Message Part2
Transkript
Message Part2
İkinci Kitap UZAYLILAR BENI DUNYALARINA GOTURDULER 81 ÖNSÖZ Ben bu ikinci kitabı yazmaya başladığım zaman, basitcesi, 13 Aralık 1973’te yer alan şahane buluşmadan önceki hayatımı anlatmak istemiştim, ve birçok insanların sorduğu soruları cevaplandırabilmek ve de eğer çocukluk çağımda bana olağan üstü olayların yer alıp almadığını ortaya çıkarmak istemiştim. Hatıralarımı araştırırken birçok olayalar yüzeye çıktı ve kendimi de süpriz ettim çünkü, bu olayalar bir araya getirildiğinde, bir bütün oluşturdu. Ve bu da bana gösterdi ki, hayatım gerçekten, ne olduğumu ve 13 Aralık 1973 kendimi o yerde bulabilmem sağlanabilmek için yön verilmişti. Bütün bunları hemen yazmayı bitirdiğim zaman, ikinci buluşma yer aldı. Ve ben, ikinci mesaja daha fazla yer verebilmek ve bütün olayı olduğu gibi anlatabilmek için bunları özetledim, ki ikinci buluşma birincisinden daha şahanedir. 82 BİRİNCİ BULUŞMADAN ÖNCEKİ HAYATIM İKİ SENE GEÇTİ İki sene! Benim için devamlı olarak, çok büyük görünen bu gerçeği iki seneye yakın, yaymaya çalıştım.Zaman geçiyor ve hiçbirşey gidemediğini hissediyordum. Yine de, yavaş yavaş, etrafımda bir gurup insan oluştu ki “Doğruyu Söyleyen Kitab’ın*” doğrudan başka birşey söylemediğini anladım. Bu yazıları yazarken, şu andaki sayıları yediyüze vardı ve ayni anda bu sayının hem az hem de çok olduğunu anlamaktayım. Dünyanın 4 milyar nüfusunu göz önünde tutarak çok az ve de İki bin yıl önce, eşit derecede ağır, hazırlanma yükünün yanında, kendi çağının ilkel insanlarını da hazırlamaya çalışan (Hz İsa’nın) bir araya getirebildiği insanlar sayısı karşısında, çok fazla. Kimdir bu yediyüz kişi? Herşeye kolayca inanmayı seven ve herşeyi kolayca yutmaya hazır, basit insanlar mı? Hayır effendim. Bazıları üniversite mezzunu, yada filosofide doktoraları vardır, bazıları psikoloji, teoloji, sosyoloji, tıp, fizik ve kimya mezunu. Ayni derecede hayranlığım o kişilere gider ki, hiç okula gitmemelerine rağmen, yaşayan madde ve bizim gibi insanlarınbilimsel yöntemle yaratılma bilgisini okumakla öğrenmediler fakat, bunu, maddenin ustası olma kabiliyetindeki insanlar ve de parçası oldukları evren ile kendilerini uyumlu kılabilmekte ve içgüdüleriyle hissedebilmektedirler. Söylemem gerekir ki, bütün olarak iyimserim ve de inanırım ki, şu ana kadar, bana güvenilen görevi doğru yol üzerinde tuttum. Bana her ne olsa da* MADECH hareket halinde ve onu hiçbirşey durdurmaya imkan olmayacaktır. İki sene içinde kırka yakın konferans verdim ve o zamandan beri bazı sorular devamlı olarak ortaya çıktı. Zannederim, Mesajın bazı bölümleri açıklanmak istiyor. Ve de bunu bu bölümde yaşamaya çalışacağım. İlk olarak, 13 Aralık 1973 den önce, ne çeşit bi hayat/yaşam geçirmekteydim? Kabul etmem gerekir ki, hayatıma geri bakıp, şu ana kadar benim için hakikatten nasıl bir şekilde rehber edildiğimi ve psikolojik, ruhani ve de duygulu yönden hazırlandığımı ancak birkaç gün önce yapmıştım. Çocukluğumdaki bazı olayların, kendi başlarına bakıldığı/görüldüğü zaman hiçbir anlam etmediler fakat yan yana koyuldukları zaman, ettiler. Bana şimdi herşey çok temiz görünmektedir ve bazı olayları hatırladığım zaman, yer aldıkları sıralar önem göstermemelerine rağmen, şimdi beni etkilerler. Hayat hikayemi öyle bir şekilde söyleyerek her olayın kendi başına istina olduğunu ima etmeye hiç niyetim yoktur, fakat görülüyor ki birçok insanlar, daha önceki hayatımın nasıl geçtiğini bilmek istiyorlar 83 ve de “duymayan uyduranlara” bırakacağıma, kendim anlatmaya tercih ederim. ÇOCUKLUĞUM: AMBERT ÜZERİNDE UFO Babası bilinmeyen bir çocuk olarak, tipik bir çocukluk geçirdiğimi söyleyemem. Ben “doğal” bir çocuk olduğumu söylediler, sanki de öteki çocuklar “yapay”dı. Doğumum bir kazaymış – en azından bu küçük Ambert kasabası için, ki vakfedici derecede katolik’ti, ve de ‘Gülcülüğün’ merkezi olarak biliniyordu. Ayrıca bilinmeyen baba, tamamıyle bilinmez değildi. Bir Yahudi/Musevi göçmeniymiş, ne dinsizlik ya!! Doğuşum, ele gelene kadar saklanmıştı. Bir mağara içinde değil, yakındaki Vichy (Vişi) köyündeki klinikte doğmuştum. 30 Eylül 1945’de ve de sabahleyin iki civarında yer aldı. Zor bir doğumdu. Fakat önemli olan, ben 25 Aralık 1945’de (conceive) edilmiştim. “Concetion” bir canlının gerçekten varoluşunun başlangıcı, anasının rahminde oluşup, gelişmeye başladığı an, her varlık için gerçek doğum günüdür. 25 Aralık, iki bin seneye yakın, çok önemli bir tarih olmuştur. Tessadüfe inananlar için benim hayatım bir tesadüfle başlamıştı. Ambert’e geri döndükten sonra fukara anam, beni, uzun zamana kadar “bir süre için baktığı arkadaşının oğlu” olduğumu geçirdi. Babasının kaldığı ayni çatı altında kalıyorduk. Gerçeği öğrendikten sonra, anneme karşı tutmuş olsaydı, onu bildiğim bu kısa süre içinde, bana karşı dedelerin en iyisiydi. Maalesef Ben hala daha çocukken o rahmetlenmişti. Annem bana, daha sonra anlattı ki, Dedem, bir gün meyva ağaçlarını kırpalarken/tertiplerken, ben onu görüp elime bir çift makas geçirip, marıllarını keseceğimi görünce, epeyce gülmüştü. Ben, nenem ve teyzemle yetiştirilmiştim. O zaman olduğu gibi hala daha beraber kalıyorlar. Bana, okumayı ve hatta ilk adımımı atmamı öğrettiler ki çok iyi bir şekilde hatırlamaktayım. En ilk hatıralarım olmasıdır bunlar. Çok geçenlerde değildi ki bana nenem, 1947’de Ambert üzerinde, esrarengiz, alçak ve sessiz uçan bir (uçan daire) gördüğünü anlattı (söyledi). Hayal gördüğüne dair, suçlanmaktan korktuğu için, bu olayı hiç kimseye bahsetmemişti. Ancak kitabımı okuduktan sonra bana söylemeye karar geçmişti... ve de ayni zamanda MADECH’e katılmaya karar geçmişti. Hakikatte, Nenemin kuruluşuma katılması, elde edebileceğim en önemli cesaretlerden biriydi. 84 DRUİD’LERİN PAPASI Ambert’te büyüklerin alay ettiği ve de çocukların korktuğu yaşlı bir adam vardı. Ona Hz İsa (Jesus Christ) lakabını vermişlerdi, çünkü toplak halinde sarılmış çok uzun saçı ve muhteşem sakalı vardı. Daima, ayak bileklerine kadar inen uzun bir elbise giyiyodu. Annemin küçük bir apartman bulduğu yerden yüz metre ötede kalıyordu. İlk okulun önünde bulunan çok küçücük evde kalıyordu ve de insanlar, hiçbir iş yapmadığından nasıl geçindiğini bilmiyorlardı. Çocuklar büyüdükçe, ondan duydukları korkuyu attılar ve tıpkı ataları gibi, onu takip edip yüz yaparak alaya aldılar. Şahsen, ötekilerle oynamayı hoşlanmıyordum. Bunun yerine, karınca gibi küçük varlıkları seyretmeyi ve kitaplara bakmayı tercih ediyordum. Yoldan geçerken, o adamla devamlı olarak karşılaştım ve yüzündeki aydınlık, iyilik saçması ve bana baktığında (yüzünde) oluşan bir çeşit (aldatıcı) gülümsemesi beni süpriz etmişti. Nerdendir bilmem fakat beni korkutmuyordu ve onun üzerinde gülünecek birşey görmediğimden, öteki çocukların onu niye alaya alaya aldıklarına bir türlü anlayamadım. Bir akşam üzeri, onun nereye gittiğini öğrenmek için onu takip ettim. Ve küçük evine girdiğini gördüm. Küçük ve çok karanlık mutfağının kapısını açık bırakmıştı. Yaklaştığımda, onun (yüksek) bir kütük üzerinde oturduğunu ve sanki beni beklermiş gibi bir (incidici) gülümsemeyle karşıladı. Daha yakına gitmemi işaret etti. Evin içine girip ona doğru yürüdüm. Elini, başımın üzerine koydu ve (acaip) bir duygu hissettim ve ayni zamanda gök yüzüne doğru bakıp anlamadığım bazı sözler/şeyler söyledi. Bir iki dakika sonra hiçbirşey söylemeden ve ayni gülümsemeyle beni bırakıp gittim. Bütün bunlar beni, o sıralar oldukça başımı kurcaladı, fakat o olayı kolayca unutuverdim. Ancak 1974 yazında annemin bana verdiği ve “Auvergne” esrarengiz olaylarından bahseden kitapta öğrendim ki “Dissard” Baba, bahsedilen yaşlı adam son “Dissard” idi. Diğer bir deyimle “Druid” lerin hala daha yaşayan son papası, bir iki yıl önce ölmüştü. Daha sonra, çocukluğumda geçen olayları hatırlayarak, her karşılaştığımız zaman, yaşlı adamın bana verdiği esrarengiz gülümsemesini düşündüm. Ki komuşu olduğumuzdan, her gün onunla karşılaşıyordum. Şimdi kesin olarak, gökyüzüne doğru bakarak, bu esrarengiz kelimeleri söyleyerek kiminle konuştuğunu biliyorum, tıpkı, nenemin gördüğü parlak ve sessiz (uçan) dairenin ne olduğunu bildiğim gibi. Aklıma birşey daha geldi. Dissard Babanın evinde olaydan beri, her gece yattığımda birden dokuza kadar sayarak uyukuya dalıyordum. Bana verilen tıpkı bir şifre gibi bu numara, devamlı olarak hayatım boyunca gelip geçti. Ansızın oluşan bu tabiyet, 85 bu güne kadar hala daha açıklayamadım. Dokuzdan daha ileriye saymayı öğrendiğim zamandan çok daha sonra yer aldığından, ezbere öğrenmesi değildi. Bu olay yer aldığında, ben yedi yaşında idim. ŞİİRLİK O sıralar beni çok ilgilendiren şey, hayvanlardı. Sümüklü böcü yarışı hazırlamadığım diğer zamanlar, bütün gün hayvanların çizimlerini yapıyordum. Hayvanların yaşayışına merak düştüğümden, esrarengiz bakire ormanın göbeğine daha yakın olabilmek için, keşifci olduğumu devamlı olarak rüya görüyordum. Fakat dokuz yaşında – yine dokuz – herşey değişti. İlk olarak; hakiki merağımın ne olduğunu keşfediyordum – hız (sürat) motorlu veya motorsuz tekerlekler üzerinde sürat. Sürat ve özellikle denge. Hareket halinde olma hissi ve kendiliğine karşı duyduğun uğraşma, ve de reflekslerine karşı duyduğun uğraşma. Basitcesi, vücudun (bedenin) beyin (akıl) tarafından mükemmel idaresi. İlk olarak küçük ve hemen hemen istopsuz bisiklet üzerinde aşağıya doğru vahşi koşularla başlamıştı. Ve niye, bir defa olsun bile düşmediğime hala daha merak ediyorum. Yaptığımı daha da heyecanlandırmak (zorlaştırmak) için, kendimi bir tepenin üzerine yerleştirip çok hızlı bir arabanın geçmesini beklerdim. Daha sonra, kendimi baş döndürücü bir hızla tepeden aşağıya koyuverip, hızlı arabayı da geçip, şöferi süpriz içinde bırakıyordum. Tepenin en altına vardıktan sonra, bisikletimi tekrardan yukarıya yitip başka bir arabanın geçmesini bekliyordum. Birkaç ay sonra, Fransa Turu’na böyle rastgele gittim. Araba yarışlarını gördüğüm zaman hemen aşka düştüm. Süratın zevkini alıp tepenin üzerine kadar çıkmanın gerekmediğini bilmek ve de bir kimse bunu meslek olarak yapması, beni yerden göğe kadar sevindirdi. Dokuz yaşında, birinin karar verdiği şekilde, ben de kararımı vermiştim: Yarış arabası sürücüsü olmak. O günden beri, hayatım, araba yarışlarının etrafında merkezlenmişti. Beni artık, başka hiçbirşey ilgilendirmiyordu, ve de yarış araba sürücüsü olacağımdan, bana okulda öğretilenleri öğrenmemin hiçbir gereği olmadığını hissettim. Çok komik dergilerin (Tomiks, Teksas)yerini, oldukça ciddi otomobil (araba) dergileri alıp, hemenden beni ve sürüş ehliyetimi alabileceğim çağı ayıran seneleri sabırsız bir şekilde saymaya başladım. Yatılı okula gönderildiğim zaman da dokuz yaşımda idim. Annem bu sıralar çaresizlik içindeydi çünkü, okulda, hiçbirşey yapmak istemiyordum ve de ona, yarış arabası sürücülerin bu çeşit bilgilerin öğrenmeleri yararsız birşey olduğunu söyleyincem, beni Puy-enVelay’deki Fransanın Notre-Dame yatılı okula göndermeyi karar 86 geçirdi. Bu yönle annem ümit etti ki, yarış araba dergileri olmadan, belki de kendimi ders ve çalışmalarıma verebilirim. Bir yönden bu nokta üzerinde fazla yanlış değildi, fakat o ilk yatılı okuldan kötü hatıralarım vardı. Belki de, o yere kaydedildiğimde ço küçük olduğum içindi. O kocaman doğuşta, aşladığım birçok geceleri hatırlamaktayım ki en çok özlediğim, yalnız başıma kalıp meditasyon yapabileceğim anlardı. Bu benim, duygusal ve gerekli sevgi ihtiyacımın yanında, bütün gece ağlamama yol açtı ve oldukça büyük hassasiyetimi daha da derinleştirdi. Daha sonra şiirliği keşfettim. Matematikten fazla, Fransızca dersini (edebiyatı) daha çok hoşlanmıştım, fakat ilgili pasif okuyucu olarak. Daha sonra yazma arzusu geldi, imkan olduğunca cümle/satır halinde. Matematiğe ilgim olmamasına rağmen, diğer derslerde olduğu gibi bununla da ortalama geçiyordum. Yalnız Fransızca dersinde, konu beni ilgilendikçe devamlı birinci geliyordum. Bir miktar şiir yazıp, bir şiir yarışmasında birinci ödülü kazanmıştım. En ilginç şey şudur ki, baptiz olmama rağmen, katolik rahiplerin yürüttüğü (idare ettiği) yatılı okulda (koğuşta) kalıyordum. Böyle bir yerde ki, yemek yemeden, yatağa girmeden, sabahleyin kalktığımızda ve derse başlamadan önce, dua etmemiz gerekiyordu. Ne zaman ki, altı aydan sonra, benim baptiz olmadığımı kardeşler farkettiler, yüzleri oldukça dehşetle dolmuştu. Fakat bana bu durum çok komik gelmişti; gerçekte, en çok hoşuma giden buydu, beleş ekmek lokmalarını/parçalarını lezzetlemekti. Ergenlik çağıma yine de dokuz yaşımda varmıştım. Bundan çok zevk almıştım. Ve de yatakhanedeki öteki 9 yaşındakilerin keşfettiğim bu gizli zevklerden hiç haberleri bile olmamaları, yapayalnız ıssızlığım içinde beni bir dereceye kadar teselli etmişti. Son olarak, ilk defa (bir kıza doğru) aşık olduğumda 9 yaşımda idim. Ve de o çağdaki çocukların hissedikleri şiddetli derecede bir aşktı. Sınıfımdaki dereceleri ilerlettiğim için, annem beni yatılı okula tekrar geri göndermemeyi kabul etmişti ve kendimi, Ambert’deki (municipal grammer-?) ilk okulun 4’üncü sınıfında bulmuştum. Ordaydı bu dokuz yaşındaki kız (veya hemen hemen dokuz yaşında) ve ismi (Brigitte) Brijit’ti. Utangaç olduğumdan, yüzüm, gülünç bir derecede kızarmıştı. Ertesi sene, kendimi ayni okulun beşinci sınıfında buldum. Konuşmaya bile cesaret bulmadığım ilk aşkım da ayni sınıfta idi. Yine de okul yılının ilk başında, ondan bir sıra önünde oturmayı başararak ve zaman zaman başımı döndürüp çok güzel yüzünü hayranlıkla seyrederdim. On yaşımda ve de onu herzaman düşünüyordum. Ayni sınıfta onun yanında oturabilmek, ve de benim ayni seneyi tekrarlamamak için daha ağır çalışmama yol açtı. Böylelikle, derslerime hiç bir ilgim bile olmadan 6’ıncı sınıfa geçtim. Fakat maalesef, devamlı olarak, bir sınıf ve öğretmen yerine, şimdi, devamlı değiştirme oluyordu. Bunun sonucu da, hemen hemen her zaman birbirimizden ayrı olduğumuzdan, derslerime hiç ilgi gösteremiyordum. İlgisizliğim öyle bir dereceye varmıştı ki, kendimi 87 Ambert’ten 30 kilometre uzaklıkta bulunan küçük ‘Cunlhat’ kasabasındaki yatılı okulda bulmuştum. Puy-en-velay’ dan daha fena bir yerdi burası. Küçücük bir yatakhanede, hepimiz epeyce sıkışık, ısıntısız bu yerin en kötü şeyi de disiplinin eksik oluşuydu. Bunun yanında, en uzun boylu ve kuvvetli oğlanlar/gençler, kendi kurallarını ötekiler üzerine zorladılar. Şiddet/zorbalık karşısına, oluşturduğum nefret, zannedersem burda başlamıştı. Bir gün, onlara karşı disiplin verilmeyen zorba oğlanlar tarafından devamlı olarak rahatsız edildiğim için ben, ayak üzeri yolu tutmuştum. Analık evimden beni ayrı tutan otuz kilometrelik yolu katetmeye karar geçmiştim. Hiçkimse, ayrıldığımı farketmemişti ve de okul müdürü arabasıyle bana eriştiği zaman, ben hemen hemen 10 kilometre yürümüştüm. Ertesi günü, okuldan atılışım beni çok sevindirmişti Ambert’teki katolik ‘kardeşlerin’ yanına okulun sene ortasında gündüz oğlam olarak tekrar gönderilmiştim. İçim neşe ile dolmuştu. Brijit ile yolda yine karşılaşıyordum. Şimdi 12 yaşında ve göğüsü de lezzetli bir şekilde büyüyüyordu ve de bana göre her günden daha da güzeldi. Gittikçe derslerim üzerinde ilgim azalıp okuldan eksik olmanın zevkini yaşıyordum. En büyük sebebi, kendimi, hemen baptis edilmemi anneme öğütleyen papazlar arasında bulmayı hoş etmemiştim. Eyi ki annem, herşeyi daha iyi anlayabileceğim yaşa varmamı bekleyerek benim fikrimi öğrenmeye tercih etmişti. O zaman, garaj makinecisi olmayı çok istiyordum, çünkü bu, yarış araba sürücülerine çok gerekli bir yeteneğin olacağını öğrenmiştim. Mühendis olmamı ümit eden annem, garajda çırak olacağımı korktuğundan herşeye karşın okuluma devam etmemi istemişti. Yeni de başlayan okuldaki zorbalıklar, beni tekrardan şiir yazma arzusuna itti ve elimde şiir defterim, sınıfımdan kaçıp yolları gezmeye tuttum. On dört yaşımda, bir defa daha, tekrar kendimi yatılı okulda buldum. Bu sefer, Mont-Dore’daki orta okulda. Ki burda, öteki okulların istemediği öğrencilierle kendimi, oldukça ilginç kolleksiyondan oluşan zor kafalar arasında buldum. İşte bu sırada, kendi kendini çok beğenen tipik bir şahısla buluştum. İsmi Jak (Jacques) olan bu kişi, 10 sene sonraki hayatımın yeni bir yöntem olmasına sebep olacaktı. Jak elektrik gitarını çaldığı zaman beni çok ilgilendirmişti. Krismas tatili geldiği zaman, nenemin bana çok muhteşem bir elektrik gitarı almasını sağladım. Jak ban birçok kord öğretmişti. Daha sonra şiirlerimi müziğe uydurup, dinleyenlerin de hoşafına gittiğini öğrendim. Yaz tatile hemen geldiği zaman, Radyo şarkı yarışmalarına katılıp, her seferinde de kazamama çok az kalıyordu. Bedensel aşkı, bu yaz tatili sırasında keşfetmiştim. Şarkılarım altında büyülenmiş bir hızmetçisi ile. Yirmi bir yaşındaki bu kız, bana, gitarın kadınlar üzerinde etkisinden başka birşey öğretmemişti. Ertesi sene, 15 yaşına basmıştım, ve dünden daha fazla hayatımı yaşamayı istemiştim. 88 Bir gün, koltuğumun altına gitarımı alıp, ve de küçük bir valizle, ilgisiz dersleriyle yatılık okula ısmarlayarak Parise otostop yaptım. Cebimde eski iki bin Frank yüreğim de ümitle doluydu. En sonunda, kendi hayatımı kazanacağım paralar ile yaşayabileceğimi öğrendim. Yeterli para da biriktirip, sürüş sınavımı alıp 18 yaşımda yarış araba sürücüsü olacaktım. Bir şans rastgelip, beni, basit görünen arabası altında epeyce, güçlü bir motorun saklı olduğu biri tarafından alınmıştım. Bana ismini söyleyip yarış arabası sürücüsü olduğunu açıkladığı zaman, onun hangi arabaları sürdüğünü ve de hangi ödülleri kazandığını söyledim. Az bilinmesine karşılık, bütün başarılarını bilen genç bir oğlanla tanışmak onu iltifat edip yüzü süprizle dolmuştu. Bir zamanlar palyaço olduğunu, ve de şimdi güney batıda garajı olduğunu söyledi. Parise vardığımızda, beni yemeğe davet etti ve de kaldığı hotelde, kalmam için bir de oda önerdi (teklif etti). Günlük işlerini bitiren, ve bar hostezleri olarak çalışan iki genç kadınla salonda biraz konuştuk. Ben (gitarımla) bir iki şarkı söyledkten sonra, her birimiz, bu güzel kız arkadaşlarla odalarımıza çıktık. Burda, fiziksel/bedensel aşk yapmanın başlangıcına gerçekten varmıştım. Ertesi sabah, sakin bir şekilde ayrılıp, kendime bir oda, bir de şarkılarımdan ilgi görecek kabareler bulmak istiyordum. Bunların hiçbirini bulamadığımdan, ertesi gecemi Paris metrosu altında Kozlarla (trumps) geçirmiştim. Ertesi sabah, bir kuruşum bile olmadığından karnım açlıktan ‘davul çalıyordu’. Bütün günümü, ümitsizlik içinde dolaşıp, bir iş bulmadan geçirdim. Fakat akşam üzeri, kafe köşesinde akordiyon çalıp insanlar ona para atan bir adam gördüm. Ayni şeyi ben de denemeyi karar geçirdikten hemen sonra, başarılı olmuştum. Kurtulmuştum. Üç sene, böyle yaşayıp geçinmemi sevmiştim. Zaman zaman sandüvüç yeyip nerde olursa yatıyordum. Fakat büyük bir ilerleme kaydetmiştim. Bir gün (nehirin) Sol tarafındaki küçük kabare tarafından kiralanıp, her gece 10 Frank kazanmıştım. Küçücük odada kaldığım yere gitmek için de “Montmartre” de, 15 Frank araba/otobüs kirası/hücresi istiyordum. Küçücük olmasına rağmen ismim, poster üzerinde yazılıydı. Her geze ki başarılarımı gördükçe, ismimi, büyük harflerle posterlerin en üzerinde görmeyi hayal etmeye başlamıştım. Bir gün, Jean-Pierre Darras isimli aktörle buluşup, sahne görünüşümü daha da düzeltmek için aktörlük dersleri almamı tercih etmişti. Maddi yönden, benim böyle bir imkanım olmadığından, Paris Milli Tiyatrosunda beleş olarak kursa katılmamı, çok iyilik olarak sağladı. Tiyatroya ilgim olmadığından, “Dullin” kursuna üç ay katıldıktan sonra bıraktım. O zamanlar, kendimi, Claude Celler olarak tanıştırıyordum, ki bu ismi, kayakçı ve yarış araba şampiyonu Tony Sailer’e bir haraç olarak seçmiştim. Birçok, radyo yarışmalarını kazanmaya başlamıştım. Ayrıca, bazı kabarelerde şarkı söyleyip iyi bir şekilde yaşamaya başlamıştım ve de en önemlisi, yeterli miktarda para biriktirip (tasarruf edip) planladığım 89 gibi, 18 yaşımda, sürüş sınavımı alabilmekti. Fakat, bütün bunlar yarışcı olmaya yeterli değildi. İlk olarak, büyük bir kumpanya tarafından kefil edilmek ümidi ile kendime isim yapmam gerekiyordu. Ve bunun için, yarışma arabam olamsı lazımdı. Bağımsız olarak, yarışlara katılıp ve de bunları mümkün olursa kazanmam gerekiyordu. Yarış arabası çok pahalıdır ve de böyle bir arabayı elde etmek için tasarruf etmeme devam etmem gerekirdi. Şarkı söylememe devam ettim ve de yana biraz para koymayı çalıştım. Birçok besteci arkadaşlar plak kaydetiklerinden epeyce para kazanıyorlardı. Çantamın içinde yüzelli şarkıdan fazla bulunup, ben de bunu denemeye karar geçmiştim. Yaklaştığım ilk kaydetme firması bana üç senelik kntrat teklif edince imzaladım. Firmanın direktörü Lucien Morisse idi ve de radyo istasyonu “Avrupa No:1”inde. Bu istasyon, birçok ünlü şarkıcıların yükselmelerinde sebep olmuştu. Benim ilk rekordum/kaydetmem, az çok başarılı idi, ikincisi de “Le Miel et la Canelle” “Bal ve bahar” şarkısı daha da popüler idi. Radyo onu devamlı olarak çalıyordu. BAL VE BAHAR Bal ve bahar tütünüyorum Vanilya ve aşk tütünüyorum Bal ve bahar tütünüyorum Kızlara herzaman tapıyorum Birincisi kahverengi saçlı, Margot idi onu ismi Ay geceyi aydınlatırken, Pipoyu çaldık biz Yolu gözlerine alıp Saçlarına kadar takip ettim İkincisi sarı saçlı, ismi Marielle idi Vücudunun dönemeçlerini çok iyi hatırlarım Yolu gözlerine alıp Saçlarına kadar takip ettim Üçüncüsü, kırmızı saçlı, Marion idi onun adı Küçücük sevimli yüzü ve kabarık dudakları Yolu gözlerine alıp Saçlarına kadar takip ettim Ağlama arkadaşım, ki yarın ilk bahar olacaktır Onlar çok güzel ve sevimlidir ve sen yirmi yaşında bile değildin. Yolu gözlerine alıp Ve sen de saçlarına giden yolu Seyahat edebilirsin. Birçok gösteri verip, belli yerlerde de şarkı/müzik söylüyordum. Herşey epeyce iyi gidiyordu ve hatta, “Antibes”te yer alan “Altın Gül” yarışmasına katılmam için bile davet edilmiştim. Fakat, yol gösterenler, benim, çok ünlü bir şarkıcı olmamı istemediler. Hayatımın bu bölümü, hassasiyetimin geliştirilmesi ve de kendimi halk arasında (ekspres) 90 Yapabilmem için planlanmıştı. Bundan başka birşey değildi. “Altın Gül” yarışmasına katılacak yarışmacılar arasında olmama rağmen, ki hersabah radyoda yaygın edildi, Lucien Morrise, bana gelip, beni yarışmadan çıkıracağını söyledi. O an başka birşey söyleyemeyeceğini açıklamasıyla, sebebini daha sonra anlayacağımı bildirdi. Ve sonunda “Altın Gül” yarışmasına katılmayıp hayatımı, şarkı söyleyerek kazanmaya devam etmek ve de yeterli para biriktirmek, araba satın almakla yarışlara girmeme imkan olacağını anladım. Bu yüzden, yaygımı yaptığım şirket, bana temsilcisi olmamı teklif ettiği zaman, birkaç ay içinde, bir araba için yeterli para biriktireceğime inandığım için hemen kabul ettim. Kendimi Bordo’da (Bordeaux) 15 bölgenin ticari acentası olarak buldum. Orda, bir sene kalıp, en sonunda kendime bir yarış arabası alabilip, para biriktirdiğim zaman ayrıldım. Hemmen da ki arabamı yarışlara başlattım, bir arkadaş kazada onu metal yığınına döndürdü. Herneyse, Bordo’da kaldığım sıralar yeni şarkılar besleyip, zengin bir arkadaş beni, kendisainin maliye ettiği/edeceği yeni bir pilak kaydetmeme ısrar etti. Şiirliğimin getirdiği parayla bir sene daha geşirirken, sanki de yaşayış şeklimi tamamıyle değiştirmeme mecbur edecek çok ciddi bir araba kazasına uğradım. Çok yorgun bir tur sırasında dümen üzerine uykuya düşüp 60 mil saatte (100km) dosdoğru bir duvar üzerine çarptım. On kişiden fazla, insan ölmüştü bu noktada. Birçok kırıklara rağmen, yine de bu olaydan sağ çıkmıştım. Üç aydan fazla, (yalçı içinde) hareketsiz kalmıştım ve de param tamamıle bitmişti. Hala da yarışmıyordum. 18 yaşında başlayacağıma rüya eden ben, 22 yaşında, hala daha tek bir yarışa bile giremedim/katılamadım. Yarış pistlerine, çok defa seyirci olarak gittiğimde, gençlerin bu sporla ne kadar derinden ilgilendiklerini ve de nerden başlamalarını bilmemelerine rağmen, birçok oğlanların yarış sürücüsü olmak istemelerini gözledim. Onlardan fazla bilgim yoktu, ve kendime dedim ki, yarışma alanına en kolay bir şekilde girmek, bu gençlerin heveslerinden avantaj alacak bir iş bulmaktı. Yazmayı bildiğim için, çözüm/solüsyon belliydi. Yarış araba magazinine muhabir olacaktım. Birçok belli magazinlerele temasa geçtim, fakat maalesef, ayni fikre benden önce çok daha fazlaları gelmişti. Bir gün, “L’Equip” dergisinin motor bölümünde küçük bir ilan/reklam gördüm, birisi, fotoğrafçı muhabir arıyordu, tecrübe gerekmiyordu. O ilana yazıp, dilekçemin göz önünde tutacağına bir cevap aldım. Ama idare için 150 Franks göndermem gerekiyordu. Bunun karşılığına, bana bir filim gönderip, istediğim konuda, deney olarak, bir haber yazacaktım. Parayı gönderip, filmi aldım, riportu yazdım-tabii ki motorlar üzerine – ve hemen de belli edilen adrese gönderdim/ yolladım. Çok kısa bir zaman sonra, bir mektup alıp, Dijon’daki bir bir telefon numarayı çalmamı istedi(istiyordu). Telefon numarası bu firmanın 91 merkez bürosuna aitti ve de direktörü 30 yaşında bir adam, Amerikada fotoğrafçılık ile çok para kazandığını iddia eden biriydi. Yarış araba sürücüleri olma ümidi eden gençler için sport mağazinin yaratılma fikrime çok ilgi göstererek, birkaç ay içinde basılacak(yayınlanacak) gazetenin/derginin baş editörü olarak iş teklif etti. Bana satın alacağı fabrikayı gösterip basın bürosu kuracağını söyledi. Dijon’da kiraladığı basım direktörüyle beni tanıştırdı, ve de büroma çok yakın olan, karımla kalabileceğim evi gösterdi. Yarışları riport yapmaktan başka, onlara katılmam mümkün olduğu sürece, teklifini kabul edeceğimi bildirdim. O da bana, yarışma kısımı için de birini aradığını ve yeni gazetesini/dergisini yayımlamasıyla, kendi renkleriyle boyatılmış arabaları da yarış edeceğimi söyledi. Bu benim, haraketin yer aldığı merkeze koyacağından, bu kumpanyanın yarışma şübesinin direktörü olmayı kabul ettim. Bir hafta sonra, karım Marie-Paul ile Paristen Dijon’a taşındım. Üç aydan beri evli olup hanımım, kızımızın doğumunu bekliyordu. Marie Paul’la haziran ayında buluşup, tanıştığımız günden beri, birbirimizden bir gün bile ayrılmadık. Üç ay sonra evlendik çünkü, dinli bir şekilde evlenme arzumuzun olmadığını öğrendikleri zaman şok olmuşlardı. Ailesi, eski fikirli olup onlarla da yemekten önce dua etmiştim. Her ne şekilde, Dijon’da kalışım yalnız iki ay sürüp, hiçbir maaş da almamıştım. Daha sonra öğrendik ki, bu “zengin Amerikalı” ki gazete basmak istemişti, hakikatte, mapıstan yenile çıkıp cebinde de dir Frank/kuruş bile yoktu. Benim gibi yarış araba sürücüsü veya fotoğrafçı reportaj olmayı hayal eden 500’den fazla gençlerden 150 veya 300 Franka kadar dolandırıldı. Ücretsiz, iki aya kadar çalışıp, kendimi kuruşsuz fakat birçok fikirlerle dolu buldum. Bu sefer, kendi başıma büyük yayın alanında bir başlangıç yapmayı karar geçtim. Clermont Ferrand’a annemin yanına taşınıp, çok yakında nene olmayı dört bir gözle bekliyordu. Kendi arzuma göre, dergi basmak için basın evimi kurdum. Yarış arabalarını seven bir basımcının sayesinde, derginin ilk kopyaları satışa koyulmuştu. Kendine verecek hiçbirşeyim olmamasına ve de hiçbir garanti veremeceğime rağmen, bana kredi vermeyi kabul etti. Magazin, çok kısa bir sürede başarı gösterip o alandaki dergilerin liderlerinden biri oldu. En ilginç görevi de kendime (ihtiyat ettim) sakladım. ‘Creuse’deki ‘Masdu-clos’ muhteşem sörkıtında ve yolda yeni modelleri test etmekti. Bu yöntemle, bana ödünçlenen arabalarla yarış dünyası içine girebildim. Sonunda, rüyam (hayal ettiğim) gerçekleşiyordu ve de kendimin yetenekli bir yarışcı olduğumu keşfettim. Bana yabancı olan arabalarla birçok zefer kazanmıştım. Üç şahane yıl, böyle yaşadım, ve her zaman sürüş ‘tekniğim’ ile devamlı ilerleme yapıp yüz derece sevdiğim alanda – yarış arabalarıyle – konsantre yapmıştım. Söylemem gerekir ki, sınırlarımı ileriye yitip, 92 reyaksiyonlarımı ve reflekslerimi devamlı olarak düzeltmek, bana çok zevk vermişti. Ne arabaların sesleri ne de yanık petrol kokuları omuruma gitmekteydi. Bir gün gelip de, yarış araba imalatçılarının, kokusuz ve sessiz araba imal etmeleri gerektiğini hayal edip durmuştum. İşte, yalnız o zaman, hallis bir şekilde sürme heyecanından tamamıyle zevk almak mümkün olacaktır. Fakat bütün bunlar, 1973’ün sonuna doğru baş aşa(ğıya) döndü. KARŞILAŞMAK O doğanüstü günde –13 Aralık 1973’te- kendimi Puy-de-Lassolas daki (sönmüş) Auvergne yanardağ kraterinin içinde buldum. Orda, anlattığım gibi, ilk defa olarak, bir uzaylı adamla, daha doğrusu Eloha ile Elohim’in tekili- ayni yerde devamlı olarak altı gün ve her seferinde bir saat kadar buluşup, bana, bu mesajın ilk bölümündeki fevkalade açıklamayı/ifşayı (nakdir etmişti) anlatmıştı. İtiraf etmem gerekir ki, bu olay yer almaya başladığı bir iki gün içinde, birine söylemeyi cesaret edip edemeyeceğimi merak ettim. İlk yaptığım şey, elimden geldiği kadar, tertipli bir şekilde, bana konuşan ziyaretçimin sözlerini temize geçirmeye uğraştım. Bu is de bittiği zaman, orijinal yazıyı, ciddi bir basımcıya gönderdim ki, bildiğim kadarıyle ne esoterik ne de bilimsel hikaye bastırmaktaydı. İnsanoğlu için çok büyük bir önem taşıyan bu Mesajın, esrarengiz macera kolleksiyonlar ve değişik fenlerle ilgi gösteren insanlara ihtiyacını doğuran kitaplar arasında (veya ‘occult’ kitaplar) kaybolmasını istemiyordum. Basım evini idare eden Marcel Jullian, beni Parise davet edip, yazının şahane birşey olduğunu söyledi. Fakat, Mesajdan önce kendi hayat hikayemi söylemem gerektiğini ve de “birçok küçük değişikliğin yapılması gerektiğini” söyledi. Bütün bunlar tamamıyle sorun dışıydı. Yüzlerce sayfa alıp, kendi hayat hikayemi anlatmakla, insanoğlu için önemli olan bu mesajı geriye yitmeyi istemiyordum. Mesajın basılmasını istiyordum, yalnız mesaj, basımcıyı ilgilendirmeyen kalın bir kitap olmasa bile. Ve efendi Jullian’a yazılarımı geriye göndermesini söyledim. Bana verdiği cevabında, kendisinde olmadığını ve birinin onu ödünç olarak aldığını ve de geriye gönderildiği zaman bana postalayacağını söyledi. Clermont-Ferrand’a hemmen döndüğüm zaman bir telgıraf alıp, Paristeki satranç ustası Jacques Chancel’in sunduğu televizyon proğramına katılmam için davet ediliyordum. Bu şahıs, yazımı gönderdiğim basın evindeki serilerin direktörü idi. Bunu okuyup, inandığına göre, başkalarının buna inanıp inanmasalarda çok fevkalade birşey olduğunu söyledi. Televizyon proğramına katıldıktan sonra bana gönderilen binlerce mektupların bazıları söylediklerime güldüler, fakat birçoğu beni ciddiye alıp bana yardım etmeyi istemişlerdi. 93 Fakat günler geçip yazım gönderilmedi. Yayıncıya, taahütlü bir mektup yolladıktan sonra bana gönderdikleri cevapta, yazımın yollanacağını fakat hala daha bulamadıklarını söylüyorlardı. On gün sonra Parise gidip, kendimin birşey yapabileceğimi öğrenmek istedim çünkü her zaman telefon açtığımda, hiçkimse sorularıma cevap vermek istemiyordu. Televizyon proğramından sonra ilgi gösterip benimle temasa geçen ünlü ressam Courreges, yazımın nereye gittiğini bulmak için benimle gelmeyi kabul etmişti. Marcel Julian, bir okuyucu, yazımı kendisiyle alıp tatile gittiğini, onun nerede olduğunu bilmediklerinden, onunla nasıl temasa geçeceklerini bilmediğini söyledi. Durum gittikçe acayipe dönüyordu. Sonunda efendi Courreges, yazımı ele geçirip, kendisi gelip geri verdi. Hala daha, gerçekten kaybolmuşmuydu diye durup merak ediyorum, yoksa yayımlanmasına engel olmak için bir köşeye koyulmuştu. Gerçekten, basım evi, yazımı böyle, kolay bir şekilde kaybettiyse, öteki yazarların, orijinal yazıların buraya göndermemelerine öğüt ederim. Bu aksiliğin yarattığı tehlike hissinden ve de mesajı oluşturan kitabın hazır olup basıldığı zaman, ilgilenmiş kişilerin satın almak isteyen mektuplar yığılmaya başlayınca, Marie-Paul bana, bu fevkalade yazıların, basım ve dağıtılışı için nöslük işini bırakmayı teklif etti. Kabul ettim çünkü, bu yazıları ne şekilde hazırlanıp sunulacağını yalnız bu şekilde idare edebilecektim. Bana verilen görevin ciddiyetiyle uygunsuz olan mesleğimi, sport magazininde çalışmayı hemen bırakmıştım, ve 1974’ün sonbaharında (kitabım) basım makinesinden çıkmaya başlamıştı. Hayatımdaki tahmin edilmeyen karışıkların sonucu ve sinir sistemime şok gelmesi, midemin ağrımasına yol açmıştı ve az kaldı, ülser de verdi. Bütün kış, “gastiritis”dan ciddi bir şekilde cefa çekmiştim. Hiçbir ilaç etki göstermiyordu, ve ne zaman ki herşeyi yavaş alıp mediytasyon yapmaya başlayıp nefes alma hareketine geçtiğim zaman, ağrılarım, sanki sihirli bir şekilde (gözden) kayboldu. Haziran (ayında) Philippe Bouvard’ın sunduğu televizyon proğramına çıkmıştım. Proğramın ismi “Cumartesi Akşamı” idi ve her zamanki gibi başkalarını küçülseyen/alaya alan proğramıyle, efendi Bouvard, öteki proğram misafirini pembe antenli ve yeşil giyimi ile ‘Mars’lı olarak kıyafet değişimine koyduktan sonra, buluştuğum uzaylı insana benzeyip benzemediğini sordu. Fakat birçok mişiler, çok az söyleyebildiklerimle ilgilenerek, Philippe Bouvard’a yazıp, ciddiliğinin eksikliği üzerine onu ayıpladılar. Aldığı, binlerce mektup karşısında, biraz daha fazla konuşma imkanım olabilecek başka bir proğramına (daha) davet etmeyi karar geçti. Yeterli derecede konuşmama imkan verilmeyeceğine ikna olduğum (inandığım) için, televizyon proğramından hemen sonra ‘Pleyel’ salonunda bir tarih (günü) için kiralayıp, orda bir iki gün içinde konuşma vereceğimi, televizyon proğram seyircilerine bildirmeyi karar geçmiştim.(500 oturak seçme tercihi ile)150 oturaklı/sandalyeli salonu 94 kiraladım. Çünkü, kaç kişinin, beni dinlemek için zahmet edeceğini bilmiyordum. Sonunda, 3000 kişi geldi. Belki olduğu gibi, kiraladığım salona en fazla 500 kişi sığdırabildik ve de bu oturaklar dolduğu zaman, ötekilere, bir iki gün içinde, 2000 kişilik büyük salonda bir konuşma daha vereceğimi söyledim. Birçok insanların ordan ayrılmaya memnun olmadıkları apaçıktı çünkü bazıları, yüzlerce kilometre seyahat ederek gelmişti. Herşey iyi gitmişti ve beni destekleyip, yardım etmeye hazır olan büyük sayıda insanlar bulmuştum. Üstünkörlük meziyetleri ile de, diğer insanları küçümser gören şahısların sordukları sorularının ne kadar gülünç olduğunu göstermiştim. Feci şekilde, sahane korkum olmasına rağmen, şarkı söylediğim sıralardan daha fazla, hiçbir aksilik çıkmadan herşey iyi geçti ve de en zor soruların cevapları, sanki de dudaklarıma kendi başlarına geliyorlardı. Gerçekten bana yukardan yardım geldiğini hissetim, tıpkı Elohim’in bana söz verdiği gibi. Yalnız başıma düşünmeme imkan olamayan cevapları verirken, sanki de kendimi dinler izinde idim. İkinci konuşmam (konferansım), bir kaç gün sonra yer almıştı. İlk verdiğim konuşma salonuna giremeyen kişilerin, geriye gelmeyeceğinden korkuyordum, çünkü 4 de 3’ü boş çok pahalı salonla yapışık kalacaktım. Televizyon proğramından veri hakkında hiçbir ilan olmamıştı, yalnız, çok kısa, üç sıralı paragraf “France Soir” gazetesinde çıkmıştı, ki ikinci konuşmamı ilan/reklam etmeye kabul eden yalnız gazete idi. Olayın yer aldığı gün, iki bin’den fazla kişi geldiği için hol/salon dolmuştu. Bu büyük bir zaferdi/başarıydı. Bu zamandan ileri, bana verilen görevin başarısı hakkında artık hiçbir şüphem kalmamıştı. HALK KONUŞMALARI 1974 Eylül ayından beri, 40 konferans süresinde, En fazla sorulan soruları görebilmiştim. MADECH’in üyeliği de devamlı olarak arttığını/çoğaldığını ve Fransanın her büyük şehir/kasabasindave de en dinamik (ve hareketli) kişilerin etrafında bölgesel bürolar kurulmuştu. Bazı muhabir/röpörtajların da mesleklerini dürüstlü/namuslu bir şekilde sürdürdüklerini, halkı bildirerek, duydukları ve okuduklarını olduğu gibi yazdıkları ve söylediklerini gözledim. Maalesef bazı muhabirler, “Le Point” gazetesindekiler gibi yalan yazdılar. Hatta, yanlış yazdıklarını düzeltmek için, taahütlü mektup gönderip ve cevap verme hakkına uymaları gerektiğini hatırlatmamıza rağmen, doğru bir şekilde cevap vermediler. Ötekiler, “La Montagne” gazetesindekiler gibi, Clermont-Ferrand’da konuşma/konferans vereceği okuyucularına bildirmeyi basit bir şekilde reddetti ve de o bölgede yalnız gazete oldukları için bu durumu çıkarlarına kullandılar(istismar ettiler). Hakikatte, onların haber direktörü ile buluşup, ben(im) veya faaliyetlerim hiçbirzaman 95 gazetesinde bahsedilmeyeceğini söyledi. Bütün bunların sebebi, ilk olarak televizyona çıktığım ve önemli Fransız yayım organizayonuna konuşmadan önce, onlarla konuşmadığımı (danışmadığımı) beğenmemişlerdi. Üzgün bir olay ve de konuşma hürriyetinin nefis bir örneği. Konferansımı haber eden ödemeli reklamımı da reddettiler. Bunun yanında, ayni gazetede, sex filimlerini reklam eden büyük sayfalı ilanlar vardı. Le Point, gazetesine gelince, basit bir şekilde Madech üyelerini, buluşmanın yer aldığı yere götüren seyahatı, Elohim ile kırılmış bir rendevu’ya döndürmüşlerdi. Bu hileler/hünerler, kalkınmaya çalışan bir organizasyonu/kuruluşu gülünç duruma düşürmek için oynanmaktaydı. Geniş okurluğu olan gazetenin, 2000 yıllık tarihi olan kilse yerine, MADECH gibi yeni kuruluşa, bunu yapmayı daha kolay ve az tehlikeli olduğu aşikardır /bellidir. Fakat o gün gelecek ki, gerçeği saklayıp veya bükmeyi uğraşanlar, hatalarına pişman olacaklar. 2 İKİNCİ BULUŞMA(KARŞILAŞMA) 1975, 31 TEMMUZ’UN GÖRÜNÜŞLERİ MADECH’in başkanı olarak istifa etmeyi, 1975 Haziran ayı sırasında karar geçmiştim. İlk olarak, bu kuruluş kendi başına, bensiz, devam edebileceğini, ve ikinci olarak da, kuruluşu, 1901 kanununa göre oluşturmakla hata ettiğimi düşündüm çünkü, insanoğlu için bu derece önem taşıyan bu organizasyon, ‘Petanque’ kulübü veya emekli askeri derneklerine benzetiliyordu. Elohim’in bana verdiği/yaydığı mesaj ile, daha uyumlu bir hareket kurmanın gerekli olduğunu düşünmüştüm. Bu, yaratıcılarımızın verdiği öğütlerin son harfine kadar saygı gösteren bir kuruluş olması gerekiyordu. Söz konusu, Geniokrasi, humanitarianizim ve de “deistic” allahsızlık din tatbikatlardan ferakat (vazgeçmek) etmek gerekmektedir. 1901 kanununa uygun herhangi bir kuruluş, Elohim’in mesajının anlamına (böyle kurduğumuz gibi) zıt gitmekteydi. 96 Böyle bir birliğin, bütün üyeleri, oy verebildiği için, Geniokrasinin prensiplerine saygı göstermiyorduk. Ki (Geniokrasiye göre) yalnız en zeki insanlar karar vermeye katılabilirler. Böylece, bu asli (bellibaşlı) hatayı doğrultmam gerekiyordu. Bunu, MADECH’I yok etmekle değil, değiştirmekle daha etkili değişimi de beklenmekle. Bu, 1901 kanununun nizamına karşı gitmiyordu. Bu yöntemle, en açık zihinli üyeleri ile kuracağım, gerçek hareketi destekleyecekti. Daha açıkcası, MADECH üyelerinin bir araya toplanışı. Bu yeni birlik, Elohim’in mesajında istenenleri titiz bir şekilde yerine getirmek ve diğer (ilgili) insanların zihnini, sonsuzluğa ve edebiyete açmayı ve de insanlığa rehber olmayı dileyen kişilerden oluşacaktır. Topluluk içinde, insanların zihnini her yöntemle allahlı dinlerle, uyutucu eğitimle, düşüncesiz televizyon proğramları ile ve adi politik kavgalar kapatmayı çalışırken ben, (hazır olan) insanların zihnini açmak için dünyaya yayılmaya hazır olanları eğitecektim. Böylece MADECH, destek kuruluşu (organizasyounu) olarak, önemliğini, Elohim’in mesajını keşif edenlere (bir) ilk buluşma noktası olarak, koruyacaktı. (Mesajı) uygulayan üyelerden oluşan, cemaat rehberler, (mesajı) uygulayan üyelere yol gösterici kişilerden/eğiticilerden oluşacaktı. MADECH üyeleri arasında, organizasyonu idare edebilecek yetenekli kişilerin olduğunu biliyordum ve idare mescilinin seçimi sırasında, bunun tesdiğini almıştım. Başkan olarak yerimi alan, Kristiyan, geleceği çok parlak bir fizikçiydi, ve mescil’in (geriye kalan) diğer üyeleri de eşit derecede yetenekli kişilerdi. Yine, Haziran ayındaydı ki, François (Fansvua) MADECH’in en adamakıllı kişilerinden ve en açık zihinlilerinden biri, beni, Clermont-Ferrand’a görmek için gelmişti. Biraz dinlenmek için, ve 13 Aralık 1973’den önce bana bütün olanları, başkalarının, geçmişim hakkında saçmalık yazmadan önce sakin bir şekilde kitab olarak yazabilmek için ona, inzivah bir yerde, bir kır evi bulmaya arzu ettiğimi söyledim. Perigord bölgesinde, (ulaşılması yakın olmayan) bir yerde çiftliği olduğunu, ve o bölge hoşuma gidiyorsa (giderse) orda bir iki ay geçirebileceğimi ve hatta arzu ettiğim kadar çünkü hiçbiri orda kalmıyordu. O yeri ziyaret etmek için, hemen oraya (arabayı) sürdük. Orada bulduğum ve beni ilham eden sakinlik ve uyumluluk nedeniyle iki ay kalmayı karar geçirdim. İki hafta sonra bu yeri o kadar sevmiştim ki, burda daha sürekli olarak kalmayı, ciddi bir şekilde düşündüm. Frasnçois, bize katılmak için temmuzun sonunda geldi, ve 6 Ağustoz Clermont-Ferrand’da yer alan buluşma kutlayışından bir gün sonra, taşınmayı planlamama başlamıştık. Hala daha emin bir şekilde karar geçirmemiştim çünkü, şahane buluşmanın yer aldığı yerden hareket edersem, görevimde başarısızlığa uğramaktan korkuyordum. Her ne şekilde, 31 Temmuzda, karım Marie-Paul’la ve François ile temiz hava alma yürüyüşünde iken, sallantılı hareketli, kocaman bir uçan dairenin sessiz bir şekilde evin hemen hemen üzerinden geçtiğini gördük/gözledik. Zaman zaman, hayal edilmez derecede hızlı bir şekilde uçtu, fakat birkaç defa ansızın da durup, bizden 500 metre uzaklıkta zigzag 97 şekilde yine harekete geçti. Diğer insanların bu olaya benimle tanık/şehit oldukları için çok sevinmiştim. Üzerime anlatılmaz derecede büyük bir mutluluk hissi gelmişti. François bana, (üzerine geldiği) duyduğu heyecandan, saçları başının üzerinde durduğunu söyledi. (Bu olay) Bu yere taşındığıma, Elohim’den razı olduğunu gösteren belli bir işaret idi. Ertesi sabah, kolumun biri üzerinde dirseğime yakın acaip işaretin oluştuğunu farkettim. İlk olarak, bir gün önceki görüntülü olay ile bağlantı yapmamıştım, fakat (daha sonra) birçok insanlar, bu işaretin, yanız Elohim tarafından yapılabileceğini söylediler. Üç santimetre çapında bir kırmızı dair/halka, çevresi beş santimetre kalın ve içinde üç tane küçükce halkalar vardı. Bu işaret, ayni şekilde iki hafta dayandı(kaldı). (Daha) sonra ortadaki üç halkalar, birbirleriyle iç içe iki halka olarak birleştiler. Bir iki hafta sonra da, iki halkalar tamamıyle kayboldular, ve yerine beyaz bir marka kalmıştı. Ve bu marka hala da vardır. Bir gerçeği belirtmek isterim ki bu işaretten hiçbir cefa çekmedim (zarar görmedim). Bütün zaman sırasında, en az bir kaşınma bile hissetmemiştim. İşareti gösterdiğim bazı açık zihinli bilim adamlar, bir örnek alınırken, mükemmel edilmiş bie laser ile yapılabildiğine (tahmin) istif ettiler. 6 Ağustoz (kutlayış) buluşması, planlandığı gibi Puy-de-lassolas’daki kraterde yer aldı. Clermont-Ferrand’a yakın ve bu buluşmada mükemmel bir kardeşlik ve uyumluluk hissi hüküm sürmüştü. Bu tarihte, MADECH üyeleriyle bu buluşmayı sağlama kararına neden geçtiğimi gerçekten bilmiyordum, fakat Elohim bana kılavuzluk/rehberlik etmişti, çünkü, buluşma yönünde, Hiroşima atom patlamsının 13’üncü yıldönümü olduğunu bazı üyeler bana hatırlatmıştı ve ayrıca Kristiyan dini tatili “Tranfiguration” (görünüşü değiştirmek) olduğunu da. Deliler bunun, tessadüf olduğunu söyleyecekler. O buluşmadan sonra, bazı MADECH üyeleri taşınmama yardım ettiler ve Prigord bölgesinde yaşamak için yerleştim. MESAJ : BÖLÜM İKİ 7 Ekim, gece onbir sıralarında, dışarıya çıkıp gökyüzüne bakmak için ansızın bir istek/heyecan duydum. Dışarısı oldukça soğuk olduğu için, iyi/sıcak bir şekilde giyinip karanlık içinde yürüyüşe çıkmıştım. Bilinçli olmadan belli bir yöne doğru gidiyordum, ve yaz sırasında François’in bana gösterdiği, iki çayın arasında ve ormanın sardığı yapayalnız bir yere gitmek için ansızın bir ihtiyaç duydum. Bu yerin ismi Roc Plat idi. Gece yarısına yaklaşık o yere vardım ve orada ne aradığımı/yaptığımı yarım düşünüp durdum. Telepati yöntemiyle yol gösterilebileceğimi söylendiğim için içgüdümü takip ettim. Gökyüzü muhteşem ve yıldızlar her yerde parlıyordu, hiçbir yerde bir bulut bile görünemiyordu. Durup 98 kayan yıldızları seyredirken, bütün etraflık/kırlık ansızdan aydınlandı ve bazı çalıların arkasında kocoman bir ateş topu (gibi bir şeyin) ortaya çıktığını gördüm. Ateş topunun ortaya çıktığı yere doğru hareket ettim, kocaman bir coşkuyla dolup, (orda) ne bulacağıma hemen hemen emindim. 1973 Aralık ayında, altı defa/kere/olay gördüğüm ayni (uçan) vasıta, orda önümde bulunmaktaydı, ve iki yıl önce buluştuğum ayni şahıs, bana doğru, nezaket dolu gülümsemeyle yürüdü/geldi. Hemmenden bir bir değişiklik farkettim. İlk defa buluştuğumuz zaman, yüzü etrafında hale yapan uzay elbisesini giymiyordu. Gerçekten doğruyu söylediğimi Dünyanın anlaması için harcadığım bütün zamandan sonra, hayatımın altüst edilmesine sorumlu olan Şahısı bir daha gördüğüm için olağanüstü / fevkadale derecede sevinmiştim. Karşısında eğildim ve o konuştu. “Ayağa kalk ve beni takip et” diye söyledi. “Bizler, senden ve geçmiş iki sene içinde yaptığın herşeyden çok memnunuz. Şimdi ikinci dereceye geçmenin zamanı geldi, ki bizler sana güvenebileceğimizi ispatladın. Bu geçen iki sene, hakikatte bir denemeydi. Bugün görebiliyorsun ki yüzümün etrafında bir (herhangi bir) koruyucu yoktur, ve vasıtam sana, flaşlı işıklar olmadan, ansızın sana göründü. Bütün bunlar, sana güvenlik vermek içindi, ki uzay seyahatçıları (uzaylılar) hakkında oluşturduğun genel imaja uysun.Şimdi ki yeterli derecede geliştiğin için ve böyle şeylerden korkmadığından, o çeşit yaklaşım tekniklerini artık kullanmıyoruz.” Onu vasıtasının içine takip edip, ilk buluşmamız sırasında gördüğüm, iç görüntüsüne çok benziyordu, duvarlar dışarısı gibi ayni metalik/madeni yapıdan, ne bir idare edilen düğme ne de dümen, ne (dışarıyı görmek için) yuvarlak pencere. Yer üzerinde bulunan iki koltuk yarı saydam mavi bir maddeden yapılmıştı. Bu koltuklar, havayla doldurulabilen küçük plastik oturakları hatırlatmaktaydı, fakat rahatsızlık hissi vermeden. Oturmam için beni davet etti, kendisi de ötekine yerleşti ve kımıldamamı söyledi. Anlaşılmayacak bir lisanla birkaç kelime söyledi ve vasıtanın hafif bir sallantı ettiğini duydum (hissettim) ve ansızın, şiddetli bir soğukluk hissettim, sanki de bütün vücudum bir buz parçasına, veya oldukça sanki de binlerce buz kristalleri, derimin bütün (delilerini) gezeneklerimi nüfuz ediyordu ve kemiklerimin iliklerine kadar. Bu çok kısa bir zaman almıştı, belki de birkaç saniye, ve ondan sonra hiçbir rahatsızlık hissetmedim. Rehberim ayağa kalkıp konuştu: “Gelebilirsin, vardık.” Küçük merdivenden aşağıya onu takip ettim. Onbeş metre çapında ve on metre yükseklikte metalik görünümünde olan dairevi bir oda içinde vasıta hareketsiz durdu. Bir kapı açıldı ve rehberim içeriye girip elbiselerimi tamamıyle çıkarmamı söyledi. Daha sonra diğer talimatların verileceğini bildirdi. En hafif bir köşesi bile olamayan ve 99 dört metre çapında olması gereken bu yeni dairevi odaya girdim. Soyundum ve bir ses bana, önümdeki odaya girmemi söyledi. O an bir kapı açıldı ve elbiselerimi bıraktığım diğer odaya benzeyen odaya girdim fakat uzun, ve koridora benziyordu. Koridorun uzunluğu sırasında sıralı değişik renkli ışıklar altında geçtim. Ses bana, yerdeki ok işaretlerini takip edersem, beni bekleyen bir banyonun bulunduğu diğer bir odaya varacağımı söyledi. Bu öteki odada gerçekten, gömülü (şekilde) bir banyo bulmuştum. Su ılık sıcaklıkta ve tam iyi ve de ihtiyatlı bir şekilde de parfümlenmişti. Ses, kişisel ihtiyaçlarımı yerine getirmemi tercih etti, ve bunu yaptıktan sonra da metalik duvarın yanındaki rafın üzerinde bulunan kadefin içindeki içkiyi içmemi söyledi. Beyaz sıvılı ve pademlerle tatlandırılmış çok lezzetli ve de çok soğuk (bir içkiydi). Ondan sonra, bana yumuşak (kumaştan) pijama gibi ve ipeği andıran elbiseler sunuldu. Bunlar beyaz ve çok kuytu giyimli ve de raf üzerine hazırlı olarak benim için serilmişti/koyulmuştu. En sonunda, son bir kapı açılıp rehberimi yine (karşımda) buldum. Görünüşte ayni fakat değişik özellikleri olan iki kişi (de) yanında bulunmaktaydı, ve onlar da (ayni derecede) misafirperver idiler. Onlara katılıp kocaman bir salona/hole girdik ki her yerde harikalar buluyordum. Bu yer, birçok seviyede yapılıp, 100 metre çapında olması gerekirdi. (Yukarısı) Tamamıyle saydam bir kubbeyle kaplanmıştı, o kadar saydam dı ki, ilk bakışta, kubbe olduğu hiç belli değildi. Binlerce yıldızlar gökyüzünü kaplıyordu, ve yine de bütün hol/salon, sanki de öğlenmiş gibi, doğal ve yumuşak bir ışınla aydınlatılmıştı. Yer, büyüleyici ve şaşırtıcı renkli (parçalı/yünlü) halılarla ve kürklerle kaplıydı. Çok hayran edilebilecek sanat işleri her tarafta vardı. Her biri ötekinden daha güzzel, ve bazıları animasyon edip renkleri de değişmekteydi. Diğer yerlerde, birçok metre yükseklikte, ve bazıları parlak kırmızı diğerleri de mavi renkli, tıpkı çok güzel tropik balıkları gibi bitkiler vardı. Arka plan müziği çalarken, (“uzuv”a) ve müziksel testereye benz’yordu, bir de, arada sırada koro ve bass sesleri olağan üstü titreşim yaratıyordu. Bu müzik, çiçeklerin eğilmesine ve ritmikle sallanmasına sebep oluyordu ve her müzik çeşitinden/biçiminden renkleri değişiyordu. Her vakit, biri konuştuğunda, zorluk çekmeden birbirimizi duyabilmek ve sesimizi yükseltmeye gerek olmadan, müziğin seviyesi azalıyordu. Hava binlerce kokuyla parfümlenip, oda içindeki durumumuza ve müziğe göre tütüler/kokular değişiyordu. Bütün yer/alan ortalama, on açılı köşelerle tasarlanmıştı, ki, değişik seviyede ayırlanıp, her köşenin belli bir karakteri vardı. Küçük bir dere, bütün bunların ortasında /arasında akıyordu. Rehberimin arkadaşları, ona karşı büyük bir saygı gösteriyorlardı ve bana söylediği ikinci şey: “Beni takip et. Kendimizi rahat edelim de sana çok söyleyeceklerim vardır.” Onu, siyah kürkten yapılı sofa ve bir gurup koltukların bulunduğu yere takip ettim ve hep dördümüz oturduk. Burda, rehberim yine konuştu: 100 “Bugün sana, 1973 Aralığında verdiğim mesajı tamamlıyacak ikinci bir mesaj vereceğim. Not alabilmen için hiçbirşeyin yoktur, fakat üzülme/merak etme/tasalanma, Sana söyleyeceğim herşey aklına oyulacak, çünkü burda duyduğun herşeyi hatırlamana imkan eden bir tekniğimiz vardır. İlk olarak, iki sene içinde bütün yaptıkların için, seni tebrik etmeyi dileriz, fakat seni uyarmak istiyoruz ki, geriye kalan görevin daha da zor olabilir. Fakat ümidini hiçbir halde kırma, çünkü çabaların için şimdi ne olup kalırsa da mükafat edileceksin. Başlayış olarak, sana verdiğimiz ilk mesajın bir bölümünü doğrultmamız lazımdır, çünkü İnsanlığı yok etmek için harekete geçeceğimizi ilgilendiren bölümü yanlış olarak geçirmişsin. Kesin bir şekilde belirtmemiz gerekir ki bizler karışmayacağız. İnsanoğlu, tarih içinde şimdi bir dönüş noktasına varıyor, ve geleceği/istikbali kendisine bağlıdır. Çevrenize ve birbirinize karşı saldırınızı kontrol edebilirseniz, gezegenler/yıldızlar arası uygarlığın yer aldığı altın çağa varacaksınız, ki orda, evrensel mutluluk ve ifalık gerçekleşecektir. Fakat, öteki taraftan, uygarlığınız zorbalığa/şiddetliğe yol alırsa, doğrudan veya dalaylı olarak bunların arasında kendiliğini yok edecektir. İnsan dahiliği hakimiyette oldukça, ona, hiçbir tekniksel veya bilimsel problem engel olamaz(gelemez). Fakat, nasıl bir dahinin Dünyaya mutluluk getirebilir, eksik akıllı birinin de bütün dünya barışını tehlikeye koyabilir. En erken bir zamanda Dahikrasiyi kurabilirseniz, geri kafalı insanlarınfelaket yaratma imkanını, o derecede/en kısa zamanda yok edeceksiniz. İnsanoğlunu yok edebilecek felaket durumunda/kaşısında, yanız seni takip edenler kurtulacaktır ve (Hz) Nuh’un zamanında olduğu gibi, tahrip edilmiş dünyanızdaki tehlike dağıtıldıktan sonra tekrar nüfuslandırılacaktır.” BUDİZİM Rehberim kısa bir an için duraklayıp, devam etti: “Budizim açıklıyor ki, ölüm sırasında, ölü kişinin ruhu, birçok şeytanlardan kurtulabilmesi için, uyanık olması gerekir, aksi takdirde yeniden/tekrardan reinkarnosyan edilip devire tekrar katılacaktır. Diğer taraftan, bu ünlü şeytanlardan kurtulmayı başarırsa, devreden kurtulup (awakening) uyanıklık olayı ile saadet elde edecektir. Hakikatte, bir kişiye değil, bütün insanlığa uygulanan çok iyi bir açıklamadır. (İnsanoğlu) her zaman seçme durumuna geldiğinde, geri devire düşmesine sebep olan şeytanları direnmelidir. Bu “Şeytanlar” doğaya veya (yoldaş) insanlara karşı gösterilen zorbalık/zalimlik’tir ve de “uyanıklık olayı ile saadet hali” altın çağlı bir uygarlıktır (medeniyet) ki Bilim, insanlığa hızmetkardır, böylece bilim yardımı ile körlerin 101 gördüğü ve sağırların duyduğu, dünyasal bir cennetin oluşumudur/kuruluşudur. Eğer insanoğlu, yeterli derecede, bu şeytanlardan dikkatlı olmazsa, reinkarnasyon devrine yine düşecektir ve ilkel olarak, ta başından tekrardan başlaması gerekir ve yavaşca, zorlu dünya içinde ve ezginlik altında, daha gelişmiş bir uygarlığa ermeye çalışacaktır. Bu yüzdendir ki sembolümüzde svastika vardır, birçok eski yazılarda olduğu gibi, bu deviri sembol eder. Barışcı bilimin kullanışıyla elde edilen cennet arasıyla ve de ilkel duruma düşmenin cehennemi ki, insanlık (doğanın esiri olur) doğayı idare edip ondan faydalanacağı yerine onun esiri olur, seçimidir. Bir deyime göre bu, gezegenlerinden ayrılabilme yetenekleri olan cinslerin kosmik derecede doğal seçimidir. Yalnız (onlar ki) vahşiliklerini/zorbalıklarını mükemmel bir şekilde kontrol edebilenler, bu seviyeye varacaktır. Ötekiler, ne zaman ki bilimsel ve teknolojik seviyeleri, şiddetli/kuvvetli keşfetmelerine imkan kıldığı zaman kendi kendilerini yok edecekler. Bu yüzdendir ki, bizimle temas etmek için başka yerden/gezegenden gelenleri korkmuyoruz. Binlerce temas, bu evren kanununu onaylamaktadır. Gezegen sistemlerinden ayrılmaya başaran insanlar, her zaman barışcıdır. Ne zaman ki bir cins, kendi güneş sisteminden ayrılma kapasitesine gelir, bu demektir ki, “gelişme-tahribat” devrinden kurtulmuşlardır. Bu durum, saldırıcı eğilimlerini idare altında tutmalarının eksikliğinden gerçekleşebilir. Ne zaman sizler, şiddetli enerji kaynağı keşfedersiniz, ki kendi güneş sisteminizden ayrılmaya imkan eder, ters edilmesi imkansız derecede kuvvetli ve tahrip edici saldırı silahlarını yaratma imkanına da varacaksınız. Dünyada, bulunduğunuz bölgede, Fransa, Avrupayı birleştirmek için doğru yoldadır ve ilk askersiz ülke olmalıdır. Böylece, Fransa, bütün Dünyaya örnek olacak. Askeri personeli de barışı tutan Avrupa askerinin temelini atacaklardır/kuracaklardır. Sonunda da dünya barış askerlerine döndürüleceklerdir. Savaşın koruyucuları yerine, askerlik, barışın koruyucuları olacaklardır. Sonsuz derecede saygı hak eden bir ünvan. Önemli bir ülkenin ötekilere yol göstermesi gerekli bir şeydir ve Fransa’nın komuşu ülkeleri, Avrupayı kurmak için, askeri personelini Avrupanın hızmetine koyup, mecbur askerliği yok ettiği için, onu istila etmeyecekler. Tam aksine, ülkenizin aldığı bu yöntem, öteki ülkelerin hızlı bir şekilde takip etmelerine yol açacaktır. Askeri şekilde Avrupa birleştiği zaman, ekonmisi de tek bir Avrupa dövüzünün yaratılmasıyla birleşecektir. Daha sonra, ayni yöntem, bütün Dünya çapında uygulanabilir, ve ilk Mesajda sana söylediğimiz gibi, tek bir dünya dilinin katılmasıyla, her okulda mecburi olacaktır. Bir ülke yolu göstermesi gerekiyorsa, Bu ülke Fransa’dır. Kendi tahribatımızın silahlarını, “deterrant gücünü” avukatlık ettiğimiz için toplamaktayız. 102 Her ülke, öteki ülkeyi “deter”/engellemek etmeyi arzu ederken, ve gerçekte hangisinin olacağını bilemediğinden, aksi bir hareket de bu “deterrant gücü”nü işgal/müdahale gücüne döndürme tehlikesine girecektir ki bu durum, bütün dünyaya öldürücü olabilir. İnsanoğlu, geleceği geçmişle görüyor. Bu bir hatadır. Bunun yerine geçmişten tenkitci olup, bugünü gelecek için kurmalıyız. Anlamalısın(ız) ki, şimdiki ilerlemiş ülkelerin insanları, 30 yıl önce, hala daha ilkel idiler. Sizler, bu karanlıktan ancak çıkıyorsunuz. Dünya üzerinde, hala daha milyonlarca ilkel insanlar vardır ki, gökyüzünde birşey görüp Ulu/ilahi’den başka birşey olmadığından inanmak yetenekleri yoktur. Daha da bildiğin gibi, ekonomik yönden az gelişmiş ülkelerde allahlı dinler hala daha kuvvetlidir. İnsanlara, yaşlı oldukları için değil, zeki oldukları için hürmet etmelisin(iz) ve ayni sırada, yaşlı insanların rahat bir hayat geçirmelerine sağlamalısınız. Bizim uzak atalarımız, saygı gösterilmemelidir, ayrıca, kendilerini evrene açma imkanları olmayan fakir, yeteneksiz/sınırlı ilkel insanlar örneği olarak görülmelidirler ve de nesilden nesile değerli hiçbirşey taşıma yetenekleri de yoktu. NE ALLAH NE DE RUH Rehberim konuşmaya devam edip: “Bir sosyete ne kadar ilkel ise, içinde o derecede allahlı dinler çoğalacaktır. Bu dinler, hakikatte, diğer gezegenlerden gelen ziyaretçiler tarafından yaratılıp, zorbalıklarını yok etmeye başaramayan dünyaları, daha çeşit barışcıl bir yöntemle ziyaret etme olanakları olmadığı için. İlkel dünyalara, gelişmiş/ilerlemiş ziyaretçiler olarak varırsanız, böyle bir sistemi uygulamaya mecbur kalacaksınız, ve hakikatte çok eğlendirici birşey olmakla, onların gözleri önünde kendinizi Tanrılar olarak geçirirsiniz. Gerçekte, bu oldukça kolay birşeydir, çünkü, gökyüzünden geliyorsan, ilkel insanlara göre ancak ulu olabilirsin. Ve tabi ki, hoş bir şekilde kabul edilip ve saygı gösterilmek istiyorsanız abartmalısınız. Ki hiçbir zararı yoktur. Bizler, devamlı olarak, bu yöntemin hala daha işlediğini görmek için, görüntü yapmaktayız. Halkın, hükümetin ve basının tepkisini görmek için Devamlı olarak, kendimizi epeyce eğlendiriyoruz. Sana, birinci mesajda açıkladığımız gibi, Allah diye birşey yoktur ve aşikar olduğu gibi, ne de Ruh. Ölümden sonra hiçbirşey yoktur, ancak 103 bilim kullanılıp birşey yaratılır. Bildiğin gibi, ölü bir yartığı/organizimi, bir hücresinden yeniden yaratmak mümkün birşeydir, ki entellektüel ve fiziksel (mavi-haritasını) taşımaktadır. Gözledik ki, bir organizim öldükten hemen sonra birkaç gram kaybeder – hakikatte bu, bütün canlı varlıkların sahip olduğu enerjidir, ki ölüm süresinde varlıktan ayrılır. Bildiğin gibi, madde gibi enerjinin (de) ağırlığı vardır. Ayrıca bilirsin ki, zeki ve organize hayatın sonsuzca küçük seviyede (maddede) var olduğunu keşfettik. Eminiz ki, bizim gibi ilerlemiş ve de kıyaslanacak derededirler. Bunu kanıtlamayı/ispat etmeyi başardık. Buradan, keşfettik ki, yıldızlar ve gezegenler kocaman bir varlığın bir atomunun parçasıdır, ki kesinlikle, (bu yaratık) diğer yıldızları seyredip merak etmektedir. Ayrıca, sonsuzca büyük kişinin, sonsuzca küçük seviyesinde var olan insanlar, maddesiz “Allaha” inandıkları zamanın var olduğuna da mümkündür. Tamamıyle anlamalısın ki, herşey, herşeyin içindedir. Şu anda, kolunun içindeki bir atomda milyonlarca dünyalar doğup diğerleri ölüyor. Allah ve ruha inanıp inanmayarak. Ve ne zaman ki sana göre bir çağ (millennium) geçti, Güneş, küçük bir atomunu oluşturan, kocaman kişi, ancak bir adım atmaya vakit buldu. Hakikatte zaman, büyüklüğe göre, ters nispetlidir, ya da, hayatın seviyesine göre. Fakat evrendeki herşey, canlı ve sonsuzca büyük ve sonsuzca küçük herşeyle uyumludur. Bütün gezegenler gibi Dünya da canlıdır ve üzerindeki, insanlık olarak bilinen küçücük yaşantının bunu farketmesi zordur, çünkü, büyüklüğün yarattığı zaman değişikliği çarpıntısını farketmek imkan olmuyor. Ne de bir kırmızı kan hücreniz, ve daha iyisi, vücudumuzu oluşturan atomlardan biri, diğer atom arkadaşlarıyle, bir yaratığı oluşturduklarını düşünmektedirler (hayal etmektedirler). Son olarak, her bir kişiye ne olup kalırsa, evrensel denge daimi kalmaktadır. Fakat, kendi seviyemizde mutlu olmak istiyorsak, sonsuzca büyük, sonsuzca küçük ve yoldaş insanlarla uyumlu/ahenkli olarak yaşamalıyız. Evrenin sonsuzluğuna, ne derece az bir bakış atsak bile, Allah veya Ruh’un var olduğunu, hiçbir tartışma destekleyemez. Hiçbir yerde bile cennet var olamaz. Çünkü evren, sonsuz olduğu için bir merkezi olamaz. Buna ilaveten (buna ek olarak) ve açıkladığım gibi, sonsuzca büyük ve sonsuzca küçük varlıklar arasında bir haberleşme bağlantısı olamaz, çünkü kümelerindeki değişiklik çok büyüktür. Böylece, eşit zaman akışında bir değişiklik yaratmaktadır. Son olarak, bir kişi, ölümsüz bir ruhun, bir vücudun ölümünden sonra kaçtığını hayal etse bile böyle bir düşünce ilkel insanların aklından çıktığı için çocuksal ve şiirciliktir, daha ca, böyle bir ruhun, sonsuz evrenin neresine gidebileceğini hayal edemez. Ölüm sırasında uçup kaçan enerji miktarı, rastgele bir şekilde dağınır ve çevrede bulunan diğer enerjilerle karışıp bütün hüvüyetini kayıp eder. Bu hüvüyetlik bellidir ki yalnız düzenli madde içinde oyulmuştur. 104 Ölmüş bir kişinin hücreleri gibi. Bu madde, döllenme sırasında oluşan ilk hücre, erkek ve kadın genlerinin ‘mavi planına’ göre oluşma gelir. Hayatın Dünya üzerinde başlangıcı hakkında, bazı insanlar şunu söyleyebilir “Senin açıklaman hiçbirşeyi değiştirmez çünkü, ilk başında ne/neyin olduğunu söyleyemezsin”. Bu akılsız bir yorumdur çünkü bunu söyleyen kişi, zaman ve uzaydaki sonsuzluktan hiçbir haberdarlığı yoktur. Ve söylendiğini duyduğun gibi, bir maddeye, ne başlangıç ne de sonluk vardır, herşey değişim olur. Maddenin oluşumun değişmesi, yalnız bunu yerine getirme yetenekleri olan ve bilimsel seviyeye ulaşmış insanların arzularına göre değişebilir/değiştirilebilir. Bu, sonsuz seviyedeki hayat için de aynidir. Amblemimizin ikinci bölümü bunu temsil etmektedir. Davudun yıldızı ki, iki üçgenin birbiriyle işlemli gibi karışıktır, “Yukarıdaki gibi aşağıda da” anlamına gelir. Altı, sivri uçlu yıldızın ortasındaki gamalı haç ki herşeyin değişimli olduğunu anlamını verir (anlamına gelir) ve amblemimizi alırsın (görürsün) ki Dünyadaki bütün akılı ihtiva etmektedir. Bu iki sembolü beraber olarak, çok eski kitaplarda/yazılarda da bulabilirsin, örnek olarak, Bardo Thodol veya “Tibet’in ölüm kitabı” ve diğer yazılarda da. Anlaşıldığı gibi, sınırlı insan beyninin, sonsuzdan şuurlu/bilinçli olması çok zordur. Birçok veya bir allaha inanıp ve herşey için sorumlu tutup, evreni uzay ve zamanda sınırlamak ihtiyacını duymayı açıklamaktadır. Gerçekten, onlar ki, yeterli derecede evrene doğru insanlık anlayışına varamazlar, sonsuzluğu kavramaktan çok zorluk çekerler ki insanlığı istisna/ayrılık etmiyor, fakat yalnızca, sonsuz evrenin belli zaman ve yerinde insanlar bulunmaktadır. Açık olduğu gibi, insanlar, kendi akıllarına göre herşeyi belli çerçevelenmiş açık olarak tarif etmeyi bir deyime göre sınırlı tercih ederler. Diğer gezegenlerde hayat olma/bulunma imkanı sorusunu, kendi kendilerine soranlar, sınırlı zihine ait olanların en güzel örneğidirler ve verdiğin bir konuşma sırasında, yaptığın kıyaslamayı çok çok sevdik, böyle kişileri, kendi havuzlarının dibinde, diğer havuzlarda hayat olup olmadığını düşünen kurbağalara benzettiğindir.” DÜNYADA CENNET “Çok kısa bir zamanda, sizlerde, hakiki dünyasal bir cennette yaşayabilirsiniz, ancak insanlığın elindeki teknolojiyi kişisel kâr veya zorbalık, ya da askerlik için kullanmak yerine, insanlık iyiliği, hızmeti için kullanırsanız. Bilim ve teknoloji, insanlığı, yalnızca dünyadaki açsızlıktan değil, yaşamak için işleme mecburiyetinden tamamıyle kurtarabilir ki, otomasyon sağolsun, makineler, çok kolayca günlük işleri yerine getirebilirler. 105 Halihazırda, sizin en modernize bazı fabrikalarınızda, eskiden bir arabayı yapmak için yüzlerce insana ihtiyaç vardı, fakat şimdi, bir arabayı yapmak görevlerini verecek bilgisayara yalnız bir kişiye ihtiyaç vardır. Gelecekte, bu kişiye de gerek olmayacak. İşçiler birliği, bundan memnun değildir çünkü, fabrikalar gittikçe daha az personele ihtiyaç durup daha çok işçilerin gitmelerini sağlıyorlar. Böylelikle, işçiler birliği yanlıştırlar – 500 kişinin işini yapan bu fevkalade makineler, yalnız bir kişiyi zengin edeceğine, patronu, bu 500 kişinin yaşamasına imkan olmalıdır. Hiç kimse, başkasının hızmetinde olmamalıdır, ne de para için başkasına çalışmalıdır. Makineler ev işlerini kolayca yapabilirler ve diğer işleri de yerine getirebilirler ve yaratıldıkları şeyler için kendilerini adayabilsinler-düşünmek, yaratmak ve gelişmek. Bizim dünyamızda herşey böyledir. Artık çocuklarınız, iş, aile, ülke gibi ilkel kurallara göre yetiştirilmemelidir. Tam aksine, onlar, gelişime hürriyet ve evrensel kardeşlik ilkeleriyle yetiştirilmelidirler. Ancak yeterli miktarda para kazanıp ezgin ve ağrı bir hayat yaşayabilme ihtiyacı sebebinden “İş” artık kutsal değildir. Bir kimse, bir (lokum) yiyebilmek için, makinelerin yapabileceği işleri yapıp kendisini hayatını satmak, müthiç bir derecede alçatıcıdır. “Aile” köleliğin, eski ve yeni destekleyicilerinin kullandığı bir yöntemdir ve bu, insanların, daha fazla ve hayali ideal için çalışmalarına zorlamaktadır. Son olarak, “yurtseverlilik” hala daha, insanlar arası, ekleyici bir yöntemle yarışma yaratıp, her gün ve gittikçe milletci kutsal görev için daha fazla çalışıp, yerine getirmeleri ikna edilmektedir. Daha da vardır ki, bu üç kavram – iş, aile, yurt – her zaman ilkel dinler tarafından desteklenmiştir. Fakat şimdi, hala daha ilkel insan değilsiniz. Eski tozlu prensipleri sallayıp atınız, bilimin cennete döndürebileceği dünyanızdaki hayattan en çok şekilde faydalanınız. Olabilecek düşmanlardan konuşanlar tarafından aldanmayınız. Az ücretli işçilerin tahrip edici silahlar yapmalarına mecbur kılıp büyük endüstriyelistlere büyük kar getirsin. Düşen doğum oranından dehşetli bir şekilde konuşanlardan aldanmayınızö çünkü genç insanlar biliyor ki, çok çocuk etmelerine ihtiyaç yoktur ve de daha mutlu olabilmeleri, daha az çocuk etmelerine bağlı olduğunu bildikleri için. “Komşu ülkeler çoğalıyor ve bize karşı tehlike olabilir(ler)” gibi burnunuz altında mülahaza edenler tarafından aldanmayınız. Bu kişiler, (deterrant) engelleyici bahanesi altında nükleer bombaların yığınmasını destekleyen ayni kişilerdir. Son olarak, askerlik görevin, silah kullanmanı öğretip “her zaman kullanışlı olabilir” diyenlere de inanma, çünkü ayni zamada nükleer bombaların yığılmasına devam ederler. Sana şiddetlik, zorbalık öğretmek istiyorlar. Senin gibi birinin, değişik üniforma giydiği bahanesiyle onu öldürmeden korkmamanı öğretmek 106 istiyorlar ve seni, eğitim hedeflerine karşı makine gibi refleksin olana kadar eğitmek istiyorlar. Ülken için savaşman gerektiğini söyleyenleri de ciddiyete almayın. Hiçbir ülke (ölmeye) layık değildir. Sana “Düşmanlar ülkemizi istila ederse, kendimizi savunmak etmeyecekmiyiz?” diyenler tarafından da etkilenmeyiniz. Onlara, barişcılığın, savaşçılıktan daha etkili olduğunu söyle. Fransa için ölenlerin, saldırıcıların ne kadar şiddetli/zorbalı olsa bile, doğru olduğu ispatlanmadı. İndiya’daki Gandi’nin zeferine bakın. Böyle insanlar, özgürlüğün için savaşman gerektiğini söyleyecekler, fakat Gaul’ların Romalılara karşı savaşı kaybettiğini unuttular ve de Fransızlar, fethedicilerden faydalanıp, fethedilenlerden geldiklerinden daha kötü durumda değildirler. Dar kafalı, zorba kişileri dinleyeceğine, hürriyet, sevgi (aşk) ve ifa içinde yaşayınız. Uzun ve dayanıklı bir barışa varabilmeniz için Televizyon en önemli bir cihaz/alet’dir. Hakiki dünyasal haberdarlığın (awarenes) menşesi/kaynağı, her gün dünya çapında ne olup kaldığını görmenin mümkün olduğu ve de sınırın öteki tarafında bulunan “barbarların” da sizin gibi sevinçleri, ayni kaderleri ve ayni problemleri/sorunları olduğunu öğrenirsiniz. En son sanaat, şaheserlerin ve bilimsel gelişimini de kaydetmektedir. Tabii ki bu fevkalade haber dağıtılma/haberleşme aletin verevli (ön yargılı) haber verip halkları şartlaştırmak isteyen insanların ellerine düşmemesi çok önemlidir. Gerçekten, televizyonun, insanlığın sinir (nervous) sistemi olarak görebilirsiniz ki, her kişi, diğer insanların var olup nasıl yaşadıklarını da görebilmektedir. Bu, yabancılardan korkma yaratılması ve onlar hakkında yanlış fikirlerin dağıtılmasını önlemektedir. Çok eski zamanlarda, komşu kabilelerden korkuluyordu, daha sonra, komşu köyden, komşu ilden (ilayetten) ve de komşu devletten. Şu anda komşu ırk’dan korku duyulmaktadır, ve bu artık olmasaydı, başka gezegenlerden gelebilecek saldırıcılardan korkulacaktı. Bu tavırı (tutumu) değiştirmek (tersine çevirmek) ve dışardan gelen herşeye açık zihinli olmak gerekir, çünkü yabancılara karşı duyulan bütün korkular, ilkel uygarlığın var olduğuna bir isbattır. Bu anlamda, televizyonun yerini hiçbirşey alamaz, ve her bir uygarlığın en önemli bir gelişmesidir çünkü, radyo gibi, tecrit edilmiş (ayrılmış) insanlık hücrelerini ki insanlardır, ötekilerin her zaman ne yaptıklarından haber etmektedir. Az önce söylediğim gibi, canlı bir varlığın, tıpkı sinir sistemi gibi ayni şekilde çalışmaktadır” . ÖTEKİ DÜNYA “Nerede olduğunu merak ediyorsun” diye rehberim konuştu. 107 “Gerçekte şu anda, Dünyaya yakın bir derecede bulunan bir üs’desin. İlk mesajda, bizlerin, ışık hızından yedi kere daha fazla seyahat ettiğimizi not etmiştin. Bu, Dünyaya, 25.000 yıl önce vardığımızda doğruydu. O zamandan beri, daha fazla ilerleme ettik ve şimdi uzyda çok daha fazla seyahat edebiliyoruz. O zamanlarda iki bir aya kadar vakit olan bu seyahat şimdi bir iki an alıyor ve de (bilimde) ilerlemeye devam ediyoruz. Beni şimdi takip edersen, beraber kısa bir yolculuk edeceğiz.” Kalkıp, üç rehberlerimi takip ettim. Bir hava çemberinden geçip kocaman bir odaya vardık. (Burda) Beni Dünyadan (buraya) getiren uçan dairtenin benzerini farkettim fakat oldukça daha büyüktü. Dışarısı, 12 metre çapında olması lazımdı ve içeride iki koltuk değil dört koltuk/oturak vardı. Evvelki gibi oturduk, ve yine ayni şiddetli derecede soğukluk hissettim fakat bu sefer daha uzun dayanmıştı – 10 dakikaya kadar. Bundan sonra uçan daire, hafif bir şekilde sarsalandı ve bizler, altındaki açılan merdivenden dışarıya çıktık. Karşımda cennet gibi bir manzara açıldı, bir ötekinden daha güzel kocaman çiçekler ve aralarında yürüyen, hayal edilemeyecek görüntüde hayvanlar vardı ve hakikatte zevkimi anlatacak kelimeler de bulamıyordum. Çok (değişik) renkli tüylü kuşlar vardı ve koskocaman çiçek ve meyve veren ağaçların dalları içinde tırmanan ayı yavrusu başlı/kafalı mavi ve pembe sincaplar vardı. Uçan daireden otuz metre uzaklıkta, küçük bir Elohim gurubu bizi bekliyordu ve ağaçların arkasında, bitkilerle tamamıyle ahenklenmiş ve parlak renkli (deniz kabuklarına) benzeyen bir gurup binalar görebiliyordum. Hava sıcaklığı çok ılık ve yabancı çiçeklerin sayısız kokuları havayı tütürtüyordu. Hepimiz tepenin üzerine doğru doğru yürüdük ve mucizeli (mucize dolu) panorama (manzara) görünmeye başladı. Yemyeşil bitkiler arasında sayısız derecede küçük dereler sarılıp akıyor ve uzakta mavi deniz, güneş altında parlıyordu. Açıklığa vardığım zaman, büyük hayranlık içinde, benim gibi bir gurup insan keşfettim, bununla demek isterim ki, Elohim’e değil dünyada yaşayan insanlar benzerinde. Birçoğu çıplaktı veya birçok renkli ipekten yapılı hafif (ince) elbise giyiyorlardı. Üç rehberim önünde saygılı bir şekilde eğildiler ve hepimiz oturduk. Oturduğumuz koltuklar, kaya içinde oyulduğunu gözledim ve kalın kürklerle örtülüp sıcaklığa rağmen serin ve rahat idiler. Yanımızdaki küçük mağaralardan bazı insanlar çıkıp bize doğru yürüdüler, taşıdıkları tepsiler ızgara et ve meyvelerle yığılıydı ve çok fevkalade salçalarla unutulmayacak lezzetli içkiler de eşlik etti. Her misafirin arkasında, tepsileri taşıyan ve yemek yiyenlerin en hafif arzusunu yerine getirmeye hazır olan iki kişi/adam diz çöküyordu. Bunlar, yüzlerine bile bakmadan, oturanlara ne arzu ettiklerini soruyorlardı. Yemek sırasında nereden geldiğini bilemediğim şahane bir müzik çalmaya başlamıştı, ve genç çıplak kadınlar, vücutları hızmetkar adamlar gibi heykelce güzel, yakındaki yeşillik üzerinde emsalsiz zariflikle dans etmeye başlamışlardı. 108 Benim üç rehberime ilave, (oturduğumuz yerde) dünyadaki insanlara benzeyen kırka yakın misafir olması gerekiyordu. İbranice diline benzeyen fakat anlayamadığım bir dili konuşan adam ve kadınlar, beyaz, sarı ve siyah ırkdan geliyorlardı. İki sene önce buluştuğum Eloha’nın sağ tarafında ve öteki iki Elehim’lerin de sol tarafında oturuyordum. Tam karşımda, genç, sakallı, çok yakışıklı narin bir adam oturuyordu (yüzünde) esrarengiz bir gülümseme ve kardeşlik duygusu ile doluydu. Onun sağ tarafında, çok uzun ve siyah sakallı adam soylu yüzlüydü. Sol tarafında, yüzü asyalı, şişmanca bir adam vardı. Kafası kel gibi tıraşlıydı. ÇOK ESKİ PEYGAMBERLERLE BULUŞMA Yemeğimin sonuna doğru rehberim yine konuştu. “İlk mesajımda, bizim dünyamızda bulunan ikametgahın/konutun bulunduğunu ve bir hücre üzerine bağlı bilimsel sırrı sağolsun, burda, Dünyanızdaki insanlar yaşamaya devam etmektedirler. Bu insanlar arasında İsa, Musa, Eljah vs vs. Hakikatte bu konut çok büyüktür. Bürtüm dünyayı kaplıyor ve ölümsüzler meclisi üyeleri de burada yaşamaktadır. Benim ismim Yahweh’dir ve de ölümsüzler meclis başkanıyım. Şu anda, bulunduğumuz bu yerde, Dünyanızdan 8400 insan vardır. Bu insanlar, yaşamları sırasında, sonsuza doğru yeterli derecede açık zihine vardılar, veya keşifleri sayesinde, yazılarıyla, toplumu organize etme yöntemleriyle, kardeşlik muhafiyet hareketleriyle aşk/sevgi veya kendi kendilerini düşünmediler. Aralarında/yanlarında, ölümsüz mescil üyeleri, 700 Elohim de yaşamaktadır. Görevinin sonucu ne olursa, bilim sağolsun, mutlu ve sonsuz olarak yaşadığımız ve herşeyin kolay olduğu ve de doğru bir şekilde isimlendirilen bu küçük cennette senin yerin ayrılmıştır. Gerçekten sonsuzca diyebilirim ki, Dünyanızda olduğu gibi, burdaki bütün hayatı yarattık ve sonsuzca büyük hayatı mükemmel bir şekilde anlamaya başladık. Söz konusu olan gezegenler/dünyalardır ve güneş sistemlerindeki yaşlılığı sezip gözleyebiliyoruz. Bu ön uyarma yeteneğimiz sayesinde, dayanıklığından endişeli olur olmaz burdan ayrılıp, başka bir yerde/gezegende, burda olduğu gibi başka bir cennet kurabiliriz. Az önce gördüğün yemekleri taşıyan hızmetçiler ve de dansözler, yalnızca biyolojik robot’durlar. Tamamıyle bilimsel yöntemle yarattığımız Dünyadaki insanlar gibi, onları da ayni prensiple yarattık. Onlar kendi seçenekleriyle sınırlıdırlar ve bize tamamıyle hızmetkardırlar (bağımlıdırlar). Bizlerden emir almadan harekete geçemezler ve de oldukça (alanlarında) uzmandırlar. Kendilerinin arzuları ve zevk ihtiyaçları yoktur, yalnız onlar ki uzmanlıkları gerektirir. Bizler gibi yaşlanıp ölürler fakat onları yapan makineler, 109 ihtiyacımızdan çok fazla yapabilir. Duygu ve ezgi çekme yetenekleri yoktur ve de kendi başlarına (çiftleşip) çoğalamazlar. (Onların) Ömür boyları, ize yakındır-küçük bir ameliyat yöntemiyle 700 yıla kadar yaşarlar. Yaşlandığı için, birinin yok edilmesi gerektiğinde onları yapan/yaratan makine ihtiyacımıza göre bir veya birkaç tane daha yapabilir. Makineden çıktıkları zaman, normal yükseklikte ve çalışmaya hazırdırlar. Bunların ne çocuklukları ne de büyülemeleri vardır. Onlar, tek yalnız birşey yapmayı bilirler: Dünya insanlarına ve Elohim itaat etmek ve en küçücük bir vahşiliğe bile yetenekleri yoktur. Hepsi de, kız ve erkek, iki gözlerinin ortasında bulunan küçük mavi bir taşla tanınırlar. Onlar, bütün kirli ve ilginçsiz işleri yaparlar. Onlar yapılır, bakılır ve yer altında yok edilirler. Ve hakikatte bütün bu işler de, böyle bu çeşit robotlar ve koskocaman bilgisayarlar tarafından yerine getirilir ki bu kompüterler, enerji, ham madde ve yiyecek gibi malzemelerin sağlanmasında yararlı olurlar. Her birimiz, ortalama olarak hızmetimizde on taneye yakın robot tutmaktayız, ve bizler –Dünya insanları ve Elohim- 9000’den biraz daha fazla olduğumuzdan, tam ve devamlı olarak 90.000 erkek ve kadın robot bulunmaktadır. Elohim’in Ölümsüzler Meclis üyeleri gibi, Dünyalı ölümsüzler de çocuk etmelerine izin verilmez. Küçük bir ameliyat edilmelerine kabul ederler ki, kendilerini kısır (semeresiz) kılmaktadır/etmektedir, fakat bu kısırlık kolayca değiştirilebilir. Bu tedbirin/önlemin amacı, hak etmeyen varlıkların bu muhteşem dünyada bize katılmalarını önlemektir. Her ne şekilde, erkek ve kadın ölümsüzler istedikleri gibi sevişebilirler ve bütün kıskanlık da yok edilmiştir. Buna ilaven, ölümsüz erkek ve kadın arasında var olan beraber eşitliğin dışında bir veya birkaç kızlarla işkide olmak isteyen erkekler veya, bir kadınla eşit bir şekilde yaşamak istemediğinden, kendileri için tamayıyle bağımlı ve de arzu ettikleri benzeyişte biyolojik robot kadınlar.kızlar alabilirler. Ayni şey kızlar/kadınlar için de geçer, ki onlar da, arzu ettikleri bir veya birçok, tamamıyle bağımlı biyolojik robot adam/erkek alabilirler. Robotları yapan makine, yaratılana arzu edilen her çeşit görünüş ve özelliği verir. Görünüş ve yapılış oranına göre, birkaç çeşit ideal adam ve kadın vardır, fakat yükseklik, ölçülük, yüz şekli vs arzu edildiği gibi değiştirilebilir. Örnek olarak, biri özellikle hayran ettiği ve sebvdiği birinin fotoğrafını sunup makine de apayni kopyasını yapabilir. Böylece ölümsüzlerin her iki cinsi aralarındaki ilişki daha çok saygılı ve dardeşcili olur ve de cinsel ilişkileri muhteşem bir şekilde yüce ve saf’tır. Buraya kabul edilen kişilerin olağanüstü açık zihinliklerinden dolayı aralarında hiçbir zaman problem/sorun olmaz/çıkmaz. 110 Çoğun kişiler, zamanlarını, meditasyon ederek, bilimsel araştırma yaparak, icatlar ederek, sanaat kompozisyonluğu ve her çeşit şeyler yaratarak geçirmektedirler. Bizler, değişik şehirlerde, çeşitli mimarlık modasında ve oldukça değişik yerlerde ve isteğimize göre kolayca değiştirebileceğimiz yerlerde yaşayabilmekteyiz. İnsanlar istedikleri gibi kendilerini ifa etmektedirler ve yalnız istediklerini yaparak. Bazıları bilimsel deneme yapmada, diğerleri müzik çalmada, diğerleri oldukça daha(şaşırtıcı) şahane hayvanlar yaratmakla zevk almaktadırlar. Ve de başka ötekiler meditasyon yapmada veya aşk etmekten başka birşey yapmayıp cennetli çevrelerinde bulunan birçok zevkli şeylerden, sonsuz (derecede) miktardaki çağlardan içip, her zaman ve her bir tarafta yatişen lezzetli meyvelerden yemektedirler. Burada kış mevsimi yoktur. Sizin ekvator bölgeniz gibi, bizler böyle sıcak bir yerde kalmaktayız/yaşamaktayız. Fakat iklimi bilimsel yönden kontrol edebildiğimiz için, çok sıcak olmayıp, her zaman güzel bir iklimde yaşayabilmekteyiz. Nereye ve ne zaman istediğimizde geceleyin yağmur yağmasını sağlamaktayız. Bütün bunlar he hemenden anlayamacağın diğer bazı şeyler, bu dünyayı hakikatte bir cennet etmektedir. Burada, herkes serbest ve tamayıyle emniyettedirler, çünkü herkes bu özgürlüğü hak etmiştir. Zevk veren herhangi birşey olumludur (çok iyidir) yalnızca, bu zevk, herhangi birine hiçbir şekilde zarar vermemekle. Bunun içindir ki bütün (şehvetli) zevkler çok iyidir. Şehvetlik, dış dünyaya her zaman bir açıklıktır (açık kapıdır) ve böyle bütün açıklık iyidir. Dünyanızda sex’in ve çıplaklığın kötü olduğunu deyimseyen ilkel dugulardan hemmen de çıkıyorsunuz ve hakikatte, bundan daha saflık olamaz. Yaratıcılarınıza, çıplağın kötü birşey olduğunu söyleyenleri duymaktan, başka birşey hayal kırıklığı veremez. Çıplaklık yarattığımızın imajıdır. Gördüğün gibi hemen hemen herşey burda çıplaktır; ve onlar ki elbise giyiyorlar, ya diğer ölümsüzler tarafından verilen bir sanat işi/parçası olarak ki kendi elleriyle yapıldı, ya da güzellik süslenmek için. Ne zaman ki dünya insanları, ölümsüzlerin dünyasına kabul edilirler, kimyasal eğitim almakla başlarlar ki hiçbirşey onları şaşırtmasın (süpriz etmesin) ve niçin ve de nerde olduklarına iyi bir anlaşmaları olur.” Benim rehberim Yaweh bir aralık durakladıktan sonra yine konuştu. “ Şu anda tam karşında oturan adam 2000 sene önce, ilk olarak İsrail insanlarına bıraktığımız mesajı daha geniş bir şekilde yayıp bir haraket 111 kurma sorumluluğu verilmişti ve bu mesaj şimdi anlaşılmana imkan olmaktır.” Karşımda oturan yakışık ve sakallı genç adam bana kardeşlik dolu bir gülümseme verdi. Sağ tarafında Musa, solunda Eliya ve de Eliya’nın sol tarafında Dünyanızda Buda olarak bilinen kişi oturmaktadır. Daha ileri de de Muhammedi görebilmektesin ki, onun yazılarında ben Allah olarak isimlendirilmiştim, çünkü saygı dolayısıyla bana ismimle çığırmayı cüret etmediler. Bu yemekte bulunan kırk adam ve kadının Dünya üzerinde buluşmamızdan sonra yaratılan dinlerin temsilcileridirler” Orda mevcut olan herkes bana, yüzleri arkadaş ve eğlenceli ifadeyle baktılar, çünkü, onlar da buraya vardıkları zaman uğradıkları süprizi hatırlıyorlardı. Rehberim devam etti: “ Şimdi sana, bazı konutlarımızı göstereceğim.” Ve rehberim kalkıp ben de onu takip ettim. Büyük bir tokası olan geniş bir kolanı giymemi davet etti. Kendisi ve iki arkadaşı da ayni kolanları koydular. Hemmenden kendimin yerden kaldırıldığını ve yerden yirmi metre yükseklikte taşındığımı hissettim. Ağaçların hemen üst tepeleri yüksekliğinde, çok hızlı bir süratte, belki de 60 mil saatte. Havada üç arkadaşlarım/rehberlerim benimleydi. Yahweh önümde ve iki arkadaşkarı da arkamda. Birçok şeylerden başka, çok ilginç olsan şey, rüzgarın yüzüme vuruşunu hiç hissetmemiştim. Küçük bir mağranın girişi/ağzı önünde bulunan küçük bir açıklığa indik. Hakikatte, hala daha kolanlarımızla taşınmaktaydık fakat yerden bir metre yükseklikte. Maden duvarlı galerileri geçtikten sonra çok büyük bir hole vardık. Ki merkezinde koskocaman bir makine ve alınlarındaki taşla tanılabilen on tane robotlarla etrafı sarılmıştı. Orada yere konup kolanlarımızı çıkarttık. Ve Yahweh konuştu: “İşte burda, biyolojik robotları yapan makine. Birini senin için yaratacağız.” Makinenin yanında bulunan robotlardan birine işaret verdi, ve robot da bazı yerlerine dokundu. İki metre ve bir metre büyüklüğünde bir pencereye yaklaşmamı işaret etti. Mavi bir sıvı içinde insan iskeletinin belli belirsiz bir şekilde oluştuğunu gördüm. Şekili gittikçe iyi bir şekilde oluştu ve en sonunda gerçek bir iskelet oluştu. Daha sonra kemikler üzerine sinirler oluşmaya başladı ve daha sonra pazılar ve son olarak deri ve saç Yahweh yine konuştu: “Eski kitaptaki Ezeykelin 37inci bölümünde bunu hatırla, “İnsan oğlu, bu kemikler yaşayabilirmi?… Bir ses duyuldu ve de bir sarsıntı, ve kemikler bir araya geldi, kemik kemik üzerine. Ve ne zaman hayranla baktım, sinirler ve et üzerlerine geldi ve deri üzerlerini 112 kapladı…ve nefes vücutlarına girdi, ve canlandılar, ve ayak üzerlerine durdular, ve çok yüce bir ordu.” Bunun için vereceğin açıklama, gerçekten Ezeykelin verdiği açıklamaya çok benzeyecektir, tabi ki sesden başka, ki yok etmeyi başardık.” Gerçekten, gördüklerim, Ezeykelin açıklamalarına mükemmel bir şekilde benziyordu. Buna tabiken, bitkin vücut sol taraftan kayıp, görüntüden tamamıyle kayboldu. Bundan sonra kapalı bir kapı açılıp, hızlı yaratılışına şahit olduğum yaratık, beyaz bir uruba üzerinde yatıyordu. Bu şahıs hala daha hareketsiz idi, fakat ansızdan gözlerini açtı, bizim seviyeden yüksek bir iki basamaktan inip ve diğer robotla bir iki söz attıktan (konuştuktan)sonra bana doğru yürüyüp geldi. Bana elini uzatınca el salladık ve derisinin sıcak ve yumuşak olduğunu hissettim. “Üzerinde, sevdiğin birinin fotoğrafı varmıdır?” diye Yahweh sordu. “Evet” diyerek “elbiselerimde bıraktığım cüzdanımın içinde annemin fotoğrafı vardır” dedim. Onu bana gösterip, doğru fotoğraf olup olmadığını sordu. Doğru olduğunu kabul edince, onu robotların birine verdi. Robot fotoğrafı makinenin içine koyup bazı yerlerine dokundu. Pencerede, yine daha bir canlının yaratılışına şahit oldum. Ne zaman ki deri eti kaplamaya başladı, ne oluştuğunu farkettim. Sunduğum foroğraftan, annemin ayni kopyasını yapıyorlardı. Ve gerçekten bir iki an sonra, annemi öpebildim, daha doğrusu on sene önceki annemin imajını, ki verdiğim fotoğraf on sene önce çekilmişti. Yahweh bana konuşup: “Bize izin ver ki küçük bir delik açıp alnından bir hücre alalım” Robotların biri bana doğru geldi ve şırıngaya benzeyen küçük bir aletle alnımı öyle hafif bir şekilde iğneledi ki hemen hemen hiç birşey hissetmedim. Ondan sonra, şırıngayı koskocaman makinenin içine koyup değişik yerlerine dokundu. Yine, gözlerimin önünde bir varlık oluştu. Deri, eti kapladığı zaman, azacık azacık, bir daha “ben”im oluştuğunu gördüm. Ve gerçekten, makineden çıkan kişi apayni kopyam idi. “Gördüğün gibi” Yahweh bana dedi, “Bu diğer ‘sen’ alnında, robotların karakteristiği olan ve de annenin kopyasında bulunan küçük taşı giymiyor. Fotoğraftan, psikolojik kişiliği olmadan yalnızca bedeni vücudunun kopyasını yapabiliriz, halbuki, iki gözünün arasından aldığımız gibi, 113 örnek hücreden, hücresini aldığımız şahısın tamamen kopyasını yaratabiliriz ve de bütün hatırasıyla, karakterik ve kişiliğiyle. Diğer seni şimdi geri Dünyaya göndersek insanlar hiçbir değişiklik farketmeyecekler. Fakat biz, bu kopyayı hemenden yok edeceğiz çünkü bize hiçbir yararı yoktur. Şu anda, beni dinleyen iki sen vardır ve bu iki kişinin hareketleri değişik olmaya başladı, çünkü sen yaşayacağını ve o da yok edileceğini bilmektedir. Fakat bu onu hiç (omur-etmemektedir) etkilememektedir. Eğer delil gerekiyorsa, bu daha da delildir ki ruhun var omadığını-veya bazı ilkel insanların inandığı her kişiye özel ruhani bir varlığın olduğunu”. Ondan sonra, kocaman makinenin bulunduğu odadan çıkıp, diğer teçhizatların bulunduğu odaya, koridorlardan geçip girdik. Diğer makineye yaklaştık. “Bu makine içinde, kötü insanların hücreleri korunmaktadır ve zaman geldiğinde tekrardan yaratılıp yargıya çekileceklerdir. Onlar, Dünya üzerinde, kötülük, zorbalık, şiddetlik, saldırıcılık ve karartıcılık edenlerin hücreleridir. Nerden geldiklerini anlayabilecek elemanlara sahip olmalarına rağmen, bu insanlar, doğruya (tanımaya istekleri yoktu) gözlerini kapadılar. Ezgi edilenler veya ataları ya da çocukları tarafından sorguya çekildikten sonra hak ettikleri cezaları alabilmek için tekrardan yaratılacaklardır. Şimdi sen tamamıyle dinlenmeye hak ettin. Bu robot senin rehberin olacak ve yarın sabaha kadar arzu ettiğin her şeyi sana tedarik edecektir. Ondan sonra da sana söyleyecek birçok sözüm daha olacaktır ve daha sonra da Dünyaya geri sana arkadaşlık edeceğiz. O zaman ve bu zaman arası içinde de Dünya üzerinde görevin tamamlandığı zaman seni beklenenlerin ilk tadını alacaksın”. CENNETİN İLK TADI Robot bana, odamı görmek isteyip istemediğimi sordu ve kabul ettiğim zaman seyahat için kullanılan kolanlardan birini bana verdi. Yine kendimi yer üzerinde taşındığımı buldum ve bir daha (yere) konduğum zaman kendimi konuttan başka, bir çeşit (scallop) deniz kabuğuna benzeyen bir ev önünde durdum. İçerisi, tamamıyle (shaggy) kürklerle halılanmış(tı), ve dünyadaki yataklardan en az dört kere daha büyük ve sanki de yere batılmış kocaman bir yatak vardı. 114 Üzerini kaplayan değişik renkli kürklerden tanınabilmekteydi /farkedilebilmekteydi. Kocaman bu odanın bir köşesinde, yere batılı koskocaman bir banyo vardı. Yüzme havuzu kadar büyük ve şahane renkli ve şekli(etrafı) bitkilerle sarılıydı. Robot bana “Birkaç kız arkadaş istermisin?” diye sordu. “Gel, kendi seçimini yapabilirsin” Kolanımı yine takıp, kendimi robotları yapan makinenin önünde buldum. Önümde, aydınlanmış bir küp oluştu. Küpün önünde bulunan koltuğa buyur edilip (başıma koymak için) bir miğfer verildi. Koltuğa oturup yerleştikten sonra, aydınlı küp içerisinde üçboyutlu kahverengi saçlı muhteşem genç bir kız ve şahane ahenkli ölçüde vücuduyla ortaya çıktı. Kendisini reklam edici şekilde göstermek için hareket etti, ve yer üzerinde bir metre yükseklikte bulunan küp içinde olmasaydı, onun hakiki olduğuna ınanacaktım. Robotum bana, gördüğüm kızın beni memnun edip etmediğini ve vücudunun şeklini veya yüzünü değiştirme arzusu olup olmadığını sordu. Onu mukemmel bulduğumu söyledim. “Estetikli konuşursak” diyerek robotum devam etti, o ideal kadın olduğunu söyledi ve daha doğrusu, bu Dünya üzerindeki çoğul halkın ve bilgisayarın açıklamasına göre üç çeşit ideal kadınların biri olduğunu fakat arzu ettiğim herhangi bir şeyi değiştirebileceğimi söyledi. Bu şahane yaratığın hiçbir özelliğini değiştirmeyi istemediğim zaman ikinci bir kadın, sarışın ve cezbetli, aydınlı küp içinde oluştu. (Bu kadın) birinci kadar mükemmel fakat değişikti. Bunun da hiçbir özelliğini değiştirmek istemedim. Son olarak, üçüncü genç bir kız, kırmızı saçlı ve ilk ikisinden daha şehvetli garip küpün içinde oluştu. Robot bana, diğer modelleri de görmek isteyip istemediğimi veya kendi ırkımın bu üç ideal kadınları bana yeterli olup olmadığını sordu. Doğal bir şekilde, bu üç kişinin olağanüstü olduklarını belittim (söyledim). O an içinde, küpün içinde muhteşem siyah bir kadın(kız) oluştu ve de çok güzel narin Çinli bir kız ve son olarak şehvani genç bir Asyalı kız(kadın). Robot, bana hangisinin arkadaşlık etmesini arzu ettiğimi sordu. Hepsinin de beni memnun ettiğini söylediğim için, robot yapan makineye doğru yürüyüp, bir anlık, diğer robot arkadaşlarıyla konuştu. Ve de makine işletildiği zaman ne yer alacağını anladım. 115 Birkaç dakika sonra, altı kumpanyamla/arkadaşımla kendi konutumda buldum. Orda, bu güzel robotların arkadaşlıklarıyla bütün arzularıma tamamıyle teslim hiç unutulmayacak bir banyo aldım. Daha sonra, robot rehberim, müzik yapmaya arzum olup olmadığını sordu. “Evet” dediğim zaman robot kız modellerin projeksiyon sırasında koyduğum/giydiğim miğferin benzerini çıkardı. “Şimdi, duymak istediğin bir müziği düşün/tahayyül et” dedi. Hemmenden, apayni düşündüğüm müzik gibi bir ses duyuldu ve aklımda melodiler kurmaya başladığım anda, şimdiye kadar duyduğum seslerden daha fevkalade hassas ve şahane derecede sesler /melodiler/müzikler duydum. Bütün bestecilerin rüyaları gerçekleşmişti. Yazma ve orkestra etme gibi zahmetli işleri etmek ve direk olarak kolayca müzik besteleme kabiliyeti. Ve benim çok sevilecek altı arkadaşlarım, büyüleyici ve şehvani bir şekilde müziğime göre dans etmeye başladılar. Epey zaman sonra, robotum imaj kompozisyonu etmeye arzum ulup olmadığını sordu. Bana başka bir miğfer daha verilip yarı-çevreli perde önünde oturdum. Bazı belli olayları düşünmeye/hayal etmeye başladım ve hemenden bu düşündüğüm olaylar, perde üzerinde görünmeye başladılar . Bana gelen bütün düşüncelerin hemenden görünüşe dönüştüğünü görmekteydim. Nenemi düşünmeye başlamıştım ve o, perde üzerinde göründü. Bir demet çiçeği düşündüm ve perdede göründüler, ve yeşil noktalı/lekeli bir gül düşündüm ve o da göründü. Açıklamaya gerekmeden, bu alet/makine/cihaz hemen düşündüklerini görüntüye dönüştürmeye mümkün kılmaktaydı. Ne mücizelik! “Eğitimle bir kimse, hikaye yaratıp (bu cihaz dolayısıyle) oynatabilmektedir” diye robotum konuştum. Bu çeşit birçok temsiller, direkt yaratılış temsilleri, burada yer almaktadır (gösterilmektedir). Son olarak, epey zaman sonra, yatağa gidip, şahane kız arkadaşlarımla hayatımın en ifratlı gecesini geçirmiştim. Ertesi gün kalkıp tütülü bir banyo daha aldım ve daha sonra robot bize şahane bir kahvaltı sundu. Ondan sonra, Yahweh’nin beni beklediğinden onu takip etmemi istedi. Seyahat kolanını yine giyip kısa bir zaman içinde kendimi, acaip bir makinenin önünde buldum. Sonsuzlar meclisi başkanı beni bekliyordu. Robotları yaratan makine kadar büyük olmamasına rağmen, yine de büyüktü. İyi büyüklükte bir koltuk merkezinde gömülüydü. Yahweh bana, hoş bir gece geçirip geçirmediğimi sordu ve bana açıkladı: “Bu makine, uyku halindeki bazı fakültelerini uyandıracaktır. 116 Beynin, bütün kapasitesini kullanma derecesine varacaktır. Otur buraya.” Bana gösterdiği koltuğa oturdum ve deniz kabuğuna benzer bir miğfer kafatasımı kapladı. Bir an sanki de şuurumu kaybedeceğimi hissettim ve sonra da sanki kafam patlayacağını hissettim. Gözlerimin önünde birçok renkli ışıklar geçti. Son olarak herşey durdu ve robot koltuktan kalmama yardım etti. Müthiş bir şekilde değişik hissettim. Herşeyin basit ve kolay olduğu izlemini duydum. Yahweh yine konuştu: “Şu andan sonra, gözlerinle göreceğiz kulaklarınla duyacağız, ve ağzınla konuşacağız. Lourdes’de ve dünyanın birçok yerlerinde ettiğimiz gibi, ellerinle de iyileştirebileceğiz. Bazı hasta insanların, yardımımıza hak ettiklerine hüküm ediyoruz çünkü, sana verdiğimiz mesajı etraflarına yayma gayretleri/çabaları ve de kendilerini sonsuza açmakla, evrencil bir zihşn elde etmektedirler. Bizler herkesi gözlemekteyiz. Kocaman bilgisayarlar Dünyada yaşayan bütün insanların devamlı gözlemlemelerini sağlamaktadır. Herekese, hayatları boyunca yaşadıkları davranışlara göre puan verilmektedir. Sevgi aşk ve doğruya göre veya nefret, engelleme ve kötülüğe göre. Değerlendirme zamanı geldiğinde, onlar ki doğru yolda yürüdüler, bu cennet gibi Dünyamızda ölümsüz/ebedi bir hayatı hak edecekler, onlar ki olumlu hiçbirşey başaramadılar, tekrardan yaratılmayacaklar ve onların ki hareketleri özellikle kötü/negativ idi, vücütlarından bir hücre muhafaza edilip, zaman geldiğinde onları tekrardan yaratıp, yargıç ettikten sonra hak ettikleri cezaları almaları sağlanacaktır. Sizler ki bu mesajı okuyorsunuz, açıkca bir şekilde anlayınız ki, bu cennet ve bu şahane dünyaya girebilirsiniz. Sizleri hoşla buyuracağız. Elçimiz Claude Rael’i evrensel aşk/sevgi ve evrensel ahenk yolunda takip eden sizler, onun, istediğimiz şeyleri yerine getirmesi için yardım edeceksiniz-çünkü onun gözleriyle görüp, kulaklarıyla duyup, ağzıyla konuşacağız. Senin, insanlık için rehberler cemaatı kurmak fikri, çok güzeldir. Fakat onları seçerken çok titiz ol ki mesajımız eğriltilip ihanet edilmesin. Zihnimizi açmak için Meditasyon, çok zaruri/gerekli birşeydir, fakat [asceticism] yararsızdır. Hayatı, beş duyularının bütün gücüyle zevk almalısın çünkü duyguların/duyuların uyanılması zihnin uyanılmasıyla beraber gider. Zamanın varsa ve istiyorsan sporlara katıl, bütün sporlar ve oyunlar, çok iyidir çünkü pazıların gelistirilmesine ve daha iyisi, motosiklet ve araba yarışların sunduğu kişisel idare.” 117 “Kendisini yalnız hisseden herkimse/bir kişi, bizimle herzaman telepatik yoluyla haberleşmeye çalışabilir ve ayni sırada, sonsuzla ahenk içinde olmaya çalışırken, (kendisini) çok güzel/yüce bir duygu hissedecektir. Pazar sabahı saat onbir sıralarında, her bölgede bize inanan insanların bir arada toplanmasına ilgili verdiğin öğüt çok iyidir. Bazı üyeler bunu şu anda yapmaktadırlar.” “[Medium]lar yararlıdır ve onları ara, fakat onları dengele çünkü onların ‘Medium’ kabiliyetleri ki yalnız telepatik kabiliyetidir, onları dengesiz edebilir, çünkü sihire ve oldukça ahmak şeylere ve de eterial vücuda ve diğer olağan üstü şeylere inanmaya başlarlar ki varlığı olmayan ruha inanmanın yeni bir yöntemidir bunlar. Ve hakikatte, yaptıkları şey, birkaç asır önce yaşayan ve cennet gibi dünyamızda tekrardan yaratılan insanlatla temasa geçmektedirler. Şimdi, yapabileceğin önemli bir açıklama/ifşa vardır. Musevi halkı/insanları Dünya üzerinde bizim direkt nesilimizdir. Bunun içindir ki onlara özel bir gelecek hazırlanmıştır. “Başlangıçta” bahsedilen “Elohim’in oğulları ve insanın kızları”’nın nesilidir onlar. Onların orijinal hataları bilimsel yaratıklarıyla cinsel ilişkiye girmeleriydi. Bunun içindir ki uzun zamandan beri cefa çektiler/çekmektedirler.” “Fakat onlar için affedilme zamanı geldi, ve şimdi tekrar elde ettikleri ülkelerinde barış içinde yaşayabilecekler, ancak elçimiz olduğunu tanımama hatasını tekrardan yapmazlarsa. Elçiliğimizin, hükümetin vereceği bir toprak parçası üzerinde İsrailde yapılmasını arzu ederiz, kabul etmezlerse (seni reddederlerse) başka yere (ülkeye) kurabilirsin (inşaat edebilirsin) ve İsrail, elçimizi tanımadığı için yeni bir cezaya verilecektir. Kendini görevine tamamıyle vermelisin. Tasalanma, aileni destekleyebileceksin. Sana ve de bize inanan insanlar sana yardım etmelidirler. Sen bizim büyük elçimiz, peygamberimizsin ve her ne olursa senin yerin aramızda ve diğer peygamberlerle muhafaza edilmiştir (yerin ayrılmıştır.) Bütün dinler arasında insanları bir araya toplayacak olan sensin. Kurduğun hareket için, Raelian hareketi, dinlerin dini olmalıdır. Ve din olmasını hakikatten ısrar ederim. Her ne kadar ise de, halıhazırda anladığın gibi allahsız bir din. Sana yardım edenleri unutmayacağız, ve sana dert/bozukluk verenleri de unutmayacağız. Hiçbirşeyden ve kimseden korkma ve de ne olursa, senin aramızda yerin vardır. Ve onlar ki güvençlerini kaybederler salla onları biraz. 118 İki bin sene önce, temsilcimiz/mesajcımız (Hz) İsa’ya inananları arslanların kefeslerine atmışlardı. Bugün neyi riziko edersin? Delilerin alayını mı? Hiçbirşey anlamayan ve kendi ilkel inançlarına yapışanların alayımı? Bütün bunlar nedir, arslan kafeine kıyaslarsan. Bütün bunlar nedir, seni takip edenleri bekleyenler karşısında. Gerçekten, kendi iç güdümüzü takip etmek eski zamanlardan çok daha kolaydır. Kur’an’da, aramızda bulunan (Hz) Muhammed, peygamberler üzerinde halıhazırda şunları söylemiştir: Adamın/İnsanoğlunun hesap verme zamanı yaklaşıyor; ve yine de umarsamazlık davranışlarıyle (Yaratıcılarıdan) geriye dönmektedirler. Yaratıcılarından hiç yeni bir tehlike uyarması gelmez ki ona gülüp umarsamazlık ederler. Ve yürekleri onun dolayısıyle eğlenceye katıldı. Kötülük edenler, kendilerini şunları söyleyerek sırlı bir şekilde tesselli ederler: Bizim gibi ölümlü değilmidir bu adam? Karmaşık birçok rüyalar. Kendisi uydurdu bunları. O bir şairdir. Fakat, eski zamanlarda gönderilen gibiler gibi bırak mucize yaratsın. Kur’an, Süre 21:1-5 Muhammed de bazıların alayına katlandı, İsa da cefa çekti. Haç üzerindeyken bazıları şunu söyledi: “Gerçekten Allahın(Rabbin) oğluysan, haçtan in” Matta 27.40 Ve yine de gördüğün gibi, İsa şahane bir şekildedir ve de sonsuza kadar yaşayacaktır ve Muhammed’de ve onu takip edip ona inananlar da. Diğer taraftan, onları eleştirenler de cezalarını almaları için tekrardan yaratılacaklardır. Mesajdan hiçbir haberleri olmayan insanları gözlem eden bilgisayarlar, bir sisteme bağlıdırlar ki, ölüm sırasında ve uzaktan, otomatik olarak bir hücre örneği alınıp hak ettikleri zaman tekrardan yaratılacaklardır. Elçiliğimizi kurmayı beklerken, kaldığı yere yakın, Raeliyan hareketinin rehberleri için seminarlık kur. Sen ki rehberlerin rehberi bizim peygamberimizsin, burada, Mesajı bütün Dünyaya yaymaya sorumlu olanları eğitebileceksin.” 119 YENİ EMİRLİKLER YAHWEH devam etti: “Seni takip etmeyi arzu edenler, sana vereceğim kuralları/kanunları uygulayacaklardır Haytın boyunca en az bir defa olarak Rehberler Rehberi önüne çıkıp, el kontağı ile hücre planını transmit etmek için veya eğitilmiş rehberler tarafından hücre planını son duruşma saatında/zamanında göz önünde bulundurabilmek için bilgisayara gönderebilsin/transmit yapabilsin. En az günde bir defa olsun Elohim’i Yaratıcılarınızı düşüneceksin. Herhangi olumlu bir yöntemle, Elohim’in Mesajını etrafına yaymaya çalışacaksın. Yılda en az bir defa olarak, Rehberler rehberine, Dünyanın her tarafına seyahat edip Mesajı yayabilmesi için ve de kendisini görevine tamamıyle verebilmesi için, yıllık kazanışının yüzde birini ona bağışlayacaksın. En az senede bir, bulunduğun bölgenin Rehberini evine davet edip ve onu dinlemeye ilginç olanları da bir araya getirip, onun mesajı, bütün boyutuyla açıklamasını dinleyebilsinler. Eğer Rehberler Rehberi, ortadan kaybolursa, yeni Rehberler Rehberi önceki Rehberler Rehberi tarafından seçilmiş olacaktır. Rehberler Rehberi, Elohim’in Dünya üzerindeki elçiliğinin gardiyanı olacaktır ve orada ailesiyle ve seçtiği şahıslarla/kişilerle kalabilecektir. Sen Claude Rael, Dünya üzerinde elçimizsin ve sana inanan insanlar, görevini tamamlayabilmek için sana gerekli bir şekilde tedarik etmelidirler. Sen ahinet gününden önce peygamberlerin sonusun. Sen, dinlerin dini peygamberisin, esrarengizleştirmeyi yok edensin ve çobanların çobanısın. Bütün dinlerin peygamberleri tarafından, gelişini haber edilen sensin, bizim temsilcimiz. Su taşmadan, çobanları geri getirecek olan sensin. 120 Yaratıcılarına yarattıklarını geri getirecek olan. Kulakları oan duyabilecek, gözleri olan görebilecek. Gözleri açık olanlar görebileceklerdir ki, bilimsel yönden gelişmiş kişiler tarafından anlaşılabilecek ilk peygambersin. Bütün söylediklerin(konuştukların) ilkel insanlar tarafından anlaşılmamaktadır. Gözleri açık olanlar tarafından farkedilecek işaret budur. İfşanın/açıklamanın işareti-Apokalips-.” İSRAİL HALKINA (İNSANLARINA) YAHWEH bir sonuca doğru hareket edip şunları söyledi: İsrail hükümeti, Kudüse yakın bir yere, Rehberler Rehberine Elohim’in elçiliğini oraya kurabilmesi için ona bir parça alan vermelidir. İsrail İnsanları, önceden bilindiği gibi, yeni Kudüsü kurmak için zaman geldi. Önceden haber edilen Peygamber Claude Rael’dir. Yazılarınızı tekrardan okuyun ve gözlerinizi açın. Elçiliğimizi, nesillerimiz arasında olmasını arzu ederiz. Ve İsrail insanları, Elohim oğulları ve insanın kızları arasındaki ilişkiden doğan çocuklardan yetişmektedirler/gelişmektedirler. İsrail insanları, Mısırlıların pençesinden kurtardık sizleri ve kendinizi, gösterdiğimiz güvenliğe kendinizi hak ettirmediniz. Bütün insanlığa yayılması için mesajımısı size güven ettik fakat kıskançlık bir şekilde bunu kendinize sakladınız. Hatalarınızı ödemek için uzun zamandan beri ceza çektiniz fakat affetmek zamanı geldi, ve önceden bilindiği/görüldüğü gibi biz söyledik: “Kuzeyden onları bırakın ve güneyden onları geriye tutmayın” oğullarını ve kızlarını “Dünyanın son köşelerinden topladım” İsaiah’da yazıldığı gibi, ve ülkenizi tekrardan bulabildiniz. Peygamberlerin sonunu dinlerseniz, orada barış içinde yaşayabileceksiniz. Sizlere önceden söylenen kişi ve ondan istediğimiz görevi yerine getirmek için ona yardımcı olursanız. Bu sizin son şansınızdır, aksi taktirde, başka bir ülke Rehberler Rehberini hoş buyurup toprakları üzerinde elçiliğimizi kuracaktır. 121 Ve o ülke sizinkine yakın olacaktır. Orda mutluluk hüküm sürüp, korunacaktır. Ve de İsrail ülkesi bir defa daha yok edilecektir. Sizler, atalarınızın topraklarına hala daha dönmeyen İsrail çocukları, geriye dönmeden önce, hükümetin orada, elçiliğimizin kurulmasına kabul edip etmeyeceğini bekleyin. Kabul etmezlerse, dönmeyin ve tahribattan kurtulmuş olanlardan birisi olacaksınız ve yine zaman geldiğinde nesillerimiz, vaat edilen toprakları birgün tekrardan bulabileceklerdir. İsrail İnsanları, size önceden haber edileni tanıyınız, Elçiliğimizi kurmak için ona toprak alanını veriniz ve kuramasına yardımcı olunuz. Aksi takdirde, 2000 sene önce olduğu gibi, başka bir yerde kurulacaktır ve başka bir yere kurulursa bir defa daha dağıtılacaksınız. Eğer 2000 sene önce (Hz) İsa’nın gerçekten temsilcimiz olduğunu kabul etseydiniz bütün Dünyadaki Kristiyanlar, Kristiyan değil Musevi olacaklardı. Problemleriniz olmayıp hala daha büyük elçimiz kalacaktınız. Fakat bunun yerine, bu görev, Romayı merkezleri olarak seçen insanlara verilmişti. İki bin sene çnce habercimizi tanımadınız, ve bu nedenle Kudüs yerine Roma parladı. Şimdi, tekrardan Kudüsün olması için yeni bir şansınız vardır. Bu fırsatı kapmazsanız elçiliğimizi başka bir ülke koruyacaktır ve sizin için seçtiğimiz toprağa artık hükümlüğünüz kalmayacaktır. İşte, söyleyeceklerimi bitirdim. Dünyaya döndükten sonra bütün bunları kendi başına yazabileceksin. Şimdi bu cennetten biraz daha zevk al ve görevini tamamlaman için seni geriye götüreceğiz. Bize edebiyen dönmeden önce.” Orda birkaç saat daha kalıp, o dünyanın birçok zevklerinden hoşlandım (zevk aldım). Birçok çeşmeler/çağlar arasında dolanıp bir gün önce meditasyon sırasında tanıştığım yüce peygamberlerle arkadaşlık ettim. Ve bir önceki gün gibi kişilerle son bir yemekten sonra, kendimi büyük vasıta içinde buldum, ki beni gözlem istasyonunda bıraktı.(İstasyonuna taşıdı) Ordan, bir önceki günlük izimi takip edip, kendimi elbiselerimle Roc Plat’da beni alan küçük vasıtada (uçan dairede) bulup beni tekrardan oraya indirmişti. Saatıma baktım. Gece yarısı idi. Evime gidip, hemmenden bana bütün anlatılanları yazmaya başladım. Herşey zihnimde billur gibi temizdi ve herşeyi bir harekette yazdığıma süpriz olmuştum, duyduğum cümleleri duraksamadan hatırlıyordum. Bana başlangıçta söylediği gibi, sözler, sanki de zihnimde oyulmuş gibiydi. 122 Yer olan olayları yazmayı bitirdiğim zaman çok kesin bir şekilde, içerime birşeyin serbest edildiğini hissettim. Bu daha önce hiç olmamıştı. Tekrardan yazmaya başlamıştım, ve ayni zamanda dikkatli bir şekilde yazdıklarımı gözlüyordum (ki/çünkü) sanki de ayni sırada okuyucu olarak yazdıklarımı keşfediyordum. Yazıyordum, fakat bu sefer kağıt üzerinde oluşanların yazarı olduğumu hissetmiyordum. Elohim, ağzımla konuşmaya başlamıştı ve daha doğrusu elimle yazmaya başlamıştı. Gözlerimin önünde yazılanlar, bir kimsenin hayatı boyunca karşılaştığı sorunları ve nasıl bir şekilde davranacağından bahsetmektedir. Hakikatte bir hayat şifresiydi, hayat olayları karşısında, yeni bir şekilde davranma, yetişkin bir kişi gibi davranmaktır. Daha bir deyimle, gelişmiş bir yaratık/kişi gibi, ve böylece kendi zihnini sonsuzluğa açmakla ve onunla uyumlu olmakla (her yöntemle) çabalamaktır. Yaratıcılarımız Elohim tarafından verilen bu yüce kurallar “Babamız ki cennettedir” diyerek anlamını anlamadan söyleyen atalarımız, bütün tamamıyle takip eden sayfalarda verilmiştir ANAHTARLAR Başlangıç Binlerce seneden beri, yeniliğe ve aydınlığa karşı olanlar etkili bir şekilde zihnimizi ‘delilerin gömleği’ içinde hapsettiler. Bu yazılar, her ne şekilde kendimizi serbest etmek için kullanacağımız anahtarlardır. İnsan aklının kapısı birçok kilitlerle kapalıdır/kilitlidir ve bir kimse sonsuzluğa yaklaşmak istiyorsa, hepsinin de ayni sırada açılması gerekir. Yalnız bir anahtar kullanılırsa diğer kilitler kapalı kalacaklar ve eğer, hepsi de ayni sırada açık tutulmazsa, ve ne zaman ikinci kilit açılırken birincisi tekrardan kapanacaktır. İnsanlık topluluğu bilmediklerinden korkmaktadır ve böylece kapının arkasında olanlardan korkuyor ve eğer doğrunun bilgisinden elde edilen mutluluk olsa bile. Böylece, ku kapının yarım bile açılmasını önlemek için baskınlık kullanılmaktadır çünkü sosyete talihsizlik ve cehaletlik (cahillik) içinde kalmasını tercih etmektedir. 123 Kapı yolunun eşitliğinde bulunan bu bir daha engelliktir ki akıl/zihin kendisini hürriyet etmek istiyorsa bu engeli de geçmesi gerekir. Fakat Gandi’nin söylediği gibi: “Hiçkimsenin doğruyu görmediğinden değildir ki hataya döner” Böylece bu kapıyı açmaya çalışırsan, hiçbirşey görmeyenlerin alaylarını aldırma ve onlar ki gördüler, görmediklerini etmektedirler çünkü bilinmeyenden duydukları korku için. Ayrıca, bu kapının açılmasında sana zorunluk geliyorsa/görünüyorsa, bir rehberden yardım iste, çünkü onlar kendi akıllarının kapısını açmışlardır ve var olan zorlukları bilmiktedirler. Kendi kapını senin için açmayacaklardır fakat, başarıya uluşman için kullanacağın değişik teknikleri açıklayabileceklerdir. Bunun yanında, onlar, kapıyı açmakla elde edilebilecek mutluluğun yaşayan/canlı şahitleridirler ve kapının diğer tarafında bulunanlardan korkanların yanlış olduklarını ispat etmektedirler (ederler). İNSANLIK Bizler, ta başından her şeyi dört seviye önünde göz tutmalıyız. Sonsuzluğa olan ilişkisiyle Yaratıcılarımız, atalarımız Elohim’le olan ilişkisiyle İnsan toplumuna olan ilişkisiyle ve son olarak Kişiye olan ilişkisiyle. En önemli seviye, sonsuzluğa olan ilişkidir çünkü bu seviyeye olan ilişkiyle herşey göz önüne alınmalıdır fakat devamlı var olan bir elemanla: Sevgi Bu demektir ki, sevgi verilmesi gereken şeyleri/kişileri göz önünde tutmaktır, çünkü bizler sonsuzlukla uygu/ahenk içinde olmalıyız ve bunu yerine getirmek için diğerleriyle ahenk içinde yaşamalıyız çünkü onlar da sonsuzluğun bir parçasıdır. Ve bize, yaratıcılarımız, Elohim tarafından verilen öğütü göz önünde tutup böyle bir şekilde davranmalıyız ki insan toplumu, kendisini yaratanların öğütünü dinleyebilsinler. Ve toplumu göz önünde tutmalıyız ki kişiye, doğruluk yolunda imkan kılmaktadır. Fakat, topluluk göz önünde tutulmasına rağmen, takip edilmemelidir. Tam aksine, toplum, ilkel ve bozuk durumdan kurtulmansı için alışkanlıklarını ve geleneklerini devamlı olarak soruşturmakla ve bunlar, kanunla desteklerse bile, yardım edilmemelidir çünkü kanunlar, engelleyici kösteklerle zihnimizi hapıs/mapus edebilirler. 124 Son olarak, kişinin ifa edilişi göz önünde alınmalıdır. Bu olmazsa akıl tam kapasitesine erişemez ve kendini sonsuzla ahenk etmek ve yeni bir kişi olamk imkansız olur. DOĞUM Sen, hiçbir zaman bir çocuğa herhangi bir dini zorlaştırmayacaksın çünkü o, kendisine anlamayabilecek bir larva gibidir. Böylece çocukları ne baptiz ne de sünnet edeceksin ve ne de, kendilerinin kabul etmediği herhangi bir harekete de katılmamalıdırlar. Onların, anlama ve seçim çağına/yaşına varmalarını beklemeniz gerekir ve o sırada her hangi bir din onlara ilginç geliyorsa, o dini kucaklamada serbest olmalıdırlar. Bir doğum, mutlu bir olay olmalıdır çünkü, Elohim bizi kendi imajlarında yaratıp kendiliğimizden üretebilmemizdir. Canli bir varlık yaratmakla, keni cinsimizi koruyup yaratıcılarımızın işine saygı göstermekteyiz. Bir doğum, bir sevgi davranışı da olmalıdır. Ahenk içinde yerine getirilmiş sesler, renkler ve sıcaklığın ilgilendiği ve de hayata varmış olan insanın, ahenk içinde olma alışkanlığı geliştirir. Çocuklarınızın, hemmenden diğerlerinin özgürlüklerine saygı göstermelerinde alışkanlık etmelerini sağlamalısın ve geceleyin ağladıkları zaman, onlara ihtiyatlı bir şekilde git ki, ağlama, onların yanına gitme ferahlığını konforluğunu getirdiği anlama farkına varmasınlar. Tamaksine, onlar ses çıkarmadıkları zaman, yanlarına gidip onlara bakmalısın. Ağladıkları zaman onlara gitme-en azından farkında olmadıkları zaman. Böylelikle, çevreleriyle ahenkli oldukları zaman her şeyin iyi olduğunu alışırlar. “Keni kendine yardımedenler, ona Allah da yardım eder”. Ve hakikatte, çocuğun ana ve babası anlamalıdır ki, çocuk doğar doğmaz, ilk olarak bir kişidir/bireydir ve hiç bir kişi bir çocukmuş gibi tedavi edilmemelidir. Yaratıcılarımız, bizi çocukmuşuz gibi değil, bir birey olarak muammele ediyorlar. Bunun içindir ki, problemlerimizi çözmek için, direkt olarak müdahale etmiyorlar, fakat karşımıza çıkan engelleri, sorumlu kişiler olarak kendi başımıza çözme imkanını sağlarlar. EĞİTİM 125 Küçük yaratık ki hala daha insanın bir larvasıdır, çocukluğu sırasında, diğerlerinin özgürlüklerine ve sakinliklerine saygı göstermeye alışmalıdırlar. Küçük çocuklar, anlamaktan ve muhakeme etmekten çok genç oldukları için, onları yetiştiren kişi tarafından bedeni cezalandırma şiddetli bir şekilde kullanılmalıdır ki saygısızlık gösterdikleri için, başkalarını rahatsız edip cefa çektirdikleri zaman, onlar da cefa çeksinler. Bu bedeni cezalandırma, yalnız çok genç çocuklara verilmelidir, ve her zaman, çocuğun gelişim ve akıl anlayışına göre dengelenmelidir. Yavaş yavaş kullanılması azaltılmalı ve sonuçta tamamıyle durdurulmalıdır. Yedi yaşından sonra, bedeni cezalandırma istisna bir olay olmalıdır ve ondört yaşından sonra, hiçbir zaman uygulanmamalıdır (başvurulmamalıdır). Bedeni cezalandırılmayı yalnız, senin veya diğerlerinin sakinliğini ve özgürlüklerine saygı göstermedikeri zaman uygulamalısındır. Çocuğuna (her alanda) gelişmesini öğreteceksin ve ona, her zaman toplumun ve okulların mecburen öğretmeye uğraştıkları her şeye karşın soru sorma tutumuyla/ tavırıyle büyümesini öğreteceksin. Faydası olamayn şeyleri öğrenmesi için çocuğunu zorlamayacaksın, ve onun (kız veya erkek) arzu ettiği yolda yürümesini bırakacaksın çünkü unutma ki en önemli olan şey onun ifa edilişidir. (Gelişimidir) Çocuğuna her zaman her şeyi doğru bir sıra şeklinde, sonsuzluğa, yaratıcılarımıza, topluma ve kişiye göre eleştirmesini öğretmelisin. Çocuğuna her hangi bir dini zorlamayacaksın, fakat bunun yerine bütün dünyada var olan birçok dinlerden tarafsız bir şekilde öğretmen iyi olacaktır. Veya en önemlilerini hadis cetveli sırasına göre: Musevi dini, Kristiyan dini ve Müslüman dini. Doğul dinlerin esas eğilimlerini öğrenmeye çalışacaksın, ve onları çocuğuna açıklayabilmek için bunlar hakkında yeterli bilgi edinmen gerkmektedir. Son olarak, Elohim’in son peygambere verdiği mesajın ana noktalarını ona açıklayacaksın. Herşeyden önce, üzerinde yaşadığı bu Dünyayı sevmesini öğretmelisin ve de bu dünya sayesinde, Yaratıcılarımızı da. Yaratıcılarımız, Elohim’in yaptıkları mucizevi işleri çocuğuna öğreteceksin. Ve devamlı olarak insanlık için yer/yöntem ara ki bir gün yaratıcılarımızın yaptıkları gibi bilimsel yönden, başka yerlerde, değişik 126 insanlıklar yaratmalarını çocuğuna, sonsuzluğun bir ğarçası olduğunu göz önünde tutmasını (düşünmesini) öğretmelisin. Ayni zamanda hem yüce hem de küçücük “Tozdan yapılmışsın, toza döneceksin”. Çocuğuna öğreteceksin ki, başkalarına edilen yanlışlık/kötülük, edildikten sonra itiraf veya beraet kararı ile olduğu gibi tekrardan yerine getirilemez/koyulamaz ve de ölüm yaklaştığı zaman, Elohim’e veya başka bir tanrıya inanmakla ölümsüz hayatı hak ettiğini de düşünmemelidirler. Çocuğuna öğreteceksin ki, bizler hayatımız boyunca yaptıklarımızla yargıç edilmekteyiz, ve akıla/bilgiye giden yol uzundur ve de hakikatten bunu yeterli bir derecede öğrenmek (ustası olabilmek) için bütün hayat boyu alır. Bir kimse, bütün hayatı boyunca doğru bir yolda cve ansızdan, geç olarak, doğru yola yön değiştirmekle sonsuzların dünyasında bilimsel yöntemle tekrardan hayata getirilme hakkını kazanamaz. Eğer ki, o kişinin pişmanlığı gerçekten hakikidir ve o şahıs samimi olarak / içtenlikle davranıp kaybolan zamanı yapıp, ezgi edilenler tarafından affedilmek için çaba gösterip, ve onlara sevgi ve mutluluk getirmak için bütün çabasını adamakla (vakfetmekle). Diğer insanların ezgi çekmesine sebep olan bu kişi için bütün bunlar yeterli olmayacak ve eğer bu kişi, ezgi edilenler tarafından affedilip, onlara sevgi gösterir/verir, hatalar silinse bile olumlu hiçbirşey elde edilmeyecektir. Bu şahıs, tekraren yeniden başlayıp, tanışmadığı ve bilmediği yeni insanlara mutluluk getirmek için çalışmalıdır ve doğruyu yayan Rehberlere yardım etmekle. Fakat ölüm sırasında veya az önce, esfi/teessüfü olan için çok geç olacaktır. Bu kişi affedilmeyecektir. ŞEHVANİ EĞİTİM Şehvani eğitim çok önemli şeylerden biridir ve yine de yok olduğu kadar az bir şekilde var olmaktadır. Çocuğunun zihni uyandıracaksın fakat onun vücudunu/bedenini de uyandıracaksın çünkü vücudu/bedeni uyandırmak zihni uyandırmakla bağlıdır. Vücudu uyuşturmaya çalışanlar zihni de uyuşturmaktadırlar. Yaratıcılarımız, duyularımızı kullanmamız için vermiştir. Burun, tütlenmek için, gözler görmek için, kulaklar duymak için, ağız tatlanmak için ve parmaklar dokunmak içindir. Bütün bunlardan daha 127 fazla zevk alabilmek için, duygularımızı geliştirmemiz gerekir. Ki Yaratıcılarımız, kullanmamız için buraya koymuştur Şehvani bir kimsenin sonsuzlukla uyumlu olması daha fazladır. Çünkü böyle bir kimse onu meditasyon etmeden veya hakkında düşünmeden hissedebilmektedir. Herşekilde, meditasyon ve yansıtma bu uyumluluğu daha iyi anlamasını ve öğütmekle etrafına yaymasını sağlamaktadır. Şehvani/şehvetli olmak, çevrenin sana zevk vermesine müsade etmektir. Seksüel (cinsi) eğitim de çok önemlidir, fakat yalnız olarak bu organların (tekniksel olarak) nasıl çalıştığını öğretmektedir. Diğer taraftan, şehvani eğitim, zevk hatırı için organlarımızda nasıl zevk almayı öğretmektedir. Faydacı sebepleri için kullanmayı araştırma gerekmektedir. Seksüel organları hakkında çocuğunuza hiçbirşey söylememek yanlıştır, ve ne için olduklarını açıklamak daha iyi olmasına rağmen, yeterli değildir. Bunlardan nasıl zevk almalarını onlara açıklamalısın. Yalnız fonksiyonlarını açıklamak, müziğin marş etmek için olduğunu söylemektir ve yazmayı bilmek yalnız şikayet mektuplarını kaleme geçirmekle fayda olduğunu söylemektir veya filimler, görüş ve sesli eğitim vermek gibi diğer saçmalık. Talihen, sanatkarlara/ressamlara teşşekürler olsun ve duyularımızın uyaklanması sayesinde, dinlemekten, okumaktan veya sanaat işlerine/resimlere ki zevk vermekten başka bir nedenle yapılmadılar, bakmaktan zevk alabilmekteyiz. Ayni sey seksüel organlara gitmektedir/uygulanmaktadır. Onlara yalnız doğal ihtiyaçlarını yerine getirmek veya üretme için değildir fakat ayrıca kendimize ve başkalarına zevk vermek içindir. Bilim sağolsun, bizler sonunda o günlerden çıktık ki, vücudumuzu göstermek günah birşeydi ve cinsel ilişki çocuk etmek gibi kendi cezasını getirmekteydi. Şimdi kontraseptive teknikleri sağolsun,belli bir emanetlik olmadan cinsel ilişki serbest bir şekilde mümkün olmaktadır. Bütün bunları, çocuğuna ayıplık olmadan fakat tam aksine sevgiyle öğreteceksin ve açık bir şekilde anlatıp/açıklayıp, onun mutlu olmak ve bütün güçleriyle ve duygularıyla hayattan zevk almaö (çiçek gibi) dolguca açılması için yaratıldığını söylemelisin. Vücudundan veya çıplaklığından hiçbir zaman ayıplık duymayacaksın, ki onlara verilen görünçten utanç duyanlardan yaratıcılarımızı daha hiçbirşey gücendiremez. Çocuklarına, vücutlarını ve Elohim’in yarattığı her parçasını sevmelerini öğreteceksin. Çünkü yarattıklarını sevmekle onları da sevmekteyiz. 128 Her ve bütün organlarımız atalarımız Elohim tarafından yaratılmıştı. Ve de onları utanç duymadan kullanalım, fakat yaratıldığı sebebi için kullanmakla mutluluk duymaktır. Eğer, herhangi bir organımızı kullanmakla bize zevk getirir demektir ki, yaratıcılarımız o zevki almamızı arzu ederler. Her kişi, işlenmekten bırakılmaması gereken bir bahçedir. Zevksiz bir hayat işlenmemiş bir bahçedir. Zevk, akılı/zihini açan bir gübre gibidir. (Asceticism) cinsel ilişki orucuna tutulmak yararsızdır, ancak geçici bir süre için akılın vücuda hakim olması için eğitim olarak kullanılmasıyla çetin bir tecrübedir. Fakat ne zaman, kendimize verdiğimiz çetin tecrübeden başarıya erişiriz – ki her zaman kısa bir süre için uygulanmalıdır ve yineden hayatın kıvançlarından zevk almalıyız. Cinsiyet orucu, bahçenin dinlenme yılı olarak kabul edilebilir, daha bir deyimle bir kişinin zevk aramada kısa bir duraklama göstermesidir ve bu nedenle bundan daha sonra daha fazla zevk alabilmesi sağlanır. Çocuklarınızı herzaman bir birey olarak muammele edeceksiniz ki gittikçe hürriyetlik kazanmalarına çalışsınlar. Onların da sana ayni şekilde saygı göstermelerini istediğin gibi, zevklerine ve eğilimlerine saygı göster. Emin ol ki, çocuğun, kız veya erkek olsun, ne olduklarını kabul edip onları başka birşeye dönüştüremeyeceğini anlamalısın, tıpkı onların seni başka birşeye dönüştüremeyecekleri gibi. Çocuğuna saygı göster ki o da sana saygı göstersin, ve de zevklerine saygı göster ki onlar da seninkilerine saygı göstersin. İFA ETMEK Kişisel ifalık, bir kişinin zevkine ve arzusuna göre aranmalıdır, tabii ki hiçkimseye zararlık gelmeden. Birşey yapmayı canın çekerse, ilk olarak, hiçkimseye zarar getirmeyeceğinden emin ol, ve bunu, başkalarının ne düşüneceğinden üzülmeden (merak etmeden) yap. Biriyle veya birkaç kişiyle ne cinsiyette olursa olsunlar, şehvani veya cinsi deneyim etme arzusunu duyarsan, ötekiler razı ettikçe, istediğin gibi davranabilirsin. Vücudunu ve böylece zihnini uyandırmak yolunda herşeye izin verilmektedir. 129 Kadınların, toplum tarafından yalnızca üretme aleti olarak göründüğü ilkel çağlardan yavaş yavaş çıkıyoruz. Bilim sağolsun, kadınlar şimdi hamilelik cezasından korkmadan kendilerini şehvani yönde ifa edebilmektedirler. En sonunda, kadın(kız) gerçekten adamın(erkeğin) eşitidir ki giriştiği ilişkiden arzu edilmeyen sonuçlarını korku içinde yaşamadan vücudundan zevk alabilmektedir. Bir çocukla hamile kalmanın şansa bırakmaktan çok daha önemli bir olay olduğunu bil. Böylece bunu yapmayı seçtiğin için ve olgunca düşündükten sonra, şahane bir sevgi davranışı içinde yap (yerine getir).Tamamıyle yaptığının bilincinde olmakla ve gerçekten onu arzu ettiğinden emin olmakla. Böyle ki, döllenme sırasında gerçekten arzu edilmediyse hayatta başarılı bir kişi olamaz. Döllenme sırası çok önemlidir çünkü, o an sırasındadır ki ilk hücre ve böylece kişinin planı (karara geçirilmiştir) Onun için bu an arzu edilmelidir ki, ilk hücre mükemmel bir uyum/ahenk içinde yaratılsın. Ana ve Babanın ortaya getirdikleri (concieve) insan varlığını kuvvetl ve şuurlu bir şekilde düşünerek. Bu, yeni kişinin, sırlarından biridir. Eğer yalnız vücudunun ifasını arıyorsan ve de zihninin, bilimin önüne koyduğu vasıtaları kullan, doğum kontrolüyle başlayarak. Sen, yalnız ifaye eriştiğin zaman çocuk ettir ve böylece ortay getirdiğin yeni hayat iki ifalı kişinin meyvesi olsun. İfaya erişmek için, bilimin tedarik ettiği vasıtayı (riziko) almadan vücudunu zevke uyandırmak için kullan. Zevk ve üredtim, iki değişik şeylerdir ve hiçbir zaman karıştırılmamalıdır. Birincisi kişi için, ikincisi de cinsler içindir. Bir kişi ifaya vardığı zamandır ki ifalanmış insan varlığı yaratabilir. Bir çocuğu arzu etmeden yanlışlıkla gebe kalırsan, bilimin tedarik ettiğivasıtayı kullan- düşürt. Bir çocuk, sevişme sırasında arzu edilmediyse, uygunluk içerisinde yaratılmadığından, tamamıyle olgun bir kişiye erişemeyecek. Çocuk düşürmenin başlatacağı bedensel ve özellikle ahlak ve terbiye kurallarıyla seni korkutmaya çalışanları dinleme. Tecrübeli/yetenekli doktorlar tarafından tedavi edilirsen hiçbir tehlikesi yoktur. 130 Ama, arzu edilmeyen çocuğu tutarsan, seni ahlaki ve bedensel karışıklık (rahatsızlık) içinde bırakacak ve bu da çocuğa nakledilip, dünyaya getirdiğin çocuğu da ezdirecektir. Çocuğun varsa, demek değildir ki evlisin veya bir adamla yaşıyorsun. Halıhazırda birçok kadın, evlenmeden veya adamla yaşamadan bir veya birkaç çocukları olmasına karar geçmişlerdir. Çocuğun eğitimi, ki doğduğu andan bir bireydir /kişidir, anne ve babası tarafından verilmesine bir mecburiyet yoktur. Gerçekten, çocukların ifası(geliştirilmesi) için, onların eğitimi uzmanlaşmış insanlara güvenilmekle, birçok ebeveylerden çok daha fazla katkıda bulunacaklarından genellikle tercih edilmektedir. Bir adamla beraber yaşamadan çocuk etmek istiyorsan, arzu ettiğin gibi yap. İstediğin gibi başkalarının ne düşündüğünden maraz etmeden kendini ifa et. Bunu yapmayı seçersen, yalnız başına kaldığına mahkum edildiğini düşünme. Hoşuna gittiğin erkeği/adamı davet et ve onlar çocuklarına müzekker (erkek cinsi) modeli olacaklar. Bir gün bir adamla yaşamayı bile karar geçirebilirsin – bu çocuğuna hiçbir sorun çıkarmayacaktır. Tam aksine, onun daha iyi bir şekilde yetişmesine katkıda bulunacaktır. Etraf değişikliği, çocuğa herzaman faydalıdır. Toplum kendisini organize edip (düzenleyip) ana ve babanınarzularına göre kısımca veya tamamen çocukların eğitimini ele almalıdır. İşlemeyi tercih eden ebeveyinler, çocuklarını yetenekli kişilerin gözlemleri altında bırakabilmelidirler. Ve onlar ki, çocuklarının eğitimini böyle kişiler tarafından verilmesini isterler, bu maksatla/niyetle yaratılmış müesseselere çocuklarını emanet edebilmelidirler. Bu şekilde, arzu ettiğin çocuğa doğum verirsen, fakat daha sonra eşinden ayrılırsın, veya herhangi başka bir sebep yönden çocuğa arzu etmiyorsun, onu topluma emanet edebilirsin, ki onun ifasına gerekli uyumlu yetişmesi için etrafı /çevresi ahenkle sarılmalıdır. Gerçekten ve hakikatten istenmeyen çevrede büyüyen çocuk tamamıyle açılıp gelişemez (ifa edemez). Çocuğu yetiştirmek, hem ana-baba hem de evlat için ortakça faydalı olması gerekir. Eğer bir çocuk, ne kadar az, bir bela olursa, bunun farkına varır ve gelişmesi etkilenir. Bu nedenle, bir çocuğun varlığı yalnız yetiştirici olduğu zaman yanında tutmalısın. Aksi taktirde, toplumun kurması gerektiği ve gelişmenin teşvik edilmesi için kuruluşlara verilmelidir (koyulmalıdır) ve de onu buraya koymaktan hiçbir teesüf duymamakla. 131 Tam aksine, ebeveyinler derin bir sevinç duymalıdırlar çünkü, çocuklarının gelişimi kendilerinden daha yetenekli kişilere güven edildiler. Hatta, çocuk arzu ederse ki bu çok önemlidir (onları kabul etmek için) devamlı ziyaretler de yer alabilir. Çocukların eğitimiyle mesul olan kişiler, ebeveyinlerin çok istisna kişiler olduklarını anlatmalıdırlar ki kendi bencil zevkleri için onu kendileri yetiştirmek yerine, çocuklarının yetişmesine çok daha önem verdiler. Çocuklara söylenmelidir ki kendilerinden daha yetenekli kişilere güven etmek istedikleri için. Bir eş arzu edersen, onu serbest bir şekilde seç. Gerek dini gerekse sivil evlilik yararsızdır. Yaşayan kişileri, ki yaşadıkları için devamlı değişebilirler, kontrat imzalayıp birleştiremezsin. Evliliği reddet ki, bir kişiye sahip olmanın halk tarafından bir ilan edilişidir. Adam veya kadın, hiçbir kimsenin malı olamaz. Herhangi bir kontrat, iki kişi arasındaki uyumluluğu yok etmekten başka birşey olamaz. Sevildiğimiz zaman, sevmekten hür olduğumuzu hissetmekteyiz, fakat kontrat imza ettiğimiz zaman, bir birimizi sevmek için mecbur kalan bir esir gibi hissederiz ve kısa bir zaman içinde birbirimizden nefret duymayı başlarız. Ve seçtiğin kişiyle mutlu kaldığın sürece beraber yaşamalısın. Ne zaman ki, birbirinizle iyi geçinemiyorsunuz, bir birinizle beraber kalmayın çünkü birleşmeniz cehenneme dönecektir. Bütün canlılar gelişir ve değişir ve haklı olarak da. Her iki kişinin, kişisel evrimi ayniyse, birleşme dayanır, fakat gelişmeleri değişikse, birleşme artık mümkün olamaz. Bir zaman hoşlandığın kişiyi artık hoşlanmıyorsun çünkü ikinizden biri değişti. Birliğinizin mutlu hatıraları hala daha beraberinizdeyken ve düşmanlığa yer açan yararsız tartışmalar bozmadan birbirinizden ayrılmalısınız. Bir çocuk, kendisine uyan elbiseleri seçer, ve ne zaman bu elbiseler çocuk büyüklüğü için, ona uymaz, değişik elbiselerle değiştirilmelidir, aksi taktirde param parça olacaklardır. Herşeyden evvel, çocuğunuz hakkında maraz etmeyin. Kendisi için bir aile üyesi ile uyumlu kalmak, iki aile üyesi ile anlaşmazlık içinde kalmaktan veya mükemmel ahenkin eksikliğinden daha iyidir. Hiç unutma ki, herşeyden önce, çocuklar bir bireydirler. Toplum tamamıyle emin etmelidir ki yaşlı insanlar maddi yönden marazları olmadan mutlu hayatları olsun. Fakat yaşlılara saygı 132 göstermemize ve onları mutlu etmek için (elimizden geleni) herşeyi yapmamıza rağmen kıdemli oldukları için onları dinlememeliyiz. Zeki bir kimse, herhangi bir yaşta iyi bir öğüt verebilir, fakat ahmak biri, yüz yaşında bile olsa, bir saniye bile dinlenmeye hak etmez. Ve dahaca böyle bir insanın uyanabilmesi için bütün hayatı boyu olmasına rağmen mazareti olamaz. Hala daha genç ve ahmaklar için ümit vardır fakat yine de ahmak yaşlı kişi, rahatlı bir şekilde yaşayabilmelidir. Bu toplumun görevidir. Ölüm, üzgüntülü toplanmaların sebebi olmamalıdır; tam aksine, coşkunca bir kutlanma zamanı olmalıdır çünkü belki de sevdiğimiz aile üyesi, Yaratıcılarımız Elohim ‘in arkadaşlığı arasında ölümsüzlerin cennetine ulaşma zamanıdır. Böylece, dini bir şekilde gömülmeyi istemeyeceksin, fakat vücudunu bilime bağışlayacaksın veya vücudun, elden geldiği kadar ihtiyatlı bir şekilde yok edilmelidir, ayrıca yalnız alın kemiği daha açık bir şekilde, burunun başladığı yerden 33 milimetre yukarıda, iki gözbebeğini birleştiren orta eksenin üzerinde. En azından bu kemiğin bir kare santimetre büyüklüğü (0ç4 kare inç) Dünyadaki elçiliğimizde muhafaza edilmesi için Rehberler rehberine gönderilmelidir. Herkesin haraketleri bilgisayarlar tarafından kaydedilmektedir ve ömürleri (hayatları) sonunda bunları bir toplama ulaştırır. Fakat Claude Rael’in naklettiği bu mesajdan haberi olan kişiler büyük elçimizle bıraktıkları hücreleriyle tekrardan yaratılacaklardır. Onların hakkında, tekrardan yaratılma, vücutlarının gerçekten parçasını, ölümden sonra, Rehberler Rehberine gönderdikleri zaman yer alacaktır. Kişilerin yargısı için kullanılacak bilgiyi kaydeten bilgisayar içerisindeki mekanizma, (kişiler) mesajı duyduktan sonra işlem içinde kalır, fakat ölüm sırasında, otomatik olarak hücre nümünesi alan mekanizmanın bağlantısı kesilir. Ve de (onlar ki) mesajı duyduktan sonra istenilenlerin apaynisini yerine getirenler tekrardan yaratılacaklardır. Emin et ki en azından, dir defa olsun rehberler Rehberi önüne çıkasın ve onun yetki verdiği (başka) bir rehber tarafından hücre planını Elohim’e geçirsin (yaysın) Ve de onlar aklını uyandırıp, uyanık kalmana da yardım etsinler (olsunlar). Bu mesajın (önceki bölümlerinde yazıldığı gibi) mirasını çocuklarına bırakmayacaksın, yalnızca aile evi veya apartmanını. Geriye kalanını, Rehberler Rehberine bırakacaksın, ve eğer evlatların son miras vasiyatnamene saygı göstermeyip mallarını mahkeme yönüyle elde etmeye kalkışabileceklerinden hala daha hayattayken onu(onları) 133 Rehberler Rehberine hediye edeceksin ki o da, yaratıcılarımızın mesajını Dünya üzerinde yaymasında yardımcı olsun. Sizler ki, sevdikleriniz ölüp geride kalırsanız, üzülüp yas tutmayınız. Bunun yerine, hala daha hayattayken sevdiklerinize sevgi gösterin, çünkü onlar öldükten sonra, sizleri mutsuz eden düşünce belki de onları yeteri derecede sevmediğinizden ve de şimdi artık geç olduğundan. Hayatları boyu diğerlerine iyilik eden herhangi bir kimse, Elohimin bahçesinde sonsuza kadar yaşama hakları vardır ve mutluluğu bileceklerdir. İyilik etmeyen diğer kişiler de özlenmeye hakları olmayacaktır. Fakat eğer bir şahıs, tekrardan yaratılacaklar arasında değilse, o kişi, hakikatten yok olamaz. Ölüm, önemli birşey değildir, ve bundan korkmamalıyız. Tıpkı uyukuya düşme gibi birşeydir, yalnız sonsuz bir uyku. Ve bizler, sonsuzun bir parçası olduğumuz için, oluştuğumuz madde yok olamaz. Toprakta, bitkilerde ve hatta hayvanlarda var olmaya devam eder fakat insancılığını ve hüviyetini tamamıyle kaybeder.Yaratıcılarımız tarafından kesin bir yapıya göre organize edilen bu sonsuzluk parçası, sonsuzluğa tekrar dönüp, canlı olan ve Dünya olarak bilinen küçük bir topun parçası olmaya devam eder. Herkesin, yaşama, sevmeye ve ölüme hakkı vardır. Herkes kendi hayatının ve ölümünün direktörüdür. Ölüm hiçbirşey değildir fakat cefa çekmek müthiş (derecede yazık)birşeydir, ve bunu yok etmek için elde gelen herşey yapılmalıdır. Çok acı çeken bir kimse intiham etme hakkı vardır. Eğer bu kişinin hayatı boyunca yaptıkları iyi ve olumluysa, Ölümsüzler dünyasına kabul edilecektir. Eğer sevdiğiniz bir kimse çok acı çekip ölmek istiyorsa, fakat intihar etmek gücü yoksa, kendi hayatlarını almaya (onlara) yardım et. Ne zaman ki bir gün, bilim, cefalığı yok etmekle ilerleme kaydeder, kendinize, intihar etmemenin doğru birşey olup olmadığını sorabilirsiniz. TOPLUM VE HÜKÜMET Tıpkı insan varlığının beyini olduğu gibi, toplumun, karar geçirmesi için hükümeti olması çok gereklidir. Ve böylece, zekiliği başa koyan ‘Dahikrasi’yi uygulayan bir hükümetin kurulması için elinden her geleni yapmalısın. Dahikrasi ve insancılığı savunan dünyasal politika partisi kuruluş/yartılışında iştirak edeceksin. Elohim’in verdiği mesajın ilk bölümünde anlatıldığı gibi ve adaylarını da destekleyeceksin. Yalnız Dahikrasi yöntemiyle insanoğlu tamamıyle altın çağına girebilecektir. 134 Toplam Demokrasi iyi değildir. Bütün hücrelerin emir verdiği bir vücut uzun yaşayamaz. Yalnız zeki/akıllı insanlar, insanlığı ilgilendiren kararlar geçirmekte izin verilmelidir. Böylelikle oy vermeyi reddedeceksin, ancak, Dahikrasi ve insancılığı savunan bir aday seçilmek için durmaktadır. Ne evrensel oy ne de halkın oy fikirleri, dünyayı yönetmek için yeterli yöntemlerdir. Yönetmek, koyun gibi halkın tepki ve davranışlarını takip etmek değil önceden görebilmektir. Ki aralarında yalnız küçük bir miktardaki kişiler insanlığa yol gösterecek derecede yeterince uyanıktır. Çok az uyanık insan var olduğu için, kararları, evrensel oy üzerine veya fikir oylarına göre alınırsa, kararlar çoğulun tercihi olacaktır. Ve böylece uyanık olmayanların böyle insanları, en yakın memnuniyet ilgilerine yanıtlarlar veya içgüdü tepkilerin sonucu, ki engelleyici şartlandırma maphıs gömleğinin şuuraltı hapsi içndedirler. Yalnız Dahikrasi ki seçkili demakrasidir, değerdir. Elohim’in mesajının ilk bölümünde bahsedildiği gibi zalnız zeka dereceleri ortalama dereceden yüzde elli derece üstün olanlar seçime adaylıklarını koyabilirler ve yalnız onlar ki zeka dereceleri ortalamadan yüzde onderece üstün olanlar oylarını verebilsinler. Net zekalığı ölçmek için, bilim adamları halıhazırda tekniker geliştirmektedirler. Onların öğütlerini (takip edip) dinleyip ve öyle bir şekilde hareket ediniz ki, insanlığın en değerli madeni (elması) üstün derecede yetenekli çocuklar- dahiliklerine uygun eğitim alsınlar, çünkü normal eğitim yalnız ortalama zekalı çocuklar için kurulmuştur. Birkimsenin zekiliği, elde ettiği birçok diplomalarla ölçülemez ve de bu, yalnız hatıranın oldukça ilginçsiz fakültesine dayanır ki bilgisayarlar bunun yerini alabilir. Zekalık, çığ/ham vaziyetinde bir kalitedir ki, işci veya köylüleri, mühendisler ve profesörlerden daha zekalı göstermektedir. Bu bir sağduyu ve de yaratıklı dahi olarak bahsedilmektedir. Çünkü birçok icatlar sağduyudan başka birşey değildirler. Halıhazırda bahsedilği gibi, yönetmek, önceden sezebilmektedir ve insanlığın karşısında bulunan bütün büyük/yüce problemler geçmiş ve yeteneksiz hükümetlerin basiretleri/ihtiyatları olmadığını ispat eder. Problem, yöneten insanların değil, onları seçmkte kullanılan tekniktir: Bizleri yönetenleri seçtiğimiz yöntem problemdir. Basit demokrasi, seçkili demokrasiyle yerleştirilmelidir- Bu Dahikrasidir, ki zeki insanları başa koyar. İnsan kanunları zaruridir ve onlara saygı gösterirken haksız ve eski olanları da değiştirilmesinde katkıda olmalısın. Her neyse, Yaratıcılarımızın kanunlarını insan kanunları üzerine seçmekten 135 çekilmeyin çünkü bir gün gelip insan hakemleri yaratıcılarımız tarafından yargıya çekileceklerdir. Zorbalığı/şiddetliği yok edip cürüm sayılanları veya sosyalsız ani arzularıyla diğerlerinin hürriyetlerine engel olanlara engel olabilmek için tıbbi yöntemin keşfine kadar, polis gerekli olacaktır. Askerlerin aksine ki savaşın muhafazcılarıdırlar, polis ofiserleri barışın muhafazcılarıdırlar ve bilim bu problemi çözene kadar onlar zaruri olacaklar. Askerliğin mecburi olan ülkelerde, askerliğe katılmayı kabul etmeyeceksin. Bunun yerine vicdanlı (dürüst) itirazcı (durumun) verilmesine arzu edeceksin ki, senin silah kullanılmayan/taşınmayan bölümünde hızmet etmene sağlanacaktır ve de dini ve filizofik inançların yoldaş/arkadaş insanları öldürmene yasak ettiğinden hakkındır. Bu durum, yaratıcılarımız Elohim’e inananlar ve Raelian hareketinin Rehberler Rehberinin talimatını takip etmek isteyenler içindir. Birçok gençlerin düşüncesine aksin, vicdani retçiler hapse atılmazlar fakat sivil görev olarak silah kullanılmayan bölgelerde çifte zaman olarak görev etmektedirler. Bir sene yoldaş insanları öldürme tekniklerini öğrenme yarine iki sene yazıhanede çalışmak daha iyidir. Dünyanın bütün ülkelerinde askeri görevler hemmenden yok edilmelidir. Bütün profesyonel askerler Dünyanın barışını koruyucularına hürriyetlik ve insan hakları için görevli olanlara dönüştürülmelidirler. Değerli tek bir hükümet sistemi, Dahikrasiyi uygulayan ınsancılıktır. Kapitalizim yanlıştır çünkü insanları paraya esir etmektedir ve diğerlerinin arkasından az kişilerin faydalanmasına (zengin olmasına) yol açmaktadır. Komunizim de yanlıştır çünkü özgürlük yerine eşitliğe çok fazla önem vermektedir. Başlangıçtan, doğumdan beri eşitlik olması lazımdır, daha sonra değil. Herkesin, yeterli bir şekilde doğru bir hayat yaşamaya hakları var olmasına rağmen, onlar ki yoldaş insanlara daha fazla hızmet verir toplum için hiçbirşey etmeyenlerden daha fazla kazanmaya hakkı vardır. Bu, can sıkıcı/ağır işleri robotların yapabileceği zamana kadar geçici bir durum olduğu (zamana kadar olacaktır) bellidir. Ve parayı tamamıyle yürürlükten kaldırdıktan sonra, bütün insanlar kendilerinin gelişmeleri için faaliyetlere katıla- bileceklerdir. Ayni zamanda bazı insanlar açlıktan ölürlerken diğer insanlar yiyeceklerin fiyatlarını yüksek 136 tutabilmek için çöpe atarlar. Bu yiyeceği çöpe atmak yerine, yemek için hiçbirşeyleri olmayanlara dağıtılmalıdır (verilmelidir). İş, kutsal bir şeydir diye düşünülmemelidir. Herkes, işlemeseler bile, rahat bir şekilde yaşama hakları vardır- ve kendilerini geliştirip ifa etmek için hangi alanda ilgileri varsa o yönde çaba göstermelidirler. İnsanlar organize olurlarsa, bütün zaruri işleri otomatik makineler tarafından yerine getirebilmelerine çok zaman olmayacaktır. Ve böylece herkes serbestce gelişip (büyüyüp) ifa başarılığı hissine varacaklardır. Eğer bütün insanlar zihinlerine koyarlarsa, yalnız birkaç sene içinde, işleme ihtiyacından kurtulabilirler. Bunu, yerine getirebilmek için, muhteşem bir heves, heyecanlık ve beraberlikle insanlığı maddi sıkıntıdan özgürlüğe çıkarabilecek. İnsanlığın bütün teknolojik ve bilimsel kaynakları bir araya getirilip ve de bu alanlarda çalışan bütün kişiler özel ilgiler yerine bütün toplumun iyiliği için zihinlerini/başlarını bir araya toplayarak çalışmalıdırlar. Bütün kaynakları kullanın, ki şu anda askeri ve nükleer bombaların geliştirilmesi ve hatta uzaya uçuşlar üzerine harcanmaktadır. Ne zaman ki insanlık maddi sıkıntıdan serbestir böyle şeyler daha iyi planlanıp daha kolay bir şekilde yerine getirilebilir. Sizlerin, insan gücünü daha iyi bir şekilde yerleştirecek elektronik malzeme ve bilgisayarlarınız vardır, bütün bunları işe koyun ki bu teknoloji insanlara hızmet etsin. Bir iki sene içinde tamamıyle değişik bir dünya kurabileceksiniz/ yapabileceksiniz. Altın çağa uğradınız/vardınız. Kendinizi, bütün sıkıntılı/ağır işlerden kurtarıp, gelişip ifa edebilmek için biyolojik robotları yaratabilmek için elinizden gelen herşeyi yapın. Şehir kuruluş ve gelişimi, Elohim’in ilk mesajında açıklandığı gibi tekrardan göz önünde tutulmalıdır/alınmalıdır. Bireysel (kişisel) evlerin doğayı yutmaması için, açık kır içerisinde, çok yüksek toplum binaları kurmalısınız. Hiçbirzaman unutma ki, eğer her kimse küçük bahçeli bir evi olursa, kırlıklar tamamıyle kaybolurlar. Bu toplum binaları, insanların her istedikleriyle teçhiz edilmiş şehirler olmalıdırlar ve her biri 50.000 kişiyi barındırabilmelidir/yerleştirebilmelidir. Sizler de bir gün yaratıcı olup onu tekrardan yaratabilirsiniz (bileceksiniz) doğaya saygı göstermeniz lazımdır. Doğaya saygı göstermekle, onu yaratanlara, yaratıcı atalarımız Elehim’e saygı gösterirsiniz. 137 Hayvanlara hiçbir zaman ezgilik etmeyeceksiniz. Etlerini yemek için onları kesebilirsin fakat onlara hiçbir ezgilik vermeden. Halıhazırde belirtildiği gibi, ölüm hiçbirşey değildir, ezgi çekmek kötü ve iğrenç birşeydir ve hayvanlara ezgi vermekten uzak durmalısın. İnsanların da ezgi çekmelerinden engel olmalısın. Bununla birlikte, çok fazla et yeme ki daha iyi hissedebilesin. Toprağın tedarik ettiği her şeyden yaşayabilirsin/geçinebilirsin. Herhangi özel bir rejimi takip etmen gerekmez: et, sebzeler, meyvalar ve diğer bitkileri yeyebilirsin fakat, diğer canlı hayvanların etlerini yeyip üzerlerinde yaşamak istemez bahanesi altında vecetaryan rejimi takip etmek deliliktir. Senin gibi bitkiler de canlıdır, ve senin gibi cefa çekerler ve bunun için bitkilere cefalık ettirmeyeceksin. Alkollü içkilerle kendini sarhoş etmeyeceksin. Yemek yerken birazcık şarap içebilirsin, ki toprağın bir ürünüdür. Fakat hiçbir zaman kendini sarhoş ettirme. Alkollü içkileri istisnalı zamanlarda/durumlarda içmelisin, fakat çok az ölçüde ve sağlam bir yemekle beraber ki böylece sarhoş olmayasın. Sarhoş olan herhangi bir kimse, sonsuzlukla ahenkli olma imkanı yoktur ve ne de kendisini idare edebilir. Yaratıcılarımızın gözleri önünde bu korkunç birşeydir. Sigara içmeyeceksin, çünkü insan vücudu içerisine duman çekmek için yaratılmadı. Bu vücut üzerine korkunç derecede etkisi olmaktadır ve sonsuzlukla ahenk olmakla tamam bir şekilde (hayattan) ifa etmeyi engel olmaktadır. Uyuşturucu madde almayacaksın, hiçbir şekilde kendini uyuşturmayacaksın, çünkü uyanan akıl, sonsuzluğa varmak için, dışarıdan hiçbirşeye ihtiyacı yoktur. Kendi kendini ilerletebilmek için uyuşturucu madde almaları gerektiğini düşünen insanlar, yaratıcılarımızın gözleri önünde iğrenç olarak görünmektedirler. İnsanlar kendilerini geliştirmeye ihtiyaçları yoktur çünkü herşey mükemmeldir, yaratıcılarımızın imajında yapıldığımız için. İnsanın kusurlu olduğunu söylemek ve bizleri kendi imajlarında yaratan yaratıcılarımıza hakaret etmektir. Fakat, mükemmel olmamıza rağmen, kusurelu olduğumuzu düşündükçe ve böyle düşüncelere esir oldukça kusurlu kalacağız. Elohim’in bizi yarattığı gibi mükemmel kalmayı istiyorsak günün her anında kendimizi uyanık bir vaziyette tutmamız için gayret göstermemiz lazımdır (gerekir). 138 MEDİTASYON VE DUA Sen, günde en az bir defa, kendini sonsuza uygulu, Elohim’e uygulu, topluma ve kendine olarak yerleştirip meditasyon etmelisin. (Sabahleyin) uyandığın/kalktığın zaman meditasyon etmelisin ki bütün varlığın tamamıyle sonsuzluktan şuurlu (bilinçli) olsun ve bütün fakültelerinin tamamen sahibi olabilesin. Her yemekten önce meditasyon et ki vücudunun her bölümü sen yerken yiyebilsin ve gıdalanırken ne yaptığını düşün. Meditasyonun kuru bir meditasyon olmayacaktır, tam aksine, şehvani bir meditasyon olacaktır. Kıvançlı zevk oluşana kadar, sükünet ve ahenkle sarılmanızı sağlayacaksınız. Meditasyonunuz zorlu ağır bir iş değil zevkli bir şey olmalıdır. İstemeden meditasyon etmek yerine, etmemek daha iyidir. Ailene ve çocuklarına meditasyon etmelerini zorlama. Fakat bunun yerine onlara verdiği iyilik ve getirdiği zevkten bahset ve (bu sebepten) meditasyon etmek isterlerse, bildiklerini onlara öğretmeyi çalış. En az günde bir, Yartatıcılarımız, Elohim’i güçlü(şiddetli) bir şekilde düşün ve onlara telepatik yönüyle temasa geçmeye (haberleşmeye) çalış. Bu yöntemle, duanın orijinal anlamını tekrardan keşfedeceksin. Nasıl başlayacağını bilmezsen, Tanrı duasından ilhamlık alabilirsin, ki(bu dua sırasında) söylenen sözler Yaratıcılarımızla haberleşmek/temasa geçmek için tamamen uygundur. Yaşadığın bölgede, onlara inanan diğer insanlarla yan yana haftada en az bir defa Elohim’le gurup telepatik temasına geçmeye çalış. Ve de mümkünse beraberinizde bir de rehber olsun. Elinden geldiği kadar yılda bir, son Peyganbere verdikleri Mesaja ve Elehim’e inanan bütün kişilerle toplantıya katılmayı çalış. ELOHİM’LE TELEPATİK TEMAS EDEBİLMEK İÇİN TEKNİK Burada, gökyüzüne doğru bakarak söyleyebileceğiniz örnek sözler ve bunları söylerken (anlamlarını) güçlü bir şekilde düşün. 139 Elohim, sen orda yıldızlar arasındasın. Elohim, sen ordasın ve bizleri gözlediğini biliyorum. Elohim, sen ordasın ve seninle buluşmayı çok severim. Elohim, sen ordasın, ve temasınızı hak etmeye ümit eden kimim ben? Elohim, sizleri Yaratıcılarımız olarak tanırım, ve kendimi emriniz altına alçak gönüllülükle yerleştiririm. Elohim, Claude Rael’i senin mesajcın ve benim Rehberim olarak tanırım ve de ona verdiğin mesaja inanırım. Elohim, çevremde bulunanlara elimden geldiği kadar Mesajdan haberdar olmalarına çalışacağım çünkü yeteri derecede çaba etmediğimi biliyorum. Elohim, bütün insanları kardeş ve kızkardeşlerim gibi severim çünkü onlar senin imajında yapıldılar. Elohim, zihinlerini sonsuza açarak onlara mutluluk vermeye çalışıyorum ve de bana ifşa edenleri onlara ifşa ederek. Elohim, bütün varlığımı, parçası olduğum insanlık hızmetine sunarak /koyarak onların cefalarını durdurmaya çalışıyorum. Elohim, insanlığın karanlık ve cefalıktan kurtulması için bana verdiğin akılın en üstünlüğünü kullanacağım. Elohim, ömrümün sonunda, az yaptıklarımı yeterli bulup zekilerin Dünyasında bana ebedi bir hayat bağışlamanızı ümit ederim. Sizleri/seni severim, insanları sevmiş olman gerekir ki em iyilerini sonsuzlar arasında kabul ettiniz. SANAATLAR Elinden geldiği kadar sanatkarları teşvik et ve çocukların sanaatlara ilgi gösterirlerse, onlara yardım et. Sanaat sonsuzlukla uyumlanabilmene yardım eden iyi şeylerden biridir. Her değal şeyi bir sanaat olarak diye 140 düşün. Ve her sanaatı da doğal bir şey olarak düşün. Çevreni sanat ürünleriyle kuşat. Bunlar ya kulaklarına, ya gözlerine, ya tütleme, tatlama ya da dokunma hislerine cezbederler. Duyulara cazibe eden her şey sanatkarlıktır. Müzikten, Resimden, heykelden ve her çeşit resmi olarak tanımlanan sanatlardan daha fazla (bölümler) vardır. Yemek bişirip hazırlama da bir sanaattır ve parfüm yapılışı da ki ikisi de duyulara cazibe eder. Hereşeyden en üstün duran, sevgi/aşk bir sanaattır. Bütün sanatlar ahenk (ve uyumluluktan faydalanır ve kullanır). Böylece kıymetini bilen herkesi uyumlu birşey gelip sarar. Sonuç olarak bu, bir kimse kendisini sonsuzlukla uyumlu bir şekilde yerleştirmesi durumunu yaratır. Edebiyat özellikle önemlidir çünkü, insanların akıllarını zihinlerini açıp yeni ufuklar göstermekle katkıda bulunur. Fakat edebiyat, Edebiyat için bir yaygaradır. Güzel cümleler yazmak değil, okumakla diğerlerine yeni fikirlerin nakledilmesi önem taşımaktadır. Audio vizual yöntemi daha da önemlidir, çünkü bu görme ve duyma duyularımıza ayni anda cezbetmektedir. Bunlar edebiyatın yerini daha tamam olduğu için alabilirler. Bu arada edebiyat yararlıdır. ŞEHVANİ MEDİTASYON (Tefekkür) Sonsuzlukla, yüksek bir ahenke/uyumluluğa varmak istiyorsan kendine şehvani meditaston içi bir yer hazırla. İçine sanaat işleri, resimler, reprodüksüyonlar, iğneyle işlenmiş resimler, posterler, heykeller, çizimler, fotoğraflar veya sevgiyi (aşkı) temsil etmeye niyetlenen herhangi birşeyle. Sonsuzluk ve şehvaniyetlik gözlerinin zevki için kendine (örnek olarak) yastık üzerine oturabileceğin bir yerde yere yakın bir köşe hazırla veya koltuk üzerine (ya da kür) yat, ellerinle dokunma zevki için. Burnunu hoşlandırmak için güzel tütülü yağlar yak/buhurlandır. Kulaklarının zevki için de kasete güzel hoşuna giden müzik koy. Ağzının zevki için hoşuna giden meyve dolu tepsiler, içki dolu şişeler (bulundur) koy. Ve zevklerini paylaşan ve onlarla uyumlu hissettiğin ve sevdiğin bir veya birkaç kişileri davet et, ve böylece duyularınızı beraber yedirin ve de aşk ve sevgiyle zihinlerinizi açabilmek için vücutlarınızı açın. Eğer sana biri bedensel olarak cezbediyor ve duygunun karşılıklı olduğunu hissedersin, bu kimseyi bu hazırladığın yere davet et. Beraber, yüce bir uyumluluğa/ ahenke varabilirsiniz ve beş duyularınızı 141 tatmin ederek sonsuzluğa yanaşmaya yardım edecektir. Bu duruma, bütün zevklerin sentezi ilave edilecektir. İki kişinin tam uyumluluk içinde bedensel birleşimi(cinsel ilişkisi) ve de sevişmenin ışınlanması/parlanması. Belli ki ruhani yönden uyumluluk var olması gerekir. Daha bir deyimle, bir birlerine yaklaşıp saygı gösterirken akılları ve vücutları arasında ortak çekicilik olması gerekir. Fakat ruhani aşk(sevgi), ifalanmış bedensel aşkı tarafından herzaman yüce edilmektedir. Sevmek, karşılığında birşey beklemeden vermektir. Birini seversen, o kişi arzu ederse kendini tamamıyle bu kişiye vermelisin. Hiçbir zaman kıskanç olma, çünkü kıskançlık aşkın/sevginin tam aksi hissidir. Birini sevdiğin zaman, ilk önce herşeyden evvel ve her yönden onun mutluluğunu aramalısın. Sevmek, diğerlerinin mutluluğunu aramaktır(istemektir), kendi mutluluğunu değil. Eğer sevdiğin kişi başkasını beğenirse kıskanç olma; tam aksine, sevdiğin kişiye mutluluk getirmek istediği için o kişiyi de sev ve dolayısıyle senin gibi amacı olduğunda (için). Kıskançlık, sevdiğin kişiyi başkası, senden daha fazla mutlu edebilme korkusudur. Ve de sevdiğini kaybedeceğini. Fakat kıskançlık duyacak yerine, elimizden geldiği kadar sevdiğimiz kişiyi mutlu etmeye çalışmalıyız ve eğer başkası bu durumda daha fazla başarılık gösterir, mutlu olmamız gerekir. Sayılan, candan sevdiğimiz bizim için değil de, basit bir şekilde onlar mutludurlar, mutluluklarından herhangi bir kimse sorumluysa. Ve, sevdiğin kişi başkalarıyle mutlu ise, bu mutluluk içinde neşeli ol. Seni seven kişiyi, başkasıyle mutlu olmadan karşı olmadığından tanıyacaksın. Seni bu kadar seven bu kişiyi, sevmek görevin olmalıdır. Ve ona mutluluğunu ayni şekilde sen de vermelisin. O yönde, evrensel aşk/sevgi yatmaktadır/bulunmaktadır/var olmaktadır. Seni mutlu etmek isteyeni reddetme, ki onu kabul etmekle onu mutlu edersin, ve bu bir aşk davranışındır. Diğerlerinin mutluluğu için neşeli ve seveinçli ol ki onlar da senin mutluluğuna sevinsinler. İNSAN ADALETİ İnsan Kuralları/kanunları, daha önce belirtildiği gibi gereklidirler fakat düzeltilmeleri gerekir çünkü onlar, yeterli derecede insanlık ve sevgiye yeterli derecede göz önünde olmazlar. 142 Ölüm cezası yürürlükten kaldırılması lazımdır çünkü hiç kimsenin diğerini, böyle daha önceden hazırlanmış soğuk bir şekilde öldürmeye hakkı yoktur. Ta ki böyle bir zaman gelir, bilimsel yöntemle, bazı insanlarda oluşan şiddetlik, toplum tarafından idare altına alınıp (bu) hastalıklarını iyileştirebilsinler, (onları) cürümleri toplumdan ayrı tutacaksın. Ve onlara eksik oldukları şeyi verin, sevgi. Ve de ayni sırada, dehşet verici hareketlerini anlamalarını sağla. Onlara, kendilerini kurtarma arzusunu da verin. Belli önemsiz kabahat işleyen insanlar ile bulaşıcı hastalık çeken ağırlanmış cürümleri karıştırmayın. Böylelikle, hafif kabahatlı olanları bulaştırmaktan önleyeceksiniz. Hiçbir zaman unutma ki bütün cürümler hastadırlar ve onları böyle görün. Bir zamanlar, sinir bozukluğu çekenleri yataklar arasında boğduğumuzu hatırladığımız zaman biz şok oluyoruz. Bir gün gelip de (bu kişileri) iyileştirebilir ve daha önemlisi suçluluk/cürümlük hastalığının oluşmasına engel olabiliriz, Bizler geriye baktığımız zaman, cürümleri/suçluları nasıl cezalandırdığımızdan şok alacağız. Sana, istemeden zarar getirenleri affet ve bilerek zarar getirenlere garaz (hınç) duyma. Onlar hastadır çünkü komşusuna zarar getiren, hasta olamsı lazımdır. (Bunun yanında/buna ilaven) diğerlere zarar getiren bu kişilerin ne kadar şansız olduğunu düşün, çünkü Elohim’in Bahçesinde sonsuz hayata hakları olmayacaktır. Fakat herhangi biri, sana veya sevdiklerine zarar getirmeye çalışırsa onu zaptet. Eğer bunu yapamazsan, kendinin ve sevdiklerinin hayatını korumak için kendini savunmaya hakkın vardır. Her ne kadarsa meşru/yasal savunma sırasında bile hiçbirzaman öldürmek için vurma. Örnek olarak, bu şahısı zararsız kılmak için onu bayıltmaya çalış. Eğer vuruşun öldürücüye dönerse, öldürmek amacın olmadığı sıraca kendini hiçbirşeyle suçlamayacaksın. Şiddetli insanları zorla zaptedeceksin ve de gerekirse direkt hareketle. Şiddetli davranış çekinilmezdir ve bunu tahammül etmeyeceksin, zorla zapdetmek mecburluğunda kalsan bile. Fakat her zaman zorbasız/dehşetsiz güç kullan, diğer bir deyimle dengeli gücün, kötü niyetsiz kullanışı, zarar vermeye çalışanları yenmek için ancak yeterli. Herhangi bir zorbalık/şiddetlik tehditi, hakiki yapılmış zorbalık olarak ciddi bir şekilde muammele edilmelidir. Zobalığı tehdit etmek, mümkün olabileceğini düşünmektir ve bir kimse amacını yerine getirebilmesi için 143 kabul edilici bir yöntem olarak görüşüdür. Diğerini zorbalıkla korkutan bir kimse, zorbalığı yerine getirmiş olan bir kişi gibi/kadar tehlikelidir. Böyle zorbalıkları tehdit edenlere Tıbbi tedavi bulunana kadar, bu kişiler toplum dışarısında tutulmalıdırlar ve davranışlarının kötü olduğunu anlamalarını sağlamalıyız. Diğer insanları rahine alan kişilerle ilgilenirken, ilk olarak, rahinecilerin elinde bulunmayan masum insanları düşün. Diğer insanları rahine alan kişiler hastadırlar ve istediklerini yerine getirmemeniz gerekir. Ve gerçekte toplum, istediklerini hiçbir zaman yerine getirmemelidirler çünkü ederlerse, diğer cürümleri/canileri de böyle hareketleri kopya etmelerini teşvik edip tehditlerine haklılık verirler. Bütün insanlar, ne çeşit ırkdan gelirlerse bile, doğum sırasında eşit hak ve fırsatları olmalıdır. Her nasılsa, ne renkte olurlarsa delilere karşın ayırtmalık et. Dünyayı nüfuslandıran bütün ırklar, Elohim tarafından yaratılmışlardı ve eşit derecede saygı verilmelidirler. Bu mesajın ilk bölümünde yazıldığı gibi, bütün insanlık bir dünya hükümeti kurmak için birleşmelidir. Esperanto vardır ve eğer başka biri daha iyi birşey teklif edemezse, Esperantoyu seç. Parayı yürürlükten kaldırma imkanı olana kadar, milli parayı yerleştirmek için yeni bir dünya parası/dövizi yaratın. Bunun içinde, parasal krizlerin çözümü yatmaktadır. Hiçkimse daha iyi birşey teklif edemezse, federalist sistemini kullanın. Bütün dünya ülkelerinden bir federasyon kurun/yaratın. O bölgelere bağımsızlık veriniz ki istedikleri gibi kendilerini idare(organize) edebilsinler. Dünya, ne zaman ki ayrı ülkelerden değil, federasyonluk altında birleşmiş bölgelerden oluştuğu zaman Dünyanın geleceğine hüküm olup ahenk/uyumlu içinde yaşayacaktır. BİLİM Bilim insanlık için en önemli birşeydir. Bilim adamlarının kaydettikleri ilerlemelerden kendini uyarı tutacaksın, çünkü onlar, sizin bütün problemlerinizi çözebilirler. Bilimsel icatların(keşiflerin) yalnız kar yapmayı düşünenlerin eline düşmesini bırakmayın ne de askeri eline ki onlar bazı icatları hayalsal düşmanlar üzerine sözde üstünlük koruyabilmek için sırlı saklamaktadırlar. Senin dinin bilim olmalıdır, ki Elohim seni bilimsel yöntemle yaratmıştı. 144 Bilimsel olmakla, yaratıcılarınızı memnun etmektesiniz. Çünkü sen de onlar gibi davranmaktasın ve onlara, onların imajında yapıldığını anladığını göstermektesin. Ve içerinde bulunan bütün mevcut gücünden yararlılık etmekten hevesli olduğunu göstermektesin. Bilim, insanlığı yok edip yabancılaştırmakla değil koyuverip hızmet etmekle kullanılmalıdır. Sizler, yalnız mali ilgiler altında çalışmayan bilim adamlarına/kadınlarına güveniniz. (Güvenebileceğiniz bilim adamları mali ilgiler altında çalışmayanlardır) Sporlara katılabilirsiniz ki onlar, sizin denge ve sağlığınız/uyumlulu[unuz için çok iyidir. Özellikle bireysel kontrolü geliştiren sporlar. Toplum, şiddetli ve hatta çok şiddetli sporların yer almasına izin vermelidir. Bunlar emniyet (valves)?TR? Gelişmiş ve barışcıl bir toplum şiddetli oyunları olması lazımdır ki şiddetliğin görünüşünü muhafaza etsin, ve arzu eden gençler, ayni şeyi arzu eden diğerleriyle şiddetli olabilsinler. Bu, ötekilerinin de bu çeşit sergiyi/gösteriyi seyredip kendi şiddetli hislerini serbest bırakabilsinler. Düşünce ve kafa kullanışı gerektiren oyunlara da katılabilirsiniz. Fakat para yürürlükten kaldırılmadığı sürece, para kazanmak için oyun oynamayın; daha iyisi kendi zihninizin çalışma zevki için oynayın. Claude Rael’den sonra yazılarınızı, 1946’nın “sene bir” olarak tarihleyeceksiniz. Böylece, 1976 Claude Rael’den sonra yıl 31 veya Kova çağının 31’inci yılı veya açıklama/ifşa çağının 31’inci yılı veya Altın çağının 31’inci yılı. İNSAN BEYİNİ İnsan beyninin potansiyelini (mevcut gücünü) anlamaya daha çok uzun yolumuz (zamanımız) vardır. Örnek olarak, altıncı duyu, direkt sezgi, genç çocuklarda geliştirilmelidir. Telepati dediğimiz budur. Telepati, yaratıcılarımız ELOHİM’le direkt olarak haberleşmemize imkan eder. Birçok (Medium)lar bana gelip ne yapsınlar diye sordular çünkü “öteki taraftan” isimdirdikleri yerden mesajlar alıp bana yardım etmek için benimle temasa geçmelerini söyleyip ve kendi sırama göre onların ışıklarını getirmeye. (Medium)lar çok önemli insanlardır çünkü ortalamadan dah üstün telepatik yetenekleri ve zihinleri uyanık durumun yolundadır. Potansiyellerini tamamıyle öğrenmek için meditasyon etmeye çalışmalıdırlar. 145 Ben Claude Rael, bütün bu (Medium)lar ki böyle mesajlar aldılar, benimle temasa geçip, devamlı toplantı organize edebilmemiz için gayretle bekliyorum. Haber edilmeyi arayan hakiki mediyumların hepsi talimat alacaklardır. Bir beyinin gücü büyüktür/yücedir fakat birçok beyinlerin gücü sonsuzdur. Bırakın, kulakları olan duysunlar. Anlamadığın ve bilim adamlarının açıklayamadığı bu şeyleri hiçbir zaman unutmayın çünkü bunlar da Elohim tarafından yaratılmıştır. Saat mühendisi, yaptığı saatın bütün parçalarını bilir. APOKALİPS - AÇIKLAMA Unutmayın ki ‘Apokalips’ hakikatte “Açıklama çağı” önceden haber edildiği gibi (kahanette bulunduğu gibi) geldi. Söylenmiştir ki, zaman geldiğinde birçok sahte peygamberler ortaya çıkacaktır. Bu zamanın gerçekten geldiğini görmek için yalnızca etrafına bakman gerekir. Sahte peygamberler, burçları yazan yazarlardır ki gazeteler bunlarla doludur, ve Elohim’in eski zamanların ilkel insanlarına verdiği eski yazıların her sözüne yapışıp bilimin faydalığını reddeden birçok kişiler de vardır. Böyle sahte peygamberler, çok eski zamanda, gökten geldikleri için, onları Tanrı olarak gören ilkel dar kafalı insanların onları dinlerken korku içinde kopya ettikleri yazılara inanmaya tercih ederler. Bunu yerine, gökyüzünden gelen herşey önünde artık ahmakca dizlenmeyip – şimdi insanlara verilen Elohim’in mesajlarına inanmaları bakarsan gerekir. Bu sonraki insanlar, Evreni anlamaya çalışırlar ve onlara yetişkin olarak bahsedilirler. Fakat etrafına bakarsan, mutaassip/yobaz kalabalıklarını ve engelleyici dini tarikatlarını göreceksin ki doğruya susuz olan genç ve izlenimci insanları çeker/cezbeder. Bir filozof bir zaman dedi ki, “Hz İsa gelip insanlara takip etmeleri için yolu gösterdi fakat herkes parmaklarına dik dik baktılar”. Bu cümle üzerine meditasyon et. Önemli olan mesajcı değil, mesajı gönderen ve mesajdır. 146 Doğu tarikatların arasında yoldan çıkmayın. Gerçek, Himalaya dağlarının üstünde ne de Peru dağlarında bulunur. Bunu, kendi içerinde bulacaksın. Fakat eğer seyahat etmeyi ve yabancı ülkeleri seversin, bütün bu uzak ülkelere git. O zaman anlayacaksın ki vaktini boşa harcadın ve aradığın, bütün bu zaman içinde içerindeydi. Kendi içerinde seyahat et, aksi takdirde, sen yalnız bir turist olursun. Yoldan geçip kendi içerilerini arayanları seyrederek gerçeği bulacağını zannedeceksin. Onlar belki de bulacaklar, fakat onları seyredenler elbette bulamayacaklar. Kendi içerinde seyahat etmek için uçağa girmen gerekmez. Akıl veya akılı uyandırmak hakkında, Doğu, Batıya öğretecek hiçbirşeyi yoktur. Aslında tam aksi doğrudur. Kutsal ineklerin geçişini syrederken açlıktan ölen insanlar arasında akılı nasıl bulacaksın? Tam aksine, öldürücü ve ilkel inançlarıyla yıllarca zincirlendirilmiş insanların yardımına zeka ve bilimiyle yardıma gelen Batıdır. Şansla değildir ki batı ülkeleri üçüncü dünya ülkelerinin çektiği ayni problemleri geçirmiyorlar/çekniyorlar. Kafanın hüküm ettiği yerde vücut açlıktan ölmez. Nerede engelleyicilik hüküm edere orada vücut yaşayamaz. Açlıktan ölenlere yiyecek verip Dünyadaki kıtlık/açlık problemlerini ilkel insanlar çözebilirmi? Onlar, kendilerini yedirmekte yeterli derecede zorluk çekmektedirler ve sen orda akıl bulmayı mı umuyorsun? Başlangıçta, Dünyanın bütün insanları ayni şansları olmuştu. Bazıları problemlerini ve hatta ihtiyaçlarından fazla imal ve yiyecekleri vardır ve ayni sırada, diğerleri hayatta kalabilecek kadar yeterli yiyecekleri bile yoktur. Kendi fikrine göre, ötekilerine hangileri yardım edebilir? Açık zihinlik yolunda, Batı insanlarının kaydedecekleri yol epeyce uzundur fakat Doğu insanları, Batı insanlarının başardıklarının onda birini bile elde edemediler. TELEPATİK HABERLEŞME (KOMİNİKASYON) “AKIL ve madde sonsuza kadar ayni şeydir” diye belirtilmiştir Bardo Thodol’da Tibet’in “ölüm kitabı”ında ve bu iktibas bu bölüme uygun bir tanıtmadır. Eğer, üstün kaliteli telepatik haberleşme yapmak istiyorsan saç ve sakalını kesme. Bazı insanlar, başları (yılbır gibi) tırşlamış olsa bile, yeterli derecede gelişmiş telepatik uzuv’ları vardır. Fakat en iyi sonucu 147 elde etmek istiyorsan, yaratıcıların yüzünde ve başında büyümesi için yaptıklarını kesmeyin. Eğer büyürse, sebebi vardır, çünkü hiçbir bedeni özelliklerin (karakteristiklerin) sana sebepsiz verilmemiştir. Yaratığa saygı göstermekle yaratıcıya saygılı olursun. Yaratıcılarınla temasa geçebilmek için en iyi zaman, uyanırkendir. Çünkü vücudun uykudan çıkarken aklın da tekrardan uyanıyor. Mekanizma o andar başlar, ve bu mekanizmayı (belirli bir şekilde) çalıştırmaya başlamalısın, zihnini (bilerek/isteyerek) çevrendeki herşeye ve sonsuzluğa imkan olduğu kadar açmalısın. Bu işlemi durdurmamak için elinden geldiğini yap. Ayaklarını çarpıp, yere otur, daha iyisi, arka üzerine yere yat. Mümkünse, kendini açık havada ve gökyüzüne bakabilir birşekilde koydur. Akıl/Zihin bir gül gibidir. Sabahleyin, açılmaya başlar, fakat hala daha bir budayken genellikle onu sen budalarsın. Eğer birazcık beklersen gül açılacaktır. Bedensel zindelik etmek iyidir, fakat akıl zindeliği etmek çok daha iyidir. Ve de ilk çabalamanda bir sonuç elde etmezsen, sabırsızlık gösterme. Ne zaman ki bir organ kullanılmaz, gıdasızlıktan zayıflar. Ne zaman ki bacağın uzun bir zaman alçı içerisinde kalır normal hareket ve kullanışını tekrardan kazanmak için çok bedeni tedavi istersin. Gökyüzüne bakıp, çevrende bulunan herşeyi ve bulunduğun yeri düşün. (içinde yaşadığın) evin içinde kendini göz önünde tut, taş duvarlar arasında kaybolmuş küçük bir nokta. Senin gibi ayni anda uyanan/kalkan insanlara göre kendini göz önünde tut, ve Dünyanın diğer bölümlerinde yatağa giren insanlara göre. O anda doğanları düşün, birbirleriyle cinsi yönden birleşenleri, ezgi ve acılık çekenleri ve o anda işleyen veya ölenleri düşün. Herkesi düşün ve kendini ona ve kendi seviye varlığına göre yerleştir. Sonsuzca büyüğe göre de kendini yerleştir. Bulunduğun kasabayı, şehiri düşün, ülke olan manzara içinde kaybolmuş küçücük bir nokta gibi. Ve uçak içindeymiş gibi, aklında, yerden oldukça yükseklere uç. Ta ki, şehir ve kıta harita üzerinde, küçük bir noktadan fazla birşey değildir. Dünya üzerinde bulunuş gerçeğinin farkında (bilincinde) ol, insanlığın parazitten başka birşey olmadığı küçük bir top. Farkına olmamanıza rağmen, devamlı olarak dönüyor. Ona göre, kendinizi yerleştirin ve aya göre, ki dünya etrafında dönüyor ve de güneş etrafında ve buna eklen, Güneşiniz galaksimizin merkezi etrafında. 148 Yıldızların hussusuna göre kendini yerleştir ki onlar da güneş olup etraflarında gezegenler dönmektedir. Bu gezegenlerde de sonsuz sayıda diğer varlıklar, yaratıklar yaşar. (Bu gezegenler arasında) yaratıcılarımız Elohim’in Dünyası ve de Edebilerin Gezegeni. Belki bir gün buraya sonsuzluğa kadar kabul edileceksin. Diğer canlıların yaşadığı dünyaların hussusuna göre kendini yerleştirbazıları bizden daha ileri bazıları da bizden daha geri ve evrenin merkezi etrafında dönen galaksilerin hussusuna göre. Son olarak, kendini bütün evrenimizin hussusuna göre yerleştir ki kendisi(evrenimiz) bir atomun atomu içinde ve molekülün ve belki de diğer dünyalarda hayat olup olmadığını merak eden bir kişinin kolu üzerinde olmaktadır... Bu sonsuzca büyüğün hussusuna göredir. Ve vücudunun bütün önemli organlarına ve de diğer bölümlerinin hussusuna göre de kendini yerleştir. Şu anda, çalıştıklarından farkında olmadığın bütün organlarını düşün. Sen ona sormadan çalışan kalbini düşün, kanını, beynini ve bütün vücudunu dolaşıp (sulayarak) canlı tutan ve de bütün bunların farkında olmanı sağlamaktadır. Kanını oluşturan ve vücudun içinde doğan hücreleri düşün, onlar ki çoğalırken zevk alıyorlar ve senin farkında olmadan ölenleri ve belki de varlık kişi olmana yardım ettiklerinden şuurlu olmak. Bu hücreleri oluşturan molekülleri düşün, ve bu molekülleri oluşturan atomları, galaksilerin merkezi etrafında güneşler gibi dönen ve bu atomları oluşturan zerreler ve diğer gezegenlerde hayat olup olmadığını soran hayatın bulunduğu zerrelerin zerrelerini... Bu sonsuzca küçüğün hussusuna göredir. Kendini, aşağıda ve yukarıda olanlara sevgi ışındırmakla ve sonsuzun bir parçası olduğunun şuuruyla, sonsuzca büyük ve sonsuzca küçükler hussusuna göre ahenkli bir şekilde yerleştir.Ve Yaratıcılarımız Elohim’e doğru sevgi mesajını (hakkında) güçlü(şiddetli) bir şekilde düşün, onları görme arzunu, birgün onlara katılmanı, seçilmiş olanlar arasında olabilmek mükafatını kazanmak gücü olabilmeni onlara doğru yollamaya çalış. Ve sonsuzlukla uyumlu olabileceğin için, bütün gün bütün gücünle etrafında iyilik etme hazırlığında ve hafif hissedeceğini duyacaksın (hissedeceksin). Yalnız veya diğerleriyle bu idmanı meditasyon odasında gündüzün de yapabilirsin/edebilirsin. Fakat, mükemmel uyumluluk anı, birleşmeniz sırasında kendinizi beraberce sonsuzla ahenkleştirmek, sevdiğin biriyle bedensel yönden/olarak birleşmeniz sırasında olacaktır. 149 Akşam üzeri, gökyüzü yıldızlarla dolu iken ve hava sıcaklığı hafifdir, yere yat. Göklere (yıldızlara doğru) bakıp, Elohim’i güçlü bir şekilde düşün, bir gün onlar arasında olma hakkını arzu et, ve sana yapman için, arzu edeceklerini / isteyecekleri niye istediklerini açık bir şekilde anlamamana rağmen tamamıyle yapmana hazır olduğunu kuvvetli bir şekilde düşün. Yeterli bir derecede hazırsan, belki de bir işaret göreceksin. Böyle, yerde arka üzerinde yatırken, duyu organlarının ne kadar sınırlı olduğunun farkında ol, ki sonsuzluğu (idrak/algı) tasavvur etmene çektiğin zorluğu açıklar. Bir güç seni yere çivilemektedir çünkü bir hareketle yıldızlara uçamazsın, buna rağmen, seni yere bağlayan bir ip göremezsin. Milyonlarca insanlar binlerce binlerce radyo istasyonları dinliyorlar ve atmosferde yayın edilen yüzlerce televizyon proğramları seyrediyorlar ve yine de bu, ses ve görüntü dalgalarını ne görüp ne de duyabilmektesin. Pusulalar hep kuzeyi göstermektedirler ve yine de bu harakete sorumlu olan gücü ne görüp ne de duyabilmektesiniz. Ve tekrarlarım ki, sizlerin duyu organlarınız çok sınırlıdır, ve evren gibi, enerjiler sonsuzdur. Kendini ve içindeki organları uyandır ki şüphe etmediğin fakat algı etmediğin dalgaları almana imkan olacaktır. Basit güvercinler kuzeyi bulabilmektedirler ve sen, bir insan, bulamazsın. Bir an için bunu düşün. Daha ileri , orgabları gelişen çocuklarınıza bütün bunları öğretin. İşte “Yeni İnsanlık” böyle doğacaktır, ve yetenekleri, şu andaki insanlarda sonsuz derecede daha üstün olacaktır. Büyümesi sona erdiği zaman, yürümeyi öğrenmeyen bir adam daha sonra öğretilmesine rağmen her zaman sakat kalacaktır. Böylece, çocuklarınızın zihinlerinin gelişmeleri sırasında açmalısın ki bütün fakülteleri (çiçek gibi) açılsın ve onlar, bizimle fakir, dar-kafalı ilkel insanlar hişbir orta ilişkimiz olamayan kişilere dönecekler. MÜKAFAT Yaratıcılarımız Elohim’i tanıyıp sevenlere bu kitap bir rehber olsun. Onlara inananları ve onlarla telepatik yönden duanın orijinal anlamını tekrardan keşfetmek, haberleşmeyi yoldaş insanlara iyilik edenlere rehber olsun. Bana ifşa edilenlere ve benden önce açıklananlara inananlara ve bilimsel olarak tekrardan hayata gelişin bir gerçek olduğunu inananlara rehberlik olsun. 150 Böyle bütün insanlar, hayatta rehber ve amaçları vardır ve mutludurlar. Uyanık olmayanlara Elohim’in Mesajından konuşmak boşadır / yararsızdır. Uykuda olan duyamaz ve şuursuz bir akıl bir iki dakika içinde uyanmaz – özellikle uyuyan kişi uykusunu çok rahatlı bulursa. Yoldaş insanlara iyilik edenlere ve etrafınıza bu mesajı yayın. Özellikle, toplumu yiyecek kıtlığı korkusundan, hastalık ve günlük iş ezgisinden kurtaranlar arasında yayın. Bunu, kendilerine ifşa etmekle açılıp gelişmek için diğerlerine zaman vererek yaparlar ve bu gibi kişileredir ki sonsuzlar gezegenindeki ırmaklı bahçeler ayrılmıştır. Diğerlerine sadece zarar vermekten kaçınmak, iyilik etmeden, yeterli değildir. Herhangi birinin hayatı bağımsızdı, bağımsızlığı hak edecektir. Bu demektir ki, bu kimse tekrardan yaratılmayacaktır. Ne, edilmeyen kötülüklerin cezasını ödemek ne de edilmeyen iyiliklerin ödülünü/mükafatını kazanmak/lamak için. Herhangi bir kimse, hayatlarının bazı sırasında birçok insanlara ezgilik eder ve onlara doğru ezgilik kadar iyilik eder, onun durumu da bağımsız olacaktır. Edebiler(sonsuzlar) gezegeninde bilimsel olarak tekrardan yaratılmak hakkını kazanmak, hayatı sonunda belirli bir şekilde positiv değerlendirmelidirler. (değerlinme etmelidirler) Küçük çapta, etrafında iyilik etmekle tatmin olmak, üstün zekalı ve zengin olmayan bir kişi için yeterlidir fakat çok zeki veya zengin olan bir kişi için yeterli değildir. Çok zeki bir kimse, Elohim’in verdiği akılı kullanıp yaşayış durumlarını iyileştirmek için yeni teknikler icat etmekle diğerlerine mutluluk getirmek görevi vardır. Edebilerin dünyasında tekrardan yaratılma hakkını kazanacak olanlar, en hafif bir gayret bile göstermeden onlara yemek getirilecek bir dünyada yaşayacaklar ve onların zevklerini doyurmak için bilimsel olarak yaratılan şahane güzellikte kız ve erkek eşler bulunacaktır. Onlar orda sonsuza kadar yaşayacaklardır, kendilerini ifşa etmek için arzu ettikleri herşeyi yapacaklardır. Ve ötekilere ezgi gösterenler de, tekrardan yaratılıp çekecekleri ezgi ve acılar, ölümsüzlerin zevklerine eşit olacaktır. Bütün bunlara nasıl da inanmıyorsun, şimdi ki eski dinler ve bilim, mükemmel bir şekilde bir araya geliyor. Sen maddeden başka birşey değildin, toz gibi, ve yine de Elohim seni, kendi imajlarında, maddeye hakim olabilecek canlı varlığa (varlıklara) dönüştürdü. Daha sonra, tekrardan madde ve toza döneceksin ve bilimsel olarak seni yarattıkları gibi bir daha yaşamanı sağlayacaklardır. 151 Elohim, ilk insanları, onlara yapılanları yaptıklarını bilmeden yaratmışlardı. Onlar, ufak bir bilimsel deney ettiklerini zannetmişlerdi ve bunun içindir ki, bütün insanlığı ilk defa da az kalsın yok etmişlerdi. Fakat, ne zaman ki bizim gibi yaratıldıklarını anladılar, kendi çocukları gibi bizi sevmeye başladılar, ve tekrardan bizi yok etmeye yemin ettiler, kendi dehşetliğimizi kendimizin çözmesine bıraktılar. Elohim, bütün insanlığa doğru veya karşı yönden araya girmemelerine rağmen, (her ne kadar sa da) yaptıklarıyla Elohim’i memnun edip veya etmeyenleri etkilemek için çaba ederler. Eğer doğru deyilse, Elohim’le buluştuklarını iddia edenlere veya onlardan mesaj alanlara dert olsun. Onların (bu kişilerin) hayatları cehenneme dönecektir, ve başlarına gelecek dertleri eziyetlerle karşılaştıkları zaman yalanlarından pişmanlık duyacaklardır. Ve ayrıca, onlar ki Rehberler Rehberine karşı davranış ederler ve görevini devam etmekten önlemeye ‘çalışırlar’ veya onunla seyahat edip, onu takip edenler arasında kavga çıkarmaya çalışanlar, onlar da hayatlarının cehenneme döneceğini görecekler. Yukarıdan belirli bir etki gelmeden ve sonsuz cezalanmalarını beklerken, hastalık, aile ve iş zorlukları, duygusal dertler ve diğer problemlerin dünyasal hayatlarını niye işgal ettiğini anlayacaklardır. Sizler ki bu yazıları okurken gülüyorsun, zamanında yaşamış olsaydın (Hz) İsa’yı çarmıha gerecek olanlardan biri olacaktın. Hala şimdi de onun kukla modeli altında aile üyelerinin doğup, evlenip ve ölmelerini görmek istersin, çünkü bu, gelenek ve göreneklerimizin bir parçası olmuştur. İlk Kristiyanların arslanlar tarafından yutulduğunu seyretmeye gidenler gibi davranıyorsun ve bu yazılara inananlara doğru da alaylı (istihzalı) gülümseme atarak tımarhanede bazı zaman geçirmelerini öğüt ediyorsun. Bu günlerde, ne zaman ki bir rahatsız edici fikirleri olur, çarmıha gerip veya vahşi hayvanlara yedirilmezler, (hayır) bu oldukça vahşi barbarlıktır. Bunu yerine, böyle kişiler tımarhaneye gönderilirler. Böyle müesseseler iki bin yıl önce var olmuş olsalardı, İsayı ve ona inananlar böyle bir yere hapsedileceklerdi. Ebedi hayata inananlara gelince, sevdikleri birini kaybettikleri zaman niye ağladıklarını sor. İnsanlık, Elohim’in işini (ürününü) bilimsel yönden anlamadığı sürece, elle tutulmayan, gözle görülmeyen “Allaha” inanmak doğal birşeydi. Fakat şimdi, Bilim sağolsun, sen anlıyorsun ki madde hem sonsuzca büyük hem de sonsuzca küçüktür ve artık ilkel atalarınızın inandığı gibi “Allaha” inanma bahaneniz (mazaretiniz) yoktur. Bizim Yaratıcılarımız, Elohim, eski yazılarla gerekli karşılaştırmayı yapabilip ve hayatın nasıl 152 yaratılabileceğini anlayabilme yetenekleri olan insanlar tarafından tanınmaya niyetleri vardır. Bu insanlar sonsuz yaşama hak kazanacaklardır. Kristiyanlar! Yüzlerce okudunuz ki İsa tekrardan gelecek ve yine de, o, yarın gelirse onu tımarhaneye atacaksınız. Gelin gözlerinizi açın. İsrailin oğulları, Mışayınızı (Peygamberinizi) hala daha bekliyorsunuz ve yine de kapınızı açmıyorsunuz. Budistler! Yazılarımız açıklıyor ki yeni Buda batıda doğacaktır. Beklenen işaretleri tanıyınız. Müslümanlar! Peygamberleri öldürmekle Yahudilerin hata ettiğini Hz Muhammed size hatırlatmıştı, ve Kristiyanlar da onu gönderenden fazla hatalı bir şekilde taparcasına sevdiler peygamberlerini. Ve (son Peygamberi) Peygamberlerin sonuncusunu hoş buyurun ve onu gönderenleri sevin. Elohim’i Yaratıcılarınız olarak tanırsanız, ve onları sevip hoş buyurmayı arzu edersin, bütün yeteneklerini kullanarak diğer insanlara elinden geldiği kadar iyilik etmeye çalışırsan, yaratıcılarınızı devamlı olarak düşünüp, telepati yönüyle onları sevdiğini göstermeye çalışırsan, görevini tamamlamak için Rehberler Rehberine yardım edersen, sen, hiç şüphesiz olarak sonsuzların dünyasında bilimsel olarak tekrardan yaratılma hakkını kazanacaksın(ız). Ne zaman ki insanoğlu, Aya seyahat etmek için yeterli derecede enerji keşfetti, ayni sırada/zamanda Dünya üzerindeki bütün hayatı yok edebilecek yeterli enerjiye de sahip oldu. “Saat yakına yanaştı, ay da yerinden parçalandı” Kur’an’da diye söylüyor Süre 54 (Verse) 1de. Böylece, insanoğlu kendiliğini herhangi bir gün içinde yok edebilir. Yalnız son peygamberi takip edenler tahrip edilmekten kurtarılacaklardır. Eski zaman önce tahripten kurunmak için hazırlık yaparken insanlar (Hz) Nuh’a inanmayıp ona güldüler. Fakat son gülme onların değildi. Ne zaman ki Elohim, Sodom ve Gomorrah halkına geriye bakmadan şehiri terketmelerini söyledi, bazı insanlar bu uyarıya kulak vermeyip maalesef yok oldular. Şimdi ki insanoğlu, kendisini ve dünya üzerindeki bütün hayatı tamamıyle yok edebilecek seviyeye vardılar, yalnız yaratıcıları olarak Elohim’i tanıyanlar bu tahripten kurtulacaktır. 153 Sen hala daha bunların hiçbirine inanmayabilirsin, fakat zaman geldiğinde bu satırları tekrardan hatırlayacaksın ve o zaman da çok geç olacaktır. Ne zaman ki felaket yer alır ve insanların şu andaki davranışlarını göz önünde tutarsak, çok yakın bir zaman içinde yer alma şansı vardır - iki çeşit insanlar olacaktır: Yaratıcılarını tanımayıp son peygamberi takip etmeyenler, ve çok eski zamandan beri açıklananlara göz ve kulaklarını açıp bunları tanıyanlar olacaktır. İlk çeşit insanlar, son ateşli fırında yanıp ezgiyle tahrip olacaklar, son çeşit insanlar da Sonsuzlar Dünyasında Rehberler Rehberiyle alınıp götürülmekle kurtulacaklardır. Orda, eski çağların bilgili insanlarıyla zevk dolu ifşalı bir hayat yaşayacaklardır. Güzel oluşmuş vücutlarıyla muhteşem atletler tarafından arzularına tamamıyle uygulu eşitsiz güzellik ve cazibelikleriyle kız(kadın) ve erkek arkadaşlar (eşler) yanında onlara lezzetli yemekler getirilip beklenecek olanlar bunlardır. Altın ve mücevherlerle işli koltuk üzerinde oturmuş, Birbirleriyle karşı rahatlıca oturup, Orda onlara yaşlanmayan gençler tarafından beklenecekler, Akan pınarlardan dolmuş ibrik ve kadehler taşıyarak, Ne sarhoş ne de baş ağrıları olacak Ve seçtikleri meyvaları taşıyarak Ve arzu ederlerse kuş etleri, Ve güzel ve geniş gözlü sarışın genç kızlar yaptıklarına bir ödül için muhafaza ettiğimiz inciler gibi mükafat olacaktır. Kur’an, Süre 56, verses 15-24 Sizler ki bütün burada yazılanlara inanıyorsunuz, Ne zaman ki rehberler Rehberi sizi bir yere çağırıyor, her tuttuğunuzu bırakın çünkü Dünyanın sonu hakkında haber aldığı içindir. O anda yanında olursan, cefalıktan uzak, onunla birlikte alınıp kurtarılacaksın. Sizler ki inanırsınız, Elohim’in sözlerine ve hareketlerine yargılık etmeyin. Yaratılan, yaratanı(nı) yargıça çekmeye hakkı yoktur. Peygamberimize saygı gösterip sözlerine ve yaptıklarına karşı hükümlük etmeyin, çünkü onun kulaklarıyla duyarız, gözleriyle görürüz, ve ağzıyla konuşuruz. Peygambere saygısızlık gösterirseniz onu gönderenlere Yaratıcılarımıza saygısızlık etmiş olursunuz. 154 Asırlar sırasınca, Elohim’in verdiği ilk mesajlara tamamıyle bağlı olan bütün insanlar doğruydular. Fakat bu mesajlar üzerine kurulan ve onlara duygu duyanları engelleyici sistemler kullananlar yanlıştırlar. Kilse kaybolma işlemindedir ve kaybolmayı hak etmiştir. Kilsenin adam ve kadınlarına gelince, gözleri açık olanlar, son peygamberle birleşip ona verilen mesajı bütün Dünyaya yaymasında yardımcı olsunlar. Peygamber onları açık kucakla karşılayacak ve onların tamamıyle gelişip ifşa olamalarını sağlayacaktır ve ayni sırada her zaman inandıkları (Yaratıcının) mesajcısı kalacaklardır. Fakat bu sefer, insanlığı yarattıkları ve İsa’yı gönderdikleri zaman Elohim’in görevinin ne olduğunu gerçekten anlayacaklar. Binlerce senelik suçlarla ve suçlu engizisyonlarla kabuklaşıp fosilleşen kilsenin kısıtlamasından serbestleşip kendilerini gerçekten ifşa edebileceklerdir. Yapmaları gereken şeyleri yapabileceklerdir-Yaratıcıların onlara verdiği organları kullanmaları, çünkü Yatıcılarımız bize verdikleri organları kullanma başarısızlığımızdan hoş değildirler. Kilsenin erkek ve kadını beş duyularından zevk alıp sonsuza kadar veya suçlu hissetmeden, arzu ettikleri herhangi biriyle mutluluk dolu bir an olarak cinsel yönden birleşebileceklerdir. Onlar şimdi Yaratıcıları tarafından (onlara) verilen herşeyi kullanmadıkları için suçlu hissetmelidirler. Fakat eski sınırlıklarından kurtulup, onları uykuya koymak yerine gerçekten insanların zihinlerini açacaklardır. Papazların eğitildiği Roman Katolik seminarlarda şu sıralarda çok az öğrenci katılmaktadır. Fakat bazı mutsuz insanlar vardır ki insanların zihinlerini açıp etraflarına sevgi yaymak görevleri olduğunu hissetmektedirler. 50 sene önce, seminara katılanlar 50.000’e yakın bir sayıda idiler fakat şimdi yalnızca 500 kişi vardır. Bu demek olur ki, en az 49.500 mutsuz kişi vardır. Karanlık ve suçluklarla örtülü kilseye çekilmeyen fakat içerlerine Yaratıcılarımız tarafından gerçek ve ahenki yayma potansiyeli yerleştiren kişiler var olmaktadır. Sizler ki bu 49.500 kişi arasındasınız, yoldaş insanlara iyilik edip gerçeği yayma hissini duyarsını, sizler ki İsa’ya ve Yaratıcılarınıza sadık/bağlı kalmak istiyorsunuz, ki size birbirlerinizi sevmekle yaratıcılarınıza “Cenneteki Baba” ya saygı göstermenizi söyledi. Sizler ki bu mesajın doğru olduğunu hissediyorsunuz, bizimle gelin ve rehber olun. Hz Musa, Eliya ve İsa’nın geleneğinde, gelip kendinizi Elohime (vakfedin) normal hayat yaşarken Mesajlarını yayıp gerçekten kendinizi ifşa edip, Yaratıcılarınızın verdiği her duyudan zevk alasınız. 155 Sizler ki şu anda kilsenin üyelerisiniz, rengi gibi marazlı olan urubaları çıkarın, yürürlükleri sırasında altında işlenen suçların rengi. Bizimle gelin ve evrensel barış ve sevgi yolunda insanlığa rehber olun. İlkel insanların yaptığı anıtlardan başka birşey olmayan maden ve tahta gibi değersiz şeylerin tapıldığı kilseleri bırakın. Elohim, sevindiğini hissetmek için her şehirde tapınağa ihtiyacı yoktur. İnsanların onlarla telepatik yönle temasa geçmeye çalışmaları Elohi için yeterlidir. Ve böylece, duanın orijinal anlamını tekrardan keşfedip, esrarlı mistik kuytu taş binalar içinde kapatmaları yerine kendilerini sonsuza da açabilsinler. İki yüzlülük ve mistikasyonluk uzun dereceye kadar gitti. Kuruluşlar, doğru mesajların temelini kullanarak onlar üzerine kurulup şişmanlaşarak, yersiz lüks hayat yaşayarak kendi amaçlarını elde etmek için (diğer) insanların korkularını kullandılar. Bu mesajları yayma bahanesi altında savaşlar bile başlatılmıştı. Utanç! (yazık/ayıp) Fakirlerin parasını kullanarak maddi kuvvet üssü kuruldu. Utanç! Elde silahlarla komşuyu sevme vaazı edildi. Utanç! Diktatörlükleri desteklerken insan eşitliği vaaz edildi. Utanç! Kendilerini bölücü savaşlar içine atmak için insanlara, “Allah bizimledir” diye teşvik ettiler. Utanç! Birçok defalar İncil-İ şeriften şu parçalar (bölümler) alıntı yapıldı:“Ve sen, Dünya üzerinde hiçbir adamın sana baba olarak çağırmasını istemeyeceksin çünkü senin yalnız bir baban vardır ve o da cennettedir” Matta 23:9 Ve yine de kilse içinde, kendilerine devamlı olarak “Baba” “Monsignor” ve (Tanrım) Lordum olarak çağırılmalarına emin ederler. Utanç! Devamlı olarak onunan diğer yazılar bunu da söylüyor: “Hiçbir altın almayı, ne gümüş ne de bakır cüzdanlarınız içinde. Seyahatın için hiçbir çanta (alma) hatta yedek çift bir ayakkabı bile, ne de ceket veya değnek” Matta 10:9-10 Yine de Vatikanın lüks’ü içinde yuvarlanıyorlardı. 156 Utanç! Talihsiz insanlara yardım etmek için, Papaz Vatikanın bütün mallarını satmazsa, edebilerin dünyasına dürüst insanlarla beraber kabul edilmeyecektir. Doğru mesajları kullanarak insanların doğumlarını, evlenmelerini ve ölümlerini çıkarlarına kullanarak ve fakirlerin ensesinden elde edilen zenginliklerin lüksü içinde yüzmek utançtır. Bütün bunlar değişirse, ve hatalarını anlamadan bu canavvar kuruluşun üyesi olan insanlar, bunu terkedip yaptıkları hatalardan pişmanlık duyarlarsa onlar affedilip sonsuzluğa hak kazanacaklardır. Çünkü Yaratıcılarımız Elohim bizi, onların çocukları, seviyorlar ve hatalarından gerçekten pişmanlık duyanları da affederler. Kilsenin var oluşuna artık hiç bir sebep kalmadı, (Apokalips) İfşa çağı gelişi beklenirken Hz İsa’nın mesajını yaymaya güvenilmişti, ve bu çağ şimdi geldi. Ayrıca, kilse, görevini yerine getirmesine rağmen işlediği suçlardan sorguya çekilecektir. Ve onlar ki hala daha kanlı-urubalarını giyiyorlar, suçlular arasında olacaklardır. Uykudan uyanın uyuşuklar! Bu hayal edilmiş bir hikaye değildir. Eski zaman peygamberlerin yazılarını tekrardan okuyun, en son bilimsel keşiflerden kendinizi haberdar ediniz-özellikle biyolojide-ve gökyüzüne bakınız. Beklenen işaretler burdadır. UFO’lar Benliği bilinmeyen cisimler. İnsanoğlunun namladığı “uçan tabaklar” her gün görünüş ediyorlar. “Gökyüzünde işaretler olacaktır” Bunlar çok eskiden beri yazılmıştı. Bütün bunlardan kendinizi haberdar ettiğiniz zaman, hepsini aklınızda birleştirin ve uyanın. Claude Rael var olmaktadır, o gerçekten hayattadır ve o, Musanın, Ezeykelin, Eliyanın İsanın, Budanın ve diğerlerinin yazdıklarını yazmadı. O biyolog değildir fakat o peygamberler sırasının en sonudur. Peygamber’i ifşanın – ki her şeyin anlaşıldığı zaman. O, şu anda aranızda yaşamaktadır ; çağdaşı olacak kadar şanslısınız, ve verdiği eğitimi alabilirsiniz. Uyan! Kendini bir araya topla ve yola çık. Onu görmeye ve ona yardım etmek için git. Onun sana ihtiyacı vardır. Son dinin ilk öncülerinden biri olacaksın, dinlerin dini, ve ne olursa, dürüstler arasında sonsuzluğa kadar burda yerin olacaktır. Edebilerin dünyasındaki lezzetlerin tadını alacaksın. Bütün arzularını yerine getirmeye hazır olan harikulade şirin varlıkların eşliğinde. 157 REHBERLER Sizler rehberler Rehberini takip edeceksiniz, ki o Yaratıcılarımız Elohim’in “Babalarımız ki cennettedir” büyük elçisidir. Bu kitap içerisinde verilen her öğütü takip edeceksiniz çünkü Yaratıcılarınızın verdiği öğütdür. Claude Rael tarafından iletilen, peygamberlerin en sonu, çobanların çobanı, ve sizler onun dinlerin dinini kurmasına yardımcı olacaksın. Museviler, Kristiyanlar, Müslümanlar, Budistler ve de diğer dinleri olan hepiniz, gözlerinizi ve kulaklarınızı açınız, Kutsal yazılarınızı/kitaplarınızı tekrardan okuyun ve anlayacaksınız ki bu kitap en sonucusudur. Kendi peygamberlerinizin ön gördükleri kişi. Yaratıcılarımızın gelişini hazırlamamızda bize katılın. Rehberler Rehberine yazın ve o, sizler gibi diğer Raelian insanlarla temasa geçirecek. Raelian demekdir ki, Claude Rael’in ilettiği mesajı anlayan insanlardır. Bütün Dünyada bilinmesi ve harekete geçip bu mesajı yaymak için ve de devamlı olarak meditasyon etmeniz için yaşadığınız bölgedeki Rehberle, sizi temasa geçirecektir. Sen ki bu Mesajı okuyorsun, bilincinde olun ki sen imtiyazlı bie kişisin ve bu Mesajda hiçbir haberleri olamayn diğer insanları düşünün. Elinden geldiği kadar gayret et ki bu şahane Mesajlardan/açıklamalardan hiçkimse habersiz olmasın ve konuştuğun kimselere ikna etmeye çalışmadan. Bu Mesajı dikkatlarına getirin ve onlar hazır iseler, kendi başlarına açılacaklardır. Gandi’nin bu cümlesini kendinize devamlı olarak tekrarla söyleyin. “Hiçkimse doğruyu görmediği için değildir ki hataya döner.” Sizler ki bu Mesajı okumakla o kadar mutluluk duyuyorsun, ve bu gerçeği etrafınıza neşir edip ışınlandırmayı arzu edersiniz. Sizler ki kendinizi tamamıyle Yaratıcılarımıza (ibadet/hizmet) adamak/vakfetmek istiyorsunuz ve onların istediklerini titiz bir şekilde yerine getirmekle ergileşme ve olgulaşma yolunda insanlığı yetiştirmek için eğitilmek istiyorsunuz, ve de bunu tamamıyle yerine getirmek istiyorsan, rehber olmalısın. Claude Rael’e, rehberler Rehberine yazın, ve o seni buyur edecektir ve bu gerçeği neşir etmek/Işıldamak için (Initiation) hazırlayacaktır. Ancak kendi zihnin açık olursa, diğerlerinin zihnini de açabileceksin. 158 Yaratıcıların, yarattıklarına olan sevgisi uçsuz bucaksızdır ve bu sevgiyi onlara sizler de vermelisiniz. Seni sevdikleri gibi onları sevmelisin ve büyük elçilerine ve yardımcılarına yardım etmekle bunu ispatla. Yaratıcılarımızı buyurmak için, Elçiliği kurabirmeleri, Dünyanın her köşesine seyahat edip (bu Mesajı) yayabilmeleri için bütün imkan, araç ve kuvvetini hızmetlerine sunmalısın. Elohim’in tesbit ettiği hedefleri gerçekleştirebilmede yardımcı olmak istiyorsanız bana yazın. Sn: Rael The International Raelian Movement P.O. Box 225 CH-1211 Geneva 8 Switzerland E-mail: int.hq@rael.org Ayrıca unutmayın ki, Son Mesaja inananların mahalli toplantıları her yıl, Nisan’ın ilk Pazar günü, Ağustozun 6’sı, Ekimin 7’si ve de Aralığın 13’ünde olur. Bu toplantıların yer alacağı yerler yaşadığın ülkenin Raelian Hareketinin dağıtacağı aylık bültenlerde bildirilecektir. Ve temasa geçebilmeniz için de bu kitabın sonunda adresler bulunmaktadır. YAZARIN İLAVİ NOTU 1997 Amerikada, İngilterede ve İngiliz milletler topluluğu olarak, ilk basımı oluşturan iki kitabı yazdığımdan beri birçok şeyler yer aldı. Orijinal olarak “Doğruyu söyleyen kitab”I kendi dilimde 1974’de özel/kişisel olarak yayımladım (neşrettim) ve de 1976 da “Uzaylılar beni kendi gezegenlerine götürdüler” kitabıyla devam ettim. Bu iki orijinal yazılara, şu ana kadar hiçbirşey eklememiştim. Bu sırada da bunlar, gönüllü Raelian destekleyicileri tarafından 25 dile çevirilip milyondan fazla (kitaplarımın) kopyaları Dünyaca satılmıştır. Şu ana kadar, kitabın bütün ingilizce basınları, Uluslararası Raelian Hareketi tarafından ilk olarak Kanada’dan ve daha sonra Japonya’dan basılıp dağıtılmıştı. Bu özellikle, tekrardan tercüme edilen cilti, Dünyanın herhangi bir yerinde yazılarımın tamamıyle ticari olarak basımıdır. Ve iyi eminim ki bu kitapların muhafaza ettikleri anlayışı daha da geniş okuyuculara ulaştıracaktır. 159 Varoluşunun ilk yirmidört yılı içerisinde/sırasında, Uluslararası Raelian Hareketi metin bir şekilde büyüyüp bütün Dünya çapında URH’nin milli şübeleri şimdi 84 ülkede kurulmuştur. Ve Elohim’in fevkalade Son Mesajının daha fazla bilinmesi/ duyulması için insanlar/şahıslar öne geliyorlar. Bu yazı sırasında hala daha, birçok iyi insanlar istenmektedir. Hareker, Fransada, Kanadada ve Japonyada çok güçlüdür. Ayrıca, kuvvetli bir şekilde Amerikada, Avusturalyada, Güney doğu Asyada, Latin Amerikada, Afrikada ve İngilterede ve de Avrupanın birçok diğer ülkelerinde gelişmektedir. Daha yakınlarda (geçenlerde) Hareketim yeni milli şübeleri, Havai’de Çinde ve güney Afrikada bulunmuştur. 1970’in sonu ve 1980’in başlangıcı sıralarında, bu cilteki bilgiyi daha da geliştirmeye katkıda bulunarak birçok kitap daha yazıp bastırmıştım. İngilizce tercümelerinde bunlar, “Atalarımızı buyuralım(1979)” ve “Şehvani Meditasyon(1980)”. uzaydan hoş Bu zamandan beri, her kıtada yer alan seminarlarda, bu kitaplarda yer verdiğim Elohim’in öğretimleri URH’nin kıdemli üyeleri ve benim taraftan, herçeşit yaşlarda birçok binlerce insanlara Dünyanın her yerinde iletilmiştir. Hareket senede dört kere bir de Uluslararası Apokalips dergisi de basım ediyor Ki içerisinde ben ve diğer öncü Raelianlar yazı yazarlar. Bu basım, Elohim’in anlayış ve Filozofisinin yayılmasında yardımcı olmaktadır. Elohim’in arzu ettiği emniyetli Elçiliğinin inşaatı/kuruluşu için hazırlıklar güzel bir şekilde ilerlemektedir. Elçilik ve ikametgah, diğer normal diplomatik görevler gibi özel-yer hakkı ile korunması lazımdır ve Elohim’in kesin/özel talimatına göre, Raelian Mimarlar komisyon edilen çizimleri yapılacak inşaat için tamamlamışlardır. Dünya ülke başkanları ile tarihin çok dramatik ve olağan üstü toplantısı yer alacaktır. Mimarların çizimlerine dayanarak Elçiliğin maketi yapılır yapılmaz, İngiltere’nin buğday tarlalarında oluşan yuvarlaklı şekillerin biri çok hayran edici benzerliği vardı. Konsolosluğun yapımı için yedi milyon dolara kadar para toplandı ve daha da para bağışlanması devam etmektedir. 160 Fakat söylemem gerekir ki, bu projenin bitmesi için en büyük engel para değildir. Politik ve diplomatik problemler daha dikenli olup ve de bunların hakkından gelebilmek için sabır ve sebat etmek gerekir. Bu itibarda, URH, 1991’den beri, birçok kere, İsrail hükümetine ve Kudüsdeki baş Haham’lara temsil edip, Elohim’in ilk insanı yarattığı ve Kudüse yakın bir yerde, Elçiliğin kurulması için bağımsız bir alan verilmesi için arzu edilmişti. İbrani dininin ilk tapınağı hakikatte bir önceki elçilik idi ki çok eski şehirin etrafında kurulmuştu. Yeni elçilik için, üçüncü tapınak İsrail hükümetinin böyle bağımsız bir alanın vermelerini Elohim şimdi beklemektedir. Fakat hala daha, İsrail’den olumlu hiçbir yanıt alınmadı. İlk yaklaşma 8 Kasım 1991’de İbrani Yeni Yılında ve birkaç ay sonra bir resmi istek de İsrailin başkan Hahamına edilmişti. İstek tanınıp (tastik edilip) dilekçenin incelenmesi başlamıştı. 1993’ün yazı sırasında, İsrail hükümet komisyonu, Raelian Hareketinin barışcıl olup İsrail emniyetine hiçbir tehlike olmadığının sonucuna vardılar. İki Hahamlar raporlarında: “Rael’in gerçekten beklenen peygamberin olabileceğinden, ona karşı birşey yapmamanın daha iyi olabileceğinin sonucuna vardılar. 1993’ün kasım ayında İsrail Başkanı Yitzak Rabine Montreal Yahudi topluluğuna katılırken direk olarak bir defa daha arzu edildi. Fakat bir ay sonra, Yitzak Rabin, bir büro temsilcisiyle arzumuzu yerine getiremeyeceğini belirtti. Eğer İsrail en sonunda, bağımsız bir yer alanı vermekten çekinirse, daha önce belirtildiği gibi Elçiliği, Filistin veya Mısır toprakları veya başka komşu ülke üzerinde kuracağız. Hakikatte Sina dağının alt yamaçları mükemmel bir alternatif seçeneği olur ki burda Elohim’in önderi/lideri Yahweh Hz Musa’ya ilk olarak görünmüştü. Buna rağmen, Elohim, İsrail’e bu arzunun kabul edilme fırsatını vermeyi tercih eder çünkü, İsrail ülkesinin bütün varoluş amacı budur. Halıhazır 1990’da, İsrail insanlarına karşı özel duygularının işareti olarak, kendi orijinal sonsuzluk sembolünü benim teklifim sonunda batı ülkelerindeki Raelian hareketi tarafından kullanıldığı zaman değişiklik etmeyi kabul ettiler. Sembolün ortasındaki gamalı haç ki Sanskrit dilinde “bedensel İyilik hissetme ” anlamına gelir ve zamanda sonsuzluğu temsil eder, galaksi şeklindeki bir girdapla değiştirilmişti. Bu değişiklik, Elohim’in elçiliğinin İsrailde kurulma anlaşmalarına yardımcı olması (için) ve de ikinci Dünya savaşı sırasında Nazilerin gamalı haç altında ezgi çekip ölenlere karşı olan saygı dolayısıyle edilmişti. Asyada, birçok 161 Budist tapınaklatda bulunan gamalı haç ve zamanda sonsuzluğu temsil eder, orijinal sembolün kullanışı bir sorun değildir. URH sembol değişikliği batı (ülkeler için) memnunlukla yapılmıştı ve şimdi geriye bakıp 1973’den beri gelişmemeize göz gezdirirsek, herşeyin plana göre gittiğini görmekteyim. Elohim’in tanzim/tespit ettiği bütün hedefleri benim iştirakım olur veya olmazsa bile URH bir gün yerine getirecektir. Birçok şeylerin hala daha yerine getirilmesi var olmaktadır ve en sonunda ne zaman ki yüce gün doğar ve Elohim açık ve resmi olarak uluslararası televizyon kameraları, Dünya ülkeler başkanları ve haber ajans temsilcileri önünde kondukları zaman bazı kuşkucular Dünyamız üzerinde, yapay olarak bu üstün uygarlıklı insanların bütün hayatı gerçekten yarattıklarına şüphe etmeye devam edeceklerdir. Ben ve URH’in ilerici üyeleri bu durumdan haberimiz vardır. Fakat bu bizi yormuyor/etkilemiyor, tam aksine. 1973’den beri bilimsel araştırmalar, Elohim’in verdiği bilgilerin esansını onaylamaktadır/tasdik etmektedir. Çok tanımlı olarak, (bu sene) İngilterede, İskoçyalı bilim adamları bir koyunu klonlama başarıları haber edilmişti. İnsanlığın bilimsel tarihindeki bu önemli olay, çok yakında İnsanların da Klonlanması mümkün olacaktır. Elohim’in dünyasında olduğu gibi, insanların da ölümsüzlüğü elde etme bir vasıtası olacaktır. Bunu yerine getirmek isteyen insanları, Dünyadaki hiçbir ahlak kuruluş veya komite engel olamayacaktır. Gerekli olan daha sonraki adım, yaşlı bir kişiden zihinsel bilginin, hatıraların ve karakterliğin bedensel genç klona nakletmektir. Hatıranın, bu şekilde direk olarak genç bir kişiye (vücuda) nakledilişi demek olur ki, ayni kişi etkili bir şekilde sonsuza kadar yaşayabilir. İnsan konunları değişen kültürümüze göre ve teknolojilerimize göre ayarlanmalıdır ve “Clonaid”i yarattığıma çom mağrurum, ilk klonlanma kumpanyası ki internetteki adresinde www.clonaid.com temasa geçirilebilir. Bu konular hakkında bunlar hala daha ilk günlerdir fakat bu teknolojiden kimlerin faydalanabileceği unsurlu yeni kanunlar geçirilmelidir. Elohim’in dünyasında olduğu gibi, burda da klonların sayısı (had eden) her şahısa bir taneye sınırlanmalıdır ve yalnız ölümden sonra. Elohim, çok uzak bir gelecekte olmayan bir zaman içinde buraya Dünyaya konmaları/gelmeleri 38 seneden daha fazla olmayacak ve de daha kısa bir zamanda da olabilir. Eğer bu kitap içinde anlattığım gerçek dünya etrafında daha hızlı yayılırsa, Elohim beraberlerinde, eski 162 çağların yüce peygamberlerini getireceklerdir, aralarında (Hz) Musa, Eliyah, Buda, İsa ve Muhammed. Bu, çoktan beri beklenen olay, İnsanlık tarihinin en çok muhteşem bir günü olacaktır. Elçiliklerine kondukları zaman ümit ederim sizler de orda bulunacaksınız ve bu şahane maceranın bir parçası olam bilincinin zevkini paylaşacaksınız. Ve de maddi yönden kuruluşunda katkıda olmuşsunz. Elçiliğin kurulacağı yer, gelecek (Millennium) için Dünyanın ruhi bir merkezi olacaktır. Dünyanın her ülkesinden insanlar gelip bu kutsal yere hacılık edecekler. Hakiki elçiliğin yanında bir kopyası yapılıp halka açılacaktır ki içerisinin nasıl olduğunu görebilsinler. Fakat, yaratıcılarımızın gelişiyle, Raelian hareketinin görevi sona mı erecektir? Hayır, tam aksine, görevimizin hakiki başlangıcı olacaktır. Bütün ilkel dinlerin kayıbıyle oluşacak olan boşluk yeni bir ruhanilikle doldurulacaktır – daha gelecek olan teknolojik devrimle temasta olan bir ruhanilik. Bizler şu anda, (geleceğin) yarının teknolojisini kullanan ve dünün düşüncesiyle ve diniyle bugünün insanlarıyız. Elohim sağolsun, onların sayesinde, (onların) dinini, sembollerinin temsil ettiği sonsuzluğu kucaklamakla (‘atheist’ bir din) yeni bir ruhani seviyeye uluşacağız. Raelian Hareketinin Rehberleri, yeni dinin hocaları/papazları olacaklardır. bizlerin yıldızlar tozu ve sonsuza kadar enerji olduğumuzu ve insanların sonsuz küçüklükle ve sonsuz büyüklükle ahenkli hissetmelerini sağlayacaklardır. Elçiliğe yakın Üniversiteler ve laboratuvarlar kurulup ve orda Elohim’in rehberliği altında, Dünya bilim adamları bilgilerini daha da ilerletebileceklerdir. Bu yöntemle, Elohim’in bilimsel seviyesine yanaşabilieceğiz. Bu bizim, diğer gezegenlere gidip, hayat yaratıp, ve böylelikle yarattıklarımıza Elohim olmamızı sağlayacaktır. Geçmişimizi (perili) eden ilkel korkulardan (en sonunda) hür olarak bilim ve ruhanilik beraber çalışacaktır. Bu, çok eskiden, eski yazılarda yazıldığı gibi bizlerin de “Tanrı/Allah” olmamızı sağlayacaktır. Fakat ilk olarak, Elçiliği kurmalıyız. Rael Quebec Kanada 1997’nin yaz mevsimi 163 Adresler: Uluslararası baş merkezi Raelian Movement P.O. Box 225 CH-1211 Geneva 8 Switzerland E-mail: int.hq@rael.org Basım: +1-514-366-3734 clonaid: + 1-702-497-9186 Ülkeniz aşağıda görülmüyorsa, lütfen uluslararası baş merkezine başvurun. ABD: United States Raelian Movement P.O.Box 630368, North Miami Beach, FL 33163 Tel Toll Free : 1.866.895.4202 E-mail: meridianwoman@rael.org Almanya: Deutsche Rael-Bewegung Postfach 1252 D-79372 Muellheim Deutschland Tel : 49 (0)7631-16489 Fax : 49 (0)7631-16489 E-mail: info_de@rael.org 164 Arjantina: Movimiento Raeliano de la Argentina Avenida J.C. Lamon 27 6620 Chivilcoy Provincia de Buenos Aires Rep. de Argentina Tel : 02346-15684387 Tel : 02346-425429 E-mail: latinoamerica@rael.org Avusturalya: Australian Raelian Movement G.P.O. Box 2397 Sydney NSW 2001 Australia Tel : (02) 66 295 388 Fax : (02) 66 295 388 E-mail: australia@rael.org Belçika: Belgische Raëliaanse Beweging / Mouvement Raëlien Belge P.O. Box 2065 B-2600 Antwerpen Berchem Belgie Tél: 0499/22.82.42 E-mail: belgique@rael.org Benin: Mouvement Raëlien du Benin 02 BP 1179 Cotonou, Benin Tel : (229) 30.52.82 Fax :(229) 32.34.18 E-mail: givam@yahoo.com Brazilya: Movimento Raeliano Brasil Caixa Postal 9044 CEP 22272-970 Rio de Janeiro RJ Brasil E-mail: raelbrasil@starmedia.com 165 Burkina Faso: Mouvement Raëlien du Burkina Faso B.P. 833 Bobo Dioulasso Burkina Faso ou 04 B.P. 8224 Ouagadougou 04, Burkina Faso Tél : (226) 98.07.02 Fax :(226) 98.07.02 E-mail: manaka.douanio@ird.bf ou E-mail: raelburkina@hotmail.com Çile: Movimiento Raeliano de Chile Casilla 390 Centro Casillas, Santiago de Chile Chile E-mail: latinoamerica@rael.org Çin: China Raelian Movement c/o Japanese Raelian Movement Tokyo-To, Shibuya-Ku Shibuya 2-12-12 Miki Biru 401 Japan 150-0002 Tel : (+81)3-3498-0098 Fax: (+81)3-3486-9354 Email: china@rael.org Çad : Mouvement Raëlien du Tchad Asecna BP 5629 N'Djamena, Tchad E-mail : reacen@intel.td (Message) Tél : (235) 52.55.26 bur Fax : (235) 52.62.31 bur Fildişi Boğazı: Mouvement Raëlien de Côte d'Ivoire 05 BP 1444 Abidjan 05 Cote d'Ivoire Tél :(225) 20.37.03.32 dom E-mail: boniyves@hotmail.com 166 Filipin: Philippines Raelian Movement UPPO Box 279 University of the Philippines Diliman, Quezon City Philippines 1101 E-mail: philippines@rael.org Fransa: Religion Raëlienne de France Guadeloupe P.B.26 Martinique F-75 660 Paris Cedex 14 Polynésie Française France Réunion (Ile de la) Tél : +33 (0)6 16 45 42 85 E-mail: france@rael.org Fransız Polinezya : Mouvement Raëlien de la Polynesie Francaise Emilie BALDASSARE B.P. 543 MAHAREPA 98728 MOOREA Polynesie Francaise E-mail: emilie@mail.pf Gabon : Mouvement Raëlien du Gabon B.P. 22171 Libreville Gabon Tél : (241) 58.16.00 dom Fax :(241) 58.14.47 E-mail: jr.ogoula@voila.fr Guadelup : Mouvement Raëlien de Guadeloupe BP 04 Gosier 97190 Guadeloupe E-mail: chelohim@yahoo.fr Güney Afrika : South African Raelian Movement P.O. Box 1572 167 Boksburg 1460 Republic of South Africa Havaii : Hawaiian Raelian Movement P.O. Box 278 Kailua, HI 96734 USA E-mail: kalamaohi@prodigy.net Hong Kong: Hong Kong Raelian Movement c/o Japanese Raelian Movement Tokyo-To, Shibuya-Ku Shibuya 2-12-12 Miki Biru 401 Japan 150-0002 Tel : (+81)3-3498-0098 Fax : (+81)3-3486-9354 E-mail: china@rael.org İndiya: Indian Raelian Movement 152 (Ground floor), Kailash Hills, East of Kailash, New Delhi, PIN Code # 110 065, National Capital Territory (NCT) Tel. # +91-11- 692 0152 India E-mail: india@rael.org İndonesya: Indonesian Raelian Movement E-mail: indonesia@rael.org İngiltere: British Raelian Movement BCM Minstrel London WC1N 3XX England Tel :+44 (0)20 8387 9273 E-mail: uk@rael.org İran: Iranian Raelian Community c/o Raelian Religion P.O. Box 56, Station D, Toronto ON M6P 3J5 168 Canada Tel : 416-225-1853 Fax : 416-225-2744 E-mail: iran-info@rael.org İrlanda: Irish Raelian Movement P.O Box 2680 Dublin 7 Ireland Tel : 087 2966913 E-mail: ireland@rael.org İsrail: Israeli Raelian Movement P.O. Box 27244 Tel-Aviv Jaffa 61272 Israel Tel : +972 (0)3 699 9869 Fax : +972 (0)3 699 3941 E-mail: rael_org@netvision.net.il İsveç: Svenska Raeliska Rörelsen Box 3238 103 64 Stockholm SWEDEN Tel : +46 (0)70 604 04 14 E-mail: sweden@rael.org İsviçre: Mouvement Raëlien Suisse Case Postale 176 CH-1926 Fully Suisse Tél : + 41 (0)79 690 68 41 E-mail: info.ch@rael.org İtalya: Religione Raeliana C.P. 202 I-33170 Pordenone 169 Italia E-mail: movimento.raeliano@rael.org İspanya : Aptdo de Correos 19113 08080 Barcelona Espana Tel : +(33) 623 46 25 39 E-mail: rael_espana@hotmail.com Hollanda : Nederlandse Raeliaanse Beweging Postbus 10662 2501 HR. Den Haag Nederland Tel : +31 (0)20-6686512 Fax : +31 (0)20-6686512 E-mail: netherlands@rael.org Nepal: Nepalese Raelian Movement GPO Box 10857 Kathmandu Nepal E-mail: nepal@rael.org Japonya : Japanese Raelian Movement Tokyo-To, Shibuya-Ku Shibuya 2-12-12 Miki Biru 401 Japan 150-0002 Tel : (+81)3-3498-0098 Fax : (+81)3-3486-9354 E-mail: japan@rael.org 170 Kanada: Canadian Raelian Movement C.P. 86, Succursale, Youville Montreal (QC) H2P 2V2 Canada E-mail English and French: infocanada@rael.org E-mail spanish: latinoamerica@rael.org Kolombiya: Movimiento Raeliano de Columbia Transv. 39B# 70-83 Medellin Colombia E-mail: latinoamerica@rael.org Kongo: Mouvement Raëlien du Congo BP 2872, Brazzaville Congo Brazza Tél : (242) 51.03.07 Fax :(242) 81.34.64 Koreya(Güney) Korean Raelian Movement K.P.O. Box 399 Seoul 110-603 South Korea Tel : +82-2-536-3176 Fax : +82-2-594-3363 E-mail : korea@rael.org Martinik: Mouvement Raëlien Martiniquais B.P. 4058 TSV 97254 Fort-de-France Cedex Martinique Maritanya: Mauritius Raelian Movement 4, Robinson Lane Phoenix Ile Maurice Tél : (230) 627.4251 171 Fax : (230)627.4251 s/c Dantel Service E-mail: mauritius@rael.org Meksika: Movimiento Raeliano de Mexico Apartado Postal #57-002 Mexico 06500 D.F. Mexico Tel : (522) 607 1137. E-mail: latinoamerica@rael.org Panama: Movimiento Raeliano de Panama Aeropuerto Internacional de Panama Zona #14 Panama E-mail: latinoamerica@rael.org Pakistan: Pakistan Raelian Movement contact person IJAZ ULLAH E-mail: oznuj@hotmail.com Peru: Movimiento Raeliano del Peru Avenida Benavides 955 14/A Miraflores, Lima Peru E-mail: latinoamerica@rael.org Polonya: Polski Ruch Raelianski c/o Iwona Adamczak po. box. 555 00-950 Warszawa 1 Polska Tel : +48 (0)604 860 722 E-mail: rael_polska@onet.pl 172 Portekiz: Movimento Raeliano Português Apartado 2715 1118 001 Lisboa Portugal E-mail: portugal@rael.org Reunion(lle): Association Raëlienne de la Réunion 4, Robinson Lane, Phoenix Ile Maurice Tél : (262)44.59.86 Fax : (262)44.59.89 E-mail: arsamia@iname.com Rusya: Russian Raelian Movement 109391, a/ya 61 Moscow Russia Tel :+41 79 212 50 05 Fax :+41 22 343 06 56 E-mail: dmitry_rael@hotmail.com Singapur: Singapore Raelian Movement E-mail: int.hq@rael.org Slovakya: Raelianske Hnutie na Slovensku P.O. Box 117 820 05 Bratislava 25 Slovakia Tel : +421 (0)905 184 684 E-mail: rael_slovensko@pobox.sk Slovenya: Raeljansko Gibanje Slovenije Vojkovo nab.23 6000 Koper 173 Slovenia E-mail: slovenija@rael.org Şri Lanka: Sri Lanka Raelian Movement E-mail: srilanka@rael.org Tailand : Thai Raelian Movement P.O.Box 1556 Bangkok Post Office 10500 FAX: 66-2-225-9953 Thailand E-mail: thai@rael.org Taivan : Taiwan Raelian Movement P.O. Box 84-686 Taipei Taiwan Tel : +86 2 22344938 Fax : +86 2 22344938 E-mail: ysmjimmy@ms37.hinet.net Türkiye : (çok yakında eklenecek) Togo: Mouvement Raëlien du Togo B.P. 1476 Lomé Togo Tél : (228) 22.12.00 dom Fax : (228) 21.73.50 Venezuella : Movimiento Raeliano de Venezuela Segunda Sabana Urb. El Rincon 2nda Calle # 71 174 Bocono Edo. Trujillo Venezuela Fax : +58 72 521 621 E-mail: latinoamerica@rael.org Yeni Zeland: New Zealand Raelian Movement P.O. Box 1744 Shortland Street, Auckland New Zealand Tel : (07) 856 1666 Fax : (07) 856 4666 E-mail: newzealand@rael.org Yünanistan: Greek Raelian Movement c/o IRR P.O. Box 225 CH-1211 Geneva 8 Switzerland Tel : +41 79 212 50 05 Fax : +41 79 0212 50 05 E-mail: int.hq@rael.org Zimbabve: Zimbabwe Raelian Movement P.O. Box 666 Zengeza, Chitungwiza Zimbabwe Tel : (263) 702.21.21 dom Fax : (263) 702.22.27 175