YURTDIŞI EĞİTİM SERİSİ II PROF.DR. CATHERINE CALDWELL
Transkript
YURTDIŞI EĞİTİM SERİSİ II PROF.DR. CATHERINE CALDWELL
YURTDIŞI EĞİTİM SERİSİ II PROF.DR. CATHERINE CALDWELL - HARRIS BOSTON UNİVERSITY - BOSTON Prof.Dr. Ayşe AYÇİÇEĞİ DINN: Yurtdışına gitmek isteyen öğrencilerimiz için bir uyum paketi hazırladık. Bu uyum paketinin içerisinde TÜBİTAK projem dolayısıyla tanıdığım yurt dışından gelen Amerikalı arkadaşlarım destek oldular bize. Yurt dışında master ve doktoraya gittiğiniz zaman nelere dikkat etmeniz gerekiyor, yurt dışındaki hayat nasıl gibi konularda sizleri bilgilendirecekler. Diyebilirsiniz ki “Ben yurt dışına gitmeyeceğim, neden geleyim?”. Her türlü eğitim, her türlü sohbet sizin ufkunuzu genişletecektir diye düşünüyorum. O nedenle etkinliklerimizin hepsi ücretsiz. Bize bu seminerde yardımcı olan tercüman arkadaşımıza çok teşekkür ediyoruz. *Rana Kahraman, mütercim-tercümanlık bölümünde öğretim üyesi. Konuşmacımız profesör Catherine Caldwell-Harris, Boston Üniversitesi Psikoloji bölümü öğretim üyesi. Kültürler arası psikolojiyle ilgileniyor, bilişsel psikolog. Kendisiyle birlikte TÜBİTAK projesinde iki dillilerle ilgili bir proje yürütüyoruz. Onun için 3,5 aylığına Türkiye’de, bizi kırmadı. Teşekkür ediyorum. Sorularınızı almak istiyoruz şimdi. Sözü Rana’ya bırakıyorum. Ona da çok teşekkür ediyorum. Prof.Dr. Catherine CALDWELL-HARRIS: Hepinize öncelikle hoş geldiniz demek istiyorum. Beni buraya davet etme nezaketini gösterdikleri için öncelikle Ayşe hocaya sonra da sizlere, buraya gelip zaman ayırdığınız için teşekkür ediyorum. Konuşmamın planlamasını, içeriğini söyleyecek olursam, konuşmam 3 aşamadan oluşacak:1.aşamaya baktığınız zaman 4 tane soruyla karşınıza çıkacağım. 2.aşamada biraz kendimden bahsedeceğim ve 3.aşamaya geldiğimiz zaman artık sizin sorularınızı yanıtlıyor olacağım. “ABD ya da Kanada da yüksek lisans ve doktora düzeyinde çalışmak istersem bunu nasıl gerçekleştireceğim?” 1.sorunuz oluyor. 2.sorunuz, tabi en önemli sorunuz da bu, “Finansal yani mali kaynağı nerden, ne şekilde sağlayacağım?” sorusu. “Tüm bunları hallettim, Amerika’ya gittim. Amerika’ya geldiğim zaman ne beklemeliyim? Amerika’nın benden beklediği nelerdir?” bu 3.sorunuz olabilir diye düşünüyorum. 4.soruya geldiğimiz zaman da “Acaba Kuzey Amerika’ya yüksek lisans ya da doktoraya, yani öğrenimimin devamı için gitmem bana bir fayda sağlar mı sağlamaz mı?” gibi 4 aşamadan oluşan sorular geliyor benim aklıma sizlerin sorabileceği. Ben kimim dediğim zaman, ben 20 yıldır Boston Üniversitesi’nde psikoloji bölümünde görev yapmaktayım. Lisans, yüksek lisans ve doktora düzeyinde dersler veriyorum. Lisans öğrencileri bana geldikleri zaman, tabi ki burada sizlere de çok tanıdık geleceği gibi, onlara 1 önerilerde bulunuyorum, yani gelecek yüksek lisans ve doktora aşamasında ya da kariyerlerinin gelecek aşamasında neler yapabileceklerine dair. Lisans öneri aşaması oluyor; onlarla karşılıklı oturup birebir sohbetler ediyoruz. Onları bilgilendirmeye ve yönlendirmeye çalışıyorum. Yüksek lisansa geldiğimiz zaman artık işin değerlendirme aşaması, “Şimdiye kadar ne yaptın, peki bundan sonra ne yapacaksın?” ı sorgulamaya başlıyoruz. Çünkü yüksek lisans başvuruları sırasında birçok başvuru, yani benimle birlikte çalışmalar yapmak isteyen insanların başvuru mektuplarını, e-maillerini alıyorum. Dolayısıyla, “Kim benimle niye çalışmak istiyor?” sorusunu soruyorum yüksek lisans aşamasındaki öğrenciye. Doktora aşamasına gelindiği zaman artık bu onun bir sonraki aşaması oluyor. Benim aklıma gelen, bana dair şeyler bunlar, sizlerin aklına ne geliyorsa, bir sonraki aşamada paylaşacağımız noktalar olacak. Öğrenci: Amerikan kültürü öğrencisiyim ve yüksek lisans için Amerika’ya gitmek ileride kaçınılmaz bir şey. Dolayısıyla durulacak olan noktalardan biri mutlaka Amerika’ya gitmek benim için. Çünkü sonra ilerleyen zamanlarda nasıl olacak, ne yapacağım, beklediğimi alabilecek miyim gibi meseleler kafama takılıyor. Çünkü bir şekilde çok iyi araştırmadığımız sürece yüksek lisans konusunda yurt dışı seçeneklerinin çok fazla önümüze sunulan artıları olmadığını düşünüyorum. Dolayısıyla, Fullbright uygun bir seçenekti. TOEFL ve GRE sınavları yapılıyor. Bence onlar oldukça genel konular üzerinden değerlendirme yapıyor ve alanınız dışındaki kavramlar oluyor ister istemez. Ben şunu sormak istiyorum, kendi alanım içinde değerlendirebileceğim daha başka yöntemler de yer alıyor mu? Çünkü bir anlamda burs olmadan yapılabilecek bir şey değil. Birçoğumuz bu sorundan müsterihiz. Öğrenci: Ben tiyatro eleştirmenliği ve dramatoloji bölümü ile yan dal yapıyorum ve genel olarak film eleştirmenliği yapıyorum ve bu onlara ilişkin bir özellik, farklı bir özellik olarak sunulabilir mi? Prof.Dr. Catherine CALDWELL-HARRIS: “Farklı bir ışık ne yakıyorsunuz, onlar için farklı olarak ne sunuyorsunuz?” bu önemli ve “Yaptığınız şey de gelecek vaat ediyor musunuz? Onlara gelecek vaat eden bir yaklaşım sunuyor musunuz?” bu önemli. TOEFL ve GRE sınavları sabit bileşenler. Yani her üniversiteye baktığımızda bir ortalaması var. TOEFL ve GRE sınavı ortalaması var. Dolayısıyla bu ortalamanın çok aşağısında olan öğrenciyi ortalamalarını aşağıya çekmek adına kabul etmiyorlar. Standartlara bakıldığında, öğrenciler başarılarını, isteklerini belirtmek için her yıl benimle yazışma yapıyor karşılıklı olarak. Öğrencilerden “ Benim GRE sınavım, TOEFL skorum düşük ama ben şöyle şöyle alanlarda başarılıyım.” yazılar geliyor, karşılıklı yazışıyoruz. Burada bir ikilem içerisine düşüyoruz; üniversite diyor ki benim ortalamamı aşağıya çekmemeli TOEFL’ı düşük öğrenci ile. Ama ben ikna olursam, ki benimle çalışmaya istekli her öğrenci sonuçta benim de bir profesör olarak akademisyen olarak başarı skorumu yükseltecek, bana katkıda bulunacak, o 2 zaman fakülte kuruluna ya da kabul komisyonunda kim varsa onları ikna etmeye çalışıyorum. Diyorum ki; bu bu nedenlerle biz birlikte yazacağız, birlikte şunu hazırlanacağız, şunu yapacağız, bunu yapacağız şeklinde. O zaman devreye girebiliyorum ama o aşamaya kadar benim ikna olmam gerekiyor öğrencinin etkin ve yetkin olacağına. Amerika’daki okullar ikiye ayrılıyor. Özelden daha genele gidecek şekilde cevap vermek istiyorum. İkiye ayrılıyor dediğimde; biri burs imkanı sunan bölümlerin olduğu diğeri de daha uzmanlık alanlarına dair olan hukuk, tıp, tıbbın içinde dişçilik ve ekonomik alanlardaki gibi bölümler. Bu bölümlerde danışmanlık sistemiyle yani “mentor” adını verdiğimiz danışmanla birebir temasa geçerek çalışılmıyor. Dolaysıyla genel anlamda belli bir standartla başvurmak zorundasınız. O yüzden GRE ve TOEFL notlarını dikkate alıyorlar. Daha standart bir değerlendirme yapıldığı ve hocalarla birebir temas halinde olmadığınız için burs imkanı yok bu profesyonel okul olarak da adlandırdığımız uzmanlık fakültelerinde. Ama stajyerlik olabilir, “Intern” dediğimiz stajyerlik türünden başvuruları değerlendirmeye alıyor olabilirler. Diğer yandan mesela ben psikoloji bölümündeyim, bunlar burs imkanı sunabilen birimler, bölümler; psikoloji olsun ya da arkadaşınızın edebiyattı. Neden çünkü işin içinde araştırma var. Yani ben diyebiliyorum ki mental olarak danışman olarak bu öğrenci benim bu araştırmamda bana katkıda bulunacak. Dolayısıyla burs imkânı verilmesi gerekli diyebiliyorum. Öğrenci: Son iki gündür iki büyük hayal kırıklığı yaşıyorum. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi 1. sınıf öğrencisiyim. Dün “Uluslararası Eğitim Fuarı” vardı Harbiye’de. Orada birçok ülkeden, hukuk fakültelerinden gelen kişilerle görüştüm. Macaristan’a özellikle ve kesinlikle kabul etmediklerini söylediler. Ne burslu ne de bursuz. Çünkü hukuk düzenlerinin Türkiye‘deki hukuk düzeninden çok farklı olduğunu ileri sürdüler. Ancak Amerika’daki hukuk düzeninin farklı olabileceğine inanmıyorum. Ama az önce burslu gidemeyeceğimizi duydum ki bu da beni üzdü. Prof.Dr. Catherine CALDWELL-HARRIS: Hayal kırıklığına uğrattığım için üzgünüm ama adil olup olmadığını sorgulayacaksak, evet bu iki uzmanlık alanıyla burs sağlanabilen sosyal bilimler alandaki diğer bölümlerden, adaletten söz edemeyiz açıkçası. Çünkü şöyle bir şey söz konusu hukuktan mezun olduğunuz ya da tıptan mezun olduğunuz, ekonomiden mezun olduğunuzda yaptığınız işte kazancınız çok yüksek olacak diye öngörüldüğü ve böylelikle size sağlanan bursu, yüksek meblağlardan bahsediyoruz ve hemencecik geri ödeyebileceğiniz düşünüldüğü için bu alanlarda burs sağlanmıyor. Getirisi, kazancı mezuniyet sonrası yüksek olduğu için bu düşünülüyor. Öte yandan diğer alanlarda burs imkânı verildiği zaman geri ödemesi kolay değil. Çünkü edebiyattan mezun olduğunuz zaman geri ödemesi çok zor, kazancınız düşük. Siz nasıl ödüyorsunuz almış olduğunuz bursu asistanlık yaparak, hizmet vererek. Hizmetle geri ödüyorsunuz bir anlamda vermiş olduğumuz bursu, danışmanınıza asistanlık yaptığınız süre içerisinde. Dolayısıyla böyle bir adalet mekanizmasıyla da bir burs mekanizması söz konusu. 3 Öğrenci: Aslında burada çok ince bir ayrıntıyı atlıyoruz. Benim eğitim hayatımdan sonraki benle, eğitim hayatımdan önceki ben bir olmayacağım. Yani benim mali durumum okumaya elverişli değilse okuduktan sonraki mali hayatım çok rahat olabilir. Bursa ihtiyaç duyarım yani. Hukuk öğrencisi de bursa ihtiyaç duyabilir, edebiyat öğrencisi. Prof.Dr. Catherine CALDWELL-HARRIS: Bana soracak olursanız zaten eğitimin hepsi ücretsiz olmalı. Şimdi Amerika’da eğitim dediğimiz zaman şöyle bir durum da söz konusu; her yerde farklılık gösteriyor. Farklı farklı standartlarda farklı farklı üniversiteler var ve yaşam koşulları dediğimiz köyünden, kasabasından, merkezinden, kenar bölgelerine kadar değişkenlik gösteriyor. O zaman zaten üniversitelerin standartları da farklılaşıyor. Yani burada şunu sormamız gerekiyor kendimize: Ben ne amaçla gidiyorum Amerika’ya, belli bir etiketle mi geri dönmek istiyorum; etiketle dönecekseniz o zaman onun karşılığını ödemek zorundasınız. Yoksa sadece eğitim için mi gidiyorsunuz, dolayısıyla bu eğitimi çok daha ucuz, çok daha mali portresi makul olan okullarda da alabilirsiniz. O yüzden amacınızın ne olduğunu belirlemeniz gerekir. Ondan sonra araştıracaksınız. Öğrenci: Aslında biz şunu hatırlamalıyız ki İstanbul Avrupanın kültür başkenti. Bizim okuduğumuz okul özellikle de benim okuduğum bölümüm hukuk fakültesi Türkiye’deki diğer hukuk fakültelerinden ayrı bir fakülte. Yani benim ihtiyacım olan hukuk eğitimini belli bir düzeyde, belli standartların üzerinde alabiliyorum bu okulda. Amerika’da küçük bir şehirde okumaktansa burada okumayı yeğlerim. Ancak Amerika da daha kaliteli bir eğitimi alıp güzel bir eğitimle geri dönmek benim ilerideki iş hayatım için daha olumlu olacak. Prof.Dr. Catherine CALDWELL-HARRIS: Çok net bir şekilde amacınızı belirlemeniz gerekiyor. Önerebileceğim basit bir çözüm yok. Ama şöyle bir şey olabilir; bir iki yılın finansal desteğini ailenizden, eşinizden dostunuzdan sağlayabiliyorsanız o bir iki yıllık zaman zarfında buradan sağlanan finansal destekle gidip kendinizi gerçekten orda ispat ederseniz, size finansal destek yani burs imkânı sunabilecek kişileri ikna edebilirseniz belki eğitiminizin devamını o şekilde sağlayabilirsiniz. Öğrenci: Ben endüstriyel psikolojide yüksek lisans yapıyorum, doktora için gitmek istiyorum, bana tavsiye edebileceğiniz adımlar ne olabilir? Çok genel anlamda istiyorum. Prof.Dr. Catherine CALDWELL-HARRIS: Üniversite dediğimiz zaman şu sorular karşımıza çıkıyor: hangi üniversiteleri istiyoruz, finansal açıdan ne türden beklentileri var ben neyi karşılayabiliyorum. 4 Nerde olmasını istiyorum? Küçük bir yerde mi olsun, büyük bir yerde mi olsun, tanıdıklarımın olduğu bir yerde mi olsun, yoksa hiç tanıdığımın olmadığı bir yerde mi olsun? Nerede yaşamak istiyorum Amerika’ya gittiğim zaman? Önce onu belirlememiz gerekiyor. Küçük kasaba olduğu için küçümsenmemesi gerekiyor. Büyük şehirler çoğu zaman daha cazip geliyorlar ama şunu da unutmamamız gerekiyor, küçük kasabanın içerisinde siz bir yabancı olarak tek olacaksınız. Mesela benim örneğimden yola çıktığınız zaman Boston Üniversitesi’nin yüzde kırkı yabancı öğrencilerden oluşuyor. O yüzden siz geldiğiniz zaman yine yabancı olmayacaksınız. Orada tanıdık yüzde kırkın içinde olacaksınız. O yüzden daha az şansa sahip olacaksınız. Bir de küçük üniversite neye göre, hangi üniversite? Hemen bizim yanı başımızda Boston Üniversitesi’nin yanında MIT Üniversitesi var, Harvard var. Biz onlara göre daha küçük ölçekli, daha az standartta bir üniversiteyiz. Ama işte hemen yanımızda bizim içinde bulunduğumuz büyük şehrin içinde -Boston büyük bir şehir sonuçtaBoston College var daha küçük ölçekli. MRC College var, bunlar hep kolej dediğimiz daha küçük ölçekli okullar. Yani bazen daha küçük üniversiteye gitmek hem finansal açıdan getirisi olan bir şey, hem de bir taraftan orda fark yaratma açısından daha avantajlı olabiliyor. “security school” diye adlandırdığımız güvenlik okullarımız var. Yani bir listemiz var o olmazsa bu olur diyebileceğimiz. Böyle bir liste oluşturmamız gerek kendimize, alternatifler listesi. Doktora sistemine geri döndüğümüz zaman, Amerika’da doktora yaptığınız zaman danışmanlık sistemi, danışmanlık mercisi son derece önemli bir ayrıcalık. Çünkü sosyal bilimler alanında yürüttüğümüz projeler var. Çok ortaklı projeler ki bu anlamda pek çok yabancı öğrenci ile çalışıyorum. O ay makaleler yazıyorlar, yazmış oldukları makalelerde benim de ismim geçiyor. İsmim geçiyorsa o zaman ben onlarla birebir yakın temas içersinde çalışmak zorundayım. Niye? İçinde ismim geçtiği için bir taraftan bu demek olmuyor ki benim ismim geçse de onlar o makalenin ilk yazarları, yani o araştırmayı yapan kişiler. Ben sadece onlara destek olan, yönlendiren, birebir çok yakın temas içerisinde, onunla çalışan kişiyim. Başarısına destek olan kişiyim. Hatta o kadar yakın temas içerisinde çalışıyoruz ki kavga da ettiğimiz, tartıştığımız da oldu çalıştığımız öğrencilerle. Ama burada ki amaç nedir? O başarılı olursa, benim de adım olduğu için ben de başarılı sayılırım. Dolayısıyla doktoradaki anlayışımız bu şekilde. Danışmanlık dediğim çok önemli ama ben danışmanlık dedikçe sizler tam olarak neden bahsettiğimi anlıyor musunuz acaba, size tanıdık geliyor? Bu danışmanlık dediğimiz olayı mesela özellikle fen bilimleri alanında çok sıklıkla görüyorsunuz diye düşünüyorum. Böyle on tane yazarlı makaleler var. On tane kişi kim? On kişi birlikte mi yazdı bunu diye düşünüyorsunuz. Burada birinci kişi araştırmanın başında bulunan, birebir yürüten, araştırma yapan ilk isim. Onuncu isme baktığımızda da laboratuar araştırması sırasında aslında en yetkin olup ama laboratuar aşamasında destek olmuş kişi. Aradakiler de gerek yazım sürecine gerek araştırma sürecine destek vermiş kişiler. O yüzden böyle bir sınıflandırma sistemi var makalede, araştırmada, doktora sırasında. Şunun ayrımını yapmak istiyorum, söz konusu edebiyat ve sanat olduğunda danışmanlık dediğimiz denk işlemde, daha çok ortak proje dediğimiz, yani ortak yazılan bir şeydir diye, 5 herkes eş güdümlü puanı alıyor. Yani on kişi yazdıysa, onu da 1-1-1 puan alıyordur, yazmış olduğu makaleden ya da yapmış olduğu çalışmadan dolayı. Ama iş sosyal bilgiler ya da fen bilimleri alanında olduğu zaman araştırma projesinin başındaki kişi en yüksek puanı alıyor ve puanlar giderek azalıyor. Puanlama konusu da doktora aşamalarında bu şekilde. Şimdi, varsa bu danışmanlık meselesi konusundaki sorularınızı almak istiyorum çünkü netleşip netleşmediğini ayrıştırmaya çalışıyorum kafamda. Evet, var mı sorusu olan? Öğrenci: Diyelim ki ben gittim yüksek lisans yapmaya, burslu veya burssuz, orada danışmanımı ben mi seçiyorum yoksa o mu beni seçiyor veya danışmanımı seçtikten sonra onunla aramda bir problem olduğunda herhangi bir şekilde, bu problemlerden sonra danışmanımı değiştirme hakkım var mı? Ülkeme geri dönme hakkım tabi ki var da, bursum yanar mı, verdiğim ücret yanar mı? Prof.Dr. Catherine CALDWELL-HARRIS: Danışmanlık dediğimiz zaman, tabi ki öngörülen şey benim de uygulamış olduğum gibi, yakın bir temas halinde uzlaşarak yapılan bir araştırma süreci. Ama bazen bu ilişkiler bu kadar yakın temas halinde olmuyor; o zaman aksaklıklar ortaya çıkabiliyor. Ama burada önemli olan nokta şu; henüz gitmeden önce, sizin için doğru olan kişi kim? Tam olarak bunun araştırmasını yapıyor olmak ve karar kılarak doğru kişiyle çalışmak gerekir. Onun için, bir sürü e-maille yazışmalar yapıyorsunuz, mektupla yazışıyorsunuz. Bir taraftan siz de haklısınız, bir danışmana binlerce öğrenci başvuruyor, bu noktada sizi özel ne kılacak da o danışmanla çalışma imkanı bulacaksınız konusunda başlıyor iş. Burada tabi ki sizin de ortaya koymanız gereken bazı şeyler olacak. Örnek verecek olursam; öncelikle Amerika’da hangi şehre gitmek istiyorsunuz, gitmek istediğiniz, yaşamak istediğiniz şehirler hangileridir? Buna karar veriyorsunuz ilk aşamada, ikinci aşamada herhangi birisine gidiyorsunuz bu şehirlerin ve hangi üniversitelerde doktora ve yüksek lisans programı var. Üçüncü aşamaya geldiğimiz zaman, hangi üniversite sizin ihtiyaçlarınıza cevap verecek nitelikte? Buna bakıyorsunuz ve bir sürü fakülte olabilir, aynı anda 7-8 üniversite olabilir ama sizin için önemli olan, en kısa sürede sizin için uygun olanı bulmanız lazım, zaman kısıtlaması söz konusu. Başvurular aşamasında hepsi aynı ana denk geliyor. Uygun fakülteyi bulduktan sonra teker teker bütün hocaları gözden geçiremezsiniz. Dolayısıyla sizin için olabilecek azami sayıda hangi hocalar var, bunları belirliyorsunuz, sonra oturuyorsunuz niyet mektubu tarzında bir mektup yazıyorsunuz ve sonraki aşamada yazacağınız niyet mektubundan farklı olarak ben şu nedenlerden dolayı sizinle çalışmak istiyorum şeklinde bir e-mail ya da mektup yazıyorsunuz. Neden o hocayı istiyorsunuz, hangi sebepten dolayı onunla çalışmak istiyorsunuz, gerçekten niye uygun olduğunuzu düşünüyorsunuz bu kişi için, bunu yazıyorsunuz. Prof.Dr. Catherine CALDWELL-HARRIS: Sizleri ürküttü mü hocalara bu kadar birebir mektup yazmak? Öğrenci: 6 Evet biraz. Prof.Dr. Catherine CALDWELL-HARRIS: Şöyle bir şey olabilir, sen standart bir mektup hazırlayabilirsin, biraz daha değiştirerek onu farklı farklı fakültelerdeki hocalara gönderebilirsin. Öğrenci: Ben bir şey daha sormak istiyorum. İlk bıraktığım intiba her zaman önemli olduğu için, sizin mailinize baktığında farklı bir şeyler görmek isteyecektir. O yüzden bir e-mail standartlardaki gibi olmuşsa, sizi de muhtemelen diğer standartların içine atacaktır. Yani şansımız daha az olacaktır. Prof.Dr. Catherine CALDWELL-HARRIS: İlk izlenim çok önemli, haklısınız o konuda. Bunun için biraz fedakarlık yapmak gerekiyor, mesela, uçak biletinden fedakarlık yapıp yanına gidebilirsiniz. Diyebilirsiniz ki hocaya, Nisan ayında ben Boston’a geliyorum. Zaman ayırabilirseniz, sizinle görüşmek istiyorum. Tabi ki hani ayağıma kadar gelmişse bir öğrenci, bu onun zaten niyetini bana gösteriyordur, uğraşını ve niyetini ve çabasını ve muhtemelen çok yüksek oranda, cevabı evet olacaktır bu öğrenciye. Bu da size uçak biletine mal olacaktır. Öğrenci: Bunu yapmak isteyen eminim çok kişi olacaktır. Oraya gittiğimizde tek tek görüşmek mümkün olacak mıdır kendileriyle? Prof.Dr. Catherine CALDWELL-HARRIS: Burada bakıldığı zaman bazen, bazı öğrenciler kafalarında projeyle geliyorlar. Yani sadece uçak bileti ve istekle değil, kafalarında çok güzel bir projeyle geliyorlar ve diyorlar ki;”Ben bu konuda çalışmak istiyorum.” Bazılarının akrabaları vs.leri oluyor o bölgede. O yüzden konaklamaları falan sorun olmuyor. Zaten yaz tatili için gelmiş oluyorlar, o yüzden problem olmuyor. Ama geldiklerinde sadece tek bir üniversiteye değil, o bölgedeki diğer üniversitelere de başvuruyorlar ve diyorlar ki, ben sizinle çalışmak istiyorum, şöyle yapmak istiyorum, böyle yapmak istiyorum. Mesela bana bir öğrenci geldi; iki tane projeyi bu şekilde kapıma kadar getiren öğrencimle gerçekleştirdim. Bir tanesi Rusya’dandı. Geldi, çok da güzel çalışmaya başladık, girizgâh yaptık, başladık proje üzerinde çalışmaya ve o kadar çok sevdim ve dedim ki komisyona” Bu kız kesinlikle bizim üniversiteye gelmeli ve bizimle çalışmalı.”Ama aynı anda başka bir üniversiteden de teklif gelmişti, o bizi değil o üniversiteyi tercih etti. Niye, çünkü aynı anda hem Boston Üniversitesi’ne hem de Boston bölgesindeki diğer üniversitelere de başvurmuştu. E ne oldu, tercih eden bu sefer biz değil o oldu. Yani bizimle çalışmaktan farklı seçeneklere de sahipti. Bu türden farklı bir olay başımıza geldi. Bir de ikinci olarak, tatil için Boston’a gelmek iyi hoş tamam, böyle bir şey yapabilirsiniz ama uzun vadede kalacaksanız Amerika’da; gidin bir profesöre, çalın kapısını ve siz gönüllü olun. Laboratuarda onunla birlikte çalışın. Yani kimse kapısına kadar geleni geri çevirmez. Mutlaka 7 ki proje içersinde size de yer verecektir. Siz de o proje içerisinde kendinizi gösterirseniz zaten sizin için bir olanak olacaktır. Öğrenci: Ben psikoloji bölümünde okuyorum, son sınıftayım. Klinik psikoloji alanında yüksek lisans yapmak istiyorum. Okulumuzda psikanalitik kuram öğretiliyor. Ben şimdi klinik psikoloji yüksek lisansını Amerika okullarında hangi alanda, hangi kuramda yapacağımı tam olarak internet sitelerinden pek bulamadım. Bilgilere nasıl ulaşabilirim? Beni diğerlerinden ayıracak başka neler olabilir katıldığım projeler dışında? Prof.Dr. Catherine CALDWELL-HARRIS: Klinik psikoloji alanı biraz sıkıntılı. Klinik psikoloji denildiği zaman sözünü ettiğimiz mentol proje danışmanlığı sistemi söz konusu klinik psikoloji alanında. Bu olmadığı için burs alamıyorsunuz. Burs alamadığınızdan dolayı finansal olarak hazırlıklı gitmeniz gerek, finansal bakımdan her türlü ihtiyacınızı karşılayabiliyor olmanız gerekiyor ve bir de GRE, TOEFL sınav skorlarınızın da iyi olması gerekiyor. İngilizcenizin iyi olması zaten gereken bir bileşen, klinik psikoloji diğer alanlardan biraz daha farklı olarak böyle bir sisteme sahip. Öğrenci: Bu kuramı nasıl öğreneceğim? Hangi kuram genelinde eğitim veriliyor? Prof.Dr. Catherine CALDWELL-HARRIS: Web sitelerinden ayrıntılı erişebilirsiniz hangi kurama değinildiği ile ilgili. Öğrenci: Amerika’da da böyle bir durum var mı mesela ben ilerlemek istesem, karşıma da o problemler çıkacak mı? Ben lisans öğrencisiyim. Prof.Dr. Catherine CALDWELL-HARRIS: Amerika’da da Türkiye’deki gibi böyle reddedilme durumu söz konusu mu derseniz şöyle söyleyeyim üst düzey dergilerde, çok ağırlıklı dergilerin içersinde evet zor kabul edilmesi hatta kabul seviyesi yüzde on beş makalelerin basılmak üzere. Ama tabi size verilen gelir indirimlerini dikkate alırsanız ve gerekli düzeltmeleri yaptığınız takdirde bu olasılığı arttırabilirsiniz. Profesörünüz de biliyor ben de biliyorum burada da Amerika’da da dünyanın neresine giderseniz gidin bilimsel bir dergiye makaleyi kabul ettirme süreci sancılı ve zor bir süreç. Dolayısıyla burada geçerli olan durum orda da geçerli olur. Öğrenci: Şöyle ince ayrıntı olabilir; sanki bir çatışma var gibi, belki ben yanlış görüyorum. Diğer taraftan henüz sanki bilimsel değilmiş gibi gösteriliyoruz, sosyo-psikoloji alanında bazı şeyler. Acaba Amerika’da da aynı durum var mı? Yani iki alan arasında çatışma var mı? 8 Prof.Dr. Catherine CALDWELL-HARRIS: Amerika’da böyle bir şey söz konusu değil. Hatta şu anda son derece revaçta olduğunu söyleyebilirim sosyal psikoloji alanının. Hatta “sosyal kominitip- nöro- bilim” olarak adlandırıyorlar ve bu konuda yapılan araştırmalar var. İnsan beyninin reddedildiği zaman, öfkelendiği zaman ya da farklı tepkileri verdiği zaman farklı göründüğü, ki görüntüleri alınarak bunların karşılaştırması yapılıyor. Dolayısıyla akademik anlamda şu anda karşılaştırma olarak kimlik kazanmış durumda ve bilimsel bir alan olarak zaten kabul görmüş durumda Amerika’da. Öğrenci: Biraz önce klinikle ilgili bir şey demiştik. Psikofarmakoloji tarzı bir şey olacak, yani yüksek lisans ya da doktora açısından bakarsak. Fakat biz zaten sosyal bir eğitim aldığımız için yani o “drakt” denen ilaçla tedavi temelimiz olmadan oraya gideceğiz. Öyle bir kabulümüz söz konusu olabilir mi? Çünkü Türkiye’de psikoloji ve psikiyatri farklı, edebiyat fakültesindeki psikoloji öğrencisi olmakla tıp fakültesi psikiyatri öğrencisi olmak arasında çok büyük fark var. Prof.Dr. Catherine CALDWELL-HARRIS: Klinik psikoloji ile birlikte evet o noktada haklısınız ama buradaki sistemle oradaki sistemde çok farklılık yok. Yani siz hala Amerika’da almış olduğunuz o psikofarmatoloji eğitimi ile bizi herhangi bir ilacı reçete etmeyi ya da ilaçla terapi yapabilme, uygulayabilme imkanı sunmuyor. Yine aynı şekilde psikofarmatoloji içersinde klinik programının içerisinde hangi ilaçlar var, ilaçların bileşenleri nelerdir, nerede kullanılır gibi işin kitabi kısmını öğreniyorsunuz. Ama söz konusu ilacı verme, reçete etme durumuna geçtiğiniz zaman ister istemez işin tıp doktoru kısmıyla bağlantıya geçmek durumundayız. O yüzden de sistemsel anlamda farklılık ve bir çatışma durumu boşluk olmayacaktır diye düşünüyorum ben. Öğrenci: Ben tıp fakültesinde öğrenci asistanıyım. Yurt dışında Amerika’ya gittiğimiz zaman orada gözlemci olarak bulunabiliyoruz, fakat yine de randevu istediğimiz zaman çok ileri bir tarihe randevu veriliyor. Hocamız bir ucundan dokundu ama seçilen değil de seçici olabilme adına başvurduğumuz hocamızdan randevu beklerken aynı zamanda başka bir hocaya başvurmak etik mi? Prof.Dr. Catherine CALDWELL-HARRIS: Rus öğrenci örneğinden bahsetmiştim size yani ben onu o kadar çok isterken o gitti Northeastern Üniversitesi ile anlaştı. Sonuçta kim neyi istiyorsa onu seçiyor. Bunun tam tersi söz konusu olabilir. Sizin örneğinizde de o bekleme zamanını boşa geçirmemek adına başka hocayla, başka biriyle görüşebilirsiniz. Bu da etik anlamda sorgulanası bir şey değil; gayet normal ve makul bu bekleme süresi içerisinde yapabiliyorsunuz böyle bir şeyi. 9 Öğrenci: Yüksek lisans yapmak istediğimiz bölüm lisans bölümümüzden farklı ise, örneğin ekonomide lisans yaptım ama psikolojide yüksek lisans yapmak istiyorum. Nasıl bakılıyor? Diğer bir sorum ise yurt dışına gittiğimizde karşılaştığımız sorunlar neler? Prof.Dr. Catherine CALDWELL-HARRIS: Lisans programından başka bir alana giriyorsanız ve yüksek lisansta bunu yapmak istiyorsanız psikoloji de zaten çok fazla başvurunun olduğu rekabete açık bir ortam. Öğrenci: Psikoloji sadece bir örnekti. Prof.Dr. Catherine CALDWELL-HARRIS: Dolayısıyla başka bir alandan geliyorsanız ve neden daha farklı olduğunuzu göstermek istiyorsanız lisans düzeyindeyken katılmış olduğunuz toplantılar, konferanslar olabilir, laboratuar çalışmaları olabilir. Bunları gerekçe gösterebilirsiniz. Ben lisans çalışmamı bu alanda yaptım ama bu alanlarda da etkinliklerim var şeklinde size fark getirebilecek, fark yaratacak şeyleri öne sürebilirsiniz. O takdirde kabul söz konusu olabilir. Çünkü burada almış olduğunuz bursu bir anlamda o süreç içerisinde geri ödeme hizmeti var. Yani derse girip ders veriyorsunuz. Bunun için de lisansta yetkinliğinizi gösteriyor olmanız gerekiyor. Başka alandan geldiyseniz onu alamazsınız zaten. Prof. Dr. Ayşe AYÇİÇEĞİ-DINN: Eğer öğrenci para istemiyorsa, yani kendi bütçesiyle okumak istiyorsa ve başka alandan geliyorsa hazırlık gibi bir şey var mı? Prof.Dr. Catherine CALDWELL-HARRIS: Evet, tabi ki başka alandan cebinizde paranızla birlikte, finansal imkanınızla birlikte geldiğinizde bizim üniversitemizde bile “mony maker”, para kaynağı olarak görünen herkese açık psikoloji yüksek lisans programı mevcut. Başvuru koşulları o kadar da zorlu değil. Ama yine de deneyim mi? Evet, iyi bir deneyim diyebiliriz. Ötekiye dair, öteki olarak algılanıyor mu yabancı öğrenciler diye sormuştunuz. Evet, genel bir önyargılı tavır olabilir ama bu önyargı başvuru yaptığınız kişi ya da kişilerin sizin ülkenizi tanımıyor olmasından kaynaklanıyor. Sizin kültürünüzü, standartlarınızı bilmiyor olmalarından kaynaklanıyor olabilir. Bir de tabi İngilizce seviyenizin kötü olmasından da kaynaklanabilir. Çünkü İngilizce olmazsa olmazlardan bir tanesi, size bu imkanı verdikleri zaman bir taraftan da az önce söylemiş olduğum gibi bir okutmanlık bekleyecekler, dersleri vermenizi bekleyecekler. Bunun içinde yetkin bir İngilizceye sahip olmanız gerekiyor. Ders verebileceğiniz gibi bütün bu bileşenler sizi öteki yapabilen şeyler. Mesela klinik psikoloji alanında bizim üniversitemizde şöyle bir fırsat var: bir Türk olarak geldiniz, bu fark yaratabilir. Ötekilik dışında farklılık katabilir. Nasıl farklılık katabilir? 10 Diyelim ki bir laboratuar araştırması yapabilirsiniz. Türklerin yaşadığı bölgede klinik araştırmada bulunabilirsiniz. Amerika’da özellikle göçmen nüfusun yoğunlukta olduğunu düşünürsek, sizin de yabancı olma statünüz o anlamda bir avantaj olarak size geri dönebilir. Çünkü daha Türk olan ve bu anlamda çalışma-araştırma yapabilecek kimse yok. Mesela aynı durum Latin Amerikalı dediğimiz Latin kökenli vatandaşlarımız, göçmenlerimizde de ya da Çinlilerle de aynı şey söz konusu. Gelsin bir Çinli, kliniği psikoloji alanında Çinlilerle birlikte çalışsın diyoruz. Bu bir avantaj, dolayısıyla bunu avantaja dönüştürebilirsiniz. Yani Türklüğünüzden utanıp çekinmekten ziyade bunu bir avantaj olarak kullanırsınız ve başvuru sırasında dersiniz ki işte iki kıtanın birleştirdiği, şöylesine farklı kültürlerin içinde bulunduğu vb. ifadeler kullanırsınız. Dolayısıyla bu kaynaklardan şöyle beslendim, böyle yaptım… Bunu bir avantaj olarak sunabilirsiniz. Çoklu kültür açısından yaklaşabilirim şeklinde dönüşebilir bu türden bir yaklaşım. Öğrenci: Öncelikle bu “mony maker” denilen grupların ücretlendirmesi ne oranda oluyor? Bir de şunu soracağım, biz geldiğimiz zaman bir okutmanlık hizmeti bizden beklendiği söylendi. Ben bir şekilde gelmiş olabilirim, kabulümün de gerçekleşmiş olduğunu düşünerek. Fakat ben o okutmanlık puanımın benim o seviyede olup olmadığını gösterip göstermediği konusunda bir çelişkiye düşüyorum, yani ben bu puanı almış olabilirim ama okutmanlık konusunda o derecede akademik kariyer olarak o kadar yüksek bir konumda olmayabilirim. Benim puanım bir şekilde kabul edilmiş olabilir ama okutmanlık konusunda bir ön hazırlık, İngilizce de kendimi geliştirebilmek için bir ara sınıf gibi durum var mı? Prof.Dr. Catherine CALDWELL-HARRIS: Sorunuza cevaben şunu söyleyeyim, evet birebir hemen onu düzeltiyorum “teaching favour of ship” dediğimiz girip sınıfında ders vermeniz değil, ama yüz kişilik sınıflarda, ders alıyorlar hocadan ve dolu olabiliyor. Hocanın danışmanlığında bulunan öğrenci yani teaching favour of ship yapan, doktora yapan öğrenci ise, yirmi kişilik doktora araştırması yapan öğrencilerle haftanın belirli saatlerinde bir araya gelip onlara bir anlamda danışmanlık, yönlendirmede yardımcı oluyor. Dolayısıyla bu aşamada yetkin bir İngilizceye sahip olması gerekiyor yönlendiren kişi olduğu için. Peki ne oluyor? Başvuru aşamasında tabi ki İngilizcesinin yeterli olması gerekiyor o sınavı geçmiş olsa dahi, konuşma becerisinin yeterli olması gerekiyor. Mesela ikinci öğrenci durumunda bu örneği verdim; git, İngilizceni bir şekilde toparla yani ekstradan bir destek al vs. ve bunu bir videokasete çek ve ben senin adına senin bursun için kabul komitesi ile gerekirse kavga ederken bunu göstereyim. “Bakın işte öğrenci bu kadar etkin ve yetkin şekilde İngilizceyi kullanabiliyor, videosunda da görüyorsunuz.” gibi bir şey yapmak durumunda kalıyorum. Dolayısıyla İngilizce konuşmak o süre içersinde kişinin kendisi tarafından etkinleştiriliyor. Hemen düzeltiyorum, bunun yanında sizin tabi İngilizce eğitiminize, İngilizce dersleri ile de destek veriliyor üniversite dersleri kapsamında. Öğrenci: Burslu olmayan öğrenciler için okul ücretleri ne durumda? 11 Prof.Dr. Catherine CALDWELL-HARRIS: Yıllık 20 bin. Yalnız yüksek lisans düzeyinde geldiği zaman yıllık 20 bin. Burslu durum için de herhangi bir ücret ödenmiyor. Doktora da zaten “Paranı öde gel, yap doktoranı .“ diye bir sistem söz konusu değil. Mutlaka doktora araştırması yapmaya hak kazanmak da gerekiyor. Prof. Dr. Ayşe AYÇİÇEĞİ-DINN: Çok teşekkür ediyorum. Ümit ederim yararlı olmuştur. Böyle bir konuşmayı ben de yapmak istiyorum, çünkü kafanızdaki soruları anlıyorum, ama konuklarımızın da farklı bir bakış açısından anladığını biliyorum. Çünkü mesela, sosyal psikoloji de bir tanım sormuş olsaydı daha net anlayacaktı, bu sosyal psikoloji de anladığı için sana net cevapları veremedi. Bunun için böyle bir sohbeti bir de aramızda yapmak isterim. Özellikle yurt dışına gidecek olanlara her zaman kariyer merkezi yardım için hazır, aklınızda olsun. Randevu alın bizden. Buyurun gelin. * Araş.Gör.Dr. Rana Kahraman, seminerde çevirileri yapmıştır. Kendisi İstanbul Üniversitesi İngilizce Mütercim-Tercümanlık bölümünde öğretim üyesidir. 12