Suyun hafızası

Transkript

Suyun hafızası
Editör: Ozan SÜRÜCÜ
4 Ocak 2016 PAZARTESİ
2
ÇEVRE
BERATI’NA
SAHiP
TEK SAYFA
Yaralı kızıl şahin korumaya alındı
Kirliliğe karşı plaka yöntemi yayılıyor
Sivas’ın Kangal İlçesi’nde yaralı halde bulunan kızıl
şahin, Sivas Belediyesi Başıboş Sokak Hayvanları
Bakım Merkezi’nde tedavi altına alındı. Şahin tedavinin ardından doğaya bırakılacak.
Dünyanın en kirli havasını soluyan Hindistan’ın başkenti
Yeni Delhi 2 hafta süreyle tek-çift plaka uygulamasına
geçiyor. Milyonlarca aracın trafiğe çıkamayacağı kentte
yasak için gönüllüler de görev alacak. n DIŞ HABERLER
Suyun hafızası
NEWTON’un
başına elma düşmüş
“Demek ki yerçekimi var” demiş... İşte
tam bir bilim insanı.
“Neden” denilince
“çünkü”nün ardından bilimsel bir açıklama getiriyor, tüm
dünya sonsuza dek bu açıklamayı bir
sonraki benzer araştırmalarda temel
olarak kullanıyor. Hayatım boyunca
bilim okudum ama “Bu elma neden
düştü?” diye bana sorsaydılar (ve de
ben Newton açıklamalarını bilmiyor
olsaydım), “O elma hayatın devamı
için düşüyor, içindeki çekirdeklerin toprağa ulaşması gerek” diyerek
basitçe yanıtlardım galiba. Düşünce
tarzı, hayata bakış açısı, farklı sorgulama, farklı yargılama, farklı birikim
sorulan sorulara yanıtları da değiştiriyor. Bilim dünyasında “standart araştırmacılar”ın yanı sıra alanındaki son
derece önemli buluşlara ve de sorulan sorulara “düşünürlük” vasıflarıyla
anlam yükleyen süper beyinler vardır.
Örneğin Albert Einstein, Carl Sagan
gibi isimler “2+2=4” demekle kalmayıp bilimi filozofik yaklaşımlarıyla da
renklendiren nadir bilim insanlarındandır. Bilimin yanıtsız kaldığı yerde ya da
akıllara durgunluk veren açıklamalarla
gündeme geldiğinde paniğe kapılmak
yerine yorum yapabilmek, bildiklerimizin dışında düşünebilmeyi denemek
aslında işin en zevkli tarafı. Birazdan
anlatacağım bilimsel bulgular yaklaşık
son 20-25 yıldır gündeme gelen ama
maalesef tartışılmadan, yorum yapmaktan kaçınılan bilgilerdir. Yılın ilk bilim-
yorum köşesinde bu bilgileri gündeme
getirmemin amacı ise 2016 yılında
hayata bakış açımıza yeni bir perspektif eklemektir. Bu yıl klasik bilim haberlerinin yanı sıra bu tür haberlerle de
zaman zaman karşınıza çıkmaya kararlıyım.
Gelelim bu haftaki konumuza:
Suyun bir hafızası var mı?
Konuyla ilgili çalışma ilk kez 1988
yılında Fransız immünolog Jacques
Benveniste tarafından Nature Dergisi’nde yayımlandı. Her yeni buluşta
olduğu gibi bilim dünyası bu araştırmanın tamamen saçmalık olduğunu ve bu
kadar komik bir yaklaşımın Nature gibi
önemli bir dergide yayımlanmasının
tam bir fiyasko olarak tarihe geçeceğini dile getirmişti. Özetle Benveniste
suyun içerdiği her maddeyi hafızaya
kaydettiğini o maddenin sudan ayrıldığında bile hafızasında bütün özelliklerini taşıdığını, örneğin suya bir zehir
yerine sadece zehrin frekansı yüklendi-
ginde bile zehrin kendisi eklenmiş gibi
içine konulan sinekleri öldürdüğünü
tespit etmişti.
Aynı yaklaşımla homeopatiyle uğraşanlar da hastaların tedavisinde kullanılan ilaçların suda artık ilaçtan eser
kalmayacak kadar sulandırıldığında
daha başarılı bir tedavi sağlayacağını
çünkü yan etkilerin yok olacağını ama
ilaç gören suyun (tedavi edici) etkisinin
kaybolmayacağını iddia etmekteydi.
Bilim dünyası bu tartışmaları yıllarca
sürdürdü. Daha sonra Dr. Masaru
Emoto sözcüklerin ve duyguların su
üzerindeki yapısal değişikleri üzerinde
çalışarak bilim dünyasını şaşırttı. Halk
arasında ilginç karşılanan bu bilimsel
incelemeler yıllarca “şüpheli araştırmalar” sınıfından kurtulamadı. 2013
yılında Almanya’da Stuttgart Üniversitesi konuyu tekrar gündeme getirdi
ve Benveniste’nin tüm araştırmalarını
tekrar ederek aynı sonuçları aldıklarını ilan etti. Yapılan araştırmada aynı
İnsan gibi robot
FOTOĞRAFTA solda gördüğünüz robotun adı
Nadine. Singapur’da Nanyang Teknoloji Üniversitesi’nde geçen sene “doğmuş”. Bir bakışta
insandan ayırt etmek imkânsız. İnsan gibi bir cilt,
kahverengi saçlar, göz göze geldiğinde yüzünde
beliren yumuşak bir gülüş. Adınızı soruyor, elinizi sıkarken adını söylüyor, bir daha karşılaştığınızda adınızı hatırlayarak “Merhaba” diyor.
Görevi resepsiyonda oturarak gelenleri karşılamak. Sohbet sırasında kahkaha atabiliyor, üzücü
bir konuda yüzünden üzüldüğü, duygulandığı
belli oluyor. Nadine’nin yapıcısı Prof. Nadia
Thalmann (fotoğrafda sağda) bu “humanoid”i
tek başına yaşayan yaşlılara evde arkadaş olabilmesi ve otellerde resepsiyonist olarak çalışabilmesi için dizayn ettiğini söylüyor.
kaynaktan alınan su değişik öğrencilere verilerek bir camın üzerine damlatmaları istenmiş. Her öğrencinin
damlaları donarken farklı şekilde kristaller oluşmuş. Aynı su, niçin damlatan
kişiye göre değişiklik gösteriyor sorusunu sadece daha önce gerçekleştirilen
Dr. Emoto’nun çalışmalarıyla açıklayabilmişler. Başka bir çalışma da suyun
içerisine bir çiçek atıp bir süre bekledikten sonra alınan damlalar üzerinde
yapılmış. Her damla donarken içerdiği
çiçeğe benzer şekilde kristalize olmuş.
2015 yılında da benzer araştırma Max
Plank Enstitüsü’nde gerçekleştirilerek benzer sonuçlar elde edilmiş. Geçtiğimiz aylarda konu üzerine yapılan
yorumları araştırdığımda geçen senelerde sayfalar dolusu olumsuz eleştiri
yapan kişilerden tek bir yorum bile gelmediğini fark ettim. İşin ilginç tarafı ise
medyanın da konuya hiç eğilmemiş
olması. Oysa (hâlâ tartışmalı bile olsa)
bu şoke edici, bir o kadar da düşündürücü bilgilere insanlığın ne kadar çok
ihtiyacı var. Suyun hafızası olduğunu
ve de kişiye göre, söylenen çirkin ve
güzel söze bağlı olarak yapısının değiştiğini düşünsek belki; a.) Atıklarla kirleterek çirkinleştirdiğimiz suyun filtre
etsek de hafızasında çirkinlik olduğunu, yudumlarken kendi çirkinliklerimizi yudumladığımızı, o yudumların
hücrelerimiz tarafından absorbe edildiğini düşünürüz. b.) Yaklaşık % 75’i
su olan vücudumuzda bazı hastalıkların neden oluştuğuna değişik bir açıklama getirebiliriz. Ve bu düşencenin
ardından umuyorum ki “çevre kirliliği”
dediğimizde “Adam sende” demekten
vaz geçeriz.
Yeni yıla, doğadaki bazı fenomenlere her zaman bilimle açıklama getiremediğimizi kabul ederek girmemiz bile
hepimize çok mesafe aldırır. Ufuklarımızı genişletici çok bilimli bir yıl diliyorum...
Bir garip
bilimsel bulgu
Nadine’i
HTDokun’la
izleyin.
YENİ bir
şey öğrenirken sağ
yumruğunu
sıkanlar ve
de o öğrendiği konuyu
hatırlamak için
sol yumruğunu
sıkanlar, öğrenmekte
de hatırlamakta da
yumruklarını sıkmayanlardan daha
başarılı oluyormuş.
17
Karda aç kalınca...
TÜM Türkiye’yi etkisi altına
alan kutup soğukları yaşamı felç
ederken, özellikle sokak hayvanlarını da olumsuz etkiliyor.
Hayvanlar bir yandan dondurucu soğuklarla baş etmeye çalışıyor, diğer yandan da açlıkla.
Kastamonu’nun Abana İlçesi’nde geçtiğimiz hafta ortasından
bu yana etkili olan yoğun yağış nedeniyle kar kalınlığı bir metreyi aştı. Karın üzerinde yiyecek arayan kuşu uzun süre takip
eden bir kedinin mücadelesi, objektife böyle yansıdı. n AA
Tek odalı minibüs evini
köpekleriyle paylaşıyor
YÜK gemilerinde güverte
reisliği yaparken hayvanlara
düşkünlüğü nedeniyle işini bırakan 56 yaşındaki Özbakan,
eşinden boşandıktan sonra
Muğla’nın Bodrum İlçesi’ndeki
tarihi binada kalmaya başladı. Yaşadığı yerin bekçiliğini
de yapan Özbakan,
binanın tadilata alınması üzerine taşınmak zorunda kaldı.
Daha sonra golden retreiver cinsi
5 köpeği yüzünden
yaşayacak yer bulamayan Özbakan,
1982 model minibüsünü tek
odalı eve dönüştürdü. Bodrum
Sanayi Sitesi’nde duran minibüsünde köpekleriyle hayatını sürdüren Özbakan’a esnaf
da kullanmadıkları ev eşyalarını vererek destek
olmuş.
Her gün köpeklerini Bodrum
sokaklarında gezdiren ve denize
girmelerini sağlayan Özbakan,
böyle yaşamaktan mutluluk duyduğunu söyledi.
n AA
‘BÜYÜK ŞEHIRLERIMIZDE
BISIKLET KULLANIMI ARTTI’
DÜNYA Kaynakları Enstitüsü’ne (WRI) bağlı Türkiye Sürdürülebilir Şehirler Direktörü Arzu Tekir,
Türkiye’de büyük şehirlerde son 5
yılda bisiklet kullanımında önemli
artış yaşandığını bildirdi. WRI Türkiye Sürdürülebilir Şehirler Direktörü Tekir, sürdürülebilir kentsel
gelişim ve kent içi ulaşım alanında
araştırma ve saha incelemesine
dayalı çalışmalar gerçekleştiren
uluslararası bir sivil toplum kuruluşu olduklarını söyledi.
Tekir, WRI’ın Türkiye’de olduğu
gibi; Brezilya, Çin, Hindistan ve
Meksika’da da ofislerinin bulunduğunu açıkladı. Sürdürülebilir
Şehirler Programı’nda ekonomisi
hızla yükselen ülkelerin yer aldığını
vurgulayan Tekir şöyle konuştu:
“Ancak bu gelişmenin beraberinde getirdiği otomobil sahipliği oranındaki hızlı artış, altyapının
yetersiz kalmasına neden oluyor.
Sürdürülebilir Şehirler Ağı olarak
esas amacımız, sınırlı olan dünya
kaynaklarımızı etkin bir şekilde
kullanmaktır. Başlıca çalıştığımız
konular toplu taşımanın entegrasyonu, yayalaştırma ve bisiklet
projeleri, çarpışmaların sebep
olduğu can kaybı ve yaralanmalara yönelik yol güvenliği başlıklarından oluşuyor.”
Arzu Tekin, İstanbul, İzmir,
Kocaeli, Konya, Kayseri, Şanlıurfa,
Antalya, Sakarya, Eskişehir gibi
büyük şehirlerde çalışmalar yürüttüklerini de sözlerine ekledi.
n KOCAELİ /AA