İndir
Transkript
İndir
BİR MÜFETTİŞİN BETİKLERİNDEKİ ANILARI Yazan:Uçar Demirkan Doğduğum 1940 yılından 1990 lı yıllara dek birçok kişiye mektup( betik) yazdım ve birçok kişiden betik aldım.Bunların 1992 yılına dek olanlarını saklamışım.2010 yılında bu betiklere göz atınca;bunlarda da ne güzel ve değişik anılarımın saklı olduğunu gördüm ve bunları da yazıya dökeyim istedim. Sözünü ettiğim dönemde betikler çok önemli bir iletişim aracıydı.Daha doğrusu,başlangıçta tek iletişim aracıydı. Çocukluğumu geçirdiğim mahallede,bir tek bir baş öğretmenin evinde radyo vardı ve tüm mahalleli o radyodan bilgilenirdi.Keza;mahallenin en zengininin evinde telefon vardı ve başka kimsede telefon yoktu. O nedenle betikle haberleşme çok önemliydi.Aile üyeleri;yakın ve uzak akrabalar;sevgililer hep betiklerle haberleşirlerdi.Acele haberleşmede telgraf kullanılırdı. Benim de o dönemlerde birçok kişiyle betik yoluyla haberleşmelerim oldu.Bir de bir İsveç’li,evrensel ölçüde bir “pen freinds-betik arkadaşlığı” sistemi kurmuştu.Ben de bu yolla uzun süre,İsviçreli;Fransız ve bir Amerikalı kızla betikleşmiştim. Betikler türlü çeşitli olurdu.Aşk betikleri,iş betikleri,diplomatik betikler,asker betikleri vardı.Mülkiye’de siyasi şubede,diplomat olacaklara diplomatik yazışma tekniği(Betikler) ders olarak okutulurdu. Aşk betiklerinin yaprağı ve zarfı renk renk olurdu.Pembe,senin için yanıyorum anlamındaydı.Beyaz seni temiz duygularla seviyorum demekti.Sarı,senin için sararıp soldum;yeşil ise seni niyet olarak tuttum,inşallah niyetim gerçekleşir anlamındaydı. Asker mektupları,ayrı bir teknikle yazılırdı.1960 lı yıllara dek asker mektupları,yatılı öğrenci mektupları,ceza evinde yatanların mektupları açılıp okunur;sonra iyelerine teslim edilirdi.Toplum da bunu normal görürdü. İlk kez asker betiklerinin okunmamasını bizim taburdaki avukat mesleğinden olan yedek teğmen Şansal sağlamıştı.Bir askere dilekçe yazdırıp tümen mahkemesine başvurmasını sağladı.Tümen mahkemesinden de “asker mektuplarının okunmaması” kararı çıktı. İşin garibi;askerin yazdığı mektuplar da okunur,sonra postaya verilirdi.Bu uygulamaların kaldırılmasında;1961 Anayasası’ndaki haberleşmede gizlilik hakkının etkisi olmuştu. Betikler;edebiyata ve müziğe de konu olmuşlardır.Ulu kişiler;en önemli düşüncelerini “Mektubat”adlı yayınlarda toplamışlardır.Keza “Yine yakmış yar mektubun ucunu” diye türküler yakılmıştır. Choderlos de Laclos adlı bir Fransız;yalnızca karşılıklı yazılmış mektuplardan oluşan “Tehlikeli İlişkiler” diye bir roman yazmıştır.Bir de Kafka’nın “Milena’ya Mektuplar” ı vardır. 2000 li yıllardan sonra;ülkemizde bilgisayar kullanımın yaygınlaşmasından sonra;betikle haberleşme önemini yitirmiştir.Günümüzde herkes”E posta” ile iletişim kurmaktadır. Hele;cep telefonlarının çıkması ve hızla gelişmesi sonunda;neredeyse kimse betik yazmaz olmuştur. Oysa;eskiden köylerde okuma yazması olanların bir ekmek kapısı da mektup yazmaktı. Evet;betikler eski yıllarda işte böyle önemliydi.Yaklaşık elli yıl boyunca çeşitli kişilerle betikleşmişim.Onları yeniden okuyunca;bir tarih kitabı okur gibi;tüm geçmişim gözümün önünde canlandı.İşte o geçmişimden önemli kesitler. Davar Şener’in mektubu ile başlıyorum.Sonra diğerleri gelecek. Önce Davar Şener’i tanıtayım. 1938 yılında Konya’da doğmuş ve 1957 yılında Mülkiye’ye girmiştir.1961 yılında Mülkiyeyi bitirene dek başlayan ve gelişen dostluğumuz;ölümüne dek sürmüştür. 1 Davar Şener Mülkiye’de benim kahvehane arkadaşımdır.Dört yıl boyunca ben ve Ehtiyar(Erhan Güven),Kelle(İlhan Karadeniz) ve Davar(Şener Oktay)Ethem Usta’nın kahvehanesinden çıkmazdık.Sabah gider;öğle yemeğini kahvehanenin yanındaki Yumurtacı Kemal’de yer;kahvehaneye döner ve akşama dek oyunlara devam ederdik. Bu yumurtacı Kemal ile ilgili anım da vardır. Yumurtacı Kemal ve eşi;ancak dört masanın sığdığı küçük bir dükkanda yumurtanın her tür yemeğini, bir de bulgur pilavı yapıp satardı. Mülkiye’den mezun olduktan sonra yolum Cebeci’ye düştü.Öğle yemeği için bir lokantaya girdim ve karnımı doyurdum. Hesabı istediğimde garson hesabın ödendiğini söyledi.Ben ödemedim deyince kasada duran patronu işaret etti. Yaşlanmış olmasına karşın,yumurtacı Kemal’i tanımıştım.Sarılıp öpüştük ve ısrarıma karşın para almadı ve “Ben bu lokantayı sizlerden kazandığım paralarla açtım.Bundan sonra ne zaman istersen gel,ye iç ve para vermeden git” demişti ve ben çok duygulanmıştım. Her yıl Şubat sınavları için on gün;Haziran sınavları için on beş gün çalışır ve sınıfları geçerdik.Fırsat buldukça da başka arkadaşlarla poker partilerine katılırdık.Bu nedenle;adımız “Las Vegas Dörtlüsü”ne çıkmıştı.Dörtlünün diğer üç elemanı biçim değiştirip öbür yana geçtiler.Bir ben kaldım bunları yazacak. Davar Şener’in bir de sevgilisi vardı.Konya Lisesi’ndeyken abayı yakmış.Kızın adı Leyla.Sonraları onunla evlendi ve mutlu bir aile yaşamları oldu. Bizler;gece mütalaasında o günün derslerini gözden geçirirken:Davar Şener sınıfın en arka sırasında oturur ve Leyla’sına betik yazardı.Ama ne betikler..En az yirmi sayfalık betikler. Bir de Maksi Engin vardı.Onun da Liseden aşkı olan bir kıza yazdığı betikler vardı.O,en az kırk sayfalık betikler yazardı. Tam Choderlos de Laclos’luk betikler. Her kafayı çektiğimizde,ne kadar içinde Leyla geçen şarkılar varsa onları söyler,güya Davar Şener’i kızdırırdık. Davar Şener;Mülkiye’den sonra Sümerbank adına Amerika’ya gitti.Master yapıp geri döndü ve devlete borcunu çalışarak ödedikten sonra;özel kesimde çalışmaya başladı. Bir Holdingin Muhasebe Genel Müdürlüğünü yaparken,Amerikalılarla ortak bir yatırım için fizibilite(yapılabilirlik)raporu hazırlamış ve Amerika’ya yollamışlar.Amerika’daki firma;fizibilite raporunun uluslar arası denetim kuruluşu olan Arthur Andersen firmasınca hazırlanmasını istemiş.Davar Şener de adamı ikna için Türkiye’ye davet etmiş. Adam gelmiş ve konuyu görüşmeye başlamışlar.Davar Şener’in parmağında,masterını tamamladığı Amerikan üniversitesinin “Alumni” yüzüğü varmış.Adam onu görünce sormuş ve Davarın o üniversitede master yaptığını öğrenince “Tamam,yazdığınız raporu kabul ediyoruz” demiş.Böylece,yabancı danışmanlık firmasına bir dolu para ödemekten kurtulmuşlar. Yaşamı boyunca tütün kullandı.Ölümüne dek ağzından piposu eksilmezdi.Ruhu şad olsun. İşte onun betiği. Sevgili Davul’cuğum. Mektubunu aldım.”Las Vegas grubu” ndan (birinden dahi olsa)mektup almak bu diyarlarda,bu yalnızlıkta beni ne kadar memnun etti tahmin edemezsin.Mektubu tekrar tekrar okudum.Kendimi hep Mülkiye’de,forum meydanında,Etemusta’da hissettim okurken.Hele Ankara’da kantin köşesinde oturup eski hatıraları yad ettiğinizi okurken çektiğim yalnızlığı hiç unutmayacağım. Buralara alışmak,benim için bir hayal Davulcuğum.Elli sene de kalsam ben Mülkiye’li,Kelle gençlikli Davar olarak kalacağım bunu bil. 2 Buradaki Kelle Gençlik,bir futbol takımının adıdır.Temelinde Las Vegas dörtüsü vardı ve siyasi şubedekilerle sıkı maçlar yapardık. Mülkiye ve o tatlı günler;parasızlıktan kıvrandığımız;Ehtiyar ve Kelle’ye yaptığımız transfer ödemeleri,Kısalar-uzunlar maçlarımız ve maçlarda yaptığımız sululuklar,peygamberlerden Landru peygamber,Tavukçu’da içtiğimiz günler henüz iki senelik bir mazide kalmasına rağmen;hatırladıkça ayrı heyecan yaratıyor bende.Hele inek bayramı ve o ruh. Bir arkadaşımız içince kendisini peygamber ilan ederdi.Buradaki Landru peygamber ona yollama yapıyor.Ona bir seri kadın katilinin adını vermiştik. Davulcuğum;buraya gelişimiz(New-York’tan yazıyor) ve buradaki hayatımıza ait Ankara’da biraz malumat almışsındır.Hayat,rahat olmasına rahat.Belki bir daha bize bu hayat nasip olmayacak. Hele o yalnızlık yok mu!.Yegane teselliyi şişede buluyoruz.Bütün pahalılığına rağmen;hemen her gün kafa çekiyoruz.Sonra;”Mazhar bey bizde,Cumhur bey bizde,Sadun bey bizde;bizden size ne” şarkısını söyleyip kasveti üzerimizden atmağa çalışıyoruz. Mülkiye’de İdari,Mali ve Siyasi şubeler arasında sürekli bir çekişme vardır.Mali şube;ünlü hocalarının adını şarkı yapıp söyleyerek diğer iki şubedekileri kızdırmaya çabalardı. Koç’un işi iş..Kaliforniya’da ablası ve eniştesi var.Yazın oraya gidiyor.Hem muntazam bir hayat hem de iktisadi menfaati olacak.O da gidince,benim halimi düşün sen!.. Buradaki Koç Tuncer(Diğer takma adı Polis’in oğlu) Tuncer Kurtuluştur.O da Amerika’da Sümerbank adına master yapmış ve dönüşünde Sümerbank’ta çalışmıştır. Davulcuğum;dün bizim lisan tedrisatı bitti.Bugün de imtihan var sözüm ona.Dört gün sürecek.Tabii,hiç aldırdığımız yok. Pazar günü burada Palermo-Hayduk maçına gittik.Metin(Ünlü futbolcu Metin Oktay) çok güzel oynadı.Ve bizler,muazzam tezahürat yaptık.O da bize,çak çak attı.Maçtan sonra görüştük.Çok efendi ve mütevazı bir oğlan.Dün de bizim okula gelip bizleri ziyaret etti.Bir ay burada kalacakmış.Sonra da bir buçuk aylığına İstanbul’a gidecekmiş. Davulcuğum;yaz aylarında ne yapacağım belli değil.Deniz kenarında bir yere gidip kafa dinlemek,çile doldurmak istiyorum.Bu dinine yandığım şehri güya üç ada üzerinde.Ama,denizi daha bir kere görebildik.Adalar arasındaki trafik hep su altından işliyor.Metro ve otobüs ve taksiler için ayrıca beş altı katlı tüneller var.Köprüler de var ama,orada ancak çok süratli vasıtalar gidiyor. Bizim oturduğumuz semt,New York’un beş büyük semtinden birisi.Evler çok şirin ve bahçeli.O meşhur Broadway’e gitmek en süratli vasıtalarla iki saat sürüyor.Haftada veya on beş günde bir gidiyoruz. Korkunç bir yer orası..Elli-altmış katlıdan aşağı bina yok.Fakat,çok pis olan yerler de mevcut. Geçen hafta,Filadelfiya’ya gittik.Folklor gösterileri için.Orada iki de Türk denizaltısı ve iki yüz denizci vardı.Gemileri gezdik ve hasretimizi biraz giderdik.Ama;New York ve Filadelfiya’da rastladığımız birkaç gecekondunun resmini çekmeden duramadık.Bu NewYork denilen….kent öyle kozmopolit ki,anlatamam.. Atina’dan fazla Rum,Roma’nın yarısı kadar İtalyan ve geriye kalanlar da Yahudi.Ve,bu medeniyete asla layık insanlar değiller.Ama,tarihin acı bir cilvesi bu,Allah bizim memleketten esirgemiş bu nimetleri.Ve bu vatansızlar diyarı,dünyanın en ileri memleketi olmuş. Bir Amerikalı için burada hayat,fevkalade ucuz.On dokuz sentten yüz dolara kadar fotoğraf makineleri,elli dolara buzdolapları v.s. mevcut,fakat Japonlar dumping suretiyle bu tip mallar piyasasına tamamıyla hakim olmuşlar. Gençliklerine gelince;sadece seks ve dans düşünen bir cahil grubu.Dünyanın sadece Rusya ve Amerika’dan ibaret olduğunu sananların yanında,Amerika’nın başkentini bilmeyen kolej(fakülte)talebeleri ekseriyette.Sigaraya,alkole alışan kızların memleketi.Kız değil,kadın desem daha iyi olur.Bizdeki köylünün aklıselimi yok hiçbirinde..Ama,dediğim gibi,Allah bunlara her şeyi vermiş,bize kafi görmüş verdiğini. 3 Bize,nerelisin dedikleri zaman,Türküz diyoruz.Türkiye nerede diyorlar.Rusya’nın yanında dediğimiz zaman,orda nasıl yaşıyorsunuz,korkmuyor musunuz diyorlar.Bunlar için Rusya,Azrail gibi.Hele geçen gün kolejde(ki bütün öğrencileri Yahudidir)bir kültür filmi gösterildi.Ve bir anda Hitler göründü filmde.Biz Türkler,bir tezahürata başladık anlatamam..Millet deli oldu.Biz de Hitleri sevdiğimiz için değil,sadece Yahudileri kızdırmak için yapıyoruz bunları.Çünkü;deli oluyoruz hepsine.Bunun üzerine,İkinci Dünya Harbi’ne ait bir film programda olduğu halde,gösterilmedi. İşte böyle Davulcuğum,Yunanistan’ı bildikleri halde;asırlar boyu üç kıtada at koşturmuş,devrinin en haşmetli en asil milletini,vatanını bilen yok.En büyük azap bu..Gönül neler arzu ediyor ama,her istenen hemen olsa. Bu durum benim de başıma gelmişti.Amerikalılar Türkiye’nin yerini bilmiyorlar;Haritada görünce de bizlere acıyan gözlerle bakıyorlardı Rusya’ya komşuyuz diye. Keza;Washington DC de senatoyu gezdirirlerken;Senato binasının kubbesini süsleyen on büyük devlet adamının portreleri arasında,bizim Kanuni Sultan Süleyman’ı da görmüştüm.Bize rehberlik eden Ermeni kökenli bayan bu resmin “King Solomon” olduğunu belirtmişti.O dediği bir Yahudiydi.Ben işe karıştım ve bu resmin Osmanlı İmparatoru Soliman Magnificent” e ait olduğunu belirttim.Ermeni kadın çok bozuldu bana. Davulcuğum,şimdilik bu kadar.Biraz sonra imtihana gireceğim.Kelle’ye yazdım,mektuba cevap alamadım.Ne yapıyor,haber alıyor musun,bildir bana. Mektubuma son verir,hasretle gözlerinden öperim canım kardeşim.İstanbul’daki yedek subaysivil arkadaşlara candan selamlar. Mülkiye heyyy…Davar.. Bu betik,yirmi dört Mayıs bin dokuz yüz altmış iki tarihinde New Yorkun Flushing mahallesinden yollanmıştır.Sonraları ben de konsolosluk teftişine gittiğimde Flushing Meadow da kalmıştım.Bu semtte çok Türk,İspanyol ve Ermeni bulunuyordu.Güzel bir bölgeydi. Şimdi,gelelim bir başka tipik Mülkiye arkadaşına.Adı Maksi Engin.Engin Berker. Kendisi;Mülkiye’ye girdiğinden bu yana arkadaşım ve kadim dostumdur.Maksiliği şuradan gelmektedir. Gençliğimizde;bir gangster filmi izledik.Orada,kısa boylu bir mafya babasının uzun boylu,iri yarı bir koruması vardı.Bir boksör eskisi olduğundan;başına aldığı yumruklar nedeniyle kafası biraz geç çalışan bir tipti.Patronu ”Maksi,bu herif bana yan baktı” dediğinde;Maksi o adamı un ufak ediyordu. Bizim Maksi Engin de uzun boyluydu ve biraz da anlayışı maksiceydi.Örneğin;Mülkiye’den iki kilometre uzaklıktaki bir sinemadan çıktığımızda filimdeki bir espriyi hatırlayıp gülmüştük hep birlikte.Bir tek Maksi Engin gülmemişti.Mülkiye’ye gelip yurdun kapısından girerken Maksi gülmeye başlamıştı.Neye güldüğünü sorduk;Filimdeki espriyi yeni anladığını ve ona güldüğünü söylemişti. Maksi Engin’in en sevgili arkadaşı boy açısından onun zıddı olan Ehtiyar Erhan’dı.O da o sıralar bir altmış boyundaydı.Bir gün Maksi Ehtiyara kızdı “Bana bak Ehtiyar;başına bir yumruk atarım,dünyanın çekirdeğine yollarım seni” dedi.Ehtiyar da ona yanıt verdi “Bana bak Maksi,çenene bir yumruk atarım,gökteki aya füze yaparım seni” demişti. Maksi’nin de Şükran diye bir liseli aşkı vardı.Mülkiye bitene dek;hemen her hafta,bu aşkına en az kırk sayfalık mektuplar yazar ve yollardı.Zavallı kızcağızda bunun altında kalmaz;ona beş altı sayfalık mektuplar yollardı. 4 Maksi Mülkiye bittikten sonra önce Hesap Uzmanı,sonra Yeminli Mali Müşavir oldu.Bir ara Fenerbahçe yönetiminde de çalıştı.Halen sağ ve salim olup;İstanbul sosyetesinin tanınmışları arasında yaşamını sürdürmektedir. İşte,onun adının geçtiği bir Deve Güray mektubu Lisani Arabi üzre kaleme alınmış,şakatüel ve espri dolu mektubunu aldım.Ne kadar güldüm tahmin edemezsin(Şüphesiz,okuduktan bir gün sonra anlayıp gülmüştür).Yahu,sen bu kadar matrak mektuplar yazıyordun da şimdiye kadar nerelerdeydin!.. Evet canım,Diyar-ı Kelle’ye geldik ama(Kelle İlhan’ın memleketi Adapazarı),maalesef Kellei azamı göremedik ve galiba göremeden de gideceğiz.Kelle buradan ayrılmış ve Kütahya’nın bir kazasına tayin olmuş.Kendisini görmek nasip olmadı. Kelle İlhan,Mali şubeyi bitirdiği halde;İdari şubeden mezun olanların seçtiği kaymakamlık mesleğini seçmişti. Aklıma gelmişken sorayım,kimden mektup aldıysam ”Uçar Giresunlu bir kızla nişanlanmış,doğru mu” diye soruyorlar.Ben de her birine ayrı ayrı “bilmiyorum” diye cevap veriyorum.Ve yazdığım mektuplarda “Uçar,Giresunlu bir kızla nişanlanmış doğru mu” diye soruyorum.Baktım,olacak gibi değil,dedim ki kendi kendime “Yaz dedim Güray Uçar’a bir mektup,sor dedim Uçar’a Giresunlu bir kızla nişanlandın mı” dedim ve işte bu mesut havadisi sormak üzere,burada toplanmış bulunuyoruz. Şimdi,söyle bakalım,Giresunlu bir kızla nişanlandığın doğru mu?yoksa……balon mu uçuruyorlar.İki ihtimal var.Ya “Doğru,Giresunlu bir kızla nişanlandım” diyeceksin,o zaman sana çok bozulacağım.”Vay Uçar bu mesut havadisi bize yazmamış” diyeceğim ve fakat bununla beraber,duyduğum sevinç sana sitem etmeme mani olacak.Veyahut da ”Doğru değil,Giresunlu bir kızla henüz nişanlanmadım,bununla beraber Giresun’lu güzel bir kızla nişanlanmayı düşünüyorum” diyeceksin.Bu ikinci halde iki ihtimal var;ya ….senin düşünceni okuyarak bu haberi çıkarmışlardır.,bu takdirde onları tebrik etmemek gerekir.Veyahutta heybeye bu haberi yazmışlardır.O zaman çok bozulacağım.Bana mektup yazan ve “Uçar Giresunlu bir kızla nişanlanıyormuş,doğru mu?”diye soran heriflerin her birine mektup yazacak ve “Ulan ….bu haberi nerden çıkardın” diye soracağım..İki ihtimal var.Ya kendisi uydurmuştur veyahutta başka bir serseriden duymuştur.Her iki halde de başka ihtimal yok.Çünkü,başkasından duyduğu yalan havadisleri kasden yaymak ile kendisi hakikate aykırı havadis çıkarmak arasında kanaatimce hiçbir fark yoktur ve olmamak gerekir.Sen bana acele durumu bildir de,heriflere gereken cevabı vereyim.Şayet balonsa tabii..Eğer doğruysa,seni canü yürekten tebrik eder,gözlerinden öperim. Buradaki “iki ihtimal var” olayı;Mülkiye’deyken oynadığımız bir zeka geliştirme olayıyla ilgilidir.Doğal olarak,matrak konularda iki ihtimal tartışmaları başlatır;tıkanana dek sürdürürdük. Gelelim havadislere.Adapazarı’ndan pek havadis yok.Sadece,bugünlerde sizden iki müfettiş geldi,birisi Erdoğan Koçak,diğeri Yavuz(Canevi).Bu geliş iyi oldu.Bizim grup (Hesap Uzmanları)azalmıştı,iki kişinin daha gelmesi vaktin daha iyi geçmesini sağlayacak herhalde. Ankara’dan ve diğer yerlerden haberimiz bol ve sence de malum herhalde bazıları canım.Ne haber,Macit bizde,Maxi bizde,siz gidin hamamınıza.Herhalde bilirsin;Macit İskenderun’a,Maxi Bandırma’ya,Vural Mersin’e,Yaşar Afyon’a gittiler.Yaşar hariç,diğerleri yerlerinden çok memnun görünüyorlar. Bilmem Maksinin nişan işinden haberin var mı?Herif,imtihanlara hazırlanırken Ankara’da bir kıza abayı yaktı.İmtihanı kazanınca kızı istetti.Kız tarafı da kabul etti.Durum bu 5 merkezdeyken,Maksiden bir mektup aldım.Ne dese beğenirsin.”Düşündüm durdum,taş kafamı duvarlara vurdum,oğlum Maksi boş ver evlenme dedim,ne yapsam da bu işin içinden çıksam “diyor. İşte,görüyorsun ki,bizim Maxi,dünya nişanlanma rekorunu kırmak üzere. Şimdilik bu kadar.Mektubuma son verirken gözlerinden öper,mektubunu beklerim. Deve Güray(Koruyan)boyunun uzunluğundan ve biraz bu nedenle kambur yürüyüşünden bu takma ada layık bulunmuştu.Emekli Albay oğlu olup Yirmi yedi Mayıs’taki ihtilalden sonra halktan toplanan alyanslarla yaptırıldığı söylenen İstanbul’daki “Alyans Mahallesi”nde otururlardı. Mülkiye’den sonra Hesap Uzmanlığı ve Yeminli Mali Müşavirlik yaptı. Üçüncü betik Cicim Macit’ten gelmiş.Macit Özdoğan,Bandırma Lisesi’ni bitirip Mülkiye’ye girmişti.Sınıfın en yakışıklısıydı.O çağlardaki kızların beğeneceği,biraz efemine bir erkek güzelliği vardı.Yakışıklılıktaki rakibi Erden Öney idi.Sonradan Profesör olmuştur. Macit Özdoğan sayesinde Kolejli kızlarla hafta sonu çay partileri düzenlerdik. Macit;Koç Tuncer ile birlikte Kelle Sporun en etkili elemanlarıydı.Bir başkası da Civciv Selçuk idi. Fakülte bitince Maliye Hesap Uzmanı oldu ve meslektaşı ve sınıfdaşı olan Gönül ile evlendi.Evliliklerinin ilk yıllarında;karı koca iyi para kazandıklarını;mutlu bir evlilikleri olduğunu söylediğimizde;Macit’in yanıtı hepimizi şaşırtmıştı. Bunlar evli oldukları için İstanbul’da çalıştıkları eskiz ay boyunca eşiyle aynı odada çalışıyorlarmış.Gönül;önlem olarak bunu istemiş ve sağlamıştır her halde!.Dört ay da Anadolu’ya görevle giderlerdi.Herhalde başka bir meslektaş evli çift istemiş olmalı ki;Hesap Uzmanları Kurulu bir karar almış,eşleri birlikte turneye ,Anadolu’ya yolluyormuş.Böylece;zavallı Cicim Macit;on iki ay boyunca günde yirmi dört saat,eşiyle birlikte oluyormuş.Patlamak üzereydi psikolojisi! İşte onun mektubu. Vay aslanım Davul Uçar; Sana mektup yazmak istiyordum,fakat adresini bilmiyordum,bu sebeple şimdiye kadar yazmadım,kusura bakma.Fakat,şimdi öğrenmiş bulunuyorum ki,mektubu Ankara’ya yazarsam,siz nerede bulunursanız mektubu oraya yollarlarmış,bu sebeple ben de bu mektubu Ankara’ya yazıyorum.,inşallah eline geçer. Uçarcığım,maalesef sizin imtihanların sözlüsünden yine döndüm,müfettiş olmak kısmet değilmiş,ne yapalım?.Son olarak şansımızı uzmanlık imtihanında denedim,nasıl oldu ben de anlamadım,bu sefer şansımız yaver gitti,imtihanı kazandık. Böylece;kurduğumuz bütün Hayallar suya düştü ve ben uzman muavini olarak işe başladım.Eylül başında da bizleri turneye yolladılar.Ben önce İskenderun’a geldim.İskenderun çok güzel bir yer,tam yerleştik,başkanlıktan bir emir geldi ve üstadımla beraber Gaziantep’e geldik,burada bazı ihbarlar dolayısıyla tetkiklerde bulunacağız,işimizin ne kadar süreceği belli değil.Tahminimize göre,bir ya da bir buçuk ay kadar burada kalacağız,sonra yine İskenderun’a döneceğiz. Gaziantep büyük bir şehir,halk oldukça zengin,gelir kaynakları fazla.Fakat,devlete verdikleri vergi çok az.Gaziantep’tekiler içkiye ve eğlenceye çok düşkün.Şehirde on bir tane bar ve bu barlarda çalışan üç yüz kadar vesikalı kız var.İstihbarat nasıl çalışıyor bizim?!.. Sana,biraz da İskenderun’da geçirdiğimiz son günlerden bahsedeyim.Yirmi iki-yirmi üç Eylül Cumartesi ve Pazar günleri Mersin’deki Hesap uzmanı ve muavinleri İskenderun’a geldiler.Bir minibüs tuttuk,bütün Hatay vilayetini dolaştık,Suriye hududuna kadar gittik.Güzel 6 yerler gördük ve çok eğlendik.Mersinden gelenler içinde Vural da vardı.Bu hafta CumartesiPazar da biz Mersin’e gideceğiz,haftaya ise onlar Gaziantep’e gelecekler. Uçarcığım,bak az daha unutuyordum.Nişanlanıyormuşsun,seni candan tebrik eder,saadetler dilerim.Yengemiz Giresunlu imiş.Ben bu haberi Hikmet’ten,Alaeddin’den,Engin’den ve Yaşardan aldığım mektuplardan öğrendim.Haydi hayırlısı,darısı bizim başımıza olsun mu?!.. Uçarcığım,bu seferlik bu kadar.Çok selam eder,gözlerinden öperim. Hoşça kal.Mektuplarını beklerim. Sonraları ben de İskenderun’a görevli gittim.O zamanlar;İskenderun ‘da Gaziantep gibiydi.Görev dolayısıyla İskenderun savcısını ziyarete gittim.Benim Maliye Müfettişi olduğumu öğrenince,bir yaşlı Maliye Müfettişini sordu.Sınıf arkadaşıymış. O da İskenderun’a görevle gelmiş.Gelmeden önce,savcıya telefon edip ”Bana bak,şu gün şu saatte şu otelde olacağım.İskenderun’un en güzel kadınını otelde bana yollayacaksın” demiş.”Yolladınız mı” dedim.”Vallahi de yolladım” dedi. Şimdi sırada,promosyon arkadaşım Hans Kelzen’den(Aydın Kezer) gelme bir mektup var.. Aydın,Mülkiye’yi bizden iki yıl önce bitirmiş,askerliğini yapmış ve bizimle sınava girip kazanmış ve mesleğe başlamıştı. Koyu bir Beşiktaşlıydı ve espri küpüydü.Muavin iken sınıf arkadaşıyla evlenmeye karar vermişti.Davetiyeleri bastırıp bizlere ve yanında çalıştığı üstada dağıttı.Münasebetsiz bir adam olan üstad ”Aydın bey,keşke Cuma’dan başka bir gün için nikah tarihi alsaydınız.Mesai saatlerinde orada olacağız” demişti.Sonra da Aydın ”Ulan,herif karımla ne zaman yatacağıma da karar verecek” demişti. Turizm Bakanlığı’nda Tanıtma Genel Müdürlüğü yaptı ve genç yaşta prostat kanserinden biçim değiştirdi ve göçüp gitti.Bir takma adı da Vantuz Aydın idi.Amerika’da iken,bir kızı gece eğlenceye götürmüş. Eğlence dönüşü kızı evine bırakırken kız buna bir “iyi geceler öpücüğü” vermek istemiş.Aydın bunu fırsat bilip kızı bir ”vantuzlamış” ki,o kadar olur. Amerika’daki tek zamparalığının bu olduğunu anlatırdı! Betiği şöyledir. Sevgili kardeşim Davul Uçar; Bu mektubu hangimizin gönderdiği,hangimizin cevap beklediği,anladığıma göre şimdilik belli değil.İzmir’e gittiğini işitince yazayım dedim.İşittim ki,İzmir’de moralin bozukmuş Bayağı üzüldüm.Ne oldu ki,moralin bozuldu?Seni Ordu’da(Bir önceki turne yeri)gayet iyi bulmuştum.Ondan sonraki mektuplarında bir fevkaladeliğe rastlamamıştım.Eh,turneden İzmir’e dönmek de lehine olacağına göre,moraline tesir edecek şeyin ne olduğunu bir türlü kestiremedim.Üstadınla aran nasıl?!.. Herhalde Ankara’ya (Halen Ankara’dayım) yazacağın mektupta bütün bu halleri cevaplandırır ve beni meraktan,sıkıntıdan kurtarırsın. Beni sorarsan,şükür iyiyim.Turne bitince sevinmiştik ama,sevincimiz kursağımızda kaldı.Bir buçuk aydır Ankara’dayım.Ne vakit döneceğim de belli değil.Burada kurs bitti.Şimdi,tatbikatla meşgulüz.Kursa,Cengiz,ben,Ertuğrul,Orhan,Polat,Sümer olmak üzere altı kişi katıldık.Ankara’dan ne vakit ayrılacağımızı bilmiyorum. Gözlerinden öper,cevap beklerim. Bu betikte sözü edilen kurs (O ve M kursu) Organizasyon ve Metot kursuydu.Kurs,TODAİE de veriliyordu.Yaklaşık dört ay sürüyordu.Bu kursa,sonra ben de katıldım.Meslek yaşamım boyunca çok yararını gördüm. 7 Cengiz diğer promosyon arkadaşımdır.(Vali)Ertuğrul,bizden sonra mesleğe girip Maliye Müsteşarlığına dek yükselmişti.(Katolik)Orhan da Ertuğrul ile mesleğe girmişti.Çok güzel Ankara zeybeği oynar ve çok içerdi.Bir keresinde,Londra’da üç saatte bir galon(Yaklaşık dört buçuk litre)cini bitirmiştik.Sonunda karaciğeri iflas etti ve genç yaşta geçti gitti.Hani derler ya ”Hızlı yaşadı genç öldü,cesedi güzel oldu” Polat Avşar,yeterlik sınavını kazanamadı ve Hazmiit’de(Bir Maliye Bakanlığı Genel Müdürlüğü) göreve başladı ve bizlerden çok daha iyi maaşlı görevlere geldi.Zaten,yeterlik sınavında başaramayıp kuruldan ayrılanların çoğu;müfettişlikten daha iyi refah durumlarına ulaşmışlardır.Sümer Oral ise;Liseden beri sınıf arkadaşımdır.Çalışma ve Maliye Bakanlıklarında bulundu. Cicim Macit’in ikinci mektubu Sevgili Davulcuğum; Mektubun için teşekkürlerimle birlikte,beni rezil ettiğin için küfürlerimin de kabulünü rica ederim. Ulan Davul Uçar,Güray devesi ile biri birinizi işletecektiniz de,beni niye araya kattınız,benim ne günahım vardı,siz ikiniz biri birini işleteceğim derken,arada işleyen ben oldum.Doğrusu,böyle harcandığımı hiç hatırlamıyorum.ben saf(!),ben masum(!)(hiçbir zaman kabul etmemekle beraber tam yerinde kullanıyorum)ben MaxiII(!) sevgili arkadaşım Uçar’ın yuları boynuna geçirmesine samimi olarak inanmış ve seni tebrik etmiştim.Sen ki sadece Deveyi işletmek için sevgili Bacanağını(Macidin bir başka takma adı da buydu) bozuk para gibi harcamıştın,utanmıyorsun değil mi,bir de müfettiş olacaksın,tuh(!) sana (yarabbi şükür!) Bu kadarla kalsa neyse,yirmi dokuz Ekim tarihinde Diyarbakır’da bulunan bir Maliye Müfettişi geldi buraya,tabii gezmek için,yeni ehliyet imtihanına girmiş ve müfettiş olmuş,ismi Ayhan Öner,benim üstadın sınıf arkadaşıymış.Kendisiyle ben yeni tanıştım,senden bahsettik,seninle iyi tanışıyormuş,ben senin nişanlandığını söyledim,çok memnun oldu,sana mektup yazıp seni tebrik edecekti.Görüyorsun,işletme hikayeniz nerelere kadar uzandı.hadi bakalım bu işin içinden çıkabilirsen çık.İşin aslını öğrenince,Ayhan da,benim kendisini işlettiğimi zannedecek,halbuki böyle bir şey aklımdan bile geçmez.Ayhan,yıl başına kadar Diyarbakır’da kalacakmış,ona mektup yazıp işin iç yüzünü yazıver. Gelelim benim evlenme sathı maili üzerinde idbara doğru yuvarlanışıma(Eğimli bir yolda düşmeye doğru);bunu da nereden çıkarıyorsun canım.Benim böyle bir şey yapmaya şimdilik hiçbir niyetim yok.Hem sonra,böyle şeyleri işletme malzemesi olarak kullanmaya da senin gibi ihtiyacım yok benim.Ben adamı işletecek olduktan sonra çok mevzu bulurum,yeter ki işletmeye karar vereyim.Senin için şimdilik böyle bir tehlike yok,korkma!.Haa ne diyorduk?..Benim evlenmemden bahsediyorduk galiba.Durumumu sana objektif olarak anlatayım. Turnenin başlarında Gönül ile mektuplaştık,en son Gaziantep’e geldiğimiz ilk günlerde ondan bir mektup geldi,fakat ben ondan sonra mektup yazmamaya karar verdim ve yazmadım.Tabii,ondan da bir daha gelmedi.Zaten,bugünlerde onun turnesi bitiyor,herhalde Ankara’ya dönmüştür. Gönül meselesi böylece kapanırken,benim için başka bir kapı araladı.Ankara’da lise eskiden bir kızla mektuplaşıyorum,belki tanırsın veya bizden duymuşsundur,Daver buradan ayrılmadan önce onu İnci isminde bir kızla tanıştırdım,bunlar anlaşmışlar ve Daver Amerika’ya gittikten sonra da mektuplaşıyorlardı.Tabii,Daver şimdi mektubu kesmiş,kızdan buraya bana mektup geldi,ben de ona yazdım,şimdi çok sık mektuplaşıyoruz ve biri birimize resim gönderecek kadar işi ilerlettik,biri birimizi çılgınlar gibi seviyoruz(Böyle konuşmaktan zevk alan bir tipti).Ankara’ya dönünce,ondan başka kızla konuşmayacağım,belki de onunla nişanlanırım,ama seninki gibi böyle hayal mahsulü değil,ciddi olarak.Bu arada,Daver’in boynuzları da dallanır budaklanır. 8 Uçarcığım,biz Gaziantep’e iki tane ihbarlı iş için gelmiştik,işimizi bitirip İskenderun’a dönecektik.Fakat,işler uzadıkça uzadı ve hala da bitmedi.Şimdilik,kati olarak ne zaman biteceği de belli değil.Eğer,ay başına kadar işlerimizi bitirebilirsek İskenderun’a gideceğiz,bitiremezsek yıl başına kadar burada kalıp yılbaşında doğru Ankara’ya döneceğiz. Burası büyük şehir,kalabalık,fakat bıktık artık.İki kişi olduğumuz için canımız sıkılıyor,halbuki burası ucuz,rahatımız da iyi,fakat yapacak şey yok. Burada başlıca meşguliyetim arkadaşlara ve tanıdıklara mektup yazmak ve cevap beklemek. Keleş’e,Yalağa,Civciv’e ve Kasvet’e mektup yazarak imtihan neticelerini sordum,fakat bir cevap alamadım.Sen,imtihan neticelerini öğrendiysen bana da bildir.İnşaallah mezun olmuşlardır. Sıra bir Ertuğrul Kumcuoğlu mektubunda. Aydın Lisesi’ni bitirip Mülkiye’ye girmiştir.Mülkiye’yi birlikte bitirdiğimiz halde;burs alabilmek için bir dersten Eylül’e kaldığından,benden altı ay sonra Maliye Teftiş Kurulu’na girmiştir.Vali Ertuğrul olarak anılırdı.Oysa o ,Bütçe Genel Müdürlü,Maliye Müsteşarlığı,Kıbrıs Büyükelçiliği yaptı.Halen milletvekili olarak çalışmaktadır. İşte onun ilk mektubu Yüksek bir huzura takdimdir Umur-u Maliye-i Umumiye Teftiş Heyeti Müfettiş Ser Muavini Tayyar(Mana murad olundukta “Uçar”) beyefendi hazretlerine Abd-i acizinizi her cihetten memnun ve mahzuz kılan tahrirat-ı aliye-i hususiyenize vaz-ı yed etmekle şol tahrirat-ı acizemizi canib-i alinize irsal edüp,hem zatı alilerine derhatır etmek ve hem de serencamı na şayanı bahisimiz ile zat-ı şeriflerini ızrar etmek cesaretünü göstermemiz oldu.Yarı aff-ı şahanenize sığınır ve evvela selam edüp salavat-ı şerif ile ellerinizden sıkar vü muhabbetimizin kabul buyurulmasını arz-ı istirham ederiz efendim. (Mülkiye’de İnek Bayramı sırasında son sınıfların okuduğu Ferman,Osmanlı dili ile yazılırdı.Ertuğrul da buna benzeterek yazıyor betiğini) On beş gündür mukim bulunduğumuz Bolu ismiyle müsemma,zatı alinizin mensup bulunduğu heyeti şeriye mensubunun ziyaretiyle müşerref şol belde son derece yeşil,abı ince,taamı hoş,hevası latif,cins-i diğeranı bol ve üssümizanı kurtarır bir şehri na kebirdir. Etekleri umumiyetle diz üstünde cins-i latifanı,ilk gün ışığında bir damla gözyaşına benzer şebnem ile müzeyyen gül misüllu bakışları kalb durduran,göğüsleri yeni yeni neşvünema bulan cins-i latifan-ı lolitaları ile abezan tanrı kullarına heyecanlı günler geçirten bu sokakları dar ve eğri,yapıları eski ve yeni,eğlenceleri kıt şehirde yevmimizi yevm etmeğe gayret idüp gidiyoruz. Hamdolsun,üstadımız Feyyaz bey şimdilik gayet iyi.Ben muhasebe teftişi yapıyorum.Akşamları balık avına çıkmıyoruz. Düne kadar mahfelin bahçesinde oturup cins-i latifanı tasnif ediyor ve not veriyorduk.Üstad,hanımını almağa Ankara’ya gitti.Bizim için de sıkıntılı günler başlayacak herhalde.Zira,geldiğimden beri üstadın evinde beraber kalıyorduk.Henüz,Antalya’ya gidip gitmeyeceğim de belli değil.Burada da öyle karışık bir durum yok.Yalnız,Orhan’lar Sıvas’ta muhasebe müdürünü ve veznedarı tevkif ettirmişler.Ondan sana selam yazıyorum.Herhalde,Aydın’ı ve Biltekin’i bu hafta görmüşsündür.Gözün aydın. Burada,üssümizan kurtarır bir sürü kız var.(Not ortalaması on üzerinden yedi ve yukarısı olanlar demek istiyor)Göz keskisi atıp avunuyoruz.Belki iş çıkabilir ama,pozisyon ve statü na müsait.Ama,sanırım yakında herkes çuvala girecek.Zira,kış buralarda erken gelirmiş.Turnenin son iki ayı,sıkıntılı geçecek herhalde.Antalya’ya gidersem durum değişir tabii. 9 Seni daha fazla sıkmayayım.Özlemle gözlerinden öper,sıkıntısız günler,işlerinde başarılar dilerim.Ali Nemci bey üstadımıza da selam ve hürmetler. Müfettişlerin turnede(Anadolu kent ve kasabalarında)çalışırken en büyük sorunları;cinsi latiflerle ilişkilerdir.Bu konuda değişik davranışlar sergileyenler de olmuştur.Anlatılanların en ünlüsü şudur. Müfettişin birisi;Adana’ya turneye giderken İstanbul’da bir randevu evinde çalışan güzel ve genç bir kadını da yanına almış.Kadını,herkese karım diye tanıştırmış.Böylece sorununu çözmüş. Oradan Hatay’a gitmiş ve bir otele yerleşmişler.Yine herkese karım diye tanıştırmış.Ancak;otelin sahibi sık sık İstanbul’a gidermiş ve oradan bu kadını tanıyormuş.Durumu kadına bildirmiş.Kadın geceleri Müfettişle,gündüzleri de otel sahibi ile yatıp kalkıyormuş. Bir öğle tatilinde Müfettiş otele gelmiş ve otel odasında otelin sahibini kadının yanında yakalamış ve bir güzel dövmüş.Olay karakola intikal edince;Müfettişin foyası meydana çıkmış.Bunun üzerine;Ankara’dan Müfettişe şifreli bir emir gelmiş.Adam şifreyi çözmüş,emirde şöyle deniliyormuş ”İstanbul’dan turne yerine fazla bir bavul götürdüğünüz öğrenilmiştir.Söz konusu bavulu İstanbul’a derhal geri yollayın” Şimdi sıra kadim dostum,can yoldaşım,beni ailesinin bir parçası gibi benimsemiş olan Gıcık Cengiz(Altuğ)un bir betiğine geldi. Cengiz,ilkokul çağından bu yana babasız büyümüş.Babası,İzmir Bayraklı’daki bir fabrikada işçi iken kazan patlaması kazası sırasında geçmiş gitmiş.Oradan Diyarbakır’a göçmüşler.Ziya Gökalp Lisesi’ni birincilikle bitirip Mülkiye’ye açılan sınavları birinci olarak kazanarak girmişti.Greko Romen güreşte Türkiye birinciliği olduğundan;Kızılay’ın verdiği bursla okumuştu. Mülkiye’yi bitirdikten sonra,Maliye Teftiş Kurulu’na birlikte girdik ve çok güzel ortak anılarımız oldu.Teftiş Kurulu’na da birincilikle girmişti. Kendisi çikolatayı çok severdi ve her büfenin önünde durur ve bana”Uçar,bana bir çikolata alsana” derdi ve ben de alırdım. Paris’teki bir yıllık staj döneminde de beraberdik.Yakışıklı ve kızların peşinden koşan bir tipti.Paris’te de birlikte o alanda çalışmıştık. İşte,ilk betiği Sevgili Uçarcığım,Sana karşı çok mahcubum.Beni affetmeyeceksin.Ama,dostluğumuza sığınarak beni affetmeni,seni bunca zamandır mektupsuz bırakmamı hoş görmeni rica edeceğim. Döndük dolaştık,İstanbul’a vasıl olduk.Fakat,senin bu yıl burada olmaman cidden hiç hoş değil.Seni hepimiz özledik.Hatta annem “kontoş oğlan nerede” diyor.Bobi (Köpekleri)ağlamaklı.Bacaklarını yalamanın hasretini çekiyor.Aydın ve ben de “Çam küspesi,tasarruf bonosunun yirmi liradan on liraya çıkması,üç pikap yiyip üzerine bir bardak ayran içtiğin halde doymadığın,Suriye hududunda sivillerle halkın hala karşılıklı dövüşmekte olması ve ilah..”gibi hadiselerin yenilerinden mahrum kaldığımız için,hadise ve espri bakımından kısır bir mevsim geçirmekte olmanın üzüntüsü içindeyiz!.. Şu anda,Aydın,senin bir hadiseni anlattı.Sen,Şişhane’den Sirkeci’ye gitmek için dolmuşlara seslenirken Sirkeci yerine “Şişhane,Şişhane..”diye bağırmışsın.Aydın,”Ben onu dolmuş kahyası sandım” diyor.(bu olay sırasında bıçkın bir İstanbul şoförü,başını açık otomobil penceresinden uzatıp “Zaten Şişhane’desin be ağabeycim…”deyince kendime geliştim.) Biz,Erdoğan Koçak beyin refakatinde,Fatih Vergi Dairesi’ndeyiz.Bono ve gelir vergisi teftişi.Anlayacağın,puantaj ve yekunlamaya devam. 10 Kitaplarını istiyor musun?Ne şekilde göndereyim.(Ben,bu sıralar İzmir’de teftişteydim) Uçarcığım,şimdi senden mühim bir ricada bulunacağım.İzmir Maarif Müdürlüğü’ne gidip Zübeyir Kaplan tarafından “Hizmet müddeti cetvelinin” çıkartılması isteğini havi-bir hafta önce yollandı-dilekçenin bir an önce neticelenmesine çalış.Malum,müfettiş forsunu kullanarak çok çabuk sonuçlar alabilirsin.Muhakkak yap,rica ediyorum. Sonra,İstanbul’dan ayrılırken size verdiğim bir teftiş notları defteri vardı.O ne oldu?. Bizler iyiyiz.Senin de sıhhatte olmanı dileriz. Erhan’a ve Aydın Erdim’e çok selamlar.Tebrikleri sebebiyle gösterdikleri kibarlığa ve kadirşinaslığa çok teşekkür ederim. Annem gözlerinden,Bobi bacaklarından,ben ve dayım gözlerinden öperiz. Arkadaşlara selamlar,üstadına hürmetler. Bir diğer Cengiz betiği daha. Uçar, Mektubunu aldım.Teşekkür ederim.İşimi takip hususunda gösterdiğin alakaya ayrıca teşekkür ederim. İkinci mektubunda ailevi durumunu anlatıyorsun.Paranı istemek senin en tabii hakkın olduğuna göre,böyle bir durumu anlatmana ihtiyaç da yoktu.”Beni anlamalısın”,”Yeğenlere hediye alacağım” gibi sözlerin de bana çok dokundu..Çok acıklıydı. Bugüne kadar ödeyemediğim için çok üzgünüm Uçar.Fakat,Martın birinde yollayacağımdan emin olabilirsin.Bu hafta yollayamadığım-acıklı ve bana pek dokunan ifadelerine rağmen-ki ayni zamanda anlayış da göstermemiş oluyorum-için ayrıca özür dilerim. Bu arada,Türkiye bakımından oldukça ehemmiyet arz eden bir gerçeği de,geçenlerde Aydın izah etti.Biliyorsun;Turan Feyzioğlu mecliste MDO luların kim olduğunu ve kim olabileceğini bilmiyoruz,bilsek,onu da alkışlarsınız gibi laflar etti.Aydın,”Ben MDO nun ne olduğunu biliyorum” dedi.MDO nun aslı MDU imiş ”Makatist Davul Uçarcılar “cemiyetinin baş harflerinden meydana geliyormuş.Bu vesile ile hatırlatıyorum.Bilmem sen ne diyeceksin?!.. Yeni evinizin hayırlı ve uğurlu olmasını temenni ederim.(Yeni bir eve kiracı olarak taşınmıştık)Eğer,İzmir’de olsaydım bir bezik takımı-tabii Yusufla birlikte- alıp hediye ederdim.Ama yine de alacağın olsun. Annem selam ediyor.Aydın’ın selamı var.İyi günler,selamlar.Erhan Güven’e ve Aydın Erdim’e de selamlar. Burada adı geçen Yusuf,Cengiz’in liseden arkadaşıydı ve İstanbul Üniversitesi’nde okuyordu.O sıralar,Türkiye masa tenisi şampiyonuydu.Cengiz de iyi masa tenisi oynardı.Zaman zaman Beyazıt’taki öğrenci kahvesine gider;Yusuf’a masa tenisi antrenmanı verirdik.Sonra da oturur,sıkı bezik partileri yapardık.Cengiz’lerde de toplanıp bezik oynardık. Şimdi,yaşamı bir drama dönüşen bir arkadaşımdan gelmiş bir betiği aktaracağım.Kelle İlhan’ın betiği. Kelle İlhan Las Vegas dörtlüsünün en şanssızıydı.Hep oyunlarda kaybederdi.O nedenle de babasından sık sık para isterdi.Biz de onunla ”Babacığım para telle sevgili oğlun Kelle” diye dalga geçerdik. Kelle İlhan,kadınlara da çok düşkündü.Özellikle koca kalçalı kadınlara bayılırdı.O nedenle bir takma akı da “Küfe abi..”idi. İşte betiği Sevgili Davul;Mektubunu aldım,çok teşekkür ederim. 11 Kader yollarımızı ayırmış Davulcuğum,ben babamın ısrarı ve babalık hakkını ileri sürmesi üzerine atıldım bu hayata.(Ben de,babamın babalık hakkını ileri sürmesi üzerine evlenmeğe karar vermiştim).Şimdiye kadar da memnunum. Yalnız,askerlik sonrası,Emniyet’e intisap edeceğim.Tabii bu arada,hukuk farkını vermeğe çalışacağım. Bakalım,hayırlısı Allahtan,alnımıza ne yazılmışsa o olur. Yaa Davulcuğum,şimdilik kurstayız.Görsen,öyle sıkıcı oluyor ki,anlaşamadığın kimseler bulunursa bilhassa..Bereket,az bir şey kaldı,kurtulacağız artık.(Kaymakamlık kurslarından söz ediyor) Herhalde sen,yakında ehliyet imtihanlarına girersin.Allah,muvaffak eylesin. Ehtiyar ne alemde?O hergele çok hayırsız çıktı.Sizleri öyle özledim ki Davul,ay başında belki gelirim oraya.Mektubu aldığında,sen onu o da seni öpsün benim için. Davulcuğum;dediğim gibi,ben iki defa nişanlandım,bir defa da evlendim.Gülme,gençliğimin hayrını görmeyeyim doğru söylüyorum.Şimdilik boşanıyorum.Bakalım,bu küfecilikle daha başımıza neler gelecek.. Az kalsın unutuyordum.Şubat tatilinde benim kazadan bir hocanım İstanbul’a gelecek.Gece değil,gündüz için sizin kaldığınız yer müsait mi,acele yazarsın bunu.. Bak Davul,dalga geçme,bunu muhakkak yaz.O avradın hakkını veremedim,içime dert oldu.Sen bana evvelce bildir de,dalgayı ona göre ayarlıyayım.Yalnız gündüz için,gece değil. Sonra,bizim Civciv ne alemde?kaybettim kerevizi..Bir ara İngiltere’ye gitmişti.Dönüp askere gitmiş galiba.Onun da adresini biliyorsan,yazıver bana.(Buradaki Civciv Selçuk Maruflu olup sonradan milletvekilliği yapmıştır.) Herhalde,Şubatın ilk haftasında karşılaşırız.Anlatırız eskilerden ve bizim oğlanlardan kim varsa,hepsine selam eder ve gözlerinden öperim. Sonsuz selam ve sevgiler.Hasretle gözlerinden öperim. Kelle İlhan,Mali Şubeyi bitirmesine karşın,kaymakam olmuştu.İlk kazaya görevli gittiğinde,Nüfus Müdürü onu evine yemeğe davet etmiş.Bizim Kelle İlhan iyi de içiciydi.Oturmuşlar ve bir güzel demlenmişler.Gece yarısı,Nüfus Müdürü kızını bunun koynuna sokuvermiş. Kelle İlhan,sabah uyandığında yanında kızı,çarşafın durumunu görmüş.Yıkanıp giyinmiş ve kaymakamlığa gitmiş. Daha sabah çayını içmeden Nüfus Müdürü odasına girmiş ve ellerini ovuşturup” Ehh..Kaymakam bey..Bir düğün yaparız artık.”demiş.Adamın kızı,kaknemin birisiymiş.Ama İlhan,başına gelenden sonra “Olmaz” diyememiş ve o kızla evlenmiş. Bu olaydan sonra İlhan çevresine,topluma,herkese kapatmış kendisini..Mesleği de bu durumdan etkilenmiş ve tinsel durumu nedeniyle ilerleyemedi de..Hukuk işleri müdürlüğü yaptı uzun süreler .Sonunda,tüm acıları erken bir yaşta bitti. Ben,Bolu teftişi sırasında;İlhan’ın Kıbrıscık kazasında kaymakam olduğunu öğrendim ve kendisini telefonla aradım.Hafta sonu oraya gelebileceğimi söyledim. Durumu Üstadıma da anlattım.Onun otomobili vardı.”Beraber gidelim,ben de orayı görmüş olurum” dedi. Cumartesi günü tam yola çıkacağımız sırada,otel işleticisi nereye gittiğimizi sordu.Kıbrıscığa gideceğimizi öğrenince “Siz deli misiniz .Türkiye’nin en büyük mahrumiyet yeri o kazadır.Kişi oğulları,hafta sonunda oraya gitmezler,oradakiler buraya gelir.”dedi.Üstad da kararından caydı ve gidemedik. Sonraki hafta İlhan’dan özür diledim ama,bir işe yaramadı.Bu onunla son ilişkim olmuştu. Cengiz’in Uzunköprü’den yazdığı bir betik. Mektupların beni cidden pek memnun ediyor. 12 Tahminimin hilafına,bu güne değin(zevkten bittin tabii bu kelimeye)İstanbul’a yirmi gün önce bir defa gidebildim. Burası büyük bir kaza.İnan ki,mesai saatlerinde tek satır okuyamadığım halde,henüz vezneyi bitirdim,muhasebeyi ancak ay başında bitirebileceğim.Ayrıca,İpsala’da bir zat maaşları(emekli maaşı)tahkikatı verildi.Ve ayrıca rahatça on beş günü alabilecek bir kadro tevzii etüt çalışması verildi.Anlayacağın,buralarda daha uzun zaman sürteceğim. Üç hesap uzmanı var.İkisi muavin.Muavinlerden birisi sarışın,bizden bir devre küçük,Haluk seni tanıyor.Diğerlerini tanımazsın.Biri hukuklu. Hükümetin karşısında park var.Şu anda “Sağ yana dönder beni,sol yana dönder beni” türküsü söyleniyor.Sekizinci defa dinliyorum öğleden beri. Orhan’dan ve Ertuğrul’dan haber aldım.Orhan sık sık yazıyor.Erhan,hiç yazmadı.Hans da,bu turneden başka yazmadı. İstanbul’a gittiğimde İkilipisle Ataköy’e gittik.Abi Ataköy,tam Ataköy.Ne eksiği var ne fazlası. Tabii ki,hakkını verdim.Ama,ne çok kız vardı aklın durur.Arkadaşla geldiğime pişman oldum. Para biriktirecek olmasam,her hafta giderim.Ama,birader para dayanmıyor ki İstanbul’da. Sana bir havadis,.Bilardomu ilerlettim.Yani,öğreniyorum.Uzmanlarla oynuyoruz. Dün Utku geldi.(Takma adı Sıtkı Macun olup sonradan çeşitli illerde valilik yaptı)Sana selamı var.Bir arzun olursa bana yaz.Memnuniyetle yaparım.Gözlerinden öperim dostum. Her müfettişin yaşamında ilk üstadının önemi vardır.Benim de ilk üstadım İlhan Özer olmuştur.Diyarbakır’da onun yanında çok şey öğrenerek mesleğe başlamıştım. Sonraları,İlhan Özer bey beni mesleki yazılar ve kitaplar yazmağa yönlendirdi.Onun sayesinde yüzü aşkın makale ve on iki mesleki kitap yayınladım. Yetkili muavinken,İskenderun’daki bir olayla ilgili kendisine danışmışım.Betiği bu konuda işte Sevgili Uçar Kardeşim; Gönderdiğin mektup için teşekkür ederim. İskenderun’daki “açık” hadisesini şu şekilde halletsen iyi olur.Açığın tamamı doksan iki lira elli kuruş imiş.Pek fazla sayılmaz.Şayet defter kayıtları doğru ise,sadece “cevaplı rapor”a madde yaz.Riyaseti haberdar etmek veya işten el çektirmek gibi yollara gitme.Kaldı ki;açık çıkan pullar harç pulu,tayyare pulu gibi şeyler.Bu pul suistimalleri daha ziyade büyük meblağı havi damga pullarında olur. Şayet pul defteri ve kayıtları uymazsa o zaman “ihtilas” fiili olmuş olur ki;gereken tedbirleri alırsın. Bizim grup altı yedi Ağostos’ta nasipse Mersin’de olacak.Bir hafta sonu,Mersin’de bekleriz.Daha önce bize haber gönder ki,seni bekleyelim. Bu vesile ile selam ve sevgilerimi sunar;çalışmalarında başarılar dilerim. Yetkili muavin teftişlerime Urfa’daki bir vergi incelemesi ile başlamış ve orada bir Zıraat Bankası müfettişi ve bir Emlak Bankası müfettişi ile arkadaşlık etmiştik.On beş gün sonunda Türkçeyi Urfalılar gibi konuşmaya başlamıştık.Aramızda da Urfa ağzıyla konuşup gülüşüyorduk.Ben,oradan İskenderun’a geçtim.O arada Urfa’da teftişini sürdüren Zıraat Bankası müfettişinden Urfa ağzıyla bir betik almıştım.İşte o betik. Sie diyem keki;Hele,mektubunu dün almışam,İskenderun bu mevsimde,Urfa’dan daha sauk olduguna nam ve hesabına sevinmişam.Ben,bildiğin kimin,bir taraftan alnımdaki teri siliyem,bir taraftan da puantajımı çekiyem.Sen gittıgından beri,can sıkıntısından kendimi daha 13 da işe vermişam.Hele şimdilik işler yolunda gidiy,Agustosun sıcagından müteessir olmadısak,veziyet iyidir. Kekim,hele sen napisan?Denize girimisen.Bakıyım da;Güney Palas’a kapağı atmışsan begler gibi yaşısan,hele bilir misen,Güney Palas’ın müdürü Mülkiyelidir.O bölgede iken bir gece de ben o otelde kalmışam.Fiyatında tenzilat yaptısalar,esaslıdır.Hele orda bir de Cumhuriyet Oteli vardır.Hesap Uzmanları orada kalıydılar,memnun olduklarını söylidiler.Hele begenirsen,fiyatı oldukça makuldur.Kekki,sahildeki gazinoda kaya balıgı yiyimisen?Hele bir tadına bak,begeneceksen. Hele sana,eglenceli bir hadise anlatacagım.Geçen gün,Renkli sinemaya gitmişem,baktım arkamdaki sırada kekkonun biri ayaklarını yanımdaki koltugun üstünden uzatmış,film seyrediy.. Hemşerim,zehmet olmazsa şu ayaklarını çekimisen dedigimde “Hele dur lo!..Filimin en heyecanlı yerine geldik” dedi.Baktım ki,kekko ağzı bir karış açık hayran hayran seyrediy,mutadımız vechile nezaketi biz gösterdik,kekkonun keyfini bozmamak için yer değiştirdik. İşte böyle azizim,artık seneye iyi bir proğram çeker,bunun acısını çıkarırız. Selamını Nabi usta’ya söyledim.Bilmukabele selamlarını iletiyor ve “gözüm üstüne” diyor. Hele burada son vermek mecburiyetindeyim.Derece otuz dokuz cıvarında.Halbuki,bu mektubu gece yaziyim.Şimdi parka gidip o sauk ayran içeceğim.Biye bir şey diyesen?Hemen yaz. Orada Arapça kelime öğrenirsen bize de bildir de çeşit artsın. Hele iyi günler ve başarılar diler,gözlerinden öperem.Cevabını en kıssa zamanda bekliyem.Gözzüm üstüne keki,hassap babo,vara vara kekko…devamı gelecek sayıda. Urfa’ya gelenlerin,özellikle de müfettişlerin yemek yiyebilecekleri bir tek yer vardı.Nabi ustanın lokantası. Nabi ustanın masasının camının altı,müfettiş kartlarıyla doluydu.Ben de bir kart bırakmıştım. Bu Nabi usta bana patlıcanlı kebabın nasıl yeneceğini öğretmişti.Sonraları,İstanbul’un ünlü et lokantalarının birinde bu kebaptan yemek istediğimde;garson onu yiyemeyeceğimi başka kebap istememi ileri sürmüştü.Sonra,patron geldi o da ayni şeyleri söyledi.Sonunda,bana ve misafirlerimize patlıcanlı kebaplar geldi. Bizler benim önderliğimde,kolları sıvayıp;lavaş ekmeklerinin içine kebapları koyup patlıcanları fırttırıp iyice ezip dürüm yapıp yemeğe başladığımızda;patron da garson da gelmiş “Aşk olsun,afiyet olsun” demişlerdi.O patlıcanlı kebabın tadı hala dostlarımın damağındadır. Ertuğrul’un ikinci mektubu Mektubunu bugün aldım.Milletin erkeklik aleti teferruatına denk,oturacak yeri bateri çalıyor.Tutup,Ertuğrul kafayı bozmuş diyor.Neymiş,herife hitapsız ve tarihsiz mektup yazmışım.Erhan için söylüyorum. Bir posta,bir tavsiye,herif bize mektup nasıl yazılır konferansı veriyor.Halbuki ben,her zaman yaparım hitapsız mektup yazmayı.Tarihe gelince,turnede olduktan sonra ne önemi var. Hikayesi bu,neyse konuşup anlaştık.Kafayı bozmuş dediği bu.Halbuki,kendisi ütülemiş haberi yok. Abi,biz bu programı zamanında ve adam gibi tamamlayabilirsek dokuzluk promosyon tüm Türkiye’yi baştan sona teftişten geçirir.Sabah dokuz akşam on iki çalışıyorum.Hala,yaptığım çalışma programı benden önde gidiyor.Hem de ne;son yere bir ay ayırdım.Biltekin der ki” Yazalım bu program bu kadar sürede bitmez” diye riyasete.Ben bir fırsat bulursam çıtlatacağım.Siz yine İstanbul’da okudunuz kardeşim.Ben,hiçbir şey bilmiyorum.Herhalde,heyet tarihinde ilk defa oluyordur hiç bir şey bilmeden teftiş.Bu arada da hiçbir şey çalışmama.Bakalım,sonu ne olacak. 14 Sana mektup yazma dedim.Doğru,Midyat’ı,rahatlığını(kafaca),tavla alemlerini,içki sofralarını arıyorum Ceyhan’da.Ama,Allah için bu sene re’senlerin gittiği yerlerin en kötüsü.Bunu biliyorum ve moralimi ayakta tutmağa çalışıyorum.Durumu benden iyi olan hepinizden bir sızlanma,bir şikayet.İstifalar,intiharlar..Ulan millet,bizim zorla ayakta tutmağa çalıştığımız morali iki paralık edecek.Her gelen mektuba posta attım(Çıkıştım)Herkes,kendi derdine yansın diye.Anlayacağın,kafayı bozmaktan değil;kafayı bozmayı önlemek isteğinden.Evvel Allah çakı gibiyiz.Erhan da son mektubumu alınca düzeltmiştir kanaatini. Bili(Biltekin)den mektup aldım.Ben,burası bitinceye kadar aşağı inmem diyor.Yol yıpratıyormuş.Eylül ortasına bırakalım diyor.Yani,on iki veya yirmi Eylül’e.İstersen,Eylül ortası için sen benim düdüğümü bekle.Bir düdükle ictima oluruz Allahın izniyle.Ne dersin? Çekilişe üç ay kaldı.Üç ay sonra müfettişsin.Ulan seni müfettiş yapmayacak adam anasından doğmuş mu be..Daha neyimizi vereceğiz bu heyete. Sana bir de soru kağıdı gönderiyorum.Acele cevapla.Aceledir. Gözlüğünü çıkar,göbeğini içine çek,şapur şupur. Maliye Müfettiş Muavinleri üç yıl süren bir yardımcılık,yetişme döneminden geçerler.Bu dönemde tüm mali kanunlar ve teftiş ve soruşturma yöntemleri öğrenilir. Ertuğrul’un dediği gibi;kişioğlu kafayı bozma noktasına dek gelir.Zaten,bize örnek alınmış Fransız Maliye Teftiş Kurulu’nun temel kuralı şudur.”Maliye Müfettiş Yardımcısından,sürmenaj olmadan sürmenaj noktasını aşması istenir ”Bu noktadan tüm Maliye Müfettişleri başarı ile geçmişlerdir. Şimdi sizlere en eski dostlarımdan birisini,kardeşim diyeceğim birisini anlatacağım. Ehtiyar Erhan(Erhan Güven)İzmir’de doğmuş,babasız kaldığından dedesi tarafından büyütülmüş .Dikili Bademli doğumlu birisiydi. İzmir Atatürk Lisesi’nde başlayan dostluğumuz,Mülkiye’de,Maliye Müfettişliği mesleğinde,Daha sonraki yaşamında sürmüştür. Ehtiyar kadar iyi yürekli ve iyi düşünceli kimseye rastlamadım.Maksi Engin’in de kadim dostuydu. Maliye Müfettişliği yeterlik sınavında başarılı olamadı ve bir süre Merkez Bankası Müfettişliği yaptı.Bu arada;Maliye Müfettiş yardımcısıyken;Beyoğlu’nda vitrin zamparalığı sırasında iki öğretmen bayanla tanıştık.Ben,benimkinden bir ay kadar sonra ayrıldım.O,arkadaşlığını sürdürdü ve o kızla,sevgili eşi Mine ile evlendi. Sonra;Mine’nin ailesinin yerleşik olduğu Bursa’ya yerleştiler.Boya başbayiliği,boya imalatı gibi işlerle oldukça zengin oldu. Ben evlenirken,nikah ve düğün işlerinde harcayacağım beş bin lirayı ondan borç almış ve geri ödememe karşı çıkmasına karşın,banka hesabına yatırmıştım. Ehtiyar Erhan’ın iki oğlu oldu .Mert ve Sutay koydular adlarını.Bunlardan Mert,delikanlılık çağında kumara düşkünlüğünden dolayı kumar oynatanlara büyük miktarda borçlanmış.Borçlarını ödemelerini anne ve babasından istemiş.Bir kez ödemişler.Oğlan yine büyük bir kumar borcuyla karşılarına gelince;bu kez “olmaz” demişler. Mert de,iki adam tutup annesini ve babasını öldürmeyi planlamış.Bursa dışına Mercedes araçlarıyla çıktıklarında bu iki kişi aracın önünü kesmiş ve fakat Erhan’ı ve eşini öldürememişler.Bunun üzerine Mert;adamların silahıyla anne ve babasına ateş edip ikisini de öldürmüş.Böylece;miras payına kavuşacak ve borçlarını ödeyecekmiş. Anne ve babasının cenazesinde göz yaşları dökmüş.Ama,polisler kanmamışlar ve yaptıkları soruşturma sonunda,katilin o olduğunu saptamışlar ve oğlanı hapse attırmışlardı. Ehtiyar Erhan’ın,Mercedes’in şoför mahallinden aracın dışına sarkmış cansız bedenine ait gazetedeki resmi görünce şok olmuştum. 15 İşte,böyle bir alınyazısı olan Ehtiyar Erhan’ın betiklerinden biri. Uçarcığım;Mektubunu aldığım birkaç gün oluyor.(Biraz daha fazla galiba),Herhangi bir şey söylememin faydası olacağını sanmıyorum,nasıl olsa inanmazsın.Ne yaparsın,arkadaşlara itimat telkin edemiyoruz. Geçende,Gıcık’tan(Cengiz Altuğ) bir mektup almıştım,herhalde cevabını biraz geciktirmiş olacağım ki,bir de tekit aldım.Bir cevap döşendim ki,evlere şenlik,mektubu okuduğu zamanki halini düşündükçe,zevkten yassılaşıyorum. Yahu Davul be,sen oralarda ne arıyorsun,senin halin de hani görmeğe değer,bilir oğlum riyaset işini,senin kilo fazlasından şikayetçi olduğunu duymuş herhalde,çok ciddileşmişin duyduğuma göre,tabii ter dökmekten suyun kalmadığına göre!..Hem sonra,riyasetin işini bildiği şuradan da belli ki,ehilliyete(Dikkat buyur)almak için sizi hiç de acele etmiyor.Düşündüm de,üzülmemeniz için,hiç de sebep yok,biz gelecek Ağostos ayında ehliyet imtihanına giriyoruz.Eh nasıl olsa imtahan açılacak demektir,belki o zaman size de bir hak tanırlar!.. Galbini zebete koy bekle,ihmal itme gendini.Ah,o promosyonda Gıcık Cengiz yok mu,daha çok beklersiniz siz.Ne yazıyor biliyor musun?Geçende İstanbul’a inmiş.Bulunduğu(Pardon barındığı)ormandan kim ürküttü yine onu!..Sen sakın şehirlere filan inme eyi mi?!.. Burası,eh fena değil,idare ediyoruz işte.Laf aramızda,moralim de bozulmaya yüz tuttu.İstanbul’da zamparalık etmekten bahsediyorsun,yahu ben İstiklal Caddesinde yürümesini becerebilecek miyim diye düşünüyorum. Bereket,onun aşk mektupları teselli ediyor beni.Ama ben hala ona;buraları,sularını,havalarını anlatıyorum!.. Uçar,biliyor musun gelmezden evvel ne oldu?Mine ile senden ilk zamanlar birkaç defa bahsetmiştik,sonra pek bahis konusu olmadın.Benim gideceğim katileşince,İstanbul’a geldi,son günlerde beraber gezdik,bu arada bir süveter meselesi mi nedir,ondan Reyhan’lara uğradı.(O da kim deme de,hatırlamağa çalış,seninki işte)(Uğramağa korkuyordu onlara ne söylermiş diye)döndükten birkaç saat sonra seni sordu.Ben,neden sorduğunu anlamak için biraz tarif ettirdim.Velhasıl,anlaşılan kız seni sormuş.Bunu açık açık söylemedi amma,benim yüzde yetmiş seksen tahminim.Tabii,turneye çıktığını söyledim.İstersen,İstanbul’a dönünceye kadar bir düşün,ama pek fazla ciddi olmamak şartıyla.Karar değiştirirsen,bir şeyler yaparız,malum o zaman bir türlü karar verememiştin. Davulcuğum,sorma,bir pis havadır geldik başladı,gidiyoruz öyle,hava ha yağdı ha yağacak.Bu ayın yirmisinde Ordu’ya geçiyoruz..Sonrası,Allah kerim,malum bizim re’senlerin de bu sıralarda gelmesi lazım.Verirlerse tabii. Ertuğrul’dan bir mektup aldım,baş tarafını göndermemiş!..Noksanlarının ikmali için,iade ettim,herhalde alınca küplere binecek.Cengiz,onun için tozutmak üzere diyor. Yüzün terlidir,seni şimdi öpmeyeyim,kışa doğru düşünürüm!..Selamlar. Bir Gıcık Cengiz mektubu daha. Sevgili dostum; Sana epeydir mektup yazamadığım için,affını dilerim.Anlatacaklarım,beni mazur görmene vesile olacaktır,zannediyorum. Bir kere,İpsala ve Keşan kazalarına,bir emekli maaşı tahkikatı için,bir hafta müddetle gittim.İlgilileri, inanmayarak köy ve bucaklara giderek bizzat aradım.Başımı kaşıyamadımçok da kaşınıyor olduğu halde!.. İkinci hadise şu,yirmi gün önce tahsildarların hesaplarını istedim.Dört tahsildardan üçü,paralarının bir kısmının evde olduğunu söyledi.Zabıt tuttum.Sayımda;biri bin beş yüz,biri üç yüz yirmi dokuz,biri de iki yüz altmış dokuz lira açık verdi. Hadi,eve gidelim gösterin deyince,birisi gösteririm dedi.İkincisi,parayı harcadım dedi.Üçüncüsü de,parayı kaybettim dedi.Zabıt tuttum.Birinci,evde bin beş yüz lirayı ibraz 16 etti.Ertesi gün,iki tahsildara işten el çektirip tahkikat yaptım ve savcılığa 202/213 den(Ceza Kanunu maddeleri) verdim.Adamları tevkif ettiler. Görüyorsun,meseleler tatsızlaştı. Bu arada,belediyenin damga resmi ve harç kaçakçılığı yaptığı ihbar edildi.Riyasete göndendim.Tetkik et diye yazdılar.Ona baktım.Belediyeye otuz yedi bin liralık damga pulu(kaçakçılıkla beraber) yükledim.İtiraz etmediler. Yine riyasetten,memurlardan biri defter tutuyormuş,ona bak diye bir yazı geldi.Ona baktım.Tesbit edemedim.öylece,yazdım başkanlığa. Anlayacağın,kafamı kaşıyacak vaktim yok. Uçar,”Kadro tevzii” dalgası sana da geldi mi?Vergi dairesi olmayan,yani mal müdürlüğünde bu dalga yapılacak mı?Ben,pek anlamadım.Sana da geldiyse,bana anladığını yaz. Dün,İstanbul’a gittim.Annemin ve Yalçın(Dayısı)ın selamları var.Annem,tontoş oğlanı özledim diyor. Bir şeye ihtiyacın okursa bana yaz. Uçarcığım.Ehtiyar beni ekti.Orhan Süzen’ den epeydir mektup alamadım.Ertuğrul ve Erhan bir kere yazdılar. Bu-yaşamak ise-yaşamaya çalışıyorum.Buranın(Uzunköprü) kızları bir çirkin ki,sorma azizim.Balla yenmez!. Gözlerinden öperim,hoşça kal. İskenderun’da askeri tatbikatı çok iyi idare ettiğini duyuyorum!..Haydi hayırlısı. Bak,sana en taze haber.Geçen hafta Hesap Uzmanlarıyla hamama gittik.Seninkilerden biri,çıplak olarak dolaşıyordu!..Kulaklarını çınlatmıştım.İçimden,heyy Uçar neredesin dedim. Gıcık Cengiz;çok esprili birisiydi.Böyle olmasının temelinde bir Aziz Nesin hayranı olması yatıyordu.Bu kişinin tüm kitaplarını almış,okumuş ve bana da okutmuştu!.. Bir gün;bir sinema kuyruğunda sıradayken;üç kişi önümüzdeki Aziz Nesin’i gördü.Bana ”Uçar,bak Aziz Nesin” dedi.Aziz Nesin bunu duydu ve iki gözü iki çeşme gelip kendisini tanıdığı için Cengiz’e teşekkür etti.O sıralar;askeri yönetim vardı ve Aziz Nesin’i tu kaka etmişlerdi.Bu cüretkar ilgi;onu duygulandırmıştı. İlk üstadım İlhan Özer beye bir betik yazıp teftişle ilgi bazı sorunlarımı bildirmişim.O zamanlar,yetkili muavin turnesi için İskenderun’da bulunuyordum.Ondan gelmiş bir betik. Sevgili kardeşim Önce,mektubunda sorduğun bazı hususları bildiğim kadarıyla cevaplandırayım. Eşhas borçlarında faizlerin hesabı;(ödeme tarihleri) dikkate alınarak yapılır.Yani,senin mektubundaki ikinci hesap şekli,doğrudur.Aynen,gecikme zamlarının hesabına benzer. Adi emanetlerin teftişi mümkün değil diyorsun;istersen şöyle bir sistem kur.Büyük para reddiyatlarını(Geri ödemelerini) incele;bunların yevmiye defterindeki (Adi emanetler hesabı) ile ilgisini tesis et.Daha ziyade;büyük paralar üzerinde dur.Bunların devirlerini de incele.Biliyorsun,emanet redlerinde(Geri vermelerinde)suiistimal olabilir.Hatta,arzu edersen,reddedilmiş paralar için de,senin şüpheli gördüklerinin sahiplerini çağırtabilirsin.Ancak;bu işlerle fazla zaman kaybetmeğe deymez.İşlerden ziyade,mevzuatı öğrenmeğe gayret etmen faydalı olur. Buradaki arkadaşlar,hepsi selam ederler.Gelecek hafta sonunda seni Mersin’e bekliyorlar.Gelmeği arzu edersen Alptekin’e mektup yaz.Ben,bizim hanım Adana’da olduğu için,hafta sonlarında Mersin’de bulunmuyorum.Bülent bey de o tarihte Ankara’ya gidiyor;arzu edersen buradaki üç arkadaşımız seni ağırlar. Bilvesile selam ve sevgilerimi sunar;başarılar dilerim. 17 Sonraları;İlhan Özer üstadım;benim yazı tekniğimi ve çalışkanlığımı görüp beni araştırma yapmağa ve mesleki yazılar yazmağa yönlendirdi.Onun istediği gibi birisi oldum.On iki mesleki kitabım ve yüzü aşkın makalem yayınlandı. Mersin’e o zaman gidemedim.Ancak;sonraları,bir soruşturma için gittim.Bir Müdürün Mersin’deki beş yıldızlı otelde her gece kumar oynadığı;bayan memurelerle düşüp kalktığı iddia ediliyordu. Mersin’e inince,ilk gece o otelde kaldım.Bir hayli pahalı bir oteldi.Gece,kumar oynayanları(o zamanın hükümeti kumarı turistik otellerde serbest bırakmıştı)izledim.Ertesi gün;ilgili müdü rü ifade için çağırdım.Baktım,kumar oynayanlardan birisi karşıma geldi.İfadede,önce inkar etti.Ben,önceki geceyi anlatınca;olayın daha fazla dallanıp budaklanmaması için durumu kabul etti. Bir memureyle Ankara’ya gittiklerini de saptadım.Oradan uzaklaştırıldı. Bir Vali Ertuğrul mektubu daha Tarih yerine,ayın sonu,yarın öteki ayın birisi!.yazılmış. Azizim Uçar; Daha çok on beş gün daha gurbet ellerde sürünmek zorunda kalışına üzüldüm.Ama,pek fazla bir zaman değil.Delip geçse dahi geçer.Kaldı ki,bu süreyi form tutmak için kamp yapmakla geçirir ve bu şekilde değerlendirebilirsin. Biz;yani ben ve Bili,tanrı nasip ederse(bu kısım seni pek ilgilendirmez herhalde,yani tanrı kelimesiyle başlayan deyim ya neyse)ayın on ya da on birinci günü olacak,işte o Cuma günü İstanbul’a “teveccühen” altı aylık sefalete veda edeceğiz.Görüyorsun ya,ciddi ciddi turnenin sona ermesinden söz açabiliyoruz artık. Dörtyol benim için çok rahat oldu.Muamele kıt ve oldukça temiz.Obzervasyon(eleştirilecek konu) bulmakta dahi güçlük çekiyorum.Ol sebepten,üç haftada burasını temize havale etmek mümkün.Bakalım artık,hayırlısıyla sağ ve salim bitirebilecek miyiz bu işi. Senin problem üzerinde teemmül ettim.Yalnız,böyle uzaktan meselenin teferruatına vakıf olamayınca,fikir beyan etmek zor.Ancak,senin mesele esasını Muhasebei Umumiye Kanunu’nun yirmi ikisinden alıyor.(Maaş kesilmesi cezası) Yalnız,sana acizane tavsiyem,böyle ottan boktan işlerin üzerine varma şu dar zamanda.O koltuk alınmış mı?Alınmışsa mesele yok.Burada dümen var.Benim kanaatimce da bu dümen şundan ibaret.Fatura kıymetlerini müteferrik alımlara sokmak için altı yüzün altına düşürmüşler.İlan filan deseler,beş altı yüz lira oraya gidecek.En azından iki koltuk daha demek. Sen,hem para iç edilmiş diyorsun,hem koltuk alınmış diyorsun.Koltuk alınmışsa iç edilmiş para yok demektir.Yok,koltukların değeri bin beş yüz den aşağı ise,bir miktar para iç edilmiş olur ki,o zaman ihtilas olur.Ancak,koltukların değeri toplamı bin beş yüz lira,fakat evraklar gerçeklere uymuyorsa,o zaman hadise tam muhasebei umumiye kanununun yirmi ikinci ye oturur.Bir maaşları kesilir. Bu hadise suiistimal olmaz,zira suiistimal iç etme ile birleşirse vasıf kazanır ve (Caza Kanunu) iki yüz kırktan çıkar,iki yüz iki,iki yüz üç,iki yüz beş, iki yüz sekiz olur., Bana kalırsa,bu adamlar bin beş yüzü verdiler hakkıynan.(B.Köni)Fakat,faturaları dalgaya getirdiler.Böyle ise,varma üstüne.Bir zaparta çek heriflere,bir de riyasete basit rapor.Yok,iç edilmiş para varsa,rahat ihtilası dayanırsın.(Fakat bence,koltuk,sandalye ve ne ise alınmış ise,geri kalan parayı iki kişi paylaşmak için bu iş yapılmaz.Kaldı ki,saydıkların da bin beş yüz liradan aşağı alınmaz).Zimmet olmaz yalnız bu hadise. Zimmet devlet parasını hilesiz,hudasız deve yapmaktır.Minareye kılıf geçmişse ihtilas olur.Suistimal var,iç edilmiş para yoksa yirmi ikinci madde olur.Basit raporla tek maaş katı(kesilmesi)teklif edilir. 18 Al işte,yeteri kadar aklını…ettim sayılır.Ulan bana böyle şey sorulur mu?Biliyorsun karmakarışık edeceğimi.Zaten,son zamanlarda,riyasetin öksürüğünden nem kapıyorum,asabım iki paralık oluyor.Şimdilik,aklım bu kadar yetiyor arkadaş. Müfettiş beyimizle İstanbul’da dertleşmek(Hoş o zaman senin derdin olmayacak ya)ümit ve dileğiyle sevgi,özlem ve benzeri nanelerle şapur şupur iki yanaklarından öper(Eridin bu turnede sen de,o tombul tombul yanakların da kalmadı ki)istirahat tavsiye eder(Kendine çalış,devleti boş ver artık,hiç bir şey yapamazsan çek kafayı kendini dinle) mutlu sonuçlar dilerim. Bir Ertuğrul mektubu daha. Belki de Sina Çölü’nden kopup gelen bir garip sıcak rüzgar yalıyor şu anda tenimi yakarcasına.Biz teftiş kurulunun ayni rüzgara ortak,ayni ölçüde şanssız kulları “bir parça kendimize gelme fırsatı versin” diye yalvarıyoruz,şedit,insafsız Arabistan güneşine herhalde.Yahu,sen şu satırlar yazılırken,İskenderun’un lüksünü Urfa’nın ucuzluğuna tercih edip beni yalnız mı bıraktın yoksa bu Anadolu’dan ayrı,yüzünü Arap yarımadasına dönmüş vatan parçasından. (Bu sırada,Vali Ertuğrul yetkili muavin olarak Midyat’ta bulunmaktadır.) Ne garip değil mi Uçar,şu garip vatan parçasında yürekler parçalatırcasına şikayet ediyorum halimden.İnsanoğlu,halinden memnun olmamak için yaratılmış bir parça da.Aslında,emin ol kendimi dinlediğim zaman,gerçekten halimden şikayetçi olduğum sonucuna bile varamıyorum. Şu anda,en küçük şeylerden mutluluk yaratacak kadar sağlam bir psikolojiye sahibim.Masanın camına akseden(artık) pos bıyıklarım bile mutluluk veriyor bana. Midyat’a geldiğimden bu yana,bir iç sıkıntısı duyduğumu bile hatırlamıyorum.Hatta,oldukça rahatladım burada üstelik.O İstanbul’un hırçın,kaba,mütecaviz,hoşgörüsüz ve sabırsız Ertuğrul’u burada sakin,neşeli,mütebessim bir adama bıraktı yerini,Müfettişliğin müfettişlik olan kısmını hepten ihmal etmiş,çoğumuzun aksine yumuşak bir adam oldum çıktım taşrada.Ve bu yeni yönüm,bir başka şekilde sağlayamayacağım faydaları temin ediyor bana. Gelişimin kırkıncı günü oluyor.Henüz emretmedim daha,hep rica ettim.Fakat,tashihini istediğim bir aksaklığın,tamamlanmasını istediğim bir noksanlığın ertesi güne bırakıldığı da olmadı daha. Ehliyete(Yeterlik sınavı)gelince,henüz meçhulüm olan bir yığın mevzuat gözümü korkutuyorken,attığım her adım,geride bıraktığım her hazmedilmiş sahife moralimi düzeltiyor.Hala,İstanbul’dayken tenkid ettiğin rahatlığın içindeyim.Yarın diye bir şey yokmuş gibi bu günümü değerlendirmeğe çalışıyorum.Ama,kendimi sıkmadan,üzmeden yapıyorum bunu.Belki iyi,belki kötü bilemiyorum,ama hep böyle gitsin istiyorum.Keşki biz de sizin gibi turneden gitse idik imtihana.Teftiş Kurulu’nun o rahatsız edici havası bizi “ehliyet koması” na sokmadan olaydı bu iş. Midyat,suyunda binlerce kırmızı kurdun yüzdüğü şehir,yüzyıllardır sokaklardan sıyrılıp sarnıçlara dolan binlerce bakterinin kaynadığı suların içildiği belde.İnsanoğlunun hayal dahi edemeyeceği bir fecaatin yatağı olan kasaba.Bir suyu temiz olsa,altı ay kalsam buralarda gam yemezdim.Ama,tahmin ediyorum,ay başında da Artvin gibi,hiç unutamayacağım,daima anacağım,derdiyle dertleneceğim kenti şerh edeceğim. Dostluklarına hayran olduğum kişiler,insanlıklarına hayran olduğum dostlar edindim burada.Ve,kaymakam olmadığıma binlerce defa şükrettim.Ve sandığım kadar da uzak olmama sevindim şaşmadan.İkisini de görmek,taşrayı ve büyük şehri sıkıntılarıyla ve iyilikleri ile ayrı ayrı yaşamak,tanımak.Mesleğimin sevdiğim yanı bu.Taşrayı tanımakta ise,çoğu müfettişten iyi başardığımı sanıyorum. 19 Uzun mektuplar istiyorsun benden,bana garip geliyor.Emin ol,ne mektup gelsin istiyorum,ne de aranayım.Madem ki,buradayım,Midyatlı olayım istiyorum.Sevmiyorum,anılarla,haberlerle de olsa,önceki mekanıma bağlı olmayı. Özledim sizleri diyor Cengiz mektubunda.İnanamadım.Ben,kimseyi özlemiş değilim çünkü,kendi kendime yetiyorum şimdilik. Kızıyor musun yoksa Uçar?!.Anlayış mekanizmanı çalıştırmazsan bozulurum sonra.Haydi eyvallah(Devamı var)Ama,ne zaman?! Aydın’ın adı Hans Beton Kelsen.Bilmiyorsan,kendisine sor. Ertuğrul’un bu mektubunu okuduktan sonra;başka arkadaşlarımın bana yazdıkları “Ertuğrul kafayı yiyor” savını ciddi ciddi düşünmeye başlamıştım.Neyse ki,o da,sürmenaj olmadan sürmenaj noktasını atlatmış ve başarılı bir Müfettiş olmuştu. Ehtiyar Erhan’ın Ordu’dan yazdığı betik. Uçarcığım; Sana yine bermutat yazmakta geciktim.Bir hayli düşündüğüm halde,kabul edebileceğin gibi bir mazeret de bulamadım. Ne haber yahu,eh İskenderun’dan da şikayet edecek değilsindir herhalde.Moralini sormuyorum,tahmin ediyorum sadece. Önce tedavi olup sonra mı sınava gireceksiniz,yoksa…imtihandan sonra mı üçünüze şöyle iyi bir rehabilitasyon merkezinde yer ayırtalım. Aldığım haberlere göre;Cengiz ile Aydın,imtihan kazanmayı bırakıp sana yetişmek için çalışırlarmış.Yine iyi haber alan kaynaklardan aldığım malumata göre;Cengiz’in Bakırköy’e (Akıl hastanesine yollama)yakın yerde olduğu isabet olmuş,hep zaten dört ayak üstüne düşer kafir,kafayı gidip gidip ayarlatırmış!..Yakında ayar tutmayacak hale gelmesin,vidaları yalama olur herhalde. Üzme tatlı canını yavrum,kendine mukayyet ol.Üstadlar kanalıyla gelen haberlere nazaran hakkında sitayişkar şeyler söylüyorlar.Eh artık,siz de kazanamazsanız,veylll bizlere.. On beş gündür Ordu’dayım.Sizin Şehir Palas’ta kalıyoruz.Bir rutubetli sorma.Bir gün giydiğim elbiseyi üç güneş gününde(Sizin meridyenlerde bir aylık zaman fasılasına tekabül eder) ancak kurutuyorum. Maliye Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanlığının 15.9.1964 tarih ve 7 sayılı yazıları ile re’sen yetkili Maliye Müfettiş Muavini olan ben,eteğime yüz sürmene müsaade ettim!..Gözlerinden(Kendiminkileri kapadıktan sonra) öperim.Selamlar. Bir başka Vali Ertuğrul betiği.Yeterlik sınavı nedeniyle kafayı üşütme belirtileri var. Yine hazan mevsimi geldi.Ayrılık kalbimi deldi.Sevgilim ah ne güzeldi.Aşkımız sanki bir seldi.Falan filan. Bizim şairliğimiz de buraya kadar şekerim.Evet,hazan mevsimi geldi.Dört beş gündür devamlı değilse de yine yağmur yağıyor.Havalar iyice serinledi.Hani,turnenin kışı zor diyordum ya,galiba inadına bu sene erken bastıracak. Pazartesiden itibaren vergi dairesine başlıyorum.Muhakemat raporu duruyor,tahkikat hala sürünüyor.Vecdi(Yaşlı bir üstadımız) nin deyimiyle teftişi aksatmıyor,fakat sadece bizim kafamızı ve bünyemizi sakatlıyor,o kadar. Sınava gireceksiniz.Fakat,biz galiba çabuk yorulacağız.Ben bu tempoya uyamıyorum.Turne bitti,benzin bitti olmasa bari. Dün,Adana’da idim.Hiç sarmadı.Artık,bu işin yarım yamalaklığına tahammülüm kalmadı,evlenmeli gitsin. 20 Hiç bir şeyi tam öğrenemiyorum.Yamalı bohçaya dönmüş kanunlar zaten.İnsan, en son şekli hangisidir maddelerin,şaşırıyor.Hele milli emlak,rezalet.Tapu kanunundan üç,İskan kanunundan beş,Bina yapımını teşvik kanunundan iki;şundan bir bundan on madde. Bizim valide;ne kadar eski gömlek,pantolon,çorap vesaire varsa,şerit halinde keser;sonra onları ekler,yolluk dokurdu.İşte;Maliye müfettişliği bu yolluğa benziyor azizim.Her şeyden bir şeyler bileceksin,fakat hiç bir şeyi tam bilmeyeceksin.Ulan…değil bu;kafa kafa..Hadi,siz Aralık deyince kurtuluyorsunuz.Biz ne yapalım?Üç ay İstanbul’da hem de,nasıl çekilir bu sıkıntı bee..Hay geçmişini…bu işin..Selamlar,sevgiler. İskenderun turnesinde gümrük müfettişleri ile birlikte eğlenmiştik.Fevzi Ertürk gümrük müfettişiydi ve yanında Oktay Ergül ve Necati adlı bir gümrük müfettiş muavini vardı. Mülkiye’deki adı;kadınlara düşkünlüğünden dolayı Eskici Ömer olan bir siyasi şube mezunu o sıralar Halep Başkonsolosuydu.Her hafta sonu,arap plakalı büyük bir arabayla gelir;bizleri de alır ve Soğukoluk denilen buluşma evlerinin olduğu bir yere gider ve eğlenirdik. Bu Eskici Ömer;mezun olduktan sonra,bunu Varşova’ya yollamışlar.Orada bir kızla tanışmış.Kadın,KGB ajanı çıkmış.Oradan alıp Kıbrıs’a (O zaman İngiliz mandasında bağımsız bir devletti)Lefkoşa’ya yollamışlar.Orada da bir kadınla yaşamağa başlamış.O da yunan gizli servisinin ajanı çıkmış. Belki;kadınlarla ilişki kuramaz diye bunu Halep’e yollamışlar.Gerçekten de;orada kadınlarla düşüp kalkamamış.Ama;her hafta sonu Soğukoluk’a gelmeğe başlamış.Bize de bu arada takılmaya başlamıştı.Eskici Ömer’i arap şeyhi sanıyorlar ve çok saygı gösteriyorlardı. Oktay Ergül,sonradan müfettiş oldu ve İstanbul Gümrükleri Başmüdürlüğü görenini de üstlendi. Gümrük Müfettişi Fevzi üstad;her gittiği yerden en az bir tapu ile dönermiş.Nitekim;ben oradayken de Tapucu ile görüşüp bir yer satın almıştı.Yıllar sonra;İstanbul’daki evinde ziyaretine gittiğimde tapuları sordum.Bana;Türkiye’nin her yerinden alınmış yüz elliye yakın tapu göstermişti.Akıllı adammış doğrusu.Türkiye’nin tapusu Fevzi üstadtaydı. İşte,bu Oktay Ergül’ün bir betiği. Kardeşim Uçar; Bu mektubu sana sadece adresimi vermiş olmak için yazmak,hakikaten canımı sıkıyor.Sırf arkadaşın olmam dolayısıyla yazmayı tercih ederdim. Uçarcığım,biz şimdi Cilvegözü’ ndeyiz.İki dağ arasında on ev ve bizim lojman.Kelime manası ile bir “dağbaşı”.Oturup meşhur marşını söylemek geliyor insanın içinden. Neyse ki,üstadımız hem genç hem gezmeyi seviyor.Bugün,Antakya’ya gidiyoruz.Bu mektubu,belki oradan atarım.Sahi,söylemeyi unuttum.Burada PTT de yok.Reyhanlı’ya gidiyor mektuplar ve oradan da bize.Ne komik değil mi?!. Senin Kilis ne alemde?(İskenderun turnesinden sonra Kilis’e geçmiştim).Haritaya baktım,oldukça yakınız biri birimize.Aklına eserse buraya gel diyemeyeceğim. Yalnız,biz bu Cumartesi,Ömer beyin arabası ile İskenderun’a gidiyoruz.Senin de gelmeni çok arzu ederdim.Durum vaziyetin münasip ise gel.Fevzi bey henüz İskenderun’da.Son defa hep beraber bir içerdik. Burada Loneliness çamuruna bulandık.Ayda bir kadın sesi belki duyuyoruz.İstanbul gözümde tütüyor,ama çok kere burada olmaktan memnunum. Ruhi durumum çok karışık.Şunu veya bunu tercih etmekte mütereddidim.Yalnız bir şey var.Hayat yürüyor.Ve biz durmuyoruz. Şimdilik bu kadar.Son derken gözlerinden öperim.Paraya ihtiyacın varsa,benimkini yollama.Gelecek aya yollarsın.Nasılsa daha iki ay buralardayız. 21 Bir Gıcık Cengiz betiği daha. Senden uzun zamandır haber alamadım.Hasta falan olman endişelendirdi beni.Yoksa,bana dargın mısın?Erhan’dan haber aldım.Yetki almış.Çok kasıntı bir mektup yazmıştı. Sen ne alemdesin?Ben ne çalışabiliyorum,ne de içim rahat.B..tan bir vaziyetteyim. Sana yazmıştım.Uzunköprü’de tahsildarlara işten el çektirip mahkemeye vermiştim.Burada da(Çorlu) veznedar,zat maaşları avansından bin lira açık verdi.Ona da işten el çektirdim.Moralim bozuk,canım sıkılıyor. Ayrıca,hem Malmüdürü hem de milli emlak memuru hakkında ihale yolsuzluğundan tahkikat yapıyorum.Muhbir,pazarlığı teybe almış.Anlayacağın,polisiye bir mevzu. Güray’lar ehliyeti almışlar.Vural birinci,Gönül ikinci,Güray sondan ikinci.Darısı bizim başımıza. Sen,daha iki ay önce,ben hazırım diyordun.Herhalde seni,ikinci veya müşavir müfettiş yaparlar ehliyetten sonra.Bize kontrolörlük hazır. Fakat,düşünüyorum da,Hesap Uzmanlığına girmediğime bin defa pişman oluyorum.Herifler çok rahat birader. Ama,bir de şöyle düşünüyorum.Bizi almayacaklar da kimi alacaklar.Bu da işin züğürt tesellisi.(yeterlik sınavı korkusundan söz ediyor) Anam seni soruyor.Pazar günü İstanbul’a gittim.(Maliye müfettişliği sınavını kazandığında Hesap Uzmanlığı sınavını da kazanmış;sonra Maliye Teftiş Kurulu’nu seçmişti) Bana mektup yaz.İnşallah daha iyi günleri beraber kutlarız.Hoşça kal.Gözlerinden öperim.Maksi Engin,burada turnede.Onun da selamı var. Vali Ertuğrul’un yeterlik sınavının zorluğundan doğan sıkıntıları sürüyor.İşte,bir betiği daha. Kimmiş ulan benden başka iş içinde boğulan yetkili muavin?!..Sana,heyete girdiğimden beri hiç okumadığım kanunları sayayım mı..6183,Harçlar Kanunu,Gider Vergisi Kanunu,Teşkilat Kanunu,Memurin Muhakemat Kanunu,Kurumlar Vergisi Kanunu,Teşkilat kanunu,Belediye Gelirleri Kanunu;Arazi,bina,bina buhran vergileri kanunları,Ceza Kanunu,Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu,Devlet Aleyhine Cürümler kitabı,Bankalar Kanunu,Merkez Bankası Kanunu,3460 veya 480 sayılı kanun,amortisman ve kredi veya yatırım bankası kanunu,yabancı sermayeyi teşvik,ödünç para verme kanunları,bunlar,şöylece listeden çıkarabildiklerim.Anlıyor musun,heyete girdiğimden beri hiç okumadım bunları.Turnede okurum demiştim.Hay turnenin yedi geçmişini. İlhan bey,kendin için çalış dermiş,neyi?Hazine avukatı filan işte görevini suistimal etmişti.Kastedilen dava dosyası kaç senelik biliyor musun?Otuz iki senelik.Ben bu birkaç klasörlük dava dosyasının içinde,dilekçe,dilekçe,zabıt,zabıt suistimal arayacağım. Zimmet de tahkikat mı be.Bul açığı,al içeri.Ben,bir haftadır uyku uyuyamıyorum.Suistimal mi,rüşvet mi,irtikap mı,ihmal mi,icbarlı mı diye düşünmekten.Herif,İstanbul’un dibinde zimmet tahkikatının içinde boğulası imiş.Haydi efendim.. Milli emlak tahkikatının hacmini biliyor musun?Müşteki sıfatı ile ifade verenler yirmi,dilekçe sahipleri yedi,ithamlar:ihmal,iki adet efrada sui muamele,altı adet rüşvet iddiası,yedi adet suistimal iddiası,on adet de haksız mal iktisabı. Yirmi altı müşteki.Gel de dinleme.Geçen gün birine biraz sert çıktım “Zaten kimse bizim derdimizi dinlemiyor” demez mi..Ulan,kel olduk bu yolda,hala anlatamadık derdimizi Bu tahkikatın esbabı ne biliyor musun?”Programı aksatmayacak nitelikte olan tahkikatların Müfettişler tarafından yürütülmesi esas olduğundan..”Vecdi gidip,reise bu lafı imzalatıyor.Gel de açma yakasını.. Emin ol ağlamaklı oluyorum bazı geceler.Dik tut kuyruğu diyorum.Namussuzum işten yılıyorsam.İlla,bomboş ehliyete girmek yok mu.. Bana gecelerimi lütfetsinler,razıyım ben.Ama saat on,şu anda gecenin onu.Kendime ayırdığım zaman işte,bir mektupluk. 22 Daha üçüncü yer var.Herkes üçledi ve ben hala ikideyim ve üç hafta daha ikideyim.Aklın kesiyor mu? Müfettiş oldun dedikleri an,görevin ızdırabımızı dile getirmektir.Bunu unutma Biraz önce,kahrımdan,hıncımdan,öfkemden,nefretimden ve tabiatiyle aczimden ağladım dersem inanır mısın? Düşünüyorum da,samimi olarak inanıyorum ki,en ağır program benimki.Midyat’ın kurtlu suyundan,elli gün sabun değmeyen vücudumdan,gecesi gündüzü kırk iki derece sıcağından şikayet ediyorsam hata etmişim.Bu kadarına hakları yok gibi gelir bana. Ceyhan’daki cefaya hakları yok.Durduğum yerde,ak kağıda saçlarım dökülüyor şu anda,fecaati kestirebiliyor musun?!. Mektup yaz diyorsun,niye?Izdırap kuruyorum,moral çöküntü postalıyorum sana.Samimi olarak söylüyorum,seni döndürmeğe maçası zor sıkar bu adamların.Bizden,daha fazlasını almağa hakları yok anlıyor musun?Yüzüne,müfettiş oldun denilinceye kadar işte bunu hiç akından çıkarma.Biz ne istiyorsak,şimdiye kadar verdiklerimizin karşılığında istiyoruz.Vereceklerimizin değil.Ve,bu bizim hakkımızdır.Başarı,seninle,bizimle beraberdir. (Varol,nurol sesleri,alkışlar) Kal sağlıcakla. Ehtiyar Erhan’ın Konya’dan yazdığı bir diğer betiği Davulcuğum; Üçüncü etaba girdim.Konya’dan yazıyorum sana.Bugün tam iki hafta oldu. Cahit bey üstadla ayni günde geldik.Turnesi üç ay,anlarsın yaa!.. Las Vegas üçüncüsünün memleketinde daha iki buçuk ay,yasak savacağım. İyi yer,ihtiyaçlara bir büyük şehir metanetiyle cevap verebiliyor;ama hepsine değil!.. Günler zor geçiyor,moralim bozuk,bitmeyecekmiş gibi geliyor. Ordu’da tel aldım,Konya’ya gitmem isteniyordu.Ertesi gün otobüste idim.İmansız,on bir buçuk saatte getirdi Ankara’ya.Otele indiğimde saat yirmi üç idi. Sen,ertesi günü öğleye kadar uyuduğumu zannedeceksin,yok..yavrum yanılıyorsun. Üç buçuk ay bu be..Nasıl olup da,ilk gördüğüm cinsi latife saldırmadığıma şaşıyorum.Mevzuata uygun hareketle,soluğu orada aldım,ezberlemek için,ertesi gün tekrar ettim!.. Riyasete de uğradım bu arada.Bir hayli iltifat ettiler.Necdet bey,İzmir için bir program vereyim diyordu,tabii kış mesaisi için.İtiraz ettim.Ders çalışacağımı,arkadaşlarla beraber olmam gerektiğini söyledim. Sen,herhalde,ehliyetten sonra İzmir’i talep edeceksindir,ona garanti nazarıyla bakabilirsin. Ehliyet için de hava lehinize esiyor,kendini nahak yere telef etme,kapasitende bırak,zorlama!.. Bunları sana,moral takviyesi için söylemiyorum,hakiki durumu anlatıyorum. Bambiciğim,Allah inandırsın ki özledim seni,lıkır lıkırlıklarını,münakaşalarını.Kilo verdiğini söylüyorsun,merak ediyorum,tığ gibi mi oldun yoksa..iğne ipliğe mi döndün?Bak,tekrar ediyorum sana,aptallık edip kendini kahretme.Nasılsa geçecek bu günler,ama delmeden geçsin!.. Bambi be,yirmi dokuz Ekimde ne yapacaksınız?Ben henüz bir karar veremedim.Cazip bir programın varsa,bana da yaz.Şimdilik,benim aklıma Ankara’ya gitmek geliyor. Evden mektup alıyorsun herhalde,nasıllar?Ağabeyinden ne haber?.Tekrar yazdığında,hürmetlerimi bildirirsen memnun olurum.Annenin yumurtalı patatesini özledim.Gidersem,ilk fırsatta uğrayıp yemeğe geleceğimi yaz. On beş yirmi gün evvel birader,anneannemle kız kardeşimi Ankara’ya getirmiş,bana da tel çekti.Pazar günü gidip gördüm onları.Kız kardeşimi,neredeyse tanıyamayacaktım,ne çabuk da 23 o kadar büyümüş?.Onları tekrar Malatya’ya gönderdim.Birader Eskişehir’e geçmiş,onunla konuşamadım. Tekrar yaz,gözlerinden öperim. Ve Vali Ertuğrul’un,önceki mektubunun devamında gelen başka bir betik. Geçen gün garip bir sual geldi aklıma.İnsanlar niçin tenasül organlarını saklarlar?.Niçin kolunu herkese göstermek ayıp olmaz da,santrforu ele güne göstermek ayıp sayılmıştır?..Her şeyden önce,bu ayıp duygusunu,kavramını yaratan nedir? Şöyle buldum cevabını.”kendine güvensizlik”.Her insanın temelinde mevcut,sökülüp atılamayan aşağılık duygusunun tezahürü.Hiç bir kimse,mukayeseden karlı çıkacağına güvenemiyor. Başka bir görüş de şu olabilir.Üreme içgüdüsünün bütün diğer içgüdülere,hatta yaşama içgüdüsüne üstünlüğü.İnsanoğlu çağlar boyunca hayati yerlerini,kalbini ve karını ihmal edip,önünü her türlü dış tesirlerden korumaya gayret etmiştir. Demek ki,üreme içgüdüsünün beden üzerindeki kavranılan değeri,yaşama içgüdüsüne ait objelere takaddüm ediyor. Ne dersin? Osmaniye’de Yaşar Bostancıoğlu var.Bir de arabalı muavini.Uluer Aral.Geçen hafta İskenderun’da idik.Bu hafta Adana’da.Ama,ilk defa okuduğum Vergi Usul Kanununun daha yarısına gelmemişim.Ne yapayım,bizden bu kadar çalışır. Sana şunu rahatlıkla söyleyebilirim.Sizin ve de bizim promosyondan hiçbir Allahın kulu senin kadar sağlam girmeyecek ehliyete.(Nitekim;yeterlik sınavında birinci olmuştum).Ben henüz senin Nisan Mayıs aylarında otladığın yerlerdeyim.Ver git ötesini sen hesabet.Buna rağmen,moralim yerinde.İlla velakin,işin çokluğu sıkıyor beni.Gerisi nasıl olsa olacaktır.İmtihana bir buçuk ay kala iki şeye önem vereceksin.Kuyruğu dik tutacaksın bir,her suale en mükemmel cevabı vereceğine emin olarak imtihana gireceksin iki..Her ikisi de,gerçek dışı bir tutum olmayacak zaten.Selam ve sevgiler,başarı zaten mutlak. Vali Ertuğrul sonraki yaşamında da hiç başını kaşıyamamıştır!..Bir keresinde,Maliye Müsteşarı iken yanına gitmiştim.Sekreterini aradı ve ona şu talimatı verdi. Benim eşim,şu sıralar Emek Sineması’nın girişinde beni bekliyor .Oraya gidemeyeceğim.Sinemanın gişesine telefon edin,uzun boylu eşimi telefona çağırsınlar.durumu kendisine bildireyim. İşte,böyle biriydi Vali Ertuğrul. Kilis turnesi benim için çok değişik bir deneyim olmuştu.Oraya ait anılarımı anlatayım. Kilis’e ilk indiğimde,Kaymakamı ziyarete gittiğimde yanında bir jandarma üsteğmeni vardı.Elini masaya vurup kaymakama bağırmıştı.Bana bak kaymakam bey,ben orada görev yaptığım sürece benim bölgemden bir tek kaçak olayı olmayacak,bunu böyle bil.Kuş uçurtmam oralardan.Hadi bana eyvallah demişti ve kapıyı çarpıp gitmişti. Kilis’in çarşısı;kaçakçılıkla Suriye’den gelmiş eşyalarla doluydu.Halk,bunları satıp geçiniyordu. Bizim veznedar,iyi giyimli bir tipti.Ona neden veznedarlık yaptığını sordum.O da bana,devlet memurluğunun oralarda önemli olduğunu söyledi.Veznedarlıktan aldığı para hiç ölçüsündeydi. Kilis’te gizli bir anonim şirket varmış.Herkes,bu arada veznedarımız da birikmiş paralarını bu gizli şirkete veriyorlarmış.Şirket kaçaktan getirdiği malları satıyor ve para yatıranlara paraları karşılığını karla geri ödüyormuş. 24 Kilis’e her gelen müfettiş ya da uzman bana uğrar ve onları kaçakçı dükkanlarında dolaştırırdım.Herkes alacağını alır ve giderdi. Ben,Kilis teftişinden sonra kaçaktan bir çöp bile almadım.Çünkü,mükelleflerin çok canını yakmıştım.Beni ihbar edip kaçakçı diye yakalatırlardı.Bu,çok sık oluyordu. Bir aralık Kilis çarşısının hareketi azaldı.Yeni kaçak mal gelmiyor ve piyasa daralıyordu.Yirmi üçüncü seyyar jandarma alayı Kilis’te yerleşikti ve yeni bir albay atanmıştı alaya.Kaçağı o önlüyormuş. Bir gün,eşini ve tanıdıklarını da cipine almış,hududu geziyormuş.Karşıdan gelen bir atlı,kalaşnikof silahla bunların cipini taramış.Albay ve karısı ölmüştü.Kilis çarşısına yeniden bereket gelmişti. İşte,kaçaktan mal almasına bizim maliye personelinin yardımcı olduğu Nevzat Özkan adlı üstadtan aldığım betik. Muhterem kardeşim;selam ve sevgiler.Dönüşü Antep üzerinden yaptığımız gibi,yolda bir değişiklik daha yaparak,Gavur Dağları üzerinden yaptık.İskenderun’a vardığımızda saat sekizdi. Uçar bey,biz aldığımız iki oyuncağı dükkanda(kaçakçı dükkanı) unutmuşuz.Bir ayı,gözü gözlüklü;diğeri de bir ping ponk topu ile oynayan ve kuyruğu dönen köpek veya kedi olacaktı.Bunların üzeri tüylü şeyler.İkisini yirmi üç liraya pazarlık etmiştik. Siz orda herhalde yoktunuz.Bizi gezdiren tahsildar ve kardeşi biliyor.Aşağıda,mahalle arasında bir kapalı çarşı var,oradan almıştık. Kapıdan girince solda ve sağda kadın eşyası ve kumaş satan dükkan var.Sola dönünce sağ dip köşede oyuncak satan bir dükkandan satın almıştık.Ya dükkanda parasını verdiğimiz halde dükkancı oyuncakları bizlere vermeyi unuttu,biz de almayı unuttuk.Ya da,çarşıdan çıkarken sağdaki kombinezon satan dükkanda unuttuk. Oyuncakları satan adam belki hatırlar.İki tane köpek veya kedi vardı.Birinin topu bozuk birinin de kuyruğu kopuktu.Topu düzeltip bize verecekti.Ben,o sırada dışarı çıktım.Necla da,parasını verdiği halde,iki oyuncağı almadığı kanaatinde.Aldı ise de,herhalde girişteki dükkanda unuttu. Bir zahmet ilgileniverin.Tahsildar gidip sorsun.Belki hatırlar,verirler.Hatırlamaz,vermezlerse ne yapalım.Böyle şeyler olur.Verirlerse Ankara’da ben sizden alırım.Selam eder,gözlerinden öperim.İyi günler. Şimdi,bir okul müdürünün teşekkür betiğini yazacağım. Maliye müfettişi,sayın Uçar Demirkan; Malmüdürlüğünden kurs yolluğumu çekebilmem hususunda gösterdiğiniz yardımdan dolayı teşekkürlerimi bildirir,saygılarımı arz ederim. Kilis Kız Enstitüsü Müdürü S.G.. Bu olay şuydu.Okul Müdiresi kursa katılmak için Ankara’ya gitmiş.Dönüşünde kurs yolluğunu almak için harcırah beyannamesi düzenlemiş.Kilis Malmüdürü,hiç gerek yokken bir sürü ek belge ve bilgi istemiş.Sonuçta,yolluğunu ödememiş.Kadın,geldi bana şikayette bulundu.Malmüdürü ile konuştum.Adam,Nuh diyor peygamber demiyordu. Müdirenin ifadesine göre,geçen yıl kızının sınıfta kalması söz konusu olmuş.Malmüdürü kızının sınıf geçmesinin sağlanmasını istemiş.Müdire de buna yanaşmamış.Kızı sınıfta kalınca müdireye takmış.O nedenle,yolluğunu ödemiyormuş. Durumu Ankara’ya bildirdim.Soruşturma izni geldi.Adam,baktı ki pabuç bağlı,yolluğu ödedi.Ben yine soruşturmayı tamamladım.Yolluk ödendiğinden il idare kurulu soruşturmaya gerek görmedi ve olay kapandı. 25 Müfettişler,görevleri sırasında genelde can yakarlar.Ya memurların,ya vatandaşların canı yanar.Böyle;vatandaşların yararına iş yapmaları çok azdır ve bunlar müfettişler için bir kıvanç kaynağı olurlar. Bir başka Ehtiyar Erhan betiği. Davul; Konya’da eskimeye başladık.Ne varki,fazla mızıldanmam için sebep yok,günler biri birini takip edip gidiyor. Burada kim var biliyor musun?Laz Ahmet,hesap uzmanı yardımcısı,hanımı ile beraber.Ara sıra beni,evlerine davet ediyorlar.Bu ay sonunda,gidecekler galiba.Fıçıto’ya (sınıf arkadaşımız Fıçı Coşkun)benden çok selam,hanımına ve Hakan beye de tabii.Şener’in(Las Vegas dörtlüsü üyesi Davar Şener)ev adresini bilseydim uğramak isterdim,fakat bilmiyorum. Sana bu mektubu hemen yazmam biraz tuhaf(!) gelmiştir.Ama,aşağıdaki reçeteyi aldıktan sonra,aynı fikirde olacağını zannetmiyorum. Bak yavrum,turnenin beş on kuruşunu,benden daha müflis olan birine borç verdim.Eve de külliyetli miktarda gönderince cebimdekiler,düşünüyorum da beni burada ancak idare edebilir.Eh,ben tatilimi Ankara’da geçirmeğe niyetli olduğuma göre,bunun çıkar yolu,tel havalesi ile bana yüz elli iki yüz lira kadar bir parayı…tekinin göndermesi.Üzerine alınacaksan,sallanmadan yap ki,işime bakarım,sana ay başında iade ederim!.. O Gıcık(Cengiz)ı bir elime geçirirsem,burnunu koparacağım salakın!..Çorlu’da Maksi varmış hanımı ile,eh bilirsin maksinin diline düşmektense ben şahsen kenef çukuruna düşmeyi tercih ederim,tutmuş beni çekiştirmişler. Özlemler…Selamlar. Hans Kelsen’den gelmiş bir betik daha. Aziz ve muhterem dostum,hayatta ebedi,ezeli,yegane müttefikim vü can-ı beraberim; Gönderdiğin mektubu hasını aldım.Pek memnun ve mütehassis ve maktul ve makbul ve mahbup v.s oldum. Moralinin düzgünlüğüne tahmin edemeyeceğin kadar sevindim. Sana uzun müddet cevap yazamayışımın sebebine gelince,bende moral diye bir şeyin kalmamasından ve sana yazıp senin de asabını bozmaktan çekinmektir.(Yeterlik sınavına hazırlık sırsında yazılmıştır) Artık,sağlama bağlayınca,sana da yazmağa mani kalmadı. Sağlama şöylece bağladık.İmtihanı kaybedersem istifa edeceğim.İstifaya karar verdiğim zaman,imtihanlara otuz beş gün vardı.Şimdi,daha az.(Aralık başında olacağına göre) Esasen,moral bozukluğum iki üç ay önce başlasa idi,o zaman istifa edecektim.Zaten,şimdi de istifa etmiyorsam,sebebi sadece imtihanlara çok az bir zaman kalmış olmasıdır.Bu cehennem azabına daha bir ay dayanabilirim. Benim için müşkül olan şey,imtihanlardan sonra nerede ve nasıl iş bulacağım konusu… Bakalım,Allah kerimdir,elbet bize de bir ekmek ihsan eder. İşte dostum,ahvali pür melali perişanım Haa…Bunları yazmamdan,dersleri serdiğim manasını çıkarma.Onlara da bir yandan,bütün gücümle abanmış durumdayım.Gözlerinden öper,acele haberlerini beklerim dostum. Bir Gıcık Cengiz betiği daha. Sevgili dostum; Yine mektup yazmakta geciktim.Özür dilerim.Fakat,inanır mısın mesaiden kafamı kaşıyacak halim yok.Çorlu’ya iki ay ayırmıştım.Bir ayı,açık veren veznedarın tahkikatı ile,milli emlak tahkikatı ile geçti.Şimdi,süratle servis teftişlerini yapıyorum. 26 Bayramda,iki gün İstanbul’a gittim.Bu günlerde kız bakımından tamamen ayazda olduğumuz için sıkıldım,döndüm geldim. Maksi üç gün önce,turneyi bitirdi,döndü.İnan ki Uçar,bu mesleği tercih ettiğime çok pişmanım.Altı ay turnede zifirim…Kontrolörlük daha iyi birader.Zaten,bu gidişle muhtemelen çakacağım,içimde böyle bir his var.Tek tesellim “ulan bizden iyisini mi bulacaklar “fikri Anneme,senin selamlarını söyledim.Çok memnun oldu.Seni gerçekten özlemiş.Artık,hayırlısıyla dönün de diyor “Uçar’a güllaç yapayım”.(Gerçekten de,güllacı çok güzel yapardı Cengiz’in annesi) Senin için de dua ediyor.Senin böyle şeylere pek inanmadığını biliyor ama. E!..Uçarcığım,dananın kuyruğu yakında kopacak.Böyle imtahan beklemektense bir an önce ne olacaksa olsun yahu..Nasıl olsa hayat,bir imtihandan ibaret değil. Biraz önce,icrai takibat dosyalarını istedim.Hazırlayalım dediler.Senin anlayacağın,servisler benim çalışma tempoma yetişemiyorlar. Engin,burada bana bir dişçi tanıştırdı.Yirmi yaş dişlerimden üç tanesi yan tarafından çürümüş,dolgu yaptırdım.Ayrıca,dişlerimi temizlettim.Bir ev yapacak kadar taş çıktı,çok utandım!..Kaç lira verecem dedim.Olmaz dedi.Çocuk daha çok genç.Para canlısı doktor haline gelmemiş.Tabii,ücretini verdik. Enginlerle ailece görüşüyorlardı.Engin’in hanımının da dişlerini yaptı. Haa,bak..Maksi bir yemek yapıyor,sorma!..Sık sık seni konuşurduk.Bezikte canlarına okuyordum.Hiç şakam yoktur biliyorsun,hemen asılıyordum ikinci vidoyu.Seni özledim Uçar.Hoşça kal.Gözlerinden öperim. Vali Ertuğrul betiği Uçarius,Uçarienko,Uçaref,Uçar bey kardeşim; Zormuş dinine yandığım mesleği;bir adamın istikbalini,kaderini kaleminin ucuna takıp sabahlara kadar irtikap mı,suistimal mi diye düşünmek de en zor tarafıymış.İş bitermiş ama,vicdanının titremesi,ebed Allah sürermiş.Bunu da öğrendim böylece. İrtikap dersem,af maf yok,sağlama en az beş sene giyecek,bundan eminim. Suistimal dersen,af.. Ya devlet..O ötekinden daha önemsiz değil.Günlerdir yazı tura atıyorum,belki tatmin olurum diye.Laf tabii. Her şey tamam,yalnız kağıdı makineye geçirmek gerek.Ancak,hangi kağıdı?Fezlekenin sahifelerini mi?Yoksa,tahkikat raporununkini mi?Haydi,ver kararını bakayım. En iyisi,bir gün daha beklerim.Bekle gör politikaları anlayacağın,acizane.Yani,bizim o tarafın deyimiyle,bekle de gününü gör.Bekleyeceğin varsa,göreceğin de var gibi bir şey. Burada gerildik,gerildik;İstanbul’a varınca tam gevşeyeceğim.En iyisi sizinki.İstanbul’a veya İzmir’e müfettiş olarak döneceksiniz.Biz de sizin başarınıza bakıp biraz daha gevşeyeceğiz.Ondan sonra,kara deden güm!.. Ama,şaka bir tarafa İlhan Özer ne dedi biliyor musun dün? “Bu adamlar,sizden iyisini bulamazlar,siz bunu böyle bilin” dedi.Hadi hadi,sırıttın yine zevkli,zevkli değil mi köftehor!..Peşin parayı görünce böyle olur adam. Dün de,Midyat’ın kurtlu suyundan bahsediyordu gazete(Milliyet,günün olayları)Hey gidi hey..En iyi günlerim o günlerimmiş meğer. Haa,biliyor musun,Yüksekova’ya Aydın Erdim gitmiş.Sırf macera sorma..Yaktın beni diyor bana..Hani,şu bana programla gelen mesele(Bu görev Ertuğrul’dan alınmış,Aydın Erdim’e verilmişti) Sana toplu iğne başı kadar sevgi ve selam gönderiyorum.Gözlerinden öperim,canım kardeşim. Bu mektupta sözü edilen “kara deden güm” esprisi birazcık terbiyesiz bir fıkra ile ilgilidir.Daver Şener anlatmıştı. 27 Bir gün Bektaşi canı camiye gitmiş.Namazdan sonra hoca hutbeye çıkıp oğlancılığın kötülüğünü,bu işi yapanların sırat köprüsünden geçemeyeceğini ,güm diye cehenneme düşerek yanacaklarını anlatmış. Bektaşi canı namazdan sonra hoca efendiyi beklemiş ve ona sormuş”Hoca efendi.Bu oğlancılıkla ilgili anlattıklarınız doğru mu?”.Hoca efendi ”Doğru olmasa söyler miyim” demiş. Bektaşi canı “Öyleyse,gara deden com(güm) “demiş.Sonra aklına gelmiş;”hoca efendi bu konuda sen ne alemdesin ”demiş.Hoca efendi gülümsemiş ve “Gara deden dünden com(oranın ağzıyla güm)”demiş. Bir betik daha. Uçar; Kışı daha bir sıkıntılı olur turnenin.Hele yağmurlar;Otel-daire-lokanta üçgenini bir parça daha daraltır.Üstünde,ufkunu kara kara karartan bulutlar,altta da diz kapaklarına kadar paçalarına sahip çıkan çamurlu sular,bir başka çekilmez kılar bu yalnızlık cenderesini. Pazartesi’nden beri Dörtyol’dayım ve ertesi günden beri durmadan yağmur yağıyor bu canım memlekete.Bu turnede bana ne yapsalar,Dörtyol’a göndermek kadar hoşnut edemezlerdi.Gel gör ki,kışa rastladı sarı-yeşil sevincim.Zaten,ne zaman tam dört ayağımın üzerine düştüm ki!.. Dörtyol,benim memleketime benziyor tıpı tıpına.(Aydın’ın Sultanhisarı)Ama,bu kadar olur.Çün,fazla sıkılmıyorum burada.Kendimi,doğduğum topraklarda sayıyorum gün boyu.Bu sebeple,kişinin çevresinin kendinden yana olduğunu bilmesinin güvenini duyuyorum bir garip.İşte,bu duygu oluyor,ehliyet psikolojisini bir kenara koyduran bana. Nihayet,sizin müfettişliğiniz başlarken,bizim de turnemiz bitmiş olacak.Altı ayı,her yeni ayak bastığım çevreye en kabiliyetli bukalemunlarla yarışacak denli intibak ederek,veya buna çalışarak geçirdim.Ve sonunda,6183 sayılı kanunu ömrübillah bir kere dahi okuyamadan koskoca sıkıntılı yüz seksen gün,hiç geçmemiş gibi,geride kalacak.Orhan’ın deyimiyle “Zaman o kadar aç ki..” Nihayet kuyruğa geldiniz.Hatta,tam kuyruk sokumundasınız bu günlerde.Esas olan,kuyruğu sonuna dek yüzünceye kadar dik tutabilmek.Bunu da yapacağınız malum.İnanıyoruz ve güveniyoruz ve hatta sizi buna zorluyoruz.Zira,anca beraber kanca beraber.Ha bak,karaya çıkınca alıp başınızı gitmek yok.Arkanızdan biz geliyoruz ve himmetinize muhtacız üstadım.Seni namussuz,peşin üstadlığı görünce yayılırsın değil mi!..Bak dinle; Adamın biri bir diğer adamın biriyle eczaneye girmişler.Bu iki adamdan birisi aspirin almış,başı ağrıyormuş,hemen içmiş.Diğeri,gariptir bir şişe mürekkep almış, o da hemen içmiş.Millet,garip kalmış tabii.Başka bir şey yapmak akıllarına gelmemiş zaten. -Ne o yahu,demişler,sen deli misin? -Yok demiş,bugün karımın doğum günü de..İlla birisi ona bir dolmakalem hediye etsin istiyor. Hah,hah,hah..Ne kadar komik değil mi(Vali Ertuğrul’un eczane fıkraları çok ünlüydü.Bu da onlardan biri işte). Sen de canın isterse gül.Biz beş kuruşa gülüverecek adam buluruz. Sevgiyle,hasretle,en iyi dileklerle,müfettiş olarak(tabii sen) buluşmak ümidiyle iki gözlerinden öperim canım kardeşim. Ulan bu adam niye bu kadar iyi davranıyor diye saçmalama.İşin ucunda tezkiye var,kıl çekiyoruz.!.. Ehtiyar Erhan’dan bir betik daha Davulcuğum; Ankara’ya gittim tatilde,benim için değişiklik oldu.Moralim düzeldi!.. Hele,turne programını da alınca,havalara çıktım.Beş aylık turnemi tamamlayıp İstanbul’a dönüyorum ayın yirmi birinde. 28 İstanbul yazması bile,insana tatlı bir ürperti veriyor.Günleri sayıyorum artık. Mamafih,burada da günler pek uzun değil(!) evvelce de bahsettiğim gibi,burada Hesap Uzmanları var.Akşamları,bezik partileri çeviriyoruz.Yavaş yavaş da,yaprak dökümü mevsimi geldi.Biraz evvel,bir tanesini uğurladık,sabahleyin gidiyor.Biliyorsun Ahmet Esen burada,sonra bizim grubun turnesini tamamlamamış olanları veriyorlar.İki gün evvel,Cengiz Erbil geldi,daha sonra da Safa gelecekmiş.Üstadla çok iyi anlaşıyoruz,şeker gibi adam. Haa ..sahi!Ankara’yı anlatacaktım sana. Kızılay’ın kızları mah(!) Bambi..Tabii,turlamaktan ve salya ifrazatından başka ne yapılır sanki,bu kısacık zamanda!Bizim Şatıroğlu ile buluştuk,hatta Kızılay turlarında Alptekin’e de rastladık.Daha anlatmam,ders çalışan adamın aklına böyle kötü şeyleri sokmanın ne manası var sanki!.. Sen tatilde ne yaptın?Antep’e gittin mi bari?Dersler ne alemde,laf olsun diye sordum işte,ne cevap alacağımı biliyorum.Moralman güçlü olman kafi zaten. Mektubunu,Ankara dönüşü aldım.Tahmin etmiştim,sonradan seni üzdüğüme pişman oldum,o kadar mihim değildi zaten,Ahmet’ten aldım,arttı bile. İşte böyle Davulcuğum.Ayın yirmisinde buradan İstanbul’a müteveccihen ayrılıyorum.Bir dileğin olursa,emirlerini bekliyorum. Bambi be,bana bir iş verdiler.Programa bakarsan göreceksin.Şu faizcilik ihbarı,üstelik müstakil bir iş,ne yapacağımı bilmiyorum. Ne gibi bir usul takip edeceğim.Sayın üstadın irşatlarına bırakıp bir iki tavsiyesi faydalı olacak!Tabii,acele tarafından! İyi ineklemeler(ders çalışmalar),gözlerinden öperim. Müfettiş muavinleri sınava girmeden önce yanında çalıştığı müfettişler onun hakkında tanıtma belgesi(Tezkiye) düzenlerler ve müfettiş olup olamayacağını belirtirlerdi.Ayrıca,isteyen müfettiş de istediği muavin hakkında tezkiye düzenleyebilirdi.Vali Ertuğrul da;biz sınavı kazanırda müfettiş olursak,onlar için iyi tezkiye düzenleyelim diye yağ yakıyor!.. En çok Cengiz’den bu dönemde betik almışım.İşte bir tane daha. Uçarcığım;pardon Davulcuğum; Mektubunu,yarım saat önce almışım.O anda,Malmüdürünün ifadesin i alıyordum.İfade bitince okudum ve hemen cevap yazıyorum.Zira,mektubun yirmi altı Kasım tarihini taşıyor.Ankara’ya attığın için gecikmiş. Sen,mektubunda dayanışma falan diyorsun ama,otelin adını demiyorsun. Ben,şahsen heyetin evine inmeyi düşünüyorum.Gerçi,kaybedersek biraz garip olur ama.Onlar utansın birader. Hem sana,taze ve moral yapan bir haber.Turgut,Ankara’dan geçmiş.Heyette lehimize korkunç bir hava varmış.Yani,anlayacağın muhtemelen ben ve Hans dördüncü,sen üçüncü sınıf müfettişliğe tayin edileceğiz. Bak,matrak değil,gerçekten öyle. Ben,teypli tahkikatı bitirdim.Onun üstüne Saray’da defter tutan bir memuru enseledim.İtiraf etti.Halen de,teftiş sırasında bulduğum bir avans yeme tahkikatı var.Ve birde,nakit ödeme fişlerini beklediğim bir tahkikat. Milli emlak teftişi yapıyorum,ayrıca gelir vergisi var. Bu gidişle,İstanbul’da bir hafta moral değil,hava yapıyoruz.Ayın onuna kadar buradayım. Bana kalırsa,sen de teftiş evine in.Daha iyi olur.Tabii,manasız alınganlığı kıralım. Ehtiyar turneden döndü.Bu Pazar bize geleceğini yazmış.Gittim,yemek hazırlattım,hergele gelmedi.Pazartesi gelmiş,yemeklere yetişmiş ama.Çok kısmetli herif vesselam.Geçen hafta yine gittim,Erhan’la dolaştık. İstanbul,bir afet.Senin niyetin fena değil ama,kızın yaşı biraz büyük.Senin için dokuz on yaşları aratmamalı!.. 29 Ben Cuma akşamı veya Cumartesi sabah evde olacağım yani Ankara’da.Sen de o gün gel eve emi. Dört Aralık’ını tebrikler.Gözlerinden öperim Davulcuğum.(Dört Araklık Mülkiye’nin kuruluş yıldönümü günüdür) Bir başka Cengiz betiği Uçarcığım,aşağı yukarı on beş gündür görüşmüyoruz.Ama,ben özledim seni.İstanbul’a geldikten sonra,doğru dürüst iş yapmış falan değilim. Sebilürreşat,bütün vesika ve defterlerini getirdi.Sahibi,seksen iki yaşında,1908 hukuk mezunu,enteresan bir şahıs.Bana,boyuna nutuk çekiyor,din üzerine. Yeni İstanbul gazetesi yevmiye ve defteri kebirini getirdi.Başka bir şey getirmedi.Sonra vereceğiz dediler. Her akşam,Erhan ile beraber Beyoğlu’nda kız takip ediyoruz.Erhan,nihayet mevzuat çalışmağa başladı.Ertuğrullar tam komada.Riyaset onlara zat maaşları teftişi vermiş.Bunlar da raporları şimdiden hazırlamışlar,devamlı çalışıyorlar.Onlara ”Bizim zamanımızda böyle çalışılmazdı,hep gezerdik” diyorum.Anlamadığınız yerleri sorun diyorum!..Erhan’ı devamlı olarak korkutuyorum. Erhan,sık sık bize geliyor.Senin yerini aldı. Yusuf’tan mektup aldım.Selamı var.Bir oğlu olmuş. Uçarcığım,senin dolabın üzerinde az miktarda resmi gazete var.Dolap da kilitli.Açtırayım mı? Burada nelerin var?.Bana yaz.Zira,herkesin dolaplarını değiştirmişler.Mesela,benim dolapta,bana ait olmayan bir sürü kitap var. Sen bana kitaplarını yaz da hemen göndereyim.Herhalde,31.12.1964 tarihliyle ilgili yazıyı okumuşsundur.Tebrikler.Gözlerinden öperim.Arkadaşların selamı var.Ev halkı da selam ederler.(Ben Karaköy’deyim) Müfettiş olduktan sonra;kurulca Mart 1965 ayında bizlere verilen ilk görev,aşırı sağcı,dinci ve solcu basına ait gazete ve dergilerin mali kayıtlarının incelenmesiydi.Bu yayınların,yurt dışından finanse edildiğine dair ihbarlar varmış,onları araştırdık.Cengiz,Sebilürreşat’a bakmış,ben de İzmir;de yayınlanan iki dinci ve bir sol gazetenin kayıtlarını incelemiştim.Bunlardan,dinci olan birinin Suudi Arabistan’da yüz bin abonesinin olduğunu saptamıştık.Paralar oradan geliyordu. Oysa;gazetenin,basım sırasında kullandığı,kağıt,mürekkep,elektrik giderlerine bakıldığında;taş çatlasın yirmi bin baskı yapabilirlerdi.Suudi Arabistan’a postayla gazete yollamalar da yoktu.Durumu Başkanlığa bildirmiştim.Ne yaptılar bilemem.Bu gazeteyi çıkaranlardan birisi,günümüzde iktidar partisine destek veren bir gazete yazarıdır. Yine Gıcık Cengiz betiği Uçarcığım;Yeni mektubuna geç cevap yazdığım için özür dilemekle başlıyorum.Gerçi,İstanbul’da hiç bir şey yapmıyorum.,ama yine de mektup yazmağa vakit bulamıyorum. Erhan,maşallah başarılı ve semereli faaliyetlerde.Ben,açıktayım.Oktay,Çanakkale türküsünü söylüyor. Bizim malum gazetelerin tetkikine tam zamanında devam ediyoruz.Bizim teftiş heyeti kaşınıyor.Encamını Allah hayır eyleye..Herifler,farkına varsa,valla tozumuzu atarlar. Ben bugüne kadar,ancak Sebilürreşat’ı bitirdim,ama rapor yazmadım.On bin lira kadar matrah farkı buldum.Karşıt inceleme yaptım birine üç bin,birine de kırk iki bin liralık matrah farkı bularak gerekli notları aldım.Yeni İstanbul’a devam ediyorum.Ama,hiç birinde bizden istenen gayeye yarar bir şey bulamadım.Bizimki,havanda su dövmek. 30 Askerlik raporumu bugün tamamladım.Geceleri,yarım saat talim yapıyorum,hazırlık olsun diye.Senin askerlik ve çalışmaların ne alemde? Ev halkının selamları var.Gözlerinden öperim dostum. Bizim,İzmir’li ,göbekli bir arkadaşımızdır Emre Ergin.Demokrat Parti iktidarında amcası Şemi Ergin Milli Savunma Bakanlığı yapıyordu.O nedenle;Mülkiyedeki adı Şemi idi.İzmir;Özel Türk Kolejini bitirip Mülkiye ‘ye girmişti ve Civciv Selçuk’un kadim dostuydu. İşte,onun bir betiği Dün akşam eve gittiğimde,senin expres mektubunu alınca bayağı heyecanlandım.Ama,senin de “şerefli” ordu saflarına katılmak üzere olduğun bu mutlu günlerde “evvela üzerime farz olan tanrı selamlarını yollar,candan tebrik(!) ederim” Efendim,bendeniz bugün öğleye doğru Fakülteye giderek işinizi “ilişikte gönderilen” yaptık.Ancak,öylesine değişmiş ki Mülkiye,doğrusu ya,büronun yerini birisine sorunca,hem kendimden utandım,hem de üzüldüm.Askerlik Şubesi’nin ismini bilemediğimden-mektupta da yazmamışsın- olsa olsa metodunu kullanarak Eşrefpaşa diye yazdım.Eğer yanlışsa İzmir’den (105460/247) telefon ederek-mesai saatleri içinde-yeniden çıkartırsın. Samim’im George Town işi hala belli olmadı.Yalak Gürel’in de işini ya bu akşamüzeri,ya da yarın yapıp ona da ayrıca mektup yazmak istiyorum. Maxi’nin kızı oldu.Genel Kurul oy çokluğu ile “Aslı” ismini münasip gördü bızdıklarına. (Günümüzde İstanbul sosyetesinde adı sıkça geçen birisidir) Engin halihazırda Adana’da.Şükran ise Tire’de. Burada herkes iyi.Haldun,Kel Mete,Tirit,Suay,Tümay;Yıldız;Fofo,Cece,Kereviz Gülseren etc.etc.(Bunlardan Tümay ile Emre Ergin,Yıldız İle Fofo Selçuk,Cece ile Kereviz Gülseren sonradan evlendiler.)Sana bomba gibi bir haber kowboy.Tümay ve ben,yüzde 99,9 ihtimalle bayramda nişanlanıyorum.Sana söylemiştim de,inanmamıştın.Öylesine mutluyum ki,bilemezsin. O tatlı yanaklarından son defa,sivilce ve hasretle öperim.Eyvallah,Davul kardeşim. Bir Ehtiyar Erhan betiği daha. Davulcuğum; Sana bir petrol lambasının ışığında,yeşil çuhanın üzerinde yazıyorum.Evet,elektrik yok ondan gaz lambası,otel yok(var ama ancak Cengiz’i bağlamağa(!) layık bir yer,kokusundan içeri girip bakamadım bile) ondan yeşil çuha.Müftünün masası,yanı başında da benim kalıbımı dinlendirdiğim bir yatak. Şikayetçi değilsindir diyorsun,güzel ama dört gündür öğle,akşam yumurta yemekten iflahım söküldü,handiyse gıdaklamağa başlayacağım.(Doğanhisar’dan yazıyor) Bizim aşhanenin ustası izinli imiş,ben gidince,üç dört yumurtayı pişirip önüme koyuyorlar.Dün usta geldi,bu sefer de patron para ve malzeme bırakmadan köyüne gitmiş. Akşehir’e kadar otobüsle geldim.Oradan da hususi vasıtayla,yol çatısına kadar yirmi iki kilometrelik yol var ki,aman Allah..Neyse ki az kaldı,ay başında o yoldan bir de dönebilsem. Tam artık,yatıp kalkıp küfür edeceğim bir zamanda,radyo geldi de paçayı kurtardın!.Önce mektubun geldi,ulan dedim radyo yine üç gün sonraya kaldı(Posta,haftada üç defa da) biraz sonra neyse,bir kutu ile odacı geldi.Bir nefes aldım.Radyo,gayet sıhhatli,teşekkürler. Moralim bazen çok bozuluyor ama,umumiyetle iyi. Uçar,Genel Durum Raporu’nu buradan ayrılırken yazmam mı lazım,yoksa daha sonra mı? Sizin evdekiler nasıllar? Gürel’in adresini bana yaz da,ona mektup atayım.bana çok kızıyor mu? 31 Neyse,böylece saati dokuz ettim.Artık yatabilirim.Geceleri ders çalışılmıyor.Lamba uzun uzun gölgeler bırakıyor sayfalarda.Gözlerimi çok yoruyor.Lüks ise,hem derdi çok,hem çok sıcak yapıyor. Güray’a ,Davut’a,Vural’a çok selamlar.Güray’a mektup yazacağımı söyle,belki öbür tarafa geçince yazarım. Hoşça kal. O yıllarda,Anadolu’nun birçok yerinde ve yöresinde elektrik yoktu.Ben de Artvin’de elektrik sıkıntısı çekmiştim. Günümüzde,birçok apartman dairesinde küçük jeneratörler(elektrik üreteçleri) vardır.Artvin de de o zamanlar bunların biraz iricesinden vardı ve belediyeye ait olan bu jeneratör ile elektrik üretilip gece 7 den sabah 7 ye dek kente elektrik verilirdi.Ancak;elektrik bir yüz yirmi voltun altına iner,bir iki yüz kırk voltun üstüne çıkardı.Benim de bir Philips tıraş makinem vardı.Elektriğin voltajı düşünce yüzümü yolardı.İşte,,bu koşullarda turneyi tamamlamıştık. Ehtiyar Erhan’ın Ereğli’den yazdığı betik. Davul; Lan itt..maaşını kestim!.Ne diye mektup yazmadın Haa!..Yoksa,sen de benim gibi hem teftiş yapıyor,hem de imtihana mı hazırlanıyorsun?Tahmin ediyorum boş vaktin yoktur,eh ne de olsa,mektup yazmak insanın bir saatini alıyor.Halbuki,bu vakti çalışarak değerlendirmek daha karlı değil mi?!. Hem,yazdığın bütün mektuplara da cevap vermiş değilim.Hani,şeytana uyup da şu aklımdan geçenleri sıralasam,usulüne miras bırakacağın çok şey olur?!.. Ereğli’deyim ayın on yedisinden beri,Doğanhisarla mukayese dahi kabul etmeyecek bir konfor içindeyim(!).Sümerbank’ın lojmanında kalıyorum,yemeklerimi de orada tabldot olarak ziftleniyorum. Şehirden ayrı bir site,hoş bunun haricinde zaten şehir i yok farz etmek de pek bir şey fark ettirmez.Fabrika,geniş bir sahaya yayılmış.Ağaçlıklı,yer yer havuzları olan bir bahçesi var.Bir de gazinosu.Akşam üstleri uğrayıp kaymakam,ağır ceza reisi ve albaydan müteşekkil üçlüyü kareye tamamlayıp bir el briç oynama fırsatını buluyorum.İşte o kadar.Hepsi evli,akşam olunca da hanımlarının yanına,biz yine bermutat yalnızlığımızın tadını çıkarıyoruz(!). Tabii,sinemaları da var.Zaten,gelir gelmez yirmi beş kuşluk fıstıkla soluğu sinemada aldım,üstüne bir gazozumla iki Türk filmini de çektim.Görüyorsun ki,çığlınlar gibi eğleniyoruz!.. Yukarıda methede ede bitiremediğim yerler için aklıma bir söz geldi.”Allah,fakiri sevindirmek isterse,önce eşeğini kaybettirir,sonra da buldururmuş”.İşte,benim halim de bu herhalde.Cehennemin esfeli sefilinden gelen birisi için bu şartlarla karşılaşmak,cennete geldiğini zannetmesi için kafi sebep. Moralim fena değil!Ne var ki,akşamları ders çalışmaya oturdum mu,nuzül iniyor:Baş ağrısı,kıç ağrısı,boyun tutulması,göz kararması,hayalperestlik,bedbinlik bunlara zamimeten de seks krizlerim tutuyor.Selameti,kalıbımı dinlendirmeye terk etmekte buluyorum.Bunlara rağmen,çalışma durumum fena değil.İkinci devir. Her gün yeniden yapmak mecburiyetinde kaldığım,son program gereğinde bu ayın on ikisinde temem.Ve bu devir sürati ile gidersem,sıra bahçedeki çamları devirmeğe gelecek!.. İki aydır maaşımı zamlı tarife üzerinden tahakkuk ettiriyorum.Yalnız,Cengiz’e söyleme,onunkisi zamsız,sonra konkordato ilan etmek mecburiyetinde kalırım!.. Güray’a,Davut’a,Vural’a selamlarımı ve gözlerinden…”gözlerimi kapayıp vazifemi yaptığımı” söylersin.Hoşça kalın çavuşlar.(Ben piyade okulundayım o sıralar) 32 Şimdi,yaşamı roman ya da Türk filmi olacak bir başka arkadaşımdan gelmiş bir betikte sıra.Yalak Gürel. İzmir’li olup Mülkiye’ye girdikten sonra tanıştık.Ailesi beni bir kardeş gibi içine aldı.Bir de kız kardeşi vardı. Mülkiye’yi bitirdiğinde;Kız kardeşinin periyodik kanamalarından biri durmamış ve rahim kanseri olduğu anlaşılmış;birkaç gün içinde kızcağız alem değiştirmişti.Annesi,iki gözü iki çeşme ağlıyordu her gün.Kocası ”Yapma kadın,beni de kahrımdan öldüreceksin” diyordu,ama,anne durmuyordu.Sonunda,baba da göçtü gitti. Bunun üzerine,anneyi Manisa’daki akıl hastanesine yatırdılar.Bu kez;Yalak Gürel kafayı yeme noktasına geldi.Bu büyük sorunu yanında,bir de askerlik sorunu çıkmıştı.Askerliğini Manisa Er Eğitim tugayında yapmıştı.Bölük komutanı,başka yere tayini çıkınca,bölüğün deposundaki malları buna zimmetle devretmiş ve gitmiş.Gürel,tezkereyi aldıktan sonra yapılan sayımlarda depodaki silah ve mühimmatta eksiklikler çıkmış.Gürel’i divanı harbe vermişlerdi.Oysa;yedek subaylara depo devredilmemesine dair Genel Kurmay başkanlığı emri vardı.Onu bulduk ve Gürel’e verdik.Savunmasında bunu ileri sürdü ve kurtuldu.Bu olaylar sırasında,İzmir’deki tüm arkadaşları ona destek olduk ve onu kurtardık. Sonra,Gürel Etibank müfettişi oldu ve evlendi ve kendisini kurtardı ve yeni bir yaşam kurdu. Yalak Gürel’in yalaklığı;Her şeye gülmesinden gelirdi.Hep gülümser,gülerdi. İşte,onun bir betiği; Savurduğun tehdit tuttu.Hemen kağıda kaleme sarıldım.Sana bir mektup yazayım da gör bakalım,Yalak nasıl yazıyormuş!.. Dün,dairede oturdum.Sana mektup yazayım dedim.Hava öyle kasvetli idi ki,kalem elimde uyumağa başladım.Kendimi,daireden dışarıya zor attım,uyumayayım diye.Eve gittim. Bizim büyük baldızla kayınbirader bizdeler birkaç günden beri.Onlarla otururken,Civciv Selçuk ile Sarıkız Metin geldiler oturmaya.O esnada,senin mektubun geldi.Okuyayım diye koltuğa iyice yerleştim,ayak ayak üstüne attım,bir sigara yaktım ve zarfı açmağa başladım.Mektubu görünce,açmamla kapamam bir oldu.Sonra da,hepsine okudum. Davulcuğum,bu girişten sonra sana kendimden ve Ankara’dan haberler vereyim. Sen İzmir’den ayrıldıktan sonra,benim işler gittikçe hızlandı.Uğraşa didine,düğün gününe kadar geldik.İşleri,ufak tefek eksiklerle hemen hemen tamamen bitirdik.Selçuk ve Kaya abi(Amcasının oğlu-Gazeteci)son zamanlarda bana epeyce yardım ettiler.(Uçar,şu anda telefon çaldı.Selçuk ve Şemi imiş telefon edenler.Sana çok selamları var.)Devam— Hatta,düğünün ertesi günü eşyaların kamyona naklinde Selçuk bulundu. Düğün,ummadığım kadar nezih ve güzel oldu.Bizim çocuklardan Selçuk,Şakir,Sarıkız Metin,Özkan,Ayla,Okay;Baba Mehmet ,Ümit(kız) ve hatırlayamadığım birkaç kişi daha vardı.”Havvanagila”ile hora teptik,Şakir üç kere Mülkiye diye bağırdı.Sonunda ve salonda muazzam bir alkış koptu.Millet,ağaç oldu tabii.Birkaç tan Mülkiye’li orayı gene biri birine kattı.Palavra atmıyorum Uçarcığım,senin yokluğunu her an hissettim.Sizinkileri de davet etmiştim.Geldiler(Annen).Fakat,ancak düğün sonlarına doğru görebildim annenleri.Takdir edesin ki,gerekli alakayı gösteremedim.Mektup yazdığında,benim için özür dile.Ayrıca,hürmetlerimi ilet. Sonra Davulcuğum,düğün bitti.Biz o gece,Efes Oteli’nde kaldık.Ertesi gün,Ankara’ya hareket ettik.Eşyalar da kamyonla yola çıktı.-Antalya nakliyat-Ankara’da bir hafta kaldık,evi yerleştirdik,İstanbul’a gitmek için vakit kalmadı.İki gün için İstanbul’a gitmeğe değmez dedik ve İzmir’e annemi almağa döndük.Onu da aldık,Ankara’ya geldik.İşte,o gün bu gündür Ankara’dayız. Sana bu mektubu daireden yazıyorum.Şu anda servise,Jerry Okan geldi.Onunla biraz konuştuk,arkadan Suay geldi.Sana selamları var. 33 Yarım saatlik inkitadan sonra,mektuba devam ediyorum.Sana düğün ve Ankara’ya nakil işini bu kadar mufassal yazmamın sebebi,hadislerle çok yakından alakadar olduğun ve merak ettiğini tahmin ettiğim içindir. Nerede kalmıştık?Haa,Ankara’ya geldik.Birkaç gün sonra,Selçuk da düştü Ankara’ya.Arkadan,Kaya abi geldi;dört beş gün kaldı gitti.İki gün önce de büyük baldız ve kayın birader geldi.Şimdilik buradalar. Ankara’ya alıştık.Fakat,malum dert yine nüksetti.Annem rahatsızlandı.doktora falan götürdüm,hastaneye yatıracağım.Fakat,burada İzmir’deki gibi,klinik yok.Gene de yatıracaktım.Şimdilik,biraz iyileşti.Ara sıra,gene bozuluyor.Eğer,rahatsızlığı yine artarsa,İzmir’deki kliniğe götüreceğim. Benim bütün düşüncem,annem şu anda.Çok şükür başka derdim yok.Askerden önce çalıştığım servise girdim Maliye Bakanlığı’nda.Maliye Bakanlığı-Gelirler Genel MüdürlüğüGider Vergileri servisi,iş adresim bu. Servise,günde iki üç saat uğruyorum.İmtihanlara girmeyi,şimdilik düşünmüyorum.Esaslı bir iş bulmak için,torpil peşinde koşmağa başladım.İyi bir torpil bulabilirsem,çok güzel işler var burada.Bakalım,ne olacak.Uçarcığım,kendimden bu kadar bahsettikten sonra,şimdi de buradan biraz bahsedeyim. Keleş(Selahattin Aras) imtihanlara giriyor.Bugün,Emlak Krediye girdi.Daha görmedim.Oğlu esaslı,büyüyor.Selçuk,İş Bankası imtihanına hazırlanıyor,gene romantik. Ehtiyar;Merkez Bankası müfettişi oldu.Mersin’e-galiba-turneye gitti.Gelince evlenecek. Kel Mete,alacaklarını tahsil için,önüne geleni icraya veriyor.Maxi,Kel Mete’nin birinci kurbanı.Kele olan beş yüz lira borcunun birinci taksiti olan elli kuruşu ödedi,icradan kurtuldu!.. Haldun’un dairede masasına bir telefon koymuşlar.Herkese,günde onar kere telefon ediyor.Sarıkız Metin hem ders çalışıyor,hem de Tennesi’ye(Buluşma evleri)devam ediyor!.. Şemi’yi müdür yapmışlar,görebilene aşk olsun. Abi,burada çok havadis var.Hemen herkes Ankara’ya geldi.Bir gırgırdır gidiyor.Ara sıra toplanıyoruz ama,eskisi gibi sık sık değil.Gerek havaların bozması,gerek herkesin kendi derdine düşmesi toplantıların arasını açıyor. Sana daha çok uzun yazıp senelerin acısını çıkarmak istiyorum ama,ellerim ağrımaya başladı.Değil bu kadar uzun mektup yazmak,fakültede,derslere bile bu kadar uzun not tutmadım ben.Aman,bu mektubu idare et,hepsini okuma,birkaç sene idare etsin..Şaka len şaka..Hemen cevap yaz.Artık,alıştım.Yazıyorum vallahi.Hem,sana düğün fotoğraflarından da göndereceğim öbür mektupta.Şimdi yanımda yok. Mektubunda,uzun askerlik hatıralarını anlat.Üsteğmeninin nasihatlerini unutma.(Benim)!. Gözlerinden sevgiyle öperim.Sevin çok iyi.Çok iyi anlaştık onunla.Çok selam söyledi.Hadi eyvallah Uçarcığım.Hoşça kal. Şimdi,çok değerli bir dostumun betiğine geldi sıra.Sevgili Turgut Akman’ın betiği. Turgut Akman;iktisat Fakültesi’ni bitirip Maliye müfettişi olmuştu.Arnavut kökenli bir aileden geliyordu.Hatta,gırgırına Arnavutluk-Türkiye maçında Arnavutluğu tutmuştu.Ufak tefek-bir altmıştan da az boylu-birsiydi. Çok güzel ut çalardı.Babası ölmüş,anasıyla birlikte yaşarlardı.Ölümüne dek evlenmemişti.Ben,İstanbul’a görevle gittiğimde onun evinde kalırdım:Annesi,bana da evladı gibi bakardı. Turgut Akman,dini yanı da güçlü birisiydi,ama asla yobaz değildi.Sezai Karakoç ile yakın dostlukları vardı. Londra stajı sırasında bir Polonyalı kızla tanışmıştı.Onunla evlenme noktasına kadar geldi.Kız,Turgut’a hayrandı.Geldi İstanbul’u da gördü.Ama,evleneceklerse Londra’da yerleşmek istedi.Turgut da ona hayır demek zorunda kaldı.Anasını bir başına bırakamazdı. 34 Müfettişler aramızda –Gıcık Cengiz,ben,Turgut,Ayhan Öner,Radi Dikici,Hans Kelsen ve eşlerimiz-gece toplantıları yaptığımızda;Turgut uduyla çalar ve benin eşim de şarkıları söylerdi.Uyum içinde müzik yapmaları çok hoşuna giderdi. İşte,onun bir betiği. Üstadım Uçar; Palavraya girmeden,sormak istediklerimi sorayım.Bu mendebur memlekete geldikten sonra Şarkışla’ya gittim.(Sıvas’tan yazıyor).Hakkında Bakanlığa yazı yazılan Malmüdürü,Nisan ayında Ankara Defterdarlığı Muhasebe kontrol memurluğuna gitmiş.Yazıyı yazdırtan kaymakam stajyeri Cemal Bor(Mülkiye’den sınıf arkadaşımdır.Bir Dönem milletvekilliği de yapmıştır)da yakında gelmiş.Yani,beraber çalışmamışlar. Fakat,kazaya gelince,kendisine bu adamın çok içki içtiği,hatta vazifeye içkili olarak geldiği muhtelif vesilelerle anlatılmış.Bunun tanında da pek çok tekit gelmiş.Kaymakam işkillenmiş.Bir de rüşvet rivayetini duymuş. O da şu:Bir faizci hakkında takdir komisyonunca üç yüz bin küsur liralık matrah takdir edilmiş.Tabii,komisyonda Malmüdürü de var.Mükellef itiraz etmiş.Fakat,itiraz komisyonu kararı dokuz ay sonra çıkmış.İşlem yapılmıyor diye bakanlığa ihbar edilmiş.Neticede,Defterdarlık;Gelir Müdürü’nü muhakkik tayin etmiş ve bu arada komisyon kararı da çıkmış.Ancak,kararda matrah küçültülmüş. Kararda”..Malmüdürünün muhalefetiyle..”şerhi de var.Gecikme sebepleri normal bulunmuş ve bir işlem yapılmaksızın rapor Bakanlığa gönderilmiş.Bakanlıkça da başka bir şey istenmemiş.Dosya halen temyizde,bakanlıkça da zaman zaman neticesi soruluyor.Yani,gecikme işi böylece kapanmış.(İtiraz komisyonuna kaymakam başkanlık eder.Gecikmede Malmüdürü ile beraber Kaymakamın da dahli vardır) İşte,bu hadiseler,idealist Cemal beyi şüphelendirmiş.Geçen ay,yeni Malmüdürü gelince ikaz etmiş ve demiş ki,burada suistimal olmuş olabilir.,müfettiş çağıralım. Yeni Malmüdürü de “işkilli büzük” denen bir tip.Son derece evhamlı,titiz ve çalışkan bir adam.Bunları duyunca,biraz da kaymakamın tesiri ve tazyiki ile hiçbir incelemeye girişmeden gördüklerini yazıvermiş. Tahsilat nisbetleri düşük,evraklara cevap verilmiyor,muhasebe planı alt üst,daireye gelmiyor,içki içiyor,avansını kapatmamış,bu sebeple bir yolsuzluk ihtimali var diye bir yazı hazırlıyor ve kaymakamca imzalanarak vilayete gönderiliyor.Oradan da Bakanlığa ve bana.. Yeni Malmüdürü daha devir almamış.İşkilli büzük olduğundan.Bu vesileyle bir müfettiş gelsin,teftiş etsin ve ben de rahat edeyim ve öyle devir alayım diye düşünmüş.(Muhasebei Umumiye Kanunu’na göre yeni Malmüdürü Malmüdürlüğünün hesaplarını tetkik etmeğe mecburdur.Neden tetkik etmemiş ve devir işlemi tamamlamamış) Üç dört gün kazada kaldım.Yaptığım gayrıresmi inceleme ve soruşturmalara göre,bu şahsın fazlaca içtiği,işine lakayt olduğu ve memurlarıyla ilgilenmediği neticesi çıkıyor. Asıl mühim olan taraf,geçen yıldan üç yüz yetmiş beş lira mahkeme harcını kapatmayarak,eşhas borçlarına alması.Bir de evvelki seneden üç yüz yetmiş beş lira var.O da adi emanete alınması gereken bir paranın,demirbaşa sarf edilmesi ve sonra da adi emanete alınması bildirilince bu hesaba alınıp,eşhas borcu olarak kendisinin borçlandırılması şeklinde vuku bulmuş. Fişte”…1964 yılında ödenek istemek suretiyle E.T adına tanzim edilmiştir” demişse de,anlaşılan ödenek verilmemiş ve bu para da 1965 e devretmiştir. Yani,ceman yedi yüz elli lira,eşhas borçlarında görünüyor.Aslında,yeni malmüdürünün bunu ihbar etmeyip takip etmesi ve buna rağmen bir netice alınmazsa işi resmiyete dökmesi ve meslektaşını güç durumda bırakmaması gerektiğini zannediyorum.Şimdi,kendisi de pişman. Muhasebe planının alt üst olduğu da hakikat değil.Eski müdür,muhasebe memuruyla hiç ilgilenmemiş,o da defter kayıtlarında bazı mükerrer kayıtlar yazmış,tenzilleri 35 yapmamış,mesela bütçe gelirleri defterinde bazı hatalar yapmış.Bunu,daha ben gelmeden,Malmüdürü kendisi çıkartmış.Ben de baktım.Bu hatalar izale edilince,hesaplar tutuyor.Anlaşılan,eski müdür,hiç kontrol etmiyormuş.Bunu,memurlar da söyledi.Yoksa memurlar çok iyi ve çalışkan.Gerisini kendisinin de düzelteceğini söyledi malmüdürü ben de pek derine inmedim.Aksi halde,açık bir suç yokken,teftiş yapmam gerekiyordu.Diğerleri de,mesela tahsilat nispetlerinin düşüklüğü de bunun gibi. Rüşvet ise,rivayetten ibaret ve herhangi bir ihbar yok.Olsa da,isbatı imkansız.Diğer husus da tahkik edilmiş.Vazifede ihmal var diye yeniden tahkik etsem bile ”itiraz komisyonundan şu kadar zamanda bir karar çıkmalıdır” diye bir hüküm olmadığından,netice alınamaz kanaatindeyim.Esasen,Bakanlık da bir şey dememiş. Bu yazı gönderildiğinde,defterdar vekili burada değilmiş.Sonradan öğrenmiş.”Ben olsaydım bunları düzeltir,Ankara’ya bildirmezdim” demiş.Bir husus daha var.Şarkışla’da iken sağlık bakanlığı müfettişi geldi.Yeni hükümet konağı yapılmadan önce,sağlık dairesi ayrı bir binada imiş.Ancak,kendilerine tahsisli değil.Fakat,Sağlık Bakanlığı tamir ettirmiş.Bu bina,Radar’ın isteği ile bakanlıkça Milli Savunma Bakanlığı’na tahsis edilmiş.Bu hususla ilgili yazıda,bina boş gösterilmiş.Tahsis edilmediğinden,hukuken boş,fiilen sağlık dairesi oturuyor.Kaymakam da imzalamış.Bu mesele de Defterdarlığa intikal etmiş ve defterdarlıkça da inceleme yapılmış.Ancak,başka bir vesile ile yazılan yazıda “sağlık bakanlığına tahsisli olduğu” da yazılı.İşte;bunlar Malmüdürünün yediği haltlar.Bir boş diyor,bir dolu diyor. Aslında,tahsis yerinde.Ancak,Sağlık Bakanlığı,bina elden gitti diye bozulmuş,geri almağa uğraşıyor.Buna imkan bulamazsa-ki olmayacak-Malmüdürünün bu ters yazılarını Maliye Bakanlığı’na intikal ettirecekmiş.Bu da,herhalde on beş güne kadar,bana havale edilir.Ben tam manasıyla incelemedim ama,durum şimdilik bu.. Sağlık dairesi şimdi,yeni hükümet konağında.Bu hususta,kaymakamın durumu da dikkate değer. İşte,meselebundanibaret.Şunudabelirteyimki,burayahalkarasında“Şerkışla”derlermiş.Berbat,as i,dedikoducu ve iftiracı bir yer. Şimdi,ben şöyle düşünüyorum.Bu keratanın altı çocuğu var.Sarhoşluğu ve lakaytlığı sebebiyle rahatça disiplin cezası istenebilir.Ancak,avans işi kötü.Kendisi takip görevinde olduğu halde,kendisi için bunu yapmıyor.Kanaatimce,bu vazifeyi suiistimal.Sen ne dersin? Ancak,suç cihetine gitmek istemiyorum.Bu mendebur avanslar,her yerde kullanılıyor.Bu sersemin hatası,bunu resmi kayıtlara intikal ettirmesi.Tahsis işinde de ayni havailik var.Aklına estiği gibi yazmış.Bu duruma göre,müstakil iş yapacak adam değil. Muhasebe kontrol memurluğundan da alınarak,mesuliyetsiz,pasif ve göz altında bir memuriyete alınmasını,disiplin cezası verilmesini ve aldığı avansların derhal ve faizleri ile ödettirilmesini yazmak istiyorum.Aksi halde,belki memuriyetten de olacak ve vicdani mesuliyet duyacağım.Bundan korkuyorum.Bu durumda bana “sen niye adli tahkikat açmadın” derler mi? Fikirlerini acele olarak yazarsan çok memnun olurum.Şimdilik hoşça kal. Not:Fezleke örneği bulabilirsen,gönderiver. Çömezin,Turgut Akman Bundan sonra;müfettiş muavinlerinin bir arada yazdıkları bir betik var sırada.Betiğe bir de gazete kupürü eklemişler.Bu kupürde bir köpek ve bir iki yaşında çocuk var.Altında da şu bilgi. İkisi de Antakyalı…İkisi de iki yaşında.Birinin adı Hakan(çocuk) diğerinin Uçar(Köpek) Altında şunlar yazılı: Geçen seneki Camp Arap’ın,Erhan’la Recep’in beraberce tuttukları en üst katında,Cengiz’in şahsında başarınızı kutluyor(Ehliyet sınavını verip Müfettiş olmuştuk) ve Oktay’a turneden hoş geldin diyoruz. 36 Ve,tarihte ilk defa olarak,Turgut uduyla gecemizi ihya ediyor.Sonsuz dost kalacağımıza inanıyoruz.Kadehlerimiz,ilk seferlerinin birinde senin için kalkacak.Kuyruklar daima dik,ama işte bu bizi korkutuyor(!).Üstadandan Cengiz.Muavinat,Erhan,Orhan;Ertuğrul;Oktay,Turgut Akman(Kel Turgut),Recep. Aydın Erdim ve Turgut Akman’dan ortaklaşa yazılmış bir betik Ulan öküz; Cumartesi günü saat altı kırk beş ve yedi arasında Galatasaray Pastanesinin önünde Turgut’la beraber seni bekleyeceğiz. Geçen Cumartesi Yılmaz ve Marlon’la İstiklal Caddesi’nde seni aramaya teşebbüs ettik ise de,dehşetli yağmur gözlerimizi açmamıza olanak bırakmadığından,bulamaktan duyduğumuz üzüntü ile Ocak’ta içtik. Turgut ille seni görüp doya doya öpmek ve bağrına basmak istiyor.Gözleri,kimseyi görmez oldu! Bizi fazla bekletme orada.Yoksa…. Ehtiyar Erhan,Mersin’den yazıyor. Davul;Bir iki hırlaşmadan sonra,vaziyet normale avdet etti herhalde.Yazdıklarımla,düşüncelerimle seni suçlamak aklımdan dahi geçmedi.Sadece,biraz kızmıştım,o kadar,Eh onu da çıkarttım. Gelelim şimdi essah meseleye;Yarın Bursa’ysa müteveccihen hareket ediyorum.On altı-yirmi beş tarihleri için izin aldım ve meşum tarih yirmi iki aralık. On dokuz Aralığa tesadüf eden Pazar var ya,işte o tarihte Bursa’dan hareketle İstanbul’da olacağım.Seni görmek istiyorum.Ben Cengiz’lere uğrayacağım,öğleye doğru olur herhalde.Sen de oraya gelirsen,görüşebiliriz. Her ihtimale karşı gelemeyecek olursan(nöbetçi kalmak gibi,askerim)radyonu onlara bırakacağım.Müsait bir zamanında uğrar,alırsın.Daha sonra,işbu mektup davetiye hükmünde olup yirmi iki Aralık tarihinde saat On dört otuzda Park Otel salonunda(Bursa’da tabii) yapılacak koyun kesme merasimine gelirsen,çok memnun olurum.Mezkur tarih,zaruretler tahtında hafta arasına rastlamış olup o gün tatil bulunmamaktadır ve gelmediğin takdirde pek tabii serzenişe hakkım olmayacak. Bambiciğim;işte vaziyetler böylecedir.Durumunun icap ettirdiği gibi hareket et.Zaten,turne dönüşünü de İstanbul’a yapacağım,daha bol bol görüşürüz.Bir de,askerde nasıl olsa eline düşeceğim. Şimdilik hoşça kal. Ehtiyardan bir başka betik. Davul: Lan namus fıkarası,ben senin adresini başkalarından mı soracaktım?Radyoya benden fazla ihtiyacın olacağını düşündüğüm için adresinin peşine düştüm,yoksa niyetim sana mektup falan yazmak değildi.Her neyse,son anda mektubun yetişti de,biraz sakinleştim. Biliyorsun;Merkez Bankası teftiş heyetine geçtim,bir buçuk aydır da Mersin’de teftişteyiz.Ne yaparsın,şu turnelerden bir türlü kutulamadık,bir de muavinlikten. Nisan’da askere gidiyorum;dönüşte ehliyete gireceğim.Anlayacağın,işimden memnunum.Mersin de bir turne yeri olarak gayette iyi,ne var ki turne psikolojisi içinde olmak yetiyor insana. Bu arada,ben bir takım naneler de yedim,malum haltlar..Kuyruğu da yakında başkasının eline vermek üzereyim.Halen nişanlı bulunuyorum,bu işte seni de haberdar edecektim,heyhat adresini bulmak ne mümkün,Cengiz’e yazmıştım gelirken seni de getirsin diye.O da seni pek göremezmiş.Halin nicedir? 37 İşte,bu ayın yirmisi ile otuzu var ya,bu tarihler arasında Bursa’da boy göstereceğim,nikah memuruna. İzin alacağım,dönüşü İstanbul’a yapmak istiyorum,eğer bu mümkün olmazsa Bursa’dan İstanbul’a uğrayacağım.O zaman sizleri görürüm Bu arada,radyoyu kendim getirmeyi düşünüyorum,hem vakit az kaldı,hem de postada başına bir kaza gelmeye. Evlenme tarihi katileşince seni tekrar haberdar ederim,gelebilmen beni çok sevindirir,durumun müsait olmazsa,durumuna göre hareket edersin. Bu ayın yirmisine kadar Mersin’de olacağım,izin alırsam o tarihte ayrılmış olacağım.İzmir’den yazdığın mektuba ve ihtiyacına karşılık veremediğim için çok üzüldüm;durumun nasıl(Mali) düzeltebildin mi bari? Evdekiler nasıllar?Mektup yazdığında,selam ve hürmetlerimi iletirsin. Hoşça kal.Gözlerinden öperim. Yedek subay okuluna gitmeden önce benden kıdemli bir Hesap Uzmanı’na rastlamıştım.İstersem,beni Genel Kurmay’a aldırabileceğini,rahat edeceğimi söyledi.Ben de hayır ,kıtaya gidip Anadolu insanını tanıyacağım dedim. Piyade okulunu gittim ve Yarımburgaz’(Trakya’da Halkalı tren istasyonundan sonraki istasyon) kura çektim.Bu arada,devre arkadaşlarımın tümü Genel Kurmay’a gitmişler;askerliklerini orada yapıyorlardı. Kıtaya gittikten altı ay sonra ”Yandım anam” diye bağırıp Genel Kurmay’a kapağı atmaya çalıştım.Olmadı.İyi ki de olmamış;çok güzel askerlik anılarıyla bu işi de tamamlamıştım. İşte;bu konuda Ertuğrul’un yazdığı kısa not: Sevgili Uçar;Meseleyi Sabih Üstad’a intikal ettirdik(Kurmay Albay ağabeyi vardı)Biraz umutsuz olmakla beraber elinden geleni yapacak.Lüzum ve faydasında tereddüt ettiğimden,meseleyi diğerlerine açmadım.Konuyu,Ercan ile de konuştum.Ordular arası tayin olmuyormuş.Kendi açısından,bir şey yapamayacağını söyledi.(Genel Kurmay’da çalışan bir Maliye Müfettişi)İşi,gırgır tarafından al.Orhan,Bili ve benden yılbaşı tebrikleri,selam ,sevgi ve özlemler. Yine bir Vali Ertuğrul betiği Uçar kardeş; Mektubunu şimdi aldım.Hepinişi cevaplıyorum! Moralinin bombok olmasına bozuldum.Sen,askerlikte her işi oluruna bırakma prensibini iyi ihmal etmişsin.Muavin değilsin,önünde ehliyet yok,peki bozulmak neden? Koyver kuyruğunu gitsin.Her şey olacağına varır.Üstüne gitme hadiselerin. Bu durumun;geniş ölçüde yalnızlıktan ileri geldiğini sanıyorum.Kedine bir hobi bul,idare et artık birkaç ay. Bana öyle gelir ki,senin fizik ve sosyal çevre ile olan problemlerinin nedeni,bir parça da senin kendinle olan münasebetlerinde yatıyor. Bak,bugün kantinde tavla oynuyorduk,bir er geldi.”Efendim,Kurmay Başkanı tavla oynayacakmış,tavlayı istiyor” dedi.İyi dedik,verdik,kalktık.Eh,sanırım sen olsan on günlük hasta olma istihkakını almıştın bu hadiseden. Diyeceğim odur ki,asabını geren daha başka bir takım hadiseler,hakiki çevrenle olan münasebetlerinde karşılaştığın güçlükleri büyüterek yansıtıyor. Bu durumda,yapılacak ilk iş,meseleleri halle çalışmak,kısa vadede halledilemeyecek şeylerse problemlerin,bunların yaşantındaki yerini azaltmak. Bu da,ancak askerlik dışı meşguliyetlerini arttırmak suretiyle mümkün olur. 38 En ucuzundan da olsa,kendine dostlar edin,işleri matrağından al,biraz boş ver,askerliğin mesuliyeti sanıldığı kadar önemli değil. Tavla oyna,yürü,araba kullanmayı öğrenmeyi dene. Şimdi,bütün bular,bir parça ukalalık,biliyorum.Sen,kişinin kendisiyle olan problemlerinin mahiyeti ve tahlili konusunda,kişinin çevresi ile olan münasebetleri hakkında,benden daha kültürlüsün.Fakat,yine de,hiç olmazsa,belli bir süre dikkatini başka yerlere çekmek mümkün olur diye saçmaladım biraz da. Tayin hadisesini san etraflıca ve günümüze kadar anlatayım.Mektubunu aldık,Orhan,Biltekin ve ben,önce gereğini müzakere ettik.Sonra,işin yolu yordamı hakkında bilgi sahibi olmak için meseleyi Ercan’a açmağa karar verdik.Biliyorsun o,Milli Savunma Bakanlığı’nda.Ercan,ordular arası tayin olacağını sanmıyorum dedi.Kesin konuştuğu için,ümitlenmedik.Fakat,bütün yolları denemek gayesiyle,meseleyi senin de belirttiğin gibi,Sabih beye intikal ettirmeğe karar verdik.Fakat,Sabih beyi ha deyince görmek mümkün olmadığı için,fazla gecikmesin diye araya İlhan Ersen’i koydum.Mesele,ağızdan ağza karışır diye,mektubu,İlhan vasıtasıyla Sabih beye gönderdim.Müteakiben,ilk fırsatta da,durumu şahsen anlattım. Sanırım,o da bu konuda sana yazmış.Pek sanmam ama,uğraşırım dedi.İşte,tam o günlerde Zühtü Yücelik heyete gelmiş.”Yahu,benim yerime vasıflı bir adam arıyorlar tavsiye edebileceğiniz kimse var mı?”demiş.Tam o sırada,Ilhan ile Sabih bey de meseleyi konuşuyorlarmış.Önce senin ismin ve soy adın,kıta adresin Zühtü’ye yazdırıldı. Ben daha önce de,Zühtü’yü aklıma getirmiş,bizim tümende Mülkiyeli-onunla ayni önemden ve birlik idare heyetinden arkadaşı-Necati beye durumu anlatıp randevu istemiştim.Mesele böyle inkişaf edince,artık kendisiyle ayrıca görüşmeye lüzum görmedim. Aradan birkaç gün geçip de haber çıkmayınca Ercan vasıtasıyla Zühtü’ye sordurdum,iyi gidiyor demiş.Ancak,Nisan başından önce olamaz,Nisan’da diğer tayinlerle beraber çıkacak demiş. İş bu türlü giderken,geçen gün nöbet iznimde heyete gittim.Bu arada,tekrar meseleyi açtım.Galiba İlhan idi.”Mezkur dairede daha önemli eşhas-zabitan-bir başka adamı lanse etmişler.Zühtü,kati olarak belli değil ama,iş galiba yatacak demiş” diye anlattı. Bu durumda,vasat ümitle Nisan’ı beklemekten başka çare yok.Ben yine durumu izler,en son inkişafları sana iletirim. Bizlere gelince;yuvarlanıp gidiyoruz.Benim moral,Bili ve Orhan’ınkinden iyi.Bili,takım komutanı çok yoruluyormuş.Orhan,malum romantizminde.Biz de,özel olarak dert yaratmadığımız için,dertsiz kaldığımızdan,heriflerin dertlerini dinlemiyoruz diye kötü adam oluyoruz.Bili,arada yalnız kalınca,deli danalar gibi,çatacak yer arıyor.Ottan boktan sebeplerle bölük komutanına bozuluyor,aşağı yukarı aynı paraleldeyiz. Neyse,hep beraber yok saydık mı bu devreyi,her şey geçer.Şimdilik bu kadar yazabiliyorum.Çocuklar bozuluyor.Üstüme defter,cetvel,silgi atıyorlar.Levazım bölüğünde,kağıt kalem bol.Şimdilik eyvallah,buradaki Herkesten selam.(Halıcıoğlu’ndaki Levazım Yedek Subay Okulu’ndan yazıyor) Yedek subaylığım sırasında;beni dördüncü bölüğe vermişlerdi.Ben,asteğmen iken,bu bölükte yedek teğmen olarak görev yapan Şansal(Soyadını unuttum) teğmen vardı.Onunla uyum içinde,çok iyi bir askerlik yaptık. Kendisi;Türkiye İşçi Partisi üyesiydi.Halen de öyle olduğunu öğrendim.Bir levazım binbaşı vardı.Durmadan solcu söylemlerle Şansal’ı kızdırır ve ondan istihbarat toplamağa çalışırdı.Şansal da bir gün “Binbaşım,ne eksik kaldıysa söyle,onları da söyleyeyim.Görevini tam yap” demişti adama.Adam,mosmor olmuştu. O benden altı ay önce tezkeresini aldı.Onunla da bir iki kez mektuplaşmışız. 39 İşte Şansal teğmenin Bulancak’tan gelmiş bir betiği: Yazına hemen karşılık vermek isterdim ama,buraya gediğimden beri,bir tembellik çöktü bana.Okumasız,ilgisiz,mücadelesiz,düşünsel yönden bomboş bir hayat bu.Kendi kendime,bitkisel bir yaşantıya başladım artık diyorum.Konuşup tartışacak,hatta sağcı bir arkadaşın dahi olmayışı ve benim buna alışkın olmayışım,şimdilik beni,uyurgezer gibi bir şey yaptı. Öyle sanıyorum ki;buna karşılıksız bir staj(Avukatlık stajı) yapmanın verdiği başı boşluk ve sorumsuzluk sebep oluyor. Oysa;burada partimin bana veya benim gibilere o kadar çok ihtiyacı var ki..Stajı adliyede yapmamın partiyle aktif olarak ilgilenmeme engel olduğu kanısı ile avunuyorum. Mamafih,bu şaşkınlık döneminin uzun sürmeyeceğini,hele staj bitiminde yazıhaneyi açıp yaşantımı düzene soktuğumda,aktivitenin başlayacağını biliyorum. Dinsel bağnazlığın alabildiğince yaygın ve normal sayıldığı bir çevrede toplumcu düşüncelerin yayılmasında,din konusunun şimdilik tartışma dışı bırakılmasının gerekli olduğunu burası kadar anlatan yer,az bulunur sanırım.Öyle ki;kendimi manevi bir hapishanede hissediyorum.Saçma olduğunu bildiğim halde,bunu tartışamamak zorunluluğu sıkıyor beni.Ve İstanbul’u,oradaki arkadaş çevremi,hatta bizim taburu bile zaman zaman kuvvetle aradığım oluyor.Bağırtık tartışmalarımız ve senin direkt,benim endirekt yolla yaptığımız hücumlar sonucu,taburdakilerin dinsel görüşlerinde açtığımız şimdi daha emin olduğum gedikleri düşünüp orayı aramamak elde değil. İstanbul’da çıkan dergi ve kitapların hiçbiri gelmiyor buralara.Yön’ü bile ben,özel çabalarla buluyorum.Bir yığın kitapla gelmiştim buraya ama,halen hiç birisinin kapağını açmadım. Bitmeyen Kavga’yı okumamıştım ben.Geçenlerde bitirdim.Okumadınsa,okumanı salık veririm. Okuduktan sonra,bizdeki sol akıma asıl sahiplerinin değil de,kravatlıların sahip çıkmasındaki tersliği daha iyi anlayıp biraz umutsuzluğa düştüm.Belki,bunun böyle olması Türkiye için,sol için daha hayırlı.Amerika’da da bizim gibi olsaydı,belki sol yok edilmezdi.Tabii ki,tartışmaya elverişli bir konu bu.Bilmem,sen ne dersin? Bizim taburda askerlik yapan Veysel adında bir çavuşla sana selam göndermiştim.Herhalde,söylemiştir.Karargah bölüğünden olacak.Buraya izinle gelmişti.Giderken beni gördü.Ben de sizlere,selamımı yollamıştım. Taburdaki bütün arkadaşlara,Tayfur’a,İsmail’e selamlarımı söylersen memnun olurum.Yazılarını bekler,güzel günler dilerim. Bir Şansal betiği daha. Uçar,Mektubuna cevap vermem gecikti biraz.Bir türlü oturamadım masa başına. Çok mu yararlı işler peşindeyim?Yook, o da değil ama,olmadı bir türlü. Ne var ki,olaylar beni ister istemez particiliğe itti ki buna memnunum şimdi. Sana yazdığım çekingenlik ve bitkisellikten kurtuluyorum galiba.., Fakat,şunu da itiraf etmeliyim ;düşüncelerimin çoğunu,çevrenin koşullarını göz önüne alarak partiye zarar verir diye,kafama hapsettim.Hele,dini konularda hiç,ama hiç bir şey söylemekten katiyen kaçınıyorum.Bunun,ne kadar böyle olması gerektiğini halkla temas edince daha iyi anlıyorum. Zira,bu iktisadi düzeni değiştirmeden,dinsel görüşlerin değişmesine çalışmak faydasız olduğu kadar,zarar da veriyor.Bunu,senin kabul etmeyeceğini biliyorum ama,ben kesin olarak,hatta dinden de faydalanılması lazım geldiğini anlıyorum. Ama,şunu da söyleyeyim.Politik bakımdan bu görüşte isem de,gün geçtikçe bulunduğum koyu dindar çevrenin etkisi,bende tam tersi bir reaksiyon yaratıyor.Adeta,kin biliyorum dinsel görüşe.Ancak,tutar tarafı olmadığını bildiğin bir görüşten de yararlanacak faaliyette bulunmak zorunluluğu,epeyi zor., 40 Gecenin geç saatlerinde,yüzlerce kişi ile karşılandı.Aybar.Bulancak’ta bu kadar ilgiyi gördükten sonra,benim kenarda durmamın ayıp olduğunu anlayınca,işin içine fiilen girmek ve teşkilatlandırmak gerektiğine inandım.Şimdi,bu işlerle meşgulüz Uçar. Bu örgütlenmeyi,bir gün seçimi kazanacağız diye yapmıyorum.Bir gün,kısmetse sana anlatırım nedenlerini. Taburdan ne haber Uçar?Bazan,o havayı aradığım oluyor.En lüzumsuz ve zararlı kişileri bile o halleriyle özlüyorum.Çağlı’dan da (Bir Üsteğmen) mektup almıştım.Artık diyor,gazinolarda tartışma yapmıyoruz. Tayinleri çıkanlar var mı?Göndereceğin mektupta onlardan da havadis verirsen iyi olur.Hatta,bizim ikinci bölükten benim tanıdığım erler varsa,onlara benim selamımı söyle.Yazıcı Ali Akın,Erol Alkan;Bahattin May vardı bölükte.Terhis olmadılarsa,kedilerini sorduğumu söylersen memnun olurum. On beş gün sonra,stajımın ilk altı ayı bitiyor.Geri kalan devresi,avukat refakatinde olacağından kısmen serbest olacağım.Onun için,Eylül’e doğru İstanbul’a gelmeyi düşünüyorum.Gelince,tabura uğramağa çalışacağım.Bol,bol görüşürüz o zaman. Kravatlılar meselesini iyice anlatamadım galiba.Bu konuya değinen görüşümü,yön dergisine göndermiştim.Yayınlayacaklarına az ihtimal veriyorum.Olmazsa,İstanbul’a gelince tartışırız bu sorunları. Yazacaklarım burada bitiyor.Ben geç kaldım karşılık vermede,ama sen daha erken yanıtlarsan,memnun olurum. Taburdaki herkese selamlarımı iletiver.Güzel günler dilerim. Aydın Erdim;Çine doğumlu olup babası orada ilk okul başöğretmenliği yapmış.Mülkiye’yi bizden bir yıl sonra bitirip o da Maliye Müfettişi olmuştu. Zengin bir ailesi vardı.Öyle ki;Çine’nin yarısının babasının tapulu malı olduğu söylenirdi.Nitekim;oradaki arazilerden bir kesimini satıp İstanbul’da Beyazıt’taki tayyare evlerinden üç katlı bir apartman satın aldılar ve orada yaşadılar. Buna karşılık;Aydın Erdim,sıkı bir içkici ve sıkı bir solcu idi.Parti ile ilişkisi hiçbir zaman olmadı.Daha çok bireysel anarşist demek doğru olur. İşte ondan gelmiş bir betik. Sevgili Uçar, Halen hapishanedeyiz.Cumartesi sabahı girdik.Bugün Salı sabahı,çıkıyoruz.Perşembe günü,yani ayın on beşinde saat yedi,yedi otuz arasında Karaköy’deki Kadıköy iskelesinde bulun.Mapusaneden sevgilerle. Aydın’ın bu serüveni şöyle olmuştu. Aydın Erdim;Ehtiyar Erhan,Maksi Engin ve başkaları;aynı dönemde Tuzla Piyade Okulu’nda eğitimdeydiler.Ben de;Yarımburgaz’daki taburumda takım komutanlığı,kantin subaylığı görevlerini yürütüyordum.Bunlarla haberleştik ve İstanbul’a indiğimiz Salı günlerinden birinde(Kantin için mal almak için inerdik)onları,Tuzla’da ziyaret edecektim.Onlar da dersleri kıracak ve görüşecektik.Benim,Askeri araçla Anadolu Yakası’na geçmem yasaktı.Vapur ve treni kullanarak öğle yemeğine Tuzla tren istasyonundaki lokantaya geldim.Tabur komutanımdan bu iş için izin almıştım. Bu lokantada piyade okulu öğrencilerine kaçak olarak içki de satılırdı.Neyse,masayı donattık ve içmeğe başladık.Muhabbet gırlaydı.Saat on dört gibi ben geri dönüş için ayaklandım.Onlar da kalktılar.Derslere gideceklerdi.Ama hepsi de sarhoştu.Onlar öğrenci resmi giyimli,ben de asteğmen resmi giyimliydim.Bunlar beni omuzlarına kaldırıp;”En büyük asker Uçar Teğmen” diye tezahüratla beni tren istasyonuna taşımağa başladılar.Yapmayın,etmeyin inzibatlar şimdi 41 gelir..Dememe kalmadı ve iki inzibat cipi geldi.Bizleri toparlayıp İnzibat karakoluna götürdüler. İfadelerimiz alındı.Ben,izinli olduğumu ve izin belgemi gösterdim.Beni bıraktılar.Arkadaşlara,ifadelerinde şu konuyu belirtmelerini söyledim.”Bizi inzibat er ve erbaşları toplayıp cipe bindirdi ve karakola getirdi deyin” dedim. İç Hizmet yasasına göre,askeri öğrencilere er ve erbaş inzibat erleri el koyamazlar,dokunamazlardı. İfadeler sırasında,buraya sıra gelince İnzibat komutanı Albay,”Durun bunu size kim öğretti” demiş ve ifadenin bu kısımlarını yazdırmak istememiş.Bizimkiler de bu ifade olmadan ifadelerimizi imzalamayız,demişler.Bu ibareli ifadeleri imzalamışlar. Piyade Okulu komutanı general,albayı çağırıp bir fırçalamış ve Erzurum’a yollatmış.Bizim oğlanları da,üç gün katıksız hapse mahkum etmiş. Benim tabur komutanıma da,tümenden benim ifadem geldi.Albay,”Bu ne Uçar Asteğmen” dedi.Ben de durumu anlattım.Kendisinden izinli olduğumu hatırlattım.”Git,seni bir hafta katıksız hapse mahkum ettim” dedi.Ben şaşırdım.Haydi ne duruyorsun,git takımının başına deyince anladım.Hapis mapis yatmadan,bu vartayı atlatmış oldum. Aydın Erdim,bu hapis olayını belirtiyordu mektubunda. Şimdi,Yalak Gürel’den rekor sayfalı b ir betik. Dikkat,Sfenks konuşuyor. Merhaba Uçarcığım(Sekiz satır yinelemiş bunu) Bunlar ne mi,dur söyleyeyim.Sfenksin konuşması,Ankara-İstanbul arasında yankılar yaptıktan sonra,sonsuzda kayboluyor. Uçarcığım; Altı ay vadeli olan önceki mektubumun vadesi galiba dolduğundan,sana bir sene vadeli ve cevaplama şartlı-görüldüğünde cevaplandırılacak –olan bu ikinci mektubumu yazıyorum. Bugün benim evde jimnastik günüm olduğundan dışarı çıkmıyorum ve sana bir şeyler karalıyorum.Haa,sen bekar adamsın.Jimnastik gününden anlamazsın.Bu,çamaşır günü demektir,yaa canım.. Davulcuğum,haberleri alıp almadığını bilmiyorum ama,eğer almışsan biraz tatsız olacak müjdelerim.Her neysan,ben gine yazayım.(Selanik göçmenidir) 1-Bendeniz,Etibank müfettiş muavinliğini kazandım şahsen.Eğer,benden önce duymuşsan ayıp etmişsin valaa.Sana yazan da ayıp etmiş.Ha,evet,valla be kazandım.İnanmazsan sor,Etibank Genel Müdürüne. Burada,bütün millet,kazanamayacağıma dair banko oynuyorlardı.İşlettim enayileri. Bütün yaz boyunca,gene körün değneğini belleyişi gibi,malum kitapları yeni baştan çalıştım.O kitapları,sekseninci defa okurken,midem bulanıyordu artık.Sana mektubu da,şu imtihanı kazanayım da öyle yazayım dedim.(Bu seferki gecikme palavrası da bu.Yuttun değil mi?) Şimdi de,bursumu Etibank’a devretmeğe çalışıyorum.Bizim bakanlığın bazı muhterem zerzevatları “Olmaz öyle şey,bursu ödeyeceksin “dediler.Gittim o muhterem sebzelere “Bana bakın” dedim.Dedim ya!..”Bu bakanlıkta iki sendir çalışıyorum.Bana verdiğiniz paranın iki senelik tutarı,ayda beş yüz liradan on iki bin etti.Bu iki sene içinde,ben değil on iki bin liralık,on iki bin kuruşluk iş yapmadım sizlere.Üstelik,bundan sonra da yapacağım yok.Ayrıca,bana iki senelik Amerika bursu vereceksiniz.Etibank’ a gitmezsem,Amerika’ya gideceğim.Ayda iki yüz on dolar(iki bin yüz liradan) iki senede takriben elli bin lira da onun için ödeyeceksiniz.Etti mi altmış iki bin lira.Ben,Amerikakayu’dan geldikten sonra,sizlere altmış iki bin liralık iş yapacağım mı sanıyorsunuz?Tabii,zannetmiyorsunuzdur. Sonra,tekaüt olmaya kadar daha yirmi sekiz sene var mı,var.Personel kanunu çıkacağına göre(Kol hareketi resmi yapmış)ayda asgari bin beş yüz lira verecek misiniz bana? 42 Vereceksiniz.Çarpın ayda bin beş yüz ile yirmi sekiz seneyi.Terfi etmeleri falan saymıyorum.Ne çıkıyor?Tam,beş yüz dört bin lira ediyor.Hepsi etti mi,beş yüz altmış altı bin lira.Emekli olunca da asgari elli bin lira ikramiye verecek misiniz.Eder altı yüz on altı bin lira.Hadi,altı yüz bin diyelim. İflas edersiniz be..Otuz senelik devlet bütçesi hep açık verir. Benden,sekiz bin liralık bursumu iade etmemi istiyorsunuz.Eğer,ödemez de burada kalırsam bana boş yere altı yüz bin lira ödeyeceksiniz. İşte,Türkiye,bu yüzen kalkınamıyor.Sekiz bin lira nerde,altı yüz bin lira nerde?.Sonra,bütçe açık verirse ne olacak biliyor musunuz?Nerden bileceksiniz bunları siz. Turhan Feyzioğlu hocamızın bütçe açığını nasıl tenkit ettiğini biliyorsunuz.Mecliste tenkit edecek sizin bütçeyi.Obstrüksiyon,atraksiyon yapacak.Hükümeti düşürecek. A.P hükümeti düşünce ne olur?Ortanın sol kanadındaki CHP,arkadan TİP başa geçer.Tip in başa geçmesi,sizin kıça inmeniz demektir.Gelin,siz bu işten vaz geçin ”dedim. Korktular adamcağızlar haklı olarak ve benim bursu Etibank’a devretmeyi,memleketin selameti için kabul ettiler. İşte,Davulcuğum,vaziyet bu merkezde.Fakat,ben daha henüz işe başlamadım.Ne Etibank,ne Maliye Bakanlığı “Gel de iş yap” diyor.Allah razı osun gene hanımdan.Eğer,o da kalkıp “Gel de iş yap,şu çamaşırları yıka” demese,çıldıracağım vallahi?!.. 2-Kısmetse,iki buçuk aya kadar,kızım olacak.Anlamadın mı,kızım olacak yahu..Baba olacağım.Evet,evet kız babası.İskele babası değil. Niye m i kız babası?Enayi miyim ben.Erkek diyeyim,sonra kız olursa dilinize düşeyim.Müdebbir bir baba,bunları düşünen bir babadır di mi ya canım…Evet,ikinci müjdem de bu oldu sana.Hani,bu arada sen de peş peşe gelen dayılıkların yanına,bir de amca eklersin oldu mu?.Oldu.. Şimdi,gelelim genel haberlere.Ankara haberlerine. Dünya Öğretmenleri Bankası müfettiş muavini dünya ahret,cennetmekan abimiz muhteşem Selahattin Aras bey(Kel Sela),Gaziantep devletini teftiş etmek üzere Ankara’dan ayrıldı.,bizleri mahzun bıraktı.Eşi Gülsen hanımı,oğlu veliaht prens Kerem Arasa Han’a emanet(Konsinye) etti. Emre ile Suay’ın Amerikakayu da olduğundan haberin var tabii.Fofo Selçuk ile Yıldız,maalesef çok acıklı(!) haldeler.Paris gibi berbat bir yerde çile(!) dolduruyorlar.Allah,onlara acısın,amin..Bizim Selçuk mu?Civciv Selçuk yani..Kendi deyimi ile “dünyanın en mütevazi kızı” ile Kasım’ın on ikisinde evleniyor.Ankara,da oturacak.Emre’lerin evini kiraladı.Selçuk,şu anda da Köy İşleri Bakanlığı Dış Münasebetler Uzmanı ve Bakanlık Müşavir Tercümanı olarak Milliyetçi Çin ekonomi bakanını gezdiriyor.Bugün,sabahtan beri,bakanla beraber Çinçinbağları,Etlik,Ayvalı,Keçiören,İncesu,Topraklık,solfasol;Balgat vilayetlerini beraberce gezdiler.İnanmazsan TRT yi dinle. Kasvet de evleniyor.Hem de,Yalova’da ve de kaymakam olarak.Ezcümle ”Kaymakam Kasvet,Yalova’da evleniyor”.Anlatabildim mi?Konya’nın Sarayönü kazasına kaymakam etmişler Kasvet’i. Biliyorsun,Maksiyi şansı ve kısmeti tepti.Ankara demiryollarından geçerken bizlere mesaj yolladı.Altı ay sonraki teğmenliğe terfiine yetişebilmesi için çabuk gitmesi lazımmış,fazla kalamadı.Tıpkı,Keleş’in(Kel Sela) imtihanlara yetişmek için dört ay önce Iğdır’dan yola çıkması gibi. Daver Şener ile Koç Tuncer’e askerlik yaptırıyorlar burada.Akşamları da bütün bekaran-ı hıyaran (Estafirullah,haşa mektuptan) Mülkiyeliler Birliği’nde toplanıyorlar.Oral’ı da aralarına almağa çalışıyorlar. 43 Daha çok adam var yazacak ama,ellerim yoruldu ve de iki kalemin mürekkebi bitti.Bu itibarla,mektubu artık yavaş yavaş kesmeğe başlıyorum.Diğerlerini,vadenin sonundaki mektupta yazarım!.. Aha,dayanamayacağım,yazacağım namussuzum,vallahi yazacağım.Olayın sahibi,yemin ettirdi kimseye söylemeyeyim diye.Burada,herkes yemin etti ona,kimseye söylemeyecek diye. Herkes biliyor,kimse kimseye söylemiyor.Zaten,bilmeyen bir sen varsın.Sen de yemin et de söyleyeyim..Et,et, ettin mi?.Şimdi sıkı dur.(Prof) Haldun aşık oldu. Vallahi doğru.Ama,yemin ettirmeden kimseye söyleme emi!..Öyle bir aşk ki,artık Bolşevikleri molşevikleri bıraktı.Hep Tülin-Eyvah ismini de yazdım-neyse oldu bir kere.Hah işte,hep ondan bahsediyor.Bütün gün,Haldun’dan onu dinlemekten ders çalışamıyordum.Az kaldı,Etibank’ı kaybedecektim.. İmtihana girmeden önce bile,dört sat ders çalıştım,altı saat Tülin’in meziyetlerini dinledim.O da “dünyanın en mütevazı kızı” nın kendi kızı olduğunu iddia ediyor.Sen ne dersin bu işe?.. İşte,Uçarcığım,şimdilik bu kadarcık yeter mi.?.Sen de bana bu kadar kısacık bir mektup yaz da,İstanbul’dan haberler ver.Askerliği anlat(Külahıma anlat)Bana gene kriz gelir de sana yazarsam,daha sıkı haberler veririm. Eh,bu mektuptan sonra,senden mektup beklemeğe hakkım var değil mi?Eğer cevap vermezsen,Danıştay’a başvururu,yazdığım bu mektup için,iptal davası açtırırım!.. Şimdi artık,gözlerinden ,yanaklarından öpeyim de,çamaşırları asmağa gideyim. Haa,annem çok iyi.Şu anda da İstanbul’da.Teyzemlere gezmeğe gitti.Bu hafta döner herhalde.Tamamen düzeldi.Eskiden,hemen hiç eser kalmadı.Sevin de iyi.Anne olmağa hazırlanıyor.Sana selamı var. Tekrar selamlar,en iyi günler.Mektubu,tekitsiz bekliyorum.Eyvallah.. Şansal’ın Kasım 1966 tarihli bir diğer betiği Uçar,yazına bir türlü karşılık veremedim.Çeşitli engeller,bunu geciktirdi.Partinin kongreleri,ilce,il ve –hatta Ordu il kongresine hazırlanmak fazlaca meşgul etti beni.Tabii,bunun yanda tembellik de var.Yakında,genel kongre olacak.Delege olarak katılacağım ben de.Bizimkiler,her nedense,kongreyi Malatya’da yapıyorlar.Biraz yorucu olacak benim için oraya gitmek,ama gitmesem de aklım orada kalacak.Onun için,ister istemez gideceğiz.Bu arada,kongrede Anadolu’nun ağırlığını da koyalım diyoruz.Fazlaca İstanbul havası hakim gibi geliyor bize.Hani parti: Toprakta öğrenip Kitapsız bilenlerin Partisi havasına girsin istiyoruz. Tabii ki,bunun için de,az çok delegelerle temas Grekli.Gerçi,bizim partide klik düşünülemez.Ama,bu kongrede,genel merkezin seçimlerden sonraki hareketsizliği eleştirilir kanısındayım.Gereksiz doktrin tartışmalarına,partinin ezeli derdi işçi-köylü sınıfı öncülüğü sorununa dalınmazsa,çok daha iyi olacak.Benim kişisel görüşüm,burada realite ile karşılaşınca,bu tartışmaların gereksiz olduğu biçimini aldı.Öyle tartışmak,bir şeyler yapmaktan daha kolay geliyor. Gelelim özel konulara..Bildiğin gibi,İstanbul’dan ayrıldıktan sonra İzmir’e gittim.Ama gel gör ki,güzel memleketin bana zehir oldu dersem,yalan söylememiş olurum.Bir diş ağrısı ki,sorma..Dişimi çektireyim de rahat gezeyim dedim.Bu kez,çene kemiğim parçalandı.Ağrısından duramaz oldum.Gurbet ellerde garip öleceğime ,varam memleketimde yatam deyüp,kapağı Bulancak’a attım!.. Bu arada,İsmet’i de aramadım değil.Benim kaldığım yer de Karşıyaka olmasına rağmen,birkaç kez evine gittim,bulamadım evde.Bir defasında,annesine rastladım evde,selam bıraktım ve söylediğim gibi,İzmir’den kaçtım. 44 Gazeteye gelince..Haklı olarak eleştirdiğin o gazeteyi de çıkarmıyoruz..Sana gönderdiğim gazeteye de not yazmıştım.İstediğim havayı veremediğimi.Böyle olunca,ilgimi kestim gibi bir şey.Gerçi,istediğim yazıyı basar sahibi ama,yazının etkisi çok az.Sahibi,hem de İşçi Partisinden adaylık koymuş birisi.Ama,daha fazla CHP li havası taşıyor gazete. Yalnız,şunu söyleyeyim,gaztenin hantal görünen hali,bir sakınca değil burada.Buranın mahalli gazteleri böyle çıkar ve halk da buna alışıktır.Zaten,önemli olan da halkın okuması değil mi?İleride,bağımsız olarak bir gazete çıkarmayı düşünüyorum. Gazetenin diline gelince,halkın üzerine etkili olabilecek kelimeleri kullanmağa mecburuz Uçar.Ben bir zamanlar,deyim yerindeyse “kuş dili” gibi öz Türkçe konuşmaya,yazmaya çok önem verirdim.Ama,şimdi bunu melse haline getirmemek kanısındayım.Yani,mesele,öz Türkçe konuşup konuşmamaktan fazla,iktisadi eşitsizlik çemberini kırmaktır.Bu konuda,eskiden olduğu kadar ısrar etmiyorum. Din konusundaki düşüncelerimi bilirsin.Yani,amaca varmak için taviz de vermek gerektiğini düşünürüm laiklikten.Ancak,yanlış anlamaman için şunu söyleyeyim,öz Türkçeyi aşırı falan bulduğumu sanma.Tam tersine,dil konusunda yapılacak bir tartışmada-ki bunlardan biri dil devrimi yıldönümü dolayısıyle Bulancak’ta yapılmıştır-her zaman ılımlılığın karşısında bulunurum.Ve ne kadar yeni kelime türetilirse,o kadar yararlı olur kanısındayım. Yazım,epey uzun oldu.Hem de,burjuva görgü kurallarına aykırı olarak daktilo ile yazdım.Kusura bakmazsın artık.Okumada kolaylık olsun diye yazdım.(Söz aramızda,daktilo talimi de yapıyorum bu ara,onun da etkisi var).Sana iyi günler ve mutluluklar dilerim. Vali Ertuğrul’dan Mart 1967 de gelmiş bir betik daha Biz terhis olduk,sen hala asker misin!Neyse,üzme canını,inşallah bir gün gelir sen de terhis olursun!Darsı başına! Tayin işlerini inkişaf ettiriyoruz.Daha doğrusu,her şey hazır.Yalnız,sen,aşağıdaki gibi bir dilekçe vereceksin. Askerlik hizmetim,Genel Kurmay Başkanlığının…tarih…sayılı emirleri gereğince,otuz bir Mart 1966 tarihinde(1967 olacak) sona ermektedir. Maliye müfettişliğine yeniden tayin edilmekliğimi…arz ederim. Emir,Genel Kurmayın 1965 yılı içinde askere alınan yedek subaylardan 1967 yılı içinde terhis olacaklar hakkındaki genel emirdir.Kıtalarınıza gelmiş olmalı.Gelmemişse,oraları boş bırak,biz doldururuz.Sonrasına karışmayın,kararnamenin müsveddesi hazırlandı.Cengiz’e de uğra.Ben de yazmağa gayret edeceğim. Askerlik sonu,İzmir’e tayinin mukarrer.Ben de,arzunun bu mahiyette olduğunu İlhan beye söyledim.Orhan ve ben,Allah nasip ederse bu hafta içinde İngilizce kursuna başlayacağız.Mart başında da vekil “he”derse,devam edecekmiş.Biraz hikayeye benziyor sonu.Avrupa için,Yavuzlar dönmeden ümitlenmeyin dedi Reis. Başım biraz meşgul,geç kalmamak için iki satır çırpıştırıverdim.Hepimiz,en iyi dileklerimizle gözlerinizden öperiz. Not:Ayrıca,tanzim edilecek terhis tezkeresinden bir adet de,heyete verilecek.Fazla hazırlat. Yaşamım boyunca;iki kez beyin yıkama işlemine maruz kaldım.Birisi askerde,diğeri de İMF de olmuştu. Askerliği bitirdiğimde,tam bir asker gibi düşünüyor,davranıyor ve yazıyordum.Bu nedenle;müfettişliğe dönerken yazdığım dilekçem de bu yapıda olmuştu.Dilekçemi “Bakanlık makamı önüne” diye yazmıştım.Askerde öyle yazıyorduk.Müfettiş arkadaşlar,bu dilekçeye çok gülmüşlerdi. Şansal,Malatya’daki parti kongresine katılmış;dönüşte görüşlerini altı yapraklık bir betikle anlatmıştı.İşte,o betik: 45 Uçar;Yazını,Malatya dönüşü adım.Önceki yazımda,büyük kongreye gideceğimi söylemiştim ansıyorum.Delege olarak katıldığım kongre,epey yordu bizi.Gece geç vakitlere kadar çalışmak zorunda kaldık.Sonuç,bizim için verimli.Bu arada,şu gerçek ortaya çıkıyor ki,partinin bir yayın organına ihtiyacı var.Çünkü,kongrenin basında yer almayışı ya da aldığı kadarının da maksatlı oluşu,hatta bunu Akşam Gazetesinin bile yapması bu ihtiyacı doğruluyor. Fakat,bu da bir mali olanak meselesi.Gerçi,kongre bu konuda bir karar aldı ama,uygulama olanağı ne zaman bulunur,bilinmez. Neyse,kongrenin benim için diğer bir yanı da “kendimi bulmam” dı.Tazelenmek derler ya,işte öyle olduk.Anlayacağın,sudan çıkmış balığın suya dalması gibi bir şey.Ama,dört gün gibi kısa bir süre için tabii. Gelelim,mektubundaki konulara.Başlangıçta,şunu söyleyeyim,benim parti çalışmalarımın,iktidara gelme ile ilişiği bulunmadığını sana İstanbul’da söylediğimi sanıyorum. Yani,iktidara gelebileceğimizi,hem de bunun kısa zamanda olacağını sanmadığımı,bunun gerçekleşme olanağının çok az bulunduğunu anlatmıştım.Böyle olunca,amacı iktidarı almak olan bir partici kimliğinde göründüğümü yazman,beni şaşırttı.Acaba,ne yazdım diye de düşünmedim değil. Yalnız,şu var Uçar,benimsediği doktrini,hele üzerinde,doğruluğunda oybirliğine vardığımız bir doktrini iktidara getirmek için değil partici,partizan olabilmek kadar tabii karşılayacağımız ne olabilir? Ayrıca,sosyalizmin uygulanması,sosyalist bir düzenin kurulması için iktidar olmak gerekli ise-ki bunun gereksiz olduğunu söyleyemeyeceğine göre-amacı yalnızca iktidar olan bir partici olmamam,olamamam,seni yadırgatmalıydı. Taviz vermeden-ödenç degil de ödün sözcüğünü uygun bulurum ben-iktidara gelinemez düşüncesinde olduğumuzu ve bunun da yanlış olduğunu söylüyorsun. Öncelikle,şu neyin taviz ve neye göre taviz olduğu konusunun aydınlığa kavuşması gerekli.Bir kez,sosyalist öğretiye göre,üst yapıyı belirleyen ve ona biçim veren alt yapıdaki mülkiyet ilişkileri olduğunu kabul edince,ve alt yapıyı değiştirdiğimizde bunun üst yapıdaki (Din,hukuk,ahlak) ı da değiştireceği muhakkaktır. O zaman,sosyalist olmayan bu iktisat düzenini değiştirmek konusunda-kanuni zorunluluklar dışında-verilmiş taviz var mıdır,bakmak gerekir. Ben sana şunu söyleyeyim Uçar,bu konuda değil taviz vermek,hatta burada kanuni zorunluluğu da çiğneyip(Toprakları pay edeceğiz ,edeceksiniz) dendiği olmuştur. Bu durumda,esasta taviz vermeden,yöntem olarak bazı şeylerden gerektiğinde yararlanmak,niçin taviz sayılsın? Daha somut olarak belirtmek gerekirse,Aydın Yalçın,dinsiz olduğu için,ilerici ve taviz vermemiş mi sayılacaktır?Veya İsmet İnönü,yeni yazı çıktığından bu yana,bu yazıyı kullandı diye tavizsiz mi sayılacaktır? Giresun’da fındık fabrikalarında çalışan kadın işçiler,haklarını teminat altına almak için sendika kurma yoluna gitmişler.Bunu öğrenen,işveren durumundaki kooperatif başkanı,bunların elebaşılarını işten atmış. Kadınlar,madem biz işçiyiz ve madem ki bir de İşçi Partisi var,o halde oraya başvuralım diye partiye geldiler.Hepsi de,dini bütün,Müslüman denilen tipten. Biz şimdi,onlarda sınıf şuurunu uyandırmağa çalışıyoruz.Ve onların yaşantısına uygun ve anlayacağı dille sosyalist anlayışı anlatıyoruz.Anlamağa başladılar da. Şimdi Uçar;biz böyle yapmayıp bu kadınlara başlarını açmayı,namaz kılıp oruç tutmanın gereksiz olduğunu mu anlatmalıydık.(Başınızı bağladınız,namazınızı kıldınız,ama hakkınızı vermediler ve ekmeğinizle oynadılar.Hani,nerede güvendiğiniz tanrınız denilebilirdi).Yani,böyle yapmak mı,taviz vermemek sayılırdı? 46 Kapitalist iktisat düzenine karşı çıkarmayı sağladığında,en büyük başarı sağlanmış olur sanırım.Zaten amaç,üretim araçlarını topluma mal edecek bir anlayış getirmek olduğuna göre ve bu noktadan hareket edildiğinde başarı oranı da fazla olduğuna göre,niye bu oldan gidilmesin?Taviz vermeden de onlara ulaşılabilir,çok doğru.Nitekim;AP iktisadi görüşünden hiç taviz vermediği için,dış çevrelerin desteği ile iktidara gelmiştir.Yoksa,şimdiye dek ,anlaşılan “gardrop Atatürkçülüğü”ne aykırı davranmak gericilik sayılmamalıdır. Bir an,kapitalizmin doğuda oluştuğunu düşünelim.O zaman,doğu kültürünü ve hatta yazınının ileri ve yüksek olduğu kanısı,Avrupa’ya empoze edilecek değil miydi? Bence,yargılarında,seni yanıltan nokta,tavizi CHP ye göre düşünüp TİP e de uyguluyorsun.O zaman,halk partisi için ancak taviz sayılan konularda,benim tavizci olduğum kanısına varıyorsun.Sosyalist için taviz,örneğin,bankaları devletleştirmekten vazgeçtiğimizi söylediğimizde veya proleteryanın meclislere girmesi konusunu geri aldığımızda ve buna benzer,senin anlayacağın bazı temel konularda geri dönüşümüzde söz konusu olabilir. Bu taviz meselesinde,epey başını ağrıttım.Ama,bilmiyorum,sorunu anlatabildim mi?Zaten,bu enine boyuna,kağıt üzerinde tartışılacak bir konu da değil.Yalnız,bu konuda bir örnek vererek,son kez şunu söyleyeyim.Barışçı ve anti militarist bir insan,barışı sağlamak için gerektiğinde,düşman gibi silah kullanmazsa,barışın gelmesi suya düşer. İngiliz İşçi Partisi’nin durumunu örnek vererek,iktidara gelmenin ne kadar bir zaman gerektirdiğini söylüyorsun.Bunu söylerken,İngiltere’nin emperyalist bir devlet olduğunu,onun beklemesinin İngiltere’ye hiç zarar vermeyeceğini-İngiliz işçi sınıfına değil-oysa,Türkiye’nin İngiltere’nin de dahil olduğu bir sistem tarafından her gün biraz daha fazla sömürüldüğünü ve hergün biraz daha bağımsızlığını yitirdiğini,nasıl görmezlikten gelirsin Uçar?Hergün biraz daha Vietnam’laşan Türkiye’yi nasıl,İngiltere gibi beklemeğe bırakırsın. Türkiye için bu mesele,hatta asıl mesele,anti emperyalist mücadele meselesidir.İngiltere’de İşçi Partisi(eğer sosyalist bir parti ise ki olmadığını görüyoruz) iktidara ne kadar geç gelirse,kapitalist İngiltere,devlet olarak o kadar palazlanır. Oysa,bir yerde İngiltere’nin de sömürgesi olan Türkiye için öyle mi ya?Her geçen gün,yeni bir kurtuluş savaşı eşiğine gelmekte olan Türkiye’nin bağımsızlığını kazanması savaşı da ancak sosyalist bir savaş.Bir tek,bu dış sebep bile sosyalistleri hızlandırmaya yetmez mi Uçar? İngiltere’de İşçi Partisi’nin iktidara gelip gelmemesi,İngiltere’nin bağımsızlığından birşey kaybettirmez.Ama,Türkiye için öyle mi ya..Bunları,fazladan söyleyeceğimi sanıyorum.Zira,bu konuda söyleyeceklerim,sence de bilinen şeyler. Partiye yapılan dinsizlik ve diğer suçlamalara,bahsettiğin köylülerin,değinmeden oy verdiklerini söylüyorsun.Gerçekten,köylüyü yaşama savaşının içinde olduğu hatırlatıldığındaki parti propogandalarının esası bu noktada toplanıyor-bir yerde dinsizlik suçlamasına aldırmıyor.Din sorunundan söz etmiyor bazen.Ama,ya söz ettiğinde ne karşılık verilecek Uçar?Herhalde,bizi ilgilendirmez,biz laikiz v.s. gibi sözle mi edelim?Şu gerçek var ki,köylü hele bu laiklik denince aklına CHP ve ardından onun “ceberrut” devlet idaresi geliyor.Çünkü,o,bu laiklik sözcüğünün ardında,Avrupalı yaşama tarzını,sosyete toplantılarını görüyor.Bunları,aklımdan çıkarmıyorum Uçar.Hergün yan yana olduğumuz insanlarla olan temasımdan çıkarıyorum. Ama,sakın bu sözlerden laiklikten yana olmadığım anlamını çıkarma.Baştan söyledim,bu konu üst yapı meselesi ve alt yapı değiştirildiğinde bu din meselesi de kendiliğinden değişecektir.Ve zaten,bunun başka yolu yoktur. Dil sorunu da,aşağı yukarı aynı açıdan incelendiğinde,aynı yargıya varılır.Dil sorununa yararlı olmak da,bir bakıma havanda su dövmek. Niye,halkın yaşama davası dururken,iktisat savaşı dururken çabamı hiç de halkı ilgilendirmeyen bir konuda harcayayım.Bu dahi,iktisadi düzenin değiştirilmesiyle 47 kendiliğinden çözülmez mi?Halka sömürülmediği bir düzeni getirdiğinde “kuş dili” getirsen,zorluk çıkarmaz. Fakat,buna rağmen,yine de öz Türkçe sözcüklerin kullanılmasında parti olarak bizimkilerin herkesten daha fazla titiz davrandığı bir gerçek. Ama,benim kişisel kanım,bunun sorun haline getirilmemesi gereklidir.Yani,dilciler ve sanatçıların,bu konudaki olumlu çalışmalarından yalnızca yararlanılmalı ya da onlara karşı çıkılmamalıdır. Bu konuda söyleyeceklerim belki açıklığa kavuşmadı ama,görüyorsun Uçar altıncı sahifeyi de dolduruyorum.Epeyce zamanını alacağımdan korktuğum için,son olarak,birkaç sözden sonra,bitirmek istiyorum. Bir kez,Russel’ın mahkemesini desteklemeni çok olağan bir şey olduğu kadar,çok yerinde bir şey.İkinci kurtuluş savaşının güçlenmesini sağlar sözüne yüzde yüz katılıyorum. Bu mahkemeye Aybar’ın katılması ise,en azından TİP liler için bir onurdur.Tersini düşünebileceğimi düşünmen ise,beni şaşırttı.Bu sonuca varmanın nedeni,her halde baştan beri söylemeğe çalıştığım,bence yanlış taviz anlayışından ve klasik partici gibi değerlendirmenden olacak. Bak,laf gine uzamağa başladı.Yedinci sahifeye geçmeden bitiriyorum.Yoksa,bir araba sözden sonra,bilmem okumağa devam edebilecek misin?Ankara’da olanlardan ise hiç ama hiç haberim yok. Yazılarını bekler,iyi günler dilerim. Sonradan;Türkiye İşçi Partisi,sanırım yirmiyi aşkın milletvekili ile meclise girmeyi başardı.Milletvekillerinden birisi de Çetin Altan’dı.Doğuda bir yerde,”Patronların sizi sömürmelerine imkan vermeyin” deyince bir işçi ”Sayın Altan,bana bir iş bulun,sömürülmeğe razıyım” demişti.O zaman,sosyalistlerin ayakları yere ermişti.Önce,iş alanlarının açılması gerekiyordu. Günümüzde(Aradan kırk yıl geçti) hiç bir şey değişmedi.Yine İşçi Partisi var.Ama,bu kez söylemleri değişmiş.Atatürkçü olup çıkmışlar.Çünkü,o zamanlar önemsemedikleri din öğesine dayalı partiler Türkiye’yi yönetir olmuşlar.Şimdi,laiklik diyorlar başka bir şey diyemiyorlar. Ve yine işçiler bağırıyor.”Bize iş verin,sömürülmeğe razıyız.” Bir Şansal mektubu daha. Meydan dergileri için teşekkürler.Yalçın ile Aren’in tartışmalarını okudum.Aydın Yalçın,bu yazısı ile şahsiyetini belli etmiş.Bize bir yazı veya cevap verir gibi geldi bana.Ne bileyim,insan kapitalist de olabilir,ama,bu kadar bayağıcası da olmaz ki..Hem de,öğretim üyeliği yapmış birinin bu hali çok garip.bana öyle geldi ki,Yalçın,sosyalist düşünürler karşısında aşağılık kompleksleri duyan biri ve bunun sonucu,böyle saldırgan oluyor. Bir aya yakın bir süredir,fındık toplamak için köye gitmiştim.Bizim Bulancak’ta aşağı yukarı herkesin toprağa bağlı bir durumu vardır.Ağostos oldu mu,herkes bahçesine gider fındık toplamağa.Hele bu yıl,kasaba terk edilmiş gibiydi.İster istemez,biz de gittik bahçeye.Bizim bahçe,şehre on beş yirmi dakika çeker arabayla.Bizim fındık toplamamız,toplamaktan ziyade,nezaret etmek.Sosyalist düşünceli birinin,işveren olarak fındık toplayanlara nezaret ettiğini düşün..Hele,benim gibi yumuşak yüzlü de olursa,değme gitsin.Mamafih ben de “Hadi bakalım,konuşmayı bırakıp fındık toplayın” ya da “biraz daha gayret” gibi laflarla patron olduğumu göstermedim değil hani.. Bu fındık toplama yüzünden,tabii ki denizden gereğince yararlanamadım.Ama şimdi,harmanı alıp fındığı ayıklayıp şehre indiğimizden,hava müsait olduğu zamanlar,giriyorum denize. 48 Burada,yazın bile denize hasret duyulacak güneşli günler sayılıdır Uçar.Denizi severim ama,galiba benim hakkımdaki yargında haklısın.Küçükken,denizden çıkmazdık.Şimdi ise,o kadar çok özlemiyorum denizi. Bu mevsim,buraların ölü mevsimidir.Herkse fındıkla meşguldür.Satmak için yeni yeni getirmeğe başladılar.Bir kez,fındık satımı başlayınca,eline para geçen köylücükler evvela faizciye olan borçlarını ödeyip artanı,rakıya yatırırlar.Sonra da,hususi araba tutup köye giderler.En sonunda,yine faizcinin kapısını çalarlar. Bu çember,böylece sürüp gider burada.Ve çoğu kez de durumlarından şikayetçi olmazlar.İşte,bu beni zaman zaman ümitsizliğe üşürüyor.(Çok haklı.Köylüler çok zor değişiyorlar.Yeni yaşam biçimlerine açık değiller.) Tural paşanın marifetlerini okuyorum gazetelerde.Gerçi,benim için yeni değil.Ama,yine de kızıyorum bu herife.Ben askerken,her zaman,bu adam pek ala Amerikalıların ve bu arada AP lilerin oyuncağı olmağa müsait derdim,ama inanmazlardı.Lütfi,Sinan Üsteğmen v.s.Şimdi ne diyor üsteğmen bu adamcağızın marifetlerine kim bilir.Üsteğmeni epeyce hırpalıyorsun galiba.Bu gidişle,adamı dinden çıkaracaksın.Fakat,çok zor gibi geliyor bana., Mustafa binbaşı gittiğine göre,tabur biraz rahatlamıştır.Ama,Binbaşı Sezgin gibiler,tükenir mi orduda desen. Bizim bölüğe(hala bizim bölük diyorum)kimi verdiler?Anlaşılan,epey değişiklik olmuş garnizonda desene.Siz tatbikata çıkmadan gelsem çok iyi olacak.Bu fındık meselesi oyalıyor beni.Stajın da ilk altı aylık dönemi bitti,geriye beş buçuk ay kadar bir süre kaldı. Eylül veya Ekim ayına bir gazete çıkarmak istiyoruz.Daha doğrusu,zaten çıkmakta olan mahalli bir gazteyi hazırlamak işini,üzerimize almayı düşünüyoruz.Bakalım,başarabilecek miyiz?Mahalli gazteler,eskisi kadar etkili olmuyorlar artık.Onun için,pek de önemli bir iş değil. Yazacaklarımı bitiriyorum.Güzel günler diler,gelecek yazılarını beklerim. Bir başka Gıcık Cengiz betiği Monsieur Uçar; İmtihanları verdik.(Lisan sınavları)Mucipler alınmış,Mart ayında yolculuk başlıyor.Ankara’da bütün arkadaşlar vapur ile gitmeye karar verdik.Şayet mucip vapur olarak alınırsa;Napoli’ye kadar vapurla gidip oradan sonra İtalya’yı dolaşmağa karar verdik. Biz şu anda,intizar halindeyiz.Şayet vapur hikayesi gerçekleşirse,herhalde yirmi bir Mart tarihinde gideriz.Biz,dün taifelere baktık.Sekiz ve yirmi bir Martta vapur var.Haberin olsun,su koyvermek yok,sen de vapurla geleceksin,biz öyle istiyoruz. Zira;Turgut,Orhan,Biltekin ve ben vapur hususunda mutabıkız. Ankara’ya geldiğimiz günün gecesi,kafaları çektik.Seni andık.Şerefine kadeh kalktı. Senin trafik imtihanı da yaklaşıyor.İstanbul’a gelsen,sana direksiyon öğretirdim!..Alimallah,feci direksiyon kullanıyorum.(Ehliyetini,Tekirdağ’ın bir kazasında teftişte iken almıştı.Sınav sırasında,bir duvar yıkıp iki tavuk ezmiş.Müfettiş olduğundan,buna karşın ehliyet vermişler kendisine!) Turgut yaşıyor,ben de yaşıyorum.Bizim Şahbaz(kedi) da yaşıyor.Sen de yaşa!.. Gözlüklerini çıkar,gözlerinden öpeceğiz!..Hoşça kal. Lüzumsuz başlık,lüzumsuz laflar,tekrar lüzumsuz laflar.Lüzumsuz adam.Lüzumsuz imza.Bir bakalım ben kimim.(Turgut Akman,betiğe ekleme yapmış) Bu betikte anlatılan yolculuk;Avrupa yolculuğudur.Maliye Teftiş Kurulu;Maliye Müfettişlerini,bilgi ve görgülerini arttırsınlar diye bir yıllığına yurt dışına yollardı.Bizleri de yollamağa karar verdiler. Ben ve Cengiz Paris’e(OECD Türk delegasyonu nezdinde çalışmak üzere)Orhan,Turgut ve Biltekin de Londra’ya dil öğrenmeye yollandık. 49 O zamanlar bize her ay beş bin frank yollarlardı.Bayağı büyük bir paraydı.Cengiz’in bir kız arkadaşı vardı.Paris Büyükşehir Belediye Başkanı Jacque Chirac’ın sekreterlerinden birisi olduğunu söylerdi.Onun söylediğine göre patronu o zamanlar,dört bin frank maaş alırmış. Çok değişik anılarla dolu,bir yıl geçirip yurda dönmüştük. Kel Turgut ile Gıcık Cengiz’in ortaklaşa yazdıkları bir başka betik daha. T.C.Kerizan Kurulu-Hıyaran/avantacı kısmı-Sayı birDersaadet’ten atılmıştır. Uçar; Mektubunu aldık.Edebiyat dışında,zaten pek bir şeye istidadın yoktur! Seyahat ve güzergah konusundaki endişelerini izale etmeğe çalışacağız. Biraz önce,Orhan’dan mektup geldi.Güzergah şöyle:Pire(Atina)-Napoli-Pompei-KapriAmorfi-Salerno-Sorento-Roma-Venedik-İsviçre-Paris. Bu program üzerinde Orhan ben ve Cengiz mutabıkız.Biltekin,hanımın masrafları sebebiyle ir iki şehre gelmeyebilirmiş.Vapur,İzmir’e uğramıyormuş.Bu sebeple,senin yol paranı bize yollaman lazım geliyor.Orhan,parası olursa bayramda İstanbul’a geleceğini yazıyor.Yirmi bir Mat hareket tarihi olacak galiba.İtalya’da kombine biletler varmış.Ayrıca,CIT seyahat bürosu,yukarıda saydığımız şehirleri dolaştırıyormuş. Pasaportlar tamammış. Haberler bunlar,gerisi lafı güzaf.(Gerisi lafını duyunca ağzın sulandı her halde) Mektubu,Cengiz ile müşterek yazdık.İkimiz,ayrı ayrı posta parası vermeyelim diye. Hadi hamama..(Bol bol yıkan)Allah,tellaklara sabır versin!..,Amin!..Herhalde,elbiselerin için,hamamda çalınması tehlikesi olmasa gerek!..Sokağa atsan,bakan olmaz. Ben de iyiyim.Hava iyi değil.Moral iyi.Para vaziyeti iyi değil.Sen iyisin.Kıyafetin iyi değil.Suratın iyi,Lisanın feci!..Hadi tekrar hamama!..Turgut-Cengiz O arada,Katolik Orhan’dan da bir betik gelmiş.İşte o. Mektubunu,üç eczacı yardımıyla çözüp ilaçları temin etme yoluna girdik!..Yerinden ve işinden şimdilik memnunca olman,sevindirdi bizleri..Ayrıca,sanat çabalarını takdirle karşılamıyor değiliz.Şu var ki,bizim haberdar olmadığımız bir olayın ne kadar şaşırtıcı olacağını da sen takdir edersin.Kitabın gelmeden,oldukça sansasyon yaratıldı,satışından emin olabilirsi.(Sevi adlı bir şiir kitabı yayınlamıştım) Geçenlerde,Cengiz Ankara’ya uğradı.Yakında,İstanbul’a dönecek.Bizim durumlar,kerto kritik.Ertuğrul ile ikimize,bir sınav sonucu,altı aylık kurs devresinden sonra ABD ye gitme imkanı doğmuştu.Ben oradaki master şartlarını ve buradaki maddi sıkıntılarımı düşünerek feragat ettim.Ertuğrul,dört ay kursa gidecek,sonra da AİD imtihanını kazanırsa,Amerika yolcusu.Biltekin’e bir tahkikat verdiler.Beni,göze çarpmamın neticesi olacak,Cengiz üstadımızla çalışmak üzere yakında İstanbul’a gönderecekler.Biz maddi yönden sıkıntıdayız deriz,onlar bizi İstanbul’a gönderirler. Arzularını intikal ettirmeye çalışacağım,ancak Ankara’da herkes kendi havasında.Sen,bir daktilo istiyordun galiba.Biltekin istedi,verdiler.Resmen bir talepte bulunsan çok iyi olacak. Fransa burslarından hiç bahsedilmiyor. Ankara böyle işte,uzak olmak en iyisi galiba.Tercümelerimiz olduğu gibi yatıyor,Tam bir kırgınlık heyette.Büyük Reis de,dışarı yolcusu herhalde. Şimdilik,eyvallahımı çekiyorum.Zira,efkarlanmağa başladım.Üstelik iki aydır,içki de yasak edildi zatıma,gözlerime dokunuyormuş meret. Hadi eyvallah,yazarsan İstanbul’a yaz.Çocukların hepsi selam eder.Ercan üstada hürmetler. Yaşamım boyunca,bir kişiyi yaşamımdan çıkarmış,silmişimdir.Kendisine verdiğim elli lira borcunu(o zamanlar büyük paraydı )istediğimde bana,borcu olmadığını söyledi.Israrlarıma 50 karşın borcunu ödemedi.İşte,Şakir Bakar adlı bu kişinin betiği; Sevgili Uçar; Sana,ödenmesi mukadder olan vatan borcunu ödemeğe geldiğim bu okuldan,aradan biraz vakit geçmeden mektup yazmayı istemediğim için geciktiğim bu namede,onbeş günden beri burada bulunmama rağmen şimdilik fazla bir şey yazamayışıma,kısa bir müddet evvel bu havadan çıktığın için yadırgamayacağını sanıyorum.(Levazım Okulu’nda yedek subaylık derslerinde yazıyor) Temel eğitimin Greklerini yerine getirmek ve marş öğrenmekle geçirdiğimiz bu günler ile sivil hayatın günlerini karşılaştırıp bir değer yargısına ulaşmak yapmaktan hiç hoşlanmayacağım bir iş olacağı için,bu güne kadar kendimi bu değişik düzene oldukça alıştırabildim.Sonucu bilinen şeylerde katlanmak için daha az çaba gerekiyor.Ayrıca,bir de seni eğitmek durumunda olanların,iyi niyetinin ölçüsünü yakalayabilmiş isen,katlanmayı biraz daha kolaylaştırdığını sanabiliyorsun. Senin artık görev başında olduğun bu günlere bir de yabancı dil özel bir önem vermenin de gerektiğini ekleyerek,çok yorulduğunu tahmin ediyorum.Dileğim,son baharda arzu ettiğin ölçüler içinde dışarıya çıkmış olmandır. Uçarcığım;karmakarışık düşünceler içinde nasıl da sıkıntı(Bunalım demek daha doğru ya)içinde olduğumu,yukarıdaki satırların yazıldığı kelimelerin uygunsuzluğundan,çıkarabilirsin. Yazamayacağım daha fazla,çok parasızım.Bana,ay başlarında para gönderebilirsen sevinirim. Gönlünce,mutlu günlerde sağlık diler,gözlerinden öper,cevabını özlemle beklerim. Hoşça kal dostum. Deve Güray’dan gelmiş bir betik Sevgili Davul; Derhal cevap yazamadığım için kusura bakma,mektup konusunda ihmalciliğimi bilirsin. Evvelemirde ”geçmiş olsun” demek gerekecek galiba.Gerçi askerlik,benim için zevkli bir yaşantı idi ise de,herkes için böyle olduğu söylenemez. Eh,artık,askerliğini de yaptın,evlenme çağın da geldi sayılır.Niyetli olduğun,düzenli bir hayat istediğin,İzmir’e yerleştiğinden belli. Demek ki,biz,bir üşütük daha,pokerde parasını alacağımız bir eleman daha kaybediyoruz.Neyse ki,bu konuda kafi rezerv eleman mevcut. Sevi konusuna gelince,benim için sürpriz oldu ama,Vural,senin bu konuda (ozanlıkta) hiç fena olmadığını söyledi. Bu durumda bize,duygulu arkadaşımızla iftihar etmek düşer ve galiba ayrıca,ister istemez satış işleri de düşer.Bu itibarla,”attır bakalım reis elli kitap”.Ancak,sakın daha fazla gönderme,elimde kalır. Aklıma gelmişken söyleyeyim,eğer bir manin yoksa Eylül’de falan,buluşalım Paris’te.Hani benim,bu lisanla pek imtihan kazanacağım yok ya!..Neyse,gönüldür bu arzu eder. Bu mektubu,Fransızca yazmak istedim,ancak,seri cevap vermek gayesiyle vaz geçtim. A Bientot. Amicalement,Güray Koruyan Bir Kel Turgut betiği daha .O da imzasını Kel Turgut diye atmış zaten. Uçar; “Uğraşı”,”Olur”,”Yanıt” gibi kelimelere rağmen,mealen anlamağa muvaffak olduğum mektuba göre,bastırdığın kitaptan bana da yollamak istiyorsun. Her şeyden önce,şu mendebur dünyada,arkanda “cevaplı rapor”dan başka bir şey bırakman güzel bir şey. 51 Kitabının satış imkanına gelince,elimden geldiği kadar satmağa gayret ederim.Ancak,heyetteki diğer arkadaşlara da bana gönderdiğin gibi göndereceksen,heyet içinde herkes,biri birine kitap satma durumuna düşecek. Benim ise,çevrem pek dar olduğundan,kurul dışında satış imkanım da yok sayılır. Bu sebeple,yirmi beş adet çok gibime geldi.Bunu kaytarmak için değil,sonra sana mahcup olmamak için yazıyorum. Cemal Süreya’ nın kitabından,kurul içinde sadece üç tane satabilmiştim.Buna rağmen gön re.”Üstad” lık forsunu da kullanarak,bir miktara satabileceğimi zannediyorum.Dışarıda da imkan ararım. Evlilik hakkındaki temennine ben de katılıyorum ama,nasıl olacak aklım ermiyor.Bir mucize olmazsa;kafayı üşütmek mukadder gibi…Şimdilik hoşça kal. Kel Sela’dan bir betik. Uçar Dostum; Dört Nisanda yazdığın mektubu alalı üç gün oluyor.Ben,Erzurum’dayım.Teftişin sonuna geldiğimizden,zamansızdım.Üç gün geciktim cevapta..Bağışlarsın. Dediğin gibi,uzun zamandır görüşüp yazışmadık ama,inan seni daime sordum,daima izledim.Görüşemediğimiz zaman süresince,senden daima haber topladım.Buna inanacağını umarım. Beni kutluyorsun,teşekkürler.Hem de,yürekten,içten teşekkürler..Bizim hayatımızdaki değişiklikler,herkesin karşılaşacağı şeyler.Asıl ben seni kutlarım,gerçek başarı seninki… Sanatla olan ilintin..Belirli mesleki aşamaları aşmışsın.Sanatla ilgin,daha bir artacak.Bunu değerlendirecek öze sahipsin. Şiir kitabından bana satmak için,elbet de göndereceksin.Elimden geldiği kadar satacağım.Şunu da belirteyim ki,bu konuda,elimden gelecek satma yeteneği,küçümsenecek kadar değil..Satacağım.. İlkin yirmi beş,sonra belki bir yirmi beş daha.Ben,satabilecek gücüm oldu mu,senden yeniden kitap isterim. Hatta,Ankara’da olsa idim,bizim bankanın matbaası var,elde söz geçirebileceğim dergiler(Sanat dergileri) var.Onların vasıtasıyla bastırırdık.Fakat bu,şu an için imkansız.. Çünkü uzaktayım.Dergi yazı kurulu,beni yalnız Müfettiş muavini olarak biliyor.Yeterliğimi verdikten sonra,o yöne de yöneleceğim. Uçarcığım,başarını yürekten kutlarım.Seni selamlarım dostum. Bana göndereceğin kitapları,istersen Umum Müdürlüğe gönder.Ben turnede olursam,Teftiş Kurulu Başkanı oraya sevk eder. Ama,istersen ay başında yeni bir yere (burayı bitiriyoruz) gideceğim.Adresim belli olsun,oraya gönder.Seçme yetkisini sana bırakıyorum. Daha başka görevim varsa(bu konuda) güvenebilirsin. Yanaklarından,gözlerinden öper;Mutluluklar diler,başarının devamını temenni ederim. Bir kez,”Sevi”adlı bir şiir kitabı yayınladım.Ayrıca,on iki de mesleki kitabım yayınlandı. Bu şiir kitabının kapağını,ünlü ressam Turgay Gönenç hazırlamıştı ve hamile bir kadının karnında çiçeklenen bir aşkı gösteriyordu. Ben,bin adet bastırmak istedim.Matbaa sahibi,”Deli misin,beş yüz basalım.Satarsan,öp başına koy” demişti.Beş yüz bastırdım. İki yüz ellisini satabildim.Gri kalanını,tanesi on kuruştan eski kitap satan bir firmaya devrettim.Yani,ilk şiir kitabımla,”kaldırıma düşen şair” olmuştum. Bu betiklerde sözü edine kitabım,bu kitaptır işte. Şimdi,çok tatlı anılarım olan Manisalı Marlon Erdem’in bir betiğine geldi sıra. 52 Göndermiş olduğun mektubu aldım.Çok teşekkür ederim.Askerliği kazasız belasız bitirip vazifene dönmüş olmana sevindim. Ben de bu yıl,sekiz ay on gün turne yaparak,İstanbul’a döndüm. Tahkikat raporu ve kırk sekiz adet basit ve cevaplı rapor tanzim ettim bu devrede.Çok yoruldum. Şimdi,Haydarpaşa Gümrük Müdürlüğü vezne ve muhasebe servisini teftiş ediyorum. Mayıs ayının yirmisinde imtihanlar var,sıkıcı ve asap bozucu günler. Bizden önceki devrelerde,Tezer Öcal ve Mustafa Çevik imtihandan döndüler.Bu husus da,insanın çok canını sıkıyor. Herifler,çok sert.İşten,millet,burnundan soluyan danalara döndü.Hayırlısı olsun. Uçarcığım,gelelim kitap işine,bu işi imtihan sonuna bıraksak daha iyi olur.Müsbet netice alırsak,daha iyi meşgul olurum.İstersen,sen,on beş tane yollayabilirsin şimdi. İzmir’de olmaktan memnunsun tabii,fakat canın sıkılır oralarda senin.Avrupa’ya her halde son baharda gidersin. Şimdilik,burada müsaadeni ister,iyi günler dilerim. Marlon Erdem(Özşahin);Gümrük Bakanlığı’ndan burslu okudu Müllkiye’de.Okul bitince,Bakanlık bunu İstanbul gümrüğünde göreve başlatmış. İlk gün,önüne bir gümrük beyannamesi gelmiş.İşlemini yapacak.Beyannameyi açmış,bakmış içinde bir on lira duruyor.Adama,”Bu ne “demiş.Adam da ”Siz yenisiniz herhalde” demiş.Şefine gitmiş.Şef,Marlon’u çağırmış ve burada işlerin böyle döndüğünü söylemiş.Marlon,”Ben anlamam,parayı almam,beyannameyi incelerim,uygunsa tasdike sunarım” demiş.Şef,”Tamam öyleyse,seni o masadan aldım.Defter kayıt masasına verdim” demiş.Önüne bir defter koymuşlar.Gelen giden evrakı kaydetmeğe başlamış. Marlon Erdem,korktuğu gibi,yeterlik sınavında başarılı olamadı ve müfettişliği kazanamadı. Katolik Orhan’dan gelmiş bir betik daha Sesin soluğun kesildi.İnşallah,bu susuş,mutlu bir eşiğin fırtına öncesi sükunetidir.Yazılarını her zaman beklediğimizi unutma. Ben,on beş gün kadar İstanbul’da kaldım.Gel gör ki,ne eski İstanbul vaar,ne eski Orhan! Şimdi,Ankara’da bir inceleme yapıyorum.İstanbul’da da Cengiz bey üstadımızın refakatinde (Tabii o,bu arada yengelerimin refakatinde)çalıştım. Demem o demem ki,Cengiz tayin durumlarını soruyor,yazı bekliyordu.Oysa,sizi zaten sekiz yüz on üzerinden tayin etmişler.Beklemenize lüzum yok.Cetvelini doldrumadın isen,bunun üzerinden doldur gönder. Bir diğer husus da,hüviyetler yenileniyor,iki fotoğraf göndermeni istediler. Ankara’ya bugün geldim.Çocukların yanına yeni gidiyorum.Ol sebepten fazla haber yazamıyorum. Eyvallahımı çeker,okunaklı mektubunu beklerim.Ercan üstada selamlar,hürmetler. Bir Ehtiyar Erhan betiği daha. Davulcuğum; Mektubunu aldım.Bu defa,hemen cevaplıyorum. Demek mareşallığa terfi ettiniz ha!..Biz,henüz teğmen olduk.Piyade yedek teğmeni. Nisan’da izin kullandım,dönüşü cümbür cemaat yaptık.Mert beyefendi ile Mine’yi de getirdim.(Mektubu,Hasankale’den yazmış) Daha hala da,yerleşme ile meşgulüz.Buradaki evlerin birkaçı istisna edilirse,hemen tamamının damı toprak,biz de böyle bir tane bulabildik.Yağmurdan da,bir güzel aktı,hem de 53 Hasankale’ye geldiğimiz ilk gün,Mine’nin morali müthiş bozuldu tabii,neyse üzerine toprak filan attırdık,çiğnettik,bu mesele halloldu. Şimdi,halledilmeyen hem de oldukça mühim mesele,evin suyu yok,şehirde su şebekesi olduğu halde,mübarekler zahmet edip evlerine su almıyorlar.Her gün,asker gelip kap kacağı dolduruyor,zor oluyor tabii. Güya ev,Hasankale’nin güzel evlerinden. Neyse ki,Haziran sonunda blok halinde inşa edilen lojmanlar bitecek,kaloriferli filan,oldukça konforu haiz,orya geçeceğiz de sefil olmaktan kurtulacağız. İzin dönüşünde,bana mutemetliği verdiler,kantin de garnisi!..Eğitime çıkmaktan iyi tabii,çok sık Erzurum’a gidip geliyorum.Bugün,bölük safhasının elli kilometrelik yürüyüşü vardı,alayda kalan bir iki talihliden biri de bendim. Hasankale’ye gelişimle izne ayrılmam arasındaki altı ayda ise,askerliğimiz çift yazdı.Gelişimde,sana da yazmıştım,istihkam takım komutanı olarak görevlendirildim,yirmi günlükmüş ömrü,arkasından,bir emirle beşinci bölüğe verildim.(Buralarda,bu bölüğün özelliği,komando bölüğü olması).İşte,bir sonbahar günü,komandoluğumuz böyle başladı,dağa tırmandık,taktik yürüyüşlere çıktık,gösteri yaptık. Derken,kış geldi çattı.Bölükte seki bir miktar kayak vardı,epeyce bir miktar daha da geldi ve bir emirle bölükçe kayak çalışmağa başladık. Bir sabah tadadıydı(sayım)komutan,bölük komutanı ile bana işaret etti,gittik,bir emir tebliğ ediyordu.Ben,emrimde kırk kişilik kayak ekibi ile yapılacak kış tatbikatına gönderiliyordum,hem de bir buçuk ay öncesinden,bu müddetle kayak çalışması yapacaktık. Ne günlerdi onlar..Her türlü şartlarda yaptık bu işi.Böylece,tam iki buçuk ay., Bir tatbikatı ordu çapında yaptık,arkasından Mart içinde Demirel de dahil,gene kurmay başkanı ve kuvvet komutanları ile misafir zerzevata,bu işi tekrarladık. Hani,soğuğu soğuk,tipisi tipi idi mübarek yerin,Palandöken’ler üzerinde (İrtifa iki bin yüz yetmiş metre)eğitim olarak yaptık,canım sosyetik spor olan kayağı;taarruz üstüne taarruz tazeleyerek. Bursa’ya gittiğimde,Mine tanıyamadı,marsık olmuştum,hem de soğuk yanığı idi bu.Hasılı,böyle bir maceramız da oldu,şu asker ocağında. Gelirken,Ankara’da bir gece kaldık Oktay’larda.Ertuğrul’la Aydın da geldi.Bahsin geçti tabii,hele bu arada çıkardığın ve neşrini bizlerden gizli tuttuğunu zannettiğimiz şiir kitabı üzerinde çok duruldu.(Sevi,bana bir tane göndermeyi de mi akıl edemedin).Sonra,yenileri için,hazırlık yaptığını da duydum.Daha önceleri de bu tasavvurlarından bahsederdin. Çok çok sevindim,Mine de tebrik ediyor,yalnız,okumak da istiyoruz,selamı da var. Annenle banana hürmetlerimi ve ellerinden öptüğümü bildirirsin.Kız kardeşinle eniştene ve yeğenlerine de salamlar:Seni de öperim(Vazife icabı) Hoşça kal. Kel Turgut’tan bir gırgır dolu betik daha. Önce,özür dilemem lazım.Çünkü,ilk mektubu aldım ve cevap yazmadım.Sebebi vardı ama,bunlar mazeret teşkil etmez. Her ne ise..Mektupta bahsettiğin Avrupa meselesi,benim için bir şey far ettirmez.Sizler ne karar verirseniz,ona uyarım.Ancak,bizden sonrakileri düşündünüz mü?Bizim gecikmemiz,onlara da tesir etmez mi? Bir de,mali yıla ait tahsisat konusu var.Zannedersem,Mart sonundan önce gitmemiz gerekiyor.Bunlar,aklıma gelen şeyler.Yoksa,yukarıda dediğim gibi,bütün kararlarınıza uyarım.Benim için bir mahzur yok. 54 Bunun dışında,bende yeni bir şey yok.Elimde çok iş olduğu için,İstanbul’dan ayıramıyorlar.Eşelenip duruyoruz. Yaşamağa devam ediyoruz.Karşımda,çarpışacak bir kabak bulamadığım için çekirdek çıkaramıyorum.(Ciddi konularda tartıştığımızda kabakları çarpıştırıp içindeki çekirdekleri çıkardığımızı düşünürdük) Mektup yazmak bana,balık yağı içmek gibi geliyor.(Çocukken,Amerikan yardımından gelen balık yağlarını,ilk okulda burnumuzu sıkarak,zorla içerdik) Onun için,sen bunu mektup diye kabul eyle. Son olarak,Biltekin’e selam kelam kabilinden bir takım lüzumsuz laflar..Lüzumsuz imza.Kel Turgut. Not:Mektuplarına birer “lugatçe” ekle..Namussuzum anlamıyorum!.. Bir Şansal betiği daha., Mektubuna cevap vermekte biraz geciktim. Bana sorarsan,her gün sana mektup yazıyorum.Ama,ha bugün ha yarın derken,aradan günler çabucak geçiyor. Haziran’da geziye çıkacağını söylüyorsun.Bu mektup,inşallah sen çıkmadan eline geçmiştir..Ayrıca,bizim bu taraflara çıkarsan,pek tabii olarak uğrayacaksın buraya.Samsun,Ordu,Trabzon’a da gelsen;oradan Bulancak’a gelmemek olmaz. Askerlikten kurtulduğun için,gözün aydın diyelim. Biz,malum avukatlığa başladık.Mesleğe intibakın sıkıntısı içindeyiz(İntibak yerine uyma veya uygunluk yavan kaçıyor diye kullanmadım.Haksız mıyım dersin?) Bu alışma dönemi,kolay olmuyor tabii.Hele TİP li bir avukatın durumunu düşün.. Adam,sana davasını vermek için,faizciden para almak zorunda.Ve sen de,bunu biliyorsun.Buna rağmen de,geçinmek için para da almak zorundasın. Bilmem durumumu anlatabildim mi Uçar?. Üstelik,kendi memleketinde herkesi tanıyorsun ve bir sürü kafa şişirmeleri de caba.. Velhasıl,alışmakta zorluk çekeceğiz.Aslında,avukatlık yapmak,bizim düşüncede insanlara pek uymuyor.Hele,küçük yerlerde. Neyse,geçelim bunları.Kitabını bastırdığını ve fakat yayınlayamadığını söylüyorsun.Başarılı ve güzel olduğunu tahmin ettiğim için,peşinen tebriklerimi sunarım. Kitabın satılmasına gelince,her ne kadar buralarda pek şiirden anlayan kimseler yoksa da,sen beş on tane gönderiver bana,ben onları satmağa çalışırım.Eğer,satılırsa yine sana bildiririm. Partisel faaliyetlerimize gelince;karınca kararınca bir çalışma yapıyoruz.Bazan köylere çıkıyoruz,imkanlarımız elverdiği ölçüde. Köylülerin ilgisi fena değil de,yılların verdiği bir inançsızlık var.Mamafih,ümitliyim gelecek için.Ancak,son “ortanın solu oyunu” üniversiteli gençleri şaşırttı sanırım. Bunun zararı da,elemanların eksikliği ve sosyalizmin bir süre daha uyutulması olacak.Bakalım,zaman neler gösterecek. Yazımı bitiriyorum.Haa,şunu da söyleyeyim.Dini,”sosyalizm emrinde” kullanmağa başladık.Bunun tartışmasını ileride yaparız. Gözlerinden öperim. Katolik Orhan’dan bir betik. Uçarcığım; İnşallah,sıhhat ,afiyet ve de efkar üzeresindir.Evvelemirde kitabın için tebriklerimi sunarım.Dün,Davut’tan birer tane temin edip bizim çocuklara da verdim.Ayrıca,Mülkiyeliler Birliği’nin önünde küçük bir vitrin vardır.Mülkiyeli sanat ve ilim adamlarının eserleri,orada teşhir edilir.Zühtü üstad,oraya bir tane koydurdu. 55 Birliğin yayınladığı dergi de,ilginç bulmuş, senin biyografini ister.Acele yaz,ya bana ya da Zühtü üstada gönder. Fotoğrafları verdim.Yakında,hüviyetleri(Müfettişlik kimlik belgeleri) verirler herhalde. Ankara’da başka haber yok.Turne programlarını tesbit için,İstanbul’dan büyük üstadlar geldi.Gençlere kazık atıp gittiler!.. Başka haber sızmadı.Fakat,gidilecek yerler güzel ve kısa süreli imiş.Büyük üstadlar da,büyük merkezlerde büyük işlerle uğraşacaklarmış!.. Ertuğrul,Amerika’ya gitmek için,üşütecek kadar lisan çalışıyor.Ben,malum yasak bölgede,alkole yürüyorum gizlisinden.Aydın;Oktay askerliğe berdevam. İnşallah,turnede mektuplaşırız artık.Şimdilik,eyvallahımı çekiyorum.Senin de kulağını!..On üç yaşındaki kızların peşini bırak gayri!. Zühtü bey üstadın ve Alptekin’in selamları var.Ercan üstada selam ,hürmetler.Senin de gözlerinden öperim. Yedek subaylığımı yaptığım Yarımburgaz taburunda bir de doktor arkadaş edinmiştim.Uzun yıllar Almanya’da,Hamburg’da doktorluk yapmış,askerlik yaşının sınırına dayanınca zorunlu olarak gelmiş,askerliğini yapıyordu.Bizim bağlı olduğumuz taburun doktoruydu.Zaman zaman da tümende nöbetçi doktorluk yapardı.Bakırköy’de otururdu.Hafta sonları,bizler de ona evinde takılırdık. İşte onun betiği; Sevgili uçar; Yollamış olduğun mektubu,yirmi gün kadar önce aldım.Ama,biz senden(Ata Yüzbaşı da),bayramda tebrik bekliyorduk.Onun için,evvela bozulduk..Ama,senin de telaşın kendinde göre;hak vermemek için,iyice insafsız olmak gerekir. Neyse,işine,hem de kendi şehrinde devam ettiğini duymak beni sevindirdi..İnşaallah,büyük adam olursun. !..çar;biliyorsun,bende iki kitabın kaldıydı.Birisi ”iklimler” di.Fırsat bulup okumadığım için,memnunum.Onları,dün sana,matbua paketi olarak(hem de taahhütlü) yolladım.Umarım,kaybolmadan eline geçer. Yaa,o aylar boyu beklediğimiz hadise oldu,bitti,hem de en kötü taraflarından bile hatırlaması insanı hoşnut eden günler mazi oldu. Benim terhisimi de,yine Ata Yüzbaşı’nın önderliğinde ufak bir grup,Yüzbaşı,İlhan;Nihat;Sabuncu,benim yerime gelen doktor halinde kutladık.Hem de o gün,birinci bölüğün testi filan vardı. O yorgunlukla,Ata Yüzbaşı beni bırakmadı.Gece yarılarına kadar orada kaldık.Mecit geldi,ona defalarca “bir ceket isterem,beli dar ola”yı söylettik,durduk.Tabii,”kalbim yine üzgün ta derinden”de unutulmadı. Uçar,şiir kitabın dolayısıyle seni tebrik ederim.Elime geçip de,pek okuyacağım yok ama,benim hoşuma giden husus,senin kafana koyduğunu yerine getirmen.O bakımdan,dehşetsin.Durukal,ben terhis olduğum günler,Adana’da idi.Allaha ısmarladık,diyemedim.Bundan sonra da o taraflara artık pek gitmek istemem.Oysa ki,Bakırköy-Halkalı arası,bir kedi sıçraması(Bu bir Alman deyimidir)kadar,ama bir kere,ayrıldık.Vırt zırt gitmek iyi değil bence..Durukal,isterse beni ziyaret edebilir.Evimiz,bilmediği,gelmediği yer değil ya!.. Ben,Almanya’da bir yer bulabildim.Kuzey batıda,Hollanda’ya yirmi kilometre bir mesafede.Kağıtlar,Almanya’ya yollandı.Ancak,bir Temmuzda vazifeye başlayabileceğim.Buradan yirmi dört veya yirmi beş Haziran’da ayrılırsam,iki gün Frankfurt’ta bir arkadaşta kalmak isterim. 56 Seninle,inşallah Paris’te dediğin gibi,buluşuruz.Gelecek ilkbahar sonunda.İsmet bana,Ankara’dan yazdı.O,senden bahsedip,senin adresinin kedinde olmadığını söylüyordu.Ben,buraya yazıyorum,belki sen de kendisine yazar veya Ankara’a gittiğinde ziyaretine gidersin. İ.Aslanoğlu_Demirlibahçe-Akpınar Sokak-Akpınar Apt.10/14 Ankara. Bugünlerde ortalık biraz karışık değil mi?İster misin,bu iş uzasın,dursun..Vietnam gibi,bir çıban başı sanki yetişir değilmiş gibi.. Uçar!Bugünlük bu kadar.Almanya’ya kısmet olursa gidersem,oradan da yazarım.İyi sıhhatler,işlerinde muvaffakiyetler diler,gözlerinden öperim.Özden Kurtul Yedek subaylığımı yaparken;Adana’nın Osmaniye ilçesinden Durukal Erol ile birlikte askerlik yaptık.Ben yedek teğmen idim o asteğmen.Bir de Mehmet Sabuncu asteğmen vardı.Üç kişi;Küçükçekmece gölünü gören bir zemin kat kiralamıştık.Adını yanlış anımsamıyorsam,o zamanlar Türkiye’nin tek kütüphanecilik uzmanı olan Türker Acaroğlu’na ait bir evin zemin katıydı.Orada kalıyorduk. Durukal teğmenden,Adana güveç kebabını öğrenmiş;sonraları çocuklarıma yapmıştım.Pek beğenmişlerdi. Zıraat mühendisi olan Durukal teğmen;tertemiz bir Anadolu çocuğuydu.Onunla çok güzel günlerimiz olmuştu.Aramızdaki espriye göre “Sabahları çöpçülerle akşamları bekçilerle hep yollardaydık”. Kıtadan Küçükçekmeceye dönünce akşam yemeğini yer ve açık hava sinemasında ,belimizde tabancalarla film seyrederdik.İlk Örövizyon şarkı yarışmasına giden Semiha Yankı;film başlamadan önce sahneye çıkar,şarkılar söylerdi.On on bir yaşlarındaydı. İşte ondan gelmiş bir betik Mirim;Göndermiş olduğun mektubu ve şiir kitabını aldım.Her ikisi için teşekkürler.Diğer kitaplarını,ilgili şahıslara verdim ve çok memnun oldular.Teşekkürleri var.Yalnız,doktoru göremedim,bir gün doktoru ziyaret eder,onunkini de veririm. Mirim;Taburda bazı subayların,diğer birliklere tayini çıktı.Ata yüzbaşının tabur (S4) lüğüne tayini çıktı.Bölüğe Metin Çelik komuta ediyor.Nihat da bizim bölüğe geldi.Bundan başka,birinci bölüğe bir muvazzaf teğmen,bir de asteğmen verildi.Bölüğün subay kadrosu tam oldu gibi bir şey. Neyse,bunları bir tafra bırakalım.Senet işi,seni bir hayli düşündürüyor herhalde.İki mektubunu aldım,ikisinde de senetten bahsediyorsun. Yatağı teslim ettim.Senedi de Ekrem’den teslim aldım.Senette,bir takım eksiklikler çıktı.Ekrem,bu iş burada kapanacak dedim,sağ olsun kırmadı,bu işi kapattık.Şimdi,senedin ikisini de-hem senin senedi hem de Ekrem’deki senedi-sana gönderiyorum,kalben müsterih olasın diye. Aylık iznimi,Nisan ayında kullandım.Evlenme işini gene halledemedik.Ata yüzbaşı da böyle..Ee,sen ne yaptın? Evlenmedin mi? Mirim,sana mektup yazmayı düşünmüştüm.İzmir’de çalıştığını bilmediğim için,yazamadım.Kusura kalma.Gömleğini,Mehmet ile göndermiştim.Sizinle görüşememiş,eve bırakmış.Biliyorsun,bizim de terhis olmamıza üç buçuk ay gibi bir zaman kaldı.Bu da nasıl olsa geçer. Bütün arkadaşlar iyi ve selamları var.Yeni vazifende başarılar diklerken,selam eder her iki gözünden öperim.Mektup yazmanı beklerim. Doktor Özden Kurtul ile ilgili,ilginç bir anım vardır.Şimdi onu anlatayım.Bir keresinde;taburda nöbetçi subayı idim.Nöbetçi çavuş gelip,birinci bölükte bir askerin midesinden şikayetçi olduğunu söyledi.Getirin dedim,getirdiler.Adam,sancıdan kıvır kıvır 57 kıvranıyordu.Özden de o gece tümende nöbetçi.Sabahı eder misin dedim,edemem dedi.Nöbetçi Binbaşı’ya gittim.Durumu anlattım. Adam,hafta sonları İstanbul’a inip getirdiği esrarları taburda pazarlayan bir bıçkındı ve kim bilir ne amaçla numara yapıyordu. Durumunu Binbaşı’ya da anlattım.O korktu.”Adam ölürse,sorumlu oluruz.Tümene götürün” dedi. Dışarıda sıcaklık eksi yirmi yedi dereceydi.Tümen yolunda,kurtlar iki nöbetçiye saldırmışlardı. Bu koşullarda,adamı tümene götürdük.Özden,adamı görünce” yine mi sen geldin üç kağatçı” dedi.”Bir teğmenin bir araç şoförünün yaşamını tehlikeye atmaya utanmadın mı” dedi ve adamı hapishaneye yolladı. Bize de,saf alkol verdi ve tabura gitmemizi söyledi.Birkaç hafta önce,Trakya’da iki gazeteci araçlarında donarak ölmüşlerdi.Araçta içki şişeleri vardı.Özden’e onu hatırlattım.Bir şey olmayacağını,araç bozulursa,sarhoş olmayacak kadar bu alkolden içerek kurtarma aracını bekleyebileceğimizi söyledi.Tabancama ve erin tüfeğine hakiki mermi koydurttu ve tümene bin bir zorlukla döndük. Katolik Orhan’dan bir betik daha Uçarcığım; Nihayet,belki de pek mukaddes bir görev için(!) söylenmemesi gereken sözü söylemenin mutlu kasıntısı içindeyim.Geçmiş olsun.Allah,tekrarına erdirmesin.(Askerliğin bitmesinden söz ediyor)Yeni görevinde başarılar.Altıncı bölge(Doğu Anadolu) yollarında sabırlar!.. Halen,bir iş verildiğini sanmıyorum.Bize de ancak,bu günlerde verecekler.Burdaki işler de pek tatlı değil galiba.İnşallah,sizler rahat edersiniz.Askerlik bitti ya,hepsine eyvallahımız var. Zatıaliniz,İzmir dolaylarından pek ayrılmayacağınıza göre,görüşmemiz önce Allahın sonra Reisin şefaatlarına kaldı demektir.Hiç olmazsa,arada bir yazışalım bari. Bu arada,kulağımıza bazı mutlu haberler geldi.Tabii,Kel Mete amcamızdan öğreniyoruz bunları zaten.Son zamanlarda,irtibat büroluğu ve kahinliği o yapıyor.Ulan,neden bize tebrik etmek fırsatını vermiyorsun.Şaapmayız seni korkma!.. Geçenlerde,kulağını çınlattık.Ertuğrul,Gürel,Civciv,Koç,Orha ve bazı diğer arkadaşlar,Orta Doğuya maça gittik.Gençliğin sonu,ihtiyarlığın başında,son maçımızı da çekip eskileri andık. Ankara’da haberler bu kadar.Sizlerden,inşallah yakında iyi,mutlu haberler alırız.Şimdilik eyvallah. Tekrar geçmiş olsun der(!) selam ve hürmetler ederiz. İlk kez müfettiş muavini olarak yanımda çalışmış olan Salih Yardımcı’dan gelmiş bir betik. Sayın üstadım;Bugün aldığım turne programında sizin de öğrenmiş olacağınız gibi;sizinle beraber Çanakkale’de çalışacağımı öğrendim. Ben,halen İstanbul’da Vecdi Gönül beyin refakatindeyim.İstanbul’daki işim sona erdi.Şu anda,hemen hareket edebilecek durumdayım. Sizden alacağım talimata göre hareket edeceğim. Mektubuma son verirken,iyi günler dileği ile selamlarımı sunarım. Bu turneye gitmeden önce Salihle telefonlaşmış;ona Defterdarlık önünde buluşalım demiş gün ve tarih de belirtmiştim. Müfettişler,gittikleri yerde kasa sayımı yaparlar.Kasa tamam mı eğil ,anlamak için.Bu nedenle de;gidilen üniteye gizlice,tanınmadan gidilir ki,kasadaki eksiklikler tamamlanmasın.Gerçek durum ne ise o görülsün. 58 Ben Çanakkale’ye gittim ve vilayetin önünde Salih Yardımcı’yı beklemeğe başladım.Yarım saat geçti,bir saat geçti,kimse gelmedi.Bunun üzerine;Defterdarın yanına çıkıp sayımlara başlamağa karar verdim. Defterdarın yanına girip kendimi tanıttım.Orada oturan genç birisi kalktı ”Üstadım ben Salih Yardımcı’yım” dedi. Başımdan aşağı kaynar sular döküldü.Meğer,defterdarlığın önünde beni bekleyi, Salih ,Defterdarın makamında bekle anlamış.Defterdar,kıs kıs gülüyordu.Onlar da,sayımın gizli yapılması gerektiğini bilirlerdi.Bu durumda,hiçbir gizlilik kalmamıştı.Sayımı yapmadan teftişlere başladık.Sonra,belirsiz bir zamanda sayımları yaptık. Durukal Erol’dan bir betik daha Uçarcığım; Göndermiş olduğun mektubunu aldım.Çok memnun oldum. Şu senet işi,seni çok düşündürüyor herhalde.Kardeşim,merak etmeyin,her işi daha evvelki mektupta da belirttiğim gibi hallettik. Tahmin ettiğin gibi;iki amerikan palaskası eksik çıktı.Ki,bunun bir tanesini evde bırakmıştın,ben de bunu bizim bölüğe ait diye Arif’e vermiştim.Bilahare bunu aldım ve Ekrem’e verdim ve diğer birini de Ekrem,eski palaskalardan tamamladı. Mirim;sonra,taburda bu senet işi konuşuluyor mu diyorsun.Hiç merak etme.Hiç kimsenin haberi yok.Sadece Ekrem ,Arif ve bir de ben biliyoruz. Sonra,öyle sözü edilecek mühim bir hadise yok ki ortada.Alt tarafı,bir palaska.Siz de biliyorsunuz ki,bu taburda nice böyle işler oluyor da hepsi örtülüyor. Böyle işte mirim.Hiç düşünme bu işi,müsterih ol. Uçarcığım,mektubu biraz geç yazdım,özür dilerim.Doktora kitabı hala veremedim. Biliyorsun,eğitimin en sıkı devresi bu aylar.Günler geçmiyor,günleri iple çekiyoruz. Bu nedenle,mektubuma burada son verirken selam eder,gözlerinden öperim. Kel Sela’dan gelmiş bir betik daha Geçen ay mektubunu(ikinci) aldım.Fakat,nereye gideceğim ne yapacağım daha kesinlik kazanmadıydı.Sana yazmakta geç kaldım. Şimdi,ben Ankara’dayım.Turnem bitti.On ay sonra,yeterlik imtihanına gireceğiz.Umarım ki,o zamana kadar burada kalabileceğim. Burada iki iştirakimiz var.Onların denetlenmesi elimde.Ondan sonra,Ankara şubemizin teftişine geçeceğiz. Uçarcığım;biraz fazla dolaştırması dışında müesseseden(Türkiye Öğretmenler Bankası Müfettiş muaviniydi) çok memnunum.Bakalım,sonu ne gösterecek. Kardeşçiğim,bana şimdilik on beş yirmi beş kadar kitap gönder.Sattığımda,parayı yatıracağım bir de hesap numarası veya adres.Acele oldu.Kusura bakma. Son verirken,yanaklarından hasretle öperim. Şimdi Milli Emlak Genel Müdürlüğü de yapmış olan bir başka Maliye Müfettişinin,Oktay Şatıroğlu’nun betiği var sırada. Sevgili kardeşim Uçar, Büyük şairi azam ve güldürist ve de bilumum mantar işler müdürü Monsieur X derki(Yakında sen de tanışacaksın bu zatı muhteremle Frenk illerinde) dünyada biiir denize,ikiii kadına güvenme,hele Çanakkaleli bir tarlaya yine aynı şehirli bir tohum atılmış ve çıkan mamule made in Çanakkale damgası vurulmuş ve de kaçık ve müzmin bekar müfettişat takımını tavlamak üzere,Çanakkale yollarına serpiştirilmişse!.. 59 Oktay Şatıroğlu,bizim Çanakkale turnesinden önce Cemal Süreya üstadla Çanakkale teftişi yapmıştı.O sırada,oradaki müdürlerden birinin kızıyla arkadaşlık etmiş,teftiş bitip Ankara’ya dönünce,kızı unutmuştu.Bunun dedikodusu yapılıyordu. O da bu konuya yollama yapıyor betiğinde. Abi,sen mektubuna palavralarla başlarsın da,biz yapamaz mıyız?Hayatımız yani anlayacağın,militarist günlerimiz eksik eteklerle çene yarıştırması ve gırgırla geçiyor. (Askerlik görevini yaparken yazmış) Hele insafa gelip de,bizim gibi kıtıpiyoz teğmenlere iki bin lira maaş ödemeğe başlasalar,teskere bırakacağım,ordudan ayrılmamak için!.. İnsaf be Uçar,bizim aşk hikayesi yılan öyküsüne döndü,baksana Reis bile önüne gelene anlatmakta berdevam!..Bir varmış,bir yokmuş deyu başlayıp.. İsmi Melek Atasev idi..Liman dairesi başkanının kızı idi,sonra efendim..Herhalde,bütün masalı istemiyorsun benden. Benim ilgi kurduğum günlerde DSİ de çalışıyordu,sonra ne oldu bilmiyorum,zira,ilgiyi keseli iki sene oluyor.Belki de,maliyeye geçmiştir!..Ve de,o olmadı bu olsun deyip sana klark çekiyordur.Ben teftişteyken,dairede öyle cazibeli birisi yoktu galiba. Abi,yine belirteyim,genç arkadaşlar hakkımda yanlış bir kanıya varmasınlar.Ben Çanakkaledeyken bu kızla arkadaşlık bile etmedim.Galiba,iki defa babasının yanında konuşmuştuk.Çanakkale’den ayrıldıktan sonra,mektup yazarak işe girişmiştim. Yine,genç arkadaşlara ve sana tavsiyem!..Bu kız meselelerinde dikkatli olun Çanakkale’de. Benim olay epey yayıldı sanırım ve de menfi sonuçlandı.Hem iyi gözle,hem kötü gözle bakabilirler size.Öyle sanırım ki,bekarların evlenmeye niyetleri vardır diyerek birkaç kız kur yapabilir sizin gibi aslanlara,kahramanca savunma yapacağınızdan eminim!.. Oktay’ın belirttiği konu,başımıza gelmişti.Bir hafta sonunda,Cuma günü mesai bitimine yakın,vergi dairesinde çalışan genç ve güzel bir kız,çalışma odamızın kapısını vurup içeri girdi.Bana,yanımdaki muavin Salih’e “Efendim,bu hafta sonu sizleri pikniğe davet ediyorum” dedi.Salih’in hemen gözleri parladı.Ben,oralı olmadım.”Neden bizi pikniğe çağırıyorsunuz” dedim.”Siz buraya konuk olarak geldiniz,bense ev sahibiyim.O nedenle,davet ediyorum.”dedi.Ben de ”Hanım efendi,biz gittiğimiz yerin en yüksek memuru olduğumuz için,oranın ev sahibi biz sayılırız.İzin verirseniz,biz sizi pikniğe çağıralım” dedim.O da olur,dedi.”Bu hafta burada olmayacağız.Gelecek hafta sonu belki düşünürüz” dedim ve bir daha da hafta sonu pikniğine davet etmedik onu.Olayı böylece,çözmüş olduk. O genç bayanı,sonradan Maliye Okulu’na yollattım ve orayı bitirip Türkiye’nin ilk kadın malmüdürü oldu. Bırakın kızı filan da,Çanakkale’nin tadını çıkarın. Bizim günlerimiz,şöyle geçerdi.(Cemal Süreya üstadla birliktelerdi) Beşi beş geçe,daireden çıkardık,Kordon Oteli’ne uğrar,şortları alır,doğru plaja giderdik.Güneş batıncaya kadar yüzerdik.Sonra,deniz kıyısında,nefis balıklarla şarabımızı yudumlardık.Saat dokuzda filan da tekrar daireye dönerdik. Cemal Süreya,odasına çekilir,çeviri filan yapardı.Ben de odamda pikap dinler,kitap okurdum.Sonra,on birde beraberce pikap,teyp dinler konuşurduk.On bir otuz on ikiye doğru daireden çıkar,otele gelirdik.Çoğu geceler,bir veya ikiye kadar da otelde ,deniz kenarında oturur votka,bira içerdik. Ayrıca,üstadın şair geçinen bir iki öğretmen arkadaşı vardı,bazı geceler de oturur onlarla içerdik. Cumartesi Pazar günleri karşı tarafa,Kilitbahir’deki plaja giderdik. İşte böyle,bol bol denize girerek,balık yiyerek ve şarap içerek,güzel bir turne geçirmiştik.Hayret ettiğim raporları da,işsizlik yüzünden yazmıştım!.. 60 Üstadı azam,bütün kibarlığıyla,büyük teftişleri bana vermemişti.Ben de enerjimi ufaklık teftişlere dökmüştüm!.. Gelelim Ankara ahvalimize.. Aydın hakkında bildiklerin epey eski galiba.Aydın,şimdi kara kuvvetleri kontrolörlüğünde maliyet hesapları yapıyor.Ve de,kendisini sevdiği askerlerinden ayırarak,bu hesapların içine sürükleyenlere(Başta Katolik Orhan) küfrederek çoğu akşamlar içiyor!.. Ertuğrul,hala kursa gidiyor,yalnız,çok yakın bir zamanda,dışarıya gitmesi muhtemel.Orhan ise,(Gizlidir)hafta sonları,burada.Yine beraberce eğlenebiliyoruz. Zaten,Aydın ile ikimizi kara kara düşündüren,bizim oğlanlar yurt dışına giderse,halimizin ne olacağı.Bili gittiğinden beri,briç dörtlüsü de kuramıyoruz,bazı geceler Zorlu geliyor,onunla oynuyoruz. Tanrı askerliğimizin bitmesini ve bize de Çanakkale misullu turneler ihsanını temin eyleye,amin!.. Sana,Biltekin’e,genç arkadaşlara(Ben ve Biltekin,Çanakkale teftişindeyiz) selamlar,iyi günler,bol eğlenceler. Cemal Süreya’dan gelmiş bir betik(Papirüs başlıklı bir kağıda yazılmış) 1-Sevgili Uçar 2-Merhaba 3-Mektuplarını,yazılarını alıyorum.Sağ ol.Abone bedeli de geldi.Eksik olma.Yazı ve şiirlerinde,bir aşamanın izleri görüyor.Devam! 4-Çanakkale’yi seveceksin. 5-“Maliye Karşısında Sanatçı” konulu bir inceleme yapabilir misin?Galiba,bunu daha önce de söylemiştim.Sanatçının;Gelir Vergisi,Veraset v.b. kanunları karşısındaki yükümlülüklerini anlatacaksın.Yapacaksan,hemen haber verebilir misin? 6-Gözlerinden öperim.Sevgilerle. Böyle bir çalışma yapmış olmalıyım.Ama,nerede yayınlandığını,yayınlanıp yayınlanmadığını anımsamıyorum. Sonraları;Cemal Süreya üstad bana ”Neden,Türkçe-İngilizce” ve “Türkçe-Fransızca” mali terimler sözlüğü hazırlamıyorsun,dedi.Onun önerisi üzerine,bu çalışmaları yaptım ve Maliye Tetkik Kurulu’nca yayınlandılar. Yurt dışına gitmeden önceki turnelerimizde Cengiz Vize’den yazıyor. Sevgili dostum; Tarihin önündeki mahalli okuyunca kendinden geçmişsindir.O halde,ona kadar bekliyorum,kendine gel!.. Adana turnesi,istek üzerine iptal edildi.Trakya’da turne yapacağım.B en biraz geç çıktım.İkinci yazı,bir haftamı aldı.Ayın ,on dokuzunda başladım burada. Senin moral kuvvetlendirici haberini,daha önceden almıştım.Tercümeyi,bu denli çabuk şekilde bitiren bir dostumuzun mevcudiyeti,tabi i ki bize moralle karışık-salata değil!-bir hüzün veriyor!..İster inan ister inanma,tam altmış sayfayı ve de kendiliğimden yaptım.Yalnız,cümleler,biraz senin “Sevi”deki gibi anlaşılmaz oluyor!..O zaman da,ben,demek ki şairane bir tercüme yapıyorum diye avunuyorum!.. Bir yazı yazmayı düşünüyorum,sen ne dersin?Seksen üçüncü sayfada kitap tam iki müstakil kısma ayrılıyor.Esasında-ve senin azizliğinle-yüz yirmi sekiz sayfacık,sadece birinci kısmı tercüme edeyim mi diye soracağım!.. Anneme ve Yalçın’a selamlarını söyledim.Senin hoşuna giden yemeklerde,sık sık anıyoruz seni. 61 Bu arada,anneme,senin şiir kitabı çıkardığını söyledim.Oku dedi.Tabii,terbiyem müsaade etmedi okumaya!.. Hani,”bir kız rüyasında balta görüyor-bir başka yerde-ben onu yapıyorum” mısralarının izahını kadıncağıza nasıl anlatırdım?!.. “Oğlum sen,kaymak tabağından parçalar okuyorsun” demez mi? Yalnız,kitap bazı kızları baştan çıkarmak istediğimde,işime yarıyor.Bazı mısraları okuyorum ve işte,kızım diyorum;bir ince,lirik şaire göre bile aşk dediğin,ancak bir yatak dekoru içinde geçen faaliyettir.!..Fena da olmuyor hani!.. Tahminen ay sonuna kadar buradayım.Gözlerinden öperim. Yine Gıcık Cengiz’den bir mektup(Bu kez Demirköy’den yazıyor) Biraz geç yazdım bu sefer.Ama,yer değiştirdim.Bu sefer,Bulgaryayı alttan kuşatmak durumundayım.Burasını soruyorsun her halde..Orman,orman,orman…Göz alabildiğine..Şehir,tezek kokulu.Tezek kokusu,tezek kokusu..burnunun alabildiğine!..Yalnız oldukça medeni,ben geldikten sonra!.. Yirmi kilometre ötede meşhur İğneada.Coğrafya kitaplarında okumuşsundur.Bu hafta,oraya gittim.Denizi fena değil.Yalnız,kumsalın bir eksiği var.Bu sebeple,beş para etmez.Sarışın,esmer,kızıl,beyaz hatunlar ve de bikinileri!..Ama,yine de deniz,salt deniz ihtiyacını karşılıyor. Ağustos içinde,geleceğin günü tez bildir.Zira,burası İstanbul’a uzak olduğu için,her hafta inemiyorum İstanbul’a.Tarihi bilirsem,gelirim. Bu ayın yirmi beşine kadar buradayım.Sonra,bir ay Pehlivanköy,bir ay Kırklareli var.Tercüme için yazdım.On beş gün oluyor,ses seda yok.Ben de öylece bıraktım,seksen üçüncü sayfada. Burası,o kadar ufak ki,mükellefleri dairenin penceresinden çağırsam,olur!..Otelim,yazlık sinemanın yanında.Gecelerin ne kadar sessiz geçtiğini tahmin et!..Eğer,bir yetkili olursam,Türk filmlerinin benden çekeceği var.O oğlanlar,yalvarmalar,o fan fin fon müziği deli ediyor beni. Buranın enfes tabiatı olmasa,yaşanmaz.Üstelik yemekler-şahit isteyen cinsinden-de oldukça pahalı. Recep’ten haber aldın mı?Şimdi,nerede? Ben,evvelsi hafta İstanbul’a kırtasiye almak için Karaköy’e uğradım.Turgut’u ve Aydın Erdim’i gördüm.Dairede ve Defterdarlıkta sadece odacılar vardı. En iyi temennilerimle gözlerinden öperim.Annemin ve Yalçın’ın selamlarını söylemeliyim. Ertuğrul ve Katolik Orhan’dan gelmiş ortaklaşa betik Aziz dost, Sanırım,mektubun bana ulaşalı bir aya yakın oluyor.Senin işinin görülmesi veya kısmen görülmesi de,aslında uzun sürmedi.Fakat,gel gör ki,ben şöyle iki satır karalayacak vakit bulamadım işte. Evvela,meseleyi anlatayım.Senin işle,Zühtü’nün emniyetçi olan babası meşgul oldu.Fakat,maalesef sana verilen yazının kaydı-kuyudatını bulamamışlar.İlişik belgede,işin safahatı görülüyor. Sana,şöyle bir hal tarzı tavsiye edildi.Sen dilekçenle ilişik belgeyi,ikinci bir dilekçeye bağlayıp İzmir PTT sine yollayacaksın.Ve onların,Çankaya Emniyet Amirliğine resmen sormalarını isteyeceksin.Burası da-neyse!-gerekli cevabı verecek.Bu iş,ancak böyle hallolurmuş. Yalnız,bu seferki dilekçeni iadeli taahhütlü gönderip,ilişik belgenin bir suretini de,her ihtimale karşı kendin için çıkarmayı ihmal etmezsin herhalde.Zira,bu işin biraz uzayabileceğini sanıyorum.Bizim devlet işleri malum!.. 62 Biz-yani ben,Oktay,Aydın,Nazif-iyiyiz.Bu hafta,Radi burada.Zühtü de burada.On beş Ağostos’ta Harvarda’a gidiyor.Tafsilatı,Biltekin bilir.Bir ara Ayhan uğradı.Yeni dönmüş.Nurhan ve Tali beyler döndüler. Benim hayatım sönük.Lisan meselesi beni epeyce elledi!..Dün,sözlüyü de aldım.Bugünvocabulary-denilen dördüncü ve son imtihan,biraz solandı geçti!Pazartesi ola hayır ola.Bunu verememişsek,bir iki ay daha talime devam edeceğiz sanırım. Orhan,hafta aşırı uğruyor.İşleri biraz ağırmış.Gene de,memnundur sanırım. Senin tercümeyi Nazif’e vermişler.Ne yaptı,bilmiyorum.İstersen bir sorarız. Oktay’a bir şeyler yazmışsın.Cevabı verdi mi,bilmiyorum.Ama,bir şey anlamadım diyordu.Yazacaksan,doğru dürüst ne istediğini söyle. Çanakkale ne çanak kalesi be!Pazartesi,Biltekin’e de yazacağım.Zira akşam;Aydın’a gidiyorum.Seninki çok uzadığı için,çıkarıvereyim aradan diyorum(Evlilikten söz ediyor)Hem,Bili’ye Pazartesi yazacağım yeni şeyler olabilir veya olmaz.Şimdilik,acele değil.Merak edilecek bir şey değil. Galiba bu kadar.Kıdemli müfettişlere,Semiha hanım kardeşimize ve müstakbel müfettişlere en iyi duygu ve dileklerle. Uçarcığım; Sana mektup yazamadım.Kusura bakma.Ayın ikisinde yazdığın mektubu ayın yirmisinde aldım. Turne ne alemde?Herhalde iyidir.Ben,Eskişehir’deyim.Cumartesi Ankara’ya geldim.Ertuğrul’un mektubunu bulup onunkini okumadan iki satır yazıyorum. İşim pek fazla,ortalık pahalı,turnenin özeti,iş, para ve rahat.İnşallah bitecek.Biz daha tercümeyi halledemedik. Sen artık olgun meyvasın ama,dikkat et avlanmayasın.Vaktin varsa,Eskişehir’e yaz,dertleşelim. Eyvallah,gözlerinden öperim,çocuklara selam. Katolik Orhan Eskişehir’den yazmış Uçarcığım; Sağlık haberlerin sevindirdi.Sıkıntılarımızın geçici olması,tek tesellimiz oluyor tabii.Turne sıkıntısından bahsediyorum.Yoksa,yazdığın gibi,hem yaz hem kış bekarı olan bizler için sıkıntı,bir görkemli tepe.Şimdileyin,her derdi turneye bağlamak da kaçma kalemiz!.Büyük kentlerde de biz kale buluruz nasıl olsa kaçacak! İzmir’e uzanabilmen güzel,ne de olsa değişiklik.Ben de Ankara’ya gidiyorum.Ama,Pazar akşamları bir ölüm oluyor geri dönmek. Arkadaşlar iyiler,Ertuğrul,Ağostos sonunda gidebiliyormuş.Bu arada,evlenmeyi de düşünüyor.Tekil yaşantılarından bıkmış gibi bir hali var. İş durumu berbat,senin daire gibi,burası da teftiş görmemiş.1962 de kurulmuş,ilk ben teftiş ediyorum.Bilcümle müteferrik gelirler var.On liraların,on beş liraların düşmanı oldum artık.Hala,tahsilat bitecek. Şartlarımız,iş durumu hariç,parlak.Gam gam’da yatıp,ordu evinde müzikli yemek yiyoruz ve de iflas ediyoruz! Tercüme edilecek kitap,hala lugatın altında ayrışıyor!Mayalanınca,kendiliğinden çözülecek! Biltekin’e yazamadım.İlk defa buradan uzaklara,sana yazıyorum.Bili kusura bakmasın ve de bekarlığa alışmasın. Aman Çanakkale’li zennelerden sakın.Örneği var,suret istemez ayrıca. Hadi eyvallah,gözlerinden öperim. Yalak Gürel’den bir betik. 63 Uçarcığım; Benden mektup geldi diye inşallah sevinmemişsindir.Çünkü,biliyorsun,Gürel mektup yazdı mı,mutlaka bir derdi vardır,mutlaka bir şey isteyecektir. Evet..Bu da öyle işte. Aslanım,biz Isparta’nın teftişini bitirdik,Denizli’ye geçtik.Burada,bir ay kalacaktık.Fakat,işleri erken bitirince,ayın yirmisi ile yirmi beşi arasında,buradan ayrılacağız.Evet,ayrılacağız ama,nasıl?Otelin parasını ödeyemezsem “teslimi meşhut rehin” hükümlerini tatbik edecekler bana!.. Cumartesi’ye kadar;Sevin,annem ve Yankı(Oğlu) ile beraber,otelde kalıyorduk.Ayın sonundan önce ayrılacağımız anlaşılınca,onları,bu Pazar İzmir’e götürdüm.Sonra,size uğradım.Çanakkale’de olduğunu öğrenince hemen kaleme sarıldım.Anladın değil mi?.. İsteyeceğim parayı öbür sayfaya yazacağım.Paranın çokluğundan korkma.Eylül’ün birinde,maaşı alınca,hemen sana havale çıkartırım. İşte,miktarı da yazıyorum bin iki yüz elli ile bin beş yüz arası.Bin beş yüz olsa çok iyi.Ne kadar çok gönderirsen,o kadar iyi olur.Hiç olmazsa,üstünü tamamlamak için uğraşmam. Uçar,gerçekten durum pek kritik.Tam bir haftalık zaman kaldı.Başka da ödeyecek kimse yok. Bu Cumartesi,veya Cuma akşamı tekrar İzmir’e ineceğim kısmetse.Sen de,hafta sonlarında geliyormuşsun.Cumartesiye kadar bana bir mektup,telgraf veya bankaya benim adıma ödemeli bir telefon aç,gönderip göndermeyeceğini bildir. Eski borçlara benzemez,korkma.Eylül maaşımdan,hemen sana yollayacağım.Eylül’ün başlarında Ankara’ya döneceğimiz için,gelecek ay,kalan para ile idare ederim. Buradan,bir haftalık bir teftiş için Konya-Akşehir’e geçeceğiz.Oradan,İzmir’e gidip bizimkileri alacağım ve Ankara’ya gideceğim.Herhalde,bir vasıta ile cevabını acele bekliyorum.Gözlerinden öperim.Selamlar. Kel Turgut’tan bir betik Üstad(Kerim) (Şiir kitabımı Kerim Uçar takma adıyla yayınlamıştım.Onunla dalga geçiyor) Yazdığım mektup eline geçmemiş olacak.Belki de,şu anda sana varmıştır.Buna rağmen,sorduklarını tekrar cevaplandırıyorum. Avrupa’ya gitme konusunda,genel karara uyarım.Pek büyük bir şey fark etmez.Benim için,mahzuru yok. Ancak,aklıma iki husus geldi.Önce,ödenek bu mali yıldan verildiği için,Mart’tan önce gitmemiz,zannedersem şart oluyor.(O zamanlar mali yıl,Mart ayından başlıyordu)Bu durumda,mevsim gene kışa rastlıyor. İkinci olarak,bizim gecikmemiz,bizden sonrakilere tesir edeceğinden,onlar feryadı koparmaz mı?Bunları da düşünürsün. Mamafih,benim için fark etmez. Kitabın hakkında herhangi bir fikir yürütmeğe kendimi yetkili görmüyorum.Bu sebeple,bu konuda çekirdek çıkarmayacağım!(Bu aramızdaki bir espriydi.Ciddi konuları tartışmaya başladığımızda “Haydi bakalım,herkes başından kabak çekirdeği çıkarsın” diye dalga geçerdik).Karşılıklı görüşürüz. Benim elimde oldukça çok iş var.Esasen,iş dağıtımında genel bir adaletsizlik mevcut.Bir takım şahısların korunduğu muhakkak.Eylül ayında herhalde İstanbul’dayım. Evimizi değiştirdiğimizden her ihtimale karşı adresi aşağıya yazıyorum.Gelmeden,mektupla geleceğini bildirirsen iyi olur. Ordakilere selam,kelam gibi lüzumsuz laflar! İzmir’de çalışırken,ne zaman İstanbul’da bir iş çıksa gider Turgut’larda kalırdım.Yaşlı,sevecen bir annesi vardı.Hafta sonlarına denk geldiğime;Adapazarı’ndan ud 64 çalan bir arkadaşı gelirdi.Geceleri,sabahlara dek meşk ederlerdi ve ben de dinlerdim.Turgut da çok iyi ud çalardı.Son demlerinde,udunu daireye getirmişti.Öğle tatilinde de çalardı. Bir Katolik Orhan betiği daha. Uçarcığım; İnşallah,yeni yerinden memnunsundur.Ötekileri,kazasız belasız atlattık çok şükür.Biz de on yedisinde Bolu’ya geldik.Fena bir yer değil.Alabildiğince kazık,ormanlık olduğu belli oluyor hemen!.. Her hafta Ankara’ya gitmek ihtiyacını duyuyorum.Hiç kimse yok ama,yine de insan,eğretilikten kaçmak istiyor. Tuğrul evvelki hafta gavuristana kaçtı,darısı bizlere.Tali bey,nereyi isterseniz,oraya göndeririz diyor.Bir gönderen olsa da,gelmekse Ankara’dan diyorum şu turneye,vaz geçtik gavuristandan!.. Hakikaten,ben fazla sıkılmağa başladım artık.Belki de,insanın kendi derdi olunca,başkalarınınkine daha zor tahammül ediyor galiba. Turgut’a ve Cengiz’e yazdım.Sen de istiyormuşsun galiba,bir hafta İstanbul’da toplansak ne iyi olur.Ama,sanırım sizin yol çok uzak:Sen bilirsin artık.. İnşallah,işlerden, efkarlanmak için vakit buluyorsundur.Burnumda tütüyor,şöyle,insanları bir kenara koyup,ucuz yaşantılardan uzak,o bilmediğimiz gerçeğe biraz olsun dokunma çabasıyla,bir iki kadeh atmak.Ama,değil içmek,efkarlanmayı bile yasak ettim kendime.Zaman zaman,isyan ediyorum,kimseye yoktu zararımız,biz,kendimizi üzerdik diyorum. Neyse,dediğin gibi üzülmek,sevinmek,heyecanlanmak yok.Yani… Burada eyvallahımı çeker,günlerinin iyi geçmesi dileğiyle gözlerinden öperim.Yanında ise,Salih beye selamlar.Bolu’da yazılarını beklerim. Gıcık Cengiz’den bir betik daha.Pehlivanköy’den yazılmıştır. Uçarcığım; Ben de,geçen hafta Pehlivanköy’e geçtim.Demirköy,Pehlivanköy.. Hani,bizim turne programlarında köy üniteleri teftiş edilmezdi!..Anlaşılan,kalkınma köyden başlamalı tezi bahane edildi. Sonra,turne yerim seçilirken,benim gibi sert yerler seçilmiş.Demir,Pehlivan falan gibi!.. En çok Demirköy’de illet oldum.Zaten,bir yerde kan,demir,Uçar gibi kelimeler geçti mi illet olurum!..(Adım,Uçar Demirkan) Allaha şükür,tasarruf etmek için fırsat çıktı.Azizim,burada lokanta yok.Ton balığı-barbunya pilaki-yaprak sarma.Bu üçlüyü,istediğin taraftan oku!..Benim öğlen ve akşam yemek listesindeki konserveleri okuyorsun demektir.Tabii,bu gıda rejimiyle bu köyde insan,ancak pehlivan olabilir!..Düdük makarnası gibi bir pehlivan!. Eskaza,buraya Orhan gelseydi,turne sonunda ancak lamın üzerinde tanınırdı mikroskopla!.. Babaeski’de Tevfik’e uğradım.Fakat,hiç anlayışlı çocuk değilmiş!İnsan,”Hoş geldin üstat,hiç değişmemişsin.Yine,üzerine afiyet çok yakışıklısın” demez mi?Tezkiyesi sıfır!..Yağ çekme kabiliyeti olmayan bir müfettiş olabilir,diyeceğim. Orhan’a da yazdım.Bu hafta,yani ayın dokuzunda saat on sekizden sonra,bizim evde bekliyorum sizi.Turgut’a da haber vereceğim,gemlemezlik etme de, bir temiz yağlamayayım seni,anlaşıldı mı!..Muavinat da gelse,daha eğlenirdik. Uçarcığım;Cumartesi günü heyetten telefon ettiler.Ne kadarı tercüme etmeyeceksin diye..Ben de,on sayfa kaldı,rezaletin bitmesine dedim..Peki,bitir o halde dediler. Gerçekten de,her gece,bir iki sayfa telif eser yazıyorum!..Cümleler,bir nefaset azizim,okuyorum okuyorum basıyorum kahkahayı!..Hani ”Suriye’de halkla siviller hala çarpışıyor-tasarruf bonomuz bu ay yirmi liradan on liraya çıkıyor-üç pikap yedim üzerine bir 65 ayran içtim hala karnım aç” gibi,inci cümleler bile,benimkiler yanında gayet ciddi ve soğuk kalır!(Benim konuşurken yaptığım yanlışlıkları belirtiyor) İşte böyle Uçarcığım..Cumartesi günü görüşmek ümidiyle iyi günler.Dostlara selamlar.. Gelibolu’da birlikte olduğumuz Zıraat Bankası müfettiş muavini Nejat’ın betiği. Sevgili Uçar Ağabey ve Salih; Stajımız,dokuz Eylül günü sona erdi.Hepimiz dağıldık.Ben de,Pazar gününden beri Akçay’dayım.Fakat,havalar serin ve deniz de tatsız olduğu için,can sıkıntısından başka bir şey yok.Gelecek hafta İzmir’e gitmeyi düşünüyorum.Değişiklik olacağı kanısındayım. Kemal’in imtihanları yarın başlıyor.Sayın Cahit Talas,ilk engeli,fakat Kemal’in başaracağından eminim.Gelibolu’dan ayrılırken,odanın anahtarını da yanımızda getirmişiz.Otobüste,size getirmesi için,bir adama verdik,herhalde getirmiştir. Siz nasılsınız? Her halde,zat maaşı dağıtımı bitmiştir.Artık,asker maaşı dağıtımına geçseniz de,ben de gelip alsam çok iyi olur!..Burada,Aysel vaziyetleri çok kıt,bakmakla yetiniyoruz. Sizin gibi,kıymetli iki arkadaş kazandığım için Gelibolu’ya gelişime çok müteşekkirim.Bize gösterdiğiniz yakın ilgi için,çok teşekkür ederiz.Ankara’ya gelir de,bizi aramazsanız çok kırılırım.Ayrıca,Edremit’e de gelirseniz,bana uğramanızı isterim. Çalışmalarınızın yoğun olduğu şu anda sizin kıymetli vakitlerinizi aldığım için,özür dilerim.Mektubu bitirirken,çok çok selam eder,gözlerinizden öperim. PS:Zarfın üzerine sadece Uçar Demirkan yazdım.Salih’i de yazsam acayip olacaktı,yanlış anlaşılmamasını dilerim. Bu banka müfettişi,müthiş zampara birisiydi.O kadar ki;arkadaşlık ettiği her kadının adı,soyadı,özellikleri,tanışmaları gibi bilgileri içeren bir “zamparalık defteri” vardı.Her hafta sonu,İstanbul’a gider,birisiyle beraber olurdu.Hafta boyunca da,ülkenin her yerinden ,kadınlardan gelen mektuplara yanıt verirdi.Bunlardaki konuları özel defterine aktarırdı. Bir hafta sonundan döndüğünde,Bandırma vapurunda bir kadınla tanıştığını,kadının bir maliye müfettişinin karısı olduğunu söylediğini belirtmişti.Kocasının adını öğrenmek için çok sıkıştırdık ama,söylemedi. Bir de,şu olasılık vardı.O zamanlar,hesap uzmanları ve kontrolörler de (ve karıları da) kendilerinin maliye müfettişi olduğunu söylerlerdi.Öyle birisinin karısı olma olasılığı da vardı. Katolik Orhan’dan edebiyatlı bir betik daha. Uçarcığım; Tatlı,çirkin yazın,bir hayli duygulandırdı beni.Beklemeniz,anıp onurumuza kadeh kaldırmanız,zaten dostlar sebebiyle yaşamdan tad alan benim için,çok şey. Ben de çok istiyordum.Mektuplarınızı son gün aldım.Oysa,o hafta Ankara’da olmam gerekiyordu.Gerçekten,üzüldüm.İnşallah,verdiğin tarihte,kurtlarımızı dökeriz. Sık dişini az kaldı.Ben bile,gittikçe feri sönen gözlerime,gittikçe dayanılmaz olan çalışma şartlarına ve sinir bozukluğuna rağmen,umutluyum. Bizim de hakkımız,duran zamandan bir tutam çocuksu gün,saman yıldızından bir avuç. Bu hafta Oktay’ı,Aydın’ı ve Turgut’u Abant’a davet ettim.İmkan olsa da sizler de gelseniz.Benim de,Ankara’dan başka yere gittiğim yok.İki ihtiyarı teselli etmek de,ayrıca çelimsiz omuzlarımızda.Hele,doyasıya içme yasağı olan bir ortamda,evren marka balyozlarla yaşamak,en zoru!.. Tahmin ettiğin gibi,derdim çok.Bir boşalırsam,korkarım hiç birinize laf bırakmayacağım.Belki,yanlış savaşlardan yapılmış yaşantımız zorluyor bizi böylesine kötümser olmaya.Neyse,hayırlısı.Yakında,derviş olacağım galiba!.. Sen,kendini ihmal etme.İçkin,denizin,görevin,sıhhatin,dostların da var,neşeyi de sen yarat.. 66 Şimdilik eyvallah,tozutmazsam yirmi üç Cumartesi gelirim.Süreyya Oteli’ne inerim ben.Olmazsa,oradan da arayabilirsiniz.Sen de otele inmekte acele etme,beraberce orada kalırız.Buluştuktan sonra karar verelim.Gözlerinden öperim. Gıcık Cengiz,Kırklareli’ne geçmiş,oradan yazıyor. Uçarcığım; Mektubunu aldım dün.Ay başından beri,Kırklareli’ndeyim.Ayni yorgunluk,bende de var azizim.Dört ayı tamamladık ama,biz de tamamlandık!. Adil Öztoprak benim yanımda.Tunay’ın da gelmesi lazımdı ama,galiba hasta olduğu için gelmedi. Tercümeyi yazdırmaya başladım.Yalnız,baş kısmını okuduktan sonra,kitabı Türkçeye değil,bir başka lisana çevirdiğimi anladım!..İmtahana da,bir başka lisandan gireceğim!..Emin ol,herkesi çuvallatırım!.. Burada,havalar da çok soğudu,bazen gündüz dahi pardesü giyiyoruz. Orhan’dan haber alamadım.Bugün ona da yazmayı düşünüyorum. Burada,gençlerden bir hesap uzmanı muavini var.Ayrıca,Yüksel Polatkaya var. Biliyorsun,Sayıştay Murakıplarının ehliyet promosyonunun imtihanı,bu ayın yirmi ikisine tehir edilmiş. Bizden bu kadar.Beni,bu ayın on beşinde dönmeyi düşünüyorum.Kabil olsa,bugün dönerim ya!..Şu turnelerin beş aya çıkması,fena koydu bana dostum..Bir Allah kulunun aklına gelip de,dört aya indirmek gelmedi. Ben,burada vergi dairesini teftiş ediyorum.Defterdarlık,programda yok zaten. Gözlerinden öperim.Kendini üşütme,şiirden uzak dur!.. Çanakkale turnesinde yanımda ilk muavinlik dönemini geçiren Salih Yardımcı’nın bir betiği.Salih Yardımcı,müfettişlikten sonra Darphane Genel Müdürlüğü,Altın Borsası Başkanlığı gibi görevlerde bulundu. ,Müfettişken,karısı Paris yakınlarında düşen Türk Hava Yolları uçağındaydı ve hamileydi.Yıkılmıştı Salih.Sonradan,o zamana göre,yüklüce bir kazada ölüm tazminatı vermişlerdi Salih’e. Sayın üstadım; Sizden ayrılmak bana o kadar zor geldi ki,inanın İstanbul’a kavuşmuş olmak dahi bu özlemi dindirmedi. Size,mektup yazmakta biraz geciktiğim için özür dilerim.Sizin de tahmin ettiğiniz gibi,İstanbul’a gelir gelmez ev aramağa başladık.(Semih’le birlikte)Nihayet,birkaç gün önce Beşiktaş’ta bir ev tuttuk,yerleşmeye başladık.Tabii,bir yığın eksiklikler var. Üstadım,ben sizin defterdarlıktaki dolabınızı açtım.Mali kanunları emaneten aldım.Birkaç cilt eksik ama,onları da tamamlayabileceğimi tahmin ediyorum. Programdan öğrendiğiniz gibi,biz dört kişi Turhan beyle birlikte Eminönü Vergi Dairesi’nin teftişine başladık.Bu sene,itiraz komisyonlarının mualelatının teftişi hariç,diğer bütün servisler,benim gördüğüm servisler.Yalnız,Tuhan beyle konuştuk,haftada bir veya iki gün grup çalışması yapacağız.Üç büyük konuyu ele alacağız.Bunlar;Tahkikat,kambiyo ve milli emlak. Benim için çok yararlı olacak. Üstadım,geçtiğimiz Cumartesi günü sendika seçimleri yapıldı.Bedrettin Seyhan bey başkan seçildi.Seçimlerden önce,istenmeyen bazı tartışmalar oldu.Nazif üstadla Hüsamettin bey çatıştılar. Çatışmaların temelini,eskilerle yenilerin anlaşmazlığı teşkil ediyordu. 67 Seçimlerden sonra,bir değişiklik olmadı.Olacağını da tahmin etmiyorum.Tek yararı,Ankara’dan gelen üstadları görmek oldu. Bu arada;Orhan bey,Biltekin bey Mehmet ile Selahattinin gelmesi,bizleri çok memnun etti. Cumartesi akşamı,Bebek’te bir gazinoya gittik beraber ve turne hatıralarını yad ettik.Turgut ve Cengiz beyler de bize katıldılar.Çok güzel bir gece geçirdik.Sık sık kulaklarınız çınlattık. Dedikodu gazetesinin yazdığına göre;daha doğrusu söylendiğine göre;sizler yıl başında Avrupa’ya gidecekmişsiniz.Yolunuzun İstanbul’dan geçmesi,beni çok mutlu edecek.Bir kez daha görüşmüş olacağız.Biltekin bey de,İstanbul üzerinden gideceğini söyledi. İstanbul’dan başkaca bir havadis yok.Sizin dolaptan,size göndereceğim kitap veya özel mektup çıkmadı. Mektubuma son verirken,hasretle ellerinizi sıkar,iyi günler dilerim. Üstadım,tahkikatın neticesi ne oldu?Merak ediyorum. Radi Dikici üstad’tan gelmiş bir betik. Sevgili Uçar; Tahmin ediyorum ki,birkaç güne kadar,senden anket defterlerini alacağım.Herhalde,uygulaması bitmiş olsa gerek. Ancak,bir hususta,ticaret odasından alacağın bilgi hususunda güçlüğe düşmen mümkün. Onlar,muhtemelen sana,bir ailenin kaç lira ile geçinebileceğine dair,ellerinde bilgi olmadığını bildirebilirler. O zaman,sen ticaret odasından lütfen,belirli bir yaşama standartının muhafaza edilmesi için gerekli para miktarındaki değişikliği gösteren “ücretliler geçinme endeksi” nin olup olmadığını sor.Çünkü,bu indeks yardımıyla ben gerekli hesaplamaları yapabiliyorum. Uçarcığım,seni zahmete sokuyoruz.Gayret ve zahmetlerin için,çok teşekkür ederim. İstanbul’da kar yağıyor.Bundan başka yeni haberim yok.İzmir’den sizleri sendika toplantısına bekledik.Yeni yönetim kurulu seçildi.Başkan,Bedrettin Seyhan oldu.Altı arkadaş da,yönetim kuruluna girdiler. Gözlerinden öperim.Nurhan üstada selam ve hürmetler. O yıllarda,memurların da sendika kuracağına dair yasa hükümlerine göre,sendika kurulmuştur.Radi de yönetim kurulu üyesi olmuştur.Maaş artışlarına esas alınacak istatistik verileri toplamaktadır. Sendika,çok etkili çalışalar yapmıştır.Sonradan,memur sendikaları kapatılmıştır. Katolik Orhan’dan ,kötümserlik(öyle bir tipti zaten) dolu bir betik daha. Birinci yazını yanıtlayamamamın türlü nedenleri vardı.Neyse,şimdi yazabiliyorum ya.İyi ki,Ankara’da değilsin. En iyisi,seninki,hiç ötesini düşünmeden,yazılarına devam et sen.İnsanların içine girince,yazmak,duymak,yaşamak daha bir insani oluyor ve de sonucu,lüzumsuz. Unutmadan,istediklerini yazayım: Bedelsiz ithalat tebliğini arıyorum,bulunca göndereceğim. Nazif’le görüştüm.Zaten,benim de malumatım vardı.Buradan amatör ehliyet alacaksın,sonra onu beynelmilel yaptıracaksın.Beynelmilel yapılması ile Turing Kulübü meşgul oluyor.Türkiye,beynelmilel Turing Kulübü’ne üye değil.Ancak,bazı münferit şahıslar bu işi yapıyormuş.İki fotoğraf ve on beş lira lazım.Beynelmilel oluşundan itibaren,bir yıl geçerli.Ayrıca,orada trafiğe kayıt filan yok. Sadece,araba alınca onu kaydettireceksin.Türkiye’ye sokabilmen için,ayrıca mahalli trafik bürosuna arabayı kaydettireceksin.Ehliyet,tebliğin fiilen kullanma şartına karine olması bakımından önemli oluyor. 68 Feyyaz beyle konuştum.Ne zaman gideceğimiz filan belli değil.Paranı filan normal çek.Bu şeylerle fazla meşgul olma.Kafana yazık.Gerekirse,iade edersin.Turgut da nihayet,bizimle gidiyor. Edebi çalışmalarını,gıpta ve sevinçle karşılıyorum.İnşallah,sabrın ve azmin sonucunu alırsın.Sadece,tatmin ve boşalma bile yeter yaa.. Bütün arkadaşların selamı var.Benim,bu insanlar içinde moralim çok bozuluyor.Her gün,iğrenilecek,dünyasal çabalar görüyorum.Yazmamak daha iyi.Eyvallah. Muavin Salih’ten bir betik daha. Sevgili üstadım; Aldım mektubunuzu.Cevabını biraz geciktirdim,özür dilerim.İstanbul’da meşgaleler bir hayli artıyor.Bir yandan teftiş,bir yandan eve yerleşme v.s.v.s Sizin,Kurtuluş’u(Roman) bitirdiğinize sevindim.Bir eser yaratmış olmanın verdiği mutluluk,çok değişik bir şey olsa gerek.Yakında,daha başka eserlerinizin de ortaya çıkması beni çok mutlu kılacak. Veraset ve İntikal Vergisi teftişiyle meşgul olduğunuzu ve tamamiyle teftişin içine girdiğinizi yazıyorsunuz.Zaten,aksini yapsaydınız inanmazdım!.. Tavsiyelerinize uyarak,ben de gerek teftiş gerekse mevzuat okuma yönünden,alimden geldiğince çalışıyorum.Biga raporlarının büyük kısmı geldi.Son mütalaa eklemek,sadece muhtasar beyanname için gerekli.Gider vergilerinde,zaman aşımına uğramış vergiyi mükellef ödemiş,memurlar için bir ceza istemek gerekmedi.Malmüdürü hakkındaki tahkikatın sonucundan çok memnun oldum.Çünkü,çok çalışkan bir insandı. İstanbul’dan başkaca bir havadis yok.Ben,yarın Isparta’ya gidiyorum.Üç gün kalıp döneceğim.Siz,bayramdan sonra,Perşembe gününe de kalırsınız/Eğer İstanbul’a gelirseniz)görüşmemiz mümkün olur ve bu beni çok memnun eder. Mektubuma son verirken,yeni yılınızı candan kutlar,yeni yılda hareketli ve şanslı günler geçirmenizi dilerim.Ayrıca,bayramınızı da kutlarım. Yalak Gürel’den gelmiş bir betik Oldun mu taş gibi?Olursun tabii.Benim bir “konjoktürel adet”im vardır.Bilmem bilir misi? Nereden bileceksin,ben bile bugün öğrendim. Her otuz senede bir yirmi dokuz Mart’a rastlayan günlerde,bir kimseyi düşünürsem ve o düşündüğüm şahıstan da aynı gün mektup gelirse,aynı gün cevap yazarım maalesef.Kötü bir adet ama,kusura bakma,değiştiremem ki! Yaa,işte böyle aziz dostum Pier Loti!Bu sabah,aklıma düştün “döndü mü acaba bizim davul,Ankara’ya gelir mi ki?”dedim kendi kendime.Biraz sonra,mektubunu getirdiler. Puluna baktım önce.Resimleri Türkçe idi pulun.Hemenbiliverdim. Dönmüş,”kurtulmuş” dedim sürünmekten! Sonra başladım siyah siyah düşünmeye.Otuzuncu senenin yirmi dokuz Martı idi.Yazacaktım mektubu,çaresiz.Aklıma geleni yaptım.Kimseye göstermeden hemen takvim yaprağını kopardım.Ohhh,otuz Mart olmuştu.Kurtulmuştum mektup yazmaktan!.. Eve geldim,evdeki takvim hala yirmi dokuzda duruyordu.Tam koparacaktım ki,içimdeki şeytan “dur”diye bağırdı,”dur ve mektup yazmaya otur”. Sonra,oturdum ve mektubu okumağa başladım.Hoppalaa!Bir de ne okuyayım.Bizim Uçar efendi mösyö,artık benden mektup istemekten vazgeçmiş.Bu sefer de evi istemeye başlamış! Uçarcığım; Bu ufak gırgırdan sonra gelelim konuya.Evvela,hoş geldin,Safalar getirdin.(Bir de VW getirdin ya neyse!) Narlıdere’deki eve gelince;biraz uzun olacağını tahmin etmekle beraber,sana gene de konuyu anlatayım. 69 Ev henüz satılmadı.”Henüz” demekten kastım,satılığa çıkmış durumda olduğunu belirtmek içindir. Ben bu evi,geçen yaz satılığa çıkartmıştım.Fakat,ben İzmir’den ayrıldıktan sonra,geçen yaz valide İzmir’e gitti.Bizim evin arkasındaki bahçenin sahipleri,valideden evi bir kışlığına kiralamak istemişler.Valide de,evin hemen satılamayacağını ve kışın da müşteri bulunamayacağını düşünerek,onlara kiraya vermiş.Karşılığında da,iyice harap olan evin onarılmasını ve kira bedelinin bu onarmaya-uygun biçimde-mahsup edilmesini istemiş. Bu kimseler,bizim Narlıdere’de iyice dost olduğumuz,tanıdığımız şahıslar.Hatta,evi satın almak bile istemişler ve hala da istiyorlar.Neyse,ev geçen kış onlarda kaldı. Ben,bir ay önce ve bayram tatili sebebiyle ;İzmir’e gittim.Narlıdere’ye uğradım tabii.Evin hiçbir tarafında tamirattan eser olmadığı gibi,daha da harap etmişler.İyice bozuldum.Evde oturanlar,bana gözükmek istemediler falan. Ben zaten,satış ve pazarlık gayesi ile oraya gitmiştim.Yanımda,kayın peder de vardı.Orada satış kararını ilan ettik,fiyatını tesbit ettik,birkaç tane alıcı bile çıktı o gün. Şimdi,kayın peder her Pazar oraya uğrayıp,piyasayı araştırıyor. Evin içinde oturanlara gelince,daha sonra kayın pederi görmüşler ve satın alma isteklerini belirtmişler.Şimdi de,bana yazacaklarmış,benden de haber bekliyorlarmış.Biz de bu ara Kaya abinin çalıştığı gazeteye(Demokrat İzmir)ilan vermeğe başlıyoruz. Bütün bu yazdıklarım,senin mektubundan önceki on beş yirmi gün içinde oldu hep.Yani,Uçarcığım,sen bu ev meselesinin tam üstüne düştün! Gelelim benim bu evi bu kadar acele satmamı gerektiren sebebe. Bizim banka,bir yapı kooperatifi kurdu,şartlarını ilan etti.Bu ilan edilen şartlarda,ortaklardan inşaat başladığı anda,dairelerin maliyetinin yarısını peşin olarak istemek hususu da yer alıyor.Bu yarı parayı engeç Mayıs sonunda isteyecekler. İstenecek para da tahminen kırk beş bin lira.Ben de,bu parayı ancak bu türlü sağlayabileceğim için,evin acele olarak satışını istiyorum. Durum,bu merkezde.Parayı Mayıs ayından sonra alsalar da,hatta kooperatif bu işten vazgeçse de,ben kendim ev almak niyetinde olduğum için bu işi Yapmak zorundayım.Ve öyle sanıyorum ki,ev de bu durumda –bu yaz kiraya versem bile yani satamayıp da kiraya versem bile-gelecek seneye kalmadan satılır.Zaten,benim oradan para almadan,burada ev almama imkan yok. Şu anda,evin içindekileri çıkarmaya ve evi bir parça onarmaya çalışıyorum.Gidersen,görürsün çok berbat olmuş ev. Sen bu durumda ne düşünürsün bilmem.Eğer ev satılmazsa ve sen de o durumda oturmaya razı olursan ve de evdekileri çıkarırsak tabii ki sana veririm evi.Hem sonra,bizim için bir şereftir bu. Çok seneler sonra,gazetelerde bizim evin fotoğrafı ve altında şöyle bir yazıya rastlamak mümkün olur bu sayede”KERİM UÇAR DEMİRKAN ESERLERİNİ BU EVDE YAZDI” Nasıl,güzel değil mi! Mektup iyice uzadı.Hıyaran hakkındaki bilgiyi ikinci bir mektupla(bir sene sonra) veririm sana.Yalnız,şunu hemen yazayım.Keleş,Öğretmenler Bankası Denizli Şubesi Müdürü.Onu görebilirsin herhalde.VW var ya! Gözlerinden hasretle öperim.Ankara’ya hararetle beklerim. Mektubun yollanması,araya tatil girince iki gün uzadı.Özür. Narlıdere’de eğer başka ev istersen,sana bulabiliriz sanırım.Çoğunu tanıyorum biliyorsun.Bu husus,son anda aklıma geldi. Kel Turgut’tan bir diğer betik 70 Üstadım Uçar, Mektubunu aldım.Sorman lüzumsuz.İstediğin zaman,istediğin kadar kalmak üzere gelebilirsin.Ev,çok müsait.Sen de biliyorsun. Mektup yazmayı hiç sevmediğim için,fazla bir şey yazmıyorum.Geldiğinde görüşürüz. Bende kabahat yok.Günah Cengiz’in..Yaz dediği için yazıyorum..Hazret diyor ki”Romanın bir nüshasını getirsin de gülelim” Şimdilik bu kadar.Hoşça kal. Turgut Akman’dan ve Gıcık Cengiz’den bir diğer ortaklaşa gırgır betiği. Üstadım Uçar Pehlivan; Lüzumsuz laflar’a girmeden,sadede geliyorum.Biraz önce,Ankara’dan dönen Aydın Kezer İle görüştük.Bizim Avrupa işiyle ilgili hiçbir haber yok. Reis denilen herifi naşerif,zannedersem,kendisini ilgilendiren bir takım küçük hesaplarla bizim işi sallıyor. Biz ümidi kestik ve sevgili Başkanımızı hayırla(!)anmağa başladık.Sen de öyle yap.. Aslında,konuşacak çok şey var.Fakat,mektupla yazmak çok zor oluyor.Sadece,şu duayı etmek mümkün.Allah,küçük insanları iktidar mevkilerine getirmesin. Asabımız çok bozuldu.Fazla bir şey yazmayacağım.Kalemi Cengiz’e vermeden şunu hatırlatayım.Canin sıkıldığı zaman,heran İstanbul’a gelebilirsin.Hiç düşünme.Her türlü iaşe ve ibate temin edilmiştir.(Reklam gibi oldu)Şimdilik,hoşça kal., Uçarcığım; Turgut ayvayı yedi.Kalemi bana verdi ve bunu sana da yazdı. Aydın Kezer’in haberleri hiç iç açıcı değil.Zaten reis,İstanbul’da,raporlu. Vakko,senin pardesüyü istihbar etmiş.Vitrinlerine koymak için benim tavassutumu rica ediyorlar.Sen ne dersin!.. Senin romanın en can alıcı yerini Aydın’a anlattım.Romanın ismi “Hamam oğlanları “mı,diye soruyor.Ben,hayır “İstiklal Harbinde Homoseksüalizm” olduğunu söyledim!.Haydi eyvallah,gözlerinden öperim. Yazmayı unutuyordum.Ayakkabılarını da Tanca istiyor.Fakat,askeri müze ile ihtilaflı.Asarı atika olarak müzede sergileyecekmiş!..Neyse ki,çoraplarını ve gömleğini kimse haber alamamış,iç çamaşırları hakkında,esasen bizim de bilgimiz yok. Şu anda Kezer geldi.Çorapların hakkında bir teklif almış.”Anestezide kullanmak üzere,hastaneler” istiyormuş. Anlaşılan,yakında zengin olacaksın!.. Müfettiş olduktan sonra,bir yıl süreyle Avrupa’ya “görgü ve bilgi” arttırmaya giderdik.Bunun için,yabancı dil sınavında başarılı olmak gerekiyordu.Olamayanlar,yabancı dili öğrenene dek Avrupa’ya gidemiyordu. İşte,bu konuda Biltekin Özdemir’den ve Katolik Orhan’dan gelmiş bir betik. Sevgili Uçar; İşte,bahar ayları geldi yine,Geçirdiğimiz güzel turneden sonra yeni ve belki de daha güzel bir turneyi,bugün yarın derken,senin dediğin mevsime uzattık.Herhalde,sen de bunu istiyordun.İnşallah,ev hesabın formunu bulmuştur.Daha uzun konuşacağımız,konuşabileceğimiz günler yakın olduğundan,sadede geliyorum. Şahane bir lisan sınavından(!) sonra,Avrupa’ya layık buldular.Sen ve Cengiz Paris’e,bizler de Londra’ya olmak üzere en son,bakan mucibi de çıktı..Öyle sanıyorum,en geç on beş Martta yolculuk başlayacak.Şimdi sen,çalışmalarına devam ederken,şu belgeleri acele bana gönder. Altı resim(Vesikalık) 71 Bir ikametgah kağıdı Bir nüfus kağıdı sureti(musaddak) Yetmiş lira(Tel havalesiyle) Bu arada,buraca yapılacak işlerin varsa,bildir.Gidiş hususunda,on beş-yirmi Mart arası vapurla Napoliye,oradan da yaya Paris’e,Londra’ya gitmeye karar verdik!..Dönüşü ve oradaki şekli ayrıca kararlaştırırız.Şimdilik hoşça kal.Sevgi ile gözlerinden öperim. Uçarcığım; Sanırım,Biltekin her şeyi yazmıştır.Sana yazmak için,nihai durumu bekledik.Sen,gidişte takip edeceğimiz yol hakkındaki son taleplerini yaz.İstanbul’dakilerle de temas edelim.Hep beraber gidelim. İnşallah,günlerin iyi geçiyordur.Biz,öylesine bir yaşantıdayız işte.İleride bol bol konuşuruz. Şimdilik eyvallah.Ha unuttum bak,geçenlerde bin dokuz yüz altmış birlileri Macit ile ben,bir araya topladık.Otuz kişi kadar ettik.Hepinizin kulaklarını çınlattık.Bütün arkadaşlar memnun oldu.Sululuğundan bir şey kaybetmediğimiz anlaşıldı. Burada sonluyorum.Gözlerinden öper,hayırlı günler dilerim. Biltekin Özdemir;durumu birde antetli kağıda yazdığı resmi yazı karalaması ile de bildirmiş. Uçar Demirkan Maliye Müfettişi İzmir İlgi:Yurt dışı stajı hakkında Son tahriratınız incelendi.İkmali gereken hiç bir şey yoktur.Pasaportlar alındı.Değişmezse,altı kişilik grup halinde ve yirmi bir Mart tarihli vapurla Napoli-Sonra Roma ilh..-üzerinden yolculuk başlayacak.Biraz daha sabır.İşlerini ve işlemlerini buna göreayarla.Sevgiler,selamlar sunulur. Maliye Müfettişi Biltekin Özdemir (İmza) Orhan’ın ve de Oktay’ın selamı var.Paraları hazırlasın.Vapurda aşk,para ve şarapla birlikte her şeye rağmen yalnızlığı kemireceğimizi beyan ediyorlar.Hüda hafız baki selam. Not:Vapura İzmir’den-uğrarsa tabii-binersin.Ayrıca,avanslar çıkınca bilgi veririz.Adam başına bir şişe pembe kıroğlu ayarla. Artık,Avrupa’dayız.İşte,Katolik Orhan’ın Londra’dan yolladığı bir betik. Paris takımı; Cazip teklifler ve esprilerle dolu mektuplarınızı aldık.Diyarı frenkte bu gibi nameler,abıhayat gibi geliyor.Her ne ise..Seyahat teklifinize müsbet cevap verirken,yüksek müsaadenizle bazı retuşlar yapmak ve kendi görüşlerimizi de bildirmek istiyoruz. 1-Ağustos başından önce Paris’e gelmemize imkan yok.Sebepler a)-Kel Turgut, Orhan ve Biltekin’in istikraz garantisi altında araba siparişi için İstanbul’a yazdı.Cevap bekliyor.Cevap gelince,siparişi yapacak.Hemen yola çıkarsa,sipariş bir ay atar.b)-Mektep(Lisan okulu) durumu da,Ağustos’u beklememizi gerektiriyor.c)-Şahsi bazı sebepler de buna inzimam ediyor.Bu durumda,Paris’te hiç kalmadan,yola çıkacağımız gün size katılmağa mecburuz.Paris’e sonra da gelebiliriz.Bu,her zaman mümkün. 2-Ayın yirmisinden önce Londra’da bulunmamız gerekiyor.Sebepler a)-Orhan’ın göz doktoru ile randevusu var.Tekrar muayene ve periyodik test için,mutlaka Londra’da bulunması şart.b)Eylül dönemi lisan kursları için yirmi Eylül’de müracaatımız lazım. 3-Yukarıdaki sebepler,objektif nitelikte olanlar.Bir de,şahsi, görüşümüzü bildirmek istiyoruz.Yaptığınız programa göre,seyahat en az yirmi beş-otuz günü gerektiriyor.Kanaatimizce,bu çok uzun ve yorucu bir program.Normal olarak,on beş gün yeter 72 zannediyoruz.Ve bütün programı da,bir ay içinde bitirmek mecburiyetimiz yok.Bu yüzden,mevsimin müsaadesi sebebiyle İsveç’e gitmeyi ve oradan tekrar dönmeyi daha müsait buluyoruz.Fransa ve İspanya’yı gezmek,Kel Turgut’un da araba alacağı düşünülürse,sonra da mümkün olabilir. Netice olarak: 1-Ağustos başından önce gelemeyiz ve Paris’te kalmadan,hemen yola çıkarız. 2-Programa uygun olarak,İsveç’e kadar gideriz.İsterseniz,dönüşte bizi Almanya’da bırakırsınız.Siz devam edersiniz.Yahut,İspanya ve Fransa seyahati sonraya atılır. 3-Sadece İsveç’e gidilecekse,uyku tulumu ve çadıra lüzum yok. 4-Yola devam etmezseniz,en iyi ay olması itibariyle Londra’ya gelebilirsiniz.Çünkü,bu lanet şehirde güneş yüzü görmek imkansız. Orhan’ın ikazına rağmen,yazımı temize çektim.(Devamı ikinci sayfada) (Buradan sonrasını Katolik Orhan yazmış) Ulan hangi dümbük Uçar’ın direksiyonuna güvenerek(kendisi dahil) bizi(Çok tatlı) canımızdan etmek bahasına bu çok cazip teklifle karşı karşıya getiriyor!..Şaka bir taraf,gerçekten güzel teklif,yalnız,Turgut’un yazdıklarıyla tamamen hemfikir olan ben,teklifimizi tekrar ediyorum. Seyahati ikiye bölelim.Önce siz,İsveç ve Londra yapın bizimle beraber-sebep tamamiyle mevsim,zira İspanya ve İtalya’ya bu sıcaklarda gitmek hoş olmasa gerek buna mukabil kuzeye gidilebilir Sonra,Eylül ya da Ekimde Avrupa ve İspanya yaparız.Bu arada,Turgut da araba almış olur.Zaten,bu hafta kiraladığımız araba ile lanet Londra trafiğinde(!) fink atmakla meşgul,ben de ders alıyorum.Tam tekmil,cihazlanmış vaziyette oluruz. Sonra,en mühim dava,yengeleri dul bırakmak istemiyoruz!..Gelelim bu ademden beri insanları külliyetli miktarda düşünür ve kaşınır eden davaya.Londra,bu bakımdan kısmetli,yalnız kısmet şekerleri umumiyetle Hacı Bekir dışından olduğu için,bizi açmıyor. Lisan vaziyetimiz nanay.Bu İngilizcenin diyarı gurbette öğrenilmeyeceğini elli defa söyledik birader!Tedbir şart oluyor.Araba alacaksın,para yok!Lisan öğreneceksin,zaman yok! Karı…………..yaş yok!Binaenaleyh,süreparayaş formülü bundan sonra şiarımız!..Bir adam gönderilecekse külliyetli para ile ve de daha bıyıkları yeni terlerken(bizim başka yerimiz terliyor!)gönderilmeli. Yahu,biz daha Londra’yı öğrenemedik,üç ay doldu..İki okulda pek azim kuvvetle(!) hocalar ve de İngilizceden başka her lisanı konuşan yabancı tüllap ol kadar çalıştı kim bize lisan öğretmeye,neticede lisan-ı muazzamın Türkçe olduğuna karar verip Türkiye’ye plak ve gazete ısmarlamaya hep beraber karar verdik!. İşin enteresan ya da yaşımıza göre konuşursak,ilginç ve de bilginç yanı-bu daha iyi oldu(şuurlu demektir)yönü kimse bizim lisan bilmediğimizi bilmiyor.Turgut,geçenlerde asil (!) bir İngiliz ladysine şahane lisanı ile yolu tarif ettikten sonra,evet tarif ettikten sonra,teşekkür eden hatuna Türkçe “estafirullah” bastırmış. Etüd konularını seçmiş bulunuyoruz.Sırası ile 1-Mali müşavirlik nasıl yatar ve yatak soğumasın diye izin alan müşavirin yerine yenisi nasıl gönderilir! 2-Bir gecede el değecek kadar yakında yirmi kadın anadan üryan nasıl soyunabilir! 3-Hipilerin dünya görüşü ve görmeyişi! 4-Mini etek daha fazla nasıl kısaltılabilir? 5-El fiyatları nasıl ucuzlatılır ve ete inkılap ettirilir? Görüyorsunuz ki,çok meşgul ve mahmul bir programla yüklüyüz!..Şimdi,Turgut geldi yazdığını temize çekmek istiyor,ben mani oldum.Ne de olsa,bir açıdan müfettiş raporu,bağışlarsınız artık. Baki selam,hüda hafız,cevab-ı azimi intizaren puselerimiz. 73 Bu mektupta sözü edilen programı uyguladık.Turgut ve Orhan;çadırlar ve uyku tulumlarını Londra’dan alıp geldiler.Benim Vosvosa binip yola koyulduk. Paris’ten yola çıkıp Brüksel-Harlem-Amsterdam-Kopenhag-Malmö-Stockholm-MalmöStetin-Doğu Almanya’dan Berlin-Batı Berlin-Batı Almanya-Zürih-Cenevre-Paris programını uyguladık. Yolculuk boyunca çok serüvenlerimiz oldu.Bunun için de ayrı bir günlük tuttum,duruyor.Hep kampinglerde kaldık.Stockholm ve Berlin’de otelde kaldık. Stockholm’de bir kadın gördük.Sarhoştu ve çıplak ayaklıydı.Kaldırımın kenar taşları üzerinde yürümeğe çalışıyordu.Aldık ve onunla gezdik.Sonra,birimizi seçmesini istedik.Esmer olduğu için,Katolik Orhan’ı seçti.Onları otele bırakıp biz geceye döndük. Malmö’de de,elinde çarşı filesi ile bir kadın peşimize takıldı.Katolik Orhan’la yatmak istediğini söyledi.İsveçliler,esmerlere bayılıyordu. Almanya’ya geçerken,gemide pasaportlarımızı aldılar.Herkesinkini geri verdiler,bizimkileri iade etmediler.Yeşil pasaportlarımız vardı,adamlar işkillenmişlerdi. Doğu Alman limanına yanaşınca pasaportlarımızı verdiler.Peşimize bir sivil araç takıldı.Bizi Berlin’e kadar izledi. Bir Doğu Alman köyünden ekmek almak istedik satmadılar.O zaman,komünist rejim vardı ve buralar sefalet içindeydi.Alman çocukları,ilk kez Vosvos görüyorlardı.Aracı uzun uzun incelediler.Sonra da,bisikletlerine binip bizimle yarışmaya kalkıştılar. Yollarda,hep gençlerin araç kullandığını gözledik.Sonra,batı Almanya’da nedenini sorduk.Yeterince otomobil üretemiyorlarmış.Bu nedenle,yeni araçları,alanında en çok üretim yapanlara satıyorlarmış.Doğal olarak da en çok üretimi gençler yaptığından otomobilleri hep onlar alıyormuş. Batı Berlin’deyken Ruslar,Çekoslavakyayı işgal ettiler.Berlin’in doğusuna geçmek yasaklandı.Berlin’den çıkabilmemiz için,gidip Doğu Alman makamlarından izin almamız gerekiyordu.Birkaç gün beklemek zorunda kaldık.Sınır açıldı.Sınırdan Doğu Berlin’e geçerken sınır muhafızları,aracımızı didik didik ettiler.Sonunda,Turgut’un İsveç’ten aldığı porno dergileri buldular ve onlara el koydular.Doğu Alman gençlerinin ahlakını bozacakmışız bu dergilerle! “Akşama karılarınız bayram edecek” diyerek dalga geçmiştik onlarla. Bu arada,arkamızdaki bir Amerikan arabasında bulunan karı koca ne bulduklarını sordular.”Çok gizli belgeler”buldular dedik,bizlere acıyan gözlerle bakmışlardı. Sonra,Batı Almanya’ya gitmek için Doğu Almanya topraklarından geçiyorduk.Otobanlar bomboştu.Yanlışlıkla Leipzig otobanına girmişiz.Bir Alman polis aracı geldi ve bizi geri döndürüp doğru yola koydu. Bu,başımıza Berlin’e girerken de gelmişti.Batı Berlin yerine,gece yarısı Doğu Berlin kapılarından birine gelmişiz.Alman nöbetçiler silahlarını doğrultup bizi durdurdular.Neyse ki,limandan beri bizi izleyen sivil polisler geldiler,durumu nöbetçilere anlattılar ve bizi de Batı Berlin kapılarından en yakın olanına götürdüler. Kopenhag’ta bir uyuşturucu bağımlısı genç kız peşimize takıldı.ne yapacağımızı şaşırmıştı.Keza;Cenevre’den Paris’e dönerken,bir Fransız dağ köyünde kahvaltı molası vermiştik.Orada da peşimize yumuşak bir oğlan takılmıştı.İlle de,bizimle Paris’e gelmek ve bizde kalmak istiyordu.Turgut’a kalsa,he demeliydik.Zorla başımızdan def ettik. İzmir’li bir maliye müfettişi olan Bahri Kandaş’tan gelmiş bir betik., Kardeşim Uçar; Paris dönüşü,Nazif’ten sıhhat haberlerinizi ve yol hazırlıklarına giriştiğinizi öğrendik.Bu arada,Nazif’ten rica ettiğim bir yedek lastik yüzünden(O zamanlar Türkiye’de her aracın yedek lastiği de bulunmuyordu)seni de meşgul ettiğimi,sizlere bir zahmet daha verdiğimi de öğrenmiş bulundum. 74 Fakat,ne yazık ki,bu zahmete rağmen,satıcı sizlere yanlış,bir küçük model teype ait lastiği vermiş. Yıldırım,OECD ile ilgili bir haftalık bir toplantıya katılmak üzere Paris’e hareket etti.Yirmi iki Cumartesi,Türkiye’ye dönecek.Sana samimiyetine güvenerek ve Nazif’le konuşup yeni bir angarya yüklemeğe sıkılarak da olsa,karar verdim. Uçarcığım,Yıldırım için “Hotel de Point du Jour”da rezervasyon yapılmış.Kendisi devamlı,OECD nin Chateau Muette -2 Rue Andre Pascal daki teşkilatında toplantılara katılacak.Delegasyona uğrayacak vakti kalmayacak. Benden küçük lastikleri aldı.Şayet,sen uğrayıp küçük lastikleri kendisinden alabilirsen,değiştirmen ricası ile sana verecek,buluşamazsanız geri getirecek. Yol hazırlıklarına giriştiğin,şu hareketli günlerde ayıp kaçıyor ama,senden ricam,imkanın olursa Yıldırımla temasa geçip müsait bir zamanda lastikleri değiştirmen.Öbür lastik kopmak üzere.Bu bakımdan,çok müteşekkir kalacağım.Nazifle beraber gittiğinize göre,yedek parça mağazasının adresini biliyorsundur.Ama,ben yine de yazayım.Philips-Rue de Paradis kapı no zannederim otuz beş. Teypin modeli(tipi) Philips EL 3542 A/15.Esas lastiği ölçtüm,çember olarak yetmiş beş santim geldi.Fiyatının sekiz frank civarında olması lazım gelir.Makaraları döndüren lastik. Uçarcığım,zahmetine şimdiden teşekkürler. Biraz da sizlere gelelim.Şubat sonunda,Paris’i bırakacağınızı Nazif söyledi.Sayılı günler çok çabuk geçiyor.Fakat,çok arayacağınızı tahmin ederim. Cengiz nasıl?Her ikinizin de sıhhat ve neşe içinde olmanızı dilerim. Senin İzmir talebin herhalde olacak.Zaman zaman,ben de niye Ankara’da oturuyorum diye kendime soruyorum. Zahmetlerine tekrar teşekkür ederek,burada son vereyim.Sana ve Cengiz’e selam ve sevgilerimi gönderir,Türkiye’ye hayırlı dönüş ve iyi yolculuklar dilerim. Vural’a Ertuğrul’a ve diğer tanıyanlara selamlar.(OECD de çalışan üstadlar) Avrupa’dan döndük.İşte,Cengiz’in bir yazısı. Uçarcığım; Mektubunu geç yanıtlıyorum.Televizyon geldi.Ben çektim ve 4850 liraya sattım.Masrafları şöyle: 1251 vergi 30 Beyanname 20 Sağa sola rüşvet 15 Ardiye 30 Hammaliye 10 Pul 1356 Toplam Bu masrafları karşılamak için sandıktan istediğin borç için “Paranın Cengiz Altuğ’a verilmesi” diye yeni bir dilekçe yolla.Yukarıdaki fiyata razıysan bana bir vekaletname yollatabii ki noterden olacakEn iyi dileklerle gözlerinden öperim.Bir gün geç girdiğimiz için,Merkez Bankası araba ithal talebimizi reddetti.Bakanlıktan müsaade talep ettik.İyi günler. Şimdi milletvekili ve CHP yönetiminde olan Mustafa Özyürek’ten gelmiş bir mektup.Bunu yazarken,Hesap Uzmanıydı. Sevgili Uçar; Umarım ki,rahat bir yolculuktan sonra yurda varmışsındır. Paris’te sizlerden sonra,henüz bir değişiklik olmadı.Belki biraz gözyaşı akmıştır ama,ben fark etmedim.Neyse,tekrar bekleriz.Ya da biz geliriz diyelim. 75 Sizin paralar,on yedi Mart bin dokuz yüz altmış dokuzda geldi.Bankadan,senin hesabının bakiyesinin tamamını benim hesabıma aktardılar.Bakiyenin tamamı 2185 frank imiş. (Kalan+gelen)Bundan,Almanya’ya benim hesaptan havale edilen 695.70 frankı çıkarsak,1489,96 bırakmış oluyorsun.Bunun karşılığı (1490X2,25=) 3.352.50 lira ediyor. Bugün kayın pedere,bu parayı derhal,senin adresine göndermesini yazdım.Banka havalesiyle hemen gönderir.Gecikmeden eline geçeceğini sanıyorum. Tekrar teşekkür ederim.Sünter’in ve kızımın selamlarını iletirim.Gözlerinden öperim.Paris’ten selamlar. Katolik Orhan’dan bir betik daha Uçarcığım; Mektubu alini aldım.Merak buyurduğun hususları yazmadan evvel,geçmiş olsun derim.Nerde Yugoslav,Bulgar ve mümasili gomonist varsa…Yahu,ne yollardı onlar.Aç biilaç zor attık kapağı! Hesap meselesini sordum.Bize 5340 lira göndermişlerdi.Sen,normal 20 günlük vergili 240 lira üzerinden yolluk tahakkukunu yazarsın.300 lira,vergili zaruri masraf yollamışlardı.Normal hamal,taksi parasını yazarsın.Bunlardan dolayı biz günlük 240 lira ve zaruri masraflardan da artan kısmı kadar borçlanacağız. Diğer taraftan,Paris-İzmir ikinci mevki yataklı tren bileti ücreti alacağımız var.Vergisiz tutarını da tahakkuk ettirirsin.Bir taraftan alacak,bir taraftan borç biri birini götürür.Sana,alacağın miktarı heyet bildirir.Zira,bu kısımdan alacağımız,ödenekle merkez saymanlığından verilecek. Mevzuatının gönderilmesini söyleyeceğim. Hikayeler bu kadar.İnşallah mutlusundur.Ben takayı,İstanbul’da bıraktım.Bu günlerde gidip çekeceğim.Sen de olsan da,bir güzel anıları kaldırsak ne iyi olurdu. Haydi hoşça kal,her türlü sebep dolayısıyla yazmayı ihmal etme.Eyvallah,gözlerinden öperim. Vali Ertuğrul,master için gittiği Nashville-USA-dan yazmış. Sevgili Uçar, Paris’ten gönderdiğin kartı aldım.Sağ olasın.Durdun durdun da turnayı gözünden vurdun. Senin şair olduğunu,belkim de existantialist olduğunu bilirdim de,usta bir politikacı olduğunu hiç fark etmemiştim. Aylarca beni “ey ümmeti Muhammet,öldünüz mü be” dedirtip de,tam Paris’ten ayrılmadan az önce bir kart gönderip beni yurt dışında iken eşi dostu aramamış adam durumuna düşürüverdin. Şaka bir yana,kartına bugünlerde yurda dönerler,dönecekler derken bugüne kadar cevap veremedim.Yurda döndüğün şu günlerde,hatıra tazeleyici,yabancı pul taşıyan bir zarf almak daha bir hoş olsa gerek. Sanırım,Paris’in tadını iyice çıkarmışsındır.Dünyanın neresinde olursan ol,sanat dünyası,büyük şehirlerde çörekleniyor.Orta halli bir yere düşmüş olduğum için,benim yurt dışı maceramın o yönü aksıyor.Artık,o noksanı,senin Paris’te edindiklerinin üstüne inşa edeceğin yeni yaklaşımlarınla telafi ederiz ileride. Sanırım,sen yine İzmir’e atmışsındır kapağı.Bu sene turne de yok.Gel keyfim,gel. Ben gelene kadar evleniverme de,nikahında bulunup kız beğenelim.Yoksa,Paris’ten bir tane alıp götürdün mü?. Şu gavur milletinin hiçbir meziyeti yoksa,seksapeli bol kızları yetiyor.Yoksa,o konuda da iyice hızını alıp,enteresan bulmaz mı oldun!.. Benim de şurada,dört ayım mı ne kaldı.Ulan,iki yıl kaldın doymadın mı desen de,gönüldeki aslan,henüz hızını alamadı.Şunu da görsem,şunu da yapsam diye hayal edip duruyor.Bakalım,yarınlar ne gösterecek. 76 Yazılacak başka şeyler var mı yok mu demeden,kesiyorum.Zira,uzun mektup yazmanın artık anlamı kalmadı.Nasıl olsa,yakında biri birimizin kafasını şişirecek bol bol zaman bulacağız. Başarılar,neşeli ve dolu-işle değil-günler diler,özlemle gözlerinden öperim. Şimdi,kısacık bir yaşamı olmuş Ercan Bozdoğan’dan gelmiş bir betik var sırada. Ercan,Mülkiye’yi bitirdikten sonra,Çalışma ve Sosyal Güvenlik bakanlığı müfettişi oldu.Muavinliğinde,Antalya’da karşılaşmış ve “tanrı var mı,tanrı nedir” konularında çok kafa patlatmıştık.Çerkes kökenli olan Ercan,iyi içicilerdendi. Paris’te de altı ay kadar beraber olduk.O sırada bir olay yaşandı. Ercan,Almanya’ya gidip bir kaset çalar alıp Paris’e dönmüştü.Gümrükten kaset çalarını almak istediğinde,gümrük vergisi ödemesini istemişler.Oysa;o günlerde Avrupa Birliği yeni kurulmuş ve üye ülkeler arasındaki gümrük vergileri kaldırılmıştı. Devreye,Paris Başkonsolosluğu’nda bulunan Fofo Selçuk girmiş,sorunu çözememiş. Ercan,bana geldi.Birlikte gümrüğe gittik.Gümrük,Maliye bakanlıklarına bağlıydı.Bir masaya gittik,öbürüne yolladılar,ona gittik başka bir masaya yolladı,o masa da ilk masaya yolladı.Anladım ki,rüşvet istiyorlardı ve bizim vermeğe niyetimiz yoktu. Kapısında,”İnspecteur” müfettiş yazan kapıyı tıklatıp içeri girdim ve kendimi tanıttım İnspecteur General des Finances unvanımı duyunca hepsi ayağa kalktılar.Bizi oturtup çay ikram ettiler.Bana,onların Maliye Bakanlığından kimseyi tanıyıp tanımadığımı sordular. Bir konuda,onların gelirler genel müdürüne muhatap olmuştum.O adamın adını söyledim.Adamlar,teleme peyniri gibi eridiler. Ercan’ın kaset çalar paketi hemen geldi.Üzerine EEC kaşesi basıldı ve vergi ve rüşvet ödemeden,kapılara kadar uğurlanıp işi bitirdik. Almanya’da bir dükkandan elbise alırken de Alman satıcı,mesleğimi sormuş ve maliye müfettişi olduğumu öğrenince irkilmişti.Onlar da maliye müfettişlerinde çok korkarlarmış. Ercan,Paris’ten İstanbul’a döndükten sonra,ikinci işine Adapazarı’nda gitmiş ve hafta sonu arabasıyla İstanbul’a dönerken buz tutmuş yolda devrilip yanındaki muavinle birlikte yaşamını yitirmişti. İşte,o Ercan’ın mektubu. Dostum; Kartını dün aldık.Bundan önce de,aynı günlerde birer mektup yazmıştık karşılıklı. Paris,sizler gittiğinizden beri,büründüğü hüzün dolu havadan bir türlü kutulamadı,sabah akşam demeyip şar şar ağlamaktadır.(Bana sorarsan,birisinin benim gibi,prostatı bozuk galiba!)Bir gün güneş ve sıcak,üç gün yağmur.Zor şeymiş,bir şey değil arabamıza çamur sıçrıyor yahu!.. Bir hafta oluyor ki,Kel Mete bey burayı şereflendirdiler(Bir diğer sınıf arkadaşımız.Merkez Bankası müfettişiydi)Bir sabah(Yani sabah on üç sıralarında!) kapının vurulmasıyla,uykulu gözlerle Mete’yi karşımda görünce,ulan,rüyama girecek adam mı kalmadı diye düşünmüştüm!..Ama,sağ olsun,Paris grubuna renk ve neşe kattı. Şimdilik otelde,el birliğiyle stüdyo arıyoruz.Bu arada,belirttiğine göre,peruk falan almağa niyeti yokmuş!.. Şimdi,bir de Aydın’ı bekliyoruz.O da gelirse buranın gırgırından geçilmez ve bize kaçmak düşer.Türkiye turnesine çıkmak üzere!. Senin ödediğin gümrük,dudaklarımızı uçuklattı,hatta söylemesi ayıp,benim basurum bile şişti!.. Benden sonra Savaş da Almanya’da 12M sini aldı geldi,geçen gün de yasak yere park etti diye polis alıp götürmüş arabasını ve bu defalık affetmişler. Dönüşte,pikap iğneni unutmayacağımdan,emin olabilirin. 77 Buradaki yengelerle,sizler kadar değilse bile,ayıp olmasın diye meşgul oluyoruz.Hele Orhan(Petit Orhan,sınıf arkadaşımız)çok hızlı son günlerde.Kuzey Amerikadaydı galiba siz giderken,şimdi Güney Amerikaya geçti!.. Selam ve sevgiler. İlk muavinim olan Salih Yardımcı’nın bir betiği. Sevgili üstadım; Size,turneden ilk mektubumu yazıyorum.Bu ayın dokuzunda,İnebolu veznesini saydım.Vezne tamam çıktı. Gerek hükmet konağı,gerek malmüdürlüğünün iş hacmi,Gelibolu’nun aynı.Hükümet bir yokuş,merdivenlerle çıkıyoruz. Balık bol,her akşam balık yiyorum.Yalnız,içki içecek bir arkadaş yok.Ben de,haftada bir içmeğe karar verdim. İş hacmi az olduğu için,çalışma imkanı bulabiliyorum.Vezne teftişi,iki günde bitti,muhasebeye başladım. Burada,size sormam gereken bir hususla karşılaştım.Siz,Gelibolu raporunuza almıştınız. Kurumlar vergisinden,mahalli idareler payı kesilmemişti.Bakanlık muktezasında,nasıl cevap verildi bunu öğrenmek istiyorum. Yani,kurumlar vergisi tahsilatından da,mahalli idareler payı kesmek gerekir mi?(Muhasebat tebliğlerinden 118 de belirtilmiyor.) Hep kendimden ve işlerden bahsettim.Siz nasılsınız,turneye ne zaman çıkıyorsunuz.Yakın olursak,sizi görmek isterim.Avrupa dönüşünüzde,oturup karşılıklı sohbet edemedik. Mektubuma son verirken;selam ve hürmetlerimi sunar,gönlünüzce günler dilerim. Samim Barkın;Mülkiye’de bizden bir sınıf öndeydi.Ama,İzmir’li olduğundan oradan itibaren bir samimiyet başladı aramızda.Gözleri çekik olduğundan,Tatar derdik. İzmir’deki müfettişliğim sırasında,birlikte tüfekle balık avlamağa gider ve eğlenirdik. Bir keresinde,ben kıyıda bekliyor ve üşümeyeyim diye kanyağımı yudumluyordum.Samim de yirmi metre ileride bir balığın peşinde dalıp çıkıyordu. Bir anda,Samim’in çevresindeki deniz kıpkırmızı oldu.Hemen denize atladım ve Samimi boynundan tutarak kıyıya getirdim.Burnundan çeşme gibi kan geliyordu.Yüz üstü yatırıp kanı durdurmağa çabaladık ve başarılı olduk. Samim,bir orfozun peşinde,denizde dalıp çıkıyormuş.Orfoz da gitmiş,bir kayanın altına sinmiş.Vurmak için,kayanın altından çıkmasını bekliyormuş.Son daldığında,kayanın kıpırdadığını görmüş.Meğer,orfoz,anasının altına gizlenirmiş.Ana orfoz kıpırdayınca Samim korkmuş ve hızla su yüzüne çıkmış.Ani,basınç farkı nedeniyle sinüsleri boşalmış. Samim,sinüzitten,baş ağrılarından şikayetçiydi.Bu olaydan sonra,sinüziti geçti ve baş ağrıları yok oldu. İşte,onun betiği. Sevgili kardeşim Uçar; Mektup yazdığına çok memnun odum.Ben,mektup almaktan hoşlanırım da,yazmaktan hazetmem.Fakat,şu mektubu zevkle yazıyorum. İlk önce,buradan bahsetmekle işe başlayayım.On gün kadar hava devamlı poyraz olduğundan,denizin tadı yok.Üç defa Seferihisar’a gittim.Telaşlanma yahu Akkum’a değil(Burnunun kanadığı yer),çamlığa ve Yelkenkaya’ya.Ehtiyar amcanın ”Çamlıktaki” selamı var. Seferihisar dedin de aklıma geldi,senden mektup aldığımın ertesi günü Şevket Gebeceli’yi “Seferihisar’daki kadının kocası” bizim pasajda dolaşırken gördüm!.. 78 O grupla Sultan Motel’e gittik,fizyonomi ve karizma itibariyle görsen,bir bakışta şaşarsın,şahane..Fakat,içkisiz görüp de durumlarını görsen,Bent derelilerden pek farkı yok.Zamane piçleri diyorsun,ne olacak diyorsun.İyi bir gündü. Bu arada Galip Halıcı,hesap uzmanı da İzmir’den ayrıldı,şimdilik turneye Kars’a,oradan da Ankara’da kalacakmış.Yılmaz’dan herhangi bir havadis yok(Sınıf arkadaşı bir başka hesap uzmanı)Geçenlerde İhtiyar(Erhan) pintiliğe herhalde paydos dedi veya bir müşteri kazıkladı,bana telefon etti.Epeyi gırgırladık.Telefon santralı,neticede konuşmayı kesmek zorunda kaldılar.İt,zenginleştikçe pintileşiyor,santral devam ediyor musunuz dedikte hiç cevap vermiyor,tabii ben onun adına evet diyorum. Soğukoluk’u ziyaret etmişsindir.tahmin ediyorum önümüzdeki ay,belki bir Sıvas daha yapacağım,o vakit otobüste kısmetse sana da uğrarım. Mektubu yazmağa o kadar hızlı başladım ama,hızım kesilmeğe başladı. Mustafa(MİT’de çalışan bir sınıf arkadaşı)tam manası ile bir kikirik oldu.O günden sonra” senle evlerine gittiğimiz gün” onu hiç görmedim.Hanımına telefon açtım,ne oldu diye..Ne olduğunu sen tahmin edersin!..Eh,kocakarıların içinden buraya geleceğine göre,milyoner olarak gelirsin!..Evlendirme ayakları da başlamıştır sana atılmaya,hadi hayırlısı olsun!..Yine aklıma geldi,ihtiyarın aklına takılmış,telefonu etmesinin bir sebebi de o.Ulan dedi,nişanlandın mı..hayır deyince,herhalde hanımı aksi kanaatteydi,ben demedim mi be..dedi ve telefon parasına o arada acıdı zannederim. Şimdilik,gündüzleri işle haşır neşir oluyorum,geceleri de arkadaşların evli olması sebebiyle,yalnız içiyorum veya çalışıyorum.Pazar günleri,eski adetim,balığa gidiyorum.Sen herhalde Cumartesiden Belen’e,Soğukoluk’a,İskenderun’a,Arsuz’a dolmuş yapıyorsundur. İzmir’de pek değişik bir şey olmadı,her şey bıraktığın gibi. Mektubuma burada son verirken gözlerinden öper,selam ederim.Boş vaktinde birkaç satır karala da,laflayalım olmaz mı..Gelecek mektupta,mühim bir hadiseden bahsedeceğim,amma,mektubunda hatırlat da unutmayayım.Bu mektupta da yazabilirim ama,hadi gelecek mektuba da yazacak laf kalsın değil mi?!.. İyi çalışmalar. Samim,çok zeki birisi olmasına karşın,hesap uzmanı ya da maliye müfettişi olamamıştı.Serbest muhasebecilikle yaşamını sürdürdü.Aslında;Hesap uzmanlığı sınavına girecekmiş.Sınavın başlamasından önceki gece,büyük bir balık yemek istemiş lokantada.Balığın kılçığı boğazına takılmış,hastaneye kaldırmışlar ve operasyonla kılçığı çıkarmışlar.Ölümden dönmüş. O psikolojiyle girdiği sınavlarda da başarılı olamamıştı. Sonraları,uzun süre balık yiyememişti. Bu arada,annemden gelmiş bir betik var. Kıymetli oğlum Göndermiş olduğun kıymetli mektubunu aldım,derecesiz memnun oldum.Mektubunda,tekrar yanımıza geleceğini yazıyorsun,buna çok memnun oldum. Tabiğ,yine bizimle beraber olman,senin menfaatinedir.Senin dönmeni dört gözle bekliyoruz.. Oğlum,turnede perişan olduğunu yazıyorun,ne yapalım,canın sağ olsun,İzmir’e geldiğinde,vaziyetini yine düzeltirsin oğlum.Eve bir mektup geldi,mektup sana verilmesi icap ediyormuş.Postacı,senin adresini bizden aldı,o mektubu sana gönderecek,malumatın olsun diye yazıyorum. Uçar,sana bir mühim haber daha vereceğim.Yeğenin Adnan,devlet imtihanına girmişti.İşte,o imtihanda muvaffak oldu.307 puanla Sakarya okulundan üçüncü sırayla Söke Lisesi orta kısmına tayin ettiler.Şimdi,kardeşin onun kayıt işleri ile meşgul oluyor.Fakat,okulun yatakhane kısmı tamamlanamadığı için,bir müddet İzmir okullarında on beş yirmi gün 79 okuması icap ediyor.Orası tamamlandıktan sonra,artık Söke Lisesi orta kısmında tahsiline devam edecek Başka yazacak bir havadisim olmadığı için,mektubuma burada son verir,tekrar selam eder,hasretle gözlerinden öper,işlerinde başarılar dilerim. Baban ve ağabeyin de ayrıca selam edip işlerinde başarılar dilerler.Kardeşin Müzeyyen,enişten ayrı ayrı selam edip hasretle ellerinden sıkar,işlerinde başarılar dilerler. Yeğenlerin Doğan;Adnan ve Nalan ayrı selam edip hasretle ellerinden öperler. Başka yazacak şeyim yoktur,mektuba burada son veririm. Annem,Cumhuriyet öncesinde doğmuştu.Ailesi onu okutmuş,o zamanın orta okulu olan idadiyi bitirmiş.O nedenle,okuma yazması vardı. Babam da Cumhuriyet öncesi doğmuştu.Onun okuma yazması yokmuş.Cumhuriyetten sonra açılan halk mekteplerine devam edip okuma yazma öğrenmişti. Ailemizin durumu pek parlak değildi.Ben,bursla okuyup müfettiş olunca,onlara destek olmağa başladım. Kız kardeşim,erken yaşta evlenmiş ve üç çocuk yapmıştı.Neyse ki,yeğenlerimden Adnan Söke Lisesi’nde;Nalan da İzmir Kız Lisesinde yatlı ve parasız okumaya hak kazandılar ve geleceklerini kurdular ve benim de aile ile ilgili yükümü azalttılar.Mektupta bundan da söz edilmektedir. Ercan Bozdoğan’dan bir betik daha. Sevgili dostum; Tam iki ay oluyor Türkiye’ye döneli,Paris nere Adana nere hesabı,bir buçuk aydır Adana’da turnedeyim.Senin de turnede olduğunu düşündüğümden,bugüne dek yazmadım.İstanbul’da Cengiz’i sorduğumda,turnede olduğunu söylemişlerdi. Dönerken,sana getirilmek üzere siparişin olan iki plak ile(Mireille ve Beşinci Senfoni)üç şişe kolonya getirmiştim.Ayrıca,söz verdiğim üzere,Almanya’dan da pikabın için iki adet iğne almıştım.Şimdi,bunların hepsi İstanbul’da duruyor.Bilmiyorum,bunları sana nasıl vereceğim? Keşke,Savaş getirseydi İzmir’e,şimdiye eline geçerdi belki. Artık,ya postayla ya da İstanbul’dan İzmir’e gidecek birisiyle göndermek gerekecek herhalde. Ben,bu ayın on beş-yirmisi civarında,İstanbul’a döneceğim herhalde.Şimdi,Bakırköy’de ev tuttum,adresim Yeni İncirli Yolu 17/8,belki lazım olur.İşyerim,SSK Bakırköy Şubesi ile Tophane’deki İş ve İşçi Bulma Kurumu olacak.İstanbul’a dönünce,Cengiz’e de uğrarım. Sizden sonra,iki ay göçmen hayatı yaşadık ve de parasız kaldığımızdan,dönerken çadırlarda,kamplarda gün doldurduk!.. Arabayı gümrükten çekmek yirmi günümü ve 28.234 lira paramı aldı.Kıvır zıvırı otuz bin diyelim.Çoğu borç tabii.Ama,satmadım.Adana’ya da araba ile geldim.Orhan da henüz satmadı,iyi bir müşteri bulursa satmayı düşünüyor. Dediğim gibi,on beş Kasıma kadar buradayım.Adresim,Bölge Çalışma Müdürlüğü.Ondan sonra,İstanbul’dayım.Emanetler konusunda,bir görüşün varsa bildir.de o nazik cildin Paris’in ucuz losyonlarından mahrum kalmasın daha fazla!.. Selam ve sevgilerimle,güzel günler dilerim sana.Orhan da burada,selam eder. O zamanlar,Türkiye’ye otomobil ithal edilemiyordu.Bizim gibilerin bedelsiz ithal yoluyla getirdikleri otomobiller satılıyordu.Mektupta ondan bahsediliyor. Nitekim;ben de volkswagen otomobil getirmiştim.Babamın inşaat müteahhidi olan bir arkadaşı” otomobile karşılık size bir apartman dairesi vereyim ”demişti.Anneme danıştım.O da” Sen müfettiş adamsın,bu senin evin.Her yere onunla gidiyorsun:Satma,bizi düşünme” demişti de aracı satmamıştım. 80 Sevgili Ercan’dan bir diğer betik Önce bugün kazasız belasız Türkiye topraklarına ayak başmış olmanı temenni ve ümit ederim. Hemen;hayrola daha bugün geldik,bu mektup da ne oluyor diyeceksin belki! Hemen sebebini açıklayayım.Munih’ten gönderdiğin mektup ve kağıtlarla Turing kulübe başvurdum.Böyle bir yazıya dayanarak,bana ödeme yapamayacaklarını bildirdiler.Senin imzanın,yetkili bir makam tarafından sana ait olduğunun tasdiki gerekirmiş. Dilimin döndüğü kadar anlatmağa çalıştım,imkansız şimdi bu dedim,kendisi yolda ve nerede olduğunu bilmiyorum dedim,rica ettim. Nafile,olmaz diyorlar.Türkiye’den gönderilse olur mu dedim,neredeyse oradan imzası tasdikli olarak göndersin,olur dediler. Şimdi,bu durumda,yapacak yegane şey,senin aynı şekilde bir yazıyı İzmir’de noterlikçe,bu imza Uçar Demirkan’a aittir diye tasdik ettirdikten sonra bana göndermen. Bu tasdikin Fransızca yapılacağını hatırlatırsam,bilmem sence de malum olan bir şeyi tekrarlayıp ukalalık etmiş olur muyum? Bunun dışında,siz gideliden beri değişen bir şey yok.Yalnız,bilumum Paris dilberlerinde göze çarpan bir büyük üzüntü havası var gidişiniz dolayısıyla! Paralarınız,on dört Mart Cuma günü gelmiş,senin ev sahibi,ihtarnameyi bana postalamış,tahmin ettiğimizden on beş frank noksanına yüz doksan üç frank gelmiş. Selam ve sevgiler. Not:Evladım,bizim sokak Avenue Quıyou değil Qoıhou,Fransa’da “y” li sokak gördün mü sen yahu! (Fransa’da satın aldığım otomobilin,katma değer vergisi iadesini almağa çalışıyorum) Bir başka betik Dostum; Acele mektubunu bugün aldım.Noter işine aklım yatmadı diyorsun.Birader,sorduk da ona göre yazdık bunu!Nerede bulunuyorsan,oradaki yetkili bir makama tasdik ettirip gönderin dediler,Türkiye’de olur dediler.Yanılmıyorsam, bunu geçen mektubumda yazmıştım. Senin düşündüğün olacak gibi değil asıl!Evet,konsolosluklar noter işini yapıyor ama,bulunduğu yerde ikamet eden vatandaşları için yapıyor. Nitekim,Turing Club’te ben bu hususu söyledim.Dedim ki,öyleyse ben bu belgedeki imzayı Paris Türk konsolosluğuna tasdik ettirip getirirsem.Güldüler haklı olarak!Münih’ten gönderilen bir belge,buradaki konsolosluklarda nasıl tasdik edilir diye!Münih’ten tasdik ettirip göndermesi gerekir dediler. Yoksa,bunu kabul etseler,senin konsolosluğa dilekçene de lüzum kalmadan Selçuk’a (Sınıf arkadaşımız Fofo Selçuk) yaptırırdım ben bu işi. Türkiye’deki noterler,böyle işleri de yapıyorlar.Yeminli mütercimler kullanarak. Ben,zamanında yeğenimin lise diplomasını noterden tasdik ettirip İsveç’e gönderdim de biliyorum. Cengiz,boş imzalı bir kağıt yolladı,biliyorsun onun Turing Club başkaydı.Orhan üstünü doldurdu,tasdik falan istemeden onlar kabul ediyorlar,ama senin Turing Club katiyen dedi bana. Görüyorsun,gene tek çıkar yol,İzmir’de bir noterden dediğim gibi,Fransızca ve Fransızca tasdikli bir belge göndermen. Yeni bir şey yok buralarda.Selam ve sevgiler. Bir betik daha Sevgili dostum; Mektubunu Adana’dayken aldım.Şimdi,üç gündür İstanbul’dayım.Ben de sana aynı günlerde İzmir’e yazmıştım.Bilmiyorum eline geçti mi? 81 O mektupta da belirttiğim gibi,zatınıza Paris’ten iki otuz üçlük plak (Mirelle ve beşinci senfoni),üç şişe losyon ve iki adet pikap iğnesi(ki Almanya’dan tabii)getirmiştim.Bunları nasıl sana ulaştıracağımı bilmiyorum.İzmir’e bir giden bulsam iyi olacak.Posta ile de olur belki,ama pek güvenim yok. Ben burada Tophane’de İş ve İşçi Bulma Kurumu Dış Hizmetler şubesindeyim bu sene.Bu günlerde,yerleşme numaralarındayız.Hele bir ısınalım,Cengiz’e bir uğrayacağım Karaköy’de ise eğer. Benden bu kadar,emanetleri teslim alma konusunda bir fikrin var ise yazıver,senin parlak buluşların vardır! İyi günler dileğiyle selamlarımı sunarım. Gıcık Cengiz’den bir betik daha Müteaddit,pek nazik mektuplarını aldım.(Çünkü,her seferinde postacı elime tutuşturdu!)tutup da almam diyemem ya!. Neyse;şaka bir yana(Ciddiyet öbür yana!)aslında mektup yazmayışım tembelliğimden.Yoksa,dargın falan değilim.Hem sen demez miydin ki,içinden gelmeyen şeyleri yapmamalısın.Ben de,tembelliğin verdiği gevşeklikle kimseyle yazışmıyordum.Ancak;son mektubun (Kusura bakma,o varakpareye mektup diyorum!)benim tutumumun sende benim bazı şeylere kırgın olmam dolayısıyle mektup yazmadığım intibaını doğurduğunu,esinlendirdi.Bu sebeple,derhal kağıt kaleme sarıldım.Sıkı dur,haberlere başlıyorum. 1-Borcun bin değil bin beş yüz liradır,Zira,on beş Kasım günü-Büyük matemden beş gün sonraki matem günü!-nişanlanıyorum.Ve de pek yakında evleniyorum.Yengen,karşı komşu kızdır.Yalçın da Aralık başında evleniyor.(Senin için üzüldüm.Beş yüz liradan kurtulman için,tek şansın yıldırım nikahla evlenmendir.) 2-Bu telaş içinde,iki her gün,Yalçın’ın eşyaları için uğraşıyorum,ona bir ev tuttuk,seni bayramda İstanbul’a davet edeceğimi zannedersen aldanırsın!Ama,yine de istersen gelebilirsin.Bir otel buluruz herhalde. 3-Geçen Cumartesi,Turgut’un evine hırsız girdi.Turgutlar,hırsıza çok mahcup olmuşlar!.Adamı,hiç bir şey bulamamış,sadece bir elbise,pardesü,traş makinesini almış ve de uzun bir içdonu bırakmış,hatıra olarak!.. 4-Ben,haftaya birkaç günlüğüne Ankara’ya gideceğim. Bizim cephede,olaylar bunlar. Ebeveynlerine gıyabi hürmetler sunuyorum.Gözlerinden öperim.İyi günler dileklerimle. Şimdi;Ayçal Ulugeçit adlı bir maliye müfettişinden gelmiş bir betik var sırada.Bu kişi;zengin olma hırsıyla yanıp tutuşan,bunun için yapmayacağı olmayan bir tipti.Müfettiş unvanını kullanarak olmayacak işleri oldurur,maiyetindeki kızları ve kadınları kandırarak arkadaşlık edip bırakır ve can sıkıcı bir dolu işler yapardı.Kendisini kimse sevmezdi.Ayçal gibi İktisat fakültesinden olmasına karşın:Kel Turgut ,bu arkadaştan utanır ve ona çok kızardı.Sonunda;Ayçal,kısa sürede kuruldan ayrıldı. Bunun yaptığı bir eşek şakası da vardır.1978-1979 yılları;Türkiye’nin en karışık yıllarıydı.Kardeş kardeşi vuruyor;Öğretim üyeleri bombalı paketlerle öldürülüyor;kişiler kaçırılıp sonra ölü bulunuyordu. Böyle bir ortamda;Ayhan Öner üstadın odasında bir mesleki konuyu tartışırken telefon çaldı.Ayhan üstad telefonu dinledikçe mosmor oldu.Bir gariplik olduğunu anlamıştık.Telefonu kapattı ve durgun bir sesle “kızımı kaçırmışlar” dedi.Ilk okula giden bir kızı vardı.Hemen bir vergi dairesinde çalışan eşini aradı ve durumu bildirdi.Biz telaşla ne yapacağımızı tartışırken,Ayçal içeri girdi.”Üstad,seni amma da işlettik haa!.”dedi.”Biraz önce 82 ben telefon etmiştim.”dedi.Ayhan üstad,adamı öldürecekti.Ayağa fırlamasıyla Ayçal hızla kaçtı ve o gün daireye gelmedi. İşte;bu tipin bir betiği Sevgili Uçar üstad; Mektubunuzu aldım,bizim Salih(benim muavinim ve onun promosyon arkadaşı)Cuma günü geldi,hemen işe el koyduk.Ev vaziyeti tamamdır. Cengiz beyi bugün yakalayabildim ve adresini aldım,mektubun sonundadır. Bizler,henüz yeni işlere başlamadık,son turne raporları,Ramazan’da oruç meselesi filan,herhalde bayramdan sonra rahatlayacağız.Belki arada size bahsettim,bir yeğenim olmuştu,annem babam çocuk hasılı hepsi bir sıkıntı. Üstad;Salih anahtarı bana verecek,ancak,benim de Zonguldak’a gitme ihtimalim var,bu nedenle siz önce benim adresime gelin.Ben o gün sizi evde beklerim,şayet yok isem,o zaman bir adres daha vereceğim(Erdoğan’ın o da muavindi) oraya gidin,Erdoğan Ankara’ya gidecek ama annesi evde,kendinizi tanıtın,anahtarı isterseniz(Salih’in evinin).İstanbul’dan ayrılırken de tekrar geri verirsiniz. Bayramda burada olursam,oturur konuşuruz.Burada son verir,hürmet ve selamlarımızı göndeririz.(Mektupta Salih’in;Gıcık Cengiz’in,Erdoğan Öner’in ve Kendisinin adresleri de yazılmıştır.) Muavinim Salih Yardımcı’dan gelmiş bir betik Sevgili Üstad; Ben 22.11.1969 Cuma günü uçakla İstanbul’a geldim.Ertuğrul da,iki gün önce Ankara’ya geçmişti.Velhasıl,işleri bitirdik,şimdi yeni işler bekliyoruz.İstanbul’da da iyi iş yapılır zati!.. Ayçal’a gelen birinci ve ikinci mektubunu okudum.Birinci mektubunda,bana yazacağını öğrendiğim için mektubunu bekledim,ama şimdi ikinci mektubun üzerine,ben sana yazmağa karar verdim. Emirlerin baş üzre.Ben,Semihle Beşiktaş’ta kalıyorum.Bayramda,Amasya’ya gitmek düşüncesindeyim.Zira;bayram ertesi,orada trafik direksiyon imtihanına gireceğim.Daha önce yazılıyı almıştım.Umarım,Semih de Gemliğe gider.Ev,emirlerine amadedir.Anahtarı ben Ayçal’a veririm. Benim trafik işi olmazsa,kalıp seni görmek isterim.Bu konuda şimdilik bir şey söylemem imkansız. Bayramda görüşemezsek,yılbaşında seni mutlaka İstanbul’a beklerim.Beraber yapacağımız çok şey var.Biz,dertlerden kurtulunca iyice rahatladık.Askere kadar hayatımın en tatlı ve en hareketli günlerini yaşayacağız.Askerde veya askerden sonrası da,herkesin yaptığı aptallığı yapacağımız için,başka imkanlarımız olmayacak. Şimdilik son verirken hasretle kucaklar,gönlünce günler dilerim.Sağlıcakla kal. Ercan’dan gelmiş bir betik daha Sevgili dostum; Mektubunu ve kartını aldım.Ancak,mektubunu anlayabilmek için bir tercüman bulmak gerekti,neyse sonra lugatlarla falan uğraşaraktan söktüm! Ev adresim:Yeni İncirli Yolu 17/8 Bakırköy.Londra asfaltından Bakırköy’e inen İncirli Caddesi var.İstasyona gelmeden önce,Asiller sokağı ayrılıyor,bu sokağın bitiminde sola dönünce bizim evi görmek mümkün.Yalnız,büyük bir ihtimalle İstanbul’da seni evimizde görmek şerefinden mahrum olacağız galiba.Çünkü,bayramda ısrarla Çorum’dan çağırılıyoruz.Bütün aile orada,eğer hava ve yol şartları uygun olursa,gideceğiz.Kar vesaire yaparsa gitmem. 83 Bu sebeple,beni bulamama ihtimaline binaen(Ne laflar be!),istersen emanetleri bırakabileceğim bir adres ver bana,yahut Cengiz’e bırakayım,ben böyle düşünüyorum. Şaka bir yana,gerçekten üzüldüm sen geldiğinde burada olamayacağıma.Aksilik işte,Çorum’a da yazdık geliyoruz diye.Ama,kızım namına sevindim.Çok keskin bir zampara ile karşılaşmaktan kurtuluyor diye!..Zira,bizim kız sarışın bir afet yani! Selam ve sevgilerimi yollarım. 1969 yılında Paris’te bulunan Aydın Erdim’den gelmiş bir betik Bre kendini bilmez,Avrupa tanımaz,frangın değerinden boyuna kaybetmekte olduğunu bilmezden gelip,beni veya bizi aptal yerine koyup,utanmadan,sıkılmadan hemen sipariş vermeğe kalkmaktasın ki,akla ve mantığa ve de her bir şeye katiyen aykırıdır! Bre Uçar,evvela selam edip sonra derim ki,mademki bu safsata dergiye aşıktın,istikbali düşünüp bir miktar Fransız frangını Fransa’da bırakabilirdin. Sevgili Uçar,gerçi sen mektubuna,o bana karşı duyduğun derin sevgini belirten bir lafla başlamayıp,selamsız sabahsız girmişsin.Amma ben,janti olduğumdan,gene de bir sevgi gösterisi yaptım! Ben de ayni şekilde sevgi gösterisi yaptıktan sonra,o derginin hiçbir işe yaramadığını(Paris’te yayımlanan bir tiyatro dergisi) ve zaten kıt olan dövizlerin,böyle aptalca yazılar için kullanılmasının,dinimize aykırı olduğunu hatırlatır,gözlerinden öperim! Beni soracak olursan,aklım daha pek başıma gelmediğinden ve de dostların nazik kazıklarına devamlı olarak muhatap olduğumdan,bir aydan beri ianeyle yaşamaktayım! Mamafih,sen kazığı atmadan,sana kazık atmak istiyorum,yemek lutfunda bulunur musun dediğinden,çok teşekkür ederim!Zira,şimdiki uygulama,işbu kazıkları sormadan atmaktır.Ve de adet,işte gör halimi,para pul yok,başının çaresine bak demektir! Sevgili Uçar,ben de berbat bir haldeyim Fransa’nın frangı devalüe etmesi fiyatları çok arttırdı.Paris çok pahalı “Patte de porc” la bir çorba otuz frank,günde altmış frank çorba parası vermek adama koyuyor.Her şeye rağmen bana “kel” diye yazmasaydın,Aydın’a belki kredi açabilirdim,ama bu durumda imkansız olması,beni hakikaten üzüyor! (Aydın Erdim’in bu betiği Kel Mete adlı sınıf arkadaşımızla birlikte yazdığı anlaşılıyor.) Sevgili Uçar,kaldı ki,TC Merkez Bankasında döviz,piyasa kurundan daha ucuzdur ve Maraş gerek Gaziantep,gerek Mersin’e çok yakındır.Yoksa sen,ciddi bir müfettiş oldun da,turne yerinin dışına adım atmıyor musun? Ercan,losyonlarını İstanbul’a getirmiştir.Karşılaştığın anda,hapı yuttun.Seni rezil edecek! Burada,bizim koloniyi sorarsan,M.Rocha’nın Haziran ayında lanse ettiği,küçük şişesi yirmi altı franklık losyonu kullanıyoruz.Cildimize çok yarıyor!Fıstık gibi olduk gitti! İşte dostum,vaziyet budur.Bu mektubu aldığında,sanırım tedarikini de alırsın(Not:Bu laf çok ağır oldu!) Bu arada,sana takdirlerimi de iletmeliyim.Geldik ve Türkiye’de gizli tutulan her şeyi öğrendik.;İki Fransız güzeliyle(!)dedikodunu yapıp gülüşüyoruz.Senin bu maskaralıktan uzak durman,takdire şayandır.(Mete en baş canconier’dir.Gülmekten mahvoluyor.) Sevgili Uçar;şu andaki durum,bu talebini karşılamağa gerçekten müsait değil.Bununla beraber,Nisan ayından sonra,küçük miktardaki taleplerini karşılamağa amade olduğumu bildiririm.Gırgır müstesna,çok samimi yazıyorum. Üzülmekle beraber,gözlerinden öperim.Hem de,hasretle öperim.Orada başka ihvan varsa,selam ederim.Mustafa oradaysa,iki gözlerinden öperim. Gıcık Cengiz’den bir betik daha Sevgili Uçar; Şap,şap,şap..(Not:Ben,Ayhan ve Mehmet Bayram şu anda seni öptük.Turgut hıyarı,yooo ben öpmem,çünkü uçar kokar dedi!) 84 Gelelim maruzata.Yedi Şubat günü,Ankara’da sendika toplantısı var.Altı Şubat Cuma günü akşamı ise Ankara’da ziyafet var.Sendika,üstelik yüz elli papel veriyor.Biz Cuma günü sabah motorluyla cümbür cemaat(yukarıdakiler +Radi+muavinat)geliyoruz. Yukarıda adı geçen zevat,sizlerin de gelmenizi ve Ankara’da cümbüşe katılmanızı istiyor.Muhakkak gelmelisiniz. İşte böyle..Galata’ya devam ediyoruz. Duyduğuma göre;arabayı tamir ettirmişsin.Hayırlı olsun.Lütfen daha dikkatli ol.Zira Türkiye’de” haklı” olmak bir şey ifade etmiyor.Haklı olarak,rezil olmak da var,perişan olmak da,dünya değiştirmek de. Ankara’ya arabayla geleyim deme.Kış kıyamette o yollar çekilmez,ayrıca tehlikeli olur. Hadi hamama! İyi yıkan!..Hepimiz selam ederiz. Burada sözü edilen otomobil onarımı olayı;geçirdiğim bir otomobil kazasından sonra olmuştu. Şimdiki eşim ile İstanbul’da buluşmak için arife günü Vosvosla yola çıkmıştım.Karşıyaka virajında bir sütçü arabasını solladım.O sırada;karşı yönden gelen bir tankeri geçen bir aracın arkasından;ortadaki çift şeridi aşıp benim şeridime giren bir Chevrolet taksi sol yanımdan bana çarptı.Neyse ki;bana bir şey olmadı.Vosvosun sol ön düzeni ve çamurluğu hasara uğradı,çamurluğunu aradık,bulamadık.Çarpmanın şiddetiyle kendi üstüne katlanmış,el kadar bir şey olmuştu. Ben arabadan indim ve bana çarpan şoföre iki osmanlı tokadı aşkettim!.O sırada;süt arabası geldi.Sütçü;”Ben kazayı gördüm,sen kabahatlısın” dedi.Ona da iki osmanlı tokadı attım.Yaşamım boyunca karıştığım,tek dövüş bu olmuştur. Trafik polisleri geldi.Birisi,taksi şoförüne ”Sizin gibileri asmak lazım” dedi ve mahallinde tutulan tutanağa “yüzde yüz bana vuran taksi” hatalı yazıldı. Karakola gittik;sütçü dayak yediğini belirtip şikayetçi olmak istiyordu.O sırada;hükümet doktorundan şok geçirdiğime ve aklımın yerinde olmadığına dair rapor geldi.Komiser ”Baksana,adamın kapı gibi deli raporu oldu.Şimdi defol git” diye sütçüyü kovdu. O sırada;bir arkadaşım karakola kadar benimle gelmişti.O;”Uçar,gidip kaza raporunun bir örneğini alalım.Yoksa,bunlar değiştirirler” dedi.Onun arabasına binip Trafik Şubesi’ne gittik.”Mesai bitti,bayramdan sonra gelin” dediler.Bayramdan sonra gittiğimizde;raporun değişmiş olduğunu gördük.Yüzde seksen şoför,yüzde yirmi ben haksızdım.Neden böyle yaptıklarını sorduk.Polisler ”Abi;yüzde yüz haksız deseydik,yasaya göre savcının şoförü içeri atması gerekecek,adamın ailesi,bayramda çalışamadığı için aç kalacaktı” dediler.Biz de;bu açıklamayı yuttuk!. Sonradan,mahkemede dava açtım ve adamın kusurunun yüzde yüz olduğunu mahkeme hükmü ile kanıtladım. Cengiz Altuğ’dan bir betik daha Uçarcığım;Varakpareni aldım..Hamdolsun,okuyup anladım!(Yazım çok kötüdür)Şu hususu bildireyim ki,sendika genel başkanı hakkındaki istihbaratın bizlere parmak ısırttı.Sendika başkanı Vecdi bey değil,Nemci Tanşu bey mirim. Gelelim;borç durumuna.İki bin liralık borcun,yirmi ay takside bağlandı.Bu cümleden olarak bir Nisanda yüz seksen dört lirayı adresimize yollaman gerekiyor. Ben,bermutad Galata’da teftişteyim.Hafta sonunda veya Pazartesi evlilik muamelelerine başlıyorum.Ha,şu da var ki,evlilik ikramiyemi yollamazsan(!),zaten evlenebilmeme fiilen imkan yok.Vaktiyle söz vermenin cezasını çek(Aramızda,kim önce evlenirse,öbürü diğerine beş yüz lira verecekti).Tek kurtuluşun,benden evvel,yıldırım nikahıyla evlenmen!(Nitekim de,öyle oldu.Ben sonraki aylarda Yıldırım nikahı ile ondan önce evlendim.) Aydın Kezer üstadı azam,bizim M.O.U cu Uçar’dan ne haber diyor. En iyi dileklerle iyi günler diler;gözlerinden öperim. 85 Memurlar için değişen hiç bir şeyin olmadığı anlaşılmaktadır.Hem de iyi para alan biz Maliye müfettişleri bile borçla yaşardık.Bankalardan,sendikanın yardımlaşma sandığından aldığımız borçlarla Alinin külahı Veliye Velinin külahı Aliye diye idare ederdik.Nitekim;yıldırım nikahı ile evlenirken de;Ehtiyar Erhan’dan beş bin lira borç almıştım.Demek ki;memurlar açısından elli yılda Türkiye’de hiçbir şey değişmemiş.Sefalet devam ediyor!. Ercan’dan gelmiş bir betik daha Sevgili dostum; Aylar geçti sana bir hatır sorma ve geçmiş olsun deme için yazamadım.Ancak,tesadüfe baki,galiba seninle aynı gün ve fakat seninkinden çok ciddi bir kaza da ben geçirdiğim için,son bir iki aydır,hep bu işle meşguldüm. Ramazan bayramında,Çorum’a kırk kilometre kala devrildik resmen!Yağmur,çamur ve gece birleşince ve üstüne de bizim doksan yüz kilometre hız eklenince,araba düz yolda kaydı ve savruldu,sol tarafa yatıp sürüklendik ve mucize kabilinden,içindeki beş büyük,üç küçüğe pek bir şey olmadı.Yedi yaşındaki yeğenin kolu kırıldı,diğerleri ufak tefek sıyrıklarla atlattı.Arabanın sol tarafı ezildi,camlar kırıldı ve bu arada sol tarafa kayıp alttan kaldırıma tosladığımız için şaft kırılmış.Neyse ki,kasko sigorta vardı,bütün hasar on bin tuttu ve sigorta ödedi.İki ay yattı araba tamirde,doğrusu ümidim yoktu ama,eskisi gibi yaptılar yani. (Sonradan,bu arabayla yine hızla girdiği virajda savrulup,bu kez yaşamını kurtaramamıştı) İşte böyle;benimkinin yanında senin kaza hafif kalıyor tabii.Bu bayramda belki haberin vardır,Orhan Süzen,İstanbul’da köprüde,arkadan bir kamyona bindirmiş,altı bin hasar varmış.Nazar değiyor kardeşim bizlere,genciz ,yakışıklıyız,arabalar güzel!..Tanrı kem gözlerden korusun,ben kurşun döktüreceğim ayol!.. Sana,sözde getirdiğim pikap iğnelerini hala bulamadık iyi mi!..Böyle,ufak tefek bazı şeyler yok ortada,mesela benim traş makinesi bile kayıp yahu!..Geldiğimizde,evsizlikten sağda solda epey dağıttık kendimizi.Sana mahcup oldum,yoksa vallahi Sturtgattan iki adet iğne almıştım.İnşallah bir yerlerden çıkar. Benden bu kadar.Sen ne alemdesin?İzmir’de dümenin iyi mi?Aynı yerde çalışıyorum.Selamlar,sevgiler. Biltekin Özdemir’den gelmiş bir betik Sevgili Uçar; Ertuğrul bizleri sana,seni de bizlere anlattığından,hal hatır etmiyorum.Şükür,sıhhat ve afiyetteyiz. Şu yabancı dil sınavlarının tarihleri belli oldu. Fransızca,Ankara’da yazılı yirmi bir Mayısta.,Nisan içinde,bir dilekçe ve dört resimle Başkanlığa nerede ve hangi dilden gireceğini bildireceksin.İngilizce,yine Ankara’da Yirmi Mayıs’ta.Tabii,İstanbul’da da girebilirsin.Ankara’yı tercih et.Gireceksen,hazırlıklarında Fransızcadan Türkçeye çeviriye ağırlık ver.Sözlü o kadar güç değil. Haydi eyvallah.Gözlerinden öperim.Semiha iyi.Esra da çok tatlı oldu. Ayrıca,gazetede ilan da çıktı.Onu da ekliyorum. Mülkiye’den arkadaşım olan Ramazan Emel Taşöz’ün bir betiği.Okuldan sonra,Zıraat Bankası müfettişiliği,sonra müdürlüğü yaptı. Mektubunu dün aldım.Jet evliliğin,sevindirici bir sürpriz etkisi yaptı.Nasıl oldu? Hayret..Ama,iyi bir şey yaptın Uçar.İzmir’de iken hiç bir şeyden bahsetmiyordun.Demek ”sessiz ve derinden git” tin.Ankara’da’ mı evlendin,İstanbul’da mı Elazığ’da mı?.Tabii,her şeyden önce tebrik eder,mutluluklar dilerim. 86 İzmir’de değişen bir şey yok.Geçen gün,Kamuran Hallaç burada idi.”Yahu,Ercan’ı kaybettik(Evlenmişti).Uçar da turneye gitti.Kaldık yapayalnız” diye hayıflanıyordu. Bu ayın on beşinde Alanya’ya tatil yapmağa gidiyorum.Çoluk çocuk.Yirmi gün kalacağım.Yorgunluktan ve monotonluktan biraz kurtulmak iyi olacak.Sen,balayını Elazığ’da mı geçiriyorsun? Uçar,kayıtları tetkik ettirdim.Haziran ve Temmuz vadeli beş yüz liralık iki senedin var.Bunun,birincisini temdit ederiz.İki Temmuz vadeli olanını da,aylığını alınca Elazığ bankası vasıtasıyla buraya gönderirsin.Eski senedi de sana göndeririz.İlişikte,temdit edilecek senede ait boş matbuaları gönderiyorum.Acele olarak,kurşun kalemle yazdığım yerleri doldur,pullarını yapıştır ve iki kişi olarak imza ederek bir mektupla bana iade et.Yirmi lira da faiz masrafı lazım.Muameleler bu kadar.Ben izne ayrılmadan bunlar elime geçsin..Haydi eyvallah. Demirkan ailesine tekrar saadetler dileğinde bulunur,gözlerinden öperim. Bu evlilik öyküm hayli değişiktir.Sırası gelmişken anlatayım. Gerçekte;evlenmeğe hiç niyetim yoktu.Bir gün babam;”Uçar,haddimi aşarak senden evlenmeni istiyorum” dedi.”Ciddi misin baba” dedim.O da ”Ağabeyin evlenmedi.Sen de evlenmeyeceğim diyorsun.O zaman,Demirkan sülalesi bitecek.Onun için senin evlenmeni istiyorum” dedi.Babam,derviş ve demokrat bir adamdı.Bunları söylediğine göre,ciddi bir durum vardı demek ki..”Israrlı mısın” dedim.”Evet,ısrar ediyorum” dedi. Paris’teyken tanıştığım Tülay adlı bir Türk kızı vardı.Onu,Ankara’ya çağırdım.Elazığ’a turneye gitmeden önce evlenmeyi planlıyordum.Ona,evlenme teklif ettim.Kabul etti.Ben yıldırım nikahı istedim.O normal nikah diyordu ama,yine de kabul etti.Başaramayacağımı umuyordu. Biltekin’in eniştesi Kırşehir’in Mucur ilçesinde hakimmiş.Ona gittik ve yıldırım nikahı kararı aldık.Bir hafta içinde evlendik. Tülay;düğün de istediğinden,Elazığ’a gelmedi.Ailesiyle İstanbul’a gitti.Orada düğün hazırlıklarını yaptılar.Ben de izin alıp Elazığ’dan İzmir’e gelip ailemi aldım;İstanbul’daki düğüne katıldık ve Tülay’ı alıp Elazığ’a döndüm. Hem teftiş yaptım hem balayı yaptım.O sırada;orada Defterdarlık yapan kişiyle sonra karşılaştık.Bana ”Beyefendi,Maliye müfettişlerinin olağanüstü kişiler olduklarını söylerlerdi inanmazdım.Elazığ’da hem balayını,hem de ağır bir defterdarlık ve vergi dairesi teftişini aksatmadan yürütmüştünüz.Helal olsun size ve sizlere” demişti. Elazığ’da Karayolları misafirhanesinde kalıyorduk.Bizim gibi;yeni evli bir avukat ve eşi de vardı.İkisi de İstanbulluydu.Onlarla çok güzel günler geçirmiştik. Şimdi bir Vali Ertuğrul betiği daha Kardeşim Uçmaz; Ankara’dan bir kayboldun,pir kayboldun.Nettin,neyledin?Evlendin mi,yoksa hala bekar mısın?Yenge hanım ne zaman geliyor? V.s…v.s..Bunlar;Vergi Usul Kanunu’na göre,on beş gün içinde cevap verilmesi matlup sorular.Şimdi,gelelim rapora.. Benim,Malatya’da bu üçüncü haftam.Küçük bir inceleme vardı.Onu bitirip postaladım.Şimdi,gelir vergisinden giriyorum.Bir muhasebat kontrolörü gelmek ihtimali bulunduğu için,deplasmana tersten girdim.Eğer,kontrolör gelmezse,kontrpiyede kalacağım muhakkak!..(Vergi dairesi teftişine başlamış,Defterdarlık teftişini kontrolöre yaptırmayı planlıyor) Üç hafta sonunda,sana ziyarete gelmeyi planlıyorum.Her seferinde burada bir gırgır çıkıyor.İkisi eski vali üç mülkiye müfettişi ile iyi bir düzen kurduk,olup gidiyoruz.Sümerbank 87 fabrikasının misafirhanesinde kalıyorum.Rahatım iyi.Dairede yapılacak bir hayli iş var.Fakat,katiyen dokuz-beş mesaisi dışında kendimi harcamıyorum. Benim evlenme işi hala askıda,kızın annesi geçen gün ağabeyimleri ziyaret ederek,kızın son imtihanına gireceği sekiz Temmuz’a kadar beklememizi rica etmiş.Sekiz Temmuzdan sonra biz resmen talepte bulunacağız,onlar da düşünüp taşınıp karar verecekler.Benim anladığım kadarıyla,kızın aklı bu işe yattı.Ancak,bizim turne işi(Her yıl dört ay boyunca Anadolu’ya teftişe çıkmak) onu ciddi halde düşündürüyor.Hoş,şu turne işi kimi düşündürmüyor ki!.. Sana,gelecek hafta sonuna doğru bir telefon edeyim.Duruma göre,ya sen buraya gel ya ben oraya geleyim.Eğer,gelecek hafta sonu için burada cazip bir program olursa,sen buraya gelirsin.Ne dersin?. .Devre arkadaşlarından Hasan Fehmi Konyalı burada,Darende’de kaymakam:Kendisine,bir hafta sonu da seninle birlikte ziyaretine geleceğime dair söz verdim.Burum vaziyetleri böööle,böööle…Özlemle gözlerinden öperim.Gendinge mugayyet ol!.. Ertuğrul’un bu davetine uyarak bir hafta sonu Malatya’ya gidip onun konuğu olduk.Ertesi hafta o bize geldi.Hazar Gölü kenarında Defterdarlığın yazlıkları vardı.Onlardan ikisinde kaldık.Bir sabah;Ertuğrul lojmandan çıkarken bir yılana rastladı ve kapıyı üzerine kapatıp öldürdü. Başka bir hafta sonu da;Bingöl’de teftişte bulunan Ayçal Uluğeçit’e gittik ve Bingöl’ü de gördük. Ağabeyimden gelmiş bir betik.Kendisi;ilk okul öğrenimliydi. Kardeşim Uçar Demirkan; Evvela selam eder hatır şerifini sorar;iyi olmanı ulu mevlaya dua ederim.Sıhhatin iyi midir,iyi olmanı erenlerden niyaz ederim. Göndermiş olduğun son mektubunu aldık ve memnun olduk.Valide ve peder iyi,sıhhatlılar.Ayriyeten,göndermiş olduğun iki yüz elli lira parayı almış bulunmaktayız. Senin bu aniden evlenmen bizi afallattı,neyse bu ani karar ve evlenmen sana hayatta mesut ve bahtiyar bir hayat yaşamanı Allah nasip etsin.Başka bir diyeceğim yoktur. Biz üç kardeşiz.En ufak olan kız kardeşimiz,kendi işini kendi gördü,bir mürvet görmedik.Sen de kendi işini kedin gördün,bizlere hacet kalmadı.Üzüntümüz bundandır.İnşaallah,hayatta mesut olursunuz. Hemşirenin çocukları,sınıflarını geçtiler.Bu taraftan çok selamlar ederiz. Hasretle gözlerinden öperim. Avrupa’dan döndükten sonra ben Ayhan Öner üstad ve Tuğrul Bilen Ünal ve Mustafa Görson adlı muavinler;çok güzel bir Gaziantep ve Maraş turnesi yapmıştık.Orada yanımızda olan;Tuğrul Bilen Ünal’ın yetkili muavin olarak gittiği Safranbolu’dan yazdığı bir betik. Sevgili üstad;Mektubunuz,iyi temennileriniz ve resim için,çok teşekkür ederim. Sizin evleneceğinizi sürpriz haber olarak Salih’ten duymuştum.Ancak,gün ve yerini bilemediğim için kutlama olanağı bulamadım,özür dilerim.Gecikmiş olmakla beraber tebrik eder,sonsuz mutluluklar dilerim. Ben,Karabük’te demir çeliğin misafirhanesinde kalıyorum.Saim ve Yavuz beyler de,benden bir hafta sonra geldiler,onlar da oradalar.Akşamları,beraber oluyoruz.Oldukça rahat ve iyi bir turne yapıyorum,ancak geçen seneki ile mukayese dahi etmeye kalkmayacağım. Maden’e herhalde gitmişsinizdir.Safranbolu;Maden’e oldukça benziyor taşlı ve dik yolları ile.Bir diğer ve en önemli özelliği ise;manda etini çok sevmeleri.İçecek suyumu,termosla Karabük’ten getirdiğimi de yazarsam,Safranbolu’yu epey tanıtmış olurum herhalde. 88 Bunun yanında;Karabük,kirli havasına rağmen,her türlü imkanı olan bir yer.Arada,on kilometre mesafe olması ve daire dışındaki saatlerimi Karabük’te geçirebilmem,Safranbolu’yu daha yakından tanımama fırsat vermemekle beraber beni çok memnun ediyor. Sizler,yerinizden memnun musunuz?Ben,evvelki sene Sümer(Oral Maliye Bakanlığı yapmıştır) beyin refakatinde bir ay Elazığ’da turne yapmıştım.Gölü ve Keban’ı çok güzel ve ilginç bulmuştum,bilmem siz ne düşünüyorsunuz? Ayhan beyle görüşebiliyor musunuz?Şimdi olmasa bile Ayhan bey Erzincan’a gittiğinde herhalde görüşebilirsiniz. Üstad;şayet Maraş’ı özler de görmeğe giderseniz,ağabeyim Çağlar(Zıraat bankası müfettişi)orada turnede.Sizi gıyaben tanır ve görmekten memnun olacaktır. Mustafa’dan kart geldi.Hareket,sıfır diyor!.. Ben bu ayın sonunda Bartın’a geçmeyi planlıyorum.Aslında,burası herhalde oradan(bir kere gördüm)daha rahat ama,iki aydan fazla kalırsam programı yetiştiremem. Şimdilik son verirken,hanımefendiye hürmetler. Sevgi ve saygılarımla. Kız kardeşim Müzeyyen’den gelmiş bir betik Ağabeyciğim;Göndermiş olduğun mektubuna çok memnun oldum.Tebriklerine çok teşekkür ediyoruz,çocuklar için. Burada havalar çok sıcak geçiyor.Pazar günü denize,Aliağa’ya gittik.Yanımızda annem de vardı.Bir haftadır yanımızda idi.Bugün İzmir’e eve gidecek.İki gün sonra,yine yanımıza gelecek.Bahçe hoşuna gitti(Menemen’deler).Bir hafta yanımızda bir hafta İzmir’de idare ederiz.Nalan için ilaç aldık.Fazla sivrisinek ısırıyor. Bu sene sen,denize hasret kalacaksın. Tülay’dan bahsetmişsin.Gözümde canlandırdım.Herhalde tatlı bir tip.İzmir’e mi,İstanbul’a mı yerleşeceğinize karar vermemişsiniz.İnşallah,İzmir’e yerleşirsiniz.Ne kadar olsa;Doğan’a ders bakımından yardımın olur.Doğan,İzmir’e yerleşmeni çok istiyor. Bizim miras davası,ev satıldı,bahçe için mahkemede.İnşallah,o da bu sene hal olur.Bahçeyi tamir edeceğiz.Bu iş için,Hikmet beyi avukat tuttuk. Çocuklar iyi,tatillerini sıhhatli olarak geçiriyorlar.Enişten de iyi.Ben de bu ay tatile çıkacağım.Temmuzu evde geçireceğim.Çocuklarla daha iyi meşgul olurum.Çok çok selam. Tülay da orada ise;ona da selam eder iyi ve şen günler dilerim. Mektup yollarsan,şu adrese yolla. Kız kardeşim Müzeyyen;orta okulu bitirdikten sonra;on üç ya da on dört yaşında kocaya kaçtı.Babamın rızasıyla evlendiler ve arka arkaya iki oğlan ve bir kız çocukları oldu. Enişte;liseyi bitirmişti.İşi yoktu.Kahvehanelerde garsonluk yaparak yaşamını kazanıyordu. Müfettiş olduktan sonra;Müzeyyen’e bir dikiş makinesi satın aldım.Onu,kız meslek lisesine de yolladık. Sonra;İzmir’in en ünlü kadın terzisinin yanında çalışmağa başladı.Sonra,kalfası oldu.O kadın,piyasadan çekilince de,onun müşterileri Müzeyyen’e gelmeğe başladı.Vali hanımı,milletvekili hanımları,bakan hanımları Müzeyyene dikiş işlerini yaptırmağa başladı. Bu yolla elde ettikleri olanaklarla üç çocuklarına da yüksek öğrenim yaptırdılar.Birsi gıda mühendis,birisi elektrik mühendisi,kız olan da zıraat mühendisi(Şimdi üniversitede doçent) oldular. Radi Dikici ve Ayhan Öner üstadlardan ortaklaşa bir betik Mektubunu aldım.Tahminimize göre;bugün evleniyor olmalısın.Tanrı rahmet eyleye!.. 89 Cengiz gelecek Perşembe evleniyor.Noluyor yahu bizlere?..Tam böyle turne arifesi. Uçarcığım;bu senin sandık borcu biraz karışık.Bendeki,daha doğrusu bana aktarılan kayıtların şöyle: Aidat 1800 Borç 2000 lira. Bu kayıtlardan sonra,hiçbir hareket görmemiş durumda.Ankara’dan borç kaydın intikal eder etmez,yeni borcu izleyeceğim. Şimdi lütfen ve acele;Şubat bin dokuz yüz yetmiş tarihinden itibaren yatırdığın aidat ve borçların dekontlarını gönder,hesabını düzeltelim. Ancak,biz 10189 nolu hesabı kapatalı üç ay oluyor.Oraya yatırdığın paraların,sana geri dönmüş olması veya Ankara’da bulunduğun sırada yatırdıklarının encamını araştırmış olman gerekir. Bundan sonra,lütfen borç taksitlerini ve aidatını ..nolu Maliye müfettişleri yardımlaşma ve dayanışma sandığı hesabına yatır.(Cengiz’in daha önce bu hesap numarasını sana bildirdiğini tahmin ediyorum) Mutluluk dileklerimi,lütfen eşine de ilet. Cevabını çabuklaştır.En geç Haziranın yedisine kadar bana varsın.Sana kati durumu bildireyim. Gözlerinden öperim,tekrar mutluluklar dilerim. İki gözüm; Evlendiğin haberi doğru ise,önce tebrik eder,sonra da haberin teyidini müteakip dört yüz lira “evlenme ikramiyesi” alabileceğini müjdeleriz.Bir dilekçe ile sendika başkanlığına müracaat yeterli oluyor.Gözlerinden öperim. Gıcık Cengiz de ekleme yapmış Uçarcığım; Senin bu yaptığına hıyarlık ve de kalleşlik denir.Ulan,benden bir hafta evvel yıldırım nikahıyla evlenmenin alemi var mıydı!..Mamafih,tebrikler,gözlerinden öperim.. (Gıcık Cengiz,aramızdaki beş yüz liralık iddiadan söz etmiyor!) Yıldırım nikahımıza karar veren hakimden gelen bir betik Mektubunuza geç cevap verdim kusura bakmayın.Ancak,,film dolmuş ve tab edilmiş.Her pozdan ikişer adet çıkarmışlar.Aşağı tab kurtarmazmış. Size on altı adet gönderiyorum.Önceden bir kart iki lira idi zam yapmış,şimdi iki buçuk lira olmuş.Ben de,aynı fiyattan aldım. İstediğiniz kadar tab ettirebiliriz. Nasılsınız,turne nasıl geçiyor? Biltekin de Kozaklı’daki işi bitirdi.Şimdi Aksaray’da,Ağustos yirmiden sonra,buraya gelecek.Selam ve sevgilerimi gönderirim. Nikah sırasında çekilen resimlere hemen elli kuruş zam yapmışlar.Günümüzde de öyle.Evlenmeye giriştin mi,önüne gelen kazık atıyor. Maraş turnesinde yanımızda olan muavin Mustafa Görson’dan gelen bir betik Mektubunuzu ve resmi almak,benim için hoş bir sürpriz oldu.Ancak,PTT anlaşılmaz biçimde,onu bana ayın yirmisinde ulaştırdığı için,cevabım biraz gecikti,özür dilerim. Bu fotoğrafın arkasına hemen “Teknepınar,1969 turnesi” diye bir not düşüverdim.Aklımda kaldığına göre,Teknepınar diye nefis bir yerden dönüşte objektifinize yakalanmıştık.Hani,Tuğrul,kavunumuzu kaybetmişti suya atıp!.. 90 Mektubunuzu almadan birkaç gün önce Malmüdürü’nün masa takvimin yaprakları arasında bir pusulanız gözüme çarpmıştı.Memurların izne ayrılmaları konusundaydı. Konuştuğumda,çok kısa bir süre kaldığınızı,adi emanetlere baktığınızı söylemişlerdi. Size bir kartpostal atmayı düşünüyordum desem(…mı acaba) demezsiniz herhalde. Üstadım;burada iş o kadar çok ki,ders çalışma ile iş yapma arasında ağırlıklı bir ortalamaya henüz vardım sayılmaz. Voksiyi Elazığ’a götürdünüz mü diyecektim(Yani voksi sizi götürdü mü anlamında)masanın üzerindeki haritadan mesafeye baktığımda ııhh..dedim.Belki de yanıldım(..mı acaba) Elazığ’ın en mutlu günleri sizin olsun dilerim.Hoşça kalın. Not(Bence mektuptan önemli) Evlenmiş olmanıza çok sevindim.İki kişiyi ilgilendiren kararların sessizce alınması,benim de tercihim. Yürekten kutlar;hep ama hep mutlu olmanızı dilerim.Henüz tanışmak bahtiyarlığına erişemediğimiz yengemize de selamlar ve saygılar sunarım. Tekrar,içtenlikle tebrikler. Annemden gelmiş bir betik Gönderdiğin mektupların üçünü de aldık.Evlendiğini öğrendik,Allah mesud etsin.Eşinin İstanbul’a gittiğini söylüyorsun.Yanına geldiği zaman,bize mektupla bildir. Mektupta paran olmadığını söylüyorsun.Bu ay bize para göndermeyecek misin? Biz de burada sıkılıyoruz. Ağabeyin sana kızıyor.Ondan,tesirli mektup alırsan alındırma.Bunlar,böyle gelir geçer.Yeter ki,ikiniz bir arada mesut olun. Çok uzaklara gittin.Yakınlarda olsaydın,yanına gelmek isterdim.Neyse,beş altı gün sersemlik çektim,ağladım,sızladım,oturdum. Baban,ağabeyin iyiler,selam ederler. Evin içinde,öyle bir durgunluk var.Hem sevindik,hem üzüldük. Bu ay altmış lira elektrik parası geldi.Bunun yarısı ev sahibine aitmiş,saat depoziti yokmuş.Gelecek ay otuz lirayı aylıktan kesersin. Gelinin annesi babası İstanbul’da mı oturuyorlar? Mektubuma burada son verirken mektuplarını bekler,gözlerinden öperim. İyi günler dilerim,iyi iyi haberler beklerim. Not:Otuz lirayı gelecek ay bana göndereceksin.Manto parasını elektriğe verdim. Demek ki;evlilik mali durumum için tam bir yıkım olmuş!.. İzmir’de uzun süre birlikte çalıştığımız Ercan Meftunoğlu’dan gelmiş bir betik. Uçar kardeş; Ayrıldım,bir mektubunu aldım,bir daha haber çıkmadı.Mektupta “evleniyorum” demiştin.Geri kalan malumatı Halit’ten aldım.Ankara’ya gelince;Nevzat Özkan,senin evlenip evlenmediğini benden sordu.”Yıldırım nikahı yapmış galiba” dedi.Bir bilgim olmadığını söyledim,yalnızca,bana evleniyor diye yazdı dedim. Sonra,eve uğradım ve evleneceğini söyledi Ertuğrul.Hayırlı-uğurlu olsun.Tebrikler.Karını da ayrıca tebrik ederim.İkinize,mutlu yarınlar dilerim.Bakalım,ne zaman karşılaşacağız,karılar biri birini tanıyacak?.. Biz,2.6.1970 de Tokat denen ile geldik,anasının dini bir yer.Bereket versin,şans yaver gitti,hemen bir ev tuttuk ve ilk geceden itibaren evde kaldık.Yatak,yorgan,somya v.s derken düzeni kurduk.Şimdilik iyi gidiyor.Ama,can sıkıntısı caba.Otel derdi çekmediğimiz için çok mutluyum. Birinci ayı,hayırlısı ile geride bıraktık. 91 Sana havadislerim var.Belki sen de duymuşsundur. Senin,A. H. meselesi,bakanlıkta kargaşalık çıkarmış.Büyük bir kampanya şeklinde senin ve benim aleyhimize jurnal söz konusu……….ler;hiçbir şey yapamayınca,ulu hakana yapılan jurnalı son çare olarak kullanıyorlar.Bu kadar adi herifin bir kampta toplanması,aslında tesadüf değil.Ama;dönüşte Ahmet Tevfik Alpaslan ile kıyasıya bu olayları konuşacağım.Neticede,biliyorsun düşüncelerimizi.Bu ….lerin adını dahi anmak gereksiz. Bu işe;Vali N. K. Ş’ün nasıl karıştığını bir türlü anlayamıyorum.Galiba,Defterdar itiyor adamı..Ama,ben elimdeki iki kozu(biri bildiğin Takdir komisyonu başkanı ifadesi,ikincisi sen gittikten sonra Konak vergi dairesinde cereyan eden olay)başkanlığa,ağır bir dille yazılmış yazıya ekleyip gönderdim.Tahmin ederim “cuk oturdu” İşte böyle;müslüman oğlu Uçar. Mektubunu beklerim.Karakediler aramızda.Benimle görüşmeden demarş yapma.Kulisim olabilir,biliyorum.Şimdilik hoşça kal.Tekrar tebrik ve saadetler. Not:Zıraat bankası İzmir şubesi 16.6.1970 tarihli bir ihbarname tebliğ etti bana.Haberin var mı?(Borcuma kefil olmuştu) Bu A. H. olayı;Müfettişlik yaşamımda kendimi baskı altında duyumsadığım ilk olaydır. Takdir komisyonunda görevli bu kişinin,rüşvet karşılığı matrahları az takdir ederek vergi ziyaına yol açtığını saptamış ve rüşvetten suç duyurusunda bulunmuştum. Adamın,emekliliğine bir yıl kalmış.Rüşvetten hüküm giyerse;emekli maaşı bağlanmayacakmış.Onun için,raporumu değiştirmemi istediler. Ben şiddetle karşı çıktım ve raporumu değiştirmedim. Rüşvet,bir taksinin içinde alınıp verilmişti ve taksi şoförü de ifadesinde bunu belirtmişti. Olayı benden çözemeyenince;şoförü bulmuşlar;”müfettişe ifadeye gittiğimde sarhoştum.Ne dediğimi bilmiyordum” demiş ve ifadesini değiştirmiş;buna göre adam hakkındaki davayı kaldırmışlardı. Yine de adam,bir yıl daha bekletilmeden emekli edilmişti. Ayhan Öner üstadtan gelmiş bir betik. Ayhan Öner;benden üç yıl önce Mülkiye’yi bitirmişti.İzmirliydi.Gaziantep ve Maraş turnesini birlikte yapmış ve çok tatlı günler geçirmiştik. Sonra;kuruldan ayrılıp Et Balık Kurumu Genel Müdürü yardımcılığı yaptı.Oradan;Yaşar Holding’e geçip Pınar Et,Pınar Su ünitelerini kurdu. Oradan da ayrılıp çeşitli özel sektör kuruluşlarında Genel Müdürlüklerde bulundu. Sevgili ve de sevimli patron; Ben seni,Elazığ’da balayı yapıp keyif sürüyor diye düşünürken,bekarlığın sefaletinden yakınan mektubunu aldım. (Mektubu 1 Temmuz 1970 de yazmış ve kabotaj bayramımı da kutlamış!.) Dostum;nikahtan sonraki-ama hemen sonraki-bekarlığa başka bir isim bulmalı.Seninki,idam mahkumlarının hükmün yerine getirilmesinden önce hücreye konulmaları gibi bir şey olmuş.Neyse,üzülme.bir gün sabaha karşı senin kapın da çalınır!.. Fotoğraflar için teşekkürler.Bu seneki turne,hiç de geçenkine benzemiyor.Yalnızlık bir yandan,yenecek Anadol parçası yokluğu bir yandan(Bir Anadol arabası olmuştu);rezalet bir şey kısaca.Tükelmeye çalışıyoruz,ne edersin. Geçen hafta Turgut gelmişti.Oturup bir güzel kafaları çekip sohbet ettik.Bakalım,bir daha ne zamana kısmet olur.Sen de uzak düştün be patron!..Hiç değilse;Erzincan’da falan olmalıydın.Arada bir gelip kafanı ütülerdim senin.Neyse;seneye inşallah,seneye..Seni de benim gibi sürdüklerine göre,sinek şaapmadık bir yerlerde yakın düşeriz gene. 92 Patron,kusura kalma ya,ben de önüme gelene senden “pişkin müfettiş” diye bahsederdim.İki gözüm,evlilik,iki yönden tazminatı gerektirecek derecede büyük bir felaket sayılmaz.Sendikamız,bir dört yüz gaymeden felaketzedeleri görüyor ama,sandık bulaşmıyor böyle şeylere.Yıkılana,bir tekme de o atıyor.On kağıt faizle aylık kredi,yüzde altı faizle normal kredi veriyor.Sonra da,her ay taksit diye,adamın canına okuyor.İhtiyacın olursa,iki satırlık bir dilekçe ile Radi’ye başvur. İşte böyle dostum,gene yazarsan sevinirim. DSİ muhasebe müdürü kadri bey orada ise,selamlarımı ilet.Gözlerinden öperim. Gıcık Cengiz’den bir betik daha Şakırt,seni dava ettim.Artık,mahkemelerde uğraş dur,yürüme!.. Geçenlerde,yani senin Mühürdarda kokteyl verdiğin günden dört gün sonra,kokteyl davetiyeni aldım!..(Burasını yüksek sesle okuma!) Ulan hıyar,insan Pazar günü yapacağı kokteyl için davetiyeyi Cumartesi günü postaya atar mı!..Üç gün önce atsaydın,elime geçerdi.Ki,o Pazar İstanbul’daydım. Zeliha,yirmi gün burada kaldı.(Polatlı’dan yazıyor) İzni bittiği için,İstanbul’a götürdüm. Ben daha bir ay buradayım.Ondan sonra,herhalde Kaman’a geçerim.Sana,hareketimi yazarım. İstanbul’a yerleşeceğinize,katiyen memnun olmadım!..Tasallutlarından,evimi masun tutmak için sırra kadem basacağım!Bizim ev,fukara aşevi değil birader!..Sonra,senin güllaç taleplerinden bıkar,usanırız. İnsan,züğürtleyince eski defterleri kurcalarmış,sen de öyle.Ancak,1961 de kaydettiğimiz(kim evlenirse öbürü ona beş yüz lira vereceğine dair iddia) o alacak kayıtları,213 sayılı kanun ile T.Ticaret kanunu hükümlerine göre,defterler beş yıl saklanacağından,mahzene kaldırılmıştır.Avucunu yala da umacık olmayasın!.. Tülay hanıma selam,sevgi ve saygılar.Senin de gözlerinden öperim,şayet çapak yoksa!.. Müfettiş yardımlaşmasına bir örnek oluşturan bir Vali Ertuğrul betiği daha. Ümid ederim Malatya’dan Mamuret-el Aziz vilayetine “safe and sound”-sağ salimin İngilizcesidir.Hadi,beleşten lisan bilgin de artıyor bu arada!-varmışsınızdır.Sana ve Tülay kardeşimize,bize güzel bir hafta sonu geçirmek imkanı verdiğiniz için teşekkür ederim. Ben,Pazartesiden itibaren vites değiştirdim.Yahu,bu işler bitmeyecek.Fakat yokuşa sarınca,motor tekliyor!..Artık,ihtiyarlıyoruz mu ne,yorulup sıkılıveriyorum. Şimdi,sana bir problem:Ancak,bu hadise Malatya ve Elazığ arasında biraz sert yazışmaya yol açan bir ihtilafa sebep olmuş.Onun için,usturuplu bir şekilde el atıver. Efendim,Elazığ’dan Güler Sezikli diye bir kızcağız “köy ebe mektebi” ni bitirmiş.Sonra,mecburi hizmetini bitirmeden ayrılmış.Tazminatını,bura muhasebe müdürlüğü zimmete almış ve müteselsil kefili yine Elazığ’dan Asım Çöteli’den tahsilini Elazığ Defterdarlığı’ndan istemiş. Elazığ Defterdarlığı bir yazı ile,umumi hükümler hakkında dava açılmak üzere,dosyanın hazine avukatlığına verdiğini bildirmiş.Ancak,halen yürürlükte olduğu sağlık teşkilatınca teyid edilen 4459 sayılı kanunun 3 üncü maddesine göre,bu husustaki amme alacağının “Tahsili emval kanununa ve dolayısıyla 6183 ün 2 inci maddesine göre de bu kanuna göre tahsil edileceği” hükme bağlanmış.Bu durumda;umumi hükümler muvacehesinde dava açılmaya gerek yok. Bu nedenle;senden,bir kere bu işin sürüncemede kalmasını önlemeni,ikinci olarak haciz safhasına kadar gelmiş takibin gerçekleştirilerek,paranın münasip bir şekilde tahsilinin teminini rica ediyorum.Bu konuda,orada da teferruatlı bir dosya bulunduğunu sanıyorum. Şimdilik bu gader.Sana ve Tülay hanıma selam,sevgi ve saygılarımı en iyi dileklerimle iletirim. 93 Bingöl’de teftişte bulunan Ayçal Ulugeçit;oradaki vali ile çekişmeye girişmiş ve olay yaratmıştı.Sanırım;teftişi kestirip Ayçal’ı geri çağırmışlardı.Bu olayla ilgili olarak Ayçal’dan gelmiş bir betik. Sevgili üstad; Bir gittik tam gittik,neyse ki yüzümüz ak,alnımız açık döndük.Tafsilatını,İstanbul’da anlatırım. Haklı olduğumuz neticesine varıldı(Ferda bey ve bir İçişleri başmüfettişi,vali ile aramızdaki ihtilafı inceledi.)ben,raporu okudum.Bingöl’e avdet ve teftişe ve konuyu tetkike devam. Bu arada üç Ağustostan on beş Eylül’e kadar turneyi de geçirmiş olduk.Her hafta İstanbul’da idim ve hatta İzmir dahi yaptım,oh olsun kıskan işte beni!.. Sizin Keban’a geçtiğinizi öğrendim ama,yine de mektubu Elazığ’a yolluyorum,nasıl olsa size ulaşır. Eh,sizin turne bitti demektir.Öğrendiğime göre Recep,Sümer,Recai İzmir grubuna katılıyormuş. Ekim sonu görüşmek niyeti ile gözlerinden öperim.Yengemize de çok çok saygı ve selam.Ben,Ekim’in başına kadar burada olacağım.Tekrar selam,yanaklarından öperim. Kardeşin Ayçal. Vali Ertuğrul’dan bir betik daha. Turne artık iyice hızlı bir havaya girdi.Can havli ile eşi dostu aramak fırsatını da bulamaz olduk. Amerikalı misafir ile ilgili programı iptal ettik.Aniden;Amerika’ya dönmesi gerekti.O Malatya’ya gelmeyince de ben,Kayseri’ye gittim.Misafirimiz,Alptekin ve ben,dört gün beraber olduk.Böylesi;belki de daha iyi oldu.Zira;hep beraber Ürgüp ve civarını gezmek imkanını bulduk. Programın bir hafta kadar uzayacağını sanıyorum.Zira;hem Kayseri ziyareti dört günlük gecikmeye sebep oldu,hem de ben,vergi dairesinden hala kurtulamadım.Muhasebe ve milli emlak müdürlüklerini dört hafta içinde tamamlayabileceğimi sanıyorum.Böylece;turnenin normal bitimi olan sekiz Ekim yerine,on beş Ekim’de geri dönmeyi planlıyorum. Bu arada,bir hafta sonu Kaban’a gelip barajı da görmek arzu ediyorum.Dönüş tasavvurlarını yazarsan memnun olurum.Bu arada;canın çektiği an Malatya’ya da gelebileceğini aklından uzak tutma. Petit Orhan burada teftişte.Fakat,bir türlü doğru dürüst bir araya gelip konuşamadık. Başarı dileklerimle birlikte gözlerinden öperim. Bir ev sahibi betiği örneği Sayın muhterem kiracım Uçar bey;Göndermiş olduğun mektubu aldım,çok memnun oldum,çok teşekkür ederim. Göndermiş olduğunuz kiralar,posta vasıtasıyla her zamanki gibi gelir.Merak edecek bir sebep yoktur. Ortak masrafa gelince yetmiş yedi buçuk lirayı kiradan kes,makbuz da ileride bize lazım olur mu,orasını bilemem.Geçen sene,altmış dokuz,yetmiş senesine ayit dört yüz küsür lira kesmişlerdi. Bu parayı nereye harcadılarsa,doğru dürüst bir masraf görünmüyor.Her sene bir yönetim değişip başarılı bir iş gören yok.Sonsuz selamlar. Elinden sıkar iyi günler temenni eder,işlerinizde başarılar dilerim Uçar bey. Eşinize selam eder,hal ve hatırınızı sorar iyi günler temenni ederim. 94 Coşkun beye ve Melahat hanıma(Üstümüzdeki komşularımız)selamlar,hatırını sorar,iyi günler dilerim. O. E.adlı bu kişi;Caddebostan’daki kiralık oturduğumuz apartman katının sahibiydi.Apartmanın adı Akbank İkramiye Apartmanıydı.Ev sahibine;vadeli hesabı dolayısıyla çekilişte ikramiye olarak çıkmış.O zamanlar;bankalar ikramiye olarak apartman dağıtma yarışına girişmişlerdi. Bu kişi;Ankara’nın bir ilçesinden Ankara’ya göçmüş ve Cebeci mezarlığının yakınında bahçesi geniş bir gecekondu yapmış.Menderes;bunlara bedava tapu vermiş.Böylece;orada evi olmuş.Bir minibüs satın almış ve dolmuşçuluğa başlamış. Ben kiracısı iken,zaman zaman İstanbul’a gelir ve evin durumunu görmek için bize uğrardı ve muhabbet ederdik. Anlattığına göre;yapsatçılar gelip buna bir öneride bulunmuşlar.Gecekondusunu yıkıp Kırk daire ve yirmi dükkanlı bir yapı yapacaklar;yarısını buna vereceklermiş.Kabul etmemiş.”Para biriktiriyorum,yapıyı ben yapacağım” diyordu.Yaşamımda rastladığım en talihli adamdı ev sahibim. İlhan Ersen;Mülkiye’den sınıf arkadaşımdır.Askerliğini yaptıktan ,bizden iki yıl sonra Teftiş kuruluna girmiştir.Uzun süre Maliye müfettişi olarak çalışmış;sonra Yeminli Mali Müşavirliğe başlamıştır. Müfettişken Cemal Süreya üstadla elele verip Maliye Yazıları adlı güzel bir bilimsel dergi de yayınlamışlardı. Ondan gelen bir betik.Amerika,Bloomington’dan yazmış. Mektubuna ancak bir ay sonra cevap vermemin nedenini ihmalciliğime vermeyeceğini umarım.Sınavlar yeni bitti.Sekiz Şubat’ta da yeni dönem başlıyor. Sana;buradaki yaşamım konusunda biraz bilgi vereyim.İndiana Üniversitesi’nin ekonomi bölümüne devam ediyorum.Bayağı zor bir okul.Bu güne kadar gelebilmem,kendimi zorlamam sonunda oldu;yoksa şimdi Türkiye’de bulunmam,işten bile değildi.(Master çalışmalarında başarılı olmayanları,geri çağırıyorlardı) Biraz daha gayret edersem(yani günlük çakışma ortalamamı sekiz saat olarak tutmakta devam edersem)Haziran ya da Ağustos ayında Türkiye’ye döneceğim. Bu arada;birçok şey edindiğim muhakkak.Ekonomiyi biraz daha iyi öğrenmek,Türkiye konusunda daha serinkanlı düşünmek,bol bol kitap okumak,en yeni akımları izlemek,bazı “şarklı” yöntemleri atmaya çalışmak,kız ilişkilerini daha normal bir düzeye getirmek,her ulustan ve her tip kişileri tanımak…gibi.Ama;bunlar içinde en önemlisi,galiba çalışma zevkini yeniden kazanmam oldu.(Dünyanın en büyük ve rahat kütüphanelerinden birinde,bu zevki elde etmemek mümkün değil zaten). En büyük hayal kırıklığım ise;İngilizcemin yeterince ilerlememesi oldu.(Ders çalışmaktan konuşmaya ve televizyon seyretmeye vakit bulamıyorum) Burada;edebiyata meraklı ve “Halkın Dostları” dergisinde yazıları çıkan Haluk Şahin adlı bir arkadaş var.Onun sayesinde,edebiyat ve sanatla olan ilgimi sürdürüyorum.Senin de,edebiyat ve tiyatroyla ilgilenmeğe devam ettiğini sanıyorum.Yoksa;evlendikten sonra ,bu işler yattı mı?.. Yıldırım hızıyla yaptığın evlenmeyi-biraz gecikerek-kutlarım.Son günlerdeki evlenme salgınının nedeni ne ola?Gittikçe yaşlanmamız ve “evde kalmak” korkusu mu,yoksa daha az güç beğenir olmamız mı?Hele,Cengiz ve Orhan’ın ,bu işe nasıl karar verdiklerini anlamıyorum. Adnan Erdaş’ın başkanlığından memnun musunuz?Hepimizin Ankara’da bulunmasının bazı güzel yönleri de yok değil hani. 95 Mutluluklar dileğiyle gözlerinden öperim.-Adını henüz bilmediğim-yenge hanıma selamlar. Mektubunu bekliyorum Vali Ertuğrul’dan gelmiş bir betik Mektubuma öncelikle bana ve Ankara’lı diğer arkadaşlarıma,İstanbul’da bulunduğumuz sürece göstermiş olduğunuz candan ve yakın ilgi ve misafirperverlik için teşekkür etmekle başlayacağım.Dersaadette geçirdiğimiz üç gün,bilhassa benim için son derece iyi,bedenen yorucu,zihnen dinlendirici ve neşeli bir dönem oldu.Herşey için herkese teşekkürlerimi iletirim. Senin ve Ayhan’ın bin beş yüz liralık tediye emirleri İstanbul’a gönderildi.İlgili mercilerden arayıp alınız. İstanbul’dan ayrılmadan önce,Radi benden Aralık ve Ocak aylarına ait sendika aidatlarının hemen gönderilmesini istemişti.Fuat beyle konuştum.İntibak işlemlerinden mütevellit problemler ve karışıklıklar nedeniyle,Aralık ve Ocak bordroları henüz hazırlanamamış.Dolayısıyla,sendika aidatları da bankaya yatırılmamış.Bordroların bugün yarın bağlanacağını ve sendika aidatlarının da en geç bu ay içinde yerine ulaştırılacağını tahmin ediyorum.Bu hususu,Radi üstada iletirsen,memnun olurum. Yavuz,İstanbul’dan bu akşam dönecek.Dört bin beş yüz lirayı göndermesini yarın kendisine söyleyeceğim.Radi üstad merak etmesin. Biltekin’den Turgut’a mesaj:Yirmi iki Marttaki toefl imtihanına hazır olsun.Yurt içi maaşlarının ödenmesi ihtimali varmış.Yurt dışına bursla gidenler için. Tekrar selam,sevgi ve en iyi dilekler. . Kız kardeşimden gelmiş bir betik daha Ağabeyciğim ve Tülaycığım; Nasılsınız,inşallah iyisinizdir.Bizleri soracak olursan,hepimiz iyiyiz.Ne zamandır,iki satır yazıp atayım diyordum.Ancak,sezon(terzilik)işleri başladı.Çok sıkışıkız. Geçen gün mektubunuzu alınca sizlerden haber almış olduk Annemin gelmesini soruyorsunuz.Nisan’ın on ya da on beşinde doğum olacak diyorsun.Annemi,doğumdan sonra yollarız.Lohusalığında orada olur.Sağ salim kurtulsun da.Haberleri bekliyoruz. Havalar da inşallah o zamana kadar düzelir.İki gündür;soğuk ve kar burasını alt üst etti. Teyzeye ve amcaya selam eder,ellerinden öperim.Sizlere selam eder,mutluluklar dilerim. Annen,baban,ağabeyin hepsi ayrı ayrı selam ederler.Çocuklar da ellerinizden öperler.İyi günler dilerler. İlhan Ersen’den gelmiş bir diğer betik Kitaplardan ayrılıp bir şeyler karalamak olanağını bugün bulabildim ancak.Son dönem,bayağı zor geçiyor.Okulların kapanmasına iki ay kala,ben henüz kesin durumumu bilemiyorum.Bana zor gelen;bu üniversiteden mastırımı alamadan döneceğim.(ortalama B tutturmak gerek).Ama;çok üzücü değil bu.”Türkiye’de devam ederim diyorum. Senin yazıp çizme çabaların ne durumda?.Ben hala öğreniyorum;bilmediğim o kadar çok şey var ki!..Arada;Halkın Dostları,Sosyalist Parti’yi,Yeni Edebiyatı okuyorum.Türkiye’de ilk üç beş yılım gene “öğrenmekle” geçecek sanırım.Sonrasını düşünemiyorum..bir şeyler yaparım belki.. Geçenlerde üniversite kitapevinde tiyatro ile ilgili kitaplara baktım.Çoğu ders kitabı,bu nedenle öğretici yönleri ağır basıyor.Bir de,oyun kitapları var.Seçim yapmak zor benim için;birkaç kitap adı verebilir misin(Dönerken bana tiyatro ile ilgili kitap getirmesini istemiştim)? 96 Sizin bebekten ne haber?Sonucu,ben de heyecanla bekliyorum.(Bu mektubu yazdığı gün ilk oğlum doğmuştu) Sendika genel kurul toplantısı sonuçları ne oldu?Adnan beyin,müfettişleri Ankara’da toplama sevdası,devam ediyor mu? Turgut’un tatilini Avrupa’da geçirdiğini öğrendim.(Bir Polonyalı kızla aşk yaşamıştı.Yaz tatilinde Londra’ya onun yanına gitmişti)Adam,iyice lüks yaşamağa başladı!..Kırık çıkık bile engellemiyor Avrupa’yı yeniden görme isteğini!..Tanrı ıslah etsin!.. Bugünlük bu kadar olsun.Mutlu ve verimli günler dileklerimle gözlerinden öperim.Tülay hanıma selamlar.Gene yazışalım. Vali Ertuğrul’dan gelmiş bir diğer betik Sevgili dost; Davul II nin teşrifini(İkinci oğlum Kubilay)ben ve bu mutlu haberi duyurduğum diğer arkadaşlar sevinçle karşıladılar.Hayırlı uğurlu olsun.Tanrı-ben kendisine hala inanıyorumanalı babalı büyütmek nasip etsin.Darısı bizlerin başına onur ve kahrı,müstakbel analarının. Ankara’da durum,adamın aklını…edecek kadar karışık.Hergün bir dedikodu çıkıyor.Kimse bir …bilmiyor. Turne konusu hala askıda.Gidilecek mi,gidilmeyecek mi,ne zaman gidilecek,ne kadar gidilecek,kimler gidip kimler kalacak?Meçhul.Daha doğrusu,bu komular hiç konuşulmuyor üst kesimlerde. Reis beyin İstanbul temaslarından bir haber sızmadı.Kimlerle ne konuşuldu,iletirseniz fena olmaz. Vekil,personel kanunu ile ilgili karar alma,değişiklik kararını getirme gibi genel fonksiyonlarını bütçeden almış;sadece,rutin işleri bırakmış.Alınan işler de Muhsin Özbay yönetiminde teftiş kurulundan bir gruba bırakılmış diye bir söylenti var.Fakat,eski koordinasyon komisyonu üyeleri dahi,bu konuda haber sızdırmıyor.Bu arada,bakanlık teşkilat kanunu tasarısının derhal toparlanıp meclise sunulur hale getirilmesi konusunda hummalı bir faaliyet başladı.Örneğin,Tali bey bu çalışmalara girdi.Aydın da,Tetkik Kurulu adına bu çalışmalara katılıyor.Fakat,henüz ortada,üzerinde konuşulabilecek bir haber yok. Aydın’ın Ankara’ya gelme hususundaki talep ve teklifini havi mektubuna cevap vermedim.Zira,heyet genellikle rölantide.Bizim iş,görünüşte benim üzerime yıkılmış durumda.Kimsenin arayıp sorduğu yok.Cümbür cemaat bekliyoruz,siz de bekleyin! Hayırlı olsun diyerek tebriklerimi sunar,Tülay yengemize ayrıca tebrik ve saygılarımı iletirsen memnun olurum.Herkese salam. Biltekin’den gelmiş bir betik Sen ve Ayhan,lisan imtihanını kazandınız.Gönülden tebrikler.Sana gelen “başaramadı” yazısı,Mayıs dönemi içinmiş.Bizde işler,altı ay rötarlı gider!.. Şimdi,kazandığınıza dair yazı,başkanlıkça size bildirilince,başkanlığa ikramiyenizin ödenmesi için dilekçe gönderin. Ben gerisi ile ilgilenirim.Marttan önce alırız sanırım. Saadetler,gözlerinden öperim. Avukat Haluk Baykent’ten gelen bir betik.Kendisi;İzmir’in iyi avukatlarındandı.Aynı zamanda Cumhuriyet Halk Partisi İzmir il başkanlığı da yapmıştır. Aziz Kardeşim; Sana,davalar hakkında bilgi vermekte geciktim,özür dilerim. Önce;ceza davasından söz edelim.Mahkeme;yüzde otuz seni,yüzde yetmiş Erdinç Kubilayhan’ı suçlu bularak,buna göre Erdinç’in on beş gün senin de üç gün hapsile tecziyesine karar vermiş,hapis cezasını para cezasına çevirmiş,bunu da tecil 97 etmiştir.Mahkeme;Erdinç’in cezasını tecil etmemiştir.(Bana çarpan taksinin şoförü on beş gün hapis yatmış demek ki) Hukuk davasına gelince;dava devam etmektedir.Ancak;sen İzmir’de iken Tam Sigorta tarafından gerekli ekspertizin yapılarak araba hasarının tesbit edildiğini bildirmiştin.Fakat,Tam Sigorta böyle bir şey olmadığını söz eder.Ben ayrıca elden takip ediyorum. Bundan böyle;dava safahatı hakkında bilgi vereceğim.Sevgi ve saygılar aziz kardeşim. (Temyiz aşamasında yerel mahkeme kararı bozulmuş;bana vuran şoför yüzde yüz haksız bulunmuştu). Sırada;Halit Çil’den gelmiş;ilk oğlumun doğumunu kutlama telgrafı var. Sizi ve Tülay’ı en içten duygularımızla kutlarken,oğlumuzun çok uzun ömürlü olmasını dileriz. Halit Çil;İzmir’in hemen –o sıralar-yarısının tanıdığı ilginç birisiydi. Tatış’ın özel kolejinde matematik öğretmenliği yapardı.Ayrıca;muhasebe bürosu vardı ve bir Polonya film makineleri kuruluşunun İzmir temsilcisiydi. Aynı zamanda;masondu. Mason biraderinin karısıyla aşk yaşadığından;uyutuldu.Sonra;o kadından da ayrıldı.Başka bir kadınla evlendi.Belki;yeniden uyandırılmıştır. Gerek bekarlık anıları;gerekse bu sözünü ettiğim olaylar nedeniyle çok güzel anılarımız olmuştur. Beni de;yollarına almak için çok çabaladı ama;ben o yola girmedim.Ama;ailecek görüşerek,candan dostluğumuzu sürdürdük. İlhami Soylu adlı bir malmüdüründen gelmiş bir betik.Teşkilattaki personel,zaman zaman Maliye müfettişlerinden yardım isterlerdi.Bizler de;onları iyi tanımış isek iyi refere ederek istediklerini yapardık.Malmüdürü bey;Vergi Dairesi Müdürü olmak istiyordu. Sayın Uçar Demirkan bey Maliye müfettişi Bu mektubumla,zatıalinizi rahatsız ettiğim için,özür dilerim. Teşkilatınız mensubu olarak,ekte sunduğum ve Bakanlık Makamına aslını arz ettiğim dilekçemdeki hususlar için,yardımınızı bekler himmetinizi esirgemeyeceğinize eminim. En derin saygılarımı sunar,emirlerinizi beklerim. Cengiz Altuğ’dan gelmiş gırgır bir betik daha. Davacı.Cengiz Altuğ,Polatlı emvalinde emvalsizlerden!.. Davalı:Uçar Fersangue,malum hastane cıvarı(Elazığ) Dava konusu:Kafa ütülemek,mektuplar vasıtasıyla. Olay:Efendim,bendeniz,bir vakitler sultanlığımı yaşarken,yukarıda adını ve soy adını(ki adı ve soyadı vasıflarıdır)belirttiğim ademle ”herkim daha önce ayvayı yerse,diğeri ona teselli mükafatı-baş sağlığı ikramiyesi!-olarak beş yüz paps verecek” şeklinde bir anlaşma yapmıştık-yapmaz olaydık keşke!Günlerden bir gün bu fakir,o sultanlık hudutları dışına sürüldüğü cihetle,halen Elazığ’da malum hastane(Cüzam hastanesi)cıvarında ikamet etmekte olan ilgili ilgisiz! Davalı şahıs,söz konusu beş yüz papeli ödemekliğim hususunda muhtelif varakparelerle(!)kafamı ütülemektedir.Ancak;aşağıda belirteceğim kanuni(Cemil efendi!) ve gayri kanuni delail sebebiyle;bu talepleri,hukuka aykırıdır.Şöyle ki: 98 Deliller:Efendim,bir kere bu davacı mahcurdur ve de mahçuptur!..Mahcurdur,zira mahcur olmasa ayayı yemezdi.Bu bakımdan,davanın kabulü ve talep ettiğim tazminatın alınması gerekir. İlgili davalı,aynı zamanda Gayrı Medeni Kanun(!) hükümlerine göre alacağını istemek ehliyetinden(Ehliyeti iptal edilmiştir,trafiğe çıkamaz!) mahrumdu.Zira,bulunduğu mahal (Elazığ) bu iddiamızın en müsbet delilidir. Ve en mühimi ben,bu beş yüz papeli ödemek istememekteyim.Davalının pek taraftar bulunduğu Sarte’ın felsefesine göre;insan iradesi ve isteği saygı gösterilmesi gereken en önemli şeydir.Bu bakımdan,talebimin kabulü gerekir. Nihayet,geçenlerde yürürlüğe giren Dağ Kanunu(!) hükümlerine göre;müruru zaman,borçlunun canı istediği zaman nihayete erer.Bu sebeple,karşı tarafın alacak iddiasının müruru zaman yönünden reddi gerekir. Hadisede;müzayaka vardır ve 39 numaradır(!)Karşı taraf(Karaköy değil)zaten en müşkül ve de şakül(!) durumda bulunduğum bir sırada benim gafletimden istifade ederek,yıldırım nikahı ile evlenmiştir.Şayet ben,paratoner veya şi-silindi!- siperisaika yerleştirseydim(!)bu şahıs,yıldırım nikahıyla evlenemeyecekti.Şu halde,hüsnüniyetliyim.Alacak talebinin,hüsnüniyet kurallarına göre ref’i gerekir!.. Sonra;söz konusu şahsın felaketzede hanımı,benim Cengizzede hanımımla tanışmaktadır.Bu beş yüz papelin,adı geçen felaketzede ve cengizzede hanımlara felaket yardımı olarak(!) müsavaten verilmesi iktiza eder. Daha sonra,Türk Commerce kanunu hükümlerine göre,elli kaymeden fazla alacaklar,ancak senetle ispat edilebilir.(Çok sevdim ben bu şeyi,seni bilmem!)Bay Uçar Fersangue’ın seneti yoktur.Bu sebeple,alacak iddiasının delilsizlik yönünden reddi gerekir. Bendeniz,artık yok hüüü(karalandı!)hükmündeyim!..Yok hükmündeki kimseden alacak istenemeyeceği cihetle,talebin husumet yönünden reddi gerekir. Netice ve talep:Ben bu parayı vermiyorum,sıkı ise al!.. Yukarıda belirttiğim tamamen hukuki(!) isteklerimin kabulünü,kabul edilmediği takdirde siz kabul etmediğinize göre,paranın,sizin tarafınızdan davalıya ödenmesini(!) arz,Merih,Utarit,Neptün,pluton ve talep ederim!.. Çünkü,ne demişler.”Talep et ki,vereyim”.Ver öyle ise..Cengiz Altuğ(İmza yerine baş parmağını basmış)ve imza altına(Konuya esaslı parmak basılmıştır!)yazmış. Banko Di Roma’dan gelmiş bir betik Özü Bay B. Y. Yukarıda ismi yazılı bulunan şahıs,müessesemizde istihdam edilmek arzusu ile müracaatta bulunmuş ve referans olarak sizi göstermiştir. Mumaileyhin,mizaç,kabiliyet ve aile durumu hususunda bankamızı tenvir etmenizi rica eder,vereceğiniz malumatların mahrem kalacağına sizi temin ederim.Cevabınıza intizaren,teşekkürlerimle saygılarımı sunarım. B. Y.;bir maliye müfettişi arkadaşımın yeğeniydi.Devlet konservatuarını başarı ile bitirmiş;çok yakışıklı,yetenekli bir tiyatrocu olmuştu.Dönemin genel Müdürü Cüneyt Gökçer’in isteklerine karşı çıktığı için,çok sevdiği mesleğinden ayrılmak zorunda kalmıştı. Maliye müfettişliğinde bir süre çalışıldıktan sonra;idareye geçilirdi.Genel Müdür yardımcılığı;Genel Müdürlük yapılırdı.Bana da;Başkan yardımcılığım sırasında Hazmiit Genel Müdürlüğünde müdür yardımcılığı önerilmişti.Ben kabul etmemiştim.Diğer arkadaşların çoğu;idareye geçtiler ve müsteşarlığa kadar yükselenler oldu.Politikaya atılanlar,milletvekili,bakan olanlar oldu. Katolik Orhan’dan aldığım bir betikte de bu durum yer alıyor. 99 Davul ikinin doğuşu çok sevindirdi.Allah bağışlasın,analı babalı büyütsün,mürüvvetini göstersin.Tülay’ı da ayrıca tebrik eder,gözaydın derim.Biz de artık,oğlana kız yetiştirmeye bakalım!..İnşallah,annesinin de sıhhati iyidir. (İlk oğlum Devrim’den söz ediliyor) Sen nasılsın,iş durumları nasıl?İstanbullu oldun artık.Oldun ama,bir süre evden çıkamayacaksınız herhalde!..İnşallah bu yıl turne olmaz.Sen zaten,hep turne arefesinde yaparsın böyle şeyleri. Ankara bildiğin gibi.Aydın’ı da transfer ettikten sonra,idarede de epey kalabalık olduk.Reise bakarsan,hepimizi toplayacak ama,başarabilecek mi bakalım. Bizim iş durumları,kertokritik(Mülkiye deyimi)Sabahtan akşama kadar dert dinleyip pazarlık ediyoruz.(Bütçe Genel Müdür Yardımcısı).Kadro meselelerine ben,yan ödeme meselelerine Alptekin bakıyor. Zaman zaman,moralimizin çok bozulduğu oluyor.Şimdilik sabrediyoruz.Önümde yeni nikahlanmak durumu olmasa,heyete dönerim belki,yalnız turne çok korkutuyor.Zira,ev tutma durumum var.Hayırlısı diyoruz. Burada keser,gözlerinden öperim.Tülay’a hürmetler.Arkadaşlara ayrı ayrı selam ve hürmetler. Hüda hafız baki kerden. Bir müfettiş muavininden gelmiş bir betik.Servet Eröcal,Karabük’ten yazıyor. Sevgili üstad; Türkiye Demir Çelik İşletmelerinde saptadığımız intibak hatalarını,aşağıda özetliyorum. İhtisas kadrolarında bulunanlar: a-Emekli keseneğine esas aylıkları henüz ihtisas kadrosu aylıkları seviyesine yükselmemiş olan kişilerin,ödenecek aylığa esas derece ve kademelerinin tespitinde,kadro derecelerine eşit derecelere intibakları yapılmış ve intibaklarına esas kadrolardan geçirdikleri sürelerin her yılı için bir kademe ilerlemesi verilmiştir. b-İhtisas kadrolarına 1.3.1970 tarihinden sonra atanmışların intibakları da kadro aylığının karşılığı olan derecelere yapılmış. İstisnai mevkilerde bulunanlar: İşgal ettikleri kadrolarda fiilen aldıkları aylık veya ücretlerin tekabül ettikleri derecelere intibakları yapılmış ve ayrıca,emekli keseneğine esas aylıkları henüz fiilen aldıkları kadro aylık veya ücretleri seviyesine yükseltilmemiş olanların da ek geçici beşinci maddeye dayanılarak kademe ilerlemesi verilmiştir. Betikte,ayrıca barem dışı ücretliler,yevmiyeli teknik personel hakkında da sorular yer almaktadır. Bu konular;657 sayılı Devlet Memurları Kanunu ile kurulan yeni personel rejimine uyum sağlamakla ilgili teftişlerde ortaya çıkan konulardır.Bu vesileyle;o zamana dek,kaç çeşit personel olduğu da ortaya çıkmaktadır. Mektubun sonraki bölümünde,diğer gözlemler yer almaktadır.Buna göre: İntibak işlemleri yapılmadan hemen önce,tüm mühendislerin yevmiyelerinin 4/10/195 e aykırı biçimde yükseltilerek mukayese hükmünden maksimum yarar sağlanması; İhtisas kadrolarına yapılan atamaların rezalet,safalet ve felaketi dolayısıyla çok adaletsiz pozisyonların ortaya çıkması; Henüz yardımcı hizmetler sınıfına bir tek kişinin bile intibakının yapılmamış olması; Bir yönetim kurulu üyesinin hem emekli aylığını ve hem de görev aylığını alması; Bazı kişilere çalışmadıkları halde çalışıyor göstererek para ödenmesi; Personelin kurduğu veya ilgisiz derneklere,işletmedeki yüz binlerden başlayan bağışların yapılması; 100 Kaloriferli(merkezi sistem),sürekli sıcak sulu,özel bahçıvanlı evlerde 10-140 lira kira ile oturulması; Gibi hususlar da,dolaylı olarak dikkatimizi çekmektedir. Selam,sevgi ve saygılar Not:İşbu mektup,sayın Ayhan Öner üstadın telefon talimatı üzerine yazılmıştır. Personel rejiminde,her bakanlık kendi personelini yeni personel rejimine uydururken,birçok kayırmalar ve yanlış intibaklar yapılmıştı.Maliye müfettişleri de,bu yanlış uyumlaşmaları ortaya çıkarmak için,teftişler yapmışlardı.Bu Betik,onunla ilgilidir. Ev sahibimden gelmiş bir başka betik Sayın mühterem Uçar bey; Evvela selam eder,iyi günler temenni ederek elinden sıkar,işlerinde başarılar,iyi günler dilerim. Siz de,bizlerden sorarsanız,hamt olsun iyiyim. Hanımefendiye selam eder,hal ve hatırını sorar,iyi günler temenni ederim. Uçar bey;Eylülün birinde kontratın müddeti olan bir sene doluyor.Kontratı tazelemek lazım.Bu meyanda,kira bedelini arttırmanızı rica edeceğim.Bütün hayat şartlarının ve her şeyin zamlandığı malumunuz. Kirayı arttırmak için,bu mektubu yazmak lüzumunu duydum.Bir yüz lira arttırmanızı,kontratla tazelenerek yenisini yazıp hazırlanması için bir ricada bulunacağım. Bizim,eve çok masrafımız oluyor.Şimdiye kadar beş altı senedir alınan kira anca masrafına,intikal vergisi,diğer vergi,tapu masrafı kendi masrafı,çatı tamiri inanki benim oraya gelip gitme masraflarını anca karşılıyor.Menfaat olarak,sadece bir ev sahibi olarak duruyoruz,bu hususta bana bir açıklama,bir cevap beklerim. Uçar bey,su saatleri işi ne oldu ise ondan da bir malumat yazarsanız memnun kalırım.Ben de,bir eylülden sonra gelir,sizinle görüşme imkanını bulurum.Pencere demirlerini boyamak için geleceğim.Selamlar. Yalnız;adires değişti.Parayı da aynı adirese,hanımın adına gönderin. Şimdi;teftiş kuruluna giren ,dini bütün ve ilginç davranışları olan bir maliye müfettişinden gelen betikte sıra. Safa Çetin,Kurula girdiğinde;daha muavinken,poker oynayan üstadlarına” dine aykırı davranıyorsunuz.cehennemde yanacaksınız” demek cesaretinde olan birisiydi. Beş vakit namazındaydı.Ancak;dinci partilerin yönetime geldiği hiçbir dönemde idareye geçip yükselmeyi düşünmedi. Avrupa dönüşü;Yugoslavya’da otomobiliyle,otobana çıkmaması gerektiği halde çıkmış olan bir at arabasına çarpıp adamın ve atın ölümüne neden olmuş;bu yüzden mahkemeye çıkana dek hapiste kalmıştı. Üsküp’ten yazdığı bir betik. Sayın üstad; Mektubunuzu aldım.Hemen cevap yazamamamın sebebi;sizi yanıtlamak zorunda bırakmamak içindi.Sağolun,mektubunuzla ben ve konsolosluktaki arkadaşlar,lugattan araştırmak suretiyle birer kelime daha kazanmış olduk.Çünkü,ben,elimden geldiğince dilimizin gelişimine de yabancı kalmak istemeyenlerden biri,sayılabilirim. Dava ile ilgili olarak,gide gele yargıca yirmi üç Şubatı duruşma günü olarak tayin ettirdiğimizi bildirebileceğim.Bu gösteriyor ki;benim de çok ve candan istediğim yüz yüze görüşme olanağı en azından daha bir ay olamayacağa benziyor. 101 Ben burada,kah Yunus Emre,kah Naima,kah da mesleki konularla vakit geçiriyorum.Bu vesileyle,izin verirseniz sizin denetiminize bir karalamamı sunayım. ARAYIŞ Şu dünyada çok cenkleştim Herkesinen hep dertleştim Tanrı ile de uğraştım Ben yönümü çizemedim Okumaktan usanmadım Dinlemekten kaçınmadım Dolaşmaktan çekinmedim Hak yolunu bilemedim Bulan varsa beri gelsin Biz şaşkına yol göstersin İster ise aklım alsın Ben bir hedef seçemedim Behey garip ne arasın Asıl nerede sanırsın Her söylenene kanarsın Yazılanı sezemedim Safa sen de öğrenirsin Amma her şeyden geçersin Elaleme hep söylersin Sana derler,göremedim En iyi dileklerimle bayramını kutlar,saygı,sevgi ve salamlarımı sunarım değerli üstadım. Safa’ya Yugoslavya’da iken betik yazmışım.O da bana yanıt vermiş.Ama;yurda döndüğünde “Yad ellerde kaza geçirdim,biriniz beni aramadınız,sormadınız” diye sitemlerde bulunmuştu.Ben,mektup yazdığımı söylediğim halde,bunu kabul etmemişti.Yanıt verdiğine göre,betiğimi almış demek ki. Benim çocuklarımın nüfus belgelerini çıkarmam bir hayli sorunlu olmuştu.İlk oğlum Devrim doğdu.Nüfusunu çıkarmak için gerekli belgeleri İzmir Nüfus Müdürlüğü’ne yolladım.Nüfusu bir türlü gelmedi.Bu arada,on buçuk ay sonra ikinci oğlum(Kubilay) doğdu.Onun da belgelerini İzmir’e yolladım ve bekledik.Onun nüfusu da gelmedi.Kadıköy nüfus müdürlüğünden;İzmir’e gidip işi orada izlememi önerdiler.İzin alıp İzmir’e geldim.Nüfus kayıtlarına göre;bekar görünüyordum.Tülay’ın nüfus kaydı Rize’den İzmir’e gelmemiş.Gecikme,oradan kaynaklanıyormuş.Hemen,telgrafla nüfus kayıtlarını aktardık ve nüfusları alıp İstanbul’a döndüm.Burası benim ülkem Türkiye.Hiçbir iş,tam olmaz! Recai adlı müfettişten gelen betik bu konu ile ilgili Değerli üstad;İstanbul’dan döner dönmez,Nüfus müdürlüğü ile temasa geçtim.Durumu anlattım.Zannedersem,burası gereğini yaptı.Zannedersem diyorum,çünkü not aldılar ve “hemen yaparız” dediler.Artık,bu durumda tekrar telefon açıp ”yaptınız mı” diye sormadım.Olur ya,adamlar içlerinden de olsa,hayır dua etmezler!.. 102 Gelelim resmi pasa!..İstanbul’da bir şeyler var demiştim ama,maalesef kayıtlar normal.Adet yerini bulsun diye de resmi bir mektup yazdım adınıza.Fakat,çıkarılan suretler boşa gitti,üzgünüm.Kar zarar cetveli,yanılttı bizi. Durum vaziyeti bu.Halitlerle (Halit Çil)sık sık görüşüyoruz.Bir ara rahatsızlandı ama,şimdi iyileşti.Az önce telefonla konuştuk,selamları var. Bu vesile ile en derin selam ve sevgilerimi sunarım.Değerli arkadaşlarımız Adnan,Aydın,Ökmen,Recep,Turhan’a selam ve sevgiler. Şimdi,ikinci oğlum Kubilay’ın doğumu üzerine Tülay’ın ağabeyi Kayhan ve eşi Ayla Denizer’in Londra’dan yazdıkları bir betik var. Sevgili Cicim,Uçarcığım; Her ikinizi de canı gönülden tebrik eder,ailenin en yeni ferdi Kubilay’a tanrıdan uzun,sıhhatlı ve mesut yıllar diler,kucaklar,doya doya öperiz. Bizi meraktan kurtardığınız için,ayrıca teşekkür ederiz. Cicim,bu gidişle anama benzeyeceğe benzersin!(Tülay yedi kardeşti.Altı Erkek ve bir kız çocuğu doğurmuştu annesi)Hani yani,fena da olmaz!. Bu işe Hakan çok sevindi,şimdiden,iki dayı oldum deyip duruyor.Ve kız olmadığına çok memnun olduğunu da ayrıca belirtiyor. Devrim’in methini yapa yapa bitiremiyorlar,herhalde çok tatlı bir ağbi olmuştur.Gelince,hangisini seveceğimizi şaşıracağız. Dayısından sonra,kalemi eline aldı yengesi.Dedi,bakalım ne dedi? Önce,genç çiftleri tebrik eder,yavruya uzun,sağlıklı ve de neşeli günler diler,yakışıklı ve tatlı ağbisini de bastıra bastıra,yoğura yoğura öperiz. Tülaycığım;mektup yazmaya fırsat bulamadın herhalde,arasını kestin.Bundan sonra,okumaya da fırsat bulamayacaksın korkarım.Allah yardımcın olsun.Hele hele iki üç sene sonra!..Bir de,Hakan ağbilerine(dayısına)benzerlerse tamam!.. Fakat,şu ara,Uçar’ı görmek isterdim.İki oğlan babası diye kimbilir nasıl dolaşıyordur!..Elemtereke fiş,kem gözlere şiş. Herhalde,oğlanlar bu mektubu okumaya bile fırsat vermiyorlardır.Onun için,uzatmadan keselim. Biz de çok şükür iyiyiz,dönüşü iple çekiyoruz. Hepinizi kucaklar,öperiz. Maliye Müfettişleri;yaklaşık yedi yıl sonra Başkan yardımcılığı görevine giderlerdi.İdarenin adamı olan Başkanı dengelemek için kurulmuş iyi bir düzendi.İki Maliye müfettişi başkan yardımcılığı görevini sürdürürlerdi.Ben de 1972 yılında başkan yardımcılığı görevini yürüttüm.O sırada Maliye müfettişliğinden ayrılıp özel kesimde kendi firmasını kurup çalışmaya başlamış olan Radi Dikici’den gelmiş bir betik. Sevgili kardeşim; Gittin ve tam bir sessizliğe gömüldün birader.Sayın başkan yardımcıları,sık sık görevle İstanbul’a gelirlerdi.Sen gelmiyor musun kardeşim? Nasılsın,yevmiyesiz hayat nasıl geçiyor? Seninki de,amma şanssızlık haa!.. Bize gelince,özel sektör olarak atışlara devam ediyoruz,yuvarlanıp gidiyoruz.Yuvarlanıp gitmek,herhalde bana uygun tabir değil.Çivilenip gidiyoruz demek lazım.(Çivi,saç gibi demir işleri yapıyorlardı) Ercan’ın görevi bitti mi?Yerine kim başladı?Başkan tayin etmiyor musunuz? 103 Emekli Sandığının hakkımdaki yazısını almışsınızdır.Lütfen ilgilenip bir an önce çıkmasını sağlar mısınız?.Aksi halde,Emekli Sandığındaki hizmetleri,sosyal sigortalara devretmeyeceğiz. Gözlerinden öperim.Ercan’a ve diğer arkadaşlara selam. Aydın Erdim adlı müfettişten gelme gırgır betikler çoktu.İşte,onlardan biri Gittiğim turne mahallerinden gönderdiğim yazıları herhalde almışsındır.Bildiğin gibi;Perşembe günü,Görele’yi saydım.Sonra,Gümüşhane’ye geçip orayı saydım.Cumartesi dönerken Torul’u sayıp Görele’ye sağ salim vasıl oldum.Bugün de burada,vezne teftişine başladım.Kasa defterinin puantajı bitmek üzere. Gümüşhane ve çevresi,Allahın küstüğü yerler azizim.Allah,düşmanımı bile o korkunç yerlere düşürmesin.(Betik,1972 de yazılmış)Yazmakla anlatılabilecek gibi değil.Ancak,kafayı çekip konuşmak lazım.Başka türlüsü mümkün değil. Azizim,hani sana demiştim ya,beni giriş imtihanlarına gözcü çağır diye.Sakın öyle bir şey yapayım deme!..Ben gece gündüz çalışıp Ramazan’a kadar Gümüşhane ve çevresini bitireceğim.En geç,on beş Ekimde bitmiş olacak.Ondan sonra;Ankara’ya yaklaştırın;hatta İstanbul’a doğru ittirin biraz bizi artık!..Esasen;gerek bura gerek Gümüşhane ve çevresinde en iyi vakit geçirme yolu puantaj çekmek!.. Sabih’in kontrolörleri nerede kaldı?Niye hala gelmediler.Acele gelsinler,onlara çok iş var!.. Gözlerinden öperim.Beni Gümüşhane ve çevresine gönderenlere selam ve saygı yok!.. Bir betik daha Aydın’dan Evladım Uçar; Bu ne rezalet!..Ökmen çocuk adresini Başkanlığa dört kez bildirdiği halde,tarafınızdan adresi hala bilinmiyormuş.Beyannamesi tabii gelmez.Rezilliğin daniskası. On beş Ağustosta ikinci devre başlamış ve siz adressizlik yüzünden,Londra’da bulunan hiçbir çocuğa paralarını göndermemişsiniz.Müslümanlık öldü mü? Şimdi,bu mektubun içinden Ökmen’in ikamet ve banka adresleri çıkacak.Dikkat edile ve dikkatle münasip bir kaydedile!..Badema,vatan evlatları gurbet ellerde beş parasız bırakılmamalıdır.Herkesin parasının zamanında gönderilmesi ve bundan böyle bu hususa dikkat edilmesi gerekir.Beş madde ve üç sayfadan ibaret işbu cevaplı rapor falan!... Bizim Gezgin’de(Müfettişlerin kurduğu derneğin Ankara’da edindiği bir apartmandır)benim pardesü kalmış galiba. Kontrolör bilmemne Gözübüyük on gün tedavi görüp öyle gelecekmiş!Eğer,gelmeden önce,heyete uğrarsa,aman benim pardesüyü de onunla gönderiver.Büyük sevaptır!.. Buraya gelen kontrolörler,Adnan Başer’in Başbakan veya hiç olmazsa Maliye Bakanı olacağını söylediler.Doğru mu? Mümkünse bunu da Ziya’nın kulağına kaçırıverin.(Zamanın Maliye bakanı) Refakatime gelecek kontrolörler için ayrıca yazı yazmana lüzum olmadığı kanaatindeyim.Zaten,programla bana verilmişlerdir.Sabih’in yanına gelenler zehir!..Biz hırslı adamız,hızlı yetiştirildik,hiçbir iş dayanamaz,kar gibi erir diyorlar!. Safa’yı sıkıştırın,turnesinin bitmesini beklemesin,Çakırlı dönüşü kontrolörlerini de bana göndersin.Ramazan gelmeden Gümüşhane ve çevresi bitecek zira.ondan sonra bakarım icabına. Bugünlerde,üst üste patlıyor raporlarım,ama artık bitti.Başım dinlenecek. Recep ve Oktay’a gönderdiğim mektuplarda senden de bahis var amma,öğrenmesen de olur.Şimdi o inekler,benim için kafayı bozmuş diyecekler amma,aldırma.Zigana Geçidi’nde her şey olur!..İşte bu kadar!.Bilmukabele gözlerinden öperim!.. 104 Yeğenim Doğan Yüksel’den gelmiş bir betik. Sevgili dayıcım ve yengeciğim; Sizlere,uzun süredir mektup yazamadım.Kusuruma bakmayın.Biliyorsunuz,okullarımız bir aylık gecikme ile açıldı.Bu yüzden,geçen yıllardaki ders çalışmamızı bu sene daha da hızlandırmak zorunda kaldık ve üç aylık bir çalışma sonda ders yılının ilk devresini tamamladık.On gün sonra,karnelerimizi alacağız.Karnemde iyi notlar bekliyorum.Fakat,bu sene Fransızcayla aram bozuk gibi!.Çünkü;hala daha öğretmenimizin ders anlatmasına,yazılı yapışına bir türlü alışamadım. Adnan ve Nalan’ın da dersleri iyi.İkisi de,bu yıl bildiğiniz gibi,yatılı.Bu yüzden,ben evde yalnızım..Nalan,Cumartesi ve Pazar günleri geliyor.Anneannem de,bu yıl kafasını dinliyor.Artık,bizim gürültüler kalmadı evde çünkü. Annemle babam da işleriyle uğraşıyorlar.Annemin işleri,bayram üstü olduğu için sıkı.Burada,son on gün içinde hava o kadar soğuk ki,insan dışarıya çıkmaya korkuyor.Geceleri ısı eksi on iki dereceye kadar düşüyor.(1972 yılında İzmir’de eksi on iki oluyormuş!)İstanbul da herhalde soğuktur. Sizler nasılsınız?Sizleri çok özlüyoruz.Küçük Devrim artık “anne,baba” diyebiliyordur herhalde.Yengeciğim,sizi çok yoruyordur herhalde.Bir de,yürümeye başlamıştır.Artık,size durup dinlenmek yok. Dayıcığım,siz de iyisinizdir inşallah.Arada sırada bize mektup yazmayı unutmayın.Çünkü;anneannem sizi çok özlüyormuş. Anneannem,dedem ve dayımın sıhhatleri yerinde.Selam ediyorlar. Vali Ertuğrul’dan bir betik daha. Sevgili Uçar; Yeni evlat sahibi olmanın telaşını ve gailelerini bizden iki kere daha iyi bildiğin için,Ümit Ertuğ’a kavuşmanın sevincini paylaşan mektubuna cevap vermekte bu denli geç kalmış olmamı hoş görürsün sanırım. Erkek çocuk babası olmak,erkek olduğumuzu ıspatlıyorsa,artık bazı şeylerden kesinlikle şüphe etmemek gerekecek demektir!..Böylece,yanlış toplumsal değerlendirme ihtimalinden kesinlikle kurtuluyoruz herhalde!.. Bu sene,merkez emrinde kalmak suretiyle,önemli bir badireyi de atlatmış oluyorsun.Tanrı,sonunu devamlı kılsın!..Biz de,baba olmanın zevkini,ücra taşra kasabalarında sindirmek ihtimalinden kıl payı kurtulmuş olduk!.Darısı,sizlerin başına. Müfettişliğin,birçok yönleriyle sabit göreve değişilmez yaşantısından bıktığınız gün,sizleri aramızda görmek bize ancak zevk ve güven verir. Ben ve Ümran,sana ve Tülay’a selam eder ve saygılarımızı sunar,Devrim ve “What is his name”in gözlerinden öperiz. Sevgili Hayhan Öner üstadtan gelmiş bir betik. Sevgili Uçar Erdoğan’a postalanacak para üç sterlin kırk şilin.adresi de aşağıda. Puro meselesine gelince:Aşağıdaki tercik sırasına göre üç marka yolluyorum.Bunlardan yüz adet mümkün olursa çok memnun olurum.Eğer bunlardan hiç birini bulamazsa,teyze hanım,bulunanların en iyi cinsinden gene ayni miktarda alabilir.Eğer uçakla geliyorsa,Duty Free Shop’larda muhakkak ve çok daha ucuza bulabilir. 1-Ritmeester-Corona 2-Agio 3-Extra Senoritos Willem II Katlanılacak külfet için sana ve teyze hanıma şimdiden teşekkür ederim. 105 Karaköy sakinlerine selam ve sevgiler.Gözlerinden öperim. Ayhan Öner üstadın;puro içme alışkanlığı vardı.O zamanlar bunların Türkiye’ye ithali yoktu.O nedenle;yurt dışından getirtirdi.Bu kez de;hanımın teyzesinin İsviçre’den gelirken puro getirmesini istiyor. Sonraları;yurt dışına her gidişimde,Ayhan üstada purolarından ya da sigarilloslarından getirirdim. Bir aralık ben de bunlardan içmeğe başlamıştım.Ekonomik durumum bozuldukça yerli sigaraya,en sonunda takımla Birinci sigarası içmeğe başlamıştım. Kırk iki yaşına dek içtim sigarayı.Nefes darlığı çekmeğe başlamıştım.Akciğerlerimi kontrol ettirdim.Doktor ”Müfettiş bey,akciğerlerinizde bir şey yok.Ama,niye bu vesileyle sigarayı bırakmıyorsunuz?”dedi.Bırakayım mı doktor diye sordum.Bırakın dedi.Sigara paketini ve çakmağı çıkarıp önüne koydum ve “sigarayı bıraktım” dedim.Bırakış o bırakış. Ne yazık ki;bunları bana söyleyen doktor bir yandan da sigara içiyordu.Üç yıl sonra,akciğer kanserinden öldüğünü öğrendim. Doktor,beni kurtarmıştı ama,kendisini kurtaramamıştı! Sevgili Hayhan Öner üstadtan gelmiş bir betik İstanbul’a gelip gitmişsin,göremediğime üzüldüm.Eğer,eve de uğradıysan,daha da üzüleceğim.Biz,söyledim mi bilmiyorum,validede kalıyoruz.Gene gelir de uğrayacak zamanın olursa,aklında bulunsun. Uçar;senden bir ricam var.Benim,müfettiş olarak o uyduruk merkezim acaba neresi?Nakil işi dolayısıyle önem kazanacak.Eğer,Ankara işse berbat.Bir zahmet,bürodan öğreniver.Ankara olması halinde de,vakit varken,münasip bir yer olarak değiştirilmesi,eşya nakli için ödeyeceğimiz paranın bir kısmından olsun,beni kurtarabilir. Zamanını aldım,kusura bakma.Gözlerinden öperim.Ercan’a selam ve sevgiler. Not:Adnan beye başsağlığı telgrafı için teşekkürlerimi ve bilvesile saygılarımı iletir misin? Ercan ve Nazif’e de telgrafları için teşekkür ederim. Ayhan Öner(Hayhan Öner derdik)üstadın sözünü ettiği baş sağlığı telgrafları;kız kardeşinin ölümü ile ilgilidir.Tam,Türkiye klasiği bir ölümdü onlarınki. Yeni evlenmişler ve eşiyle balayı için Göreme’ye gitmişlerdi.Balayından dönerken gece yolculuğu için bindikleri otobüste;demir saç yüklü bir kamyon otobüsün,bunların bulunduğu yanını bir bıçak gibi biçmişti.Demir saçlar;kamyonun yanından dışarı taşmış durumdaymış.Onlarca kişinin başını koparıp ölümlerine neden olmuştu.Kız kardeşi ve kocası da bu korkunç kazada can vermişlerdi. Günümüzde de benzer trafik kazalarının haberlerini okuyoruz,izliyoruz.Türkiye’de hiç bir şey değişmiyor denilse,yeridir. Londra’ya gitmiş olan İzmir müfettişlerinden Recai Turan’dan 1972 yılında gelmiş bir betik Sizlere çoktan beri yazmadığım için çok üzgünüm.Hoş karşılayacağınızı ümit ediyorum.Başkan yardımcılığı görevine başladığınızı öğrendik.Başarılı ve hayırlı olmasını dilerim. Bizlere gelince,iyiyiz.Günlerimiz lisan çalışmakla geçiyor.Bir bakıma,oldukça talihsiz bir dönemdeyiz.Herkes gibi,daha doğrusu bizlerden önce yabancı ülkelere gönderilen üstadlarımız gibi,biz de araba almak arzusundayız.Ve aslında,buna mecburuz.Türkiye’de katlandığımız ve katlanmak zorunda kalacağımız iktisadi zorunluluklar bizi buna itiyor maalesef.Böyle olunca da,bize verilen paranın enaz yarısını tasarruf etmek zorundayız.Bu,hemen hemen mümkün değil.Kiralar,değil geçen yıllara nazaran sadece geçen 106 yıla nazaran yüzde doksan(asgarisi)fazla.Biz buraya geldikten sonra,fiyatlar da asgari yüzde yirmi arttı. Peugot son bir yılda yüzde kırk oranında(dört defada)zam yaptı.Ve,bu nedenle Avrupa artık hiç cazip değil.En büyük kazancımız herhalde lisan yönünden sağlayabileceğimiz ilerleme olacak. Sayın üstadım;özür dileyerek üç konuda yardımlarınızı dilemek arzusundayım. Birincisi;Türkiye’den aldığımız haberlere göre yevmiyeler kesilmiş(Müfettişler maaşlarının yanında,yıl boyunca sürekli yevmiye de alırlardı.Böylece,beş yıllık bir maliye müfettişi,müsteşar kadar para kazanırdı.O yıllarda,Sayıştay kararlarıyla sürekli yevmiye düzeni kaldırıldı).Ankara’da on yılı dolduran müfettişler,dördüncü dereceye alınmaya başlamış,intibakları yapılıyormuş. Bu duruma göre;benim Aralık 1972 ayı sonunda,on yılım doluyor.Şöyle ki: 1963 yılı Ağustos ayı sonunda Hesap uzmanı muavini olarak göreve başladım.Hesap uzmanlığından teftiş heyetine geçişte herhangi bir inkita olmadı.O arada,üç dört ay kadar gelirlerde(zırai kazançlar servisi)çalıştım.Yedek subay okulunda geçen süre,on yılın hesabında nazara alınıyorsa,ki aklımda öyle kalmış.Fakülteyi bitirdikten sonraki hizmetlerimin toplamı,Ekim 1972 dahil dokuz yıl iki ay . Ancak,bundan başka benim dört ay ilkokul öğretmenliğim(Isparta-Yalvaç’ta)ve dört ay ortaokul öğretmenliği (Ordu-Perşembe ortaokulu)görevim mevcut.Nitekim;yirmi beş asli maaştan otuz asli maaşa terfim sırasında,Hesap uzmanları kurulunda ortaokul öğretmenliğinde geçen dört ay dikkate almıştı ve altı ay değil iki ay sonra otuz asli maaşa terfi etmiştim. Böylece,bu ay dahil hizmetlerimin toplamı dokuz yıl on ay oluyor ve on yıl hizmet Aralık ayı sonunda bitiyor. Eğer,gerçekten on yılı dolduranlar , dört dereceye intibak ettiriliyorsa,bu hususta değerli yardımlarınızı istirham edeceğim.Bu konuda beni aydınlatma lutfunda bulunursanız çok memnun olurum. Sayın üstad;ikinci dileğim şu: Yine araba konusu.Çoğumuz Ford veya Peugot alacağız.Hiç olmazsa,üç dört kişi Ford alacak.Ben,şahsen Ford almayı düşünüyorum.Borçlanmak zorunda kalacağız ama,buna çok alıştık. Geçenlerde,Almanların buradaki Ford acentalarına gittik,konuştuk.Bize önemle ve ısrarla yaptıkları tavsiye,paranızı Türkiye’den DM olarak transfer ettirin yolunda oldu.Poundun dalgalı kura geçmesinden sonra,bizim parite yüzde sekiz oranında değişti.Ama Pound-DM paritesi daha fazla değişti.Böylece,arabanın bedelini öderken oldukça zararlı olacağız. Benim öğrenmek istediğim şu:Almanya’da bir hesap açtırıp kurula bildirsem,hiç olmazsa son üç aylık avansımı DM olarak Almanya’daki hesabıma gönderebilir misiniz?Veya,hesap açtırmaksızın bana DM olarak düzenlenmiş çek gönderebilir misini,z? Poundun geçici süre serbest bırakılmasından sonra,elçilik mensuplarına aylıkları DM olarak gönderildi.Özellikle,bizim mali müşavire böyle geldi.Ayrıca,bir hesap uzmanı,iki ay önce bu konuda başkanlıkla temasa geçti ve başkanlık olumlu karşılamış.Tabii,başkaları böyle yapıyor diye emsal vermek ve talepte bulunmak arzu ve iddiasında asla değilim.Sadece,kurulumuzun düşüncesini öğrenmek istedim.Ve resmi olarak başkanlığa yazmadan önce siz sayın üstadımıza bir arkadaş olarak sormayı uygun buldum.Sayın üstad,eğer bu olabilecekse,hemen Almanya’da bir hesap açtırıp başkanlığa bildirmeyi düşünüyorum.Bu nedenle,beni aydınlatırsanız memnun olurum. Diğer bir dileğim şu üstad: Kasım başında,benim için para çektiğinizde,bunun beş yüz lirasını,aşağıdaki adrese göndermenizi istirham ederim.(Adresi yazmış) İşte,dileklerim bunlar sayın üstadım.Bir hayli başınızı ağrıttım,vaktinizi aldım.Özür dilerim. 107 Sizler nasılsınız?Ercan bey üstadımız nasıllar?Kaderde Ercan beyle tekrar çalışmak da varmış.Yani,İzmir grubu iktidarda.Fakat,İzmir’in son temsilcisi olan beni de alın ekip tamam olsun. Heyetteki ayrılmalar bu süratle devam ederse,herhalde iki üç sene sonra sıra bize gelir.Hayırlısı.Artık,gelecek için hiçbir plan yapmıyoruz.Şu yevmiyeler kaldırıldıktan sonra!.. (Tabii doğru ise)Bilmiyorum ne olur.Dileğimiz bu.Herhalde,telafi edecek tedbirler buluruz.Yoksa,devletin namusu diyebileceğimiz denetim organlarına yazık olur. Değerli üstad,burada sözlerimi bitirirken,başta Ercan bey üstad olmak üzere bütün arkadaşlara sevgi ve selamlarımı sunarım.Bu vesile ile;sonsuz sevgi ve saygılarımı kabul etmenizi dilerim. Şimdi;sırada Keban teftişinde tanıdığım bir laz doktor var.Erdoğan Özbek. Bu kişi;Keban Barajını yapan Fransız firmasının sözleşmeli doktoruydu.Keban’a ilk gittiğim gün;akşamüzeri beni telefonla aradı.Kendisini tanıttıktan sonra ”Müfettiş bey,ben buraya gelen tüm müfettişlerle içki içme yarışına girdim ve hepsini yendim,masada sızıp kaldılar.Bugün sıra sizde.Sizi;Etibank’ın sosyal tesisinde bekliyorum” dedi.Ben de kabul ettim. Mesaiden sonra;söylenen yere gittim.Kaymakam,Malmüdürü,hükümet doktoru,diğer daire başkanları ,çeşitli mezelerle donatılmış bir uzun masayla beni karşıladılar.Beni davet eden doktorla tanıştım ve onun yanına oturdum. Muhabbet başladı.Oradaki Fransızlara ihraç yoluyla satılan Derdalan şarabı içmeğe başladık.Gece yarısına doğru(Yaklaşık dörder litre şarap içmiştik)doktor ”Müfettiş bey,ben pes ediyorum,beni yendiniz” dedi ve kafası masaya düştü.Sızmıştı.Onu;hükümet doktorunun cipine bindirip lojmanına götürdük. Bundan sonra;doktorla çok samimi olduk.Hemen her gün,Fransız firmasının deposundan dinamit çalar ve Fırat’ta dinamitle balık yakalardı.Çok tatlı bir hanımı ve bir bebekleri vardı.O balıkları kızartır ve inşaatın güvenliğinden sorumlu olan jandarmanın komutanı üst teğmenle masaya oturur ve muhabbet ederdik. Sonra;bir aralık yolu İstanbul’a düşmüş ben de onu bir içkili yerde ağırlamıştım.İşte;bu doktor,Keban Barajı’ndan sonra;Benghazi’ye gitmişti ve oradan yazıyordu. Aziz dostum;18.10. 1972 tarihli mektubunu alalı hayli gün geçtiği halde,daha henüz size mektup yazamadım.Bu mektup yazmamdaki tembelliğimle beraber,oğlum Kaan’ın bizleri fazlasıyla üzen hastalığını da ilave etmek lazım. Yüksek ateş ve karın ağrısı günlerce davam etti ve hiçbir teşhis konulamadan,hamdolsun iyileşti.Bir ara,annesi ile birlikte Türkiye’ye göndermeye bile karar vermiştik.Ama,buna lüzum kalmadan çok şükür iyiye gitmeye başlamıştır. Senin koçlar,inşallah iyidirler.Bizlerin artık,şimden sonraki işleri ve düşünceleri,bunlar.İnsan oğlu böyledir işte.Bir periyot dönüp duruyor.Tabiat kanunu.Dün baba ve annelerimiz;bugün bizler,yarın da onlar koşturacak,didinip uğraşacaklar.Yalnız,ne varki iyi insan hasreti çekiyoruz.Hele böyle,yabancı yerde olmak!..Dünya yüzündeki iyi insan hasretini daha da çok arttırıyor.Heran hakiki dostları hatırlamamanın imkansızlığı var günlük yaşantıda.Her hadise,her hareket Ah! Filan dost olsa dedirtiyor insana,elde olmadan. Kısaca;dostlardan uzak,içkiden uzak bir hayat(Libya’da çalışıyor ve içki yasağı var),tabii hayat denirse.Ama,sonrasını düşünerek bu kısa hayatın değişik anına tahammül edebilme gücü kazanıyor insan. İşte böyle dostum.Sizlerin Ankara’da ne gibi hayat yaşadığınızı biraz tahmin eder gibi oluyorum.Şimdiki pozisyonun da güzel olması herhalde daha rahat bir yaşam sizlere kanaatindeyim. 108 Komutandan da iki gün önce bayram tebriği aldım.Daha henüz,bir mahsul vermemişler!..Ama,çocuğun ismini şimdiden koymuş tabii.Pırıl. Benim burada,Iraklı bir arkadaşım var.Kendisi,bir Türkle evli.Tıp Fakültesini İstanbul’da okudu.İstanbul’dan beni çok iyi tanıdı.Bir de,gelmeden,Aşağı Gureba’da ihtisas yapan bir doktor,onu salık vermişti.Neyse,bu doktor bir buçuk ay sonra mukavelesi bitiyor ve Türkiye’ye gidecek ihtisasa.Şimdi,halen yüz elli bin lira kadar döviz Türkiye’ye sokmuş durumda.Kendisi Irak pasaportu,hanımı ise Türk pasaportu taşıyor.Diyor ki:Ev eşyalarından bazılarını Türkiye’ye sokabilir miyim?Bana,ne gibi bir avantaj tanıyabilirler.Ben de,sizden,daha önce ona bahsetmiş olduğumdan;bir mektupta sorarım,bilebildiği kadar o bize yazar dedimdi.Şimdi,bu görevi yerine getirmek için,durumu size bildirdim. Evet dostum;biz daha henüz kısa kollu gömlekle geziyoruz.Ama,şimdi oraların ne kadar soğuk olduğunu tahmin ediyorum.Ve böyle soğuk bir zamanda,mesela Karaköy’deki ayakta tek tekçide şöyle bir atıp sonra,ısınmış olarak orayı terk etmeyi düşünüyor;özlemini duyuyorum.Tabii,çıkarken pardesü yakasını da iyice bir kıvırıp elleri de cebe soktun mu tamam.. Şöyle oturup sizinle iki laf edebilsem,nelere değmez ki!.. Ben de,bir aydır hastanede çalışmaya başladım.Onun için adreste,posta kutusu değiştiği için değişiklik var.Yeni adresimi de,aşağıya yazıyorum. Bir ay öncesine kadar,dispanserde çalıştım.Belki de,önce size yazmıştım.Burası daha iyi tabii.Ama,gece nöbetleri birazcık zahmetli ve riskli.Ne yapalım.Herşeye katlanacağız,madem ki buraya geldik. Sonra;lisan bilmememiz de işlerimizde müşkülat doğuruyor.Birazcık,hastayı idare edecek kadar Arapça öğrendik.Burada ekseriyetle İngilizce ve İtalyanca bilenler var.Fransızca bilene rastlamak bir şans eseri oluyor.Ama,inşallah bu deveyi güdeceğimize benziyor.Allah,bir zeval vermezse. Gece nöbetleri biraz sık sık geliyor.Dört günde bir.Ama,ertesi gün izinli oluyoruz.Yani,burada hiç kimse,altı saatten fazla çalıştırılmıyor.Bu bakımdan,çok çok iyi Türkiye’den. Daha,oturma müsaadesi ile kontratlarımız Tripoli’den gelecek.İmzalanmadığı için,daha araba alamadım.Hemen kontrat işi bitsin,araba alacağım,biliyorsun araba sevdamı.Senin Vosvos nasıl?Çok çok selamımı söyle ve bir gez ve Elazığ’daki maceramızı hatırlat.. Burada da vosvos lar çok ve ucuza.Yenisi otuz kırk arası oluyor. Bizden bu kadar.Sizin iyi haberli mektuplarınızı beklerim.Selamlar. Doktorun;bu mektuptan önce yazmış olduğu bir başka mektup Aziz dostum; Hadi hadi.Bugün Pazar,bir yerde yine kafa yaparsın.Biz de burada çalışıyoruz.Ama,bunun yerine Cuma günleri tatil tabii. Ankara’ya gediğimde çok istedim sizi görmeyi.Ama,hadise şöyle: Cuma günü bana konsolosluktan telefon ettiler.Bilet ve diğer evraklar hazır diye.Hemen o gün,akşam arabası ile Ankara’ya geldim.Sabah,öğleye kadar işimi bitirip akşamı beklemeden Gazanfer Bilge’yle dönmeye mecbur kaldım.Aslında,niyetim,bileti saat on bir yerine yirmi üçten sonrasına almaktı,ama hepsi dolu idi,hemen gidersen bilet var dediler.Ben de;sizleri orada bırakıp İstanbul’a eşyaları hazırlamağa koştum.Çünkü,Salı günü hareket edecektik.Eğer daha sonra olsaydı hareketimiz, belki de ertesi güne dönebilirdim.Bu bakımdan kusura bakmamanızı. Evet,biraz yolculuktan biraz da buradan bahsedeyim.İşe önce Lübnan’dan başlamalı.Ne idi o zahlare dedikleri rakı.Havuzun karşısına geç otelde ve kaymak gibi yuvarla mübareği.Beyrut hakikaten çok güzel yer.Tam yaşanacak yer.Bizler için,paran çok olacak tabii.Yoksa,her yer karanlık.Orada Türkan Şoray’ın filmlerine gittik.Ne de olsa,turizm memleketi. 109 Burası ise pek fena değil.Eğlence diye bir şey yok,aramamalı tabii.Rakı ise,hepten yasak.Karaborsa yüz liraya bulunabiliyor bazen.Ama o da,altın mı mübarek.İnsanın midesine oturuyor, gözünü seveyim,arada bir atarken bizleri hatırlayıver ki,belki kokusu gelir!.. Hayat burada da oldukça pahalı.Makina kısmı ise korkunç derecede ucuz.Daha henüz araba alamadım tabii.Geleli tam bir ay oldu.Mesela,televizyonun en büyüğü bin beş yüz lira.Hele,Japon malları çok daha ucuz.Burada,her milletten mal satılıyor,Türkiye Hariç!..Bu konuda,ileride daha aydınlatıcı bilgi yazarım size. Bunu bitirdikten sonra,komutana ve iş müfettişi Basri beye de mektup yazmayı düşünüyorum.Ne yapayım.Şimdiden sıla hasreti başladı.İnsanın kendi arkadaşları yanında olsa(Rakı ile beraber)dağ başında bile çalışır.Eğer buraya gelirsen,evim çok müsait ve çok merkezi bir yerde.İki bin iki yüz liraya tuttum.Gelirken,yanına bir iki şişe almayı da unutma. Ah nerede o günler!..Tekrar selamlar. Kıbrıs savaşından önce;gizli bir iş için Kıbrıs’a gitmiştim.Orada;büyükelçilik mali müşaviriyle tanışmıştım. Bu görev sırasında;büyükelçiyi ziyarete gittiğimde bana “Briç bilir misiniz” diye sordu.Bildiğimi söyleyince;üç hafta süren görev boyunca her gece,büyükelçilikte ben ,büyükelçi,bayraktar ve müsteşar briç oynamıştık. Bu arada;güney Kıbrıs’a geçmiş ve yunanlı askerlerin hakaretleriyle;olay çıkarmak isteyen davranışlarıyla karşılaşmıştık. Orhan Yenilmez adlı bu kişinin betiği: Sayın kardeşim Uçar; Kadıköy’de Rıhtım Caddesi Bayraktar İşhanı Kat 4 de mukim İntaş isimli inşaat firması;Erenköy-Suadiye yolu üzerinde,Çadırlıköşk durağında dört yüz otuz daireli modern bir site kurmakta olduğunu ilan etti. Belki hatırlayacaksın,buraya geldiğinde,ben de İstanbul’da bir kat almayı tasarladığımdan size bahsetmiştim.Hatta,siz de Caddebostan,Suadiye cıvarını sağlık vermiştiniz.Mezkur yer,galiba sizin muhite yakın bulunuyor. İstanbul’u iyi bilmediğim için,her ne kadar şirketten broşür istedimse de,siz bu Çadırlıköşk tarihi mesire yeri denen mahaldeki inşaat sahasını bir görüp;halen oturmaya elverişli bir muhit olup olmadığını;inşaatın başlayıp başlamadığını;meskun bir yerde bulunup bulunmadığını;denize,demiryoluna,Bağdat Caddesi’ne yakınlığı,uzaklığı;yol ve ulaştırma vaziyeti;İnşaatın ne zaman biteceği v.s. hakkında bilgi ve görüşlerinizi,bu inşaatla ilgilenmeye değer olup olmadığı hakkındaki tavsiyelerinizle birlikte bildirmenizi rica ediyorum. Zahmetiniz için,peşin teşekkürlerimi sunarken,eşim Perihan ile birlikte size ve eşiniz sayın hanımefendiye selamlarımızı sunar;küçüğün gözlerinden öperiz.Buradan emir ve arzularınızı bekleriz.. Aydın Erdim’den bir betik Sevgili Uçar; Bildiğin gibi,tam konuşurken bir şeyler oldu ve konuşamadık.Ben de bunun üzerine yazarak konuşmaya karar verdim.Telefonu kapattım ve kağıda sarıldım. Anlatmak istediğim şuydu: Şimdi,bizim ekip Gümüşhane,Torul;Kelkit’in teftişlerini tamamen bitirdi.Pazartesi günü de ben,Gümüşhane’nin icrai takibatını bitireceğim ve Bayburt’a geçeceğim.Oranın da tahakkuk teftişleri bitti.Perşembe günü gidip kontrolörün raporlarını okudum,etrafa göz attım.İyidir.Şimdi,çocuk raporlarını yazıyor.Bir kontrolör de Kelkit’e ait raporunu yazıyor ve ondan sonra,tahsildar makbuzlarını toplamaya başlayacak.Muhasebe teftişi de halen,bir kontrolör tarafından yapılıyor. 110 Pazartesi de ben,Bayburt’a geçeceğim.Bir haftada,orada bana ait işleri temizlerim.Oradan Kelkit’e geçip tahkikatımı yapıp Gümüşhane’ye döneceğim.Üç gün de tahkikatın raporlarına ayırsam,o da Sayıştay’dan gelecek evrakta bir şey çıkarsa,çıkmazsa bir günlük bir iş.Böylece,turne programında benim adımın karşısına yazılı program bitmiş oluyor. Yalnız,ay başında üç kontrolörün daha gelmesi lazım.Ben onları ne yapayım!..Oturtacak yer ve yaptıracak iş yok.Eğer o adamların benim yanıma gelmeleri zaruri ise,altı kişiye iş ve yer bulunacak yeni bir turne vermeniz lazım.Ekipler,kalabalık kurulmuş.Teftiş birimleri,küçük geliyor. Yalnız,şunu söyleyeyim ki,bu bölgedeki işleri bitirdikten sonra,benim on beş gün izin almam zaruri.Durumu anladığını sanırım. Bu durumda;halen benim yanımdakileri ve gelecek olanları benden alırsanız,ben izinden sonra tek başıma turneye devam ederim.Eğer almazsanız,bu adamları peşime takıp,yeni turne yerinde işe başlatıp,iş bölümünü yapar,iznimi ondan sonra kullanmağa başlarım.Artık,nasıl düşünürsünüz bilmiyorum.Aslında,ikinci şık belki daha iyi. Bizim buralarda,gece hayatımız olmadığından sabah sekiz buçukta daireye girip akşam onbirde çıkıyoruz.Yemek molaları müstesna.Eğer,becerebilirsen,artık biraz gece hayatlı ve hiç olmazsa onbeş günde bir İstanbul’a gidebileceğim bir yere gönderirseniz beni,iyi edersin. Benim yanımda,Mehmet Pamuk diye bir kontrolör var.Azizim,bu çocukta bitmez tükenmek bilmeyen bir enerji var.Müthiş çalışkan.Zaten,bu cıvarın erken bitmesinde,çok büyük rolü oldu.Gayet esaslı bir çocuk. Sabih üstadın yanından geldi.Sabih üstada da sorun.O da beğeniyorsa;bu çocuğu bizim gelecek imtahana hazırlayalım.Bu husustaki teklifini ve görüşünü bekliyorum. Duyduğuma göre;Bursa’da altı milyonluk bir yolsuzluğa el koymuşsunuz.Etem Yanılmaz’ın böyle bir halt edeceği belliydi.Vaktiyle almadılar oradan,sonra re’sen tekaüd etmek zorunda kaldılar.Kimlerin başını yaktınız Bursa’ya gönderip.Merkez emrini rahat durdurmadınız gitti. Bir daha hatırlatayım,aman Uçarcığım,insanları temiz bir yere yollatın beni.Ama,sakın bu isteğimden Ercan’a ve Başkan’a bahsetme.Yani elinden,senin elinden ne kadar gelirse,o kadar yeter.Gözlerinden öperim azizim. Bursa’da ortaya çıkarılan büyük yolsuzluk konusunda çalışan müfettişlerden gelen bir betik.Betiği Haluk Ferden Gürsel yazmış. Bu kişi;hem çok akıllı hem de iyi İngilizce bilirdi.Kısa bir süre Maliye müfettişliği yaptıktan sonra;Birleşmiş Milletler UNESCO örgütünde çalışmaya başladı ve oradan emekli olmuş olabilir. Sayın üstadım;İyi günler dileriz..”Bursadakiler” olarak.Bildiğiniz gibi,çalışıp duruyoruz. Gerek sorumlular gerekse işin hacmi yönünden kesin bilgiler elimizde yok. İş çok ağır yürüyor.İnşaallah,Adnan bey üstadımızın(Kurul Başkanı) dediği gibi;yirmi dokuz Ekime yetiştiririz.Bir farkla yalnız..Cumhuriyetin ellinci yıl dönümüne. Memur meselesi,bilirsiniz her zaman bir problem olmuştur..Gene öyle..Bir “Emlak vergisi” tutturmuşlar..Cümle memurlar bu işte.Kontrolörlerin bir kısmı da öyle. Bir türlü onu(on kişiyi) tamam edemiyoruz.Bugün,Gelirler Genel Müdürlüğü’nden kontrolörlere telefon etmişler,Isparta’dan iki tane bize katılıyor,bizim size teklif ettiğimiz Ümit bey ise katılmıyormuş. Bu arada,diğerlerinin turnelerinin bitiş tarihlerini size bildiriyorum..Varın,ne edecekseniz edin..Ben de herhalde Cumartesi oraya kaçarım.(Ankara’ya)..Sözlü bilgi de veririm size.Şimdilik,Ercan bey falan geleceğimi bilmese iyi olur,gibi gelir. (Haluk,biraz kaytarıcı bir tipti.Bundan önce de;Erzurum turnesini hasta olduğu gerekçesiyle terk etmiş,Ankara’da sağlık denetiminden geçirilip turne yerine geri postalanmıştı.) 111 Üstadım,altı yedi aylık iş temizlendi.Ayrıca;kimse bir şey bilmiyor ya da söylemiyor.Tüm bilgiler,ikinci el,bir şeye yaramaz.Biz de,ikinci el de olsa ifadeleri kaydedelim deriz.. Üstadım,en mühim mesele,bu kontrolör çocukların dönmesi şimdi..Hepsi sızlanıyorlar..Bize bir şey söyleyin,bildirelim. Şimdilik,saygılarımı sunarak ayrılıyorum.Arkadaşların da saygıları var. (Haluk,ekip başıydı ve bu betiği o sıfatla yazmıştı) ,Aydın Erdim betiği daha Sana,geçen gün yazdığım mektubun cevabını alamadım.Sanırım,işlerin bir hayli kalabalık.Heyetin işleri hemen hemen sana kalmış gibi görünüyor.Her yazının altında,senin imzan görülüyor.Her neyse,goygoyu bırak da sen bana hafif bir cevap ver. Buradaki söylentilere göre,Ercan üstad süresini bitirip İstanbul’a gidiyormuş.(Reis tayin edilmezse bitirip gelmez ya,o ayrı mesele)Her neyse;bu ay sonunda veya Mart’ta,ne hal ise,oraya Oktay giriyor mu girmiyor mu,bu bir türlü anlaşılmıyor.Son olarak İlhan Özer ve Muammer İslamcıoğlu’nun getirdiği haberlere göre,Oktay sayın bakanın yanından ayrılıyormuş.Bu arada,benim gelmem tabii ki var..Bir de,senin Fransa’ya gitme meselen varmış.Bursun kabul edilmiş ve eline gelmiş.Sen sahiden bir yerlere gidiyor musun? Yoksa;Eylül’e kadar orada mısın?Bu konu benim için önemli.Zira,bizim hanımın çalıştığı dershaneye,ayrılış tarihinden bir ay önce haber verip mukaveleyi fesh edeceğiz.Ay sonuna da az kaldığı için,habire ve telaşlı olaraktan bu konuyu sorup duruyorum.Oktay hergelesi ve sen bir olup kesin kararınızı verin ve de bana iletin.Yani ki,Oktay reis muavinliği yapacak mı ve de sen,Fransa illerine ilim yapmağa sahiden gidecek misin? Geçen mektupta sana bildirdiğim şekilde ev hesabının mutabakatını sağladın mı?Yani,yüz liralık borcum kaldığına dair sende vicdani kanaat hasıl oldu mu!..Hasıl olmadı ise,ne şekilde hasıl edebilirim,onu da bildir!.. Durumun vaziyetleri işte bundan ibarettir!..Buralarda da Hayri üstad,Deniz Nakliyata adam ayartmakla meşguldür.Sanırım,yakında Turan Tükenmez üstadı götürecektir. Şimdilik bu kadar.Bir de,bugünlerde benim kayınbirader sana bir iş için Tevfik veya Atilla’yı bulmak için baş vurabilir.İlgilenip de Tevfik veya Atilla’ya pas verirsen,iyi edersin,hem de beni memnun edersin!.. Ankara üstadlarına ve de daha ufaklarına selam eder,senin de gözlerinden öperim. Yeni personel rejiminin uygulamaya konulmasından sonra;teftiş kurullarının önemi azaltılmıştır.Günümüzde ise,hiç kalmamıştır.İşte;sürekli yevmiyelerin kesilmesi ile teftiş kurullarına vurulan darbenin ardından;personel yasasına göre teftiş kurullarına vurulan darbeye isyan eden Recai Turan’ın uzun betiğinden alıntılar. Muhterem üstat; Önce,daktilo ile yazmak zorunda kaldığım için özür dilerim.El yazımın pek okunaklı olmaması ve konunun taşıdığı önem nedeniyle daktilo ile yazmak zorunda kaldım. Bir saat kadar önce,telefonla on dokuz Kasım tarihli Resmi Gazete ile yayınlanan ilk dört sınıfın tesbiti ile ilgili kararnameden söz ederek,İstanbul grubu olarak tepkinizi sormuştum.Hiçbir hareketin olmaması beni şahsen çok şaşırttı.Neticede,meramımı anlatamadığımı düşünerek,konuyu daha geniş olarak bir kere daha yazı ile anlatmayı uygun buldum. 657 sayılı yasanın bazı hükümlerine yollama yapan müfettiş;yasa hükmüne göre “Bu kanuna tabi kurumların kadrolarında aylıklar,hizmetin devlet için taşıdığı değere göre tesbit edilir.”belirttikten sonra;çıkarılmış bakanlar kurulu kararını eleştirmektedir. Şu halde;bakanlar kurulu devlet için arz ettiği önemi esas almak suretiyle bu kadroları tesbit etmiş bulunmaktadır. 112 Fakat,teftiş heyetlerinin bu kararname karşısındaki durumu ne olmuştur?Kararnameyi hazırlayanlar,teftiş heyeti mensuplarının bir nevi fiyatını nasıl tayin etmiştir?Yani,farz edelim ki ikinci sınıf bir maliye müfettişinin mesela İzmir’deki milli emlak müdürü kadar önemi var mıdır?Maalesef hayır üstat.Kararnameyi hazırlayanlar,beş,dört,üç ve ikinci sınıf maliye müfettişlerine,vergi dairesi müdürü,milli emlak müdürü,muhasebe müdürü,daire tabibi,kambiyo müdürüne erdikleri değer kadar değer vermemişlerdir. Özet olarak;bakanlığın mahalli teşkilatında görevli olup haklarında teftiş ve tahkikat yaptığımız pek çok memurlarımız;maliye müfettişlerinden üstün tutulduğu;yani bunların görevlerinin bizim görevlerimizden üstün olduğu görülmektedir. Üstad;destanlar gibi mektup yazarak başınızı ağrıttım.Bilmiyorum ben mi yanılıyorum,kararnameyi okuyunca çıldıracak gibi oldum.Teftiş hizmetleri bu kadar hor görülmemeliydi.Bir vergi dairesi müdürünün altına düşürülmemeliydi. Biliyorsunuz,burada yalnızım.Kime anlatır,kime dert dinletirsiniz. Bu ifadeleri ukalalık,bilgi taslamak diye değil de,lütfen bir deşarj olarak kabul ediniz.Bu kararname ile,teftiş heyetlerinin yıkıldığını hissettim.. Recai Turan;söylediklerinde yüzde yüz haklıydı.Sonraki aylarda,korktuğu yeni personel düzeninin uygulamaya geçmesi sonucu;Teftiş kurulunda daha fazla durmamış ve ayrılıp bir holdingte çalışmaya başlamıştır.O sıralar,Teftiş kurulunda büyük bir boşalma yaşanmıştır. Şimdi;değişik bir alın yazısı yaşamış olan Kemal Civelek adlı bir Maliye müfettişinin betiği var.Bu kişiyle;Teftiş kuruluna başkan olma çekişmesine girişmiştim.O ,daha önce İstanbul Defterdarlığı yapmış ve bu sırada Müstaşarın birçok işini, çözümlemişti.Bunun sonucunda;Kemali teftiş kurulu başkanı yaptılar. Başkanlıktan sonra Avrupa’ya dış göreve yollandı.O sırada yaygın olan Ermeni tehdişi nedeniyle;yurt dışında iken kafayı bozduğu söylendi.Gerçekten de;Türkiye’ye döndükten sonra akli melekelerini yitirmiş durumdaydı.İşte,ondan gelmiş bir betik: Sayın üstadım Pasaport şahsi gayretinizle temin edilmiş olacak yoksa,eski yıllarda bir hayli arkadaşlar terlemiş.Teşekkürlerimi sunmak isterim Şimdi,iki istirhamım olacak İlkini bugün sunuyorum,ikincisi de bilmiyorum kabil mi,değilse bilahare takdim edeceğim Üstadım,İstanbul Merkez Bankası,permi işlemlerine başladı.Bu arada,Ankara Merkez Bankası(Kambiyo servisi olarak)bizler için yurt dışına transfer ettiği paraların(dövizlerin)bildirilmesi gerekiyormuş. İstanbul Merkez Bankası,Ankara şubesine kambiyo çıkışlı yazı ile durumu Ankara’dan sormuş. Dilek:Cevabın seri İstanbul’a havalesi İşlem bittikten sonra İstanbul;Ankara Merkez Bankası genel merkezine(Bedelsiz ithal servisine)son üç yıl içinde bedelsiz araba ithal edilip edilmediğini (Aynı şahıs için)soracak. Dilek:Kabilse,bendenizin böyle bir araba ithal etmediğimin İstanbul Merkez Bankasına bildirilmesi. Teşekkürler,selamlar ve saygılar sunarım. Teftiş kurulu başkan yardımcılığında bir yıl çalışıldıktan sonra;dört aylığına konsolosluk teftişine gidilirdi.Ercan Meftunoğlu bu görevi tamamladıktan sonra;Prag’a ve Köln’e konsolosluk teftişine gitmişti.Oradan yazdığı bir betik. 113 Sevgili Uçar; Prag’dan Köln’e (ikinci konsolosluk teftişi yeri)geldiğim zaman,bir türlü yorgunluğu ve intibak zorluğunu üzerimden atadım.Bunda,çok berbat olan havanın da tesiri var.Yavaş yavaş durumu normale döndürüyorum. Bugüne kadar adımımı bir yere atmadım.Her şey para ve çok pahalı.Verilen yevmiye ile anca idare edilebiliyor.Bütçecilerin kulaklarını çok çınlatıyorum burada. Sevgili Uçar! Biliyorsun ayın onunda resmi yazı ile Köln idare hesapları hakkında bilgi vermiştim ve sayın başkana da özel bir mektup yazmıştım..Ben burada,amiri ita avansı sayımını yapıp,tutanağa bağladığım için birinci raundu hakkıyla aldım. Şimdi,nakavt yapmak için,şu hususu riyaset makamının bilgisine sunmak istiyorum. Dışişleri,bu evrakın teftiş edilmemesi hususunda bir genelge yayınladı.Başkonsolos ile bu konuda aramızda hiçbir sürtüşme yok.Ancak,gelen telgrafın bir örneğini bana verdiler. Ben,1973 mali yılı evrakını(idari avansla ilgili olarak,konsolosluğa ait olanları)Sayıştay’dan isteyip Köln’de tahkik etmek istiyorum ki,ikinci raunda da galip geleyim. Bu hususu sayın başkana arz et,görüşünüzü bildirin,talepte bulunayım.Lütfen ihmal etme. Diğer taraftan,dışişleri muhasebe müdürlüğü kanalıyla istediğim cetveli-makbuz ve kıymetli evrak-kalem kalem numaralandırıp göndermediler.İşin bu kısmı ile de ilgilenirsen,memnun olurum. Bunun dışında,verebileceğin her havadise şimdiden teşekkürlerimi sunarım.Sayın Şatıroğlu ve arkadaşlara selamlar.Arzu ve emirlerinizi beklerim. Ayçal’dan gelmiş bir başka betik Kıymetli üstadım; İstanbul’a geldiğimiz zaman aksilikler üst üste geldi,konuşmak imkanı bulamadık. Öncelikle,bana yaptığınız iyiliği,üzerimde çimen bitse de unutmayacağım Beşinci sınıf müfettişliğimde beş ay turne yaptım,merkez emrinde bile üç ay turne yaptım,bütün o üzücü günler geçti.Beni biraz tanırsınız.Ne turneden kaçarım,korkarım ne de işten. Bu sene,İstanbul’da bir inşaata başladık,erkek kardeşim yedek subayda,öbür kardeşim, hanım,babam ihtiyar sadece inşaatın başında durabiliyor.Ben olmazsam,mahvoluruz. İşte,onun için hiç olmazsa Ağustos’ta turneye çıkartılayım diye arzuladım. Bu arada,İstanbul Hukuk Fakültesi’nde de talebeyim.Haziran imtihanlarına giriyorum.Haziranın yirmisinde ve yirmi altısında iki imtihanım var. Bir de,evlenmeye karar verdim,artık siz düşünün gerisini,zor günlerin içinde bunaldım gittim. En büyük güvencim Allah ve dostlarım.Bu zamana kadar,bir aksilik olmadı.İnşallah Ekim’in başına kadar,her türlü işim bitmiş olacak ve bir derin nefes alacağım. Üstadım,arkadaşlar,Temmuz sonu veya Ağustos başı gönderileceğimizi bildirdiler.Bu arada,lisan imtihanına çağırılırız herhalde.(Yurt dışına yollanmadan önce,müfettişler bir yabancı dilden yeniden sınava sokuluyorlardı)Sizden istirhamım,bu lisan imtihanı gününü Haziran’ın yirmi ve yirmi altısına rast getirmeyin.Burada,o günlerde imtihanlarım var. Kıymetli üstadım;son bir konu var ki,Avrupa mucibimiz çıksın,ondan sonra beni reis beyle bir konuştur,ama daha evvel sen ortamı hazırlayıvereceksin. Ben,kısmetse Avrupa’ya müfettiş olduktan üç sene on ay sonra gönderiliyorum,normal süre böyle geldi ve söyleyecek hiçbir konum yok.İstiyorum ki;izin mi alacağım,hasta mı olacağım,turneye mi çıkacağım,işim mi bitmeyecek,beni Ekim başına kadar erteleyin.Bu tarihte ben her türlü problemimi halletmiş,gözüm arkada olmadan Fizan’a bile giderim. Reis’in makul bir insan olduğu söyleniyor,hele sen,bunu istersen yaparsın.Reis,bakan bey filan derse,hiç mühim değil.Sadık Tekin(Maliye Bakanı) Zonguldaklı hemşerimizdir ve tanırız kendisini,sözümüzü kırmaz,Ben istiyorum ki,hiçbir şeye lüzum kalmadan,zaten 114 arkadaşlar diyelim ki bir Ağustos’ta gidecekler.Ben onlara iki ay sonra katılayım.Ödenek filan da yanmaz,konsolosluk teftişleri var. Üstadım;tabii bunlar benim olmasını bütün gönlümle arzuladığım ve beni ömür boyu çekeceğim sıkıntılardan kurtaracak meseleler.Bana yardımcı olacağından,hiç şüphem yok.Lütfen,bu mektubumu yengemize de oku.Bütün bunları,bana olan dostluğunuza ve yakınlığınıza güvenerek yazdım. Arkadaşlarla lisan imtihanına çağrılayım,her türlü işimiz bitsin,mucibimiz çıksın,bunları ondan sonra halletmeğe çalışalım,olmazsa ne yapalım da deyip gideceğim,evlenmem olayı da dönüşüme kalacak ve çok üzgün gideceğim buradan.İnşallah bunlara lüzum kalmaz. Vaktinizi aldım,sizi kendi dertlerimle üzdüm.Çocukların sünnetinde,kalburla su taşıyacağım.Demirkan ailesine sonsuz sevgi ve hürmetlerimle. Radi üstad,Demma adlı çelik firmasını kurmuş,tıkır tıkır para kazanmaktadır.İşte,ondan gelen bir betik: Uçarcığım; Mektubuna teşekkür.İlişikte,mutemet dilekçesini gönderiyorum.Gereğini lutfedip yaparsın. Eh,mirim,kimi Maliye Bakanı yapıyorsunuz?Zannederim,Müezzinoğlu’nun suyu kaynadı. Yapışıp kaldınız Ankara’ya kardeşim.Ara sıra,İstanbul’a gelip nefes alın.Bırakın,Başbakan nasıl olsa seçilir.Onu da başkaları düşünsün.Değil mi ama!.. Süren bitince,İstanbul’a dönüyor musun?Yoksa,Ankara’ya mı yerleşiyorsun?Uzun vadede zannederim(temenni etmiyorum)yavaş yavaş buraya düşeceksiniz.Yine gırgırımızı kuracağız. (Aklıma-usuma-gelmişken,müfettişler evine bir miktar borcum kaldı diye hatırlıyorum) yüz ya da iki yüz lira olmalı.Lütfen,bana göndereceğinden onu öder misin!.Kalırsa,gerisini postala. Bu sırada,kimseden haber alamıyorum.Ey ümmeti Müslüman,Ay’da(Turgut’un Ankara’ya taktığı ad) ne yapıyorsunuz?Havalar ısındı.Bütün müfettişlerin yüreği tıp tıp atıyordur.Turneden ne haber?Yahu,yirmi papel zam oldu diye çocukları oraya buraya sürmeyin. Gözlerinden öperim.Arkadaşlara ayrı ayrı selam. Kayınbiraderim İlhan Denizer’den gelmiş bir betik Sevgili Uçarcığım; Bizim Nail bey arkadaşımızın,tahmin ederim ki hatırlayacaksın,bir zoru var.Kayhan’a gitmiş(Gümrük Müfettişi) o da benim kanalımla sana havale etmiş.Davasında haklı imiş.Uçarcığım,şöyle bir fiske ile bu işi halledermiş.İşlerinin arasına bir de böyle bir iş katmak istemezdim,fakat ne yapayım ki bir arkadaş işidir.Himmetini beklerim. Ailecek bizler iyiyiz.Mutad üzere her Pazar günü öğleyin babamlarda toplanıyoruz.Bu hafta Kayhan da dahil,sizler eksik hep oradaydık.Hiçbir yaramazlık yok.Çalışıp duruyoruz.Herhalde gelmeniz yaklaştı.Çocukları özledik.Hele annem dayanamıyor. Son verirken,hepinizi gözlerinden öper,hasretle kucaklarım. Aydın Erdim’den gelmiş bir diğer betik Sevgili Uçar; İyi olmadığını bildiğim için,nasılsın diye sormaya lüzum hissetmiyorum!Yalnız,ev hesabı hakkında yanlış hesaplar yapıp işleri karıştırmaktasın!.. Şöyle ki:Malum olduğu üzere,benim bu eve vaktiyle 447.50 lira borcum var idi.Sanırım yaz başında,147.50 lirasını ödeyip 300 liraya indirmiştim.Şimdi,hesaplar hep bu 300 lira üzerinden yapılıyor nedense.Geçende,Selimle yüz lira daha gönderdim.Makbuzun altına 300100=200 kaldı diye izahat yazmışsın.Oysa,bendeniz zavallı Aydın.2.10.1972 tarihinde 115 Bayburt Zıraat Bankası vasıtasiyle Zıraat Bankası Merkez Müdürlüğündeki hesaba 100 lira göndermiştim.Makbuzu halen muhafazam altındadır.Bu durumda,ev hesabına olan borcum100 liraya inmektedir.En kısa zamanda ödenmesine çalışılacaktır.Saygıyla arz ederim!.. AP milletvekillerinin komisyondaki tutumu ve partilerüstü hükümetin bu tutum karşısındaki durumu,burada tam anlamıyla şok etkisi yaptı!.Hastalıklı tavuklar gibi,düşünüp durmaktan bir hal oluyoruz!..Özellikle Zekeriya ve bazı muavinler gibi Ankara’dan gelenlerle,benim gibi Ankara’ya gitmeye niyetli olanlar bokunu yemiş ispinozdan farksız durumda!.. Sen,yakında Fransa’ya uçuyor imişsin.Keyfin az çok gıcırlaşmıştır!.Ne zaman gidiyorsun köftehor?Doyamadın gitti gavuristana!.. Azizim,benim hesap mutabakatımı sağlarsan,son durum hakkında da küçük bir bilgi ver. Caddebostan’da Akbank ikramiye apartmanında otururken,üstümüzde C. S. ve ailesi otururdu.Hanımı,geceleri uyuyamaz;yüksek topuklu terliklerle koridorda gezini dururdu.Beni de uykumdan ederdi.Kocaya durumu anlattım.Bir etkisi olmadı.Bir kez daha konuştum ve izin verirse;koridorunu baştanbaşa halıfleks ile döşeteceğimi söyledim.Bunun üzerine,bunu o yaptı ve rahat uykularıma geri döndüm. Kendileri ile çok iyi komşuluk ilişkilerimiz oldu. Ondan gelmiş bir betik Kardeşim Uçar; Bu sabah seni aradım.Bu günü de eklemek suretiyle 1 Mayıs iznini dört gün yapıp İstanbul’a gittiğini öğrendim.Görüşmeyeli yıllar değil,ama aylar geçti.Çoluk çocuk iyisiniz inşallah. Apartman sakinlerinden o kadar soğumuşuz ki,bir türlü ayağımız gelmiyor.Mamafih,sen de duyduğuma göre epeydir,Tülay ile beraber Ankara’da imişsin. Ankara’da bu sefer işim sizin vekalette.O bakımdan,yardımını rica edecektim.Belki,işlemle ilgili şahısları tanırsın,faydası olabilir diye düşündüm.İki ayrı kimse ile,iki ayrı mesele var.Sana,sıra ile yazayım. A-Danimarka’ya üç ay evvel muvakkaten,sizin bakanlığın müsaadesi ile,bir prototip araç ihraç etmiştik.(C.o sıralarda Crysler fabrikasında çalışıyordu)Bu araç,ihale için numune olarak gönderilmişti.Danimarka’dan,aracın üç ay daha kalmasını istiyorlar.Verilen müsaadeye temdit istedik.Evrakı,Hazine Genel Müdürlüğüne getirdim.Hazine Genel Müdürlüğü’nde Atilla Tercan beye havale ettiler.Evveliyatı da bakanlıkta olduğu için,dosyayı çıkartıp,kendisine müracaatı veremedim.Ancak;elimdeki müracaat yazısı suretiyle kendisiyle konuştum.Neticenin müsbet olabileceğini söyledi.Artık,gerisini sen takip edersen memnun olurum. B-İkinci mesele:İngiltere’den muvakkat kabul yolu ile-belki sen de hatırlarsın,eski evde iken ben getirmiştim-bir numune araç ithal etmiştik.Gümrük Bakanlığı’nın muvakkat kabul müsaadesi ile,halen bizde bulunan bu aracın,kati ithali için hazırladığımız müracaatı alakalısı olan Erden Tunç beye havale aldım.Evrakı,elden kendisine kadar getirdim.Görüştüm,izah ettim.Sen de alakadar olup,takip eder ve yabancı olmadığımızı söylersen,herhalde karar müsbet olur. Yukarıda yazdığım hususlarda yardımlarını bekler ve şayet gelişmeler hakkında bana iki satır yazarsan,beni sonsuz memnun etmiş olursun.Her iki mesele de şirket için ve dolayısıyla iş benim işim olduğu için,çok önemli.Gereken alaka ve yardımı esirgemeyeceğinden eminim. Senin,Tülay’ın ve çocukların gözlerinden öperim.Sevgiler. Londra’daki Kemal Civelek adlı müfettişten gelmiş bir betik. Uçar üstad; Mehmet Tuncer kanalı ile gönderdiğiniz pusulayı aldım. 116 İlginize teşekkürler. Ancak,usul ve prensip harici ise(ki özel tutum işi olduğundan bahsettiniz)ben son istihkakımın DM olarak gönderilmesi talebimden vazgeçtim. Lütfen,son istihkakımın eskisi gibi,pound olarak gönderilmesini rica ederim. Konunun Reis beye açılmasına böylelikle gerek kalmıyor galiba. Selamlar. Bir başka Radi Dikici betiği daha. Uçarcığım; Dünya ile ilgini kesmiş görünüyorsun.Sayın başkan yardımcıları zaman zaman İstanbul’u şereflendirirlerdi.Sen kapandın kaldın.Noluyorsun kardeşim!.. Devrimle kardeşini büyütmekten vakit bulamıyorsun,,anlaşılan. Bize gelince,Türkiye’de öküzlerin artmasına sevinip,dua ediyoruz.Malum,nallamaya devam ediyoruz!.. Ercan üstadın yerine yardımcılığa kim başladı?Gönderilen bonolarımı aldım.Teşekkürler. Vehbinin kerrakesine gelince,malum maaş farkı!..Miktarını bilmiyorum.Liste yapacakmışsınız.Tabii,bizi de dahil edeceksiniz.Değil mi efendim!.. Bunun için,mutemet dilekçesi gibi ıvır zıvır lazımsa göndereyim.İki satır karalayıp cevap gönderir misin? İstanbul bildiğin gibi.Bahar geldi.Çiçeklerimiz açıldı,saçıldı.Mini eteği çıkaran varolsun!..Bu sene,biraz daha kısa galiba. Diğer bir moda haberi,plajlarda bu sene bikini yerine yokini kullanılacakmış.Yaşadık velhasıl!.. Süre bitince,İstanbul’a dönüyor musun?Senin VW hala üç tekle mi çalışıyor!. Arkadaşlara,bir aydır uğrayamadım.Ancak ”Filhane” yani aşağıya, yukarıdaki üstadlarımızın bir kısmı yerleşmiş.Hazırlık yapıyorlar,vesselam!. Gözlerinden öperim.Hanımefendiye hürmetler.Devrim(Pardon inkilap şimdi öyle diniyor galiba!) ve kardeşini(ismini unuttum) öperim. Burada sözü edilen filhane;bizim Teftiş Kurulu’nun Karaköy’deki yapısının zemin katındaki çalışma odalarına taktığımız addır. Bilindiği üzere,ölümü yaklaşan yaşlı filler,fil mezarlığına gider orada ölümü bekler ve ölürlermiş. Bizim de yaşlı üstadlarımız,yapının üst katlarındaki çalışma odalarından,iyice yaşlanınca zemin kattaki odalara inerlerdi.Böylece,merdiven tırmanmaktan kurtulurlar;gençler tarafından sık sık rahatsız edilmezlerdi.Burada,hiçbir iş yapmadan,ölümlerin beklerlerdi. İşte,o odaların bulunduğu yere fil mezarlığı derdik. Selim Tarlan adlı müfettişten gelmiş bir betik. Selim Tarlan;çok sinirli bir Maliye müfettişiydi.Sofya Büyükelçiliği konsolosluğunu teftiş için Büyükelçiliğe gittiğinde içeri almak istememişler.O da;o sırada dışarıya çıkmak üzere olan Büyükelçiyi yumruklamıştı!Olay,bakanlıklar arasında yatıştırılmıştı. Selim;müfettişliği yanında kariyer de yapmış ve sonunda maliye doçenti olarak üniversitelerde ders de vermişti. Bir başka özelliği de;Türkiye’nin izinli en eski ve çok para koleksiyonuna sahip olmasıydı. Evinde;yemeğini Osmanlı usulü,yer sofrasında yerdi ve beş vakit namazında olan bir laik tipti.Aşırı dincilerin can düşmanıydı. Sayın üstadım; Önce,saygı ve sevgilerimi sunarım.Ankara’dan aldığım son haber,moralimi iyice yıktı.Adını vermeyeceğim bazı kimselerin yoğun kulisleri neticesinde,heyet içindeki kıdem 117 bakımından,teftiş kuruluna giriş promosyonundan alınarak,ehliyet promosyonuna ithal edilmek üzere olduğumu duydum. Oysa,sizin İstanbul’a son gelişinizde,her nekadar ödenek kifayetsizliği dolayısıyla bu yıl Avrupa sırasının bana gelemeyeceğini,ancak ehliyete giriş promosyonu olan Erdoğan Öner’lerin promosyonunun en sonuna eklenmiş olduğumu söylemiş idiniz. Şimdi gelen havadise göre ise,kış programında,bu pozisyonumun on üç on dört basamak daha altına itilerek Osman Birsen’lerin promosyonuna dahil edilmiş olduğum anlaşılıyor.Bu durumda;1966 yılında heyete girmiş olmama rağmen,Avrupa sıram,takriben 1976 veya 1977 yıllarında;yani heyete girdikten on ya da on bir yıl sonra gelecektir. Heyet içinde,bugüne kadar hiçbir üstadın bu duruma düşmüş olduğunu sanmıyorum. Durumum,eğer Keban Raporu’nu yazmam nedeniyle beni tecziye etmek ise(ki bunun bir başka tezahürünü,hakkımda sayın Sabih üstadımıza yaptırılmış tahkikatta görüyoruz) eğer Avrupa sırasını geriye atarak tecziye edilmem sözkonusu ise,konuyu bütün açıklığı ile bildirmenizi samimi olarak rica edeceğim.Bu,sanırım en tabii hakkım olacaktır. Sayın üstadım; Sayın teftiş kurulu başkanımız ile konuyu son bir defa konuşup karara bağlamanızı ve bana ister özel ister resmi bir yazı ile heyet içi kıdem durumumu bildirmenizi en derin saygılarımla ve hassaten rica eder,tekrar sevgilerimi sunarım. Selim Tarlan;ilk kez bir bakan hakkında tahkikat isteyen rapor düzenlemişti.Gümrük bakanının yolsuzluklarının tahkikine dair rapor yazmıştı.Teftiş Kurulu Başkanlığı; müfettişlerin bakanlar hakkında soruşturma isteyemeyeceğine dair görüş bildirince konu Teftiş Kurulu Tüzüğüne göre kurulan kıdemli müfettişler komisyonuna havale edildi.Üç kişilik komisyonun başkanlığını ben yaptım. İncelemeler sonunda;müfettişin haklı olduğuna karar verdik.Ona rağmen;bakan hakkında soruşturma yapılmadı.Ancak,on iki Eylül’den sonraki askeri yönetim;Selim Tarlan’ın raporuna dayanarak o gümrük bakanını yüce divana sevk etti ve o bakan hüküm giyip hapishanede yattı. Maliye Teftiş Kurulu yüz yılı aşkın geçmişinde hiçbir zaman bir bayan Maliye müfettişine sahip olmamıştır.Aşağıdaki mektupta sözü edilen Leyla Doğan,cumhuriyet döneminde ilk kez kurulun sınavına girmek için başvurmuştu. Kurulda kıyametler koptu.Olamayacağı söylendi.Bunun üzerine,kızın bulunduğu yere yakın yerdeki bir müfettişe (Talat’a) sözlü talimat verilerek kız ikna edildi ve sınava girmedi. Bu olaydan sonra da pek kurula başvuran bayan çıkmadı.Seksenli yıllarda bir bayan ikna olmadı ve sınava da girdi.Sınav kurulunda ben de vardım.Daha yazılı aşamasında başarısız oldu.O da kurula giremedi. Günümüzde hala Maliye Teftiş Kurulu’nda çalışan bayan müfettiş bulunmamaktadır. Sonraları Maliye Müsteşarlığı da yapmış olan Talat Saral’dan gelmiş bu betik: Sayın üsrtadım; Talimatınız üzerine Leyla Doğan’la bu sabah görüştüm.Ve kendisini girmemesi konusunda ikna ettim. Sınava girmeyeceğini,ancak tavsiyem üzerine uygun bir göreve tayin için Bakanlığa müracaat edeceğini söyledi. Kendisi,Adana İTİA 1972 güz dönemi mezunu ve halen Doğanşehir’de ilkokul öğretmenliği yapıyor.Mazbut bir hanıma benziyor.Teşkilatta çalışabilir.Babası,evvelce Doğanşehir Belediye başkanı imiş.Şimdi,ziraatle uğraşıyor. Leyla Doğan mülakata kardeşi Sadık Doğan ile geldi.O da sınav için müracaat ettiğini söyledi.Bu arada,onunla da mülakat yaptım.Şöyle ki: 118 Sadık Doğan da Adana İTİA sından 1972 güz döneminde mezun olmuş ve halen Doğanşehir’de ilkokul öğretmenliği yapıyormuş.Akademiden lisan(Fransızca) sertifikası varmış.Daha önce,T.İş Bankası sözlüsünden dönmüş.Askerlik yapmamış.Diğerlerine nazaran daha cazip olduğu için,bizi tercih ettiğini söylüyor.Yirmi üç yaşında.Sınava çeşitli kitaplardan hazırlanıyormuş.Vukuatı yokmuş. Denenmesinde fayda var.Saygı ve selamlarımla. Oktay Şatıroğlu adlı müfettişten gelen bir betik daha Kıymetli abim; Sana yazmakta çok geciktim,kusura kalma.Sayıştay,bu gidişle bizi ya fıtık ya ülser edicek.Hergün Orhan bey(Teftiş kurulu başkanı)genel sekretere telefon ediyor ve de biz yarın belgeler gelir diye ümitle bekliyorduk.Ve de,bugün geldi.,çok şükür.Şimdi,sana postalıyorum. (Nürnberg Konsolosluğundaki soruşturmam dolayısıyla istediğim belgeler).Ancak;dert yine başlıyor.Yeni belgeler istemişsin!. Abim,bizim işler de nedense çoğaldı bu ara,boş kaldığımız yok.Aydın,dokuz aylıklarla haşır neşir(Diğer başkan yardımcısı)Senin kitap henüz baskıda,bülten özel sayısını da İlhancımın çok geç okuması nedeniyle henüz baskıda,bülten özel sayısı da İlhancığımın çok geç okuması nedeniyle henüz teftiş kuruluna intikal ettiremedik. Damga vergisi meselene gelince,Gelirlerin bu konuda tebliğ,genel yazı veya mütalaası yok.Yalnız,kanuna göre yurt dışında kesinlikle damga vergisi tahsil edilemez derler.Eğer,kendilerinden görüş sorulursa derhal bu şekilde görüş bildirecekler. Turneler bitmek üzere.Yücel Erdil,Ordu Yardımlaşmaya Genel Müdür yardımcısı olarak geçti.Gelirler,şimdi onun yerine adam istiyor. Orhan bey,önümüzdeki hafta İstanbul’a gidiyor.Turhan Yetkin’e teklif edecek.Bakalım sonuç ne olur? Başka haber,Adnan Erdaş’ın tayini.Paris Büyükelçiliğine başmüşavir olarak gönderiliyor. Abim,araban hayırlı uğurlu olsun.Sen,bu gidişle sürenin çoğunu Almanya’da geçireceksin görünüyor.Doktora işinden de bir haber yok.(Fransa’daki bir doktora bursuna başvurmuştum.Sonradan bu burs geldi.Strazburg Üniversitesi’nde devlet doktorası yapacaktım.Konum ve profesörüm de belli olmuştu.Ancak;sonradan bundan vazgeçmiştim.) Sağlıcakla kal,yanaklarından öper,güzel günler dilerim.Aydın’ın da selamları var. Not:Boşuna beni itham etme.Cafer Canlı’nın Nürnberge’e uğradığından ve ihbardan hiç haberim yok. Kayın biraderim Reşat Denizer’in Ascona’dan Nürnberg’deyken yazdığı betik. Kartını aldık,memnun olduk,hem de fazlasıyla.Zira yirmi beş gündür posta kutusundan hiç bir şey alamamıştık. Evden kimse yazmıyor,merak içinde posta kutusunun yolunu aşındırıyorum. Çok bozuluyorum hergelelere,dönünce hesaplaşacağım onlarla.Gurbette insanı habersiz bırakmak ne demekmiş.Başlarına gelmemiş ki bilsinler.Hepsi anasının babasının dizi dibinde oturuyor tabi. Neyse enişteciğim,uzun lafın kısası,bozuk Reşat’ın kafası!..Ayın on birinde bize uğrayacağını yazıyorsun.Anladığıma göre;bu,Türkiye dönüşü olacak öyle mi? Margretin bir arkadaşı,polisten benim için müsaade alabileceğini söyledi.Çarşamba veya Perşembe günü belli olacak.Olursa,çalışmaya başlayacağım.Olmazsa ve o zamana kadar bir iş bulamazsam,herhalde senlen beraber Türkiye’ye dönerim.Onun için,Aralığın onbiri dönüş tarihini bana yazıver.Benim pasaportum da üç aylıktı,Aralığın dokuzunda müddeti doluyor,onu da uzatmak icap edecek herhalde. 119 Teyzem ve benim sıhhatimiz yerinde.Hele ben,çok iyiyim.Dört kilo aldım.Hergün kültür fizik yapıyorum.Bacaklarım da epey gelişti tabi.Bütün gün yiyip içip yatıyorsun. Sen de iyisindir herhalde.Avrupa’da beraber olacaktık ki,bir şeye benzesin,neşemizi bulurduk.Tüli duymasın,beni aforoz eder!.. Deniz,usta şoför olmuş,ismi de vosvos dayıymış.Devrim,sarı araba görünce hep beni sanıyormuş.Çok özledim bitirimleri,gözümde tütüyorlar.Gönderdiğin resimleri odama astım,ben yazarken seyrediyorlar şimdi. Evet enişteciğim,şimdilik bu kadar.Hasretle gözlerinden öperim.Bizi mektupsuz bırakma.Mobilyanın parasını sana yollayacağım.Şimdilik adresimiz aynı.Değişirse yazarım. Bu yazışmadan sonra,kayın biraderlere gittim.Oradan birlikte ;Almanya’da ikinci elden aldığım bir Volkswagen ile Türkiye’ye birlikte döndük.Ne serüvenli bir yolculuktu tanrım. Trene ayrıca para vermemek için Saint Bernard geçidini vosvosla geçelim dedik.Dağın tam zirvesinde Vosvos stop etti.Bir panikledik o kadar olur!. Bir İsviçreli geldi ”Dağın tepesinde oksijenin azaldığını,aracın bundan durmuş olabileceğini” söyledi.Yarım saat bekledik ve çalıştırınca araba çalıştı ve yola devam ettik. Arabanın üstünde satın aldığım bir televizyon da vardı.O nedenle;motellerde kalmamız gerekiyordu.Ancak;Yugoslavya’da benim yeşil pasaportumu görünce motele almadılar,araçta uyuduk.Bulgar hududundaki bir Yugoslav motelinde de aynısı başımıza geldi.Yola deva edip Bulgaristan’a girdik.Orada da aynı durumla karşılaştık. Çok karlı bir yolculukla(Karlar el kadar otomobilin ön camına düşüyor,silecekler onları silmekte zorlanıyorlardı)Sofya yakınlarına geldik ve yine arabada uyuduk. Sonunda Kapıkule’ye varınca;gurbetçiler gibi toprağı öptüm ve simit alarak ilk kahvaltımızı yaptık. Oktay Şatıroğlu’dan bir başka betik Sevgili abim;Ehtiyar Erhan çok söyler,şeyin şeyine denk,şeyin trampet çalıyor diye(Şeyleri sen söyle)senin durumun da öyle.Kurmuşsun düzenini Almanya’da,almışsın arabanı,çevrene alışmışsın,işini yapmaktasın,ne şikayet edersin halinden daha!..Bu kışta kıyamette yer değiştirip başka yerlere gitmeyi ne istersin!.. Abim;temizle Nürnberg’i de gel gayri.Telefon ve yazımızda belirttiğim gibi,başka bir müfettiş göndermeğe olanak bulamadık.Senin işe devamın zorunluluk oldu!.Gırgır bir yana,gönlünü hoş tut. Telefonda görevi kötüye kullanma-zimmet laflarım sadece düşüncelerimizde,her şeyi en iyi incelemeyi yapan müfettiş bilir esas prensibimiz.Onun için,dilediğin gibi yap incelemelerini.Dış işlerine raporunu gönderirken de bir mütalaa yazmadık.Müfettiş böyle demiş,tahkikatı memurin muhakematına göre bir heyete sizin yaptırmanız lazım,gereğini yapın dedik. Bir ara,yazıya bir müfettişin de katılmasını yazalım diye düşünmüştük,sonra Orhan bey vazgeçti. Bu nedenle;raporuna göre,onlar ne yapacaklarsa yapacak.Talep etmezlerse biz karışmayacağız.İstersen,son bulgularını da onlara göndeririz;sonucu bekleriz. Şimdi,haberlere başlıyorum.Uzmanlardan başkan yardımcısı Camal vardı,1300 vw getirmiş,üçün birinden gittiği halde (doksan sekiz gün)permi yetmemiş,şimdi arabayı özel müsaade ile çekmeğe çalışıyormuş.Sezai’den rica ettim.Transfer edilen para neymiş,permi ne vermişler diye. Ayrıcana,Yılmaz Eracar da Peugot 203 ile döndü.Dün de onunla konuştum.O da üçün biri den gidenlerden,permi belki pazartesi çıkacak dedi.İkisinden de durumu öğrendiğimde,durumu sana yazacağım.Yılmaz,aldıysa oralarda satmasın,permi yetmese de bir çekme yolu bulunur dedi. 120 Senin kitabın dizgisi tamam,basım için sıra bekliyormuş.Maliye Bülteni’nin de özel sayıları da henüz çıkmaya başlamadı.Tek basılan,Haluk’un kitabı oldu. Turan Kıvanç(New York) Birleşmiş Milletler Daimi Delege yardımcısı olup gitti.Nihat Tezer,Bümko Genel Müdürlüğüne başladı.Bedrettin Seyhan,yeni bakan olmadan ben müsteşarlığa başlamam deyip İstanbul’da hala.Nevzat Özkan dün,Bümko başraydımcılığına başladı.Orhan Süzen,onbir Kasımda yirmi beş günlüğüne Almanya’ya gidiyor.İlk durak Berlin,sonra Almanlar çeşitli şehirleri gezdireceklermiş. Yine yevmiye meselesi alevlendi.Devamlı yevmiye kesilsin fikri hakim.Özellikle başkan bunu ister.Büyük merkezlerde tazminat,turnede yevmiye için formül aranıyor.Yıllık gelir esası ile de,ele geçen azalmasın deniyor ama,mümkünü yok bittabi,bu gerçekleştirilecek olursa,aylık dönecek kuşa!.. Senin Fransa (doktora) işinden de bir haber yok.Hiç sor diye yazma,ama bir gün Fransızca bilen birisini telefon ettirmeyi düşünüyorum.Belki bir şeyler öğrenebiliriz. İstediğin kırtasiye eline geçti herhalde.Tahkikat yapmadığından,kanunları göndermedim. İsteğin devam ediyorsa,postalarım. Hadi abim,sağlıcakla kal,bize çok bozulma,günlerini hoş et,yanaklarından öperim. Ascona’da bulunan kayın biraderimden gelmiş bir betik Sevgili enişte; Mektubunu sabahleyin aldık.Aynı zamanda Turik ve Kamilden de mektup geldi.Daha evvel babamdan ve Deniz’den de aldık. Hepsi iyilermiş.Yalnız,İbrahim eniştem ameliyat olacakmış.Daha doğrusu,babam mektubu yazdığı gün olacakmış,herhalde olmuştur. Ankara’ya telefon ettik,fakat görüşemedik. Bizim Lugano işi yattı.Ascona’dayız.Ben hala iş ayarlayamadım.Müsaadesiz çok zor.Müsaademi ayarlayacak olan adam da bizi oyalıyor,bugün yarın diyor.Herhalde olmayacak. Tek şansım kaldı.O da Danimarka’da bir arkadaşım var.Türkiye’ye gelmiş.Reşat Danimarka’ya gelsin,müsaadesini alırım,iş bulurum demiş.Deniz de bana adresini ve telefon numarasını yazdı. Çocuk on gün sonra dönüyormuş.Birkaç gün sonra arayacağım.Neticeyi sana bildireceğim.Ona göre hareket ederiz.Gerçekten ayarlayabilirse,Danimarka’ya gideceğim.Olmazsa,dönmekten başka çarem kalmıyor.Kısmet artık,bakalım ne olacak.Hayırlısı ne ise o olsun.Burada havalar çok güzel,güneşli geçiyor. Teyzemde,Yugoslavya’da kullanılmak üzere benzin kuponları var.Sen de kullanabilir isin,bilmiyoruz.Lugano’ya gidip öğreneceğiz.Onu da öğrenince yazarım. Şimdilik hoşça kal.Teyzem ve ben hasretle gözlerinden öperiz.Margretin selamı var. Kim olduğunu anımsayamadığım,büyük bir olasılıkla Nürnberg teftişi sırasında tanımış olabileceğim E. G. adlı bir arkadaştan gelmiş bir betik. Uçarcığım; Bugün mektubunu aldığımda çok şaşırdım.Çünkü,Allahın beni attığı bu ücra köşede beni hatırlamış olman hem şaşırttı hem de sevindirici bir durum yarattı. Mektubuna ve iş hususundaki alakana teşekkür ederim.Şunu kısaca belirteyim ki,ben de sizleri mektup ile aramayı her zaman arzu etmekteyim. Ancak,birinci derecede mektup yazmayı sevemeyişim,hatta yazmayı da beceremeyişim ve ikinci derecede yorucu geçen günlerden vakit bulamayışım dolayısıyle eve dahi yazamayarak üç haftada veya ayda bir telefon ile durumu idare etmeğe çalışmaktayım.Herhalde,sen de bu günleri geçirdiğin için,beni iyi anlayacak ve kusuruma bakmayacaksın. 121 Nasılsın?Ümit ederim,yenge hanım çocuk ve sen iyisindir.Artık,çocuğun büyüdüğü için ilk zamanlardaki yorucu günler geride kalmıştır.Hepinize sıhhat ve mutluluk dilerim. Uçar;askerliğe az kaldı,fakat sonu geldikçe günler de hele burada hiç geçmiyor gibi geliyor bana.Kısacası,bu askerlik beni epey yordu ve bugünlerde şikayetlerim çok da arttı.Dokuz ay oldu,şöyle bir hafta sonunu Kars’ta geçirmek imkanı olmadı.Bu ufacık nahiyede,su ve elektrik yok desem hayatın nasıl olduğunu tahmin edersin. Her ne kadar şikayet etsem de kurtuluş olmadığını bilmeme rağmen,kendimi yazmaktan men edemiyorum.İnşallah,bugünler geçer de,ben de İstanbul’a dönerim ve görüşme imkanı benim için doğmuş olur. İş hususunda verdiğin malumat benim ilgimi çektiği için,biraz önce Hakkı beye kısa bir mektup ve özgeçmişimi yazarak müracaat ettim.Artık,nasıl bir netice alırım onu pek tahmin edemiyorum.Hayırlısı olsun diyelim.İfadene göre,maddi olanakları çok iyi olacak gözükmekte.Anadolu turneleri dediğin gibi zor olur ama,birkaç yılda bu zorluğa katlanmak iş hayatında huzur olursa ikinci plana düşer kanısı ile beni pek korkutmamakta.Nasıl olsa,Anadolu’ya askerlikte alıştık sayılır!. Kısacası,bu mesleğin içinde uzun yıllar bulunduğun ve tecrübe sahibi olduğun için,senin de uygun göreceğin bir görevi ben de kabule hazırım.Bildiğin gibi,uzun süre Türkiye’deki iş muhitinden uzak kaldığım için,bu hususta senin tavsiyelerin benim için çok önemli ve değerli olmaktadır.Yukarıda belirttiğim gibi,neticenin hayırlı olmasını dilerim. Uçar,inanki şu mektubu yazmam sırasında,jeneratör tam üç sefer söndü ve yandı.Şimdi ise,yanmamak üzere kapatıldı.Ben de gaz lambası ışığı altında mektubumu sona erdirmek zorunda kaldım. Sana,alakan için tekrar teşekkür eder,mutlu günler dilerim.Yakında görüşme ve mektuplaşma dileğiyle hoşça kal. Yalak Gürel’den gelmiş bir betik Sana tebrik ve teşekkürde bu kadar geç kalmamın asıl nedeni,herhalde,senin bu tür çalışma ve başarılarını olağan karşılamamdan ileri geliyor olsa gerek. Kitabı elime alınca kullandığım ilk cümle “Hah,işte!.Uçar efendi,nihayet(bence)asıl sahasında çalışmaya başladı.”oldu. Mütevazi kitaplığımda “Demirkan’ın eserleri” köşesine duyduğum içten özlemle tebrik ve teşekkürler. Kelle gençlik,bu kışı tümüyle uykuda geçirdiğinden,No haber!..Telefon konuşmalarından edindiğim bilgiye göre,hepsi iyi ve sıhhatte. Bu mektup burada biter.Görüşmeye ve olanaklar elverdiğince yazışmaya. Selam ve sevgiler.Hoşça kal.Tülay’a Devrim’e,Katastrofa(Kubilay) özel selamlar!.. (İkinci çocuğum olduğunda” Uçar için tam bir katastrof “esprisi yapılmıştı) Burada sözü edilen kitabım,”Cumhuriyetin ilk elli yılında vergisel yapımız” adlı çalışmamdır.Maliye Tetkik Kurulu on bin adet basmış ve satmış;bir on bin daha basmak için benden izin almışlardır.Bu;Maliye Bakanlığı yayınlarında bir rekor oluşturmuştur. Sonradan;bir arkadaşımın oğlu;bu kitabımın üniversitelerde kaynak kitap olarak önerildiğini de belirtmiş,bu beni mutlu etmişti. Çünkü;bu kitap alanında Türkiye’deki ilk yayındır. Zıraat Bankası müdürü Ramazan Emel Taşöz’den gelmiş bir betik.İzmir’de bir ev almayı tasarlıyordum.Banka kredisiz olmayacaktı. Kardeşim Uçar; Mektubunu bugün aldım.İsteğinle hemen ilgilendim. 122 Türkiye Emlak Kredi bankası Bostanlı şubesiyle görüştüm.Maalesef altı aydan beri,satılık hiçbir yerleri kalmamış.Tahmin ediyorum ki,serbest piyasada artan gayrımenkul fiyatları,insanları mezkur bankanın yaptırdığı inşaatlara daha çok sürüklüyor. Her gün,mesken alma konusunda daha çok talep oluyormuş. Bunu göz önünde tutan banka idarecileri,aynı mahalde yüz otuz dairelik bir blok site inşaatına girişmişler.Muhtemelen,bunlar Eylül 1974 de bitip yıl sonuna doğru da satışa çıkarılıyormuş. Binaların özellikleri:Beş katlı,her katta dört daire,daireler kaloriferli,üç oda bir salon.Ancak;fiyatları henüz belli değil.Satış şartlarında değişme olmayacağını söylediler.Buna göre:bir bölü dördü peşin evi olmayanlara yüzde onbuçuk faiz ve yirmi yıl vade;evi olanlara yüzde on iki faiz ve yirmi yıl vade. Bunlar;çok müsait şartlar.Ancak;daha bir seneye yakın bekleye bilecek misin?Buna göre,bir karar ver.Ben,bu konuda elimden geldiği kadar sana yardımcı olacağım. Ben de selamlarımı iletir,yeni yılda sağlıklı,başarılı günler dileyerek,gözlerinden öperim. Nürnberg’te tanıştığım konsolos yardımcısı Ülkü Bayır(ya da Pamir) ‘dan gelmiş bir betik Uçarcığım; Zahmetlerin ve mektubun için çok teşekkür ederim. Haberini alamayınca,kaygılanmaya başlamıştım acaba başına bir şey mi geldi diye.Salimen memlekete varmış olmandan memnun oldum. Annemden babamdan aldığım mektuplarında,paketleri aldıklarını söylüyorlar.Tabii,pek memnun olmuşlar.Sana,tekrar tekrar teşekkür etmemi istiyorlar.Gerçekten,zahmetlerin için kalbi teşekkürlerimi sunarım. Şiir kitabını memnuniyetle aldım.Geceleri,zevkle okuyacağım.Teşekkürler. Sen ayrıldıktan sonra,en fazla ben eksikliğini duydum.Bir müddet “Uçar burada olsaydı dertleşirdik” dedim durdum. Bu arada ben Viyana’ya iki gün için(bayramda) gittim,dönüşte iki üç gün Salzburg’da kayak yaptım. Bu arada,Mehmet Ulay’la(Türkiye’ye dönmüş ve ünlü bir tiyatro oyuncusu olmuştur) bilardoya (Türk usulü üçlü) ve de tenise başladık.Vakit böylece geçip gidiyor ama,burada gerçekten pek sıkıldım.Günleri doldurmaya çalışıyorum. Bir ihtimalle,ay sonunda Viyana’ya dönmüş olacağım.Yerime,Köln’den bir arkadaşı tayin ettiler.O da ay sonunda burada olacak.Ankara’dan tayin edilen arkadaş galiba (ve her nasılsa) gelmeyecek anlaşılan. Evren böyle işte!Benim yevmiyeler hala gelmedi.İflas halinde olduğumu anlarsın.Yalnız;bakanlık seksen bir günlük yevmiyenin muhasebeye,transfer edilmek üzere sevkedildiğini yarı resmi bildirdi ayın sekizinde.İşte böyle bizim işler. Yanaklarından sevgiyle öperim Uçar’cım.İsteklerin için hem burada hem Viyana’da mektuplarını beklerim kardeşim,hoşça kal. Ülkü bey;Viyana’daki Atom Enerjisi Komisyonu misyonunda Türkiye’yi temsil ederken;geçici görevle Nürnberg’e yollanmıştı.Orada tanıştık.Kendisi;benim gibi ,mesleki alanda birçok yayını olan birisiydi.Türk-Rus ilişkilerinin tarihini,Türk-İngiliz ilişkilerinin tarihini yazmıştı.O zamanlar,Türk-Avusturya ilişkilerinin tarihini yazmaktaydı. Kız kardeşimden gelmiş bir betik Ağabeyciğim ve Tülaycığım; Nasılsınız,iyi misiniz,mektuptan cevap alamayınca merak ettik.İnşallah iyisinizdir.Bizler iyi olmağa çalışıyoruz. Benim ve Doğan’ın morali düzeldi.Babamı daha alıştıramadık.(Annemin erken ölümünden söz ediliyor)Evde kimse olmadığı zamanlar duramıyor.Yavaş yavaş ev aramaya 123 başlamıştık,sana bunu bildirecektik ki,akşam zelzele oldu.(1974 İzmir depremi)evin tavanı yıkıldı.Duvarlar da yarılma yaptı.Allaha şükür canımıza hiçbir şey olmadı. Ev sahibine bildirdim.Evin miras olduğunu söyledi.Tamirat yapamam,evi bu ay sonuna kadar boşaltın dedi.Bu aylığı göndermediysen,bize gönder.Ev bulursak,oturduğumuz kadar veririz.Eğer bir ayda ev bulamazsak,kirayı veremeyeceğiz.Ev sahibi öyle söyledi.Tamir yaptırmam,kirayı da vermeyin,evi boşaltın,boş kalsın diyor. Nalan,bildiğin gibi hasta.Tedavisini yapıyoruz.Tülay nasıl,iyileşti mi? Çocuklara ve sizlere ayrı ayrı selam eder,gözlerinizden öperiz.Bizi soran tanıdık akraba ve dostlara selam ve sevgiler sunarım.İyi günler.Mektubunuzu bekleriz. Burada,annemin ölümünden sonra evin durumu anlatılıyor.Babam,bu ölüme alışamamış ve üç yıl sonra o da prostat kanserinden evren değiştirmişti. Bir yıl süren başkan yardımcılığım sırasında Ankara’da Tülay’ın teyzesinin evinde kalmıştık.Orada,onların ahbaplarını da tanımıştık.Bunlardan Doktor Necdet Tuna;sonradan estetik doktoru olmuş ve televizyonlara çıkmıştı. Doktor Necdet’in bir karavan minibüsü vardı.Her fırsatta eşini ve iki küçük kızını karavana doldurur,Anadolu’nun görülmeğe değer yerlerini gezerlerdi.Sonraları,belki de biraz yaşlanınca karavan sevdasından vazgeçti.Bayramoğlu’nda bir yazlık satın aldı.Tepede kurulu bir sitede olan yazlığın önü açıktı ve Bayramoğlu kumsalı kıyı boyunca uzanıyordu. Akşamları,doktor Necdet ile o yazlığın verandasında demlenmek çok güzel oluyordu. İki üç yıl sonra,İstanbul’a bir iş için gittiğe doktor Necdet’e rastladım ve yazlığı sordum. “Sorma birader.O evimizin önündeki boş arsa,cami yeriymiş.Oraya bir cami yaptırdılar,günde beş vakit ezan sesi dinler oldum.Bir de içki içmeme karışmağa başladılar.Ben de sattım gitti” demişti. Onun,Nürnberg’de bulunduğum sırada yazmış olduğu bir betik(Betik çok uzun olup kısaltarak aldım) Sevgili Uçar; Nürnberg geceleri sona ermeden nihayet seni orada yakaladık.Nürnberg’in tadını çıkardığını ümit ediyorum.Rastgele!.. Simdi,sadete geliyorum.Yalnız,önceden Mete ailesi(Hanımın teyzesi ailesi)ve bizlerin iyi olduğumuzu hemen söyleyeyim.Bugün telefonla konuştuk.Bilmem sen biliyor muydun:Ben,Çankaya hastanesinden ayrıldım.Kendime bir fizik tedavi enstitüsü açtım,orasını yürütmeğe çalışıyorum.Senden,çocukların bazı ricaları var.Arabayla geleceğine göre getirmesi zor olmaz diye düşündük.Zira,giyecek şeyler.Yalnız,senin orada paran olmadığını tahmin ediyorum.Bu nedenle hem almak hem de ödemek zahmetinden seni kurtarmak için ben bir çare düşündüm;benim orada mühendis bir arkadaşım var.Şimdi,seninle beraber ona da yazıyorum,onun adresini sana,senin adresini ona vereceğim.Sen mektubu alınca,iyi almanca bilen birisi vasıtasıyle ona telefon ettir ve benden mektup alıp almadığını sor ve ne yapacağınızı kararlaştırırsınız.Orada iken,iyi arkadaştık,bu işi halledeceğini ümit ediyorum.Bilahare ben ona ödeme imkanı arayacağım.Şayet sen orada herhangi bir şekilde para bulabilirsen,buradan TL olarak ödeyebiliriz.Fakat,ona ihtiyaç kalmayacağını tahmin ediyorum.Şimdi,listeyi çıkarıyorum. (İki tane kızı için çeşitli spor malzemeleri istemişti.Ayrıca;yeni açtığı enstitü için çeşitli doktor malzemeleri istiyordu.) Mecmuadan kestiğim resmi ben o alman arkadaşa gönderiyorum.Birlikte alırsınız.Şayet,ık mık ederse,Frankfurt’taki Nihat Orduhan’ın göndereceği parayla ricalarımı yerine getirme imkanı ararsın. Ayrıca,Almanya ‘daki firmanın,Alman arkadaşının Ve Nihat Orduhan’ın adreslerini yazmış. 124 Kel Sela’ya da kitabımdan yollamışım.Ondan gelen betik. Uçarcığım; Önce,beni her zaman andığın için teşekkürler.Sonra,ellinci yıl nedeniyle yayınlan kitabın için tebrikler.Henüz okuyamadım.Sanırım,topu topu bir ay kadar kaldı yazlık iznime,o zaman okuyacağım. Ancak;yer yer inceledim,dikkatle bazı pasajlarına baktım.Titiz bir çalışma ürünü olduğu,kelimelere önem verildiğini,anlamca tam olan kelimelerle,seçimlik anlatım türüne meylettiğin göze çarpıyor.Senin de bir yerinde yazdığın gibi,Türkiye’nin en çok boşluk taşıyan bir yönüne dikkat çekmek güzel bir şey. Uçarcığım;ben ancak okuyabilmek için çalışıyorum.Okuldan sonra seçmek zorunda kaldığım meslek(Banka müfettişliği)sürkapasite çalışmayı zorunlu kılıyor.Hele okuyup,bazı konularda inceleme yapmak olanağı hiç yok. Seni çabalarından dolayı kutlar;başarılar dilerim.Gözlerinden öperim. Hane halkına hürmetler.Çocukları öperiz.Araslar. İzmir’de ev alma işinde;Mesut Bayın adlı vergi kontrol memurluğundan ayrılmış bir muhasebecinin yardımları olmuştu.Ondan gelen betik. Bu Mesut Bayın ve ailesiyle sonradan samimi olmuştuk.Şerbet Müzeyyen adlı bir eşi vardı.Anadolu’dan gelmiş,zengin bir ailenin kızıydı.Yaşamı,konken masalarında geçiyordu.Bu nedenle,Şerbet lakabı verilmişti. İki kızları vardı.Onlar da anneleri gibi,lüks içinde şımartılarak büyütülüyordu. Bir keresinde;akşam yemeğine beni ve Aydın Erdim’i çağırmışlardı.Eşlerimizle gitmiştik.Servisi,bir yardımcı kadınları vardı ,o yapıyordu.Sıra et yemeğine geldiğinde;Şerbet Müzeyyen ”Kızım bunlara etten fazla fazla koy.Ne de olsa bunlar memur ailesi,evlerinde yiyemezler” demiş ve bizi şok etmişti. Mesut Bayın;belki de karısı ve kızlarının kendisinde yarattığı strese dayanamamış ve genç yaşında göçüp gitmişti. Sevgili Kardeşim Uçar Bey; Samimi mektubunu aldım.O günlerde İsmet bey ile temas kurdum.Kendisi,inşaatın durumunu mahallen gördükten sonra konuşmayı daha uygun bulmuştu.Neyse,geçenlerde bu konuda oturduk.Durum şöyle: İnşaat Aralık sonu teslim olmakla birlikte,sizin dairenin fevkalade bir güçlük çıkmaması halinde,Kasım sonunda teslimi bahis konusu.Bugün,bu konuda tekrar görüştük.Çocuklar,sizin dairenin Kasım sonunda ve sadece size mahsus olarak teslimi mümkün olabilecek derler. Anlaşılan,senden korkuyorlar!..İşin şakası bu.Halıfleks konusu da tamam,sen geldiğinde rengini de seçersiniz.Ayrıca,geldiğinde görüşüleceği üzere,İstanbul’daki ev sahibi bir güçlük çıkaracak olursa,eşyaları bir müddet için bir yere koymak veya dairenin bir yerine kilitlemek mümkün.Bu alternatifleri,inşallah gelince hallederiz. Vadesiz yirmi beş bin liralık ve iki adet bin iki yüz ellişer liralık senetlerin bende saklı. Biz kızları üçledik ve burada geç de olsa noktayı koyduk.Bu bir değişiklik umuduydu.Allah,böyle nasip etmiş.Buna da çok şükür.İyi dileklerin için,çok teşekkür ederim.Ancak,benim başıma gelen kaide değil,yeni niyetlere yeni kısmetler!.. Recep’ciğim için bir şeyler duydum.Şayet doğru ise çok sevineceğim.Yeni bir işe girişmek,başarının yarısı eder.En kısa zamanda,onu patron olarak göreceğiz demektir.En kısa zamanda ona da yazıp tebrik etmek isterim.Yalnız,bilgi doğru mu diye endişeliyim. En kısa zamanda görüşmek temennisiyle gözlerinden öper,sıhhat ve mutluluklar dilerim.Yengeye de hürmetlerimle. Recepçiğime,Turhan Yetkin beye ve size selam ve hürmetler. 125 Kel Turgut’tan gelmiş bir betik Üstadım Uçar Pehlivan; Tahmin ettiğin gibi,para Cengiz’den çıktı.Ancak,ayak işlerini ben yapıp parayı ben tellediğimden ismimi yazıverdim. Yan ödeme yerine biraz temiz hava alsan iyi olur!..Bir habere göre Zeyyat Baykara,diğer bir (daha sağlam) habere göre bütçeciler bu işi önlemişler.Bu dahi,”emekli memurluk” tan ayrılacağımız anlamına gelmez!..Çünkü öteki tarafta (İ…) var.Kelime çok korkunç yazamadım.Yan ödeme madem ki verilmiyor,ben de artık çalışmayacağım!.. Hayatı iyice kayık Ayhan’a selam.Hanımına selam..Falan filan!.. Vali Ertuğrul’dan bir betik Sevgili Uçar; 28.3.1975 tarihli mektubunu aldım.Sevindim.Koca-baş yardımcılığına atanmam dolayısıyla gönderdiğin tebriklere teşekkürler. Senin İMF müracaatını mektubundan öğrendim.Şu ana kadar,bana adı geçen kuruluştan ne seninle ilgili ne de başka bir amaçlı herhangi bir yazı gelmedi!..Bu bakımdan,seni karalamak fırsatı bulamadım!.. Ancak,bilgi kabilinden şu hususu belirtmekte yarar görürüm.İMF bugüne kadarki uygulamalarında,denetim kurulları mensuplarından gelen başvuruları prensip olarak kabul etmiyor.Bu bakımdan,senin müracaatının daha başlangıçta NO dosyasına girmiş olması mümkün.Nedeni,haklılığı,haksızlığı bir yana,bu böyle.Aklına başka şeyler gelmesin diye yazmakta yarar gördüm. Buralar bildiğin gibi.Pazar günü yapılan Gezgin(M.M.Yardımlaşma derneği) genel kurulunda gençler Zorlu kabinesini devirip iktidarı ele aldılar.Yeni kabinede Erciş,Raşit,Salih, M.Karaduman,Ersin,Adnan var. Oğuz,Perşembe günü kalp krizine manke bir rahatsızlık geçirdi.Halen,Hacettepe koroner bakım servisinde yatıyor.Birkaç gündür onun üzüntüsü içindeyiz. İlhan’ın bir oğlu oldu.Adını Taş-pardon-Baş-ak koydu!..Sümer,yeni bakanımıza özel müşavir oldu.Haberler bunlar.Hep beraber yuvarlanıp gidiyoruz. Sana ve Tülay’a selam ve saygılarımızı sunar;tıfıl Demirkan’ların gözlerinden öperiz. Ertuğrul Kumcuoğlu dört aylık İMF kursuna katılmıştı.Ben de,bu kursa baş burmuştum.Ertuğrul bu başvurumla ilgili görüşlerini belirtiyor.Onun düşüncelerinin aksine;sonraki yıllardaki bir diğer başvurum İMF ce kabul edildi ve ben de beş aylığına İMF kursuna katılmıştım. Cemal Süreya üstadtan gelmiş bir betik.Betik,daktilo ile yazılmış.Başlığa İstanbul yazısı elle yazılmış ve İstanbul’un camili görünümü resmedilmiştir.İmzasını da benzer bizimde atmıştır. Sevgili Uçar Demirkan; Mektubunu aldım.Çok sevindim.Ben de İstanbul’a gelince,seni bulurum diyordum.Birkaç gün önce Turgut Akman uğramıştı;İzmir’e göçtüğünü söyledi;dertlendim. Sevgili arkadaşım;şiirini çok beğendim.Her yönde olduğu gibi,bu alanda da büyük bir gelişme gösterdiğin hemeninde beliriyor.Hatta,bir değişim diyebilirim buna.Bu da,geçen yıllar içinde hiç boş durmadığını gösteren sevindirici bir kanıt.Gerçek anlamda şiir söylemeyi öğrenmişsin.Türkiye’de şiir söylemeyi öğrenmemiş nice ünlü ad var.Hatta,işin tuhafı,şiir söylemeyi unutmuş olanlar var.Bu yüzden “Yaşam” için kutlarım.Bunu,”Oluşum”da yayınlayalım.Başka çalışmalarını da bekleyeceğim.Deneme yolunu da bırakmamalısın. Ben,işte,İstanbul!dayım.Ankara’dan yalnızca Ankara adlı,daha doğrusu Ankara şiiri adlı bir şiirle döndüm.Uzunca bir şiir;içini kendim desenleyip küçük bir kitap halinde yayınlamak istiyorum.Bu yıl,iki de deneme kitabım yayınlanacak:Şapkam Dolu Çiçekle,bir de 126 Homeros’un Telif Hakkı.Bir de Çin Uyanınca adlı çok ilginç bir kitap çevirmiştim.Onu mutlaka okumalısın. Arada sırada,bir mektubunu ,bir haberini alırsam sevinirim. Ben,burada daha bir ev tutmuş değilim.Kız kardeşimde kalıyorum.Bir de o akşam hangi arkadaşın evine gitmişsem,orda kalıyorum.Ne var ki,bu da sıkmağa başladı.Yerleşmenin önemli olduğu yaşlar var galiba.Senin buralara hiç yolun düşmeyecek mi? İnsan Ankara’da olayların içinde oluyor.Ama,çağı değerlendirici bir bakışa,serin bir bilgeliğe ancak bu kentin dışında varılabilir diyorum.Öyleyse,Darphaneye gelmekle iyi ettim. Sen de İzmir’e geçmekle iyi ettin mi? Gözlerinden öperim kardeşim. Cemal üstadla başkan yardımcılığım sırasında çok sıkı ve içten bir dostluğum olmuştu.Benim şiirlerimi ve Baudlaire’den şiir çevirilerimi;editörü olduğu dergilerde yayınlatırdı. Sonra;Darphane ve Damga Matbaası Genel Müdürü olarak İstanbul’a geldi.Zamanın Maliye Bakanı onu görevden almak için Darphaneye gelmiş.Yapıyı gezerken,bir kapının neden kapalı olduğunu sormuş.O da;”bizim kapılarımız sizin dışınızda herkese açıktır.”demiş ve istifa etmişti. Yeğenim Doğan’dan gelmiş bir betik Sevgili dayıcığım,yengeciğim; İlkinin aksine pullman koltukta rahat rahat uyuyarak Mersin’e vardım.Pek rahat bir yolculuk oldu bu benim için.Siz rahat dönmüşsünüzdür o akşam inşallah.Gümrükte de,pek fazla bir işim olmadı,hatta hiç bakmadılar diyebilirim.Neyse,saat on otuz arabasıyla Ankara’ya geçtim.Dediğim gibi,arkadaşlarda kaldım. Hava berbattı.Ankara’da iyi kar yağıyor hala daha. Şadan teyzelere Cuma günü gündüz gittim.Hediyeler için çok teşekkür ettiler.Şadan teyze ile Eser’i görebildim. Bir başka haber,nişan olmuş,fakat bize yazdıkları gibi erken değil,Şubat’ın son haftası olmuş.Şadan teyze de nişanı görememiş. Bir başka haber,Şadan teyzelerin İstanbul’a dönecekleri gün İbrahim enişte kaloriferi onarmak için dama çıkmış ve inerken düşmüş.Neyse,tanrı korumuş da birkaç sıyrıkla atlatmış.Şadan teyze öyle diyor.Ya bir de kötü düşseydi ne olurdu halimiz,tanrı korudu. Şadan teyzelere Cuma günü uğradım demiştim,çünkü akşamı İzmir’e hareket etim.Orada kalmama lüzum yoktu.Çünkü,okul ve yurt devamlı olarak polisle sarılı idi.Giriş ve çıkışta kontrol vardı.Talebeler de;polis çıkıncaya kadar derslere girmeyeceğiz diye tutturmuşlar(ODTÜ de okuyordu).Kimse derse girmiyor ve tabii olaylar da durmuyor.Bizim fakülte onbeş Marta kadar kapatıldı,dekanlıkça.Ben de,İzmir’e geldim böylece. Annemin yazdığı gibi,Umran’ın nişanını yapmışlar,bizimkiler iyi eğlenmiş bu ara.Annem tekrar işe başlamış,ayrıca dışarıdan da iş alıyor,onlar da memurlar gibi Cumartesi ve Pazar tatile başlamışlar. Kumaşları da beğendi annem.Parası olunca,size para gönderecek.Oradan bize kumaş alabilirsiniz herhalde.Yenge,hani altmış liraya aldığımız fitilli kadife var ya,burada yüz yirmi beş lira.Hem de ucuzluk olduğu halde. Annem,çaylar için çok teşekkür ediyor,çok beğendiler hepsi çayların tadını. Çok değişik yeni haberler bulamadığım için bu sefer mektubumu kısa bitirirken,hepinize salam eder;Devrim ve Kubilay’ın gözlerinden öperim. Kıbrıs savaşından bir yıl sonra Kıbrıs’a gitmiş ve onların Maliye Bakanlığın’nda Teftiş kurulu kurmuş ve kurula başkanlık etmiştim.Yeğenim Doğan da bu sırada Kıbrıs’a gelmiş,yanımızda bir süre kalmıştı.Kıbrıs dönüşünde bu betiği yazmıştır. 127 Diğer yeğenim Nalan’dan gelmiş bir betik. Dayıcığım ve yengeciğim;Mektubunuzu alır almaz okuyamadım.Şu an okudum ve hemen cevabını yazıyorum.Mektup,o kadar tatlı yazılmıştı ki,içimden mektup yazmak geldi. Doğan abimden bu aralar sık sık kart aldık ve haritadan geliş yollarını bulduk.Tahminimize göre dönüyorlar.Son kartını Marmaris’ten aldık.Abim de izin tadını çıkardı artık.Kıbrıs’ın denizi göründüğü gibi güzeldir herhalde,ısı da fena değildir.Televizyon yirmi sekiz derece olduğunu bildiriyor. Ben ise,çok iyiyim.Domino ile(Buca’daki atçılık kulübünde ata binmeğe başlamıştı) atlıyoruz.İnşaallah,size de fotoğraflarımı gönderirim.Adnan abime diyorum “gel fotoğrafımı çek” istemem diyor.Ben de,Doğan abimi bekliyorum.İstanbul’da Eylül’ün yedisinde Balkan şampiyonası var.Gitmek istiyorum fakat olmuyor.Önümüzdeki senelerde belki ben de yarışlar dolayısıyle giderim. Adnan abim işi bıraktı.Şimdi,her gün postacıyı bekliyoruz.Bu,önümüzdeki hafta üniversite kağıtları gelir tahmin ediyoruz.Herkes evdeyken kapı çaldı mı,ya postacıdır ya da Doğan’dır diyoruz. Annem bu hafta çok sıkı çalıştı.Atölyelerinin açılma tarihi ertelendi.Sekizde falan diyorlar ama,annem on beşi bulur diyor. Halit bey ve karısını ziyarete gitmişlerdi.Ayten hanıma sizin adresinizi vermiş,size mektup yazacakmış. Babam çok iyi,çalışıp duruyor. Cumartesi günü Tatlı Cadı(Televizyon dizisi) ile ara verdiğim mektubuma şimdi devam ediyorum.Akdeniz oyunlarını,televizyondan izliyorsunuzdur herhalde. Dedem ve dayım selam ediyorlar.Dayımlara fuarı yasak etmiş belediye(Seyyar milli piyango bayiliği yapıyordu)ama,zaten bu sene fuar hiç güzel değil.Bir kere ziyaret ettim.Onda da fazla gezemedik.Sinemaya gittik. Şimdilik bu kadar haber yeter.Birazı da öteki mektuba kalsın.Abim gelince,hemen size mektup yazdırırım. Okulların açılmasına daha bir ay var.O bakımdan çok mutluyum.Okuldan bahsetmemin nedeni,okullar açılınca mektup yazamam da onun için. Devrim ve Kubilay’a bol bol öpücükler.Kıbrıs’ın tadını,hep birlikte mutlu olarak çıkarmanızı dilerim.Bütün ailenin selamlarını iletirim.Hepimizden sevgiler. Not:Kıbrıs’ın pulları da çok güzelmiş. Yeğenim Doğan’dan bir başka betik Sevgili dayıcığım ve yengeciğim; Sizlere,haberlerin tamamını ulaştırmak için biraz geç yazıyorum. Ayın ikisinde İzmir’e döndüm.Sizi göremediğim için çok üzüldüm.Şayet,arada siz ya da biz gelmezsek,herhalde gelecek yaza kadar görüşemeyeceğiz.Bu arada ben,sizleri ve hele Devrim ve Kubilay’ı çok özleyeceğim.Size,buradayken öyle alışmıştık ki. Neyse,sizin orada sıhhatte ve neşeli olmanıza çok sevindik.Yalnız,pahalılık biraz ürkütüyor gibi.Yengemin,Nalan’a yazmış olduğu mektubu dün aldık. Gezim,çok eğlenceli geçti.Sizin düşündüğünüz gibi,şayet kafama uyup Mersin tarafına gitseydim,mutlaka yolda beni bulurdunuz.Önce ben,Kıbrıs’a gelmeyi düşünmüştüm,fakat sonra sizin benim Antalya’dan ayrıldığım sırada İzmir’de alacağınızı düşündüm ve o kadar kısa süre İzmir’de kalacağınızı tahmin etmemiştim.Onun için yönümü Ege yönüne çevirdim. Kısaca,gezi yolumu çizeyim size. İzmir,Denizli,Isparta,Antalya,Manavgat,Side,Elmalı,Finike,Demre,Fethiye,Marmaris,Datça,B Bodrum ve İzmir. 128 En çok eğlendiğim yer ise,Datça ve Marmaris oldu. Yol boyunca,birçok yeni arkadaşla tanıştım.Hep de şansıma Ankara’lılar çıktı. Beraber geziye çıktığımız arkadaşlarımdan ise,daha ayın on altısında ayrıldık.İmtihanlarına çalışacakları için onlar tatili kısa kestiler;yani gezimin büyük bir bölümünü yalnız başıma yaptım.Hem de,otostop bakımından da çok rahat oldu.Çoğu zaman en lüks arabalarda gezdim Fakat,her yerde bir dost edindiğim için,hiç yalnızlık çekmedim. Böylece,zevkime göre bir tatil yaptım.Hem de,Akdeniz sahillerini tanımış oldum.Böyle geziler,çok yararlı bir şey,çünkü bu yıldan gelecek yılda böyle bir geziye çıkmağa karar verdim. Gelelim yılın sürprizine.Dün,üniversite sınavı sonuçları geldi ve büyük sürpriz. Yıllardır,kimya mühendisi olma hayaliyle yaşayan ben,bu yıldan itibaren yepyeni bir mesleğe başlıyorum.Gelecekte de,televizyonda avukat Petroçelli’nin yerini(bir başka televizyon dizisi) alacağım!..Biraz eğlenceli konuşuyorum ama,aslında çok üzüntülüyüm.Evet,Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesini tutabilmiş puanım.yüz elli fen,dört yüz yetmiş sosyal,dört yüz seksen yabancı dil ve dört yüz altmış toplam puan ile.Evet,gördüğünüz gibi,bu yıl da dört yüz elli puan tutturdum ama,hiçbir işe yaramadı. Bu yıl,puan değerlendirmesi değişik olduğu için,fen fakültelerine girebilmek için beş yüz puanı aşmak gerekiyor.Keşke,ben de Adnan gibi,kimya mühendisliğinin gece kısmını yazsaydım.Belki arzuma ,kavuşabilirdim. Neyse,Adnan’dan bahsedeyim şimdi de.Dört yüz elli dört fen puanı ile İstanbul Devlet Mimarlık Mühendislik Akademisinin elektrik bölümünün gece kısmını kazandı.Dediğine göre;gündüz bir iş bulacak ve çalışacak ve gece okuyacak. Bense,malum fikrimden vazgeçmiş değilim.Eninde sonunda,yine kimya mühendisi olacağım.Gelecek yıl yine üniversite imtihanına gireceğim.Şayet,istediğim bölümü tutturabilirsem,Hukuk’tan ayrılıp oraya gireceğim.Bir yıl daha kaybedeceğim.Şayet kazanamazsam,hukuka devam. Herhalde,gelecek hafta ben Ankara’ya Adnan İstanbul’a gideceğiz.Kayıtları tamamlamak için.Ama,daha kayıt günleri belli değil,fakat her halde kayıtlar yakındır.Çünkü,devlete bağlı yüksek okullar on üç Ekimde açılıyor yeni karara göre. Yeğenim Doğan’ın kimya mühendisliği aşkı bir film gibidir.Atatürk Lisesi’ni bitirirken üniversite sınavlarına girdi ve ODTÜ nün kimya mühendisliği bölümünü kazandı.Ancak;lise ikiden matematik takıntısı olduğundan;liseyi bitiremedi ve üniversiteye giremedi. Sonraki yıl,gidip matematik öğretmeni ile konuştuk ve durumu anlatarak çocuğun geleceğini karartmamasını istedik.O yıl,takıntısız liseyi bitirdi.Üniversite sınavlarına girdi ve fakat Hukuk Fakültesini kazanabildi. Yılmadı.Bir yıl Ankara Hukuk Fakültesi’ne devam etti ve birinci sınıfı,yedinin üstünde bir ortalama ile geçti. Tekrar üniversite sınavına girip ODTÜ Kimya mühendisliği bölümünü kazandı ver orada okudu.Böyle kararlı birisidir. Ondan gelmiş bir betik daha Sevgili dayıcığım ve yengeciğim; Mektubunuzu dün aldım.Bana gelinceye kadar epey zaman geçmiş.Cevabım geciktiği için kusura bakmayın.Ayın On dokuzundan beri Ankara’dayım.Fakat,daha bir gün okula gitmedim.Tam ayın on dokuzunda Ankara’ya hareket ederken,rektör okulu kapattı.Geçen Cuma açılacaktı.Fakat,şimdi de biz boykot yapıyoruz.Polis çıkıncaya ve okulun süresi enaz bir ay uzatılıncaya kadar direniş sürecek.Fakat,Pazartesi günü belki derslere girebiliriz. Ankara’nın hatlarından Turizm Bankası’nın telefonunu bulup randevu alıncaya kadar İlhan bey tekrar Kıbrıs’a gitmiş.Onun için,kendisiyle görüşemedim. 129 Bu arada,üniversite formlarını doldurdum ve tekrardan üniversite hazırlığa başladım.Bu yıl pek ümitli değilim,ama bu arada şansın da büyük bir rol oynayacağına eminim.Çünkü,bu yıl şansım epey iyiye döndü.Fakat,yine de,büyük ihtimalle üniversiteyi kazansam da kazanmasam da-aynı şey ya-Ankara’da kalıyorum.Çünkü,üç fakülte yazabildim,ancak üçü de Ankara’da.Şayet puanım yüksek gelir,hiçbir yeri kazanamazsam,İzmir’e ön lisansa gireceğim. Krediler yavaş yavaş gelmeğe başladı.Şayet kredim çabuk çıkarsa para bakımından da iyice rahatlamış olacağım.Çünkü,Ankara’da bahar başka oluyor.Geldiğimden beri havalar çok güzel,hergün gezecek yer buluyoruz arkadaşlarla. Geldiğimden beri Şadan teyzelere uğrayamadığım için,yengeme yeni haberler gönderemiyorum.Belki,gelecek hafta uğrayacağım oraya.Çünkü,Cebeci’den Şentepe’ye gitmek çok ters geliyor.Şimdi,Ankara’da minibüs ücretleri çok pahalılandı,insan bir yere gidemiyor.Biz,yürüyerek Kızılay’a iniyoruz,o kadar. Eh,Ankara’da hava böyle günlük güneşlik olursa; kim bilir Kıbrıs nasıldır?Bol güneşli ve sıcak bir hava vardır mutlaka.Belki,deniz mevsimini açmışsınızdır bile.Devrimle Kubiş daha Şubat ayında,denize girelim diye tutturuyorlardı.Herhalde,Nisan ayında onları zaptetmek oldukça zorlaşacak.Tabii,yine yaramazlıklar sürüyordur.Fakat,havalar güzel olduğu için içeri girmiyorlardır.Yengeciğim,senin de günlerin evle çocuk parkı arasında geçiyordur.Eh,artık fazla bir şey de kalmadı dönmenize İki üç ay sonra buradasınız. O şeytanlar,yaramazlıklarına karşılık özletiyorlar kendilerini.Epey alışmıştım ben de.Sanki,ne geldim Türkiye’ye.Bilseydim okulların açılmayacağını,daha kalırdım orada da.Kıbrıs’ın güneş ve sıcak günlerinin tadını çıkarırdım.Hiç şansım yoktu orada iken.Birkaç gün sıcak oldu o kadar.Neyse,öyle diyorum ama,derslere de çalışmak gerek. Bari,hukuktan birkaç dersi vermeli de duruma göre Eylüle de hazırlanmalı.Zaten,bu gidişle bu sene biz bütün yazı Ankara’da geçireceğiz galiba. Sizle beraber evden de mektup geldi.Annem size yazmış,ben de aynı şeyleri tekrarlamak için herkesin sıhhati neşesi yerindeymiş deyip geçiyorum.Bilmiyorum,annem yazdı mı.Gönderdiğin para dedeme gelmiş. Burada olaylar sürüp duruyor.Siyasalla Hukuk açık olmadığı için Ankara’nın diğer bölgelerinde savaş devam ediyor.Bizim buraya da eğitim fakültesindeki faşistler baskın yaptılar.Biraz kurşunlaşıyorlar tabi.Hemen polisler,panzerler bizim buraya doluyor.Artık,alıştığım için pek önemli etki yapmıyor üzerimde.İşte,her saatim biraz eğlence,biraz ders,biraz üniversite çalışmasıyla geçip gidiyor. Daha yazacak bir şey bulamıyorum.Mektubumu bitirirken,beni tanıyan herkese selam eder,hepinize sağlıklı ve neşeli günler diler,Devrim ve Kubişin gözlerinden öperim. Not:Fotoğrafları yaptırdıysanız,iyi çıktıklarımdan ikişer tane yollayın. Ercan Meftunoğlu’dan gelmiş bir başka betik Mektubunu aldım.Hayatından memnun olmaman üzdü beni.Üzme tatlı canını,incitirsin patlıcanını demiş büyük üstadlar!..Herşey olacağına varıyor. Sorunlarımızı çözmede,iyi yön tesbiti gayreti içersindeyiz.Hastahanelerle uğraşıyor,yeni dengeler kuruluyor fakat,kendi dengemizi kaybetmemek için çırpınıyoruz. Senin ev için,Gelirler kontolörü geldi.Oğlan bekar,ama nişanlıyım dedi.İtimat telkin etmedi.İki üç aylık istedi.Ben de,bir yıl kontrat dedim.Sonra gelirim dedi ve bir daha gelmedi.Esasen,zıpırın teki.Gözüm tutmamıştı. Ben,kira için temaslarımı devamlı sürdürüyorum,merak etme.Ev bizim. Şeref Karabağ’ın olayı nedeniyle,Hüsamettin Kılıç’ın (Başkan)tedvir yetkisini bakan kaldırdı. Teftiş Kurulu’na savaş açıldı diye olaylar,tüm gazetelerde yayınlandı.Yirmi iki Ağustos günkü Cumhuriyet ve Günaydın olayı geniş olarak verdi ve aynı gün saat on ikide Hüsamı harcadılar.Şimdi,Orhan Güven vekalet ediyor.Kararnamesini sevk etmişler. Ben bir kez de Denizli/Güney ilçesine gittim.Yarın Foça’ya gidiyorum. 130 İneklikleri yapan Safa imiş(Başkan yardımcısı).Bizi koşturmaktan zevk alıyor olmalı!.. Çocukların gözlerinden öperim.Tülay’a saygılar.Sana selamlar. Burada adı geçen Şeref Karabağ adlı müfettiş;zamanın maliye bakanının karşı çıkmasına karşın,bazı incelemeleri yaptığı için,Müfettişlikten alınmak istenmişti.Bakan;bu kişinin Erzurum’a müdür olarak tayininin çıkarılmasını istemişti.Zamanın teftiş kurulu başkanı buna karşı çıkmış ve görevden alınmıştı. Bu,Teftiş Kurulu’na dönemin iktidarlarınca yapılan ilk saldırıydı.Bundan sonra da;Maliye bakanlarının teftiş kuruluna çeşitli karışmaları olmuş ve yeni olaylar yaşanmıştı. Yeğenim Nalan’dan gelmiş bir başka betik Nedense,dayımın mektubunu okur okumaz canım mektup yazmak istiyor.Fakat,fazla konu yok mektubumda bahsetmem için. Okulların açılmasına bir buçuk hafta kaldı.Sanki,Perşembe günü açılması şart.Pazartesi dururken.Her neyse;hiç aklıma getirmeyeyim daha iyi. Adnan abim İstanbul’a gitti,kaydını yaptırdı ve döndü.On üç Ekimde ise,temelli gidecek.Daha tafsilatlı bilgiyi,annem gelecek mektubunda yazar.Çünkü,benim de fazla bilgim yok bu konuda.Doğan abimin ise,ne olacağı daha belli değil.Size,mektubunda ne yazdığını bilmiyorum,ama Ege ve Erzurum Atatürk üniversitelerinde kontenjan açığı varmış.Bazı fakültelere(Zıraat)ön kayıt yaptırmayı düşünüyor.Buna ait bilgiler de,bayramdan sonraki mektuba transfer edilmiştir!..Kusura bakmayın,kesin bilgi daha iyi olur her halde. Biz çocukların haberleri burada bitti.Sizin çocuklar,Kıbrıs’ı çok sevdiler galiba.Selamlarını Domino’ya söyledim.sevincinden elimi ısırmak istedi ama kolumu ısırdı!.. Siz dua edin ben İzmir’de okuyayım.O zaman,Devrimle Kubilaydan kurtulursunuz!.. Yalnız,sizlerden at almanızı isterlerse normal karşılarsınız herhalde. Domino Kubilay’ı özlemiş.Devrim’i ise,o gün gelmediği için pek özlememiş. Eğer,kulübe üye olursam,ailece olunuyormuş.Atım olmazsa,taksi atına Devrimle Kubilay’ı daha ucuza bindiririm!.. Annemin atölyesi açıldı.Modeller değiştiği için,mevsim itibariyle de işleri oldukça sıkı.Babam da,sebzeciliği kendisine meslek edindi sayılır.Çünkü,bir de ortak bulmuş kendine.Ortağı ise,yanında yumurta satan adam,belki tanışmışsınızdır diye söylüyorum.Adamın,bir de dükkanı varmış.Bakalım,gelecekte ne olacak. Dedem,dayım ise,bildiğiniz gibi kendi alemlerinde yaşamlarını sürdürüyorlar.İzmir’de herkes iyi.Geçenlerde,Sevim teyzeye gittim,o da çok iyi. Cuma günü,televizyonda güzel bir film olmadığı ve termosifonumuz bozuk olduğu için,evinize gidip bir güzel banyo yaptık,çay içtik,yemek yedik müzikten sonra da bir güzel yattık,uyuduk.Bir gecelik tatilimiz çok güzel oldu. Eviniz de çok iyi.Sizlere selam söylüyor!.. Mektubumu burada noktalıyorum.Belki yazacak başka şeyler bulurdum ama,Yunanistan TV sinde bir türlü anlayamadığımız ilginç bir film seyrediyoruz.Siz de artık,televizyonu kurmuşsunuzdur herhalde.Film,biz anlamadan bitti ve şimdi müzik programı seyrediyorum.Kusura bakmayın,çirkin oldu. İyi günler,herkesten selam. Yeğenim Doğan’dan bir başka betik Sizlere çok uzun bir süredir yazmıyordum.Çünkü,sizlere dargınım.O zor günlerinde yeğeninize bir teselli mektubu olsun yazmadınız!.. Fakat,yine de sizleri çok sevdiğim için,bu dargınlığıma son vermeğe karar verdim.Belki de,işleriniz uğraşlarınız arasında unutmuşsunuzdur.Belki de,yazdık sanıyorsunuzdur ama,o zor günler şimdi yavaş yavaş geride kalmağa başladı.Kendimi,yavaş yavaş topluyorum. 131 Epey büyük bir hayal kırıklığı oldu bu okul meselesi benim için.Fakat,yine yılmış değilim.Tekrar seneye imtihana gireceğim.Çünkü,hukuk benim karakterimle tamamen zıt bir meslek.Bugüne kadar gördüğüm öğrenimi de ters düşüyor.İşte,ters bir listenin kurbanı oldum.Neyse,her şey düzelir,buna inancım büyük.Ailecek,güzel günler beni bekliyor. Ankara’da yirmi gün kadar kaldım.İbrahim eniştelerde kaldım bu süre içinde.Bana,birçok konularda yardımcı oldu.Onlar da olmasaydı,herhalde iki gün içinde İzmir’e dönerdim.Bana iyi moral verdiler. Aydın Kezer bey ile görüştüm,fakat kendileri önemli bir girişimde bulunmadılar.Daha doğrusu,bulunmaktan kaçındılar.Sadece,Pınar Süt’te bir iş ayarlayacaklardı.Beycan Tavus bey vasıtasıyla (DYO da)fakat,Ocak ayından önce bir şey yapılamıyordu. Aydın bey,Ayhan beye yazmanızı istedi.O daha iyi ilgilenir dedi.Fakat,ben şimdi İzmir’deyim.Şayet yurt için kaydım çıkarsa o zaman Ankara’ya gideceğim.Onun için,şimdilik bu meseleler önemli değil. Hep kendimden bahsettim.Sizler nasılsınız?Kışın,artık yavaş yavaş geldiğini yazıyorsunuz.Oranın kışı,İzmir’den herhalde daha hafif geçer.Bakıyorum,şömine sefası sürdüğünüzden bahsediyorsunuz,eviniz değişik bir ev galiba.O şömineli odanızın bir fotoğrafını göndersenize!.. İzmir’e Cuma günü geldim..O günden bu yana hergün bir veya iki mektup yazıyorum.Fransa’daki kız arkadaşlarımdan sık sık mektup geliyor.Şimdi üç tane oldu.Hepsinin de bol bol kardeşleri var.Biri dokuz kardeş,biri yedi kardeş. Bu arada,yeni bir dil öğrenmem gerekiyor.Bu iki dil arasında bir seçim yaparak olacak.İngilizce ve İtalyanca.İtalyanca hukuk için gerekli gibi.Okulda da bu dillerle ilgili kurslar var.Fakat,ben o zaman işte çalışacağım diye katılmadım.Dil öğrenmede (biraz hızlı olsun istiyorum)şöyle bir yöntem buldum,acaba geçerli olur mu dersiniz? Fransızcadan öğrenemeye çalışacağım diğer dili.Acaba,böyle mi daha kolay olur,yoksa yine bizim klasik metodla mı ne dersiniz? Devrim’i ve Kubilay’ı yine özledim.Yaramazlar,iyice şeytan olmuşlar.Gönderdiğiniz resimlerle biraz olsun hasret giderdik.Hep çocukların resimlerini yolluyorsunuz,sizleri özlemedik sanki.Siz de çektirin bir fotoğrafınızı gönderin bize. Keşke diyorum ki,ben de Adnan gibi şanslı olaydım da,her işim çabuk çabuk olsaydı.O,yurt işini halletti.Şimdilik,matbaada çalışıyor.Rahatı iyi gibi.Çünkü,gönderdiği mektuplar neşeli. Nalan kız da,dersleri ile atlar arasında mekik dokuyor.Ama,ben gidince epey yalnız kalmış ki,bana yazdığı mektupta sen gidince ev boş kaldı diyordu. Sizin eve sık sık uğramağa çalışıyoruz.Şimdi kış ama,küçük odaya annemler sobayı kurmuşlar,orası iyi ısınıyor.Dediğiniz gibi,sizin yatak odasını da arada sırada havalandırıyoruz. Dayıcığım,yengeciğim şayet baştaki sözlerimle sizleri üzdümse,özür dilerim. Yeğenim Doğan’dan gelmiş bir başka betik Henüz mektubunuzu alamadım ama ben yazıyorum.Çünkü,yeni gelişmeler çok iyi.Bu sefer,şansım yaver gitti. Evet,iki Ocaktan beri Ankara’da Cebeci Erkek Yurdu’nda bulunuyorum.Fakat,yine de yurda girişim epey maceralı oldu.Babam tabi,Ankara’ya geldi.Nilüfer hanımın(Kız kardeşim Müzeyyen’in yanında çalıştığı sosyete terzisi)beyinin sayesinde yurda girebildim.Sizin anlayacağınız,bu iş torpille oldu.Yoksa,benim yurda girmem imkansız bir şeymiş.Fazla yüksek bir gelir göstermişiz.Ancak,yurt dolduktan sonra,bana sıra gelebildi.Yine öyle oldu sayılır.Yurda en son giren-aşağı yukarı-ben oldum. Burada havalar epey soğuk.İzmir’in mis gibi havasına göre.Her gece,mutlaka kar yağıyor..Buzda ise kaymamak elde değil.Ayakkabıların altına,araba ve kamyonlara takılan 132 zincirlerden koymak gerekiyor.Kıbrıs’ta havalar nasıl?Herhalde yağmurdan başka bir soğuk veya kar gibi bir şey yoktur. Size ettiğim sitemlerden dolayı,bana herhalde darılmamışsınızdır. Kıbrıs’ta günleriniz nasıl geçiyor?Yengeciğim,epey komşunuz oldu mu?İnşallah orada çok fazla sıkılmıyorsunuzdur. Sahi,yılbaşı gecesi televizyonu izleyebildiniz mi?Çünkü,o gece Kıbrıs’ta dahi bizim Ankara televizyonunun izlenebileceğini söylediler. Devrim ve Kubilay’ın sıhhatleri inşallah yerinedir.Şimdi kış,evin içinde epey yaramazlık yapıyorlardır.Fakat,onlar artık büyüdüler,yeni yıl ile bir yaş daha aldılar.Artık,öyle büyük yaramazlıklar yapmıyorlardır.Dur,onlara bir sesleneyim.Heey!..Devrim,Kubiş sakın annenizi ve babanızı üzmeyin haa!.. Fakat,ne de olsa Ankara büyük şehir.Havası biraz kirli ama,İzmir’e göre epey modern bir havası var. İki gündür derslere devam ediyorum.Boykotlardan,kapatmalardan pek bir şey öğretemeyecekler profesörler.Hala,bir çok derslerden aşağı yukarı ilk konulardayız.Bu ayın sonunda da Şubat tatili var. Burada durum çok karışık.İnsan sokakta dahi yürümeğe korkuyor.Her an bir serseri kurşuna kurban gitme tehlikesi var.Daha bugün derste ödümüzü patlattılar.Dershanenin yanında,öğrencilerle polis bir birine girdi.Tabancalar konuştu.Biz de,hepimiz sıraların altına girdik.Bir kazaya kurban gitmemek için.Çünkü,bizim dershanenin bir yanı cam kaplı.Allah korudu bugün bizi. Bunları,evdekilere yazmıyorum,korkudan deli olurlar bir şey değil!.. İşte,yeni hayatımın ilk günleri böyle olaylarla dolu olarak başladı.İnşallah,devamı iyi olur. Pazar günü,Şadan teyzelerin ziyaretine gittim.Doktor amcalar da orada idiler.(Onlar,Kıbrıs’a gelmişler)Hep seni sordular.Şadan teyzelere de uzun zamandır yazmıyorsunuz galiba,onlar da bana sordular sizden haber var mı diye. Bir bayram kartından sonra,sesinizi soluğunuzu duyamadık.Hasta falan mı oldunuz?. Mektubumu alınca,hemen cevabınızı bekliyorum. Şimdi mektubuma son veriyorum.Çünkü,sırada Nalan’a yazılacak bir mektup daha var. Hepinize sevgiler,selamlar. Not:Özür dilerim.Mektup kağıtlarım bittiği için bu kağıda(Defter kağıdı)yazdım. Gerçekten de;o dönemde Türkiye çok karışmıştı.Yeğenlerim de bundan etkileniyorlardı.Zaman zaman konuyu tartışıyorduk.Onları uyarmaya çalışıyordum.Çünkü,eylem yapan kuruluşların hemen tamamı güneydoğu halklarının kurtuluşu için çalışan örgütlerdi. Hükümetlerin de bunda yanlışlık payı vardı.Örneğin;Tikko adlı örgütün açılımını Türkiye İşçi Köylü Kurtuluş Ordusu diye basın ve yayın kuruluşlarına bildiriyorlardı.Oysa,Le Monde gazetesinin yazdığına göre (Armée Salut Pour des Kurdes de la Turquie)nin açılımı olan Türkiye İçin Kürt Kurtuluş Ordusu’ydu. Bunları anlatınca “Ne yapalım”dediler.Ben de eylem başladığında tuvaletlere kilitleyin kendinizi demiştim.Öyle de yapmışlar.Ancak,bir süre sonra gelip tuvaletlerden de zorla çıkarmağa başlamış militanlar bunları.İşte,böyle zor bir dönemdi o dönem. 1976 Ağustos’unda Kıbrıs’taki görevimden ayrılıp Türkiye’ye dönmüştüm.Bundan sonra;orada yetiştirdiğim Maliye müfettişlerinden mektuplar almıştım.İşte onlardan biri.Soner Vehbi adlı müfettiş yazmış. Sayın üstadım.Yirmi üç Eylül tarihli mektubunuz tam on sekiz gün sonra elime geçti.İyilik haberleriniz,bizleri çok sevindirdi.Ben ve diğer kurul arkadaşlarım,ailecek iyiyiz.Daima sizleri söyler,her zaman gözlerimiz sizleri arar. 133 Kurul olarak çektirdiğimiz resimlerden bir laşke,Ali,geçen gün size yeniden postaladı.İlkini,Maliye Teftiş Kurlu Ankara adresine postalamıştı;ikincisini ise İzmir Defterdarlığına gönderdi.Herhalde,elinize geçmiştir. Kurula gönderdiniz bayram tebriğini de aldık.Teşekkür ederiz.Ben de size,bir telgraf çekmiştim,herhalde aldınız.Almamışsanız eğer,bayramınızı kutlar,mutluluk ve başarı dilerim. Bakanımız,Türkiye’deki temaslarında sizi ısrarla istemiş.Ancak,TC Maliye bakanı ”Hayır veremeyiz” cevabını vermiş.Dolayısiyle,ümitlerimiz suya düştü. Bu arada,laf aramızda,kurulun durumunun pek parlak olmadığını size yazmak ihtiyacını duymaktayım.Ancak,yazdıklarım çok samimi sözlerdir ve çok rica ederim,ispiyonculuk diye vasıflandırmayın. Ben,sizi daima bir ağabey olarak görmüş ve her zaman için de,gerek buradaki geçmiş ilişkilerimizde gerekse bundan sonraki ilişkilerimizde aynı şekilde davrandım ve davranacağım.Bunun için,içimdekileri aynen aktarmada bir sakınca görmemekteyim. Neyse,sadete gelelim:Bildiğiniz gibi,kurul henüz başkansız olarak devam etmektedir.Bu arada,sizin burada iken uyguladığınız kıdem sıralaması neticesi olabileceğini tahmin ettiğiniz bir kompleksle Özmen ve Mehmet arkadaşlarımız kurula başkan olma sevdasına kapılmışlar ve daima bizlere(Ben,Ali ve Ayer’e) karşı çıkarak bize emir verme yoluna gitmeye kalkışmışlardır.Ne var ki,biz üçümüz de,buna gelmedik,gelemedik. Biz,onlardan üstün olduğumuzu ,iddia etmemekle birlikte,onlardan daha az yetenekli olduğumuzu da,hiçbir zaman kabul etmeyiz. Bir yüzde oranının nasıl hesaplanacağını bilmeyen ve muavin arkadaşlara hesaplatan,yazması gereken raporu kurul dışından ve hatta bakanlık dışındaki personele yazdırtan,rapordaki verimlilik rasyosunu başka kişilere uygulatan bir personeli başkan olarak hiçbir zaman kabul etmeyiz.Ve,böyle bir uygulama olduğu takdirde,kuruldan affımızı talep ederiz. Evet..Yukarıda başkasına yazdırtılan raporlardan söz ettim.Bizler eminiz ki,siz burada olsanız,böyle bir personelin kuruldan derhal ihracını isterdiniz. Durum şu:Özmen,Turizm İşletmeleri hakkında yazdığı raporu ve orda belirttiği verimlilik rasyolarını Lemi Galip isimli,Planlama teşkilatında görev yapan ve ETİ şirket yönetim kurulu üyesi bir arkadaşın yardımı ile yapmıştır.Bunu,Lemi Galip bizzat Ali’ye söylemiş.Ve,raporun neticesinin ne olduğunu sormuştur. Mektubunuzda,görevleri kişilerden ayırın.Kişiler gidici,görevler kalıcıdır diyorsunuz.Çok doğru yazmışsınız,ancak görevler bir yana,siz ayrıldıktan sonra bir kıyafet disiplini dahi,birlik içinde,düzenli bir şekilde devam edemedi!.. Bunları size yazmak,emin olun ki çok acıdır.Epey başınızı ağrıttım,ancak henüz bitmedi. İşte,bu başkanlık sevdasıyle olağan toplantıların birinde,kurula bir başkan tayini gereği,Özmen tarafından bakana söylendi.Bakan da,içimizde henüz başkan olacak kapasitede kimsenin bulunmadığının sizce kendisine söylendiğini,bunun için başkanlık görevini bizzat kendisinin yürüteceğini belirtti.Özmen ise,hiç sıkılmadan kurul ve kurul üyelerinin bakanın gözü,kulağı,eli,kolu olması gerektiğini,herkese örnek olması gerektiğini belirtti ve durumun hiç de böyle olmadığını,uygulamalardan utanç duymamız gerektiğini v.s.v.s söyleyip kurulu,bakan nezdinde küçük düşürmeye çalıştı.Tabii bunun altında büyük manalar yatır,kısaca kurul basamak yapılarak kendisini bakan gözünde büyütmek isteyenlerin yapabileceği bir küçüklük olarak vasıflandırabilirim bu durumu. Buna,hepimiz karşı çıktık ve bu konu günlerce,tartışmalara yol açtı.Neticede,Özmen ve Mehmet kurul başkanının tam ve bizden daha yetenekli birisi olmayabileceğini söylediler.Dolayısıyle,bu göreve Bayram beyin ve Kazım beyin atanabileceği üzerinde konuştular.Biz,buna da karşı çıktık ve kurul başkanlığının bizden daha yetenekli birisi tarafından yürütülmesi gereği üzerinde ısrar ettik.Durum,bu merkezde kaldı. 134 Şimdi,ikisi birden veya yalnız Özmen günde birkaç kere bakana gitmekte ve bakanı yönlendirmeğe çalışmaktadırlar.Bu arada,gerek müsteşarla gerek bütçe müdürü ile ve gerekse Kazım beyle sıkı ilişkiler kurmaktadırlar.Kurulun gizlilik vasfına lekeler sürmekte v.s.v.s.. Ne kadar yazsam yazarım.Hatta,o kadar ki roman olur.Bütün bunları,geçen mektubumda da yazabilirdim,ancak yazmadım.Çünkü,sizin geri gelme ihtimaliniz vardı ve bu durum başkanlığınız sırasında,tarafsızlığınıza gölge düşürebilirdi.Bunun için,geçen sefer yazmadım. Epey başınızı ağrıttım.Kendimin,Ali ve Ayer’in müşterek dertleriyle,kusura bakmayın.Sizden ricam,yazdıklarım aramızda kalsın ve kuruldaki bölünme daha da büyümesin.Bizim çabamız,kurulu kurtarmaktır.Ne var ki,biz de bakana el pençe divan duramayız,yağ çekemeyiz.Tek gayretimiz,verilen görevleri laikiyle yapmak için elimizden geleni sarf etmek.Allah,yardımcımız olsun.Sizin tuttuğunuz ışık,daima rehberimiz olacak. Ancak,beni para-kambiyo personeli ile birlikte bankalarda banka işlemleri hakkındaki eğitimlere;Ali ile Ayer’i de Ticaret ve Sanayi Bakanlığındaki iktisadi kamu teşebbüsleri ile ilgili olarak,en az iki ay süreli komisyon halindeki çalışmalara gönderdi bakanımız.Dolayısiyle kurul yine ikisi elinde kaldı.Fakat,emin olun ki,kurulun istikbali açısından gerekirse,savaş vereceğiz,buna kararlıyız. Kendi dertlerimden başka yazacak bir şey bulamadım.Tülay hanımefendi,Devrim,Kubiş ne alemde?Nasıllar?Fatoş(Sonerin kızı) Kubiş ve Devrim ağabeylerini epey özlemiş.Bizler de sizleri.Yıllık izninizde,muhakkak bekleriz.Biz de,fırsat bulursak sizleri rahatsız edeceğiz. (Nitekim;Soner Vehbi ve ailesi sonraki iyi yaz,Türkiye’ye geldiler ve bize de uğradılar) Son verirken,ben ve ailem,sizin ve ailenizin sıhhat,neşe ve mutlulukla dolu günler geçirmenizi dileriz. Yukarıda yazmayı unuttum.Mektubunuzdaki Başmüfettişliğe terfi ettiğinizi memnuniyetle öğrenmiş olduk.Tebrik eder,daha yüksek başarılar dileriz. Kıbrıs’taki bir başka maliye müfettişimden(Mehmet Burhan) gelmiş bir betik Sayın üstadım; Mektubuma başlamadan önce,sizlere bugüne kadar mektup yazamadığım için,sizlerden özür dileriz.Sizi hiçbir zaman unutmadık.Devamlı sizden bahsediyoruz.Biraz tembelliğimiz,sizlere mektup yazmamızı geciktirdi.Herhalde,kusurumuza bakmazsınız. Uçar bey;kısmetse üç Eylül’de evleniyorum.Geç evlenmemin nedeni de,burada ev bulmak bir problemdir.Tam altı ay,ev aramakla meşgul olduk.Nihayet,sınırda bir ev bulabildik.Düğünümüzde,sizleri aramızda görmek,bizleri fazlasıyla memnun eder. Bizler,burada bıraktığınız gibi devam ediyoruz.Size,burada dönen dolapları Soner anlatmış.İnşallah bu kötü günler geçer.Gerçi,burada teftiş kurulunu dağıtmaya kimse cesaret edemez.Teftiş,bizimkilerin hoşuna gitmez ama,dağıtılmasına da kimse yanaşmaz. Bizler burada,çalışmalarımızda sizlerin nasihatlerini daima aklımızda tutarız.Herhalde,bundan dolayıdır ki,bizlerin ayaklarını tutamadılar. Üstadım,geçen gün Feyyaz bey sizin burada iken hazırladığınız ihale yasasını arattı ve kendisine bir örneğini gönderdim. Buraya kadar,hep işten bahsettik.Biraz da aileyi soralım.Yenge ve çocuklar ne alemdedir? İnşallah onlar da iyidirler.Bizleri sorarsanız,hepimiz de iyiyiz.Sizlerin de iyi olmanızı ulu tanrıdan duacıyız. Burada,tüm arkadaşlar sizleri devamlı ararlar ve hepsinin de sizlere ayrı ayrı selamları var. Mektubuma istemeyerek son verirken,hasretle gözlerinizden öper,yengeye ve çocuklara sonsuz selamlar. Turan Yetkin adlı müfettişten gelmiş bir betik Sevgili Uçar; Lutfettiğin kitabı aldım.Her şeyden önce hatırlaman çok duygulandırdı.İkinci olarak 135 da,yaptığın çalışma dolayısı ile tebriklerimi bildirmek isterim.Bu,evvela teftiş kuru açısından,sonra da senin yönünden. Gerçekten de;kuruldan ayrıldıktan sonraki müşahedelerimden bir tanesi,kurulun “veludiyetini-doğurganlığını-“kaybetmiş olması idi.Zira,artık kolay kolay bir Maliye müfettişi tarafından yazılmış ilmi bir kitap veya makaleye pek rastlanmıyor.İkincisi ise,böyle kısır bir ortamda,bildiğim kadarı ile,senin ikinci mesleki kitabını-sonraları tamamı bir düzine olmuştur-yazabilmen büyük bir başarı.Tekrar tebrik ederim. Belki de,müfettişliğin verdiği bir alışkanlıkla,en fazla kitabının “Türkiye’de mali denetimin eleştirisi” bölümü üzerinde durdum.Bu,belki de gelmiş geçmiş bütün müfettişlerin problemlerini aksettirmesi bakımından önemli bir nokta.Bu vesile ile,yüzüncü sayfada “kambiyo incelemelerinin hesap uzmanlarının uygulamasının uzmanlaşmaya ters düşeceği” yolundaki görüşünün üzerinde durmak istiyorum.Hasbelkader dışarıya çıktıktan sonra,kambiyo konuları üzerinde biraz daha fazla durmak imkanını buldum.Gördüğüm kadarıyle bu konuda müfettişten daha fazla hesap uzmanı raporu ve incelemesine rastladım.Hatta,bir defasında hesap uzmanları 6224 gereğince yapılan tetkiklere girmek istemişler,Hazinenin baskısıyle Bakandan bu incelemelerin Hesap uzmanı tarafından yapılamayacağına dair mucip alınmış.Demek istediğim şu,Uzmanlara istisnai olarak verilen bir yetki,onların tamamiyle görev sahasına girmiş,bizler ise tamamiyle,sebepler çok değişik olabilir,bu konudan uzaklaşmışız veya uzaklaştırılmışız.Sonuç ise,çok önemli bir konuda,bana göre,iddiamızı ve yeteneğimizi sürdürmemişiz. Her ne hal ise,bunlar bir mektup çerçevesinde halledilebilecek veya tartışılacak meseleler değil,hiç değilse çözümü de belki bugün için mümkün değil. Hatırladığın için tekrar teşekkür eder,tebrik eder ve başarının devamını dilerim.Hanımefendiye selam eder,küçüklerin gözlerinden öperim. Ercan üstad ile Kemal Baykal’a da selam ve saygılar sunarım.Hayhan Öner’i görebiliyor musun?Selam ve sevgilerimi iletirsen memnun olurum. Cemal Süreya’dan gelmiş bir başka betik Sevgili Uçar; Nicesin?Ben şu sıra pek iyi sayılmam.Sana hiç de beklemeyeceğini umduğum bir haber vereyim:Türkiye Yazıları’ndan ayrıldım.Bir yılı aşkın bir süredir ısrarla,adete yalvarırcasına gelip dergiyi çıkarmamı,mutlak yetkiyle yönetmemi isteyenler,dergi tutunuverince bir anda değiştiler;daha ilk sayıdan itibaren yöneticilik işime karışmağa ,”şu yazar girsin,şu giremez” diye tartışma çıkarmağa başladılar.Amaçları,beni bunaltıp dergiden ayrılmamı sağlamakmış,bunu şimdi daha iyi anlıyorum. Bir iki kez uyarıda bulundum.Baktım olmuyor Derginin “sahibi” olmadığım için,çekip gitmek bana düştü.İşin tuhafı,ayrılmama çok sevindiler.Oysa,dergiyi her şeyiyle ben kurmuştum. Birkaç sayı sonra nasıl yozlaştığını,hatta çöktüğünü göreceksin.Ali Püsküllüoğlu da benimle birlikte ayrıldı.Büyük bir düş kırıklığı oldu bu serüven benim için.Neyse,boş ver… Kısacası,derginin üstüne oturdular. Oluşum dergisini biliyorsun.Bu sayıdan itibaren(Haziran) onu düzeltmeğe başlıyorum.Ekimden itibaren de biçimini değiştirecek,oylumunu arttıracak,Türkiye Yazıları boyunda otuz iki sayfalık bir yayın organı olacak.Göreceksin,çiçek gibi yapacağım onu.Ayrıca,kışa Papirüs’ü üç aylık olarak yayımlamağa başlıyorum.Şart oldu çünkü artık. Yüz kırk dört sayfalık,transatlantik gibi koca bir kitap-dergi olacak,her sayısıyla özel sayı niteliği taşıyacak. Şiirini üçüncü sayıya koyacaktım.Ama,artık Oluşum’dasın.Temmuz sayısında yayımlanacak şiirin Ayrıca yazılarını da beklerim. 136 Hiç Ankara’ya yolun düşmez mi?Ben,belki,Haziran içinde bir iki günlüğüne İzmir’e uzanacağım.Seni ararım. Gözlerinden öperim. Vali Ertuğrul’un 1978 yılında Cenevre’den yollamış olduğu bir betik Yirmi üç Ocak tarihli mektubunu aldım.Aşina bir kalemden samimi birkaç satır okumak,tatlı bir değişiklik oldu. Bizleri soruyorsun.Cenevre gavuristanında tabiatiyle Türkiye’de olabileceğinden daha rahat,daha sakin şartlar içinde idamei hayat edip gidiyoruz işte.Geleli,bir buçuk yıl oldu.Hanımı ve çocuğu buraya alalı ise,sekiz ay. Geçen gün,gazetede okudum.Valilerin büyük bir çoğunluğunu merkeze alıyorlarmış.Bu arada,bizi de yanılıp “validir” diye merkeze almazlarsa,daha bir buçuk sene kadar buralarda kalacağımızı sanıyoruz. Yazdığın gibi;milletvekili ve hatta bakan olamadıktan sonra,ha orada ha burada ne fark eder değil mi?Şaka bir tarafa,burası nisbeten iyi tabii.Hem,bir de,Fransızcayı yeniden öğrenmeğe çalışıyorum.Böylece,Türkiye’de öneli adam olma imkanını iyice yitirmiş olacağız herhalde!..Zira,son zamanlarda nitelikle terfiin doğru orantılı gelişme şansı,giderek azalıyor gibi görünüyor. Umarım,sizler de iyisinizdir.Hem gerçek hem mecazi anlamda Ankara’nın sisinden dumanından ve de kargaşasından uzakta olmak hiç fena olmasa gerek.Tülay yengemiz ne alemdedir?Çocukları evlendirmeğe başlamadın mı daha!..Cenevre dönüşü postu İzmir’e atsak,adam gibi yaşama olanağımız Ankara’ya nazaran daha fazla olur mu diye düşünüyorum. Senin kalem ucu işiyle ilgilendim.Buranın büyükçe bir kırtasiyecisi var,oraya gittim.Artık,iyice fasihleşen(Anlaşılır olan) Fransızcamla derdimi anlattım.Bu arada,bizim uç dediğimiz şeye bunların “kartuş” dediğini de öğrendim.Kadın,ne tip kalem diye sordu.”Valla,bin dokuz yüz altmış dokuzda alınmış” dedim.”Hayır,etrafında döndürülerek mi ucu çıkıyor,yoksa yukarıdan bastırılarak mı” dedi.”Bilmem,hele her ikisini de bir gösterin “dedim.Kadın çıkardı.Üstünden bastırılan tipi daha iyice geldi. ”Bundan” dedim.O zaman ”uzun mu olacak orta mı” dedi.”Nesi,boyu mu” dedim.”Hayır,bilmemnesi” dedi.İzah da etti.Ama,anlamadan “orta olsun” dedim.Bu durumda,doğru mu olduğundan emin olmadığım için,iki mavi iki de mavi-siyah aldım.Geçici görevle buraya gelen Erdoğan Öner ile gönderdim.Bilmem artık,sana nasıl ve ne zaman ulaşır.İşine yararsa,güle güle kullan,yaramazsa birisine ver ve daha ayrıntılı bilgi ver ki,yeniden doğrusunu alıp göndereyim. Karım ve ben;sana ve Tülay kardeşe selam,sevgi ve saygılar sunar;çocukların gözlerinden öper,her şeyin gönlünüzce olmasını dileriz. Bir Cemal Süreya betiği daha.Erzincan’dan 1978 yılında yazmış. Sevgili Uçar Demirkan; Nicesin?Son şirinle çuvalı iyice yırtmış görünüyorsun.Oluşum’da yayımlanacak. Çevirilerin çok güzel.Ben Milliyet Sanat’ın “Dünya şiiri” eki için Fransız şiir bölümünü hazırlıyorum.Ancak,günümüzdeki sınıflamaya uyarak,çağdaş Fransız şiirini Rimbaud ve Lautreamont’la başlatıyoruz.Sende,aşağıda adları yazılı şairlerden çeviri varsa,o dergide yayımlayalım.Yoksa da,Ağustos’un beşine kadar çevirip bana yollayabilir misin? Yuvaya döndük.Çok memnunum.Eylül’de birkaç günlüğüne İzmir’e gelmek istiyorum.O zaman bol bol görüşürüz. Sevgiler.Hemen bir karşılık yazabilir misin bana? Gözlerinden.İbrahim Berberoğlu’na(Yanımdaki muavin) selam. Kel Turgut’tan aldığım bir betik 137 Üstadım Uçar Pehlivan İlgi:Tarihini unuttuğum mektupları!. 1-İmko(İstanbul Maliyeciler Kooperatifi)nun risturn vermediği anlaşılmakla,büyük meblağlı makbuz,ilişikte iade olunmuştur. 2-Borcunuzun bitmesi nedeniyle hangi sebeple sıkıntıda olduğunuz anlaşılamamıştır.”Kıyma bütçe”ye devam tavsiye olunur. 3-Ankara’ya bürokratik veya politik amaçla değil ”serserilik” saikiyle gidilmiştir. 4-İzmir’deki zevata selam ve saygılarımın iletilmesine delaletleri(Aracılıkları) arz olunur. Cel Fakir ül Hakim Misafir Maliye Müfettişi Not:”Misafir” unvanı Cengiz Altuğ tarafından verilmiştir. Burada sözü edine “Kıyma bütçe” olayı benimle ilgili bir espridir.Maaşım ne olursa olsun,onunla ailemi geçindirmeyi başardığım için “Uçar kıyma bütçe nazariyesi geliştirmiştir” diyorlardı.Buna göre,Uçar’a ne maaş verirseniz verin;onu otuza böler ve ona göre harcayarak o maaşla işi yürütür. Mülkiye’den sınıf arkadaşım olan Tanju Polatkan’dan gelmiş bir betik “Türkiyede Uygulanan Maliye Siyasaları ve Sanayileşme” başlıklı yayınını sevinerek aldım.Henüz inceleme olanağı bulamadım ama,bu konuda var olan bir boşluğu doldurduğuna inanıyorum. Değerli bir kitap edinmenin yanında,eski bir dost tarafından anımsanmış olmanın da zevkini tattım.Teşekkür eder,en iyi duygularla sağlık ve esenlik dileklerimi sunarım.Gözlerinden öperim. Tanju’nun soyadıyla ilgili bir kötü anısı olmuştur.Yirmi yedi Mayıs ihtilalinden sonra;dönemin hükümetini oluşturan bakanları topluyorlardı.O zamanın Maliye bakanı Hasan Polatkan idi.İhtilalciler onu arıyorlarmış. Bu sırada;Tanju Polatkan da yaşadığı kent olan Eskişehir’den Ankara’ya gelmek için otobüs garına gitmiş.Askerler kimlik kontrolü yapıyorlarmış.Polatkan soyadını görünce Tanju’yu apar topar alıp nezarethaneye götürmüşler. Sıra kendisine gelip ifadesi alınıncaya dek;bir ya da iki gün içeride kalmış. Burada sözü edilen kitabım;alanında bir ilkti.Bu nedenle;Mülkiyeliler Birliği tarafından dağıtılan Rüştü Koray armağanı ile ödüllendirilmişti. 1979 yılında,Hans Kelsen’den gelmiş bir betik.Madritten yazmış. Mir’im,Can-ı beraberim,Davulzade Uçar Çelebi karındaşı hasım; Name-i bi amanını aldım.Sen kim,en hesna,en müstesna,en hükna,en adil,en münkir ve dahi en nakir,bir abd-ul-lah şeyh-ül-islam Davulzade efradındansın,hakkımızda reva gördüğün hükmü ali ve dahi adli,biz kim kullar içün bir kaziye-i muhkem ve muhakeme-i Kübra ilamı gibidir.El yevm,boynumuz kıldan incedir.Varıp ol vechile amel itmenüz,vebalimizdir.Hemen hak Teala,hakkımızda hayreyleye amin.. Üstadım efendim,sizin çivi yazısını(!),diş söker gibi söktüm ve lakin gözümden oldum!.Si,z efendim hazeratını dahi böyle bir zahmete sokmamak içün,şol makine-i alat-ı gavur ile ketbeylerim.Hemen,afvu istiğfarınıza sığınırım. Ulan Allahın Davulu,Mülkiyeliler Birliği’nin ödülünü kazanmışsın.Tebrik ederim.Konu ne idi diye yazdım.Bir örneğini gönderemez misin diye yazdım.Ne bir ses,ne bir nefes.Sanki,Ramazan davulu çalıyorum! Bre nabekar,bre nadan neden cevap vermezsin.Bir daha vermezsen,donanmayı hümayun evvelbaharda,şevval ayında sefere çıkacaktır!Smyrna nam memleket,seferi hümayunumuza 138 dahil değildir.Ve lakin,ibreti alem içün,seferimize dahil eder,ol memlekette,taş üstüne taş ve dahi gövde üzerinde baş bırakmayız.Bu böyle biline!.. Gazetelerden öğrendiğime göre,Türkiye’de ormanları yakıyorlar imiş.Hemen yüreğim ağzıma geldi.Bildiğim kadarıyla senin de bir kayın ormanın var idi.(Benim altı kayın biraderim vardır.Evlendiğimde bunu duyan Hans Kelsen,”Duydunuz mu,Uçar kayın ormanına düşmüş” diye espri yapmıştı).Ne ise,ormanlar güneyde yanıyormuş.Senin ormanlar kuzeydedir.İçim rahatladı biraz!.. Hanım,çocuklar nasıl?Sen ne yapıyorsun?Turne bitti herhalde.İstanbul’u artık iyiden iyiye unuttun herhalde.Bir ara,tebdil-i mekanda ferahlık vardır diyordun.Unuttun mu ola? Heyet ne yapıyor?Hiçbir haber yazmıyorsun.Türkiye ne alemde?Bu seçimler ne getirecek? Ben ve Güler,cümle Demirkan’ların gözlerinden öper,kurban bayramlarını kutlarız.Zeynep ve Sinan(Çocukları)el öperler. Huu dost hoşça kal,arada fırsat bulursan,bize de yaz.Tekrar gözlerinden öperim. Hans Kelsen “Kalktı göç eyledi Maliye müfettişleri Ağır ağır giden eller bizimdir Kara tren yakın eder ırağı Yüce dağdan aşan yollar bizimdir.”derdik eskiden.Taki,tüfek icat oldu,mertlik bozuldu.Volkswagen icat oldu,tren bozuldu olana kadar.Senin VW nasıl,benzin bulabiliyor musun?Bana ne tavsiye edersin?Araba alayım mı,alır isem ne marka ve nasıl alayım. Bendeniz muavinliğimde,Yavuz Sultan Selim’den bir beyit araklamış ve üstadlarımız sayesinde,beyti şöyle aranje etmiş idim: “İstikbal,pençei kahrımla olurken lerzan Bir üstadı…uğruna zebun eyledi heyet.” Herhalde çok muavinin vardır.Bu tür şiirlere ilham kaynağı olmadığını umarım!. Uçarcığım,özlediğim gözlerinden tekrar öperim.Çok laf ettim,kusura kalma.Kal sağlıcakla. Liseden ve Ege Üniversitesi’nden arkadaşım olan (Prof.Dr)Bilgin Timuralp’ten gelmiş bir betik. Kıymetli kardeşim Uçar; Dün,Aysel hanımla sana bahsettiğim araştırma planım konusunda etraflıca tartıştık.Büyük yakınlık ve yardımlarını gördüm.Bu yüzden,sana da sonsuz teşekkür ederim. Bunca yıl sonra,senden mektup ve haber almak,beni çok mutlu etti.Bugüne kadar,pek sık İzmir’e geliyordum,fakat ne seni ne de başka bir arkadaşı görecek zamanım olmuyordu.Büyüklerin ellerinden öpüp ya güneye devam ya da Erzurum’a dönüyorduk.Bu günlerde profesörlük işlerimi de halledip hemen hemen rahatladık. Sende iki oğlan olduğuna göre,evde hergün harp vardır.Biz ise,dördüncünün ne olacağını tam bilemiyoruz.Halimizi bir düşün.Hanım da çalışıyor,eve gelince gürültünün bini bir para!..İzmir’e evi taşımayı herhalde uzun yıllar daha düşünmeyeceğim.Kaderimiz,Anadolu imiş.Hoş,kimse zorlamadı ya!.. Mektubuma son verirken,tüm ailene selam,sevgi ve saygılar yollar,en kısa zamanda görüşmeyi dilerim. Lise’de en candan arkadaşlarımdan birisiydi Bilgin.Lise resimlerimin bir çoğunda o vardır. Lise’den sonra,Ege Üniversitesi Zıraat Fakültesine beraber girdik.Sonra ben,Mülkiye’yi kazandım ve o fakülteyi bıraktım.Bilgin birinci yıl FKB (Fizik-kimya-biyoloji) okudu.İkinci yıl;Tıp Fakültesi’ne yatay geçiş yaptı.(O zamanlar bu olanaklıydı) Ege Tıp Fakültesini bitirdikten sonra Erzurum Üniversitesi tıp fakültesinde kariyer yaptı ve profesör oldu.Oradan,Eskişehir’deki Osmangazi Tıp Fakültesine gidip kardiyoloji anabilim dalı başkanlığı yaptı.Bir süre;Türkiye Kardiyoloji Enstitüsü başkanlığını da yaptı. 139 Bilgin;anatomi dersinde başından geçmiş bir olayı anlatmıştı.Bir erkek kadavranın başında;belden aşağı anatomi çalışması yapılacakmış.Ekipte dört kız bir de Bilgin varmış.Erkek kadavranın cinsel organını kesmesi için bistüriyi Bilgin’e vermişler.Kesememiş.”Kendiminkini kesiyorum diye bir duyumsamaya kapılmıştım” demişti.Kızlar,bu duruma çok gülmüşler doğal olarak!.. Şimdi,imzasından kim olduğunu çıkaramadığım bir müfettişe ait olduğunu düşündüğüm bir betikte sıra; Kıymetli üstadım; Otuz üç derecelik bir İstanbul öğleden sonrasından kucak dolusu sevgiler sunarım,diyerek satırlarıma başlıyorum. Samsun bizim balayı şehrimiz ve de 1976 turne yerimiz idi.Çok güzel anılarla ayrılmış idik.Hem de,fuar Sümerbank pavyonundan bir de küçük seccade alarak. Eski hesap uzmanı Mustafa Kösebalaban’ı görecek olursanız,kendisine o kadar yazdığım halde neden bir cevap göndermemiş olduğunu sual ederseniz sevinirim. Değerli üstadım,eski Samsun Defterdarı M.Recai Karamehmet benim teftişimden bir süre sonra emekli olup İstanbul’a yerleşmiş idi.Geçen kış,kendisine Samsun Milli Emlak Müdürlüğü’nden gönderilen bir yazıda,lojman kirası farkı olarak,mühim bir miktar talep edilmiş idi.Mesele,önceden içi ahşap ve bağdadi olan üç katlı evin sonradan kargir olarak vasıflandırılıp farkı teşkil eden miktarın,eski defterdardan istenmesi olarak özetlenebilir. Recai bey fevkalade hassas bir kimse olduğundan,bu duruma üzülmüştü.O tarihte koşup bana geldiydi.Ben,önce farkın doğru hesap edilip edilmediğini kontrol etmiştim,hata buldumdu.Samsun,Recai beyin talebi üzerine,hatayı düzelttiydi. Daha sonra,esastan itiraz ettiydi ve konu Genel Müdürlüğe kadar intikal etti.Ancak,sonradan hiçbir gelişme olmadı,ses seda çıkmadı Samsun’dan. Konunun hangi noktaya gelmiş olduğunu,ilgili memurdan öğrenip bana bildirebilirseniz,hem eski iyi bir defterdarımızı ve hem de beni çok sevindirmiş olursunuz.Ben,Temmuz sonuna kadar İstanbul’dayım,sonra turne.. Mektubuma son verirken,selam ve saygılarımı sunarım. Hans Kelsen’in turizm ataşesi olarak bulunduğu Madrit’ten yazmış olduğu bir diğer betik.Bu betik,maliye müfettişlerinin bu meslekten ayrılsalar bile,müfettişliğe devam ettiklerinin güzel bir göstergesidir. Uçarcığım; Benden mektubu alınca ”Bayram değil seyran değil,eniştem beni niye öptü?”deme.Çünkü,bayramdayız.Bak,sen Türkiye’de hatırlamadın,ben burada hatırlıyorum!.Çoluğunla,çocuğunla,hepimiz,hepinize en güzel bayramlar dileriz.Hanım ne yapıyor?Oğlanlar büyümüşlerdir.Yine,eskisi gibi haşarılar mı?Yoksa,biraz duruldular mı? Benim kız bir ara duruldu.Hamdolsun,eski yaramazlıklarından eser yok.Oğlan uslu idi.O yavaş yavaş azmağa başladı.Ama,bu zaman-ı ahirde azmayan kim?!.. Uçarcığım,Mülkiyeliler Birliği’nin bir yarışmasını kazandığını işittim.Seni kutlarım.Konusunu bilmiyorum ama,senin nasıl çalıştığını,nasıl araştırdığını bilirim.Onun için,tebrikler dubledir!..Bir gün İzmir’de belki de birer duble kadeh tokuştururuz.Şöyle kızarmış kalamarların yanında pek de enfes olur ve sen Diyar-ı Bekir’deki anılarını anlatır,Biz de denizaltı ile uçak gemisi ayniyetinden(!) dem vurur eski günleri anarız. Uçar,senden bir ricam olacak.”Hah,şimdi Vehbinin kerrakesi uzatılıyor önüme.”diyeceksin.Değil,dur dinle.Önce,kendi yetişmeni,çırpına çırpına nasıl okuduğunu ve çektiğin zahmetleri bir hatırla.Bu yönden aramızda pek fark olmadığı için,beni anlayacağını ümit ediyorum.Buraya tayin edildiğimde,M. D. adında bizim ofiste idare memuru olarak 140 çalışan,son derece dürüst ve iyi niyeti bir arkadaş ile tanıştım.Ofiste dört kişi vardı.İçlerinde,tek namuslu dürüst insan,M. D. idi. Müşavir ve muavini olan hanımın kocasının devlete attıkları şöyle böyle bir milyon pesetalık kazığı bu çocuk ortaya çıkarttı.Onlarla ortak olsa,yeryüzünde kimsenin haberi olmaz ve çocukta ihya olurdu.Bu çocuk,senin benim yapacağımı yaptı.Hadiseyi bütün delilleri ile ortaya koydu ve devletin bir milyonunu kurtardı. Diyeceksin ki “Bravo çocuğa,nasıl mükafatlandırdılar?”Söyleyim,şaş.Ofisi kapattılar ve en önce bu çocuğu çektiler geriye.Evini barkını yurt dışına tayin dolayısıyla dağıtmış,elinde avucunda kuruşu olmayan bir insanın halini düşün.Bu çocuk,tenezzül edip rapor falan da almadı.Herkes,yani hırsızlar rapor üstüne rapor dayayıp burada aylarca kaldılar ve devletin parasını yemeğe devam ettiler.Bu çocuk,rapor almağa dahi tenezzül etmedi. Elinde avucunda tek imkan “araba ithal permisi” idi.Çocuk da bunu satmış.Aldığı elli bin lira ile evine bir yatak iki iskemle ya aldı ya almadı.Fakat,buradaki namussuz,anladığıma göre,gidip çocuğu ihbar etmiş.Annesi,polis komiseri olduğu için,bu işi kolayca yapmış. Hem komisyoncuyu basmışlar ve M. D.’nın mektubunu bulmuşlar ve bir maliye kontrolörü mü,hazine kontrolörü mü,yoksa senin muavinlerden bir mi,bilmiyorum kim,çocuğun ifadesini almış.Çocuk,dürüst br insan olduğu için,permi hikayesini olduğu gibi anlatmış.Mesele,burada bitse iyi ama,dahası var. Bir defa,çocuk bu hırsızlığı ortaya çıkardığı için,bakanlıktaki bütün hırsızların boy hedefi haline geldi.Çocuğu yaşatmadılar.Onun üzerine,çocuk bir imtihan kazanarak,Ege Üniversitesi Otel İşletmeciliği Yüksek Okulu(Aydın)asistanı oldu.Şimdi,orada kendine göre doktora çalışmaları yapar iken,permi konusu dolayısıyla gelip ifadesini almışlar. Bu iş nereye varır bilmiyorum.Fakat,beni çok üzdü.Sana yazmadan edemedim. Bu çocuk,bir köylü çocuğu.Tırnakları ile kazıyarak istikbalini yapmağa çalışan bir insan.Manisa’nın köylerinden birinden kalk,sağda solda hem çalış hem oku.Kendi kendine Fransızca öğren.Bir bakanlığa memur ol.Bir hırsızlığı ortaya çıkarttığı için boy hedefi haline gel.Kendine yeni bir istikbal hazırlar iken,yine bu hırsızların dolaylı olarak hışmına uğra.İnsanın isyan edeceği geliyor. Uçar,sana hikayeyi kısaca özetlemeğe çalıştım.Bu çocuğa nasıl bir yardımın olabilir, bilemiyorum.Fakat,Türk Parasının Kıymetini Koruma mevzuatı beni ürkütüyor.Bu çocuğun,bilmeden yaptığı bir şey.Öte yandan,düşün ki bunu Türkiye’de binlerce insan yaptı ve yapıyor. Böylesine temiz bir insanın istikbaliyle oynamak hangi vicdana sığar?Yapabileceğin birşey varsa,lütfen esirgeme.Ben çocuğa da yazacağım,sanırım seni arar bulur.İşin ciddiyet derecesini bilmiyor.Öte yandan,avukat tutacak parası pulu da yok.Artık,tanrının lutfu ve insanların vicdanına kalmış bir durum. Uçar,sana kendi yaptığım gayrikanuni bir işlemi anlatayım.Yetkili muavin olarak Pazaryeri’ne gidip sayımı yaptığımda,kasada,o zamanın parası ile dört bin lira açık çıkmıştı.Tutanağı öylece tuttum.Adamın bütün hesapları doğru,fakat kasada açık var.Adama ne vakit sorsam,tenezzül edip kendini acındırmadı.Kanun ne ise,hakkımda uygulayın dedi. Yaptığım araştırmada,ben gelmezden evvel oğlunu ameliyat ettirdiğini öğrendim. Yaptığım iş şu oldu.Dört bin lirayı bulup kasaya koyduk ve ben bir zabıt daha tutup,kasanın tamamiyetini zabıtla tevsik ettim.Yaptığım işin,kanunun lafzının neresine uyacağı belirsiz. Daha doğrusu değil kanuna sığmak,evrakta sahtekarlık dahil her çeşit suç var ve bilirsin ki müfettişlere bu tür cezalar iki kat hükmedilir. Kanunun lafzen dediğini yapsa idim,sanıyorum hayat boyu vicdan azabından kurtulamayacak idim.Kanunun ruhuna uyduğumu sanıyor ve körün,tuttuğunu becerdiği bir düzende,hem gözü kör hem vicdanı kör bir insan olarak yaşamıyorum.Karınca,kaderince benim yapabildiğim bu oldu. Sen ne yapabilirsin,bilemem.Fakat,elinden bir şey gelirse esirgeme. 141 Tekrar bayramın ı kutlar,hepimiz hepinizi öperiz.Kal sağlıcakla. 1980 yılında Prof.Erden Öney’den gelmiş bir betik Sevgili Uçar; Mektubuna teşekkür ederim.Aslında,sana karşı da mahcubum.Daha önce gönderdiğin iki değerli çalışmanı aldığım zaman sana yazıp,teşekkür etmemiş olmanın mahcubiyetini taşımaktayım. Türk maliye sisteminin pratik sorunlarına değinen uygulamacılar için yararlı ve ayağı yerde çalışmaların için,seni kutlamak isterim.Uzun yıllar Maliye Bakanlığında sebatla müfettişlik yapan ve mesleki çalışmalarını verdiği eserlerle sürdürenlerin sayısı bugün o kadar az ki. Uluslar arası Para Sistemi adlı kitap,Profesörlük takdim tezimdi.Profesörlük aşamalarını başarı ile tamamladım.Bu günlerde Resmi Gazete’de yayımlanır sanıyorum. Biri birimizi tanıyacağımızdan hiç kuşkun olmasın.Ben,sevdiğim ve değer verdiğim arkadaşlarımı hiç unutmam.Sen de beni,hiç değişmemiş bulacaksın.Saçımda,hala tek bir beyaz yok!Hanım,iyi bakıyor herhalde!.. Yavrularını Allah bağışlasın.Erkek adamın gelini olurmuş derler.Bizim kız,orta ikide.Oğlan ise,üniversiteye başlıyor bu yıl.Bakalım nereyi kazandı,heyecanla bekliyoruz.Seninkiler de büyük mü?Anlaşılan,bizi tarlada kapattılar!.. Şener ve Gürel’in İzmir’de olduklarını biliyorum.Bir zamanlar,kayınpeder de İzmir’deyken Şener ile Bostanlı’da komşu idiler.Bilmem hala Bostanlı’da mı?Gürel ise,Ankara’dan olaylı bir biçimde ayrılmıştı.Yeniden Ankara’ya dönüşünü anlayamadım.Özkan da İzmir’de idi.Görüşüyor musun?Şener’e,Gürel’e,Emel’e en içten elam ve sevgilerimi iletirsen memnun olurum. Ankara’ya gelirsen mutlaka bekliyorum.Gerçekten,görüşmeyeli on dokuz yıl oldu.Dile kolay.İzmir’e geldiğimde,mutlaka seni arayacağım.Geçmişin tatlı öğrencilik anılarını yad etmeyi ne kadar isterim bilemezsin. Şimdilik hoşcakal.Gözlerinden öper,sana ve ailene mutlu yaşantılar dilerim. Ben,İlk kitabımdan Erden Öney’e yollamıştım.O da bana kendi yayınından yollamıştı.Sonra,ben ona başka kitabımı yolladım.O da bana sonradan çıkardığı bir başka kitabı yolladı.Aramızda,bir tür kitap yayınlama yarışı başlamış gibiydi.Onun aracılığıyla Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi’nde “Türkiye’deki Üniversitelerde maliyet hesapları” çalışmam ve başka bir çalışmam yayınlanmış;önemli olduğu için ayrıca “ayrı basımı” da yapılmıştı. Erden Öney’in eşi Tülay Öney(O da sınıf arkadaşımızdır)den gelmiş bir betik Sevgili Uçar; Anlaşılan işimiz düştüğünde biri birimizi arıyoruz.Ama,bu bile iyi,hiç olmazsa iki satır yazışıp haberleşiyoruz. İlişikte sana bazı evraklar yolluyorum.Bunlar,annemin 1974 yılında aldığı ve 1978 in Ekim ayında sattığı Karşıyaka’daki iki daireye ait bir hikaye. Daireler Bostanlı’da idi ve 1974 yılında gerçekten yüz elli biner liraya alınmıştı.Üstelik,1978 yılında da her türlü formalitesi yerine getirilerek satılmıştı. Evraklardan görüleceği gibi;taaa 1974 yılında alınan dairelerin gösterilen değerlerini Yamanlar Vergi Dairesi sevmemiş!..İşi,mahkemeye intikal ettirmiş.Kurulan bilirkişi ve onun raporuna istinaden de mahkeme,annemin lehine karar vermiş ama,vergi dairesi işi temyize kadar götürüyor elli bin lira için. Devlete sahip çıkılması açısından bu iş beni memnun ettiyse de,Türkiye’de milyarlar kaçırılırken elli bin liranın vergisi üzerinde bu kadar durmak,doğrusu biraz da komik görünüyor. 142 İşin bu yönü bir tarafa,beni asıl rahatsız eden nokta,dava konusunun yanlış olması,çünkü daireler gerçekten yüz elli biner liradan alınmıştı. Ama,herhalde bunu bizim ispat olanağımız yok,temyizin nihai kararına bağlıyız anlaşılan. Senden öğrenmek istediğim şu:Bu sonuç ne zaman alınır?Sonuç alındığı zaman,bizim bir şey yapmamız mümkün müdür?Sonuç aleyhimize çıkarsa,ne kadar para ödememiz gerekir?Cezalı mı öderiz? Son bir ricam da;Yamanlar Vergi Dairesi müdürünü bu başarılı çabalarından ötürü benim adıma kutlamandır!..Çünkü,sonuç aleyhimize olursa,haksız yere emekli dul bir kadının beş on bin lirasını alıp,devlete büyük bir kazanç sağlamış olacaklar!.. Neyse,sevgili arkadaşım,kızgınlık dolu bir mektupla başını ağrıttım,üstelik sana külfet de yükledim.Bağışla. Ailece,bütün Demirkan ailesine sevgilerimizi yollarız.Hoşçakal. Bilgin Timuralp’ten gelmiş bir başka betik Uçarcığım; Bu kadar önemli ve yoğun hizmetin sırasında hazırlamış olduğun “Sermaye piyasaları ve Türkiye’deki uygulamaları” adlı kitabını nasıl hazırladığına vallahi şaşıyorum. Bana,arkadaşın olarak bu değerli çalışmalarından dolayı öğünme fırsatı verdiğin için çok teşekkür eder,kucaklarım. On iki Eylül askeri darbesinden sonra;Milli Eğitim Bakanlığı müfettişleri ile ortaklaşa çalışmış ve bazı soruşturmalar yürütmüştük.Bunlardan birisi de Kenan Tahir Özkan adlı müfettişti. Ondan gelmiş bir betik Uçar beyefendi;Amerika’dan gönderdiğiniz kartı aldım.(1981 yılında beş ay kadar İMF kursu için Washington DC ye gitmiştim) Sıhhat ve afiyette olduğunuza ve ayrıca Amerika’ya gittiğinize çok sevindim. Hemen cevaplandıramadım.Zira,adres bildirmemişsiniz.Dairenizden adresinizi aldıktan sonra yazabiliyorum. Her şeyin iyi olduğunu söylüyorsunuz.Zaten,sizin bulunduğunuz her yerde,her zaman,her şey iyi olur. Ben,Artvin’den sonra Ankara’ya döndüm.Bir süre,Ankara’da kaldım.Daha sonra,tatil yapıp yine Ankara’ya geldim.Halen Ankara’dayım.Bilmem Ankara’da ne kadar kalacağım. Buradan;Türkiye’den selam,sevgi ve sıhhatler dilerim. Türkiye’den,benden bir isteğiniz olursa yazın,severek,zevkle yerine getireceğimi bilirsiniz. Sevgiyle gözlerinizden öper,başarılarınızın devamını temenni ederim. Kenan Tahir Özkan’dan başka bir Milli Eğitim Bakanlığı müfettişi ile de tanışmış ve Isparta’da soruşturmalar yürütmüştük.Esprisi bol birisiydi.O anlatmıştı. Bir Liseyi denetlemeğe başlamış.Müdürün odasına gitmiş.Müdür zile basmış ve odacı gelmiş.Müdür;müfettişe göz atarak odacıya ”Hasan,bugün seninle bir oyun oynayalım.Sen müdür ol,ben odacı .Benden bir şey iste” demiş.Odacı,kurnaz ”Aman müdürüm,olur mu öyle şey.Utanırım” demiş.Müdür ”Korkma bir şey olmayacak.Bu bir oyun” demiş ve yerinden kalkmış.Odacı,Müfettişten ve müdürden korka korka müdürün masasına oturmuş.Müdür de odanın dışına çıkıp kapıyı kapatmış. Odacı,zile basmış.Müdür odaya girip ”Buyurun müdürüm” demiş.Odacı,en ciddi tavırlarıyla “Bana bak,bizlere birer çay söyle.Bir tane de sen iç” demiş. Müdür,bunun üzerine donup kalmış ve yerine oturduktan sonra “Hasan,bize iki çay söyle,bir tane de sen iç” demiş. 143 Bu müfettişle uzun süre günde on saat gibi çalıştık.İşin biran önce bitmesini istiyorduk.Sıkıyönetim komutanı da bizleri sıkıştırıyordu.Neredeyse bir ay olmuştu.O Ankara’ya ben de İzmir’e gitmemiştim.Bir Cuma günü,mesai biterken bana ”Müfettiş bey size bir şey diyeceğim,ama alınmayın” dedi.Ben de ”Hayrola nedir” dedim.”Vallahi müfettiş bey,ben bizim kapıcının bıyıklarını görmemeğe başladım!” dedi.Ailesini özlediğini böyle anlatmıştı.Durumu anladım ve o hafta sonu ben İzmir’e o da Ankara’ya gittik. Prof Dr.Erden Öney’den bir başka betik Mektubunu aldım.Yayım işleri ile derhal temasa geçtim.Makalen Armağan’a girmiş durumda. Ayrıca,kitabın Şubat ayı içinde bastırılması kararı da alınmış vaziyette.Sanırım,yine de ,Memduh Aytür Armağanı için makaleni Maliye Bakanlığına vermeyi düşünmüşsen,bana yaz.Boşu boşuna bu kitapta yer almasın ya da baskı,dizgi işlemleri yapılmasın.Nihai karar,şüphesiz senin.Belki bunun için,Maliye daha fazla para veriyordur,bilemem. Eğer bana yazmazsan,bu makalenin Prof Fadıl Hakkı Sur Armağanı’nda yayınlanmasını istediğin şeklinde anlayacağım. Bizler,iyi sayılırız.Ankara’nın kirli havası ile,iş-güç boğuşması arasında sürüklenip gidiyoruz. İzmirli arkadaşlara,görürsen,selamlarımı ilet.Ailecek,hepimiz,hepinize mutlu,sağlıklı yaşantılar dileriz.Seni kucaklar,öperim.Hoşçakal. Sözü edilen makalem,Siyasal Bilgiler Fakültesi’nin Prof.Fadıl Hakkı Sur’a Armağan adlı kitabında yer almıştır. İzmir grubuna katılan Mete Gönenç adlı bir müfettişten 1983 yılında gelmiş bir betik. Sevgili üstadım; Askerlik işini hallettiğin için çok teşekkürler.Bekarlık maceralarını buralardan duyuyoruz.Ancak,dişlerinin bir hanımın,midesine düşmesine çok üzüldüm!.Her halde yengemizin ahı tutmuştur. Ayrıca,Bümko Genel Müdürlüğüne ve Nato Muhasebe Müdürlüğü’ne aday olduğunu duydum(Bu son ikisi,Brüksel dedikoduları)İnşallah,özellikle Nato işi olur.Sanırım,sizi maddi bakımdan oldukça rahatlatır.Yalnız,sanırım iyice torpiller koymak lazım.Çünkü,müracaat çokmuş. Görüyorsun ya,bizde haber çok.Senden de,bunun birkaç katı haber beklerim.Mustafa Göksoy’un benden haber beklemesine gelince,ben altı ay önce ona kart atmıştım.Kuru bir kartından başka bir şeyini alamadım.Evlenip evlenmediğini bile yazmamış,üstelik adres de yazmamış..Adam gibi bir mektup yazıp adres bildirirse,üç gün sonra cevabını alır. Dr.Mesut’un gitmesine çok üzüldüm.Onda da amma bilek varmış(Kura çekmişti)!Kahpe herif,daha yakın bir yeri çekemedi.İnşallah,ben gelene kadar bizim gruptan fazla zayiat olmaz.Yeni çocukları da(müfettişler)yetiştirirsiniz de,adam sıkıntısı çekmeyiz. Aydın üstadtan son zamanlarda yine haber çıkmıyor.Son mektubunda,senin lojman yirmi birinci katta diye bizi işletmiş,telaşlanıp sağa sola mektup yazdım!..Neriman’ın(Sekreterimiz)yazdığına göreyse,bayağı altlardaymış.Bizim dairenin nasıl olduğunu anlayamadık gitti yani. Bu arada,senin pul defterini de alıp valize koyduk.Paramız kalırsa,başka şeyler de alacağım.Yasemin’in tedavi masrafları henüz gelmedi.Arabayı da,bir hafta içinde teslim alacağım.Beyaz VW Jetta 1300.İkiyüz beş bine aldım.Düz sigortasıyla iki yüz otuz beşi buluyor..Üstelik,biz başka bir şey de almıyoruz. Belki,arabayı aldıktan sonra hayat biraz renklenir.Yoksa,sıkıntıdan öleceğiz.Buraya gelen adamların ya araba falan almasını yasak edecekler ya da parasını arttıracaklar. Millet,yanında televizyon,müzik seti v.s.ç de alıp tek odaya kapanıp televizyon seyrederek hayat geçiriyor. 144 Bu yaz,buralarda son altmış yılın en şiddetli yazıymış.Sıcaklık,otuz beş dereceyi falan buluyor.İzmir’in iki misli rutubetli olan burada,bunalıyor.Üstelik,yağmur da yağdığından,her yer çöp ve köpek pisliği kokuyor. Bütün Avrupa’da orman yangınları başladı.,çimler sarardı.Allahın lutfu,yağmur azalınca al sana Avrupa!... Ermeniler ise,batının gözdesi.Her cinayetten sonra,Avrupa televizyonlarına Ermeniler çıkıp bin dokuz yüz on beşleri anlatıyorlar.Ne cinayetler kınanıyor ne de bir Türk’e söz hakkı veriliyor.Açık seçik,bir kışkırtma ve destek konusu müttefik dostlarımızdan teröre. Bunun dışında,pek bir şey yok.Avrupa gerçekten çok pahalı.Hele,giyim falan hiç almayacağız.İzmir’i ve beşinci kattaki odamı çok özledim.(İnşallah,eşyalarım gençlerin yağmalamasından kurtulmuştur bir tamam) Buradaki haberler bu kadar.Tülay hanıma ve sana saygılar ve sevgiler.Üç ufaklığı bizler için öpün.(dördüncü yoldaysa ona da selamlar!) Bütün dostlara selam. Mete’den bir betik daha.O sıralarda görgü ve bilgi arttırmak için Belçika’da,Brüksel’de bulunuyorlardı. Sevgili üstadım; Mektubunu dün aldım.Konsolosluk teftişine çok sevindim.İnşallah,yakınlara gelirsin de görüşürüz.Eğer,elinde ise,buraya gelirsen çok iyi olur. Özellikle Fransa’ya gidenler ev konusunda çok dertli.Evler ve oteller çok pahalı imiş.Burada ise,on iki bin franka dayalı döşeli bir oda(bizimki gibi)gayet rahat bulunabiliyor.Kısa süre için(özellikle de kış için)burası çok rahat.Ufak ve sakin bir şehir.Bir de,bu sene senin gibi gelen hesap uzmanlarının hepsi dört aylığına geldi.Herhalde,bizim kurul,bu durumu göz önüne almıştır. Üstelik,hepsi araba da aldılar.Mevzuata nasıl uyuyor,biz anlamadık.İyi haberlerini de alıyor.Arabalarına üç buçuk milyon veriyorlarmış.(Biri,Ankara’dan Haluk Meral)Burada,arabanın mal oluşu ise,yüz yirmi bin frank civarında.Yani,bayağı karlı iş. Televizyon v.s. iki yüz elli bine geliyor,bu sene avantalı olmadığından,ben sana bunları yazayım da,değerlendiresin dedim. Bir de,biz trenle çok rahat ettik.Özellikle,bu sefer Tülay hanımı da getirmeyi(!) düşünüyorsan,çok avantalı olur. İzmir’e bu kadar müfettiş gelmesi,inşallah hayra alamettir.Baksana,Özal durmadan bizden bahsediyor. Özgen’e briç öğretebildiysen,büyük başarı!.A.İhsan,talihine küsmesin,kendine gelsin.Göksoy mektup yazsın.Baharda düğünü varmış,kimle? Hepinizi çok özledik,bereket az kaldı.Yakında görüşmek umuduyla,acele cevap bekliyorum.Tülay hanıma da sevgi ve saygılar.Ufaklıkları bizim için öpün.Herkese selam. Kız yeğenim Nalan’dan gelmiş bir betik Sevgili dayıcığım ve yengeciğim; Sizleri dertlerimle üzmeden önce;bayramınızın sağlıklı ve gönlünüzce geçmesini dilerim.Sizlerin de,dertleri yavaş yavaş büyüyordur sanırım. Doğan abimle Ankara’da görüştük.Sizleri,gelmeden önce aramış,bulamamış.Kubilay’ın durumunu halledip halledemediğinizi öğrenememiş. Bu ara,hepimiz koşturuyoruz.Abimin sınavı iyi geçmiş ve kazanmış.Bayramdan sonra da ODTÜ deki sınava girecekmiş.Sınavı kazandığından olsa,morali oldukça iyiydi. Adoş da bildiğiniz gibi(Diğer ağabeyi)”Askerlik zor kardeşim” diyor.Her gün kızıp duruyor.Bu arada,her ikisi de,hakkımda çok iyi dilekler-Hakkari’yi mi,Van’ı mı,yoksa Kars’ı mı?istersin,gel en iyisi seni Urfa-Diyarbakır’a gönderelim-dileğinde bulunuyorlar. 145 İşin esprisi bir yana,yetkisi az bir bayan olarak,oralarda memurluk yapmak kolay değil.Ve ben de,sürüneceksem,şehirde sürüneyim,diyorum. Dayıcığım;sana gelişmeleri daha ayrıntılı ve net anlatacak olursam,şöyle: Bakanlık,yeni bir sınavla aldığı memurlara eğitim yeri açmak için,bizlerin bir yıllık eğitim programını altı aya indirdi.Ve altı ayını doldurmuş olan tüm hizmet içi eğitimdeki aday memurların asil memur olarak atanması işlemine başlanıldı. Konuklar’daki tüm arkadaşların asaletle ilgili tüm işlemleri geçen Cuma günü tamamlanıp Ankara’ya gönderildi.Edindiğimiz bilgiye göre;on beş-otuz Eylül tarihleri arasında tayin işlemlerimiz tamamlanacak. Ankara’ya ilk gidişimde,bir hafta kaldığım süre içerisinde,kişilerle tanıştım,ama olumlu bir iş yapabildim diyemem.Ayrıca,senin de çok iyi bildiğin gibi,bu konularda esas etkili kişileri bulmak veya etkili olmak oldukça zor.Bayramdan sonraki üç gün daha Ankara’da kalıp,kesin sonucu öğrenmeğe çalışacağım,olacaksa veya olduysa o süre içerisinde sanırım belli olur.Şimdilik,kendi kendime bol şans dilemekten başka şansım yok. Uçansu büyüyünce,bizlerin çektiği sıkıntıları çekmemesini dilerim.Yaramaz,kocaman olmuştur.Sizlere de,uğraşılarınızda kolaylıklar dilerim.Kubilay ile Devrim,az çok kendilerini kurtardılar sayılır. Uçansu da ağabeylerinin yolunda giderse,maddi yönden zorluk çekilir,ama,onlarla duyacağınız gurur ve sevinç hiçbir şeyin yerini tutamaz. Hepinizin tekrar bayramını kutlar,sağlıklı günler dilerim.Hoşça kalın. Yeğenim Nalan’dan gelmiş bir başka betik. Sevgili dayıcığım; Sana,İzmir’den ayrıldığımız yerden başlayarak anlatayım. Yolculuğum oldukça iyi geçti,yeni tayin olmuş,benim gibi Konya’yı bilmeyen öğretmen bir bayan ve annesiyle birlikte geldik.Kar manzarası görülmeğe değer. Bu kentte,sürekli fotoğraf çekilme ihtiyacı duydum.Sarayönü’ne ancak saat onda otobüs olduğu için,dolmuşa binip çarşıya gittim.Biraz da oralarda dolanıp garaja dönüp geldim.Konya’yı şimdilik,bu kadar biliyorum. Gelelim bizim Sarayönü’ne.Şoför berbat bir adamdı.Veya,tam bir köylü diyebiliriz.Sanırım,ikiden fazla da otobüs yok bu hatta.Ve kış nedeniyle,sabah sekizden akşam on yediye kadar bazen bir,bazen iki saat bir sefere çıkıyorlarmış.Şoföre kalsa,yollar kötü olduğu için,hiç sefere çıkmasa daha iyi.Herhalde,kendi kendine memurların işine kızıyordur.Bu karda kışta hiç işleri güçleri yok,gezinip duruyorlar diyordur!.. Her neyse,şoförü kendi düşüncesiyle baş başa bıraktım.Kendi gibi düşünen ve davranan muavini oğlundan öğrendiğime göre,çiftlikten servis on ikide geliyormuş.Fakat saat henüz daha on bir.Muavinden garaja çok yakın olan hükümet binasını öğrenip doğru malmüdürlüğüne çıktım. Malmüdürü hakkında pek yorum yapmayacağım.Adı,M.K. A.,genç diyebileceğimiz yaşta ve bazı davranışları gayri ciddi diyeceğimiz bir yapıdaydı.Yazını okuduktan sonra,önce bir şaşkınlık geçirdi ve kararını verip bu işten memnun olmuş bir şekilde çiftlikte telefon aracalığıyle bağlantı kurmağa çalıştı.Ve beni özel olarak aldırtmak için,özel bir çaba gösterdi.Sanırım,çiftlikle iyi ilişkileri olan bir şahıs kendisi.Bu arada beni,çiftlikte oturup,aynı binada ona bağlı olarak çalışan veterinerle tanıştırdı ve hafta sonrası,çiftlikte sıkılırsam,evinin bana açık olduğunu söyledi;ısrarla davet etti.Ben de teşekkür edip vedalaşıp kendisinin,A. beyin büyük çabaları sonucu çarşıya alış verişe çıkmış olan müdür arabasıyla idare binasının önüne kadar geldim. Saat on ikiye beş kala,müdürün karşısındaydım ve müdürün imzasıyla göreve başlamış oldum.Eğitim kalemine telefon ederek;yemeğe çıkmadan benim işimi yapmasını belirtti ve beni hemen oraya gönderdi.Kendisiyle direkt ilişkimiz,sanırım önümüzdeki hafta olacak. Şimdi,daha henüz yerleşme çabası içindeyiz.Onlar açısından da yerleştirilme çabası içindeyiz. 146 Şu anda,hizmet içi eğitim gören Temmuz sınavı sonrası gelen bir grup (sekiz on erkek mühendis arkadaş var)Eylül sınavıyla gelecek olan ve sayısı yirmi kadarmış ve bunlardan üç tanesi kız-biri de ben-ve ayrıca Mart ayında bir sınav açılacakmış galiba. Tahmin edersin ki,ilk defa yapılacak bu uygulamaya çiftlikler de hazırlıksız girmiş durumda.Özellikle barınmak ve ısınmak en önemlileri. Bizler orada(İzmir’de) iyi koşullarda çalışacağımızı ümit ediyorduk,ama tam tersi oldu diyebilirim.Şimdilik,idare ve bizler,karşılıklı iyi niyet gösterisinde bulunuyoruz.Bir yıl içerisinde daha neler olur bilemiyorum,ama çevre ve ilişkiler tanındıkça,kendimiz için daha uygun ve düzenli bir ortam yaratmağa çalışacağım. Diğer iki bayan arkadaş da Ege Üniversitesi’nden.Bir tanesi sınıf arkadaşım ve diğeri bizim bir dönem sonramızdan.O da iyi bir kızcağız.Hep birlikte fazla huzursuzluk yaratmadan en kısa sürede yerleşmeye çalışıyoruz.Sınıf arkadaşım,Cumadan babasıyla birlikte gelmiş,diğer arkadaş da bugün geldi. Fakat esas flaş haber,ikisi de evli.Kocaları askerde ve küçüğümüz,altı buçuk aylık hamile. Kaldığımız yerden de kısaca söz edecek olursam,kömür sobasıyla ısıtmağa çalıştığımız çok yüksek tavanlı,yaklaşık üç buçuk dört metre boyutlarında büyük bir giriş holü olan-sadece dolaplarımızı sığdırabildiğimiz-büyükce banyosu ve ayrıca tuvaleti olan ve eskiden revir olarak kullanılan,lokalin bitişiğinde,mutfaksız bir yer. Şimdilik,Konuklar Devlet Üretme Çiftliğinden haberler bu kadar. Benim,şimdilik sizlerden isteyebileceğim,kitaplardan başka bir şey yok.Kitaplar listesini,telefonla anneme bildireceğim.En kısa sürede göndereceğinizden eminim.Konya’da olsaydım,ulaşım zor olmazdı benim için,ama çiftlikten Konya’ya gitmek Konya’dan İzmir’e gitmekten daha zor!..Zaman açısından olanaksız hatta. Fakat,zamanla ulaşımla ilgili konuları da daha ayrıntılı öğrenip özellikle çiftliğin direkt Konya seferlerinden yararlanmağa çalışıp;baharı da bekleyip bir şeyler ayarlayabilirim sanıyorum.Diğer durumda,sizler belki buraya gelmeğe çalışabilirsiniz,ama o da biraz uzak tarihte olmak zorunda. Bu konudan ayrıntılı olarak bahsetmemin nedeni,annemi merak etmekten kaynaklanıyor. Anneme,lütfen benim adıma,sağlığına gereken özeni göstermesini söylerseniz,sevinirim.Bana mektup yazsın ve beni merak etmesin.Aklım orada kaldı diyebilirim,anneme genellikle güvenebiliyorum ama,şu içinde bulunduğu dönem nedeniyle fazla bir şey söyleyemiyorum. Yazımda bazı karalamalar olduğu için özür dilerim.Koşuşturmaktan ancak yazabildim ve yarın hamile arkadaşın ailesiyle göndereceğim eğer kabul ederlerse elden göndermeyi tasarlıyorum. Şimdilik hoşça kal.Herkese bol bol selam. Bu mektuba,asker mektubu diyebilirsiniz.Yalnız,benim askerlik biraz daha kısa ve biraz daha farklı. Yeğenim Nalan’dan gelmiş bir başka betik Sevgili dayıcığım Gerçek anlamda havalarda uçtum ve hala uçuyorum diyebilirim.Seninle telefonla görüştüğümüzde daha ayaklarım yere değmiyordu.Mutluluk ve büyük bir şaşkınlık içerisindeydim.Burada,yeni yeni kendime geliyorum.Tayinimi almamla her şey birden ve o kadar hızla gelişti ki,üstelik ne parasal yönden ne de diğer yönlerden hiçbir güçlükle karşılaşmadım.Tersine beklemediğim kadar,tasarlasaydım olmazdı diyebileceğim kadar,işlerim rast gitti.Ve kendimi İstanbul’da buldum.Hem de,en iyi koşullar içerisindeKonya’ya göreTayinimin,seçim öncesi kazasız belasız çıkmış olması ayrı bir konu.Üç günde,tüm tanıdıklarıma tek tek veda ederekten ve eşyalarımla İstanbul’a gelebilmiş olmam da,orada 147 edinmiş olduğum dostlarımın çok büyük etkisi oldu.Özellikle,bir çok kereler belirttiğim gibi,Koray bey ve ailesini,bana gösterdikleri dostluk,yakınlık ve samimiyetleri nedeniyle her zaman saygıyla anacağım. Ve Sarayönü’nde veda yemeğimi onlarla birlikte yiyerekten,içlerinde insanca yaşayabildiğim bu insanları geride bırakmanın üzüntüsünü yaşadım. Onların yanı sıra,çiftlikte gerek iş zamanlarında,gerekse diğer zamanlarda,bana bir baba gibi arka çıkan ,dertlerime ortak olan,elinden geldiğince yardımcı olan veznedarımız,yine yanımdaydı ve eşyalarımın İstanbul’a getirilmesini,eve teslimini,para işini hep kendisi ayarladı;ben de veda etmekten,anılarımı birer hatıra olarak bırakmaktan başka bir şey yapamadım. Dayıcığım;sana tüm duygu ve düşüncelerimi ayrıntılarıyla anlatacak olsam,sayfalarca yazmam gerekirdi.Öyle ki,Konya’da geçirmiş olduğum zor insan yaşantısı açısından,oldukça kısa,fakat ilişkiler ve olaylar açısından benim için hem yeni,hem de oldukça yoğundu.Sizlerden ve kendimden edindiğim güçle,elimden geldiğince en doğru ve sağlıklı şekilde davranmaya çalışırken çoğu zaman yalnızdım,zorlandım ama,başarılı olduğumu ümit ediyorum. Şimdi,değerlendirmelerimde,o zamanki davranışlarım için keşke daha farklı davransaymışım daha iyi olurdu diyemiyorum.Özellikle son zamanlarda çevremdeki birçok insanın çeşitli olaylar karşısında gösterebileceği çeşitli davranış biçimlerini doğruya yakın tahmin edebiliyor ve böylece,kendi yerimi de ,davranışlarımı da en iyi şekilde belirlemeğe çalışıyordum. Fakat,şunu da belirtmek isterim.Orada uzun bir süre kalacak ve elime sahip olduğum yetkiler verilecek olsaydı,gerçek dostlarımın çok az,belki de hiç;arkadan vuracak insanların ise çok fazla olacağını da öğrenmiştim.Ve tahminimce,böyle bir durumda beni,her zamanki pis işlerine ortak etmeğe çalışacak,kendilerine benzemem için uğraşacaklar,başaramadıkları an,uzaklaştırılmam için birçok şey yapabileceklerdi. Özellikle,son dönemlerde şahit olduğum olaylar,yukarıda belirtmeğe çalıştığım tahminlerimi,değerlendirmelerimi doğruladı diyebilirim.Abartmasız bir şekilde,gerçek anlamda,oradaki ilişkiler,olaylar midemi bulandırıyordu,dayanma gücüm sıfıra inmişti,tayinimin çıkmasından başka kurtuluş yolum yoktu. Çevremdeki çeşitli insanlardan ve özellikle senden,tayinimin ısrarla üç büyük kentten birine olması için yardım istemem,az çok kişiliğimden ve esas olarak da bekar bir bayan olmamdan kaynaklanıyordu. Ne yazık ki,ülkemizde,senin bizlerden çok daha iyi bildiğin gibi,bekar bir bayan için mühendis dahi olsa,insanca yaşayabileceği bir ortam yok. Bana göre;birçok yörede,değil mühendislik yapmak,mesleğini uygulamaya çalışmak,normal bir vatandaş gibi bile yaşayamaz.Ailesi yanında olsa bile bu çok zor bir olay. Artık,burada;İstanbul’da sefalet içinde kalacak olsam bile,psikolojik olarak rahat olacağımdan emin olabilirsin.Nereye gidecek olsam,yine birçok sorunla karşılaşacaktım;belki kalem ve kağıttan,kitaplardan başka gerçek dostlarım olmayacaktı.Hiç olmazsa,burada,çok daha fazla kendi kendime yetme olanağım var ve değişkenlik olabildiğince. Ülkemiz,bir Amerika,bir Avrupa ülkesi aşamasına gelmediği ve makinalaşma olayını daha henüz yaşamadığımız için,bence daha insanca ilişkilerden söz etmek mümkün.Burası İstanbul olsa bile,sanırım,bu sözünü ettiğim yerleri gördüğün için,doğru mu yanış mı değerlendirdiğimi bilirsin. Şimdilik görebildiğim,değerlendirebildiğim kadarıyla;Konya deneyimimin üzerine buraya daha kısa sürede adapte olacağımı ve kendi koşullarımın içerisinde,abimin de varlığı ve desteğiyle iyi bir şekilde yaşamayı başaracağımı ümit ediyorum. Daha henüz ev bulamadık.Fakat,abim de geldiğinde aramalarımızı yoğunlaştıracağız.Ben çevreyi fazla tanımadığım ve yalnız başıma dolaşamadığım için,sadece tanıdıklar ve iş 148 arkadaşlarım aracılığıyla bu işi sürdürdüm.Doğaldır ki,bu durumda kısa sürede ev bulmak mümkün değil. Abim,önümüzdeki hafta geliyormuş,kısa sürede ev bulmağa çalışacağız. Geçen hafta sonu;Şadan teyzelerdeydim.Daha önce de uğramama karşın,bulamamıştım kendilerini.Ankara’dalar sanıyorum.Acılarının bu kadar büyük olduğunu bilemezdim.Sanki,Nedim abi bir ikinci kez ölmüş duygusuna kapıldım. Burada adı geçen Nedim Mete;eşimin teyzesinin oğluydu.Devlet Konservatuarını bitirip Devlet Tiyatrolarında sanatçı olarak çalışmağa başladı.Çok önemli rolleri büyük bir başarıyla oynuyordu.Meslektaşlarından birisiyle evlendi.Bir kış günü;oyun sergilemek için Ankara’dan İstanbul’a giderken;içinde bulundukları tren bir başka trenle çarpıştı.O çok yakışıklı,çok yetenekli Netim Mete bu kazada yaşamını yitirdi. Aradığıma sevindiler,abim gelince de uğramayı düşünüyorum.Zaten,maaşlarını aldıktan sonra Eser’in yanına gitmeyi düşünüyorlarmış.Onların yaşadığı acıyı gördükçe,düşündükçe;kendi halimize,ailemizin durumuna seviniyorum. Dayıcığım;sen de,elindeki olanaklarla üç çocuğumu nasıl,iyi bir şekilde büyütsem diye uğraşıyor,koşuşturuyorsun.Tatlı Uçansu,sanırım herkese kendini sevdiriyor,bir de senin gibi akıllı olursa,ağabeyleriyle,benim gibi yarışır durur sanırım.Devrim’le Kubilay’ı uzun süredir görmüyordum.Boyları,enleriyle beni şaşırttılar.Acaba,başka birileri mi boynuma sarılıyor diyerekten bir an için durakladım. Ankara-Konya-İstanbul turuna bir de İzmir’i ekleyince içinde bulunduğum duygu karmaşasında pek fark etmedim ama,yorgunluk nedeniyle hepsiyle ayrı ayrı yakından ilgilenemedim.Zaten,birçok şeyi hayal meyal hatırlıyorum diyebilirim. Sevgili dayıcığım;yeni iş yerimden bir dahaki yazımda söz edeceğim.Zaten,doğru dürüst iş ilişkisine girdiğimi de söyleyemem.Bunun nedeni,hem kendi durumum hem de işyerinin durumu diyebilirim. Ayrıca,bundan sonra,eğer yeteneksizliğim ve eksikliklerim nedeniyle seni sıkmayacaksam, senin de katkınla yazışma konularını daha edebi ve bilimsel bir şekilde yazmağa ve seçmeğe çalışacağım.Esasında,yoğun bir yaşantının içerisinde,birçok sorunlarla uğraşırken bir de ben,başını boşu boşuna ağrıtmak istemiyorum.Sohbet etmeyi sevdiğini biliyorum ama,yazışmak sohbet etmekten çok daha zor gibi geliyor.En başta,yazdığımız kişinin içinde bulunduğu durumu bilmiyor ve eksik,yetersiz bir anlatımla derin bir konuyu ele almaya cesaret edemiyorum. Ve böylece,mektuplarım,yaşadığım bazı olayların mekaniksel anlatımından öteye geçemiyor. Bol bol roman okuyorum ama,sanırım daha yeterli birikimi sağlayamadım. Yanaklarından öperim.Tüm Demirkan ailesine sağlıklı günler dilerim. Nalan yeğenim;Ege Üniversitesi Zıraat Fakültesini(Beş yıllık) bitirdi ve yüksek zıraat mühendisi oldu.Mezuniyetten sonra,iş aramağa başladı.Genellikle açılan sınavları kazanıyor;fakat,sözlü görüşmelerde onu seçmiyorlardı.Ülkede,siyasal eğilime göre işe alma uygulamaları başlamıştı.Kimse,yeteneğe önem vermiyordu.Günümüzde,bu eğilim daha da şiddetlenerek sürmektedir. Araya girmeyi;yardım etmeyi önerdim.Kabul etmedi.Değer yargılarının doğruluğuna inanıyor;haklı olduğu bu konuda başarılı olacağını ve iş bulacağını umuyordu.Hiç de öyle olmadı. Sonunda,devreye ben girdim ve Maliye Müsteşarı olan arkadaşıma durumu anlatıp Tarım Bakanlığı’nda işe başlatılması için yardımını diledim.Kendisinden ses çıkmadı.Eşini aradım ve durumu anlattım.”Üzülme Uçar,ben bu işi bitiririm” dedi.Yeğenimin Sarayönü’ndeki bir 149 devlet üretme çiftliğinde işe başlaması sağlandı.Adamını bul;adamını bulamazsan madamını (hanımını)bul,derler ya.Tam öyle olmuştu. Günümüzde de aynı durum sürmektedir.Birçok genç giriş sınavlarını kazandığı memuriyetlerde,yapılan mülakatlarla elenmekte ve işe alınmamaktadır.Torpili olan memur olmaktadır. Bu, bize Osmanlı’dan devren gelmiş bir uygulama olarak görünüyor. Özel sektörde de aynı durum vardır.Orada,torpilin adını “referans”koymuşlardır.Torpili kuvvetli olan gibi,referansı güçlü olan özel sektörde işe alınmaktadır. Ben;meslek yaşamım boyunca,gücüm yettiğince başkalarına da bu türden bir çok yardımlarda bulundum.İyi ki;yeğenime yardımcı olmuşum.Çalıştı,çabaladı.Şu anda bir üniversitede doçent olarak çalışmaktadır.Kötü mü yapmışız! 1984 yılında Paris Başkonsolosluğunu teftiş etmiştim.Başkonsolos Kaya bey;ben gitmeden biraz önce bir Ermeni terörü saldırısına uğramıştı.Konsolosluk önünde bir barikat kurulmuştu.Hem Fransız polisleri hem de bizim korumalar görev yapıyorlardı.Ona karşın;haftada bir Ermeniler gelip konsolosluk önünde gösterilerde bulunuyorlardı.Bu koşullar altında teftişi tamamlamıştım. Paris konsolosluğunun yerel memuru(veznedar)dan gelmiş bir betikte sıra Sayın Uçar Bey ; Nazik mektubunuza ve iltifatlarınıza teşekkür ederim.Polis arkadaşlar için verdiğiniz bilgileri kendilerine ilettim.Onlar da çok teşekkür ediyorlar,iletirim. Televizyon için,Darty’nin merkezine telefon edip durumunuzu anlattım.Gümrükten onaylı kağıt,onlara geri gelmiş.Adresinizi bir kere de telefonla aldılar.Size,milletler arası bir çek göndereceklerini söylediler.Bir gecikme olursa,bilgi verirseniz tekrar izlerim.Bir vekaletname falanla yetki vermiş olsaydınız,bana da göndereceklerdi.Ben de size ulaştırırdım. Teknik plan için Ternes’deki mağazaya gittim.Maalesef,temin etmek kabil değilmiş.”Kendi teknisyenlerimiz dahi bulamıyoruz” diye cevap verdiler.Benim oturduğum yere yakın bir başka Darty mağazasında çalışan bir Türk var.Ona rica ettim.Pek ümitli değil,fakat araştırıyor.Müsbet bir sonuç olursa,size ayrıca iletirim. Yeni başkonsolosumuz gelerek göreve başladı.Daha düzenli bir çalışma ortamına gireceğiz sanırım. Raporu her halükarda Kaya İnal bey(Eski başkonsolos) cevaplandıracak.Ben,gerekli incelemeleri yapıp cevap için notlar hazırladım.Bulunmayan belgeleri,teker teker buldurttuk.Makbuz düzeltmeleri doğru sanıyorum.Pasaportlarla ilgili olanlardan iki tanesine davet yollanabildi. Bir tanesi cevap verdi.O da,düzeltmede doğru çıkıyor.Burada da arz ettiğim gibi;vatandaş düzeltmeden sonra servise uğramadan gitmiş oluyor. Kaya bey,mahut mahkeme telaşı içerisinde(Ermenilerin yargılanması işleri)sizinle arzu ettiğince ilgilenemediğine üzülüyor. Sizi,beraber olmak için ben,eve davet etmeyi çok arzu ediyordum.Teftiş beni yakınen ilgilendirdiği için,cesaret edemedim. Vaktiyle;İnönü zamanında CHP nin genel sekreterliğini yapmış değerli bir adliyeci Zihni Betil vardı.Babam Kalan(Tunceli)da mahkeme başkatibi idi.Savcı olmadığından savcılık,noter olmadığından noterlik işlerini de yapıyordu.Zihni Betil de adliyeyi teftişe gelmişti.O tarihte Kalan’da ne otel ne lokanta bulmak kabildi. Zihni Betil,adliyede yatıp kalkıyor.Yemek için de,odacıya öteberi aldırıyordu.Hiç olmazsa;sıcak bir yemek yesin diye,babam,evde yapılan yemeklerden,odacı vasıtasıyla göndermişti.Zihni Betil,babamın hesaplarını teftiş ettiği için,yemeği kabul etmemişti. 150 Biraz da bu hatıranın etkisinde kalarak,sizi yemeğe çağırmadım.Paris’e bir daha yolunuz düşerse,borcum olsun. İyi günler diler;selam ve saygılar yollarım. İzmir grubu Maliye müfettişlerinden Ali İhsan Karaoğlan;master yapmak için Amerika’ya gönderilmişti.Gençliğinde sol eylemlere katılmış birisiydi.Onunla uğraşmak isteyen sağcılar;1984 yılında,onun hakkında ihbarda bulundular ve Maliye Bakanlığı;Masterını tamamlayamadan onu geri çağırdı.İşte;Amerika’dayken (Nashville) yazdığı bir betik İzmirli sevgili dostlar,Hoş geldin Mete Üstad; Size bu mektubu,çamaşırhaneden yazıyorum.Yeni bir sınavdan çıktık,boş vaktimizde çamaşırhaneye koştum.Kısacası,işler bildiğiniz gibi değil.Kızlar bizi beklemiyormuş.Kendi çamaşır,yemek v.s.derken,hele dersler hiç boş vaktimiz olmuyor. Geleli,bir aya yakın zaman oldu.Ne oldu,ne oluyor anlayamadım.Dersler oldukça sıkıştırıyor.Ödev,sınav v.s. derken talebeliğe döndük.Hergün kütüphanede üç dört saat ders çalışıyorum,yine de yetmiyor.İntibak dönemi diye kendimizi avutuyoruz.Aslında,giderek kapasite düşmüş galiba.Belli bir yaştan sonra,talebelik zor geliyor. Yemek olayı bir felaket.Herşey hazır ve burada paketli.Tabii,lezzet olayı oldukça zayıf. Bize benzer,bizim yemekleri aramaktan canım çıkıyor.Bu arada,hamburgere hemen hemen abone oldum.Bir de,daha önceki arkadaşların davetleri.Eşleri burada olan Toper,Durmuş,İbrahim,Atila evlerine yemeğe davet ettiler.En lezzetli zamanı orada geçirdik.Diğeri,boş mideyi dolduruyoruz. Bu sömestr ben makro iktisat ve uluslararası ticaret alıyorum.Herşey öylesine uzak ki,sormayın.Grafikler,denklemler v.s.Neyse,madem yüzme bilmiyordun neden çıktın kavağa! Bu belayı başımıza sardık,kendimiz çıkaracağız.Anladığım kadarıyla da,yeterince uğraşırsam yapılmayacak gibi değil. Umarım,Nazan’ı(İzmir’deki eşi) zaman zaman arıyorsunuzdur.Ne de olsa,sizler büyük güvencesiniz bu konuda.(Aydın’daki ve İzmir’deki eşinin telefonlarını yazmış) Comment allez vouz monsieur Gönenç?Allez vouz bien?Aydın üstada ve üstadelere(!) selamlar,sevgiler. Üstadı muazzam,sanırım siz de,New York-Paris seferinizi berkemal eyleyip dilberlerde güzel anılar bırakarak avdedi mekanda bulunmuşsunuzdur. Memolar ne alemdesiniz.Hemşehrim Haldun’a sahip çıkıyorsunuz sanırım.Nadir ne yaptı? İzmirli kızlar pek Ankaralılara benzemez.Mustafa dikkat etsin,o oldukça İzmir ‘in yabancısı!.. Fahri hemşehrimiz,Sebahattin ve eşi Neriman hanım nasıl?Burada çaylar,sarkıtılarak yapılıyor,çay haşlaması gibi bir şey.Daha şimdiden,Neriman hanımın demli çayını çok özledim. Üstadlar ve asiller!.Burada,sosyal ilişkiler bir alem.Sormayın,bir aydır odayı paylaştığım Amerikalının adını anca öğrenebildim.Bu bölge,sanırım yabancılara kapalı.Aslında,herkes kendine kapalı.Sosyal ilişkiler ancak,organize partilerde.Komutla yürüyor.Kısacası,burada Türkçemizi ilerleteceğim kanısındayım! Neyse,anonim mektup burada bitiyor.Yazana cevap yazarım.Hepinizi çok özledim.Bana,kambiyo ile ilgili özellikle son değişikliklerle ilgili belge yollayın.Haldun,bu angaryayı sana yüklüyorum.Uluslararası dersi için önemli bu.Türkiye’nin 28 Ocak esasları öncesi kambiyo rejimi,28 Ocak kararları ve sonrasına yönelik yorumlar,makaleler buldukça yolla.-Bir iki defa-Özellikle,dış ticaret üzerine etkileri. Tekrar hepinizi öpüyorum. 151 Kıbrıs savaşından önce gizli bir görevle Kıbrıs’a gitmiştim.Orada;bizim büyükelçilikte ticaret ataşesi olan Cenap Eke bey beni karşılamıştı ve onunla orada tanışmıştık.Sonra;bir başka görev için Bükreş’e gittiğimde;orada da karşılaşmış ve iyi günler geçirmiştik. Ondan gelmiş bir betik Uçar Bey üstadım; Üç haftalık izin dönüşümde mektubunuzla karşılaşmam beni çok sevindirdi. Tabii,aileye kavuşmak insana başka bir haz veriyor.Hanım ve iki çocukla beraber biz de Cenevre’ye kadar uzandık ve döndük.Çocuklar,hergün Club Diplomathique’deler.Hanım da orada briç partileri düzenliyor ve onlar aralarında sık sık oynuyorlar.Bazan,akşam beş altı gibi ben de gidiyor ve onlara katılıyorum.Bu güzel imkanı tabii Ankara’da bulamayacağız.Ve evlere tıkılacağız. İnşallah,gelecekte beraber tavla,briç oynama imkanları yaratırız. Beraber olduğumuz zamanlar için teşekküre gerek yok.Serde Mülkiyelilik var,dünya öte tarafta kalmıyor mu? Metaş’ta bacanak M. T. ile görüşmenizde yarar görürüm.Neşelidir.sDönüşüm hala belli değil.Ağostos sonu veya en geç Eylül sonu dönüyorum. Sevgi ve selamlarımla sayın üstadım. 1984 yılındaki Paris konsolosluğu teftişi sırasında;Paris’teki OECD Türk delegasyonunda görevli Taner Başıbüyük ve Fahri Uzunefe ile arkadaşlık etmiştim.Fahri’nin eşine hemen her gün Ermeni teröristleri telefon edip “Kocanı öldürdük,çocuğunu kaçırdık” diye mesaj bırakıyorlarmış.Bunun sonucunda;kadının ruhsal dengesini bozmuşlardı. Taner Başıbüyük;karısından ayrılmıştı.Bir de çocuğu vardı..Onunla,çok candan dostluğumuz oldu.Terör korkusuyla Paris’i yeterince tanımamıştı.Karısı yanında olmadığından,ona Paris’i tanıtmıştım. Konsolosluk teftişinden sonra;Taner’in oğlunu alıp Cannes kıyılarına yaz tatiline gittiğini ve orada denizde boğulduğunu ve genç yaşta öldüğünü öğrendim ve çok üzüldüm. Onların Paris’ten yazdıkları bir betik Sevgili üstad; Salimen varış haberini muhtevi mektuplarınızı Taner de,bende aldık,teşekkür ederiz.Teşekküre değecek ölçüde ilgilenebildiğimiz kanaatinde değilim,inşallah daha iyisi,bir dahaki sefere. Ercan üstadla ilgili durumu bildirmiş olmanıza memnun olduk,kendisini gördüğünüzde geçmiş olsun temennilerimiz iletiverin lütfen. Burası bildiğiniz gibi.Geçen hafta sonuna kadar,benim Nato’yla ilgili iş üzerinde tam istim meşguldüm,bu hafta rahatım. Taner yine toplantıları ve toplantı için gelen müşterileriyle meşgul.Ara sıra boş kaldığımızda,yaz için plan yapmağa çalışıyoruz.Niyetimiz,beraberce ve arabalarımızla Türkiye’ye gelmek.Bu defa,İtalya’dan İzmir’e direkt feribotla geçip Yugoslavya-BulgaristanTrakya –İzmir arasındaki yorucu ve tehlikeli parkurdan kurtulmayı düşünüyoruz.Duyduğumuz kadarıyla İtalya’dan hem Denizcilik Bankasının hem de bir Rus gemisinin seferleri varmış.Ancak,buradan bu konularda bilgi almak imkanını bulamadık. Bu nedenle,imkanınız olursa aşağıdaki alternatiflerin hangisinin mümkün ve bizim için en ehven olacağını öğrenirseniz,seviniriz. 1-Denizcilik Bankası’nın İtalya-İzmir seferlerinin tarihleri,geliş-gidiş ücretleri,çocuk ve maliye memurları için indirimleri olup olmadığı,rezervasyon durumları,işçiler için özel tarifeli olup olmadığı,ödeme zamanları 152 2-Başka firmaların(İtalyan,Yunan,Rus) seferleri var ise şartları,fiyatları,sefer tarifeleri. 3-Bir arkadaşın İtalya’dan(Ancona)Yunan feribotları ile Patras’a,buradan karayolu ile Pire’ye,Pire’den yine Yunan gemileri ile Sakız’a geçmeyi,Sakız-Çeşme arasında da Türk”Ertürk” motorlarına binmeyi önerdi.Ertük motorları beş altı araç taşıyabiliyormuş.İzmir’de büroları var ise veya başka bir acentadan öğrenebilirseniz,memnun olacağız.Niyetimiz,Temmuz ayında gelmek. Bu konudaki,bulabilirseniz bilgileri ve diğer dedikoduları ivedi bekleriz.Tabii,yazabileceğiniz ilk fırsatta. Bu vesile ile selam ve sevgilerimizi sunarız.Taner de,selam ve sevgilerini gönderiyor.Hoşça kalasınız. Üstadım,Fahri’nin yazdığı gibi,şu sıralar toplantılar ve gelenlerle dolu günlerim.İlk fırsatta ben de uzun yazarım üstadım.Mektubunuz için çok teşekkürler.Selam ve sevgiler. Yeğenim Nalan’dan 1985 yılında gelmiş bir betik Sevgili dayıcığım; Öncelikle,güzel yazın için teşekkür ederim.Cevabını geciktirdim;çünkü,Ankara’da daha sonra da İzmir’de karşılaşmayı umuyordum. Yengeciğim sağolsun,hasta olmasına karşın,bizleri ağırladı.Hatta,benim için yemek bile hazırladı.O gece gidemediğim için,hala üzgünüm.Ve üstelik,İstanbul’a gelse,onu ağırlayabilecek bir ortamım yok.Ama,isterse,Rumeli Kavağında ona lüfer ve karides ziyafeti çekebilirim!. Sevgili dayıcığım;sen,her ne kadar haklı olarak “kurtlar sofrası” ndan söz etsen de,ben bunu bile bile ,yine de insanlara paradan,mal ve mülkten daha fazla değer veriyor ve “kurtlar kanunu” nu bilmeme karşın,”kurtlar sofrası” na hiç olmazsa dost dediğim,canım dediğim insanlarla oturmaya çalışıyorum.Ama;dost,can dediklerim biz insan değiliz kurtuz diyorlarsa,bu kanuna göre ben hala onlara sıkı sıkıya bağlanmaya çalışabilirim.Ya da,dostum,canım olmadığını bile bile,kendimi onlara ikram edip buyurun beni yiyin mi demeliyim?Konuya,ayrı açıdan mı bakıyoruz?Bilemiyorum. Yalnız,bilgi ve deneyim yetersizliğim nedeniyle,konuya sana göre oldukça dar açıdan bakabileceğimi de öncelikle kabulleniyorum. Ve bu son cümlenin bir devamı olaraktan,senin dediğin gibi “kendimi tanıma” ve kurma çabalarımı ,sağlıklı şekilde sürdürmeğe çalışıyorum.Zorlandığım,kendimi güçsüz,umutsuz hissettiğim zamanlarda oluyor ama,sen de çok iyi bilirsin ki ayakta durabilmek çok zor ve üstelik kişiliğime ve insanlığa ve yaşama saygı ve sevgi duyduğumdan,para ve mal,mülk peşinde koşanlardan daha da zorlandığımı varsayıyorum. Sevgili dayıcığım;gelelim yurt dışına çıkma isteğime.Bu isteğimi coşturan ve hızlandıran birçok neden var.Bu nedenlerin başlıcaları arasında ise,özellikle gezme,görme,tanıma,kısaca gözlem yapabilmek geliyor.Ayrıca,dünyanın küçüldüğünü ve artık biz ve bizden sonraki nesillerin dünya vatandaşlığının olması gerektiğini düşünüyorum. On beş yıl sonra,Yirmi birinci yüzyılı yaşayacak olan bizler ve insanlık,şimdiki halimize,bizlerin eski çağlara baktığımız gibi bakacak ve gülümseyecek.Şimdilik,ilk dileğim,yeter ki acı gülümsemeyelim. Bak dayıcığım;değerlendirmemi nasıl bulacaksın bilmiyorum.Eser’le Ankara’da sohbet ederken ona dedim ki:Konya’da çiftlikte insanlar;dünyadan,zamandan habersiz;biri biriyle itişe kakışa yaşayıp gidiyorlar.Oradaki insanların büyük şehirlerden ürktüklerine de şahit oldum.Ve daha sonra,ülkemizi ve yaşamımızı dünya çerçevesi içerisinde ele alalım dedim.Ve,bence hiç de farklı değil ülkemizin durumu,o çiftlikten. Ve işte ben,bu gerekçelerle de diyorum,dünyamızın merkezileşmiş,zenginleşmiş yerlerine gideyim.Diyeceksin ki;yaşam oralarda çok daha zor.Ama,ben,İstanbul’a gelirken zorluğunu 153 bile bile geldim.Ve oralara gidebilirsem,oralarda yaşamın bu yönüyle çok daha zor olduğunu bile bile gideceğim. Bana,sözle de olsa,destek olduğun için teşekkür ederim.Ve bu konuda başkaca bir şey demeyeceğim.Yeni yılda,kadehimi,bunu bozabilmek dileğiyle kaldıracağım,ne dersin!. Yazım biraz kötü oldu,özür dilerim.Yeni yılda ya da daha önce görüşebilmek umuduyla. Ailece sağlık ve mutluluk içinde olmanızı dilerim. Bu yıldan itibaren;dostlardan ve meslektaşlardan gelen betiklerin azaldığını gözlüyorum.Nitekim;İzmir grubu Maliye müfettişlerinden Haldun Darıcı’dan 1987 yılında bir betik almışım.Görgü,bilgi arttırmak için gittiği Londra’dan yazmış. Öncelikle,size bu kadar geç yazdığım için özür dilerim.Önce,biraz yerleşme telaşı,daha sonra da bizim biraz ihmalkarlığımız sayesinde,bu kadar geç yazabiliyorum. Aslında,Semra(Eşi) her mektubunda sizden bahsediyor.Maaş almağa gittiğinde,sizi görüyormuş genellikle.Üstadım,iyi olduğunuzu umarım.Bilhassa,rahatsızlıklarınızın sona ermesini dilerim.Bu kış da,yine size rahat vermedi herhalde.Ama,artık havalar düzeliyor,bundan sonra daha rahat olacağınızı umarım.Sayın eşiniz,Zeynep ve delikanlılar;hepsinin iyi olduğunu umarım.Benim çok çok selamlarımı iletirseniz,sevinirim. Üstadım,Londra da güzel bir şehir sayılır muhakkak.Havası da umduğumdan iyi çıktı.Öyle,kötü bir kış geçirmedik.İzmir gibi,ılıman bir iklimi var sayılır. Burada,londra’nın kuzeyinde Turnpike Line diye bir semtte oturuyorum.Semt,iyi güzel bir yer.Metroya-alış veriş merkezine yakın olması nedeniyle rahat oluyor.Bir odada kalıyorum tabii.Ayrıca,ortaklaşa kullanılan bir mutfak ve banyodan istifade edebiliyoruz.Haftalığı da,otuz beş pound. Bunun dışında;yemek işine de başladım üstadım.Siz,Aydında iken yemek işlerini hallediyordunuz(Sahi üstadım,benim açımdan o turnede sizinle birlikte olmak çok güzeldi.Siz bir hayli yorulmuştunuz ama,benim için çok güzel bir turneydi)çok güzeldi. İzmir’den biraz yemek tarifleri,bilhassa pilav-makarna tarifleri istedim.Onları gönderdiler.Şimdi de,usta bir ahçı olucam burada herhalde! Aslında,pek yalnız kalmadığım için,başlangıç biraz zor oldu ama,insan her şeye alışıyor tabii.Bizim Ceyhun da(Yeni doğmuş oğlu)yaramazlıklara devam ediyormuş kerata!Semra’yı yanından ayırmıyormuş. Semra’yı da hemen buraya getirmek istemiyorum.Uzun bir süre,sıkılabilir.Herhalde,bizim bekarlık,daha bir süre devam edecek. Geçen hafta da,tatsız bir haber aldım başkanlıktan.Sizin de bilginiz vardır muhakkak.Yurt dışı geçici görev süresinin bitiminden sonra,grup merkezi değişikliği ve dikkate alınmak üzere,yeni bir tercih yapmamı istiyorlardı.Çok şaşırdım ve üzüldüm tabii.Böyle bir şeyi beklemiyordum.Yeni başkanımızın marifeti muhakkak.Ama,yapacak bir şey yok tabii. Yeni merkez olarak Ankara’yı bildirdim başkanlığa.Tekrar Ankara’ya dönüş çok zor olacak.Ankara’da lojman da yok,bildiğim kadarıyla.Velhasıl,dönüşte biraz sıkıntılarımız olacak.Sizler için sözkonusu değildir herhalde.Diğer arkadaşların durumu nedir,onu da bilemiyorum.Bizim mutemedimiz Mustafa’ya bir mektup yazmıştım ama,henüz bir cevap alamadım. Üstadım,şimdiye kadar neşemiz iyi idi,ama bu başkanlığın yaptığı üzdü tabii.Burada,ayrıca İngilizce kursuna gidiyoruz.Özel bir kurs.Biz geldiğimizde,devlet kurslarının kayıt süreleri dolmuş.Onun için,bu özel okula yazıldık.Ama,bu da biraz pahalı gibi.Belki bu ay sonunda bırakabiliriz. Londra’ya ilk geldiğimizde,çevreyi öğrenmek için epey gezdik.Sonra,havalar biraz bozunca,evlere kapandık.Şimdi,daha çok televizyon ile ve burada bir kütüphane var,orada vakit geçiriyorum.Bir hayli de yürüyüş yapıyorum,çevreyi görmek için. 154 Sayın üstadım,ben izninizle burada bitireceğim.Buradan bir istediğiniz olursa,sevinerek yerine getirmeğe çalışırım.Aşağıya adresimi yazıyorum veya Semra’ya da iletseniz kafi. Sizlere en iyi günler diler,sonsuz saygı ve selamlarımı sunarım. Haldun Darıcı ile Aydın’da Katma Değer Vergisi’ni tanıtma ve ilk uygulamasını yapma turnesi yapmıştık.Üç ay boyunca;İzmir’den gidip gelerek turneyi tamamlamıştık. Haldun ,dal gibi birisiydi.Çok zayıftı.Her şeyi yiyemiyordu.Onu yemek yemeğe alıştırdım diyebilirim. Katma değer vergisini tanıtma toplantıları yapıyorduk.Bir gün,öğle yemeğinden daireye dönerken,önümüzde iki Aydın’lı esnaf yürüyordu.Birisi,diğerine şöyle diyordu. “Ulen Amet.Bu hökümat bi vergi çıkarmış.Adını Gatma Değer Vergisi goymuş.Vatandaştan alıp maliyeye yatıracakmışız.Ben onu düşünmüyom da;şunu düşünüyom.Şincik,ben tahsil ettiğim bu gatmı değer vergisini hangi cebime gatıvecem.Sağ cebime mi gatıvecem,sol cebime mi gatıvecem?” Her zaman olduğu gibi;vatandaş vergi kaçırmayı düşünüyor;tahsil ettiği katma değer vergisini maliyeye yatırmamanın yollarını arıyordu. İlki İran-Irak savaşı sırasında olmak üzere;iki kez Tahran’a RCD örgütünün hesaplarını denetlemeğe gitmiştim.Ben ve bir İran ve bir Pakistan temsilcisinden oluşan denetim kurulu;hesapları denetliyorduk. Orada;Behçet Tüzmen adlı bir büyükelçimiz vardı.İlk gittiğimde;örgütün başkanlık sırası bizdeydi.Bu kişi;beni çok iyi ağırlamıştı.Bir keresinde;Büyükelçilikte akşam yemeği yerken,yakınımıza bir aptal(Scut) Irak füzesi düşmüştü.Büyükelçilik,Humeyni’nin sarayına yakın yerdeydi.Büyük bir patlama oldu. Ertesi sabah;patlamanın olduğu yeri gördük.Neredeyse dört dönümlük bir alandaki tüm evler yıkılmıştı.İtfaiyeciler hala yangınları söndürmeğe çalışıyorlardı.Fakat;ne İran televizyonunda ne de İran basınında bu konuda bir haber vardı. İkinci gidişimde ise;Iraklılar bu kez;Abadan yakınındaki bir denizdeki petrol platformunu Scut(Aptal) füzesiyle vurmuşlardı.Japonlar;bir hafta içinde denizin dibinde çalışarak;tahrip olmuş kuyuyu yeniden çalışır hale getirmişlerdi.Çünkü;İran’ın petrolünün önemli bir bölümünü Japonlar alıyorlardı.Televizyondan moral olsun diye neredeyse naklen verilen çalışmalar,bir teknoloji harikasıydı. Bir de;İran televizyonunda görmüştüm.Dicle ve Fırat’ın birleşip denize döküldüğü yerlerdeki deltalarda İranlılar;Türkiye’den ithal ettikleri banyo küvetlerine makineli tüfek ve motor takarak onları birer savaş silahına döndürmüşlerdi. İşte;bu büyükelçiden gelmiş bir betik. Aziz kardeşim Uçar; İngilizin dediği gibi”I’ll take liberty” ve sen yakın dost ve hoşgörülü arkadaşımdan gine bir yardım isteğinde bulunacağım. Kısaca arz edeyim.Mesele,yıllardır bizi uğraştıran,bu defa merkezini İzmir’e naklettiği için,büyük bir ihtimalle senin bir telefon konuşmanla halledebileceğini sandığım,bir kooperatifteki dertlerimden bizi kurtarmandır. On sene evvel girdiğimiz bu bela,önce bir sahil arsa kooperatifi idi.Dikili’de büyük bir arazide hissedarlara dört yüz metre karelik bir veya daha fazla arsa,uygun şartlarla teklif ediliyordu. Daha sonra,sahil arazisinin çok kıymetli olduğu ileri sürülerek ve tabii masrafları üzerimizden sağlanarak,motelcilik ve inşaat işleri ortaya çıktı.Herhalde,benim gibi başka hissedarlar da istek göstermediğinden,bilahare isteyen arsasını alır(Arka taraftan)isteyen yapı kooperatifine girer dendi. 155 Biz,yazılı olarak arsayı istediğimizi bildirdik.Buraya kadar,bir dosya dolusu yazışma,kooperatiften atılma tehdidi v.s. ve kendi kendimize küfürlerle gelindi.(Bu belaya beni 1976 yılında Ateş Amiklioğlu maliyecilerin kooperatifi diye soktu.Adamların sahtekarlığı bilahare anlaşılınca,maliyeciler ellerini çekmişler) Neyse,lafı uzatmayayım.İlişikte sunduğum mektup,bundan evvel alınan şantaj niteliğindeki bir sürü ihtarnameden biridir.Dosya,Ankara’da ağabeyimde.Onun için,kendilerine şimdiye kadar ancak yüz elli beş bin lira ödediğimize dair beyanı inceleyip yanıtlayacak durumda değilim.Ama,eminim ki,burada bir sahtekarlık var. Her ne ise,beyanı doğru kabul edip istedikleri geriye kalan yüz kırk beş bin lirayı mektupları elime geçer geçmez derhal gönderdik.Banka makbuzunun örneğini ilişikte takdim ediyorum. Çok uzattım.Ne olur,şunlara bir telefon et.Her tarafları sahtekarlık olduğu için,adını duyunca tir tir titreyeceklerdir.Eşim Gül Türemen adına olduğu için,kura mı çektiler ne çektilerse,çıkan arsayı yahut çıkacak olanı,yahut da en dipte en kötü olandan bir tanesini versinler ve bizi bu işten azad etsinler.Lütfen,himmet eyle. Beni herhalde biraz tanımışsındır.Yazın Bodrum-Gölköy’deki evin bitmeyen ve beş haftalık tatilimin her gününü türlü sıkıntıları olan işlerden ne kadar bıktığımı tahmin edersin.Yaz tatilimi,nerede ise şantiyenin içinde geçirdim.Hanım Ankara’da kaldı.Daha birkaç gün evvel buraya geldi.Çok şükür bitmiş.Artık,önümüzdeki yaz,inşallah bizlere sizi ağırlamak fırsatını verirsiniz. Rahatsızlık verdiğim için tekrar özür diliyorum.Şimdiden,teşekkürler ediyorum. Sevgi ile gözlerinden öperim. 1988 yılında,İzmir Maliye müfettişlerinden olup Master için Amerika’ya gitmiş olan Nadir’den gelmiş bir betik Üstad saygılar; Nilgün ve ben ,öncelikle Ramazan Bayramınızı kutlar,sağlıklı,güzel günler dileriz. Yazmada bu kadar geciktiğim için kusura bakmayın.Geçtiğimiz dönem epey yoğundu benim için.Üç bölümlük dersi, bir de İngilizce almıştım.Bölüm derslerimin ikisi için,ayrıca birer araştırma hazırlamam gerekiyordu. Sizlerden istemiş olduğum kaynaklardan yararlandım büyük ölçüde.Geçtiğimiz günlerde,dönemi bitirdik.Araştırma konularımı da,bir iki hafta önceden teslim etmiştim. Biri,Türkiye’nin AET’ye başvurusu,bunun ekonomik gelişme açısından değerlendirilmesi ile ilgili.Diğeri de,”Para-banka politikaları” dersi ile ilgili olarak Türkiye’nin 1970 sonrası enflasyonu ve uygulanan politikalar-özellikle para politikaları-Bunda diğer verilerin yanında,İlhan üstadın kitabından ve sizin yazınızdan epey yararlandım. İlk yazı denemelerim-üstelik de İngilizce olmakla beraber-ikisi de,epey güzel oldu.İlkini öğrendim.Sınıfta epey iyi bir derece,elli beş üzerinden kırk beş.Biraz daha zaman bulabilseydim,daha iyi olurdu. Başladım,hep kendimi(Başarılarımı!Bu arada,bir de bebek bekliyoruz.Haziran’ın ilk onu içerisinde)anlatıp gidiyorum.Sizin için,oğlunuz için önemli olan konu,habire geriye kalıyor. Üstad;oğlunuz üzülecek ama,onun için olumlu bir haber yok.Ne yazık ki;Amerikan üniversiteleri lisans düzeyinde yabancı öğrencilere burs,yardım vermiyorlar.Lisans üstü eğitim için tamam.Müracaat yapılabiliyor. Sizin bahsettiğiniz kitapları buldum.Fakat,onlar Amerika’da ikamet eden ya da Amerikan vatandaşları için.Kitap azmanları.Yaklaşık iki bin beş yüz sayfa ve eğitim dalları itibariyle bölümlere ayrılmış.Burs veren kurumları kodlamışlar,daha sonra detaylı adresler,bursiyerde aranan nitelikler yer almış.Ama,belirttiğim gibi,bu kitaplar kendi öğrencileri için. Ben,daha sonra ilgili kütüphane görevlisinden,yabancı öğrenci bursları ile ilgili birimin adresini aldım ve geçen hafta da oraya gittim.(kütüphanedeki sizin belirttiğiniz kaynak 156 olumsuz olunca,işin takibini ertelemiştim)Yabancı öğrenci burslarıyla ilgili görevlinin söylediği,yukarıda belirttiğim gibi. Daha sonra,burada doktora yapan birkaç Türk arkadaşa sordum bu konuyu.Pek bilgileri yok.Ancak,şunu söylüyorlar,eğer öğrenci herhangi bir dalda başarılı bir sporcu ise,onları alıyorlarmış. Olumlu haber veremediğime üzgünüm. İnşallah,lisans üstü eğitime gelebilir.Gördüğüm kadarıyla,bu konuda çok bonkörler.Tabii karşılığını da alıyorlardır. Türk hükümetinin buraya gönderdiği yetmiş sekiz master-doktora öğrencisinin dördü beşi okuldan burs alıyor.Elektrik ya da computer alanında araştırma asistanı olarak çalışıyorlar.Türk hükümetinin bursunu kesmişler.Mecburi hizmet yok.Böylece,burada kalıp Amerika’ya verim sağlıyorlar. Neyse üstad,demek istediğim eğitimin daha verimli aşamasında burs veriyorlar. Biraz Syracuse’den bahsedeyim.Oldukça güzel bir yer.Şehirde pek bir şey yok ama,çevre harika.Bu mevsimde heryer rengarenk,yemyeşil,çevrede epey göl var,piknik yeri olarak kullanılıyor.Nefis alanlar,golf sahaları.Doğa bu kadar korunur,bakımlı olarak.Biraz da iklim müsait.Yağışlı,bol yağmur var şu sıra. Güzel,güneşli günler de oluyor.Bugün öğleden sonra,birkaç arkadaş bizi alıp pikniğe götürecekler,güzel bir gün geçireceğiz,sanırım.Hava çok güzel bugün. Fakat,kışı da çok sert Syracuse’un.Üstad,eksi yirmi yedi derce olmuştu birkaç gün. Üstad;tekrar saygılar,sağlıklı güzel günler dilerim.Hoşçakalın. Daha önce sözünü etiğim yeğenim Doğan Yüksel;ODTÜ kimya mühendisliği bölümünü bitirdi ve Ege Üniversitesi’nde gıda mühendisliği bölümünde asistan olarak çalışmaya başladı.O arada;İngiliz hükümetinden bir doktora bursu sağladı ve İskoçya’daki Glasgow Üniversitesi’nde alanında doktora yaptı.Sonra;Amerika ve Kanada’da birkaç üniversitede alanında laboratuar şefliğinde çalıştı. İşte,bu yeğenimden 1988 yılında gelmiş bir betik Sevgili dayıcığım; Barclay Bank İngiliz bankası olduğu için,burada çok nazlılar.Yaklaşık bir haftadır çekimi hala okeylemediler.Pazartesi günü paramı alabileceğim.Yeni hesap olduğu için,uğraştırdılar.Neyse ki,numarayı hemen verdiler.Anneme postaladım gerekli yazıyı. Nisan ayında okul taksidi işlemim de sona ererse,geçen yılın sonundan beri devam eden koşuşturma sona erecek.Gerçekten,tüm yardımların için teşekkür ederim dayıcığım.Annem tek başına olsaydı nasıl başaracaktı tüm bu işleri. Aslında,bizim aylıklarımızın ödenme şekli kötü.Bakanlığın elemanlarına,direk herhangi bir Barclay bankasına ödemeleri yapıyor Merkez Bankası.Mesela;ben geçen ayın onunda,bu ayın on dördünde Türkiye’den gelen paramı alabileceğim.Geçen ayın parasından bir şey kalmasa,on on dört gün ne ile geçineceğim,bilmiyorum?Neyse ki,bu sistem değişmeyeceğine göre,ay başını ayın onu ile on dördü arası diye düşünüp ona göre harcayacağım bundan böyle. Para yüzünden büyük bir sıkıntım olmadı.Yemekleri de okul verince epey iyi oldu.Yarın,yeni mutfağımız açılacak.Artık kendi yemeklerimizi pişirmeğe başlayacağız.Yurtların ödemeleri de üç taksitte yapılıyor aslında.Ama ben,aylık olarak ödeyebiliyorum.Tabii ki,yüzde iki buçuk faizi hemen alıyorlar. Accommodation masrafları bize verilen burs parasının içinde olduğu için,bu peşin ödemeler kabul edilmiyor sanıyorum.Herkes,cebinde götürdüğü ekstra parasından veriyor.Benim gibi,ekstra parası olmayanlar da faiz ödüyorlar herhalde. Bu sene havaların iyi gitmesi de şansıma oldu.Türkiye’de yaptığım kışlık harcamaların dışında bir harcama yapmadım.Hatta,postallarımı bile hiç giymedim.Hiç olmadığını 157 söyledikleri(Özellikle Scotland’da)güneşten bol bol faydalandık.Hatta,geçen ay sonunda Reading’teki arkadaşım,Şebnem geldiğinde ucuz tren biletinden yararlanarak Aberdeen’e gittik.Harika bir hava vardı.Güneşli ve altı-yedi derece arası.Çok güzel düzenlenmiş bir kuzey şehri idi. Sizler nasılsınız?Umarım,bahar oralarda kendini iyice hissettirmeğe başlamıştır.Çocukların okulu herhalde iyi gidiyordur.Teşekkürler veya takdirnameler geliyor mu gençlerden? Uçansu’yu çok özledim.Yaramaz,neler yapıyordur şimdi.Seneye okula gitmeğe başlayınca,artık yeni bir düzeni olur.Artık,ailenin en küçüğü olma şansını da,herhalde yaza doğru artık bizim tarafa bırakacak.Sonunda,amca oluyorum.Bakalım,gelinceye kadar belki dayı bile olurum.Tabii ki,Nalan kararını değiştirmez,bu sefer ciddi olarak evlenirse! Yengeciğim,sen neler yapıyorsun?Evin işleri bitmez nasıl olsa.Bu tatilde kaçtın mı İstanbul’a,yoksa artık vaz geçtin mi?Sonunda,seni de İzmir’li yaptık.Boşver,İzmir iyidir.Büyük şehirlerin derdi büyük olur.Yaşam şartları ağırlaştıkça,özellikle büyük şehirlerdeki fiyatlar arttılar.Belli ki,İzmir’e de yansıyordur ama,sanıyorum İstanbul ve Ankara daha çok etkileniyordur. Burada yapılan araştırmaya göre;İngiltere’nin en çekici şehri Edinburgh.Gerçekten,orta büyüklükte,bakımlı, memuru ve özel sektör çalışanı çok olan tarihi bir şehir.Londra,otuz sekiz Birleşik Krallık şehri içinde otuz beşinci,Glasgow da yirmi beşinci seçilmiş.Glasgow da endüstriyel bir şehir olduğu için hava kirliliği,şehrin merkezinin bakımsızlığı,iticilik yönünden etkili oluyor.Ama;İskoçya İngiltere’nin doğusu gibi veya kuzeyi diyelim,daha doğru.Çünkü;zenginlikleri Londra ve orta İngiltereye göre az.Dilleri de,Karadenizliler gibi,değişik.Tabii ki,Karadenizlilerin konuşmasından kat kat değişik.Çünkü,ben,bir Karadenizlinin ne dediğini anlıyorum.Ama burada,bir Edingurgh’lu Glasgow’lunun ne dediğini,dikkatle dinlemezse,anlamadığını söylüyor.Diyalek o kadar farklı yani.İskoçlar;kilte “etek” denmesine çok kızıyorlar. Bitirirken,hepinize Glasgow’dan sevgiler,selamlar. Doğan yeğenim;Türkiye’deyken tanıştığı bir kız arkadaşıyla orada birlikte yaşamışlar.Bu beraberlikten bir de çocukları olmuş.Üniversite bittikten sonra Doğan,Türkiye’ye dönmek istemiş.Kız da Londra’da yaşayalım demiş.Anlaşamamışlar ve ayrılmışlar.Şimdilerde Üniversitede okuyan bir oğlu olmalı.Ama,bugüne derk hiç görüşmediler. Doğan;İzmir’e dönme ve Türkiye’deki üniversitelerde bilim adamı olarak çalışmak istediğini bana da bildirmişti.Devletçe sağlanan bursla bu dereceye geldiğinden,kendisini yurduna borçlu duyumsuyordu.Ona,yort dışında çalışmasını önerdim.”Çalıştığın her yerde,senin bir Türk olduğunu öğrenenler,şaşıracaklar ve Türkiye’yle ilgilenecekler.Bundan iyi yurda hizmet mi olur” demiş ve onu ikna etmiştim. Yine İzmir grubundan olup bilgi ve görgü arttırmak için Londra’ya gitmiş bir başka Maliye Müfettişi;Mustafa Girgin’den gelmiş bir betik. Değerli üstadım; Size yazmakta geç kaldığım için unutulmuş olduğunuzu saymayın.Her zaman,aklımızdasınız.Fakat,bu Londra’da insanın üzerine bir tembellik çöküyor ki,sormayın. Sizin,Avrupa’dan daha önce dönen bazı kişiler gibi,buranın nasıl bir cennet ülke olduğunu,ne kadar gelişmiş,insanlarının ne kadar uygar,sokaklarının ne kadar temiz,evlerinin ne kadar güzel,her şeyin ne kadar ucuz olduğunu anlatmayacağım.Zaten,anlatsam da içinizden “Çömez,biz Avrupa’yı görmedik mi,bu masalları başkasına anlat” der,kıs kıs gülersiniz. Gazetelerden okuduğumuza göre,Türkiye’nin durumu da pek iyi değil sanıyorum.Ama,orada insanı mutlu eden,insana huzur veren bir şeyler var.Belki,tezek kokusu olabilir,belki başka şeyler.Daha anlamış değilim. 158 Londra’ya gelince;Ali İhsan ile beraber iki ay bir flat’de kaldım.Onun hanımı gelince,ben başka bir semtte oda kiraladım.Haftalığı kırk pound. Beni soran herkese çok selam eder,sağlıklı,mutlu,güzel günler dilerim. Burada Mustafa’nın sözünü ettiği tezek kokusu olayı şudur.Yine İzmir müfettişlerinden Ercan Meftunoğlu’nun Almanya’da yaşayan bir arkadaşı vardı.Her yıl,yaz tatilinde Türkiye’ye ve İzmir’e gelir;doğduğu yer olan Ödemiş’e gider,orada kalır;sonra Almanya’ya geri dönerdi.Bir yıl,beş yıl bu düzen böyle gitti.Arkadaşını Ödemiş’e Ercan üstad götürüp getirirdi.Sonunda,bu işten bıkmış olmalı ki;arkadaşına sormuş ”Ulan,dünyada yaz tatilinde gidilecek bir sürü güzel yer var.Sen her yıl buraya gelip Ödemiş’e gidip kalıyorsun.Bu işin sırrı nedir?”demiş.Arkadaşı;”Ben yurdumun tezek kokusunu özlüyorum.Onun için gelip köyümde bir ay kalıyorum” demiş.Ercan üstad da ”Ulan,ben sana Almanya’ya bir çuval dolusu,memleketinden aldığım tezekten yollayayım.Orada bütün yıl koklarsın da,hasretini giderir,bir daha güzelim tatil günlerinde buralara gelmezsin” demişti. Yine yeğenim Doğan’dan gelmiş bir betik Sevgili dayıcığım; Gerçekten,çeşitli terslikler ve aksaklıklar sonucu,düğüme dönen parasal sorunumun çözüme doğru yaklaşması,beni epey sevindirdi.Çünkü,burada,yirmi gündür büyük bir stres içinde yaşıyorum.Ayrıca,sizleri de orada üzdüğüm için,moralim çok bozuktu.Ama,her şeyin yoluna girmesi,beni sevindirdi. Son taksidim olan bin iki yüz otuz bir poundun ödenmesi konusunda,bilmem nasıl sonuç alınır ama,herhalde annem Barış ile konuşup eğer sen bir sonuç alamazsan(biliyorsun bizim kanunlar bazen çok sert oluyor)burada parayı ödeyip oradan transferini sağlayabiliriz sanıyorum.Bu,en fazla on beş yirmi gün alır.Bu zaman için de,belki bir miktar faiz ödeyebiliriz belki de.Ayrıca,yurt dışına Milli Eğitim bakanlığı kanalıyla gönderilenlerin yolluk ve yevmiyelerini belirleyen…nolu yasaya veya kanun hükmündeki kararnameye göre;Mart ve Eylül aylarında iki defada bir maaş tutarında kitap parası gönderilmesi gerekiyor.İsmet beyin bunu bildiğini sanıyorum(Üniversitenin muhasebe müdürü) Burada,benim para durumun çok kötü değil,idare edebilirim.Mart başına kadar,kaldığım yerin parasını da ödedim.Sadece,yemek için para gerekiyor.Şubat ayında gelecek kadar param var. Hafta başında Glasgow’a geçtim.Hocayla görüşüp paraya ihtiyacım olduğunu söyleyip kurstan erken ayrıldım.Zaten,burada da dönem başladı.Gireceğim dersler bu hafta başlıyor.Program belirlendi.Altı aylık bir sıkı çalışma ile hasat mevsimi olan TemmuzAğostos aylarında üretime geçmem gerekiyormuş.Ben,söylediğin gibi,yabancı dil kursunun bitim tarihinden itibaren doktora çalışmalarına başladığıma ve Nisan ayı içinde bin iki yüz otuz bir pound(son okul taksidi) ni ödemem gerektiğine dair bir yazıyı(Fakültene)demişsin,bu İsmet bey için mi gerekli yoksa fakülte için mi anlayamadım.Yazımı aldıktan sonra,anneme bu durumu açıklarsan,telefondan öğrenirim. Çünkü;hocanın yazdığı yazıda(İsmet beye)Nisan ayında ne kadar ödemem gerektiği ve Ocak ayında doktora çalışmalarıma başlayacağım yazılı idi.Ümit ederim ki;Mart başında bütün sorunlarım çözülmüş olarak rahat bir şekilde,çalışmalarıma devam ederim. Dayıcığım;tüm yardımların için de sana gerçekten minnettarım.Senin yurt dışı meselesi ne oldu?Herhangi bir sonuç belli oldu mu? Uçansu’yu çok özledim.Benim için,yanaklarından öp.Genç delikanlılar da herhalde çapkınlıklara veya sıkı ders çalışmalarına geçmişlerdir.Devrim’in sıkı bir öğrenci olduğunu zannediyorum.Kubilay ise,bizim Adnan’dan fazla çalışmıyordur ama,sonuçlar idare ediyordur herhalde.. 159 Biraz da,yengeme sesleneyim.Yenge,hep siz bir yerlere gittiğinizde ben sizin yanınıza geliyordum.Bu sefer de sen Scotlanda’a gel de bari olmayan paralarımla seni bir güzel ağırlarım!..Şaka bir yana,buralarda parasız kaldın mı,adamın yüzüne bile bakmazlar.Para,bir numara.Avrupalı veya İngiliz fark etmiyor.Herkes,kendi yaşantısını sürdürüyor.Senin paran yokmuş,iş bulamıyormuşsun,sokaklarda yatıyormuşsun hiç ilgilenmiyorlar.Londra’daki kadar sokakta adam yatan bizim hiçbir şehrimizi bilmiyorum. Metroda insanlar robot gibi.Hiç konuşmuyorlar biri birlerlerinden izole haldeler.Walkman çok yaygın.Kitap ve gazete okuyanların sayısında ise(Metroda) büyük bir düşüş var. İşte,dayıcığım,buralarda yaşam böyle sürüyor.Henüz şiddetli bir kış geçirmediğimiz için de memnunum.İskoçlar,rüzgar biraz şiddetli esse,kış hızını arttırdı diyorlar.Ama,henüz Ankara’nın şiddetli kışlarını görmedim buralarda. Sevgiler,selamlar. Aldığım son betik 1990 yılına ait.Rotterdam konsolosluğunu teftiş ederken ;Ülkü Karatay adlı bir ağabeyle(Mülkiyeli) tanışmıştım.Kendisi;ünlü tarihçi Namdar Rahmi Karatay’ın torunu oluyordu.Eşini,Türkiye’ye yaz tatiline yollamıştı,yalnız kalıyordu.Bol rakı muhabbetli bir dostluğumuz olmuştu.İşte ondan gelen betik Çok muhterem Uçar kardeş; Nazik kartınızı ve sağ ve salim dönüş haberinizi memnuniyetle aldım.İnşallah seyahat,iyi havada cereyan etmiştir.Almanya,Avusturya ve kuzey Yugoslavya’ nın gerçekten otobüs penceresinden zevkle seyredilebilecek görüntüleri vardır.Tabii,bir de merak konusu şu:televizyonu tedavi ettirebildiniz mi? Bizleri sual edecek olursan,her şeyle mücadele halindeyiz.Biri,konsolosluğun bitip tükenmez sorunları(Ne yapalım,biz de bunun için maaş alıyoruz) İkincisi ve daha önemlisi;kilolarla mücadele.Pantolonları tenkit,işe yaramıyor!Bu ara,seksen dört oldum diye hayıflanıyorum.Yine balığa ve az yemeğe özen göstermek istiyorum.Bizim burada,günlerimiz de kısalıyor.Dönünce,arayacağız buraları. Benim bu aralar asıl aradığım;rakılı midye sefaları.Geçenlerde hanımı alıp götürdüm ama,bir şey söyleyeyim mi,beraber olduğumuz zamanları ve söyleşileri arıyorum.Yani,sizin gibi bir arkadaşa meğerse çok ihtiyacım varmış diyorum kendi kendime. Uçar kardeş,bu ara senden istediğim bir husus var.Vaktin olur,bana iki satırla bildirirsen,minnettar olacağım. (Burada,konsolosluğun noterlik harçlarıyla ilgili teknik bir konuyu sormuş) Buradan bir arzun olursa,memnuniyetle bekler;sevgi,saygı ve en iyi dileklerimi sunarım. Aman,kiloya dikkat.Balığa devam! Bu son aldığım betiktir.Bundan sonra,ben de yazmamış olmalıyım ki bana yanıtlar gelmemiş. Günümüzde artık,kimse betik yazmıyor.Belki hala asker mektupları yazılıyordur.Bir de;belge niteliğinde olduğundan;ticari ya da resmi betikler yazılıyordur. Günümüzde;gazetelerin bile matbaalarda basılmasından vazgeçilmekte;gazeteler internet ortamında yazılmakta ve pazarlanmaktadır.İnternetle haberleşme ve cep telefonlarının yaygınlaşması,mektup yazma alışkanlığını ve haberleşme yöntemini bitirmiştir. Bu nedenle;bu anıların tarihsel bir değeri de olmaktadır! 160 161