felâketini hazırladığının alarmını vermektedir. Bu bakımdan, 21. yüzyılda, bilim ve teknolojinin dev adımlarla ilerlemesine paralel olarak, insan faktörünün daha da önem kazanacağı açıktır. Bu görüşe kıymet vermeyenler, sırf madde ve materyalist fikirlere aşırı bir tutku ile saplanmış, insanlık ve fâzilet kavramlarından nasiplerini alamayan kimselerdir. Bütün bu olumsuzluklardan korunmak, insana mânevî bir boyut kazandırmakla mümkün olacaktır. Bu ise, ahlâk ve değer yargılarının daha çok önemsenmesi, hattâ teknolojik gelişmelerin ahlâki sistemlerden vize alır duruma getirilmesi demektir. Bu, Batılıların becerebileceği bir iş değildir. Çünkü onların, târih ve insanlık vicdânında, sayılamayacak kadar insanlık suçu ve sâbıkaları vardır. Onlar bu gün de insanlığın maddî ve mânevî donanımlarından yoksundurlar. Bu hedefe, günümüzde de Bilgi Toplumu yerine, “İlim Toplumu” kavramını geliştirip uygulayan toplumlar ulaşacaktır. Neden? Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 282 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ Bakınız bir örnek vereyim: Yeni roket ve uydulardan çekilen fotoğraflardan anlaşıldığına göre, Grönland bir ada değil, üç adadan meydana gelmektedir. Pirî Reis de haritasında Grönland’ı üç ada olarak göstermiştir. Bakınız bu gerçeği bir türlü açıklayamayan, “Tanrıların Arabaları” kitabının yazarı Erich von Daeniken ne diyor? “Haritanın çizildiği çağlarda veyâ dönemlerde, uzay gemileri veyâ uydular olmadığından, haritaların metotlarla ve nasıl bu kadar doğru olarak çizilebildiğini açıklayamamaktayız. Düşünce boyutlarımızı aştığı ve mantık kurallarına uymadığı için belki de bir cevap veremeyeceğiz. Veyâ bütün cesâretimizi toplayarak haritaların bir uzay gemisinden çekilen fotoğrafların aracılığı ile çizildiğini ileri süreceğiz.” “... Bu haritalar, XVI. yüzyılın ilk yarısından önce çizildiğine göre, günümüzde bile bu kadar doğru çizimin, ancak uydular aracılığıyla yapılabilmesi, bizi böyle bir mes’eleye cevap verememe gibi bir durumla karşı karşıya bırakmaktadır...” Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 283 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ “Çünkü bu haritaları bu kadar doğru bir şekilde çizebilmenin mümkün olabilmesi için, ya Pirî Reis’in veyâ yardımcılarının uçabilmeleri ve fotoğraf çekebilme imkân ve kâbiliyetlerinin olabilmesi gerekmektedir”173. “Daeniken’i bu şaşkınlığından dolayı hoş görmek gerekir. Zirâ, her şeye maddî açıdan bakan kişi ve toplumlar, Pirî Reis’i anlayamayacak ve onun haritası gibi olayları elbette açıklayamyacaklardır. Çünkü onların bakış açıları tek yönlüdür ve sınırlıdır. Başka bir ifâdeyle, maddî açıdan bakıldığında her şeyi açıklamak mümkün değildir. Ama ilme ve düşünceye vurulan zincirler kaldırıldığında boyut sayısı artacak, çözüm ve îzahlar kolaylaşacaktır. İşte Müslüman ilim adamları Ön Rönesans Dönemi’ni yaşarlarken bunu yapmışlardır. İlmi, iki boyut altında uygulamışlardır. Bâzı yazarlar, Pirî Reis’in bu haritayı ancak gönül âleminde seyrân ederek çizebileceğine işâret etmektedirler. 173 Döğen, Ş., Müslüman İlim Öncüleri Ansiklopedisi, Yeni Asya Yayınları, Sayfa, 271. Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 284 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ Tasavvuftan bihaber olanlar bunun böyle olacağını nereden bilsinler! Nitekim, Muhyiddîn-i Arabî’nin “Ben tasavvuf dersini şeyhimden falanca yıldızda aldım.” dediğinden bahsederler. Bilmeyen ne bilsin bizi Bilenlere selâm olsun. Belkıs’ın tahtını, göz açıp kapayıncaya kadar kısa bir zaman içinde Süleyman Aleyhisselâm’ın huzûruna getiren beceri de, bu gerçeklerin ışığı altında düşünüldüğünde, bilim değil, ilimdir; ilmin, maddî ve mânevî kuvvetlerinin, kısacası, Allah’ın (CC) ilim sıfatının bir tecellisidir. Günümüzde, ilim maddî karakterinden ileri geçememiş, henüz Süleyman Peygamber’in devrindeki ilime ulaşamamıştır. Bu gün, Bilgi Toplumu olarak ancak resim ve ses naklini başarabiliyor, madde naklinin yalnız “ışınlama” şeklinde teorik tanımından bahsedebiliyoruz. Dünyâ’yı huzûra kavuşturmak ve iki cihan saâdetini yakalayabilmek için, bilimin yerine ilim anlayışını, başka bir ifâdeyle, Bilgi Toplumu yerine “İlim Toplumu” kavramını yerleştirip geliştirene kadar beklemek zorunda kalacağız. Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 285 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ Teknoloji Ve Ahlâkî Sorunlar "Sizden biriniz, ben kendisine babasından, evlâdından ve bütün insanlardan daha sevgili olmadıkça, tam îman etmiş olmaz.” Hadis İnsanlar, Dünyâ ve Âhiret’te saâdete kavuşmanın mücâdelesini vermektedirler. Huzur ve mutluluk, insanların dış ve iç dünyâsındaki maddî ve mânevî zenginliklerin kişiliklerinde bir denge içinde bulunmasından doğmaktadır. İnsanoğlu, dış dünyâsındaki konforunu beş duyusu ile izleyerek aklını, ahlâkî değer yargıları ile iç huzûrunu sezip haz alarak kalp ve gönlünü rahatlatmaya çalışır. Körfez savaşı ve onu tâkip eden günlerde en çok endişe edilen hususlardan birisi de Irak Devleti’nin başında bulunan Saddam’ın kişiliği idi. Saddam, geçmişte olduğu gibi, fırsatını bulduğu anda, dünyâyı baştanbaşa kana boyamaya, şahsî hırs ve emellerini gerçekleştirmek için kendisi dışında her şeyi fedâ etmeye hazır bir ruh yapısına sâhipti. Batı’nın sert ve vahşî materyalist karakteri, komünizmin insanlık erdemlerine kıymet vermeyen katkısı ve şarkın cesur ve atak karakter yapısının şahsında birleşmesiyle, onun yir- Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 286 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ minci yüzyılın teknik imkânlarını eline geçiren bir insanlık canâvarı hâline geldiğini hepimiz biliyoruz. Yakın geçmişte Kaddafi ve ve günümüzde de Esed ile Sisi onun birer benzeri değil mi? Onların kişiliklerinde “İnsan, insanın canavarıdır”, ya da “İnsan için insandan daha korkunç bir mahlûk düşünülemez” sözlerinin gerçek birer örneğine rastlıyoruz. Bunlar birer tip oluşturmaktadırlar. Onların sergiledikleri manzara, insanlığa, insanlığın kutsiyetine ve ruh yapısına değer verilmediği müddetçe, bilim ve teknoloji yoluyla insanlığın, bırakınız mutluluğu yakalamasını, bilâkis daha hızlı bir şekilde felâketini hazırladığının bir alarmını vermektedir. Bu bakımdan, yirmi birinci yüzyılda, bilim ve teknolojinin dev adımlarla ilerlemesine paralel olarak, insan faktörünün daha da önem kazanacağının, ilkin Reisicumhurumuz Özal tarafından ifâde edilmesi ve günümüzde de Reisicumhurumuz Erdoğan tarafından gündemde tutulması, yabana atılır bir mesele değildir. Bu görüşe kıymet vermeyenler, sırf madde ve materyalist fikirlere aşırı bir tutku ile saplanmış, insanlık ve fâzilet kavramlarından nasiplerini alamayan kimselerdir. Bunlar, dünyâdaki geliş- Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 287 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ meler karşısında başını kuma gömen deve kuşlarını andırmaktadırlar. 1986’da Chernobly (Çernobil) nükleer fâcıası üzerine ilk Batılı gazeteci olarak reaktörü ziyâret eden Rushworth: “Hayretle öğrendim ki, patlamanın olduğu gece, iki elektrik mühendisi 4 nolu reaktör üzerinde oynamışlar... Birbirinden bağımsız çalışan altı tâne bilgisayar kontrollü alârm sistemine rağmen işe devam etmişler. İlk alarm sistemi karşılarına çıkıp, ‘Dur, daha ileri gitme! Tehlikeli durum’ dediğinde, deneyden vazgeçmek yerine, alarmı kapatmışlar. Deneyi otomatik olarak durduran emniyet kilitlerini bile devreden çıkarmışlar... Bunların geri zekâlı olması düşünülemezdi.” dedikten sonra ‘Peki neden böyle yaptılar?’ sorusuna: “Bunu, sorumluluk duygusuyla, ahlâk anlayışıyla, şuurla veyâ etik gaygıyla îzah edebilirsiniz,”şeklinde cevap vermekte ve şöyle devam etmektedir: “Bilgisayarın alârm sistemini susturabilmek için, önce içinizdeki (vicdânınızdaki) sesi susturmanız gerekir. ‘Yapma, tehlikeli!’ diye fısıldayan sesi duymazlıktan gelmelisiniz. Chernobly’deki iki mühendis bu sesi gizleyebilmişlerdir.” Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 288 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ “Demek ki bu iş, teknolojiyi ilgilendiren bir iş değil, âhlâkî bir meseledir.” şeklinde fikrini belirtmektedir. Tüp bebek konusunun, çocuğu olmayan anne ve babalar için bir mutluluk vâsıtası olduğu gerçek... Bunun yanında bu parası bol olanlar için de bir kirâlık anne sek-törünü doğurmuştur. Gebeliğin, zor, zahmetli, ağrılı, sancılı ve tehlikeli olduğunu söyleyen parası bol bâzı çocuk meraklıları, “Bana âit olan bir embriyoyu, kirâlık bir annenin karnında büyütebilirim.” diye düşünmektedirler. Böyle kirâlık annelerden biri, doğum yaptıktan sonra, çocuğu annesine vermeyi reddetmiştir. İşte size şimdiye kadar bilinmeyen diğer bir problem... Teknoloji gelirken yanında problemi ile birlikte gelmektedir. “Dokuz ay karnımda taşıdığım, doğum sancılarını çektiğim çocuk benim! Onu kimseye vermem!” diyen kirâlık anne mi haklı, yoksa embriyo sâhibi kadın mı? Bu günlerde embriyo bankalarından alınarak anne rahmine konan embriyolar da yeni bir ahlâk konusunu ateşlemiş durumda… Konu şu: Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 289 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ Doğan çocuğun asıl babası kim? Asıl baba embriyoyu karnında taşıyan annenin kocası mı, yoksa bir târihte embriyosunu bankaya satan (veyâ) her hangi bir kişi mi? Şunu demek istiyorum: Teknoloji ‘Alaâddin’in sihirli lâmbası değildir. Yanında, daha çok ahlâkî tedbirlerle çözülebilecek problemleri de birlikte getirmektedir. Geçmiş, geçmişte kaldı ama bundan sonraki devirlerde, üstün bir ırk oluşturma sevdâsı yüzünden milyonlarca inşanı canavarca muamelelere tâbi tutan bir başka Hitler’in gelmeyeceğini ve çocuk yapmak isteyen her kadını, kurduğu insan çiftliklerinde üstün ırk embriyolarına zorlamayacağını kim garanti edebilir174? Genom Projesi’yle insan DNA’sındaki 3 milyar civârında moleküler harften oluşan sistemin genetik kartının çıkarıldığı bilinmektedir. Hızla ilerleyen bu teknoloji, henüz hastalıkları sınırlandırma konusunda bir ışık göstermedi 174 İnsan ve Kâinât, Modern Tıbbın İki yüzü, Sayfa 39-46, Sayı 81, 1992. Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 290 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ ama ileride, belki, her şahıs için ‘genetik kimlik kartları’ oluşturma kapısını açabilecektir. Bu gelişmeler, insanları genetik özelliklerine göre sınıflamaya tâbi tutacak, insanların fazîlet ve erdem boyutları belki de önemini yitirecek, insan çiftlikleri ve ‘insan islâh istasyonları’ kurulmaya başlayacaktır. Daha da beteri, bu işin uzmanları insanların bütün fizyolojik yapılarına müdâhale edebileceklerdir. Bu gün genlere müdâhale ederek nasıl, taşıt vâsıtalarına yüklenmesi kolay olsun diye, ‘tuğla gibi dört köşe karpuz’ yetiştirmek mümkün oluyorsa, o zaman da, yalnızca bilime değer veriliyor, değer yargıları dışlanıyırsa, diyelim belden altı aslan ya da yılan fakat belden üstü insan olan mahlûkların ortaya çıkması, olağan bir hâl alabilecektir. Bunlar, aslında, çok ciddî ahlâkî sorunlardır. Bu sorunların büyüklüğü, gelişen teknolojiyle artmakta ve daha da önem kazanmaktadır. “Bir an için 19. yüzyıla gittiğinizi düşünün” diyor, Rushworth ve devam ediyor: “Chernobly gibi bir olay meydana gelebilir miydi? Diyelim ki, o zamânın en büyük gemisini yükledik ve serhoş Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 291 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ bir kaptana teslim ettik. Böyle bir gemi karaya oturduğu zaman meydana gelecek zarar bu günkülere göre hafif kalırdı. Bir de 21. yüzyılı düşünün ve ortaya çıkabilecek ahlâki problemleri hesaplayın 175.” Belki de en büyük ve karmaşık olanı Genom Teknolojisi’nin geleceğidir. Herkesin bir genetik sicilinin yapıldığını farz ediniz… Birisi bir işe girmek istiyor. İşveren, o kişinin sicilini bir güzel tarayacak ve ileride yakalanabileceği hastalıkların listesine bakacak... Hasta olan bu insanı bile bile kim işe almak ister? İşte bu da başka bir ahlâkî bir problem… Teknoloji ilerledikçe, tahrîbâtı da artmaktadır. “Çünkü dâimâ duygu ile merhâmeti elinden alınmış insan, makineden daha tehlikeli bir konuma getirilmiş demektir176.” İnsanlığın fazîlet ve erdemini sıfıra düşüren bu davranışlarla Chernobly’de alârmı susturan kişi ya da şahsî kaprisleri uğruna milyonların helâkine kılını kıpırdatmayan gelecekteki ‘Saddamlar’ın, Kaddâfî’lerin, Esed’lerin ve Sisi’lerin davranışları arasında ne fark olacak ki? Hiro- 175 176 İnsan ve Kâinât, Modern Tıbbın İki yüzü, Sayfa 39-46, Sayı 81, 1992. Yazıcı, O., Teknolojiye İnsanî Boyut, İnsan ve Kâinât, Sayı 50, Sayfa 11. Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 292 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ şima’yı yerle bir eden atom bombası, bir kişinin ufak bir hareketiyle ateşlenmedi mi? Dört başlı bir insan, ya da insan-canavar karışımı bir mahlûk oluşumunu engelleyen hiç bir teknoloji geliştirmek mümkün değildir. Başka bir ifâdeyle, teknolojinin doğurduğu ahlâkî tahrîbât, yine alternatif bir teknoloji üreterek önlenemez. Nitekim, Chernobly fâciâsının asıl zararlı etkileri, bilhassâ Karadeniz Havzası’nda, 18 yıl sonrasını tâkip eden 2003, 2004 … 2008 yıllarında bütün dehşetiyle görülmeye başlamış ve hâlen devam etmektedir. Memleketimiz’in Doğu Karadeniz Bölgesi’ndeki hastânelerin kanser vakâlarıyla dolup dolup boşaldığını artık her gün izliyoruz ve görüyoruz. Öyleyse ne yapmalı? Zamanda gezmen olsan, ne çâre ki faydasız, Gönüller diken tutmuş, halk içinde ıpıssız. Bizi ikâz ediyor ruhların kirlenmesi, On dört asır önceden Kur’an’ın billûr sesi177. 177 Temiz, M., Bilgi Toplumu, Sayfa 126, Sehâ Neşriyat, 1991. Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 293 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ Bir insanı ve onun vücûdunu düşününüz. Bu, madde ve manâdan meydana gelmiştir. Bu insan, bu iki unsuru ile insandır. Manâsının, yâni onun gönül âleminin gereklerini yapmazsanız, sâdece maddesi ile meşgul olursanız, ne olur? O insan, huzurlu bir insan olamaz. Madde-manâ dengesizliği ortaya çıkar, bu artınca sonunda, Allah (CC) korusun, bu intihara kadar gider. Bu durum tek bir kanatla bir uçağı uçurmak için zorlamaya benzer. Uçurmak için israr edilirse, belki, kısa bir zamanda uçak bir tarafa saplanacaktır178. Sonuç olarak insanoğlu, gâye iki cihan mutluluğu olunca, bütün faâliyetlerinde bu iki unsuru dengeli olarak ele almak zorundadır179. “İnsanların etrâfına zarar veren, gerektiğinde öldürmekten çekinmeyen birer vahşî olmalarını engelleyici tek ölçü mânevî değerler ve inançlardır 180 “. Bu da insanın ikinci cephesini, insânî yanını, kısacası ahlâk ve mânevi178 Temiz, M., Câhillik Hastalığı, Alındığı İnternet Elektronik Adresi, http://mtemiz.pau.edu.tr/bilim/Câhillik%20Hastalığı.pdf YA DA http://mtemiz.pau.edu.tr/bilim/Câhillik%20Hastalığı.doc, En Son Erişim Târihi, 26.04.2014. 179 Temiz, M., Bilgi Toplumu, Gelecekten Bir Kesit, Sayfa 197-214, Sehâ Neşriyat, 1991. 180 Koru, F., Z. Gazetesi, Gündem, 15 Temmuz 1990. Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 294 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ yatını teknolojik gelişmelere paralel bir şekilde ele alıp geliştirmekle, yazar Olcay Yazıcı’nın dediği gibi, teknolojiye ‘insânî boyut’ kazandırmakla mümkün olacaktır. Bu ise, ahlâk ve değer yargılarının daha çok önemsenmesi, hattâ teknolojik gelişmelerin ahlâkî sistemlerden vize alır duruma getirilmesi demektir. Yirmi birinci yüzyılda, insanlık kendini ahlâk sistemini esas alan bir organizasyona tâbi tutmak zorundadır. YENİ TÜRKİYE’YE DOĞRU MİLLETİMİZ VE İNSANLIK Öz Atatürk’ün resmini Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 295 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ Türk parasından silen bu idârî zihniyet, Din Karşıtlığı’nı ön plânda tutarak insanlarımızın gönüllerinden mâneviyat değerlerini silmeye çalışmış, bu gibi mâneviyatsız hareketlerin temellerini oluşturmuştur. Bu zihniyetin uzantılarının o günden bu yana canlı tuttukları köstek ve gayretleri ile günümüzde, işte ne yazık ki, ruhları ‘siyah yüzlü kadın’ timsâliyle kendini belli eden, böyle yalnızca ‘dünyâdan kâm almayı’ hedefleyen bir nesil türemiş bulunmaktadır. Ey hayattan kâm almaktan ya da yalnızca makam ve mansıp peşinde veyâ pasta peşinde koşmaktan başka hiç bir şeyi göremeyen kardeşlerim! Bu hayat, ‘hayattan kâm alma’ yeri değildir. Burası, kâm alınacak yeri kazanma, hakketme yeridir. Unutmayalım ki, Türkiyemiz ne kadar ilerlese de, ileri gitse de, günahlarımız her geçen gün arttığı müddetçe, ister hayatta olsun, ister Âhiret’te olsun, huzursuzluğumuz ve azâbımız da günahlarımızı artırdığımız oranda artacaktır. Bahsedilen zihniyete mensup olan ideolojik kardeşlerimiz, kendilerini ideolojiden ve câhillik çemberinden kurtarıp Kültürlerinin projektörü ile aydınlanmadıkça, bir takım câhiller takımından aldıkları, kendilerine özgü, kapalı devre teşviklerinden de ümide kapılarak, Yeni Türkiye’de yaşadıkları hâlde, ömürlerinin sonunda ölüm sarhoşluğu başladığında, bu ilkesiz kâm ve hayat çabalarının (amellerinin) birer serap olup kaybolduğunu görene kadar, Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 296 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ bir şeyler yaptıklarının zannı ve aldanmışlıkları içinde bulunacaklardır. “Canım kudret elinde olan Allah'a yemin ederim ki, sizler îman etmedikçe Cennet’e giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de îman etmiş olmazsınız.” hadisi gereğince, sevgimi ilk tercihte kim olursa olsun, kendi insan ve kardeşlerimize yöneltme alışkanlığını bırakamadığım için, genel olarak ilk aklıma Milletimiz gelmektedir. Adı geçen zihniyetteki herhangi bir kardeşimizin: ‘Ben ne yapıyorum.’ dediği bir ‘vicânî ‘uyanma’ ânını hissettiğinde eminim ki, o da örneğin, 19.09.2014 târihinde can derdine düşüp kimisi iki aylık, kimisi bir yaşındaki çocuğunu bırakıp IŞİD zulmünden kaçarak o perişan anne ve insanların Türkiye’ye sığınmalarından sonsuz bir sevinç duyacaktır. Bu inancımı, Milletimiz’in her bir ferdinin seçkin ve asîl olmasına bağlıyorum181 Giriş 181 Temiz, M., Peygamberimiz (SAV)’in Dilinden Türkler, Alındığı İnternet Elektronik Adresi, http://mtemiz.pau.edu.tr/bilim/PEYGAMBERİMİZ’İN%20DİLİNDEN%20TÜRKLER. pdf Ya Da http://mtemiz.pau.edu.tr/bilim/PEYGAMBERİMİZ’İN%20DİLİNDEN%20TÜRKLER.doc x, En Son Erişim Târihi: 02.07.2014. Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 297 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ İlkokul 3. sınıfta Din Dersi’ne giren hocamız bize, çocuklar, “Allah’ın (CC) bizi insan olarak yaratmasından dolayı O’na çok şükretmeliyiz. Çünkü O, bizi bir EŞEK olarak da yaratabilirdi.” demişti. Bu sözü yeri geldiğinde her zaman hatırlarım. İki satırlık bu söz, bana her zaman ruhsal ve duygusal bir rehberlik etmiştir. Din dersi hocamızın bu öz fikrinin, aslında Hocamız’a âit olmadığını, bizlere akseden Milletimiz’in bir özelliği olduğunu, yıllar sonra Milletimiz’in Üstün Kültürünü182 inceleyip gördüğüm o zaman anlamıştım. Orta Öğretim’de bizlere Milletimiz’in Üstün Kültürü’nün öğretilmediğinin, bunun yerine, Batı ya da Yunan ve Roma Kültürü’nün öğretildiğinin, esâsen bu nedenle bir Kültür câhili olduğumun, Allah’ın (CC) bir lütfu olarak 1990’lı yılların sonlarında farkına varmıştım. Uyandığım o yaşta ne yapmalıydım? 182 Temiz, M., Milletimiz’in (Türk Milleti’nin) Üstün Hasletleri-Sırrımızı Nasıl Keşfettiler, Alındığı İnternet Elektronik Adresi, http://mtemiz.pau.edu.tr/bilim/MİLLETİMİZ’İN%20(TÜRK%20MİLLETİNİN)%20ÜSTÜ N%20HASLETLERİ-Sırrımızı%20Nasıl%20Keşfettiler.doc, En Son Erişim Târihi: 23.05.2014. Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 298 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ Kolları sıvamaktan başka yol mu vardı? Kısa sürede Atatürk’ün Meclisten ödenek ayırtarak tercüme ettirmiş olduğu 20 cilde yaklaşan, Elmalılı Hamdi Yazır Tefsiri’ni, klasörler dolusu not tuta tuta bir güzel incelemiştim. O zaman Milletimiz’in üstün insanlık anlayışını ve gerçek kimliğimi kazanmanın hazzını yaşamış fakat câhilce geçen günlerime de hayli üzülmüştüm. On küsur yıldan beri Milletimiz’in hizmetinde bulunan hükümetin bu sıralarda izlediği şahsiyetli ve insânî yönetim, bana her fırsatta Milletimiz’in bu üstün insanlık anlayışını hatırlatıyor. Yeni Türkiye’ye Doğru Zihnî Ve Fikrî Dönüşümler “Dinde zorlama yoktur. Artık hak ile bâtıl iyice ayrılmıştır. Tağutu (saptırıcıları) inkâr edip Allah'a inanan kimse, kopmak bilmeyen sağlam bir kulpa sarılmıştır. Allah işitendir, bilendir.” Bakara Sûresi, âyet 256 Internette bir yazı okumuştum: Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 299 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ İdeolojik bir bakış açısı altında yazılmış bu yazıda, günümüzdeki asâyişsizlik ve onunla bağlantılı huzursuzlukların yalnızca 2000’li yıllardan sonraki idârî başarısızlıklara dayandırılmış olduğu anlaşılıyordu. Yazının, geçmişte benim gibi tek taraflı yetiştirilmiş bir zihnin ürünü olduğu ve de bu yakınmaların Kültürel (Dinî) câhillikten ileri geldiği hemen anlaşılıyordu. Dolayısıyla bugünkü bakış açıma göre benim yazıdaki iddiâlara katılmam mümkün değildi. Gönül isterdi ki, bu olumsuzlukların temeli, sırf son iktidarın beceriksizliklerinden olsundu. O zaman bu olumsuzluklar, iktidârın gitmesiyle kolayca giderilebilecek demekti. Ama iş bu kadar basit değildi, tabiatıyla... Bence asıl neden, Eski Türkiye’deki başarısızlıklara ve Yeni Türkiye’deki başarılara ilişkin temel nedenler, sırasıyla, ilkesiz ve ilkeli düşüncelere dayanmaktadır. Eski Ve Yeni Kültür Tanımları Çocukluğumun geçtiği 60’lı yıllarda çıkan Hayat Dergisi’nde, “Dünyâyı dolaşarak, gezerek ve görerek ya da her yerde ve her zaman okuyarak sonuçta akılda kalan bilgilere kültür denir” deniyordu. Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 300 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ O zamanlar, 1940’lı yıllardan yansıyan Kültür (Din) Karşıtlığı, günümüze göre daha şiddetli olduğu için, o sıralarda Yurttaşlık Bilgisi dersinde geçen millet tanımında, “din, dil, târih, sanat, gelenek, görenek ve an’anelerin topuna birden kültür denir” şeklindeki kültürün gerçek tanımı, kimsenin aklından bile geçmiyordu. Aradan yıllar geçip, insanlarımızın, üzerlerindeki baskı ve dayatmaların azalması sonucu, gittikçe gerçek ve gerçekçiliğe yönelmeleri arttıkça, bugün kültürün Yurttaşlık Bilgisi dersinde tanımlanan gerçek tanımı, daha fazla benimsenmeye başlanmış bulunuyor. Bugün Yeni Türkiye’nin arz-ı endam etmesinde insanlarımızın ilkeli davranışları benimsemelerinin ihmal edilemeyecek bir etkisi vardır. Serdaroğlu, H., İlahiyat Fakültelerinde Yetişen Belam lar!, Alındığı İnternet Elektronik Adresi, http://reddulmuhtar.com/index.php/160-ilahiyat-fakultelerindeyetisen-belamlar.html, En Son Erişim Târihi: 03.01.2013. ("Gazetelerinizin son günlerdeki neşriyatı arasında dinden bahis bazı yazı, mütalaa, ima ve temsillere rastlanmaktadır. Bundan sonra din mevzuu üzerinde gerek tarihi, gerek temsili ve gerek mütalaa kabilinden olan her türlü makale ve fıkra ve tefrikaların neşrinden tevakki edilmesi (sakınılması) ve başlanmış bu gibi tefrikaların en son on gün zarfında nihayetlendirilmesi." (T.C. Başvekâlet - Matbuat Umum Müdürlüğü, İç Matbuat Dairesi, 1945) "Biz her ne şekil ve surette olursa olsun, memleket dâhilinde dini neşriyat yapılarak dini bir atmosfer yaratılmasına ve gençlik için dini bir zihniyet fideliği vücuda getirilmesine taraftar değiliz." (T.C. Dâhiliye Vekâleti-Matbuat Umum Müdürlüğü Sayı:658 17.Mayıs.l942 ) (KAYNAK. Eşref EDİP-KARA KİTAP.) Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 301 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ Hayattan Kâm Almak Ha! “Allah buyurur ki, ‘İşte bu, doğrulara, doğruluklarının fayda vereceği gündür. Onlar için, altlarından ırmaklar akan, içlerinde ebedi kalacakları cennetler vardır. Allah onlardan râzı olmuş, onlar da Allah'tan. ..İşte o büyük kurtuluş budur.’ Mâide Sûresi, âyet 119 Eski Türkiye’deki 1940’lı yılların günümüzdeki zihnî temsilcilerinin en önemli hedefleri de yalnızca ‘hayattan kâm almak’ olarak özetlenebilir. Ama gerçekte Kültürümüz’de ‘hayattan kâm almak’ diye faydalı bir kavramın olmadığı bilinmeyen bir şey değildir. Hayattan kâm almak için yaşamak, gerek 940’lı yıllardaki zihniyetin ve gerekse 940’lı yıllardan gelen ve o günlerin özlemi içinde kıvranan zihniyetten oluşmuş, üst tabakanın Eski Türkiye’deki ilk önceliklerindendi. Bu özlemi hâlâ bugün Yeni Türkiye’de de o zihniyetin yazdıklarında sık sık görebiliyoruz. Ama o günlerden geldiğim hâlde, şimdi ben aynı fikirde değilim, elhamdülillah... Neden değilim? Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 302 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ Çünkü o denemlere ilişkin çoğu yazıların içeriklerinde, “o eski Türkiye’nin önemsediği eski kültür içeriğinde hayattan yalnızca kâm almayı hedefleyen bir nefsî üslûbun ağırlığı hâkimdir. Temelleri 1940’lı yıllarda atılmış bu zihniyet ve ideolojinin içinde bulunanlarda ne yazık ki oldukça hayırsız ve insafsız bir duruş gözleniyor / gözlenmektedir. Kültürel (Dinî) bilgisizliğin İslâm’da ya da tasavvuf alanındaki terminoljisi, câhilliktir. Bu câhilliğin ucu, İnönü’nün, Atatürk’le didişmesi sonucu olarak, 1927 yıllarından sonraki politikalarında başlatıp devam ettirdiği Kültürel (Dinî) Karşıtlığa dayalı olarak insanlarımızın Kültürel Câhilliği’nin183 günümüze kadar uzanması ile ilişkili, yetişen nesillerin kültürsüzlüklerine âit ilkesiz düşüncelere ya da Câhillik Hastalığı’na184 dayanmmaktadır. Ω .Sayfa sonlarındaki pdf uzantılı koyu mavi kaynaklar tıklandığında, pdf uzantılı ilgili yazıya ânında ulaşılabilir. 183 Temiz, M., Kültürel Câhilliğimizin Tatsız Meyveleri, Nereden Nereye Geldik, Alındığı İnternet Elektronik Adresi, http://mtemiz.com/bilim/KÜLTÜREL%20CÂHİLLİĞİMİZİN%20TATSIZ%20MEYVE LERİ.pdf YA DA http://mtemiz.com/bilim/KÜLTÜREL%20CÂHİLLİĞİMİZİN%20TATSIZ%20MEYVELER İ.doc, En Son Erişim Târihi: 12.09.2014. 184 Temiz, M., Câhillik Hastalığı, Alındığı İnternet Elektronik Adresi, http://mtemiz.com/bilim/Câhillik%20Hastalığı.pdf Ya http://mtemiz.com/bilim/Câhillik%20Hastalığı.doc, En Son Erişim Târihi: 12.09.2014. Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 303 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ Film Şeridi Gibi “Bu sebeple Allah, doğruları doğrulukları ile mükâfatlandırır; münâfıkları da dilerse azaplandırır veyâ tevbelerini kabul eder. Şüphesiz Allah çok bağışlayan, çok esirgeyendir.” Ahzab Sûresi, âyet 24 Hele hele, internette okuduğum bu yazının “… Bahçemden içeri usulca giren Suriyeli dilenci kadın, beni âdetâ tehdit etti, iki gün önce… Köpeklerimi dahî korkutmayı başarmıştı ‘siyah kirli yüzü ile…’ ibâresini okuduğum zaman, ciğerimden yaralanmış gibi üzüldüm ve hemen girişte bahsettiğim İlkokul hocamın, “Allah’ın (CC) bizi insan olarak yaratmasından dolayı O’na çok şükretmeliyiz. Çünkü O, bizi bir EŞEK olarak da yaratabilirdi.” cümlesi aklıma oturuverdi. Buradan hareketle, geleceği ve gelecekteki sözlerimizi de bilen, ‘O Allah’ın (CC), eğer dilemiş olsaydı, o yazı sâhibini bu ‘siyah kirli yüzlü’ Suriyeli dilenci kadının yerine koyabileceği.’ mümkündü. Ama koymayarak O Allah’ın (CC), bu yazıyı yazan varlıklı bahçe sâhibine oldukça da lütufkâr davranmış olduğu anlaşılıyordu. Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 304 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ Yazı sâhibinin bu kadar düşüncesiz ve şuursuz davranışını sezince o an ister istemez, ‘Acabâ böyle bir şükürsüzlük hatâsına hiç geçmişte ben de düştüm mü?’ diye bir müddet korkarak düşünüp endişelenmeye başladım ve kendimi yoklamak zorunda kaldım. Görüyorsunuz, insanoğlu bu sınav dünyâsında aslın-da son derece dikkatli olmalı, değil mi? Ne yalan söyleyeyim, ben insanlarımızdaki bu tür bencillik, insafsızlık ve insanlık dışı duyguların tüm temellerinin Atatürk ile didiştikten sonra 1940’lı yıllarda Eski Türkiye’de iktidâra gelen zihniyetin olumsuz gayretlerine bağlıyorum. Atatürk’ün resmini Türk parasından silen bu idârî zihniyet, Din Karşıtlığı’nı ön plânda tutarak insanlarımızın gönüllerinden mâneviyat değerlerini silmeye çalışmış, bu gibi mâneviyatsız hareketlerin temellerini oluşturmuştur. Bu zihniyetin uzantılarının, o günden bu yana canlı tuttukları köstek ve gayretleri ile günümüzde, işte ne yazık ki, ruhları ‘siyah yüzlü kadın’ timsâliyle kendini belli eden, böyle yalnızca ‘dünyâdan kâm almayı’ hedefleyen bir nesil türemiş bulunmaktadır. Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 305 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ Her ne kadar bir şuursuzluk içinde, aralarında Müslümanlığını korumaya çalışanların da olmasına rağmen, özellikle vurgulamak gerekir ki, bir ideolojiye dönüşen bu Kültürel (Dinî) karşıtlığın en önemli özelliklerinden biri, dünyâlaşmayı 185 ve nefsîleşmeyi birinci plâna yerleştirmiş olmasıdır. Bu yüzdendir ki, bunlarda kibir ve kendilerini beğenmişlik (ucub) sıfatları hat safhada bulunmaktadır. Hâlâ Kültür (Din) Karşıtlığı’nı muhafaza etmek, halkı ve düşkünleri aşağı görmek, kendilerini hizmet edilmesi gerekli bir kaymak tabaka olarak saymak ve bu hastalıklarından hiç tâviz vermeye yanaşmadan bu yapılarını her an muhafaza etmek için çaba göstermek, bunların önemli özelliklerindir. Bu zihniyetin, Yeni Türkiye kavramlarına uyum konusunda ellerinden geldiğince direnç göstermeleri bu yüzdendir. Zihniyet Dönüşümü İnsanlara değer verilmemesi, insanların aşağılanması, Eski Türkiye’den Yeni Türkiye’ye geçen ideolojik bir hasta- 185 Temiz, M., Gittikçe Dünyâlaşan Neslimiz, Alındığı İnternet Elektronik Adresi, http://mtemiz.com/bilim/GİTTİKÇE%20DÜNYÂLAŞAN%20NESLİMİZ.pdf YA DA http://mtemiz.com/bilim/GİTTİKÇE%20DÜNYÂLAŞAN%20NESLİMİZ.doc, En Son Erişim Târihi: 23.04.2014 (http://mtemiz.pau.edu.tr/bilim/bilimkosesi.htm). Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 306 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ lıktır. Aslında bu bilinmeyen bir şey de değildir 186. Bu olayın güncel adına statiko diyorlar. Statiko, gelişmelere kapalı olup değişimlerin reddi anlamına gelmekte, ABD’de gericilik anlamında kullanılmaktadır187. Ama bizdeki bu zihniyette, ABD’deki statiko anlayışını aşan, korkunç bir insafsızlık ayrıca fazlalık olarak bulunuyor. Orta Öğretim’den bu yana çok sular aktı. Yaklaşık 40 yıl önce Eski Türkiye’deki bu kültür-bazlı fikir ve düşünceleri reddedip Yeni Türkiye’ye aydın bir fikirle girebilmek için bereket versin ki, birkaç on yıl önce Allah’ın lütfu ile gözümü, gönlümü açabilmişim. Bu yazı, çoğu dönem arkadaşımızın yukarıda bahsedilen ideoloji uykusu süresi içinde mışıl mışıl uyurken; i- Temiz, M., Yarım Aydınlarımız, Alındığı İnternet Elektronik Adresi http://mtemiz.com/bilim/YARIM%20AYDINLARIMIZ.pdf YA DA http://mtemiz.com/bilim/YENİ%20TÜRKİYE’YE%20DOĞRU.doc, En Son Erişim Târihi: 02.07.2014. 187 Temiz, M., Cumhûriyet Döneminde Nerden Nereye, Bu Aziz Millet “Allah” kelimesinin Yasaklandığı Dönemleri bile Yaşamıştır, Alındığı İnternet Elektronik Adresi, http://mtemiz.com/bilim/CUMÛRİYET%20DÖNEMİNDE%20%20NERDEN%20NER EYE...pdf YA DA http://mtemiz.com/bilim/CUMÛRİYET%20DÖNEMİNDE%20%20NERDEN%20NEREY E...doc, En Son Erişim Târihi: 21.09.2013. 186 Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 307 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ çimde yanardağlar gibi fışkıran değişimlerin 188, eski kültürden yeni Kültür’e dönüşüm çerçevesinde, kabullendiğim Kültürel (Dinî) gayretleri bir hobby olarak seçip câhilliğimi aşma gayretlerimin, ister istemez, gözümün önünden bir sinama şeridi gibi bir bir geçişine sebep olmuştur. O günlerde Dünyâ’nın güzelliğini seyrettiğim her an, aklımın bir köşesinde cevâbını bulmamı bekleyen bir soru vardı189: Bu sorunun cevâbını doğru olarak bulduğuma emin olduğum oranda rahat ve mutlu olabileceğimi biliyordum. O soru şuydu: “Bu Dünyâ’ya niçin geldik?” İşin enteresan tarafı, Rus yazar Tolstoy da benim gibi çok düşünüyormuş… 188 Temiz, M., Bir Hayat Da Böyle Geçti, Alındığı İnternet Elektronik Adresi http://mtemiz.com/BİR%20HAYAT%20DA%20BÖYLE%20GEÇTİ%202.7.2014.pdf , En Son Erişim Târihi: 02.07.2014. 189 Temiz, M., Bilim, Aydınlanma Kurâmı ve Tolstoy’un Araştırması, BEN NEYİM?, NİÇİN YARATILDIM, Alındığı İnternet Elektronik Adresi, http://mtemiz.com/bilim/BEN%20NEY%C4%B0M%20%20TOLSTOY'UN%20ARA%C5%9ETIRMASI.pdf YA DA http://mtemiz.com/bilim/BEN%20NEY%C4%B0M%20%20TOLSTOY'UN%20ARA%C5%9ETIRMASI.doc, En Son Erişim Târihi: 12.09.2014. Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 308 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ Önemli ve güzel bir soruydu aslında bu… Bu soruyu sorduğum birkaç kişi, hemen hemen şu şekilde cevaplamışlardı sorumu… Demişlerdi ki: “Yaşamak, hayattan kâm almak için Dünyâ’ya geldik.” Ama bu cevap benim için hiç de tatmin edici değildi. Sizi tatmin ediyor mu, bilmem? Evet! “Niçin geldik?” diyordum “Dünyâ’ya”… Çünkü biliyordum ki, benim gibi gaflet içinde olup da bu sorunun cevâbını bilmeyen çok kişi vardı.Sizin anlayacağınız, İlkokul’dan başlayarak Samsun Ondokuzmayıs Lisesi Orta Kısmı’ndaki sınıf birincilikleri dâhil olmak üzere, Ondokuzmayıs Lisesi-Lise Birincisi olmama bağlı olarak, belki bilgide bir şeylere sâhip olma gururu içindeysem de, çok eksik olduğumu hissedip o dönemdeki câhilliğim ile kalmak bana zor gelmişti. Çalışıp Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 309 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ çabalayarak, araştırarak bugün kendimi Kültürel (Dinî) açıdan, şükürler olsun, geliştirmiş bulunuyorum190. Bu kolay oldu sanmayınız, haa! Öyle ki bu, insanın nefsinin hiç hoşlanmadığı zorlukların dayatmalarına dayanan bir nevî yaşam eğitimi ile birlikte olan çetin ve sarp bir tırmanıştı… İlerledikçe yol biraz düzleşmedi de değildi. Ama ilmin ve bilginin sonu yok ya, hâlâ da veyâ yaşadıkça Kültürel aydınlanmanın sürmesi gerekliydi, şüphesiz… Öyle ya da böyle bugüne gelmiş durumdayım. Ve de bugün, kendilerini ideolojiye kaptırmış, özellikle halkımızı her fırsatta aşağılayan ya da ‘Bir eli yağda, bir eli balda yetişen’, insanları kendilerine hizmetçi gibi görerek kendilerini kaymak tabaka sayan aynı ideolojik kişilerden kendimi ayrı görmekle büyük bir haz duyuyorum, şimdi... Aradaki fark nereden geliyor? Temiz, M., Bir Hayat Da Böyle Geçti, Alındığı İnternet Elektronik Adresi, http://mtemiz.com/BİR%20HAYAT%20DA%20BÖYLE%20GEÇTİ%202.7.2014.pdf, En Son Erişim Târihi: 02.07.2014. 190 Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 310 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ Bu bahtsız ideolojik zihniyet mensupları, Yeni Türkiye kavramından hiç hoşlanmıyorlar, bu nedenle de bugünlerde kendilerini çok mutsuz hissediyorlar. Sebep ne? Bunu söylemeye gerek yok, çünkü bunun, Kültürel (Dinî) câhillikten doğduğunu kolayca anlamış olmalısınız! Meselâ, İslâm Kültürü’ndeki (Dini’ndeki) her türlü meşrû faaliyeti (ameli), zikir sayabilirsiniz, öyledir de… Bu insanlarımız, geçen yıllarını ideolojik uyku içinde geçirme yerine Kültürel (Dinî) çabalara yöneltmiş olsalardı Ra’d Sûresi’nin, “Bunlar, îman edenler ve gönülleri Allah’ın zikriyle sükûnete erenlerdir. Bilesiniz ki, kalpler ancak Allah’ı anmakla (İbadet ve zikir etmekle) huzur bulur.” Mealindeki 28. âyetinde bildirildiği gibi, bahsettikleri o mutsuzluk içinde bulunmaları, hiç mümkün olabilir miydi? Üstelik Yeni Türkiye’de, bu ideolojik kimselerin günümüz idârecilerine her türlü eleştiriyi yaptıklarını, onları eleştirip yerden yere vuranları açıkça desteklediklerini açıkça görüyor ve biliyoruz. Hâl böyle iken bile, yazıda geçen “Ancak demokratik hakların elinden alınmışsa, düşünce ve yazma özgürlüğün elinden alınmışsa…“ cümlesinde görüldüğü gibi, hâlâ, demokratik hakların ellerinden alınmasından, düşünce, yazma özgürlüklerinin olmamasından bah- Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 311 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ setmelerini, 1960’lı yıllardan beri Türkiye’yi gözleyen birisi olarak, ancak bir NANKÖRLÜK olarak değerlendiriyorum. ‘Bence insan, her şeyden önce dürüst olmalı, dürüst… Yeni Türkiye’de Yazı Yazmanın İlkeleri “Rab’binin sözü (Kur’an) hem doğrulukça, hem de adâletçe tamamlanmıştır.O'nun sözlerini değiştirebilecek hiç kimse yoktur. O, işitendir, bilendir. Mâide Sûresi, âyet 119 Demokratik hakların daha geniş olduğu Yeni Türkiye’de her şeyde olduğu gibi, yazı yazmanın da bir amacı olmalıdır. Bunları şöyle sıralayabiliriz: - Yazılan bir yazı, insanlara yazıldığı konuda, en azından, yeni bir fikir vermeli ya da bir fayda sağlamalıdır. - Yazılarda, meşrû ve faydalı durumlar dışında ya da olumsuz fikirlerin açıklanması durumlarında, kişilerin isimlerinden bahsedilerek konuyu şahsîleştirmelerden, ötekileştirmelerden ve kutuplaştırmalardan kaçınmalıdır. Fakat olumlu ve faydalı fikirlerin açıklanması, teşvik durumları I- Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 312 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ çeriyorsa, bu sefer isimlerin de açıklanmasının, o zaman, daha çok faydalı olacağı da açıktır. Yeni Türkiye’ye yakışan, yazarların değerli şahsiyetlerinden bağımsız, yalnızca fikirlere dayanan bir tartışma ortamını hâkim kılmaktır. - Bir yazıda, kutuplaştırıcı, ötekileştirici ve kışkırtıcı üsluplar gibi tavırlarla, birlik ve berâberliği zayıflatacak, zedeleyecek durumlardan her zaman kaçınmalıdır. - Yazı yazan bir kimse, yazacağı konuda ya ihtisas sâhibi olmalı ya da yazı yazacağı konuda önce bir araştırma yapmalıdır. Güncel tecrübelerle bilinmektedir ki, 1940’lı yıllardan beri adı geçen ideolojik zihniyetin yazarlarının büyük bir kısmının, sözü edilen, yazı yazma ahlâkına uymadıkları da bugün bilinen gerçekler arasındadır 191 . Bu tespitlerin en bâriz işâreti (ölçütü), halkın bu zihniyete hiçbir zaman doğru dürüst îtibar göstermemesidir. Sonuç Temiz, M., Din Karşıtlığı, Alındığı İnternet Elektronik Adresi, http://mtemiz.com/bilim/Din%20Karşıtlığı.pdf YA DA http://mtemiz.com/bilim/Din%20Karşıtlığı.doc, En Son Erişim Târihi: 17.09.2014. 191 Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 313 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ “Allah, doğrulardan doğruluklarını sormak ve kâfirlere can yakıcı azap hazırlamak için bunu yapmıştır.” Ahzab Sûresi, âyet 24 Son sözü şöyle söylersem, ana fikri belki daha güzel anlatmış olabilirim. Bahsedilen zihniyete mensup olan ideolojik kardeşlerimiz, kendilerini ideolojiden ve câhillik çemberinden kurtarıp Kültürlerinin projektörü ile aydınlanmadıkça, bir takım câhiller takımından aldıkları, kendilerine özgü, kapalı devre teşviklerinden de ümide kapılarak, Yeni Türkiye’de yaşadıkları hâlde, ömürlerinin sonunda ölüm sarhoşluğu başladığında, bu ilkesiz kâm ve hayat çabalarının (amellerinin) birer serap olup kaybolduğunu görene kadar, bir şeyler yaptıklarının zannı ve aldanmışlıkları içinde bulunacaklardır. “Canım kudret elinde olan Allah'a yemin ederim ki, sizler îman etmedikçe Cennet’e giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de îman etmiş olmazsınız.” hadisi gereğince, sevgimi ilk tercihte, kim olursa olsun, kendi insan ve kardeşlerimize yöneltme alışkanlığını bırakamadığım için, Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 314 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ genel olarak ilk aklıma Milletimiz ve arkadaşlarım gelmektedir. Milletimiz’in Kültürü’nden (Dini'nden) hareket ederek tartışmalara girişimin ana unsuru, bu sevgime dayanmış olsa gerektir. Bu nedenle, yazımda asıl vurgulamak istediğim, hayattaki tutum, davranış ve bunlara ilişkin niyetlerin belirlediği, son durumdur, aslında… Adı geçen zihniyetteki herhangi bir kardeşimizin: ‘Ben ne yapıyorum.’ dediği bir ‘vicânî ‘uyanma’ ânını hissettiğinde eminim ki, o da örneğin, 19.09.2014 târihinde can derdine düşüp kimisi iki aylık, kimisi bir yaşındaki çocuğunu bırakıp IŞİD zulmünden kaçarak o perişan anne ve insanların Türkiye’ye sığınmalarından sonsuz bir sevinç duyacaktır. Bu inancımı, Milletimiz’in her bir ferdinin seçkin ve asîl olmasına bağlıyorum192. Bunlardan bir okula yerleştirilen âileleri, birkaç gün sonra bir TV kanalı toplu olarak gösterdi. 192 Temiz, M., Peygamberimiz (SAV)’in Dilinden Türkler, Alındığı İnternet Elektronik Adresi, http://mtemiz.com/bilim/PEYGAMBERİMİZ’İN%20DİLİNDEN%20TÜRKLER.pdf Ya Da http://mtemiz.combilim/PEYGAMBERİMİZ’İN%20DİLİNDEN%20TÜRKLER.docx, En Son Erişim Târihi: 02.07.2014. Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 315 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ Âileler birbirlerine karışmış, kimi hanımlar bir arada sohbet ediyor, kimi hanımlar biraz ötede yemek yiyorlar, etrafta çocuklar oynuyorlar… Onların içinde bir bayan dikkatimi çekti: Tahmînen 20 ile 30 yaş arasında olduğu görülen genç bayan, yüzünü duvar tarafına doğru çevirmiş, hüngür hüngür ağlayıp gözyaşı döküyor… O ağlarken, yanında bulunan 6-7 yaşlarındaki kız çocuğu, kucağında bir bebek olduğu hâlde, annesinin ağlaması nedeniyle morali bozuk vaziyette, kucağındaki bebeği susturmaya çalışıyor… Bu manzarayı gördüğümde birden ben de duygulandım. O anda kendi kendime düşündüm: Kim bilir, o kadıncağız uyum sağlayamadığı böyle bir ortam ve durumu hiç aklından bile geçirmemişti ama ânîden kendini böyle bir durum içinde bulmuştu. Belki eşi de yanında yoktu, uzaklarda kalmıştı, başına neler geldiğini de bilmiyordu. Bundan sonra onu belki de hiç göremeyecekti. İnanınız, o an bu manzara beni çok sarsmıştı. Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 316 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ Kimse, “Ben buyum, ben şuyum, ben zenginim…’ gibi, düşünceleri ve kuruntuları aklından hiç geçirmesin! Ve de mevcut durumuna sakın güvenmesin de biraz empati yapmaya kendini alıştırıversin… Çünkü her şey birden değişebiliyor, değişiyor… Bir de görüyorsun ki, durumun, hiç de beğenmediğin durumların kat kat altına inmiş… Ey hayattan kâm almaktan ya da yalnızca makam ve mansıp peşinde veyâ pasta peşinde koşmaktan başka hiçbir şeyi göremeyen kardeşlerim! Bu hayat, ‘hayattan kâm alma’ yeri değildir. Burası, kâm alınacak yeri kazanma, hak etme yeridir. Bu hayat, makam ve mansıp peşinde koşulacak yer değildir. Burası, makam ve mansıbın hizmet için kullanılacağı yerdir. Bu hayat, pasta peşinde koşulacak yer değildir. Burası, varsa pastayı dağıtma yeridir. Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 317 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ Eğer varsa, Din Karşıtlığı’ndan193 vazgeçip Allah (CC) tarafına, O’nun rızâsının kazanıldığı tarafa dönelim 194 . Câhillik hastalığından 195 kurtularak istikâmetimizi bulalım 196 , kısaca vicdansızlık 197 ve nankörlükten 198 kaçıp hâlimize şükredelim. Her türlü ve benzer felâketlerin bizden uzak kalmaları için, sadakalarımızı çoğaltalım199. 193 Temiz, M., Din Karşıtlığı, Alındığı İnternet Elektronik Adresi, http://mtemiz.com/bilim/Din%20Karşıtlığı.pdf YA DA http://mtemiz.com/bilim/Din%20Karşıtlığı.doc, En Son Erişim Târihi: 21.09.2014 (http://mtemiz.pau.edu.tr/bilim/bilimkosesi.htm). 194 Temiz, M. (Evren Ve) İnsanların Velinîmeti Ve Mü’minler, Alındığı İnternet Elektronik Adresi, http://mtemiz.com/bilim/EVREN%20VE%20İNSANLARIN%20VELİNÎMETİ.pdf YA DA http://mtemiz.combilim/EVREN%20VE%20İNSANLARIN%20VELİNÎMETİ.doc, En Son Erişim Târihi, 11.05.2014. 195 Temiz, M., Câhillik Hastalığı, Alındığı İnternet Elektronik Adresi, http://mtemiz.com/bilim/Câhillik%20Hastalığı.pdf YA DA http://mtemiz.com/bilim/Câhillik%20Hastalığı..doc, En Son Erişim Târihi: 17.09.2014 (http://mtemiz.pau.edu.tr/bilim/bilimkosesi.htm). 196 Temiz, M. (Evren Ve) İnsanların Velinîmeti Ve Mü’minler, Alındığı İnternet Elektronik Adresi, http://mtemiz.com/bilim/EVREN%20VE%20İNSANLARIN%20VELİNÎMETİ.pdf YA DA http://mtemiz.com/bilim/EVREN%20VE%20İNSANLARIN%20VELİNÎMETİ.doc, En Son Erişim Târihi, 11.05.2014. 197 Temiz, M., Ben Vicdansız Ve Nankör Değilim! Mânevî Açıdan Tam Korkulacak Durum, Yoksa Savaş mı Olacak?, Alındığı İnternet Elektronik Adresi, http://mtemiz.com/bilim/BEN%20VİCDANSIZ%20VE%20NANKÖR%20DEĞİLİM.pd f, En Son Erişim Târihi: 27.09.2014. 198 Temiz, M., Sanki Bir Devrim, Nankörlük, Alındığı İnternet Elektronik Adresi, http://mtemiz.com/bilim/FACEBOOK%20NOTU%20VII%20– %20SANKİ%20DEVRİM.pdf YA DA http://mtemiz.com/bilim/Câhillik%20Hastalığı.doc, En Son Erişim Târihi: 27.09.2014. 199 Temiz, M., Allâhü Teâlâ’nın Rızâsını Kazanmak Niyetiyle Yaratıklara Karşı Yapılan Maddî Ve Mânevî İyiliklerin (Sadaka’nın) Kuvveti, Alındığı İnternet Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 318 Bilgi Toplumu’ndan İlim (Hikmet) Toplumuna Geçiş’in İpuçları YENİ TÜRKİYE HEYECÂNI Prof. Dr. Mustafa TEMİZ Unutmayalım ki, Türkiyemiz ne kadar ilerlese de, ileri gitse de, günahlarımız her geçen gün arttığı müddetçe, ister hayatta olsun, ister Âhiret’te olsun, huzursuzluğumuz ve azâbımız da günahlarımızı artırdığımız oranda artacaktır. ''Ben ölünce bir elimi tabutumun dışına atınız. İnsanlar görsünler ki, padişah olan Süleyman, bu dünyâdan eli boş gitmiştir.” Kânûni Sultan Süleyman’ın Son Sözü Elektronik Adresi, http://mtemiz.com/bilim/sadaka.pdf YA DA http://mtemiz.com/bilim/sadaka.doc YA DA http://mtemiz.com/bilim/sadaka.pdf En Son Erişim Târihi: 21.09.2014. Prof. Dr. Mustafa TEMİZ