Hayvancılık Sektöründe Atıkların Değerlendirilmesinin Ekonomik
Transkript
Hayvancılık Sektöründe Atıkların Değerlendirilmesinin Ekonomik
T.C. ĠSTANBUL ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER ENSTĠTÜSÜ ĠġLETME ANABĠLĠMDALI ÜRETĠM BĠLĠMDALI YÜKSEK LĠSANS TEZĠ HAYVANCILIK SEKTÖRÜNDE ATIKLARIN DEĞERLENDĠRĠLMESĠNĠN EKONOMĠK ANALĠZĠ HASAN BAKIN 2501820034 TEZ DANIġMANI DOÇ.DR. NECDET ÖZÇAKAR ĠSTANBUL 2010 Hayvancılık Sektöründe Atıkların Değerlendirilmesinin Ekonomik Analizi Hasan Bakın ÖZET: Enerji doğanın ve evrenin temelidir. Enerji, sistemin iĢ yapabilme yeteneğidir. Doğanın bir paçası olan insanoğlu ihtiyaçlarını karĢılamak için enerjiye gereksinim duyar. Jeotermal ve nükleer enerji hariç, enerji kaynağımız güneĢtir. Canlı organizmalar güneĢ enerjisini kimyasal bağ enerjisi dönüĢtürerek, beslenme zincirini oluĢtururlar. Nüfus artıĢı sonucu artan besin talebini karĢılamak için yapılan üretim negatif dıĢsallıklara sebep olmaktadır. DıĢsallığın giderilmesi gerekir. Gıdaların sağladığı enerjinin ikame olanağı yoktur. Gıda üretimdeki azalıĢ, açlığı gündeme getirir. Tarımsal üretim atıkları, Kyoto Protokolü‟ne göre metan ve kirletici kaynağıdırlar. Tarımsal atıkların taĢıdıkları enerji güneĢ kaynaklıdır. Enerjileri kullanılabildiğinde, emisyon artıĢına neden olmazlar, azaltıcı etkiye sahiptirler. Biyogaz üretimi; karbon dioksitten yirmi üç kat kirletici metanın kirletici özelliğini bire indirmektedir ve tarımsal iĢletmelerin gelirlerini arttırıcı etkiye sahiptir. DTÖ ve AB kurallarında tarımsal ürün sübvansiyonları kaldırılmaktadır. Tarımda makineleĢme, istihdam olanaklarının azlığı, mutlak ve göreli yoksulluk, kırdan kente göçü hızlandırmaktadır. Göç, sosyal sabit sermayenin etkinliğini azaltırken gelir dağılımını da bozmaktadır. BMĠDÇS kapsamında dünya yeni bir ekonomik yapıya yönelmiĢtir. Sürdürülebilir kalkınma olarak tanımlanan süreç ekolojik taĢıma kapasitesinin aĢılmamasını amaçlamaktadır. Gıda ve enerji güvenliği tüm dünya uluslarını etkilemektedir. Gıda yoksulluğu mutlak yoksulluktur. Küçük tarım iĢletmelerinin egemen olduğu Türk tarımının yarattığı bitkisel ve hayvansal atıkların değerlendirilmesi, mevcut teknoloji ile kırsal alanda yapılacak köy ölçekli biyogaz ve biyokütle enerjisi yatırımları tarımda yeni gelir kaynakları yaratabilir. Yatırımlar kamu tarafından sübvanse edilmelidir ki hayvancılık iĢletmelerindeki piyasaya giriĢ serbestliği devam edebilsin. Hayvancılık, bitkisel üretimin sanayisidir iii ve ürünlerinin enerji değeri yüksektir. Ġstihdam olanakları süreklidir. ÇalıĢmada biyogaz üretiminin ekonomik etkileri değerlendirilecektir. Anahtar kelimeler; Biyogaz, Biyokütle, DıĢsallıklar, Göç, Hayvancılık, Sürdürülebilir Kalkınma, Kyoto Protokolü, Yoksulluk. iv Economic Analysis of the Recycling of Waste Products in Animal Husbandry Hasan Bakın ABSTRACT : Energy is the basis of the nature and the universe. Energy is the acting ability of the system. Mankind, as a part of the nature, needs energy in order to fulfill his needs. Apart from geothermal and nuclear energy, the sun is our source of energy. Living organisms form the food chain by turning solar energy into chemical bond energy. The production made to meet the increasing food demand due to population increase causes negative externality. It needs to be taxed. The energy provided by foods is not replacable. The decrease in food production brings about starvation. Agricultural waste products provide a source for methane and contaminants. Their energy is based on the sun. They do not cause emission increase but decrease when their energy is used. Biogas production, as well as increasing the incomes of agricultural businesses, reduces the contaminant feature of methane which is twenty three times more contaminant than carbon dioxide. Agricultural product subsidies have been removed from WTO and EU rules. Agricultural mechanization, scarcity of employment opportunities and poverty expedite rural depopulation. While decreasing the efficiency of social overhead capital, migration also flaws income distribution. As a part of UNFCCC, the world has turned towards a new economic structure. The period, defined as sustainable development, aims to prevent the exceeding of the ecological transfer capacity. Food and energy security effects all nations. Food poverty is absolute poverty. Recycling of herbal and animal waste produced in Turkey where small agricultural businesses dominate and small scaled biogas and biomass energy investments which could be made in rural areas with the current technology can provide a new source of income in agriculture. v Investments should be subsidized by the state so that the entrepreneurial freedom in husbandry may continue. Husbandry is the industry of herbal production and the energy value of its products is high. Employment is consistent. In the research, the economic effects of biogas production are evaluated. Keywords : Biogas, Biomass, Externalities, Migration, Husbandry, Sustainable Development, Kyoto Protocol, Poverty. vi ÖNSÖZ Üretim yapan her sistem; üretimde girdi olarak kullandığı maddelerin bir kısmını üretimin sonucunda kullanılmayan veya sistemin dıĢındaki üreticiler tarafından kullanılabilen maddeleri, üretim sistemlerinin atık veya firesi olarak değerlendirmekteyiz. TanımlanmıĢ üretici sistem için atık veya fire olarak nitelenen maddeler baĢka sistemlerin girdileri olabilir. Ġnsanların oluĢturdukları endüstriyel sistemler bütünleĢik bir sistem olmadığından atıklar ve fireler bir maliyet unsuru olarak iĢletmecilerin önemli problemlerinden birini oluĢturmaktadır. Doğal sistemlerde ise ekolojik denge sistemin minimum atık prensibini, sistemi enerji temelinde ortak paydada bütünleyerek çözmüĢtür. Enerji temelli bu üretim sistemi enerji kaynağını güneĢ enerjisi üzerine temellendirmiĢtir. Enerjinin her aĢaması karĢımıza baĢka formlarda çıkarken hepsinin iĢlevleri de farklılaĢmaktadır. Albert Einstein‟in maddelerin; enerjinin değiĢik form ve düzeylerdeki görünümü olduğunu gösterdiği teorisi, evreni enerji düzeyinde tekdüze kılmaktadır. Enerji bütün maddeler için ortak bir temeldir. Önemli olan enerjinin konumlandığı düzey ve formdan istenilen forma dönüĢtürülebilmesidir. Doğa milyarlarca yıl süren evrimi içersinde bu sorunu çözmüĢ ve bugünkü ekolojik dengeyi, iklim ve biyolojik çeĢitliliği yaratmıĢtır. Doğa milyarlarca yıl içersinde döngülerle sönümlediği enerji ile belirli maddeleri dünyanın enerji stoklarına dahil etmiĢtir. Ġnsanoğlu sanayi devrimi ve sonrasındaki hızlı nüfus artıĢı ve temel aldığı kar maksimizasyonunu problemi ile milyarlarca yılda oluĢmuĢ stok karbon esaslı enerjiyi devreye sokarak döngülerin temel parametrelerini dikkate almadan hırslarını tatmine yönelmiĢtir. YaĢadığımız döngü kaynaklı ekolojik ve biyoçeĢitliliğe yönelik problemlerin kaynağı insanoğlunun cehaleti ve saygısızlığıdır. Zamanda süreklilik doğa için varken diğer canlılar için sürekli değil kesikli bir süreden bahsedilebilir. Sürekliliğin temelinde doğanın evriminin kütüphanesi olan yaĢayan canlıların genetik Ģifreleridir. Ġnsanoğlu iki yüzyıl içersindeki kendi yarattığı yaĢam felsefesi ve modeli ile yeryüzünü bir iklim ve ekolojik felaketle karĢı karĢıya bırakmıĢtır. Milyarlarca yılda oluĢmuĢ biyoçeĢitliliğe yaratığımız kirlilik ve felaketlerden daha temelden saldırı yine insanın yarattığı kar güdüsü ile vii yapılmaktadır. Buda genetiği değiĢtirilmiĢ organizmalardır(GDO). Doğa milyarlarca yılda genetiği değiĢtirmiĢ ama her zaman ekolojik denge içersinde emniyet tedbirleri ile sistemi kaotik bir denge içinde sürdürülmesini sağlamıĢtır. Temel olan güneĢ kaynaklı enerji sisteminden farklı enerji düzeyinde yaĢayabilen canlıların varlığı ile güneĢin enerjisine ihtiyaç duyanları bir arada barındırmıĢtır. Sistem enerji düzeyinde beslenme zinciri ve piramidi ile dengesini sürdürmektedir. Sistemin uyum sağlayamayan üyeleri yok olmaktadır. Onların yaĢam alanlarını baĢka canlı türleri alarak yeni denge oluĢmaktadır. Ġnsanoğlu kendisini nasıl tanımlarsa tanımlasın sonuçta ekolojik dengenin bir üyesidir. Bu denge, türünün yaĢam kaynağıdır. Ekonomik olarak yarattığımız ihtiyaçların tatmininde, ikame mekanizmasını kullanabilmemize rağmen ekolojik beslenme zincirinin bir üyesi olarak ikame imkanından yoksunuz. Beslenme zincirimizin temel kaynağı tarım sektörüdür. Tarım sektörünün üzerindeki enerji üretme baskısı nüfus artıĢı ile paralellik göstermektedir. Nüfus artıĢının geometrik artıĢı besinsel enerji ihtiyacımızı da geometrik olarak arttırmaktadır. Tarımsal üretimin yoğunlaĢması ekolojik taĢıma kapasitesini aĢmaktadır. Bu da üretimden kaynaklanan negatif dıĢsallıkları gündeme getirmektedir. Yaratılan negatifliğin pozitif hale getirilmesi doğal sistem içinde mümkündür. Bu çözümün kar hırslarından arındırılarak kamusal olarak doğaya bir saygı olarak baĢarmamız gerekir. Tez konumun kabulünde ve çalıĢmalarımda gösterdiği hoĢgörü ve yönlendirmeler için Sayın DanıĢman Hocam Necdet Özçakar‟a Ģükranlarımı sunarım. Konunun ekonomik boyutunun yanında biyogaz, biyokütle, mera, hayvancılık ve biyoçeĢitlilik konusundaki çalıĢmalarının Karaosmanoğlu‟na, sonuçlarını D.E.Ü‟den Sayın paylaĢan Ertuğrul Ġ.T.Ü.‟den Erdin‟e, Sayın Namık Filiz Kemal Üniversitesi‟nden Sayın Murat Altın‟a, Sayın M.Ġhsan Soysal‟a, TKĠB‟lığı Tekirdağ Tarım Ġl Müdürü Sayın Haydar Soykan‟a gösterdikleri ilgi ve kaynaklara ulaĢmamda yolgöstericilikleri ve yönlendirmeleri için teĢekkürlerimi sunmayı bir borç bilirim. Tezimdeki hataların sorumluluğu bana aittir. viii ĠÇĠNDEKĠLER ÖZET ……………………………………………………………………………. iii ABSTRACT ..……………………………………………………………………. v ÖNSÖZ …………………………………………………………………………..vii ĠÇĠNDEKĠLER ………………………………………………………………….. ix TABLOLAR LĠSTESĠ ………………………………………………………….. xx ġEKĠLLER LĠSTESĠ …………………………………………………………. xxiii KISALTMALAR LĠSTESĠ …………………………………………………... xxiv GĠRĠġ: ...................................................................................................................... 1 1.BÖLÜM ............................................................................................................... 12 1.1.Büyüme ve Kalkınma Kavramları .................................................................... 13 1.1.1.Ġktisadi Büyümenin Türleri ........................................................................... 13 1.1.1.1.Spontane Büyüme....................................................................................... 13 1.1.1.2.Planlı Büyüme ............................................................................................ 14 1.1.1.2.1.Otoriter Planlama .................................................................................... 14 1.1.1.2.2.Yol Gösterici Plan ................................................................................... 14 1.1.1.3.Açık Büyüme .............................................................................................. 14 1.1.1.4.Kapalı Büyüme ........................................................................................... 14 1.1.1.5.Durgun Büyüme ......................................................................................... 15 1.1.1.6.Üstel Büyüme ............................................................................................. 15 1.1.1.7.Biyolojik Büyüme ...................................................................................... 15 1.1.1.8.Dengeli Büyüme ......................................................................................... 15 1.1.1.9.Dengesiz Büyüme....................................................................................... 18 1.1.2.Ġktisadi Büyümenin Özellikleri ..................................................................... 22 1.1.3.Ġktisadi Büyümenin Etkileri .......................................................................... 23 1.2.Temel Kavramlar .............................................................................................. 24 1.2.1.Ġhtiyaçlar ........................................................................................................ 24 1.2.1.1.Ġhtiyaçlar HiyerarĢisi(Maslow Teorisi) ...................................................... 25 1.2.1.2.Ġhtiyaçların Nitelikleri ................................................................................ 27 1.2.2.Mal ve Hizmetler (Kaynaklar) ...................................................................... 28 ix 1.2.2.1.Hizmetler .................................................................................................... 28 1.2.2.2.Mallar ......................................................................................................... 29 1.2.2.2.1.Serbest Mallar .......................................................................................... 29 1.2.2.2.2.Ġktisadi Mallar ......................................................................................... 30 1.2.2.2.3.Özel Mallar .............................................................................................. 31 1.2.2.2.4.Kamusal Mallar ....................................................................................... 32 1.2.2.2.5.Ġktisadi Malların Temel Özellikleri ......................................................... 32 1.3.Toprak ve Rant ................................................................................................. 33 1.3.1.Rantın Konusu Toprak ve Doğal Kaynaklar ................................................. 33 1.3.1.1.Mutlak Rant ( Kıtlık Rantı) ........................................................................ 34 1.3.1.2.Diferansiyel (farklılık) Rantı ...................................................................... 36 1.3.2.Mutlak Rant Ġle Diferansiyel Rant Arasındaki ĠliĢkiler ................................ 40 1.3.3.Rant Kavramının GeniĢletilmesi ................................................................... 40 1.3.4.1.Nüfus .......................................................................................................... 43 1.3.4.2.Toprak ........................................................................................................ 44 1.3.4.3.Yenilenemeyen Doğal Kaynaklar .............................................................. 45 1.4.Piyasa BaĢarısızlıkları: Kamu Malları, DıĢsallıklar, Eksik Bilgi, Aksak Rekabet ve Anti-Tröst Yasaları, Tam Ġstihdamın Sağlanmasında KarĢılaĢılan Piyasa BaĢarısızlığı, Sınırsız Mülkiyetin yarattığı Adaletsizlikten Kaynaklanan Piyasa BaĢarısızlığı ............................................................................................................ 46 1.4.1.Mikro Ekonomik Piyasa BaĢarısızlıkları ....................................................... 48 1.4.1.1.Kamu Malları ............................................................................................. 48 1.4.1.2.Kamu Mallarının Tür ve Özellikleri ........................................................... 49 1.4.1.3.Kamu Mallarının Optimal Üretim Miktarı ................................................. 50 1.4.1.3.1.Kamu mallarının Talebi ve Özel Malların Talebi Ġle KarĢılaĢtırılması ... 50 1.4.1.3.2.Kamu malı Arzı (Sosyal Marjinal Maliyet)............................................. 51 1.4.1.3.3.Optimum Kamu Malı Üretimi ................................................................. 51 1.4.2.DıĢsallıklar..................................................................................................... 53 1.4.2.1.DıĢsallıkların Tanımı .................................................................................. 53 1.4.2.2.Üretimde Negatif ve Pozitif DıĢsallıklar .................................................... 54 1.4.2.2.1.Üretimde Negatif DıĢsallıklar.................................................................. 55 1.4.2.2.2.Üretimde Pozitif DıĢsallıklar ................................................................... 57 x 1.4.2.3.Tüketimde Negatif ve Pozitif DıĢsallıklar .................................................. 58 1.4.2.3.1.Tüketimde Negatif DıĢsallıklar ............................................................... 58 1.4.2.3.2.Tüketimde Pozitif DıĢsallık ..................................................................... 59 1.4.2.4.DıĢsallığın Onarılması: Kaynak Tahsisinde Optimalin Sağlanmasına Yönelik Politikalar ................................................................................................. 60 1.4.2.4.1.Mülkiyet ve AnlaĢma: Coase Teoremi .................................................... 60 1.4.2.4.2.Devlet Müdahalesi ................................................................................... 61 1.4.2.4.2.1.Doğrudan Kontrol................................................................................. 61 1.4.2.4.2.2.Negatif DıĢsallıkta Pigou‟cu Vergi ...................................................... 62 1.4.2.4.2.3.Pozitif DıĢsallıkta Sübvansiyon ............................................................ 63 1.4.2.4.2.3.1.Üretimde Pozitif DıĢsallıkta Sübvansiyon ........................................ 63 1.4.2.4.2.3.2.Tüketimde Pozitif DıĢsallık ve Transfer Ödemeleri .......................... 65 1.4.3.Eksik Bilgi ve Belirsizliklerin Yarattığı Piyasa BaĢarısızlığı........................ 66 1.4.4.Aksak Rekabet ve Tekelciğin Yarattığı Piyasa BaĢarısızlığı ve Anti-Tröst Yasaları ................................................................................................................... 67 1.4.5.Tam istihdamın Sağlanmasında karĢılaĢılan Piyasa BaĢarısızlığı (Devletin Ekonomiye Müdahale Etmesi) ............................................................................... 67 1.4.6.Sınırsız Mülkiyet Hakkının Yarattığı Adaletsizlikten Kaynaklanan Piyasa BaĢarısızlığı(KiĢisel gelir dağılımında adaletsizlik ve Gelirin Yeniden Dağılımını Amaçlayan Müdahaleler) ....................................................................................... 68 2.BÖLÜM ............................................................................................................... 70 2.1.Sürdürebilir Kalkınma ...................................................................................... 70 2.2.Yoksulluk Kavramının Kuramsal Açılımları ................................................... 75 2.2.1.Türkiye‟de Çevre ve Yoksulluk Politikaları ile Uygulamaları: Genel Bir Değerlendirme ........................................................................................................ 78 2.2.2. Çevre-Yoksulluk EtkileĢimleri ..................................................................... 80 2.2.2.1.Hava Kirliliği .............................................................................................. 80 2.2.2.2.Su Kaynaklarına EriĢim ve Su Kirliliği ...................................................... 81 2.2.2.3.Toprağın Bozulması ................................................................................... 85 2.2.2.4.OrmansızlaĢma ........................................................................................... 86 2.2.2.5.Katı Atıklar ................................................................................................. 87 2.2.2.6.Sulak Alan Tahribatı ve Koruma Alanları ................................................. 87 2.2.2.6.1.Dere Kenarlarında Bitki Örtüsü GeliĢimi ................................................ 87 xi 2.2.2.6.2.Nehir Ağzı (Delta) ve Deniz Kıyısında Bitki Örtüsü GeliĢimi ............... 88 2.2.2.7.Enerji Politikaları ....................................................................................... 90 2.2.3.Yoksulluk Göstergeleri .................................................................................. 90 2.2.4.Kırsal Yoksulluk, Tarım ve Sürdürülebilirlik ............................................... 99 2.2.4.1.Ormancılık ................................................................................................ 101 2.2.4.2.Balıkçılık .................................................................................................. 102 2.2.5.Kent Yoksullarının/Köyden Kente Göç Edenlerin Konut Çevresi Olarak Gecekondu ............................................................................................................ 103 2.2.5.1.Kentsel Yoksulluk, Gecekondu ve Sürdürülebilirlik................................ 103 2.2.5.2.Gecekondu OluĢumu ve Sonuçları: Tarihsel Bir BakıĢ 1950-1980 Dönemi Gecekondu OluĢumu ve GeliĢmesi ...................................................................... 105 2.2.5.2.1.Ekonomik Boyut.................................................................................... 105 2.2.5.2.2.Toprak Mülkiyeti Boyutu ...................................................................... 105 2.2.5.2.3.Siyasal (Yönetsel) Boyut ....................................................................... 105 2.2.5.2.4.Toplumsal Boyut ................................................................................... 106 2.2.5.3.1950-1980 Dönemi GeliĢmelerinin Sonuçları .......................................... 106 2.2.5.4. 1980 Sonrası Dönem Gecekondularla Ġlgili GeliĢmeler .......................... 108 2.2.5.4.1.Ekonomik Boyut.................................................................................... 108 2.2.5.4.2.Siyasal (Yönetsel) Boyut ....................................................................... 108 2.2.5.4.3.Toplumsal Boyut ................................................................................... 108 2.2.5.5. 1980 Sonrasındaki GeliĢmelerin Sonuçları ............................................. 109 2.2.5.6.Gecekondu, Kaçak YapılaĢma ve Çevre .................................................. 109 2.2.5.6.1.Ticari Bir Meta Haline Gelmeden Önce Gecekondu ve Çevre ............. 109 2.2.5.6.2.Ticari Meta Olarak Gecekondu, Kaçak YapılaĢma ve Çevre ............... 110 3.BÖLÜM ............................................................................................................. 113 3.1.Doğal Yenilenebilir Kaynaklar ve Enerji DönüĢümü .................................... 113 3.1.1.Isı Enerjisi.................................................................................................... 113 3.1.2.IĢık Enerjisi.................................................................................................. 114 3.1.3.Kimyasal Bağ Enerjisi ................................................................................. 115 3.1.3.1.Fotosentez ................................................................................................. 116 3.1.3.2.IĢık Enerjisi ve Klorofil ............................................................................ 119 3.1.3.3.Fotosentezin Evreleri ................................................................................ 120 xii 3.2.Jeotermal Enerji .............................................................................................. 120 3.2.1.Jeotermal Enerjinin Sınıflandırılması .......................................................... 121 3.2.2.Mevcut Durum ve Sorunlar ......................................................................... 122 3.3.Rüzgar Enerjisi ............................................................................................... 125 3.3.1.Rüzgar Enerjisinin Ġklim DeğiĢikliğine etkileri ve Emisyon Azaltım Etkileri .............................................................................................................................. 128 3.3.2.Rüzgar Enerjisi Tarihçesi ............................................................................ 129 3.3.3.Rüzgar Gücü ................................................................................................ 130 3.4.Türkiye‟de GüneĢ Enerjisi .............................................................................. 131 3.4.1.Türkiye‟de GüneĢ Enerjisi ........................................................................... 131 3.4.2.GüneĢ Enerjisi Kullanımı ............................................................................ 132 3.4.2.1.GüneĢ Kollektörleri .................................................................................. 132 3.4.2.2.GüneĢ Pilleri – Fotovoltaik Sistemler ...................................................... 133 3.4.3.Diğer Kurumların ÇalıĢmaları ..................................................................... 133 3.5.Hidroelektrik Enerji ........................................................................................ 134 3.6.Biyokütle Enerjisi ........................................................................................... 135 3.6.1.Biyodizel ..................................................................................................... 136 3.6.1.1.Biyodizelin Dünya‟daki Uygulamaları .................................................... 138 3.6.2.Türkiye'deki Tarımsal TeĢvikler ................................................................. 139 3.6.2.1.Tütün ........................................................................................................ 140 3.6.2.2.ġeker Pancarı ............................................................................................ 141 3.6.2.3. Alternatif Ürünlere Destekleme Primi Ödemesi ..................................... 141 3.6.3.Biyoetanol ................................................................................................... 142 3.6.3.1.Biyoetanol Benzin Ġle Harmanlandığındaki Etkileri ................................ 142 3.6.3.2.Biyoetanolün Elde Edilebildiği Hammadde Kaynakları .......................... 142 3.6.3.3.Biyoetanolün Toplumsal Faydaları .......................................................... 143 3.6.3.4.Yerli Hammadde Kaynaklarından Üretilecek Biyoetanol ........................ 143 3.7.Biyokütle Enerjisi ve GazlaĢtırma .................................................................. 143 3.7.1.GazlaĢtırma ve Sürdürülebilir Gelecek ....................................................... 146 3.7.2.AkıĢkan Yataklı GazlaĢtırıcı........................................................................ 147 3.7.3.Sabit Yataklı GazlaĢtırıcı............................................................................. 148 3.8.Hidrojen Enerjisi ............................................................................................ 149 xiii 3.8.1.BM Uluslararası Hidrojen Enerjisi Teknolojileri Merkezi (ICHET) .......... 150 3.8.1.1.ICHET'in Faaliyetleri ............................................................................... 151 4.BÖLÜM ............................................................................................................. 153 4.1.Yenilenemez Enerji Kaynakları ve Kullanımı ............................................... 153 4.1.1.Elektrik Enerjisi Üretimi ve Arz Güvenliği Açısından Birincil Kaynaklar 156 4.1.2.Enerjide DıĢa Bağımlılık ............................................................................. 157 4.1.2.1.Talep Tahminleri ...................................................................................... 158 4.1.2.2.Sürdürülebilir Talep Tahmini ................................................................... 159 4.2.Elektrik Enerjisi .............................................................................................. 160 4.2.1.Kurulu Güç .................................................................................................. 160 4.2.2.Elektrik SatıĢı ve Kaçak Elektrik Kullanımı ............................................... 163 4.2.3. 2020‟ye Kadar Beklenen GeliĢmeler.......................................................... 163 4.3.Termik- Hidrolik (Yenilenebilir) Dengesi...................................................... 164 4.4.Enerji Verimliliği ........................................................................................... 164 4.5.Sürdürülebilir Kalkınma ve Enerji ................................................................. 166 4.6.Nasıl Bir Enerji Politikası? ............................................................................. 166 5.BÖLÜM ............................................................................................................. 170 5.1.Kyoto Protokolü ............................................................................................. 170 5.2.Esneklik Mekanizmaları ................................................................................. 176 5.2.1.Emisyon Ticareti-ET (Emission Trading-ET) ............................................. 177 5.2.2.Ortak Yürütme - OY (Joint Implementation-JI).......................................... 178 5.2.3.Temiz Kalkınma Mekanizması-TKM (Clean Development MechanismCDM).................................................................................................................... 179 5.2.4.Gönüllü Karbon Ticareti ............................................................................. 180 5.3.Kyoto Protokolü Sürecinde 2012 Sonrası ...................................................... 180 5.4.Öneriler ........................................................................................................... 183 6.BÖLÜM ............................................................................................................. 186 6.1.Tarımsal Yapı, Et ve Süt Hayvancılığı ........................................................... 186 6.1.1.Hayvan Mevcudu ve Süt Üretimi ................................................................ 186 6.1.2.Kırmızı Et Üretimi....................................................................................... 190 6.2.Hayvancılık ĠĢletmeleri Sayıları ve Boyutları ................................................ 192 6.3.AB Ülkelerinde Hayvancılık .......................................................................... 197 xiv 6.4.Türkiye‟de Ġnek Sütü Üretimi ........................................................................ 198 6.5.Koyun ve Keçi Üretimi .................................................................................. 199 6.7.Üretim Kalitesinin Seviyesi ............................................................................ 204 6.8.Tarım Bölgelerine göre Üretimin Payı ........................................................... 205 6.9.Yem Bitkileri Üretim Sübvansiyonları ........................................................... 207 6.10.Et ĠĢletmelerinin Sayısı ve Kapasitesi ......................................................... 208 6.10.1.Kesim ve Et ĠĢleme ĠĢletmelerinin Ölçeği ................................................. 211 6.11.1.AB Et (Karkas) Sınıflandırma Sistemi ...................................................... 213 6.12.Türkiye‟de Toprak Meseleleri ...................................................................... 215 6.12.1.Hayvancılıkta Toprak Meselesi ................................................................. 215 6.12.2.Meraların Durumu ..................................................................................... 216 6.12.2.1.Yedi Tarım Ekolojisi Bölgesindeki Doğal Meraların mevcut Durumu . 218 6.13.AB KurutulmuĢ Kaba Yemler Ortak Piyasa Düzeni .................................... 221 6.13.1.Türkiye‟de Kaba Yem EkiliĢleri ............................................................... 223 6.13.2.Yem Kaynaklarının ĠyileĢtirilmesine yönelik ÇalıĢmalar ......................... 224 6.14.1.Gelir Seviyeleri .......................................................................................... 227 6.15.Ġstihdam, ĠĢ Yaratma ve Göç ........................................................................ 228 6.15.1.Tarımsal Ġstihdam ...................................................................................... 228 6.15.2.Çevresel Konular ....................................................................................... 231 6.16.Süt Ürünleri ve Tüketimi .............................................................................. 231 6.16.1.Ürün Kategorileri ...................................................................................... 232 6.16.2.Peynir Üretiminde ÇeĢitler ........................................................................ 232 6.16.3.Tüketim AlıĢkanlıkları .............................................................................. 233 6.16.4.Tüketim oranı ............................................................................................ 234 6.16.5.Yerel Nüfus ve Yerel Üretim Arasındaki ĠliĢki ......................................... 234 6.16.6.Süt Ürünlerinin ĠĢlenmesi .......................................................................... 235 6.16.7.Sokakta Satılan Sütün MenĢei ................................................................... 238 6.16.7.1.Sokakta Satılan Sütün Piyasası ............................................................... 238 6.16.7.2.Sokak sütünün kârlılığı ........................................................................... 238 6.17.Pazar ve Ticaret ............................................................................................ 239 6.17.1.Pazarlama Zinciri ...................................................................................... 239 xv 6.17.2.Pazarlama Fonksiyonları ........................................................................... 239 6.17.2.1.Alım ........................................................................................................ 240 6.17.2.1.1.Kesim ve ĠĢleme .................................................................................. 240 6.17.2.2.Karkas ve Et Tesviyesi ve Standardizasyon ........................................... 240 6.17.2.3.Paketleme ............................................................................................... 241 6.17.2.4.Soğuk Hava Depolaması ........................................................................ 241 6.17.2.5.Nakliye ................................................................................................... 241 6.17.2.6.Fiyatlandırma .......................................................................................... 242 6.17.2.7.SatıĢ ........................................................................................................ 242 6.18.Tüketim ve Talep Modelleri ......................................................................... 242 6.19.Ticaret Ġle Ġlgili Konular ............................................................................... 244 6.20.AB GiriĢ Sürecinde Yapısal DeğiĢim ve Finansal Destekler ....................... 245 6.21.GATT'dan DTÖ'ye GeliĢim Süreci .............................................................. 246 6.22.AB Öncesi Mali Yardım Düzenlemeleri; IPA, IPARD, SAPARD .............. 249 6.23.Kırsal Kalkınma Planında yer alacak tedbirler ve desteklenebilecek türdeki faaliyetlerin seçilmesi Örnek olay ........................................................................ 254 7.BÖLÜM.............................................................................................................256 7.1.Biyogaz Üretim Sistemleri ............................................................................. 256 7.1.1.Tarihsel Süreç .............................................................................................. 256 7.2.Türkiye‟de Yapılan ÇalıĢmalar ...................................................................... 257 7.3.Dünyadaki Uygulamalar ................................................................................. 260 7.3.Türkiye‟de Biyogaz Potansiyeli ..................................................................... 264 7.4.Mevcut ĠĢletmelerde Gübre Yönetimi ............................................................ 268 7.5.Üretim Sisteminin Tanıtılması ....................................................................... 269 7.6.Türkiye‟de BüyükbaĢ Hayvan ve DeğiĢik Atık Hammadelerden Biyogaz Üretiminin Maliyet Analizi .................................................................................. 272 7.7.Biyogaz Üretiminin Esasları .......................................................................... 275 7.7.1.Biyogaz OluĢum Safhaları........................................................................... 275 7.7.1.1.Birinci Kademe Hidroliz .......................................................................... 275 7.7.1.2.Ġkinci Kademe: Asetik Asit OluĢumu....................................................... 276 7.7.1.3.Üçüncü Kademe: Metan OluĢumu ........................................................... 276 7.8.Biyogaz Reaktöründe Metan Gazı Üretimini Etkileyen Temel Faktörler ...... 277 xvi 7.8.1.Isı ................................................................................................................. 277 7.8.2.Hidrolik Bekleme Süresi ............................................................................. 279 7.8.3.Organik Yükleme Hızı ................................................................................ 279 7.8.4.Ortamın Asitliliği Ph Değeri ....................................................................... 280 7.8.5.Karbon/Azot Oranı ...................................................................................... 280 7.8.6.Toksitite ....................................................................................................... 282 7.9.Biyogaz Üretim Sistemlerinin Elemanları ..................................................... 283 7.9.1.Fermantör - Sindireç (Organik maddenin doldurulduğu tank depo) ........... 283 7.9.2.Gaz deposu .................................................................................................. 283 7.9.2.1.Yüzer çatı gaz tutucular ............................................................................ 283 7.9.2.2.Sabit kubbeli gaz tutucular ....................................................................... 284 7.9.2.3. Plastik gaz tutucular ................................................................................ 285 7.9.2.4.Ayrı gaz tutucular ..................................................................................... 285 7.9.3.Gübre (organik madde) Deposu .................................................................. 285 7.9.4.Biyogaz Üretiminde KarıĢtırıcılar ............................................................... 286 7.10.Biyogaz Tesislerinde Temel Ölçüler ............................................................ 287 7.11.Biyogaz Reaktör ÇeĢitleri ............................................................................ 290 7.11.1.Küçük Hacimli Biyogaz Reaktörleri ......................................................... 290 7.11.1.1.Yüzer Çatılı Hindistan Tipi Biyo Reaktörler (KVIC) ............................ 292 7.11.1.2.Sabit Çatılı Çin Tipi Reaktörleri ............................................................ 294 7.11.1.3.Torba Tipi(Tayvan Çin) Reaktörler(Balon Tipi Reaktörler) .................. 295 7.11.2.Büyük Kapasiteli Reaktörler ..................................................................... 296 7.11.2.1.Tam KarıĢımlı Reaktörler ....................................................................... 297 7.11.2.2.Lagün Tipi Reaktörler ............................................................................ 297 7.11.2.3.Piston Akımlı Reaktörler ........................................................................ 298 7.12.Biyogaz BileĢimi ve Yönetimi ..................................................................... 299 7.13.Biyogaz Ġçindeki Kirleticilerin Arıtılması .................................................... 303 7.13.1.Nem Giderilmesi ....................................................................................... 303 7.13.1.1.Nemi YoğunlaĢtırarak Kurutma Yöntemi .............................................. 304 7.13.1.2.Gazın Silika ile Adsorbsiyonu ................................................................ 304 7.13.1.3.Glikol Kurutma Ünitesi (Glikol Kurutucu) ............................................ 304 xvii 7.13.1.4.Küçük Kapasiteli Tesislerde Su Tutma .................................................. 304 7.13.2.Hidrojen Sülfürün Giderilmesi .................................................................. 304 7.13.2.1.Hava-Oksijen Dozlama .......................................................................... 306 7.13.2.2.Çamura demir klorür Eklenmesi yoluyla Giderme ................................ 306 7.13.2.3.Demir Oksit Pelletleri Kullanılarak Adsorbsiyon .................................. 307 7.13.2.4.Sulu Ortamda Adsorbsiyon .................................................................... 307 7.13.2.4.1.Sodyum Hidroksit................................................................................ 307 7.14.ArıtılmıĢ Gübrenin (Arıtma Çamurunun KullanılıĢı) ................................... 308 8.BÖLÜM ............................................................................................................. 311 8.1.Tekirdağ Ili ve Kırsal Alanı Biyogaz Potansiyeli......................................... 311 8.1.1.Ġlin Coğrafi Yapısı ....................................................................................... 311 8.1.2.Jeolojik Yapı................................................................................................ 311 8.1.2.1.Deprem Durumu ve Tektonik ................................................................... 311 8.1.2.2.Yeryüzü ġekilleri ...................................................................................... 312 8.1.2.3.Dağlar ....................................................................................................... 312 8.1.2.4.Ovalar ....................................................................................................... 312 8.1.2.5.Kıyı ġekilleri..............................................................................................312 8.1.2.6.Marmara Denizi ........................................................................................ 313 8.1.3.Ġklim ............................................................................................................ 313 8.1.4.Bitki Örtüsü ................................................................................................. 313 8.1.5.Ġlin Ġdari Yapısı ........................................................................................... 314 8.1.5.1.Ġlçeler ........................................................................................................ 315 8.1.6.Tekirdağ‟ın Ekonomisi ................................................................................ 322 8.1.7.UlaĢım ......................................................................................................... 322 8.1.8.Organize Sanayi Bölgeleri ve Serbest Bölge............................................... 323 8.1.8.1.Çerkezköy OSB ........................................................................................ 323 8.1.8.2.Çorlu Deri OSB ........................................................................................ 324 8.1.8.3.Hayrabolu OSB ........................................................................................ 324 8.1.8.4.Malkara OSB ............................................................................................ 324 8.1.8.5.Avrupa Serbest Bölgesi ............................................................................ 324 8.1.9.Sanayi ve Ticaret ......................................................................................... 325 xviii 8.1.10.Tarım ve Hayvancılık ................................................................................ 326 8.1.11.Demografik Göstergeler .......................................................................... 3299 8.2.Trakya Alt Bölgesi Ergene Havzası Revizyon Çevre Düzeni Planı........... 33333 8.2.1.Tarımsal Organize Sanayi Bölgesi(TOB) ve Tarımsal Alt Bölge (TAB) ... 335 8.3.Tekirdağ Ġlinde Tarımsal ve Hayvancılığın Yapısı ........................................ 338 8.4.Tekirdağ Ġlinin Biyogaz Potansiyeli ............................................................... 341 8.4.1.Metaryal ve Yöntem .................................................................................... 341 8.4.1.1.Yöntem ..................................................................................................... 341 8.4.2.Ġlin Biyogaz Potansiyeli .............................................................................. 344 8.4.2.1.Metan Üretim Merkezi Konumundaki Tekirdağ Ġli Köylerinin Metan Üretim Potansiyelleri ............................................................................................ 347 KAYNAKÇA ....................................................................................................... 375 EKLER: ................................................................................................................ 392 xix TABLOLAR LĠSTESĠ Tablo No: Tablo:1. 1: Tablo:2. 1: Tablo:2. 2: Tablo:2. 3: Tablo:2. 5: Tablo:3. 1: Tablo:3. 2: Tablo:3. 3: Tablo:3. 4: Tablo:4.1: Tablo:4. 2: Tablo:4. 3: Tablo:4.4: Tablo:4. 5: Tablo:4.6: Tablo:4. 7: Tablo:4. 8: Tablo:5. 1: Tablo:5. 2: Tablo:5. 3: Tablo:6. 1: Tablo:6. 2: Tablo:6. 3: Tablo:6. 4: Tablo:6. 5: Tablo:6. 6: Sayfa No Maslow‟un Ġhtiyaçlar HiyerarĢisinin Gruplanması Yoksulluk sınırı yöntemlerine göre fert yoksulluk oranları, 2002-2007 ÇeĢitli Bitki Örtüleri Ġle Kaplı %16 Eğimli Bir Alanda Kaybolan Toprak Miktarı Ġle 17.5 cm‟lik Üst Katın Kaybı Ġçin Gerekli Süre. Yüzde 20‟lik Grupların gelirden aldığı paylar, 20042005 Ġstatistiksel Bölgelerin Aldığı Göç,Verdiği Göç, Net Göç, Net Göç Hızı; Dünya‟da Rüzgar Enerjisi Türkiye‟de Yıllar Göre GüneĢ Enerjisi Üretimi(Bin TEP) Bazı tarımsal üretimi yapılan Bitkilerin Tane ve Sap Verimleri Sabit Yataklı GazlaĢtırıcı Tiplerinde Kullanılacak Hammadde Özellikleri Sektörlere ve Kullanım Alanlarına Göre Nihai Enerji Tüketimi (TEP: Ton EĢdeğer Petrol) 2050 Yılına Kadar Beklenen Elektirik Tüketimi Elektrik Enerjisinde Yakıt Cinslerine Göre Kurulu Güç, Üretim Kapasitesi ve Üretim Değerleri Birinci Enerji Tüketimi ve Kaynakların Oranı (Miktar: Bin TEP) Elektrik Enerjisi Tüketiminin Kullanıcı Gruplarına Göre Dağılımı Yıllara Göre Elektirik Üretim-Ġletim ve Farklar Sanayi Tüketimi Ġçin Elektrik ve Doğal Gaz Fiyatları Sanayide Kullanılan Elektrik ve Doğal Gazdaki Fiyat ArtıĢları (Yılsonu fiyatlarıyla yüzde değiĢim) Türkiye CO2 Emisyon Miktarı Türkiye‟de Toplam seragazı emisyonları (milyon ton CO2 eĢdeğeri) Doğrudan seragazı emisyonlarının sektörel dağılımı (%)Metan CH4 Sağılan Hayvan Türleri ve Süt Üretimi (2003-2007) Türlerine ve Yıllara Göre Hayvanlar Kesilen hayvan (BaĢ) ve Et Üretimi(Ton) Arazi Parçalanması ĠĢletme büyüklüğüne göre arazi kullanımı (%) Hayvan Besiciliği Çiftliği Yapısı (2001) 25 79 86 96 104 130 132 146 149 155 159 160 161 162 163 166 167 171 173 174 186 188 191 193 195 196 xx Tablo:6. 7: Tablo:6. 8: Tablo:6. 9: Tablo:6.10: Tablo:6.11: Tablo:6.12: Tablo:6.13: Tablo: 6.14: Tablo:6.15: Tablo:6.16: Tablo:6.17: Tablo:6.18: Tablo: 6.19: Tablo:6.20: Tablo:6.21: Tablo:6.22: Tablo:6.23: Tablo:6.24: Tablo:6.25: Tablo:6.26: Tablo:6.27: Tablo:6.28: Tablo:6.29: Tablo:6.30: Tablo:7. 1: Tablo:7. 2: Tablo:7. 3: Tablo:7. 4: Çiftliklerin sığır sayısına göre sınıflandırılması Ortalama süt çiftliği büyüklüğü (Fransa) Koyun, keçi ve manda süt verimi (kg/laktasyon) Fransa‟da koyun ve keçi süt verimi 2003 Yılında Hayvancılık Ürünlerinin KiĢi baĢı Tüketimi, kg/ yıl Sığır Irk Dağılımı Safkan Irk, Melez Irk, Yerel BüyükbaĢlar, Koyun ve Keçilerin Oranı Konsantre Yem Kaynakları Türkiyede Bölgelere Göre Hayvansal Ürün Maliyetinde Yemin Oranı (%) Et Tesislerinin Durumu (2006) KayıtdıĢı Kesimler (2004) Avrupa Birliği ĠĢletme Kategorileri(ÇalıĢan Sayısı,Ciro,Bilanço Toplamına göre) Türkiye‟deki Karkas Standartları AB Et (Karkas) Sınıflandırma Sistemi; AB Kasplık Hayvan Fiyat Katogarileri ve Sapmalar Mera Alanlarındaki DeğiĢiklikler Coğrafi bölgelere göre Mera alanları, KM-Kuru madde verimi ve Toplam Üretim Kaba Yem Üretimi (ha) AB (25) ve Türkiye‟de Genel Tarımsal Yapı (2003) ĠĢgücü durumu (Ağustos)2009 Türkiye‟de kiĢi baĢına yıllık süt ve süt ürünleri tüketimi (kg/kiĢi/yıl) Orta ve büyük ölçekli (günde 50.000 litreden fazla süt iĢleyen) süt iĢletmelerinin sınıflandırılması Süt iĢleyen iĢletmeler Orta ve büyük ölçekli (günde 50.000 litreden fazla süt iĢleyen) iĢletmelerin coğrafi dağılımı Sığır ve Tavuk Gübrelerinin DeğiĢik Sıcaklıklarda Biyogaz Verimleri GeliĢmekte Olan Ülkelerde Biyogaz Tesisi Sayısı Almanya'da Mevcut Durum ve 2020 Hedefi Hayvan Cinslerinin Gübre Miktarlarının Biyogaz Verimleri Ton/ m3 197 198 200 201 203 204 206 207 208 209 210 212 213 214 214 217 220 223 227 229 235 235 237 237 259 262 264 267 Tablo :7. 5: TUBĠTAK-MAM Pilot Tesisinin Beklenen Girdi-Çıktı Değerleri 273 Tablo:7. 6: TUBĠTAK-MAM‟da Yapılan Pilot Tesisin Gelir Gider Analizi 274 Tablo:7. 7: Organik Maddelerin C/N Oranı 281 xxi Tablo:7. 8: Tablo:7. 9: Tablo:7.10: Tablo:7.11: Tablo:7.12: Tablo:8. 1: Tablo:8. 2: Tablo:8. 3: Tablo:8. 4: Tablo:8. 5: Tablo:8. 6: Tablo:8. 7: Tablo:8. 8: Tablo:8. 9: Tablo:8.10: Birim Gübre Ağırlığı BaĢına Biyogaz OluĢumu ve Seyreltme Oranı Hacimlerine Göre Biyogaz Reaktörlerinin Sınıflandırılması Doğal Gaz ve Biyogazın Kompozisyonu Çöp Depolama Alanında OluĢan Gazların Yakılması ile Ġlgili Sınır Değerleri Hayvan Gübresi Ġçinde Bulunan Besi Maddesi Miktarı Tekirdağ Ġli Su Potansiyeli Tekirdağ Ġli Tarımsal Varlığı ve Üretim Miktarı Tekirdağ 2008 ADNKS Sayımı Sonuçları(YaĢ Grubu ve Cinsyete Göre) Tekirdağ Ġli ġehir, Köy, ve Toplam Nüfusu(ErkekKadın) 2008 ADNKS Tekirdağ Ġlinin Aldığı Göç;Verdiği Göç,Net Göç ve Net Göç Hızı 2000 Tekirdağ Ġlinde 2023 yılında ĠĢgücünün Sektörel Dağılımı, Nüfus ve Aktivite Oranları. Tekirdağ Ġlinde 2000-2023 Arası Sektörlerdeki ĠĢgücü DeğiĢimi (Mutlak ve Oransal) Türkiye ve Tekirdağ‟da Tarımsal YerleĢim Yerleri Sayısı ve Tarımsal Faaliyette bulunan ve Bulunmayan Hane Halkı Sayısı Türkiye ve Tekirdağ Ġlinde Bitkisel Üretim ve Hayvancılık Yapan ĠĢletme Sayısı,Arazi miktarı, KüçükbaĢ ve BüyükbaĢ Hayvan Mevcudu Tekirdağ Köylerinin Biyogaz Üretme Potansiyelleri ve Bu Potansiyelin Propan ve Motrin Ġle KarĢılaĢtırılarak Günlük ve Yıllık karĢılıkları (Verim m3) (KarĢılıklar TL Cinsindendir) 288 290 301 302 310 327 328 330 331 331 334 334 339 340 352 xxii ġEKĠLLER LĠSTESĠ ġekil No Sayfa ġekil:1. 1: :Maslow‟un Ġhtiyaçlar HiyerariĢisi 26 ġekil:1. 2: :Maslow‟un GeliĢtirilmiĢ Ġhtiyaçlar HiyerarĢisi 27 ġekil:1. 3: :Mutlak Rant (Kıtlık Rantı) 35 ġekil:1. 4: :Diferansiyel ve Mutlak Rant 38 ġekil:1. 5: :Rant Benzeri (Ekonomik Rant) 41 ġekil:1. 6: :Özel Mallar Piyasa Talebi 51 ġekil:1. 7: :Kamu Mallarının Kollektif Ödeme Ġstekliliği Eğrisi 51 ġekil:1. 8: :Özel Malların Piyasa Dengesi 52 ġekil:1. 9: :Kamu Mallarının Dengesi 52 ġekil:1.10: :DıĢsallığın Olmadığı Durumda Pareto Optimumu 54 ġekil:1.11: :Üretimde Negatif DıĢsallıklar 56 ġekil:1.12: :Üretimde Pozitif DıĢsallıklar 57 ġekil:1.13: :Tüketimde Negatif DıĢsallık 58 ġekil:1.14: :Tüketimde Pozitif DıĢsallık 60 ġekil:1.15: :Pigo‟cu Vergi 62 ġekil:1.16: :Üretimde Pozitif DıĢsallık ve Sübvansiyon 64 ġekil:1.17: :Tüketimde DıĢsallık ve Sübvansiyon (TransferÖdemeleri) 65 ġekil:2. 4: :Türkiye Gelir Dağılımı Sonuçları 98 xxiii GĠRĠġ: Ekonomik sistemimiz; yerkürenin biyolojik sistemlerine dayanmaktadır. Bu biyolojik sistemlerin yaĢamını tehdit eden herhangi bir olay, dünya ekonomisini de tehdit etmektedir.1 Ekonomimizin biyolojik sistemlere dayanmasının temeli, üretim faktörlerinin geleneksel bileĢeni emeğin ve giriĢimcinin2 ihtiyacı olan enerjiyi sağlıyor olmasında yatmaktadır. Ġhtiyaç duyulan enerjinin bu kesimler için ikame edilmesi bugünkü teknoloji seviyesi veri alındığında mümkün değildir. Biyolojik sistemin, üretimini ve üretim için gerekli enerjinin temelini, güneĢ enerjisi oluĢturmaktadır. GüneĢ enerjisinden kazanılan enerji ototrof (üretici) canlılar tarafından kimyasal bağ enerjisine dönüĢtürülerek Hetotrof (tüketici) canlıların ihtiyaçlarını karĢılarken, kendi üretim sistemlerinin ihtiyaçlarını da inorganik malzemeleri kullanarak organik maddelere dönüĢtürürler. Biyolojik sistemler, üretimde kullandıkları malzemeleri döngüler içersinde kullandıklarından, biyolojik sistemlerin üretimlerinin; döngü parametreleri sabit kalmak ve GüneĢ‟in ömrünü sonsuz olarak kabul edersek, üretiminde sonsuz olarak devam edebileceğini söyleyebiliriz. Biyolojik ve doğal döngü; Dünya sistemindeki inorganik bir maddenin, organik yapıya katılması ve tekrar inorganik hale gelip temel Ģeklini almasına diyoruz. Biyolojik ve doğal döngüler; dünyamızdaki yaĢamın temelidir. Doğal döngüler olmasaydı, canlıların kullandığı karbon dioksit, azot, fosfor, oksijen gibi yaĢamın temeli olan elementler tükenirdi. XX. yy. baĢlarında, sanayileĢme ile birlikte ortaya çıkan kalkınma ve büyüme gibi ekonomik tartıĢmalarda, yenilenemeyen doğal kaynaklar ve özellikle; mineral kaynakların ve fosil yakıtların önemi artmıĢtır. XX. yy.da çıkan ve milyonlarca insanın hayatını kaybettiği, milyonlarcasının sakat kaldığı iki Dünya SavaĢ‟ının da çıkma nedenlerinin baĢında; ekonomik kalkınma ve büyümenin temeli olan, mineral kaynaklara ve fosil yakıt kaynaklarına sahip olmak ve onları kontrol etmek gelmektedir. XXI yy.da da mineral madde kaynaklarına ve fosil yakıt kaynakları sahip olma çabaları, devletlerin bağımsızlıklarını ve rejimlerini; baĢka ulusların 1 Lester R.Brown,Yirmi Dokuzuncu gün:Dünya Kaynakları KarĢısında Ġnsan Ġhtiyaçları, Çevirenler: Kemal Tosun ,v.d,Ġstanbul, Arpaz Matbaacılık Yay.,1979,s.3 2 Hüseyin ġahin, Ġktisada GiriĢ,7.bs. Bursa, Ezgi Kitapevi Yay,2006 s.17 1 tehditlerine açık hale getirmektedir. Yenilenebilir doğal kaynakların tükenebilir olması, coğrafi dağılımı, sınırlı olması; ülkeler arası sorun yaratmakla kalmamakta, sorunları dünya ölçeğine taĢımaktadır. Ekonomik refah, geliĢme ve kalkınma sorunları, yöneticilerin temel uğraĢ konularının baĢında gelmektedir. Dünya yenilenebilir doğal kaynakları ve yenilenemez doğal kaynaklarının sınırlılığı ve ekonomik yapıların bu kaynaklara bağımlılığı; hem bu kaynakları tüketerek fayda temin eden tüketicilerin, ihtiyaçlarını tatmin etmelerinin sürekliliğinin sağlanmasının yanında, yöneticilerin; yöneticilik fonksiyonlarının devamı da, bu sürekliliğin sağlanmasına bağlıdır. Bu sürekliliği sağlayamayan yöneticilerin, yönetim güçlerini ve iktidarlarını kaybetmeleri kaçınılmaz bir gerçektir. Bugün dünyamızda yaĢadığımız siyasal sorunların baĢında güvenlik sorunu gelmektedir. Dünya‟mızdaki güvenlik sorunu, sınırların güvenliğinden daha önemli sorunları uluslar arası kuruluĢların gündemine taĢımıĢtır. Bunlardan bazılarını Ģöyle sıralayabiliriz; -Gıda güvenliği sorunu, -Enerji güvenliği sorunu, -Su güvenliği sorunu, -Sınır aĢan sular sorunu, -Afrika ve Asya‟daki açlık ve yoksulluktan kaçan insanların yarattığı göç sorunu En önemlisi sanayileĢmiĢ ve geliĢmiĢ ülkelerin yaĢam tarzının yarattığı çevre ve atmosfer kirliliği olarak sıralayabiliriz. Uluslar arası kuruluĢlar mesailerinin büyük bir kısmını bu sorunlara çözüm bulmaya harcamaktadırlar. Dünya‟ya iki yüzyıl içinde dayatılan yaĢam tarzı, bulunan çözümlerden daha hızlı sorun üretmektedir. Yöneticiler, sorunun yaĢam biçimimizin doğal sonucu olduğunun, ya farkında değiller, ya da sorun yaratan kaynakla hesaplaĢmaktan korkmaktadırlar. Kendilerini makama atayanlara sorunun kaynağı ve çözüm yollarını sunmak yerine, yapay çözümlerle idare etmeye çalıĢmaktadırlar. Sorunun kaynağı olan sistem ve yaĢam biçimi ile yüzleĢmekten kaçınmaktadırlar. Dünya‟nın var olduğu zamandan, sanayi devrimine kadar geçen sürede, biyolojik sisteme yapılan baskılar, daha çok iklimsel ve kaynağı belirlenemeyen nedenlerden 2 kaynaklanmıĢtı. 250 milyon yıl önce büyük bir yok oluĢ yaĢayan dinazorların sonu daha hala bilim dünyasında tartıĢma konusudur. Sonuç tartıĢılmayacak kadar kesindir; bu zamanda yaĢamıĢ türlerin büyük kısmı yok olmuĢtur. Sanayi devrimi ve keĢifler; insanlığı yeni bir üretim biçimine ve yaĢam tarzına uymak zorunda bırakmıĢtır. Bu yaĢam biçimine tüketim ekonomisi adını vermekteyiz. Sanayi devrimi öncesi ve keĢifler sonrası dönem; bazı sektörlerdeki üretim Ģekli ve yöntemleri, sanayi devriminin haberciliğini yaptığı gibi, bugün yaĢadığımız sorunların da kaynağı olmuĢtur. Ġlk çağlardan itibaren bilinen dünya ve tarih, üç kıta ile sınırlı olmuĢtur. Bu kıtaların tarihini de bizler; sanayi devrimini baĢaran ülkelerin bakıĢ açısından öğrenmek zorunda kaldık. Bildiğimiz tarih; ülkelerin savaĢlarının, siyasal rekabetinin temelini klasik efsanelerin aĢk hikayelerine bağlarken, gerçeğin; ülkelerin, temel gereksinmelerinin karĢılanması ve güvenlik altına alınması olduğunu biliyoruz. Bu gereksinmeler; besin kaynakları olabildiği gibi, üretimlerini sürdürebilmek için gerekli olan mineral madde kaynakları da olmuĢtur. XV. yy baĢlarında; Rönesans‟ın etkisiyle oluĢan bilgi birikiminin yarattığı teknoloji ve inavasyon, keĢifleri yaratan temel etken olmuĢtur. Sınırlı coğrafyanın yarattığı, sınırlı kaynaklar üzerine kurulmuĢ siyasal ve ekonomik yapının baskıları ve bilgi birikiminin getirdiği araĢtırmacı ve sorgulayıcı yapının, çatıĢması; keĢiflerin baĢlangıcı olmuĢtur. KeĢifler sonucu bulunan yeni kıtalar, yeni bitki türleri, yeni hayvan türleri, yeni ve bol mineral kaynakları, yerleĢilebilecek sınırsız varsayılan topraklar, karĢılaĢılan yeni medeniyetler, sınırlı kaynaklarla yaĢamaya çalıĢan ve savaĢan insanlara yeni bir bakıĢ açısı kazandırmıĢtır. Bu bakıĢ açısı,‟‟Dünya kaynakları sınırsızdır‟‟ ve insanoğlu zekasıyla bu kaynakların „‟hakimi ve sahibidir‟‟. Bu bakıĢ açısına geçiĢ bugün yaĢadığımız sorunların da kaynağı olmuĢtur. Kölelik düzeninden, feodal düzene geçen toplumların keĢfettiği yeni coğrafyalar; kölelik düzeninin XIX. yy. son çeyreğine kadar yeni coğrafyalarda yaĢamasını sağlamıĢtır. Yeni keĢfedilen coğrafyalardaki medeniyetlerin biriktirdiği kıymetli madenler, keĢfedenler ve galip gelenler tarafından ülkelerine taĢınmıĢtır. KeĢifler çağının baĢlaması ile birlikte; keĢifleri baĢaran ülkeler, yüksek enflasyon ile tanıĢmıĢlardır. Bu ülkelerdeki yüksek enflasyon sosyal yapıyı da bozmuĢtur. On 3 yedinci yüzyılda ayarı düĢük paralar uluslararası ticaretin yürütülmesini 3 güçleĢtirmiĢtir. KeĢifler; keĢifleri yapan ülkelerin insanlarına ve yöneticilerine, sorunlarını çözmek yerine erteleme Ģansı vermiĢtir. Yeni keĢfedilen coğrafyalardaki bitki çeĢitlerinin farklılığı, keĢfeden ülkelere taĢınması, yeni toplumsal alıĢkanlıkların kazanılmasını sağlamıĢtır. Bunların baĢında Ģeker ve çay gelmektedir.4 ġeker kamıĢının tanınması ve Karayipler bölgesinde plantasyon üretimine geçilmesi XVII. yy. baĢlarına rastlamaktadır. ġeker üretiminin ve ticaretinin sağladığı yüksek karlar üretimi arttırmayı gerekli kılmıĢtır Üretimin en kıt kaynağı olan emek, köle ticareti ile sağlanmıĢtır. ġeker; ticaretinin, plantasyon üretiminin ve köle ticaretinin sağladığı sermaye birikimin yanında, toplulukların yönetimi ve üretimde kullanılmasının öğrenilmesi açısından, büyük deneyim ve bilgi birikimi sağlamıĢtır. Daha önemlisi Ġngiltere‟nin emekçi kesiminin beslenme Ģeklini değiĢtirmiĢtir. ġeker üretimi, Ģeker üretim artıklarının fermantasyonu sonucu değerlendirilip alkol üretimi; üreticilere ve tacirlere büyük karlar sağlarken, çok büyük bir sermaye birikiminin de oluĢmasına neden olmuĢtur. Buna karĢılık, Ġngiltere emekçi kesimi ile köleleĢtirilen insanların dramı bu geliĢmelerin bedeli olmuĢtur. Bu dönemin sanayi devrimini hazırlamasının yanında yeni bir siyasal düzeni beraberinde getirmiĢtir. Bu siyasal düzende sömürgeciliktir. Sömürgecilik; sanayi devriminin, talep ettiği hammaddeleri karĢılarken, sanayinin ürettiği mallara talep yaratmıĢtır. Sömürgelerin varlığı; üretim kendi talebini yaratır klasik talep teoreminin belli bir dönem ekonomik ve siyasal krize neden olmadan uygulanmasını sağlamıĢtır. Bu dönemin temel söylemi serbest ticaretti. Serbest ticaretin uygulanması, o kadar Ģiddetli olmuĢtur ki, o hiçbir coğrafi ve siyasi sınır tanımadığı gibi ahlaki bir sınırda tanımamıĢtır. Örneğin, Ġngiliz Doğu Ticaret ġirketinin Çin‟den yaptığı çay ithalatı, Ġngiltere‟nin dıĢ ticaret açığını arttırıp Çin‟e ödenen altın paranın, ekonomiyi zorlaması, merkantilist ve külçecilerin ülkenin zenginliğini altın ve kıymetli maden miktarı ile ölçüyor 3 Feridun Ergin, Kredi Sistemi, Ġstanbul, Ġ.Ü.Yayınları No: 2552,Ġktisat Fakültesi yayın No:437, Fakülteler matbaası,1980,s.7 4 Henry Hobhouse, DeğiĢim Tohumları: Ġnsanlık Tarihini DeğiĢtiren 6 Bitki, Çeviren: Gülden ġen, Ġstanbul, Doğan Kitapçılık A.ġ,2007,s.63,65 ve 117,119 4 olmaları sonucu, Ġngiliz Doğu Ticaret ġirketinin tekel Ġmtiyazlarını eleĢtiriyorlardı.5 6 EleĢtirilerin önünü kesmek ve açığı kapamak için Ġngiltere Doğu Ticaret ġirketi çareler aramaya baĢladı. Hindistan‟da çay yetiĢmiyordu ama iyi afyon yetiĢiyordu. Çin‟de ise afyon altın ve kıymetli maden gibi iĢlem görüyordu. ġirket, Ġngiltere‟den mamul malları Hindistan‟a, afyonu Hindistan‟dan Çin‟e, Çin‟den aldığı çayı da Ġngiltere‟ye yüklüyordu. Çin hükümetinin önlemleri yüzünden resmen yapamadığı ticareti, kaçakçıları kullanarak yapıyordu. Hindistan‟da ticaret tekeli Ģirketin elindeydi. Bu yüzden afyonu istediği fiyattan alabiliyordu. Çin‟deki karaborsa fiyattan istifade edebilmek için Ģirket afyonu, kendi gemileri ile Çin karasularına kadar taĢıyor, orada kaçakçılara teslim ediyor, karĢılığında kaçakçılardan altın ve kıymetli madenleri alıyordu.1828 yılına gelindiğinde Hindistan‟dan Çin‟e yüklemelerin %70‟i afyondu. Çin hükümetinin afyon ticaretini durdurmak için yaptığı giriĢimler sonuç vermeyince, I.Afyon SavaĢı 1832 den 1842 „ye kadar devam etti. Çin savaĢı kaybetmesine rağmen afyon ticaretini serbest bırakmadı. On beĢ yıl sonra II. Afyon SavaĢ‟ı çıktı; savaĢın sonunda Çin‟de afyon üretimi ve ticareti serbest bırakıldı ve yasallaĢtı. 7 Günümüzdeki petrol ve enerji için yapılan savaĢlara ne kadar benzer bir durum. Sanayi devriminin temel enerji kaynağı kömür idi. Kömürün Ġngiltere‟de yarattığı çevre kirliliği ve hava kirliliği istisnai bir durum olarak kabul ediliyordu. Doğal sistemlerin döngülerinin kendilerini sonsuza kadar yenileyebileceği örtülü olarak kabul edilmiĢti. XX. yy. baĢlarında petrolün kömürün yerini alması ile yeni bir dönem baĢlamıĢtır. Bu dönemde insanlık iki dünya savaĢı yaĢamıĢ ve milyonlarca insan hayatını kaybetmiĢ ve milyonlarcası sakat kalmıĢtır. Dünya savaĢlarının yarattığı bu katliamların bir faydası olmuĢ o da; bilimsel araĢtırma ve teknolojik yeniliklerdeki baĢ döndürücü hızdır. UlaĢılan bilgi birikimi ve teknolojik uygulamaların yarattığı olumlu hava; insanları yeni iyimserliğe yöneltmiĢtir. Bu yy.da karĢılaĢılan ekonomik ve sosyal sorunlar; savaĢlarla (sıcak, soğuk), doğal kaynakların iĢgali ve sömürgeciliğin yeni biçimleri ile örtülmeye çalıĢılmıĢtır. Bu yy.da geliĢmiĢ ülkeler ve teknoloji sahibi ülkeler, geri 5 Henry Hobhouse, DeğiĢim Tohumları: Ġnsanlık Tarihini DeğiĢtiren 6 Bitki, s.142, Erol Ġyibozkurt, Uluslararası Ġktisat: Teori Politika Uygulama,4bk,Bursa, Ezgi Kitabevi Yayınları,2001, s.23 7 Erol Ġyibozkurt, Uluslararası Ġktisat: Teori Politika Uygulama, s.24 6 5 kalmıĢ ülkelere ve geliĢmekte olan ülkelere; tarım, sanayi ve hizmet sektörünün ürünlerini pazarlayabilmek için, değiĢik yöntemler uygulamıĢlardır. Bu uygulamaların içersinde; mukayeseli üstünlükler teorisinin avantajlarının yanında, ekonomik ambargolar, açık ve kapalı kuvvet uygulamaları, kendilerine yakın rejimlerin ve yöneticilerin yönetime getirilmesi gibi bir önceki yy.a göre daha uygar ve daha ince yöntemler uygulamıĢlardır. GeliĢmiĢ ülkelerin vatandaĢları 1970li yıllara kadar tüm kaynakların sınırsızlığını örtülü olarak kabul etmiĢler ve bu kaynaklar üzerinde sınırlamayı kendi haklarına yapılmıĢ bir tecavüz olarak nitelemiĢlerdir. Bu ülkelerin yöneticileri de iktidarlarının devamı, temsil ettikleri çıkar guruplarının menfaatlerinin sürekliliğini sağlayabilmek için, uluslararası kuralları ve insan haklarını çiğnemeyi kendilerine bahĢedilmiĢ bir hak olarak görmüĢlerdir. Bazı ülkelerin yöneticileri kendi ülkelerinde tekelleĢmeyi yasaklarken8 uluslar arası, ekonomik ve siyasal yapıda kendi ülkelerinin firmalarının tekel olmasını, tekelci yaklaĢımlarını örtük ve açık bir Ģekilde desteklemiĢlerdir. Geçtiğimiz yy.ın siyasal ve ekonomik olaylarının belirleyicisi; devletlerin yanında çok uluslu tekelci Ģirketlerde olmuĢlardır. Bu kuruluĢların sermaye yapısı, ekonomik gücü, cirosu, bazı ülkelerin ulusal GSMH‟sının üzerinde olmuĢtur. Bu güce ulaĢan Ģirketler; kendilerinin ve temsil ettikleri çıkar guruplarının çıkarlarını maksimize etmeyi amaçlamaktadırlar. Bu gurup ve devletler çıkar ve kar maksimizasyonunu sağlamak için her türlü yola baĢvurmaktan çekinmemiĢlerdir. Bu Ģirketlerin oluĢturduğu yapı ve baskı ulusal devletlerin ve uluslar arası kuruluĢların politikalarının oluĢmasında etkili olmuĢtur. Bu politikalar her zaman insanlığın ve doğanın geliĢmesini sağlayacak politikalar olmamıĢtır. Daha çok çıkar 8 Zeynel Dinler, Mikro Ekonomi,17.bs. Bursa, Ekin kitabevi, 2006 s.401 „‟…Firmaların aralarında anlaĢarak rekabeti engelleme çabalarına karĢı ilk yasal düzenleme, ondokuzuncu yüzyılın sonlarına doğru ABD‟de yapılmıĢtır. ABD‟de 1890 yılında, firmalar arasındaki her türlü birleĢme ya da anlaĢmayı(açık veya zımni) yasaklayan Sherman Kanunu kabul etmiĢtir. Müdahaleyi engellemeye yönelik uygulamalarla engel olma amacıyla dünyada çıkarılan ilk antitörst kanunu olan Sherman kanunu, getirdiği yasaklara uymayanlara para(bir milyon dolara kadar) ya da hapis(üç yıla kadar) cezalarının ayrı ayrı ve gerektiğinde birlikte uygulanmasın öngörmüĢtür. Sherman kanun‟un aksayan yönlerini düzeltmeye yönelik yeni antitröst kanunları birbirini izlemiĢtir. Bu kanunların kayda değerleri arasında 1914 yılında çıkarılan Clayton kanunu ile Fedaral Ticaret Komisyonu kanunun‟dan söz edilebilir…‟‟ 6 guruplarının çıkarlarını maksimize etmeye yönelik olmaktadır. Bu politikaların yarattığı, ekonomik, doğal sonuçlarının faturasını ise doğanın ve insanlığın büyük bir kısmı ödemiĢtir. Dünya‟da XV. yy.‟da baĢlayan sömürgecilik hareketi temel bir siyasal ve ekonomik yapı olmuĢtur. Bu yapının doğal sonucu, ucuz doğal kaynaklar üzerine inĢa edilen ekonomik ve sosyal refah yapısının sürdürülebilmesi; doğal kaynakların aĢırı sömürülmesini gerekli kılmıĢtır. Petrol gibi enerji kaynakların sınırsız olmadığı, siyasal amaçlı kullanılabileceği, Arap-Ġsrail SavaĢ‟ın ardından OPEC‟ in kurulması ile anlaĢılmıĢtır. Bu durum; ekonomik geliĢme ve refah toplumunun; kaynaklarının sürdürülebilir olup olmadığını tartıĢmaya açmıĢtır. II. Dünya SavaĢı ertesinde gündeme gelen nükleer enerji, insanlığa sonsuz enerji kaynağına kavuĢmanın sevincini yaĢatmıĢtır. Fakat nükleer enerjinin yarattığı sorunlar, bu sevinci kısa sürede yok etmiĢtir. Bu sorunların baĢında, HiroĢima ve Nagazaki‟de kullanılan nükleer bombaların, yarattığı sonuçların verdiği dehĢet, yarattığı çevre kirliliği, yarattığı genetik etkiler,9 üretim sonucu ortaya çıkan atıkların saklanmasının maliyetinin yüksekliği gibi sorunlar geliĢmiĢ ülkelerde tartıĢmalar yaratmıĢtır. Bu tartıĢmalar yeni siyasal baskı guruplarının ortaya çıkmasını sağlamıĢtır(Örneğin YeĢiller Hareketi, Greepeace v.d.). Nükleer enerjinin yarattığı olumsuzlukların tartıĢmaya açılması, çevre ve enerji konusunda önemli bir bilgi birikimi sağlamıĢtır. TartıĢmalar hızla geniĢleyerek diğer enerji kaynaklarının da sorgulanmasına yol açmıĢtır. Bu geliĢmeler; yenilenemez enerji kaynaklarına bağımlı geliĢme ve refah anlayıĢının; yapay, sonlu ve doğal sistemi yok oluĢa sürükleyen bir model olduğunu ortaya çıkarmıĢtır. Tüketicilere dayatılan, yaĢamlarının vazgeçilmezi olduğu öğretilen tüketim ve yaĢam kalıplarının sorgulanmasıyla; bu kalıpların vazgeçilmez olmadığı, sistemin kar maksimizasyonunu gerçekleĢtirmek için reklamlar ve diğer araçlar ile yapay olarak oluĢturulan bu kalıpların, dünyamızın sınırlı kaynaklarını hızla tükettiği, dünyamızın kaynakları ile uyuĢmadığı, çeĢitli düĢünce kuruluĢları, siyasi baskı gurupları tarafından çeĢitli platformlarda gündeme getirilmeye baĢlanmıĢtır 9 M.Ġhsan Soysal, Genetik: Soyaçekim Bilgisi Ders Notları,4.bs, Tekirdağ, b.y.y,2006 s.195 7 1960 yıllarının sonlarında Aurelio Peecei‟nin katkılarıyla oluĢturulan „‟Roma Kulübü‟‟nün yaptığı ve yaptırdığı araĢtırmaların ve modellemelerin sonuçlarını „‟Limits to Growth10‟‟ adlı eserde yayınlamıĢlardır. Bu eser 1978 yılında üniversitemizin ĠĢletme Ġktisadı Enstitü‟sü müdürlüğünü yapan Sn. hocamız Kemal Tosun‟un baĢkanlığında, fakültemizin öğretim üyelerinin oluĢturduğu bir kurul tarafından eser dilimize kazandırılmıĢtır. Bu eserin ardından aynı kulübün yayınladığı‟‟Dönüm Noktasındaki Ġnsanlık‟‟ ve Wordwatch Enstitüsü‟nden Lester R Brown‟un „‟Yirmi Dokuzuncu Gün‟‟11 adlı eserleri de yine aynı çeviri kurulu tarafından dilimize kazandırılmıĢ ve ilgili kurum, kuruluĢ ve kiĢilerin dikkatine sunulmuĢtur. Hocamız, Kemal Tosun‟un „‟Yirmi Dokuzuncu Gün‟‟ adlı esere yazmıĢ olduğu sunuĢ yazısı tezimin temelini oluĢturmaktadır. SunuĢ yazısında belirtildiği gibi o yıllarda kötümser olarak nitelenen görüĢler zaman içersinde hocamızın öngörülerine uygun olarak, uluslararası platformlara taĢınmıĢtır. O yıllardan bugüne; Dünya ulusları ve yönetenleri, yenilenemez kaynakların sınırlılığını kabul etmelerinin yanında, yenilenebilir kaynakların taĢıma kapasitesinin aĢılması halinde; tüm dünya ekonomisi ile beraber, tüm yaĢamın yok olacağını kabul etmiĢlerdir. BirleĢmiĢ Milletlerin öncülüğünde yapılan uluslararası görüĢmeler sonucu, yenilenebilir kaynakların taĢıma kapasitesinin aĢılmaması konusunda sözleĢmeler, alınması gerekli önlemler, bir dizi uluslar arası antlaĢma ve protokol ile uluslararası norm haline gelmiĢtir. Hocamız Kemal Tosun; „‟…Ġnsanlığın geleceğine iliĢkin öngörülerden kötümser olanı temsil eden görüĢler gibi, buda acil önlem alınmadığı takdirde, insanlığın geleceğinin karanlık olduğu tezini savunmaktadır. Bu teze göre, bilindiği gibi yeryuvarlağımız üzerinde yaĢayan insanların sayısı o kadar hızlı çoğalmakta ve yaĢam düzeyleri de o kadar hızlı bir tempo ile yükselmektedir ki, dünyamızın baĢta hava, su, toprak, madenler, enerji kaynakları gibi yaĢamın en ilkel unsurları dahi aynı hızla azalmakta, bozulmakta ve kıtlaĢmaktadır. Üretim ve tüketimle yaĢam kaynaklarının sınırlarına doğru gidiĢ, üstel(geometrik) bir biçimde cereyan etmektedir. Mr. Brown, bunu yapıtının hemen baĢında, bir Fransız çocuk 10 Donella H. Meadows v.d, Limits To Growth(Ekonomik Büyümenin Sınırları),Çevirenler: Kemal Tosun v.d, ĠÜ. Yayın No:2452,Ġ.Ü.Ġ.F.Yayını No:81, Ġ.Ü.Ġ.Ġ.E.Yayını No:37, Ġstanbul, Arpaz Matbaacılık Tesisleri,1978 11 Lester R. Brown, Yirmi Dokuzuncu gün:Dünya Kaynakları KarĢısında Ġnsan Ġhtiyaçları,Çevirenler:Kemal Tosun,v.d.,Worldwatch Enstitüsü Yayını,Ġ.Ü.Ġ.F.Ġ.Ġktisadı Enstitüsü Yayın No:43,Ġstanbul, Arpaz Matbaacılık Tesisleri,1979 8 hikayesinden esinlenerek aldığı, nilüfer çiçeğinin artıĢ hızı örneğiyle açıklamaktadır. Bir göle ekilen nilüfer çiçeğinin artıĢ hızı örneği ile açıklamaktadır. Bir göle ekilen bir nilüfer çiçeği, iki, dört, sekiz, on altı, otuz iki v.b. gibi üstel bir biçimde çoğaldığına göre, gölün otuz gün içinde nilüfer çiçekleriyle tümüyle dolduğunu varsaysak, yarı örtülü duruma yirmi dokuzuncu gün ulaĢacaktır. BaĢka bir deyiĢle, gölün ilk yarısının örtülmesi yirmi dokuz gün, ikinci yarısının örtülmesi ise sadece bir gün olacaktır. Demek ki, gölün tüm olarak örtülüp yaĢamının sona ermesini engellemek üzere önlem almak için yirmi dokuz gün beklersek, geriye sadece bir gün içinde önlem almamız, büyük bir olasılık ile, olanaklı olmayacak ve böylece gölün tüm olarak örtülmesini önleyemeyeceğiz. Lester R. Brown, dünya kamuoyuna ve özellikle önderlerine, her geçen günün tehlikeyi hangi ölçüde arttırdığını anlatmaya çalıĢmaktadır. Gerçi, dünyanın birçok ülkesinde ve özellikle geliĢmiĢ ülkelerde insanlığın, uzak olmayan bir gelecekte karĢılaĢması olası olan risklerin ciddiliği konusunda bir tür bilinçlenmenin geliĢtiği gözlemlenmekte ise de, alınan önlemler ve özellikle bunların alınma temposu, tehlikenin yakınlık derecesinin kavranmıĢ bulunduğunu kanıtlamaktan çok uzak olduğunu göstermektedir. Nüfus artıĢ hızının azaltılması, ekonomik büyüme hızının yavaĢlatılması, doğal çevreyi çok tehlikeli boyut ve derecelerde bozan uygulamaların durdurulması ve etkin önlemlerin alınması gibi yaĢamsal konularda, dünya liderlerinin olduğu kadar her tür ve çaptaki kuruluĢların yöneticilerinin yeterli ve ümit verici bir Ģekilde bilinçlenmemiĢ olduğunu görmek, aklı baĢında herkesi, ciddiyetle kaygılandırmakta ve hatta korkutmaktadır. Alınması gereken önlemler, her Ģeyden önce dünya çapında olmak zorundadır. Ancak, ulusların bu nitelik ve kapsamda bir iĢbirliğine girmelerini sağlayacak bir sosyal, ekonomik, siyasal ve kültürel ortamın hazırlanması yolunda çok geri kalınmaktadır. Siyasal parti, kamu ve özel her tür ve çaptaki kurum ve kuruluĢların yönetiminde sorumluluk taĢıyanlar bu gidiĢe daha fazla göz yumamazlar. Zira, sorun sadece kurum ve kuruluĢların değil fakat, çocuklarının ya da torunlarının ölüm-kalım sorunudur. …‟‟12 Bugün, dünya ulusları, kamu ve özel kuruluĢlar, yenilenemez kaynakların ve yenilenebilir kaynakların taĢıma kapasitesinin aĢılmasının yaratacağı çöküntünün bilincine varmıĢlardır. En son gelinen nokta Kyoto Protokolü olmuĢtur. Kyoto Protokolü, belirli kimyasalların atmosfere salınmasının sınırlandırılmasını ve kirletici kaynaklarının belirlenmesi, bu kirletici kaynaklarının ortadan kaldırılması süreçlerini, Ģeklini ve ortadan kaldırma mekanizmalarını düzenlemektedir. Ülkemiz 17.02.2009 tarih ve 27144 sayılı Resmi Gazete‟de yayınlayarak 5830 sayılı kanun olarak yürürlüğe koyduğu‟‟BirleĢmiĢ Milletler Ġklim DeğiĢikliği Çerçeve SözleĢmesine Yönelik Kyoto Protokolüne katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair 12 Lester R.Brown, Yirmi Dokuzuncu gün: Dünya Kaynakları KarĢısında Ġnsan Ġhtiyaçları, s.XV ve XVI, Kemal Tosun,‟‟SunuĢ‟‟ 9 Kanun‟‟ onaylanmıĢ ve resmi gazetede yayınlanmıĢtır13. Ġç hukukumuzun bir parçası haline gelmiĢtir.14 Kyoto Protokolü sera gazlarını, EK-A‟ da belirtmiĢ ve metan gazını da sera etkisi olan bir kirletici olarak tanımlamıĢtır. Aynı bölüm kirleticilerin kaynaklarını da belirlemiĢtir. Sektörel tanımlamada ise tarım konusunu: A- bağırsak fermantasyonu, B-Gübre yönetimi, C-Çeltik ekimi, D-Tarımsal topraklar, E-Savanlar ve F-Tarımsal artıkların alanlarda yanması, G-Diğer, Ģeklinde tanımlamaktadır.15 Düne kadar iktisat literatüründe serbest mal olarak nitelenen, yaĢam için elzem olan, fakat fiyatlandırılamayan su bu özelliğini kaybetmiĢ, havada kaybetmek üzeredir. Atmosferin kontrolünün; karasal sınırlar gibi kontrolünün kolay olmaması, atmosferin hareketliliğinin yüksekliği, kirleticilerin yaratıldıkları kaynak ile etkilerinin ortaya çıktığı, etki alanlarının farklılığı, öncelikle sera etkisi yaratan gazların denetimini uluslar arası gündeme taĢımıĢtır. Sorun, ulusal ölçekten çıkarak, tüm ulusları ve canlıları etkiler hale gelmiĢtir. Ülkemiz mevzuatında, Kyoto protokolü‟ nü imzalamadan önce tarımsal atıkların ve hayvancılık atıklarının kontrolü için yönetmelikler çıkarılmıĢ, fakat uygulaması ertelenmiĢtir.16 Ġlgili yönetmeliğin 10.md.‟si çalıĢma izni için; „‟…c)ĠĢletmelerin büyüklüğüne veya kapasitesine bağlı olarak, iĢletme arazisinin uygun yerinde, üzeri kapalı, çevre, toplum ve hayvan hayatı için tehlike arz etmeyecek Ģekilde gerekli önlemler alınarak, iĢletmeden çıkacak olan atık, kirli su ve sıvıların toplanacağı, sızdırmayan, uygun derinlik ve büyüklükte projeye uygun foseptik çukurunun bulunması, eğer iĢletmede kullanılan içme ve kullanma suyu Ģebeke suyundan değil kuyu, artezyen, 13 Resmi Gazete,‟‟BirleĢmiĢ Milletler Ġklim DeğiĢikliği Çerçeve SözleĢmesine Yönelik Kyoto Protokolüne katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun‟‟ Kanun No: 5830, 17.02.2009 tarih ve 27144 sayılı Resmi Gazete 14 A.ġeref Gözübüyük, Hukuka GiriĢ ve Hukukun Temel Kavramları,18.bs.,Ankara,Turhan Kitabevi, 2003, s.211 15 http://unfccc.int/resource/doc/convkp/kpeng.html (Çevrimiçi:) 03/09/2009 16 ‟ Resmi Gazete,‟‟Hayvancılık iĢletmelerinin kuruluĢ, çalıĢma, denetim esaslarını düzenleyen yönetmelik „‟ 09/08/2006 tarih ve26254sayılı Resmi Gazete 10 kaynak suyu gibi bir su kaynağından getiriliyorsa, foseptik çukurunun bu su kaynağından en az 15 metre uzakta olması gerekir. ç ) ĠĢletmede birikecek olan hayvan dıĢkıları ve benzeri atık katı maddelaerin çevre ve toplum sağlığına zarar vermeyecek Ģekilde ve çevreyi rahatsız edici mahiyette olmaması bakımından, iĢletmenin büyüklüğüne ve kapasitesine bağlı olarak yeterli büyüklükte, çevresi beton duvar ile çevrili katı atık deposu tesis edilerek katı atıkların burada muhafazası gerekir. …‟‟ demektedir. Yönetmelik iĢletmelere yeni mali külfet getirirken, iç hukukumuzun bir parçası olan Kyoto Protokolü‟nün Ģartlarını da yerine getirmeyi güçleĢtirmektedir. Hayvancılık katı ve sıvı atıkları, fermantasyon Ģekline bağlı olarak metan, nitrat, kükürt dioksit üretirler. Denetimsiz fermantasyon çevreyi kirletirken, denetimli fermantasyon, ekonomik bir değer yaratabilmektedir. Bunların baĢında, yaratılan ekonomik değer ülkemizin de kabul ettiği UNDP Milenyum Hedeflerine uyum açısından ve kırsal alanlarda yoksulluğun azaltılması açısından değerlendirilecektir. Karbon dioksit emisyonlarının azaltılması ile ülkemiz karbon ticaretinden ve artan nüfusunun istihdamı için gerekli olan sanayileĢmesinin önüne engel gibi görünen enerji kullanımı ve emisyonları açısından incelenecektir. Kırsal alanda alternatif enerji kaynağı olarak, orman ve diğer yenilenebilir enerji kaynakları üzerindeki baskıyı azaltma seçenekleri irdelenecektir. BirleĢmiĢ Milletler Bin yıl hedeflerini imzalayan ülkemizin bu hedeflere varması için önerilen modelin etkileri değerlendirilecektir. Ekonomik değer yaratan en önemli doğal kaynak emektir. Emeğin kendini yeniden üretme, verimliğini sürdürebilmesi, biyosferin döngülerinin taĢıma kapasitesine bağlıdır. Diğer bir ekonomik faktör ise toprak ve doğal kaynaklardır. Toprak, biyolojik döngülerin içinde yer almasına rağmen, taĢıma kapasitesi, diğer faktörlerin kapasitesine bağlıdır. Toprağın kendini yeniden yaratma ve yenileme süreci diğer biyolojik döngülerin yanında çok uzun zaman aralığına ihtiyaç duymaktadır. Önerilen modelin, Tekirdağ ilinde uygulanması halinde, köylerde Ģu an bulunan hayvan sayısına bağlı olarak üretilecek biyogaz miktarı köy ölçekli hesaplanacaktır. TRAKAP çerçevesinde plan Trakya alt bölgesinin tarımsal ekonomi ağırlıklı ilçelerindeki olası geliĢme etkileri incelenecektir. 11 1.BÖLÜM Sürdürülebilir kalkınma anlamında ilk adım,1962 yılında Rachel Carson tarafından atılmıĢtır. Carson, zehir bilim, çevrebilim ve yaygın hastalıklar üzerine yaptığı „Silent Spring-Sessiz GeliĢ‟ baĢlıklı çalıĢmasında, tarımsal böcek ilaçlarının yıkıcı etkilerini ortaya koyarak, bu etkilerin hayvan türleri ve insan sağlığını etkilerini ortaya koyarak, bu etkilerin hayvan türleri ve insan sağlığını tahrip edici yönlerine dikkat çekmiĢtir. 1972 yılında, Roma Kulübü tarafından hazırlatılan ve yayınlanan „Limits of Growth-Büyümenin Sınırları‟ baĢlıklı yayının ekonomi, toplum ve çevre arasında kurulmak istenen dengenin oluĢturulması için yapılan çalıĢmalara farklı bakıĢ açıları kazandırmıĢtır. Bu ve buna benzer çalıĢmaların oraya koyduğu gerçekler kamuoyunu etkilemiĢtir. STK ve akademik çevrelerin yaptığı araĢtırmalar; mevcut sistemin sürdürülemezliğini ortaya koymuĢtur. Ġhtiyaçların sınırsızlığına karĢın, sınırlı kaynakların yönetiminin bilimi olan iktisat, temel ilgi alanı olan kalkınma ve büyüme kavramları içersinde konuyu, tartıĢmaya açmıĢtır. ĠĢletme ve ekonominin temeli olan kar maksimizasyonu da tartıĢılmaya baĢlanmıĢtır Az geliĢmiĢ ülkelerin bağımsızlığına kavuĢmaları, BM‟e üye olmaları, ülkeler arası gelir dağılımının hızla bozulması, mevcut iktisadi sisteme yöneltilen eleĢtirileri hızlandırdı.1970 yılında geliĢmiĢ ülkeler dünya nüfusunun %31‟ini oluĢtururken, dünya gelirinin yaklaĢık %85‟ini almaktaydılar. Az geliĢmiĢ ülkeler ise dünya nüfusunun %69‟unu oluĢturdukları halde, dünya gelirinin ancak %15,4‟ ünü almaktaydılar.11973‟lerdeki ekonomik krizin baĢlamasından hemen önce, tüm dünyada gerçekleĢtirilen yıllık GSMH artıĢı ortalama %5 civarında idi. Bu artıĢ geliĢmiĢ ülkelerde kiĢi baĢına yaklaĢık 150 USD gelir artıĢı sağlarken, az geliĢmiĢ ülkelerde kiĢi baĢına yaklaĢık ancak 10 USD‟ı gelir artıĢı sağlayabiliyordu. BM‟ in 1992 yılındaki değerlendirmesi ise daha çarpıcıdır. Dünya nüfusunun en fakir %20‟lik dilimi dünya gelirinden sadece %1,4 pay alırken, en zengin %20‟lik dilimde yer alanların dünya gelirinden aldığı pay ise %82,7 çıkmıĢtır. Aradaki fark 59 kattır2.1973 yılından sonra yaĢanan 1 Yalçın Acar, Ġktisadi Büyüme ve Ġktisadi Büyüme Teorileri,5.bs, Bursa, Dora Yayın Dağtım Limited ġirketi, Ekim 2008,s.3 2 Yalçın Acar, Ġktisadi Büyüme ve Ġktisadi Büyüme Teorileri, s.4 12 krizin etkilerini aĢmak için, dünya ekonomisin de küreselleĢme (globalleĢme) gündeme taĢınmıĢtır. KüreselleĢmenin ekonomik krizi çözmediğini yeni krizler yaĢarak öğreniyoruz.1985 yılı satın alma paritesine göre yıllık geliri 270USD‟nın altında olanlar olağanüstü yoksul (extremely poor) olarak tanımlanmıĢlar ve bu yoksulların sayısı DB kaynaklarına göre 633 Milyon kiĢi olarak belirtilmiĢtir3. Bugün yaĢadığımız krizle, 1970‟li yıllarda yaĢanan krizlerde ortak özellik iĢsizliğin artmasının yanında fiyatlar genel seviyesinin de artmasıdır. 1.1. Büyüme ve Kalkınma Kavramları Günlük hayatta aynı anlamda kullanılan bu iki kavram arasında iktisadi anlamda fark vardır4. Büyüme üretim faktörlerinde meydana gelen nicel değiĢimlerdir5. Bunlar ölçülebilirler. ĠĢ gücü, toprak, kiĢi baĢına gelir, büyüme hızı, gibi rakamlarla ifade edilebilen kavramlardır. Kalkınma ise, yapısal değiĢiklikleri ifade eden bir kavram olup, ekonomik yapıdaki ve toplumsal yapıdaki kalitatif değiĢimleri de içerir. Eğitim seviyesinin yükselmesi, iĢ verimliğinin artması, yeni teknolojik geliĢmeleri kabul ederek üretebilme yeteneğinin geliĢmesini de içeren kapsamlı bir kavramdır6. 1.1.1.Ġktisadi Büyümenin Türleri Ġktisadi büyüme türlerini dokuz gurupta toplamak mümkündür7. 1.1.1.1. Spontane Büyüme Bu tür büyümede üretim faktörleri kendiliğinden harekete geçmekte, belli oranda büyüme sağlamaktadır8.Devletin müdahalesi asgari seviyededir. Fizyokartların, klasik ve neo-klasik iktisatçıların oluĢturduğu teorilerde yer almıĢtır. 3 DPT, 8.BeĢ Yıllık Kalkınma Planı: Gelir Dağılımının ĠyileĢtirilmesi ve Yoksullukla Mücadele ÖĠK Raporu, DPT:25ÖĠK:610,Ankara,2001,s.106 Çevrimci: http://www.dpt.gov.tr/ekonomi/gelirdag/öik610-pdf. ,(15/8/2009) 4 Sabri F. Ülgener, Milli Gelir, Ġstihdam ve Ġktisadi Büyüme, 6.Baskı, , Ġstanbul, Der Yayınevi 1980 s.410 5 C.Necat Berberoğlu, Sanayi Öncelikli ekonomik GeliĢmede, Türkiye Tarımının Finansmanı ve Tarımsal Kredi Uygulaması, EskiĢehir Ġktisadi Ve Ticari Ġlimler Akademisi Yayınları No:235/156,EskiĢehir,Ġktisadi ve Ticari ilimler Akademisi Basımevi,1981 (YayınlanmıĢ Doktara Tezi) s.14 6 Hüseyin ġahin, Ġktisada GiriĢ, 7.bs. Bursa, Ezgi kitabevi Yayınları, 2006, s.559 7 Yalçın Acar, Ġktisadi Büyüme ve Büyüme Modelleri, s.33 13 1.1.1.2. Planlı Büyüme Kıt kaynakların hangi malların üretimine tahsis edileceğinin bir planla belirlenmesidir. Amaç; her alanda etkinliğin sağlanması ve kaynak israfının önlenmesidir. Ġki tip planlama vardır. 1.1.1.2.1. Otoriter Planlama Tüm sektörlerde plan uygulamansın zorunlu olmasıdır. Sovyetler Birliğinde uygulanmıĢ planlama modelidir ve zorlanmıĢ geliĢme olarak da adlandırılır.9 1.1.1.2.2. Yol Gösterici Plan Planın bazı kesimler için zorunlu, bazı kesimler için yol gösterici özellik taĢıyan planlardır. Kamu otoritesinin, kaynakları kullanma hedeflerini gösterir. Ülkemizde DPT‟nin kurulması ile hazırlanan ve 1963 ten sonra uygulamaya konan planlar bu niteliktedir. 1.1.1.3. Açık Büyüme Büyümede uluslar arası sermaye ve emek hareketliliği önemli bir yer tutmaktadır. Serbest piyasa ekonomisinin hâkim olduğu ülkelerin tamamın da görülür. 1.1.1.4. Kapalı Büyüme Ülkenin kendi öz kaynaklarına dayanır. Temel amaç, dıĢa bağımlılığın ortadan kaldırılmasıdır. 19.yy. Japonya‟sı buna iyi bir örnektir10. Kapalı büyüme sektör bazına indirgenebilir. Ülkeler stratejik olarak niteledikleri sektörleri korumaya çalıĢabilirler. Gümrük duvarları veya teĢviklerle, o sektörlerde bağımlılığı azaltabilirler veya üreticilerini koruyabilirler. TeĢvik edilen sektör ödüllendirilirken bazı sektörler bedel ödeyebilir. 8 Besim Üstünel, Modern Ekonomilerde Para, Ġstihdam ve Milli Gelir Teorisi Ġktisadi Büyüme ve Kalkınma GeliĢme Politikası ve Planlama Makro Ekonomi,3. Bası, Ankara, KurtuluĢ Matbaası, 1975 s.227 9 Besim Üstünel, Modern Ekonomilerde Para, Ġstihdam ve Milli Gelir Teorisi Ġktisadi Büyüme ve Kalkınma GeliĢme Politikası ve Planlama Makro Ekonomi, s.230 10 Besim Üstünel, Modern Ekonomilerde Para, Ġstihdam ve Milli Gelir Teorisi Ġktisadi Büyüme ve Kalkınma GeliĢme Politikası ve Planlama Makro Ekonomi, s.229 14 1.1.1.5. Durgun Büyüme Milli gelir artıĢı ile nüfus artıĢ hızının birbirine eĢit olduğu büyüme türüdür. Aslında fakirleĢerek büyüme olarak tanımlanabilir. Artan nüfus, artan geliri tamamen emmekte ve kiĢi baĢına gelir artmamaktadır. Örneğin: nüfus artıĢ hızı %2 ve ekonominin büyüme hızı da %2 ise; nüfus artıĢ hızı = kiĢi baĢına gelir artıĢı olur. 1.1.1.6.Üstel Büyüme Hızı gittikçe artan büyüme türüdür. BileĢik faiz tipi büyüme olarak da tanımlanır. Sürekli bir Ģekilde bu tip büyümeyi sağlayan ülkeye rastlanmamıĢtır. 1.1.1.7. Biyolojik Büyüme Canlıların büyümesinden esinlenmiĢtir, büyüme önce hızlı seyretmekte, sonra yavaĢlamaya baĢlamakta ve bir yerde durmaktadır. Bu noktadan sonra gerileme bile olabilir. Dengeli ve dengesiz büyüme baĢlığı altındaki ise ayrı baĢlıklar altında daha etraflı bir Ģekilde inceleyeceğiz. 1.1.1.8. Dengeli Büyüme Konuya ilk defa, tarım, sanayi ve ticaret kesimleri arasında bir dengenin 11olması gerektiğine Friedrich List iĢaret etmiĢtir12 13 .Daha sonraları azgeliĢmiĢ ülkelerde optimal kaynak dağılımının yeterince gerçekleĢtirilememesi konu üzerindeki çalıĢmaları hızlandırmıĢtır. Dengeli kalkınma modellerini üç ana grupta toparlamak mümkündür. A-Yatırımlar; her kesimde ki büyümeyi aynı oranda arttıracak Ģekilde dağıtılmalı ve gerçekleĢtirilmelidir önerisini yapanlar, B-Bütün kesimlerde aynı oranda bir büyümenin sağlanmasının gerekmediği, fakat bütün kesimlerde eĢ-anlı bir büyümenin gerçekleĢtirilmesi gerektiğini ileri süren görüĢler, 11 Yalçın Acar, Ġktisadi Büyüme ve Büyüme Modelleri, s,99 Akın Ġlkin, Kalkınma ve Sanayi Ekonomisi, 3.Bs, Ġ.Ü. Yayın No:2691 Ġktisat Fakültesi Yayın No:453, Ġstanbul, Güryay Matbaası,1979 s.88 13 Ali Özgüven, Tarım Ekonomisi ve Politikası, 2.Baskı, Ġstanbul, Filiz Kitabevi, 1983 s.15 12 15 C-Özellikle yatırımların; artan arzı, yaratacağı ve arttıracağı gelir artıĢı ile tamamen eritebilmesi gerektiğini ileri süren görüĢlerdir. Her üç görüĢü ileri süren grupların ortak noktası, sektörler arası karĢılıklı bağımlılıktır. Bağımlılık üretim ve tüketimi de kapsar. Ġleri sürülen tezde, her üretim çıktısına talep yaratılmalıdır. Denge tüm ekonomi için gereklidir. Temel alınan parametre kaynak israfının önlenmesidir. Bu yüzden, yatırım malları ile tüketim malları arasında, sanayi ürünleri ile hammaddeler arasında, gıda maddeleri ile giyecek maddeleri arasında, iç talep ile dıĢ talep arasında dengenin olması gerektiğini ileri sürerler. R.Radon‟a göre; sürekli ve kesiksiz bir kalkınma sağlayabilmek için birçok kesime eĢ-anlı yatırımlar yapmak gereklidir Bu yatırımlar kalkınmaya ilk hareketi verecek yatırımlardır. BaĢlangıçta pazarın küçüklüğü özel teĢebbüsü yatırım yapma konusunda isteksiz davranıĢlara iter. Bu konuda kamu yatırımları devreye sokulmalıdır. Bu tip yatırımların gelir arttırıcı etkisinin yanında, çevresine yarattığı öğrenerek yapma ve talep yaratma etkileri yatırımları teĢvik eder. Özellikle geri kalmıĢ yörelerde yapılacak kamu yatırımları gizli iĢsizliğin üretime katılmasıyla pazarı geniĢletirken, yaratılan talep ve gelir artıĢı özel sektör için karlı olmayan bu bölgelere yatırım yapmayı karlı hale getirir. Radon‟un bu görüĢü „‟dıĢsal ekonomileri‟‟ analizin içine sokmaktadır14. Bu kavram literatüre ilk defa A.Marshall tarafından sokulmuĢ ve firmaların üretim maliyetlerinin incelenmesinde kullanılmıĢtır. Ġktisatçıya göre dıĢsal ekonomiler, endüstri içinde genel geliĢme Ģartlarına bağlı olarak firmaların elde ettikleri istifadelerdir 15. Konu, firmaların üretim maliyetlerinde artan getirileri (increasing returns)16 açıklamak için kullanılan analiz bugün çevre kirlenmesi ve eksik bilginin maliyeti ve piyasa baĢarısızlıklarının analizinde de kullanılmaktadır17. R.Nurske‟‟Bir ülke fakir olduğu için fakirdir‟‟ görüĢünden hareketle modelini oluĢturmuĢtur18.Az geliĢmiĢ ekonomilerde piyasa oldukça sınırlıdır. Bu durum, geniĢ 14 Erol Manisalıoğlu, DıĢsal Ekonomiler ve Ġktisadi GeliĢme, Ġstanbul, Sermet Matbaası,1971, s.19 Erol Manisalı, Uluslar arası Ekonomi; Gümrük Birlikleri ve Dinamik Entegrasyon Teorisi, Ġ.Ü. Yayın No:1694, Ġktisat Fakültesi Yayın No:299, Ġktisadi GeliĢme Enstitüsü Yayın No:21, Ġstanbul, Sermet Matbaası, 1971 s.79 16 Erol Manisalıoğlu, DıĢsal Ekonomiler ve Ġktisadi GeliĢme, s.5 17 Zeynel Dinler, Mikro Ġktisat, s.521 15 16 yığınların satın alma gücündeki yetersizliklerden kaynaklanmaktadır. Bu durumda tek yatırım piyasayı geniĢletemez. Fakat çeĢitli yatırımlar piyasayı geniĢletebilir. Yeni yapılacak yatırımlarla firmalar dıĢsal kaynak yaratabilecek ve bu durum piyasanın geliĢmesine imkan hazırlayacaktır. Bu durumda yatırımların planlanma zorunluluğunu gündeme getirmektedir. Kar maksimizasyonu için yapılmıĢ hesapların kısa dönemleri göz önüne alması, sosyal fayda ile özel fayda arasındaki ayrılığın artmasına yol açmıĢtır19. A.Lewis ise az geliĢmiĢ ülkelerdeki hızlı nüfus artıĢını modelinin temeline koyarken, hızlı nüfus artıĢı ile beraber nüfusun büyük kısmının kırda yaĢadığını ve asgari ücret karĢısında emek arzının sınırsız olduğunu varsaymıĢtır. Sermaye ve doğal kaynaklara oranla nüfusun fazla olduğu ülkelerde iĢgücü arzı sınırsızdır. Pek çok kesimde emeğin marjinal verimi çok düĢük hatta sıfırdır. Bu tip gizli iĢsizliklerin, kırsal veya kentte olması önemli değildir20. ġehirlerde odacılık, kapıcılık, hamallık, iĢportacılık gibi iĢlerin marjinal iĢler olduğunu belirtmektedir. Ekonomide iki ayrı kesimin varlığını kabul eder. Bunları „‟kapitalist kesim‟‟ ve „‟geçim kesimi‟‟ diye ikiye ayırır. Geçimlik kesimde kiĢi baĢı hasılat kapitalist kesime göre çok düĢüktür. Bu kesimde sermaye birikimi yoktur. Kapitalist kesim sermaye birikimin oluĢturulduğu kesimdir. Kapitalistler, geçim kesiminde yeni yöntem ve tekniklerin kullanılmasına karĢıdırlar. Kapitalistler köylülerin topraksızlaĢmasını isterler. Çünkü topraksızlaĢan ve köyünü terk eden köylüler ve genç nüfus, kapitalistlerin bol ve ucuz emek temin etmelerine yardımcı olacaktır21. Kapitalist kesimde ücretler geçimlik kesimdeki ücretlere nazaran biraz daha yüksektir. Bu fark, iĢgücünün kapitalist sisteme çekilmesi için adeta bir cazibe yaratır. Bu cazibe kırsal alandaki mülksüzleĢme ile birlikte, diğer tarımsal iĢletmelerin sermaye birikimlerini de olumsuz etkileyerek, tarımda kapitalist iĢletme doğmasını engeller. Tarımsal iĢletmelerin ellerindeki sermayeler satılan arazilerin bedellerine ödendikçe tarımsal sermaye toprak gibi bir faktöre bağlanıp, tarımsal sermaye talebini devamlı yükseltirken, üretim de herhangi bir artıĢ meydana getirmemektedir. 18 Yalçın Acar, Ġktisadi Büyüme ve Büyüme modelleri, s.102 Erol Manisalıoğlu, DıĢsal Ekonomiler ve Ġktisadi GeliĢme, s.19 20 Sabri F. Ülgener, Milli Gelir, Ġstihdam ve Ġktisadi Büyüme, s.121 21 Yalçın Acar, Ġktisadi Büyüme ve Büyüme modelleri, s.102 19 17 Tarımsal iĢletmelerden çekilen iĢletme sermayesi, büyük Ģehirlerin etrafında veya sanayi bölgelerinin etrafına akarken o bölgelerin rantını da arttırmaktadır. Bu tip üretken olmayan yatırım ve kaynak transferlerini, alan kesimlerde bu kaynakları üretken yatırımlardan ziyade gösteriĢ, tüketiminde kullanırlar. Bu döngü az geliĢmiĢ ülkelerin kaderi olan fakirliğin kısır döngüsünün temelini oluĢturur. 1.1.1.9. Dengesiz Büyüme Dengesiz kalkınma, dengeli kalkınma modellerinin gerçeğe uymadığı gerekçesiyle ortaya çıkmıĢ bir görüĢtür22. F.Perroux, 1964 yılında yayınladığı „‟Yirminci Yüzyılın Ekonomisi‟‟23 adlı eserinde, ekonomilerin genellikle eĢitsizliklerin, dengesizliklerin ve hiyerarĢinin içinde bulunduklarını, bu durumların ortadan kaldırılması yerine, bunlardan istifade edilmesi gerektiğini belirtmiĢtir. Ortaya çıkan sanayi merkezleri ile göç alan bölgelerin teoriye dahil edilebilmesi için „‟kalkınma kutupları‟‟; „‟cazibe merkezleri‟‟ çözümlemesi getirmiĢtir. Kalkınma sürecinde bazı bölgelerin diğerlerine oranla daha ileride olabileceğini ve bu durumun (dengesizliğin) kalkınmayı kolaylaĢtıracağı ileri sürmüĢtür. Dengesiz kalkınma modellerinde, üzerinde durulan iki önemli nokta vardır. Bunlar; A-Bazı, koĢullarda, dengesizlik iktisadi büyümeyi ve kalkınmayı hızlandırabilir. B-Ġktisadi büyümeyi ve kalkınmayı gerçekleĢtirebilmek için mevcut denge bazen feda edilebilir. Zaten, az geliĢmiĢ ekonomilerde geliĢme sıçramalarla ve (istikrarsız) dinamik bir karakter göstermektedir. Dengesiz kalkınma modellerinin ortaya koyduğu olgulardan birisi de kalkınma kutupları modelidir. Bu model sanayileĢme süreci ile birlikte ortaya çıkan yöresel ekonomik farklılaĢmadır. Model kalkınmanın ülkenin her yerinde eĢit olamayacağı kabulü ile yola çıkar. Bazı bölgelerin çeĢitli nedenlerden dolayı öne çıkabileceğini ve bir çekim merkezine dönüĢebileceğini belirtir. Bu merkez etrafındaki yerler, ticari, sanayi ve göç merkezi haline gelir. Bu durum tarihsel, ticari nedenlerden dolayı olabildiği gibi devlettin uyguladığı teĢvik politikalarının sonucu olabilir. Kalkınma kutupları çeĢitli nedenlerle ortaya çıkabilir. Bunların bazılarını Ģöyle sıralayabiliriz. 22 Yalçın Acar, Ġktisadi Büyüme ve Büyüme modelleri, s.105 Yalçın Acar, Ġktisadi Büyüme ve Büyüme modelleri, s.105,34 no lu dip not F:PORROUX (Perroux) , L‟ecconomie du XX‟éme Siecle,1964 23 18 A-Pazarın büyüklüğü: Özellikle ulaĢım sorunlarının bulunduğu hallerde, üretim yerleri talebin fazla olduğu yerlerde toplanmaktadır. B-Altyapının durumu: Yol, su, elektirik, haberleĢme, vb. alt yapı yatırımlarının varlığı iĢletmeler için dıĢsal tasarruf sağlayan kamu yatırımları olup, iĢletmelerin sabit yatırımlarını azaltırken, üretimlerindeki sabit maliyetlerini düĢürür ve parça baĢı sabit maliyetleri otomatik olarak düĢer ve rekabet imkanları ile karlılık oranları yükselir. C-Hammaddeye yakınlık: Hammaddelerin taĢınmasının zor ve pahalı olduğu olduğu hallerde iĢletmeler kuruluĢ yerlerini hammaddeye yakın yerlerde seçerler. Özellikle gıda ve enerji sektöründe (kömüre dayalı termik santraller) bu durum gözlenmektedir. D-Yan sanayi: üretimlerinde çok sayıda ara malına ihtiyaç duyan iĢletmeler bunları kesintisiz, kolay ve çabuk Ģekilde sağlayabilecekleri bölgeleri seçmektedirler. E-ĠĢgücü: Özellikle emek yoğun teknoloji kullanan sektörler emeğin bol ve ucuz olduğu yerlerde kurulurlar. Bunun yanında emek yoğun olmayan teknoloji kullanan sektörler de istihdam edecekleri kalifiyeli iĢgücünün talep edeceği minimum yaĢam standartlarını sağlayacak bölgelere yatırım yapmayı tercih etmektedirler. F-Sosyal üstyapı: Hastaneler, eğitim kurumları, dinlenme yerleri gibi tesislerin hazır bulunduğu bölgelerinde kuruluĢ yeri seçiminde bir cazibe unsuru olduğu açıktır. Belli bölgelerde kutuplar oluĢturan iĢletmeler diğer iktisadi üniteleri cezp ederek hızlı bir geliĢme sürecine girerler. Ekonomik öğelerin yanında ekonomik olarak ölçülemeyen kültürel değiĢimler, değiĢik kültürlerin bir arada yaĢama hoĢgörüsünü geliĢmesi de yabancı sermaye yatırımları için ek bir avantaj olarak değerlendirilebilir. A.O.Hirschman,24belirli üretim kesimleri arasında denge ve tamlaĢmanın sağlanması gerektiğini ifade etmektedir25. Üretim kesimleri arasında mutlak bir dengenin sağlanması veya sağlanmaması bir yönü ile kalkınma stratejisinin seçimine, diğer yönü ile ise ekonominin içinde bulunduğu Ģartlara bağlıdır. Ekonomik karar vericiler ekonomideki her sektöre aynı önemi vermeyebilirler. Bazı sektörler diğer sektörlere göre itici güce sahip olabilirler. Bu itici güce sahip sektörlerin desteklenmesi 24 25 Yalçın Acar, Ġktisadi Büyüme ve Büyüme modelleri, s.106 Erol Manisalıoğlu, DıĢsal Ekonomiler ve Ġktisadi GeliĢme, s.21 19 kalkınmayı hızlandıracaktır26. Bunlar „‟motor‟‟ ya da „‟lokomatif‟‟ sektör olarak tanımlanır. Bu sektörlerin hangileri olacağı sorusunun cevabı ise, sektörlerin ileri ve geri bağlılığıdır. Bağlılık değeri yüksek yatırımlara öncelik verilmesi ekonomik geliĢmeyi hızlandırır. Bu tercihin yapılma nedeni ise yetersiz yatırım kaynağı ve piyasaların darlığıdır. Yapılan çalıĢmalar ekonomilerin bağlılık yönünden dört grupta toplanabileceğini göstermektedir. -Birinci grubu, ileriye ve geriye bağlılığı yüksek sektörler olan ara mallar oluĢturmaktadır. -Ġkinci grubu ileriye bağlılık değeri düĢük, geriye bağlılık değeri yüksek olan nihai mallar, -Üçüncü grubu, ileriye bağlılık değeri yüksek geriye bağlılık değeri düĢük olan ara hammaddeler, -Dördüncü grubu ise, hem ileriye hem geriye bağlılık değeri düĢük olan tamamlanmıĢ mallar oluĢturmaktadır. Bu durumda ileri ve geriye bağlılıkları yüksek malların üretimine yatırım yapmak büyümeyi hızlandırır27. Yatırımlar ise iki kategoriye ayrılmıĢtır. A-Sosyal sabit sermaye yatırımları, B-Doğrudan verimli yatırımlar. Sosyal sabit sermaye yatırımlarının üç tipik özelliği vardır. -Bu tür yatırımlar, bütün iktisadi faaliyetleri etkileyen ve kolaylaĢtıran etkilere sahiptirler. -Sosyal sabit sermaye yatırımlarının tamamı veya büyük bir kısmı devlet tarafından yapılır veya kontrol edilir. -Bu tip yatırımların ithali mümkün değildir. Sosyal sabit sermaye yatırımlarının kalkınmanın ve geliĢmenin temelini teĢkil ettiği ve bu yatırımların doğrudan verimli yatırımların yapılabilmesi için de Ģarttır. Bu yatırımların olmaması veya eksikliği doğrudan verimli yatırımların maliyetini de arttıracaktır. 26 27 Akın Ġlkin, Kalkınma ve Sanayi Ekonomisi, s.113 Akın Ġlkin, Kalkınma ve Sanayi Ekonomisi, s.114 20 Az geliĢmiĢ ülkelerde her iki yatırımı da aynı anda ve eĢit ölçüde artırma olanağı yoktur. O yüzden az geliĢmiĢ ekonomiler öncelikle alt yapı gibi sosyal sabit yatırımlarla iĢe baĢlarlar ve yatırımların piyasada yaratığı talebi karĢılayan tüketim mallarının eksikliği genelde talep enflasyonuna sebep olurlar. Bu durum karaborsayı da gündeme getirir ki bu durumda kıt olan ekonomik kaynakların etkin kullanımını iyice zorlaĢtırır. Sosyal sabit sermaye yatırımlarının bölünmezlik özelliği ve dıĢlanmama özelliğinden dolayı „‟Kapasite fazlası yoluyla kalkınma‟‟ ifadesi de kullanılmaktadır28. Az geliĢmiĢ ekonomiler için yapılan tanımlardan bir tanesi de, beĢeri ve doğal kaynaklardan yeter derecede faydalanamayan toplumlar ifadesidir. Buradaki faydalanamamanın değiĢik sebepleri olmasına rağmen, konumuzla ilgili kısmı yetersiz kaynakların yatırımlara yöneltilmesinde; verimli alanlara yöneltilememe sorunudur29. Dengesiz kalkınma modelini savunanların temel aldıkları tez; dengeli kalkınma modelinin büyük bir yatırım hacmi gerektirmesidir. Az geliĢmiĢ ülkelerinde temel eksikliklerinden biride yatırıma yönlendirilebilecek kaynakların azlığı ve sınırlılığıdır.30 Dengeli kalkınma modeli ise büyük bir yatırım hacmi gerektirmektedir. Ülkemizde 1950‟lerde baĢlayan, özel sektör doğrudan verimli yatırımları, özellikle Ġstanbul Haliç Körfezi ve Kağıthane bölgesinde yoğunlaĢmıĢ dıĢsallıklardan faydalanmıĢtır31. Atıklarını Ģehir kanalizasyonuna bırakmıĢlar ve Haliç‟in bugünkü hale gelmesini sağlamıĢlardır. Daha sonraki dönemlerde Ģehrin dıĢına yönelen sanayi iĢletmeleri beraberinde gecekondulaĢmayı ve rantı getirmiĢtir. O günler sanayileĢmenin maliyetine eklenmeyen ve iĢletmeler için dıĢsallık olarak değerlendirilen maliyetler sanayileĢmenin bedeli olmuĢtur. Yaratılan sosyal, ekonomik, kentsel ve iklimsel sorunları düzeltmek için yapılan yatırımlar yeni bir 28 Akın Ġlkin, Kalkınma ve Sanayi Ekonomisi, s.114 Akın Ġlkin, Kalkınma ve Sanayi Ekonomisi, s. 27 30 Hüseyin ġahin, Ġktisada GiriĢ, s.574 31 ġaduman Sazak,‟‟Ġstanbul Sanayinin Desantralizasyonu ve Bunun Trakya Bölge‟sine Etkisinin Çorlu-B.KarıĢtıran Sanayi Alanında Değerlendirilmesi‟‟,21. Yüzyılın EĢiğinde, Trakya‟da SanayileĢme ve Çevre Sempozyumu III. 11-13 Kasım 1999,TMMOB Makine Mühendisleri Odası Bildiriler Kitabı, MMO Yayın No:240, Edirne, Eser Matbaacılık, Nisan 2000 (45-58) 29 21 kapasite yaratmaktan ziyade, bozulan dengeyi yeniden kurmak için yapılan yenileme yatırımı olarak değerlendirmek gerekmektedir. Bu tip faaliyetleri kapasite arttırıcı sosyal sabit yatırımı olarak değerlendirmemek gerekir. Dengesiz kalkınma modelinin sonucu daha iyi bir ücret, Ģehir rantından faydalanma gibi nedenlerle ortaya çıkan göç olgusu; göç alan ve göç veren bölgelerin durumu da sosyal sabit sermaye yatırımlarının verimliliği konusunda ilginç sonuçlar ortaya koyarlar. Göç alan bölgelerde sosyal sabit sermaye yatırımları hızla yetersiz kalmaktadır. Göç veren bölgelerde bu yatırımlar atıl kalmakta ve piyasa baĢarısızlıkları ortaya çıkmaktadır. Yine de dengesiz kalkınma modelinin sunduğu imkanlar ile gerice bölgelerin kalkınması için istihdam yaratacak, sosyal yapıyı yeniden oluĢturacak ve karar vericinin hedefleri doğrultusunda yeni ve kapasite arttırıcı sosyal sabit sermaye yatırımları kaçınılmazdır. Ülkemizdeki bu tip sorunları, bölgesel olarak çözmek ve bölgenin dengesini bozmadan baĢarabilmek için BKA (Bölge Kalkınma Ajansları) kurulmuĢtur32. 1.1.2.Ġktisadi Büyümenin Özellikleri Ġktisadi büyümenin belirgin özelliklerini33 Ģöyle sıralayabiliriz: -iktisadi büyüme, rakamla ifade edilebilen yani kantitatif bir olgudur. Nitekim yıllar itibariyle gerek büyüme hızında, gerekse GSMH, SMH ve MG‟ de meydana gelen değiĢimler (geliĢmeler veya azalmalar) rakamla ifade edilir. -Ġktisadi büyüme uzun döneme dayalı bir olgudur. Yatırımların artırılması, üretim artıĢının sağlanması ve iktisadi yapının değiĢtirilmesi ancak uzun dönemde (en az birkaç yılda) mümkündür. -Ġktisadi büyüme nominal değil reel(gerçek) bir artıĢı ifade eder. Ġktisadi büyümede mevcuda bir ilave söz konusudur. Fiyatlar genel seviyesinin düzeltilmesi(baz alınan yıla göre) gerekir. Düzeltme yapılmazsa meydana gelen değiĢimler gerçek (reel) değil fiktif (sanal) bir artıĢtır. 32 Resmi Gazete, Kalkınma Ajanslarının KuruluĢu, Koordinasyonu ve Görevleri Hakkında Kanun, R.G.tarihi, 08.02.2006, R. G. Sayısı, 26074 , Kanun No: 5449 ,Kabul Tarihi,25.01.2006 33 Yalçın Acar, Ġktisadi Büyüme ve Büyüme Modelleri, s. 35 22 -Ġkame yatırımlarının iktisadi büyüme ile bir ilgisi yoktur.Ġkame yatırımlarında net artıĢlar dikkate alınır.Net artıĢ terimi ilave kapasiteyi gösterir. -Ġktisadi büyümenin gelir dağılımını iyileĢtirici bir etkisi yoktur. Milli gelirin belli bir oranda artıĢıyla sağlanan büyümenin tüm fertlerin gelirini de aynı oranda arttırmasını bekleyemeyiz. -Ġktisadi büyüme aynı zamanda dinamik bir özelliğe sahiptir. Büyümeyle birlikte ekonomide genellikle hareketlilik ve istikrarsızlık baĢ gösterir. Bu hareketlilik geliĢen ve geliĢmeyen kesimlerde farklı etkilere yol açsa da büyüme ile birlikte sosyal hareketlilikte baĢlar. -Ġktisadi büyüme makro bir olgudur. Bir bölge veya sektörü değil ekonominin tümünü kapsar. Listeyi uzatmak mümkündür. Kesin olan durgun bir yapıdan hareketli yapıya geçiĢtir. 1.1.3.Ġktisadi Büyümenin Etkileri -Ġktisadi büyümenin ilk etkisi GSYĠH‟nın sektörler arası dağılımı üzerinde görülmektedir. Büyüme ile birlikte GSYĠH içinde tarım sektörünün payı azalırken sanayi ve hizmetler sektörlerinin payı artmaktadır. 34 -Büyümeyle birlikte, gerileyen tarım sektöründen geliĢen sanayi sektörüne doğru bir iĢgücü akımı baĢlamakta, sanayi sektörünün Ģehirlerde oluĢması sebebiyle kentleĢme hızlanmaktadır.35 KentleĢme ile birlikte yoğunlaĢan nüfus ve gecekondu, ulaĢım sorunlarının yanında altyapı eksiklikleri gündeme gelmektedir. -Büyümeyle birlikte tarım sektörünün gerilemesi, sanayi sektörünün ise geliĢmesi, faal nüfusun sektörel dağılımını etkilemektedir. Tarım sektöründeki faal nüfus azalırken sanayide çalıĢan faal nüfus oranı artmaktadır36. -Büyümeyle birlikte tarım sektörü geriledikçe, pazara çıkmayan ürünlerin payı azalırken, pazarlanan ürünlerin payı artmaktadır. -Büyümeyle birlikte kentleĢmenin hızlanması ve kentli nüfusun artması ile insanların düĢüncelerinde, inançlarında ve davranıĢlarında önemli değiĢiklikler olmaktadır. Geleneksel davranıĢ kalıplarının yerini yeni davranıĢ kalıpları almaktadır. 34 Yalçın Acar, Ġktisadi Büyüme ve Büyüme Modelleri, s.37 Akın Ġlkin, Kalkınma ve Sanayi Ekonomisi, s.164 36 Akın Ġlkin, Kalkınma ve Sanayi Ekonomisi,, s.165 35 23 -Büyümeyle birlikte genellikle gelirler de artmaktadır. Artan gelirler insanların tüketim kalıplarını da değiĢtirmektedir. AlıĢılagelmiĢ tüketim mallarının yerini yeni ve gösteriĢli tüketim malları almaktadır. GösteriĢ tüketimi hızla artmaktadır. - Ġktisadi büyüme ekonomide yeni bir üretici sınıfın doğmasına neden olmaktadır. Büyümeyle birlikte, yeni teknolojilerle donatılmıĢ, bilgi ve becerisi artmıĢ yeni bir üretici sınıfı da devreye girmektedir. -Ġktisadi büyüme, gelir dağılımı üzerinde de etkili olmaktadır. Büyümeyle birlikte yeni mesleklerin mensupları ile kalifiye elemanların geliri artarken, geleneksel mesleklerde çalıĢanların gelirleri azalmaya baĢlamaktadır. -Ġktisadi büyüme çalıĢma süreleri üzerinde de etkili olmaktadır. BaĢlangıçta 48 saat olan çalıĢma süreleri, önce 40 saate, günümüzde ise 40 saatinde altına inmiĢtir. Bu da insanların daha çok boĢ vakit kazanmasına neden olmaktadır. BoĢ vakitler insanların daha çok sosyal aktiviteye katılmasına ve daha çok sosyalleĢmesini sağlamaktadır -Nihayet iktisadi büyüme bir yandan yatırımları ve üretimi arttırırken diğer yandan çarpık kentleĢme, gürültü kirliliği, hava kirliliği, ve hepsini kapsayan çevre kirliliğini yaratmaktadır. Bugün yaĢadığımız sorunlar yarattığımız refah ekonomisinin sonuçlarıdır. Bu sonuçlardan tüm insanlık nasibini almaktadır. Bu durumun ortadan kaldırılması için sürdürülebilir kalkınma modeli ortaya konmuĢtur. Modelin incelenmesine geçmeden önce temel kavramları, yenilenebilir doğal kaynakları ve bu kaynakların ekonomisini inceleyeceğiz. 1.2.Temel Kavramlar 1.2.1.Ġhtiyaçlar Ġhtiyaç (gereksinme), tatmin edildiği zaman insana haz, tatmin edilmediği zaman elem ve ıstırap veren duygulardır37. Ġnsanlar sıkıntı veren duyguyu ortadan kaldırmak, haz almak, tatmin sağlamak, yaĢamak ve daha keyifli yaĢamak için mal ve hizmetleri tüketmek isterler. Ġhtiyaçlar iktisadi, ihtiyaçları doğuran etkenler iktisat dıĢıdır. Ġnsanların mal ve hizmetlere karĢı duydukların doğuĢuna Ģu etkenler yön verici yolmaktadır 37 Besim Üstünel, Ekonominin Temelleri; GiriĢ ve Mikro-Ekonomi, 3.Bs, Ankara, KurtuluĢ Matbaası, 1975 s.28 24 A-)Fizyolojik ve biyolojik etkenler, B-)Ġnsanın içinde yaĢadığı doğal çevre, C-)Toplumsal ve kültürel etkenler, gelenekler, görenekler, alıĢkanlıklar, gösteriĢ, moda, statü vb. gibi, D-)Dini ve ahlaki etkenler. Bu etkenler insanların mal ve hizmetlere karĢı ihtiyaçlarının niteliğini, Ģiddetini ve hacmini belirtir. 1.2.1.1.Ġhtiyaçlar HiyerarĢisi(Maslow Teorisi) Maslow'un ihtiyaçlar hiyerarĢisi olarak tanımladığı teorisi insan ihtiyaçlarının hiyerarĢik bir düzeninin olduğunu ve üst seviyedeki ihtiyaçların giderilmesi için öncelikle alt seviyedeki ihtiyaçların giderilmesi gerektiğini öne sürmektedir.38 Maslow‟un teorisine göre, insan ihtiyaçlarının tatmini belirli bir sırayı takip etmektedir. Üst sıralardaki bir ihtiyacın kesin olarak tatmin edilebilmesi için alt sıralardaki ihtiyaçların kesin olarak giderilmesi gerekmektedir. Aksi durumda, üst sıralardaki ihtiyaçlar arka plana itilmekte ve öncelik alt sıradaki ihtiyaçlara verilmektedir. ġekil:1.1.‟de belirtilen Maslow‟un ihtyaçlar hiyerarĢisi ile ilgili olarak belirttiği ihtiyaçların incelendiğinde Tablo:1‟deki gibi kabaca iki gruba ayrılabildiği görülmektedir: Bütün canlılarda görülen ve hayatta kalma güdüsüyle iliĢki olan Genel Ġhtiyaçlar ve insana özgü Psiko-sosyal ihtiyaçlar. Tablo: 1.1. Maslow‟un Ġhtiyaçlar HiyerarĢisinin Gruplanması GENEL PSĠKO-SOSYAL ĠHTĠYAÇLAR ĠHTĠYAÇLAR -Fizyolojik -Ait olma ve Sevgi -Güvenlik -Takdir ve Saygı -Kendini Tamamlama Maslow, teorisinde, ihtiyaçları beĢ temel sınıfa ayırmıĢtır. Bunlar; 1-)Fizyolojik Ġhtiyaçlar: Bu ihtiyaçlar, yemek ve uyumak gibi, insan vücudunun temel fonksiyonlarıyla ilgilidir. 38 Tamer Koçel, ĠĢletme Yöneticiliği; Yönetici GeliĢtirme,Organizasyon ve DavranıĢ,Ġ.Ü.Yayın No:2998,ĠĢletme Fakültesi Yayın No:132, Ġstanbul,Evrim Ofset Matbaacılık Veli Göçer, 1982 s.306 25 2-)Güvenlik Ġhtiyaçları: Bu ihtiyaçlar kiĢiyi fiziksel ya da psikolojik zararlardan koruyan ihtiyaçlarla ilgilidir. 3-)Ait Olma ve Sevgi: KiĢinin, sosyal katılım, sevgi, kabul, grup üyeliği gibi, kendi türüyle iliĢkide bulunma ihtiyacıdır. ġekil: 1.1:Maslow‟un Ġhtiyaçlar HiyerariĢisi39 Kendini Tamamlama Takdir ve Saygı Ait olma ve Sevgi Güvenlik Fizyolojik Kaynak:Toker Dereli,Örgütsel DavranıĢ,3.Basım,Ġstanbul,MenteĢ Yayınevi,1995 s.154 4-)Saygınlık (Statü) Ġhtiyaçları: KiĢinin bulunduğu toplumda saygı görme, diğerlerinin dikkatini çekme ihtiyacının bir sonucudur. 5-)Kendini GerçekleĢtirme Ġhtiyaçları: Aslında bir önceki ihtiyacın devamı olan bu ihtiyaç, kiĢinin kendisine olan saygısını pekiĢtirmek için tatmin edilmesi gereken bir ihtiyaçtır. Son dönemlerde ise, sosyal psikologlar Maslow‟un ihtiyaçlar hiyerarĢisini gözden geçirip, çeĢitli nedenlerle söz konusu hiyerarĢinin kademe sayısının yedi olması gerektiğini öne sürmüĢlerdir. Maslow‟un geleneksel bir güdüleme kuramı olan ihtiyaçlar hiyerarĢisine sosyal psikologlar tarafından eklenen kademeler altıncı kademe olarak “Bilme-Anlama” ve yedinci kademe olarak da “Estetik”tir. Ġktisat, insanların bu ihtiyaçlarının tatmini yanında değiĢik basmaklardaki ihtiyaçlarının öncelik sırasını değiĢik yöntemlerle değiĢimini de inceler. Tablo:1.1.de gösterilen genel ihtiyaçlar konumuz açısından önemlidir. Bu ihtiyaçlardan fizyolojik ihtiyaçların tatmin edilme sınırları çok dar olup, bu ihtiyaçlar 39 Toker Dereli, Örgütsel DavranıĢ, 3.Basım, Ġstanbul, MenteĢ Yayınevi,1995 s.154 26 minimum seviyede tatmin edilmeden diğer ihtiyaçların tatmin edilmesine imkan yoktur. Bu sınırlar fizyolojik olarak, eriĢkin bir insan için susuzluk sınırı ortalama 60 gün, havassızlık için 6 dakikadır. Fizyolojik ihtiyaçların tatmin edilmesinin yanında, tatmini sağlayan maddelerin nitelikleri de önemlidir 40. ġekil: 1.2: Maslow‟un GeliĢtirilmiĢ Ġhtiyaçlar HiyerarĢisi Estetik Bilme ve Anlama Kendini Tamamlama Takdir ve Saygı Ait olma ve Sevgi Güvenlik Fizyolojik Kaynak: Metin Ġnceoğlu, Tutum, Algı, ĠletiĢim, Elips Kitap, Ankara, 2004, s. 115‟deki Ģekilden yararlanarak hazırlanmıĢtır41 Dünya Bankası‟ da yoksulluk tanımını günlük kalori miktarına göre tarif etmiĢtir. Belirlenen minimum kalori miktarının alınmamasını yoksulluk sınırı olarak kabul etmiĢtir42. Bu durum yoksulluğun tanımını dolaylı olarak enerjiye bağlamıĢtır BM Bin Yıl Hedeflerinin birinci maddesi olarak yoksulluğun ortadan kaldırılmasını hedeflemektedir. Bu hedefin baĢarılmasının tek yolu tüm insanların ihtiyacı olan minimum gıda güvenliğinin sağlanmasıdır43. 1.2.1.2.Ġhtiyaçların Nitelikleri 44 -Ġhtiyaçlar çok sayıda hatta sonsuzdur . Toplum geliĢtikçe ihtiyaçların sayısı artar. Ġhtiyaçlar yeni ihtiyaçlar doğurur. 40 Yakut Irmak Özden, „‟Halk Sağlığı Açısından Ülkemizde Nüfus ArtıĢı‟‟;TMMOB Makine Mühendisleri Odası Tesisat Mühendisliği Dergisi, C.III, Sayı 30,Çevre Özel Sayısı, s(.26-35) 41 Metin Ġnceoğlu, Tutum, Algı, ĠletiĢim, Ankara, Elips Kitap, 2004, s. 115 42 DPT, 8.BYKP Gelir Dağılımının ĠyileĢtirilmesi ve Yoksullukla Mücadele ÖĠK Raporu, s.106 43 DPT, Binyıl Kalkınma Hedefleri Raporu Türkiye 2005, Editörler: Nuri Duman, Ebru Kaan, DPT yayını, bsy, Çevrimci: www.dpt.gov.tr , www.un.org.tr, 15 Temmuz 2009 44 Hüseyin ġahin, Ġktisada GiriĢ, s.14 27 -Ġhtiyaçlar, karĢılanmak için bireyler ve toplum üzerinde baskı yaparlar, yön verirler. Her ihtiyacın Ģiddeti farklıdır. Bir ihtiyaç karĢılandıkça Ģiddeti azalır. Diğer ihtiyaçlar arasında önem sıralamasında yeri değiĢir45. -Ġhtiyaçlar birbirine rakiptirler, birbirinin yerlerini alırlar. Rakip olma durumu ihtiyaçları karĢılamaya yönelik mal ve hizmetlerin değiĢik kullanım yerleri olmasından ileri gelir. Bir ihtiyaç değiĢik biçimlerde değiĢik mal ve hizmetlerin kullanılması ile tatmin edilir. Fizyolojik ihtiyaçların tatmin edilmeleri daha çok eko sistemin ürettiği serbest mallarla karĢılanır. Serbest malların niteliklerinin bozulması ve diğer etkenler onların serbest mal olma özelliğini ortadan kaldırır. Ġktisadi mallar kategorisine girmelerine neden olur. Örneğin; su. Bir nihai malın hangi ihtiyacı karĢılamak üzere kullanılacağı veya hangi malın öncelikle üretileceği önem kazanmaktadır. -Ġktisatta ihtiyacın ahlaki ve estetik yönüne bakılmaz. Bir ihtiyaç geleneklere, göreneklere ve hatta yasalara aykırı bile olsa, onun tatmini için gerekli araçların kullanılması yasaklansa bile, karĢılandığı zaman bireye haz, karĢılanmadığı zaman bireye ıstırap veriyorsa iktisat bilimi açısından ihtiyaç sayılır. Ġktisat biliminin ahlak kuralları karĢısında tutumu yansızdır. 1.2.2.Mal ve Hizmetler (Kaynaklar) Ġhtiyaçları karĢılama özelliğine sahip ve bu amaçla kullanabileceğimiz her Ģeye mal denir46. Diğer bir ifade ile insanların arzu ettiği her Ģey maldır. Buradaki mal sözcüğü en geniĢ anlamda kullanılmaktadır. Bu malların maddi olması söz konusu değildir. Ġnsan hizmetleri gibi elle tutulmayan gayri maddi mallar da söz konusudur. Ġhtiyaçlarımızı tatmin özelliğine sahip maddi ve gayri maddi her türlü Ģeyleri hizmet 47 ve mal olarak tanımlarız. 1.2.2.1.Hizmetler Ġnsan ihtiyaçlarını karĢılayan; faydası olan gayri maddi mallardır. Ġnsanlar beslenme, barınma, giyinme gibi zorunlu ihtiyaçlarını maddi malların tüketimiyle karĢıladıktan 45 Besim Üstünel, Ekonominin Temelleri; GiriĢ ve Mikro-Ekonomi, s.29 Besim Üstünel, Ekonominin Temelleri; GiriĢ ve Mikro-Ekonomi, s.30 47 Hüseyin ġahin, Ġktisada GiriĢ, s. 14 46 28 sonra hizmetlere talepleri artmaktadır. Hizmetlerin daha düzeyli, geliĢmiĢ ihtiyaçları karĢıladığını söyleyebiliriz. Hizmetler akım halinde ve stok halindedir, satın alındığı yerde kullanılır. Hizmetler maddi mallar gibi stok edilemezler. O zaman diliminde kullanılır. Kullanılmadığı zaman hizmet üretilmemiĢ olur. Hizmet ona talep olduğu anda üretilir ve üretildiği anda tüketilir. Hizmete, talep olmadığı anda ancak potansiyel olarak vardır. Emeğin veya sermaye mallarının hizmetleri stok edilemez. Ancak az kullanılan, sermaye malları ve insan daha yavaĢ yıpranarak fiziki ömrü biraz uzayabilir. Uzun zaman hizmet sunabilme durumunda kalabilir. Bu durum hizmetin stoklanması olarak değerlendirilemez. 1.2.2.2.Mallar Mallar önce iki guruba ayrılırlar; -Serbest mallar, -Ġktisadi mallar. 1.2.2.2.1.Serbest Mallar Elde edilmeleri için bir çaba ve fedakarlık gerektirmeyen, ihtiyaçların karĢılanması için doğada serbest48 olarak bol miktarda bulunan mallara serbest mallar49 denir. Ġhtiyaçlara göre kıt olup elde edilmeleri için bir çaba, bir bedel karĢılığı olan mallara iktisadi mallar denilmektedir. Malların iktisadi mal olma özelliğini kazanması için bir kimsenin mülkiyetinde olması gerektiği ileri sürülmüĢtür. Mal ve hizmetler ihtiyaçları karĢılama özelliğine sahip iseler arzu edilirler ve ihtiyacı karĢılama özelliğine sahip mallar da faydalı mallar olarak tanımlanmaktadır. Ġnsanların malları faydalarından dolayı talep etmektedirler. Bundan dolayı da bedel ödemeyi kabul etmektedirler. Doğada bol bulunan bir malın elde edilmesi için bir bedel ödemeye gerek yoktur. Serbest malın ihtiyacı karĢılama özelliği vardır. Fakat piyasası ve fiyatı söz konusu olmaz. Kimsenin mülkiyetinde değildir. Temiz hava ve güneĢ ıĢığı serbest mal özelliğini korusa da mekanla birlikte iktisadi mal niteliğine dönüĢebilmektedir. 48 49 Hüseyin ġahin, Ġktisada GiriĢ, s.15 Besim Üstünel, Ekonominin Temelleri; GiriĢ ve Mikro-Ekonomi, s.9 29 1.2.2.2.2.Ġktisadi Mallar Ġktisadi mallar ihtiyacı karĢılamaya hazır olmalarına göre veya bir üretim iĢlemi sonucu tüketime hazır hale gelmelerine göre ikiye ayrılırlar. -Tüketim malları; tüketim isteğine doğrudan cevap veren mallardır. -Üretim faktörleri; isteklere dolaylı cevap veren mallardır. Tüketim malları ise; -Dayanıklı tüketim malları, -Dayanıksız tüketim malları, gibi alt sınıflara ayrılabilirler. Ġhtiyaçlara dolaylı cevap veren mallara ise iktisatta, üretim faktörleri veya üretim araçları denilmektedir. Üretim faktörleri geleneksel olarak;50 -Emek, -Sermaye, -Toprak (Doğal kaynak), -GiriĢimci, Ģeklinde dörtlü bir sınıflandırmaya tabi tutulmaktadır. -Emek: Mal ve hizmet üretimine katılan insan varlığının fiziksel ve zihinsel yeteneklerini kapsar. -Sermaye: Önceden insan emeği tarafından üretilmiĢ ve tekrar baĢka malların üretim sürecinde kullanılan makine ekipman ve eĢyalar sermaye kapsamında sayılırlar. Bu tanımda sermaye kavramı somut olarak sermaye malı anlamında kullanılmaktadır. Bir malın sermaye malı olup olmadığı kullanım yerine göre ve kullanım amacına göre karar verilebilir. Tüketim malları ile sermaye malları arasındaki ayrımı belirtmek için en sağlıklı yolu, ihtiyacın doğrudan mı yoksa dolaylı mı karĢıladığındadır. -Toprak( Doğal kaynak): Ġnsan tarafından önceden üretilmemiĢ olup, doğanın insana bağıĢladığı, üretimde kullanılan toprak, yerüstü ve yer altı zenginlikleri; akarsular, göller, ormanlar, madenler, gibi üretime yararlı tüm öğeler doğal kaynak kapsamına girerler. Sermaye mallarını doğal kaynaklardan ayıran en önemli fark birincilerin insanlar tarafından üretilmiĢ olması, ikincilerin ise doğada hazır bulunmalarıdır. 50 Hüseyin ġahin, Ġktisada GiriĢ, s.16 30 Doğal kaynağın sermaye malı veya tüketim malı niteliği kazanması için üretim, taĢıma ve üzerinde bir iĢlem yapılması gerekir. Emek harcanması gerekir. Doğal kaynak sahibinin üretimden aldığı pay kira( rant )dır. Rant konusunu ileride inceleyeceğiz. Doğal kaynaklar51 da yenilenebilir ve yenilenemez doğal kaynaklar olmak üzere iki kısımda incelenebilir Yenilenebilir doğal kaynaklar ekosistemin döngüleri tarafından doğal üretim süreçleri sonunda ilk değer parametrelerine ulaĢabilen kaynaklardır. Yenilenebilir doğal kaynaklar dünyamızdaki yaĢamın kendisidir. Bu yaĢam döngüsünün bir elemanı da insandır. Ġnsanda kendi kendini üretebilen yaĢam döngüsü ve fizyolojik ihtiyaçlarının temeli biyolojik süreçlerdir. Bu süreçlerin baĢında karbon, azot, fosfor, ve en önemlisi su döngüsüdür. Bu sistemin temel enerji kaynağı GüneĢ‟tir. Ekonomik olarak temel faktördür. Enerji dönüĢümleri ile de üretebilme yeteneğimizin kaynağıdır. Tezimin temeli olduğu için sistem daha etraflı incelenecektir. Yenilenemeyen doğal kaynaklar ise yine insan tarafından yaratılmayan ama doğal döngülerle kendini yeniden üretemeyen var olan potansiyel rezervlerle sınırlı olan kaynaklardır. Tüketimleri tüketim hızlarının fonksiyonudur. Maden kaynakları bu tip yenilenemeyen kaynaktır. Toprağın kendini yenileme sürecinin çok uzun olması da onu yenilenemez kaynaklar içinde değerlendirilmesine neden olmaktadır. -GiriĢimci: Diğer üretim faktörlerini bir araya getiren, üretim kararı alan, iĢin riskini karĢılayıp iĢin karını alan kiĢi ya da kurum giriĢimcidir. 1.2.2.2.3.Özel Mallar Bir malın faydası o malı kullanan veya tüketen ile sınırlı ise bu tür mallar özel mallardır. Özel malın değeri bireyin o mala duyduğu ihtiyacın Ģiddetine bağlıdır. Özel mallarda bireysel fayda = sosyal faydadır. Malın piyasa fiyatı malın değerini gösterir. Bu tür malların fiyatı piyasada belirlenir. Özel malların piyasa talebi bireylerin taleplerinin toplamından oluĢur. Tüketiciler özel malların piyasa fiyatını 51 Koray BaĢol, Mustafa Durman, Mehmet Yunus Çelik, „‟Kalkınma Sürecinin Lokomotifi; Doğal Kaynaklar‟‟, Muğla Üniversitesi SBE Dergisi, Sayı 14, Bahar 2005, s(.61-71) 31 ödediklerinde o malları kullanmaya hak kazanırlar. Özel malların arzını talebine intibak ettirmede piyasa baĢarılıdır. Bireylerde tüketim miktarlarını piyasada oluĢan fiyata göre belirlerler. 1.2.2.2.4.Kamusal Mallar Kamusal malın faydası sadece o malı tüketenin sağladığı fayda ile sınırlı değildir. 52 Kamusal mal topluma dolaylı fayda sağlar. Kamusal malların ne kadar üretileceğine kamu otoriteleri baĢka bir ifade ile siyasi irade karar verir.53 Üretilecek kamu mallarının miktarının belirlenmesinde yani kaynak tahsisinde etkinliğin nasıl sağlanacağı sorunu özel mallarınkinden farklıdır. Kamu mallarının ne miktarda üretileceği kararında piyasa mekanizmasının devre dıĢı kalması, piyasa baĢarısızlığının nedenini oluĢturmaktadır. Kamu mallarının optimal üretim miktarının saptanmasındaki baĢarısızlıklarını açıklayabilmek için, kamu mallarının özelliklerini, türlerini, bedava yaralanılan kamu malının ne kadar olması gerektiğini ayrı baĢlık altında incelenecektir. Kamusal mallar; -Saf kamusal mallar, -Yarı kamusal mallar olarak iki genel baĢlıkta incelenebilir. 1.2.2.2.5.Ġktisadi Malların Temel Özellikleri Ġktisadi mal ve hizmetler, ihtiyaçlara oranla zaman ve mekan da yetersizdirler. Ancak üretilerek çoğaltılabilinirler. Bu anlamda mutlak kıt değillerdir. Yenilenemeyen doğal kaynaklar tüketilme hızına bağlı olarak, ikame edilebilirliğinin olmaması ve veri teknoloji altında süreye bağlı mutlak kıttırlar. Mallar ihtiyaçlara göre yetersizdirler. Her yerde her zaman istenen mal ve hizmetleri bulmak farklılıklar gösterirler. Malların birbirine göre kıtlık dereceleri zaman ve mekanda farklılık gösterir. Bu nispi kıtlık olgusu iktisadi sorunun doğmasında ve insanları iktisadi seçim yapmaya zorlamada etkili olmaktadırlar. 52 53 Zeynel Dinler, Mikroekonomi, s.523 Hüseyin ġahin, Ġktisada GiriĢ, s.18 32 Mal ve hizmetler almaĢık kullanma yerlerinin olması özelliğine sahiptir. Bu özellik iktisadi sorunun doğuĢunda, kıt veya nispi kıt oluĢ kadar etkilidir. Her mal ve hizmetin tek kullanım yeri olsaydı, insanlar ihtiyaçlarının karĢılanmasında iktisadi bir seçiĢ yerine teknik bir seçimle karĢı karĢıya kalırlardı. Mal ve hizmetlerin ihtiyaçların tatmininde almaĢık kullanım yerlerinin olması ihtiyaçları birbirine rakip yapmakta ve hangisinin önce tatmin edileceği sorununu karĢımıza çıkarmaktadır. Tabi ki temel ihtiyaçların tatmininden sonra olmak üzere hangi malın üretileceğine ve kaynakların hangi nihai üretime tahsis edileceği sorununu doğurmaktadır. 1.3.Toprak ve Rant Toprak ya da doğal kaynaklar, emek faktörü gibi, üretimin ana öğesidir. Çünkü üretim için mutlaka toprak ve emek faktörünün bir araya gelmesi gerekmektedir. Toprak katı, sıvı ve gaz halindeki maddelerden meydana gelmiĢ bir sistemdir54.Toprak faktörünün bir baĢka özelliği de orijinal olmasıdır. Toprak daha sonra üretilmiĢ olmayıp, doğada daima var olmuĢtur. Üretim için zorunlu olan emek ve toprak faktörünün üretimden aldıkları paylarların hukukiliği arasında fark vardır. Emek faktörünün aldığı pay olan ücret, bir hak edilmiĢ gelir niteliğindedir. Toprağın payı olan rantın ise, hak edilmiĢ bir gelir olup olmadığı tartıĢma konusudur55. 1.3.1.Rantın Konusu Toprak ve Doğal Kaynaklar Üretim faktörü toprak denilince, insanın doğada üretim esnasında hazır bulduğu ya da doğanın üretim için kendisine kazandırdığı tüm faydalı öğeler anlaĢılır. Bu öğeler Ģunlardır; mal ve hizmet üretiminde üzerine emeğin uygulandığı her çeĢit toprak, yer altı zenginlikleri, ormanlar, akarsular, denizler, göller ve güneĢ enerjisi sayılabilir56. Toprak faktörünün en önemli özelliği, miktarının sınırlı, çoğaltılması ve baĢka yere naklinin olanaksız olmasıdır. Bu niteliğinin doğal sonucu olarak toprak faktörünün arz esnekliğinin tüm ekonomi için sıfır olduğunun söylenebileceğidir. Bu faktörün 54 Raif SavaĢ, Toprak ve Gübre Bilgisi, Tarım Bakanlığı Ziraat ĠĢleri Genel Müdürlüğü Ders Kitapları Serisi No:3, KardeĢ Matbaası,1966 s.25 55 Zeynel Dinler, Mikroekonomi, s.461 56 Karl Marx, Kapitalist Rant Üzerine, Çeviren: Seyhan Erdoğru, Sol Yayınları, Ankara, Çağ Matbaası, 1976 s.12 33 fiyatını yükselterek arz miktarını tüm ekonomi için arttıramayız. Sınırlı olan kaynağın alternatif kullanım alanlarını değiĢtirebiliriz. Bu değiĢikliğin sonuçları ekolojik ve toplumsal sorunlar yaratmaktadır. Doğal kaynaklar yenilenebilir ve yenilenemez diye ikiye ayrılır. Rant sözcüğü Ġngilizce ve Fransızca‟ da kira anlamına gelmektedir. Günlük konuĢmada her türlü kira geliri anlamındadır. Bu Ģekilde kira geliri ile geçinenlere Fransızca‟ da rantiye (rentier) denir. Ekonomide, üretim faktörü olarak toprağın üretimden aldığı pay yada toprağın fiyatı olarak rant, toprak faktöründen belirli bir süre faydalanabilmek için ödenen bedeldir. Rant, toprak faktörünün doğadaki ilk Ģekliyle, baĢka bir ifade ile orijinal durumu ile ödenen bedeldir. Toprağın orijinal durumundan kasıt toprağın iĢlenebilir hale gelebilmesi için hiçbir çaba sarf edilmemiĢ hali kast edilmektedir. ĠĢlenebilir hale getirmek için yapılan harcamalar yatırım harcaması olup, bu harcamaların karĢılığı olan faiz ve amortismanın kira gelirinden indirilmesi gerekir. Ekonomik anlamda rantı hesaplarken toprağın kirasından faiz ve amortismanların düĢülmesi ile çıplak ranta ulaĢılır57. Rantın toprağın kullanılmasının karĢılığı alınan bedel olduğundan, rantın olabilmesi için özel mülkiyet hakkının olması gerekir. Toprak sahiplerinin hiç gayret göstermeden üretimden önemli pay almaları eskiden beri ekonomistlerin dikkatini çekmiĢtir. Bu konuda ortaya atılan teorilerin en tutarlısı D.Ricardo(1772-1823) tarafından geliĢtirilen teoridir58. 1.3.1.1.Mutlak Rant ( Kıtlık Rantı) Toprağa sahip olmakla elde ettikleri karĢılığa, Toprak faktörünün kirası anlamında; rant, kıtlık rantı yada mutlak rant denilmektedir. Bir ekonomideki tarıma elveriĢli arazi miktarı Oq1 olsun. Bu miktarı artırma olanağı olmadığından, toprak arzı esnekliği sıfır olan AA doğrusu Ģeklinde olacaktır. Toprak talebi ise üretim faktörlerinin talebi gibi, giriĢimciye sağladığı marjinal hasılata eĢittir. Ekonomideki tüm giriĢimcilerin marjinal hasılatının yatay toplamına 57 Besim Üstünel, Ekonominin Temelleri; GiriĢ ve Mikro-Ekonomi, s.359 Gülten Kazgan, Ġktisadi DüĢünce veya Politik Ġktisadın Evrimi,2.Basım, Ġstanbul, Remzi Kitabevi Yayınları, Aralık 1980 s.77 58 34 eĢit olan TT TT ye özdeĢ olan toprak talebi, sol yukarıdan sağ aĢağıya inen, bir baĢka ifadeyle, toprağın fiyatı olan rant azaldıkça artan bir seyir aldığın kabul edelim. Bu durumda BA kadar tarıma açılacak tarım izlemektedir. Toprağın Fiyatı A (Rant) TT3 R2 TT2 TT3 R1 TT2 TT1 B O A Q1 Toprak miktarı Q TT1 ġekil: 1.3: Mutlak Rant (Kıtlık Rantı) Ülkedeki nüfusun fazla olmadığı dönemde, toprak talebinin TT1 TT1 kadar toprağı vardır. Bu durumda toprak serbest mal kavramına yaklaĢtığı için kıtlıktan dolayı bir fiyatı, yani rant, söz konusu olmayacaktır. Nüfus artıĢı ile birlikte gıda maddelerine ve tarımsal ürünlere talebin artması ile toprak talebi de artar. Toprak talebinin artması sonucunda tarımsal toprak kiralamak isteyenler, mutlaka toprak sahibine bir kira ödemek zorunda kalacaklardır ki ġekil:1.3 de toprak talebi TT2TT2 ye çıkınca mutlak rant OR1 kadar olmaktadır. Talep 35 TT3TT3‟e çıkınca, rantta OR2 ye yükselmektedir59.Toprak arttırılamadığından en verimsiz ve marjinal topraklar dahi sahibine rant geliri getirir60. 1.3.1.2.Diferansiyel (farklılık) Rantı D.Ricardo teorisini toprakların homojen olmaması noktasından hareketle geliĢtirmiĢtir. Faklılığı iki eksende değerlendirmektedir61.Birincisi, toprakların homojen olmadığından dolayı verimleri farklıdır. Ġkincisi ise toprakların pazara uzaklıklarının aynı olmasından kaynaklanmaktadır. Ricardo teorisini üç temel varsayım üzerine oturtmuĢtur. Bu varsayımlar: a-Azalan Verimler Kanunu: Tüm faktörler sabit tutulup tek faktör arttırıldığında, arttırılan faktör belirli bir eĢikten sonra azalmaya baĢlamasını ifade etmektedir. Belirli bir miktar toprak üzerinde, değiĢir faktörlerin (emek, sermaye) miktarının artması, bu faktör verimliliğinin er ya da geç azalmasına ve üretim maliyetlerinin artmasına yol açacaktır. Bir ülkede nüfus arttıkça, artan nüfusun üretime açılmıĢ mevcut topraklar üzerinde üretim yapmak zorunda kalması, aynı toprak parçası üzerinde daha çok kiĢinin üretimde de görev alması sonucunu doğurmaktadır62. Sonuç, tarımda çalıĢanların verimliliğinin düĢmesi ve üretim maliyetlerin artmasına neden olmaktadır. Artan nüfusla birlikte kapital faktörünün arttırılması bile, azalan verimlerin olumsuz etkisini ortadan kaldıramamaktadır. Bu yüzden bir ekonomide nüfus arttıkça, azalan verimlerin etkisinden kurtulmak için yeni alanların tarıma açılması gerekir. Bu öneri de tarım arazilerinin miktarının sabit olması veya ülkenin yüzölçümünün sabitliği, en son olarak dünyanın yüz ölçümünün sabitliği bu öneriyi geçersiz kılmaktadır b-Tüm Toprakların Verimliliğinin Aynı Olmaması: Bir ülkedeki toprakların tümünün verimliliği aynı düzeyde değildir. Ülkede nüfus artıĢı ile birlikte yeni topraklar üretime açılmaya çalıĢılırken, daha az verimli ya da tüketim merkezine daha uzak toprakların üretime açılması zorunluluğu ortaya çıkacaktır. Bu ise üretim maliyetlerinin artmasına neden olacaktır. 59 Ali Özgüven, Tarım Ekonomisi ve Politikası, 2.Bs, Ġstanbul, Filiz Kitabevi, 1983 s.153 Korkut Boratav, Tarımsal Yapılar ve Kapitalizm, Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi Yayınları No.454,Ankara, Ankara Üniversitesi Basımevi1980 s.120 61 Zeynel Dinler, Mikroiktisat, s.464, Kutu-25-1 62 Gülten Kazgan, Ġktisadi DüĢünce veya Politik Ġktisadın Evrimi, s.75 60 36 c-Piyasada Fiyatın Tek Olması Kanunu: D.Ricardo‟nun üç temel varsyamının ardından toprak rantının neden kaynaklandığını açıklayalım. Tam rekabet koĢullarının geçerli olduğu belirli bir piyasada, belirli bir tarımsal ürünün tek fiyatı olacaktır. Bu fiyat ise, en verimsiz topraklarda üretim yapan çiftçinin maliyet fiyatını karĢılayacak düzeyde oluĢacaktır. Çünkü fiyatlar, yüksek maliyetle üretim yapan üreticinin maliyet fiyatının altına düĢerse, üretici; o dönemi izleyen dönemlerde üretim yapmayacaktır. Söz konusu tarımsal malın arzı azalacak, fiyatların artmasına neden olacaktır. D.Ricardo, R.Malthus‟ un (1766-1834) „‟nüfus kanunu‟‟ görüĢünün etkisiyle, dünya nüfusunun ve buna paralel olarak tarımsal ürünlere talebin arttığını ve giderek artacağını öne sürer. Tarımsal ürünlerin talebindeki artıĢ karĢısında insanlar ya ayni toprak parçası üzerinde daha çok emek ve sermaye kullanarak üretimi arttırmaya çalıĢacaklar (I. Varsayım), ya da daha az verimli veya tüketim merkezlerine daha uzak topraklarda (II. Varsayım) üretim yapmaya devam edeceklerdir. Her iki durumda da üretimde verimlilik azalırken maliyet yükselecektir. Öte yandan piyasada, her gün için, en maliyetli üretimi gerçekleĢtiren çiftçinin maliyet fiyatı düzeyinde tek fiyat söz konusu olacaktır (III. varsayım). Bu durumda en verimli ya da pazara en yakın tarımsal topraklarda üretim yapan üreticiler, düĢük verimli ya da pazara uzak topraklarda üretimde bulunanlara göre birim alandan daha fazla gelir elde edeceklerdir. ĠĢte bu özellikteki toprakları elinde bulunduranların, sadece o topraklara sahip olmalarından dolayı sağladıkları bu ilave gelir, Ricardo‟ya göre ranttır. Ricardo‟nun teorisine göre toprak rantının belli baĢlı özellikleri Ģu Ģekilde sıralanabilir. Rant diferansiyeldir: En yüksek maliyetle üretim yapılan yani en verimsiz topraklar rant geliri sağlayamamaktadırlar. Rant ancak, daha verimli ya da tüketim merkezine daha yakın topraklardan elde edilmektedir. Dolaysıyla rant diferansiyeldir, yani topraklar arsındaki farklılıktan (verim farkından ya da tüketim merkezine uzaklıktaki farklılıktan) doğmaktadır. 37 Rant, doğanın cömertliğinden dolayı değil de cimriliğinden dolayı vardır 63: Doğadaki tüm topraklar aynı verimlilikte olsaydı, toprağa sahip olmaktan dolayı rant söz konusu olmayacaktı. Toprakların aynı verimlilikte olmamasından kaynaklanan rant, verimli toprakların kıt olması, baĢka bir deyiĢle, doğanın cimriliğinden kaynaklanmaktadır. Fiyat/Maliyet P6 Rva Rıva Rıvb RıııC Rıııb Rııc RııD Rıd RıE RE Mutlak Rant P5 RIIIa Rııb Rıc Rd P4 Raıı Rıb RC P3 Rıa Diferansiyel Rant Rb P2 Ra P1 Toprak Miktarı Toprak Toprak Toprak Toprak A B C D 64 ġekil: 1.4: Diferansiyel ve Mutlak Rant O Toprak E Rant bir maliyet unsuru değildir. Rant tarımsal ürün fiyatlarının yükselmesinin nedeni değil aksine tarımsal ürün fiyatlarındaki yükselme sonucudur. En verimsiz 63 64 Besim Üstünel, Ekonominin Temelleri; GiriĢ ve Mikro-Ekonomi, s.360 Zeynel Dinler, Mikroiktisat, s.466, Kutu-25-1ġekil25-1 den faydalanılarak çizilmiĢtir 38 toprağın ürününün satıĢ fiyatı içinde rant yoktur. Rant, tarımsal ürün fiyatlarının artıĢının nedeni olmadığından bir maliyet unsuru olamaz. Rant toprak sahiplerince alınan hak edilmemiĢ ya da kazanılmamıĢ gelirdir 65. Diferansiyel rantı alan verimli ya da tüketim merkezine yakın toprak sahipleri bun hak etmek için en küçük bir çaba bile sarf etmemiĢlerdir. Nüfus arttıkça, tarımsal ürünlere olan talep artmakta ve bundan dolayı tarımsal ürün fiyatları yükselirken, toprak rantı da artacaktır. Ricardo‟ya göre nüfus artıĢı ile birlikte toprak sahipleri hiç bir çaba harcamadan, tarımsal üründen rant adı altında giderek daha fazla pay alırken, geçinebilmek için çalıĢmak zorunda olan iĢçilerin ücreti, yaĢamlarını sürdürebilecekleri asgari seviyede olacaktır. ġekil:1.4.de, verimlilikleri farkılı olan toprakların sahiplerinin sağladıkları diferansiyel rantlar görülmektedir. Bir ülkedeki topraklar A, B, C, D, E gibi beĢ farklı gruba ayrılabileceği kabul edilmiĢtir. En verimli olan A topraklarından itibaren, nüfus arttıkça daha az verimli olan B,C,D ve E toprakları üretime açılmıĢtır. E gurubundaki toprakların üretim maliyeti en yüksek olduğundan, bu topraklara marjinal topraklar da denilmektedir. Toplam nüfus fazla değilken, tarımsal ürün fiyatları P1 düzeyindedir. Her hangi bir rant söz konusu değildir. Bu fiyat A gurubunu oluĢturan topraklardan elde edilen ürünün birim maliyetine eĢittir. Bu P1 fiyatından üreticiler ancak masraflarının karĢılığını almakta, yani normal karla yetinmektedirler. Zamanla nüfus artıĢıyla beraber tarımsal ürünlere talebin arttığını varsayalım ve fiyatların P 2 düzeyine yükselmiĢ olsun. Bu durumda B grubu toprakları da üretime açmak ekonomik hale gelecektir. A grubu toprak sahibi olanlar ise, üretim birimi baĢına (Tarımsal üretimin kg birim, ton) RaRıa (P1P2) kadar diferansiyel rant elde edeceklerdir. Üretim maliyetini ancak kurtarabilen B topraklarını elinde bulunduranlar ise ranta sahip değildir. Nüfus artıĢı ile beraber talebin artması sonucu, tarımsal ürün fiyatları P 3 seviyesine çıkmıĢ olsun. Bu durumda C toprakları üretime açılırken, B grubundaki toprak sahipleri RbRıb (P2P3) rant sağlarken, A grubu toprak sahipleri ise RaRııa ( P1P3) büyüklüğünde rant elde edecektirler. Aynı düĢünce ile fiyatlar P5 seviyesine eriĢince 65 Besim Üstünel, Ekonominin Temelleri; GiriĢ ve Mikro-Ekonomi, s.361 39 E grubu topraklar üretime açılacaktır. Bu durumda E grubu toprak sahipleri diferansiyel rant elde edemezken D grubu toprak sahipleri rant elde edeceklerdir. A, B, C, grubu toprak sahiplerinin rantları yükselecektir. 1.3.2.Mutlak Rant Ġle Diferansiyel Rant Arasındaki ĠliĢkiler Nüfus ve talep artıĢı sonucu gıda maddelerinin fiyatı yükseldikçe yerleĢim merkezine daha uzakta ya da daha az verimli topraklar üretime açılırken (ġekil:1.4), merkeze yakın ve verimli topraklarda hiçbir ilave çaba sarfetmeden birim alandan daha yüksek gelir elde ediyorlardı66. Örneğin söz konusu tarımsal ürünün fiyatı P1 den P5 e yükselince E grubu topraklarda üretime açılmakta fakat her hangi bir rant elde etmemektedirler. Nüfus artıĢı devam ettikçe piyasa fiyatının P6 ya yükselmemesi halinde marjinal topraklar olan E grubu topraklardan elde edilen ürünler de maliyet fiyatı üzerinde satılmaya baĢlayacaktır. Elde edilen P5P6 kadar bir fazlalık, toprağın kıtlığından kaynaklanmaktadır ki, buna kıtlık rantı (ya da mutlak rant) denir. E grubu toprak sahipleri, topraklarını kiraya verdiklerinde P5P6 kadar bir kira isteyebileceklerdir. Toprak mülkiyeti farklılık rantını yaratmaz, ancak faklılığın bölüĢülmesine imkan tanır. Mülkiyetin kamusal anlamda olduğu bir sosyalist ekonomide dahi rantın var olabilmesi mümkündür67. 1.3.3.Rant Kavramının GeniĢletilmesi Miktarı kıt ve farklı kalitede olan mal, hizmet ya da faktörü elinde bulunduranları toprak rantına benzer bir ilave gelir elde ettikleri görülmektedir 68. Bu ilave gelirlerin kaynağını rant tanımındaki benzerliklerden kaynaklandığından „‟rant benzeri‟‟, „‟kent rantı‟‟, „‟kalite rantı‟‟ vb. isimler verilmektedir. Bunlar: a-Rant benzeri (ekonomik rant): A.Marshall‟ın „‟quasi rant‟‟ yani rant benzeri69 dediği ekonomik rant, firmaların kısa dönemde anormal kar elde etmeleri halinde ortaya çıkmaktadır. Uzun dönemde, anormal karın olduğu faaliyet alanına yeni 66 Gülten Kazgan, Ġktisadi DüĢünce veya Politik Ġktisadın Evrimi, s.77 Korkut Boratav, Tarımsal Yapılar ve Kapitalizm, s.118 68 Zeynel Dinler, Mikroiktisat, s.468 69 Gülten Kazgan, Ġktisadi DüĢünce veya Politik Ġktisadın Evrimi, s.147 67 40 firmaların giriĢi anormal kar ortadan kalkıncaya kadar devam eder ki bu da, ekonomik rantı ortadan kaldırır. Anormal kar olması halinde bir firmanın elde ettiği ekonomik rant, anormal kara eĢit değildir. Ekonomik rantın ortaya çıkıĢı üretimde görev alan üretim faktörlerinin, alternatif maliyetlerine eĢit karĢılık almaları (hangi üretim alanında faaliyette bulunurlarsa bulunsunlar alabilecekleri karĢılığa eĢit pay almaları) mantığına dayanmaktadır. Bir üretim alanında üretim faktörlerinin üretimden aldıkları pay öteki faaliyet alanlarında sağlayacakları karĢılıktan fazla ise, yeni firmaların bu alana giriĢiyle fiyatın düĢmesi ile bu fazlalık ortadan kalkar. Üretim faktörleri öteki alanlardan daha az bir karĢılık alıyorlarsa bu defa bu aktörler öteki faaliyet alanlarına kayacaktır. p MC AC P1 p=MR=AR D Anormal Kar AVC M K Toplam Sabit Masraf N L Toplam DeğiĢir Masraf O q1 ġekil: 1.5:Rant Benzeri (Ekonomik Rant) q Her faktörün hangi alanda olursa olsun üretimden aldığı payın aynı olması, kısa dönemde, sabit üretim faktörlerinin kullanım alanlarının değiĢtirilmesinin mümkün olmadığından, gerçekleĢmemektedir. Sabit faktörler, yerleĢik kullanım alanlarında, öteki alanlardakinin üzerinde bir fazlalık aldığında, bu fazlalığa quasi-rant 41 denilmektedir. Firma D noktasında dengeye gelmektedir (bu noktada MC=MR dir). q1 kadar mal üretip, p1 piyasa fiyatından satarak, p1Dq1O dikdörtgeninin alanın sayısal değeri kadar satıĢ geliri (TR) elde etmektedir.Firma, kısa dönemde üretime devam etmesi halinde değiĢir masraflar yapmak zorundadır ve değiĢir masraflar (TVC) için yaptığı toplam ödeme ONLq1 dikdörtgeninin alanı sayısal değeri kadardır. Sabit faktörlerin kısa dönemde alternatif maliyeti sıfırdır(baĢka alanlara kaydırılmaları mümkün olmadığından). Toplam hasılatın (TR) toplam değiĢir masraflar (TVC) için yapılan ödeme dıĢında kalan kısmı ekonomik ranttır. Ekonomik rant =TR-TVC ya da P1DLN dikdörtgeninin alanının sayısal değerine eĢittir. Uzun dönemde, anormal karın olduğu alana yeni firmaların giriĢ i(ya da mevcut firmaların üretim tesis ölçeklerini arttırmaları), arzın artmasına ve fiyatın düĢmesine neden olurken, fiyattaki düĢme, anormal kar ortadan kalkıncaya kadar devam eder. Uzun dönem firma ve endüstri dengesi gerçekleĢtiğinde, her firma normal kar elde ederken ekonomik rantta sıfır olmakta, ortadan kalkmaktadır. Uzun dönemde, toplam sabit masraf da değiĢkendir. Ekonomik rant, sadece değiĢir masrafların bulunduğu kısa dönemde söz konusudur ve uzun dönemde kalkmaktadır. b-Kent Rantı: Kentlerin alıĢveriĢ, ticaret merkezi, meydan gibi alanlarıyla, bazı bölgelerin manzarasının, mimarisinin veya sakinlerinin oluĢturduğu sosyal ortam nedeniyle, kentlerin bazı semtleri ile bazı kentlerin arsalarında görülen yüksek değer kent rantından kaynaklanmaktadır. Burada da toprağın yaratılamamasının ortaya çıkardığı teklik sorunu yatmaktadır. Bunun kaynağı arsaların bu cazibe merkezlerine yakınlığıdır70. Diğer bölgelerle olan bu kıymet farkının oluĢturduğu kent rantı nüfus artıĢı ve göç ile artmaktadır. Bu durum piyasa baĢarısızlıklarının sebeplerinden birini teĢkil etmektedir. c-Kalite Rantı: Kalite rantı diferansiyel rantın bir türüdür. Verimlilikleri, tüketim merkezlerine uzaklıkları vb. özellikleri aynı olan topraklardan elde edilen belirli bir tür ürünün kalitesinin farklı olmasından kaynaklanır. 70 Besim Üstünel, Ekonominin Temelleri; GiriĢ ve Mikro-Ekonomi, s.361 42 Aynı yörede bulunan iki bahçeden elde edilen belirli ürünün kalitesinin farklı olması gibi. Daha kaliteli ürünlerin elde edildiği bahçenin sahibi, ürününü daha pahalıya satabiliyorsa elde ettiği bu avantaj kalite rantıdır. 1.3.4.Rantın Kaynakları Nüfus ve Toprak 1.3.4.1.Nüfus Ġnsan nüfusu ekonominin temel faktörlerinden biri olan emeğin kaynağıdır71. Ġnsan temelinde biyolojik bir varlıktır. Kendini yeniden yaratması, yaĢamını sürdürmesi biyolojik yasalara tabidir. Bunun yanında yaĢamı için ihtiyacı olan enerjiyi biyolojik süreçlerden temin eder. Ġnsanlığın yarattığı ekonomik sistem insanların yaĢamı için elzem olan maddelerin ticaretini, üretimini, tarım ve gıda sektörlerinden temin etmektedir. Bir insanın yaĢamını minimum düzeyde sürdürebilmesi için alması gerekli enerji miktarı 2400 kal/gündür72. Bu kaloriyi almaya ekonomik geliri olmayan insanlar yoksullar sınıfında kategorize edilmektedirler. Günlük gelirleri ile yoksulluk sınırı olan 2400 kal/gün enerjinin %80 nini alamayan kiĢiler ise ultra yoksullar olarak tanımlanmaktadır. BM „ in kabul ettiği bu sınırları veri kabul ettiğimizde dünyadaki insanların gereksindiği günlük enerji miktarını bulabiliriz. Bu ise; Toplam Günlük Gıda Min. Enerji Gereksinmesi = Dünya Nüfusu x2400 kal/gün dir. Tarımsal üretimin, biyolojik süreçlere bağlı olması ve birçok ürünün üretim sürecinin belirli bir zorunlu zamana bağlı süreç olması bu gereksinmeyi yıllık hesaplanmasını zorunlu kılmaktadır. Yiyecek maddeleri talebinde meydana gelecek yıllık artıĢ(T), nüfus artıĢ hızı (n), fert baĢına gelir artıĢ hızı (g), yiyecek fiyatları talebinin gelir elastikiyeti ise (e) ile ifade edersek; T= n+ e g ifadesi ile formüle edebiliriz73. Nüfus, büyüme ve azalması açısından üstel bir karakter arz eder. 1650 yılında dünya nüfusu 0,5 Milyar olup, yılda %0,3 oranında büyüme hızına sahipti. Bu artıĢ oranı ile 71 Besim Üstünel, Ekonominin Temelleri; GiriĢ ve Mikro-Ekonomi,, s.36 DPT, 8. BYKP Gelir Dağılımı ve Yoksullukla Mücadele ÖĠK Raporu, s. 73 Vural F. SavaĢ, Kalkınma Ekonomisi, 2.Bs, Ġ.Ġ.T.A Nihad Sayar Yayın ve Yardım Vakfı Yayınları No:315/547, , Ġstanbul, Metler Matbaası, 1979, s. 72 43 nüfusun iki katına eriĢme süresi 250 yıldı. 1970 yılında dünya nüfusu 3,6 milyara, nüfus büyüme oranı da %2,1 e ulaĢmıĢtır. Bu artıĢ hızına göre iki katına eriĢme süresi 33 yıla düĢmüĢtür 74. Herhangi bir sonlu sistemde, üstel büyümeyi durdurabilecek kısıtlamaların var olması gerekir. Bu kısıtlamalar olumsuz geri besleme halkalarından oluĢur. Büyüme, sistemin taĢıma kapasitesine yaklaĢtıkça olumsuz geri besleme halkaları giderek güç kazanır. Dünya sisteminde olumsuz halkalar çevre kirlenmesi, yenilenemeyen kaynakların tükenmesi, besin kaynaklarını oluĢturan sistemin taĢıma kapasitesinin zorlanması, kıtlık gibi süreçleri içerir. Kötümser olarak tanınan R. Malthus‟ un öngörülerine( beğenip beğenmemize bağlı olmadan) ulaĢtığımız bir gerçektir. Bu güne kadar nüfus artıĢının sorunlarını örten nedenler; yedek tarıma açılabilecek alanlar ve bilimin bize sağladığı iyimser hava idi. Nüfus artıĢının sürmesi gıda ve tarımsal ürün fiyatlarını mecburen artıĢ yönünde tetikleyecektir. Bunun doğal sonucu; rant için daha yüksek bedellerin ödenmesini gündeme getirirken, sosyal huzursuzlukları da beraberin de taĢıyacaktır. 1.3.4.2.Toprak Nüfusun beslenmesi ve karada yaĢayan canlıların gıda üretimlerinin temeli toprağa bağımlıdır. Toprak birincil kaynaktır75. Toprak taĢınamaz ve miktarı arttırılamaz76. Dünya üzerinde tarım için kullanılabilecek en fazla 3,2 Milyar hektar tarım arazisi var olduğu hesaplanmaktadır. KiĢi baĢına 0,4 hektar arazinin ortalama yaĢam gereksinmesini karĢılayabileceği hesaplanmaktadır77. Bütün dünya nüfusunu Amerikan standartlarına göre besleyebilmek için ise kiĢi baĢına ortalama 0,9 hektar arazi gerekmektedir. Dünya‟da 1950‟li yıllarda kiĢi baĢına düĢen tahıl ekilen alan miktarı 0,23ha iken 2000 yılında 0,11ha düĢmüĢ, 2050 yılında ise 0,07ha olacağı tahmin edilmektedir. 74 Donella H.Meadows v.d. , Ekonomik Büyümenin Sınırları, Çevirenler: Kemal Tosun vd. Ġstanbul Üniversitesi Yay. No: 2452 ĠĢletme Fakültesi Yay. No: 81, ĠĢletme Ġktisadı Enstitüsü Yay. No: 37, Ġstanbul, Arpaz Yayıncılık, 1978 s.25 75 Donella H.Meadows v.d. , Ekonomik Büyümenin Sınırları, s. 47 76 Ali Özgüven, Tarım Ekonomisi ve Politikası, 2.Baskı, Ġstanbul, Filiz Kitabevi, 1983 s.81 77 Donella H.Meadows v.d. , Ekonomik Büyümenin Sınırları, s. 49 44 Ülkemizde ise 1950 yıllarında kiĢi baĢı tahıl üretimi yapılan alan 1ha iken 2000 yılında 0,35 ha düĢmüĢ, 2050 yılında ise 0,16ha olması tahmin edilmektedir78. Nüfusa eklenen her yeni insanın, konut, yol, kanalizasyon, enerji hatları ve iĢlenmeye elveriĢli tarım arazilerini düzlüğe çeviren, onu iĢlenmez (tarımsal üretimde kullanılmaz) hale getiren diğer çalıĢmalarda belirli miktar tarımsal alanı tarım arazisi dıĢına çıkarmaktadır. Bu MIT‟ünde yapılan çalıĢmada 0.08 hektar olarak kabul edilmiĢtir79. Tarım sektörü gıda ve tarımsal ürünleri arttırabilmek için yüksek maliyetlere katlanmak zorundadır.1951-1966 yılları arasında dünya gıda maddesi üretimi %35 arttırabilmek için, nitratlı gübre yıllık 1.46 kat, ilaç kullanım oranlarını yıllık 3 kat ve traktör masrafının kullanım oranını %63 oranında arttırmıĢtı. Bugün ise böyle bir artıĢı sağlayabilmek için daha çok sermaye yatırımı ve kaynak tahsisi gerekecektir80. Toprak kaynağının ekolojik devri çok uzun sürdüğünden yenilenemez kaynak olarak kabul edilmektedir. Tarımsal ve tarım dıĢı toprak kullanımı doğal çevrimi hızlandırarak erozyon Ģiddetini arttırarak toprakların verimlerini düĢürmekte, aynı üretimi devam ettirebilmek için daha fazla yatırım ve kaynak gerekmektedir. Bu durum kaçınılmaz olarak toprak talebini arttırmakta ve rantı yükseltmektedir. Ülkemizde kangren bir sosyal hadise haline gelen 2-B (orman vasfını yitirmiĢ arazilerin orman alanlarının dıĢına çıkarılması) konusu devletin ve orman idaresinin gözü önünde cereyan etmesine rağmen yüksek rant marjinal arazi vasfındaki bu alanları sorun haline getirmiĢtir. 1.3.4.3.Yenilenemeyen Doğal Kaynaklar Dünyanın kabuğu, insanın çıkarmayı ve yararlı Ģeyler haline sokmayı öğrendiği zengin hammaddelerle doludur. Bu kaynaklar ne kadar bol olursa olsun sınırsız değildir. Bu sınır ise bugünkü bilgi ve teknolojik seviyemizle tespit edilebilen ekonomik veya görünen rezervlerdir. Ġnsan ihtiyaçlarının sınırsızlığı ve nüfusun üstel olarak büyümesi, bu refah seviyemizin vazgeçilmez kabul edilmesi yenilenemez kaynaklara yoğun bir baskı yaratmaktadır. 78 Necmettin Çepel, Celal Ergün, Temel Çevre Sorunları, Tema yayınları,s.9 ,(Çevrimiçi): http://www.tema.org.tr/Sayfalar/CevreKutuphanesi/Pdf/KureselIsinma/EM_Konu12.pdf 13.07.2009 79 Donella H.Meadows vd. , Ekonomik Büyümenin Sınırları, s.49 80 Donella H.Meadows vd. , Ekonomik Büyümenin Sınırları, s.54 45 Cari dünya tüketiminde rezervlerin ömrü (üretimin devam edeceği yıl sayısı), bilinen rezervlerin cari yıllık tüketim miktarına bölünmesi ile hesaplanabilir. Bu ömür sonlu bir rakam olmak zorundadır. Yenilenemeyen kaynakların ekonomik değerleri inkar edilmese de sonsuz bir kaynak gibi kullanılagelmiĢtir. Bu durum ekonomik hayatta belli krizlerin oluĢmasına neden olmuĢtur. Yenilenemez Kaynak Ömrü(Yıl)=Rezerv Miktarı(ton)/Tüketim Hızı (Ton/yıl) Doğal kaynakların toplam dünya rezervleri göz önüne alındığında, tüketim ve üretim merkezlerinin farklılığı uluslar arası siyasi, ekonomik, sorunların kaynağı olmaktadır. Özellikle Orta Doğu ülkelerinin petrol fiyatlarını yükseltmeleri, elde ettikleri gelirlerin kontrolü dünyanın yeni siyasal ve ekonomik merkezleri haline gelmiĢ olmalarına rağmen aynı zamanda istikrarsızlık merkezide olmuĢlardır81. Günümüzde de olmaya devam etmektedir. 1.4.Piyasa BaĢarısızlıkları: Kamu Malları, DıĢsallıklar, Eksik Bilgi, Aksak Rekabet ve Anti-Tröst Yasaları, Tam Ġstihdamın Sağlanmasında KarĢılaĢılan Piyasa BaĢarısızlığı, Sınırsız Mülkiyetin yarattığı Adaletsizlikten Kaynaklanan Piyasa BaĢarısızlığı 1990‟lı yılların baĢında Sovyet Rusya‟nın, merkezi planlı ekonomiyi terk etmesinden sonra dünyada piyasa ekonomisi ya da Pazar ekonomisi de denilen liberal kapitalist sistem uygulanmaktadır. Her ülkede, o ülkenin koĢullarına göre farklılıklar göstermesine karĢın, sistemin genel özelliği, her türlü üretim ve tüketim kararlarını piyasaya bırakılması, devletin piyasa mekanizmasına müdahalesinin en aza indirilmesidir. Fakat piyasa mekanizmasının ekonomik etkinliği sağlayamadığı durumlar da vardır. Piyasa mekanizmasının düzgün iĢlemesine, önünde hiçbir engelin olmamasına karĢın, ekonomik etkinliği sağlamada baĢarısız olduğu bu durumlara piyasa baĢarısızlıkları denilmektedir. Piyasa baĢarısızlığına neden olan, „‟görünmez el‟‟ gibi kaynak tahsisinde etkinliği sağlayacağı iddia edilen modelin baĢarısız olduğu durumları altı baĢlık altında toplamak mümkündür82.Bunlardan bir 81 ġükrü S. Gürel, Ortadoğu Petrolünün Uluslar arası Politikadaki Yeri, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fak Yayınları No:432, Ankara, Ankara Üniversitesi Basımevi, 1979 82 Zeynel Dinler, Mikroiktisat, s.19 46 tanesi makro ekonomik, dört tanesi mikroekonomi ile ilgili olup, biride kapitalist sistemdeki sınırsız mülkiyet hakkından kaynaklanmaktadır. Devlet müdahalesini83 haklı kılan bu piyasa baĢarısızlıkları; a-Kamu malları, b-DıĢsallıklar ve Çevrenin Korunması ile Ġlgili Düzenlemeler, c-Aksak Rekabet ve Anti-Tröst Yasları, d-Eksik Bilgi ve Belirsizlikler, e-Tam Ġstihdamın Sağlanmasında KarĢılaĢılan Piyasa BaĢarısızlığı(Makro Ekonomik Piyasa BaĢarısızlığı ve Ekonomiye Devlet Müdahalesi), f-Sınırsız Mülkiyet Hakkının Yarattığı Adaletsizlikten Kaynaklanan Piyasa BaĢarısızlığı(KiĢisel Gelir Dağılımda Adaletsizlik ve Gelirin Yeniden Dağılımını Amaçlayan Müdahaleler),84olarak sıralanabilir. Toplumlar ve onu oluĢturan bireylerin refahlarının yükseltilmesi ekonomilerin ve ekonomilerden beklenilenlerin baĢında gelen bir beklentidir. Bu beklenti kiĢilerin tüm tutum ve davranıĢlarını da etkilemektedir. Refah problemi, sosyal olarak en iyi genel dengenin nasıl olması lazım geldiğinin belirlenmesidir85. Konu XVIII. yüzyıldan baĢlayarak tartıĢılmıĢ ve daha hala tartıĢılmaktadır. Toplumun refah düzeyinin ne olduğu, basit bir yaklaĢımla o toplumdaki bireylerin refah düzeylerinin toplamı olarak belirtilebilir. Fakat her toplumda kiĢilerin tüketebileceği mal ve hizmet miktarı sınırlıdır. Toplumdaki bazı kiĢilerin arzuladıkları mal ve hizmet bileĢimini elde ederek en yüksek refah düzeylerinin daha düĢük olmasına neden olacaktır. Bu değiĢim ölçülebilir mi? Vilfredo Pareto, konuyu basitleĢtirerek, toplumda ve kiĢiler arası gelir dağılımını veri kabul ederek, optimum refah düzeyine nasıl eriĢileceğini araĢtırmıĢtır. Pareto‟ya göre, veri gelir dağılımında toplumda en az bir kiĢinin refah düzeyini azaltmadan öteki kiĢilerin (en az bir kiĢinin) refah düzeylerini yükseltmek 83 Musa Gök, Timur Turgay, „‟Devletin Ekonomiye Müdahale Gerekçesi Olarak Doğal Tekel Sorunu ve Çözüm Önerileri Analizi‟‟,Kocaeli Üniversitesi, Ġktisadi ve Ġdari Bilimler Fakültesi Dergisi, Yıl 3-4, Sayı;3-6, Haziran/Aralık 2007, s.(101-122) 84 Zeynel Dinler, Mikroiktisat, s.21 85 Zeynel Dinler, Mikroiktisat, s.504 47 olanağı yoksa, toplum refahı optimuma ulaĢmıĢ demektir86. Ekonomik optimumu ifade eden bu optimumun gerçekleĢebilmesi için, bir yandan üretilen malların üreticiler arasında optimal dağılımının (tüketimde etkinlik),öte yandan üretim faktörlerinin çeĢitli malların üretim alanında optimal dağılımının (üretimde etkinlik) sağlanması gerekir. Tüketimde etkinlik, tüketicilerin tüketim mallarını kendi aralarında, her malın marjinal ikame oranı eĢit olacak Ģekilde paylaĢtıkları zaman meydana gelmektedir. Üretimde etkinlik ise, üretim faktörlerini kullanan firmaların çeĢitli faktörlerden, faktörler arasındaki marjinal teknik ikame oranı eĢit olacak Ģekilde kullanarak üretim yapmaları halinde gerçekleĢmektedir. Optimumdan sapmalar piyasa baĢarısızlıklarını ortaya çıkarmaktadır87. 1.4.1.Mikro Ekonomik Piyasa BaĢarısızlıkları 1.4.1.1.Kamu Malları Gerek geliĢmiĢ gerekse geliĢmekte olan ülkelerde, kamunun ekonomi içindeki payı giderek büyümektedir. Devlet olma fonksiyonlarını yerine getirebilmek için çeĢitli harcamalar yapma durumunda olan devlet, bu harcamalarını ülke vatandaĢlarından aldığı vergilerle karĢılamaktadır. Gayri safi milli hasıla içinde kamu harcamalarının payı geliĢmiĢ ülkelerde %50‟lere varırken, geliĢmekte olan ülkelerde bu oran daha düĢüktür. Kamu tarafından devlet olma iĢlevinin gereği olarak üretilen mal ve hizmetlerle, özel giriĢim tarafından üretilen mal ve hizmetler arasında, önemli farklar vardır. Özel giriĢim hangi mal ve hizmetlerin ne miktarda ve hangi üretim yöntemiyle üretileceğine karar verirken, kar maksimizasyonuna yönelir. Özel giriĢim bir maldan üreteceği miktarı belirlediğinde, o üretim miktarında toplumsal fayda ve maliyet ile özel fayda ve maliyet arasında farklılık söz konusu olmamakta, yani kaynak tahsisinde etkinlik sağlanmaktadır. Kamu mallarının ne miktarlarda üretileceğine ise, kamu otoriteleri bir baĢka deyiĢle siyasi irade karar verir. Üretilecek kamu mallarının miktarlarının neye göre belirleneceği, kaynak tahsisinde etkinliğin nasıl sağlanacağı özel mallarınkinden 86 87 Gülten Kazgan, Ġktisadi DüĢünce veya Politik Ġktisadın Evrimi, s.152 Zeynel Dinler, Mikroiktisat, s.507 48 farklıdır. Kamu mallarının ne kadar üretileceği kararında piyasa mekanizmasının devre dıĢı kalması piyasa baĢarısızlığının nedeni olmaktadır. 1.4.1.2.Kamu Mallarının Tür ve Özellikleri Kamu malı, toplumdaki kiĢilerden biri tarafından tüketildiğinde, diğer kiĢilerin tüketimlerinin miktarında bir azalma olmayan (tüketen kiĢi sayısı artıkça miktarı azalmayan) ve diğer kiĢilerinde tüketmelerinin mümkün olduğu(diğer kiĢilerin tüketmelerinin önlenmesinin mümkün olmadığı) mallardır. Daha kısa bir ifade ile toplumdaki kiĢilerce birlikte ve eĢit olarak tüketilen mal ve hizmetlerdir. Kamu malları ile özel mallar arasında en önemli fark bölünebilirlik ve bölünemezlik özelliğidir. Özel mallar bölünebilme özelliğine sahiptir. Bu mallar ölçülebilir yani kilogram, metre, metre küp, tane olarak üretilirler. Kamu malları ise, bölünemezlik özelliğine sahiptir. Ulusal güvenlik, sokak aydınlatması gibi birçok mal bölünerek pazarlanamaz. Kamu mallarının bölünemezlik özelliğinden kaynaklanan tüketimde rakipsizlik ve dıĢarıda tutulamama gibi iki niteliğinden söz edilebilir. Tüketimde rakipsizlik veya tüketicilerin birbirine rakip olmaması, birlikte ve eĢit tüketildiğinden, tüketiciler birbirinin rakibi değildir. Örneğin ulusal güvenlikten yararlananlar birbirinin rakibi değildir. Özel mallar ise kıt kaynaklarla üretilmiĢ ve küçük birimlere ayrılmıĢ olup sınırlı sayıdadır. Bu tip mallar satın alındığında miktarları azalır. Tüketiciler birbirinin rakibidir. Kamu mallarından yararlanmada kimse dıĢarıda tutulamaz. Bir kiĢinin kamu malından yararlanması, bir baĢka kiĢinin aynı kamu malından yararlanmasını engelleyemez. Yani kimse kamu malından yararlanma olanağından mahrum edilemez. Özel mallarda ise, satın alan kiĢilerin satın aldıkları mallardan diğer kiĢilerin yararlanma hakkı söz konusu değildir. Kamu mallarında tüketicilerin birbirinin rakibi olmaması ve dıĢarıda tutulamama özelliğini birlikte sağlayan kamu malları tam ya da saf kamu malı olarak adlandırılırlar. 49 Bazı kamu malları, saf kamu malı niteliğinde değildir. Özel malların bazı niteliklerine sahip olan kamu mallarına yarı kamu malı denir. Örneğin otoyol ücreti ödemeyenler bu hizmetten yararlanamaz. Burada kiĢi dıĢlanmıĢtır. Her hangi bir arıza ve güvenlik problemi olmadıkça ücretini ödeyen herkes otoyoldan yararlanır. Burada rakipsizlik ilkesi devam etmektedir. Hukukumuzda da devlet malları aynı nitelikte olmayıp yukarıdaki ayrıma uygun ol arak adlandırılırlar. Devlet malları; devletin özel malları ve kamu malları olarak iki kısma ayrılırlar88. Bedavacılık; toplumdaki kiĢilerce birlikte veya eĢit olarak tüketilen kamu mallarından yararlananlar bir karĢılık ödemezler. Buna bedavacılık ya da beleĢçilik denir. Kamu mallarındaki bedavacılık veya beleĢçilik, kamu mallarının bölünmez ve kiĢilerden bir kısmının yararlanmasının engellenmesinin mümkün olmamasından kaynaklanmaktadır. Bedava olarak yararlanılan kamu mallarının üretilmesine özel sektör ilgi göstermez. Devlet tarafından üretilen bu malların finansmanı, vatandaĢlardan alınan vergilerle karĢılanır. Vergi mükellefleri mümkün olduğunca az vergi ödemek. Vergiden kaçınmak isterler. Bir ülkede vergi mükellefleri vergi kaçırmada ne kadar baĢarılı olursa o ülkede üretilen kamu mallarının kalitesi o oranda düĢer89. 1.4.1.3.Kamu Mallarının Optimal Üretim Miktarı 1.4.1.3.1.Kamu mallarının Talebi ve Özel Malların Talebi Ġle KarĢılaĢtırılması Kamu mallarında beleĢçilik problemi olduğundan bir ülkedeki vatandaĢların kamu mallarına olan talepleri özel malların talepleri gibi azalan marjinal faydaya bakılarak saptanmaz. Bu durumda devlet, halkın tercihleri nasıl olmalıdır diye gözlemleyerek, kamu malının talebini tahmin etmek durumundadır. Kamu malları kolektif ödeme istekliliği eğrisi (ki Kamu malı talep eğrisi diyeceğiz) vatandaĢların talep eğrilerinin 88 M.Sadık Gençkan, Kamu Mer‟aları, Yaylak ve KıĢlakları, Hukukumuzun Ġlkeleri, T.C Tarım ve Köy ĠĢleri Bakanlığı Yayını, Ankara, TKĠB Yayın Dairesi BaĢkanlığı, 1991 s.30 89 Zeynel Dinler, Mikroiktisat, s.525 50 dikey toplamı olmasının nedeni, kamu malından bir kiĢi yararlanırken diğer kiĢinin de yararlanmasıdır. 1.4.1.3.2.Kamu malı Arzı (Sosyal Marjinal Maliyet) Kamu mallarının arz eğrisi ile özel malların arz eğrisi büyük benzerlik gösterir. Kamu malları arzı özel mallar arzı gibi, marjinal maliyet eğrisine özdeĢtir. Marjinal maliyet eğrisinin fiyatın artan fonksiyonu (eğiminin yukarı doğru) olmasının nedeni, azalan verimler kanunudur. Kısa vadede devlet, mili güvenlik gibi kamusal malları üretmek için kullandığı sabit girdilere değiĢik girdileri ilave ettiği zaman, marjinal-ürün, azalan oranda artacaktır. Kamu malı arzından; marjinal-maliyet yerine, marjinal sosyal maliyet ifadesini kullanacağız. Fiyat Fiyat tb tb Ts Kamu mallarının Piyasa Talebi P 1 ta T ta Özel malların Piyasa Talebi T Tp O ta tb O Özel Mal Miktarı ġekil:1.6: Özel Mallar Piyasa Talebi ta tb Kamu malıMiktarı ġekil:1.7: Kamu MallarınınKollektif Ödeme Ġstekliliği Eğrisi 1.4.1.3.3.Optimum Kamu Malı Üretimi Kamu mallarından ne kadar üretileceği, bu malların arz ve talep eğrilerinin kesiĢtiği denge noktasına göre belirlenecektir. Aynı özel mallarda olduğu gibidir. 51 Malların piyasa denge fiyatı, arz edilen miktar ile talep edilen miktarı birbirine eĢit kılan özel fiyattır. Diyagram olarak bu fiyat arz ve talep eğrilerinin kesiĢtikleri noktaya karĢılık gelmektedir. Denge noktası aynı zamanda optimal üretim miktarını vermektedir. ġekil:1.8 yardımı ile iki tüketicinin (A ve B) bulunduğu bir piyasada yineleyelim. Özel mallar piyasası, arz ve talep eğrisinin kesiĢtiği Dö noktasında dengeye gelirken q3 kadar mal üretilmekte ve P piyasa fiyatından satılmaktadır. Tüketici A, P piyasa fiyatından q1 kadar, tüketici B ise yine P piyasa fiyatından q2 kadar mal satın almaktadır.(q1+q2=q3 ve oq1=q1q2 dir) Fiyat Fiyat Ts tb Aö As ps Ds tb T pb ta ta p Dö As T Tp pa Aö ta tb ta tb O O q1 q2 q3 Özel Mal Miktarı ġekil:1.8:Özel Malların Piyasa Dengesi q1 Kamu malı Miktarı ġekil:1.9:Kamu Mallarının Dengesi Kamu mallarında ise denge noktası, tıpkı özel malların dengesi gibi, kamu arz ve talep eğrilerinin kesiĢtiği noktada oluĢmaktadır. ġekil:1.9 „da kolektif talep eğrisi olan TsT Tb eğrisi, vatandaĢın kamu malından sağladığı marjinal sosyal faydayı, AsAs eğrisi ise, kamu malının marjinal sosyal maliyetini ifade eder. Üretilmesi gereken optimal kamu malı miktarı, söz konusu malın marjinal sosyal maliyetinin marjinal sosyal faydasına eĢit olduğu düzeye karĢılık gelmektedir. Bu mikar T sTb kamu malı talep eğrisi ile AsAs kamu malı arz eğrisinin kesiĢtiği Ds denge noktasına karĢılık gelen q1 miktarıdır. VatandaĢın q1 miktarı kadar kamu malı almak için ödemek isteğinde bulunduğu toplam fiyat Ps kadardır. 52 Özel mallar piyasasında tüm tüketiciler, piyasadan satın aldıkları miktarlar için aynı fiyatı öderlerken, kamu malından tüm tüketiciler aynı miktarda mal tüketirken, farklı fiyat ödeme isteğinde bulunmaktadırlar. VatandaĢ A, Pa fiyatını ödeme isteğinde bulunurken vatandaĢ B, Pb fiyatından ödeme yapmak istemektedir. Bir ülkede üretilecek olan bir kamu malının miktarı bu Ģekilde marjinal sosyal fayda ile marjinal sosyal maliyetin eĢitlendiği düzeyde üretilirse, kamu malı üretiminde etkinlik sağlanmıĢ, baĢka bir ifade ile Pareto optimalitesi sağlanmıĢ olur Eğer kamu malı fiili üretim miktarı, optimalin üzerine çıkarsa, kamu malının marjinal sosyal maliyeti marjinal sosyal faydadan daha büyük olacaktır. Kıt kaynakların çeĢitli üretim alanları arasında dağılımında, üretim faktörlerinin bazı kamu mallarına olması gerekenden daha fazla ayrılması, vergilerin etkin olarak kullanılmamasına ve sonuçta refahın düĢmesine neden olacaktır. Eğer kamu malı üretimi optimal miktarın altına düĢerse, bu defa marjinal sosyal maliyetinden büyük olacaktır. Bu durumda ülke vatandaĢları bazı kamu hizmetlerinden yeterince yararlanamayacaktır90. 1.4.2.DıĢsallıklar 1.4.2.1.DıĢsallıkların Tanımı Herhangi bir fiyatlandırma olmaksızın bir karar biriminin baĢka bir karar birim veya birimlerine sağladığı yarar ve zarara dıĢsallık denir 91. Tanımda önemli bir unsur olan; karar birimlerinin bir hizmet ve mal satın almadıkları halde, baĢka firmaların, kiĢilerin, kararlarını doğrudan etkilenmeleridir92. KiĢi ya da firmalar, bir hizmet veya mal satın alarak baĢka firmaların ve kiĢilerin karar ve faaliyetlerinden olumlu ya da olumsuz etkileniyorlarsa, böyle durumlarda dıĢsal ekonomilerden söz edilir ki bu daha çok ölçek ekonomileri olarak A.Marshal tarafından ortaya konmuĢtur93. DıĢsallıklar üretim ya da tüketim sonucunda ortaya çıkabildiği gibi, yarar (kazanç) yani pozitif ya da maliyet (zarar/ kayıp) yani negatifte olabilir94. 90 Zeynel Dinler, Mikroiktisat, s.528 Zeynel Dinler, Mikroiktisat,s.529 92 Erol Manisalıoğlu, DıĢsal Ekonomiler ve Ġktisadi GeliĢme, s. 1 93 Erol Manisalıoğlu, a.y. 94 Akın Ġlkin, Kalkınma ve Sanayi Ekonomisi, s.105 91 53 Gerçek ekonomik hayatta gerek üreticilerin gerekse tüketicilerin elde ettikleri pozitif dıĢsallıkların karĢılıklarını üstlenmedikleri gibi, benzer Ģekilde diğer üretici ve tüketicileri katlanmak zorunda bıraktıkları negatif dıĢsallıkları da ödememektedirler. Bu nedenle pozitif ya da negatif dıĢsallıkların piyasa fiyatlarına yansımaması, tam rekabetin varlığı halinde bile, Pareto optimumunun gerçekleĢmesine olanak vermemektedir95. DıĢsallıklar nedeniyle ekonomideki fiyatların gerçek fiyatları yansıtmaması, kaynak dağılımında yanlıĢ yönlendirmelere neden olmaktadır. 1.4.2.2.Üretimde Negatif ve Pozitif DıĢsallıklar p Marjinal Özel Maliyet = T A p MarjinalSosyal Maliyet D A T Marjinal Özel Yarar= Marjinal Sosyal Yarar q q ġekil:1.10: DıĢsallığın Olmadığı Durumda Pareto Optimumu Üretimde negatif dıĢsallıklar, iĢletmelerin üretim esnasında çevrede neden oldukları kirlenmenin, kirlenen yörede faaliyette bulunan kiĢi ya da firmalara verdikleri çeĢitli zararlardır. 95 Gülten Kazgan, Ġktisadi DüĢünce veya Politik Ġktisadın Evrimi, s.225 54 Üretimde pozitif dıĢsallıklar, kiĢilerin ve firmaların üretim yaparken, o yörede yaĢayan insanlara ya da firmalara sağladıkları kazançlardır. Tam rekabet piyasasında denge gerçekleĢtiğinde, kendi çıkarlarını en yükseğe çıkarmaya çalıĢan üreticiler, çeĢitli faktörleri üretime koĢarak, hangi maldan ne miktarlarda üreteceklerine karar verirken, toplumunda çıkarlarını en yükseğe çıkarmaktadırlar. Pareto optimumunun gerçekleĢtiği bu anda, üretim miktarı q düzeyindedir. Piyasa arzı firmaların marjinal maliyetlerinin yatay toplamına eĢittir. Bu eğri marjinal özel maliyeti yansıtmaktadır. Piyasa talep eğrisi ise tüketicilerin o malı almakla sağlayacakları marjinal faydaların toplamına eĢittir. Bu eğri marjinal özel yararı yansıtmaktadır. Üretimde ve tüketimde dıĢsallıklar yoksa marjinal özel maliyet ile majinal sosyal maliyetin birbirine eĢit olduğu D noktasında, marjinal özel yararla marjinal sosyal yararda birbirine eĢittir. DıĢsallıkların ortaya çıkması ile beraber, marjinal özel yarar ile marjinal sosyal faklılaĢmaya baĢladığı gibi, marjinal özel maliyet ile marjinal sosyal maliyette farklılaĢmaya baĢlar. Bu farklılaĢma sonucu fiili üretim optimal üretim miktarının altında veya üstünde gerçekleĢecektir. 1.4.2.2.1.Üretimde Negatif DıĢsallıklar Günümüzdeki teknolojik geliĢmeler ve üretimin kütleselleĢmesi doğal sistemlerin taĢıma kapasitelerini aĢmıĢtır. Bu sürecin durdurulma çalıĢmaları günümüzde Kyoto Protokolünü uluslar arası bir sözleĢme olarak yaĢamımızın bir parçası haline getirmiĢtir. ĠĢletmelerin çevreye verdikleri zararların (negatif dıĢsallıkların) ölçülebildiğini varsayalım Marjinal dıĢsal maliyet olarak nitelendirilen bu zararların miktarı (Z) kadar olsun. Negatif dıĢsallıkların söz konusu olmadığı durumda piyasa, arz ve talep eğrisinin kesiĢtiği D noktasında dengede ve kaynak dağılımında etkinlik sağlanmıĢtır. Negatif dıĢsallıklar nedeniyle firmalar, çevreye verdikleri Z kadar zararı ödeseydiler, arz azalarak A1A1 konumuna gelecekti ve etkin kaynak tahsisi D1 noktasında gerçekleĢecekti. 55 Tüketimde dıĢsallık söz konusu olmadığından TT talep eğrisi hem özel marjinal yararı hem de sosyal marjinal yararı yansıtmaktadır. Söz konusu firmalar çevreye verdikleri zararı ödemeyerek üretimlerini q düzeyinde sürdürürken optimal üretim miktarından q1q kadar daha fazla üretimde bulunmaktadırlar. A1 Marjinal soysal maliyet P T E Maliyet) Z=( Marjinal DıĢsal Maliyet) (Kirlenmenin maliyeti) A D1 P (Marjinal Özel Maliyet) 1 A1 p D (MarjinalÖzel Yarar=Marjinal A Sosyal Yarar) T O q1 q Q ġekil:1.11: Üretimde Negatif DıĢsallıklar Optimalden daha fazla üretim yapılması sonucu ortaya çıkan piyasa baĢarısızlığının toplumsal maliyeti, q1q kadar üretilen fazla mal ve hizmet nedeniyle katlanılan marjinal sosyal maliyet ile sosyal yarar arsındaki farka (q1 ile q aralığında A1A1 ile TT arasındaki alan) eĢittir. Bu fark ise D1ED üçgeninin alanı kadardır. Konumuz açısından nüfus artıĢı ile birlikte gıda talebinin artması tarımsal ve hayvansal gıda üretiminde yoğun tekniklerin kullanılmasını gerekli kılmaktadır. Çünkü gıda ürünlerinin sağladığı kimyasal bağ enerjisini ikame edebilme imkanımız yoktur. 56 1.4.2.2.2.Üretimde Pozitif DıĢsallıklar Üretimde pozitif dıĢsallıklar için yapacağımız açıklamalarda üretimde negatif dıĢsallıklar hakkında yaptığımız açıklamalar arasında önemli bir fark yoktur. Tek fark üretimde negatif dıĢsallıkta marjinal sosyal maliyetin, marjinal özel maliyetten daha büyük olması nedeniyle üretimin optimal miktarın altındayken, üretimde pozitif dıĢsallıkta marjinal sosyal maliyet marjinal özel maliyetten daha küçük olduğundan optimalden daha az üretim yapılıyor olmasıdır. P T A(Marjinal Özel Maliyet) Y=(Marjinal DıĢsal Yarar) A1 p D (Marjinal Sosyal 1 D Maliyet) P1 (Marjinal Özel Yarar= A E Marjinal sosyal Yarar) 1 A O q q1 Q ġekil:1.12: Üretimde Pozitif DıĢsallıklar. Tarım ve hayvancılık sektöründe üretim artıĢları(teknolojik veya girdi yoğunluğu sebebiyle) ürün fiyatlarını düĢürecektir. Ürün fiyatlarının düĢmesi bir sonraki dönemin üretimini düĢürecektir. Ürün fiyatlarının düĢmesi diğer sektörlerdeki ve ücret geliri elde edenlerin satın alma güçlerini arttıracaktır. Bu durum gıda ürünlerinin fiyatına bağlı ücret artıĢ 57 taleplerini o sektörler için azaltacaktır. Tarım sektörü dıĢındaki sektörler için bu durum marjinal dıĢsal yarardır. Bu kazanç ġekil:1.12 olduğu gibi Y kadar olsun. Tarım sektöründeki üreticiler diğer sektörlere yapmıĢ oldukları katkıyı almıĢ olsalardı, maliyetleri bu alacakları dıĢsallıklar kadar azalacak ve arz eğrileri AA dan A1A1‟e kayacaktı. Piyasa dengesi D den D1 e kayacak ve üretim miktarları da q‟ den q1 e yükselecek, üretim miktarı ise optimal düzeye eriĢecekti. 1.4.2.3.Tüketimde Negatif ve Pozitif DıĢsallıklar 1.4.2.3.1.Tüketimde Negatif DıĢsallıklar P Z=Marjinal DıĢsal Maliyet (Özel Araba Kullananların T Maliyeti) T1 P A (Marjinal Maliyet= Marjinal Sosyal Maliyet D D1 P1 Marjinal Özel E T Yarar A T1 Marjinal Sosyal Yarar O q1 q Q ġekil:1.13: Tüketimde Negatif DıĢsallık Özel araba kullananların, kullanmayanlara verdikleri zararı örnek gösterebiliriz. Özel otomobilleri ile Ģehrin trafiğini, havasını kirletenler ile kirletmeyenler arasındaki zarar farkı; özel otomobil kullananların elde ettikleri marjinal özel yararın TT talep eğrisi Ģeklinde olduğunu varsayalım. Ancak araba kullanmayanlar bundan zarar göreceklerdir. ġehir trafiğine ve çevre kirlenmesi, gürültü kirliliğine sebeb olanlarla olmayanların aynı Ģehirde bulunmalarından uğradıkları zararın yani negatif marjinal dıĢsallıkların( ki buna marjinal dıĢsal maliyet denilmektedir) ölçülebildiğini ve Z 58 kadar olduğunu varsayalım. Özel araba kullananların marjinal toplumsal yararı T1T1 talep eğrisi gibi, marjinal yarar eğrisinin altında olacaktır. Zarar verenlerin, verdikleri zarar göz önüne alınmadığı piyasa dengesi D noktasında oluĢmaktadır. Bu noktada, marjinal yarar ile marjinal maliyet birbirine eĢittir. Kullanılan araba miktarı q kadar olmaktadır. Özel otomobil kullanmanın çevreye verdiği zarar göz önüne alındığında (üretimin dıĢsallığı göz önüne alınmamıĢtır)96 piyasa dengesi D1 e kaymaktadır. Ekonomik etkinliğin sağlanması için kullanılan özel otomobilin q1 kadar olması gerekmektedir. Tüketimleri dolaysıyla zarar verenlerin verdikleri zararı göz önüne almadığımız takdirde, etkin tüketim miktarına göre q1q kadar daha fazla olmaktadır. Kaynak tahsisinde etkinlikten uzaklaĢılmaktadır. q1q miktarında fazla kullanma sonucunda oluĢan piyasa baĢarısızlığının toplumsal maliyeti, marjinal yarar ile marjinal sosyal maliyet arasındaki farkı veren D1DE üçgeninin alanı kadardır. 1.4.2.3.2.Tüketimde Pozitif DıĢsallık KiĢilerin yaptıkları olumlu davranıĢlar ya da harcamalar, komĢularına ve çevresine haz verir. Buna tüketimde pozitif dıĢsallık denir. Bu tür harcamalara ve uygulamalara örnek olarak kiĢilerin bahçelerine ağaç, fidan, çiçek gibi Ģeylerle bahçelerini ve çevrelerini güzelleĢtirdiklerini varsayalım. Marjinal maliyeti ifade eden AA arz eğrisi, çevrelerini güzelleĢtiren iĢler için yaptıkları harcamalar ile bunları yapmak için harcadıkları zamanın fırsat maliyetine eĢittir. TT kiĢilerin çevrelerini güzelleĢtirmeleri sonucu elde ettikleri marjinal özel yararı göstermektedir. Bu kiĢilerin marjinal özel maliyeti ile marjinal özel yararının eĢitlendiği D noktasında dengeye gelerek, çevreleri için yaptıkları q kadar güzelleĢtirme masraflarına katlanacaktırlar. Ancak komĢuları bu güzelleĢtirmeden haz duymaktadırlar. KomĢuların güzelleĢtirme karĢısında elde ettikleri marjinal dıĢsal yarar (tüketimde dıĢsal yarar ) Z kadardır. Çevrelerini güzelleĢtirenlerin marjinal yarar eğrisi T1T1 konumunu alacaktır. 96 Zeynel Dinler, Mikroiktisat, s.532 59 Bu güzelleĢtirme sonucunda karĢılıksız yararlananlar Z kadar ödeme yapsaydılar, ekonomik etkinlik D1 noktasında sağlanacaktı. P 1 T MarjinaDıĢsal Yarar A Marjinal Özel Maliyet= Marjinal Sosyal Maliyet Z T P1 D1 p D Marjinal Sosyal yarar T1 A E T Marjinal Özel Yarar 0 q q1 ġekil:1.14:Tüketimde Pozitif DıĢsallık Q KomĢuların elde ettiği dıĢsal faydayı göz önüne almadan piyasada q miktarı kadar güzelleĢtirme yapılması optimal güzelleĢtirme yapılmasından daha az bir güzelleĢtirme sebeb olacaktır. Yapılması gereken güzelleĢtirme q1 kadar olmalıydı. Optimalden qq1 kadar daha az güzelleĢtirme yapılmasının, toplumsal açıdan etkin olmayan kaynak dağılımına yol açan piyasa baĢarısızlığının toplumsal maliyeti EDD1 üçgeninin alanı kadardır. 1.4.2.4.DıĢsallığın Onarılması: Kaynak Tahsisinde Optimalin Sağlanmasına Yönelik Politikalar 1.4.2.4.1.Mülkiyet ve AnlaĢma: Coase Teoremi DıĢsallıkların devlet müdahelesi olmadan özel mülkiyet kavramı çerçevesinde, belirli Ģartlar altında anlaĢmayla çözülebileceğini savunan bir görüĢtür. 60 1992 yılında Nobel ödülü alan ekonomist Ronald H. Coase tarafından ileri sürülen görüĢ literatüre Coase teoremi olarak geçmiĢtir97. Coase teoreminde, eğer dıĢsallık, tarafların mülkiyetinde olan alanla sınırlıysa, taraf sayısı azsa ve ayrıca dıĢsallığın çözümü için taraflar arasında yapılacak olan pazarlığın maliyeti önemsenmeyecek kadar küçükse, devlet müdahalesine gerek olmadan, dıĢsallıklarla ile ilgili sorunlar taraflarla çözümlenebilecektir. Bunun için devlet, bireyler veya gruplar arasında anlaĢmaları özendirecek önlemler ve düzenlemeler yapmalıdır. Teorem; pazarlığın maliyetinin çok az, dıĢsallığa taraf olanların sayısının az ve dıĢsallığın tarafların mülkiyeti ile sınırlı olması hainde tarafların devlet müdahalesine gerek kalmadan tarafların dıĢsallıktan ortaya çıkan kayıp ve kazançları anlaĢmalar ile çözümünün varlığını ortaya koyar. Pazarlığın maliyeti: AnlaĢmanın baĢarısı için, pazarlığın maliyetinin çok düĢük olması gerekir. Bu alandaki yasal düzenleme anlaĢma için, uzman görüĢü, tarafları zarar ve karını tespit gibi koĢullar ararsa, anlaĢma taraflara ilave bir maliyet yüklediği gibi, anlaĢmanın sonuçlanmasını uzun yıllara yayacağı için taraflar anlaĢmayı istemezler. Tarafların sayısı: Özellikle hava, su, hayvansal atıklar gibi konulardaki kamusal mallara iliĢkin dıĢsallıklarda taraf sayısı çoktur. Taraflar çoğaldıkça anlaĢmanın olabilme ihtimali zayıflar veya mümkün olmaz. Bu gibi durumlar yasal düzenlemeler gerektirir. Bedavacılık(BeleĢçilik):Taraflardan bazıları dıĢsallığın kendilerini ilgilendirmediğini ileri sürerek anlaĢmaya taraf olmak istemezler. Böyle durumlarda kamu malından yararlanmasında olduğu gibi bedavacılık sorunu otaya çıkar, anlaĢmayı olanaksız hale getirir. 1.4.2.4.2.Devlet Müdahalesi 1.4.2.4.2.1.Doğrudan Kontrol Negatif dıĢsallıklara neden olan kirlenme gibi kamusal kaynak tahsisinde etkinliği azaltan nedenlerin ortadan kaldırılması için devlet doğrudan müdahale ederek 97 Zeynel Dinler, Mikroiktisat, s.533 61 yasaklar ve düzenlemeler yapabilir. Tüketimden kaynaklanan negatif dıĢsallık oluĢturan kapalı mekanlar da sigara içme yasal düzenleme ile yasaklanmıĢtır. Çevre kirlenmesi ve atmosfere salınan sera gazları üretimden ve tüketimden kaynaklanan negatif dıĢsallıklara neden olmaktadır. Konu ulusal olma niteliğini aĢmıĢ, uluslar arası antlaĢmalara konu olmuĢ ve iç hukukumuzun bir parçası olmuĢtur. Belirli çevre standartları kiĢilerin ve firmaların maliyetlerine eklenmiĢtir. Bunlar emisyon azaltıcı yatırımlar ve kirletmeyi önleyen yatırımlardır. Kirlenmeyi önleyici yasal düzenlemelerden önce, oluĢan negatif dıĢsallık, marjinal sosyal maliyetin marjinal özel maliyetin üzerine çıkması nedeniyle ġekil:1.11‟deki gibi q1q kadar üzerine çıkmıĢtır. Yasal düzenleme ile yapılan yeni yatırımlar ve alınan önlemlerin maliyeti ile AA eğrisi yukarıya kaymıĢ, yani marjinal özel maliyetin artmasına neden olmuĢtur. Bunun sonucu üretim miktarı azalarak q1 seviyesine yaklaĢacaktır. Sonuç, negatif dıĢsallığın azalmasıdır. Tarım kesimindeki küçük üreticiler vergiden olumsuz etkilenirler98. Negatif dıĢsallığın azaltılması ile birlikte ürün miktarı da düĢecektir. DüĢen ürün miktarı talebi karĢılayamadığından fiyat artıĢları gündeme gelecektir. Besin maddelerinin tüketimi fiyatlara karĢı elastik değildir99. 1.4.2.4.2.2.Negatif DıĢsallıkta Pigou‟cu Vergi Kaynak dağılımındaki etkinsizliği azaltmanın hatta ortadan kaldırmanın bir yolu da, firmalardan neden oldukları negatif dıĢsallık kadar vergi alınmasıdır. Pigo‟cu vergilendirme olarak literatüre geçen bu vergi sonucunda, kaynak tahsisinde optimaliteye tekrar dönmek mümkün olmaktadır. ġekil:1.15‟de görüldüğü gibi kirlenmenin oluĢturduğu marjinal olumsuz maliyet Z kadardır. Bundan dolayı marjinal sosyal maliyet, marjinal özel maliyetin üzerine çıkmıĢtır. Bu durumda firmalar katlanmadıkları maliyetin karĢılığı olarak üretimlerini q1q kadar arttırmıĢlardır. Optimum üretim seviyesi ise q1‟dir. 98 99 Ali Özgüven,Tarım Ekonomisi ve Politikası, s209 Ali Özgüven,Tarım Ekonomisi ve Politikası, s.55 62 Kaynak dağılımındaki etkinsizliği azaltmanın hatta ortadan kaldırmanın bir yolu da, firmalardan neden oldukları negatif dıĢsallık kadar vergi alınmasıdır.D1E miktarında vergi alındığında AA ile A1A1 çakıĢır ve üretim miktarı q1 olur. Pigo‟cu vergilendirme olarak literatüre geçen bu vergi sonucunda, kaynak tahsisinde optimaliteye tekrar dönmek mümkün olmaktadır. P T Marjinal sosyal Maliyet 1 A D1 Z=t ( Marji- Marjinal Özel Maliy. P1 A nal DıĢsal D Maliyet = p VERGĠ) p1 A1 E A T (Marjinal Özel Yarar= Marjinal Sosyal Yarar) O q1 q Q ġekil:1.15: Pigo‟cu Vergi ġekil:1.15:de görüldüğü gibi kirlenmenin oluĢturduğu marjinal olumsuz maliyet Z kadardır. Bundan dolayı marjinal sosyal maliyet, marjinal özel maliyetin üzerine çıkmıĢtır. Bu durumda firmalar katlanmadıkları maliyetin karĢılığı olarak üretimlerini q1q kadar arttırmıĢlardır. Optimum üretim seviyesi ise q1 dir. 1.4.2.4.2.3.Pozitif DıĢsallıkta Sübvansiyon 1.4.2.4.2.3.1.Üretimde Pozitif DıĢsallıkta Sübvansiyon Üretimden kaynaklanan negatif dıĢsllık olan hayvancılık atıklarının ortaya çıkardığı metan kirlenmesi CO2 kirlenmesinden 23 kat daha fazla kirlenmeye sebep olmaktadır. Negatif dıĢsallığın giderilmesi vazgeçilmezdir. Sabit yatırım Ģeklinde 63 yapılacak gübre çukurları iĢletmelerin sabit maliyetlerini arttıracağı için karlılıkları azalacaktır. Bu Ģekilde yapılacak çukurlar metan kirleticisinin atmosfere salınmasını engellemeyecektir. Gübre çukurları iĢletmeler tarafından yapılması yerine köy tipi biyogaz üretim tesisi olarak inĢa edildiği takdirde kırsal alan insanlarının refahında artıĢ ve maliyetlerinde meydana gelecek düĢüĢ sürekli hale gelebilecektir.Bu durum hayvancılık iĢletmeleri için bir sübvansiyon olarak değerlendirilmeli ve iĢletmelerin ölçeği dikkate alınarak kamusal olarak yapılmalıdır.Sübvansiyon,devletin, iktisadi faaliyet kesimlerine yaptığı mali yardmlardır100. Y=S(Marjinal DıĢsal Yarar= SÜBVANSĠYON ) A Marjinal Özel Maliyet P P11 F A1 Marjinal Sosyal Maliy. p D P1 D1 A E A1 T Marjinal Sosyal Maliyet= Marjinal Sosyal Yarar O q q1 ġekil:1.16: Üretimde Pozitif DıĢsallık ve Sübvansiyon Q Kaynak tahsisinin yeniden etkinliğini sağlamak için, ürün baĢına pozitif dıĢsalık kadar (yani DE mesafesi kadar) sübvansiyon vermesi öngörülmektedir. Sübvansiyonun verilmesi ile ile firmaların maliyetleri düĢecek ve AA ile A1A1 çakıĢacaktır. Marjinal özel maliyet ile marjinal sosyal maliyetin eĢitlenerek Pareto optimumunu sağlayacaktır. 100 Ali Özgüven, Tarım Ekonomisi ve Politikası, s.207 64 Hayvancılık iĢletmelerinde salgın hastalıklara karĢı aĢılamanın, marjinal sosyal maliyeti ile marjinal özel maliyeti birbirine eĢit ve AA arz eğrisi Ģeklindeyken, pozitif dıĢsallıklar nedeni ile, aĢılamanın marjinal sosyal maliyeti A1A1 konumu almıĢtır. Optimal üretim miktarının q1 kadar olması gerekirken, q kadar üretim yapılmaktadır. Bu nedenle kaynak tahsisinde etkinlikten uzaklaĢılmaktadır. Devletin aĢı yapan serbest veterinerlere DE (aĢının marjinal dıĢsallığı ) kadar bir sübvansiyon vermesi sonucu, maliyetin AA dan A1A1 e kayması ile (ki bu durumda marjinal özel maliyet ile marjinal sosyal maliyet yeniden eĢitlenmektedir.) Hayvanlara yapılan aĢı q düzeyinden tekrar optimal düzey olan q1 düzeyine çıkmaktadır. 1.4.2.4.2.3.2.Tüketimde Pozitif DıĢsallık ve Transfer Ödemeleri P Marjinal Sosyal Yarar=Transfer Ödemeleri T1 A Marjinal Özel Maliyet =Marjinal Sosyal Maliyet E D1 T P11 P T1(marjinal sosyal Marjinal Sosyal Yarar D p1 A T Marjinal Özel Yarar O q q1 ġekil:1.17: Tüketimde DıĢsallık ve Sübvansiyon (Transfer Ödemeleri) Bitkisel ve hayvancılık ürünleri üretiminin marjinal sosyal yararı, marjinal özel yararından büyük olduğundan optimal üretim miktarının q1 kadar olması gerekirken q seviyesinde kalmıĢtır. Üretim miktarını q1 seviyesine çıkarmak için hayvan üreten 65 iĢletmelere transfer ödemeleri yapabilir. Üretim baĢına ED kadar (ED Marjinal dıĢsal yarardır). Transfer ödemesi yapması halinde TT talep eğrisi( marjinal özel yarar), T1T1 (marjinal sosyal yarar) düzeyine kayarken, dengede D den D1 e kayacak ve kaynak dağılımında etkinlik sağlanmıĢ olacaktır101. Biyogaz üretimi ile devletin tüp gaz ve diğer enerjiler kaynaklarından aldığı KDV ve ÖTV‟den vazgeçmesi üreticiler için bir transfer ödemesi haline gelecektir. Üretim yapacağı süreyle birlikte üretenler bu transferden yararlanabilecektir. 1.4.3.Eksik Bilgi ve Belirsizliklerin Yarattığı Piyasa BaĢarısızlığı Piyasa mekanizmasının düzgün iĢlemesi, alıcıların ve satıcıların aynı simetrik bilgiye sahip olmaları halinde mümkündür. Ekonomilerin geliĢtiği, mal ve hizmet çeĢitlerinin arttığı günümüzde karar birimleri(üreticiler ve tüketiciler) birbirinden farklı bilgiye sahiptir. Piyasalarda asimetrik bilgi söz konusu ise kaynak tahsisinde etkinliğin gerçekleĢtiğinden bahsedilemez102. Asimetrik bilgiden kaynaklanan piyasa baĢarısızlığı yalnız mal ve hizmet piyasasında değil faktör piyasasında sıkça rastlanır Tarafların asimetrik bilgiye sahip olmaları yalnızca bir mal alımı ya da hizmetin ta da üretim faktörünün alınıp satılma safhasında veya öncesinde değil, gerçekleĢtikten sonrada söz konusu olabilmektedir. Bu konuda en güzel örneklerden bir tanesi George A. Akerlof‟un örnek olarak verdiği ikinci el araba piyasasıdır103. Asimetrik bilgi hayvancılık sektöründe de önemli bir piyasa baĢarasızlığı kaynağıdır. Genetik çalıĢmalar sonunda elde edilmiĢ ırkların verim kayıtlarının simetrik olması yapılan damızlık çalıĢmalarını etkilemektedir. Bu yüzden kurulan Damızlık Sığır YetiĢtiricileri Birlikleri‟nin asli görevi asimetrik bilginin ortadan kaldırılarak simetrik bilginin piyasada hakim olmasını sağlamaktır. Karar birimlerinin farklı bilgilere sahip olmaları, ekonomik etkinliğin gerçekleĢmesini önlemektedir. Devlet bu Ģekilde eksik ve farklı bilginin önüne geçebilmek için kalite, sağlık ve güvenlik alanlarında standartlar oluĢturup yasal düzenlemeler yapmaktadır. Özellikle ürünlerin üzerine, ürün bilgilerinin yazılması 101 Zeynel Dinler, Mikroiktisat, s.537 Gülten Kazgan, Ġktisadi DüĢünce veya Politik Ġktisadın Evrimi, s.245 Konunun tarihsel geliĢimi hakkında bilgi takip eden sayfalar. 103 Zeynel Dinler, Mikroiktisat, s.538 102 66 zorunluluğu tüketicileri bilgilendirilmesi ve minimum koĢulların sağlandığı yönünde bir güvence oluĢturmaktadır. 1.4.4.Aksak Rekabet ve Tekelciğin Yarattığı Piyasa BaĢarısızlığı ve Anti-Tröst Yasaları Kapitalist sistemin temel özelliklerinden bir tanesi rekabettir. Temel varsayımlar rekabetin varlığı üzerinedir. Üretici ve tüketicilerin aldıkları kararlarla rekabeti engellemeyecek kadar çok sayıda olmaları gerekir. Günümüzde özellikle satıcılar elde ettikleri piyasa gücü sayesinde fiyatları kontrol etmeyi baĢararak, üretimi tam rekabet piyasası miktarına göre kısıp, fiyatı ise tam rekabet denge fiyatının üzerinde belirleyip satmaktadırlar104. Rekabetin engellendiği aksak rekabet piyasasında üretimi, karını maksimum düzeye çıkaracak Ģekilde maksimizasyonunu kısmayı baĢaran firmaların engellemektedir105.Bu bu Ģekilde davranıĢı ortaya sosyal çıkan karın piyasa baĢarısızlıklarının azaltılabilmesi için, devlet anti-tröst yasaları ile mücadele etmektedir. Ülkemizde kurulan Rekabet Kurulu, rekabetin engellenmesinin önüne geçmek için kararlar alabilir ve firmaların birleĢmelerini denetler. 1.4.5.Tam istihdamın Sağlanmasında karĢılaĢılan Piyasa BaĢarısızlığı (Devletin Ekonomiye Müdahale Etmesi) Kapitalist sistem, düzgün iĢleyen piyasa mekanizmasının hem kıt kaynakların üretime koĢulmasını(tam Kullanım ya da tam istihdam) hem de kar peĢinde koĢan özel sektörün yeni yatırımlara giderek, ekonominin üretim kapasitesinin artmasını sağlayacağını öngörmektedir. Ancak, piyasa mekanizmasının bu iĢlevleri yerine getirmekte baĢarısız olması ve özellikle 1929 Büyük Ekonomik Kriz‟de yaĢananlarla ortaya çıktı. J.M. Keynes‟in 1936 yılında yayınladığı ‟„Genel Teori‟‟ adlı eserinde, piyasa mekanizmasının ekonomide dengeyi sağlayabileceğini ancak bunun tam istihdam dengesi olmayabileceğini öne sürmüĢtü. Fiyat mekanizmasının istihdam ve 104 105 Zeynel Dinler, Mikroiktisat, s.20 Gülten Kazgan, Ġktisadi DüĢünce veya Politik Ġktisadın Evrimi, s.223 67 ekonomik büyümeyi sağlamada uğradığı baĢarısızlıkları ortadan kaldırmak için106 devletin ekonomiye para ve maliye politikaları ile müdahale etmesini öngördü. Keynesyen görüĢ 1970‟li yıllarda yaĢanmaya baĢlanan stagflasyon krizine kadar sürmüĢtür. Piyasa ekonomisi ya da serbest piyasa ekonomisi adı altında lanse edilen yeni liberal görüĢlerin özü, piyasa mekanizmasının düzgün iĢlemesi halinde bile konjoktürel dalgalanmaların önüne geçmenin güç olduğudur. Yeni liberaller stagflasyon krizi nedeni ile ortaya çıkan piyasa baĢarısızlıklarını önlemek için para politikasının maliye politikasından daha güçlü olacağını öne sürmektedirler107. 1.4.6.Sınırsız Mülkiyet Kaynaklanan Piyasa Hakkının Yarattığı BaĢarısızlığı(KiĢisel gelir Adaletsizlikten dağılımında adaletsizlik ve Gelirin Yeniden Dağılımını Amaçlayan Müdahaleler) Kapitalist sistemin birinci özelliği, üretim faktörlerinin mülkiyetine sahip olan kiĢilerin aynı zamanda sınırsız mülkiyet hakkına da sahiptir. Piyasa mekanizmasının düzgün iĢlemesi ve temel ekonomik sorunların en etkin Ģekilde çözülmesi halinde bile, kiĢisel gelir dağılımında kapital sahipleri lehine gözüken dengesizlik, kapitalist sisteme yapılan en büyük eleĢtiridir108. Devlet gelir dağılımında ortaya çıkan dengesizliği azaltabilmek amacıyla vergileme politikası izlemektedir. Vergilemeden temel amaç gelir dağılımı dengesizliklerini ortadan kaldırmaktır. GeliĢmekte olan ülkelerde gelir idaresinin vergi toplama etkinliğinin düĢüklüğü, kayıt dıĢı ekonominin boyutlarının büyüklüğü gibi faktörler yüzünden vergilerin çoğu dolaylı vergilerden sağlanmaktadır. Bu durum ise vergiden beklenen piyasa baĢarısızlığını ortadan kaldırıp kaynakların etkin ve sosyal adalete uygun bir gelir dağılımı hedefini sağlamaktan uzaktır. Dolaylı vergiler gelir elde etmeyenlerden de alınabilmektedir. Gelir adaletsizliğinin ortadan kaldırılması ve yoksulluğun ortadan kaldırılması, cinsiyete dayalı gelir adaletsizliklerinin, yaĢlıların, emeklilerin, öğrencilerin gelir seviyelerinin düĢüklüğü nedeniyle fırsat eĢitliğini yeniden tesis etmek için gelir transfer etmek zorundadır. 106 Zeynel Dinler, Mikroiktisat, s.20 Frederic S. Mishkin, Para Politikası ve Teorisi, Çevirenler: Ġlyas IĢıklar, Ahmet Çakmak, Suat Yavuz, Ġstanbul, Bilim Teknik Yayınevi, t.y. , s.278 108 Zeynel Dinler, Mikro Ekonomi, s.21 107 68 Çiftçilere yönelik belirli tarımsal yapı politikalarının uygulanabilmesi için destekleme fiyat politikası ile gelir transferi yapmak zorundadır. Devletin düĢük gelir seviyesindeki grupların durumlarını iyileĢtirmek için yaptığı transfer harcamaları belli kesimler tarafından insanları tembelliğe yönelttiği Ģeklinde eleĢtirilmektedir. 69 2.BÖLÜM 2.1.Sürdürebilir Kalkınma Literatüre Brundtland Raporu olarak geçen, Norveç BaĢbakanı Mrs Gro Harlem Brundtland‟ın kamuoyuna açıkladığı „‟Ortak Geleceğimiz‟‟(Our Common Future) adlı raporu 1987 yılında BirleĢmiĢ Milletler Genel Kuruluna sunmuĢ ve rapor genel kurulda kabul edilmiĢtir.1 1992 yılında Brezilyanın baĢkenti Rio De Jenerio‟da toplanan „‟Yeryüzü Zirvesi‟‟ inde 118 ülkeyi temsilen 64 devlet ve 46 hükümet baĢkanı ile 8 baĢkan yardımcısının katıldığı konferansta kırk baĢlıkta irdelenen, ayrıntılı tanımlamaları ve bağlantıları Rio‟da benimsenmiĢtir2. Eylül 2002‟de gerçekleĢtirilen Johannesburg Zirvesi‟nde ise Rio‟da kabul edilen ilkeler bütününün uygulamaya ne Ģekilde geçirildiği veya geçirilemediği görüĢülmüĢtür3. Ġnsan–çevre- kalkınma üçgeninde ilk bütünsel yaklaĢımlar 1992‟de Rio de Janeiro‟da gerçekleĢtirilen “BirleĢmiĢ Milletler Çevre ve Kalkınma Konferansı”nda ele alınmıĢ ve çevre ve kalkınma stratejileri tüm alt baĢlıklarıyla irdelenerek bunların karĢılıklı etkileĢimlerinin sorgulandığı bir 21. yüzyıl gündemi belirlenmiĢtir. BeĢ temel belge oluĢturulmuĢtur. Bunlar: 1-Rio De Jeneiro Deklarasyonu 2-Gündem 214 3-Orman Ġlkeleri 4-Ġklim DeğiĢikliği SözleĢmesi 5-Biyolojik ÇeĢitlilik SözleĢmesidir. “Gündem 21” belgesi olarak bilinen söz konusu dünya gündemi küresel yaklaĢımlar ıĢığında ülkelerin kendi önceliklerine ve öznel Ģartlarına uygun çevre ve kalkınma politikalarını belirlemelerinde yararlanılacak bir rehber niteliği taĢımaktadır5. 1 Yalçın Acar, Ġktisadi Büyüme ve Büyüme Teorileri, s.117 Yalçın Acar, Ġktisadi Büyüme ve Büyüme Teorileri,s. 117 3 Hazırlayanlar: Güzin Arat, Murat TürkeĢ, Raportör: Erol Saner, Vizyon 2023: Bilim ve Teknoloji Stratejileri Teknoloji Öngörü Projesi Çevre ve Sürdürülebilir Kalkınma Paneli Uluslararası SözleĢmeler Ön Rapor,19.12.2002 Ankara 4 T.C ĠçiĢleri Bakanlığı Mahalli Ġdareler Gen. Md. 2007/75 No‟lu Yerel Gündem 21 Programı Genelgesi ve Yerel Gündem 21 Programı Yeni Dönem Proje Metni, 2 70 Rapor sürdürülebilir kalkınmayı‟‟ gelecek nesillerin kendi ihtiyaçlarını karĢılama yeteneğini tehlikeye atmadan bugünkü neslin ihtiyaçlarını karĢılayan bir kalkınma anlayıĢı olarak tanımlar. Bir baĢka ifadeyle, doğal sermaye stoğunda bir azalma olmadan gelecek nesillerin de bu günkü nesiller gibi aynı refah düzeyine sahip olmaları‟‟olarak tanımlar ve sürdürülebilir kalkınmayı, bir değiĢim süreci olarak nitelendirir.6 Zirve‟nin en önemli sonuç belgesi olan Uygulama Planı, on bölümden oluĢmakta ve önceden belirlenen beĢ öncelikli alanda (su ve halk sağlığı, enerji, sağlık, tarım ve biyolojik çeĢitlilik) çeĢitli eylemler içermektedir. Johannesburg Sürdürülebilir Kalkınma Zirvesi Genel Sekreteri Nitin Desai yaptığı açıklamada Zirve‟nin, bu öncelikli alanlarda acil eylemler için taahhütler verilmesi ve ölçülebilir sonuçlara yönelik ortaklıklar kurulması açısından baĢarılı bir giriĢim olarak kabul edileceğini belirtmiĢtir. Özet olarak, Johannesburg‟da öne çıkan temalar aĢağıda sıralanmıĢtır: -Rio prensiplerinin finans ve ticaret alanındaki uygulamalara yöneltilmesi, -KüreselleĢmenin faydalarından özellikle az geliĢmiĢ ve geliĢmekte olan ülkelerin eĢitlikçi bir biçimde yararlanması, -Doha ve Monterrey sonuçlarının sürdürülebilir kalkınma hedefleri doğrultusunda yerine getirilmesi, -KüreselleĢmenin insani ve sosyal boyutlarının irdelenmesi ve bu noktada ILO‟nun çalıĢmalarının tamamlanması, -Kalkınma, ticaret ve çevre arasındaki iliĢkinin daha ayrıntılı incelenmesi ve buna yönelik teknik yardım ve kapasite geliĢtirme hedeflerinin belirlenmesi, - Çok taraflı ve bölgesel finans kuruluĢlarının geliĢmekte olan ülkelere, kamu-özel sektör giriĢimlerini geliĢtirmesinde daha çok destek olması (özellikle kapasite geliĢtirmede), 5 Hazırlayanlar: Güzin Arat, Murat TürkeĢ, Raportör: Erol Saner, Vizyon 2023: Bilim ve Teknoloji Stratejileri Teknoloji Öngörü Projesi Çevre ve Sürdürülebilir Kalkınma Paneli Uluslararası SözleĢmeler Ön Rapor 6 Murat Çetin,‟‟Teori ve Uygulamada Bölgesel Sürdürülebilir Kalkınma‟‟; C.Ü. Ġktisadi ve Ġdari Bilimler Dergisi, Cilt 7, Sayı 1, 2006 (1-20) 71 -15.Rio Prensibi olan “Tedbir Alıcı YaklaĢım” ilkesinin geliĢmekte olan ülkelerin ihracatlarını önleyecek biçimde kullanılmasından kaçınarak uygulanması ve söz konusu ilkenin ticarette haksız kullanılmasının engellenmesi olarak belirlenmiĢtir. Bir baĢka açıdan bakıldığında sürdürülebilir kalkınma; ekonomik, sosyal ve çevresel sistemlerin esnekliği korunarak, sürdürülebilir bir zaman diliminde bireyler ve toplumun kendi arzularını gerçekleĢtirmelerini ve kendi potansiyellerini ortaya çıkarmalarını sağlayacak bir dizi fırsatın yaratılması sürecidir. Ekonomik büyüme ve geliĢmeyi yönlendirebilmek için ekonomik ve ekolojik prensipleri içine alan sürdürülebilir kalkınma olgusu, doğal kaynakların doğal sermayenin aĢırı tüketiminden kaynaklanan çevresel bozulmalar dikkate alındığında daha iyi anlaĢılmaktadır. Sürdürülebilir kalkınmanın temelleri klasik iktisat teorisine kadar uzanır. Dönemin iktisatçılarından Ricardo, Malthus ve Mill, “büyümenin sınırları” konusunda önemli olgular geliĢtirmiĢlerdir. Malthus büyümenin sınırını kıtlık olgusuna dayandırmıĢ, kullanılabilir alanı sabit olarak kabul ederek nüfus artıĢının sınırlandırılması gereğini vurgulamıĢtır. Ricardo, homojen olmayan özelliği nedeniyle toprağın azalan verimleri üzerine kendi açıklamalarını dayandırmıĢtır. Ricardo‟ya göre, artan nüfus daha az verimli olan alanları kullanmak zorunda kalacağından hayat standartları belli bir süre sonra azalacak, nüfus artıĢı da duracaktır. Mill ise, bireysel sağduyu ve tutumluluğun sonucunda daha iyi bir refah dağılımının gerçekleĢebileceğine inandığı için “durağan durum” konusunda Ricardo‟ya nazaran daha iyimser bir görüĢe sahiptir. 1870‟lerden itibaren neoklasik iktisadi düĢünce “marjinal analizleri” kullanarak uzun dönemli etkiler üzerinde yoğunlaĢmıĢtır. Temiz hava ve su, rekabeti olmayan ve çok özel niteliklere sahip bir kamu malı olarak görülmüĢ, hükümet düzenlemeleriyle sunulması gereken hizmetlerden sayılmıĢtır. Fiyat düzenlemeleri, negatif dıĢsallıklar durumunda etkinliği sağlayabilmek için baĢvurulabilecek en uygun kamu araçlarından biri olarak görülmüĢtür. Doğal sermaye, üretim sürecinde etkili olan girdilerin temel kaynağı olmakla birlikte, gereken önemi görmemiĢtir. Bu yaklaĢıma göre, etkin bir fiyat sistemi ile ekonomik 72 kalkınmayı gerçekleĢtirmek mümkündür. Ancak bu durum bir taraftan teknik geliĢmeleri teĢvik ederken, diğer taraftan da kıtlık sorununu beraberinde getirir. Teknik geliĢmeler, kolaylaĢtırarak doğal tüketimi maddelerin ikamesini azaltabilmektedir. ve yeniden Neo-klasiklere göre, iĢlenmesini teknolojik değiĢimlere bağlı olarak farklı sermaye türleri ve iĢgücü-sermaye ikamesi söz konusudur. Bu yaklaĢım ıĢığında sürdürülebilirlik, doğal sermaye dahil tüm üretim faktörleri arasında tam ikame varsayımından yola çıkılarak değerlendirilebilir. Ekonomik kalkınma ancak tüm servet stoğunun zaman içinde değiĢmemesi durumunda sürdürülebilir bir nitelik kazanır. Her hangi bir varlığın miktarı azaldığında bunu telafi edebilmek için bir diğer varlığın miktarının arttırılması gerekir. Bu nedenle, bu durum “oldukça zayıf bir sürdürülebilirlik” olarak nitelendirilir. Sürdürülebilir kalkınmaya iliĢkin dört önemli durum söz konusudur: oldukça zayıf, zayıf, güçlü ve oldukça güçlü sürdürülebilirlik. -Oldukça zayıf sürdürülebilirlik olgusu; insan yapımı sermaye, doğal sermaye ve diğer sermaye türleri arasında mükemmel bir ikamenin olduğu düĢüncesini ifade eder. Bu nedenle bu kural çerçevesinde sermaye stoğunun tüm düzeylerinin korunması gerekir. Buna göre, bir ülke kendi sermaye stoğundaki aĢınmayı dengeleyebilirse sürdürülebilir bir kalkınma yolundadır. -Zayıf sürdürülebilirlik düĢüncesine göre, insan yapımı sermayenin çevresel sermaye ile tam ikamesi söz konusu değildir. Ancak, ekosistemin istikrar ve esnekliğinin sağlanması için çevresel sermayenin korunması gereken bir minumum düzeyi vardır. -Güçlü sürdürülebilirlik, çevresel sermayenin tamamıyla desteklenmesi gerektiğini, bu konuda mükemmel bir bilginin olduğunu kabul eder ve buna göre çevre oldukça değerli bir varlıktır. Ayrıca, sermayenin tüm düzeylerinin korunması yeterli değildir, ikamesi olmayan çevresel sermayenin de korunması gerekir. -Oldukça güçlü sürdürülebilirlik düĢüncesine göre, ekonomik sistem sıfır nüfus artıĢıyla birlikte termodinamik sınırların belirlediği durağan durum içerisinde sürdürülebilir. Tüm coğrafi alanlara iliĢkin tek bir sürdürülebilir kalkınma ölçütü kullanmak mümkün olmadığı gibi, pek çok alternatif ekonomik, sosyal, kültürel ve ekolojik gösterge mevcuttur. Bu göstergeler; yerel tercihler, ilgi duyulan ekonomik 73 aktiviteler, yerel kaynakların sınırlı olması ve kaynak uyumu gibi faktörlere bağlı olarak belirlenebilir7 Kapitalist dünyanın yeniden imar ve inĢa sürecini yaĢadığı günümüzde özel kesim için karlı olan tüm alanlar tercihler silsilesinin içinde yer almaktadır. II. Dünya SavaĢı sonrasında özel kesime ucuz kaynak sağlamak amacıyla devletin kaynak yönetim ve iĢletmesindeki önceliğinin değiĢtiği görülmektedir. Bu konuda en ilginç mal sudur. Özellikle de insanın biyolojik olarak yaĢamın sürdürülebilmesi için de günde en az 25 litre su tüketmesi, yemek piĢirmekten yıkanmaya kadar uzanan suya bağlı ihtiyaçlar da eklendiğinde gereksinim duyulan su miktarı 150 litre8 olduğu kabul edilmektedir. Türkiye‟de ise kiĢi baĢına 111 litre/ gün su düĢtüğü düĢünülürse su zengini olup olmadığımız daha iyi anlaĢılır9. Su, temel ihtiyaç maddesi olma özelliğinin yanında dolaylı olarak ta temel yaĢam maddelerinin üretiminde yer alır. Sanayi ve tarım sektörünün vazgeçilmez girdisidir. Su gibi insan yaĢamının vazgeçilmez ve olmazsa olmaz maddesi kamu malı olma özelliğini kaybederek ticarileĢmekte ve kar maksimizasyonu hesaplarına göre arzı düzenlenmeye çalıĢılmaktadır. Devletin kaynak dağılımındaki etkinliğini devretmesi ülkelerin kapitalistleĢme süreçlerine göre farklılık göstermektedir. Örneklediğimiz suyun özelliklerini Ģöyle sıralayabiliriz; -Ġkame edilemez, insan kadar insan yaĢamını var eden diğer canlıların yaĢamının yani vazgeçilmeyen gereksinimlerin baĢında gelmektedir. Dolayısıyla talebi süreklidir. -Ġkame edilmez özelliği nedeniyle kullanım değeri çok yüksektir. -Hızlı nüfus artıĢının da etkisiyle talebi çeĢitlenerek sürekli artmaktadır. -Bulunmasından nihai kullanıcıya ulaĢtırılmasına kadar su kanalları, barajlar, arıtma tesisleriyle sürekli hizmet ve istihdam yaratmaktadır. 7 Murat Çetin,‟‟Teori ve Uygulamada Bölgesel Sürdürülebilir Kalkınma‟‟; C.Ü. Ġktisadi ve Ġdari Bilimler Dergisi, Cilt 7, Sayı 1, 2006 (1-20) 8 Ertuğrul Erdin, Kentsel Ekosistemler ve Etkileri, (Çevrimiçi);http://web.deu.edu.tr/erdin/pubs/ekoloji_04.doc ,18/07/2009 9 DPT, Dokuzuncu Kalkınma Planı,Toprak ve Su Kaynaklarının Kullanımı ve Yönetimi Özel Ġhtisas Komisyonu Raporu, DPT Yayın No:2718 -ÖĠK:671,ISBN 975-19-4065-0(Basılı Nüsha), Ankara ,2007 s.7, Çevrimci: http://ekutup.dpt.gov.tr/imalatsa/tastopra/oik671.pdf 74 -YaĢamın vazgeçilmez bir gereksinimi olması nedeniyle sanayi, enerji, tarım ve hayvancılıkta zorunlu tamamlayıcıdır. Ġmalat sanayinden inĢaata, madencilikten sağlığa, taĢımadan enerji üretimine kadar üretimin çeĢitli safhalarında girdi olarak kullanılmaktadır. Sulamanın yanı sıra taĢıma ve aydınlatmada da kullanılan bir enerji kaynağıdır10. 2.2.Yoksulluk Kavramının Kuramsal Açılımları Yoksulluk kavramı özellikle 1990‟larda gerek ulusal gerek uluslararası alanda kalkınma ve geliĢme tartıĢmalarının önemli bir eksenini oluĢturmaya baĢlamıĢtır. Bu tartıĢmalar birbiriyle son derece ilintili olan, yoksulluğun tanımı, neden ortaya çıktığı ve nasıl mücadele edileceği konularında yoğunlaĢmıĢtır. Gerek akademik çevrelerde gerek politika tartıĢmalarında genel kabul gören tanıma göre, yoksulluğu iki boyutta ifadelendirmek olanaklıdır: Mutlak yoksulluk,11 bir insanın yaĢamını minimum düzeyde sürdürebilmesine, yani biyolojik olarak kendisini yeniden üretebilmesi için gerekli kalori ve diğer besin bileĢenlerini sağlayacak beslenmeyi gerçekleĢtirmesine dayalı olarak tanımlanmaktadır. Ayni ve nakdi gelirleri bu temel gereksinimleri karĢılamakta yetersiz olanlar mutlak yoksulluk sınırının altında kalmaktadır. Göreli yoksulluk, kiĢinin bir toplumsal varlık olmasından hareket etmekte ve kendisini biyolojik olarak ve toplumsal olarak yeniden üretebilmesi için gerekli tüketim ve yaĢam düzeyinin saptanmasını da içermektedir. Bu durumda, belli bir toplumda kabul edilebilir minimum tüketim düzeyinin altında geliri olanlar göreli yoksul olarak tanımlanmaktadır. ĠĢlevsel olarak, bu iki kavram genelde parasal göstergeler üzerinden hesaplanmaktadır. Örneğin, uluslararası karĢılaĢtırmalarda mutlak yoksulluk sınırı çoğunlukla, satın alma paritesiyle düzeltilmiĢ olarak, 1 USDoları‟na eĢit günlük harcama düzeyidir. Göreli yoksulluk için çoğunlukla benimsenen yöntem ise, ülke içindeki ortalama ya da medyan gelirin belli bir oranı altında (örneğin % 40) geliri olan bireylerin toplama 10 Türkel MinibaĢ, „‟Globalizmde Suyun Ekonomi Politiği‟‟,7. Ulusal Çevre Mühendisliği Kongresi YaĢam Çevre Teknoloji, 24-27 Ekim 2007, 11 Bin Yıl Kalkınma Hedefleri Raporu Türkiye 2005, Editörler: Nuri Duman, Ebru Kaan,DPT, www.dpt.gov.tr ,BM Mukim Koordinatörlüğü, www.un.org.tr ,19.07.2009, s.13 75 oranının bulunmasıdır. Bu bakımdan, göreli yoksulluk kavramı ile bir toplumdaki gelir dağılımı arasında açık bir iliĢki vardır. Yoksulluğun salt gelir eksikliği ya da ortalamadan(medyandan) sapan gelir miktarı olarak tanımlanması bazı sınırlamaları da beraberinde getirmektedir. Salt gelir odaklı perspektifin bireylerin toplumsal oluĢumun sunduğu hak ve olanaklara eriĢip eriĢmemesi konusunda kapsamlı bilgi veremeyeceği, özellikle son on yıldaki tartıĢmalarda gittikçe artan ölçüde kabul görmektedir. Alternatif yaklaĢımların baĢlangıç noktasını, bireyin gereksinimlerinin daha geniĢ tanımlanması gereği oluĢturmaktadır. Beslenme, barınma ve giyim gibi minimum gereksinimlere ek olarak, güvenli içme suyu, kanalizasyon, elektrik, sağlık ve eğitim gibi hizmetlere eriĢim, yönetime katılma, temel insan hak ve özgürlüklerinden yararlanma, sigortalı bir iĢte çalıĢma gibi öğeler ön plana çıkarılmaktadır. BaĢka bir deyiĢle, örneğin, sivil, toplumsal, kültürel ve siyasal haklardan yararlanma olanağının bulunmamasının da toplumsal dıĢlanma anlamına geleceği ve bu nedenle yoksulluk tanımı içerisinde değerlendirilmesi gerektiği ifade edilmektedir. Ayrıca, cinsiyet ayrımcılığı gibi olguların yoksulluk üzerinde önemli etkileri olabileceği sürekli vurgulanmaktadır. BM Kalkınma Programı‟nın (UNDP) yoksulluğu ölçmek için önerdiği ve son yıllarda yoğun olarak kullanılmakta olan ölçüt, Ġnsani Yoksulluk Endeksi‟dir. Bu endeksin daha çok geliĢmekte olan ülkelere uygulanan biçimi, 40 yaĢından önce ölme riski taĢıyanların, okuma-yazma bilmeyen yetiĢkinlerin, sağlıklı içme suyuna eriĢimi olmayanların, sağlık hizmetine eriĢemeyenlerin ve beĢ yaĢın altındaki, orta ya da ciddi düzeyde düĢük ağırlıklı çocukların oranlarından oluĢmaktadır. Genelde geliĢmiĢ ülkelere uygulanmakta olan biçiminde ise, bu sayılanlara ek olarak, bir yıldan fazla iĢsiz olanların oranı ile yukarda tanımlanmıĢ olan göreli yoksulluk sınırı altındakilerin oranı da katılmaktadır. Bu endeksin bir baĢka biçimi Ġnsani GeliĢme Endeksi‟dir12. Bu endeks, yaĢam beklentisi, yetiĢkinlerin okuryazarlık oranı, eğitim düzeyi ve kiĢi baĢına GSYĠH ile ölçülen yaĢam standardından oluĢmaktadır. 12 Yalçın Acar, Ġktisadi Büyüme ve Büyüme Teorileri, s.121 76 Yoksulluk, yukarıdaki açılımların ıĢığında, toplumsal yaĢamdan dıĢlanma olarak tanımlanabilir. Dolayısıyla, maddi anlamda olanaksızlık içerisinde olan birinin yanı sıra, örneğin kadın ya da bir azınlık grubundan olduğu için toplumsal yaĢama hakkıyla giremeyen biri de, maddi olanakları olsa bile, yoksul olarak sınıflanabilir. Sürdürülebilir kalkınma bakımından yönetime etkin katılım büyük önem taĢıdığından, yoksulluk sürdürülebilir kalkınmadan uzaklaĢmak anlamına gelmektedir. Cinsiyet ayrımcılığının yoksulluk üzerindeki etkilerinin önemini kabul eden UNDP, bu bağlamda cinsiyet boyutunu da değerlendirmeye almıĢ ve Toplumsal Cinsiyeti Güçlendirme Ölçüsü(TCGÖ) ile Toplumsal Cinsiyete Bağlı GeliĢme Endeksi‟ni(TCBGĠ) geliĢtirmiĢtir. Yoksulluğun neden ortaya çıktığına iliĢkin tartıĢmalarda, konu uluslararası ve ulusal ölçekte ele alınmaktadır. Hangi ölçekte alınırsa alınsın, yoksulluğu yapısal nedenlere dayandıranlar ile kötü yönetimden kaynaklandığını ileri sürenler biçiminde bir ayrıĢma görülmektedir. Yapısalcılar, ekonomik güç eĢitsizlikleri düzeltilmeden, yönetimdeki iyileĢtirmelerin fazla bir anlamı olmayacağı görüĢündedir. Buna karĢılık ikinci yaklaĢımı savunanlar, iyi bir yönetim sistemi oluĢturulmadan yapılacak ekonomik düzenlemelerin ancak kısa vadeli etkisinin olacağını ileri sürmektedirler. Yoksulluğun ulusal olduğu kadar uluslararası boyutları da vardır. Günümüzün "küreselleĢen" dünyasında artık yoksulluk kavramı yalnız ulusal sınırlar içerisinde değerlendirilmemektedir. Bazıları yoksul ülkelerin içinde bulunduğu durumu büyük ölçüde küreselleĢme sürecine göndermelerle açıklamaktadır. Uluslararası örgütlerin yoksulluğun nedenlerinin ortadan kaldırılması için yeterince çaba göstermediği, hatta sürmekte olan yoksulluğun nedeni olduğu görüĢündedirler. Ayrıca, küreselleĢme sürecinin ve buna koĢut olarak refah devleti kavramındaki aĢınmanın geliĢmiĢ ülkelerde de "yoksulluk adaları" oluĢturduğunu vurgulamaktadırlar. Ġster ulusal ister uluslararası ölçekte ele alınsın, yoksulluk ve bozuk gelir dağılımı tartıĢmalarının odağında, piyasa iliĢkilerinin ve bu iliĢkiler sonucunda kurulan dengelerin toplumsal müdahalelerle ne ölçüde yeniden oluĢturulmakta olduğu yer almaktadır. Piyasa iliĢkilerinin toplumda eĢitsizlikler yaratma eğiliminde olduğu, 77 hatta bir dizi en temel insani değerle çatıĢabileceği söylenebilir. Örneğin, özürlü birinin gereksinimlerinin piyasa mantığı çerçevesinde karĢılanması beklenemez. Dolayısıyla, yoksulluğun nasıl ve neden ortaya çıktığı sorusuna verilecek cevap, bir anlamda yoksullukla mücadele konusunda izlenecek politikayı da belirleyecektir. Yapısal değiĢikliklerin zorunlu ve vazgeçilemez olduğunu savunan görüĢe göre, yalnız katılımcı mekanizmaların güçlendirilmesi önerisi pek bir iĢe yaramayacaktır. Benzer biçimde, yoksulluğun iyi yönetim eksikliğinden kaynaklandığını ileri sürenler, katılımcı mekanizmalar oluĢturulmadan, saydamlık ve hesap sorma sağlanmadan gerçekleĢtirilecek yapısal değiĢikliklerle bir dönem sonra yeni yoksullar ve yeni zenginler yaratmanın ötesine gidilemeyeceği görüĢündedir. Aslında, yapısal değiĢiklikler ile demokratik ve katılımcı mekanizmaların birlikte, bir bütün içerisinde değerlendirilmesi gerekmektedir. Refah devleti anlayıĢıyla oluĢturulmuĢ bir siyasal sistemin katılımcılıktan uzak mekanizmalarla yönetiliyor olmasının yaratacağı sorunlar çeĢitlidir. Büyük olasılıkla bu durum sistemin kayırmacılık eksenine, yani parti yandaĢlığı, hemĢehrilik gibi patronaj ağlarının oluĢturulmasına doğru kayıĢını açıklayabilir. 2.2.1.Türkiye‟de Çevre ve Yoksulluk Politikaları ile Uygulamaları: Genel Bir Değerlendirme Türkiye‟nin çevre politikaları genel olarak değerlendirildiğinde, mevzuat açısından özellikle son yıllarda önemli adımlar atılmıĢ olduğu gözlenmektedir. Ayrıca, bu mevzuatın uygulanmasına yönelik örgütsel düzenlemeler de geniĢ ölçüde tamamlanmıĢtır. Bununla birlikte, uygulamaya iliĢkin bilgi ve gözlemler, zaman zaman ciddi boyutlara varan boĢlukların bulunduğunu da göstermektedir. Öte yandan, yoksulluğun azaltılması ve muhtaç durumda olan kiĢi ve gruplara etkili bir sosyal koruma sağlanması, aynı çevrenin korunmasında olduğu gibi, beĢ yıllık kalkınma planlarında ve hükümet programlarında vurgulanan konuların baĢında gelmektedir. Türkiye bu konuda da, gerek mevzuat gerek örgütsel yapıyı oluĢturma açısından ciddi bir çaba içerisindedir. BaĢta Sosyal YardımlaĢma ve DayanıĢmayı TeĢvik Fonu (SYDTF) ile Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu (SHÇEK) 78 olmak üzere, birçok kuruluĢ oluĢturulmuĢ, yoksullukla mücadele konusunda kurumsal bir yapılaĢma gerçekleĢtirilmiĢtir13. Tablo:2.1: Yoksulluk sınırı yöntemlerine göre fert yoksulluk oranları, 20022007 Yöntemler 2002 Gıda yoksulluğu (açlık) 1,35 Yoksulluk (gıda+gıda dıĢı) Fert yoksulluk oranı (%) 2003 2004 2005 2006 TÜRKĠYE 1,29 1,29 0,87 0,74 2007 0,54 26,96 28,12 25,60 20,50 17,81 18,56 0,20 0,01 0,02 0,01 0,00 0,00 3,04 2,39 2,49 1,55 1,41 0,63 30,30 23,75 20,89 16,36 13,33 9,53 14,74 15,51 14,50 14,43 0,92 0,74 14,18 16,16 KENT 0,62 0,64 0,04 0,09 21,95 22,30 16,57 12,83 9,31 10,61 0,03 0,01 0,01 0,00 0,00 0,00 2,37 1,54 1,23 0,97 0,24 0,10 KiĢi baĢı günlük 4.3USD'ın altı1 24,62 18,31 13,51 10,05 6,13 4,89 Harcama esaslı göreli yoksulluk 11,33 11,26 8,34 KIR 9,89 6,97 8,20 2,01 2,15 2,36 1,24 1,91 1,32 34,48 37,13 39,97 32,95 31,98 32,18 0,46 0,01 0,02 0,04 0,00 0,00 4,06 3,71 4,51 2,49 3,36 1,53 38,82 32,18 32,62 26,59 25,35 17,45 19,86 22,08 23,48 26,35 27,06 25,89 KiĢi baĢı günlük 1USD‟ın altı 1 KiĢi baĢı günlük 2.15 USD'ın altı1 KiĢi baĢı günlük 4.3 USD'ın altı 1 Harcama esaslı göreli yoksulluk 2 Gıda yoksulluğu (açlık) Yoksulluk (gıda+gıda dıĢı) KiĢi baĢı günlük 1USD‟ın altı 1 KiĢi baĢı günlük 2.15USD'ın altı 1 2 Gıda yoksulluğu (açlık) Yoksulluk (gıda+gıda dıĢı) KiĢi baĢı günlük 1USD'ın altı 1 KiĢi baĢı günlük 2.15 USD'ın altı KiĢi baĢı günlük 4.3USD'ın altı 1 Harcama esaslı göreli yoksulluk2 1 (1) Satınalma gücü paritesine göre 1USD'ın karĢılığı olarak 2002 yılı için 618 281 TL; 2003 yılı için 732 480 TL; 2004 yılı için 780 121 TL, 2005 yılı için 0.830 YTL, 2006 yılı için 0.921 YTL, 2007 yılı için 0,926 YTL ve 2008 yılı için ise 0,983 kullanılmıĢtır. 2) EĢdeğer fert baĢına tüketim harcaması medyan değerinin %50'si esas alınmıĢtır. (*) Yeni nüfus projeksiyonlarına göre revize edilmiĢtir. Kaynak: TUĠK, Haber Bülteni, Sayı:205, 01.12.2009 Bunlara, Güneydoğu Anadolu Projesi (GAP) gibi bölgesel geliĢme programları ile cinsiyet ayrımcılığından kaynaklanan sorunlara çözüm getirmeyi hedefleyen Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü ve özürlü kiĢilere etkin ve üretken bireyler 13 Bin Yıl Kalkınma Hedefleri Raporu Türkiye 2005, s.17 79 olarak topluma katılmaları için destek olan Özürlüler Ġdaresi BaĢkanlığı gibi kuruluĢlar da eklenebilir. Bu giriĢimlere karĢılık, uygulamada yoksullukla mücadele genelde ex-post bir nitelik taĢımakta, yoksulluğun ve adil olmayan gelir dağılımının ortaya çıkıĢ nedenleri hedefleneceğine, neredeyse bütün çabalar oluĢan bozuklukların ve ortaya çıkan yoksulluğun etkilerini azaltmaya yöneltilmektedir. Bu doğrultuda baĢarılı projeler geliĢtirilmekle birlikte, yapısal değiĢiklikler gerçekleĢtirilmeden sorunların ortaya çıkıĢında bir değiĢiklik beklenmemesi gerektiği gerçeği göz ardı edilmektedir. Bir bütün olarak alındığında, kamu kesiminin gerek çevre koruma gerek yoksulluğun giderilmesi yönündeki uygulamalarının halkın taleplerini karĢılamakta yetersiz kaldığı söylenebilir. Bu durum kamu kurumlarına olan güvenin zedelenmesine yol açmaktadır. Güven bunalımı, hem bu kurumların söz konusu görevleri baĢarıyla yürütememelerine iliĢkin toplumsal kaygı ve tepkinin, hem de Türkiye‟de yolsuzlukları kabul etmenin ifadesi olarak algılanabilir. Dolayısıyla, kamu kesiminin güven sorununu çözme çabalarını sürdürmesi ve sistemi yolsuzluklara karĢı korumaya alarak, daha saydam ve hesap verebilme ve sorabilmeye açık hale getirmesi gereklidir. 2.2.2. Çevre-Yoksulluk EtkileĢimleri Çevre sorunlarının temelde iki farklı biçimde ortaya çıktığı gözlenmektedir: Doğal kaynakların üretim/tüketim etkinlikleri çerçevesinde aĢırı kullanımı ve ekosistemin giderme(özümseme) kapasitesini aĢan miktarlarda atığın doğaya bırakılması. Sürdürülebilir kalkınma kavramnın dayandığı çevrenin durumu ve çevre-yoksulluk iliĢkisi konularını bizi bir dizi belirleme yapmamıza olanak vermektedir. Bu durum Ģöyle özetlenebilir: 2.2.2.1.Hava Kirliliği Hava kirliliğinin en önemli iki nedeni kentleĢme ve sanayidir. KentleĢme ve sanayi, yoğun enerji kullanımı da beraberinde getirmektedir14. 14 Muammer Tuna,‟‟Enerji, Çevre ve Toplum‟‟,TMMOB Makine Mühendisleri Odası Tesisat Mühendisliği Dergisi, Sayı:68, Mart-Nisan 2002, s.(7-18) *II. Çevre ve Enerji Kongresi Bildiriler Kitbında‟da YayınlanmıĢtır. 80 Türkiye‟de kentlerdeki yoksullukla bağlantılı olarak kalitesiz yakıt kullanımının artması kentsel hava kirliliğinin hızla yükselmesine neden olmuĢtur. Kentsel kesimde yaĢayan yoksulların, hava kirliliğine yeterli duyarlılığı gösterseler bile, kaliteli kömür satın almaları nerdeyse olanaksızdır. Bunun yanı sıra, sanayi kuruluĢları için yanlıĢ yer seçimi, sanayinin denetiminde boĢlukların yaĢanması ve toplu taĢımacılık alanındaki eksiklikler hava kirliliğini artırmaktadır15. Bazı büyük kentlerde kullanılan kömürün kalitesine özen gösterilmesi, bilinçli yakıt kullanımının özendirilmesi ve doğal gaz kullanımının yaygınlaĢması sonucunda gerek sülfür dioksit (SO2) gerek parçacıklı madde yoğunluklarında önemli düĢüĢler sağlansa da, hava kirliliği hem genelde hem de sanayi bölgelerinde bir sorun oluĢturmaya devam etmektedir. Öte yandan, kentsel hava kirliliğinin yüksek olması hastalıkların artmasına ve bununla iliĢkili olarak sağlık hizmetleri üzerinde ciddi bir yüke neden olmaktadır16.Bunun yanında ekonomik kayıplar da göz ardı edilemez. Sağlık kaybı iĢgücü devamsızlıklarını gündeme getirerek ekonomik kayıplara neden olur. 2.2.2.2.Su Kaynaklarına EriĢim ve Su Kirliliği Suyun kıt olduğu bir dünyada yaĢıyoruz. Her yıl dünya su kaynaklarında hak iddia edenlerin arasına 80 milyon insanın katıldığı düĢünülürse su sorunu her geçen yıl daha da büyüyecektir17. Daha Ģimdiden, geliĢmekte olan ülkelerde birçok insan içme, yıkanma ve gıda üretme gibi temel ihtiyaçlarını karĢılamaya yeterli su miktarından mahrumdur. 2050‟ye kadar, Hindistan nüfusuna 563 milyon, Çin‟e ise 187 milyon kiĢi eklenecektir. Dünyanın en kurak ülkelerinden biri olan Pakistan‟ın nüfusu, Ģimdiki 141 milyonluk nüfusuna 200 milyon kiĢi eklenerek 344 milyonu bulacaktır. Mısır, Ġran ve Pakistan‟ın nüfusları 2050 yılına kadar tahminen yarı yarıya artması beklenmektedir. Devam eden nüfus artıĢı, yüz milyonlarca insanı hidrolojik 15 Mergup Nurergin,‟‟SanyileĢmenin KentleĢme Üzerine Etkileri‟‟,Trakya‟nın Bugünü ve Geleceği Ġçin Trakya‟da SanayileĢme ve Çevre Sempozyumu II,06-08 Kasım 1997,TMMOB Makine Mühendisleri Odası Bildiriler Kitabı, MMO Yayın No:202,Eser Matbaacılık, Edirne ,Kasım1997,(148-153) 16 Erol Eren, ĠĢletmelerde Stratejik Planlama; Teknikler ve Uygulamalar, Ġ.Ü.Yayın Bo:2666 ĠĢletme Fakültesi Yayın No:88,Yönetim ve Organizasyon Enstitüsü Yayın No:2, Fatih Yayınevi Matbaası, Ġstanbul,1979 s.178 17 Erol Eren ĠĢletmelerde Stratejik Planlama; Teknikler ve Uygulamalar, s.180 81 yoksullukla karĢı karĢıya bırakmaktadır. YoksullaĢma kaçınılması imkânsız bir Ģekli de yerel olarak ortaya çıkmaktadır. Aral Denizi‟ni besleyen iki nehirden biri olan Orta Asya‟daki Amu Derya, Türkmen ve Özbek pamuk çiftçileri yüzünden geniĢ ölçüde kurumuĢtur. Bu nehirin bazı zamanlarda denize ulaĢamaması ve Siri Derya‟nın akıĢının da geçmiĢe oranla oldukça azalmıĢ olması, Aral Denizi‟nin bu yarı kurak bölgede aralıksız güneĢe de maruz kalarak küçülmesine neden olmuĢtur. 1960‟dan beri deniz 12 metre alçalmıĢtır (40 feet). Alanı yüzde 40 ve hacmi ise yüzde 66 küçülmüĢtür. Çin‟deki Sarı Nehir‟de suyun Ģehirler, sanayi ve sulama için akıĢ yukarı yönlendirilmesi giderek yaygınlaĢıyor. Binlerce yıl kesintisiz olarak aktıktan sonra Çin medeniyetinin bu beĢiği 1972 yılında kurumuĢ, 15 gün boyunca denize ulaĢamaz hale gelmiĢtir. Takip eden yıllarda, 1985‟e kadar kesik kesik akmıĢ, daha sonra ise yılın bir bölümünde kurur duruma gelmiĢtir. Kurak bir yıl olan 1997‟de Sarı Nehir‟in denizle bağlantısı 226 gün boyunca kesilmiĢtir. Nil‟in suları Çin‟deki gibi yalnızca eyaletler arasında değil ülkeler arasında paylaĢılmaktadır. Nil Nehiri‟nin havzasını 10 ülke paylaĢıyor, ancak bunlardan yalnızca üçü(Mısır, Sudan ve Etiyopya) nehre hakimdir. Nil‟in yüzde elli sekizi Etiyopya‟da doğmasına rağmen, kullanımda aslan payı Mısır‟a aittir. Geriye kalanın büyük bir kısmı ise Sudan‟da kullanılmaktadır. Bu iki ülkenin talepleri karĢılandıktan sonra, nehir Akdeniz‟e girdiğinde geriye çok az su kalmaktadır. Kullandığı tahılın yüzde 40‟ını ithal eden Mısır‟ın, Ģu anda 68 milyon olan nüfusunun 2050 yılında iki kat artarak 114 milyonu bulması bekleniyor. Nüfus artıĢ hızı daha da yüksek olan Sudan‟ın 31 milyonluk mevcut nüfusunun, 2050 yılında 64 milyonu bulması ve su ihtiyacının ikiye katlanması bekleniyor. Nil‟i besleyen yağıĢın büyük bir bölümünü sağlayan Etiyopya, daha da hızlı büyüyor. Aile baĢına ortalama 6 çocuğa sahip olan ülkede, 2000 yılında 63 milyon olan nüfusun, 2050‟de üç misline çıkarak 186 milyon olması bekleniyor. Bugüne kadar, Etiyopya‟da, Nil‟in toplam 84 milyar metreküplük akıĢının yüzde 1‟inden bile az olan 500 milyon metreküpünün kullanımını sağlayan 200 tane çok küçük baraj inĢa edilebilmiĢtir. Ancak Etiyopya hükümeti insanlarını yoksulluktan kurtarmak adına gıda üretimini artırmak ve elektrik temin etmek için daha fazla su kullanmayı planlamaktadır. 82 Nil‟de de Sarı Nehir‟de olduğu gibi havzanın alt ve üst kesimleri arasında ciddi gelir farklılıkları mevcuttur. Ancak kiĢi baĢına yıllık 100USD geliri olan Etiyopya‟nın kalkınmak için, kiĢi baĢına 1.000USD yıllık geliri olan Mısır‟ın aleyhine de olsa, yukarı Nil‟in sularını kullanmaması gerektiğini savunmak çok zordur. Ancak havza ülkeleri acilen nüfuslarını dengelemezlerse, hidrolojik yoksulluğun esiri olma riskini taĢıyorlar. Su için rekabetin giderek arttığı diğer nehir havzaları arasında Ürdün, Ganj ve Mekong yer almaktadır. Ürdün Nehri için Ġsrail, Ürdün ve Filistin arasındaki rekabet gayet iyi bilinmektedir. Lübnan‟dan Ġsrail‟e akan, Galilee Denizi ile birleĢen ve Ölü Deniz‟e dökülen Ürdün Nehri‟ne çok fazla yüklenilmektedir. Bunun sonucunda Galilee Denizi‟nde su seviyesi düĢmekte ve Ölü Deniz küçülmektedir. Ülkemizdeki su kaynaklarında da aynı durumu görmek mümkündür. Bulgaristan‟dan ülkemize giriĢ yapan Meriç, Tunca ve Arda nehirlerindeki su seviyesi yazın iyice azalarak kurumaktadır. Meriç‟in kuruması yüzünden Ege denizinin tuzlu suları bazı yıllar Ġpsala ilçesinin daha yukarılarına çıkabilmektedir. Bu durum ekosistemi yok ettiği gibi tarımsal ürün ve tarım topraklarının tuzlanmasına yol açmaktadır. Ekonomik olarak büyük kayıplar olabilmektedir. Meriç havzası ülkemizin pirinç üretiminin %30 unu karĢılamaktadır18. Kırsal ve kentsel bölgelerde atıkların su ortamlarına bırakılması ya da tarımda kullanılan kimyasal gübre, ilaçların suya karıĢmasıyla ortaya çıkan su kirliliği, yoksul grupların yeterli miktarda güvenli içme ve kullanma suyuna eriĢimi, Türkiye‟de yoksulluk-sürdürülebilirlik iliĢkisi çerçevesinde ele alınması gereken konuların baĢında gelmektedir. Türkiye‟de içme suyu için kullanılan yeraltı rezervlerinin önemli bir bölümü tüketilmiĢ ve içme suyu için gittikçe artan ölçüde yüzey suları kullanılmaya baĢlamıĢtır. Özellikle Trakya‟da sanayileĢme ile birlikte yeraltı suları seviyesi hızla düĢmektedir.19 18 M.Doğan Kantarcı,‟‟Tarım ve Orman Ürünlerini ĠĢleyen Sanayinin GeliĢtirilmesi Ġçin Ergene Nehri Havzasında Sulama Suyu Ġhtiyacı ve Sulama Suyunun Kaynakları Üzerine Bir Ġnceleme‟‟, TMMOB Makine Mühendisleri Odası Trakya‟nın Bugünü ve Geleceği Ġçin Trakya‟da SanayileĢme ve Çevre Sempozyumu II, 06-08 Kasım 1997, Bildiriler Kitabı, MMO Yayın No:202, Edirne, Eser matbaacılık, Kasım 1997, (95-111) 19 Metin Aydın,‟‟Tekirdağ Ġli Çevre Sorunları ve SanayileĢme‟‟,TMMOB Makine Mühendisleri Odası Trakya‟nın Bugünü ve Geleceği Ġçin Trakya‟da SanayileĢme ve Çevre Sempozyumu II 06-08 Kasım 1997 Bildiriler Kitabı, MMO Yayın No:202, Edirne, Eser Matbaacılık , Kasım 1997(185-192) 83 Yer altı su kaynaklarındaki ağır metal miktarları bilimsel tartıĢmaları aĢıp siyasal gündemin temel konusu haline gelmiĢtir. Örneğin Ġzmir Ġçme suyundaki arsenik miktarı tartıĢması 2008 yılının baĢından itibaren önemli bir tartıĢma konusu haline gelmiĢtir. Dolayısıyla, içme, kullanma ve sulama suyu gereksinimi her geçen gün artan Türkiye‟de ırmak, göl, deniz ve yeraltı sularının kirliliği ile ciddi biçimde mücadele edilmesi gerekmektedir. Su kaynaklarının kullanımına sosyal ve ekonomik yönden bağımlı çiftçiler ve balıkçılar gibi gruplar kirlenmeden daha fazla etkilenmektedir. Temiz ve kaliteli su kaynaklarının kirlenmesi ve su kalitesinin bozulması gıda sektörü gibi temel sektörlerin maliyetlerini arttırdığı gibi rekabet edebilirliğini de tehlikeye düĢürmektedir. Sulama sularındaki ağır metaller bitkisel üretim ile birlikte hayvancılık ve gıda sektörünü olumsuz etkilemektedir20. Deniz kaynakları açısından son derece zengin olan Türkiye, sanayi, deniz taĢımacılığı, kentleĢme ve turizmdeki geliĢmelerin verdiği zararlar nedeniyle bu kaynaklarını verimli kullanamamakta, balıkçılıkla uğraĢan kesim kirlenmeden olumsuz etkilenmekte, bir kısmı yoksullaĢmaktadır. „‟… Toplam su potansiyeli 8 milyar m3/yıl olan Meriç; Bulgaristan, Yunanistan ve Türkiye‟den beslenmektedir. Ülkemizde bu bölgede sulanabilir araziyi sulamaya Meriç‟in ülkemizdeki kolu olan Ergene yeterli değildir. Ana kolda ise Bulgaristan ve Yunanistan‟daki çevirmeler nedeniyle yeterli su bulunmamaktadır. Türkiye 1993 yılının yaz aylarında 1 903 904 ABD Doları bedel ödeyerek 15.866.000 m3 su Bulgaristan‟dan satın almak zorunda kalmıĢtır. 1934 tarihinde Yunanistan ile “Meriç-Evros Nehri‟nin Her Ġki Sahilinde Su Tesisatının Tanzimine Dair Türk-Erik Ġhtilafnamesi” imzalanmıĢtır. 1955 yılında Meriç‟te gerçekleĢtirilmeye baĢlayan ve 1960 yılında durdurulan Harza Projesi‟nin gerçekleĢtiren kısmı (Enez Kanalı) ülkemiz aleyhine sonuçlar doğurmuĢ; nehrin yatağının değiĢmesi ile toprak ve su kaybımız olmuĢ, nehirden beslenen Gala Gölü ekosistemi bozulmuĢ ve yılan balıkları yok denecek kadar azalmıĢtır. Istranca Dağları‟nın kuzeydoğu yamaçlarından Karadeniz‟e akan Rezve/Kocadere Türkiye‟den doğduktan sonra, Bulgaristan ile sınır oluĢturmakta, daha kuzeybatıda ise Türkiye‟den doğup Bulgaristan‟a geçen (Velika) Mutlu Dere yer almaktadır. Türkiye‟den kaynaklanan toplam su potansiyeli 0,1 milyar m3/yıl olan bu sulardan yöresi için içme suyu temininde yararlanılabileceğinden Bulgaristan ile su iliĢkilerinde gündeme gelebilecektir…‟‟21 20 Nuran Talu, Sürdürülebilir Kalkınma Durum Değrlendirme Raporu, Sürdürülebilir Kalkınmanın Sektörel Politikalara Entegrasyonu Projesi (TR 0402.11) AB.DPT,UNDP,CFCU, Yayını,Temmuz 2007 s.35 21 DPT, Dokuzuncu Kalkınma Planı,Toprak ve Su Kaynaklarının Kullanımı ve Yönetimi Özel Ġhtisas Komiyonu Raporu s.171, 78 nolu dipnot Çevrimci: http://ekutup.dpt.gov.tr/imalatsa/tastopra/oik671.pdf 15.07.2009 84 Ergene Nehrinin güney kısmında ki su kaynaklarının toplanması için yapılması gereken gölet ve barajlar yapılmıĢ olsaydı yıllarca yaĢadığımız sel baskınları ile Orta Trakya‟nın kuru step iklimine olumlu etkileri sağlamıĢ olurduk.22 Biyokütle enerjisine gerekli yatırımları yapabilseydik tarım kesimi özel iĢletmeleri her yıl gelir elde edecekleri ağaç ve ağaççıkları yok etmeden ekosistemin doğal döngüsüne kavuĢmasını sağlayabilirdik. Deniz trafiğinin arttığı Ege ve Karadeniz‟de bu bölgenin yabancısı yeni göçmen deniz canlıların ekosistem üzerindeki etkileri yeni bilimsel araĢtırmalara konu olmakta ve balık potansiyeli ve üretim kapasitesine etkilerinin boyutları bilinmemektedir. Bu konudaki çalıĢmaların sonuçları; GDO‟ların etkilerini de anlamamıza olanak sağlayacaktır. 2.2.2.3.Toprağın Bozulması Daha ilk çağlardan beri toprağın bozulması anlaĢılmıĢ olup, arkeolojik araĢtırmalar toprağın ilk insanlar tarafından bitki yetiĢtirmek amacıyla kullanılmasının milattan en az 8000 yıl önce baĢladığına iĢaret etmektedir. Toprak uzun süre herhangi bir ıslah iĢlemi ve madde ilavesi yapılmadan kullanılmıĢtır. Ġnsanların toprağa yaptığı ilk müdahale sulama, ikincisi gübrelemedir (M.Ö.4000). Ġlk ıslah iĢlemi ise teraslamadır (M.S.600). Günümüz koĢullarında toprak bitkisel üretim için hala vazgeçilmez bir yetiĢtirme ortamı olarak önemini sürdürmektedir23. Türkiye‟de toprak sorunlarının baĢında gerek ormansızlaĢma gerek yanlıĢ tarım teknikleri sonucunda oluĢan erozyon yer alır. Ayrıca, toprak çözümlemesi(analizi) yaptırmadan ve gereğinden fazla gübre kullanılması da toprak verimliliğinin azalmasına ve toprak yapısının bozulmasına yol açmakta, bitki örtüsüne de zarar vermektedir. 22 M.Doğan Kantarcı,‟‟Trakya‟da Bölgesl Planlamanın Temel Konuları‟‟TMMO Makine Mühendileri Odası, 21.Yüzyılın EĢiğinde Trakya‟da SanayileĢme ve Çevre Sempozyumu Kasım 1999 Bildiriler Kitabı,MMO Yayın No:240, Edirne,Eser matbaacılık , Nisan 2000 (11-13) 23 Metin Bahtiyar, Toprak, Tema Vakfı Yayını, s.24, Çevrimci: 27/06/2009 http://www.tema.org.tr/Sayfalar/CevreKutuphanesi/Pdf/Erozyon/ToprakNedir.pdf 85 Türkiye, toprak kirliliğinin ve bozulmasının yanı sıra, tarım topraklarının yerleĢim ya da sanayi alanı olarak tarım dıĢı amaçlarla kullanımı sorunuyla da karĢı karĢıyadır 24. Tarıma elveriĢli topraklar, uzun dönemli planlar yapılmaksızın, yerleĢim alanı, turistik tesis ya da sanayi bölgesi olarak kullanıma açılmıĢtır. Bu tür uygulamaların yol açtığı toprak bozulması sonucunda, geçimleri büyük ölçüde doğanın sunduklarına bağlı olan tarım kesimi çalıĢanları arasında yoksulluk artmaktadır25. 2.2.2.4.OrmansızlaĢma Özellikle 1950 yıllarından sonra tarımda makinalaĢma ve Kore krizinin hububat fiyatlarındaki artıĢı sonucunda mevcut meralar talan Ģeklinde tahrip edilmiĢ, büyük bir bölümü(yaklaĢık 12 Milyon hektar) önce iĢlenip tarla haline dönüĢtürülmüĢ, ancak birkaç yıl (organik maddelerce zengin olduğu dönemlerde) ürün alındıktan sonra ya iĢlenen ancak Ģiddetli derecede erozyona uğrayan ya da terk edilerek ürün vermeyen araziler sınıfına dahil edilmiĢtir. Tablo:2.2: ÇeĢitli Bitki Örtüleri Ġle Kaplı %16 Eğimli Bir Alanda Kaybolan Toprak Miktarı Ġle 17.5 cm‟lik Üst Katın Kaybı Ġçin Gerekli Süre. BĠTKĠ ÖRTÜSÜ KAYIP Kg/dekar/Yıl 17.5 CM‟NĠN KAYBI ĠÇĠN YIL ORMAN 0.5 500.000 ÇAYIR 25.0 10.000 MISIR-ARPA-ÜÇGÜL 6.950.0 36 MISIR 27.925.0 9 NADAS 47.750.0 5 Kaynak.(Tarman,1972 den Aktaran) Murat Altın, Mera-Erozyon ĠliĢkileri, Tema Yaynı,Çevrimci:http://www.tema.org.tr/Sayfalar/CevreKutuphanesi/Pdf/Tarim/EM_Ko nu6.pdf ,17/06/2009 Ülkemiz bu sorunu en acı biçimde yaĢayan memleketlerdendir. Orman ve mer‟alar, toprak koruyucu ve toprak ıslah edici bazı özellikleri nedeniyle ülke ve dünya topraklarının muhafazasında vazgeçilmez doğal kaynaklardır.26 24 Mergup Nurergin,‟‟SanyileĢmenin KentleĢme Üzerine Etkileri‟‟,(148-153), Cemil Cangir, Duygu Boyraz,‟‟Trakya‟da Arazilerin ĠĢletmeciliğine Yönelik Sorunlar ve Bölgesel Master Planlarının OluĢturulması AĢamasında Toprak Haritalarının Önemi‟‟, 21.Yüzyılın EĢiğinde;Trakya‟da SanayileĢme ve Çevre Sempozyumu III 11-13 Kasım 1999 Edirne Bildiriler Kitabı,TMMOB Makine Mühendisleri Odası,MMO Yayın No:240 Edirne, Eser Matbaacılık, Nisan 2000 (67-101) 26 Murat Altın, Mera- Erozyon ĠliĢkileri, Tema Vakfı Yayını, s.15 25 86 Orman alanlarının yasadıĢı yollarla tarıma açılması ve özellikle Akdeniz ve Ege bölgelerinde kentleĢme, turizm ve yazlık ev yapımı için kullanımı, toplam ağaç stokunun hızla azalmasına yol açmakta ve ormanla iç içe, ona muhtaç yaĢayan orman köylüleri üzerinde sosyal ve ekonomik baskı oluĢturmaktadır. Bunun sonucu göç olgusu hızlanmakta, sosyal sermayenin etkinliği azalmaktadır. 2.2.2.5.Katı Atıklar 2004 yılında belediyeler tarafından toplanan katı atık miktarı 25Milyon Ton olmuĢtur. 1994 yılında katı atık miktarı ise 17,8 Milyon Tondur.1994-2004 yılları arasında katı atık miktarındaki artıĢ %41dir. Ulusal bildirimde de belirtildiği gibi bu atıkların %47.3ü belediye çöplüklerinde %28 düzenli depolama alanlarında %15.3ü büyükĢehir belediyeleri çöplüklerinde,%3.2si baĢka belediyeler ait çöplüklerde,%1.7si gömülerek,%1.4ü kompostlaĢtırma tesislerinde bertaraf edilmiĢ,%0,6 sı da derelere ve göllere dökülmüĢtür27. Kaba bir hesapla 150 000ton katı atık nehir, dere ve göllere boĢaltılmıĢtır. Türkiye‟de üretim ve tüketim sonucunda oluĢan atıkların uygun koĢullar altında biriktirilmesi, taĢınması ve zararsız hale getirilmesi görevi yerel yönetimlere bırakılmıĢtır. Buna karĢılık, bu iĢin masraflı oluĢu özellikle kentsel bölgelerde katı atıklardan kaynaklanan sorunları artırmıĢtır. Uygun koĢullar altında biriktirilmeyen katı atıklar birçok hastalık taĢıyıcı canlı organizma için uygun bir geliĢme ortamı oluĢturmaktadır. Ayrıca, bu maddelerin depolanmaları sırasında yangın ve patlama görülme olasılığı da hayli yüksektir. Kentsel kesimdeki bu tür bir kirlenme de yoksulları daha fazla tehdit etmektedir. 2.2.2.6.Sulak Alan Tahribatı ve Koruma Alanları 2.2.2.6.1.Dere Kenarlarında Bitki Örtüsü GeliĢimi Akarsular tarafından taĢınarak yatağın kenarında oluĢturulan kum ve çamur yığınları üzerindeki bitki örtüsü geliĢimi dereler ve ırmaklar akarken genellikle bir kıyıyı aĢındırır ve buradan kopardıkları toprak parçalarını karĢı kıyıda bir yere yığarlar. 27 T.C ÇOB., T.C BirleĢmiĢ Milletler Ġklim DeğiĢikliği Çerçeve SözleĢmesi Kapsamında;Ġklim DeğiĢikliği Birinci Ulusal Bildirimi,Editör:Günay Apak, Bahar Ubay, Baskı: www.rituelajans.com , Ocak 2007, s.54 Çevrimci: http://www.iklim.çevreorman.gov.tr , http://www.iklimnet.org , 25/08/2009 87 Yeterli toprak bulunan ve fazla miktarda nem içeren ve yukarıda açıklandığı Ģekilde oluĢan ortamlarda vejetasyon bundan önceki süksesyonlarda olduğu gibi, söğüt (Salix) ve belki de kavak (Populus) türleri gibi, yaĢ kum yığınları üzerinde yetiĢebilen odunsu türler ile oluĢumuna baĢlayacaktır. Bu türlerin tohumları uzak mesafelerden rüzgâr veya akarsular ile taĢınabilirler. Bundan sonra ağaçlar büyür, yaprak alanları geniĢler ve çoğalır. Bunun sonucu olarak da habitat, bitkilerin su ihtiyacını karĢılayamaz bir durum alır. Çünkü bu türler ortamın suyunu çabuk tüketirler. Bu Ģartlar karĢısında daha zayıf durumda olan ağaçlar ölür veya bütün ağaçların bir kısmı yaprak üretimini durdurarak yeni Ģartlara uymaya çalıĢırlar. Sonunda bu alanlar üzerindeki gölge azalır ve buralarda buğdaygil yem bitkileri ile beraber diğer çayır ve mera bitkileri de yetiĢmeye baĢlar. YerleĢen bitkiler bir süre yaĢamlarını bu ağaçların gölgesinde devam ettirirler. Zamanla alana sonradan gelen çayır-mera bitkileri hızla çoğalarak çevreyi ağaçların yaĢayamayacakları kadar kur turlar 2.2.2.6.2.Nehir Ağzı (Delta) ve Deniz Kıyısında Bitki Örtüsü GeliĢimi „‟…Nehir ağzı terimi, bir nehrin ağzını, ya da tuzluluğu açık denizden daha az, deniz suyuyla tatlı su arasında bir değerde olan körfezi ifade eder. Buralardaki kumluk alanlar ile kurak yerlerdeki kumullar üzerinde de çevre Ģartlarına uyan bitki örtüsü geliĢimi sonucu o bölgenin iklim ve toprak Ģartlarına uyan bir klimaks vejetasyon teĢekkül eder. Nehir ağızlarının özellikle ılıman ve arktik bölgeleri, yıl boyunca sıcaklık, tuzluluk ve baĢka fiziksel özellikler bakımından belirgin değiĢimlere uğrar. Burada yaĢamını sürdüren estüarin (açık denizlerle bağlantısı olan kapalı kıyı suları veya özel jeomorfolojik kıyı Ģekillerinden birinin içindeki durgun su yüzeyleri) organizmaların, bu değiĢimlere karĢı geniĢ hoĢgörüye sahip olmaları nedeniyle nehir ağzı suları yeryüzünde doğal olarak bulunan en verimli alanlardır. Genellikle buralar komĢu deniz ve yukarı doğru uzanan nehir yataklarından daha yüksek bir verimliliğe sahiptirler. Yüksek verimlilik düzeyi besin maddelerinin hızlı dolaĢımından kaynaklanır. Bu dolaĢım artıkları uzaklaĢtıran gel-git vb. hareketler ve geniĢ bir fotosentez yüzeyi oluĢturan çeĢitli bitkilerle sağlanır. Bu bitkiler, çamurun içinde, kum, taĢ ve öteki sert yüzeylerde bulunan fitoplankton algler, tabana tutunarak yaĢayan iri algler, bataklık bitkileri ve deniz otu (Zostera)‟dur. Nehir ağzı ve bataklıklar dünyada insanlarca tehdit edilen ekolojik alanlar listesinin baĢ kısımlarında yer alır. Buralar, bir zamanlar atık maddelerin biriktirildiği değersiz alanlar olarak kabul edilmiĢtir. Hatta bu alanların büyük bir bölümü geri getirilemez biçimde kurutulmuĢ, doldurulmuĢ ve yerleĢme alanlarına ya da endüstri bölgelerine dönüĢtürülmüĢtür. Ġnsanlar, nehir ağızlarının, atık maddeler, termal ve petrolle kirletilmesinin önlenmesine büyük önem vermeye baĢlamıĢlar ve doğal durumlarının 88 korunmasının en kazançlı yol olduğunu yeni yeni anlamaya ve bilimsel düzeyde değerlendirmeye baĢlamıĢlardır…‟‟28 Deniz seviyesi yükselmesinin en kolay ölçümlenebilen etkisi kıyı alanlarının sellere maruz kalmasıdır. Maryland Üniversitesi Maryland‟s Center for Environmental Sciences ve Donald F. Boesch, deniz seviyesindeki her milimetre artıĢının kıyı Ģeridini ortalama 1,5 metre geriye çektiğini tahmin ediyorlar. Buna göre, deniz seviyesi 1 metre yükselirse kıyı Ģeridi 1.500 metre veya yaklaĢık bir mil geri çekilecektir. Deniz seviyesindeki bir metrelik yükseliĢ ile ġangay‟ın üçte biri sular altında kalacaktır. Özellikle Asya‟nın pirinç yetiĢen taĢkın yatakları ve deltaları çok zarar görecektir. Dünya Bankası‟nın bir analizine göre, BangladeĢ pirinç üretiminin (140 milyon insanının temel gıda maddesi) yarısını kaybederek en ağır darbeyi alacaktır. ġu andaki pirinç fiyatlarına göre, bu BangladeĢ‟e 3,2 milyar USD‟a mal olacaktır. Asya‟nın yoğun nüfuslu nehir vadilerinde yaĢayan sakinler zaten kalabalık olan iç bölgelere gitmeye zorlanacaklardır. Yükselen deniz seviyeleri BangladeĢ, Çin, Hindistan, Endonezya, Filipinler ve Vietnam‟da milyonlarca kiĢinin iklim mültecisi olmasına yol açacaktır. Sulak alanlar, özellikleri ve barındırdıkları canlıların zenginliği yönünden ekolojik dengenin sürekliliğinde büyük öneme sahiptir ve Türkiye bu bakımdan Asya, Avrupa ve Afrika arasında doğal bir köprü görevi görmektedir. Buna karĢılık, sulak alanlar Türkiye‟de genellikle "bataklık" gibi görülmekte, kuralsız ve son derece hızlı yapılaĢmanın etkisiyle sazlıklar kesilmekte ve yakılmaktadır. Fabrikaların atıklarını hiçbir denetim olmadan sulak alanlara boĢaltması ve çiftçilerin aĢırı su çekmesi, Türkiye‟nin dünya çapında önemli sulak alanlarını gittikçe azaltmakta, birçok su kuĢunu ve diğer sulak alan canlısını soyunun tükenmesi tehlikesi ile kaĢı karĢıya bırakmaktadır. Sulak alanlardan yararlanan yoksul kesim ise bu durumdan fazlasıyla zarar görmektedir. 28 Murat Altın, Mera- Erozyon ĠliĢkileri, Tema Vakfı Yayını ,s.7 89 2.2.2.7.Enerji Politikaları Artan enerji üretim ve tüketiminin çevreye verdiği zararlardan ötürü çevre ve enerji politikalarınıın birbiriyle bütünleĢtirilmesi çok önemlidir. Türkiye, enerjisini büyük oranda konvansiyonel (petrol, kömür, doğal gaz vb.) ve hidrolik enerji kaynaklarından sağlamakta, öte yandan temiz enerji kaynaklarından istenen ölçüde yararlanamamaktadır. Ayrıca, büyük ölçekli hidrolik enerji yatırımlarının, su kaynakları üzerindeki olumsuz etkilerinin yanı sıra, kuruldukları bölgelerdeki doğayı ve kültürel mirası yok ettikleri de göz önünde bulundurulmalıdır. Türkiye‟nin enerji politikalarıyla yoksulluk arasındaki iliĢki açısından önemli olan konu, termik santral ve özellikle büyük baraj yapım yerlerinin seçiminde, bu seçimden etkilenecek kesimlerin uğrayabileceği zararın ne ölçüde dikkate alındığıdır. Bu tür hususlar "Çevresel Etki Değerlendirmesi" (ÇED) sürecinde göz önünde bulundurulmakla birlikte, katılımcı mekanizmalar istenen etkinlikte iĢlemediği için, bu sürecin sözü edilen konularda her zaman duyarlı olmadığı ileri sürülebilir. 2.2.3.Yoksulluk Göstergeleri Yoksulluk kavramı literatürde bir neden değil, sonuç olarak tartıĢılmaktadır. “Göreli” olmak zorundadır. Tüm bireyleri eĢit koĢullarda yoksul bir toplumda baĢka toplumlardan göreli olarak daha yoksul olan topluluklar olsa bile, o toplumun yoksulluğundan söz edilemez. Antropolojik olarak yoksulluk, bir toplum ya da topluluğun üretmiĢ oldukları toplumsal değerlerin azlığı veya çokluğu ile değil, o değerin topluluğu oluĢturan bireyler arasındaki eĢitsiz dağılımı halinde söz konusu edilebilir. Bu nedenle yoksulluk kavramı gelir dağılımının eĢitsizliği halinin sonucu olarak kabul edilmektedir29. Yoksulluk kavramının uluslararası platformlarda özgün ve evrensel bir sorun olarak tartıĢılmasında Dünya Bankası‟nca hazırlanan 1990 yılı Dünya Kalkınma Raporu‟nun ana temasını yoksulluğun oluĢturması bir dönüm noktası olup, çalıĢmalara yeni bir ivme kazandırmıĢtır. 29 DPT, Sekizinci BeĢ Yıllık Kalkınma Planı, Gelir Dağılımının ĠyileĢtirilmesi ve Yoksullukla Mücadele ÖĠK Raporu, s.103 90 Klasik iktisat teorisi, piyasa koĢullarına herhangi bir müdahalede bulunulmadığı takdirde, piyasanın zaman içinde denge durumuna geleceğini, bu yolla tam istihdamın sağlanarak zımnen yoksulluğun ortadan kalkacağını kabul eder. Yoksulluk klasik iktisat teorisinin konuları içinde yer almaz. Adam Smith‟e göre insanlar eĢit fırsat ve seçeneklere sahiptir ve onların fırsat ve seçeneklerini çeĢitlendirme haklarını kullanması gerekir. Smith bu bağlamda “topluluk içinde var olmaktan utanmaksızın” diğer insanlarla bir arada bulunarak onlarla bütünleĢmekten söz eder. Kendinden ve çevresinden utanacak durumda olmak ise yoksulluk düzeyinin zımni sınırı olarak görülmektedir. Adam Smith tarafından zımnen geliĢtirilmiĢ olan bu tanım günümüz yoksulluk tanımları içinde “subjektif yoksulluk” olarak büyük ölçüde yeniden vücut bulmaktadır. Bu genel değerlendirmeye göre “subjektif yoksullar” kendilerini “yoksul” olarak tanımlayanlardır. Bu noktada temel kriter ne gelir, ne de toplumsal fırsatlardan yararlanma düzeyi değildir. Kriter, yapamadıkları ya da eriĢemedikleri nedeniyle kendinden veya çevresinden utanma sınırında olmakla ilgilidir, tamamen subjektiftir, bireye özeldir.30 Yoksulluğun küreselleĢmiĢ bilgi üretme kanalları kullanılarak ölçülebilmesi ise öznel değil, nesnel kriterlerin oluĢturulmasını da zorunlu hale getirmiĢtir. Bu bağlamda kiĢi baĢına tüketilen kalori düzeyine bağlı31 “mutlak yoksulluk” (absolute poverty) kavramı önemli bir göstergedir. Dünya Bankası‟nın 1990‟daki çalıĢmasında bu tanım Ģu Ģekildedir. Hesaplama bir insanın hayatta kalabilmesi için gerekli minimum kalori miktarı olan 2400 k/cal hesaplamasına dayanılarak (tıbben; normal bir eriĢkinin yeterli kalori alabilmesi için gerekli kalori 2800-3000, ağır iĢlerde çalıĢanlar için ise iĢin niteliğine göre 32003800 k/cal ihtiyacı esas alınmaktadır) geliĢtirilmiĢtir. Bu noktadan hareketle günlük geliri 2400 k/cal besini almaya yetmeyen insanlar Dünya Bankasınca “mutlak yoksul” olarak tanımlanmıĢtır. Yoksulluğun evrenselliği ve satın alma paritelerinin farklılıkları da düĢünülerek, ortalama bir hesaplama yöntemi ile mutlak yoksulluk sınırı az geliĢmiĢ ülkeler için 30 DPT, Sekizinci BeĢ Yıllık Kalkınma Planı, Gelir Dağılımının ĠyileĢtirilmesi ve Yoksullukla Mücadele ÖĠK Raporu, s.103 31 Akın Ġlkin, Kalkınma ve Sanayi Ekonomisi, s.7 91 kiĢi baĢına günde 1USD kabul edilirken, Latin Amerika ve Karaibler için bu sınır 2USD, Türkiye‟nin de dahil edildiği Doğu Avrupa ülkelerinin de içinde bulunduğu grup için 4USD, geliĢmiĢ sanayi ülkeleri için 14.40USD olarak belirlenmiĢtir. Dünya Bankası‟nca hesaplanan bu parasal değerler Dünya Bankası‟nın metodolojisi çerçevesinde düĢünülmelidir. Asgari kalori miktarına bağlı mutlak yoksulluk sınırı hesaplanırken metodoloji içerisinde kabul edilen varsayımlar çeĢitlendikçe mutlak yoksulluk sınırı da değiĢmektedir32. FAO (BirleĢmiĢ Milletler Gıda ve Tarım TeĢkilatı) ve WHO (BirleĢmiĢ Milletler Dünya Sağlık TeĢkilatı), Dünya Bankası‟nca saptanmıĢ olan “mutlak yoksulluk” ölçüsünü (ki aynı tanım gelir yoksulluğu “income poverty” olarak da adlandırılmaktadır) esas alarak, yoksulluğun yoğunluğunu ölçmek amacıyla yeni bir tanım geliĢtirmiĢtir. Bu kritere göre gelirinin tamamını harcadığı halde, mutlak yoksulluk kriterinde esas alınan günlük kalori miktarının yalnızca %80‟ini karĢılayabilenler “ultra yoksul” olarak tanımlanmaktadır. Dünyada bu durumda olanlara iliĢkin sayısal bilgi verilmemekle birlikte WHO ikinci bir kriter daha geliĢtirerek süre belirlemektedir. WHO‟ın belirlemesine göre ultra yoksulların yoksulluk durumlarının beĢ yıldan daha fazla sürmesi halinde onların durumlarının düzeltilmesinin olanaksız olduğu savunularak bu kategoridekileri “kronik yoksul” olarak tanımlanmaktadır. Ultra yoksulluk tanımının eĢ anlamlısı olarak Dünya Bankası‟nca “olağanüstü yoksulluk” tanımı yapılmaktadır. Bu tanıma göre 1985 yılı satın alma gücü paritelerine göre kiĢi baĢına yıllık 270USD‟ın altında geliri olanlar olağanüstü yoksullar (extremely poor) olarak sınıflanmıĢtır. Günlük 0.74USD gelire sahip bu olağanüstü yoksulların sayısı ise 633 milyon kiĢi olarak belirtilmiĢtir.33 „‟…Doğrudan yoksulluğu konu almıyor olsa da, Gunnar Myrdal‟ın literatüre kazandırdığı “dip sınıf” (under class) kavramı genelde ırksal özelliklere bağlantılı olarak yoksulluğun kronikleĢmesi ve derinleĢmesi olgusundan söz etmekteydi. 1980‟lerden sonra “dip sınıf” üzerinde yoğunlaĢan tartıĢmalara göre dip sınıfın temel özelliği, niteliksiz iĢgücünün, iĢgücü piyasası dıĢına atılması; kronik iĢsizlik, yoksulluk ve toplumsal dezavantajlı gruplara dahil olma olarak belirlenmiĢtir. ABD örneğinde yürütülen tartıĢmalar, dip sınıfın temel ögeleri arasına siyah olmak, farklı ırk mensubu olmayı özel olarak katmaktadır. ABD‟de 32 DPT, Sekizinci BeĢ Yıllık Kalkınma Planı, Gelir Dağılımının ĠyileĢtirilmesi ve Yoksullukla Mücadele ÖĠK Raporu, s.104 33 DPT, Sekizinci BeĢ Yıllık Kalkınma Planı, Gelir Dağılımının ĠyileĢtirilmesi ve Yoksullukla Mücadele ÖĠK Raporu, s.106 92 yaĢanmakta olan yoksulluğun boyutlarının inanılmaz artıĢı, zencilerin yanı sıra beyazların da dip sınıf kavramı içinde değerlendirilmesinin gereğine iliĢkin öncül tartıĢmaların baĢlamasına neden olmuĢtur. Hartigan‟a (1987) göre dip sınıf ırklardan bağımsız, iĢsizleĢme süreci ile artan kronik yoksulluğu tanımlamaktadır. Bu yeni grup, ya da yeni toplumsal sınıf, toplumsal sınıf kategorilerinin hiçbirine dahil edilemez, çünkü, mevcut statülerin korunması telaĢına düĢmüĢ tüm sınıflar tarafından dıĢlanmaktadırlar…‟‟34 Bu politikaları uluslararası boyutta karĢılaĢtırmak ancak ülkelerin Ġnsani kalkınmıĢlık düzeylerinin karĢılaĢtırması ile yapılmaktadır35. Yoksul olan ülkelerin kiĢi baĢına Gayri Safi Yurtiçi Hasıla (GSYĠH), beklenen ömür, bebek ölüm hızları, nüfus artıĢları gibi sosyo-ekonomik göstergeleri, o ülkelerin geliĢmiĢlik düzeylerini diğer ülkelerle karĢılaĢtırmada en belirgin ölçütlerdir. Bu ölçütlere UNDP 1990 yılı Ġnsani GeliĢme Raporu‟nda yer verilmektedir. „‟…UNDP 1999 yılı Dünya Ġnsani GeliĢme Raporu ile sanayileĢmiĢ, geliĢmekte olan ve azgeliĢmiĢ sınıflamalarına sahip ülkelerin insana yaptıkları yatırım harcamalarını değerlendirilerek “insani geliĢme endeksi”ni oluĢturulmuĢtur. Beklenen ömür, eğitim alma durumu ve kiĢi baĢına Satınalma gücü Paritesi ile düzeltilmiĢ gerçek Gayri Safi Yurtiçi Hasıla (GSYĠH) gibi üç temel göstergeden yola çıkılarak oluĢturulan endeks uluslararası karĢılaĢtırmalar açısından önemli bir veri tabanı oluĢturmaktadır. Türkiye bu göstergelerle 1999 yılı verilerine göre 174 ülke arasında 86. sırada yer almaktadır. 174 ülkeden 45‟i yüksek, 94‟ü orta, 35‟i ise düĢük düzeyde insani geliĢmeye sahiptir. Yine bu 174 ülke, kiĢi baĢına gerçek GSYĠH yönünden incelendiğinde, en düĢük kiĢi baĢına gelire sahip ülke olan Sierra Leone‟de kiĢi baĢına 410USD düĢerken, en yüksek gelirli Lüksemburg‟da bu rakam 30,863USD‟dır…‟‟36 1948 yılında BirleĢmiĢ Milletler tarafından kabul edilen Ġnsan Hakları Evrensel Beyannamesi dört temel insani özgürlüğü (düĢünce, görüĢ, ifade ve inanç) kapsamakta ve yoksulluğu da ekonomik, sosyal ve kültürel haklar ve fırsat eĢitliği hakkı çerçevesinde değerlendirmektedir. Bu doğrultuda sivil toplum üyesi herkesin sosyal güvenliğe hakkı olduğunu, milli çaba ve uluslar arası iĢbirliği ile onuru için ve kendi kiĢiliğini geliĢtirmek üzere ekonomik, sosyal ve kültürel hakları olduğunu dile getirmektedir. Herkesin çalıĢma hakkı vardır, iĢini serbestçe seçebilir, eĢit emeğe eĢit ücret ve iĢsizliğe karĢı güvence verilmelidir. Herkesin sağlık ve gönenci için beslenme, giyim, konut, sağlık bakımı ve gerekli sosyal hizmetleri içeren bir yaĢam standardını tutturması hakkıdır. 34 DPT, Sekizinci BeĢ Yıllık Kalkınma Planı, Gelir Dağılımının ĠyileĢtirilmesi ve Yoksullukla Mücadele ÖĠK Raporu, s.107 35 Yalçın Acar;Ġktisadi Büyüme ve Büyüme Teorileri, s.121 36 DPT, Sekizinci BeĢ Yıllık Kalkınma Planı, Gelir Dağılımının ĠyileĢtirilmesi ve Yoksullukla Mücadele ÖĠK Raporu, s.109 93 Zorunlu ya da serbest herkesin en azından ilk ve temel aĢamalarda öğrenim hakkı vardır. Tüm bu haklar bölünemez, devredilemez ve evrenseldir. Uluslararası Ekonomik Sosyal ve Kültürel Haklar SözleĢmesi 16 Aralık 1996‟da BirleĢmiĢ Milletler Genel Kurulu‟nun aldığı kararla imzaya açılmıĢtır. AnlaĢma yasal bir belgedir. Bu sözleĢme Ġnsan Hakları Evrensel Beyannamesi‟nde tanımlanan ekonomik, sosyal ve kültürel hakları ayrıntılarıyla kanunlaĢtırmakta ve önemli uluslararası yasal hükümler içermektedir. Söz konusu hükümler, adil ve uygun koĢullarda çalıĢma hakkını, sosyal korunmayı, uygun yaĢam standardını, beden ve ruh sağlığı açısından eriĢilebilecek en yüksek düzeyi, eğitim, kültürel özgürlük ve bilimsel ilerlemeden yararlanabilmeyi içermektedir. Belgeyi 1998 yılında 137 ülke imzalamıĢtır. ABD henüz taraf olmamıĢtır. BirleĢmiĢ Milletler Genel Kurulu‟nun 1969‟da kabul ettiği Sosyal Ġlerleme ve GeliĢme Beyannamesi, 1986‟da GeliĢme Hakkı Beyannamesi haline getirerek geliĢme hakkını yalnız insan hakkı olarak kabul etmekle kalmayıp, çeĢitli boyutlarıyla irdelemiĢtir. Buna göre, geliĢme, ekonomik, sosyal, kültürel ve siyasal kapsamlı bir süreçtir ve tüm nüfusun ve her bireyin refahının sürekli iyileĢtirilmesini amaçlamaktadır. Tüm insanların birey ve toplum olarak geliĢmeye hakları vardır. Devletler geliĢme hakkının geliĢmesi için her türlü önlemi almalıdır ve temel kaynaklara eğitim, sağlık hizmetleri, gıda, konut, iĢ ve eĢit gelir dağılımına eriĢim için fırsat eĢitliği sağlamalıdır. Her türlü sosyal adaletsizliği gidermek amacıyla gereken sosyal ve ekonomik reform yapılmalıdır. Böylelikle, Ġnsan Hakları Evrensel Beyannamesi; Uluslararası Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar SözleĢmesi; Sosyal Ġlerleme Beyannamesi ve GeliĢme Hakkı Beyannamesi hepsi birden insani geliĢme hakkının yasal çerçevesini oluĢturmaktadırlar. Dünya Bankası ve BirleĢmiĢ Milletler Kalkınma Programı Ġnsani GeliĢme Raporlarından alınan veriler yoksulluğun artıĢ hızının kalkınmakta olan ülkelerin nüfus artıĢ oranları ile (%1,8) ile baĢabaĢ olduğunu göstermektedir. Türkiye‟de "mutlak yoksul" olarak sınıflandırılabileceklerin sayısı fazla olmamakla birlikte, gelir dağılımı aĢırı derecede bozuktur ve dolayısıyla "göreli yoksulluk" önemli bir sorun oluĢturmaktadır. 94 (A) 2008 yılında Türkiye‟de fertlerin yaklaĢık % 0,54‟ü yani 374 bin kiĢi sadece gıda harcamalarını içeren açlık sınırının, % 17,11‟i yani 11 933 bin kiĢi ise gıda ve gıda dıĢı harcamaları içeren yoksulluk sınırının altında yaĢamaktadır. KiĢi baĢı günlük harcaması, satın alma gücü paritesine göre 1 USDoların altında kalan fert bulunmamaktadır. Buna karĢın satın alma gücü paritesine göre kiĢi baĢı günlük 2,15 USDolar olarak tanımlanan yoksulluk sınırı altında bulunan fert oranı %0,47, yoksulluk sınırı 4,3USDolar olduğunda yoksul fert oranı ise % 6,83 olarak tahmin edilmiĢtir. 2007 yılında % 0,48 olarak tahmin edilen açlık sınırının altında yaĢayan fert oranı 2008 yılında % 0,54‟e yükselmiĢ, yoksul fert oranı ise % 17,79‟dan % 17,11'e düĢmüĢtür. 2008 yılında, 4 kiĢilik hanenin aylık açlık sınırı 275 YTL, aylık yoksulluk sınırı ise 767 YTL olarak tahmin edilmiĢtir. 2008 yılında hane halkı büyüklüğü 3 veya 4 kiĢi olan hanelerde bulunan fertlerin yoksulluk oranı % 8,48 olurken, 7 ve daha fazla olan hanelerde fertlerin yoksulluk oranı % 38,20 olarak hesaplanmıĢtır. 7 ve daha fazla kiĢiden oluĢan hanelerden kentsel yerlerde oturanlar için yoksulluk riski % 26,95 iken kırsal yerlerde bu oran % 54,03‟dür. Hane halkı türüne göre çocuklu çekirdek ailede bulunan fertlerin yoksulluk oranı % 15,42 olurken, çocuksuz çekirdek ailelerdeki fertlerde bu oran % 8,76‟ya düĢmektedir. Ataerkil veya geniĢ ailelerdeki fertler için yoksulluk oranı ise % 21,79 olarak tahmin edilmiĢtir. Kentsel yerlerde çocuklu çekirdek ailede yaĢayan fertlerin yoksulluk riski % 9,14 iken kırsal yerlerde bu oran % 33,77‟dir. 2008 yılında ücretlimaaĢlı çalıĢanlarda yoksulluk oranı % 5,93 iken, yevmiyeli çalıĢanlarda bu oran % 28,56, iĢverenlerde % 1,87, kendi hesabına çalıĢanlarda % 24,10 ve ücretsiz aile iĢçisi olanlarda ise % 32,03 olmuĢtur. Sanayi sektöründe çalıĢanlarda 2008 yılında yoksulluk oranı % 9,71 olarak hesaplanırken, bu oran hizmet sektöründe çalıĢanlarda % 6,82 olmuĢtur. 2008 yılında ekonomik olarak aktif olmayan fertlerin yoksulluk oranı % 13,73 iken, iĢ arayan fertlerin yoksulluk oranı % 17,78‟dir. 2008 yılında okur-yazar olmayanlarda yoksulluk oranı % 39,59 olurken, ilkokul mezunlarında bu oran % 13,44, lise ve dengi meslek okulları mezunlarında % 5,64, 95 yüksekokul, fakülte ve üstü mezuniyete sahip fertlerde % 0,71 olmuĢtur. Ġlköğretime baĢlamamıĢ olan 6 yaĢından küçük çocukların yoksulluk riski ise % 22,53‟tür.37 Tablo:2.3: Yüzde 20‟lik Grupların gelirden aldığı paylar, 2004-2005 Yüzde 20'lik gruplar Türkiye Kır Kent 2004 2005 2004 2005 2004 2005 Toplam 100.0 100.0 100.0 100.0 100.0 100.0 Birinci yüzde 20(1) 6.0 6.1 6.4 6.4 6.3 6.1 Ġkinci yüzde 20 10.7 11.1 10.8 11.5 11.2 11.3 Üçüncü yüzde 20 15.2 15.8 15.2 16.0 15.8 15.9 Dördüncü yüzde 20 21.9 22.6 21.4 22.6 22.7 22.6 BeĢinci yüzde 20(2) 46.2 44.4 46.1 43.5 43.9 44.2 Gini Katsayısı 0.40 0.38 (1) Toplam gelirden en az pay alan grup (2) Toplam gelirden en fazla pay alan grup 0.39 0.37 0.37 0.38 Kaynak: TUĠK;2005 Gelir Dağılımı Sonuçları, Haber Bülteni, Sayı,207, (Çevrimiçi): 25/Aralık/2006, http://www.tuik.gov.tr/PreHaberBultenleri.do?id=4151 (B)Hane halkı Bütçe araĢtırması Sonuçlarına göre 2005 yılında, hane halkı kullanılabilir gelrine göre oluĢturulan %20‟lik hane halkı guruplarından birinci gurptaki hane halklarının aldığı pay %6,1 iken ,beĢinci gurupta bulunan hane halklarının aldığı pay%44,4 tür. BeĢinci %20‟lik gurubun payının birinci %20‟lik gurubun payına oranını veren S80/S20 eĢitsizlik ölçüsü 7,3 kat olarak hesaplanmıĢtır. Bu oran 2004 yılında 7,7 olarak gerçekleĢmiĢtir. Gelir dağılımı eĢitsizliği ölçülerinden olan Gini Katsayısı, Türkiye geneli için 0,38, kentsel yerleĢim alanları için 0,37 ve kırsal yerleĢim yerleri için ise 0,38 olarak hesaplanmıĢtır. 37 TUĠK,2008 Yoksulluk ÇalıĢması sonuçları Haber bülteni, s.205, Aralık 2009 96 Sıfıra yaklaĢtığında gelir dağılımında eĢitliği, 1‟e yaklaĢtıkça bozuk bir gelir dağılımını ifade eden Gini Katsayısı, 2004 yılı için sırasıyla Türkiye, kentsel ve kırsal alanlar için 0,40, 0,39, 037 olarak gerçekleĢmiĢtir38. (C) Ölçüt olarak kiĢi baĢına minimum besin değerine ulaĢmak alındığında, hem kent ile kır hem de bölgeler arasında farklılıklar gözlenmektedir. 1994 sonrasında gelir dağılımına iliĢkin bir çalıĢma yapılmamıĢ olduğundan, gelir dağılımı ve yoksulluk açısından Türkiye‟nin günümüzde hangi noktaya geldiği konusunda bilgi bulunmamaktadır. Beslenme-sağlık iliĢkisi irdelendiğinde, büyük bir kısmının yoksullukla ilintili olabileceği düĢünülen beslenme sorunları gözlenmektedir. Halkın bir kesiminin temel gıdası olan ve dengeli beslenme için önem taĢıyan besin maddelerini satın almasında yaĢanan zorlukların, toplumun karĢısına sağlık sorunu olarak yeni maliyetlerle çıkması kaçınılmazdır. Türkiye‟de eğitim ve sağlığın durumu da yoksulluğa iliĢkin ek bilgiler sağlamaktadır. Her ne kadar 1992 yılından baĢlayarak temel eğitim ve sağlık konusunda önemli geliĢmeler kaydedilmiĢse de, aĢağıda sıralanan göstergeler açısından Türkiye benzer ekonomik geliĢme düzeyindeki ülkelerin gerisindedir. Avrupa ortalamalarıyla arasındaki fark ise çok daha büyüktür. 1- Doğumda yaĢam beklentisi 69 yıldır. 2-Çocuk ölüm oranı binde 35‟tir. 3- Altı yaĢ altındaki çocuklar arasında yeterli beslenememe oranı % 10 dolayındadır. 4- Doğumda tıbbi yardım almayanların oranı % 20 dolayındadır. 5-Türkiye‟de, en azından bir kısmı gereken müdahaleler yapılmadığı için önlenemeyen 3 ile 7 milyon arasında özürlü bulunduğu tahmin edilmektedir. Bunların önemli bir bölümü gerekli desteği (eğitim, sağlık, çalıĢma olanakları vb.) alamamaktadır. 6- Sağlığa harcanan toplam kaynak GSMH‟nin % 3,5‟i dolayındadır. 7- Eğitime harcanan toplam kaynak GSMH‟nin % 2,5‟i dolayındadır. 8-Okuma yazma bilmeyenlerin oran› % 16‟dır; bu oran kadınlarda % 25‟e yükselmektedir. 38 TUĠK, 2005Gelir Dağılımı Sonuçları, Haber Bülteni, Sayı:207,(Çevrimiçi):25.12.2009 http://www.tuik.gov.tr/PreHaberBultenleri.do?id=4151 97 ġekil:2.4: Türkiye Gelir Dağılımı Sonuçları Lorenz eğrisi (Kullanılabilir hanehalkı gelirine göre), Türkiye Birikimli gelir yüzdeleri 100 90 100,0 2004 80 70 60 50 40 30 20 10 0 2005 55,6 33,0 17,2 0,0 0 6,1 53,8 31,9 16,7 6,0 20 40 60 80 100 Birikimli hanehalkı yüzdesi Kaynak:TUĠK;2005 Gelir Dağılımı Sonuçları, Haber Bülteni, Sayı,207,(Çevrimiçi):25.12.2009 http://www.tuik.gov.tr/PreHaberBultenleri.do?id=4151 1997 verilerinin kullanıldığı 2000 yılı Ġnsani GeliĢme Endeksi‟ne göre, Türkiye 174 ülke arasında 86. sırada yer almaktadır. UNDP‟nin Ġnsani GeliĢme Raporu‟nda geliĢmiĢlik açısından ciddi bölgesel farklar bulunduğu da belirtilmektedir. Gene aynı raporda yer alan Toplumsal Cinsiyet Güçlendirme Ölçüsü ile Toplumsal Cinsiyete Bağlı GeliĢme Endeksi, cinsiyetten kaynaklanan eĢitsizliğin de yüksek boyutlarda olduğunu göstermektedir. iĢlevsel gelir dağılımına bakıldığında ise, 1980‟ler sonrasında iĢçi üretkenliğinin (toplam katma değer/ortalama iĢçi sayısı) düzenli bir biçimde yükselmesine karĢın, gerçek iĢçi ücretlerinin üretkenlikteki artıĢa koĢut olarak artmadığı ve büyük ölçüde sabit kaldığı gözlenmektedir. Özellikle son ekonomik krizle birlikte iĢsizlik oranlarında önemli artıĢlar görülmektedir. ĠĢsizlik oranının % 10 dolayına ulaĢmıĢ olmasının, hem kısa hem de uzun dönemde toplumsal etkiler doğuracağı ve yoksulluğu arttıracağı tahmin edilmektedir. Ayrıca, çalıĢan kesimin önemli bir bölümü, aile iĢçisi ya da kayıtdıĢı kesimde çalıĢıyor olması nedeniyle, sigorta kapsamı dıĢındadır Türkiye‟de kayıtdıĢı sektörün önemli bir ağırlıkta olduğu tahmin edilmektedir. Konuyla ilgili çalıĢmalarda, özellikle bu kesimde çalıĢan çocuk iĢçilerin yeterli eğitimi alamadıkları saptanmıĢtır. Eğitimsiz ve bir kısmı kötü koĢullarda çalıĢan çocuk iĢçiler yoksulluk bağlamında da önem taĢımaktadır. 98 1999 verilerine göre, 6-17 yaĢlar arasındaki çalıĢan çocuk sayısı önceki yıllara göre azalmakla birlikte, gene de 1,6 milyon gibi yüksek bir düzeydedir. ĠĢyerlerinde çalıĢan çocuklar arasında erkeklerin oranı daha fazladır. Buna karĢılık, ev iĢlerini görmek, kardeĢlere bakmak, tarlada ya da çalıĢan aile bireylerinin bakımıyla uğraĢmak gibi iĢleri genellikle kız çocuklar üstlenmektedir. Yoksulluk çocuk iĢçiliğini besleyen en önemli etken olarak ortaya çıkmaktadır. Öte yandan, çocuk iĢçiliği yoksulluğun sürekli hale gelmesine yol açabilmektedir. ÇalıĢtıkları ortamların sağlıksız koĢullarından etkilenen ve erken yıpranan çocuklar ileriki yaĢlarında verimli çalıĢamamakta; çalıĢtıkları için gerekli mesleki eğitimi alamadıklarından, daha sonraları vasıfsız iĢçi olarak çalıĢmak zorunda kalmaktadırlar. Bütün bu sorunların gerisinde yüksek nüfus artıĢ hızının bulunduğu ileri sürülebilir. Bu hızın düĢmesine karĢın, gene de yüzde 1,49 gibi yüksek bir oranda seyretmesi toplum üzerinde ciddi bir baskı yaratmaktadır. Hızlı nüfus artıĢında, yukarıda sözü edilen düĢük eğitim düzeyinin önemli rol oynadığı söylenebilir. 2.2.4.Kırsal Yoksulluk, Tarım ve Sürdürülebilirlik Türkiye‟de yoksulluk-sürdürülebilirlik iliĢkisi incelendiğinde, yoksulluğun bazı durumlarda çevrenin bozulması sonucunda artmasına, bazı durumlarda da çevre üzerinde baskı oluĢturmasına iliĢkin en somut örneklerin, tarım-çevre etkileĢiminden kaynaklandığı söylenebilir. Kırsal yerleĢim yerlerinde yaĢayanlarda 2007 yılında % 34,80 olan yoksulluk oranı 2008 yılında % 34,62‟ye, kentsel yerlerde yaĢayanların yoksulluk oranı da % 10,36‟dan % 9,38‟e düĢmüĢtür. En yüksek yoksulluk riskine sahip olan tarım sektöründe çalıĢanlarda yoksulluk oranı 2007 yılında % 32,05 iken, 2008 yılında % 37,97 olarak tahmin edilmiĢtir.39 Nüfusun önemli bir bölümünün geçimini sağladığı tarım, aynı zamanda doğal kaynakların çok yoğun olarak kullanıldığı bir sektördür. Bu çerçevede ele alındığında, Ulusal Gündem 21‟de ortaya konduğu gibi, ulusal tarım politikasının temel amacı, doğal kaynakların korunmasını esas alan, dengeli ve 39 TUĠK, 2005 Gelir Dağılımı Sonuçları, Haber Bülteni, Sayı: 207,(Çevrimiçi):25.12.2009 http://www.tuik.gov.tr/PreHaberBultenleri.do?id=4151 99 çevreye uyumlu tarımsal altyapının oluĢturularak, sürdürülebilir tarımsal kalkınmanın sağlanmasıdır. Sürdürülebilir kalkınmanın sağlanması ve sürdürülebilir tarım tekniklerinin yaygınlaĢtırılması, Türkiye‟de tarım sektörünün yapısı, uygulanan politikalar ve kurumsal düzenlemeler gibi değiĢkenlerle yakından iliĢkilidir. Uygulanan politikalar ve düzenlemeler ise, konunun genelde kısa görüĢlü bir biçimde algılandığı, dikkatin daha çok kısa dönemli hedeflere yöneltildiğini göstermektedir. Örneğin, tarımda verimlilik artıĢı genellikle yoğun girdi kullanımı olarak algılanmaktadır. Birim alandan daha fazla ürün almak amacıyla kullanılan tarım ilaçları ve kimyasal gübreler uzun dönemde toprak ve su kaynakları için sorunlar yaratmakta, insan sağlığını ve doğal yaĢamı tehlikeye sokmaktadır. Dolayısıyla, bu tip politikaları belirlerken uzun vadeli düĢünebilmek, kısa ve uzun dönemli hedefler arasında denge kurabilmek önemlidir. Yoksulluk-tarım-çevre iliĢkileri kalkınma politikalarıyla ilgili tartıĢmalarda önemli yer tutmaktadır. Bu etkileĢimi tarım-çevre, yoksulluk-tarım ve yoksulluk-çevre etkileĢimleri çerçevesinde tanımlamaktadır. Tarım-çevre etkileĢimi daha çok, tarımsal verimliliği artırmak amacıyla uygulanan tarımsal yöntemlerin, özellikle gübre ve tarım ilacı gibi girdilerin yaygın olarak kullanılmasına bağlı olarak ortaya çıkmaktadır.40 Yoksulluk-tarım etkileĢimi, kırsal yoksulun yaĢamı, tarımsal üretim ve bu üretimin pazarla ileri ve geri bağlantılarıyla yakından iliĢkilidir. Özellikle geliĢmekte olan ülkelerde tarım sektöründe küçük üreticilik egemendir ve tarımsal politikalar, yoksullukla mücadele açısından, bu bağlamda önemlidir. Yoksulluk-çevre etkileĢimi ise, tarımda sürdürülebilir üretimin sağlanması ve tarımsal üretimin çevre üzerindeki baskısının azaltılmasıyla iliĢkilidir. Nüfus artıĢı, toprağa eriĢim ve yatırım konusundaki kısıtlar, eldeki arazi varlığının azalması ve verimsiz topraklar üzerinde tarım gibi nedenlere bağlı olarak, yoksul insanların çevreye baskı yapmaları söz konusu olabilmektedir. Öte yandan, yoksulluk ile çevre bilinci arasında bir etkileĢim olduğuna iliĢkin yeterli kanıt bulunmamaktadır. Hatta araĢtırmalar, doğal kaynakların yanlıĢ kullanımı ile 40 Nuran Talu, Sürdürülebilir Kalkınma Durum Değrlendirme Raporu, Sürdürülebilir Kalkınmanın Sektörel Politikalara Entegrasyonu Projesi (TR 0402.11) AB.DPT,UNDP,CFCU, Temmuz 2007 s.22 100 yoksulluk arasında bir iliĢki olmadığı görüĢünü destekler niteliktedir. Çevreye verilen zararların yoksulluğun bir sonucu olarak değerlendirilmesi genelde doğru bir yaklaĢım değildir. Büyük ölçekte tarım ve hayvancılık yapan ve tarım arazisinin önemli bir bölümünü denetimleri altında bulunduran üreticiler, var olan politikalar nedeniyle, küçük üreticilere oranla çok daha fazla kimyasal girdi kullanma ve sulama yapma eğilimindedir. Ne var ki, bu tür uygulamalar doğal bitki örtüsüne zarar vermekte, yeraltı sularını hızla tüketmekte, kirletmekte ve toprakta erozyona neden olmaktadır. Dolayısıyla, sorunlara çözüm ararken, tarım politikasını yoksul kırsal nüfus açısından ele alan ve kırsal yaĢam olgusuna dayanan yerel-özel(localion-specific)bir takım uygulamalar üzerinde de durmak gereklidir. 2.2.4.1.Ormancılık Türkiye‟de orman alanları toplam alanın yaklaĢık dörtte birini oluĢturmaktadır ve bu alanların % 99‟u devlete aittir. Dolayısıyla, orman kaynaklarının korunması, yönetimi ve bunlardan yararlanılması devletin sorumluluğundadır. Ne var ki, orman yönetimi konusundaki yasa ve yönetmelikler bazı orman alanlarının topografya ve iklim özellikleri nedeniyle tarım alanı ya da çok yönlü tarımsal iĢletme olarak kullanılmasını, ekonomik bakımdan, orman yetiĢtirilmesinden daha yararlı görme yaklaĢımıyla hazırlanmıĢtır. Bu nedenle, var olan politika ve uygulamalar orman yönetiminde sürdürülebilirliği güçleĢtirmektedir. Türkiye‟de her yıl ortalama 2.300 ha orman tarlaya, 600 ha da yerleĢim alanına dönüĢtürülmektedir. Bir kısmı yerleĢim alanı ve tarla açmakla ilgili olarak, her yıl ortalama 2.000 dolayında orman yangını çıkmakta ve toplam 14.000 ha orman yanmaktadır. Türkiye‟de orman köylerinde yaĢayan yaklaĢık 10 milyon kiĢinin ormancılıkla ilgili etkinlikleri sürdürebilmek için yeterli arazi büyüklüklerine sahip olmadıkları söylenebilir. Arazi ve Tarım Reformu Yasası‟nda hane baĢına optimum arazi büyüklüğü 475 dekar iken, orman köylerindeki yaklaĢık 2 milyon hanenin % 99‟undan fazlası 50 dekardan az araziye sahiptir. Dolayısıyla, ormanlar köy hane halkları için temel besin ve gelir kaynağı olan hayvancılıkta otlatma alanı haline gelebilmektedir. Orman 101 etkinliklerinden yeterli geliri sağlayamayan kesim ise, orman köylerinden büyük kentlere, mevsimlik ya da sürekli olarak göç etmektedir. Dolayısıyla, balıkçılık, arıcılık, keçicilik gibi alternatif gelir getirici etkinliklerin yaygınlaĢtırılması yararlı olacaktır. Diğer bir dizi etkenle birlikte, ormansızlaĢma toprak kaybının artmasına yol açmaktadır. Türkiye‟de erozyona bağlı olarak tarımsal alanlarda oluĢan toprak kaybı yılda 500 milyon ton düzeyindedir. Kayan bu toprakların bir bölümü denizlere taĢınmakta, bir kısmı ise baraj göllerini doldurmaktadır41. Bu yıl yaĢanan Tekirdağ-Kumbağ‟daki sel baskını uyarısı 06-08 Kasım 1997 tarihinde Edirne‟de yapılan Trakya‟da SanayileĢme ve Çevre Sempozyumu II de sunulan bildirilerde bilimsel olarak hesaplanarak ileri sürülmüĢ olmasına rağmen hiçbir önlem alınmadığından 12 yıl sonra sel felaketi aynı bölgede yaĢanmıĢtır42. Ayrıca, ormansızlaĢma ve orman alanlarının yanlıĢ kullanımı birçok türün sürdürülebilirliliğinin azalmasına da neden olmaktadır. 2.2.4.2.Balıkçılık Türkiye zengin bir su ürünleri potansiyeline sahip olmakla birlikte, gerçekleĢen üretim hayli düĢüktür. 1998 yılı verilerine göre, balıkçılık üretimi özellikle 1995‟ten sonra düĢmüĢtür. Üretimin % 80‟i denizlerden, % 10‟u iç sulardan ve % 10‟u yetiĢtiricilikten elde edilmektedir. Sekizinci BeĢ Yıllık Kalkınma Planı‟nda belirtildiği gibi, balıkçılıkla doğrudan uğraĢan yaklaĢık 60.000 kiĢiden yalnızca % 2‟si iĢveren, % 33‟ü üretici iken, yaklaĢık % 65‟i aile iĢçisi konumundadır. Su ürünleri sektöründe avlanmadan pazarlamaya kadar uzanan çeĢitli aĢamalarda çalıĢanların büyük bölümü genellikle eğitimsizdir ve sosyal güvenceden yoksundur. Balık yetiĢtiriciliği yeterli düzeyde geliĢtirilememiĢ, açık deniz balıkçılığına geçilememiĢ ve karasularımız üzerindeki av baskısı artmıĢtır. Avcılığa yönelik özendirici önlemlerin etkisiyle 1980‟den beri balıkçı teknelerinin sayı, boy ve motor güçleri ile av araç ve gereçlerinde önemli artıĢlar kaydedilmiĢtir. Bununla birlikte, 41 TEMA VAKFI, Türkiye‟de Erezyon, Çevrimci: 17.08.2009 http://www.tema.org.tr/Sayfalar/CevreKutuphanesi/TurkiyedeErozyon.html 42 Orhan Sevgi,‟‟IĢıklar Deresi Havza‟sında Evrensel Toprak kaybı EĢitliğinin Kuramsal Olarak Uygulanması‟‟,TMMOB Makine Mühendisleri Odası Trakya‟nın Bugünü ve Geleceği için Trakya‟da SanayileĢme ve Çevre Sempozyumu II 06-08 Kasım 1997 Bildiriler Kitabı, MMO Yayın No:202, Edirne,Eser Matbaacılık, Kasım 1997 s. (55-67) 102 üretim girdilerindeki artıĢlar büyük balıkçıların daha fazla avlanmalarını beraberinde getirmiĢtir. Dolayısıyla, ülkemizde mevsim ya da kota dıĢı yasak avlanmanın yanı sıra, deniz kirliliği gibi çevresel etkenlerle de su ürünleri stokları azalmaktadır. 2.2.5.Kent Yoksullarının/Köyden Kente Göç Edenlerin Konut Çevresi Olarak Gecekondu 2.2.5.1.Kentsel Yoksulluk, Gecekondu ve Sürdürülebilirlik Köyden kente göçün baĢlıca nedenleri olarak hızlı nüfus artıĢı, tarımda makineleĢme ve eĢitsiz ekonomik kalkınma, yani bölgeler ve kent ile kır arasındaki farklılıklar sayılabilir. Bu bağlamda, Türkiye‟de 1960‟larda kentlerde yaĢayanlar toplam nüfusun % 26‟sını oluĢtururken, bu oran 1980‟lere gelindiğinde % 45‟lere yükselmiĢtir. Köyden kente göç edenlerin hızla artması sonucunda, günümüzde kentsel nüfus toplam nüfusun % 65‟ini oluĢturmaktadır. Tarım sektörünün milli gelirden aldığı pay yıllar içersinde düĢmesine, tarımsal nüfusun oransal olarak azalmasına rağmen mutlak anlamda ülke ve tarımsal nüfusun artması ülke ve sektör bazında kiĢi baĢı geliri de azaltmaktadır. Sanayinin yeni istihdam yaratma kapasitesinin azlığına rağmen kırsal alan insanı Ģehir rantından pay alabilmek için büyük Ģehirlere ve rantın yüksek olduğu yerlere göçü sürdürmüĢtür.Göç edenlerin önemli bölümü tarım iĢçileri, topraksız köylülerdir.Büyük toprak sahipleri azınlığı teĢkil ettikleri gibi göç etme nedenleri farklıdır.Topraksız ailelerin oranının Mardin‟de %40,8, Siirt‟te %42, Diyarbakır‟da %48,8 ve Urfa‟da %53 olması dikkat çekicidir. Sosyal huzursuzların kaynaklarından birisini de burada aramak gerekir43. Göç ve gecekondulaĢma hareketinin kamusal alanlardaki iĢgali ile oluĢan ranttan payını alarak bir anlamda gelir bölüĢümünün adaletsizliği hafifletmiĢ ve toplumsal huzursuzluğun bastırılmasında görünmez etken olmuĢtur. 43 RuĢen KeleĢ, Artun Ünsal, Kent ve Siyasal ġiddet, A.Ü.SBF Yayınları No:507; Ankara, A.Ü.SBF Basın ve Yayın Yüksekokulu Basımevi,1982 s.27 103 Türkiye‟de 1990‟da çoğunluğu büyük kentlerde olmak üzere, yaklaĢık 1 750 000 gecekondu bulunmakta olduğu ifade edilmektedir. 1991-1992 döneminde kentlerde 5 000 000 konuta gereksinim olduğu tahmin edilmiĢtir. Tablo:2.5: Ġstatistiksel Bölgelerin Aldığı Göç,Verdiği Göç, Net Göç, Net Göç Hızı; Bölge (Düzey 1) Toplam- Total Ġstanbul Ġstanbul Batı Marmara Western Marmara Ege Aegean Doğu Marmara Eastern Marmara Batı Anadolu Western Anatolia Akdeniz Mediterranean Orta Anadolu Central Anatolia Batı Karadeniz Western Black Sea Doğu Karadeniz Eastern Black Sea Kuzeydoğu Anadolu Northeastern Anatolia Ortadoğu Anadolu Centraleastern Anatolia Güneydoğu Anadolu Southeastern Anatolia Verdiği 2000yılı dai – Aldığı göç göç mi Ġkamet(1) (1) gah nüfusu Net göç Net göç hızı ‰ 60 752 995 4 098 356 4 098 356 0 0,0 9 044 859 920 955 513 507 407 448 46,1 2 629 917 240 535 172 741 67 794 26,1 8 121 705 518 674 334 671 184 003 22,9 5 201 135 432 921 351 093 81 828 15,9 5 775 357 469 610 378 710 90 900 15,9 7 726 685 413 044 410 316 2 728 0,4 3 770 845 205 108 300 113 - 95 005 -24,9 4 496 766 219 008 450 799 - 231 791 -50,3 2 866 236 151 193 227 013 - 75 820 -26,1 2 202 957 144 315 256 922 - 112 607 -49,8 3 228 793 5 687 740 170 568 212 425 280 156 422 315 - 109 588 - 209 890 - 33,4 -36,2 (1) Bölge içindeki illerin birbirleri arasındaki göç (1) Migration across the provinces kapsanmamıĢtır. within the region is not covered Kaynak:TUĠK 2000 Genel Nüfus Sayımı Source: 2000 Census of Population Bu dönemde inĢaat ruhsatı alınarak yapılmıĢ konut sayısı 2 700 000 olmuĢtur. Aradaki 2 300 000 lik eksik konut inĢaat ruhsatının ruhsatsız yapılarla kapatıldığı varsayılabilinir. 104 2.2.5.2.Gecekondu OluĢumu ve Sonuçları: Tarihsel Bir BakıĢ 19501980 Dönemi Gecekondu OluĢumu ve GeliĢmesi 2.2.5.2.1.Ekonomik Boyut Bu dönemde benimsenen kalkınma modeline bağlı olarak devlet tarafından uluslararası rekabete karĢı korunan özel sektör konut pazarından uzak durmuĢtur. Öte yandan, ithal edilen pahalı teknoloji ve sermaye mallarının ucuz iĢgücüyle dengelenme gereği ortaya çıkmıĢ, gecekondularda yaĢayanlar ekonominin gereksinim duyduğu ucuz iĢ gücü kaynağını oluĢturmuĢtur. Bu kesimin, konut kirası ödememesi ve konutlarının sanayi ve ticaret bölgelerine yakınlığından dolayı ulaĢım giderlerinin düĢük olması nedeniyle yaĢamlarını çok sınırlı bir gelirle sürdürebilmesi, ücretlerin düĢük düzeyde tutulmasına olanak vermiĢtir. Ayrıca, köyden göç eden yoksul ailelere ucuz konut sağlayamayan devletin bu ailelerin kendilerine ait olmayan arazilerde konut yapmalarına göz yumması sonucunda "örgütlü" konut piyasası dıĢında konut üretiminin yolu açılmıĢtır. 2.2.5.2.2.Toprak Mülkiyeti Boyutu Osmanlı‟dan miras kalan devlet mülkiyetindeki arazilerin varlığı ve köyden göç edenlerin konutlarını çoğunlukla "hazine arazisi" üzerine yapmaları, gecekondu yapımına ve geliĢimine daha olumlu ve yumuĢak bir yaklaĢıma olanak sağlamıĢtır. Benzer biçimde, gene Osmanlı‟dan kalma, "zilyetlik yoluyla mülk sahibi olma" anlayıĢının geleneksel bir kurum olarak varlığını sürdürmesi de bu geliĢmeye katkıda bulunmuĢtur. 2.2.5.2.3.Siyasal (Yönetsel) Boyut II. Dünya SavaĢı‟ndan sonra çok partili siyasal yaĢama geçiĢle birlikte oy kazanma kaygısının yönlendirdiği popülist yaklaĢım siyasete egemen olmuĢtur. Siyasal partilerin, partiye üye olmaları ve oy vermeleri karĢılığında, gecekondu mahallelerinde yaĢayanlara gereksindikleri yasal statü (tapu) ile temel altyapı ve hizmetleri sağlama yolunda vaatlerde bulunmaları yaygınlaĢmıĢtır. Buna karĢılık, yerel yönetimlerin merkezi yönetimin denetimi altında olması ve belediyelerin mali kaynaklarının sınırlılığı, bu vaatlerin yerine getirilmesini engellemiĢ, bunun 105 sonucunda, siyasal himayecilik mevzuata aykırı inĢaatlara göz yumma biçimini almıĢtır. 1966 tarihli Gecekondu Yasası‟yla gecekonduların kalıcılığı devlet tarafından resmen tanınmıĢ; bunu, devletin gecekondu mahallelerini altyapı ve hizmetler sağlayarak geliĢtirme rolünü kabul etmesi izlemiĢtir. 2.2.5.2.4.Toplumsal Boyut Toplum, gecekondu yapımını, mülkiyet ihlali olarak değil, yoksulların gereksinim duydukları barınaklarını sağlama giriĢimi olarak görme eğilimi içine girmiĢ ve gecekonduyu köyden kente göç etmiĢ yoksul ailelerin konutu olarak algılamaya baĢlamıĢtır. Böylece, toplumda gecekondulara karĢı hoĢgörülü ama küçümseyici bir bakıĢ açısı geliĢmiĢtir44. 2.2.5.3.1950-1980 Dönemi GeliĢmelerinin Sonuçları Bütün bu etkenlerle büyük kentlerde gecekondu oluĢumu hızla artmıĢ ve plansız kentleĢme eğilimi egemen olmuĢtur. Ġlk önceleri kentin içindeki sanayi ve ticaret bölgelerine yakın yerlerde ya da gene kentin içindeki dik yamaç ve dere yatağı gibi, konut yapımına elveriĢsiz ve bu yüzden boĢ kalmıĢ olan alanlarda yapılan gecekondular, giderek kentin çeperindeki iskan edilmemiĢ arazilere yayılmıĢ, dolmuĢların ortaya çıkması da, ulaĢım sorununun çözümüne katkıda bulunarak bu geliĢmeyi destekleyici bir etkide bulunmuĢtur. Böylece kentlerin görünümü radikal ve kalıcı bir biçimde değiĢmiĢtir. 1950 lerde 983 000 olan Ġstanbul nüfusu, 1960 yılında 1 680 000 e ulaĢmıĢtır. 1954 yılında yürürlüğe giren Beyoğlu Nazım Ġmar Planı; Mecidiyeköy-Levent, Mecidiyeköy-ġiĢli arası ve Bomanti bölgesini 2. ve 3. sınıf gayrı sıhhi müesseselere tahsis ederken KasımpaĢa-Kağıthane Deresi arasındaki bütün sahil boyu, KağıthaneAtıĢ poligonu(Gazhane) 1. Sınıf gayrı sıhhi müesseselere tahsis edilmiĢtir.45 Üretime ucuz iĢgücü ve tüketime alıcı olarak katkıda bulunan gecekondu ailesinin ekonomideki rolünün artmasına koĢut olarak, baĢlarda derme çatma evler olarak 44 Orhan Tuna, Ġstanbul Gecekondu Önleme Bölgeleri AraĢtırması, Ġ.Ü.Yay.No:2300,Ġktisat Fak.Yay. No:391, Ġktisat ve Ġçtimaıyat Enst. No:77, Sosyal GeliĢme ve AraĢtırma Enst. No:1, Bilmen Basımevi,Ġstanbul,1977 s.81 45 ġaduman Sazak, „‟ Ġstanbul Sanayinin Desantralizasyonu ve Bunun Trakya Bölgesi‟ne Etkisinin Çorlu-B.KarıĢtıran Sanayi Alanında Değerlendirilmesi‟‟,21. Yüzyılın EĢiğinde, Trakya‟da SanayileĢme ve çevre Sempozyumu III,11-13 Kasım 1999, TMMO makine Mühendisleri Odası Bildiriler Kitabı, MMO Yayın No:240,Eser Matbaacılık, Edirne, Nisan 2000,(45-58) 106 yapılan gecekondular zamanla düĢük yoğunluklu kalıcı mahalleler oluĢturmuĢtur. Çoğu mahalle elektriğe ve musluk suyu ile otobüs ve dolmuĢa dayalı ulaĢım olanaklarına sahip olmaya baĢlamıĢtır. Gecekondular kent yoksulları için bir umut kapısı olmuĢ, yıkım tehlikesinden uzaklaĢan gecekondu ailesi, birikimini konutunu geliĢtirmek için harcamakta sakınca görmemiĢ, böylece baĢka "Üçüncü Dünya" ülkelerindekilere göre daha iyi durumda olan konutlar ortaya çıkmıĢtır. Devletin gecekondu yapımına karĢı görece hoĢgörülü yaklaĢımı, gecekondu ailesinin konutuna eklemeler yapmasına, hatta kat çıkmasına yol açmıĢ ve bunlar çoğu zaman evli çocuklara, bazen de kiraya verilerek değerlendirilmiĢtir. Buna karĢılık 1970‟lerde durum değiĢmeye baĢlamıĢtır. 1965 tarihli Kat Mülkiyeti Yasası‟nın etkisiyle, kent içinde orta sınıfların oturdukları binaların kat sayıları ve buna bağlı olarak yoğunlukları artmıĢtır. Bu yılda Ġstanbul‟un nüfusu 2 103 000 olmuĢtur.46 Buna, kent içinin gürültülü, hava kirliliği yaĢanan, yeĢilliği gittikçe azalan yerlere dönüĢmesi de eklenince, orta sınıflarda kent dıĢına kaçma eğilimi ortaya çıkmıĢ, özel otomobil sahipliğindeki artıĢ da bu eğilimi desteklemiĢtir. Böylece, yoksulların gecekondularının bulunduğu kent çeperindeki araziler orta sınıfın yükselen talebine bağlı olarak hızla değer kazanmıĢ ve bir rant kaynağına dönüĢmüĢtür. Orta sınıfların kentten uzakta yaĢama talebi ve bunun sonucunda ortaya çıkmaya baĢlayan orta sınıf banliyöleri kent çeperinde yer alan araziler için rekabeti artırmıĢ ve bu araziler, üzerinde yoksulların kendi barınaklarını oluĢturdukları yerler olmaktan uzaklaĢmıĢtır. Buralarda oluĢan arazi rantını fark eden bazı gruplar çeĢitli yöntemlerle bu arazileri kapatarak, kente yeni göçenlere yasal olmayan bir biçimde satmaya baĢlamıĢlardır. Böylece yeni göçmenler tapusuz, altyapısı ve hizmetleri olmayan arazileri para ödeyerek almak zorunda kalmıĢlardır. Kısacası, gecekondu yoksulun barınak sorununun çözümü olmaktan uzaklaĢmıĢ, ancak araziye bir miktar para ödeyebilecek ekonomik güçte olan kiĢiler gecekondu yapabilme olanağı bulmuĢlardır.47 46 ġaduman Sazak, „‟ Ġstanbul Sanayinin Desantralizasyonu ve Bunun Trakya Bölgesi‟ne Etkisinin Çorlu-B.KarıĢtıran Sanayi Alanında Değerlendirilmesi‟‟,(45-58) 47 Aysun Eyüboğlu,‟‟Göçler ve KentleĢme Üzerine Etkileri‟‟, Trakya‟nın Bugünü ve Geleceği Ġçin… ,Trakya‟da SanayileĢme ve Çevre Sempozyumu II ,06-08 Kasım 1997, Bildiriler Kitabı, TMMO Makine Mühendisleri Odası MMO Yayın No:202, Edirne, Eser Matbaacılık, Kasım 1997(375-384) 107 2.2.5.4. 1980 Sonrası Dönem Gecekondularla Ġlgili GeliĢmeler 2.2.5.4.1.Ekonomik Boyut 1980‟lerde neo-liberal politikaların benimsenmesiyle birlikte özel sektör sanayi dıĢında sermaye birikimi sağlayacak yeni alanlara yönelmiĢtir. 1984‟te Toplu Konut Yasası‟nın çıkarılması, gene aynı yıl Toplu Konut Ġdaresi‟nin kurulması ve özel sektörün inĢaat sektörüne girmesinin özendirilmesi, özellikle büyük inĢaat Ģirketlerinin konut piyasasına girmesine yol açmıĢ ve kent çeperlerinde büyük çaplı toplu konut projeleri gündeme gelmiĢtir. Belediyeler de gene kent çeperlerindeki kamuya ait arsalarda kooperatifler aracılığıyla konut üretmeye baĢlamıĢtır. Bu geliĢmeler, birçok yerde yoksul gecekondu mahalleleriyle orta sınıfın apartman bloklarının iç içe geçmesine yol açmıĢtır. 2.2.5.4.2.Siyasal (Yönetsel) Boyut Mevzuat değiĢiklikleriyle belediyeler yasal ve mali açıdan güçlendirilmiĢ, planlama yetkisi belediyelere devredilerek, belediyelerin kentsel geliĢme üzerindeki etkisi önemli ölçüde artırılmıĢtır. 1980‟li yıllarda çıkarılan, kaçak yapıların affına iliĢkin (Mart 1983 tarih ve 2805 sayılı; Aralık 1984 tarih ve 3086 sayılı; Mayıs 1986 tarih ve 3290 sayılı; Mayıs 1987 tarih ve 3366 sayılı) yasalar ile gecekondu arazileri üzerinde dört kata kadar inĢaata izin veren (Mart 1984 tarih ve 2981 sayılı) yasa, gecekondu üzerinden rant elde etmeyi yasal olarak desteklemiĢtir48. Böylece gecekondu olgusu ticarileĢmiĢ, gecekondu ve özellikle gecekondu arazisi ticari bir meta haline gelmiĢ, bunun sonucunda gecekondu mahalleleri hızla apartmanlaĢarak, çok katlı yapılaĢma yaygınlaĢmıĢtır. 2.2.5.4.3.Toplumsal Boyut Gecekondu alanlarında apartmanların yükselmesi sonucunda "köĢeyi dönme" örnekleri yaygınlaĢmıĢ, "yoksul insanın barınağı gecekondu" imajının yerini, "haksız kazanç" ve "kaçak yapılaĢma" almıĢtır. Öte yandan, gecekondu nüfusu da 48 AyĢe Sirel,‟‟Son 40 Yılda Ġmar Mevzuatı Açısından ġehirciliğin GeliĢimi ve Güncel Durum‟‟ 21. Yüzyılın EĢiğinde, Trakya‟da SanayileĢme ve çevre Sempozyumu III,11-13 Kasım 1999, TMMO makine Mühendisleri Odası Bildiriler Kitabı, MMO Yayın No:240, Edirne, Eser Matbaacılık, Nisan 2000 ,(229-240) 108 çeĢitlenmektedir. Gecekondu kiracıları, sahipleri, birkaç gecekondu sahibi olanlar, tapusu olanlar, olmayanlar, vb. 2.2.5.5. 1980 Sonrasındaki GeliĢmelerin Sonuçları Bu geliĢmelerin bir sonucu, kente eskiden göç etmiĢ olanların yeni gelenler üzerinden rant elde etme eğilimleridir. Kent çeperindeki araziler çeĢitli gruplarca sahiplenilmiĢ olduğundan, yeni gelenler gecekondu yapamamakta, ancak kendilerinden önce gelenlerin yapmıĢ oldukları gecekonduları kiralayabilmektedirler. Dolayısıyla, gecekondu kiracıları kentteki en yoksul gruplardan birini oluĢturmaktadır. Bir baĢka en yoksul grup ise, kentin eski tarihi dokusu içindeki çöküntü alanlarında kiracı olarak ya da terk edilmiĢ binalarda kira ödemeden oturan, çok kötü ve sağlıksız koĢullarda yaĢayan ailelerdir. Özetle, yoksul insanın konutu olarak ortaya çıkan gecekondular günümüzde rant kaynağı haline gelmiĢtir. 2.2.5.6.Gecekondu, Kaçak YapılaĢma ve Çevre 2.2.5.6.1.Ticari Bir Meta Haline Gelmeden Önce Gecekondu ve Çevre KuruluĢ ve geliĢme aĢamasında gecekonduların çevre üzerinde olumlu ve olumsuz etkileri olmuĢtur. Olumlu sonuçlar arasında, gecekondu halkının, bir yoksullukla baĢ etme stratejisi olarak, evlerinin bahçesine meyve ağaçları dikmeleri, sebze yetiĢtirmeleri ve köyde edindikleri deneyimlerle doğaya yakın yaĢamaları sayılabilir. Örneğin, Ankara‟da gecekondularda yaĢayanlar tarafından kavak dikilmesi sonucunda kent çevresi yeĢil bir görünüme kavuĢmuĢtur. Öte yandan, gecekonduların kent içinde, ama elveriĢsiz coğrafi özelliklerinden dolayı iskan edilmemiĢ alanlara yapılması, hem o konutlarda oturanları hem de çevre ekolojisini tehlikeye atmaktadır. Ayrıca, bu alanlara altyapı getirmek zorlaĢmakta, konutların teknik bilgiden yoksun kiĢiler tarafından plansız bir biçimde ve yıkım kaygısından dolayı kısa zamanda ve düĢük maliyetle yapılması sonucunda, fiziksel standartları çok düĢük konutlar üretilmekte, bunun sonucunda sağlık ve çevre sorunları ortaya çıkmaktadır. Bu tip konutların oluĢturduğu mahalleler plansız yapılaĢmadan kaynaklanan bütün sorunları barındırmaktadır. 109 Belediyelerin kısıtlı kaynakları ve popülist politikaları gecekondulara altyapı sağlama sürecinde plansız ve düzensiz bir geliĢmeye yol açmıĢtır. Bazen gecekondu halkı imece usulüyle ve kendi iliĢki ağlarını kullanarak kanallar kazmakta, künkler döĢemekte, elektrik hattı çekmektedir. Halkın kendi emeğiyle bu sürece katılması ve maliyeti düĢürmesi kuĢkusuz olumlu bir geliĢmedir. Buna karĢılık, iĢin plansız ve belli bir teknik bilgi ve yönlendirmeden yoksun olarak yapılması çevreye zarar verebilmektedir. Bazen de gecekondu mahallesine altyapı getirilememekte ve özellikle kanalizasyon yapılamamaktadır. Bu durumda atık sular açıkta akmakta, bu da bazı salgın hastalıklara neden olmaktadır. Katı atıklar septik çukurlara aktarıldığında, bu çukurların yeteri kadar derine kazılmaması ve sızıntılar gene sağlık sorunlarına yol açmakta, ayrıca doğal çevreye zarar vermektedir. Var olan elektrik hatlarına kendi elektrik kablolarını bağlayarak kaçak elektrik kullanma eğilimi ise bir yaĢamsal tehdit kaynağıdır. Plansız yapılaĢma itfaiyenin ve çöp kamyonlarının mahalleye girememesi gibi sorunları da beraberinde getirmektedir. Çöpler toplanamadığında mahalle içinde açığa bırakılmakta, bazen de yakılmak istenmekte, her iki durum da sağlık ve yaĢam açısından tehlike oluĢturmaktadır. 2.2.5.6.2.Ticari Meta Olarak Gecekondu, Kaçak YapılaĢma ve Çevre 1970‟lerde baĢlayan ve 1980 sonrasında yasalarla da desteklenen, gecekondu alanlarının hızla apartmanlaĢması süreci özellikle büyük kentlerde çevreye çok zarar vermektedir. Tek katlı gecekondular rant elde etmek amacıyla yıkılarak, yerlerine çok katlı ve genelde birbirine yakın ya da bitiĢik apartmanlar inĢa edilmekte, konut yoğunluğu hızla artmaktadır. Örneğin 2960 sayılı „‟Boğaziçi Kanunu‟‟ mevzuata aykırı yapılara yeni baĢvuru süreleri tanıyarak 2805 sayılı kanunun sağladığı affedici hükümlerin kullanma süresini arttırmıĢtır.49 Bu süreçte, var olan ağaçlar kesilmekte, yoksul gecekondu aileleri için çok önemli olan, içinde sebze ve meyve yetiĢtirdikleri bahçeler yok olmakta, ayrıca altyapı ve hizmetler de yetersiz kalmaktadır. Bütün bunlar taĢkın, su ve hava kirlenmesi, yeĢil alanların tahribi ve çevrenin "betonlaĢması" gibi istenmeyen sonuçlar yaratmaktadır. Ayrıca, var olan komĢuluk iliĢkileri ve mahalledeki dayanıĢma ortadan kalkmaktadır. Yeni arazilerin doğrudan 49 AyĢe Sirel,‟‟Son 40 Yılda Ġmar Mevzuatı Açısından ġehirciliğin GeliĢimi ve Güncel Durum‟‟,(229240), 110 çok katlı apartmanlar yapılarak, altyapı olmadan, plansız bir biçimde iĢgal edilmesi de benzer sonuçlar doğurmaktadır. Yoksulların kendilerine ait olmayan araziler üzerinde inĢa ettikleri konutlar olarak gündeme gelen kaçak yapılar, bugün orta ve üst sınıfların kaçak yapılarının gölgesinde kalmaktadır. Günümüzde örgütlü ve örgütsüz konut pazarları ile yasal ve kaçak yapılaĢma birbirine karıĢmıĢtır. Bu durum hem toplumun ve kültürünün hem de çevrenin sürdürülebilirliğini tehdit etmektedir. Kentsel yönetim ve planlama, siyaset ve çıkar iliĢkileri içinde rasyonelliğini kaybetmiĢtir. Belediyelerin kente iliĢkin karar verme yetkilerinin artması, yerele yönelik çözümlere olanak tanımak yerine, çevrenin kötü kullanımına, doğal çevrenin tahribine ve kültür mirasının zarar görmesine yol açmıĢtır. Kentler yoksulların barınak sorununun çözümünde gittikçe artan ölçüde yetersiz kalmaktadır. Kent yoksulları konut edinme sürecinden dıĢlanmakta, bir zamanlar "kaçak yapılaĢma"nın (gecekondu) aktörü olan yoksul kesim hızla bu olayın kurbanı haline gelmektedir. Günümüzde gecekonduların apartmanlara dönüĢtürülmesi süreci değiĢmiĢtir. Bireysel olarak mütahitlerin gecekondu sahibinden arsayı satın alarak üzerine apartman inĢa etmesi ya da belediyenin eĢgüdümü ve büyük inĢaat Ģirketlerinin aracılığıyla (kamu-özel sektör iĢbirliği), birçok gecekondu arsasını kapsayan bir alan üzerinde "Kentsel DönüĢüm Projesi" oluĢturulması biçimini almaktadır. Gecekondularda yaĢayan kırsal kökenli kadınlar için mahalleleri son derece önemlidir. Gecekondu bir kadın çevresidir. Bu kadınlar zamanlarının çoğunu evlerinin dıĢında, komĢularıyla oturarak, erkekler tarafından rahatsız edilmeden ya da engellenmeden geçirmekte, evlerinin önündeki mekanlarda bazı ev iĢlerini görmektedirler. Yarı kamusal-yarı özel nitelikteki bu mekanların apartmanlaĢma sürecinde yok olması bu kadınların yaĢamında büyük bir eksikliğe yol açmakta, kadınlar modern hapishane diye tanımladıkları apartmanların içinde sıkıĢıp kalmaktadırlar50. Gecekonduların dönüĢüm sürecinde gecekondu kiracıları ile tapusu olmayan gecekondu sahiplerinin durumlarının ne olacağı da düĢünülmelidir. Ayrıca, yoksul ailelerin bütçesine önemli bir katkı oluĢturan bahçe sorununu çözmek için yaratıcı ve 50 Orhan Tuna, Ġstanbul Gecekondu Önleme Bölgeleri AraĢtırması, s.11 111 katılımcı projelere gerek vardır. Bu bağlamda, ailelerin sebze ve meyve yetiĢtirebilecekleri alanların "dönüĢüm projesi" içinde planlanması, örneğin her aileye bir bölümünün verileceği mahalle bahçeleri oluĢturulması bir çözüm olabilir. 112 3.BÖLÜM 3.1.Doğal Yenilenebilir Kaynaklar ve Enerji DönüĢümü Yenilenebilir kaynakların temel enerji kaynağı GüneĢ‟tir. Enerji bir sistemin iĢ yapabilme yeteneğidir. Bütün doğal olayların oluĢabilmesi için gerekli enerji Ģekilleri ise ısı, ıĢık ve kimyasal bağ enerjisidir. Doğada var olan döngülere ilave yük getirmeyen enerjiler doğal kaynakların yarattığı enerjilerdir. Kirlilik yaratmazlar. Çevreyi değiĢime uğratırlar ki bu da sistemin kendi iç dengesini sağlaması açısından gereklidir. Bu değiĢimler sonucu sistem döngüsüne devam ederken diğer bir döngüyü de hızlandırır veya yavaĢlatır. Kullanılabilir ve üzerinde bilimsel çalıĢmaların devam ettiği değiĢik yenilenebilir enerji kaynakları vardır. Bunları; -GüneĢ Enerjisi -Biyo-kütle -Rüzgar -Hidrolik -Foto-volkaik -Dalga ve Gelgit -Jeotermal Enerji olarak belirtebiliriz1. Bunlardan jeotermal enerji hariç hepsi güneĢin dünyamızı ısı ve ıĢık enerjisi ile etkilemesinin değiĢik görünümleridir. Jeotermal enerji ise yer kabuğunun veya dünyanın kendi iç dinamiklerinin ürünüdür2. Ülkemiz dalga ve gelgit enerjisi hariç diğer enerji kaynaklarında önemli potansiyele sahiptir. Bu enerjilerin dağılımı da(türleri arası) Türkiye‟de dengelidir3. 3.1.1.Isı Enerjisi Dünya güneĢten gelen uzun dalga boylu ıĢınlarla(700-3000nm) ısıtılır. GüneĢten gelen ve yeryüzüne ulaĢan enerji miktarı 1,5cal/cm2/dak‟yı geçmez4. 1 Filiz Karaosmanoğlu,‟‟Atık Yönetimi ve Biyoelektirik Üretimi‟‟TMMOB Kimya Mühendisleri Odası, Kimya Mühendisliği Dergisi, Sayı:172 2009 s.(24-25) 2 M.Oktay Alnıak, Ġlkay Öztürk,‟‟Enerji Üretim Faaliyetlerinin Çevresel Boyutları‟‟, TMMOB; Kimya Mühendisleri Odası Kimya Mühendisliği Dergisi, Sayı:173 Yıl:2009 s.(14-18) 3 Michale Schreyer, Lutz Mez, David Jacobs, ERENE; Yenilenebilir Enerji Ġçin Avrupa Topluluğu, Heinrich Böll Stiftung yayını, Ġstanbul, Sena Ofset, Ekim 2009 s.31, Tablo2: deki Türkiye satırı. 113 Isı enerjisinin birimi kaloridir. Bir kalori, bir gram suyun sıcaklığını 14.5Co den 15.5Co çıkarmak için gereken ısı miktarıdır. Hemen hemen bütün fiziksel ve kimyasal olaylar ısının çevreye verilmesi ya da ısının çevreden alınması Ģeklindedir. Biyokimyasal tepkimelerde ısı alıĢveriĢi olur. Tepkimede dıĢarıya ısı verilmesi ya da dıĢarıdan ısı alınması, tepkimeye katılan maddeler ile oluĢan ürünlerin enerjileri arasındaki farka bağlıdır. Eğer tepkime sonunda oluĢan ürünlerin enerjisi, tepkimeye giren maddelerinkinden daha az ise tepkimede ısı açığa çıkar. Bu tip tepkimelere ekzotermik(ısı üreten) tepkimeler denir. Eğer tepkimeye girecek maddelerin enerjisi, oluĢan ürünlerin enerjisinden az ise bu tepkimenin oluĢabilmesi için ısı enerjisi gereklidir. Böyle tepkimelere endotermik(ısıalan) tepkime denir. 3.1.2.IĢık Enerjisi IĢık enerjisi, biyosferdeki tüm canlıların doğrudan veya dolaylı olarak kullandığı bir enerji Ģeklidir. IĢık enerjisinin kaynağı GüneĢ‟tir. Ototrof canlılar güneĢ ıĢığını doğrudan kullanabilirler. Heterotrof canlılar ise ototrofların, ıĢık enerjisini kullanarak hazırladıkları besin maddelerinden enerji elde eden canlılardır. Bu nedenle heterotrof canlılar ıĢık enerjisini dolaylı olarak kullanan canlılardır. IĢık dalga Ģeklinde yayılan ve foton adı verilen küçük parçacıklardan ibarettir. Her foton bir enerji paketidir. Bugünkü kurama göre ıĢık hem bir parçacık gibi yayılır, hem de bir dalga hareketidir. IĢığı oluĢturan dalgaların bir dalga boyuna ve frekansa sahiptir. Bu dalga boyu ve frekans ıĢığa, biyolojik olaylar için ayrı bir önem kazandırır. Fotonların enerjisi dalga boyları ile ters orantılıdır. Dalga boyu kısa olan ıĢığın hem frekansı hem de enerjisi yüksektir. Gözümüz, dalga boyu 380nm ile 760nm(nanometre) arasındaki ıĢığı görebilir. Gözümüz tarafından fark edilen bu dalga boyu aralığındaki ıĢığa görülebilir ıĢık denir. 4 Ahmet GökkuĢ,‟‟Yem Bitkileri Ekolojisi,Yem Bitkileri Tarımının Genel Özellikleri ve Nadas Alanlarında Yembitkileri Tarımı‟‟Editörler:Rıza Avcıoğlu, RüĢtü Hatipoğlu, YaĢar Karadağ,Yem Bitkileri Genel Bölüm C.I, TKĠB Tarımsal Üretim ve GeliĢtirme Genel Müdürlüğü Yayınları,III C, Ġzmir, Ofset Hazırlık/Baskı Emre Basımevi ,Ekim 2009, (65-93) s.66 114 Görülebilir ıĢığın en kısa dalga boyundan en uzun dalga boyuna verdiği tayf görüntüsü renkleri sırayla mor, mavi, yeĢil, sarı, turuncu, kırmızıdır. Ototroflar(kendi beslekler), fotosentez sırasında görülebilir dalga boylarındaki ıĢığı kullanırlar. Bundan dolayı ıĢık enerjisi biyosferdeki canlılar için en önemli enerji kaynağıdır. Kendi besleklerin oluĢturduğu kütle biyo-kütle olarak tanımlanır. Biyokütle yenilenebilir enerji kaynakları içinde ciddi bir teknik potansiyele sahiptir. Ana bileĢenleri karbonhidrat bileĢikleri olan bitkisel ve hayvansal kökenli tüm maddeler “Biyokütle Enerji Kaynağı”, bu kaynaklardan üretilen enerji ise “Biyokütle Enerjisi” olarak tanımlanmaktadır. Biyokütle yenilenebilir, her yerde yetiĢtirilebilen, sosyoekonomik geliĢme sağlayan, çevre dostu, elektrik üretilebilen, taĢıtlar için yakıt elde edilebilen stratejik bir enerji kaynağıdır. Amerika‟da hidroelektrik enerjiden sonra ikinci sıradaki yenilenebilir enerji kaynağıdır. Hesaplamalar Amerika‟nın enerji ihtiyacının % 3‟ünü biyokütleden sağladığı Ģeklindedir. Bitkisel biyokütle, yeĢil bitkilerin güneĢ enerjisini fotosentez yoluyla doğrudan kimyasal enerjiye dönüĢtürerek depolanması sonucu oluĢmaktadır. Fotosentez ile enerji içeriği yaklaĢık olarak 3,1021 J/yıl olan organik madde oluĢmaktadır. Bu değer dünya enerji tüketiminin 10 katı enerjiye karĢılık gelmektedir5. 3.1.3.Kimyasal Bağ Enerjisi Ġki atomu veya molekülü bir arada tutan kuvvettir. Herhangi bir kimyasal tepkime gerçekleĢirken tepkimeye giren maddeler birbiri ile etkileĢirler. Yapılarındaki kimyasal bağlar kopar, yeni düzende yeni bağlar oluĢur. Hücrelerde yaĢam boyu bağ kopması ve oluĢması Ģeklinde tepkimeler gerçekleĢir. Bu arada kimyasal bağlardaki enerjinin bir kısmı açığa çıkar. Bu enerji, kimyasal bağ enerjisi ya da kısaca bağ enerjisi olarak nitelendirilir. Bir kimyasal bağın oluĢması için gerekli enerji miktarı, bu bağın kırılması için harcanan enerjiye eĢittir. Ġki atom veya molekül arasında kurulan bağ için gerekli enerji ne kadar yüksek ise bağ kırılırken de açığa çıkan enerji miktarı o kadar yüksek olur. 5 Filiz Karaosmanoğlu,„‟Çevre Dostu- Türkiye Ġçin Yenilenebilir Bir Yakıt Adayı; Biyomotorin‟‟ Ekojenerasyon Dünyası-Kojenerasyon Dergisi ICCI Özel Sayısı10, Ġstanbul, Nisan 2002 Yenilenebilir Enerji Kaynakları ,(50-56) 115 GüneĢ enerjisi ototrof (kendi beslek) klorofilli canlılar tarafından kimyasal bağ enerjisine çevrilirler. Bu enerji bir organik molekülün bağlarındaki enerjidir. Karbonhidratlar, yağlar, proteinler ve adenin trifosfat(ATP) kimyasal bağ enerjisine sahip moleküllerdir. Isı elde etmek için kullandığımız fosil yakıtlarda kimyasal bağ enerjisine sahiptir. 3.1.3.1.Fotosentez Fotosentez kimyasal bağların oluĢumunu sağlamak için güneĢ enerjisinin kullanıldığı biyolojik bir yoldur. Fotosentez, özellikle de oksijenik (oksijen üreten) fotosentez Dünya‟yı önemli ölçüde değiĢtirmiĢtir. Fotosentez ile oluĢan oksijen canlılar tarafından solunumda kullanılmakla kalmaz, aynı zamanda Dünya‟yı morötesi ıĢınlardan koruyan ozon tabakasının oluĢmasını da sağlar. Fotosentezin, geliĢmiĢ yaĢam formlarının ortaya çıkmasına olanak verdiği için Dünya‟nın en önemli biyokimyasal yolu olduğu söylenebilir. Son yıllarda fotosentezin evrimi konusunda moleküler düzeyde pek çok çalıĢma yapılmıĢ ve önemli bir bilgi birikimi oluĢmuĢtur. Fotosentez bir bütün olarak ortaya çıkmamıĢ; farklı kökenlere sahip pek çok yolun bir araya gelmesiyle oluĢmuĢtur. Yani fotosentez için tek bir kökenden bahsetmek mümkün değildir (aslında bu, fotosentez gibi karmaĢık biyokimyasal yolların hemen hepsi için geçerlidir); ancak bildiğimiz anlamda fotosentezin ortaya çıkmasında iki kilit yapı bulunur. Bunlardan biri Mg tetrapirol, diğeri ise tepkime merkezi apoproteinleridir. RockvilleMaryland‟deki Genomik AraĢtırmalar Enstitüsü‟nden (TIGR-The Institute for Genomic Research) evrimsel biyolog Jonathan A. Eisen bu konuda Ģöyle diyor: “IĢık enerjisini kullanmada kullandıkları sıradıĢı mekanizmalardan ötürü, yeĢil sülfür bakterileri hem fotosentez hem de hücresel enerji metabolizması mekanizmalarının ve bu mekanizmaların evriminin anlaĢılması açısından önemlidir. Oksijensiz ortamda fotosentez yapabilme yeteneğinin bulunmuĢ olması evrimsel çalıĢmalar için oldukça önemlidir, çünkü Dünya‟nın ilk oluĢumundaki atmosferinde çok az oksijen olduğu düĢünülüyor. Biyologların yeĢil sülfür bakterileri üzerinde çalıĢmalarının bir baĢka nedeni de bunların karbondioksiti diğer bakteri ve bitkilerden farklı Ģekilde almaları. Bunlar karbondioksit tespitinde indirgeyici trikarboksilik asit (TCA) döngüsü denen ve yüksek bitkilerde görülen Calvin Döngüsü‟nden farklı olan bir yol kullanırlar. 116 TCA döngüsünde karbondioksit tespiti yapmak için elektronlar hidrojenden ya da indirgenmiĢ sülfür bileĢiklerinden elde edilir (oysa Calvin Döngüsü‟nde oksijen gerekir). Fosil kayıtlarına göre biyolojik karbon sabitleme yapabilen ilk canlılar bundan 3,8 milyar yıl önce ortaya çıkmıĢtır. Siyanobakteri benzeri ilk canlılar ise 3,5 milyar yıl önce oluĢmuĢtur. Ancak siyanobakterilerin Dünya‟daki hakimiyeti 2,7 milyar yıl önceye rastlar. Aynı zaman diliminde atmosferdeki oksijen seviyesi de artmaya baĢlamıĢtır. Bunu izleyen 1 milyar yıl boyunca siyanobakteriler atmosferdeki oksijen seviyesini bugünkünün dörtte biri kadar artırmıĢtır. Siyanobakterilerin baĢarısı sadece fotosentezin enerji ile ilgili avantajlarına değil, ortaya çıkan oksijen gazının diğer canlıları zehirleyip rekabeti azaltmasına da bağlanmaktadır. Ġlk ökaryotlar 1,8 milyar yıl önce görülmeye baĢlanır. Fotosentetik siyanobakterilerin ökaryotların yapısına katılması (yani kloroplastların oluĢumu) ise bir 0,6-0,8 milyar yıl daha almıĢtır. Böylece ortaya çıkan algler atmosferdeki oksijen seviyesini günümüzdeki seviyeye çıkarmıĢtır. Alglerin torunları, karasal bitkiler, 0,5 milyar yıl önce görülmeye baĢladılar ve o zamandan bu yana görmeye alıĢık olduğumuz Ġlk fotosentetik pigmentlerin kemoototrof canlılardan türediği artık yaygın olarak kabul edilmektedir. Bu canlılar söz konusu pigmentleri kullanarak ıĢıktan ek enerji kaynağı olarak istifade ediyorlardı. Anoksijenik fotosentezin, kızılötesi fototaksis yapan mor bakterilerden türemiĢ olabileceğini iddia etmiĢlerdir. AraĢtırıcılar jeotermal ıĢığın emisyon spektrumu ile bakteriyoklorofil a ve b‟nin absorbsiyon spektrumu arasındaki uyuĢmadan hareketle, fotosentezin, zayıf radyoaktif ıĢımanın tespit edilebileceği okyanus hidrotermal ağızlarının yakınlarında yaĢayan ve bakteriyoklorofil a ve b taĢıyan organizmalardan türediğini iddia etmiĢlerdir.6 Fotosentezi, yaĢamın ve dünyadaki canlıların yaĢam kaynağı olarak düĢünmek mümkündür.Fotesentez, üreticiler dediğimiz varlıklar ile dünyamız da bulunan ve iktisaden serbest mal olarak kabul ettiğimiz H2O, CO2 ve güneĢ ıĢığını kullanarak, bizlerin yaĢamasını sağlayan O2 nin biyosferde sabit kalmasını sağlayan mekanizmadır. Fotosentezin son ürünü glikoz ve oksijen, solunum ve enerji üretmek 6 E.G.Nisbet,J.R.Cann,C.L.van Dover,‟‟Origins of photosyntehsis‟‟, Nature 373,1995(479-480) 117 için gerekli iki temel maddedir. Bunlar temelde karbonhidratlar olarak adlandırılırlar. Gıda sanayinin temeli olup, gıda ekonomisinin temelini teĢkil ederler. Doğada fotosentez sonucu elde edilirler.7 Biyosferde iki tip beslenme modeli vardır. Üreticiler (ototrof) ve tüketiciler (heterotrof) beslenme modeli. Üreticiler arasında bitkileri, algleri ve bazı bakterileri sayabiliriz. Bu organizmalar her yıl biyosferdeki milyarlarca ton su ve her yıl yaklaĢık olarak 220.500 milyar ton CO2 i kullanarak tüketicilerin ihtiyacı olan gıda bileĢenlerini üretirler. Üreticiler kendileri için gerekli tüm yaĢamsal temel besin bileĢenlerini üretebilme yeteneğine sahiptir. Tüketiciler, üreticileri ürettiği maddeleri besin olarak kullanıp yaĢamlarını devam ettiren organizmalardır. Mantarların büyük çoğunluğu ve hayvanlar gibi çok hücreliler güneĢ enerjisini doğrudan kullanamadıkları için heterotrof olarak beslenirler. Tüketicilerin üreticilerden en büyük farkı organizmalarının bazı temel gıda bileĢenlerini üretememesidir. Bunlar vücutta hiç yapılmayan veya yeter miktarda yapılamayan, baĢkaları ile yeri değiĢtirilemeyen besin elementleridir ki onlara temel (esansiyel) besin elementleri denir. Bunlar bazı yağ asitleri, aminoasitler, vitaminler ve mineral maddeler bulunmaktadır.8 Fotosentezle üretilen organik maddeleri hem üreticiler hem tüketiciler yapılarını oluĢturmak yaĢamsal iĢlevini düzenlemek ve enerji hammaddesi olarak kullanırlar. Fotosentezin yan ürünü olarak ortama verilen O2 molekülü biyosferdeki dengeyi sağlarken fotosentez ürünü oksijen suyun ayrıĢtırılması ile elde edilir. Fotosentez klorofil molekülüne sahip canlılarda gerçekleĢir. Bitki hücrelerinde klorofil molekülü kloroplast denilen organellerde bulunur. Bu organelin yapısı enerji dönüĢümünü gerçekleĢtirecek özelliktedir. Mitekondiri gibi çift zarlıdır. Kloroplastın iç kısmında birbiri ile bağlantılı durumda yassılaĢmıĢ ve üst üste dizilerek gruplar oluĢturmuĢ zar keseleri vardır. Bu grupların her birine granum; granumları oluĢturan zara da tilakoit denir. 7 8 Mehmet Demirci, Gıda Kimyası,4. Bs, Ġstanbul, Onur Grafik, 2008, s.10 Mehmet Demirci, Gıda Kimyası,4. Bs, Ġstanbul, Onur Grafik, 2008, s.2 118 Fotosentez amacıyla bitkiler tarafından tutulan enerjinin insanların beslenmesi için sadece 1/150 si kullanılmaktadır9. 3.1.3.2.IĢık Enerjisi ve Klorofil Üretici canlılarda bulunan renk maddeleri (pigment) belirli dalga boylarındaki ıĢığı emebilir. YeĢil bitkilerde en çok bulunan renk maddesi klorofildir. Klorofil molekülü; kırmızı, turuncu, mavi ve mor renkli ıĢığı emer, yeĢil ve sarı renkli ıĢığın çoğunu yansıtır. Bitki yapraklarının genellikle yeĢil sarı renkli görünmelerinin nedeni, klorofil moleküllerinin bu renkte ıĢığı yansıtmasıdır. Fotosentez konusundaki kavramların açıklanması ekosistemlerde yer alan organizmalar arasındaki iliĢkinin de anlaĢılmasını kolaylaĢtırır. Fotosentez olayının anlaĢılması temelde üreticiler, tüketiciler, madde çevrimi, besin zinciri, besin ağı, enerjinin dönüĢümü, iklim değiĢiklikleri, çevre kirlenmesi, sürdürülebilir yaĢam, sürdürülebilir kalkınma ve sürdürülebilir ekonominin anlaĢılmasını sağlayacaktır.10 Klorofilin yapısında karbon(C), Azot(N) ve Magnezyum(Mg) atomları vardır. Bitkilerde klorofil molekülü kimyasal olarak farklı Ģekillerde bulunur. Bunların en önemlilerinden birine klorofil-a, diğerine klorofil-b denir. Klorofil-a ile klorofil-b arasındaki fark, formüllerinde görüldüğü gibi klorofil-a da bir oksijen atomu eksik, buna karĢın iki hidrojen atomunun fazla olmasından ileri gelir. Klorofil-a = C55H72O5N4Mg Klorofil-b = C55H70O6N4Mg Fotosentezin klorofil tarafından emilen ıĢığın dalga boyuna bağlı olduğu 1882 yılında Thedore Engelman tarafından gösterilmiĢtir. Fotosentezin farklı evrelerinin meydana geldiği yerler tilakoitler ve stromalardır. Tilakoitlerde güneĢten gelen ıĢığın enerjisi kimyasal enerjiye çevrilir. Stromada ise 9 Salih Süzer, Osman Yaldız,‟‟Sığır Gübresi ve Peynir Altı Suyu KarıĢımlarından Biyogaz Üretimi Üzerine Bir AraĢtırma‟‟ Akdeniz Üniversitesi Ziraat Fakültesi Dergisi,Cilt:XIX, Sayı:2 s.(179-183) 10 Ceren Tekkaya, Sibel Balcı, „‟Öğrencilerin Fotosentez ve Bitkilerde Solunum Konularında Kavram Yanılgılarının Saptanması‟‟, Hacettepe Üniversitesi Eğitim Fak. Dergisi, Sayı 24, 2003, s. (101107) 119 güneĢten gelen enerji CO2 i basit Ģekerlere dönüĢtürmek için kullanılır. Atmosferdeki CO2‟nin 90 Milyar tonu her yıl organik bitki metaryeline dönüĢtürülür11. 3.1.3.3.Fotosentezin Evreleri Fotosentez iki ana basamakta gerçekleĢir. Birinci basamakta ıĢık enerjisi hücrenin doğrudan kullanabileceği kimyasal enerjiye dönüĢür. GüneĢten gelen enerji ATP nin kimyasal bağlarına aktarılır. Bu dönüĢüm mutlaka ıĢığın varlığında gerçekleĢtiği için, bu olaya ıĢık tepkimeleri denir. IĢık tepkimeleri ile elde edilen ATP molekülü, sonraki basamakta CO2 ten organik moleküllerin üretimi için kullanılır. Bir dizi kimyasal tepkime içeren bu basamağa karbon tutma tepkimeleri denir12. Dünyamızdaki fosil kökenli yakıtlar güneĢ enerjisinin değiĢik yollarla biriktirilmesi ve zamana bağlı oluĢum sonucunda oluĢmuĢtur. Bu nedenle hem güneĢ enerjisini zamana karĢı depolama iĢlevini görürken hem de karbon miktarının belirli seviyede olmasını sağlayan düzenleyici rolü olmaktadır. Karbon tutuculuğu yüzünden ormanlar Kyoto Protokolü çerçevesinde yutaklar olarak değerlendirilmektedir. Karbon tutma kapasitesi 0.5gr/cm3 yoğunlukta ağaçta 500 kg/m3 saf karbondur13. 3.2.Jeotermal Enerji Jeotermal kaynak, yerkabuğunun çeĢitli derinliklerinde birikmiĢ ısının oluĢturduğu, sıcaklıkları sürekli olarak bölgesel atmosferik ortalama sıcaklığın üzerinde olan ve çevresindeki normal yeraltı ve yerüstü sularına göre daha fazla erimiĢ mineral, çeĢitli tuzlar ve gazlar içerebilen sıcak su ve buhar olarak tanımlanabilir 14. Jeotermal enerji ise bunlardan dolaylı veya doğrudan her türlü faydalanmayı kapsamaktadır15. Ayrıca, herhangi bir akıĢkan içermemesine rağmen, bazı teknik yöntemlerle ısısından 11 Ahmet GökkuĢ,‟‟Yem Bitkileri Ekolojisi,Yem Bitkileri Tarımının Genel Özellikleri ve Nadas Alanlarında Yembitkileri Tarımı‟‟Editörler:Rıza Avcıoğlu, RüĢtü Hatipoğlu, YaĢar Karadağ,Yem Bitkileri Genel Bölüm , TKĠB Tarımsal Üretim ve GeliĢtirme Genel Müdürlüğü Yayınları,III, Ġzmir, Ofset Hazırlık/Baskı Emre Basımevi ,Ekim 2009, C.I,(65-93) s.79 12 Ahmet GökkuĢ,‟‟Yem Bitkileri Ekolojisi,Yem Bitkileri Tarımının Genel Özellikleri ve Nadas Alanlarında Yembitkileri Tarımı‟‟,Yem Bitkileri Genel Bölüm, , C.I,(65-93) s.80 13 Nurgün Erdin,‟‟Ağaç Malzeme Kullanımı ve Çevreye Etkisi‟‟, Ġnterteks ĠnĢaat 2003 Fuarı AhĢap Seminerleri, Ġstanbul, 2003 s. (1-7) 14 M.Oktay Alnıak, Ġlkay Öztürk,‟‟Enerji Üretim Faaliyetlerinin Çevresel Boyutları‟‟, s.(14-18) 15 Örgen Uğurlu,‟‟Türkiye‟de Çevresel Güvenlik Bağlamında Sürdürülebilir Enerji Politikaları‟‟ Doktara Tezi, Tez DanıĢmanı: Nesrin Algan, T.C Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Sosyal Çevre Bilimleri Ana Bilim Dalı, Ankara,2006 Doktara Tezi, s.171 120 yararlanılan, yerin derinliklerindeki "Sıcak Kuru Kayalar" da jeotermal enerji kaynağı olarak nitelendirilmektedir. Yağmur, kar, deniz ve magmatik suların yeraltındaki gözenekli ve çatlaklı kayaç kütlelerini besleyerek oluĢturdukları jeotermal rezervuarlar, yeraltı ve reenjeksiyon koĢulları devam ettiği müddetçe yenilenebilir ve sürdürülebilir özelliklerini korurlar. Kısa süreli atmosferik koĢullardan etkilenmezler.16 3.2.1.Jeotermal Enerjinin Sınıflandırılması Ülkelere göre değiĢik sınıflandırmalar olmasına rağmen jeotermal enerji, sıcaklık içeriğine göre kabaca üç gruba ayrılır:17 1- DüĢük Sıcaklıklı Sahalar (20-70 °C sıcaklık), 2- Orta " " (70-150 °C sıcaklık), 3- Yüksek " " (150 °C‟den yüksek) DüĢük ve orta sıcaklıklı sahalar bugünkü teknolojik ve ekonomik koĢullar altında, baĢta ısıtmacılık olmak üzere (sera, bina, zirai kullanımlar), endüstride (yiyecek kurutulması, kerestecilik, kağıt ve dokuma sanayiinde, dericilikte, soğutma tesislerinde), kimyasal madde üretiminde (Lityum, CaCl2, borik asit, amonyum bikarbonat, ağır su, akıĢkandaki CO2‟ den kuru buz eldesinde) kullanılmaktadır18. Türkiye‟de 300C‟ın üzerinde 172 jeotermal alan bulunmaktadır. Türkiye‟de mevcut 827 MWt jeotermal ısıtma kapasitesinin 635 MWt‟lik kısmı Ģehir-konut-bina ısıtması (103000 konut) ve termal tesis ısıtması, 192 MWt‟si sera ısıtması (635 dönüm) meydana getirmektedir. Ayrıca, 402 MWt kapasitede termal turizm (kaplıca) amaçlı kullanım kapasitesinde 215 tesis vardır. Mevcut toplam doğrudan kullanım 1229 MWt‟dir (2006 yılı itibariyle 900000 ton/yıl kalorifer yakıtı karĢılığı 1 milyar YTL/yıl) Bu rakamlarla 16 DPT, Dokuzuncu Kalkınma Planı, Madencilik Özel Ġhtisas Komisyonu,Enerji Hammaddeleri (Linyit-TaĢkömürü-Jeotermal) ÇalıĢma Grubu Raporu, DPT Yayın No:2794, Ankara,2009 ISBN 978-975-19-4612-6-0(basılı nüsha) s.235-238 17 Nevzat ġimĢek,‟‟Enerji Sorunun Çözümünde Jeotermal Enerji Alternatifi‟‟, Ekoloji Dergisi Cilt: VIII, Sayı:29, Ekim-Kasım-Aralık 1998, (15-20) 18 M.Oktay Alnıak, Ġlkay Öztürk,‟‟Enerji Üretim Faaliyetlerinin Çevresel Boyutları‟‟, s.(14-18) 121 Türkiye, Dünya‟da 5. sırayı almaktadır. jeotermal kaynak potansiyelimizin ancak %4‟u değerlendirilmiĢ durumdadır.19 Ancak orta sıcaklıklı sahalardaki akıĢkanlardan da elektrik üretimi için teknolojiler geliĢtirilmiĢ ve kullanıma sunulmuĢtur20. Yüksek sıcaklıklı sahalardan elde edilen akıĢkan ise elektrik üretiminin yanı sıra entegre olarak diğer alanlarda da kullanılabilmektedir. Bugün için dünyadaki jeotermal elektrik kurulu gücü 8912 MWe‟dır. Buna karĢılık dünyada 27.824,8 MWt karĢılığında jeotermal akıĢkan doğrudan kullanımda (elektrik dıĢı) değerlendirilmektedir. Jeotermal enerji yeni, yenilenebilir, sürdürülebilir, tükenmeyen, ucuz, güvenilir, çevre dostu, yerli ve yeĢil bir enerji türüdür. Çevre kirliliği ve Fosil yakıtların giderek azalan rezervleri nedeniyle yeni ve yenilenebilir enerji kaynaklarından biri olan jeotermal enerji son yıllarda dünyada olduğu gibi ülkemizde de artan bir Ģekilde kullanılmaktadır…21 3.2.2.Mevcut Durum ve Sorunlar Ülkemiz 31500Mwt‟lik jeotermal potansiyeli ile Dünya‟da ilk 7 ülke arasındadır22. Jeotermal kaynakların kullanılması açısından Dünya‟da 5. Avrupa‟da ise 1. dir.23 Jeotermal potansiyelimiz tümden kulanılabildiğnde; -1000 MWe (yılda 8 Kwh elektirik(3 Milyon Konutun ihtiyacına denk enerji) Net 800 Milyon USD gelir.) -500.000 Konut eĢdeğeri ısıtma (yılda 1 Milyar m3 doğalgaz eĢdeğeri enerji 400 Milyon USD değerinde ithalat ve karbon emisyonu azatlımı). -30.000 dönüm sera ısıtması.(30.000 kiĢiye istihdam, 600 Milyon USD net gelir). -400 adet termal tesis(1 Milyon Yatak kapasitesi, 250.000 kiĢiye istihdam ve 5 Milyar USD net gelir). Olarak belirlenmiĢ bir kaynak potansiyeline sahiptir.24 19 Dünya Enerji Konseyi Türk Milli Komitesi, 2005-2006 Türkiye Enerji Raporu, DEK-TMK Yayın No: 0004/2007, Ankara, Aralık 2007 s.22 Çevrimci: 26 Eylül 2009 http://www.dektmk.org.tr/docs/enerji-raporu-2005-2006.pdf 20 Nevzat ġimĢek,‟‟Enerji Sorunun Çözümünde Jeotermal Enerji Alternatifi‟‟ (15-20), 21 DPT, Dokuzuncu Kalkınma Planı, Madencilik Özel Ġhtisas Komisyonu, Enerji Hammaddeleri (Linyit-TaĢkömürü-Jeotermal) ÇalıĢma Grubu Raporu, DPT Yayın No:2794, Ankara,2009 ISBN 978-975-19-4612-6-0(basılı nüsha) s.235-238 (Çevrimiçi): 13. Ekim. 2009 http://ekutup.dpt.gov.tr/madencil/ehm-oik.pdf 22 Örgen Uğurlu,‟‟ Türkiye‟de Çevresel Güvenlik Bağlamında Sürdürülebilir Enerji Politikaları‟‟ Doktara Tezi, s.173 23 EĠEĠ Genel Müdürlüğü, Yenilenebilir Enerji Kaynakları Jeoretmal Enerji, Türkiye‟de Jeotermal Enerji Sayfası, (Çevrimiçi):01. Eylül.2009 122 8. BeĢ Yıllık Kalkınma Planı döneminde jeotermal kaynakların araĢtırılması ve uygulamaya yönelik değerlendirmeler aĢağıda verilmiĢtir. Bu konuda yapılan bir çalıĢmada ülkemizin uzun vadeli jeotermal ekonomik potansiyeli 300 Twh olarak belirlenmiĢtir.25 Halen, Türkiye‟de jeotermal ısıtma kapasitesi olan 827 MWt‟in 635 MWt‟lik kısmı Ģehir- konut, bina ısıtması ve Termal Tesis Isıtması, 192 MWt‟lik bölümünü sera ısıtması oluĢturmaktadır. Ayrıca, 402 MWt kapasitede termal turizm (kaplıca) amaçlı kullanımda bulunmaktadır. Dolayısıyla toplam doğrudan kullanım 1229 MWt‟dir. Türkiye‟de tespit edilmiĢ toplam 172 adet jeotermal saha bulunmaktadır. Elektrik üretimine yönelik 20 MWe‟lik Denizli-Kızıldere sahası dıĢında AydınGermencik‟te 25/40/(100) MWe kapasiteli jeotermal elektrik üretim santrali yatırımının çalıĢmaları devam etmektedir. Aydın-Salavatlı‟da 7,9 MWe Binary Cycle jeotermal elektrik üretim santrali kurulmuĢtur. Kızıldere Jeotermal Santralinin atığı olan 140 °C „lik jeotermal sudan 5.5 MWe kapasiteli bir jeotermal elektrik santrali kurulması için üretim lisansı alınmıĢtır. Çanakkale-Tuzla jeotermal alanında 7,5 MWe kapasiteli bir jeotermal santral kurulması için üretim lisansı alınmıĢtır. 10 MWe kapasiteli Simav Jeotermal Elektrik Üretim Santrali proje aĢamasındadır. Türkiye'de, Ģu anda, Gönen, Simav, KırĢehir, Kızılcahamam, Afyonkarahisar, Ġzmir (Balçova + Narlıdere+Dokuz Eylül Ünv. Tıp Fak. Hastanesi ve Kampüsü), Sandıklı, Kozaklı, Diyadin, Salihli, Edremit, Sarayköy, Bigadiç ve Sarıkaya (Yozgat) jeotermal merkezi Ģehir ısıtma sistemleri bulunmaktadır. Buralardaki konutlar ve binalar jeotermal enerji ile ısıtılmaktadır.26 Türkiye, jeotermal enerji (ısıtma amaçlı) potansiyeli olarak, Dünyada önde gelen ülkeler arasındadır.27 Jeotermal enerji yeni ve yenilenebilen bir enerji türüdür. Türkiye potansiyelinin yaklaĢık % 95'i ısıtmaya uygun jeotermal sahalardan oluĢmaktadır. 24 EĠEĠ Genel Müdürlüğü, Yenilenebilir Enerji Kaynakları Jeoretmal Enerji, Türkiye‟de Jeotermal Enerji Ġnternet Sayfası 25 Michale Schreyer, Lutz Mez, Davis Jacobs, ERENE; Yenilenebilir Enerji Ġçin Avrupa Topluluğu, s.31 Tablo 2 26 Nevzat ġimĢek,‟‟Enerji Sorunun Çözümünde Jeotermal Enerji Alternatifi‟‟ (15-20), 27 DPT, Dokuzuncu Kalkınma Planı, Madencilik Özel Ġhtisas Komisyonu,Enerji Hammaddeleri (Linyit-TaĢkömürü-Jeotermal) ÇalıĢma Grubu Raporu, s.235-238 123 „‟…Jeotermal kaynaklardan kimyasal madde üretimi ticari anlamda Denizli-Kızıldere'de yılda 120.000 ton (kurulu güç) kapasiteli olarak kurulan CO2 fabrikasında gerçekleĢtirilmektedir… Ġlk jeotermal ısıtma uygulaması 1964 yılında Gönen Park Oteli'nin ısıtılması ile olmuĢtur. 1987‟den buyana baĢarılı Ģekilde yapılan uygulamalar sonucu bugün Gönen‟de 3400 konut, 56 adet tabakhane ve otellerin ısıtması, tabakhanelerin proses sıcak suyu sistemi iĢletilmektedir… …KırĢehir'de 1800 konut kapasiteli jeotermal merkezi ısıtma sistemi 29 Ekim 1993 tarihinde yapılarak devreye alınmıĢ olup, halen 1900 konut ısıtması yapılmaktadır. Sandıklı‟da jeotermal merkezi ısıtma sistemi 9318 m‟lik jeotermal su taĢıma hattına sahip olup Ģu anda 3600 konut eĢdeğeri ısıtma yapılmaktadır. Sistemin toplam kapasitesi 5000 konut eĢdeğeridir. Kuyu içi eĢanjörünün Türkiye‟de ilk kez 1981 yılında Ġzmir-Balçova‟da uygulanması sonucu Balçova Termal Tesisleri iĢletilmektedir. Ayrıca, 1994 yılından bu yana Balçova jeotermal sahasından yapılan ısıtma 16.002 konut eĢdeğerine ulaĢmıĢtır (Balçova 6756 konut eĢdeğer, Narlıdere 3282 konut eĢdeğeri, Resmi kurumlar 5964 konut eĢdeğeri). Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi ve kampüsü (3000 konut eĢdeğeri) jeotermal ısıtma sistemi mahal ısıtma+kullanım sıcak suyu montajı ġubat 1992'de baĢlamıĢ ve sistem Kasım 1992'de devreye girmiĢtir. Ayrıca, KırĢehir‟de 1900, Simav‟da 5000, Kozaklı‟da 1200, Sandıklı‟da 3600, Kızılcahamam'da 2500, Afyon‟da 4500, Diyadin‟de 150/400, Salihli‟de 4100, Sarayköy‟de 1500, Edremit‟de 2000, Bigadiç‟te 1500 ve Sarıkaya‟da 10/2000 konut eĢdeğeri jeotermal merkezi ısıtma yapılmaktadır. Afyon-Oruçoğlu Termal Resort tesisleri 1992 yılından beri 48°C sıcaklığında jeotermal su ile tabandan ısıtılmaktadır. Ayrıca, Bolu-Karacasu Termal Tesisleri kısmi olarak 44°C ile 2001 yılından beri, Rize-Ayder Kür Merkezi 55°C, Hatay-Kumlu Termal Tesisleri 37°C ve tabandan ısıtma ile, Sivas-Sıcak Çermik Kaplıcaları 46°C ve Samsun-Havza Termal Tesisleri 54°C sıcaklığındaki jeotermal su ile ısıtılmaktadır. Haymana‟da 45°C‟lik jeotermal su ile tabandan Cami ısıtmaları yapılmaktadır. Jeotermal iĢletmeciliğin sorunları (kabuklaĢma, korozyon) tamamen çözümlenmiĢtir. 8 nci BeĢ Yıllık Plan döneminde (2001-2005) MTA Genel Müdürlüğü tarafından kendi projeleri kapsamında ve yerel yönetimlere yapmıĢ olduğu toplam derinliği 37.000 m olan sondaj ile 479,27 MWt olarak mevcut kapasiteye katkı sağlanmıĢtır (2005 yılı sonu itibariyle kuyu 2924 MWt, doğal çıkıĢ 600 MWt olmak üzere toplam 3524 MWt). Ġller Bankası tarafından; bugüne kadar jeotermal merkezi ısıtma sistemi konusunda yapılan taleplere istinaden yerel yönetimler için 49 yerde Ön Etüt çalıĢması yapılmıĢ ve raporları hazırlanmıĢtır. Edremit (Balıkesir) Belediyesi Jeotermal Merkezi Isıtma Sistemi için gereksinim duyulan akıĢkanın karĢılanması amacıyla 4 adet jeotermal üretim kuyusu açılmıĢtır. Açılan toplam 1.024 metre derinlikteki 4 adet kuyudan 49-60 oC arası sıcaklıklarda ve toplam 247 litre/saniye debide akıĢkan üretilmiĢtir. Erzincan (Merkez) belediyesi için bir adet 596 m derinlikte jeotermal kuyu açılarak 28 0C sıcaklığında 21 lt/sn debide akıĢkan elde edilmiĢtir. Bugüne kadar muhtelif belediyeler için toplam 28 adet jeotermal kuyuda Rezervuar ve Reenjeksiyon değerlendirmesine esas olacak test ve ölçüm çalıĢmaları yapılmıĢtır. Rezervuar ve Reenjeksiyon değerlendirmesi tamamlanan yerlerde, jeotermal merkezi ısıtma sistemi projelerinin geliĢtirilmesine yönelik teknik ve ekonomik değerlendirme çalıĢmaları ilgili belediyelerin talepleri doğrultusunda sürdürülmektedir. Bu çalıĢmaların tamamlandığı Gediz (Kütahya) Belediyesi için 3.500 konut eĢdeğeri kapasitede bir Jeotermal Merkezi Isıtma Sistemi Kesin Projesi‟nin hazırlanması iĢinin ihale yöntemi ile yaptırılması çalıĢmaları devam etmektedir. Bigadiç (Balıkesir) Belediyesine jeotermal merkezi ısıtma 124 sistemi yapımı iĢi inĢaatında kullanılmak üzere 2.000.000,- YTL tutarında kredi açılmıĢtır…‟‟28. 3.3.Rüzgar Enerjisi Rüzgar enerjisi, güneĢ radyasyonunun yer yüzeylerini farklı ısıtmasından kaynaklanır. Yer yüzeylerinin da havanın hareketine neden olur. GüneĢ ıĢınları olduğu sürece rüzgar olacaktır. Rüzgar güneĢ enerjisinin bir dolaylı ürünüdür. Dünyaya ulaĢan güneĢ enerjisinin yaklaĢık % 2 kadarı rüzgar enerjisine çevrilir. Dünya yüzeyi düzensiz bir Ģekilde ısınır ve soğur, bunun farklı ısınması, havanın sıcaklığının, neminin ve basıncının farklı olmasına, bu farklı basınç sonucu atmosferik basınç alanları oluĢur, yüksek basınç alanlarından alçak basınç alanlarına hava akıĢı yapar. Bir tropikal ada üzerindeki rüzgarlar (ticaret rüzgar) gündüz ve gece boyunca hemen hemen sabit bir rüzgar akıĢı sağlayarak oldukça bağımlıdır. Ne yazık ki, dünyanın her bölgesinde ticaret rüzgarları yoktur ve hava sistemleri her bir kaç gün süresinde hareket eder. Rüzgar hızında, durgun bir havadan bir fırtınaya kadar çok farklı değiĢimler vardır. Elektrik enerjisi kullanımı zamana bağlı olduğu için rüzgardaki günlük ve mevsimsel değiĢimler önemli bir göstergedir. Eğer tüm arazi düz ve pürüzsüz olsa idi, bir yerden diğerine rüzgar değiĢimi çok küçük olurdu. Tepelerin, vadilerin, akarsu vadilerinin, göllerin katılması ile bir karmaĢık ve değiĢken rüzgar rejimi oluĢur. Küçük ölçeklerde ağaçlar ve binalar da bu karmaĢıklığa ilave edilir. Tepeler, platolar ve uçurumlar bir rüzgar türbini için yüksek rüzgar hızı bulunabilecek yerlerdir. Daha alçak ve kapalı olan vadilerde rüzgar hızı düĢük olur. Bununla beraber, tüm vadilerde rüzgar hızının düĢük olması zorunlu değildir. Rüzgar akıĢına paralel olduklarında vadiler kanal gibi davranabilir ve rüzgar kaynağını artırabilir. Vadideki bir daralma dar bir alanda havayı hunileyerek rüzgar akıĢını daha da kuvvetlendirebilir. Bu genellikle rüzgara bakan dar dağ geçitlerinde olur. 28 DPT, Dokuzuncu Kalkınma Planı, Madencilik Özel Ġhtisas Komisyonu,Enerji Hammaddeleri (Linyit-TaĢkömürü-Jeotermal) ÇalıĢma Grubu Raporu, s.235-238 125 Büyük su kütlelerine yakın kara alanları iki nedenden dolayı iyi rüzgarlı alanlar olabilir. Ġlk olarak, bir su yüzeyi bir kara yüzeyine göre çok daha düzgündür, bu nedenle su üzerinde akan hava daha az sürtünmeye tabidir. Hakim rüzgar yönünün sahile doğru olduğu sahil Ģeridi en iyi rüzgar alanıdır. Ġkinci, güneĢli bir yaz gününde olduğu gibi, bölgesel rüzgar hafif olduğu zaman, deniz veya göl meltemi olarak bilinen yerel rüzgarlar oluĢur, çünkü kara ve deniz ısınmaları farklı oranlardadır. Karalar suya göre çok daha çabuk ısındığı için, kara üzerindeki ısınan ve yükselen havanın yerine su üzerindeki soğuk hava gelir. Bu Ģekilde denizden karaya 8 ile 12 mph veya üzerindeki hızlarda meltem oluĢur. Geceleri kara çok daha çabuk soğuduğu için meltem durur veya ters yönde eser. Üzerinde estiği yüzey rüzgarın hızını etkiler. Ağaçlar ve binalar ile kaplı pürüzlü yüzeyler göl veya açık tarlalar gibi düzgün yüzeylere göre daha fazla sürtünme ve türbülans oluĢturacaktır. Sürtünme ne kadar büyükse yere yakın rüzgar hızı o oranda düĢüktür. Rüzgar enerjisini kullanım alanları; -Elektirik Üretme, -Pilleri Ģarj etme, -Su depolama, -TaĢımacılık, -S u pompalama, -Tahılların öğütülmesi, -Soğutma olarak sıralanabilir. Enerji üretiminde rüzgar kaynağının üstünlüklerini Ģöyle sıralayabiliriz:29 -Bedava, -Ġklim değiĢikliği sorununa çözüm, -Hava kirliliği sorununu azaltır, -Enerji güvenliği sağlar, -Enerji arzını çeĢitlendirir, - Yakıt ithalini önler, - Yakıt maliyetleri yok, bir sabit yatırım maliyeti vardır, 29 Türkiye Rüzgar Enerjisi Birliği,„‟Neden Rüzgar Enerjisi ?‟‟ Elektronik Bülten, (Çevrimiçi): 27 Kasım 2009, http://www.ruzgarenerjisibirligi.org.tr/yayinlar/brosur/Neden-Ruzgar-Enerjisi-Tureb.pdf 126 - Ulusal kaynaklar için devletler arası anlaĢmazlıkları önler - Kırsalda elektrik ağını geliĢtirir, -Ġstihdam ve bölgesel kalkınma sağlar, - Fosil yakıtların fiyat değiĢkenliğinden kaynaklanan karmaĢıklığı önler, - Modülerdir ve çabuk kurulur, - Ġthalat bağımlılığı yok -Yakıt fiyatı artıĢ riski yok, - Karbon emisyonu arttırıcı etkisi yok, - Kaynak tükenmesi yok, küresel rüzgar kaynağı küresel enerji talebinden daha büyük, - Arazi dostu, rüzgar santrali içinde veya etrafında tarım/sanayi faaliyetleri yapılabilir, - Uygulama esnekliği, büyük ölçekli ticari santraller veya ev tipi uygulamalar mümkün, - Ulusal yarar, geleneksel yakıtların aksine, enerji güvenliği açısından yakıt maliyetlerini ve uzun dönemli yakıt fiyatı risklerini eleyen ve ekonomik, politik ve tedarik riskleri açısından diğer ülkelere bağımlılığı ortadan kaldıran yerli ve her zaman kullanılabilir bir kaynaktır. Rüzgar Potansiyeli gücünde liderlik yapabilecek piyasalar: Avustralya, Kanada, Çin, Fransa, Hindistan, Ġtalya, Filipinler, Polonya, Türkiye, Ġngiltere ve ABD. Bu piyasalar baĢlangıç safhasında ve fakat geliĢme aĢamasındadır ve ana rüzgar enerjisi büyümesi buralarda gerçekleĢebilir. Teknik olarak kullanılabilir toplam hazır küresel rüzgar kaynağı tahmin edilen toplam dünya elektrik talebinin iki mislinden daha büyüktür. 2020 yılında dünya elektrik talebi artıĢının 25,579 TWh/yıl olacağı öngörülmektedir. Dünya rüzgar kaynağı 53000 TWh/yıl olarak hesaplanmaktadır30. Bugünkü teknik koĢullarda, coğrafik ve sosyal yapı da dikkate alınarak yapılan analizler sonucu, rüzgar enerjisi potansiyeli 48 000 MW olarak belirlenmiĢtir. 2007 yılı itibariyle devreye alınan rüzgar enerjisi kurulu gücü ise 131.35 MW‟dır31. 30 Örgen Uğurlu,‟‟Türkiye‟de Çevresel Güvenlik Bağlamında Sürdürülebilir Enerji Politikaları‟‟ Doktara Tezi, s. 157 31 Dünya Enerji Konseyi Türk Milli Komitesi, 2005-2006 Türkiye Enerji Raporu, s.21 127 2020 yılında 1,245 GW dünya rüzgar gücü hedefine ulaĢmak için gereken yatırım miktarı 692 milyardır. Bu süre içinde üretim maliyetlerinin 3,79 e-cents/kWh'dan 2,45 e-cents/kWh'a düĢmesi beklenmektedir. Yine bu süre içinde dünya çapında rüzgar endüstrisinde imalat, kurulum ve diğer iĢ kollarında 2,3 milyon iĢ imkanı sağlanacaktır. IEA rüzgar türibinlerinin boyutları her ikiye katlandığında türübin fiyatlarınında %16 düĢtüğünü hesaplmaktadır32. Rüzgar enerjisi enerji geleceğimizde ve iklim değiĢikliğini önlemede büyük bir role sahiptir. Halen dünyada en hızlı büyüyen enerji sektörlerinden biridir. GeliĢmiĢ ülkeler sera gazı gaz emisyonlarından korunmak için dünyada rüzgar gücü geliĢtirmelerini teĢvik etmek ve desteklemek zorundadır. Rüzgar gücü küresel çapta kullanıma hazır ve gerekli olan güç teknolojilerinin en etkililerinden biridir ve diğer geleneksel güç santrallerinden çok daha çabuk kurulabilmektedir. Rüzgar türbinlerinde küresel piyasa 2020 yılına kadar Ģimdiki 8 milyar Euro dan 80 milyar Euro yıllık iĢ hacmine çıkacaktır. AB ülkeleri yıllık enerji ihtiyaçlarının %20‟sini yenilenebilir kaynaklardan sağlamayı hedeflemektedir.33 Zamanımızın küresel enerji politikaları sadece iklim değiĢikliği ile değil, aynı zamanda enerji talep artıĢları ve enerji sağlamada güvenlik konuları ile de önemlidir. Bu üç konuda rüzgar enerjisi bir liderlik adayıdır. 3.3.1.Rüzgar Enerjisinin Ġklim DeğiĢikliğine etkileri ve Emisyon Azaltım Etkileri ABD'de yapılan bir araĢtırmaya göre sadece California'nın rüzgar potansiyeli 1,2 milyon ton CO2 ve 15 milyon ton diğer kirleticileri azaltır, bu miktar aynı hava kalitesini sağlamak için 90 milyon ile 175 milyon ağaçlı bir ormana karĢılık gelir. Dünya elektrik ihtiyacının %12 si rüzgardan sağlanabilirse; Enerji Endüstri „raporuna göre 2020 yılına kadar 11 milyar ton CO2 azaltılabilir. Rüzgar enerjisi enerji geleceğimizde ve iklim değiĢikliğini önlemede büyük bir role sahiptir. Halen dünyada en hızlı büyüyen sektörlerden biri enerji sektörüdür. G-8 ülkeleri seragazı gaz emisyonlarından korunmak için dünyada rüzgar gücü geliĢtirmelerini teĢvik 32 Örgen Uğurlu,‟‟ Türkiye‟de Çevresel Güvenlik Bağlamında Sürdürülebilir Enerji Politikaları‟‟ Doktara Tezi, s.157 33 Cenk Sevim,‟‟Rüzgar Enerjisi Pazarındaki GeliĢmeler, Avrupa Birliği ve Türkiye‟‟, TMMOB; Kimya Mühendisleri Odası Kimya Mühendisliği Dergisi, Sayı:173 Yıl:2009 s. (31-33) 128 etmek ve desteklemek zorundadır34. Avrupa'daki kurulu rüzgar gücü yılda 50 milyon tondan fazla CO2 salınımı azatlımı yapmaktadır. Kyoto Protokolü iklim değiĢikliğine göre, AB 2010 yılına kadar kendi sera gazı gaz emisyonlarını 1990 seviyelerine göre % 8 azaltmayı taahhüt etmiĢtir. Bu gün AB kurulu rüzgar gücü her yıl 90 milyon ton CO2 koruması sağlamaktadır35. Eğer bugünkü büyüme sürerse, 2010 yılına kadar, rüzgar enerjisi yılda 109 milyon ton azatlım sağlayacaktır, bu miktar Kyoto Protokolünde belirlenen miktardan % 30 daha fazladır. 3.3.2.Rüzgar Enerjisi Tarihçesi Ġnsanlık medeniyet tarihinde rüzgar çok önemli bir rol oynamıĢtır. Rüzgarın ilk kullanılması 500 yıl önce Mısır'da kayıkların bir sahilden diğerine yüzdürülmesinde kullanılmıĢtır. Ġlk tam rüzgar değirmeni MÖ200 yılında antik Babylon'da inĢa edilmiĢ olmalıdır, bu değirmen bir eksene tutturulmuĢ pervaneler ile dönüĢ hareketi üreten bir makinedir. MS10. yy.a kadar doğu Ġran ve Afganistan'da 16 feetlik rüzgar yakalama kanatları ve 30 feet yüksekliği olan rüzgar değirmenlerinde tahıl öğütüldüğü bilinmektedir. Batı dünyası rüzgar değirmenlerini çok daha sonraları keĢfetmiĢtir. Bu konudaki ilk yazılı kayıtlar 12 yy.a aittir. Birkaç yüzyıl sonra rüzgar değirmenleri geliĢtirilerek ve uyarlanarak su pompalamada kullanıldı. Çok pervaneli yel eğirmenleri 19. yy. ikinci yarısında ABD'de icat edilmiĢtir.1889 yılında ABD'de 77 tane rüzgar değirmeni fabrikası vardı ve yüzyılın sonunda rüzgar değirmeni ihracatı ABD ekonomisi için en büyük ihracat kalemi olmuĢtu. Dizel motorlar icat edilene kadar, ABD'deki büyük demiryolları büyük çok-pervaneli yel eğirmenlerine bağlı kalmıĢtır (buhar lokomotifleri için su pompalama, yel değirmeni ile yapılmıĢtır). Bu türbinler çiftliklere elektrik sağladılar, depolama pillerini doldurmada ve 19301940‟lı yıllarda ABD de yüz binlerce elektrik üreten rüzgar türbini imal edildi. Bunlarda yüksek hızda dönen ve elektrik jeneratörünü çalıĢtıran iki veya üç ince pervane vardı, radyo alıcılarını çalıĢtırmada ve bir veya iki aydınlatma ampülünü çalıĢtırmada kullanıldılar. 1950 baĢlarında ulusal Ģebekelerin her eve ulaĢacak kadar yaygınlaĢması ve elektrik düzenleme yasalarının çıkarılması ile rüzgar türbini bir 34 35 Cenk Sevim,‟‟Rüzgar Enerjisi Pazarındaki GeliĢmeler, Avrupa Birliği ve Türkiye‟‟, s. (31-33) M.Oktay Alnıak, Ġlkay Öztürk,‟‟Enerji Üretim Faaliyetlerinin Çevresel Boyutları‟‟, s.(14-18) 129 duraklama devresine girdi. 1973 OPEC petrol ambargosunu takiben enerji fiyatlarındaki artıĢ ve geleneksel enerji kaynaklarının sınırlılığı rüzgar enerjisine olan ilgiyi tekrar artırmıĢtır36. Tablo:3.1: Dünya‟da Rüzgar Enerjisi Toplam Kapasite MW Pazar payı Almanya 20,622 % 27.8 Ġspanya 11,615 % 15.6 ABD 11,603 % 15.6 Hindistan 6,270 % 8.4 Danimarka 3,136 % 4.2 Çin 2,604 % 3.5 Ġtalya 2,123 % 2.9 Ġngiltere 1,963 % 2.6 Portekiz 1,716 % 2.3 Fransa 1,567 % 2.1 Ġlk 10 toplamı 63,217 % 85.2 Dünyanın geri kalanı 11,004 % 14.8 Dünya toplamı 74,221 Kaynak:EĠEÇevrimci: http://www.eie.gov.tr/turkce/YEK/ruzgar/dunya_RES.html TeĢvikler ve resmi araĢtırma çalıĢmaları sonucu birçok yeni türbin tasarımı yapılmıĢtır. Bazı modeller çok büyüktür. 300 feet pervane çaplı bir büyük türbin 700 evin elektrik ihtiyacını karĢılayabilir. Konutlarda, çiftliklerde kullanılmak üzere birçok yeni küçük-ölçekli model geliĢtirilmiĢtir. 1970‟li yıllarda ABD'de yaklaĢık 50 tane yerli rüzgar türbin imalatçısı vardı. Rüzgar sistemleri için yeni bir pazar olarak “rüzgar tarlaları” 1980 baĢlarında baĢladı. 1978 yılında ABD'de çıkarılan yasa ile rüzgar enerjisine getirilen teĢvik ile elektrik dağıtım Ģirketleri rüzgar enerjisinden üretilen elektriği almak zorundaydılar. 3.3.3.Rüzgar Gücü „‟…w=1/2rAv3eĢitliği ile verilir. w=güç/enerji, r=hava yoğunluğu A=kanat alan v=rüzgar hızı 36 Önder Özgener,‟‟Türkiye‟de ve Dünyada Rüzgar Enerjisi Kullanımı‟‟(159-173), DEÜ Mühendislik Fakültesi Fen ve Mühendislik Dergisi, Cilt: IV,Sayı:3,Ekim 2002 ( Çevrimiçi): http://web.deu.edu.tr/fmd/s12/12-13.pdf 12.Ağustos.2009 130 Hava yoğunluğu yükseklikle, sıcaklıkla ve hava cepheleri ile değiĢir. Rüzgar gücü hesaplamalarında, hava cephelerinin etkisi önemsenmeyecek kadar küçüktür, böylece hava yoğunluğu formülü Ģöyledir: P=(1.325xP)/T T=Fahrenheit+459.69olaraksıcaklık P=Yüksekliğe göre düzeltilmiĢ Mercurybasıncı(inch) Tipik ortalama hava sıcaklığı (59°F) deniz seviyesine indirgenerek hava yoğunluğu için bir standart değer kullanılabilir. Bu durumda güç eĢitliği basit olarak aĢağıdaki hale gelir: w=0.625Av3 w=güç(watt) A=rüzgar türbini kanatları tarafından süpürülen alan(m2) V=rüzgar hızı(m/s) Bu güç eĢitliği rüzgar hızındaki artıĢ ile rüzgar gücünde bir küplü artıĢ gösterse de bile, uygulamada bir rüzgar türbininde gerçek güç artıĢı eĢitlikte öngörülenden daha doğrusaldır. Bunun nedeni rüzgar türbininin mükemmel bir oranda verimli olmamasıdır. Bir rüzgar türbininin güç eğrisi gerçekte çok daha önemlidir. Sonuç olarak denilebilir ki, ortalama rüzgar hızındaki 2 mph artıĢ bir türbin tarafından üretilen elektrik miktarında % 50 bir artıĢ anlamına gelir37…‟‟ 3.4.Türkiye‟de GüneĢ Enerjisi 3.4.1.Türkiye‟de GüneĢ Enerjisi Ülkemiz, coğrafi konumu nedeniyle sahip olduğu güneĢ enerjisi potansiyeli açısından birçok ülkeye göre Ģanslı durumdadır38. Devlet Meteoroloji ĠĢleri Genel Müdürlüğünde (DMĠ) mevcut bulunan 1966-1982 yıllarında ölçülen güneĢlenme süresi ve ıĢınım Ģiddeti verilerinden yararlanarak EĠEĠ tarafından yapılan çalıĢmaya göre; Türkiye'nin ortalama yıllık toplam güneĢlenme süresi 2640 saattir (günlük toplam 7,2 saat). Ortalama toplam ıĢınım Ģiddeti 1311 kWh/m²-yıl39 (günlük toplam 3,6 kWh/m²) olduğu tespit edilmiĢtir40. Dünyaya gelen güneĢ enerjisi, güneĢ sabitesi olarak belirlenir. GüneĢ sabitesi, atmosferin üst sınırında 1cm2‟ye 1 dakikada gelen kalori miktarıdır. GüneĢ sabitesi miktarı her yerde aynı değildir. Gelen ıĢınların %34‟ü uzaya geri döner,%18‟i CO2 37 EĠEĠ, Rüzgar Enerjisi internet sayfası,(Çevrimiçi): 18 Eylül 2009 http://www.eie.gov.tr/turkce/YEK/ruzgar/ruzgar_en_hak.html 38 Dünya Enerji Konseyi Türk Milli Komitesi, 2005-2006 Türkiye Enerji Raporu, s.21 39 Örgen Uğurlu,‟‟ Türkiye‟de Çevresel Güvenlik Bağlamında Sürdürülebilir Enerji Politikaları‟‟ Doktara Tezi, s.163 40 Niyazi Demircan, Nevra ĠĢcan, „‟GüneĢ Enerjisini Kullanarak Sudan Hidrojen Elde Edilmesi ve Hidrojen Enerjisi Kullanımı‟‟, TMMOB; Kimya Mühendisleri Odası Kimya Mühendisliği Dergisi, Sayı:173 Yıl:2009 s.(27-30) 131 ve su buharı tarafından emilerek tutulur. GüneĢten gelen ıĢınların ancak %47‟si yer yüzeyine ulaĢılabilir.Yer yüzeyi de gelen ıĢınımın %14‟ünü geri yansıtır41. Türkiye'nin en fazla güneĢ enerjisi alan bölgesi Güney Doğu Anadolu Bölgesi olup, bunu Akdeniz Bölgesi izlemektedir. Bu değerlerin, Türkiye‟nin gerçek potansiyelinden daha az olduğu, daha sonra yapılan çalıĢmalar ile anlaĢılmıĢtır. 1992 yılından bu yana EĠEĠ ve DMĠ, güneĢ enerjisi değerlerinin daha sağlıklı olarak ölçülmesi amacıyla enerji amaçlı güneĢ enerjisi ölçümleri almaktadırlar42. Devam etmekte olan ölçüm çalıĢmalarının sonucunda, Türkiye güneĢ enerjisi potansiyelinin eski değerlerden %20-25 daha fazla çıkması beklenmektedir. EĠEĠ‟nin ölçü yaptığı 8 istasyondan alınan yeni ölçümler ve DMĠ verileri yardımı ile 57 ile ait güneĢ enerjisi ve güneĢlenme süreleri değerleri hesaplanarak bir kitapçık halinde basılmıĢtır. 3.4.2.GüneĢ Enerjisi Kullanımı 3.4.2.1.GüneĢ Kollektörleri Ülkemizde çoğu Akdeniz ve Ege Bölgelerinde kullanılmakta olan, güneĢ enerjisini ısı enerjisine dönüĢtüren sıcak su üretme sistemleridir. Halen ülkemizde kurulu olan güneĢ kollektörü miktarı yaklaĢık 12 milyon m² olup, yıllık üretim hacmi 750 bin m²dir ve bu üretimin bir miktarı da ihraç edilmektedir. GüneĢ enerjisinden ısı enerjisi yıllık üretimi 420 bin TEP civarındadır. Bu haliyle ülkemiz dünyada kayda değer bir güneĢ kollektörü üreticisi ve kullanıcısı durumundadır. Tablo:3.2:Türkiye‟de Yıllar Göre GüneĢ Enerjisi Üretimi(Bin TEP) Yıl GüneĢ Enerjisi Üretimi (bin TEP ) 1998 210 1999 236 2000 262 2001 290 2004 375 2007 420 Kaynak: EĠEĠ, http://www.eie.gov.tr/turkce/YEK 41 Hamit Altay, Tarımsal Meteoroloji Ders Notları, 3.Baskı, Trakya Üniversitesi Tekirdağ Ziraat Fakültesi Ders Notu No:27, Yayın Notu No:31, Tekirdağ, byy.,1996 s.25 42 Muhsin Mazman, „‟Enerji Depolama Teknolojileri‟‟, TMMOB; Kimya Mühendisleri Odası Kimya Mühendisliği Dergisi, Sayı:173 Yıl:2009 s.(10-13) 132 GüneĢ kollektörlerinin ürettiği ısıl enerjinin birincil enerji tüketimimize katkısı yıllara göre aĢağıda yer almaktadır. 3.4.2.2.GüneĢ Pilleri – Fotovoltaik Sistemler GüneĢ pilleri, halen ancak elektrik Ģebekesinin olmadığı, yerleĢim yerlerinden uzak yerlerde ekonomik yönden uygun olarak kullanılabilmektedir43. Bu nedenle ve istenen güçte kurulabilmeleri nedeniyle genellikle sinyalizasyon, kırsal elektrik ihtiyacının karĢılanması vb. gibi uygulamalarda kullanılmaktadır44. Ülkemizde çoğunluğu Orman Bakanlığı Orman Gözetleme Kuleleri, Türk Telekom, deniz fenerleri ve otoyol aydınlatmasında, Elektrik ĠĢleri Etüt Ġdaresi Genel Müdürlüğü, Muğla Üniversitesi, Ege Üniversitesi gibi kamu kuruluĢlarında olmak üzere küçük güçlerin karĢılanması ve araĢtırma amaçlı kullanılan güneĢ pili kurulu gücü 1 MW' a ulaĢmıĢtır. 3.4.3.Diğer Kurumların ÇalıĢmaları GüneĢ enerjisi araĢtırma ve geliĢtirme konularında EĠEĠ'nin yanında TÜBĠTAK Marmara AraĢtırma Merkezi (MAM) ve üniversiteler (Ege Üniversitesi GüneĢ Enerjisi AraĢtırma Enstitüsü, Muğla Üniversitesi, ODTÜ, Kocaeli Üniversitesi, Fırat Üniversitesi) çalıĢmalar yapmaktadır. GüneĢ enerjisi verilerinin ölçülmesi konusunda Devlet Meteoroloji ĠĢleri Genel Müdürlüğü faaliyet göstermektedir. EĠEĠ‟de 1991 yılından bu yana kendi güneĢ enerjisi gözlem istasyonları kurmaktadır. GüneĢ enerjisi ile ilgili standartlar hazırlanması konusunda Türk Standartları Enstitüsü; - TS 3680 -GüneĢ Enerjisi Toplayıcıları-Düz - TS 3817-GüneĢ Enerjisi-Su Isıtma Sistemlerinin Yapım, Tesis ve ĠĢletme Kuralları konulu standartları hazırlamıĢtır. 43 M.Oktay Alnıak, Ġlkay Öztürk,‟‟Enerji Üretim Faaliyetlerinin Çevresel Boyutları‟‟, s.(14-18) Örgen Uğurlu,‟‟ Türkiye‟de Çevresel Güvenlik Bağlamında Sürdürülebilir Enerji Politikaları‟‟ Doktara Tezi, s.166 44 133 3.5.Hidroelektrik Enerji Ülkemiz su kaynaklarının elektrik enerjisi üretimine yönelik olarak değerlendirilmesinde kuruluĢundan itibaren önemli çalıĢmalar yapan EĠEĠ Genel Müdürlüğü ve Devlet Su ĠĢleri Genel Müdürlüğü (DSĠ) günümüzde de baraj ve hidroelektrik santralların (HES) mühendislik hizmetlerini baĢarıyla yürütmektedir. 2004 yılı itibariyle ülkemizin ekonomik hidroelektrik enerji potansiyeli 127,6 Milyar kWh/yıl'dır. Bu potansiyelin %35'i iĢletmede, %8'i inĢa halinde ve geri kalan %57'si ise çeĢitli proje seviyelerinden oluĢmaktadır. EĠEĠ Genel Müdürlüğü, bugün iĢletmede olan hidroelektrik santralların enerji üretimi bakımından %80 'inden fazlasının mühendislik hizmetlerine çeĢitli aĢamalarda katkıda bulunmuĢtur. Halen inĢa halinde bulunan HES 'lerin üretecekleri enerjinin yaklaĢık yarısı EĠEĠ Genel Müdürlüğü tarafından kesin proje veya fizibilite aĢamasında projelendirilen tesislerden sağlanmaktadır. Ekonomik hidroelektrik potansiyelimizin proje düzeyinde olan kısmının %47'si ise EĠEĠ Genel Müdürlüğü tarafından projelendirilmiĢtir. EĠEĠ Genel Müdürlüğü tarafından büyük kapasiteli HES projelerinin yanı sıra, akarsularımızın bugüne kadar incelenmemiĢ kısımlarının araĢtırılarak, enerji üretimi bakımından değerlendirilmesine yönelik olarak, ülkemizin ekonomik HES potansiyelinin daha da artırılması maksadıyla, küçük akarsular üzerinde de ilave HES potansiyel belirleme çalıĢmaları yürütülmektedir. Avrupa Birliğince, genel enerji tüketimi içindeki ortalama yenilenebilir enerji oranının 2010 yılına kadar iki katına çıkarılarak %12, elektrik enerjisinin ise %22 değerine ulaĢtırılmasının hedeflendiği bir ortamda, EĠEĠ 'in baĢta hidrolik olmak üzere yenilenebilir enerji kaynaklarına iliĢkin yapmıĢ olduğu faaliyetlerin önemi bir kez daha ortaya çıkmaktadır. Hidroelektrik Santrallar; yenilenebilir olmaları, yerli doğal kaynak kullanmaları, iĢletme ve bakım giderlerinin düĢük olması, fiziki ömürlerinin uzun oluĢu, en az düzeyde olumsuz çevresel etki yaratmaları, kırsal kesimlerde ekonomik ve sosyal yapıyı canlandırması gibi nedenlerle diğer enerji üretim tesislerine göre üstünlük arz etmektedir. Bu nedenlerle, hidroelektrik projelerin bir an evvel geliĢtirilerek realize edilmesinde yarar görülmektedir. 134 Dünya enerji Konseyi Türk Milli Komitesinin yaptığı bir değerlendirmeye göre ise, „'… Türkiye‟nin en önemli yerli ve yenilenebilir enerji kaynağı sudur ve maalesef biz bu değerli kaynağımızı enerji üretiminde yeterince kullanamamaktayız. Artan sulama ve içme suyu ihtiyaçları nedeniyle enerji üretiminde olabilecek azalmalar ve diğer faktörler de göz önünde bulundurularak yapılan çalıĢmalar sonucunda ekonomik olarak kullanılabilir hidroelektrik potansiyelimizin 170 milyar kWh/yıl olacağı tahmin edilmektedir. Bu potansiyelin sadece %27‟si iĢletmede %6‟sı ise inĢa halindedir. Geriye kalan %77‟lik potansiyel ise enerjisi alınamadan denizlere ulaĢmakta ve Türkiye bu yüzden her yıl yaklaĢık 7-8 milyar USD kaybetmektedir. 3-5 dakika içinde devreye girebilme özellikleri nedeniyle hidroelektrik santralar frekans kontrolü ve sistem stabilitesi açısından hayati öneme sahiptir. Ġletim sistemimizin, Avrupa iletim sistemine senkron paralel bağlanabilmesi, arz güvenilirliği ve kalite kriterlerinin sağlanması, frekans kontrolü ve yük alma, yük atmadaki sorunların yaĢanmaması için de bu hidrolik santralların hızla devreye alınmaları gerekmektedir. 3-5 dakikada içerisinde devreye girebilme özellikleri nedeniyle klasik ve pompa depolamalı hidroelektrik santrallar puant güç ihtiyacını karĢılamak açısından hayati öneme sahiptir. Bu nedenle, biran önce bu konuda etüt ve fizibilite çalıĢmalarına baĢlanmalıdır. Rüzgâr ve dalga gibi kesintili karaktere sahip olan diğer yenilenebilir enerji kaynaklarının sisteme uyumunu sağlamak için bu santrallar hidroelektrik santralarla bütünleĢik planlanmalıdır. Önümüzdeki yıllarda geliĢtirilmesi beklenen çeĢitli ölçekte 1000‟in üzerinde toplam 34070 MWK.Gücünde HES potansiyelimiz mevcuttur. Bu güçteki potansiyelin yatırım maliyeti yaklaĢık 51 milyar USD‟dır ve yatırım maliyetinin %30‟unu elektromekanik teçhizat oluĢturmaktadır. Bunun da parasal değeri 14 Milyar USD‟dır. 14 Milyar USD‟ın sadece 3 Milyar USD‟ lık kısmı yerli sanayi ürünlerinden karĢılanabilmekte asıl katma değer oluĢturan türbin, jeneratör ise dıĢarıdan getirilmektedir. Bunun anlamı ise yerli sanayimizi geliĢtirememekten dolayı yatırım maliyetinin yaklaĢık %20‟si dıĢ ülkelere gidecektir. Yatırımcılar yatırım maliyetlerini düĢürmek için ucuz ve dolayısıyla düĢük kalitede teçhizat alımına yönelmektedir. Bu ürünlerin ülkeye giriĢinde gerekli denetimler yapılmazsa ülkemiz yakın zamanda kalitesiz ürünlerin pazarı haline gelecektir. Bu nedenle yerli elektromekanik 45 imalat sanayimizin geliĢtirilmesi gerekmektedir… ‟' 3.6.Biyokütle Enerjisi Biyokütle,100 yıllık periyottan daha kısa sürede yenilenebilen, karada ve suda yetiĢen bitkiler, hayvansal atıklar, gıda endüstrisi ve orman yan ürünleri ile kentsel atıkları içeren, biyolojik kökenli fosil olmayan tüm organik madde kitlesi olarak tanımlanmaktadır46. Diğer bir tanımlama ise; hammaddeleri bitkisel ve hayvansal kökenli, yenilenebilen kaynaklar olan; bazı istisnalar hariç genellikle sentetikleri, toksinleri, çevreye zarar 45 Dünya Enerji Konseyi Türk Milli Komitesi, 2005-2006 Türkiye Enerji Raporu, s.11 Ahmet EryaĢar,‟‟Kırsal Kesime Yönelik Bir Biyogaz Sisteminin Tasarımı,Kurulumu,Testi, ve Performansına etki eden Paremetrelerin AraĢtırılması‟‟, Tez DanıĢmanı: Günnur Koçar, YayınlanmamıĢ Doktara Tezi, Ege Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, GüneĢ Enerjisi Ana Bilim Dalı(Bilim Dalı Kodu:625.05.04) SunuĢ Tarihi: 10.9.2007 s. 3 46 135 veren maddeleri içermeyen, gıda ve yem dıĢındaki ürünler „‟Biyokökenli Endüstriyel maddeler‟‟ olarak tanımlanırlar. Bu malzemeler ise biyomalzemeler, biyoyakıtlar, biyokimyasallar olarak sınıflandırılırlar47. 3.6.1.Biyodizel Biyodizel, kolza (kanola), ayçiçek, soya, aspir gibi yağlı tohum bitkilerinden elde edilen bitkisel yağların veya hayvansal yağların bir katalizatör eĢliğinde kısa zincirli bir alkol ile (metanol veya etanol) reaksiyonu sonucunda açığa çıkan ve yakıt olarak kullanılan bir üründür48. Evsel kızartma yağları ve hayvansal yağlar da biyodizel hammaddesi olarak kullanılabilir49. Biyodizel petrol içermez; fakat saf olarak veya her oranda petrol kökenli dizelle karıĢtırılarak yakıt olarak kullanılabilir. Saf biyodizel ve dizel-biyodizel karıĢımları herhangi bir dizel motoruna, motor üzerinde herhangi bir modifikasyona gerek kalmadan veya küçük değiĢiklikler yapılarak kullanılabilir. Biyodizel, dizel ile karıĢım oranları bazında aĢağıdaki gibi adlandırılmaktadır: -B5 : % 5 Biyodizel + %95 Dizel -B20 : % 20 Biyodizel + %80 Dizel -B50 : % 50 Biyodizel + %50 Dizel -B100 : %100 Biyodizel - Genellikle basit tasrımlıdırlar ve yüksek kül ve nem içerikli daha az kaliteli gaz verirler, - Gaz % 10-20 uçucu yağlar. Biyodizel, tarımsal bitkilerden elde edilmesi nedeniyle, fotosentez yolu ile CO2'i (karbon dioksit) dönüĢtürüp karbon döngüsünü hızlandırdığı için, sera etkisini arttırıcı yönde etki göstermez. Tükettiğimiz biyodizelden atmosfere verilen CO2, biyodizel üretiminde kullanılacak olan yağ bitkisi tarafından en fazla bir yıl içinde geri alınacaktır. Bu açıdan bakıldığında: 47 Filiz Karaosmanoğlu,‟‟Atık Yönetimi ve Biyoelektirik Üretimi‟‟TMMOB Kimya Mühendisleri Odası, Kimya Mühendisliği Dergisi, Sayı:172 2009 s.(24-25) 48 Ergin Duygu,‟‟Ekolojik ve Sosyoekonomik Sorunlara Çözüm ArayıĢında Biyokütle Enerjisi ve Biyorafineriler‟‟,TMMOB; Kimya Mühendisleri Odası Kimya Mühendisliği Dergisi, Sayı:173 Yıl:2009 s.(22-26) 49 Örgen Uğurlu,‟‟ Türkiye‟de Çevresel Güvenlik Bağlamında Sürdürülebilir Enerji Politikaları‟‟ Doktara Tezi, s.168 136 biyodizel üretimi, CO2 emisyonları için doğal bir yutak olarak nitelendirilebilir ve Dünya'nın en önemli çevresel sorunlarından olan ve fosil yakıtların geri alınamayan CO2 emisyonlarının yol açtığı sera etkisi sonucunda ortaya çıkan küresel ısınmadan kaynaklanan olumsuzlukların indirgenmesi bağlamında önemli katkılar sağlar. - Suya bırakıldığında 28 günlük bir sürecin sonunda biyodizelin yüzde 95'i çözülürken, dizelde bu oran yüzde 40 mertebelerine kadar düĢmektedir. Bu nedenle, özellikle ABD'nde birçok eyalette, göller ve nehirler gibi sucul alanlarda kullanılan ulaĢım araçlarında ve teknelerde saf biyodizel kullanımı zorunlu kılınmıĢtır. - Bakteriler tarafından kolayca ayrıĢtırabildiği için çevre dostu olarak kabul edilen biyodizelin içerdiği kükürt miktarı, dizele oranla çok daha düĢüktür. Bu da dizel yerine biyodizelin kullanılması durumunda, asit yağmuru gibi olumsuz çevresel etkilerin oluĢmasını önler. - Ayrıca CO emisyonlarının düĢtüğü, partikül madde ve yanmamıĢ hidrokarbonların (HC) da daha az salındığı kanıtlanmıĢtır. - Saf biyodizel ve dizel-biyodizel karıĢımı kullanımı ile CO, PM, HF, SOx ve CH4 emisyonlarında azalma, NOx ve HCl emisyonlarında ise artma görülmektedir. - Biyodizel biyolojik karbon döngüsü içinde fotosentez ile karbondioksiti dönüĢtürür, karbon döngüsünü hızlandırır, ayrıca sera gazı emisyonunu arttırıcı yönde etkisi yoktur. - Biyodizel, dizel yakıttan daha düĢük egzoz gazı emisyonu vermektedir. Egzoz gazı emisyonu yönünden incelendiğinde CO, HC, SOx , PM emisyonlarının dizel yakıttan daha az, NOx emisyonlarının ise fazla olduğu görülmektedir. - Sülfür emisyonu saf biyodizel kullanımında tamamen bertaraf edilebilmektedir. Dizel yakıtla kıyaslandığında biyodizel kullanımıyla birlikte sülfür oksit ve sulfat emisyonuyla oluĢan kirlilik temizlenmekte ve yok olmaktadır. - Dizel yakıtlara göre biyodizel kullanımlarındaki karbon monoksit salınımı %48 daha azdır. - Partiküllü ortamda gerçekleĢen solunum insan sağlığını tehlikeye atmaktan öte değildir. Dizel yakıtlara göre biyodizel kullanımlarında açığa çıkan partikül miktadır %47 daha azdır. 137 - Biyodizel kullanımında dizel yakıta göre yanmamıĢ hidrokarbon oranı, % 67, CO2 emisyonu %80, kanserojen etkisi olan aromatik hidrokarbonlar ise %75 - %90 oranında daha azdır. - Biyodizel kükürt içermez. Bu yüzden egzoz emisyonu azaltma ve NOx kontrol teknolojileri biyodizel yakıtı kullanan sistemlerde rahatlıkla uygulanabilir. Konvansiyonel dizel yakıtı kükürt içerdiği için NOx kontrol teknolojilerine uygun değildir. - Biyodizel kükürt içermediğinden kükürtdioksit emisyonu oluĢturmaz. Bu çok önemli bir avantajdır. Bu emisyon özellikleri ile kanser yapıcı etkenler azalmakta ve kanser riski % 90'a varan oranlarda düĢmektedir. - Biyodizel, dizel yakıt kullanımından kaynaklanan ve insan sağlığını tehdit eden bir çok çevresel faktörü ortadan kaldırmaktadır. Biyodizel emisyonlarında, potansiyel kanser nedeni olan polisiklik aromatik hidrokarbon ve türevlerinden (PAH) kaynaklanan emisyonlarda % 80-90 oranlarda azalmalar belirlenmiĢtir. 3.6.1.1.Biyodizelin Dünya‟daki Uygulamaları Arjantin: Biyoyakıt yasası kongrede görüĢülmektedir. Bu yasaya göre 3 yıl sonra %5 biyodizel ve etanol kullanımı zorunlu olacaktır. Mali teĢvik uygulamasında ise; 15 yıl boyunca biyodizel için tüketim, satıĢ ve gelir vergisi muafiyeti uygulanacaktır. Avustralya: Avustralya'nın “Biyoyakıt Aksiyon Planı”na göre; 2010 yılında biyoyakıt üretiminin 350 milyon litre olması hedeflenmiĢrit. Mali teĢvik uygulaması mevcuttur. Brezilya : Ġsteğe bağlı olan % 2 biyodizel kullanımı 2008 yılında zorunlu olacaktır. Bu oran 2013 yılında %5 (B5) olarak düzenlenmiĢti. Mali teĢvik uygulaması mevcuttur. Kanada: Kanada “Yenilenebilir Yakıtlar Standardı”nda 2010 yılında biyoyakıt kullanımının %5 olmasını hedeflemiĢtir. önerilecektir. Mali teĢvik uygulaması mevcuttur. Bazı eyaletler ÖTV muafiyetini öngörmektedir. Malezya: Malezya, “Ulusal Biyoyakıt Programı” çerçevesinde % 5 biyodizel kullanımını gerçekleĢtirmek çalıĢmaktadır. Mali teĢvik uygulaması mevcut değildir. Avusturya: Gümrük vergi muafiyeti kısmen uygulanmaktadır. Toplam yakıt kullanımı içerisinde; 1.01.2005'den itibaren %2,5, 1.01.2007'den itibaren %4,3, 138 1.01.2008'den itibaren %5,75 oranında biyoyakıt kullanımı mecburidir. Direktifle %5,75 oranında biyoyakıt kullanımının 2010 yılına kadar uygulanması hedeflenmiĢtir. Fransa: Gümrük vergi muafiyeti kısmen uygulanmaktadır. Genel olarak çevreyi kirletme oranına göre yakıtlar vergilendirilmektedir. Dağıtıcılar, tüm benzin ve dizel kullanımı içinde; 2005 yılında %1,2, 2006 yılında %1,75, 2007 yılında %3,5, 2008 yılında %5,57, 2009 yılında %6,25, 2010 yılında da %7 biyoyakıt karıĢtırmak zorundadırlar. Almanya: Gümrük vergi muafiyeti uygulanmaktadır. Ġtalya: Gümrük vergi muafiyeti kısmen uygulanmaktadır. Kullanım zorunluluğu teklifi senatodan geçmiĢtir. Buna göre; 1.01.2006 yılından itibaren, taĢımacılıkta kullanılan yakıtlarda %1 oranında biyoyakıt kullanımı mecburidir. Bu mecburi kullanım oranı, her yıl %1 oranında arttırılarak 2010 yılına kadar uygulanacaktır. Hollanda: Gümrük vergi muafiyeti kısmen uygulanmaktadır. 1.01.2007'den itibaren %2 oranında biyoyakıt karıĢımı mecburi, 2010 yılında, AB direktifinde yer alan %5,75 oranındaki biyoyakıt kullam oranına ulaĢılması hedeflenmiĢtir. Ġspanya: Gümrük vergi muafiyeti uygulanmaktadır. Biyoyakıt kullanım zorunluluğu yoktur. 2010 yılında taĢımaclıkta kullanılan toplam yakıtın %5.85'inin biyodizel ve biyoetanolden karĢılanması hedeflenmiĢtir. Bunu takip eden beĢ yıl içerisinde de biyodizel ve biyoetanol üreticilerine 2.85 milyar Euro vergi indirimi yapılarak destek sağlanması hedeflenmiĢtir. Ġsveç: Gümrük vergi muafiyeti uygulanmaktadır. 1 Ocak 2009 yılında biyoyakıt kullanımı zorunlu hale gelecektir. 2009 yılında “yeĢil sertifika” uygulamasına geçilmesi üzerinde çalıĢılmaktadır. YeĢil sertifika uygulamasına istinaden gümrük muafiyeti tekrar düzenlenecektir. Ġngiltere: Gümrük vergi muafiyeti kısmen uygulanmaktadır. TaĢımacılıkta biyoyakıt kullanımı, 2008 yılından itibaren zorunlu olacaktır. 2008 yılında taĢımacılıkta kullanılan yakıtın %2,5'i, 2009 yılında %3,75'i, 2010 yılında %5'inin biyoyakıtlardan karĢılanması zorunlu olacaktır. Bu uygulamalar yürütülürken gümrük vergi muafiyeti de mutlaka uygulanacaktır. 139 3.6.2.Türkiye'deki Tarımsal TeĢvikler Dünya Bankası ile TC. 57. Hükümeti tarafından imzalanan "Tarımsal Reform ve Uygulama Projesi (ARĠP)", dört alt bileĢenden oluĢmaktadır; -Doğrudan gelir desteği projesi - Alternatif ürün projesi -Tarım SatıĢ Kooperatiflerinin yeniden yapılandırılması, - Proje destek ve tanıtım hizmetleri. Reform programının amaçları, mevcut destekleme politikalarını ortadan kaldırarak doğrudan gelir desteğine geçmektir. Reform süreci içinde; girdi desteği ve sübvansiyonlu kredi desteği kaldırılarak, tarımsal KĠT'lerin küçültülmesi ve/veya özelleĢtirilmesini sağlayacak tüm tedbirleri almak, alternatif ürün projesi ile arz fazlası olan tütün ve fındık üreticilerinin faaliyet alanlarının, arz açığı olan ürünlere kaydırılmasını sağlamaktır. Bu kapsamda biyodizel üretiminde hammadde olarak kullanılabilecek bitkilerle ilgili maddeler aĢağıda sunulmuĢtur. Dünya Bankası ile yapılan anlaĢmaya göre alternatif ürün projesi için toplam 161.6 milyon dolarlık kaynak ayrılmıĢtır. Bunun 146 milyon USD‟lık kısmının, fındık alanlarının daraltılması, 15,6 milyon USD‟lık kısmının ise tütün ekim alanlarının daraltılması amacı ile kullanılması planlanmıĢtır. Proje ile fındık ocağını söken ve tütün üretiminden vazgeçen üreticilere, bu alanda üretmeyi istedikleri ürünlerin girdilerini ve alternatif ürün üretmeleri nedeniyle uğrayacakları maddi kayıplarını karĢılamak üzere destek verilmesi planlanmıĢtır. Üretim fazlalığı nedeniyle 5 yılda sökümü yapılacak olan alan 100 bin hektardır. Alternatif ürün projesi kapsamında Artvin, Bartın, Giresun, Düzce, Kastamonu, Kocaeli, Ordu, Rize, Sakarya, Samsun, Sinop, Trabzon ve Zonguldak illerinde fındık üretilen alanlarda uygulanarak bu illerdeki fındık üretiminin azaltılması amaçlanmaktadır. Fındık ocağını söken çiftçilere alternatif olarak ise; tek yıllık bitkilerden ayçiçeği, mısır, silajlık mısır, açıkta sebze, örtü altı sebze, soya fasulyesi, kolza, fiğ, çok yıllık bitki olarak da; üzümsü meyve, çilek, kivi, yonca, kuĢburnu, süs çalıları, sarmısak, aromatik ve tıbbi bitkiler yörenin ekolojik ve iklimsel özelliklerine göre önerilmektedir. 140 3.6.2.1.Tütün Mayıs 2007 tarih ve 26513 sayılı Tütün Üretiminden Vazgeçip Alternatif Ürün YetiĢtiren Üreticilerin Desteklenmesine yönelik teĢvikler Güney Doğu illerini kapsamaktadır. Proje kapsamındaki illerde alternatif ürün projesinin 36 bin hektarlık bir alanda uygulanması kararlaĢtırılmıĢ daha sonra bu alan 23 bin hektara indirilmiĢtir. Program kapsamındaki illerde, tütün üretiminden vazgeçerek alternatif ürün ekimi/dikimi tercih eden üreticilere yapılacak ödemeler ve program kapsamında yapılacak diğer ödemeler için gerekli finansman uluslar arası finans kuruluĢlarından sağlanan kaynaklardan veya bütçenin ilgili harcama kalemlerinden karĢılanır. Proje ile tütün ekmekten vazgeçen üreticilere, dekara ödenecek miktar 46USDolar olarak tespit edilmiĢ daha sonra bu miktar 80USDolara çıkarılmıĢtır. Tütün üretiminden vazgeçen çiftçiler için alternatif olabilecek bitkiler: Buğday, ayçiçeği, kanola, nohut, kırmızı mercimek, pamuk, fiğ, korunga, bağ, geleneksel meyveler, sebze, aromatik ve tıbbi bitkiler ve organik tarımsal ürünler olarak belirlenmiĢtir. 3.6.2.2.ġeker Pancarı 14 Mayıs 2003 tarih ve 25108 sayılı tebliğ'de Telafi Edici Ödemelere Esas illerde 2002 yılında Ģeker pancarı üretimi yapan ancak 2003 yılında pancar üretim kotalarının daraltılmıĢtır. 2003 yılı münavebe sahalarında alternatif ürün olarak mısır, ayçiçeği, soya fasulyesi ve yem bitkisi yetiĢtirmeyi tercih eden üreticilere bir defaya mahsus olmak üzere yapılacaktır. 3.6.2.3. Alternatif Ürünlere Destekleme Primi Ödemesi 22 Kasım 2006 tarih ve 26354 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan, 2006 Yılı Ürünü Pamuk, Yağlık Ayçiçeği, Soya Fasulyesi, Kanola, Dane Mısır, Aspir ve Zeytinyağı Üreticilerine Destekleme Primi Ödenmesine ĠliĢkin Bakanlar Kurulu Kararı Ģöyledir. Uygulama Tebliğine istinaden, 2006 yılı ürün destekleme fiyatları kilogram baĢına: Kütlü pamuk için 29 YKr (sertifikalı 34,8 YKr), Yağlık ayçiçeği için 20 YKr, Soya fasulyesi için 22 YKr (sertifikalı 26,4 YKr), 141 Kanola için 22 YKr, Dane mısır için 6,7 YKr, Aspir için 22 YKr, Zeytinyağı için 11 YKr olarak belirlenmiĢtir. 3.6.3.Biyoetanol Hammaddesi Ģeker pancarı, mısır, buğday ve odunsular gibi Ģeker, niĢasta veya selüloz özlü tarımsal ürünlerin fermantasyonu ile elde edilen ve benzinle belirli oranlarda harmanlanarak kullanılan alternatif bir yakıttır. Odundan yapılan benzin ve dizel yakıtı gibi farklı türlerde sıvı yakıtlar olmasına rağmen biyokütleden en fazla üretilen yakıt etanoldür. Biyokütleden elde edilen etanol genellikle fermantasyonla üretilir. Amerika‟da odun artıkları, çevresel ve ekonomik yönden ham madde olarak tercih edilir50. -Biyoetanol berrak, renksiz ve karekteristik bir kokuya sahip sıvıdır, -Biyoetanol yüksek oktanlı bir yakıttır (113), -Biyoetanolün kaynama noktası 78,5°C, donma noktası -114,1°C dir, -Biyoetanol 20 °C de 0,789 gr/ml yoğunluğa sahiptir, -Biyoetanol içten yanmalı motorlara herhangi bir modifikasyona ihtiyaç duyulmadan %10 miktarında harmanlanarak kullanılabilir, -Biyoetanolun en yaygın iki kullanım Ģekli E-10 ( % 10 Biyoetanol+ %90 Benzin) ve E-85 ( % 85 Biyoetanol+ %15 Benzin) 'dir 3.6.3.1.Biyoetanol Benzin Ġle Harmanlandığındaki Etkileri -Biyoetanol yakıtlarda oktan artırmak amacı ile kullanılan benzen, metil tersiyer bütil eter (MTBE) gibi kanserojen maddelerin çevreci alternatifidir, -Biyoetanol benzin ile harmanlanma oranına göre 2-3 puanlık bir oktan artıĢı sağlayarak motorun performansını yükseltir, -Biyoetanol donmayı engeller, motorun daha serin ve enjektörlerin daha temiz kalmasını sağlar. 50 T.C ÇOB Orman Genel Müdürlüğü Biyoenerji ÇalıĢma Grubu, Orman Biyokütlesinden Enerji Üretimi, Ankara, Mayıs 2009, s.41 Çevrimci: 07 Eylül 2009 http://demo.ogm.gov.tr/Dkmanlar/Dokumanlar/Biyoenerji%20raporu12.05.2009.pdf 142 3.6.3.2.Biyoetanolün Elde Edilebildiği Hammadde Kaynakları -ġeker Pancarı -ġeker KamıĢı -Mısır -Tatlı Sorgum -Patates -Buğday - Odunsular ve Tarımsal Atıklardır. 3.6.3.3.Biyoetanolün Toplumsal Faydaları 3.6.3.4.Yerli Hammadde Kaynaklarından Üretilecek Biyoetanol - Tarım ürünleri için katma değeri yüksek yeni bir pazar oluĢturarak, etanol hammaddesi olarak kullanılan bitkilerin tarımının geliĢmesine katkı sağlar, - Enerji amaçlı tarım faaliyetlerinin geliĢmesi ile yeni ve yerli yatırım - istihdam olanakları sağlar, - Enerji amaçlı tarım yapan çiftçi gelirlerinde ve refah düzeylerinde artıĢ görülür, - Ġthal petrol ihtiyacına alternatif yerli, yenilenebilir ve stratejik bir enerji kaynağı oluĢturur, - Ġthal petrol ihtiyacına alternatif yerli, yenilenebilir ve stratejik bir enerji kaynağı oluĢturur, - Biyoetanol doğaya zarar vermeden çözünür, - Biyoetanol ihtiva ettiği yüksek oksijen seviyesi sayesinde karbon monoksit seviyesini 25-30% arasında azaltır. Bu herhangi baĢka bir oksijen zenginleĢtirici katkıdan daha yüksektir. Karbon monoksit hava kirliliğine yol açan zehirli bir gazdır. Özellikle araçların düĢük sıcaklıklarda çalıĢtığı zamanlarda daha çok ortaya çıkar. Biyoetanol, CO seviyesinde, daha iyi bir yanma sağlayarak azalmaya yol açar. - Bu da toplum ve çevre sağlığını tehdit eden unsurlar açısından çok büyük avantaj sağlamaktadır. 143 3.7.Biyokütle Enerjisi ve GazlaĢtırma Yenilenebilir biyokütle ve biyokütleden elde edilen yakıtlar çevresel fayda sağlaması sebebiyle günümüz enerji kullanımında kolaylıkla fosil yakıtların yerine geçebilecektir51. FAO verilerine göre Dünya genelinde odun biyokütlesinin, elektrik üretme tesislerinde kömür ya da doğalgazın yerine kullanılmasına bağlı olarak, CO2 salınımının yılda 0,4– 4,4 Gt azaltılabileceği ve bununla birlikte enerji tüketimine de yılda 12-74 EJ/yıl (1018 joul)”luk katkı sağlanabileceği FAO yayınlarında belirtilmektedir. Uluslararası düzeyde Avrupa Ormanlarının Korunması Bakanlar Konferansının 2007 yılında aldığı iki karardan biri ise “Orman ve Enerji”dir. Bu kararda temel olarak iklim değiĢikliğini azaltmak için, odun biyokütlesi, orman endüstri artıkları, geri dönüĢtürülen odun ile enerji arzını arttırmak amaçlanmaktadır52. Biyokütlenin gazlaĢtırılması; katı yakıtların ısıl çevirim teknolojisiyle yanabilen bir gaza dönüĢtürülmesi iĢlemidir53. SınırlandırılmıĢ oksijen, hava, buhar veya bunların kombinasyonları reaksiyonu baĢlatmaktadır. Üretilen gaz karbonmonoksit, karbondioksit, hidrojen, metan, su ve azot'un yanısıra kömür parçacıkları, kül ve katran gibi artıkları da içermektedir. Üretilen gaz temizlendikten sonra kazanlarda, motorlarda, türbinlerde ısı ve güç üretilmek üzere kullanılmaktadır. GazlaĢtırma tekniği ile biyokütleden, yüksek bir randımanla petrolle çalıĢan güç ve ısı sağlayan tiribünlerde kullanılacak bir gaz yakıt elde edilebilir. Odunsu biyokütle enerjisinin ekonomik olarak üstünlüğü, fiyatının fosil yakıtlara göre oldukça ucuz olmasıdır. Biyokütle yenilenebilir bir kaynak olmasıyla tükenmekte olan fosil yakıtların yanında sürdürülebilir global enerjinin önemli bir unsurudur. Buna ilaveten sera gazları emisyonu ve karbon döngüsünü azaltıp, kırsal ekonominin geliĢimiyle yeĢil endüstriyi desteklemektedir. Biyokültenin gazlaĢtırılması ile elde edilen gaz yakıt doğal gazın kullanıldığı yerlerde küçük modifikasyonlar yapılarak kullanımı 51 Hayrettin Karaca,„‟Biyokütle Enerjisi‟‟, TMMOB Makine Mühendisleri Odası Tesisat Mühendisliği Dergisi, Sayı: 67,Ocak-ġubat 2002, (16-23) 52 T.C ÇOB Orman Genel Müdürlüğü Biyoenerji ÇalıĢma Grubu, Orman Biyokütlesinden Enerji Üretimi, Ankara, s.18 53 M.Oktay Alnıak, Ġlkay Öztürk,‟‟Enerji Üretim Faaliyetlerinin Çevresel Boyutları‟‟, s.(14-18) 144 yaygınlaĢtırılabilir ve gelecekte kolaylıkla doğal gazın kullanıldığı yerlerde enerjinin büyük bir kısmı bu yakıttan sağlanabilir. Odun diğer yakıtlara göre daha kısa zamanda yanma ve çabuk ısı verme özellikleriyle üstünlük taĢımaktadır. 1 kg taĢ kömürü veya linyit için 15-17 m3, 1 kg kuru odun için ise 7- 9 m3 havaya ihtiyaç vardır. Yanma sonunda, odunun bıraktığı kül miktarı daha az olup ağırlığının % 1‟i kadardır. Bu değer linyit için %15, kok ve antrasit için %5 tir54. Biyokütleden gazlaĢtırılma ile elde edilen temizlenmiĢ gaz yakıt ısı ve buhar üreten kazanlarda direk yakılarak veya Stirling motorlarda %20-30 verimlilikte elektrik üretimi için kullanılabilmektedir. Basınçlı gazlaĢtırma tirbünlerinde ise %40 veya daha fazla verimlilikte elektrik üretimi yapılabilmektedir. GazlaĢtırma 18. yy'ın sonlarından bu yana bilinen bir teknolojidir. Özellikle geliĢmekte olan ülkeler için günümüzden geleceğe önemli bir rol oynayan biyokütlenin kullanılabilir olduğu o yıllardan bu yana ispatlanmıĢtır. Bilinen bir husus da bir enerji kaynağı olarak kullanılan biyokütlenin birçok dezavantajının olduğudur. DüĢük enerji yoğunluğuna sahip ( yaklaĢık 16-20 MJ/kg ) ham biyokütle kaynakları direk olarak yakıldığı takdirde, çok düĢük randıman sağlar ve iç ve dıĢ mekanlarda yüksek seviyede hava kirliliği oluĢmasına neden olur. Yanma olayı konusundaki bilimsel çalıĢmalar ülkemizde yoğunlaĢtırılmalıdır. Bu konuda Fransa konuyu bilimsel araĢtırma merkezinde bir enstitü olarak örgütlemiĢtir55. GazlaĢtırma biyokütleden gaz yakıt elde edilen termokimyasal bir dönüĢüm prosesidir. Diğer bir deyiĢle biyokütle termokimyasal bir dönüĢümle gaz yakıta dönüĢtürülür. Modernize edilmiĢ biyokütle enerjisi teknolojilerinin amacı üretim ve kullanım sırasında emisyonları azaltırken yakıtın yoğunluğunu arttırmaktır. Fosil yakıtlar, nükleer enerji ve büyük ölçekli hidrolik projeleri gibi geleneksel enerji kaynakları dünya enerji piyasasına hakim durumdadırlar. Diğer enerji kaynakları bu geleneksel kaynaklarla rekabet edecek yeterlilikte değillerdir. Son yıllarda biyokütle enerjisinin kullanımı araĢtırma ve geliĢtirme birimleri ve hükümetler tarafından 54 T.C ÇOB Orman Genel Müdürlüğü Biyoenerji ÇalıĢma Grubu, Orman Biyokütlesinden Enerji Üretimi, Ankara, s.27 55 Ġskender Gökalp, „‟Yanma Bilim ve Teknolojisinin Türkiye Enerji Davası Ġçin Önemi‟‟, TMMOB; Kimya Mühendisleri Odası Kimya Mühendisliği Dergisi, Sayı:173 Yıl:2009 s.(5-9) 145 büyük ilgi görmektedir. Biyokütle enerjisinin farklı yollardan enerji sağlayabilmesi için birçok formları oluĢturulmaktadır. Ġsveç‟te bulunan Enköping'in biyo yakıtlı BIG ENA Kraft tesisi, 20.000 nüfuslu kentin ısınma ve elektrik gereksinimini karĢılamaktadır. Aynı zamanda, atık su arıtması, düĢük maliyetle sağlanmaktadır. BIG tesisinde söğüt ağaçlandırmalarından temin edilen odunsu biyokütle kullanılmaktadır. Söğüt üreticilerine, ucuz ve çevre dostu atık su, çamur ve kül karıĢımı gübre ile ürettikleri yongaları için pazar bulma güvencesi verilmiĢtir56. Güvenilirliği sağlamak ve iĢlem verimliliği için biyokütle yakıtların gazlaĢtırılmasında proses ayrıntılarının kesinleĢtirilmesi gerekmektedir. Tüm gazlaĢtırıcı tiplerinde biyokütlenin boyutu, nem ve kül içeriğinin belirlenmesi oldukça önemlidir. Eksik yakıt hazırlığı gazlaĢtırma prosesinde teknik problemlerin sıkça oluĢmasına sebep olur. Bu yüzden güzel bir organizasyon ve kontrol yakıt hazırlama yöntemi çok önemlidir. 3.7.1.GazlaĢtırma ve Sürdürülebilir Gelecek Biyokütle doğal enerji kaynağı olarak kendini sonsuza kadar yenileyebilecek bir enerji kaynağıdır57. Temmuz 2007‟de Amerika‟nın Georgia eyaletinde, yılda 100 milyon galon selülozik etanol üreten bir tesis kurulmuĢtur58. Tablo:3.3: Bazı tarımsal üretimi yapılan Bitkilerin Tane ve Sap Verimleri Bitkinin Adı Tane verimiDek/kg Artık(Sap) VerimiDek/kg KıĢlık Buğday 240 kg/dek 500kg/dek Yazlık Buğday 200 kg/dek 350kg/dek KıĢlık Arpa 300 kg/dek 500 kg/dek Mısır 450 kg/dek 750 kg/dek Pirinç(Çeltik) 450 kg/dek 300 kg/dek Kolza 160 kg/dek 340 kg/dek Fasulye 240 kg/dek 400 kg/dek Bezelye 200 kg/dek 320 kg/dek 56 T.C ÇOB Orman Genel Müdürlüğü Biyoenerji ÇalıĢma Grubu, Orman Biyokütlesinden Enerji Üretimi, Ankara, s.40 57 Hayrettin Karaca,„‟Biyokütle Enerjisi‟‟, TMMOB Makine Mühendisleri Odası Tesisat Mühendisliği Dergisi, Sayı: 67,Ocak-ġubat 2002, (16-23) 58 T.C ÇOB Orman Genel Müdürlüğü Biyoenerji ÇalıĢma Grubu, Orman Biyokütlesinden Enerji Üretimi, , s.36 146 Kaynak:Raif SavaĢ, Toprak ve Gübre Bilgisi,Tarım Bakanlığı Ziraat ĠĢleri Genel Müdürlüğü Ders Kitapları Serisi No:3,B.y.y., KardeĢ Matbaası,1966, s.204 ve 205 teki Cetvel No:II den yarlanılarak düzenlenmiĢtir. - GazlaĢtırma daha temiz enerji üretebilebilen bir enerji üretim teknolojisidir. - Yenilenebilir enerji teknolojileri arasında, farklı hammadde kombinasyonlarının kullanılabilindiği bir teknolojidir. - Fosil yakıtlar kükürt dioksit, azot oksitler ve radyoaktif alanlar (nükleer) atmosfer kirletilirken, direk yakma yerine gazlaĢtırma teknolojisi kullanımında emisyonlar büyük bir Ģekilde sıfırlanabilmektedir. - GazlaĢtırma yöntemi ile elde edilen gazın kalitesi iyileĢtirildiğinden, makinalarda kullanımında daha verimli ısı ve elektrik enerjisi elde edilebilmektedir. - Fosil yakıtlar ve radyoaktif gücün yerine biyokütlenin konulabilmesini sağlayabilecek bir teknolojidir. - GazlaĢtırma atıkların çevirim teknolojisinde (kentsel atıklardan zirai artıklara kadar) kullanıĢlı ve yüksek kaliteli enerji sağlaması bakımından türünün tek örneğidir. GazlaĢtırmanın avantajı gaz yakıtı yakmadan önce içerdiği zararlı maddeleri uzaklaĢtırmasıdır. - Buna ilaveten içten yanmalı motorlarda gazlaĢtırma yakıtı kullanıldığında petrol yakıta nazaran daha az emisyon değerlerine sahiptir. - Kömür ve biyokütlenin gazlaĢtırılması çok eski zamandan beri bilinen bir teknolojidir. ĠĢlem sonucu elde edilen yanabilir gaz karıĢımı, benzin ve dizel yakıtı gibi içten yanmalı motorlarda kullanılabilir. Biyokütleden üretilen bu gaz, benzin ve motorin ile karĢılaĢtırıldığında ucuz ve güvenilir bir yakıt olduğu görülmesine karĢılık uzun bir süre motorlarda kullanılmamıĢtır. Bu iĢlem sırasında denetimli bir Ģekilde yakıt hücresine veril GazlaĢtırmadan elde edilen gaz yakıtta kükürt dioksit ve NOx salınımı olmaz. Elde edilen ürüne odun gazı, sentetik gaz veya jeneratör gazı adı verilir. Bu gazın birim hacimdeki ısıl değeri 4-11 Mj/m3 (1000-2600 kcal/m3 ) arasında değiĢmekte olup, doğal gaza göre daha az enerji verir. 3.7.2.AkıĢkan Yataklı GazlaĢtırıcı AkıĢkan Yataklı GazlaĢtırıcılarda: 147 - Yatağın iç yüzeyi hareketsiz granül parçacıklarla kaplıdır (silika veya seramik), - Küçültülen biyokütle parçalarının gazlaĢtırma yatağına giriĢi alttandır, - Yüksek bir hızla alttan verilen havayla yakıt ısıtılmıĢ olan yatağa yukarı doğru itilir, - Belli bir sıcaklıkta ısıtılan yatak biyokütlenin kısmi yanması ve gazlaĢtırılması için yeterlidir, - Yatağın her tarafında piroliz ve yanarak dönüĢüm iĢlemi gerçekleĢir, - Biyokütle parçaları akıĢkan olmasına rağmen biyokütle parçacıklarının boyu 10 cm'den küçük, nem içeriği % 65'den fazla olmamalıdır, - AkıĢkan yataklarda üretilen gaz düĢük miktarda katran içermesine karĢın, sabit yataklılara göre partikül içeriği daha fazladır, - Eğer gazlaĢtırıcı basınçlı ise üretilen basınçlı gaz gaz türbinlerinde elektrik ve güç üretiminde kullanılmaya uygundur. AkıĢkan yataklı gazlaĢtırıcılar uzun dayanma süresi kadar daha iyi bir karıĢım sağlanabilmesi, optimum kinetik, partikül/gaz etkileĢimi ve ısı transferi bakımından avantajlara sahiptir. AkıĢkan yataklı gazlaĢtırıcılar kabarcıklı ve sirkülasyonlu gazlaĢtırıcılar olmak üzere ikiye ayrılabilirler59. Kabarcıklı akıĢkan yataklı gazlaĢtırıcılar iyi bir sıcaklık kontrolü, yüksek dönüĢüm oranı, iyi bir ayrıĢma potansiyeli, katalitik iĢlemlerin mümkün olması, hammadde miktarı ve nem içeriğine ve partikül boyutlandırılmasına töleranslı gazlaĢtırıcılardır. Sirkülasyonlu akıĢkan yataklı gazlaĢtırıcılar ısıl gücü 10MW'dan yüksek yakıt üretimi için daha uygundurlar. Kabarcıklı akıĢkan yataklı gazlaĢtırıcılar ile karĢılaĢtırıldığında içerdiği ilave avantajlar sayesinde yüksek bir gaz kalitesi sağlamaktadır. TÜBĠTAK Marmara AraĢtırma Merkezi‟nde, 750 kW ısıl kapasiteli (200 – 300 kg/saat biyokütle ve/veya kömür besleme kapasiteli) dolaĢımlı akıĢkan yatak yakma tesisi kurulmuĢtur. Tesiste 24 bar basınçta buhar üretilerek 70 kWe civarında elektrik enerjisi üretilmesi de hedeflenmektedir60. - Bu sistemlerde kapasitenin üst limiti yoktur. Kapasite tamamen biyokütle veya yerel enerji ihtiyacının kullanımına göre tespit edilebilir, 59 T.C ÇOB Orman Genel Müdürlüğü Biyoenerji ÇalıĢma Grubu, Orman Biyokütlesinden Enerji Üretimi, , s.37 60 T.C ÇOB Orman Genel Müdürlüğü Biyoenerji ÇalıĢma Grubu, Orman Biyokütlesinden Enerji Üretimi, Ankara, s.37 148 - GazlaĢtırma ajanı genellikle atmosferik basınçta ki havadır, fakat 100MW'dan daha büyük gaz türbinlerinde basınçlı gazlaĢtırma avantajlı olabilecektir, - DüĢük sıcaklıktan dolayı (850°C civarında) tam yanma olmaması ve az miktardaki kül içeriği tehlikelidir. 3.7.3.Sabit Yataklı GazlaĢtırıcı Hava ve yakıt giriĢi yönüne göre sabit yataklı gazlaĢtırıcılar dört tipe ayrılmaktadır: 1-AĢağı akıĢlı 2-Yukarı akıĢlı 3-KarĢıt akıĢlı AĢağı akıĢlı gazlaĢtırıcılarda biyokütle yakıt giriĢi yukarıdan olup hava ise yakıtın içinden geçerek aĢağıya akıĢ yapar. Bu gazlaĢtırıcılar, - Boyutları, biçimleri ve biyokütle parçalarının nem içeriği belirlenmiĢ limitler içerisinde tutulmalıdır, - Üretilen gaz kalitesi genellikle iyidir, Tablo:3.4:Sabit Yataklı GazlaĢtırıcı Tiplerinde Kullanılacak Hammadde Özellikleri GazlaĢtırıcı Tipi Yukarı AkıĢlı AĢağı AkıĢlı Açık AkıĢlı KarĢıt AkıĢlı Yakıt Odun Odun Pirinç Kabuğu Kömür Boyut, mm 20-100 5-100 1-3 40-80 Nem, % <25 <60 <12 <7 Kül, % <6 <25 ~20 <6 Kaynak:EĠEĠ,Biyokütle Enerjisi Ġnternet Sayfası Çevrimci: 23 Ekim 2009, http://www.eie.gov.tr/turkce/YEK/biyoenerji/04-gazlastirma/gz_sabit.html - 1MW ve daha az elektrik kapasiteli sistemler için uygundurlar, - Ġyi bir gazlaĢtırma iĢlemi için biyokütle kurutularak nem içeriği %20'nin altına çekilmelidir, - Yüksek sıcaklıkta (700°C) üretilen gaz gazlaĢtırıcıdan ayrılır, - AĢağı akıĢlı gazlaĢtırıcıların avantajı gaz içerisinde çok düĢük miktarda katran bulunmasıdır.61 61 EĠEĠ,Biyokütle Enerjisi Ġnternet Sayfası Çevrimci: 23 Ekim 2009, http://www.eie.gov.tr/turkce/YEK/biyoenerji/04-gazlastirma/gz_sabit.html 149 3.8.Hidrojen Enerjisi Hidrojen 1500'lü yıllarda keĢfedilmiĢ, 1700'lü yıllarda yanabilme özelliğinin farkına varılmıĢ, evrenin en basit ve en çok bulunan elementi olup, renksiz, kokusuz, havadan 14,4 kez daha hafif ve tamamen zehirsiz bir gazdır. GüneĢ ve diğer yıldızların termonükleer tepkimeye vermiĢ olduğu ısının yakıtı hidrojen olup, evrenin temel enerji kaynağıdır. -252.77°C'da sıvı hale getirilebilir. Sıvı hidrojenin hacmi gaz halindeki hacminin sadece 1/700'ü kadardır. Hidrojen bilinen tüm yakıtlar içerisinde birim kütle baĢına en yüksek enerji içeriğine sahiptir (Üst ısıl değeri 140.9 MJ/kg, alt ısıl değeri 120,7 MJ/kg). 1 kg hidrojen 2,1 kg doğal gaz veya 2,8 kg petrolün sahip olduğu enerjiye sahiptir. Ancak birim enerji baĢına hacmi yüksektir 62. Hidrojen doğada serbest halde bulunmaz, bileĢikler halinde bulunur. En çok bilinen bileĢiği ise sudur. Isı ve patlama enerjisi gerektiren her alanda kullanımı temiz ve kolay olan hidrojenin yakıt olarak kullanıldığı enerji sistemlerinde, atmosfere atılan ürün sadece su ve/veya su buharı olmaktadır63. Hidrojen petrol yakıtlarına göre ortalama 1.33 kat daha verimli bir yakıttır. Hidrojenden enerji elde edilmesi esnasında su buharı dıĢında çevreyi kirletici ve sera etkisini artırıcı hiçbir gaz ve zararlı kimyasal madde üretimi söz konusu değildir. Hidrojen gazı farklı yöntemlerle elde edildiği gibi su, güneĢ enerjisi veya onun türevleri olarak kabul edilen rüzgar, dalga, ve biyokütle ile de üretilebilmektedir. AraĢtırmalar, mevcut koĢullarda hidrojenin diğer yakıtlardan yaklaĢık üç kat pahalı olduğunu ve yaygın bir enerji kaynağı olarak kullanımının hidrojen üretiminde maliyet düĢürücü teknolojik geliĢmelere bağlı olacağını göstermektedir 64. Bununla birlikte, günlük veya mevsimlik periyotlarda oluĢan ihtiyaç fazlası elektrik enerjisinin hidrojen olarak depolanması günümüz için de geçerli bir alternatif olarak değerlendirilebilir. Bu tarzda depolanan enerjinin yaygın olarak kullanılabilmesi - 62 Niyazi Demircan,Nevra ĠĢcan, „‟GüneĢ Enerjisini Kullanarak Sudan Hidrojen Elde Edilmesi ve Hidrojen Enerjisi Kullanımı‟‟, TMMOB; Kimya Mühendisleri Odası Kimya Mühendisliği Dergisi, Sayı:173 Yıl:2009 s.(27-30) 63 T.C Enerji ve Tabii kaynaklar Bakanlığı, Resmi web Sitesi, Çevrimci: 18.Temmuz.2009 http://www.enerji.gov.tr/index.php?sf=webpages&b=hidrojenenerjisi&bn=225&hn=225&nm384 64 Örgen Uğurlu,‟‟ Türkiye‟de Çevresel Güvenlik Bağlamında Sürdürülebilir Enerji Politikaları‟‟ Doktara Tezi, s.179 150 örneğin toplu taĢım amaçları için yakıt piline dayalı otomotiv teknolojilerinin geliĢtirilmesine bağlıdır. 3.8.1.BM Uluslararası Hidrojen Enerjisi Teknolojileri Merkezi (ICHET) BirleĢmiĢ Milletler Uluslararası Hidrojen Enerjisi Teknolojileri Merkezi'nin (ICHET) kurulmasına iliĢkin anlaĢma, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile BirleĢmiĢ Milletler Sınai Kalkınma Örgütü (UNIDO) arasında, 21 Ekim 2003 tarihinde Viyana'da imzalanmıĢtır. Ülkemiz ile birlikte, uluslararası enerji çevrelerinin büyük önem verdiği ve geleceğin enerjisi olarak adlandırılan hidrojen enerjisinin Ġstanbul'da kurulacak olan merkezinin baĢlıca amaçları: -KalkınmıĢ ve kalkınmakta olan ülkeler arasında bir köprü vazifesi görerek; hidrojen araĢtırma, geliĢtirme ve yatırımcı kuruluĢlar arasında bir koordinasyonu sağlamak ve gelecekteki hidrojen teknolojisi ve endüstrisinin uygulama alanlarını tespit etmek. -Hidrojen teknolojisi uygulamalarında barıĢçıl ve kalkınmaya yönelik iĢbirliğini geliĢtirmek. -Hidrojen araĢtırma ve geliĢtirme çalıĢmalarının arttırılması için kalkınmıĢ ülkelerin bilim adamlarını ve uzmanlarının doğrudan katkılarını sağlamak, -Kalkınmakta olan ülkelerin Ar-Ge merkezlerinin ve programlarını desteklemek, hidrojen teknolojileri alanındaki yatırımları teĢvik etmek, olarak belirlenmiĢtir. 3.8.1.1.ICHET'in Faaliyetleri -Uzun ve kısa dönemli atölye (workshop) çalıĢmaları, bilimsel toplantılar, bilim transferi yapmak; -DanıĢmanlık hizmeti adamları ve uzmanların katılacağı uygulamalı eğitim programları düzenlemek; -Ar-Ge ve teknoloji sunmak; -Endüstri ile iĢbirliği kurmak; -Hidrojen enerjisi teknolojilerini tanıtmak amacıyla katılımcı ülkelere teknoekonomik çalıĢmalar, teknoloji izleme ve tahmini, Ar-Ge, teknoloji transferi, eğitim, burs ve danıĢmanlık hizmeti sağlamak; 151 ICHET'in çalıĢma kapsamı içerisinde: -Hidrojen enerjisi politikası oluĢturulması, büyük miktarlarda hidrojen üretimi ve hidrojen enerji teknolojilerinin uygulanmasının ve çevresel çalıĢmaların ekonomik analizi; -Diğer yenilenebilir enerji sistemleriyle hidrojen üretim tekniklerinin entegre edilmesi; -Hidrojen depolama teknikleri; -Klima sistemleri ve hidrojen depolamada metal hidrijurlerin kullanımı; -Boru ile hidrojen nakli; -Sıvı hidrojen teknolojileri; -Hidrojenle çalıĢan taĢıtlar (otobüsler, kamyonlar, otomobiller, iki ve üç tekerlekli taĢıtlar); -Yakıt pili uygulamaları (desentralize enerji üretimi ve taĢıtlar); -Hidrojen alt yapısı geliĢtirilmesi; -Kimyada, enerji üretiminde, gaz, petrol endüstrisinde ve metalürjide hidrojen uygulamaları bulunmaktadır.65 65 EĠEĠ Genel Müdürlüğü, Yenilenebilir Enerji Kaynakları,Hidrojen Enerjisi Ġnternet Sayfası,Çevrimci: http://www.eie.gov.tr/turkce/YEK/hidrojen/ichet.html 22.08.2009 152 4.BÖLÜM 4.1.Yenilenemez Enerji Kaynakları ve Kullanımı Bugünkü medeniyetimiz ve refah seviyemizin temelini kullandığımız enerjiye borçluyuz1. Borcumuzun karĢılığı ise çevre kirlenmesi, kükürt dioksit oranlarının yükselmesi, Dünyamızı saran ve koruyan ozon tabakasının incelmesi olarak karĢımıza çıkmaktadır. 1760‟da Endüstri Devrimi baĢladığında atmosferdeki CO2 yoğunluğu milyonda 280 (ppm) civarındaydı. 2000‟de ise endüstri öncesi devirlere göre yüzde 32‟lik bir artıĢ göstererek milyonda 370‟e ulaĢmıĢtır.2 1960‟dan 2000‟e kadarki 54 ppm artıĢ, 1760‟tan 1960‟a kadarki 36 ppm‟lik artıĢın çok üzerindedir. 1760 yılında Endüstri Devrimi baĢladığında, fosil yakıtların yarattığı karbon salınımları çok azdı. Ancak, 1950‟ye gelindiğinde, atmosferdeki CO2 seviyesini sarsan bir miktar olan yıllık 16 milyon tona ulaĢmıĢtı. 2000‟de ise 6,3 milyar tonu bulmuĢtu. Dünyayı ısıtan sera gazı etkisinin temeli 1950‟den itibaren görülen bu 4 misli artıĢa dayanıyor. Karbon emisyonları fosil yakıtının türüne göre değiĢiyor. Kömür benzine göre, benzin ise doğal gaza göre üretilen enerji birimi baĢına daha çok karbon salınımına neden oluyor. Dünyada 532 milyon benzin yakan otomobilin ve kömür yakıtlı elektrik santrallerinin varlığı iklim değiĢikliğinin gerçek nedenidir. Geçtiğimiz yıllarda dünya yılda 9 milyon hektarlık orman kaybına uğramıĢtır. Ormanlar tarım arazilerine göre hektar baĢına 20 misli daha fazla karbon depolarlar. Net orman kaybı önlenebildiği taktirde, karbon salınımlarının bu kaynağı ortadan kalkmıĢ olacaktır. Kuzey yarıkürede, orman alanları yıllık 3,6 milyon hektar büyümektedir. 2050‟ye kadar dünya nüfusuna eklenecek 3,2 milyar insan zaten su kıtlığı yaĢanan ülkelerde doğunca, durum daha da hassaslaĢacak. Dünya besin arzının yüzde 40‟ının sulanan alanlardan elde edilmesi, su kıtlığının besin güvenliğini doğrudan 1 Muammer Tuna,‟‟Enerji, Çevre ve Toplum‟‟, s.(7-18) Ferruh Ertürk, „‟Hava Kirliliği-Vizyon ve Misyon‟‟, Vizyon 2023: Bilim ve Teknoloji Stratejileri Teknoloji Öngörü Projesi, Çevre ve Sürdürülebilir Kalkınma Tematik Paneli Vizyon ve Öngörü Raporu, Ek:17, TUBĠTAK, Ankara,2003 Çevrimci: 18 Temmuz 2009 http://www.tubitak.gov.tr/tubitak_content_files/vizyon2023/csk/EK-17.pdf 2 153 etkilediğinin bir göstergesi. Gelecekte su kıtlığı ile birlikte besin kıtlığı da yaĢanacaktır. CO2 yoğunluğundaki artıĢın iki kaynağı var: fosil yakıtlarının yanması ve ormansızlaĢma. Her yıl fosil yakıtlarının yakılması sonucu atmosfere 6,144 milyar ton karbon salınıyor ve bunun eĢdeğeri 22,5milyar ton karbondioksitir.3 OrmansızlaĢmadan kaynaklanan net karbon salınımı ise kesin olarak bilinmemekle birlikte, yıllık 1,5 milyar ton civarında olduğu düĢünülmektedir. BP‟nin her yıl yayımladığı Enerji Ġstatistikleri Raporu‟nun verilerine göre, 2008‟de global enerji pazarı daha önce benzeri yaĢanmamıĢ bir türbülans ortamında, dünya ekonomisi ile genelde aynı Ģekilde hareket ettiği belirtilmektedir. Ekonomik büyüme ile birlikte, yılın ilk yarısında fiyatlar rekor seviyelere çıktı. Ġkinci yarısında ise global ekonominin resesyona girmesi ile, enerji fiyatları ciddi ölçüde düĢtü. GeliĢmekte olan ülkeler, Çin‟in önderliğinde, enerji tüketiminde OECD ülkelerini geçti 4. GeliĢmekte olan ülkelerin refah seviyelerini ve üretimlerini geliĢmiĢ ülkeler seviyesine çıkarmaları enerji talebini nasıl etkileyeceğini göstermesi açısından ilginçtir. Bu geliĢme eğiliminin iklim değiĢimi ve emisyonlar üzerinde ciddi baskı oluĢturacağı kesindir. Rapora göre, dünyanın ispatlanmıĢ petrol rezervleri 1.258 milyar varil seviyesinde. Bu da 2008 tüketim rakamlarına göre 42 yıl yetiyor. Aynı hesap ile gaz rezervleri 60 yıl, kömür rezervleri ise 122 yıl yeterli durumdadır5. Yenilenemez kaynaklı enerjilerin ömürleri de sınırlıdır. Bu sınır değerler geliĢmekte olan ülkelerin hakları olan geliĢme ve dünya refahından pay almaları halinde bu ömür rakamlarının küçülmesi kaçınılmazdır. BP Enerji Ġstatistikleri Raporu‟na göre, dünyanın toplam enerji tüketimi sadece %1,4 yükseldi. Bu artıĢ, 2001 yılından beri gerçekleĢen en düĢük büyüme oldu. Bu yükseliĢin de en büyük kısmı ise Çin‟den geldi. Rapora göre, geliĢmiĢ ülkelerde 3 Vizyon 2023 Teknoloji Öngörü Paneli, Enerji ve Doğal Kaynaklar Paneli Raporu, TUBĠTAK, Ankara, 24 Temmuz 2003, s. 24 Çevrimci: 18 Ağustos 2009 http://www.tubitak.gov.tr/tubitak_content_files/vizyon2023/edk/enerji_son_surum.pdf 4 BP, Enerji Raporu Bilgi Özeti, Çevrimci: 24 Eylül 2009 http://www.bp.com/genericarticle.do?categoryId=9018433&contentId=7056674 5 BP, Enerji Raporu Bilgi Özeti 154 enerji tüketimi %1.3 oranında düĢmüĢtür. En büyük düĢüĢ %2.8 ile ABD‟de görülmüĢtür. Tablo:4. 1:Sektörlere ve Kullanım Alanlarına Göre Nihai Enerji Tüketimi (TEP: Ton EĢdeğer Petrol) Kullanım alanları Ekonomik Faaliyetlerin Mal ve Ġstatistiki Sınıflaması hizmet Alan UlaĢtır Rev.1.1 Toplam üretimi ısıtma ma TEP (%) TEP TEP TEP 25 085 711 100,00 20 018175 1 533 519 3 534 017 Toplam C Madencilik ve 458 927 1,83 370 724 18 580 69 623 taĢocakçılığı 18 266 371 72,82 17 157368 728 934 380 069 D – Ġmalat E - Elektrik, gaz, buhar ve 829 431 3,31 773 208 32 266 23 957 sıcak su üretimi ve dağıtımı 467 081 1,86 332 798 28 235 106 047 F - ĠnĢaat G - Toptan ve perakende ticaret; motorlu taĢıt, 927 769 3,70 384 339 149 353 394 077 motosiklet, kiĢisel ve ev eĢyalarının onarımı 474 644 1,89 256 189 174 786 43 669 H – Otel ve lokantalar I - UlaĢtırma, depolama ve 2 807 997 11,19 318 818 101 844 2 387 335 haberleĢme J - Mali aracı kuruluĢların 158 536 0,63 67 977 70 634 19 925 faaliyetleri K - Gayrimenkul, kiralama 266 654 1,06 162 654 45 414 58 585 ve iĢ faaliyetleri 117 298 0,47 28 397 78 564 10 337 M – Eğitim N – Sağlık iĢleri ve sosyal 76 556 0,31 32 329 35 276 8 951 hizmetler O - Diğer sosyal, toplumsal ve kiĢisel hizmet faaliyetleri 234 446 0,93 133 374 69 632 31 440 (kar amacı olmayan kurumlar hariç) Kaynak:TUĠK, Haber Bülteni, Sayı:125, 30.07.2008 Çevrimiçi: 13.08.2009 www.tuik.gov.tr Türkiye‟de TUĠK tarafından yapılan bir çalıĢmada enerji kullanımının sektörel dağılımı ilk olarak değerlendirilmiĢtir. Bu çalıĢmaya göre; 2005 yılında nihai enerji tüketimi en fazla %72,82 ile imalat sanayi sektöründe gerçekleĢmiĢtir. Ġmalat sanayi sektörünü; %11,19 ile UlaĢtırma, depolama ve haberleĢme; %3,70 ile Toptan ve perakende ticaret; motorlu taĢıt, motosiklet, kiĢisel ve ev eĢyalarının onarımı; %3,31 ile Elektrik, gaz, buhar ve sıcak su üretimi ve dağıtımı; %1,89 ile Otel ve lokantalar; 155 %1,86 ile ĠnĢaat; %1,83 ile Madencilik ve taĢocakçılığı; %1,06 ile Gayrimenkul, kiralama sektörleri takip etmektedir. Sanayi ve hizmet sektörlerinde 6 106 441 TEP elektrik, 4 301 881 TEP doğalgaz, 2 537 643 TEP motorin tüketilmiĢtir. Toplam nihai enerji tüketiminin %91,25‟i 500 TEP ve üstü enerji tüketen giriĢimler tarafından tüketilmiĢtir. Nihai enerji tüketiminin enerji kaynaklarına göre dağılımına bakıldığında en büyük oran %24,34 ile elektriğe aittir. Bunu sırasıyla, %17,15 ile doğal gaz, %10,12 ile motorin, %9,36 ile fuel-oil no:6, %6,03 ile petrokok, % 5,99 ile kok kömürü, %5,24 ile taĢkömürü, %3,38 ile linyit izlemektedir.6 Ekonomik krizle istihdam sorunun ön sıralara yükselmesi ve ihracata yönelik sanayi yapısı içinde Türkiye‟nin verimliliği ile birlikte enerjide fiyat istkrarını sağlaması ve yenilenebilir kaynaklara yönelerek artan nüfus ve çalıĢma çağına gelen insanlarının emek arzının yarattığı baskıyı ortadan kaldıracak emek talebi yaratmalıdır. Bu yüzden sanyileĢme ülke açısından kaçınılmazdır. Bunun yaratacağı sera gazı emisyonlarını azaltacak bilimsel ve ekonomik tedbirleri almalıdır. 4.1.1.Elektrik Enerjisi Üretimi ve Arz Güvenliği Açısından Birincil Kaynaklar YaklaĢık 6 milyar ton olan termik santrallere yönelik üretilebilir linyit rezervlerimizin mevcut ve planlanabilir kurulu gücü yaklaĢık 19500 MW olan santral potansiyeli ile yılda 125 milyar kwh elektrik üretebilecek kapasiteye ulaĢılabilinecektir. Bu değer, Türkiye‟nin 2006 yılı elektrik üretiminin %73‟ünü oluĢturmaktadır. Bunun için yılda 190 milyon tonu linyit olmak üzere 195 milyon ton kömür üretilmesi gerekmektedir. Mevcut yerli kömürle çalıĢan termik santralleri 2006 yılı itibariyle 8145 MW ı linyit 300 MW ı taĢkömürü olmak üzere toplam 8450 MW olup bu santrallerin kömür tüketim kapasitesi 83 milyon tondur. Tüketimde yaĢanan olumsuzluklar nedeni ile kömür üretiminde istenilen düzeye gelinememiĢtir. Bu nedenlerin baĢında alım garantili doğal gaz ve doğal gaz santrali sözleĢmeleri olmuĢtur. Bunun yanında 6 TUĠK, Haber Bülteni, Sayı:125, 30.07.2008 Çevrimiçi: 13.08.2009 www.tuik.gov.tr 156 kömür santralarının kükürt dioksit ve kül kaçakları çevreci kuruluĢlarının tepkisini çekmektedir. Ġrili ufaklı çok sayıdaki nehrimizin yıllık ortalama su potansiyelinden yola çıkarak teorik hidroelektrik potansiyel 433 milyar kWh, teknik olarak değerlendirilebilir potansiyel 216 milyar kWh, teknik ve ekonomik olarak değerlendirilebilir potansiyel ise Ģimdilik 130 milyar kWh olarak hesaplanmaktadır. Bunun %34,6‟sı 2006 sonuna göre iĢletmede, %7‟si inĢa halinde ve %4,5‟i lisans almıĢ durumdadır7. Yenilenebilir enerji kaynaklarımızdan jeotermal rezervinin 200 MW/yıl görünür, 4300 MW/yıl mümkün olmak üzere toplam 4500 MW/yıl karĢılığı olduğu tespit edilmekle birlikte, halen iĢletmede 15 MW‟lık jeotermal santralı ile EPDK‟dan lisans almıĢ toplam 78 MW kurulu gücündeki projeler 600 Milyon kWh/yıl üretim kapasitesi ile bu rapordaki değerlendirmede yer almıĢtır. Var olduğu belirtilen potansiyelin kalan 4400 MW‟lık kısmı henüz projelendirilmediği için dikkate alınmamıĢtır. GüneĢ enerjisi yatırımları henüz ticari anlamda elektrik üretiminde kullanılabilir seviyede olmadığı için güneĢ potansiyeli ele alınmamıĢtır 4.1.2.Enerjide DıĢa Bağımlılık Mevcut linyit rezervimizin henüz 0,40‟nı, hidrolik potansiyelimizin de 0,30‟nu kullanabilir olmamız enerjide dıĢa bağımlı olmamızın ana nedenlerinden biridir.1990 yılında 41,6 MTEP olan nihai enerji tüketimimiz 2006 yılında 77,4 MTEP değerine ulaĢmıĢtır. Arada oluĢan bu fark çoğunlukla ithal edilen enerji ile karĢılanmaktadır ve 2006 yılında ithal enerjiye ödenen para 29 milyar USD olmuĢtur. Enerjide dıĢa bağımlılığı azaltmak için enerjiyi verimli kullanım yanında yerli kaynak kullanımını artırmak, ileride bu kaynaklara doğacak yeni talepleri karĢılayabilmek için rezerv araĢtırma faaliyetlerine hız ve önem verilmesi gerekmektedir. 2006 yılında %73 olan enerjide dıĢa bağımlılığımız önümüzdeki yıllarda daha da fazla artacaktır. Enerjide dıĢa bağımlılık arz güvenliğini ve ülkenin ekonomik ve sınaî geleceğini riske sokan önemli bir etkendir. Bu nedenle dıĢa bağımlılığımızı süratle azaltma yoluna gitmeliyiz. Enerji kaynaklarımızın son derece sınırlı olduğu söylemlerinin aksine, bugün için bilinen ekonomik olarak kullanılabilirliği kabul edilen mevcut yerli enerji 7 Dünya Enerji Konseyi Türk Milli Komitesi, 2005-2006 Türkiye Enerji Raporu, s.32 157 kaynaklarımızın tam ve verimli olarak kullanıldığı takdirde bugünkü tüketim trendine uygun olarak ülkemizin genel enerji talebini en az 35-40 yıl karĢılayabilmesi söz konusundur8. 4.1.2.1.Talep Tahminleri Türkiye 2001 yılı itibariyle; dünya nüfusunda %1,10, ekonomisinde %0,68, enerji tüketiminde %0,86 paya sahipir. Türkiye, kiĢi baĢına az üretebiliyor ve az enerji tüketiyor. Ekonomisini büyütmesi, bunun için de enerji tüketimini artırması gerekiyor. Türkiye'nin kiĢi baĢına elektrik tüketimi de keza, OECD ülkeleri arasında sonuncu gelmektedir. Dolayısıyla Türkiye'nin ekonomisi büyürken, elektrik enerjisi tüketiminin de artması gerekiyor.9 31 Aralık 2008 tarihi itibarıyla Türkiye nüfusu 71.517.100 kiĢidir. Nüfusun 35.901.154‟ünü erkek, 35.615.946‟sını ise kadınlar oluĢturmaktadır. 2008 yılında Türkiye‟nin yıllık nüfus artıĢ hızı ‰ 13,1 olarak gerçekleĢmiĢtir. 2008 yılında 81 ilden; 55 ilin nüfusu artarken, 26 ilin nüfusu azalmıĢtır. Nüfus artıĢ hızı en düĢük olan ilk üç il; Bilecik (‰ -53,5), Kütahya (‰ -31,4) ve Isparta (‰ -29,9)‟dır. 81 il içinde nüfus artıĢ hızı en yüksek olan ilk üç il ise sırasıyla; Yalova (‰ 82,6), Tekirdağ (‰56,6) ve Hakkari (‰ 48)‟dir. Ġl ve ilçe merkezlerinde ikamet eden nüfus 53.611.723, belde ve köylerde ikamet eden nüfus ise 17.905.377 kiĢidir. Nüfusun % 17,8‟i Ġstanbul‟da ikamet etmektedir. Ġstanbul‟da 12.697.164 kiĢi ikamet etmektedir. Toplam nüfusun sırasıyla; % 6,4‟ü Ankara‟da, % 5,3‟ü Ġzmir‟de, % 3,5‟i Bursa‟da, % 2,8‟i ise Adana‟da ikamet etmektedir. Ülkemizde en az nüfusa sahip olan Bayburt ilinde ikamet eden kiĢi sayısı 75.675‟dir.10 Gayri Safi Yurt Ġçi Hasıla (GSYĠH) artıĢ hızları da 2005-2010 yılları için yıllık %5,5, 2010-2015 yılları arasında yıllık %6,4, 2015-2020 yılları arasında yıllık %6,4 olarak kabul edilmiĢtir11. 8 Dünya Enerji Konseyi Türk Milli Komitesi, 2005-2006 Türkiye Enerji Raporu, s.33 TUBĠTAK, Vizyon 2023 Teknoloji Öngörü Projesi; Enerji ve Doğal Kaynaklar Paneli Raporu, s.19 ,Ankara 24.08.2003 10 TUĠK, Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi 2008 Nüfus Sayımı Sonuçları, Haber Bülteni, Sayı 14, 29 Ocak 2009, Çevrimci: www.tuik.gov.tr , 19.08.2009 11 Dünya Enerji Konseyi Türk Milli Komitesi, 2005-2006 Türkiye Enerji Raporu, s.34 9 158 Talep tahmininin yapıldığı 2004 yılında GSYĠH artıĢ hızı ile elektrik talep büyüme arasında esneklik katsayısı 1,6 olarak hesaplanmıĢken 2020 yılında bu katsayı değeri 1,0 olarak kabul edilmiĢtir.12 4.1.2.2.Sürdürülebilir Talep Tahmini Küresel rekabet yarıĢında ekonomimizin geliĢerek ayakta kalabilmesi için “sürdürülebilir ve güvenilir enerjinin” sağlanması Ģarttır. Türkiye‟nin GSYIH‟nın uzun vadeli artıĢ hızının %3,8, elektrik enerjisi tüketim artıĢının uzun yıllar ortalamasının (1963-2005) %4,2 olduğu gerçeği karĢısında, ekonomistler bundan sonraki ekonomik büyümede sürdürülebilirliği sağlayabilmek için yıllık büyüme hızının %5 olarak hedeflenmesini öngörmektedirler13. Mevcut talep tahminlerinde öngörülen %8,3-%6,3 gibi yüksek tüketim hızlarını düĢürmek için elektrik enerjisini verimli kullanarak enerji yoğunluğunu düĢürmek gerekecektir. Bu önlemler sonucu büyüme hızı ile elektrik talep artıĢı arasındaki esneklik katsayısını 1,0‟e indirgeyecek olursak, yıllık %5 talep artıĢı ile bugün düĢük hızlı talep projeksiyonunda 2020 yılı için öngörülen 406550 milyar kwh‟lik talep 353690 milyar kwh‟e düĢecektir. 4.1.2.3.Sürdürülebilir GeliĢmeye Paralel Talep Tahminleri Küresel rekabet yarıĢında ekonomimizin geliĢerek ayakta kalabilmesi için sürdürülebilir bir kalkınma stratejisine ihtiyaç vardır. Böyle bir kalkınmayı sürdürebilmek için ekonomistlerin üzerinde mutabık oldukları kalkınma hızı yılda %5‟lik seviyesindedir. GeliĢmiĢ ülkelerde enerjiyi verimli kullanmak ve enerji yoğunluğunu azaltmak sureti ile kalkınma hızı ile elektrik tüketiminin artıĢ hızı eĢitlendiği takdirde elektrik tüketimi Ģu Ģekilde olacaktır: Tablo:4. 2: 2050 Yılına Kadar Beklenen Elektirik Tüketimi 2010 yılı 216750 Gwh 2015 yılı 276630 Gwh 2020 yılı 353690 Gwh 2030 yılı 575075 Gwh Kaynak:DEK-TMK rakamlarına göre düzenlenmiĢtir. 12 13 Dünya Enerji Konseyi Türk Milli Komitesi, 2005-2006 Türkiye Enerji Raporu, s.35 Dünya Enerji Konseyi Türk Milli Komitesi, 2005-2006 Türkiye Enerji Raporu, s36 159 Bu durumda 2010-2020 yılları arasında tüketim artıĢı 136940 Gwh olacaktır. Bu da 27390 MW‟lık bir kurulu güce karĢılık gelmektedir. Kısaca yılda 2740 MW‟lık bir kurulu güç ilavesine ve yılda 2,5 milyar ABD dolarlık bir üretim yatırım harcamasına gereksinim olacaktır. Talep yönetimine gidilmediği takdirde mevcut talep tahminlerine göre yüksek hızlı talep tahmini senaryosuna göre; 2010-2020 yılları arasında yılda 4680 MW ve yılda 5 milyar ABD dolarlık üretim yatırımına gereksinim duyulacaktır. DüĢük hızlı talep tahmini senaryosuna göre; 2010-2020 yılları arasında yılda 3450 MW kurulu güç ilavesine ve yılda 3,5 milyar ABD doları tutarında üretim yatırımına gereksinim olacaktır14 4.2.Elektrik Enerjisi 4.2.1.Kurulu Güç 1983 sonunda toplam kurulu gücün;%29,5‟i linyit ve taĢkömürü, %23,7‟si fuel-oil, motorin çok yakıtlı, %46,7‟si hidrolik santrallardan oluĢmuĢtur. Tablo:4. 3:Elektrik Enerjisinde Yakıt Cinslerine Göre Kurulu Güç, Üretim Kapasitesi ve Üretim Değerleri 2007 2008 (1) 2009 (2) Kurulu Ortalama Fiili Kurulu Ortalama Fiili Kurulu Ortalama Fiili Güç Üretim Üretim Güç Üretim Üretim Güç Üretim Üretim TaĢkömürü 1 986 15 490 15 136 1 986 15 490 15 400 2 151 16 778 16 000 Linyit 8 211 52 550 38 294 8 211 52 550 42 000 8 367 53 550 44 200 Fuel-Oil 1 773 10 660 6 470 1 818 10 930 9 300 1 818 10 930 9 300 Motorin,LPG,Nafta 228 1 230 67 228 1 230 1 290 302 1 360 1 320 Doğal Gaz 11 648 87 765 95 025 11 848 88 860 96 000 12 048 90 360 104 000 Çok yakıtlı (*) 3 384 23 260 3 384 23 688 3 384 23 688 Biyogaz-atık 43 258 214 43 258 210 44 264 220 TERMĠK 27 273 191 213 155 206 27 518 193 006 164 200 28 114 196 930 175 040 HĠDROLĠK 13 395 47 023 35 851 14 025 48 800 37 000 14 173 49 405 39 000 Jeotermal 23 150 156 68 442 400 76 494 460 Rüzgar 145 493 355 580 1 972 1 400 940 3 196 2 900 TOPLAM 40 836 238 878 191 568 42 191 244 220 203 000 43 303 250 025 217 400 (*) Fiili üretim yakıt oranlarına göre dağıtılmıĢtır, (1) GerçekleĢme Tahmini, (2) Tahmin Kaynak: TUIK 1984 yılında kurulu gücün içinde %85 olan kamu kesimi payı, 2006 sonunda %58,5‟a düĢmüĢtür. 14 Dünya Enerji Konseyi Türk Milli Komitesi, 2005-2006 Türkiye Enerji Raporu, s.35 160 Birincil enerji talebindeki artıĢın, tüm kaynakların tüketimindeki artıĢlarla karĢılanması beklenmektedir. Ancak oransal olarak en yüksek artıĢın, özellikle elektrik sektörü kaynaklı olarak, yüzde 10 ile doğal gaz tüketiminde görülmesi beklenmektedir. 2009 yılında elektrik üretim artıĢının yüzde 56‟sının doğal gazdan karĢılanması programlanmıĢtır. Tablo:4. 4: Birinci Enerji Tüketimi ve Kaynakların Oranı (Miktar: Bin TEP) 2007 2008 (1) 2009 (2) Pay Pay Pay Miktar (yüzde) Miktar (yüzde) Miktar (yüzde) TĠCARĠ ENERJĠ 100 900 95,2 105 800 95,5 110 740 95,8 TaĢkömürü 17 180 16,2 17 250 15,6 17 565 15,2 Linyit 13 010 12,3 13 670 12,3 13 930 12,1 Petrol Ürünleri 34 300 32,4 36 370 32,8 37 025 32,0 Doğal Gaz 31 900 30,1 33 640 30,4 36 995 32,0 Hidrolik Enerji 3 083 2,9 3 182 2,9 3 354 2,9 Yenilenebilir Enerji 1 561 1,5 1 715 1,5 1 897 1,6 Elektrik Ġthalatı (Ġhracatı) -134 -0,1 -26 0,0 -26 0,0 GAYRĠ-TĠCARĠ ENERJĠ 5 100 4,8 5 000 4,5 4 860 4,2 Odun (2) 3 960 3,7 3 900 3,5 3 800 3,3 Hayvan ve Bitki Artıkları (2) 1 140 1,1 1 100 1,0 1 060 0,9 TOPLAM 106 000 100,0 110 800 100,0 115 600 100,0 KiĢi BaĢına Tüketim (KEP) 1 451 1 481 1 527 (1)GerçekleĢme Tahmini, (2) Tahmin Kaynak: TUIK 2007 yılında üretilen enerjinin %95,2‟si ticari enerji olup %4,8‟i gayrı ticari kaynaklardan sağlanmıĢ olup bu rakam 5100 Bin TEP karĢılığıdır. 2008 ve 2009 yıllarınada aynı trendin devamı beklenmektedir. Toplam enerji kullanımı içersinde hidrolik enerji, yenilenebilir enerji ve gayrı ticari enerji oranları yıllara göre 9,2, 8,9, 8,7 olacaktır. Petrol ürünleri ve doğal gazın oranı ise 2007 ve 2009 yıllarında %62,5, %63,2 ve%64 olması beklenmektedir. Elektirik enerjisinde ise fiili üretim yıllara göre 2007 yılında %81‟ termik %19‟uyenilenebilir kaynaklardan, 2008 yılında %80‟i termik(petrol, kömür, doğalgaz), %20‟si ise yenilenebilir kaynaklardan 2009 yılında ise 2008 değerlerinden farklı olmayacaktır. 161 2008 yılında 30,5 MTEP olarak gerçekleĢmesi beklenen birincil enerji üretiminin, 2009 yılında yüzde 2 artıĢla 31,1 MTEP‟e çıkacağı tahmin edilmektedir. Böylece, birincil enerji talebinin ithal kaynaklardan karĢılanma oranı 2009 yılında yüzde 73,1 olacaktır. 2008 yılında 202,7 milyar kWh olarak gerçekleĢmesi beklenen elektrik tüketiminin, 2009 yılında yüzde 7,1 oranında bir artıĢ ile 217,1 milyar kWh‟e ulaĢacağı tahmin edilmektedir. Böylece 2008 yılında 2.741 kWh olarak tahmin edilen kiĢi baĢına elektrik tüketiminin 2009 yılında 2.902 kWh‟e yükselmesi beklenmektedir. Ancak, enerji fiyatlarındaki artıĢ ve ekonomik faaliyetlerdeki yavaĢlamanın sürmesi Temmuz 2008‟den itibaren belirgin Ģekilde gözlenen elektrik talep artıĢındaki düĢüĢün devamına yol açacaktır. Tablo:4.5:Elektrik Enerjisi Tüketiminin Kullanıcı Gruplarına Göre Dağılımı 2007 2008 (1) 2009 (2) Pay Pay Pay GWh (yüzde) GWh (yüzde) GWh (yüzde) Konutlar 36 476 19,2 38 400 18,9 40 400 18,6 Ticarethaneler 23 141 12,2 26 300 13,0 29 900 13,8 Resmi Daire 6 933 3,6 7 500 3,7 8 100 3,7 Genel Aydınlatma 4 053 2,1 4 100 2,0 4 200 1,9 Sanayi 73 795 38,8 78 000 38,5 83 000 38,2 Diğer 10 738 5,7 11 100 5,5 11 500 5,3 NET TOPLAM 155 136 81,6 165 400 81,6 177 100 81,6 Ġç Tüketim ve Kayıp 34 874 18,4 37 300 18,4 40 000 18,4 BRÜT TOPLAM 190 010 100,0 202 700 100,0 217 100 100,0 KiĢi BaĢına Net Tüketim (kWh) 2 098 2 211 2 339 KiĢi BaĢına Brüt Tüketim (kWh) 2 570 2 709 2 868 (1) GerçekleĢme Tahmini (2) Tahmin Kaynak: TUIK 2009 yılında elektrik santralleri toplam kurulu gücü yüzde 2,6 oranında bir artıĢla 43.303 MW'a ulaĢacaktır. Elektrik üretiminin ise yüzde 7,1 artıĢla 217,4 milyar kWh‟e ulaĢacağı tahmin edilmektedir. Elektrik üretiminde doğal gaz yakıtlı santrallerin yüzde 47,8, linyit yakıtlı santrallerin yüzde 20,3 ve hidrolik santrallerin 162 yüzde 17,9‟luk paylarla ilk sıraları alması beklenmektedir. Rüzgar ve jeotermal elektrik üretiminin payının ise yüzde 1,5‟e ulaĢacağı tahmin edilmektedir. 4.2.2.Elektrik SatıĢı ve Kaçak Elektrik Kullanımı EÜAġ tarafından 2006 yılında 53,7 milyar kwh TETAġ‟a, 12,9 milyar kwh TEDAġ‟a, 700 milyon kwh ihracat olmak üzere 67,3 milyar kwh elektrik enerjisi satıĢı gerçekleĢtirilmiĢtir. 2006 yılında elektrik Ģebekesinde; iletimde %2,4, dağıtımda %13 olmak üzere toplam %15,4 oranında kayıp meydana gelmiĢtir15. Tablo:4.6:Yıllara Göre Elektirik Üretim-Ġletim ve Farklar Yıllar 2004 2005 2006 2007 2008 % Net Tüketim Fark (4) (5) (3) =(2)-(3) =(4)/(2)* 0,196 150 698,3 121 141,9 29547,4 0,19569 161 956,2 130 262,9 31693,3 0,1884 176 299,8 143 070,5 33229,3 0,19 191 558,1 155 135,2 36422,9 0183 198 418,0 161 947,6 36470,4 Toplam Kurulu Bürt Üretim Güç MW (1) GWh (2) 36 824,0 38 843,5 40 564,8 40 835,7 41 817,2 Kaynak: TEĠAġ Türkiye Elektrik Üretim - Ġletim istatistikleri. Source: TETC Electricity Generation - Transmission Statistics of Turkey. *Sütun 4 ve 5 hesaplanarak oluĢturulmuĢtur. TUĠK‟in TEĠAġ isratistikletrinden derlediği verilerde bürt üretim ile net tüketim arasındaki fark yıllar itibariyle %19‟luk bir seyir izlemektedir. 4.2.3. 2020‟ye Kadar Beklenen GeliĢmeler Elektrik enerjisi arzının güvenilir olarak karĢılanması, yerli kaynaklarımızın geliĢtirilmesine bağlı olduğu bilinen bir gerçektir. Ülkemizde mevcut linyit, taĢkömürü, hidrolik ve baĢta yenilenebilir kaynaklar olmak üzere mevcut kaynakların en kısa zamanda geliĢtirilerek elektrik enerjisi üretimine katılması gerekmektedir. Elektrik enerjisi talebinin güvenilir bir Ģekilde karĢılanması için yeni kurulacak üretim tesislerinin zamanlaması, miktarı ve kompozisyonu hakkında karar vericilere, yatırımcılara yol göstermek üzere elektrik enerji sektöründe uzun dönemli plan yapma zorunluluğu ne yazık ki, serbestleĢme modelinde dıĢlanmıĢ, üretim tesisi kurmak yatırımcıların kendi beklentilerine bırakılmıĢtır. Bunun sonucu olarak son 5- 15 Dünya Enerji Konseyi Türk Milli Komitesi, 2005-2006 Türkiye Enerji Raporu, s.27 163 6 yıldır ne yerli ne de yabancı özel yatırımcılar bu konuda lisans alma dıĢında herhangi bir faaliyetinde bulunmamıĢlardır. Oysa 2020 yılına kadar yürürlükteki talep tahminlerine göre inĢa halindeki ve yeni lisans almıĢ 7386 MW kurulu gücündeki tesislere ilaveten 42441 MW kurulu gücündeki kapasitenin sisteme eklenmesi gerekecektir. Böylece 2020 yılı kurulu gücü 2005 yılı kurulu gücünün 2,5 katı olacaktır (96300 MW)16. %10 mertebelerinde olduğu tahmin edilen elektrik enerjisinin kaçak kullanımı önlendiği taktirde sistemde yaklaĢık 10 milyar Kwh geri kazanılmıĢ olacaktır. Böylece 2010 yılına kadar sistem üretimi 200-205 milyar kwh seviyesine ulaĢmıĢ olacak ve kriz yeni üretim tesisi kurmadan karĢılanabilmiĢ olacaktır. 4.3.Termik- Hidrolik (Yenilenebilir) Dengesi Türkiye sistemi genellikle enerji darboğazı yaĢanan yıllarda %30, diğer yıllarda ise %40 kurulu güç yedeğiyle çalıĢmıĢtır. Bunun sebebi yenilenebilir kaynakların baĢında gelen hidrolik santralların kurulu güç içindeki payının %40‟lar seviyesinde olmasıdır. Kuraklık yaĢanan yıllarda rezervuarlı hidrolik santralların üretimleri %50 azalabilmektedir. Türkiye‟de en fazla gündemde olan hidrolik ve rüzgar santrallarında eksik üretim riski her zaman vardır. Bu nedenle yukarıdaki örnekte de açıklandığı gibi, güvenilir üretim kaynağı olmayan ancak yerli ve çevre dostu olması nedeniyle tercih edilen hidrolik ve rüzgar santrallarının toplam kurulu güç içindeki payı arttıkça üretim sistemi güvenilir kurulu güç yedeğinin de aynı oranda arttırılması yani daha fazla termik yedek kapasite yatırımı yapılması gerekmektedir. Türkiye‟de kurulu güç içindeki yenilenebilir enerjinin payı 2006 yılı sonu itibariyle %32,4‟tür. Bu oran ABD‟de %13, OECD Ülkeleri ortalamasında %21,7, AB ortalamasında ise %21,8 dolayındadır.17 4.4.Enerji Verimliliği Ülkemizde verimlilik konusunda bugüne kadar yapılan çalıĢmalar, sanayide %20‟nin, bina ve hizmet sektöründe %30‟un ve ulaĢımda %15‟in üzerinde olmak üzere toplam olarak yıllık 4 milyar YTL‟nin üzerinde bir tasarruf potansiyelini 16 17 Dünya Enerji Konseyi Türk Milli Komitesi, 2005-2006 Türkiye Enerji Raporu, s.29 Dünya Enerji Konseyi Türk Milli Komitesi, 2005-2006 Türkiye Enerji Raporu s.32 164 olduğunu göstermektedir. Toplam nihai enerji tüketimi en yüksek tüketim payına ve enerji tasarruf potansiyeline sahip olmalarından dolayı sanayi ve bina ve hizmet sektörleri enerji verimliliği çalıĢmalarında öncelikli sektörlerdir. Petrol krizlerinden sonra tüm dünyada artan enerji fiyatlarının kontrol altına alınmasına, enerjide sürdürülebilirliğin sağlanmasına ve dıĢa bağımlılığın azaltılmasına yönelik çalıĢmalar enerjinin verimli kullanımının önemini artırmıĢtır. Kalkınmakta olan ülkemizde de artan nüfus ve refah düzeyi, sanayileĢme gibi nedenlerden dolayı enerji kullanımı hızla artmaktadır. 2006 yılında ülkemiz toplam nihai enerji tüketimi 77,4 milyon ton eĢdeğer petrol (TEP), birincil enerji arzı 99,6 milyon ton eĢdeğer petrol (MTEP) olarak gerçekleĢmiĢ ve bunun ancak %27‟si yerli kaynaklarımız ile karĢılanabilmiĢtir. Enerji kaynaklarının ve enerjinin kullanımında verimliliğin ve yerli yenilenebilir enerji kaynaklarını kullanımını artırılması gibi tedbirlerin alınmaması halinde, 2020 yılında toplam enerji arzının ancak %20 civarındaki miktarının yerli üretim ile karĢılanabileceği beklenmektedir „‟…Ülkemizde kiĢi baĢına enerji tüketimi OECD ülkeleri ortalamasının yaklaĢık beĢte biri civarındayken, gayri safi yurt içi hasıla baĢına tüketilen enerji miktarı olarak ifade edilen enerji yoğunluğu, OECD ortalamasının yaklaĢık iki katıdır. Uluslar arası Enerji Ajansı verilerine göre, Japonya için 0,09 ve OECD ortalaması olarak 0,19 olan bu değerin ülkemiz için 0,38 olması, ülkemizde enerjinin ne kadar verimsiz kullanıldığını ortaya koymaktadır. Türkiye‟nin birincil enerji tüketim profili incelendiğinde, 2020 yılında 2004‟e nazaran, sanayide 2,8 kat, binalarda 2,3 kat ulaĢımda 2,5 kat daha fazla enerji harcayacağımız öngörülmektedir. Bu durumda 2020 projeksiyonlarına ve 2005 fiyatlarına göre yapılan değerlendirmeler, talebi karĢılamak üzere ihtiyaç duyulacak yaklaĢık 50000 MW‟lık ilave kurulu güç için elektrik üretim tesisi yatırımlarının 72,5 milyar YTL, buna bağlı olarak elektrik sektörü ve boru hatları için gerekli iletim/dağıtım Ģebekesi yatırımlarının ise 11,0 milyar YTL civarında olabileceğini ortaya koymaktadır. Talebi karĢılamak üzere ihtiyaç duyulan mali yükler sadece sabit tesis yatırımlarından ibaret olmayıp %70‟in üzerinde birincil enerjisini ithal eden ülkemiz için ithalat giderlerinin artıĢını da beraberinde getirmektedir. Aynı kriterler dikkate alınarak yapılan değerlendirmeler sonucunda da, yıllık petrol ithalatında 56,7 milyon ton petrol karĢılığı 17 milyar YTL ve yıllık doğal gaz ithalatında da 63 milyar m3 doğal gaz karĢılığı 24,3 milyar YTL civarında bir ilave yükün söz konusu olabileceğini ortaya koymaktadır. Bugüne kadar yapılan çalıĢmalarla ortaya konan %15‟lik elektrik tasarruf potansiyeli geri kazanıldığında; 6,5 milyar YTL‟lık doğal gazlı santral yatırımı önlenebileceği gibi doğal gaz ithal giderlerinde yılda 3,0 milyar USD‟lık bir azalma da sağlanabilir. Ayrıca binaların ve iĢletmelerin ısıtılmasında ve soğutulmasında %35 ve ulaĢımda %15 tasarruf sağlandığında ülkemiz petrol ve doğal gaz ithal giderlerinde yılda 1,4 milyar USD‟lık azalma söz konusudur. Yapılan çalıĢmalar 2020 yılındaki 222 milyon TEP olarak gerçekleĢmesi beklenen birincil enerji talebini %15 azaltabilecek bir potansiyele sahip olduğumuzu ortaya koymaktadır. Bu 165 potansiyelin, 2005 fiyatları ile yılda yaklaĢık 16,5 milyar YTL‟lık tüketim tasarrufuna eĢ değer olduğu hesaplanmaktadır…‟‟18 4.5.Sürdürülebilir Kalkınma ve Enerji KüreselleĢen dünyamızda mal ve para akıĢının çok hızlı bir Ģekilde gerçekleĢmesi, ülkeleri ekonomik krizlerden uzak ve sağlıklı bir kalkınma sağlama konusunda daha planlı hareket etmeye zorlamaktadır. Bu bağlamda sürdürülebilir kalkınma kavramı, ülke politikalarında en çok dikkat edilen konuların baĢında gelmektedir. Türkiye, ekonomisi hızla büyüyen bir ülkedir. Bu büyüme, beraberinde büyük enerji yatırımlarının da yapılmasını gerektirmektedir. Yıllık ortalama %5‟lik bir talep artıĢı ile 14 sene içerisinde ülkemizin enerji talebi Ģimdiki talebin iki katına çıkmıĢ olacaktır. Tablo:4.7: Sanayi Tüketimi Ġçin Elektrik ve Doğal Gaz Fiyatları 2003 2004 2005 2006 2007 9,9 10,0 10,6 10,0 10,9 Türkiye Elektrik OECD (cent/Kwh) 6,8 7,3 7,9 8,8 Ortalaması 228,9 230,3 304,5 352,7 440,8 Doğal Gaz Türkiye 7 (USD/10 OECD 220,1 253,4 320,4 335,9 321,0 Kcal) Ortalaması Kaynak: Uluslararası Enerji Ajansı (IEA) (1)2008 yılı 1. dönem fiyatlarıdır. 2008(1) 13,2 513,6 - Kaynak: DEK- TMK, 2005-2006 Türkiye Enerji Raporu.s.156 Tablo:IV. 1dan alınmıĢtır. Yıllık ortalama %7‟lik bir talep artıĢı gerçekleĢmesi durumunda ise; 1913 yılından bu yana yatırım yaptığımız mevcut kurulu gücümüzü önümüzdeki 10 yıl içerisinde ikiye katlamamız ve bunun için gerekli planlama çalıĢmalarını Ģimdiden yapmamız gerekecektir.19 4.6.Nasıl Bir Enerji Politikası? -Enerji girdilerinde uluslararası enerji piyasalarındaki yüksek talep artıĢlarına paralel olarak yurt içi elektrik ve doğal gaz fiyatlarında önemli artıĢlar meydana gelmiĢtir. Ayrıca, sanayide kullanılan elektrik ve doğal gaz fiyatları OECD ortalamalarına göre yüksektir. Yüksek enerji fiyatlarının sanayinin rekabet gücü üzerindeki olumsuz etkisi devam etmektedir. 18 19 Dünya Enerji Konseyi Türk Milli Komitesi, 2005-2006 Türkiye Enerji Raporu, s.40 Dünya Enerji Konseyi Türk Milli Komitesi, 2005-2006 Türkiye Enerji Raporu, s.48 166 - Enerji politikamız, ulusal çıkarlarımızı gözeten, enerjide dıĢa bağımlılığı azaltmak için yerli kaynaklara dayalı uzun vadede değiĢmeyen temel unsurları içerecek bir Ģekilde yeniden belirlenmelidir Tablo:4.8:Sanayide Kullanılan Elektrik ve Doğal Gazdaki Fiyat (Yılsonu fiyatlarıyla yüzde değiĢim) 2003 2004 2005 2006 2007 (1) -6,4 0,0 0,0 0,0 -2,9 Elektrik -12,8 23,5 16,3 28,2 0,0 Doğal Gaz (2) 13,9 15,4 2,7 11,6 5,9 ÜFE ArtıĢları 2008(3) 38,8 42,8 11,5 Kaynak: TEDAġ, BOTAġ, TÜĠK (1) Tek terimli alçak gerilim sanayi tarifesi dikkate alınmıĢtır. (2) 2003 yılı verisi TEFE olup, 2004 yılından itibaren ÜFE verileri kullanılmıĢtır. (3) Ġlk 9 ay Kaynak: DEK- TMK, 2005-2006 Türkiye Enerji Raporu s.154Tablo:IV. 2den alınmıĢtır. - Enerji politikalarını, ekonomi, güvenlik ve dıĢ politikalardan ayrı düĢünmek mümkün değildir. Bu nedenle, enerji politikasını oluĢtururken bu hususları göz önünde bulundurmak gerekmektedir. - Enerji politikalarının her Ģeyden önce sürdürülebilir hedeflere göre, çevreye uyumlu, güvenilir, enerjinin tüketicilerin tamamının kullanabileceği ucuzlukta olması gerekmektedir. - Enerji politikaları üretimden tüketime bir bütündür, enerjide bütüncül bir yaklaĢım esas olmalıdır. Ülkemiz gerçekleri de göz önüne alınmak Ģartıyla, enerji sektörünün gerek stratejik önemi gerekse kaynakların rasyonel kullanımı için düzenleme, planlama, eĢgüdüm ve denetleme faaliyetlerinin koordinasyonu açısından özerk ve dikey entegre bir kamusal yapıya ihtiyaç vardır. - Henüz kullanılmayan linyit ve hidroelektrik potansiyelimiz biran önce değerlendirilmelidir. - Tamamına yakını ithal edilmekte olan doğal gaza bağımlılığımız biran önce normal seviyelere (%25-30) indirilmelidir. Buna paralel olarak ithalatın yapıldığı ülke sayısı da çeĢitlendirilmelidir. - Yenilenebilir kaynak potansiyelimiz makul destek ve teĢviklerle daha büyük ölçüde değerlendirilmeli, enerji tarımı olgusu enerji politikalarına entegre edilmelidir. Yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı ile ilgili orta ve uzun vadede tutarlı hedefler konulmalı, bu hedeflerin gerçekleĢmesini sağlayacak stratejiler 167 oluĢturularak yol haritaları belirlenmelidir. Hedeflerin gerçekleĢmesini takip etmek üzere izleme mekanizmaları oluĢturulmalıdır. - Petrolün en çok kullanıldığı ulaĢtırma sektöründe alınacak önlemler ile petrol tüketimimizi süratle azaltıcı önlemler alınmalıdır. - Türkiye‟nin bir enerji envanteri çıkarılmalıdır. Planlama, kamusal üretim ve yerli kaynak kullanımını reddeden özelleĢtirme ve serbestleĢtirme politikalarından vazgeçilmeli, kamu da özel sektör gibi yatırım yapabilmelidir. YetiĢmiĢ ve nitelikli insan gücümüz özelleĢtirme uygulamaları ve politik müdahalelerle tasfiye edilmemelidir. -Enerjinin üretimi ve yönetiminde en temel unsur olan insan kaynağımızın eğitimi, istihdamı v.b. konular enerji politikalarının temeli olmalıdır. -Türkiye‟nin de içinde bulunduğu geliĢme sürecinde olan ülkeler, kalkınmalarını gerçekleĢtirmek için kaynaklarını en verimli Ģekilde kullanmak, bunun için de planlı bir kalkınma stratejisi uygulamak ve alt yapı yatırımlarını gerçekleĢtirmek için devlet desteğine gereksinim duymak zorundadırlar -GeliĢmiĢ ülkeler, alt yapı yatırımlarını devlet desteği ile tamamladıktan, geliĢmiĢlik seviyesine ulaĢtıktan sonradır ki enerji sektöründe serbestleĢme aĢamasına geçmiĢlerdir. Onların bile uygulamada zorluklarla karĢılaĢtıkları serbest piyasa modeline, biz henüz alt yapı yatırımlarımızı tamamlamadan ve enerji gibi finans yoğun bir sektörde bu yatırımları gerçekleĢtirecek gerekli mali güçte yeterli özel yatırımcılara sahip olmadan geçmemiz bu modelin uygulamasında birçok sorunları da beraberinde getirmiĢtir. SerbestleĢmeyi gerçekleĢtirmek için ilk Ģart olarak özelleĢtirmeyi ön plana çıkarmak ve stratejik önemdeki kamu kuruluĢlarını özelleĢtirmek, ileride enerji sektörü için büyük sorunlar yaratacaktır. - ÖzelleĢtirme, ekonomik kalkınma için bir amaç değil araç olarak kullanılmalıdır. Daha önce de belirttiğimiz gibi yerli yatırımcılarımız mali yönden güçlü olmadıklarından özelleĢtirmeye konu olan tesislerimiz sonuçta yabancı sermayenin eline geçmektedir. Elbette kalkınmak için gerektiğinde yabancı sermayeye gereksinim duyulabilir ancak bunun da kabul edilebilir bir sınırı olmalıdır. En liberal ekonomiye sahip ABD‟de stratejik sektörlerde yabancı sermaye denetim altında tutulmaktadır. BaĢta enerji olmak üzere ekonomimizin can damarı olan milli tesislerimizi hızla elden çıkaran bir politika izlemekteyiz. 168 - ÖzelleĢtirilen tesislerin mevcut üretimleri özelleĢtirme ile artmamakta ve istihdam olanağı da yaratmamaktadır. - Gündemde özelleĢtirilecek tesisler dururken yerli ve yabancı sermaye elbette yatırım yerine özelleĢtirmeye yönelecek20, yatırımlar aksayacaktır. Arz güvenilirliğinin sağlanmasındaki en büyük engel de budur. Enerji sektöründeki bu açmaza bir an önce çözüm bulunmalıdır. - AB baĢta olmak üzere pek çok geliĢmiĢ ülke stratejik tesislerinin yabancılar tarafından satın alınmasına müsaade etmez, yabancı payına %15- 20‟den fazla izin vermez iken biz ekonomimizin can damarı olan milli tesislerimizi hızla elden çıkaran bir politika izlemekteyiz.21 20 Öztin Akgüç,‟‟Sosyal Demokrasilerde Ekonomi Politikaları‟‟ Sosyal Demokrat Ġdeoloji, Editör:Yurdakul Fincancı,TÜSES Yayını,Anadolu Matbaa Tic. Koll. ġti., Ġstanbul,1990 s.(56-64) 21 Dünya Enerji Konseyi Türk Milli Komitesi, 2005-2006 Türkiye Enerji Raporu, s.55 169 5.BÖLÜM 5.1.Kyoto Protokolü GüneĢten gelen ısınların yarıya yakın kısmı atmosferin üst tabakasında (stratosfer) tutulmaktadır. Atmosferin üst tabakasını geçen güneĢten gelen ısınların bir kısmı yeryüzünde alıkonurken geriye kalan kısım yansıtılmaktadır. Ġklim, “Yeryüzünün herhangi bir yerinde uzun yıllar boyunca yaĢanan ya da gözlenen tüm hava koĢullarının ortalama durumu” olarak tanımlanmaktadır. Ġklim tanımı, aĢırı olayları, sıklık dağılımlarını, olasılıkları ve değiĢkenliği de içermek zorundadır. Bu yüzden son yıllarda iklimi tanımlarken, „hava olaylarının ya da koĢullarının ortalama durumu‟ yerine “Hava olaylarının, atmosferik süreçlerin ve iklim elemanlarının değiĢkenlikleri, uç oluĢumları ve ortalama değerleri gibi uzun süreli istatistiklerle karakterize edilen sentezi (bireĢimi)” yaklaĢımı seçilmektedir.1 Dünyamızda atmosfer olmasaydı, enerji dengesi -19oC‟lik bir ortalama yüzey sıcaklığında olacak, bütün yeryüzü buz ile kaplı olacağından ortalama yüzey sıcaklığı 15oC civarında olacaktı. Dünyayı yaĢanabilir hale getiren sıcaklık artısı atmosferde basta su buharı olmak üzere karbondioksit ve metan gibi gazların sera etkisi sayesinde olmaktadır. Yeryüzünde bulunan bir kısım sera gazları (karbon dioksit, metan ve su buharı gibi) güneĢten gelen ısınları tuttuğu için yeryüzü ısısının dengede kalmasını sağlamaktadır. Dünyada meteorolojik parametrelerin sistematik ölçümü, 1850 yılından itibaren yapılmaktadır. Sera gazlarının atmosferde kalıĢ süresi ortalama 45-50 yıldır. Geçen son yüzyılda atmosferdeki CO2 miktarının yaklaĢık 100 ppm artmasında, ülkelerin bu süre içerisinde saldıkları emisyonlar etkili olmuĢtur. Karbon dioksit genel olarak fosil yakıtların aerobik sartlarda yakılması, metan gazı ise katı atık, atıksu, gübre ve diğer maddeler içindeki organik maddelerin anaerobik Ģartlarda bozunması sonucu oluĢur. 1 Murat TürkeĢ, Utku M. Sümer, Gönül Çetiner,‟‟Küresel Ġklim DeğiĢikliği ve Olası Etkileri‟‟Çevre Bakanlığı, BirleĢmiĢ Milletler Ġklim DeğiĢikliği Çerçeve SözleĢmesi Seminer Notları (13 Nisan 2000, Ġstanbul Sanayi Odası),( 7-24,) ÇKÖK Gn. Md., Ankara. 170 Yeryüzü ortalama sıcaklığı 20. yüzyılda 0,6 (± 0,2)°C artmıĢtır. Ġklim değiĢimi üzerindeki yaygın bilimsel görüĢ, "son 50 yılda sıcaklık artısının insan hayatı üzerinde fark edilebilir etkiler oluĢturduğu" yönündedir. Tablo:5.1: Türkiye CO2 Emisyon Miktarı Karbon Toplam Dioksit Metan(Mt Nitroz Oksit F Gazları Seragazı Dönemi Emisyonu( CO2 )** (Mt CO2 ) (MtCO2)** Emisyonu Mt CO2 )* (MtCO2)*** 2007 2006 2005 2004 2003 2002 2001 2000 1999 1998 1997 1996 1995 304.47 273.70 256.43 241.88 230.99 216.43 207.38 223.81 201.71 202.71 203.72 190.67 171.85 54.38 50.33 49.32 46.29 47.76 46.87 48.70 49.27 48.83 47.71 46.45 44.99 42.54 9.65 4.59 3.43 5.49 5.25 5.41 4.84 5.74 5.72 5.56 4.73 6.07 6.33 4.13 4.05 3.24 2.93 2.29 1.90 1.18 1.14 0.52 0.66 0.61 0.37 0.00 372.64 332.67 312.42 296.60 286.28 270.62 262.10 279.96 256.78 256.63 255.51 242.09 220.72 *Arazi kullanımı ve arazi kullanım değiĢimlerinden kaynaklanan emisyonlar envantere dahil edilmemiĢtir. **Arazi kullanımı ve arazi kullanım değiĢimlerinden kaynaklanan emisyonlar envantere dahil edilmemiĢtir. ***Ulusal Seragazı Emisyonları 1996 Hükümetlerarası Ġklim DeğiĢikliği Paneli (IPCC) Rehberi kullanılarak hesaplanmıĢtır. Kaynak: TUĠK 2007, Çevrimci: 18 Kasım 2009 AĢağıdaki sayfalardaki tablolar birleĢtirimiĢtir.. http://www.tuik.gov.tr/Gosterge.do?id=3662&sayfa=giris&metod=IlgiliGosterge http://www.tuik.gov.tr/Gosterge.do?id=3705&sayfa=giris&metod=IlgiliGosterge http://www.tuik.gov.tr/Gosterge.do?id=3707&sayfa=giris&metod=IlgiliGosterge Küresel iklimdeki gözlenen ısınmanın yanı sıra, en geliĢmiĢ iklim modelleri, küresel ortalama yüzey sıcaklıklarında 1990-2100 dönemi için 1,4 C° ile 5,8 C° arasında bir artıĢ olacağını öngörmektedir.2 2 Paul Bear v.d,Sera Kalkınma Hakları Çerçevesi;Ġklim Kısıtı Olan Bir Dünyada Kalkınma Hakkı,Redaksiyon:Saynur Gürçay,Erkin Doğan,HEINRICH BÖLL STIFTUNG Türkiye Temsilciliği,Ġstanbul,Sena Ofset,II. Ekim 2009 171 Çok genel bir yaklaĢımla, iklim değiĢikliği, “Nedeni ne olursa olsun iklim koĢullarındaki büyük ölçekli (küresel) ve önemli yerel etkileri bulunan, uzun süreli ve yavaĢ geliĢen değiĢiklikler” biçiminde tanımlanabilir. Ġklimdeki değiĢiklikler, buzul ve buzullar arası çağlar arasında, dünyanın çeĢitli bölgelerinde ortalama sıcaklıklarda oluĢan büyük değiĢiklikler Ģeklinde ortaya çıktığı gibi, yağıĢ değiĢimlerini de içermektedir. Bugünkü bilgilerimize göre, Yerküre'in çok uzun jeolojik tarihi boyunca iklim sisteminde doğal yollarla birçok değiĢiklik olmuĢtur. Jeolojik devirlerdeki iklim değiĢiklikleri, özellikle buzul hareketleri ve deniz seviyesindeki değiĢimler yoluyla yalnızca dünya coğrafyasını değiĢtirmekle kalmamıĢ, ekolojik sistemlerde de kalıcı değiĢiklikler oluĢturmuĢtur.3 Atmosferdeki sera gazı yoğunluğunun bir stok problemi olması ve iklim değiĢikliği çerçevesinde sorumlulukların belirlenmesi önem arz etmektedir. 1850 ve 2000 yılları arasındaki toplam sera gazı toplam emisyonların ülkeler bazında dağılımına bakıldığın da, toplam emisyonun % 30‟un tek basına ABD tarafından, % 27‟sinin AB 25 ülkeleri tarafından,% 8,2‟sinin Rusya, % 7,2‟sinin Çin, %2,1‟sinin Hindistan, %1‟nin Meksika ve %0,7 sinin G. Kore tarafından salındığı görülmektedir. Türkiye ise bu sıralamada yüz elli yıllık dönem dikkate alındığında % 0,4‟lük bir payla 31. sırada gelmektedir. Türkiye‟den daha yüksek miktarda karbon dioksit emisyonuna sahip Çin, Hindistan, Meksika ve G. Kore gibi Ek-1 dıĢı olan ülkeler için sera gazı kısıtlaması söz konusu değildir. KiĢi baĢı CO2 emisyon miktarı dikkate alındığında, ABD ve Kanada sırasıyla 20,2 ve 16,5 ton CO2/kiĢi ile Türkiye‟nin yedi katı seviyesindedir. Diğer EK-1 listesindeki AB, Polonya ve Bulgaristan‟ın da kiĢi bası sera gazı emisyon değerleri Türkiye‟den yüksektir. Diğer taraftan, örneğin Kyoto Protokolü‟ne göre sorumluluk taĢımayan EK-1 dıĢı ülkelerinden Ġsrail, Güney Kore ve Meksika‟nın kiĢi bası emisyon değerleri de Türkiye‟nin üç-dört kat üzerindedir. KiĢi baĢı elektrik tüketim miktarı dikkate alındığında ise, ABD ve Kanada sırasıyla 13,0 ve 17,3 kWh/kiĢi değerleri ile Türkiye‟nin değerinin (1,65 kWh/kiĢi) çok 3 Murat TürkeĢ, Utku M. Sümer, Gönül Çetiner,‟‟Küresel Ġklim DeğiĢikliği ve Olası Etkileri‟‟Çevre Bakanlığı, BirleĢmiĢ Milletler Ġklim DeğiĢikliği Çerçeve SözleĢmesi Seminer Notları (13 Nisan 2000, Ġstanbul Sanayi Odası), (7-24), ÇKÖK Gn. Md., Ankara. 172 üzerindedir. Diğer EK- 1 ülkelerinden Japonya‟nın kiĢi baĢı elektrik tüketimi değeri Türkiye‟nin değerine kıyasla 4 ila 5 kat, Polonya ve Bulgaristan‟ın değerleri ise 2-2,5 kat daha yüksektir. Diğer taraftan, EK-1 dıĢı ülkelerinden Ġsrail ve Güney Kore‟nin tüketim değerleri de Türkiye‟nin oldukça üzerindedir4. Ülkemizin sera gazı salınımları Tablo5-1 de verilmiĢtir. BirleĢmiĢ Milletler Ġklim DeğiĢikliği Çerçeve SözleĢmesi‟ni temel alan ve tamamlayan Kyoto Protokolü (KP), SözleĢmenin yürürlüğe girmesini takiben, 2,5 yıl kadar süren müzakereler sonucunda hazırlanmıĢ olup, 1997 yılında imzaya açılmıĢtır. Tablo:5.2 : Türkiye‟de Toplam seragazı emisyonları (milyon ton CO2 eĢdeğeri) 1990 1995 2000 2005 2007 CO2 139,59 171,85 223,81 256,43 304,47 CH4 29,21 42,54 49,27 49,32 54,38 N20 1,26 6,33 5,74 3,43 9,65 F Gazları 0 0 1,14 3,24 4,13 Toplam 170,06 220,72 279,96 312,42 372,64 Kaynak: TUĠK, Haber Bülteni Sayı:111 (Çevrimiçi): 26. 06. 2009 http://www.tuik.gov.tr/PreHaberBultenleri.do?id=4078 Hukuki bağlayıcılığı olan KP ile SözleĢme hükümleri hayata geçirilmekte ve sayısal hedefler, önemli yaptırımlar getirilmektedir. KP‟nde ilk uygulama dönemi olan 2008-2012 arası olup, bu dönemde 1990 yılına göre Ek-I ülkelerinin toplamda emisyonlarının en az %5 azaltılması hedeflenmektedir. KP temel kuralları vermekte, ancak bunların pratikte uygulanmasına yönelik ayrıntıları içermemektedir. KP‟nün nasıl iĢleyeceği konusunun netleĢmeye baĢlaması 1998 yılında Buenos Aires‟te yapılan BMĠDÇS 4. Taraflar Konferansı (COP-4) sırasında olmuĢtur. Ancak, daha kesin ve kapsamlı kurallar 2001 yılında MarakeĢ‟te yapılan COP-6 „da belirlenmiĢ ve MarakeĢ AnlaĢması olarak bilinen belge ile uygulamaların hayata geçirilmesine yönelik ayrıntılı kurallar oluĢturulmuĢtur. KP 1997 yılında imzaya açılmasına karĢılık, hemen yürürlüğe girememiĢtir. Protokol üzerinde çok tartıĢma olmuĢ, basta ABD olmak üzere bazı büyük ülkelerin parlamentolarında onaylanmadığı için yürürlüğe girme hükümleri (sera gazlarının %55‟inden sorumlu 55 ülke tarafından onaylanması hükmü) uzun bir süre yerine 4 Mustafa Öztürk, Ġklim DeğiĢikliği ve Kyoto Protokolu, b.y.y.,Ankara,2007 Çevrimiçi:19.08.2009 173 gelmemiĢ ve 1997 yılında imzaya açılan Protokol, ancak Rusya‟nın Protokola taraf olması ile, ġubat 2005 tarihinde yürürlüğe girebilmiĢtir. KP‟da yer alan hükümler baslıca aĢağıdaki baĢlıklardan oluĢmaktadır. -Yükümlülükler (Yasal bağlayıcılığı olan genel yükümlülükler ve emisyon hedefleri) -Uygulama (Esneklik mekanizmaları) -Ġklim değiĢikliği etkilerinin azaltılması (BaĢta geliĢmekte olan ülkeler üzerindeki etkilerin azaltılması, bu amaçla uyum fonunun tesis edilmesi) - Hesaplama, raporlama, değerlendirme Tablo:5.3: Doğrudan seragazı emisyonlarının sektörel dağılımı (%)Metan CH4 1990 1995 2000 2005 2007 Enerji 15,18 10,17 8,50 7,88 7,85 A. Yakıt Yanması 10,28 6,78 5,22 4,87 4,47 1. Çevrim ve Enerji Sektörü 0,04 0,04 0,06 0,06 0,07 2. Sanayi 0,22 0,16 0,23 0,26 0,30 3. UlaĢtırma 0,24 0,28 0,28 0,25 0,23 4. Diğer Sektörler 9,78 6,30 4,66 4,30 3,87 B. Kaçak Emisyonlar 4,90 3,40 3,28 3,01 3,38 Endüstriyel ĠĢlemler 0,17 0,12 0,10 0,03 0,10 Tarımsal Faaliyetler 62,78 41,96 32,46 31,76 33,48 Atık 21,87 47,75 58,95 60,33 58,56 Kaynak: TUĠK Haber Bülteni Sayı:111 (Çevrimiçi): 26. 06. 2009 http://www.tuik.gov.tr/PreHaberBultenleri.do?id=4078 Tüm taraflar için belirlenen genel yükümlülükler ise aĢağıda yer almaktadır: - Emisyon veri kalitesinin artırılması -Ġklim değiĢikliğine neden olan sebeplerin azaltılması ve iklim değiĢikliği etkilerine uyum programlarının hazırlanması, -Çevre dostu teknoloji transferinin yaygınlaĢtırılması -Bilimsel araĢtırma ve uluslararası iklim gözlem ağları ile ilgili iĢbirliği, -Eğitim, öğretim, kapasite geliĢtirme giriĢimlerinin desteklenmesi, Protokol‟de iki ek bulunmaktadır. Ek-A‟da, KP kapsamına alınan karbon dioksit (CO2), metan (CH4), diazot monoksit (N2O), Kükürt hekzaflorür SF6 (SF6), Hidroflorokarbonlar (HFCs), Perflorokarbonlar (PFCs) olmak üzere, altı adet sera gazı sıralanmaktadır. Ayrıca, Ek-A‟da, sektörler ve sera gazı kaynağı kategoriler de sıralanmıĢtır. Bu kategoriler enerji (fosil yakıtların kullanımı ve bu yakıtlardan kaynaklanan metan vb. kaçak emisyonlar), endüstriyel iĢlemler (kimyasal iĢlemler, 174 bazı kimyasal ürünlerin üretimi, tüketimi, vb.), tarım (çeltik üretimi, gübreleme, bağırsak fermentasyonu, anız yakılması vb.) ve atık (depolama, yakma) olarak verilmektedir. Ek-B‟de ise, 2008-2012 dönemi için SözleĢme‟nin Ek-I listesinde yer alan ülkelerin sayısal hedefleri yer almaktadır. Sera gazlarının azaltılmasına yönelik amaç ve ilkeleri kapsayan, bazı yükümlülükler getiren, ancak yaptırımları zayıf olan SözleĢme‟ye karĢılık, KP hukuki bağlayıcılığı olan yükümlülükler, getirmektedir Protokol, BMĠDÇS‟ne bağlı olarak oluĢturulmuĢtur ve SözleĢmeyi tamamlayıcıdır. Buna rağmen geliĢmekte olan ülkeler ile geliĢmiĢ sanayi ülkeleri arasındaki tartıĢmalar devam etmektedir.GeliĢmiĢ ülkeler refah seviyelerinin devam etmesini isterken sera gazı salınımlarının düĢürmenin maliyetini geliĢmekte olan ülkelere kaydırmanın yollarını aramaktadır.Bu yüzden yapılan görüĢmeler çıkmaza girmektedir. Öncelikli alan olarak belirlenen yutaklar ve yutakların oluĢturulması için gerekli sermayenin geliĢmekte olan ülkelere aktarılması için geliĢmiĢ ülkeler kendi salınımlarının bedeli olarak geliĢmekte olan ülkelere dikte ettirmeye çalıĢmaktadırlar. AĢağıda inceleyeceğimiz esneklik mekanizmalarıda da geliĢmiĢ ülkelerin düĢük maliyetli sera gazı önleme çalıĢmalarını finanse ederek refah seviyelerini devam ettirmelerini sağlamaya çalıĢmaktadırlar. Kyoto Protokolü, iki yıl gibi bir süre içinde yapılan müzakereler sonucunda hazırlanmıĢ olmasına karĢılık, bazı eksiklikleri bulunmaktadır. Öncelikle Kyoto Protokolü, ilk yaptırım dönemini 2008-2012 yılları için belirlemiĢtir5. Protokol metninde 2. yaptırım döneminin ne kadar süre olacağına dair herhangi bir öngörüde bulunulmamaktadır. Bu husus hala belirsizliğini korumaktadır. Diğer taraftan, Ek A‟da listelenen kategoriler arasında uluslararası sivil havacılık ve deniz ulaĢımı, ormansızlaĢma gibi hususlar yer almamaktadır. Ayrıca, Ek-B‟de sadece SözleĢmenin Ek-1 listesindeki geliĢmiĢ ülkelerin yer alması nedeniyle sera gazı emisyonları çok 5 T.C DıĢiĢleri Bakanlığı, Enerji,Su Kaynakları ve Çevre Haber Bülteni, Sayı:8, Nisan-Haziran 2009, s.9 Çevrimci: 24 Kasım 2009, http://www.mfa.gov.tr/data/Kutuphane/yayinlar/EnerjiSuveCevreBulteni08.pdf 175 yüksek olan Çin, Hindistan vb. bazı ülkeler için herhangi bir sınırlama getirilmemiĢtir. Ülkemiz 2006yılı kiĢi baĢı sera gazı emisyonu değeri 4.55 ton CO2 eĢdeğerdir. Avrupa Birliğine üye 27 ülkenin 2006 yılı kiĢi baĢı sera gazı emisyon miktarı ortalaması 10.4 ton CO2 eĢdeğeridir. BMĠDÇS EK-I ülkeleri arasında 1990-2006 yılları arası en yüksek sera gazı emisyonu artıĢ oranına sahiptir. (%95)6 Türkiye‟nin, BMĠDÇS‟nin amaçlarını gerçekleĢtirmek üzere sera gazı salımlarını azaltmaya, araĢtırma ve teknoloji üzerinde iĢbirliği yapmaya yönelik somut hedeflerini içeren 1997 tarihli “Kyoto Protokolü”ne de taraf olmasına iliĢkin olarak T.C Hükümeti tarafından 2007 yılında baĢlatılan süreç; bu konudaki gerekli yasanın Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından 5 ġubat 2009 tarihinde onaylanması ve 17 ġubat 2009 tarihli ve 27144 sayılı Resmi Gazetede yayımlanması ile sonuçlanmıĢtır. Konuya iliĢkin olarak Bakanlar Kurulu‟nun 13 Mayıs 2009 tarihli Resmi Gazete‟de yayımlanan kararını müteakip, Türkiye‟nin Kyoto Protokolü‟ne taraf oluĢunu bildiren “Katılım Belgesi”, söz konusu Protokol‟ün depoziteri olan BirleĢmiĢ Milletler Genel Sekreteri‟ne 28 Mayıs 2009 tarihinde sunulmuĢtur. Türkiye, Kyoto Protokolü‟nün 25. Maddesi uyarınca, “Katılım Belgesi”nin tevdii tarihini izleyen doksanıncı gün olan 26 Ağustos 2009‟da Protokol‟e resmen taraf olmuĢtur.7 5.2.Esneklik Mekanizmaları KP‟ünde sera gazı azaltımının sağlanmasına yönelik olarak bazı esneklik mekanizmaları getirilmiĢtir. Sera gazlarının azaltılmasına yönelik daha maliyet etkin çözümlerin bulunabilmesi ve iĢbirliği içinde bulunulması için geliĢtirilen söz konusu mekanizmalar aĢağıda verilmektedir. ĠDÇS‟nde de olduğu gibi KP‟nün bu mekanizmalarının uygulanmasında da ülkelerin geliĢmiĢlik düzeyleri rol oynamaktadır. AĢağıda, bu mekanizmalar hakkında, uygulanma ölçütleri açısından, özet bilgi verilmektedir. 6 Mustafa ġahin, BirleĢmiĢ Milletler Ġklim DeğiĢikliği Çerçeve SözleĢmesi (BMĠDÇS) ve Türkiye Rıo SözleĢemeleri Kapsamında Türkiye‟nin Kapasitesinin, Değerlendirilmesi Projesi (NCSA), 23 ġubat 2009, Ankara, ÇOB DıĢ ĠliĢkiler Daire BaĢkanlığı Ġnternet Sayfası, Çevrimci:27 Kasım 2009, http://www.did-cevreorman.gov.tr/haber_detay.asp?id=16 7 T.C DıĢiĢleri Bakanlığı,Enerji,Su Kaynakları ve Çevre Haber Bülteni, Sayı:8, s.8 176 5.2.1.Emisyon Ticareti-ET (Emission Trading-ET) Emisyon Ticareti KP‟nin 17. Maddesi uyarınca getirilmiĢtir. SözleĢmenin Ek-I listesinde bulunan geliĢmiĢ ülkelerin kendi aralarında uygulanmaktadır. Bu mekanizma ile herhangi bir Ek-I ülkesine kendisine tahsis edilen “belirlenmiĢ emisyon miktarının (Assigned Amount Units-AAUs) bir bölümünün ticaretini yapma olanağı vermektedir. Ek-1 ülkeleri yükümlülüklerini yerine getirmek için ya emisyonlarını kendilerinin azaltması ya da baĢka bir yerde yapılmıĢ “emisyon azaltımlarını” alması olmak üzere iki seçeneğe sahiptir. Buna göre emisyonlarını Protokolde belirlenen kendi hedefinden daha fazla azaltan herhangi bir Taraf Ek-I ülkesine, emisyonlardaki bu ek indirimi baĢka bir Taraf Ek-I ülkesine satabilme izni verilmektedir. Mekanizma, böylece emisyon azaltım hedeflerine ulaĢılmasına olanak sağlamaktadır. Karbon pazarına bir tür sermaye piyasası olarak bakabiliriz. Ancak, burada alınıp satılan ve “karbon kredisi” olarak adlandırılan emisyon azaltımıdır. Emisyon ticareti ilk bakıĢta karlı bir iĢ gibi görünse de, emisyon ticaretinin uygulanması ile ilgili hususların oldukça karmaĢık olduğu ve taahhüt edilen onaylı emisyon azaltım değerlerindeki sapmaların yarar yerine zarar getirebileceği unutulmamalıdır. Avrupa Birliği emisyon ticaret sisteminde (kota koy ve ticarete aç), her bir tesis sistemin baĢlangıcında emisyon permileri alır (veya satın alır) ve her yıl gerçekleĢen emisyonların izin verilen seviyeleri geçmediğini veya emisyonları karĢılamak için ilave permilerin alındığını ispatlamak zorundadır. Emisyon azaltıcı önlemler yoluyla veya üretimdeki azalma yoluyla artan permiler satılabilir veya izin verilmesi halinde Ģirket tarafından sonraki yıllarda kullanılmak üzere saklanabilir. Avrupa Birliği‟nin iklim değiĢikliği ile mücadele alanında oluĢturduğu temel stratejinin ana öğelerinden birisidir. Dünya‟da karbondioksit emisyonlarının uluslar arası ticaret sistemine dahil edilmesi hususundaki ilk uygulamadır. Enerji ve sanayi sektöründe 12000‟den fazla tesis ET kapsamdadır. Bu tesislerin AB CO2 emisyonlarının yarısını, sera gazı emisyonlarının ise %40‟ını temsil ettiği söylenebilir. 177 Uygulama dönemi sonunda Ģirketlere hedeflerinin üzerindeki fazladan saldıkları her bir ton CO2 için 40 EURO ceza verilecektir. Kyoto uygulama döneminde ise bu ceza 100 EURO/Ton olacaktır8. 2.uygulama dönemi ise 2008-2012 yılları arasındadır. Halen 2.uygulama dönemi devam etmekte olup, AB‟nin 3.uygulama dönemi hazırlıkları (2012-2020) kapsamında ET‟nin revizyonu çalıĢmaları baĢlatılmıĢtır. ET revizyonu için öncelikle mevcut sistemden bazı dersler çıkartılmıĢtır. Bunlardan en önemlisi, birinci uygulama döneminde yapılan tahsisatların cömertçe ve bedelsiz olarak yapılarak, dönemin sonunda neredeyse tüm sektörlerin rahatlıkla kotalarını sağlaması ve böylece karbon fiyatlarının çökmesidir. Bu sebeple 2.uygulama döneminde sektörlerin “gerçek” emisyon değerlerine göre kota getirilmesi amaçlanmıĢtır. Diğer taraftan, AB ölçeğinde daha az maliyetli ve rekabeti asgari düzeyde bozacak harmonize önlemlerin alınması da bir gereklilik olarak ortaya çıkmıĢtır. Uygulama dönemlerinde üye ülkelerin kendi tahsisat planlarını yapmaları piyasada adil olması gereken rekabeti ciddi ölçüde tehdit etmiĢtir. ET‟nin revizyonu kapsamında harmonizasyon ve Ģeffaflık, AB dıĢında emisyon azaltıcı proje kredilerinin transferi, ET‟nin diğer sistemlere entegrasyonu ve izleme, raporlama ve doğrulama iĢlemlerinin yeniden düzenlenmesi planlanmıĢtır9. ET‟nin 3.uygulama dönemi 2012-2020 dönemi için geçerli olacaktır ve 1 Ocak 2013‟te baĢlayacaktır. 5.2.2.Ortak Yürütme - OY (Joint Implementation-JI) Kyoto Protokolü‟nün 6. Maddesinde yer almaktadır. Emisyon ticareti gibi, bu mekanizma da EK-I ülkeleri arasında gerçekleĢtirilmekte olup, bu mekanizmayı uygulayan taraflar, emisyon azaltım hedeflerine ulaĢmak için ortak politika ve ortak projeler geliĢtirmektedirler. Bu mekanizma Ek - I‟deki ülkeler arasında yürütülen özel ortak projeler yoluyla baĢaran yetkili yasal bir kuruluĢa (organa, Ģirkete, vb.) fazladan yapılan emisyon indirimlerini baĢka bir ülkeye aktarma olanağı 8 Zehra Birol,‟‟Kyoto Protokolü Mekanizmaları‟‟, Kalkınma Dergisi,Sayı 48, Ocak 2008(11-14) Ġsmet Munlafalıoğlu,R.BarıĢ Canpolat, Avrupa Birliği Emisyon Ticareti Sistemi (AB ETS) revizyonu, s.1 Çevrimci:17.12.2009 http://enofis.com.tr/yayinlar/Avrupa%20Birligi%20Emisyon%20Ticaret%20Sistemi%20(AB%20ETS )%20Revizyonu.pdf 9 178 vermektedir. Buna göre aktaran Tarafın, projeye dayalı “emisyon indirim birimleri” azalırken, “emisyon indirim birimleri”ni kazanan Tarafın, kendisine ayrılan miktarı artar. 5.2.3.Temiz Kalkınma Mekanizması-TKM (Clean Development Mechanism-CDM) Protokol‟un 12. Maddesi, geliĢme yolundaki Taraflara, ortak projelerden sağlanan “onaylanmıĢ emisyon indirimi”ni (Certified Emission Reduction - CER) Ek-I Taraflarına aktarma olanağı veren bir Temiz Kalkınma Mekanizması oluĢturmaktadır. Ek-I ülkeleri ile EK-I dıĢı ülkeler, yani geliĢmiĢ ülkeler ile geliĢmekte olan ülkeler arasında uygulanmaktadır. Ek-I ülkesinin, bir Ek-I dısı ülkede, daha az maliyetle daha fazla azaltım sağlayan bir proje yürütmesine olanak tanıyan bir mekanizmadır. Böylece, Ek-I ülkesi bu proje ile sağlanan emisyon azaltma miktarını taahhüt ettiği kendi emisyon azaltma hedeflerinde kullanabilecektir.10 Bir AAU bir ton CO2-eĢdeğer olarak gösterilen ticareti yapılabilir olan kota demektir. Tahsis edilen miktar Kyoto Protokolü Ek-B listesindeki ülkelerin 20082012 arasındaki ilk yükümlülük döneminde her ülkenin tahhüt ettiği emisyon hedefi baz alınarak üzerinde mutabık kalınarak tahsis edilen ve izin verilen toplam sera gazı miktarıdır. Onaylı Emisyon Azaltımı (Certified Emission Reduction-CER), Emisyon Azaltım Birimi (Emission Reduction-ERU), Ormancılık ile ilgili emisyon azaltım birimi (RMU) gibi Kyoto Kredileri proje bazındadır. Proje bazındaki emisyon azaltım kredileri baz senaryo ile sera gazı azaltım projesi arasındaki emisyon farkından elde edilir. Kyoto kredilerinin geçerli olması için doğrulanması gerekmektedir. Projeden sağlanan spesifik indirim miktarları, proje performansına bağlı olarak, yıl bazında kullanılır. 5.2.4.Gönüllü Karbon Ticareti KP‟nün yukarıda belirtilen mekanizmaları dıĢında, Protokolde yer almayan, KP dıĢı ve tamamen gönüllülük esasına dayanan ve gönüllü karbon ticareti olarak anılan bir 10 Zehra Birol,‟‟Kyoto Protokolü Mekanizmaları‟‟, Kalkınma Dergisi,Sayı 48, Ocak 2008(11-14) 179 baĢka mekanizma oluĢmuĢtur. Gönüllü/Onaylı Emisyon Azaltımı (VER – Voluntary/Verified Emission Reductions); Kyoto Protokolü‟ne taraf olmayan ülkelerde ve/veya Kyoto Protokolü Ek-A listesi dıĢında kalan sektörlerde uygulanmaktadır. BaĢta yenilenebilir enerji ya da enerji tasarrufu olmak üzere sera gazı emisyonlarının azaltılmasına yol açan projelere, karbon emisyonlarının etkinlik sahibi kiĢi ya da kurumlarca gönüllü olarak dengelenmesi amacıyla, uluslararası uçuĢlara veya konferans ya da spor karsılaĢmaları gibi büyük uluslararası etkinliklere finansal desteğin sağlanmasını içermektedir. Gönüllü karbon ticareti karbon kredilerinin Ģirketler hatta bireyler tarafından alımını tevĢik eder. Gönüllü/Onaylı Emisyon Azaltım projeleri arasında yer alan en önemli projeler rüzgar enerjisi projeleri olmaktadır. Ülkemizde de bu uygulamalar rüzgar enerjisi ile baĢlamıĢ olup, gün geçtikçe bu uygulamalar artmaktadır.11 5.3.Kyoto Protokolü Sürecinde 2012 Sonrası Kyoto Protokolü‟nün 2008 - 2012 yıllarını kapsayan birinci dönemi baĢlamadan 2012 sonrası dönem için çalıĢmalara, adımlar atılmaya baĢlanmıĢtır. 2006 yılında Nairobi‟de gerçekleĢtirilen Kyoto Protokolü‟nün 2. Taraflar BuluĢması (COP/MOP2) ise Protokol‟ün 2012 sonrasında nasıl ilerleyeceğine dair tartımsalar resmen baĢlamıĢtır. Bu tartıĢma aslında iki alanda ilerlemiĢtir. Kyoto Protokolü‟nün 3.9 numaralı maddesi, SözleĢme‟nin Ek-I listesinde yer alan ülkelerin Protokol‟ün Ek-B listesinde belirlenen yükümlülüklerinin 2012 sonrasında nasıl Ģekilleneceğinin belirlenmesini içermektedir. Protokol‟ün 9 numaralı maddesi ise Protokol‟e taraf olan tüm taraflarca Protokol‟ün gözden geçirilmesini öngörmektedir. Daha somut ifade edilirse, 3,9 numaralı madde SözleĢme‟nin Ek-I listesinde yer alan sanayileĢmiĢ ülkelerin, 9 numaralı madde ise geliĢmekte olan ülkelerin 2012 sonrasındaki yükümlülüklerinin tanımlanacağı alanlardır Daha sonra, 2012 sonrasının Ģekillenmesine, belirlenmesine yönelik beklentiler ile gözler 12-14 Aralık 2007 tarihlerinde Endonezya - Bali‟de düzenlenen BirleĢmiĢ Milletler Ġklim DeğiĢikliği 13. Taraflar Konferansına (COP-13) ve Kyoto Protokolü 3. Taraflar BuluĢmasına (COP/MOP3) çevrilmiĢtir. Ancak, Bali‟de beklenildiği kadar önemli ve somut kararlar alınamamıĢtır. Yoğun tartımsalar yapılmıĢ, zaman 11 Zehra Birol,‟‟Kyoto Protokolü Mekanizmaları‟‟ (11-14). 180 zaman görüĢmeler kilitlenme durumuna gelmiĢ olup, Konferans bir günlük gecikme ile 15 Aralık 2007 tarihinde tamamlanabilmiĢtir. Müzakerelerin ana temasını 2012 sonrası önlemleri oluĢturmuĢtur. Sera gazı emisyonları kısıtlamalarının daha hızlı uygulanmasını öngörmek üzere, anlaĢmayı oluĢturabilmek için yapılacak olan müzakerenin esaslarını belirleyecek olan Bali Yol Haritası çıkarılması üzerinde çalıĢılmıĢtır. Bali Yol Haritasının hazırlanması sırasında 2012 sonrası yaptırımlar konusunda epey uzun ve zorlu tartıĢmalar yaĢanmıĢtır. AB tarafından geliĢmiĢ, sanayileĢmiĢ ülkelerin sera gazlarını 1990 yılı seviyelerine göre %25-40 azaltımının hedef olarak konulması talep edilmesine karĢılık, ABD‟nin buna Ģiddetle itiraz etmesi ve Kanada, Japonya gibi ülkelerin de katılması ile, hiç bir belgede herhangi bir sayısal hedef yer almamıĢtır. Ayrıca, bir yol haritası olan Bali Eylem Planında (Bali Action Plan) SözleĢmenin tam olarak, etkin bir Ģekilde ve sürdürülebilir olarak, iĢbirliği içinde, Ģimdi, 2012‟ye kadar ve 2012 sonrasında uygulanabilmesi için bazı kararlar alınmıĢtır. Bu kapsamda; -SözleĢmenin prensipleri ve hükümleri, SözleĢmenin “ortak, fakat farklılaĢtırılmıĢ sorumluluklar” ilkesi, her ülkenin kendi yapabilirlik kapasitesi ve sosyal ve ekonomik koĢulları vb. faktörlerin dikkate alınması; (Madde 1.(a)) -Ġklim değiĢikliği sorununun iyileĢtirilmesi için ulusal/uluslararası eylemlerin geliĢtirilmesi; -Ġklim değiĢikliğine uyuma yönelik eylemlerin geliĢtirilmesi ve uyum için teknolojilerin geliĢtirilmesi ve transferi -Sorunun iyileĢtirilmesini, uyumu ve teknoloji iĢbirliğinin desteklenmesi için finansal kaynaklar ve yatırımların geliĢtirilmesi; dikkate alınacaktır. -Bali Eylem Planı‟nda yer alan hususlar kapsamında, BMĠDÇS‟nin prensipleri olan “ortak, fakat farklılaĢtırılmıĢ sorumluluklar” ilkesinin, ülkelerin kendi yapabilirlik kapasitelerinin ve sosyal ve ekonomik koĢullarının dikkate alınmasının burada tekrar vurgulanması, Türkiye için önemli bir husustur. Diğer bir açıdan, BMĠDÇS prensiplerinin Eylem Planında yinelenmesi 2012 sonrasında da müzakerelerin SözleĢme ekseninde yürüyeceğine iĢaret ettiği düĢünülmektedir. 181 -Bali Eylem Planı‟nda, ayrıca, 2009 yılına kadar olan süreçteki çalıĢmalar için geçici bir ad-hoc çalıĢma grubu (Ad-hoc Working Grup - AWG) da tanımlanmıĢtır. Bu çalıĢma grubu ilk aĢamada, 2008 yılında dört kere toplanmıĢlar, çalıĢmalarının sonuçlarını ise 2008 yılında Polonya‟da yapılan 14. Taraflar Konferansı‟na (COP-14) sunulmuĢtur. -Sera gazlarının azaltımının sağlanması, geliĢmekte olan ülkelere temiz enerji teknolojilerinin transferi, ormanların korunması ve az geliĢmiĢ ülkelere iklim değiĢikliği ile mücadelede yardım edilmesi ve bu amaçla fon oluĢturulması gibi hususları kapsamakta olan Bali Eylem Planında, emisyon azaltımında net sayısal hedefler yer almamakla birlikte, bu hedefleri destekleyen bilimsel araĢtırmalara atıfta bulunulmaktadır. Ayrıca, çalıĢmanın çerçevesinin; savaĢım, uyum, teknoloji ve finansman olarak belirlenmesi, savaĢımın hem tüm geliĢmiĢ ülkeler hem de geliĢmekte olan ülkeler tarafından ulusal koĢullar, teknoloji transferi ve finansman ölçeğinde yürütülecek olması dikkat çekici hususlardır. -2012 sonrası, Bali Eylem Planı ve KP süreçleri olmak üzere iki hat üzerinde ilerleyecektir. Taraflar Konferansında ve COP/MOP-3‟de alınan kararlar, 2012 sonrasında uluslararası iklim değiĢikliği rejiminin, SözleĢme altında ilerletilecek Bali Eylem Planı ile KP‟nün madde 3.9‟da (Ad-hoc ÇalıĢma Grubu-AWG; Ek-I ülkelerinin yükümlülükleri) ve madde 9‟da (geliĢmekte olan ülkelerin yükümlülükleri) yürütülecek müzakerelerin sonucuna göre belirleneceğini ortaya koymaktadır. Bu nedenle her iki sürecin nasıl bir içeriğe sahip olduklarının çok iyi analiz edilmesi gerekmektedir. -Konferansta, üzerinde uzlaĢılan bir metin ortaya çıkmasına karĢılık, müzakereler beklentiler doğrultusunda sonuçlanmamıĢ ve geçici bir uzlaĢma sağlanabilmiĢtir. 2012 sonrası hedeflerin, yaptırımların oluĢması ise 2009 yılı sonuna kadar olan sürece bırakılmıĢtır. 2012 sonrası ikinci uygulama döneminin kaç yılı kapsayacağı bile belirlenmemiĢtir. -Konferans‟ta ayrıca, teknolojilerin geliĢtirilmesi ve transferi, geliĢmekte olan ülkeler için emisyonların azaltılması, uyum fonu, temiz kalkınma mekanizması konusunda rehberliğin daha da artırılması, KP‟nin gözden geçirilmesi v.b. konularda da belgeler ortaya çıkmıĢtır. 182 -2009 yılına kadar devam edecek olan Kyoto Protokolü ikinci gözden geçirme süreci ile ilgili olarak, Protokol‟deki sadece Ek-B ülkeleri değil aynı zamanda taraf olan tüm ülkeler hedeflenmektedir. Bu süreçte geliĢmekte olan ülkeler Ek-I ülkelerinin yükümlülüklerini yerine getirmelerini ve daha fazla yükümlülük almalarını talep etmektedirler. Buna karĢılık, geliĢmiĢ ülkeler, geliĢmekte olan ülkelerin artan sera gazı emisyonlarını dikkate alarak, yükümlülük kapsamının geniĢletilmesini ve böylece küresel ölçekte etkin bir uygulama olmasını hedeflemektedirler. 5.4.Öneriler -Enerjiye iliĢkin sektörlerin, faaliyetlerin sera gazlarındaki payının çok yüksek olusu, küresel ısınma-iklim değiĢikliği sorununda, enerjinin en baĢa oturtulmasına ve en önemli sektör olarak nitelendirilmesine neden olmaktadır. Ayrıca, enerji sektörü, iklim değiĢikliğinin sektör üzerindeki etkisi ile de yüz yüze gelecektir. Bu da iklim değiĢikliği etkilerine uyumu sağlamak için gerekli önlemlerin alınmasını gündeme getirecektir. Bu çerçevede, küresel ısınma, iklim değiĢikliği sorununa iliĢkin enerji politikalarının oluĢturulması önem arz etmektedir. Ülkemizde, bazı politakaların sera gazlarının azaltılmasına katkıda bulunmasına karĢılık, doğrudan iklim değiĢikliği konusunda hangi bir enerji politikası, stratejisi, hedefi bulunmamaktadır. -Ülkenin enerji kaynakları, mali kaynakları, ekonomik koĢulları, artan enerji talebi gibi hususlar dikkate alınarak, bir an önce iklim değiĢikliği sorununa, aynı zamanda iklim değiĢikliğinin etkilerine uyum konusuna iliĢkin olarak Türkiye‟nin enerji politikalarının, stratejilerinin ve hedeflerinin belirlenmesi önemlidir. -Önemli olan bir baĢka husus da, yapılan enerji projeksiyonları kısa dönemi kapsamakta ve çok sık değiĢikliğe uğramaktadır. Orta veya uzun dönem herhangi bir planlama bulunmamaktadır. Enerji planlaması olmaması ve projeksiyonlardaki değiĢiklikler, sera gazları trendinde gereken tahminlerin yapılmasını da engellemektedir. -Diğer ülkelerde olduğu gibi ve bütün dünyanın da birinci sırada nitelendirdiği gibi, ülkemiz açısından da enerji verimliliğinin artırılması maliyet – etkin (cost-effective) sera gazı azaltıcı önlemlerin basında gelmektedir. Bu nedenle, özellikle, talep tarafı yönetimi ile sağlanacak enerji verimliliğindeki artıĢ sera gazlarında önemli ölçüde azalma sağlayacaktır. Ayrıca, enerji verimliliğinin sağlanmasının bir kazan – kazan 183 yöntemi olduğu, yatırım maliyetinin kısa zamanda kar olarak geri döndüğü, kaynak israfını önlediği ve diğer çevresel etkilerin azalmasına da dolaylı olarak katkıda bulunduğu göz önünde tutulmalıdır. Bu nedenle, talep taraflı enerji verimliliğinin üzerine gidilmeli ve bu konudaki çalıĢmalar, yatırımlar artırılmalıdır. -Bilindiği üzere, fosil yakıtların kullanımının azaltılması, buna karĢılık, yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımının artırılması, termik santralarda yüksek verimli ve geliĢmiĢ teknolojilerin uygulanması bazı sera gazı azaltıcı önlemlerdir. Ancak, yerli linyitlerimizin enerji arzındaki önemi dikkate alınmalı, ama linyit kullanımında da, baĢta elektrik sektörü olmak üzere, yeni, geliĢmiĢ ve verimli teknolojiler dikkate alınmalı ve linyitlerimize uygulanabilir olan ve maliyeti yüksek olmayan, çevreye verilecek zararı asgariye indirilmiĢ, baca gazı arıtma, desülfürizasyon tesisleri ve etkili elektro filtreleri olan teknolojiler uygulanmalıdır. Diğer taraftan, mevcut hidrolik kapasitenin kullanımına ağırlık verilmeli ve hidrolik santral yatırımlarına ağırlık verilmelidir. Rüzgar, jeotermal, v.b. yenilenebilir kaynakların kullanımının artıĢı sağlanmalı, ancak, yenilenebilir enerji kaynaklarının enerji üretimindeki payının sınırlı olacağı dikkate alınarak sera gazı azaltımında küçük bir paya sahip olabileceği unutulmamalıdır. -Özellikle, iklim değiĢikliğinin sektör üzerindeki etkilerinin önümüzdeki yıllarda artacağı dikkate alınarak, olası etkilerin ve bu etkileri en aza indirmek için alınacak önlemlerin belirlenmesi çok önemlidir. Bu etkilerden en önemlisi ülkemizde yaĢanan ve gittikçe artan kuraklığın hidrolik kaynaklar üzerinde yapacağı olumsuz etkidir. Bu nedenle, hidrolik potansiyel üzerinde olabilecek olası değiĢimlerin, iklim değiĢikliğine paralel olarak oluĢturulacak senaryolar çerçevesinde belirlenmesi ve bundan sonra yapılacak hidrolojik ölçümlerin çok daha sistematik bir Ģekilde yapılması, gerekirse modernizasyona gidilmesi yarar sağlayacaktır -Ġklim DeğiĢikliği Çerçeve SözleĢmesi yükümlülüklerimiz kapsamında, 2004 yılında SözleĢmeye taraf olunması sonrasında 6 ay içinde sunulması gereken Birinci Ulusal Bildirim ve sera gazları envanteri 2 yıldan fazla önemli bir gecikmeyle SözleĢme Sekreteryasına sunulabilmiĢtir. Her yıl sunulması gereken sera gazı envanterinin sunulması gerekmektedir. 184 -Bilindiği üzere, ülkemizde “Kyoto Protokolüne taraf olmuĢtur”. 2012 sonrasının Ģekillenmesinin hazırlandığı Bali konferansında (COP-13) ise 2012 sonrasının belirlenmesi 2009 yılı Kopenhag toplantısına kalmıĢtır. -KP‟na yönelik olarak, AB içerisinde iklim değiĢikliği etkilerine uyum açısından oldukça ilginç uygulamaların varlığı Türkiye‟ye bu konuda avantaj sağlayabilir. Uyum Fonu nedeniyle, 1. Yükümlülük Dönemi‟nde Ġspanya, Portekiz, Ġrlanda ve Yunanistan için özel koĢulların tanındığı bilinmektedir. Ancak, bu Ģekilde desteğin Türkiye‟ye tanınacağı konusu da kesin değildir. -KP müzakereleri sırasında, baĢta kuraklık olmak üzere, Türkiye‟nin iklim değiĢikliğinden önemli ölçüde etkilenecek ülkelerden birisi olduğu ve bu konunun öncelikli olduğu vurgulanmalı ve iklim değiĢikliği etkilerine uyum konusunda destek aranmalıdır -Diğer taraftan, emisyon ticaretinden de yararlanabilecektir. Ancak, esneklik mekanizmalarından yararlanılması, sera gazları emisyonlarına yönelik envanterlerin güvenilir olmasına, taahhüt edilen emisyon değerlerine uyulmasına sıkı sıkıya bağlıdır. Çünkü sapmalar nedeniyle parasal cezalar ödenmesi gerekecek ve yarar sağlamak, kar etmek hedeflenirken ülkenin bu cezalarla zarar edebileceği de dikkate alınmalıdır. 185 6.BÖLÜM 6.1.Tarımsal Yapı, Et ve Süt Hayvancılığı 6.1.1.Hayvan Mevcudu ve Süt Üretimi Tarım, kırsal kesimde baĢlıca istihdam kanalıdır ve toplam kırsal istihdamın %70‟ini oluĢturmaktadır. Bu bağlamda hayvancılık sektörü kırsal nüfus için önemli bir gelir kaynağıdır. Ancak bu sektör giderek azalan sığır envanteri ve yem fiyatlarını arttıran kısıtlayıcı ve yanlıĢ ithalat rejimi gibi sorunlarla karĢı karĢıyadır(örneğin yağ hammaddesi yerine doğrudan yağ ithali küspe üretiminde azalmaya sebep olmakta ve yem fiyatlarını arttırmaktadır). Süt üretimine yönelik hayvan ithali mümkündür; ancak alınan vergiler, ürün cinsine bağlı olmak üzere %67‟den %150‟ye uzanmak üzere çok yüksektir. Tablo:6.1: Sağılan Hayvan Türleri ve Süt Üretimi (2003-2007) Sağılan Hayvan-BaĢ 2003 2004 2005 2006 Ġnek-Cow Manda Ġneği-Bufallo cow Koyun-Sheep Keçi-Goats Süt Üretimi- Ton Ġnek-Cow Manda Ġneği-Bufallo cow Koyun-Sheep 2007 5 040 362 3 875 721 3 998 097 4 187 931 4 229 440 57 378 39 362 38 205 36 553 30 460 12 477 217 9 919 191 10 166 091 10 245 894 10 109 987 3 126 656 2 476 574 2 426 993 2 420 624 2 263 629 10 611 10 679 11 108 11 952 12 330 9 514 9 609 10 026 10 867 11 279 49 39 38 36 30 770 772 790 795 783 Keçi-Goats 278 259 254 254 237 Kaynak:TUĠK, Türkiye Ġstatistik Yıllığı,2008, 12.22 nolu Tablodan aynen alınmıĢtır. s.189, Çevrimci: http://www.tuik.gov.tr/yillik/yillik.pdf 17.08.2009 Türkiye‟de tarım sektörü, nüfusun %66‟sının istihdam etmektedir ve kırsal nüfus toplam nüfusun %35‟ini oluĢturmaktadır. Tarımsal etkinliklerin üçte biri hayvancılık alanındadır ve bu kapsamda yaklaĢık 2 760 000 iĢletme ve çiftlik faal durumdadır.1 Türkiye yıllık 12,33 milyar litre süt üretimi ile dünyanın en büyük 15 süt üreticisi ülke arasındadır. Üretilen sütün yüzde 90‟ını inek sütü oluĢturmakta, geri kalan ise keçi, koyun ve manda sütü olarak marjinal miktarlarda dağılmaktadır2. 1 TKĠB Çiftçi Kayıt Sistemi DPT, Dokuzuncu Kalkınma Planı (2007-2013) Hayvancılık ÖĠK Raporu, Yayın NO: DPT;2717ÖĠK:670 ISBN 978-975-19-4053-0(Basılı Nüsha) s.37 (Çevrimiçi): 23.08.2009 http://ekutup.dpt.gov.tr/hayvanci/oik670.pdf 2 186 Üretim koĢulları, ülkenin Doğu ve Batı bölgeleri arasında önemli farklılıklar göstermektedir. Batı Akdeniz bölgelerinde daha elveriĢli olan üretim koĢulları ticari amaçlı süt üretiminin geliĢmesine imkan tanımaktadır. Buna karĢılık ülkenin Doğu ve Kuzey bölgelerinde yaygın küçük üretim egemen durumdadır. Bu üretimin özelliği; geçimlik olması ve üretimde profesyonel yaklaĢımın yoksun olmasıdır. Bu özellikler sonucunda beslenme ve hayvan sağlığı alanında sorunlar ortaya çıkmakta, düĢük verimlilik yüksek toplama maliyetlerini doğurmakta, bu durum düĢük kaliteyi beraberinde getirmektedir. Ülkedeki farklı jeolojik-iklimsel koĢullar, değiĢik sığır ırklarının varlığını ve yetiĢtiriciliğini doğurmaktadır. Yerli ırk sığır genellikle Orta Anadolu, Marmara ve Ege bölgelerinde görülmektedir. Saf ırk hayvanlar batıda daha yaygındır. Süt verimi ırka göre değiĢmektedir. 2004 yılı istatistiklerine göre durum Ģöyledir: Saf ırkta laktasyon dönemi baĢına 3.881kg, melez ırkta laktasyon dönemi baĢına 2.711kg; yerli ırkta ise laktasyon dönemi baĢına 1.317kg. Ülke ortalaması ise 2007 yılında laktasyon dönemi baĢına 2.666 kg/baĢtır.3 Koyun, keçi ve manda yetiĢtiriciliği4 Türkiye‟de uzun bir geçmiĢe sahiptir. Ne var ki, geleneksel meralardan göç, otlakların bozulması, yayım desteği bulunmaması ve sütte kendini sürdürebilir bir pazarlama ve iĢleme sisteminin bulunmayıĢı gibi nedenlerden dolayı bu etkinlik giderek gerilemektedir5. Koyun ve keçi yetiĢtiriciliğini özendirme amaçlı ve prim temeline dayalı sınırlı bir destek söz konusu olmakla beraber, küçükbaĢ hayvan ve manda yetiĢtiriciliğinin kırsal kalkınma bağlamında taĢıdığı önem, yetkili kamu kesim tarafından henüz tam olarak değerlendirilmemektedir. TKĠB tarafından sağlanan desteğe ek olarak (ki bu destek çoğunlukla küçük üreticilere yöneliktir) sektöre destek sağlayan çok sayıda meslek örgütlenmesi bulunmaktadır. Bu destek, canlı damızlık hayvan ithali, suni tohumlama (ST) için tohum temini ve ikili yardımların sektöre kanalize edilmesi gibi baĢlıkları kapsamaktadır. Damızlık Sığır YetiĢtiricileri Merkez Birliği sığırcılık alanındaki en 3 TUĠK, Türkiye Ġstatistik Yıllığı,2008, s.189, Çevrimci: http://www.tuik.gov.tr/yillik/yillik.pdf 4 5 M.Ġhsan Soysal, Manda ve Ürünleri Üretimi, ISBN:9944-5405-1-X, Tekirdağ,2006 DPT, Dokuzuncu Kalkınma Planı (2007-2013) Hayvancılık ÖĠK Raporu, s.38 187 büyük destek kuruluĢudur ve bu kuruluĢ 65 ilde faal durumdadır. Süt, Et ve Gıda Sanayicileri Birliği (SETBĠR), Türkiye‟de 21 üyesine destek sağlayan, tek süt ve süt ürünleri derneği konumundadır ve aĢağıdaki yollardan destek sağlamaktadır: (1) ürün iĢleme tesislerin AB standartlarına ulaĢacak Ģekilde iyileĢtirilmesine destek, (2) sektör içindeki ağların desteklenmesi ve hükümet ile sanayici arasında aracılık iĢlevi. Tablo:6.2:Türlerine ve Yıllara Göre Hayvanlar TÜRLER 2003 2004 2005 2006 2007 Sığır-Cattle 9 788 102 10 069 346 10 526 440 10871 346 11 036 753 Manda113 356 103 900 104 965 100 516 84 705 Buffalo Koyun-Sheep 25 431 539 25 201 155 25 304 325 25 616 912 25 462 293 KılKeçi6 516 088 6 379 900 6 284 498 6 433 744 6 095 292 Ordinary goat Tiftik Keçi255 587 230 037 232 966 209 550 191 066 Angora goat At-Horse 296 114 212 414 207808 204 352 186 640 EĢek-Donkey 397 540 367739 341377 329 475 296 114 Katır-Mule 92012 83867 81678 75 018 68 199 Deve-Camel 808 865 811 1004 1057 Domuz-Pig 7090 4399 1934 1362 1813 KAYNAK:TUĠK,Türkiye Ġstatistik Yıllığı,2008, s.188 de 12.20 tablodan aynen alınmıĢtır. Çevrimci: http://www.tuik.gov.tr/yillik/yillik.pdf 17.08.2009 Son yıllarda Hükümet üretim için gerekli girdilerin temininde süt üreticilerine yardımcı olan kooperatiflere destek vermektedir. Bu kooperatiflerden bir bölümü birleĢerek çok yönlü destek amaçlı birlikler kurmuĢ veya Hayvancılık Kooperatifleri Merkez Birliği örneğinde olduğu gibi hayvancılığa odaklanan örgütlenmeler içine girmiĢtir. Kooperatifler ve kooperatif birlikleri süt toplamadan soğutma tankları teminine, süt kalitesinin kontrolünden diğer iĢleyicilere süt satıĢına kadar uzanan bir alanda destek sağlamaktadır. Verilen diğer hizmetler arasında girdi temini, veterinerlik hizmetleri, hayvan yemi, tohum ve eğitim sağlanması yer almaktadır. KuruluĢlardan bir bölümü önemli sayılabilecek iĢleme kapasitelerine ulaĢmıĢtır ve bunlardan bir bölümü süt üretimiyle uğraĢmaktadır. TKĠB tarafından desteklenen kooperatif sektörü halen personel ve etkinlik sayısının azalmasıyla sonuçlanacak bir reform sürecinden geçmektedir. Süt ve süt ürünleri Türkiye‟de halkın beslenmesinde önemli bir yere sahiptir. Ancak sıvı süt çok sınırlı tüketilmektedir ve en yaygın tüketilen ürünler öncelikle yoğurt, 188 bunun ardından beyaz peynir (feta tipi) ve ayrandır. KaĢar ise, gün içindeki herhangi bir öğünün parçası olan, tadı az sarı peynirdir. Yıllık kiĢi baĢına süt ve süt üretimi miktarı 170 litre kadardır ki bu diğer Avrupa ülkelerine göre düĢük bir miktardır. YaklaĢık 12,33 milyar litrelik toplam üretimin 3 milyarı üretici ailelerin kendisi tarafından tüketilmekte veya iĢlenmektedir. 1 milyar litre sokaklarda süt satanlar tarafından dolaĢıma sokulmaktadır. 2 milyar litre mandıralar (küçük ve basit süt iĢleme tesisleri) tarafından iĢlenmektedir. 3,5 milyar litre de orta büyüklükteki iĢletmeler ve SETBĠR tarafından kullanılmaktadır. Toplama ve kalite kontrol iĢlemleri, iĢlenen sütün maliyetini iĢleyenler için %10 ile %15 arasında arttırmaktadır. Böylece, süt ürünleri ve iĢlenmiĢ sütün tüketici fiyatları yükselmekte, bunun sonucunda ise nüfusun büyük bir bölümü kayıt dıĢı piyasaya yönelmektedir. Bunlardan bir bölümü AB standartlarına göre üretim yapmakta, büyük süpermarket zincirlerinin ciddi fiyat baskısıyla karĢılaĢmaktadır. Sektörün AB standartlarına uyum sağlaması için, hükümetin mevcut destek politikalarını yeniden gözden geçirmesi ve kayıt dıĢı sektörün ağırlığını azaltacak önlemler alması gerekmektedir. Sektörün çiftçilik gelirlerine yaptığı katkı oldukça önemli boyutlardadır ve hayvancılık üretimine ve pazarlamasına iliĢkin olan faaliyetler Türkiye‟de kırsal alanların ekonomik kalkınmasında önemli bir paya sahiptir. Arazi Ģekli veya kısıtlı arazi ve yüksek nüfus sayısı sebebiyle tarım ve çiftçiliğin kısıtlı olduğu alanlarda, özellikle Doğu ve Güney Doğu Anadolu bölgelerinde hane halkları geçimlerini hayvanlardan sağlamaktadırlar. Ancak, bu bölgelerde çoğunlukla geleneksel teknikler kullanılmaktadır ve bu nedenle elde edilen üretim sonuçları AB ülkelerinin elde ettiği sonuçlara kıyasla oldukça düĢüktür. Mevcut potansiyeline rağmen, Türkiye‟deki kırmızı et sanayisi uzun vadede düĢüĢtedir6. Nüfusa yeterli ve dengeli bir beslenmesinin sağlanması ile özellikle de hayvansal proteinin kiĢi baĢı tüketiminin artırılması geçtiğimiz 60 yıl içerisinde oldukça yüksek oranda bir nüfus artıĢı yaĢayan Türkiye‟nin karĢılaĢtığı bir sorundur7. 6 ReĢit Sönmez, Mustafa Kaymakçı,‟‟Türkiye Hayvancılığına Verilmesi Gereken Yön‟‟,Trakya Bölgesi II. Hayvancılık Sempozyumu 9-10 Ocak 1997, Trakya Üniversitesi Tekirdağ Ziraat Fakültesi Tekirdağ, Tekirdağ Ziraat Fakültesi Basımevi, 1997 (1-8) 7 Korkut Özerhan, „‟Proteinlerin Ġnsan Beslenmesindeki Önemi‟‟, Editörler: SibelTan, Yakup Erdal Ertürk, Türkiye I. Besi ve Süt Hayvancılığı Sempozyumu Bildirileri.2-3 Aralık 1999-MenemenĠzmir, Yayın No:46, ISBN 975-407-062-8, Ankara,Temmuz 2000 (15-18) (Çevrimiçi): http://www.aeri.org.tr/PDF/46-SPTRHayvancilik.pdf 22.09.2009 189 DPT‟nin hazırladığı Kalkınma Planına göre Türkiye‟nin tarım politikalarındaki en önemli hedefleri oldukça hızla artan nüfusun beslenme ihtiyaçlarının karĢılanmasıdır. Uzun vadeli hedef olarak hükümet hayvansal protein tüketiminin AB ülkelerindeki seviyeye yakın bir seviyeye getirildiğini görmek istemektedir. Hayvancılık ürünlerinin payını 2006 yılındaki %28,0 oranından 2013 yılında %37 oranına çıkarmayı hedeflemektedir.8 Hayvancılık üretimi genel olarak karma çiftçilik iĢletmelerinin bir parçası olarak yürütülen küçük ölçekli bir faaliyettir. ĠĢletmelerin sadece küçük bir yüzdesi sadece hayvancılık alanında faaliyet göstermektedir. Geçtiğimiz yıllarda, Türkiye‟nin hayvancılık sektörü üç net eğilim göstermiĢtir: (1) büyük ve küçük baĢ geviĢ getiren hayvanların sayısının azalması; (2) hayvansal ürünlerin kiĢi baĢına düĢen tüketiminin azalması; ve (3) hızla büyüyen kanatlı hayvan sektörü sebebiyle et üretiminin artması. Sığır, manda, koyun ve keçilerin sayıları 1980 yılından bu yana hep bir düĢüĢ eğilimi göstermiĢtir9. Sığır sayısı 1980 yılında zirveye ulaĢarak 15.5 milyon olmuĢtur ve her ne kadar o zamandan bu yana az oranda bir iyileĢtirme yapılmıĢ olmasına rağmen 1980 yılından bu yana 2007 yılında yaklaĢık olarak 11milyona düĢmüĢtür. Koyun sayısı da 1980 yılında zirveye ulaĢarak 46.0 milyon olmuĢtur ve 2003 yılında 27 milyona düĢmüĢ 2007 yılında daha da gerileyerek 25,5 milyona kadar düĢmüĢtür. Yine aynı Ģekilde keçi sayısında 1980 yılında 18.7 milyona ulaĢmıĢ ve 2007 yılında 6 milyona gerilemiĢtir. 6.1.2.Kırmızı Et Üretimi FAO rakamları, yurtiçi et talebindeki artıĢa rağmen et üretimindeki uzun vadeli bir düĢüĢ olduğunu göstermektedir. Sığır eti üretimi 1990 yılına kadar artıĢ göstermiĢtir ancak daha sonra giderek düĢme eğilimine geçmiĢtir. Bunun sebebi olarak düĢük hayvan verimliliği, uygun olmayan teknolojinin kullanılması, yetersiz araĢtırma ve yayım desteği, düĢük kaliteli altyapının varlığı ve mera alanlarının bozulması gösterilebilir. Koyun ve keçi eti de 1990 yılından bu yana aynı Ģekilde bir düĢüĢ 8 DPT, Dokuzuncu Kalkınma Planı(2007-2013), Resmi Gazete Yayın Tarihi01.08.2006 Mükerrer Sayı Resmi Gazete No:26215 9 DPT, Dokuzuncu Kalkınma Planı (2007-2013) Hayvancılık ÖĠK Raporu, s.38 190 eğilimi göstermektedir. KüçükbaĢ geviĢ getiren hayvanların yaklaĢık %40‟ı özellikle yılda bir kez kutlanılan Kurban Bayramı için özel olarak beslenmekte ve kesilmektedir. Kayıt dıĢı kırmızı et üretiminin oldukça önemli miktarlarda olduğunun ancak tam olarak da tahmin edilemediği unutulmamalıdır. Kırmızı et üretiminin tersine, kanatlı hayvan eti üretiminde hızlı bir artıĢ gözlemlenmiĢtir10. 1990 yılından bu yana %70‟i aĢan artıĢ bu nedenle toplam kırmızı et ve beyaz et üretimi 1990 yılından bu yana artmıĢtır. Kanatlı hayvan etinin toplam kırmızı et ve beyaz et üretimine 1980‟den bu yana %18.5 oranında bir katkısının olmasına rağmen, kiĢi baĢı tüketim bu süre zarfı içerisinde insan nüfusunun %24.4 oranla 1990 yılındaki 57.5 milyondan 2003 yılında 70.3 milyona yükselmesi ile küçük oranda azalmıĢtır11. Tablo:6.3: Kesilen hayvan (BaĢ) ve Et Üretimi(Ton) Kesilen Hayvan-BaĢ 2003 2004 2005 Sığır-Cattle 1 591 045 1 856 549 1 630 471 Manda-Bufallo 9 521 9 858 8 920 Koyun-Sheep 3 554 078 3 933 973 4 145 343 Keçi-Goats 607 006 570 512 688 704 Deve-Camels 67 38 49 Domuz-Pigs 3 500 3 523 278 366 960 447 155 409 423 Et Üretimi-Ton Sığır-Cattle 290 454 365 000 321 681 Manda-Bufallo 1709 1950 1577 Koyun-Sheep 63 006 69 715 73 743 Keçi-Goats 11 487 10 300 12 390 Deve-Camels 24 16 18 2006 1 750 997 9 658 4 763 394 803 063 55 0 438 530 340 705 1774 81 899 14 133 19 2007 2 003 991 9 532 6 428 866 1 256 348 33 0 575 622 431 963 1 988 117 524 24 136 11 Domuz-Pigs 280 174 14 0 0 Kaynak:TUĠK, Türkiye Ġstatistik Yıllığı,2008, 12.21 nolu Tablodan aynen alınmıĢtır. s.189, Çevrimci: http://www.tuik.gov.tr/yillik/yillik.pdf 17.08.2009 Ancak, yukarıda verilen sığır eti üretimine iliĢkin rakamlar Tarım ve KöyiĢleri Bakanlığı hesaplamalarına göre sığır eti üretimini %50 oranında artmasını sağlayacak olan kayıt dıĢı üretimi kapsamamaktadır. Bu nedenle, kiĢi baĢı kırmızı et tüketimi daha yüksek olabilir. Diğer yandan, yukarıda gösterilen FAO koyun ve keçi 10 11 DPT, Dokuzuncu Kalkınma Planı (2007-2013) Hayvancılık ÖĠK Raporu, s.38 DPT, Dokuzuncu Kalkınma Planı (2007-2013) Hayvancılık ÖĠK Raporu, s.10 191 etine iliĢkin rakamlar tahmin edilen kayıt dıĢı üretimi kapsamaktadır ve bu da geviĢ getiren küçük baĢ hayvan eti üretiminin %70‟ini kapsamaktadır. Kesin rakamların bulunmamasına rağmen, kırmızı et üretimindeki düĢüĢ eğilimi ve kiĢi baĢı tüketimdeki düĢük oranlar açıkça görülmektedir. 6.2.Hayvancılık ĠĢletmeleri Sayıları ve Boyutları Hayvancılık ürünleri, geleneksel olarak Türkiye‟de kırsal kesimlerdeki çiftçiler ve hane halkları için hane gelirinin önemli bir kaynağını teĢkil etmektedir. Türkiye‟de aile çiftlikleri tarımsal üretimin temel birimleridir ve çiftlik iĢgücünün çoğu aile fertleri tarafından sağlanmaktadır12. ĠĢletmelerin sayılarına ve boyutlarına iliĢkin bilgiler, büyük örnekleme anketleri bazında her 10 yılda bir yapılan tarım sayımlarından çıkarılmaktadır. Tarihsel olarak, 1990lardan bu yana Türkiye‟deki çiftliklerin toplam sayısı azalırken çiftliklerin boyutları artıĢ göstermektedir. Tarımsal iĢletmeler %32,7 ile en fazla 20-49 dekar iĢletme büyüklük grubunda, tarımsal iĢletmelerin tasarrufunda bulunan arazi ise %23,6 ile en fazla 200-499 dekar iĢletme büyüklük grubunda yer almaktadır. Tarımsal iĢletmelerin %78,9‟u 100 dekardan küçük iĢletme büyüklük gruplarında yer almaktadır. Bu iĢletmelerin tasarrufunda bulundurduğu arazi ise toplam arazinin %34,3‟ünü oluĢturmaktadır. Tarımsal iĢletmelerin %21,1‟i 100 dekar ve daha fazla iĢletme büyüklük gruplarında yer almakta ve bu iĢletmeler toplam arazinin %65,7‟sini tasarrufunda bulundurmaktadır. AraĢtırma sonucuna göre, tarımsal iĢletmelerin %62,3'ünde hem bitkisel üretim hem de hayvan yetiĢtiriciliği, %37,2'sinde yalnız bitkisel üretim, %0,5'inde ise yalnız hayvan yetiĢtiriciliği yapılmaktadır. Tarımsal iĢletmenin tasarrufunda bulunan toplam arazinin; %66,41'ini hem bitkisel üretim hem de hayvan yetiĢtiriciliği yapan iĢletmeler, %33,56'sını yalnız bitkisel 12 Sibel Tan, Y.Erdal Ertürk, ‟‟Türkiye‟de süt ve Süt Mamullerinin Arz, Talep ve DıĢ Ticaret Dengesi‟‟, Editörler: Sibel Tan, Yakup Erdal Ertürk, Türkiye I. Besi ve Süt Hayvancılığı Sempozyumu Bildirileri. 2-3 Aralık 1999-Menemen-Ġzmir, Yayın No:46,ISBN 975-407-062-8, Ankara,Temmuz 2000 (19-27) (Çevrimiçi): http://www.aeri.org.tr/PDF/46-SPTRHayvancilik.pdf 22.09.2009 192 üretim yapan iĢletmeler, %0,03'ünü yalnız hayvan yetiĢtiriciliği yapan iĢletmeler tasarrufunda bulundurmaktadır.13 Sadece bitkisel üretim yapan çiftliklerin sayısı 2001 yılında toplam çiftliklerin %30,2‟unu teĢkil etmekteydi14. Ancak, çiftlik baĢına düĢen büyükbaĢ ruminantların sayısı 1980‟de 6.0 iken 1990 yılında 4.6 ve 2001 yılında 3.6 olmuĢtur. Çiftlik baĢına düĢen küçükbaĢ ruminantların sayısı 1980 yılında 39.8 iken 1990 yılında 42.1‟e yükselmiĢtir. Sahip olunan arazi ve hayvan sayısı da dağınık dağılım göstermektedir. Çiftçilerin %1,8‟inin hiç bir arazisi yoktur. Çiftçilerin %65‟ini oluĢturan küçük ölçekli çiftçiler (20 ha) arazinin %21,3‟üne, koyunların ve keçilerin %50‟sine ve sığırların da %49‟una sahiptir. Daha büyük çiftçiler (> 80 ha) iĢletmelerin %5,7‟sini teĢkil etmektedir; arazinin %34,2‟sine, koyun ve keçilerin %14,5‟ine ve sığırların %10,1‟ine sahiptir Geçimin tamamen tarımla karĢılandığı veya kısmen tarımla karĢılandığı çiftçilik, mevcut AB ülkelerinde ve Bulgaristan ile Romanya‟da olduğu gibi Türk tarımının önemli özelliklerindendir. Bu çiftliklerin özellikleri, düĢük verimliliğe sahip olmaları ve üretimin sadece küçük bölümünün pazarlanmasıdır. Arazi büyüklüğü ile yüksek iĢçilik AB ortamlarından sapma gösteren büyük hususlardır. Tablo:6.4: Arazi Parçalanması Parsel Sayısı 1 ila 3 4 ila 5 6 ila9 >10 % 43.3 22.8 19.1 14.8 Kaynak: TUIK,2001 Tarım Sayımı Sonuçları‟ndan hazırlanmıĢtır. Arazinin küçük olmasının ve parçalı olmasının en önemli sebeplerinden biri Veraset ve Ġntikal‟e iliĢkin Medeni Kanun‟dur (madde 589). Veraset Kanununun yetersiz olması ve bütçenin yetersiz olması sebebiyle, tarım arazileri küçük parçalara bölünmüĢ ve dağınık durumdadır (iĢletmelerin %57‟sinin, 4‟ün üzerinde parseli 13 TUĠK, Tarımsal ĠĢletme Yapı AraĢtırması 2006, Haber Bülteni, Sayı 196, 17 Aralık 2008 Çevrimci: www.tuik.gov.tr 22.08.2009 14 DPT, Dokuzuncu Kalkınma Planı (2007-2013) Hayvancılık ÖĠK Raporu, s.46 193 bulunmaktadır). Bunun sonucunda da tarım iĢletmeleri, faaliyetlerini ekonomik açıdan optimum noktada yapamamaktadır. Tarımsal iĢletmelerin tasarrufunda bulunan arazinin; %69,7'si ekilen tarla, %13,3'ü nadas, %9,4'ü meyve ve diğer uzun ömürlü bitkiler ile içecek ve baharat bitkileri (fidanlık ve örtüaltı dahil), %1,7'si sebze ve çiçek bahçeleri (fidelik ve örtüaltı dahil), %2,5'i daimi çayır, %0,4'ü otlak (mera), %1,3‟ü tarıma elveriĢli olduğu halde kullanılmayan arazi, %1,7‟si diğer arazilerdir. Buna göre, tarımsal iĢletmeler tasarrufunda bulundurdukları arazinin, %97‟sini tarımsal amaçlı kullanmaktadır. Tarımsal iĢletmelerin tasarrufunda bulunan arazinin %24,1‟i sulanmaktadır. Arazinin kullanım Ģekline göre sulanan alan oranları incelendiğinde, ekilen tarla arazisinin %27,8‟i, sebze ve çiçek bahçelerinin (fidelik ve örtüaltı dahil) %72,7‟si, meyve ve diğer uzun ömürlü bitkiler ile içecek ve baharat bitkilerinin kapladığı alanın (fidanlık ve örtüaltı dahil) %25,8‟i, daimi çayır arazisinin %35‟i, kavaklıksöğütlük arazinin %58,4‟ü sulandığı görülmektedir. Tarımsal iĢletmelerin tasarrufundaki tarım arazisinin tasarruf Ģekli incelendiğinde, yalnız kendi tarım arazisini (zilyetlik dahil) iĢleten iĢletmelerin toplam iĢletme içindeki oranı %85,1, iĢledikleri tarım arazisinin toplam tarım arazisi içindeki oranı ise %71,4 olarak belirlenmiĢtir. Tarımsal iĢletmelerin, %12,7‟si hem kendi arazisini hem de baĢkasının arazisini, %2‟si yalnız kira ve yalnız ortakçılıkla tuttuğu araziyi, %0,2‟si ise iki ya da daha fazla tasarruf Ģekli ve diğer tasarruf Ģekilleri ile arazi iĢlediği tespit edilmiĢtir. KüçükbaĢ hayvanı (koyun ve keçi) olan tarımsal iĢletmelerin, küçükbaĢ hayvan sayısına göre iĢletme büyüklüğü grubuna bakıldığında, iĢletmeler %25,3 ile 20-49 baĢ hayvanı olan iĢletme büyüklüğü grubunda, hayvan sayısı ise %36,1 ile 50-149 baĢ hayvanı olan iĢletme büyüklüğü grubunda yoğunlaĢtığı belirlenmiĢtir. Sığırlar, keçiler ve koyunlar gıda güvencesini temin ederek gelir yaratılmasında çok yönlü bir rol oynamakta ve istihdam yaratmakta ayrıca kırsal kesimdeki nüfusun azalmasını da kısıtlamaktadır. Ayrıca, et sektörü, kesim, pazarlama ve iĢleme alanlarında istihdam yaratmaktadır15. Doğu Anadolu Bölgesinin kırsal kesimlerinde, 15 DPT, Dokuzuncu Kalkınma Planı (2007-2013) Hayvancılık ÖĠK Raporu, s.37 194 ineklerin %78‟i iki amaçla kullanılmakta iken Güneydoğu Anadolu Bölgesinde bu oran %48‟dir. Hayvancılık çiftçilikle geçinen hanelerin ekonomik istikrarlarını artırmalarını sağlamaktadır ve nakit tamponu (az oranda) sermaye rezervi (büyük hayvanlar) ve enflasyona karĢı bir koruma sağlama rolünü üstlenmektedir. Karma çiftçilik sisteminde, hayvancılık üretimin ve gelir kaynaklarının çeĢitlendirilmesini sağlayarak muhtemel risklerin azaltılmasına yardımcı olur ve böylelikle mevsimsel olarak mahsul alınamaması halinde olacak olumsuzluklarla ve diğer doğal afetler ile baĢa çıkma kapasitelerinin artırılmasını sağlar. Tablo:6.5: ĠĢletme büyüklüğüne göre arazi kullanımı (%) Meyve ve diğer uzun ömürlü bitkiler ile içecek ve Sebze ve çiçek baharat bahçeleri bitkilerinin Ekilen (fidelik ve kapladığı arazi Daimi ĠĢletme tarla örtüaltı (fidanlık ve çayır büyüklüğü dahil) örtüaltı dahil) arazisi (dekar) Toplam arazisi Nadas Türkiye Toplam -5 5102050100- 9 19 49 99 199 200- 499 500- 999 1000-2499 2500-4999 5000+ 100,0 100,0 100,0 100,0 100,0 100,0 100,0 100,0 100,0 100,0 100,0 100,0 69,7 33,1 36,1 46,9 58,9 66,6 74,0 75,0 76,0 76,5 71,0 43,8 13,3 2,9 3,3 4,7 7,6 11,7 13,1 16,5 16,7 16,9 14,1 13,2 1,7 11,2 5,1 3,5 2,6 1,8 1,5 1,3 1,4 1,3 0,5 1,9 9,4 48,1 49,7 39,1 24,4 13,7 5,6 3,0 1,6 2,1 7,0 2,9 2,5 0,9 2,2 1,7 2,2 2,4 2,9 2,1 1,6 1,1 0,4 18,4 Otlak (mera)Diğer arazi arazisi (1) 0,4 0,2 0,3 0,5 0,3 0,4 0,2 0,4 0,5 0,2 0,1 4,7 3,0 3,6 3,4 3,7 4,0 3,4 2,6 1,7 2,3 2,0 6,9 15,0 (1) Diğer arazi; Tarıma elveriĢli olduğu halde kullanılmayan, kavaklık-söğütlük, koruluk ve orman arazisi, tarıma elveriĢsiz araziyi kapsar. Not: Örnekleme ile yapılan bu çalıĢmanın geniĢletme katsayısı desimalli kulanıldığından rakamlar yuvarlamadan dolayı toplamı vermeyebilir. Kaynak TUĠK UzmanlaĢmıĢ besicilik iĢletmelerinin alt ayrımına bakıldığında, hayvanların eĢit olarak dağılmadığı görülmektedir: besicilik iĢletmelerinin sadece %1,2‟si (150 hayvana ya da 150‟den fazla hayvana sahip Ģirketler) tüm besi hayvanların %43‟ünü tutarken, ölçeğin diğer ucunda besicilik iĢletmelerinin %68‟i (10‟dan daha az 195 hayvana sahip iĢletmeler) toplam besi hayvanlarının sadece %19‟unu tutmaktadır. Bu nedenle, sığır besiciliği sanayisinde çok az sayıda orta ve büyük ölçekli üreticilerin hakim olduğu görülebilmektedir. En büyük 623 besicilik iĢletmesinin her birinde ortalama 722 hayvan bulunmaktadır. Tahminlere göre Türkiye‟de nüfusun yaklaĢık %35‟i kırsal alanlarda yaĢamaktadır ve bunların da %66‟sı tarım sektörüyle ilgilidir veya bu sektörde istihdam edilmektedir. 2001 yılı Genel Tarım Sayımı sonuçlarına göre Türkiye‟de 3,1 milyon tarımsal iĢletme vardır ve bunlardan 2,1 milyonu sığır da beslemektedir. Tarımsal iĢletme büyüklüğü, örneğin arazi büyüklüğü, hayvan sayısı, iĢgücü ve sermaye gibi yapısal özellikler tarafından belirlenmektedir16. Tablo:6.6: Hayvan Besiciliği Çiftliği Yapısı (2001) ĠĢletmelerin Büyüklükleri ĠĢletme Sayısı 1 – 4 hayvan 33,205 5 – 9 hayvan 15,151 10 - 19 hayvan 13,246 20 - 49 hayvan 6,684 50 - 149 hayvan 2,067 150- 299hayvan 240 300+ hayvan 623 Hayvan Sayısı 89,816 101,762 156,082 195,862 118,986 60,417 449,828 Kaynak:TKĠB. Belirli Tarım Ürünleri için Sektör Analizi Raporlarının Hazırlanması TürkiyeNihai Rapor Kırmızı Et Sektörü, Hazırlayan:AgrinaLivestock Consultants Ltd WDC World Development Consultants S.A. AgrisystemsnaLed Konsorsiyumu Üye ġirketi, Çevrimiçi: http://www.tarim.gov.tr/E_kutuphane,sektor_analizleri.html 17.08.2009 Tablo 6-6‟de de görüldüğü gibi, tarımsal iĢletme baĢına ortalama sığır sayısı 4,7‟dir. Küçük ölçekli aile iĢletmeleri Türkiye‟de sığır üretiminde egemen durumdadır17. Üretim sistemi, Pazar taleplerini karĢılamaya yönelik olmayıp en baĢta kendi kendine yeterliliği temel almaktadır. Bu sistem, ürünlerin miktar ve nitelik açısından kontrolü bakımından uygun değildir. Tarımsal iĢletme baĢına sığır sayısının düĢük olması, tarım arazisinin düĢük kalitesi ve düĢük verimliliğin sonucudur. Bölgeler arasında önemli farklılıklar vardır ve sulama imkanlarının olup olmaması sığır besiciliği üzerinde belirgin biçimde 16 TUĠK, 2001 Tarım Sayımı Sonçları Fahri Yavuz, ‟‟Türkiye Besi ve Süt Hayvancılığı Politikalarının Analizi‟‟, Editörler:Sibel Tan,Yakup Erdal Ertürk,Türkiye I. Besi ve Süt Hayvancılığı Sempozyumu Bildirileri. 2-3 Aralık 1999-Menemen-Ġzmir, Yayın No:46,ISBN 975-407-062-8, Ankara,Temmuz 2000 (39-50) (Çevrimiçi): http://www.aeri.org.tr/PDF/46-SPTRHayvancilik.pdf 22.09.2009 17 196 etkilidir. Bir ineğin besiciliği için, yoğun yem bitkisi üretimi açısından asgari 2-5 hektarlık alan gerekmektedir. Tablo:6.7: Çiftliklerin sığır sayısına göre sınıflandırılması Çiftlik baĢına sayı Yüzde 1-9 84.33 10-19 11.38 20-49 3.73 50‟den çok 0.56 Kaynak: TKĠB., AB GiriĢ Süreci Çerçevesinde Türkiye‟de Süt ve Süt Ürünleri Sektörüne Genel BakıĢ, FAO Avrupa ve Orta Asya Bölge Ofisi Politika Yardımları ġubesi, Türkiye Cumhuriyeti Tarım ve Köy ĠĢleri Bakanlığı, BirleĢmiĢ Milletler Gıda ve Tarım Örgütü(FAO), Roma, Temmuz 2007s.13Çevrimiçi:http://www.tarim.gov.tr/E_kutuphane,sektor_analizleri.html 17.08.2009 Türkiye‟deki hayvan besicilerinin il düzeyi örgütlenmeleri 1995 yılında gerçekleĢmiĢtir. Bu kuruluĢlara üyelik için elde asgari beĢ safkan inek bulunması koĢulu vardır. KuruluĢların üyelerine sağladıkları destek, hayvan yetiĢtirmede daha geliĢkin materyallerin sağlanması, suni tohumlama, süt ile yem bitkileri üretiminin sübvansiyonu Ģeklindedir. Bu da yeni üyelikler ve iĢletme büyüklüğünün önemli ölçüde artması ile sonuçlanmıĢtır. Sütçülük yapılan iĢletmelerin modernizasyonuna yönelik destek ve krediler sayesinde daha büyük iĢletmeler faaliyetlerinin sütçülükle ilgili bölümlerine yoğunlaĢma imkanı bulmuĢlardır. Türkiye‟nin çeĢitli yörelerinde büyük ve yoğun süt sığırcılığı yapan iĢletmelerin ortaya çıkması, bu kuruluĢların faaliyetlerine bağlanabilir. KuruluĢların toplam üye sayısı 50 bin civarındadır. Ne var ki, 100‟den fazla sığırı olan iĢletme sayısı ancak 100 civarındadır ve bu da diğer Avrupa ülkeleri ile karĢılaĢtırıldığında önemsiz bir rakamdır. 6.3.AB Ülkelerinde Hayvancılık Fransa ve Almanya‟da süt çiftliklerinin çoğu aile iĢletmesi niteliğindedir. Genellikle çiftlikler baharda/yazın taze ot, kıĢın saman ve silaj (ot veya mısır) olmak üzere kendi sığır yemlerini üretirler. Bu tür iĢletmelerin hayvan yemlerini dıĢardan almaları nadiren görülen bir durumdur. Gerekli toprak yüzeyi konusunda bir fikir edinme açısından CIGC hayvan baĢına asgari bir hektarlık iyi arazi tavsiye etmektedir (Jura Dağları). Bir çiftlikte süt sığırcılığının baĢlıca faaliyet olduğu ve hayvanların temelde taze otla beslendiği diğer yöreler için da aynı oran önerilmektedir (Normandiya, Thiérache). 197 Çiftliklerin aynı anda hem taze ot hem de mısır silajı ürettikleri yerlerde ise bu oran biraz farklılaĢır. Fransa‟nın alçak bölgelerinde tipik bir süt çiftliğinin hayvan yemi üretimindeki toprak kullanımını vermektedir18. Tablo:6.8: Ortalama süt çiftliği büyüklüğü (Fransa) Otlak alanı: Silajlık ürün ekilen alan: Diğer: Toplam kullanılabilir tarım alanı: Süt ineği: Diğer sığır: Toplam sürü: 49,1 ha 10.8 ha 2,3 ha 62,2 ha 38,7 baĢ 33,7 baĢ 72,4 baĢ Kaynak: TKĠB. AB GiriĢ Süreci Çerçevesinde Türkiye‟de Süt ve Süt Ürünleri Sektörüne Genel BakıĢ, FAO Avrupa ve Orta Asya Bölge Ofisi Politika Yardımları ġubesi, Türkiye Cumhuriyeti Tarım ve Köy ĠĢleri Bakanlığı, BirleĢmiĢ Milletler Gıda ve Tarım Örgütü(FAO), Roma, Temmuz 2007 s.13 (Misyon tahmini.) Çevrimiçi: http://www.tarim.gov.tr/E_kutuphane,sektor_analizleri.html 17.08.2009 Yukarıda verilen rakamlara göre bir çiftlikte hayvan yemi olarak kullanılacak bitkilerin yetiĢtirilmesi için ayrılan alan bir baĢ hayvan için 0.86 hektardır. 6.4.Türkiye‟de Ġnek Sütü Üretimi Türkiye‟deki yerli sığır türleri Ģunlardır: Yerli Kara, Doğu Anadolu Kızılı (EAR), Güney Anadolu Sarı-Kızılı (Kilis ve Yerli Sarı), Gri ve Zavot. Yerli Kara, Orta Anadolu ve Karadeniz bölgelerini kapsayan bir yayılım alanı göstermekte, EAR Doğu Anadolu‟da görülmekte, Sarı-Kızıl ırk Akdeniz ve Güneydoğu Anadolu‟da bulunmaktadır. Gri cins sığır Marmara ve Ege bölgelerinde, Zavot ise kuzeydoğu Anadolu‟da görülmektedir. Ancak, toplam sığır nüfusu içinde yerli ırkların payı azalmıĢtır ve birçok ırk bugün yok olma tehlikesiyle karĢı karĢıyadır19. Ġnek baĢına süt verimi Yerli Kara, EAR ve Yerli Sarıda 600-800kg, Gride 1.000kg, Zavot‟ta 1.750kg, Kilis‟te ise 2.000kg‟dır20. 18 TKĠB, AB GiriĢ Süreci Çerçevesinde Türkiye‟de Süt ve Süt Ürünleri Sektörüne Genel BakıĢ, FAO Avrupa ve Orta Asya Bölge Ofisi Politika Yardımları ġubesi, Türkiye Cumhuriyeti Tarım ve Köy ĠĢleri Bakanlığı, BirleĢmiĢ Milletler Gıda ve Tarım Örgütü(FAO), Roma, Temmuz 2007 s.13 Çevrimiçi: http://www.tarim.gov.tr/E_kutuphane,sektor_analizleri.html 17.08.2009 19 M.Ġhsan Soysal, v.d. , Süt Sığırcılığı; Notları, Ġstanbul, BaĢak Ofset,DeğiĢim Grafik, Tekirdağ 2008, s.17 20 TKĠB, AB GiriĢ Süreci Çerçevesinde Türkiye‟de Süt ve Süt Ürünleri Sektörüne Genel BakıĢ,s.13 198 Türkiye‟deki safkan ırk Holstein-Friesian, Ġsviçre Karası, Simmental ve Jersey‟den oluĢmaktadır. Holstein-Friesian cins sığır Türkiye‟nin bütün bölgelerinde görülmekle birlikte, asıl yoğun bulunduğu yer Marmara ve Ege bölgeleridir. Ġsviçre Karası Türkiye‟nin bütün bölgelerinde yetiĢtirilebilir; buna karĢın bu cins ağırlıklı olarak Ege bölgesinin iç kesimlerinde, Orta Anadolu‟da ve Doğu Anadolu‟da bulunmaktadır. Simmental sığırları Ege‟nin iç kesimleri, Doğu Anadolu ve Karadeniz bölgelerinde yetiĢtirilirken, Jersey ağırlıklı olarak Karadeniz bölgesindedir. Safkan ırkın sığır nüfusunda çoğunluğu oluĢturduğu bölgeler Marmara, Ege ve ortagüney bölgeleridir. Bu üç bölge Türkiye‟deki toplam sığır nüfusunun yaklaĢık %30‟una sahiptir. Bu bölgede sığır nüfusunun %63‟ünü ise saf ırk hayvanlar oluĢturmaktadır. Saf ırkın en az bulunduğu bölgeler ise kuzeydoğu Anadolu (%5,3) ve güneydoğudur (%6,71). Bu iki bölgede yerli ırkın toplam içindeki payı %65‟tir. Ġki bölgenin toplam sığır nüfusundaki payı ise % 27‟dir. Türkiye‟deki kayıtlı Holstein Friesian sığır nüfusunun süt verimi 5.600kg iken, Ġsviçre Karası, Simmental ve Jersey ırkı ineklerin verimi bundan daha düĢüktür. TDSYB tarafından verilen rakamlara göre Ġsviçre Karası ve Simmental ırkı ineklerin süt verimi sırasıyla 5.000kg ve 4.500kg‟dır. Bölgelere ve mevsime bağlı olmak üzere bir litre süt için üreticiye ödenen fiyat 0.30 TL ile 0.45 TL arasında değiĢmektedir. Bunlardan üst fiyat, AB‟de süte verilen ortalama fiyat ile hemen hemen aynıdır. Son günlerde yaĢanan tarımsal üretim düĢüĢü sonucunda iĢletme süt çıkıĢları 0,80 TL civarına çıkmıĢtır. 6.5.Koyun ve Keçi Üretimi Türkiye‟de küçükbaĢ hayvan yetiĢtiren tarımsal iĢletme sayısı 529.402‟dir. ĠĢletme baĢına 46,8 küçükbaĢ hayvan düĢmektedir. 366 082 iĢletmedeki hayvan sayısı 50‟nin altında, 163 320 iĢletmede ise 50‟den fazladır. 1990 yılında bu yana küçükbaĢ hayvan sayısında büyük bir azalma olmuĢtur. Koyun ve keçi yetiĢtiriciliği büyük ölçüde mera temellidir. YetiĢtirme alanları kentlerden ve kasabalardan çok uzaktır. Koyun ve keçiler elle sağılmakta, elde edilen süt ise geleneksel usullerle iĢlenmektedir. Koyun ve keçi sütünün iĢlenmesinde modern herhangi bir teknoloji söz konusu değildir. Sağım donanımı ve soğutma 199 tankları bulunmayıĢı ve modern hijyen kurallarının uygulanmaması sonucunda bu sütün kalitesi hayli düĢüktür. Koyun sütünün yüzde 25‟i altı tarım bölgesinde elde edilmektedir (çoğunlukla Güneydoğu‟da) ve keçi sütünün yüzde 50‟si de Akdeniz bölgesinde üretilmektedir. Türkiye‟de keçi üretiminin 500.000 keçi iĢletmesinde 3.000.000 kiĢinin gelirine katkıda bulunulduğu ifade edilmektedir.21 Angora keçi yetiĢtiricileri açısından, dünya piyasalarında yün fiyatlarının düĢmesi bu üretimi kârlı olmaktan çıkarmıĢtır. Ülke içinde yün alan tüccar da yoktur. Ülkenin doğu bölgelerinde ise, baĢta gençler olmak üzere kentsel alanlara yoğun bir göç söz konusudur. Süt üretimindeki düĢme hayvan sayısındaki azalmayla doğru orantılı azalmaktadır. 1995 yılında koyun sayısı 33.791.000 iken bu sayı 2007‟te 25 201 000‟e düĢmüĢtür. Keçi sayısındaki azalma ise 1995-2007 döneminde 9,15 milyondan 6,61 milyona düĢmüĢtür.Besleme koĢullarının yetersizliği, muhtemelen, hayvanlardan alınan son derece düĢük süt veriminin baĢlıca nedenidir. Tablo:6.9: Koyun, keçi ve manda süt verimi (kg/laktasyon) Yıl Manda Koyun 929 48 1990 850 62 2003 998 78 2004 Keçi 60 91 107 TKĠB, AB GiriĢ Süreci Çerçevesinde Türkiye‟de Süt ve Süt Ürünleri Sektörüne Genel BakıĢ, FAO Avrupa ve Orta Asya Bölge Ofisi Politika Yardımları ġubesi, Türkiye Cumhuriyeti Tarım ve Köy ĠĢleri Bakanlığı, BirleĢmiĢ Milletler Gıda ve Tarım Örgütü(FAO), Roma, Temmuz 2007 s.14 Çevrimiçi: http://www.tarim.gov.tr/E_kutuphane,sektor_analizleri.html 17.08.2009 Kaynak: Türkiye Ġstatistik Kurumu (TÜRKSTAT )22. Ġvesi koyunundan devlet çiftliklerindeki verimi 400 kg iken aynı cins koyun özel bir çiftçinin elinde 120 kilodan fazla süt verememektedir. Tablo4-10,1990, 2003 ve 2004 yılları için koyun, keçi ve manda süt verimlerini göstermektedir. Koyun ve keçi söz konusu olduğunda mevcut durum bir ölçüde çeliĢkilidir. Çünkü, Türkiye nüfusunun koyun ve keçi etine olduğu kadar bu hayvanların süt ürünlerine de belirli bir yönelimi ve damak tadı alıĢkanlığı vardır. Dolayısıyla, aynı anda hem 21 M.Ġhsan Soysal, Ġrfan Soysal, Keçi Üretimi; Evcil Çiftlik Hayvan Genetik Kaynakları, Tekirdağ ,Kasım 2009 s.3 22 Diğer bilgi kaynakları Türkiye‟de uzmanlaĢmıĢ iĢletmelerdeki keçi sütü verimini 250-kg/400 kg olarak belirtmektedir. 200 önemli bir talep, hem de belirgin bir üretim düĢüĢü söz konusudur. Bu durumu açıklayan farklı etmenler vardır. Tablo:6.10: Fransa‟da koyun ve keçi süt verimi Roquefort bölgesinde koyun süt verimi 250 kg/300 kg Korsika‟da koyun süt verimi 100 kg/150 kg Litre baĢına ortalama fiyat Euro 0.84 /YTL1.37 Keçi süt verimi 600 kg/800 kg Litre baĢına ortalama fiyat Euro 0.50 /YTL0.82 Kaynak: TKĠB, AB GiriĢ Süreci Çerçevesinde Türkiye‟de Süt ve Süt Ürünleri Sektörüne Genel BakıĢ, FAO Avrupa ve Orta Asya Bölge Ofisi Politika Yardımları ġubesi, Türkiye Cumhuriyeti Tarım ve Köy ĠĢleri Bakanlığı, BirleĢmiĢ Milletler Gıda ve Tarım Örgütü(FAO), Roma, Temmuz 2007 s.14 Tablo:4‟ten alınmıĢtır. Çevrimiçi: http://www.tarim.gov.tr/E_kutuphane,sektor_analizleri.html 17.08.2009 Koyun ve keçi nüfusunda azalmaya yol açan bir diğer etmen de otlatma alanlarının daralmasıdır. Ege ve Marmara bölgelerinde sorun teĢkil etmeyen bu durum özellikle Doğu Bölgelerinde geçerlidir. Otlatma yapılabilecek alanlar son on yıl içinde 24 milyon hektardan 12,5 milyon hektara gerilemiĢtir. Daha önce mera olan alanlar tarım arazisine çevrilmiĢ olsa da bu alanlar her zaman tarımsal üretim için kullanılmamaktadır. 10-20 yıl süreyle hazine arazisini iĢlediklerini kanıtlayabilen çiftçiler otomatikman bu alanların sahibi olmaktadır. Toprak üzerindeki hak iddiasının “uygun” birtakım kiĢilerin tanıklığına dayandığı açıktır. Temelinde, hukuksal bir karar yatmaktadır. Sözü edilen bu yarı hukuksal toprak sahipliğinin yanı sıra, geri kalan mera alanları da aĢırı otlatmaya ve dolayısıyla yoksullaĢmaya maruzdur. Bu kaynaklar; hayvan varlığının büyük bölümü açısından tek beslenme kaynağı durumundadır. Organize üretim, iĢleme ve pazarlama zincirinin hiç olmayıĢı da, keçi/koyun sütü üretimindeki azalmanın bir baĢka nedenidir. Sonuçta, süt üretimi çok dağınıktır; üretilen süt satın alınsa bile, buna ödenen fiyat normal piyasa fiyatlarının çok altındadır. Yalnızca kimi mandıralar koyun/keçi sütü toplayıp iĢlemektedir. Sonuçta, sütün büyük bölümü evlerde peynir olarak iĢlenmekte ve bu ürün de yerel pazarlarda satılmaktadır. Süt toplama iĢinin organizasyonunun, koyun/keçi sütü sektörünün rehabilitasyonu ve yeniden canlandırılması açısından kritik önem taĢıdığı açıktır. 201 Koyun/keçi varlığındaki azalmayı durdurmak için alınması gereken önlemlerin baĢlıcası meraların sıkı bir biçimde denetlenmesi, rehabilitasyonu ve yeniden ihya ve imarıdır. Bu konuda kaldırılan mera fonunun yerine daha aktif bir yapının oluĢturulması gerekmektedir. Meraların yeniden imar ve ihyası biyolojik çeĢitliğimizi korurken23 yoksulluğa karĢı da bir kalkan oluĢturabilir. DTÖ ve AB mevzuatı açısından devletin yapacağı doğrudan desteklerin azalacağı göz önüne alınırsa24 dolaylı doğrudan destek olan meraların yeniden ihya ve imarı üretimin artmasının yanında göçün azalması ve yoksulluğun ortadan kaldırılması için az sayıdaki gelir arttırıcı aletlerden bir tanesi olabilir. Koyun (kuzu) ve keçi etine, ayrıca bu hayvanların peynir ve dondurma imalatına temel oluĢturan sütlerine talep olduğundan genel koĢullar elveriĢli sayılabilir. Ekonomik olarak ürün çeĢitliği ve biyolojik zenginliğimiz AB üyelik görüĢmelerimizde tarım konusundaki dezavantajlarımızı avantaj haline getirebilir. Ülkemizde dondurmada marka olan MaraĢ dondurması keçi sütünden imal edilmektedir. Lezzet ve aromasının güzelliğini keçi sütünün özelliklerinden almaktadır. Dondurma üretimi ve tüketimi süt ürünleri içinde önemli bir paya sahiptir. Devletin ilgilenmesi gereken bir baĢka konu daha vardır. Ġran‟dan kaçak koyun ithali (Ġran Ģu anda dünyadaki en büyük koyun yetiĢtiricisidir). Hayvan varlıklarını arttırma açısından baĢka bir imkana sahip olmadıklarından bu durum özellikle doğu bölgelerindeki üreticiler için ciddi bir sorun oluĢturmaktadır. 6.6.Kasaplık Canlı Hayvan Üretimi25 23 Murat Altın, Adnan Orak, Canan Tuna,‟‟Yem Bitkilerinin Sürdürülebilir Tarım Açısından Önemi‟‟, Yem Bitkileri; Genel Bölüm, Editörler:Rıza Avcıoğlu,RüĢtü Hatipoğlu,YaĢar Karadağ, III.C.T.C TKĠB ,Tarımsal Üretim GeliĢtirme Genel Müdürlüğü Yayını, , Ġzmir, Emre Basımevi, Ekim 2009 C.I ,s.(11-28) 24 DPT, Dokuzuncu Kalkınma Planı (2007-2013) Hayvancılık ÖĠK Raporu, s.11 25 TKĠB., Belirli Tarım Ürünleri için Sektör Analizi Raporlarının Hazırlanması TürkiyeNihai Rapor Kırmızı Et Sektörü, Hazırlayan:AgrinaLivestock Consultants Ltd WDC World Development Consultants S.A. AgrisystemsnaLed Konsorsiyumu Üye ġirketi,EuropeAid Çerçeve SözleĢme LOT1.Kırsal Kalkınma ve Gıda Güvenliği Talep No: Turkey – Altun/SARAP/TR 0406.01/FWC/022 Agrisystems Konsorsiyumunu oluĢturan Ģirketler: Agrisystems Ltd – Lead Company; AgrinaLivestock Consultants Ltd; Megapesca Lda; Sogreah VVMZ Spol SRO; World Development Consultants s.17 TKĠB, E-Kütüphane, Çevrimiçi: 15.08.2009 http://www.tarim.gov.tr/E_kutuphane,sektor_analizleri.html 202 Karkas veriminde bir artıĢ gözlemlense de AB ülkelerine kıyasla düĢüktür. BüyükbaĢ hayvanlar için karkas verileri, 1980lerin baĢından bu yana verimde önemli bir artıĢının gerçekleĢtiğini göstermektedir. Türkiye Ġstatistik Enstitüsü verilerine göre, bir sığırın ortalama karkas ağırlığı 1984–86 yıllarında 120.5 kg iken 1997–99 yıllarında 176.7 kg.a yükselmiĢtir. Bu rakamlar, AB rakamlarından (320 kg)neredeyse 1.5 kat daha düĢüktür. Ortalama kuzu karkas verimi 1984 yılında 12.1 kg iken 1998 yılında 14.9 kg‟a yükselmiĢtir. Karkas verimindeki önemli artıĢa rağmen, verimlilik artıĢları, özellikle koyun sektöründe hayvan sayılarının azalmasından kaynaklanan randımanda meydana gelen düĢüĢün önüne geçmede yeterli olamamıĢtır. Ayrıca, verim artıĢ göstermiĢ olmasına rağmen uygulanan geleneksel yöntemler hayvancılık sanayisinin potansiyelini gerçekleĢtirmesini engellemiĢtir. Tablo:6.11: 2003 Yılında Hayvancılık Ürünlerinin KiĢi baĢı Tüketimi, kg/ yıl Kırmızı Kanatlı Bölge Süt Balık Yumurta Et hayvan 79.0 27.6 28.4 11.7 8.4 Dünya 45.6 20.5 25.0 8.0 7.2 GeliĢmekte olan ülkeler 202.1 54.2 41.3 25.3 12.8 GeliĢmiĢ ülkeler 241.7 67.5 42.3 21.6 12.8 Avrupa Birliği (25) 98.1 9.4 14.5 9.8 6.9 Türkiye Kaynak: Hazırlayan:AgrinaLivestock Consultants Ltd WDC World Development Consultants S.A. AgrisystemsnaLed Konsorsiyumu Üye ġirketi,Belirli Tarım Ürünleri için Sektör Analizi Raporlarının Hazırlanması TürkiyeNihai Rapor Kırmızı Et Sektörü, s.6 Tablo:1den alınmıĢtır. Geçtiğimiz son yirmi yıl içerisinde Türk koyun ve keçi sürülerindeki sürekli düĢüĢü etkileyen bir dizi faktörler olmuĢtur ayrıca bu sürülerin sayısının koyun ve keçi eti pazarının geliĢtirilmesine rağmen 2010 yılına kadar düĢmeye devam edeceği tahmin edilmektedir. Bu faktörlerin ilki, küçük ölçekli ve büyük oranda Doğu Anadolu bölgesinin ağır iklim koĢullarına uyumlaĢtırılmıĢ olmasına rağmen batı ırklarından daha az verimli olan yerli ırklara bağlı olan Türkiye üretiminin yapısıdır. Kısa vadede daha önemli olan husus ise, kabaca ulusal sürülerin yarısının, süregelen huzursuzlukların hayvancılığı zorlaĢtırdığı, Doğu Anadolu Bölgesinde bulunmasıdır. Bunun yanında keçi kanaatkar bir hayvan olmasına rağmen orman konusunda hep ikinci sınıf muamelesi görmüĢ ve aĢağılanmıĢtır26. 26 M.Ġhsan Soysal, Ġrfan Soysal, Keçi Üretimi; Evcil Çiftlik Hayvan Genetik Kaynakları, s. 203 Orman alanlarına düĢman ilan edilen keçilerden ziyade insan kaynaklı yangınların yeni ve eski orman alanlarına verdiği zarar dikkat çekicidir Keçi mevcudumuz potansiyeli ve yaratacağı yeni ürün çeĢitleri ve süt endüstrisi ve tüketim alıĢkanlıklarında yeni ufuklar açabilir.27 Tablo:6.12: Sığır Irk Dağılımı Irk % Safkan (Holstein, Kahverengi Swiss, Simmental, Jersey) 2,100,000 21 Melez ırk 4,300,000 43 Yerel ırk (Anadolu Siyah, Türk Grisi, Doğu Anadolu Kırmızı, 3,500,000 35 Güney Sarı Kırmızı) Manda 100,000 1 Kaynak : TKĠB, AB GiriĢ Süreci Çerçevesinde Türkiye‟de Süt ve Süt Ürünleri Sektörüne Genel BakıĢ, FAO Avrupa ve Orta Asya Bölge Ofisi Politika Yardımları ġubesi, Türkiye Cumhuriyeti Tarım ve Köy ĠĢleri Bakanlığı, BirleĢmiĢ Milletler Gıda ve Tarım Örgütü(FAO), Roma, Temmuz 2007 Tablo:8den alınmıĢtır. Çevrimiçi: http://www.tarim.gov.tr/E_kutuphane,sektor_analizleri.html 17.08.2009 Bu koĢullarda yükselen fiyatlar, üreticilerin sürü miktarlarını artırmak üzere koyunları saklamak yerine nakit alabilmek amacıyla kesimleri artırmalarına yönelik bir teĢvik sağladığı bir durumu meydana getirmiĢtir 2010 yılı itibariyle, hayvansal ürünlerin Türkiye‟deki gıda tedarikine Ģu anda olduğundan da fazla oranda katkıda bulunacağı beklenmektedir. Önümüzdeki 10 yıllık süre zarfı içerisinde, süt ve et tüketimi oranları artan talep dolayısıyla artacaktır. Bu talep de yerli üretim ve Pazar açıldığı vakit ithalat ile tedarik edilecektir. 6.7.Üretim Kalitesinin Seviyesi Verimlilik ekonomik açıdan düĢüktür. Bunun sebebi, küçük ölçekli çiftliklerin ve yemin az üretilmesidir bu nedenle yüksek ırk üretimi için olanak yoktur. Küçük ölçekli hayvancılık sektörü, yüksek üretim maliyeti ve düĢük hasılat sorunuyla boğuĢmaktadır. Sığırların karkas verimliliği 187 kg‟dır ve süt veren inek baĢına yıllık ortalama süt hasılatı yaklaĢık olarak 2,260 litredir. Çayır dikimi kısıtlıdır ve meralar düzgün Ģekilde yönetilmemektedir. Çoğu hayvan, yüksek içerikli samanlarla beslenmektedir bu da büyüme oranlarını kısıtlamaktadır. 27 Numan Akman, Kadir Kızılkaya,‟‟Hayvan Islah Stratejisi Ne Olmalıdır?‟‟(103-116), Hayvancılık 2000 „‟2000‟lere Doğru Türkiye Hayvancılığı‟‟ Kongresi Tebliğleri, Ankara, 1993 204 Hayvanların refah koĢulları geleneksel ahırlarda çok ilkeldir ve sağlıklı değildir. Sığır ırkları özellikle yerli ırklar, Holstein ve bazı Kahverengi Ġsveç ırkları, yüksek kalitede sığır eti üretimi için uygun değildir. Hayvancılık ticaretindeki ana endüstriyel katılımcılar paydaĢlara ticarete iliĢkin bilgileri temin eden canlı hayvan takas pazarlardır (örneğin Denizli, Kayseri). Buralarda dahi borsalar oluĢmamıĢtır.Odalar borsalar birliğinin kanuni görevi olmasına rağmen bölgesel nitelikli borsalar oluĢturulmamıĢtır.Borsaların eksikliği standardizasyonun sağlanmasını engellemektedir. Bunun yanında kaçak kesim ve vergidıĢılığı teĢvik etmektedir. Süt ve sığır eti üretimindeki büyük ölçekli geliĢmelerin bazıları düĢük üretim maliyetleri ile etkili ve yeterli modern birimlerin kurulmasının mümkün olduğunu göstermektedir (Afyon ve Kayseri‟de görüldüğü gibi). Hayvan yemi siloları ve yonca (alfalfa) üretimi açık besi iĢletmelerindeki sığır besiciliğini teĢvik etmektedir. Ġyi kilo kazançları sağlamaktadır (sınırlı sulama kaynaklarının en ekonomik kullanımı açısından gereksiz olmasına rağmen).Buna rağmen Tarım Bakanlığı desteklerinde yoncayı nerdeyse cezalandıracak Ģekilde desteklemektedir. Büyük sermaye gruplarının ve özel müteĢebbislerin yatırımları sonucunda, yeterli zirai giriĢimler ortaya çıkarken gıda sanayisi de sözleĢmeli çiftçiliğe sponsor olmakta ve modern hayvan çiftliklerine doğrudan yatırımlarda bulunmaktadır. Bu geliĢmeler kapsamında, küçük üreticiler için tasarlanmıĢ olan sübvansiyonlardan faydalanmaktadırlar ve sanayide giderek daha fazla hakim olan kısım olma yönünde ilerlemektedirler. En büyük 623 sığır besi çiftlikleri, yıllık kesimin %15 ila 25‟ini teĢkil eden 450,000 baĢ kapasitesine sahiptir. Ancak, büyük ölçekli birimlerde dahi kâr marjlarının çok düĢük olduğu ve sübvansiyon desteğine bağlı olduğu görülmektedir. 6.8.Tarım Bölgelerine göre Üretimin Payı Tablo:6.13: içerisinde gösterilen rakamlar, her bir tarım bölgesindeki hayvansal üretim sistemlerini göstermektedir. Safkan ırkların ve melez ırkların yerel ırklara kıyasla daha iyi koĢullarda yetiĢmesi gerektiği çok iyi bilinen bir gerçektir. Safkan ırkların yaklaĢık olarak %71‟i, Türkiye‟de yoğun büyükbaĢ hayvancılığın geliĢtiği Kuzey Ġç Anadolu, Ege, Marmara ve Güney iç Anadolu bölgelerinde 205 bulunmaktadır. Kuzey Doğu, Güney Doğu ve Doğu Ġç Anadolu gibi bölgelerde yoğun olarak hayvan yetiĢtirilmesi genel bir uygulamadır. Bu bölgeler, önemli koyun yetiĢtirme alanlarıdır. Koyun ve yerel büyükbaĢ hayvanların neredeyse yarısı bu bölgelerde bulunmaktadır. Turizmin merkezi olan Akdeniz Bölgesinin hayvansal ürünler için büyük bir Pazar potansiyeline sahip olmasına rağmen, bu açından ülkenin en az geliĢmiĢ bölgesidir. Bu bölge, keçilerin %25‟ine sahiptir. Bunun sebebi, bölgenin topografyasının maki bitki örtüsüne en iyi uyum sağlayan keçiler için daha uygun olmasıdır. Tablo:6.13: Safkan Irk, Melez Irk, Yerel BüyükbaĢlar, Koyun ve Keçilerin Oranı Safkan Melez Yerel Toplam Koyun Keçi ırk Irk Irk BüyükbaĢ 1.KuzeyĠç Anadolu 2. Ege 3. Marmara 4. Akdeniz 5. Kuzey Doğu 6. Güney Doğu 7. Karadeniz 8.Doğu Ġç Anadolu 9.GüneyĠç Anadolu TÜRKĠYE 10.2 24.0 19.1 5.2 3.2 3.4 11.9 5.9 17.2 24.9 20.1 12.7 6.1 11.3 9.7 4.0 20.7 7.3 8.2 30.1 12.5 6.1 1.8 6.2 21.6 16.2 16.8 12.7 6.1 45.0 14.2 12.5 7.4 7.5 13.4 9.3 16.7 9.4 9.5 100.0 12.0 10.9 4.3 6.0 13.2 26.3 4.1 8.9 14.3 100.0 9.9 20.3 2.5 25.5 4.0 21.1 1.3 4.7 10.7 100.0 Kaynak: TKĠB, AB GiriĢ Süreci Çerçevesinde Türkiye‟de Süt ve Süt Ürünleri Sektörüne Genel BakıĢ, FAO Avrupa ve Orta Asya Bölge Ofisi Politika Yardımları ġubesi, Türkiye Cumhuriyeti Tarım ve Köy ĠĢleri Bakanlığı, BirleĢmiĢ Milletler Gıda ve Tarım Örgütü(FAO), Roma, Temmuz 2007 s.13 Çevrimiçi: http://www.tarim.gov.tr/E_kutuphane,sektor_analizleri.html 17.08.2009 Keçi üretimi büyük ekonomik fırsatlar sağlasada ormanlara zarar verme gibi peĢin hükümle gereken ilgiyi görmemekte ve ekonomik olarak yaratacabilği potansiyel değerlendirilmemektedir. Sayın M.Ġhsan Soysal Hocamızın belirttiği gibi , „‟…Ormanın düĢmanı dört ayaklı keçi değil,kimi sorumsuz iki ayaklı varlıklardır.Asıl ormanları onlardan korumak gerek.Keçiler hem biyolojik çeĢitliğimizi oluĢturduğu, hem de gelir sağladığı için yapılack tek Ģey tedbir almak ekosistem içinde birbirlerini tahrip etmelerini önleyecek tedbirler almaktır…‟‟28. 6.9.Yem Bitkileri Üretim Sübvansiyonları Yem bitkisi yetiĢtirilmesi bölge bazında desteklenmektedir (Hayvancılığın Desteklenmesi Hakkında Karar No 2005/8503). 28 M.Ġhsan Soysal, Ġrfan Soysal, Keçi Üretimi; Evcil Çiftlik Hayvan Genetik Kaynakları, s.2 206 2000/467 sayılı kararın ekonomik getirisi incelendiğinde;2000-2005 yılları arasında verilen destek miktarının297,5 milyon YTL(220 Milyon USD), buna karĢılık elde edilen otun ekonomik değerinin ise 2,45 Milyar YTL(1,8 Milyar USD) olduğu hesaplanmıĢtır.Otun ete ve süte dönüĢümüde hesaba katıldığında, ekonomik getirinin daha yüksek olacağı ifade edilebilir.29 Tablo: 6.14: Konsantre Yem Kaynakları Hububat Ton Yan ürünler Arpa 4,900,000 Ayçiçeği Çavdar 127,000 Pamuk Yulaf 156,000 Soya Fasulyesi Buğday 130,000 Balık Kepek 1,445,000 Et/kemik Dane mısır 1,383,000 Pekmez Süpürge Darısı 3,000 ġeker pancarı küspesi KarıĢık hububat 14,000 Ton 444,000 558,000 42,000 13,000 17,000 518,000 5,825,000 Kaynak: Belirli Tarım Ürünleri için Sektör Analizi Raporlarının Hazırlanması TürkiyeNihai Rapor Kırmızı Et Sektörü, s.22 Tablo:11 den alınmıĢtır(Kaynak: Tarım ve KöyiĢleri Bakanlığı 2004) Tarım Bölgelerine göre yem bitkileri desteğinin dağılımı incelendiğinde,2004 yılında ödene toplam destekten en çok payı II.Bölge(Ege %27,6) sırasıyla VIII.Bölge (Ortadoğu %14,3), III.Bölge(Marmara % 11,6),, VII.Bölge (Karadeniz %10,8), IX. Bölge(Ortagüney %8,2), I.Bölge (Ortakuzey %8,2), VI.Bölge (Güneydoğu %7,9), V.Bölge (Kuzeydoğu %6,1) ve IV. Bölge(Akdeniz %5,3) izlemektedir.30 Hayvancılık iĢletmelerinin yem maliyetleri incelendiğinde en düĢük yem maliyetinin küçük baĢ hayvan yetiĢtiriciliğinde olduğu görülür.Süt sığırcılığı yem maliyetleri yönünden ikinci sırada olmasına rağmen endüĢük maliyet Güneydoğu Anadolu bölgesindedir. Sığır besiciliğinin en yüksek maliyet giderinin yem olduğu görülmektedir. Sığır besiciliğinde de en düĢük yem maliyeti Güney doğu Anadolu bölgesi olup, en yüksek maliyet %79,38 ile Kuzey Doğu Anadolu Bölgesindedir. 29 Hasan Akça, Murat Sayılı,‟‟Türkiye‟de Yem Bitkileri Üretimi,Uygulanan Politikalar, AB Hibe Destekli Projeler ve SWOT Analizi‟‟ ,Yem Bikileri; Genel Bölüm, Editörler,Rıza Avcıoğlu, RüĢtü Hatipoğlu, YaĢar Karadağ, III Cilt,T.C Tarım ve Köy ĠĢleri Bakanlığı Yayınları, Ġzmir, Ofset Hazırlık/Baskı Emr Basımevi ,Ekim 2009,C.I; (51-64),s.57 30 Hasan Akça, Murat Sayılı,‟‟Türkiye‟de Yem Bitkileri Üretimi,Uygulanan Politikalar, AB Hibe Destekli Projeler ve SWOT Analizi‟‟ ,Yem Bikileri; Genel Bölüm, Editörler,Rıza Avcıoğlu, RüĢtü Hatipoğlu, YaĢar Karadağ, III Cilt, , T.C Tarım ve Köy ĠĢleri Bakanlığı Yayınları, Ġzmir, Ofset Hazırlık/Baskı Emr Basımevi ,Ekim 2009, Cilt:I (51-64) s.55 207 Göç veren bölgelerle birlikte incelendiğinde yem maliyetlerinin yüksek olduğu bölgeler göç verme oranının yüksekliği ile paralellik arzetmektedir Tablo:6.15: Türkiyede Bölgelere Göre Hayvansal Ürün Maliyetinde Yemin Oranı (%) Bölgeler Sığır Besiciliği Süt Sığırcılığı KüçükbaĢ Hayvan 70,94 64,94 51,19 Ortakuzey 69,65 70,71 60,71 Ege 71,31 64,45 64,74 Marmara 67,3 57,94 38,23 Akdeniz 79,38 71,21 70,92 Kuzeydoğu 63,27 50,26 52,86 Güneydoğu 75,06 60,88 53,29 Karadeniz 75,43 63,22 58,17 Ortadoğu 76,3 64,69 62,36 Ortagüney 71,84 63,72 57,77 Ortalama Kaynak: (Yurdakul ve Ark.1999) Hasan Akça, Murat Sayılı,‟‟Türkiye‟de Yem Bitkileri Üretimi, Uygulanan Politikalar, AB Hibe Destekli Projeler ve SWOT Analizi‟‟ ,Yem Bikileri; Genel Bölüm, Editörler,Rıza Avcıoğlu, RüĢtü Hatipoğlu, YaĢar Karadağ, III Cilt,Cilt:I, T.C Tarım ve Köy ĠĢleri Bakanlığı Yayınları, Ġzmir, Ofset Hazırlık/Baskı Emr Basımevi ,Ekim 2009, (51-64) s.54 Çizelge 2.2.2 den aynen alınmıĢtır. 6.10.Et ĠĢletmelerinin Sayısı ve Kapasitesi Et tesislerinin çoğu büyükbaĢ ve küçükbaĢ hayvanlardan oluĢan karma tesislerdir. Gerek özel gerekse devlete ait olmak üzere et tesislerinin toplam sayısı 665‟tir. Özel iĢletmelerde genellikle soğuk depolama ve et parçalama/iĢleme tesisi de mevcuttur. Et tesisleri 3 Kategoriye ayrılır: Sınıf 1: >günde 40 büyükbaĢ ve soğuk hava deposu (toplamın %33‟ünü oluĢturur, çoğunlukla özel iĢletmedir) Sınıf 2: günde 21 ile 40 arasında büyükbaĢ ; (toplamın %4‟ünü oluĢturur, çoğunlukla özel iĢletmedir) Sınıf 3: <günde 20 büyükbaĢ; (toplamın %63‟ünü oluĢturur, çoğunlukla devlete veya belediyelere aittir) Yeni çıkarılan yönetmelik gereğince et kesimhanelerinin sınıflandırılması aĢağıdaki gibidir: 1. Sınıf: Min. ve Max. Kesim limiti bulunmamaktadır. Bu kategori aĢağıdaki gibi sınıflandırılmaktadır: 208 - Mezbahaların hijyen koĢulları -Soğuk hava depo kapasiteleri - Hayvanlara ait bekleme odaları kapasitesi 2. Sınıf: Günlük 90 kesim ünitesine31 kadar olanlar 3. Sınıf: Günlük 40 kesim ünitesine kadar olanlar Tablo:6.16: Et Tesislerinin Durumu (2006) Sayı Özel kesimhane Devlete ait kesimhane Toplam Et Tesisleri Özel kesimhane Sınıf 1 Özel kesimhane Sınıf 2 Özel kesimhane Sınıf 3 Devlete ait kesimhane Sınıf 1 Devlete ait kesimhane Sınıf 2 Devlete ait kesimhane Sınıf 3 Ortalama sığır kesim kapasitesi 210 445 655 191 19 0 5 0 440 86 18 0 42 0 4 Kaynak:TKĠB.,Belirli Tarım Ürünleri için Sektör Analizi Raporlarının Hazırlanması TürkiyeNihai Rapor Kırmızı Et Sektörü, s.36 Tablo:17 den alınmıĢtır.(Tarım ve KöyiĢleri Bakanlığı/SKGM) Devlete ait et tesisleri (sadece kesim iĢlemi yapılır) toplam kesim faaliyetlerinin %15ila20‟sinde kullanılır. Özel et iĢleme tesisleri ise hayvanların %75-80‟ini iĢlemektedir. Devlete ve belediyeye ait tesisler yerli halka hizmet eder; Trakya‟da belediyelerin önemli gelir kaynaklarından bir tanesidir.Belediyelerin verdiği bu hizmet gıda güvenliği için de önemlidir. Bölgesel pazarların oluĢup borsalar bünyesinde kesik et standartlarının ve pazarının oluĢturulması önemli bir hedef olmalıdır. Sınıf tanımı AB Standartlarıyla örtüĢmemektedir. Bununla birlikte yeni kurulan bazı 1. Sınıf Özel tesisler (toplam et fabrikalarının %10‟una tekabül etmektedir) üretim süreci bakımından değil ama plan açısından AB Standartlarına göre inĢa edilmiĢlerdir. Türkiye`deki et tesisleri yeterince donanımlı değil ve kapasitenin altında çalıĢmaktadır.32 TKB`nin AB tarama sürecinde sunduğu bilgilere göre, 2004 deki 31 Kesim ünitesi: 1. kesim ünitesi = 1 sığır, 1 manda, 1 at, 1 deve, 2 devekuĢu, 4 domuz, 8 koyun, veya 130 tavĢan. 32 DPT, Dokuzuncu Kalkınma Planı,Gıda Sanayi Özel Ġhtisas Komisyonu Raporu, s.49 209 kesim kapasitesi 18 285 büyükbaĢhayvandır. Bu da 250 iĢ gününde tam kapasite ile 4.6 milyon büyükbaĢ hayvana tekabul etmektedir. Resmi verilere göre ise bu rakamlar 2004 için 1 866 407 büyükbaĢ ve %41 kapasite olduğunu göstermektedir. Tablo:6.17: KayıtdıĢı Kesimler (2004) Sığır Sığır sayısı Eksilen: 25% Karkas et üretimi (187kg/hayvan) Kayıtlı Üretim Sonuç 10,173,246 2,543,311 475,600 ton et karkası 366,948 ton et karkası 108,652 ton kayıt dıĢı (22%) Koyun ve Keçi Koyun ve keçi sayısı Eksilme 55% Et karkas üretimi (15 kg/hayvan) Kayıtlı Üretim Sonuç Koyun ve keçi eti 31,811,092 17,496,100 262,442 ton et karkası 80,015 ton et karkası 182,427 ton kayıt dıĢı (69%) Toplam et Toplam et üretimi Toplam kayıtlı et Sonuç 738,042 ton et karkası 446,963 ton et karkası 291,079 ton kayıt dıĢı et karkası (40%) Kaynak:TKĠB., Belirli Tarım Ürünleri için Sektör Analizi Raporlarının Hazırlanması TürkiyeNihai Rapor Kırmızı Et Sektörü, s.37 Tablo:18 den alınmıĢtır.(Temel Veri Kaynağı TKĠB) Kayıt dıĢı kesim: Ülke nüfusunun %40‟ı kırsal kesimde yaĢamaktadır ve kırmızı et tüketimlerinden kendileri sorumludur. Türkiye‟de (kesimhanelerde, çiftliklerde, kasap dükkanlarında yapılan) canlı hayvan kesimlerinin %40‟ının kayıt dıĢı olduğu tahmin edilmektedir. Her yıl kutlanan Kurban Bayramı Resmi Sağlık makamlarınca kontrol edilmemekte ve bayram boyunca %40 oranında koyun (1.000.000 adet) kurban edilmektedir. Kesimhanelerin kapasitesi bu anlamda yetersiz kalmaktadır. Dolayısıyla kurban süresince büyük Ģehirlerde kurbanlıkların kesildiği geçici tesisler oluĢturulmaktadır. Tarım ve KöyiĢleri Bakanlığından alınan 2004 yılı verilerine dayanarak, aĢağıdaki tablo et üretiminin tahmini %40‟ının kayıtdıĢı olduğunu göstermektedir. Bu sonuç, her yıl toplam sığır sürüsünün %25‟inin; koyun sürüsünün de %55‟inin kesildiği varsayımına dayanarak ortaya çıkarılmıĢtır. 210 Bu rakamlar, Avrupa Komisyonuna sunulan Gözden Geçirme Belgelerinde de gösterildiği gibi Tarım ve KöyiĢleri Bakanlığının kayıt dıĢı kesim ile ilgili kendi tahminleriyle benzer niteliktedir. TUĠK verilerine dayanarak, et üretimi (kayıt altındaki üretim) kesimhaneler tarafından sağlanan hayvan (sığır, koyun ve keçi) sayısının kendi karkas ağırlıklarıyla çarpılması sonucu hesaplanmaktadır. Bu rakamlar özel, devlete ait kesimhaneler ile Kurban Bayramından elde edilen verileri de içermektedir. Çoğunlukla kırsal nüfusun kendi ihtiyaçlarını karĢılamak için üretilen ve tüketilen kayıt dıĢı et ve et ürünleri (%40) sebebiyle kayıtlı et üretimi rakamlarının düĢük olduğu görülmektedir. 6.10.1.Kesim ve Et ĠĢleme ĠĢletmelerinin Ölçeği Et tesislerinin büyük çoğunluğu (%90) kapasitelerinin altında çalıĢmakta ve gereğinden fazla iĢçi çalıĢtırmaktadır ve geçen süre içinde sektöre yeniden yatırım yapmamıĢlardır. Çoğu durumda, bina ve ekipman değer düĢüklüğüne uğramıĢtır. Belki de toplam et tesislerinin yalnızca %10‟unun (özellikle de özel iĢletmeler) teknik, hijyenik ve mali açıdan düzgün bir Ģekilde yönetildiği tahmin edilmektedir. Bu et iĢleme tesislerinin bünyesinde kesimhaneleri, soğuk hava depoları, et parçalama ve iĢleme üniteleri mevcuttur. Kesimhane ve et iĢleme ile ilgili KOBĠ sınıflandırılmasına yönelik yeterli bilgi bulunmamaktadır. Bu durum iĢletmelere iliĢkin detaylı anketlerle ele alınmalıdır. Ancak, iĢletmelerin birçoğu KOBĠ veya mikro ölçekli iĢletme olarak sınıflandırılabilmektedirler33. ĠĢ Tanımında, KOBĠ‟ler kapsamında 2 kategoriye ait iĢletmelerin sınıflandırılmasıyla ilgili olarak AK‟nin önerdiği anlam çerçevesinde, net bir açıklama sağlanması talep edilmiĢtir. Bu açıklama aĢağıda verilmiĢtir. AB‟de KOBĠlerin GeliĢimi – AK Direktifi 2003/361/EC „‟…Mikro, küçük ve orta ölçekli iĢletmeler sosyal ve ekonomik açıdan önemlidir, çünkü AB‟deki iĢletmelerin %99‟unu temsil etmektedir ve 65 milyon iĢ sağlayarak giriĢimcilik ve yeniliğe katkıda bulunmaktadır. Ancak, AB ve ulusal mevzuatının KOBĠlere çeĢitli avantajlar sağlayarak çözümlemeye çalıĢtığı çeĢitli zorluklarla karĢı karĢıyalardır. Tek Pazarda bozulmalardan kaçınmak için, yasal açıdan güvenli ve kullanıcı dostu bir tanıma ihtiyaç vardır. 33 DPT, Dokuzuncu Kalkınma Planı,Gıda Sanayi Özel Ġhtisas Komisyonu Raporu, Kutu-8 s.58 211 Yapılan gözden geçirme, daha büyük bir grubun parçası olan ve dolayısıyla gerçek KOBĠlere göre daha güçlü bir ekonomik destekten faydalanabilecek iĢletmelerin KOBĠ destek planlarından faydalanmamasını sağlamaktadır. Mali tavan rakamlarının arttırılması, 1996‟dan sonra gerçekleĢen fiyat ve verimlilik artıĢlarını dikkate alacak Ģekilde tasarlanmıĢken, çalıĢan sayısı tavanları sabit kalmıĢtır. Yapılan değiĢiklikler büyük ölçüde, 2001-2002 yıllarında yapılan iki tur yoğun halka danıĢma sürecini temel almıĢtır. Bunun sonucunda, örnek olarak: Tablo:6.18:Avrupa Birliği ĠĢletme Kategorileri (ÇalıĢan Sayısı, Ciro, Bilanço Toplamına göre) ĠĢletme kategorisi ÇalıĢan sayısı Ciro veya Bilanço toplamı Orta ölçekli < 250 ≤ Euro 50 milyon ≤ Euro 43 milyon Küçük < 50 ≤ Euro 10 milyon ≤ Euro 10 milyon Mikro < 10 ≤ Euro 2 milyon ≤ Euro 2 milyon Kaynak:TKĠB.,Belirli Tarım Ürünleri için Sektör Analizi Raporlarının Hazırlanması TürkiyeNihai Rapor Kırmızı Et Sektörü, s.38 Kutu:2AB‟de Kobilerin GeliĢimi 1.ĠĢletmelerin tipolojisi (üç kategori arasındaki fark: bağımsız iĢletmeler, ortak iĢletmeler ve bağlı iĢletmeler) daha açık hale getirilmiĢ ve konsolide hesaplar hakkındaki Direktif ile uyumlu hale getirilmiĢtir, aynı anda eĢik değerlerin hesaplanması için bir hesaplama yöntemi getirilmiĢtir, bu da iĢletmelerin ekonomik gücü hakkında gerçekçi bilgi sağlamaktadır. 2.Mesleki eğitim gören çıraklar veya öğrenciler artık çalıĢan sayısı hesaplamasına dahil edilmemektedir. Bu, mesleki eğitimin geliĢtirilmesi amacıya yapılmıĢtır. 3.ĠĢletmelerin kendilerinin dolduracağı öz beyanname modeli ile, tanımın yorumlanmasında görülen belirsizlikleri engelleyecek ve idari yükü azaltacaktır. AraĢtırma enstitüleri ve sermaye giriĢimi fonlarına sağlanan muafiyet, KOBĠlerin özkaynak finansmanını teĢvik etmek ve araĢtırmayı geliĢtirmek amacıyla geniĢletilmiĢtir…‟‟34 6.11.Türkiye‟de Et (Karkas) Sınıflandırma Sistemi Türk Standartları Enstitüsü, sığır ve koyun karkas sınıflandırması için bir standart oluĢturmuĢtur (TS 668 KAS 1986), ancak bu standart henüz ülke çapında uygulanmaya baĢlanmamıĢtır. Standartta karkas tipinden, Ģeklinden, yağ tabakasından ve uzunluğundan bahsedilmektedir. Standarda göre yavru boğa ve düve karkasları 4 sınıfa (Ekstra, 1. sınıf, 2. sınıf ve 3. sınıf); sığır, öküz ve boğa karkasları da 3 sınıfa (1. sınıf, 2. sınıf ve 3. sınıf) ayrılmaktadır35. Bu standartların AB‟deki EUROP karkas sınıflandırma sistemiyle bağlantılı değildir. Borsaların yurt sathında canlı ve kesik eti kote etmemelerinden dolayı bu Standart 34 Kaynak: TKĠB,Belirli Tarım Ürünleri için Sektör Analizi Raporlarının Hazırlanması TürkiyeNihai Rapor Kırmızı Et Sektörü, Hazırlayan:AgrinaLivestock Consultants Ltd WDC World Development Consultants S.A. AgrisystemsnaLed Konsorsiyumu Üye ġirketi,s.38 Kutu:2 Çevrimiçi: http://ec.europa.eu/enterprise/enterprise_policy/sme_definition/sme_user_guide.pdf 35 TSE, Sığır Gövde Etleri TSE No:668 Tadilat Kabul Tarihi:26.01.2010 212 uygulanamamaktadır.Küçük mezbahalarda kesim standardı uygulanmadığından et çalmalar yüzünden sık sık tartıĢmalar yaĢanmaktadır. Tablo: 6.19: Türkiye‟deki Karkas Standartları Yavru Boğa ve Düve Seçili Ġnek, Öküz Boğalar Ekstra 1. Sınıf 1. Sınıf 2. Sınıf 2. Sınıf 3. Sınıf 3. Sınıf Standard TS 666, 667, 668, 670, 671 ve Kuzu, Koyun, Keçi Ekstra 1. Sınıf 2. Sınıf 3. Sınıf Sınıflandırma, büyükbaĢ ve küçükbaĢ hayvan karkaslarının belirli bir nihai kullanım için (örn. perakende satıĢ, catering, iĢleme vb.) gerek uygunluk gerekse değer bakımından belirlenmesi için bir yoldur. Burada büyükbaĢ ve küçükbaĢ hayvanlar için benzer olan ana öğeler, ağırlık, Ģekil ve semizliktir (ĢiĢmanlık). Et alıcıları Ģartlarını belirlemek için sınıflandırma dilini kullanırlar. Herhangi bir satın alma planında sınıflandırma fiyatla iliĢkilidir ve bu durum genellikle alıcı ve satıcı arasındaki iĢlemin temelini oluĢturur. Prim ödemelerini çeken sınıflandırmaya giren hedef bölgeleri bilmek üreticinin çıkarınadır. Piyasadaki hayvan sayısının azlığı ve yıl içinde tedarikte görülen dalgalanmalar nedeniyle canlı hayvan alımı, et tesislerinin faaliyetlerinde adeta bir dar boğaz oluĢturmaktadır. Bu problemin üstesinden gelmek için sözleĢmeli sığır besiciliği geliĢtirilmiĢtir. BüyükbaĢ hayvan besiciliğinde Türkiye‟nin Doğusu‟na yem ve yem bitkisi sağlayan Batı bölgeler, yetiĢtirilen hayvanlardan elde edilen eti Türkiye‟nin hayvancılık merkezi olan Doğu‟dan alır. YetiĢtirilen hayvanlar çoğunlukla yerel ve melez cinsi damızlıklardır. Et tesisleri hayvanları farklı Ģekillerde satın alır. Hayvanları çiftçilerden (doğrudan Türkiye‟nin Doğusundan), Batı‟daki açık besi iĢletmelerinden getirtirler veya kendi bünyelerinde kurdukları çiftliklerden, canlı hayvan pazarlarından (belediyeye ait) ve canlı hayvan borsasından(pazarlardan) (47 ünite) temin ederler. Tacirler de çiftçilerden aldıkları hayvanları et iĢleme tesislerine satarak satın alma sürecine katkıda bulunurlar. Küçük ölçekli et tesisleri kesilecek hayvanları baĢ sayısına göre; büyük ölçekli tesisler ise kiloyla satın alırlar. 6.11.1.AB Et (Karkas) Sınıflandırma Sistemi 213 „‟…Aynı durum koyun ve keçi için de geçerlidir. Bu Ģemalar AB kapsamında kullanılır ve genellikle EUROP sistemleri olarak bilinirler. ġekil ve semizlik değerleri eğitimli değerlendirme görevlileri tarafından görsel olarak değerlendirilir. Tablo:6.21: AB Kasplık Hayvan Fiyat Katogarileri ve Sapmalar E U+ -U R O+ -O P+ -P 1 -4 -3 -2 -2 -10 -20 -20 -30 2 +8 +6 +4 B -5 -12 -20 -30 3 +8 +6 +4 B -5 -12 -20 -30 4L +8 +6 +4 B -5 -12 -20 -30 4H +4 +2 B -4 -10 -15 -20 -30 5L -5 -8 -10 -15 -20 -25 -30 -35 5H -20 -20 -20 -25 -30 -35 -35 -40 Hücre içinde verilen rakamlar baz fiyattan (B) sapma gösteren fiyatlarıdır (f/kg) Kaynak: TKĠB, Belirli Tarım Ürünleri için Sektör Analizi Raporlarının Hazırlanması TürkiyeNihai Rapor Kırmızı Et Sektörü, Hazırlayan:AgrinaLivestock Consultants Ltd WDC World Development Consultants S.A. AgrisystemsnaLed Konsorsiyumu Üye ġirketi, s.41Kutu:3AB Et Karkas Sınıflandırma Sisteminden AlınmıĢtır. Karkas Kalitesi: Beklenmekte olan satılabilir et verimliliğindeki değiĢiklikler, fiyattaki farklılıklara da yansır. ġemada gösterilen hedef bölgelere giren karkaslar için prim ödenir. BitiĢik Ģekil sınıfları arasındaki farklılıklar genellikle bitiĢik semizlik sınıfları arasındaki farklılıklardan daha büyüktür. Büyük baĢ hayvan için Ģemada gösterilmiĢ olan ve asıl fiyattan türetilen fiyatlar, tipik örneklerdir. Bunlar bağımsız Ģirketler tarafından belirlenir ve bu yüzden de önemli ölçüden farklılık gösterebilir. ġekil genetik olarak kontrol edildiğinden, bu bir soy göstergesi olarak nitelendirilebilir. Kaslı sığır türleri R veya daha üst bir sınıfa girer. Bazı çift kaslı büyükbaĢ hayvanlar E Sınıfına girer (Belçika Mavisi türü Sığırlar). Damızlık sığır, özellikle de saf damızlık Holstein‟ler, O veya daha düĢük bir Sınıfa girerler. Hedef bölgeyi tutturma olasılığını arttırmak için söz konusu damızlık ve doğuĢtan daha iyi bir Ģekle sahip olan erkekler kullanılmalıdır. Daha sonra amaç, semizliği kontrol etmektir. Tablo:6.20:AB Et (Karkas) Sınıflandırma Sistemi; ġekil Semizlik dıĢbükey/içbükey profiller açısından Hesaplamaları yapan kiĢinin karkasın karkasın Ģeklini tanımlar dıĢında görebildiği yağ miktarıdır. kemiklerin boyutuyla iliĢkili olarak et BüyükbaĢ hayvan için en yaygın sınıf karkastaki et (kas + yağ) miktarını 4L‟dir. gösterir KüyükbaĢ hayvan için en yaygın sınıf R sınıfı en yaygın olanıdır 3L‟dir. (= 'ortalama') Fiyat Ģemasına örnek (her mezbaha kendi Ģemasını çıkaracaktır) Kaynak:TKĠB,Belirli Tarım Ürünleri için Sektör Analizi Raporlarının Hazırlanması TürkiyeNihai Rapor Kırmızı Et Sektörü, Hazırlayan:AgrinaLivestock Consultants Ltd WDC World Development Consultants S.A. AgrisystemsnaLed Konsorsiyumu Üye ġirketi, s.41Kutu:3AB Et Karkas Sınıflandırma Sisteminden AlınmıĢtır. Karkas BileĢimi: ġekil ve semizlik birlikte karkastaki satılabilir et oranını (%SE) verir. SE, fazla yağ ve diğer gereksiz kısımlar çıkarıldıktan sonra geriye kalan değerli et parçası olarak düĢünülebilir. BüyükbaĢ hayvanlarda, özellikle de tüm kemikler çıkarılır. Ancak bazı küçükbaĢ hayvanlarda kesilen et parçalarında kemik kalır. Bundan dolayı SE ağırlığı, büyükbaĢ hayvanlarda karkas ağırlığının %70‟i; küçükbaĢ hayvanlarda ise karkas ağırlığının %90‟ı kadardır. Yağ sınıfının SE yüzdesi üzerinde önemli sayılabilecek tek bir etkisi vardır. O da yağsız karkaslarda bile bir miktar yağ bulunması gerektiğidir. Eklem bölgelerindeki 214 bazı yağ kesecikleri düzgün bir Ģekilde alınamayabilir ve tüketiciler genellikle etin yağlı kısımlarını almak istemezler. Bu nedenle daha yağlılar sınıfına giren etlerde cezai fiyatlar uygulanır…‟‟36 6.12.Türkiye‟de Toprak Meseleleri 6.12.1.Hayvancılıkta Toprak Meselesi Bu bölümde, toprak, sığır yemi, sürü büyüklüğü, süt ve et üretim maliyetinin birbiriyle iliĢkili parametreler oldukları düĢünülerek sütçülük ve et üretimi açısından toprak meselesi daha yakından ele alınmıĢtır. Toprağın bulunabilirliği, yeterli büyüklük ve kalite, farklı türde yatırımlar açısından Türkiye‟de çok ciddi sorunlardır. Eğer süt ve et sığırcılığı yapanlar kendi yemlerini üretmek isterlerse bunun için yeterli büyüklükte toprağa sahip olmaları gerekecektir. Halen yürürlükte olan miras hukuku eldeki toprağın varisler arasında bölüĢtürülmesini öngörmektedir ve toprağın sahibi her el değiĢtirdiğinde toprak küçülmektedir. Genel olarak, çiftçilerin ve köylülerin sahip oldukları toprak parçaları hep küçüktür. Gerçi arazileri geniĢ birtakım çiftlikler vardır, ama bunlar istisnadır37. Mevcut miras hukuku yürürlükte kaldıkça, büyüklük sorunu varlığını koruyacak ve yatırımcılar için sorun yaratmaya devam edecektir. Toprak kanunu ile arazi bölünmesi engellenmiĢ olmasına rağmen arazilerde edinme ve ortaklıkların giderilmesini için uygun finansal müesseseler kurulmamıĢtır. Bir diğer önemli kategori ise ortak mülkiyetteki mera alanlarıdır. Mülkiyetleri devlete ait olup devlet kamu malıdır. Bu tür alanlar tüm köy topluluğunun sahipliğinde olup alınıp satılamazlar. Mera kanunu ile getirilen mera fonu, fonların kaldırılması ile çalıĢmaz hale gelmiĢtir. Topluluk (ortaklık) düzeyinde mera yönetimi ise bu sorunun çözümünde bir seçenek olarak görülebilir. Devlet çiftlikleri hayli geniĢ bir alana yayılır. Genel olarak bakıldığında, kamu idaresi altındaki arazi, verimliliğine karĢın, etkin biçimde kullanılmamaktadır. Güneydoğu‟daki Ceylanpınar‟ı örnek alırsak, bu devlet çiftliğinin yayıldığı alan Belçika‟dan daha büyüktür38. Toprak çok verimlidir (birinci derece tarım arazisi 36 TKĠB., Belirli Tarım Ürünleri için Sektör Analizi Raporlarının Hazırlanması TürkiyeNihai Rapor Kırmızı Et Sektörü, s.41,Kutu:3AB Et Karkas Sınıflandırma Sistemi 37 TUĠK , 2001 Tarım Sayımı Sonuçları, 38 TKĠB, Belirli Tarım Ürünleri için Sektör Analizi Raporlarının Hazırlanması TürkiyeNihai Rapor Kırmızı Et Sektörü, s. 215 olarak sınıflandırılmaktadır) ve çiftlik süt iĢleme sanayi ve pazarlarına yakın konumdadır. Bu koĢulların süt sığırcılığı açısından ideal olması gerekir ve bu alan az sayıda profesyonel çiftlik tarafından kolektif olarak kullanılabilir. ÖzelleĢtirme programı kapsamında TĠGEM veya TÜGEM kapsamındaki kimi alanlar 30 yıl süre ile özel sektöre kiralanmıĢtır. 6.12.2.Meraların Durumu Dünyada en ucuz maliyetli et ve süt üretimi, meraya dayalı yetiĢtiricilik nedeniyle Avustralya ve Yeni Zelanda‟da yapılmaktadır. Nitekim üretim maliyetlerinin en önemli bölümünü yem ve yemleme oluĢturmaktadır39. Bu maliyetlerin düĢürülmesi, kaba yem üretiminin artırılması ve meralardan mümkün olduğunca çok faydalanılması ile mümkün olacaktır. Bu nedenle hayvanların kaba yem ihtiyaçlarının karĢılanması için, yem bitkileri ekimi geliĢmiĢ ülkeler seviyesine ulaĢıncaya kadar desteklenmeye devam edilmelidir.40 Meralar geviĢ getiren beslenmesinde oldukça büyük bir öneme hayvanların (ruminantların) sahiptir. GeviĢ getiren hayvanların ham protein ihtiyaçlarının yaklaĢık olarak %69‟u; niĢasta ihtiyacının %62‟i ve lifli ürün ihtiyacının %33‟ü meralardan temin edilmektedir. Yemlerin geri kalan kısmı ekilen yem bitkilerinden, konsantrelerden, tahıldan ve baklagil tohumundan, saman, tarımsal sanayi yan ürünlerinden ve artıklardan elde edilir. Türkiye‟de 12,000,000 kiĢinin yaĢadığı yirminci yüzyılın baĢında, nispeten daha az sayıda hayvan doğal meralarda otlatılmaktaydı ve ciddi bir mera yönetimi sorunu yaĢanmamaktaydı. 1. Dünya SavaĢının sonunda, ülkede 44,217,.000 ha doğal mera alanı bulunmaktaydı bu da ülkenin %56,8‟ine tekabül etmektedir. Aynı zamanda, otlayan çiftlik hayvanı birimi sayısı yaklaĢık olarak 20,000,000 idi. 2. Dünya 39 Derleyenler: Fahrettin Tosun, Murat Altın, Çayır Mera-Yayla Kültürü ve Bunlardan Faydalanma Yöntemleri, Ondokuz Mayıs Üniversitesi Ziraat Fakültesi Yayın No:1,Ders Kitapları Serisi No:1,Samsun, 1981, Ankara ,Sevinç Matbaası 1982, , s.19 40 Yurdakul Saçlı, „‟AB‟ye Uyum Sürecinde Hayvancılık Sektörünün DönüĢüm Ġhtiyacı‟‟, Uzmanlık Tezi, DPT, Yayın No:2707 Ġktisadi Sektörler Koordinasyon Genel Müdürlüğü, Nisan 2007 ISBN 975-19-4013-1(basılı nüsha) , s.164 Çevrimci: http://ekutup.dpt.gov.tr/hayvanci/sacliy/ab.pdf 13.10.2009 216 SavaĢından sonra 1950 yıllarında hayvan sayılarında neredeyse hiçbir değiĢiklik olmamıĢtır ancak otlama alanları 37,906,000 ha‟ düĢmüĢtür41. Tablo:6.22: Mera Alanlarındaki DeğiĢiklikler Yıl 1940 1950 1960 1980 2000 Kaynak: FAO Meralar (ha) Toplam alana olan oran (%) 44,217,000 37,906,000 28,658,000 21,748,000 12,377,600 56.8 48.6 36.8 27.9 15.9 O zamandan bu yana, hayvan sayılarında sert bir düĢüĢ meydana gelmiĢtir ve mera alanlarında bir düĢüĢ gözlemlenmiĢtir. Mera alanlarında meydana gelen azalmanın sebebi tarımın mekanizasyonu ve meraların büyük bir kısmının destekleme fiyatlarıyla tahıl üretimi yapıldığı mahsul arazilerine dönüĢtürülmesi için finansmanla desteklenmesidir42. 1980 yılında meydana gelen düĢüĢ sonucu arazi miktarı 21,748,000 ha‟a düĢmüĢtür (Tablo 6-22). Stoklama oranı 1935 yılında 2.18 ha/AU iken 1970 yılında 0.75 ha/AU‟ya gerilemiĢtir. Aynı eğilim Ģu ana dek devam etmiĢtir. ġu günlerde Türkiye mera alanlarında otlatılan hayvan sayısı taĢıma kapasitesinin 3-4 katı kadardır.43 Çayır-mera iĢletmelerinde yapılacak ıslah çalıĢmaları için gerekli harcamalar çok azdır.Örneğin geliri %10 arttırmak için gereken masraf, tarımın diğer kollarında geliri %1 arttırmak için yapılacak masraftan az olmaktadır.44 6.12.2.1.Yedi Tarım Ekolojisi Bölgesindeki Doğal Meraların mevcut Durumu Karadeniz Bölgesi: Bu bölge Türkiye‟nin en verimli arazilerine sahip olan bölgesidir. Bölgedeki yıllık yağıĢ miktarı batıda 600mm‟den batıda 2000 mm‟ye kadar değiĢmektedir. Bölge iklimi mera bitkilerinin büyümesi için uygundur; ancak, 41 Çayır Mera-Yayla Kültürü ve Bunlardan Faydalanma Yöntemleri, Derleyenler: Fahrettin Tosun, Murat Altın, s.13 42 ġahabettin Elçi, vd. ,‟‟2000‟li Yıllarda Türkiye Hayvancılığı ve Sorunları‟‟Hayvancılık 2000 „‟2000‟lere Doğru Türkiye Hayvancılığı‟‟ Kongresi Tebliğleri, Ankara, 1993(117-125), 43 Çayır Mera-Yayla Kültürü ve Bunlardan Faydalanma Yöntemleri, Derleyenler: Fahrettin Tosun, Murat Altın, s.24 44 M.Sadık Gençkan, Kamu Mer‟aları, Yaylak KıĢlakları, Hukukumuzun Ġlkeleri, T.C Tarım ve Köy ĠĢleri Bakanlığı Yayını, Ankara, TKĠB Yayın Dairesi BaĢkanlığı Matbaası, 1991 s.29 217 bu bölgede doğal mera alanlarının sadece %12,5‟i bulunmaktadır.En verimli meralar bölgenin doğusunda yer almaktadır. Yıllık kuru madde üretimi 1 000 kg/ha‟dır. Bu meraların diğer bölgelere göre diğer bir avantajı da verimli oldukları mevsimin daha uzun olmasıdır. En verimli meralar yüksek mevkilerde bulunmaktadır ; bu nedenle de halk yazları yüksek yerle çıkar (Yayla geleneksel yaylacılık uygulamasıdır) ve otlama sezonunun sonuna kadar orada kalırlar. Bu tür bir göçmen otlama Ģekli bölgede tipik olarak uygulanır. Orman bölgeleri dahil olmak üzere otlatma baskısı yüksektir. Doğu Anadolu Bölgesi: Türkiye‟nin meralarının yaklaĢık %37.0‟ı bu bölgededir. Bu bölgede daha az çiftlik hayvanı bulunmaktadır bu nedenle meraların durumları ülkenin geri kalan bölgelerine kıyasla daha iyi durumdadır. Bölge iklimi de mera yetiĢmesine uygundur. Bölgenin büyük bir kısmında hakim olan sert topografik ve iklimsel koĢullardan dolayı Doğu Anadolu Bölgesi esasen hayvancılık bölgesidir. Doğal meradan elde edilen ortalama saman üretimi yaklaĢık olarak 900 kg/ha‟dır. Yayla tipi otlatma, bu bölgede de gerçekleĢtirilir. Güneydoğu Anadolu Bölgesi: Bu bölge, Türkiye‟nin en yoğun Ģekilde otlatma yapılan bölgesidir. Ġklim yarı kuraktır ve meralar Haziran sonunda çabucak kurmaktadır. Bu bölgede göçer tarzı otlatma da söz konusudur. Yazın ve ilkbaharda otlatma fazla yapılmadığından hayvanların bazıları Doğu Anadolu bölgesindeki meralara götürülür veya batıda yer alan Güneydoğu Anadolu Toros Dağlarının yüksek noktalarına götürülür. Türkiye meralarının yaklaĢık %6‟sı bu bölgede yer almaktadır. Doğal meraların ortalama kuruot hasılatı 450 kg/ha‟dır. Akdeniz Bölgesi: 500m üzerindeki kısımların temel bitki örtüsü makidir ve maki içinde baskın bitki türü de Quercus coccifera‟dır. Büyük Ģehirlerde intensif hayvan yetiĢtiriciliği yapılmasına rağmen, bölge büyükbaĢ hayvanların otlatılması için uygun değildir. Türkiye meralarının sadece %3,5‟i bu bölgede yer almaktadır. Meraların ortalama saman üretimi 500 kg/ha‟dır. Güneydoğu Anadolu bölgesinde de olduğu gibi, alçak kesimlerin bitki örtüsü çok çabuk kurumaktadır bu nedenle bazı bölgelerdeki hayvan sahipleri hayvanlarını 7-8 aylığına yüksek bölgelere götürmektedirler (Karadeniz ve Doğu Anadolu bölgelerinde olduğu gibi) ve daha sonra otlatma süresinin sonunda da geri dönmektedirler. 218 Ege Bölgesi: Bu bölge de Akdeniz bölgesinin özellikleriyle benzerlik gösterir ve karakteristik Akdeniz makisi bitki örtüsüne sahiptir. Türkiye meralarının yaklaĢık %5‟i bu bölgede bulunmaktadır. Meraların ortalama kuruot üretimi 600 kg/ha‟dır. Marmara Bölgesi: Bu bölge, hayvancılığın yoğun olarak yapıldığı bölgedir. Türkiye meralarının sadece %4,5‟i bu bölgede yer almaktadır. Meraların ortalama kuruot üretimi yaklaĢık olarak 600 kg/ha‟dır. Marmara bölgesi meralar açısından ülkenin en az öneme sahip olan bölgesidir. Ġç Anadolu Bölgesi: En az verimli olan otlatma arazileri bu bölgede yer almaktadır. Yıllık yağıĢ miktarı 250 ile 500 mm arasında değiĢmektedir. Yazların sıcak geçmesi sebebiyle, meralar çok çabuk kurumaktadır. Otlatma basıncı çok yüksek olduğundan bitki örtüsü toprağı koruyamaz hale gelmiĢtir. Ġç Anadolu bölgesinde bulunan meralar steplerdir. Bu bitki örtüsü içindeki önemli bitkiler Ģunlardır: Thymus squarrosus, Festuca ovina, Agropyron cristatum, Poa bulbosa ve Artemisia fragrans. Ġç Anadolu Bölgesi, hayvanların Karadniz Bölgesi, Akdeniz ve Doğu bölgelerinde olduğu gibi yazları otlanabilecekleri çok az sayıda dağın bulunduğu yüksek bir platodur; hayvanlar genel olarak otlaklar nadasa bırakılır ve yaz sonunda da ekin olur. Toplam otlama alanının yaklaĢık olarak %31,5‟i bu bölgede yer almaktadır. Yıllık yem üretimi 450 kg/ha‟dır. Uzun yıllardır meraların aĢırı otlatılması sonucu olarak meralar verimliliklerini kaybetmekle kalmamıĢ aynı zamanda meraların kalitesi de düĢmüĢtür. Botanik karıĢımda istenen bitkilerin oranı %10 ila %20 arasındadır. Bölgeye ve otlama baskısına bağlı olarak meralardaki bitki örtüsünün oranı %10 ile %50 arasındadır. Yarı kurak bölgelerdeki (Güneydoğu Bölgesi ve Ġç Anadolu bölgesi) meraların bitki örtüsü önemli ölçüde azalmıĢtır ve Ģu anda toprağı tutamamaktadır bunun sonucu olarak da 5-7,000,000 ha‟lık alanda ciddi rüzgar ve su aĢınması gibi sorunlar meydana gelmektedir45. Coğrafi bölgelere göre mera alanları, kuru madde kazancı ve üretilen toplam kuru maddeler, Tablo:6.23: kısmında gösterilmiĢtir. Meraların bozulması verimliliği azaltan en önemli etkendir. Meraların bozulmasının sebebi de bireylere iyi Ģekilde meraların yönetilmesine yönelik olarak verilen teĢviklerin sayısının çok az olmasıdır. Köyler de nadiren mera yönetimi 45 Çayır Mera-Yayla Kültürü ve Bunlardan Faydalanma Yöntemleri, Derleyenler: Fahrettin Tosun, Murat Altın, s.21 219 planlamaktadır ve mera yönetimi tamamiyle çobanlara bırakılmıĢtır. Meralar, bozulmuĢ, bozulmakta olan ve verimli olmak üzere sınıflandırılabilir. Tablo:6.23: Coğrafi bölgelere göre Mera alanları, KM-Kuru madde verimi ve Toplam Üretim Mera alanı KM Toplama ToplamKM Bölgeler (ha) verimi(kg/ha) oranı(yüzde) üretimi (t) Karadeniz Doğu Anadolu Güneydoğu Anadolu Akdeniz Ege Marmara Ġç Anadolu Toplam 1,556,000 4,573,400 12.5 37.0 1 000 900 1,556,000 4,116,060 743,600 6.0 450 334,620 434,300 615,900 564,100 3,890,300 12,377,600 3.5 5.0 4.5 31.5 100.0 500 600 600 450 Ortalama 700 217,150 369,540 338,460 1,750,635 8,682,465 BozulmuĢ meralar en düĢük verimlilikteki ekolojik sistemlerde ve köyyakın olan alanlarda bulunur. BozulmuĢ meralar en az verimli kaynaklardır ve kısa vadede ekonomik olarak ıslah edilemez ve yönetilemez. Bozulmakta olan meralar büyük bir kısımda yer almaktadır ve çok dikkatli bir ıslah ve yönetim tekniklerinin uygulanmasını gerektirir. En büyük mera alanlarını oluĢturduklarından dolayı bu meralara önem verilmelidir. Verimli meralar sadece daha iyi topraklarda ve daha az otlak baskısı olan izole alanlarda bulunur. Bu kaynak iyi yönetildiği vakit hala yeterli miktarlarda lifli gıda temin etme kapasitesine sahiptir. Nüfusun sosyal ve ekonomik sonuçları hızla değiĢmektedir. Kırsal kesimden büyük Ģehirlere olan göçler sonucunda tarımla uğraĢan kiĢilerin sayısı 2000 yılında %34‟e düĢmüĢtür. Bu durum da hayvan bileĢiminde meydana gelen değiĢikliklerin ve daha yerleĢik sistemin bir sonucudur; bu nedenle de iĢ gücünde azalmaya ve otlakların verimliliğinin azalmasına yol açmaktadır. Kırsal kesimdeki genç insanlar yılın yaklaĢık olarak on ayını büyük Ģehirlerde çalıĢarak geçirmektedirler. ĠĢ gereksinimleri ya çobanların iĢe alınmasıyla ya da hayvan yetiĢtirme sisteminin süt alınan büyükbaĢ hayvan yetiĢtirmek gibi daha az insan gücü gerektiren daha çok maliyet etkinliği olan bir sistem olması yönünde 220 değiĢtirilmesi Ģeklinde karĢılanmaktadır. Kırsal kesimdeki kiĢi sayısı azalırken uzmanlaĢmıĢ hayvan çiftliklerinde bulunan hayvan sayıları artmaktadır. 6.13.AB KurutulmuĢ Kaba Yemler Ortak Piyasa Düzeni KurutulmuĢ kaba yemlere iliĢkin OPD, yapılan yeni düzenlemeler ile 1786/2003 sayılı Konsey Tüzüğü kapsamında uygulanmaktadır. Bu OPD;46 - Suni olarak kurutulmuĢ yonca peletleri ve unlarını, - Doğal olarak kurutulmuĢ yonca peletleri ve unlarını - Suni kurutulmuĢ kaba yonca, sarı yonca, baklagiller, burçak ve benzeri kaba yemler ile yemlik lahana dıĢındaki kuru otları, - Doğal kurutulmuĢ kaba yonca, sarı yonca, baklagiller, burçak, kokulu sarı yonca, nohut ve kuĢyemini, - Yonca ve çim suyundan elde edilen protein konsantrelerini, - Yonca ve çimlerin suyu çıkarıldıktan sonra kalan suyu alınmıĢ bakiyelerini içermektedir. OPD kapsamındaki pazarlama dönemi, 1 Nisan tarihinde baĢlayıp, 31 Mart tarihinde sona ermektedir. KurutulmuĢ kaba yemler için ödenen yardım tutarı 33 Avro/tondur.47 48 Yardımlar kurutulmuĢ kaba yemlerin depolardan satıĢa çıkarıldığı zaman, yani pazara sürüldüğü zaman ödenmektedir. Ancak yardım alınabilmesi için kurutulmuĢ kaba yemin ham protein içeriğinin % 15‟in altında ve nem içeriğinin de % 12-14‟ün üzerinde olmaması gerekmektedir.49 „‟…Birlik içerisinde yardıma esas garanti edilmiĢ üretim miktarı, 2005 yılı itibarıyla 4,96 milyon tondur. Yardıma esas, garanti edilmiĢ üretim miktarlarının ülkelere göre dağılımında 1,6 milyon ton ile Fransa ilk sırada yer almaktadır. Bu ülkeyi 1,325 milyon ton ile Ġspanya, 685 bin ton ile Ġtalya, 421 bin ton ile Almanya, 334 bin ton ile Danimarka, 285 bin ton ile Hollanda ve 105 bin ton ile Ġngiltere izlemektedir. Buradan da anlaĢılacağı üzere, AB genelinde yardıma esas garanti edilmiĢ üretim miktarının yaklaĢık % 95‟i bu yedi ülkeye tahsis edilmiĢtir. 46 Yurdakul Saçlı, „‟AB‟ye Uyum Sürecinde Hayvancılık Sektörünün DönüĢüm Ġhtiyacı‟‟, s.103 Hasan Akça, Murat Sayılı,‟‟Türkiye‟de Yem Bitkileri Üretimi,Uygulanan Politikalar, AB Hibe Destekli Projeler ve SWOT Analizi‟‟ (51-64) s.60 48 Yurdakul Saçlı, „‟AB‟ye Uyum Sürecinde Hayvancılık Sektörünün DönüĢüm Ġhtiyacı‟‟, s.103 49 Yurdakul Saçlı, „‟AB‟ye Uyum Sürecinde Hayvancılık Sektörünün DönüĢüm Ġhtiyacı‟‟, s.103 Hasan Akça, Murat Sayılı,‟‟Türkiye‟de Yem Bitkileri Üretimi,Uygulanan Politikalar, AB Hibe Destekli Projeler ve SWOT Analizi‟‟ (51-64) s.60 47 221 Yardıma esas garanti edilmiĢ miktarın aĢılması durumunda ise, yapılan yardımlarda indirime gidilmektedir. Bu kapsamda, avans ödemesi olarak ton baĢına 19,8 Avro ödenmekte olup, bu oran yapılan yardımın % 60‟ına tekabül etmektedir. Ayrıca, yine üretim miktarının fazlalığı durumunda, üreticilerin kurutulmuĢ kaba yemlerini emanet olarak belirli bir yere (depolara) teslim etmesi halinde daha yüksek avans ödemesi almaktadırlar. Buna göre suyu alınmıĢ kuru yemler güvenlik primi olarak 6,6 Avro/ton ilave avans ödemesi almakta ve toplam ödenen yardım miktarı 26,4 Avro/ton düzeyine çıkmaktadır. Bu ödeme, normal primin % 80‟ine denk gelmektedir. Bu çerçevede taahhüt edilen her üretim için üye ülkelerde bulunan yetkili otoriteye müracaat edilmesi (yardım için ürünün tesliminden itibaren 45 gün içerisinde) gerekmektedir. Herhangi bir ihlal durumunda ise, bu müracaat geçersiz sayılmaktadır. ĠĢlenmiĢ kaba yemler için, kaba yemin ham hali ile kurutulmuĢ halinin mukayese edilmesi yoluyla bir nem oranı belirlenmektedir. Bu bilgiler yılın her çeyreğinde üye ülkelerdeki yetili otoriteye bildirilmekte olup, söz konusu otorite tarafından da yılda iki kez olmak üzere Komisyona iletilmektedir. KurutulmuĢ kaba yemlerin üçüncü ülkelerle ticareti konusunda herhangi bir sınırlama bulunmamakla birlikte, Birlik içi pazarı önemli derecede etkileyen durumlarda bazı koruma önlemleri devreye konulmaktadır. KurutulmuĢ kaba yemlere iliĢkin düzenlemeler Tahıl Yönetim Komitesi tarafından yapılmakta olup, Komite üye ülkelerin temsilcileri ve Komisyon temsilcilerinden oluĢmaktadır. …50‟‟ 6.13.1.Türkiye‟de Kaba Yem EkiliĢleri Yem bitkileri üretim alanının toplam ekilebilir arazilerdeki payı yaklaĢık olarak %3‟tür (Tablo:6.24: ). Son yıllarda küçük bir artıĢ olmasına rağmen, rakam istenilen seviyenin oldukça gerisindedir. Tarım ve KöyiĢleri Bakanlığı hayvan sahiplerini yem bitkisi üretiminin geniĢletilmesi konusunda desteklemektedir.Tarımsal desteklemeler çerçevesinde yapılmakta olan desteklemeler mera, çayır alanları oluĢturmayı teĢvik etmekten uzaktır. Daha çok yoğun enerji ve hibrid veya GDO tohum kullanmayı teĢvik eden silaj ekimi teĢvik eder mahiyettedir. Sulanabilinir alanlarda mısırın rakibi olan yonca ekimi teĢvik sistemi ile cezalandırımaktadır. Erezyon ve CO2 yutağı oluĢturmasının yanında havadan doğrudan azot alabilmesi ve gübre kullanmayı azaltması dikkate alınmamaktadır. 50 Yurdakul Saçlı, „‟AB‟ye Uyum Sürecinde Hayvancılık Sektörünün DönüĢüm Ġhtiyacı‟‟, s.103 v.d 222 Yeni Mera Kanunu (2005) uyarınca, meraların sınırlarının belirlenmesi için kadastro iĢleri hala devam etmektedir. Mera yönetimi ve ıslahı üzerinde olumlu bir etkiye sahip olması planlanmıĢtır. Mera fonunun kaldırılması kadostra çalıĢmalarını aksatmıĢ ve çok yavaĢlatmıĢtır. Bunun yanı sıra, kamuya ait mera alanlarını kullanan çiftlik hayvanı sahiplerinin uyması gereken birçok koĢul bulunmaktadır: Tablo:6.24: Kaba Yem Üretimi (ha) Yıl Yonca 1998 1999 2000 2001 2002 2003 2004 230,000 245,606 250,800 249,000 260,000 290,000 320,000 Genel Korunga Burçak 93,000 94,362 107,500 105,000 99,000 108,000 107,000 235,000 233,000 225,300 240,000 234,227 250,000 320,000 Burçak 6,000 4,500 3,550 2,900 2,850 3,000 3,200 Toplam yem Acıbakla bitkileri üretimi 560 556 450 600 610 700 610 564,560 578,024 587,600 598,000 596,687 651,700 750,810 Kaynak: Tarım ve KöyiĢleri Bakanlığı 2006 Düzenleme planı: Meralardan optimum seviyede faydalanılmasını amaçlayan bakım, ıslah, otlatma, saman hasatı, yeniden tohumlama, yem tedariki ve bununla ilgili iĢler dahil olmak üzere; -Mera yönetim planına uyma gerekliliği -Mevsim ve takvim, kapasite, sistem dahil olmak üzere otlatma planı -Kırsal yollar, yem üretimini iyileĢtirmek amacıyla (kalite ve miktar açısından) toprak ve su kaynaklarının korunması, sulama, gübreleme51, yabani otların arındırılması ve yeniden tohumlamayı kapsayacak Ģekilde ıslah çalıĢmalarıdır. AĢırı otlatmanın önlenmesi: Hayvan/ha sayısı görevli belediye komisyonu veya köy mera komisyonu tarafından kısıtlanmaktadır. Hayvan sayısı belirtileni aĢması halinde hayvan sahibinin bölgede ek yem temin etmesi gerekir. 51 Murat Altın, Erzurum ġartlarında Azot,Fosfor ve Potasyumlu Gübrelerin Tabii Çayır ve Mer‟anın Ot Verimine, Otun Ham Protein ve Ham Kül Oranına ve Bitki Kompazisyonuna Etkileri Üzerine Bir AraĢtırma, Atatürk Üniversitesi Yayınları No:326 Ziraat Fakültesi Yayınları No:159 AraĢtırma Serisi No:95, Erzurum, Atatürk Üniversitesi Basımevi, 1975 s.11 223 6.13.2.Yem Kaynaklarının ĠyileĢtirilmesine yönelik ÇalıĢmalar Türkiye‟nin çayır alanlarının ve yem bitkilerinin verimliliği açısından birçok kısıtlamayla karĢı karĢıya olmasına rağmen, yem kaynaklarının geliĢtirilmesi açısından büyük bir potansiyel bulunmaktadır. GeçmiĢe baktığımız zaman otlak alanların en ucuz yem kaynağı olarak görüldüğünü bu nedenle de devamlılığı göz ardı edilerek sürekli olarak aĢırı bir Ģekilde kullanıldığını görmekteyiz. Mevcut hayvan sayılarının otlak alanların taĢıma kapasitelerini aĢtığı, açıkça görülmektedir. Bu nedenle, otlama baskısının azaltılması amacıyla yem kaynaklarının ıslah edilmesi için tüm fırsatların çok iyi bir Ģekilde değerlendirilmesi gerekmektedir. AraĢtırmacılar, farklı bölgeler için uygun olan en iyi otlak alan ıslahı ve yönetimi faaliyetleri ile yem ürünleri üretim sistemi dahil olmak üzere yem kaynaklarının iyileĢtirilmesine yönelik olarak farklı yollar belirlemiĢlerdir. Yapılan çalıĢma ve araĢtırmalara aĢağıdaki alanlarda gerçekleĢtirilmiĢtir. Gübreleme: AraĢtırma sonuçları, ülkenin bazı kesimlerinde gübre uygulamasının mera alanları ile çayırların verimliliğinin artırılmasında çok etkili bir yöntem olduğunu açıkça göstermiĢtir52; ancak, ülkede ağalık rejimi sebebiyle hala yayın olarak kabul görmemiĢtir. Meralar ortak alanlar olarak görüldüğünden çiftçiler de bu amaçla gübrelere yatırım yapmamaktadır. Devlet de meraların verimini arttırma amacıyla kısıtlı oranda gübrelemektedir. Ancak bu iĢlem çiftçiler tarafından hiç yapılmamıĢtır. DönüĢümlü Otlatma: DönüĢümlü Otlatma mera yönetiminin temel bir ilkesidir53. Bu ilke çiftçiler tarafından genellikle göz ardı edilmektedir; çünkü meralar en ucuz yem kaynaklarıdır. Yemlerin yeterli olması veya eksik olması ile meraların sürdürülebilir yönetimini sağlaması açısından yasal düzenlemenin eksik olması diğer önemli hususlardır. Yapay mera yapımı ve yeniden tohumlama: Yapay meraların oluĢturulması otlatma alanlarının verimliliğinin artırılmasına yönelik bir yöntemdir. Tohumlama 52 Murat Altın, Erzurum ġartlarında Azot, Fosfor ve Potasyumlu Gübrelerin Tabii Çayır ve Mer‟anın Ot Verimine, Otun Ham Protein ve Ham Kül Oranına ve Bitki Kompazisyonuna Etkileri Üzerine Bir AraĢtırma, s.6-15 arası 53 Vecdet Erkun, Ömer Bakır, Nazmi Alınoğlu, Çayır, Mera ve Yem Nebatları, Ziraat Vekaleti Mesleki Kitaplar Serisi: D-12, Gürsoy Basımevi, Ankara,1960 s.64 224 oranlarının ve farklı iklime sahip olan bölgeler için en iyi karıĢımın bulunması için Ģimdiye dek birçok deneme yapılmıĢtır. Nadasın azaltılması ve nadasa bırakılan alanlardan yem üretimi: nadasın azaltılması geçtiğimiz son 25 yıl içerisinde Devlet‟in büyük bir sorunu olmuĢtur. Tarım Bakanlığı ve Köy ĠĢleri tarafından yönetilen birçok kırsal kalkınma projesi ve nadasın azaltılması projesi yem ürünlerinin artırılması konusunda iyi sonuçlar vermiĢtir. Geçici veya mevsimlik otlama alanlarının oluĢturulması: Ekilebilir alanlar geçici veya mevsimlik otlama alanlarının mükemmel bir yem bitkisi üretim kaynağıdır; ancak, nadas bu amaç için daha pratik bir uygulamadır. Yem tohumları: Kaba yonca Türkiye‟de uzun bir süredir yetiĢmektedir. Mahsulün ana gen merkezlerinden biri olarak hemen hemen bütün bölgelerde doğal olarak yetiĢmektedir, özellikle de Ġç Anadolu bölgesinde görülmektedir. Yemin korunması: Türkiye‟de hayvan beslenmesinde mera ve çayır otu gibi kaba yemelr yerine ana kaba yem kaynağı hububat ve baklagillerin arttıkları samandır.Tahıl ve gıda tohumu samanları kıĢ besini olarak yaygın bir Ģekilde kullanılmaktadır. Meraların aksine, çayırlar bireylere aittir. Yılda bir kez kesilirler. Çayırların yıllık üretimi 2,5 ile 3,5 t/ha arasında değiĢmektedir. Mera yönetimi ve dağlık alanların geliĢtirilmesi: ġu anda dağlık bölgelerdeki meraların yönetiminden sorumlu olan bir yapı mevcut değildir. Kaplanacak alanlar göz önünde bulundurulduğunda, Tarım ve KöyiĢleri Bakanlığı Ġl bazında mera kalitesinin geliĢtirilmesi ve sığır ve koyun cinslerinin geliĢtirilmesi için yetersiz miktarda destek sağlamaktadır. Ancak, uzak bölgelerdeki durum, çayır kalitesi açısında oldukça kritiktir ve dağlık alanların sürdürülebilir yönetimi için bir yapının oluĢturulması gerekmektedir. Tarım ve Köy ĠĢleri Bakanlığı için Sivas-Erzincan Kalkınma Projesi‟ne (SEKP) BirleĢmiĢ Milletler Kalkınma Programı uygulama desteği vermektedir. UNDP ulusal, uluslararası, hükümet, sivil toplum örgütleri, akademisyen ve özel sektör ortaklarıyla iĢbirliği yaparak biyolojik çeĢitliliğin sürdürülmesi, enerji verimliliğinin teĢvik edilmesi ve doğal kaynakların korunması konularında ulusal çabalara destek vermektedir. UNDP; tarım, balıkçılık, ormanlar ve enerjinin sürdürülebilir yönetimi için hükümet ve sivil toplum ortaklarıyla kapasite geliĢtirme çalıĢmalarına devam 225 etmektedir. UNDP, özellikle iklim değiĢikliği ve sürdürülebilir olmayan kalkınmayla ilgili tehlikelere yönelik stratejiler oluĢturma ve uygulama konusunda ulusal ve yerel kapasiteleri güçlendirmek için Ulusal Ġklim DeğiĢikliği Komisyonu ve Ulusal Sürdürülebilir Kalkınma Komisyonu‟na destek vermeyi sürdürmektedir. Ġklim değiĢikliği konusunda hükümet kuruluĢlarının kapasitelerinin oluĢturulması için birlikte çalıĢarak; hükümet, sivil toplum örgütleri ve özel sektörün bugün ve Kyoto sonrasına hazırlanmasında aktif rol almaktadır. UNDP; Türkiye‟nin uluslararası iklim değiĢikliği politika diyaloğuna etkin katılımına ve Kyoto Protokolü‟nün esneklik mekanizamaları aracılığıyla (Gönüllü Karbon Pazarı‟nı da kapsayacak Ģekilde) emisyon ticaretinden fayda sağlaması için gerekli yapının oluĢturulmasına katkı sağlamaktadır.54 6.14.Hayvancılık Ekonomisi 6.14.1.Gelir Seviyeleri FAO‟ nun verilerine göre 2003 yılında 305,6 milyar Euro olarak gerçekleĢen AB toplam tarımsal üretim değeri içerisinde hayvansal üretimin payı % 41,9‟dur (128 milyar Euro). Bu değer ülkelere bağlı olarak en fazla% 72,0 (Ġrlanda) ile en az % 25,6 (Yunanistan) arasında değiĢmektedir. AB toplam tarımsal üretim değerinin; % 13,7‟si süt, % 9,6‟sı sığır, % 8,5‟i domuz, % 2,3‟ü koyun ve keçi, % 2,2‟si yumurta ve % 4,1‟i de kanatlı etlerinden sağlanmaktadır. Üye ülkelerin tarımsal üretimlerine katkıları açısından alt sektörler farklılık göstermekle birlikte, çoğu ülkede ilk sırayı süt ve domuz üretimi almaktadır. Yıllık tarımsal üretim değeri bakımından sıralama yapıldığında ilk sırayı 62.4 milyar Euro ile Fransa almaktadır. Bu ülkeyi 43 milyar Euro ile Ġtalya, 40 milyar Euro ile Almanya ve Ġspanya, 22,8 milyar Euro ile Ġngiltere ve 20 milyar Euro ile Hollanda izlemektedir. Hayvansal üretim değeri bakımından bir sıralama yapıldığında ise ilk sırayı 23,8 milyar Euro ile yine Fransa almaktadır. Bu ülkeyi 18,9 milyar Euroile Almanya, 14 milyar Euro ile Ġtalya ve Ġspanya, 13 milyar Euro ile Ġngiltere ve 7,5 milyar Euro ile 54 BirleĢmiĢ Milletler Kalkınma Programı Türkiye, Çevrimci: 08.08.2009 http://www.undp.org.tr/Gozlem3.aspx?WebSayfaNo=325 226 Hollanda izlemektedir. Söz konusu altı ülkenin sağladığı toplam hayvansal üretim değeri, AB toplam hayvansal üretim değerinin yaklaĢık % 72‟si düzeyindedir. Tablo:6.25: AB (25) ve Türkiye‟de Genel Tarımsal Yapı (2003) AB(25) Türkiye 454.406 71.325 Toplam Nüfus (Bin KiĢi) 109.218 24.174 Kırsal Nüfusu (Bin KiĢi) 345.190 47.151 Kent Nüfusu (Bin KiĢi) 345.190 20.630 Tarımla UğraĢan Nüfus (Bin KiĢi) 6,7 32,7 Tarımda ÇalıĢan Nüfusun Payı (%) 24,0 33,9 Kırsal Nüfusun Payı (%) Tarımsal Üretim Değeri (Milyon Avro) - Hayvansal Üretimin Değeri (Milyon Avro) - Hayvansal Üretimin Payı (%) ĠĢletme Sayısı (Bin Adet) Ortalama ĠĢletme Büyüklüğü (da) >500 da ĠĢletmelerin Denetimindeki Alan (%) <100 da ĠĢletmelerin Oranı (%) ĠĢletme Büyüklük Gruplarının Dağılımı (%) 0-49 50-99 100-199 200-499 >500 Kaynak:Yurdakul Saçlı,„‟AB‟ye Uyum Sürecinde Hayvancılık Ġhtiyacı‟‟(Faostat-2005 (http://faostat.fao.org/faostat ) 55 305.601 250,5 41,9 10.317 250,5 53,0 62,7 25.016 7.755 31,0 3.076 61,0 11,3 83,2 49,7 13,1 11,9 13,5 11,8 64,8 18,4 10,8 5,1 0,9 Sektörünün DönüĢüm Buna karĢılık, Türkiye‟nin 2004 yılı GSYĠH‟nın Euro karĢılığı değeri (ortalama cari kurla) 212 milyar Avro olup, GSYĠH içerisinde tarımsal üretimin payı % 11,2 olarak belirlenmiĢtir. Ayrıca, toplam tarımsal üretim değeri içerisinde hayvansal üretimin payı %31 olarak tahmin edilmektedir. Buna göre Türkiye‟nin tarımsal üretim değerinin cari değeri yaklaĢık 25 milyar Euro ve hayvansal üretim değeri de 7,8 milyar Euro olarak tahmin edilebilir. Bu değerler doğru kabul edildiği takdirde ise, Türkiye‟nin, AB‟nde tarımsal üretim değeri olarak Almanya ve Ġspanya‟dan sonra dördüncü, hayvansal üretim değeri bakımından da Ġngiltere‟den sonra altıncı sırayı aldığı söylenebilir. 55 Yurdakul Saçlı, „‟AB‟ye Uyum Sürecinde Hayvancılık Sektörünün DönüĢüm Ġhtiyacı‟‟, Uzmanlık Tezi, DPT, Yayın No:2707 Ġktisadi Sektörler Koordinasyon Genel Müdürlüğü, Nisan 2007 ISBN 975-19-4013-1(basılı nüsha) , s.9 Çevrimci: http://ekutup.dpt.gov.tr/hayvanci/sacliy/ab.pdf 227 6.15.Ġstihdam, ĠĢ Yaratma ve Göç 6.15.1.Tarımsal Ġstihdam Eylül 2008 döneminde istihdam edilenlerin % 27.6'sı tarım, % 19.7‟si sanayi, % 6‟sı inĢaat, % 46.7'si ise hizmetler sektöründedir.56 2009 yılı Ağustos döneminde Türkiye'de kurumsal olmayan nüfus bir önceki yılın aynı dönemine göre 815 bin kiĢilik bir artıĢ ile 70 milyon 639 bin kiĢiye, kurumsal olmayan çalıĢma çağındaki nüfus ise 873 bin kiĢi artarak 51 milyon 789 bin kiĢiye ulaĢmıĢtır. Ağustos 2009 döneminde istihdam edilenlerin % 26,5'i tarım, % 18,8‟i sanayi, % 6,2‟si inĢaat, % 48,5'i ise hizmetler sektöründedir. Ağustos 2009 döneminde 1 milyon 691 bin kiĢi iĢe yeni baĢlamıĢ veya iĢ değiĢtirmiĢ olup, bunun toplam istihdam içindeki oranı % 7,6'dır. ĠĢe yeni baĢlayan veya iĢ değiĢtirenlerin % 30'u 25-34 yaĢ grubundadır. Bu dönemde iĢe baĢlayan veya iĢ değiĢtirenlerin % 18,9'u "sanayi", % 35,3'ü "hizmetler", % 22,5'i "inĢaat" sektöründe, % 23,3'ü ise "tarım" sektöründe iĢe baĢlamıĢtır.57 Ülkemizde tarım sektörünün GSMH dan aldığı pay azalmasına rağmen önemini korumaktadır.Tarımsal gelirlerin düĢmesi sonucu oluĢan göç olgusu ĢehirleĢmeyi hızlandırırken sorunları da beraberinde getirmektedir. Göç çevrenin kendini yenileme kapasitesinin üzerinde bir baskının oluĢmasına neden olurken göç veren bölgelerde sosyal sabit yatırımların atıl kalmasına neden olmaktadır. Göç alan bölgelerin yatırımlarında ise fazla talep yüzünden yetersizlikler meydana gelmektedir. Tarım kesimindeki istihdam olanakları sınırlı gözükmesine rağmen yeni modellemelerle yeni imkanlar sunabilir. Bunun için her Ģeyden önce ciddi Ģeffaf, hesap verebilir organizasyonlara ihtiyaç vardır. Türkiye‟yi bugüne taĢıyan tarımsal yapının ürün deseninin ve kırsal yapısının değiĢmesi gerekmektedir. Öncelikle tarımsal gelirin büyük bir kısmını oluĢturan hububat tarımından hayvancılık gelirlerine kayan bir tarımsal yapıya dönmek 56 TUĠK,Hane halkı ĠĢgüçü AraĢtırması 2008 Eylül Sonuçları, Haber Bülteni Sayı,193, 5Aralık 2008 Çevrimci: www.tuik.gov.tr 57 TUĠK,Hane halkı ĠĢgüçü AraĢtırması 2009 Ağustos Sonuçları, Haber Bülteni Sayı,199, 16 Kasım 2009 Çevrimci: www.tuik.gov.tr 228 zorundayız. Bu Türkiye‟ye yeni imkanlar sağlayabilir. Bunun en önemli ayağını meralar oluĢturmaktadır.Ülkemizin toplam toprak varlığı 25 üyeli AB‟nin 14 ülkesinin toplamından fazla,tarımsal alanın ve mera varlığıda 16 ülkenin toplamına eĢittir58. Tablo:6.26: ĠĢgücü durumu (Ağustos)2009 TÜRKĠYE 2008(*) 2009 KENT 2008(*) 2009 KIR 2008(*) 2009 Kurumsal olmayan nüfus (000) 69 824 70 639 48 398 48 793 21 426 21 846 15 ve daha yukarı yaĢtaki nüfus (000) 50 916 51 789 35 763 36 282 15 152 15 507 ĠĢgücü (000) 24 570 25 537 16 388 16 879 8 182 8 657 Ġstihdam (000) 22 068 22 108 14 384 14 095 7 684 8 013 ĠĢsiz (000) 2 502 3 429 2 004 2 784 498 644 ĠĢgücüne katılma oranı (%) 48,3 49,3 45,8 46,5 54,0 55,8 Ġstihdam oranı (%) 43,3 42,7 40,2 38,8 50,7 51,7 ĠĢsizlik oranı (%) 10,2 13,4 12,2 16,5 6,1 7,4 Tarım dıĢı iĢsizlik oranı (%) 12,9 17,0 12,7 17,0 13,8 17,2 Genç nüfusta iĢsizlik oranı(1)(%) 19,7 23,5 22,7 27,8 12,9 15,1 ĠĢgücüne dahil olmayanlar(000) 26 346 26 252 19 376 19 402 6 970 6 850 (1) 15-24 yaĢ grubundaki nüfus Not: Rakamlar yuvarlamadan dolayı toplamı vermeyebilir. (*) 2008 Ağustos dönemi sonuçları yeni nüfus projeksiyonlarına göre revize edilmiĢtir. Kaynak: TUĠK, Hane halkı ĠĢgüçü AraĢtırması 2009 Ağustos Sonuçları, Haber Bülteni Sayı,199, 16 Kasım 2009, Aynen AlınmıĢtır.Çevrimci: www.tuik.gov.tr Kyoto Protokolü çerçevesinde ormanlar yutak alanlar olarak kabul edilmektedir. Türkiye Cumhuriyeti kurulduğu günden buyana ormanlarını korumak için gösterdiği gayretin sonuçları istatistiklere yansıdığında yürekler acısıdır. Meralar için bu korumanın %10 gösterilebilseydi ülkemizdeki hayvancılığın gelir üzerindeki olumlu etkisini daha rahat görebilirdik. Tür çeĢitliliği açısından sayılı gen merkezlerinden olan ülkemiz hububat ve yağlı tohum gibi ürünleri desteklerken birkaç ürün dıĢında çoğunda dıĢa bağımlı hale gelmiĢtir. 58 DPT, Dokuzuncu Kalkınma Planı (2007-2013) Hayvancılık ÖĠK Raporu, s.43 229 Hayvancılık devamlı üvey evlat muamelesi görmüĢ ve üzerinde en acımasız sömürü yapılmıĢ ve yapılmaktadır. Mülkiyeti olmayan insanların 5-10 inekle veya 50-100 koyunla meraların varlığı halinde geçimini idame ettirmesi mümkündür. Bu bağlamda AB müzakerelerinin olacağı ve çevremizdeki komĢularımızın gıda taleplerinin arttığı ve dünya nüfusunun arttığı günümüzde Türkiye‟nin ekolojik yapısının sunduğu olanakları yeniden keĢfetmek zorundayız. Doğu Anadolu ve Trakya‟nın kırsal alanlarındaki insanlar ekonomiklik ve çevreciliği sağduyuları ile bulmuĢlardır. Yıllardır Hayvan gübresini (Tezek) yakacak olarak kullanıyorlardı. Onların bu çevreci ve doğaya saygılarından öğrenmemiz gereken çok Ģey olduğu kanısındayım. Tarımsal yapının devamı, modernizasyonu artık ülkeyi yönetenlerin egemen olamadığı bir konu haline gelmektedir. Bunun birinci ayağı DTÖ görüĢmeleri olup çok çetin mücadele ve pazarlıkların yapıldığı bir platformdur. Ġkinci ayağı ise AB dir. AB, bir taraftan DTÖ getirdiği sınırlamalar diğer taraftan bölge içi dengeler konusunda devamlı yeni kararlar almakta kendi yapısını ve üreticilerini koruyacak kaynaklar yaratmaktadır.59 ġeker pancarı konusu tarım kesimi için iyi bir münavebe bitkisi olmasının yanında fazlalığı ile enerji üretilebilecek üründü. Pancar ekimi emek yoğun bir ürün olmasına, artıklarının hayvancılık sektörünün önemli bir girdisini oluĢtururken kotaya tabi tutulmuĢtur.60 Bu bağlamda AB‟nin önemli üyesi Almanya Ģeker için pancar ekimine kota getirirken, enerji için pancar ekimine kota getirmediği gibi üretilen etonol ve biyodizele pazar yaratmak için zorunlu kullanım getirmiĢtir.61 AB‟ye uyum sürecinde Türkiye‟nin karĢı karĢıya olduğu en büyük ekonomik ve siyasi zorluklardan biri istihdamın arttırılmasıdır. Geçtiğimiz 20 yılda, Türkiye‟deki nüfus artıĢı yaratılan iĢ imkânından daha hızlıdır. Bunun bir sonucu olarak, istihdam oranı, diğer bir ifadeyle istihdam edilen yetiĢkin nüfusun yüzdesi, 2004‟te %45 oranındadır ve bu rakam AB ortalaması olan %62 oranından önemli miktarda düĢüktür. 59 DPT, Dokuzuncu Kalkınma Planı, Bitkisel Üretim Özel Ġhtisas Komisyonu Raporu, s.28 DPT, Dokuzuncu Kalkınma Planı, Gıda Sanayi Özel Ġhtisas Komisyonu Raporu, s29, s.30, Kutu:4 61 DPT, Dokuzuncu Kalkınma Planı, Gıda Sanayi Özel Ġhtisas Komisyonu Raporu, s.46 60 230 1950‟de kırsal kesim, toplam nüfusun %70‟ini oluĢturmakta iken62 elli yıl sonra bu rakam %33.9‟a düĢmüĢtür. Göç edenlerin çoğu erkektir ve bu artan demografik dengesizliğe neden olmaktadır. 6.15.2.Çevresel Konular Tarım Bakanlığı/Koruma ve Kontrol Genel Müdürlüğü (TKĠB/KKGM), kesimhanelerin açılması ve ruhsatlandırılmasıyla ilgili hijyen ve çevre politikasından sorumludur. Çevresel konular Çevre Bakanlığının sorumluluğundadır. Kurulacak herhangi bir et tesisinin yapım aĢamasında, özellikle de Sınıf 1 grubuna giren et tesisi için bir Çevresel Etki Değerlendirmesi analizi yürütülmesi gerekmektedir. Çevre Bakanlığı Türk mevzuatı ile uyumlu olan inĢayı güvence altına almak için proje geliĢimini denetlemeden sorumludur. BaĢta su arıtma konusunda olmak üzere denetleme, iĢletme süresince de devam eder. Çevre yasası gereği et tesislerinin su arıtma tesisleriyle bağlantılı olması gerekmektedir (su arıtma tesisine ait belirli bir tanım bulunmamaktadır). Et tesislerinin, kendilerine ait veya belediyeye ait atık su imkanlarına atık bertarafını sağlaması gereklidir. 6.16.Süt Ürünleri ve Tüketimi 6.16.1.Ürün Kategorileri Sıvı süt Türkiye‟de çoğunlukla tam yağlı süt olarak tüketilir. Denetimsiz, standartsız ve ambalajlanmamıĢ haliyle süt sokak satıcıları tarafından kentlerdeki ve büyük merkezlerin dıĢ mahallelerindeki tüketicilere doğrudan ulaĢtırılır. Bu kategori, yılda 12,33 milyar litre olarak tahmin edilen toplam üretimde 1 milyar litrelik paya sahiptir. Büyük iĢletmeler tarafından iĢlenmiĢ pastörize süt, sasetnai üretimin yüzde 10‟unu oluĢturur. Çoğunlukla bir litrelik Tetra Pak kartonlara konulan UHT sütü, 650000 ton ile sanayi sütünün yüzde 90‟ıdır. Bu tip süte yönelik piyasa talebi giderek artmaktadır. 62 MPĠ, Çukurova‟da Bir Alt Yöre Ġçin En Uygun Ürün BileĢimi ve Optimum ĠĢletme Büyüklüğnün Tayininde Doğrusal Programlama ÇalıĢması, Milli Prodüktivite Merkezi Yayınları:150, Ankara,1973 s.7 231 Yoğurt Türkiye‟de yaygın tüketilen bir besin maddesidir. Yoğurdun iki türü vardır. Birincisi, homojenleĢtirilmiĢ yoğurttur (sanai üretimin yüzde 80‟den fazlası). Bu yoğurt yüzde 3,5 yağ, yüzde 20 civarında da kuru madde içerir. Yoğurt üretimi için çoğunlukla süt vakumda konsantre hale getirilir. Pazarlanmasında ise genellikle büyükçe plastik kaplar veya birden on litreye kadar madeni kaplar kullanılır. Ġkincisi, homojenleĢtirilmemiĢ yoğurttur (sanai üretimin yüzde 20‟si). Bu yoğurtta üstte kaymak tabakası bulunur. HomojenleĢtirilmiĢ yoğurt gibi bu yoğurtta da yağ içeriği yüzde 3,5, kuru madde de yüzde 20‟dir. Burada da üretim sürecinin bir bölümü olarak yoğurt vakumda konsantre hale getirilir. En yaygın pazarlanma biçimi de bir iki litrelik kaplarladır. Ayranda ise yüzde 1,5 yağ, yüzde 8 kuru madde, yüzde 0,5 ile 1 arasında da tuz vardır. Hazır ayranın pazarlanması 0,2 ile 1litre arası kaplarladır. 6.16.2.Peynir Üretiminde ÇeĢitler Beyaz peynir Türkiye‟deki peynir üretiminin ağırlığını oluĢturur. Beyaz peynir sanayi iĢletmelerinde veya mandıralarda üretilir. Evlerde üretilmez. Çoğunlukla mandıralarda üretilen geleneksel beyaz peynir, dil peyniri yüzde 50 kuru madde içerir ve yaklaĢık 7,5 kilo sütten bir kilo peynir elde edilir. Sanai beyaz peynirde ise yüzde 40 oranında kuru madde vardır ve 6 kilo sütten bir kilo peynir elde edilir. Peynir, 250gram ile 500gram arasında değiĢen ağırlıkta plastik kutularda veya tenekelerde satılır. Toptan satıĢlarda ise büyük madeni kaplar kullanılır. Peynir, birkaç hafta veya birkaç ay süreyle salamuraya yatırılır. Özellikle süreç standart dıĢıysa ve pastörize edilmemiĢ süt kullanılıyorsa teknoloji çok basittir ve ciddi bir yatırım gerektirmez. Bu tür peynir üretimi açısından kalitesiz süt hayli uygundur. Asitli su ve yüksek tuz oranı ürünü doğal olarak korur. Sert peynirler genellikle sarı peynir veya kaĢardır. Bu tür peynirden bir kilo üretmek için 10 litre süt gerekir. OlgunlaĢma süresi kısadır ve bu tür peynirlerin genellikle özel bir tadı yoktur. Genelde üretilen peynir küçük ölçüde olup, genellikle bir kilonun altındadır. Özel peynirler ise genellikle koyun sütünden yapılır. Bu tür peynirler çoğunlukla mandıralar tarafından üretilir ve pazarlarda satılır. Bu özel peynirlerden bazıları inek 232 sütünden üretilen Ġtalyan mozzarellası, örgü peyniri veya diğer peynirlere benzemektedir. 1 kilo peynir için 10 litre süt gerekir. ĠĢlenmiĢ peynir, sert peynir, peynir özü veya süttozu, yağ ve madeni tuzlar kullanılarak üretilir. Raf ömrü uzundur, soğutma istemez, ekmeğe sürülebilir ve çoğunlukla çocuklar tarafından tercih edilir. Süt tozu (SMP‟de yüzde 0 yağ, WMP‟de yüzde 26 yağ) iĢletmelerde kesilmiĢ süt suyu tozu ile birlikte üretilir. AB‟deki iĢletmeler ise ya sıvı sütü veya kesilmiĢ süt suyunu kurutup toz haline getirirler, ikisini birlikte yapmazlar. Ġkisinin üretim süreçleri ve koĢulları hayli farklıdır. AB‟deki iĢletmeler pahalı olan sprey kurutucular kullanırlar ve bu alanda yatırımın makul sayılabilmesi için getirinin de yüksek olması gerekir. BaĢka bir deyiĢle, elde kullanılabilecek bol miktarda süt veya kesilmiĢ süt suyu bulunmalıdır ki iĢletmeler ekonomik olarak çalıĢabilsin. Türkiye‟de ise mevcut durumda hammadde sıkıntısı vardır ve üreticiler düĢük kaliteli tozu iĢlemede aynı donanımı kullanmaktadırlar. Nihai ürünün kalitesi düĢük olduğu gibi bir katma değer de yaratılmamaktadır. 6.16.3.Tüketim AlıĢkanlıkları Türkiye‟de süt ürünleri tüketimi uzun bir kültürel geçmiĢe sahiptir. Süt ürünleri Türkiye nüfusunun günlük beslenmesinde önemli bir yer tutmaktadır. Tüketim, modern teknoloji kullanımının sınırlı kaldığı, geleneksel usullerle üretilen maddelere dayanmaktadır. Toplam süt üretiminin hemen hemen y%35‟ini üreten iĢletmede (yerinde) tüketildiğinden, bundan köylerde ve ücra yerleĢimlerde yaĢayan en yoksul kiĢilerin bile süt ve süt ürünleri tüketebildiği sonucu çıkartılabilir. Süt ve süt ürünlerini en az tüketen kesim kentsel alanlarda, özellikle de büyük kentlerin varoĢlarında yaĢayanlardır. Bu kesim açısından süt fiyatlarının yüksekliği önemli bir tüketim engelidir. Süt ürünleri tüketiminin %90‟dan fazlası Ģunlardan oluĢmaktadır: Geleneksel Türk yoğurdu çok yaygın biçimde ve günün herhangi bir zamanında (kahvaltı ile öğle ve akĢam yemekleri) sade veya sos olarak tüketilmekte, çorbalarda, et ve sebze yemeklerinde, meyvelerle birlikte ve tatlılarda kullanılmaktadır. Neredeyse, yoğurtsuz yemek olmadığı bile söylenebilir. 233 Beyaz peynir (feta tipi) özellikle kahvaltıda yenmektedir. Ayran (sulandırılmıĢ ve tuzlandırılmıĢ yoğurt) yemeklerin yanında içildiği gibi meĢrubat olarak da kullanılmaktadır. KaĢar peyniri (sarı peynir) kahvaltılarda tercih edildiği gibi gün içindeki diğer yemeklerde de tüketilebilmektedir. KaĢarın kendine özgü bir tadı yoktur ve tuzlu beyaz peynire benzememektedir. Türkler ayrıca önemli miktarda dondurma tüketmektedir. Sıvı sütün kendisi ise içecek olarak seyrek kullanılmaktadır. Batı Avrupa‟dan farklı olarak, Türkiye‟de sıvı sütün içecek olarak tüketilmesi gibi bir gelenek yoktur. Sıvı sütü tüketenler çoğunlukla çocuklar ve gençlerdir. Göründüğü kadarıyla laktoz toleranssızlığı Türkiye‟de bir sorundur. Sıvı ve tam yağlı süt evlerde genellikle yoğurt yapmada kullanılmaktadır. Türkiye‟deki süt ürünlerinin baĢlıca özelliği, ileri derecede iĢlenmemiĢ, basit ürünler olmalarıdır. Paketleme de buna bağlı olarak basittir. Sütün iĢlenmesi, evlerden sütten yoğurt, mandıralarda ise peynir yapımında hayli basittir. Türkiye nüfusunun büyük kesiminin bütçe imkanları açısından süt ürünlerinin fiyatları, kalitesinden daha önemlidir. Bu nedenlerle, Türkiye nüfusunun büyük bir bölümü henüz sınai süt ürünlerinden yararlanamamaktadır. Meyveli yoğurt, özel ürünler ve tatlılardan ise, yalnızca bunlara gücü maddi anlamda yeten yüksek gelir grupları yararlanabilmektedir. 6.16.4.Tüketim oranı 12.33 milyar litrelik ulusal süt üretimi veri alındığında, bunun yüzde 10‟u hayvan beslenmesi ve atık olarak düĢüldüğünde, insan tüketiminin 8-9.5 milyar litre olduğu söylenebilir. Ülke nüfusu 72 milyon olduğuna göre, kiĢi baĢına yıllık tüketim 170 litredir. Süt tüketimi geleneklerle birlikte geleneksel üretim ve iĢleme sistemleri tarafından belirlenmektedir. 6.16.5.Yerel Nüfus ve Yerel Üretim Arasındaki ĠliĢki Ülke ölçeğinde toplam rakam kiĢi baĢına süt ürünleri tüketimini düĢük gösterse bile, bölgeler arasında bu bakımdan önemli farklılıklar vardır (doğudan batıya önemli miktarlarda peynir aktarımı/satıĢı dıĢında). Gene de bu rakamlar, kiĢi baĢına süt 234 tüketiminin, batıdaki büyük kentlerin varoĢlarına göre küçük köylerde daha fazla olduğuna iĢaret etmektedir. Tablo:6.27: Türkiye‟de kiĢi baĢına yıllık süt ve süt ürünleri tüketimi (kg/kiĢi/yıl) Ġçecek Süt Peynir Yoğurt/Kaymak Tereyağı Süt Tozu Dondurma Toplam Süt* 2002 21.00 89.00 32.54 17.83 2.51 1.01 132.09 2003 21.00 93.00 38.88 18.20 3.41 0.90 143.95 2004 21.00 92.00 32.42 16.03 2.81 1.00 136.77 2005 21.00 91.69 31.60 18.03 2.71 1.02 136.20 2006 20.96 93.55 31.04 19.11 2.60 1.02 138.14 *Ġçecek süt dahil tüm süt ve süt ürünleri. Kaynak: TKĠB. 6.16.6.Süt Ürünlerinin ĠĢlenmesi Türkiye‟de süt ürünleri üreten iĢletmelerin çoğunluğu için kayıt zorunluluğu vardır. Bununla birlikte, yalnızca belirli mevsimlerde veya ülkenin uzak bölgelerinde faaliyette bulunan, her durumda küçük ölçekli kayıtsız iĢletme de vardır. Kayıtlı süt üretim tesislerinin bir kapasite raporu hazırlama zorunlulukları vardır. Bu raporda kullanılan makineler, kapasiteleri, metrekare olarak üretim yapılan yerin yayıldığı alan, iĢlenmemiĢ süt alımı miktarı belirtilir ve ayrıca üretilen çeĢitli ürünlerle bunların her birinin üretilme kapasitelerini belirten bir liste hazırlanır. Tablo:6.28: Orta ve büyük ölçekli (günde 50.000 litreden fazla süt iĢleyen) süt iĢletmelerinin sınıflandırılması Sınıflama Ölçek Birim Yıllık üretim („000 litre) Yüzde SETBIR Büyük 6 1.512.000 41.20 SETBIR Orta 17 1.004.400 27.30 Bağımsız Orta 31 1.157.400 31.0 TOPLAM 54 3.673.800 100.00 Kaynak: SETBIR. ĠĢletme, ayrıca, üretilen her ürün için resmi bir izin almak zorundadır. Örneğin, yoğurt üretimi ayrı, krema üretimi ayrı bir izin belgesine tabidir. ĠĢletme, kapasite raporu temelinde, planladığı her bir ürün için TKĠB‟nin yetkili birimine izin için baĢvurur. TKĠB tarafından sağlanan bilgiye göre verilen izin belgesi sayısı 4.422‟dır. 235 Süt iĢletmeleri kayıtlı olsalar bile kayıt dıĢı piyasada faaliyet gösterebilirler. Bu durum, süt aldıkları kaynakların belirsiz oluĢu, üretimlerinin denetim dıĢı kalması ve dağıtım kanallarının da bilinmemesi demektir. Bu iĢletmeler ürünlerini yerel olarak pazarlarda satıĢa sunmaktadır ve böylece vergiden de kurtulmaktadır. Türkiye‟de gıda sektörünü alt sektörler halinde değerlendirdiğimizde %65‟ini unlu mamuller,%11‟ini süt ve süt mamulleri,%12‟sini meyve sebze iĢleme,%3.5‟ini bitkisel yağ ve margarin,%3‟ünü Ģekerli mamuller,%1‟ini et mamulleri ve %4.5‟unu tasnif dıĢı gıdalar, alkolsüz içecekler,su ürünleri sanayinin oluĢturduğu görülecektir.63 Çok sayıdaki küçük iĢletmenin donamımı zayıftır. Bu iĢletmelerin büyük bölümünde peynir tekneleri dıĢında baĢka hiçbir donanım bulunmamaktadır ve sütün pastörize edilmesi de mümkün değildir. Bu iĢletmeler genellikle çiğ sütün kalitesini ve bileĢimini hiç gözetmeden peynir üretmektedir. Söz konusu bu küçük iĢletmelerin (mandıraların) Türkiye‟de uzun bir geçmiĢi vardır. Genel olarak alındığında Tablo6-29‟deki 4.442 birim üretim izne belgelerine tekabül etmektedir (her iĢletme ve üretim kalemi için bir tane). Hepsi birlikte üretim birimlerinin sayısının 2 binin üzerinde olduğu tahmin edilmektedir. Türkiye‟deki süt iĢleme tesislerinin sayısı ve iĢletme büyüklüğü AB‟dekilerle karĢılaĢtırıldığında Türkiye‟de günde 500 tonun üzerinde süt iĢleyen yalnızca 5-6 iĢletmenin bulunduğu görülür. Oysa bu kapasite AB‟de de bir normdur. Sektörde, büyük iĢletmelerin temelli konuma gelmekte oldukları ve sonunda piyasaya egemen hale gelecekleri yolunda kuĢkular bulunmaktadır. Bununla birlikte, Bu bakımdan, Türkiye‟deki süt sektöründe egemen olan koĢulların değerlendirilmesi gerekmektedir. Tereyağ tüketimi AB-25 ülkelerinde 4kg/kiĢi,Türkiye‟de 1,4kg/kiĢidir.Çin‟de 0,1kg/kiĢidir. 2007 rakkamı 64 Tablo 6-30:‟de de görüldüğü gibi, büyük ve orta boy iĢletmelerin çoğunluğu Türkiye‟nin batısındadır. Ülkenin doğusunda bu ölçekte tek bir iĢletmeye bile 63 DPT,Dokuzuncu Kalkınma Planı,Gıda Sanayi Özel Ġhtisas Komisyonu Raporu, ISBN 978-97519-4027-8(Basılı Nüsha), Ankara,2007 s.3 Çevrimci: http://ekutup.dpt.gov.tr/gida/oik673.pdf 64 Yıldırım Ġçöz, Süt ve Süt Ürünleri Durum ve Tahmin:2007-2008, Tarımsal Ekonomik AraĢtırma Enstitüsü Yayını, Ağustos 2007, E-Kitap, s.13 Tablo -10 değeri kullanılmıĢtır. (Çevrimiçi):17.10.2009 http://www.aeri.org.tr/PDF/153-Sut_Ur.D.Tahmin_2007-2008.pdf 236 rastlanmamıĢtır. Sanai üretim bütünüyle batı bölgelerinde (Marmara ve Ege) ve Konya‟dadır. Tablo:6.29: Süt iĢleyen iĢletmeler Ürün türü ĠĢyeri (birim) Beyaz peynir Yoğurt Dondurma KaĢar (sarı) peyniri Tereyağı Kaymak Lor peyniri Tulum peyniri (keçi tulumunda) Diğer peynir türleri Krema Diğer ürünler Krem peynir Süzme yoğurt Pastörize süt KesilmiĢ süt tozu Süt tozu Sterilize süt Süt TM (çiğ süt) Yenebilir buz Gravyer peynir ÇeĢnili süt TOPLAM Kaynak: TKĠB. sayısı Kurulu kapasite (ton/yıl) 832 718 650 552 340 290 197 194 169 114 76 50 50 48 42 38 35 15 6 4 2 4.422 1.138.536 1.083.284 113.714 215.056 107.416 1.154.487 6.506 28.666 20.095 15.302 15.422 24.506 45.765 286.629 35.380 21.558 231.728 80 83 120 11.367 4.555.700 Üretim (ton/yıl) 218.259 613.946 18.528 54.291 33.546 1.018.137 2.722 9.870 9.100 8.656 10.802 11.799 18.805 170.645 14.043 9.863 91.125 57 67 62 6.102 2.320.425 Modern süt iĢleme tesisleri, Türkiye‟de yaklaĢık on yıl kadar önce devreye girmiĢtir. Aralarından kimileri (Ülker) iĢe neredeyse sıfırdan baĢlamıĢtır. Diğerleri ise, SütaĢ ve Yörsan örneklerinde olduğu gibi, mandıra konumundayken büyük ve modern iĢletme haline gelmiĢtir. Tablo:6.30: Orta ve büyük ölçekli (günde 50.000 litreden fazla süt iĢleyen) iĢletmelerin coğrafi dağılımı Bölge Birim Yıllık üretim („000 litre) Yüzde Akdeniz 4 255.600 7.0 Marmara 22 2.134.800 58.1 Orta Anadolu 16 541.800 14.7 Karadeniz 4 118.800 3.2 Ege 8 622.800 17.0 TOPLAM 54 3.673.800 100.0 Kaynak: SETBIR. 237 6.16.7.Sokakta Satılan Sütün MenĢei Sokakta süt satanlar sütlerini kentlerin civarındaki aile çiftliklerinden alırlar. Kimi sokak satıcılarının kendi inekleri de vardır. Sokak satıcıları sütlerini hiçbir zaman toplama merkezlerinden veya organize herhangi bir dağıtım sisteminden almazlar. Küçük kentlerdeki ve kırsal alanlardaki tüketiciler sütü doğrudan çiftliklerden alırlar. Büyük kentlerde ve kentsel alanlarda ise tüketiciler doğrudan sokak satıcılarından alıĢveriĢ ederler. Genel olarak, tüketiciler sokak satıcılarından aldıkları sütün menĢeini bilmezler. 6.16.7.1.Sokakta Satılan Sütün Piyasası Sokaklarda süt satanların genellikle süt üreticileriyle doğrudan veya dolaylı iliĢkileri vardır. Sokakta süt satıĢı yarı zamanlı bir faaliyettir. Bu kiĢilerin herhangi bir kaydı olmadığı gibi, denetimleri de mümkün değildir. Dolayısıyla, bu iĢi yapanların sayısı ancak kabaca tahmin edilebilir. Tahminlere göre sokak satıcıları yılda yaklaĢık 1 milyar litre süt satmaktadır. Satıcılardan her biri günde yaklaĢık 200litre süt satar (hane baĢına 2litre). Bu durumda, sokakta süt satan kiĢi sayısı 10 000 olarak tahmin edilebilir. Bu sektör Ġstanbul‟da iyi örgütlenmiĢ durumdadır. Bir organizasyon, sokaklarda süt satanların faaliyetlerini denetlemektedir. Satıcılar sütlerini soğutma tanklarında bulundurmak, temiz giysiler (bir tür üniforma) giymek zorundadırlar. Süt satanlar kentin belirli bölgelerini paylaĢmıĢlardır ve süt satılacak adresler belirlenmiĢtir. Ankara‟daki durum ise biraz farklıdır; kentte sektör Ġstanbul‟daki kadar organize değildir. 6.16.7.2.Sokak sütünün kârlılığı Süt satan bir satıcının günlük süt tesliminin 200litre olduğu varsayılırsa, bu kiĢinin her biri 2litre süt alan 100 müĢteriye süt sattığı söylenebilir. Her müĢteriye süt teslimi yaklaĢık 5 dakika alır ki, bu da günde sekiz saatlik mesai demektir. Az önce belirtilen fiyattan hareket edildiğinde, litre baĢına elde edilen kâr 0.30 YTL veya 0.18 Euro‟dur. Sokak satıcısının ayda 30 gün çalıĢtığı varsayılırsa, aylık kazanç 1.800 TL veya 1.080 Euro‟dur. 238 6.17.Pazar ve Ticaret 6.17.1.Pazarlama Zinciri Canlı hayvan piyasası ile kırmızı et piyasası arasındaki sıkı bağlantı nedeniyle, iki piyasanın pazar yapısı birlikte analiz edilmiĢtir. Türkiye‟de genelde bireysel hayvan yetiĢtiriciliği ve pazarı hakimdir. Ülkede bazı hayvancılık birlikleri olmasına rağmen bunların pazara olan etkisi düĢüktür. Alım birliklerinin sayısı da azdır ve pazarda yeterince güçlü değildirler. Canlı hayvanlar, çiftçiler ve tüccarlar tarafından gerek yerel pazarlarda gerekse merkezi canlı hayvan borsasında satılır. Havyan satıĢının farklı yolları vardır (sayıyla, canlı ağırlığıyla, net karkas ağırlığıyla). Çiftçiler tarafından yetiĢtirilen hayvanlar direkt olarak tüccarlara ve aracılara teslim edilir. Bireysel kesim belgesi olmayan kesimhanelerde yer alır (hacminin ne kadar olduğu bilinmemektedir). Toptancı kasaplar tarafından toplanan hayvanlar ise belediyeye ait kesimhanelere gider ve oradan da sırayla et iĢleme tesislerine, perakende satıĢ yapılan pazarlara ve tüketiciye ulaĢır. Son yıllarda yapılan bir araĢtırmaya göre, et fabrikalarının %85‟i kesilecek hayvanları ya direkt olarak çiftçiden almaktadır ya da kendi açık besi iĢletmelerinden temin etmektedir. Diğer et fabrikaları kesilecek hayvanları tüccarlardan temin etmektedir. 6.17.2.Pazarlama Fonksiyonları Gerek canlı hayvan gerekse et ürünleri piyasasında birçok aracı kiĢi bulunur. Dolayısıyla tüketici tarafından ete ödenen paradan üreticiye düĢen pay azalmaktadır. Tüketicilerin et için ödediği miktarın yalnızca %35‟inin üreticiye gittiği tahmin edilmektedir. Bunun dıĢında tüketicinin ödediği perakende et fiyatının %40‟ı toptancıya, %25‟i ise perakendeciye gitmektedir. Gerek devlete ait gerekse özel et tesislerinin, pazarlama kanalında çok önemli bir yeri vardır. Bu tesislerin çalıĢma kapasitesi, 2004 yılında günlük 18.285 iken, 2005 yılında 26.637‟ye ulaĢmıĢtır. Kullanılan kapasitenin ise %40 olduğu tahmin edilmektedir. ÖzelleĢtirme programını takiben devlete bağlı kesimhanelerin pazar payı düĢmeye devam etmektedir. 239 Karkasın temizlenmesi, etin kesimi ve iĢlenmesi gibi süreçler çoğunlukla büyük ve özel tesislerde gerçekleĢtirilmektedir. 2004 yılında bunun gibi toplam 466 adet tesisi bulunmaktaydı. 5179 No‟lu Gıda Yasası ile kesimhanelere ve et iĢletmelerinin yönetimi düzenlenmiĢtir. Gıda Yasası henüz AB Topluluk Müktesebatı ile uyumlaĢtırılmamıĢtır. Canlı hayvan ve kırmızı et piyasasına yönelik düzenlemeler Tarım ve Köy ĠĢleri Bakanlığı tarafından yapılmaktadır. Canlı hayvan borsasının etkin olduğu yerlerde yerel makamların gücü azalmaktadır. Bununla birlikte, yerel makamlar halen hayvan çiftliklerinden tüketici merkezlerine kadar uzanan zincirde hayvanların akıĢını kontrol etme gücüne sahiptirler. Sağlık ve Çevre Bakanlıkları da aynı zamanda gerek gıda hijyeni acil durum kontrolleri gerekse çevresel problemler konusunda görevlidir. Canlı hayvan, et ve et ürünleri piyasasının denetimi, aynı alana müdahale eden birçok organizasyondan ötürü bazı güçlüklerle karĢı karĢıyadır. Bu da, pazarın yapısındaki mükerrerlik, düzensizlik ve karmaĢanın sebebidir. 6.17.2.1.Alım 6.17.2.1.1.Kesim ve ĠĢleme Etin kesim ve iĢlenmesi faaliyetleri yıl boyunca aynı istikrarda devam etmemektedir. Sığır besi iĢletmeleri genellikle Ocak ile Mayıs ayları arasında; koyun besi iĢletmeleri Ocak ile Mart ayları arasında hayvan tedarik ederler. Büyük çiftlikler ise Ağustos ve Kasım ayları arasında da hayvan tedarik edebilirler. Kesimhanelerin ve et iĢleme tesislerinin tam kapasiteyle çalıĢmamalarının sebebi budur. ÖzelleĢtirme süreci nedeniyle özel kesimhanelerin sayısı yıllar geçtikçe artmıĢtır. Bu artıĢ et iĢleme faaliyetlerini de etkilemektedir. Et ürünlerinin çeĢidi geçtiğimiz on yıl içinde sayıca hiçbir değiĢiklik göstermemiĢtir. Sucuk, pastırma, salam, sosis ve kavurma üretilen baĢlıca et ürünlerindendir. Sektörde yabacı sermayeli yatırımlarında katkısıyla oldukça önemli geliĢmeler gözlenmiĢtir. 6.17.2.2.Karkas ve Et Tesviyesi ve Standardizasyon Yukarıda bahsedilen standartların çoğu yürürlükte değildir. bunların dıĢında soğutma, donmuĢ et, depolama ve nakliye ile ilgili standartlar da söz konusudur. Kesimhaneler alımları sırasında hayvan türlerine ve cinsiyetine dikkat ederler. Ancak 240 kesilen hayvanların tesviyesi ile ilgili uygulama henüz baĢlatılmamıĢtır. Bununla birlikte et parçaları perakende piyasada kasabın tercihine göre tesviye edilmektedir (8 çeĢit et kesimi). 6.17.2.3.Paketleme Büyük ölçekli yerli süpermarket zincirlerinin kalite güvence Ģartları, büyük et iĢleme tesislerini paketleme anlamında teĢvik etmektedir. Et ürünlerinin paketlenmesi hali hazırda geliĢim içindedir. Çoğu (özel) et fabrikaları AB standartlarında paketleme ünitelerine sahiptir. Bununla birlikte, çoğu et fabrikasına yönelik kırmızı et ihracatı ile ilgili sınırlamalar ile faaliyetlerin çoğunun bu pazarlara eriĢmede küçük kalması gibi sorunlar, söz konusu hijyen ve çevre standartlarının sektör tarafından benimsenmesinde yeterli teĢvik unsurunu oluĢturamamaktadır. Belirli bir ücret karĢılığı kesim yapan ve yerel kasaplara karkas sağlayan ve eti iĢleyip paketleyen bu et fabrikaları, geliĢtirilmiĢ nihai ürünün pazarlanmasıyla ilgili beklentilerden faydalanma fırsatını azaltmıĢlardır. 6.17.2.4.Soğuk Hava Depolaması Soğuk depolama faaliyetleri, kesilecek hayvanların hijyen koĢullarıyla sıkı sıkıya bağlantılıdır. Bu koĢullar, Sınıf 3 grubundaki kesimhaneler için oldukça basittir. Sınıf 1 grubuna giren gerek devlete gerekse özele ait büyük et tesisleri temel iĢletme ve depolama koĢulları çerçevesinde faaliyet gösterir. Büyük soğuk depolar özel Ģirketlere aittir (örn. eski Et ve Balık Kurumu). Özellikle de Pınar ve Maret gibi büyük et tesisleri, kapasite bakımından yüksek standartlarda soğuk hava depoları geliĢtirmiĢlerdir. 6.17.2.5.Nakliye Canlı hayvanlar üreticiden yerel ve merkezi pazarlara gerek karayolu gerekse demiryolu üzerinden ulaĢtırılır. Her iki nakliye türünde de ağırlık kaybı oldukça yüksek oranlardadır. Sınıf 1 grubuna dahil et tesislerinde iĢlenen karkas ve et ürünleri genellikle soğuk hava deposu özelliği bulunan kamyonlar üzerinde nakliye edilir. Bu nakliye çeĢidinde güvenlik ve hijyen koĢullarına özellikle dikkat edilir. 241 3. Sınıf kesimhanelerde ise hijyen seviyesi oldukça düĢüktür. Bu tip tesislerde iĢlenen etin nakliyesi için nadiren soğuk hava deposu bulunan araçlar kullanılır ya da bu tür araçlar hiç bulunmaz. Bazı örneklerde ise et henüz soğutulma iĢlemi tamamlanmadan kesimhaneden gönderilir. 6.17.2.6.Fiyatlandırma Et ve et ürünlerinin fiyatları tamamen serbest pazar koĢullarınca belirlenir. Devlete ait Et Tesislerinin özelleĢtirilmesiyle birlikte devlet artık bu sektöre müdahale edememektedir. Canlı hayvan fiyatları çoğunlukla sezona (pazardaki hayvan akıĢına), canlı hayvan ve et ithalat ve ihracatına göre değiĢir. Fiyatlar, aylara, sezona, ilklim koĢullarına ve yemdeki arza göre de değiĢiklik göstermektedir. Canlı hayvan fiyatları, canlı hayvan borsaları da dahil olmak üzere gerek yerel gerekse merkezi pazarlarda genellikle arz ve talep dengesinin bir sonucudur. Gerek özel gerekse devlet sektöründe et satın alan kurumlar için kesimhanelerdeki et fiyatları karkas ağırlığına göre belirlenir. Hali hazırda canlı hayvan borsalarında ürün fiyatlarının kalite faktörü göz önünde bulundurularak belirlendiği bir geliĢim söz konusudur. 6.17.2.7.SatıĢ Üreticiler yetiĢtirdikleri hayvanları yerel veya merkezi pazarlarda direkt olarak veya canlı hayvan birlikleri/tacirleri aracılığıyla veya anlaĢmalı oldukları özel kesimhane ve et iĢleme tesislerine satarlar. Borsalarda canlı hayvanların açık arttırmayla satılması süreci geliĢtirilmelidir. Hayvan borsalarındaki yetersiz altyapıdan dolayı açık arttırma, pek yaygın bir satıĢ yolu değildir. Ayrıca bu uygulama Türkiye‟de geleneksel bir uygulama değildir. Et karkası ve et ürünleri normalde et fabrikaları tarafından toptancı kasaplara ve perakendecilere satılır. Büyük et iĢleme tesisleri daha sonra ürünlerini süpermarketlere, hipermarketlere dağıtırlar veya aracılar yoluyla perakende marketlere satarlar. 6.18.Tüketim ve Talep Modelleri Nüfustaki hızlı büyüme, ĢehirleĢme ve kiĢi baĢına düĢen reel gelir, gıda talebinde zirai üretimin karĢılayabileceğinden daha fazla artıĢa yol açmıĢtır. Sonuç olarak özellikle de 1990 yılından itibaren tüketim modellerinde diğer hayvansal ürünlere 242 (kanatlı hayvanlar ve balık) doğru kayan bir değiĢim söz konusudur. Kırmızı et ile süt ürünlerinin kiĢi baĢına düĢen tüketim miktarı, son yirmi yılda düĢük arz nedeniyle azalmıĢtır. Yurtiçi üretimi korumak adına düzenlenen ithalat vergilerinin yüksek olmasından dolayı talepteki boĢluk ithalat ile kapatılamamaktadır. Diğer ülkelere bakıldığında değiĢen damak tadı ve maliyetlerden ötürü et tüketiminin zaman içinde sığır eti, dana eti, kuzu eti, koyun eti ve keçi etinden daha çok tavuk ve balık eti tüketimine kaydığı ortak gözlemlenen bir olgudur. Türkiye‟deki gıda tüketim modelleri son 20 yılda kökten bir değiĢiklik göstermiĢtir. 1960 yılında kiĢi baĢına alınan günlük kalori alımı 2,881 kilokaloriydi. Bunun %15,7‟sini hayvansal gıdalar oluĢturmaktaydı. 2002 yılına ait rakamlar kiĢi baĢına günlük kalori alımının 3357 kilokalori olduğunu ve bunun %9.5‟inin hayvansal gıdalardan oluĢtuğunu göstermektedir. Yine 1960 yılında kiĢi baĢına alınan günlük ortalama protein miktarı 90.8 gramdı ve bunun %27.8‟ini hayvansal gıdalardan oluĢmaktaydı. Bu rakamlar 2002 yılında sırasıyla 95.4g ve %22.3 olarak hesaplanmıĢtır. Türkiye‟de gıda arzındaki yağ miktarı, 1960 ve 2002 yılları arasında yılında kiĢi baĢına günlük 67.7 gramdan 91.6 grama çıkmıĢtır. Yağdaki % 35.3‟lük bu artıĢ yemeklik yağ kullanımı ile tavuk ve balık tüketimindeki artıĢa da yansımaktadır. 1960 ve 2002 yılları arasında, hayvansal yağların toplam yağ içindeki kullanım miktarı %44.5‟ten %22.7‟ye gerilemiĢ; bitkisel yağınki ise %55.5‟ten %77.3‟e fırlamıĢtır. GeliĢmekte olan ülkelerle geliĢmiĢ ülkeler arasındaki temel farklılık, hayvansal kalorinin toplam kalori miktarına oranıdır. Türkiye hali hazırda özellikle de kentsel bölgelerde hızlı ekonomik büyüme ve gelir artıĢının yaĢandığı bir dönemdedir. Dolayısıyla hayvansal ürünlere yönelik talep gerek miktar gerek nitelik gerekse çeĢitlilik anlamında artacağı tahmin edilmektedir. Türkiye AB‟ye Katılım sürecinin bir parçası olarak sınırlarını açtığında, Ģu anda gizli seyreden talep ithal edilen hayvansal ürünlerle karĢılanacaktır. Üretimdeki düĢüĢ canlı hayvan ürünlerinin fiyatlarının yukarıda seyretmesine neden olacak ve dolayısıyla düĢük gelirli kesimin gücü bu ürünleri tüketmeye yetmeyecektir. Yüksek fiyatlar talebi, toplam üretimi ve çiftliklerin gelirlerini düĢürür. Çünkü canlı hayvan ürünleri hem fiyat hem de gelir açısından esnek özelliktedir. Artan talebi karĢılayabilmek için Türkiye hayvansal ürünlerle birlikte 243 özellikle de süt ürünlerinin üretim miktarını arttırmalıdır. Artan üretim ve düĢen fiyatlar sayesinde düĢük gelirli kesimin de bu ürünlere ulaĢması sağlanabilir ve dolayısıyla protein eksikliği giderilebilir. 6.19.Ticaret Ġle Ġlgili Konular DıĢ et ticaretine ait resmi veriler, ülkede baĢ gösteren Ģap hastalığı nedeniyle AB‟ye kırmızı et ihracatının durduğunu göstermektedir. ġap hastalığı, geçtiğimiz yıllarda Türkiye‟deki her ili kapsayan 270 kadar salgın ile endemik hale gelmiĢtir65. ġap hastalığı tamamen ortadan kalkana kadar veya kontrol altına alınana kadar Türkiye‟den AB‟ ne canlı hayvan veya kırmızı et ihracatı yapılması düĢünülemez66. Ülke çapındaki üreticileri korumak için Türkiye‟deki çoğu gıda ve tarım ürünleri üzerinde yüksek gümrük tarifesi oranları uygulanmaktadır (%25 ortalamayla En Fazla Kayırılan Ülke). Türkiye, genellikle iç hasat döneminde tahıl üzerindeki tarife oranlarını arttırmaktadır. Yüksek yem fiyatları, baĢta sığır ve tavuk eti olmak üzere Türkiye‟deki canlı hayvan sektörünü zedelemektedir. Türkiye, AB hükümleriyle uyum sağlamak için, tarım ürünlerinin ithalatı ile ilgili olarak uygulanmakta olan yönetmelikleri yeniden oluĢturma süreci içerisindedir67. Bununla birlikte, yeni çıkarılan bazı yönetmelikler AB ile tam uyumlu değildir. Çoğu ürün için – örneğin kırmızı et ve Ģarap ithalatına yazılı standartlar bulunmamaktadır. Kırmızı et ithalatı ülkedeki yetersiz talep sebebiyle son yıllarda göz ardı edilmiĢ durumdadır. Türkiye, sürekli tarım ürünleri ihraç eden bir ülke olmuĢtur. Sektör aynı zamanda çoğu ihracat bazlı endüstriler için önemli bir kaynak teĢkil etmektedir. Tarım endüstrisi ürünlerinin toplam ihracattaki payı %6 civarındadır. Temel ihracat öğeleri taze meyve ve sebze olup bunlar Türkiye‟deki tüm ihracatın yaklaĢık %45‟ini oluĢtururlar. Tarım Türkiye‟deki toplam ihracat faaliyetlerine %8 ile %10 arasında katkıda bulunarak ekonominin önemli bir ayağını oluĢturur. Kırmızı et Ģap 65 DPT, Dokuzuncu Kalkınma Planı (2007-2013) Hayvancılık ÖĠK Raporu, s.26 Avrupa Komisyonu Brüksel SEC(2009)1334/3 14 Ekim 2009, Türkiye 2009 Ġlerleme Raporu (COM(2009)533, Gayrı resmi Tercüme,s. 55 Çevrimci: 06 Aralık 2009 http://www.stgm.org.tr/docs/12580204942009_Ilerleme_Raporu_Gayriresmi_Turkce_Tercume.pdf 67 DPT, Dokuzuncu Kalkınma Planı (2007-2013) Hayvancılık ÖĠK Raporu, s.28 66 244 hastalığından ötürü ihracatın bir parçası değildir68. Tavuk eti ise sübvansiyonlu oranlarda ihracat edilir. Tarımın Türk ekonomisindeki yeri, sanayi ve hizmet sektörlerindeki hızlı geliĢmelerden ötürü uzun bir süre düĢüĢ yaĢamıĢ olmasına rağmen, diğer bütün Avrupa ülkelerine kıyasla, toplam ekonomik verimin ve istihdamın büyük bir kısmını oluĢturmaktadır. Tarımın GSYĠH‟daki payı, 1970 yılındaki %35‟lik seviyeden, 1980 yılında %22‟ye, 2004 yılında %13‟e ve 2005 – 2006 döneminde de yaklaĢık %12ila11‟lere inmiĢtir. 6.20.AB GiriĢ Sürecinde Yapısal DeğiĢim ve Finansal Destekler Türkiye 2004 yılında aday ülke statüsünü kazandığı için, AB tarafından sadece 2000–2006 yılları için hazırlanan ve aday ülkelerin yararlandığı Tarım ve Kırsal Kalkınma Özel Katılım Programı (SAPARD) fonlarından yararlanamamıĢtır. Bunun yerine, 2007–2013 dönemi için Türkiye, Hırvatistan ve beĢ Balkan ülkesi için yeni bir üyelik öncesi araç olarak Katılım Öncesi Aracı (IPA,Instrument for PreAccesison) uygulanmaktadır. IPA beĢ bileĢenden oluĢmaktadır. Bunlar; - GeçiĢ Yardımları ve Kurumsal ÇalıĢmalar -Bölgesel ve Sınırlar Ötesi ĠĢbirliği - Bölgesel Kalkınma - Ġnsan Kaynakları - Kırsal Kalkınma (IPARD - Katılım Öncesi Kırsal Kalkınma Yardım Aracı).69 Türkiye‟de son 20 yıl boyunca tarım baĢlıca istihdam alanı ve GSYH‟ye katkısı büyük bir sektör olma özelliğini korumuĢtur. Türkiye, doğal ve beĢeri kaynakları zengin bir ülkedir. Ancak, kırsal büyüme açısından ülkenin sahip olduğu potansiyel 1980‟den 2009‟a uzanan dönemde büyük ölçüde kullanılamamıĢtır.70 Bunun baĢlıca nedeni, birtakım ürünlerde kendi kendine yeterliliğe aĢırı odaklanan ve giderek verimsizleĢen kırsal kalkınma politikalarıdır. Bu politikalarda, tarımsal girdilerin ve kredilerin sübvansiyonu, ekilen arazilerin geniĢlemesi ve sulama alanındaki yoğun 68 DPT, Dokuzuncu Kalkınma Planı (2007-2013) Hayvancılık ÖĠK Raporu, s.27 Metin Can, Avrupa Biriği Kırsal Kalkınma Programlarının Türkiyenin Kırsal Kalkınması Açısından Ġncelenmesi Sapard ve Ġpard Örneği, Tarımsal Ekonomi AraĢtırma Enstitüsü Yayını, Ankara, Aralık 2007, s.1 70 DPT, Dokuzuncu Kalkınma Planı, Bitkisel Üretim Özel Ġhtisas Komisyonu Raporu,ISBN 978975-19-4036-0(basılı nüsha) Ankara,2007 s.1 Çevrimci: http://ekutup.dpt.gov.tr/bitkiure/oik666.pdf 69 245 kamu yatırımlarıyla verimin ve üretimin artacağı öngörülmüĢtür. Ayrıca, fiyat desteği politikalarıyla tarımsal gelirleri arttırma yoluna gidilmiĢtir. Tarımdaki yeni teknolojilerin kabul edilerek içselleĢtirilmesinin ihtiyaç duyduğu gecikme(lag) dikkate alınmamıĢtır. Devletin ve bürokrasinin alıĢkanlığı olan kanun ve yönetmeliklerin çıkarılması ile her sorunun çözülebileceği varsayımından kurtulunamamıĢtır. 6.21.GATT'dan DTÖ'ye GeliĢim Süreci71 1960 - 1966 arası devam eden ve Dillon Turu olarak adlandırılan süreçte tarımın da GATT kapsamına alınması yoğun biçimde tartıĢılmıĢtır. Kennedy Turu olarak adlandırılan 1963-1967 tartıĢmalarında da, ABD tarafından önerilen, değiĢken vergilerin bir tarifeye bağlanması istekleri, AB'nin karĢı çıkması sonucu karara dönüĢememiĢ, ABD de talebinden vazgeçmiĢtir. Dört yıl süren 1973-1979 Tokyo Turunda, ABD tarımın da GATT kapsamına alınmasını önermiĢ, görüĢmeler sektörün geneli yerine ürün grupları çerçevesinde devam etmiĢ, fakat bu turdan da somut bir sonuç çıkmamıĢtır. Sürecin asıl belirleyici dönemini seksenler sonrası oluĢturmuĢtur. Bu dönemde ortaya çıkan toplumsal, ekonomik ve siyasal dinamikler, zorunlu olarak tarım konusunu da GATT'ın gündemine getirmiĢtir. Önceleri ithalatçı olan AB ülkeleri, seksenlerin baĢında kendine yeterli hale gelmeye, hatta ihracatçı olmaya baĢlamıĢtır. Çok yönlü yoğun iç destekler ve ihracat sübvansiyonu ve yüksek gümrük vergileri gibi dıĢ ticaret destekleriyle, AB artık dünya tarım ürünü pazarında etkin bir ülke grubudur.72 Önceleri ithalatçı olan AB ülkeleri, seksenlerin baĢında kendine yeterli hale gelmeye, hatta ihracatçı olmaya baĢlamıĢtır. Çok yönlü yoğun iç destekler ve ihracat sübvansiyonu ve yüksek gümrük vergileri gibi dıĢ ticaret destekleriyle, AB artık dünya tarım ürünü pazarında etkin bir ülke grubudur. Çok miktarda petro-doların dünya bankalarına yatırılması sonucu faizler ortalama enflasyonun altına düĢmeye, negatifleĢmeye baĢlamıĢtır. Dünya piyasalarında faizlerin düĢüklüğü geliĢme 71 Mahir Gürbüz, Dünya Ticaret örgütü(DTÖ) Cenevre Tarım Çerçevesine iliĢkin Tema Vakfı Değerlendirmesi(20.8.2004) 72 Ġsmail BulmuĢ, Tarımsal Fiyat oluĢumunda Devlet Müdahalesi; Kuramsal Çerçeve, Avrupa Ekonomik Topluluğu Uygulaması, Türkiye Uygulaması, Ankara Ġktisadi ve Ticari Ġlimler Akademisi Yayın No:113, Ankara, Kalite Matbaası, 1978 s.87-141 Uygulamanın tarihsel geliĢmesinin analizi için bir kaynak. 246 yolundaki ülkelerin düĢük faizle borçlanarak ithalatlarını artırmaları gibi bir sonucu da beraberinde getirmiĢtir. Enflasyonun ortalama %12'ler düzeyinde seyrettiği, kredi faizlerinin yaklaĢık %3'lerde dolaĢtığı finans piyasası, üçüncü grup ülkelerin borçlanmasıyla ucuz ithalatlarını hızlandırmıĢtır. 1970'de toplam 50 milyar dolar olan dünya tarım ürünleri dıĢ ticaret hacmi, 1980'de 230 milyar dolara çıkmıĢtır. Seksenlerin baĢında, önce de belirtildiği gibi, AB artık ithalatçı değildir, ihracatçıdır ve rakip pazarlara girmeye baĢlamıĢtır. Pazara egemen ABD bundan rahatsızdır. Ġhtiyacı yıllık 120-130 milyon ton olan AB yılda 170 milyon ton hububat üretmektedir. AB ve yeĢil devrim ülkelerinin dünya tarım ürünü piyasasındaki rollerinin artması nedenleriyle, 1980'de 48 milyar dolar olan ABD tarım ürünü ihracatı, 1985'de 27 milyar dolara kadar düĢüyor. ĠĢte bu süreç ABD'yi telaĢlandırıyor ve ABD 1982 Kasımı‟nda GATT‟ı olağanüstü toplantıya çağırmıtır. Toplantıda AB' yi haksız rekabet yapmakla suçlamıĢtır. UR Sonu DTÖ Tarım Kuralları ve Taahhütler DTÖ' nün kurulmasıyla sonuçlanan anlaĢma gereği, tarım dıĢ ticaretinde yeni kurallara geçiliyor. Artık ülkeler tarım ürünü dıĢ ticaretinde, piyasa fiyat yapısını bozan, ticaret saptırıcı uygulamaların azaltılması için taahhütlerde bulunmuĢlardır. Bu taahhütler ilkece dört ana eksende ortaya çıkıyor.73 a)Pazara giriĢ kuralları gereği, daha önce tarifelendirme ile dönüĢtürülmüĢ olanlar da dahil, gümrük vergileri aĢamalı olarak ve belirli oranlarda indirilecektir. Yeni tarifeler konmayacaktır. Tarife dıĢı engellere (sağlık, kalite vs) konu olan ürünlerde, yurt içi tüketim baz alınarak ithalat yapılacaktır. GeliĢmekte olan ülkeler, geliĢmiĢlerin üçte ikisi oranında ve daha uzun dönemde indirim yapacaktır. b) Tarım ürünü ihracat sübvansiyonları 1986-1990 dönemi verileri baz alınarak, geliĢmiĢlerde altı yılda %36, geliĢmekte olanlara on yılda %24 oranında azaltılacaktır. Yeni sübvansiyon oluĢturulmayacaktır74. Mahir Gürbüz, Dünya Ticaret örgütü(DTÖ) Cenevre Tarım Çerçevesine iliĢkin Tema Vakfı Değerlendirmesi(20.8.2004), s.6 Çevrimci:01 Temmuz 2009 http://www.tema.org.tr/Sayfalar/CevreKutuphanesi/Pdf/Tarim/DTORapor.pdf 74 Dilek Ülgüray, ‟‟Türkiye‟de Tarım Politikaları Kapsamında Hayvancılık‟‟ Editörler: Sibel Tan,Yakup Erdal Ertürk,Türkiye I. Besi ve Süt Hayvancılığı Sempozyumu Bildirileri.2-3 Aralık 1999-Menemen-Ġzmir,Yayın No:46,ISBN 975-407-062-8, Ankara,Temmuz 2000 (84-94) (Çevrimiçi): http://www.aeri.org.tr/PDF/46-SPTRHayvancilik.pdf 22.09.2009 73 247 c) Yurtiçi desteklerin ölçümü için OECD ölçütleri yerine, AB' nin geliĢtirdiği Toplu Destek Ölçütü (TDÖ) uygulanacaktır. Ġç destekler yöntemlerine göre üç kategoride değerlendirilmektedir. Piyasa ürün fiyatını bozduğu ileri sürülen destekleme alım fiyatı (taban fiyatı) devletin destekleme kurumlarıyla gerçekleĢtirdiği ürün alımları, prim destekleri, tarımsal kredi sübvansiyonları ve tüm girdi destekleri KIRMIZI KUTU olarak adlandırılmaktadır. Kırmızı kutu yaklaĢımı, bu desteklerde taviz olmayacağı ve radikal davranılacağı anlamına gelmektedir. Üretim ve verimle ilgili olmayan destekler için yapılan MAVĠ KUTU tanımı kapsamına, bizim açımızdan fındık ve tütünde uygulanan alan sınırlaması ile çaydaki budama tazminatları girmektedir. Bu destek kalemlerinin maliyeti çok düĢük olduğundan, mavi kutu kapsamındaki desteklerin üretim değerinin %5'ine indirilmesi, fazla sorun olmayabilir. Tarımsal üretim ve ticareti üzerinde doğrudan etkisi bulunmayan ve YEġĠL KUTU olarak tanımlanan, doğrudan ödeme, gıda güvenliği, kırsal kalkınma, alt yapı yatırımı ve genel hizmetler gibi desteklerde herhangi bir kısıt getirilmediğinden, bu anlamda uygulanan DGD için bir sorun görülmemektedir.75 Uygulanmakta olan destek yöntemleri ve ölçek büyüklüklerine göre yapılan bu değerlendirmeyi, "Türkiye için sorun yok" yolunda anlamak son derece yanlıĢtır. Çünkü zaten DGD uygulaması sonrası, birkaç üründeki prim ve hayvancılıkla ilgili küçük çaplı destek dıĢında Türkiye'de destek kalmamıĢtır. d)Sağlık ve bitki sağlığı kuralları ile ilgili olarak, bütün ülkeler bilimsel ölçütlere ve uluslararası standartlara uyacak, saydamlık geçerli olacaktır. Uygulama 1995'den baĢlayarak on yılda yapılacaktır. 1999 Seattle‟de geliĢmekte olan ve yoksul ülke grupları yoğun tepkilerini eyleme dönüĢtürmüĢ ve yeni bir karar alınmasını önlemiĢlerdir. 2002'de Cancın da geliĢme yolundaki ülkeler Hindistan ve Brezilya' nın öncülüğünde seslerini gürleĢirmiĢler76 ve her ülkenin bir oy kullandığı ortamda "Biz de varız" demiĢlerdir. Buna rağmen süreç 2004 Cenevre‟ye ulaĢmıĢtır. Bununla birlikte 2005 Hong Kong ortamında da 75 a. g. e. , s.7 T.C DıĢiĢleri Bakanlığı, Resmi Ġnternet Sitesi, Çevrimci: 28 Ağustos 2009 http://www.mfa.gov.tr/dunya-ticaret-orgutu-__dto_.tr.mfa 76 248 geliĢmiĢlerle geliĢmekte olan ve yoksullararası mücadelenin devam edeceği anlaĢılmaktadır.77 GeliĢmiĢ ülkeler, bir ölçüde geleneksel destek yöntemlerini terk etmiĢ gibi görünseler de, piyasa fiyat yapısını bozmayan, ama sonuçta tarıma çok önemli kaynak aktarımını sağlayan yeni destek yöntemlerini uygulamaya koymuĢlardır. Hem tarımlarını desteklemekte, hem destekle üstün verim ve üretim sağlamakta, hem de güçleri nedeniyle dünya pazarına egemen oldukları için, ürünlerini pazarlamaktadırlar. Onlar ölçüsünde destek kaynağına sahip olmayan, onların verimliliğinin gerisinde kalan ve daha yüksek maliyetle üretim yapan geliĢme yolundaki ve yoksul ülkelerin, Ģansları da ayakta durma olanakları da son derece zordur. Bu ülkeler, bir ölçüde geleneksel destek yöntemlerini terk etmiĢ gibi görünseler de, piyasa fiyat yapısını bozmayan, ama sonuçta tarıma çok önemli kaynak aktarımını sağlayan yeni destek yöntemlerini uygulamaya koymuĢlardır.78 Hem tarımlarını desteklemekte, hem destekle üstün verim ve üretim sağlamakta, hem de güçleri nedeniyle dünya pazarına egemen oldukları için, ürünlerini pazarlamaktadırlar. ABD DTÖ'ne rağmen, 1999'da 46,7 milyar dolar tarım desteği kullanmıĢtır. Bunun %40'ı Pazar fiyat desteği, %8'i üretime dayalı ödeme (DGD) %12'si girdi üretimine bağlı ödeme ve %20'si geçiĢe dayalı doğrudan ödemedir. ABD'de bu yılda tarımda bulunan kiĢi baĢına yılda 7000 dolar destek verilmektedir. 6.22.AB Öncesi Mali Yardım Düzenlemeleri; IPA, IPARD, SAPARD Tarım Strateji Belgesi, 30.11.2004 tarih ve 2004/92 sayılı Yüksek Planlama Kurulu Kararı ile yürürlüğe girmiĢ olup; söz konusu belge 2006–2010 yılları arasında tarım sektörünün kalkınma, hedef ve stratejilerinin geliĢtirilmesini ve politikalarının oluĢturulmasını sağlamaktadır. Strateji hazırlanırken AB Ortak Tarım ve Balıkçılık Politikalarına Uyum ve Dünya Ticaret Örgütü Tarım AnlaĢması esas alınmıĢ, piyasa koĢullarında tarımsal üretime yönelik olarak piyasa mekanizmalarını bozmayacak destekleme araçlarının uygulanması, tarım ve kırsal kalkınmada bütüncül yaklaĢım, katılımcılık ve kaynakların etkin kullanımı ilkeleri benimsenmiĢtir. Bu çerçevede, Mahir Gürbüz, Dünya Ticaret örgütü(DTÖ) Cenevre Tarım Çerçevesine iliĢkin Tema Vakfı Değerlendirmesi(20.8.2004) 78 DPT, Dokuzuncu Kalkınma Planı, Bitkisel Üretim Özel Ġhtisas Komisyonu Raporu, s.28 77 249 stratejinin temel amacı ekonomik, sosyal, çevresel ve uluslararası geliĢmeler boyutunu bütün olarak ele alan örgütlü, rekabet gücü yüksek, sürdürülebilir bir tarım sektörünün oluĢturulmasıdır. Temel amaç doğrultusunda stratejik amaçlar aĢağıda belirtildiği üzere beĢ maddede toplanmıĢtır; - Sürdürülebilirlik ilkesi çerçevesinde kaliteye dayalı üretim artıĢı ile gıda güvenliği ve gıda güvencesinin sağlanması, - Tarımsal iĢletmelerin rekabet düzeylerinin yükseltilmesi, - Tarımsal pazarlama altyapısının güçlendirilmesi tarım-sanayi entegrasyonunun sağlanması - Kırsal gelirlerin artırılması ve kırsal toplumun yaĢam Ģartlarının iyileĢtirilmesi - Üretici örgütlenmesinin geliĢtirilmesi79 Stratejik amaçlara ulaĢılması yönünde belirlenen destekleme araçları ise; Doğrudan Gelir Desteği, Fark Ödeme Uygulaması: Hayvancılık Destekleri, Kırsal Kalkınma Destekleri, Telafi Edici Ödemeler (Alternatif Ürün Programı), Ürün Sigortası Ödemeleri; Çevre Amaçlı Tarımsal Alanların Korunması (ÇATAK) Program Desteği80 ve Rekabete dayalı araĢtırma hibeleri dahil AR-GE Hizmetleri, ihracat teĢvikleri, gerektiğinde bazı girdi destekleri, kredi destekleri ve benzer destekleme araçları kullanılacaktır. Tarımsal destekleme bütçesindeki oranı %5 seviyesinde olacaktır.81 AB, bölge ülkeleri ile iliĢkilerin geliĢmesi ve iĢbirliğinin artırılması amacıyla genel bütçesinden bölgesel fonlar tahsis etmektedir. Özellikle, planlı ekonomiden serbest piyasa ekonomisine geçen ülkelerin Batı Avrupa ve dünya ekonomisi ile birleĢmesini amaçlayan bu fonların önde geleni PHARE‟dir. 18 Aralık 1989 itibarıyla AB Konseyi kararı (EEC–3906/89) ile yürürlüğe giren fon Polonya ve Macaristan ekonomisindeki kurumsal değiĢime yardımcı olması amacıyla kurulmuĢtur. PHARE programı 1990–1996 yılları arasında diğer bölge ülkelerini de kapsayacak Ģekilde geniĢletilmiĢtir. 79 DPT, Dokuzuncu Kalkınma Planı, Bitkisel Üretim Özel Ġhtisas Komisyonu Raporu ,s.58 Hasan Akça, Murat Sayılı,‟‟Türkiye‟de Yem Bitkileri Üretimi,Uygulanan Politikalar, AB Hibe Destekli Projeler ve SWOT Analizi‟‟(51-64) s.57 81 Metin Can, Avrupa Birliği Kırsal Kalkınma programlarının Türkiye‟nin kırsal kalkınması açısından Ġncelenmesi Sapard ve Ġpard Örneği, s.13 80 250 AB, katılım öncesi stratejisi uyarınca, Orta ve Doğu Avrupa ülkelerinin çevre ve ulaĢım altyapısını geliĢtirmeye yönelik projeleri desteklemek amacıyla ISPA programını oluĢturmuĢtur.82 AB Konseyi'nin 1267/99 no'lu tüzüğü çerçevesinde kurulan ISPA programı için 2000–2006 yılları arasında her yıl bir milyar Euro bütçe tahsis edilmiĢtir. ISPA programından yararlanan 10 aday ülke: Bulgaristan, Çek Cumhuriyeti, Estonya, Macaristan, Letonya, Litvanya, Polonya, Romanya, Slovakya ve Slovenya‟dır. ISPA programı adı geçen ülkelerdeki çevre ve ulaĢtırma altyapısının AB standartlarına getirilmesini amaçlayan ve maliyeti beĢ milyon Euro'nun üzerindeki projelere verilmektedir. PHARE, ISPA ve SAPARD programlarının katılım öncesi mali yardım aracı olması sebebiyle, 1 Mayıs 2004 tarihinde AB'ne üye olan; Çek Cumhuriyeti, Estonya, Letonya, Litvanya, Macaristan, Slovenya, Slovakya, Polonya üyelik tarihi itibariyle bu fonlardan faydalanamamıĢlardır.83 Kırsal kalkınma kavramının yaygınlaĢması ve AB tarımsal destekleri içinde yer almaya baĢlamasıyla birlikte AB Ortak Tarım Politikası zaman içerisinde değiĢmekte ve AB bütçesi içerisindeki yeri de farklılaĢmaktadır. Bu bağlamda, FEOGA Garanti Bölümü içerisindeki tarımsal desteklerin yıllara göre dağılımında da önemli değiĢimler yaĢanmıĢtır. Buna göre, 1988 yılında FEOGA Garanti Bölümü desteklerinin yaklaĢık %35‟i yeniden yapılanmaya ayrılırken, %20‟si doğrudan destekler ile üretim kaynakları desteklerine ve geri kalan %45‟lik kısım da piyasa düzenlemeleri ve diğer müdahale desteklerine ayrılmıĢtır. Ancak zaman içerisinde yeniden yapılanma destekleri azalmıĢ ve nihayetinde 2002 yılında %10‟a kadar gerilemiĢtir. Bu durum DTÖ‟nün getirdiği bir zorunluluktur. Benzer bir Ģekilde aynı sürede piyasa destekleri ile müdahaleler de %4‟lere kadar düĢmüĢtür. Öte yandan doğrudan destekler artan bir eğilim göstermiĢ ve 2002‟de %70‟lerin üstünde bir paya sahip olmuĢtur. YeĢil kutu uygulamasının engel yaratmamasının doğal sonucudur. Yapılan yardım tarımsal nüfus ve iĢletme sayısı dikkate alındığında miktarların büyüklüğü rahatça görülebilir. 82 AyĢenur Onur,‟‟IPA ve Yapısal Fonlar‟‟, Bütçe Dünyası Dergisi,Cilt: III, Sayı:31, KıĢ 2009 (4559) 83 Metin Can, Avrupa Birliği Kırsal Kalkınma programlarının Türkiye‟nin kırsal kalkınması açısından Ġncelenmesi Sapard ve Ġpard Örneği, . ,s.26 251 PHARE, ISPA ve SAPARD programlarını kuran tüzüklerde, hangi aday ülkeye ne miktarda yardım yapılacağı belirtilmemiĢtir. Yardım alan her aday ülke “eĢit muamele ilkesi”ne göre yardım almaktadır. Kriter olarak; baĢta en fazla ihtiyaç gösterme olmak üzere, nüfus, yüzölçümü, tarımsal alan büyüklükleri gibi faktörler belirleyici olmaktadır. PHARE programında alan itibariyle büyük ve fakir ülkeler yardımlardan daha fazla yararlanırken, ISPA‟da çevre ve ulaĢım kapsamında ülke büyüklüğü ve nüfus ön plana çıkmakta, SAPARD‟da ise ISPA‟ya paralel büyük tarım alan ve düĢük kiĢi baĢına geliri olan ülkeler bu imkanlardan daha fazla yararlanmaktadır.84 Haziran 1999'da 1268/99 sayılı tüzükle uygulamaya konan SAPARD Programı, aday ülkelerin kırsal alanlarında yaĢanan problemler ve AB ile aday ülkelerin tarımsal yapılarındaki farklılıklar SAPARD'ın uygulanmasının nedenleri olarak sayılabilir. Örneğin 1999 yılı itibariyle tarımda istihdam edilen nüfus oranı AB‟nde %4,5 iken, aday ülkelerde %22, tarımın Gayri SafıMilli Hasıla içindeki payı%1,8 iken, bu oran aday ülkelerde %5,1 seviyesindedir. 2000 yılı itibariyle ortalama iĢletme geniĢlikleri itibariyle durum incelendiğinde ise, AB‟nde ortalama iĢletme geniĢliği 18,7 hektar iken, bu rakam aday ülkelerde yedi hektardır. Bu farklılıkların giderilmesi içinde AB SAPARD‟ı uygun bir araç olarak düĢünmüĢtür.85 Türkiye, 2007 yılı sonu itibariyle Tarım ve KöyiĢleri Bakanlığı Çifti Kayıt Sistemine kayıtlı 2 760 000 tarım iĢletmesi olduğu dikkate alınacak olursa; Türkiye‟de, kurulması planlanan Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu‟nun çok güçlü bir bilgisayar veri ağına ve geliĢmiĢ bir teknik alt yapıya sahip olması gerekmektedir. Türkiye‟deki çok çeĢitli ürün deseni, parçalanmıĢ tarım arazileri ve büyük çiftçi nüfusu hesaba katılırsa, Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu‟ndaki ilgili birimlerde, kullanıcıların ve ürünlerin destek/girdi ve ödeme kayıtlarının tutulması esnasında yaĢanabilecek olası sıkıntılar düĢündürücü boyutlara ulaĢacaktır. Bunları gidermek için iyi eğitilmiĢ ve düzenli çalıĢan bir personel yapısının yanı sıra teknik 84 Metin Can, Avrupa Birliği Kırsal Kalkınma programlarının Türkiye‟nin kırsal kalkınması açısından Ġncelenmesi Sapard ve Ġpard Örneği,s.28 85 Metin Can, Avrupa Birliği Kırsal Kalkınma programlarının Türkiye‟nin kırsal kalkınması açısından Ġncelenmesi Sapard ve Ġpard Örneği,s.29 252 anlamda yeterli bir bilgisayar veri ağı ve güçlü bir veri tabanı programı gerekmektedir.86 Türk tarımının; tarım iĢletmelerinin; parçalı ve küçük arazi varlığı, geçimlik iĢletme yapısının ön planda olmasından kaynaklanan bozukluklar, teknoloji kullanımındaki yetersizlik, düĢük verimlilik gibi sorunlar nedeniyle çoğu tarım ürününde, özellikle hayvancılıkta dünya piyasalarıyla rekabet gücü düĢüktür87. Önümüzdeki zorlu dönemde, etkin politikalar hayata geçirilmede geç kalınırsa, tarımsal üretimde ve üretici gelirlerinde beklenen artıĢ sağlanamayacak, hatta azalmalar ortaya çıkabilecek, daha da ötesi AB‟ne üye son 10 ülkenin yaĢadığı gibi küçük tarım iĢletmelerinin rekabet edememesinden dolayı kapanmasına sebep olacaktır. Böyle olası bir durumda da Türkiye, çoğu stratejik tarım ürününde dıĢa bağımlı hale gelebilecektir. Bu nedenle Türkiye, özellikle verimlilik ve rekabet gücünün artmasını sağlayacak etkin teknoloji kullanımı, kırsal ve tarımsal alt yapının ve tarım iĢletmelerinin yapısının iyileĢtirilmesine yönelik AB kaynaklarını en etkin Ģekilde kullanacak kurumsal yapılanmayı ve programlamayı gerçekleĢtirmek zorundadır88. Aksi takdirde, Türk tarımı, gerek AB, gerek dünya pazarları karĢısında ciddi bir rekabet sorunu yaĢayacaktır. IPARD programının Türkiye tarım sektörünün ve kırsal yaĢam alanlarının bütün sorunlarına çözüm olacağı yanlıĢ bir yargıdır. Ancak Türkiye tarımı ve kırsal alanları için önemli miktarlarda sayılabilecek bu mali desteğin yerinde ve etkin Ģekilde kullanılması; ihtiyaç analizlerinin doğru ve gerçekçi yapılmasına, uygulama mekanizmasını iĢletecek kurumsal yapının dikkatli ve uygun temellerde oluĢturulmasına ve planlamanın geniĢ katılımlarla ihtiyaca uygun hazırlanmasına bağlıdır.89 SAPARD Programının yerini alacak olan IPARD Programınıda kapsayan ve yeni uygulama ajanslarının yer alacağı Katılım Öncesi Aracı (IPA) Programı, 2007–2013 yılları arasındaki AB Mali Yardımlarının ve Katılım Öncesi Yardım Mekanizmasının 86 Metin Can, Avrupa Birliği Kırsal Kalkınma programlarının Türkiye‟nin kırsal kalkınması açısından Ġncelenmesi Sapard ve Ġpard Örneği, s.84 87 DPT, Dokuzuncu Kalkınma Planı (2007-2013) Hayvancılık ÖĠK Raporu, s.35 88 T.C BaĢbakanlık Avrupa Birliği Genel Sekreterliği,Tarım ve Balıkçılık Dairesi BaĢkanlığı, Katılım Öncesi Araç-Kırsal Kalkınma BileĢeni (Instrument for Pre- Accession- Rural Development (IPARD)), Çevrimci: 25 Kasım 2009, http://min.avrupa.info.tr/QA/docs/IPARD2.pdf 89 Metin Can, Avrupa Birliği Kırsal Kalkınma programlarının Türkiye‟nin kırsal kalkınması açısından Ġncelenmesi Sapard ve Ġpard Örneği. ,s.85 253 niteliklerini belirlemektedir. IPA Programı, daha önceki ISPA, SAPARD, PHARE ve Yeniden Yapılanma, Kalkınma ve Ġstikrar Ġçin Birlik Yardımı (CARDS) programlarının birleĢmesinden oluĢmaktadır. IPA = SAPARD + PHARE + ISPA + CARDS Bu bağlamda, bu farklı dört program ile AB – Türkiye Mali ĠĢbirliği Programının içeriklerinin2007‟den itibaren IPA adı altında yürütüleceği söylenebilir. AB Komisyonu ile Üye Ülkeler arasında IPA üzerindeki yetki paylaĢımının belli olmadığı, bu yeni sistemin yaklaĢık 15 milyar Euro civarında bir bütçeye sahip olacağı tahmin edilmektedir. Çok yıllık programlamaya tabi olacak olan IPA‟nın “n+2+1” (fonların kullanılması esnasında gerektiğinde, programlanan yıla (n) ek olarak iki yıl artı bir yıl daha eklenmesi) modelini benimsemesi planlanmaktadır. Ġlgili AB tüzüklerine iliĢkin çalıĢmalar devam etmektedir. Belli olan, IPA Programının beĢ ayrı bileĢenine sahip olmasıdır. Bunlar; - Kurumsal kapasite geliĢtirme, - Bölgesel ve sınır ötesi iĢbirliği, - Bölgesel kalkınma - Ġnsan kaynaklarını geliĢtirme ve - Kırsal kalkınmadır.90 IPA‟nın Bölgesel ve Sınır Ötesi ĠĢbirliği bileĢeni kapsamında, sınır ötesi iĢbirliği ile uluslar üstü ve bölgeler arası iĢbirliği gibi konular bulunmaktadır91. 6.23.Kırsal Kalkınma Planında yer alacak tedbirler ve desteklenebilecek türdeki faaliyetlerin seçilmesi Örnek olay92 …Ġlgili AB mevzuatı ve içerdiği koĢullar: Hayvansal kökenli gıdaların insan sağlığı için yarattığı riskin ortadan kaldırılması çok önemlidir. AB‟de üretilen sütlerin belirli sağlık koĢullarında olması zorunludur. 92/46/EC sayılı Konsey Direktifinde bu konuda kapsamlı düzenlemeler yapılmıĢtır. Buna göre sütün kalitesindeki olumsuz etkileri önlemek açısından, süt sağıldıktan hemen sonra temiz bir yere konulmalı, eğer 2 saat içinde toplanmıyorsa, 90 Metin Can, Avrupa Birliği Kırsal Kalkınma programlarının Türkiye‟nin kırsal kalkınması açısından Ġncelenmesi Sapard ve Ġpard Örneği s.62 91 AyĢenur Onur,‟‟IPA ve Yapısal Fonlar‟‟, (45-59), Bütçe Dünyası Dergisi, Cilt:3, Sayı:31, KıĢ 2009 92 T.C BaĢbakanlık Avrupa Birliği Genel Sekreterliği, Tarım ve Balıkçılık Dairesi BaĢkanlığı,‟‟ Katılım Öncesi Araç-Kırsal Kalkınma BileĢeni (Instrument for Pre- Accession- Rural Development (IPARD))‟‟, s.8 Ek 254 günlük süt toplamanın olduğu yerlerde 8 Cº lik veya daha düĢük sıcaklığa kadar soğutulmalıdır. Eğer süt günlük olarak toplanmıyorsa, süt 6 Cº‟ye kadar soğutulmalıdır. Süt sağıldıktan sonraki iki saatlik süre dıĢında muamele veya iĢleme tesisine naklediliyorsa, nakliye sırasında soğutulmuĢ sütün sıcaklığı 10 Cº‟yi aĢmamalıdır. Yine aynı direktifte, sütün sağılması, toplanması veya taĢınması sırasında kullanılan kap, kacak, tank vb. malzemenin temizlenmesi ve dezenfeksiyonu kolaylaĢtıracak biçimde yüzeyi pürüzsüz, paslanmaya dayanıklı ve insan sağlığını olumsuz yönde etkileyecek maddelerin süte geçmesini engelleyecek malzemeden yapılması gerekmektedir. Sorunun tanımı ve mevcut durum: Türkiye AB‟ye üye olduğu günden itibaren sütün sağıldığı çiftliklerde belirtilen malzemelerin kullanılması gerekmektedir. Aksi takdirde sütün üretimde kullanılması mümkün olamayacaktır. Bu durumda, hem çiftçiler ürünlerini satamadıkları için önemli gelir kayıplarına uğrayacaklar hem sektörde yer alan süt ürünleri üreticisi firmalar hammadde bulamama sıkıntısıyla karĢılaĢacaklar hem de tüketiciler istenen miktarda süt bulamama riski ile karĢı karĢıya kalabilecektir. Bunu önlemek için çiftçilerin uygun malzemeden yapılmıĢ süt sağım makinası ve süt bekletme kabını temin etmesi gerekmektedir. Ayrıca XXX firmasının süt toplama kamyonları, belirli köylerde üreticilerin sağdığı sütü, süt sağıldıktan 5 saat sonra toplamaya geliyorsa, kamyon gelinceye kadar sütün belirli bir sıcaklıkta muhafaza edilmesi gereklidir. Ayrıca yine bu kamyonlarda sütün belirli sıcaklıkta taĢınması gerekmektedir. Diğer taraftan çiğ sütü alarak iĢleyen ve mandıra ürünü haline getiren firmaların üretim tesislerinin AB‟de özellikle 2006 yılında devreye giren çok kapsamlı hijyen kurallarına uygun olması gerekmektedir. Müzakereler sırasında geçiĢ süreci istenmediği takdirde bazı tesislerin AB üyeliği sonrasında kapatılması gerekecektir. IPARD Tedbirlerinin (desteklenecek faaliyetlerin) seçilmesi: AB kurallarına uygun üretim yapılabilmesi için gerekli olan kurallardan, sadece yukarıdakilerin karĢılanabilmesi için en azından aĢağıdakilerin yapılması gerekmektedir: (a) çiğ süt elde edilen çiftliklerde öngörülen standarttaki malzemelerin kullanılması, (b) sütün sağılması ile toplanması arasında geçen süre 2 saatten fazla ise, sütün belirli yerlerde belirli sıcaklıklarda muhafaza edilmesi (c) Sütün süt kamyonlarında nakliyesi sırasında belirli bir sıcaklıkta muhafaza edilmesi, (d) Çiğ sütü alarak, iĢleyen tesislerin belirlenen hijyen kurallarına uygun biçimde modernizasyonu Yatırım anlamına gelen bu 4 faaliyet arasında seçim yapmak ve AB fonlarından hangilerinin destekleneceğine karar vermek Hükümetin kararıdır. ġu an AB‟ye üye olmuĢ olan ülkelerdeki tecrübeler dikkate alınarak seçim Ģu Ģekilde olabilir: (d)‟deki yatırımların maliyeti çok yüksek olabilir ve yıllık olarak bu konuya ayrılacak meblağla çok sınırlı sayıdaki tesise yatırım yapılabilir. Bu yatırım, tesise gelen çiğ sütün kalitesinde belirli bir iyileĢme olmadığı sürece çok rasyonel olmayacaktır. Bu bağlamda, çiğ süt alıp iĢleyen, pastörüze süt, peynir vb. süt ürünlerini üreten tesislerin büyüklüğü göz önüne alınarak, bu yatırımların özel sektörün kendisi tarafından yapılmasına karar verilebilir. Genel süt toplama kamyon/kamyonetleri özel sektörün malı olduğundan, (c )‟de belirtilen yatırımlar da aynı Ģekilde değerlendirilebilir. Maliyet-etkinliğin temini açısından IPARD kapsamında (a) ve (b)‟deki yatırımların desteklenmesine karar verilebilir. Böyle bir durumda: Çiftlik yatırımları baĢlıklı tedbir seçilerek, çiftçilerin süt soğutma tankları ve/veya sağım makinaları alınması veya yüksek süt verimi olan hayvanların alınmasını içeren projeler desteklenebilir…93 93 T.C BaĢbakanlık Avrupa Birliği Genel Sekreterliği, Tarım ve Balıkçılık Dairesi BaĢkanlığı,‟‟ Katılım Öncesi Araç-Kırsal Kalkınma BileĢeni (Instrument for Pre- Accession- Rural Development (IPARD))‟‟, s.9 255 7.BÖLÜM 7.1.Biyogaz Üretim Sistemleri 7.1.1.Tarihsel Süreç Biyogazın, M.Ö. 10. yüzyılda Asurlular, M.S. 16. yüzyılda ise Ġranlılar tarafından banyo amaçlı sıcak su hazırlamada kullanıldığı belirtilmektedir. Özellikle gazlarla ilgili çalıĢmalarıyla tanınan Jan Baptita Van Helmont, 17. yüzyılda, organik maddelerin bozunumuyla yanıcı gazların elde edilebildiğini belirtmiĢtir.1 1776 yılında Kont Alessandro Volta, organik maddelerin bozunma miktarıyla elde edilen yanıcı gaz arasında pozitif bir korelasyon olduğunu tespit etmiĢtir. Sir Humphry Davy, 1808 yılında, sığır gübresinin anaerobik fermentasyonu sonucu oluĢan gazların içerisinde metan gazını belirlemiĢtir. Ġlk biyogaz tesisi, Hindistan‟ın Bombay kentinde 1859 yılında kurulmuĢtur. Biyogazın sokak lambalarında kullanımı 1895 yılında Exeter/Ġngiltere‟de gerçekleĢtirilmiĢtir2. 1911‟de yine Ġngiltere‟de Birmingham Ģehrinde, biyogaz elektrik ve ısı elde edilmesi amacıyla kullanılmıĢtır. Hindistan‟da ilk deneysel tesis 1946‟da kurulmuĢtur. Fakat Hindistan‟da bu çalıĢmaların baĢlangıcı 1939‟a uzanmaktadır. 3 Biyogaz üretiminde Çin‟de domuz atıkları önemli rol oynarken, kırsal kesim ailelerinin % 59-80‟inin kendi sığırlarına sahip olduğu Hindistan‟da, sığır atıkları ön planda tutulmuĢtur. Hindistan‟da çiftlik tipi tesislerin kurulumu 1974 yılında baĢlatılmıĢtır. 1981 yılında baĢlatılan Ulusal Biyogaz Kalkınma Programına kadar yaklaĢık 80 bin biyogaz tesisi varken, 10 yıl içinde 1,67 milyon rakamına ulaĢılmıĢtır4. 1 Filiz Karaosmanoğlu, Biyogaz ve Türkiye, web sitesi, Çevrimci: http://www.biyogaz.com 19 Temmuz 2009 2 Salih Sözer, Osman Yıldız,‟‟Sığır Gübresi ve Peynir Altı Suyu KarıĢımlarından Biyogaz Üretimi Üzerine Bir AraĢtırma‟‟,Akdeniz Üniversitesi Ziraat Fakültesi Dergisi, Cilt: XIX, Sayı:2, s.(179183) 3 Günnur Koçar, Kırsal Kesim Biyogaz Teknolojilerinin GeliĢtirilmesi ve YaygınlaĢtırılması; Güdümlü Teknoloji GeliĢtirme Projesi Proje No:07/DTP/003, Ege Üniversitesi GüneĢ Enerjisi Enstitüsü, Ġzmir, 2009 Çevrimci: 28 Kasım 2009 http://egeweb.ege.edu.tr/eusolar/files/biyogaz%20dpt%20projesi.pdf 4 Ahmet EryaĢar,‟‟Kırsal Kesime Yönelik Bir Biyogaz Sisteminin Tasarımı,Kurulumu,Testi, ve Performansına etki eden Paremetrelerin AraĢtırılması‟‟, Tez DanıĢmanı: Günnur Koçar, YayınlanmamıĢ Doktara Tezi, Ege Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, GüneĢ Enerjisi Ana Bilim Dalı(Bilim Dalı Kodu:625.05.04) SunuĢ Tarihi: 10.9.2007 s.9 256 Çin‟de 11–13 milyon aile tipi biyogaz tesisinden yılda yaklaĢık 3,3 giga-m3 biyogaz elde edilmektedir.5 AB ülkelerinde, Çin ve Hindistan‟ın aksine orta ve büyük ölçekli sistemler daha çok tercih edilmektedir. Özellikle Danimarka‟da merkezi büyük ölçekli biyogaz tesisleri ön plandadır. 20 adet merkezi ve 35 adet orta ve büyük ölçekli çiftlik tipi sistemlerden elde edilen enerji yıllık 2,6 PJ‟dur. Toplam hayvansal atıkların % 3‟ü değerlendirilmektedir. Bu merkezi sistemlerin 2/3‟ü termofilik, kalanı mezofilik sıcaklık bölgesinde çalıĢtırılmaktadır. Biyogazın kullanımı da geliĢmekte olan ülkelere göre farklılık göstermekte, örneğin Ġsveç‟te üretilen toplam 5 PJ enerji eĢdeğerinde biyogazın % 10‟u arıtılarak otomobil, otobüs ve kamyonlarda yakıt olarak kullanılmaktadır.6 Biyogaz üzerindeki çalıĢmaların son yıllarda artmasının iki nedeni vardır.Hayvansal atıklardan ve diğer kaynaklardan atmosfere salınan metanın CO2 ye göre en az 23 defa daha kirletici olması ve yakıldığı zaman enerji vermesinin yanında kirletici özelliği 1 kabul edilen 1 molekül CO2 salmasıdır.7 7.2.Türkiye‟de Yapılan ÇalıĢmalar Ülkemizde biyogaz çalıĢmaları 1957 yılında baĢlamıĢtır.8 O yıllarda son derece hevesli bir kadro bu iĢ için çalıĢmıĢ, daha sonra 1963-1969 arasında EskiĢehir Bölge Toprak Su AraĢtırma Enstitüsü‟nde olay ilerlemiĢtir. 1982 biyogaz için kritik bir yıl. O sırada ülkemizde ciddi bir biyogaz projesi baĢlatılmıĢ. Pilot uygulamalar gerçekleĢtirilmiĢtir. Bu sırada Türkiye‟nin biyogaz potansiyeli 2,8-3,9 milyar m3 5 Ahmet EryaĢar,‟‟Kırsal Kesime Yönelik Bir Biyogaz Sisteminin Tasarımı,Kurulumu,Testi, ve Performansına etki eden Paremetrelerin AraĢtırılması‟‟, Tez DanıĢmanı: Günnur Koçar, YayınlanmamıĢ Doktara Tezi, Ege Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, GüneĢ Enerjisi Ana Bilim Dalı(Bilim Dalı Kodu:625.05.04) SunuĢ Tarihi: 10.9.2007 s. 10 6 Günnur Koçar, Kırsal Kesim Biyogaz Teknolojilerinin GeliĢtirilmesi ve YaygınlaĢtırılması; Güdümlü Teknoloji GeliĢtirme Projesi Proje No:07/DTP/003, Ege Üniversitesi GüneĢ Enerjisi Enstitüsü, Ġzmir, 2009 Çevrimci: 28 Kasım 2009 http://egeweb.ege.edu.tr/eusolar/files/biyogaz%20dpt%20projesi.pdf 7 Bahtiyar Öztürk,Emin OkumuĢ,‟‟Biyogaz Üretimi ve Yakıt Kalitesinin Yükseltilmesi‟‟,VII Ulusal Temiz Enerji Sempozyumu UTES‟2008 17-19 Aralık 2008 Ġstanbul, Bildiriler Kitabı, (187-195) s.188 (Çevrimiçi):21.10.2009 http://www.uteg.org/makaleler/biyogaz_uretimi_yakit_kalitesinin_yukseltilmesi.pdf 8 Mustafa Öztürk,Hayvan Gübresinden Biogaz Üretimi, Çevre Orman Bakanlığı, Ankara,2005 s.4 Çevrimci: 01.07.2009 http://209.85.129.132/search?q=cache:DYJm6wHXihwJ:www.cevreorman.gov.tr/belgeler1/biogaz.do c+&cd=3&hl=tr&ct=clnk&gl=tr 257 9 olarak belirtilmiĢtir.10 Biyogaz üretimi ile ilgili araĢtırma çalıĢmaları en yoğun biçimde 1980-86 yılları arasında Merkez TOPRAKSU AraĢtırma Enstitüsünde (Köy Hizmetleri Ankara AraĢtırma Enstitüsü) yürütülmüĢ ve biyogaz üretimi ile ilgili birçok temel bulgular elde edilmiĢtir. Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü bünyesinde yürütülen çalıĢmalar uluslar arası bazı anlaĢmalarla desteklenmiĢ olmasına rağmen 1987 yılında anlaĢılamayan bir nedenle kesilmiĢtir.11 Aynı zamanda, yapılan araĢtırma, uygulama, eğitim ve yayım çalıĢmaları baĢarılı sonuçlar vermiĢ, kamuoyunun ilgisi çekilmiĢ ve önemli düzeyde bilgi birikimi sağlanmıĢtır. Söz konusu Enstitü‟de kurulan biyogaz laboratuarında yürütülen araĢtırmalar ve elde edilen sonuçlar aĢağıda özetlenmiĢtir.12 Tablo:7.1:Sığır ve Tavuk Gübrelerinin DeğiĢik Sıcaklıklarda Biyogaz Verimleri Fermantör Sıcaklığı (°C) Sığır Gübresi (l./m3) Tavuk Gübresi (l./m3) 9 101,4 253,3 18 339,7 448,0 27 509,8 1008,9 36 686,0 1266,2 Kaynak: Nesteren Bilgin, Biyogaz Nedir?, TKĠB KHGM Ankara AraĢtırma Enstitüsü, Ankara, 2003 Çevrimci: http://www.khgm.gov.tr/kutuphane/biyogaz/bigaz.htm 08.07.2009 „‟…1-“Sığır-Koyun-Tavuk Gübreleri ve Bunların KarıĢımlarından Elde Edilebilecek Biyogaz Verimleri”. AraĢtırma fermantör sıcaklığı 30 °C‟de sabit tutulan 1 m3 kapasiteli prototip biyogaz tesislerinde yürütülmüĢtür. En yüksek biyogaz verimi tavuk gübresinden elde edilmiĢtir (1215,6 l./m3). Tavuk gübresinin karıĢıma girdiği konularda biyogaz üretimi artmıĢtır. 2-“Ankara KoĢullarında 12 m3 Kapasiteli TOPRAKSU Tip A Biyogaz Tesisinde Sığır Gübresinin Biyogaz Verimi”. AraĢtırma sabit kubbeli (Çin Tipi) biyogaz tesisinde yürütülmüĢ, fermantör sıcaklığına müdahale edilmemiĢtir. Fermantör sıcaklığı 9 °C‟de biyogaz verimi 1,4 m3/gün, 20 °C‟de 5,9 m3/gün olmuĢtur. 3-“Ankara KoĢullarında 28 m3 Kapasiteli Biyogaz Tesisinin Gaz Verimi”. Bu araĢtırma, çiftlik tipi ısıtmalı ve gaz depolama tankı tesisten ayrı olan bir biyogaz tesisinde, karıĢtırma sistemlerinin karĢılaĢtırılması amacıyla yürütülmüĢtür. Tesis sıcaklığı 20°C ile 30°C arasında tutulmuĢ, mekanik karıĢtırmalı uygulamadan 9.97-25.05 m3/gün, babılgan (kabarcık tüfeği) ile karıĢtırmalı uygulamadan ise 7.64-14.56 m3/gün biyogaz elde edilmiĢtir. 4-“DeğiĢik Sıcaklıklarda Sığır ve Tavuk Gübrelerinden Elde Edilen Biyogaz Miktarları” Sığır ve tavuk gübresinden 9-18-27 ve 36°C‟de elde edilebilecek biyogaz miktarları araĢtırılmıĢ ve sonuçlar aĢağıda verilmiĢtir. 9 Ahmet EryaĢar,‟‟Kırsal Kesime Yönelik Bir Biyogaz Sisteminin Tasarımı,Kurulumu,Testi, ve Performansına etki eden Paremetrelerin AraĢtırılması‟‟, Tez DanıĢmanı: Günnur Koçar, YayınlanmamıĢ Doktara Tezi, Ege Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, GüneĢ Enerjisi Ana Bilim Dalı(Bilim Dalı Kodu:625.05.04) SunuĢ Tarihi: 10.9.2007 s. 14 10 Filiz Karaosmanoğlu, Biyogaz ve Türkiye, 11 Mustafa Öztürk,Hayvan Gübresinden Biogaz Üretimi, 12 Nesteren Bilgin, Biyogaz Nedir?, TKĠB KHGM Ankara AraĢtırma Enstitüsü, Ankara, 2003 Çevrimci: http://www.khgm.gov.tr/kutuphane/biyogaz/bigaz.htm 08.07.2009 258 5-“DeğiĢik Besleme Aralıklarında Sığır ve Tavuk Gübrelerinden Elde Edilen Biyogaz Miktarları” Fermantör sıcaklıkları 30 °C‟de sabit tutularak her gün, üç günde bir, beĢ günde bir ve yedi günde bir besleme yapılmıĢtır. Sığır gübresinden en yüksek biyogaz verimi, beĢ günde bir beslenen konudan sağlanırken (785.7l./m3) tavuk gübresinden en yüksek biyogaz verimi her gün beslenen konudan elde edilmiĢtir (1099.7 l./m3). 6-“12 m3 Kapasiteli Biyogaz Tesisinde Tavuk Gübresinin Gaz Verimi” Doğal koĢullarda yürütülen araĢtırmada fermantör sıcaklığı 5-19 °C arasında gerçekleĢmiĢtir. Tesisten 10 °C‟de 2,4 m3/gün, 15 °C‟de 4,8 m3/gün ve 19 °C‟de 6,9 m3/gün biyogaz elde edilmiĢtir. Biyogaz üretimi konusunda yine 1980-86 yılları arasındaki dönemde; TOPRAKSU Genel Müdürlüğü tarafından her il merkezinde 3 adet, bölge merkezlerinde ise 5 adet biyogaz tesisinin yapılması planlanmıĢ ve bu tesislerin çoğu iĢletmeye açılmıĢtır13…‟‟ Diğer taraftan, kendi olanakları ile biyogaz tesisi kurmak isteyen kiĢi ve kuruluĢlara kredi ve teknik yardım olanağı sağlanmıĢtır.14 Köy Hizmetleri Ankara AraĢtırma Enstitüsü tarafından 1987 yılında yapılan bir anket sonucunda yapımı gerçekleĢtirilen biyogaz tesislerinin birçoğunun aĢağıda özetlenen nedenlerden dolayı iĢletilemediği tespit edilmiĢtir. -Tesis inĢaatı konusunda yeterli eğitim sağlanamaması nedeniyle inĢaat hataları yapılmıĢtır. -Tesis sahipleri teknik bilgi yetersizliği nedeniyle tesisleri iĢletememiĢlerdir. -Tesis iĢletmecileri danıĢman bir kuruluĢ bulamamıĢlardır.15 21 Ocak 2004 tarihinde T.C. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Elektrik ĠĢleri Etüd Ġdaresi-EĠEĠ kurumunda biyogaz konusunda bir toplantı yapılmıĢtır. Bakanlığın konuya yaklaĢımı umut vericidir. Biyogaz T.C. Sanayi ve Ticaret Bakanlığı ve T.C. Tarım ve Köy ĠĢleri Bakanlığı‟nca da bilinen ve desteklenen bir yakıttır. 2002 yılı itibariyle yerel yönetimler de bu konuya ilgi duymaya baĢlamıĢtır. Türkiye‟de biyogaz tesislerinin kurulması için uluslararası firmaların ilgisi yüksektir. 2004 yılında önceliğin tavuk çiftliklerinde olmak üzere diğer büyükbaĢ ve küçükbaĢ hayvan çiftliklerinin de bu konuya önem verecekleri öngörülmektedir. 8. BeĢ Yıllık Kalkınma Planı kapsamında 2005 yılında 15 GWh fiili biyogaz üretimi öngörülmüĢtür. Bu rakam sevindirici bir rakamdır. Yapılan çeĢitli 13 Filiz Karaosmanoğlu, Biyogaz ve Türkiye, web sitesi Nesteren Bilgin, Biyogaz Nedir?, 14 Mustafa Türker,‟‟Anaerobik Biyoteknoloji ve Biyogaz Üretimi Dünya‟da ve Türkiye‟de Eğilimler‟‟ VII. Ulusal Temiz Enerji Sempozyumu UTES‟2008 17-19 Aralık 2008, ,(305-312) Çevrimci: http://www.uteg.org/makaleler/anaerobik_biyoteknoloji_biyogaz_uretimi.pdf (01.08.2009 15 Nesteren Bilgin, Biyogaz Nedir?, 259 değerlendirmelerde Türkiye biyogaz potansiyeli 2,5-4,0 Milyar m3 (YaklaĢık 25 Milyon kWh) olarak belirtilmektedir.16 ġu anda konuyla ilgili TUBĠTAK-MAM pilot tesis çalıĢmaları yürütmektedir. TUBĠTAK çalıĢma gurubunun çalıĢması kojerans çalıĢması olup elektirik ve ısı üretmeyi amaçlamaktadır.17 Yapılan ÇalıĢmada Türkiye‟nin hayvansal atık miktarı 150 Milyon ton olarak bulunmuĢtur. EPDK(Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu)‟ndan Nisan 2009 tarihi itibariyle alınmıĢ lisanslar Ģöyledir: Biyogaz Lisansı; Otoprodüktör/5 Adet,Kurulu güç:7,25 MW Üretim Lisansı/ 3Adet,Kurulu güç:9,54MW Çöp Gazı lisansı;otoprodüktör/1 Adet, Kurulu Güç: 4,02 MW ,Üretim Lisansı/5 Adet,Kurulu Güç:35,09 MW tır.Ayrıca EPDK 3,88MW kurulu kapasiteli biyogaz tesis yatırımını uygun görmüĢtür.18 7.3.Dünyadaki Uygulamalar Hayvansal atıkların depolanması sırasında ortaya çıkan ve CO2‟den 21 kez daha fazla etkili olan metan emisyonunun azaltılmasını sağlar. Ġkinci olarak, elde edilen biyogazın enerjiye çevrilmesiyle, yerine kullanıldığı fosil yakıtların neden olacağı CO2 emisyonunun düĢürülmesi söz konusudur. 1 kg Metan emisyonunun azaltılması, 25 kg karbondioksit azaltılmasıyla eĢit etkiye sahiptir. Metan sadece kızıl ötesi ıĢınımı absorblamakla kalmaz, aynı zamanda fotokimyasal reaksiyonlarla karbondioksit, ozon ve su buharı gibi sera gazlarının üretimine de neden olur. Metan moleküllerinin atmosfer içerisindeki ömrü yaklaĢık olarak 10 yıldır. Bu yüzden metan emisyonunun kontrolü kısa zamanda sonuç verebilir.19 Dünya‟da kurulu havan gübresinden biyogaz tesislerinin %80‟i Çin‟de, %10‟u Hindistan, Nepal ve Tayvan‟da ve geri kalanı diğer ülkelerde kuruludur. 16 Filiz Karaosmanoğlu, Biyogaz ve Türkiye, web sitesi DurmuĢ Kaya, v.d. ,‟‟Türkiye‟nin Hayvansal Atık Kaynaklı Biyogaz Potansiyeli ve Ekonomisi‟‟ TUBĠTAK Bildiriler Kitabı ICCI ,2009, s.(59-62) Çevrimiçi:09.09.2009 http://www.biyogaz.org.tr/dosya/biyogaz_potansiyeli.pdf 18 Filiz Karaosmanoğlu,‟‟Atık Yönetimi ve Biyoelektirik Üretimi‟‟ TMMOBKimya Mühendisleri Odası, Kimya Mühendisliği Dergisi Sayı:172,2009 s.(24-25) 19 Ahmet EryaĢar,‟‟Kırsal Kesime Yönelik Bir Biyogaz Sisteminin Tasarımı, Kurulumu,Testi, ve Performansına etki eden Paremetrelerin AraĢtırılması‟‟, YayınlanmamıĢ Doktara Tezi, s.119 17 260 BangladeĢ‟te kurulu çoğu tesislerin çalıĢmamasının sebebi, tasarım, inĢaat ve bakım problemidir. BangladeĢ‟teki farklı uygulama otoritelerinin olması bu durumu daha da olumsuz etkilemektedir. Mevcut halde idari ve teknik içyapı bu sistemin geliĢmesini engellemektedir20. Tablo:7.2: GeliĢmekte Olan Ülkelerde Biyogaz Tesisi Sayısı Ülkeler Tesis Sayısı Çin Hindistan Kore Brezilya BangladeĢ Nepal 7.000.000 2.900.000 29.000 2.300 566* 49.500 *: Yarısı ÇalıĢmıyor. Kaynak: Mustafa Öztürk, Hayvan Gübresinden Biogaz Üretimi, s.4 Tablo 2. Aynen alınmıĢtır. Küresel enerji tüketiminin en önemli aktörlerinden Çin‟de 2005 yılı itibariyle 20 milyon ev tipi biyogaz tesisi mevcuttur. Çin, bu sayıyı 2010‟da 50 milyona, 2020‟de 200 milyona çıkarmayı hedeflemekte ve biyogaz tesisi baĢına 150USD teĢvik vermektedir Avrupa Birliğinde ise geliĢmiĢ olan hayvansal atıklarından anaerobik arıtma yöntemleri ile biyogaz üretim teknikleri yerel enerji üretim kaynaklarına çok fazla katkıda bulunmakta olup tüm dünyada örnek tesisler olarak gösterilmektedir. Biyogaz üretiminin temel hammaddesi olan organik gübre ve biyogaz REACH tüzüğü uyarınca ayrıcalıklı iĢlem gören maddelerdir.Bu konuda Avrupa Komisyonunca yayınlamıĢ Annex V kılavuzuna göre de bu maddeler ayrıcalık kapsamına alınmıĢtır.Bunun doğal sonucu bu maddeler için tescil iĢlemi uygulanmaz.21 Günümüzde Avrupa‟da Almanya, Fransa, Ġsviçre, Ġtalya, Avusturya ve sadece Almanya‟da 3000‟den fazla biyogaz tesisi hayvansal ve tarımsal atıkların arıtımı için anaerobik arıtımı kullanarak biyogaz üretmektedir. Örneğin Danimarka, hayvan gübresini diğer organik atıklarla karıĢtırarak biyogaz üretiminde kullanan en baĢarılı ülkelerden biridir. 20 Mustafa Öztürk, Hayvan Gübresinden Biogaz Üretimi, s.4 Mustafa Cüneyt Gezen,‟‟REACH ve Atıklardan Geri KazanılmıĢ Maddeler‟‟ TMMOB Kimya Mühendisleri Odası, Kimya Mühendisliği Dergisi, Sayı:172 2009 s.(49-50) 21 261 Diğer ülkelerdekinin aksine Danimarka merkezi biyogaz tesisleri kurmuĢtur. Çiftliklerden toplanan atıkları merkezi biyogaz tesislerinde gaz üretiminde kullandıktan sonra, gazı merkezi doğal gaz Ģebekesine vermekte ve çıkan gübreyi tekrar çiftçilere dağıtmaktadır. Bu ülkede 1500-2500 büyük baĢ hayvan atığını arıtan örnek biyogaz tesisleri ile bu konuda önderdir. Tesisler 1000-15000 m3/gün biyogaz üretecek kapasitededir. Bugün Danimarka‟da 22 merkezi tesis ve çok sayıda çiftlik tipi biyogaz tesisi bulunmaktadır22. Güney Amerika‟da ise biyogaz tesislerinin en yoğun olarak kullanıldığı ülke Brezilya‟dır.23 AB Haziran 1999 Direktifleri çerçevesinde katı atık yönetiminde 5 R (R: Reduce/Atığı Azalt, R: Recycling/Geri DönüĢüm, R: Recovery/Geri Kazanım, R: Reuse/Yeniden Kullanım) hedefleri yönünde atığı azaltmak, yeniden geri kazanmak esastır; hatta, “sıfır atık” ilkesi yönünde yapılan çalıĢmalar çok önemsenmekte ve desteklenmektedir24. Avrupa Birliği biyogaz ve yenilenebilir enerji kaynaklarının geliĢtirmesini iki eksende planlamaktadır. Birincisi eksen enerji bağımsızlığı ikinci eksen ise Kyoto Protokolü Ģartlarının yerine getirilmesi ve istihdamdır. Bu konuda Avrupa Birliği biyokütle enerjisinin tarımda ve diğer sektörlerde yaratacağı katma değeri dikkate almaktadır. …Federal Almanya Parlamentosu grubu Birlik90/YeĢillerin verdiği görev doğrultusunda Enerji ve Çevre Enstitüsü bir Avrupa biyogaz tedarik stratejisi olanaklarını araĢtırdı(Thran et al.2007*) Gıda maddelerinin tamamen kendi kendine tedariki koĢulu altında günümüzdeki ve gelecekteki biyometan potansiyelleri bulundu. 2005 ve 2020 yılları arasında elde edilen potansiyel 300 milyar m3N/a‟dan 500m3N/a‟ya yükseltilebiliyor. Buna göre orta vadede günümüzde kullanılan fosil doğalgaz tamamen ikame edilebiliyor. Bu arada çalıĢma sadece teknik açıdan biyometanın aktarılması için uygun olan, hali hazırdaki mevcut gaz Ģebekelerinden yola çıkmaktadır. Ancak gaz sektöründe de yenilenebilir enerji bazındaki tam tedarikin sadece enerji verimlilik ve enerji tasarruf tedbirlerinin aynı zamanda ele alınması 22 Mustafa Türker,‟‟Anaerobik Biyoteknoloji ve Biyogaz Üretimi Dünya‟da ve Türkiye‟de Eğilimler‟‟, VII. Ulusal Temiz Enerji Sempozyumu UTES‟2008 17-19 Aralık 2008, s. (305-312) 23 Mustafa Tolay, v.d., „‟Hayvansal Atıklardan Biyogaz Üretimi‟‟, VII.Ulusal Temiz Enerji Sempozyumu UTES‟2008, Ġstanbul,17-19 Aralık 2008 s. (259-264) 24 Namık Ak, „‟Organik Katı Atıkların Biyometanizasyonuyla Enerji ve Organik Gübre Eldesini Öncellemek‟‟, VII Ulusal Temiz Enerji Sempozyumu, UTES‟2008, Ġstanbul, 17-19 Aralık 2008 s. (363-374) Çevrimci: 17. Eylül .2009 http://www.uteg.org/makaleler/organik_kati_atiklarin_biyometanizasyonuyla.pdf 262 durumunda mümkün olduğu açıktır. Ġkame potansiyeli sadece doğalgaz tüketiminin sürekli bir Ģekilde düĢürülmesi durumunda yeterli gelmektedir.(Thran et al.2007*)…25 Tablo:7.3: Almanya'da Mevcut Durum ve 2020 Hedefi26 2006 Tesis sayısı 3.500 Elektrik gücü 1.100 MW Güç artıĢı (2005‟e göre) --Tesis yatırımı 1 milyor euro Elektrik üretimi > 5 milyar kWh(o) Toplam elektrik üretimindeki pay > % 1 Ġstihdam 10.000 CO2 Emisyon azaltımı > 5 milyon Ton/Yıl 2020 --9.500 MW +70% 7.6 milyoar euro 76 milyar kWh (o) % 17 85.000 103 milyon Ton/Yıl Kaynak: Suat Karakuz,‟‟ Almanya‟da Biyogaz‟‟ Albiyobir(Alternatif Enerji ve Biyodizel Üreticiler Birliği) Ġnternet Sayfası, Biyogaz Bölümü ,Bilgilerden tablo haline getirilmiĢtir. Çevrimci: http://www.albiyobir.org.tr/biyogaz04.htm 21.Temmuz. 2009 Federal Almanya hükümeti 2004 senesinde Avrupa Birliği(AB) direktifini (EU 2001/71)Yenilenebilir Enerjiler Yasası“ (EEG) adı altında yürürlüğe koyarak, 2010 yılına dek yenilenebilir enerjilerin toplam enerji arzındaki payını iki katına çıkarmak istemektedir. 1991‟de 120 adet olan biyogaz tesis sayısı yüzde 2800 artıĢ göstererek 2006 senesinde 3500 tesis ve 1.100 Megawatt‟lık elektrik ve ısı gücü ile rekor düzeye ulaĢmıĢtır. Sadece 2006 senesinde 1 milyar Euro civarında bu sektörde yatırım yapılmıĢtır. 82 Milyon nüfusu bulunan Almanya‟da 1650 biyogaz tesisi bulunurken her 50 000 kiĢiye bir biyogaz tesisi düĢerken, 8 Milyon nüfusu olan Avusturya‟da 120 adet biyogaz tesisi bulunmakta ve 67000 kiĢiye bir biyogaz tesisi düĢmektedir.27 Biyogaz bugüne dek sadece Kojenerasjon sistemlerinde yakılarak elektrik ve ısı üretimi için kullanılmaktadır. Enerji sektörünün ilgisi gittikçe yükselmekte ve Biyometanı kimyasal ve fiziksel çevrimlerden sonra doğalgaz kalitesine getirip *Thran,D., Seiffert, F. Müller-Langer, A.Plattner, and A. Voggel 2007, Möglichkeiten einer europöischen Biogaseinspeisungsstratagie. Teilbericht I. Januar. http://www.gruenebundestag.de/cms/publikationen/dokbin/166/166883.pdf 25 Michale Schreyer,Lutz Mez,David Jacobs,ERENE; Yenilenebilir Enerji Ġçin Avrupa Topluluğu, s.36 26 Suat Karakuz,‟‟Almanya‟da Biyogaz‟‟ Albiyobir(Alternatif Enerji ve Biyodizel Üreticiler Birliği) Ġnternet Sayfası, Biyogaz Bölümü, Çevrimiçi: 21.Temmuz. 2009 http://www.albiyobir.org.tr/biyogaz04.htm 27 Ertuğrul Erdin, Görkem ġirin, Akın Alten,‟‟ Biyokütle Enerjisi ve Avrupa Birliği‟‟ Ertuğrul Erdin web sitesi, Çevrimci: http://web.deu.edu.tr/erdin/pubs/biyoenerji2002.pdf ,19.09.2009 263 mevcut doğalgaz sistemine besleme yapma isteği artmaktadır. Bu da haliyle Almanya‟nın fosil doğalgaza alternatif sürdürülebilir gaz arzını ve güvenliğini sağlamaktadır. 7.3.Türkiye‟de Biyogaz Potansiyeli Yapılan çalıĢmalar literatürde değiĢik rakamların ortaya çıkmasına sebeb olmuĢtur. DeğiĢikliklerin baĢında kabul edilen rakamların ve yöntemlerin farklılığından kaynaklanmaktadır. „‟…1000 kg ağırlığındaki hayvan ve/veya hayvanlardan günde ıslak bazda 60-80 kg gübre oluĢmaktadır. 630 kg ağırlığındaki bir sığırdan günde yaklaĢık olarak 50 kg. gübre oluĢur. 450 kg. ağırlığındaki bir inekten yaklaĢık olarak 36 kg. 45 kg. ağırlığındaki koyundan yaklaĢık 1.8 kg. 90 kg ağırlığındaki domuzdan yaklaĢık 4.5 kg ve 450 kg. bir attan yaklaĢık 20 kg. ve 1.8 kg. bir tavuktan yaklaĢık 0.09 kg günlük gübre oluĢmaktadır. Burada sığırların 35 kg, domuzların 5 kg, koyunların 3 kg ve tavukların 0.1 kg günde hayvan gübresi ürettiği kabul edilmiĢtir…‟‟ Mustafa Öztürk tarafından Türkiye için yukarıdaki veriler ile hayvan sayıları kullanılarak yıllık olarak oluĢan hayvan gübresi miktarı 181.974.765 ton olarak hesaplanmıĢtır. Bu miktarın içinde tavuk ve domuz gübresi miktarı yoktur. Dolayısıyla Türkiye‟nin hayvan gübresi miktarı çok daha fazladır. Bu verilere göre Türkiye‟nin biyogaz potansiyeli yıllık olarak en az 7.689.528.000 m3 ( 1.79 1011 MJ/ m3 )dür. Bunun doğal gaza eĢdeğeri 1.05 1011 MJ/ m3 dır. Ülkedeki tavuk, at, keçi ve domuz sayısı hesaba katılırsa bu miktarı çok daha yüksek olduğu anlaĢılır. 28 Nevzat Külcü‟nün yaptığı bir çalıĢmada ise hayvancılığa dayalı biyogaz potansiyelimizin 1983 yılındaki elektirik tüketimine denk geldiği belirtilmektedir. Tarım ürünlerinden kalan bitkisel artıklarında biyogaz üretim potansiyeli dikkate alındığında ise üretim potansiyelimizin bitkisel artıklar ve gübreden elde edilecek toplam potansiyelin 15,77.1010 Kwh olduğunu belirtmektedir. Bu potansiyelin 1983 yılında tüketilen elektirik enerjisinin 6.3 katı oldığu belirtilmektedir.29 Bir baĢka çalıĢmada ise Türkiye‟de yılda 50-65 MTEP (milyon ton eĢ-değer petrol) tarımsal atık ve 11.05 MTEP hayvansal atık üretilmesine rağmen, üretilen bu atıkların sadece %60‟ı enerji üretimi için kullanılabilir niteliktedir. Bu tarımsal ve 28 Mustafa Öztürk,Hayvan Gübresinden Biogaz Üretimi, s.18 Nevzat Külcü, „‟ Alternatif Enerji Kaynağı Olarak Biyogaz‟‟Erciyes Üniversitesi Fen Bilimleri Dergisi, 1, 1985 , (126-135),Çevrimci: 07.Ağustos.2009 http://fbe.erciyes.edu.tr/mka-2005/Dergi/1985-vol01-no-1/85-12(126-135).pdf 29 264 hayvansal atıklardan elde edilecek enerjinin Türkiye‟nin yıllık enerji tüketiminin % 22-27‟sine eĢit olduğu belirtilmektedir. Buna rağmen ülkemizde enerji politikalarında yeni ve yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelmek ve bu konularda teknolojiler geliĢtirmek yerine, enerji ihtiyacını ithalatla karĢılama yoluna gidilmektedir. Türkiye‟nin birincil enerji ihtiyacı 2001 yılında 77.04 MTEP iken buna karĢılık enerji üretimi 26,3 MTEP olarak gerçekleĢmiĢtir. Enerji üretiminin az, tüketiminin ise fazla olmasından dolayı, Türkiye enerji açığını enerji ithalatı yaparak, kapatma yoluna gitmiĢ ve toplam enerji gereksiniminin 1990‟da %54‟ünü ve 2001‟de %66‟sını net ithalatla karĢılamıĢtır. 2020 yılında birincil enerji ihtiyacının 298,4 MTEP iken buna karĢılık enerji üretimi 70,2 MTEP ve enerji ithalatının ise %76‟ya ulaĢması tahmin edilmektedir. Ülkemizdeki tarım artıklarından her yıl elde edilebilecek enerji potansiyeli 5,4 milyon ton petrole eĢdeğerdir. Bundan baĢka ülkemizde ağaç, orman ve sanayi atıkları olarak 5,9 milyon ton, hayvan atıkları olarak da 1,5milyon ton petrol eĢ değerine karĢılık gelen bir potansiyel bulunmaktadır. Bu toplam 12,8 milyon ton petrole eĢdeğer enerji ile ülke enerji kullanımının %40‟ı karĢılanabilecektir. 30 Türkiye biyogaz potansiyelini yeteri kadar değerlendirememektedir. Yıllık biyogaz üretim potansiyeli 2,5 milyon ton taĢ kömürüne eĢdeğerdir.31 Beslenme zincirinde klasik tanım ile %10 yasası geçerlidir. Besin zincirinin tabanından piramidin üstüne çıkarken her basamakta olan canlılar aldıkları besinin (enerjinin) %10‟nunu kullanır.%90 tekrar döngüye katılır. Biyogaz tüm organik maddelerden elde edilebilir. Konum açısından hayvancılığa bağlı biyogaz potansiyelini dikkate alacağım. Biyogaz üretim kaynaklarında diğer kaynaklara da kısaca temas edeceğim. Kaynaklar da hayvanların ürettikleri gübre miktarlarında kesinlik yoktur. Olmaması da doğaldır. Tezimde genel kabul gören bir oranla miktara ulaĢmaya çalıĢacağım. Saf gübrenin yanında üretimin doğal sonucu altlık olarak tabir edilen yataklık malzemesi 30 Nilüfer Nacar Koçer, Cengiz Öner, Ġlker Sugözü,‟‟ Türkiye‟de Hayvancılık Potansiyeli ve Biyogaz Üretimi‟‟, Doğu Anadolu Bölgesi AraĢtırmaları, 2006 (17-20) 31 Mustafa Türker,‟‟Anaerobik Biyoteknoloji ve Biyogaz Üretimi Dünya‟da ve Türkiye‟de Eğilimler‟‟VII. Ulusal Temiz Enerji Sempozyumu UTES‟2008 17-19 Aralık 2008,(305-312) 265 de gübrenin bir parçası olarak gübreliklere atılmaktadır. Bunun değeri kaynaklarda ve uygulamada %25 olarak tahmin edilmektedir. Diğer taraftan daha önce belirtildiği gibi hayvancılık iĢletmelerinin sayısının fazlalığı (ki bu rakam 2 760 000 civarındadır) biyogaz üretim sistemlerinin kurulması için bir sorun teĢkil etmektedir. Biyogaz ünitesinin inĢası ancak günlük 20-40 kg gübre üretimi mevcut olduğu zaman anlam taĢımaktadır. Bu amaçla iĢletmede en az 2-3 sığır ya da 16-20 koyun veya keçi mevcudu gerekmektedir. Bunlarında bütün gün barınakta tutulması gerekmektedir. Buradan elde edilecek biyogaz miktarı ise ancak 4-6 kiĢilik bir ailenin yemek piĢirmesine yetecek düzeydedir32. Pratik olarak; günde bir inek 6-7 defa dıĢkılar. Bir inekten yılda 4-4,5 ton olgunlaĢmıĢ gübre alınır.33 Sıvı depolama tesislerinin kapasitelerinin belirlenmesinde pratik yöntem, ergin bir sığırın her ay 2 m3 sıvı gübre oluĢturduğu hesaplanmalıdır. Ahırda kuru yem ile beslenen bir hayvan 24 saatte ortalama olarak ağırlığının %6-7 kadar ortalama %80 nem içeren 25-30 kg dıĢkı çıkarır. Sığırın yediği yem maddesi ortalama olarak vücutta 2-4 gün kalır. Önce ön midelerde, daha sonra esas midede ve bağırsaklarda sindirilerek dıĢkı halinde dıĢarıya atılır. DıĢkı içindeki mikro organizmalar fermantasyona neden oldukları için, dıĢkıdan bol miktarda metan gazı ve bir miktar hidrojen sülfür gazı çıkar. Ortalama her ahırdaki ergin inek 25-35 m3 ahır gazı üretir.34 Sığırların günlük gübre ve idrar miktarları aĢağıdaki regresyon eĢitlikleri ile verilmiĢtir. EĢitlikler 494-599kg canlı ağırlıklar için geçerlidir. y1= 0,028x – 4,70 (r=0.642) y2=0,157x – 53,2 (r=0,791) Burada; y1: Günlük idrar üretimi (kg/hayvan.gün), y2: Günlük gübre üretimi (kg/hayvan.gün), x: Hayvan ağırlığı (kg)35 32 Ahmet Alçiçek, Hüsrev DemiruluĢ, „‟Çiftlik Gübrelerinin Biyogaz Teknolojisinde Kullanılması‟‟, (5-9), Ekoloji Dergisi, Sayı:13 Ekim-Kasım-Aralık 1994 33 M.Ġhsan Soysal v.d. , Süt Sığırcılığı Notları, Ġstanbul, BaĢak Ofset DeğiĢim Grafik, 2008, s. 55 34 M.Ġhsan Soysal v.d. , Süt Sığırcılığı Notlar, s.51 35 UNĠENERJĠ,Yenilenebilir Enerji Blogu, Çevrimci: http://www.unienerji.com/?p=393 21.10.2009 266 TUĠK rakamlarına göre 2007 yılında: 11 036 753 BaĢ Sığır * 4,5 Ton/Yıl Gübre = 49 665 388,5 Ton/yıl Gübre 84 705 BaĢ Manda *4,5 Ton/Yıl Gübre = 381 172,5 Ton/yıl Gübre 25 462 293 BaĢ Koyun * 0,365 Ton/yılGübre* = 9 293 737 Ton/yıl Gübre 6 286 360 BaĢ Keçi* 2 294 521 Ton/yıl Gübre = At, eĢek, katır ve deve ihmal edilebilecek boyuttadır. Tavuk sektörünün özel durumu vardır. Broiler yetiĢtiriciliğinde üretim süreci 45 gün olduğundan ihmal edilebilir boyuttadır. Yumurta tavukçuluğu gübre üretim potansiyeli yüksek olmasına rağmen üretim lokal bölgelerdedir. ĠĢletmeler büyük olup kendi baĢlarına biyogaz tesisi kurabilirler.Bu durumda üretilebilecek biyogaz miktarları: Sığır = 49 665 388 * 33 = 1 638 957 804 m3 Manda = 381 172 * 33 = Koyun* 36 = 11 588 258 * 58= 12 786 676 m3 672 118 964 m3 Tablo:7.4:Hayvan Cinslerinin Gübre Miktarlarının Biyogaz Verimleri Ton/ m3 Gübre Cinsi Gübre Miktarı Elde Edilebilecek Biyogaz Miktarı (m3/yıl) Sığır 1 ton 33 Koyun 1 ton 58 Kümes Hayvanı 1 ton 78 Kaynak: EĠEĠ Yenilenebilir Enerji Kaynakları Sitesi Çevrimci: 19.08.2009 http://www.eie.gov.tr/turkce/YEK/biyoenerji/01-biyogaz/bg_haykay.html Toplam olarak 2 323 863 444 m3 biyogaz üretimi mümkün görülmektedir. Bu rakam toplam potansiyelimiz olmayıp hayvancılık iĢletmelerinin ortaya çıkardığı miktardır. Bunun enerji karĢılığı olarak; 1 m3 biyogazın sağladığı ısı miktarı: 4700-5700 kcal/m3 olarak belirtilmektedir.5 000 kcal/m3 kabul edeceğiz. 2 323 863 444 m3 x 5 000 kcal/ m3 = 1, 161 931 7 1013 kcal dir. Yukarıda aldığımız değerler meraya çıkan hayvanlara göre alınan değerlerdir. Trakya ve Ege bölgesindeki iĢletmeler daha yoğun olduklarından ve meraya çıkmadıklarından elde edilecek değerler daha yüksek çıkacaktır. * Koyun gübre verimi 2Kg/baĢ olarak kabul edilmiĢ ve %50 si yolda ve merada olacağı kabul edilmiĢtir. 2x365/2=365 Kg/yıl alınmıĢtır. * Tiftik ve kılkeçisi toplamı alınmıĢtır. 36 *Koyun+Keçi birlikte alınmıĢtır. 267 7.4.Mevcut ĠĢletmelerde Gübre Yönetimi Hayvancılık iĢletmeleri genellikle köylerde ve konutlarla iç içedir. Ayrı olanlar dahi aynı arsa içersindedir. Ahırdan çıkan gübre iĢletmenin yanında uygun bir yere depolanır. Genellikle senede bir defa araziye atılır. Bu faaliyet genellikle hasattan sonraki dönemde yapılır. O zamana kadar bekleyen gübre yığınlarında değiĢik kimyasal reaksiyonlar cereyan ederek değiĢik ürünlerin meydana gelmesine sebep olur. Ortaya çıkan ürünler genellikle çevre kirletici ve kamu sağlığına zararlı kimyasallar ve mikroorganizmalardır. Hayvanlardan elde edilen gübreler çiftlik gübresi olarak adlandırılırlar. Hayvanların yediği yemlerin bir kıskı tamamen bir kısmı ise kısmen ayrıĢmıĢ olarak atılır. Genellikle iĢletmelerde bu atık yataklıkla karıĢır. Yataklık idrardaki azot, fosfor, potasla karıĢarak ıslanır.DıĢkı iĢkembeden gelen bakteriler ile yüklüdür. ĠĢkembe sıvısının 1cm3‟ünde 1Milyar ila 100 milyara kadar değiĢen sayıda bakteri ve maya bakterisi ile 200 bin ile 1 Milyon arasında protozon (tek hücreli hayvancıklar) bulunur. Hayvanlar ne kadar iyi beslenirlerse ön midelerdeki mikroflora (bakteriler, mayalalar) ve mikro fauna (protozonlar) da o oran da çeĢitli ve zengin olur. Ön midelerdeki mikroorganizmalar ile hayvan arasında mükemmel bir Ģekilde iĢleyen ortak bir yaĢam düzeni vardır. YaĢamak için hayvanlar ve mikroorganizmalar birbirine muhtaçtır.37 Rastgele bırakılan gübreler de kendiliğinde iki tip fermantasyon oluĢur. A)Aerobik fermantasyon, B)Anaerob fermantasyon. Bu iki tip fermantosyonun ürünleri farklı olup sonuçlar da farklıdır. Taze gübre mikro orgnizmalar için ideal bir üreme ve yaĢama ortamı oluĢturur. Gübrenin içinde yataklık miktarı fazla ise gevĢek bir yapıdadır. Bu durumda ortamda oksijen miktarı yüksek ve fermantasyon aerobik karakter arz eder. Mikro organizmalar gübredeki maddeleri parçalayarak ısı enerjisi ortaya çıkarırlar. Daha az su bulunan koyun ve at 37 M.Ġhsan Soysal v.d. , Süt Sığırcılığı Notları, s.128 268 gübrelerine çiftçiler „‟sıcak gübre‟‟,sığır gübrelerine ise „‟soğuk gübre‟‟ adını verirler.38 A-)Aerobik fermantasyon; Bozunma ilk olarak azotlu maddelerde baĢlar. Ġdrardaki üre en hızlı bakteri faaliyetine konu olur. Su alarak amonyum karbonata dönüĢür. Bir süre sonra amonyağa dönüĢerek havaya uçar. Bu arada fazla miktarda CO2 açığa çıkar. ġartlar nitrifikasyona uygunsa bol miktarda nitrat bileĢiği oluĢur. Bu bileĢikler az tutulup yıkanmaya çok müsaittirler ve su kirliliğini baĢ sorumlusudurlar. B-)Anaerob fermantasyon; gübre ağırlığı arttıkça alttaki kısımlar sıkıĢmaya baĢlar ve üstten gelen su ve idrar karıĢımı su oranını arttırır. Yığın içindeki oksijen sarf edilir ve metan bakterilerinin faaliyeti baĢlar. ĠĢlemler kontrolsuz olduğu için besin kayıpları yüksektir. Hayvanlar genellikle yedikleri yemlerdeki azotun ¾ ünü, fosforun 4/5ini, potasın 9/10 unu, organik maddelerin ½ sini gübre olarak ortama verirler39. Tekrar döngüye katılıp ürünlerde faydalanacağımız bir ekonomik değer yok olmaktadır. Daha öncede belirtildiği gibi ülkemizin CO2 salımı 372,6 Mt eĢdeğerine yükselmiĢ ve CO2 salımının 288,33 Mt eĢdeğeri enerji sektöründen, 26,26 Mt eĢdeğeri ise tarım sektöründen kaynaklanmıĢtır. Metan gazı salınımlarının değeri ise 54,38Mt eĢdeğer CO2 olup bunun %59 atıkların giderilmesinden, %33‟ü ise tarımdan kaynaklanmıĢtır.40 Metan gazının ortaya çıktığı her iki yerde de metan geri kazanılabilir. Kazanılan metan enerji sektörünün salınımlarını azaltacağı kesindir. Tarım sektöründe AB üyelik görüĢmelerinde, DTÖ‟nün sıkı kurallarında hükümetlerin elinde tarım kesimine yönelik reformların uygulanmasında önemli bir araç olabilir. 7.5.Üretim Sisteminin Tanıtılması Biyogaz üretimi temelde geviĢ getiren hayvanların sindirim sisteminin kopyalanmasından baĢka bir Ģey değildir. GeviĢ getiren hayvanların sindirim sürecinde sindiremedikleri besinleri ilave bir sistemle devam ettirmektir. Sistem asıl 38 Raif SavaĢ, Toprak ve gübre Bilgisi, Tarım Bakanlığı Ziraat ĠĢleri Genel Müdürlğü Ders Kitapları Serisi No:3, KardeĢ Matbaası, Byy, 1966, s.153 39 Raif SavaĢ, Toprak ve gübre Bilgisi, s. 154 40 TUĠK,Sera Gazı Emisyon Envanteri, Haber Bülteni, Sayı:111, 26.06. 2009 Çevrimci: 17.08.2009 www.tuik.gov.tr 269 modele ne kadar benzerlik gösterir, parametreler ne kadar orijinal parametrelere yaklaĢırsa verim o kadar yüksek olur. O zaman sindirim sistemini kısaca tanıyalım. Sığır, manda, koyun, keçi ve deve gibi geviĢ getiren hayvanlar, insan ve diğer tek mideli hayvanların besin olarak değerlendiremedikleri birçok besin maddesinden yararlanabilirler. Bu hayvanların midelerinin dört kompartımanlı olmasından ileri gelir. Kompartımanın en büyüğü %80 oranındaki iĢkembe(Rumen)dir. ĠĢkembe, 150200 litrelik hacmi ile sığırın karın boĢluğunun yarısından fazlasını doldurur. ĠĢkembenin ön alt kısmında %5‟lik oranıyla petek mide (reticulum) arka tarafında ise %8 oranı ile yaprak mide (omasman) bulunur. Bunu takiben de %7 büyüklüğünde Ģirden (abomasmum) yeralır.41 Sığırlar sık aralıklarla yem yerler. Merada serbest dolaĢan veya ahırda iken önünde devamlı olarak kaba yem bulunan bir sığır ortalama olarak günde 10-14 öğün yem yer veya otlar. Yemeye ara verdiklerinde de ayakta ve yatarken geviĢ getirmeye baĢlarlar. Ön mideler devamlı hareket halindedir. Ön mideden esas mideye doğru bir sevkiyat vardır. Dengeli ve yeterli Ģekilde beslenen bir sığır 1 günde geviĢ getirme suretiyle yaklaĢık 150-200 litre kadar tükürük salgılar. Sığırlar normal olarak günde 15-20 peryot halinde geviĢ getirirler ve geviĢ için her ağza tekrar gelen lokma 100200 gr kadardır. Tükürük ile karıĢan lokma çiğneme hareketi ile ezilir, parçalanır. YumuĢadıktan sonra tekrar yutulur. GeviĢ mutlaka yapılması gereken sindirim faaliyetidir. GeviĢ getirme süresi günde 5-8 saat sürer. GeviĢ getirmeyen sığırların sağlığından Ģüphe edilir. Hayvancılıkta kullanılan yemler sığırları çeĢitli gereksinmelerine göre ve bulundukları coğrafya, iklim, ırklar ve o bölgenin doğal vejetasyonuna göre farklılıklar gösterirler. Hayvanlar bu çeĢitlilik içinde genetik özellikleri vasıtasıyla adapte olmuĢlardır. Yem olarak nitelenen ve hayvancılık sektöründe kullanılan ürünlerin tamamı üreticilerin ürettiği ürünler veya onların artıklarıdır. Kuru madde, organik ve inorganik madde olarak ikiye ayrılır. Organik madde kısmı; protein, yağ, karbonhidratlar ve vitaminler gibi besin maddelerini içerir. Ġnorganik madde ise; makro ve mikro elementleri içerir. Hayvanlar; yaĢam payı,süt 41 M.Ġhsan Soysal v.d.,Süt Sığırcılığı Notları, s.128 270 üretimi, büyüme, ve üreme için gerekli enerji ihtiyaçları rasyondaki organik maddelerden sağlanır.42 ÜRETCĠLERĠN ÜRÜNLERĠ (YEM) SU KURU MADDE ORGANĠK MADDELER Azotlu Unsurlar ĠNORGANĠK MADDELER Azot(N)suz Unsurlar (Ham Protein) (NFE) Makro Elementler Mikro Elementler Ca,P,Cl,K,Mg,S Fe,Cu,Co,Mn,Zn I, Mb, Se Gerçek Protein Amidler Yağ Karbon Hidratlar (NPN) (EE) Yapısal Olmayan NiĢasta ġkerler Yapısal ( Hemi)Selüloz Petkin Yemlerin besin madde bileĢimleri birçok faktörden etkilenirler. Bu faktörler; toprak kalitesi, toprağın gübrelenme düzeyi, otların hasat ve büyüme safhası, iklim gibi faktörlerdir. Bu değiĢken materyalden sığırların ön midelerindeki mikroorganizmalar kendi metobalik faaliyetleri sonunda C vitamini, B grubu vitaminleri(B1, B2, niacin, B6, pantonik asit, biotin, folik asit, B12, kolin) ve K vitamini de sentezlerler, ĠĢkembeleri geliĢmemiĢ (sadece süt ile beslenen) körpe buzağıların ön iĢkembelerindeki mikroorganizmalar A, D ve E vitaminlerini sentezlemezler. Bu vitaminlerin yemlerle alınması gerekir. 42 M.Ġhsan Soysal v.d.,Süt Sığırcılığı Notları, s.130 271 Hayvancılıkta; yemleme yönteminde toplam hazmolabilir besin maddeleri için TDN sembolü kullanılır(Total Digestible Nutrients) ve laktasyon için de net enerji terimini ifade eden NEL sembolü (Net Enerji Laktasyon) kullanılır. Toplam hazım olunabilir besin maddeleri için enerji belirlemesi; yemin sindirilebilir ham protein, ham elyaf, azotsuz ekstrat(çözünür niĢasta) ve yağ düzeyi eklemek suretiyle hesaplanır. Yağ içeriği(2.25) katsayısı ile çarpılarak yağın enerji içeriği hesaplanmıĢ olur. Laktasyon net enerjisi ise; süt verimi ve yaĢam payı için gerek duyulan yemin enerjisidir. Kuru madde esasında yemler genellikle enerji içeriği bakımından benzerdir. Ancak süt verimi ve yaĢam payı için elveriĢli toplam enerjinin oranı bakımından değiĢkendir. Yemlerdeki enerjinin geriye kalanı dıĢkı, idrar, ve metan gazı olarak rumende oluĢur ve geğirme, gaz çıkarma vs ile kaybedilir. Bu olgu sığırın ısı üretimini arttırır.43 Hayvancıkta kullanılan toplam enerjinin büyük bir kısmı gaita, idrar, CH4 ve ısı olarak tekrar doğaya verilmektedir. Bu ekolojik dengenin bir kanunudur. Ġnsanların verimli cinsleri selekte etmelerine rağmen %10 yasası iĢlemektedir. Biyogaz üretim sistemleri temel prensip olarak geviĢ getiren hayvanların iĢkembe ve diğer mide bölmelerindeki mikro organizma faaliyetinin uygun ortamda daha uzun sürede faaliyetlerin devam ettirilmesidir. 7.6.Türkiye‟de BüyükbaĢ Hayvan ve DeğiĢik Atık Hammadelerden Biyogaz Üretiminin Maliyet Analizi TUBĠTAK tarfından tasarlanan sistem elektirik ve ısıyı birlikte üretmeyi planlayan bir kojerans sistemidir. OluĢturulan çalıĢma gurubu değiĢik üniversiteler ve enstitülerden bilim insanlarını bir araya getirmiĢtir.44 ÇalıĢma gurubunun gübre miktarları literatürdeki çalıĢmalardan gerçek değerlere daha yakındır. Proje yıllık gübre verimini 9,6 Ton/Yıl olrak almıĢtır ki bu değer günlük 26,3Kg gübre demektir. Ġçinde altlık değeri yoktur. ÇalıĢması yapılan pilot tesis yıllık 40 000Ton/Yıl hammadde iĢlemeyi planlamaktadır. Bu durumda yıllık 43 44 M.Ġhsan Soysal v.d.,Süt Sığırcılığı Notları, s.140 Bkz. Çevrimiçi: http://www.biyogaz.org.tr 09.01.2010 272 10Ton/Yıl çıktı veren bir büyükbaĢ hesabı ile yaklaĢık 4 000 büyükbaĢın çıktısına ihtiyacı vardır. Tablo :7.5:TUBĠTAK-MAM Pilot Tesisinin Beklenen Girdi-Çıktı Değerleri Atık/Hammadde cinsi BüyükbaĢ Gübresi Atık/Hammadde miktarı (ton/Yıl) 40 000 Kuru Madde Oranı (%) 20 Uçucu Organik Madde Oranı (%) 80 Biyogaz Üretimi (m3/yıl)(%55 CH4) 2 000 000 BaĢlıca Biyogaz Sistem Ekipmanları Ön Depo(m3) 1x600 Fermenterler (m3) 2x2 500 Hidrolik Bekleme Süresi (Gün) <38 Nihai Gübre Deposu (m3) 1 000 Net Elektirik Üretimi(kW) 500 Net Isı Ürtimi (kW) 500 Organik Kuru Gübre(Ton/Yıl) 10 000 Organik Sıvı Gübre(Ton/Yıl) 18 500 Kaynak: DurmuĢ Kaya, v.d. ,‟‟Türkiye‟nin Hayvansal Atık Kaynaklı Biyogaz Potansiyeli ve Ekonomisi‟‟ TUBĠTAK Bildiriler Kitabı ICCI ,2009, s.(59-62) Tablo:1den aynen alınmıĢtır. Çevrimiçi: http://www.biyogaz.org.tr/dosya/biyogaz_potansiyeli.pdf 09.09.2009 Ġleriki bölümde inceleyeceğimiz Tekirdağ ilinde bu büyüklüğe yakın çok az yerleĢim yeri vardır. Elektirik üretimi ve ana Ģebekeye bağlanma maliyetlerinin yüksekliği tesisin ilk yatırım maliyetlerinin yüksek olmasına neden olmuĢtur.Bu nedenle Tekirdağ uygulamasında elde edilmesi planlanan biyogazın öncelikle kırsal alanda yaĢayan insanlaraın piĢirme gibi öncelikli giderlerinden tasarruf etmelerini amaçlamaktadır. Daha önemlisi AB görüĢmelerinde en sorunlu konuların baĢında gelen tarım ve gıda güvenliğindeki bulaĢmaların önüne geçmeyi hedeflemektedir. 92/46/EC Direktifinde belirtilen hedeflere AB daha hala ulaĢamamıĢtır. Bu direktife aykırı üretilen sütlerden elde edilen gıdaların AB‟de serbest dolaĢımını yasaklamıĢtır. Tezimde savunduğum köy bazlı sistemlerin en büyük sabit yatırım tutarı fermentör olacaktır. Nihai gübre deposuna ihtiyaç yoktur. Gübre tesisten çıktıktan sonra araziye verilebilir. Taze gübre gibi toksik etki yapmaz. TaĢıma maliyetleri iĢletmelerde yeni bir maliyet unsuru olmayacaktır. Köydeki tesiste de biriken gübre 6 ay içersinde tarlaya atılacaktır. ĠĢlem görmüĢ gübre sıvı formda olacağı için sıvı pompaları ile araziye serpilebilir. 273 Tablo:7.6: TUBĠTAK-MAM‟da Yapılan Pilot Tesisin Gelir Gider Analizi Tesis BileĢeni Hesaplama Yöntemi YerleĢi kapasite Kurulum (kWhxYatırım Maliyeti GideriEuro/kWh GĠDERLER Fermenterin (Toplam Yatırım Kullanım ve Gideri-Kojerans Bakımı Yatırım Gideri) x%3 Kojerans Ünitesinin Kullanım ve ÇalıĢma Saati/Yıl x Bakımı (0,8-1,1) Euro/Yıl Sigorta ve Toplam Yatırım Vergiler Giderlerix(%0,05-0,1) Örnek Fıyat 500 x 4000Euro 2 000 000 Euro ĠĢ Gücü KiĢix12Ayx1500 Euro Hammadde Satınalma veTaĢıma Giderleri Giderleri Yıllık Toplam Giderler GELĠRLER YerleĢik Kapasite Elektirik kWhxÇalıĢma Saati(h) SatıĢı x ElektirikFıyatı YerleĢik Kapasite kWh Karbon x ÇalıĢma Saati(h) x (Ticareti %5) x Y.Ser Kojerasyon Isısı(kWh)xÇalıĢma Kullanılan Isı Saatix0,03 Euro kWh Organik Organik GübreMiktarıxGübre Gübre SatıĢı Fiyatı YILLIK TOPLAM GELĠRLER 3x12x1500Euro 3Euro/yıl/Tonx40 000Ton 2 000 000 - 400 000Eurox%3 48 000 BĠRĠM Euro/ Yıl 8 000 Yıl/h x 0,95 Euro/Yıl 7 600 2 000 000Euroxo,05 100 000 Euro/ Yıl Euro/ Yıl Euro/ 54 000 Yıl Euro/ 120 000 Yıl 329 600 500kWh x (-%20) x 8 000h x 0,07 Euro/ Euro Kwh 224 000 Yıl 500x8 000x Euro/ 0,02Euro Kwh 120 000 Yıl 500x8 000x Euro/ 0,03Euro Kwh 300 000 Yıl 10 000 Ton/Yılx30Euro 720 000 Euro (720 000-329 GELĠR-GĠDER 000)Euro/Yıl 390 400 Euro TOPLAMYATIRIM GERĠ ÖDEME GĠDERĠ/YILLIK SÜRESĠ KAR 2 000 000/390 400 5,12 YIL YILLIK KAR Kaynak: DurmuĢ Kaya, v.d. ,‟‟Türkiye‟nin Hayvansal Atık Kaynaklı Biyogaz Potansiyeli ve Ekonomisi‟‟ TUBĠTAK Bildiriler Kitabı ICCI ,2009, s.(59-62) Tablo:2den aynen alınmıĢtır. Çevrimiçi: http://www.biyogaz.org.tr/dosya/biyogaz_potansiyeli.pdf 09.09.2009 274 7.7.Biyogaz Üretiminin Esasları 7.7.1.Biyogaz OluĢum Safhaları Havyan gübresi içindeki organik maddelerin anaerobik Ģartlarda mikroorganizmalar vasıtasıyla sindirilerek metan üretimi 3 kademede gerçekleĢmektedir. Organik maddeler anaerobik Ģartlarda çürüdüğü zaman reaksiyon teorik olarak aĢağıdaki Ģekilde gerçekleĢir. CcHhNnSs + yH2O xCH4 + (c-x)CO2 + nNH3 + sH2S 7.7.1.1.Birinci Kademe Hidroliz Birinci kademede çamur içindeki çözünür olmayan organik maddeler mikroorganizmaların salgıladığı ekstra selular enzimlerle çözünür hale dönüĢtürülür. Bakteriler; uzun zincirli kompleks karbon hidratları, proteinleri, yağları ve lipitleri kısa zincirli yapıya dönüĢtürürler. Bazı liftli organik maddeler çözünür hale dönüĢtürülemez. Dolayısıyla bu maddeler biyoreaktörde birikebilir veya reaktörden bozunmadan çıkabilir. Su ve inorganik maddeler biyoreaktörde değiĢmeden birikebilir veya reaktörden çıkabilir. SindirilmemiĢ organik maddeler koku problemi oluĢturur. Uzun zincirli polisakkaritler mono sakkkaritlere, proteinler peptidlere ve amino asitlere dönüĢürler. Selüloz ve lignin gibi kompleks maddeler zor hidrolize olurlar veya hiç hidrolize olmazlar. Bu tür maddelerin bozunma reaksiyon hızı çok düĢüktür.45 Bu aĢamada fermantative ve hydrolytic bakteriler olarak isimlendirilen bakteri grupları organik maddenin üç temel ögesi olan karbon hidratları (C6 H10 O5) n, proteinleri (6C 2NH3 3H2O) ve yağları (C5 OH90 O6) parçalayarak CO2, asetik asit ve büyük bir kısmını da çözülebilir uçucu organik maddelere dönüĢtürürler. Bu son gruptaki uçucu organik maddelerin büyük bir bölümünün uçucu yağ asitleri olması nedeniyle, bu aĢamaya uçucu yağ asitlerinin [CH3 (CH2)n COOH] oluĢum aĢaması adı da verilir.46 45 Mustafa Öztürk,Hayvan Gübresinden Biogaz Üretimi, s.9 EĠEĠ,,Biyogaz ÇalıĢmaları, Çevrimci: 18.08.2009 http://www.eie.gov.tr/turkce/YEK/biyoenerji/01-biyogaz/bg_mikrop.html 46 275 7.7.1.2.Ġkinci Kademe: Asetik Asit OluĢumu Bu aĢamada, birinci aĢama sonucunda açığa çıkan ve uçucu yağ asitlerini asetik aside dönüĢtüren asetogenik (asit oluĢturan) bakteri grupları devreye girmekte ve bir kısım asetogenik bakteriler uçucu yağ asitlerini asetik asit ve hidrojene dönüĢtürmektedir. CH3(CH2 )n COOH + H2O => 2CH3 COOH + 2H2 Diğer bir kısım asetogenik bakteri grubu ise açığa çıkan karbondioksit ve hidrojeni kullanarak asetik asit oluĢturmaktadır. Ancak bu ikinci yolla oluĢan asetik asit miktarı, birinciye oranla daha azdır. 2CO2 + 4H2 => CH3 COOH + 2H2O Asit oluĢturucu bakteriler anaerobiktir. Asidik Ģartlarda büyürler. Asetik asit gibi uçucu yağ asit bakterilerinin büyümesi ve çoğalması için oksijene ve karbona ihtiyaçları vardır. Bakteriler çözeltideki bağlı haldeki oksijeni kullanarak sağlarlar. Asit oluĢturucu bakteriler metan oluĢturucu bakteriler için anaerobik Ģartlar oluĢtururlar.47 Uçucu yağ asitlerden baĢka asit bakterileri organik bileĢikleri daha düĢük moleküllü alkollere, organik asitlere, amino asitlere, karbon dioksite, hidrojen sülfüre ve esas miktarda metana dönüĢtürürler. Havasız reaktörlerin iĢletmeye alınması safhasında uçucu yağ asidi yoğunluğunun 1000-1500 mgHAC/lt „den fazla olması istenmez. Asit üretim hızı metan üretim hızına göre daha büyüktür. Organik madde yoğunluğunda ani artıĢlar asit üretiminin artmasına ve pH düĢmesine neden olur. Buda metan bakterileri üzerinde inhibasyon etkisi yapar. 7.7.1.3.Üçüncü Kademe: Metan OluĢumu Anaerobik fermantasyonun bu son aĢamasında metan oluĢturan bakteri grupları devreye girmektedir. Bir kısım metan oluĢturan bakteriler CO2 ve H2'yi kullanarak metan (CH4 ) ve suyu (H2O) açığa çıkarırlarken, öteki bir grup metan oluĢturan bakteriler ise ikinci aĢama sonucunda açığa çıkan asetik asidi kullanarak CH4 ve CO2 oluĢturmaktadırlar. CO2 + 4H2 => CH4 + 2H2O CH3COOH => CH4 + CO2 47 Ertuğrul Erdin,‟‟Kırsal Alanda OluĢan Organik Atıklar ve Bunlardan Biyogaz Üretimi‟‟, Çevrimci:22.08.2009, http://web.deu.edu.tr/erdin/pubs/doc51.htm 276 Ancak bu aĢamada birinci yolla oluĢan metan miktarı, ikinci yolla elde edilen metan miktarından daha azdır. Üretilen tüm metanın %30'u birinci yolla %70'i ikinci yolla yapılmaktadır. 7.8.Biyogaz Reaktöründe Metan Gazı Üretimini Etkileyen Temel Faktörler 7.8.1.Isı Ortam sıcaklığı, metan gazı oluĢumunda en önemli etmendir. Bu nedenle sıcak bölgelerde tesisin baĢarısı daha yüksek olmaktadır. Metan oluĢturan bakteriler ani sıcaklık değiĢimlerinden, gündüz-gece sıcaklık farklılıklarından çok çabuk etkilenmektedir. Anaerobik fermantasyonun üçüncü aĢamasında devreye giren ve metan oluĢumunu sağlayan metan bakterileri, fermantasyon ortamının sıcaklığına göre üç gruba ayrılır: 1-Psychrophilic (Sakrofilik) Bakteriler Optimum faaliyet sıcaklığı: 5- 25 °C 2-Mezophilic (Mezofilik) Bakteriler Optimum faaliyet sıcaklığı: 25- 38 °C 3- Thermophilic (Termofilik) Bakteriler Optimum faaliyet sıcaklığı: 50- 60 °C Sakrofilik bakteriler deniz ve göl diplerindeki tortullar ile bataklıklar, termofilik bakteriler ise yüksek sıcaklıklardaki volkanik ve jeotermal bataklıklar içerisinde yaĢamaktasırlar. Bu üç bakteri gurubu ile yapılan fermantasyonda, sakrofilik, mezofilik ve termofilik fermantasyon ile aynı adı almaktadır. Bu bakteri gruplarından 1. ve 3. grupta yer alan sakrofilik ve termofilik bakteriler sığır gübresi içerisinde yaĢamamaktadır. Sığır gübresinde mezofilik bakteriler bulunmaktadır. Biyogaz tesisinde sığır gübresi kullanılması durumunda mezofilik fermantasyon uygulanır. Termofilik sıcaklık Ģarlarında mezofilik sıcaklık Ģartlarına göre bio kimyasal reaksiyonlar daha hızlı gerçekleĢir. Termofilik Ģartlarda metan üretim hızı mezofilik Ģartlara göre iki kat daha fazladır. Dolayısıyla reaktör hacmi mezofilik Ģartlara göre yarı yarıya daha küçüktür. Termofilik Ģartlarda mezofilik Ģartlara göre aynı hidrolik bekleme süresinde daha yüksek organik yükleme yapılabilir. %15,8 katı madde içeren hayvan gübresi termofilik Ģartlarda çalıĢan bir reaktörde çürütülürken gerekli hidrolik bekleme süresi 6,3gün iken mesofilik Ģartlarda bu süre 10,4 gündür. Ancak biyo reaktörü termofilik 277 Ģartlarda çalıĢtırmak için ilave ısıya ihtiyaç vardır48. Yüksek sıcaklıkta çalıĢıldığı zaman serbest amonyak miktarı sıcaklık artıĢı ile arttığı unutulmamalıdır. Buda bioreaktör performansını olumsuz yönde etkileyebilir.49 Biyoreaktör sıcaklığı 22 0C nin üzerinde tutulduğu zaman daha iyi performans sağlanabilir. Biyoreaktör sıcaklığı 22 0C nin altına düĢtüğü zaman biyogaz üretimi düĢer. Bu sıcaklıkta biyogaz tesisinin iĢletilmesi ekonomik değildir. Çevre sıcaklığı 10 0C‟nin altına düĢtüğünde gaz üretimi durur.50 Bunun için bölgesel ve kombine yenilenebilir ısı kaynaklarından faydalanacak sistem araĢtırmaları yapılmaktadır. Daha verimli yenilenebir kombine ısı kaynaklarıdan faydalanılabilinir. Yapılan çalıĢmalar toprak kaynaklı ısı pompalarının da ısıtmada verimli kullanılabileceğini göstermiĢtir51. Sistemin ısısının sabitlenebilmesi için iyi bir ısı izalasyonuna sahip olması gerekir. Sistemi optimum verim sağlayacağı Ģartlarda ısıtabilmek için güneĢ enerjisi panellerinden ve ısı pompalarından yararlanılabilir.52Belirtilen makalede yapılan deneysel çalıĢma Elazığ ilinde yapılmıĢ olup biyogaz üretimi optimum seviyelere yakın bir değerde elde edilmiĢtir. Yapılan diğer bir çalıĢmada ülkemiz üç iklim bölgesinde değerlendirilerek fermantörün kendi kullanması gereken ısı miktarları hesaplanarak yalıtım malzemesi kalınlıkları belirlenmiĢ ve verimlilik performansları değerlendirilmiĢtir.53 48 Ahmet EryaĢar,‟‟Kırsal Kesime Yönelik Bir Biyogaz Sisteminin Tasarımı, Kurulumu, Testi, ve Performansına etki eden Paremetrelerin AraĢtırılması‟‟, YayınlanmamıĢ Doktara Tezi, s.36 49 Mustafa Öztürk, Hayvan Gübresinden Biogaz Üretimi, s12 50 Bülent Teke „‟Biyogaz Teknolojisi‟‟, Aktüel Dergisi, Cilt 79,Sayı: 3, 2008 (8-13) 51 Olcay Kıncay, Galip Temir,‟‟Toprak ve Hava Kaynaklı Isı Pompalarının Ekonomik Ġncelenmesi‟‟ TMMOB Makine Mühendisleri Odası Tesisat Mühendisliği Dergisi, Sayı:68 Mart-Nisan 2002(3137) 52 Abdullah Akbulut, Ġrfan KurtbaĢ, Fevzi Gülçimen, „‟Toprak Kaynaklı Isı Pompası Destekli Bir Biyogaz Sisteminin Sera Isıtmasında Deneysel Olarak Ġncelenmesi‟‟, Mühendis ve Makine Dergisi, Cilt 47, Sayı 555 (50-61) Çevrimci: 29 Eylül 2009 http://www.mmo.org.tr/resimler/ekler/76a89f0cb91bc41_ek.pdf?dergi=85 53 Ahmet EryaĢar, Günnur Koçar, „‟Kırsal Kesim Biyogaz Sistemlerinin Ülkemiz Farklı Ġklim KoĢullarında Uygulanabilirliği‟‟, TMMOB Makine Mühendisleri Odası Tesisat Mühendisliği Dergisi Sayı:109 (14-20),Çevrimci: http://www.mmoistanbul.org/yayin/tesisat/109/3/ 17 Temmuz 2009 278 7.8.2.Hidrolik Bekleme Süresi Hidrolik bekleme süresi (HBS), gübre içindeki organik maddelerin bakteriler tarafından çürütülmesi sonucu biyogaz üretmesi için gerekli olan süre olarak tarif edilir. Bunu bir denklemle ifade edecek olursak, m3 Reaktör Hacmi HBS = Ģeklinde gösterebiliriz. = (m3/gün) Günlük Debi Biyogaz tesislerinde iĢletme sıcaklığına bağlı olarak hidrolik bekleme süresi(HBS) 20 ile 120 gün arasında değiĢir. Tropikal bölgelerde H.B.S. 40-50 gündür. Çin‟in soğuk bölgelerinde bu süre takriben 100 gündür. Sürekli beslemeli sistemlerde, bakterilerin reaktörlerden kaçmasını önlemek ve bakterilerin iki katına çıkmasını temin için HBS süresi daha uzun seçilebilir. HBS süresinin düĢürülmesi, çürütülecek malzemeye bağlı olarak değiĢir. Hayvan atıklarında HBS‟ni etkileyen en önemli basamak hidroliz kademesidir. Hayvan gübresinde bulunan organik maddelerin çürümesi; karbonhidratlar, yağlar, proteinler, hemi selüloz, selüloz sırasıyla gerçekleĢerek hızlanır. Karbon hidratlar ve yağlar daha kolay hidrolize olurken selülozlar daha zor hidrolize olurlar. Reaktör sıcaklığı arttıkça hidrolik bekleme süresi düĢer. Yüksek sıcaklıkta bio kimyasal reaksiyonlar daha kısa sürede gerçekleĢir. 7.8.3.Organik Yükleme Hızı Organik yükleme hızı, birim hacim(m3) biyo reaktörlere günlük olarak beslenen organik madde miktarı (KOI veya uçucu katı maddelerin (VS) olarak ifade edilir) olarak tarif edilir. Hayvan gübresi içindeki organik madde içeriği: Toplam Katı Madde(g) - Külün Ağırlığı (g) Organik Madde Ġçeriği = *100 Toplam Katı Madde (g) Formülü ile bulunur. Anaerobik arıtmada bakteriler organik yükleme hızına karĢı hassastırlar. Sığır Gübresi 2,5-3,5 kgUM/m3.gün Ġlave Besin Maddeli Sığır Gübresi 5,0-7,0 kgUM/m3.gün olarak alınır. 279 7.8.4.Ortamın Asitliliği Ph Değeri Metan oluĢturucu bakteriler nötr veya hafif alkali ortamda yaĢarlar. Fermantasyon iĢlemi anaerobik Ģartlarda kararlı olarak devam ederken ortamın pH, normal olarak 7-7,5 arasında değiĢir. Karbon dioksit-bikarbonat (CO2-HCO3- ve amonyakamonyum (NH3- NH4+) in tamponlama etkisinden dolayı pH seviyesi nadiren değiĢir. Biokarbonatlar pH‟ın düĢerek metanojenik mikroorganizmalar üzerine ters etki yapmasını önler. bio reaktörün pH‟ı 6,7‟nin altına düĢerse, bu durum metan oluĢturucu bakteriler üzerinde toksit etki yapar. Anaerobik arıtma için ideal pH aralığı 6,8-7,8 dir. pH 6,5 altına düĢtüğü zaman gaz üretimi tamamen düĢer. pH düĢtüğünde bu durumdan metan oluĢturucu bakteriler olumsuz etkilenir. 7.8.5.Karbon/Azot Oranı Tüm besi maddeleri, hayvan gübreleri, insan atıkları, mutfak atıkları v.b. belli oranlarda karbon, azot ve oksijen içerirler. Organik maddelerdeki karbon, anaeorobik bakterilerin enerji ihtiyacı için gereklidir54. Karbondan baĢka en önemli besi maddeleri azot ve fosfordur. Azot bakterilerin büyümesi ve çoğalması için gereklidir. Besi maddesinde azot bulunmasının iki faydası var. Birincisi, amino asitlerin, proteinlerin ve nükleik asitlerin sentezi için gerekli elementi sağlar. kincisi, amonyağa dönüĢen azotun uçucu yağ asitlerini tamponlayarak pH‟ın düĢmesini önler. Böylece metan oluĢturucu bakterilerin büyümesi için uygun pH Ģartlarının sağlanması oldukca önemlidir. Besi maddesindeki bileĢikler, biyoreaktörde mevcut farklı bakteriler tarafından kullanılırlar. Metabolik iĢlemler için gerekli C/N oranı bakteriler için uygun olmalıdır. C/N oranı 23/1 den büyük olduğunda optimum çürüme için uygun değildir. Yine C/N oranı 10/1‟den küçük olduğunda bakteriler üzerinde engelleyici etki yapmaktadır55. ÇalıĢmalar göstermiĢtir ki hayvan gübresinde azot (N) kaynağı idrardır. Deneysel çalıĢmalardan görülmüĢtür ki hayvan atığı içinde 5000 mg/lt. azotun bulunması bio 54 Ahmet EryaĢar,‟‟Kırsal Kesime Yönelik Bir Biyogaz Sisteminin Tasarımı, Kurulumu,Testi, ve Performansına etki eden Paremetrelerin AraĢtırılması‟‟, YayınlanmamıĢ Doktara Tezi, s.32 55 Ahmet EryaĢar,‟‟Kırsal Kesime Yönelik Bir Biyogaz Sisteminin Tasarımı, Kurulumu,Testi, ve Performansına etki eden Paremetrelerin AraĢtırılması‟‟, YayınlanmamıĢ Doktara Tezi, s.40 280 kimyasal reaksiyon üzerine olumsuz etki yapmadığı gözlenmiĢtir. Organik madde içinde azot 8000 mg/lt. ise azot amonyak azotuna dönüĢür. Bu engelleyici etkide, en Tablo:7.7: Organik Maddelerin C/N Oranı GÜBRE ve ATIĞIN C% N% CİNSİ KURU KURU 30 Sığır Gübresi Koyun Gübresi 83.6 Kümes Hayvanları Gübresi 87.5 Domuz Gübresi 76 At Gübresi 33.4 Kaz 54 Güvercin Gübresi 50 İdrar 15 Kan 36 56 Balık Atığı 64 Kesim hane Atığı Çiftlik Gübresi 42 EVSEL VE TARIMSAL ATIKLAR 48 İnsan Dışkısı 70 İdrarlı İnsan Dışkısı 37.5 Patates Kabuğu 62.5 Mutfak Atığı Ekmek 50 Gazete 40 Taze çim 48 Yulaf samanı 50.4 Pirinç samanı 18 Yapraklar 55 40 Yer fıstığı Kabuğu Soya fasulyesi sapı 64 75 Ağaç yaprakları 45 Şeker kamışı Soya fasulyesi 17.5 Pamuk tohumu 12.5 Hardal 39.0 Su sümbülü 30.4 C/N Oranı 1.66 3.80 6.55 3.8 2.3 2 2 15 12 7 8 3 18 22 14 20 15 27 25 1 3 8 8 14 Taze Gübredeki Nem Oranı (%) 80-85 75-80 70-80 75-80 80-85 70-80 70-80 90-95 90-95 55-75 55-75 75-80 6.0 7.0 1.5 2.5 2 0.05 4 1.05 0.3 1.0 2.0 2.0 1.5 0.3 3.5 2.5 1.5 1.9 8 10 25 25 25 800 12 120 60 55 20 32 50 150 5 5 26 16 50-70 50-70 50-60 5-15 50-60 5-15 40-60 20-40 20-40 25-40 25-40 25-40 40-60 25-40 10-15 10-15 10-15 85-90 Su ile Seyreltme Oranı 1: 1 1: 1 1: 3 1: 2 2: 3 2: 3 1: 3 3: 7 Kaynak: Anonim 281 önemli rolu amonyum iyonu yerine serbest amonyak azotu oynamaktadır. Serbest amonyak azotu özellikle hidrojen (H2) ile karbon dioksit (CO2) gazlarından metan üretimi üzerinde engelleyici etki yapmaktadır.56 Metaryal içinde ne kadar çok organik madde bulunursa, asit üreten bakteriler de o kadar çabuk geliĢirler. Bu da 1.fazda ara ürünlerin yığılmasına ve böylece de çürütme kulesinde (çürütme reaktöründe, deponide veya çiftlik biyogaz tesisinde) asit yoğunluğunun artmasına; pH değerinin düĢmesine neden olur. Üretilen asitlerin fazla oluĢu, ortamın metan bakterilerin yaĢaması için elveriĢli olmayan bir hale gelmesine neden olur. ( Karbon dengesi = C0/Fo = Organik karbon / organik madde = 0,53) N/C oranı küçük olursa, o zaman N eksikliğinden dolayı mikroorganizmaların geliĢmesi engellenir. N/C oranı büyük olursa karbonlu maddenin parçalanması, enerji üretimi az olacağından engellenir. Azotun fazla bulunması, amonyak oluĢmasına ve ortamın pH'sının artmasına neden olur. Azot en azından, 7 mg N / g organik madde olarak bulunmalıdır.57 C/N hesaplamalarında devamlı kuru madde esas alınır. Enerji üretiminde gübre içindeki su katkısı sıfırdır. Bakteriler organik maddeleri besi maddesi olarak kullanırlar. Optimum C/N oranı farklı organik maddelerin karıĢtırılması ile elde edilebilir. Sabit karıĢım sürekli gaz üretimini garanti etmek için gereklidir.58 7.8.6.Toksitite Mineral iyonlar, ağır metaller ve deterjanlar anaerobik arıtmada mikro organizmaların büyümelerini engelleyerek toksik etki yaparlar. Az miktarda mineral iyonlar (sodyum, potasyum, kalsiyum, magnezyum, amonyum ve kükürt) bakterilerin büyümeleri geliĢtirirken ağır metaller toksik etki yaparlar. 50-200 mg/lt. amonyum bakterilerin büyümesini ilerletirken 1500 mg/lt. amonyum, bakteriler üzerinde toksik etki yapar59. Benzer Ģekilde bakır, nikel, krom, çinko, kurĢun gibi ağır metaller çok düĢük yoğunluklarda bakterilerin geliĢmesinde olumlu etki 56 Mustafa Öztürk, Hayvan Gübresinden Biogaz Üretimi, s.16 Ertuğrul Erdin,‟‟Kırsal Alanda OluĢan Organik Atıklar ve Bunlardan Biyogaz Üretimi‟‟ 58 Mustafa Öztürk,Hayvan Gübresinden Biogaz Üretimi, s16 59 Ahmet EryaĢar,‟‟Kırsal Kesime Yönelik Bir Biyogaz Sisteminin Tasarımı, Kurulumu,Testi, ve Performansına etki eden Paremetrelerin AraĢtırılması‟‟, YayınlanmamıĢ Doktara Tezi, s.40 57 282 yaparken yüksek yoğunlukta toksik etki yaparlar. Sabun gibi deterjanlar, antibiyotikler, dezenfektanlar, organik solventler bakterilerin metan üretim kapasitelerini düĢürürler. Bu maddelerin hayvan gübresine karıĢması önlenmelidir.60 7.9.Biyogaz Üretim Sistemlerinin Elemanları 7.9.1.Fermantör - Sindireç (Organik maddenin doldurulduğu tank depo) Bu kısım hava almayacak Ģekilde tasarlanan ve içerisinde bir karıĢtırıcı olan tanktır. Ayrıca tankınn içerisine bir ısıtıcı yerleĢtirilmelidir. Biyogazın üretilmesi için fermantör içerisindeki organik madde bulamacının sıcaklığı 35°C 'den az olmamalıdır. Fermantör sıcaklıklığı düĢtükçe gaz üretimi de düĢmektedir. Ayrıca yine içeriye hava almayacak Ģekilde fermantörün bir organik madde giriĢ ağzı birde çıkıĢ ağzı vardır. 7.9.2.Gaz deposu Büyük kapasiteli tesislerde oluĢan biyogazı, bir yerde toplamak ve gaz basıncının sabit kalmasını sağlamak için kullanılan depodur. Fermantör üzerinden alınan gaz bir boru ile bu depoya taĢınır. Buradan da kullanıma gönderilir. Kullanım fazlası depoda kalır. 4 tip gaz deposu mevcuttur (yüzer çatı gaz tutucu, sabit kubbe gaz tutucu, plastik ve ayrı gaz tutucular). 7.9.2.1.Yüzer çatı gaz tutucular Pek çoğu 2-4 mm kalınlıkta çelik tabakadan yapılmaktadır. Önemli ölçüde korrozif etkilere karĢı koymak için kenar kısımları, tepe bölgesinden daha kalın inĢa edilmektedir. Yüzer çatı döndüğü zaman, yüzeyde oluĢan köpüğü dağıtmaya yarayan L Ģeklinde çubuk desteği, aynı zamanda yapının stabilitesini de sağlamaktadır. Bir çatı kılavuzu ile gaz bölümü dengede tutulur ve bu kılavuz ile eğilmelere karĢı da dirençli bir yapı sağlanmıĢ olur. Sıkça kullanılan iki tip çatı kılavuzu vardır: Beton gömmeli bir çapraz direkle sabitlenmiĢ boru kılavuzu ve giriĢ kolu ağaçtan yahut 60 , Mustafa Öztürk,Hayvan Gübresinden Biogaz Üretimi, s.17 283 çelikten yapılmıĢ üç adet bacakla desteklenmiĢ dıĢ çatı kılavuzudur. Her iki tasarımda da çatının dönebilmesi için çok büyük kuvvet gerekmektedir. Özellikle yüzer köpükten oluĢan ve ağır olan tabaka içine saplanma söz konusu olduğunda, hacmi 5 m3‟ü geçen herhangi bir gaz tutucu, iç ve dıĢ olmak üzere iki çatı kılavuzuyla desteklenmelidir.61 Tüm çelik yapılarda, içte ve dıĢta neme duyarlı bu nedenle de paslanmaya açık bir durum söz konusudur. Bu sebeple uzun ömürlü olması istenen yapılarda Ģu yüzey koruma özellikleri sağlanmalıdır. a) Tam olarak paslanmaz ve kirlenmez bir yapı, b) En az iki tabaka astar giydirme, c) Ziftli boya (bitumin) ya da plastikten 2-3 örtü tabaka Örtü tabakalar her yıl uygulanabilir olmalıdır. Metalden yapılmıĢ bir gaz tutucu bölme, nemli bölgelerde 3-5 yıl ve kuru iklimlerde ise 8-12 yıl süreyle kullanılabilirler. Herhangi bir gaz sızdırmaz malzeme seçiminde, standartlara uygun alternatif çelik, galvaniz, metal, plastik vs. yapılar dikkate alınmalıdır. Su ceketli (su üzerine dökülmüĢ yağ filmi kullanıldığında) gaz tutuculardan oluĢan tesisler, uzun ömürlüdür. 7.9.2.2.Sabit kubbeli gaz tutucular Silindirik çürütücünün konik tepesi ya da yarımküre Ģeklindeki çürütücünün en üst kısmı, sabit kubbeli gaz bölmesinden oluĢmaktadır. ÇürümüĢ çamur hacmi ile gaz toplama bölümü hacmi, bekletme süresi içerisince yer değiĢtirir. Ģletme ve tasarım aĢamasında aĢağıdaki konular göz önüne alınmalıdır. a) Tesisin taĢmasını engellemek için, içte ve dıĢta, dengeleme tankının taĢma boruları olmalıdır. b) Gaz borusunun tıkanmaması için, gaz çıkıĢı, taĢma seviyesinden yaklaĢık 10 cm daha yüksekte olmalıdır. c) Yeterli ters basınç sağlamak için, tesis kafi derecede toprakla örtülmelidir. TaĢ, beton yapılar harç katkısıyla ya da katkısız, gaz sıkıĢtırmaz değillerdirler. Gaz sıkıĢmazlığı sadece iyi giydirme yapılarıyla ve dikkatli iĢçilikle sağlanabilir. DenenmiĢ bazı giydirme malzemeleri aĢağıda verilmiĢtir: 61 Mustafa Öztürk,Hayvan Gübresinden Biogaz Üretimi, s.24 284 a) Çok katlı bitumen (zift); soğuk uygulanır (sıcak uygulandığında yanma, zehirlenme, patlayıcı buhar oluĢumu, çözücülerin zararı gibi tehlikelere sahiptir). ki ya da dört kat giydirme yapılabilir. b) Alüminyum folyolu zift; hala yapıĢkan haldeki zifte, ince tabaka halinde alüminyum folyo uygulanır bunu, ziftin ikinci giydirmesi takip eder. c) Plastikler; epoksi reçine ya da akri boyama bunlara örnektirler. Çok iyi fakat pahalıdırlar. d) Parafin (gaz yağı), %2-5 kerosen ile seyreltilmiĢ 100 0C‟ye ısıtılmıĢ ön sıcaklıklı taĢa uygulanır. e) Su geçirmez elementlerle desteklenmiĢ çok katlı sıvalı yapı tesis çalıĢtırılmadan önce, bir basınç testine tabi tutulur. 7.9.2.3. Plastik gaz tutucular Plastik tabakadan yapılan gaz tutucular, diğer gaz tutucuların yaptığı iĢi yapmaktadır. Gaz bölümüne transfer olan elementler, balondan ya da torbadan yapılan gaz depolama bölümünde tutulurlar. 7.9.2.4.Ayrı gaz tutucular a) DüĢük basınçlı, ıslak-kuru gaz tutucular (10-50mbar), pahalı ve uzun mesafelerde (en az 50-100m) kullanılırlar. Plastik gaz tutucularla özdeĢtirler. b) Orta ve yüksek basınçlı gaz tutucular (8-10bar/200bar), küçük ölçekli tesislerde kullanılmaktadırlar. Yüksek basınçlı gaz deposu çelik silindirler içindedir (taĢıtların yakıt depoları gibi) 7.9.3.Gübre (organik madde) Deposu Biyogazın üretilebilmesi için fermantöre alınacak organik maddenin kuru maddesinin %8'i geçmemesi gerekir. Bunun anlamı, sığır gübresi kullanılacaksa gübrenin bire bir oranında su ile karıĢtırılması demektir. Bu madde fermantasyon süresi sonunda fermantörden aynı Ģekilde çıkacaktır. AkıĢkan durumuna gelmiĢ olan bu bulamaç halindeki gübrenin depolanması için betondan yapılmıĢ havuz Ģeklinde bir gübre deposuna ihtiyaç vardır. Bu anlatılan 3 ana organın yanısıra biyogaz üretim sisteminde; hammadde depolama tankı, gaz boruları-valfleri ve bağlantı ekipmanları, 285 ısıtma sistemleri, pompalar, karıĢtırıcılar, ısı transfer elemanları, ayırma ve filtrasyon elemanları da kullanılmaktadır. 7.9.4.Biyogaz Üretiminde KarıĢtırıcılar • Metanojenlerin ürettiği metabolitlerin dağıtılması, • Taze hammaddenin bakteri populasyonuna homojen olarak karıĢması, • Çökelmelere ve heterojeniteye engel olunması, • Homojen sıcaklık dağılımının sağlanması, • Bir bakteri populasyonunun fermantör içinde iyice dağılması, • Fermantör içinde heterojen ölü bölgelerin oluĢmaması. KarıĢtırıcılar reaktörde kullanıldığı gibi reaktör öncesi süreçtede kullanılırla62r. Çöpten gaz elde eden sistemlerde değiĢik karıĢtırcı ve ayırıcı sistemler kullanılmaktadır. Bunlar daha karmaĢık ve komplikedir. Ahır atıklarının ön karıĢtırmalarında helezonlu tip karıĢtırıcı ve taĢıyıcılar baĢarı ile kullanılmaktadır. Piyasada çeĢitli Ģekillerde modifiye edilmiĢ beslemeli karıĢtırıcılar bulunmaktadır. Test edilen bazı karıĢtırıcı tipleri; helezonik, dönen kanatlı (kürekli) ve sonsuz parmaklı tip karıĢtırıcılardır. Bu karıĢtırıcı tiplerinin hepsi iyi bir karıĢım sağlar. KarıĢtırıcıların çoğu bir kamyon veya römorka monte edilerek kullanılır. Beslemeli karıĢtırıcılar kullanıldığında, materyalin önceden karıĢtırılmasına gerek yoktur. Bu tip karıĢtırıcılarda eğer hayvansal atıklarla diğer organik materyaller (daha kaba yapılı) karıĢtırılacak ise öncelikle kaba yapılı materyaller karıĢtırıcı içerisine yerleĢtirilir ve gübre daha sonra materyallerin üzerine eklenir. KarıĢtırma iĢlemi sadece birkaç dakika sürmektedir. Sabit parmaklı karıĢtırıcılarda karıĢtırıcı içerisindeki parmaklar materyali karıĢtırırlar ve sürekli karıĢtırma iĢlemi gerçekleĢtirebilirler. Bu çalıĢma yönteminde iĢlem kapasitesi depo hacmine bağlı olmadığından ve sürekli besleme yapıldığından iĢlem hızı diğer karıĢtırıcılardan daha yüksektir. Dönen tambur tipi karıĢtırıcılar arıtma çamurları ile öğütülmüĢ bitkisel atıkların karıĢtırılmasında baĢarılı olarak kullanılmaktadırlar. KarıĢtırıcının dönme hareketi 62 Ahmet EryaĢar,‟‟Kırsal Kesime Yönelik Bir Biyogaz Sisteminin Tasarımı, Kurulumu,Testi, ve Performansına etki eden Paremetrelerin AraĢtırılması‟‟, YayınlanmamıĢ Doktara Tezi, s.46 286 düĢük hızda çamuru küre formuna getirmektedir. Yüksek devirde dönme iĢleminde çamur tamburun duvarlarına yapıĢmaktadır. Klasik yetiĢtirme yapılan hayvancılık iĢletmelerinde yataklık miktarının fazla olması ve gübrenin bir süre beklemesi durumunda kendiliğinden ısınması sonucu 50-55 0C‟e ulaĢan sıcaklık pastörizasyon iĢlemini gerçekleĢtirmektedir.63 Bu doğrultuda uygun bir karıĢtırma elemanının seçimi önem kazanmaktadır. Modern biyogaz tesislerinde, daldırmalı motorlara bağlı mekanik marine tip karıĢtırıcılar, hidrolik karıĢtırma sağlayan pompalama sistemleri veya gaz enjeksiyonuyla oluĢan pnömatik karıĢtırma sistemleri kullanılır64. Mezofolik ve termofilik sıcaklıkların çevresel olarak sağlanamadığı, özellikle sıcaklığın korunması gereken biyogaz tesislerinde ısı transfer elemanları büyük önem taĢırlar. Plakalı ısı değiĢtiriciler, shell-tube ısı değiĢtiriciler yanında kapalı devre ısı pompaları, güneĢ enerjili ısıtıcılar kullanılmaktadır.65 7.10.Biyogaz Tesislerinde Temel Ölçüler Anaerobik çürütme reaktörü hacmı (Vç), Organik maddelerin hidrolik bekleme süresi (HBS), Günlük beslenen çamur miktarı (Mç) esas alınarak; Vç (Çürütme Havuzu Hacmi m3) = Mç (m3/gün) x HBSdenklemi ile hesaplanır. Burada: Mç = Günlük olarak reaktöre beslenen atık miktarı (m3/gün) HBS =Hidrolik bekleme süresi (gün) dür. Hidrolik bekleme süresi sıcaklığa bağlı değiĢken olduğundan seçilen çürütme sıcaklığına bağımlıdır. Toprak içindeki çürütme havuzları için havuz içi sıcaklık toprak sıcaklığının 1-2 0C üzerinde hesaplanabilir. Vç = Reaktör havuzunun çamur toplama hacmidir. Psikolofilik sıcaklık Ģartlarında hidrolik bekleme süresi (HBS) 100gün, 63 Osman Yaldız,‟‟Organik Atıklardan Biyogaz Üretim Tekniği‟‟Çevrimci:28 Eylül 2009 http://www.mmo.org.tr/resimler/ekler/76a89f0cb91bc41_ek.pdf?dergi=85 64 Abdulcelil Buğutekin, Mustafa Yılmaz, Ahmet Korhan Binark, „‟Atık KarıĢtırıcı Geometrisinin Biyogaz Üretimine Etkisi‟‟, VII.Ulusal Temiz Enerji Sempozyumu UTES‟2008, Ġstanbul,17-19 Aralık 2008 s. (173-180) (Çevrimiçi):22.10.2009 http://www.uteg.org/makaleler/atik_karistirici_geometrisinin_biyogaz_uretimine.pdf 65 EĠEĠ web sitesi Enerji verimliği,Yenilenebilir Enerji Kaynakları sayfası, Çevrimci: http://www.eie.gov.tr/turkce/YEK/biyoenerji/01-biyogaz/bg_tesis_tasarimi.html 27 Ağustos 2009 287 Mesofilik Ģartlar için (20-35 0C) HBS 20gün, Termofilik Ģartlarda ise (50-600C) HBS 8 gün üzerinden hesaplanır. Mesofilik Ģartlarda çalıĢan basit biyo reaktörler için hidrolik bekleme süresi en az 20 gün olmalıdır. Pratik uygulamalar göstermiĢtir ki bu hidrolik bekleme süreleri 20-100 gün arasında değiĢmektedir. Buradaki temel belirleyici değiĢken biyoreakörün ısısıdır. Isı mesofilik Ģartlardan termofilik Ģartlara geçilince HBS kısalır ve aynı hacimli reaktötde daha fazla gübre arıtılabilinir.66 Biyogaz tesislerinde biyogaz verimleri her canlı ve bitki için belirlenmiĢtir. Gaz verimleri ve seyreltme oranları aĢağıdaki tablodadır. Tablo:7. 8:Birim Gübre Ağırlığı BaĢına Biyogaz OluĢumu ve Seyreltme Oranı Hayvan Türü Sığır Domuz Kümes Hayvanı Keçi At Koyun (45 kg) YetiĢkin Ġnsan (çocuk) Nem Miktarı (% Islak bazda) 80-85 75-80 70-80 75-80 80-85 75-80 75-80 70 (70) Fermantasyon Sonu Biyogaz Üretimi (lt/kg) 40 70 60 60 40 50 (75-90) Seyreltme Oranı (Gübre/su ) 1/1 1/2 1/3 2/3 2/3 2/3 3/7 Gübre içerisine ne kadar su ilave edileceği oldukça önemlidir. Çamur içinde katı madde yoğunluğunun %3-9 arasında olması istenir. Bu yoğunluğun altında ve üstünde fermantasyon süresi uzar. Hayvan gübrelerine ilave edilmesi gerekli su miktarları Tablo 9‟de verilmiĢtir. Çoğu kırsal bölgelerde hayvan gübresi ile birlikte tuvalet atık suları ile karıĢtırılarak reaktöre verilerek çamur içindeki katı madde yoğunluğu %3-9 arasında tutulur. Dolayısıyla; Reaktöre ilave edilecek çamur miktarı = Bio kütle + Su Ģeklinde bulunur. Biokütle reaktöre verilmeden önce belli oranda idrar veya su ile seyreltilir. Bunlara göre çürümenin gerçekleĢtiği reaktör hacmi tespit edilir. Kurak havalarda hayvan gübresini seyreltmek için hayvan idrarı yeterli olmaz. Bu durumda hayvan gübresinin seyreltilmesi gereklidir. Hayvan gübresini seyreltmede 66 Ahmet EryaĢar, Günnur Koçar, „‟Kırsal Kesim Biyogaz Sistemlerinin Ülkemiz Farklı Ġklim KoĢullarında Uygulanabilirliği‟‟, (14-20) 288 idrar kullanımı tavsiye edilir. Eğer yeterli miktarda idrar yoksa seyreltme için su kullanılır. Hayvan gübresini su ile seyreltme yerine hayvanlara daha fazla su içirerek hayvan idrarının seyreltme amacı ile kullanılması tavsiye edilir. Hayvanın daha fazla idrar üretmesi hem sağlığı hem de daha fazla süt üretmesi açısından önemlidir. Hayvan gübresi içinde saman ve diğer katı maddeler (kum, kil vb.) bulunabilir. Bu tür maddelerin hayvan gübresinden giderilmesi için reaktöre verilecek hayvan gübresi akıĢkan hale getirildikten ve katı maddelerin çökmesi sağlandıktan sonra reaktöre verilmesi tavsiye edilir. Reaktörün giriĢ ve çıkıĢı ünitesi günlük olarak temizlenmelidir. Tuvalet suları seyreltme amacı ile kullanılacaksa bu sulara çamaĢır suyu gibi maddeler kesinlikle karıĢtırılmamalıdır. Gaz bölümü hacmi genel olarak Vç/Vg (reaktörde çürüme bölümü hacmi/gaz toplama bölümü hacmi), 3:1 ila 10:1 veya 5:1 ila 6:1 arasında değiĢir. 200 inek besleyen bir çiftlikte günde; 200 sığır x 62*67 lt/gün/inek = 12400 lt.gübre/gün oluĢur. Gübreyi reaktöre vermeden akıĢkan hale getirmek için eğer hayvan idrarı gübreye karıĢtırılıyorsa hayvan baĢına 11.5 litre su ile karıĢtırmak yeterlidir. Buna göre günde gerekli su miktarı; 200 inek x 11.5 litre/gün/inek = 2300 litre/gündür. Reaktöre verilecek seyreltilmiĢ hayvan gübresi miktarı; 12400 litre gübre/gün + 2300 litre su/ gün = 14700 litre/gündür. Biyo reaktördeki hidrolik bekleme süresi 20 gün ise buna göre gerekli biyo reaktör hacmi ; 14700 litre/gün x 20 gün = 294000 litre olur. Gaz toplama bölümü hacmi, Vç/Vg, = 5:1 olarak alınırsa gerekli reaktör yüksekliği 460 cm, çapı 1000 cm alınarak reaktör hacmi 362 m3 olarak bulunur. Anaerobik arıtmada biyogaz miktarının hesaplanması hayvan türüne, günlük olarak oluĢan gübre miktarına ve gübre içindeki uçucu katı madde miktarına bağlı olarak 67 *610 kg canlı ağırlıkta bir hayvanın 50 kg gübre vereceği varsayımı altında ve %25 yataklık ve kaba yem atığı ile günlük biyolojik atık miktarı 62.5kg olmakta ve hesap kolaylığı yüzünden 62kg alınmıĢtır 289 değiĢir. Gübre içinde bulunan organik madde türü biyogaz oluĢumunu etkiler. Organik maddenin yaklaĢık olarak %50 sinin biyogaza dönüĢeceği kabul edilir. 7.11.Biyogaz Reaktör ÇeĢitleri Genelde reaktörler kapasitelerine göre sınıflandırılmaktadır. Hacimlerine göre ise; 1-Küçük hacimli reaktörler, 2-Büyük hacimli biyogaz reaktörleri68 Küçük hacimli biyogaz reaktörleri az sayıda hayvan besleyen veya yerleĢim yerlerinden uzaktaki aile iĢletmelerinin zorunlu enerji ihtiyaçlarını karĢılamak üzere kurulurlar. Köylerde ve büyük çiftliklerde iĢletmenin veya köyün ihtiyaçlarını karĢılamaya yönelik biyogaz reaktörleri kurulmalıdır. Tablo:7. 9:Hacimlerine Göre Biyogaz Reaktörlerinin Sınıflandırılması Aile tipi 6 -12 m3 Kapasiteli Çiftlik tipi 50-100 150- m3 Kapasiteli 3 Köy tipi 100- 200 m Kapasiteli 3 Sanayi ölçekli tesisler 1000 - 10.000 m Kapasiteli Tüm reaktörlerin iki ortak kritik noktası vardır. Birincisi ısı kayıplarının minimum olarak ve iklim bölgelerine uygun olarak dizaynı69 ve optimum gaz üretimini sağlayacak olan 350C sağlayacak güneĢ enerjisi paneli veya baĢka bir ısı kaynağı sağlanmalıdır. En pratik ve yaygın kullanılan sistem, tesisin içine yerleĢtirilen sıcak sulu serpantinlerden yararlanmaktadır. Yapılan deneysel çalıĢmalarda ısı pompaları ile yapılan çalıĢmaların baĢarılı olduğunu göstermektedir70. Ġkincisi ise hava sızdırmazlığıdır. 7.11.1.Küçük Hacimli Biyogaz Reaktörleri Dünyada yoğun olarak kullanılan dört tür küçük hacimli biyogaz reaktorü vardır. Bunlar: 68 Mustafa Öztürk,Hayvan Gübresinden Biogaz Üretimi, s.22 Ahmet EryaĢar, Günnur Koçar, „‟Kırsal Kesim Biyogaz Sistemlerinin Ülkemiz Farklı Ġklim KoĢullarında Uygulanabilirliği‟‟, TMMOB Makine Mühendisleri Odası Tesisat Mühendisliği Dergisi Sayı:109 Çevrimci: 17 Temmuz 2009 (14-20), http://www.mmoistanbul.org/yayin/tesisat/109/3/ 70 Abdullah Akbulut, Ġrfan KurtbaĢ, Fevzi Gülçimen, „‟Toprak Kaynaklı Isı Pompası Destekli Bir Biyogaz Sisteminin Sera Isıtmasında Deneysel Olarak Ġncelenmesi‟‟ TMMOB Makine Mühendisleri Odası Mühendis ve Makine Dergisi, Cilt IIIM, Sayı 555 (50-61) 69 290 1. Yığın Tipi 2. Sabit Çatı Çin Tipi, 3. Yüzer Kapalı Hindistan Tipi 4. Torbalı Tiptir. Çin ve Hindistan tipi modeller en yoğun kullanılan türlerdir. Son zamanlarda maliyetinin düĢüklüğünden dolayı bazı ülkelerde Torba Tipi (Tayvan, Çin) reaktörlerin popüleritesi hızla artmaktadır.71 Ülkemizde ise yıllardan beri uygulamaya çalıĢılan bu model TKĠB‟nın resmi raporlarında belirttiği gibi baĢarılı olamamıĢ bir modeldir. UNDP nin alt kuruluĢu GEF-SGF de küçük ölçekli biyogaz reaktörlerinin desteklemesine rağmen bu desteklerin sonucu da eski çalıĢmalara benzeyecektir. Bu konuda Ġzmir Ege Üniversitesi GüneĢ Enerjisi Enstitüsü, DTP, güdümlü projeside tezimde savunduğum köy bazlı biyogaz üretimini değil, iĢletme bazlı küçük ölçekli reaktörleri uygulamaya çalıĢmaktadır.72 Anaerobik reaktörlere hayvan gübresi verilmeden önce Tablo 10‟da verilen oranlarda seyreltilmesi ve besi maddesi ile doldurulması gereklidir. Biyokimyasal reaksiyon sonucu gaz üremeye baĢladıktan sonra gaz odasında gazlar toplanır. Gazların toplandığı bölümde gaz basıncı yükselir. Su ile günlük olarak seyreltilen taze gübre günlük olarak reaktörde beslenir. Besleme borusunda bekleme süresi esnasında organik maddeler fermente olabilir. Fermente olmuĢ organik maddeler çıkıĢ borusu arasından gaz basıncı ile çamur tankına itilir. Biyoreaktörlerde besi maddelerinin hareketi ġekil 9‟de görüldüğü gibi olur. Besin giriĢ ve çıkıĢını sağlayan giriĢ çıkıĢ boruları, dik açıyla çürütücü içine doğru düz bir Ģekilde uzatılır. Sıvı besi maddesi için boru çapı 10-15 cm olmalıdır. Lifli metaryaller için bu değer, 20-30 cm civarındadır. GiriĢ çıkıĢ boruları çoğunlukla plastik veya beton malzemelerden yapılmaktadır. Pozisyonları serbest, eriĢilebilir konumda ve düzlükte olmalıdır. Borular, çürütücü duvarında en düĢük çamur 71 Mustafa Öztürk,Hayvan Gübresinden Biogaz Üretimi, s.22 Günnur Koçar, Kırsal Kesim Biyogaz Teknoljilerinin GeliĢtirilmesi ve yaygınlaĢtırılması, Güdümlü teknoloji GeliĢtirme Projesi, Proje No: 07/DPT/003, Ege Üniversitesi GüneĢ Enerjisi Enstitüsü, Ġzmir, 2009 Çevrimci: 01.12.2009 http://egeweb.ege.edu.tr/eusolar/files/biyogaz%20dpt%20projesi.pdf 72 291 seviyesinin altında bir noktada olmalıdır. Gaz deposuna doğru olmamasına dikkat edilmelidir. Bu bağlantı noktaları harç ile kuvvetlendirilmeli, çatlamalar ve delikler engellenmelidir. GiriĢ borusu, çıkıĢ borusundan daha yüksek bir noktada tanka temas etmelidir. Burada amaç, metaryal akımının daha düzenli ve dengeli ilerlemesini sağlamaktır Küçük çaplı biyo reaktörler; - Hayvan gübresinin kolay taĢınacağı, - Seyreltme suyuna yakın, - Ġçme suyu kaynağından 15-20 metre uzak, - Bina temelinden en az 2-3 metre uzak, yerlere kurulmalıdır. Sabit çatılı ve yüzebilir çatılı reaktörlerde çürümüĢ çamurun çıkıĢ borusu tabandan itibaren 30-40 cm yukardan olmalıdır. Yüzebilir çatılı reaktörlerde çürümüĢ çamur çıkıĢı reaktör duvarından en az 8 cm aĢağıda olmalıdır. Aksi durumda reaktör etrafından çamur sızıntısı olur. Küçük hacimli reaktörlerde besi maddesi içindeki kum, taĢ gibi maddelerin reaktöre giriĢini önlemek için besleme giriĢi, karıĢtırma bölümü tabanından 3-4 cm yukarıda olmalıdır. Silindirik besleme tankları hem ucuz hem de daha iyi karıĢtırma yapmak mümkündür. Besleme tankı sabahleyin gübre ile doldurulur ve üzeri Ģeffaf plastik malzeme ile örtülerek güneĢ ıĢığı ile ısınması sağlanır ve akĢam üzeri kapatılır. Vana açılır ve besleme yapılır. Besleme borusunun giriĢi, besi maddesinin reaktörün taban ortasına gelecek Ģekilde yapılması gereklidir. Su ceketsiz yüzebilir çatılı reaktörlerin kenarları 2.5 mm ve tepesi 2 mm. et kalınlığında çelik levhadan yapılabilir. Bu levhalar korozyona karĢı korunmalıdır. Korozyona karĢı çatı boyanmalıdır. Çatı 2.5 cm et kalınlığında demir destekli betondan da yapılmaktadır. Çatı hafif eğimli olmalıdır. Çatı malzemesinin üst örtü malzemesi kesilirken 2 cm fazla olacak Ģekilde kesim yapılarak, üst örtü 2 cm dıĢarı sarkmalıdır. Böylece yağmur suyunun reaktöre girmesi önlenmiĢ olur. 7.11.1.1.Yüzer Çatılı Hindistan Tipi Biyo Reaktörler (KVIC) KVIC tipi reaktörler esas olarak çürüme ve gaz toplama bölümü olmak üzere iki kısımdan ibarettir. Reaktör yer altına yerleĢtirilir. Böylece reaktördeki ısı değiĢiminin meteorlojik Ģartlardan minimum etkilenmesi sağlanır. Reaktörün tabanı ve duvarları 292 briket veya betonarme malzemelerden yapılabilir. Besleme atığının yapısına bağlı olarak derinliği 3,5 metre ile 6 metre, çapı ise 1,3 m ile 6 m arasında değiĢir. Çoğu reaktörlerde gaz üretim kapasitesi 6 ila 8 m3/gün ve gaz üretim hızı ise 0.32-0.34 m3/m3 reaktör olarak değiĢir73. Reaktöre gelen çamuru giden çamurdan ayıran merkezi bir duvar vardır. Besleme yarı sürekli olarak yapılmaktadır. Gelen kısmın hacmi çıkan kısmın hacmine eĢittir. Gaz toplama bölümünün malzemesi genelde yumuĢak demirdir. Korozyon probleminden dolayı bu bölümde son zamanlarda polietilen ve fiber glastan malzemeler kullanılmaktadır. Gaz toplama bölümünün hacmi, reaktörde günlük olarak oluĢacak gaz miktarının en az %50‟sini depolayacak kapasitede olmalıdır. Reaktörde günlük olarak oluĢan gaz, gaz toplama bölümünde toplanır. Gaz basıncı, çatı ağırlığı ile eĢdeğer olmalıdır. Çatılar korozyona dayanıklı demir destekli fiberglas veya plastik destekli ham demirden yapılabilir. Genelde çatılar demir destekli fiber glas plastiklerden yapılmaktadır. Gaz toplama bölümü su içinde hareket halindedir. Gaz oluĢtukça gaz toplama bölümü yukarı doğru hareket eder. Gaz tüketildikçe bölüm aĢağı doğru iner. Gaz toplama bölümü normal olarak metaldir. Çatı malzemesi genellikle 2 veya 2.5 mm et kalınlığında çelik olabilir. Çatı malzemesi olarak son zamanlarda cam elyafı fiberle güçlendirilmiĢ plastik veya yüksek yoğunluklu polietilen de kullanılmaktadır. Maliyeti çeliğe göre biraz pahalıdır. Gaz toplama bölümünü PVC‟den yapmak sağlıklı değildir. Çünkü PVC zamanla bozunmaktadır. Gaz toplama bölümü balon tipinde de yapılabilir. Böylece inĢaat maliyeti düĢürülebilir. Reaktör briket, taĢ veya betondan yapılmıĢ gaz sızdırmaz odadan ibarettir. Reaktörler, silindirik, küresel ve elips Ģekilde inĢa edilmektedir. Bu tür reaktörler kolayca inĢa edilebilmektedir. Gaz toplayıcı ağırlığı toplama alanında 90 kg/m2 basınç verecek Ģekilde dizayn edilmelidir. Gaz depolama bölümü basıncı 4-8 cm H2O arasında değiĢir. Bu basınç, gazın ev aletlerine girmesini sağlaması için yeterlidir. Ham demir inĢaat maliyetinin %40-50‟ni oluĢtururken demir destekli fiber glas plastikler %5-10‟unu oluĢturmaktadır.74 73 74 Mustafa Öztürk,Hayvan Gübresinden Biogaz Üretimi, s.26 Mustafa Öztürk,Hayvan Gübresinden Biogaz Üretimi, s.26 293 Bu tür reaktörlerde hidrolik bekleme süresi bölgenin meteorojik Ģartlarına ve reaktörün yalıtılmasına bağlı olarak 30- 50 gün arasında değiĢir. Sıcak iklim bölgelerinde bu süre kısalabilir. Genelde sığır gübresi besi maddesi olarak kullanılır. Su sümbülü gibi maddelerde gübre içine karıĢtırılarak kullanılabilir. SulandırılmıĢ gübrenin reaktöre giriĢ kısmı çıkıĢtan daha yüksek olmalıdır. Böylece çürütülmüĢ çamur üzerine hidrostatik basınç oluĢumu sağlanmıĢ olur. Reaktör iki bölüme ayrılarak taze gübre ile sindirilmiĢ gübrenin kısa devre yapması önlenir. Reaktör ortamında akıĢkanlık sağlanır. ÇürümüĢ çamur yükselerek diğer bölüme geçer. Bu modelin benzeri Hindistan‟da 80.000 adet kurulu durumdadır. Bu tür reaktörlerin boyutları küçük kapasiteliler için 5-15 m3 arasında değiĢir. Sanayi tipi tesislerde ise 20-100 m3 arasında değiĢmektedir. Gaz sızdırmazlık problemi yoktur. Gaz toplama bölümü kolayca boyanabilir. Gaz toplama bölümü mavi veya beyaz yerine siyah veya kırmızıya boyanırsa gaz üretimi daha fazla olabilir. Çünkü güneĢ ıĢığının absorblanması ile gaz üretimi artar. Yüzebilir çatı su ceketi içinde kolayca yukarı aĢağı hareket edebilmelidir. Su ceketi yüzeye kadar su ile doldurulmalıdır. DıĢ kısma suyun buharlaĢmasını önlemek için kullanılmıĢ yağ konmalıdır. Ceket içi sürekli kontrol edilerek su ile dolu tutulmalıdır. Aksi durumda gaz toplama yüzeyi azalır. Su ceketinin içinin kolayca temizlenebilmesi için yeterli ölçüde geniĢ olmalıdır. 7.11.1.2.Sabit Çatılı Çin Tipi Reaktörleri Sabit çatılı Çin modeli reaktör, Çin orijinlidir. Reaktör briket, taĢ veya betondan yapılmıĢ gaz sızdırmaz odadan ibarettir. Reaktörler, dikdörtgen, silindirik, küresel ve elips Ģekilde inĢa edilir. Reaktörlerin tepesi, kubbe Ģeklindedir. Çatı (kubbe) altında gazın birikmesi için yükselen basınçla gazın birikmesi sağlanacak Ģekilde düzenlenir. Çatı hava sızdırmaz olmalıdır. Bu iĢlemde gaz sızıntısı önemli bir problemdir. Sıvı gübre giriĢ borusunun iç çapı 10 cm, çıkıĢ borusunun iç çapı ise 15 cm. olmalıdır.75 ÇıkıĢ borusu daima giriĢi borusundan daha geniĢ olmalıdır. 75 Mustafa Öztürk,Hayvan Gübresinden Biogaz Üretimi, s.23 294 Bu tür reaktörlere besi maddesi beslenmesi, domuz veya büyük baĢ hayvan gübresi, su sümbülü, insan dıĢkısı ve tarımsal atıklar verilebilir. KarıĢımda C/N oranı istenen limitleri sağlamalıdır. SıkıĢtırma tankının taban seviyesi çürüme tankının dolu haldeki seviyesinde olmalıdır. SıkıĢtırma tankı hacmi gaz depolama hacmine eĢit olmalıdır. Çürüme tankının dolu olduğu seviye ile biyogazın deĢarj kısmı arasındaki mesafe yaklaĢık olarak 25 cm olmalıdır. Dolayısıyla sıkıĢtırma tankı yüksekliği doğru olarak seçilmelidir. Gaz üretim hızı, 25 OC sıcaklıkta 60 gün hidrolik bekleme süresinde günde birim hacım reaktörden 0.1-0.2 hacım biyogaz üretilir. Reaktörde gaz basıncı 120 cm.H2O eĢit veya altındadır. Burada anahtar nokta reaktör çapının silindirin yüksekliğine oranı 2/1 olmalıdır. Bu oldukça yüksek yapı malzemesi gerektirir. Bu yüzden reaktörün tabanının ve tepesinin yarı silindirik olması bu yüzdendir. Biyogazın sabit hızda gelmesi isteniyorsa gaz basıncı düzenleyici veya yüzebilir gaz haznesi kullanılmalıdır. Gaz depolama bölümü ve bağlantı elamanları gaz sızdırmaz olmalıdır. Gaz birikmeye baĢladıkça tanktaki çamurla yer değiĢtirir. Gaz basıncı iki çamur tankında seviyedeki artıĢla orantılı olarak biyogaz miktarı artar. Çin‟de 5 milyon adet 6, 8, 10 m3 lük bu model reaktör bulunmaktadır. En küçük boyutlu olan 5 m3 dür. 200 m3 kapasiteli tesisler yapılabilir. Bu tür reaktörler yarı sürekli olarak beslenir. Günde bir defa besleme yeterlidir. Sığır veya domuz gübreleri için hidrolik bekleme süresi 35-40 gündür. Toplam katı madde yoğunluğu %5-8 veya %7 dir. 7.11.1.3.Torba Tipi(Tayvan Çin) Reaktörler(Balon Tipi Reaktörler) Bu tür reaktörler PVC veya kuvvetli naylon kumaĢ kaplı neoprenden yapılmıĢ (uzunluk/çap oranı:3:14) olan silindirlerdir. U tür reaktörler oldukça hafiftir. 50 m3 membran reaktörlerin ağırlığı 270 kg‟dır (ġekil 21). Hayvan ahırına yakın yere kolayca inĢa edilebilir ve yere belli derinlikte inĢa edilmesi gereklidir. Besleme giriĢi, reaktörde yaklaĢık 40 cm. H2O basıncını muhafaza edecek Ģekilde düzenlenir. Bu tür reaktörler, biyogazın ayrı olarak depolandığı, piston akımlı bir reaktör (karıĢtırmasız) gibi hareket eder. Kolay inĢa edildiğinden dolayı Çin‟de torba tipi reaktörlerin birim 295 m3 bedeli 25 ila 30 US dolardır76. Dolayısıyla torba tipi reaktörler çok rekabet edebilir durumdadır. Ekonomik, dayanıklı ve kolay inĢa edilebilir özelliğinden dolayı Çin‟de bu reaktörler hızlı Ģekilde geliĢmeye baĢlamıĢtır. Kore, Tayvan ve Fiji‟de yaygın kullanılan reaktörlerden biridir. Domuz atıkları için bu tür reaktörlerde bekleme süresi sıcak iklim bölgeleri için 20 gün (30 ila 35 OC). Soğuk iklim bölgelerinde (15-20 OC) 60 gündür. Reaktör duvarı ince olduğundan havaya doğru olan açık kısmı, güneĢ ıĢığı ile kolayca ısınabilir. Böylece bekleme süresi kısaltılabilir. Dolayısıyla gaz üretimi %50-300 artırılabilir77 (0.24-0.6 gaz hacmi/reaktör hacmi/gün). Yazın Kore‟de gaz üretim hızı, 0.7 gaz hacmi/reaktör hacmi/gün iken, kıĢın bu değer 0.14 gaz hacmi/reaktör hacmi/gün‟e düĢmektedir. Balon tipi reaktörler plastik veya lastik karıĢımı malzemelerden yapılmaktadır. Gaz reaktörün üst kısmında depolanır. GiriĢ ve çıkıĢ balonunun yüzeyine direk bağlıdır. Gaz balon yüzeyinde biriktiği zaman yerleĢmeye baĢlar ve gaz basıncı artar. Reaktörde gaz dolduğu zaman tesis sabit çatılı reaktör gibi çalıĢır. Balon ĢiĢirilmemelidir. Çok elastik değildir. Gaz depolama bölümünde yeterli basınç ağırlık esasına göre sağlanır. Reaktörde aĢırı basınç oluĢumu önlenmelidir. Aksi durumda bu olay reaktör malzemesine zarar verebilir. Bunun için emniyet vanası kullanılmalıdır. Fermantasyon çamuru balon yüzeyinin hareketi ile hafifçe sallanabilir. Bu iĢlem çürüme için çok uygundur. Balon malzemesi güneĢ ıĢığına karĢı dayanıklı olmalıdır. Faydalı kullanım ömrü 2-5 yıldır. Plastik balonların ömrü, mekanik araçlardan hasar görebileceği için, nispeten daha kısadır. Maliyeti oldukça düĢüktür. 7.11.2.Büyük Kapasiteli Reaktörler Büyük kapasiteli hayvan gübresinin arıtılmasında genel olarak üç tür reaktör kullanılmaktadır. Bunlar Tam karıĢımlı reaktörler, piston akımlı reaktörler ve lagun tipi reaktörlerdir. 76 77 Mustafa Öztürk,Hayvan Gübresinden Biogaz Üretimi, s.32 Mustafa Öztürk,Hayvan Gübresinden Biogaz Üretimi, s.32 296 7.11.2.1.Tam KarıĢımlı Reaktörler Tam karıĢımlı reaktörlerde çamur ısıtılarak reaktöre verilmektedir. Bu tür reaktörlerde yeterli uçucu organik katı madde yoğunluğu %3-10 arasında değiĢen atıklar kullanılır. Reaktörler geniĢ, dikey ve sadece betonarme veya çelik silindirlerden yapılmıĢ konteynerlerdir. Reaktör tavanı düz veya konik olabilir. Reaktöre bir karıĢtırıcı konarak bakterilerin besi maddeleri ile homojen teması sağlanır. Çamur, karıĢtırma havuzunda toplanır. Burada gerekirse seyretme yapılır. Çamur reaktöre verilmeden önce gübre içindeki yabancı ve istenmeyen maddelerin çökelmesi sağlanır ve ısıtılır. Çamur reaktöre ya bir pompa veya cazibe ile akacak Ģekilde verilir. Reaktöre verilen çamur reaktörde karıĢtırılır. KarıĢtırma ile (1) homojen bir ortam oluĢturulur, (2) katı maddelerin askıda kalmaları sağlanır. KarıĢtırma ve ısıtma verimliliği artırır. Tam karıĢımlı reaktörler ya mesofilik veya termofilik Ģartlarda çalıĢtırılır. Tesisten elde edilen biyogazın bir kısmı reaktörü ısıtmak için kullanılır. Hidrolik bekleme süresi 10 ila 20 gün arasında değiĢir. Anaerobik Ģartları muhafaza etmek için reaktör üzeri sabit olarak kapatılır. Biyogaz reaktörden alınır. Arıtılır ve kullanıma sevk edilir. Çoğu tam karıĢımlı reaktörlerden elde edilen biyogazdan elektrik enerjisi üretilmektedir. Hem reaktör hem de karıĢtırma ünitesi motor soğutma sisteminden alınan atık ısı ile ısıtılmaktadır. Tam karıĢımlı reaktörlerin hacmi 100- 2000 m3 arasında değiĢmektedir78. Daha büyük hacimli çamurlar için birden fazla reaktör kullanılabilir. 7.11.2.2.Lagün Tipi Reaktörler Anaerobik lagünların üstü örtülü havuzlardır. Gübre bir uçtan girer ve çürüme iĢleminden sonra diğer uçtan çıkar. Lagünlar genellikle psikofilik veya toprak sıcaklığına yakın sıcaklık Ģartlarında çalıĢtırılır. Dolayısıyla reaksiyon hızı, mevsimsel sıcaklık değiĢiminden etkilenir. Gaz üretim miktarı da mevsime göre farklılık gösterir. Yazın kıĢ aylarına göre %35 daha fazla biyogaz elde edilmektedir. Bu tür reaktörlerde katı madde yoğunluğu %2 dir. Lagün tipi reaktörlerde katı madde yoğunluğu düĢük atık sularla çalıĢıldığı için domuz gübresi ile mandıra atık sularının 78 Mustafa Öztürk,Hayvan Gübresinden Biogaz Üretimi, s.35 297 bu tür sistemlerle arıtılması daha olumlu sonuçlar vermektedir. Hayvan gübresi bu tür tesislerde arıtılacaksa katı maddeler önceden arıtılmalıdır. Bu durum enerji potansiyelini önemli ölçüde azaltır. Isıtmasız lagün tipi reaktörlerde HBS 60 günü aĢmaktadır79. Reaktör sıcaklığı düĢük olduğu zaman organik maddelerin biyogaza dönüĢümü de düĢük olmaktadır. Çamur içindeki kum ve kil gibi çökelebilir katı maddeler reaktöre verilmeden önce karıĢtırma ünitesinde bertaraf edilmelidir. Ayrıca büyük baĢ hayvan atıklarında bol miktarda bulunan lignin ve selüloz gibi malzemelerin anaerobik Ģartlarda bozunması zor olduğu için önceden giderilmesinde fayda vardır. Böylece lagün içinde katı madde birikmesi daha az olur. Lagünler, dairesel, kare, dikdörtgen ve baĢka Ģekillerde olabilirler. Dikdörtgen lagünlerde atıkların düzgün Ģekilde dağılması için uzunluk /geniĢlik oranı 4/1‟i aĢmamalıdır. Lagünlerde anaerobik Ģartların sağlanması için reaktör derinliği en az 2 metre olmalıdır. Maksimum derinlik ise toprak özelliğine ve yer altı su seviyesine bağlı olarak 6 metre olabilir. Böylece daha az yüzey alanı gerekir. Bazı ülkelerde lagün duvarları kısmen poliüretan köpük (5 cm et kalınlığında) ve kısmen toprak seti ile yalıtılmaktadır. Lagünlerin üzerinde kullanılan yüzer çatı örtüsü malzemeler geçirimsiz plastik membranlardır. Yüzer çatı örtü altında oluĢan gaz toplanır. Yüzer çatı örtüsü olarak kullanılan membran malzemesi genellikle HDPE veya polipropilendir. Yüzer çatı örtüsü altında toplanan biyogaz belli basınca ulaĢtığında gaz pompası ile kullanıma gönderilir. Anaerobik lagünlerin en büyük avantajı düĢük maliyetli olmasıdır. DüĢük maliyet düĢük enerji üretimi ve daha az verimle arıtılmıĢ su kalitesi ile dengelenir. Lagünler sık aralıklarla temizlenmedir. Temizleme esnasında koku Ģikayeti olur. 7.11.2.3.Piston Akımlı Reaktörler Piston akımlı reaktörler anaerobik çürümenin en basit Ģekli ve en ucuz olanıdır. Piston akımlı reaktörler yatay veya dikey Ģekilde olabilir. Çoğunlukla yatay, dikdörtgen modeller kullanılmaktadır. Gübre ahırdan sıyırma sistemi ile toplanır. Atık su reaktörün bir tarafından girer ve çürüme iĢleminden sonra diğer taraftan 79 Mustafa Öztürk,Hayvan Gübresinden Biogaz Üretimi, s.37 298 çıkar. GiriĢler korozyona, tıkanmaya, donma hasarına ve gaz kaybına dayanıklı olarak tasarımlanmalıdır. Reaktör giriĢi, reaktördeki belirli su seviyesinin altında olmalıdır. Organik maddelerin bir kısmı bakteriyel kütleye dönüĢür. Bu tür reaktörlerde katı madde yoğunluğu %11-14 arasında değiĢmektedir. Yüksek yoğunlukta katı madde ile çalıĢılabileceği için geviĢ getiren hayvan gübresi arıtılabilir. Domuz ve mandıra atıklarını arıtmak için uygun değildir. Dikdörtgen tipi olan reaktörlerde uzunluk, geniĢlik ve derinlikten daha büyük olmalıdır. Reaktör uzunluğunun geniĢliğe oranı 3.5/1 ila 5/1 arasında değiĢir. Derinlik ise en az 2,5 metre olmalıdır. GeniĢliğin derinliğe oranı ise 2,5/1den küçük olmalıdır. Taban ve duvarlar beton veya geçirimsiz membran olabilir. Özellikle zemin düz olmalıdır. Reaktör yüzeyi, duvarları ve tabanı ısı kaybını minimize etmek için yalıtılmalıdır. Piston akımlı reaktörler genellikle mesofilik Ģartlarda çalıĢtırılır. Hidrolik bekleme süreleri genelde 20 gündür. Katı madde bekleme süresi ise 25-30 gündür. Piston akımlı reaktörlerde yüzer çatı örtüsü malzemesi olarak esnek HDPE ve poli propilen kullanılır. Sabit çatı malzemesi olarak ise beton veya galvaniz saç kullanılmaktadır. Bu tür reaktörler, reaktör içinden geçen sıcak su boruları siyah demir, çelik, bakır veya alüminyumdan yapılmıĢ ısı değiĢtiricilerle ısıtılır. Isı değiĢtirici olarak galvaniz boru kullanılmamalıdır. Böylece yıl boyunca sabit sıcaklık elde edilebilir. Temizleme iĢlemi esnasında ısıtıcılarında temizlenmesi ve tamir edilmesi gereklidir. 7.12.Biyogaz BileĢimi ve Yönetimi Her yıl atmosfere organik maddelerin mikro organizmalar vasıtasıyla anaerobik Ģartlarda çürümesi sonucu 590-880 milyon ton metan gazı atmosfere atılmaktadır. Atmosfere atılan metan gazının %90‟nın biyojenik kaynaklar oluĢturmaktadır. Geriye kalanlar fosil yakıtlardan ileri gelmektedir. Kuzey yarım kürede atmosferdeki metan yoğunluğu takriben 1.65 ppm dir. Metan gazı karbon dioksite göre 21 kat daha fazla global ısınma potansiyeline sahiptir. Metan gazının yer yüzündeki sera etkisi %15 tir.80 80 Mustafa Öztürk, Hayvan Gübresinden Biogaz Üretimi, s.41 299 Ülkemizdeki metan üreticileri de incelendiğinde yukarıdaki sonuçlara benzer sonuçlar ortaya çıkmaktadır. TUĠK‟in yaptığı Sera Gazı Envanter ÇalıĢması sonucuna göre atmosfere salınan metan kaynakları çeĢitli olmasına rağmen tarımsal kökenli metan Türkiye metan salınımının %33,48‟ini oluĢturmaktadır. En büyük metan kirleticisi ise atıklar oluĢturmakta olup %58,56‟sını oluĢturmaktadır.3. sırada ise kaçak emisyonlar gelmekte %3,38‟lik bir paya sahiptir. Atıklar ve tarımsal faaliyetler Türkiye metan salınımının %92,04‟ünü oluĢturmaktadır. Buna kaçak emisyonlarıda dahil ettiğimizde rakam %95,42‟ ulaĢmaktadır. Kaçak emisyonlar; madencilik faaliyetleri ve doğalgaz kullanımından kaynaklanmaktadır. Tarımsal faaliyet ve atıklardan atmosfere salınan meten gazının büyük bir kısmı geriye kazanılabilir. Bunların toplam CO2 emiyonlarına katkısı 50,05 Milyon Ton eĢdeğer karbon dioksittir.81 Metan gazı çok kıymetli bir yakıttır. Toksik değildir. Kokusuz bir gazdır. Havadan daha hafiftir. Yandığı zaman CO2 ve suya dönüĢür. Karbon dioksit inert, renksiz, kokusuz ve havadan daha ağır bir gazdır. Karbon dioksit hafifçe toksit bir gazdır ve boğucudur. ĠĢyerlerinde CO2‟e maruz kalma sınır değeri 5000 ppm dir. Biyogaz içinde CO2 miktarı arttıkça kalorifik değeri düĢer. Amonyak havadan daha hafif bir gazdır. ĠĢ yeri ortamında 10 ppm‟den fazla olması istenmez. Biyogaz içinde NH3 yoğunluğu oldukça düĢüktür. Biogaz içindeki toz, köpük, hidrojen sülfür ve karbon dioksit sırasıyla giderilir. Metan gazı kapalı bir ortamda %6-16 oranında hava ile karıĢtığında oldukça patlayıcı bir gaz haline dönüĢür. Dolayısıyla bu gazın kullanıldığı yerde yeterli havalandırma olmalıdır. Biyogazın kalorifik değeri yaklaĢık olarak 6 Kwh/m3 veya 4 800-6 900 Kcal/m3 dür. Bu değer motorin ve benzinin kalorifik değerinin yarısıdır. Bir m3 biogaz yaklaĢık olarak 0,7 litre kerosen‟e ve 4 kg. oduna eĢdeğerdir. Altı kiĢilik bir aile yemek piĢirme ve aydınlatma amacı ile günde yaklaĢık olarak 2.9 m3 biogaz tüketir. Atmosferik tip yakıcılarda hava ile biyogazın önceden karıĢtırılması tavsiye edilir. Bu tür yakıtlar için daha az hava gereklidir. Yani bir litre bütan veya propan için 81 TUĠK, 2007 Sera Gazı Envanteri sonuçlarından hesaplanmıĢtır. TUĠK Haber Bülteni Sayı:111 (Çevrimiçi): 26. 06. 2009 http://www.tuik.gov.tr/PreHaberBultenleri.do?id=4078 300 sırasıyla 30,9, 23,8 litre hava gerekirken biyogaz için yaklaĢık olarak 5,8 litre hava yeterlidir. Yani daha az hava ile biyogazı yakmak mümkündür. Tablo: 7.10:Doğal Gaz ve Biyogazın Kompozisyonu Parametreler Birimleri Doğal gaz Biyogaz Metan % Hacimce 92.0 55-70 Etan “ 5.1 0 Propan “ 1.8 0 Bütan “ 0.9 0 Pentan “ 0.3 0 CO2 “ 0.61 35-45 Azot gazı “ 0.32 0-2 H2S mg/m3 1 0-15.000 Amonyak (NH3) mg/m3 0 0-450 o Su çiğ noktası C -5 de çiğ noktası Doygun Net Kalorifik değer MJ/NM3 39.2 23.3 kWh/NM3 10.89 6.5 (MJ/kg) 48.4 20.2 Yoğunluk Kg/NM3 0.809 1.16 Nisbi Yoğunluk (-) 0.625 0.863 3 Wobbe Ġndex (W) mJ/nm 54.8 27.3 Kaynak: Mustafa Öztürk, Hayvan Gübresinden Biogaz Üretimi, s.41 Biyogaz kullanılan aletlerde yeterli miktarda ve basınçta gaz temin edilmelidir. PiĢirme aletleri için uygun basınç 20 cm H2O‟dır. Lambalar için gerekli basınç 10 cm H2O‟dır. Burada anahtar nokta; iki yetiĢkin sığırdan 4 kiĢilik bir ailenin yemek piĢirme enerjisi sağlanabilir. Alev hızı, LPG‟den daha düĢük olduğu için yakıcı baĢlığında gaz hızı düĢürülebilir. Bu durum delikli konik baĢlıkla sağlanabilir. 1 m3 biogazla; - 6 saat 60-100 watt‟lık lambaya çalıĢır halde tutmak, - 5-6 kiĢilik bir aile için 3 öğün yemek piĢirmek, - 0.7 kg benzine eĢdeğer kalori elde etmek, - Bir beygir gücündeki motoru 2 saat çalıĢtırmak, - 1.25 kWh elektrik enerjisi elde etmek mümkündür82. AB ülkelerinde elde edilen biyogazın tesislerde yakıldığında veyaelektirik üretiminde kullanıldığında ortaya çıkacak çevre kirletici maddelerin izin verilen sınır değerleri aĢağıda belirtilmiĢtir. Biyogaz üretimi konusunda en geliĢmiĢ ülke 82 Mustafa Öztürk, Hayvan Gübresinden Biogaz Üretimi, s.42 301 Danimarka olup standartlar daha geniĢ Ģekilde uygulanmaktadır. Isıl gücü 120 kW‟den küçük olan tesislerde yanma sonucu baca gazındaki karbon monoksit emisyonu 500 ppm, azot oksitler emisyonu 550 ppm ve yanmamıĢ hidro karbon emisyonu 1500 ppm‟den yüksek olamaz. Ġspanyada ise biyogaz yakma tesislerinde karbon monoksit emisyonu 625 ppm, azot oksitler 650 ppm ve kükürt dioksit 4300 ppm‟den büyük olamaz. Biyogazdan elektrik enerjisi ve sıcak su üretimi söz konusudur. Burada kullanılan motor Otto motorlardır. Elektrik üretim verimliliği en az %34 olmalıdır. Biyogazı (%90) pistonla iyi bir Ģekilde sıkıĢtırarak yakmak için ortalama %10 oranında mazot enjekte etmek iyi olur. Küçük motorlar için elektriksel verimlilik %33-34 arasında değiĢmektedir. Küçük boyutlu biyogaz tesisleri için elektrik üretimi oldukça önemlidir. Bu tür motorların bir diğer avantajı biyogaz tesisi tam kapasite çalıĢtırılıncaya kadar yakıt olarak motorin kullanılarak üretilen sıcak suyu tesisi ısıtmak için kullanılır. Özellikle motorinle çalıĢan sabit veya mobil iĢ makinelerde bazı düzenlemeler yapılarak % 80 oranında biyogaz ve %20 oranında motorin kullanmak mümkündür. Tablo:7.11:Çöp Depolama Alanında OluĢan Gazların Yakılması ile Ġlgili Sınır Değerleri Kirleticiler Ġngiltere(mg/m3) Almanya(mg/m3) Ġsveç(mg/m3) Karbon monoksit 50 50 60 Azot oksitler 150 200 80 YanmamıĢ hidrokarbonlar 10 10 20 Toz 10 20 SO2 50 50 HCl 30 20 Cd 0.05 0.1 Hg 0.05 0.1 3 Dioksin ve furanlar(TEQ) 0.18 (ng/m ) Kaynak: Mustafa Öztürk, Hayvan Gübresinden Biogaz Üretimi, s.43 Büyük kapasiteli tesislerde özellikle çöp depolama alanlarında elde edilen ve büyük hayvancılık ve tavukçuluk iĢletmelerinde biyogazdan elektrik enerjisi üretmek mümkündür. 302 Yapılan çalıĢmalar piyasada bulunan ve LPG ile çalıĢan cihazların çok küçük modifikasyonlarla biyogaz ile çalıĢır hale geleceğini göstermiĢtir.83 7.13.Biyogaz Ġçindeki Kirleticilerin Arıtılması Biyogaz içinde giderilmesi gereken iki temel madde vardır. Bunlar; -Nem, -Karbon dioksit, -Amonyak ve -Hidrojen sülfürdür. Nem ve hidrojen sülfür yakma ve depolama malzemelerinde korozyona sebep oldukları gibi çevreye de zarar vermektedir. Biyogazın kullanımında olumsuz etkilere neden olurlar. Hidrojen sülfür yandığı zaman kükürt dioksit oluĢturur. Biyogazın yakın kullanımında karbon dioksitten arındırmak önemli değildir. Ama doğalgaz seviyesine çıkarmak için veya hassas aletlerde kullanılacağı zaman içindeki karbon dioksitinde arındırılması gerekir. Biyogaz tesisinde su ve köpüğün korozyon etkisini, gaz yakma sistemine gelmeden önce gidermek mümkündür. Mevcut teknolojilerle biyogaz içindeki yeterli miktarda suyu gidermek için çok basit ve ekonomik metotlar vardır. Suyun giderilmesi ile birlikte köpük ve toz da giderilir. 7.13.1.Nem Giderilmesi Biyogaz içindeki nemin giderilmesi metodu yoğunlaĢmıĢ suyun ayrıĢmasına veya gaz kurutma esasına dayanır. YoğunlaĢmıĢ suları ayırmada kullanılan aletler; -Demisterlerde, likit partiküller mikro gözenekli çubuk elekli ortam arasından geçirilerek giderilir. -Siklonseparatörler; birkaç yüz yoğunluğa eĢdeğer santrüfüj kuvvet kullanarak su damlalara ayrıĢtırılır. - Nem Kapanları; biyogazın geniĢlemesiyle suyun yoğunlaĢması esasına dayanır. -Borudaki Su Tuzakları; biyogazdaki yoğunlaĢmıĢ su, gazdan ayrıĢtırılır. 83 Ahmet EryaĢar, Günnur Koçar,‟‟Biyogazın Mevcut Isıtma sistemlerinde Olanakları‟‟,Mühendis ve Makine Dergisi, Cilt: M, Sayı:590, Mart 2009 s.(10-16) Kullanılabilme 303 7.13.1.1.Nemi YoğunlaĢtırarak Kurutma Yöntemi Gaz soğutulduğu zaman su buharı ile aĢırı doygun hale gelir. Gazın sıcaklığı 200C‟den 20C‟e indiğinde çiğ noktasına ulaĢılır. Gazdaki su yoğunlaĢır. YoğunlaĢmıĢ su bir demisterde tutulur. Daha yüksek verimlilikte sonuç almak için demisterler mikro gözeneklerle donatılır. 7.13.1.2.Gazın Silika ile Adsorbsiyonu Absorbsiyon kurutucuları kullanılarak suyun yüksek oranda bertarafı mümkündür. Gaz çiğ noktasına(-10 ila -20 derece) ulaĢarak silikayla dolu kolondan geçirilir84. Genelde 2 kolon kullanılır. Bir kolon rejenere edilirken diğer kolonda absorbsiyon gerçekleĢtirilir. Rejenerasyon suyu ısıtarak uzaklaĢtırma esasına dayanır. Silikaya alternatif olarak aktif karbo veya moleküler elekler bu amaçlar için kullanılabilir. 7.13.1.3.Glikol Kurutma Ünitesi (Glikol Kurutucu) Kurutma iĢlemi tri-etilen glikol kullanılarak gerçekleĢtirilebilir. Çiğ noktası -5 oC derece ile -15 o C dereceye ulaĢır. Kullanılan glikol rejenerasyon ünitesine pompalanarak 200 oC sıcaklıkta rejenere edilir. 7.13.1.4.Küçük Kapasiteli Tesislerde Su Tutma Küçük tesislerde nem giderme kısıtlıdır. Genelde hat üzerinde nem tuzakları sistemleri kullanılır. Bu metotlar gaz motorları sistemlerinde uygulanmaktadır. Meyilli sistemlerde meylin %1 den az olmaması gereklidir. Meyilli sistemlerin yeterli olmadığı yerlerde elle veya otomatik metotlarla su yoğunlaĢması sağlanır. 7.13.2.Hidrojen Sülfürün Giderilmesi Biyogaz içinde bulunan H2S, gübre içinde bulunan kükürt içeren proteinlerin ve inorganik sülfatın anaerobik Ģartlarda dönüĢümü sonucu oluĢur. Hidrojen sülfür çok zehirli, korozif ve renksiz bir gazdır. H2S havadan daha ağır olduğundan dolayı düĢük seviyelerde dahi önemli tehlikeye neden olur. 0.05 ila 500 ppm gibi düĢük yoğunluklarda bu gaz çürük yumurta kokusuna sahiptir. Yüksek yoğunluklarda böyle bir koku söz konusu değildir. 84 Suda çözünerek zayıf asit Mustafa Öztürk, Hayvan Gübresinden Biogaz Üretimi, s.44 304 formuna dönüĢebilir. Havadaki yoğunluğu 1.2-2.8 mg H2S/lt. (%0.117)‟e ulaĢtığında ani ölümlere neden olur. Bu değer 0.6 mg H2S/lt. (%0.05) olduğunda 30-60 dakika içinde ölüm olur85. Hidrojen sülfürle kirlenmiĢ hava solunduğu zaman hidrojen sülfür kırmızı kan pigmentini değiĢtirir. Kanı kahverenginden zeytin rengine dönüĢtürür. Oksijenin taĢınmasını engeller. KiĢi derhal boğulur. Biyogaz içindeki H2S miktarı %0.5 ve üzerinde ise H2S‟in arıtılması gereklidir. Biyogaz içindeki H2S miktarı %0.1‟in altında ise arıtma yapmaya gerek yoktur. Küçük ve orta büyüklükteki tesisler için %5-10 oranında Fe(OH)3 içeren bir absorban içinden gazı geçirmek yeterlidir. Böylece bir kg çözelti ile 15 gram kükürtü absorbe etmek mümkündür. Hollanda‟da biyogaz içindeki hidrojen sülfür konsantrasyonu 50 ppm‟den yüksek olduğu zaman hidrojen sülfürün arıtılması gerekmektedir. H2S‟in toksik etkisine ilaveten yanma sonucu SO2 gibi korozif gaz oluĢur. Bu gaz ayrıca asit yağmuruna neden olur. Biyogaz güç ekipmanların iĢletilmesi esnasında yoğunlaĢmayı ve sülfürik asit oluĢumunu önlemek için sürekli yüksek sıcaklıkta çalıĢma yapmak gerekir. Sülfürik asit çok korozif bir maddedir. Motorlara ve buhar kazanlarına ciddi zararlar verebilir. Sobalarda ve buhar kazanlarında direk yakıldığında bacalara zarar verebilir. Hollanda‟da biyogaz yakma tesislerinde hidrojen sülfür yoğunluğnu 50 ppm‟i geçemez. Biyogaz en az 900 oC sıcaklıkta yakılır. Baca gazı yanma odasında 900 oC sıcaklıkta en az 0.3 saniye kalmak zorundadır. H2S‟li biyogaz yakma sistemlerinde yağ değiĢimi daha sık aralıklarla yapılmak zorundadır. Çünkü yanma sonucu oluĢan SO2, yağı zamanla asidik yapar. Yağın özelliğini bozar. Kayganlık özelliğini kaybettirir. Yağ değiĢim süresi fiili çalıĢmada 200-300 saate düĢer. Hidrojen sülfür çok zararlı ve korozif bir madde olduğundan demir ve galvaniz saçla reaksiyona girerek aĢınmasına neden olur. Dolayısıyla basınç regülatörleri, gaz metreler, vanalar ve diğer parçalar H2S‟e dayanıklı malzemelerden olmalıdır. Hidrojen sülfür, reaktöre FeCl3 ilave ederek FeS halinde veya biyogaz Fe2O3 taneleri arasından geçirilerek Fe2S3 halinde, kostik veya demir bileĢiği çözeltisi içinden 85 Mustafa Öztürk, Hayvan Gübresinden Biogaz Üretimi, s.45 305 geçirilerek adsorbe edilir. Aktif karbondan ve moleküler elekten geçirilerek membran ayırma ile giderilebilir. Küçük kapasiteli tesislerde kuru iĢlemler uygundur. Küçük kapasiteli tesislerde H2S, kuru kireç, ıslak kireç arasından geçirilerek bertaraf edilir. Büyük kapasiteli tesislerde bu mümkün değildir. Çünkü CO2 bu maddelerle reaksiyona girerek fazla madde tüketimine neden olur. Ancak kireci ucuz olan ülkelerde bu metot kullanılabilir. Biyogaz içindeki karbon dioksit adsorbsiyon, membranla ayırma ve absorbsiyon teknikleri ile bertaraf edilir. 7.13.2.1.Hava-Oksijen Dozlama Özel mikro organizmalar yardımıyla aerobik Ģartlarda hidrojen sülfürün elementer kükürde indirgenme esasına dayanır. Biyogaz sistemin de geliĢmiĢ bakteriye sahip olmak için sıvı-gübre-ıslak yüzey gerekir. Biyogaz üretiminin %2-5 oranında hava biyogaz depolama bölümüne hava pompasıyla pompalanarak gerçekleĢtirilir. Tam oksidasyon için gerekli hava deneme yolu ile tespit edilir. Sonuç olarak biyogaz içindeki sülfür reaktör yüzeyinde kükürte okside olur ve gaz içersindeki hidrojen sülfür yoğunluğu düĢer. Hava içindeki oksijen katalizör etkisi yapar. Bu metotla elde edilen sonuç oldukça iyidir. Bu metot basit ve az iĢçilik isteyen bir metottur. Çürümenin gerçekleĢtiği reaktörün hemen yüzeyinde uygulanabilir. Bu reaksiyonu gerçekleĢtiren bakteriler için yeterli nem, besi maddesi ve sıcaklık (optimum 37 oC) gereklidir. Bu metotla hidrojen sülfür miktarı 20-200 ppm‟e (30-150 mg H2S/lt) düĢer. Hidrojen sülfürü giderme verimliği %80-99‟dur86. Bu metotla elde edilen gaz direk gaz yakma motorlarında kullanılabilir. 7.13.2.2.Çamura demir klorür Eklenmesi yoluyla Giderme GiriĢ çamuruna demir klorür ilave ederek çamurda çözünürü olmayan demir sülfür bileĢiği oluĢturma esasına dayanır. Demir tuzunun çökelme reaksiyonu, 2Fe+3 + 3S-2 → 2FeS + S Ģeklinde gerçekleĢir. Çökelek oluĢtuğundan dolayı biyogaz içinde hidrojen sülfür gazlarının oluĢması önlenir. Bu yöntemle biyogaz içinde hidrojen sülfür yoğunluğu 100ppm‟in altına düĢürülebilir. Bu metodun avantajları; 86 Mustafa Öztürk, Hayvan Gübresinden Biogaz Üretimi, s.47 306 -ĠĢletme maliyeti düĢüktür, -ĠĢletme, izleme, bakım ve dikkat edilmeyen iĢletmeyi realize etme iĢlemleri kolaydır, -Hidrojen sülfürün biyogaza karıĢması önlenir. 7.13.2.3.Demir Oksit Pelletleri Kullanılarak Adsorbsiyon Biyogaz demir 3 oksit peletleri içinden geçirilerek hidrojen sülfür tutulur. Hidrojen sülfür demir oksitle reaksiyona girerek; Fe2O3 + 3H2S → Fe2S3 + 3H2O Ģeklinde reaksiyon gerçekleĢir. OluĢan demir sülfür bileĢiklerinin rejenerasyonu için ortama oksijen ilave edilerek Fe2S3 + 3O2 → Fe2O3 + 6S Ģeklinde kükürt giderilir ve demir oksit elde edilir. Normalde iki pelet bölümü kullanılır. Bir bölümde hidrojen sülfür arıtımı yapılırken diğerinde rejenerasyon gerçekleĢtirilir. Demir peletler tam olarak kükürtle kaplandığı zaman pelletler yer değiĢtirilir. Demir bölümler kullanılarak hidrojen sülfürün absorbsiyonu basit, ucuz ve kolaydır. Yüksek verimde bertaraf gerçekleĢtirilebilir. Bu metodun dezavantajı rejenerayon esnasında yüksek miktarda ısı gerektirmesidir. Peletleme tozu toksit olabilir. Yüksek oranda su içeren biyogazlara karĢı bu sistemler hassastır. Biyogaz demir 2 oksit filtresi arasından geçirilerek; FeO + H2S → FeS + H2O; 2FeS + O2 → FeO + 2S Ģeklinde giderilir. Büyük hacimli gaz üretim tesislerinde sık aralıklarla filtrenin değiĢtirilmesi gereklidir. Motorlarda kullanılacak gazı filtre etmeye gerek yoktur. 7.13.2.4.Sulu Ortamda Adsorbsiyon 7.13.2.4.1.Sodyum Hidroksit Sodyum hidroksit ile hidrojen sülfür reaksiyona girer ve sodyum sülfür oluĢur. Sodyum sülfür maddesini rejenere etmeye gerek yoktur87. 87 Mustafa Öztürk, Hayvan Gübresinden Biogaz Üretimi, s.48 307 7.14.ArıtılmıĢ Gübrenin (Arıtma Çamurunun KullanılıĢı) Hayvan gübresi kararlı hale getirilmeden, geçici olarak depolandığında; gübre içinde bulunan azot bileĢikleri kontrolsüz Ģartlarda bozunarak yaklaĢık olarak % 50-70‟i kaybolmaktadır. Bu ise önemli miktarda besi maddesi kaybı demektir. Anaerobik çürümeden sonra elde edilen gübrede organik maddelerin önemli miktarı kararlı hale dönüĢmektedir. Anaerobik iĢlemden sonra gübre içinde bulunan organik maddelerin %40-60‟i metan ve karbon dioksite dönüĢerek karbon miktarında önemli azalma olmaktadır. C/N oranında azot lehine artıĢla sonuçlanmaktadır. Bir gübre örneğinde baĢlangıçtaki gübrede amonyak azotu 2.9 g/lt iken anaerobik çürüme iĢleminden sonra bu miktar 3.7 g/lt çıkmıĢtır. C/N oranı da 8 den 4 inmiĢtir. Gübrenin besi maddesi kalitesi artmıĢtır. Anaerobik çürüme iĢleminden sonra gübre içinde amonyum konsantrasyonu artmaktadır. ArıtılmıĢ gübre mineral gübre gibi hareket etmektedir. Bitki kökleri tarafından daha bol olarak kullanılmaktadır. Bitkiler arıtılmıĢ çamurdaki çözünür haldeki azotu daha iyi kullanırlar. ÇürümüĢ çamur kullanıldığında ürün verimliliği %3-5 oranında artar. Sıvı gübre ekim yapmadan önce kullanıldığında ve toprağa enjekte edilip üzeri toprakla örtüldüğü zaman etkisi daha fazla artar. Anaerobik olarak çürütülmüĢ sıvı gübre toprağa 20 cm. derinlikte verildiğinde bitkilerin azotlu maddeleri tam olarak besi maddesi olarak kullanması mümkündür. Ġnjeksiyon veya iz baĢlıklı aletlerle bu baĢarılabilir. Bitki kökleri nitrattan ziyade amonyak azotunu kullanmayı tercih eder. Bitkilerin büyümesi safhasında sıvı gübre toprağa ilave edilmektedir. Toprağa ilave edilecek gübre miktarı, bitkiler tarafından kullanılacak N, P, K bakımından dengeli olmalıdır. Bu da bitkilerin büyümesini hızlandırır. Amonyum bitkiler tarafından daha kısa sürede absorbe edildiğinden amonyumun nitrata dönüĢerek yer altı suyuna karıĢması önlenir. Böylece yer altı sularının nitrat bakımından kirlenmesi önlenir. ÇürütülmüĢ sıvı gübre içindeki azot, fosfor ve potasyum miktarına bakılarak bitki türüne göre toprağa ilave edilir. Normalde çürütülmüĢ sıvı gübre sulu olduğu için hektar baĢına 30-60 ton sıvı gübre kullanmak yeterlidir. Bir hektar yer fıstığı için kabaca 6-8 m3 kapasiteli bir tesisten elde edilen çürümüĢ çamur yeterlidir. ÇürümüĢ çamurun çimen üzerinde kostik etkisi taze gübreye göre daha düĢüktür. 308 Anaerobik arıtma tesislerinde oluĢan çürütülmüĢ sıvı gübre içindeki amonyak azotu kaybını minimize etmek için sıvı gübre depolama tankı kapasitesi, çürütme tankı hacminin %50‟i büyüklüğünde olmalıdır. Anaerobik arıtma sonucu oluĢan sıvı gübre tarım arazisinde yılda 2-4 defa kullanılabilir. Bazı çalıĢmalara göre ise anaerobik arıtma çamurunun arazide sürekli olarak kullanılabileceği söylenmektedir. 635 kg. ağırlığındaki bir sığırdan yaklaĢık olarak 50 kg taze sığır gübresi oluĢur. Bu gübrenin KOI değeri; 5.7 kg, TKN değeri; 0.286 kg, TP değeri; 0.0445 kg ve toplam potasyum değeri; 0.163 kg.dır. Anaerobik çürüme sonucu bu gübre içindeki karbon miktarı azalırken azot değiĢmez. Gübre içinde bulunan nitrat türü azotlar, denitrifikasyon sonucu amonyum azotuna dönüĢürler. Böylece C/N oranında anaerobik çürüme sonucu azot lehine artıĢ olur. Gübre miktarı ise değiĢmeden 100 kg olarak çıkar. Çünkü gübre reaktöre verilmeden önce 1/1 oranında seyreltilmiĢtir. Gübre sıvı formdadır. Çin‟de çürümüĢ hayvan gübresi düĢük dereceli fosforit ile karıĢtırılarak yeni bir gübre türü elde edilmektedir. ÇürümüĢ çamur fosforit ile 1:10 ila 1:20 oranında karıĢtırılmaktadır. Böylece toprağın fosfor ihtiyacı problemi de çözülmektedir. Bu metotla topraktaki fosfor miktarı %20 oranında artırılmaktadır. Ham gübreler yaban otu tohumu ve hastalığa sebep olan mikroorganizmalar içerir. Anaerobik arıtma sonucu oluĢan gübrede yaban otu tohumlarının çimlenme kabiliyeti düĢer. Gübre içinde bulunan yaban otu tohumları %95 oranında bozunur. Anaerobik çürütülmüĢ gübrede tüm tohumlar tahrip olduğu için, çamur minimum riskli olarak kullanılır. Böylece yaban otu tohumu ile mücadele bedeli de minimize edilir. Gübre içindeki kokuya sebep olan maddeler azalır. Reaktörden çıkan gübre kokusuz ve kahve renkli olur. Hastalık yapıcı patojen mikroorganizmalar ölür. Anaerobik çürüme sonucu çamur içindeki patojenler en az %90 oranında azalır. HaĢerelerde önemli oranda azalma olur. Tablo:7. 12: Hayvan Gübresi Ġçinde Bulunan Besi Maddesi Miktarı Hayvan Cinsi N P2O5 K2O CaO MgO Sığır Gübresi 2.3-4.7 0.9-2.1 4.2-7.6 1.0-4.2 0.6-1.1 Domuz Gübresi 4.1-8.4 2.6-6.9 1.6-5.1 2.5-5.7 0.8-1.1 Tavuk Gübresi 4.3-9.5 2.8-8.1 2.1-5.3 7.3-13.2 1.1-1.6 Kaynak: Mustafa Öztürk, Hayvan Gübresinden Biogaz Üretimi, s.50 309 Anaerobik arıtım esnasında küçük moleküllü organik maddelerin çoğu bozunur. Lignin gibi bozunmayan maddeler, toprağın humus yapısına katkıda bulunur. Toprağın humus yapısını dengeler. Böylece fermente olmuĢ gübre humus yapıcı maddelerle toprağın gübrelenmesine yardımcı olur. ÇürümüĢ gübrenin aĢırı derecede uygulanması bitkilerin yanmasına sebep olabilir. Çünkü gübre içinde bulunan çözünmüĢ haldeki tuzlar toprakta birikerek toprağın tuzlaĢmasına neden olur. Dolayısıyla çürümüĢ gübre bitkinin köküne ulaĢmalıdır. ÇürümüĢ gübrenin geçici olarak depolanması, metan gazı üretiminin devam etmesini sağlar. Depolandığı yerde bazı katı maddeler çökelir. ÇürümüĢ çamuru arazide kullanmadan önce karıĢtırılması tavsiye edilir. Anaerobik olarak çürütülmüĢ çamur kimyasal gübre yerine kullanıldığında %30 ekonomik değer kazanır. ÇürütülüĢ gübre kimyasal gübreye ek olarak kullanılır. Anaerobik çürüme sonucu elde edilen sıvı gübre ile aerobik komposta göre daha fazla ürün elde edilir. Bunun sebebi anaerobik Ģartlarda gübre içinde bulunan tüm azot türlerinin amonyak azotuna dönüĢmesidir. Anaerobik çürütülmüĢ çamur, yıllık meyve ürününü artırır. Arıtma çamurunun spring metodu ile arazide kullanılmasına örnek ġekil 33‟de verilmiĢtir. Spring nozullarının çapları ¼ inç veya daha büyük olmalıdır. Yüksek miktarda katı madde içeren arıtılmıĢ sıvılar için ¾ veya 2 inç nozullar kullanılmalıdır. Tek spring veya düz boru springlerin kullanılması tavsiye edilir. ¼ inç‟ten küçük çaplı döner etkili nozulların düĢük basınçlı sistemlerde kullanılması tavsiye edilmez. „'… Metan sadece kızıl ötesi ıĢınımı absorblamakla kalmaz, aynı zamanda fotokimyasal reaksiyonlarla karbondioksit, ozon ve su buharı gibi sera gazlarının üretimine de neden olur. Metan moleküllerinin atmosfer içerisindeki ömrü yaklaĢık olarak 10 yıldır. Bu yüzden metan emisyonunun kontrolü kısa zamanda sonuç verebilir. Metan emisyonunun yaklaĢık % 42‟si bataklıklar, tatlı ve tuzlu su çökeltileri ve tundralardan, % 20‟si çeltik tarlalarından, % 13‟ü geviĢ getiren hayvanlardan, % 8‟i biyokütlenin yakılmasından, % 8‟i deponi alanlarından, % 6‟sı doğal gaz ve petrol üretiminden, % 3‟ü de kömür iĢletmelerinden kaynaklanmaktadır. Hayvansal atıkların meydana getirdiği metan emisyonu, toplamın % 6-10‟u arasındadır Biyogaz üretimi yoluyla metan emisyonu, dünya genelinde % 4, yani 13,4 milyon ton azaltılabilir…‟‟88 88 Ahmet EryaĢar,‟‟Kırsal Kesime Yönelik Bir Biyogaz Sisteminin Tasarımı, Kurulumu,Testi, ve Performansına etki eden Paremetrelerin AraĢtırılması‟‟, YayınlanmamıĢ Doktara Tezi, s.119 310 8.BÖLÜM 8.1.Tekirdağ Ili ve Kırsal Alanı Biyogaz Potansiyeli 8.1.1.Ġlin Coğrafi Yapısı Tekirdağ Türkiye'nin Kuzeybatısında, Marmara Denizinin kuzeyinde tamamı Trakya topraklarında yer alan üç ilden biri, ayrıca Türkiye‟de iki denize kıyısı olan altı ilden biridir. 6.313 km² yüzölçümüne sahip ĠI doğudan Ġstanbul, kuzeyden Kırklareli, batıdan Edirne, güney-batıdan Çanakkale, güneyden Marmara Denizi ile çevrilidir. Kuzeydoğudan Karadeniz 'e 2,5 km‟lik bir kıyısı vardır. Ergene Havzasının güney kesimindeki en büyük kent olan Tekirdağ, Güney Ergene yöresinden ve kuzeyden gelen yolların Marmara denizine ulaĢtıkları yerde, geniĢ bir körfezin kıyısına kurulmuĢtur. 8.1.2.Jeolojik Yapı Tekirdağ'ın jeolojik yapısı oldukça gençtir. I. zamanda il alanı denizlerle kaplı iken, günümüzdeki görüntüsünü IV. zamanda almıĢtır. Anadolu ve Trakya yükselirken, Ege Marmara ve Karadeniz havzaları alçalmıĢtır1. Topraklar genel olarak kil içeren ve çimentolaĢmıĢ grelerden oluĢur. 8.1.2.1.Deprem Durumu ve Tektonik Tekirdağ; Karlıova'dan baĢlayan yaklaĢık 1.200 km boyunda 100-15.000 m geniĢliğinde pek çok sayıdaki faylardan oluĢan Kuzey Anadolu Fay (KAF) sonu yakınında yer almaktadır. (15-25 km). Tekirdağ Ġl sınırları içerisinde depreme neden olabilecek faylar; Saroz - Gaziköy fayı ile Marmara Denizi‟nde bulunan çukurlukların kenarlarında yer alan fay parçalarıdır2. Bayındırlık ve Ġskan Bakanlığının 18.04.1996 tarihli "Türkiye Deprem Bölgeleri Haritası" na göre ġarköy, Mürefte ve Barbaros 1. Derece deprem bölgesinde kalmaktadır. 1 Hayrettin Koral,‟‟Trakya havzasının Doğusunun Neotektoniği‟‟, Trakya‟nın Bugünü ve Geleceğ için, Trakya‟da SanayileĢme ve Çevre sempozyumu Bildiriler Kitabı, TMMOB Makine Mühendisleri Odası Yayın No:202,Edirne, Eser Matbaacılık, Kasım 1997 s.(301-314) 2 Ahmet Ercan,‟‟Trakya Bölgesi Kentsel YerleĢiminde Deprem Çekincesi‟‟, 21.Yüzyılın EĢiğinde, Trakya‟da SanayileĢme ve Çevre Sempozyumu III, 11-13 Kasım 1999 Bildiriler Kitabı, Edirne,Eser Matbaacılık, Nisan 2000 s.(241-257) 311 8.1.2.2.Yeryüzü ġekilleri Balkan yarımadasının güneydoğu kesiminde yer alan Trakya bölgesinde farklı morfolojik üniteler vardır. Tekirdağ bölgesinde bu morfolojik ünitelerden dağlık olanları kuzeydeki Istranca (Yıldız) dağlık kütlesi ile güneydeki Ganos (IĢık) ve Koru dağlarıdır. Bu iki dağlık arazi arasında, Ergene ırmağının kolları ile yarılmıĢ, hafif , orta ve bazen dik eğimli peneplen arazileri ile güney ve yer yer orta kısımlarda yer alan yüksek tepelik ve eğimli yamaç araziler bulunmaktadır. 8.1.2.3.Dağlar Ġlin en önemli yükseltisini oluĢturan Tekir Dağları, Tekirdağ kentinin 12 km güneyinde Kumbağ' dan baĢlar, Gelibolu kıstağına kadar bir sıra halinde (60 km) uzanır. En yüksek yeri Ganos (IĢık) dağıdır. Ġlin doğu kesimi daha az yüksektir. Hafif dalgalı düzlükler üzerinde bazı sırtlar görülür. Bunlardan biri, Çorlu çevresinde; doğu-batı doğrultusunda uzanır. Ergene havzasını sınırlayan ve bir su bölümü çizgisi görevi gören bu sırt, doğuda Istranca batıda Tekirdağ eteklerine kavuĢur. Istrancalar3 (Yıldız Dağları), Çerkezköy'de baslar ve kuzeye gittikçe yükselir. 8.1.2.4.Ovalar Ġç kesimlerde akarsuların geniĢ tabanlı vadilerini kaplayan geniĢ ve bereketli ovalar yer alır. Bunların en önemlileri Çerkezköy'den baĢlayarak batı yönünde, Ergene yatağı boyunca giderek geniĢleyen Ergene Ovası ile Ergene nehrine akan Hayrabolu ve Çene (BeĢiktepe) derelerinin alüvyon yatakları boyunca uzanan Hayrabolu ve Çene Ovalarıdır4. Marmara kıyıları boyunca uzanan dar ve küçük kıyı ovaları, akarsuların getirmiĢ olduğu materyallerin kıyı boyunca birikmesi sonucu oluĢmuĢtur. 8.1.2.5.Kıyı ġekilleri Tekirdağ güney sınırı boyunca uzanan Marmara Denizi'nde 133 km kıyısı bulunmaktadır. Ayrıca Karadeniz'in de 2,5 km kıyısı vardır5. Marmara kıyıları, dar 3 TKĠB, TR 2 Batı Marmara Bölgesi Tarım Master Planı, T.C TKĠB Strateji GeilĢtirme BaĢkanlığı Hazırlama Ekibi: (TR211 Tekirdağ) Nihal Kumbar, Cem Can, 2007 s.17 Çevrimiçi: http://www.tarim.gov.tr/Files/Files/master_plan/tr2_batimarmara_masterplani.pdf 03.08.2009 4 TKĠB, TR 2 Batı Marmara Bölgesi Tarım Master Planı, s.18 5 TKĠB, TR 2 Batı Marmara Bölgesi Tarım Master Planı, s.19 312 ve küçük kıyı ovaları bir tarafa bırakılacak olursa genellikle yüksek kıyılardır. Tekirdağ kıyılarının tek doğal limanı Marmaraereğlisi'dir. Burası bir yarımada konumundadır. Doğusundaki Marmaraereğlisi limanı 1.600 m çaplı bir yarım daire biçimindedir. Ağzı poyraza açık, diğer rüzgarlara kapalıdır. ġiddetli lodos ve batı rüzgarlarından korunmak için teknelerin sığındığı bir limandır. Tekirdağ ilinin, Karadeniz kıyısındaki Kastro (Çamlıkoy) körfezinden Çilingoz koyuna kadar uzanan sahil Ģeridi yüksek ve dik falezli bir görünüme sahiptir. 8.1.2.6.Marmara Denizi Tekirdağ körfezi derinliği 100 m'yi geçmez. Self denilen sığ bir denizdir. Deniz bitkileri ve hayvanları bakımından zengindir. Körfez Kumbağ'dan batıya çekilecek çizginin güneyinde 1.000 m'den fazla derinleĢir. Balıkçılar buraya kanal veya com demektedirler. Balık sürüleri ve asıl akıntılar buradan geçer. 8.1.3.Ġklim Sıcaklık ortalamaları ve genel nemlilik indisleri göz önüne alınırsa, Tekirdağ ili iklimi, ılıman yarı nemli olarak nitelenir. Kıyı kesiminden iç kesimlere girildikçe denizden uzaklığın ve yükseltinin etkisiyle sıcaklık ve yağıĢ değerlerinde küçük farklılaĢmalar görülür. Marmara Denizi kıyısı boyunca, yaz mevsimi sıcak ve kurak, kıĢ mevsimi ise ılık ve yağıĢlı geçen Akdeniz ikliminin özellikleri görülür. Ancak, Karadeniz ikliminin etkisiyle yaz kuraklığı hafiflemiĢtir. KıĢ mevsiminde kar yağıĢları olağandır. Ġç kesimlere girildikçe yaz mevsimi daha kurak, kıĢ mevsimi daha soğuk geçen yarı karasal iklim özellikleri belirginleĢir6.7 8.1.5.Bitki Örtüsü Tekirdağ‟ın kuzeyinde Saray'a doğru uzanan Istranca kütlesinin kuzey yamaçları daha fazla yağıĢ alması nedeniyle kayın ormanları ile kaplıdır. Bu kesimde ormanaltı örtüsünü orman gülleri (Rhododendron) oluĢturur. Güney yamaçlara ve daha güneye 6 TKĠB, TR 2 Batı Marmara Bölgesi Tarım Master Planı, T.C TKĠB Strateji GeilĢtirme BaĢkanlığı Hazırlama Ekibi: (TR211 Tekirdağ) Nihal Kumbar, Cem Can, 2007 s.19 Çevrimiçi: http://www.tarim.gov.tr/Files/Files/master_plan/tr2_batimarmara_masterplani.pdf 03.08.2009 7 Tekirdağ Valiliği Resmi Ġnternet Sitesi Çevrimiçi:http://www.tekirdag.gov.tr/ilcemerkez.asp 03.01.2010 313 doğru inildikçe, yağıĢın azalmasına bağlı olarak, kayının yerini meĢe ve gürgenin aldığı görülür8. Ergene havzasına doğru inildiğinde ise yerleĢim alanları yakınlarında seyrek olarak meĢe, gürgen, karaçalı ve karaağaç toplulukları göze çarpmaktadır. Bu küçük ağaç toplulukları, Trakya‟nın iç kesimlerinin step alanı olmadığının bir kanıtıdır. Trakya bölgesi, tarım arazisi kazanmak amacıyla ormanların tahribi sonucu, bugünkü step arazisi görünümünü kazanmıĢtır. (Antropojen step) Bu kısımda yer alan taban arazilerde ve vadilerde kavak ve söğüt türleri yaygındır. Güneydeki Ganos dağlarının kuzey yamaçlarında gürgen, meĢe, ıhlamur ağaçları ve sık bir ormanaltı örtüsü hakimken, güney yamaçlarda yağıĢın azalması nedeniyle kuru ormanlar ve maki toplulukları yer almaktadır. Koru dağlarında ise meĢe ve kızılçam ormanları ile maki toplulukları hakim durumdadır. Buna rağmen yöre bitki türleri açısından zengindir. Yapılan çalıĢmalara göre Ganos(IĢık) dağında 64 familyaya ait 202 cins ve bu cinslerin içerdiği 305 adet takson bulunmaktadır.9 8.1.6.Ġlin Ġdari Yapısı Tekirdağ Ġli, Marmara Denizi‟nin kuzeyinde, Ġstanbul ve Çanakkale illeri arasında yer alan, doğusunda Ġstanbul, kuzeyinde Kırklareli, batısında Edirne, güneyinde Marmara Denizi ile çevrili 6.313 km² yüzölçümüne sahip il‟dir. Tekirdağ ili; Merkez ilçe ile birlikte 9 ilçe (Çerkezköy, Çorlu, Hayrabolu, Malkara, Marmaraereğlisi, Muratlı, Saray, ġarköy) 9 bucak ve 273 köy olmak üzere 291 yerleĢim ünitesinden meydana gelmiĢtir 8 TKĠB, TR 2 Batı Marmara Bölgesi Tarım Master Planı, T.C TKĠB Strateji GeilĢtirme BaĢkanlığı Hazırlama Ekibi: (TR211 Tekirdağ) Nihal Kumbar, Cem Can, 2007 s.20 Çevrimiçi: http://www.tarim.gov.tr/Files/Files/master_plan/tr2_batimarmara_masterplani.pdf 03.08.2009 9 Orhan Sevgi,‟‟IĢıklar Deresi Havza‟sında Evrensel Toprak Kaybı EĢitliğinin Kuramsal Olarak Uygulanması‟‟ , Trakya‟nın Bugünü ve Geleceğ için, Trakya‟da SanayileĢme ve Çevre sempozyumu Bildiriler Kitabı, TMMOB Makine Mühendisleri Odası Yayın No:202,Edirne, Eser Matbaacılık, Kasım 1997 s.(53-72) 314 8.1.6.1.Ġlçeler Merkez ilçe10: Tekirdağ il merkezinde bir merkez ilçe belediyesi, 4 belde (Banarlı, Barbaros, Karacakılavuz, Kumbağ) belediyesi bulunmaktadır. Merkez ilçeye 55 köy bağlıdır. Ġl merkezinin yüzölçümü 1.111 km² dir. Merkez ilçe idari yönden 14 mahalle (Aydoğdu, Çınarlı, Zafer, Eskicami, Ortacami, Gündoğdu, Hürriyet, Yavuz, 100. Yıl, Altınova, Değirmenaltı, Ertuğrul, Turgut, Karadeniz) 4 belde (Banarlı, Karacakılavuz, Barbaros, Kumbağ) ve 55 köyden oluĢmaktadır. Merkez ilçe topraklarında en önemli yükseltiyi Tekir Dağlar‟ı oluĢturur. Tekir Dağlar‟ı, Kumbağ yöresinden baĢlayarak Marmara Denizi‟ne paralel olarak uzanır. Bu dağların en büyük yükseltisi Ganos Dağı‟dır. (945 m) Bu dağ aynı zamanda ilinde en yüksek tepesini oluĢturur. ġehrin doğu kesiminde yükselti daha düĢük olup burada geniĢ düzlükler vardır. Merkez ilçe topraklarının büyük bir bölümü geniĢ düzlükler ve alçak tepelerden oluĢur. Merkez ilçe doğal durumu, yağıĢ miktarı ve toprak özellikleri nedeniyle büyük akarsulara sahip değildir. Küçük akarsuların yatakları da mevsimlere göre değiĢir. Yazın suları azalan, bazen tamamıyla kuruyan bu akarsuların suları kıĢın artar. Ġlçenin sahip olduğu toprakların büyük bir kısmı tarıma elveriĢlidir. Orman örtüsü Tekir ve Ganos Dağlarının yüzeylerinde yer yer meĢelikler bulunmaktadır. Ayrıca bazı kesimlerde az miktarda kızılağaç, karaağaç türlerine de rastlanmaktadır. Merkez ilçenin Marmara kıyılarında Akdeniz iklimi egemendir. Kıyı Ģeridinde yazlar sıcak, kıĢlar ılıktır. Bununla birlikte Akdeniz bölgesi kıyılarından ayrı olarak kıĢın kar yağar. Bölgede zaman zaman esen soğuk kuzey rüzgarları ısının düĢmesine neden olur. Ġç bölgelerde karasal iklim egemendir. Çerkezköy Ġlçesi:11 Çerkezköy ilçesi, doğu ve güneyde Ġstanbul ilinin Çatalca ve Silivri ilçeleri ile güneybatıda Çorlu ilçesi, batıda Kırklareli‟nin Lüleburgaz ve kuzeyde Saray ilçeleri ile çevrilidir. Yüzölçümü 326 km² „dir. 10 Tekirdağ Valiliği Resmi Ġnternet Sitesi Çevrimiçi:http://www.tekirdag.gov.tr/ilcemerkez.asp 03.01.2010 11 Tekirdağ Valiliği Resmi Ġnternet Sitesi Çevrimiçi: http://www.tekirdag.gov.tr/ilcecerkezkoy.asp 03.01.2010 315 Toplam nüfus artıĢ hızı itibariyle Çerkezköy ilçesi Tekirdağ ili içinde ilk sırada yer almaktadır. Nüfus yoğunluğu itibariyle de km²‟ye düĢen kiĢi bakımından da en yoğun olan ilçedir Çerkezköy ilçesi idari yönden 4 mahalle (Ġstasyon, Fevzi PaĢa, Gazi Mustafa Kemal PaĢa, Gazi Osman PaĢa), 4 belde (Karaağaç, Kapaklı, Veliköy, Kızılpınar), 5 köyden oluĢmaktadır. Ġlçe toprakları Ergene havzasındaki hafif engebeli düzlüklerden oluĢur. Tekirdağ‟ın doğu kesiminde bulunan Çerkezköy yöresinde Istranca Dağları‟nın uzantıları ile arazi engebelenir. Bu kesimlerde yükselti batıya göre daha düĢüktür. Yöre topografyası Büyükyoncalı-Bahçeağıl ve Çerkezköy-VelimeĢe doğrultusunda uzanan 50-150 m, iki vadi tabanı dıĢında ise ortalama 150-200 m ve yer yer daha fazla yükseltilerle belirlenmektedir. Tüm yerleĢiminin 150-200 m altındaki katlarda yer aldığı ve yüksekçe yerlerinde orman, tarım ve mera alanı olarak kullanıldığı görülmektedir. Çerkezköy alanı genellikle kalkersiz kahverengi toprak türlerinden oluĢmaktadır. Çorlu deresi vadisi boyunca uzanan topraklar alüvyal topraklardır. Kalkersiz kahverengi orman toprakları yörenin kuzey ve doğusunda ormanlarla kaplanmıĢtır. Diğer kahverengi toprakların çoklukla kuru tarım ve yer yer mera olarak kullanıldığı görülmektedir. Çerkezköy ilçesinde, Çorlu deresinin güneyinde yer alan Kızılpınar ve Veliköy yerleĢmesinin toprakları alüvyal topraklar olup, bölgede her türlü bitkiyi yetiĢtirmeye elveriĢli, drenajı iyi olan kolay iĢlenebilir niteliktedir. Çerkezköy ilçesi, Trakya ikliminin belirgin özelliklerinin etkisi altındadır. Genel olarak yazlar sıcak, kıĢlar ılık geçmektedir. Çorlu Ġlçesi:12 Çorlu ilçesi, idari yönden 12 mahalle (Hatip, Hıdır Ağa, Nusratiye, Kazımiye, ReĢadiye,Muhittin Sağlık, Silahtar Ağa, Cemaliye, ġeyh Sinan, Camiatik, Kemalettin.), 5 belde (UlaĢ, VelimeĢe, Marmaracık, Misinli, Yenice), 17 köyden oluĢmaktadır. 12 Tekirdağ Valiliği Resmi Ġnternet Sitesi Çevrimiçi:http://www.tekirdag.gov.tr/ilcecorlu.asp 03.01.2010 316 Çorlu‟da ĢehirleĢme 1970‟lerden itibaren hız kazanmıĢtır. Çorlu özellikle 1990 sonrası, hızla artan bir sanayi ile Türkiye‟de en fazla göç alan yerlerden biri haline gelmiĢtir. Tekirdağ iline 38 km uzaklıkta olan Çorlu, Ergene havzasında ve Trakya‟nın merkezi bir yerinde, plato yüzeyinin üzerindeki düzlükte yer alır. Doğudan Silivri, Muratlı ve Lüleburgaz ilçeleri ile çevrilidir. Güney de ise; Marmara Denizi ve Marmara Ereğlisi bulunmaktadır, Yüzölçümü 899 km²‟dir. Çorlu‟nun denizden yüksekliği 193 m‟dir. Yıldız Dağlarının uzantısı halinde sokulan sırtlar, Çorlu‟nun en yüksek kesimini oluĢturur. Çorlu arazisinin büyük bölümü Ergene havzası içinde yer alır. Çorlu Yıldız (Istranca) Dağlarından aĢınan ve akarsulardan sürüklenen tortuların depolandığı bir dolgu bölgesidir. Ayrıca bu bölge, Ergene Havzası ile Marmara kıyı Ģeridi arasındaki su bölümünün ayırım sınırıdır. Çorlu, Karadeniz ile Akdeniz arasında yer aldığı için bu iklim bölgelerinin etkileri altındadır. Kuzeyden inen soğuk hava kütleleri ile güneyden, Akdeniz ve Ege‟den gelen nemli-ılık hava akımları bölge iklim yapısını etkiler. KıĢ ayları soğuk ve yağıĢlı geçmektedir. Hayrabolu Ġlçesi13: Hayrabolu ilçesi merkezi idari yönden 4 mahalleden (Aydınevler, Hisar, Ġlyas, Kahya) meydana gelmektedir. Hayrabolu ilçesinde biri ilçe merkezi ikisi de beldelerde (Çerkezmüsellim, ġalgamlı) olmak üzere üç belediye teĢkilatı vardır. Ġlçeye 46 köy bağlıdır. Hayrabolu‟nun kuzeyinde Kırklareli, batısında Edirne, güneyinde Tekirdağ, doğusunda Muratlı bulunmaktadır. Toplam yüz ölçümü 1037 km² „dir. Bölgenin en verimli topraklarına sahıp olan Hayrabolu, il merkezinin kuzey batısında Ergene havzasında, Hayrabolu deresi vadisinde kurulmuĢtur. Arazisinin %60‟ı ova, % 35‟i hafif engebeli olup %5‟i orman örtüsüyle kaplıdır. Ġlçenin deniz seviyesinden en yüksek yeri 269 metreyle Kabahöyük tepesidir. Hayrabolu‟nun batı kesimleri Ganoz (IĢıklar) dağının alçak olan kuzeybatı uzantıları engebelidir. Bunun dıĢındaki alanlar ise çok parçalanmamıĢ ve yer yer dalgalı düzlüklerden oluĢan bir plato niteliğindedir. 13 Tekirdağ Valiliği Resmi Ġnternet Sitesi Çevrimiçi http://www.tekirdag.gov.tr/ilcehayrabolu.asp 03.01.2010 317 Ġlçe Topraklarının sularını Ergene ırmağının önemli kollarından Hayrabolu deresi toplar. Güney- Kuzey yönünde akan Hayrabolu deresi Hayrabolu ilçe merkezinden geçer ve kuzeyde Ergene ırmağına dökülür. Hayrabolu‟da Trakya geçit iklimi görülür. KıĢları kar ve yağmur yağar, yazları az yağıĢlıdır. Kuru soğuklarıyla ünlü olan ilçenin en soğuk zamanı –10 derece olarak tespit edilmiĢtir. Malkara Ġlçesi14:Malkara ilçesi idari yönden 4 mahalle (Camiatik, Hacıehvat, Yenimahalle, Gazibey) 3 belde ve 70 köyden oluĢmaktadır. Malkara ilçesinde biri ilçe merkezi, üçü kasaba (SağlamtaĢ, Kozyörük, Balabancık) olmak üzere dört belediye teĢkilatı vardır. Tekirdağ iline 56 km. uzaklıkta olan Malkara‟nın kuzey batısında Uzunköprü, kuzey doğusunda Hayrabolu, güney doğusunda ġarköy, güneyinde Gelibolu, batısında ise KeĢan bulunmaktadır.1.149 km2„lik yüzölçümü ile Tekirdağ ilinin toprak alanı en geniĢ ilçesidir. Ġlçede yüksek dağlar, vadiler yoktur. Genelde toprakları, aĢınmıĢ, tepelerden yarı ova özelliği gösteren plato görünümündedir. Tekirdağ ilinin en önemli dağı olan Tekir Dağları Malkara‟ya 25 km. mesafededir. Bu dağlar, ilçemizin güney bölümünde, Tekirdağ-Gelibolu istikametinde uzanırlar. Ġlçenin sınırları Çimendere köyü yakınında son bulur. Ganos dağı, Tekir sıra dağlarının en önemli yükseltisidir. Malkara‟nın yüzey Ģekilleri nedeni ile büyük akarsuları yoktur. Barajları ve göletleri besleyen dereler vardır. Ġlçe; kara iklimine sahip olup, kıĢ ayları soğuk ve yağıĢlı geçmektedir. Yazlar da, genellikle sıcak ve kuraktır. Yıllık yağıĢ ortalaması 500 milimetredir. Marmaraereğlisi Ġlçesi:15 Marmaraereğlisi 1940 yılına kadar, köy statüsü durumundaydı. Bu tarihten sonra 7 köyün birleĢmesi ile (ÇeĢmeli, Eski Ereğli, Sultanköy, ġahpaz, Türkmenli, Yakuplu, Yeniçiftlik) Çorlu ilçesine bağlı nahiye haline getirilmiĢtir. Marmaraereğlisi 16.6.1987 tarih ve 3392 sayılı kanunla ilçe olması kabul edilmiĢtir. 14 Tekirdağ Valiliği Resmi Ġnternet Sitesi Çevrimiçi: http://www.tekirdag.gov.tr/ilcemalkara.asp 03.01.2010 15 Tekirdağ Valiliği Resmi Ġnternet Sitesi Çevrimiçi:http://www.tekirdag.gov.tr/ilcemarmara.asp 03.01.2010 318 Ġlçe merkezi üç mahalle (Muhacir, Cedit Ali PaĢa, Dereağzı Mahalleleri), iki belde (Yeniçiftlik beldesi) ve üç köyden meydana gelmiĢtir. Marmaraereğlisi‟nde biri ilçe merkezi, iki de kasaba (Yeniçiftlik, Sultanköy) olmak üzere üç belediye teĢkilatı vardır. Marmara Ereğlisi, Tekirdağ ilinin en doğuda yer alan ilçesidir. Kuzey ve batıdan Çorlu, doğudan Ġstanbul ilinin Silivri ilçesine komĢudur. Güney yönden ise Marmara Denizi ile sınırlıdır. 183 km² yüzölçümü ile Tekirdağ ilinin en küçük ilçesidir. M.Ereğlisi, Trakya kıyılarından Marmara‟nın içine doğru uzanan bir burnun ucundadır.Daha ilk bakıĢta göze çarpan iki önemli özelliği vardır. Bunlardan ilki doğusunda yer alan çapı 1600 metreye yaklaĢan ve daireye yakın güzel bir tabii koydur. Öteki kıyıları sellerin ve akarsuların taĢıdığı topraklar ile yüzyıllar boyunca sağlaĢmıĢtır. Ġlçe arazisinin büyük bölümü, alçak düzlüklerden oluĢur. Kıyı boyunca genellikle doğal kumsallar yer alır. Kıyı çizgisinden sonra 20 metreye kadar yükselen iki kıyı taraçası sıralanır. Nihayet daha geride 100-150 m. yükseklikler arasında aĢınım düzeyi baĢlar. Ġlçenin en yüksek kesimi, batıda ÇeĢmeli Köyü ve çevresidir. Burada Sarıyer tepe (161 m), Pazarlı tepe (154 m) baĢlıca yükseklikleri oluĢturur. Ġlçede en fazla kahverengi orman toprağı ile kızıl renkli topraklar yaygındır. Yıllık sıcaklık ortalaması 13.50Cdir. Yaz mevsiminde sıcaklık ortalaması 22 0C civarındadır. KıĢ mevsimi Trakya‟daki bir çok yerden daha ılık geçer. Kar yağıĢlı gün sayısı fazla değildir. Yıllık yağıĢ ortalaması 580 mm. civarındadır. YağıĢlar daha çok kıĢ aylarında toplanmıĢtır. Yaz aylarında güney batı doğrultulu lodos rüzgarı, kısa süreli ani sağnaklara neden olmaktadır. Muratlı Ġlçesi:16 19. Yüzyılın sonlarında demiryolu geçinceye kadar (1870) 17 hanelik bir yer olan Muratlı, sonraları 30-40 haneye ulaĢmıĢtır. Köy geliĢerek 1910 yılında nahiye (bucak) merkezi olmuĢtur. Cumhuriyet devrinde göçmenlerin ilçeye yerleĢtirilmeye baĢlaması ile Muratlı hızla büyümüĢtür. Ġlçe uzun zaman Çorlu kazasına bağlı bir nahiye olarak yönetilmiĢ, 01.09.1957 tarihinde ilçe olmuĢtur. Muratlı ilçesi idari yönden 6 mahalle ( Fatih, Ġstiklal, Kazım Dirik, Kurtpınar, Muradiye, Turan ) ve 16 köyden oluĢmaktadır. 16 Tekirdağ Valiliği Resmi Ġnternet Sitesi Çevrimiçi http://www.tekirdag.gov.tr/ilcemuratli.asp 03.01.2010 319 Yüzölçümü 427 km² „dir. Ġlçede yüksek dağlar ve vadiler yoktur. Ġlçe toprakları genellikle geniĢ tabanlı ve bereketli düz alanlardan (ovalardan) oluĢur. Bazı kesimler engebeli olmakla birlikte bunların yükseklikleri çok azdır. Doğusunda Çorlu ilçesi, güneyinde Tekirdağ ve kuzeyinde Kırklareli ilinin Lüleburgaz ilçesi bulunur. Kaynağı ilimiz sınırları içinde olan en önemli akarsu Ergene güney-batıya doğru akarak Muratlı yakınlarındaki Ġnanlı köyüne kadar Çorlu ve Vize sularıyla birleĢerek Ergene nehri (çayı) adını alır. Ġlçenin sahip olduğu toprakları çok büyük bir kısmı tarıma elveriĢlidir. Ġlçenin orman yapısı yok gibidir. Kara iklimine sahip olan ilçe kıĢ aylarında soğuk ve yağıĢlıdır. Yazlar da genellikle sıcak ve kuraktır. Yıllık yağıĢ ortalaması 587,6 mm‟dir. Sıcaklık ortalaması 18.70C ‟dir. Saray Ġlçesi:17 Saray ilçesi idari yönden 4 mahalle (AyazpaĢa, Kemal PaĢa, Pazarcık, Yenimahalle) 2 Kasaba (Beyazköy, Büyükyoncalı ) ve 20 köyden oluĢmaktadır. Saray ilçesi, kuzeyde Karadeniz, Kırklareli, doğuda Ġstanbul, güneyde Çerkezköy, batıda Çorlu ile çevrilidir. Yüzölçümü 612 km² olup, ilçenin yükseltisi ise 140m‟dir. Düz bir alan üzerine kurulmuĢ bulunan ilçe topraklarının büyük bölümü Ergene Havzasında yer alır. Arazi kuzeydoğuda Yıldız (Istıranca) dağlarına doğru yükselerek uzanır. Ġlçenin en yüksek noktası Yıldız dağları üzerinde yer alan Karatepe‟dir.(473m) Trakya bölgesine hayat veren Ergene nehri Saray ilçesindeki Karatepe GüneĢkaya mevkiinden doğar. Diğer iki akarsu Vize suyu ile Galata deresidir. Vize suyu ilçe dıĢında Ergene nehrine karıĢırken, Galata deresi Saray ilçesinin doğusundan geçip Çerkezköy ilçesinde Ergene nehrine ulaĢır. Ġlçenin sahip olduğu toprakların 314.895 dekarı kullanılan tarım alanları teĢkil ederken orman ve fundalık alanlar 255.665 dekardır. Trakya‟da tek Karaçam ormanı Saray Kastro yöresinde bulunur. Bu sebeple Kastro yöresindeki 329 hektarlık Karaçam ormanı 18 Nisan 1988 tarihinde doğayı koruma 17 Tekirdağ Valiliği Resmi Ġnternet Sitesi Çevrimiçi http://www.tekirdag.gov.tr/ilcesaray.asp 03.01.2010 320 alanı (Milli Park) olarak ayrılmıĢtır18. Yıldız Dağları (Istranca) ormanlıktır. Bu ormanlarda geniĢ yapraklı ağaçlardan, meĢe ve karaçam hakimdir. Bahçeköy bölgenin önemli orman iĢletmelerinden biridir. Ġlçede kara iklimi hakimdir. KıĢ ayları soğuk ve yağıĢlı geçmektedir. Yazlar sıcak ve kuraktır. Yıllık yağıĢ ortalaması 678,2 mm‟dir. ġarköy Ġlçesi:19 ġarköy ilçesi idari yönden 3 mahalle (Ġstiklal, Cumhuriyet, Cami-i Kebir), 2 belde ( Mürefte, HoĢköy) ve 26 köyden oluĢmaktadır. Kuzeyinde Malkara, kuzeydoğusunda Tekirdağ, güney ve güneydoğusunda Marmara Denizi ve batısında Gelibolu bulunmaktadır. Yüzölçümü 555 km² „dir. ġarköy ve Mürefte‟ye Ganoz Dağları hakim olup 945 m yüksekliği olmasına rağmen deniz kıyısından itibaren ani yükselme gösterdiğinden ulu bir dağ görünümü arzetmektedir. Marmara Çukurları ile Ganoz Körfezi arasında Muratlı ve Çorlu‟dan baĢlayarak güneybatıya uzanan üç fay bulunmaktadır. Bundan dolayı ġarköyMürefte-Tekirdağ Türkiye‟nin depreme hassas bölgelerindendir. MTA Enstitüsü tarafından bölge birinci derecede deprem bölgesi ilan edilmiĢtir. ġarköy‟ün kuzey, doğu ve batı yöreleri oldukça engebelidir. ġarköy ilçe sınırları içinde kalan kıyılarda denize ulaĢan derelerin yataklarında oluĢan ova ġarköy kıyı ovasıdır. ġarköy ovası Tekir Dağlarının güney eteklerinde HoĢköy‟den Kızılcaterzi‟ye kadar uzanan bir alüvyon ovasıdır. ġarköy ovasının gerisinde kıyı taraçaları yer alır. Özellikle Mürefte ve ġarköy kıyılarında bu taraçalar diğer kıyılara oranla daha belirgindir. Ġlçe hudutları içinde kalan topraklarda akan en önemli akarsular Ģunlardır; Gaziköy, HoĢköy, Gölcük ve Tepeköy dereleri. Dereler yaz mevsiminde ya tamamen ya da kısmen kururlar. Gölcük Deresi ilçenin kuzeyini takip ederek Saroz Körfezine dökülür. Ġlçenin doğal bitki örtüsü: Marmara Denizi‟ne bakan yamaçlarda iklim tipine uygun olarak geliĢme gösteren makiler ve fundalıklardır. Ġç kesimlerde ise kıĢın yapraklarını döken meĢe türleri, gürgen, dıĢ budak, ıhlamur, çınar ve karaağaç görülmektedir. 18 TKĠB, TR 2 Batı Marmara Bölgesi Tarım Master Planı, T.C TKĠB Strateji GeilĢtirme BaĢkanlığı Hazırlama Ekibi: (TR211 Tekirdağ) Nihal Kumbar, Cem Can, 2007 s.46Çevrimiçi: http://www.tarim.gov.tr/Files/Files/master_plan/tr2_batimarmara_masterplani.pdf 03.08.2009 19 Tekirdağ Valiliği Resmi Ġnternet Sitesi Çevrimiçi http://www.tekirdag.gov.tr/ilcesarkoy.asp 03.01.2010 321 Ġlçenin sahip olduğu toprakların büyük bir kısmı tarıma elveriĢli değildir. Orman bölgesi bakımından oldukça zengindir. (203.090 dekar) ġarköy, yarı nemli iklim tipine girmektedir. Akdeniz iklim tipi ile Karadeniz iklim tipi arasında geçiĢ özelliği gösteren bir iklime sahiptir. Yazlar sıcak ve kurak, kıĢlar ılık ve yağıĢlıdır. Ġçerilerde daha ziyade karasal iklimin etkisi görülür. Yıllık yağıĢ ortalaması 550,6 mm'dir. 8.1.7.Tekirdağ‟ın Ekonomisi 20 Tekirdağ; verimli toprakları ile bölge sanayisine sağladığı hammadde katkısı, sahip olduğu 4 adet OSB ve ASB‟ si, ulaĢım ve kaliteli iĢgücü imkânları, hızla geliĢen sınaî yatırımlarıyla bütün sektörlerde ülke ekonomisine katkı sağlamaktadır. Çerkezköy Organize Sanayi Bölgesi, Çorlu Deri Organize Sanayi Bölgesi, Avrupa Serbest Sanayi Bölgesi ile Çorlu-Çerkezköy bölgesinde yerleĢen 1200‟den fazla sanayi kuruluĢu; teknik alt yapı, hammadde, yan sanayi vb. imkanlar nedeniyle, bir sanayi merkezinin tüm özelliklerine haizdir. Ayrıca Hayrabolu Ġlçesinde alt yapısı tamamlanmıĢ ve Malkara Ġlçesinde ise faaliyete geçmek üzere olan Organize Sanayi Bölgeleri vardır. 8.1.8.UlaĢım Türkiye‟nin en yoğun ithalat ve ihracatının yapıldığı Ġstanbul ile Avrupa arası bağlantı sağlayan D-100 ve D-110 karayolu ile TEM otoyolu il sınırları içerisinden geçmektedir. D-100 Ġpsala sınır kapısı ile Yunanistan‟a, D-110 ve TEM otoyolu ile de Kapıkule sınır kapısından Bulgaristan‟a ulaĢılmaktadır21.Tekirdağ-Ġstanbul 136 km.,Edirne 130 km., Kırklareli 118 km.,Hayrabolu 52 km., Çorlu 42 km., Çerkezköy 62 km., Malkara 54km., Yunanistan sınırı 125 km., Bulgaristan sınırı 150 km.dir Tekirdağ ilinin Marmara Denizi‟ne 135 km kıyısı olması ve çeĢitli amaçlarla kullanılan birçok iskeleye sahip olması Tekirdağ ilinden yapılan deniz ticaretini artırmaktadır. Tekirdağ Limanı‟nın yıllık kapasitesi 2.600.000 tondur. 20 Tekirdağ Valiliği Resmi Ġnternet Sitesi Çevrimiçi http://www.tekirdag.gov.tr/ekonomi.asp 03.01.2010 21 Tekirdağ Valiliği Resmi Ġnternet Sitesi Çevrimiçi: 03.01.2010 http://www.tekirdag.gov.tr/ekonomi.asp?id=2 322 Tekirdağ Limanının HaydarpaĢa Limanına uzaklığı 70 mil, Bandırma limanına 53 mil, Ambarlı limanına 55 mil, Gemport limanına 80 mil, Varna limanına 212 mil, Köstence limanına 262 mil, Ġstanbul Boğazına 69 mil, Çanakkale Boğazına 54 mil.‟dir. Ġstanbul ile Edirne-Kapıkule‟yi birbirine bağlayan demiryolu, Ġlde sanayileĢmenin yoğun olduğu Muratlı, Çorlu ve Çerkezköy ilçelerinden geçmekte olup, bu hatta 2 gidiĢ, 2 dönüĢ olmak üzere günde 4 sefer yapılmaktadır. Muratlı-Tekirdağ arasındaki 25 km lik demiryolu yapım çalıĢmaları devam etmektedir. Tekirdağ ili Çorlu Uluslararası havaalanı Çorlu‟ya 15 km uzaklıkta, 36 hektar arazi üzerinde 10.434 m2 kapalı alanı, 11 adet uçak park sahası, 2 adet 3 km uzunluğunda pisti ve ILS sistemine sahip olup yıllık yolcu kapasitesi 600.000 ve yıllık uçak kapasitesi 10.000‟dir. 8.1.9.Organize Sanayi Bölgeleri ve Serbest Bölge Ġlimizde 4 adet Organize sanayi Bölgesi ve 1 adet Avrupa Serbest Bölgesi 22 bulunmaktadır23. 8.1.9.1.Çerkezköy OSB 1973 Yılında 429 ha alanda kurulmuĢ daha sonra sanayicilerin ihtiyaçları için alan yetersiz kalınca 818 ha 2002 yılında bölge tüzel kiĢiliğe bağlanmıĢtır. Bölge dahilindeki 1. kısımda 131,2, 2. kısımda 266 olmak üzere toplam 397 sanayi parseli bulunmaktadır. Bu parsellerden . kısımda 109,2, 2. kısımda 92 olmak üzere toplam 201 sanayi kuruluĢu faaliyet göstermektedir. Firmalarda yaklaĢık 45,000 kiĢi istihdam edilmektedir. Bölgede endüstriyel atık su arıtma tesisi mevcuttur. I. Kısım 38,000 m3/gün kapasiteli arıtma tesisi faaliyet halindedir. II. kısım 40,000 m3/gün kapasiteli arıtma tesisi faaliyet halindedir. Doğalgazdan 50 megavat gücünde elektrik üretimi yapan Çerkezköy Enerji üretim A.ġ. üretim santrali çalıĢmaktadır24. 22 Tekirdağ Valiliği Resmi Ġnternet Sitesi Çevrimiçi: http://www.tekirdag.gov.tr/ekonomi.asp?id=4 03.01.2010 23 TKĠB, TR 2 Batı Marmara Bölgesi Tarım Master Planı, T.C TKĠB Strateji GeilĢtirme BaĢkanlığı, Hazırlama Ekibi: (TR211 Tekirdağ) Nihal Kumbar, Cem Can, 2007 s.32 24 Ankara Ticaret Odası,Resmi Ġnternet Sitesi,Organize Sanayi Bölgeleri Sayfası, Çevrimiçi:03.01.2010 http://www.atonet.org.tr/yeni/index.php?p=908&l=1 323 8.1.9.2.Çorlu Deri OSB 1996 yılında 120ha alan üzerine kurulmuĢtur. 210 sanayi parseli mevcut olup, 118 fabrika bulunmaktadır. Bu Fabrikaların 108 adedi faaliyet halindedir. Ülkemizin toplam deri üretiminin %37'sini gerçekleĢtirmektedir. Halen 4,000 iĢçi çalıĢmaktadır. Bölgenin kuzey kısmında 3,000 m3/gün, Güney kısmında 4,500 m3/gün kapasiteli 2 adet arıtma tesisi mevcut olup, ikisi de bakımdadır. 36,000 m3/gün kapasiteli arıtma tesisi bitmiĢ ve faaliyete geçmiĢtir25. 8.1.9.3.Hayrabolu OSB 2001 yılında 100 ha alanda kurulmuĢ olup, 100 sanayi parseli bulunmaktadır. 94 adedi ÜSĠAD‟a ait olmak üzere tamamı satılmıĢtır26. Bunun 4 adedi inĢaat halinde, 3 adedi çalıĢır durumdadır. Bunlar gıda (1), biodizel (1), beton elemanları (1) sektörlerine aittir. Altyapı çalıĢmalarının % 100‟ü tamamlanmıĢtır. 8.1.9.4.Malkara OSB 2002 yılında 105,6 ha alanda yatırıma baĢlanmıĢ olup, Tüm altyapı iĢleri bitirilmiĢtir. 69 adet sanayi parseli mevcut olup, bunun 35 adedinin sözleĢmesi yapılmıĢ, 4 adet parselin satıĢ kararı alınmıĢ, 30 adet parsel ise boĢ durumdadır. 2 adet fabrika proje aĢamasındadır27. 8.1.9.5.Avrupa Serbest Bölgesi Çorlu Vakıflar Mevkii Karamehmet Köyü civarında 2 milyon m2 üzerinde 1997 yılında ġahinler Holding tarafından çeĢitli ebatlarda 234 parsel üzerine kurulmuĢ olup, %35'i doludur. Burada 150 adet ruhsatlı firma faaliyet göstermekte olup, 40 adedi üretim yapmaktadır. Tekstil, makine, metal, madeni eĢya, otomotiv yan sanayi, elektronik, kimya, kağıt ve ambalaj sektörleri mevcuttur28. Çerkezköy OSB http://www.cosb.org.tr/?module=modul_tek&modul=130&cat=46 25 Ankara Ticaret Odası,Resmi Ġnternet Sitesi,Organize Sanayi Bölgeleri Sayfası, Çevrimiçi:03.01.2010 http://www.atonet.org.tr/yeni/index.php?p=908&l=1 Çorlu Deri Organize Sanayi Bölgesi http://www.corluderiosb.org.tr/ 26 Tekirdağ Valiliği Resmi Ġnternet Sitesi Çevrimiçi: http://www.tekirdag.gov.tr/ekonomi.asp?id=4 03.01.2010 27 Malkara Sanayi ve Ticaret Odası Resmi Ġnternet Sitesi, Çevrimiçi: 12.12.2009 http://www.malkaratso.org.tr/osb.asp 28 Ankara Ticaret Odası, Resmi Ġnternet Sitesi,Serbest Bölgeler Sayfası, Çevrimiçi:03.01.2010 324 8.1.10.Sanayi ve Ticaret Ġlde Merkez, Malkara, Çorlu, Çerkezköy ve Hayrabolu ilçelerinde olmak üzere toplam 5 adet Ticaret ve Sanayi Odası bulunmaktadır. Tekirdağ ilinde; Merkez, Hayrabolu, Çorlu ve Malkara ilçelerinde olmak üzere 4 adet Ticaret Borsası mevcuttur 29. Ġl genelinde faaliyet gösteren 13 adet küçük sanayi sitesinin toplam iĢ yeri sayısı 1714‟dür. Ġlde sanayi kuruluĢları ağırlıklı olarak Çorlu ve Çerkezköy ilçelerinde bulunmaktadır. Sektörel ağırlık itibariyle en önde gelen sektör tekstil sektörüdür. Tekstili ağırlık sırasına göre, deri, gıda, makine-metal, metal eĢya, tarım aletleri ve enerji sektörleri izlemektedir. Tekirdağ ilinde 2008 yılında 1.524.868.619 USD tutarında ihracat, 4.939.151.187 USD tutarında ise ithalat gerçekleĢtirilmiĢtir. Tekirdağ ekonomisinde ticaret sektörü, Tekirdağ GSYĠH‟ sında ki %1,07‟lik pay ve 205.694 milyar TL GSYĠH‟ya katkısı ile sektörler arasında dördüncü sırada yer almaktadır. Cari fiyatlarla GSYĠH büyüme hızı 2001 yılında Türkiye‟de % 43,2, Tekirdağ ilinde %45,1‟dir. Tekirdağ ili, GSMH‟dan aldığı kiĢi baĢına 2.498 USD değer ile 81 il içerisinde 14. sırada yer almaktadır. DPT tarafından yapılan “ 2003 Yılı Ġllerin Sosyo- Ekonomik GeliĢmiĢlik Sıralaması” araĢtırması sonuçlarına göre Tekirdağ 1,05893 puan ile sosyo-ekonomik geliĢmiĢlik açısından 7. sırada yer almaktadır. Ġllerin 5 geliĢmiĢlik düzeyine ayrıldığı bu araĢtırmaya göre, 20 ilin yer aldığı 2. Derece GeliĢmiĢ Ġller grubunda da 2. sırada yer almaktadır. 2001 yılı cari fiyatlarıyla, Türkiye GSYĠH‟sı 178.412.438 milyar TL, Tekirdağ GSYĠH‟sı 1.930.703 milyar TL olarak gerçekleĢmiĢtir. Bu değerlere göre, Tekirdağ‟ın Türkiye GSYH‟sı içerisindeki payı %1,08‟dir. Tekirdağ GSYĠH‟sı içerisinde, sanayi sektörü % 43,5‟li pay ile en fazla GSYĠH oluĢturan sektör konumundadır. Tarım sektörü % 12,5‟lik bir pay ile ikinci, ulaĢtırma http://www.atonet.org.tr/yeni/index.php?p=906&l=1 Avrupa Serbest Bölgesi, Resmi Ġnternet Sayfası, http://www.asb.com.tr/tr_asb_hakkimizda.asp 29 Tekirdağ Valiliği Resmi Ġnternet Sitesi Çevrimiçi: http://www.tekirdag.gov.tr/ekonomi.asp?id=2 03.01.2010 325 ve haberleĢme sektörü % 12,3‟lük pay ile üçüncü, ticaret sektörü % 10,7‟lik pay ile dördüncü, devlet hizmetleri % 7,1‟lik bir pay ile beĢinci ve inĢaat sektörü de % 5,9‟lik bir pay ile altıncı sırada yer almaktadır. 8.1.11.Tarım ve Hayvancılık Ġlde toplam yüzölçümünün 2/3‟ ü tarıma elveriĢli olup, yaklaĢık 400.000 hektar alanın % 47,1‟i mutlak tarım arazisidir .%51,8‟i özel ürün ve %1,1‟de dikili tarım arazisidir. 2008 yılı verilerine göre toplam 3.884.225 da iĢlenen tarıma elveriĢli arazinin %96,33‟ü tarla arazisi, %1,08‟i bağ, %1,30‟u sebzelik ve % 1,29‟u da meyvelik ve zeytinlik olarak kullanılmaktadır. YaklaĢık 12.000 ha alanda entansif tarım yapılmaktadır. Tarım sektörü, il ekonomisinde sanayiden sonra ikinci sırada yer almaktadır. Ġlde bitkisel üretimde ilk sırayı buğday almakta, sanayi bitkisi olarak da ayçiçeği ve kolza üretilmektedir. Ayçiçeğinde; Türkiye üretiminin % 35,9‟u Tekirdağ‟da üretilmektedir. Türkiye kolza üretiminin %45,61‟ i Tekirdağ ilinde yapılmaktadır. Türkiye‟nin 1.118.000 ton olan ayçiçeği üretiminin 363.000 tonu Tekirdağ‟ da üretilmektedir. Ülkemizin her yıl bitkisel yağ ithalatına yaptığı ödeme petrol ithalatından sonra 2. sıradadır. Ġlde mevcut yemeklik yağ üretimi için kurulu kapasite 858.672 ton/yıl, fiili üretim ise 408.730 ton/yıl‟dır. Kapasite kullanım oranı %47,6 olup %52,4‟lük bir atıl kapasite bulunmaktadır. Bağcılık önemli üretim konularından biridir. Ġlin toplam bağ alanı 41.962 dekar olup, bağlardan 41.595 ton yaĢ üzüm elde edilmiĢtir. Ġlde üretimi yapılan 41.595 ton üzümün yaklaĢık % 70,1‟ü Ģaraplık olup kalan kısmı ise sofralık olarak değerlendirilmektedir. Türkiye, dünyada bağ arazisi yönünden 4`üncüdür. YaĢ üzüm üretimi yönünden Ġtalya, Fransa, ABD ve Ġspanya`nın ardından yıllık 4 milyon tonla 5`inci sıradadır. Ġl Türkiye üzüm üretiminin yaklaĢık % 1,6‟sını karĢılamaktadır. Türkiye verim ortalamasının 1,5 katının alındığı ilde 63142 ton üzüm üretilmektedir. Tekirdağ merkez ile ġarköy arasındaki sahilde bulunan; Uçmakdere, Mürefte ve HoĢköy‟ deki bağlar, üzüm üretiminde büyük önem taĢımaktadır. Ġl genelinde zeytin yetiĢtiriciliğine artan bir eğilim gözlenmektedir. Zeytin üretimi sadece ġarköy ilçesinde yapılmakta iken son yıllarda Merkez ilçede de kapama 326 zeytin bahçeleri tesis edilmektedir. 2006 yılı itibariyle ġarköy ilçesinde 17247,5 dekarlık alandaki kapama zeytinlik ile dağınık durumdaki toplam meyve veren 452672 zeytin ağacından 5322,7 tonu sofralık, 1955,6 tonu da yağlık olmak üzere toplam 7278,3 ton zeytin elde edilmiĢtir. Tablo: 8.1: Tekirdağ Ġli Su Potansiyeli TEKĠRDAĞ Su Potansiyeli Yerüstü suyu Yer altı suyu Toplam Su Potansiyeli Su Yüzeyleri Doğal Göl Yüzeyleri Baraj Rezervuar Yüzeyleri Seddelemeli Rezervuarlar Yüzeyleri Gölet Rezervuarı Yüzeyleri Akarsu Yüzeyleri Toplam Su Yüzeyi Hm3/yıl-ha 713,00 hm3/yıl 170,00 hm3/yıl 883,00 hm3/yıl 273ha 2211ha 143ha 2627ha Kaynak: TKĠB, TR 2 Batı Marmara Bölgesi Tarım Master Planı, T.C TKĠB Strateji GeilĢtirme BaĢkanlığı, Hazırlama Ekibi: (TR211 Tekirdağ) Nihal Kumbar, Cem Can, 2007 s.39 Tablo:25 ten faydalınarak hazırlanmıĢtır.(Kaynak:DSĠ) Çevrimiçi: http://www.tarim.gov.tr/Files/Files/master_plan/tr2_batimarmara_masterplani.pdf 03.08.2009 Süt hayvancılığı ekonomik konjektürden olumsuz etkilenerek beklenilen geliĢmeyi gösterememiĢtir. 2006 yılı tarımsal gayri safi üretim değerleri dikkate alındığında hayvansal üretimin, tarımsal üretim içindeki payında % 0,93‟lük artıĢ olmuĢtur. 2005 yılına göre son yılda büyükbaĢ hayvan sayısında % 2,76 artıĢ ile 131.367 sayısına ulaĢılmıĢtır. Ġldeki toplam süt üretimi olan 310,197 tonun %97‟sini inek sütü, %1,9‟unu koyun sütü ve %0,8‟ini de keçi sütü oluĢturmaktadır. Tekirdağ‟da kurulu 2265 ton/yıl kapasiteli 2 fabrikanın dıĢında süt tozu üretim tesisi bulunmamaktadır. Ġlde temel hayvansal ürünlerden olan süt üretimi 302.318 ton, et üretimi 9.257 tondur. Ġlde et üretimi 8.673 tondur. Ġl mezbahalarında kesimi yapılan hayvan sayıları incelendiğinde, 41.258 baĢ ile kuzu ilk sırada yer almaktadır. Kuzu baĢına et verimi 15,8 kilogramdır. Ġkinci sırada saf kültür dana kesimi 10.536 adet olup, ortalama karkas ağırlığı 245kg‟dır. Ġlin toplam et üretimin %92 „si B.baĢ hayvanlardan sağlanmaktadır. Hayvancılık sektöründe arzulanan verim artıĢlarının 327 sağlanmasında mevcut genetik kapasite, suni ve tabii tohumlama uygulamaları ile artırılırken, bu konuda bakım, beslenme Ģartlarının iyileĢtirilmesi ve çeĢitli girdi Tablo: 8. 2:Tekirdağ Ġli Tarımsal Varlığı ve Üretim Miktarı Ta Ġlde Ekilebilir Alan (Dekar) (Statip) 3.996.153,30 Ġlde 2008 Yılında Ekilen Alan(Dekar) 3.884.225 Ormanlık Alan (Dekar) 1.040.860,00 Ġldeki Traktör Sayısı 20.053 Ġldeki Biçerdöver Sayısı 1.129 Ġlde Avlanan Balık Miktarı (Ton) 405 Ġlde Hasat Edilen Tahıllar Miktar (Ton) Buğday 1.079.342,50 Arpa 123.250 Çeltik 29.945,50 Diğerleri 10.768,20 Ġlde YetiĢtirilen Sebzeler Miktar (Ton) Domates (Sofralık) 7.999 Biber 2.124 Diğerleri 13.036,35 Ġlde YetiĢtirilen Yumrulu Bitkiler Miktar (Ton) Kuru Soğan 39.057 Diğerleri 4.970 Ġlde YetiĢtirilen Endüstriyel Bitkiler Miktar (Ton) Zeytin 13.128,10 Ayçiçeği 356.536,01 Mısır 6.202 Diğerleri 54.888,15 Ġlde YetiĢtirilen Meyveler Miktar (Ton) Karpuz 72.000 Kavun 14.929 Elma 1.169,94 Kiraz 1.791,44 Diğerleri 5.142,54 Ġldeki Canlı Hayvan Varlığı Bin Adet KüçükbaĢ 181.090 BüyükbaĢ 132.856 Kümes Hayvanı 555.843 Ġldeki Süt Üretimi (Ton) 302.318 Ġldeki Yumurta Üretimi (Adet) 66.218.000 Ġldeki Kovan Sayısı (Adet) 34.384 Kaynak: Tekirdağ Valiliği Resmi Ġnternet Sitesi Çevrimiçi: 03.01.2010 http://www.tekirdag.gov.tr/ekonomi.asp?id=4 328 fiyatları ile ürün fiyatları arasındaki hassas dengenin korunması hususları önemini sürdürmektedir.Türkiye 2005 yılı üretimi kırmızı ette 409.409 tondur. Talepteki ise artıĢ yıllık yaklaĢık % 5 tir. Tekirdağ Ġlinde toplam süt üretimi 310.197 ton olup, % 97‟si inek sütüdür. Türkiye üretiminin % 2,7‟si Tekirdağ‟da üretilmektedir. Ġlde süt sığırcılığında kültür ve melez hayvanların kullanılması süt verimini artırmaktadır. Beyaz peynir, kaĢar peyniri, yoğurt ve süttozu üreten 52 adet iĢletmeye ait kurulu kapasite 205.087 ton/yıl olmasına rağmen fiili üretim miktarı 116.401 ton/yıl‟dır. ĠĢletmeler kurulu kapasitelerinin ancak %57 sini kullanmaktadırlar. Yumurta üretimi 66.218.000 adettir. Ayrıca 343 ton bal, 3,2 ton balmumu elde edilmiĢtir. Ġlin tarımsal gayrı safi üretim değeri içinde % 0,3‟lük payı olan su ürünleri üretimi ağırlıklı olarak Merkez, M. Ereğlisi ve ġarköy kıyı Ģeridinde yapılmaktadır. 8.1.12.Demografik Göstergeler30 Ġl genelinde 2008 yılı ADNKS sayımı sonuçlarına göre % 48,3‟ ü iktisaden faal olmak üzere toplam 770.772 kiĢi yaĢmaktadır. Tekirdağ ilinde okuma ve yazma oranı % 93,01‟dir. 55 ilin nüfusu artarken, 26 ilin nüfusu azalmıĢtır. Nüfus artıĢ hızı en düĢük olan ilk üç il; Bilecik (‰ -53,5), Kütahya (‰ -31,4) ve Isparta (‰ 29,9)‟dır. 81 il içinde nüfus artıĢ hızı en yüksek olan ilk üç il ise sırasıyla; Yalova (‰ 82,6), Tekirdağ (‰56,6) ve Hakkari (‰ 48)‟dir.31 1970„li yıllardan sonra kurulan Çerkezköy Organize Sanayi Bölgesinde kurulan sanayi iĢletmeleri ve Organize Sanayi Bölgesi dıĢında hızla yapılaĢan sanayi yapıları öncelikle Trakya içindeki göçü bu bölgelere çekmiĢtir. Ardından Ġstanbul ve Anadolu‟dan göç baĢlamıĢtır. 1950‟den sonra Ġstanbul‟daki sanayi tesislerinin bulunduğu bölgeler göç hızının yükselmesiyle konut alanına dönüĢmüĢtür. 30 Tekirdağ Valiliği Resmi Ġnternet Sitesi Çevrimiçi http://www.tekirdag.gov.tr/ekonomi.asp?id=2 03.01.2010 31 TUIK, Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi 2008 Nüfus Sayım Sonuçları, Haber Bülteni, Sayı:14 Ocak 2009 Çevrimiçi: http://www.tuik.gov.tr/PreHaberBultenleri.do?id=3992 05.12.2009 329 Bu bölgelerdeki arsa fiyatlarının yüksekliği, Ģehir dıĢına taĢınan sanayi tesislerinin teĢvik kapsamına alınması, özelikle Çorlu- Muratlı bölgesinde E-5 yolu çevresindeki altyapının sağladığı dıĢsal tasarruflar sanayicilerin bu bölgeye akın etmesini sağlamıĢtır. Bölge hızla çarpık sanayileĢmeden nasibini almıĢtır. Tablo:8.3: Tekirdağ 2008 ADNKS Sayımı Sonuçları(YaĢ Grubu ve Cinsyete Göre) Toplam Erkek YaĢ grubu Kadın 54.500 28.153 26.347 0-4 55.114 28.598 26.516 5,-9 10,-14 58.194 29.983 28.211 15-19 57.526 30.194 27.332 20-24 72.518 41.189 31.329 25-29 77.793 41.171 36.622 30-34 68.680 36.162 32.518 35-39 62.603 32.537 30.066 40-44 56.274 29.131 27.143 45-49 51.344 26.254 25.090 50-54 44.312 22.412 21.900 55-59 34.135 17.382 16.753 60-64 24.118 11.985 12.133 65-69 17.840 8.353 9.487 70-74 14.742 6.674 8.068 75-79 12.184 5.203 6.981 80-84 6.326 2.558 3.768 85-89 2.021 809 1.212 90+ 548 150 398 TOPLAM 770.772 398.898 371.874 Kaynak: Tekirdağ Valiliği Resmi Ġnternet Sitesinden alınmıĢtır. Çevrimiçi: 03.01.2010 Ġstanbul Kağıthane Deresi, Levent, Gazi Osman PaĢa, Zeytinburnu gibi sanayi bölgelerindeki gecekondular hazine arazilerinin mülkiyetini değiĢtirirken Trakya‟da arazi mülkiyeti tapuyla alınmıĢ fakat katı ve su atıkları yıllarca Ergene Nehrine baĢıboĢ akıtılmıĢtır. Sanayiciler en mümbit tarımsal toprakların yok edilmesinin bedelini ödemeyerek dıĢsal tasarruf sağlamıĢlardır. Bunlara devlette göz yumarak zımmi bir Ģekilde onay vermiĢtir. Bu onay ikinci bir teĢvik iĢlemi görmüĢtür. Çerkezköy organize Sanayi Bölgesi AID yardımı ile kurulan Bursa organize Sanayi Bölgesinden sonra kurulan bir bölgedir. Yatırımcılar uzun süre bölgeye yatırım yapmamıĢlardır. TeĢvik uygulamaları ve denetimden kaçma isteği, sanayi tesislerini 330 Çorlu-Büyük KarıĢtıran istikmetinde (E-5) (D-110) karayolunun iki kenarında oluĢumu hızlandırmıĢtır. Yatırımcıların bu talepleri devlet ve yerel yöneticiler tarafından göz yumularak zımmen kabul edilmiĢtir. Tablo:8.4: Tekirdağ Ġli ġehir, Köy, ve Toplam Nüfusu(Erkek,Kadın) 2008 ADNKS Ġlçe ġehir Köy Toplam Toplam Erkek Kadın Toplam Erkek Kadın Toplam Erkek Kadın Merkez 137.962 71.786 66.176 28.351 14.653 13.698 166.313 86.439 79.874 Çerkezköy 67.617 32.401 79.622 41.367 38.255 147.239 76.583 70.656 Çorlu 200.577 103.895 96.682 36.105 18.581 17.524 236.682 122.476 114.206 Hayrabolu 19.096 10.367 8.729 18.326 9.274 9.052 37.422 19.641 17.781 Malkara 27.997 35.216 14.803 13.194 28.311 14.141 14.170 56.308 28.944 27.364 Marmaraereğlisi 11.803 6.313 5.490 13.258 6.970 6.288 25.061 13.283 11.778 Muratlı 19.138 9.611 9.527 7.037 3.534 3.503 26.175 13.145 13.030 Saray 21.243 10.956 10.287 24.396 12.324 12.072 45.639 23.280 22.359 ġarköy 16.121 8.075 8.046 13.812 7.032 6.780 29.933 15.107 14.826 Toplam 521.554 271.022 250.532 249.218 ġehir :Ġl ve ilçe merkezleri sınırları içindeki nüfustur. 127.876 121.342 770.772 398.898 371.874 Köy :Ġl ve ilçe merkezleri sınırları dıĢında kalan yerleĢim yerlerindeki nüfustur. 2000 yılı nüfus sayımına göre 623.591 olan nüfus ADNKS veri tabanına göre 2008 yılı sonu itibariyle 770.772 olmuĢtur. 2000-2008 yılları dikkate alındığında % 23,60 lık bir nüfus artıĢı yaĢanmıĢtır. Kaynak:Tekirdağ Valiliği Resmi Ġnternet Sitesinden alınmıĢtır. Çevrimiçi: 03.01.2010 http://www.tekirdag.gov.tr/ilnufus.asp 1990‟lı yıllarda oluĢan sanayi tesislerinin çevreye verdiği zarar ve yasallaĢma istekleri bölgenin mevzi ıslah imar planları kapsamına alınması ile sonuçlanmıĢtır. Tablo:8.5:Tekirdağ Ġlinin Aldığı Göç;Verdiği Göç,Net Göç ve Net Göç Hızı 2000 2000 yılı daimi ikametgahı Permanent place of residence in 2000 Tekirdağ 2000 yılı daimi Aldığı göç Inikametgah nüfusu migration Population by place of residence in 2000(1) 555 916 88 618 Verdiği göç Outmigration Net göç Net göç hızı Net migration Rate of net migration ‰ 37 283 51 335 96,81 (1) Daimi ikametgah nüfusu içinde yurt dıĢından gelen göç kapsanmamıĢtır. Kaynak:TUIK,2000 Genel Sayım Sonuçları Çevrimiçi: 01.12.2009 http://www.tuik.gov.tr/VeriBilgi.do?tb_id=38&ust_id=11 331 Bunun yanında Tekirdağ Ġl Genel Meclisi, Malkara ve Hayrabolu‟da yeni organize sanayi bölgeleri kurulmasına karar vermiĢtir32. Aynı yıllarda sanayinin atıklarını hiçbir arıtmaya tabi tutmadan Ergene nehrine boĢaltmalarının yarattığı üretimden kaynaklanan negatif dıĢsallık çevrede yaĢayan ve diğer çevreci kuruluĢların dikkatini çekmiĢ „‟Ergene‟yi kurtarma etkinlikleri olarak baĢlayan çalıĢmalar zamanla yön değiĢtirmiĢtir. Sanayinin arıtma için gerekli önlemleri almaması ile göç olgusu birleĢince eylemlerin niteliği sanayileĢmeye tepki halini almıĢtır. Edirne Makine Mühendisleri Odasının önderliğinde Trakya Üniversitesi ve diğer üniversitelerden katılan akademisyenlerin katkılarıyla Trakya‟nın sosyal, ekonomik, jeolojik, tarımsal, yer altı ve yer üstü kaynakları tüm detayları incelemeye alınmıĢtır. Çevre Bakanlığı ve Trakya Üniversitesinin yaptığı protokol çerçevesinde 1/ 100.000 Ölçekli Trakya Alt Bölgesi Ergene Havzası Çevre Düzeni Planı çalıĢmaları baĢlamıĢtır. Plan çalıĢmaları daha sonra hükümet kararı ile Ġstanbul Büyük ġehir Belediyesi Ġmar Planı Bürosuna devredilmiĢtir. Ġstanbul Büyük ġehir Belediyesi Ġmar Planı Bürosunun hazırladığı 1/ 100.000 Ölçekli Trakya Alt Bölgesi Ergene Havzası Revizyon Çevre Düzeni Planı ve Plan Açıklama Raporu onanarak 2009 yılı Ağustos ayı içersinde ilgili birimlerde askıya çıkarılmıĢtır. Askı süresi içersinde ilgili kurum, kuruluĢ, iĢletmeler ve STK‟ları plana çeĢitli yönlerden itirazlarını ilgili kurumlara yapmıĢlar ve yasal süreç iĢlemeye baĢlamıĢtır. Plan genel prensipler içersinde 2023 yılına kadar Trakya‟da tarım, sanayi, madencilik, su kaynakları, nüfus hareketlerini planlamayı hedef almıĢtır. Yerel planlamayı ise 1/5000‟lik planları hazırlayacak yerel yönetim ve STK‟lara bırakmıĢtır. Bu kapsamda büyük bir bölgeyi bu amaçlarla bu ölçekte fiziki ve sosyal yönden emredici bir plan ilk defa yapılmaktadır. 32 Tekirdağ Ġl Genel Meclisinde ilk sanayi komisyonu 1992 yılında kurulmuĢtur. Kurulan sanayi komisyonu plansız yapılaĢmanın önüne geçmek ve çevre kirliliğini minimum seviyeye indirmek için (resmi kaçak yapı) olan sanayi tesislerini planlanmasını ve geliĢmeleri dikkate alarak iki ilçede yeni organize sanayi bölgesi oluĢturulmasına karar vermiĢtir. Hazırlanan komisyon raporunda ĠstanbulEdirne tren yolunun elektirifikasyonu ile sanayileĢme ile artacak su ihtiyacının karĢılanması amacıyla yüzeysel su kaynaklarının değerlendirilmesi için göletler yapılması karara bağlanmıĢtır. Hasan Bakın, Komisyon BaĢkanı ve Raporu hazırlayan, Tekirdağ Ġl Genel Meclisi YayınlanmamıĢ Sanayi Komisyonu Raporu, 332 8.2.Trakya Alt Bölgesi Ergene Havzası Revizyon Çevre Düzeni Planı Plan 4 temel hedef belirtmektedir. -Sürdürülebilirlik, -Kırsal kalkınma ve nüfus kaybının önlenmesi, -Sanayi geliĢiminin planlarla sınırlanması, -Entegre ulaĢım sistemleri ile desteklenen iĢlevsel bağlantıların kurulması olarak belirtilmiĢtir.33 Bu hedefleri gerçekleĢtirmeyi amaç edinen plan öncelikle Trakya‟ya olan göçün sınırlanmasını hedeflemiĢtir. 2023 yılında hedeflenen nüfus üç il toplamı 2 600 000 dır. Çazibe merkezi konumundaki Tekirdağ bu iĢlevine devam ederek hedef yılda nüfusu 1,31 kat artarak 1 683 200 kiĢi olarak belirlenmiĢtir34. AĢağıdaki tabloda 2023 hedef yılı nüfus kompozisyonu verilmiĢtir. Plan hedeflerinde tarım kesimindeki istihdamın %39‟dan %18‟e indirilmesi hedeflenmiĢtir. Bu hedef oransal olarak %50 gibi yüksek olarak hedeflenmesine rağmen mutlak anlamda bir artıĢ ifade etmektedir. Bunu da aktivite oranını %48‟den %43‟e düĢürmekle sağlamaya çalıĢmaktadır. 2008 sayım sonuçlarını gösteren tablo incelendiğinde 0-14 yaĢ grubunda çalıĢabilir nüfus seviyesine ulaĢacak ve bunların sayısal değeri 167.808 kiĢidir. 2008 yılında 50-54 yaĢ gurubundan 64 yaĢ gurubuna kadar olan nüfusun miktarı ise 102.565 dır. 2023 yılında istihdam dengesini sağlamak için net göç hızını dikkate almadan 65 243 kiĢilik istihdam yaratmamız gerekmektedir. Plan bu hedeflere sanayileĢmeyi yasaklayarak tarımsal sürdürülebilirliği dikkate aldığını belirterek tarımsal alt sanayi bölgeleri ve tarımsal organize sanayi bölgelerini bu konu için çözüm olarak sunmaktadır. Üretilen çözüm içersinde bir çeliĢkiyi beraberinde getirmektedir. Tarımsal üretim modeli genellikle doğrusal bir üretim fonksiyonuna sahiptir. Üretim alanı temel kısıtlayıcı faktördür. Tarımsal üretim yapılacak alanların sınırlarına gelinmiĢtir. Bu alanlarda daha fazla istihdam ve üretim 33 1/ 100.000 Ölçekli Trakya Alt Bölgesi Ergene Havzası Revizyon Çevre Düzeni Planı Plan Açıklama Raporu, Ağustos-2009 Askıya Çıkarılan basılmamıĢ nüshadan, s.2 34 1/ 100.000 Ölçekli Trakya Alt Bölgesi Ergene Havzası Revizyon Çevre Düzeni Planı Plan Açıklama Raporu, Ağustos-2009 s.4 333 sağlamak için mera ve orman alanlarının daraltılarak tarımsal üretime açılması gerekmektedir. Tablo:8.6:Tekirdağ Ġlinde 2023 yılında ĠĢgücünün Sektörel Dağılımı, Nüfus ve Aktivite Oranları. Ġlçe Sanayi % Hizmet % Tarım % Top.ÇalıĢ. Nüfus Aktiv.Or.% Merkez 13.250 12 73.200 67 22.400 21 108.850 286.850 38 Çerkezköy 75.481 41 87.814 48 19.000 11 182.295 405.100 45 Çorlu 100.160 37 150.840 56 19.000 7 270.000 600.000 45 Hayrabolu 2.664 12 6.520 29 13.000 59 22.184 46.700 48 Malkara 2.913 8 9.627 27 22.730 64 35.270 70.950 50 Marmaraereğlisi 7.537 26 16.119 56 5.000 17 28.656 86.000 33 Muratlı 6.896 34 8.399 41 5.000 25 20.295 62.000 33 Saray 10.265 29 12.873 37 12.000 34 35.138 85.200 41 ġarköy 1.000 5 5.500 30 12.000 65 18.500 41.000 45 220.160 31 370.892 51 130.130 18 721.188 1.683.200 42 Toplam Kaynak: 1/ 100.000 Ölçekli Trakya Alt Bölgesi Ergene Havzası Revizyon Çevre Düzeni Planı Plan Açıklama Raporu, Ağustos-2009 Askıya Çıkarılan basılmamıĢ nüshadan, s.6, Tablo1.3 ten düzenlenmiĢtir. Plan Trakya‟nın ve Tekirdağ‟ın tarımsal mekanizasyonda geldiği noktayı dikkate almamaktadır. Örneğin resmi verilerdeki süt üretimini dikkate aldığımızda 302.318ton/yıl süt üretilen ilde 2023 yılındaki beklenen nüfusun ihtiyacı olan süt miktarı 286.144ton/yıldır. 16.174ton/yıl süt miktarı il dıĢına çıkabilecektir. Tablo:8.7: Tekirdağ (Mutlak ve Oransal) YILLAR Sanayi 79.096 2000 220.166 2023 Ġlinde 2000-2023 Arası Sektörlerdeki ĠĢgücü DeğiĢimi % 26 31 Hizmet % Tarım 105.597 35 116.935 370.892 51 130.130 % 39 18 Top.ÇalıĢ. 301.630 721.188 Nüfus 623.591 1.683.200 Kaynak: 1/ 100.000 Ölçekli Trakya Alt Bölgesi Ergene Havzası Revizyon Çevre Düzeni Planı Plan Açıklama Raporu ,Ağustos-2009 Askıya Çıkarılan basılmamıĢ nüshadan, s5, Tablo1.2 den düzenlenmiĢtir. Resmi Valilik internet sitesi bilgilerine göre süt ve mamulleri iĢleyen tesislerin kapasite kullanım oranları ortalama %57‟dir. Teorik üretim kapasitesi 205.087 ton/yıldır. Ġlave yatırım yapılmadan mevcut potansiyel kullanıldığında ilde üretilen sütün %67,8‟i iĢlenebilir. Çevre illerde yatırımları bulunan iĢletmelerde dikkate alındığında süt sektöründe bir hammadde eksikliğinden bahsetmek mümkündür. Planın yeni bir kavram olarak getirdiği TOB ve TAB kavramlarını incelemek gerekir. 334 8.2.1.Tarımsal Organize Sanayi Bölgesi(TOB) ve Tarımsal Alt Bölge (TAB) Plandaki tanımlamaya göre TOB ve TAB bölgelerinin kanuni dayanakları ve amaçları Ģöyle sıralanmaktadır. „‟…Ülkemiz kırsal kalkınma stratejileri yönünde, 02.11.2005 tarihinde Tarım Köy iĢleri Bakanı ile Sanayi ve Ticaret Bakanı tarafından imzalanmıĢ olan protokol ile23.10.2008 tarihinde kabul edilen Tarımsal Organize Bölgelerinin(Tarıma Dayalı Ġhtisas OSB), Organize Sanayi bölgeleri Kanunu‟nda yer almasına yönelik,‟‟Organize Sanayi Bölgeleri Kanunu‟nda DeğiĢiklik Yapılması Hakkında kanun(84562-26 ya ek 26/A maddesi) Çerçevesinde oluĢturulacak bölgelerdir. Bu bölgelerde, tarımsal üretimin ve toprak kullanımının veriminin arttırılarak sürekliliğin sağlanması, tarım nüfusunun yerinde istihdam edilmesi ve gelir kaynaklarının arttırılması ya da yeni kaynaklar oluĢturulması, tarımsal tesislerin bir plan çerçevesinde bir araya getirilmesi, baĢta çevre koruma ve gıda maddesi hijyenik koĢulları olmak üzere kontrol edilebilme kolaylığı sağlayabilecek üretici-sanayicipazarlayıcı entegrasyonun sağlanmaktadır. Tarımsal organize bölgeleri(TOB), besicilik, süt sığırcılığı, meyvecilik, sebzecilik, seracılık, çiçekçilik vb tarımsal üretim ve ürün iĢleme faaliyetlerinin bir arada yapıldığı, disipline edildiği, tek elden sevk ve idare edildiği ve desteklendiği alanlardır. Tarımsal organize bölgeleri(TOB), tarımsal üretim için mutlak tarım arazilerini ve ürün iĢleme için marjinal tarım arazilerini içermelidir… …TOB iĢletmeleri ön arıtma ya da toplu arıtma tesisleri, organik atıkların geri dönüĢüm tesisleri, havyan klinikleri, kireçli hayvan gömü çukurları, tarımsal araç gereç parkları, tarımsal ürün pazarlama hizmetleri, ürün borsası, tarımsal eğitim merkezleri, tarımsal Ar-Ge ve labarotuar alanları gibi Tarım ve Köy ĠĢleri Bakanlığının bölge stratejisine uygun ve olumlu görüĢ verebileceği tesislerin yer alması uygundur. Bunun dıĢındaki tekstil,boya sanayi, metal veya plastik hammaddeleri kullanan vb kirletici sanayiye ve tarımsal ürünlerin doğrudan iĢlenmediği sanayi iĢletmelerine kesinlikle izin verilmeyecektir. Tarımsal organize bölgeler(TOB) içerisinde tarım ve hayvancılığa dayalı sanayi fonksiyonları toplam TOB alanın en fazla %10 unu oluĢturacak ve TOB içerisinde marjinal araziler üzerinde yer alabilecektir …‟‟35 Hedeflenen yapılanma zaten kırsal alandaki köy yapısı içersinde vardır. Tekirdağ ili köy alt yapısı tamamlanmıĢtır. Kanalizasyon köylerin tamamında vardır. Ülkemizde gerek tarım gerek ticaret ve sanayide 50-60 yıldır hizmet veren kurumların oluĢturduğu bilgi birikimi, sabit yatırımları yok sayılıp yeni modeller inĢa edilmeye çalıĢılmaktadır. Hayvancılık ürünleri üretimi tarımsal iĢletmeler için bir nihai ürün olmasına rağmen ticaret ve gıda sanayi için bir hammadde ve ya ticari metadır. Bu nedenle Türkiye Cumhuriyeti Kurulduğu yıllardaki imkansızlıklar içersinde bile gıda konusunda 35 1/ 100.000 Ölçekli Trakya Alt Bölgesi Ergene Havzası Revizyon Çevre Düzeni Planı Plan Açıklama Raporu, Ağustos-2009 s.10 335 azami titizliği göstermiĢtir. Hayvancılık iĢletmelerini III. Sınıf Gayrı Sıhhi Müessese tanımına sokarak gıda-insan iliĢkilerinden kaynaklanacak olumsuzlukları asgari seviyeye indirmeye çalıĢmıĢtır. Ticarete konu olan hayvancılık ürünleri mevcut Odalar ve Borsalar kanunun içersinde vardır. Borsa yönetim kurullarının kararı ile ticarete konu olan maddeler borsaların iĢlem gören maddeleri arasına alınabilir36. Borsalarımızı ve kurulduğu günden beri oluĢturdukları standartları, bilgi birikimini yok farz ederek ülke bazında standart oluĢturmamız mümkün değildir. Ġlde 4 adet Ticaret Borsası olmasına rağmen canlı ve kesik etin borsaya kote edildiği bir borsa yoktur. Süt borsaya kote edilmiĢ olmasına rağmen yalnızca borsa yönetimlerinin borsa gelirlerini garantiye almaktan öte bir iĢlemleri olmamıĢtır. Ticaret ve sanayinin ortak ve uluslar arası dili olan standartların üretici ve ticaretini yapan sanayiciler arasında fiyat ve kontrol açısından hakem müesese olması gereken borsalar kanuni tekel olma haklarını yalnızca borsa ücreti kesme olarak kullanmaktadırlar. Standartları oluĢturma iĢlevi süt üreten iĢletmelerin sırtına yük olarak kalmaktadır. Tarım kesimindeki piyasa baĢarısızlıklarının oluĢmasında önemli bir neden olmaktadır. Tarım kesiminin en büyük problemi olan kaynak yaratamama sorununu kaynakları etken kullanmamakla hızlandırmaktadır. AB üyelik müzakerelerinde tarım kesiminin en büyük handikapı üretim ve ticari standartlarının oluĢmaması olarak karĢımızda durmaktadır. TOB kuruluĢ amaçlarında bulunan nedenler Hayvan Sağlığı ve Zabıtası Kanun‟da vardır37. Bunların yıllardan beri köylerde yapılması gerekirken tarımsal ve hayvansal üretim merkezi olarak idari yapılanmıĢ köy yapısından hayvancılık ve tarımsal faaliyet koparılmak istenmektedir. Tarımsal Alt Bölgeler (TAB) ise sanayi fonksiyonlarının kesinlikle yer almayacağı, tarım ve hayvan yetiĢtiriciliğini destekleyen, hububat, meyve, sebze ve çiçek 36 Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile Odalar ve Borsalar Kanunu, Kanun No:5174 Kabul Tarihi:18.05.2004 Resmi Gazete Tarihi: 01.06.2004 Resmi Gazete Sayısı: 25479 Çevrimiçi: http://www.mevzuat.adalet.gov.tr/html/1368.html 04.01.2010 „‟…Md.45-„‟...Canlı hayvan veya kesilmiĢ hayvanlarda borsaya tabi maddeler arasına alınabilir…‟‟ 37 Hayvan Sağlığı ve Zabıtası Kanunu, Kanun No:3285, Kabul Tarihi: 08.05.1986 Resmi Gazete Sayısı:19109 Resmi Gazete Yayın Tarihi: 16.05.1986 Çevrimiçi: http://www.hukuki.net/kanun/3285.15.text.asp 04.01.2010 336 yetiĢtiriciliği için seralar depo ve soğuk hava deposu, mandıra vb sadece 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanım Kanunun38 3.Md.sinde tanımlanan‟‟tarımsal Amaçlı yapılar‟‟ fonksiyonlarını barındıran alanlardır.39 Yapılması planlanan iĢlerin bir kısmı zaten 442 sayılı köy kanununda vardır.40Köy kanunun yapılmasını zorunlu görevler olarak belirttiği Md.13 ve ihtiyari görevler olarak belirlediği Md.14 arasında yukarıda sayılan çok madde vardır. Yıllardır tarım sektöründe üvey evlat muamelesi gören hayvancılık bugünde yetki ve görev kargaĢasına itilmektedir. Tezimde savunmaya çalıĢtığım hayvancılık atıklarının değerlendirilmesi konusunda 442 sayılı köy kanunun Md.13 Ģöyle demektedir. „‟… Madde 13 - Köylünün mecburi iĢleri Ģunlardır: … 2 - Köye kapalı yoldan içilecek su getirmek ve çeĢme yapmak, köyün içtiği su kapalı geliyorsa yolunda delik deĢik bırakmamak ve mezarlıktan veya süprüntülük ve gübrelikten geçiyorsa yolunu değiĢtirmek;… … 9 - Köyün süprüntü ve gübreliğini köyden uzakça yol üstü olmıyan sapa ve rüzgaraltı yerlerde yapmak ve herkese o gübrelikten ayrı yerler gösterilmek; …Madde 14 - Yapılması köylünün isteğine bağlı olan Ģeyler Ģunlardır: 1 - Köyün evlerinde ahırları odalardan ayrı bir yere yapmak;.. … 5 - Köyde bir çamaĢırlık yapmak; 6 - Köyde bir hamam yapmak; …13 - Köyde peynir ve yağ yapmak için makine almak;…‟‟41 1924‟te çıkarılan köy kanunu köyde yaratılan atıkların giderilmesini üretimin sonucu oluĢan negatif dıĢsallık olarak gördüğünü söylemek mümkündür. Bu atıkların giderilmesini de kamusal bir faaliyet olarak görerek köy kanunun köylünün yapması gerken mecburi iĢleri düzenleyen maddesinin içine almıĢtır. 2006 yılında çıkarılan hayvancılık iĢletmelerinin kuruluĢ ve çalıĢma esaslarını düzenleyen kanun ise kırsal alan yaĢamını bir yaĢam biçimi görerek tarımsal hayvancılık iĢletmelerinin köyün tamamlayıcı bir parçası olduğunu dikkate almayarak bir ticari faaliyet olarak görmektedir. 38 Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu, Kanun No:5403, Kabul Tarihi: 03.07.2005 Resmi Gazete Sayısı:25880 Resmi Gazete Yayın Tarihi:19.07.2005 Çevrimiçi: http://www.mevzuat.adalet.gov.tr/html/1531.html 04.01.2010 39 1/ 100.000 Ölçekli Trakya Alt Bölgesi Ergene Havzası Revizyon Çevre Düzeni Planı Plan Açıklama Raporu, Ağustos-2009 s.11 40 Köy Kanunu, Kanun No: 442, Kabul Tarihi: 18.03.1924, Resmi Gazete sayısı: 68 Resmi Gazete Yayın Tarihi: 07.04.1924 Çevrimiçi:http://www.mevzuat.adalet.gov.tr/html/368.html 04.01.2010 41 Köy Kanunu, Kanun No: 442, Kabul Tarihi: 18.03.1924, Resmi Gazete sayısı: 68 Resmi Gazete Yayın Tarihi: 07.04.1924 Çevrimiçi:http://www.mevzuat.adalet.gov.tr/html/368.html 04.01.2010 337 Hazırlanan plan fiziki bir planlamadan öteye gidememiĢtir. Plan sanayileĢmeyi red ederken ülkemizin en önemli sorunu olan istihdam ve gelir sorununa nasıl çözüm üreteceğini göstermekten uzaktır. Ġle ve Trakya‟ya yoğun göçün durdurulmasını kısıtlamalarla durdurmak mümkün değildir. Planı hazırlayanlar ve bazı çevreciler, sanayiyi çevre düĢmanı ilan etme gibi eğilimlere sahiptirler. Sanayi, tarım ve hizmet sektörü talebi olan malları üretmekte ve talep yoksa ürünlerini satamamaktadır. Ürünlerini satamayan iĢletmelerin zarar edeceği kesindir. Zarar eden iĢletmelerin dayanabilme güçlerini aĢan zarar sonucunda kapanmaları kaçınılmazdır. Bu bakıĢ açısıyla baktığımızda iĢletmelerin üretim yapmalarını sağlayan bireylerin talepleridir. Talepleri yaratanlar ise Bölüm I‟de incelediğimiz gibi ihtiyaç ve ihtiyaç zannettiğimiz Ģeylerdir. 42 O halde çevre kirliğinin birinci sebebi insanoğlunun yaĢam biçmidir. Bu yaĢam biçiminin oluĢturduğu ekonomik ve sosyal modeli değiĢtirmeden geri kalmıĢ ve kalkınma ihtiyacındaki ülkelerin kalkınma hakkına kısıt getirmiĢ olacağız. SanayileĢmenin ve yerleĢmenin fiziksel sınırlayıcı etkileri vardır. Bunları geçtiğimiz bölümlerde inceledik. Denetimsiz atıklar da en az sanayi kadar kirletici özelliklere sahiptir. Kirli sanayi ve kirli atık yoktur. Kirleten sanayi ve kirleten atık vardır. 8.3. Tekirdağ Ġlinde Tarımsal ve Hayvancılığın Yapısı Tabloda da görüldüğü gibi Türkiye‟de (DĠE, 2001 Tarım Sayımı) 37 465 yerleĢim yeri sayısı vardır. Tarımsal iĢletmelerin hem hayvancılık hem bitkisel üretim yapanların sayısı ise 2 074439 iĢletmedir. Tekirdağ ili bazında incelediğimizde ise 287 yerleĢim yerinde 18 559 iĢletme mevcut olup bunlardan 2162 iĢletmenin arazi varlığı 5-19 dekar arsındadır. Bu iĢletmeler küçükbaĢ hayvan varlığınım 17 810‟una sahiptirler. Ġldeki mevcut küçükbaĢ hayvan mevcudunun %11.77 sine sahiptirler. BüyükbaĢların ise 8041 adedine sahip olup ildeki büyük baĢ hayvan mevcudunun %6,1‟ine sahiptirler. 42 Bu konuda Snob etkisi, Veblen etkisi olarakta bilinen yaĢam biçmimizden kaynaklanan kirlilik sanayi, tarım ve hizmetler sektörünün yarattığı kirlenmenin temel kaynağıdır. Türkiye‟de kullanılan birincil enerji kaynaklarının sanayi ve konut ayrımına baktığımızda hemen hemen eĢit değerler de olduğunu görürüz. Thorstein B. Veblen‟in düĢünceleri ve etkileri konusunda aĢağıdaki makaleye bakınız. Ertuğrul Kızılkaya,‟‟Thorstein B. Veblen‟in Ġktisat DüĢüncesinde Metafizik Değer yargılarının Ġzleri‟‟ Soyal Bilimler Dergisi, 2003 (2), (89-98) Çevrimiçi:17 .08.2009 http://www.anadolu.edu.tr/arastirma/hakemli_dergiler/sosyal_bilimler/pdf/2003-2/sos_bil.5.pdf 338 Tablo:8.8: Türkiye ve Tekirdağ‟da Tarımsal YerleĢim Yerleri Sayısı ve Tarımsal Faaliyette bulunan ve Bulunmayan Hane Halkı Sayısı Ġl - Province Toplam YerleĢim yeri sayısı Total number of settlements Türkiye Tekirdağ 37 465 287 Toplam hanehalkı sayısı Total number of households 6 189 351 71 190 Tarımsal faaliyette bulunan hanehalkı sayısı Total number of households engaged in agricultural activity Tarımsal faaliyette bulunmayan hanehalkı sayısı Total number of households not engaged in Agricultural activity 4 106 983 37 515 2 082 368 33 675 Kaynak: DĠE, 2001 Tarım Sayımı, Çevrimiçi: 20-99 dekar araziye sahip iĢletmeler 9454 adet olup il iĢletme sayısının %50,9‟unu oluĢturmaktadırlar. Ġldeki mevcut küçükbaĢların 110 918‟i bu iĢletmelere aittir. Ġldeki küçükbaĢ hayvan varlığının %73,35‟i bu iĢletmelere aittir. BüyükbaĢ hayvanlarda ise 55 230 adedi ve büyük baĢ hayvanların %41,97‟si bu iĢletmelere sahiptir. Tekirdağ ili ve Türkiye ile ilgili veriler birlikte incelendiğinde benzer arazi sahipliğinde benzer oranlarda hayvancılık yapıldığı görülecektir. Hayvancılık bu iĢletmelerin istihdamlarını yıl içinde düzenli sağladığı gibi gelir seviyelerini de düzenli olmasını sağlamaktadır. Türkiye ve Tekirdağ‟da küçük arazi sahipleri hayvancılığın temelini oluĢturmaktadır. Hayvancılığın ekonomik bir faaliyet olmasının yanında ilde ve Türkiye‟de sosyal bir iĢlevi de vardır. Küçük tarımsal yapılar ülkemiz ve ilimiz koĢullarında tarihsel ve sosyolojik bir olgudur.43Osmanlı döneminden gelen köy ve iĢletme miktarları geleneği cumhuriyet döneminde de devam etmiĢtir. Lozan mübadillerinin iskan politikalarında ve sonradan Rumeli‟den göç edenlere uygulanan iskan politikaları bugünkü kırsal iĢletme büyüklüklerimizin benzeridir. AB‟nin yaptığı araĢtırmalar ve bazı araĢtırmacılar optimum iĢletme büyüklüklerinin bugünkü iĢletme büyüklüklerinin üzerinde olmasını belirtmektedirler. Gözden kaçan bir noktaya dikkat çekmekte yarar vardır. Bu toprak rejimi ile belli ürünlerin üretiminde dünyada birinci ülke konumundayız. En sorunlu kesim olan hayvancılık kesimindeki sorunların temelinde üretim ve tüketim kanallarındaki kayıp 43 Mehmet Ali Kılıçbay, Feodalite ve Klasik Dönem Osmanlı Üretim Tarzı, Gazi Üniversitesi Yayın No: 8,Ġktisadi ve Ġdari Bilimler Fakültesi Yayın No:8,Ankara,Gazi Üniversitesi Basın-Yayın Yüksek Okulu Basımevi,1982 s.355 çiftlik miktarları konusunda bkz. s.364 339 ve kaçaklar ile ihtiyaç duyulan kaba yem ve diğer girdilerin zaman ve mekan da yeterli ve ekonomik üretim ve ihtiyaç bölgelerine ulaĢtırılamamasından kaynaklanan etkinsizliklerden kaynaklanmaktadır. Üretim yapımızda ve uluslararası rekabet için gerekli standartları oluĢturacak kurumların etkin olarak ülke çapında örgütlenememelerinden kaynaklanmaktadır. Tablo:8.9: Türkiye ve Tekirdağ Ġlinde Bitkisel Üretim ve Hayvancılık Yapan ĠĢletme Sayısı,Arazi miktarı, KüçükbaĢ ve BüyükbaĢ Hayvan Mevcudu engaged in both crop production Bitkisel üretim ve Holdings and animal husbandry hayvancılık yapan iĢletme ĠĢletme büyüklüğü (dekar) Türkiye Toplam Arazisi olmayan -5 5- 9 10- 19 20- 49 50- 99 100- 199 200- 499 500- 999 1000-2499 2500-4999 5000+ Tekirdağ Ġli Toplam Arazisi olmayan -5 5- 9 10- 19 20- 49 50- 99 100- 199 200- 499 500- 999 1000-2499 2500-4999 5000+ C-KüçükbaĢ A-ĠĢletme Sayısı B- Arazi(dekar) hayvan Sayısı D-BüyükbaĢ Hayvan sayısı A D B 2 074 439 86 229 167 908 348 260 681 095 422 906 244 552 109 522 10 777 2 951 204 35 18 559 C 133 438 277 25 012 190 10 763 343 236 297 529 337 257 320 1 130 126 1 103 121 474 719 4 785 947 3 221 652 1 220 061 21 279 153 6 382 884 3 095 446 28 833 941 5 412 260 2 744 171 32 718 926 4 373 994 1 849 680 29 603 182 3 246 495 948 272 6 904 276 422 883 111 534 3 935 401 195 722 44 150 640 355 24 186 2 434 3 370 673 99 656 15 556 1 847 237 - 152 584 1 462 3 770 5 684 4 715 2 102 67 22 1 - 151 218 - 561 4 050 20 625 128 858 408 374 646 342 563 966 47 535 22 200 4 726 - 131 589 - 5 318 12 492 41 335 69 583 12 563 3 045 621 222 6 039 - 790 1 975 5 276 20 253 34 977 37 025 29 866 846 581 - Kaynak: DĠE,2001 Tarım Sayımı Sonuçları Daha da önemlisi kamusal alan olması, yoksulluk ve iĢsizliğin önünde önemli bir kaynak yaratacak meraların yeterli ilgi ve sosyal sabit yatırımlardan pay alamamasından kaynaklanmaktadır. 340 8.4. Tekirdağ Ġlinin Biyogaz Potansiyeli 8.4.1. Metaryal ve Yöntem 2000 yılı TUĠK istatistiklerinde ve Tekirdağ Valiliği resmi internet sitesindeki rakamlar yerine TKĠB Tarım Ġl Müdürlüğüne yaptığım müracat sonucu aldığım 13.08.2009 tarihli resmi büyükbaĢ hayvan sayılarını kullanacağım 44. Bu rakamlar köy bazlı olup köylerin biyogaz potansiyeline ulaĢmamız mümkün olacaktır. KüçükbaĢ hayvanların potansiyeli il bazlı hesaplamalarda dikkate alınacaktır. Kanatlı sektörünün temelde ticari faaliyet olarak örgütlendiği dikkate alınıp bu tip iĢletmelerin kendi biyogaz sistemlerini kurup iĢletebilecek sermaye birikimine sahip olduğu kabul ederek hesaplama dıĢı bırakılacaktır. 8.4.1.1. Yöntem Tekirdağ ilinde TUĠK (DĠE) verilerine göre bitkisel üretim ve hayvancılığı birlikte yapan 18559 iĢletme vardır. Bu iĢletmeler 287 kırsal yerleĢim bögesindedir. Ġlçe merkezlerinde bulunan iĢletmeler de bu sayıya dâhil olmasına rağmen ihmal edilebilir değerdedir. Yukarıda belirttiğimiz gibi hayvancılık yapan iĢletmelerin %50‟den fazlası 5-99 dekar araziye sahip küçük iĢletmelerdir. ĠĢletmelerin yeterli sermaye birikimleri yoktur. Gübre yönetimlerini sürdürebilecek teknik bilgi ve ekipman alımı, yetersiz olan sermayelerini daha azaltıp kırsal alandan kentsel yerleĢimlere olan göçün daha hızlanmasını sağlayacaktır. 18559 tesis kurmanın maliyeti 287 tesis kurmanın maliyetinden her zaman yüksektir. Bu yüzden iĢletmeler bazında kurulması kanunda belirtilen gübre çukurlarının köylerin gübre üretim potansiyellerine uygun olarak köy bazlı kurulmaları gerekir. Köy bazlı kurulum gübre çukurlarını biyogaz üretim tesisi haline gelmesini sağlayacaktır. Kurulması gereken tesisler azaldığından ve atıkların değerlendirilmesi açısından incelendiğinde Kyoto Protokulu metan gazı azaltımı Ģartlarını yerine getirmek mümkün olacaktır. 44 Bkz.EK-1 341 Biyogaz tesislerini kamusal alanda kurmak 442 sayılı köy kanunun emredici hükümlerini içeren 13.Maddesine de uygundur. Gübre çukurları yönetmelik hükümü olduğundan bir engel teĢkil etmeyecektir.45Yönetmeliğin dayanak maddesi olan 3.Maddesi Ģöyledir: „‟…MADDE 3 – (1) Bu Yönetmelik; 8/5/1986 tarihli ve 3285 sayılı Hayvan Sağlığı ve Zabıtası Kanununun 32/A maddesi, 28/2/2001 tarihli ve 4631 sayılı Hayvan Islahı Kanunu ve 24/6/2004 tarihli ve 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanununa dayanılarak hazırlanmıĢtır… …ÇalıĢma izni verilmesi MADDE 10 – (1) Bu Yönetmeliğin 9 uncu maddesinde belirtilen bilgi ve belgeleri tamam olan ticari amaçlı hayvancılık iĢletmesinin kurulduğu yer asgari teknik, hijyenik ve sağlık Ģartları ile aĢağıda belirtilen Ģartlar yönünden komisyon tarafından mahallinde incelenir. a) ĠĢletme çevresinin yeterli yükseklikte çit, duvar veya tel örgü ile çevrili olması gerekir. b) Ticari amaçlı kanatlı iĢletmelerinde, suda yaĢamaya ihtiyaç duymayan tavuk, horoz, hindi gibi kümes hayvanlarını barındıracak olan ve bu kanatlı hayvanlarını açıkta gezdirmek isteyen ticari hayvancılık iĢletmelerinde projede gösterilen yerde veya gezinti yerlerinin seyyar olma durumunun da ise projeye uygun Ģartlarda gezinti yerlerinin etrafı ile üstünün, kümes hayvanları ile yabani kuĢların temas etmesini önleyecek Ģekilde kuĢ teli, ağ veya baĢka bir yapı malzemesi ile sınırlandırılmıĢ olması gerekir. c) ĠĢletmenin büyüklüğüne veya kapasitesine bağlı olarak, iĢletme arazisinin uygun bir yerinde, üzeri kapalı, çevre, toplum ve hayvan hayatı için tehlike arz etmeyecek Ģekilde gerekli önlemler alınarak, iĢletmeden çıkacak olan atık, kirli su ve sıvıların toplanacağı, sızdırmayan, uygun derinlik ve büyüklükte projeye uygun fosseptik çukurunun bulunmasına, eğer iĢletmede kullanılan içme ve kullanma suyu Ģebeke suyundan değil de kuyu artezyen, kaynak suyu gibi bir su kaynağından getiriliyorsa, fosseptik çukurunun bu su kaynağından en az 15 metre uzakta olması gerekir. ç) ĠĢletmede birikecek olan hayvan dıĢkıları ve benzeri atık katı maddelerin çevre ve toplum sağlığına zarar vermeyecek Ģekilde ve çevreyi rahatsız edici mahiyette olmaması bakımından, iĢletmenin büyüklüğü veya kapasitesine bağlı olarak yeterli büyüklükte, çevresi beton duvar ile çevrili bir katı atık deposu tesis edilerek katı atıkların burada muhafaza edilmesi gerekir. (2) Komisyonda yer almayan yerel mahalli idarelerden, sağlık, çevre ve orman, bayındırlık ve iskan ile orman genel müdürlüğünün mahalli teĢkilatları gibi ilgili diğer yerel kuruluĢlardan çalıĢma izni verilmesinde sakınca olup olmadığı konusunda görüĢ alınır. Bu kurumlardan gelen görüĢlerin uygun olması durumunda bu Yönetmeliğin Ek-7‟sinde yer alan ÇalıĢma Ġzni Raporu düzenlenir. (3) Düzenlenen çalıĢma izni raporunun uygun olması ve iĢletmeye ait dosyanın komisyon tarafından son kontrolünün yapılmasından sonra 5 gün içinde bu iĢletmeye Mülki Ġdare Amirliğince bu Yönetmeliğin Ek-8‟inde yer alan çalıĢma izni verilir. (4) Komisyonca uygun bulunmayan iĢletmelere de uygun bulunmama nedenleri açıklanarak düzenlenen çalıĢma izni raporunun bir nüshası yazı ile müracaat sahibine bildirilir. Tespit edilen eksikliklerin verilen süre içerisinde iĢletme tarafından giderilmesi durumunda bu 45 Hayvancılık ĠĢletmelerinin KuruluĢ, ÇalıĢma, Denetleme Usul ve Esaslarına Dair Yönetmelik , Resmi Gazete Sayısı:26254,Resmi Gazetede Yayınlanma Tarihi: 09.08.2006, 342 iĢletme komisyon tarafından mevcut yönetmelik kapsamında tekrar değerlendirmeye alınır…‟‟46 Aynı yönetmelik ticari ve zati ihtiyaç iĢletmeleri diye iki tip iĢletme yaratmasına rağmen iki tip iĢletmeden de gübre çukuru istemektedir47. Yönetmeliğin 4. Maddesindeki tanımlar kısmının (j) ve (l) bentlerindeki tanımları Ģöyledir: „‟… Tanımlar MADDE 4 – (1) Bu Yönetmelikte geçen;… …j) Ticari amaçlı hayvancılık iĢletmesi: Zatî ihtiyaç amaçlı hayvancılık iĢletmesi tanımı dıĢında kalan ve ticari amaç için faaliyet gösteren hayvancılık iĢletmelerini,… …l) Zatî ihtiyaç amaçlı hayvancılık iĢletmesi: Ticari amaç dıĢında ailenin zatî ihtiyaçları veya hobi için beslenen en fazla 4 baĢ sığır ve/veya tek tırnaklı gibi büyükbaĢ, ve/veya 10 baĢ koyun-keçi ve/veya 2 baĢ domuz ve/veya 350 adet tavuk, horoz, ördek, kaz, bıldırcın, keklik, sülün ve benzeri kanatlı hayvan ve/veya 4 adet devekuĢu ve/veya 50 adet tavĢan kapasitesi bulunduran hayvancılık iĢletmelerin ifade eder…‟‟48 AB ile çevre faslının açılmıĢ olması da böyle bir çalıĢmanın yapılması görüĢmelerde Türkiye‟nin elini güçlendirecektir. Hayvancılık iĢletme sahiplerinin aile bütçelerine doğrudan gelir etkisi sağlayacağı için hayvancılık ürünlerine doğrudan destek yerine geçebilecektir. Bu tip yatırımlar AB ve DTÖ sübvansiyonların azaltılması kapsamında değildir. Özellikle küçük süt üreticilerine ikinci bir sabit yatırım maliyet unsuru olan süt soğutma tankları Tekirdağ ili kırsal yerleĢimlerinde Süt Üreticiler Birliği, Kalkınma Kooperatifleri veya süt alımı yapan firmalar tarafından süt toplama merkezlerine konmuĢ ve soğuk zincir oluĢturulmuĢtur. Fakat sağım ve süt toplama merkezine taĢıma sırasındaki mikrop ve bakteri bulaĢmaların önlenmesi için ön pasterizasyon, süt toplama merkezinde küçük ölçekli ısı değiĢtiricilerle yapılabilir. Ġhtiyaç duyulan enerji biyogaz tesisinden temin edilir. AB raporlarına yansıyan Doğu Blok‟u ülkelerinde sorun olan, mikrop ve bakteri bulaĢmasının önüne geçildiği gibi süt iĢleme tesislerinin ihtiyacı olan AB ve Dünya normlarında hammadde üretmek mümkün hale gelir. AB ülkeleri, AB gıda direktifinin koĢulları yerine getirmede 15 yıl geçmesine rağmen tam bir baĢarı 46 Hayvancılık ĠĢletmelerinin KuruluĢ, ÇalıĢma, Denetleme Usul ve Esaslarına Dair Yönetmelik ,Madde: 3, ve Madde: 10 47 Hayvancılık ĠĢletmelerinin KuruluĢ, ÇalıĢma, Denetleme Usul ve Esaslarına Dair Yönetmelik ,Madde:16 (c) bendi 48 Hayvancılık ĠĢletmelerinin KuruluĢ, ÇalıĢma, Denetleme Usul ve Esaslarına Dair Yönetmelik , Madde4:(j) ve(l) bentleri 343 sağlayamamıĢlardır. Ġyi bir modelleme ve sistem yaklaĢımı ile AB normları kısa sürede yakalanabilir. Sistemden atılacak ısı ise biyogaz üreticinin ısı ihtiyacının karĢılanması için kullanılabilir. Bu tip köy bazlı yatırımlar UNDP‟nin ve onun alt kuruluĢu GEF-SGF tarafından da hibe programları ile desteklenmektedir. 442 sayılı köy kanunun amir hükmü olan atıkların belirli yerlerde toplanması kamu yatırımı olarak değerlendirilmesinin eĢitlik ilkesinin sağlanması açısından da önemi vardır. Kentsel alanlarda katı ve sıvı atıklar kamusal olarak belediye hizmetleri içersindedir. Üretimden doğan bu atıkların kamusal alanda değerlendirilmesi kır ile kentsel yaĢam alanı kalitesi yönünden aradaki farkı da azaltacaktır. Biyogaz potansiyelini hesaplarken BBHB‟ni(Büyük BaĢ Hayvan Birimi) esas alacağız. Atık miktarını ise canlı ağırlığın %8‟i olarak alacağız. Altlık(yataklık) miktarını ise atığın %1.25 olarak alacağız. Yemliklerden dökülen atık kaba yem ve samanı ise yuvarlatma olarak kullanacağız. 8.4.2. Ġlin Biyogaz Potansiyeli TKĠB Tarım Ġl Müdürlüğü B.12.4.ĠLM.0.59.00.03/721-7694 sayılı yazısı ile dilekçeme verdiği cevaba göre ilde arıcılık ve kanatlı dahil 29 228 iĢletme vardır. YerleĢim yerlerindeki büyük baĢ hayvan sayısı ise 157 912 adettir. Valilik resmi inetrnet sitesine göre küçükbaĢ sayısı ise 181 090 adettir. Bir büyükbaĢ hayvanın BBHB ağırlığı 550Kg canlı ağırlıktır. Katı atık miktarı beslenme miktarına bağlı olmasına rağmen canlı ağırlığın yüzdesi olarak alacağım. Bu miktar %8‟dır.Buna göre il bazında günlük atık miktarı (%80 rutubetli): 157912*550*0,08 = 6 948 128 kg/gündür. 6 948 128*365/1000 = 2 536 066,720Ton/Yıl dır. 1 Ton sığır gübresinin biyogaz verimi 33 m3 tür. 33m3 * 2 536 066,72 Ton/Yıl = 83 690 020,76 m3 /Yıl Biyogaz büyük baĢ hayvanlardan üretebilme potansiyeli mevcuttur. 1 m3 Biyogazın etkili ısı değeri= 0,43kg Bütan gazına eĢittir.49 344 83 690 020.76m3 /Yıl * 0,43 kg = 35 986 708,93 kg/Yıl bütan gazı eĢdeğeri üretim potansiyeli vardır. Evlerde kullanılan büyük bütan gazlarının miktar 12kg olduğundan; 35 986 708,98 kg/Yıl /12 = 2 998 892,41 adet/Yıl 12kg‟lık büyük bütangaz tüpü eĢdeğeridir. 2 998 892,41 Adet * 53TL = 158 941 276Tl/yıl Gelir sağlayabilir. 1m3 biyogazın motorin karĢılığı 0,66 Litre motorindir. O halde sağlayacağı enerji karĢılığı ederini bulabiliriz. 83 620 020,76 m3 /Yıl * 0,66 litre motorin = 55 189 213,7 litre/yıl motorin eĢdeğeridir. 09.01.2010 tarihli Petrol Ofisi Tekirdağ kırsal motorin KDV‟li satıĢ fiyatı 2,89 TL‟dır50. 55 189 213,7 Litre/Yıl * 2,89 TL = 159 496 827,6 TL/Yıl karĢılığı motorin enerjisi eĢdeğeri üretme potansiyeline sahiptir. Tekirdağ Valiliği resmi internet sitesinde süt üretimi 302 316 Ton/Yıldır. Biyogaz tesisleri yapılmıĢ olsa elde edilecek gelirin süt fiyatlarına ekleyeceği gelir artıĢı; 159 496 827,6 TL/Yıl /302 316 000 Kg Süt /Yıl = 0,52758 TL/kg lık bir gelir etkisi yapması mümkündür. Bu hesaplama içersinde gübrenin olgunlaĢması ile tarım arazilerinde ve meralarda sağlayacağı verim artıĢı dahil değildir. Hayvansal gübrenin kullanılması halinde Tekirdağ ilinde her yıl dekara 4 ton gübre verilmesi ile gübrelenecek alan; 2 536 068,72Ton Gübre Yıl / 4Ton/Dekar = 634 017,18 dekar /Yıl arazi gübrelenecektir. Ġldeki ekilebilir arazi miktarı Tekirdağ Valiliği resmi verilerine göre 3 996 153dekardır.Yılda 4 ton/dekar gübreleme ile yılda 634 017,18 dear/Yıl arazi gübrelenebildiğine göre toplam ekilebilir arazi; 3 996 153dekar / 634 017,18 dekar/Yıl = 6,3Yıl içersinde tüm ekilebilir arazi dekarına 4 Ton/Yıl gübre ile gübrelenebilir. 49 Nesteren Bilgin, Biyogaz Nedir? Tarım ve Köy ĠĢleri Bakanlığı Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü Ankara AraĢtırma Enstitüsü Yayını, Ankara, 2003 s.3 Çevrimiçi: 07.06.20 http://www.khgm.gov.tr/kutuphane/biyogaz/bigaz.htm 50 Petrol Ofisi A.ġ Tavsiye Edilen Akaryakıt Perakende SatıĢ Fiyatları, Çevrimiçi: 09.01.2010 http://gm.poas.com.tr/pompafiyat/pompafiyatgrid.aspx 345 Hayvansal gübrenin tarımsal arazilerin kalitatif özelliklerini değiĢtirdiği bilimsel olarak kesindir. Kalitatif değiĢiklikleri ölçmek zordur. Tarımsal arazilerin hayvan gübresi ile gübrelenmesinin ardından araziyi iĢlemek için kullanılan enerji miktarında büyük bir azalma meydana geldiği gibi verilen kimyasal gübrelerin etkinliği artmaktadır. Toprağın CO2 tutma kapasitesi artmakta ve inorganik metaryellerin erime miktarı artarak bitkilerin besinleri alması kolaylaĢmaktadır. Yinede konu enerjinin hesaplanması kadar kolay olmayıp daha teknik çalıĢmalar gerekmektedir. Bitkileri ve yüzey sularının taĢıdığı organik maddeleri geri verme açısından değerlendirilebilinir. En önemlisi toprağın su tutma kapasitesinin arttırılmasının yanında suyu emme kapasitesinin arttırılmasıdır ki bu durumda yağıĢın yüzey suyu olarak akıĢa geçecek miktarı azaldığından yapacağı erezyon tahribatı da azalacaktır. BüyükbaĢ hayvanlar için yaptığımız analizi küçükbaĢ hayvanlar için yapabiliriz. Ġlde 181 090 adet küçükbaĢ hayvan mevcut olup bunların gübre üretim potansiyelleri büyük baĢlara nazran farklılık gösterir. KüçükbaĢlar günün büyük kısmını merada geçirirler. Bu yüzden günlük gübre üretiminin yarısını almak gerekmektedir. Bir küçükbaĢın günlük gübre üretimi Koyun-Keçi canlı ağırlığının % 4-5'sı kg-yaĢ gübre/gün, 1 adet küçükbaĢ hayvan 0,7 ton/yıl yaĢ gübredir. 181 090 Adet KüçükbaĢ * 0,7ton/Yıl * 0,5 = 63 381,5 ton/yıl 63 381,5 ton/yıl * 48 m3 /Yıl = 3 042 312 m3 /Yıl Biyogaz potansiyeli vardır. 3 042 312 m3 /Yıl + 83 690 020,76 m3 /Yıl = 86 732 332,76 m3 /Yıl Toplam Biyogaz Potansiyeli vardır. Hacmen %60 metan olduğu dikkate alınırsa 52 039 399,66 m3 saf metan atmosfere atılmaktadır. Metan CO2 ye nazaran 23 kat daha kirletici bir gazdır. Bu gazın metan olarak değil CO2 olarak verilmesi karbondioksit emisyonunda bir artıĢ yaratmamaktadır. Aksine 23 kat azaltım etkisinin yanında enerji için kullanılacak fosil kaynaklı enerjiden tasarruf etme imkânı sağlayacaktır. Çünkü kaynağı biyolojik süreçler olup döngüdeki CO2 dır. 346 8.4.2.1. Metan Üretim Merkezi Konumundaki Tekirdağ Ġli Köylerinin Metan Üretim Potansiyelleri Metan üretim süreci hayvancılık ve tarımsal üretim sonucu elde edilen tüm organik maddeleri havasız(anaerobik) ortamlarda fermantasyonu sonucu ortaya çıkan kirletici ve enerji taĢıyan bir gazdır. Metan üretimi doğal bir süreçtir. Bu süreç evsel atıkların organik kısımlarının havasız ortamlarda fermantasyonu sonucu evlerimizde de oluĢur. Bu yüzden metan gazına çöp gazı da denir. Süreç doğal olmasına rağmen ekolojik taĢıma kapasitesinin aĢıldığı yerlerde(noktalarda) ekolojik kirlenmeye yol açmaktadır. Kirlenmenin önüne geçmenim iki yolu vardır. Birincisi metan üretim kaynağı olan üretimden vazgeçmektir. Bu kesinlikle mümkün olmayan bir çözüm yoludur. Enerjiyi incelediğimiz bölümde belirttiğimiz gibi enerji belli Ģartlar altında ikame edilebilir ve dönüĢebilir. Fakat ekolojik yapıların güneĢe bağlı ürettiği kimyasal bağ enerjisi üretim sistemi ekolojik beslenme piramidinin temeli olup ikame edilemez. Ġnsanların ve diğer canlıların yaĢam enerjilerini baĢka bir kaynaktan sağlamaları mümkün değildir. YaĢam enerjimizin dıĢında kullandığımız yenilenebilir ve yenilenemez enerji kaynaklarından jeotermal ve nükleer enerji hariç hepsi güneĢ kaynaklı enerjinin Ģekil(form) değiĢtirmiĢ halidir. Ġkincisi ise canlılarda sindirim sona ermeden dıĢarı atılan( ki bu ekoloji bilminin %10 yasasına uygundur)atıkların biyolojik sürecin yapay Ģartlarda aynı biyolojik koĢullar altında sürecin devamını sağlayarak içindeki metan ve diğer oluĢum sürecini kontrollü devamını sağlayıp ekonomik bir değer üretirken, üretimden kaynaklanan negatif dıĢsallığı pozitif dıĢsallık haline dönüĢtürebilmektir. Bu nedenle üretimin vazgeçilmezliği, üretimin tüm insanlar tarafından tüketilme zorunluluğunun bulunması nedeniyle üretimden kaynaklanan bu negatif dıĢsallığın ortadan kaldırılması için tüm tüketicilerin bunun giderlerine katılması gerekmektedir. Üretimden kaynaklanan negatif dıĢsallığın üretimden kaynaklanan pozitif dıĢsallığa dönüĢmesi halinde köylerde yaĢayan kiĢilerin göreli yoksulluklarının giderilmesi için bu kullanım için bir bedel ödememeleri gerekmektedir. Sürecin en önemli ve kritik sınır koĢulu ısıdır. Optimum gaz üretimi vücut sıcaklığına yakın sıcaklıkta elde edilebilmektedir. Bu rakam araĢtırmalarda 30-32 oC 347 olarak belirlenmiĢtir. Türkiye‟de 1957‟den beri yapılan çalıĢmaların baĢarılı olmamasının temel sebeplerinden biriside ısının korunması için gerekli yalıtım malzemelerinin olmaması veya pahalı olduğu kanısındayım. ĠĢin ilginci enerji verimliliğinin üretilmesi kadar önemli olduğu günümüzde konutlar ve iĢletmelerde dahi yalıtıma gereken önemin verilmediği yapılan bilimsel araĢtırmalarla ortaya konmaktadır51. Biyogaz konuda örnek olarak literatüre geçmiĢ iki ülke Çin ve Hindistan‟ın bulunduğu coğrafya ve enlem dereceleri dikkate alındığında Türkiye‟den farklı(sıcak) enlemlerde olduğu görülmektedir. Literatürde Çin‟in kuzey bölgelerinde Türkiye‟nin problemlerine benzer problemlerin varlığına dair kayıtlar vardır.Biyogaz tesislerinde ısı konusundaki çalıĢmalar yapılmıĢ ve Türkiye 3 bölgeye ayrılarak gerekli yalıtım ve sürecin devamı için gerekli ısı miktarı belirlenmiĢtir.52 ÇalıĢmada ısı kaynağı olarak üretilen metan kullanılmıĢ ve bu durum verim kaybına neden olmuĢtur. Literatürde ısı pompaları, güneĢ enerjisi ve toprak kaynaklı ısı pompalarının kombine kullanıldığı verim artıĢı sağlayan sistemler üzerine çalıĢmalar yapılmıĢtır53. Tablo hakkındaki bilgiler: 1Nolu sütundaki hayvan sayıları TKĠB Tekirdağ Tarım Ġl Müdürlüğünden alınmıĢtır. Resmi yazı EK-1 de görülebilir. 2Nolu sütundaki değerler hayvanların yılda 9,6 Ton/yıl gübre üreteceği rakamından hareketle hesaplanmıĢtır. Literatürde değiĢik rakamlar olmasına rağmen bu değiĢikliğin kaynağı hayvanların meraya çıkacağı varsayımından kaynaklanmaktadır. Bu rakam 365 güne bölündüğünde 26Kg/gün gübre oluĢmaktadır. Literatürdeki ağırlığa bağlı oranlar %5 ila %6 arasındadır. Aldığımız değer %0,47 değeridir ki TUBĠTAK-MAM değeri de aynı değere tekabül etmektedir. YaĢ farkından oluĢacak eksik gübre dikkate alınmamıĢtır. Gübreye üretimin doğal sonucu %1 ila%1,5 51 Gülay Zorer Gedik,‟‟Soğuk Ġklim Bölgelerinde Yalıtımlı Yapı Kabuğu Kesitlerinin Ġncelenmesi ve Değerlendirilmesi: Erzurum Örneği‟‟ TMMOB Makine Mühendisleri Odası Tesisat Mühendisliği Dergisi Sayı:51,Mayı-Haziran 1999 s.(43-47) 52 Ahmet EryaĢar, Günnur Koçar, „‟Kırsal Kesim Biyogaz Sistemlerinin Ülkemiz Farklı Ġklim KoĢullarında Uygulanabilirliği‟‟, TMMOB Makine Mühendisleri Odası Tesisat Mühendisliği Dergisi Sayı:109 (14-20), 53 Abdullah Akbulut, Ġrfan KurtbaĢ, Fevzi Gülçimen, „‟Toprak Kaynaklı Isı Pompası Destekli Bir Biyogaz Sisteminin Sera Isıtmasında Deneysel Olarak Ġncelenmesi‟‟ TMMOB Makine Mühendisleri Odası Mühendis ve Makine Dergisi, Cilt IIIM, Sayı 555 (50-61) 348 arasında altlık karıĢacaktır. Bu yüzden teorik gübre hesabından her zaman fazla gübre çıkacaktır. Teorik gübre üretim miktarlarından dekara atılacak gübre miktarı belirlendikten sonra yıllık gübrelenecek mera ve tarla miktarına ulaĢmak kolaydır. Gübrelenecek Alan=Üretilecek Teorik Gübre Miktarı/Dekara Atılacak Gübre Miktarı Formülü ile bulunabilinir. 3 Nolu sütunda hesaplanan teorik biyogaz miktarı fermantasyon sıcaklığının 30 0C deki inek gübresinin biyogaz verimi 33m3/Ton değeri alınmıĢtır. Bu değer EĠEĠ, TUBĠTAK-MAM ve akademik çalıĢmalardan elde edilen sonuçlarla uygundur. 4 Nolu sütundaki değerlere teorik değerin 365 güne bölünerek ortalama günlük üretim miktarına ulaĢılmıĢtır. Reaktör sürekli besleneceği için kesikli üretim söz konusu değildir. 5 Nolu sütunda 1m3 biyogazın bütan gazı karĢılığı ısı değeri alınmıĢtır. Çünkü biyogazın piyasa değeri belirlenememiĢtir. EĢdeğer fiyatlardan yola çıkarak enerji olarak ödenen bedelleri yerine ikame edileceği için bu değerin getiri değeri olacağı kabul edilmiĢtir. Daha önceki bölümlerde incelediğimiz gibi refah ve göreli yoksulluk kavramları yokluğu hissedilen tüketim malları ile ilgilidir. Kamunun kısa vadede kırsal alana doğal gaz ulaĢtırması mümkün değildir. UlaĢtırılsa bile yüksek basınçlı sistemin kullanma basıncına indirilmesi için gerekli sabit yatırımlar ve dağıtım hatlarının pahalılığı dikkate alınmalıdır. Daha da önemlisi doğaya 23 kat kirletici bir maddeden enerji üreterek kirletme katsayısını 1 düĢürerek atmosfere salmak mümkün olacaktır. 6 Nolu sütunda günlük üretilebilinecek 12Kg‟lık mutfak tüplerinden kaç adet olacağı hesaplanmıĢtır. Günlük üretilecek bütan gazı değerinin 12‟ ye bölümü ile elde edilmiĢtir. 7 Nolu sütunda aynı hesaplama 1m3 biyogazın motorin karĢılığında yapılmıĢtır. Değer 0,66litre/m3 alınmıĢtır. Bu değerlerin toplamından Tekirdağ ilinin günlük TEP karĢılığına ulaĢılmıĢtır. Tekirdağ ili bu enerjiyi kullanabilirse günlük olarak 75,556TEP enerji üretebilecektir. Bu değer yalnız büyükbaĢların üretim potansiyeli 349 olup küçükbaĢlar ilave edildiğinde rakam daha yüksek olacaktır. Bu değerden yıllık üretime ulaĢmak kolaydır. Bu değer köy köyde bulunabilir. Yıllık TEP=75,556* 365= 27 577,94 TEP karĢılığı enerji üretebilme Ģansına sahip olacağız veya bu enerjiyi hovardaca savurup çevreyi kirleteceğiz. 8 Nolu sütunda 12 Kg tüp gazın bayi satıĢ fiyatlarından hareketle üretilecek gazın parasal değerine ulaĢılmıĢtır. KDV düĢülmemiĢtir. Çünkü üreticilerin ödediği parasal değeri ikame edeceği için onlara sağlayacağı faydanın değeri dikate alınmıĢtır. 9 Nolu sütunda üretilen biyogazın bütan gazı eĢdeğerinden 12Kg‟lık tüp gazdan yıllık üreticilere sağlayacağı faydanın parasal değerine ulaĢılmıĢtır. Bu değer her köy için belirlidir. Yapılacak yatırımlarn getirisi belli olunca yapılacak ilk yatırımın geri ödeme süresi ve net bugünkü değerini hesaplamak mümkündür. Tekirdağ‟da yıllık süt üretim değerine çok yakın bir enerji üretim potansiyeli yok edilmek ve çevreyi kirletici özelliği ile kayıp daha büyümektedir. Bu enerjinin kazanılabilmesi için köy ölçekli biyogaz üretim tesisi kurulmalıdır. TaĢıma masrafları zaten iĢletmeler için her zaman mevcut olup iĢletme lerindeki gübreyi atmak için bu masrafı yapmaktadırlar. 350 Tablo:8.10: Tekirdağ Köylerinin Biyogaz Üretme Potansiyelleri ve Bu Potansiyelin Propan ve Motorin Ġle KarĢılaĢtırılarak Günlük ve Yıllık karĢılıkları (Verim m3) (KarĢılıklar TL Cinsindendir) Aile Günlük Bütçeler Ortalam Motorin ineYapıl Üreticiler a 12Kg KarĢılığı acak e Bütan Mutfak Üretileb Doğruda Köy Gaz Tüpü ilecek n Katkı Bazında S KarĢılığı eĢdeğeri Miktar Günlük Yapılacak I HAY Üretece Üretlebi Ortlama Enerji. /Günlük Oran Doğrudan N Tüp VAN ği lecek Üretim Oran Üretileb 0,66 I Bedeli Tüketime SAYI Gübre Teorik Gün/m3 0,43Kg ilecek AlınmıĢt 53TL Yönelik F SI/ Miktarı Biyogaz AlınmıĢt Miktar. ır. AlınmıĢt Tasarruf L KÖY/ GÜN/ 3 Kg ır. TL A BELDE/ B Aġ Ton/Yıl m /YIL Biyogaz ır. Adet Yıllık TL R ĠLÇELERĠ MAHALLE 1 2 3 4 5 6 7 8 9 3001 den> FAZLA BaĢ Ġnek olan YerleĢim Yerleri MALKARA BALABANCIK 3006 28857,6 952301 2609,04 1121,89 93,4907 1721,97 4955,01 1808578 MERKEZ KARACAKILAVUZ 3178 30508,8 100679 2758,33 1186,08 98,8402 1820,5 5238,53 1912063 2001-3000 BaĢ Ġnek olan YerleĢim Yerleri MALKARA GÖZSÜZ KOZYÖRÜK SAĞLAMTAġ MURATLI ĠNANLI 1001-2000 BaĢ Ġnek olan YerleĢim Yerleri ÇERKEZKÖY KARLIKÖY ÇORLU KARAMEHMET VAKIFLAR 2024 2620 2923 2551 19430,4 25152 28060,8 24489,6 641203 830016 926006 808157 1756,72 2274,02 2537,00 2214,13 755,39 977,827 1090,91 952,075 62,9492 81,4856 90,9093 79,3396 1159,44 1500,85 1674,42 1461,32 3336,31 4318,74 4818,19 4205 1217752 1576339 1758640 1534824 1191 11433,6 377309 1033,72 444,501 37,0417 682,257 1963,21 716572 1584 15206,4 501811 1028 9868,8 325670 1374,83 591,175 49,2646 907,385 2611,02 953023 892,25 383,666 31,9722 588,883 1694,53 618502 351 HAYRABOLU LAHANA SUBAġI MALKARA ALAYBEY BALLI ÇAVUġKÖY DEVECĠKÖY EVRENBEY HEMĠT ĠBRĠBEY KARACHALĠL MALKARA (Kaynakta Köy Ġsmi Yok) Bakınız Ek:1 s.6 Sat.23 MALKARA SARNIÇ MALKARA KÜRTÜLLÜ MERKEZ ĠLÇE BANARLI FERHADANLI YUKARISEVĠNDĠK MURATLI LĠ SARAY BEYAZKÖY GÖÇERLER ġARKÖY YENĠKÖY 901-1000 BaĢ Ġnek olan YerleĢim Yerleri ÇERKEZKÖY BAHÇEAĞIL KIZILPINAR YANIKAĞIL 1 1416 1098 1049 1211 1368 1053 1405 1410 1107 1459 2 13593,6 10540,8 10070,4 11625,6 13132,8 10108,8 13488 13536 10627,2 14006,4 3 448589 347846 332323 383645 433382 333590 445104 446688 350698 462211 4 1229,01 953,00 910,47 1051,08 1187,35 913,95 1219,46 1223,80 960,82 1266,33 5 528,474 409,792 391,504 451,965 510,56 392,997 524,369 526,235 413,151 544,523 6 44,0395 34,1493 32,6253 37,6638 42,5467 32,7497 43,6974 43,8529 34,4292 45,3769 7 811,147 628,983 600,913 693,714 783,65 603,205 804,846 807,71 634,138 835,779 8 2334,1 1809,91 1729,14 1996,18 2254,97 1735,74 2315,96 2324,21 1824,75 2404,98 9 851945 660618 631137 728605 823065 633544 845327 848335 666033 877816 1024 1721 1877 1308 1100 9830,4 16521,6 18019,2 12556,8 10560 324403 545213 594634 414374 348480 888,78 1493,73 1629,13 1135,27 954,74 382,174 642,305 700,527 488,167 410,538 31,8478 53,5255 58,3773 40,6806 34,2115 586,592 985,864 1075,23 749,28 630,128 1687,93 2836,85 3094 2156,07 1813,21 616096 1035450 1129308 786966 661822 1014 1250 1273 1436 9734,4 12000 12220,8 13785,6 321235 396000 403286 454925 880,10 1084,93 1104,89 1246,37 378,441 466,521 475,105 535,939 31,5368 38,8767 39,592 44,6616 580,864 716,055 729,23 822,604 1671,45 2060,47 2098,38 2367,06 610079 752070 765908 863978 935 920 910 8976 8832 8736 296208 291456 288288 811,53 798,51 789,83 348,957 29,0798 535,609 1541,23 562548 343,359 28,6133 527,016 1516,5 553524 339,627 28,3022 521,288 1500,02 547507 352 1 ÇORLU KIRKGÖZ 917 ġAHPAZ 963 HAYRABOLU SOYLU 979 MALKARA ÇINARALTI 911 HACISUNGUR 905 HASKÖY 931 YAYLAGÖNE 902 MERKEZ ĠLÇE KARADENĠZ MAH. 934 801-900 BaĢ Ġnek olan YerleĢim Yerleri ÇORLU BAKIRCA 861 YULAFLI 900 HAYRABOLU KUTLUGÜN 839 MALKARA DOLUKÖY 888 MERKEZ ĠLÇE YAĞCI 868 SARAY ÇUKURYURT 882 GÜNGÖRMEZ 809 701-800 BaĢ Ġnek olan YerleĢim Yerleri ÇORLU AHĠMEHMET 706 HAYRABOLU HASKÖY 760 TATARLI 760 TEMREZLĠ 760 MALKARA DOĞAN KÖY 749 HEREKE 710 ĠSHAKÇA 795 KĠREMĠTLĠK 703 2 8803,2 9244,8 9398,4 8745,6 8688 8937,6 8659,2 8966,4 3 290506 305078 310147 288605 286704 294941 285754 295891 4 795,91 835,83 849,72 790,70 785,49 808,06 782,89 810,66 5 342,239 359,407 365,379 340 337,761 347,465 336,641 348,584 6 28,52 29,9506 30,4482 28,3333 28,1467 28,9554 28,0534 29,0487 7 525,298 551,649 560,814 521,861 518,424 533,318 516,705 535,036 8 1511,56 1587,38 1613,76 1501,67 1491,78 1534,63 1486,83 1539,58 9 551719 579395 589021 548109 544499 560142 542694 561947 8265,6 8640 8054,4 8524,8 8332,8 8467,2 7766,4 272765 285120 265795 281318 274982 279418 256291 747,30 781,15 728,21 770,74 753,38 765,53 702,17 321,339 335,895 313,129 331,416 323,952 329,177 301,932 26,7783 27,9912 26,094 27,618 26,996 27,4314 25,161 493,219 515,559 480,616 508,685 497,228 505,248 463,431 1419,25 1483,54 1382,98 1463,75 1430,79 1453,86 1333,53 518026 541490 504789 534271 522237 530661 486740 6777,6 7296 7296 7296 7190,4 6816 7632 6748,8 223661 240768 240768 240768 237283 224928 251856 222710 612,77 659,64 659,64 659,64 650,09 616,24 690,02 610,17 263,491 283,644 283,644 283,644 279,539 264,984 296,707 262,371 21,9576 23,637 23,637 23,637 23,2949 22,082 24,7256 21,8643 404,428 435,361 435,361 435,361 429,06 406,719 455,411 402,709 1163,75 1252,76 1252,76 1252,76 1234,63 1170,34 1310,46 1158,81 424769 457259 457259 457259 450640 427176 478317 422964 353 VAKIFĠĞDEMĠR MARMARA EREĞLĠ YENĠÇĠFTLĠK MERKEZ ĠLÇE OSMANLI ġARKÖY MURSALLI 601-700 BaĢ Ġnek olan YerleĢim Yerleri ÇORLU PINARBAġI SEYMEN HAYRABOLU ÇENE KADRĠYE MALKARA AHĠEVREN MÜSTECEP SARIYER YAYLAKÖY MERKEZ ĠLÇE BIYIKALĠ SELÇUK MARMARA EREĞLĠ TÜRKMENLĠ MURATLI YEġĠLSIRT SARAY EDĠRKÖY YUVALI MERKEZ ĠLÇE SELÇUK KAġIKÇI ġARKÖY BEYOĞLU KÖY YAYAAĞAÇ 501-600 BaĢ Ġnek olan YerleĢim Yerleri ÇERKEZKÖY UZUN HACI 1 706 707 710 730 2 6777,6 6787,2 6816 7008 3 223661 223978 224928 231264 4 612,77 613,64 616,24 633,60 5 263,491 263,864 264,984 272,448 6 21,9576 21,9887 22,082 22,704 7 404,428 405,001 406,719 418,176 8 1163,75 1165,4 1170,34 1203,31 9 424769 425371 427176 439209 601 634 680 609 607 624 637 621 640 681 697 604 640 646 681 642 659 644 5769,6 6086,4 6528 5846,4 5827,2 5990,4 6115,2 5961,6 6144 6537,6 6691,2 5798,4 6144 6201,6 6537,6 6163,2 6326,4 6182,4 190397 200851 215424 192931 192298 197683 201802 196733 202752 215741 220810 191347 202752 204653 215741 203386 208771 204019 521,64 550,28 590,20 528,58 526,84 541,60 552,88 538,99 555,48 591,07 604,96 524,24 555,48 560,69 591,07 557,22 571,98 558,96 224,303 236,619 253,787 227,289 226,542 232,887 237,739 231,767 238,859 254,16 260,132 225,423 238,859 241,098 254,16 239,605 245,95 240,351 18,6919 19,7183 21,1489 18,9407 18,8785 19,4073 19,8116 19,314 19,9049 21,18 21,6777 18,7852 19,9049 20,0915 21,18 19,9671 20,4958 20,0293 344,279 363,183 389,534 348,862 347,716 357,455 364,902 355,736 366,62 390,107 399,272 345,998 366,62 370,057 390,107 367,766 377,504 368,911 990,672 1045,07 1120,89 1003,86 1000,56 1028,58 1050,01 1023,64 1054,96 1122,54 1148,92 995,617 1054,96 1064,85 1122,54 1058,26 1086,28 1061,55 361595 381450 409126 366409 365205 375433 383255 373628 385060 409728 419354 363400 385060 388670 409728 386263 396491 387466 502 4819,2 159034 435,71 187,355 15,6129 287,568 827,483 302031 354 ÇORLU HAYRABOLU MALKARA HAYRABOLU MERKEZ ĠLÇE MURATLI SARAY ġARKÖY MERKEZ MĠSĠNLĠ SARILAR DANĠġMENT KADIKÖY KEMALLER MERKEZ ĠLYAS MAH. DANĠġMENT DAVUTELĠ DELĠLLER ĠBRĠCE KARACAGÜR KERMAYAN KÜÇÜKHIDIR PĠRĠNÇÇEġME ġAHĠN YILANLI SUSUZMÜSELLĠM UMURBEY GAZĠOĞLU ĠNECĠK KAYI BALLIHOCA ÇAYLA KOCAALĠ 1 524 553 588 552 584 556 533 501 570 530 528 574 575 540 551 572 509 544 583 549 598 535 520 580 542 2 5030,4 5308,8 5644,8 5299,2 5606,4 5337,6 5116,8 4809,6 5472 5088 5068,8 5510,4 5520 5184 5289,6 5491,2 4886,4 5222,4 5596,8 5270,4 5740,8 5136 4992 5568 5203,2 3 166003 175190 186278 174874 185011 176141 168854 158717 180576 167904 167270 181843 182160 171072 174557 181210 161251 172339 184694 173923 189446 169488 164736 183744 171706 4 454,80 479,97 510,35 479,11 506,88 482,58 462,61 434,84 494,73 460,01 458,28 498,20 499,07 468,69 478,24 496,46 441,78 472,16 506,01 476,50 519,03 464,35 451,33 503,41 470,43 5 195,565 206,389 219,451 206,015 217,958 207,508 198,924 186,981 212,733 197,805 197,058 214,226 214,599 201,537 205,642 213,48 189,967 203,03 217,585 204,896 223,183 199,671 194,073 216,466 202,283 6 16,2971 17,1991 18,2876 17,168 18,1632 17,2924 16,577 15,5818 17,7278 16,4837 16,4215 17,8522 17,8833 16,7947 17,1369 17,79 15,8306 16,9191 18,1321 17,0747 18,5986 16,6392 16,1727 18,0388 16,8569 7 300,17 316,783 336,832 316,21 334,541 318,501 305,326 286,995 326,521 303,607 302,462 328,812 329,385 309,336 315,637 327,667 291,578 311,627 333,968 314,491 342,561 306,471 297,879 332,249 310,481 8 863,747 911,55 969,243 909,902 962,65 916,495 878,583 825,835 939,572 873,637 870,341 946,166 947,814 890,121 908,253 942,869 839,022 896,715 961,001 904,957 985,727 881,879 857,154 956,056 893,418 9 315268 332716 353774 332114 351367 334521 320683 301430 342944 318878 317674 345351 345952 324894 331512 344147 306243 327301 350765 330309 359790 321886 312861 348960 326098 355 1 ULUMAN 401-500 BaĢ Ġnek olan YerleĢim Yerleri ÇERKEZKÖY KAPAKLI KARAAĞAÇ VELĠKÖY HAYRABOLU DAMBASLAR CAMBAZDERE HEDEYLĠ KABAHÖYÜK KARABABA MERK.AYDINEVLER ÖVENLER YÖRGÜÇ MALKARA ELMALI GÖNENCE BATKIN BAYRAMTEPE IZGAR KARAĠĞDEMĠR KAVAKÇEġME MESTANLAR TETEKÖY YÖRÜCEK YÖRÜK ÇORLU TÜRKGÜCÜ 2 586 3 5625,6 4 185645 5 508,62 6 7 8 9 218,705 18,2254 335,686 965,946 352570 429 427 410 499 496 414 431 480 409 476 474 489 420 492 450 455 485 480 486 423 405 440 445 4118,4 4099,2 3936 4790,4 4761,6 3974,4 4137,6 4608 3926,4 4569,6 4550,4 4694,4 4032 4723,2 4320 4368 4656 4608 4665,6 4060,8 3888 4224 4272 135907 135274 129888 158083 157133 131155 136541 152064 129571 150797 150163 154915 133056 155866 142560 144144 153648 152064 153965 134006 128304 139392 140976 372,35 370,61 355,86 433,10 430,50 359,33 374,08 416,61 354,99 413,14 411,41 424,43 364,54 427,03 390,58 394,92 420,95 416,61 421,82 367,14 351,52 381,90 386,24 160,11 159,363 153,019 186,235 185,115 154,512 160,856 179,144 152,646 177,651 176,905 182,503 156,751 183,622 167,947 169,813 181,01 179,144 181,383 157,871 151,153 164,215 166,081 13,3425 13,2803 12,7516 15,5196 15,4263 12,876 13,4047 14,9287 12,7205 14,8043 14,742 15,2086 13,0626 15,3019 13,9956 14,1511 15,0842 14,9287 15,1153 13,1559 12,5961 13,6846 13,8401 245,75 244,604 234,866 285,849 284,131 237,157 246,896 274,965 234,293 272,674 271,528 280,121 240,594 281,839 257,78 260,644 277,829 274,965 278,402 242,313 232,002 252,051 254,916 707,152 703,855 675,833 822,538 817,593 682,426 710,449 791,219 674,184 784,625 781,329 806,054 692,316 810,999 741,768 750,01 799,461 791,219 801,109 697,262 667,591 725,284 733,526 258110 256907 246679 300226 298421 249086 259314 288795 246077 286388 285185 294210 252696 296015 270745 273753 291803 288795 292405 254500 243671 264729 267737 356 MERKEZ MERKEZ ĠLÇE DEDECĠK KÖSEĠLYAS IġIKLAR NUSRATLI SARAY BÜYÜKYONCALI KURTDERE OSMANLI ġARKÖY YÖRGÜÇ 301-400 BaĢ Ġnek olan YerleĢim Yerleri ÇERKEZKÖY PINARCA ÇORLU ĠĞNELER HAYRABOLU ATAKÖY DOĞCALI EMĠRYAKUP BAYRAMġAH KARABÜRÇEK KARAYAHġĠ KURTDERE MUZRUPLU UMURCA MALKARA BAĞPINARI ÇINARLIDERE DEMĠRCĠLĠ DEREKÖY 1 464 499 443 454 430 458 407 499 438 2 4454,4 4790,4 4252,8 4358,4 4128 4396,8 3907,2 4790,4 4204,8 3 146995 158083 140342 143827 136224 145094 128938 158083 138758 4 402,73 433,10 384,50 394,05 373,22 397,52 353,25 433,10 380,16 5 173,172 186,235 165,335 169,44 160,483 170,933 151,899 186,235 163,469 6 14,431 15,5196 13,7779 14,12 13,3736 14,2444 12,6583 15,5196 13,6224 7 265,8 285,849 253,77 260,071 246,323 262,362 233,147 285,849 250,906 8 764,845 822,538 730,229 748,361 708,8 754,955 670,888 822,538 721,987 9 279168 300226 266534 273152 258712 275558 244874 300226 263525 349 344 355 312 358 353 342 379 396 333 329 369 365 330 304 3350,4 3302,4 3408 2995,2 3436,8 3388,8 3283,2 3638,4 3801,6 3196,8 3158,4 3542,4 3504 3168 2918,4 110563 108979 112464 98841,6 113414 111830 108346 120067 125453 105494 104227 116899 115632 104544 96307,2 302,91 298,57 308,12 270,80 310,72 306,38 296,84 328,95 343,71 289,03 285,55 320,27 316,80 286,42 263,86 130,253 128,386 132,492 116,444 133,611 131,745 127,64 141,449 147,794 124,281 122,788 137,717 136,224 123,161 113,458 10,8544 10,6989 11,041 9,70363 11,1343 10,9788 10,6367 11,7874 12,3161 10,3568 10,2324 11,4764 11,352 10,2635 9,45482 199,922 197,058 203,36 178,727 205,078 202,214 195,913 217,108 226,846 190,757 188,466 211,379 209,088 189,038 174,145 575,282 567,04 585,172 514,292 590,117 581,876 563,743 624,733 652,756 548,908 542,315 608,249 601,656 543,963 501,105 209978 206970 213588 187717 215393 212385 205766 228028 238256 200351 197945 222011 219604 198546 182903 357 1 DEVELĠ 305 BALLISÜLE 308 GÜNEġLĠ 363 HALĠÇ 338 KARAMURAT 383 KIRIKALĠ 383 MERK.CAMĠATĠKM. 305 MERK.HACIEVHAT. 312 YENĠCE 313 MERKEZ ĠLÇE SEMETLĠ 383 ORMANLI 327 SEYMENLĠ 362 TAġUMURÇA 386 MAHRAMLI 311 MURATLI ARZULU 318 YURTBEKLER 301 SARAY AYVACIK 337 SEFAALAN 313 SOFULAR 327 201-300 BaĢ Ġnek olan YerleĢim Yerleri ÇORLU MERK.HATĠPMAH. 297 VELĠMEġE BĠRLĠK MAHALLESĠ 251 VELĠMEġE GĠRNE MAHALLE 220 2 2928 2956,8 3484,8 3244,8 3676,8 3676,8 2928 2995,2 3004,8 3676,8 3139,2 3475,2 3705,6 2985,6 3052,8 2889,6 3235,2 3004,8 3139,2 3 96624 97574,4 114998 107078 121334 121334 96624 98841,6 99158,4 121334 103594 114682 122285 98524,8 100742 95356,8 106762 99158,4 103594 4 264,72 267,33 315,06 293,37 332,42 332,42 264,72 270,80 271,67 332,42 283,82 314,20 335,03 269,93 276,01 261,25 292,50 271,67 283,82 2851,2 94089,6 257,78 110,845 9,23711 170,135 489,567 178692 2409,6 79516,8 217,85 93,6773 7,80644 143,784 413,742 151016 2112 69696 82,1076 6,8423 190,95 5 113,831 114,951 135,478 126,147 142,942 142,942 113,831 116,444 116,817 142,942 122,042 135,104 144,062 116,07 118,683 112,338 125,774 116,817 122,042 6 9,48592 9,57922 11,2898 10,5123 11,9118 11,9118 9,48592 9,70363 9,73473 11,9118 10,1701 11,2587 12,0051 9,67253 9,89024 9,36151 10,4812 9,73473 10,1701 7 174,717 176,436 207,942 193,621 219,399 219,399 174,717 178,727 179,3 219,399 187,32 207,369 221,118 178,154 182,164 172,426 193,048 179,3 187,32 8 502,754 507,699 598,359 557,15 631,327 631,327 502,754 514,292 515,941 631,327 539,018 596,711 636,272 512,644 524,182 496,16 555,502 515,941 539,018 9 183505 185310 218401 203360 230434 230434 183505 187717 188318 230434 196742 217799 232239 187115 191327 181098 202758 188318 196742 126,026 362,642 132364 358 VELĠMEġE KORU MAHALLESĠ HAYRABOLU BUZAĞICI KANDAMIġ KARAKAVAK KILIÇLAR KÜÇÜKKARAKAR LI MERK.KAHYA Mah ÖREY MALKARA AHMETPAġA EMĠRALĠ ESENDĠK KALAYCI KUYUCU MERK.YENĠ MAH. SIRTBEY MARMARA EREĞLĠ SULTANKÖY YAKUPLU MERKEZ ĠLÇE AKÇAHALĠL BARBOROS EVCĠLER HACIKÖY ÇANAKÇI HUSUNLU 1 2 3 4 5 6 7 8 9 252 250 238 263 212 2419,2 2400 2284,8 2524,8 2035,2 79833,6 79200 75398,4 83318,4 67161,6 218,72 216,99 206,57 228,27 184,00 94,0505 93,3041 88,8255 98,1559 79,1219 7,83755 7,77534 7,40213 8,17966 6,59349 144,357 143,211 136,337 150,658 121,443 415,39 412,093 392,313 433,522 349,455 151617 150414 143194 158236 127551 237 241 247 225 228 258 227 225 208 203 250 289 260 216 297 262 255 274 2275,2 2313,6 2371,2 2160 2188,8 2476,8 2179,2 2160 1996,8 1948,8 2400 2774,4 2496 2073,6 2851,2 2515,2 2448 2630,4 75081,6 76348,8 78249,6 71280 72230,4 81734,4 71913,6 71280 65894,4 64310,4 79200 91555,2 82368 68428,8 94089,6 83001,6 80784 86803,2 205,70 209,17 214,38 195,29 197,89 223,93 197,02 195,29 180,53 176,19 216,99 250,84 225,67 187,48 257,78 227,40 221,33 237,82 88,4523 89,9452 92,1845 83,9737 85,0933 96,2898 84,7201 83,9737 77,629 75,7629 93,3041 107,86 97,0363 80,6148 110,845 97,7827 95,1702 102,261 7,37102 7,49543 7,68204 6,99781 7,09111 8,02415 7,06001 6,99781 6,46908 6,31358 7,77534 8,9883 8,08636 6,7179 9,23711 8,14856 7,93085 8,52178 135,764 138,055 141,492 128,89 130,608 147,794 130,036 128,89 119,152 116,287 143,211 165,552 148,939 123,734 170,135 150,085 146,075 156,959 390,664 397,258 407,148 370,884 375,829 425,28 374,181 370,884 342,862 334,62 412,093 476,38 428,577 356,048 489,567 431,874 420,335 451,654 142592 144999 148609 135373 137178 155227 136576 135373 125144 122136 150414 173879 156431 129958 178692 157634 153422 164854 359 KARAEVLĠ KARAHĠSARLI KAZANDERE KILAVUZLU KINIKLAR NAĠP OĞUZLU OTMANLI YUVA MARMARA EREĞLĠ MERK.DEREAĞZI AġAĞI MURATLI SEVĠNDĠKLĠ KEPENEKLĠ KIRKKEPENEKLĠ MERK.TURAN SARAY KADIKÖY KAVACIK MERKEZ SERVĠ SĠNANLI ġARKÖY GÖLCÜK GÜZELKÖY KIZILCATERZĠ MERKEZ SOFUKÖY 1 263 291 258 282 265 233 220 204 250 219 2 2524,8 2793,6 2476,8 2707,2 2544 2236,8 2112 1958,4 2400 2102,4 3 83318,4 92188,8 81734,4 89337,6 83952 73814,4 69696 64627,2 79200 69379,2 4 228,27 252,57 223,93 244,76 230,01 202,23 190,95 177,06 216,99 190,08 5 98,1559 108,606 96,2898 105,247 98,9024 86,9594 82,1076 76,1362 93,3041 81,7344 6 8,17966 9,0505 8,02415 8,77059 8,24186 7,24662 6,8423 6,34468 7,77534 6,8112 7 150,658 166,698 147,794 161,542 151,804 133,473 126,026 116,86 143,211 125,453 8 433,522 479,676 425,28 464,841 436,819 384,071 362,642 336,268 412,093 360,994 9 158236 175082 155227 169667 159439 140186 132364 122738 150414 131763 285 217 281 277 218 222 213 295 255 221 235 230 250 222 2736 2083,2 2697,6 2659,2 2092,8 2131,2 2044,8 2832 2448 2121,6 2256 2208 2400 2131,2 90288 68745,6 89020,8 87753,6 69062,4 70329,6 67478,4 93456 80784 70012,8 74448 72864 79200 70329,6 247,36 188,34 243,89 240,42 189,21 192,68 184,87 256,04 221,33 191,82 203,97 199,63 216,99 192,68 106,367 80,988 104,874 103,381 81,3612 82,854 79,4951 110,099 95,1702 82,4808 87,7059 85,8398 93,3041 82,854 8,86389 6,749 8,73948 8,61508 6,7801 6,9045 6,62459 9,1749 7,93085 6,8734 7,30882 7,15332 7,77534 6,9045 163,26 124,307 160,969 158,678 124,88 127,171 122,016 168,989 146,075 126,598 134,618 131,754 143,211 127,171 469,786 357,697 463,193 456,599 359,345 365,939 351,103 486,27 420,335 364,29 387,368 379,126 412,093 365,939 171472 130559 169065 166659 131161 133568 128153 177489 153422 132966 141389 138381 150414 133568 360 SARAY KARABÜRÇEK 101-200 BaĢ Ġnek olan YerleĢim Yerleri ÇORLU ESENLER MARMARACIK MERK.HIDIRAĞA MERK.REġADĠYE PAġAKÖY ULAġ V.MEġEĠSTASTON VELĠMEġE HAYRABOLU AVLUBASI CANHIDIR DELĠBEDĠR MER.HĠSAR PARMAKSIZ MALKARA SARIPOLAT MARMARA EREĞLĠ MERK.BAHÇELĠ MERKEZ ĠLÇE AHMETÇE GÜNDÜZLÜ GÜVEÇLĠ KARACAMURAT KARAHALĠL KARANSILLI MERK.ÇINARLI 1 296 2 2841,6 3 4 93772,8 256,91 5 6 7 8 9 110,472 9,20601 169,562 487,918 178090 196 153 168 135 141 141 148 133 170 178 176 155 140 192 131 162 109 1881,6 1468,8 1612,8 1296 1353,6 1353,6 1420,8 1276,8 1632 1708,8 1689,6 1488 1344 1843,2 1257,6 1555,2 1046,4 62092,8 48470,4 53222,4 42768 44668,8 44668,8 46886,4 42134,4 53856 56390,4 55756,8 49104 44352 60825,6 41500,8 51321,6 34531,2 170,12 132,80 145,81 117,17 122,38 122,38 128,46 115,44 147,55 154,49 152,76 134,53 121,51 166,65 113,70 140,61 94,61 73,1504 57,1021 62,7004 50,3842 52,6235 52,6235 55,236 49,6378 63,4468 66,4325 65,6861 57,8485 52,2503 71,6576 48,8914 60,4611 40,6806 6,09587 4,75851 5,22503 4,19868 4,38529 4,38529 4,603 4,13648 5,28723 5,53604 5,47384 4,82071 4,35419 5,97146 4,07428 5,03842 3,39005 112,277 87,6451 96,2378 77,3339 80,771 80,771 84,7809 76,1882 97,3835 101,966 100,821 88,7908 80,1981 109,986 75,0425 92,8007 62,44 103,29 102,42 103,29 163,17 0 44,4128 44,0395 44,4128 70,1647 0 3,70106 3,66996 3,70106 5,84706 0 68,1684 67,5956 68,1684 107,695 119 118 119 188 1142,4 1132,8 1142,4 1804,8 37699,2 37382,4 37699,2 59558,4 323,081 252,201 276,927 222,53 232,421 232,421 243,959 219,234 280,223 293,41 290,114 255,498 230,772 316,488 215,937 267,036 179,673 117925 92053,4 101078 81223,6 84833,5 84833,5 89045,1 80020,2 102282 107095 105891 93256,7 84231,8 115518 78816,9 97468,3 65580,5 0 196,156 194,508 196,156 309,894 71597,1 70995,4 71597,1 113111 361 ORTACA ORUÇBEYLĠ YAYABAġI YAZIR MERK. MERK.ZAFER TOPLAM 132 1 114 166 163 170 115 1267,2 2 1094,4 1593,6 1564,8 1632 1104 41817,6 3 36115,2 52588,8 51638,4 53856 36432 114,57 4 98,95 144,08 141,48 147,55 99,81 49,2646 5 42,5467 61,9539 60,8343 63,4468 42,9199 51831,9 4,10538 6 3,54556 5,16283 5,06952 5,28723 3,57666 4319,33 75,6154 7 65,3042 95,0921 93,3735 97,3835 65,877 79556 217,585 8 187,914 273,63 268,685 280,223 189,563 228924 79418,6 9 68588,8 99874,9 98069,9 102282 69190,4 8,4E+07 362 SONUÇLAR ve ÖNERĠLER Dünya‟da nüfus artıĢının hızı geometrik dizinin tipik özelliklerini göstermeye baĢlamıĢtır. Her bir kat artıĢının süresi gittikçe kısalmaya baĢlamıĢtır. Buna karĢın besin üretebilme yeteneklerimiz Dünya‟nın coğrafyasının ve ekosisteminin sınır noktalarına gelmiĢtir. Sınırları zorladığımızda eko-sistemin, ekonomik sistemin ve diğer sistemlerin taĢıma kapasitelerini zorlamaktayız. Bu zorlamadan ilk etkilenen diğer canlı türleri olmaktadır. Ülkemiz canlı türleri açısından gen merkezi durumundadır. Ülkemiz üç kıtanın kavĢak noktasında bulunması nedeniyle endemik canlı türler konusunda da önemli bir merkez konumundadır. Ülkemiz tarihin bilinen dönemlerinden itibaren yerleĢimlere konu olmuĢtur. Yoğun bir yerleĢime sahne olan coğrafyamızın insanları doğaya saygıyı ve doğanın kaynaklarını en ekonomik Ģekilde kullanmayı gelenekleri haline getirmiĢlerdir. Yıllarca eleĢtirdiğimiz tezek kullanımının ekolojik bir kullanma Ģekli olduğunu yeni fark etmeye baĢladık. Onlar doğa ile birlikte uyum içinde yaĢamayı öğrenmiĢlerdi. Artan nüfus ile birlikte tarımsal faaliyetler de yoğunlaĢmıĢtır. Yoğun girdi kullanımının getirdiği sorunların baĢında, ekonomik olarak azalan verimler yasası gelmektedir. Bu yasanın çalıĢması iĢletmelerin karlarını düĢürmektedir. Bu olay gözlenen ve ölçülen bir değer olduğundan ve odaklanılan temel konu olduğu için ilk fark edilen ölçü olmaktadır. Tarımsal üretimde kullanılan yoğun girdinin yarattığı çevre kirlenmesinin, canlı türlerine etkileri yeni fark edilmeye baĢlanmıĢtır. Bitkisel üretimde büyük verim artıĢları sağlayan gübrelerin ve tarımsal ilaçların yaĢamın temel maddesi olan su kaynaklarını kirlettiği daha hala kabul görmekte zorlanılan konuların baĢında gelmektedir. KeĢifler çağından sonra oluĢturulan ekonomik düzenin insanoğluna sunduğu yaĢam düzeyini(refahı) yaĢamımızın doğal bir parçası olarak kabul ederek bu yaĢam biçimini vazgeçilmez olarak kabul etmekteyiz. Bu eğilimimiz; dünyanın tüm doğal yaĢam biçimlerini tehdit ederken, insanoğlunun da yaĢamını tehdit etmektedir. 1950‟lerden sonra baĢlayan 1960‟ta bilimsel kanıtları sunulan kirlenme ve ekonomik yapımızın kar maksimizasyonu üzerine kurulu temel yapısına karĢı tepkiler 363 STK‟ların, akademisyenlerin ve ileriyi gören siyasetçilerin çabaları ile ulusal ve bölgesel niteliklerinden kurtarılıp uluslar arası platformlara taĢınmıĢtır. Bu çalıĢmalar sonunda insanoğlunun da dünyadaki yaĢam hakkının en fazla diğer canlılar kadar olduğu uluslar arası sözleĢmelere geçirilmiĢtir. Ġnsanoğlunun dünyanın efendiliğinden eĢit üye statüsüne inmeyi kabul etmesi erdemi olmuĢtur. Doğal sistemin eĢit üyeliği; yeni bir yaĢam biçimi ve yeni bir ekonomik düzenin habercisidir. Bu yoldaki çalıĢmalar yeni bir Dünya düzeni devriminin haberciliğini yapmaktadır. Bu devrim de her devrim gibi bazı kesimlere sıkıntılar getirecektir. Yeni yaĢam biçimimiz konutumuzdan, kullandığımız suya, tükettiğimiz gıdaya, iklim değiĢikliklerine karĢı gösterdiğimiz tepkinin sonucu iklimlendirme (ısıma-soğutma) için harcayacağımız enerjiye kadar tüm tüketim kalıplarımızı etkileyecektir. Bu kalıpların değiĢmesi yeni iĢkolları yaratırken milyarlarca USD‟ı yatırılmıĢ iĢkollarının kapanmasına yol açacaktır. Dünya yeni düzeninin tanımı; ifadesini yoksulluk kavramının somut ve ölçülebilir niceliklerinde bulmuĢtur. Daha önceki ölçüler kiĢiden çok belli bir yüzdenin tanımladığı gurubun içinde olup olmama ile ölçülüyordu. Ġnsanların yaĢam hakkını vazgeçilmez bir hak olarak belirten BM Ġnsan Hakları Bildirisi yoksulluk kavramı ile yaĢam hakkının gerektirdiği enerji miktarını da besin cinsinden belirterek daha ölçülebilir hale getirmiĢtir. Bu enerjiye ulaĢamayanlar mutlak yoksul tanımına alınmıĢtır. Bu tanımın sonuçları bizi gıda güvenliği ile karĢı karĢıya getirmektedir. Canlılar âleminde üreticiler kendi yaĢam enerjilerini GüneĢ ve doğadaki elementlerden sağlayabilme yeteneğine sahiptirler. Bu yetenekleri sınırsız olmayıp çevrenin sınırlayıcı etkisi altındadır. Üreticilere bağımlı bir beslenme sistemine sahip olan tüketiciler ve hepçiller; üreticilerin sınırlayıcı çevre koĢullarına verdikleri tepkilerden daha fazla etkilenmektedirler. Bütün beslenme zincirinin temelinde GüneĢ enerjisinin depolanması ile oluĢturulan kimyasal bağ enerjisi yatmaktadır. Bu zincirin koptuğu veya sınırlayıcı koĢulların baskısı ile oluĢan bir kısıtlama, türlerin yok olması ile sonuçlanmaktadır. Türlerin 364 yok olması dünyadaki yaĢam formlarının oluĢturduğu bilgi bankalarının birinin veya birkaçının yok olması anlamındadır. Gıda güvenliğinin yaĢam hakkı ile özdeĢleĢmesi tarımsal yapıların üretim imkânları kapasitesini irdelemeyi gerekli kılmaktadır. Geldiğimiz refah seviyesi ve teknoloji düzeyini doğal döngülerin depoladığı fosil kaynaklı ucuz enerji ile sağladık. Bu enerjinin tekrar döngüye katılıp eski formlarına dönmesi mümkün değildir. Bunu baĢarabilmek için zamanı geri döndürmemiz gerekecektir. Üretimlerinin kolaylığı ve yaratılan sömürgeci düzenin sağladığı imkânlarla geldiğimiz yoğun enerjili refah ve teknoloji düzeyi bizi iki sorunla karĢı karĢıya bırakmıĢtır. Birincisi doğal sistemin taĢıma kapasitesinin sınırlarının zorlandığıdır. Bu zorlamanın doğal sonucu çevresel felaket diye tanımlayabileceğimiz döngülerin parametrelerindeki dengesizliklerden kaynaklanan iklim değiĢikliğidir. Ġkincisi ise ekonomik sistemimizin dayanağı olan tüketim ekonomisinin sürdürülemezliğidir. Yıllarca ilkel üretim biçimi diyerek önem vermediğimiz doğal döngülere dayalı üretim biçimlerinin bizlere sunduğu fırsatları yeni fark etmeye baĢladık. Farkı görebilmek ve onu kabullenebilmek yeni düzenin temelini oluĢturacaktır. Ekonomik yaĢamımızın temeline sürdürülebilir kalkınma hakim olmaya baĢlamıĢtır. Doğanın bir parçası olan biz insanoğlu doğaya yabancılaĢmaktan vazgeçtiğimiz ve doğanın kurallarına saygı gösterdiğimiz anda yeni bir yaĢamın ve yeni bir medeniyetin baĢlangıcındaki merdivenleri tırmanmaya baĢlamıĢ olacağız. Canlıların var oldukları anda baĢlayan beslenme (enerji) ihtiyaçlarının giderilmesi ekonomilerin motor gücünü oluĢturmuĢtur. Tarım kesiminin MG içindeki payının diğer sektörlere göre düĢmesine rağmen yaratılan katma değerin temel belirleyicisi olma özelliğini korumaktadır. Teknolojiyi ve ürünleri yaratan emeğin kendini yeniden yaratabilmesi için vazgeçilmez enerji kaynağı olan besinlerin üretimi; tarımın, bitkisel ve hayvansal üretimi ile mümkündür. Bu ürünlerin(enerjinin) baĢka bir çeĢit enerji ile ikamesi mümkün değildir. 365 Üretilebilecek gıda miktarı sınır koĢullara tabidir. Bu sınır koĢullarının baĢında ekilebilir alanlar, veri teknoloji ile alınabilecek verim ve bu üretimin sağlanacağı iklim koĢulları vardır. Parametrelerdeki değiĢimlerin ürün miktarlarındaki etkileri çok fazladır. Çoğu kontrol edilemez olarak görülse de sistem dengesinde her parametreyi kontrol eden birden çok değiĢken tarafından dengelenmeye çalıĢılmaktadır. Kar maksimizasyonu ve doğanın efendiliği rolünü oynamaya alıĢan insanoğlu bunu devam ettirmek için elinden gelen çabayı göstermesi kaçınılmazdır. Doğanın milyarlarca yılda geliĢtirip çeĢitli sınır koĢullarında test ettiği üreticilerin üretim mekanizmalarını son kırk elli yıl içinde öğrenebildik. Üreticilere bağlı tüketiciler üzerinde uyguladığımız ve bir sektör haline gelen GDO‟ları yaĢamın ve enerji üretmenin temelini oluĢturan üreticilere uygulamaya kalkıyoruz. Tüketiciler bulundukları basamak yönünden bağımlı olup açık sistem değillerdir. Fakat üreticilerin daha hala var olan tüm cinslerini tanımıyoruz. SanayileĢmenin baĢlangıcındaki gibi doğa her Ģeyi ve her hatamızı telafi eder diyerek üreticilerde de GDO uygulamasına giriĢirsek bağımsız değiĢkenin alacağı değerlerin neler olacağını bilmiyoruz ve bilemeyeceğiz. Geldiğimiz noktada fosil yakıtlar doğa katliamı olarak sunulurken biyokütle enerjisin kaynağına GDO‟ların oturtulması ilginçtir. Burada ilginç bir sözü unutmamak zorundayız.ABD DıĢ ĠĢleri Eski Bakanı Henry Kisinger‟in „‟ABD‟nin nükleer güçten daha önemli bir gücü vardır, o da tarımsal güçtür‟‟ sözü tarım kesiminin ve orijinal türlerin gelecekte üstleneceği rolü net bir Ģekilde daha o yıllarda ortaya koyması açısından dikkate alınmaya değerdir.1 Sonuçta bağlı değiĢken olan bizler ve etkileĢtiğimiz tüm dünyanın hangi sonuçlarla karĢılaĢacağını bu günden kestirmek mümkün değildir. Bu konuda doğanın koyduğu yasaklara saygı gösterip, bu yasakların nedenlerini bulmamız gerekir. Malthus‟un görüĢleri kötümser (petimist) olarak yıllarca ret edilmeye çalıĢılmıĢtır. Eko-sistemin ilahi düzen ile kendini sonsuza kadar yenileme özelliğinin varlığı; 1 Hasan Akça,Murat Sayılı,‟‟Türkiye‟de Yem Bitkileri Üretimi,Uygulanan Politikalar, AB hibe Destekli Projeler ve SWOT Analizi‟‟ , Yem Bitkileri;Genel Bölüm, Editörler:Rıza Avcıoğlu,RüĢtü Hatipoğlu,YaĢar Karadağ, T.C TKĠB ,Tarımsal Üretim GeliĢtirme Genel Müdürlüğü Yayını,Cilt:I, Ġzmir, Emre Basımevi, Ekim 2009 s.(51-64) s.54 366 ekonomik düzende, yarattıkları negatif dıĢsallıklardan faydalananlar (hiçbir yatırım yapmadan karlarını arttıranlar) tarafından savunulmuĢtur. Nüfusun geometrik dizisinin baĢlangıç değerleri aritmetik diziyle uyuĢum gösterir. Ġleriki aĢamalarda fark önceki değer farkının toplamı olmayıp katı olarak büyür ki bizlerin yaĢamımızda alıĢkın olmadığımız bir yapıdır. Eko-sistem içinde; veri sınır koĢullarında en verimli enerji aktarımını sağlayan türlerin devamına izin verir. Bu enerji verimliğinin sınır koĢullarından biri de sıfır atık sistemidir. Sıfır atık temelde, ürünün döngüler sonunda tekrar ilk değerlerine(parametrelerine) dönebilme özelliğidir. Buradaki temel değer zaman değiĢkenidir. Atığın ne kadar zamanda döngüye katıldığı ve değiĢik bozunum (Ģartlarında) parametrelerinde ürettiği ürünlerin çeĢitleri döngülerin değerlendirilmesinde (uzunluk-kısalık zaman bazında) önemli değiĢkenler olarak karĢımıza çıkmaktadır. Dünya nüfusunun artması sonucunda talep ettiği besinlerin(enerjilerin) karĢılanması karĢımıza bir yoğunluk problemini çıkarmaktadır. YoğunlaĢma beraberinde taĢıma kapasitelerinin aĢılmasını da gündemimize taĢımaktadır. Bitkisel üretim kapasitesi besin üretim miktarını belirleyen temel değiĢkendir. Bitkisel ürünler güneĢ enerjisini depolayıp beslenme zincirine ileten temel kaynaktır. Bu kaynağın bağımlı olduğu temel değiĢken ise topraktır. Toprak (arazi) eko-sistemin belirlediği doğal üretim sınırlarına sahiptir. Bu doğal sınırlar üretimin cins ve miktarını da belirler. Topraktan alabileceğimiz ürün miktarını ve kalitesini sanayi iĢletmelerindeki kadar kontrol altında tutamayız. Sanayi üretim süreçleri zaman bakımında kısa süreçlere sahiptir. ġartları; uygun ortamlarda bir araya getirdiğimizde üretimi kesikli üretimden sürekli üretim haline getirebiliriz. Tarımsal üretimde değiĢkenlerin çok azını kontrol edebiliriz. Özellikle toprak ve iklim oluĢum süreci açısından veri değiĢkendir YoğunlaĢan gıda ihtiyacının karĢılanmasında; üreticilerin sunduğu enerjiyi en üst düzeyde alabilmek için hayvancılık gibi enerjiyi taĢımada ve değerlendirmede daha üst Ģekillerde(formlarda) bize sunan araçları da besin zincirimizin içine katmakla besin(gıda) güvenliğimizi sağlamada önemli bir kaynağa kavuĢmuĢ oluyoruz. Çünkü hayvancılık, ekolojinin %10 yasasına uymaktadır. Üreticilerden aldığı enerjinin %10‟nu biriktirip belirli bir süre sonra zincirdeki diğer canlıların ihtiyaçlarını 367 karĢılamak üzere çeĢitli yollarla döngüye katılır. Özellikle bizim değerlendiremediğimiz birçok ürünü bizim kullanabileceğimiz forma (Ģekle) dönüĢtürdüklerinden doğal kimya fabrikası olarak nitelendirebiliriz. Tüketicilerde biriken enerji üreticilerin ürettiklerinden daha yoğun ve daha niteliklidir. Bu yoğun enerji birikiminin insanoğlunun enerji ihtiyacını karĢılaması için yoğun üretim yöntemleri ile üretilmesi zorunluluk haline gelmiĢtir. Bu yoğunluk üretimden kaynaklanan negatif dıĢsallığı beraberinde getirmektedir. Üretimden kaynaklanan negatif dıĢsallıkların yarattığı etkinliği azalmıĢ sosyal sabit sermeyenin tekrar eski etkinliğine ulaĢtırmanın yolu olarak da Pigu‟cu vergilendirmenin gerekli olduğunu belirtmiĢtik. Pigu‟cu vergilendirme ile sosyal sabit sermayenin etkinliğini tekrar geri getirebileceğimizi literatüre göre göstermiĢ olduk. Tarım sektörünün alt bileĢenleri olan bitkisel üretim ve hayvancılık üzerine ilave edeceğimiz yük tüm tüketicileri etkileyecektir. Etkileme mekanizması iki türlü hareket edebilir. Birincisi; daha önceki bölümlerde incelediğimiz gibi Türkiye‟de hayvancılık özellikle küçükbaĢ üreticiliği küçük arazi sahiplerinin çalıĢtığı bir iĢkoludur. Ekonomik öneminin yanında sosyal bir görev de yerine getirmektedir. Sosyal sabit sermaye yatırımlarının etkinliğini bozan en önemli sosyal olayların baĢında gelen göç olayını engellemektedir. BüyükbaĢ üreticiliği ise küçük (50+ üzeri arazi ) seviyedeki toprak sahiplerinin uğraĢ alanıdır. Orta kesim olarak nitelediğimiz bu kesim de gelir seviyesi yönünden göreli yoksulluğu ortadan kaldıracak bir seviye de değildir. Bu tip bir yatırım maliyetlerini karĢılamayan iĢletmeler üretim yapmaktan vazgeçeceklerdir. Üretimin azalması ile birlikte istihdamın sağlanması için daha büyük miktarlarda sabit yatırım yapmamız gerekecektir. Ġstihdam istatistikleri de en önemli sorunların baĢında istihdam seviyesinin düĢüklüğü gelmektedir. Özellikle ormanların düĢmanı ilan edilen keçinin bu yargısız infazdan kurtarılması gerekir. Sütünün özellikleri yönünden insan sütüne en yakın tür olmasının yanında Akdeniz iklim kuĢağının ekolojisin vazgeçilmez bir türüdür. Özellikle maki ekolojisinin ürettiği selülozu yüksek besinlerden yüksek verimli süt ve et üreten bir canlıyı yok etmeye hakkımız yok kanısındayım. Bu konudaki bilimsel çalıĢmaların hızlandırılması gerekir. 368 Ormanların asıl canavarı ormanları kar amacı ile yok eden ve yakan insanoğludur. Bu durum Çevre ve Orman Bakanlığının çalıĢmaları ile de kesinlik kazanmıĢtır.2B‟lerin ve yangınların verdiği tahribat 1960 yılından sonra yenilediğimiz orman miktarına eĢittir. Tarımsal üretim biyokütle enerjisinin üretildiği temel sektör durumundadır. GazlaĢtırma ve akıĢkan yataklı yakma sistemleri ile bitkisel üretim artıklarının toplanarak köy bazlı enerji üretim sistemlerine dahil edilmesi enerji kaynaklı CO2 emisyonlarını azaltacaktır. Bu azatlım zorunlu enerji kullanan sektörlerdeki emisyon azatlım çalıĢmalarında sektörlere intibak süresi ve yeterli kaynağın yaratılması fırsatını da yaratabilir. Tarım sektöründe temel gelir kaynakları ürün gelirleridir. Üretim sonucu oluĢmuĢ atık ürünler üretim maliyetlerini artırmaktadır. Dolaysıyla üreticilerin gelirlerini azaltmaktadır. Buğday sapı, kanola sapı, ayçiçeği sapı gibi atıkların enerji hammaddesi olarak kullanılması için gerekli ekipmanlar(aletler) üreticilerin ellerinde mevcuttur. Bunlar üzerinde yapılacak tadilatlar(değiĢiklikler) Üniversitelerimizin tarımsal alet makine bölümlerinde dizaynı (düzenleme) ve protipleri(örnek modelleri) yapılabilir. Atıkların tarlalardan temizlenmesi için yapılan harcamalar sonucu masraflar gelir Ģekline dönüĢürken ormanlar üzerindeki enerji ihtiyacının giderilmesi için yapılan baskıları azaltılabilinir. Özellikle Çevre Orman Bakanlığı ÇalıĢma Gurubunun hazırladığı enerji raporu daha geniĢletilerek orman içi ve orman kenarı köylerin enerji bağımsızlığına kavuĢturulmaları sağlanırken ormanın sınırlayıcı bir varlık olmaktan çıkarılıp refah ve yoksulluğun ortadan kalkması için sınırsız fırsatlar sunan bir varlık haline dönüĢtürülebilir. Enerji ormanları uygulaması yalnız enerji güvenliğimiz ve CO2 emisyonlarının azaltılması açısından değil istihdam yaratıcı ve düzenli gelir sağlayıcı bir uygulama olarak da görülmelidir. Enerji ormanları ile birlikte tüm insanların doğal ürünlere yöneldiği günümüzde dut ağacı ekimi ile birlikte yok olmaya yüz tutan ipek böcekçiliğimiz tekrar canlandırılmalıdır. TUIK verilerine göre ülkedeki üretim yok denecek kadar azalmıĢtır. Ham ipek ithali yapan bir ülke konumuna düĢmüĢ bulunuyoruz. Ġhracat verilerinde ise ipek ürünleri ihracatı ithalatın sekiz katıdır. Emek yoğun ve sıfır atık 369 üretimi olan ipek böcekçiliğimizin yeniden organize edilerek istihdam ve kırsal alan kadınlarımızın bağımsız gelir kaynaklarına kavuĢmalarını sağlamamız gerekir. Ġpekböcekçiliğini bir istihdam kaynağı görürken CO2 emisyonu azaltmasnı ve enerji üretim potansiyelini de dikkate almalıyız. Bu durum BM ile imzalanmıĢ Bin Yıl Hedeflerinin ve yoksulluğun ortadan kaldırılması açısından her yaĢtan ve cinsten insan için bağımsızlığın artması anlamındadır. 1957‟den itibaren yapılmıĢ biyogaz üretim çalıĢmalarının 1986 yılında kesilmesi bir Ģansızlık olmuĢtur. O dönem yapılan alan çalıĢmalarının sonuçları ve hayvancılık iĢletmelerimizin yapısı bu yatırımların köy ölçekli olmasını zorunlu kılmaktadır. ĠĢletme ölçekli gübre çukurları sızıntıları önlerken metan gibi CO2‟den 21 kat daha kirletici bir maddeyi atmosfere salarak sera etkisini arttıracaktır. Bunun yanında 1m3‟ünün enerji eĢdeğeri 0,43 litre bütan gazına veya 0,66 litre motorine eĢdeğer bir enerji maddesi olan metanı hovardaca kullanmadan dolayı zararlı bir gaz haline gelmesini sağlayacağız. Enerji ithalat faturamızın her gün arttığı ve artacağı dikkate alınarak böyle bir değerli enerji maddesinin kazanılması için kamusal yatırım olarak köy ölçekli biyogaz üretim sistemimizi kurmamız gerekir. Köy ölçekli biyogaz tesislerinin iki önemli faydası olacaktır. Birincisi köylerimize kısa vadede ısınma, piĢirme amaçlı doğal gaz Ģebekesine kavuĢturmamız mümkün değildir. Maliyet açısından ve çevre açısından da mümkün değildir. Bu durum da kalitesiz kömür yakmadan meydana gelen hava kirliliğini ve ormanlar üzerindeki baskıyı azaltmamız kısa vadede mümkün gözükmemektedir. Köy ölçekli kuracağımız biyogaz tesisleri ülke çapındaki gübre çukuru yatırım sayısını 2,7milyonlardan 38 000 tesise indirecektir. Bu tasarrufu tarım kesiminde sermaye birikimi açısından değerlendirmemiz gerekir. Diğer taraftan da yatırımların yaratacağı çevre kirliliği açısından değerlendirmemiz gerekir. Yapılacak gübre çukurları gübrenin sızıntı olarak yer altı sularına karıĢmasını belki önleyebilir(Sızdırmazlık sağlanması Ģartı ile). Fakat metan üretimi sonucu sera etkisi üzerindeki olumsuz etkiyi sağlamadığı gibi koku problemin de ortadan kaldırmayacaktır. Koku yaymanın yaratacağı olumsuz etkiler komĢuluk iliĢkilerinden baĢlayarak bir dizi ekonomik ve sosyal problemin kaynağı haline gelecektir. 370 Konuyu sektör bazında incelediğimiz için konunun üretimden kaynaklanın negatif dıĢsallık olduğu kesindir. Bu durum Türkiye‟nin de taraf olduğu uluslararası sözleĢmelerle de sabittir (Kyoto Protokolü). Temel problem; Pigu‟cu vergi benzeri yatırımlar yerine; sorunu üretimden kaynaklanan pozitif dıĢsallık haline çevirebilme problemidir. Hayvancılık sektörünün atıklarının yaratacağı pozitif dıĢsallıklar konusunda yeterince bilimsel çalıĢma ve protip çalıĢması yapılmıĢ olup sonuçlar makale, bildiri ve tez olarak literatürde mevcuttur. Üniversitelerimiz ve enstitülerimiz bu konuda uygulama projelerini sonuçları ile Türkiye iklimsel Ģartlarında çalıĢmasının teknik detaylarında belli bir standardizasyon sağlanmıĢtır. Yapılması gereken iller bazında köylerin üretim miktarlarının belirlenerek iklim koĢullarına uygun uygulama projelerinin belirlenmesidir. Projelerin belirlenmesi ve standardizasyonu üretimden kaynaklanacak sorunların giderilmesinde ve projelerin geliĢtirilmesinde yeni imkanlar sağlayabilir. Bu konuda DMĠ genel Müdürlüğünün uzun yıllara dayanan verileri mevcuttur. Yapılması gereken; bu önemli enerji kaynağını ve hayvancılık sektörünün( özellikle ülkemizin üretim yapısı gereği küçük ölçekli üretim) geliĢmesini engelleyecek yerde, ona yeni bir ivme kazandırmasını sağlayacak bir Ģekilde kamusal destek programı ile desteklemektir. Siyasi otoritenin ve karar vericinin AB ile Çevre Faslı‟nın açıldığı bugünlerde böyle bir karar alması çevre konusunda AB ile görüĢmelerde güçlü bir pozisyonda olmasını sağlayacaktır. Böyle bir kararın hukuki altyapısı köy kanununda vardır. Özellikle AB görüĢmelerinde Türkiye için sorun kaynağı olarak görülen tarım kesimi sorun olmayıp dinamik bir üretim merkezidir. Köy bir yaĢam alanı olmanın yanında temel özelliği bir üretim merkezi olmasıdır. Türkiye‟de köy tarımsal üretimin merkezidir. Üretim merkezini köy olarak aldığımızda iĢletmeler köy merkezli iĢletmenin alt bileĢeni haline gelmekte ve küçük iĢletmelerin kendi aralarındaki rekabet ve olumlu güdüleme yaratıcılık ve geliĢmeyi beraberinde getirmektedir. Tarımsal iĢletmelerin üretimlerinde en büyük sınırlayıcı koĢul ekolojik yapıdır. Tarımsal iĢletmeleri ekolojik yapıyla bütünleĢik sistem olarak değerlendirmemiz gerekir. Geldiğimiz nokta bunun devlet tarafından da kabul edilmesi olmuĢtur. Ülke havza sistemine göre değerlendirilmeye çalıĢılmaktadır. Yeni bir Ģey bulmaya gerek 371 yok kırsal alanda yaĢayanlar bu sınır koĢullarda üretim yapmayı binlerce yıllık üretim kültürleri içinde sahiptirler. Yapılması gereken bu üretim tekniklerini gözleyip modernize etmek ve uygun organizasyonlar yaratabilmektir. Ġyi organizasyonların kurulabildiği bu coğrafya medeniyetler beĢiği olduğu gibi aynı zamanda medeniyetler müzesidir. DeğiĢen sınır koĢullara kendini adapte edemeyen medeniyetler yok olmuĢlardır. Ülkemizin hor kullanılmıĢ ama büyük potansiyele sahip kamusal alanı olan meralar mera kanunun kuralları içersinde yeniden organize edilmelidir. Mera kanunu ile çıkarılan ve daha sonra kaldırılan mera fonu benzeri bir yapı oluĢturulmalı ve yayla gibi orman sınırlarının üstündeki mera alanlarının(yaylalar) yaratacağı ekonomik fırsatlar değerlendirilmelidir. Yaylalarda yaĢam modeli olan göçerlik yaĢamı her boyutu ile üniversitelerimizin ilgili birimlerinde araĢtırılmalıdır. Göçerlik yaĢam biçminden öte bir üretim modelidir. Hayvancılık yatırımlarından ortaya çıkan üretim ve tüketimden kaynaklanan negatif dıĢsallıklar basit teknolojilerle üretim ve tüketimden kaynaklanan pozitif dıĢsallıklara dönebilmektedir. Bunu baĢarmanın yolu köyü üretim merkezi kabul edip, bu tip kamusal yatırımlarla desteklemektir. Bu tip yatırımlar Kyoto Protokolü çerçevesinde sera gazı emisyonuna sebep olan ama mevcut teknoloji ile vazgeçilmez olan üretimin yeni koĢullara kendisini uydurabilmesi ve rekabet edebilmesi için gerekli zamanıda kazandıracaktır. Kamusal anlamda desteklemek hayvancılık sektöründeki atomistik (tam rekabet) Ģartlarında üretim yapan iĢletmelerin piyasaya giriĢ ve çıkıĢ (mobilite) sorununuda çözmeye yardım edecektir. 1924 yılında çıkarılan Köy Kanunu gübrelerin mera içersinde her kiĢinin kendi gübreliği olacak Ģeklinde tanımlamıĢtır. Bundan iki amaç güdülmüĢ olabileceğini tahmin ediyorum. Birincisi ki o yıllarda çok önem verilen gübredeki patojen mikropların yaratacağı salgın hastalıkların önlenmesidir. Bu düĢünceyi destekleyen bir baĢka fıkra ise içme ve kullanma suyu getiren arkların ve kuyuların belli bir mesafe de olmasını emreden fıkradır. Ġkincisi ise bugün bile hayvancılığımızın yüksek maliyetlerinin kaynağı olan yem sorunun giderilmesi için meraların gübrelenmesinin sağlanmasıdır. 372 Meralara çıkarılan gübrelerin sızıntılarının ve gübre kalıntılarının toprağı ve verimi iyileĢtirme özelliklerinin görülerek kabul edilmesinin sağlanmasıdır. Bu gün geldiğimiz nokta ise 1924‟teki karar vericilerimizin konuları nasıl etraflı düĢündüklerinin ve görmenin yaratacağı değiĢim ve inavasyona inançlarını göstermesi açısından önemli olarak görmekteyim. Meralarımız kamu malı olarak görülmesinin yarattığı olumsuzluklar ve „‟Devletin malı deniz, yemeyen domuz‟‟ Ģeklinde halk arasına yerleĢtirilen deyimin sonuçlarının hem ülkemizde hem dünyada karĢılaĢtığımız ekonomik ve çevresel sorunların faturası herkesi ürkütmektedir. 1924‟lü yıllardan günümüze dramatik bir Ģekilde yok edilen meraların gübrelenmesi konusunda böyle bir proje büyük katkı sağlayabilir. Üreteçten çıkan gübre sıvı formda ve taze gübre gibi yeĢil bitkiler için toksik özellik taĢımadığından üreticilerimizde bulunan yağmurlama ekipmanları ile meralara atılabilir. KıĢ için de gübrelenen meraların otlatma mevsimindeki verimlerindeki artıĢ uzun yıllardan beri bilinmektedir. Yıllarca aĢırı otlatma, erezyon gibi sebeplerle verimleri olmayan meralarımıza yeni bir can ve yeni bir çehre kazandırmamız mümkündür. Mera kanunu ve yönetmeliklerimizde yapacağımız bir değiĢiklikle üretim sonucu ortaya çıkan gübrenin %50‟sini meraların gübrelenmesinde kullanabiliriz. Tekirdağ ili için yaptığım çalıĢmada yıllık 84 Milyon TL lik bir enerjinin kullanılmadan israf edildiği görülmüĢtür. Ġsraf edilen bu enerji kullanılabilseydi iki türlü fayda sağlayabilecekti; -kırsal alanda yaĢayanların enerji giderlerini düĢürerek bütçelerindeki enerji harcamalarını azaltarak gelirlerinde bir artıĢ sağlayacaktı.Bunun yanında böyle bir kamusal kırsal yatırım projesi kırsal alanda yaĢayanların yaĢam ve üretim giderlerini doğaya sübvanse ettirebilecekti. -Metan gazının enerji taĢımasının yanında doğaya direkt salındığında CO2 ye nazaran 21 kat daha kirletyici özelliğe sahip olduğunu literatürde gösterilmiĢtir.Çok basit ama köysel ölçekte yapılacak böyle bir yatırım salınan sera kirleticisini 21 kat azaltacaktır. Tekirdağ için yaptığım çalıĢmanın köy ölçeği ABD‟de iĢletme ölçeği olarak belirmiĢtir.ABD‟nin ve AB‟nin iĢletme ölçeğinde yaptığı bu sera kirleticisi giderme iĢlemini biz ülke olarak köy bazlı yaptığımızda hem mevcut ekonomik ve sosyal 373 yapımıza daha uygun bir çalıĢma yapmıĢ olacağız hemde yetersiz kaynakları etkin bir Ģekilde kullanma Ģansını yakalayacağız. Yapmamız gereken tek Ģey köy bazlı biyogaz sistemini bir rant aracına döndürmeden üretenlerin sosyo ekonomik yapılarını değiĢtirmeye ve iklim değiĢikliği çalıĢmalarına kırsal kesimden baĢlayarak kırsal kesim kalkınmasında yeni bir dönüĢüm baĢlatmamız gerekir. Hayvancılık ĠĢletmelerinin KuruluĢ ve ÇalıĢma Esaslarını düzenleyen yönetmelikteki her iĢletme için bir gübre çukuru maddesini köy ölçekli biyogaz üretim tesisi haline getirmek sağlayacağı tasarruf ve yaratacağı gelir açısından köylerimizde kamusal yatırım olarak gerçekleĢtirilmelidir. 374 KAYNAKÇA Acar, Yalçın: Ġktisadi Büyüme ve Ġktisadi Büyüme Teorileri,5.bs, Bursa, Dora Yayın Dağtım Limited ġirketi ,Ekim 2008 Altın, Murat: MeraErozyon ĠliĢkileri,Tema Vakfı Yayını,, Çevrimci:17/06/2009 http://www.tema.org.tr/Sayfalar/CevreKutuphanesi/Pdf/Tarim /EM_Konu6.pdf „‟Organik Katı Atıkların Biyometanizasyonuyla Enerji ve Organik Gübre Eldesini Öncellemek‟‟, VII Ulusal Temiz Enerji Sempozyumu, UTES‟2008, Ġstanbul, 17-19 Aralık 2008 s. (363-374) Çevrimci: 17. Eylül. 2009 ‟Toprak Kaynaklı Isı Pompası Destekli Bir Biyogaz Sisteminin Sera Isıtmasında Deneysel Olarak Ġncelenmesi‟‟ TMMOB Makine Mühendisleri Odası Mühendis ve Makine Dergisi, Cilt IIIM, Sayı 555 (50-61) ‟‟Türkiye‟de Yem Bitkileri Üretimi, Uygulanan Politikalar, AB Hibe Destekli Projeler ve SWOT Analizi‟‟ ,Yem Bikileri; Genel Bölüm, Editörler,Rıza Avcıoğlu, RüĢtüHatipoğlu, YaĢar Karadağ, III Cilt,T.C Tarım ve Köy ĠĢleri Bakanlığı Yayınları, Ġzmir, Ofset Hazırlık/Baskı Emre Basımevi ,Ekim 2009,C.I; (51-64) ‟‟Sosyal Demokrasilerde Ekonomi Politikaları‟‟Sosyal Demokrat Ġdeoloji, Editör: Yurdakul Fincancı,TÜSES Yayını,Anadolu Matbaa Tic. Koll. ġti., Ġstanbul,1990 s.(5664) ‟‟Hayvan Islah Stratejisi Ne Olmalıdır?‟‟, Hayvancılık 2000 „‟2000‟lere Doğru Türkiye Hayvancılığı‟‟ Kongresi Tebliğleri, Ankara, 1993 (103-116) „‟Çiftlik Gübrelerinin Biyogaz Teknolojisinde Kullanılması‟‟, (5-9), Ekoloji Dergisi, Sayı:13 Ekim-Kasım-Aralık 1994 Ak, Namık: Akbulut, Abdullah, KurtbaĢ, Ġrfan, Gülçimen, Fevzi: Akça, Sayılı,Murat: Hasan, Akgüç, Öztin: Akman, Numan, Kızılkaya,Kadir: Alçiçek, Ahmet DemiruluĢ, Hüsrev: , Alnıak, M.Oktay Öztürk, Ġlkay: , ‟‟Enerji Üretim Faaliyetlerinin Çevresel Boyutları‟‟, TMMOB; Kimya Mühendisleri Odası Kimya Mühendisliği Dergisi, Sayı:173 Yıl:2009 s.(14-18) Altay, Hamit : Tarımsal Meteoroloji Ders Notları, 3.Baskı, Trakya Üniversitesi Tekirdağ Ziraat Fakültesi Ders Notu No:27, Yayın Notu No:31, Tekirdağ, byy.,1996 375 Altın, Murat, Orak, Adnan, Tuna, Cana : Ankara Ticaret Odası: ‟‟Yem Bitkilerinin Sürdürülebilir Tarım Açısından Önemi‟‟, Yem Bitkileri; Genel Bölüm, Editörler: Rıza Avcıoğlu,RüĢtü Hatipoğlu,YaĢar Karadağ, III.C.T.C TKĠB ,Tarımsal Üretim GeliĢtirme Genel Müdürlüğü Yayını, , Ġzmir, Emre Basımevi, Ekim 2009 C.I ,s.(11-28) Resmi Ġnternet Sitesi,Organize Sanayi Bölgeleri Sayfası, Çevrimiçi:03.01.2010 http://www.atonet.org.tr/yeni/index.php?p=908&l=1 Türkiye 2009 Ġlerleme Raporu (COM(2009)533, Gayrı resmi Tercüme,Çevrimci: 06 Aralık 2009 http://www.stgm.org.tr/docs/12580204942009_Ilerleme_Rapo ru_Gayriresmi_Turkce_Tercume.pdf , http://www.asb.com.tr/tr_asb_hakkimizda.asp Avrupa Komisyonu Brüksel SEC(2009)1334/3 14 Ekim 2009: Avrupa Serbest Bölgesi: Aydın,Metin: ‟‟Tekirdağ Ġli Çevre Sorunları ve SanayileĢme‟‟,TMMOB Makine Mühendisleri Odası Trakya‟nın Bugünü ve Geleceği Ġçin Trakya‟da SanayileĢme ve Çevre Sempozyumu II 06-08 Kasım 1997 Bildiriler Kitabı, MMO Yayın No:202, Edirne, Eser Matbaacılık , Kasım 1997(185192) Bahtiyar, Metin : Toprak, Tema Vakfı Yayını,Çevrimci: 27/06/2009 http://www.tema.org.tr/Sayfalar/CevreKutuphanesi/Pdf/Erozy on/ToprakNedir.pdf BaĢol, Koray, „‟Kalkınma Sürecinin Lokomotifi; Doğal Kaynaklar‟‟, Muğla Durman, Mustafa, Üniversitesi SBE Dergisi, Sayı 14, Bahar 2005, s(.61-71) Çelik,Mehmet Yunus: Berberoğlu, C.Necat: Sanayi Öncelikli ekonomik GeliĢmede,Türkiye Tarımının Finansmanı ve Tarımsal Kredi Uygulaması, EskiĢehir Ġktisadi Ve Ticari Ġlimler Akademisi Yayınları No:235/156,EskiĢehir,Ġktisadi ve Ticari ilimler Akademisi Basımevi,1981 (YayınlanmıĢ Doktara Tezi) Bilgin, Nesteren: Biyogaz Nedir?, TKĠB KHGM Ankara AraĢtırma Enstitüsü, Ankara, 2003 Çevrimci:08.07.2009 http://www.khgm.gov.tr/kutuphane/biyogaz/bigaz.htm Birol, Zehra : BM: Boratav, Korkut: BP: ‟‟Kyoto Protokolü Mekanizmaları‟‟, Kalkınma Dergisi, Sayı 48, Ocak 2008(11-14) BirleĢmiĢ Milletler Kalkınma Programı Türkiye, Çevrimci:08.08.2009 http://www.undp.org.tr/Gozlem3.aspx?WebSayfaNo=325 Tarımsal Yapılar ve Kapitalizm, Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi Yayınları No.454,Ankara, Ankara Üniversitesi Basımevi1980 Enerji Raporu Bilgi Özeti, Çevrimci: 24 Eylül 2009 http://www.bp.com/genericarticle.do?categoryId=9018433&c ontentId=7056674 376 BP: Brown,Lester R.: Enerji Raporları 2009, Çevrimci24 Eylül 2009, http://www.bp.com/genericarticle.do?categoryId=9018433&c ontentId=7056675 Yirmi Dokuzuncu gün:Dünya Kaynakları KarĢısında Ġnsan Ġhtiyaçları,Çev.:Kemal Tosun ,v.d, Ġstanbul, Arpaz Matbaacılık Yay.,1979 Buğutekin, Abdulcelil „‟Atık KarıĢtırıcı Geometrisinin Biyogaz Üretimine Etkisi‟‟, Yılmaz, Mustafa, VII. Ulusal Temiz Enerji Sempozyumu UTES‟2008, Binark, Ahmet Ġstanbul,17-19 Aralık 2008 s. (173-180) Korhan: (Çevrimiçi):22.10.2009 http://www.uteg.org/makaleler/atik_karistirici_geometrisinin_ biyogaz_uretimine.pdf BulmuĢ, Ġsmail: Tarımsal Fiyat oluĢumunda Devlet Müdahalesi; Kuramsal Çerçeve, Avrupa Ekonomik Topluluğu Uygulaması, Türkiye Uygulaması, Ankara Ġktisadi ve Ticari Ġlimler Akademisi Yayın No:113, Ankara, Kalite Matbaası, 1978 Can, Metin : Avrupa Biriği Kırsal Kalkınma Programlarının Türkiyenin Kırsal Kalkınması Açısından Ġncelenmesi Sapard ve Ġpard Örneği, Tarımsal Ekonomi AraĢtırma Enstitüsü Yayını, Ankara, Aralık 2007, Cangir, Cemil, ‟‟Trakya‟da Arazilerin ĠĢletmeciliğine Yönelik Sorunlar ve Boyraz, Duygu: Bölgesel Master Planlarının OluĢturulması AĢamasında Toprak Haritalarının Önemi‟‟, 21.Yüzyılın EĢiğinde; Trakya‟da SanayileĢme ve Çevre Sempozyumu III 11-13 Kasım 1999 Edirne Bildiriler Kitabı,TMMOB Makine Mühendisleri Odası,MMO Yayın No:240 Edirne, Eser Matbaacılık, Nisan 2000 (67-101) Çepel, Necmettin, Temel Çevre Sorunları, Tema yayınları, ,(Çevrimiçi): Ergün, Celal: http://www.tema.org.tr/Sayfalar/CevreKutuphanesi/Pdf/Kures elIsinma/EM_Konu12.pdf 13/07/2009 Çerkezköy OSB: http://www.cosb.org.tr/?module=modul_tek&modul=130&cat =46 Çetin, Murat: ‟‟Teori ve Uygulamada Bölgesel Sürdürülebilir Kalkınma‟‟, C.Ü. Ġktisadi ve Ġdari Bilimler Dergisi, Cilt 7, Sayı 1, 2006 (1-20) Çorlu Deri Organize http://www.corluderiosb.org.tr/ Sanayi Bölgesi Çukurçayır, M.Akif, „‟Enerji Sorunu, Çevre ve Alternatif Enerji Kaynakları‟‟, Sağır, Hayriye: Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Sayı:20, (257-278) /Çevrimiçi):28.12.2009 http://www.sosyalbil.selcuk.edu.tr/Dergi%20say%C4%B1%2 020/say%C4%B1%2020/%C3%87UKUR%C3%87AYIR,%2 0Akif%20vd.pdf 377 Demircan, ĠĢcan, Nevra: Niyazi, „‟GüneĢ Enerjisini Kullanarak Sudan Hidrojen Elde Edilmesi ve Hidrojen Enerjisi Kullanımı‟‟, TMMOB; Kimya Mühendisleri Odası Kimya Mühendisliği Dergisi, Sayı:173 Yıl:2009 s.(27-30) Demirci, Mehmet: Dereli, Toker: Dinler, Zeynel: DPT: DPT: DPT: Gıda Kimyası,4. Bs, Ġstanbul, Onur Grafik, 2008, Örgütsel DavranıĢ, 3.Basım, Ġstanbul, MenteĢ Yayınevi, 1995 Mikro Ekonomi,17.bs., Bursa,Ekin kitabevi,2006 Bin Yıl Kalkınma Hedefleri Raporu Türkiye 2005, Editörler: Nuri Duman, Ebru Kaan, DPT Yayını, www.dpt.gov.tr,BM Mukim Koordinatörlüğü, www.un.org.tr , 19/07/2009 Dokuzuncu Kalkınma Planı, Madencilik Özel Ġhtisas Komisyonu,Enerji Hammaddeleri (Linyit-TaĢkömürüJeotermal) ÇalıĢma Grubu Raporu, DPT Yayın No:2794, Ankara,2009 ISBN 978-975-19-4612-6-0(basılı nüsha) (Çevrimiçi): 13. Ekim. 2009 http://ekutup.dpt.gov.tr/madencil/ehm-oik.pdf Dokuzuncu Kalkınma Planı(2007-2013), Resmi Gazete Yayın Tarihi01.08.2006 Mükerrer Sayı Resmi Gazete No:26215 Çevrimiçi: http://ekutup.dpt.gov.tr 13.08.2009 Dokuzuncu Kalkınma Planı,Gıda Sanayi Özel Ġhtisas Komisyonu Raporu, ISBN 978-975-19-4027-8(Basılı Nüsha), Ankara,2007 Çevrimci: http://ekutup.dpt.gov.tr/gida/oik673.pdf 13.09.2009 DPT: Dokuzuncu Kalkınma Planı (2007-2013) Hayvancılık ÖĠK Raporu, Yayın NO: DPT;2717-ÖĠK:670 ISBN 978-975-194053-0(Basılı Nüsha) s.37 (Çevrimiçi): 23.08.2009 http://ekutup.dpt.gov.tr/hayvanci/oik670.pdf DPT: Dokuzuncu Kalkınma Planı, Bitkisel Üretim Özel Ġhtisas Komisyonu Raporu,ISBN 978-975-19-4036-0 (basılı nüsha)Ankara,2007Çevrimci: 23.08.2009 http://ekutup.dpt.gov.tr/bitkiure/oik666.pdf DPT: 8.BeĢ Yıllık Kalkınma Planı:Gelir Dağılımının ĠyileĢtirilmesi ve Yoksullukla Mücadele ÖĠKRaporu, DPT:25ÖĠK:610,Ankara,2001,Çevrimci:(15/8/2009) http://www.dpt.gov.tr/ekonomi/gelirdag/öik610-pdf . Duygu, Ergin: ‟‟Ekolojik ve Sosyoekonomik Sorunlara Çözüm ArayıĢında Biyokütle Enerjisi ve Biyorafineriler‟‟,TMMOB; Kimya Mühendisleri Odası Kimya Mühendisliği Dergisi, Sayı:173 Yıl:2009 s.(22-26) Dünya Enerji Konseyi 2005-2006 Türkiye Enerji Raporu, DEK-TMK Yayın No: Türk Milli Komitesi: 0004/2007, Ankara, Aralık 2007Çevrimci: 26 Eylül 2009 http://www.dektmk.org.tr/docs/enerji-raporu-2005-2006.pdf DPT: 378 EĠEĠ: EĠEĠ: Yenilenebilir Enerji Kaynakları Jeotermal Enerji, Türkiye‟de Jeotermal Enerji Sayfası, (Çevrimiçi): 01.Eylül.2009 http://www.eie.gov.tr/turkce/YEK Rüzgar Enerjisi internet sayfası,(Çevrimiçi):18Eylül2009 http://www.eie.gov.tr/turkce/YEK/ruzgar/ruzgar_en_hak.html EĠEĠ: Biyokütle Enerjisi Ġnternet Sayfası Çevrimci:23.Ekim.2009, http://www.eie.gov.tr/turkce/YEK/biyoenerji/04gazlastirma/gz_sabit.html EĠEĠ: Yenilenebilir Enerji Kaynakları, Hidrojen Enerjisi Ġnternet Sayfası, Çevrimci: 22.08.2009 http://www.eie.gov.tr/turkce/YEK/hidrojen/ichet.html EĠEĠ: Web Sitesi Enerji verimliği, Yenilenebilir Kaynakları sayfası, Çevrimci: http://www.eie.gov.tr/turkce/YEK/biyoenerji/01biyogaz/bg_tesis_tasarimi.html 27 Ağustos 2009 Biyogaz ÇalıĢmaları, Çevrimci: 18.08.2009 http://www.eie.gov.tr/turkce/YEK/biyoenerji/01biyogaz/bg_mikrop.html EĠEĠ: Enerji Elçi, ġahabettin , v.d.: ‟‟2000‟li Yıllarda Türkiye Hayvancılığı ve Sorunları‟‟Hayvancılık 2000 „‟2000‟lere Doğru Türkiye Hayvancılığı‟‟ Kongresi Tebliğleri, Ankara, 1993(117-125), Ercan, Ahmet: ‟‟Trakya Bölgesi Kentsel YerleĢiminde Deprem Çekincesi‟‟, 21.Yüzyılın EĢiğinde, Trakya‟da SanayileĢme ve Çevre Sempozyumu III, 11-13 Kasım 1999 Bildiriler Kitabı, Edirne,Eser Matbaacılık, Nisan 2000 s.(241-257) Erdin, Ertuğrul: Kentsel Ekosistemler ve Etkileri, (Çevrimiçi); http://web.deu.edu.tr/erdin/pubs/ekoloji_04.doc ,18/07/2009 Erdin, Ertuğrul: ‟‟Kırsal Alanda OluĢan Organik Atıklar ve Bunlardan Biyogaz Üretimi‟‟, Çevrimci:22.08.2009 http://web.deu.edu.tr/erdin/pubs/doc51.htm Erdin, Ertuğrul, ġirin, ‟‟ Biyokütle Enerjisi ve Avrupa Birliği‟‟ Ertuğrul Erdin web Görkem, Alten,Akın: sitesi, Çevrimci:19.09.2009 http://web.deu.edu.tr/erdin/pubs/biyoenerji2002.pdf Erdin, Nurgün : ‟‟Ağaç Malzeme Kullanımı ve Çevreye Etkisi‟‟, Ġnterteks ĠnĢaat 2003 Fuarı AhĢap Seminerleri, Ġstanbul, 2003 s. (17) Eren, Erol: Ergin, Feridun: ĠĢletmelerde Stratejik Planlama; Teknikler ve Uygulamalar, Ġ.Ü.Yayın No:2666 ĠĢletme Fakültesi Yayın No:88,Yönetim ve Organizasyon Enstitüsü Yayın No:2, Fatih Yayınevi Matbaası, Ġstanbul,1979 Kredi Sistemi, Ġstanbul, Ġ.Ü.Yayınları No: 2552,Ġktisat Fakültesi yayın No:437,Fakülteler matbaası,1980 379 Erkun, Vecdet, Çayır, Mera ve Yem Nebatları, Ziraat Vekaleti Mesleki Bakır, Ömer, Kitaplar Serisi: D-12, Gürsoy Basımevi, Ankara,1960 Alınoğlu,Nazmi: Ertürk, Ferruh: „‟Hava Kirliliği-Vizyon ve Misyon‟‟, Vizyon 2023: Bilim ve Teknoloji Stratejileri Teknoloji Öngörü Projesi, Çevre ve Sürdürülebilir Kalkınma Tematik Paneli Vizyon ve Öngörü Raporu, Ek:17, TUBĠTAK, Ankara,2003 Çevrimci: 18 Temmuz2009 http://www.tubitak.gov.tr/tubitak_content_files/vizyon2023/cs k/EK-17.pdf EryaĢar, Ahmet: ‟‟Kırsal Kesime Yönelik Bir Biyogaz Sisteminin Tasarımı,Kurulumu,Testi, ve Performansına etki eden Paremetrelerin AraĢtırılması‟‟, Tez DanıĢmanı: Günnur Koçar, YayınlanmamıĢ Doktara Tezi, Ege Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, GüneĢ Enerjisi Ana Bilim Dalı(Bilim Dalı Kodu:625.05.04) SunuĢ Tarihi: 10.9.2007 EryaĢar,Ahmet, ‟‟Biyogazın Mevcut Isıtma sistemlerinde Kullanılabilme Koçar, Günnur: Olanakları‟‟,Mühendis ve Makine Dergisi, Cilt: M, Sayı:590, Mart 2009 s.(10-16) EryaĢar, Ahmet, „‟Kırsal Kesim Biyogaz Sistemlerinin Ülkemiz Farklı Ġklim Koçar, Günnur: KoĢullarında Uygulanabilirliği‟‟, TMMOB Makine Mühendisleri Odası Tesisat Mühendisliği Dergisi Sayı:109 (14-20), Eyüboğlu, Aysun : ‟‟Göçler ve KentleĢme Üzerine Etkileri‟‟, Trakya‟nın Bugünü ve Geleceği Ġçin… ,Trakya‟da SanayileĢme ve Çevre Sempozyumu II, 06-08 Kasım 1997, Bildiriler Kitabı, TMMO Makine Mühendisleri Odası MMO Yayın No:202, Edirne, Eser Matbaacılık, Kasım 1997(375-384) Gençkan, M. Sadık: Kamu Mer‟aları, Yaylak ve KıĢlakları, Hukukumuzun Ġlkeleri, T.C Tarım ve Köy ĠĢleri Bakanlığı Yayını, Ankara, TKĠB Yayın Dairesi BaĢkanlığı, 1991 Gezen, ‟‟REACH ve Atıklardan Geri KazanılmıĢ Maddeler‟‟ Mustafa Cüneyt: TMMOB Kimya Mühendisleri Odası, Kimya Mühendisliği Dergisi, Sayı:172 2009 s.(49-50) Gök, Musa, Turgay, Timur: Gökalp, Ġskender: GökkuĢ, Ahmet: „‟Devletin Ekonomiye Müdahale Gerekçesi Olarak Doğal Tekel Sorunu ve Çözüm Önerileri Analizi‟‟,Kocaeli Üniversitesi, Ġktisadi ve Ġdari Bilimler Fakültesi Dergisi, Yıl 3-4, Sayı;3-6, Haziran/Aralık 2007, s.(101-122) „‟Yanma Bilim ve Teknolojisinin Türkiye Enerji Davası Ġçin Önemi‟‟, TMMOB; Kimya Mühendisleri Odası Kimya Mühendisliği Dergisi, Sayı:173 Yıl:2009 s.(5-9) ‟‟Yem Bitkileri Ekolojisi, Yem Bitkileri Tarımının Genel Özellikleri ve Nadas Alanlarında Yembitkileri Tarımı‟‟Editörler: Rıza Avcıoğlu, RüĢtü Hatipoğlu, YaĢar Karadağ,Yem Bitkileri Genel Bölüm C.I, TKĠB Tarımsal Üretim ve GeliĢtirme Genel Müdürlüğü Yayınları, III C, 380 Ġzmir, Ofset Hazırlık/Baskı Emre Basımevi ,Ekim 2009, (6593) Gözübüyük, A.ġeref Hukuka GiriĢ ve Hukukun Temel Kavramları,18.bs., Ankara,Turhan Kitabevi, 2003 Gürbüz, Mahir : Dünya Ticaret örgütü(DTÖ) Cenevre Tarım Çerçevesine iliĢkin Tema Vakfı Değerlendirmesi (20.8.2004) Çevrimci: 01 Temmuz 2009 http://www.tema.org.tr/Sayfalar/CevreKutuphanesi/Pdf/Tarim /DTORapor.pdf Gürel, ġükrü S.: Ortadoğu Petrolünün Uluslar arası Politikadaki Yeri, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fak Yayınları No:432, Ankara, Ankara Üniversitesi Basımevi, 1979 Hazırlayanlar: Arat, Vizyon 2023: Bilim ve Teknoloji Stratejileri Teknoloji Güzin,TürkeĢ, Murat Öngörü Projesi Çevre ve Sürdürülebilir Kalkınma Paneli Raportör:Saner, Erol: Uluslararası SözleĢmeler Ön Rapor,19.12.2002 Ankara DeğiĢim Tohumları: Ġnsanlık Tarihini DeğiĢtiren 6 Bitki, Çev: Gülden ġen, Ġstanbul, Doğan Kitapçılık A.ġ,2007 Ġçöz, Yıldırım: Süt ve Süt Ürünleri Durum ve Tahmin:2007-2008, Tarımsal Ekonomik AraĢtırma Enstitüsü Yayını, Ağustos 2007, E-Kitap, (Çevrimiçi): 17.10.2009 http://www.aeri.org.tr/PDF/153-Sut_Ur.D.Tahmin_20072008.pdf Ġlkin, Akın: Kalkınma ve Sanayi Ekonomisi, 3.Bs, Ġ.Ü. Yayın No:2691 Ġktisat Fakültesi Yayın No:453, Ġstanbul, Güryay Matbaası,1979 Ġnceoğlu, Metin: Tutum, Algı, ĠletiĢim, Ankara, Elips Kitap, 2004 Ġsmet Munlafalıoğlu, Avrupa Birliği Emisyon Ticareti Sistemi (AB ETS) R.BarıĢ Canpolat: revizyonu,Çevrimci:17.12.2009 http://enofis.com.tr/yayinlar/Avrupa%20Birligi%20Emisyon %20Ticaret%20Sistemi%20(AB%20ETS)%20Revizyonu.pdf Ġyibozkurt,Erol: Uluslararası Ġktisat: Teori Politika Uygulama,4bk,Bursa, Ezgi Kitabevi Yayınları,2001 Kantarcı, M. Doğan: ‟‟Tarım ve Orman Ürünlerini ĠĢleyen Sanayinin GeliĢtirilmesi Ġçin Ergene Nehri Havzasında Sulama Suyu Ġhtiyacı ve Sulama Suyunun Kaynakları Üzerine Bir Ġnceleme‟‟,TMMOB Makine Mühendisleri Odası Trakya‟nın Bugünü ve Geleceği Ġçin Trakya‟da SanayileĢme ve Çevre Sempozyumu II, 06-08 Kasım 1997, Bildiriler Kitabı, MMO Yayın No:202, Edirne, Eser Matbaacılık, Kasım 1997, (95-111) Hobhouse, Henry: 381 Kantarcı, M. Doğan: ‟‟Trakya‟da Bölgesl Planlamanın Temel Konuları‟‟ TMMO Makine Mühendileri Odası, 21.Yüzyılın EĢiğinde Trakya‟da SanayileĢme ve Çevre Sempozyumu Kasım 1999 Bildiriler Kitabı,MMO Yayın No:240, Edirne,Eser Matbaacılık ,Nisan 2000 (11-13) Karaca, Hayrettin: „‟Biyokütle Enerjisi‟‟, TMMOB Makine Mühendisleri Odası Tesisat Mühendisliği Dergisi, Sayı: 67,Ocak-ġubat 2002, (16-23) ‟‟Almanya‟da Biyogaz‟‟ Albiyobir(Alternatif Enerji ve Biyodizel Üreticiler Birliği) Ġnternet Sayfası, Biyogaz Bölümü, Çevrimiçi: 21.Temmuz. 2009 http://www.albiyobir.org.tr/biyogaz04.htm Karaosmanoğlu, Filiz: Biyogaz ve Türkiye, web sitesi, Çevrimci: http://www.biyogaz.com 19 Temmuz 2009 Karaosmanoğlu, Filiz ‟‟Atık Yönetimi ve Biyoelektirik Üretimi‟‟TMMOB Kimya Mühendisleri Odası, Kimya Mühendisliği Dergisi, Sayı:172 2009 s.(24-25) Karakuz, Suat: Karaosmanoğlu, Filiz: „‟Çevre Dostu- Türkiye Ġçin Yenilenebilir Bir Yakıt Adayı; Biyomotorin‟‟ Ekojenerasyon Dünyası-Kojenerasyon Dergisi ICCI Özel Sayısı10, Ġstanbul, Nisan 2002 Yenilenebilir Enerji Kaynakları ,(50-56) Kaya, DurmuĢ,v.d.: ‟‟Türkiye‟nin Hayvansal Atık Kaynaklı Biyogaz Potansiyeli ve Ekonomisi‟‟ TUBĠTAK Bildiriler Kitabı ICCI ,2009, s.(59-62) Çevrimiçi:09.09.2009 http://www.biyogaz.org.tr/dosya/biyogaz_potansiyeli.pdf Kazgan, Gülten: Ġktisadi DüĢünce veya Politik Ġktisadın Evrimi,2.Basım, Ġstanbul, Remzi Kitabevi Yayınları, Aralık 1980 KeleĢ, RuĢen , Kent ve Siyasal ġiddet, A.Ü.S.B.F.Yayınları Ünsal, Artun: No:507,A.Ü.S.B.F.Basın ve Yayın Yüksekokulu Basımevi,Ankara,1982 Kılıçbay, Feodalite ve Klasik Dönem Osmanlı Üretim Tarzı, Gazi Mehmet Ali: Üniversitesi Yayın No: 8,Ġktisadi ve Ġdari Bilimler Fakültesi Yayın No:8,Ankara, Gazi Üniversitesi Basın-Yayın Yüksek Okulu Basımevi,1982 Kıncay, Olcay, Temir, ‟‟Toprak ve Hava Kaynaklı Isı Pompalarının Ekonomik Galip: Ġncelenmesi‟‟ TMMOB Makine Mühendisleri Odası Tesisat Mühendisliği Dergisi, Sayı:68 Mart-Nisan 2002(3137) Kızılkaya, Ertuğrul : ‟‟Thorstein B. Veblen‟in Ġktisat DüĢüncesinde Metafizik Değer yargılarının Ġzleri‟‟ Soyal Bilimler Dergisi, 2003 (2), (89-98)Çevrimiçi:17.08.2009 http://www.anadolu.edu.tr/arastirma/hakemli_dergiler/sosyal_ bilimler/pdf/2003-2/sos_bil.5.pdf 382 Koçar, Günnur: Koçel, Tamer: Koral, Hayrettin : Külcü, Nevzat: Malkara Sanayi Ticaret Odası: Manisalı, Erol: Manisalıoğlu, Erol: Marx, Karl: Mazman, Muhsin: Kırsal Kesim Biyogaz Teknolojilerinin GeliĢtirilmesi ve YaygınlaĢtırılması; Güdümlü Teknoloji GeliĢtirme Projesi Proje No:07/DTP/003, Ege Üniversitesi GüneĢ Enerjisi Enstitüsü, Ġzmir, 2009 Çevrimci: 28 Kasım 2009 http://egeweb.ege.edu.tr/eusolar/files/biyogaz%20dpt%20proj esi.pdf ĠĢletme Yöneticiliği; Yönetici GeliĢtirme, Organizasyon ve DavranıĢ, Ġ.Ü.Yayın No: 2998, ĠĢletme Fakültesi Yayın No:132, Ġstanbul, Evrim Ofset Matbaacılık Veli Göçer, 1982 ‟‟Trakya havzasının Doğusunun Neotektoniği‟‟, Trakya‟nın Bugünü ve Geleceği için, Trakya‟da SanayileĢme ve Çevre sempozyumu Bildiriler Kitabı, TMMOB Makine Mühendisleri Odası Yayın No:202,Edirne, Eser Matbaacılık, Kasım 1997 s.(301-314) „‟ Alternatif Enerji Kaynağı Olarak Biyogaz‟‟Erciyes Üniversitesi Fen Bilimleri Dergisi, 1, 1985 , (126135),Çevrimci: 07.08.2009 http://fbe.erciyes.edu.tr/mka2005/Dergi/1985-vol01-no-1/85-12(126-135).pdf ve http://www.malkaratso.org.tr/osb.asp Uluslar arası Ekonomi; Gümrük Birlikleri ve Dinamik Entegrasyon Teorisi, Ġ.Ü. Yayın No:1694, Ġktisat Fakültesi Yayın No:299, Ġktisadi GeliĢme Enstitüsü Yayın No:21, Ġstanbul, Sermet Matbaası, 1971 DıĢsal Ekonomiler ve Ġktisadi GeliĢme, Ġstanbul, Sermet Matbaası,1971, Kapitalist Rant Üzerine, Çeviren: Seyhan Erdoğru, Sol Yayınları, Ankara,Çağ Matbaası, 1976 „‟Enerji Depolama Teknolojileri‟‟, TMMOB; Kimya Mühendisleri Odası Kimya Mühendisliği Dergisi, Sayı:173 Yıl:2009 s.(10-13) Meadows, Donella H. Limits To Growth(Ekonomik Büyümenin v.d.: Sınırları),Çevirenler: Kemal Tosun v.d, ĠÜ.Yayın No:2452,Ġ.Ü.Ġ.F.YayınıNo:81,Ġ.Ü.Ġ.Ġ.E.Yayını No:37,Ġstanbul,Arpaz Matbaacılık Tesisleri,1978 MinibaĢ, Türkel: „‟Globalizmde Suyun Ekonomi Politiği‟‟,7. Ulusal Çevre Mühendisliği Kongresi YaĢam Çevre Teknoloji, 24-27 Ekim 2007 Mishkin, Frederic S.: Para Politikası ve Teorisi, Çevirenler: Ġlyas IĢıklar, Ahmet Çakmak, Suat Yavuz, Ġstanbul, Bilim Teknik Yayıevi, t.y. MPĠ: Çukurova‟da Bir Alt Yöre Ġçin En Uygun Ürün BileĢimi ve Optimum ĠĢletme Büyüklüğnün Tayininde Doğrusal Programlama ÇalıĢması, Milli Prodüktivite Merkezi Yayınları:150, Ankara,1973 Nacar Koçer, Nilüfer, ‟‟Türkiye‟de Hayvancılık Potansiyeli ve Biyogaz Üretimi‟‟, Öner,Cengiz, Doğu Anadolu Bölgesi AraĢtırmaları, 2006 (17-20) 383 Sugözü,Ġlker : Nevzat ġimĢek: ‟‟Enerji Sorunun Çözümünde Jeotermal Enerji Alternatifi‟‟, Ekoloji Dergisi Cilt: VIII, Sayı:29, Ekim-Kasım-Aralık 1998, (15-20) Nisbet,E.G.,Cann,J.R., ‟‟Origins of photosyntehsis‟‟, Nature 373,1995(479-480) Dover,C.L.van : Nurergin, Mergup : ‟‟SanyileĢmenin KentleĢme Üzerine Etkileri‟‟, Trakya‟nın Bugünü ve Geleceği Ġçin Trakya‟da SanayileĢme ve Çevre Sempozyumu II,06-08 Kasım 1997,TMMOB Makine Mühendisleri Odası Bildiriler Kitabı, MMO Yayın No:202,Eser Matbaacılık, Edirne ,Kasım1997,(148-153) Onur, AyĢenur : Özden, Yakut Irmak : ‟‟IPA ve Yapısal Fonlar‟‟, Bütçe Dünyası Dergisi, Cilt: III, Sayı:31, KıĢ 2009 (45-59) „‟Halk Sağlığı Açısından Ülkemizde Nüfus ArtıĢı‟‟;TMMOB Makine Mühendisleri Odası Tesisat Mühendisliği Dergisi, C.III, Sayı 30,Çevre Özel Sayısı, s(.26-35) Özerhan, Korkut: „‟Proteinlerin Ġnsan Beslenmesindeki Önemi‟‟, Editörler: Sibel Tan,Yakup Erdal Ertürk,Türkiye I. Besi ve Süt Hayvancılığı Sempozyumu Bildirileri.2-3 Aralık 1999-MenemenĠzmir,Yayın No:46, ISBN 975-407-062-8, Ankara,Temmuz 2000 (15-18) (Çevrimiçi): 22.09.2009 http://www.aeri.org.tr/PDF/46-SPTRHayvancilik.pdf Özgener, Önder: ‟‟Türkiye‟de ve Dünyada Rüzgar Enerjisi Kullanımı‟‟(159173), DEÜ Mühendislik Fakültesi Fen ve Mühendislik Dergisi, Cilt: IV,Sayı:3,Ekim 2002 ( Çevrimiçi): http://web.deu.edu.tr/fmd/s12/12-13.pdf 12.Ağustos.2009 Özgüven, Ali: Tarım Ekonomisi ve Politikası, 2.Baskı, Ġstanbul, Filiz Kitabevi, 1983 Öztürk, Bahtiyar, ‟‟Biyogaz Üretimi ve Yakıt Kalitesinin Yükseltilmesi‟‟, VII OkumuĢ, Emin: Ulusal Temiz Enerji Sempozyumu UTES‟2008 17-19 Aralık 2008 Ġstanbul, Bildiriler Kitabı, (187-195) (Çevrimiçi):21.10.2009 http://www.uteg.org/makaleler/biyogaz_uretimi_yakit_kalitesi nin_yukseltilmesi.pdf Öztürk, Mustafa: Ġklim DeğiĢikliği ve Kyoto Protokolu, b.y.y.,Ankara,2007 Çevrimiçi:19.08.2009 Öztürk, Mustafa : Hayvan Gübresinden Biogaz Üretimi, Çevre Orman Bakanlığı, Ankara,2005 Çevrimci: 01.07.2009 http://209.85.129.132/search?q=cache:DYJm6wHXihwJ:ww w.cevreorman.gov.tr/belgeler1/biogaz.doc+&cd=3&hl=tr&ct= clnk&gl=tr 384 Petrol Ofisi A.ġ: Tavsiye Edilen Akaryakıt Perakende SatıĢ Fiyatları, Çevrimiçi: 09.01.2010 http://gm.poas.com.tr/pompafiyat/pompafiyatgrid.aspx Resmi Gazete: ‟‟Hayvancılık iĢletmelerinin kuruluĢ, çalıĢma, denetim esaslarını düzenleyen yönetmelik „‟ 09/08/2006 tarih ve26254sayılı Resmi Gazete Resmi Gazete: Resmi Gazete: Resmi Gazete: Resmi Gazete : Resmi Gazete: Resmi Gazete: Saçlı, Yurdakul : SavaĢ, Raif : SavaĢ, Vural F.: Sazak, ġaduman ‟‟BirleĢmiĢ Milletler Ġklim DeğiĢikliği Çerçeve SözleĢmesine Yönelik Kyoto Protokolüne katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun‟‟ Kanun No: 5830, 17.02.2009 tarih ve 27144 sayılı Resmi Gazete Kalkınma Ajanslarının KuruluĢu,Koordinasyonu ve Görevleri Hakkında Kanun, R.G.Tarihi, 08.02.2006 , R.G .Sayısı,26074 , Kanun No: 5449 ,Kabul Tarihi,25.01.2006 Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile Odalar ve Borsalar Kanunu, Kanun No:5174 Kabul Tarihi:18.05.2004 Resmi Gazete Tarihi: 01.06.2004 Resmi Gazete Sayısı: 25479 Çevrimiçi: http://www.mevzuat.adalet.gov.tr/html/1368.html 04.01.2010 Hayvan Sağlığı ve Zabıtası Kanunu, Kanun No:3285, Kabul Tarihi: 08.05.1986 Resmi Gazete Sayısı:19109 Resmi Gazete Yayın Tarihi: 16.05.1986 Çevrimiçi: http://www.hukuki.net/kanun/3285.15.text.asp 04.01.2010 Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu, Kanun No:5403, Kabul Tarihi: 03.07.2005 Resmi Gazete Sayısı:25880 Resmi Gazete Yayın Tarihi:19.07.2005 Çevrimiçi: http://www.mevzuat.adalet.gov.tr/html/1531.html 04.01.2010 Köy Kanunu, Kanun No: 442, Kabul Tarihi: 18.03.1924, Resmi Gazete sayısı: 68 Resmi Gazete Yayın Tarihi: 07.04.1924 Çevrimiçi:04.01.2010 http://www.mevzuat.adalet.gov.tr/html/368.html „‟AB‟ye Uyum Sürecinde Hayvancılık Sektörünün DönüĢüm Ġhtiyacı‟‟, Uzmanlık Tezi, DPT, Yayın No:2707 Ġktisadi Sektörler Koordinasyon Genel Müdürlüğü, Nisan 2007 ISBN 975-19-4013-1(basılı nüsha)Çevrimci: http://ekutup.dpt.gov.tr/hayvanci/sacliy/ab.pdf Toprak ve Gübre Bilgisi, Tarım Bakanlığı Ziraat ĠĢleri Genel Müdürlüğü Ders Kitapları Serisi No3, KardeĢ Matbaası,1966 Kalkınma Ekonomisi, 2.Bs, Ġ.Ġ.T.A Nihad Sayar Yayın ve Yardım Vakfı Yayınları No:315/547, , Ġstanbul, Metler Matbaası, 1979 ‟‟Ġstanbul Sanayinin Desantralizasyonu ve Bunun Trakya Bölge‟sine Etkisinin Çorlu-B.KarıĢtıran Sanayi Alanında Değerlendirilmesi‟‟,21. Yüzyılın EĢiğinde, Trakya‟da 385 SanayileĢme ve Çevre Sempozyumu III. 11-13 Kasım 1999,TMMOB Makine Mühendisleri Odası Bildiriler Kitabı, MMO Yayın No:240, Edirne, Eser Matbaacılık, Nisan 2000 (45-58) Schreyer, Michale , ERENE; Yenilenebilir Enerji Ġçin Avrupa Topluluğu, Mez, Lutz, Heinrich Böll Stiftung yayını, Ġstanbul, Sena Ofset, Ekim Jacobs,David: 2009 Sevgi, Orhan: ‟‟IĢıklar Deresi Havza‟sında Evrensel Toprak kaybı EĢitliğinin Kuramsal Olarak Uygulanması‟‟, TMMOB Makine Mühendisleri Odası Trakya‟nın Bugünü ve Geleceği için Trakya‟da SanayileĢme ve Çevre Sempozyumu II 06-08 Kasım 1997 Bildiriler Kitabı, MMO Yayın No:202, Edirne,Eser Matbaacılık, Kasım 1997 s. (55-67) Sevim, Cenk: ‟‟Rüzgar Enerjisi Pazarındaki GeliĢmeler, Avrupa Birliği ve Türkiye‟‟, TMMOB; Kimya Mühendisleri Odası Kimya Mühendisliği Dergisi, Sayı:173 Yıl:2009 s. (31-33) Sirel, AyĢe: ‟‟Son 40 Yılda Ġmar Mevzuatı Açısından ġehirciliğin GeliĢimi ve Güncel Durum‟‟ 21. Yüzyılın EĢiğinde, Trakya‟da SanayileĢme ve çevre Sempozyumu III,11-13 Kasım 1999, TMMO makine Mühendisleri Odası Bildiriler Kitabı, MMO Yayın No:240, Edirne, Eser Matbaacılık, Nisan 2000 ,(229-240) Soysal, M.Ġhsan: Manda ve Ürünleri Üretimi, ISBN:9944-5405-1-X, Tekirdağ,2006 Soysal, M.Ġhsan: Genetik: Soyaçekim Bilgisi Ders Notları,4.bs, Tekirdağ, b.y.y,2006 Soysal, M.Ġhsan, v.d: Süt Sığırcılığı; Notları, Ġstanbul, BaĢak Ofset,DeğiĢim Grafik, Tekirdağ 2008 Soysal, M.Ġhsan, Keçi Üretimi; Evcil Çiftlik Hayvan Genetik Kaynakları, Soysal, Ġrfan: Tekirdağ,Kasım 2009 Sönmez, ReĢit, ‟‟Türkiye Hayvancılığına Verilmesi Gereken Yön‟‟,Trakya Kaymakçı, Mustafa: Bölgesi II. Hayvancılık Sempozyumu 9-10 Ocak 1997, Trakya Üniversitesi Tekirdağ Ziraat Fakültesi Tekirdağ, Tekirdağ Ziraat Fakültesi Basımevi, 1997 (1-8) Süzer, Salih, Yaldız, Osman: ‟‟Sığır Gübresi ve Peynir Altı Suyu KarıĢımlarından Biyogaz Üretimi Üzerine Bir AraĢtırma‟‟ Akdeniz Üniversitesi Ziraat Fakültesi Dergisi, Cilt: XIX, Sayı:2 s.(179-183) ġahin, Hüseyin: ġahin, Mustafa: Ġktisada GiriĢ,7.bs. Bursa, Ezgi Kitapevi Yay,2006 BirleĢmiĢ Milletler Ġklim DeğiĢikliği Çerçeve SözleĢmesi (BMĠDÇS) ve Türkiye Rıo SözleĢemeleri Kapsamında Türkiye‟nin Kapasitesinin, Değerlendirilmesi Projesi (NCSA), 23 ġubat 2009, Ankara, ÇOB DıĢ ĠliĢkiler Daire BaĢkanlığıĠnternetSayfası,Çevrimci:27.Kasım.2009, 386 http://www.didcevreorman.gov.tr/haber_detay.asp?id=16 Tan, Sibel, Ertürk, Y. Erdal: ‟‟Türkiye‟de süt ve Süt Mamullerinin Arz,Talep ve DıĢ Ticaret Dengesi‟‟, Editörler: Sibel Tan, Yakup Erdal Ertürk,Türkiye I.Besi ve Süt Hayvancılığı Sempozyumu Bildirileri 2-3 Aralık 1999-MenemenĠzmir,YayınNo:46,ISBN975-407-062-8, Ankara,Temmuz 2000 (19-27) (Çevrimiçi): http://www.aeri.org.tr/PDF/46SPTRHayvancilik.pdf 22.09.2009 T.C BaĢbakanlık Avrupa Birliği Genel Sekreterliği, Tarım ve Balıkçılık Dairesi BaĢkanlığı T.C ÇOB Katılım Öncesi Araç-Kırsal Kalkınma BileĢeni (Instrument for Pre- Accession- Rural Development (IPARD)), Çevrimci: 25 Kasım 2009 http://min.avrupa.info.tr/QA/docs/IPARD2.pdf T.C ÇOB Orman Genel Müdürlüğü Biyoenerji ÇalıĢma Grubu T.C.DıĢiĢleri Bakanlığı Orman Biyokütlesinden Enerji Üretimi, Ankara, Mayıs 2009, Çevrimci: 07 Eylül 2009 http://demo.ogm.gov.tr/Dkmanlar/Dokumanlar/Biyoenerji%2 0raporu12.05.2009.pdf Enerji,Su Kaynakları ve Çevre Haber Bülteni, Sayı:8, Nisan-Haziran 2009, s.9 Çevrimci: 24 Kasım 2009, http://www.mfa.gov.tr/data/Kutuphane/yayinlar/EnerjiSuveCe vreBulteni08.pdf T.C BirleĢmiĢ Milletler Ġklim DeğiĢikliği Çerçeve SözleĢmesi Kapsamında; Ġklim DeğiĢikliği Birinci Ulusal Bildirimi,Editör:Günay Apak, Bahar Ubay, Baskı: www.rituelajans.com , Ocak 2007 Çevrimci:25/08/2009 http://www.iklim.çevreorman.gov.tr , http://www.iklimnet.org , T.CDıĢiĢleri Bakanlığı Resmi Ġnternet Sitesi, Çevrimci: 28 Ağustos 2009 http://www.mfa.gov.tr/dunya-ticaret-orgutu-__dto_.tr.mfa T.C Enerji ve Tabii Resmi web Sitesi, Çevrimci: 18.Temmuz.2009 Kaynaklar Bakanlığı http://www.enerji.gov.tr/index.php?sf=webpages&b=hidrojen enerjisi&bn=225&hn=225&nm384 T.C ĠçiĢleri Bakanlığı 2007/75 No‟lu Yerel Gündem 21 Programı Genelgesi ve Mahalli Ġdareler Gen. Yerel Gündem 21 Programı Yeni Dönem Proje Metni Md. T.C.ÇOB 1/ 100.000 Ölçekli Trakya Alt Bölgesi Ergene Havzası Revizyon Çevre Düzeni Planı Plan Açıklama Raporu, Ağustos-2009 Talu, Nuran : Sürdürülebilir Kalkınma Durum Değrlendirme Raporu, Sürdürülebilir Kalkınmanın Sektörel Politikalara 387 Teke, Bülent : Tekirdağ Valiliği: Tekkaya, Ceren Balcı, Sibel: Entegrasyonu Projesi (TR 0402. 11) AB.DPT,UNDP,CFCU, Yayını,Temmuz 2007 „‟Biyogaz Teknolojisi‟‟, Aktüel Dergisi, Cilt 79,Sayı: 3, 2008 (8-13) Resmi Ġnternet Sitesi Çevrimiçi: http://www.tekirdag.gov.tr/ilcemerkez.asp 03.01.2010 , „‟Öğrencilerin Fotosentez ve Bitkilerde Solunum Konularında Kavram Yanılgılarının Saptanması‟‟, Hacettepe Üniversitesi Eğitim Fak. Dergisi, Sayı 24, 2003, s. (101-107) TEMA VAKFI: Türkiye‟de Erezyon, Çevrimci: 17.08.2009 http://www.tema.org.tr/Sayfalar/CevreKutuphanesi/Turkiyede Erozyon.html TKĠB: TR 2 Batı Marmara Bölgesi Tarım Master Planı, T.C TKĠB Strateji GeilĢtirme BaĢkanlığı Hazırlama Ekibi: (TR211 Tekirdağ) Nihal Kumbar, Cem Can, 2007 Çevrimiçi: http://www.tarim.gov.tr/Files/Files/master_plan/tr2_batimarm ara_masterplani.pdf 03.08.2009 TKĠB: Belirli Tarım Ürünleri için Sektör Analizi Raporlarının Hazırlanması TürkiyeNihai Rapor Kırmızı Et Sektörü, Hazırlayan:AgrinaLivestock Consultants Ltd WDC World Development Consultants S.A. AgrisystemsnaLed Konsorsiyumu Üye ġirketi, Çevrimiçi:17.08.2009 http://www.tarim.gov.tr/E_kutuphane,sektor_analizleri.html TKĠB: AB GiriĢ Süreci Çerçevesinde Türkiye‟de Süt ve Süt Ürünleri Sektörüne Genel BakıĢ, FAO Avrupa ve Orta Asya Bölge Ofisi Politika Yardımları ġubesi, Türkiye Cumhuriyeti Tarım ve Köy ĠĢleri Bakanlığı, BirleĢmiĢ Milletler Gıda ve Tarım Örgütü(FAO), Roma, Temmuz Çevrimiçi: 17.08.2009 http://www.tarim.gov.tr/E_kutuphane,sektor_analizleri.ht ml Tolay , Mustafa ,v.d: „‟Hayvansal Atıklardan Biyogaz Üretimi‟‟, VII. Ulusal Temiz Enerji Sempozyumu UTES‟2008, Ġstanbul,17-19 Aralık 2008 s. (259-264) Tosun, Fahrettin, Çayır Mera-Yayla Kültürü ve Bunlardan Faydalanma Altın, Murat, Yöntemleri, Ondokuz Mayıs Üniversitesi Ziraat Fakültesi Derleyenler: Yayın No:1,Ders Kitapları Serisi No:1,Samsun, 1981, Ankara , Sevinç Matbaası 1982 388 TSE: Sığır Gövde Etleri Tarihi:26.01.2010 TUBĠTAK: Vizyon 2023 Teknoloji Öngörü Paneli, Enerji ve Doğal Kaynaklar Paneli Raporu, TUBĠTAK, Ankara, 24 Temmuz 2003, Çevrimci: 18 Ağustos 2009 http://www.tubitak.gov.tr/tubitak_content_files/vizyon2023/e dk/enerji_son_surum.pdf Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi 2008 Nüfus Sayım Sonuçları, Haber Bülteni, Sayı:14 Ocak 2009Çevrimiçi: http://www.tuik.gov.tr/PreHaberBultenleri.do?id=39 92 05.12.2009 Haber Bülteni, Sayı:205, 01.12.2009 (çevrimiçi): 03.12.2009 http://www.tuik.gov.tr/PreHaberBultenleri.do?id=4151 TUIK: TUĠK: TUĠK: TUĠK: TUĠK: TUĠK: TUĠK: TUĠK: TUĠK TUĠK TUĠK: TUĠK, Tuna, Muammer Tuna, Orhan : TSE No:668 Tadilat Kabul Haber Bülteni Sayı:111 (Çevrimiçi): 26. 06. 2009 http://www.tuik.gov.tr/PreHaberBultenleri.do?id=4078 2005 Gelir Dağılımı Sonuçları, Haber Bülteni, Sayı,207, (Çevrimiçi):25/Aralık/2006, http://www.tuik.gov.tr/PreHaberBultenleri.do?id=4151 2000 Genel Nüfus Sayımı (Çevrimci): www.tuik.gov.tr Tarımsal ĠĢletme Yapı AraĢtırması 2006, Haber Bülteni, Sayı 196, 17 Aralık 2008(Çevrimci): www.tuik.gov.tr 22.08.2009 2001 Tarım Sayımı Sonuçları(Çevrimci): www.tuik.gov.tr Hane halkı ĠĢgüçü AraĢtırması 2008 Eylül Sonuçları, Haber Bülteni Sayı,193, 5Aralık 2008 Çevrimci: www.tuik.gov.tr Hane halkı ĠĢgüçü AraĢtırması 2009 Ağustos Sonuçları, Haber Bülteni Sayı,199, 16 Kasım 2009, Çevrimci: www.tuik.gov.tr Sera Gazı Emisyon Envanteri, Haber Bülteni, Sayı:111, 26.06. 2009 Çevrimci: 17.08.2009 www.tuik.gov.tr Türkiye Ġstatistik Yıllığı,2008, Çevrimci: http://www.tuik.gov.tr/yillik/yillik.pdf 17.08.2009 2007 Sera Gazı Envanteri sonuçlarından hesaplanmıĢtır. TUĠK Haber Bülteni Sayı:111 ‟‟Enerji, Çevre ve Toplum‟‟,TMMOB Makine Mühendisleri Odası Tesisat Mühendisliği Dergisi, Sayı:68, Mart-Nisan 2002, s.(7-18) Ġstanbul Gecekondu Önleme Bölgeleri AraĢtırması, Ġ.Ü.Yay. No:2300,Ġktisat Fak. Yay. No:391, Ġktisat ve Ġçtimaıyat Enst. No:77, Sosyal GeliĢme ve AraĢtırma Enst. No:1, Bilmen Basımevi, Ġstanbul,1977 389 Türker,Mustafa: ‟‟Anaerobik Biyoteknoloji ve Biyogaz Üretimi Dünya‟da ve Türkiye‟de Eğilimler‟‟ VII. Ulusal Temiz Enerji Sempozyumu UTES‟2008 17-19 Aralık 2008, ,(305-312) Çevrimci: http://www.uteg.org/makaleler/anaerobik_biyoteknoloji_biyo gaz_uretimi.pdf (01.08.2009 TürkeĢ, Murat , ‟‟Küresel Ġklim DeğiĢikliği ve Olası Etkileri‟‟Çevre Sümer, Utku M., Bakanlığı, BirleĢmiĢ Milletler Ġklim DeğiĢikliği Çerçeve Çetiner,Gönül SözleĢmesi Seminer Notları (13 Nisan 2000, Ġstanbul Sanayi Odası),( 7-24,) ÇKÖK Gn. Md., Ankara. Türkiye Rüzgar „‟Neden Rüzgar Enerjisi ?‟‟ Elektronik Bülten, (Çevrimiçi): Enerjisi Birliği, 27 Kasım 2009, http://www.ruzgarenerjisibirligi.org.tr/yayinlar/brosur/NedenRuzgar-Enerjisi-Tureb.pdf Uğurlu, Örgen ‟‟Türkiye‟de Çevresel Güvenlik Bağlamında Sürdürülebilir Enerji Politikaları‟‟ Doktara Tezi, Tez DanıĢmanı: Nesrin Algan, T.C Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Sosyal Çevre Bilimleri Ana Bilim Dalı, Ankara,2006 UNĠENERJĠ Yenilenebilir Enerji Blogu, Çevrimci: http://www.unienerji.com/?p=393 21.10.2009 Ülgener, Sabri F. : Milli Gelir, Ġstihdam ve Ġktisadi Büyüme, 6.Baskı, , Ġstanbul, Der Yayınevi 1980 Dilek Ülgüray, ‟‟Türkiye‟de Tarım Politikaları Kapsamında Hayvancılık‟‟ Editörler:Sibel Tan,Yakup Erdal Ertürk,Türkiye I. Besi ve Süt Hayvancılığı Sempozyumu Bildirileri.2-3 Aralık 1999Menemen-Ġzmir,Yayın No:46,ISBN 975-407-062-8, Ankara,Temmuz 2000 (84-94) (Çevrimiçi): http://www.aeri.org.tr/PDF/46-SPTRHayvancilik.pdf 22.09.2009 Üstünel, Besim Ekonominin Temelleri; GiriĢ ve Mikro-Ekonomi, 3.Bs, Ankara, KurtuluĢ Matbaası, 1975 Üstünel, Besim Modern Ekonomilerde Para, Ġstihdam ve Milli Gelir Teorisi Ġktisadi Büyüme ve Kalkınma GeliĢme Politikası ve Planlama Makro Ekonomi,3. Bası, Ankara, KurtuluĢ Matbaası, 1975 Yaldız, Osman : ‟‟Organik Atıklardan Biyogaz Üretim Tekniği‟‟Çevrimci:28 Eylül 2009 http://www.mmo.org.tr/resimler/ekler/76a89f0cb91bc41_ek.p df?dergi=85 Yavuz, Fahri: ‟‟Türkiye Besi ve Süt Hayvancılığı Politikalarının Analizi‟‟, Editörler: Sibel Tan, Yakup Erdal Ertürk, Türkiye I. Besi ve Süt Hayvancılığı Sempozyumu Bildirileri.2-3 Aralık 1999Menemen-Ġzmir,Yayın No:46,ISBN 975-407-062-8, Ankara,Temmuz 2000 (39-50)(Çevrimiçi):22.09.2009 http://www.aeri.org.tr/PDF/46SPTRHayvancilik.pdf 390 Zorer Gedik, Gülay: UNFCCC ‟‟Soğuk Ġklim Bölgelerinde Yalıtımlı Yapı Kabuğu Kesitlerinin Ġncelenmesi ve Değerlendirilmesi: Erzurum Örneği‟‟ TMMOB Makine Mühendisleri Odası Tesisat Mühendisliği Dergisi Sayı:51,Mayı-Haziran 1999 s.(43-47) http://unfccc.int/resource/doc/convkp/kpeng.html (Çevrimiçi:) 03/09/2009 391 EKLER: Tekirdağ Valiliği Tarım Ġl Müdürlüğü‟nün Ġldeki Hayvan Mevcutlarını Ġlçe ve Köylere Göre Gösterir Listesi: 392 393 394 395 396 397 398 399 400 401 402 403