global obezite - Prof. Dr. Halil Coşkun

Transkript

global obezite - Prof. Dr. Halil Coşkun
GLOBAL OBEZİTE: EKONOMİK VE
SİYASİ BAKIŞ AÇISI
Son yıllarda yapılan çalışmalar obezitenin oldukça hızlı bir
şekilde artış içerisinde olduğunu göstermektedir. Tüm dünyayı
saran bu hastalığın sebeplerini ve tedavisi için neler
yapılması gerekliliği konusundaki çalışmalar yoğun bir şekilde
devam etmektedir.
Günümüzde dünyadaki obez oranının aç insan oranını geçmiş
olması olayın ciddiyetinin nekadar önemli olduğunun bir
göstergesidir.
2006 Ağustos-Eylül aylarında Sydney de yapılan (IFSO 2006) ve
benimde bizzat katılmış olduğum, 12. Dünya Obezite Cerrahi
Kongresinde oldukça önemli açıklamalar yapılmıştır.
Dünya da obezitenin en büyük problemlerinin yaşandığı ülke
olan ABD de 2005 yılında yapılan çalışmalar oldukça dikkat
çekicidir. Bu çalışmalara göre ABD de obezite ve obeziteye
bağlı yandaş hastalıklar için harcanan para 112 MİLYAR $ iken,
buna karşılık obeziteye neden olduğu düşünülen sektörün
(McDonalds, Burger King, Pizza Hut, Coca Cola, Pepsi Cola,
Microsoft-MSN vd…) ülke ekonomisine kazandırdığı para 500
MİLYAR $ olarak tespit edilmiştir. Bu durum göstermektedir ki
obezite ile verilecek olan savaşın oldukça zorlu yollardan
geçmesi gerekeceğidir. Çünkü alınacak önlemler obeziteye sebep
olan büyük şirketlerin yararına olmayacaktır. Oysa bu
şirketler ABD ekonomisi için çok önemli olup, yüksek oranda
gelir kaynağıdır. Kısır döngüdeki bu durum, obeziteyle ilgili
bu savaşta nekadar aciz olduğumuzun bir göstergesidir.
Bu günkü mevcut şartlarımızda obezitenin engellenmesi için
insanlarda sağlıklı beslenmenin öğretilmesinin önemi büyüktür.
Bunun için kalorisi düşük gıdaların tüketilmesi özendirilmeli
ve günlük fiziksek aktivitenin artırılması gerekmektedir.
Doç. Dr. Halil Coşkun
TİP
2
DİABETES
MELLİTUS
(T2DM) CERRAHİSİ NEDİR?
Son dönemde bu konuyla ilgili gerek yazılı basında gerekse
görsel basında birçok haber çıkmaya başlamıştır. Haber
başlıkları ise “Tip2 Diyabet Cerrahi Yöntem ile Tedavi
Edilebilmektedir”. Bu son derece çarpıcı idda gerçekte nekadar
doğrudur? ve bu nasıl olmaktadır? Bu konuyu çokta detaya
girmeden mümkün olduğunca yalın bir dille açıklamaya
çalışacağım.
Bugün için artık obezite cerrahisi ameliyatlarının ağır obez
hastalarda T2DM’un uzun süreli iyileşme ya da gerileme ile
sonuçlandığını gösteren önemli miktarda bilimsel veri
bulunmaktadır. Ancak burada önemli olan noktaT2DM’un önemli
kilo kaybı oluşmadan çok daha önce, tipik olarak günler ya da
haftalar içinde gerilemesidir. Artmakta olan bulgular bu
ameliyatların antidiyabetik etkilerinin, tek başına gıda alımı
ve
kilo
üzerine
etkileri
ile
açıklanamayacağını
düşündürmektedir.
Obezite cerrahisi ameliyatlarından biri olan gastric bypass da
ağır obez ve T2DM olan olguların %85’in den fazlası
ameliyattan 24 saat sonra kanşekeri düzeylerinde önemli
gerileme olduğu hatta normale geldiği bilinmektedir. Buna
benzer şekilde biliopankreatik diversiyon/duedonal switch
ameliyatlarında da %95 oranında kanşekerinde gerileme ile T2DM
düzeldiği gözlenmiştir.
Obezite
ameliyatları
sonrası
T2DM
de
düzelme
oranları
(ortalama); Buchwald JAMA 2004
Mide Bandı (%48)
Gastric Bypass (%84)
Biliopankreatik Diversiyon veya Duedonal Switch (%99)
İşte tüm bu veriler acaba sindirim sisteminde yapılacak buna
benzer bir ameliyatın kilo kaybı olmadan non-obez (normal
kilolu) olgularda da T2DM tedavi edilip edilemeyeceğini
gündeme getirmiştir.
Konuyla ilgili ilk önemli çalışmalardan bir tanesini yapan Dr.
F. Rubino (Ann Surg 2004), non-obez diyabetik sıçanlarda
yapmış olduğu çalışmada duedonumun (oniki parmak barsağı)
kesilerek, mideden gelen sindirim içeriğinin jejenuma
(incebarsağın başlangıç kısmı) verilmesi sonucunda (duodenal
jejunal bypass) kan şekeri değerlerinde ciddi gerileme
olduğunu tespit etmiştir. Bu deneysel çalışma Dr. R. Cohen
tarafından ise ilk normal kilolu T2DM insana uygulanarak
başarılı bir şekilde T2DM edavi edilmiştir (SOARD 2007).
(Proksimal Barsak Hipotezi)
Diğer taraftan bu konu üzerinde çalışmalar yürüten Dr. Strader
(Am J Physiol Endocrinol Metab 2005) diyabetik sıçanlarda
ileal interpozisyon (ince barsağın son kısmındaki 10 cm lik
ileal kısmın çıkarılıp ince barsağın ilk bölümüne bağlantı
yapılması) tekniği ile kanşekeri değerlerinde kendiliğinden
gerileme tespit ederek diyabet tedavisini gerçekleştirmiştir.
(Distal Barsak Hipotezi)
Bugün için yukarıda tariflenen 2 ameliyat tipi T2DM’un en
etkili cerrahi yöntemleri olarak görünmektedir. Ancak bu
konuyla ilgili yapılan çalışmalar halen çok sınırlıdır, orta
ve uzun dönem sonuçları ile ilgili halen yeterli veri
bulunmamaktadır. Diyabet cerrahisindeki bu hızlı gelişmeler
sonucunda 2007 yılında Roma/İtalya da “International
Conference on Gastrointestinal Surgery to Treat Type 2
Diabetes” toplantısı yapılmıştır. 2011 yılında ise benim de
katıldığım bir toplantı olan “2nd World Congress
Interventional Therapies for Type 2 Diabetes” kongresi New
York/ABD de düzenlenmiştir.
Sonuç olarak, obezite+T2DM olan olgularda mevcut obezite
ameliyatları T2DM çözmekle birlikte normal kilolu kişilerde
diyabete yönelik bu 2 ameliyatın rutine girmesi için henüz
erken görünmektedir. İlerleyen yıllarda yapılacak olan
prospektif randomize çalışmaların sonuçları bu konuda daha net
bilgileri ortaya koyacaktır.
Doç. Dr. Halil Coşkun
ÇOCUK OBEZ HASTALARDA CERRAHİ
SEÇİM KRİTERLERİ
Hangi durumlarda cerrahi müdehale gerekir? Hangi durumlarda
gereksizdir?
Obezite Cerrahi Adayı Olan Çocuk Hastalarda Seçim Kriterleri
1. Kilo verme tedavisine yönelik olarak yürütülen ve en az
6 ay ya da daha uzun bir süre boyunca devam eden
girişimlerde başarısız olunmalı
2. Fizyolojik olgunluğa tamamen ya da tama yakın düzeyde
ulaşmış olmalı
3. Morbid obezite konumunda (VKİ >40 kg/m2) ve obezite ile
ilişkili ciddi ek hastalıkları bulunmalı ya da VKİ 50
kg/m2 üzerinde olmalı ve daha hafif ek rahatsızlıkları
bulunmalı
4. Cerrahi öncesi ve sonrasında yapılan eğitici medikal ve
psikolojik incelemelere devamlılık gösterebilmeli
5. Ameliyat sonrası dönemde beslenme klavuzlarına bağlı
kalmayı hem istemeli, hem de başarabilmeli
6. Cerrahi tedaviye yönelik bilgilendirilmiş olduğunu
kanıtlayan onay formunu doldurmuş olmalı
7. Karar verebilme kapasitesinin yeterli olduğunu
kanıtlamış olmalı
8. Destekleyici bir çevreye ve aile ortamına sahip olmalı
Kaynak: Inge T et al. Pediatrics 2004;114:217-223
DİYABET CERRAHİSİ ZİRVESİ
KONSENSUS KONFERANSI
Tip 2 Diyabet Tedavisinde Gastrointestinal Cerrahinin
Değerlendirilmesi ve Kullanılması İçin Öneriler (Ann Surg
2010;251:309-405).
Diabetes Mellitus (DM), dünya genelindeki morbidite ve
mortaliteye önemli katkısı bulunan ve yayılmakta olan bir
pandemiyi temsil etmektedir. Mevcut durumda %90-%95’i Tip 2
Diabetes Mellitus (T2DM) olmak üzere yaklaşık 240 milyon kişi
bu hastalığa yakalanmış olup, bu rakamın 2025 yılında 380
milyonu aşması beklenmektedir. Farmakoterapi ve hastalık
yönetimindeki önemli ilerlemelere rağmen hastaların büyük bir
kısmı yetersiz kontrol edilmekte olup, hiperglisemi ve
ilişkili metabolik konplikasyonlarda tam düzelme nadirdir.
Artan küresel diyabet kriziyle karşı karşıya olan sağlık bakım
hizmetleri sağlayıcıları için olabildiğince güçlü tedavi
araçları keşifleri gerekmektedir. Davranışsal ve medikal
yaklaşımlara ek olarak Gastroİntestinal (GI) sistem üzerine
çeşitli carrahi türleri ağır obez hastalarda diyabetin
iyileştirilmesi için oldukça güçlü seçenekler teşkil ederek
sıklıkla diyabet ilaçları olmaksızın kan glukoz düzeylerini
normale döndürmektedir. Bu etkiler yalnızca önemli kilo
kaybının değil, aynı zamanda bazı durumlarda kilodan bağımsız
ilave mekanizmaların da sonucudur. Diyabet geleneksel olarak
temel tedavi hedefi son organ komplikasyonlarının
geciktirilmesi olan kronik ve amansız bir hastalık olarak
düşünülürken GI cerrahisi yeni bir son nokta sunmaktadır:
diyabetin komple gerilemesi konsepti. Ne var ki diyabet
tedavisinde GI cerrahisinin rolü net bir şekilde
belirlenmemiştir. Bu noktada dünya çapında çok disiplinli bir
uzman grubunun, GI cerrahisinin diyabetin tedavisi için
kullanılması ve araştırılması için üzerinde uzlaşılmış
öneriler ve ilkeler geliştirmek amacıyla bir araya geldiği ve
yaygın olarak Diyabet Cerrahisi Zirvesi olarak bilinen birinci
Uluslararası Tip 2 Diyabetin Tedavisi için Gastrointestinal
Cerrahi Konferansı’nın sonuçları açıklanmıştır.
DİYABET CERRAHİSİ ZİRVESİNİN GEREKÇESİ
Artan sayıda bulgular konvensiyonel obezite cerrahisi
operasyonlarıyla birlikte daha yeni deneysel prosedürleri de
içeren çeşitli GI cerrahisi türlerinin T2DM’u çarpıcı bir
şekilde iyileştirerek olguların büyük bir bölümünde hastalığın
tamamen kaybolduğunu göstermektedir. Bazı GI cerrahisi
prosedürlerini takiben T2DM, önemli kilo kaybı oluşmadan çok
daha önce, tipik olarak günler ya da haftalar içinde
gerilemektedir. Artmakta olan bulgular bu operasyonların
antidiyabetik etkilerinin, tek başına gıda alımı ve kilo
üzerine etkileri ile açıklanamayacağını düşündürmektedir.
Bu nedenle bugün dünyanın her yanında çeşitli GI
operasyonlarının obezite ile ilişkili diyabeti ve giderek
artan bir şekilde de tek başına diyabeti tedavi etmek amacıyla
kullanılmakta olması şaşırtıcı değildir. Klinisyenler GI
operasyonlarını açık bir parametre ya da bilimsel bulgularla
desteklenen endikasyonlar olmaksızın diyabeti tedavi etmek
amacıyla kullanmaktadır. Ortaya çıkan bu uygulama yalnızca
konvensiyonel obezite cerrahisi prosedürlerinin değil, aynı
zamanda sıklıkla
insanlarda uygulamaya başlanmadan önce
hayvanlarda yeterince test edilmemiş olan yeni deneysel GI
operasyonlarını da içermektedir. Diğer taraftan belirli
operasyonların önemli sayıda olguda T2DM’un tam olarak
gerilemesine neden oldukları ve diyabete bağlı ölümü
azaltabildiği göz önüne alındığında, bu prosedürlerin
endikasyonlarının obezite cerrahisi için mevcut obezite bazlı
kriterleri karşılamayan diyabet hastalarını da içerecek
şekilde genişletilmesi klinik açıdan uygun olabilir.
Ancak araştırmalardaki bu muhtemel kazançlara ve diyabetin
yönetiminde iyileşmiş sonuçlara olan acil ihtiyaca rağmen bu
uygulamalar için klavuzlar bulunmadığı gibi bu tür bir
“Diyabet
Cerrahisi”nin
risklerini
ve
yararlarını
değerlendirecek klinik çalışmalar için yeterli planlama da
mevcut değildir.
Bu nedenlerle alanında önde gelen bilim adamlarından oluşan
çok disiplinli bir grup, T2DM’un tedavisi için GI
operasyonlarıyla ilgili mevcut bulguları eleştirel bir şekilde
değerlendirmek amacıyla İtalya Roma’da bir araya gelmiştir. Bu
konferansın amacı doğmakta olan diyabet cerrahisi için
farkındalığı artırmak ve bu uygulamanın klinik kullanımı ile
bilimsel araştırma için standartlar oluşturulmasına yardımcı
olmaktır. Resmi adı Uluslararası Tip 2 Diyabetes Mellitusun
Tedavisi için Gastrointestinal Cerrahi olan bu toplantı
Diyabet Cerrahisi Zirvesi (DCZ) olarak bilinmektedir.
DCZ’nin amaçları GI cerrahinin T2DM’un tedavisinde
kullanılması için klavuzlar geliştirmek ve ileri araştırmalar
için bir gündem oluşturmaktır.
DCZ’nin amacı diyabet cerrahisinin başlangıcından itibaren
makul, çok disiplinli bir yaklaşımın kurulmasına doğru ilk
adım olmak ve bununla birlikte obezite cerrahisine sekte
vurmuş olan bazı aksiliklerin de önüne geçmektir.
DİYABET CERRAHİSİ ZİRVESİNİN HEDEFLERİ
DCZ aşağıdaki spesifik amaçlarla tasarlanmıştır:
Belirlenen obezite cerrahisi operasyonlarının (gastrik
bypass, mide kelepçesi, biliopankreatik diversiyon) ve
daha yeni prosedürlerle cihazların (örn duodenal bypass,
ileal interpozisyon, tüp mide) T2DM üzerine etkilerini
açıklayan
mevcut
verileri
eleştirel
olarak
değerlendirmek
Hayvan ve insan verilerine dayalı olarak ve gıda alımı
ile kilo üzerine etkilerinden bağımsız olarak GI
operasyonlarının T2DM’u iyileştirebilmesinin makul
mekanizmalarını tartışmak
GI cerrahisinin obez olan ve obez olmayanlarda T2DM’un
tedavisinde mevcut kullanımı için endikasyonları ve
kontrendikasyonları saptamak.
Diyabet cerrahisinde maksimum etkili ve etik klinik
çalışmaların gelişimi için öneriler geliştirmek
Diyabet bakımı için daha geniş bir tıbbi strateji
içerisinde cerrahinin uygun rolünü belirlemek
BULGULAR
Tip 2 Diyabeti Bulunan Ağır Obez (VKİ > 35 kg/m2) Hastalarda
Obezite Cerrahisi
Çeşitli obezite cerrahisi operasyonlarının ağır obez
hastalarda T2DM’un son derece önemli, tekrarlanabilir ve uzun
süreli iyileşme ya da gerileme ile sonuçlandığını gösteren
önemli miktarda bulgu birikimi vardır. Ayrıca randomize
kontrollü bir çalışmada ve uzun süreli, iyi planlanmış
karşılaştırmalı bir çalışmada da (SOS) cerrahinin ağır obez
hastalarda T2DM’nin konvansiyonel yönetiminden daha üstün
olduğunu ve daha iyi bir glisemik kontrol ile sağkalım artışı
sağladığını göstermektedir. Bazı yaygın kanıların aksine
obezite cerrahisi düşük operatif mortalite ile ilişkilidir.
Çeşitli çalışmalarda obezite cerrahisi mortalite oranlarının
%0.25 ila %0.5 arasında değiştiği bildirilmiştir. Aslında bu
mortalite oranları, örneğin ABD’de mortalite oranı %0.26 ila
%0.6 arasında olan laparostomik kolesistektomi gibi birçok
elektif majör abdominal prosedürdekilerden daha düşüktür.
Daha fazla sayıda merkez ağırlıklı olarak laparoskopik
yaklaşımlara, sistem genelinde kontrollere ve birleşik çok
disiplinli ekiplere geçtiğinden, son yıllarda prosedüre bağlı
komplikasyonlar azalmıştır. En yaygın komplikasyonlar
anastomotik kaçak (%3.1), yara enfeksiyonu (%2.3), pulmoner
olaylar (%2.2) ve kanamadır (%1.7). Laparoskopik prosedürlerin
komplikasyon oranları genel olarak daha düşük olup, en yaygın
olanları kanama (%1.7) ve anastomotik kaçaktır (%1.4). Genel
olarak beslenme eksiklikleri
malabsorptif
yaklaşımlarda
hem kısıtlayıcı hem de
oluşabilmekle
birlikte
biliyopankreatik diversiyon (BPD)
prosedürlerde çok daha belirgindir.
gibi malabsorptif
En yaygın beslenme
eksiklikleri protein, demir, B12 vitamini, folat, kalsiyum ve
yağda eriyen vitaminleri içermektedir. Bu eksikliklerin çoğu
ameliyattan sonra takviye alınmasıyla önlenebilmektedir. Roux
en Y gastrik bypass (RYGB) ya da BPD’yi takiben beslenme
eksikliklerinin gelişimini izlemek ve oluştuklarında uygun
tedaviyi sağlamak amacıyla hastaların yakından takip edilmesi
gerekmektedir. Gerektiğinde hastalara multivitaminlerin yanı
sıra demir, kalsiyum, folat ve B12 takviyelerinin verilmesi
gereklidir.
VKİ < 35 kg/m 2 Olan Hastalarda Obezite Cerrahisi ve Diğer
Gastrointestinal Operasyonlar
Genel olarak DCZ’de sunulan yayınlanmış çalışmalarla yeni
araştırmalar, hem konvansiyonel obezite cerrahilerinin hem de
yeni prosedürlerin (yani duodenaljejunal bypass, ileal
interpozisyon, tüp mide), görünürde kısa ila orta vadede düşük
komplikasyon ve mortalite oranlarıyla birlikte VKİ< 35 kg/m2
olan hastalarda T2DM’de iyileşme ya da gerileme sağladığını
göstermektedir. Ancak şu anda bu çalışmaların örneklem
büyüklükleri ile postoperatif izlem süreleri, bu hasta
popülasyonunda cerrahinin, özellikle de yeni prosedürlerin
uzun süreli etkililiğini ve güvenliğini değerlendirmek için
yeterli değildir. 30 kg/m 2 ’nin altında bir VKİ’ye sahip
hastalarda yeni GI prosedürleri ve genel olarak cerrahi,
çalışmada yer alan hasta sayısının azlığı ve kısa izlem süresi
verileri nedeniyle problematiktir. Bununla birlikte mevcut
bulgular 35 kg/m 2 ’deki hassas bir eşik değerin, cerrahinin
glisemik ve metabolik kontrolü indükleme potansiyelinin ön
görülmesi
için
uygun
bir
parametre
olmadığını
düşündürmektedir. Ayrıca mevcut çalışmalardan hiçbiri orta
derecede obez hastalarda (VKİ: 30–35 kg/m 2 ) konvansiyonel
obezite cerrahisi operasyonlarını takiben fazla kilo kaybının
bulgularını ortaya koymamıştır.
GI Cerrahiyi Takiben Diyabetin İyileşme Mekanizmaları
GI cerrahinin glukoz metabolizması ve metabolik sendrom
üzerindeki etkileri, diyabet patofizyolojisinin anlaşılmasında
önemli sonuçlar barındırabilen klinik olarak etkileyici ve
bilimsel olarak ilginç bir fenomeni yansıtmaktadır. GI
cerrahinin
diyabet
üzerindeki
etki
mekanizmasının
aydınlatılması diyabet ilaçları için yeni hedefler
saptanmasına yardımcı olabilir. Mevcut bulguların incelemesi
GI cerrahi prosedürlerinden sonra diyabetteki çarpıcı
iyileşmenin arkasındaki tam moleküler mekanizmalara ilişkin
sonuçlar sağlamamaktadır. Bununla birlikte GI kanalının
anatomisinin yeniden düzenlenmesinin, kilo kaybına katkısı
bulunan ve kilo kaybından bağımsız mekanizmalarla glukoz
dengesini etkileyebileceği gerçeğini destekleyen yeterli
bulguların bulunduğu görünmektedir. Bugüne kadar çalışılmış
olan obezite cerrahisinden sonra değişen birkaç barsak
hormonunun ötesinde GI kanalı biyolojik olarak aktif
düzinelerce peptit üretmekte olup diğer muhtemel mekanizmalar
henüz keşfedilmeyi beklemektedir. GI cerrahinin glukoz dengesi
üzerindeki
yararlı
etkilerinden
sorumlu
ajanların
aydınlatılmasına yardımcı olacak ileri araştırmalar
gereklidir.
SONUÇ
DCZ, ağır obez (VKİ > 35 kg/m 2 ) hastaların yanı sıra
konvensiyonel ilaç ve davranış tedavisi ile yetersiz kontrollü
olan dikkatli seçilmiş orta derecede obez hastalarda T2DM’un
tedavisi için GI cerrahisinin değerli rolünü onaylamaktadır.
Mevcut bulgulara dayalı olarak DCZ, obez olmayan hastalarda
konvensiyonel ve yeni GI prosedürlerinin şimdilik yalnızca IRB
onaylı klinik çalışmalarda kullanılmasını önermektedir.
Cerrahi endikasyonlar için yeni ve daha uygun parametreler ile
daha az obez ya da kilolu hastalarda cerrahinin uygun rolünün
saptanmasına yönelik olarak tasarlanan ileri klinik
araştırmalar önemli bir öncelik olarak görülmelidir. Son
olarak DCZ, GI metabolik cerrahisinde etki mekanizmalarının
araştırılmasını, diyabet patofizyolojisinin anlaşılmasını
artırmak ve sonunda hastalığın tedavisini iyileştirmek üzere
olağanüstü bir fırsatı yansıtması nedeniyle
desteklemektedir.
güçlü bir şekilde
Doç. Dr. Halil Coşkun
NE
YİYECEĞİNİZİ
PLANLAYIN!
YENİ BİR YAŞAM İÇİN
Kilo vermenin ötesinde. Yeni bir yaşam için.
Yediğiniz gıdalar, sağlığınız için gerekli besinleri
içermelidir ancak, bunun şekline sizde karar verebilirsiniz.
Çeşitlilik ve değişikliğe özen göstererek zevkinize göre iyi
bir beslenme planı uygulayabilirsiniz.
Proteinden – Zengin Besinler
Yağsız etleri tercih etmeli, et ile pişirilen yemeklere
yağ eklememelisiniz.
Tavuk ve hindinin derisiz beyaz eti tercih edilmelidir.
Yağsız tavuk ve et suyu kullanabilirsiniz.
Haftada iki kez balık (beyaz etli) yemelisiniz.
Kurubaklagiller (kuru fasülye, nohut, mercimek, bezelye
ve börülce) son derece zengin, düşük yağ içerikli
protein kaynağıdır. Pişirilirken et eklenmemelidir.
Süt ve Süt Ürünleri
Az yağlı süt, yoğurt veya peynir tercih edilmelidir.
Yağ oranı azaltılmış süt ve yapay tatlandırıcı ile
yapılmış dondurmalar tercih edilebilir.
Tahıl ve Tahıl Ürünleri
Besinlere eklenen yağ miktarına dikkat etmek gerekir.
Patates kızartması yerine, patates salatası veya
patates püresi tercih edilmelidir.
Pilav, makarna, börek (fırında) pişirirken eklenen yağ
miktarını yarıya indirerek alınacak yağ miktarını
azaltmalısınız.
Evde yapılmış, yağ ve şeker oranı azaltılmış, kepek ve
yulaf eklenmiş kurabiye ve kekleri tercih edebilirsiniz.
Meyve ve Sebzeler
Bu grup, yağ içeriği düşük, harika besinlerdir. Meyve, öğün
aralarunda yemek için ideal ve sağlıklı bir besindir. Evde bol
miktarda bulundurmakta ve seyahate çıkarken yanınıza bir
miktar almanızda fayda vardır.
Hazır – Yemekler
Hazır yemeklerin yağ içeriği ev yemeklerinden çok daha
fazladır. Bu yiyeceklerdeki yağ miktarını tahmin etmek çok zor
olduğundan genellikle gafil avlanırız. Bol soslu et ve balık
ürünlerinden, pizza ve dondurmadan uzak durmak gerekir.
Restoranlar
Kızartmalardan uzak durun.
Ekmeğe tereyağı sürmeyin.
Sosları yemeğinizden ayrı olarak isteyin.
Yağsız sebzeleri tercih edin.
Kremalı soslu yiyecekleri seçmeyin.
Bol su için.
Tatlı yerine, sık yemediğiniz özel bir meyve deneyin.
Diyetinize uygun besinleri seçin.
Yemeklerin yağlı sularından kaçının.
Eğer bir restoran veya toplantıda fazla yerseniz
moralinizi bozmayın, bir sonraki öğünü sadece peynir ve
salata yada yoğurt ve salata ile geçiştirebilirsiniz.
Genelde yenilen miktarın azaltılmasuna yardımcı olacak birkaç
öneri;
Küçük porsiyonları tercih edin.
Küçük bir tabak kullanın.
Daha yavaş yemek yiyin.
Tam olarak doyduğunuzda değil, açlığınız geçtiğinde
yemeyi bırakın.
Yemeğin servis kabını masaya koymayın.
Yemek için küçük, salata için büyük tabak kullanın.
Yemeğe başlamadan önce 2 bardak su için.
Yeme Alışkanlığınızı Değiştirecek On Altın Kural
Daha az miktarda yemek yapın.
Alışverişe gitmeden önce bir liste hazırlayıp, listeye
sadık kalın.
Kendi siparişiniz olmayan yemekten yemeyin.
Yemeğinizi bitirir bitirmez sofradan kalkın.
Artan yemekleri içi görünmeyen kaplarda saklayın.
Yemeğinize konsantre olun ve keyfini çıkarın.
Şişmanlatıcı yiyecekleri kesinlikle evde bulundurmayın.
Tatlıya başlamadan önce biraz bekleyin ve hala gerçekten
aç olup olmadığınıza karar verin.
Her öğün bol miktarda su için.
FİZİKSEL AKTİVİTENİZİ ARTIRIN
Başlangıçta yalnızca hareketsizlikten kurtulmayı hedefleyin.
Daha sonra yaşam şeklinizi, daha fazla fiziksel aktivite
içerecek biçimde planlayabilirsiniz. Başarının anahtarı, her
fırsatta aktivite de bulunmaktır. Küçük değişikliklerin
önemsenmesi, üstüste koyulduğunda gerçekten büyük bir etki
sağlar.
Ayakta durarak veya yürüyerek daha fazla zaman geçirin.
Ev veya bahçe işlerine daha çok zaman ayırın.
Bir şey getirip götürmek için çocuklarınızı yollamayın.
Telefonla konuşurken ayakta durun.
Merdivenleri birkaç kalori daha yakma fırsatı olarak
görün ve kullanın.
Her gün yarım saat daha az TV izlemeye çalışın.
Kısa mesafelerde araba kullanmayın.
Formda Kalmak için bir Sonraki Adım
İşe kolay bir aktivite ile başlayın:
Düzenli yürüyüş ( evin çevresinde bile olsa yeterli)
Park veya şehir dışında hafta sonu yürüyüşleri
Hafta sonları bisiklet gezileri
Yüzme, top oyunları veya dans
İzlemekten zevk aldığınız bir spora başlamak
Formda Kalmak için Altın Öğütler
Hareketsizlikten kaçınmanın yollarını arayın:
TV izlerken ütü yapın.
Kendinizi daha canlı hissetmeniz için ev işi yaparken
hareketli müzikler dinleyin.
Merdivenleri egzersiz için bir fırsat olarak görün.
Arabanızı süpermarket otoparkının en uzak köşesine park
edin.
Çocuklarla oynarken daha aktif olun.
Kısa mesafelerde arabanızı almayarak çevre korumasına
katkıda bulunun.
Arkadaşlarınızla yemek veya içmek dışında aktiviteler
için de biraraya gelin.
Sizi aktif kılacak yeni bir hobi edinin veya eskiden
uğraşıp buraktığınız bir hobinize yeniden başlayun.
Aktiviteyi bir görev olarak değil, kendinizi rahatlatmak
için bir fırsat olarak görün.
Daha aktif olmak, kilonuzu kontrol altında tutmanızı
kolaylaştıracak, ayrıca kalp hastalığı, inme, diyabet ve
osteoporoz gibi ciddi sağlık sorunlarının gelişme riskini de
azaltacaktır. Fiziksel aktiviteyle birlikte, diğer işler için
kendinizi daha enerjik hissedecek, geceleri daha iyi
uyuyacaksınız.
OBEZİTE
CERRAHİSİ
SONRASI
HIZLI KİLO VERİMİNE
KADEMELİ KİLO KAYBI
KARŞI
Yeni bir çalışma Obezite Cerrahi sonrasında hızlı kilo
verimine karşın kademeli kilo veriminin etkilerine ışık
tutuyor. Çalışma sonuçlarına göre gastrik bypass hastalarında,
mide bandı hastalarına kıyasla daha hızlı ve daha genel bir
kilo kaybı yaşandığı ancak yağsız vücut kitlesi ve bazal
metabolizma hızında daha büyük kayıplar olduğu ortaya çıktı.
Mide bandı hastaları daha yavaş bir hızla kilo kaybederken,
daha fazla kas kütlesi muhafaza etmiş ve bazal metabolizma
hızı daha yüksek derecede korunmuş. Araştırmacılar, vücut
bileşimindeki bu farklılığın, mide bandı hastalarının
vücutlarının zaman içinde kilo kaybını korumak için
geliştirdiği bir yetenek olabileceğini düşünmekte.
Ağırlık oranının vücut kompozisyonuna etkisini belirlemek için
“Ventura Advanced Surgical Associates” tarafından 1 Ocak 2007
ve 31 Aralık 2009 tarihleri ​​arasında Gastrik Bypass
ameliyatı geçirmiş 188 kişi ve Mide Bandı uygulanmış 292 kişi
değerlendirildi.
Ölçümlerde ameliyat sonrasında 3.,6., 9. ve 12. aylarda yağsız
vücut kitlesi, vücut yağ yüzdesi, bazal metabolizma hızı ve
vücut kitle indeksi (VKİ) kaydedilerek baz alındı.
Başlangıçtaki hasta ölçümleri:
Gastrik bypass hastalarının VKİ ortalaması 46.7 kg/m2 ve
vücut yağı %52.5.
2
Mide bandı hastalarının VKİ ortalaması 42.5 kg/m ve
vücut yağı %49.9.
Her iki grupta da benzer bir VKİ oranı ve benzer bazal
metabolizma hızı oranı vardı.
Ameliyattan bir yıl sonra hastalardaki VKİ ve kilo kaybı
değişiklikleri:
Gastrik bypass hastalarında VKİ de 17.10 kg/m2 azalma ve
%78.35 oranında fazla kilo kaybı.
Mide bandı hastalarında VKİ de 7.69 kg/m
%48.04 oranında fazla kilo kaybı.
2
azalma ve
VKİ düşüş oranı her iki ameliyatın hasta grubunda da ilk
üç ayda, diğer aylardan son derece fazla ve büyük oranda
gelişti.
Ameliyattan bir yıl sonra hastalardaki yağsız vücut kütlesi ve
bazal metabolizma hızındaki değişiklikler şöyle gözlendi:
Gastrik bypass hastalarında yağsız vücut kitlesi kaybı
19.62 lbs ve bazal metabolizma oranı günde ortalama
200.21 kcal düştü.
Mide bandı hastalarında yağsız vücut kitlesi kaybı 12.41
lbs ve bazal metabolizma oranı günde ortalama 108.53
kcal. düştü.
Yağsız vücut kitlesinde en büyük azalma ameliyattan
sonraki ilk üç ay içinde gerçekleşti.
Yağsız Vücut kitlesindeki azalma bazal metabolizma
hızındaki değişiklikle korelasyon gösterdi.
Çalışma; hem gastrik bypass, hem de mide bandı ameliyatlarının
hem yağ, hem kilo, hem de yağsız vücut kitlesi kaybına neden
olduğunu göstermiştir. Ancak araştırmacılar gastrik bypass
hastalarının daha fazla yağsız vücut kitlesi kaybı olduğunu
(%52 ilk üç ayda, %37 yılın geri kalanında) ve bunun klinik
anlamlı kilo kaybı olarak zamanla kanıtlanacağını ekledi.
Araştırmacılar mide bandı yoluyla daha yavaş kilo kaybının
daha fazla kas koruması sağladığını ve bazal metabolizma hızı
da korunduğu için bunun ileriki dönemlerde verilen kiloyu
korumaya yönelik avantaj olabileceğini ekledi.
Kaynak: Amerikan Klinik Endokrinologlar Derneği “American
Association of Clinical Endocrinologists”: Okerson T, Billy H
Gastrik bypass ve Mide bandı sonrasında vücut kompozisyonu
Değişiklikleri “Changes in body composition following gastric
bypass or gastric banding” AACE 2012
Doç. Dr. Halil Coşkun

Benzer belgeler

gastrik bypass nedir? - Prof. Dr. Halil Coşkun

gastrik bypass nedir? - Prof. Dr. Halil Coşkun Bugün için artık obezite cerrahisi ameliyatlarının ağır obez hastalarda T2DM’un uzun süreli iyileşme ya da gerileme ile sonuçlandığını gösteren önemli miktarda bilimsel veri bulunmaktadır. Ancak bu...

Detaylı

mucizevi bir kahraman! - Prof. Dr. Halil Coşkun

mucizevi bir kahraman! - Prof. Dr. Halil Coşkun komplikasyon ve mortalite oranlarıyla birlikte VKİ< 35 kg/m2 olan hastalarda T2DM’de iyileşme ya da gerileme sağladığını göstermektedir. Ancak şu anda bu çalışmaların örneklem büyüklükleri ile post...

Detaylı

DİYABET CERRAHİSİ NEDİR?

DİYABET CERRAHİSİ NEDİR? kilolu) olgularda da T2DM tedavi edilip edilemeyeceğini gündeme getirmiştir. Konuyla ilgili ilk önemli çalışmalardan bir tanesini yapan Dr. F. Rubino (Ann Surg 2004), non-obez diyabetik sıçanlarda ...

Detaylı

obezite cerrahisi, beslenme ve saç dökülmesi,çocukluk obezitesi

obezite cerrahisi, beslenme ve saç dökülmesi,çocukluk obezitesi Bugün için artık obezite cerrahisi ameliyatlarının ağır obez hastalarda T2DM’un uzun süreli iyileşme ya da gerileme ile sonuçlandığını gösteren önemli miktarda bilimsel veri bulunmaktadır. Ancak bu...

Detaylı