Eylül - Türkiye Ziraat Odaları Birliği
Transkript
Eylül - Türkiye Ziraat Odaları Birliği
Ziraat ODALARI Türk Çiftçisinin Sesi Türkiye Ziraat Odaları Birliği Aylık Yayını Çeltikte Üretim Yüz Güldürüyor Fiyatı Üzüyor! TZOB Genel Başkanı Bayraktar, Türk çiftçisinin; prim desteği, ithalatı engelleyici tedbirler, kaliteli ve verim gücü yüksek yerli tohumların kullanılması gibi faktörlerle ülkemizin çeltik üretim potansiyelini çok iyi değerlendirdiğini ve son yedi yılda üretimi ikiye katladığını ancak yüksek ithalat nedeniyle Eylül sonu itibarıyla üreticinin eline geçen ortalama fiyatın, maliyetin gerisinde kaldığını belirtti. >>Sayfa 6 Yıl: 3 | Sayı: 33 | EYLÜL 2011 www.tzob.org.tr Kaliteli Üret Çok Kazan ■ TZOB Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, TMO tarafından bu yıl uygulamaya konulan hububatta yeni alım sisteminin tanıtılması amacıyla Ankara Grand Otel’de düzenlenen ‘’Yeni Alım Sisteminin Üretim ve Piyasalara Etkileri’’ panelinin açılışında yaptığı konuşmada, “Yeni alım sisteminde anahtar kelime ‘kalite’. Bu sistemden sonra artık slogan da şu olmalı: Kaliteli üret çok kazan” dedi. >>Sayfa 5 TZOB Bölge Toplantıları Manisa ve Diyarbakır’da Yapıldı Sınır Ötesi İşbirliği ■ Enez Ziraat Odası ile Bulgaristan’ın Burgaz Ziraat Odası, AB programlarından yararlanmak için görüşmelere başladı. Trabzon’da Haziran ayında gerçekleştirilen Karadeniz Bölge Toplantısı’nı Ege ile Güneydoğu Anadolu bölge toplantıları izledi. TZOB Genel Başkanı Şemsi Bayraktar’ın “Üreticilerin sesini duyurmak, sorunlarını dile getirmek, çözümler geliştirmek ve yetkililer ile çiftçiyi buluşturmak” amacını taşıdığını belirttiği bölge toplantıları, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker ile bakanlık bürokratlarının da yer aldığı geniş katılımlarla yapıldı. Enez Ziraat Odası Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Karaca, yaptığı açıklamada, Bulgaristan’ın Burgaz Ziraat Odası Yönetim Başkanı Prof. Dr. İvan Mihov ile Proje Koordinatörü Peter Petrov’un odalarını ziyaret ettiklerini belirtti. Manisa ve Diyarbakır’da düzenlenen toplantıların ilk günleri Oda Başkanlarının katılımıyla istişare toplantısı olarak değerlendirilirken, ikinci günleri eğitim çalışmalarına ayrıldı. AYIN KONUSU PAMUK >>Sayfa 14 TZOB’dan İsrail Mallarını Boykot Kararı Manisa’da yapılan TZOB Ege Bölge Toplantısında; Filistin ziyaretini, tespitlerini ve İsrail’in Filistin çiftçisine uyguladığı engellemeleri aktaran Bayraktar, TZOB’un İsrail mallarını boykot kararını kamuoyuyla paylaştı: “İsrail özür dilemediği ve Türkiye Cumhuriyeti ile barışmadığı müddetçe TZOB ve Türk çiftçisi olarak boykotumuzu sürdüreceğiz. Bize İsrail tohumu vermesinler, İsrail malı satmasınlar.” >>Sayfa 2 Eker: “Bölünme engellenecek toplulaştırma yapılacak.” TZOB’un Güneydoğu Anadolu Bölge toplantısında konuşan Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker, tarım arazilerinin miras yoluyla bölünmesini engelleyecek düzenlemeyi bu dönem çıkaracaklarını; ikinci aşamada ise arazilerin toplulaştırılacağını belirtti. Eker, bir diğer hedeflerinin de “Başta KOP, GAP ve DAP olmak üzere Türkiye’nin diğer bölgelerindeki tüm sulama projelerini tamamlamak” olduğunu açıkladı. >> Sayfa 4 Altın İse Altın Yapalım ■ Pamuk 2011 yılında ülkemizde 74 milyon, dünyada 7 milyar, 2050 yılında dünyada 9 milyar insanın giyimini; küspesi dolayısıyla da hayvanların beslenme ihtiyacını karşılayabilecek önemli bir ham maddedir. Ülkemizde 2000’den sonraki yıllarda uygulanan eksik tarım politikaları sebebiyle ‘beyaz altın’ olarak adlandırdığımız pamuğun değeri, yüksek maliyet nedeniyle adeta ‘teneke’ değerine düşmüştür. >>Sayfa 8 Ziraat ODALARI Türk Çiftçisinin Sesi 2 Yıl:3 | Sayı: 33 | EYLÜL 2011 TZOB EGE BÖLGE TOPLANTISI MANİSA’DA YAPILDI Karadeniz Bölge Toplantısı’nı geçtiğimiz Haziran ayında Trabzon’da yapan Türkiye Ziraat Odaları Birliği bölge toplantılarının ikincisi olan Ege Bölge Toplantısı’nı Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker’in de katılımı ile Manisa’da gerçekleştirdi. [SESLENİŞ] Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker’in de katıldığı TZOB Ege Bölge Toplantısı 14 Eylül 2011’de Manisa’da yapıldı. Ziraat Odalarımızın Değerli Mensupları, Sevgili Çiftçi Dostlarım; Bildiğiniz gibi, 2011 yılı bölge toplantılarını, Haziran sonunda Trabzon’da yaptığımız “Karadeniz Bölge Toplantısı” ile başlatmıştık. Eylül ayında ise hem Ege hem de Güneydoğu Anadolu bölge toplantılarımızı gerçekleştirdik. Toplantılarımızın ilk gününü, Oda Başkanlarımızın katılımıyla geniş bir istişare toplantısı, ikinci gününü ise geniş katılımlı personel eğitim çalışmalarına ayırdık. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Sayın Mehdi Eker, her iki toplantımıza da teşrif ederek, hem bakanlığın çalışmalarını çiftçilerimize aktardılar hem de sorunlarımızı dinleyerek, yöneltilen sorulara cevap verdiler. Kendilerine katılımları ve toplantılarımıza katkılarından dolayı samimi teşekkürlerimi bir kez daha sunuyorum. Ege Bölge Toplantımızı Manisa’da yaptık. Toplantıda tarımımızın genel sorunlarını, gelinilen noktayı, yapmak istediklerimizi ve beklentilerimiz gibi önemli hususların değerlendirilmesinin yanı sıra tarımsal üretim açısından fevkalade önemli olan bölgenin sorunları ve çözüm önerilerini, üreticilerimizin beklentilerini masaya yatırdık. Filistin Çiftçisine Eğitim Desteği ve İsrail Mallarını Boykot Kararı Toplantılardaki konuşmalarımda, kendi üreticimizin yanı sıra dost ve komşu ülke çiftçilerinin eğitimine verdiğimiz önemi bir kez daha vurguladık. Bu bağlamda Kasım ayında Filistinli çiftçilere Bakanlığımız ile ortaklaşa düzenleyeceğimiz eğitim çalışmasını hatırlattık. Filistin’e yaptığım ziyarette İsrail’in, Filistin’deki üretimi engellemek için nasıl çalıştığına şahit oldum. Filistinli çiftçi su bulamıyor, Filistinli çiftçi ürününü satmaya götürecek yol bulamıyor, sarmışlar etraflarını… İsrail’in hem Filistinlilere reva gördüğü zulmü hem de Mavi Marmara baskını ve sonrasında yaşananları da hatırlatarak aldığımız “İsrail mallarını boykot” etme kararımızı, bu ülkenin mallarını kullanmak istemediğimizi açıkladık, kamuoyuyla paylaştık. Bu Ülke Hepimizin, Başka Türkiye Yok! Diyarbakır’da gerçekleştirdiğimiz Güneydoğu Anadolu Bölge Toplantımızda ise özellikle vurguladığımız ve ülkemiz adına çok önemsediğimiz konu şuydu: “Bu bölgenin sorunlarını çözmeden Türkiye’deki sorunları çözmek mümkün değil.” Herkesin, her kesimin de bu idraki, bilinci taşıması gerektiğine inanıyoruz. Bu ülke hepimizin, başka Türkiye yok! Hepimiz bu ülkenin eşit vatandaşlarıyız. Birlikte, huzur içerisinde yaşamak için herkesin katkı sağlaması lazım. Bunu sağlayabilirsek, şuna inanıyorum ki Türkiye’yi hiç kimse tutamaz. Kardeşliği Güçlendirme Ve İşbirliği Projesi Bölge toplantılarımızda, tarım kesiminin sorunlarının çözümünde Birliğimizin yanı sıra başta Tarım Bakanlığı olmak üzere ilgili bakanlıklar ile kurum ve kuruluşların ortak çalışmalarının önemini ve yapılması gerekenleri gündeme getirdik. Biz bu birliğe ve beraberliğe katkı amacıyla Doğu ve Güneydoğu Anadolu’daki Ziraat Odalarımız ile batıdaki Odalarımız arasında “Kardeşliği Güçlendirme ve İşbirliği” projesi başlattık. TZOB tarihinde ilk kez uygulamaya koyduğumuz projeyle Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerindeki iller ile batıdaki illerde aynı işle uğraşan, üretim için emek veren çiftçilerimizi, coğrafi uzaklıkları ortadan kaldırarak bir araya getirmek ve kaynaşmalarını sağlamak istiyoruz. Odalarımız arasında böylesine toplu ve bir bütün olarak ele aldığımız bu çalışmamızın kardeşliğimize, birlik ve beraberliğimize katkı sağlayacağına inanıyor, ülkemiz için hayırlı olmasını diliyorum. Değerli arkadaşlarım, her iki bölge toplantısında da belirttiğim gibi tarım ve üretim açısından yıllar öncesine dayanan yapısal sorunlarımız var. Otuz, kırk yıl önce çözülmesi gereken sorunları var gücümüzle, gecemizi gündüzümüze katarak, elimizdeki bütün olanakları kullanarak çözmeye çalışıyoruz. Bunları yaparken sektörün bütün paydaşlarıyla birlikte gerçekleştireceğimiz çalışmaların sadece üreticilerimiz için değil, Türkiye’miz için olduğunun bilincindeyiz. Üreticilerimiz için; Eylül, tarladaki, bahçedeki bereketin adı… Emeğinin karşılığını, alın terinin hasadını yaptığı ay… Ürünü bol, kazancı bol, bereketi bol bir hasat dönemi diliyorum. Ş. Şemsi BAYRAKTAR Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı İmtiyaz Sahibi TZOB Adına Genel Başkan Ş. Şemsi Bayraktar Genel Yayın Müdürü M. Nuri Şeyda Sorman Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Ebru Mine Esen Görsel Yönetmen Mustafa Abadan Yayın Kurulu Vedat Koç Ömer Kaya Metin Türkyılmaz Mehmet Efe Salim Altay Prof. Dr. Mevhibe Albayrak Prof. Dr. Şengül Hablemitoğlu Doç. Dr. Erdoğan Güneş Dr. Özden Hiçbirol Yayın Türü Yaygın Süreli Yayın TZOB Genel Başkanı Şemsi Bayraktar toplantıda yaptığı konuşmada, Mavi Marmara gemisine yönelik saldırı ve yaşanan gelişmeler nedeniyle hükümetin, İsrail’e yönelik tavrını desteklediklerini belirterek, TZOB ve Türk çiftçisi olarak İsrail mallarını boykot ettiklerini açıkladı. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile Türkiye Cumhuriyeti Hükümetinin İsrail konusundaki tavrını doğru bulduklarını ve desteklediklerini ifade eden Bayraktar şöyle konuştu: “İsrail’in mallarını boykot ediyoruz. İsrail özür dilemediği, tazminat ödemediği ve Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile barışmadığı müddetçe biz bu boykotumuza devam edeceğiz. Ancak sadece çiftçinin boykot etmesi yetmez. Bu işin ithalatını, ihracatını yapanlar var, onlar da buna uymalı. Bize İsrail tohumu vermesinler, İsrail malı satmasınlar. Herkes kaderini yaşayacak. Bu ülke de, İsrail de kaderini yaşayacak. Bu şımarık ülkenin hakkından Türkiye gelecektir, bundan emin olun” Konuşmasında, Ziraat Odalarının ve TZOB’un son yıllarda idari ve mali yönden güçlendiğini anlatan Bayraktar, kaynakların Odalar tarafından hizmete dönüştürüldüğünü söyledi. Paranın nasıl ve nerede kullanıldığının önemli olduğunu, çiftçinin hizmet beklediği için para verdiğini kaydeden Bayraktar, Ziraat Odaları yöneticilerinden çiftçinin alın terini temsil eden bu parayı doğru yerlerde kullanmalarını isteyerek her şeyi devletten bekleme devrinin bittiğini, kendilerinin de üzerlerine düşenleri yapması gerektiğini ifade etti. Bayraktar, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı liderliğinde bir ortak akıl oluşturulması gerektiğini de sözlerine ekledi. Manisa Valisi Halil İbrahim Daşöz de konuşmasında, kendisinin de çiftçi çocuğu olduğunu ve tarımsal üretimi bildiğini ifade ederek, Türkiye’nin lokomotif sektörleri arasında yer alan tarımın geliştirilmesi için yapılan çalışmaların önemini dile getirdi. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker ise bölge toplantısında yaptığı konuşmada, tarım arazilerinin miras yoluyla bölünmesine izin veren kanuni düzenlemenin değiştirileceğini ve bu sebeple arazi bölünmesinin kesinlikle önüne geçileceğini kaydetti. Son 8-9 yılda temel meselelerin hepsine dokunduklarını, tarımla ilgili 14 kanun çıkardıklarını, ‘’Tarım ülkesi’’ denilen ancak bir tarım kanunu olmayan Türkiye’de Tarım Kanununu çıkardıklarına değinen Eker, bundan 9 yıl önce Türkiye’nin 23 milyar dolarlık tarım hasılası ile dünya ülkeleri arasında bulunduğu 11. sıradan, bugün 62 milyar dolarlık tarımsal milli gelir ile 7. sıraya yükseldiğini kaydetti. Türkiye’de 42 yılda sadece 450 bin hektar alanda toplulaştırma yapıldığını, 2002’den bugüne kadar GAP bölgesi dahil edildiğinde ise 3 milyon hektarda toplulaştırma yapıldığını anlatan Eker, ‘’2012 itibarıyla 8 yılda, 3 milyon hektar alan toplulaştırılmış Bayraktar, Çiftçi Kayıt Sistemi gibi, Bakanlık tarafından yürütülen bazı görevleri üstlenmek istediklerini, altyapının hızlı şekilde hazırlanması için eğitim faaliyetlerine büyük önem verilmesinin yanı sıra AB projelerine vurgu yaparak birlik mensuplarından daha fazla proje üretmelerini ve AB fonlarından daha fazla yararlanılmasını istedi. Dünya gıda fiyatlarındaki artış fırsata dönüştürülmeli Dünyada gıda fiyatlarının artması konusuna değinen Bayraktar, bu durumun fırsata dönüştürülmesi gerektiğini, bunun da verimlilik, kalite ve standardizasyon ile sağlanacağını, aksi takdirde çiftçinin ve ülkenin zenginleşemeyeceğini söyledi. Bayraktar, sektördeki maliyet sorununun yapısal sorunlardan kaynaklandığını, bu sorunlar çözülmeden maliyet sorununun da çözülemeyeceğini belirtti. TZOB Başkanı, toplantıya katılan Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker’den arazi bölünmesi sorununun önüne geçilmesini ve sulama yatırımlarının bitirilmesini istedi. Bayraktar, çiftçi refahı artırıldığında ailelerin çiftçi çocuklarına kız vermek için yarışacağını söyledi. Yönetim Yeri Türkiye Ziraat Odaları Birliği Basın ve Halkla İlişkiler Müdürlüğü GMK Bulvarı No: 25 Demirtepe/ANKARA Tel: 312 231 63 00 (Pbx) Fax: 312 229 65 38 - 231 30 77 e-mail:tzob.basin@gmail.com tzobbasin@yahoo.com.tr Yapım Ajansı ajansala Kurumsal Yayıncılık - Pazarlama İletişimi 312 447 48 25 Baskı MRK Baskı ve Tanıtım Hizmetleri Uzayçağı Caddesi 1254. Sokak No: 2 Ostim / ANKARA Tel: 312 354 54 57 Basım Tarihi 15.02.2012 Dağıtım MNG Kargo Toplantının açılışında konuşan TZOB Başkanvekili ve Manisa Ziraat Odası Başkanı M. Nuri Şeyda Sorman, “Ekonomik, sosyal ve stratejik yönleriyle, son yıllarda dünya ölçeğindeki gelişmeler tarım sektörünün öne çıktığını açıkça göstermiştir. Ülkemizde ve dünyamızda yaşanan doğal afetler, tarım ürünlerinin enerji sektöründe kullanılması, dünya gıda fiyatlarının artması, insanların ucuz ve güvenilir gıda ürünlerine rahat erişememesinden dolayı, bazı ülkelerin idari rejimlerinin bile değişmesi tarımın önemini öne çıkarmıştır. Toplantıdan çıkacak sonuçların, ülkemiz ve bölge çiftçimize, ülkemizin tarım politikalarına yön çizmesini temenni ediyoruz” diyerek görüş ve dileklerini dile getirdi. Dergimiz Basın Ahlak Yasası’na uymayı taahhüt eder. Yayınlanan yazıların sorumlulukları sahiplerine ait olup, birliğimiz görüşlerini yansıtmamaktadır. Dergide yayınlanan yazılar, kaynak gösterilmek koşuluyla, diğer yayın organlarında yayınlanabilir. Gönderilen yazılar yayınlansın, yayınlanmasın iade edilemez. Ziraat ODALARI Türk Çiftçisinin Sesi Yıl:3 | Sayı: 33 | EYLÜL 2011 olacak. 61. Hükümet programındaki eylem planında ilgili bir hüküm var, KOP’taki bütün iller ile DAP kapsamındaki 16 ildeki tarım arazilerinin tamamı bu hükümet döneminde bölünmüşlükten kurtarılarak toplulaştırılacak’’ diye konuştu. Bakan Eker KOP, GAP, DAP başta olmak üzere Türkiye’nin diğer bölgelerindeki tüm sulama projelerinin de tamamlanmasının bu dönemdeki bir diğer hedefleri olduğunu ifade etti. Türkiye’nin tarımla ilgili altyapı meselelerini kadastro başta olmak üzere çözmekte geciktiğini dile getiren Eker, mülkiyetin kime ait olduğu belirsiz ve çok parçalı hale gelmiş işletme yapısında verimli üretim yapılamayacağını vurguladı. “Tohumculukta kimseye bağımlı değiliz’’ diyen Eker, bu konuda haksızlık yapıldığını söyledi. Ankara’da dünyanın 3. büyük Tohum Gen Bankası’nın kurulduğunu, burada Türkiye coğrafyasında yetiştirilen, doğal olarak bulunan tohumların tamamının örnekleri olduğunu anlatan Eker, ‘’Sürekli yeni teknolojilerle yeni tohumlar, yeni çeşitler geliştiriliyor. Üretici artık pazar için üretim yapıyor. Büyük ölçekli, pazara dönük üretim yapıyor. Bu, Türkiye’de tohum üretilmediğini, dışa bağımlı olduğunu göstermez. Hibrit ürünlerle ilgili kısır ya GDO’lu diyorlar. Bu ürünler, doğal yollarla imal edilmiş ürünlerdir’’ diye konuştu. Bayraktar: “İsrail’in mallarını boykot ediyoruz. İsrail özür dilemediği, tazminat ödemediği ve Türkiye Cumhuriyeti ile barışmadığı müddetçe biz bu boykotumuza devam edeceğiz.” Et ve sütle ilgili müdahale kurumu oluşturulması konusuna da değinen Eker, müdahale kurumu oluşturacaklarını ve böylelikle özellikle süt fiyatlarındaki mevsimsel dalgalanmaların çiftçiyi ve tüketiciyi olumsuz olarak etkilemesinin önüne geçileceğini söyledi. Dünyada yaşanan açlığa da dikkati çeken Eker, Afrika’da çocuklar ve kadınların açlıktan yaşamını yitirdiğini bunda da gıda maddelerinin enerji üretiminde ve bioyakıt olarak kullanılması ile dünya piyasasına etki eden ve pazarlarını korumaya çalışan spekülatör kişi ve devletlerin rolü olduğunu anlattı. 3 Eker: Türkiye pamuktan vazgeçmemeli TZOB Ege Bölge Toplantısında konuşan Eker pamuk desteğinin artırılması konusunda yağlı tohumlu bitkilere yüksek destek verdiklerini söyledi. ‘’Türkiye pamuktan vazgeçmemeli’’ diyen Eker, pamuğun katma değerinin çok yüksek olduğunu, ham pamuğa işlenip bir tekstil ürünü haline gelene kadar 16-17 defa katma değer ilave edildiğini belirtti. Pamukta sertifikalı tohum, mazot, gübre gibi birçok konuda toplam kilogramda 42 kuruş destek ödemesi yapıldığını, maliyetin 3’te birinden fazlasının destek olarak verildiğini anlatan Eker, ‘’Bu yıl 1 milyon ton lif pamuk üretimi bekleniyor, bu 2,5 milyon ton kütlü pamuk demek. 2,5 milyon ton pamuğa 42 kuruştan destek verildiği düşünüldüğünde bu yağlı tohumlara ayırdığımız paranın büyük kısmını götürüyor’’ dedi. Rusya’ya gıda ürünleri ihracatında yaşanan sorunlarıa değinilmesi üzerine ise Eker, bu konuda alabilecekleri tüm tedbirleri aldıklarını belirtti. Alıcı ülkenin belirlediği birtakım standartlar olduğunu kaydeden Eker, Rusya’nın Türkiye için 150 milyonluk bir tüketim pazarı olduğunu, yaş meyve sebze ihracatının büyük kısmının Rusya’ya yapıldığını anlattı. İyi tarım uygulamasının geçen yıla ilişkin ödemelerinin yapılmadığının hatırlatılması üzerine Eker, 25 Eylül 2011 tarihi itibarıyla bu primlerin ödeneceğini bildirdi. Süt primlerine ilişkin bir soru üzerine ise Eker, önceden süt primlerini bütün bir yıl tek rakam olarak verdiklerini, bunu çeyrek dönemlere böldüklerini, üç ay toplayarak bu primleri ödemeye başladıklarını anlattı. Sertifikalı tarım danışmanları desteğinin Ziraat Odaları tarafından verilmesi isteği konusunda ise Eker, binlerce ziraat mühendisinin eğitilerek danışman unvanı aldığını, bu destek Ziraat Odası’na veya herhangi bir yere verildiğinde çiftçinin tercih yapma imkanının zorlaşacağını ifade etti. Eker: “Bundan 9 yıl önce Türkiye’nin 23 milyar dolarlık tarım hasılası ile dünya ülkeleri arasında bulunduğu 11. sıradan, bugün 62 milyar dolarlık tarımsal milli gelir ile 7. sıraya yükseldiğini kaydetti.” İZMİR 7. ULUSLARARASI TARIM, SERA VE HAYVANCILIK FUARI AÇILDI Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, İzmir 7. Uluslararası Tarım, Sera ve Hayvancılık Fuarı’nın açılışına katıldı. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker, Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, TZOB Genel Başkanı Şemsi Bayraktar ve İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’nun açılışını yaptığı tarım, sera ve hayvancılık konulu fuar, ziyaretçilerden yoğun ilgi gördü. Bayraktar fuar programını takiben 2011 yılında Kırsal Kalkınma Yatırımları Destekleme Programı dahilinde uygulanan ve Makine Ekipman Alımlarının Desteklenmesi Programına başvuruları kabul edilen 831 başvuru sahibine Tarımsal Makine ve Ekipman dağıtım törenine katıldı. İzmir’de gerçekleştirilen dağıtım törenine TZOB Genel Başkanı Şemsi Bayraktar’ın yanı sıra Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım katıldı. TZOB GENEL BAŞKANI ŞEMSİ BAYRAKTAR “SAKARYA GÜNLERİ”NİN AÇILIŞINDAYDI T ürkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Mustafa İsen ile birlikte Ankara’da düzenlenen “Sakarya Tanıtım Günleri”nin açılışına katıldı. Ankara Atatürk Kültür Merkezi‘nde açılan ve 25 Eylül’e kadar süren Sakarya Tanıtım Günleri’nin açılışında konuşan Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, turizmden elde edilen gelir ve 30 milyon turist hedefine işaret ederek; güler yüzlü hizmet, kalite ve huzur devam ettikçe turizm alanındaki gelişmenin de hızlı bir şekilde devam edeceğini vurguladı. Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Mustafa İsen ise konuşmasında güzelliklerin sahibi olmak kadar, tanıtım ve paylaşımın da bir o kadar önemli olduğunun altını çizdi ve tanıtım için birlikteliğin gerekliliğine işaret etti. Sakarya Valisi Mustafa Büyük, doğal güzellikler açısından Türkiye’nin en nadide kentlerinden biri olan Sakarya’nın tanıtımı açısından mevcut katılımı yeterli görmediklerini, gelecek yıllarda daha geniş organizasyonlar yapılacağını belirtti. Sakarya Büyükşehir ve ilçe belediye başkanları ile oda yöneticilerinin de katıldığı açılışın ardından TZOB Genel Başkanı Bayraktar ve diğer konuklar stantları gezerek, yetkililerden bilgi aldılar. Ziraat ODALARI Türk Çiftçisinin Sesi 4 TZOB GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGE TOPLANTISI DİYARBAKIR’DA YAPILDI Türkiye Ziraat Odaları Birliği Güneydoğu Anadolu Bölge Toplantısı; Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker, Diyarbakır Valisi Mustafa Toprak, TZOB Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakan Yardımcılığına atanan Kudbettin Arzu, bölge milletvekilleri, bakanlık üst düzey bürokratları ile Diyarbakır, Şanlıurfa, Mardin, Batman, Siirt, Bingöl, Bitlis, Van, Muş, Hakkari ve Şırnak il merkez Ziraat Odaları ile bu illere bağlı ilçe Ziraat Odalarının yöneticilerinin katılımıyla, GAP Uluslararası Tarımsal Araştırma ve Eğitim Merkezi Salonu’nda yapıldı. TZOB Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, Diyarbakır’da düzenlenen bölge toplantısında yaptığı konuşmada, bölgenin sorunlarını gündeme taşımaya ve çözüme kavuşturmaya gayret gösterdiklerini ifade ederek, şunları söyledi: “Bu bölgenin sorunlarını çözmeden Türkiye’nin sorunlarını çözmek mümkün değil. Bunun idraki ve bilinci içerisindeyiz. Bu kent ve bölgeyi sık sık ziyaret ediyoruz. Kuraklık oldu geldik, sel oldu geldik. Bu bölgenin kalkınması için takdir edersiniz ki huzur çok önemli. Hepimiz bu ülkenin eşit vatandaşlarıyız. Bu ülkede yaşıyoruz ve bu ülkenin zenginliklerini de paylaşmak durumundayız. Yani bu ülkede kardeşçe yaşamak zorundayız. Bin yıldan beri bu topraklarda beraber yaşıyoruz. Acıları ve sevinçleri paylaştık. Kurtuluş Savaşı’nda birlikte mücadele verdik. Birlikte şehitlerimiz oldu. Yıl:3 | Sayı: 33 | EYLÜL 2011 duramaz. Tarımın geleceğini kurtarmamız lazım. Bunun için de yapısal sorunlara odaklanın ve Sayın Bakanımız geldiği zaman su isteyin, arazilerinizin toplulaştırılmasını isteyin, bunların değiştirilmesini isteyin. Miras Hukuku değiştirilerek bölünmenin önüne geçilmeli. Bunu çok önemsiyoruz’’. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker de toplantıda yaptığı konuşmada, “Uçakla Diyarbakır üzerinde tur atıldığında tarihi Diyarbakır Surlarının kimilerine göre kalkan balığına benzetildiğini ifade eden Eker, ‘’Ben surları insan kalbine benzetiyorum. İnsan kalbi kadar sıcak. Evrensel kültür ve değerler ile medeni ve insani değerlere sahip KOP illerindeki toplulaştırmanın tümüyle bu yıl içerisinde tamamlanması yer alıyor. Bölünmeyi önleyeceğiz’’ dedi. Hayvansal ürün fiyatlarına müdahale kurumu Eker konuşmasında Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nı yeniden yapılandırdıklarını, bu kapsamda bakanlığa yeni genel müdürlükler ve birimlerin eklendiğini açıkladı. Bu kapsamda Bakan Yardımcılığı’na Kutbettin Arzu’nun getirildiğini ifade eden Eker, konuşmasını şöyle sürdürdü: Bu ülke çok farklı yerlere gelir. Bunlar doğum sancıları. Bir süre sonra düzelecek ve bu ülke birlik ve beraberliğini muhafaza ederek inşallah çok iyi yerlere gelecek’’. Yarın bu alanda GAP Uluslararası Tarımsal Araştırmalar Eğitim Merkezi’nin temelini atacağız ve bu tesisi 300 günde tamamlayacağız. Kardeşlik ve İşbirliği Projesi Bu çiftçi desteklenmeyecek de kim desteklenecek? Bayraktar, Türk çiftçisinin zor şartlarda yapısal sorunların getirdiği yüksek maliyetle 73 milyon vatandaşın ve 30 milyon turistin karnını doyurduğunu, buna ilave olarak 13 milyar dolarlık da ihracat yaptığını belirterek, bunun Türk çiftçisinin başarısı olduğunu söyledi. Yapısal sorunların çözülmesi ile Türk çiftçisinin rahat bir nefes alacağını vurgulayan Bayraktar, şöyle devam etti: “Bu çiftçi desteklenmeyecek de kim desteklenecek? İrademiz dışındaki ‘yapısal sorunlar’ çözüldüğü zaman maliyetlerimiz de aşağı düşecektir. İşte o gün destek istemeyeceğiz. Ama bugünkü tabloda çiftçiye destek vermeden üretim olmaz. Bu popülizm değil. Bu Türkiye’nin realitesi. Orta yerde duran gerçeği görmemezlik yapamayız. Bu gün Türk çiftçisi dünya standartlarına göre yüksek maliyetli üretim yapmaktadır. Bu çiftçi desteklenmediği takdirde ayakta Çiftçi eğitimine verdiğimiz önemin bir göstergesi olarak Eğitim Yayım ve Yayınlar Dairesi’ni kurduk. Tüm bu değişikliklerin yanı sıra bu dönem hayvansal ürünlerle ilgili ‘Müdahale Kurumu’ oluşturuyoruz. Üretici fiyat dalgalanmalarından olumsuz etkilenmesin, tüketici de zarar görmesin diye. Bu kurum süt ve et fiyatları için çalışacak. Fiyat dalgalanmalarını düzenleyen bir kurumsal mekanizma oluşturmamız gerekiyordu. Bu kurumu hükümetiimizin eylem planında yer aldığı üzere en kısa sürede mevzuatını oluşturarak, hayata geçirmek hedeflerimizden birisi. Huzur içinde yaşamak için herkesin katkı sağlaması lazım. Eğer bunu sağlayabilirsek, birliğimizi ve beraberliğimizi güçlendirebilirsek, inanıyorum ki bu ülkeyi hiç kimse tutamaz. Bayraktar, Türkiye’deki odalar arasında kardeşliğe katkı sağlamak için ‘’Kardeşlik ve İşbirliği Projesi’’ başlattıklarını, bölgedeki bütün illerde bunu sağlayacaklarını, 5 milyonun üzerinde üyesi ile sadece tarım sektörünün değil, Türkiye’nin en büyük meslek kuruluşu olduklarını, bu büyüklüğe uygun bir vizyon geliştirerek çok çalışmaları gerektiğini bildirdi. Bayraktar: “Bu bölgenin sorunlarını çözmeden Türkiye’nin sorunlarını çözmek mümkün değil. Bu çiftçi desteklenmeyecek de kim desteklenecek? İrademiz dışındaki ‘yapısal sorunlar’ çözüldüğü zaman maliyetlerimiz de aşağı düşecektir. İşte o gün destek istemeyeceğiz. Ama bugünkü tabloda çiftçiye destek vermeden üretim olmaz. Bu popülizm değil. Bu Türkiye’nin realitesi.” insanların yaşadığı bir şehir burası. Bu kalp herkese açık. Bu kalp sevgi, hoşgörü ve toleransa beşiklik etmiştir. Bakmayın bugün imajımızı kirletmeye kalkışanlara. Biz onlara inat sevgiyi ve kardeşliği birlikte büyütüp geliştireceğiz’’ diye konuştu. Miras yolu ile bölünme önlenecek Eker, “Tarım, sigorta, toprak ve gıda başta olmak üzere tarıma ilişkin 14 kanun çıkardık. Bugün artık tarımın dört başı mamur bir mevzuatı var. Önümüzde çıkaracağımız önemli bir kanun var. Tarım arazilerinin miras yolu ile bölünmesinin önüne geçen düzenlemeyi bu dönem çıkaracağız. Türkiye’de çiftçinin geliri artacaksa tarımsal verimliliğin artması lazım. Verimlilik artmadan üretim karlı olmaz. Bunun yolu işletme yapısını ıslah etmektir. Küçük, bölük pörçük arazilerde sağlıklı bir işletme sahibi olma imkan ve ihtimali yok. Hükümetimiz döneminde 3 milyon hektarın üzerinde toplulaştırma yaptık. Kalan kısmını ise 2012 yılında tamamlıyoruz. GAP’taki 9 vilayette 2 milyon 200 bin hektar alanda toplulaştırma yapıyoruz. 61. Hükümet programımızdaki eylem planında DAP ve ‘’Bakanlığımız bünyesinde 27 yıldır olmayan Su Ürünleri Balıkçılık Hayvancılık Genel Müdürlüğü kuruldu. Ayrıca Gıda ve Kontrol Genel Müdürlüğü kuruldu. Burada bölge coğrafyasındaki ülke çiftçilerine tarımsal eğitim verilecek. Burası uluslararası bir merkez olacak. Bu kapsamda bölgedeki iki merkezden birinin Şanlıurfa’da temelini attık. Diyarbakır’daki tesisin de temelini yarın atacağız. Bunlar GAP Eylem Planı kapsamında gerçekleşiyor.’’ Toplantının açılış konuşmasını yapan TZOB Yönetim Kurulu Üyesi ve Çınar Ziraat Odası Başkanı Cevat Delil konuşmasında, “Dört gün önce Manisa’da yaptığımız Türkiye Ziraat Odaları Birliği Ege Bölge Toplantısı’nda sorunlarımızı birlikte ele aldık. Çözüm önerilerini yine birlikte tartıştık. Manisa toplantısında Sayın Bakanımızın üreticilerimizin sorunlarının çözümünde Ziraat Odaları Birliği ile Bakanlığımızın çalışmalarının el ele yürütülmesine ilişkin sözleri de Birliğimize verdiği önem bakımından bizleri hem gururlandırdı hem de bizlere yeniden sorumluluk ve daha çok çalışma heyecanı kattı. Birlikte el ele çalıştığımızda, hiçbir sorunun çözümsüz kalmayacağına inanıyorum. Bu toplantının bölgemize ve ülkemiz tarımına hayırlı sonuçlar getirmesini diliyorum. Biliyorsunuz Diyarbakır surlarla çevrili bir şehir. Surlarda dört kapı var; bunlar Mardin Kapı, Dağ Kapı, Urfa Kapı ve Yeni Kapı. Beşincisini biz bugün burada açıyor ve adını da ‘Gönül Kapısı’ koyuyoruz” dedi. Ziraat ODALARI Türk Çiftçisinin Sesi Yıl:3 | Sayı: 33 | EYLÜL 2011 KALİTELİ ÜRET ÇOK KAZAN... 5 TZOB Genel Başkanı Şemsi Bayraktar: “Yeni alım sisteminde anahtar kelime ‘KALİTE’. Bu sistemden sonra artık slogan da şu olmalı: KALİTELİ ÜRET ÇOK KAZAN.” Üreticiyi desteklemek zorundayız Dünyadaki tüketim taleplerinin karşılanabilmesi ve fiyat artışlarından asgari düzeyde etkilenilmesi için, ülke olarak geleceğe yönelik üretim hedeflerini belirleyip, bu hedeflerin gerekleştirilebilmesi amacıyla uygun tarım politikaları ortaya konulması gerektiğini belirten Bayraktar, “Başka bir ifadeyle tarımsal üretimi artırmak ve bunun için de üreticileri desteklemek zorundayız” dedi. Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO) tarafından bu yıl uygulamaya konulan hububatta yeni alım sisteminin tanıtılması amacıyla Ankara Grand Otel’de düzenlenen ‘’Yeni Alım Sisteminin Üretim ve Piyasalara Etkileri’’ panelinin açılışında yaptığı konuşmada, “Yeni alım sisteminde anahtar kelime ‘kalite’. Bu sistemden sonra artık slogan da şu olmalı: Kaliteli üret çok kazan” diyerek, geleceğin kaliteli üretimde olduğunun vurgusunu yaptı. Bayraktar, yeni alım sisteminin kaliteli üretimi zorunlu kıldığını vurgulayarak, “Şayet kaliteye odaklanırsak üretici olarak biz de, sanayici de, TMO da, ülke de, tüccar da bundan fayda görür” dedi. Konuşmasında, müdahale alımlarına değinen ve bu alımların sadece üreticiyi korumak için yapılmadığının altını çizen Bayraktar, şöyle devam etti: “Bu anlamda, sektörde bilgi kirliliği var. Bakanlık temelinde, ortak bir akılla bu kirliliği ortadan kaldırmalıyız. Zira müdahale alımları, sadece üretici için yapılmıyor. Bu sistem hem üretici ve tüketiciyi hem de sanayiciyi koruyan bir sistem. Yapısal sorunlar ve maliyetlerin yüksekliğine rağmen bu çiftçi AB ülkeleriyle rekabet ediyor; 74 milyonu doyuruyor, ülkemize gelen 30 milyon turisti doyuruyor ve milyonlarca dolarlık ihracat yapıyor. Bunu zor durumuna rağmen Türk çiftçisi yapıyor. Bu nedenle müdahale alımları herkes açısından, ülkemiz açısından çok önemlidir.” Bayraktar, yeni alım sistemiyle Türk çiftçisinin yepyeni bir sürece girdiğine de işaret ederek, TMO’nun artık kaliteli ürün alacağını, bu çerçevede ortak piyasa düzenleri içinde anahtar kelimeler bulunduğunu söyleyerek, “Bunlardan ilki ‘verimlilik’. Eğer Türk çiftçisi olarak verimliliği ve kaliteyi yakalayamazsak, ortak piyasa düzenine intibak sağlayamayız” diye konuştu. Olumlu işlerin arkasında durmalıyız Her şeyi olumsuz görme alışkanlığının terk edilmesi gerektiğine ve sürekli kaygılarla bir yere varılamayacağı gibi, sektörü bir araya getirmenin de mümkün olamayacağını belirten Bayraktar, “Olumlu yapılan her işin birlikte arkasında durmalıyız” dedi. Konuşmasında tarım sektöründe kaliteli üretim için; toplulaştırmanın, tekniğin, açılan laboratuvarların, bölgeye ve protein değerine göre tohumluk kullanımının önemini vurgulayan Bayraktar, kaliteye ulaşmanın en önemli ayağını da ‘bilgi’ olarak gösterdi. Bu açıdan, TZOB’a, Bakanlığa ve sektör paydaşlarına düşen görevler bulunduğunun altını çizen Bayraktar, “Üreticimize mutlaka doğru bilgiyi ulaştırmalıyız” dedi ve bu çerçevede TZOB’un yaptığı eğitim çalışmalarını anlattı. TMO’nun yeni alım sisteminin sektöre, Türk çiftçisine, tüketicisine ve sanayicisine hayırlı olmasını dileyen Bayraktar sözlerini, “Yapılan her olumlu çalışmaya destek verdik, şimdi de veriyoruz, gelecekte de vereceğiz” diyerek tamamladı. Buğday ile koyun, gerisi oyun Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker de panelin açılışında yaptığı konuşmada, Anadolu coğrafyasında hububat ve koyun üretiminin çok önemli bir yeri olduğunu belirterek, ‘’Anadoluda bir söz vardır; buğday ile koyun gerisi oyun. Anadolu coğrafyasının bize sunduğu bu iki temel üründen vazgeçemeyiz’’ dedi. Eker, bir yandan Türkiye’nin tarımsal potansiyelini daha çok kullanma, bir yandan da üretimde kaliteyi, standardı artırma ve çiftçilerin yaşam standardını yükseltme hedefleri bulunduğunu belirterek, bu hedeflere ulaşılamazsa tarımın sürdürülebilir bir faaliyet olmaktan çıkacağını söyledi. Bugün buğdayda kalitenin önemli ölçüde artırıldığını ve buğday unu ihracatında Türkiye’nin dünyada lider haline geldiğini anlatan Bakan Eker, bazı sanayicilerin kendisine “Sayın Bakanım kalitesiz buğdaya ihtiyacım var, bize kalitesiz buğday ithal etme imkanı sağlayın” bile dediğini kaydetti. BAYRAKTAR SANAYİCİ VE İŞ ADAMLARINA SESLENDİ TZOB Genel Başkanı Bayraktar, TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu ile birlikte katıldığı Sakarya Ticaret ve Sanayi Odası’nın başarılı sanayici ve kuruluşları ödüllendirmek amacıyla düzenlediği “Sakarya’nın Yıldızları” töreninde, tarımın sorunlarına değindi ve çözüm önerileri sunarak Ziraat Odaları ile Ticaret ve Sanayi Odaları arasında daha da geliştirilecek işbirliğinin iki kurum ve ülke açısından önemine vurgu yaptı. TOBB Başkanı Hisarcıklıoğlu ile birçok platformda bir arada olduklarını; Ekonomik Sosyal Konsey, Ekonomik Koordinasyon Kurulu, AB Karma İstişare Kurulu ve Anayasa Platformu’nda birlikte çalıştıklarını belirten Bayraktar, bu uyumun tabana da yayılması gerektiğini bildirdi. Bayraktar, “Ticaret Odaları ve Borsalar ile Ziraat Odalarımızı biraz daha yakın işbirliği yapacak şekilde bir araya getirmeliyiz” dedi. İki kurum arasında yaratılacak sinerjinin ülke kalkınması açısından önemine işaret eden Bayraktar, sanayi ve ticareti tarımdan ayırmanın mümkün olmadığını ve sektörlerin birbirine entegre durumda olduğuna dikkati çekti. Ortak eğitim programları OECD’nin son tarım raporunu da değerlendiren Bayraktar, Türk çiftçisinin bütün zorluklara rağmen 74 milyonun yanı sıra 30 milyon turisti doyurduğunu ve 13 milyar dolarlık da ihracat yaptığını anlatarak, “Bu çiftçiye herkesin saygı duyması lazım” dedi. Ticaret Odaları ve Borsalar ile Ziraat Odalarımızı biraz daha yakın işbirliği yapacak şekilde bir araya getirmeliyiz. İki kurum arasında yaratılacak sinerjinin ülke kalkınması açısından önemine işaret eden Bayraktar, sanayi ve ticareti tarımdan ayırmanın mümkün olmadığını kaydetti. Genel Başkan, tarımın yapısal sorunları bulunduğunu, verimlilik ve kalite için bu sorunların mutlaka çözülmesini ve Ortak Piyasa Düzenine göre üretim yapılması gerektiğini söyledi. TMO’nun yeni sistemde ürünün kalitesine göre ödeme yapacağını anımsatan Bayraktar, “TMO’nun kaliteye dayalı yeni sistemini destekliyor ve sloganın da şu olmasını istiyoruz: Kaliteli Üretim Yap Çok Kazan…” diye konuştu. Bayraktar, “Bizler hizmet makamlarındayız. Çiftçisiyle, sanayicisiyle hep birlikte çalışarak, sinerji yaratarak, ülkemizin kalkınmasına katkı sağlayacağız, birlik ve beraberlikle bunu yapacağız”. 2013’ten itibaren biyodizel ve biyoetonel kullanımına ilişkin EPDK kararına işaret eden Bayraktar, bu açıdan sulamanın büyük önem kazandığını da belirtti. Bayraktar soruları cevaplandırdı TZOB Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, Sakarya Ticaret Borsası’nda düzenlenen toplantıda kendisine yöneltilen soruları da cevaplandırdı. “Süt hayvancılığı sağlıklı gidiyorsa et hayvancılığı da sağlıklı gider” diyen Bayraktar, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın ette ve sütte, EBK marifetiyle TMO benzeri bir müdahale kurumu oluşturacağı bilgisini de vererek, “Bu müjdeyi sizlerle paylaşmak isterim. Ette ve sütte istikrarı sağlayabilirsek hayvancılıkta arzu ettiğimiz seviyelere ulaşabiliriz. Bu durum kırsala da refahı getirir” dedi. TMO’nun yeni başlattığı alım sistemiyle ilgili de bilgi veren Bayraktar, yeni sistemde en önemli konunun ‘kalite’ olduğunu, bu yüzden çiftçinin bilgilendirilmesi ve eğitiminin günümüzde çok daha önemli hale geldiğini söyledi. Konuşmasında gübre kullanımının önemine de vurgu yapan Bayraktar, ülkenin yeterli düzeyde gübre kullanamamaktan kaynaklı yaklaşık 11 milyar dolarlık kaybı olduğunu belirterek, “Artık dünyada gıda fiyatları düşmeyecek. Bunu fırsata dönüştürmeliyiz” uyarısını yineleyerek, bu fırsatı yaratmanın yolunu da “Bunun temeli de bilgidir, altyapı sorunlarının giderilmesidir” şeklinde açıkladı. Örgütlenme, örgütlenme, örgütlenme Bayraktar, kendisine yöneltilen bir soru üzerine, üretici birliklerinin bir şans olduğunu, ancak idari ve mali yapı anlamında yetersizlikler bulunduğunu ifade etti ve “Türkiye kooperatifçiliği beceremedi. 50 yıl önce bunu yapabilseydik, bugün sorunlarımızın büyük bölümünü yaşamazdık. Bu anlamda Türkiye geç kaldı” diye konuştu. Her şeyin devletten beklenilmemesi gerektiğini, kurum ve kuruluşların üzerlerine düşen sorumlulukları yerine getirmesi gerektiğini anlatan Bayraktar, “Örgütlenme, örgütlenme, örgütlenme… Gelişme için, kaliteli üretim için, üretici örgütleri, gelişmiş ülkelerde olduğu gibi güçlenmeli, güçlendirilmelidir. Ancak hiçbir şey çalışmadan olmaz. Çalışacağız, üreteceğiz. Ancak o zaman ekonomik olarak gelişeceğiz” dedi. Bir başka soru üzerine Bayraktar, sözleşmeli üretim modeli dolayısıyla tavukçuluk sektörünün bu ülkenin yüz akı olduğunu belirtti. Çiftçiliğin bir meslek olmadığını, bunun sıkıntısının da ayrı yaşandığını anlatan Bayraktar, “Ne eli öpülesi çiftçimiz var ki, her şeye rağmen, her sıkıntıya, her soruna rağmen, neredeyse inadına üretim yapıyor. Bu çiftçi her anlamda desteklenmeli, her zaman yanında olunmalıdır” dedi. Ziraat ODALARI Türk Çiftçisinin Sesi 6 Yıl:3 | Sayı: 33 | EYLÜL 2011 Çeltikte Üretim Yüz Güldürüyor Fiyatı Üzüyor! TZOB Genel Başkanı Şemsi Bayraktar: “Çeltikte 2000 yılında % 41 olan ülke ihtiyacını karşılamada yeterlilik oranı 2010’da % 80’e ulaştı. Ancak çeltik fiyatı 2009’un gerisinde kalarak, geçen yılın fiyatlarıyla aynı seviyede gerçekleşiyor. Neredeyse üretim rakamı kadar yapılan ithalat nedeniyle Eylül sonu itibarıyla üreticinin eline geçen ortalama fiyat, maliyetin de gerisinde kalıyor. TMO, maliyetleri göz önünde bulunduran, üretimi teşvik edici bir fiyatı gecikmeden açıklamalı.” Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, Türk çiftçisinin; prim desteği, ithalatı engelleyici tedbirler, kaliteli ve verim gücü yüksek yerli tohumların kullanılması gibi faktörlerle ülkemizin çeltik üretim potansiyelini çok iyi değerlendirdiğini ve son yedi yılda üretimi ikiye katladığını ancak yüksek ithalat nedeniyle Eylül sonu itibarıyla üreticinin eline geçen ortalama fiyatın, maliyetin gerisinde kaldığını belirtti. Bayraktar, çeltikte bu yıl beklenen rakamın 900 bin ton olduğunu ve halen ülke ihtiyacını tam olarak karşılamasa da 2000 yılında % 41 olan yeterlilik oranının 2010’da % 80’e ulaştığını vurgulayarak, “Ülkemizde 2011 hasat dönemi Eylül ayı itibarıyla Trakya’da başlamıştır. Hasadın yaklaşık % 30’unun gerçekleştirildiği bu günlerde çeltik fiyatı 2009’un gerisinde kalarak, 2010 fiyatlarıyla aynı seviyede gerçekleşmektedir” bilgisini verdi. Bayraktar, “2009 yılında ortalama 110 kr/ kg olan çeltik fiyatları, 2010’da ortalama 100 kr/kg seviyesinde gerçekleşmiştir. Bu yıl ise çeltik fiyatı ortalama 100 kr/kg’dır. Türkiye genelinde çeltik üretim yörelerinden alınan veriler gösteriyor ki maliyet 119 kr/kg’dır. 2011 yılı 10 kr/kg olan prim desteği dikkate alındığında Eylül sonu itibarıyla üreticinin eline geçen ortalama fiyat, maliyetin gerisindedir. Bu tablonun en önemli nedeni geçtiğimiz yıl yapılan fazla ithalat neticesinde piyasada ihtiyacın üzerinde çeltik bulunması ve bu yıl da ithalatın devam ediyor olmasıdır” dedi. Son 10 yılın en yüksek ithalatı yapıldı Türkiye’de geçtiğimiz yıl çeltik üretiminin 860 bin ton, bu üretimin pirinç karşılığının 516 bin ton olduğunu bildiren Genel Başkan, “Pirinç tüketimi ise 600 bin tondur. 2010 yılında az miktarda ithalata ihtiyaç duyulmasına rağmen, 371 bin ton pirinç karşılığı ithalat yapılmıştır. Toplam üretime yaklaşan bu rakam son 10 yılın en yüksek ithalat rakamıdır” dedi. Geçen yıl ülke ihtiyacının üzerinde gerçekleştirilen ithalatın bir bölümünün Dahilde İşleme Rejimi (DİR), bir bölümünün de gümrük vergi oranlarının üreticileri koruyamaması nedeniyle düşük fiyatla gerçekleştirilen ithalatı kapsadığını anlatan Yüksek ithalat nedeniyle Eylül sonu itibarıyla üreticinin eline geçen ortalama fiyat, maliyetin de gerisinde kalıyor Bayraktar, “2010 yılında toplam pirinç ihracatının tamamının DİR kapsamında yapıldığı düşünülse bile ihracat rakamı dikkate alındığında, gerekenin çok üzerinde ithalat yapıldığı ortadadır” görüşüne yer verdi. Bayraktar açıklamasına şöyle devam etti: “Bu yıl ise ilk 8 ayda toplam 188 bin ton pirinç karşılığı ithalat yapılmıştır. İthalat hasat öncesi Ağustos ayında dahi devam etmiştir. Ülkemize göre dünyada çeltik ve pirinç fiyatları düşük seyretmektedir. Gerek üretim maliyetlerinin fazlalığı, gerekse rekabet içinde olduğumuz ülkelerin verimlerindeki yükseklik üreticinin ve çeltik üretiminin korunmasını zorunlu kılmaktadır. Özellikle hasat öncesi ve ihtiyaç fazlası ithalatı önleyici ek tedbirler alınmalıdır. Ülkemizde çeltik üretimindeki artış, prim desteği verilerek ve ithalatı engelleyici tedbirler alınarak sağlanabilmiştir. Bu artış yavaş yavaş gerçekleştirilmiş ve 7 yılda ancak iki katına çıkarılabilmiştir. Sonuçta çeltik üretiminin artması, üretici gelirleriyle doğrudan ilişkilidir. DİR kapsamındaki fazla ithalat, ihracat düşünülerek yapılmış olsa dahi iç piyasa fiyatlarını olumsuz etkilemekte, bir sonraki yıl ekim alanlarının azalmasında etkili olmaktadır. Bu nedenle üretim belirli bir seviyeye gelinceye kadar üretici fiyatlarını etkileyecek uygulamalardan kaçınılmalıdır.” TMO gecikmemeli Çeltik hasadının bugünlerde yoğunlaştığına, bu artışla piyasada oluşacak arz fazlası nedeniyle fiyatların daha da gerilemesine izin verilmemesini isteyen Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, şu değerlendirmeyi yaptı: “Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO), 28 Eylül’de yaptığı açıklamada piyasada oluşan fiyatlara şimdilik müdahale edilmeyeceğini belirtmiştir. Ancak oluşan fiyat üretim maliyetlerinin altındadır. Bu nedenle hasadın yoğunlaşmasıyla birlikte fiyatların daha da gerilememesi için TMO’nun üretici maliyetlerini göz önünde bulunduran ve üretimi teşvik edici bir fiyatı gecikmeden açıklaması büyük önem arz etmektedir. Ayrıca üreticilerimize acil ihtiyaçları olmadığı sürece, ürünlerini değerinde pazarlayabilmek için bekletmelerini öneriyoruz. Bu amaçla TMO’nun emanete alım sistemini kullanarak, ürünlerini depolamaları önem taşımaktadır.” Ziraat ODALARI Türk Çiftçisinin Sesi Yıl:3 | Sayı: 33 | EYLÜL 2011 7 TZOB İsrail mallarına boykot başladı Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, TZOB ve Türk çiftçisi olarak İsrail mallarını boykot ettiklerini açıkladı. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile Türkiye Cumhuriyeti Hükümetinin, İsrail konusundaki tavrını doğru bulduklarını ve desteklediklerini ifade eden Bayraktar, “İsrail’in mallarını boykot ediyoruz, kullanmak istemiyoruz.İsrail özür dilemediği, tazminat ödemediği ve Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile barışmadığı müddetçe biz bu boykotumuza devam edeceğiz. Ancak sadece çiftçinin boykot etmesi yeterli olmaz. Bu işin ithalatını, ihracatını yapanlar var, onlar da buna uymalı. Bize İsrail tohumu vermesinler, İsrail malı satmasınlar. Herkes kaderini yaşayacak. Bu ülke de, İsrail de kaderini yaşayacak. Bu şımarık ülkenin hakkından Türkiye gelecektir, bundan emin olun” dedi. TZOB Genel Başkanı Şemsi Bayraktar Ziraat ODALARI Türk Çiftçisinin Sesi 8 Pamuk 2011 yılında ülkemizde 74 milyon, dünyada 7 milyar, 2050 yılında dünyada 9 milyar insanın giyimini; küspesi dolayısıyla da hayvanların beslenme ihtiyacını karşılayabilecek önemli bir ham maddedir. Ülkemizde 2000’den sonraki yıllarda uygulanan eksik tarım politikaları sebebiyle ‘beyaz altın’ olarak adlandırdığımız pamuğun değeri, yüksek maliyet nedeniyle adeta ‘teneke’ değerine düşmüştür. Yıl:3 | Sayı: 33 | EYLÜL 2011 ALTIN İSE ALTIN YAPALIM M. Nuri Şeyda Sorman - TZOB Başkanvekili ve Manisa Ziraat Odası Başkanı Ayrıca pamuk üretiminde, gerek üretim gerekse kalite yönünden sigorta kapsamları genişletilmelidir. Kalite ve verimin artırılması için Ar-Ge çalışmalarına ağırlık verilmesi, bölgelerde belirli tohum cinslerinden ekilmesi, gerektiğinde ikinci ürünün teşvik edilmesi, hasatta makinalı tarımın kontaminasyon açısından ve maliyet açısından teşvik edilmesi, pamuk üretiminin önemli girdisi olan gübre ve mazotta ÖTV ve KDV gibi vergilerin sıfırlanması veya düşürülmesi gerekmektedir. Bunların yanı sıra yerli pamuk kullanımını tercih eden iplikçi ve tekstilcimize de ihracatta teşvik verilmelidir. Ülke üretiminin 2000 yılında 900 bin ton lif pamuktan, 2011 yılında 350 bin ton lif pamuğa düşmüş olması bu durumun açık göstergesidir. Pamuktaki sıkıntı, Türkiye’nin ihracat gelirlerinin % 26’sını karşılayan tekstil sektörünü de doğrudan etkileyecek, hatta dünya piyasalarında marka olma özelliğini kaybetme durumuna düşürecektir. Ayrıca, yapılan ithalat neticesinde yabancılara ödenen dövizler ülkemizin dış ticaret açığını da tetiklemektedir. Pamuk ürünü gerek ham madde ve istihdam, gerekse ihracat gelirleri ve çeşitli sektörlerde kullanılması yönünden stratejik ürün olmalıdır. Dünyada birim alanda en fazla verimi alan ülkelerden biri olmamıza rağmen, üretim planlaması ve maliyet giderleri sebebiyle üretici bu ürüne adeta küsmüş durumdadır. Çünkü son 10 yıldır üretici pamuk ektiği zaman kazanç yerine kendi ekonomik değerlerinden de kaybetmektedir. markası olabilmemiz ve dış ticaret açığını azaltmak için pamukla ilgili olan tüm kurum ve kuruluşlar (İhracatçı, Borsa, TOBB, TZOB, Bakanlıklar, Ulusal Pamuk Konseyi, Tarım Satış Kooperatifleri, üreticiler, tüccarlar ve tekstilciler) her şeyi devletten beklemeden, elini taşın altına koyarak pamuk üretimini artırmak durumundadır. Dünyanın gelişmiş ülkelerinde olduğu gibi pamuk ürününde stok müessesesi veya müdahil kurumların mutlaka kurulması 2011 hasat sezonu sonundaki gibi, ülkemizdeki pamuk fiyatlarının dünya pamuk fiyatlarından % 20-25’in altında seyretmesi üreticilerimizi üzmüş ve pamuk ekiminden tamamen vazgeçme durumuna getirmiştir. Üretici bu tavrını sürdürdüğü takdirde yanında sanayicimizi ve ihracatçımızı da sürükleyecektir. Onun için bu ürüne altın diyorsak, hep birlikte elimizi taşın altına koyarak “ALTINI ALTIN” olarak korumak mecburiyetindeyiz. AYIN KONUSU PAMUK Tekstilde dünya gerekmektedir. Bu kurumların yönetimi yukarıda saydığımız kuruluş temsilcileri tarafından oluşturulmalı ve tarımın alt yapı argümanları olan prim sistemi, ön fiyat, eşik fiyat, müdahale fiyatı, nihai fiyat, üretim planlaması gibi argümanların mutlaka uygulanması gerekmektedir. Bu kurumlar da bölgesel havza bazlı üretim projeleri ile birleştirilerek ve tarımsal destekler artırılarak pamuk ürünü yeniden canlandırılmalıdır. TARIMIMIZIN OLMAZSA OLMAZ ÜRÜNÜ Sadettin Öztürk - Nazilli Pamuk Araştırma Enstitüsü Müdürü Doğumdan ölüme kadar muhtaç olduğumuz pamuk, ülkemiz açısından stratejik bir üründür. Pamuk ülkemiz açısından yüksek katma değer oluşturan bir tarım ürünü olup; üretim, istihdam ve ihracat açısından lokomotif sektör konumunda olan tekstil ve konfeksiyon sektörü için temel girdi özelliğinde olması, doğrudan veya dolaylı şekilde milyonlarca insana istihdam oluşturması nedeniyle de stratejik bir önem arz etmektedir. Ülkemizde 3 milyon kişiye istihdam sağlayan, 12 milyon nüfusu doyuran pamuk, ekonominin en önemli sektörlerinden biridir. Lif ve çekirdekten oluşan kütlü pamuktan, yaklaşık 15 çeşit ürün elde edilmektedir. Hiçbir kısmı yok olmayan çok değerli ham madde ve ara madde elde edilebilen pamuk, doğal ve sıhhi yönüyle sentetik maddelere göre oldukça avantajlıdır. Ülkemiz dünyanın 7. büyük pamuk üreticisi, 4. büyük tüketicisi, 2. büyük pamuk ithalatçısı ve aynı zamanda da dünyanın 6. büyük tekstil ve 4. büyük konfeksiyon tedarikçisi olarak dünya pamuk, tekstil ve konfeksiyon pazarındaki konumunu korumak ve daha da güçlendirmek durumundadır. Ancak ülkemizde pamuk arzını, talebe paralel biçimde artırmak mümkün olmamış, arz açığı ithalat yolu ile kapatılmış, tekstil ve konfeksiyon sektöründe dışa bağımlı hale gelinmiştir. Birim alan veriminde dünya ikincisiyiz Son on yılda ülkemizde pamuk üretim maliyetlerinin artması karşılığında ithalat baskısı nedeniyle elyaf fiyatlarının aynı oranda artmaması nedeniyle ülkemiz pamuk üretim alanları hızla daralmıştır. Ülkemizde pamuk üretiminden vazgeçmek verimli ovalarımıza haksızlık ve üreticilerin pamuk tarımı ekipmanlarına yatırdıkları milyarlarca liranın israf edilmesine neden olmaktadır. Bugün Türkiye birim alandan alınan pamuk veriminde dünyada 2. sırada gelmektedir. Ancak 2010 yılı pamuk üreticilerinin yüzünün güldüğü yıl olmuştur. 1934 yılında kurulan Nazilli Pamuk Araştırma Enstitüsü, ülkemizin konu bazında tek araştırma kuruluşudur. Enstitümüz geliştirdiği tohumlarla yıllarca pamuk üreticisinin yüzünü güldürmüş ve güldürmeye devam edecektir. Enstitü olarak bu konuda yeni çalışmalarımız da devam etmektedir. Pamuk ekim alanlarının artırılması, üretim masraflarını da azaltan 2. ürün pamuk ekilişleriyle desteklenmektedir.Enstitümüz tarafından geliştirilen erkenci pamuk çeşitleriyle Haziran ayı içerisinde yapılan buğday hasadı sonrasında, buğday sap artıkları kaldırıldıktan sonra, herhangi bir toprak işlemesi yapılmaksızın diskli anız mibzeri ile anıza üzerine ve doğrudan tohum ekimi yapılması, pamuk tarımının canlandırılmasına katkı sağlayacaktır. Organik pamuk denince akla Türkiye gelmelidir Ülkemizde son yıllarda pamuk üretiminde görülen düşüşle birlikte, pamuğun hak ettiği yere gelmesi ve üreticilerimizin tekrar pamuğa yönelmeleri konusunda arayışlar devam etmektedir. Bunların başında organik pamuk ve renkli pamuk çalışmalarımız gelmektedir. Ülkemiz pamuk üretiminde en önemli sorun, arazilerin parçalı ve çok küçük olmasıdır. Bunu da organik pamuk üretimiyle aşmamız mümkündür. Organik pamuk konvansiyel pamuğa göre tamamen doğal yöntemlerle üretilmekte, herhangi bir kimyasal ve suni gübre kullanılmayarak, sürdürülebilir tarıma imkan sağlamaktadır. Ülkemiz organik pamuk üretimi için dünyada en uygun şartlara sahip ülkeler arasında bulunmaktadır. Organik pamuk üretimine sahip çıkıp, bilinçlendirme sağlanabilirse kısa sürede organik pamukta marka olmamız mümkündür. Yani dünyada organik pamuk denince akla Türkiye gelmelidir. Pamuk üretiminde tarım işletmelerinin küçük olması, organik pamuk üretimi için bir şanstır. Küçük pamuk üreticilerimizin varlıklarını sürdürmeleri organik pamukla mümkün olacaktır.1934 yılından bugüne 77 yıldır pamuğun tüm sorunlarını çözme konusunda çalışmalarını yürüten Enstitümüz, bu günden sonrada çalışmaları ile pamuk üreticimize hizmet etmeye devam edecektir. Ziraat ODALARI Türk Çiftçisinin Sesi Yıl:3 | Sayı: 33 | EYLÜL 2011 9 DÜNYA VE TÜRKİYE’DE PAMUĞUN DURUMU Işınsu Kestelli - İzmir Ticaret Borsası - Yönetim Kurulu Başkanı Tarih boyunca önemini kaybetmeyen sanayi ham maddesi olan pamuk, 2010 yılı itibarıyla dünyada 88 ülkede üretilmektedir. Şüphesiz ki pamuk, sadece üretildiği ülkeler için değil, işlendiği ve mamul ürün haline getirildiği ülkeler için de büyük önem taşımaktadır. Bu nedenle, bütün dönemlerde pamuk ve pamuk politikaları gündemin önemli maddelerinden birisini oluşturmuştur. Dünyanın önemli bir pamuk üreticisi ve tüketicisi olan ülkemizde de durum farklı değildir. Son yıllarda, çiftçimizin pamuk üretiminden vazgeçmesi ve buna bağlı olarak artan ithalat nedeniyle, pamuk üretimi, dış ticareti ve fiyatlarındaki gelişmeler tarımla ilgili tartışma konularının en başında gelmiştir. Uluslararası Pamuk Danışma Kurulu (ICAC) tarafından son yayınlanan verilere göre 2009/10 sezonunda dünyada 22,03 milyon ton pamuk üretilmiş, 25,24 milyon ton tüketilmiş ve 8,51 milyon ton pamuk da 2010/11 sezonuna devretmiştir. 2010/11 sezonunda 24,95 milyon ton olması beklenen dünya pamuk üretiminin ise 2011/12 sezonunda 26,86 milyon ton olacağı tahmin edilmektedir. 2011/12 sezonunda dünya pamuk üretiminin önemli bir kısmı olan %77’sinin, beş ülke tarafından (Çin, Hindistan, ABD, Brezilya ve Pakistan) gerçekleştirileceği tahmin edilmektedir. Büyük üretici ülkelerde pamuk üretiminin artacağı, Avustralya ve Hindistan’da pamuk üretiminin rekor kıracağı, Amerika’da ise, pamuk ekim alanları artmasına rağmen, ortalama verim düzeyinin gerilemesine bağlı olarak üretiminin düşeceği öngörülmektedir. Üretimimizde dramatik düşüş Dünyanın önemli pamuk üreticisi ülkeleri arasında yer alan Türkiye’de sektör özellikle 2000’li yılların ikinci yarısı ile birlikte dramatik bir düşüş yaşamıştır. Uluslararası Pamuk Danışma Kurulu (ICAC) verilerine göre 900 bin ton seviyelerindeki pamuk üretimi 2009/10 sezonunda, tarihi dip seviyesine, 380 bin tona gerilemiştir. 2010/11 sezonunda yaşanan artışın ardından, pamuk üretiminin önümüzdeki sezonda %42 oranında artarak Türkiye’de Pamuk (Bin Ton) Sezon Üretim Tüketim İhracat 1990/91 655 557 164 İthalat 46 1995/96 851 948 55 113 2000/01 880 1.250 28 383 2005/06 800 1.500 47 762 2006/07 750 1.550 66 877 2007/08 625 1.325 81 711 2008/09 440 1.130 30 630 2009/10 380 1.250 33 961 2010/11* 450 1.250 32 729 2011/12** 641 1.275 7 ! 673 KAYNAK: Üretim ve tüketim bilgileri ICAC, dış ticaret bilgileri son sezon hariç TÜİK verileridir. (*) Tahmin, (**) Projeksiyon AYDINLI PAMUK ÜRETİCİSİ MAĞDUR DURUMDA Rıza Posacı - Aydın Ziraat Odası Başkanı Aydın Ziraat Odası Başkanı Rıza Posacı 2011 üretim dönemi Aydın il ve ilçeler bazında pamuk ekim alanları ve beklenen ürün miktarları hakkındaki rakamları da açıkladığı konuşmasında bölge çiftçisinin mağduriyetine açıklık getirerek, “08.10.2011 ve 10.10.2011 tarihleri arasında, mevsim normallerinin çok üzerinde yağan yağmur, başta Söke ilçemiz olmak üzere Koçarlı, Germencik, İncirliova, Didim ve Merkez ilçede ürün kalitesi açısından etkili olmuştur. Özellikle Söke ilçesine 3 gün içerisinde m2’ye düşen 220 kg yağış, makineli hasada uygunluk bakımından, ilaçlama yapılmış ve hasadı gelmiş bulunan pamuk ürününü kalite ve kantite açısından etkilemiştir” diyerek üreticinin mağduriyetini dile getirdi. Kalite kaybıyla ürünün Benek-2 ve Benek-3 kalitelerine indiğini belirten Posacı, “Mevcut pamukların henüz % 18-20’sinin toplandığı, % 80’inin ise toplama aşamasında olduğu ve kalite kaybına uğrayarak Benek-2 ya da Benek-3 kalitelerinde değerleneceğini, bunun da kg. başına 30-40 kuruş olmak üzere bölgemiz totalinde 60 milyon TL değer kaybına neden olacağı tahmin edilmektedir” dedi. Posacı, pamuk çiftçisinin aşırı yağış sebebiyle yaşadığı bu mağduriyet sebebiyle yetkililere seslenerek, çiftçinin Ziraat Bankası ve Tarım Kredi Kooperatiflerine olan borçlarının faizsiz olarak, uygun görülen vadede ertelenmesini talep etti. 641 bin tona yükselmesi öngörülmektedir. Dünyanın en büyük yedinci pamuk üreticisi olan Türkiye aynı özelliğini korumaktadır. Ancak, 2002/03 sezonunda yüzde 4,6 olan dünya üretimindeki payımız, 2010/11 sezonunda %1,8’e düşmüştür. Üretimden aldığımız payın 2011/12 sezonunda ise artan üretim miktarına bağlı olarak %2,4 olması beklenmektedir. Ülkemiz pamuk üretimi temel olarak, Ege, Çukurova ve Güneydoğu Anadolu olmak üzere üç bölgede yapılmaktadır. 2010 yılı verilerine göre toplam pamuk üretiminin %56’sı Güneydoğu Anadolu’da, %25’i Çukurova’da, %18’i ise Ege Bölgesi’nde, geri kalan %1’lik kısmı ise Antalya’da gerçekleştirilmiştir. Küresel pazardaki büyümeden faydalanamıyoruz Türkiye gelişmiş tekstil ve konfeksiyon sanayisi ile aynı zamanda önemli bir pamuk tüketimi yapan ülkedir. Özellikle 2005 yılından sonra dünya piyasalarına egemen olan Çin ve diğer Uzakdoğu ülkelerinin düşük maliyetli üretimleri ve ülkemizde uygulanan döviz kuru politikaları yerli sanayimiz için önemli bir dezavantaj oluşturmuştur. 1,5 milyon ton seviyelerini aşan pamuk tüketimimiz, küresel krizle birlikte tekstil ve konfeksiyon sanayiinde birçok fabrikanın kapanması ve kapasite kullanım oranlarının düşmesi ile 2008/09 sezonunda 1,13 milyon tona gerilemiştir. Sonraki dönemde yeniden artan pamuk tüketimimizin 2011/12 sezonunda 1,27 milyon ton olması beklenmektedir. Ancak, 2004/05 sezonunda %6,6 seviyelerinde olan ülkemizin dünya pamuk tüketimindeki payının 2011/12 sezonunda da %5,1 gerileyeceğinin öngürülmesi küresel pazardaki büyümeden faydalanamadığımız anlamına gelmektedir. 8 Mart 2011 tarihinde 5,40 dolar/kg ile tarihinin en yüksek seviyesine çıkan pamuk fiyatları bu tarihten itibaren hızlı bir düşüşe geçmiş ve 16 Ağustos 2011 tarihi itibarıyla 2,52 dolar/kg’a gerilemiştir. Yurt içi pamuk fiyatları da dünya pamuk fiyatları ile paralel bir seyir izlemiştir. Yapılan hesaplamalarda, 2000-2009 döneminde, reel pamuk fiyatları %45 oranında gerilerken, reel girdi fiyatları %84 oranında artmıştır. Bu gelişmeler, ülkemizde pamuk üretiminin %40 azalarak 880 bin tondan 400 bin tona, dünyanın en kaliteli pamuklarının yetiştirildiği Ege Bölgesi’nde ise 2000 yılında 67 bin 500 olan pamuk üretici sayısının 2009 yılında 9 bin 300’e gerilemesine, üretimin ise 286 bin tondan 113 bin tona düşmesine neden olmuştur. 1980’li yıllardan sonra ihracata dayalı sanayileşme stratejisi ile birlikte öncü sektör olarak belirlenen tekstil ve konfeksiyon sanayi yatırım teşvikleri ile desteklenmiş ve Türkiye bu al ışın sınırlı kalması, üstelik 2000’li yıllarda önemli oranda gerilemesi, dünyanın en büyük pamuk ithalatçısı ülkelerinden birisi olmamıza neden olmuştur. Nitekim, 2000 yılı ile 2011 Temmuz ayı arasında toplam 7,8 milyon ton pamuk ithal edilmiş ve karşılığında 11,4 milyar dolar döviz harcanmıştır. Pamuk üretimi yan ürünlerle birlikte dikkate alınmalıdır Pamuğun yurt içinde üretilmeyip, lif olarak ithal edilmesinden dolayı yan ürünlerde de kayıp söz konusudur. Pamuk üretimi sadece lif değil, aynı zamanda çiğit ve bu çiğitten elde edilen pamuk yağı, pamuk küspesi, linter ve kapçık gibi yan ürünleri de kapsamaktadır. Haziran 2010 ve Mayıs 2011 tarihleri arasındaki bir yıllık süreçte ithal edilen pamuk ve bu miktarda pamuğun yurtiçinde üretilmesi durumunda yan ürünlerden elde edilecek katma değer, Borsamız Ar-Ge Müdürlüğü Dünya’da Pamuk (Milyon Ton) 2009/10 2010/11* Başlangıç Stoku 11,90 8,51 2011/12** 9,02 Üretim 22,03 24,95 26,86 Tüketim 25,24 24,50 25,02 Devir Stoku 8,51 9,02 10,86 KAYNAKÇA: ICAC (*) Tahmin, (**) Projeksiyon tarafından ayrıntılı olarak hesaplanmıştır. Buna göre, söz konusu dönemde ithal edilen 837 bin ton pamuğa ödenen döviz miktarı 2,1 milyar dolardır. Bu pamuğun yurt içinde üretilmesiyle elde edilecek yan ürünlerin değeri ise 1,3 milyar dolardır. Lif pamuk ithalatı için harcanan değer ile bu miktar pamuktan elde edilebilecek yan ürünler kaybının toplamı 3,4 milyar dolardır. Sonuç olarak; uygun klima ve arazi varlığı ile dünyanın en verimli pamuğunu üreten (GDO’suz üretim yapan ülkeler arasında) ülkemizin pamuk üretiminden vazgeçme lüksü bulunmamaktadır. Bu gerçeği pamuk fiyatlarındaki beklenmedik derecede yükselişin yaşandığı 2010/11 sezonunda kamu da dahil olmak üzere sektörün tüm kesimleri açıkça görmüştür. Bu nedenle; zaman kaybetmeden pamuk stratejik bir ürün olarak ilan edilmeli ve en az 1 milyon ton lif pamuk üretiminde istikrar sağlamak amacıyla gerekli politikalar geliştirilmelidir. Ziraat ODALARI Türk Çiftçisinin Sesi 10 Yıl:3 | Sayı: 33 | EYLÜL 2011 PAMUK İPLİĞİNE BAĞLI Süleyman Girmen - Adana Seyhan Ziraat Odası Başkanı ● Pamuk yalnızca tekstil sanayinin ham maddesi değildir. Yağ, yem, gıda, kozmetik ve harp sanayinde kullanımı gibi stratejik önemi olan pamuk çeşitli sanayilerimizin de ham maddesidir. Bu nedenle ülkemizde üretme imkan ve kabiliyetine, dünyada yetiştirme imtiyazına sahip olduğumuz pamuk ürününün önemini çok iyi ve doğru algılamamız ve anlamamız şarttır. Çiftçinin, pamuk üretmez ise yerine üretebileceği alternatif ürünleri vardır. Ancak tekstil, yağ sanayinin pamuktan başka kullanacak alternatif ham maddesi yoktur. Ulusal tekstil sanayi ülkemizde pamuk üretildiği için kurulmuş, desteklenmiş, kollanmış ve bugünkü hale getirilmiştir. Bu gerçek iyi bilinmesine rağmen tekstil sanayi ve lobisi çiftçinin zararını kendi karı görerek yıllardan beri sürdürdüğü ticaret etiğine uymayan dürüst, doğru, adil, hakça kazancı öngörmeyen ticaret, tercih ve uygulamalarından vazgeçmek zorundadır. Yoksa her iki kesim de ve ülkemiz de bu yanlı, yanlış ve hatalı uygulamadan zarar görecektir. Sanayici kısa vadeli vurgun şeklinde karı değil, uzun vadeli yıllara uzanan karı düşünmek, sektörün sürdürülebilirliğini ve devamlılığını sağlayan ve kurgulayan yolu ve yöntemi gözetmek, evrensel kriterlerde olmak zorundadır. Aksi halde batan, kapanan iflas eden yüzlerce tekstil sanayi kervanına katılmak zorunda kalacaklardır. Bu da Türk pamukçuluğunu olumsuz etkileyecektir. ● Pamukta önemli konulardan bir tanesi; ulusal ham madde tüketiminin yerli üretilen pamuk ürününden karşılanması ve sağlanması hükümet, tekstil ve lobilerince bu ham maddeyi kullanan bütün kesimler tarafından öncelikle değerlendirilmesi gereklidir. Sanayimizin ham maddesini ulusal üretimimizden sağlamak ana prensibimiz olmalıdır. Aksi takdirde günümüzde yaşanan ithalata dayalı sistem artarak devam eder ve dışa bağımlı kalmaya mahkum oluruz. Bu da döviz ve kaynak israfına sebep olur. ● Pamukta bir başka önemli konu da; üretimimizi dünyadaki rakip ülkelerin ürettiği paritelere göre yapamamamızdan kaynaklanmaktadır. Kısacası pamuk üretirken kullandığımız tohum, gübre, zirai ilaç, akaryakıt, araç gereç ekipman, işçilik vb. gibi üretim girdi maliyetleri rakip ülkelerden çok daha fazladır. Çiftçi pahalı üretip hasat döneminde maliyetin altında ürününü satmak zorunda kalıp üretimden zarar ettiği için yıllarca pamuktan uzak kalmıştır. Neticede ülke pamuk sanayicileri pamuk ithalatçıları olmuşlardır. Ancak son iki yılda dünya fiyatlarının yükselmesi ve hükümetin talep ettiğimiz destekleme politikasına yaklaşması, son yıllarda makinalı hasada uygun tohumların yaygınlaşması ve makinalı hasat olanağının artması sayesinde son yıllarda pamuk ekimi biraz yaygınlaşmıştır. Ancak bugün için üretimimiz tüketimimizi karşılayacak yeterlikte değildir. Bu nedenle ürün bazındaki pamuğun üzerindeki destekleme priminin en az kilo başı 500 TL üstünde olması, üretim maliyetimizle ilgili teklif ve önerilerimizin dikkate alınması, ekimin yaygınlaşmasını ve ulusal yeterliği temin edecek önemli faktörlerdendir. döneminde dış ülkelerden kontrolsüz şekilde ülke tüketim talebinden fazla pamuk ithalatı yapılması, bunun da iç piyasa dengesini ve koşullarını bozması nedeni ile yerel piyasada pamuğa olan talebin azalması, çiftçinin kendi ülkesinde ürettiği pamuğu satacak pazar bulamamasıdır. Ancak son yıllardaki değişen konjonktür ve bunun yerli piyasaya etkisi ve ithal pamuğun pahalanıp doların yükselmesiyle ithalatın son dönemde dengelenmesinden söz edebiliriz. Ancak bu sefer hasat döneminde monopolleşen pamuk alıcıları nedeniyle dünyada pamuk fiyatı yükselirken çiftçi ürününü değerinde satacak pazar bulmakta güçlük çekmektedir. Yani dünya piyasalarında pamukta ürün fiyatı artarken bizde hasatta pamuk fiyatı düşmektedir. Bunun çaresi monopolleşen pamuk alıcılarının tekelini kırmak için pamuk satış kooperatiflerine ve KOBİ’lere finans desteği sağlayıp pazar alternatifini çoğaltmak ve yalnızca İTHAL TAKVİMİ konsepti çerçevesinde pamuk ithalatının yurda girişine müsaade edilmesini temin etmektir. İTHAL TAKVİMİ ülkenin ihtiyaç duyduğu ham maddeyi ihtiyaç duyduğu miktarda hasat dönemlerinin dışında en az ülkedeki yetişen ürün kalitesinde ithal etme rejimidir. Dünyada yıllardır uygulanan ithal rejimini neden uygulamadığımız ayrı bir sorudur. İthalattan haksız kazanç ve rant sağlayan kesimlerin pamuk ithalatı uygulamalarında etkin rol oynamaları yüzünden hem üreticimiz ve genel anlamda tüm sektör hem de ülkemiz zarar görmektedir. Bu gerçeğin çok iyi anlaşılması, doğruların ifade edilmesi, bu konuda yasalara dayalı kalıcı tedbir ve çarelerin üretilmesi pamuktaki makro gelir vizyonunun iyi algılanmasına bağlıdır. Zaman geçirmeden gereğinin yapılması lüzumludur. ● Pamuk; üreticisi, sanayicisi, tüccarı, ülkeye sağladığı geniş istihdamı, ithalatçısı, kazandırdığı dövizi, bağlı yan sanayiye sağladığı kaynağı, kamu maliyesine yaptığı mali katkısıyla ülkemizde önemli bir yer teşkil etmektedir. Yerli ve yeterli ulusal üretimimiz maalesef planlı, bilinçli belli kesimlere rant ve menfaat sağlamak için hesaba dayalı kurgulanan stratejiler nedeniyle düşürülmüştür. Pamuk ham maddesinde ülkenin dış kaynaklara mahkum edildiği bir gerçektir ve bu gerçek irdelenmelidir. Biz üreticilerin görüş ve önerilerini dikkate almak ülkemizin ve pamuğa dayalı sektörlerin, bu konuda iş, aş, istihdam ve gelir yaratan kesimlerin menfaatinedir. Pamuk üretimindeki mevcut durumun devam etmesi Türkiye’nin bütçe açığına ve borç stoğunun artmasına sebep teşkil ederken dış piyasalardaki pamuk fiyatındaki ve dolardaki yükseliş, tekstil sektörünün ve ham yağ sanayinin ithalat için ülke kaynaklarından milyarlarca dövizi bulmakta zorlanacağını göstermektedir. ● Bu nedenle pamuk üreticisinin mutlaka desteklenmesi ve yerli üretim kaynaklarına dönülmesi, mevcut durumun ve konjonktürün değişmesi şarttır. Pamuk üretimimizde değinilmesi gereken önemli sorunlardan bir tanesi de hasat PAMUKTA ELLE TOPLAMA DÖNEMİ SONA ERİYOR Nazilli Ziraat Odası Nazilli’de sezonun ilk araçla pamuk toplama hasadına Nazilli Pamuk Araştırma Enstitüsü Müdürü Sadettin Öztürk, İlçe Tarım Müdürü Sunay Güler, Nazilli Ziraat Odası Başkanı Necdet İzgü, Ziraat Odası Meclis Başkanı İyigün Carlat ile Oda ve Enstitü çalışanları katıldı. Makine ile toplamada başarılı uygulama Pamuk ekme sezonuna 15-20 gün geç başlanmasına rağmen pamuk sezonuna zamanında girdiklerini ifade eden Nazilli Pamuk Araştırma Enstitüsü Müdürü Sadettin Öztürk, “Enstitüsü olarak 2011 yılı içinde 1000 dönüm civarında bir pamuk ekimi gerçekleştirdik. Bunun 200-250 dönüm civarı araştırma projeleri için kullandığımız deneme parselleridir. Parseller küçük olduğu için bu alanları elle toplatıyoruz. Bunun dışında kalan 840 dönümlük pamuk ekili alanımızı ise makine ile toplamaya uyumlu tohumlarımızdan özellikle de pamuk çiftçilerinin istediği tohum türlerini üretmek için kullandık” dedi. Tükettiğimiz pamuğun %35’ini üretebiliyoruz Öztürk, “Pamuğun desteklenmesi ve ekilmesi gerekiyor. Tekstil ve konfeksiyon sektörleri ekonomimizin lokomotif sektörleridirler. Bu sektörlerden yaklaşık 12 milyon insanın karnı doyuyor diyebiliriz. Bu kadar önemli şartlarda bile biz dışa bağımlıyız. Ülkemizde ancak tükettiğimiz pamuğun %35’ini üretebiliyoruz. Pamuğun ekiliş alanlarının artırılması ve verimli çeşitlerin geliştirilmesi konusunda Enstitü olarak yoğun çalışmalarımız devam etmektedir. Pamuk üretimimiz az olmasına rağmen tohum kalitesi ve iklim şartları sayesinde Türkiye dönüme alınan verim itibarıyla dünyada ikinci sırada gelmektedir. Enstitü olarak biz de makineli hasat ve verim konusunda kuraklığa dayanıklı çeşitler konusunda çalışmalarımızı devam ettirmekteyiz” ifadelerine yer verdi. Ziraat ODALARI Türk Çiftçisinin Sesi Yıl:3 | Sayı: 33 | EYLÜL 2011 Pamuk, özellikle Türk tekstil ve hazır giyim sanayisinin % 26 olan ihracat payı nedeniyle kazandırdığı dövizle, ülkemizde milyonlarca kişinin bu faaliyetin içinde olmasını sağlamış ve bu tarım kolunun ekonomik hacminin ne denli büyük olduğunu ortaya koymuştur. Nüfusumuzun artışı ve yaşam standardının yükselmesi, pamuğa olan talebin artarak devam edeceği, bu durumun da ekonomiye olumlu katkıda bulunacağı sonucunu vermektedir. 11 BEYAZ ALTIN PAMUK Dr. M. Fethi Güven - TZOB Teknik Müşavir Ekonomimiz için bu denli öneme haiz olan pamukta ülkemiz, dünya pamuk üretimi ve ticaretinde de önemli bir konumdadır. Ülkemiz özellikle tekstil sektörünün dinamik yapısı, sahip olduğumuz iklim şartları ile ekolojik faktörler gibi yetiştiricilik kriterleri açısından uygunluğu, pamuk üretimi ve ticaretinde uluslararası düzeyde rekabet edecek konumdadır. Kaolin Bahsedilen tüm bu olumlu göstergelere rağmen sektör önemli sıkıntılar içerisinde bulunmaktadır. Pamuk maliyetlerinin yüksek olması bu sorunların başında gelmektedir. Ülkemizde üretim maliyetleriyle hemen hemen başa baş seyreden, hatta bazı yıllar üretim maliyetlerine göre düşük sayılabilecek, piyasa fiyatlarının oluşmasında birçok faktör etki etmektedir. Girdi maliyetleri, kültürel işlemlerde yapılan hatalar, diğer ülkelerin kendi üreticilerine verdikleri destekler ve prim uygulamaları, kuraklık, dolu, sel gibi tabiat koşulları, ekonomik krizler, döviz kurlarındaki belirsizlikler, ürün ile ilgili gümrük uygulamaları ve ülkelerin ürün politikaları pamuk üretim maliyetleri ü z e r i n d e Nedir? Dr. Kemal Sandık - TZOB Başkan Danışmanı Kaolin doğada bolca bulunan, kağıda ve aspirin gibi ilaç olarak kullanılan tabletlere beyaz rengini veren bir kil mineralidir. Alındığında insan sağlığına hiçbir olumsuz etkisi olmayan bir materyaldir. Doğada tarımsal amaçlı kullanılmaya uygun olmayan kaolin, içerisinde bulunan ağır metallerden arındırıldıktan sonra tarımsal amaçlı veya diş macunu gibi birçok üründe katkı maddesi olarak kullanılabilmektedir. Kaolin mineralinin ağır metallerden arındırıldıktan ve mikrondan da küçük (nano) düzeyde öğütüldükten sonra yaş sebze ve meyve üretiminde ürünleri çevresel faktörler ile çeşitli hastalık ve zararlılardan korumak için ve kullanım amacına göre %2,5 veya %6’lık solüsyon halinde meyve ağaçları ve sebzelere pülverizatörlerle uygulanması mümkündür. Kaolinin Tarımda Kullanımı Bilindiği üzere dünyada taze meyve ve sebzecilikte verim ve kalite üzerinde kayıplara neden olan çeşitli hastalık, zararlı ve çevre etmenlerinin olumsuz etkilerinin ve kimyasal kullanımının çevre ve insan sağlığı üzerindeki olumsuz etkilerini azaltacak yeni teknik ve teknolojiler üzerinde bilimsel araştırmalar sürdürülmektedir. Bu konuda, ABD’de yapılan araştırmalar sonucunda geliştirilen Tarımda Kaolin Uygulamasının son yıllarda ülkemizde de araştırma ve denemelere konu olduğu bilinmektedir. Birçok ülkede tarımsal ürünlerde en fazla maddi hasara yol açan güneş yanıklığına karşı çeşitli teknikler üzerinde araştırmalar yapılmış ve bunlar içerisinde özellikle kaolin uygulamasından çok olumlu sonuçlar elde edilmiştir. Güneş yanıklığı üzerindeki araştırmalar ülkemizde de yapılmış ve kaolin uygulamasının çeşitli hastalık ve zararlılar ile diğer çevre faktörlerine karşı etkileri konusunda olumlu sonuçlar elde edilmiştir. etkili olmaktadır. Örneklemek gerekirse sadece kültürel işlemlerden olan pamukta hasadın elle toplanması yerine makina ile yapılması halinde, maliyeti düşürmesinin yanı sıra özellikle Güneydoğu Anadolu‘da elle hasattan kaynaklanan % 17-18 olan fire sorununun önüne geçilmiş olacaktır (ABD’de fire oranı % 2-3 düzeyindedir). Ayrıca yapılan hesaplamalar makinalı hasat ile üretim maliyetlerinde % 5 oranında düşüş sağlandığını göstermektedir. Diğer taraftan özellikle gübre ve mazot gibi masraf kalemlerinden alınan vergilerde bir takım istisnaların getirilmesi, kaliteli ıslah edilmiş, sertifikalı tohumluk kullanımının, makina ile hasatın yaygınlaşması için hayvancılıkta kullandırılan kredilere benzer selektif (0 faizli) kredilerin kullandırılması kaliteli üretimin artışını sağlayacaktır. Yukarıda bahsedilen faktörlerin hemen tamamında oluşan pamuk üreticisinin Meyve ve SebzeTarımında Kullanım Amaçları ve Etkileri Kaolin partikül film uygulaması tarımsal ürünlerde; sıcaklık stresi gibi çevresel streslerin azaltılmasında, böcek zararının azaltılmasında ve hastalıkların önlenmesinde kullanılmaktadır. Partikül film uygulamalarının aynı zamanda meyve verim ve kalitesini artırdığı, don zararını ise azalttığı tespit edilmiştir. Beyaz bir renge sahip olan kaolin film tabakasının gözenekli oluşu sayesinde bitkinin fotosentezi üzerine olumsuz bir etki yapmadığı, uygulama yapılan bitkilerde güneş yanıklığı azalırken meyve iriliği ile renk ve kalitenin arttığı araştırmacılar tarafından belirtilmektedir. Kaolin Uygulamasının Olumlu Etkileri Son yıllarda ülkemizin taze sebze ve meyve ihracatında ‘kalıntı’ sorununun sıkıntıları bilinmektedir. Bunun yanında, ülkemizde birçok meyve ve sebze türünde her yıl %50’ye varan güneş yanıklığı hasarının oluştuğu da bilinmektedir. Tarımda kaolin uygulaması ile kimyasal ilaç kalıntısı sorununun büyük ölçüde giderilebileceği ve güneş yanıklığı oranının %10-15’e kadar azaltılabileceği araştırma sonuçları ile ortaya konulmuş bulunmaktadır. Tarımda kaolin uygulamasının sadece güneş yanıklığı üzerindeki önleyici etkisi sonucunda, her yıl üreticimize ve ekonomimize katkısı konunun önemini göstermeye yeterli olacaktır. Uygulamanın sadece üreticiyi değil, tüketiciyi ve tarımsal ürün ihracatçısını da yakından ilgilendirdiği görülmektedir. Uygulamasının Etki Mekanizması Güneş yanıklığı yüksek sıcaklık, ışık ve radyasyon gibi çevresel etmenler sonucu meydana gelen, sebze ve meyvecilikte verim ve kalite kayıplarına sebep olmasıyla ekonomik açıdan büyük zararlara sebebiyet veren önemli bir fizyolojik bozukluktur. Ekonomik kayıp bazı meyve tür ve çeşitlerinde yıllara göre değişmekle birlikte %50’lere kadar çıkmaktadır. Değişik meyvelerde yapılan çalışmalar güneş yanıklığının en önemli nedeninin yüksek sıcaklıklar olduğunu, yoğun güneş ışığı ve ultraviyole radyasyonunun da bu hasarı artırdığını göstermiştir. aleyhindeki gelişmeler pamuk üretimimizi olumsuz etkilemiştir. Üretimimizin yetersizliği ve ülkemiz ihtiyacını karşılayamaması nedeniyle, özellikle tekstil sektörü, talep etmiş olduğu pamuğu dış ülkelerden ithalat yoluyla temin yoluna gitmiştir. Ülkemizin sadece 2011 yılı pamuk, pamuk ipliği ve pamuk ürünleri ithalatı tahminen 3,4 milyar dolar olmuştur. Söz konusu bu ithalatın sadece 1,7 milyar doları ham madde pamuğa aittir. Türk tekstil ve hazır giyim sanayinin ihracattaki payı dikkate alınırsa, en azından bu sektörün talebi olan miktar ve kalitede pamuğun arzını sağlayacak tedbirlerin bir an evvel alınması gerekmektedir. Aksi takdirde pamuk sektöründe sürdürülebilirlik ve rekabet şansımız olumsuz etkilenmiş olacak, bunun sonucu üretim alanlarında ciddi daralmalar meydana gelecek başta üreticimiz olmak üzere tekstil sanayi ve diğer pek çok sektör olumsuz etkilenecektir. Sonuç olarak ülkemiz kaliteli pamuk üretimi için iklim şartları, işgücü, ekolojisi itibarıyla uygun şartlara sahip olmasına rağmen pamuk ithalatı yapmaktadır. Tekstil sektörünün çok hızlı gelişiminden kaynaklanan kaliteli pamuk lifi talebinin karşılanması gerekmektedir. Bunun için Ulusal Pamuk Konseyi, üretici birlikleri, üniversiteler, araştırma kuruluşları, sanayi sektörü, sivil toplum kuruluşları, ihracatçı ve devletin ilgili kuruluşları gibi konu ile ilgili aktörlerin yer aldığı yapılanmanın oluşturulması, gerek iç piyasa gerekse dünya piyasalarını dikkate alarak alınacak kararların uygulanması kaliteli pamuk üretimimize ivme kazandıracaktır. Kaolin Uygulaması Meyve yetiştiriciliğinde bitkinin vegetatif gelişmesini sürdürebilmesi ile meyve oluşumu ve gelişimini devam ettirebilmesi için gerekli olan sıcaklıklar 27-280C olup, bunun üzerindeki sıcaklıklarda çiçek ve meyve dökümlerinin yanı sıra fizyolojik bozuklukların meydana geldiği araştırmalar sonucunda kanıtlanmıştır. koşullarında güneş yanıklığını azaltmada tam olarak etkili bulunmamışlardır. Kaolin, zararlı böceklerin meyvenin gövde, dal, yaprak ve meyvesi ile direk temasını önleyecek fiziki bir bariyer oluşturmakta, böceklerin bitki üzerindeki hareket kabiliyetlerini kısıtlamakta, ayrıca güneş ışınlarını her yöne yansıtmasıyla bitki zararlılarını rahatsız etmekte ve bitkiden uzak kalmalarını sağlamaktadır. Kaolin uygulaması, zararlıların bitkinin yeşil aksamı ve meyveler üzerinde emgi yapmalarını ve yumurta bırakmalarını engellemektedir. Çok geniş olarak ele alınabilecek bu konuya dergimizin ileriki sayılarında ayrıca değinmekte fayda vardır. Meyvelerdeki güneş yanığı zararını azaltmak amacıyla yapılan uygulamalar içerisinde yansıtıcı madde uygulamaları gerek uygulama kolaylığı ve ekonomikliği gerekse de güneş yanıklığını azaltmasındaki etkinliği nedeniyle diğer uygulamalardan daha fazla önerilen bir yöntemdir. Yansıtıcı maddelerin en önemli özelliği beyaz renkte olmaları ve ışığı yansıtmalarıdır. Kaolin, yansıtıcı madde uygulamaları içerisinde son yıllarda geliştirilen ve güneş yanıklığını önlemede oldukça başarılı bulunan ve organik tarıma çok uygun bir materyaldir. Meyvelerde Güneş Yanıklığını Azaltmak İçin Yapılan Uygulamalar Günümüzde güneş yanıklığını azaltmak amacıyla; yağmurlama soğutma, gölgeleme materyali kullanmak, meyveleri özel bezlerle veya kağıt torbalarla sarmak, yansıtıcı madde ve kimyasal uygulamaları gibi değişik yöntemler uygulanmaktadır. Yağmurlama ile soğutma uygulamalarının hastalık ve zararlıların kontrolü, meyve olgunluğu, meyve muhafaza özellikleri, meyve renk gelişimi, mevsimsel sulama miktarı ve sulama aralıklarını olumsuz etkilediği bilinmektedir. Bu yöntemde fazla suya gereksinim duyulması, su kalitesinin sağlanamaması, kalitesiz suyun meyve ve yapraklarda tuz birikimine ve dolayısıyla yanıklığa sebep olması gibi nedenlerden dolayı etkin bir yöntem olarak önerilememektedir. Meyvelerde ağaç üzerine gölgeleme yapmak yağmurlamadan daha az etkili olsa da güneş zararını ve meyve sıcaklığını azaltmada etkili bulunmuştur. Ancak, pahalı bir uygulama olması ve kullanılan örtünün rüzgardan zarar görmesi bu yöntemin kullanımını sınırlamaktadır. Güneş yanıklığına karşı kimyasallar da uygulanmaktadır. Ancak, SunShield, Vitamin E ve Vapogard gibi kimyasalların uygulanması, yüksek güneş ışığı ve sıcaklık Meyvelerin özel kenevir bezlerle sarılması işlemleri de güneş yanıklığı zararını azaltmakla birlikte, fazla işgücü gerektirmesi ve uygulanabilirliğinin zorluğu nedeniyle bilim adamlarınca tavsiye edilmemektedir. Kaolin uygulaması yapılan bitkilerin yüzeyinde suyun tutunmasının da azalarak hastalık yapmak için suya ihtiyaç duyan birçok fungal ve bakteriyel patojenin gelişmesinin engellendiği tespit edilmiştir. Tarımda Kaolin Uygulamasının Bir Araştırma Projesine Dönüştürülmesi Çalışmaları Meyve ve sebzelerde çevre faktörlerinin olumsuz etkilerini kontrol etmenin yanında, hastalık ve zararlılara karşı koruyucu etki sağlayarak kimyasal ilaç kullanımını ciddi ölçüde azaltması nedeniyle tarımda kaolin uygulamasının münferit araştırma, deneme-demonstrasyon çalışmaları ile sınırlı kalmaması Araştırma, Yayım ve Üretici Örgütlerinin işbirliği ile daha geniş bir proje olarak ele alınmasının ülkemiz ve tarım sektörümüzün yararına olacağı anlaşılmaktadır. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Tarımsal Araştırma ve Politikalar Genel Müdürlüğü ile başta Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi olmak üzere Sütçü İmam ve Erciyes Üniversiteleri Ziraat Fakültelerinin de katılımıyla TZOB’da gerçekleştirilen toplantı da konu üzerinde ortak çalışmaların hayata geçirilmesi kararlaştırılmıştır. Bu konudaki gelişmeleri dergimizin bundan sonraki sayılarında sizlerle paylaşmaya devam edeceğiz. Ziraat ODALARI Türk Çiftçisinin Sesi 12 Yıl:3 | Sayı: 33 | EYLÜL 2011 SÜT UYUYUNCA Dr. Ayhan Dağ - Beslenme ve Diyet Uzmanı Peynir dünyada sevilerek tüketilen, yüzlerce çeşidi bulunan, yeterli ve dengeli beslenme açısından da vazgeçilemeyecek fermente bir süt ürünüdür. Böyle bir giriş yapınca süt ve süt ürünlerinin insan beslenmesindeki öneminden bahsedeceğimi zannetmeyin, bu bilineni tekrarlamaktan başka bir şey olmayacaktır. Bahsetmek istediğim konu, dünya peynirleri ve bizim peynirlerimizin dünyadaki yeri.... Peynirin tarihine baktığımızda kökleri insanlık tarihi kadar eskiye dayanan bir yiyecektir. Ne kadar eskiye dayandığına dair kesin bir bilgi olmamakla birlikte, peynirin ilk üretiminin Mezopotamya veya İndus vadisinde hayvan güden çobanlarca koyunun evcilleştirildiği tarih olan M.Ö. 8. binyıl ile 9. binyıl arasında üretildiği düşünülmektedir. Hal böyle iken dünyada peynir çeşitliliği ile ünlü ülkeler denilince akla hemen Fransa, İtalya, İsviçre, Hollanda gelir de, neden Türkiye pek gelmez? Oysa, Orta Asya yaylalarından Anadolu’ya, Mezopotamya’ya, Balkanlar’a kadar uzanmış olan Oğuz Türkleri, Selçuklular ve ardından Osmanlıların peynirle tanışıklıkları çok eskidir. Dahası geleneksel süt ürünleriyle, ilişki içine girdikleri değişik iklim ve coğrafyalarda yaşayan halkların yaratıları da bir araya gelince ortaya muhteşem bir peynir zenginliği çıkmıştır. Bütün bu zenginliğe rağmen Fransız yazar Michel de Saint-Pierre’in Les Aristocrates adlı romanının kahramanı Türkiye’de birçok peynir türünün olduğunu söyler, ama peynirlerimizi pek beğenmez ve “Sizi temin ederim, Türkiye’de birçok peynir var da, akmıyor, erimiyor, kokmuyor, bu peynirler ruhsuz!” der. Michel de SaintPierre’in Türk peynirleri konusunda biraz aceleci hükme vardığını söyleyebiliriz. Uluslararası alanda, belki Fransızların ünlü peynirleri kadar tanınmış olmasalar bile, bizim peynirlerimiz de olgunlaşınca akar, yerinde erir, hatta kokar. Kaşarımız süt, Kirlihanım peynirimiz ekşi kokar, dil peynirimiz erir, Mihalıçımızdan yağ damlar. Otlu peynirlerimizin rayihası ise bir başkadır... Kısacası, ‘ruhu’ keşfetmek için denemek, sabır ve sevgi gerekir, her şeyde olduğu gibi... Bir başka peynir ülkesi İtalya’dan İtalo Calvino şöyle diyor “Her peynirin arkasında, farklı bir göğün altında, yeşili farklı bir mera vardır”. Calvino’dan hem daha genel hem de çok daha gerçekçi bir değerlendirme. Öyle ya! Türkiye’nin peynirleri de elbette farklı bir yeşil örtünün, ovaların, dağların, yaylaların, farklı iklimlerin, farklı türde inek, koyun, keçi ve manda sütünün, farklı insanların, farklı teknoloji ve yöntemlerin, kısacası farklı koşulların ürünüdür. Üreticisinden meraklısına farklı bir kültürün zenginliğidir. Ruhsuz insan olamayacağına göre, ruhsuz peynir de olmaz. Clifton Fadiman da elbette abartıyor, “Peynir, sütün kendini ölümsüzlüğe atmasıdır” diyerek. Peynirler de ölür, ama şık bir benzetme değil mi? Peynir, tüm doğallığı içinde sütün saflık ve huzur içinde olağanüstü bir yaratıya dönüşmesidir. Batı da şık ciltlerle, renkli resimlerle kuşe kağıtlarda yayımlanan peynir ve peynircilik kitaplarının hemen hepsinde Fransız, İngiliz, İtalyan, Hollanda ve İsviçre peynirleri göklere çıkarılırken Anadolu peynirlerinden biraz kurut, biraz beyaz peynir, biraz keçi peyniri, biraz kaşar ya da Mihaliç peyniri olarak bahsedilir. Oysa, batılıların Anadolu’nun tulum veya otlu peynirlerinin en az bir Camembert kadar keyifle yenilebileceğini keşfetmeleri için küçük bir deneme yapmaları yeterli olacaktır. Bununla birlikte, peynirin kültürel bir olgu olduğu, bu nedenle peynir tüketim alışkanlıklarının da ülkeden ülkeye, yöreden yöreye değişeceği unutulmamalıdır. Avrupa’daki peynir çeşitliliği fazla gibi görünse de, aslında bu çeşitlilik birkaç ana peynir üretim tekniğinin yöresel ve geleneksel olarak çeşitlendirilmesi, tek kelimeyle yöre insanlarının yaratıcılığından kaynaklanmaktadır. Ancak her birinin kendine özgü tadı, kokusu ve dokusu vardır. Ülkemiz için de durum aynıdır, nitekim Ege, Doğu Anadolu, Güneydoğu Anadolu ve Karadeniz’de ürettiğimiz yöresel peynirler de yavaş yavaş gün ışığına çıkarak dünya ölçeğinde peynir zenginliğimizi ortaya koyacağı gibi litaretüre Türk Peynirleri’nin adlarını yazdıracaklardır. Kısacası, peynir çeşitliliği her ülkenin, hatta ülkelerin kendi içindeki bölgesel farklılıklarından, kendi kültürel alışkanlıklarından, doğa koşullarından, süt veren hayvan çeşitlerinden ve farklı yapım tekniklerinden doğar. Yiyeceklerimizdeki Sırları Biliyor muyuz? Ülkemiz ilaç tüketiminde dünya ülkeleri arasında ilk sıralardaki yerini ne yazık ki korumaktadır. İnsan sağlığının dert başa geldiğinde birkaç ilaç almakla sağlanamayacağı gerçeğini hepimizin öğrenmesi ve öğretmesi gerekmektedir. Anne karnından başlayan bu serüvende çevresel etkiler ve beslenme konusunda bilinçlenmemiz yaşam kalitemizi yükseltecek ve başımıza gelmesi olası birçok hastalıktan uzak kalmamızı sağlayacaktır. Tıp hekimliğinin insan sağlığına yaptığı katkıların, teşhis ve tedavilerin yanı sıra koruyucu hekimliğe önem vermemiz, bilinçli beslenmemiz için “doğa eczanesine” başvurmamız ve bazı besinleri yaşamımızdan eksik etmememiz gerekir. Hastalığa çözüm bulmaktan daha önemlisi o hastalığa yakalanmamaktır. Bunun yolu da birey olarak bilinçlenmemizden ve bu bilinci en yakınımızdan başlayarak sonraki kuşaklara aktarmamızdan geçmektedir. Unutmayın ki, doğru beslenmek ve sağlıklı yaşam için en büyük yardımcımız doğal ürünler ve doğanın kendisidir! HARDAL Kan dolaşımını canlandırır, solunum yolları enfeksiyonlarına, kronik eklem romatizmalarına, depresyona ve uyuşukluğa iyi gelir. Göğsü yumuşatır, öksürüğü keser, bronşit ve zatürree şikayetlerinde destekleyici tedavi özelliği vardır. Zehirlenmelerde bir fincan suya bir kaşık hardal konarak içildiği takdirde kusturur. Haricen lapa olarak kullanıldığında ise deride uzun süre bekletilmemesi gerekir. HURMA Lifli bir besindir. Mineral ve fenol içerir. Sodyum, potasyum, magnezyum, fosfat, demir ve kalsiyum bakımından zengindir. B vitamini bakımından da zengin olan hurmanın içerdiği demir kırmızı kan hücrelerinde hemoglobin sentezini kontrol eder. Yapısındaki kompleks karbonhidratlar nedeniyle faydalı bir meyve olarak bilinir. Hamilelikte ve bebek gelişimde (yumuşak içi, ezilerek tutamlar halinde) tavsiye edilir. IHLAMUR İçine atılacak bir kaç karanfille birlikte sakinleştirici özelliği olan ıhlamurun idrar söktürücü, ter attırıcı ve uyku düzenleyici özellikleri de vardır. Ihlamur ilaç içmesi sakıncalı hamile kadınların soğuk algınlığı, grip gibi rahatsızlıklarında sadece ter attırarak değil, vücut direncini de artırarak tedavilerinde etkili olur. 1 bardak kaynamış suya ince kıyılmış ıhlamur atılarak 5-6 dakika demlenmeye bırakılmalı kesinlikle kaynatılmamalıdır. KANTARON Hafif ve orta şiddetli depresyonlar, stres, uykusuzluk, anksiyete gibi olumsuzluklarda etkili olduğu bilinmektedir. Sızma zeytinyağında (3-5 gün kapağı açık, devamında 5-6 hafta kapağı kapalı ve arada iyice çalkalanarak) bekletilerek günde birer yemek kaşığı alındığında asit fazlalığı, ülser ve gastrite iyi gelir. Antiseptik ve mikrop öldürücüdür. Pamuk ve bandajla uygulanarak açık yara ve kesikleri iyileştirici özelliğe sahiptir. Siyatik, eklem iltihabı (artrit) ağrılarının giderilmesinde faydalı olduğu bilinmektedir. Yanık yaralarında sızma zeytinyağı yerine keten tohumu yağı kullanılmalıdır. özellikleri de olan lavanta safrakesesi rahatsızlıklarında etkilidir. Küçük keselerde elbise dolaplarına konulan lavanta güzel bir kokunun yanı sıra böcekleri de uzak tutar. Yastığın altına konulacak lavanta kesesi ise sakin ve rahat bir uyku sağlar. KEKİK Ülkemizde bolca bulunabilen kekik de yine hayatımızdan eksik etmememiz gereken bir baharat. Yemeklere katılarak veya kaynamış suda bekleterek elde edeceğiniz kekik suyu devadır. Bu bitkinin bilinen faydaları arasında bedeni kuvvetlendirmesi, hazmı kolaylaştırması, iştah açması, kalp çarpıntılarını kesmesi, salgı bezlerinin düzenli çalışmasını sağlaması, antiseptik oluşu, geçici olarak tansiyonu yükseltici özellikleri sayılabilir. Kaynar suda bekletilerek yapılan kekik suyunun banyoda kullanılarak romatizmal ağrılara iyi gelmesinin yanı sıra birçok hastalığa iyi geldiği bilinir. MENEKŞE Terletici etkisiyle ateş düşürür ve vücuda rahatlık verir. Kanı temizler, kabızlığı giderir. Cilt hastalıklarına iyi geldiği bilinmektedir. Menekşe yağı egzamaların, lapası ise yaraların iyileşmesini sağlar. İçindeki saponin sayesinde göğüs yumuşatıcı ve idrar söktürücüdür. LAVANTA Kaynatılmış suyu uyarıcıdır ve mideye iyi gelir. İdrar söktürücü ve ağrı kesici MELİSA (oğulotu) Kendine has uçucu yağları ruhsal bunalımlara, sara, baş dönmesi, kulak çınlaması, huzursuzluk ve sinirsel rahatsızlıklara iyi geliyor. Stresten kaynaklanan baş ağrılarına karşı da etkili olan melisa hafıza zayıflıkları için de tavsiye ediliyor. Melisayı çay ve bitkisel su olarak tüketebilirsiniz. REZENE Sakinleştirici, gaz ve sancı giderici özelliktedir. Süt veren annelerde sütü arttırır. İdrar söktürür yaprakları yaraların iyileşmesini kolaylaştırır. Marketlerde hazır poşet çay olarak bulabileceğiniz rezeneyi istediğiniz kadar tüketebilirsiniz. Kaynak: www.bigglook.com Ziraat ODALARI Türk Çiftçisinin Sesi Yıl:3 | Sayı: 33 | EYLÜL 2011 TARIM TAKVİMİ EYLÜL Antep Fıstığı ●Capnodis mücadelesine devam edilir. ●Hasat, kurutma ve depolama yapılır. ●Aşı bağları çözülür ve anaca bağlanır. Bağcılık ●Yabancı ot mücadelesi yapılır. ●Salkım güvesi mücadelesi yapılır. Müşküle çeşidine (Hehtavin 50, Hekthion W.P. Phosvel Triazinphos Phossalone EM) ilaçlarından biri, tarifinde belirtilen miktarlarda kullanılır. ●Üzüm hasadı yapılır. Arıcılık ●Bal hasadı yapılır. (Çerçevenin tümü veya en az 2/3’ü sıralandığı zaman, bal hasat edilmelidir. Sıralanmış, olgunlaşmamış ballar hasat edilirse, erken kristalize olur veya ekşimeler görülebilir.) ●Sağlam çerçevelerdeki ballar süzülerek, boş petekler yeniden kovanlara verilir. Verilen bu boş petekler işçi arılar tarafından onarılarak, bal bulunabilirse, yeniden doldurulabilir. ●Bal sağımda yağmacılığa meydan vermemek için, çok dikkatli davranmak gerekir. ●Kovanlarda bakım işleri devam eder. Soğuk bölgelerde kovan ağızları daraltılır. Soğuk başlayan bölgelerde kovanlarda kışlık yem durumları kontrol edilir ●Çeşitli arı hastalık zararlıları ile mücadele edilir. Büyükbaş Hayvancılık ●Gebe ineklere iyi bir bakım gösterilmelidir. Doğumlarına 1,5-2 ay kala sığırlar sütten kurutulmaya başlanılmıştır. Doğum locaları ve buzağı bölmeleri yeniden gözden geçirilerek noksanlıklar tamamlanıp, dezenfeksiyonları yapılır. ●Herhangi bir nedenle yavru atımı görüldüğünde, böyle hayvanlar derhal tecrit edilerek, gerekli araştırmalar yapılmalı; bulaşıcı bir hastalık durumunda, etkin önlemler alınmalıdır. ●4-8 aylık dişi danalara Br. S. 19 aşıları uygulanır. ●Doğumu yaklaşan sığırlara, buzağı septisemi aşısı uygulanır. ●Kış ayları için gerekli gıda ihtiyaçları sağlanır. Silaj çukurları doldurulup, üzerleri tekniğine uygun bir şekilde kapatılıp, kış sezonuna hazır bir duruma getirilir. ●Aylık kayıtlar tutulur. Kümes Hayvancılığı •Piliçlerin çoğu bu ayda yumurta vermeye başlarlar. Bu devrede; yumurta miktarı, kabuğun şekli ve hayvanların gelişme durumları dikkatle izlenir. •Sürüdeki stres hallerinde, içme sularına geniş tesirli antibiyotikler ve vitaminli ilaçlar katılır. •Periyodik pullorum taraması yapılır. •Büyüme ve yumurta kayıtları tutulur. 13 Zeytincilik ●Ağaçların çevresi, hasada hazırlık için, yavaş yavaş düzeltilmeye başlanır. ●Eylül ayının ilk yarısında mutlaka sulanmalıdır. Bu sulama ile sofralık zeytinlerin kalitesi artacaktır. Küçükbaş Hayvancılık Çayır-Mera ●Meralar kuruduğundan, bu ayda koyunlara ek yem ve yonca verilmelidir. Yonca, biçiminden iki-üç gün sonra kurutularak verilmelidir. Sulama olanağı varsa, meralar sulanarak bir süre daha yararlanılabilecek duruma getirilir. Ağıl yakınlarındaki ekilecek hasıl tarlalarının hazırlanmasına başlanır. ●İyi olmayan hava şartları ve ek besin verilememesi gibi şartlarda; gelişebilecek gebelik toksemesi gibi hastalıklarda, zaman geçirmeden tedavi yoluna gidilmelidir. ●Koyunlara çiçek ve septisemi aşıları uygulanır. ●Pazarlama durumuna göre, kadro fazlası kasaplık niteliğindeki koyunların satışı yapılır. ●Hayvanlar meralardan, münavebeli otlatmak suretiyle yararlandırılır. ●Meralarda yetişmiş veya yetişmekte olan kofralar, mekanik yöntemlerle ayıklanır. ●Yağışlı havalarda, meraların niteliklerinin bozulmaması için hayvan otlatılmasına müsaade edilmemelidir. ●Biçilen otlar modern yöntemlerle kurutulmalıdır. Hububat ●Kışlık ekim için, toprak işlemesi yapılır. Sanayi Bitkileri ●Pancarlarda erken söküme devam edilir. ●Pancarlarda sulama yapılır. ●Çeltik sulaması kesilir. ●Erkenci çeltiklerin hasadına başlanır. ●Mısır hasadı yapılır. ●Ayçiçeği hasadı yapılır. Meyvecilik ●Tohum tavaları belirlenerek ekime hazırlanır. ●Çeşitli meyve türlerinde hasada başlanır. ●Meyve bahçelerinde ve fidanlıklarda zirai işlemler sürdürülür. (Tüketici sağlığı yönünden, meyveli ağaçlarda ilaçlı mücadeleye hasada 21 gün kala son verilmelidir.) Baklagiller ●Fasulye hasadı yapılır. ●Baklagil yerleri sökülür. SüS Bitkileri Seralarda ●Cala’ların (Su zambağı) saksılara dikimi yapılır. ●Gölgeyi seven bitkiler dışında, diğer gölgelikler kaldırılır ve nem azaltılır. ●Yılbaşında çiçeklenen Yılbaşı Minesi, Atatürk Çiçeği, Yılbaşı Çiçeği, Onbiray Çiçeği ve Çanta Çiçeği gibi bitkilere ve Ağustos ayında saksısı değiştirilen Sıklamenlere besin maddesi ve su verilmesine devam edilir. ●Bu ay da geceler soğuk geçtiğinden, havalandırma işlemi azaltılarak, ısı kontrol edilmelidir. Park ve Bahçelerde ●Soğanlı süs bitkilerinin dikimi için tarla hazırlığı yapılır. Çiftlik gübresi ile gübrelenir. ●Kışlık çiçeklerin tohum ekimi bu ay tamamlanır. ●Herdem yeşil bitkilerden çelik almaya devam edilir. Ay sonunda bordür ve yastıklar temizlenerek, bellenir ve kışlık fidelerin dikimi için, çiftlik gübresi ile gübrelenir. ●Çardak gülleri budanır ve çelik alınır. ●Güllerde durgun göz aşısına devam edilir. ●Soğanlılardan Safran (Crocus); Kardelen (Galanthus), pençelilerden Manisa Lalesi (Anemone), Girit Lalesi (Ranunculus) gibi bitkilerin dikimleri yapılır. ●Glayör soğanlarının yaprakları kuruduktan sonra, sökümüne başlanır. ●Ortancaların sert bir şekilde budanmasına ve çelik alınmasına devam edilir. Ziraat ODALARI Türk Çiftçisinin Sesi 14 ODALARIMIZDAN Yıl:3 | Sayı: 33 | EYLÜL 2011 Komşuların HABERLER elm sı KARAMAN’DAN elma ihtiyacının beşte biri Karaman’dan karşılanmaktadır. Karaman özellikle de bu yıl yağışların bol geçtiği bir sezonda kara lekesiz, kaliteli ve pazarın istediği elmaları üreten bir merkez olarak ön plana çıkmaktadır. Karaman dışından çok sayıda tüccarımız gelerek ürünün tamamına yakınını dallarından toplanmadan satın almıştır. Bu yıl elma, üreticisini oldukça memnun etti. Fiyatlar da üreticinin istediği düzeyde olunca emeklerin karşılığı alınmakta ve bu durum bizleri çok memnun etmektedir” dedi. Muğla Ziraat Odası YENİ BİNASINDA Yılda 500 bin ton elma üretimiyle Türkiye birincisi olan Karaman’dan, yaklaşık 100 bin ton elma Irak, İran ve Suriye’ye ihraç ediliyor. Karaman Ziraat Odası Başkanı Ercüment Yılmaz, Türkiye’nin beşte birinin elma ihtiyacını Karaman’ın karşıladığını söyledi. Karaman’ın 10 yılda bu rekolteye ulaştığını vurgulayan Yılmaz, “Karaman‘da yıllık 6 milyon elma ağacı ile 500 bin ton/yıl kapasiteyle kaliteli elma üretimi yapılmakta ve ülkemizin Yılmaz, 100 bin ton kapasiteli soğuk hava depolarının bulunmasına ve elmanın önemli kısmının bekletilmeden sevk edilmesine rağmen depo ihtiyaçlarının olduğuna dikkati çekti. Karaman’da üretilen elmanın yıllara göre yaklaşık 50 bin ila 100 bin tonuna yakınının ihraç edildiğini de belirten Yılmaz, “Elma ihracatı yıllara göre değişmekle birlikte bu ülkelerin başında Irak, Suriye ve İran gelmektedir” diye konuştu. Karaman Ziraat Odası Sınır Ötesi İşbirliği 1965 yılından bu yana yaklaşık 19 bin üyeye hizmet veren Muğla Ziraat Odası, üyelerine daha geniş bir mekanda hizmet verebilmek için yeni binasını düzenlenen törenle hizmete açtı. Muğla Vali Yardımcısı Faruk Necmi Kurt, AK Parti Muğla Milletvekili Ali Boğa, Muğla Belediye Başkanı Dr. Osman Gürün, Muğla Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mansur Harmandar, Türkiye Ziraat Odaları Birliği Başkan Vekili ve Manisa Ziraat Odası Başkanı Nuri Şeyda Sorman, Türkiye Muhtarlar Birliği Federasyonu Başkanı Bekir Kahyaoğlu, siyasi partiler, sivil toplum kuruluşları ve meslek örgütlerinin başkan ve temsilcilerinin katıldığı törende konuşan Muğla Ziraat Odası Başkanı Mehmet Baştuğ 7 ay önce göreve seçildiğini belirterek, “Yeni hizmet binamızın yüzde 45’i 1990 yılında dönemin Başkanı Muhtar Remzi Öner ve Muhtar Mehmet Çolak tarafından alındı. Yüzde 55’ni de bizler alarak üyelerimize daha iyi hizmet verebilmek için planlama yaptık” dedi. Törende konuşan AK Parti Muğla Milletvekili Ali Boğa ise kredi borçları temerrüde düşmüş esnaf için getirilen af ve ödeme kolaylığından, ziraatçilerin de yararlanması için girişimde bulunacağını belirterek, “Muğla’da turizm ne kadar iyi olursa, bu oran tarım ürünlerine de o oranda olumlu yansır. Ziraatçilerimizin temerrüde düşen kredi borçları için bir kolaylık getirilmesi konusunda Ankara’da girişimlerim var. İnşallah yakın zamanda bu konuda sizlere müjdeli haber vereceğim” dedi. Törende konuşan Muğla Vali Yardımcısı Faruk Necmi Kurt, Muğla Belediye Başkanı Dr. Osman Gürün, Muhtarlar Birliği Federasyon Başkanı Bekir Kahyaoğlu, TZOB Başkan Vekili Nuri Sorman da yaptıkları konuşmalarda yeni hizmet binasının oda üyelerine hayırlı olmasını dilediler. İNCİR Muğla Ziraat Odası Enez Ziraat Odası ile Bulgaristan’ın Burgaz Ziraat Odası, AB programlarından yararlanmak için görüşmelere başladı. Enez Ziraat Odası Başkanı Ahmet Karaca, yaptığı açıklamada, Bulgaristan’ın Burgaz Ziraat Odası Yönetim Başkanı Prof. Dr. İvan Mihov ile proje koordinatörü Peter Petrov’un odalarını ziyaret ettiklerini belirtti. Keşan, İpsala ve Meriç Ziraat Odaları Başkanlarının da katıldığı ziyarette konuşan Karaca, amaçlarının dar gelirli çiftçinin gelir düzeyini yükseltmek olduğunu bu amaçla da Burgaz Ziraat Odası ile AB programı hazırlama konusunda görüşmelere başladıklarını bildirdi. Karaca, “Enez’de 180 bin dönüm işlenebilir arazi var. Bunun 40 bin dönümü sulanabilir durumda. 5 bin dönümlük alana hayvansal yem bitkileri ekilmekteyken, 3 bin dönümlük alanda da sebze ve meyve üretimi yapılıyor. Kemalpaşa’dan AB Projesi Enez’de farklı bir klima var. Sahip olduğumuz bölgesel klima sebze ve meyveye ayrı bir tat ve canlılık veriyor. Dar gelirli çiftçilerimizin gelir düzeyini artırmak için meyve ve sebzeciliğe önem veriyoruz. Sahil köylerinde sebze ve meyvecilik, dağ köylerinde de arıcılık yapılabilir. Bu konular üzerinde proje geliştirmeye çalışıyoruz”. Burgaz Ziraat Odası Yönetim Kurulu Başkanı İvan Mihov da, Kırklareli Ziraat Odası ile şu anda ortak bir proje yürüttüklerini sınır ötesi işbirliği kapsamında Enez ile AB programı konusunda görüşmeler yaptıklarını kaydettiği bildirildi. Enez Ziraat Odası Kemalpaşa Ziraat Odası Başkanlığı’nın başvuru sahibi olduğu “Düşük Çevresel Etki ile Yüksek Kalitede Meyve Üretiminin İtalya’da İncelenmesi – InnovaFruits” isimli Avrupa Birliği projesi Türkiye Ulusal Üreticisi Sesinin Duyulmasını İstiyor Söke Ziraat Odası Başkanı Kemal Kocabaş, Söke Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkanı Bertan Balçık, Söke Ziraat Odası Meclis Başkanı Kemal Göven, Meclis Başkan vekili Yılmaz Özev, Yönetim kurulu üyeleri Mehmet Derviş, Şaban Akat ve Engin Öztürk Söke’ye bağlı Argavlı köyündeki Mahmut Duymuş’un incir bahçesini ziyaret ettiler. Söke Ziraat Odası Yönetim Kurulu Başkanı Kemal Kocabaş yaptığı açıklamada; “Argavlı köyündeki incir üreticisinin sorunlarını yerinde gördük. Anadolumuza has milli ürünümüz incirimizin zor şartlarda üretimi yapıyorlar. 40-45 gün gibi kısa sürede hasat edilmesi gereken incir maalesef yeterince destek görmüyor. İncir primi yok. Söke Ziraat Odası olarak daha kaliteli incir üretimi yapılabilmesi için devletimizden incir kurutmada kullanılan Kerevit desteğini talep edeceğiz. İncirde kaliteyi yakalarsak aile tarımı olarak işleyen bu sektörde incirle uğraşan üreticilerimizin yüzü gülecektir. İncir aynı zamanda yağmur ve çiğden en çok etkilenen üründür. Burada gördüğümüz kadarı ile incirde kalite yakalanmış olup iyi bir fiyat açıklaması ile incir hak ettiği değeri bulmalıdır” dedi. Söke Ziraat Odası Ajansı tarafından desteklenmeye değer bulunmuş ve fon almıştır. Proje kapsamında Kemalpaşa ilçemizde meyvecilikle iştigal eden tüm çiftçilerimiz arasından objektif ve şeffaf bir değerlendirme süreci sonrasında 2 bayan, 7 erkek olmak üzere 9 çiftçi seçilerek teknik ziyaret kapsamında 07/02/2012-14/02/2012 tarihleri arasında İtalya’nın Civitella di Romagna şehrine gönderilmeleri planlanmıştır. Projenin başvuru sahibi Kemalpaşa Ziraat Odası, yerel ortakları ise; Bağyurdu Sulama Kooperatifi, Ören Sulama Kooperatifi, Yiğitler Sulama Kooperatifi ve Kemalpaşa Kiraz Üreticiler Birliği’dir. Projenin yabancı ortaklığını İtalyan “Accademia Europea per il turismo rurale Ospitalità” derneği yapmaktadır. Kemalpaşa Ziraat Odası Ziraat ODALARI Türk Çiftçisinin Sesi Yıl:3 | Sayı: 33 | EYLÜL 2011 15 ODALARIMIZDAN HABERLER Van’da Çiftçi - Akademisyen Buluşması Van Ziraat Odası Başkanı Lütfü Özgökçe: “Tarım ve hayvancılık konusunda üniversitemizin örnek uygulamalar yapması çiftçilerimize model oluşturacaktır”. Van Ziraat Odası ile Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi, çiftçi ve akademisyenleri buluşturdu. Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Prof. Dr. Cengiz Andiç Kültür Merkezi’nde düzenlenen toplantıya, Van Vali Yardımcısı Nurullah Ertaş, YYÜ Rektörü Prof. Dr. Peyami Battal, Gıda, Tarım ve Hayvancılık İl Müdürü Mehmet İncir, Van Ziraat Odası Başkanı Lütfü Özgökçe sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri, mahalle ve köy muhtarları ile Su Ürünleri, Ziraat ve Veterinerlik fakültelerinin dekanları ile çiftçiler katıldı. Toplantının açılışında konuşma yapan Van Vali Yardımcısı Nurullah Ertaş, hazırladıkları ‘2023 Van Vizyonu’ isimli çalışmanın 8 ana başlık altında toplandığını, en önemli başlığını da tarım ve hayvancılığın oluşturduğunu söyledi. Vali Yardımcısı Ertaş, “Eğer bir yerde bir sorun varsa bu iletişim kanallarının birinin tıkanmasından kaynaklanıyor. İşe en başta tıkanan bu kanalı açmakla başlamamız lazım” dedi. Hayvanlar da ambulansla hastaneye taşınacak YYÜ Rektörü Prof. Dr. Peyami Battal ise her zaman çiftçinin yanında olan üniversitenin birçok alanda geniş kapsamlı çalışma başlattığını ifade etti. Üniversite olarak başlattıkları bu çalışmalardan birinin 2012 yılında alınması planlanan hayvan nakil ambulansı olduğunu söyledi. Prof. Dr. Battal, “Artık çiftçilerimizin hayvanları da insanlar gibi ambulansla alınarak üniversitemize getirilecek tedavisi yapıldıktan sonra tekrar evine götürülüp bırakılacak” dedi. Üniversite örnek olacak Üniversitenin tarım ve hayvancılıkta çiftçilere örnek olacağını da ifade eden YYÜ Rektörü Prof. Dr. Battal, “Geçen yıl başlattığımız sertifikalı arpa üretimini bu yıl da sürdüreceğiz. Üniversite olarak sadece arpa üretimi ile yetinmeyeceğiz. Bölge iklimine uyum sağlayan tüm tahıl ürünlerinin üretimini yaparak çoğalttıktan sonra çiftçilerimize satacağız. Aynı uygulamayı hayvancılık alanında da sürdüreceğiz. Süt ve et üretimi yüksek olan hayvanları da bölgeye getirip çiftçilerimizin hizmetine sunacağız” ifadelerini kullandı. Van Ziraat Odası Bayramiç Beyazı’nın Tescillenmesi Umudu ‘Bayramiç Beyazı’ olarak adlandırılan nektarının coğrafi işaret olarak tescillenmesi konusunda Bayramiç Ziraat Odası’nın girişimleri sonuç verdi. Odanın, Türk Patent Enstitüsü’ne yaptığı başvurunun Resmi Gazete’de ilan edilmesi bölge üreticisini sevindirdi. Bayramiç Ziraat Odası Başkanı İsmail Pehlivan, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) işbirliği ile 6 yıllık çalışma sonucunda bu aşamaya gelindiğini belirterek, “Bayramiç Beyazı bir kimliğe kavuştu” dedi. Bayramiç beyazının ilçeye özgü bir meyve olduğunu dile getiren Pehlivan, “Çekirdekten yetişen, kokusu, aroması ve farklı bir tadı olan bir meyve. Bu meyve Bayramiç dışında yetiştirildiğinde renk, tat ve şekil itibarıyla farklılık göstermektedir. Bu da Kazdağları’nın oluşturduğu hava akımından kaynaklanıyor. Bu meyveyi tatmış olanlar çok iyi bilirler ki meyvenin kendine has cezbedici bir tadı ve kokusu var. Önümüzdeki süreçte hedefimiz Bayramiç beyazından reçel ve parfüm yapmak“ diye konuştu. Bayramiç Ziraat Odası Miras Yoluyla Bölünme Engellenmeli Çiftçinin Yeni Umudu... Çekirdeklik Kabak Konya’nın Beyşehir İlçesinde üretimi geçtiğimiz yıllarda başlayan çekirdeklik kabağın hasadına başlandı. Beyşehir Ziraat Odası Başkanı Adem Metli, ürünün bölgede yaygınlaşmasının çiftçinin menfaatine olacağını söyledi. Çekirdeklik kabak üretiminin Beyşehir Gölü havzasında hububata alternatif bir ürün olabileceğini ve çiftçinin diğer ürünlere göre daha iyi bir gelir elde edebileceğine dikkat çeken Metli, “Geçen yıl Türkiye genelinde ekimi çok olduğu için fiyatı biraz düşen çekirdeklik kabağın bu sene fiyatı çok yüksek. Hububat üretimine göre ekim yapan çiftçimizin daha çok gelir elde edeceğini düşünüyorum” dedi. Simav Ziraat Odası Başkanı Kadir Bütüner, yasal değişiklikler yapılarak tarım alanlarının miras yolu ile parçalanmasının önüne geçilmesi gerektiğini bildirdi. Bölünmüş olan arazilerin toplulaştırılarak bütün hale getirilmesini isteyen Başkan Bütüner, susuz olan tarım arazilerinin de azaltılarak suya kavuşturulması için başlattıkları çalışmaların Bakanlık nezdinde takipçisi olduklarını kaydetti. Simav’ın en büyük sorunlarından birisinin her geçen gün kirlilik oranının bir kat daha artış gösterdiği Simav Çayı olduğunu ifade eden Başkan Bütüner, ölen ve öldüren Simav Çayı üzerinde mutlak surette bir arıtma tesisinin hayata geçirilmesi gerektiğini kaydetti. Tarlasında iki yıldır çekirdeklik kabak ürettiğini belirten çiftçi Yunus Haşimoğlu ise, bu yıl 20 dekarlık bir alanda ekim yaptığını dile getirdi. Haşimoğlu, ”Ürünün kilosu 4-5 lira arasında değişiyor. Önümüzdeki yıllarda ekim yapan çiftçi sayısının artacağına inanıyorum. Pancara ve patatese göre çekirdeklik kabak üretimi daha kolay. Biz bu ürünü arpaya, buğdaya alternatif ürün olarak ekiyoruz. Dekarından 100 kilo ve daha fazla ürün alınabiliyor” diye konuştu. Simav Ziraat Odası Beyşehir Ziraat Odası İlçede çiftçinin büyük bölümünün hububat ürünü ektiğini, alternatif ürünlerin iyi geliri olmasına rağmen yörede bir türlü benimsenemediğini dile getiren Metli, çekirdeklik kabak üretimini iyi gelir getirmesi nedeniyle yöre çiftçisine özellikle tavsiye ettiklerini söyledi. Ziraat ODALARI Türk Çiftçisinin Sesi 16 Yıl:3 | Sayı: 33 | EYLÜL 2011 DÜNYADAN HABERLER Av a n t a j l a r ı ORGANİK Organik tarım ile ilgili Avrupa genelinde yapılan konferansa katılan Tarım Örgütleri Komitesi ve Avrupa Tarım Kooperatifleri Komitesi Organik Tarım Çalışma Grubu Başkanı Johannes Nebel, organik tarımın çevre ve hayvan refahı ile ilgili yararlarına vurgu yaparken, Avrupa Birliği’nin 2013 sonrası için planladığı tarım politikasında daha fazla desteklenmesi gerektiğinin altını çizdi. Her yıl organik ürünlere olan talebin arttığını, Avrupa’nın dünyanın en büyük ikinci organik ürün üreticisi olduğunu ve çiftçiler için önemli bir gelir kaynağı haline geldiğini belirten Nebel, çiftçilerin diğer yöntemlerle orantılı ve adil olacak şekilde bir gelir elde etmelerinin önemine değindi. Özellikle toprak, su ve biyoçeşitlilik açısından oldukça olumlu etkilere sahip olan organik üretim yönteminin hayvanlara daha fazla açık alanlara erişim hakkı kazandırdığını ve böylece kırsal alanların korunmasında büyük rol oynadığını da belirtti. Tüm bu sebeplerden dolayı AB’nin uyguladığı ortak tarım politikasında organik üretime kesinlikle daha fazla değinilmesi ve organik üretimin desteklenilmesi gerektiğini hatırlattı. http://www.copa-cogeca.be Tarımın Çeviri: Dr. Çağla Yüksel Kaya Kuyululu Lale resti Romanya’dan Hollanda’ya Hamsiye AB Şemsiyesi Karadeniz’i Ortak Balıkçılık Politikasına dahil etme konusunda hazırlanan karar tasarısı Türkiye’yi de yakından ilgilendiriyor. Bulgaristan ve Romanya’nın birliğe üyeliklerinin ardından Karadeniz havzasıyla ilgili stratejiler hazırlayan AB; Karadeniz’de balıkçılığın sürdürülebilir kılınması amacıyla ulusal yaklaşımlardan vazgeçilip bölgesel yaklaşımın ve AB’nin Ortak Balıkçılık Politikası normlarının esas alınması istendi. Karadeniz’de acil önlem alınmadığı takdirde ölü bir deniz riskiyle karşı karşıya kalınabileceği ve bu riskin plansız avlanma, iklim ve deniz kirliliğine bağlı olduğu belirtildi. Rapora göre Karadeniz’de balıkçılık ve tehdit altındaki deniz canlılarının korunmasıyla ilgili AB kuralları Bulgaristan ve Romanya ile birlikte, tüm Karadeniz devletleri için bağlayıcı olacak. Öte yandan Bulgaristan ve Romanya, AB tarafından düzenlenmekte olan balık avlama kotalarının, kendilerini başta Türkiye ve Rusya olmak üzere, diğer Karadeniz ülkelerine kıyasla dezavantajlı konuma düşürdüğünü ileri sürüyorlar. http://www.euractiv.com.tr SEBZELERDEKİ VİTAMİN KAYBINI ÖNLEMEK İSTİYORSANIZ Romen yetkililer, Hollanda hükümetinin Romanya’nın AB’nin Schengen uygulamasına girişini engelleyeceği yönündeki açıklamasının hemen ardından, hafta sonu aldıkları bir kararla Hollanda’dan çiçek ithalatını hijyen gerekçeleri dolayısıyla durdurduğunu açıkladı. Bu karar sonucunda Macaristan-Romanya sınırında çiçek tohumu ve soğanı taşıyan kamyonlar hafta sonu boyunca Romanya’ya giremedi. Romen yetkililerin yaptıkları açıklamada Hollanda’dan ithal edilen çiçeklerin “tehlikeli bir bakteri” taşıdığından şüphelendikleri ve bu sebeple laboratuvar sonuçları netleşene kadar ülkeye girişlerine izin verilemeyeceği belirtildi. Bitki Koruma Ajansı Başkanı Elena Leaota geçtiğimiz sene Romanya’nın, Hollanda’dan 20 milyon euro değerinde çiçek ithal ettiğini fakat laboratuvar sonuçlarının ne zaman çıkabileceğini de bilmediklerini ve kamyonların sınırda bekletileceğini ifade etti. http://euobserver.com Tarım ve İnsan KAYNAK: Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı - Tarım ve İnsan Fotoğraf Yarışması ! Dikkat Edin •Satın aldığınız sebzelerin köklerini kestikten sonra, önce yıkayın sonra doğrayın. •Temizleyip doğradığınız sebzeleri bekletmeden pişireceğiniz yemeğin içerisine ilave edin. Bekletilen sebzelerde C vitamini kaybı olur. •Pişirme esnasında yetecek kadar su koyun ya da buharda pişirin. •Sebzeleri pişirirken renklerini korumak istiyorsanız asla soda eklemeyin. Çünkü C vitamini başta olmak üzere bir çok vitamin kaybı meydana gelir. •Tüketeceğiniz kadar pişirin. Pişmiş sebze yemeği ne kadar çok bekletilirse vitamin kaybı da o kadar çok olur •Hazırladığınız salataların renklerini korumak. istiyorsanız limon ya da sirkeyi servis yapacağınız zaman koyun. •Kök ve yaprakları birlikte yenilen sebzeler pişirilirken önce kökleri ince doğranıp tencereye konulmalı, yaprakları ise daha sonra ilave edilmeli. •Satın alırken taze olmalarına dikkat edin. •Sebzeler çok sıkı sarılmadan paketlerde, buzdolabının sebzelik bölümünde ya da derin dondurucuda uzun süre olmamak koşulu ile saklanmalıdır. Ziraat ODALARI Türk Çiftçisinin Sesi Kısa sürede pişirin. Fazla suyun içerisinde uzun süre pişen sebzeler şekil değişikliğine uğrarlar. Bunu önlemek istiyorsanız az su ile kısa zamanda pişirmelisiniz. Ayrıca bazı sebzeler daha keskin bazıları ise daha hafif kokulu olur. Orta derecede tatlı olan sebzelerin tadını korumak için az su ile pişirmelisiniz ya da pişirme süresini azaltmalısıız. Keskin tadı olan sert sebzeleri ise doğrayarak ya da tencerenin kapağını açık bırakarak pişirin. Kaynak: www.bigglook.com Türkiye Ziraat Odaları Birliği Ücretsiz Yaygın Süreli Gazetesidir Yıl: 3 EYLÜL 2011 Sayı:33 Yönetim Yeri GMK Bulvarı No: 25 Demirtepe/ANKARA Tel: 312 231 63 00 (Pbx) Fax: 312 229 65 38 - 231 30 77 www.tzob.org.tr