2007 Nisan Sayı - xn--sevgiyaynlar
Transkript
2007 Nisan Sayı - xn--sevgiyaynlar
2007-04 NÝSAN SAYI: 460 FÝYAT: 3.5 YTL Sanatýn Ýnsancýl Soluðu Bir kitap Dünyayý Deðiþtirebilir mi? Güngör Özyiðit “Tanrý’nýn Doðum Günü” yazarý buRAK özDEMÝR’le söyleþi Nihal Gürsoy ÝÇÝNDEKÝLER Aylýk Kültürel ve Siyasi Dergi Cilt: 39 Sayý: 460 Nisan 2007 Onur Baþkaný: Dr. Refet Kayserilioðlu Sevgi Yayýnlarý Tic.Ltd.Þti. adýna Sahibi ve Genel Yayýn Müdürü: Ayþegül Kayserilioðlu Yazý Ýþleri Müdürü: Güngör Özyiðit Yayýn Kurulu: Güngör Özyiðit Nelda Bayraktar Özenç Kayserilioðlu Hale Ürkmezgil Haberleþme Sorumlusu ve Okur/Abone Ýliþkileri: Kazým Erdemoðlu 0212 252 85 85 Faks: 02122491828 P.K: 471 Beyoðlu/Ýstanbul Yönetim Yeri: Oba Sok. Sýlla Ap. No: 7/1 Cihangir/Ýstanbul Baský: Ýnkýlap Kitabevi San. Tic. A.Þ. Çobançeþme Mah. Sanayi Cad. Altay Sok. No:8 Yenibosna/Ýstanbul Fiyatý: 3.5 YTL Yýllýk Abone: 40 YTL Yurt Dýþý: 50 YTL Öbür Dünya Hakkýndaki Bilgiler - II ........................ 2 Dr. Refet Kayserilioðlu Ne mutlu Kalbi Temiz OlanIara III ...... 6 Ahmet Kayserilioðlu Bir Kitap Dünyayý Deðiþtirebilir mi?................................. 16 Söyleþi: Nihal Gürsoy Hayatýmýn Aþkýný Böyle Buldum (Son Bir Kez) ........................................ 28 John Edwards/Arýn Ýnan Tarih Boyunca “Ölüm” (Çocuklarýn geçmiþ yaþamlarý) ................. 31 Carol Bowman/Nelda Bayraktar Tedavi Þekli (Kanserin Penceresinden Bir Yaþam Sentezi - IV) .......................... 35 Özer Baysaling Sanatýn Ýnsancýl Soluðu .................... 40 Güngör Özyiðit Kryon Birleþmiþ Milletler’de Kryon Celsesi ......................................... 42 SEVGÝ DÜNYASI Sevgili Dostlar Dünya hayatý dediðimiz yolda o kadar kýsa süreliðine, öylesine ince bir çizgi üzerinde yürüyoruz ki… Bir yandan her þey geçici, her þey bizim dýþýmýzda birden deðiþen ve hýzla geliþen paradigmalara baðlý, bu dünyada varolmakla olmamak arasýndaki belli belirsiz sýnýr sanýldýðýndan da kolay geçiliveriyor; diðer yandan burada bulunduðumuz her an, bize verilmiþ bu nimeti, yani yaþamý en iyi þekilde korumak, deðerlendirebilmek için bizden ciddi eylem, yararlýlýk ve ölçülü, planlý iþ talep ediyor. Bunun üstesinden gelebilenler, bir de üstelik defalarca gidip gelmiþ, dünyadaki yaþam tecrübelerini enine boyuna ölçmüþ, anlamýþ yaþlý ruhlarsa, artýk yüklerinden kurtulmak, baþka yýldýzlara uçmak, baþka boyutlardaki sevdikleriyle buluþmak istediklerinde, yapýlacak tek þeyin karþýlýksýz vermek olduðunu anlýyorlar. Bazen kendi içlerinden çýkardýklarý incileri veriyorlar, bazen bereket denizinin içinde yol alacaðý yatak olmayý seçiyorlar; þekil ve yöntem ne olursa olsun hayýr düzeninin çalýþmasýna, her yere ulaþmasýna hizmet ediyorlar. Bunun yanýnda dünya hayatýnýn hiç kimseye mükemmel olma þansý tanýmadýðýný, ayrýca uzun soluklu, uzayýp gidecek hayýrlarýn öneminin ve deðerinin ilk bakýþta anlaþýlamayacaðýný, hattâ reddedileceðini de biliyoruz. Ýnsan olmak biraz da böyle bir þey. Nihayet beklenen gerçekleþti. Gönüller gönülleri çekti, aradý, buldu, buluþtu. Tanrý'nýn Doðum Günü'nün yazarý Burak Özdemir ilk söyleþisini yapmak için Sevgi Dünyasý'ný seçti. Ýnsanlarý gerçeðe uyandýrmak, onlarý yüreklendirip "dinlerin üzerine giydirilmiþ kirli ve çirkin elbise" yi çekip çýkarmak için bir insanýn nasýl kendini ortaya koyabildiðini okuyacaksýnýz. Vaktiyle varolmuþ olan ama þimdi kaybolmuþ bir nur vardý. "Kaybolan o nuru bulun ya da onun yerine siz çýkýn ortaya" diye söylenmiþ sözün en belirgin örneklerinden biri Burak Özdemir. Kendisiyle ayný emeli paylaþan insanlarý buldukça "gönlündeki iyiliklerin yýldýz yýldýz dökülmesini" bekliyoruz, hizmet yolunda en iyiyi vermesini umuyoruz, bunu yaparken "iyilerin ve doðrularýn gözle görülmeyen ordularý"nýn onu koruyup gözetmesini diliyoruz. En Derin Sevgilerimizle SEVGÝ DÜNYASI 1 ÖZDEN ÝLE ERDEM KONUÞUYOR "Öbür dünya için sabit bir yer düþünmemiz doðru deðildir. Bütün yýldýzlar arasýndaki boþluklarda, hattâ bizim civarýmýzda bulunabilir." Dr. Refet Kayserilioðlu ÖBÜR DÜNYA HAKKINDAKÝ BÝLGÝLER - II SEVGÝ DÜNYASI Erdem- Öbür dünya (spatyom) hakkýnda size soracaklarým bitmedi. Ýlk olarak öbür dünyanýn nerede olduðunu soracaðým. Özden- Öbür dünya için sabit bir yer düþünmemiz doðru deðildir. Bütün yýldýzlar arasýndaki boþluklarda, hattâ bizim civarýmýzda bulunabilir. Onlarla aramýzda bedeni bir bað ve irtibat olmayýnca birbirimizden haberimiz olmaz. Üstad ismiyle kendisini tanýtan büyük bedensiz varlýðýn ifade ettiði gibi, bizi saran ince toz zerrelerinden nasýl haberdar deðilsek, aramýzda temas imkâný olmayan âlemlerden de duygularýmýzla ayný þekilde haberdar olamayýz. Erdem- Yani öbür dünya bizim etrafýmýzda mý? Özden- Bizim etrafýmýzdan baþlýyor ve sonsuzluklara doðru yayýlýyor. Bir hududu, bir sonu ve dünyaya benzer bir þekli yoktur. Bizim etrafýmýzdaki ilk merhalede dünyadan ayrýlmak istemeyen, dünya üzerinde yuvarlanmaya 3 can atan geri varlýklar bulunur. Bunlar etraflarýndaki eseri âlemi göremeyen, oralarda yükselmeye veya dolaþmaya tahammül edemeyen ilkel ruhlardýr. Erdem- Bize çok yakýn olduklarýna göre bunlarýn insanlara bir zararý dokunur mu? Özden- Bedensiz varlýklarla insanlarýn irtibatý ruhidir, bedeni deðildir. Ruhi irtibat için uzaklýk ve yakýnlýk yani mesafe hiçbir rol oynamaz. Ancak varlýklar arasýndaki ruhi alâka, sempati ve tekâmül yakýnlýðý onlarýn irtibatýný mümkün kýlar. Bu bilgiye göre geri varlýklar, ancak ruhen, duygularý yönünden geri kalmýþ insanlarla irtibat kurabilirler. Obsesyonlara (tasallut, bir ruhun bir insaný tam tesiri altýna almasý) sebebiyet veren bu geri ruhlardýr. Ama onlara kapýyý açan da insanlardýr. Üstün irtibatlar için duygularýmýzý ve bilgilerimizi yükseltmenin zorunluluðu burada kendiliðinden anlaþýlýyor. Erdem- Öbür dünyadaki hayat bizim dünyamýzdakine benzer mi? Özden- Öbür dünyanýn geri varlýklarý dünyaya benzeyen þartlarda yaþarlar. Ama yükselmeye baþlamýþ ve yükselmiþ varlýklarýn yaþayýþlarý ile dünyamýzýnkinin hiçbir benzerliði yoktur. Geri varlýklarýn bulunduðu âlem dünyadan sonra gelen bir üç boyutlu âlemdir. Þartlarý dünyaya oranla biraz daha süptil olmakla beraber çok yakýndýr. Bu sebeple bu merhalenin varlýklarý kendilerini dünyaya benzer evlerde, iþlerde, eðlencelerde veya iþkencelerde görürler. Fakat bütün bu sahneleri de kendi tahayyülleriyle kendileri oluþtururlar. Çünkü öbür dünyanýn SEVGÝ DÜNYASI 4 maddeleri imajlarla (tahayyüllerle) ve düþüncelerle þekillenmekte, biçimden biçime girmektedir. Bazen daha üst varlýklarýn kendi tahayyülleriyle özel ortamlar oluþturarak bu geri varlýklar için bir yetiþme yerleri veya þartlarý hazýrlamalarý da mümkün olmaktadýr. Bu üstün varlýklarýn hazýrladýklarý þartlar ýstýraplý da olur, neþeli de olur. Asýl olmasý gereken tekâmülü istenen geri varlýðýn ihtiyaçlarýdýr. Erdem- Demek ki, orada tahayyüllerle ortamlar ve þartlar meydana getiriliyor. O halde bunlarýn sabit bir þekli yoktur. Bu pek tuhaf deðil mi? Özden- Dostum dünya da dahil, kâinatta deðiþmeyen bir þey var mýdýr? Yalnýz dünyadaki deðiþmeler daha yavaþ bir tempo ile olmaktadýr. Çünkü dünya maddesi kabadýr. Fakat bakýnýz insan yüzüne, seneden seneye, hattâ andan an'a nasýl deðiþip durmaktadýr? Öbür dünyanýn maddelerinin ise tahayyülle þekillendiðini söyledim. Demek ki tahayyüller ayný tarzda devam ettiði sürece bu þekiller ayný halini koruyacaktýr Erdem- Ruhlar kendi âlemlerinde yaþarlarken insanlarý görürler mi? Özden- Ruhlarýn görmesi gözle deðil, etraflarýndan aldýklarý tesirleri idrak etmeleriyledir. Eðer insanlardan tesir alabilen bir ruhsa insanlarý görür. Alamýyorsa göremez. Veya yalnýz tesir alabildiðini görür. Ruhlarýn tekâmül durumu SEVGÝ DÜNYASI ilerledikçe etraflarýndan aldýklarý tesirler artar. Erdem- O halde çok yüksek varlýklar bütün insanlardan tesir alýp görmektedirler. Özden- Çok yüksek, yani dünyanýn idaresinde vazife almýþ varlýklar yalnýz insanlarý deðil, hayvanlarý, nebatlarý ve cansýz maddelerin en küçük zerresini bile görürler. Çünkü onlara tesir gönderirler ve onlardan tesir alýrlar. Ýþte onlara üstün varlýk dememizin sebebi bu azametli kudretlerinden dolayýdýr. Erdem- Peki ruhlar dünyadaki dost ve akrabalarýný ziyaret ederler mi? Özden- Ruhlarýn farklý tekâmül seviyelerinde olduklarýný ve durumlarýnýn da bu seviyelerine baðlý bulunduðunu söyledik. Her varlýk dünyada býraktýðý dost, akraba ve sevdikleriyle buluþmak, görüþmek, öðrenmek ister. Fakat bu isteðin gerçekleþmesi ilk önce isteðin kuvvetle duyulmasýna, sonra kendi þart ve imkânlarýnýn uygun 5 olmasýna baðlýdýr. Öyle kendi derdine veya kendi zevkine düþmüþ olanlar vardýr ki, baþýný çevirip etraflarýna bakacak hali yoktur. Erdem- Ruhlar uyurlar, yerler içerler mi? Özden- Esasýnda ruhlarýn bunlara ihtiyacý yoktur. Fakat henüz dünya realitelerinden kurtulamamýþ olanlar.orada da dünyaya çok benzeyen þartlar içinde yaþarlar. Acýkýrlar, yorulunca yatýp uyurlar, iþ yerlerine, atölyeye veya mektebe giderler. Bu imkân ve þartlarý bulamazlarsa zaten yaþayamazlar. Onun için onlarýn yetiþmesiyle alâkalý olan yüksek varlýklar onlara lâzým olan ortamlarý hazýrlarlar. Kâinatta tekâmül tatlý bir meyil takip eder, realitelerdeki deðiþmeler de yavaþ yavaþ olur. Erdem- Orada bir nizam var mýdýr, yoksa herkes baþýboþ mu dolaþmaktadýr? Özden- Ýlk anda baþýboþ, herkes kendi âleminde gibi görünmesine raðmen, spatyomda dünyadan daha sýký bir nizam vardýr. Aksi halde imkânlarý geniþlemiþ, fakat idraki geniþlememiþ olan varlýklarýn sebep olacaklarý keþmekeþ bütün tekâmül imkânlarýný bir anda altüst ederdi. Halbuki kâinatlarýn var oluþu, tekâmüle hizmet etmek içindir. Orada ve hattâ dünyada da bütün varlýklar görünmez büyük kontrolörler, hâkimler tarafýndan devamlý kontrol ve icabýnda sevk ve idare edilirler. Erdem- Vaktimiz yine doldu fakat soracaklarým yine bitmedi. Size öbür dünyanýn gezegenlerle alâkasý var mý, ruhlar dünyada geçirdikleri eski hayatlarýný hatýrlarlar mý, tanýdýk ve akrabalarýyla buluþurlar mý, oradaki varlýklarýn mertebeleri var mý gibi birçok sualim vardý. Artýk gelecek defada sorarým. SEVGÝ DÜNYASI NE MUTLU KALBÝ TEMÝZ OLANLARA - III Psikolog Ahmet Kayserilioðlu SEVGÝ DÜNYASI PARA CANAVARLARI Alternatif týp ilaçlarý çok yaygýnlaþtý ya... Belki bir gün gelir yararý olur diye geçenlerde Taksim'de lüks bir otelde yeni bir firmanýn bu tür ilaçlarýnýn tanýtým toplantýsýna eczacý arkadaþlarla birlikte katýldýk. Bu defaki ilaçlar Rus kökenliydi. Onlarýn da bu konularda deðiþik çalýþmalarý olduðunu duyduðumuzdan merakýmýz fazlaydý. Ýlaçlarýn özelliklerini, bileþimlerini, yarar alanlarýný öðrenmek istiyorduk. Toplantý doðal olarak yeni firmanýn tanýtýmýyla ilgili konuþmalarla baþladý. Sýrasýyla Rus ve yerli yöneticiler, baþarýlý satýþ elemanlarý, bol övgüler ve alkýþlar eþliðinde uzun uzun tanýtým yaptýlar. Bu arada karþýmýzdaki masalar üzerine istif edilmiþ ilaçlar hakkýnda aydýnlatýcý tek söz duymadan, genel geçer söylemlerle, her derde deva anlamýndaki reklamlarla kulaklarýmýz epey þenlendi. Uzun zaman sonra nihayet beklediðimiz an geldi diye sevindik. Çünkü bu defaki konuþmacý bir doktor hanýmdý. Ne var ki o da ilaçlarýn satýþ yöntemlerini anlatmaya koyuldu. Hangi yöntemle, ne kadar kazanç saðlayabileceðimize, ne kadar çok parayý çabucak cebimizde görebileceðimize bizleri inandýrma gayreti içinde heyecan dozu çok yüksek sözlerle uzun konuþmasýný tamamladý... Ýlaçlar karþýmýzdaki masada konu mankeni gibi boynu bükük öylece duruyordu. Aslýnda hiç olmasalar da bir þey farketmezdi. Onlar yalnýzca araçtý. Konuþulan sadece para, para ve paraydý!.. Nihayet en önemli an geldi. Þimdi takým elbiseli, gözlerinde þimþekler çakan en baþarýlý Rus satýþ elemaný delikanlý, engin deneyimlerini paylaþmak için 7 sahnedeydi. Kendisi de, tercümaný olan Türk genci de, yine ilaçtan hiç söz etmeden, öyle heyecanlý ve yüksek perdeden servet avcýlýðý yöntemlerini anlatýyorlardý ki!... Bu, sadece paraya ve kazanca endekslenmiþ, beþ duyularýyla birden, kýsa yoldan zengin olmaya kilitlenmiþ ruh halinden bunalmýþtým!.. Dinleyicilerin büyük çoðunluðu; eski, yeni satýþ elemanlarý ve adaylar da bu para çaðlayanýnýn cazibesine kapýlmýþ, alkýþ ve bravolarla salondaki harareti tavana vurdurmuþlardý ki, dayanamadým ve bir ara eczacý eþime dönerek fýsýltýyla: "Biliyor musun, sanki karþýmda canavarlar, canavar kapitalistler konuþuyor" demekten kendimi alamadým. O da ayný frekanstaydý. Önlerde oturduðumuz için, kalkýp giderek salonun huzurunu bozmak istemediðimizden, ya sabýr çekerek sonuna kadar orada kaldýk. Ve konu mankeni ilaçlar hakkýnda tek söz duymadan otelden ayrýldýk. FAZLA ÖZLEM ZARAR GETÝRÝR Yolda derin düþünceler içindeydim. Bu sýrf paraya odaklanmýþ kardeþlerimize, doðru yaþama prensiplerinden; gönül arýtma yöntemlerinden; haktan, hukuktan; çevre ve insan sorunlarýndan söz edilecek olsa, ayný þevkle otel salonlarýný doldurup, sonuna kadar dikkat kesilirler mi acaba?!.. Ve acaba sizlerin yararlanarak; belki de merak ederek; hiç deðilse, yeni bir þey öðrenebilir miyim diyerek okuma zahmetine katlandýðýnýz þu SEVGÝ DÜNYASI dergimize; ucunda parasal bir çýkarý görmedikleri için ellerini bile sürmezler mi?!.. Ne yazýk ki büyük olasýlýkla ne konferansa gelirler, ne de dergiye göz atarlar. SEVGÝ DÜNYASI 8 Tuzaðýmýz yalnýz ve sadece para mý?! Sürekli sekse kafa yorarak, hiçbir gönül kýrma kaygusu taþýmadan köþe bucak partner arayanlar... Bütün vakitlerini, içkilerle, kumarlarla, gýybet ve dedikodularla boþa harcayanlar... Tüm tatminlerini, dost(!) ve tanýdýklarýný kýskançlýktan çatlatacak hünerler yaratma atraksiyonlarýnda bulanlar... Böyle nice tuzaklarla sarýlý etrafýmýz!.. Peki, seyirtretmekten öte, bu tutkularýna esir olmuþ gözü gönlü baþka her þeye kapalý yaþayan kardeþlerimiz için yapacaðýmýz hiçbir þey yok mu?.. Bizim Celselerimizde Rehber Varlýk tek cümlede önemli bir anahtar verir: “Fazla özlem zarar getirir. Onu özleyeni DERDÝYLE BAÞBAÞA BIRAKMAK GEREKÝR.” Bu sözlerde önemli bir psikolojik kural var. Ne yaparsak yapalým onlar özlemlerini gidermek zorunda. Tecrübe yaþamadan akýl bir iþe yaramýyor ki!.. Eðer bu deneyimden geçmezlerse gözleri hep çöplükte kalacaðý, tüm yaþamlarýnda bir eksiklik duyacaklarý için, yaptýklarý her iþte adýmlarý hep geri geri gidecek. En iyisi onu derdiyle baþbaþa býrakýp doyasýya tatmine ermesini beklemek. Belki bu arada fazla zarar görmesin diye, bazý öðütlerin onlara yararý olabilir. Ama hepsi o kadar!.. Peki, sonuna kadar böyle derdiyle baþbaþa mý kalacak. Duya söyleye inanç haline getirdiðimiz: "Kýrk yýllýk Yani, olur mu Kani?.." diyerek ümidimizi tamamen yitirecek miyiz? UYANIÞ MUKADDERDÝR!.. Ýþte bunu yapar, bu kardeþlerimizi kaybolmuþ vak'a gibi düþünürsek, en büyük yanlýþýn çukuruna düþeriz. Ýnsanlar arasýnda özde bir fark olmadýðýný, her insanýn O'nun Sevgisinden yaratýldýðýný, yüce bir deðer eþsiz bir varlýk olduðunu sadece dilimizle söyleyip orada kalacak mýyýz? Hepimiz bu dünyada insan düzeyine eriþmek için nice evrenlerde, nice plânetlerde yaþamlar sürdüðümüzü, bin bir emekle bu günlere geldiðimizi hiç unutmamalýyýz. Âlemlerin Terbiyecisi, Evrenlerin Baþ Öðretmeni Yüce Rabbimizin; hepimizi evire çevire, tekâmülün üst basamaklarýna, insan üstü seviyelere ulaþtýracaðýna, O'nun yüce düzeninin, bu varlýk deðirmeninde tek bir taneyi bile boþa harcamayacaðýna tam güvenmeliyiz. Þu yaþadýklarýmýzý O'nun sonsuz zamanýnda sadece geçici bir kesit, geçici bir görüntü diye belleyenler, sabýrla beklemesini de bilenlerdir. Özlemleri giderildikten sonra kardeþlerine sunacaklarý hayýrlara ve örneklere hazýrlanmak için þimdiden kollarý sývayanlardýr onlar. Mevlâna'mýz bunu ne güzel þiire döker: "Ýyi insanlarýn þarkýlarý ta yukarlardan aþaðýlara güneþin ýþýklarý gibi iniyor. Ýyi insanlar yaðmur demiyor, kar demiyor, ortalýk kýþ kýyamet, kollarý sývamýþlar taze yaz meyveleri yetiþtiriyorlar" AZ SEÇÝLEN YOL Aslýnda 2000 yýl önce Hz. Ýsa Luka Ýncili 15/11-32 deki "tutumlu oðul-savurgan oðul" meselesinde tam anlamýyla bunu vurgular. Tutumlu oðul ölesiye çalýþken; iþi, zengin babasýný terkeden, mirasýný peþinen alýp dýþarýlarda onu ho- SEVGÝ DÜNYASI vardaca harcayan savurgan oðulun; yaptýklarýna piþman olup tekrar yuvasýna döndüðünde, babasýnýn nasýl da sevindiði, oðlunu nasýl da þölenlerle, bayramlarla karþýladýðý anlatýlýr bu meselde. Ancak esas vurgulanmak istenen ibret sahnesi bu deðildir aslýnda. Babasýnýn iþinde gece gündüz çalýþmaktan bitap düþmüþ tutumlu oðul, bu sevinç ve coþkuya katýlmak bir yana, olanlara bir anlam veremeyip, kýzgýnlýkla bir kenara çekilmiþtir. Gerçekte ondan beklenen, kardeþinin doðru yolu bulmasýndan dolayý babasýnýn duyduðu sevince ortak olmasýdýr. Aslýnda bu ne zor, ne kadar da az seçilen bir yoldur. Kaba hak tartýþmalarýna, kendisiyle kýyaslamalara, kýskançlýklara girmeden; sadece kardeþlerinin, dostlarýnýn baþarýlarýndan hoþnut olabilmek, iþte gerçek iyilerden, gerçek gönül erlerinden istenen, beklenen de yalnýzca budur. Aylardýr Hz. Ýsa'nýn "Daðdaki Vaaz"ýnýn güncel yorumlarý üzerinde duruyoruz. Biliyorsunuz ABD Kaliforniya San Diego'daki bir gruba 18 yýldan beri bilgiler veren, Birleþmiþ Milletler'de bile beþ celse yapan KRYON (Krayan) isimli Rehber Varlýk; Ýsa'nýn Daðdaki Vaazýndaki 9 bildirinin sýrasýnýn da önemli olduðunu, birinci bildirinin en çok enerji taþýdýðýný söylüyordu. Bu birinci bildiride Hz. Ýsa: "Ruhen yoksul olanlara ne mutlu, çünkü onlar ailedendir" diye hitap ediyordu. Kryon; "savurgan oðul" meselinde olduðu gibi; henüz olgunlaþmamýþ, ruhen yoksul kalmýþ kimseleri, Ýlâhî Plân'ýn en önde tuttuðunu belirtiyor ve sonra þöyle konuþuyordu: "... Ve böylece Ýsa'nýn kutlu bildirisi ve ona eþlik eden öðüt þudur ki, kutlama yapýldýðýnda ve aydýnlanmamýþ varlýklar aileye katýldýklarýnda siz de bayram edin... Ruhen yoksul olanlar çevremizde 9 bulunup, kendilerini sizin 'yeni çaðýnýzda' görmeyen tüm varlýklardýr. Ancak Ruh'un þefkati önce onlar içindir. Bunun bilgeliðini anlayýn; o zaman Tanrý'yý da gerçekten anlayacaksýnýz!.." Ýþte kalbini gerçekten temizlemiþ olanlara öðütlenen de, týpatýp doðru yolu bulan oðluna, babasýnýn davranýþýdýr. Onlara, geçmiþteki hatalarýný unutup, baðýþlayarak, fedakârlýk ve sevgi ile el uzatýp örnek olmalarýdýr. Öyleyse þimdiden temiz kalpli kiþiler çoðalýp, hiç olmazsa nüfusun yüzde biri seviyesine ulaþmalý ki; ilerde kardeþlerine el uzatacak, onlara tekâmül yolunda hýz kazandýracak, örnekler sunacak öncülerin sayýsý fazla olsun!.. Ýyi ama, tozdan dumandan, göz gözü görmez, kimse kimseyi bilmez yaþayýp gittiðimiz günümüz dünyasýnda bu nasýl mümkün olacak?!.. DÜNYA ÇAPINDA MANEVÝ AYDINLANMA Dinlerin, gülyüzlü peygamberlerin esas öðretilerinden, Yaratan'ýn deðiþmeyen ahlâk prensiplerinden çok uzaða düþtüðümüzü, þekil ve merasimlerin baþ köþeye yerleþtiðini her an görüp durmaktayýz. Sadece modern bilim bulgularýyla yaþama anlam vermeye çalýþanlarýn çoðu da ilâhî mesajlardan habersiz yaþayýp gidiyorlar. Bizim Celselerimiz'de Rehber Varlýk durumumuzu apaçýk ortaya koyar: “Ve biliniz ki, insan sýkýntýdadýr. Ve biliniz ki þimdi gönüllerde yer eden, O'nun dileðinden baþkadýr da, ondandýr hep sýkýntý ve ondandýr hep böyle 10 ayrý ayrý, bölük bölük toplanmak. Ve iþte ondan yalan ortada. Ve iþte ondan kavga her zaman var. Ve iþte ondan düzen böyle bozuk. Böyle gidecekse, böyle duracaksa her þey yerinde, size ve kardeþlerinize ne yazýk!.." Kur'aný Kerim'deki 7 uyuyanlar örneðinden biliyoruz ki Ýlâhî mesajlar ve O'nun gerçek ahlâk prensipleri bir toplumda dile getirilemez veya yaþanmazsa o toplum aradan 300 yýl bile geçse doðru yolu bulamýyor. O en güzel gülyüzlü Hz. Muhammed ile, baþlangýçtan beri tüm peygamberlere gönderilen "Ýslâm Dini"nin tamamlandýðýný, artýk yeni bir din ve yeni bir nebi gönderilmeyeceðini biliyoruz. Nüfus artýþý, çevre sorunlarý, nükleer savaþ olasýlýðý, enerji kaynaklarýnýn tükenmesi, açlýk, fakirlik, bin bir psikolojik sýkýntýlar içinde kývranan insanoðluna þimdi rehberlik edilmeyecek de ne zaman edilecek?!!!.. Çok þükür ki dünyamýzda 150 yýllýk bir geçmiþi olan parapsikoloji bilimi yöntemleriyle; geçmiþ senelere göre çok daha yoðunlaþmýþ olarak, dünyanýn her tarafýnda Rehber Varlýk'lar aracýlýðýyla deðiþik gruplara doðru yaþama bilgileri aralýksýz sunulup duruluyor... Deðiþmeyen ahlâk kurallarýna, kutsal kitaplarýn temel öðretilerine uygun olan ve çaðýmýzýn yaþantýsýna uyarlanan bu öðretilerle gönlünü arýtan insan sayýsý gittikçe çoðalmakta, ilerde ruhen yoksul olanlara el uzatmak için kendilerini geliþtirip, terbiye etmekteler. Aslýnda gönül arýtmanýn temel öðretileri baþlangýçtan beri Gülyüzlü Peygam- SEVGÝ DÜNYASI berlerle, Kutsal Metinlerle insanlýða hep duyurula gelmiþtir. Bunlarýn en önemlisi "Sana yapýlmasýný istemediðini baþkasýna yapma" ya da baþka bir deðiþle: "Sana nasýl davranýlmasýný istiyorsan, sen de kardeþlerine öyle davran" ana prensibidir. Bir karara varýrken veya özeleþtiri yaparken her kapýyý açacak bir maymuncuk gibidir bu deðiþmeyen ahlâk kuralý. Yunus Emre dört kitabýn özünü bunda görmektedir: "Sen sana ne sanýrsan ayruða da onu san; Dört kitabýn manâsý budur eðer var ise!.." Ýnsanlýðýn hayrý için sürekli iyi þeyleri düþünmek, bulmak ve bulduðu hayýrlarý, doðrularý, yükselmenin beþ basamaklý merdiveniyle, doðruluk, iyilik, çalýþma, bilgi ve sevgiyle eylem alanýna dökmek kalbin temizlenmesinde ve çevreye örnekler sunulmasýnda en kestirme yoldur. Elbet bunlarý sabýrla, fedakârlýkla ve saygýyla yapmaktýr esas olan. Uzun sözün kýsasý Bizim Celselerimiz'de Rehber Varlýðýn, SEVGÝ'yi iþ ve eylem olarak ortaya koyan þu tanýmýdýr: “Sevgi, hiçbir þeyi ayýrt etmeksizin sevenlerin; sabrederek sevmek; sevmek için çalýþmak, çalýþtýkça sevmek; severken saygý duymak, saygý duyarak sevmek için yaptýklarý iþtir!.." Rehber Varlýðýn þu sözleri de beþ basamaklý merdivende yükselmenin anahtarlarýný vermektedir: SEVGÝ DÜNYASI “Üstünsünüz; O'nun yapma dediklerinden vazgeçmiþseniz... Üstünsünüz; vesvese verenin üstünden gelmiþseniz... Üstünsünüz; ululuk bilmediðinizden, horlayýp arka dönmediðinizden... Üstünsünüz; horlayýp sýrt dönüp, yön deðiþtirip boþ koþmak alçaklarýn iþidir. Üstünsünüz; kendinize istediðinizi kardeþinize istediðinizden... Üstünsünüz; sevmesini bilmek için geldiðinizden... Üstünsünüz; yükseldikçe, küçülerek durduðunuzdan...” Marifet, "caným bunlarý biz de biliyoruz" diyerek kendini hiç geliþtirmeden eski bildiði yollarda kaygusuzca yürümek deðildir elbet!.. Bunlarý uygulamak, özeleþtiri ile sürekli gönlünü arýtarak, çevreye bilgi, hizmet ve örnekler sunmaktýr, marifet!.. KRYON'IN TEMÝZ KALPLÝLERE ÖÐÜTLERÝ Akaþa Yayýnlarýnýn büyük hizmetiyle Türkçemize kazandýrýlan ve baský üzerine baský yapan Kryon Varlýk bildirileriyle ilgili 8 kitapta; kendini manevî aydýnlanmaya, geliþmeye ve hizmete adamýþ gönül erlerinin; yaþadýðýmýz þu modern çaðýn tüm zorluklarýna ve engellerine raðmen, doðru yoldan sapmadan nasýl yürüyecek- 11 lerine dair çok öðütler var. Bunlardan alýntýlar yapacaðým. Ancak önce Kryon'un Hz. Ýsa'nýn Daðdaki Vaazýnýn 6. bildirisi: "Ne Mutlu Kalbi Temiz Olanlara" hakkýnda söylediklerini aktarmak istiyorum. Kryon, iyi yürekli anne, babalarýn çocuklarýný doðru dürüst eðittikleri halde, sonucun hiç de istedikleri gibi olmamasýndan yaþadýklarý dehþete deðiniyor. Herkesin kendi karmasýyla, kendi planýyla yeryüzüne geldiðini, sipariþ üzerine çocuk gönderilmediðini, istenmeyen nitelikleri de sergilese, ona bu yanlýþlarýndan kurtulabilmesi için örnek ve yardýmlar sunmaktan baþka elimizden bir þey gelmeyeceðini belirtiyor. Bunun gibi zor olaylarla karþýlaþtýðýmýzda, pes edip bir kenara çekilmeden, sonuna kadar çözümler için gayret sarfetmemizi öðütlüyor. Akaþa Yayýnlarý 3. kitap s:106-107'den aktarýyorum: "Kalben saf olanlara ne mutlu. Sevgili varlýklar, kim kalben saftýr. Aranýzdaki annelere seslenmek istiyorum, içinizde o deðerli yaþamý taþýrken çevrenizdeki çocuklara bakar ve çoðunlukla þöyle söylerdiniz: Benim çocuðum böyle olmayacak, çünkü ben çocuðumu daha iyi eðiteceðim. Ben çocuðuma evde sadece en iyi gerçekleri öðretecek ve sadece sevgi göstereceðim. Onu koruyacak ve iyi eðiteceðim. Ve o beni çok seven mükemmel bir çocuk olacak..." "Sonra bazýlarýnýz dehþet içinde bu küçük varlýðýn inanamadýðýnýz bir dizi nitelikle geldiðini görürsünüz! On da öfke, korku, kýskançlýk, benmerkezcilik ve hattâ hilekârlýk vardýr. O bunlarý sizden öðrenmemiþtir, öyle deðil mi? Bu, sizin gezegeninizde doðmuþ tüm çocuklarýn karma nitelikleri olarak taþýdýklarý damganýn kanýtý deðil midir?.. Olaný biteni gören siz anneler çabucak görevinizin 12 onlarýn bu niteliklerden kurtulmalarýna yardým etmek olduðunu fark ettiniz! Evet, kalben saf olan kiþi kontratýnýn sorumluluðunu üstlenmiþ ve kurban diye bir þeyin olmadýðýný anlamýþ kiþidir. Her biriniz hayatýnýzda bizzat sizin planladýðýnýz bir dizi durumdan geçiyorsunuz. Ve bu size ne kadar garip görünse de, kendinizi þimdi her ne durum içinde buluyorsanýz da, onu siz planladýnýz. Ve þimdi içinde bulunduðunuz durumlardan siz sorumlusunuz. Ve bu olgularýn tüm bilgisine sahip olduðunuzda, siz Ruhun, kalben saf dediði bir varlýk olursunuz... Diyebilirsiniz ki: "Bu nasýl olabilir, çünkü bu durumlarýn bir çoðu olumsuz" ve Ruh da size der ki: "siz bu þeyleri, onlarýn üzerine yürüyebilmek amacýyla istediniz..." Þimdi sizleri Rehber Varlýk Kryon'un kalbini arýtma uðraþý içindeki gönül erlerine, ýþýk savaþçýlarýna deðiþik tarihlerde verdiði öðütlerle baþbaþa býrakýyorum. Ýnanýyorum ki bu öðütlerden en az bir, veya birkaçý ruhsal geliþmenizde yolunuzu aydýnlatacaktýr: "Tanrý'nýn sevgisi, insanlar için yeni bir duygu deðildir. O, Ýncil'de yer alan Pavlus'un Korintoslulara birinci mektubunun 13. bölümündeki yazýsýnda ortaya konmuþtur. O, tüm ihtiyaçlarýnýzý karþýlayan sevgi dolu bir ana-babanýn duygusudur. O sizi koþulsuz olarak seven bir arkadaþýn ya da eþin duygusudur... O Tanrý'nýn sevgi dolu kollarýdýr. O evrende eþsizdir ve tek bir kaynaða sahiptir. O hepimize aittir ve o bizim kiþisel kaynaðýmýz ve armaðanýmýzdýr. (1. kitap s:39) Pavlus'un Korintoslulara birinci mektubunun 13. bölümü: "Ýnsanlarýn ve meleklerin dilleriyle konuþsam, ama sevgim olmasa ses veren bir bakýr çalgý, ya da gürültü çýkaran bir zil sesi olurum. Peygamberlik etme SEVGÝ DÜNYASI yeteneðim olsa; tüm gizleri ve bilgileri bilsem, üstelik daðlarý yerinden oynatabilecek iman bütünlüðüne sahip olsam, ama sevgim olmasa, bir hiçim. Sahip olduðum her þeyi yardým olarak versem, bedenimi de yakýlmaya sunsam, ama sevgim olmasa, bana hiçbir þey kazandýrmaz. "Sevgi sabýrlýdýr, iyilikle davranýr, kýskançlýk tanýmaz. Sevgi büyüklenmez, böbürlenmez, utandýrýcý bir þey yapmaz, kendi çýkarýný gözetmez, içerlemez, kötülüðün hesabýný tutmaz. Haksýzlýk karþýsýnda sevinmez, gerçek karþýsýnda sevinir. Sevgi her güçlüðe dayanýr, her þeye inanýr, her þeyden umutlanýr, her duruma katlanýr. "Sevgi yozlaþmaz. Peygamberliklere gelince, geçip gidecekler. Diller susacak, bilgi de yok olacak. Çünkü bilgimiz de, peygamberliðimiz de tam deðil, kýsýtlýdýr. Ama "Yetkin olan" geldiðinde, kýsýtlý olan ortadan kalkacak. Çocukken, çocuk gibi konuþur, çocuk gibi düþünür, çocuk gibi akýl yorardým. Olgunluk döneminde çocukluða özgü davranýþlarý geride býraktým. Çünkü þimdi aynada bir bilmece görür gibi görüyoruz, ama o zaman yüz yüze göreceðiz. Þimdi kýsýtlý olarak biliyorum; ama Tanrý'nýn beni tam olarak bildiði gibi, o zaman ben de tam olarak bileceðim. "Þimdi ise iman, ümit ve sevgi bu üçü kalýyor. Bunlarýn en büyüðü: SEVGÝ'dir." KRYON'dan alýntýlarý sürdürüyorum: "EGO, sizin en büyük düþmanýnýz olacaktýr. Ýsa bile hayatýnda belli zamanlarda kendi gücünü farkettiðinde ego ile ilgili bazý sorunlar yaþamýþ ve aydýnlanmamýþ insanlar karþýsýnda sabýr ve hoþgörüsünü yitirecek hale gelmiþti. Ego esasen insana özgüdür. O, perdenin bizim tarafýmýzda göz önüne alýnan, hesaba katýlan bir þey SEVGÝ DÜNYASI deðildir. Ben bir biyolojik zihnin kendine aþýrý önem vermesinden, kendini fazla yüksek görmesinden söz ediyorum... (1/56) "Kendinizi baþka birçok insanla birlikte bir katran yataðýnda hayal edin... tepeden týrnaða katranla kaplandýðýnýz, katranýn yoðunluðu yüzünden hýzlý hareket edemediðiniz bir halde... Birden Tanrý'dan gelen ve bedeninizi temizleyen ve katranýn içindeyken bile bedeninizi temiz tutan "sihirli" bir gereç keþfediyorsunuz!!!.. Çevrenizdeki kiþiler hâlâ katranla kaplanmýþ olduðundan tabii siz hemen göze çarpýyorsunuz, farklý ve temizsiniz, þimdi siz katrana bulaþmadan, engelsiz serbestçe yürürken diðerlerinin sizi görmezden geleceklerini mi sanýyorsunuz? Aaah izleyin! Onlar da deðiþmek üzereler! Birincisi, siz her nereye yürürseniz onlar size yol açacaklardýr. Ýkincisi, onlar size böyle bir þeyin nasýl mümkün olduðunu soracaklardýr. Ve onlar da "Tanrý'dan gelen gizli gereci bulduklarýnda, her biri kendi için kullanacak, temizlenenlerin sayýsý artacaktýr. Siz onlardan temizlenmelerini istemediniz ama örnek oldunuz. Ve böylece temizlenmiþ bir kiþi, pek çoðunun temizlenmesine yol açtý. (2/133) "... Dinlenen bir grup içinde en azýndan biri ayaða kalkýp çalýþmaya baþlamalýdýr ki, diðerleri de onu izlesinler. Aksi taktirde hepsi dinlenmeye devam edecektir. Dolayýsýyla siz bizzat, gözlemlemeye çalýþtýðýnýz deðiþimin katalizörüsünüz. 13 Önce siz deðiþmeden, çevrenizde hiçbir þey meydana gelmeyecektir. (3/51) "Solara'nýn celselerinde ortaya konan mesajlar, her yýl gözden geçirilmeli ve hatýrlanmalýdýr. Çünkü bunlar muhteþem mesajlardýr ve asla eskimeyeceklerdir. Solara'nýn bu talimatlarýný sýk sýk okuyun... Böylesi bir olay sizin çaðýnýzýn sonuna dek kutlanmalýdýr. Yeni Çað ile ilgili medyum kanalýyla aldýðýnýz tüm mesajlara da böyle davranmalýsýnýz. Ýnsanlarýn eski þeyleri bir kenara býrakýp, SÜREKLÝ YENÝ ÞEYLERÝ BEKLEMEK gibi bir eðilimleri var. Ve biz þimdi, size verilmiþ birçok þeyi yüksek bir yere koyup, onlara sýk sýk bakmanýz gerektiðini söylüyoruz. Bunlar, yüksek bir saygý görmesi ve kutlanmasý gereken þeylerdir. Çünkü getirdikleri haberler gerçektir ve bunlar asla eskimeyecektir. (3/66) "... Çünkü gerçek huzur, geçmiþte sizi üzen ve sýkan o þeylerin þimdi artýk sýkmadýðý bir hâldir... Siz çevrenizdeki kiþilerin sizin huzur düzeyinizle birlikte deðiþmeye baþladýklarýný göreceksiniz... Size tekrar söylüyoruz ki, birinin deðiþimi bir çoðunu etkiler. Eðer bu yeni çað için gerekli bir yaklaþýmý vaaz etmemiz gerekseydi, bu: SÝZÝN KENDÝNÝZÝ DEÐÝÞTÝRMENÝZ olurdu. (3/248) "Sizi asla sevemeyeceðini, ya da sizin asla baðýþlamayacaðýnýzý düþündüðünüz biri var mý?.. Yapmanýz gereken tek þey onu KENDÝ ÝÇÝNÝZDE düzeltmektir. Ve sevgili varlýklar, siz bunu yaptýðýnýzda, 14 diðer insanlarý gerçekten baðýþlayýp, anlayýp hoþ gördüðünüzde, onlara neler olacaðýný izleyin. Çünkü onlarla olan karma baðýnýzý kestiðinizi anlayacak ve kendileri de o durumdan uzaklaþacaklardýr. (4/82) "Siz ýþýk iþçilerisiniz, çünkü siz ýþýðýnýzý alýp iþ yerine götürüyor ve onu çevreye yayýyorsunuz... Bu, onlara bir þey vaaz etmenizi gerektirmemiþtir... Ve siz TANRI sevgisiyle yaþadýðýnýzda, konuþtuðunuzda ve yüksek bir biçimde titreþtiðinizde SEVGÝ DÜNYASI diðerleri bunu FARK EDECEKLERDÝR. Ýþ yerinde huzur bulmayý bekleyin. Orada çözümlenemez hiçbir þey yoktur. Orasý huzuru en kolay bulabileceðiniz yerlerden biridir. (4/140) "Cinsiyetinizden hoþnut musunuz? Görünüþünüzden, beden tipinizden, ya da dikkatle planladýðýnýz ve sorumlu olduðunuz þeylerden hoþnut musunuz?.. "Keþke bu farklý olsaydý" ya da "þundan veya bundan hoþnut deðilim" dediðinizde bilin ki bu sözle içinizdeki Tanrýsal zihnin planladýðýna karþý gelmektesiniz. Onun yerine aynaya bakýp þöyle söylemeye çalýþýn: "Ben bundan hoþnut ve mutluyum, çünkü onu bu þekilde ben planladým. Bu benim Tanrýsal taþýtýmdýr. Ve tam da olmasý gerektiði gibidir" Ve biz þimdi görüntü ve yaþ sorunlarýndan, þu anda bedeninizde yer alan her þeyden söz ediyoruz. (4/150) "Tüm insanlar EGO'ya sahiptir. Ego sevginin antitezidir... Burada önemli olan ego'nun sevgiyle dengelenmesidir. Tüm bu düalite nitelikleri yerin- SEVGÝ DÜNYASI dedir, size sevgiyle verilmiþ ve BÝYOLOJÝNÝZE DAMGALANMIÞLARDIR... Sevgiyle hafifletilip ölçülü hale getirilen ego, uygun hale gelir. O, ölçüsüz ve ham biçimde iken sevginin düþmanýdýr. (4/209) "Tanrý sevgisinden söz eden ama bunu uygulamayanlar, Tanrý'nýn yasalarýna umutsuzca uymaya çalýþýp da onun yerine insan yasalarýna uyanlar, artýk bu tutumlarýný sürdüremeyecekler. Ayrýca dünya onlarý, öðrettikleri þeylerden dolayý sorumlu tutmaya çalýþacak. Tüm dünya insanlarý, internet gibi araçlarla yapýlan ifþaatlarý anlamaya baþladýðýnda, bazý sistemlerin DENGESÝZ olduðu ortaya çýkacak. Geçmiþlerinde spiritüel olmadýklarý halde pek çoklarý, "bir þey söyleyip, baþka þey yapan doktrinleri" ilk eleþtirenler olacaklar. Sonuçta bu doktrinlerin saflarý içinde giderek daha az genç insan bulunacak. Ve birçok örgüt saygýnlýðýný yitirip, adetâ kuruyacak. (6/220) "Bir zamanlar hemen her þeyin karanlýk bir yaný vardý... Öyle karanlýk ki, SIRLAR yüzyýllar boyunca gizlenebilirdi. Son zamanlarda sýrlar ve GÝZLÝ FESAT TERTÝP'leriyle ilgili farklý bir þey dikkatinizi çekti mi? Onlar bu yeni enerjide uzun süre sýr olarak kalamazlar... Bu siyasette, iþ dünyasýnda... hattâ ülkelerin liderleri düzeyinde vuku bulmaktadýr... Artýk saklamak mümkün deðildir. (7/295) "On yýl önce size ülkenizdeki en büyük þirketlerin "dürüst davranmadýklarý" için batacaklarýný söyleseydim bana inanýr mýydýnýz? Dünya üzerindeki en büyük dinî örgütlerden birinin dürüstlük yüzünden (bazý papazlarýn çocuklara cinsel tacizde bulunduklarýnýn ortaya çýkmasýndan ötürü) dizlerinin üzerine çökeceðini kehanet etseydim bana inanýr mýydýnýz? 15 Hayýr, inanmazdýnýz. Böyle þeyler mümkün olarak görülmezdi. Büyük para ve büyük din dokunulmazdý. Eh, haberleri izleyin ve okuyun. Buna "budama" denir. Bu, her ülke ve her inanç sistemi için geçerlidir. Bu ateþin kývýlcýmlarý her yana yayýlacaktýr. (8/144) "Onlara "Ýlluminati" denir. Onlar gizli gruptur. Onlar þifre-yapýcýlarýdýr ve sizin sosyal durumunuzun iplerini oynatmýþ olanlardýr... Para piyasalarýný ele geçirip onlarý yönetmiþlerdir... Onlar sizin varlýðýnýzý kendi ceplerine yöneltmiþlerdi... Onlar sizin Yunanistan dediðiniz ülkede bulunuyorlardý. Bu grup orada kurulmuþtu ve yine orada DAÐILDI. Onlarý çok þoke eden bir biçimde "dürüstlük-bütünlük" denen bir konserve açýlmaya baþlandý. Sonra siz herkesin herkesle neredeyse maliyetsiz bir biçimde konuþmasýný saðlayan bir teknoloji geliþtirdiniz: (ÝNTERNET). Onlar artýk karanlýklarda saklanamazlardý ve dört yýl önce ÇÖKMEYE baþladýlar. Bu dünyada artýk bu derecede KOMPLOLAR olamaz. Bunun nedeni þudur: Bu dünyanýn her yanýnda sizler gibi kendilerini bu ýþýðý yaymaya adamýþ DENÝZ FENERLERÝ vardýr. Her yerde ýþýklar yakýlmýþtýr. (8/159) Gelecek sayýda: Daðdaki Vaazýn 7. bildirisi "Ne Mutlu Barýþ Yapýcýlara" konusu üzerinde duracaðýz. SEVGÝ DÜNYASI 16 Bir Kitap Dünyayý Deðiþtirebilir mi? Söyleþi: Nihal Gürsoy “Kurtarýcý mantýðý, Ýslâm diyalektiðinde asla çalýþmaz. Zaten bu berbat dünyayý arýndýrmak için hiçbir zaman tek bir kurtarýcý da yetmeyecektir. Milyonlarca kahramana ihtiyacýmýz var bizim. “Hepimiz, kendi yaþadýðýmýz evrenin merkez noktasýyýz ve artýk bunun farkýna varmamýz gerekiyor. Ve bu evrende bir þeyler yanlýþ gidiyorsa, kendi iç dünyamýzda bunun tek sorumlusu kendimiziz. “Tanrý'nýn Doðum Günü'nün bir görevi de, elçilik müessesesine insanlarýn yüklediði tabularla dolu, efsanevi anlamlarý ortadan kaldýrmaktýr. Açýk bir kalp, duru ve çalýþkan bir beyin, cesaret ve bir parça adanmýþlýk... Bu özellikleri bir araya getirirsen, Tanrý seni derhal iþe alýr, görev verir. “Bilge insanlar olarak bizlerin yapmasý gereken çok þey var.” Yalnýz Ýslâmiyete deðil, diðer büyük dinlere baðlý, hattâ onlara karþý olanlarýn bile içinde kývrandýklarý en can alýcý, en merkez konuda, böylesine arý duru, böylesine açýk ve anlaþýlýr, böylesine kavgasýz gürültüsüz, dolayýsýyla etkili, aklýn ve gönlün ikisinin birden “Evet, tabii ki öyle, nihayet” dediði bir yaklaþým gördünüz mü hiç? Genç bir adam sadece içindeki sese, o sesin sözlerinin doðruluðundan gelen gücüne güvenerek her türlü beklentiden soyunmuþ, taze bir fidan gibi ortada. Ýnandýðý müessesenin köhnemiþ kurallarý içinde bunaldýklarý için inançlarýnýn tadýna, güzelliðine eremeyenleri, þiddetle inanma ve ibadet ihtiyacý duyduðu halde, uygulamalarý görüp uzak durmayý tercih edenleri hýzla iþin özüne çekiyor, “Onun bunun dýþýnda, ortasýndan sevgi akan bir ovada” Tanrý’sýyla buluþturuyor. Yaratan’la kulu arasýna hiçbir güç giremez, yeter ki kulu güvenle buna inansýn. Özgürce konuþun O’nunla, aklýnýzý O’nun dilediði gibi serbest býrakarak, O’nun en çok sevdiði halimizle, dalga dalga düþünerek, elbette “sevgi ile saygý arasýndaki ortak noktanýn fedakârlýk ve sabýr olduðunu” hiç unutmadan. SEVGÝ DÜNYASI Nihal Gürsoy - Burak Bey, kitabýnýzý okudum. Benimle birlikte çevremdeki pek çok insan da okudu. Kitap herkesin çok ilgisini çekti, size hemen ulaþarak görüþmek istedik ancak askerde olduðunuzu öðrendik. Kitabýn okuyucuyla buluþtuðu bu devrede askerde olmanýz bilinçli bir tercih miydi? buRAK özDEMÝR - Kitabý askerdeyken çýkardým. Pek çok röportaj teklifi geldi o sýralarda ama bildiðiniz gibi iletiþime kapalý bir devre askerlik. Kitabýn son okumalarýný koðuþ ranzasýnda yaptým... Bunu biraz da istedim, çünkü diðer kitaplarýmla ilgili röportajlarda olduðu gibi rahatlýkla yorum yapabileceðim bir kitap deðildi Tanrý'nýn Doðum Günü. Okuyucunun da, benim de daha hazýr hale gelmemiz için bir süre gerekiyordu. Çok ince, çok keskin bir çizginin üzerinde yürüyorum. Askerdeyken bu Ýslâmi kitabý çýkarmak benim için çok anlamlý ve yararlý oldu. Nihal Gürsoy - Kitabýnýz, "Dona" isimli bir varlýkla, ki bu varlýðýn kendisini tanýttýðý isim oluyor, süregelen karþýlýklý konuþmalarý, açýklamalarý ve yorumlarý içeriyor. Ayrýca kitabý okuyanlar Dona'nýn kitabýn kapaðýndan içeriðine kadar yazýlmasýnda ne kadar etkin bir rol oynadýðýný görüyorlar. Böyle bir varlýk gerçekten var mý? Yoksa kitap tamamen kurgu bir varlýk ve olaylar dizisi üzerine mi tasarlandý? buRAK özDEMÝR - Bana herkes Dona'yý soruyor ama aslýna bakarsanýz ondan önce "Dona" ile chatleþen kiþi olan "Ben" þu aþamada daha önemli. Herkes onu ben zannediyor ama iþte o 17 "ben", aslýnda ben deðilim. Bu kitabýn amacý, Müslüman kiþi ile Tanrý'yý barýþtýrmak. Barýþtýrma kelimesi yetmez. Kiþinin Tanrýsýyla sevgiyle, sýmsýcak bir biçimde sarýþmasýný saðlamak. Bir daha hiç kopmamak üzere... "Ben" yerine kendi adýmý kullanabilirdim. Ya da baþka bir isim... Ama bunu yapmadým. Ben kavramýnýn sihrine sýðýndým. Ýlginç bir kelimedir "ben". Ýnsan beyni bu kelimeyi gördüðü anda sahiplenir. Ýþte bu "ben"im der. Kitaptaki "ben" okuyucuyu temsil ediyor. Herkesin aklýndan geçip de dillendiremediði sorularý, çocuksu ve sonsuz bir cesaretle soruyor. Kitabýn kapaðýný açan kiþi bir anda, neler olduðunu anlayamadan "ben" oluveriyor ve kendi Tanrýsý ile yüzleþmeye baþlýyor. Ýþte bu tam da benim istediðim þey. Yýllar yýlý birbiriyle dargýn iki kardeþi, baba ile kýzýný, anne ile oðlunu buluþturmak ve onlarýn gözyaþlarý içinde birbirlerini kucakladýklarý o odayý, parmak uçlarýnda sessizce yürüyerek terketmek ve onlarý kitabýn içinde baþbaþa býrakmak. Siz kitabýn içine girdiðiniz sýrada ben kapýyý dýþarýdan kapatýyor ve içeride sizi Yaratan’la baþ baþa býrakýyorum. Nihal Gürsoy - Kitabýn arka kapak yazýsýnda þöyle bir ibare var: Çocuk "Nasýl olur da Tanrý insanla chatleþir?" diye sordu. Musa ile çalýlýklar üzerinden konuþtum, seninle de internetten yazýþýyorum. Bunda þaþýlacak bir þey göremiyorum" yanýtýný verdi Tanrý. Þunu sormak istiyorum. Tanrý sadece elçileriyle konuþmaz mý? Tanrý ile chatleþen "ben" bu noktada bir elçi olmuyor mu? buRAK özDEMÝR - Gerçekte ben, bir peygamber karakteri yarattým. Modern 18 zamanlarýn ilk Tanrý elçisi... Onun adý "Ben". Ben olmayan "ben". Aslýnda o sizsiniz. Sýfýrýncý yýlda dünyaya bir peygamberin, Ýsa'nýn gelmesi için bir sebep varsa, bugün bir peygamberle karþýlaþmamýz için bin sebep var. Unutmayýn ki, insanlýk tarihinin en kötü dünyasýnda yaþýyoruz bugün... Sorunlarýmýz büyük, köklü ve derin. Zengin-fakir, genç-yaþlý, kadýn-erkek hepimiz ruhen aðýr yaralýyýz... Tanrý'nýn elçi göndermek için beklediði tüm koþullar hazýr durumda. Zaten o, hep böyle koþullarýn oluþmasýný beklemiþtir. Ya da bu koþullarý kendisi oluþturmuþtur. Kaderi nasýl algýladýðýnýza göre deðiþir bu. Ýþte bu kitap, Tanrý'nýn Doðum Günü 1. sayfada bir ateisti teslim alýyor. Ýçindeki þeytanýn bütün vesveselerini kusturuyor. Onlarý tek tek çürütüyor ve kiþinin midesini Tanrý'nýn sonsuz sevgisiyle dolduruyor. Kiþi kitabýn içinde çeþitli badirelerden geçiyor. 600'lü sayfalara geldiðimizde, 1. sayfada ateist olarak teslim alýnan kiþi, bulunduðu yere geri býrakýlýyor. Tanrý'nýn bir elçisi olarak... Nihal Gürsoy - Bunun Tanrý'ya þirk koþmak olarak algýlanmasýndan hiç korkmadýnýz mý? buRAK özDEMÝR - Dinler tarihinin en kadim sýrrýna, huruf-u mukatta'ya vakýf olan bir bilinç, neyin þirk olduðunu neyin olmadýðýný gayet iyi bilir. Cesaretimin kaynaðý, korkusuzluktan öte elime tutuþturulan bu ilimdir. Bir de þu var... Ýslâm âlemi, olan biten için kýlýný kýpýrdatmaksýzýn Hz. Mehdi'nin zuhûr etmesini bekliyor. Yeryüzü tutuþmuþ durumda... Biri gelecek ve bizi kurtara- SEVGÝ DÜNYASI cak! Hadi ama artýk gelsin nerede kaldý? Müslüman düþünce yapýsý bu þekilde çalýþýr olmuþ daha doðrusu bu þekilde çalýþtýrýlýr olmuþ. Hayýr caným kardeþim. Kendi ayaklarýnýn üzerinde duracak ve kendi kendini kurtaracaksýn. Yeryüzündeki tüm insanlarýn bir beyni var. Herkes kendi beynini deðiþtirecek. Zamanlarýn sonu, ahir zamanda kurtuluþ bu þekilde gerçekleþecek. Aklýn ve mantýðýn çaðýnda yaþayan herkes þunu çok iyi bilsin ki, böylesi bir kurtarýlma bekleyiþi kýyamete kadar bu þekilde sürecektir. Bir gün bir bakarsýn ki yýllar geçmiþ ve sen ölüvermiþsin. Seni "kurtaran" falan da olmamýþ... Kurtarýcý mantýðý, Ýslâm diyalektiðinde asla çalýþmaz. Zaten bu berbat dünyayý arýndýrmak için hiçbir zaman tek bir kurtarýcý da yetmeyecektir. Milyonlarca kahramana, mehdiye ihtiyacýmýz var bizim. Sen deðiþirsen, her þey deðiþir. Ancak sen uyanýrsan güneþ doðar senin dünyana. Sen ölürsen, güneþ de batar bir daha hiç doðmamak üzere... Hepimiz, kendi yaþadýðýmýz evrenin merkez noktasýyýz ve artýk bunun farkýna varmamýz gerekiyor. Ve bu evrende bir þeyler yanlýþ gidiyorsa, kendi iç dünyamýzda bunun tek sorumlusu kendimiziz. Tanrý'nýn Doðum Günü'nün bir görevi de, elçilik müessesesine insanlarýn yüklediði tabularla dolu, efsanevi anlamlarý ortadan kaldýrmaktýr. Açýk bir kalp, duru ve çalýþkan bir beyin, cesaret ve bir parça adanmýþlýk... Bu özellikleri bir araya getirirsen, Tanrý seni derhal iþe alýr, görev verir. Bilge insanlar olarak bizlerin yapmasý gereken çok þey var. Dünyanýn yönetimini savaþçý kötülerden almak ve barýþçý iyilere teslim etmek gibi. Savaþ karþýtý gösteriler yapýp, SEVGÝ DÜNYASI Taksim meydanýný karanfil çöplüðüne çevirmekten, sonra da evlere daðýlmaktan bahsetmiyorum. Ben strateji oyununu kurallara göre oynamaktan bahsediyorum. Gücünü sevgiden alan bir strateji teklif ediyorum. "Rabbinle barýþ, onu sevgiyle kucakla çünkü o seni ilk günden beri sonsuz bir sevgiyle çevreliyor. Onunla konuþ. Ondan cesaret al. Onun ilminden payýný iste. Bunlarý al ve derhal harekete geç. Çünkü insanlýk senden, evet sana önemsiz ve silik biri olarak görünen "senden" çok þey bekliyor." Tanrý'nýn Doðum Günü'nü okuyan insanlarda oluþan ve beni çok mutlu eden bu coþkunun, insanlarýn bu kitabýn yayýlmasýný bir görev olarak kendi kendine benimsemesinin altyapýsý iþte budur. Ýnsanlarýn fikirlerini deðiþtirdiðimiz gün, dünyayý da deðiþtirmiþ oluruz. Bilgi çaðýndayýz. Ýnternet, bilgisayar, cep telefonu... Bunlar pizza sipariþ etmek için icat edilmediler. Bunlar birer velinimettir ve dünyayý deðiþtirmek isteyen bilge kullarýn emrine amade kýlýnmýþtýr. Tanrý tarafýndan. Nihal Gürsoy - Dinci kesimden nasýl tepkiler alýyorsunuz? Ya da nasýl tepkiler bekliyorsunuz? buRAK özDEMÝR - Dona'nýn herkesten Tanrý'nýn Doðum Günü ile ilgili beklediði bir þey var. Açýk tavýr, þeffaf duruþ. Bana karþýysan kýlýcýný çek ve benimle savaþ. "Bu kitabý okuyan dinden çýkar" diye yazan köþe yazarlarý olmuþ dinci kesimde. Açýk tavýr, þeffaf bir duruþ mevcut bu cümlede ve bu yüzden de baþýmýzýn üstünde yeri var. Ben Tanrý'nýn Doðum Günü'nü okumuþ ve et-kilenmiþ insanlarý, sözlerinden, 19 yazýlarýndan tanýyabiliyorum. Kitabýmýn içine iþlemiþ enerjisini her yerde hissedebiliyorum. Okuyup, düþüncelerine kimseye çaktýrmadan çeki düzen vermeye çalýþan köþe yazarlarý var mesela. "Yüce Türk milleti, þu anda Ýslâm'la ilgili fikirlerimi deðiþtiren bir þeyler oluyor..." demekten, açýk duruþ almaktan korkuyor ya da farklý birtakým hesaplar içinde. Muhafazakâr kesimde kendini muhafazakâr kesimin toplum mühendisi görenler var. Tanrý'nýn Doðum Günü'nü köþesinde yazmayýnca, bu kitabýn önünü keseceðine dair bâtýl bir inanç geliþtirmiþ ki bu çok eðlenceli bir bakýþ açýsý aslýnda. Bu noktada söylemeyi çok istediðim bir þey var. Kiþisel olarak benim mütevazi olmak gibi bir hakkým var. Ancak, Tanrý'nýn Doðum Günü adýna tevazu yapmaya hakkým yok. Bunu yaparsam, bana bu bilgileri akýtan kaynaða ihanet etmiþ olurum. Bu yüzden þunu rahatlýkla söyleyebiliyorum: Tanrý'nýn Doðum Günü, Ýslâm tarihinde bir dönüm noktasýdýr. Bugünden sonra hiçbir þey ama hiçbir þey eskisi gibi devam edemeyecektir, bunu herkes bilsin. Herkes kendi geleceðini bu gerçeðe göre yönetsin. Gelelim "Ýslâm" âlimlerine... Televizyon ulemasýndan bahsediyorum. Dona onlarýn Ýslâm adýna konuþma yetki belgelerini iptal etti. Hiçbiri Ýslâm'a akredite deðiller artýk. Bir bilen olarak, âlim olarak Ýslâm'a akredite olmanýn tek bir yolu var. Bilmediðini bilmek ve egonu yenerek bunu dýþa vurmak, insanlara ifade etmek. Bugünden sonra, bilmediðini bilenlere Ýslâm âlimi diyeceðiz. Çünkü elimizde artýk yeni çaðýn Kur'an tefsiri var. Ýslâm külliyatýnýn kýyametidir bu tefsir. O yokmuþ gibi davranmak... Toplum 20 SEVGÝ DÜNYASI indindeki itibarlarýný kaybetmek istemiyorlarsa, kendilerini kibirden ve deðiþim korkusundan arýndýrmalarýný öneririm. Bunu onlara bir kardeþleri olarak, kendi iyilikleri için ve de þiddetle tavsiye ederim. Lütfen kimse Firavun'un büyücüsü olmayý seçmesin. Nihal Gürsoy - Daha önce yazmýþ olduðunuz kitaplarý bu kitabý okuduktan sonra inceledim. Çok yaratýcý fikirlerle dolu, yenilikçi, düþüncelerin özgürce diyemiyorum. Klavyenin tuþlarýna basan evet bendim. Ama Tanrý'nýn elini benim elimin üzerinde sürekli hissettim. Bu anlamda ilâhi bir yardým aldýðýmý söyleyebiliriz. Zaten ben kendimi bu kitabýn yazarý olarak görmüyorum. Ben, Tanrý'nýn Doðum Günü'nün ilk okuyucusuyum... Þu an da yaptýðým, okuyup çok sevdiðim bir kitabý herkese tavsiye etmek. Hepsi bu... Kitapla ilgili þahsýma dönük övgüler karþýsýnda ne yapacaðýmý, ifadelendirildiði ve son derece akýcý ve sürükleyici bir dille yazýlmýþ kitaplar. Fakat Tanrý'nýn Doðum Günü ile yan yana getirdiðiniz zaman bu çok baþka bir kitap. Yanýlýyor muyum? ne diyeceðimi bu yüzden bilemiyorum. Bu kitap, benim deðil O’nun eseri. Kendi eserinin üzerine benim adýmý yazmasý ise bir jest. Allah dilerse bir kütüðü bile bir âlim haline getirebilir, bunun bir kanýtý. 33 yaþýmdayým. Önceki kitaplarýma bir bakýn. Yazdýðým gazete köþe yazýlarýna da bir bakýn. Ýslâm'ýn Ý'sini göremezsiniz... Ýslâm'ý Arapça bilen, ilâhiy- buRAK özDEMÝR - Ýlk iki kitabýmý ben yazdým. Ama Tanrý'nýn Doðum Günü'nü tam olarak ben yazdým SEVGÝ DÜNYASI atçý insanlardan dinlemeye þartlanmýþ bir nesil... Kulaðý küpeli genç bir delikanlýdan Ýslâm'ýn kadim sýrlarýný, peygamberin gizli vasiyetini dinlemek, bunlarýn çok þaþýrtýcý olduðunun ben de farkýndayým. Ortada çok büyük bir sürpriz var. Sürpriz, þok yaratan birþeydir. Þaþkýnlýk bu anlamda son derece olaðandýr. Bu durumu anlayýþ ve sabýrla karþýlýyorum. Hakkýmda ne düþünürseniz düþünün, ben sizi çok seviyorum. Nihal Gürsoy - Tanrý'nýn Doðum Günü Tanrý'nýn imajýný deðiþtirirken daha doðrusu O'nu artýk olduðu gibi tanýmamýza yardýmcý olurken, reenkarnasyon bilgisinin ýþýðýnda insana bambaþka bir gözle bakýlmasýný saðlýyor. Meselâ sahife 64'de: "insan, yola ham ve evcilleþmemiþ zalim haliyle çýktý. Zalimdi, çünkü cahildi. Bilge olduðunda, barýþçý olacaðý gibi…", "yanlýþa sapmadan sadece doðru yolda yürümek en yüce erdem olsaydý, secde edenler melekler deðil insan olurdu. Yanlýþlar labirentinin içinde baþlatýlmýþ bir yaþamýn içinde doðruyu bulabilmek, en kutsal olan yaþamdýr. Ýnsan bu yüzden yeryüzünün halifesi olarak atanmýþtýr." diyerek insanýn da olduðu, yaratýldýðý gibi anlaþýlmasýna yardýmcý oluyor. Ayrýca sahife 38'de: "Dinler, birer geçiþtir. Tevrat, Zebur, Ýncil ve Kur'an. Bunlarýn hepsi farklý dinler gibi görünseler de gerçekte ayný merdivenin basamaklarýdýr. Hakikatin özünde geliþmek vardýr. Ýnsanlar geliþtikçe Tanrý'nýn mesajý da geliþim gösterir." diyerek dinlerin insanýn yücelmesi için bir araç olduðunu ve hepimizin özünün bir olduðunu vurguluyor. Tanrý ile insaný, insanla dinlerin özündeki birliðin buluþmasýný saðlýyorsunuz. 21 Gerçekten çok güzel… Ýslâmiyet'e ve Kur'an'a ilginiz nasýl baþladý? buRAK özDEMÝR - Kur'an'ý önceleri de çok okumuþtum, ancak herkesin anladýðýndan farklý bir þey de anlamamýþtým. Ama yok... Yaþatýlan Ýslâm, benim dinim deðil. Tanrý'nýn Doðum Günü'nü yazmadan çok deðil bir ay önce, benim dindar arkadaþlarýma söylediðim bir þey var: Ben Müslüman deðilim, eðer Ýslâm sizin anlattýðýnýzsa... Bu kitap ve onu yazarken içimde yaþadýklarým en baþta beni Tanrý ve Ýslam'la barýþtýrdý. Ben, kitaptaki "ben" gibi marjinal bir tipimdir. Bu anlamda "ben" bana çekmiþ, bunu söyleyebilirim : Müslümanlýkla hiç iþim olmazdý benim. Ama bugün... O kadar Ýslam'a sarýldým ki... Ona dil uzatan biri olduðunda, kýlýcýný çeken bir þövalye halini alýyorum. Barýþýn ve esenliðin dininin öcüleþtirilmesine tahammülüm hiç yok. Hayat herkese görevler verir Nihâl haným. "Sen doktorsun ve insanlara þifa vereceksin" der. "Sen þöförsün duraktaki bu insanlarý güven içinde, istedikleri yere taþýyacaksýn anlaþtýk mý?"... Ben de bir imaj mühendisiyim ve bana Ýslâm'ýn gizli kalmýþ boyutunu keþfetmek nasip edilmiþ. Hayatýn bana verdiði görev, dünyadaki Ýslam gerçekliðini ve algýsýný deðiþtirmek. Deðiþtirecek kývýlcýmý yakmak. Hepsi bu... Herkes gibi ben de görevim için yaþýyorum ve bunun için ölmeye de hazýrým. Ýçimdeki saf ses bana ne derse onu yapýyorum. Hayatýmda çok ama çok radikal manevralar yaptým. Hýrslarla dolu meslek yaþamýmý noktaladým. Bu ideal için. Nihal Gürsoy - Burak Bey, özür diley- 22 erek araya girmek istiyorum. Nasýl bu kadar güvenebildiniz içinizdeki bu saf sese, onun söylediklerini böyle kolayca kabul ettiniz? Hayatýnýzý nasýl ona göre yönlendirebildiniz? buRAK özDEMÝR - Tabii þimdi anlatýrken çok karizmatik bir þekilde, ses git dedi gittim, iþini býrak dedi býraktým gibi oluyor. Ama elbette ki direndim. Vargücümle hem de. Ýçimdeki bu saf sesin, dýþýmdaki olaylarý da yönettiðini anladýðýmda, artýk direnecek gücüm kalmamýþtý. Karþý koymayý býraktým ve ona teslim oldum. Ama geriye dönüp baktýðýmda kendime çok saygý duyuyorum. 2005 ve 2006... Eve kapanarak geçirdiðim bu yýllarda ben içimdeki gerçek kendimi buldum. Sonsuz mutluluk boyutuna, kendi cennetime yerleþtim. Bunun vergisini de Tanrý'nýn Doðum Günü'nü yazarak ödüyorum. Tanrý'nýn Doðum Günü, benim kendi kaderimin kodlarýný çözmemi saðladý. Aldýðým sorumluluk büyük ama, kazancýmýn yanýnda bunun esamesi bile okunmaz. Nihal Gürsoy - Eve kapandýðýnýz dönemde neler yaþadýnýz? buRAK özDEMÝR - Yeniköy'deki konforlu evimdeki bir yýlým, sürekli meditasyonla geçti. Tek baþýmayým, hiçbir þey yok, açlýk çektim meselâ. O eve çok ciddi bir kira ödüyorum ama bu gerekli fakat bunun dýþýnda yokluk çekiyorum resmen. Çünkü ses bunun böyle olmasýný istedi, bana kendi reklam ajansýmý kapattýrdý. Ne dediyse uydum. Hiç kimseye yaþadýðým sýkýntýlardan söz etmedim, bunu yaþamam gerektiði için. Ama çok aç kaldýðýmda bir bakýyordum SEVGÝ DÜNYASI ev sahibim elinde bir kap yemekle gelmiþ meselâ. Nihal Gürsoy - Kitabýnýzda, maðaraya çekilme dönemi dediðiniz bir süreç var. Herhalde bu o devreye denk düþüyor. Sanki bir iþ için hazýrlanýyor gibisiniz. Bir çeþit inzivaya çekilme hali gibi gözüküyor bu meditasyonlar sanki? buRAK özDEMÝR - Kitabýmda kýsaltýlmýþ olarak pek çoðunu anlattým zaten. Meditasyonlar çok renkli geçiyordu. Geçmiþ yaþamýma ait anýlara, karmik düðümlere, baðýþlamam gereken kiþilere, içimdeki çocuða daha pek çok þeye meditasyonlarým sayesinde ulaþtým. Artýk öyle bir hale gelmiþtim ki, gözlerimi kapatýr kapatmaz kendimi derin bir meditasyonun içinde buluyordum. Bir gün gördüðüm tüm varlýklardan farklý olan biri geldi ve bana bir madalya taktý. Çok sevinmiþtim. Herhalde baþardým bu arýnma süreci bitti dedim. Bundan sonra normal hayatýma dönebileceðim... Bir süre bu tip olaylar kesildi. Sonra, daha önce bütün bu yaþadýklarýmýn önemini aþan bir olay yaþadým. Ben korku nedir bilmem. Hayat bana böyle bir mefhumun varlýðýný asla kabul ettiremedi. Ama o gün hayatýmda ilk ve son defa korktum. Ve o olaydan sonra spritüel dünyadan kaçmaya çalýþtým. Kararýmý verdim, iþlere sarýlacaktým. Çok iyi birkaç müþteri baðlýyorum, hepsi ayný anda vazgeçiyorlar. O zamana kadar hiç böyle bir þey olmamýþ. Nereye gitsem olmuyor, ne yapsam olmuyor, bir uðursuzluk çöktü sanki. Babam bile, "Oðlum, altýna dokunsan taþ oluyor. Ne yaptýn sen?..." diye sormaya baþladý. Kývranýyorum artýk, hayatým allak bullak oldu. Ýçimdeki SEVGÝ DÜNYASI 23 saf ses ise bu sýralarda benim o konforlu Anlaþtýk… Kendi kitabýmý "Türklerim evden çýkmamýn vaktinin geldiðini DDO"yu yazmaya baþladým, bitirdim ve söylüyor. Aslýna bakarsanýz her þey Remzi Kitabevi'ne teslim ettim, kitap bitolmasý gerektiði gibi gidiyor. Dediðini miþti. Anneannemin evine geldim ve ses yaptým evi kapattým, eþyalarýmý babamýn ile konuþtum. Dedim ki "Tamam, ne evinin altýndaki bodruma kapattým ve istiyorsan yazacaðým ama ondan sonra anneannemin evine, küçücük bir odaya gitmeni istiyorum. Ben de herkes gibi taþýndým. Ses, kitap yazmamýn vaktinin kendi hayatýmý yaþamak, insanlarýn arasýgeldiðini, Tanrý'nýn imajýný deðiþtirecek na karýþmak istiyorum. Çok da meraklýsý bir kitap yazacaðýmý tekrarlýyordu. Ben deðilim yaþamýn ama, herkes gibi olmak kendini Müslüman hisseden biri istiyorum. Çok þey mi istiyorum?" diye deðildim. Bütün bunlar bu kitabý yazmak anlatýyorum. için gerekli koþullardý aslýnda, fakat o Ses ilk olarak kitabýn adýný verdi. zamanlar bunun bilincinde deðildim. "Tanrý'nýn Doðum Günü". Bu benim Kitabý yazmaya koþullu olarak karar yazým tarzýmýn dýþýmda bir þeydi çünkü verdim. O sesin sahibine iki þart ileri ben önce yazýyý veya kitabýmý yazarým sürdüm. Birincisi Ýslâm'la ilgili bir þey sonra uzun süre düþünürüm, buna ne yazmam, dedim. Tanrý'yý anlatabilirim, spritüel konularda yazabilirim ama Ýslam olmaz. Çünkü ben kendimi Ýslâm'ýn imajýný deðiþtirecek donanýmda görmüyorum, ayrýca böyle bir þey beni fazlaca ilgilendirmiyor. Çok yerleþmiþ konular, saplantýlar var Ýslâm'la ilgili bunlarla mücadele edebilecek gücü kendimde görmüyorum ya da görmek istemiyorum. Ýkinci þartým ise ikinci kitabým "Türklerim Diken Diken Oldu"yu çýkartmak öncelikle, çünkü o benim kitabým. Yazacaðým ise bir yerde Burak Özdemir Sevgi Dünyasý dostlarý ile. (Ön sýra) Ahmet Kayserilioðlu, Burak Özdemir, Bahar Özdemir. onun kitabýn olacak. (Arkada solda) Þule Kayserilioðlu ve ropörtajý yapan Nihal Gürsoy 24 isim koysam diye?... Ama bu sefer ilk dakikadan itibaren adý belli olan bir þeyi yazýyorum. Ýsim çok ilginç geldi. Tanrý'nýn Doðum Günü ismine dürüst olmak gerekirse aþýk olmuþtum. O söylüyor ben yazýyorum. Genç bir adam Tanrý ile Chat'leþiyor. Çeþitli diyaloglar var. Varoluþla ilgili bir þeyler anlatýyor. Ýnsanlýðýn hikâyesi gibi ama ortada Kur'an, Ýslâm filan hiçbir þey yok. Çok seviniyorum! Yazmaya devam ediyorum. Bir yerde kendiliðimden, buraya bir Kur'an âyeti koysam iyi olur diyorum. Varoluþun baþlangýç aþamasýný iþliyoruz. Konumuz Adem ve Havva. Kur'an ayetini koyup koymamayý çok düþündüm. Ýncil'den, Tevrat'dan da bir þeyler koyar dengelerim dedim. Âyet bulmak için internet'te çalýþýrken açtýðým dosyada çok ilginç bir þey oldu. Kur'an âyetleri sanki canlandý. Sayfa dalgalanýyor, bazý kelimeler ileride bazýlarý geride, kimi kelimeler ýþýklý gibi. Beni korkutan þeyin yaþadýðým o olayla ilgili olduðunu anladým ve hemen kapattým, ama içime bir kurt düþtü. Evet ya! Biz Kur'an'ý yanlýþ anlýyormuþuz!... Aslýnda anlatýlmak istenen bambaþka þeyler. Ses, ben bu keþfi yaptýktan sonra beni tümüyle teslim aldý. Ýþi o kadar ileri götürdü ki, bana bir sure adý veriyor "Git ve onu bul" diyor. Gidiyorum, âyetlere göz gezdiriyorum. Ýþte bu âyet diyor. Bir bakýyorum ki, sesin bana kitapta daha önce yazdýrdýðý bir paragraf meðer bu âyetin bir açýklamasýymýþ. Çalýþma þeklimiz böyle oldu. Âyetlerin tefsirini önceden yapýyoruz, sonra da o açýklamanýn ait olduðu âyeti bulup baþýna koyuyoruz! Ne sorsam cevabý anýnda geliyor, derken bir baktým kitap Tanrý'nýn SEVGÝ DÜNYASI imajýný deðiþtirirken, Ýslam'ýnkini de deðiþtiriyor. Daha önce Ýslâmla ilgili bir kitap yazmam derken, iþin tam göbeðine düþmüþtüm. Deyim yerindeyse, yaðmurdan kaçarken fýrtýnaya tutulmuþum... Nihal Gürsoy - Þaþkýnlýðýnýz, heyecanýnýz kitaba geçmiþ zaten. Okurken o enerji hissediliyor. Kitabý açýk bir þuurla mý yazdýnýz? buRAK özDEMÝR - Kendim de yazý saatim gelinceye kadar heyecanla bekliyordum. Acaba bu gece neler öðreneceðim diye? Kitabý akþamlarý yazýyordum. Yazarken zihnim hiç devre dýþý kalmadý. Zihnim tam olarak yerindeydi, öyle trans halinde falan deðildim. Açýk bir þuurla yazýyordum. Ses, beni de iþin içine katý-yor, araþtýrmalar yaptýrýyor, olayýn dýþýnda kalmama izin vermiyordu. Nihal Gürsoy - Kitap, bizim okuduðumuz sýralama ile mi geldi? Yoksa sonradan mý düzenlediniz? buRAK özDEMÝR - Kitap, birbirinden tamamen kopuk bir biçimde, cümle cümle, paragraf paragraf geldi ve beni hazýrlýk safhasýnda en çok uðraþtýran tüm bu bilgileri bir kurgu ve yumuþak bir akýþ içerisine sokmak oldu. Bu bilgilerin belli bir akýþ içinde olabilmesi için hepsine hakim olmak gerekiyordu ve öyle çok bilgi vardý ki zekâmýn limitlerinin duvarlarýna dokunduðumu hissettim. Sanýyorum beynimin %100'üne erdim o günlerde. Þimdi her zamanki yerine, yüzde beþler seviyesine geri dönmüþ durumdayým : Nihal Gürsoy - Ne kadar sürdü kitaba baþlamanýz ile bitirmeniz arasýndaki süre? SEVGÝ DÜNYASI buRAK özDEMÝR - 2006 Ocak ayýnda baþladým, Aðustos ayýnýn birinci veya ikinci günü teslim ettim. Daha sonra askere gittim. 7 ay boyunca akþam sekiz gibi bilgisayara oturuyor, sabah yediye kadar çalýþýyordum. 19 Ekim'de Kadir gecesinin gündüzünde kitap piyasaya çýktý. Zamanlamayý ben deðil daðýtýmcýlar belirledi. Mistik anlamlar yükleyerek deðil, tamamen sevkiyat, piyasa koþullarý gibi dünyevi parametreler 19 Ekim'i iþaret etmiþ. Kadir gecesi'nin bir ayýn, Ýslâm'ýn kutsal rakamý olan 19'una geldiðini ve de Tanrý'nýn Doðum Günü’nün böyle kutsal bir günde piyasaya çýktýðýný ben askerde öðrendim. Ýtiraf edeyim, gözyaþlarý süzüldü gözlerimden. Son iki yýldýr dilimden düþürmediðim sloganýmý tekrar ettim: "Ben bütün bunlarý hak edecek ne yaptým?" Nihal Gürsoy - Neredeyse yaþamýnýzýn tümü kitabý yazmaya hazýrlanarak geçmiþ, çok uzun bir süreç bu, kitap piyasaya çýktýktan sonra eminim pek çok kimseyi etkiledi yine de þunu sormak istiyorum sizce bu kitap misyonunu tam olarak yerine getirebilecek mi? Ýslâm'ýn ve Tanrý'nýn imajýný deðiþtirebilecek mi? buRAK özDEMÝR - Bundan hiç þüpheniz olmasýn. Bu konudaki tüm olumlu ve olumsuz tutumlarý karþýlamaya hazýrým. Kitabý okumayan ama hakkýnda duyumlar almýþ bazý kiþilerden þöyle eleþtiriler duyuyorum. "Sen kendini ne sanýyorsun? Kendini peygamber mi zannediyorsun?" gibi… Bunlar hiç sürpriz deðil. Bunlardan rahatsýz olmuyorum. Saygýyla da karþýlýyorum. Ürkek 25 güvercinler gibiler. Zamanla bana güvenmek için ellerinde çok geçerli sebepleri olacak. Ben bütün insanlarýn bana güveneceðini ve seveceðini adým gibi biliyorum. Hiçbir zaman bir parti kurup, insanlardan oy istemeyeceðim. Bir holding kurup insanlardan para toplamayacaðým. Bir cemaat kurup, insanlarý etrafýmda ruhsal tutsaklar haline de getirmeyeceðim. Etrafýmda hiç görmediðim, tanýmadýðým ama Tanrý'nýn Doðum Günü'ne büyük bir sevgiyle baðlý insanlardan kurulu bir çember oluþuyor. Ve ben geniþleyen bu çemberin güvenini zedeleyecek hiçbir þey yapmayacaðým. Buna hayatým üzerine yemin ederim. Ben tek bir þey yapacaðým: Yazmak. Zamaný gelince de konuþmaya baþlayacaðým ki, konuþmak konusunda yazmaktan daha iyiyimdir. Evet ben dünyadaki Ýslâm imajýný deðiþtirecek kiþiyim. Bu zor görev bana yüklenmiþ, ama ayný zamanda da bu zafer bana kýsmet edilmiþ. Neden sen demeyin, çünkü gerçekten ben de bilmiyorum. Ýnsanlar benim durumumu istedikleri gibi adlandýrabilirler. Deli ya da kahraman... Delirmiþ derlerse alçalmýyorum, kahramansýn dediklerinde yükselmediðim gibi. Ben ne olduðumu biliyorum ve önemli olan da bu. Kiþisel olarak elimden geldiðince geri planda kalmak istiyorum. Þu aþamada ben de dahil herkes sessiz olmalý, Dona ile milyonlarca "Ben" baþbaþa kalmalý. Tek isteðim bu. Ben hiçbir þeyim. Ama bu kitap her þey... Bir kitap gerçekten dünyayý deðiþtirebilir mi? Kitaptaki "Ben"in dediði gibi: "Ben deli deðilim. Fazla sýnýrsýz düþünüyorum sadece..." 26 SEVGÝ DÜNYASI www.burakozdemir.com’a “Tanrý’nýn Doðum Günü” için gelen okuyucu yorumlarý *Merhaba; Açýkçasý ismine vurulup aldým kitabýnýzý..Arka kapaðý bile bilinçsizce okudum.Kendim bir dine sahip miyim, deist miyim bilmiyorum) Ama bu kitap beni maneviyata yaklaþtýrdý. Þu anda 61.sayfadayým ve büyük bir merakla okumaya devam ediyorum. Tanrý'yla konuþan sanki benmiþim gibi hissediyorum ve kitabý elimden býraktýðýmda yüzümde mutluluk içimde huzur oluyor. Bir kitabýn bana bu kadar maneviyat yükleyeceðine ihtimal veremezdim ama oluyormuþ. Ellerinize saðlýk.. Guley G. *Bu kitabýnýzla bana göre Tanrý’yý gerçekten 1 numara yapmýþsýnýz. Nil * Muhtemelen anneniz yaþlarýnda bir okurunuzum. Maþþallah size, harikasýnýz. Medi. * Kullandýðýnýz kelimeler o kadar bize yakýn ki..sanki arkadaþlarýmla bu konularý tartýþýr gibi hissettim ve bir o kadar keyif aldým..hem gülüp hem düþünüp hem de aslýnda kafamýn bir köþesinde halihazýrda var olan sorularýn cevaplarýný okumak inanýn çok keyifliydi..ellerinize saðlýk…size teþekkür etmek istedim.. Bu denli içten bu denli tatlý anlattýðýnýz için.. Ýige. * Kitabýnýzý yayýn evinde gördüðüm zaman bir an aklýmdan bin bir soru geçti ve yanýmdaki arkadaþýmýn hayýr bu kitabý okumana izin veremem cümlelerine raðmen bir günü zor geçirdim kitabýnýzý hemen aldým. Okurken çok heyecanlanýyorum ve çok merak ettiðim ve kendi dünyamda cevaplandýrmaya çalýþtýðým sorulara cevap alabiliyorum... Kesinlikle kitapta var bir gizem) iþten eve zor atýyorum kitap hayatýmýn bir parçasý oldu... Tunay K. * Sevgili Kardeþim, kitabýnýzý henüz bitiremedim, bunun nedeni okuduðum her satýrý önce düþünüp (tefekkür), kendimce yorumlayýp sonra da özümsemeye çalýþmamdan kaynaklanýyor. Size kardeþim diye hitap ettim zira ''Dona'' ile dost dolayýsý ile sizle kardeþ oldum. ''bu-öz'' mesajý benim bakýþ açýmý deðiþtirdiði veya perdelerin kalkmasýna yardým ettiði için, Tanrýma þükredip, size teþekkür ediyorum. Dilerim tüm insanlar Yaratanýný içlerinde hissederler. Sevgiyle kalýn kardeþim. Oðuz S. * Kitabýnýzýn 75. sayfasýndayým... gerçekten heyecan verici bir eser... defalarca namaza baþlamýþ býrakmýþ, defalarca içkiyi býrakmýþ baþlamýþ ve defalarca tövbe etmiþ ama tövbesine sadýk kalmamýþ biri olarak etkilenerek okuduðumu belirtmek istedim sadece.... Cemal A. SEVGÝ DÜNYASI 27 * Kryon serisi, ra bilgileri, pleiades mesajlarý, ramtha kitaplarý derken; ilk kez sadece kuran'daki ayetler referans alýnarak açýklanan yeni çað anlatýsýdýr. Tekamül, karma, kadýn erkek iliþkileri, aþk, cinsellik, Kuran'ýn çok boyutluluðu, lâiklik, ateizm, Allah - tanrý kavramlarýnýn tam açýlýmý, cennet - cehennem algýsý, tevbe (tövbe), kýyamet ve daha bir çok konuyu açýklýða kavuþturan bu soru-cevap metni, zihinlerdeki islam imajýna ve anlamlandýrmasýna yönelik çok önemli dönüþümler gerçekleþtirmeyi hedefliyor.? yukarýda adý geçen diðer yeni çað kitaplarý sürekli Ýsa peygamberin öðretileri ve hýristiyanlýðýn verilerini hatýrlatmasý ve bu anlamda sanki islâmiyeti görmezden gelmesi (bunu da normal karþýlamak lâzým, kanallýk yapanlarýn tamamý batýlý kiþilerdi!) kafamýzý karýþtýrýrken ve kuþkularýmýzý çoðaltýrken, burak özdemir tam da bu büyük boþluðu doldurmuþ oluyor bu kitapla. ekþisözlük * Kitabýnýzý okumayý dün gece bitirdim. Açýkçasý uyuyabildiðimi söyleyemem. Bugün de pek kendimde deðildim. Bir þeyler sormak istiyorum size ama ne olduðunu ben de bilmiyorum. Bir þeyler yazmak istiyorum kelime bulamýyorum. Aslýnda biraz daha fazlasýný bulabilmek için girmiþtim sitenize ama yok. Bu da durumu daha inanýlýr hale getiriyor galiba. Ya da ben bu okuduklarýma koþulsuzca inanmak istiyorum. Kitabýnýzý hiçbir yerden duymadan görmeden nasýl aldým neden aldým onu bile bilmiyorum. Tek bildiðim þoktayým. Topcuoðlu E. * Gerçekten çok güzel bir kitap! Aslýnda pek kitap okumam ama babamýn elinde bu kitabý görünce çok ilgimi çekti bir de msn'e çok düþkün olduðum için daha çok merak uyandýrdý! Aldým ve okudum, okur okumaz herkese tavsiye etmeye baþladým ve onlara konusunu anlattým tabii. Hayal gücünü çoktan kaybetmiþ toplumun yetiþkinleri benimle dalga geçtiler (ben 18 yaþýndayým ) Size tek söyleyeceðim þey Tanrýya bakýþ açým deðiþti günümüzde dinleri ve Tanrýyý kötüye kullanmaya ve onu kötü göstermeye çalýþanlar için iyi bir cevap olmuþ. isimsiz * Bir ömür sorguladýðýn her þeye ve hattâ sorgulamaya cesaret edemediklerine cevap almanýn hazzýný yaþýyorum. Teþekkürler... Selin S. * Ben bir felsefe öðretmeniyim, bugünlerde tanýdýðým herkese kitabýnýzý anlatýyorum düþüncelerimin bire bir yansýmasý olan yazýnýnýza hayran kaldým uzun zamandýr bu kadar heyecanla bir kitap okumamýþtým teþekkürler. Görkem B. * Sevgili Burak 01/03/61 doðumlu bir okurunum. Okurunum diyorum çünkü son kitabýnýn doksanýncý sayfada tiryakin oldum ve nette seni araþtýrdým. bu yaþta bu algýlama gücü bu birikim bu cesaret ve bu yürek, seni caný gönülden kutlarým. Geriye kalan 429 sayfayý bitirmek için nasýl sabredeceðim bilemiyorum. Senin gibi gençlere çok ihtiyacýmýz var yolun açýk olsun. ?Sibel N. * Sana hakikat âyan beyân gösterilmiþ. Bu ne kocaman bu ne cesur yürektir ki paylaþabiliyor hattâ haykýrýyorsun. Bu kitap çok ses getirecek. Ve Ýslâm için tasavvuf yolunun dýþýnda biri olarak sen ama da týpa týp o yolun en hakiki velisi gibi gerçeðe uyandýrýlmýþsýn. Ve artýk bir daha hiçbir þey eskisi gibi olamayacak. Çok büyük bir reform bu, çok cesur ancak ehil ve sahipli bir cesaret. Ayþe Þ 28 Psiþik Medyum, öte alemdeki sevdiklerimizle konuþuyor HAYATIMIN AÞKINI BÖYLE BULDUM John Edwards/Çeviri: Arýn Ýnan “SON BÝR KEZ” adlý kitaptan SEVGÝ DÜNYASI SEVGÝ DÜNYASI 29 Geçen ay, medyumumuz John Edwards bir yandan hastanede çalýþýrken diðer yanda yaptýðý medyumluk çalýþmalarýný anlatarak insanlarý mutlu kýldýðý iki tür iþinin olmasýndan dolayý sevinç duyduðunu söylemiþti. John Edwards'ýn hayatýnda dönüm noktasý oluþturacak olan olay 1992 yýlýnýn Þubat ayýnda düzenlenen bir psiþik fuarý olmuþtu. Fuara katýlmak üzere otele gelen Edwards, balo salonunda yer alan dans yarýþmasýnýn da bilmeden parçasý olmuþ, oradaki dansçý hanýmlardan birisi kartvizitini ona vermiþ ve þayet dans dersleri almak isterse kendisini ziyaret edebileceðini belirtmiþti. Daha sonra kartýn üzerindeki numarayý arayan Edwards'ýn karþýsýna Sandra isimli bir haným çýkmýþtý. Bu ay bu karþýlaþmanýn ne gibi güzel ve önemli bir sonuç doðurduðunu izleyeceðiz. "Kim benim öðretmenim olacak?" diye sordum. "Ben" diye cevap verdi Sandra. Randevu defterime Sandra'nýn ismini hemen kaydettim. Sandra yeni öðrencilerin kayýtlarýndan sorumluydu ve tamamlayýcý dersleri genellikle diðer öðretmenlere býrakýrdý. Fakat bu öðretmenlerden birisi hamile olduðundan dolayý kendisi öðretmeye karar vermiþti. Daha sonra bana: "Bir þeyi yaparken onu neden yaptýðýnýzý bilmez, sadece yaparsýnýz!" demiþti. Dans dersimi çok sevdiðim için hemen ikinci bir ders talep ettim. Bunu diðer dersler de takip edecekti. Birkaç ay sonra "Sefiller" isimli oyuna bilet almýþtým. Elimde fazladan bir biletim vardý. Teyzemi götürebileceðimi düþündüm. Oyundan önceki Cuma günü dans stüdyosunda kutlanan bir partiye katýldým. Operadaki Hayalet müzikali çalmaya baþlayýnca Sandra bana doðru gelerek "Hadi dans edelim" dedi. Karþýlýklý dans ederken ona bu þarkýyý bilip bilmediðini sorduðumda: "Elbet ki biliyorum. Operadaki Hayalet" dedi. Bu kez ona Broadway'i bilip bilmediðini sordum. "Bayýlýrým" diye cevap verdi. Ýçimden bir ses onu "Sefiller" oyununa çaðýrmamý söylüyordu ama utanýyordum. Ne de olsa öðretmenimdi. Ama sonunda: "Bu biletlerden birini teyzeme verecektim ama ne yazýk ki hastalandý ve gelemiyor. Þayet gelmek istersen…" diye devam edecektim ki Sandra gülümseyerek: "Tabii ki gelirim" deyiverdi. Gerçekten þaþýrmýþtým. Sandra bana telefon numarasýný vererek kendisini aramamý söyledi. Shelly Peck bana yýllarca baþ harfi S ile baþlayan birisiyle evleneceðimi söylemiþ durmuþtu. Sandra ile karþýlaþmamdan birkaç ay önce Shelly bana: "O çok yakýnýnda. Bir kutlama yapýyorsun. O ünlü birisi. Müzik, ýþýklar ve aynalar görüyorum" demiþti. Shelly adeta Broadway'i tarif ediyordu. Aslýnda onun gördüðü yer otelin balo salonundan baþka bir yer deðildi. Sandra ise o partideki somon renkli dans kýyafeti içersindeki kýzdý. Sandra ta ilk baþýndan itibaren yaptýðým iþi biliyordu. Ýlk zamanlar birbirimizden hoþlandýðýmýz halde bunu tam 30 olarak belli edemiyorduk. Sandra hâlâ öðretmenim gibi davranarak gelecek dersimin gününü ve saatini bildiriyordu. Böyle bir konuþma anýnda ona birdenbire: "Rose kim?" diye sorduðumda epeyce þaþýrarak: "Büyükannem" dedi. Sonra da aramýzda þu konuþmalar geçti: "Büyükannen öte alemde mi?" "Evet" "Peki, ismi Ferdinand'a benzeyen kiþi kim?" "Yoksa Fernando mu?" "Bana ayný seslerden oluþan bir isimmiþ gibi geliyor" "O benim babam. Rose ise onun annesiydi." Büyükannesinin onunla irtibat kurabilmek için beni kanal olarak kullandýðýnýn tam olarak farkýnda deðildi. Sandra ile flört etmeye baþladýktan sonra, annesi ve babasý benim yaptýðým iþten biraz rahatsýz oldular. Sandra onlara benim baþka bir iþim olduðunu ve hastanede çalýþtýðýmý söylediði halde bir türlü kani olmadýlar. Onlarla aramý düzeltebilmem için karþýlýklý olarak oturup konuþmamýz ve onlara kendimi anlatmam gerekiyordu. Üçüncü ya da dördüncü ziyaretimde Sandranýn dedesi gelerek onlarla irtibat kurmaya çalýþtý. Annesine: "Babanýzla hâlâ konuþuyormuþsunuz" dedim. Yüzüme bakarak gülümsedi. Bu iyi bir iþaretti. Sandra'nýn niþan yüzüðünü aldýðým gün benim için acýyla karýþýk bir mutluluk olmuþtu. Evet çok mutluydum ama keþke annem de hayatta olsaydý diye düþündüm. Kuyumcudan yüzüðü aldýðýmda göz yaþlarýna boðulmuþtum. Arabama doðru gitmiþ ve yüzük kutusunu açtýðýmda içeriye güneþ ýþýn- SEVGÝ DÜNYASI larý dolmuþtu. Annemle konuþarak ona: "Yüzüðü ilk gören kiþi sensin anne. Evleneceðimi bilen de ilk sensin" dedim. Eve geldiðimde telefonuma mesaj býrakanlarýn kimler olduðunu öðrenmek için tuþa bastýðýmda karþýma Shelly Peck'in kýzgýnlýk dolu mesajý çýktý. Shelly kendisini hemen aramam gerektiðini ve bana söyleyecek çok önemli bir mesajýnýn olduðunu söylüyordu. Onu aradýðýmda sitem dolu sözlerle bana: "Annen burada ve beni bir türlü býrakmýyor. Senin evleneceðini söylüyor. Ona yüzüðünü göstermiþsin. Bu doðru olamaz, neden bana da söylemedin?" dedi. Sandra ile bir buçuk yýl niþanlý kaldýk. Bir yýl sonra da evlendik. (Gelecek Ay: Tracy'nin Aþký baþlýklý yazýyla konumuza devam edeceðiz) SEVGÝ DÜNYASI 31 ÇOCUKLARIN GEÇMÝÞ YAÞAMLARI Tarih Boyunca “Ölüm” Carol Bowman'ýn, "Children's Past Lives" Kitabýndan Çeviren: Nelda Bayraktar Geçen ay, yazarýmýz Carol Bowman Dr. Helen Wambach'ýn reenkarnasyonla ilgili bilimsel kanýtlarýnýn neler olduðunu bizlerle paylaþmýþtý. Geniþ suje gruplarýyla hipnoz yöntemini kullanarak gerçekleþtirdiði deneylerde, onlarý Milattan önce 2000 ile 1945 yýllarý arasýndaki on bir adet tarihsel döneme götüren Wambach, her grupla üçer kez bu uygulamayý yaptýktan sonra þaþýlacak sonuçlara varmýþtý. Bunlardan birisi, deneklerin geçmiþ yaþamlarýyla tarihsel gerçeklerin birebir örtüþtüðü gerçeði idi. Wambach, yaptýðý bilimsel araþtýrmada, ruhlarýn farklý cinsiyetlerle dünyaya geldiklerini, zenginliði ve fakirliði tattýklarýný ancak tarihin en umutsuz dönemlerinde fakirlerinin oranýnýn yüzde seksenlere kadar çýkabildiðini, belli tarihsel dönemleri birbirlerinden habersiz bir þekilde hatýrlayan sujelerin birbirleriyle týpatýp ayný olacak þekilde veriler sunduklarýný tespit ederek, geçmiþ yaþamlarýn istatistiki bir þekilde kanýtlanabileceðini ortaya koymuþtu. Bu ay konumuza "Tarih Boyunca Ölüm", "Þifa Ýþaretleri" ve "Dr. Fiore ve Geriye Dönük Keþif" baþlýklý yazýlarla devam ediyoruz. SEVGÝ DÜNYASI 32 Wambach'ýn kitabýnda rastladýðým bilimsel kanýtlarý ne kadar büyük bir sevinçle karþýladýðýmý tahmin etmiþsinizdir. Bunlar, rasyonel fikirli arkadaþlarýma geçmiþ yaþamlarý anlatabilmemi saðlayacak olan aradýðým objektif verilerdi. Wambach'ýn "Geçmiþ Yaþamlarý Yeniden Yaþamak" isimli kitabý bu konuyu batýl inanç ya da bir fantezi gibi gören kiþilere sunulabilecek en saðlam kanýtlarý içeriyordu. Dr. Wambach'ýn yaptýðý araþtýrmada dikkatimi ve ilgimi en fazla çeken þeylerden birisi de deneklerin öldükleri zaman neler olduðu idi. Bu, tarih boyunca ölüm deneyiminin istatistiki analizini ortaya koyan yepyeni bir bilgiydi. Dr. Wambach, týpký diðer verileri ele aldýðýnda yaptýðý gibi, ölüm nedenlerini de kategorilere ayýrarak, yüzyýllar boyunca nasýl olduklarýný þemalarla göstermiþti. Buna göre: Kayýt edilen toplam ölümlerin yüzde altmýþ ikisi yaþlýlýk veya hastalýk nedeniyle doðal bir þekilde, yüzde on sekizi cinayet, intihar ve vahþi hayvanlarýn saldýrmasý neticesinde, geriye kalan yüzde yirmi ise sebebi bilinmeyen þekilde meydana gelmiþti. Deneklerin çoðunluðu öldüklerinde otuz yaþýn altýnda olduklarýný söylemiþlerdir ki, bu, tarih boyunca bilinen ortalama insan ömrüdür. Bundan da ilginci ise deneklerin öldükleri anda neler deneyimlediklerini gösteren istatistiki sonuçlardý: - Deneklerin yüzde doksaný, regresyon deneyiminin en güzel bölümünün "Ölüm" olduðunda birleþmiþler, öyle ki, ölümün ne kadar güzel bir þey olduðunu defalarca söylemiþlerdi. - Deneklerin yüzde yetmiþi ölümden sonra kendilerini derin bir dinginlik ve huzur içinde bulduklarýný, bedenlerinden kurtulduklarý için rahatladýk- larýný ve neþe duyduklarýný söyleyerek, regresyon deneyimi sýrasýnda mutluluktan aðlamýþlardý. - Deneklerin yüzde yirmisi ölüm anýndan hemen sonra bedenlerinin üzerinde adeta havada yüzdüklerini ve geride býraktýklarý bedenlerini ve çevresinde toplanan kalabalýðý seyrettiklerini söylemiþlerdi. - Deneklerin üçte ikisi, bedenlerini terk ettikten hemen sonra parlak bir ýþýða doðru çekildiklerini, yüzde yirmi beþi ise önce bir karanlýðýn içine girdiklerini ancak daha sonra ýþýða doðru gittiklerini söylemiþlerdi. - Çoðunluk ise, dünya hayatlarýnda çok korktuklarý ölümün aslýnda hiç de korkulacak bir þey olmadýðýný böylece ölüm korkularýndan arýndýklarýný söylemiþlerdi. Deneklerin geriye kalan yüzde onu ise, ölüm anýnda oldukça fazla olumsuz duygular hissettiklerini beyan etmiþlerdi. Bunlarýn her biri ya bir þiddet, bir kaza ya da korkunç bir korku neticesinde can vermiþ kiþilerdi. Ani bir ölümün ruhta yaratabileceði karmaþa ve yönsüzlük duygusunu bir denek þöyle ifade etmiþti: SEVGÝ DÜNYASI "Caddenin karþýsýna doðru geçerken, bir araba büyük bir hýzla bana çarptý. Hala koþmaya devam ediyordum ve öldüðümün bile farkýnda deðildim. Sonra birdenbire büyük bir yýlgýnlýk, öfke ve kaybolmuþluk duygusu çöktü içime. Gerçekten bana neler olduðunu anlamaya çalýþýyordum ama baþaramýyordum." Ölen kiþi her hangi bir piþmanlýk hissettiði zaman, bu, geride býraktýðý insanlar için oluyordu. Bu tarz ölümlerin en acý verenini, ardýnda hayatýnýn baharýnda olan çocuklar ve gençler býrakan ebeveynler ya da evladýný doðururken ölen anneler yaþýyordu. ÞÝFA ÝÞARETLERÝ Dr. Wambach, ölüm deneyimi sýrasýnda ortaya çýkan bir yan ürünü de gözlemlemeyi baþarmýþtý. Grup regresyon deneyiminden haftalar sonra denekler onlarý kötü bir þekilde etkileyen fobilerinden kurtulduklarýný itiraf etmiþlerdi. Bu fobilerin hemen hepsi de bu kiþilerin geçmiþ yaþamlarýnda deneyimledikleri ölümlerle ilgiliydi. Örneðin deneklerden birisi 33 geçmiþ yaþamýnda suda boðularak öldüðünü öðrendikten sonra, bu hayatýndaki su korkusundan kurtulmuþtu. Týpký bunun gibi, at tepmesi neticesinde ölen ve salt bu yüzden atlardan feci þekilde korkan bir denek artýk atlardan korkmaz olmuþtu. Bu örneklerden yola çýkan Wambach, travmatik ölümlerin olumsuz duygularý içerdiklerinden dolayý bir sonraki hayatta fobiler meydana getirebileceði sonucuna varmýþtý. Dr. Wambach'ýn denekleri her hangi bir psikologa ya da terapiste gitmeye gerek duymadan iyileþmiþlerdi. Bu deneyden önce ne Dr.Wambach ne de denekler geçmiþ yaþamlarýný hatýrlayarak fobilerden kurtulabileceklerini tahmin dahi edemezlerdi. Wambach'ýn kitabýnda beni en fazla etkileyen bölüm iþte bu olmuþtu. Þayet iyileþme ya da þifa, deneklerin beklentisi ya da niyeti olmaksýzýn gerçekleþmiþ ise, geçmiþ yaþamlarýn iyileþtirici etkisi inanýlmaz derecede güçlü ve evrensel bir þeydi. Ýnsanlar, sadece geçmiþ yaþamlarýný hatýrlayarak fobilerinden kendi kendilerine kurtulabile- ceklerdi. Üstelik bunun mümkün olabileceðini bilmek zorunda bile deðillerdi. Ancak Dr. Wambach bu içgörü üzerinde benim de arzu ettiðim biçimde daha güçlü bir þekilde durmamýþtý. Geçmiþ yaþamlar hakkýnda bilimsel ve kanýtlanabilir deliller bulma peþinde koþarken, benim de merak ettiðim bazý sorularý cevapsýz býrakmýþtý. Örneðin, geçmiþ yaþamlarýmýzýn þimdiki hayatlarýmýza nasýl ve neden baðlandýklarýný açýklama gereði duymamýþtý. Ýstatistiki bilgileri ortaya koyarken, bu fenomenin göbeðini oluþturduðuna inandýðým yoðun duygularý es geçmiþ ve çocuklar hakkýnda hiçbir þey söylememiþti. SEVGÝ DÜNYASI 34 Dr. FÝORE VE GEÇMÝÞE DÖNÜK KEÞÝF Bu nedenle Dr. Fiore'nin "Daha Önceden de Buradaydýnýz" isimi kitabýný bulduðumda büyük bir heyecan yaþadým. Bu kitap, geçmiþ yaþam regresyonunun iyileþtirici etkileri üzerinde odaklanan bir kitaptý. Dr. Fiore de týpký Dr. Wambach gibi, geçmiþ yaþam deneyimlerine daha önceden zerre kadar inanmayan bir kiþiydi. Bu konuyla tesadüfen tanýþmýþtý. Maryland ve Miami Üniversitelerinde klinik psikolojisi okumuþtu. Dokuz yýllýk pozitif bilim çalýþmasý neticesinde bilimsel metodlar ve objektifliðe inanmýþtý. Dr. Fiore elle tutulur ve gözlemlenebilir gerçeklere inanýyordu. Ancak, günlerden bir gün aldýðý eðitiminin tersine, Freud'un yazýlarýndan etkilenerek, insanlarýn gizli eðilimlerini ortaya çýkaran çalýþmalar yapýlmasý gerektiðine karar verdi. Böyle bir çalýþma elbet ki elle tutulur bir þey olamazdý. Böylece, meslek hayatýna Kaliforniya'da atýlan Dr. Fiore, hipnoz yöntemiyle insanlarýn bilinç altýnda yatan düþüncelerini ortaya çýkarmaya baþladý. Dr. Fiore, Freud'un yaþ regresyonu metodunu kullanýyordu. Hastalarý hipnotik trans halinde iken, onlara, problemlerinin kaynaðýný oluþturan yýllara geri dönmelerini telkin ediyordu. Travma bir kez bilinç düzeyine çýktýðýnda ve üzerinde çalýþýldýðýnda, hastalýk belirtileri de bir bir ortadan kayboluyordu. Dr. Fiore bu tekniði kullanarak, çözülmesi yýllar alacak olan problemleri birkaç ay içinde çözüme ulaþtýrabiliyordu. Ömür boyu süren problemlerin çocukluk hattâ bebeklik dönemlerine (anne karnýndaki dönem ve doðum aný da dahil olmak üzere) gidilerek çözülebileceði gerçeði, Dr. Fiore'yi oldukça þaþýrtmýþtý. Ancak, klasik ekole dahil olan psikologlar, bebek beyninin yeterince geliþmediði için hafýzasýnýn da olamayacaðýna inandýklarýndan dolayý böyle bir çalýþmayý kabul etmiyorlardý. Dr.Fiore'nin hastalarý bebeklik dönemlerini hatýrlamaya baþlayýnca, suçluluk duygusu gibi kronik duygular ya da baþ aðrýsý veya astým tarzýnda kendilerini belli eden fiziksel belirtiler ortadan kalkýyordu. Dr. Fiore bir gün kendisini daha da þaþýrtacak olan olaðanüstü bir deneyim yaþadý. Hastalarýndan birinin, yaþamýný mahvedecek derecede cinselliðiyle ilgili sorunlarý vardý. Hastasýna problemin kaynaðýna doðru gitmesini telkin ettiðinde vereceði cevabýn ne olacaðýný önceden kestirmesi imkânsýzdý. Çünkü hastasý: "Ýki ya da üç hayat önce ben bir Katolik rahiptim" dedikten sonra o zamanki hayatýyla ilgili canlý ve duygusal örnekler vermeye baþlamýþtý. Hastasý on yedinci yüzyýlda bir Ýtalyan rahip olarak yaþamýþtý. (Gelecek Ay konumuza kaldýðýmýz yerden devam edeceðiz) SEVGÝ DÜNYASI 35 kanserin penceresinden bir yaþam sentezi - IV tedavi þekli Av. Özer Baysaling. Sayýn Sevgi Dünyasý Okurlarý, Geçirdiðim kanser hastalýðý hakkýnda duygu ve deneyimlerimi bütün açýklýðýyla yazmam ve bunlarý sizlerle paylaþmamý önerildi. Ben de bu teklifi onur kabul ettim. Yaþamýn acý gerçekleri arasýnda olan böylesine bir hastalýðý hiç kimsenin yaþamamasýný dilerim. Ancak sadece kanserliler deðil, onlara bakanlar veya empati ile yaklaþanlar açýsýndan okuyanlara bir nebze olsun faydalý olabilirsem amaca ulaþmýþ olacaðým. Bu vesileyle, tüm okurlara saðlýklý günler dilerim, sevgi ve saygýlarýmla. Ýki gün üst üste olmak üzere, üç haftada bir sekiz seans kemoterapiye girecektim. Kürler "yüksek gradeli" olarak isimlendirilen aðýr terkiplerden oluþuyordu. Ýlk günkü serum halindeki ilaç Dünyada dört sene ve Türkiye'de de iki senedir kullanýlýyordu. Benim türdeki hastalar için mucize bir buluþmuþ. Yaklaþýk dört saati bulan bir sürede çok yavaþ veriliyordu. Ýlaç doðruca, özellikle de CD20 olarak kodlanan saldýrgan tipli lenf kanserli hücrelerin üzerine giderek onlarý bloke edip yayýlmasýný önlüyormuþ. Ýkinci gün ise dört ayrý ilaç serum halinde veriliyordu. Bunlar ise klasik kanser kemoterapi tedavisi olarak uygulanan ve vücuttaki lenf hücrelerini yok edecek olan, benim zehir olarak isimlendirdiðim ilaçlardý. Tabi bu ilaçlar akyuvarlarý ve saðlýklý birçok þeyi de yok ederek, vücuttaki birçok merkezde yan etkiler yapýyordu. Ayrýca evde de beþ gün çok yüksek dozda kortizon kullanýyordum. Kemoterapi ilaçlarý çok çeþitliydi. Bazý ana ilaçlar müþterek kullanýlsa bile, her hastalýðýn ilacý ve kürü ayrýydý. Hattâ ayný hastalýklarýn dozlarý ve kullanma süreleri bile deðiþikti. Ayný bile kullanýlsalar, yan etkileri ve tedaviye cevap alýnabilmesi de kiþiden kiþiye deðiþebiliyordu. KEMOTERAPÝ SEANSLARI Kemoterapinin ne olduðu ancak ona baþladýktan sonra anlaþýlabiliyor. Seanslara baþlamadan evvel, olaðanüstü olan gücüm seanslara baþladýðýmýn ertesi günü birden bire korkunç bir düþüþe girdi. Midem bulanmaya, her yerim aðrýmaya baþladý. Aðzýmýn içinde yaralar çýktý. Yemeklerden tat alamýyordum. Korkunç bir halsizlik üzerime çöktü. Yemeði çiðneyecek, kolumu kaldýracak halim yoktu. Ayaða kalkýnca baþým dönüyordu. Ateþ, karýn aðrýsý da caba. Tarifi imkânsýz bir olumsuzluklar yumaðý bütün vücudumu sarmaya baþladý. Sanki birkaç günde otuz yaþ daha yaþlanmýþtým. Diyebilirim ki; ruhum 36 saðlýklý bedenimden çýkmýþ, her türlü hastalýðý olan yüz yaþýnda, hiç tanýmadýðým bir bedene girmiþti. Vücudumdaki olumsuzluklarýn hangisini tarif edeceðimi bilemiyordum. Bitip tükenmiþ ve moral olarak da çökmüþtüm. Gün içinde defalarca saðlýðým ve moralim deðiþkenlikler gösteriyordu. Bazen saatlerce aðlamak geliyordu içimden. Bazen baðýrýp, haykýrmak. Hattâ insanlarýn hatalarýný yüzlerine vurmak vs. Ama bunlarý içime gömüyordum. Her þeye raðmen "huy canýn altýndaydý". Ne kadar deðiþmeye çalýþsanýz da bu tümüyle mümkün olamýyordu. Esasýnda kemoterapi ölümcül bir tedavi þekliydi. Saðlýða kavuþturmakla, yok etmek arasýnda çok hassas bir denge vardý. Kanserli hücreler yanýnda saðlýklý hücreler de yok oluyordu. Eczaneden getirdiðiniz torba dolusu sývý ilaçlar saatlerce, damla damla damardan vücudunuza akýtýlýyordu. Kanýnýza karýþan her damlada; bir yanda o zehirlerle bitip tükendiðinizi, bir yanda da son bir ümitle þifa aldýðýnýzý hissediyordunuz. Ýlaçlardan bazýlarý iðnenin girdiði yerlerde yanýklar oluþturuyordu. Yaþayan bir ölü haline geliyordunuz. Ne var ki bu bir süreçti ve bundan baþka da tedavi þekli yoktu. Sabýrla katlanmak gerekiyordu. Her seans sonunda da, bu defa vücudunuzdaki olumsuz etkiler yanýnda, esas hastalýðýnýza olan yararlý etkisi var mý diye vücudunuzu dinliyordunuz. Devamlý vücudunuzu dinlemek de sizi ayrýca yoruyordu. Zararlý etkileri atmak için litrelerce su içip, günün yirmi dört saati idrara çýkmak bile bir baþka sýkýntýydý. Kemoterapi fiziksel zararlý etkileri yanýnda, belki çok basit olan, saðlýklýyken hissetmeyeceðiniz ama kanserle körüklenen alýnganlýk ve üzüntülere de yol açýyordu. Örneðin Günseli'yle beraberken, bizi SEVGÝ DÜNYASI tanýmayanlar zaman zaman bana eþim için "kýzýnýz mý?", eþime de benim için "babanýz mý?" gibi sorular soruyorlardý. Eþim benden on iki yaþ küçüktü. Tipi de minyondu. Ama demek o kadar çökmüþtüm ki etraf böyle görüyordu. Evvelce Nejla benden on dört yaþ büyük olduðundan, bunun tersi söyleniyordu... O zamanki eþim üzüldüðü için ben sadece utanýp, sýkýlýyordum... Bu defa acýyý ben yüreðimde hissediyordum. Gerçekten hastalýkla birlikte insaný derinden etkileyen acýtýcý bir durumdu. Bir baþka olay ise: Bir gün eþimin akrabasýnýn düðünü vardý. Günlerdir bana bakmaktan yorgun düþtüðü için, havasý deðiþir diye gitmesini ben istemiþ, hattâ kendisini zorlayarak göndermiþtim. Bu sonradan beni öylesine etkiledi ki, tarif edemem... Esasýnda saðlýklý olsam muhtemelen gitmeyecektim. Ama kanser yüzünden gidemeyecek olmam bende acý yaratmýþtý. Týpký hapishanede olup, hürriyetiniz elinizden alýndýðý zaman, gelen ziyaretçilerinize bakýp arkalarýndan gýpta etmeniz gibi. Bu hassasiyet bende, Günseli'nin seve seve katlandýðýna inandýðým tüm yardýmlarýna ve þefkatine raðmen, tek taraflý olarak, belki çok saçma olabilecek baþka düþünceler de yaratýyordu. Örneðin eþime yük getirip kendime baktýrmaktansa, mahvolmayý bile göze alýp, onun yaþamýndan çekilip kaçmak vs. gibi düþünceler!... Aramayan veya daha fazla ilgi beklentisinde olduðum dostlarýma kýrýlganlýklar ve daha incir çekirdeðini doldurmayacak bir sürü þey bende, saðlýklý zamanýmda oluþmayacak takýntýlara, alýnganlýklara ve üzüntülere sebep oluyordu. Bunlar kanserin etkisinde, tarifi mümkün olmayan deðiþik duygular yumaðýnda kahrolmaktý!.. Tabii bunlarý da yenmeye çalýþýyordum. SEVGÝ DÜNYASI ARAYANLAR ve ZÝYARETÇÝLER Kemoterapiden sonraki ilk ziyaretçilerim Tanaltay, Sazlý ve Bayraktar aileleri oldu. Çok heyecanlanmýþtým. Saçlarým dökülmüþtü. Kan deðerlerim düþük olacaðý ve kolayca enfeksiyon kapabileceðim için, maske kullanmam icap ediyordu. O maskeleri ben lösemi olan küçücük çocuklarda görürdüm. Yavrucaklar saçsýz baþlarý ve taktýklarý maskelerle, sanki uzaydan inmiþ zavallý yaratýklar gibi görüntüleriyle içimi parçalarlardý... Ben de ilk defa maske taktým. Bir an gözüm aynaya takýldý. O an kendimi tutamadým. Gözümden yaþlar boþaldý. Hastalýðýmdan beri kendim için ilk defa aðlýyordum... Sonuçta mani olamadýðým gözyaþlarýmla çýktým misafirlerin karþýsýna...Dostlarýmýn da gözleri doluyordu. Bana moral vermek için "iyisiniz, geçecek, siz yeneceksiniz..." gibi bir laflarla teselliler veriyor ve her halleriyle sevgilerini hissettiriyorlardý. Tanrým ne tarifsiz, karmaþýk, derin duygular!.. "Hayatý yöneten güç, sevgi dünyasýna" dostlarla açýlýþ buydu iþte... Birçok dostumun düþüncesini ise dolaylý yollardan haber alýyordum. Çoðu bana acýdýklarýndan "onu o halde görmeye tahammül edemeyiz" diyorlarmýþ. Spor salonundan tanýdýðým sporcu dost ve kardeþlerimin çoðu ise; "o bizim sembolümüzdü, onu hasta durumunda görünce biz de yýkýlýrýz, iyileþip tekrar yanýmýza dönecek, birlikte çalýþacaðýz" diye beni ziyarete çekiniyorlarmýþ.. Bir kýsmý ise; "o bile kanser olduktan sonra, bizim vay halimize" diyerek, endiþe içinde doktordan doktora koþuþturuyorlarmýþ. Esasýnda herkes bir çekingenlik içinde. Bunlarýn hepsini tabii karþýlýyorum. 37 BÝR YOLCULUÐA ÇIKTIM, ÖLÜMÜ GÖRDÜM Yapmaya çalýþtýðým dün, bugün, yarýn sentezleri ve kanserle nasýl bütünleþerek, bulunduðum ortamda mutlu olabilirim düþünceleriyle ve egzersizlerle, ilk iki kemoterapiyi olabildiðince iyi atlattým. Tedavimin böyle süreceðine inanýyordum. Ben güçlüydüm. Her þeyin üstesinden gelebilirdim. Oysa hiçbir þey yaþanmadan tam anlamýyla bilinemiyor. Bunun altýnda bile "Ben" egosunun yattýðýný ve kendime aþýrý güvenin yetmediðini çok geçmeden anladým. Üçüncü kemoterapiden sonra birden dengeler deðiþti. Kemoterapiden çýktýktan birkaç gün sonra, bir dükkana girdiðim sýrada bir anda beyaz bir boþluða uçtuðumu hissettim. Sonrasýný hatýrlamýyorum. Kendime geldiðim zaman ben yerdeydim ve baþýmda insanlar toplanmýþtý. "Kendine geliyor, öteki dünyaya gitti, geldi" vs gibi þeyler söylüyorlardý. Gerçekten öteki dünyaya gidip gelmiþ gibi 38 bir boþluk ve sersemlik içindeydim. Beni kaldýrýp bir iskemleye oturttular. Kolonya sürüp su verdiler. O anda altýmda bir ýslaklýk hissettim... Allah'ým ne utanç verici bir durumdu. Bayýlýrken büyük aptesimi altýma kaçýrmýþým. Yaþamýmda ilk defa oluyordum. Ben güçlü insan ne durumlara düþmüþtüm. Böylece karizma denilen egoya ne anlamsýzca sarýldýðýmý çok acý anladým. Mal, mülk, ihtilaflar, kendini beðenme ve daha birçok neden, ister istemez insanýn "ego" duygusunu tetikliyor. Kanser ise bu duyguyu bir anda alaþaðý ederek yok ediyor. Ne boþ þeyler peþinde koþtuðumuzu acý þekilde öðretiyor. Gurur lügat anlamýnda; kendini beðenme, büyüklüðe kapýlma hissidir. Onur ise; öz saygýsý, haysiyet, iç deðeri ve þereftir. Egolarýmýzda bunlarýn her ikisi de deðiþik derecelerde etkili oluyor. Kanser sebebiyle kendimle ve bedenimle uðraþtýkça egolarýmý ve kusurlarýmý daha iyi görmeye baþladým. Bedenimin suret olduðunu, ruhsal derinliðin ise gerçek ben olduðunu anladým. Bu suretle kendimle sohbet ederken bir anda tanrýyla sohbet ediyormuþum gibi hissediyordum. Bu da arýnmama ve egolarýmý daha iyi görmeme yardýmcý oluyordu. Ben bayýldýktan sonra, hâlâ saðlýk durumumun kötülüðünden çok, düþtüðüm acizliðe üzülüyordum. Bu da bilmeden esiri olduðum "ego" nun bir baþka açýklamasýydý. Oysa her þey insan içindi ve her an herkesin baþýna birçok þey gelebilirdi. Ýnsan büyük konuþmamalý ve hiç kimseden yardým almayacaðý, muhtaç olmayacaðý büyüklük hissine kapýlmamalýydý. Bu bende biraz vardý... Çünkü kendimi güçlü hissediyor ve aþýrý onurlu ve müdanasýz bir kiþilikle böyle düþünüyordum. Yaþamým boyunca da bunda muvaffak olmuþ, kimseden yardým istememiþtim. SEVGÝ DÜNYASI Bayýlmayla burnum fena halde sürtülmüþtü. Kendimizi ne kadar geliþtirirsek geliþtirelim, benliðimizde birçok gizli "ego" ve buna baðlý gurur taþýyorduk. Esasýnda egolar gizli bir zaaf ve doyum aracýydý. Fakat insaný hiçbir þekilde de doyuma ulaþtýrmýyor daha çok doyumsuzluða götürüyordu. Ayrýca kaybetme korkusu yaratýyordu. Kanser ve getirdiði olaylar, sizi ezip, etrafýnýza muhtaç ederek bu tür egolarý ister istemez ortadan kaldýrdýkça, yýllarca ne boþ þeylere direndiðinizi anlayýp, kendinizi hayatýn akýþýna terk edebiliyordunuz. Bu teslimiyetçilik de sonunda, ayrý bir rahatlýk ve bakýþ açýsý saðlýyordu. Keza kanserden evvel, bu yaþýma kadar hazýrlanmadan insan içine çýkmazdým. Bu önce kendime, sonra da baþkalarýna karþý olan saygýmdan kaynaklanýyordu. Ama belki bunun da altýnda iyi görünme egosu yatýyordu. Ter kokmamam için deodorantlarým ve parfümlerim vardý. Her gün sakal týraþý olur, temiz giyinirdim. Bakýmlý olmak, iyi görünmek belki kötü bir þey de deðildi. Lakin ben bunlarý titizlikle abartýyordum. Kanser hastalýðým zorunlu olarak bana; bakýmlý ve kusursuz olmanýn o kadar da önemli olmadýðýný, hatta kusurlu da olunabileceðini öðretti. Baþkalarýnýn yargýlarý onlara aitti. O baskýdan kurtulup rahat olmak daha önemliydi!.. Kanser hastalýðým beni bu konularý, mütevazý anlamda irdelemeye iterken, baþka açýlardan da geniþlediðimi bana hissettirerek mutluluk veriyor. Baygýnlýðým geçip, biraz ayýldýktan sonra Güneseli'ye haber verdim. O da büyük bir endiþe içinde geldi. Beni alýp eve getirdi. Kýsa bir duþ yaptýktan sora Marmara Üniversitesi Acil Servisine götürdü. Beni derhal hayati cihazlara SEVGÝ DÜNYASI baðladýlar ve araþtýrmalara baþladýlar. Dakikalarca titreme krizlerine giriyor, sonra da ateþim yükseliyordu. Acilde üç gün kaldým. Hastalýðýmýn esas nedeni bir türlü bulunamýyordu. Vücudun dengesi bir kere bozuldu mu, ne yapýlýrsa yapýlsýn kolay düzelemiyordu. Düþmeyen ateþim sebebiyle, yüksek dozda çeþitli antibiyotik uygulamasýna tabi tutuldum. Bu da baþka türde yan etkilere sebep oluyordu. Gün be gün bilinmezler içinde çöküyordum. Önce ben kendime ve sonra da etrafým bana acýmaya baþladýlar. Bir gün nefes alamaz oldum. Beni derhal oksijene baðladýlar. Sonunda zatürree olduðum anlaþýldý. Akciðerlerim adeta suyla dolmuþ ve ben su altýnda nefes almaya çalýþýyor gibiydim. Oksijen maskesi olmadan, bir dakika için tuvalete bile gidemiyordum. Nefes alamamak ne feci bir þeydi. Kanýmdaki oksijen miktarý hayati tehlike yaratabilecek seviyelere düþmüþtü. Uyuyamýyordum. Günde defalarca kaným alýnýyor. Damarlarým delik deþik. Elimin üstündeki kataterler yataða takýldýkça canýmý acýtýyor. Gece ise sýkýntýlarým kabusa dönüþerek katlanýyor. Ameliyat, kemoterapi ve Özer Baysaling (en altta olan akrobat) Ýsveç Dünya Akrobasi Þampiyonasýnda (1962) birincilik alan hareketi yaparken 39 þimdi de zatürree. Tamamen bitmiþtim. Artýk iyileþme ümitlerimi de yitirmiþtim. Tam bir teslimiyetle kaderin oluþmasýný bekliyorum. Nerede sahnelerde, akýl almaz akrobasi hareketleriyle alkýþ aldýðým, sonsuz enerji ve güce sahip olduðum günler!.. hatta çok deðil üç ay evveline kadar etrafýmda hayranlýk uyandýrdýðým vücudum!.. SEVGÝ DÜNYASI 40 SANATIN ÝNSANCIL SOLUÐU Yücedir ve Uludur O'nun saný, Tanrý konuþsaydý müzik olurdu lisaný Psikolog Güngör Özyiðit Yýlbaþýndan birkaç gün sonra, bir kanalda ünlü orkestra þefi Zubin Mehta'nýn yönettiði Viyana Flarmoni Orkestrasýnýn yýlbaþý konserini izliyorum. Vals kralý Johann Strauss'un bir eserini seslendiriyorlar. Zubin Mehta sadece bir müzik adamý deðil, Hint kökenli, manevî derinliði de olan biri. Bakýþý, duruþu, etkili beden diliyle, orkestrayla kurduðu uyumlu, coþkulu birliktelikle, sizi de sevgisiyle sarýp kuþatýyor. Dünya'nýn en büyük orkestra þeflerinden biri, belki de birincisi olarak, giydiði kravatlý, koyu renkli normal bir takým elbise ile bir sadelik örneði sunuyor. Öylece þekle deðil, öze deðer veriyor. Gösteriþi deðil, sadeliði yeðliyor. Görkemli orkestra Strauss'un müziðiyle coþup taþarken ve sesten bir sel olup içinize akarken, küçücük bir yan flüt sahne alýyor ve yarým dakika kadar icrada bulunuyor. Derken olan oluyor. Zubin Mehta orkestrayý durduruyor. Yerinden inip, ta orkestranýn, ortalarýna, flütçünün ayaðýna kadar gidiyor. Ve elini sýkýp, onu kutluyor. O arada salon alkýþtan inliyor. Zubin Mehta tekrar yerine dönüp, orkestrayý býraktýðý yerden yönetmeyi sürdürüyor. Öylece orkestrayý en iyi þekilde yönetmek ve müzik parçasýný yorumlamakla kalmýyor, o güzelliðin içine etik bir ders sýkýþtýrmasýný da biliyor. Bir bütün içinde en küçük bir birimin bile bir yeri ve deðeri olduðunu gösteriyor. Ayný zamanda þahsýnda küçüldükçe büyümenin örneðini veriyor. ÜÇ ÜNLÜ TENÖR Yanaðýmdan süzülen gözyaþlarýmla konseri izlerken, belleðim beni yýllar öncesine götürüyor. Bir televizyon kanalýnda unutulmaz bir müzik þöleni. Konser yine Zubin Mehta yönetiyor. Üç ünlü tenor, Pavarotti, Domingo ve Carreras, bazen tek tek solo yaparak, bazen birlikte söyleyerek, güzel sesleriyle gönülleri müziðe doyuruyorlar. Herkes mest olmuþ bir halde, bu az bulunur güzelliði cömertçe paylaþýyor. Zubin Mehta'nýn ve üç tenorun birbirlerine bakýþý, elleriyle ve sesleriyle birbirini okþayýþý, birlikte bir güzelliðin oluþumuna katkýda bulunuþlarý bana hayatýmýn en güzel, en doyumlu dakikalarýný yaþatmýþtý. SEVGÝ DÜNYASI Mesafe tanýmayan sevgi, onlardan bana doðru akýyordu sanki. Carreras'ýn kanser tedavisine maddi katký için yapýlan bu konseri de sonuna kadar gözyaþlarý içinde izlemiþtim. KANSERDEN KONSERE Genellikle öldürücü bir hastalýk olan kanser, burada yaþama katkýda bulunan, iyileþtirici bir iksir niteliðine bürünmüþtü. Þöyle ki: Ýspanya'ya yolu düþmemiþ olanlar bile, Katalanlar ile Madridliler arasýndaki husumeti ve kýyasýya rekabeti bilirler. Katalanlar, Ýspanya'ya hükmeden Madrid'den baðýmsýzlýklarýný kazanana kadar, yýllar yýlý mücadele ederler. Placido Domingo Madrid'lidir. Jose Carreras ise Katalan. 1984'teki insanlarý birbirine düþman eden politika nedeniyle Carreras ve Domingo da karþý karþýya gelirler ve birbirlerine hasým kesilirler. Çok sevilip beðenildiklerinden ve dünya çapýnda bir ses olduklarýndan, her ikisi de kontratlarýnda, ancak diðer tenor çaðrýlmadýðý zaman þarký söyleyeceklerini kesin bir dille bildirirler. Ne var ki, 1987'de Carreras, Domingo'dan daha acýmasýz bir düþmanla karþýlaþýr: Ve 'kan kanseri' tanýsý ile benliði altüst olur. Sonrasý, kanserle zorlu bir mücadele baþlar. Doktor doktor dolaþýr. Her çareye baþvurur. O arada kemik iliði ve kan nakli yapýlýr. Bunlar için ayda bir kez Amerika'ya gitmek zorunda kalýr. Bu koþullar altýnda çalýþmalarý iyice aksar. Yolculuklarýn ve týbbi tedavinin yüksek maliyeti maddi durumunu iyiden iyiye sarsar. Parasýnýn tükendiði anda Tanrýsal bir el, ona doðru uzanýr: Madrid'de, tek amacý kan kanseri hastalar için tedavi desteði 41 saðlamak olan bir vakýf olduðu haberini alýr. Ve "HERMOSA VAKFI"nýn desteði sayesinde bu amansýz hastalýðý yener. Yeniden sahnelere döner. Yýldýzý yeniden parlar. Sevgiyle kucaklanýr, alkýþlarla uðurlanýr. Hayatýný kurtardýðý için, kendini borçlu hissettiði vakfa katýlmaya karar verir. Derken, vakfýn yasalarýný okurken, vakfýn kurucusunun ve baþkanýnýn Placido Domingo olduðunu öðrenir. Daha sonra, Domingo'nun bu vakfý özellikle onun tedavisi için kurduðunu, ama Carreras'ýn düþmanýndan yardým almayý kabul etmeyebileceði olasýlýðýný düþünerek isminin gizli kalmasýný istediði bilgisini alýr. Bundan sonra iki tenor'un karþýlaþmalarý, dokunaklý bir tiyatro sahnesini andýrýr. Placido Domingo'nun Madrid'deki konserlerinden birinde Carreras konseri bölüp, alçakgönüllü bir þekilde dizlerinin üzerine çöküp, ondan baðýþlanmak dileyerek, seyircilerin önünde, hayatýný borçlu olduðu rakibine teþekkür eder. Domingo, ellerinden tutarak onun kalkmasýna yardým eder ve kocaman, babacan cüssesiyle Carreras'ý kucaklar, baðrýna basar. O gün orada seyircilerin de tanýklýðýyla, büyük bir dostluðun temeli atýlýr. Sevgi ve iyilik düþmanlýða karþý, bir kez daha zafer kazanýr. Bu tür yeri doldurulmaz sanatçýlar, Tanrý'nýn insanlara birer armaðaný. Onlarý sevgiyle kucaklayýp korumak ve deðerlerini bilmek ise, içlerinde insanlýk duygusu taþýyanlarýn görevi. Placido Domingo ile yapýlan bir röportajda, kendisine, neden HERMOSA VAKFI'ný kurarak, hem düþmaný, hem de rakibi olan bir sanatçýya yardým elini uzattýðý sorulur. Yanýtý, sanatýn sýcak soluðunun canlandýrdýðý bir hayat öpücüðü gibidir: "- Böyle bir sesi kaybedemezdik!.." SEVGÝ DÜNYASI 42 celsesi Lee Carroll (Kryon celselerinin medyumu) hiç görünmediði kravatlý haliyle toplantýyý bir konferansla baþlatýrken. Birleþmiþ Milletler - New York - S.E.A.T. (31.03.2006) Kýsaltarak yayýnlýyoruz 10 yýldan fazla bir süre önce çok az kiþinin New York'ta BM organizasyon yapýsýna dahil olan Aydýnlanma ve Dönüþüm Cemiyeti'nin (S. E.A.T.) varlýðýndan haberdar olduðu zamanlarda Lee Caroll ilk celse davetini aldý. Bu çok önemli bir ziyaretti. Celsede sýnýrlý sayýda organizasyon davetlileri ve çalýþanlarý ve de BM delegeleri de vardý. Kamuya açýk bir toplantý deðildi. N erede olduðumu biliyorum. Bu benim için bir sýr deðil. On bir yýl önce, beni ve partnerimi (medyumumu) yandaki komite odasýna götürmüstünüz [Ýlk Birleþmiþ Milletler ziyareti] o zaman. Burada kelimenin tam anlamýyla, birkaç saat önce mutlu bir çözüm saðlanmýþtý. Bosna'da barýþý temsil eden bir antlaþma imzalanmýþtý. Gülümseyen yüzler vardý çünkü burada yapýlmakta olan budur; imkânsýz görünen insan sorunlarýný ve etk- ileþimlerini çözümlemek için çalýþýyorsunuz. Bu organizasyonun varolmasýnýn temelinde bu vardýr. Oh, hastalýk ile mücadelenize aþinayýz çocuklar için yapýlan çalýþmalara - su kaynaklarý ve insan haklarý ile ilgili çalýþmalarýnýza. Burada ne yaptýðýnýzý biliyoruz. Ancak taraflarý bir araya getirip anlaþma saðladýðýnýzda, daha önce orada olmayan bir þeyi yarattýðýnýzda, iki kültür - iki bilinç bir araya gelmiþ ve savaþmamayý kabul SEVGÝ DÜNYASI etmiþ olduðunda, zenginlik budur, deðil mi? Buradaki herkesin isteði de bu. Burada aranan budur. Bugün burada istenen de budur. 1989 yýlýnda, Armageddon senaryonuzun gerçekleþmeyeceðini söylemeye baþladým ve öyle de oldu, fark ettiyseniz. Kutsal kitaplarýnýz size dünyanýn sonunun geldiði türde bir senaryoyu vermeyi bekliyordu. 1999 - 2001 yýllarý arasýnda, Israildeki bir sorun hem NATO hem de Varþova Paktý arasýnda uyuþmazlýða neden olacak ve III. Dünya Savaþýný baþlatacaktý. Bunu Nostradamus'da okuyabilirsiniz, ve hattâ Hristiyan kitaplarýnda da bulabilirsiniz. Bu bir kehânetti ve siz doðduðunuzda çoktan yayýnlanmýþtý. Her nasýlsa, 1987 yýlýndan ve "Harmonic Convergence" (uyumlu birleþme) olayýndan kýsa bir süre sonra, Sovyetler Birliði kendi kendine çöktü. Kimse bunun için bir zaman belirlememiþti [bunun için bir kehanette bulunulmamýþtý]. Tüm kehanet bilgilerine karsý, kendi kendine çöktü, artýk onu desteklemeyen bir bilinç meselesi yüzünden. Ve vitesi yükselttiniz. Tüm dünya, o anda büyük bir potansiyele sahip oldu. ABD de ayný þekilde, çünkü 50 yýlý aþkýn bir süredir mücadele ettiði ana rakibi yok olmuþtu. Bazýlarý bir potansiyelin kaçýrýldýðýný ve o zamanlarda ABD'nin isleri daha farklý yürütmesi gerektiðini söyledi. Öyle olsaydý, su anda bulunduðunuz noktada olmayacaktýnýz... Uygarlaþmanýn tanýmlanmasý ve buna baðlý olarak gezegenin enerjisinin yükseltilmesi mücadelesi içinde olmayacaktýnýz. Ýnsan doðasý iyi bilinmektedir ve hükümetler, Tanrý'yý þaþýrtamaz. Ruhun bir sabah kalkýp ne olduðunu merak etmesi gibi bir þeyin söz konusu olmadýðýný söylüyoruz! Ýþler böyle yürümüyor. Bir önceki celsede, buradan birkaç blok 43 ötede gerçekleþen 9/11 olayýnýn (ikiz kulelerin yýkýlmasý) anlamýndan bahsetmiþtim. Birçoðunuz, 9/11 olayýnýn yaratmýþ olduðu etkiden ve ABD'nin bu konuda yaptýklarýndan korkuyorsunuz. Birçoklarýnýz "yeni dünya düzeni" denen olaydan korkuyor. Korku, deðiþimin bir ürünü gibi görünmekte, deðiþimler daha önceden öngörülmüþ olsa bile. Birçoðunuz, Tanrý'nýn bir yerlerde uyuya kaldýðýný ve olanlarýn "karanlýkta" meydana geldiðini sanýyor. Birçok kiþi yardým çaðrýsý yapmaktadýr. KORKU TACÝRLERÝ ve KOMPLOLARI B ugünkü korkularýnýzdan bahsetmeme ve 1989 yýlýnda bunlarýn gerçekleþeceðini size söylediðimizi hatýrlatmama izin verin. Size, karanlýðýn iyileþene kadar uzun bir süre sizinle olacaðýný söylemiþtik. Gezegendeki en karanlýk þeyler alýnýp bütünlük ýþýðýna maruz býrakýldýðýnda olacak olan budur. Realiteniz deðiþmek zorundadýr. Size "Deniz Fenerleri" adýný verdik ve iþe koyulmanýn zamanýnýn geldiðini söyledik. Hâlâ, þoka girmiþ ve korkudan saklanan birçok kiþi var. Savaþçýlar olmak için buraya gelmiþ ama zýrhlarý ve silahlarý ellerinde, ama kim olduklarý ya da neden buraya geldikleri hakkýnda en ufak bir fikri dahi olmayan, dolaplarýna saklanýp titremekte olan birçok kiþi var. Sözü tam þu anda korku tacirlerine getirmeme izin verin çünkü her yerde mevcut olan komplolarý onlar yaratýyor. Onlar dýþarýdaki koridordalar. Onlardan bolca var. Dünya üzerinde þu anda meydana gelen bütün olaylar, her þeyin çevresinde komplo kuþkusu yaratmaktadýr. Söylememe izin verin, rehberliðin olmadýðý, görünürde iyiliðin özünün ve merkezin kaybolmuþ 44 olduðu yerde komplolar bolca bulunur. Merkezî bir rehberlik yokken, bilgi her yöne uçuþur. Ve karanlýkta galip gelen çoðunlukla korkudur. Korku þu anda güçlü ve sizinle. Yapmanýz gereken tek þey onu duyabilmek için kulak vermek, çünkü korktuklarý þeylerin üstüne gitmeyi sevenler, diðerleri ile karanlýkta kalmayý baþarabilirlerse kazanacaklar. Artýk neden size "Deniz Fenerleri" dediðimizi anlayabiliyor musunuz? Sizler ýþýk yaratan "Iþýk iþçileri"siniz, bunun için korku sizi ele geçiremez, geçiremeyecek de. Ancak bu yazýyý okumakta olan bazý Deniz Fenerleri, karanlýk tarafýndan tüketilmiþ durumda, kurtuluþun kendilerinde olduðunun farkýnda deðiller. Açlýktan ölüyorlar hem de cepleri yemek ile dolu iken. Birleþmiþ Milletler de bunun gibi. Birçok kiþi BM'nin artýk iþlevi kalmadýðýný söylüyor. Artýk iþe yaramýyor ve burada olmasýna artýk gerek yok. Söyledikleri bu. Ýçinde bulunduðumuz bu binanýn odalarýnda ne iþler yapýldýðýný bilmiyorlar. Yaþamlarýný burada geçiren kiþilerin geçmiþlerini, neleri imgelediklerini, ne yaptýklarýný bilmiyorlar. Aksine, bu organizasyonu küçümseyenler, sadece son yýllarda olan bitenleri dikkate alýyor. Karanlýk, koridorlara yayýlmýþ gibi görünüyor, ve hattâ bu gruba da yayýlmýþ ve sonra daðýlmýþ gibi görünüyor [S.E.A.T.]. Karanlýk her yerde, anlýyor musunuz? Ve bazýlarý da þöyle diyor, "Bu, dünyanýn uçurumdan yuvarlandýðýnýn bir kanýtý. Savaþ ve mücadele her yerde." Size, bu zamanda olanlarýn kehanetlerde yer almadýðýný ve bunun baþarýsýzlýðýmýzýn bir kanýtý olduðunu söylüyorlar. Çünkü iþimizi iyi yapsaydýk, kutsal kitaplar haklý çýkacak ve her þey "olmasý gerektiði" gibi olacaktý. Birçok kiþi durumun umutsuz olduðunu söylüyor. Ýsrail ve Filistin'e SEVGÝ DÜNYASI bakýyorlar. "Kötünün de kötüsü," diyorlar. Korku tacirleri de, "Bakýn iþte. Þimdi de Ariel Sharon'u kaybettik," diyorlar. "O, Ýsraillilerin umuduydu," diyorlar. Ve sonra, her þeye raðmen, Hamas Filistin seçimlerini kazanýyor! "Bu en kötü haber," diyorlar. "Daha kötüsü olamazdý." Evet, Deniz Feneri, bu haberler karsýsýnda ne yapacaksýn? Konuþmaya devam ediyorlar, "Bak, iþler hiç iyiye gitmiyor; her geçen gün kötüleþiyor." Ve sonra, "þu anda bulunduðun organizasyona bir bak, onunla ilgili dahi bir þey yapamýyorsun! Her þeyin kötü gittiðinin ve bir gün her þeyin sonlanacaðýnýn iþte kanýtý!" diyorlar. " Ýran'a bakýn. Nükleer güç kazanmalarý uzun sürmeyecek ve sonra ilk yapacaklarý þey Ýsrail'i vurmak olacak! Birçok kez dile de getirdiler. Ortadoðu'da nükleer savaþ baþlayacak!" Bu, Armageddon yaratabilecek yegane þeydir, sadece biraz ertelendi. Birçok kiþi böyle diyor!!! Bazýlarý seneye gerçekleþeceðini söylüyor [2007]. Kutsal kitapta açýkça, yýllar öncesinden nasýl gerçekleþeceði söylenmiþ olmasýna raðmen - ve bunu yaratacak oyuncular orada olmamasýna raðmen - korku tacirleri, eski negatif haberlere yapýþýp kalmak istiyorlar, görebiliyor musunuz? Bu bir þekilde karanlýk oyunu beslemektedir. Ve sonra þöyle derler, "Biliyorsun, Mayalar ve Aztekler, 2012 yýlýnda dünyanýn sonunun geleceðini söylemiþler. Bu demektir ki birkaç yýl içinde hepimiz öleceðiz!" Ve bu, sevgili insan, sizi ve bu organizasyonu izleyen diðerleri tarafýndan çizilen resimdir. Etraflarýna bakýp tek görebildikleri karanlýktýr. Karanlýk, tuhaf bir þey. Karanlýkta yatan üç çeþit insan vardýr. Ýlk grup, hiçbir þey göremediði için korku içinde titreyenlerdir. Ýkinci grup, ilk grubun bu durumundan fayda saðlar, çünkü korku dolu bir insanýn kontrol edilebildiðini bilir. Üçüncü grup SEVGÝ DÜNYASI ise, cebinde ýþýk taþýyýp da bunun iþe yarayacaðýndan kuþkulu olanlardýr... ýþýk yakmaktan korkarlar, çünkü bu nerede olduklarýný belli edecek ve artýk herhangi biri olamayacaklardýr. Haber yayýnlarýný izlediðiniz zaman, hepsinin ayný bilgi etrafýnda geliþtiðini görürsünüz, öyle deðil mi? Hep kötü haberler vardýr. Ýnsana acý perçinlenmektedir, çözüm deðil. Bu basitçe insan doðasýdýr. Medyanýzda size sunulan budur, gezegende ne oluyor olursa olsun. Buna alýþýn ve haberleri, "baþka nelerin olabileceðini" düþünerek dinleyin. Þimdi, Deniz Fenerlerinden bahsetmek istiyorum. Size, bazýlarýnýn kehânet olarak adlandýracaðý bazý potansiyeller vereceðim ve de size daha önce bunun gezegende neler yaptýðýnýz ile ilgili... medyanýn hiçbir kanalýnda haber olarak verilmemiþ... potansiyeller ile ilgili bir rapor olacaðýný söylemiþtik. Sizin hasýraltý edilmiþ dediðiniz süreçleri görüyoruz... daha önceden öngöremediðiniz ve sadece daha sonra bileceðiniz bir sistemde çalýþan þeyleri. Her þeyi deðiþtirebilecek engin bir potansiyele sahipþeyler meydana gelmektedir. DÜNYA ÇAPINDA ÝYÝ HABERLER K uþkucu kiþiler için, hiç beklemediðiniz bir þey söylememe izin verin. Bundan daha önce bahsetmiþtik, artýk bundan daha açýkça bahsetmenin zamaný gelmiþtir: Ýlluminati… Onlardan korkuyor musunuz? Onlar gerçekten var mý? Cevap, elbette, varlar. Kuþkucu kiþiler, yüzyýllardýr borsanýn, seçimlerin, ticaretin ve dahi BM'nin kontrolünü elinde bulunduranlarýn Illuminati olduðunu söyleyecektir. Aslýnda, bunda biraz doðruluk payý var çünkü eski enerjide, özellikle karanlýk ve korku enerjisinde, taþýma sistemlerinin ve petrolün 45 kontrolünü elinde tutanlar için bu çok da zor bir þey deðildi. Yeni enerjide, ýþýðýn yakýldýðý ve herkesin herkes ile konuþabildiði yeni enerjide, bu çok zordur. Þimdi size, Illuminati'nin bugünlerde neler yaptýðýndan bahsetmeme izin verin. Her þeyi deðiþtirip dünyanýn "hayýrsever amcasý" olmak üzereler. Oh, elbette hâlâ para ve güç kazanma peþindeler, çünkü onlarýn iþi bu. Ancak eski yöntemlerin kontrolünün gittikçe güçleþtiðini fark etmeye baþlýyorlar. Yunanistan'a yerleþmiþlerdi ama þimdi Afrika'ya tasýndýlar. Gizli olmayan bir hareketle, milyarlarca dolarý Avrupa'dan bir kýtayý tedavi etmek için alýp taþýyorlar. Afrika'nýn AIDS'den arýnmasýný finanse edecek olan Ýlluminati'dir. Kaynaklar oradadýr. Oh, insanlar! Bunu biliyor muydunuz? Bunun için endiþelenmenize gerek yok... geçmiþ yüzyýllarýn en büyük bulmacalarýndan biri, finanse edilip çözümlenmek üzere, koca bir kýtanýn tedavi edilmesinden bahsediyoruz. Peki neden böyle bir þey yapýyorlar? Çünkü, büyük, yükselen hükümetlerin bir parçasý olurlarsa, bugünden sonra olacaklarýn sonucunda hepsi yerle bir olacak. 46 Toplanan tüm vergilerin bir kýsmý onlarýn olacak, anlýyor musunuz? Bir üçüncü dünya kýtayý tedavi ettiðinizde, bölgeyi ev alabilen, diðer kýtalardaki ülkeler ile ticaret yapabilen saðlýklý insanlarla doldurmuþ olursunuz. Anlýyor musunuz? Hepsinden bir parça kazanacaklar. On binlerce insan önümüzdeki on yýllarda tedavi edilecek. Bunu beklemiyordunuz, deðil mi? Ýster hoþunuza gitsin ister gitmesin, bu olmaktadýr ve sonuçta milyonlarca hayat kurtulacak. Çin'in ticari konularda önde olduðunu düþünüyorsunuz, deðil mi? Afrika'yý görene kadar bekleyin! Hayal edin, daha önce yakýn geçmiþlerinde uðruna çalýþacaklarý hiçbir þeyleri olmayan iþçilerle dolu bir kýta. Ne yapacaklarýný sanýyorsunuz? Þampiyon ile rekabet edeceklerdir Çin ile. Gelecekte bunu bekleyin. Bu komplolara dahil olanlarýn sahip olduðu bir potansiyeldir bu. "Bu çok fazla iyi." diyebilirler. "Eski normlara pek uymuyor," diyorlar. Geçmiþin hainleri, ihtiyaç duyduklarýný elde edebilmek için baþka yollara baþ vuruyorlar ve bundan insanlýk kârlý çýkabilir. Özgür seçim görevinizin bir parçasý olarak bu "yeni yön" hakkýndaki kararý size býrakýyoruz. Tarihinizde de gördüðünüz gibi, "doðru ve yanlýþ" hakkýndaki yargýlarýnýz, geliþmekte olan kültür ve farkýndalýðýnýz ile birlikte geliyor görünmekte. Yeni enerjiye hoþ geldiniz! Size daha çok beklenmedik güzel haberlerden bahsetmeme izin verin. BM binasý ve çalýþanlarý, yaþlý. Birleþmiþ Milletler, taze kan ve yeni insanlar, ve yeni fikirler ve yeni liderler ile bir diriliþ, bir rönesansa doðru gitmektedir. Karanlýk günlerden geçilecek, ve potansiyeller gerçekleþirse, kýsa sürede bu odalarda yapýlanlarýn hayati öneminden kuþku duyan kimse kalmaya- SEVGÝ DÜNYASI cak. Delegeler, gelir ve gider. Ancak hayatlarýný burada yapýlanlara adamýþ olanlar fark yaratanlar olacaklardýr. BM'nin bugüne kadar hep hayalini kurduðu þeyler için potansiyel mevcuttur, bunlara farklý bilinç ve kültürden gruplarý, sorunlarý çözümlemek için bir araya getirmek de dahildir. BM'nin kuruluþ amacýný yerine getirmesinin zamaný gelmiþtir, renkli miðferler takan barýþ koruyucular deðil, ancak her þeyi bir araya getirecek ve savunulamayacak durumlarýn çözümlenmesi için aydýnlatýcý bilgi ve ýþýða sahip bir grup haline gelmek. Bu, buradaki potansiyeldir. Þu anda yürürlüktedir, onlarýn da dediði gibi, þu anda süreç iþlemektedir. Hâlâ, birçok kiþi þöyle diyor, "Ben göremiyorum, o zaman böyle bir þey yok." Sizin realiteniz bu mu? Ya da böyle þeylerin gerçekleþebilmesi için gerekli ýþýðý yaratabilecek bir Deniz Feneri olacak mýsýnýz? Her zaman savaþlar ya da savaþ söylentisi olacaktýr, bu insan doðasýdýr. Ancak gelecekte, oldukça azalacak, ve daha önce hiç olmamýþ bir istikrar saðlanacak. BM'nin birçok farklý taraflarý bir araya getirebilme etkisi büyük öneme sahip, ve tekrar söyleyeceðiz: birbiriniz ile ne kadar çok ticaret yaparsanýz, savaþmak için o kadar az eðilim olur. Aslýnda, mal ve hizmet bakýmýndan birbirlerine baðýmlý olan bir grup ülke, birbirleri ile savaþmayý göze alamaz. Yýllar önce, Ýsrail'de izlemeniz için size iki þey söylemiþtik ve bunlar su anda gerçekleþmektedir. Ancak korku tacirleri bunlarý bir araya getirip anlamanýzý istemiyor. Size daha önce, Ýsrail ve Filistinin anlaþma saðlayabileceðini ancak iki liderin - Arafat ve Sharon - resimden silinmesi gerektiðini söyledik. Ýki lider, tüm dünyada 25 yýldan fazla bir süredir SEVGÝ DÜNYASI 47 Birleþmiþ Milletlerin kuruluþ amacýnýn zamanýnýn gelmiþ olmasý, silahlarýn etkisiz hâle geleceðinin müjdesi birbirlerini takip eden eski enerji düþmanlýðýný temsil ediyordu. Bir noktada, asker üniformalarý ile boy gösteriyor ve birbirlerini öldürmeye çalýþýyorlardý. Bu lider olmadan önceki halleri idi. Bu insanýn içinde çok zor ölen bir eski enerji kavramýdýr ve size onlarýn ayrýlmasýnýn hýzlý bir deðiþimi kolaylaþtýrmaya baþlayacaðýný söylemiþtik. Geçen sene, partnerim tam anlamýyla mesajýmý Ýsrail'e götürdükten aylar sonra, iki þey oldu. Toplantýlarda size, Ýsrail'in büyük deðiþimden geçeceðini söylemiþtik, ve bu þu anda olmaktadýr. Ariel Sharon gitti ve Filistin'de Hamas seçimleri kazandý. Bunun kötüye iþaret olduðunu söyleyecekler var. Ýsrail'i yýkmak istediklerini ilan eden teröristler seçimleri kazandý! Ancak siz insan doðasýný bizim kadar iyi bilmiyorsunuz. Hamasýn tamamen farklý bir yöne yönelme potansiyeli vardýr. Bunu daha önce de söyledik: Teröristler, ülkeyi yönetme iþinde pek iyi deðiller. Elektrik problemleri ile ilgilenip, okul ve hastane inþa etmekle karþý karþýya kaldýklarýnda, eski bilinçleri bunlarla baþa çýkamayacaktýr. Deðiþmek için bir fýrsatlarý var ya da güç kaybedecekler. Oh, tabiî ki bu onlarýn Ýsraillileri sevmelerini saðlamayacak. Ancak, yeni bir amaç edinebilirler, "Gücümüzü korumak için ne yapmalýyýz? Sorumluluðumuz ne?" Bu da onlarý, nihayetinde, ya güç kaybetmek ya da deðiþip halklarýnýn gerçekten ihtiyaç duyduðu þeyleri elde etmek için barýþa giden yolu desteklemeleri gerektiðini anlamak seçeneðine getirecek.. Ýroni gibi görünse de, bu grup, Filistinin baðýmsýzlýðýný elde etmesi ve hattâ BM'de temsil edilmesi için gerekli katalizör olabilir. SEVGÝ DÜNYASI 48 Korku tacirleri, okuyucu, bunu anlayabiliyor musun? Bizim için okuyucu, dinleyiciler ile ayný andadýr. Dünyada olacaklardan korkuyor musunuz? Ýran'da, Çin'de olacaklardan korkuyor musunuz? Algýnýz sadece haberlerde gördüklerinizden ibaret. Liderlerin söylediklerinin ve kabadayý tavýrlarýnýn bir yansýmasý sadece. Toplumun "ruh"unu temsil etmiyor. Tekrar söylüyoruz. Ýran'da ve Çin'de yumuþak bir devrim potansiyeli de mevcuttur... ancak ayný zaman diliminde deðil. Bugün bilinç, 20 yýl öncesine göre çok ileri düzeyde, hattâ 10 yýl öncesine göre de, ve olmasýný beklediðiniz bazý þeyler basitçe insan doðanýzdan geliyor, ancak beklentileriniz, sizi biraz þaþýrtabilir ve þok edebilir çünkü hükümetler artýk eskisi gibi deðil. Genç insanlar daha aktif rol almaya baþladýlar ve sayýlarý sandýðýnýzdan daha fazla. Komplo teorileri tarafýndan kontrol edildiðini düþündüðünüz bazý þeyleri onlardan duyduðunuz zaman þaþýrmayýn. Söz hakký onlara da gelecek. Ýçlerinden birçok kiþi, ülkelerini yöneten saygýdeðer kiþiler ile ayný fikirleri paylaþmýyor. 2012 (DENÝZ FENERLERÝ GÝBÝ FIRTINALAR ARASINDA BÝLE YOL GÖSTERMEYE DEVAM EDÝN) Ý çinizden kaç kiþi kendini Deniz Feneri olarak kabul ediyor. Geçen hafta bir gruba ilettiðimiz bir konuda size hatýrlatma yapmamýza izin verin: Dünyadaki Deniz Fenerleri (gerçek beton fenerler), fýrtýnalar hakkýnda hiçbir þey bilmez. Hiçbir þey. Bir fýrtýnanýn ne kadar büyük olacaðýný bilmez, ya da havanýn ne kadar karanlýk olacaðýný. Rüzgârýn ne kadar kuvvetli eseceðini bilmez, ya da ne kadar uzun süreceðini. Ancak onlar ve bekçileri, fýrtýnanýn yaklaþtýðýný görebilirler ve fýrtýnanýn ortasýnda olduklarýný bilirler. Bunun için inþa edilmiþlerdir, deðil mi? Ne kadar karanlýk olmuþ, ne kadar uzun sürmüþ umursamazlar, çünkü süresiz inþa edilmiþlerdir. Umursamazlar, çünkü zor durumda olan herkese yetecek kadar ýþýklarý vardýr. Anlýyor musunuz? Bunun için buradasýnýz! Mevcut fýrtýna ile baþa çýkabilmek için onu analiz etmenize gerek yok. Yapmanýz gereken tek þey olduðunuz yerde durmak ve ýþýðýn yayýlmasýný saðlamak. Bu zamanda bu gezegene bunun için geldiniz, ve bunun için buradasýnýz. Ruh, size yeterince ýþýðýnýz olduðu ve fýrtýnalar için inþa edildiðinden fenerinizin asla yýkýlmayacaðý sözünü veriyor. Aslýnda, tamamen bu fýrtýna için inþa edilmiþti. Ne demek istediðimizi anlýyor musunuz? Anlamak zorunda deðilsiniz ya da hesap yapmak ve bir sonuca varmak zorunda deðilsiniz. Ýstediðimiz en son þey, bir deniz fenerinin ýþýðýnýn sönmesi, kapýlarý kapatýp fýrtýna yaklaþtýðý için aksi yöne doðru kaçmasý. Mantýklý gelmiyor, deðil mi? Ýþte bu, çaðýn iyi haberleri. Bunlar bizim gördüðümüz potansiyeller. Ve evet, her þey, aydýnlanmadan önce daha da karanlýk bir hal alabilir. Unutmayýn, 2008 kilit bir yýl. Bunu size 2000 senesinde söylemiþtik. O yýl için, bazý potansiyeller var; eðer tezahür ederse, birçok deðiþim olacak, bu bina da dahil olmak üzere. Gülümsemek istiyor musunuz? Ayaða kalkýp ýþýk saçarak "Nasýl göründüðü umurumda deðil. Fýrtýnadan korkmuyorum. Benim için önemli olan, iþim sona erdiðinde neler olacaðý" diyebilir misiniz? Bunun için sevgili insan, sizi bu kadar çok seviyoruz. Bu melek âleminden gelen bir mesaj, uygulanabilir ve gerçek. Sizi kutluyoruz. Ve öyledir. Deðerli Okuyucularýmýz Sevgi Dünyasý Dergimiz Haziran 2007 tarihinden baþlamak üzere yalnýzca abonelerimize ulaþacaktýr. Bizlerle olmaya devam etmek istiyorsanýz, Oba Sok. Sýlla Ap. No: 7/1 Cihangir/Ýstanbul adresine mektupla veya Haberleþme Sorumlusu ve Okur/Abone Ýliþkileri: Kazým Erdemoðlu’na (0212) 252 85 85 no’lu telefonla, (0212) 249 18 28 no’lu faxla abone adresinizi bildirmenizi rica ederiz. En içten sevgilerimizle Sevgi Dünyasý