Şirketler geleceklerini yönetmeye hazır mı?
Transkript
Şirketler geleceklerini yönetmeye hazır mı?
OCAK 2016 SAYI: 59 Şirketler geleceklerini yönetmeye hazır mı? Ülkemizdeki ekonomik faaliyetlerin büyük bir kısmını gerçekleştiren aile şirketleri, ikinci ya da üçüncü kuşağa geçişlerde sorunlar yaşıyor.Şirketlerimiz geleceklerini nasıl yönetecekler, geleceğe nasıl yatırım yapacaklar? G örünüşte hemen herkes kurumsallaşmanın gereklerine uyma konusunda istekli. Ancak işler ciddiye bindiğinde, “finansal kayırmaların” ortaya çıkacağı kaygısıyla bu istek hızlıca son buluyor. Ülkemizde aile şirketlerinin ömrü 34 yıl. Bu süre her 100 şirkette sadece 3’ünün ikinci nesli gördüğünü ve ülke ekonomisinin neden derinleşemediği gerçeğini ortaya koyuyor. Ülkemiz işletme yönetimine ilişkin doğru bilinen pek çok yanlış var. Bunlardan birisi, “kurucunun” yönetimden uzaklaştığı ya da uzaklaştırıldığında şirketin parlak günlerinin biteceği kabusudur. Kaldı ki ekonomisinin yüzde 98’i KOBİ ve bunun yüzde 95’i aile şirketi olan bir ekonomide, bu marazi denebilecek yaklaşım iki tehlikeye işaret eder: Korumacı bir anlayışla yönetilen şirketlerin bilmeden ödediği fırsat maliyeti ve farklı yönetim yaklaşımlarına kapalı şirketlerin profesyonellerle çalışma konusundaki başarısızlığı. Oysaki sürdürülebilir işletmeler için hukuki yapısı ne olursa olsun kurumsal yönetim ilkeleri bir yol haritası niteliği taşır. Paydaşlarına hesap verme durumunda olan halka açık şirketlerin kurumsal yönetim ilkelerine uyma zorunluluğu bu anlayışın sadece büyük şirketler için geçerli olduğu inancını doğurursa da kuşaklar boyu süren köklü aile şirketleri için kurumsal ilkelerin vazgeçilmez olması da bir gerekliliktir. Elbette varlığını başarıyla sürdüren aile şirketlerinde hızlı karar alma, uzun vadeli düşünme, aile birliğinden doğan hedef, amaç ve biz bilinci zorluklara karşı ortak bir savunma kalkanı oluşturur. Ancak bu kenetlenmişlik aile bireylerine gösterilen ayrıcalık, aralarındaki rekabet, yetkinliği sorgulanan bir veliaht ve otorite boşluğu uzun yıllar emek verilerek inşa edilen yapıları kökten sarsar. Orhan Turan Peki, çözüm nedir? ODE Yönetim Kurulu Başkanı Sürdürülebilir işletmeler için öncelikle “kurucu babanın” ilkeler konusunda sarsılmaz inancı gerekiyor. Kurumsal yönetim konusunda danışmanlık alınabilecek pek çok kuruluş var. Yanı sıra varoluş amacı sürdürülebilir şirketlerin varlığı olan STK’lar kendilerinden yardım istenmesini bekliyor. Türkiye Kurumsal Yönetim Derneği TKYD de bunlardan biri. Adillik, şeffaflık, hesap verebilirlik ve sorumluluk ilkeleri üzerine inşa edilen dernek şirketlere 2003’ten bu yana yol gösteriyor. Kaldı ki kurumsal yönetimi benimsemenin bilinen pek çok faydası var; Şirketin itibarı artıyor. Sürdürülebilirlik garantisi veriyor. Şirketin süreçlerini kişilerden bağımsızlaştırıyor ve özellikle ekonomik kriz dönemlerinde şirkete güvenilirlik sağlıyor. İnancım odur ki, kurumsal yönetim ilkeleri ülkemizin inişli çıkışlı ekonomisinde şirket yapılarının güçlenmesinde katma değer yaratırken güvenilir çözümler de üretiyor. Büyüyen bir ekonominin teminatı olarak gördüğüm kurumsallaşma inancımı burada bir kez daha ifade etmek isterim. Sürdürülebilir şirketler için ise şahsen katkıda bulunmaya devam etme kararındayım. “ Yarın ayakta kalanlar, bugünden gerekenleri yapanlar olacak! ” www.ode.com.tr İmtiyaz Sahibi ODE Yalıtım Sanayi ve Ticaret A.Ş. Adına Orhan Turan Piyale Paşa Bulvarı Ortadoğu Plaza Kat: 12 34384 Okmeydanı - Şişli / İstanbul Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Sedef Dinçer Yayın Kurulu Orhan Turan Ali Türker Kenan Barış Demirdelen Behiç Barış Ateş Eylem Oğuz Yönetim Adresi Piyale Paşa Bulvarı Ortadoğu Plaza Kat: 12 34384 Okmeydanı - Şişli / İstanbul Tel: 0 212 210 49 06 Faks: 0 212 210 49 07 http://www.ode.com.tr e-mail: ode@ode.com.tr Yayın Türü Yaygın Süreli Yayın Yapım Rota Yayınları, Yapım, Tanıtım Tic. Ltd. Şti. Ortaklar Caddesi , Murat Ap. 29/A Şişli/Mecidiyeköy İstanbul Tel: 0212 211 11 12 Faks: 0212 211 17 87 rota@rotayayin.com.tr. www.rotaline.com Yazı İşleri Serpil Kaya Görsel Yönetmen Murat Kara Fotoğraf Savaş Batmaz Merhaba, Ülkemizdeki ekonomik faaliyetlerin büyük bir kısmını gerçekleştiren aile şirketleri, ikinci ya da üçüncü kuşağa geçişlerde sorunlar yaşıyor. Yapılan araştırmalara göre aile şirketlerinin çoğunluğu birinci kuşakta yok oluyor. Üçüncü kuşakta yaşayan aile şirketlerinin sayısı ise oldukça düşük. Aile şirketlerinin parçalanmadan hayatta kalması, sürdürülebilir olması, büyümeyi yakalaması, rekabetçi olması için kurumsallaşmayı ve kurumsal yönetim ilkelerini gerçekleştirmek durumunda. Yakın gelecekte pek çok iş kolunun olmayacağı ifade edilirken, şirketlerimiz geleceklerini nasıl yönetecekler, geleceğe nasıl yatırım yapacaklar? Kurumsal yönetim ilkelerinin geleceğini düşünen şirketler için ne kadar önemli olduğunu dosya konumuzda çeşitli uzman kişilerin görüşleri ve röportajlarıyla ele aldık. Dosya konumuz dışında gündemin önemli konularına mercek tuttuğumuz Pusula’nın 59. sayısını beğeniyle okuyacağına inanıyoruz. İyi okumalar, Baskı Tarihi Şubat 2016 Baskı ve Cilt TOR OFSET SAN. VE TİC. LTD. ŞTİ. Osmangazi Mahallesi. 3112. Sokak. No:2 Esenyurt/İstanbul Tel: +90 212 886 34 74(pbx) | Fax: +90 212 886 34 80 tor@torofset.com.tr ODe Ocak 2016 SEDEF DİNÇER Kurumsal İletişim Takım Lideri ODE Yalıtım Sanayi ve Ticaret A.Ş. Ocak 2016 İçindekiler 6 Sektörden Haberler Doğalgaz depolama kapasitemiz artırılıyor İnşaatta belgesiz işçi çalıştırana ceza geliyor 12 Projelerimiz ODE ürünleri Alp Havacılık yeni fabrika inşaatında da kullanılıyor ODE ürünleri Medical Park Bahçeşehir Hastanesi projesinde de tercih edildi 13 14 37 14 Çevre Küresel ısınmada hedef 1,5 derece Küresel Güneş Konseyi kuruldu 20 ODE Haberler Yalıtımın dünya liderinden ODE’ye iki büyük ödül ODE TURQUALITY®’de ikinci beş yıla hak kazandı Geleceğin yalıtım üssü Eskişehir’de yükseliyor 32 ODE Akademi 20 Turquality® Yönetici GeliştirmeProgramı başlıyor 40 1 Lisan 1 İnsan Programı’nda ara karne heyecanı 36 İhracat Gözüyle İran’ın en büyük hotelinde de ODE ürünleri kullanıldı Dünyada en çok ziyaret edilen ülke: Fransa 44 40 ODE Dosya Şirketler geleceklerini yönetmeye hazır mı? 54 Bayilerimiz Nanotek İnşaat ve Yapı Malzemeleri San. Tic. A.Ş. 48 56 56 Fark Yaratanlar Nasuh Mahruki: “Bir sınavın üstesinden gelmenin yolu onunla yüzleşebilmektir” 60 Summary www.ode.com.tr 6 Doğalgaz depolama kapasitemiz artırılıyor Türkiye'de doğalgazda arz güvenliği ve ticaretine önemli katkı sağlayacak 4 milyar metreküp kapasiteli iki depolama tesisi yatırımı, kapsamlı bir teşvik paketiyle desteklenecek. Doğalgaz depolama kapasitesinin artırılması çabalarının sürdürüldüğü bir ortamda, ekonomi yönetimi de bu alana yönelik yatırımlara ciddi teşvikler sağlıyor. Bu çerçevede, Bendis Enerji'nin Toren Doğalgaz Depolama ve Madencilik A.Ş. ile Gaz Depo ve Madencilik A.Ş. aracılığıyla Mersin'de hayata geçirilecek iki yeni doğalgaz depolama tesisi yatırım teşvikleri kapsamına alındı. Toplam depolama kapasitesi 4 milyar metreküp olan tesisler için yaklaşık 10,5 milyar liralık yatırım yapılacak. Doğalgaz depolama tesisleri için KDV iadesi ve istisnası, Gümrük Vergisi muafiyeti, yüzde 90 vergi indirimi, yüzde 50 yatırım katkısı, yedi yıl sigorta primi işveren hissesi desteği, yatırım yeri tahsisi ve faiz desteği gibi yatırım teşvikleri verilecek. İş makineleri kiralaması yüzde 138 arttı Sahibinden.com, 2015 yılının ocak-kasım döneminde iş makinelerine ilişkin satış ve kiralama verilerini açıkladı. Buna göre, inşaattan karayoluna, su kanallarından, yüklemeye kadar çok geniş bir yelpazede ihtiyaç duyulan iş makinelerinde ibre satın almadan kiralamaya kaydı. 2015'in 11 ayında ürün sayısı itibariyle Türkiye'de iş makineleri satışındaki yüzde 18'lik artışa karşın, iş makineleri kiralaması yüzde 138 arttı. Sahibinden.com'un iş makineleri ve sanayi kategorisinde yer alan 1 Ocak - 30 Kasım 2015 tarihlerindeki verilere göre, satılık iş makineleri fiyatları ise geçen yılın aynı dönemine oranla yüzde 17'lik artış kaydederek ortalama 75 bin TL oldu. Satılık makinelerde yüzde 44 ile en fazla fiyat artışının olduğu ürün ekskavatör oldu. Ekskavatörlerin 2015'in 11 aylık dönemindeki ortalama satış fiyatı 125 bin TL olarak belirlendi. Enflasyon rakamları açıklandı Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE) ocakta yüzde 1,82, Yurt İçi Üretici Fiyat Endeksi (Yİ-ÜFE) yüzde 0,55 arttı. Yıllık enflasyon tüketici fiyatlarında yüzde 9,58, yurt içi üretici fiyatlarında yüzde 5,94 oldu. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, ocak ayı itibarıyla 12 aylık ortalamalar dikkate alındığında tüketici fiyatları yüzde 7,87, yurt içi üretici fiyatları yüzde 5,5 artış gösterdi. TÜFE ocakta bir önceki aya göre yüzde 1,82, bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 9,58 yükseldi. Yİ-ÜFE ise bir önceki aya göre 0,55, geçen yılın aynı ayına kıyasla yüzde 5,94 arttı. ODe Ocak 2016 Sektörden Haberler Çelik üretiminde rekor kırdı Türkiye'nin en büyük entegre yassı çelik üreticisi Erdemir Grubu bünyesinde hizmet veren Hatay'ın İskenderun İlçesi'ndeki İsdemir A.Ş'de, 2015'te 5 milyon ton sıvı çelik üretildi. İsdemir, bu rakamın Türkiye rekoru olduğunu belirtti. Radikal'in haberine göre, İsdemir'in 45 yıldır ülke sanayisinin lokomotifleri arasında yer aldığı, Türkiye'nin uzun ve yassı ürün üreten tek tesisi olduğu belirtilen açıklamada şöyle denildi: “Ülkemiz çelik sektörünün gelişimi açısından hayati önem taşıyan yassı ürün üretim kapasitesinin artırılmasında önemli bir rol oynayan İsdemir'de ayrıca kütük, kangal, slab, sıcak rulo, levha ve pik demir üretiliyor. Bu başarı ile ülkemiz çelik sektörünün gelişiminde önemli rol üstlenen İsdemir, yakaladığı 5 milyon tonluk sıvı çelik üretiminin haklı gururunu yaşıyor. Yakaladığı bu üretim tonajı ile Türkiye rekoru kıran İsdemir, ülkemiz ekonomisine katkılarını arttırarak sürdürüyor.” Ulaşım teknolojileri yepyeni bir forma bürünecek Deloitte’un ‘Mobilitenin Geleceği (The Future of Mobility)’ araştırması yayınlandı. Dünya Gazetesi'nin haberine göre, rapor, ulaşım teknolojilerinin ve sosyal eğilimlerin otomotiv ve ulaşım sektöründe dönüşümü tetiklediğini vurgulayarak, gelecekte nasıl bir ulaşım deneyimi yaşayacağımızı masaya yatırıyor. Deloitte Türkiye Tüketici ve Endüstriyel Ürünler Lideri Özgür Yalta konuya ilişkin şu değerlendirmede bulunuyor: “Teknolojik ve sosyal eğilimlerin etkisiyle, otomotiv ve ulaşım sektörünün yüzyıllardır süregelen mevcut sistemi bir dönüşümün eşiğinde. Bu değişimin kapsamı ve şiddeti tam olarak öngörülemese de, sektörü etkileyen güçler endüstrinin mevcut yapısını, iş modellerini, rekabet ortamını, sektörde değerin nasıl yaratıldığını ve müşteri değer önerilerini etkileyebilecek potansiyele sahip. Ulaşım teknolojilerinin ilerleyen dönemde yepyeni bir forma bürüneceğini öne süren raporda, geleceğin ulaşım sistemleri için iki farklı öngörü hâkim. Sektör içi bakış açısına göre mevcut sistem lineer olarak gelişecek. Gelecekteki sistemi daha radikal ve dönüştürücü bir bakış açısıyla tanımlayan diğer anlayışa göre ise, talebe göre erişilebilen sürücüsüz araçlar tamamen farklı bir mobilite deneyimi ile yepyeni bir ekosistem oluşturacak.” 2016 ihracat hedefi 200 milyar dolar Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkci, 2016'da gümrüklerdeki dijital yatırımları artırarak işlemleri hızlandıracaklarını belirterek, "Gelecek yıl için 200 milyarı aşan bir ihracat rakamı bekliyoruz" dedi. Tüfenkci, yaptığı açıklamada, 2015 yılında sadece Türkiye'nin pazarlarıyla ilgili değil, dış pazarlarda emtia fiyatlarının gerilemesi nedeniyle ihracatta düşüş yaşandığını, aynı zamanda ithalatın da azaldığını söyledi. Geçen yıl 240 milyar dolarlık ithalat yapıldığını anımsatan Tüfenkci, "Yılsonunda ihracatta da ithalatta da bir miktar daha geçen yılki rakamların yakalanacağına inanıyorum. Bu sadece iç dinamiklere değil dünyadaki emtia fiyatlarına ve diğer ekonomik gelişmelere paralel olarak bir seyir izlemektedir" diye konuştu. Tüfenkci, "İnşallah 2016'da 200 milyar doları aşan bir ihracat rakamını bekliyoruz. Hedefimiz de o. Buna biz gümrüklerdeki dijital yatırımları artırarak ve gümrük işlemlerini hızlandırarak katkı sunacağımıza inanıyoruz" değerlendirmesini yaptı. Bakan Tüfenkci, iç pazarı da dış pazarla paralel büyütmek istediklerinin altını çizdi. www.ode.com.tr 7 8 Her dört işsizden biri üniversite mezunu TBMM Araştırma Hizmetleri Başkanlığı’nın “Türkiye’de Üniversite Mezunu Nüfusun İşgücü Durumu” başlıklı hazırladığı bilgi notu, Türkiye’de üniversite (yüksekokul veya fakülte) mezunu nüfusun işgücü durumunu ortaya koydu. Bilgi notuna göre; 2015 yılı Ağustos ayı itibariyle 6 milyon 373 bin üniversite mezunu işgücünün 774 bini işsiz. Buna göre üniversite mezunu işsizlik oranı yüzde 12,1. 2015 yılının Ağustos ayı itibariyle Türkiye’nin genel işsizlik oranı ise yüzde 10,1 olduğu belirtilen çalışmada şöyle denildi: “Bu dönemde Türkiye’de toplam işsiz sayısının 3 milyon 58 bin olduğu hesaba katıldığında her 4 işsizden biri üniversite mezunudur. Bununla birlikte 774 bin üniversite mezunu işsizden 311 bini erkek, 463 bini kadındır. Türkiye’de 30 milyon 208 bin kişilik işgücünün 6 milyon 373 binlik kısmını üniversite mezunları oluşturmaktadır. Bu gelişmeler doğrultusunda üniversite mezunları arasında 2014’de yüzde 10,6 olan işsizlik oranı yüzde 12,1’e yükselmiştir.” ODe Ocak 2016 “2016 kayıp yıl olmayacak” Türkiye İMSAD, yılda dört kez düzenlediği Gündem Buluşmaları Toplantısı’nın dördüncüsünü Türkiye İMSAD Yönetim Kurulu Başkanı F. Fethi Hinginar, Türkiye İMSAD Ekonomi Danışmanı Prof. Dr. Kerem Alkin, Ekonomi ve Strateji Dan. Hiz. Başkanı Dr. Can Fuat Gürlesel ve Halk Yatırım Araştırma Direktörü Banu Kıvcı Tokalı’nın katılımıyla 17 Aralık günü düzenledi. Toplantıda, inşaat ve inşaat malzemesi sektörünün 2015 yılını nasıl geçirdiği değerlendirilirken; 2016 yılı öngörüleri, Rusya ile yaşanan kriz, genel ekonomi ve bankacılığa dair beklenti ve gelişmeler gibi birçok önemli konu masaya yatırıldı. Toplantıda, 2015 yılında sektörün frene bastığını ve yüzde 1 büyümeyle kapanacağını söyleyen Türkiye İMSAD Yönetim Kurulu Başkanı F. Fethi Hinginar, 2016 yılının “kayıp yıl” olmayacağını ve sektörün yüzde 2,5-3,0 seviyelerinde büyüyeceğini öngördüklerini söyledi. Gündem Buluşmaları Toplantısı’nda Türkiye’de ilk kez yapılacak önemli bir etkinliğin de müjdesi verildi. 2000 yılından bu yana Dünyanın 50’den fazla ülkesinde yapılan The Sustainable Built Environment (SBE) Conference Series çerçevesinde, SBE16 IS- TANBUL Konferansı Türkiye İMSAD’ın ev sahipliğinde Türkiye’de ilk kez 2016’nın Ekim ayı içerisinde gerçekleştirilecek. Ülkemizin önde gelen üniversiteleri ve sivil toplum örgütleri tarafından desteklenen ve ana teması “Akıllı Metropoller – Sürdürülebilir ve Akıllı Binalar ile Akıllı Şehirler için Entegre Çözümler” olarak belirlenen konferans, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı işbirliğinde düzenlenecek. Avrupa’da inşaat üretimi arttı Avrupa İstatistik Ofisi'nin (Eurostat) açıkladığı ilk tahmin verilerine göre, 19 üyeli Euro Bölgesinde mevsimsellikten arındırılmış inşaat üretimi bu yılın ekim ayında bir önceki aya göre yüzde 0,5, geçen yılın ekim ayına kıyasla da yüzde 1,1 arttı. 28 üyeden oluşan Avrupa Birliği'nde (AB) ise mevsimsellikten arındırılmış inşaat üretimi, söz konusu dönemde aylık bazda yüzde 0,1, yıllık bazda yüzde 1,2 artış gösterdi. Ayrıca, daha önce Avro Bölgesi'nde eylül ayında yüzde 0,4 azaldığı açıklanan aylık inşaat üremi verisi yüzde 0,7 azalışa, AB'de ise aynı dönemde değişmediği açıklanan inşaat üretimi verisi yüzde 0,2 azalışa revize edildi. Avro Bölgesi'nde yüzde 1,8 arttığı açıklanan yıllık inşaat üretimi verisi de yüzde 0,1 artışa indirildi. Avro Bölgesinde ekim ayında inşaat üretiminde aylık bazdaki artış, yüzde 1,5 yükselen "inşaat mühendisliği" ve yüzde 0,3 yükselen "inşaat yapımı"ndan kaynaklandı. Sektörden Haberler İstanbul-İzmir Otoyolu'nun yarısı tamamlandı İstanbul ile İzmir arası ulaşımı 3,5 saate indirecek olan 433 kilometre uzunluğundaki Gebze-Orhangazi-İzmir Otoyolu'nun yüzde 52'si tamamlandı. Yaklaşık 8 bin personelin görev aldığı, bin 568 iş makinesinin kullanıldığı projede çalışmalar son sürat devam ederken, şu ana kadar projeye 11,2 milyar lira harcandı. Karayolları Genel Müdürlüğünden edinilen bil- gilere göre, İzmit Körfez Geçişi ve bağlantı yolları dahil 384 kilometresi otoyol, 49 kilometresi bağlantı yolu olmak üzere 433 kilometre uzunluğundaki projenin çalışmaları aralıksız sürüyor. Projenin en önemli kısımlarından olan ve dünyanın en büyük orta açıklığa sahip asma köprüleri arasında dördüncü sırada yer alan İzmit Körfez Geçişi Asma Köprüsü çalışmaları, iş programına uygun olarak devam ediyor. 252 metre kule yüksekliği, 35,9 tabliye genişliğine sahip köprünün bin 550 metre orta açıklığı ile toplam 2 bin 682 metre boyunda olacağı belirtiliyor. İzmit Körfez Geçişi Asma Köprüsü'nün Mart 2016 sonuna kadar yapım çalışmalarının tamamlanarak trafiğe açılması hedefleniyor. İnşaatta belgesiz işçi çalıştırana ceza geliyor İnşaat sektöründe belgeli işçi çalıştırmayana ceza dönemi başlıyor. Türkiye Mesleki Yeterlilik ve Belgelendirme Merkezi (Türkiye MYM) Başkanı Gürhan Özdemir, mesleki yeterlilik ve belgelendirme sürecine ilişkin yasal düzenlemelerin tamamlandığını ve konuya ilişkin 6645 sayılı Yasa kapsamındaki işverenlere yönelik cezai müeyyidelerin 26 Mayıs’tan itibaren uygulanacağını söyledi. 2015 Mayıs’ta yürürlüğe giren tebliğ ile tehlikeli ve çok tehlikeli meslek grubuna giren 40 meslekte mesleki yeterlilik belgesi olmayan işçilerin çalıştırılamayacağını aktaran Özdemir, işverenlerin mağdur olmamaları ve teşviklerden faydalanabilmeleri için yeterlilik belgesi olmayan işçi çalıştırmamakta hassas davranmaları gerektiğini ifade etti. Tebliğde belirtilen mesleklerin 17’sinde Türkiye MYM’nin mesleki yeterlilik belgesi verme yetkisi olduğunu belirten Özdemir, mesleki yeterlilik sınavlarına girerek sınavlardan başarılı olan işçilerin 2017 sonuna kadar ücretlerinin tamamının, 2019’a kadar yarısının işsizlik sigortası fonundan karşılanacağını kaydetti. Tüketici güveni yüzde 2,7 azaldı Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) ve Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) işbirliği ile yürütülen tüketici eğilim anketi sonuçlarından hesaplanan tüketici güven endeksi, Ocak ayında bir önceki aya göre yüzde 2,7 oranında azaldı. Aralık ayında 73,58 olan endeks Ocak ayında 71,62 oldu. Hanenin maddi durum beklentisi endeksi bir önceki aya göre yüzde 1,1 oranında azaldı. Aralık ayında 93,19 olan endeks değeri Ocak ayında 92,17 oldu. Bu düşüş, gelecek 12 aylık dönemde hanenin maddi durumunun daha iyi olacağını bekleyenlerin oranının azalmasından kaynaklandı. Aralık ayında 99,91'e denk gelen genel ekonomik durum beklentisi endeksi yüzde 4,3 oranında azalarak, Ocak ayında 95,65'e geriledi. Bu azalış, gelecek 12 aylık dönemde genel ekonomik durumun daha iyi olacağı yönünde beklentisi olan tüketicilerin sayısının bir önceki aya göre azaldığını ortaya koyuyor. İşsiz sayısı beklentisi endeksi bir önceki aya göre yüzde 6,2 oranında azalarak, Ocak ayında 73,57 değerine düştü. Bu düşüş, gelecek 12 aylık dönemde işsiz sayısında azalış bekleyenlerin azalmasından kaynaklandı. www.ode.com.tr 9 10 Gigakentler çağı başlıyor “2016 Türkiye için zor geçecek” Allianz’ın Mega Şehirler raporuna göre, 2030’a kadar nüfusu 10 milyonun üzerinde 40 şehir daha ortaya çıkacak. Bunun yanı sıra Şangay gibi mega kentler daha da büyüyerek, Almanya’nın iki katı nüfusa sahip “gigakentlere” dönüşecek. Dünyada hali hazırda 29 mega kent bulunuyor ve bu rakam günden güne artıyor. Kullanılabilir alan küçülmeye devam ettikçe nüfusun, binaların ve altyapıların konsantrasyonu katlanarak ar- Morgan Stanley Türkiye için yaptığı açıklamada, Türkiye'nin yaşanan uzun seçim sürecine rağmen 2015 bütçe performansının etkileyici olduğunu ve 2015'in tamamında bütçe açığının hedefin gerisinde kalmasını umduklarını aktardı. 2016 yılının Türkiye için daha zorlu geçeceğini kaydeden Morgan Stanley, hükümeyin GSYH'nın yüzde 0.7'si oranın açık hedefine karşın beklentilerinin yüzde 1.5 seviyesinde olduğunu bildirdi. Kayıt dışında birinciyiz Hürriyet'ten Şebnem Turhan'ın haberine göre, Türkiye, ekonomisindeki kayıt dışı oranıyla 34 OECD ülkesini geride bırakmayı başardı. Türkiye ekonomisinin yüzde 28.72’si kayıt dışı. İkincilik yüzde 28.70 ile Estonya ve yüzde 28.10 ile Meksika’da. ABD yüzde 7.95, İsviçre ise yüzde 8.07’lik kayıt dışı ekonomi oranıyla son sıralarda yer alıyor. Boğaziçi Üniversitesi Ekonomi Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ceyhun Elgin’in araştırmasına göre, Türkiye’de son 10 yılda kayıt dışı ekonomide hiçbir başarı sağlanamadı. 1950’lerde yüzde 50’yi aşan kayıt dışı ekonomi oranı 1990’ların sonlarına doğru yüzde 30 seviyelerine düşürüldü. Ancak bu yıllardan sonra yüzde 2729 arasında kayıt dışı ekonomi kronikleşti. Elgin, ayrıca 2023 simülasyonu da yaptı. Buna göre Türkiye ekonomisinin 2023’e gelindiğinde yüzde 24’ü kayıt dışı olacak. Yine çok büyük bir ODe Ocak 2016 değişiklik yaşanmayacağını söyleyen Elgin, kayıt dışı ekonomiyi azaltmak için çarenin ekonomiyi büyütmekten geçtiğini vurguladı. Elgin’in araştırmasına göre 1950’den 90’ların sonuna kadar kayıt dışı ekonomide düşüş trendi çok açık. Ancak son 10 yılda kayıt dışı ekonomi yerinde sayıyor. Kayıt dışı ekonominin sadece vergi kaçırma ve kayıt dışı istihdamdan oluşmadığını belirten Elgin, teknolojinin gelişmesiyle kişilerin birbirleriyle yaptığı alışveriş, işporta tezgahları hatta ödenmeyen fazla mesai ücretlerinin de kayıt dışı ekonomiyi beslediğine işaret etti. Elgin “Her ülkede değişmeyen tek gerçek var ki kayıt dışı maliyeti azaltmak için tercih ediliyor. 2007’den beri dolar bazında büyüme gösteremeyen Türkiye ekonomisinde kayıt dışındaki sabitlik de çok sürpriz değil” diye konuşuyor. Sektörden Haberler tıyor. Bu kentlerin büyük bir kısmı iklim değişikliği ve aşırı hava olaylarına karşı çok duyarlı olan deniz seviyesine yakın olan kıyı bölgelerde yer alıyor. Bununla birlikte, dünyanın pek çok bölgesinde yaşam süresi de artıyor. 2030’da, dünya nüfusunun yüzde 15’i 60 yaşından daha büyük olacak. Bu trend mega kentlerde de geçerli olacak. Allianz’ın Mega Şehirler raporuna göre İstanbul, 14,16 milyonluk nüfusuyla dünyanın en büyük 15. mega kenti konumunda. Rapora göre İstanbul nüfusunun 2030 yılında % 2,53 oranında büyümeyle yaklaşık 17 milyon olması ve dünyanın en kalabalık 20. mega kenti konumuna gelmesi bekleniyor. TOKİ yeni şehirler kuracak TOKİ'nin “Yeni Yerleşimler, Yenilenen Şehirler Projesi” ile artık sadece konut değil, master planlı büyük yerleşim yeri projeleri de hayata geçireceği açıklandı. TOKİ Başkanı Ergün Turan, yaptığı açıklamada, Toplu Konut İdaresi’nin konut üretimindeki yüksek tecrübesini, bina inşa etme aşamasından yeni yerleşimler, yeni şehirler kurma ölçeğine getirdiklerini söyledi. Türkiye'nin farklı şehirlerindeki büyük konut alanlarında yürütülen uygulamaları, “Yeni Yerleşimler, Yenilenen Şehirler Projesi” ile farklı bir safhaya taşıdıklarına dikkati çeken Turan, “Artık TOKİ sadece konut değil, master planlı büyük yerleşim projeleri hayata geçiriyor. Yeni şehirler inşa ediyoruz, sadece insanların ba- Yatırımcılar Türkiye için ihtiyatlı UBS'e göre yatırımcılar, Türkiye ve Güney Afrika için ihtiyatlılar. ABD ve Asya'da Orta-Doğu Avrupa, Orta Doğu, Afrika (CEEMEA) bölgesi için görünümü yatırımcılarla değerlendiren UBS hazırladığı raporda, düşük büyüme, güçlü ABD Doları ve ABD para politikasında normalleşmenin CEEMEA bölgesini zorlayacağının düşünüldüğüne işaret etti. Raporun Türkiye bölümünde yatırımcıların büyük çoğunluğunun Türkiye konusunda ihtiyatlı-negatif olduğunu belirten UBS, yatırımcıların iki konuda endişe duyduklarını düşündüğünü vurguladı. Yatırımcıların endişe duydukları ilk konu olarak Türk şirketlerinin büyük miktardaki açık döviz pozisyonları nedeniyle zorlu dış finansman ortamını işaret eden UBS, ikinci endişe olarak ise gerek ekonomik gerekse siyasi alanda politika yöne ve politika uygulamaları konusunda belirsizliği işaret etti. rınma ihtiyaçlarını karşılayan değil aynı zamanda yeni sosyal yaşam alanları oluşturan şehirler inşa ediyoruz” diye konuştu. Turan, “Yeni Yerleşimler Yenilenen Şehirler Projesi”nin ilk adımının Gaziantep Büyükşehir Belediyesi işbirliğinde Gaziantep Kuzey Şehir Projesi ile hayata geçeceğini dile getirdi. Turan, TOKİ'nin artık kalitede yeni bir evreye geçtiğini vurgulayarak, “İleri teknolojinin kullanıldığı, güvenli, estetik arayışına yanıt veren yapılarımızı, TOKİ tecrübesiyle inşa ediyoruz” dedi. Fitch'ten Türkiye’ye borç uyarısı Fitch Ratings, Türkiye'nin de içerisinde bulunduğu gelişen piyasalardaki 7 büyük ekonominin özel sektör borçluluğunun, 2005'te GSYH'ye oranla yüzde 46 seviyesindeyken, 2014 sonunda yüzde 71'e yükseldiğini, bunun risk oluşturduğunu belirtti. Fitch'in gelişmekte olan ekonomilere ilişkin raporunda, gelişen piyasalardaki özel sektör borçluluğunun son 10 yıl içerisinde hızla arttığı, bunun ekonomilerin finansal sistemlerinin kredibilitesine ilişkin aşağı yönlü riskleri yükselttiği belirtildi. Raporda, "Ekonomilerdeki yavaşlama, ABD Merkez Bankası'nın (Fed) beklenen faiz artırımı, para birimlerindeki oynaklık ve emtia fiyatlarındaki yavaşlama, kırılganlıkları artırıyor" ifadeleri kullanıldı. Brezilya, Hindistan, Endonezya, Meksika, Rusya, Güney Afrika ve Türkiye'nin değerlendirildiği raporda, gelişen piyasalarda GSYH'ye oranla özel sektör borçlarında son yıllarda artış kaydedildiği vurgulandı. Raporda, gelişen piyasalardaki para birimlerinde yaşanan değer kaybının etkisiyle, yedi büyük gelişmekte olan ekonominin özel sektör borcunun GSYH'ye oranla bu yılın sonunda yüzde 77'ye yükselmesinin beklendiği ifade edildi. www.ode.com.tr 11 12 ODE ürünleri Alp Havacılık yeni fabrika inşaatında da kullanılıyor Türk Savunma ve Havacılık Sanayi ihracatının lider firmaları arasında yer alan Alp Havacılık’ın yeni idari bina inşaatında da, ODE ürünleri tercih ediliyor. 1998 yılında kurulan Alp Havacılık, 1999 yılı sonlarında da ilk müşterilerinden olan Sikorsky Aircraft ile ortaklık tesis ediyor. Sikorsky ile hayata geçirilen başarılı büyüme stratejisi, ortaklar arasındaki karşılıklı saygı ve güven, yoğun teknoloji transferi ve yatırımlar ve Alp Havacılık ekibinin olağanüstü başarılı ve verimli çalışmaları sonucunda, sektöründe dünyanın en iyileri tarafından iş ortağı olarak seçildiği bir konuma ulaşıyor. 1.100 metrekare kapalı alanda, beş CNC tezgahla üretime başlayan Alp Havacılık, bugün ODe Ocak 2016 Eskişehir Organize Sanayi Bölgesi’nde mevcut 23.500 metrekare kapalı alan ve 30.000 metrekare genişleme alanında, 600 nitelikli personeli, 100’den fazla CNC tezgahı, çok sayıda ve büyük bölümü KOBİ statüsündeki alt yüklenicisi, güçlü kalite, mühendislik, test ve laboratuvar alt yapısı, sayısı 60’ın üzerinde olan ve bunlardan bir kısmı dünyada çok az tesiste bulunan özel prosesleriyle Havacılık ve Uzay Sanayi’ne dönük, hassas, kritik yapısal ve motor komponentleri ve sistemleri, helikopter dinamik bileşenleri, sürücü şaftları, uçuş kontrol ve diğer uçuş emniyetli kritik parçaları ve iniş takımları üretimini gerçekleştiriyor. Alp Havacılık, Türk Savunma ve Havacılık Sanayi ihracatının lider ve örnek kuruluşları arasında yer alarak, yüksek katma değerli, yüksek bilgi ve teknoloji içeren ürün yapısıyla, ABD, Fransa, Kanada gibi gelişmiş pazarlara ihracat yapıyor. Yeni idari bina inşaatında ODE ürünleri kullanılıyor Alp Havacılık’ın 2016 yılı içerisinde faaliyete geçmesi planlanan yeni idari bina inşaatında ODE ürünleri kullanılıyor. Yalıtımında da ODE Rflex boru ve levhalarının kullanıldığı bina, Eskişehir Organize Sanayi Bölgesi’nde yükseliyor. Projelerimiz ODE ürünleri Medical Park Bahçeşehir Hastanesi projesinde de tercih edildi Medical Park Hastaneler Grubu’nun Esenyurt’ta yükselen yeni hastanesinde de ODE ürünleri tercih edildi. Projede ODE’nin teknik ve yapı yalıtım ürünleri olan ODE R-Flex boru ve levha ile Rockflex levha ve telli şilte ürünleri tercih edildi. Medical Park Hastaneler Grubu, Bahçeşehir, Esenyurt, Beylikdüzü ve Avcılar lokasyonunun en büyük hastanesini tamamlama aşamasında. 7 bin metrekare üzerine yükselecek olan konforlu hastane binası 200-250 yatak kapasitesine sahip olacak. Bu projeye ait arsa sahibi Orhan Özyurt ve projenin ana yüklenicisi Özyurt A.Ş. 264 yatak kapasitesine sahip hastanede sekiz tam donanımlı ameliyathane bulunuyor. 40 milyon TL. Hastane Esenyurt’ta Akbatı projesinin hemen karşısında konumlanıyor. İnşaat tamamlandıktan sonra Medical Park Hastaneler Grubu’na 8+8 yıllığına kiralanacak olan Medical Park Bahçeşehir Hastanesi, kanser araştırma merkezi olarak hizmet verecek. Hastanenin toplam yatırım maliyeti ise Dev hastanede ODE ürünleri kullanıldı Projede ODE’nin teknik ve yapı yalıtım ürünleri olan ODE R-Flex boru ve levha ile Rockflex levha ve telli şilte ürünleri kullanıldı. www.ode.com.tr 13 14 Birleşmiş Milletler İklim Zirvesi sona erdi: Küresel ısınmada hedef 1,5 derece ODe Ocak 2016 Çevre Paris’te toplanan COP21 Zirvesi (Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Sözleşmesi Taraflar Toplantısı) 195 ülkenin katılımıyla gerçekleşti. Zirvede, küresel ısınmada hedef 1,5 derece olarak belirlendi. Toplantıda ayrıca küresel ısınmanın yol açtığı iklimsel değişikliklerden en çok etkilenen ada ülkeleri ile yenilenebilir enerjilere geçecek yoksul ülkelere 100 milyar dolar mali yardım yapılması noktasında mutabık kalındığı açıklandı. Fransa’nın başkenti Paris’te gerçekleştirilen Birleşmiş Milletler İklim Zirvesi’nin (COP21) kapanış taslağı açıklandı. Üzerinde anlaşmaya varılan taslağı BM Genel Sekreteri Ban Kimun ve Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande’ın da hazır bulunduğu toplantıda, COP21 Başkanı ve Fransa Dışişleri Bakanı Laurent Fabius açıkladı. Laurent Fabius, varılması beklenen uzlaşmayı “iklim tarihimizdeki ilk uluslararası anlaşma” diye nitelendirdi. Fabius, 195 ülkenin katılımıyla gerçekleştirilen zirvede doğru, kalıcı, dinamik ve dengeli bir taslak üzerinde anlaşıldığını belirtti. Fabius, anlaşmanın sağlanmasının tarihi önemde ve büyük bir zafer olduğunu dile getirdi. Fabius, anlaşma sağlanan taslak ile ilgili de bilgi verdi. Hedeflerinin küresel ısınmayı 2 derecenin altında tutmak olduğunu dile getirdi. Belirlenen hedefin 1,5 derece olduğuna vurgu yaptı. Ayrıca Fabius, küresel ısınmanın yol açtığı iklimsel değişikliklerden en çok etkilenen ada ülkeleri ile yenilenebilir enerjilere geçecek yoksul ülkelere 100 milyar dolar mali yardım yapılması noktasında mutabık kalındığını dile getirdi. Fransız bakan, uzlaşma sağlanan taslak için, “Bütün dünyayı ilgilendiren bir durum. Dünya nefesini tutmuş bize bakıyor.” ifadelerini kullandı. 159 ülkenin devlet ve hükümet başkanının yer aldığı, toplamda ise 195 ülkeden temsilcilerin katıldığı organizasyon, 30 Kasım tarihinde başladı. 22’nci İklim Zirvesi 7-18 Kasım 2016 tarihleri arasında Fas’ın Marakeş şehrinde gerçekleştirilecek. Paris Anlaşması kabul edildi Fransa’nın başkenti Paris’te iki haftadır yürütülen 21. BM İklim Değişikliği Taraflar Konferansı’nda (COP21), üzerinde anlaşma sağlanan anlaşma metni konferansa katılan ülkelerin delegeleri tarafından onaylandı. Konferans başkanlığını yürüten Fransa Dışişleri Bakanı Laurent Fabius, düzenlenen oylamanın ardından Paris Anlaşması’nın 195 ülkenin delegesinin desteği ile oy birliği ile kabul edildiğini söyledi. Oylamaya sunulan metne itiraz eden olmadığı için anlaşma delegeler tarafından oy birliği ile kabul edilmiş sayıldı. Hukuken bağlayıcı olacak anlaşma metninde, küresel ortalama sıcaklık artış limitinin 1,5 ila 2 derece arasında sınırlandırılması konusunda anlaşma sağlandı. Başbakan Manuel Valls "Tarihi bir anlaşma ve gezegen için bir zafer" dedi. 15 23. Dünya Enerji Kongresi İstanbul’da yapılacak Dünya Enerji Konseyi Genel Sekreteri Christoph Frei, iklim değişikliğini önlemek ve küresel ısınmayı azaltmak için hazırlanan ve 195 ülkenin oy birliğiyle kabul ettiği Paris Anlaşması'nın memnuniyet verici bir gelişme olduğunu belirterek, “Anlaşma, toplumları her alanda önemli boyutta etkileyecek” ifadesini kullandı. Frei yaptığı yazılı açıklamada, anlaşmadan sonraki en önemli görevin, sözlü kararları hem ulusal hem de yerel seviyelerde ölçülebilen eylem adımlarına dönüştürmek olduğunu belirtti. Frei, “Paris Anlaşması memnuniyet verici ve toplumları her alanda önemli boyutta etkileyecek. Enerji sektöründe ise dönüşüme yoğunlaşılması ve uzun zamandır güdülen amaçların gerçekleşmesi için istikrarlı politikaların ve belirgin karbon fiyatlandırmalarının çok hızlı bir şekilde yerine getirilmesi gerekmektedir” değerlendirmesinde bulundu. Frei, bütün çözümlerin güvenli, adil ve çevreye uygun enerji sistemlerini karşılayabilme şartlarını yerine getirmeleri gerektiğini belirterek, sürdürebilir enerjinin geleceği için inovasyonun kaçınılmaz olduğunu vurguladı. Açıklamada, 9-13 Ekim 2016 tarihlerinde İstanbul’da gerçekleştirilecek 23. Dünya Enerji Kongresi'nde ana konulardan birinin “Enerji sürdürülebilirliği” olduğu da belirtilerek, bunun Paris’te düzenlenen kritik İklim Değişikliği Zirvesi (COP21) sonrası gerçekleşecek ilk küresel enerji toplantısı olacağı vurgulandı. www.ode.com.tr 16 İstanbul’da hava kirliliği korkutucu boyuta ulaştı Çevre ve Şehircilik Bakanlığı bünyesinde bulunan Hava Kalitesi İzleme’nin 7 Aralık’ta yaptığı ölçümler sonucunda İstanbul’daki “Partikül madde 10” (PM10) olması gereken değerlerin çok üzerinde olduğu anlaşıldı. Öyle ki, uzmanların “Günlük ortalama 50 mikrogram/metreküp oranını aşmaması gerekir” dedikleri PM10 oranları bazı ilçelerde 200 seviyesinin üzerine çıktı. Hava Kalitesi İzleme İstasyonları’nın kasım ayında 119 olarak ölçtüğü partikül oranı 7 Aralık’ta yapılan ölçümlerde Esenyurt’ta 284’e çıktı. Bu oran Kadıköy’de 247 (Kasım ölçümü 57), Yenibosna’da 201 (58), Ümraniye’de 163 (66), Başakşehir’de ise 135 (102) mikrogram/metreküp olarak tespit edildi. Amerikan Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi NASA’nın Goddard Uzay Uçuş Merkezi, dünya genelinde 195 ülkenin yer aldığı hava kirliliği haritasını yayınladı. Son 10 yılın verileri alınarak hazırlanan haritada, gelişmekte olan endüstrileriyle Çin, Hindistan ve Orta Doğu ülkeleri hava kirliliğinin en yoğun olduğu bölgeler arasında yer aldı. Çalışma, özellikle ABD ve Avrupa’da hava kirliliğinin 2004’le karşılaştırıldığında büyük azalma kaydettiğini gösterdi. Avrupa’da hava kirliliği en yoğun yer Türkiye olurken, hava kirliliğine en sık Marmara, Ege ve İç Anadolu’nun kuzey, batı kesimlerinde rastlanıyor. NASA’nın yayınladığı dünya hava kirliliği haritasına göre, Türkiye’de Tekirdağ ve Erzincan en kirli havaya sahip iller oldu. Türkiye'ye ile ilgili ürküten rapor İklim değişikliği Türkiye'yi nasıl etkiliyor? Ortak Gelecek için Diyalog Derneği tarafından hazırlanan bir rapor oldukça çarpıcı sonuçlar ortaya koydu. Türkiye’nin son 44 yıllık meteoroloji tarihi bize neler gösteriyor? İşte ürkütücü sonuçlar: 1970 – 2014 dönemini eşit periyotlarda değerlendirdiğimizde Türkiye sıcaklık ortalaması 12,7’den 13,8 santigrat dereceye çıktı. En yüksek sıcaklık 30 Temmuz 2000’de, Cizre’de 48,6 santigrat derece olarak ölçülürken; en düşüğü 20 Ocak 1972’de Ağrı’da -45,6 santigrat derece olarak ODe Ocak 2016 ölçüldü. Türkiye’de en sıcak ay ortalama 24,3 santigrat derece ile Temmuz, en soğuğu ise ortalama 2,2 santigrat dereceyle Ocak. Fakat 2014 yılının aylık sıcaklık ortalamaları bu değerlerden bir hayli yüksek. Karla örtülü gün sayısı 1970’li yıllarda ortalama 30,5 gün iken son 7 yıl ortalaması 24 gün. 2014’te ise sadece 11,2 gün. 5 cm toprak sıcaklık ortalaması aynı dönemde 15,4’ten 16,9’a santigrat dereceye çıktı. 2014 Ağustos ayında toprak sıcaklığı ortalama 30,7 santigrat dereceydi. Çevre 17 Küresel Güneş Konseyi kuruldu GÜNDER (Uluslararası Güneş Enerjisi Topluluğu Türkiye Bölümü), Paris’te gerçekleştirilen Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 21. Taraflar Konferansı’nda önemli bir gelişmeye ön ayak oldu. 195 ülkenin katıldığı ve güneş enerjisi alanında önemli kararların alındığı Paris Konferansı’nda, güneş enerjisi sektörünü uluslararası düzeyde birleştirmek amacıyla önde gelen bölgesel ve ulusal güneş enerjisi toplulukları tarafından Küresel Güneş Konseyi (Global Solar Council, GSC) kuruldu. GÜNDER’in de kurucular arasında yer aldığı GSC, güneş enerjisi alanındaki üstün uygulamaları paylaşarak ve küresel pazar gelişimini hızlandıracak. Düşük maliyeti ve iklim değişikliğiyle mücadelede çok etkili bir araç olması sebebiyle önemi daha da artan güneş enerjisi, bu adımla daha da güçlenecek. “Türkiye güneşe dönüş seferberliği ilan etmeli” Çin, Avrupa ülkeleri, Hindistan, Ortadoğu, Avustralya, Güney Amerika ve Birleşik Devletler gibi dünyanın en büyük pazarları dahil olmak GÜNDER (Uluslararası Güneş Enerjisi Topluluğu Türkiye Bölümü) Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Kemal Gani Bayraktar, Paris’te gerçekleştirilen Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 21. Taraflar Konferansı sonucunu değerlendirerek, GÜNDER olarak çözüm önerilerini sıraladı. Paris Anlaşması’nın fosil yakıt dönemini sona erdirerek temiz enerji teknolojilerine geçişi işaret ettiğine değinen Bayraktar, 195 ülkenin yer aldığı Paris Anlaşması’nın, iş dünyasına ve yatırımcılara fosil yakıt döneminin sonuna geldiğine dikkat çektiğini söyledi. üzere hem gelişmiş hem de gelişmekte olan pazarlardaki ulusal ve bölgesel güneş enerjisi topluluklarından oluşan Konsey’in uluslararası anlamda da güçlü bir ses sağlaması amaçlanıyor. Karbon bütçesini 1,5 derece hedefiyle sınırlayan bu anlaşmanın Türkiye’nin enerji dönüşümünde temiz enerji teknolojilerinin önemini de ortaya koyduğunu belirten Bayraktar, “İklim değişikliğiyle mücadelede bir milat olarak kabul edilen anlaşma 21. yüzyılın ikinci yarısında net salımların sıfırlanması anlamına geliyor. Bu durum, fosil yakıtlarda başta kömür olmak üzere sonun başladığına ve enerji yatırımlarında kazananın yenilenebilir enerji kaynakları olduğuna işaret ediyor. Bu süreci takiben Türkiye, güneş enerjisi alanındaki yatırımları hızla artırarak “güneşe dönüş” seferberliği ilan etmelidir” dedi. Türkiye çölleşiyor Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu, Birleşmiş Milletler (BM)’in çölleşme konusunda ‘hassas’ olarak değerlendirdiği Türkiye'nin çölleşme risk haritasının çıkarıldığını söyledi. Türkiye Çölleşme Risk Haritası’na göre ülkemizin yüzde 47’si orta ve üzeri çok yüksek risk grubunda yer alıyor. Çölleşmenin görüldüğü Konya-Karapınar, Iğdır-Aralık ve Urfa-Ceylanpınar çok yüksek risk taşıyan bölgeler olarak görülürken; Tuz Gölü Havzası, Ereğ- li-Karaman Bölgesi, UrfaC e y l a n p ı n a r- M a r d i n Batman hattı, Eskişehir çevresi orta ve yüksek risk grubunu oluşturuyor. Eroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: ““Ülkemizin çölleşme kriter ve göstergeleri ilk defa belirlenerek ulusal ölçekte çölleşmeye duyarlı alanlar tespit edildi. Daha sonra çölleşme modeli ve Türkiye Çölleşme Risk Haritası oluşturuldu. Projenin pilot sahası olan Gediz Havzası’nda doğrulama ve kalibrasyon çalışmaları tamamlandı. Çölleşme modeli ve risk haritasının yüzde 90 güven aralığı içinde mikro havza bazında yüzde 94 tutarlı netice ürettiği tespit edildi. Bu doğrulama ve kalibrasyon çalışması bütün Türkiye’yi kapsayacak şekilde 25 havzada devam edecek.” www.ode.com.tr 18 Arıtma sayısı arttı, teşvik yükseldi Dünya toprakları hızlı bir şekilde bozuluyor BM Gıda ve Tarım Örgütü’nün (FAO) topraklar üzerine yoğunlaşan Hükümetlerarası Teknik Paneli tarafından yayınlanan Dünya Toprak Kaynaklarının Durumu raporu 60 ülkeden toprak konusunda uzmanlaşmış 200 kadar bilim insanının çalışmalarını bir araya getirdi. Birgün'ün haberine göre, raporun yayınlanması, “insanlığın sessiz dostu” topraklar konusunda farkındalık yaratmayı amaçlayan BM 2015 Uluslararası Toprak Yılı’nın kapanışıyla aynı tarihlerde gerçekleşti. Raporun en çarpıcı sonuçlarından birini; dünya toprak kaynaklarının büyük bir bölümünün orta, şiddetli ve aşırı şiddetli seviyelerde bozuluma uğramış olması oluşturuyor. Toprakların yüzde 33’ü erozyon, tuzlanma, sıkışma, asitleşme ve kimyasal kirlenmeden dolayı orta ve şiddetli seviyelerde bozunuma uğramış durumda. Şehirleşme toprak bozulum nedenleri arasında başı çekiyor. Hızlı büyüyen şehirler ve endüstriler geniş arazileri gittikçe bozuluma uğrattı, toprakları kirleterek tuzluluk, asitleşme ve ağır metal oranında artışa neden oldu. Topraklar, ağır yapılar altında kalarak asfalt ya da beton kullanımından dolayı tamamen toprak vasıflarını yitirdi. ODe Ocak 2016 İZSU (İzmir Su) Genel Müdürlüğü tarafından Avrupa standartlarında işletilen ve kalitesiyle Türkiye’ye örnek olan arıtma tesisleri, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’ndan “enerji teşvik” hakkı kazandı. Kentsel yerleşimlerin en büyük çevre problemlerinden biri olan evsel atık su sorununu kurduğu ileri biyolojik atık su arıtma tesisleriyle çözen İzmir Büyükşehir Belediyesi, arıtma tesislerini işletmek için de ciddi bütçeler ayırıyor. 2010 yılında Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından yayınlanan yönetmelik kapsamında, çevre iznine sahip ve yıl içinde çevre cezası almamış atık su arıtma tesislerine verilen enerji teşviği, İZSU’ya tam 5 milyon 452 bin lira kazandırdı. Atık su arıtma tesislerinin personel, elektrik, malzeme -hizmet alımı, müteahhitlik hizmetleri ve yapım giderleriyle birlikte yıllık işletme giderlerinin oldukça yüksek olduğunu belirten İZSU Genel Müdürlüğü yetkilileri, 2010, 2011, 2012 ve 2013 yıllarında toplam 7 milyon 320 bin liralık enerji teşviği aldıklarını, 2014 yılında artan tesis sayısı ile birlikte bu rakamın da yükseldiğini belirttiler. Hollanda ile yenilenebilir enerji ortaklığı Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) ve Hollanda Ekonomi Bakanlığının katkılarıyla İstanbul'da düzenlenen inovasyon haftası sırasında Humartaş Yapı ve Enerji ile Hollandalı Yakamoz Energy şirketi yetkilileri bir araya geldi. İki şirketin yürüteceği projenin 57 megavatlık ilk paketi için 64 milyon avroluk finansman sözleşmesi, Hollanda Dışişleri Bakanlığı Uluslararası Ekonomik İlişkiler Direktör Yardımcısı Guido Landheer'in de katılımıyla imzalandı. Hollanda hükümetinin de desteklediği, yenilenebilir enerji alanında iki ülkenin işbirliği sonucunda oluşturulacak ilk paket olan 57 megavatlık güneş enerjisi projesi kapsamında gelecek yıl elektrik üretimine başlanacak. 200 milyon avroluk yatırım gerektiren 175 megavat kapasiteli projenin tamamı ise 2017 yılı ortasında tamamlanacak. Çevre Bisikletli ulaşım imkanları masaya yatırıldı WRI Türkiye Sürdürülebilir Şehirler, 18 Aralık 2015 tarihinde, İETT’nin bu yıl sekizincisini düzenlediği Transist kapsamında, “Bisikletli Ulaşım Planlaması Çalıştayı” ile dokuz farklı şehirden 22 yerel ve merkezi yönetim temsilcisini bir araya getirdi. İstanbul, İzmir, Ankara gibi üç büyük şehirden de temsilcinin yer aldığı çalıştayda Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın 3 Kasım 2015’te bisikletli ulaşım hakkında yürürlüğe koyduğu yönetmelik ele alınırken güvenli bisiklet yolu planlamasında bütüncül yaklaşımın gerekliliği ile bisiklet kültürü eksikliğinin altı çizildi. Bisikletli ulaşımda göz önünde bulundurulması gereken noktalar, bisikletli ulaşımın sürdürülebilir kentsel hareketlilik planlarındaki yeri, Kasım 2015’te Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın yürürlüğe koyduğu “Şehir İçi Yollarda Bisiklet Yolları, Bisiklet İstasyonları ve Bisiklet Park Yerleri Tasarımına ve Yapımına Dair Yönetmelik”, kalkınma ajanslarının mali destek Haydarpaşa Garı aslına uygun restore edilecek Cumhuriyet'ten Hazal Ocak'ın habere göre, Devlet Demiryolları İşletmesi Genel Müdürlüğü geçen yıl eylül ayında, 2010’da atlattığı yangında çatısı tamamen kül olan ve yeniden düzenlenen tarihi Haydarpaşa Garı’nın çatısına otele dönüşmesinin de önünü açacak şekilde ekleme yapılarak kafeterya ile asansör yapılmasını öngören bir proje hazırlamıştı. Söz konusu projenin hayata geçebilmesi için Kadıköy Belediyesi’nin projeye yapı ruhsatı vermesi gerekiyordu. Belediye tarihi garın aslına uygun restore edilmediğini belirterek ruhsatı vermedi. Meslek odaları ve halk projeye tepki göstererek onlarca eylem düzenledi. Belediye ruhsat verdi Bir yılın ardından Devlet Demiryolları İşletmesi Genel Müdürlüğü tarihi gar için yeni bir restorasyon projesi hazırlayarak ilçe belediyesine ruhsat başvurusunda bulundu. Kadıköy Belediyesi Başkanı Aykurt Nuhoğlu yeni hazırlanan projenin Anıtlar Kurulu tarafından da onaylandığını belirterek tarihi binanın aslına uygun restore edileceği için projeye ruhsat verdiklerini söyledi. programlarında ve planlarında bisikletin yeri ve güvenli bisiklet yollarının tasarımı konularına değinildi. Çalıştayın ikinci bölümünde, yerel yönetimlerin bisikleti ulaşım planlarına dahil etme sürecinde karşılaştığı sorunlar ve çözüm önerileri tartışıldı. Altyapı bankası kuruluyor Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, su, kanalizasyon, doğalgaz, elektrik ve telekom gibi altyapı yatırımlarının finansmanında yeni araçlar getirmeye hazırlanıyor. Hazırlanan düzenlemeye göre özel sektörün yapacağı projeler için Altyapı Bankası’nın kurulması planlanıyor. Hazırlanan Kentsel Teknik Altyapı Tesislerinin Finansmanı Yönetmeliği taslağına göre su ve kanalizasyon gibi altyapı yatırımlarının finansmanında çeşitli ülkelerdeki finans kurumları kullanılabilecek. Ayrıca Gayrimenkul Yatırım Ortaklıkları (GYO), belirli bir projeyi gerçekleştirmek için herhangi bir amaç sınırlaması olmaksızın süreli veya süresiz olarak kurulabilecek. Yeni modelde oluşturulacak altyapı bankasıyla kurumlara finansman temini sağlanması da öngürülüyor. Türkiye’de İller Bankası, kamu projelerinin finansmanında kullanılıyor. Ancak İller Bankası, özel sektöre altyapı finansmanı desteğinde bulunmuyor. Geliştirilmesi amaçlanan modelle kamu ve özel sektör iş birliğiyle öncelikli hedefi altyapı finansmanı oluşturmak olan bir altyapı bankasının kurgu- www.ode.com.tr 19 20 Yalıtımın dünya liderlerinden ODE’ye iki büyük ödül Yalıtım sektöründe dünyanın en önemli organizasyonlarından biri olan 10. Global Yalıtım Konferansı’nda sektörünün dünya liderleri tarafından verilen ödüllerde ODE ‘Yılın Yalıtım Firması’, ODE Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Turan ise “Yalıtımda Yılın İşadamı” seçildi. Türk yalıtım sektörünün gelişmesi adına birçok öncü çalışmaya imza atan ve getirdiği yeniliklerle adını yalıtım sektörünün en önemli oyuncuları arasına yazdıran ODE, 30. yılında ulusal ve uluslararası etkinliklere destek vermeye devam etti. Globalleşme vizyonu doğrultusunda yatırımlarına ve faaliyetlerine hız veren ODE, bu kez 29-30 Eylül tarihlerinde yalıtım sektöründe dünyanın en önemli organizasyonlarından biri olan 10. Global Yalıtım ODe Ocak 2016 ODE Haberler Konferans&Fuarı’na Istanbul’da ev sahipliği yaptı. 30’u aşkın ülkeden, yaklaşık 200 delegenin katıldığı 10. Global Yalıtım Konferans &Fuarı, İstanbul ayağı ile bugüne kadarki en geniş katılımcıya ulaştı. Yalıtım sektöründeki en yeni ürün, uygulama ve teknolojik gelişmelerin paylaşıldığı, güncel konuların masaya yatırıldığı etkinlik kapsamında düzenlenen fuarda ise önemli uluslararası işbirliklerine imza atıldı. İki gün süren organizasyon kapsamında gerçekleşen 10. Global Yalıtım Ödülleri’nde ODE, katılımcıların oylarıyla ‘Yılın Yalıtım Firması’ seçilirken, ODE Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Turan ise ‘Yalıtımda Yılın İşadamı’ seçildi. ‘Yalıtımla 8,5 milyar dolar tasarruf edebiliriz’ Etkinliğin açış konuşmasını yapan ODE Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Turan, organizasyonun İstanbul’da gerçekleştirilmesinden dolayı duyduğu memnuniyeti dile getirerek; “Şahsen uzun yıllardır iştirak ettiğim bu önemli organizasyonun, 10. yılında İstanbul’da gerçekleştirilmesinden ve bunda emeğimiz olmasından büyük bir mutluluk duymaktayız. 30 yıldır Türk yalıtım sektörünün gelişmesine öncülük eden bir şirket olarak böylesine önemli bir organizasyona ev sahipliği yapmanın ötesinde, yatırımlarımızı ve ihracat hedeflerimizi büyüttüğümüz bir dönemde, sektörün dünya liderleri tarafından ödüllendirilmek bizim için ayrı bir gurur kaynağı oldu” dedi. Yalıtım, enerji ve inşaat sektörüne ilişkin de önemli açıklamalarda bulunan Orhan Turan. Türkiye’nin toplam enerji ihtiyacının % 75’ini ithal ettiğini, 2014 yılında 55 milyar dolar enerji maliyeti olduğunu ve bunun 20 milyar dolarının konutlarda oluştuğunu da sözlerine ekledi. Türkiye’de son 10 yıldır yalıtımın en hızlı büyüyen sektörlerden biri olduğunu belirten Turan, sektörün gelecekte de umut verici bir büyüme vaat ettiğini belirtirken, yalıtımla 8,5 milyar dolar tasarruf edilebileceğinin de altını çizdi. www.ode.com.tr 21 22 ® ODE, TURQUALITY ’de ikinci beş yıla hak kazandı 2010 yılında dünyanın devlet destekli ilk ve tek markalaşma programı TURQUALITY® Destek Programı’na katılan ilk yalıtım markası olan ODE, sürdürdüğü başarılı çalışmalarıyla beş yıl daha destek almaya hak kazandı. Son yıllarda yaptığı yatırımlarla yerel bir güçten, global bir marka olma yolunda hızla ilerleyen ODE Yalıtım, 30. yılında gurur veren bir başarıya daha imza attı. 2 Mart 2010 tarihinde TURQUALITY® Destek Programı’na katılan ilk yalıtım markası olan ODE’nin, beş yıl boyunca sürdürdüğü çalışmalar, Ekonomi Bakanlığı’nca oluşturulan Performans Değerlendirmesi çerçevesinde analiz edilerek, destek sürecinin beş yıl daha uzatılmasına karar verildi. Ekonomi Bakanlığı’nca yapılan yazılı açıklamada sürecin uzatılmasına etki eden faktörler; program kapsamındaki desteklerden yararlanma seviyesi, satış hacmi, marka gücü, katma değer, markanın finansal gücünde sağlanan artış, markalaşma yol haritasında yer alan projeleri gerçekleştirme seyri ile yıllar itibariyle marka bilinirliğindeki artış olarak sıralandı. Orhan Turan: Bu Başarı ODE Ailesi’nin Globalleşme vizyonu doğrultusunda yatırımlarına ve faaliyetlerine hız verdikleri bir dönemde, Turquality’ye bir beş yıl daha kabul edilmiş olmaktan büyük mutluluk duyduklarını belirten ODE Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Turan, “ODE olarak, beş yıl boyunca TURQUALITY® Destek Programı kapsamında kurumsallaşma, markalaşma ve pazarlama gibi birçok alanda önemli destekler aldık. Son beş sektörün en hızlı büyüyen firması olarak, yalıtım sektöründe global arenada Türkiye’yi temsil ederken, bir yandan da Türkiye’yi büyütmeye ve marka değerimizi yükseltmeye devam ediyoruz. Bu başarıda, ODE Ailesi’nin katkısı büyüktür. ODE olarak; kaliteli insan gücümüz, güçlü bayi ağımız ve yeni yatırımlarımızla önümüzdeki beş yıllık süreçte hep birlikte çok daha büyük başarıları paylaşacağımızdan eminim” dedi. ASHRAE Turkish Chapter “RAL CRC 2015 İstanbul” etkinliğini gerçekleştirdi İklimlendirme sektörünün en önemli uluslararası organizasyonları arasında yer alan ve Türkiye’de ilk kez gerçekleştirilen RAL CRC 2015 İstanbul’a, ODE Yalıtım A.Ş. Gümüş sponsor olarak destek oldu. 2-4 Ekim 2015 tarihleri arasında İstanbul’da yapılan ve ‘Kentsel Dönüşüm ve Enerji Verimliliği’ temasında gerçekleşen konferansa, Hindistan, Pakistan, Bir- ODe Ocak 2016 leşik Arap Emirlikleri, Amerika Birleşik Devletleri, Kuveyt, Nijerya, Mısır, Almanya, Yunanistan, Lübnan, Portekiz, Suudi Arabistan, Sri Lanka, İngiltere, Gana, İrlanda, Irak, Sudan, Katar, Romanya ülkelerinden katılımcılar yer aldı. 25 ülkeden tasarımcı, mekanik taahhütçü, uzman müşavir ve akademisyenler bir araya geldiği etkinliği, 400’ün üzerinde katılımcı izledi. ODE Haberler 23 ODE Yalıtım, FESI sonbahar buluşmasına sponsor oldu Bir dünya markası olma yolunda hızla ilerleyen ODE Yalıtım, 2016 yılında ABD’de düzenlenecek WIACO Kongresi (World Insulation & Acoustic Congress – Dünya Yalıtım ve Akustik Kongresi) öncesi gerçekleşen ‘Sonbahar Buluşması’na sponsor oldu. 14-17 Ekim tarihleri arasında Cannes- Fransa’da düzenlenen sonbahar buluşmasına ODE’den Strateji ve İş Geliştirme Direktörü Serdar Özşar katıldı. Serdar Özşar düzenlenen organizasyonda, Türkiye’de yalıtım sektörünün güncel durumuna ilişkin bir de sunum yaptı. Yalıtım sektöründe düzenlenen en büyük ve en önemli uluslararası kongrelerden olma özelliğini taşıyan WIACO, FESI (European Federation of Associations of Insulation Companies- Avrupa Yalıtım Firmaları Birlikleri Federasyonu), NIA (National Insulation Association – Amerika Ulusal Yalıtım Birliği) ve SNI (Syndicat National I’Isolation – Fransa Ulusal Yalıtım Birliği) tarafından dört yılda bir düzenleniyor. Ev sahipliği yapan kuruluşa göre Avrupa veya Amerika’da gerçekleştirilen kongrenin 2016 yılındaki adresi ABD olarak belirlendi. ODE, Uluslararası Yapıda Tesisat Teknolojisi Sempozyumu’nun platin kategoride sponsor olarak destek verecek İki yılda bir yapılan “Uluslararası Yapıda Tesisat Teknolojisi Sempozyumu”nun 12.’si İstanbul’da yapılıyor. ODE, Sempozyuma platin kategoride sponsor olarak destek olacak. Uluslararası Yapıda Tesisat Teknolojisi Sempozyumu’nun 12.’si, 31 Mart – 2 Nisan 2016 tarihleri arasında İstanbul Wyndham Grand Otel’de gerçekleştirilecek. Tesisat Mühendisliği konusunda çalışan araştırmacı, tasarımcı ve uygulamacıları bir araya getirerek, bilgi alış verisinde bulunmalarını sağlamayı amaçlayan Sempozyum aynı zamanda, “Isıtma”, “Soğutma”, “Havalandırma”, “İklimlendirme” ve “Sıhhi Tesisat” alanlarında teknolojik gelişmeler ve yeni tasarım esaslarını tartışmak amacıyla da düzenleniyor. Doğu ve Batı arasında coğrafi, ticari bilgi ve teknoloji alanlarında bir buluşma merkezi niteliğinde olan söz konusu Sempozyum, ulusal ve uluslararası kuruluşların destekleri, yurt içi ve yurt dışı üniversite ve firma temsilcilerinin katılımları ile gerçekleştirilecek. Sektör için önemli olan bu etkinliğe ODE Yalıtım da platin sponsor olarak destek oluyor. www.ode.com.tr 24 ODE’den bayi çalışanlarına yönelik eğitim ODE, ‘Bayi Rekabet Gücünü Artırma’ projesi kapsamında çalışmalarına devam ediyor. ODE, proje kapsamında bayi çalışanlarına yönelik eğitimler düzenliyor. Global marka olma yolunda emin adımlarla ilerleyen ODE, sektördeki 30 yılın birikimini bayileriyle paylaşmaya devam ediyor. ODE’nin bayileri için geliştirdiği ‘Bayi Rekabet Gücünü Artırma’ projesi kapsamında çeşitli çalışmalar yürütmeye devam ediyor. Bu çalışmalardan biri de ODE bayi çalışanları için düzenlenen ‘Satış Becerilerini Geliştirmek’ konulu eğitim oldu. Eğitimler 26-27 Ekim 2015 tarihinde İstanbul’da, 25-26 Kasım 2015 tarihinde Ankara’da ve 18 Aralık 2015 tarihinde de İzmir’de düzenlendi. ODE bayi çalışanlarının yoğun ilgi gösterdiği eğitimlerde, satış stratejileri üzerine ODE yetkilileri görüşlerini ve bilgilerini paylaştılar. Düzenlenen eğitimlere yaklaşık 100 bayi çalışanı katıldı. ODe Ocak 2016 ODE Haberler 25 ODe’den iran’a çıkartma ODE, uluslararası fuarlarda boy göstermeye devam ediyor. ODE, İran HVAC - R Fuarı’nda da yer alarak, ürünlerini ziyaretçilerine tanıtma fırsatı buldu. Aynı zamanda ODE, fuar dışında çok başarılı ve dikkat çeken bir de ‘Teknik Seminer’ düzenledi. 17-20 Ekim 2015 tarihleri arasında düzenlenen İran HVAC - R Fuarı, Isıtma — Soğutma ve Havalandırma sektörlerindeki uluslararası katılımcı ve ziyaretçileri bir araya getirdi. Global marka yolunda hızlı adımlarla ilerleyen ODE, İran’da düzenlenen HVAC – R Fuarı’na katılarak, ürünlerini ziyaretçilerine tanıtma fırsatı buldu. İran’da düzenlenen fuarda ODE yetkilileri de hazır bulundu. ODE Genel Müdürü Ali Türker, İhracat Grup Takım Lideri Ersin Yıldız, İç Anadolu Bölge Satış Uzmanı Fulya Hamidiye’nin katıldığı fuarda, ODE standı yoğun ilgi gördü. ODE’nin, İran’da pazar payını her geçen gün artırdığını ifade eden Genel Müdür Ali Türker, ODE’nin yalıtım sektörünün önemli ihracatçılarından biri olarak, çalışmalarına yeni yatırımlarla, hız kesmeden devam ettiklerini söyledi. Aynı zamanda ODE, İran’da ‘Teknik Yalıtım’ üzerine bir de seminer düzenledi. 18 Ekim 2015 tarihinde İran Parsian Evin Hotel’de düzenlenen seminere, 50 kişi katıldı. İç Anadolu Bölge Satış Uzmanı Fulya Hamidiye tarafından verilen seminerde, teknik yalıtımın önem, enerji verimliliği üzerinde duruldu ve ODE ürünlerinin tanıtımı ve kullanım alanları aktarıldı. www.ode.com.tr 26 ODE Dubai Big Fuarı’nda da yerini aldı ODE, 23 – 26 Kasım tarihleri arasında düzenlenen Dubai Big Fuarı’na yedinci kez katıldı. Yalıtım sektörünün güçlü oyuncularından biri olarak dikkat çeken ODE, Dubai Ticaret Merkezi’nde, 23 – 26 Kasım tarihleri arasında düzenlenen Dubai Big 5 Fuarı’na katıldı. Orta Doğu pazarının en önemli Yapı ve İnşaat Teknolojileri Fuarı olan Dubai Big 5 Fuarı’na 50 bin civarında sektör profesyoneli ziyaret etti. Havalandırma ve temizlik teknolojileri, dekorasyon ve inşaat malzemeleri, yapı teknolojileri ve makineleri, kapı, pencere ve sulama sistemlerinin ana başlıklar altında yabancı pazarlara sunulacağı fuarda, ODE ürünleriyle dikkat çekti. Sektördeki son yeniliklerin paylaşıldığı fuarda ODE, ziyaretçilerine ürünlerinin tanıtımlarını yaparak, kullanım alanları hakkında bilgi verdi. Orhan Turan Uluslararası Doğalgaz Sempozyumu’na panelist olarak katıldı INGAS 6. Uluslararası Doğalgaz Sempozyumu Bosphorus Otel’de 11 – 12 Kasım 2015 tarihleri arasında düzenlendi. ODE Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Turan gerçekleşen Sempozyum’da panelist olarak katıldı. 11-2 Kasım tarihleri arasında gerçekleşen INGAS 6. Uluslararası Doğalgaz Sempozyumu, hem yurt içi hem yurt dışı sektör temsilcilerini ve akademisyenleri bir araya getirdi. “Doğalgazda mükemmeli aramak” temalı Sempozyum’da sektör temsilcileri ve akademisyenler doğalgaz piyasası ve enerji konusunda görüş ve sorunları paylaştılar. ODE Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Turan Sempozyum’un ikinci günü gerçekleşen ‘Doğalgaz Sektöründe Kalite ve Yönetim’ adlı beşinci oturuma panelist olarak katıldı. Turan, Kurumsal Yönetim üzerine bilgi ve düşüncelerini katılımcılarla paylaşma fırsatı buldu. ODe Ocak 2016 Türkiye’de Halka Arz süreci tartışıldı Türkiye Sermaye Piyasaları Birliği (TSPB) tarafından düzenlenen “Halka Arz: Sorunlar ve Çözümler Konferansı”na, ODE Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Turan da konuşmacı olarak katıldı. TSPB öncülüğünde düzenlenen “Halka Arz: Sorunlar ve Çözümler Konferansı”nda, Türkiye’nin önde gelen kurumlarının temsilcileri halka arzların durumunu ve yeni düzenlemeleri tartıştı. TSPB tarafından, Türkiye Kurumsal Yönetim Derneği (TKYD), Borsaya Kote Ortaklık Yöneticileri Derneği (KOTEDER) ve Türkiye Yatırımcı İlişkileri Derneği (TÜYİD) işbirliği ile 22 Aralık 2015 tarihinde Hacı Ömer Sabancı Konferans Salonu’nda düzenlenen “Halka Arz: Sorunlar ve Çözümler Konferansı”nda sermaye piyasalarının başlangıç noktasını oluşturan halka arzlar tartışıldı. Konferans, özel sektör, kamu kurumları, akademisyen ve basın mensuplarını bir araya getirdi. Yaklaşık 500 kişinin katılımıyla gerçekleşen konferansta, “Halka Açılma: Nedenler, Yararlar, Sorunlar” ve “Halka Arz Aracılık ve Talep” başlıklı iki oturum düzenlendi. KOTEDER Başkanı Nalan Erkarakaş moderatörlüğünde gerçekleştirilen ilk oturumda, halka açılmanın avantajları ve şirketlerin bu süreçte yaşadığı sıkıntılar sektörün önemli isimleri tarafından mercek altına aldı. Panelistler arasında Pegasus Yatırımcı İlişkileri Direktörü Verda Beste Taşar, STFA Yatırım Holding Genel Müdürü Altan Dinç, Mesa Mesken Sanayii Yönetim Kurulu Başkanı Erhan Boysanoğlu, ODE Yalıtım Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Turan, DeFacto Perakende CFO'su Önder Şenol ve Petkim Petrokimya Holding Genel Müdürü Sadettin Korkut yer aldı. ODE Haberler ODE icrada görevli olmayan yönetim kurulu üyesi: Jan van Rij An old relation of the ODE, time for a new introduction: Jan van Rij, ODE Non Executive Director 2003 yılından bu yana ODE Yalıtım A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Turan ile iş ilişkilerini sürdüren Jan van Rij, o dönemler Hollanda merkezli HVAC grubu olan Air Trade Centre (ATC)’nin CEO’su olarak görev yapıyordu. ATC’nin 2008 yılında SIG Plc’ye satılmasının ardından Aralık 2011’de CEO olarak ATC’deki görevinden ayrılan Jan van Rij, bir yıl sonra ODE’de danışman olarak görev yapmaya başladı. 2013 yılında ODE’nin Uluslararası Danışma Kurulu Başkanı olarak atanan Jan van Rij, 2014 ikinci çeyreğinden bu yana ODE’de icrada görevli olmayan yönetim kurulu üyesi olarak görevine devam ediyor. Altı haftada bir ODE Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Turan ile ODE yönetim kurulu üyelerini ziyaret eden Jan van Rij, stratejik planlama ve uluslararası gelişmeler üzerine fikirlerini paylaşıyor. Since 2003 Jan van Rij has been a business relation of Mr. Orhan Turan (Chairman, ODE) in those days he was acting as the CEO of the Air Trade centre International Group. ATC was a large independent Dutch HVAC group, which is sold to SIG Plc London in 2008. In December 2011 he has left ATC as CEO and a year later he has started as consultant for ODE. Since Q2-2013 he was Chairman of the ODE International Advisory Board, and from Q2-2014 as Non Executive Board Director. Every 6 weeks Jan visits Orhan Turan (Chairman, ODE) and members of the ODE management. His focus is on strategic planning and international developments. ODE broşürleri yenilendi ODE teknik ve yapı yalıtımında kullandığı ürünleri için hazırladığı broşürlerini yeniledi. Broşürler yeni yılla birlikte ODE bayilerine ulaştırmaya başladı. Yalıtım sektöründe 30 yıllık uzmanlığıyla global bir marka olma yolunda ilerleyen ODE, ürettiği ürünlerin özelliklerini, kullanım alanlarını daha geniş kitlelere tanıtmak amacıyla hazırladığı broşürlerini yeniledi. Teknik ve Yapı Yalıtım Grubu’nda yer alan ürünlerin broşürleri yeni yılla birlikte ODE bayilerine gönderilmeye başlandı. ODE yenilenen ürün broşürleri ise şöyle: ODE Ductflex, ODE Membran, ODE NFAF, ODE Isıpan, ODE Rflex, ODE Rockflex. 27 ODE 2016 bayi toplantısının sloganı: “Yatırımla Güçleniyor, Birlikte Büyüyoruz” Yalıtım sektörünün gelişmesine katkı sağlayan bir şirket olan ODE Yalıtım, 2016 bayi toplantısını “Yatırımla Güçleniyor, Birlikte Büyüyoruz” konseptiyle Antalya’da düzenleyecek. Yalıtım sektöründeki 30 yılı aşkın uzmanlığıyla, Türkiye’yi dünyanın beş kıtasında 75 ülkede temsil eden ODE Yalıtım, yıllık geleneksel bayi toplantısını bu yıl Antalya Belek Titanic Deluxe Otel’de gerçekleştirecek. 30 yılı geride bırakan ve Eskişehir’de yapımına devam eden üçüncü üretim üssüyle ODE, yerel ve global hedeflerini daha da büyüttüğü bir döneme giriyor. Yalıtım sektörünün gelişmesine katkı sağlayan bir şirket olarak ODE, 2016 bayi toplantısını da bu hedefe uygun olarak, “Yatırımla Güçleniyor, Birlikte Büyüyoruz” sloganı konsepti üzerine kurguluyor. ODE’nin yıllık geleneksel bayi toplantısı, 11 – 13 Mart tarihleri arasında Antalya Belek Titanik Deluxe Otel’de düzenlenecek. www.ode.com.tr 28 Güney AfrİkA... kİeV... PATTAyA... kIBrIS... ODE bayileri geçen yılın yorgunluğunu tatille attılar ODE bayileri 2015’in yorgunluğunu, 1 Ekim – 31 Aralık 2015 tarihleri arasında Kıbrıs, Kiev, Pattaya tatilleri ile 21 – 25 Ocak 2016 tarihleri arasında gerçekleşen Güney Afrika tatiliyle attılar. Tayland Körfezi’nin doğu kıyısında yer alan Pattaya’yı tercih eden bayiler, gezilerini 3 – 9 Ekim tarihleri arasında gerçekleştirdiler. Pattaya kent merkezini gezen ve bolca alışveriş yapan bayiler, aynı zamanda denizin ve kumun da keyfini çıkardılar. Aynı zamanda tam gün Mercan Adası turuna katılan bayiler, bir tam günü tropik sahilde geçirme imkanı da buldular. ODe Ocak 2016 Ukrayna’nın başkenti ve en büyük kenti olan Kiev’i tercih eden bayilerse, 22 – 25 Ekim tarihleri arasında gezilerini tamamladılar. Özel otobüslerle panoramik şehir turu yapan bayiler, 2.Dünya Savaş Müzesi’ni de ziyaret ettiler. Daha sonra, kapladığı alanı 27 hektarı bulan Pecarska Lavra Manastırı turuna katılan bayiler aynı zamanda manastır içinde bulunan Güzel Sanatlar Müzesi ve dünyada başka bir eşi olmayan Mikro Minyatür Müzesi’ni de görme fırsatı buldular. Akdeniz’de cennet bir ada olan Kıbrıs’a gitmeyi tercih eden ba- yilerin Kıbrıs seyahati, 3 – 6 Aralık tarihleri arasında gerçekleşti. Cratos Premium Hotel’de kalan bayiler unutulmaz anılarla döndüler. 21 – 25 Ocak 2016 tarihleri arasındaysa, ODE ve bayileri ve eşlerinin katıldığı Güney Af- ODE Haberler 29 .Güney AfrİkA... kİeV... PATTAyA... kIBrIS... rika seyahati gerçekleşti. Güney Afrika’nin üç başkentinden biri olan ve Afrika’nın Avrupa’ya en uzak olan ucunda bulunan Cape Town’a ziyaret eden bayiler ve eşleri, gezilerinin ilk günü panoramik şehir turuna çıktılar. Ardından Table Mountain’de gün batımını izleyen konuklar, teleferikle tüm şehir ve limanı kuşbakışı gördüler. Seyahatlerinin ikinci gününde Ümit Burnu turuna tekne ile açılan konuklar, Duiker Adası’ndaki Cape kürklü foklarını ve Afrika penguenlerini görme fırsatı buldular. Gezinin üçüncü günündeyse tekne ile Robin Adası’na hareket eden konuklar, Nelson Mandela’nın 27 yıl hapis hayatının büyük bölümünü geçirdiği hapishaneyi rehberler eşliğinde gezdiler. Daha sonra Two Oceans Akvaryum gezisine katılan konuklar, gezilerinin son günündeyse Güney Afrika’nın özel safari alanlarından Aquila’ya gördüler. Doğal tabiat ortamında vahşi hayvanların günlük yaşantısını görme imkanı bulan konuklar, bolca fotoğraf çekmeyi ihmal etmediler. www.ode.com.tr 30 geleceğin yalıtım üssü Eskişehir Organize Sanayi Bölgesi’nde yükselen ODE’nin yeni yalıtım üssünde çalışmalar, olumsuz kış şartlarına rağmen hız kesmeden devam ediyor. Eskişehir’de yükselen ODE’nin yeni yalıtım üssünde inşaat çalışmaları hız kesmeden devam ediyor. İnşaatın bodrum kat betonarme konstrüksiyonu, temizlik altyapısı, yangın bariyer duvarı tamamıyla bitirilerek, zemin betonlarına başlanıldı. tonarme imalatları ve servis yollarına ait gerekli perdelerin de imalatlarına hava durumu elverdikçe devam ediliyor. Bu bölümlerde soğuk nedeniyle beton dökülemeyen zamanlarda kalıp ve demir çalışmaları devam ettirilerek, uygun hava şartlarına hazır olunuyor. Üst kat son holünün kolon, guse betonları ve kolonlar arası parapetler de uygun hava koşulları sağlanması halinde, ısı yalıtımı yapılarak ve priz süresince koruma yapılarak dökülüyor. Çatı malzemeleri tedarik edilmeye başlanılan yeni yalıtım üssünde, soğuk ve kaza riskleri nedeniyle daha uygun hava koşullarıyla birlikte montajlarına devam edilecek. Cephe konstrüksiyonuna ve çevre duvarı imalatlarıyla ilgili çalışmalar sonlanırken yakın bir zamanda da imalatlarına başlanacak. Üst kat yangın bariyer duvarı bitirilen inşaatta, yardımcı tesislerin be- ODE Haberler eskişehir’de yükseliyor 31 32 Turquality Yönetici Geliştirme Programı başlıyor ® Türkiye’nin önde gelen firmalarında görev alan yöneticilerin katıldığı Turquality® Yönetici Geliştirme Programı yeni dönemine başlıyor. Yöneticilerin vizyonlarını geliştirmek, katılımcı yöneticiler arasında ortak bir yönetim lisanı oluşturmak, firmalara sağlanacak destek hizmetlerinde projeleri hayata geçirecek takımların kurulmasına katkı sağlamak ve Turquality® marka destek platformu için ihtiyaç duyulan sinerjiyi yaratmak gibi başlıca amaçları bulunan program, 44 gün ve 352 saatlik sınıf içi çalışma, dört ara ödev ve bir final proje çalışmasından oluşuyor. Daha önce sekiz mezun verdiğimiz programın 13. dönem katılımcıları arasında bulunan Depo Yönetim Takım Lideri Mehmet Karpat ve Kalite Güvence Takım Lideri Pınar Tabak bizimle program hakkındaki görüşlerini paylaştılar. mehmet karpat: “Global Türk markaları yaratmak amacıyla potansiyeli olan firmalara organizasyon, strateji ve teknolojik alanlarda destek veren Turquality® programında, sektörünün lideri ODE Yalıtım da bulunuyor. Global bir marka yaratma yolunda gerekli yönetimsel eğitimin verildiği, Turquality® Yönetici Geliştirme Programı'na, bu yıl ODE Yalıtım adına katıldım. Altı ay boyunca, marka yönetiminden tedarik zinciri yönetimine, finanstan insan kaynaklarına, pazarlamadan kurumsal yönetime kadar birçok eğitim modülünden yararlanma fırsatım oldu. Bu fırsatın tarafıma verilmesiyle hem kişisel gelişimimde hem de firmamın global m a r k a olma yo- lunda atacağı büyük adımlarda etkisinin olacağına inancım tam. Bu imkanı sağladığı için Büyük ODE Ailesi’ne teşekkürü bir borç bilirim.” Pınar tabak: “İstanbul Üniversitesi’nin değerli hocaları tarafından tedarik zinciri, muhasebe ve finans, insan kaynakları yönetimi, stratejik yönetim gibi yönetsel becerilerimizi artıran eğitimler almaktayız. Bu eğitimler kurumsal başarımızı artırdığı gibi kişisel ge- ODe Ocak 2016 lişimimize de katkıda bulunuyor. Tüm derslerde aldığım notları, hem kendi ekibim hem de diğer birimlerin başarısını artırmakta kullanmaya başladım. Mali tabloların okunması, tedarik zinciri yönetimi gibi kalite dışında öğrendiğim yeni konular sayesinde diğer birimlerle empati kurabiliyor, bölümler arası iletişimimi daha verimli hale getirebiliyorum. ODE YALITIM bu imkanı sağlayarak hem bize hem de kuruma büyük katkı sağlıyor.” ODE Akademi 33 1 Lisan 1 İnsan Programı’nda ara karne heyecanı İngilizce yeterliliği farklı seviyelerde olan ve farklı birimlerde görev alan 20 ODE çalışanı, İngilizce eğitim programının birinci dönemini tamamladı. taner Dinç Ozan tezel aktiviteler derken yoğun bir programdan geçen katılımcılarımız, birinci dönem sonunda görüşlerini bizimle paylaştılar. taner Dinç: “Beklentilerimi son derece karşılayan, hangi konularda eksik olduğunu anlamamı sağlayan, rahat bir ortamda ve konusunda uzman hocalar eşliğinde, tarafıma sağlanan eğitim imkanı için teşekkür ederim.’’ özlem hazine: “Yeni bir dil öğren- mek, kişiye tartışmasız çok şey katıyor. İngilizce hayatımızın her alanında yer alıyor. Değişen ve gelişen bir dünyaya ayak uydurmak ve farklı kültürler hakkında bilgi sahibi olmak kişinin gelişmesinde önemli bir rol oynuyor. Katıldığım kurs İngilizce eğitimine temel oluşturdu. Eğitmenimizin yüksek enerji ve motivasyonunu sayesinde oldukça eğitici ve keyifli bir eğitim aldım. Teşekkürler.’’ gamze Çötken Büşra aktaş özlem hazine Global marka olma yolunda ilerleyen şirketimizin hedefleri doğrultusunda hep birlikte İngilizce yetkinliğimizi artırmaya karar verdiğimizi ve bunun için çalışanlarımızın hem sosyal hayatlarında hem de iş hayatlarında vizyonlarını genişletme, farklı kültürlerle etkili iletişim kurabilme gibi bireysel hedeflerin yanında şirketimizin insan kaynağını geleceğe hazırlama hedefi doğrultusunda 1 Lisan 1 İnsan programımızı hayata geçirdiğimizi bir önceki sayıda dile getirmiştik. İngilizce yeterliliği farklı seviyelerde olan farklı birimlerden en az bir çalışanımızın olduğu toplam 20 çalışanımızla programımızın birinci dönemine Eylül ayında başladık ve yaklaşık üç ayın ardından tamamladık. Derslere katılım durumlarını, sınav sonuçlarını ve eğitmen görüşlerini kapsayan ara karnelerini kendileriyle paylaştığımız; ödevler, ara sınavlar, sınıf içi performanslar, hilal akın gamze Çötken: “Program içeriği yeni bir yabancı dil öğrenmeye başlamış kişiler için son derece zengin ve nitelikliydi. Eğitimcinin de olağanüstü enerjisi ve profesyonelliği, İngilizceye attığımız bu ilk adımda bizim için çok büyük şans oldu. Bu fırsatı sağlayan şirketimiz ODE’ye çok teşekkür ederim.’’ Büşra aktaş: “ODE dil eğitimi alanında en iyi olan kurumu seçtiği için çalışanlar olarak çok şanslıyız. Eğitim aldığımız kurum gerçekten çok iyiydi. Eğitim süremiz çok verimli geçti. Eğitmenimiz harika bir insandı. Bizi gerçekten bir seviye ileriye götüren bir eğitimdi çok memnun kaldık.” hilal akın: “Global bir marka olmayı hedefleyen ODE, çalışanlarına İngilizce öğrenmeleri için verdiği destekten dolayı öncelikle çok teşekkürler. Dokuz hafta boyunca süren eğitim, kurum ve eğitmenlerden dolayı beklentim doğrultusunda olumlu sonuçlandığını düşünüyorum. Derslerin içeriği direkt olarak koşullu öğrenmeden ziyade sohbet eşliğinde geçtiği için mesai sonrasında olmasına rağmen keyifli geçtiğini söyleyebilirim. Devam kurunu sabırsızlıkla bekliyoruz.’’ Ozan tezel: “Oldukça eğlenceli, kişiyi öğrenmeye teşvik eden, akıcı ve verimli bir eğitimdi. Lisanın önemini tekrardan hatırlatan ve sevdiren bir eğitim dönemi geçirdik. Bu eğitimde emeği olan tüm arkadaşlara ve şirketimize teşekkür ederim.” www.ode.com.tr 34 Aralık’ta eğitim başkadır ODE çalışanları; Satış Koçluğu Becerileri, Finans Dışı Yöneticiler İçin Finansal Tabloların Okunması, İdeal Karma: Yöneticilik, Liderlik, Koçluk, Raporlama ve Rapor Sunum Teknikleri, OHSAS 18001:2007 İş Sağlığı ve Güvenliği Yönetim Sistemi, Pazarlama Yönetimi, Akreditif Okuma ve Uygulama, Dijital Dönüşümü Anlamak, Dijital Dönüşüm Liderleri, Güvenlik Bilgi Formu Hazırlayıcısı, Ekstrüzyon Proses Esasları ve Problem Giderme, Graphene Related Technologies from Laboratory to Indestry başlıklı eğitimler başta olmak üzere en güncel konulardan teknik eğitimlere kadar geniş bir yelpazede eğitimlerini tamamladılar. Çalışanlar yeni bir yıla daha donanımlı girmeyi tercih ederek, güncel bilgilerini de tazelemiş oldular. ODE fabrika çalışanları kahvaltı organizasyonunda buluştu Fabrika çalışanlarımızın eşleriyle ya da birer yakınlarıyla katıldıkları kahvaltı organizasyonumuzu bu yıl da gerçekleştirdik. Kahvaltı organizasyonu ile çalışanlarımızın nezih bir ortamda mükemmel bir kahvaltı ile güne ODe Ocak 2016 güzel başlamalarını sağlıyoruz. Organizasyon bir ay sürdü ve bu süre içerisinde çalışanlarımız istedikleri herhangi bir gün organizasyona dahil olarak sevdikleriyle güzel bir kahvaltının tadını çıkardılar. 36 İran’ın en büyük hotelinde de ODE ürünleri kullanıldı İran’ın başkenti Tahran’da Aralık 2015 tarihinde hizmete açılan Espinas Hotel inşaatında da ODE ürünleri kullanıldı. İran’ın başkenti Tahran’ın kuzeyinde, Espinas Grup tarafından İran’ın en büyük hoteli Espinas Hotel inşa edildi. 70.000 metrekare kullanım alanı olan Espinas Hotel’in 600 odası bulunuyor. Ayrıca, iş amaçlı kullanılacak 42 odanın yanı sıra Hotel, sekiz restoran, 12 konferans salonu, sekiz amfi tiyatroya sahip. 600 araçlık park yerini bulunan Hotel’in inşasına 2013 yılında başlandı. Aralık 2015 tarihinde tamamlanan Hotel, resmi açılışından önce GECF (Gas Exporting Countries Forum - Gaz İhracatı Yapan Ülkeler Forumu) altında birçok misafire ev sahipliği de yaptı. Hotel’in resmi açılışı, Aralık 2015’te, İran İslami Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Yardımcısı Muhammed-Rıza Rahimi tarafından gerçekleştirildi. Espinas Otel için ODE ürünleri tercih edildi ODE İran İş Geliştirme Müdürü Hesam Khatib, projenin enerji odası ve HVAC boruları için ODE R-Flex boruları ve levhalarının tercih edildiğini belirtiyor. Khatib, daha önceki projelerde kullanılan ürünlerden ve hizmet kalitesinden memnun olmadıklarını ifade ederek, yeni hizmet alacakları bir şirket arayışında oldukları dönemde ODE ile tanıştıklarını söylüyor. ODE’yi tercih etmelerinin nedeni olarak Khatib şunları söylüyor: “ODE ürünlerinin kalitesi daha iyi, teslim süreci daha hızlı ve fiyat olarak çok daha ekonomik. Bize sağladığı bu avantajlar nedeniyle ODE’yi ve ürünlerini tercih ettik. Bundan sonra işbirliğimizin artarak devam edeceğine inancım tam.” ODe Ocak 2016 İhracat Gözüyle Dünyada en çok ziyaret edilen ülke: Bayraklarına özgürlüğün, eşitliğin, kardeşliğin renklerini veren Fransa, turistlerin en çok ziyaret ettiği ülkelerin başında geliyor. Günübirlik ziyaretlerin dışında Fransa yılda 80 milyonu aşkın turiste ev sahipliği yapıyor. Dünyaca ünlü plajları ve sahil kentlerinin yanı sıra başkent Paris dünyanın önde gelen kültür ve sanat merkezlerinden biri durumunda. Tarihi yapıtlarla dolu kentleriyle, kumsallarıyla, kayak alanlarıyla dikkat çeken Fransa’ya yolunuz düşerse, gezilip, görülecek yerleri önceden not etmenizde fayda var. Fransa Cumhuriyeti Bayrak: Mavi, beyaz, kırmızı renkten oluşan bayrak; “Özgürlük, Eşitlik, Kardeşlik” anlamına geliyor. Ulusal marşı: La Marseillaise Başkent: Paris resmi dili: Fransızca yönetim biçimi: Üniter yarı başkanlık sistemi nüfus: 2014 sayımı 66.616.416 Para birimi: Avro Fransa adı, Frankların yurdu anlamına gelen Francia sözcüğüne dayanıyor. Ancak frank sözcüğünün kökeniyle ilgili pek çok farklı iddia da bulunuyor. Bir varsayım da frank teriminin eski Cermen dillerinde özgür anlamına gelen frei sözcüğünden geldiği. Frank sözcüğü Roma İmparatorluğu’nun çöküşünden Orta Çağa kadar daha az yaygın biçimde kullanılagelmiş ancak Hugh Capet’in Fransa Kralı olarak taç giymesinin ardından yaygın biçimde, gelecekte Fransa olarak anılacak Fransa Krallığı’nı anlatmak için kullanılmaya başlanmış. Günümüz Fransa’sının sınırları hemen hemen eskiden Kelt Galyalıları tarafından yurt edinilen Antik Galya’nın sınırlarıyla aynı. Galya, M.Ö. 1. yüzyılda Roma İmparatoru Julius Caesar tarafından ele geçirilince, Galya halkları yavaş yavaş Roma kültürünü ve Roma dilini benimsiyor. Daha sonra zamanla bu dil kendi içinde değişerek çağdaş Fransızcanın temellerini oluşturuyor. Fransa Devrimi’nden cumhuriyete… Fransa’da krallık sistemi 1789 yılında gerçekleşen Fransız Devrimi’ne dek hüküm sürüyor. Fransız Devrimi sırasında dönemin Fransa kralı XVI. Louis ve eşi Marie Antoinette ile onlara yakınlığı olduğu düşünülen yüzlerce Fransız vatandaşı öldürülüyor. Kısa süreli bir dizi yönetim denemesinden sonra Napolyon Bonapart 1799’da cumhuriyetin kontrolünü ele alıyor ve kendini önce Birinci Konsül, daha sonra, günümüzde Birinci İmparatorluk (1804–1814) adıyla anılan devletin imparatoru ilan ediyor. Napolyon Savaşları olarak bilinen bir dizi savaşın ardından, Bonaparte ailesinin yardımıyla Napolyon kıta Avrupa’sının büyük bölümünü ele geçiriyor. Yeni elde edilen bu topraklara daha sonra Bonaparte ailesinin üyeleri Fransa’ya bağlı kral olarak atanıyor. 1815 yılında yapılan Waterloo Savaşı’nda Napolyon’un son yenilgisinden sonra Fransa’da krallık yönetimine geri dönülüyor. Ancak bu kez kralın yetkilerine anayasal kısıtlamalar getiriliyor. 1830 yılında çıkan bir sivil ayaklama olan Temmuz Devrimi’yle Bourbon Hanedanı tümüyle www.ode.com.tr 37 38 kaldırılarak anayasal krallığa dayanan Temmuz Monarşisi getiriliyor. Bu yönetim biçimi 1848 yılına dek sürerken, bu arada kurulan İkinci Cumhuriyet oldukça kısa süreli oluyor. 1852 yılında III. Napolyon İkinci İmparatorluğu kurunca yıkılıyor. 1870 yılında başlayan Fransa-Prusya Savaşı’nda yenilen III. Napolyon bunun üzerine tahttan indiriliyor ve bu yönetim rejimi de Üçüncü Cumhuriyet‘in kurulmasıyla feshediliyor. Fransa 17. yüzyıldan başlayarak 1960’lara dek bir sömürge devleti kimliğiyle var oluyor. 19. ve 20. yüzyıllarda dünyanın dört bir yanında edindiği sömürge toprakları Fransa’yı İngiltere’den sonra ikinci büyük sömürge imparatorluğu haline getiriyor. II. Dünya Savaşı’nın sonrasında Dördüncü Cumhuriyet kurularak, Fransa’nın dünya siyasi ve ekonomik politikalarında etkili bir güç olarak kalabilmesi için ülkenin mevcut durumunun korunmasına çalışılıyor. Fransa o zamana dek elinde bulundurduğu sömürge topraklarını korumaya çalışmışsa da daha sonra bu konuda sorunlar yaşıyor. 1946’da Çinhindi‘nin yönetimini yeniden ele geçirmek için yapılan harekât Birinci Çinhindi Savaşı’nın çıkmasına neden oluyor ve 1954 yılında Dien Bien Phu Çarpışması‘nda Fransız güçleri bölgesel güçlere karşı yenilerek, bölgeden çekiliyor. Bundan yalnızca birkaç ay sonra, Fransa Cezayir halkının başlattığı bağımsızlık savaşında yine, hatta daha sert bir direnişle karşı karşıya kalıyor. O dönemde Pied-noir adı verilen milyonlarca Avrupa kökenli sakini olan Cezayir’in kontrolünü bırakıp bırakmamak konusunda Fransa’da büyük tartışmalar yaşanıyor ve ülke bir iç savaşın eşiğine geliyor. 1958 yılında istikrarsız ve zayıf durumda bulunan cumhuriyetin yerine, yeni bir anayasa türkiye Fransa ekonomik iliŞkileri Türkiye, Fransa’nın AB dışındaki en büyük ihracat pazarlarından biri olmaya devam ediyor. Fransız Ekonomi Bakanlığı’nın verilerine göre, 2011 yılında Fransa’ya ihracatımız 5.873,945 milyon Avro, Fransa’dan ithalatımız 6.698,84 milyon Avro, ticaret hacmi 12.572,785 milyon Avro, ticaret açığımız 824,895 milyon Avro olmuş. 2010 yılına göre, ihracatımız yüzde 8,72, ithalatımız yüzde 6,93, ticaret hacmi yüzde 7,76 oranlarında artmış, ticaret açığımız yüzde 4,25 oranında azalmış. 2011 yılında Türkiye Fransa’nın en çok ihracat yaptığı 11., en çok ithalat yaptığı 16. ülke konumunda. Fransa’nın Türkiye’ye ihracatında, otomobil, otomobil yan sanayi ile uçaklar ve uçak motorları, demir-çelik ürünleri ve eczacılık ürünleri belli başlı kalemleri oluşturuyor. Bu ürünler, Fransa’nın Türkiye’ye ihracatı içinde toplam yüzde 33’lük bir payı ifade ediyor. Fransa’nın Türkiye’den ithalatında ilk sırada otomobiller ve tamamlayıcı içerikte yan sanayi ürünleri yer alıyor. İç giyim, deri ürünleri hariç olmak üzere dış giyim, beyaz eşya ise diğer önemli ithalat kalemlerini oluşturuyor. Otomobillerin ve yan sanayi ürünlerinin Fransa’nın Türkiye’den ithalatındaki payı yüzde 39. Dış giyim hariç tutulmak üzere, iç giyim, örme mamuller ve tekstil ürünleri ise yaklaşık olarak 19’luk bir paya sahip. ODe Ocak 2016 multIpaCk ile yerimiZi saĞlamlaŞtIrDIk ODE İhracat Grup Takım lideri Ersin Yıldız, ODE’nin Avrupa pazarındaki yeriyle ilgili şu değerlendirmede bulundu: “Avrupa ülkelerindeki dikkat edilen standartlara bizde gerek kalite belgelerimiz gerek paletli yükleme şekli multipack ile kolaylıkla uyum sağlıyoruz. EUCEB sertifikamız ile özellikle Avrupa pazarının çok önemsediği çevre ve insan sağlığının bizim de önceliğimiz olduğunu vurguluyoruz. Özellikle yeni yükleme şeklimiz multipack ile birlikte Avrupa pazarında mevcut yerimizi sağlamlaştırmış olduk. Yeni elyaf yapımızla birlikte mevcut ürün kalitemizin de üstüne koyarak öncelikle Fransa pazarında olmak üzere Avrupa’da birçok ülkede hem ürün kalitemizden hem de multipack’ten kaynaklı hacmimizi oldukça arttırmış durumdayız. Bu doğrultuda müşterilerimizden gerek ürün gerekse sağladığımız hizmetle ilgili olumlu geri bildirimler almamız, bizleri mutlu ediyor.” oluşturulması öngörülerek, cumhurbaşkanının yetkilerini artıran ve günümüzde de hâlâ süren Beşinci Cumhuriyet’in kurulması kararına varılıyor. Kurulan bu son cumhuriyetin başkanlığına Charles de Gaulle geliyor ve Gaulle, Cezayir’deki savaşı bitirecek önlemleri alırken, ülkeyi de birlik içinde tutmayı başarıyor. Cezayir Bağımsızlık Savaşı, Cezayir‘in başkenti Cezayir‘de yapılan barış görüşmeleriyle 1962’de çözümleniyor ve bu olay Cezayir’in bağımsız bir ülke olmasıyla son buluyor. Fransa’nın dünyanın pek çok bölgesinde denizaşırı toprakları bulunuyor Fransa; Kuzey Amerika, Karayipler, Güney Amerika, Hint Okyanusu, Büyük Okyanus ve Antarktika‘ya yayılan geniş bir coğrafyada çok sayıda il ve özel bölgeye de sahip. Bunlardan doğrudan Fransa’ya ait olanlar denizaşırı iller; kendi içlerinde bağımsız, savunma konusunda Fransa ile anlaşmalı olan ortak ülkeler ise kısaca COM (Türkçe: Denizaşırı Topluluklar) olarak adlandırılıyor. Fransa toprakları, batıda ve kuzeyde kıyı ovalarından, güneydoğuda Alp dağ zincirine, iç Fransa’da Massif Central olarak anılan yüksek bölgelere ve güneybatıda Pirenelere kadar uzanan değişik bölgelerde, farklı yer şekillerine sahip. Alplerde yer alan ve Batı Avrupa’yla Avrupa Birliği’nin en yüksek noktası olan 4807 metre yüksekliğindeki İhracat Gözüyle Mont Blanc, Fransa ile İtalya sınırında yer alıyor. Kıta Fransası ayrıca Loire Nehri, Garonne Nehri, Seine Nehri ve Rhône Nehri gibi büyük ve karmaşık bir akarsu ağıyla örülü. En alçak noktası deniz yüzeyinin iki metre altında bulunan Camargue deltası içinde yer alıyor. Yüzölçümü 8.680 kilometrekare olan Korsika adası ise Akdeniz kıyısındaki Nice kentine 128 deniz mili uzaklıkta. Fransa, toplamda 26 yönetimsel bölgeye ayrılıyor. Bunlardan 22’si metropolitan Fransa olarak anılan, Fransa’nın Avrupa’da kalan toprakları içinde yer alıyor. 22 bölgeden anakara dışında kalan tek bölge Korsika Adası. Geri kalan dört bölge Fransa’nın denizaşırı topraklarında yer alıyor. Fransa’da yer alan tüm bu bölgeler ayrıca illere ayrılıyor. Bu iller genelde alfabetik sıraya göre numaralandırılıyor. Bu numaralar posta kodlarında ve araç plakalarında kullanılıyor. Fransa’da département adı verilen 100 il bulunuyor ve bu illerde toplam sayıları 342’yi bulan ilçelere (arrondissement), bunlar da sayıları 4.032 olan kantonlara ayrılıyor. Fransa’nın en küçük ölçekteki yönetimsel birimi seçilmiş birer başkanca yönetilen ve köy olarak adlandırılabilecek olan komünlerdir. Komünler hiyerarşide kantonların ardından geliyor. Fransa’da yer alan komünlerin sayısı 36.680’dir. Bu bölgeler, iller ve komünler birer yerel meclise sahip olup, bir yönetici tarafından yönetiliyorlar. Arrondissement adı verilen ilçeler ve kantonlar ise yalnızca belediye çapında yönetiliyor. Fransa’nın 100 ili arasından dördü; Fransız Guyanası, Guadeloupe, Martinique ve Réunion denizaşırı topraklar olup, hepsi birlikte Fransa Cumhuriyeti’nin ve aynı zamanda Avrupa Birliği’nin birer parçası durumunda. 26 bölge ve 100 ilin yanı sıra Fransa Cumhuriyeti’nin altı denizaşırı aidiyeti de bulunuyor. Bunlar: Fransız Polinezyası, Mayotte, Saint Barthélemy, Saint Martin, Saint Pierre ve Miquelon ile Wallis ve Futuna’dır. Bağımsız bir ülke ile Fransa toprağı arası bir durumda bulunan ve dünyada örneği bulunmayan (sui generis) Yeni Kaledonya, Fransa Güney ve Antarktika Toprakları ve Büyük Okyanus’taki Clipperton Adası da büyük Fransa’yı oluşturan topraklar olarak adlandırılıyor. Bu yerler Fransa’nın toprakları olmasına karşın, Fransa’nın üyesi olduğu Avrupa Birliği‘nin dışında yer alıyorlar. Sanayisi güçlü bir ülke; Fransa Fransa, tarım ürünleri bolluğu ve çeşitliliğiyle Avrupa Ekonomik Topluluğu içinde birinci sırada, süt ürünleri açısından da dünyada dördüncü sırada FransIZ mutFaĞI Fransız mutfağının kökeni Orta Çağlara kadar uzanıyor. Fransa mutfağı Fransız Devrimi sonrasında Kolonileşme döneminde dünya sahnesindeki kazandığı gücüyle orantılı olarak gelişiyor. Napolyon Bonapart döneminde ün kazanan Marie-Antoine Carême (1784-1833) gibi aşçılar, haute cuisine (yüksek aşçılık sanatı) denilen özenli bir yemek tarzını geliştirerek, Fransız mutfağına büyük katkılarda bulunuyorlar. Fransız mutfağı Fransa’nın bölgelerine göre büyük farklılıklar gösteriyor. Kırmızı etten, deniz ürünlerine ve süt ürünlerine kadar çok değişik türlerde besin Fransız mutfağını biçimlendiriyor. Fransız mutfağının öne çıkan öğelerini, şarap ve peynir oluşturuyor. Fransa her yıl dünyaca ünlü şaraplarını ihraç ederek, ekonomisine katkıda bulunduğu gibi tescillenmiş 1000’i aşkın peynir türüyle de dünyanın en önde gelen peynir üreticilerinden biri durumunda Fransa’da bağcılık ve şaraplarıyla ön plana çıkan bölgeler Alsace, Bordeaux, Burgonya, Champagne, Korsika, Jura, Languedoc-Roussillon, Loire, Provence, Rhône ve Savoy‘dur. Fransa’nın en ünlü peynirleriyse Brie, Camembert ve Rokfor’dur. Fransız mutfağının dünyaya mâl olmuş ya da dünyaca tanınan diğer yemekleri arasında kruvasan, salyangoz yemeği, baget ekmeği, kaz ciğeri ve crème brûlée (krem brule) sayılabilir. (Fransa tarım- besin sanayi ürünleri dışsatımında dünya ikincisidir) yer almasının yanı sıra sanayisi de çok güçlü bir ülke olarak dikkat çekiyor. Endüstri, ülke gelirinin çeyreğini ve ticaret kazancının yüzde 80`inden fazlasını karşılıyor. Ülkedeki satın alma gücü paritesi 1.871- trilyon dolar olup, reel büyüme oranı yüzde 3.1. Ülkenin yüzde 3.3’ü tarım, yüzde 26.1’i sanayi, yüzde 70.6’sı hizmet sektöründe çalışıyor. Enflasyon oranının tüketici fiyatlarında yüzde 2.3 olduğu ülkede, iş gücü 27.88 milyon civarında. Ülkedeki işsizlik oranı yüzde 9.1. Bununla beraber sanayi, makine, kimyasal ürünler, otomobil, metalürji, uçak, elektronik, tekstil, gıda ürünleri, turizm üzerine dayalı olup, sanayinin büyüme oranıysa yaklaşık %1.5. Ülkedeki tarım ürünleri buğday, tahıl, şeker pancarı, patates, üzüm, sığır, süt ürünleri, balık gibi alt bölümlere ayrılıyor. Ülkede ihracat miktarı 490 milyar dolar olup, ülke; makine ve taşımacılık araçları, uçak, plastik ürünler, kimyasallar, eczacılık ürünleri, demir-çelik ve meşrubat gibi ürünler satmaktadır. Ülkenin en çok ihracat yaptığı ortakları, Almanya yüzde 14.7, İspanya yüzde 9.7, İtalya yüzde 8.7, Birleşik Krallık yüzde 8.3, Belçika yüzde 7.1, ABD yüzde 7.1 oranında. Aynı şekilde ülkedeki ithalat miktarı 529.1 milyar dolar olup, ülke; makine ve parçaları, araçlar, ham petrol, uçak, plastik ürünler, kimyasal ürünler alıyor. Ülkenin ithalat ortakları Almanya yüzde 18.9, Belçika yüzde 10.7, İtalya yüzde 8.3, İspanya yüzde 7, Hollanda yüzde 6.6, Birleşik Krallık yüzde 5.9, ABD yüzde 5.1 oranında. Yılda altı milyonu aşkın turist Eyfel Kulesi’ni ziyaret ediyor Birleşmiş Milletler Turizm Örgütü’nün verilerine göre 2012 yılında kaydedilen 83 milyon turistle Fransa, dünyada en çok ziyaret edilen ülke durumunda. Fransa’ya giriş yapan 83 milyon kişi hesaplanırken, ülkede yirmi dört saatten az kalan ya da Kuzey Avrupa’dan İtalya, İspanya gibi ülkelere gitmek isteyenlerin otoyollar aracılığıyla yaptıkları kısa süreli yolculuklar da sayılmıyor. Fransa, tarihî yapıtlarla dolu şehirlere, kumsallara, tatil merkezlerine, kayak alanlarına ve kırsal bölgelere ev sahipliği yapıyor. Bunların yanı sıra Fransa ayrıca inanç turizmi ile de ön plana çıkıyor. Hautes-Pyrénéesilinde yer alan Lourdes kenti her yıl milyonlarca turist ağırlıyor. Fransa’da en çok turist çeken yapı ve yerler: Eyfel Kulesi (6.2 milyon), Louvre Müzesi (5.7 milyon), Versay Sarayı (2.8 milyon), Musée d’Orsay (2.1 milyon), Arc de Triomphe (1.2 milyon), Pompidou Merkezi (1.2 milyon), Mont-SaintMichel (1 milyon), Chambord Şatosu (711 bin), Sainte-Chapelle (683 bin), Haut-Kœnigsbourg Şatosu (549,000), Puy de Dôme (500,000), Musée Picasso (441 bin), Carcassonne (362 bin)’dur. www.ode.com.tr 39 40 Şirketler geleceklerini yönetmeye hazır mı? Ülkemizdeki ekonomik faaliyetlerin büyük bir kısmını gerçekleştiren aile şirketleri, ikinci ya da üçüncü kuşağa geçişlerde sorunlar yaşıyor. Yapılan araştırmalarda aile şirketlerinin çoğunluğu birinci kuşakta yok olurken, üçüncü kuşakta yaşayan aile şirketlerinin sayısı ise oldukça düşük. ABD’de yapılan bir araştırmanın sonuçları, birinci kuşakta son bulan aile şirketi oranının yüzde 80, ikinci kuşağa ulaşanların oranının yüzde 16, üçüncü kuşağa ulaşanların oranının yüzde 4 olduğunu gösteriyor. Aile şirketlerinin parçalanmadan hayatta kalması, sürdürülebilir olması, büyümeyi yakalaması, rekabetçi olması için kurumsallaşmayı ve kurumsal yönetim ilkelerini gerçekleştirmek durumunda. Yakın gelecekte pek çok iş kolunun olmayacağı ifade edilirken, şirketlerimiz geleceklerini nasıl yönetecekler, geleceğe nasıl yatırım yapacaklar? Kurumsal yönetim ilkelerinin geleceğini düşünen şirketler için ne kadar önemli olduğunu kapak konumuzda çeşitli uzman kişilerin görüşleri ve röportajlarıyla ele aldık. ODe Ocak 2016 ODE Dosya 41 Dünyada önemli bir okuyucu kitlesi tarafından takip edilen, ABD’li yazar ve fütürist Alvin Toffler, Üçüncü Dalga kitabını 1980’li yıllarda yazıyor. Birçok şirket ve yöneticiye, geleceğe dönük planların yapılması aşamasında ışık tutan bu kitapta Toffler, dünyanın dört bir yanında değişikliğin yaratıcısı olan kişilerle yaptığı görüşmeleri değerlendiriyor. Aile uzmanları, fizikçiler, şirket yöneticileri, generaller, meclis ve hükümet temsilcileri, başbakanlar ve de toplumun çok geniş ve çeşitli kesitlerinden gelen kimselerle yapılan görüşmeler neticesinde varılan tespitler olarak ortaya çıkan bu kitap, dünyayı şekillendiren yaratıcı insanların mevcut, geçmiş ve geleceğe bakış açılarını, değerlendirmelerini ortaya koyarak, bir anlamda geleceğimizi şekillendirecek olan bu insanların görüşlerinden yararlanarak, kendi geleceğimize hazırlık yapabilme yeteneğimizi artırmayı hedefliyor. Toffler, “üçüncü dalga” ile gelmekte olan bilgisayar, elektronik, bilgi, biyoteknoloji gibi sanayilere işaret ediyor ve esnek üretim, köşe pazarlaması, yarı zamanlı mesai, işin eve dönüşü gibi yönelimlerin haberini o günden veriyor. Toffler üçüncü dalga uygarlığı adını verdiği geleceği ise kitabında şu cümlelerle anlatıyor: “Yeni uygarlık o denli farklı ki, doğrudur diye bellemiş, benimsemiş olduğumuz bütün eski görüşlerimizi zorlar. Eski düşünce tarzları, eski formüller, öğretiler, ideolojiler, geçmişte ne denli yararlı olmuş olurlarsa olsunlar, artık bugünün gerçeklerine uymuyorlar. Yeni değerler ve teknolojilerin, yeni jeopolitik ilişkilerin, yeni yaşam biçimleri ve haberleşme yöntemlerinin etkisiyle ortaya çıkan bu dünya, yeni fikirleri, yeni benzetmeleri, yeni sınıflandırmaları ve kavramları da gerektiriyor. Yarının embriyon hâlindeki dünyasını dünün kalıpları içine sıkıştıramayız.” Belki bu düşünceyi en iyi ifade eden de Mevlana olmuş: “Dünle beraber gitti cancağızım / Ne kadar söz varsa / Düne ait / Şimdi yeni şeyler / Söylemek lazım… Söz sırası kimde… Dünya değişiyor, teknoloji değişiyor, iş yapış şekilleri değişiyor, çalışan profili değişiyor, değişmeyen tek şey değişimin kendisi. Hem çalışan olarak hem de şirket kurucusu, yöneticisi, olarak ayağımızı uydurmak zorunda olduğumuz www.ode.com.tr 42 bir çağda yaşıyoruz. Teknolojinin hızına erişmek ve takip etmek için çalışanlar kendini sürekli geliştirmek durumundayken, şirketlerimiz geleceklerini yönetmeye hazır mı dersiniz? Birçok ekonomide olduğu gibi Türkiye’de de aile şirketleri ülkedeki ekonomik faaliyetlerin çok büyük kısmını gerçekleştiriyor. Aile şirketlerinin, genellikle birden fazla şirketi bünyesinde barındıran grup şirketleri olarak faaliyette bulunmalarına rağmen ikinci ya da üçüncü kuşağa geçişlerde sorunlar yaşanıyor ve faaliyetleri uzun ömürlü olamıyor. Yapılan araştırmalarda aile şirketlerinin çoğunluğu birinci kuşakta yok olurken, üçüncü kuşakta yaşayan aile şirketlerinin sayısı ise oldukça düşük. ABD’de yapılan bir araştırmanın sonuçları, birinci kuşakta son bulan aile şirketi oranının yüzde 80; ikinci kuşağa ulaşanların oranının yüzde 16, üçüncü kuşağa ulaşanların oranının yüzde 4 olduğunu gösteriyor. Ülkemizde aile şirketlerinin ekonomimizdeki payı yüksek olunca, kurumsal yönetim ilkelerinin de aile şirketlerinde uygulanmasının önemli bir süreç olduğu da ortaya çıkıyor. Nedir bu kurumsal yönetim dedikleri? Kurumsal Yönetim İlkeleri’nin özel sektöre yönelik bir ilke ve uygulamalar bütünü olarak hayatımıza girmesi, OECD liderliğinde 1999 yılında başlıyor. Gerek makro düzeyde yaşanan küresel ekonomik krizler gerek şirketler düzeyinde yaşanan çeşitli usulsüzlükler, 2000’li yıllarda dikkatlerin, sürdürülebilir performans kavramı üzerine yoğunlaşmasına neden oluyor. Bu gelişmeler, kurumsal yönetim kavramının ilgi alanını halka açık şirketlerin ardından, halka kapalı şirketler, aile şirketleri, kamu işletmeleri, sivil toplum kuruluşları, spor kulüpleri ve siyasi partiler de dahil olmak üzere ekonomik ve toplumsal hayatımızda kilit rol oynayan tüm kuruluşları içerecek şekilde genişletiliyor. Kurumsallaşmadan anlaşılması gereken, devamlılığı belli kişilerin varlığına bağlı olmayan bir ‘sistem’ oluşturmak. Her sistemde olduğu gibi kurumsal bir yapıda da sistemin farklı unsurlarının birbiri ile ve sistemin bütünü ile ilişkisinin belirlenmesi, farklı rollerin ve görevlerin tanımlanması sağlıklı bir işleyiş kurulması için zorunlu. Kurumsallaşma kısaca, operasyonel işlerin daha doğru bir şekilde işlemesini amaçlıyor. Kurumsal yönetim ise, ‘sahiplik ve kontrol’ unsurlarının devreye girmesiyle anlam kazanıyor. Kurumsal yönetim, şirketlerin sermayeyi ve insan kaynaklarını cezbetmesine, etkin per- Aile şirketlerinde geliştirilecek olan kurumsal yönetim düzenlemeleriyle; ● Profesyonel yöneticilerin performans şeffaflığı ● Performans bazında ve adil piyasa koşullarına uygun şekilde ücretlendirme ● Kariyer gelişim yollarının aile üyeleri tarafından tıkanmaması ● Profesyonellerin ve aile üyelerinin aynı performans sistemine tabi olmaları ● Karar almada yetki ve sorumluluk alanlarının belirlenmesi gibi beklentilere yanıt verilerek, yetenekli yöneticilerin şirkete kazandırılması mümkün olmakta. ODe Ocak 2016 formans göstermesine, hedeflerine ulaşmasına, hukuki zorunlulukları ve toplumsal beklentileri yerine getirmesine yönelik, yasa, düzenleme ve gönüllü özel sektör uygulamalarını kapsıyor. Kurumsal Yönetim İlkeleri, kurumsal yönetim dört temel prensip üzerine kurulu. Bunlar; adillik, şeffaflık, hesap verebilirlik ve sorumluluk ilkeleridir. Kurumsal yönetim ve aile şirketleri Kasım 2012'de yayımlanan PricewaterhouseCoopers'ın (PwC) Küresel Aile Şirketleri Araştırması’na göre Türkiye’deki aile şirketlerinin en temel sorunu kurumsal yönetim ve karar alma konusunda yaşanıyor. Değişen piyasa koşulları ve rekabet, Türkiye’deki aile şirketlerinin de yönetim konusunda daha kurumsal hale gelmelerini gerektiriyor. Aile şirketlerinin ülkedeki ekonomik faaliyetlerden aldıkları büyük pay dikkate alındığında, kurumsal yönetimin aile şirketlerine uygulanmasının çok önemli bir süreç olduğu ortaya çıkıyor. Aile şirketlerinde kurumsal yönetim sadece kurucu aile büyüğünün ve aile bireylerinin gerçekleştirebileceği bir süreç olmayıp kolektif bir süreç. Dolayısıyla bir öğrenme ve değişim süreci, buna bağlı olarak da geçiş ve uyum maliyeti bulunuyor. Halka açılarak Borsa’da işlem gören aile şirketleri, kurumsal yönetim uygulamalarını ODE Dosya daha etkin ve hızlı bir şekilde yerine getiriyor. Söz konusu uygulamaların birçoğunun ise düzenleyici ve denetleyici kurumların yaptıkları düzenlemelere uyum sağlanması amacıyla yapıldığı söylenebilir. Bunun dışında, kurumsal yönetimin tüm gereklerini yerine getirmek konusunda istekli ve bu konuda oldukça mesafe almış aile şirketleri olabiliyor. Aile şirketleri açısından önem taşıyan diğer bir unsur da, şirketin büyüme sürecinden bağımsız olarak ilerleyen diğer bir süreç olan ailenin büyümesi. Girişimcinin finansal beklentilerini karşılayarak, tatminkar bir performans sergileyen aile şirketi, sabit bir büyüme gösterse dahi, ikinci ve üçüncü kuşakta genişleyen ailenin finansal beklentilerini karşılayamayabiliyor. Ailenin genişlemesiyle birlikte ortaya çıkan diğer bir durum da ailenin tek başına bir paydaş olmasının yanı sıra, aile içinde “hem hissedar olup hem de çalışan, hissedar olmayıp çalışan, çalışıp hissedar olmayan, ne hissedar olan ne de çalışan” aile bireyleri gibi çıkarları farklılaşabilecek paydaş gruplarının oluşması. Bu paydaş gruplarının farklılaşan çıkarları iyi yönetilmediği takdirde, aile bireylerinin şirketin işleyişine ve geleceğine ilişkin fikir ayrılıkları şirketin devamlılığını tehlikeye atıyor. Aile şirketlerinde kurumsal yönetim, aile bireylerinin işe ilişkin farklı beklentilerinin tartışılacağı ve dengeleneceği mekanizmalar kurarak, şirketin geleceğinin içsel nedenlerle çıkmaza girmesini önlemeyi amaçlıyor. Aile şirketlerinde kurumsal yönetim uygulamalarını ön plana çıkaran diğer husus ise sermaye. Aile, sermayesinin yetersiz kaldığı durumda ortaklık, kurumsal yatırımcılar, finans kurumları ve bireysel yatırımcılara doğru genişleyen bir yelpaze ile iletişim içinde olmak durumunda. Bu şekilde ortaklıkların kurulması sonucunda tarafların birbirlerine karşı olan sorumlulukları kurumsal yönetimi zorunlu kılıyor. Kurumsal yönetim, aile şirketlerinde sürdürülebilirlik açısından başlıca koşul olan aile ve şirket arasındaki ilişkilerin düzenlenmesi açısından ayrıca önem taşıyor. Kaynaklar: ● TKYD Aile Şirketleri Yönetim Rehberi, 2013 ● Kurumsal Yönetim Algı Araştırması, 2015 (TKYD ve StratejiCo.) 43 Kurumsal Yönetim Algı Araştırması Ocak 2015 tarihinde TKYD ve StratejiCo. tarafından yapılan araştırmada, 30’a yakın yönetici ile birebir görüşme yapılıyor. Sonrasında 300’e yakın kişi tarafından doldurulan soru formundan elde edilen verilerin analiz edilmesi neticesinde bir rapor oluşturuluyor. Rapor ile Türkiye’de kurumsal yönetimin algısını ölçmek, kurumsal yönetimi destekleyen ve engelleyen faktörleri bularak bu alanda yapılan çalışmaları ölçülebilir hale getirmek amaçlanıyor. Sonuçlar, araştırmaya İstanbul ve İstanbul dışından katılma, TKYD üyeliği ve halka açık şirkette çalışma kriterlerine göre ayrı ayrı değerlendiriliyor. Araştırmanın en önemli sonucu kurumsal yönetimin bir karar alma mekanizması olarak algılanıyor olması. Kurumsal yönetim ilkeleri kişilerin ve kurumların karar alma süreçlerini etkilemekte ve buna göre belli çıktılar sağlamakta. Söz konusu süreçlerde yetki paylaşmak istemeyen kişiler (özellikle ana hissedarlar ve ailenin şirketi kuran üyeleri) kurumsal yönetimin benimsenmesi engelleyen ana faktörler olarak rol oynarken; itibarın, sürdürülebilirliğin ve devamlılığın kurumsal yönetimin gelişmesini sağlayan faktörler olduğu görülüyor. Her ne kadar kurumsal yönetim farkındalığı oluşması için profesyonel yöneticiler ve bu konuda bayraktarlık üstlenen kişiler önem kazansa da, uygulamaya geçerken şirket sahipleri son sözü söylemekte. Araştırmanın ortaya çıkardığı diğer bir çarpıcı sonuç ise kurumsal yönetim konusunda özel sektör mensuplarının en çok düzenleyici kamu gücüne güvendikleri, diğer bir ifadeyle bu konuda devletin öncü rol oynadığı. Kurumsal yönetim ile hem şirketlerin hem de Türkiye’nin sürdürülebilir olarak gelişeceği, bunun içinse en önemli ilkenin hesap verebilirlik olduğu katılımcılar tarafından ifade ediliyor. www.ode.com.tr 44 GüRAY KARACAR: “Aile şirketleri sürekliliklerini sağlayabilmeleri için içsel bir değişim yaşamalılar” ODe Ocak 2016 ODE Dosya 45 Ankara Ticaret Odası’nın araştırmasına göre; Türkiye’deki aile şirketlerinin yüzde 80’i beşinci yılına, yüzde 96’sı ise 10. yılına ulaşamadan yok oluyor. Türkiye Kurumsal Yönetim Derneği (TKYD) Genel Sekreteri Güray Karacar, aile şirketlerinin sürdürülebilirliğinin sağlanmasında ve gelecek kuşaklara aktarılmasında kurumsal yönetim ilkelerinin benimsenmesinin ve şirket kültürü haline gelmesinin önemli olduğunu söylüyor. Karacar, aile şirketlerinin sürekliliklerini sağlayabilmeleri için içsel bir değişim yaşamalarının önemli olduğunu vurguluyor. Öncelikle TKYD hakkında kısaca bilgi verir misiniz? Ne amaçla kuruldu, ne gibi çalışmalar yapıyor, kısaca bahseder misiniz? Kurumsal yönetim anlayışının ülkemizde tanınması, gelişmesi ve en iyi uygulamalarıyla hayata geçirilmesi misyonu ile hareket eden Türkiye Kurumsal Yönetim Derneği (TKYD), 2003 yılında gönüllü bir sivil toplum kuruluşu olarak kuruldu. TKYD; adillik, şeffaflık, hesap verebilirlik ve sorumluluk ilkeleri üzerine inşa edilen kurumsal yönetim anlayışının etki ettiği tüm alanlarda yol gösterici olma misyonu ile çalışmalarını yürütüyor. Özel sektör, kamu kuruluşları, medya, düzenleyiciler, sivil toplum kuruluşları ve akademik dünya arasında bir iletişim ağı kurarak kurumsal yönetim uygulamalarının gelişmesini hedefliyoruz. Gerçekleştirdiğimiz işbirlikleri ve bölgesel projeler ile etki alanımızı uluslararası düzeye taşıdık. Bu kapsamda, kuruluşlarımız için yol gösterici olmak ve rehberlik yapmak hedefi ile birçok farklı konuda çalışmalar gerçekleştiriyoruz. Yönetim kurullarına odaklı gelişim programlarımız farklı statüdeki kuruluşlara yardımcı olacak rehberler ile destekleniyor. Çalışma gruplarımız, düzenlediğimiz eğitim programları ve gündemi takip eden paneller ile bir yandan düzenleyici kuruluşlara katkıda bulunacak görüşler oluşturulurken diğer yandan araştırma raporları ile mevcut durumun analizini ortaya koyuyoruz. Çalışmalarımızda ihtiyaç duyulan bilimsel katkıyı ise birbirinden değerli akademisyenlerin yer aldığı TKYD Akademik Kurulu’ndan alıyoruz. Önümüzdeki dönem TKYD olarak çalışmalarınız, projeleriniz var mı? Sermaye piyasası ve aile şirketleri TKYD’nin ana faaliyet konuları olarak yer almaktadır. Futbol endüstrisi, sivil toplum kuruluşları, siyasi partiler, ekonomi gazeteciliği kurumsal yönetim anlayışının en iyi uygulamalar ile hayata geçirilmesi amacıyla faaliyetlerde bulunduğumuz diğer alanlardır. Çalışmalarımıza yön veren önceliklerin başında yönetim kurullarının gelişimi gelmektedir. Adillik, şeffaflık, hesap verebilirlik, sorumluluk gibi iş yapma kültüründe iyileştirmeleri gerektiren bir anlayışı yaymayı hedefleyen bir kurum olarak ilgi uyandırmaya yönelik aktiviteler düzenlemek gelecek dönemde de takvimimizde yer alıyor. Her yıl düzenlediğimiz ve 14 Ocak 2016 tarihinde dokuzuncusunu düzenleyeceğimiz Kurumsal Yönetim Zirvesi bunların en önemlisi. Bu yılki zirvenin ana oturumunda artan rekaBet OrtamınDa kUrUmSal yönetim önem kazanıyOr Gelecek 20 yılda pek çok iş kolunun olmayacağı söylenirken, bir şirket için kurumsal yönetim neden önemli? Sürdürülebilir, rekabetçi yapılar kurmak ancak kurumsal yönetimin ilke ve uygulamaları ile var olması ile mümkün. Globalleşen dünyada artan rekabet koşullarının gerektirdiği stratejik düşünce ve bu doğrultudaki planlamanın doğru insan, doğru süreç ve zamanda hayata geçirilmesi açısından kurumsal yönetimin kilit bir rolü söz konusu. G20 sürecini ele alacağız, eş zamanlı oturumlarda OECD Kurumsal Yönetim İlkeleri'nde oluşan değişiklikler ve aile şirketlerindeki kurumsallaşma çalışmaları geniş bir konuşmacı katılımıyla tartışmaya açılacak. “Bağımsız Yönetim Kurulu Üyesi Ücret Araştırması” raporu da ilk kez zirvede açıklanacak ve ilgiyle karşılanacağını, uygulayıcılara önemli katkı sağlayacağını düşünüyoruz. Kurumsal Yönetim Zirvelerinde sahiplerini bulan “Kurumsal Yönetim Ödülleri” yine ilgi düzeyini arttırmak amacıyla düzenlediğimiz bir organizasyon ve bu yıl altıncısı gerçekleşecek. Günümüzde demokrasinin ayrılmaz bir parçası haline gelen sivil toplum kuruluşlarının daha etkin çalışmaları hedeflerimiz arasında. 2009 yılı itibariyle, Türkiye’de 4 bin 547’si vakıf, 86 bin 31’i dernek statüsünde olmak üzere toplam 90 bin 578 sivil toplum kuruluşu bulunuyor. Bu sayılar 780 vatandaşımıza bir sivil toplum örgütü düştüğünü gösterirken, gelişmiş ülkeler olarak tanımlanan Almanya’da her 40 kişiye bir, Fransa’da ise 10 kişiye bir sivil toplum örgütünün hizmet verdiğini görüyoruz. Başarılı, etkin, güvenilir ve şeffaf sivil toplum örgütlerinin çoğalmasının bu kuruluşlara olan yurttaş ilgisini arttıracağı düşüncesi ve ülkemizdeki sivil toplum kuruluşlarının kurumsal yönetim ilkeleri doğrultusunda çalışmasına duyulan ihtiyacı dikkate alarak, Türkiye Kurumsal Yönetim Derneği (TKYD) liderliğinde, Argüden Yönetişim Academy ve KOBİRATE Derecelendirme Şirketi işbirliğinde “STK Kurumsal Yönetim Derecelendirme Çalışması”nı yürütüyoruz. Devam eden çalışmanın amacı; sivil toplum kuruluşlarımızın kurumsal yönetim ilkelerine uygun olarak faaliyetlerini sürdürebilmesi amacı ile ülkemiz www.ode.com.tr 46 sivil toplum kuruluşlarına bir yol haritası sunabilmek. G ü R AY K A R A C A R Kurumsal Yönetim denilince neler anlamalıyız? türkiye kurumsal yönetim Derneği (tkyD) genel Sekreteri Kurumsal yönetim, Prof. Ira Millstein’in uluslararası düzeyde kabul gören tanımıyla, bir kuruluşun kamuoyunun menfaatlerine zarar vermeyecek şekilde, mali kaynakları ve insan kaynaklarını kendine çekmesini, verimli çalışmasını ve bu sayede de hissedarları için uzun dönemde ekonomik kazanç yaratarak istikrar sağlamasını mümkün kılan kanun, yönetmelik ve gönüllü özel sektör uygulamalarıdır. 2003 yılından bugüne TKYD Genel Sekreteri olarak görev alan Güray Karacar, aynı zamanda Center for International Private Enterprise (CIPE) MENA Bölgesi Yürütme Kurulu Üyesi, Dünya Bankası Sivil Toplum Diyaloğu Danışmanı, TÜSİAD Kurumsal Yönetim Komitesi Üyesi ve International Corporate Governance Network (ICGN) ülke temsilcisi olarak görev yapıyor. 2005 – 2007 yılları arasında Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı Ulusal Program Koordinatörü olarak görev yapan Karacar, Küresel İlkeler Sözleşmesi (Global Compact) ve Bin Yıllık Kalkınma Hedeflerinin tanıtımında TKYD adına rol aldı. Kurumsallaşma ve kurumsal yönetim ülkemizde sıklıkla birlikte kullanılan kavramlardır. Kurumsallaşmanın varılmak istenen nokta, kurumsal yönetimin ise buna olanak tanıyan en önemli araç setlerinden biri olduğu düşüncemi paylaşmak isterim. “Kurumsal yönetim kurum kültürü olarak ele alınmalı” Kurumsal yönetim ilkeleri bir şirkete neler katar? Sadece büyük şirketler için mi geçerlidir? Kurumsal yönetim eskiden yasal bir uyum süreci olarak görülürken günümüzde artık bu anlayışın bir yasal uyum süreci olarak değil kurum kültürü olarak ele alınmasını gerektiği anlaşılmaktadır. Sistem bu anlayışı benimseyen kuruluşları ödüllendirmektedir ve bu anlayış giderek daha fazla taraftar bulmaktadır. Başta kredi kuruluşları ile ilişkiler olmak üzere tedarikçiler, çalışanlar ve tüketicileri ile sağlıklı bir ilişki kurmak isteyen kuruluşlar sürdürülebilir başarı için kurumsal yönetim yönündeki çabalarını arttırmalıdırlar. 2000’li yılların başlarında halka açık şirketler için başlayan süreç Türkiye gibi halka kapalı, aile şirketi statüsündeki ekonomilerde farklı uygulamalar ile önemini ortaya koymuştur. Ülkemizde kurulan şirketler genellikle ikinci, üçüncü kuşağa aktarılamıyor. Aile şirketlerinde sürdürülebilirlik nasıl sağlanmalı? Ülkemizde ve dünyada aile şirketlerinin üçüncü kuşağa ulaşma oranı yüzde 10 civarında, ömürleri ise sadece 25 ile 30 yılla sınırlı. ODe Ocak 2016 Karacar TKYD ile birlikte sermaye piyasası, aile şirketleri, ekonomi gazeteciliği, sivil toplum kuruluşları, futbol endüstrisi konularında rehber yayınlar hazırlanması ve uygulamayı destekleyici araçların faydaya sunulmasının yanı sıra kurumsal yönetim anlayışının geniş bir çerçevede tanıtılması için Anadolu şehirlerinde ve İstanbul merkezli olarak seminer, konferans ve eğitimler düzenlenmesine katkı sunuyor. Ayrıca Güray Karacar’nın, yazarı olduğu ve katkıda bulunduğu yayınlar arasında; Aile Şirketleri Yönetim Rehberi (2010), Türk Futbol Endüstrisi Yönetim Rehberi (2010), Nedir Bu Kurumsal Yönetim? (2005), Sivil Toplum Kuruluşları Yönetim Rehberi (2014), Ekonomi Gazetecisi El Kitabı (2011), Türkiye Kurumsal Yönetim Haritası Araştırma Raporu (2005), Kurumsal Yönetim Algı Araştırması (2015), Türkiye – Pakistan – İran İş Ortamı ve Özelleştirmeler Karşılaştırma Raporu (2013), TÜSİAD Kurumsal Yönetim En İyi Uygulama Kodu (2013) bulunuyor. Ankara Ticaret Odası’nın araştırmasına göre; Türkiye’deki aile şirketlerinin yüzde 80’i beşinci yılına, yüzde 96’sı ise 10. yılına ulaşamadan yok oluyor. Aile şirketlerinin sürdürülebilirliğinin sağlanması için; değerlerin gelecek kuşaklara aktarılması ve kurumsal yönetimin benimsenerek şirket kültürü haline geliyor olması önemli. Nesiller arasında oluşan iş yapış anlayışı arasındaki fark, kuşaklar arasında ya da aynı kuşak içerisinde yaşanan yönetim rekabeti ve aile şirketlerinin kurumsallaşmaya karşı gösterdiği direnç aile arasında çatışmayı doğuran en temel üç yönetim sorunu olarak karşımıza çıkıyor. Bu sorunlar, bir aile şirketinin sonunu hazırlayan en önemli sorunların başında geliyor. TKYD’nin yürüttüğü ve 41 ile ulaşan Anadolu Seminerleri projesi kapsamında, zi- yaret ettiğimiz illerde aile şirketi temsilcileri ile birebir görüşme imkanı bulup, bu görüşmelerden elde ettiğimiz veriler ile de o ile özel Kurumsal Yönetim Algı Araştırması Raporu’nu oluşturuyoruz. Bahsettiğimiz bu üç temel yönetim sorun yaptığımız görüşmelerde bize birebir aktarılıyor. Okuyucular, araştırma raporlarına www.tkyd.org adresli internet sitemizden ulaşabilirler. Aile şirketlerinin sürdürülebilirliğini engelleyen bu sorunlar ile baş etmenin yolunun ise kurumsal yönetim anlayışının benimsenmesi, şirketi yöneten tüm aile bireylerinin bu kavramı içselleştirmesi ve uygulamaya gönüllü olmasından geçtiğine inanıyoruz. Aile şirketlerinin büyümeleri ve sürekliliklerini sağlayabilmeleri için öncelikle içsel bir değişim yaşamaları önemlidir. ODE Dosya 47 “10 yıl içinde bir başkası sizin yaptığınız işi tümden değiştirebilir” MuRAT ŞAHİN: İki yıl Fütüristler Derneği Başkanlığı da yapan halen Fütüristler Derneği Yüksek İstişare Kurulu Başkanı olarak çalışmalarını sürdüren Murat Şahin, 30 yıl içinde 2 milyar kişinin bugün yaptığı işe ihtiyacının kalmayacağını söylüyor. Şahin, rekabet dünyasının daha da genişleyeceği yakın gelecekte herkesin birbiriyle rakip olabileceğini ve 10 yıl içinde de yapılan işi tümden değiştirecek kişilerin olacağını belirtiyor. Bu konuda da Şahin, şirketlerin deneyimlerinin zenginleştirmelerinin önemli olduğunu vurguluyor. Fütüristler Derneği ne zaman kuruldu? Ne gibi çalışmalar yürütüyor? Hem kuruluşu hem de faaliyetleriyle ilgili bilgi verir misiniz? Fütüristler Derneği Alphan Manas önderliğinde bir grup vizyoner insan tarafından kuruldu. Kurucularımız arasında Jan Nahum gibi iş dünyasının yakından tanıdığı yenilikçi iş adamları, Faruk Eczacıbaşı gibi bilişim dünyasının lider kişilerinden, Işık Birsen gibi savunma dünyasından kişiler ve İrfan sayar gibi kişiler de var. Odağımız toplumu hazır olabilecekleri bir geleceğe hazırlamak. Bunu da sertifika programımız olan Fütürizm okulu, İnsan 2030 gibi yayınlar, Gelecek Günü konferansı, fikirlerin kaynaştığı Futurist Shuffle etkinliği ve Türkiye’ye yayılmış fütürist elçilerimiz ve genç fütüristlerimiz ile yapıyoruz. Türkiye’de fütürizm denilince ne akla geliyor? Her şeye rağmen ülkemizde olumlu bir gelecek tasarımından söz etmek mümkün mü? Her gün bir önceki günden daha iyi durumdayız. 10 yıl önce kahinler veya uçuş teknoloji insanları gibi algılanırken bugün çok sayıda insan kendi geleceğinde etkin rol alabileceğine inanmış durumda. Biri ile ilk tanıştığımızda en çok “fütüristler ne yapar ve nasıl gelecek çalışmaları yapılır” soruları geliyor. Ancak detaylarını öğrendikçe herkes kendine yakın buluyor. Belki de en çok Türkiye’de fütürizmden bahsetmek mümkün zira 1920’lerin şartlarında bir laik, demokratik bir cumhuriyet kurmak zaten fütürist bir adım. Ülkemizin bir fütürizm politikası var mı? Olmalı mı? Henüz var diyemeyiz. Daha doğrusu dünyanın geri kalanının bizi izleyeceği bir gelecek politikamız yok. Ancak olması için her fırsatta ve her seviyeden insana bildiklerimi anlatıyoruz. sebep oluyor. 2030 yılında dünyanın en büyük şirketi olacak kurum, henüz kurulmamış bile olabilir. Şirketler dünyasının artık bir işi, bugün iyi yapmaları yetmiyor. 10 yıl içinde bir başkası sizin yaptığınız işi tümden değiştirebilir. Bu sebeple de her kurumun zamanının bir bölümünü önümüzdeki yıllarda yapacağı işlere ayırması gerekiyor. Fütürist bir topluma dönüşmek için neler yapılabilir? Yönetime, akademisyenlere, eğitimcilere vb. ne gibi görevler düşüyor? Tüm toplumu fütüriste dönüştürmenin imkansız olduğunu bilerek başlamalı. Ancak bir taraftan da artık iş dünyasında rekabet sadece bizimle aynı sektörde ve benzer ürün üreten, satanlar olmadığını bilmeliyiz. Sizin talip olduğunuz paraya talip, herkes sizin rakibiniz. Rekabet penceresi çok geniş. Bu sebeple de şirketlerimiz deneyimlerini zenginleştirmeli. Bambaşka alanlardaki deneyimleri kendi şirketleri için kullanabilmeli. Bu sebeple her şirketin yarı zamanlı da olsa bir fütüriste ihtiyacı var. Sizi kısaca tanıyabilir miyiz? “30 yıl içinde 2 milyar kişinin bugün yaptığı işe ihtiyaç kalmayacak” Teknolojinin gelişimi karşısında, iş dünyası da önlemini almak durumunda. Yakın gelecekte pek çok iş kolunun olmayacağı düşünülürse, şirketler geleceğe nasıl hazırlanmalı? Bunun bir yol haritası var mı? 30 yıl içinde 2 milyar kişinin bugün yaptığı işe ihtiyaç kalmayacak. Teknoloji yaşam sürelerinin uzamasına, iş yapma biçimlerinin değişmesine 2003 yılında Metro Holding’in Extra Future Store açılışına gitme şansı bulunca gelecekte neler olacak merakım başladı. Önce World Future Society üyesi sonra da Türkiye’de Fütüristler Derneği üyesi oldum. İki yıl Fütüristler Derneği başkanlığı yaptım. Girişimciyim, hali hazırda benzersiz iş modelleri olan üç farklı şirketin kurucu ve girişimcisiyim. Melek yatırımcıyım. Mentörlük yaptığım çok sayıda genç ve başlangıç aşamasında şirket var. Türkiye’deki birkaç büyük şirkete danışmanlık yapıyorum. www.ode.com.tr 48 SüMER TöMEK BAYıNDıR: “Aile şirketleri Türkiye ekonomisinin yüzde 95’ini oluşturuyor” Türkiye ekonomisinin yüzde 95’ini oluşturan aile şirketleri aynı zamanda istihdamın yüzde 85’ini karşılıyor. TAİDER Aile İşletmeleri Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Sümer Tömek Bayındır, ülke ekonomisine katma değer yaratan aile şirketlerinin dünya ekonomilerinde kilit rol oynadığını belirtiyor. Tömek, şirketlerin sürdürülebilir ve sağlıklı büyümesi için de kurumsallaşmasının desteklenmesinin önemli olduğunu vurguluyor. TAİDER ne zaman, hangi amaçla kuruldu? TAİDER’in çalışmalarından kısaca bahseder misiniz? TAİDER Aile İşletmeleri Derneği, Türkiye’deki aile şirketlerinin nesiller boyu gelişmesi ve ülkemiz ekonomisinin daha sağlıklı ve istikrarlı büyümesine destek olmak amacıyla, 2012 yılında İzmir’de 40 kurucu üye ile kuruldu. TAİDER, ülkemiz aile işletmelerinin yüksek performanslı, rekabetçi ve uluslararası yönetim ilkelerine sahip, ülkemize değer yaratan, kalıcı ve sürdürülebilir kurumlar haline gelmesi için; ● Aralarında en iyi uygulamalar ve çözüm gerektiren sorunları paylaşabilecekleri, ● Dünyanın lider şirketleri ile iletişim kurabilecekleri, ● Gelecek nesillerine kendilerini geliştirme imkanları sunan, lider bir kurum olmayı hedefliyor. TAİDER, aynı zamanda 28 ülkede örgütlenmiş Uluslararası Aile İşletmeleri Ağı / Family Business Network International (FBN-I) Türkiye paydaşıdır. Merkezi İsviçre'de olan FBN-I, farklı sektörlerden, 3800’ü gelecek nesil üyesi olmak üzere, 9200’i aşan aile üyesiyle, aile şirketlerinin kuşaklar boyunca gelişimine destek vermek üzere çalış- ODE Dosya “Kurumsallaşmaya yatırım yapan şirketler değişime daha kolay uyum sağlıyor” Kurumsallaşma ailenin ya da patronun iktidarını kaybetmesi mi yoksa şirketin sürekliliği adına atılmış önemli bir adım mı? Günümüzde aile şirketlerini çok zor şartlar altında kuran birinci nesillerin yönetimin bir sonraki nesle devrinde zorluklar yaşadığını görüyoruz. Fakat aile şirketleri, başarılı bir devir planının gerçekleşmesi için hem bu durumu kabullenip hem de alışılmış ve oturtulmuş düzenin günümüz şartlarına uygun derecede esnek, yenilikçi, kendini yerel pazarla sınırlamayan, araştırma ve geliştirme faaliyetlerine önem veren, ekip çalışmasını destekleyen, sağlıklı büyümeyi amaçlayan, kaynaklarını etkin kullanan, müşteri odaklı olmak zorundadırlar. Bu durumun farkına varmakla birlikte kurumsallaşma ihtiyacı otomatik olarak geliyor. Ancak yenilikler ve günümüz şartları karşısında kurallara ve standartlara aşırı bağlılık gösterilmesi halinde sorunlar ortaya çıkabiliyor. Bu noktada, kurumsallaşmaya yatırım yapan işletmelerin gelişmelere ve değişikliklere daha kolay uyum sağlayabildiğini söyleyebiliriz. Aile şirketlerinin büyümesi, iş hacim ve çeşitliliğin artması ve kurumsallaşma ihtiyacı şirketlerin sürekliliği için atılmış adımlar olarak görülmektedir. Bu adımlar neticesinde, rasyonel yönetim tarzının hâkim olduğu işletmelerin sağlıklı büyümeyi tesis edebildikleri görülmektedir. malarını sürdürüyor. FBN-I’nın her yıl düzenlenen Dünya Zirvesi'nin 26.’sı, 2015 yılının 14-17 Ekim tarihlerinde Montrö İsviçre’de gerçekleşti. Türkiye genelinde düzenlediğimiz çeşitli toplantı ve etkinliklerimizin yanı sıra her yıl düzenli olarak gerçekleştirdiğimiz Ulusal Aile İşletmeleri Zirvelerimizde, iki gün boyunca Türkiye’nin çeşitli illerinden aile işletmesi sahipleri, gelecek nesilleri, akademisyen ve danışmanları bir araya getiriyoruz. Alanında uzman değerli konuşmacıların yer aldığı oturum ve paneller düzenliyoruz. TAİDER’in 3. Ulusal Aile İşletmeleri Zirvesi 6-7 Kasım 2015’te İzmir’de gerçekleşti. Bu yıl 4. Ulusal Aile İşletmeleri Zirvesi’ni Ekim ayında İstanbul’da gerçekleştireceğiz. “Eğitim akademisi projesini hayata geçireceğiz” Üyelerinize yönelik çalışmalarınız, projeleriniz var mı? Üyelerimizin bizden beklentileri yüksek. Bizim de onlara yönelik çalışmalarımız hızla sürüyor. TAİDER’in üç yıldır sürdürdüğü çalışmaların en güçlü yönünün deneyimlerin samimiyetle ve içtenlikle paylaşılması olduğuna inanıyoruz. Bu anlamda düzenli olarak toplantılar gerçekleştiriyoruz. Belirlenmiş konular çerçevesinde uzman kişi konu hakkında bilgisini aktarıyor ve sonrasında katılımcılarla, konuşmacı arasında deneyimler ve bilgiler paylaşılıyor. Düzenli olarak Türkiye’nin çeşitli illerinde gerçekleştirdiğimiz etkinliklerimizin yanı sıra geçtiğimiz yıl TAİDER İstanbul temsilciliğini açtık. Bu yıl 10 Şubat tarihinde Bursa ve ilerleyen günlerde Ankara temsilciliklerimizin açılışını gerçekleştireceğiz. Temsilciliklerimiz ile daha fazla aile şirketine ulaşmayı ve üyelere özel etkinliklerimizle daha çok fayda sağlamayı hedefliyoruz. Öte yandan bir diğer önemli projemiz, bir eğitim akademisi oluşturmak. Bu da üyelerimizin TAİDER’den ilk günden beri beklentisi. Bu alanda çok önemli meslek insanları ile bir araya gelmeye başladık, hazırlık çalışmalarımız başladı. FBN Uluslararası Aile İşletmeleri Ağı’nın Türkiye paydaşı olan derneğimiz, bu global organizasyondan esinlenerek geçen yıl hazırladığı ”sürdürülebilirlik andı”nı tüm üyeleriyle paylaştı. Andımızda dört ana başlıkta; çevreye, topluma, insana ve gelecek nesillere fayda sağlamak ve bu alanlarda sürdürülebilirliğe dikkat çekmeyi amaçladık. Bu başlıklar zaten hayatımız için her şey demek. Bu andı önce kendi hayatlarımızda hayata geçirmek, daha sonra işletmelerimiz boyutunda farkındalığı arttırmayı hedefliyoruz. Bu projenin adı “Polaris Projesi”. 49 “Kuzey Yıldızı” olarak da bilinen “Kutup Yıldızı”nın bilimsel adı olan Polaris, bu projeye adını verirken, tarih boyunca denizcilerin, gezginlerin yolunu aydınlatan Kutup Yıldızı’nın aile şirketlerinin yolunu aydınlatması ve sürdürülebilirlik alanında yürütecekleri çalışmalarda “kendi kuzey yıldızlarını” bulmalarına yardımcı olması hedeflendi. TAİDER olarak, öncelikle imzacısı olduğumuz bu sürdürülebilirlik andı ile insanımız, toplumumuz, çevremiz ve gelecek kuşaklar için sorumluluk almaya söz veriyor ve tüm aile işletmelerimizi sorumluluk almaya çağırıyoruz. Projenin devamında bu konuda Türkiye’de ve dünyadaki aile şirketleri arasındaki en iyi uygulamaları, örnek çalışmaları üyelerimize aktarmak için etkinlikler düzenlemekteyiz. Web sitemizde http://taider.org.tr/bilgi-merkezi.aspx sürdürülebilirlik çalışmaları başlığı altında söz konusu bu çalışmaları toplayarak farkındalığın ve ortak bilincin yayılmasına çalışmaktayız. Aile işletmelerinin en önemli kolu olan gelecek nesiller için ayrıca etkinlikler düzenlemekteyiz. TAİDER bünyesindeki gelecek nesillerimiz, kendi ihtiyaçları doğrultusunda programlarını, etkinliklerini ve hatta gelecek nesil zirvelerini kendileri gerçekleştirirler. Her yıl yaz aylarında sadece gelecek nesillerin katılabildiği zirveler düzenlerler. Ayrıca Ulusal Aile İşletmeleri Zirvesi’nin ikinci günü yine sadece gelecek nesillerin katılımlarına özel olarak düzenleniyor. Aynı zamanda Uluslararası FBN’in öncülük ettiği New Leaders Circle projesi (Yeni Liderler Çemberi) Türkiye’de de uygulanmaya devam ediyor. NLC, benzer deneyimleri yaşayan bir grup Gelecek Nesil üyelerinin tecrübelerinin paylaşma fırsatı sağlandığı, hayatı etkileyen kişisel, ailevi ve işe dair başlıklar çerçevesinde tartışabildikleri güvenilir bir ortam yaratıyor. “Şirketlerin sürdürülebilir olması için kurumsallaşması desteklenmeli” Ülkemizde bir şirketin ikinci veya üçüncü kuşak tarafından yönetilme oranı çok düşük. Bu dünyada da böyle mi? Neden? Aile şirketlerinin devir süreçlerini çok iyi planlanmalı. Türkiye’de üçüncü kuşağa geçiş ortalaması yüzde 3 - yüzde 4 seviyelerinde. Aile şirketlerinde yönetimin devri kaçınılmaz olduğu 50 gibi, devraldıktan sonra başarılı bir süreç yakalayan şirketlerin sayısı maalesef çok düşük. Devir planı, şirketin geleceği için mutlaka önceden ayrıntılı olarak tüm ilgili aile bireylerinin katılımı ile yapılması gerekiyor. Aksi takdirde, bu sürecin yönetiminde yapılan hatalar ya da sürece hazırlıksız olunması durumunda, aile ve işletme içerisinde çatışmalar meydana gelerek, işletme bundan büyük zarar görecektir. İstatistikler aile şirketlerinin nesiller arası devir süreçlerinden başarı ile çıkması halinde süreklilik sağlayabildiklerini gösteriyor. Sonuç olarak aile şirketlerinin devir süreçlerini iyi planlaması, yönetmesi ve genç neslin bu konuda yetiştirilmesi en önemli konular arasında yer alıyor. Sürdürülebilir ve sağlıklı şirketlerin büyümesi için kurumsallaşmanın desteklenmesi tüm taraflar için kazan kazan olacağı gibi ülke ekonomisine de katkı sağlamış olacaktır. Dünyada doğru devir planlaması yapmış ve nesiller boyunca sürdürülebilirliklerini sağlamış pek çok aile şirketi örneği var. Dernek olarak en iyi uygulamaları ulusal düzeyde paylaşmanın yanı sıra uluslararası platformda da paylaşılmasına bu açıdan çok önem veriyor ve çalışmalarımızı hem ulusal hem de uluslararası platformlarda sürdürüyoruz. gerek sayı gerek istihdama katkı gerekse katma değer yaratma adına vazgeçilmez bir iş modeli olarak tüm dünya ekonomilerinde kritik rol oynadığını gözlemliyoruz. Bu temel veriler, gelecekte de değişmeyecek. Ülke ekonomisinin bütünlüğü ve istihdam açısından aile şirketlerinin kendi içerisindeki dinamiklerine çok net hakim olmaları gerekiyor. Ayrıca aile şirketlerinin güçlü yönlerinden biri hızlı karar alma özelliğidir. Bu nedenle aile şirketlerinin yeni iş modellerine uyum sağlaması ve varlığını geliştirerek sürdürmesi elbette mümkün. TAİDER aile şirketlerinin geleceğe hazırlanmasında üyelerine özel eğitimler ve farkındalık çalışmaları bu açıdan önemli bir yer tutuyor. Aile şirketleri geleceklerini yönetirken nasıl bir yol izlemeleri gerekiyor? İkinci veya üçüncü kuşak yöneticiler neye dikkat etmeli? Yeni iş modelleri gelişirken yakın gelecekte pek çok iş kolunun da olmayacağı söyleniyor. Hal böyleyken aile şirketleri geleceğe nasıl hazırlanacak? Kurucu kuşağın yarattığı eseri aldığı seviyenin daha da ilerisine taşıma, sürekliliğini sağlama ve sistem kurma sorumluluğu ikinci kuşaktadır. İkinci kuşağın devralması ile birlikte işletme ikinci kuşak için çok değerli bir emanet haline dönüşüyor. İşletmenin başlangıçtan itibaren geçirdiği tüm evrelerin ve zorlukların büyük bir kısmına tanık olan ikinci kuşak, aslında yeni ve daha da zor olan bir sürecin sorumluluğunu devralıyor. Bu süreç aile emanetinin sürdürülebilirliğini sağlamak olarak tanımlanabilir. Aile şirketleri, Türkiye ekonomisinin yüzde 95’ini oluşturuyor. Aile şirketlerinin ülkemizde GSMH’nın en az yüzde 75’ini ve Türkiye istihdamının yüzde 85’ini kapsıyor. Dolayısıyla aile şirketlerinin Kurucu nesil kendi kültürünü aktarıp, kendi aile şirketinde gelecek neslin yetiştirilmesini isteyebilir. Üyelerimizle yaptığımız çalışma- ODe Ocak 2016 larda gelecek neslin kendi şirketine yeni vizyonlar katabilmesi için farklı şirketlerde öncelikle çalışması daha sonra aile şirketinde görev almasının faydalarının daha çok olduğunu gözlemleyebiliyoruz. Gelecek nesillerin mevcut aile şirketine farklı vizyonlar katabilmesi ve alacağı sorumluluğu daha da ileriye taşıyabilmesi için farklı bir şirkette deneyim kazanmasının önemli olduğunu söyleyebiliriz. Sizi tanıyabilir miyiz? Ben bugüne kadar birçok sivil toplum kuruluşunda çalıştım. Bu da bana çok şey kattı. Her zaman gelişimin peşinde olan biri oldum. Gelişim beraberinde değişimi getirir. İş ve aile hayatımda bunu önemsiyorum. Son dönemde de tüm yoğunluğa rağmen kişisel gelişimle ilgileniyorum. Meditasyon yapıyorum, spiritüalizm ve felsefeyle ilgileniyorum, farklı konular ile ilgilenerek enerjimi korumaya çalışıyorum. Ayrıca bizim için önemli bir konu olduğundan bahsetmek isterim, aile işletmesinden önce başka yerlerde çalışmanın çok artısını gördüm. Öğrenciyken yapılan stajları da tüm gençlere öneririm. Kızımla çocukluğundan beri oyunlar oynuyorum. Kendisiyle ilgileniyorum. Fakat açıkçası son dönemde istediğim kadar zaman geçiremiyorum. Sonuçta her şey çocuklarımızın geleceği için. Çocuklarla yakından ilgilenmek onların sağlam kişilikler geliştirebilmeleri ve her zaman kendi ayakları üzerinde durabilmeleri için çok önemli. Bu sebeple dönemsel olarak yoğun olduğum zamanlar olsa da genel olarak kızımla birlikte olmaya çok önem veriyorum. 52 Saffet Karpat: “Sütaş başarısını kurumsallaşmaya verdiği öneme borçlu” ODe Ocak 2016 ODE Dosya 53 Kurumlarının hangi süreç ve kurallarla yönetileceğini, Kurumsal Yönetim İlkeleri ile düzenlendiğini ifade eden Sütaş Yönetim Kurulu Üyesi Saffet Karpat, Sütaş’ın başarısını da kurumsallaşmaya ve markalaşmaya verdiği öneme borçlu olduğunu söylüyor. Kurumsallaşmanın ailenin ya da patronun iktidarını kaybetmesi mi yoksa şirketin sürekliliği adına atılmış önemli bir adım olarak mı görüyorsunuz? Bu konudaki düşüncelerinizi kısaca belirtir misiniz? Sütaş’ta; evrensel kurumsal yönetim ilkeleri olan “adillik, şeffaflık, hesap verebilirlik ve sorumluluk” prensiplerini ve etik kuralları gözeterek yapımızı sürekli geliştirmek, iş yapış biçimimizin temel unsurlarındandır. Kurumumuzun hangi değer ve önceliklerle, hangi süreç ve kurallarla yönetileceğini; yöneticilerin yetki ve sorumluluklarını, başta çalışanlarımız olmak üzere bütün paydaşlarımızın haklarını, Kurumsal Yönetim İlkeleri ile düzenliyoruz. Kurumsal Yönetim İlkeleri’nin şirket içinde benimsenmesi, uygulanması ve geliştirilmesi amacıyla çalışmalar yürütmek üzere, Yönetim Kurulu üyelerinin görev aldığı bir Kurumsal Yönetim Komitemiz bulunuyor. Sütaş’ın, son 10 yıldır sektörünün lider markası olma başarısını, büyük ölçüde, kurumsallaşmaya ve markalaşmaya verdiği öneme borçlu olduğunu düşünüyoruz. Yasal bir yaptırım olmadığı halde SPK lisansı ile kurumsal yönetim derecelendirme faaliyetinde bulunan SAHA Kurumsal Yönetim ve Kredi Derecelendirme Şirketi tarafından gönüllü olarak değerlendirildik. Bu değerlendirmede aldığımız yüksek puan, çalışmalarımızın büyük ölçüde hedefe ulaştığının kanıtıdır. Bundan sonra da sürekli gelişme kaydederek Türkiye’de Kurumsal Yönetim anlamında örnek gösterileceğimize inanıyoruz. “Sütaş’ta sürdürülebilir bir iş modeli oluşturduk” Şirketiniz geleceğe nasıl hazırlanıyor? Önümüzdeki yakın dönemde pek çok mesleğin olmayacağı konuşulurken, şirketin sürekliliği adına ne gibi çalışmalar yürütüyorsunuz? İyi bir yaşam için sağlıklı beslenme, bütün dünyada olduğu gibi, ülkemizde de gittikçe önem kazanıyor. Tüketiciler, doğallığa ve tükettikleri gıdanın güvenilir olmasına her zamankinden daha çok değer veriyor. Öte yandan, marka seçimlerini yaparken kurumların içinde yaşadıkları topluma fayda sağlamasını, çevreye karşı duyarlı olmasını da bekliyorlar. Tüketicilerimizin bütün bu beklentileri, “günümüz ihtiyaçlarının gelecek kuşakların ihtiyaçlarını karşılayabilme olanaklarından fedakârlık yapılmaksızın karşılanabilmesi” olarak tanımlanan sürdürülebilirlik kavramını işaret ediyor. Biz Sütaş’ta, sütün doğasından gelen değerleri bozmadan çağdaş tüketicinin ihtiyaçlarını karşılamak ve geleceğe taşımak sorumluluğuyla faaliyet gösteriyoruz. Toplumun her bakımdan gelişmesinde büyük önem taşıyan bu çok değerli besini üretirken, sürdürülebilir bir iş modeli benimseyerek, yalnızca Sütaş’ın değil süt ve süt ürünleri sektörünün de kalkınmasına ve devamlılığına katkı yapan bir anlayışla çalışıyoruz. Türkiye’de ilk ve tek olan “Çiftlikten Sofralara” iş modelimizin her aşaması ile süt ve süt ürünleri sektörü başta olmak üzere birçok sektöre; çevresel, sosyal, ekonomik ve kurumsal sürdürülebilirlik konusunda öncülük ediyoruz. Ürünlerimizin doğallığının ve kalitesinin güvencesi, sürdürülebilirlik anlayışımızın da temelini oluşturan bu modelin gereği olarak yatırım yaptığımız her bölgede, süt üretim tesisinin yanı sıra hayvanların doğru ve sağlıklı beslenmeleri için bitkisel üretim yapıyor, süt üreticilerimize yem desteği sağlayan yem fabrikası, hayvan sağlığı ve refahı prensiplerine uygun süt sığırı çiftlikleri, süt üreticilerine sağlıklı ve verimli damızlık temini için damızlık yetiştirme merkezleri, süt üreticilerine, öğrencilere ve girişimciye yönelik uygulamalı eğitim merkezleri kuruyoruz. Tarım ve hayvancılık sektöründe sürdürülebilir kalkınmanın temeli olduğuna inandığımız eğitim faaliyetlerimizi, “Çiftlikten Sofralara” iş modelimizin en önemli parçası olarak görüyoruz. Karacabey ve Aksaray Süt Hayvancılığı Eğitim Merkezlerimizde; Tarım Bakanlığı, üniversiteler ve Sütaş işbirliğinde küçük ve orta ölçekteki işletmelerin, modern tarzda hayvancılık yapmalarına katkı sağlıyoruz. Yanı sıra, öğrencilere yönelik uyguladığımız eğitim faaliyetleri ve verdiğimiz burslarla sektöre nitelikli insan gücü yetişmesini amaçlıyoruz. Kendi çalışanlarımızın gelişimine de önem veriyoruz. Genç çalışanlarımız için daha fazla kariyer ve mesleki gelişim fırsatları yaratmayı önemsiyoruz. Yetenek Yönetimi Programımız ile genç yöneticilerimizin, yetenekleri ve istekleri doğrultusunda yönlendirilmelerini, şirket kültürümüzü benimsemelerini ve ileride diğer çalışanlarımıza benimsetmelerini amaçlıyoruz. İstihdamımız son beş yılda yüzde 100’e yakın oranda artarken müdür ve üstü lider kadromuzun yüzde 70’ini kendi iç kaynaklarımızdan yetişen çalışanlarımız oluşturuyor. Çevresel sürdürülebilirlik konusundaki faaliyetlerimizle de sektörümüze öncülük ediyor ve sürdürülebilirliğine destek oluyoruz. Aksaray ve Karacabey’deki biyogaz ve enerji üretimi tesislerimizde, çiftliklerimizde oluşan gübreleri; üretim süreçlerimizde ortaya çıkan bütün organik atıkları ve ürün firelerini önce biyogaza sonra da elektrik ve buhara dönüştürüyoruz. Ürettiğimiz elektriği ve buharı kendi entegre tesislerimizin enerji ihtiyacını karşılamak için kullanıyoruz. www.ode.com.tr 54 GüRKAN KARACA “Son iki yılda satış ivmemizde ciddi bir artış yaşadık” Yaklaşık dört yıl önce ODE ile işbirliğine giren Nanotek İnşaat ve Yapı Malzemeleri San. Tic. A.Ş., Marmara Bölgesi’nde faaliyet gösteriyor. Nanotek Satış ve Pazarlama Koordinatörü Gürkan Karaca, ODE ile yaptıkları işbirliği sonucunda, yalıtımla ilgili ihtiyaçları tek bir adresten çözdüklerini belirterek, özellikle son iki yılda da satış ivmelerinde ciddi bir artış yaşadıklarını söylüyor. Şirketiniz hakkında bilgi verir misiniz? (ne zaman kuruldu, kaç kişi çalışıyor, kim kurdu vs.) Yalıtım sektöründe ne zaman faaliyet göstermeye başladınız? Nanotek İnşaat ve Yapı Malzemeleri San. Tic. A.Ş., 2007 yılında, dönemin beş ana dağıtıcı bayisinin ortaklığında, BASF Yapı Kimyasalları malzemelerinin Düzce-Edirne arasındaki bölgede dağıtımı maksadı ile kuruldu. 2012 senesinden bu yana da Bayrak İnşaat ve Detay Yapı firmalarının ortaklığında devam ediyor. 21 kişilik satış ve pazarlama ekibi ile birlikte ODe Ocak 2016 “ODE bayi profili kalitesi üst düzeyde” Yeni bir yıla gi0rerken ODE'ye, ODE bayilerine, çalışanlarınıza vs. dergimiz aracılığıyla bir mesaj vermek ister misiniz? Eskişehir’deki yatırımın tamamlanması ile birlikte ürün gamında bir takım kazanımlar olacaktır. Ayrıca Çorlu’daki fabrika, coğrafya olarak daha küçük bir alana hizmet verecektir. Böylelikle kapasite rahatlayacak ve lojistik sorunları ortadan kalkacaktır. Zaman zaman ODE'nin gerçekleştirmiş olduğu organizasyonlara katılıyoruz. Bayi profilinin kalitesi üst düzeyde. Ayrıca ODE, son zamanlarda kadro istikrarını da sağlamış durumda. Uzun süreli teşvik-i mesai, karşılıklı güven, ticareti artırır. Aynı şekilde devam etmesini dilerim. toplam 46 kişilik bir kadroyla hizmet vermekteyiz. Anadolu ve Avrupa yakalarında 2500 metrekarelik iki deposu olan firmamız sadece bayilerine satış yapıyor, doğrudan satışı bulunmuyor. Yalıtım sektörünü neden tercih ettiniz? Kurucu ortaklar ve bayiler, ağırlık olarak yapı kimyasalları sektöründe satıcı ve uygulamacı olarak faaliyet gösterdiklerinden dolayı yalıtım konusuyla iç içeyiz. Kuruluştan bugüne kadar geçen zaman içerisinde, yapı kimyasalları ürünlerinin yanı sıra diğer tamamlayıcı ürünlerde de distribütörlük ve dağıtıcılık faaliyetlerine geçildi. ODE ile işbirliğiniz nasıl ve ne zaman başladı? Neden ODE ile çalışmayı tercih ettiniz? 2011 senesi sonuna doğru ODE firması ile çalışmaya başladık. Membran, XPS gibi ürünleri farklı firmalardan tedarik ediyorduk. Bu tip ihtiyaçları tek bir adresten çözme ihtiyacı duyduk. Firmanın İstanbul merkezli olmasının, nakliye konusunda avantaj yaratacağını düşündük. Özellikle son iki senede Bayilerimiz satış ivmemizde ciddi bir artış oldu. ODE'nin ürün çeşitliliği ve gelişimi için neler söyleyeceksiniz? Üretim bandında olan membran, XPS, cam yünü, hitap ettiğimiz bayi kanalının neredeyse tamamında kullanılan ürünler. Shingle, taşyünü ve EPS kanadı eksik. Kauçuk grubu ile ilgili henüz bir yapılanmamız yok. Ticari olarak eksik ürünleri tamamlama gayretini takdir ediyoruz fakat halihazırda Nanotek olarak, bu gruplarda dağıtıcılıklarımız mevcut. “2015 yılında camyünü satışımızda artış oldu” Bölgenizde özellikle hangi ürünler tercih ediliyor? Bitümlü su yalıtım örtüleri ve XPS satışlarımız ağırlıkta. Özellikle uygulamacı bayilerimiz, şantiyelerine bu ürünlerden alıyorlar. 2015 senesinde cam yünü satışımızda da büyük bir artış oldu. Mağaza ya da depo satışı gerçekleştiren bayilerimizde, bu üç ürünü tercih ediyorlar. ODE ürünleriyle ilgili nasıl geri dönüş alıyorsunuz? Ürün kalitesi ile ilgili bugüne kadar ciddi sıkıntılar yaşamadık. Sadece membran grubunda birkaç şikayet oldu. Bunların da usta, el alışkanlıklarından ve farklı marka bağımlılığından kaynaklandığını düşünüyorum. Bölgenizdeki kişilerin yalıtım sektörüne bakışı nasıl? Bölgenize göre kısa bir değerlendirme yapabilir misiniz? Ağırlık olarak Marmara Bölgesi’nde faaliyet gösteriyoruz. Türkiye ekonomisinin yaklaşık yüzde 55 40’ının döndüğü, büyük sanayi kuruluşlarının, yabancı yatırımcıların ve mega projelerin olduğu, devlet ve belediye iştiraklerinin yanı sıra özel sektör yatırımının da çok etkin olduğu bir coğrafya. Nanotek olarak üst kalite malzeme satış ve pazarlaması yapmaktayız. Özellikle özel sektör yatırımlarında malzemelerimize karşı daha fazla bir eğilim var. Burada çalışan teknik personel ve satın almacıların malzeme ve marka bilgisi üst düzeyde. Bu bir avantaj. Fakat yeterli değil. Ürün karşılaştırması teknik değerlere göre yapılmalı, daha sonra muadil ürünlerin fiyat pazarlığı kısmına geçilmeli. Aynı yeterlilikte olmayan birçok marka ürün ile aramızdaki fiyat farkından dolayı çok satış kaçırıyoruz. Bilinç ile birlikte yapılarda kullanılan malzeme kalitesi artacaktır dolayısıyla bizim gibi firmaların satışları yükselecektir. Nispeten hizmet verdiğimiz bölge, ülkemizin diğer bölgelerine göre bu konuda daha duyarlı. www.ode.com.tr 56 ODe Ocak 2016 Fark Yaratanlar “Bir sınavın üstesinden gelmenin tek yolu onunla yüzleşebilmektir” Nasuh Mahruki’yi, Everest’e tırmanan ilk Türk, Kar Leoparı, gezgin, fotoğrafçı, AKUT kurucusu ve başkanı, yazar ve bu unvanlarının yanına pek çok özelliğiyle tanıyoruz. Bu kadar yönlü kişiliğinin arkasında mütevazi bir hayat süren Nasuh Mahruki, şirketlere ve gençlere yönelik kişisel gelişim seminerleri de veriyor. Yedi kıtaya giden, 90’a yakın ülke gören Mahruki, K2 tırmanışından sonra defterine yazdığı ‘bir sınavın üstesinden gelmenin tek yolu onunla yüzleşebilmek’ ifadesi de, onun hakkında pek çok şeyi söylüyor aslında. AKUT’un kurucusu ve başkanısınız, dağcısınız, seyyahsınız, fotoğrafçısınız, kitap yazıyorsunuz ve kişisel gelişim seminerleri veriyorsunuz. Çok yönlü biri olarak bu saydıklarımdan sizin için önemli olan hangisi? Hangisi daha çok hayatınıza dokundu? İnsanın hayatındaki öncelikler dönem dönem değişiyor. Yaşına göre, pozisyonuna göre o dönemdeki hayatındakilere göre değişiyor. Benim kendimi ait hissettiğim ilk alan dağcılık oldu. Bilkent Üniversitesi İşletme Fakültesi’nde öğrenciyken, 20 yaşımdayken dağcılık sporuyla tanıştım. Hemen arkasından yamaç paraşütü, aikido, dalış gibi bir dolu sporla uğraştım. Hatta üniversitede başladığım Doğa Sporları Kulübü’nün bir sene sonra başkanı oldum. DOST adını da ben koydum. O dönemde DOST hayatımda çok önemliydi. Okuldaki eğitimimden de çok önemliydi. Çok da keyif aldım. Her hafta sonu bir yerlere giderdim. Kulübe gelenleri dağa, mağaraya, kampa, yürüyüşe götürürdük. Hatta okulumun dördüncü yılında bir tek hafta sonunu bile Ankara’da geçirmemişim. Her hafta sonu bir yere gitmişim. Sonra profesyonel dağcılığa geçtim. Uzun süre 7 - 8 bin metrelik tırmanışlar gerçekleştirdim. O zaman hayatımın merkezi hem seyahat etmek hem dağcılıktı. Yedi kıtaya gitmek ve bu sayede de 90’a yakın ülke görmek imkanı buldum. O dönemlerde kendimi bir gezgin, milli sporcu, profesyonel dağcı, fotoğrafçı olarak gördüm. Everest tırmanışından sonra 1996 yılında Arama Kurtarma Derneği (AKUT)’ni kurduk. Türkiye’de olmayan bu yapı önemli bir noktaya geldi. Çok doğru zamanda kendimize çok doğru bir hedef koyduğumuzu çok doğru bir örgütlenmeye gitti- ğimizi bunu da çok doğru bir modelleme üzerinden yaptığımızı da fark ettik. AKUT’un resmi kuruluşu 14 Mart 1996’dır ama kuruluş fikri 1994 yılı Kasım ayında bir dağ kazası sonrasıdır. 17 Ağustos 1999 tarihinde Türkiye’nin en hazırlıksız yakalandığı depremde AKUT olarak epey iş yaptık. Dolayısıyla o dönemler hayatım hep AKUT’tu. Şimdi AKUT çok büyüdü. AKUT’u yedi kişi kurduk, o dönem yedinci kişiyi zor bulmuşken bugün 1600 gönüllüsü,36 ekibi bulunuyor. AKUT, vakfıyla, spor kulübüyle, enstitüsüyle, çocuk akademisiyle, üniversite topluluğuyla, yayıneviyle, liselerde kulüpler kuran çalışmalarıyla iyi ve güzel işler yapan bir yapı oldu. AKUT da hayatımın çok önemli merkezlerinden bir tanesidir. Çünkü diğer yaptığım bütün işler bireysel, kişisel tutkularım, hedeflerim, hayallerimle alakalıydı. AKUT bambaşka bir örgütlenme modeli. Kendimiz için değil hiç tanımadığımız, hayatımızda hiç görmediğimiz, bir daha da hiç görmeyeceğimiz insanların sağlığı ve hayatı için mücadele ettik. Bunu da yine gönüllülerle birlikte yaptık. AKUT’un 1600 gönüllüsü var derken sadece maaşlı üç personeli bulunuyor. Bahsedilen işlerin hepsi gönüllüler tarafından yapılıyor. Şimdi baba oldum. 45 yaşından sonra iki çocuğum oldu. Onlar inanılmaz bir mutlulukmuş. Hep çocuk sahibi olmayı istiyordum ama bu kadar güzel bu kadar olağanüstü bir duygu olduğunu insan yaşayınca anlıyor. Çok genç yaşta Everest’e tırmandınız, ‘Kar Leoparı’ unvanı aldınız? O genç yaşta tüm bu yüksek irtifa tırmanışları nasıl gerçekleştirdiniz? Bunların hepsi adım adım gerçekleşti. Ben dağcılığa başladığımda Everest’e çıkacağım demedim elbette. Çok şanslıyım ki, iyi hocaların eline düştüm. Hem dağcılıkta hem yamaç paraşütünde hem aletli dalışta, Türkiye’nin en iyilerinden eğitim aldım. Sonrasında kendimi çok iyi yetiştirdim, çok sık dağlara gittim. İyi dağcı olmanın ön şartı çok dağa gitmek lazım. İnsan o kadar çok dağa gidip, kendini o alanlarda geliştirirse, tecrübesini ne kadar derinleştirirse, onlarla ilgili antrenmanlarını, sporunu yaparsa, o kadar iyi dağcı olabilir. Adım adım hedeflerimi ilerlettim. Hedefimin ucunda, sınırlarımın belki biraz üstünde ama yine de yapabileceğim hedefler seçtim. Sonunda 1998’de de Everest’e tırmandım. “Hedefe ulaşıp ulaşamayacağını denemeden bilemezsin” Kar Leoparı unvanını nasıl aldınız? Kar leoparı 1966 yılından beri Rusya Dağcılık Federasyonu tarafından verilen bir unvan. Sovyet Asya’da eski Sovyetler Birliği topraklarında Pamir ve Tiejan dağları var. Burası, 7 bin metrenin üstünde dağların bulunduğu yüksek dağlık bir coğrafya. Bu coğrafyada beş tane 7 bin metrenin üzerinde dağ bulunuyor. Bu beş dağın (Lenin (7134 m), Korjenevskoy (7105 m), Komünizm (7495 m), Khan Tengri (7010 m), Pobeda (7439 m))tırmanışını gerçekleştiren dağcılara bu unvan veriliyor. Dünyanın en kuzeyindeki, Pobeda dedikleri dağ aynı zamanda dünyanın en zor tırmanışlarından biri olarak kabul ediliyor. Zirvesine çıkan her altı kişiden ikisinin öldüğü bir dağ burası. Ben bu beş tırmanışı, 1994 yılında, 26 yaşında tamamladım. Bu unvanı alırsam, artık 8 www.ode.com.tr 57 58 binlik dağlara da gidebilirim diye kendime hedef koymuştum. 1994’te ‘Kar Leoparı’ unvanını alınca, 1995’te de Everest’e tırmandım. 8 bin konusu da benim için büyük bir tutkuydu. Bu hedefimi de gerçekleştirdim. Sonrasında 8000 metreden yüksek Cho Oyu, Lhotse ve K2 dağlarına oksijen desteksiz olarak tırmandım. K2’ye giderken defterime şöyle yazmışım: ‘Bir sınavın üstesinden gelmenin tek yolu onunla yüzleşebilmektir.’ Bu benim için hedefti, onunla karşılaşmadan onunla başa çıkıp çıkamayacağımı bilme şansım yoktu. Dolayısıyla, mutlaka kendinizi hazırlayacaksınız, deneyeceksiniz ve denemeden bilemezsiniz. Her zirve çıkışı için defter mi tutuyorsunuz? Evet, bir defter tutuyorum, fotoğraf, video çekiyorum. Sonrasında çıkışımın kitabını ya da makalelerini yazıyorum. Çünkü bunları paylaşmak çok önemli, paylaşmazsanız her şey eksik kalır. Türkiye’de tırmanmadığınız yer kaldı mı? Çok var aslında. Uzun yıllar Güneydoğu’daki dağlar kapalıydı. Dönem dönem açıldı, kapandı, gidenler gelenler oldu. Ben Yüksekova’ya kadar gittim. Cilo dağlarına çıkmak için gitmiştik ama orada iznimiz iptal oldu. Dağlarda olmak nasıl bir his? İnsanın öncelikle yaptığı işi sevmesi önemli. Bana neden bunları yapıyorsun dediklerinde verdiğim yanıt basit aslında: Seviyorum, dağları seviyorum, dağlardaki kendimi seviyorum… Dağdaki performansı göstermekten keyif alıyorum, oradaki o zorluklarla baş etmekten, vücudumu ruhumu sınırlarına kadar zorlamaktan zevk alıyorum. Bu beni besliyor, geliştiriyor. Bir önceki halimden daha iyi bir hale getiriyor. Bizim aslında kökenimiz doğa… Bu binalar aslında yapay olan. Bunun içinde yaşıyoruz, bunun sağladığı konfor, güvenlik, “Her yaş çocuk grubuna afet bilinçlendirme eğitimi veriyoruz” AKUT Çocuk Akademisi programından bahseder misiniz? Genç AKUT altında Çocuk Akademisi’ni kurduk. Burada çocuklara dönük, 8-9 yaştan yukarıya doğru, hatta yuva çocukları için dahi her yaş grubuna göre, afet bilinçlendirme programımız mevcut. Akademi’de AKUT’un gönüllülük, yardımseverlik, insan hayatına değer verme, dürüstlük, güvenilirlik gibi bir de yaşayan değerler dediğimiz saygı, empati, sorumluluk gibi temel değerleri, çocuklara çeşitli oyunlarla, tiyatroyla, kukla tiyatrosuyla, interaktif tiyatroyla, müzikallerle anlatıyoruz. Bunları da doğada, yaşam kamplarıyla aktarıyoruz. AKUT gönüllüleri tarafından bu eğitimler veriliyor. Şubat tatilinde bir hafta AKUT doğada yaşam ekibinin kış kampçılığı ve kayak eğitim kampı vardı. Çocuklar bu kampa gelip, bir hafta eğitim alıyorlar. Spor kulübümüz var orada da güzel işler yapıyoruz. Spor kulübünde de kayak, snowboard, bisiklet, motosiklet, dağcılık, atletizm, geleneksel Türk okçuluğu, gibi pek çok branşımız bulunuyor ve bunların bazılarında çok iyiyiz. Mesela motosiklette iki yıldır Türkiye pist şampiyonuyuz. Süpermoto da bu yıl Türkiye şampiyonu olduk. Avrupa şampiyonu yarışçılarımız var. Kayak, snowboard’da da milli takıma sporcu veriyoruz. ODe Ocak 2016 teknoloji var bunların hepsi harika. Tüm bunları yaşamamız, kullanmamız ve kendimizi geliştirmemiz için de hayatımıza dahil etmemiz lazım ama öte yandan da kökümüzden kopmamalıyız. Birey, çocukluğundaki temiz, saf, paylaşımcı, özgür, neşeli, coşkulu halini kaybetmemeli ve yetişkinliğinin içinde onunla temasını hep sürdürebilmeli diyorsak insan aynı şekilde doğadaki kökünü de kaybetmemeli. Zaman zaman doğaya yolculuk etmeli. Doğayla bağınızı koparmazsanız şehirde de çok sağlıklı ve verimli yaşayabiliyorsunuz. Eğer doğadan tamamen kopuk kent içinde çalışırsanız, ne yazık ki, o zaman da başka sorunlar çıkabiliyor... “Seyahat eden insan bir diğerini ötekileştirmemeyi öğreniyor” Aynı zamanda siz bir gezginsiniz. Nerelere gittiniz, nerelerden en çok etkilendiniz? Özellikle gezerken keyif aldığınız tavsiye edeceğiniz yerler var mı? Seyahat etmek, gezegendeki diğer kültürlerin ve diğer insanların neler yaptığını görme fırsatı veriyor. O zaman kendi toplumunuzdaki gelir geçer değerleri o kadar da önemsememeyi anlıyorsunuz. Her kültür yaşadığı coğrafyaya göre şekilleniyor. Coğrafya dikte ediyor insanların kültürlerini, besinlerini… Müziklerinin, mitolojilerinin, bilim ve kültürlerinin ne şekilde evrileceğine tamamen coğrafya karar veriyor. O yüzden farklı coğrafyalara Fark Yaratanlar için elimizden geleni yapmalıyız. Bunu yaparken de diğer kültürlere ve insanlara karşı da paralel sorumluluğu hissedebilmeliyiz. Bu duyguyu getiriyor seyahat etmek insana. Etkilendiğiniz bir yer oldu mu? Çok. Hindistan seyahat etmek için idealdir. Seyahat kültürleri çok yakın olduğu için yüz binlerce milyonlarca insan Hindistan’a gidiyor. Hem ekonomiktir hem güvenlidir hem Hint halkı buna hazırlıklı olduğu için rahat seyahat edilir. Onun dışında Alaska’nın doğasını çok sevdim. Avustralya’nın kültürünü çok beğendim. Bir batı medeniyeti ama doğanın içindeki kökenini kopartmamış. Avrupa tabi ki eski ve çok ileri bir medeniyet. Çok büyük bir kültürel birikim var bir tarafta. Pasifik adaları bence müthiş güzellikte bence insana en uygun olan iklim coğrafya da o. Bir şortla hayatınızı sürdürebilirsiniz. dağcılığı birleştirip hedef odaklılık, risk yönetimi, disiplin, kararlılık gibi konuları da içine yedirip, Zirveye Doğru seminerleri ortaya çıktı. Uzun yıllar bu seminerlere devam ettim. Sonra Zirveye Doğru’nun da ötesinde hayatın da bir kişisel gelişim ve kişisel büyüme süreci olduğunu daha iyi idrak ettim. O dönemde bir taraftan seyahatlerim ve tırmanışlarımla ilgili kitaplar da yazmaya başladım. Motosiklet yolculuklarım, çeşitli yerlerde yazdığım makaleler, en sonunda da ‘Kendi Everest’inize Tırmanın’ modeline dönüştü. O modelde de, 64 adımdan oluşan başarı ve mutluluğun zihin haritası, yol haritası adını verdiğim süreci anlatıyorum. Kendi hayatımdan örnekler veriyorum. Önce maddenin teorik açılımını sonra kendi hayatımda bunu nasıl uyguladığımı anlattığım 64 adımı söylüyorum. Seminerleri genellikle şirketlere veriyorum. Bir dağcının hedefine ulaşması için dikkat etmesi, iz● Bir Dağcının Güncesi lemesi gereken yollar, hazırlıklar, Ülkemizde beğendiğiniz ● Everest’te İlk Türk özel sektördeki bir şirketin racoğrafya var mı? ● Bir Hayalin Peşinde kiplerine karşı rekabet etmesi, Türkiye’nin her yerinde apayrı ● Asya Yolları, Himalayalar satışını artırması ya da pazar güzellikler var. Bence Ege ve Ötesi payını artırmasıyla ilgili çok büyük Bölgesi, Türkiye’nin en güzel ● Yeryüzü Güncesi bir paralellik gösteriyor. Basit yerlerinden biri. Müthiş bir ● Vatan Lafla Değil Eylemle bir cümleyle ifade edersem, yakültür ve coğrafyaya sahip. Sevilir şamın sırrı gayret etmek. Gayret ● Kendi Everest’inize Son olarak verdiğiniz kiedeceğiz, daha çok gayret edeTırmanın şisel gelişim seminerleceğiz, gayretimizi çoğaltırsak rinden bahseder misiniz? daha iyi sonuçlar elde ederiz. Nasıl başladı? Bugün görünenden daha iyi yerlere ulaşabiliriz. 1995 yılında Everest’e tırmandıktan sonra bir Hayatı bu anlamda hem ciddiye almak hem de anda yepyeni bir fırsat çıktı karşıma. Her ülkenin içindeki fırsatları doğru değerlendirmek hem Everest’e ilk çıkan dağcısı genelde kendi ülkebunları yaparken kendi yeteneklerini çerçevesinde sinde milli kahraman haline geliyor ve yine kendi ilerlemek gerekiyor. O nedenle kişinin ya da kuülkelerinde motivasyon konuşmalarına başlıyorlar. rumun kendini tanıması çok önemli. Doğru heDağcılık neticede büyük bir hedef; o hedefe defler seçmesi, bu hedeflerin peşinden doğru ulaşmak için büyük bir planlama büyük bir ön yöntemlerle gitmesi, hep adım adım hedeflerine hazırlık büyük bir lojistik büyük bir kaynak yöyükselmesi ve kendini geliştirmesi gibi konuları netimi, kendini geliştirme konusunda bir model seminerlerimde anlatıyorum. oluşturuluyor. Bu model iş dünyasında da benzer şekilde işliyor. Ben de 1995’te Everest’e Daha yapacağım dediğiniz bir şey var mı? tırmandıktan sonra Yapı Kredi Bankası spon- Var tabi ki. Şimdi baba oldum, aile deneyimi yasorum olduğundan ilk konuşmamı onlara yap- şıyorum. Bu da çok müthiş ve güzel bir şeymiş. mıştım. Dağcılık ve Everest’e tırmanma odaklı Yeni kitaplar yazmak istiyorum. Motosikletimle olan bu sunumumun adı ‘Zirveye Doğru’ idi. yeni yerler gezmek, belki yelkenliyle dünya seyahati Bu sunum evrildi, gelişti ve bunu iş dünyasının yapmak istiyorum ilerde. AKUT’u hep birlikte daha iyi anlayabileceği analojilerle beslemeye çok daha iyi bir yerlere getirmek istiyoruz. Daha başladım. Sonuçta ben işletme eğitimi aldım güzel bir Türkiye’de yaşamak istiyoruz. Yapacak ve aldığım eğitimin burada çok faydasını gördüm. çok şey var. Hayat devam ettikçe bizler de yeni İşletmecilik yapmadım ama aldığım eğitimle, şeyler yapmaya devam edeceğiz. Mahruki Kitapları gidip o deneyimleri yaşamak çok önemli. Tropikal bir bölgede yaşıyorsanız, ona göre bir kültürünüz oluşuyor. Ona göre kullandığınız malzemeleriniz oluşuyor. Seyahat etmek insanda bu farkındalığı yaratıyor. Bunu anladığınızda hepimizin aslında aynı yerden gelip aynı yere gittiğimizi aynı amaçlarla aynı hedeflerle hayatımızı sürdürdüğümüzü ve aynı kaygılarla yaşadığımızı görüyoruz. Mark Twain; ‘Önyargı, taassup ve dar görüşlülüğün en iyi tedavisi seyahattir’ diyor. Seyahat eden insan bir diğerini ötekileştirmemeyi, kimseyi aşağıdan ya da yukarıdan bakmaması gerektiğini öğreniyor. Herkes yaşadığı kültürün coğrafyanın etkisiyle hayatını sürdürüyor. O yüzden kendimizi tüm bu olanın dışına çıkartıp, bir dünya vatandaşı gibi görüp, yaşadığınız kültürün, milletin ve coğrafyanın da korumanız ve kollamanız gerektiğinin de farkına varıyorsunuz. Çünkü bütün aileniz, soyunuz, geleceğiniz, geçmişiniz, dostlarınız her şeyiniz burası. Kimseye karşı hasmane tutum takınmadan, ötekileştirmeden kendi kültürünüzün gelişmesi ve geliştirilmesi için mücadele etmesinin farkına varıyor insan. Benim yaptığım da hep bu. AKUT’u kurmak isteyişimizde biraz da bu. Bu sadece Türkiye için değil bütün dünya için çalışıyoruz ama önce Türkiye, önce Türk milleti. Ondan sonra da gücümüzün yettiği kadar ülke sınırları dışı. Biz bu milletin çocuğuyuz atalarımız burada olduğu gibi çocuklarımız torunlarımız da burada olacak. Önce onların geleceğini garanti altına almak onların geleceğini daha güzel hale getirmek www.ode.com.tr 59 60 Inside This Issue ODe Ocak 2016 We’re once again with you in the 59th issue of ODE Pusula magazine. We spared the special file of our 59th issue to the question: “are companies ready to manage their future?” We tried to obtain opinions of several persons and institutions regarding the importance of implementing corporate governance principles and how family businesses should be run We consulted Güray Karacar, Secretary General of Corporate Governance Association of Turkey (TKYD), Sümer Tömek Bayındır, Board of Directors Chairman of Family Businesses Association (TAİDER) and Murat Şahin, the High Advisory Board Director of Futurists’ Association. Additionally we also interviewed Saffet Karpat, Board of Directors Member of Sütaş on the subject. Apart from these activities, ODE continued to meet visitors in international fairs. ODE participated HVACR Fair in Iran and Dubai Big 5 fair. ODE also continues to work towards “Empowering Dealers’ Competitiveness” project it has initiated to increase the competitive power of its dealers. ODE trains dealer employees within the scope of the project. Trainings were held for dealer employees in Ankara, İstanbul and İzmir. Additionally, ODE dealers took a break from the hard tempo of 2015 with dealer trips to Cyprus, Kiev, Pattaya or South Africa between October 1st and December 31st. ODE, a major player in insulation industry, continued to support national and international activities in its 30th year. ODE hosted 10th Global Insulation ODE is also the topic of 2015 with its sponsorships. ODE became a silver sponsor to RAL CRC 2015 İstanbul, one of the most important international organizations in climatization industry and which was held for the first time in Turkey. ODE also sponsored “FESI Autumn Meeting” held prior to WIACO Congress (World Insulation & Acoustic Conference & Fair, one of the leading organizations of the world in insulation industry, in İstanbul. In the 10th Global Insulation Awards held under the two day event, the participant votes elected ODE as the “Insulation Company of the Year” and Orhan Turan, ODE Board of Directors Chairman was elected “Businessperson of the Year in Insulation”. Additionally, being the first insulation brand to participate TURQUALITY® Support Program, the first and only state sponsored branding program of the world, ODE was awarded support for another five years with its successful work. Summary Congress) to be held in USA in 2016. In 2016 ODE will be a platinum sponsor of biennial “International Building Fixtures Technology Symposium” held every other year and to be held between March 31st and April 2nd. Another news from ODE is that Leendert Jan van Rij is appointed as ODE Non Executive Director. Mr. Van Rij, who was the Chairman of the ODE International Advisory Board since Q2-2013, continues his duties as Non Executive Board Director of ODE since Q22014. ODE continues investing along with all these works.Implementing “1 Language 1 Person” program in line with its goal of preparing its employees to future, 20 ODE employees completed their first semester of English education. Additionally, two ODE employees joined the new semester of Turquality® Manager Development Program, which is participated by the managers from leading companies of Turkey. ODE Yalıtım Technical General Manager Deputy, Deniz Şeker, states that they have focused on in- 61 vestments starting from the second half of 2014, he underlines that 2015 was a year of investment for ODE. Interview with Deniz Şeker can be read in Technical Insulation pages. Our project page hosts two domestic projects using ODE products. ODE products were chosen in the new administrative building of Alp havacılık, one of the leading exporters of Turkish Defense and Aviation Industry. Medical Park Esenyurt Hospital construction was another site ODE products were used. Our Delaers pages was spared for Nanotek İnşaat ve Yapı Malzemeleri San. Tic. A.Ş. Through the Eyes of Export pages describe the most preferred destination of the world, France. Additionally, in construction of Espinas Hotel in Tehran, İran, ODE products were preferred while ODE’s strong presence in foreign markets continue. In our Changemakers section we interviewed first Turkish explorer to climb the Everest, AKUT founder and Chairman, mountaineer, traveler, writer and photographer, Nasuh Mahruki, nicknamed snow leopard. www.ode.com.tr