GİZEMLİ İÇSELLİK
Transkript
GİZEMLİ İÇSELLİK
ÞUBAT 2014 Sayý: 542 Fiyat: 7 TL KUTSAL BÝLGÝ YOLU: VAHÝY ÖLÜM BÝR SON MU? GÝZEMLÝ ÝÇSELLÝK ÝÇÝNDEKÝLER Birbirimizin Derdi ile Dertlenmedikçe .................................. 2 Aylýk Kültürel ve Siyasi Dergi Cilt: 46 Sayý: 542 Þubat 2014 Dr. Refet Kayserilioðlu Hz. Lût ve Toplumsal Eþcinsellik ........................................... 6 Ahmet Kayserilioðlu Onur Baþkaný: Dr. Refet Kayserilioðlu Sahibi ve Genel Yayýn Müdürü: Ayþegül Kayserilioðlu Yazý Ýþleri Müdürü: Güngör Özyiðit Yayýn Kurulu: Güngör Özyiðit Nelda Bayraktar Hale Ürkmezgil Haberleþme ve Okur/Abone Ýliþkileri: 0535 4554223 - 0549 7220248 Yönetim Yeri: Hayri Eðmezoðlu Sk. Ýkizler Ap. No: 8 D: 32 Erenköy/Ýst. Baský: Hedef Dijital Baský Taksim Cad. No: 19/A Taksim/Ýstanbul Fiyatý: 7 TL Yýllýk Abone: 80TL Yurt Dýþý: 100 TL Kutsal Bilgi Yolu: Vahiy ................................................. 12 Güngör Özyiðit Mevlânâ ve Semâ ............................. 16 Derleyen: Nihal Gürsoy Ölüm Bir Son mu? ............................. 20 Derleyen ve Çeviren: Zuhal Voigt Roma Uygarlýðýnda Kadýnlar - 2 ....................................... 26 (Kadýnýn Bitmeyen Çilesi) Yalçýn Kaya Nefesi Bir Araç Gibi Kullanmak ......................................... 36 Çeviren: Nelda Bayraktar Gizemli Ýçsellik ................................... 40 (Canlý Kryon Celsesi) Dergimizin internet sitesini www.sevgidunyasidergisi.com, www.dostluk.org adreslerinden ziyaret edebilirsiniz SEVGÝ DÜNYASI 1 Sevgili Dostlar Her bakýmdan zorlayýcý etkiler altýnda olduðumuzu hissediyor ve görüyorsunuz. Dünyamýzýn ve aydýnlanma yolunda olan dünya fertlerinin bir geçiþ sürecinde olduðunu okuyoruz. Ülkemizde hukuk, kaideler, doðru ve yanlýþ adýna bir komedinin oynandýðýný, ama görmediðimiz bir yerlerde boðaz boðaza kapýþan ve din adýna mangalda kül býrakmayanlarýn çýkar savaþý yaþadýðýný izliyoruz. Gökyüzündeki etkilerin rahatlatýcý olmaktan uzak, biraz nefes aldýrýp yeniden bizden dikkat, sabýr ve sebat istediði söylencelerini dinliyoruz. Ýþte böyle zamanlar doðru bildiklerimizi test etme, neye ne kadar inandýðýmýzý ve baðlandýðýmýzý idrak etme, inançlarýmýzý, ilkelerimizi ve prensiplerimizi hangi þartlarda nereye kadar koruyup arkasýnda duracaðýmýzý görme zamanlarýdýr. Belki þartlar daha da zorlayýcý olacak, karanlýk gittikçe artýyor gibi görünecektir de. Ama ne gam... Bunlarýn hepsinin geçeceðine, biteceðine, iyilerin özlediði düzenin mutlaka geleceðine inanmýyor muyuz? Elbette Evet. Siz de her þeyi anlamsýz görenlerden deðilsiniz, öyle deðil mi? O, en kötülere bile cezayý sabýrla verir deniyor bir bilgide. Kimse için ceza dilemeyiz. Ama o sabýrdan biraz olsun bizde de olsun istiyorsak, bu günler Yaradanýmýz’ý daha da çok anacaðýmýz, gönlümüzdeki O’nun yerini iyice temizleyip O’nu oraya davet edeceðimiz günler olsun. Kimsenin kirli çamaþýrlarýný aðzýmýza sakýz etmeden kendi çamaþýrýmýzý temizleyelim. Bizi içine çekecek dedikodu, magazin ve kavga girdabýndan kendimizi korumasýný bilelim. Ýyi ile iyi olmayanýn mücadelesinde iyinin, güzelin, inceliðin, sadakatin, vefalýlýðýn, bilgili oluþun, doðruluðun ve sevginin tarafýnda yerimizi alalým. En Derin Sevgilerimizle SEVGÝ DÜNYASI 2 Dertlerinizi azaltmanýn yolu, dertlerinize üzülmek, gözyaþý dökmek deðil, baþkalarýnýn dertleriyle gönülden ilgilenmektir. Böyle bir tutumun bir yararý da, kendi dertlerinizi daha soðukkanlý ve telâþsýz bir þekilde düþünüp, giderilme çarelerini de daha doðru bir þekilde bulmanýza imkân hazýrlamasýdýr. SEVGÝ DÜNYASI Dr. Refet Kayserilioðlu Birbirimizin Derdi Ýle Dertlenmedikçe SEVGÝ DÜNYASI N iþantaþý'nda ara sokaklarda bir dosta rastladým. Uzun süredir görüþmüyorduk. Hal hatýr sorup gönül alýyorduk. O esnada üstü baþý pis, yýrtýk iki delikanlý, sýrtlarýnda çöplerden topladýklarý kâðýt parçalarýyla dolu çuvallarla arkamdan geçtiler. Dostum onlara iðrenerek ve tiksinerek baktý ve "Ayýlar daðdan inip Ýstanbul'u bastýlar. Ýstanbul'un en temiz olmasý gereken semtinde bunlarýn iþi ne?" diye verip veriþtirmeye baþladý. Dönüp baktým yüzlerine, köylü ve hele daðlý hiç deðillerdi. Yüzleri kirliydi ve pisti ama, þehir çocuðu inceliði ve görgülü hali vardý. Demek ki fakirlik ve sýkýntý içinde idiler. Ekmek paralarýný kazanabilmek için en pis iþe razý olmuþlardý. Ýçim ezildi, dostumu da kýrmamaya dikkat ederek: "Herhalde çok büyük zaruret içindeler" dedim, sonra da, aslýnda "onlarýn bu halinden hepimiz sorumluyuz" diye düþündüm. Çýkarýp çocuklara yüklüce bir para vermek içimden geldi. Ama þimdi sýrasý deðildi. O isteðimi bir 3 baþka sefere býraktým. Dostumdan ayrýldýktan sonra da uzun uzun düþündüm ve üzüldüm. Ýnsanlar, ayný milletten de olsalar, ayný þehirde de otursalar, birbirlerine ne kadar uzaklar, ne kadar birbirinin dertlerinden ve sýkýntýlarýndan habersizler!.. Hâlbuki biz kardeþiz. Ve o delikanlýlar askere gitseler, hepimizin huzuru için gerektiðinde canlarýný tehlikeye atacaklar. "Vatani Görev" diyerek belki de ölecekler. Ya vatandaþlarý onlara ne veriyor? Yüzlerini buruþturup, tiksinerek bakýyorlar ve "Ayýlar daðdan indi" diyerek bir de horluyorlar. Onlara karþý insanlýk görevimi yapamadýðým için üzüldüm, utandým. Onlara karþý sorumluluðumu bir anlýk üzüntüyle ödeyemeyeceðime, mutlaka bir þeyler yapmam gerektiðine karar verdim. Darda olanlara, sýkýntýda olanlara topluca yardýmcý olmamýz için örgütlenmek gerektiðini düþündüm. Mevcut yardým kurumlarýna destek olmak için bütün dostlarýmý harekete geçirmeye karar verdim. Ýþte þimdi sizlere de sesleniyorum. DERTLERÝNÝZÝ AZALTMANIN YOLU Vaktiyle yazdýðým bir yazýya þöyle bir baþlýk koymuþtum: "Kendine Aðlayan Derdini Arttýrýr. Baþkasýna Aðlayan Gönlünü Arýtýr" Gerçekten hep kendi dertlerini düþünüp onlarý gözünde büyüten, dertlerini gidermek için gerekli çabayý gösteremez. Acizce gözyaþý döker, baþkalarýnýn da kendisine acýmasýný bekler. Çoðu zaman çevrenin ilgisizliðiyle karþýlaþýr. Bu da onu ayrýca üzüntülere sürükler. Aslýnda baþkasýna sitem etmeye hiç hakký yoktur. Çünkü kendisi de baþkalarýnýn dertleriyle hiç ilgilenmemektedir. Ýþte bu sebeplerden kendine aðlayan, hep kendine acýyýp duran dertlerini artýrýr. Hâlbuki baþkasýna aðlayan, baþkasýnýn dertleriyle gönülden ilgilenen, insanca bir yaklaþýmda bulunmanýn iç huzuru içindedir. Baþkalarýnýn derdine çare bulup, onlarý huzura kavuþturunca da iyi bir iþ baþar- SEVGÝ DÜNYASI 4 manýn, bir hayýr yapmanýn coþkusu, onun gönlünü sevinçle doldurur. Ýnsanýn suçlarýnýn ve yanlýþlarýnýn lekesini yalnýz yaptýðý iyilikler silebilir. Ayrýca baþkalarýnýn dertleriyle candan ilgilenmeye baþlayan kendi dertlerini unutur, onlarýn ruhunu karartmasýna izin vermemiþ olur. Dertlerinizi azaltmanýn yolu, dertlerinize üzülmek, gözyaþý dökmek deðil, baþkalarýnýn dertleriyle gönülden ilgilenmektir. Böyle bir tutumun bir yararý da, kendi dertlerinizi daha soðukkanlý ve telâþsýz bir þekilde düþünüp, giderilme çarelerini de daha doðru bir þekilde bulmanýza imkân hazýrlamasýdýr. Ýnsan yalnýz kendi derdini düþününce, kendi derdinin dünyanýn en büyük derdi olduðu sanýsýna kolayca sapabilir. Oysa baþkalarýnýn dertleriyle ilgilenen, çoðu zaman kendi derdinin onlarýnkinden küçük olduðunu görmekte gecikmez. Derdinin küçüklüðüne þükretmeye bile baþlayabilir. KADER BÝRLÝÐÝ ÝÇÝNDEYÝZ Geliþmemiþ, ilkel insanlar yalnýz kendilerini, kendi istek ve ihtiyaçlarýný ve kendi dertlerini düþünmeyi en akýllýca bir davranýþ olarak göregelmiþlerdir. "Bana ne baþkalarýndan", "Ben kendi dümenime bakarým", "Her koyun kendi bacaðýndan asýlýr" ve "Gemisini kurtaran kaptandýr" gibi sözler, yalnýz kendini düþünmenin en doðru ve en akýllýca davranýþ olduðunu kanýtlamak için kullanýlýr. Ama biraz düþününce, bunlarýn, bir adým ötesini göremeyen bencil kiþilerin mantýðýna uygun olduðunu görmekte gecikmezsiniz. Farz edelim ki fýrtýnaya yakalanmýþ bir gemideki beþ yüz yolcudan birisiniz. Herkes gibi sizin de can derdine düþerek þuursuzca saða sola koþmanýz mý daha faydalý, yoksa herkesi sükûnete kavuþturmaya çalýþarak, yardýmlaþmayý ve birlikte hareketi saðlamanýz mý daha faydalý? Paniðe kapýlmýþ ve yalnýz kendi derdine düþmüþ bir topluluk, hepsini bir- den felâkete sürükleyecek yanlýþlarý yaparlar. Korkuyla hep birlikte bir tarafa yýðýldýklarýný düþünün, batmayacak gemiyi batýrmazlar mý? Bir yuvadaki, bir topluluktaki, bir þehirdeki, bir ülkedeki, nihayet tüm dünyadaki insanlar da ayný bir gemideki insanlar gibi kader birliði içindedirler. Onlarýn her birinin yalnýz kendilerini düþünmeleri baþkalarýnýn dertleriyle ilgilenmemeleri hepsinin dertlerini ve anlaþmazlýklarýný artýrýr. Toplum yaþamý, aslýnda dertlere ortak çözümler bulmak için örgütlenmek deðil mi? Seçilen bir meclis, milletvekilleri ve hükümet, dertlerin ortaklaþa çözümlenmesini saðlayacak temsilciler deðil mi? Onlarýn koyacaklarý kararlar ve kanunlar, iþleri düzene koyar, dertleri ve sýkýntýlarý giderir ve yaþamý herkes için kolaylaþtýrýr. ÝLÂHÝ DÜZENÝN ÝSTEÐÝ Yaradan'ýn ve Ýlâhi Düzenin insanlardan en büyük dileði, insanlarýn aralarýnda birliðe ulaþmalarýdýr. Birlik, insan- SEVGÝ DÜNYASI larýn birbirlerinin dertleriyle ve sevinçleriyle ilgilenerek, birbirlerine her konuda deðer verip, destek olarak kurulur. Bunlarý yapabilmek ancak birbirini severek mümkün olur. Birbirini gerçekten seven kiþiler, hem birbirlerine deðer verirler, hem destek olurlar, hem de dertleriyle dertlenip çare bulurlar. Bir bakýma bu iþleri yapmak sevgiyi artýran birer etkendir de. Öyleyse insanlar birbirlerini tam gönülden sevemiyorlarsa, hiç deðilse kendi insanlýklarýnýn, merhametlerinin gereði baþkalarýnýn acýlarýný gönüllerinde duymaya, onlara acýmaya çalýþsýnlar. O acýmalar, o merhametler, o dertlere yardýma koþmalar yavaþ yavaþ gönüllerde sevgi filizlerinin yeþermesine yol açacaktýr. Ayný þekilde baþkalarýnýn sevinciyle, kýskançlýða gönülde yer vermeden, sevinmeye çalýþmak, baþkalarýnýn mutluluðu ile mutlu olmak o kiþilere karþý gönülde sevgilerin yeþermesine yol açar. Hele baþkalarýnýn sevincine ve mutluluðuna sebep olan kiþinin gönlündeki sevgi, 5 hem yaptýðý o hayýrlý iþten dolayý hem de aldýðý sevgi ve teþekkürlerden dolayý gittikçe artar. Ýnsan olarak varolmamýzý, yaratýlmamýzý, dünyada yaþamamýzý, saðlýk içinde olmamýzý, yiyeceðimizi, içeceðimizi ve aldýðýmýz havayý Hepimizi Sevgisinden Yaratan'a borçluyuz. O'na olan borcumuzu O'na ne versek ödeyemeyiz. Ne sevgimiz ne ibadetimiz ne þükrümüz, O'na yeni bir þey kazandýrmaz, yeni bir deðer katmaz. O en büyüktür. Eriþilmez Olandýr, her þeyi Sevgisinden Varedendir çünkü. ruz. Birbirimizin dertleri, açlýklarý, yoksulluklarý karþýsýnda duygusuz kalýrsak nasýl kardeþ oluruz, nasýl O'na olan borcumuzu öderiz? Herkesin yalnýz kendi çýkarýný, menfaatini düþünmesi, baþkalarýnýn dertlerine ve sevinçlerine karþý duygusuz davranmalarý insanlýða sýðan bir davranýþ deðildir. Gerçek insan, üstün insan, yalnýz kendisi için yaþayan insan olamaz. Yalnýz kendisi için yaþayanýn hayvandan farký yoktur. Topluluk kurabilen hayvanlarda bile yardýmlaþma baþlamýþtýr. Ýnsandan beklenen gerçek insan olmaktýr. Öyleyse O'na olan bor- Gerçek insan, diðer cumuzu ancak O'nun insanlarý kardeþ kullarýna hizmet ederek olarak görür, ödeyebiliriz. Bu fakirdir, onlarýn dertleriyle bu zengindir, bu güzeldir, ve sevinçleriyle bu çirkindir diye ayýrt ilgilenir, onlarýn etmeden, bu bizdendir, hizmetinde olmakla bu karþý taraftandýr, bu mutlu olur. dosttur, bu düþmandýr Ve Yaradan'a olan diye ayýrmadan, O'nun borcunu ancak böyle kuludur, O'nun Sevgisin- ödeyebileceðini bilir. den Varettiðidir, O'nun eseridir diye saygý duyarak hizmete ve yardýma koþmak zorundayýz. Ýnsan olarak hepimiz ayný dünyayý paylaþýyo- O'nun insanlardan beklediðinin de iþte böyle, gerçek insan olmak olduðunu görür. SEVGÝ DÜNYASI 6 Gülyüzlülerden Ýbretler: 3 Hz. Lût ve Toplumsal Eþcinsellik Ahmet Kayserilioðlu, Psikolog HÝÇBÝR MÝLLETÝN YAPMADIÐINI.... Hz. Ýbrahim sevinçliydi. Ýþte yine sofrasý misafirsiz kalmamýþtý. Üstelik nur yüzlü konuklardý bunlar. Ama o ne, konuklar, kýzarmýþ mis gibi buzaðýya el bile sürmüyorlardý. Kimin nesiydi bu adamlar?!. Ýçine bir kuþku düþtü, korktu da. Ýçinden geçeni biliyorlardý. "Korkma Ýbrahim" dediler ve eklediler: "Biz Lût kavmine gönderildik!..." SEVGÝ DÜNYASI Lût, zamanýmýzdan 4000 yýl kadar önce Filistin topraklarýnda peygamberlik yapmakta olan Hz. Ýbrahim'in yeðeniydi. Bir süre ona bu çetin görevinde yardýmcý olduktan sonra, ilâhi âlemden Lût'a da peygamberlik görevi verilmiþti. Ama görev yeri baþkaydý. Hz. Ýbrahim'in kuzey komþusu, bugünkü Ürdün topraklarýnda Erden Irmaðýnýn Lût Gölüne döküldüðü yerdeydi. O bölgede baþlýca þehirleri olan Sodom ve Gomorra'da halký doðru yola çaðýrmasý emredilmiþti. Çok zor bir görevdi bu. Sodom ve Gomorra hukuk bilmez, hak tanýmaz, birbirini doðru yoldan saptýran, zorbanýn zorbasý insanlarla doluydu. Üstelik o zamana kadar dünyanýn hiçbir yerinde toplumsal bir sapýklýk haline gelmemiþ, sadece tek tük kiþilerin gizliden gizliye iþledikleri bir eþcinsellik, onlar arasýnda açýkça iþlenen, sakýnýlmasý gerekmeyen gündelik bir iþ olup çýkmýþtý. ** Lût halkýna dedi ki: "Siz, sizden önceki milletlerden hiçbirinin yapmadýðý rezaleti mi yapýyorsunuz? Siz kadýnlarý býrakýp erkeklere þehvetle gidiyorsunuz. Doðrusu siz aþýrýya kaçan bir topluluksunuz." (Kuran 7/80-81) Lût, bu bilgisiz ve topyekûn çamura saplanmýþ insanlarla yýllarca uðraþmýþ, kendi ev halkýndan baþkasýný doðru yola çekememiþti. Üstelik karýsý bile dýþtan inanýr gözükmesine raðmen gönülce o azgýnlardan uzak deðildi. HATASIZ KUL OLMAZ Hz. Ýbrahim'in konuklarýnýn Hz. Lût ve halký ile serüvenini sonraya býrakarak; dergimizde 33 yýl önce "Günümüzde 7 Eþcinsellik" baþlýklý yazýmda, bugün hatalý gördüðüm bir yargýmý düzeltmek istiyorum. Yukarýdaki âyette "rezalet" diye Türkçeleþtirilen "fâhiþete" sözcüðünün, bazý Kuran yorumcularý tarafýndan "bireysel eþcinseller" için de kullanýlagelmesiydi beni esas hataya yönelten. Kuran'da geçen fahþa, fuhþ, fahiþe sözcükleri aslýnda haddi aþmýþ, çok çirkin edepsizlik anlamýndadýr. Türkçemizde de "fahiþ fiat" gibi tamlamalarda kullanýlmaktadýr. Kuran'da bazen zinâ'nýn tam karþýlýðý olarak yer almaktadýr. Lût Peygamberin halkýyla ilgili âyetlerin dilimize "eþcinsellik" diye aktarýlmasýna kim karþý durabilir? Çünkü âyetin devamýnda zaten "Siz kadýnlarý býrakýp, erkeklere þehvetle gidiyorsunuz" denerek hangi anlamda kullanýldýðý açýkça belirtilmektedir. Ne var ki, giriþ cümlesi olan " Siz, sizden önceki milletlerden hiçbirinin yapmadýðý rezaleti" sözü üzerinde mutlaka yeterince düþünmek zorundayýz. Bunu ýskalarsak hatalý sonuçlara varmamýz kaçýnýlmaz. Öyle ya eðer "bireysel eþcinsellik" söz konusu olsaydý, Lût'dan önce yaþamýþ insanlar arasýnda hiç mi eþcinsel yoktu da, "hiçbirinin yapmadýðý" gibi bir söz söyleniyor burada. Nisa Suresinin 15 ve 16. âyetlerinde geçen ve zinâ anlamýnda kullanýlan "fahiþete" sözcüðünü anlamýndan saptýrýp eþcinsellik, lezbiyenlik diye Türkçeleþtirmek, bugünkü düþünceme göre konuya yaklaþmamýzda bizleri hatalý sonuçlara götürmektedir; yýllar önce benim de düþtüðüm hata gibi. Lût'un halkýnda ilâhi âlemin "rezalet" diye gördüðü, þu veya bu nedenlerle bireylerin yaþayageldikleri "eþcinsellik"ler deðil; toplumun tümüyle gerçek bir nedenleri olmadýðý halde, birbirlerini yoldan çýkararak topluca eþcinsellik çukuruna düþmeleridir. Bugün Batý toplum- 8 larýnda sýnýrsýz özgürlük kisvesi altýnda, aslýnda doðalarýnda hiç de eþcinsel bir güdüleri olmadýðý halde, kadýn ve erkeklerin istatistikleri tepetakla eden bir oranda bu fiile yönelmeleri, bugün üzerinde çok durmamýz gereken bir büyük problemdir. Geçerli argümanlarý olan bireylerle uðraþarak özgürlük, saygý, sevgi ve hak sýnýrlarýný çiðnemek yerine bu toplumsal cinnet üzerinde alabildiðine durmalýyýz. Lût Peygamber, yýllar boyu büyük çabalarý sonucunda ancak iki kýzýný inandýrabildi. Ama onun günümüz insanlarýna miras olarak býraktýðý bu örnek eðer ders alabilirsek bütün çabalarýna deðer. Herhalde ilâhi nizamýn da Lût örneðini ortaya koyarak bizleri kendimize getirmek isteði bu olsa gerek. Bu epeyce uzun açýklamadan sonra biz tekrar Hz. Ýbrahim'in konuklarýna dönelim: SEVGÝ DÜNYASI GÜLYÜZLÜ GÖZYAÞLARIYLA YALVARIYOR. Konuklar Lût'un milleti için görev aldýklarýný söylüyorlardý. Son derece yumuþak huylu, merhametli bir insan olan Hz. Ýbrahim'in yüreði yanýp tutuþmuþtu. Anlamýþtý ki bu gelenler, insan deðillerdi. Tanrý'nýn melekler arasýndan seçip gönderdiði, insan kýlýðýna girmiþ elçilerdi onlar. Ve Sodom - Gomorra'nýn altýný üstüne getirmek için emir almýþlardý. Kuran'da karþýlýklý konuþma þöyle anlatýlýr: ** Ýbrahim sordu: "Amacýnýz ne ey elçiler?" Dediler: "Biz günahkâr bir topluma gönderildik, üzerlerine çamurdan taþ atalým diye, Rabbin katýnda sýnýr tanýmazlar için iþaretlenmiþ taþlar." Orada müminlerden kim varsa çýkardýk ve orada bir ev dýþýnda Müslümanlardan kimse bulamýyorduk. (51/31-36) Hz. Ýbrahim, adetâ pazarlýða giriþmiþti elçilerle. "50 iyi kiþi bulursanýz baðýþlar mýsýnýz Sodom - Gomorra'yý?." diye sordu. "Varsa elli iyi kiþi hepsini baðýþlarýz" dediler. Hz. Ýbrahim, elli iyi kiþinin bulunmayacaðýndan korkarak sayýyý kýrk beþe düþürdü. Onu da kabul ettiler. Eksiltme devam etti ve sonunda Elçiler Sodom - Gomorra'da 10 iyi kiþi bulurlarsa hepsini baðýþlayacaklarýna söz verip Lût kavmine doðru yola çýktýlar... SEVGÝ DÜNYASI Güzel erkeklerin Lût'a misafir geldiði sapýklar arasýnda çabucak yayýldý. Dayandýlar kapýsýna, illâ onlarý isteriz diyerek. Lût: "Ýþte kýzlarým onlarý alýn" dedi. Fakat sapýklar olduklarýndan gözleri erkeklerdeydi. Çok utandý, çok sýkýldý, çok korktu Lût. Elçilerin kendilerini koruyacak güçte olduklarýný bir an için unuttu sanki. Söz buraya gelmiþken ayný olayý Tevrat'ýn Tekvin (yaratýlýþ) 19. Baptan okurken, Lût'un o sapýklara 8. âyette: "Ýþte benim ere varmamýþ iki kýzým var" diye konuþmasý, dört âyet sonrasýnda ise damatlarýndan söz etmesi çeliþkisini, Kutsal Kitabý derleyenler hiç mi fark etmediler diye insan hayýflanýyor. Hele âyetlerin devamýnda kurtuluþtan sonra iki kýzýnýn peygamber Lût'u sýðýndýklarý maðarada þarapla sarhoþ edip peþ peþe iki gece babalarýyla yatarak gebe kaldýklarýnýn anlatýlmasý, insanýn aklýný baþýndan alýyor. Batý dünyasýnda, özellikle 19. yüzyýlda düþünen kafalarýn Kutsal Kitaplarýn yüksek eleþtirileriyle alabildiðine uðraþýp, kitaplara Yaradan'ýn muhteþem öðütlerinin yaný sýra insan eliyle ekler yapýldýðýný ortaya koymalarýna yerden göðe hak veriyoruz. Evet, sapýklar misafirlere tecavüz etmekte kararlýydýlar *(Lût) onlarý azabýmýzla uyarmýþtý. Fakat bu ihtarlarý þüphe ile karþýladýlar. Onun misafirlerine kötülük yapmaya kalkýþtýlar. Biz de gözlerini silme kör ediverdik. Haydi, azabýmý ve uyarýlarýmý tadýn bakalým. (54/36 - 37). 9 Bu son uyarýdan da gerekli dersi almayan Sodom - Gomorra'nýn artýk bir gecelik ömrü kalmýþtý. Sonrasýný yine Kuran'dan okuyalým: ** (Lût'a) dediler: "Gerçek þu ki, biz günahkârlarýn hakkýnda kuþku edip durduklarý þeyi sana getirdik. Sana gerçeði getirdik. Biz özü sözü doðru olanlarýz. Gecenin bir yerinde aileni yola çýkar. Sen de arkalarýndan onlarý izle. Hiçbiriniz geri dönüp bakmasýn. Emredildiðiniz yere kadar gidin." Ona þu emri bir hüküm olarak ilettik: Þunlar kökleri kesilmiþ olarak sabahlayacaklardýr. Nihayet Güneþ doðduðu sýrada o korkunç ses onlarý yakalayýp yok etti. O kentin üstünü altýna getirdik ve üzerlerine piþmiþ çamurdan taþlar yaðdýrdýk. Hiç kuþkusuz bunda iþaretlerden anlam çýkaranlar için ibretler vardýr. O kentin izleri, iþaretleri hâlâ iþleyen bir yol üzerindedir. Ýnananlar için bunda elbette bir ibret vardýr. (15/ 63-66) (15/73-77) Peygamber Lût, karýsý ve iki kýzý, þehir o çýldýrtýcý sesle harap olurken çoktan çok uzaklara varmýþlardý. Onlara verilen emir tek idi: Ne duyarlarsa duysunlar arkalarýna bakmayacaklardý. Karýsý zaten bir türlü inananlardan olamamýþtý, þimdi bile kuþku içindeydi. Bu korkunç ses gerçek miydi yoksa büyü müydü? Dayanamadý, arkasýna baktý ve anýnda yere çakýldý. Bu Kuran'da þöyle anlatýlýr: 10 SEVGÝ DÜNYASI Bir peygamberin en yakýný, karýsý veya ** Bir zamanlar biz onu ve ailesini kurtardýk. Helâk olup batanlar arasýnda- oðlu bile olsanýz gerçek inanç ve gerçek ki yaþlý karýsý hariç. (37/134-135) Bizim Celselerimizde bu dramatik sondan yer yer þöyle söz edilir: ** "Hani ona da söz vermiþti ya, geçkin yaþlý kadýný yola çýktýklarýnda, dönüp arkasýna bakmamaya... Hani söz verdiði halde dönüp baktý ve O'nun gücünün bir zerresini gördü de kýyametin olduðu yerde, olduðu gibi kaldý ya..." ahlâk sahibi olmadýkça kurtuluþa varýlamayacaðýný Nuh Tufaný döneminde insanlar ibretle izlemiþlerdi. Yaradan'ýn bu asla deðiþmeyecek kanununun çok daha dramatik bir sonla, Hz. Lût'un karýsý için de aynen gerçekleþtiðini görüyoruz. Üstelik aradan binlerce yýl geçtiði halde bir ibret örneði olarak þimdi bile topraða çakýlý kaldýðýný, tekâmülünün mühürlendiðini görmekteyiz. Hz. Ýbrahim ve Hz. Lût gibi iki peygamberin örnek davranýþlarýndan bile etkilenmeden, kendini ele alýp yanlýþlarýndan kurtulamayan bir kiþinin yeniden yaþamlarla, reenkarnasyonla tekâmül imkâný bile elinden alýnýveriyor. Bu ilâhi kanun Kuran'da açýklýkla þöyle vurgulanýr: ** "Hani o zaman, o yerde, O'nun emri bildirildi de, oradakiler þaþýp sapýnca, O'nun ateþi yeri göðü yak** Onlar orada (öte âlemde) þöyle madý mý? Hani kurtulanlardan biri, feryat ederler: "Ey Rabbimiz, bizi önde giderken, emre raðmen geri çýkar da (önce) yapageldiklerimizin dönüp bakmadý mý? Ýþte o zaman dýþýnda faydalý iþler yapalým." O'nun emriyle yerinden çýkmýþ olan, onu topraða çakmadý mý?" (Allah onlarý þöyle cevaplayacak:) "Biz size öðüt alacak olanýn, öðüt ala** "Hani bir zaman o da, hayatýnýn caðý kadar bir süre ömür vermedik bir süresini beraber götürdüðü mi? Hem size peygamber de geldi. (Arkadýnýndan söz almýþtý ya, yola çýktýk- týk) tadýn bakalým (azabý) Zalimlere larýnda geri dönüp bakýlmayacak diye. yardým edecek hiç kimse yoktur. Ve o gün O'nun emriyle gücün bir zer(35/ 37) resinin kýyamet kopardýðý yerden giderlerken, söz verdiði halde kadýn, EÞCÝNSELLÝÐE YENÝ BÝR BAKIÞ döndü de geri baktý ya.. Yedinci Yanlýþ terbiye gören, genetik ve hormon dönüþün bitimine kadar olduðu yerde sisteminde farklýlýklar olan ya da Kryon bilkaldý, o zamandan bu zamana." gilerinden okuduðumuz kadarýyla enkarnasyonlarýnda kadýn veya erkek kimliðine SEVGÝ DÜNYASI yeni bürünen kiþilerde uyumlanma güçlüðü gibi nedenlerle eþcinsellik yaþayan çok kardeþimiz var bugün aramýzda. Abartmadan, reklamýný yapmadan kendi özel dünyasýnda yaþayan kiþilere bugün daha insana yakýþýr yaklaþýmlar sergilenmektedir Batý ülkelerinde. Tek ki, yukarýdaki özelliklerin hiçbirini taþýmayan kiþileri bile, özendirme, kendilerine benzetme gayretkeþliklerine girmesinler. Onlardan tek istenen bu olmalý bence. Kadýn ve erkek iki ayrý cinsin uyum deneyimlerinden, doðal bir aile yaþamýnýn sevinçlerinden yoksun yaþamak, eþcinseller için önemli bir kayýp gerçekten. Daha da kötüsü, ülkemiz dâhil dünyanýn pek çok yerinde dýþlanmanýn, hor görülmenin, itilip kakýlmanýn zorluklarýyla dolu bir yaþam sürüyorlar. Ve bunun doðal bir sonucu olarak, savunma sistemleri onlarý topluma tepkili, hoþ olmayan davranýþlara yönlendiriyor. Bunlarý görünce de sanki doðalarý böyle imiþ gibi yanlýþ sonuçlara varýyoruz. Doðal bir sebep sonuç iliþkisi olduðunu düþünmüyoruz bile. Eþcinsel yaþamýn ne kadar zorluklarla dolu olduðunu, çok ünlü bir modacý eþcinsel arkadaþým yýllar önce sabahlara kadar süren bir aile toplantýsýnda detaylarýyla anlatýnca yüreðim paramparça olmuþtu. Çünkü her âþýk olduðu genci kesinlikle bir gün kaybedeceklerine emin olduklarýndan peþ peþe büyük acýlar yaþýyorlar. Doðaldýr ki, vakti gelince âþýk olduðu genç seçtiði bir kýzla evlenip yuva kuracak ve onu ebediyen terk edecek. Bu uzun sohbetimizde þu anýsýný da kahkahalarla anlatmýþtý. Tatil yöresindeki bir 11 akþam yemeðinde yeni tanýþtýðý bir býçkýn delikanlýnýn sözü dönüp dolaþtýrýp biteviye onun eþcinselliðini imâ eden alaylý sözleri üzerine: "Ey arkadaþ kendine gel.. Evet, ben senin dediðin gibiyim. Þu sebepten veya bu sebepten. Ama ben kendi mesleðimde yükseldim, bilgimi artýrdým ve toplumda bileðimin hakkýyla bir yere geldim. Ya senin, benim þu kýnadýðýn durumda olmamaktan baþka ne meziyetin var, söyler misin bana?!..." Bir yakýným, özenle yetiþtirdiði, en yüksek eðitimle donattýðý 20'li yaþlarýn sonundaki oðlunun açýkça "Baba ben eþcinselim" diyerek durumunu ortaya koyduðunda bütün bu güçlükleri düþünerek "Oðlum çok zor bir yaþamý seçtin. Ama bu hayat senin. Nasýl mutlu olacaksan öyle yaþa. Ama ben ve annen daima senin yanýnda, sana destek olacaðýz bunu bil" diyebilmiþti sadece. Eþcinsel yaþamýn zorluklarýný böylece gördükten sonra, baþkalarýný da ayný zorluklara çekmenin övülecek bir tarafý olabilir mi? Hz. Lût neredeyse sýrf bu örneði vermek ve toplumsal eþcinselliðin tehlikelerinden insanlýðý haberdar etmek için çileli bir hayat yaþamýþ gibi görünüyor. Ancak eskiden farklý düþünüyordum ama bireysel eþcinselliði bugün bir hastalýk gibi görmüyor "kendine özgü" bir olgu olduðuna inanýyorum. Ne var ki, yaygýnlaþmasýnýn önüne geçmek de boynumuzun borcu. 4000 yýl önceki Hz. Lût örneði tam da bugünler için ibret alýnmasý ve unutulmamasý gereken bir olgu olarak önümüzde duruyor gerçekten!.. 12 SEVGÝ DÜNYASI Kutsal Bilgi Yolu: Vahiy Güngör Özyiðit, Psikolog B ize bildirilenler kategorisine giren tanrýsal bilgilerle insan, gerçeði daha berrak bir þekilde görür ve hayra daha yakýn durur. tecrübedir. Üstün bir tecrübeyi yaþamak, her þeyden önce o tecrübeyi uygun kýlacak bir ön hazýrlýðý gerektirir. Hakiki vahiyle karþýlaþma, peygamberlerin yaþadýðý üst düzeyde bir Ýnsan bilgi ile yükselir. Bilgi akla yol göstererek, onun kendini gerçek- SEVGÝ DÜNYASI leþtirmesini ve etkin olmasýný saðlar. Ayrýca bilgi, yazý ile saklanabildiðinden diðer kuþaklara bir kültür kalýtý olarak aktarýlabilir. Öylece öncekilerin öðretilmesi, düþünerek bulunan yeni bilgilerin onlara eklenmesi, zaman zaman Tanrý katýndan gülyüzlüler kanalý ve vahiy yoluyla bildirilen bilgilerle insanlýk ilerler. Özellikle bize bildirilenler kategorisine giren Tanrýsal bilgilerle insan, gerçeði daha berrak bir þekilde görür ve hayra daha yakýn durur. VAHÝY NEDÝR? Tanrýsal bildirilerin peygamberle vahiy yoluyla indirilmesi, kutsal bir bilgi yolu olarak vahyin önemini ve deðerini belirtir. Yapýlan araþtýrmalar vahyin, çok geniþ bir alaný kapsadýðýný ve birçok anlamý birden içerdiðini göstermiþtir. Sözlük anlamý olarak vahiy, gizli konuþmak, gizli ve süratli bildirmek, imâ ve iþaret etmek, fýsýldamak, seslenmek, emretmek ve ilham gibi çeþitli anlamlara gelmektedir. Ama asýl aðýrlýk, gizli ve süratli bildirme anlamý üzerindedir. Bütün bu anlamlarý göz önünde bulundurularak vahiy, tanrýsal olmayan ve tanrýsal olan vahiy diye ikiye ayrýlmýþtýr. TANRISAL OLMAYAN VAHÝY Zekeriya peygamberin imâ ve iþaret anlamýnda kavmine yaptýðý vahiy buna 13 bir örnektir: "Zekeriya mihraptan kavminin huzuruna çýktý ve onlara sabah-akþam Allah'ý tespih etmeyi vahyetti." (Meryem Suresi 10) Yine insan, cin ve þeytanlarýnýn gizlice söylemek ve fýsýldamak anlamýndaki vahyetmeleri, tanrýsal olmayan vahye diðer bir örnektir: "Biz böylece insan ve cin þeytanlarýný peygamberlere düþman ettik, bunlar birbirini aldatmak için süslü ve yalan sözleri vahyederler." (En'am 112) Ayný surenin 121. âyeti de þöyle der: "Üzerinde Allah'ýn adý zikredilmeyeni yemeyin, çünkü fýsk yapmýþ olursunuz. Þüphesiz þeytanlar dostlarýna sizinle mücadele etmesini vahyederler. Eðer onlara itaat ederseniz müþrik (Tanrý'ya ortak koþan) olursunuz." Buradaki vahiy kelimesi telkin ve teþvik etmek anlamýndadýr. TANRISAL VAHÝY Tanrýsal vahye gelince, o da kendi içinde bir kaç çeþide ayrýlýr: 1. Cansýz madde (yeryüzü) ve gökyüzü ile ilgili vahiyler: "O gün yer bütün haberlerini anlatacaktýr. Çünkü Rabbin kendisine (o þekilde) vahyetmiþtir." (Zilzal 4-5) Fussilet süresinin 12. ayetinde vahiy kelimesi yine emretti, buyurdu anlamýna kullanýlýr: "Her gökte ona ait emri vahyetti." Tanrýnýn cansýz maddeye vahyini doða yasalarý olarak düþünebiliriz. 14 2.. Canlýlardan bal arýsýna vahyini, ona doðuþtan yerleþtirilmiþ bir program veya içgüdü olarak deðerlendirebiliriz. "Rabbin bal arýsýna daðlardan, aðaçlardan ve (insanlarýn sizin için yapacaklarý) çardaklardan evler (kovanlar) edin. Sonra meyve (ve çiçek) lerin her birinden yiyin, sonra Rabbin yolunda baðlýlýkla yürüyün diye vahyetti." (Nahl 68-69) 3. Meleklere duyurulan vahiy: "Hani Rabbin meleklere: þüphesiz ki ben sizinle beraberim. Haydi, iman eden (o mücahitlere) sebat ilham edin. Ben kâfirlerin yüreklerine korku salacaðým diye vahyediyordu." (Enfâl 12) 4. Ýnsanlardan Hz. Ýsa'nýn havarilerine ve Hz. Musa'nýn anasýna gelen vahiyler: "Hani havarilere, bana ve resûlüme iman edin diye vahyetmiþtim. Ýman ettik, hakiki Müslüman olduðumuza sen de þahit ol demiþlerdi." (Maide 111) "Musa'nýn anasýna, onu emzir, ona ait bir tehlike gelince kendisini denize býrak (boðulacaðýndan) korkma, (ayrýlýðýndan) kederlenme. Çünkü biz onu yine sana geri döndüreceðiz, hem onu peygamberlerden biri de yapacaðýz diye vahyettik." (Kasas 7) Ýlkindeki vahiy, emir ve imâ mânâsýna, ikincideki ise ilham, rüya ve görüþ (vision) karþýlýðýnda kullanýlmýþtýr. 5. Hakiki vahiy: Gizli ve hýzlý bildiri, kutsal mesaj ve haber anlamýna peygamberlere ulaþtýrýlan vahiydir. SEVGÝ DÜNYASI Kur'an bununla ilgili olarak Hz. Muhammed'e þöyle der: "Nuh'a ve ondan sonraki peygamberlere vahyettiðimiz gibi, sana da vahyettik. Ýbrahim'e, Ýsmail'e, Ýshak'a, Yakup'a, Yakup'un torunlarýna, Ýsa'ya, Eyyüp'e, Yunus'a, Harun'a ve Süleyman'a da vahyettik ve Davud'a Zebûr verdik." (Nisa 162) Tanrý, ilke olarak insanlarla ancak vahiy yoluyla veya perde arkasýndan, ya da bir elçi göndererek konuþmuþtur. Bu da Kur'an'da açýkça bildirilir: "Vahiy ile yahut perde arkasýndan veyahut da elçi gönderip, ona kendi izniyle dilediðini vahyetmesi suretlerinden baþka hiçbir surette Allah'ýn konuþmasý hiç bir insana müyesser olmaz. Þüphesiz ki O çok yücedir, mutlak bir hüküm ve hikmet sahibidir." (Þurâ 51) Hakiki vahiyle karþýlaþma, peygamberlerin yaþadýðý üst düzeyde bir tecrübedir. Üstün bir tecrübeyi yaþamak, her þeyden önce o tecrübeyi uygun kýlacak bir ön hazýrlýðý gerektirir. Bu iþ için seçilen gülyüzlüler, akýl ve ahlâk güzelliði ile bunu hak ettikten ve ruhen hazýr olduktan baþka, o dünya yaþamlarýnda da düþünerek, doðruyu arayarak, ayrýlýkta olanlar için üzülüp kaygýlanarak, gönüllerini arýtýp sürekli hayrý dileyerek kendilerini zihnen de Tanrýsal gerçeklere hazýr etmiþlerdir. Ayrýca onlar aynen çýkan sadýk rüyalarla da melekût âleminin þartlarýna ve vahiye alýþtýrýlmýþlardýr. Günü ve saati geldiðinde melek (Cibril) uyurken veya SEVGÝ DÜNYASI 15 o üçünün insanlýðýn hayrýna bilgi almak için nasýl tek baþlarýna yol aldýklarýný ve zorlandýklarýný da ayný celsede anlatýr; "Hani o üçünün de birbirlerine benzer bir yönü vardý bir tek þeyde: Üçü de almak için tek baþýna yol alýrlardý, sýkýlarak, titreyerek, çýrpýnarak..." KUTSAL ÇABA uyanýkken peygamberin kalbine gizlice ve görünmeksizin Tanrý'dan getirdiði bilgiyi býrakýr. Diðer þekilde melek, çeþitli biçimlere bürünür ve Tanrý iþittirmek istediði þeyi ses olarak herhangi bir cisimden duyurur, öylece perde arkasýndan konuþur. Ya da doðrudan Cebrail denilen bilgi meleði kendi hüviyetinde çok kanatlý heybetli bir varlýk olarak görünür veya insan þekline girerek (Hz. Muhammed'e olduðu gibi) bilgi verir. Bütün bu söylemeye çalýþtýklarýmýzý Rehber Varlýk, üç büyük dinin üç büyük peygamberi, Hz. Musa, Hz. Ýsa ve Hz. Muhammed için; "Hani o üçüne ayný gelen, biliyorsunuz ya, birinde bir alevdi iþareti, birinde bir güvercin ve birinde hani sözü geçen o melek..." diyerek Meleðin (Cibril) Musa'ya alev, Ýsa'ya güvercin ve Muhammed'e Cebrail olarak (kendi hüviyetinde veya insan þeklinde) göründüðünü belirtir. Ve yine Onlarýn, o gülyüzlülerin ve yardýmcýlarýnýn insanüstü çabalarý, her zorluða göðüs germeleri, hiçbir karþýlýk beklemeksizin yalnýz Tanrý rýzasý için, aldýklarýný vermeleri yüzünden, bugün hâlâ O'nun sözleri var. Hz. Muhammed'in 40 kadar vahiy kâtibi, bunu kutsal bir iþ edinerek, inen her âyeti harfi harfine, o zamanýn imkânlarý içinde hurma dallarýna, ince beyaz taþlara, kürek kemiklerine ve iþlenmiþ ince deri üzerine titiz bir þekilde kaydettiler. Ve bu özenli çalýþma, kutsal çaba, Tûr sûresinde "Tûr daðýna ve iþlenmiþ ince deri üzerine yazýlmýþ kitaba yemin ederim" þeklinde Kur'an'a geçti. Ve okunup yaþanmak üzere tertemiz bir þekilde yarýnlara emanet edildi. Vahyin asýl yazýlmasý gereken yer ise; insanýn aklý ve gönlüdür. Tanrý'nýn buyruklarýný akýlla gönül kitabýna yazan, gönlü O'na yer olacaðýndan, O'nun yeryüzünde gönüleri, eli ve dili olur. Öylece baþka gönüllere girmeye, orada da Yaradan için yer yapmaya yol bulur. SEVGÝ DÜNYASI 16 Mevlânâ ve Semâ Derleyen: Nihal Gürsoy M evlânâ'nýn babasý Bahaeddin Veled ile Ferideddin Attar, Niþabur'da görüþüp sohbet ediyorlardý. Bu esnada henüz çok genç neredeyse çocuk yaþta olan Mevlâna da yanlarýnda bulunuyordu. Ferideddin Attar, çocuðu dikkatlice süzdükten sonra "Bu delikanlýda dünyayý yakacak bir ateþ var" der. Ayrýlýrlarken de: "Hey gidi koca dünya! Bir nehir, koskocaman bir denizi önüne katmýþ gidiyor" diyerek duygularýný dile getirir. SEVGÝ DÜNYASI Küçük yaþlarýndan beri bilgi ve anlayýþta ileri giden, bugün hâlâ düþüncelerinin ýþýðýyla dünyamýzý aydýnlatan Mevlâna'nýn tüm eserlerinde pek çok öðretici, ibret verici, yol gösterici hikâyelerinin yanýnda zaman zaman dost meclislerinde, sohbetin dýþýnda semâ törenlerinin yapýldýðýný da görüyoruz. Sufî Meditasyonu da denilen Semâ (Devran, Hatme) bir þey üzerinde derin ve kapsamlý bir þekilde düþünmek demektir. (Eforsuz bir düþünce hali, ruhla bütünleþme) Bir þeyin asýl gerçeðine kavuþmak amaç ve umudu ile, zihne dolan gereksiz fikirleri geri göndererek, o anda cevap beklenen sorunun açýklýða kavuþturulmasýna çalýþmaktýr. Daha da açacak olursak insanýn ruhsal varlýðýyla irtibata geçmesidir. O nedenle ayný zamanda "iþitmek" anlamýnda "dinlemek" anlamýnda da kullanýlýr. Sema, sembolik olarak, kâinatýn oluþumunu, insanýn âlemde diriliþini, Yüce Yaratýcý' ya olan aþk ile harekete geçiþini ve kulluðunu idrak ederek "Ýnsan-ý Kâmil"e doðru yöneliþini ifade eder. Semâ edenlere Semâzen adý verilmiþtir. Semâ'ý ibadet gibi yapan Mevlânâ'nýn Þems-i Tebrizi ile tanýþtýktan sonra semâ etmeye baþladýðý söylenir. Sultan Veled'de (oðlu) Ýbtidaname isimli eserinde, Mevlânâ'nýn Þems ile tanýþtýktan sonra semâya baþladýðýný ve Þems'den ayrýldýktan sonra, ayaklarýnda 17 derman kalmayýnca yerlerde dönerek semâ ettiðini, bütün þehir halkýnýn da ona uyarak semâ ettiðini yazar. Eflâki'nin naklettiklerine göre ise hoþa giden herhangi bir þey veya güzel bir ses, anlamlý bir söz Mevlânâ'yý semâ ettirmeye kâfi gelirdi. Sokakta, pazarda, Meram Mescidi'nde, Ilýca'da, deðirmende, Konya meydanýnda ne zaman isterse semâ ederdi. Tasavvuf geleneði içinde baþlangýçtan beri varolagelen sema, Mevlânâ ile yaygýnlýk kazanmýþtýr. Mevlânâ'nýn kendi baþýna yaptýðý semânýn dýþýnda toplu olarak yapýlan semâ törenlerine de sýklýkla katýldýðý görülmektedir. Semâ ederken topluluða arkasýný dönmeyi saygýsýzlýk olarak kabul ederdi. Zaman zaman semâ halinde þiirler okur, altýn daðýtýr, fetva isteyene fetva verirdi. Gerek Mevlânâ'nýn gerekse Mevlevî'lerin semâ ayinleri için þöyle bir deðerlendirme yapmak mümkündür. Derviþler ruhsal enerjilerini birleþtirerek semâ tekniði sayesinde transa giriyorlar topluca manyetik bir çekim alaný oluþturuyorlardý. Ortaya çýkan bu yüksek enerji, içsel coþkuyu artýrarak kabuklarýn kýrýlmasýna ve açýlmasýna yol açýyor, kendi ruhsal varlýklarýyla, dolayýsýyla bütünle birleþmelerine, farkýndalýklarýnýn artmasýna neden oluyordu. Elbette bu ortak enerjiden herkes kendi ruhsal kabý ölçüsünde alýyordu. Derviþlerin semâ törenlerine katýlmadan önce hem semâ tekniðine alýþtýrýlmalarý hem de bilgiyle donatýlmalarý gerekiyordu. 18 Tabiidir ki ruhun kabuklarýný kýran, onu besleyip büyüten en önemli araç doðru yaþama bilgileridir. Ýnsan yaþamýna yön veren, yaþamýn asýl amacýna hizmet eden bilgilere sevgiyle baðlanmak ve onlarý uygulamak kiþinin geliþimini ve ruhsal büyümesini hýzlandýran en önemli faktördür. Ýlâhi kaynaklý tüm öðretiler, dinler, kadim bilgiler deðiþen ve geliþen insanýn ihtiyacýna göre bu görevi üstlenirler. Bu, Tanrýsal bir yardým, bir el uzatmadýr insana. Çünkü insan, varlýðýnýn sýnýrlarý nedeniyle bilgi ve sezgi aracýlýðýyla belli bir yere kadar gidebilir. Temel gerçekler hiçbir zaman deðiþmemiþtir. Ancak insan geliþtikçe aklý ve tecrübeleri arttýkça O'nun gerçeklerine daha çok nüfuz edebilir. Bu nedenledir ki dinler ve ilâhi yol göstermeler özünde ayný olmakla birlikte, insanlýðýn evrimine yol gösterecek mahiyette yeni bilgileri de içerirler. O nedenledir ki Mevlâna; "Dünle beraber gitti cancaðýzým, ne kadar söz varsa düne ait. Þimdi yeni þeyler söylemek lâzým" diyerek bu gerçeði dile getirmiþtir. Mevlâna semâ ile dönmesini de bir rubaisinde þöyle deðerlendiriyor. "Bu dönüþü ben kendi canýmdan öðrendim. Beden kalýba girmeden önce can âleminde böyle dönerdim. Bana sabýr ve sükûn daha uygundur diyorlar. Ben bu sabrý da sükûnu da size baðýþladým." SEVGÝ DÜNYASI (Rubailer 903) Semâ halindeki coþkusunu görenlerin: "Aman efendim biraz yavaþ olsanýz" uyarýlarýna ise þöyle cevap vermektedir: "Deliliðe aþýðým, akýllýlýða usluluða doydum" (573) Semâ yaparken giyilen siyah hýrka; kabir topraðýna, beyaz giysi saflýða ve kefene, baþa takýlan baþlýk ise Allah'ýn birliðine (tevhid) ve nefsin mezar taþýna iþaret eder. Mevlânâ sað el göðe doðru, baþ saða doðru yatmýþ vaziyette, sol el aþaðýya yere doðru yapýlan semanýn kendisi için "Allahtan alýrým, halka daðýtýrým" anlamýna geldiðini söylemiþtir. Yazar Muammer Saðlam'ýn bu konudaki araþtýrmalarý ve semâ hakkýndaki yorumu oldukça detaylýdýr: "Mevlevi semâsýndaki duruþun anlamý ve gayesi, vecd ile baþlar. Vecd hali ise bedendeki manyetik alanýn þiddetini artýrýr, çekim güçlenir. Kozmikten gelen akýþlar hýzla bedene dolmak ister. Bu akýþýn normal giriþ kapýsý ise býngýldaktýr. Çýkýlmasý gereken seviyeye ulaþabilmek için, evrensel sistem gereði, hem dönmek hem de devinmek gerekir. Bedendeki enerji akýþ yönü ise saðdan sola doðrudur. Bu sebeple sað kol omuz hizasýndan biraz yukarýda, avuç içi evrene dönük, parmaklar açýk, akýþý kontrol edip baþa indirirken, baþýn hafifçe saða yatýk olmasý da akýþýn býngýldaða, yönelmesine yardým içindir. Sol kol omuzdan aþaðý tutularak avuç yere dönük, parmaklar yine açýk ve serbest, yerden gelecek ters yönlü SEVGÝ DÜNYASI akýþlarý idare eder. Tennüre'nin (giyilen elbise) beyaz saf veya beyaz ipek olmasý ve dönerken daire þeklinde açýlacak biçimde dikilmesi de yine yerden gelecek ters yönlü akýþlarýn engellenmesi içindir. Kumaþýn cinsi, rengi ve modeli önemlidir." Semâzenlere, neyzen, kudümzeri, ayinhan ve naat hanlar gibi musiki erkâný eþlik eder. Sýralarýna göre yerlerini alýrlar Semâ ayinlerinde müzikle eþlik edenlere mutrib denilir. Mutribin önünde semâ meydaný, onun da tam karþýsýnda þeyh postu vardýr. Postun ucunda semâhanenin ortasýna kadar uzandýðý varsayýlan çizgiye ise (hatt-ý istiva) denir. Bu gerçeðe ulaþan, Vahdete giden en kýsa yol olarak kabul edilir. Bu çizgi asla çiðnenmez. Post en 19 büyük manevi makamdýr ve kýrmýzý renklidir. Semâzenler hem kendi etraflarýnda dönerler, hem de meydaný devrederler. Týpký, gezegenlerin, yýldýzlarýn ve dünyanýn, Güneþ'in cazibesiyle hem kendi etrafýnda, hem de Güneþ'in etrafýnda döndükleri gibi… Semâ bütün âlemlerin Güneþ'i Allah'ýn huzurunda bir devr-i âlemdir. Esasen semâ, gerçek varlýða ulaþtýran, insaný kendinden geçiren bir cezbe vasýtasý, kendinden geçen kiþinin can sarhoþluðudur. Mevlâna'mýzýn ifadesiyle: "Semâ, aþka kavuþmak, buluþmak sultanlýðý için, perdeleri kaldýrýp içeriye girmek devleti için, can elbisesidir." 20 SEVGÝ DÜNYASI Ölüm, Týp Dünyasý ve Ölüm Ötesi Ölüm Bir Son Mu? Derleyen ve Çeviren: Zühal Voigt "Joe Tiralosi, New York þehrinde, Manhattan'da arabasýný yýkama ünitesinden geçirdikten hemen sonra, kendisini tuhaf bir þekilde kötü hissetti. Midesi bulanýyordu ve kendi kendisinin yanýnda duruyormuþ gibi bir hisse kapýlmýþtý. Kendisi ünlü bir borsacýnýn þoförü olarak çalýþýyordu ve o anda, 2009 yýlýnýn sýcak bir Aðustos günü akþamýnda, o günkü vardiyasýnýn bittiðine memnun olarak, arabasýný evinin bulunduðu Brooklyn yönüne sürmüþtü. Oto klimasý sonuna kadar açýktý ama Tiralosi ter içindeydi. Aslýnda paniðe meyli olmayan, gerçekçi bir insandý ama bir zaman sonra artýk tahammül edemedi ve arabayý kenara çekip, karýsýna telefon etti. Karýsý ona, arabayý derhal bir hastaneye sürmesini söyledi. Ama Tiralosi, otosunu bir sonraki kavþaða kadar bile götüremedi. Direksiyona yýðýlýp kalmýþtý. Bir þeyler olduðunu anlayan karýsý, derhal Tiralosi'nin iþ arkadaþý olan bir diðer þoföre telefon ederek, arabanýn yerini bildirdi. Olay yerine yetiþen bu iþ arkadaþý Tiralosi'yi derhal Presbyterian Hastanesine kaldýrdý. Hastaneye vardýðýnda bilinci hâlâ yerinde olan Tiralosi, kendisini karþýlayan hemþireye durumunu anlatmayý denedi ama daha cümlesini tamamlayamadan kendinden geçti. Kalbi o anda duruvermiþti. Ve Tiralosi o anda öldü." SEVGÝ DÜNYASI Bu satýrlar, uzun yýllar New York'un çeþitli hastanelerinde çalýþmýþ ve sonuçta "Reanimation" (Diriltme, yeniden canlandýrma) konusunda, dünya çapýnda üne kavuþmuþ kardiolog Dr. Sam Parnia'nýn Ýngilizce adýyla "Erasing Death" (Ölümü Silmek, Ortadan Kaldýrmak) Almanca baþlýðýyla " Der Tod muss nicht das Ende sein" (Ölümün Bir Son Olmasý Gerekmez) isimli, 2013 senesi baþlarýnda yayýnlanmýþ son kitabýnýn giriþ bölümünden. Yani kitapta bahsedilen konular dünyadaki en son araþtýrmalarý aksettiriyor. Dr. Sam Parnia, þimdilerde New York Stony Brook Devlet Hastanesinde "Reanimation Araþtýrmalarý" bölümü yöneticisi olarak çalýþýyor. Uzman haline geldiði konuya olan ilgisi ise, çocukluk yýllarýnda dokuz yaþýndayken baþlamýþ. O yýllarda 47 yaþýnda olan babasý nörolojik bir hastalýk dolayýsýyla tekerlekli iskemleye mahkûm kalmýþ ve gitgide kötüleþerek, çevresi ile iliþki bile kuramayacak durumda, kimseyi tanýmadan, sadece yatakta, yaþayan bir ölü gibi geçirdiði 17 yýldan sonra dünyadan ayrýlmýþ. Parnia, çocukluðu ve gençliði boyunca, yalnýzca yataktaki hareketsiz bir beden olarak algýladýðý, konuþamadýðý, nasýl olduðunu soramadýðý babasýnýn kiþiliðinin, hatýralarýnýn, onu o insan yapan özelliklerin nereye gittiðini düþünmüþ ve sonuçta doktor olup, bu þekilde hastalanan baþka insanlarýn beyinlerini kurtarmak için çalýþmaya karar vermiþ. Beyin üzerindeki çalýþmalarý onu zamanla, ani kalp durmasýyla ölen kiþilerin beyinlerinde meydana gelen 21 zararlarla karþý karþýya getirmiþ ve böyle durumlarda beynin zarar görmesini önleyebilmek konusuyla uðraþýrken de, kendisini ölüm konusunu araþtýrýrken bulmuþ. Dr. Sam Parnia bir yandan, aniden kalp durmasýna uðrayan insanlarýn, en iyi þekilde hangi þartlar altýnda yaþama geri döndürülebileceði konusunda uðraþ verirken, öte yandan da týbben ölmüþ olduðu kabul edilen insanlarýn bilinçlerinin, yaþama geri döndürme çabalarý esnasýnda nerede kaldýðýný araþtýrýyor. Ve bunu yaparken de, konunun doðasý icabý, ölümötesi deneyi yaþayan insanlarla karþýlaþýyor ve bu da onu, ölümün ne demek olduðu ve insan bilincinin baþýna, ölüm ötesinde ne geldiði, insan bilincinin ya da kiþiliðinin veya insaný insan yapan ruhsal özelliklerin, ölümün gerçekleþtiði andan itibaren ne halde olduðu, nereye gittiði sorularýyla karþý karþýya getiriyor. Bu sorularýn cevaplarýný aramak için , ABD'de ve Avrupa'nýn bazý ülkelerinde yüzlerce doktorun ve bilim adamýnýn katýldýðý "AWARE" isimli dünya çapýnda bir çalýþma baþlatýyor. AWARE araþtýrmalarýnýn hedefi, birçok hastanede kalp durmasý nedeniyle ölüm ötesi olayý yaþayan hastalarýn deneyimlerini bilimsel bir þekilde toplamak ve yayýnlamak. Bu çalýþmalarýn sonuçlarý, çalýþmalar halâ devam ettiðinden, bugüne kadar henüz tam olarak toplanýp deðerlendirilmemiþ durumda. Dr. Parnia'nýn araþtýrdýðý ve deðindiði konular çok geniþ kapsamlý ve týp tarihinde yepyeni bir görüþ açýsý, yepyeni 22 bir yol ve yepyeni bir araþtýrma alaný ortaya koyuyor. Bu yazýda ve belki de sonrasýnda, bu çalýþmalarýn ortaya koyduðu en son gerçekleri, bu konularda atýlmýþ en yeni adýmlarý, týp dünyasýnýn konuya karþý takýndýðý çeþitli tavýrlarý ve belki de gelecekte þekil alacak bir bilim dalýnýn ilk adýmlarýný sizlere aktarmaya çalýþacaðýz. Yaþama Dönüþ Yazýnýn giriþinde sözünü ettiðimiz Joe Tiralosi'nin kaldýrýldýðý hastanede tesadüfen, reanimasyon (diriltme) bölümünde çok tecrübeli doktor ve hemþireler ve en son teknikle çalýþan makineler mevcut. Tiralosi'ye derhal aletlerle göðüs kompresyonlarý ve elektrik þoklar tatbik ediliyor. Ve dakikalar akýyor. On dakika, on beþ dakika, yarým saat, kýrk dakika. Tiralosi'nin kalbi cevap vermiyor. O günlerde, en fazla on dakikalýk bir oksijen yokluðunun, beynin hücrelerini öldürmeye baþladýðý ve bu durumda kiþi yaþama döndürülse bile, beyni artýk normal çalýþamayacaðýndan, artýk içi boþ bir kýlýf halinde yani zihinsel faaliyetleri olmadan yaþayabileceði bilinmekte týp dünyasýnda. Bu bilgiye raðmen, reanimasyon uzmanlarý, onu yaþama döndürme çabalarýna devam ediyorlar. Ve tam kýrk beþinci dakikada, 4500 Toraks kompresyonu ve sayýsýz adrenalin iðnesinden sonra, Tiralosi'nin kalbi birden titremeye baþlýyor. Sevinç çýðlýðý atan doktorlar onu derhal kalp kateter ünitesine naklediyorlar. Þimdi de kalbi durduran asýl sebebi bulmaya SEVGÝ DÜNYASI çalýþmalarý gerek. Çünkü o sebebi bulup ortadan kaldýramazlarsa, hasta yeniden ölecek. Orada bir kere daha duran kalbi, bir kere daha çalýþtýrdýktan sonra, kasýktan damara soktuklarý sonda ile kalbe ulaþan doktorlar, Tiralosi'nin kalbi besleyen atardamarlarýndaki týkanýklýklarý keþfediyorlar. Balonlarla bu yollarý açarak stentler takýyorlar ve böylece hasta yaþama geri dönüyor. Hem de bir zaman sonra, hastaneden çýkarak, hiç bir þey olmamýþ gibi normal yaþamýna dönüyor, iþini yapmaya devam ediyor ve ailesiyle sürdürdüðü mutlu günlerine kavuþuyor. Kýrk beþ dakika boyunca oksijensiz kalmýþ olan beyninin hiçbir hasar görmeden, onu felçli, yatalak veya bilinçsiz yapmadan normal yaþamýna döndürmesindeki sýr ise, o hastanede kullanýlan bir metod. Hastaneye getirildiði andan itibaren Tiralosi'nin bedeni 24 saat boyunca, Arctic Sun isimli özel bir gereç yardýmýyla soðutuluyor. Böylece, "Hypothermie" adý verilen bu metodla, normalin çok altýnda bir ýsý derecesine getirilmiþ olan bir bedendeki, beyin dâhil tüm organlar, ölme sürecini yavaþlatýyor ve esaslý bir zarar görmeden uzun bir süre tekrar yaþama dönmeye hazýr halde bekleyebiliyorlar. Dr. Sam Parnia, Tiralosi'nin, kalbi duran hastalarý yaþama döndürme konusunda tecrübesi ve gerekli gereçleri de olan bir hastaneye rastlamasý ile ne kadar þanslý olduðunun altýný çizdikten sonra, böyle bir ani kalp durmasý veya kalp krizi yaþayan her hastanýn maalesef ayný derecede þanslý olmadýðýný ve SEVGÝ DÜNYASI soðutma olmadan yapýlan kýsa süreli kalp masajlarýnýn ve ilaç takviyelerinin ya sonuç vermediðini veya verse bile hastalarý yaþama, beyni zedelenmiþ, sakat insanlar halinde geri döndürdüðü gerçeðini ifade ediyor. Tiralosi olayý ama bu kadarla da bitmiyor. Tiralosi ölü olarak geçirdiði kýrk beþ dakikalýk süre içerisinde bir de ölüm ötesi deneyimi yaþamýþtýr. Bu konuya daha sonra döneceðiz. Tarihten Bugüne Reanimasyon Canlýnýn ölümü, özellikle de insanýn ölümü, tarihin baþlangýçlarýndan bu yana insanoðlunun bir türlü kabul edip sindiremediði acý bir gerçek olarak günümüze kadar süregelmiþtir. Bu yüzden de insan sürekli ölüme çare aramýþ, ölenleri geri getirebilmek için de çeþitli yollar denemiþtir. Bunlar arasýnda, ölen kiþiyi sýcak tutmak, sýcak suya veya sýcak küle, hattâ sýcak dýþký içine yatýrmak, bazý bölgelerde ölen kiþinin bedenine anüsten duman püskürtmek, nefes almasýný temin etmek için boðazýný kuþ tüyleriyle gýdýklamak gibi, naif ve bir o kadar da etkisiz metodlar da var. Etkili olmuþ ve oldukça bilimsel ilk metoda Amsterdam'da rastlýyoruz. On sekizinci yüzyýlda, Amsterdam'ýn nüfusu arttýðýnda, þehrin güzel ve romantik kanallarýna düþüp boðulan insanlarýn sayýsý da þiddetli bir artýþ gösteriyor. Þehir yöneticileri bir yandan kanal kenarlarýnda emniyet tedbirleri almaya çalýþýrken, kanala düþmelerin 23 tamamen engellenememesi üzerine, düþüp boðulanlarý kurtarmanýn çarelerini aramaya baþlýyor. Bunun için de, bugünkü modern yapay solunum gerecinin dedesi olabilecek basit bir körük kullanýlýyor. O yýllarda kurulan Amsterdam Hayat Kurtarma Derneði, kanallar boyunca belirli yerlere, bugün örneðin hava alanlarýnda bulundurulan defibrilatörler (kalp masajý yapan gereç) gibi, bu körüklerden yerleþtiriyor. Gerçekten de bu körükler kullanýlarak, dört yýl içinde yüz elliden fazla insan yaþama döndürülebiliyor. O zamanlarda, kýyýlardan uzakta yaþayan insanlar da, aniden ölen insanlarý göðüs kýsmý aþaðýya gelecek þekilde bir fýçýya baðlýyorlar ve fýçýyý saða sola döndürüyorlar veya ölüyü bir atýn sýrtýna ayný þekilde baðlayarak atý týrýs yürüyüþüne geçiriyorlar. Bunlar her iki durumda da, göðüs kafesine etki edilmesi gerektiðinin, insanlarca kavranmýþ olduðunu gösteren metodlar. Derken 1949'da, Ýngiliz doktor H.R.Silvester, sonradan "Silvester" metodu adýyla yaygýnlaþan, kiþinin kollarýný kaldýraç gibi kullanarak ciðerlere hava giriþ çýkýþýnýn saðlanmasý metodunu bulur. Yirminci yüzyýlýn baþlarýnda ise, kalp masajý ortaya çýkýyor. Bunu yapmak için doktorlar göðüs kafesini açarak, doðrudan kalbe masaj yapýyorlar ama bu metod da, birçok tehlikeyi içinde barýndýrdýðýndan sýk kullanýlmýyor. Bundan sonra 1949'da James Elam adlý bir anestezi uzmaný, aðýzdan aðýza yapýlan suni solunumu keþfediyor. Ama 24 ancak 1960'larda doktorlar ve bilim adamlarý, ölen birini yaþama döndürmek için bu iki unsurun; yani kalbe yapýlan kompreslerle, aðýzdan hava verilmesinin birlikte yapýlmasýnýn baþarýya ulaþtýrdýðýný anladýlar. Daha sonralarý, kalbi yeniden çalýþtýrmak için elektrik verilmesi de devreye girdiðinde, bugünkü modern kalp ve ciðer çalýþtýrýlmasý kavramý bulunmuþ oldu. Bunun yanýnda normal bir tansiyon yaratmak için bazý ilaçlar da verildi. Kalbi aniden duran bir hastaya, birbiriyle baðlantýlý olarak tatbik edilen bu unsurlar bugün tüm dünyada "hayat kurtaran acil tedbirler" olarak biliniyor. Ve bu yeni geliþmeler, týp dünyasýna yepyeni bir þey öðretmiþ oldu: Ölümün geri çevrilebileceðini, ölen kiþinin tekrar yaþama dönebileceðini. Yalnýz bu, artýk ani kalp durmasýyla ölen her kiþinin geri döndürüleceði anlamýna gelmiyordu. Bu eylemin baþarýya ulaþabilmesi için pek çok þeyin birbiriyle koordine edilmesi gerekiyordu ve geri döndürme çabasýnýn baþýndan sonuna kadar, hastayla ilgili olan bütün kiþiler ve yaptýklarýnýn kurduðu zincirin bir noktasýnda bir hata olduðu takdirde, hastayý yaþama kazandýrmanýn mümkün olmadýðý görülüyordu. Örneðin kiþi, hayat kurtaran tedbirler baþlatýlýncaya kadar on dakikadan fazla ölü kalmýþsa, cankurtaran geç gelmiþse, hastaneye kaldýrýlmasý gecikmiþse, kalbin çalýþtýrýlmasý mümkün olsa dahi, hasta takip eden saatlerde veya günlerde tekrar ölüyor ve yeniden geri getirilmesi mümkün olmuyordu. Böylelikle hastalarýn yüzde ellisinin SEVGÝ DÜNYASI kalbi yeniden çalýþtýrýlsa bile, bunlardan ancak yüzde on beþinin, yaþayan biri olarak hastaneden çýkýp gidebildiði istatistiklerden anlaþýlýyordu. Yapýlan araþtýrmalarda, kalbin durmasý nedeniyle oksijen gitmeyen tüm organlara, daha sonra fazla miktarda oksijen gönderildiðinde, bu oksijenin bir çeþit zehir etkisi yaptýðý tespit edilmiþti. Bu oksijen miktarýnýn bir þekilde ayarlanmasý gerekiyordu. Ayný þekilde, ciðerlere çok fazla miktarda hava verilmesi de, "Airtrapping" denen, havanýn göðüs kafesinde sýkýþýp kalmasýna ve kalbe baský yaparak kan ulaþýmýnýn engellenmesine yol açýyordu. Ayrýca kalp durmasýyla baþlayan hücre ölümleri esnasýnda bedene hücrelerden çok miktarda kimyasal elementler gönderildiði ve bunun da bir Tsunami þeklinde tüm bedende iltihaplara yol açtýðý fark edilmiþti. Evet, ölen bir insanýn kalbi yeniden çalýþtýrýlarak kiþi hayata döndürülebilmekteydi ama hayatta kalabilmesi için daha pek çok engelin aþýlmasý ve her þeyden önce bu tedbirlerin, kalbi duran, kalp krizi geçiren her insana, dünyanýn her yerinde, her hastanede baþarýyla tatbik edilebilmesi için, tabiri caizse, daha kýrk fýrýn ekmek yenilmesi gerekiyordu. Dr. Parnia, bugünkü durumda ABD ve Avrupa içinde bile, herkesin ayný þansa sahip bulunmadýðýný ifade ediyor. Teknolojinin geliþmiþ olduðu Güneydoðu Asya ülkeleri, Japonya da bu konuda daha iyi durumdalar ama tüm dünya düþünülecek olursa, böyle SEVGÝ DÜNYASI bir hedef daha çok çok uzaklarda görünüyor. 25 dolaþýmýmýzýn mekaniði deðiþip, kan merkezi bölgelerden, el ve ayak bölgelerine çekilir ve dolaþým kýsýtlanýrsa. Neden Ölüyoruz? Dr. Parnia, çeþitli ölüm sebeplerinin kat ettikleri ölüme giden yolun son kýsmýnýn hemen hemen ayni olduðunu ve sonuçta týbbi bir þok durumu hali arz ettiklerini söylüyor. Bunun karakteristiði ise, organlarýn oksijensiz kalmasý, neticesi ise kalbin durmasý. Þiddetli kanamalar, kanser, enfeksiyonlar, zehirlenmeler veya kalp sekteleri gibi birbirinden farklý sebepler, giderilmedikleri takdirde bedende bir þok durumu yaratýyorlar ve bu durum sonlandýrýlamazsa, neticede tüm önemli organlar çalýþmalarýný durduruyor. Bedeni, ölümle sonuçlanabilecek olan þok durumuna, þu dört asýl fizyolojik süreç götürüyor: 1. Beden sistemimizde yeterinde kan olmazsa. Bu örneðin bir kurþun yarasý veya herhangi bir baþka sebepten fazla kan kaybý neticesinde oluþuyor. Bu durumda kalp normal ve muntazam çalýþsa bile, sistemde yeterinde kan olmadýðýndan organlar oksijensiz kalýyorlar. 2. Kalbimiz bedenimize kan pompalamayý, örneðin bir kalp krizi yüzünden veya herhangi bir sebepten býrakýrsa. 3. Kan damarlarýmýz herhangi bir sebepten dolayý aðýr bir enfeksiyona uðrar ve çok geniþlerse. Böylece kan 4. Ana damarlarýmýzdan birinde herhangi bir engel yolu týkayýp, normal kan akýþýný engellerse. Bu þok durumlarý vaktinde tedavi edilip ortadan kaldýrýlmazsa, er veya geç kalp durmasýna yol açýyorlar. Kalbin durmasý ise, anýnda ölmemizi saðlayan tek olgu. Diðer bütün organlarýn hastalanmasý veya faaliyetlerini durdurmasý, aðýr hastalýklara yol açýyor, tedavi edilemezse, ölüme gidebiliyor, örneðin beynin zarar görmesi bizi komaya sokuyor ama bizi faaliyetini durdurduðu anda doðrudan öldürebilen tek organ, kalbimiz. Ama 60'lý yýllardan beri yapýlan çalýþmalarýn kazancý olarak, onu tekrar çalýþtýrabilerek, yaþama tekrar dönebilmemiz, her þey doðru yapýlýrsa, þimdi artýk imkân dâhilinde. Gelecek sayýda, "ölüm" kavramýna yeni bir ýþýk altýnda bakarak; yeni edinilmiþ bilgilere göre, ölümün ne zaman gerçekleþtiði, ne zamana veya hangi duruma kadar tersine çevrilebilir, iptal edilebilir olabileceði, týbbýn bugüne kadar aldýðý ve alamadýðý yollarý ve organ nakli, yaþamý sürdüren gereçlerin durdurulmasý gibi etik konularý irdelemeye çalýþacaðýz. Alýntýlar: "Der Tod muss nicht das Ende sein" Dr. Med. Sam Parnia SEVGÝ DÜNYASI 26 Kadýnýn Bitmeyen Çilesi RomaUygarlýðýnda Kadýnlar - 2 Yalçýn Kaya R oma, Ý.Ö. 215 krizini atlattý. 14 yýl sonra savaþ sona erdi. Ancak, Oppia Yasasýnýn yürürlükten kaldýrýlmasý daha altý yýl alarak Ý.Ö. 195'i buldu. Kimi tutucu senatörler yasanýn yürürlükte kalmasýný istiyordu. Tartýþmalar günlerce sürdü. Eylem baþarýsýzlýða uðrayacak gibi görünüyor, kadýnlar giderek çileden çýkýyorlardý. Evli kadýný artýk ne hatýr evde tutabiliyordu, ne namus ne de kocasýnýn buyruðu... Roma'nýn tüm sokaklarýný ve foruma giden tüm yollarý kuþattýlar. Kadýn kalabalýklarý her gün daha büyüdü; taþradan da kadýnlar kente akýn etmeye baþladý. Kadýnlarýn, bu yasanýn kaldýrýlmasýna karþý duran Tribinuslar'ýn bürolarýna saldýrmalarýyla iþ çýðýrýndan çýktý. Tribunuslar'dan Lucius Valerius, Roma evliliðine iliþkin bu tüyler ürpertici görüþe katýlmýyordu. Cato, yasanýn kaldýrýlmasý durumunda erkeklerin kadýnlarý zapt edemeyeceðini söylemiþti. Cato'ya karþý çýkan Valerius, "Hiç de deðil." diye yanýtladý. Valerius'un kadýnlarý koruyan bu tutumunun tonu, Cato'nun dürüst baðnazlýðýna oranla SEVGÝ DÜNYASI aslýnda kadýnlarý daha çok aþaðýlýyor olsa da, Oppia Yasasý yürürlükten kaldýrýldý. Ancak uzun vadede haklý çýkan Cato oldu. Modanýn göstergesi, kumaþ ve süslemelerdi. Sur'dan gelme pahalý boyalar, kolyeler, broþlar, yüzükler, aðýr altýn bilezikler; Hindistan'dan gelme pamuklular, taçlar o zamanlarýn moda dünyasýnýn deðiþmezleriydi. Asya'nýn uzak ülkelerinden getirtilmiþ ve arazili mülklerden daha yüksek deðerde taþlarla süslü küpeler; Çin'den gelme, tam anlamýyla aðýrlýðýnca altýn deðerinde olan en iyi cins ipekten yapýlma giysileri de listeye ekleyelim.... Önemli olan bunlardý. Antik Helen'de olduðu gibi, bilinen dünyanýn geniþlemesi, Roma'ya baþlangýçta para ve lüks getirdi ama bu akýþ zamanla tersine döndü. Birinci yüz yýla gelindiðinde, Plinius'un tahminlerine göre, Roma'nýn Asya ile ticareti, günümüz deðeriyle yýlda 40 milyon dolar düzeyinde açýk vermekteydi. Bu açýk günümüz ölçülerine göre son derece düþük olsa da, antik dünya için çok önemli bir tutardý. Roma'nýn cumhuriyet döneminde Akdeniz, Galya, Ýspanya ve Batý Asya'daki fetihlerinden bir yýlda getirdiði ganimetin dört ya da beþ katýydý. Asya'dan ve Afrika'nýn doðu kýyýsýndan Roma dünyasýna ithal edilen mallarýn neredeyse yarýsýný baharat oluþturmaktaydý. Roma'nýn beþ temel lüksünden diðer dördü ise, Çin'den gelen ipek, Afrika'dan gelen fildiþi, Arabistan'dan gelen tütsü ve Germen ülkelerinden gelen kehribar idi. Ne yazýk ki, diðer ülkelerin bunlarýn karþýlýðýnda Roma'dan aldýklarýnýn sayýsý pek azdý. Çin'deki Lo-Yang'dan gelip Romalý tüccar ya da aracýlarla Orta Asya'nýn tenhalýk- 27 larýnda, Pamirlerin kuzeylerinde ünlü Taþ Kule'de buluþan kervanlar, narin ipekliler ile egzotik baharatlarýn karþýlýðýnda az miktarda Roma camý, çömlek, amyant, giysi, mercan boncuk, oymalý mücevherler ve üzüm þarabý, yüksek tutarlarda altýn ve gümüþ alýyorlardý. Denge bir süre gayet iyi iþledi; Çinliler gümüþü, Romalýlar altýný yeðliyordu. Zamanla deðerli maden kýtlýðý doðdu. Helen yarýmadasýndaki devasa gümüþ madenleri tükendi; 3. yüzyýla girilirken, Roma'nýn öz kaynaklarý artýk tükenmek üzereydi. Roma parasý, önceleri yavaþça ve sonra hýzla deðer yitirmeye baþladý. Sonunda, tüm ekonomi tökezlemeye yüz tuttu. Akademisyenler, Roma Ýmparatorluðu'nun çöküþünde etkili olan çeþitli politik, toplumsal, askerî ve ekonomik nedenler arasýndan birine diðerlerine oranla "en önemlisi" diyememiþtir. Ancak savurganlýðýn da -özellikle kadýnlarýn savurganlýðýnýn- önemli bir yan etmen olduðuna kuþku duyulamaz. Üst sýnýflardan Romalý kadýnlar antik dünyada ender görülen bir özgürlüðe sahip olacak konumdaydý. Ancak bu özgürlüðün onlara bir yararý yoktu. Pek çok þeyi yapmalarýna izin veriliyordu; yapýcý bir þey olmadýðý sürece... Yasal bakýmdan kýsýtlý olmalarý ve toplumsal baský sonucunda, çevrelerine, içerisinde neredeyse istedikleri gibi düþünüp hareket edebilecekleri bir tür entelektüel karantina kordonu çekiliyordu. Diðerlerini etkileyip erkek alanýna girmeyi, hattâ düþünülemeyecek bir þeyi yapýp Roma'nýn siyasal ve imparatorluk politikalarýný etkilemeyi denediklerinde, bu kordonu aþamýyorlardý. Bu nedenle de kendilerini, para harcayarak, 28 kocalarý deðil, âþýklarý için güzelleþerek, dine sarýlarak ya da boþanma davasý açarak tatmin ediyorlardý. Ünlü Romalý düþünür Seneca, 1. yüzyýlda kimi çaðdaþlarýný, "çok çaba harcayarak hiçbir þey yapmama sanatýnda uzmanlaþmýþ" olmakla eleþtirmiþti. Bu, hiç kuþkusuz, kadýnlarýn günlerini geçirme þekillerinin iyi bir tanýmýydý. Erkeðin yapmasý gereken tek þey, þafaktan önce kalkýp sandaletlerini ayaðýna geçirmek yatmadan önce çýkardýðý tek giysi oydusadece Romalýlara özgü olan togasýný üzerine almak ve bir kupa su içmekti. Artýk dünya ile karþýlaþmaya hazýrdý. Sonradan belki traþ olmak için berbere gidebilir, öðleden sonrayý da hamamda geçirirdi. Karýsý ise istediði saatte kendi yatak odasýnda kalkar, -ancak en bayaðý kadýnlar kocalarýyla ayný yatak odasýný paylaþýrdý-, terliklerini giyer, uyurken giydiði kuþaðýn, göðüs baðýnýn ve tuniðin üstüne iç gömleðini geçirir, o da bir kupa su içer ve dünya ile deðil, ayna ile hizmetçileriyle ve sayýsýz kozmetik kavanozuyla karþýlaþmaya hazýr hale gelirdi. SEVGÝ DÜNYASI Kayýtlý tarihin büyük bölümü boyunca kadýnlar ve erkekler, doðanýn verdiðini düzeltmek(!) için ellerinden geleni yapmaya çalýþmýþlardýr. Daha Sümer çaðlarýnda gözlerini büyütmek için çevresine "sürme" çekmiþ ve kýzýlboyalarla yanaklarýný renklendirmiþlerdi. Aristophanes'in dediðine göre; Atinalý kadýnlar, rimel olarak antimon cevheri, yüz pudrasý olarak kýrmýzý boya, gözaltlarýný gölgelemek için de beyaz kurþun, yosun boyasý ve yüz kremi kullanýrdý. Bu karýþýmlarýn çoðu, ne yazýk ki suya dayanýklý deðildi. Helenli ozan Eubulos, hinlik ederek: "Yazýn dýþarý çýktýðýnýzda, gözlerinizden iki kara derecik akar; yanaklarýnýzdan akan ter allýk damlalarýný boynunuýza dek taþýr ve alnýnýzdaki pudradan saçýnýz bembeyaz olur!" demiþti. Helen kadýnlarýnýn giydiði, peplos ve chiton denen giysiler bedene yapýþýrdý. Kemerleri vardý ve kimi zaman belde toplanýrdý. Bu nedenle Helenler, "korse" konusunda önemli ilerleme göstermiþti. Günümüzdeki gibi bilimsel olarak yapýlandýrýlmýþ olmasa da, yeterince iþe yarayan yarým sütyeni icat etmiþlerdi. Kuþaklarý da vardý. Bunlarý daha çok hamile olduðunu gizlemek isteyen hetairalar takardý. Romalý kadýnýn ise, stoa adý verilen, daha bol ve hatlarýný gizleyen bir giysisi vardý; daha ince ipeklilere parasý yetenler ve mutlaka gelecek olan eleþtiri yaðmurunu göz ardý etmeye hazýr olanlar dýþýnda... Bedenini en göz alýcý biçimiyle gösteremediði için, yüzüne ve saçlarýna çok zaman ve para harcardý. SEVGÝ DÜNYASI Sabah ilk iþ, gece yüzünde kalmýþ olan yüz kremiyle ekmek lapasýndan yüz maskesini siler, ardýndan, uzun zaman alacak olan saçýný yapma iþine koyulurdu. Kimisi saçlarýný "öðle güneþi" gibi parlatacak losyonlar sürer, kimisi de doðal rengini çirkin bularak kýzýlýmsý sarýya boyatýrdý. Kýzýlýmsý sarý saç, Romalýlarýn Germen kabileleriyle iliþkileri sonucunda moda olmuþtu. Siyah saçlarýndan her nasýlsa hoþnut olan kadýn, kocasýnýn parasýný, siyah saçlarýný Arabistan'ýn tüm parfümlerine bulamaya harcardý. Bir de, hafif bir alevin üstünde ýsýtýlýp saçý kývýrarak lüleler halinde dalgalandýrmakta kullanýlan demir gereçler vardý. Kaþlarýn üstüne düþmesi için ne zahmetler çekilir; alýna neredeyse hiç yer kalmazdý. Aklaþan saçlar acýmasýzca kopartýlýr, Hindistan'dan ithal edilmiþ saçlardan yapýlma peruklar takýlýrdý. Romalý süsleme uzmaný, kuaför, hanýmýnýn saçý yapýldýktan sonra, ayný derecede uzun sürecek bir iþe giriþir, yüzü üzerinde çalýþmaya baþlardý. Fondöten, koyunyünü yaðýndan elde edilirdi. Arpa unu, öðütülmüþ geyik boynuzu, bal ve kýzýl güherçile köpüðü gibi malzemeler içeren birtakým baþka krem ve losyonlar da vardý. Anlaþýlan, Romalý kadýnlar gözleri, yanaklarý, kaþlarý ve dudaklarý için, Aristophanes'in söz ettiklerine benzer karýþýmlar kullanmaktaydý. Sanat eseri tamamlandýðýnda, -günün ilerleyen saatlerinde, hamamdan sonra her þeyin yeniden yapýlmasý gerekecekti- geriye kalan tek þey, süslenmesi olanaksýz her þeyi süslemeye yetecek sayýda mücevher seçmek, bir tunik giymek, üstlükle tozluk arasýnda kullanýlacak mendili, sinek kovan iþlevi de gören tavus kuþu tüyünden yelpazeyi, hava koþullarý gerektiriyorsa, parlak yeþil bir güneþlik 29 seçmekti. Ardýndan, son pelerin örtüsüne de bürünen kadýn, günün asýl iþlerine giriþmeye hazýr olurdu. Neydi günün asýl iþleri? Terziye ya da kuyumcuya gitmek... Tahtýrevanla sokaklarda gezinmek... Dostlarýný ziyarete gitmek... Tapýnakta dua etmek... Bir gladyatör dövüþünün kanlý heyecanýný yaþamak amacýyla amfiteatra ya da tiyatroya gitmek... Elbette, kendi özel hamamlarý olanlar için bile gözde bir toplumsal merkez olan hamam. Son olarak da, akþam yemeði hazýrlýklarýný denetlemek üzere eve dönmek... Günlük etkinlikleri arasýnda bir tek bu sonuncusu belki "iþ" olarak nitelenebilir. Baþka "iþ"i yoktu Romalý kadýnýn! Tüm yukarýda anlattýklarýmýza karþýlýk, Roma tarihi, azimli, tuttuðunu koparan, devlet yönetiminde etkili, entrikacý kadýnlarýn adlarýyla doludur. Bu baðlamda Pompeius'un erdemli karýsý Cornelia ve çaðýn önde gelen politikacýsý olan âþýðý Cornelius Cethegus üzerindeki nüfuzu sayesinde gücünün her þeye yettiði düþünülen ama pek erdemli olmayan Praecia'yý anmalýyýz. Brutus'un olaðanüstü annesi Servilia ile azimli karýsý Porcia da bunlarýn arasýnda zikredilmelidir. Sonraki dönemlerde Augustus'un eþi Livia ile aralarýnda Julia ve Julilla, Livilla, Drusilla, Poppaea, Marcia ve Messalina'nýn da bulunduðu birçok soylu kadýnýn adý sayýlabilir. Roma'nýn yükseliþinde olduðu gibi yýkýlmasýnda da bu soylu kadýnlarýn eylemlerinin ve etkinliklerinin büyük payý olduðu yadsýnamaz. Roma tarihi, özellikle saray çevresindeki kadýnlarýn karýþtýðý çeþitli türden olaylar, 30 düzenbazlýklar, zehirleme örnekleriyle doludur. Yazýlý tarih, çoðu aykýrý düþünce sahiplerini ya da aykýrý görülen mezhepleri sapkýnlýkla suçladýðý için, kadýnlarýn çoðunun çaðdaþlarýnca benzer biçimde suçlanmýþ olmasý doðaldýr. Nemfomani, taþkýnlýk ve zehir þiþesi konusunda ustalýk, antik Roma'da kalýtýmsal birer hastalýk mýydý acaba? Genel olarak bakýldýðýnda, anlaþýlan söz konusu kadýnlarýn çoðu, onlarý eleþtiren kiþilerce kendilerine yakýþtýrýlan kötü alýþkanlýklara iliþkin köklü bir geleneðin kurbanlarýydý. Romalý kadýnlara yöneltilen eleþtiriler, olaðan dýþý boyutlara taþýmayacak kadar mantýklý ve dinsel baðnazlýktan uzaktý. Ancak, seks âlemleri ve yönetim karþýtlarýyla yakýnlýk kurmak, geleneklere karþý gelen kadýnlara yöneltilecek akýlcý suçlamalar gibi görünüyordu. Seks âlemleri, gerçekten de kadýnlarýn girdiði gizemli bazý dinlerin özelliði olabilir ama 9. yüzyýla dek kadýnlarýn sorumlu tutulduðu zehirlemelerin çoðu, büyük olasýlýkla aslýnda doðrudan çið ve bozulmuþ gýdalardaki Salmonella bakterisinin eseriydi. Durum böyle olsa bile, pek çok iyi eðitimli, akýllý ve caný sýkýlan kadýn, eðer yoldan çýkmýþsa; sorulmasý gereken soru, temelde eril SEVGÝ DÜNYASI olan bir toplumda buna neden böylesine uzun bir zaman boyunca izin verildiðidir. Nedenlerden biri, hiç kuþkusuz, cinsel haþarýlýklarýn kadýnlarý politik yaramazlýklardan uzak tutmasýydý. Bir diðeri ise, Romalý kocanýn kendisine sorun çýkarmadýðý sürece karýsýnýn ne yaptýðýna pek de aldýrmamasýydý. Ancak en önemli neden, çevrede çok kadýn olmamasýydý. Erkeði evliliðe çeken, bir oðul ve vâris sahibi olma olasýlýðý ile geleneksel drahoma uygulamasý sayesinde iþe yarar tutarda bir para elde etmekti. Sonradan karýsý için duygularý her nasýl olursa olsun, drahomayý korumasýnýn tek yolu onu hoþ tutmasýydý. Bu nedenle sýký bir rekabet yaþanmaktaydý. Nitekim bu yüzden Latincede "evde kalmýþ kýz" anlamýna gelen bir terim yoktur. Özetle, Roma dünyasýnda Ý.Ö. 3. yüzyýlýn sonuna gelindiðinde kadýn, artýk "elde" olmaktan çok, "elden çýkmýþ" durumdaydý. Belki de erkekler bunun böyle olduðundan yakýnýp duruyordu. Ne yazýk k, bunu ne doðrulayacak ne de çürütecek yazýlý kadýn kaynak vardýr. Sadece Romalý kadýnlarýn, önceki çaðlarýn o soylu ve terbiyeli evli kadýnýný dehþete sürükleyecek eylemleri SEVGÝ DÜNYASI düþünmelerinin ötesinde, bu gibi iþlere giriþmeye hazýr olduklarý aþamaya geldikleri bilinir. Helen dünyasýnda olduðu gibi Roma'da da "kadýn haklarý" konusunda farklý bir uygulama yürürlüðe konmamýþtýr. Ýlk Çað dünyasýndan Antik uygarlýklara geçen ataerkil toplum düzeninin kadýn baskýcýlýðý ve kadýný aþaðýlayan görüþleri hiçbir deðiþikliðe uðramadan yer almýþtýr. Üstelik tüm tolerans dýþý uygulama ve düþünceler hukukî bir konum bile kazanmýþtýr. Kadýn haklarý ve özgürlükleri konusunda Hristiyanlýðýn tutumunun çok farklý olacaðý, toleranslý görüþ ve davranýþlarýn ortaya çýkacaðý sanýlmamalý... Kadýnlardan yana böyle bir umut taþýyan düþünürler de yanýldýklarýný kýsa sürede göreceklerdir. Roma Nüfusu Roma dünyasýndaki aile yapýsýndan, evlenme ve boþanma olaylarýndan söz ederken, nüfus sorunlarýný gözardý ettik. Þimdi biraz da ona bakalým. Tarihçi Cassius Dio'ya göre; erken imparatorluk döneminde "özgür doðmuþ" kiþiler arasýnda kadýn sayýsý erkek sayýsýndan azdý. Bazý tahminlerde, %17 gibi bir farktan söz edilir. Ancak dikkat!.. Bu sadece "özgür doðmuþ" yani hem anasý hem babasý özgür Roma vatandaþý olanlar için geçerli. Asýl büyük çoðunluðu oluþturan halk tabakalarý için deðil.. Onlarýn nüfusunun ne kadar olduðunu hiç kimse bilmezdi ki, kadýn-erkek daðýlýmýnýn nasýl olduðunu bilsin! Þu sözünü ettiðimiz dengesizliðin en baþta gelen nedeni, herhalde, babalarýn kýzlarýný "pahalý bir lüks" olarak görmesiydi. Zenginler arasýnda geçerli drahoma tutarýnýn bir milyon Sestertius olduðu söylenir. Bu da, o tarihlerde yaklaþýk 31 65 kilo külçe altýn deðerinde eder. Neredeyse hafif sýklet bir erkeðin aðýrlýðýnca külçe altýn... Drahomanýn taksite baðlanmasý durumunda, en geç üç yýl içinde ödenmesi gerekirdi. Cicero'nun, kýzý Tullia için drahoma bulmasý gerektiðinde, üçüncü takside gelindiðinde malî durumu o kadar kötüleþmiþti ki, kýzýnýn boþanmasýný saðlamanýn daha iyi olup olmadýðýný kara kara düþünmeye baþlamýþtý. Roma'nýn en eski yasalarý olan "Romulus Yasalarý"nda, ebeveynlere tüm erkek çocuklarýný ve ilk doðan kýz çocuklarýný eðitip yetiþtirmeleri öðütlenirdi. Ýmparatorluk döneminde de uzun süre boyunca Romalýlar buna uydu. Sonraki yýllarda ise, baþta ekonomik sýkýntýlar, ardýndan buna baðlý genel ahlâkî çöküþ ile birlikte, bu yasal öðütleme gözardý edilir oldu. Roma kentinde, Lactaria Sütunu'nun dibi gibi, istenmeyen bebeklerin býrakýlmasý için özellikle ayrýlmýþ yerler vardý. Býrakýlan bebeklerin çoðu kýzdý ama zaman zaman gayrimeþru ya da biçimsiz, doðumunda kötü iþaretler görülmüþ erkek çocuklarýn da býrakýldýðý olurdu. Bunlardan kimileri, yabancýlar tarafýndan evlât edinilir ya da köle olarak yetiþtirilirdi. Ancak sepetlerdeki çocuklar, hava koþullarýyla ya da açlýk sonucu ölüme terk edilirdi. Bu tür bebek kýyýmý, ancak 4. yüzyýlda yasaklanabildi. Kýz bebeklerin öldürülmesi ya da ölüme terk edilmesinin doðal bir sonucu olarak, sonraki kuþaklarda anne adayý yokluðu çekilmeye baþlandý. Kýz çocuklara karþý ayrýmcýlýk uygulanmasýna karþýn, erkeklerin coþkuyla karþýlandýðý söylenemezdi. Roma toplumunun beþ sýnýfýndan hiçbirinde geniþ aileler hiç de yeðlenmiyordu ve çocuksuz çiftler de, ister kendi seçimleriyle olsun ister yazgý sonucu, alýþýlmadýk bir görüntü deðildi. 32 Toplumun diðer iki sýnýfýný köleler ve azatlar oluþtururdu; her ikisi de vatandaþ deðildi. Aralarýnda erkeklerin sayýsý kadýnlardan çok fazla olduðu için, köleler pek ender olarak evlenirdi. Zaten sahipleri de evlenmelerini onaylamazdý. Ancak bazý köle sahipleri, iþ gücünün en az giderle büyütülmesi amacýyla cariyeliði özendirmekteydi. Çoðu Batýlý tarihçiler, Romalýlar'ýn gebeliði önleme yollarýna baþvurmadýklarýný öne sürer. Oysa Ovidius, Lucretius, Plinius, Dioskorides, Amidalý Aecios, Ephesoslu Soranos gibi düþünür ve týp bilginleri, bize kadar ulaþmýþ yapýtlarýnda, Romalýlarýn gebeliði önlemek için olduðu kadar çocuk düþürmek için de birçok yöntem bildiklerini ve kullandýklarýný göstermektedir. Roma'da, toplumsal baskýlarýn çocuk yapma ve evlilik konusunda olumsuz etki yarattýðý söylenebilirdi. Kiþisel baskýlar da vardý. Roma, bekârlýða karþý yasal hüküm getirmeye ilk kez Ý.Ö. 403 yýlýnda baþladý. Bu, kýsmen sürekli savaþýn sarsýcý etkisiyle ama hiç kuþkusuz kýsmen de Ýtalya halkýnýn Napoli körfezine yerleþmiþ Helenler'den öðrendiklerinden kaynaklanmýþtý. Romalýlar Helenli göçmenlerden, Homeros'un yapýtlarýndaki tanrýlarýn adlarýndan çok daha fazlasýný öðrenmiþ olsalar gerek. Ýmparatorluk döneminde Roma'da hâlâ Atina geleneðine uyan seçkin oðlancýlar ve Horatius ile Martialis gibi ozanlar da dâhil olmak üzere karþýlaþtýklarý fýrsatlar uyarýnca eþcinsel ya da heteroseksüel olabilen çok insan vardý. Romalýlar, doðru dürüst aile kuramamýþtý. Bu olguda, gönüllü etmenler kadar gönülsüz etmenler de etkiliydi. Her þeyden önce, ölüm SEVGÝ DÜNYASI oraný hayli yüksekti. Buna baðlý olarak, kadýnlarýn çocuk doðurma yýllarý kýsýtlýydý. Neolitik Çað öncesinin insanlarý gibi çoðu 30 yaþýna varmadan ölüyordu. Bebek ölüm oraný %20 düzeyindeydi. Ýtalya nüfusunun %10'u, çapulcu virüslerin çaresiz avý konumundaki Roma'yý týka basa doldurmuþtu. 2. yüzyýl ortalarýnda askerler, Mezopotamya'dan Roma'ya çiçek hastalýðýný getirdi. Romalýlarýn çiçeðe karþý hiç baðýþýklýðý olmadýðýndan, kimi kent ve eyaletlerin nüfusunun neredeyse üçte birini yitirdiler. Yüz yýl sonra bir diðer öldürücü hastalýk, büyük olasýlýkla, ilk kez yakalananlarý öldüren kýzamýk, etkisini gösterdi. Bu salgýnýn doruk döneminde, Roma kentinde ölüm sayýsý günde beþ bini aþtý. Her zaman olduðu gibi, bundan da en çok etkilenenler zayýf yani yoksul sýnýflarýn kadýn ve çocuklarý oldu. Týpký kendilerinden öncekiler gibi, tüm sýnýflarýn kadýn ve çocuklarý yeterli týbbî bakým yokluðundan etkilendi. Yaklaþýk 750 bin oturanýyla dünyanýn günümüz ölçüsündeki ilk en büyük kenti olan Roma'da, þimdilerde Batý'da hamileliði "doðal" olgu alanýndan çýkaran kentsel tutum, gerilim ve baskýlar görülmeye baþlandý. Kadýnlarýn çoðu gebe kaldýðýnda düþük yapýyor, doðum sýrasýnda sorun yaþýyor ya da doðum sonrasý enfeksiyonlarýyla karþýlaþýlýyordu. Canlý doðabilen bebeklerin yaþamý sadece ilk birkaç gün deðil, ilk dört beþ yýl boyunca tehlikedeydi. Amerikalý toplumbilimci Seabury Colum Gilfillan'ýn 1966 yýlýnda yaptýðý bir araþtýrmada, Roma'nýn üst sýnýflarýnýn, erkeklerde kýsýrlýða yol açabilen ve kadýnlarda ise düþük ya da ölü doðuma neden olabilen kronik kurþun zehirlenmesinin etkisinde kaldýklarýný öne sürümüþtür. Çok düþük düzeyde bile olsa, kurþun zehirlenmesinin, çocuklarda zor SEVGÝ DÜNYASI öðrenme ve dikkatsiz bir kiþilik edinme ile doðrudan baðlantýlý olduðu gösterilmiþtir. Romalýlar, kurþunu, borulardan akan sudan, kupa ve tencerelerden, kadýnlarýn yüz pudrasý olarak kullandýklarý beyaz kurþun gibi kozmetiklerden ve þaraptan alýyordu. Genellikle sert olan Roma þarabýnýn iyileþtirilmesi için, doðru kývama ulaþana dek kurþun astarlý çömleklerde kaynatýlmýþ tatlý üzüm þurubu eklenmekteydi. Bu süreç sýrasýnda þuruba ister istemez belli bir oranda kurþun da geçiyordu. Araþtýrmacýlar Romalý erkekte kýsýrlýða yol açan etkenler arasýnda, suyundaki ve þarabýndaki kurþun yanýnda, aldýklarý aþýrý alkolün de belirtilmesi gerektiðini söyler. Bu iki etmen yanýnda araþtýrmacýlar, Romalý erkeklerin aþýrý sýcak hamam düþkünlüklerinin de nüfus artýþýndaki olumsuz etkisine deðinirler. Romalý erkeðin giysilerini çýkardýktan sonra girdiði ilk oda, sýcaklýðýn yerlere ve duvarlara yerleþtirilmiþ sýcak hava kanallarýyla düzenlendiði sýcak odaydý. Ardýndan, yine ayný kanallarla ama bu kez daha fazla ýsýtýlan ve caldarium denilen yere geçilirdi. Seneca'nýn söylediðine göre; insanýn suç iþlemiþ bir köleyi içinde canlý canlý yýkanmaya mahkûm edemeyeceði kadar sýcak olan banyo teknesinin bulunduðu oda burasýydý. Roma hamamlarýnýn sýcaklýðýna bir örnek olmasý açýsýndan, Roma tarihinde suçlu saray kadýnlarýndan kimilerinin, -örneðin Doðu Roma'nýn kurucusu sayýlan Constantinus'un karýsý Faustina'nýn- bu sýcak odalarda aþýrý sýcaðýn ve kýzgýn buharýn etkisine býrakýlarak idam edildiðini de tarihçilerin yazdýklarýndan öðreniyoruz.. Hamam saatleri burada geçiriliyor, sýrayla suya girilip sonra suyun çevresindeki sýralarda ter atýlýyordu. Son 33 olarak, banyo yapan kiþi daha ýlýk olan sýcak oda üzerinden frigutarium bölmesine geçerek, yeterince azimliyse, soðuk suya atlýyordu. Araþtýrmacýlar, sýcak hamamýn sperma üretimini olumsuz etkileyerek verimliliði azalttýðýný öne sürer. Eðer bilimsel olarak doðruysa, Romalýlar'ýn calderium dedikleri yerin 43-44 dereceye ulaþan sýcaklýðýnýn üreme konusunda olumsuz etki yaratmasýný bekleyebiliriz. Ünlü Romalý ailelerin çocuk sayýlarýný araþtýran Tacitus gibi tarihçiler, çok çocuklu Augustos ve Ceasarlarýn, -Germanicus ve Agrippa gibi- yetiþkinlik dönemlerinin büyük bir bölümünü yurt dýþýnda, Roma'nýn kurþun borularýndan ve sýcak hamamlarýndan uzakta geçirmiþ olduklarýný belirtir. Romalýlar, doðum oranýnýn düþmesinin yarattýðý tehlikenin farkýndaydýlar. Ý.Ö. 2. yüzyýldan baþlayarak, bu konuda saplantýlý bir tutum benimsemiþlerdi. Gereken tek þeyin "daha az þehvet ve daha büyük aileler" olduðunu ileri sürmek, Cicero'ya uygun geliyordu belki ama yasalarla elde edilebileceklerin de bir sýnýrý vardý. Ýmparator Augustus bu baðlamda elinden geleni yaptý. Ý.Ö. 18 tarihinde konmuþ yasalarý, 9 yýlýnda çýkarttýðý yeni yasalarla destekledi. Dullarýn iki yýl, boþanmýþ kadýnlarýn da 18 ay içinde yeniden evlenmelerini buyurdu. Evlenmemiþ erkeklerin miras kabul etmeleri yasaklandý ve üreme çaðlarýnda bulunan çocuksuz çiftlerin de kendilerine kalan mirasýn ancak yarýsýný almalarýna izin verildi. Toplumsal sýnýflar arasýnda evliliði düzenleyen eski gelenekler yumuþatýldý. Özgür doðmuþ bireylerin, -senatör ailelerinden gelenler dýþýnda- azat edilmiþ 34 kölelerle evlenmelerine olanak tanýndý. Roma'da oturan ve üç "canlý" çocuðu bulunan çiftler ödüllendirildi. Bu "canlý" kavramý, savaþta öldürülmüþ oðullarý da içermekteydi. Ancak bu sadece Roma için geçerliydi. Bu hakký kazanabilmek için, kýrsal kesimde dört ve yarýmada dýþýnda beþ çocuk sahibi olmak gerekiyordu. Roma vatandaþlarý gibi azatlar da çoðalmaya özendirildi. Tek çocuklarý olan azatlar, mülklerinin yarýsýný eski sahiplerine miras býrakmak zorundaydý. Ýki çocuk olursa, eski sahip hâlâ mirasýn üçte birini alýyor, üç çocuk varsa hiç hakký kalmýyordu. "Üç çocuk hakký" sadece Roma kenti için geçerliydi ama çok geçmeden her amaca hizmet eden bir iyi davranýþ ödülüne dönüþtü. Örneðin, Ýmparator Domitianus, çocuðu olmayan Martialis'e de bu hakký tanýdý. Görünüþe bakýlýrsa, eski ahlâka (atalarýn ahlâký) dönülmesi konusunda bir erdem saplantýsýna kapýlan Augustos'un bu yasal düzenlemeleri, kentin üst sýnýf yaþamýnýn ateþli ortamýnda belli bir süre olumlu etki yarattý. Kýsa yaþam süresi ile açlýk, salgýn hastalýklar ve savaþlardan ileri gelen yüksek ölüm oraný, erken yaþta cinsel iliþki kurmaktan kaynaklanan zührevî hastalýklar ve üremeyi engelleyen toplumsal eðilimler, -Atina oðlancýlýðý gibi- diðer erken dönem toplumlarýnda da görülmüþtür. Helenler'de olduðu gibi, Romalýlar'da da nüfus, kimi zaman hýzla iniþe geçmiþtir ama bu derece ölümcül ya da tutarlý þekilde deðil... Roma toplumunun, nüfusta azalmaya yol açan özel yönleri arasýnda lüks yaþam sürme uðruna doðum oranlarýnýn kýsýtlanmasý, suyun kurþun borularla taþýnmasý, sýcak hamamlar ve bol miktarda þarap ne kadar SEVGÝ DÜNYASI önemsiz gibi görünse de, aslýnda tarihin belirleyicileri arasýnda bir yere konabilir. Zira Roma'nýn çöküþüne, son kertede insan gücü kýtlýðý yol açmýþtý; bu kýtlýk ile birlikte artýk neredeyse hiç deðeri kalmamýþ olan bir para birimi... Ne imparatorluðunun sýnýrlarýný koruyabilen ne de bu sýnýrlar içinde doðrudan bir yönetim erki kurabilen Roma, kendisinden hem nefret eden hem de imrenen o "barbarlar" aracýlýðýyla iþ görmek zorunda kaldý. Büyük emekler ve kanlý fetihler ile yaratýlmýþ olan bu görkemli imparatorluðun çökmesine de barbarlarýn yönetime sýzmalarý yol açtý. Kimi toplumbilimcilere göre; çýkara dayanan Roma ailesi, ahlâk sorunu yaratan bir çöküþün hazýrlayýcýsý olmuþtur. Evlilik dýþý iliþki, erkek için "yüz aðartýcý bir iþ, bir övünç kaynaðý" niteliði taþýmýþtýr. Özellikle çöküþ yýllarýnda fahiþelik ve eþcinsellik olaðanüstü yaygýnlaþmýþ, Roma'nýn her mahallesinde karýnca yuvasý gibi çalýþan, erkek ile kadýnýn ya da erkekle erkeðin buluþtuðu genelevler (lupanar) açýlmýþtýr. Bu tür birleþmelerde parasý olmayanlar için, surlarýn dipleri ya da bir saçak altý bile yeterli olmuþtur. Hamamlar, meyhaneler hatta berber dükkânlarý bile erkekler arasýnda birleþme yeri haline gelmiþtir. Kadýnlar arasý cinsel iliþki de hayli yaygýnlaþmýþ ve küçük yaþ gruplarýna dek inmiþtir. Erkekler arasý iliþki ise zamanla o denli yaygýnlaþmýþtý ki, Roma'daki "fahiþe oðlan" sayýsý "fahiþe kadýn" sayýsýný geçmiþti. Üstelik boyutu, bu iliþkiyi para için kuran "genç oðlanlar"ý çok aþmýþ, üst düzey yöneticilere dek uzanmýþtýr. Ergin olmayan erkek çocuklarýn korunmasý âdeta olanaksýzlaþmýþ, kimi zaman "çocuklarýn sokaklarda korunmasý için" yasalara hükümler konmuþtur. Roma'nýn ünlü þairi Publius Virgilius bile yazdýðý þiir- SEVGÝ DÜNYASI 35 lerde, "kusursuzluðun simgesi olan erkek etinin güzellikleri"inden söz etmiþ, bu tür konularý edebiyatta sürekli olarak iþlemiþtir. de birçok kölenin çalýþtýðý bilindiði için, onlarýn bu konuda tümüyle yeteneksiz olduklarý, pek kolay öne sürülemez. Roma, on yüzyýlý aþkýn bir tarihsel geçmiþi olan bu görkemli imparatorluk, çökmektedir artýk... Hem toplumsal, hem ekonomik, hem siyasal hem de ahlâkî bir çöküþtür bu. Bu çöküþte, -hiç kuþkusuz- Romalýlar'ýn Helenler'den âdeta miras alarak yaþatmýþ olduðu "kölelik kurumu"nun zamanla ister istemez deðiþen durumunun da önemli etkisi vardý. Kölelerin en önemli görevlerinden biri, iç ve dýþ tehlikelere karþý efendilerini korumaktý. 1 ve 2. yüzyýlýn Romalý tarihçisi Cornelius Tacitus'un belirttiðine göre; zor durumda bulunan bir efendiye yardým etmemenin cezasý ölümdü. Gerçekten de, Roma Senatosu'nun Ý.Ö.10 yýlýnda çýkardýðý bir yasa, köleler açýsýndan ürperticiydi. Buna göre; þayet bir efendi evinde öldürülmüþ olarak bulunursa, çevrede bulunan tüm köleler iþkence altýnda sorgulanacak ve sonra tümü öldürülecekti. Bir efendi intihar ederek ölmüþ bile olsa, onu bu giriþiminden vazgeçirmeyen köleleri sorumlu sayýlacaktý. Devlet kölelerinin evlenmelerine -kuþkusuz köle bir kadýnla- birçok sýnýr getirilmekle birlikte, kimi koþullarda izin verilirdi. 27 Aðustos 326 tarihli ve Serdica (Sofya) çýkýþlý bir bildirgesinde Ýmparator Constantinius, devlet kölesi ile birlikte yaþayan kadýnlara tolerans gösterilmemesi gerektiðini ve bu tür iliþkilerden uzak durulmasýný buyurmuþ, özgür bir kadýndan doðma köle çocuklarýnýn ise "köle bir adamýn özgür çocuklarý" olarak sýnýflandýrýlacaðýný bildirmiþti. Birçok ozan ve düþünürün eleþtirilerine karþýn, ne Helen ne Roma yasalarý efendilerin kölelerinin cinsel yaþamlarýný kýsýtlama yetkisine karýþtý. Özgür bir insan, isterse, kölelerini fahiþe olarak kullanarak da para kazanabilirdi. Köle kadýnlarý bu iþte çalýþtýrýp para kazanmak o kadar yaygýnlaþmýþ ki, 70-79 yýllarý arasýnda Ýmparator Vespasianus, köle satan kiþileri bir bildirgeyle uyararak, satýþ sözleþmelerine "fahiþelik yapmayacaklar" diye bir madde eklemelerini istemiþti. Kölelerin özgür vatandaþlarýn devam ettiði idman yerlerinde idman yapmalarý yasak olduðu gibi, resim ve heykel yapmalarý da yasaklanmýþtý. Ancak günümüze kadar ulaþan üstün sanat yapýtlarýnýn üretildiði atölyelerde Daha önce de belirttiðimiz gibi, kölelerin evlenmesi yasal olarak olanak dýþýydý. Ancak bir köle, efendisi izin vermiþse bir diðer bir köle ile karý-koca gibi yaþayabilir, hattâ çocuk sahibi olabilirdi. Bu kölelerin çocuklarýnýn köle doðup, yaþamlarýný köle olarak sürdüreceklerinden elbette kuþku duyulmamalý. Hristiyan dininin "aile" kavramýna verdiði önem ve deðerden etkilenen Ýmparator Constantinus, 4. yüzyýl baþlarýnda bir yasa çýkarmýþ, bir kölenin ancak eþi, çocuklarý ve ebeveynleri ile birlikte satýlmasý gerektiðini buyurmuþtu. Bu buyruk ile birlikte bireysel olarak köle olanlarýn yaný sýra "köle aileler" olgusu doðmuþtu. Kýsa bir süre sonra Roma Ýmparatorluðu üzerinde âdeta tinsel bir egemenlik kuran Hristiyanlýk, yüzyýllardan beri süregelen kölelik olgusunu da allak bullak etti. Romalý Hristiyan aydýnlar Tanrý'yý herkesin efendisi olarak gördükleri için, efendi-köle ayýrýmýna karþý çýktýlar. 36 SEVGÝ DÜNYASI Nefesi Bir Araç Gibi Kullanmak Nefesi Spiritüel Bir Alýþkanlýk Haline Getirmek Çeviren: Nelda Bayraktar The Rev. James Reho Ph.D/May 2013-Issue 6 Riding the Breath-Breathing As Spiritual Praxis "Tüy uçtu, kendinde olan bir þeyden dolayý deðil, onu uçuran havaydý çünkü… Ýþte ben de, Tanrý'nýn nefesinde uçan bir tüyüm böylece" Bingen'in Hildegard'ý SEVGÝ DÜNYASI Holotropik Nefes Çalýþmasý Ýnsanoðlu tarih boyunca kendisinden büyük olan birleþtirici veya mistik deneyimler yaþayabilmek adýna her yolu denemiþtir. Pek çok kültürde bu arayýþ içinde yaþayanlar, zehirlenme veya kalýcý sinirsel tahribat yaþama riskini göze alarak psikotropik maddeler kullanmýþlardýr. Bazýlarý ise açlýk sýnýrýnda yaþamayý bile seçmiþtir. Bazýlarý ise yoðun aðrýlar veya uzun süreli cinsel uyarý veya her ikisinin birleþiminden oluþan ekstaz halini yeðlemiþtir. Bu arayýþ içinde olanlar arasýnda uzun süreli meditasyonlarla veya yoga egzersizleriyle beden ve zihinlerinin fiziksel limitlerini zorlayanlar da vardýr. Hattâ öyleleri vardýr ki, aþýrý endorfin salgýsýnýn verdiði coþku halini yaþayabilmek için diz kapaklarýnýn ve omurgalarýnýn zedelenme riskini göze almýþlardýr. Bu metodlardan herhangi birisi bile iþe yarayabildiði halde aslýnda hiç biri gerekli deðildir. Çünkü sadece nefes alýp vermek hepsinin yerine geçebilir. Ancak nefes alýp vermek asla gerçekten basit bir iþ deðildir. Nefesimiz duygusal tarihçemizi içinde barýndýrdýðý gibi ayný zamanda hem Eros hem de Tanatos ile flört ettiðimiz alandýr. Nefesimizle iliþkimiz nadiren bilinçli olup, kalitesi ve formu duygusal halimizin ne olduðunu bize anlatýr. Çocukken istediðimiz bir þeye kavuþmak için nefesimizi tutarýz; çünkü nefes irademizi çelikleþtirir ve ortaya koyar. Korktuðumuz zaman göðsümüzün yukarýsýndan keskin nefesler alýr veririz, nefes bizim kaygý seviyemizi etkiler ve ifade eder. Uyurken, egzersiz yaparken, konsantre olurken, seviþirken veya meditasyon yaparken, nefesimiz yaptýðýmýz aktiviteleri destekler nitelikte farklý kalýplara dökülür. 37 Henüz iki veya üç yaþýnda bir çocuk iken gece korkunç bir kâbus gördükten sonra hýzla nefes alýp verdiðimi hatýrlarým. Tabii bu arada 1970'lerin Staten Adasýndaki hava kalitesinde, anne ve babamýn evinde içtiðim sigaralardan da tetiklenmiþ olabileceðini varsaydýðým meþhur astým krizlerimi de hesaba katmam gerekir. Astýmý yenebilmek için, yerel bir yüzme takýmýnda onur kýrýcý ve aðrýlý krizler boyunca nefessiz kalmayla mücadele etmek zorunda kalmýþtým. Havuzun duvarýnda soluk soluða kýsa kýsa nefesler alarak sonunda mücadeleden güçlü çýkmayý öðrenmiþtim. Birkaç paket içtiðim sigarayý býrakmaya, yoga ve nefes egzersizleri yapmaya karar vermiþtim. Sigarayý býrakmanýn en zor ve þaþýrtýcý yoluyla birlikte bilinçli nefes almanýn önemini kavramýþ olmak, bana nefes alýp verme sürecinin yalnýzca oksijen ve karbon dioksit deðiþ tokuþu olmadýðýný, bundan daha da fazlasý olduðunu öðretti. Çünkü nefes dediðimiz þey, kimliðimizin görünmeyen, derin bölümlerinin anahtarýný elinde tutuyordu. 2009 yýlýnda, bir arkadaþýmýn spiritüel bir mabede dönüþtürülmüþ olan evinin birinci katýndaki yoga minderinin üzerinde yatýyordum. Odada benden baþka on kiþi daha vardý ve yoðun nefes çalýþmasýnýn ilk seansýna baþlamak üzereydim. Nefese giriþ ve alýþtýrma çalýþmasýnýn ardýndan bize gösterildiði biçimde nefes alýp vermeye baþlamýþtýk. Yani aðzýmýzdan nefes alýyor, aldýðýmýz nefese vurgu yapýyor ve saniye baþýna yalnýzca bir nefes alýyorduk. Çalýþmayý olumlu biçimde etkileyen bir müzik geri planda çalýyor, yanan mumun titrek alevleri çok sýralý dev bir ahþap mihraptaki kutsal figürler üzerinde oynaþýyordu. Odanýn ortasýnda ise geniþ bir Taos davulu vardý. Yoga minderlerimiz tekerlek görüntüsü oluþturur biçimde bu davulun etrafýna dizilmiþti. 38 Birkaç dakika soluk alýp verdikten sonra nefesim kendine ait bir forma kavuþmaya baþladý: Bazen derin, hýzlý ve güçlü… derken sýð ve hýzlý… Sonra da nefesim kendini dakikalar sürüyor gibi hissettiren bir þekilde askýya almaya baþladý. Ellerim ve aðzým sanki onlara hâkim olamýyormuþum gibi, normal formlarýndan geriye kasýldý ve ben bunu adeta bir vecd hali gibi deneyimledim. Derken her þey normale döndü. Geniþlemiþ bir bilinçlilik hali içine girmiþtim ve bunu nefes çalýþmasý yaptýðým her seferde yeniden yaþadýðým için artýk çok iyi biliyordum. Ýmgelemin arttýðý bu geniþlemiþ bilinç halinde kendimle ilgili biyografik ve arketip figürlerle karþýlaþtým, somatik aðrýlarýmdan nasýl kurtulduðumu ve þifa bulduðumu deneyimledim ve hattâ Holotropik Nefes Çalýþmasý literatüründe "Perinatal Deneyim" denilen yani doðmadan önceki hafýzaya dokunan deneyimler yaþadým. Bunlarýn yoðunluðu ve gerçekliði kesinlikle abartýlý deðildi. Bu tarz deneyimler, hakikatte þimdiki hayatýmýn tecrübelerinden daha gerçekti ve derindi. Bunlar sayesinde çevremdeki ve içimdeki dünyayý daha güçlü biçimde anlayabildim. Deneyimler ve araþtýrmalar kadar gelenekler de, bilinçli yapýlan bir nefes çalýþmasýnýn duygusal ve hattâ fiziksel aðrýlarý ve hastalýklarý iyileþtirebileceðini, ruhumuzu ve bedenimizi olaðanüstü biçimde ve karmaþýk yollarla canlandýrabileceðini göstermektedir. Bu çalýþmalarýn pek çoðu inanç gelenekleri vasýtasýyla veya yoga gibi spiritiüel sistemlerle talebelere ustalarý tarafýndan öðretilmiþ, bu yapýlýrken de talebelerin bundan psikolojik veya fiziksel zarar görmemelerine dikkat edilmiþtir. SEVGÝ DÜNYASI Nefesin Kutsallýðý ve Hz. Ýbrahim Ýnancýnýn Getirdiði Gelenekler Ýnsanlarý geniþlemiþ bilinç haline sokan ve kutsal birliðe eriþtiren Holotropik Nefes Çalýþmasýnýn tarihinin aslýnda çok eski olduðu görülmekte. Ruhsal çalýþmalar yapan topluluklarda "Nefes" ve "Ruh"un ayný þeyler olduðu bilinmektedir. Öyle ki Ýbranice'de "Ruach", Arapça'da: "Ruh", Yunanca'da ve Latince'de: "Pneuma" diye geçmektedir. Tarihsel olarak baktýðýmýzda, nefes ve geniþlemiþ bilinç hali birbirleriyle sýkýca ilintilidirler. Ve bu durum inanç gelenekleri vasýtasýyla sýkça ifade edilmiþtir. Eski Ahit'te Allah'ýn adý bazý âlimlere göre nefesin sesiyle temsil edilmiþtir. YAH sesi nefes almayý ve VEH sesi ise nefes vermeyi ifade etmektedir. Böylece bu aslýnda kutsal bir mantra olup, her nefeste (ister bunu bilinçlice veya bilinçsizce yapalým) aslýnda Allah'ýn kutsal ismini telaffuz etmiþ oluruz. Bu ayný zamanda mýrýldandýðýmýz ilk ve de ölmeden önce son kez söylediðimiz sözcüðün de Allah'ýn adý olduðunu göstermektedir. Diðer bir deyiþle Allah'ýn adý: Nefestir. Eski Ahit'in Yaratýlýþ Bölümünde, insanýn çamurdan yaratýldýðý ve içine üflendiði yazýlýdýr. Ýnsana can veren nefes, içinde Kutsal varlýðý ve kimliði de taþýmaktadýr. Bir þeye üflemek ise o þeyle bir yaþam özünü paylaþmak demektir. Mistik Hristiyanlýk 1500 yýldan fazla bir zamandýr, nefese odaklanmanýn Allah'ýn varlýðýný hissetmeye açýlan bir kapý olduðunu öðretmektedir. "Ýçinizdeki hazineye girmeye çalýþýn ki, cennetin hazinesini görün. Çünkü her ikisi de aslýnda aynýdýr. O'nun krallýðýna giden yol aslýnda sizin içinizdedir, yani SEVGÝ DÜNYASI ruhunuzun içindedir." Ýçimizdeki hazine aslýnda kalbimizdir ve bu da nefes yoluyla açýlýr veya buna girilir. Nefes kalbe giden en doðal yoldur. Ve böylece içinize aldýðýnýz havayla zihninizi kalbinize indirmiþ olursunuz. Ve iþte o zaman kiþi cennetin krallýðýnýn aslýnda içinde olduðunu görür. Ýslâmi bir gelenek olan Sufizm'de de nefes kutsal olanýn taþýyýcýsý ve kanalýdýr. Sufi þairlerden Hafýz el-Þirazi, Mevlânâ, Saadi, Attar ve diðerleri de nefesle koklanabilen "Allah'ýn Rahiyasý"ndan söz ederler. Ýnsanoðlunu tarif eden en önemli metaforlarýndan birisi de ney'dir. Allah kutsal nefesiyle ney'e üflemiþtir. Sazdan yapýlmýþ ney geldiði yere duyduðu büyük bir özlemle vecd hali içindedir. Çünkü sazlýktan alýnmýþ, kesilmiþ ve ayrýlmýþtýr (bireyselleþtirilmiþtir). Ve nefesin içindeki bu kutsal vecd hali daima peþinde koþulan ama asla bu yolculuðun kendisi olmayan bir þeydir. "Kýr þarabýn kadehini Kadehi üfleyene yönel" Nefes Egzersizi ve Erotik Olan Tüm bunlardan yola çýkarak, nefes temelli spiritüel egzersizlerin neden sinagoglarda, camilerde veya ABD'nin Pazar okullarýndaki müfredatlarda yer almadýðýný sorabilirsiniz. Bu egzersizlere yer verilmemesiyle ilgili belli bir sükûn halinin sergilenmesinin nedeni teoloji deðil, daha çok bu geleneklerin içinde yaþadýðý bedeni inkâr eden geleneksel kültürlerin varlýðýdýr. Belli bir noktaya kadar, Batý, Modern Felsefe ve Kartezyen paradigmalarýnýn bakýþ açýlarýný giderek daha da fazla benimsemeye baþlayýnca, bu tarz egzersizler ve uygulamalar da anlam ifade etmeye 39 baþlamýþtýr. Ama daha sonra cinsellik, ölüm veya bedenle ilgili rahatsýzlýk verici konular giderek Batý düþüncesini ve spiritüel paradigmayý tanýmlamaya baþlayýnca da, bu tarz uygulamalardan korkulmaya (çünkü güçlü etkileri hatýrlanabilir) veya gözden kaçýrýlabilir veya unutulursa diye de aþaðýlanmaya baþlanmýþtýr. Nefesinizi geniþlemiþ bilinç deneyimi yaþamak üzere kullandýðýnýzda, bu deneyimle iliþkilendirilebilecek, inkâr edilemez bir erotik tad alýrsýnýz. Bu konudaki önemli ipuçlarýný bir Ýspanyol Yahudisi olan mistik Yehuda Halevi'nin þiirlerinde bulabilirsiniz. Nefes egzersizi deneyimi vasýtasýyla eriþilebilen kutsal birliðin yoðunluðu maddesel dünyayý ve çekilen acýyý katlanýlabilir kýlar, belki de onu sürekli anlamla doldurur ve kutsal nefesle iliþkilendirir. Týpký Sufi þair Sanai'nin þu dizelerinde olduðu gibi: "Acýdan kaçan âþýk deðildir. Senin sevgini seçiyorum her þeyin üzerine. Çünkü zenginlik gelip geçicidir. Her ikisi de farklý dünyalarýndýr. Ama sen içimde yaþadýkça, kim demiþ ki acý çekerim." Ýþte tam da burada Hristiyan mistisizmiyle bir yakýn bað kurulmaktadýr. Geleneksel Hristiyan mistik kaynaklarý mistik yaþamýn daima erotik yaþamdan kök aldýðýný onaylamýþtýr. Kutsal birliðin ifadesi için en yüksek araçlardan birinin ise erotik þiir olduðunu keþfetmiþtir. Þayet dýþarýdan biri olarak bu deneyime bakmak isterseniz, Roma'da bulunan Santa Maria della Vittoria Kilisesinde yer alan Bernini'nin "St.Theresa'nýn Vecd Hali" isimli heykelini inceleyebilirsiniz. (Gelecek Ay: Konumuza Kaldýðýmýz Yerden Devam Edeceðiz) SEVGÝ DÜNYASI 40 Gizemli Ýçsellik Kryon Celsesi Yazan: Lee Carroll Çeviren: Necati Tarýman 31 Aðustos 2013 Gaithersburg, Maryland, Washington DC S elâmlar sevgili varlýklar, ben Manyetik Hizmetten Kryon. Partnerim þimdi kenara çekiliyor ama baðlantýsýný devam ettiriyor. Daha önce de söylemiþ olduðumuz gibi, medyum kanalýyla celse yapýlmasý medyumun devralýnmasý anlamýna gelmemektedir. Celse sürecinde izin verilmiþ olan birleþme durumu söz konusudur ve insanýn bilinci ve yüksek benliði ile yapýlmýþ olan bir anlaþmanýn sonucudur. Ýnancýn gerçeklik kutusunun ve geleneðin buna izin vermesi koþulunun karþýlanmasý durumunda, bu birleþme anlaþmasýnýn yapýlmasý zor deðildir. Eðer size bu sürecin uygunsuz olduðu öðretilmiþse, o zaman sizinle celse yapýlmasý zora girecek- tir. Dolayýsýyla, partnerimin celsede medyumluk yapabilme yeteneðinin büyük bir kýsmý, bunun gerçek olduðunu bilmesinden ve bu konuda huzur içinde olmasýndan kaynaklanmaktadýr. Medyumluk yapmak için eðitim ve alýþtýrma yapmak gerekir ve belirli bir süre sonunda kiþi kendisini rahat hissetmeye baþlar. Entelektüel yapýnýn dahli olmaksýzýn bilgi aktarýmý gerçekleþtirilirken insanýn o güzel "yerde" oturmasý ve kýsa bir süreyle sadece "olabilmesi" mümkün olabilmektedir. Süreç içinde partnerim çevirmen görevini üstlenmektedir. Partnerim perdenin benim olduðum tarafýndan gelen doðrusal olmayan SEVGÝ DÜNYASI ve kuantum haldeki bilgileri almakta ve akýcý bir þekilde kendi kültürünün diline çevirmektedir. Bu öðrenilmiþ olan bir süreçtir. Ýnsanýn zihninde bulunan filtreler onun ait olduðu gelenek ve yetiþtirilme kutusu tarafýndan geliþtirilmiþlerdir. Böylece bu o kiþinin "hayat tarzý" olur ve mesajýn kýsa ve mümkün olduðunca tamam olmasýný saðlamak için daha sonra kenara konulur. Bu mesajlar insanlara anlamlý gelecek þekilde ve mümkün olduðunca kiþinin önyargýlarýndan temizlenmiþ olarak aktarýlmalýdýr. Sevgili varlýklar, sizler bunlarý dinlerken, hepsi size anlamlý gelmeyebilir. Bu nedenle sizlere bu mesajlarý daha sonra dinleme imkânýný veriyoruz ve ayrýca üzerinde düþünebilmeniz ve baþka bilgi parçalarý ile birleþtirebilmeniz ve olabilecek baðlantýlarý anlayabilmeniz için mesajlarýn yazýlý halini (transkripsiyonunu) kullanýmýnýza sunuyoruz. Ders Baþlýyor Bu derse baþlarken, size bu dersin verildiðini hatýrlatmak isterim. Çünkü bu konularý þimdiye dek hiçbir zaman bu kadar geniþ kapsamlý olarak ele almamýþtýk ve artýk gelecek için temeli atmanýn zamaný gelmiþtir. Bunu yapmanýn en iyi yolu sizin içinizde nelerin nasýl olup bittiði hakkýnda bilgi vermektir. Bunlarý açýklarken sizin alýþýk olmadýðýnýz bir dille, daha önce üzerinde gerçek anlamda çalýþma yapmadýðýnýz kavramlar kullanacaðýz. Bunun farkýndayýz ama bir yerlerden baþlamak zorundayýz ve baþlarken buradaki bilinç çeþitliliðini dikkate almak durumundayýz. Sizin üzerinde olduðunuz pek çok öðrenme aþamasý 41 çeþitlilik arz etmektedir çünkü bazýlarýnýz bu tip çalýþmalarý kendinizi bildiðinizden beri yapmaktasýnýz. Ama aranýzdan baþkalarý da daha yeni yeni kim olduðunuzla ilgili potansiyellerin farkýna varmaya baþladýlar. Ancak biz bu hikâyeyi hepiniz ayný düzeydeymiþsiniz gibi anlatacaðýz ve hepinizin öðrenebileceðini varsayacaðýz. Bugün için böylesi uygundur. Ýnsan bedeninde açýklanmasý çok zor olan ezoterik süreçler cereyan etmektedir. Yakýn geçmiþte sizlere onlarýn bazýlarýný ve nasýl çalýþtýklarýný söyledik. Eþzamanlýlýk ve eþzamanlýlýðýn insan bedeninde nasýl iþ gördüðü hakkýnda konuþmaya baþlamýþtýk. Gaia ile perdenin diðer tarafýndaki rehberler ve enerjileri tartýþtýk. Ayrýca "Tanýmlanamaz Akaþ" ile ilgili bir ders de verdik. Akaþ vücudunuzdaki hücrelerle nasýl iletiþim kurar? Akaþ beyninizde mi yoksa baþka yerde mi? Neler söyler? Geçmiþte Kryon tarafýndan verilmiþ olan mesajlarýn hepsini dinleyebilirsiniz çünkü partnerim hepsini kaydetmektedir. Þimdi artýk sýra kavramsal inanç sistemleri ve onlarýn nasýl sizin lehinize çalýþmaya ve bilincin nasýl daha az doðrusal olmaya baþladýðý hakkýnda konuþmaya geldi. Bunlarýn hepsi sanki çok yüksek akýl düzeyi gerektiren kavramlar gibi görünmektedir ama bazýlarýnýz onlarý daha þimdiden kullanmaya baþladý. Bunlardan özellikle bir tanesini þimdiye kadar ortaya çýkarmamýþtýk çünkü onu açýklamak çok zordur. Bu sizin deyiminizle "içsellik"tir. Bugün içselliðin nasýl iþ gördüðü ile ilgili bazý açýklamalar olacaktýr. Bunlardan þimdiye dek ne söz ettik, ne de onlar hakkýnda açýklama yaptýk. SEVGÝ DÜNYASI 42 Ýnsanýn 9 Özelliði Hakkýnda Kýsa bir Gözden Geçirme Daha önceki bir tarihte gerçekleþtirdiðimiz bir celsede "Ýnsanýn 9 Özelliði" baþlýðý altýnda ezoterik sistemin tamamýyla ilgili bilgi vermiþtik. Bu özellikler birbirleri ile bir daire üzerinde karþýlýklý etkileþim içindedirler. Ve partnerimin yakýn gelecekte bu konuyla ilgili ders vermesini istiyorum. Ýnsanlarýn bunlarý biraraya getirebilmeleri ve birbirleri ile ilgilerini anlayabilmeleri için, onun bu konuyu en az üç bölümlük bir eðitim çalýþmasý olarak geliþtirmesini istiyorum. Bunun amacý sizlerin kendinizi daha iyi anlamanýz olacaktýr. Celsede belirtmiþ olduðumuz gibi, bu 9 özellik üçerli üç grup halindedir. Bunu kavramak o kadar zor deðildir ama onlarýn birbirleriyle olan iliþkilerini, sizler için ne anlam ifade ettiðini, bugün nasýl baðlantýlý olduklarýný ve yarýn nasýl baðlantýlý olacaklarýný anlamaya çalýþtýðýnýzda asýl zorluk ortaya çýkmaktadýr. 9 adet özellik vardýr. Size bunlardan birinin üç grubun her birinde yer aldýðýný ve üç grupta de ayný isme sahip olduðunu -Yüksek Benlik - söylemiþtik. Gruplarý Ýnsan Bedeni Grubu, Ruh Grubu ve Destek Grubu olarak belirlemiþtik. Yüksek benlik bu gruplarýn her birinde yer almak- tadýr. Bugün üzerinde konuþacaðýmýz tam anlamýyla Ýnsan Bedeni Grubu içinde yer almaktadýr ve pek çok durumda olduðu gibi onda ilk baþta görünenden daha fazlasý vardýr. Buna "Ýçsellik" denmektedir. Ýçsellik Ýçsellik sözcüðü insan bilincinin bir parçasýdýr. Beden düzeyinde hepinizde bu vardýr ve bunu bugün þimdiye dek hiç olmadýðý þekilde tartýþacaðýz. Size bu konu hakkýnda az bir þey söyleyeceðiz ama bu az þeyin sizin ilginizi çekeceðini ve burada sizin düþündüðünüzden daha fazlasýnýn, hem de çok daha fazlasýnýn olduðunu anlayacaðýnýzý ümit ediyoruz. Ýçsellik geçmiþte hücrelerinizin akýllý bölümü olarak tanýmlanmýþtý. Taným böyle olunca, bundan hareketle akýllý olmayan bir bölümün de olduðu sonucuna varmak normaldir. Bu bölümün daha cahil bölüm olduðunu söyleyebiliriz ve ister inanýn, ister inanmayýn ama bu daha cahil olan bölüm sizin beyninizdir. Beyin pek çok þeyi algýlar ve mükemmel bir hesap makinesidir. Beyin bugün dünyada olabilecek en iyi bellek ve iliþkisel hesaplama âletidir. Tüm yaþamýnýz boyunca deneyimlemiþ olduðunuz her þey beyninizde depolanmýþtýr. Beyin nasýl davrandýðýnýzý, ne yaptýðýnýzý, hangi eylemleri yaptýðýnýzý, neye inandýðýnýzý ve çevrenizi nasýl algýladýðýnýzý ayarlar ve düzenler. Ama beynin nerede eksikli kaldýðýný size söylememe izin verin: Beynin, sizin hücrelerinizde veya duygusal bedeninizde neler olup bittiði hakkýnda hiçbir fikri yoktur. Bedeninizin iþlevlerini yerine getirmesi için sinyaller gönderiyor olabilir ama sinyal- SEVGÝ DÜNYASI leri gönderdikten sonraki aþamada tümüyle kördür. Ayrýca beyninizin "kafasý" kolayca karýþabilir. Beyniniz "Devrenin Dýþýndadýr" Bu husus üzerinde istediðiniz kadar entelektüel düzeyde düþünebilirsiniz ama beyninizden hücrelerinizin ne yaptýðý, nasýl olduðu ile herhangi bir bilgi alamazsýnýz. Bedeninizin henüz tecrübe etmemiþ olduðu, dolayýsýyla bilmediði bir alerjiniz mi var? Belki de o ana dek hiç tadýna bakmadýðýnýz bir gýda maddesi veya hiç görmemiþ olduðunuz bir kimyasal maddedir. Bu durumda sizin alerjiniz olup olmadýðýný bilmeniz mümkün deðildir. Ancak, siz o yiyeceði yemeye baþladýðýnýzda veya o kimyasal maddeyi hazmetmeye baþladýðýnýzda beyninizin "Sakýn yapma! Senin buna alerjin var!" diye sizi uyarmasý gerekmez mi? Oysa beyniniz böyle bir þey yapmaz çünkü hücresel yapýyla baðlantýsý yoktur. Ama içselliðinizin baðlantýsý vardýr. Ýçsellik, akýllý dünyevi bedendir. O sizin sisteminizin tamamý hakkýnda her þeyi bilir. Aslýnda beyniniz kadar akýllýdýr ama daha farklý bir yönde akýllýdýr. O zaman bir insan herhangi bir þeye alerjisi olup olmadýðýný anlamak için ne yapabilir? Diyelim ki, beyninize sordunuz ama beyninizin bu konuda en ufak bir fikri bile yok. O zaman siz o gýda maddesini veya kimyasal maddeyi elinize alýr ve adale testi yaparsýnýz. Bunun baþka bir adý kinesiyolojidir. Ve bu çok basit bir iþlem için kullanýlan çok büyük bir kelimedir. Adale testi yapýlmasý içselliðinizin bilgi sahibi olduðu ama beyninizin bilgi sahibi olmadýðý bir konuda "evet veya hayýr" 43 sinyali alabilmek için vücudunuzun içselliðinin kullanýlmasýdýr. Kinesiyoloji (*) süreci baðlamýnda beden sisteminiz içinde beyninizin sahip olmadýðý bilgilere sahip olan bir parçanýn olduðu gerçeðini kabul etmiþ olursunuz. Gerçekten de bu süreç yüzyýllardan beri kullanýlmaktadýr ve üstelik çok da hassas bir yöntemdir. Ýçselliðiniz sizin nelere alerjik olduðunuzdan çok daha fazla bilgiye sahiptir sevgili dostum. Ýçselliðiniz ayrýca sizin ruhsal ve hücresel geliþiminiz hakkýnda her þeyi bilen DNA'nýzýn kuantum parçalarýna ayarlýdýr. Ýçselliðiniz yüksek benliðinizle her üç insan grubu düzeyinde el sýkýþmaktadýr ama bunu açýklamak çok zordur. Eðer bu bilgiyi bir daire grafiðine yerleþtirirseniz, gruplar arasýnda çizgileri çizebilir ve benim ne demek istediðimi anlayabilirsiniz. Bu sizin akýllý bedeninizdir ve o her þeyle baðlantýlýdýr. Sana bir soru sormama izin ver sevgili varlýk: Hücrelerin içinde gizlenip bekleyen ve zamaný geldiðinde saldýrýya geçen ama ancak rahatsýz olmaya baþladýðýnda veya öldüðünde farkýna vardýðýn hastalýklarýn olmasý sence tuhaf deðil mi? Bu konu hakkýnda sana bilgi vermeyen, veremeyen bir beyin nasýl bir beyindir? Rahatsýzlýk ve aðrý dýþýnda böyle bir hastalýk konusunda beyninizden gelen herhangi bir sinyal yoktur. Oysa böyle bir durum ortaya çýktýðý anda içselliðin haberi olur. Ýçsellik böyle bir hastalýðýn bedene ne zaman girdiðini bilir. Akyuvarlarýnýz savaþmak için gitmeleri gereken yerlere gittiklerinde sizin tüm baðýþýklýk sisteminiz alarma geçer. Oysa sizin bu aþamada durumdan hiç haberiniz yoktur çünkü beyniniz her zaman yapmakta olduðu iþi (*) Kinesiyoloji: Kaslardaki enerji akýþýnýn kontrolü ile dengesizlikleri düzeltmek ilimi. SEVGÝ DÜNYASI 44 yapmaya devam etmektedir, yani hesap yapmakta ve hatýrlamaktadýr. Ancak, böyle bir durumda beyniniz sizin yaþamýnýzý sürdürmeniz açýsýndan çok baþarýsýz olmaktadýr. Ýçsellik Hakkýnda Ýçsellik nedir? Nerededir? Bunu açýklamak zordur. Tanýmlanamaz Akaþ bilgisinin beyinde olmadýðýný size söylemiþtik sevgili insanlar. Geçmiþ yaþamda kim olduðunuzu bulup çýkarabilmek için beyninize gidemezsiniz. Ýçsellik için de ayný durum geçerlidir. O sizin beyninizde deðil, vücudunuzun her bir hücresinde ve DNA'nýzýn her molekülünde yer almaktadýr. Ýçsellik ile Akaþ arasýndaki fark akaþýn her zaman üstte olmasý (sizin için doðrusal bir kavram), her zaman yayýn yapýyor olmasý ve her zaman orada olmasýdýr. Eðer onu nasýl dinleyeceðinizi ve onun nerede olduðunu bilirseniz, her zaman o istasyona ayarlanabilirsiniz. Adale testi yapmak bilmenin yollarýndan, en temel yollarýndan biridir. Bazýlarýnýz içselliðin akupunktura tepki verdiðini biliyorlar. Bunu biliyor muydunuz? Beyniniz bilmiyor ama. Merkabah - Ýçselliðin Kuantum Alaný Ýçsellik hücresel düzeyde her þeyden haberdardýr ve sürekli yayýn yapmaktadýr. Yayýný o kadar iyi yapmaktadýr ki, bedenin Merkabah'ý adýný verdiðiniz þeyin içine akmaktadýr. Merkabah, bedeniniz etrafýnda yer alan bir kuantum alan olup, bedensel saðlýk da dahil olmak üzere, ezoterik bilgiyle kuvvetli bir þekilde nabýz gibi atmaktadýr. Birçok insan bu alaný görme ve okuma yeteneðine sahiptir. Bir saðlýk sezgiseli (sezgisel medyum) önünüzde durup farklý düzeyde baþarý ile içselliðinizden kaynaklanan mesajlarý okuyabilir. Bu sezgisel medyumun sizin hücrelerinizde bir þeylerin doðru gitmediðini anlamasý için size adale testi uygulamasýna gerek yoktur. Siz bir sezgisel medyumun sizin karaciðerinize veya kalbinize baktýðýný ve bir çeþit analiz yapmakta olduðunu zannedebilirisiniz. Bu aslýnda çok doðrusal bir düþünce tarzýdýr ve zaten olan bu deðildir. Burada sizin inanç kutunuz fazla mesai yapmaktadýr. Sezgisel medyumlar ise içselliðinizin sizin saðlýðýnýzla, kimyasal yapýnýz içinde olup bitmekte olanlarla ve içinizde geliþmekte olabilecek þeylerle ilgili olarak yayýnladýðý ve sizin alanýnýz içinde bulunan kuantum enerjiyi hissetmektedirler. Bu sizin düþündüðünüzden daha farklý deðil mi? Ýþte içsellik budur ve bu içselliðin yaptýðý þeylerin sadece birisidir. Akaþta Maden Aramak, Ýçselliðin Rolü Size bundan sonra söyleyeceklerimi daha önce söylemiþtik. Ancak, bunlarý bu mesajda biraz daha iyi ve geniþ açýklamak istiyorum. Ýçselliðiniz ayný zamanda sizin kiþisel olarak gereksinim duyduklarýnýzýn da yöneticisidir. Bunu açýklamama izin verin. Þimdi sayfayý benimle birlikte çevirin. Daha önceki celselerde akaþta maden aramak hakkýnda konuþmuþtuk. Bir an için o kapýyý yeniden açalým. Geçmiþ yaþamlarýnýzda sahip olduðunuz özelliklerin muhafaza edildiði o muazzam depoya girip oradan bugün ihtiyaç duyduðunuz bir þeyleri seçip almak acaba mümkün müdür? Bu sorunun cevabý: "Evet"tir. Buna Akaþta maden aramak den- SEVGÝ DÜNYASI mektedir ve Kryon öðretisinin esaslarýndan biridir. Bununla birlikte, bunun yanlýþ anlaþýlan veya anlaþýlmayan özelliklerinden biri, bu iþlem için içselliðin izninin gerekli olmasýdýr. Bunun nedeni içsel akýllý bedenin neye gereksinim duyduðunuzu bilmesidir. Ýçsellik o zaman, akaþtan nelerin çýkarýlýp alýnabileceði ve kullanabileceði konusunda izin mercii olan yönetici veya filtre rolünü üstlenmektedir. Ýçsellik anlamsýz, gereksiz ve uçarý talepleri reddedecek ve sizin hastalýklarýnýzý iyileþtirmenize, daha uzun yaþamanýza ve DNA'nýzýn etkililiðini arttýrmanýza yol açacak olan talepleri ise kabul edecektir. Bu akýllý beden düzenleyicisidir. Ýçsellik sizin dýþ görünüþünüz ile ilgilenmez. Ýçsellik sizin saðlýðýnýz ile ilgilidir. Eðer Akaþýnýza girip yaþamýnýzý sürdürmek için gereksinim duyduðunuz bir þeyi alýp çýkarmak isterseniz, bunun gerçekleþmesi için yardým yapýlýr. Ama eðer teninizi daha güzel hale getirmek için bir þeyler istiyorsanýz, içsellik bu talebe cevap vermeyecektir. Ne demek istediðimi anlayabiliyor musunuz? Ýçsellik Akaþta maden arama baðlamýnda yöneticidir. Ayrýca, Akaþ da bu baðlamda kullanýlmaya çok teþnedir. Yaþamýþ olduklarýnýzý hak ettiniz sevgili varlýklar ve bunlar sizin elinizin altýndadýr. Bunlar yaþamlar boyunca elde edilmiþ olan bilgilerin kuantum çorbasý içinde yer almaktadýr ve kullanýlmaya hazýr durumdadýrlar. Eðer þu anda vücudunuzda bir hastalýk varsa ve siz bu hastalýðýn iyileþtirilmesi amacýna yönelik olarak Akaþta maden aramasý yapmak istiyorsanýz, bu mümkündür. Diðer tüm doðrusal olmayan þeyler gibi, bunun için olgun bilinç ve pratik geliþtirme çalýþmasý 45 gereklidir. Bedeniniz hastalýðýn olmadýðý bir eski yaþamýn hücresel yapýsýna geri gidip bu özelliði alýp geri getirmeniz için hazýrdýr. Bunun planý sizin içinizde bulunmaktadýr, çünkü siz bunu hakettiniz ve yaþadýnýz. Ani iyileþme baðlamýnda içsellik sorumludur. Bir insanýn bunu nasýl baþardýðý hakkýnda bilimin en ufak bir fikri bile yoktur. Ýçsellik hak ettiðiniz Akaþa gitmenize, orada olaný alýp geri getirmenize ve hücresel yapýnýz içine yerleþtirmenize yardýmcý olacaktýr. Ýçsellik iþte bu kadar akýllýdýr! Hastalýðýn geride en ufak bir iz bile kalmayacak þekilde iyileþtirilip temizlenmesini hayal edin. Bu sürekli olmaktadýr. Kimyasal madde baðýmlýlýðýnýn bir gecede üstesinden gelinmesini hayal edin. Burada da geçerli olan ayný prensiptir. Hiç katýldýðýnýz bir toplantýda bir þeyin söylenmesi veya bir þeyin olmasý ile vücudunuzda ürpertiler hissettiðiniz oldu mu? Bu ne olabilir? Bunlar için doðrulama ürpertileri diyebilirsiniz. Bunun nereden geldiðini tahmin edebilir misiniz? Tabii ki içsellikten gelirler. Ýçselliðin, gerçeðin ne olduðunu sinyal göndererek size bildirme yeteneði vardýr. Beynin ise böyle bir yeteneði yoktur. Hattâ, beyin çoðunlukla engelleme rolü üstlenir. Sizin inanç kutunuz beyninizdedir. Deneyim ve aný temeline dayalý olarak kim olduðunuzla ilgili algý beyninizde bulunur. Beyin sizin 3 boyutlu yaþamý sürdürme âletinizdir ama gerçeði bilmez. Beyin size sadece mantýksal, iþleme tabi tutulmuþ, hesaplanmýþ, snaps iliþkili muhakeme ve geçmiþ deneyimler temeline dayalý olarak gerçek olarak algýladýðý þeyleri verebilir. Beyniniz size sýcak sobaya dokunmamanýzý söyler çünkü zamanýnda böyle bir SEVGÝ DÜNYASI 46 tecrübe yaþamýþsýnýzdýr. Ama beyniniz sahip olmadýðý bilgiye dayalý olarak doðrulamaya yönelik ürpertiler veremez. Entelektüel tarafýnýz, sizin beyninizin üstün olduðuna inanmanýzý ister. Ancak, beyin beden sisteminin sadece bir parçasýdýr ve üstelik hiç de sezgisel olmayan bir parçasýdýr. Doðruyu bilen parçanýz içselliðinizdir. Ýçsellik sizin DNA'nýzýn kuantum parçalarý ile baðlantýlýdýr ve bu nedenle ruhsallýðýnýz ve içinizdeki Tanrý gerçeðine vakýftýr. Bir Sonraki Adým Gelecekteki insanýn özelliklerinden biri insan bilinci ile içselliði arasýnda bir köprü kurabilecek olmasýdýr. Bu 9 özellik dersinde belirtilmiþ olan, hücresel parçalar içinde yer alan üç þeyden biridir ve insan enerjisi parçasýdýr. Sizin artýk adale testi yapmanýza gerek kalmamasýný saðlamak için bu yeni âletlerin köprüsü olmalýdýr. Aslýna bakarsanýz, siz kendi týbbi sezgisel medyumunuz olabilirsiniz. Bu size anlamlý gelmiyor mu? Böylece virüs veya bakteriler vücudunuzu iþgâl ederse, siz derhal durumdan haberdar edilir ve uyarýlýrsýnýz ama beyniniz yapýsý itibarý ile bunu yapabilecek durumda deðildir. Bu köprü insanýn evriminin tamamlanmasýnýn yolunu açacaktýr ve daha uzun yaþam yolunda mantýklý olan bir sonraki adýmdýr. Bunun size anlamlý geldiðini biliyorum. Sizler doktora gitmeye mecbur olmaktansa, böyle iþlerin daha baþlama aþamasýnda durumdan haberdar edilebilmeli, durumu hissedebilmelisiniz. Testlerin yapýlmasý için doktora gitmek kötü bir þey deðildir ama asýl amaç sizin zaten bildiðiniz, hissettiðiniz bir þeyin doðrulanmasý olmalý ve bir þeylerin yanlýþ olduðunun keþfi olmamalýdýr. Ýkinci Beyin Ýçsellik sizin için pek çok þey yapmaktadýr. Bazýlarýnýz benim bu tartýþma ile nereye varmak istediðimle ilgili daha büyük resmi görmeye baþladýnýz. Ýþte size daha önce deðinmediðimiz bir kavram. Buna bir isim vereceðiz ama lütfen bunu yanlýþ anlamayýn. Sizin zeki kontrol merkeziniz için tek bir isim var ve bu da beyindir. Bundan dolayý size þimdi ikinci bir kavram getireceðiz ve içsellik için "ikinci beyin" adýný ortaya atacaðýz. Ýçsellik sizin birinci beyniniz gibi çalýþmaz ama akýllýdýr, zekidir ve sizin neye gereksinim duyduðunuzu bilir. Hattâ bazen mantýksal beyninizin fonksiyonlarýndan birini bile üstlenebilir. Ne demek istediðimi size göstermeme izin verin. Alýn size týp ile ilgili bir bulmaca, bir muamma. Sizin omuriliðinizin kopmasýna neden olan bir kazanýn olmasý durumunda, vücudun belden aþaðý kýsmýnda his veya adale fonksiyonu kalmaz. Bunun nedeni beyninizin adalelerinize sinyaller gönderemiyor olmasýdýr. Yani bu sinyallerin kullandýðý yol kapanmýþtýr. Böyle bir durumda yaþamýnýzýn geri kalan kýsmýný tekerlekli sandalyede geçirirsiniz, hattâ belki yemeði bile kendi baþýnýza yiyemezsiniz. Ancak buradaki bilmece, vücudunuzdaki pek çok þeyin iþlevselliði buna raðmen devam ediyor olmasýdýr. Bunlarýn birçoðu iþlevini yerine getirmeye devam eder. Oysa merkezi sinir sistemi, fonksiyonlarýn yapýlmaya devam etmesi için gerekli olan sinyalleri gönderen organ, artýk sinyallerini gönderememektedir. Sinyallerin gönderilmesi için kullanýlan kanal hasar görmüþtür. O zaman boynun altýnda kalan bu organlarýn çalýþmaya devam SEVGÝ DÜNYASI etmesi için sinyaller nasýl ve nereden gönderilmektedir? Kalbinizin çalýþmaya devam etmesi için beyinden gelen sinyallere ihtiyacý vardýr. Beynin özel bir bölümünden gönderilen elektrik dürtüleri gelmeli ve kalbin atmaya devam etmesi için gerekli olan senkronize ritm sürdürülmelidir. Oysa beyin sinyal gönderemediði için bir anlamda devre dýþýdýr ama kalp yine de çalýþmaya devam etmektedir. Bu nasýl olur? Size söyleyeyim. Görevi içsellik devralýr ve sinyalleri göndermeye devam eder. Ýçsellik her zaman oradadýr çünkü Merkabah tüm bedendedir ve kalp gibi herhangi bir belirli yeri yoktur. Organlar iþlevlerini sürdürürler ama adalelere giden yol kapanmýþtýr. Üreme faaliyetleri bile devam etmektedir. Kalp çalýþmaya devam eder, sindirim organlarý iþlevlerini sürdürürler ve bunlarýn hepsi beyinle baðlantý kopmuþ olmasýna raðmen olur. 47 köprüler kurulmaya baþlanýr. Sizler gerçeði bilip tanýdýðýnýzda bunu hissetmeye baþlayacaksýnýz. Ayýrt etme yeteneðinizi kullanmaya ve her þeyi olduðu gibi görüp kavramaya baþladýðýnýzda cevaplar için etrafýnýza bakýnýp durmaktan vazgeçersiniz. Kendinize yeterli hale gelirsiniz ve cevaplarýnýz etrafýnýzda bulunan ve sizinle ayný ayýrt etme motoruna sahip olan kiþilerle ayný olur. O zaman geldiðinde her þey içeriden kaynaklanýr, dýþarýdan deðil. Pek çok kiþi size bunlarýn saçmalýk olduðunu söyleyecektir. Size Tanrý'dan söz edecekler ve ona inanmanýzý isteyeceklerdir. Size günahkâr (kirli) olarak doðduðunuzu veya sizi kontrol altýna almak isteyen topluluklar olduðunu ve nereye dönerseniz dönün sizin aleyhinize yürütülen komplolar olduðunu söyleyeceklerdir. Onlar korku, karýþýklýk, ayrýlýk ve hattâ savaþ yaratmaktadýrlar. Akýllý Ýçsellik Ýçsellik akýllýdýr. Ýçsellik ikinci beyindir. Týp bilimi çoðu zaman durumu hayretle izler. Cevabý ben size biraz önce verdim. Bu durumda içsellik vücudunuzdaki zekâdýr ve hücresel iþler hakkýnda beyninizden daha akýllýdýr. Þimdi söylediklerimi toparlamak istiyorum. Tüm bu bilgilerle ne yapmanýz gerekiyor? Ben sizin içselliðinizle temasa geçmenizi istiyorum. Bu kalp baðlantýsýdýr sevgili varlýklar. Yüksek benlik, içsellik ve insan bilinci birleþmesi gereken 3 insan enerjisidir. Ýnsan bilinci, yüksek benlik ve içsellik. DNA daha yüksek bir randýmanla çalýþmaya baþladýðýnda, bunlar arasýnda bazý Ya içsellikten gelen gerçeði anlamaya baþlasaydýnýz ne derdiniz? O zaman bu gezegende Tanrý'nýn bir parçasý olduðunuzu anlardýnýz ve etrafýnýzda olanlarla olmayanlarý ayýrt etmeye baþlardýnýz. Ýki beyin biraraya geldiðinde insan daha akýllý olur ve bu halde kendi saðlýk durumunu daha iyi deðerlendirebilir, olaylar kontrol dýþýna çýkmadan önlemleri alabilir ve hattâ Akaþ içindeki o güzel sistem içinde yer alan Tanrý gerçeðini hissedebilir. Daha önce Akaþ konusunu tartýþtýðýmýzda bunu size söylemiþtik. Sizin için neyin daha iyi olduðuna, daha iyi iþ gördüðüne baðlý olarak her birinizin kendinize özgü bir gýda 48 rejimi (diyet) vardýr. Kendi kendinize ayýrt ettiðiniz bunun dýþýnda kalmak üzere, aydýnlanmýþ gýda rejimi (diyet) diye bir þey yoktur. Ýçsellik akýllýdýr. Akaþ ile birlikte çalýþýr ve ruh veçheleriniz hakkýnda her þeyi bilir. Ýçsellik sizin yüksek benliðinizle baðlantýlýdýr. Þimdikinden hemen önceki yaþamlarýnýzý temel alarak hangi gýda rejiminin sizin için iyi olduðunu bilir. Bu sizin Akaþýnýzdýr ve içsellik onunla temas halindedir. Þimdi artýk içselliðe bir köprü kurmaya baþladýðýnýza göre, her þey deðiþecektir. Bu odada sorduðunuz sorularýn (ve bunlar her zaman aynýdýr) bundan böyle sorulmasý gerekmeyecektir. "Sevgili Kryon, Akaþým'da (burada isminiz yer alýr) nasýl maden arayabilirim? Oraya gitmek istiyorum, þunu bilmek istiyorum, bunu bilmek istiyorum. Yaþamýmda filaný falaný nasýl yaratabilirim?" Sokaða çýktýðýnýzda karþýlaþtýðýnýz herhangi bir kiþiye nasýl yürüneceðini sormadýðýnýz gibi, bir daha bu sorularý hiç sormak zorunda kalmayacaðýnýz gün yaklaþmaktadýr. Bir gün, ezoterik þeyler söz konusu olduðunda, kendinizi karanlýktaymýþ gibi veya bazý parçalarý kayýpmýþ gibi hissetmeyeceksiniz. Ýçsellik sizin bilincinizde mevcut olmaya baþladýðýnda, kavramlar birleþmeye ve eksik parçalar yerine oturmaya baþlayacak. Kim olduðunuz hakkýnda çok daha akýllý olacaksýnýz ve ortaya çýkacak þeylerden biri de sizin aslýnda bu gezegenden olmadýðýnýzý anlamanýz olacaktýr. Bunu hissedeceksiniz. Siz Büyük Merkezi Güneþ'ten geliyorsunuz. Siz benim olduðum yerden geliyorsunuz ve günü geldiðinde ebedi olduðunuzu anlayacaksýnýz. Birden fazla yaþamýnýz olduðunu bile- SEVGÝ DÜNYASI ceksiniz. Ýçselliðiniz bunu nasýl biliyorsa, siz de öyle bileceksiniz ve dolayýsýyla kafanýzdaki bilgisayarý kullanarak bunu entelektüel açýdan anlamaya çalýþmayacaksýnýz. Önemli olan kalp baðlantýsýdýr sevgili varlýklar. Ýçsellik duygularý yaratýr. Ýçselliðin sizin âþýk olmanýza yardýmcý olduðunu söylememe izin verin. Ýçsellik size hiç açýklayamayacaðýnýz enerjiler verir. Ýçsellik sizi biraz "çýlgýn" yapar ("âþýk olma" durumunu kimse açýklayamýyor) ama içsellik sizin hakkýnýzda her þeyi bilir. Ýçsellik sizin bedeninizdeki her bir hücreyi deðiþtirebilir, size doðru bilgileri saðlayabilir ve kiþisel olarak size yardým edebilir. Bu sayede ayýrt etme imkâný artacak ve daha bilge bir insan ortaya çýkacaktýr. Hiçbir þey buna benzemez. "Gerçek gerçektir" en önemli þeydir ve giderek daha fazla insan sizin gördüklerinizi görmeye baþlayacaktýr. Ýçselliðin insanlýða nasýl hizmet edebileceðini, onun yüksek benliðinizle nasýl el sýkýþtýðýný ve Tanrý hakkýnda nasýl o kadar çok þey bildiðini görebiliyor musunuz? Bugün size anlatmak istediðimi hikâye buydu. Hikâye, içinizde sizin için çalýþmaya hazýr durumda bekleyen o muhteþem þeyle ilgilidir. Belki de siz bunun ne kadar kapsamlý olduðunu veya ne olduðunu bilmiyordunuz. Belki de onun nasýl çalýþtýðýný veya ne kadar önemli olduðunu bilmiyordunuz. Þimdi biraz daha bilgi sahibi oldunuz. En sonda da en güzel tarafý söyleyelim. O sizin içinde bulunan bir varlýk deðildir. O sizsiniz. O bedeninizden yüksek benliðinize, hücrelerinizin akýllý bölümüne uzanan köprüdür. Ve öyledir. KRYON “Lütfen Yeni Yýlda Aboneliðinizi Yenilemeyi Unutmayýnýz!..” Deðerli Okuyucularýmýz Sevgi Dünyasý Dergimiz Haziran 2007 tarihinden baþlamak üzere yalnýzca abonelerimize ulaþmaktadýr. Bizlerle olmaya devam etmek istiyorsanýz, Haberleþme Adresi: sevgidunyasiyayinlari@gmail.com En içten sevgilerimizle Sevgi Dünyasý Adý, Soyadý: Adres: Posta Kodu: Ýlçe: Ýl: Tel: 2013 yýlý için tek Abone ücreti: ..................................................... ..................................................... ..................................................... ..................................................... ..................................................... ..................................................... dergi fiyatý: 7.00 TL Yurt içi 80 TL Yurt dýþý 100 TL Posta Çeki No: 10214085 (Sevgi Yayýnlarý) Ýþ Bankasý IBAN: TR77 0006 4000 0011 0180 6837 24