Köy-Koop Haber Gazetesi 6. Sayı
Transkript
Köy-Koop Haber Gazetesi 6. Sayı
Sütler, 2 Mayıs'ta Okullarda »»Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı'nın Milli Eğitim Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığı'yla işbirliğinde düzenlediği ''Okul Sütü Programı'' kapsamında ilk sütler, 2 Mayıs'ta dağıtılacak. Özel okullar hariç ana sınıfı ve 1, 2, 3, 4, 5. sınıf öğrencilerine, bu eğitim öğretim yılı sonuna kadar süt dağıtımı yapılacak. 17 Nisan'da gerçekleştirilen süt ihalesini kazanan 4 ortak girişimle sözleşmeler imzalandı. Süt firmaları, dağıtımla ilgili herhangi bir sorun olmayacağını ve ilk sütün 2 Mayıs günü öğrencilere verilebileceğini taahhüt etti. Hayvancılık Genel Müdürü Ali Karaca, toplam 7,2 milyon öğrenciye her gün 200 ml'lik süt dağıtılacağını, bu projeyle hem öğrencilere süt içme alışkanlığı kazandırmayı hem de piyasadaki arz fazlası sütü değerlendirmeyi amaçladıklarını söyledi. Karaca, Türkiye'de günlük süt üretiminin dönemsel olarak değişiklik gösterdiğini ve şu anda piyasada arz fazlalığı bulunduğunu, Okul Sütü Programı'yla günlük bin 500 ton sütün piyasadan çekileceğini, süt tozu projesiyle de 2 bin ton olmak üzere Bakanlığın bu süreçte piyasadan günlük 3 bin 500 ton süt çekeceğini ve piyasada fiyat istikrarını sağlamaya çalışacağını belirtti. Veliler Bilinçlendirilecek Projeyle çocuklara günlük süt tüketimi alışkanlığı kazandırmayı da amaçladıkla- Ali Karaca / Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, Hayvancılık Genel Müdürü rını anlatan Karaca, süt dağıtımının yanı sıra öğrencilere eğitim de verileceğini, bu amaçla 81 ilde çalışanların katılımıyla seminer düzenlediklerini, eğitim sürecine velilerin de dahil edileceğini söyledi. Kamu kurum ve kuruluşlar ile okullara dağıtılacak broşür ve el ilanlarında, ''Süt: büyümeyi ve gelişmeyi sağlar. Beynin gelişmesine destek olur. Göz, deri ve diş sağlığını korur, diş çürüklerini önler. Hücreleri onarır. Kemikleri sertleştirir. Enerji verir. Bağışıklık sistemini güçlendirir. Hastalıktan korur. Kasları güçlendirir'' bilgileri yer alacak. Okul sütünün üzerinde de bilgilendirici mesajlara yer verilecek Süt alerjisi ve laktoz intoleransı bulunan çocukların tespitiyle ilgili okullarda velilere birer form gönderildiğini, süt kutusu üzerinde de bu durumdaki çocukların öğretmenlerini bilgilendirmeleri konusunda uyarıya yer verildi. Karaca, Velilerin ''kesinlikle kaygı duymaması'' gerektiğini, sütlerin gıda standardına uygun olduğunu, Okul Sütü Komisyonu'nun da dağıtımı yapılacak her parti için numune alacağını ve bu numunelerin analizinin yüklenici firmalar tarafından karşılanacağını söyledi. Dünyada okul sütü projesi, 80’den fazla ülkede değişik dönemlerde uygulandı. Özellikle Avrupa Birliği ülkelerinde 30 yılı aşkın süredir çeşitli şekillerde yürütülen proje, obeziteye karşı mücadelede de önem taşıyor. Önder Çiftçi Projesi 25.Yılını kutluyor Organik Ürün Kriterleri Kitaplaştırıldı »»Önder Çiftçi Projesi 1987 yılında TürkAlman hükümetleri arasında yapılan teknik işbirliği antlaşmasına dayanarak, pilot bölge seçilen Tekirdağ da çalışmaya başlamıştır. »»Erzurum’da 5 bin ortaklı Organik Tahıl Üreticileri Birliği (ORTUB) tarafından ORGANİK ÜRÜN KRİTERLERİ 12 bilim adamına hazırlattırılan Organik Ürün Kriterleri isimli kitap ülke genelindeki 10 organik tahıl üreticisine gönderildi. “İşçinin Emekçinin Bayramı” »»Yatırımcılar tarafından heyecanla beklenen yeni teşvik paketi açıklandı. Bakanlar Kurulu kararı ile Resmi gazetede yayınlanmamış olmakla birlikte ekonomi çevrelerince son derece olumlu karışılanan paket ile ilgili genel yaklaşımlar tüm detaylarıyla » Syf 19’da Zeytincilik Yönetmeliği Yenilendi »»Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, zeytincilikle ilgili mevzuatı güncelledi. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, zeytincilikle ilgili mevzuatı günün ihtiyaçlarına cevap verecek şekilde güncelledi. Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerinin Aşılattırılmasına Dair Yönetmelik’te değişiklik yapan bakanlık, eşdeğer zeytin bahçesi tesis etme şartıyla kamu yararı olan stratejik bazı yatırımlar için esneklik sağladı. » Syf 19’da Kırmızı Etin Tamamını Sığırdan Karşılayamayız www.ortubkriterleri.org Ana hedef Tarımsal yayım modelinin ülke çapında yaygınlaştırılmasını sağlayarak, Türk tarım kesimine gereksinim duyulan her türlü bilgiyi, üretici koşullarına ve arzusuna uygun olarak, demokratik bir ortamda, gönüllü aktif katılımın sağlandığı, gönüllü sorumluluğun benimsendiği, kendi kendine yardım ilkesine dayanarak gerek iç, gerek dış tarım ürünleri pazarına göre karşılamak ve dünya pazarlarında rekabet edebilecek bilinçli üreticilerin sayısını hızla arttırmaktır. » Syf 11’de Toplumun her kesiminde üreten; başta çiftçimizin, üretime katkı sağlayan ve hizmete sunan işçilerimizin, emeklerinin karşılığını alabilmek, haklarını savunmak amacı ile 1 Mayıs İşçi Bayramı’nı kutluyoruz. Yeni Teşvik Paketi ORGANİK TARIMDA »»Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker, “Türkiye'deki kırmızı et tüketiminin mutlak küçükbaş hayvan üretimiyle desteklenmesi gerekli” dedi. Erzurum’da 5 bin ortaklı Organik Tahıl Üreticileri Birliği Bakan Mehdi Eker, Türkiye'deki kırmızı et tüketiminin mutRASTLANTISAL HATALAR İÇİN (ORTUB) tarafından 12 bilim adamına hazırlattırılan Orgalak küçükbaş hayvan üretimiyle desteklenmesi gerektiğini, nik Ürün Kriterleri isimli kitap ülke genelindeki 10GELİŞTİRİLMESİ organik ALGORİTMA STRATEJİLERİ "EğerPROJESİ bütün kırmızı etin tamamını sığırdan karşılayalım tahıl üreticisine gönderildi. » Syf 7’de dersek bu pahalı bir üretim olur. » Syf 3’de Hadi İLBAŞ Dünden Bugüne Kooperatifçilik -6- » Syf 2’de Prof.Dr. MUSTAFA KAYMAKÇI Önce Ekmekler Bozuldu Umut ÖZDİL ORTUB ORGANİKÜnalÜRÜN ÖRNEK KRİTERLERİ Bir Başarı Öyküsü...Bademli Fidancılık Tarımsal Kalkınma Kooperatifi » Syf 5’de Prof.Dr. M.Lütfü ÇAKMAKÇI Sürdürülebilir Tarım Neden Gerekli? » Syf ’da Dr. Erhan EKMEN ABD’de Çiftçi Örgütleri » Syf 15’de Kooperatif CE Prof.Dr. Erhan REHBER Dr. Umut TOPRAK TEVFİK FİKRET CENGİZ Tarımsal Kooperatifçilik Üzerine Bir Değerlendime » Syf 8’de Uzay’da Tarım? Beklenen Yeni Teşvikler Açıklandı » Syf 18’de » Syf 4’de » Syf 10’da ORGANİK TAHIL ÜRETİCİLERİ BİRLİĞİ » Syf 13’de 2 ̇ ̇ Nisan 2012 Köy-Koop Merkez Birliği KOOPERATİFÇİLİK DÜNDEN BUGÜNE KOOPERATİFÇİLİK -6- YAYIN KURULU • Prof.Dr. Lütfü ÇAKMAKÇI • Dr. Bediha DEMİRÖZÜ • Dr. Caner KOÇ • Dr. Tuba ŞANLI • Dr. Güray AKDOĞAN • Dr. Levent DOĞANKAYA • Dr. Özdal KÖKSAL • Dr. Alper Serdar ANLI • Dr. Umut TOPRAK SA M LA AÇLI KOO PE RI M Gazetemizin Yayın Kurulu Üyeleri Fahri Olarak Görev Yapmaktadırlar. R V E D İ Ğ E R TA K RK IN MA LİKLERİ M E KA L Bu sekiz yıllık kira süresini burada bir nokta ile kapatıyorum. 1960’lı yıllarda kooperatif kurup yatırım yapan kooperatif başkanlarının anlatacaklarını size nakletmeye çalışacağım. Birim kooperatiflerin hikayeleri bittikten sonra Köy-Koop MERKEZ Birliğine dönüp en parlak dönemlerinde görev yaptığım gelişmeleri, ortaya konanları anlatmaya çalışacağım. –Sürecek- • Dr. Hilal TUNCA BİR 1982 yılında fabrikayı 8 yıl çalıştırmak üzere Trakya Yağlı Tohumlar Birliğine kiraya verdik. Birlik ikide bir beni arıyor, “şu kadar paraya ihtiyacımız var Adnan Beye telefon eder misiniz?” diye soruyorlardı. O da istenilen parayı hemen çıkarıyordu. Bunun üzerine dayanamadım, “Adnan Bey bu parpayı bize verseydiniz, biz bu fabrikanın durmaksızın çalışmasını sağlardık.” dediğimde Adnan Bey, “Hadi, bu parayı size veremem. Bana Köy-Koop’u kurtarmaya çalışıyor derler ve ben bakanlıktan olurum” dedi. Çünkü, Köy-Koop Merkez Birliği yöneticileri solculuk suçlamasıyla içeri atılmışlar, Ticaret Bakanlığı da Köy-Koop’un tasfiyesi için dava açmıştı. Fazla üstelemedim. Trakya Yağlı Tohumlar Birliği bizim personeli olduğu gibi kabullendi. SSK borçlarıyla banka borçlarını ödedi, bize herhangi bir ödemede bulunmadı. • Dr. Yener ATASEVEN F Krediyi aldıktan sonra çalışmalarımızı daha da hızlandırdık. AYÇA markalı ayçiçeği yağı neredeyse tüm Türkiye’de aranan yağ haline geldi. Biz bu hummalı çalışma içindeyken kendisine yağ verdiğimiz bir işadamı fabrikaya geldi. Bana kendisini bir grup işadamının gönderdiğini söyledi. Sonra, “siz karaborsa yapmamakla iyi bir harekette bulunuyorsunuz. Ne var ki, tek başınıza Türkiye’deki karaborsayı önleyemezsiniz. Size teklifimiz, faturayı yine satış fiyatınız üstünden kesin. Biz bunun yüzde yüzünü açıktan size vereceğiz. Altı aylık da peşin ödeyeceğiz” dedi. Kendisine, “peki, bize verdiğiniz yüzde yüzü kimden çıkaracaksınız? dedim. Cevabı belli; tüketiciden. Bunun anlamı tüketici soyulacak. Buna kim vesile olacak? Kooperatifçi olan ben!.. Dünyada buna müsaade etmem” dedim. Karşımdaki şaşkın şaşkın yüzüme bakarak “bi- FABRİKAYI KİRAYA VERMEK ZORUNDA KALIYORUZ 1163 Sayılı Kooperatifler Kanunu’na göre kurulan KöyKoop Merkez Birliği; Köy Kalkınma ve Diğer Tarımsal Amaçlı Kooperatiflerin merkezi kuruluşudur. Tarıma ait farklı çalışma alanlarında (Hayvancılık-Süt üretimi ve işlenmesi, seracılık, halı–kilim üretimi, zeytin ve zeytinyağı işlenmesi, bal, çeltik üretimi ve işlenmesi, çiçekçilik, fidan, salça, reçel, konserve üretimi v.b.) etkinlik gösterir. İ AT Kendisine yağ verdiğimiz bir işadamı fabrikaya geldi. “Siz karaborsa yapmamakla iyi bir harekette bulunuyorsunuz. Ne var ki, tek başınıza Türkiye’deki karaborsayı önleyemezsiniz. Size teklifimiz, faturayı yine satış fiyatınız üstünden kesin. Biz bunun yüzde yüzünü açıktan size vereceğiz. Altı aylık da peşin ödeyeceğiz” dedi. Fabrika durma noktasına gelince, 1980 ihtilal hükümetinde Maliye Bakanlığına getirilen Adnan Başer Kafaoğlu’na gittim. Bana,” Hadi, burayı Trakya Yağlı Tohumlar Birliği’ne kiraya verelim. Hem fabrika çalışmış olur, hem de bu Birlik çevrede ayçiçeği ekimini geliştirir. Kira süresi bitince Allah kerim, biz belli yerlerde olursak yine yardımcı oluruz”dedi. KÖY-KOOP MERKEZ BİRLİĞİ Ğİ • KÖY 1978 Ecevit Hükümeti bizim bu çalışmalarımızı çok beğenmişti.Bir gün Köyişleri ve Kooperatifler Bakanı Sayın Ali Topuz beni aradı ve kooperatifler Genel Müdürlüğüne gelmemi istedi. Gittim; üst düzey yöneticiler oradaydı. Bakan, “Hadi İlbaş’ı hepiniz tanıyorsunuz. Türkiye’de neredeyse karaborsa yapmayan tek kuruluş olan Çandır Tarımsal Kalkınma Kooperatifinin Başkanı. Hiç kendisini çağırıp paraya ihtiyacı olup olmadığını sordunuz mu? Hemen şimdi çalışmalara başlayın , ihtiyacı kadar kredi verelim. Ayrıca, fabrikanın kapasitesini iki katına çıkaracak çalışmaları başlatalım. Kendilerini biz destekleyeceğiz” dedi. Çok kısa sürede bize 50 milyon liralık kredi çıkardılar, bu bitince yine gereksiniminizi karşılayacak kadar kredi vereceklerini söylediler. Bu yakın ilgiyi sonraki iktidarların hiçbirisinden göremedik. Üstelik bizi çökertmek için her türlü yola başvurdular. Bu arada 1980 ihtilali gelmiş, kooperatifçiliğe tırpan atılmış, Köy-Koop yöneticileri tutuklanmış, birim kooperatiflerin yöneticilerine ardı arkası gelmeyen davalar açılmıştı. Ben, Köy-Koop’tan dolayı 6, kendi kooperatifimden dolayı 8 davadan dolayı sanık sandalyesindeydim. Bu davalardan ikisi ağır cezada idi.1982 de başlayan bu davalar 1989’a kadar sürdü. RLİ KREDİ SAĞLANIYOR İHTİLAL GELİYOR İllerde faaliyet göstermekte olan kalkınma ajansları var. Örneğin; Denizli, Muğla ve Aydın’ı içine alan Güney Ege Kalkınma Ajansı (GEKA) ya da İzmir’de faaliyet gösteren İzmir Kalkınma Ajansı (İzka) gibi Türkiye’de bölgesel hizmet veren 26 adet kalkınma ajansı kuruldu. Bu ajanslarda yılın belli dönemlerinde %40-%90 oranında değişen oranlarda kooperatiflere hibe desteği verilmektedir. Özellikle uygulamakta oldukları projelerde teknoloji yenilemek ve/veya kapasitesini artırmak isteyen kooperatifler ile yatırım yapmayı düşünen kooperatiflerimizin hibe desteklerinden yararlanmalarını öneriyorum. Bu geri ödemesi olmayan önemli bir mali kaynaktır. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının hibe destekleri ise (6.etap için) 600.000 TL yatırım bütçeli projelere %50 oranında 300.000 TL’dir. Ajanslarda proje bütçesi değişmekle birlikte ortalama 800.000 TL projelere 400.000 TL’dir. Hibeler hakkında bilgi almak isteyen her yatırımcı kooperatifimizi detaylı olarak bilgilendirebiliriz. Hibe başvuru süresini kaçıran yatırımcı kooperatif, yatırımını 1 yıl ertelemek durumunda kalabilir. AB fonlarını kullanmak üzere yeni faaliyete geçen Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu (TKDK) ise 20 ilde (Afyonkarahisar, Amasya, Balıkesir, Çorum, Diyarbakır, Erzurum, Hatay, Isparta, Kahramanmaraş, Kars, Konya, Malatya, Ordu, Samsun, Sivas, Şanlıurfa, Tokat, Trabzon, Van, Yozgat) IPARD programını uygulamaya başladı. IPARD programının hibe miktarları daha yüksek ve bütçesi daha zengin. 2013 yılından itibaren ise 22 il (Ağrı, Aksaray, Ankara, Ardahan, Aydın, Burdur, Bursa, Çanakkale, Çankırı, Denizli, Elazığ, Erzincan, Giresun, Mersin, Kastamonu, Kütahya, Manisa, Mardin, Muş, Nevşehir, Uşak, Karaman) daha programın kapsamına dahil olacak. Mevcut fabrika sahibi kooperatiflerimizin yukarıda saydığımız desteklerden yararlanarak işletmelerini hijyen ve teknolojik yönden iyileştirerek dünya firmalarıyla rekabet edebilir hale getirmeleri önemlidir. Bu vesile ile Köy-Koop Haber Gazetesine yayın hayatında başarılar diliyorum. Selam ve saygılarımla… Bİ tutuldu. Bunun iki nedeni vardı: 1. Kalitesi son derece iyiydi. 2. Karaborsa yapmıyor, hükümetin ilan ettiği fiyattan satış yapıyorduk. Fabrikanın önünde her gün 200-250 kamyon kuyruğu oluşuyordu. Biz, doğrudan tüketiciye ulaşması için kooperatifler, belediyeler, okullar, askeri birliklere yağ veriyorduk. Kooperatif ve Üst Birliklerinin Dikkatine! Z Geleceğimizi bilen arkadaşlarımız, öğretmenler zim dediğimizi kabul ederseniz, bir yıl sonra ikinci çok güzel bir program hazırlamışlardı. Fabrika fabrikayı kurarsınız. Hayır’da ısrar ederseniz, bir alanına geldiğimizde bir folklor ekibi bizi karşıyıla varmadan fabrikanın kapılarını kapatmak ladı. Başlarında Çandırlı ortağımızın kızı AYÇA zorunda kalırsınız” dedi. Sanki geleceği görmüştü. vardı. Şaşırtıcı derecede güzel bir gösteri yaptılar. Ecevit hükümeti beş yerde boşalan milletvekilliği Bu güzel AYÇA, genç yaşında evlendi.Ne yazık ki, için ara seçime gitti. Ve kaybetti. Bunun üzerine evliliği fazla sürmedi. Kısa bir süre sonra yaşama “halk bize olan güvenini yitirmiş” diyerek istifa etti. Mehmet Hadi İLBAŞ veda etti.İkinci Ayça üniversiteyi bitirdi. Doktora Köy-Koop Eski Genel Başkanı yaptı, şimdi İngiltere’de. VERİLEN KREDİ KESİLİYOR TRT’den gelen ekip tüm gösterileri kayda geçti. Daha sonra kooperatifin kuruluşundan o güne kadarki aşamayı anlatma- Ecevit Hükümetinin istifasından bir hafta sonra 23 milyonumı istediler. Ayrıntılarıyla istenilen bilgileri verdim.Ayrıca, nu kullandığımız krediden geriye kalan 27 milyonun kullanfabrikanın tüm bölümlerini gezip görüntülediler Bir hafta masını durdurdular. Sanki “siz niye karaborsa yapmadınız” sonra arkadaşım, Çandır Kooperatifi ile ilgili 35 dakika süren dercesine bizi dürüstlüğümüzden, tüketiciyi koruduğumuzbir proğram hazırladığını.söyledi. Bunun gösterileceği gün ve dan dolayı cezalandırmışlardı. saati bize bildirdi. Biz de, yurtdışı dahil ortaklarımıza , köylü- Kalkıp Bakanlığa gittim. Verilmiş kredimizi hangi suçumulere o saatte televizyon başında olmalarını söyledik. O saatte za göre kestiklerini sordum. Verdikleri cevap çok ilginçti. gerçekten de güzel bir girişle hazırlanan proğram verilmeye “Türkiye’de yüzlerce kooperatif var Yine pek çok kooperatife başladı. Aşağı yukarı beş dakika sonra elektrikler kesildi ve yatırım desteği veriliyor. Size iltimas yapılmış. Başka koobiz karanlıkta kaldık. Oysa çevre köylerde elektrikler kesilperatiflerin kredi haklarından kırpılarak size yüklü kredi memişti. Ne yazık ki o zamanki Çandır Belediye Başkanı bize verilmiş.” karşı son derece soğuk, uzak bir politika izliyordu. Duyumlarımıza göre, iktidar partisine ve o partiye mensup Yozgat “Söyledikleriniz gerçeği yansıtmıyor. Ben aynı zamanda milletvekillerine”fabrikanın çalışması demek sizin bu bölge- Köy-Koop Merkez Birliğinde ekonomiden sorumlu Genel den oy alamamanız anlamına gelir. Ona göre hareket edin” Başkan Yardımcısıyım. Türkiye’deki kooperatiflerin durutembihinde bulunmuştu. Sadece Çandırda elektriklerin kesil- munu en az sizin kadar biliyorum. Biz büyük bir tesis kurmuşuz. Tüketicinin yağ ihtiyacını karaborsa yapmadan mesinin nedeninde bu garip kıskançlık yatıyordu. karşılama çabası içindeyiz Sizin anlattıklarınız kurt-kuzu Programı tam izleyebilmek için TRT Genel Müdürlüğüne başhikayesi. İlla bir kulp bulup bizi cezalandırmak istiyorsunuz. vurduk ve ikinci kez gösterime girmelerini rica ettik. Ricamız Uygulamanız kooperatifçiliği teşvik değil, önüne taş koykabul edildi. Gösteri ikinci kez tekrarlandı. Biz hazırlıklıydık. maktır.” diyerek bakanlıktan ayrıldım. Gösteriyi baştan sona CD’’ye aldık. Sonra bunu yurtdışına Bu hareket bizim zirveden aşağı doğru düşmemizin başlangıcı çıktığımda ortaklarımızla yaptığımız toplantılarda gösterdık. oldu. Bir süre daha kendi olanaklarımızla üretimi sürdürdük. Çok beğenildi. Halk oyunları gösterisinde baş rolü oynayan Ne var ki, Ecevit Hükümetinin ayrılmasıyla birlikte piyasanın AYÇA’nın babası proğramı seyrederken gözyaşlarına boğuldu. üstündeki karaborsa bulutu birden dağıldı. Yok olan ürünler mantar biter gibi piyasada boy attı. Yağda karaborsa yapanlar KARA BORSAYA HAYIR da piyasaya normal fiyatla çıktılar. Bu durumda işimiz iyice zora girdi. AYÇA markasıyla piyasaya çıkardığımız yağ kısa sürede çok mulgen@mulgen.com E »»Yıllar yıllar sonra, TRT’den bir arkadaşım bizim fabrika ile ilgili bir program yapmak istedi. Birlikte Çandır’a gittik. Melih ÜLGEN İmtiyaz Sahibi ve Yayınlayan: S.S. Köy Kalkınma ve Diğer Tarımsal Amaçlı Kooperatifler Birliği KÖY-KOOP Adına Yakup YILDIZ Sorumlu Yazıişleri Müdürü: Mehmet VAROL Genel Yayın Yönetmeni: Emel TUĞRUL Haber Müdürü: Turgay SOLMAZ Haber Koordinatörü: Ayhan ELMALIPINAR Reklam Müdürü: Yasemin ACAR Merkez Adres: Paris Cad. 24/7 Kavaklıdere-Ankara Tel: 0312.419 63 95-96 Faks: 0312. 419 63 95-96 Web: www.koy-koop.org • E-posta: info@koy-koop.org Yayın Türü: Yaygın Süreli Yayın Nisan 2012 ANKARA Baskı: Atalay Matbaacılık Ltd. Şti. Elif Sk. Sütçü Kemal İşhanı No:7/236-237 İskitler - ANKARA Tel: 0312. 384 41 82 Yazıların Sorumluluğu yazarlara, ilanların sorumluluğu ilan sahiplerine aittir. ̇ ̇ Nisan 2012 Köy-Koop Merkez Birliği GÜNDEM Denizli Birliği Genel Kurulunu Yaptı »»Köy-Koop, Hay-Koop Denizli Birliği’nin 2011 yılı, olağan genel kurul toplantısı, 26 Nisan Perşembe günü, saat: 11.oo de, Denizli Taç Düğün salonunda şölen havasında yapıldı. Genel Kurul’a, ilgi ve katılım çok yüksekti. Genel kurulda yüzlerce Kooperatif temsilcisi hazır bulunurken, 2 genel başkan, 8 Birlik başkanı ve çok sayıda oda başkanı katılım sağladı. Denizli Koyun Keçi Birliği başkanı Hasan ÖNER, İl Tarım Müdürü Yusuf GÜLSEVER, Kırsal Kalkınma ve Örgütlenme şube Müdürü Ferruh BACANLI’nın yanı sıra, Denizli Ziraat Odası Başkanı Hamdi GEMİCİ, Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı, Gıda Mühendisleri Odası Başkanı’nın hazır bulunduğu genel kurul toplantısı şölen havası içerisinde yapıldı. İsmail GÜNEŞ, Çaltı Kooperatif başkanı Mehmet EKİZ ve Cankurtaran Kooperatif başkanı Ramazan KOCA yönetti. Yönetim Kurulu faaliyet raporu, denetleme kurulu faaliyet raporu, bilanço ve gelir-gider tablosu görüşmeye açılarak oy birliği ile kabul edildi. 2011 faaliyetlerinde, yönetim ve denetleme kurulu üyeleri oy birliği ile ibra edildi. Genel Kurul toplantısına, yerel ve Ulusal basının ilgisi çok yüksekti. Köy-Koop genel başkanı, Burdur Birlik Başkanı Yakup YILDIZ’ın yanı sıra, HayKoop genel başkanı Kütahya birlik başkanı Yusuf ÇALIŞKAN, Balıkesir Birlik Başkanı Cemil İLCAN, Muğla Birlik başkanı Eray ÇİÇEK, Isparta Birlik başkanı Mahmut Barış AYDIN, Afyon Birlik başkanı Ahmet TİNTAŞ, İzmir Birlik başkanı Muhittin AKBULUT, Uşak Birlik başkanı Himmet ÖZDEMİR, DSYB Denizli Birlik başkanı İsmail TOPALOĞLU, Açılış konuşmasını yapan Denizli Birlik Başkanı Mehmet VAROL, katılan Kooperatif temsilcilerine yoğun katılımlar için, teşekkür ederken, misafirleri tek tek Kooperatif temsilcilerine ve basına tanıttı. Diğer illerden katılan, il Birlik Başkanlarımızın yanı sıra, Denizli İli’nden katılan Birlik Başkanları, Oda Başkanları ve İl Tarım Müdürü Yusuf GÜLSEVER birer konuşma yaparak, Türkiye’de uygulanan Tarım ve Hayvancılık politikalarının uygulamadaki doğru ve yanlışları ile Tarımsal Örgütlenmedeki olumsuzluklar ve çarpık yapılanma dile getirildi. Divan’ı Köy-Koop Genel Başkanı Yakup YILDIZ’ın yanı sıra, Muğla Birlik Başkanı Eray ÇİÇEK, Eziler Kooperatif Başkanı 2012 yılı tahmini bütçe ve 2012 yılı çalışma raporları konusunda, yönetim geniş yetkiler ile donatıldı. Saat: 14.oo’te sona eren genel kurulun arkasından, katılan tüm misafir ve Kooperatif temsilcilerine yemek verildi. Saat 16.00’da misafir il birlik başkanlarımızla beraber, Denizli Valiliği ziyaret edildi. Türkiye Damızlık Koyun Keçi Yetiştiricileri Merkez Birliği 6. Olağan Genel Kurul Toplantısı Ankara’da Yapıldı »»Türkiye Damızlık Koyun Keçi Yetiştiricileri Merkez Birliği Yönetim Kurulu belirlendi. 19.04.2012 tarihinde Gıda Tarım ve Hayvanclıık Bakanlığı Konferans Salonunda yapılan 6. Olağan Genel Kurul Toplantısında, Türkiye Damızlık Koyun Keçi Yetiştiricileri Merkez Birliği organları belirlendi. Yapılan seçimlerde yeni Yönetim Kurulu oluşarak görev paylaşımı yapılmıştır. Buna göre; Merkez Birliği Başkanlığına, Prof. Dr. Veysel AYHAN gelmiştir. Van Birlik Başkanı Nihat Çelik Merkez Birliği Başkan Yardımcısı, İzmir Birlik Başkanı Özer Türer Sekreter Üye , Balıkesir Birlik Yönetim Kurulu Üyesi Hasan Çakır Muasip üye, Mehmet Şirin Aydoğdu, Ethem Doğan ve Necmettin Aygün üye olarak görev almışlardır. »»Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Başkanı Şemsi Bayraktar, Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’nün (FAO) 2010 rakamlarına göre dünyada üretim değeri en yüksek olan tarım ve hayvancılık ürünün inek sütü olduğunu söyledi. Bayraktar, dünyada üretilen inek sütünün değerinin 179,2 milyar, Türkiye’de ise 3,9 milyar doları bulduğunu belirtti. Bayraktar, Türkiye’de inek sütünün 3,9 milyar dolarla üretim değerinde ilk sırayı aldığını, inek sütünü 3,2 milyar dolarla domates, 2,7 milyar dolarla buğday, 2,4 milyar dolarla üzüm, 2,1 milyar dolarla tavuk eti, 1,1 milyar dolarla zeytin, 1,1 milyar dolarla elmanın takip ettiği bilgisini verdi. Şemsi Bayraktar, fındıkta 962, biberde 935, sığır etinde 867, şeker pancarında 772, patateste 720, koyun etinde 709, pamukta (lif) 673, yumurtada 614, kirazda 531, Antep fıstığında 420, çilekte 407, kuru soğanda 399, ayçiçeğinde 358 milyon dolarlık üretim yapıldığını kaydetti. İlk 20 Üründe Türkiye’nin Payı İlk 20 üründe, Türkiye’nin değer olarak fındıkta dünya üretiminin yüzde 67,54’ünü, kirazda yüzde 19,88, Antep fıstığında yüzde 14,03, şeker pancarında yüzde 8,37, çilekte yüzde 6,87, üzümde yüzde 6,23’ünü yaptığını bildiren Bayraktar, şöyle devam etti: “Zaten ağırlıklı olduğu bu ürünler dışında, Türkiye, dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 1,1’ini oluşturuyor. Belli ürünlerde değer olarak dünya nüfusuna oranımızdan fazla üretim yapıyoruz. Örneğin değer olarak inek sütündeki payımız yüzde 2,17, domateste yüzde 5,93, buğdayda yüzde 3,38, tavuk etinde yüzde 1,72, elmada yüzde 3,77, patateste yüzde 1,62, koyun etinde yüzde 3,04, pamukta (lif) yüzde 2,01, yumurtada yüzde 1,17, soğanda yüzde 2,56 düzeyinde. Buna karşın Türkiye, çok önemli bir ürün olan sığır etinde nüfus ağırlığının çok altında, yüzde 0,52 paya sahip.” Kırmızı Etin Tamamını Sığırdan Karşılayamayız »»Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker, Türkiye'deki kırmızı et tüketiminin mutlak küçükbaş hayvan üretimiyle desteklenmesi gerekli Bakan Mehdi Eker, Türkiye'deki kırmızı et tüketiminin mutlak küçükbaş hayvan üretimiyle desteklenmesi gerektiğini belirterek, "Eğer bütün kırmızı etin tamamını sığırdan karşılayalım dersek bu pahalı bir üretim olur. Mutlaka küçükbaşla bunun takviye edilmesi lazım." dedi. Eker, Avrupa ile Türkiye arasındaki kırmızı et tüketiminde yapılan mukayeselerin haksız olduğunu, "Avrupa'nın yediği etin yarısı domuz eti, Belçika 1 milyon ton yılda domuz üretiyor. Yani onların yedikleri kırmızı etin hepsi sığır eti değil. Hollanda, Belçika, Danimarka, Almanya ve diğer bütün ülkelerde zannediyoruz ki bunların yedikleri etlerin hepsi dana eti, sığır eti, yok öyle bir şey. Biz eğer kırmızı etin tamamını sığırdan karşılayalım dersek, bu pahalı bir üretim olur. Mutlaka küçükbaşla bunun takviye edilmesi lazım. Bizim coğrafyamız buna müsait, bizim iklimimiz buna müsait, çünkü az yağış alıyor" diye sözüne devam etti. Türkiye'nin yanlış kırsal alan politikaları ile ilgili Eker, "Ama biz ne yapmışız, biz yanlış politikalar uygulamışız. Bir tarım kanunu çıkarmamışız. İnsanları kırsalda tutacak kırsal alt yapıyı oluşturmamışız. İnsanlara köylere içme suyu vermemişiz. Türkiye bir tarım kanununu Cumhuriyetin kuruluşunun 83 sene sonra 2006 yılında kavuştu. 2006 yılında biz çıkardık. Strateji belgesi çıkardık. Sadece tarım çerçeve kanunun değil, 14 tane tarımla ilgili başka kanun da çıkardık. ve desteklemeleri de bütünüyle değiştirdik." dedi. 2012 Uluslararası Kooperatifler Yılı Paneli »»Köy-Koop Bursa Birliği 2012 Uluslararası Kooperatifler Yılı dolayısıyla “Tarımsal Kalkınma Kooperatiflerinin Dünü Bugünü Yarını’’ konulu panel düzenleyecek. Türkiye, yılda 3,9 milyar dolarlık inek sütü üretiyor Bayraktar, dünya tarımına yön veren 20 ürünün toplam üretim değerinin 1 trilyon 470 milyar 286 milyon doları bulduğunu bildirdi. Bayraktar, Türk tarımında en önemli 20 ürünün üretim değerinin ise 24 milyar 920 milyon dolara ulaştığını açıkladı. İnek sütünü, 174,7 milyar dolarla pirinç, 167,9 milyar dolarla sığır eti, 121,6 milyar dolarla tavuk etinin izlediğini ifade etti. Bayraktar, “2010 yılı verilerine göre üretim değeri, buğdayda 81,2, soya fasulyesinde 64,9, mısırda 55,1, şeker kamışında 53,6, domateste 53,3, yumurtada 52,7, patateste 44,5, taze sebzelerde 40,7, üzümde 39, manda sütünde 36,4, pamukta (lif) 33,6, elmada 29,2, muzda 28,3, koyun etinde 23,4, mango, mangost, guavada 232,2 milyar doları buldu. 20 üründeki toplam değer 1 trilyon 470 milyar 286 milyon dolar düzeyinde. Her ne kadar inek sütü, ürün bazında ilk sırada olsa da sığır, domuz, tavuk ve koyun eti toplam üretim değeri 480 milyar 606 milyon dolar gibi çok büyük rakama ulaşıyor.” 3 Panel, 09 Mayıs 2012 tarihinde Bursa Almira Otel’de, saat 14.30’da yapılacaktır. Düzenlenecek olan panele; Televizyon yapımcısı gazeteciyazar Tuncer Beydağ, panel başkanlığı yapacak. Panelist olarak, “Tarımsal Pazarlama ve Kooperatiflerin Önemi” konusuyla; Uludağ Üniversitesi Ziraat Fakültesi Öğretim üyesi Prof.Dr. Hasan Vural, “Tarım ve Kooperatifçilik” başlığıyla Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Kaymakçı, “Yeni Türk Ticaret Kanunu ve Kooperatiflerde Kurumsallaşma” konusuyla; Mali Müşavir Selahattin Pehlivan ve Bursa S.S. Kulaca Köyü Tarımsal Kalkınma Kooperatif Başkanı Ahmet Uğur “Kooperatif Başarı Öyküsü” ile katılım sağlayacaklardır. Köy-Koop Eğitim ve Dinlenme Tesisi Hizmete Açıldı »»Köy-Koop Eğitim ve Dinlenme Tesisi 5 Mayıs 2012 tarihi itibarı ile tüm kooperatif ortaklarımızın hizmetine açıldı. İnek sütünün ilk sırada yer almasının sütün ne kadar değerli bir ürün olduğunu ve sütte fiyat istikrarının hayatiyetini ortaya koyduğunu bildiren Bayraktar, resmi eğitim kurumlarının okul öncesi ve ilköğretimin ilk 5 sınıfında eğitim gören 7 milyon 63 bin 768 çocuğa her gün en az 200 milimetre uzun ömürlü süt dağıtılacağının açıklanmasını da bu açıdan önemsediklerini, dağıtımın süt üretimin artacağı bir döneme rastlamasının da zamanlama açısından uygun olduğunu ifade etti. Türkiye Ziraat Odaları Birliği’nin talep ettiği et ve sütte fiyat istikrarını sağlamak için Et Balık Kurumu’nun (EBK) et ve süt müdahale kurumu halini almasının bu açıdan çok önemli bir işlevi yerine getireceğini de vurguladı. Kuşadası/Güzelçamlı mevkiinde yer alan, denize uzaklığı 300 metre olan tesis, 60 yatak kapasitesine sahip bulunmaktadır. Türkiye’deki Tüm Ortak Kooperatiflerimize ve Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Mensuplarına %20 İndirim Uygulanmaktadır. REZERVASYON: 0256 646 13 43 - 0312 419 63 95 4 ̇ ̇ Nisan 2012 Köy-Koop Merkez Birliği TARIM Prof.Dr. Mustafa KAYMAKÇI Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi mustafa.kaymakci@ege.edu.tr ÖNCE EKMEKLER BOZULDU! »»“Önce Ekmekler Bozuldu” Oktay Akbal’ın ilk eserlerinden biri. Yazar, belki de ekmeğin önemini bildiğinden eserinin adını böyle koymuş. Günümüzde de, beslenme ve sağlık açısından en önemli besinimiz, hergün severek tükettiğimiz ekmek. Ancak ekmeğin birçok sorunları var. Konuyla yakından ilgilenen bir platform var; www.gidahareketi.org Organizasyon hazırlamış olduğu bir raporla, tam buğday unundan yapılmış esmer ekmekle beyaz ekmek arasındaki farkı anlatarak kamu oyunun dikkatini çekiyor. Tam buğday unundan yapılmış ekmek neden önemli? • Türkiye’de insanlar, günlük enerjilerinin ortalama yüzde 44’ünü ekmekten alıyorlar. • Tahıl tanesinin öz ve kepek kısımlarında B grubu vitaminleri, çinko, magnezyum, selenyum, krom gibi mineraller, fenol, fitat, saponinler gibi maddeler daha çok bulunuyor. Bunlar öğrenme ve kavrama işlevlerinin gelişimi sağlıyor. Aneminin ortaya çıkmasını engelliyor. Kimi doğum kusurlarının ve kardiyovasküler hastalıklar ile kanseri önlüyor. Ayrıca bağışıklık sisteminin güçlendirilmesinde önemli katkılar getiriyor. • Tam tahıl ekmeğinin posa içeriği de yüksek. Bu özelliği tokluk hissini artırıyor. Posa, sindirim sistemi sağlığının korunmasında ve buna bağlı kolon kanser riskinin azaltılmasında da önemli. • Esmer ekmeklerin, glisemik indeksi (kan şekerini yükseltme katsayısı) değeri beyaz ekmeğe oranla daha düşük. Bu, şeker hastalığını ortaya çıkışını engelliyor. Kısaca şu şöylenebilir; tam buğday unundan yapılmış ekmekler, insanı birçok hastalıklardan koruyor, ya beyaz ekmek… Beyaz ekmek, kanseri tetikliyor. Bir bilimsel çalışmada, undan ayrıştırılan buğday kabuğunda, tüketenleri kanser ve kalp dolaşım hastalıklarından koruyan “prony lysin” adlı aminoasidin varlığı saptanmıştır. Prony-lysin adlı aminoasit, kabuğu/kepeği ayrıştırılmış beyaz unda bulunmuyor. Beyaz ekmek tüketimi, şeker hastalığının ortaya çıkmasında da birinci derecede etken. Şeker hastalığı yanısıra obeziteyi de ortaya çıkartıyor. Beyaz ekmeğe, beyazlatmak ve dayanıklılık süresini artırmak amacıyla üretim aşamasında çok yoğun biçimde katkı maddelerinin eklenmesi de sağlıkta önemli sorunları ortaya çıkartıyor. NE YAPMALI? Birincisi: Türkiye’de beyaz undan yapılmış ekmeklere “Sağlığa Zararlıdır” ibaresi yazılmalı. Bu önerme, kimilerine naif gelebilir, uzun dönemde birçok hastalığı tetikleyen besinin beyaz ekmek olduğu artık biliniyor. Ancak tam buğday unundan yapılmış sansınlar diye esmerleştirilmiş ekmeklere de dikkat edilmelidir, derim. Bilindiği üzere, Türkiye’nin, endüstriyel beyaz un ve beyaz ekmekle tanışması 1948 yılındaki Marshall yardımı ile oldu. Zenginlik ve statü göstergesi olan olarak kabul edildi. Köylüler bile evlerine dönerken hediye diye beyaz ekmek, yaygın adıyla francala aldılar. Tam buğday unundan yapılmış ekmekler dışlandı. İkincisi: Evlerde tam buğday unundan yapılmış ekmek üretimi özendirilmeli. Bu doğrultuda başta tüketici örgütleri harekete geçmeli. Üçüncüsü: Sağlık Bakanlığı ile Gıda,Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, tam undan yapılmış ekmek üretimini yaygınlaştırmak için kampanyalar açmalı. Bu girişimleri, doğal olarak Türkiye Fırıncılar Federasyonu’nun çıkarlarıyla çatışacaktır. Ancak, bir süre sonra ekonomiye ve halk sağlığına getireceği yararlar açısından bu kampanyanın önemi büyük. Dördüncüsü: Tam buğday unundan yapılmış ekmek üretiminde yerel yönetimlere büyük görevler düşüyor. Bununla birlikte Belediyeler, Halk Ekmekleri adıyla beyaz ekmek üretiyor. Halk Ekmek’in beyaz ekmeği içinde neler var biliyormusunuz? “Buğday unu, içme suyu, maya, tuz, mono ve digliseridlerin diasetil tartarik asit esterleri, hemiselulaz, fungal alfa amilaz, askorbik asit” gibi bir sürü madde ve kimyasal var. Şaşırdınız değil mi? Belediyelerin beyaz ekmek üretimleri, toplum sağlığından çok bir gelir kapısına dönüşmüştür. Oysa bir kamu kurumunun amacı, yüksek kârlılık değil, yüksek kalitede ve toplum sağlığını önceleyen tam buğday ekmeği üretmek olmalıdır. Beşincisi: Tohumlukta, hibrit buğday tohumu yerine, yerli buğday çeşitleri ile yerlilerden üretilmiş buğdaylar tercih edilmeli. Bilindiği üzere, Türkiye’de hibrit tohumlar, özellikle 1960 yılların başından itibaren yoğun olarak devreye girmiştir. Dönemin Tarım Bakanı Bahri Dağdaş hibrit tohumların öncülüğünü yapmıştı.Günümüzde,yerli çeşitlerimizin kaliteli un üretiminde daha önde olduğu görülmüştür. Bir Türk için ekmek kutsal değil miydi? Ekmeğe saygının kökeninde insanlara sağladığı yararlar yatıyordu. Eskiden yere düşen ekmek öpülür, başa konurdu. Oktay Akbal, “Önce Ekmekleri Bozuldu“ diye boşuna söylememiş. Dikkat ederseniz, bu yapıtını yazdığı yıllar, Türkiye’nin, 1948 yılındaki Marshall yardımı ile endüstriyel beyaz un ve beyaz ekmekle tanışması yıllara denk geliyor. Özetle, ekmeğimiz de emperyalizmin yurdumuza girişiyle bozulmaya başlıyor. Kimileri, hala başını kumdan çıkarmıyor, amma gerçek bu. Genetiği Değiştirilmiş 3 Mısır Çeşidi Onaylandı »»Biyogüvenlik Kurulu’nun, genetiği değiştirilmiş 3 mısır çeşidinin hayvan yemlerinde kullanılabileceğine ilişkin kararı Resmi Gazete’de yayımlandı. Kurul, “ayırt edici kimlik, geçerlilik süresi, ithalatta uygulanacak işlemler, kullanım amacı, risk yönetimi ve piyasa denetimi için gerekli veriler, izleme koşulları, belgeleme ve etiketleme koşulları, ambalajlama, taşıma, muhafaza ve nakil kuralları, işleme, atık ve artık arıtım ve imha koşulları, güvenlik ve acil durum tedbirleri, yıllık raporlamanın nasıl yapılacağı”na ilişkin kurallara uyma şartıyla, söz konusu 3 mısır çeşidinin “yem” olarak kullanılmasını onaylamıştı. Yürürlüğe giren Kurul kararına göre, “MON88017”, “MON810” ve “59122xNK603” mısır çeşitlerinin ve ürünlerinin sadece hayvan yemlerinde yem ya da yem ham maddesi olarak kullanılması zorunlu olacak. Manisa’da 30 Bin Dekar Alan Su Baskınından Etkilendi Çin Sarımsağına Vergi »»Geçen yıla oranla bu yıl dikim yüzde 20 arttı, sarımsak elde kaldı. Üreticiler gelecekten kaygılı… Taşköprü Sarımsak Üreticileri Birliği Başkanı Abdullah Eligüzeloğlu, ilçede geçen yıla oranla bu yıl sarımsak dikiminin yüzde 20 oranında arttığını bildirdi. Eligüzeloğlu, hava şartları nedeniyle bu yıl sarımsak dikiminin geç tamamlandığını söyledi. Hava sıcaklığının mevsim normallerinde gitmeye başlaması ve dikim sonrası yağışların düzenli seyretmesi sayesinde sarımsakta herhangi bir olumsuzluk bulunmadığını belirten Eligüzeloğlu, aksine sarımsağın hızlı büyüdüğünü dile getirdi. Geçtiğimiz sezon, satılamadığı için bazı üreticilerin elinde yaklaşık 3-4 bin ton arasında sarımsağın kaldığını, üreticinin çareyi elinde kalan sarımsağı da dikmekte bulduğunu vurguladı. Eligüzeloğlu, geçen yıla oranla bu yıl dikimin yaklaşık yüzde 20 oranında arttığını kaydetti. 2011 yılı sarımsak sezonunun başlangıçta çok iyi olduğunu ve sarımsak fiyatlarının 8 TL’ye kadar çıktığını, fakat kısa süre sonra Çin’den gelen ithal sarımsak nedeniyle sarımsak fiyatlarının maliyetin altına düştüğünü ve ufak sarımsağın sezonu 60 kuruş, iri sarımsağın ise 2 TL’den kapattığını anlattı. »»Manisa’da Demirköprü Barajı’nın kapaklarının açılması sebebiyle 30 bin dekar tarım arazisinin su baskınlarından etkilendiği bildirildi. Manisa’da Demirköprü Barajı’nın kapaklarının açılması sebebiyle 30 bin dekar tarım arazisinin su baskınlarından etkilendiği bildirildi. İl Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü’nden yapılan açıklamada, Manisa genelinde 27 bin dekar bağ ile 3 bin dekar yem bitkisi ve sebze yetiştiriciliği yapılan 30 bin dekar alanı su bastığı belirtildi. Yağışlara bağlı olarak su miktarının artmasıyla Gediz Nehri’nin, yer yer yatağından çıkarak çevre araziye yayıldığı ifade edildi. İl merkezine bağlı Sultan Çakal Azmağı Dar Köprü mevkisinden başlayarak Ayvalık Tımarı, Çakal Azmak Tımarı ve Çifte Damlar mevkisinde yaklaşık 9 bin dekar, Güzelköy ve Gölköy tımarlarında 11 bin dekar, Manisa Muradiye yeni çevre yolu, Kuşlubahçe, Kocakumlar, Tepe Tımarı, Karaca Ahmet, Akkoyun ve Düğlek Tımarı’nı da içine alan alanda 10 bin dekar olmak üzere 30 bin dekar alanda su baskını oldu. Baskına maruz kalan alanın yaklaşık 27 bin dekarında bağ, 3 bin dekarında yem bitkisi ve sebze yetiştiriciliği yapıldığı belirtildi. Suların çekilmesiyle birlikte, mevcut kanun ve yönetmelikler çerçevesinde gerekli hasar tespitleri yapılarak çiftçilerin mağduriyetinin giderilmesi yönünde Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı nezdinde ve ilgili kuruluşlarla iletişime geçilerek çalışmalara başlanacak. Abdullah Eligüzeloğlu, önümüzdeki sezon sarımsak üreticisinin aynı duruma düşmemesi için, birlik olarak, Kastamonu Milletvekilleri ile birlikte Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker’i ziyaret edip, yurt dışından ülkemize giren sarımsağa uygulanan gümrük vergisinin yükseltilmesi için girişimde bulunacaklarını söyleyerek, şöyle konuştu: ”Küreselleşen dünyada ülkeler arası ithalatın yasaklanması maalesef mümkün değil. Ayrıca uluslararası anlaşmalar neticesinde sarımsak ithalatı sonlandırılamamakta. Bunların yanında bize düşen görevler de bulunuyor. Öncelikli olarak üretici birliğimizin güçlenmesi için birliğe sahip çıkıp üye olunması gerekiyor. Ayrıca makineleşerek sarımsağın maliyetini düşürüp verimliliği artırmamız, dışardan gelen sarımsakla rekabet edilebilirlik düzeyimizi arttırmamız gerekiyor. Tüm bunların yanında en önemli etkenlerin başında ise fiyat istikrarı açısından Sarımsak Borsası’nın Taşköprü’de kurulması gerekiyor. Ayrıca sarımsağımızın kalitesini reklamla ön plana çıkartmamız lazım. Bu çalışmalar yapabilirsek, umuyorum üreticimiz hiçbir zaman mağdur olmayacaktır.” Zeytinyağında Gıda Güvenliğine Tam Not »»Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyi (UZZK) Başkanı Mustafa Tan, ‘’Türk zeytinyağının yüzde 80-85’ini üreten firmalar ‘Kalite Kontrol Programı’ kapsamında denetleniyor ve ürettikleri yağın kalitesi onaylanıyor’’ dedi. UZZK Başkanı Tan, 2009’da başlattıkları ‘’Kalite Kontrol Programı’’ çerçevesinde iç piyasada pazarlanan zeytinyağlarını analiz ettiklerini ve kalitesini onayladıklarını belirtti. Türkiye’nin de üyesi olduğu Uluslararası Zeytin Konseyi’nin bu konudaki anlaşmasına imza attıklarını ve programı bu kapsamda yürüttüklerini kaydeden Tan, üretici firmaların bu programa bir anlaşmayla dahil olduğunu anlattı. Anlaşmaya göre, zaman zaman o firmaların raflardaki ürünlerinden örnekler alınarak laboratuvarlarda analiz edildiğini bildiren Tan, yıl sonunda ‘’beyaz liste’’ yayınladıklarını ifade etti. Program dahilinde bir çalışma daha yürüttüklerini, önümüzdeki günlerde firmaların yağları için ‘’boyun etiketi’’ hazırlayacaklarını kaydeden Tan, şu bilgiyi verdi: ’Türk zeytinyağının yüzde 8085’ini üreten firmalar ‘’Kalite Kontrol Programı’’ kapsamında denetleniyor ve ürettikleri zeytinyağının kalitesi onaylanıyor. Tüketici ambalajından anlayacak. Ama şunu da belirtmeliyiz. Bu programın dışında kalan diğer yağların sınıfta kaldığı anlamı çıkmamalı. Ama program dahilindekilerin kalitesi uluslararası konsey tarafından onaylanmış oluyor.’’ Programa dahil firma sayısının 11’e yükseldiğini, bu firmaların zeytinyağının yüzde 80-85’ini ürettiğini dile getiren Mustafa Tan, kontrol programında olan ihracatçı ve üretici firmaların, uluslararası konseyin web sitesinde yer alacağını söyledi. Tan, bunun Türk zeytinyağının tanıtımı açısından da son derece önemli olduğunu vurguladı. Son dönemde basında taklit ve tahşişe ilişkin yer alan bazı haberlerin üzücü olduğunu ifade eden Tan, ‘’Balda birse zeytinyağında beş’’ iddialarını ortaya atanların konunun uzmanları olmadığını savundu. ‘’Baldaki durumla zeytinyağındaki durum çok farklı. Mesela mısır şurubundan bal yapmışlar. Zeytinyağı değerli bir ürün. Bunun içine de zaman zaman daha ucuz olan diğer bitkisel yağlar karıştırılabiliyor. Özellikle semt pazarlarında, yol kenarlarında satılan yağlarda bunu görebiliyorsunuz. Ya da bu işin ticaretini yapan firmaların alım satım yaptığı tankerlerde bu karışımlar olabiliyor. Şimdi bunlar üzerinde bizim beyaz listede kontrolümüz sürdüğü gibi bir de Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın ‘’Alo 174’’ hattı aracılığıyla ve diğer yollarla gelen şikayetler üzerine hemen analiz yapıyoruz. Analiz sonucu uygun değilse, durumu bakanlığa bildiriyoruz.’’ ’’Zeytinyağında, baldaki gibi gıda güvenliğini tehdit eden bir sorun yok. Sadece kalite sorunu var. Yani tüketici aslında 5 liraya satın alacağı ürünü 10 liraya tüketmiş oluyor. Bunun da kontrollerini yapıyoruz, sıkı takip ediyoruz. Tüketici hiç tedirgin olmasın.” dedi. ̇ ̇ Nisan 2012 Köy-Koop Merkez Birliği TARIM Sakız Irkı Koyunlar Desteklenecek Türk Yumurtası AB Yolunda »»Projenin uygulanması için seçilecek yetiştiricilerle 5 yıllık sözleşme imzalanacak ve bu süre içinde sürekli kontrol altında tutulacak olan sürülerin tüm verimi kayıt altına alınacak. »»Hayvan sağlığı uygulama şartlarını yerine getirmek için çalışan ve AB’ye yumurta ihracatı yapabilecek ülkeler sınıfına dahil olan Türkiyenin de önünü açıldı. Bakanlar Kurulunun 2005/ 8503 Sayılı Kararı gereğince Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından yürütülmekte olan “Halk Elinde Islah Projesi” kapsamında 2012 yılında Çanakkalede bulunan 6300 baş Sakız ırkı koyunun desteklenmesine karar verildi. Projenin uygulanması için seçilecek yetiştiricilerle 5 yıllık sözleşme imzalanacak ve bu süre içinde sürekli kontrol altında tutulacak olan sürülerin tüm verimi kayıt altına alınacak. Kötü bakım ve besleme şartlarına; yerel hastalık ve zararlılara karşı dayanıklı yerli ırklarımızın korunması ve verim niteliklerinin yabancı hayvan kanı katılmadan yükseltilmesini amaçlayan bu proje hedefine ulaşması halinde ülkemiz hayvancılığı için bir yüz akı olacak ve tüm yetiştiricilerimiz için damızlık materyal kaynakları oluşacak. Geçmiş yıllarda Devlet Üretme Çiftlikleri, Haralar ve Tarım İşletmeleri elinde yürütülen ıslah ve seleksiyonla genetik yapıyı iyileştirme çalışmalarının 2005 yılından itibaren halk elindeki sürüler üzerinden yürütülmesine karar verildi. Bu sayede hem kamu kaynaklarının daha etkin ve verimli kullanılması, hem de hayvan yetiştiricisi kişiler doğrudan işin içine katılarak; yetiştiricilerin eğitimi ve bilinçlenmesi de sağlanacak. Proje 5 yıl süresince uygulanacak ve Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Ziraat Fakültesi’nde, İl Müdürlüğü ve Çanakkale Koyun Keçi Yetiştiricileri Birliği tarafından yürütülecek. Avrupa Birliğinin (AB) 2012 yılından itibaren zorunluluk haline getirdiği hayvan refahıyla ilgili fiziksel şartları taşımayan işletmelerin tasfiye olması, birlik bünyesinde arz açığı ortaya çıkardı. Yeni şartlar AB’de yumurta üretimini yüzde 14 azaltırken, B sınıfı sanayi tipi yumurtada ortaya çıkan açığın ithalat yoluyla karşılanması gündeme geldi. Böylece 2008 yılından itibaren AB’nin istediği hayvan sağlığı uygulama şartlarını yerine getirmek için çalışan ve AB’ye yumurta ihracatı yapabilecek ülkeler sınıfına dahil olan Türkiyenin de önünü açıldı. Geçen yıl ihracatı önceki yıla göre yüzde 83 arttırarak 286 milyon dolara çıkaran yumurta üreticileri için, 2012 yılında yeni pazar alternatifleri ortaya çıkmaya başladı. Süt Sektörü Zirvede Buluşuyor »»İzmir Gıda Tarım ve Hayvancılık İl Müdürü Ahmet Güldal, İzmir’in Türkiye süt üretiminin yüzde 9-10’unu karşıladığını söyledi. İzmir Gıda Tarım ve Hayvancılık İl Müdürü Ahmet Güldal, İzmir’in Türkiye süt üretiminin yüzde 9-10’unu karşıladığını söyledi. Güldal, sağlıklı süt üretim ve tüketiminin artırılmasının önemine dikkat çekti. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ile Ulusal Süt Konseyi öncülüğünde “Ulusal Süt Zirvesi” yapılacak. Konu ile ilgili basın toplantısına, sektör temsilcileri katıldı. Zirve, 21-23 Mayıs 2012 tarihleri arasında Çeşme’de yapılacak. Uluslararası Sütçülük Federasyonu Başkanı Richard Doyle’nin de katılacağı zirvede, kaliteli ve hijyenik süt üretimi ve tüketimi tartışılacak. Tire Süt Kooperatifi Başkanı Mahmut Eskiyörük ise okul kantinlerinde cipsin yasaklanmasından rahatsız olanların, süt ve süt ürünleri hakkında karalama kampanyası başlattığını kaydetti. Düzenlenecek zirvenin bu anlamda önemli olduğunu vurgulayan Eskiyörük, “Sektörün sıkıntıları yok, üreticinin sıkıntısı var. Sanayici, istediği anda fiyatla oynayabiliyor. Fiyat dalgalanmalarından kazançlı çıkıyor. Tüketimi arttırıcı çözümler bulunmazsa 2008 yılında olduğu gibi süt veren hayvanlar kesilebilir.” açıklamasında bulundu. Nazilli Süt Kooperatifi Başkanı Ahmet Ertürk de okul sütü projesinin önemine dikkat çekti. Proje sayesinde bu yıl arz fazlasının yaşandığı dönemde fiyatların düşmediğini anlatan Ertürk, projenin tüketimi de arttıracağını dile getirdi. İzmir Konak Ziraat Odası Başkanı Sedat Köse, sektörün kendisine çekidüzen vermesi gerektiğini, her şeyi devletten beklemenin doğru olmadığını vurguladı. Köse, çiftçilerin sağlıklı süt üretimi konusuna azami önem vermesi gerektiğine dikkat çekti. Koyun Keçi Yetiştiricileri Birliği Başkanı Özer Türer ise dünya süt tüketiminin Türkiye’nin iki üç katı olduğunu vurguladı. Tüketimin arttırılması gerektiğini belirten Özer, koyun ve keçi sütünün de soğuk zincirine alınması gerektiğini söyledi. Amerika’da “Deli Dana” Vakası »»ABD’de 2006’dan bu yana ilk kez bir deli dana vakasına rastlandı. Amerikan Hayvan ve Bitki Sağlığı İnceleme Departmanı’nın yaptığı bir kontrol sırasında bir süt ineğinde halk arasında yaygın olan ismi ile bilinen “Deli Dana Hastalığı” (BSE) bulundu. Bu, ülkede şimdiye kadar bulunan dördüncü vaka. Kaliforniya’da tesbit edilen hayvanın, incelemeden sonra imha edileceği ve bu mandıradan hiçbir hayvanın eti için kesilmediğini ve halk sağlığı için bir tehlike teşkil etmediğini vurgulayan uzmanlar ayrıca hastalığın süt ürünlerinden bulaşmadığının da altını çizdiler. İnceleme sonucunda gerekli görüldüğü takdirde risk taşıyan materyaller de incelenip imha edilecekler. Şimdilik mandıradaki diğer hayvanlarda herhangi bir semptom görülmediği ancak çok titiz bir çalışma sonucunda son kararın verileceği açıklandı. Amerikan Ulusal 5 Veterinerlik Teşkilatı ise hayvanda bulunan BSE tipinin yemlerden kaynaklanmayan ve nadir görülen bir BSE çeşidi olarak adlandırdı. Alınan numunelerin ise İngiltere ve Kanada’daki hayvan sağlığı referans laboratuvarları ile paylaşıldığı ve bu nadir görülen BSE tipinin araştırılmaya başlandığı açıklandı. Ayrıca DÜnya Hayvan Sağlığı Teşkilatı (OIE) de bu konu ile ilgili araştırmasını sürdürüyor. Uzmanlar şimdiye kadar alınan önlemlerin işe yaradığını; ayrıca 2011 yılında beri dünya çapında sadece 29 adet BSE durumunun tesbit edildiğini belirttiler. Bu BSE’nin ilk olarak ortaya çıktığı 1992 yılından beri %99 ‘dan daha fazla (37,311 vaka) bir oranda düşüş anlamına geliyor. Özellikle Amerika Birleşik Devletleri salgın sonrasında yemler üzerinde büyük bir inceleme başlatmış ve ülke çapında birçok yem ürününü yasaklamıştı. HAL VE GİDİŞ Umut ÖZDİL TRT - Bu Toprağın Sesi Programı Sunucusu www.bts.gen.tr · postaumut@gmail.com Bir Başarı Öyküsü… Bademli Fidancılık Tarımsal Kalkınma Kooperatifi… »»İzmir’in Ödemiş ilçesi Bademli kasabasında ülkemizin en eski ve en büyük kooperatiflerinden biri var. Bademli Fidancılık Tarımsal Kalkınma Kooperatifi, 1968 yılında birkaç gönüllü fidan üreticisi tarafından kurulmuş. Bademli Kasabası’nda fidan üretimi 1940’lı yıllarda başlamış ancak kooperatifin kuruluşu ile birlikte daha profesyonel üretime geçilmiş. 300 ortağı bulunan kooperatif yurtiçi ve yurtdışı meyve ve bağ fidanı ihtiyacının yıllara göre değişmek ile birlikte çok büyük bir bölümünü karşılıyor. Sektör lideri olduğu yılların sayısı hiç az değil. Fidan üreticilerimizin temel sorunlarından biri olan sağlıklı ve güvenilir anaç ve aşı gözü temini konusunda da çalışmaları bulunan Bademli Fidancılık Kooperatifi, meyve bahçesi kurmak isteyen üreticilerimize projelendirme, teknik destek sağlama hatta kredilendirme hizmeti bile sunuyor. Kooperatifin ortaklarının hepsi üretimde dünya standartlarını yakalamış durumda. ISO9001 ve GLOBALGAP standartlarında üretim yapmak için çalışan kooperatif ortakları, bilime inanan ve uygulayan üreticilerimiz aynı zamanda… Ege ve Süleyman Demirel Üniversitelerinin Ziraat Fakülteleri ile yeni teknolojiler konusunda sürekli işbirliği içinde olan Bademli Fidancılık Kooperatifi, AraştırmaUygulama ve Doku Kültürü Laboratuvarına da sahip. Çeşitli yayınlarda ülkemizin en iyi 10 fidanlığı arasında gösterildiğini de hemen ekleyelim… Fidan üretiminde daima şu slogan ile yolumuza devam etmekteyiz diyor kooperatif yetkilileri; Virüssüz fidan; Sertifikasyo- nun, Sertifikasyon; Kaliteli ve Karlı meyve üretiminin temelidir!... Organik tarıma geçiş için çalışmalar tüm hızıyla sürüyor Bademli’de…Bu konuda hedefler çok büyük; Bölgede üretilen her ürünün az veya çok organik olanını da yetiştirebilmek. Faaliyet alanları sadece fidancılık ile sınırlı değil. Zeytin ve zeytinyağı, süt ve ürünleri, süs bitkileri üretimi konularında bölgede kaliteli üretimin adreslerinden biri diyebiliriz rahatlıkla… Zeytinyağı tesisi, sulu ve kontinü olarak çalışıyor. Zeytinyağı üretimi erken hasat, yeşil sıkım, sızma ve organik olarak çeşitlendirilebilir. Dış mekan süs bitkileri konusunda kaliteli ürün çeşitliliği temel hedeflerden biri olmuş kooperatif için. Belediye, otel ve yapı kooperatiflerinin park ve bahçe düzenlemeleri için başvurulacak bir adres... Bademli Fidancılık Tarımsal Kalınma Kooperatifi Başkanı Selçuk BİLGİ, bölge insanı ve üreticisi için sadece bu görevi yapmıyor. Her konuda bir öğretmen bir önder ve danışman gibi çalışıyor. Derdiniz ne olursa olsun kapısını çalabileceğiniz bir ‘büyük’ olmuş yıllar boyu. “2012 Birleşmiş Milletler Dünya Kooperatifler Yılı’’nda, ülkemizde başarılı olan kooperatiflerimize bir örnek… www.bademlikoop. org.tr’den ulaşmak mümkün… Sait MUNZUR 6 ̇ ̇ Nisan 2012 Köy-Koop Merkez Birliği TARIM İzmir Organik Ürünler Fuarı Yapıldı Zeytincilik Yönetmeliği Yenilendi »»Türkiye organik sektörünün tek ihtisas fuarı Ekoloji İzmir 2012 Fuarı, 12-15 Nisan tarihlerinde ziyaretçilerle buluştu. »»Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, zeytincilikle ilgili mevzuatı günün ihtiyaçlarına cevap verecek şekilde güncelledi. İZFAŞ, ASDF Fuarcılık ve Ekolojik Tarım Organizasyonu Derneği (ETO) işbirliği ile düzenlenen Türkiye’nin tek organik ürünler fuarı Ekoloji İzmir - İzmir Organik Ürünler Fuarı, organik sektörünü üçüncü kez bir araya getirdi. Ekoloji İzmir 2012’nin açılış törenine İzmir Vali Yardımcısı Mustafa Aydın, İzmir Büyükşehir Belediyesi Başkan Vekili Dr. Sırrı Aydoğan, İzmir İl Genel Meclisi Başkanı Serdar Değirmenci, İzmir Esnaf ve Sanatkar Odaları Birliği Başkanı Zekeriya Mutlu, Ekolojik Tarım Organizasyonu Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Atila Ertem ve organik sektörünün temsilcileri katıldı. Vali Yardımcısı Mustafa Aydın ise İzmir’in organik tarım konusunda öncü bir kent olduğunu belirterek, organik tarımın başkenti olarak nitelediği İzmir’de böyle bir fuarın düzenlenmesinin anlamlı olduğunu söyledi. Ekolojik Tarım Organizasyonu Derneği Başkanı Atila Ertem de, görülen kanser vakalarının yüzde 30’unun beslenme alışkanlığına bağlandığı bir süreçte, düzenlenen etkinliğin sadece bir fuar değil, doğrudan insan yaşamına etki eden bir organizasyon olduğunu kaydetti. 110 firmanın katıldığı Ekoloji İzmir Fuarı’nda Ürdün, Almanya, İran, Sırbistan, Hindistan ve Belçika başta olmak üzere pek çok ülkeden alıcılar da yer aldı. Ekoloji İzmir Fuarı, profesyonel ve son tüketiciye açık olarak gerçekleştirildi. Organik Sektörünün Geleceği Tartışıldı Uluslararası Fuar Alanı 4 Nolu Hol’de düzenlenen törende konuşan Dr. Sırrı Aydoğan, sağlıklı gıda ve atık sorununun bugün tüm dünyanın üzerinde kafa yorduğu konular olduğunu belirterek, “Eğer dünyanın herhangi bir yerinde zararlı-zararsız, sadece para kazanmak için milyonlarca ton zehirli ilaç üretiliyor ve kullanılıyorsa, topraklar bilinçsizce kirletiliyorsa, gelecekte orada tarım yapmak imkansız hale gelir. Gün gelir organik tarım yapacak araziyi ve temiz suyu bulamayabiliriz” diye konuştu. Büyükşehir Belediyesi olarak sorumluluk alanlarında bu gidişi tersine çevirmek için önemli çalışmalar yürüttüklerini dile getiren Aydoğan, “Türkiye’de ilk kez Tarım Daire Başkanlığı kuran belediyeyiz. Kurduğumuz laboratuarlarda toprak analizleri yapıyoruz. Havzalarda organik tarım yapılmasını teşvik ediyoruz. Ova yollarının asfaltlanması bile bu anlamda ürüne değer katması ve verimi yükseltmesi açısından büyük önem taşıyor” dedi. İzmir Organik Ürünler Fuarı’na paralel olarak İZFAŞ ve Ekolojik Tarım Organizasyonu Derneği işbirliğinde 13-14 Nisan tarihlerinde uluslararası bir konferans düzenlendi. İzmir Uluslararası Fuar Alanı 3 Nolu Hol’de gerçekleştirilen konferansta, “4. Uluslararası Orta/ Doğu Avrupa ve Orta Asya Ülkelerinde Organik Sektördeki Gelişmeler” adı altında sektörün sorunları masaya yatırıldı. Açılış programında Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı adına katılan Daire Başkanı V. Vildan KARAARSLAN tarafından açılış konuşması yapıldı. İki gün süre ile 3 farklı salonda 3 paralel oturumlarla konferans devam etti. Uluslararası düzeyde yapılan ve 120 katılımcının yer aldığı konferansta; V. Vildan KARAARSLAN tarafından “Türkiye’de Organik Tarımın Gelişimi” konulu, Mühendis Fatma MAMAK tarafından “Avrupa Birliği ve Türk Organik Tarım Mevzuatının Uyumlaştırılması” konulu sunumlar yapıldı. Konferans bildirisi ile kapanış gerçekleştirildi. Denizli, Tekstilden Sonra Tarım ve Hayvancılığın da Üssü Haline Geliyor »»Denizli Ticaret Borsası (DTB) Başkanı İbrahim Tefenlili, gerek devletin gerekse özel sektörün yaptığı yatırımların ardından Denizli’nin, tarım ve hayvancılıkta bir üs haline gelmeye başladığını söyledi. Denizli Ticaret Borsası (DTB) Başkanı İbrahim Tefenlili, gerek devletin gerekse özel sektörün yaptığı yatırımların ardından Denizli’nin, tarım ve hayvancılıkta bir üs haline gelmeye başladığını söyledi. Denizli bir tekstil şehri olarak öne çıkmasına rağmen tarım ve hayvancılıktaki potansiyelinin son yıllarda öne çıkmaya başladığını ifade eden Tefenlili, “Dünyada insanlar hangi toprağa ne ekilip dikilebilir, daha 1950’li yıllarda tamamlamışlar. Bizde ise Türkiye genelinde tamamlanmamasına rağmen Denizli’de bu işi üniversitelerimizle beraber çalışarak tamamladık. Artık Denizli’nin hangi köyündeki toprağına ne ekilip dikilirse daha verimli olabileceğinin analiz raporları tamamlandı. Bunlar basılarak köylere gönderilecek, herkes kendi toprağını daha verimli şekilde işleyebilecek.” dedi. Denizli’de hayvancılık, sera yatırımları, meyvecilik, hayvancılık, kuru mahsul ve yağlı tohumlarda ciddi ilerlemeler olduğunu vurgulayan Tefenlili, “Sadece Çivril, Baklan ve Çal ovalarında ekilen ayçiçeği, 30 bin tonu geçti. Çiftçimiz, bu çekirdek parasından oldukça memnun. Denizli’de büyükbaş hayvan sayısı 220 bine ulaştı. Bundan yedi sekiz sene evvel 60-65 bin hayvanımız vardı. Bunlar ciddi rakamlar. 100 ile 5 bin arasında büyükbaş hayvan bulunan çiftlikler kuruluyor. Denizli’de kurulan tesislerden dolayı sütler hemen işlendiğinden bakterisi çok düşük. Süt üretilen her yerde soğuk zincir tankları Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, zeytincilikle ilgili mevzuatı günün ihtiyaçlarına cevap verecek şekilde güncelledi. Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerinin Aşılattırılmasına Dair Yönetmelik’te değişiklik yapan bakanlık, eşdeğer zeytin bahçesi tesis etme şartıyla kamu yararı olan stratejik bazı yatırımlar için esneklik sağladı. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, uygulamada yaşanan sorunlara çözüm bulmak amacıyla ülke ekonomisine de katkıda bulunmak ve Zeytinlik alanları daraltmamak şartıyla, ‘Zeytinciliğin Islahı, Yabanilerinin Aşılattırılmasına Dair Yönetmelikte’ değişiklik yaptı. Söz konusu yönetmelik değişikliği ile zeytincilikle ilgili uygulamada karşılaşılan belirsizliklere son verilerek, ‘küçük işletme’ ve ‘Zeytinlik saha’ tanımına açıklık getirildi. Buna göre tarımsal faaliyette bulunan ve yılda 50 den daha az kişi istihdam eden işletmeler ‘küçük işletme’, orman sınırları dışında zeytin yetiştirmeye elverişli en az 25 dekarlık alanda ‘Zeytinlik saha’ olarak belirlendi. var. Sabah sütüyle akşam sütü karışmıyor. Örneğin Atasancak Grubu, günlük 90 ton süt üretiyor. İneğin memesinden direkt tanka gidiyor. Onun bakterisi daha düşük. Avrupa standartlarından bile çok çok iyi. Denizli, 81 il içinde toplulaştırması en yüksek olan şehir. 570 bin hektar toplulaştırma yapıldı. Bu kolay değil. Bu hızla giderse 10 yıl sonra toplulaştırma tamamen bitecek, sulanabilecek arazilerin tamamı sulanır hale gelecek.” şeklinde konuştu. Tarım sektörünün içine sanayicinin girmesi için çaba sarfettiklerini anlatan Tefenlili, “Önce, ‘Ne üretirsek satarız?’ zihniyetimizi değiştirmemiz gerekiyor. Pazar ne istiyorsa ona göre üretim yapmalıyız. Tarımda katma değeri yüksek sanayi ürünleri üzerine yoğunlaşmalıyız. Artık çuvalda değil, pakette ürün satacağız. Tarım, petrolden çok daha önemli hale gelecek. Bir kabuk değişimi yaşıyoruz. Hepimiz kendimizi yenilemek zorundayız.” ifadelerini kullandı. Tarım sektöründe rekabetçi bir anlayışla gelişmenin uygun olacağını ifade eden Tefenlili, şunları kaydetti: “Şu ürünün ithalatı yasaklansın diye bir anlayışımız yok. Yasaklarla kendimizi geliştiremeyiz. Biz daha kaliteli yaparsak başarılı olacak. Hem ithal hem ihraç edeceğiz. Serbest rekabetle rakiplerimizi alt etmemiz gerekiyor. Hükümetimiz, gerek ar-ge gerekse ihracat için bize her türlü kolaylığı bu dönemde sağlıyor. Ticarette rakiplerimizden korkmadan, yasaklamadan ilerlersek hedeflerimize ulaşabiliriz.” Zeytinlikler Güvence Altına Alındı Zeytin sahalarıyla ilgili yönetmelik değişikliği, aynı zamanda ‘Zeytinlik sahaların daraltılamıyacağı hükmü’nü koruyacak bir uygulamayı yürürlüğe koydu. Değişiklik yapılan yönetmeliğin 23’ncü maddesine göre işletmeler faaliyetlerini sürdürmek için kullanacağı sahalara karşılık, dikim tekniklerine uygun olarak eş değer ağaç sayısı ve büyüklükte il ya da ilçe müdürlüğünce uygun görülecek alanda zeytin bahçesi tesis etmek zorunda olacak. Ayrıca, yönetmelik değişikliği talepte bulunan işletmeye zeytin alanlarında işlem yapmasına izin verilebilmesi için üç şart taşımasını öngörüyor. Buna göre işletmenin yapacağı faaliyetle ilgili alternatif alan bulunmadığını belgelemesi, olumlu ÇED raporu alması ve Bakanlık Enstitüleri veya üniversiteler tarafından zeytin ağaçlarının gelişimine zarar vermeyeceğinin belirlenmesi durumunda, bazı yatırımların yapılmasına izin verilebilecek. Bu şartlara ilave olarak işletmenin, eşdeğer ağaç sayısı ve alanda zeytin bahçesi tesis etmesi zorunlu olacak. Zeytincilikle ilgili yasal düzenleme ilk defa 1939’da yapıldı Türkiye’de zeytincilikle ilgili yasal düzenleme ilk defa 1939 yılında yapıldı. Orman arazileri üzerindeki yabani zeytinlerin ıslahını sağlamak ve atıl durumdaki zeytinciliğe elverişli hazine arazilerinde zeytin dikimini sağlamak amacıyla ‘Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerinin Aşılattırılması Hakkında Kanun’, günümüze kadar çeşitli yönetmelik değişiklikleri ile yürürlükte kaldı. En son 1996 tarihli ‘Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerinin Aşılattırılmasına Dair Yönetmeliğe’ göre uy- gulanan kanun hükümleri, o günün koşullarında ekonomik gelişimi teşvik ederken, uygulamadan kaynaklanan yorumlar nedeniyle günümüz koşullarında tarımsal ve ekonomik kalkınmanın önünde engel olmaya başladı. Söz konusu yönetmeliğin ilgili maddesinde yer alan ‘Zeytinlik sahalarına en az 3 kilometre mesafede zeytinyağı fabrikası ve küçük ölçekli tarımsal işletmeler haricinde herhangi bir tesis ve işletme yapılamayacağına dair’ hükmü, uygulamada bir çok aksaklığa neden oldu. Bu mevzuat ile getirilen sınırlamayı aşabilmek için, zeytin ağaçlarının kesildiği, çeşitli şekillerde zarar verildiği ve idari para cezaları ödenmek suretiyle mevzuat yasağının geçersiz hale getirildiği tespit edildi. Zeytinliklere çok fazla zarar veren ve geri dönüşü olmayan durumların oluştuğu bildirildi. Tarımsal ürünler içinde önemli bir yeri olan zeytinciliğe 2005’ten tarihinden beri verilen destekler devam ediyor. Türkiye, dünya sofralık zeytin üretiminde ikinci, yağlık zeytin ve zeytinyağı üretiminde ise dördüncü sırada. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın zeytinciliğe verdiği sertifikalı fidan desteklemeleri zeytin varlığı ve üretiminde büyük artışlar sağladı. Son 10 yılda 600 bin ton olan toplam zeytin üretimi, 2011 yılında yüzde 192’lik artış ile 1 milyon 750 bin tona, 65 bin ton olan zeytinyağı üretimi ise yüzde 194’lük artış ile 191 bin tona çıktı. Bu artışlar Türkiye’yi, dünya sofralık zeytin üretiminde ikinci, yağlık zeytin ve zeytinyağı üretiminde ise dördüncü sıraya taşıdı. Üretimde yaşanan bu yükselişte, zeytin ağaç sayısı ve üretim alanlarındaki artışın da büyük payı oldu. 2002 yılında 600 bin hektar olan zeytin alanları yüzde 38 artarak 830 bin hektara, zeytin ağacı sayısı ise yüzde 63 yükselişle 99 milyondan 161 milyon bin adede ulaştı. Üretime paralel olarak ihracatta da artışlar kaydedildi. 10 yıl önce sofralık zeytin ihracatı 36 bin tonla 31 milyon dolar iken, 2011 yılında 71 bin tonla 125 milyon dolar olarak gerçekleşti. 2002 yılında 46 milyon dolar olan zeytinyağı ihracatı ise 2011’de 51 milyon 90 bin dolara çıktı. Zeytincilikle ilgili yeni mevzuatın olumlu ve olumsuz tarafları var Zeytincilik Yönetmeliğindeki değişiklik ile ilgili görüşünü aldığımız; Köy-Koop Yönetim Kurulu Üyesi ve Bursa Birlik Başkanı Erdoğan Yıldız, yapılan değişiklikte zeytincilikle ilgili yeni mevzuatın olumlu ve olumsuz tarafları olduğunu belirtti. Yıldız, “zeytin ağaçlarınının korunması, zeytinciliğin geliştirilmesi anlamında olumludur. Fakat bu uygulamanın maden arama ve çıkarma konusunda kolaylaştırıcı yönde gelişmelere sebep olacaksa; bu zeytin tarımını olumsuz yönde etkileyecektir” dedi. Yıldız konuşmasına “ülkemizde yeterince zeytin ağacı bulunmaktadır. Fakat zeyitin üretiminde dünyada öne çıkan İspanya ve Yunanistan gibi verim alınamamaktadır. Mevcut zeytin ağaçlarının planlı bir şekilde gençleştirilip, organik zeytin ve zeyityağının özendirilerek dış pazarlarda yer bulabileceği düşüncesindeyim. Zeytin, zeytinyağı üzerine yapılacak yatırımların, kooperatifler eliyle yapılması ekonomik anlamda daha rantabıl olacağı için kooperatiflerin bu konuda desteklenmesi ve teşvik edilmesi ülkemiz ekonomisi açısından fayda sağlayacaktır.” diye konuştu. ̇ ̇ Nisan 2012 Köy-Koop Merkez Birliği TARIM Et Ve Balık Kurumu'nun Yapısı Değişiyor »»Et ve Balık Kurumu'nun yapısını, et ve süt piyasasına müdahale edebilecek şekilde Et ve Süt Kurumu'na dönüştürecek mevzuat değişikliği teklifi, Yüksek Planlama Kurulu'na (YPK) sunuldu. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker, Et ve Balık Kurumu'nun yeni isim altında hem et hem de süt için müdahalede bulunabilecek yapıya kavuşturulacağını, ''Kurum, süt arzının yüksek olduğu zamanda bir şekilde o sütü piyasadan çekecek, üretici lehine fiyatlar düşmesin diye müdahale edecek. Uzun vadeli, uzun ömürlü ürün haline dönüştürecek, diğer zamanlarda da bunu piyasaya sunmak suretiyle hem üretici hem tüketici lehine dengeyi koruyacak. Kurum, et için de süt için de aynı fonksiyonu görecek'' dedi. Eker, konuya ilişkin mevzuat değişikliği teklifini YPK'ya sunduklarını, yapının; Et ve Süt Kurumu'na dönüşeceğini ancak düzenleme kuruldan çıkmadan net bir şey söylemek istemediğini, belirtti. Eker, konunun ilgili bakanlıklar ve kuruluşların da görüşüne açıldığını, tartışılacağını kaydetti. Et ve Balık Kurumu'nun ana statüsünde, teşekkülün amaç ve faaliyet konularının YPK kararıyla değiştirilebileceği belirtiliyor. Organik Ürün Kriterleri Kitaplaştırıldı »»Erzurum’da 5 bin ortaklı Organik Tahıl Üreticileri Birliği (ORTUB) tarafından 12 bilim adamına hazırlattırılan Organik Ürün Kriterleri isimli kitap ülke genelindeki 10 organik tahıl üreticisine gönderildi. Erzurum’da 5 bin ortaklı Organik Tahıl Üreticileri Birliği (ORTUB) tarafından 12 bilim adamına hazırlattırılan Organik Ürün Kriterleri isimli kitap ülke genelindeki 10 organik tahıl üreticisine gönderildi. ORTUB Yönetim Kurulu Başkanı Nazmi Ilıcalı, Türkiye’de organik tarımda söz sahibi olan 12 bilim adamına organik ürünlerin kriterlerini hazırlattıklarını söyledi. Ilıcalı, üretici ve tüketicilerinin organik tarım konusunda bilinçli olmadığını vurguladı. AB Organik Tarım Müktesebatı’na uygun olarak organik ürün kriterlerinin belirlendiğini dile getiren Ilıcalı, amaçlarının sağlıklı ve gerçek organik üretimi gerçekleştirmek olduğunu aktardı. Üreticilerin gerçek anlamda organik üretim yapamadığını uygulamada gördüklerine dikkat çeken Ilıcalı, “Organik tarım yaptığımızı düşünüyorduk. Ancak uygulamada karşılaştığımız sıkıntılar, AB’deki organik üretimle yaptığımız karşılaştırmalarda bizim bu işi bilmediğimizi gösterdi. Organik ürün çiftçilerinin bilinçlenmesi, tüketicinin gerçek anlamda organik ürün tüketmesi amacıyla çeşitli üniversitelerden alanında söz sahibi akademisyenlere ‘Organik Ürün Kriterleri’ni hazırlattık. Bu eser ülkemizde alanında bir ilk.” diye konuştu. 7 Kayısı Bahçeleri Beyaza Büründü »»Türkiye’nin kayısı başkenti olarak bilinen Malatya’da ilkbaharla birlikte kayısı ağaçları çiçek açtı. Türkiye’nin kayısı başkenti olarak bilinen Malatya’da ilkbaharla birlikte kayısı ağaçları çiçek açtı. Kayısı ağaçlarının çiçek açması sebebiyle Malatya’nın büyük bölümü beyaza büründü. Mavi gökyüzü, insanın içini ısıtan güneş, çiçek açan ağaçlar ile Beydağı’nın karlı görüntüsü nedeniyle Malatya’da dört mevsim bir arada yaşanıyor. Kayısı ağaçlarının çiçek açması bu meyveden geçimini sağlayan 60 bin ailenin kazanç umutlarını artırırken bal arılarına da yaradı. İnsanlar çiçek açan ağaçlardan üst düzey verim almak için bahçelerde çalışırken, arılar tomurcuklardan polen toplamaya uğraşıyor. 7,5 milyon kayısı ağacının bulunduğu kentte bu yıl 600 bin ton ürün elde edilmesi planlanıyor. Malatya Gıda Tarım ve Hayvancılık İl Müdürü Hamit Aygül, Mayatya’da kayısı ağaçlarının genelde mart veya nisan aylarında çiçek açtığını belirtti. İlde 90-100 bin hektar alan meyve bahçesi bulunduğunu, 325 bin hektarlık boş alanları değerlendirme için çalışma yaptıklarını anlatan Aygül, 100’e yakın ülkeye kayısı ihraç edildiğini, 400 milyon Dolar olan ihracat oranını 10 yıl sonra bir milyar dolara çıkarmayı hedeflediklerini ifade etti. Ziraat Mühendisleri Odası Malatya Şube Başkanı Fevzi Çiçek, Malatya’da bu yıl tam da kayısı üreticilerinin istediği bir kış mevsimi yaşandığını belirtti. Kayısı ağaçları için kışları soğuk, ilkbaharları kurak, yazları da sıcak geçmesinin iyi olduğunu dile getiren Çiçek, “Yıllardır yağışların ve su miktarının azalması nedeniyle bölgede kuraklık ve su sıkıntıları yaşandı. Sulama sularının kaynaklarında problem vardı. Kar yağışının suyu artırmasını bekliyoruz. Dolayısıyla, bu kar yağışları sonrası bizim için son 8-10 yıldır beklediğimiz bir kış ortamı oldu.” dedi. İlaç Kalıntısı Bulunan 2 Ton Biber İmha Edildi »»Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ekipleri, Antalya'nın Kumluca ve Kepez ilçelerindeki sera denetimlerinde ilaç kalıntısı tespit edilen 2 bin 270 kilogram biberi imha etti. Nazmi Ilıcalı, Erzurum ve bölgedeki üreticileri organik tarım ve hayvancılık konusunda bilgilendirmek için Uluslararası Organik Tarım Federasyonu yöneticisi ve organik tarım uzmanı Bernard Geier’in geORGANİK ÜRÜN KRİTERLERİ lecek hafta perşembe günü Erzurum’a çeşitli incelemelerde bulunup, eğitim seminerleri vereceğini sözlerine ekledi. www.ortubkriterleri.org ORGANİK TARIMDA RASTLANTISAL HATALAR İÇİN ALGORİTMA STRATEJİLERİ GELİŞTİRİLMESİ PROJESİ Türkiye 438 Bin Tonla Dünya Kiraz Üretiminde Lider »»Türkiye’de üretimin her yıl arttıyor, ihracatta ise ABD ile yarışıyoruz ORTUB ORGANİK ÜRÜN KRİTERLERİ mamasına rağmen ihracatta da ABD’yi geride Çukurova Üniversitesi (ÇÜ) Ziraat Fakültesi bıraktığımızı düşünüyorum.” dedi. Bahçe Bitkileri Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ali Küden, Türkiye’nin kiraz üretiminde Küden, çalışmalar neticesinde kirazda kaliönemli bir potansiyeli olduğunu söyledi. tenin arttığını belirterek, üretimde kalitenin Küden, her yıl kiraz yetiştiriciliğindeki gelişyanı sıra ihracatta da standardın yükseldiğini, melerin ve sorunların tartışıldığını: kiraz üretiminin iklim koşullarına göre artıp, azalabildiğini, “Bu yıl iklim koşullarının da iyi “1997’de bakanlık desteği ile kurulan Türkiye gitmesi ile kiraz üretiminin daha da artmasını Ulusal Kiraz Çalışma Grubu’nun çalışmalabekliyoruz, Türkiye, ilk turfanda meyveler korı olumlu meyveler vermeye başladı. Grubun nusunda oldukça iyi durumda. Bölgemiz ekokurulduğu 1997’de Türkiye’de kiraz üretimi lojisinde yetiştirilen çeşitler, İspanya, İtalya ve 215 bin ton iken bu rakam 2010’da 417 bin ORGANİK TAHIL ÜRETİCİLERİ BİRLİĞİ Fransa’da yetiştirilen birçok çeşide göre 5-15 905 tona yükseldi. Geçen yıl ise üretim önceki gün daha erken olgunlaşıyor. Bu da üreticileyıla göre yüzde 4,9 bir artış göstererek 438 bin rin ürünlerini daha yüksek bir fiyatla satabiltona çıktı. Bu rakamlarla Türkiye kiraz üretimelerine neden oluyor. Bu amaçla daha yükminde dünyada lider ülke konumunda. İhracat sek verimli ve kaliteli yeni çeşitlerin devreye rakamlarında ise 2007’de 18 bin ton olan kiraz girmesi sağlanmıştır.” dedi. ihracatımız, 2010’da 65 bin tona yükselmişERZURUM 2011 tir. Geçen yıl ise iklim ve dünya pazarı şartlaTürkiye’nin en erkenci kirazının ÇÜ Ziraat Farı nedeniyle ihracatımız 45 bin ton civarında. kültesi Bahçe Bitkileri Araştırma Uygulama Üretimde lider ülkeyiz ancak ihracatta da ABD bahçesine dikilen ağaçlardan hasat ediliyor. ile yarışıyoruz. Elimizde sağlıklı rakamlar olKüden, “Kiraz fiyatları, başlangıçta dünya piyasasına göre belirli bir fiyat oluşmakta, daha sonra üretim miktarına göre alçalmakta veya yükselmektedir. Dünya piyasasına baktığımızda en yüksek fiyatlar Nisan sonu, Mayıs ayı başında görülüyor. Dolayısıyla hedefimiz Çukurova gibi sıcak yerlere erkenci kirazları yetiştirerek yüksek fiyattan ihracatını sağlamak. Bu konuyla ilgili çalışmalarımız sürüyor. Şu anda Türkiye’nin en erken kirazını Adana’da hasat etmiş bulunmaktayız.” dedi. Bakanlıktan yapılan yazılı açıklamaya göre, Antalya İl Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü ile ilçe müdürlüklerince seralarda yapılan rutin denetimlerde, Kumluca ve Kepez ilçelerinde maksimum rezidu limitlerinin üzerinde kalıntı belirlendi. Açıklamaya göre, 6 üreticinin, 30 dekar serada domates, elma ve turunçgillerde ruhsatlı olan Pyridaben aktif maddeli pestisitin, biberde tavsiye dışı kullanıldığı tespit edildi. Söz konusu denetimlerde, Kumluca'da 950 kilogram, Kepez ilçesi Varsak-Karşıyaka'da ise bin 320 kilogram olmak üzere toplam 2 bin 270 kilogram biber imha edildi. Açıklamada, Antalya'da 2005-2012 yılları arasında yapılan denetimlerde belirlenen limitin üzerinde ilaç kullanılan bin 500 ton taze sebze meyve imha edildiği kaydedildi. Tüm Birliklerimiz, Kooperatif ve Üreticilerimiz Davetlidir! 8 ̇ ̇ Nisan 2012 Köy-Koop Merkez Birliği KOOPERATİFÇİLİK Dünya ve Türkiye’de Tarımsal Kooperatifçilik Üzerine Bir Değerlendirme Prof. Dr. Erkan REHBER / Ekonomist Küreselleşen dünyada her alanda olduğu gibi kooperatifçilik alanında da önemli değişimler yaşanmakta, karşılaşılan sorunları yenmek için bir takım önlemler alınmakta ve yeni uygulamalar yapılmaktadır. Özellikle üretim ve işleme tesislerine sahip olan ve sahip olması gereken kooperatiflerin, kooperatif nitelikleri korunarak, piyasa ekonomisi içinde kalmaları konusunda yeni öneri ve uygulamalar bulunmaktadır. Son gelişme ve değişimleri de içerecek şekilde 30 yıllık kooperatifçilik bilgi ve birikimimi bir kitapta toplamaya çalıştım (Rehber 2011). Bu yayının 2012 uluslararası kooperatif yılında olmasının iyi bir rastlantı olduğu inancındayım. Kamu desteği olmasa da değerli kooperatif uygulayıcı ve gönüllülerinin, Türkiye’de kooperatifleri yaşatma konusundaki özgün gayretleri her türlü övgüye layıktır. Okuma alışkanlığı yetersiz olan ülkemizde, “Köy Kalkınma ve Diğer Tarımsal Amaçlı Kooperatifler Birliğinin” çok yararlı bir etkinliği olarak gördüğüm “Haber” gazetesinde bazı bilgi ve görüşlerimi paylaşmanın yararlı olacağını düşündüm. Kuşkusuz kooperatifçilik makalelere sığmayacak kadar geniş konular içermektedir. Bu kısa yazıda Dünya ve Türkiye’de tarım kooperatiflerinin varlığı ve Türkiye’de bu alandaki kimi gelişmeler kısaca değerlendirilmiştir. Dünya ölçeğinde kooperatif hareketin oldukça gelişmiş ve önemli bir hareket olduğunu belirtebiliriz. Kooperatif sayılarına ilişkin ilk toplu bilgi olan 1937 yılı verilerine göre dünya üzerinde yaklaşık 143 milyon üyesi olan 850 binin üzerinde kooperatif bulunmaktaydı. Bu toplamda Sovyetler Birliği % 42’i ile en yüksek payı alırken, Avrupa’nın payı % 36’nın üzerinde, Asya ve ABD’nin payları ise % 10 dolayındadır (Cole 1944). Günümüzde, dünyada kooperatiflerin şemsiye örgütü olan Uluslararası Kooperatif Alyansı (ICA)’na bağlı 92 ülkeden 248 kooperatif örgüte bağlı bir milyarın üzerinde kooperatif üyesi bulunmaktadır. Birleşmiş Milletler verilerine göre kooperatifler 3 milyara yakın kişiye hizmet götürmektedir. 2008 yılı verilerine göre Dünya üzerinde en büyük 300 kooperatifin yıllık cirosu 1,6 trilyon ABD doları civarındadır. Bu miktar dünya ülkeleri arasında 10. büyük ekonomiye karşılık gelmektedir . Dünya üzerinde kooperatiflerin tümünü kapsayan kesin ve kapsamlı istatistikler bulma olanağı yoktur. ICA’nın web sitesinden birçok ülkenin kooperatif sayıları, bunların ekonomi ve istihdama katkıları konusunda bilgiler bulunmaktadır. Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) verilerine göre dünya üzerinde kooperatifler 100 milyonun üzerinde kişiye istihdam sağlamaktadır (ILO 2007). Bu konuda karmaşa yaratan önemli bir konu “kooperatif” kavramında yatmaktadır. Yapılan incelemeler gösteriyor ki, adı kooperatif olmamakla birlikte kar-amacı olmayan karşılıklı yardım ve sosyal yardım kurumları da kooperatif çatısı altında toplanmaktadır. Özellikle sigorta ve kredi konusunda karşılıklı yardımlaşmaya dayanan bu kurumlara kısaca “mutual” denmektedir. Doğrudan kooperatif olmadıkları halde bu örgütleri kooperatif olarak tanımlayanlar da vardır. Nitekim bu örgütlerin kredi konusunda çalışanlarına “kredi birliği” ve “kooperatif banka” gibi isimler verilmektedir. ICA yapısı içinde 1922 yılında bir komite olan ve daha sonra 1972 yılında ICA’dan ayrı bağımsız bir yapı haline gelen Uluslararası Kooperatif ve Karşılıklı Sigorta Federasyonu isimli (International Co-operative and Mutual Insurance Federation–ICMIF) bir örgüt bulunmaktadır. 1993 yılında 45 ülkeden 75 üyesi olan bu örgütün üye sayısı 2009 yılında 1/3’ü Avrupa’dan olmak üzere 216’ya ulaşmıştır. Türkiye’de 2011 yılı verilerine göre, 27 ayrı tipte yaklaşık 44917 birim kooperatif faaliyet göstermekte olup, bu kooperatiflerin yaklaşık 7 (6,82) milyon ortağı bulunmaktadır (Çizelge 1). Bazı istatistiklerde bu sayı 8,5 milyon olarak görülüyorsa da bu değer faal olmayan ve kapanma aşamasındaki kooperatifleri de içermektedir. Türkiye Milli Kooperatifler Birliği (TÜRKİYE-KOOP), ulusal birlik örgütlenme- sine olanak sağlayan 1163 Sayılı Kooperatifler Yasası’nın yürürlüğe girmesinden ancak 22 yıl sonra 30 Aralık 1991 tarihinde kurulabilmiştir. Uluslararası Kooperatif Alyansının üyesi olan, TÜRKİYE-KOOP bugün itibari ile 9 Merkez Birliği, 4 Birliği çatısı altında örgütleyebilmiştir . Çizelge’den de izleneceği gibi mevcut kooperatiflerin yaklaşık % 29,70’i, kooperatif üye sayısının da yaklaşık % 66,82’si tarım alanındadır. Uluslararası Kooperatif Alyansı’na üye kooperatiflerin yaklaşık % 36’sının tarım alanında olması tarımsal kooperatiflerinin önemini gösteren bir veri olarak değerlendirilebilir . Uluslararası Kooperatif Alyansı çatısı altında tarımsal kooperatifleri toplayan birim, Uluslararası Tarımsal Kooperatifler Organizasyonu (The International Co-operative Agricultural Organisation (ICAO)) 1951 yılında kurulmuş olup, 24 ülkeden 27 üyesi bulunmaktadır. Genel kooperatiflerde olduğu gibi tarım alanında faaliyet gösteren kooperatifler konusunda da kapsamlı istatistik bilgiler bulunmamaktadır. 2002 yılında Uluslararası Tarım Üreticileri Federasyonu (The International Federation of Agricultural Producers) ve ICAO tarafından dünya üzerinde yaklaşık 569 bin tarımsal kooperatif olduğu tahmin edilmiştir. Tarım kooperatifleri öncelikle üreticileri pazara girişini kolaylaştırıp ürünlerini pazarlamalarına yardımcı olmaktadırlar. Yapılan bir tahmine göre dünyada tarımsal ürünlerin yaklaşık % 50’si kooperatifler kanalıyla pazarlanmaktadır. Kooperatiflerin üretim girdileri sağlanması ve üreticinin finansmanında da önemli katkıları olduğu bir gerçektir (UN 2009). Genel bilgi eksikliği yanında, ülkeler düzeyinde kapsamlı verilerin varlığı söz konusudur. Örneğin piyasa ekonomisinin egemen olduğu ülkelerin başında gelen ABD’de tarım alanında kooperatiflerin önemi büyüktür. ABD’ de 2009 yılı verilerine göre, pazarlama, girdi sağlama ve hizmet alanında olmak üzere toplam 2,2 milyon üyesi olan 2389 kooperatif bulunmaktadır. Bu kooperatiflerden yaklaşık 123 bini daimi, 58 bini geçici olmak üzere toplam 181 bin çalışanı vardır. Bu kooperatiflerin, kooperatifler arası işlemler de dikkate alındığında toplam ciroları 170,2 milyar ABD dolarıdır (Penn vd. 2010). Kooperatiflerin hemen tamamı (2330) merkezi örgütlenmesini tamamlamıştır. Üye sayısına göre en çok üyesi olan kooperatifler % 61,9 oranıyla girdi sağlayan kooperatiflerdir. Hizmet kooperatiflerinin payı % 4,7 olurken geri kalan % 33,4 oranı ise pazarlama kooperatiflerine aittir. % 33.4’ün % 19,5’lik değeri ise hububat ve yağlı tohum kooperatiflerine aittir (Penn vd. 2010). Avrupa düzeyinde tarımsal kooperatifler de oldukça gelişmiş bulunmaktadır. 1959 yılında Avrupa Birliği düzeyinde “Tarım Kooperatifleri Genel Komitesi” (General Committee for Agricultural Cooperation in the European Union-COGECA) kurulmuştur (İnan 2004). Başlangıçta altı üye ile oluşan komite, Birliğin genişlemesi ile 27 ülkeden 36 üye ve 4 aday üyeye sahiptir. COGECA’nın ayrıca 10’u üye olmayan ülkelerden olmak üzere işbirliği içinde olduğu 36 üyesi vardır (Copa-Cogeca 2010). Bu kooperatif örgütü 1958 yılında kurulan bir anlamda Ziraat Odası diyebileceğimiz meslek örgütü (Committee of Professional Agricultural Organisations-COPA) ile 1962 yılında birleşmiştir . Bu birleşmenin kooperatifçilik felsefesi açısından önemli olduğu belirtilebilir. Aynı kitlenin örgütü olsa da kooperatif gibi ekonomik amacı olan örgütlerin, amaçları çok farklı olan bir meslek örgütü ile birleşmesi bazı kooperatifçiler tarafından eleştiri konusu yapılmıştır. Bir anlamda meslek odalarının her sınıftan tarım kesimini temsil ettiği ve bu açıdan kooperatifÇizelge 1. Türkiye’de Kooperatifler (2011) Çizelge 2. Türkiye’de Tarımsal Kooperatifler (2011) Birlik Sayısı Merkez Birliği Adı 14 1 (Köy-Koop) Tarım 11 0 Hayvancılık 33 1 Ormancılık 18 1 (Or-Koop) Çay 7 1 Kooperatif Tipi Adet Tarımsal Kalkınma 8.210 843. 406 Sulama 2499 295.056 13 1 Su Ürünleri 557 30.021 15 1 Pancar Ekicileri 31 1.640.097 1(Pankobirlik) 0 Y. Sebze ve Meyve Kooperatifi 29 2.346 Toplam 11.297 2.810.962 112 6 Tarım Kredi 1.711 1.080.476 16 1 Tarım Satış 332 670.493 17 0 GENEL TOPLAM 13.340 4.560.549 145 7 Kaynak: TRGM; http://www.tarimreformu.gov.tr/Icerik.aspx?MenuID=108 Gümrük ve Ticaret Bakanlığı Kayıtları lerle bazı alanlarda amaçlarının farklılaştığı ileri sürülmekte ise de aynı meslek grubundan bireylere ait olan iki örgütün işbirliği içinde olmalarının kooperatifçilik ilke ve ruhuna ters düşmediği belirtilebilir (Rehber 1983). Günümüzde COGECA, AB’de Tarım Kooperatifleri Genel Konfederasyonu “General Confederation of Agricultural Cooperatives in the European Union” olarak isimlendirilmekte ve yaklaşık 660 bin kişi istidam eden su ürünleri ve balıkçılık dahil 40 bin tarımsal kooperatifi temsil etmektedir. Tarım kooperatiflerinin üye sayısı da yaklaşık 9 milyon olarak açıklanmaktadır. Genel olarak tarımsal kooperatiflerin tarımsal girdilerin arzındaki payının % 50’in ve tarımsal ürünlerin işlenip pazarlanmasında ise bu oranın % 60’ın üzerinde olduğu belirtilmektedir (Copa-Cogeca 2010). Bu değerler AB ekonomik hayat ve kırsal yaşamında tarımsal kooperatiflerin önemini açıkça göstermektedir. 2011 yılı verilerine göre Türkiye’de 4560549 üyesi olan 13340 tarımsal kooperatif bulunmaktadır (Çizelge 2). Tarım alanında tarım kredi ve tarım satış kooperatifleri için özel yasalar bulunmaktadır. Listede yer alan kooperatiflerden Tarım Kredi ve Tarım Satış Kooperatifleri dışındaki kooperatifler 1163 sayılı yasaya göre faaliyetlerini yürütmektedir. Bu kooperatiflerden Tarım Satış Kooperatifleri ve Yaş Sebze ve Meyve Kooperatifleri ilgili bakanlık olarak Gümrük ve Ticaret Bakanlığı’na bağlıdır. Diğer kooperatifler için ilgili bakanlık, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’dır. Türkiye’de genel kooperatifçilik alanında olduğu gibi, tarımsal kooperatiflerle ilgili olarak da devlet kooperatif ilişkisi farklı düzeylerde hep olmuştur. Günümüz Türkiye’sinde tarım alanında bulunan önemli kooperatiflerin temelinin Cumhuriyetle birlikte büyük önder Atatürk döneminde atıldığı bir gerçektir. Daha sonraki dönemlerde, örneğin 1960 (Madde 51) ve 1982 (Madde 171) Anayasalarında, kooperatifçiliğin geliştirilmesi bir görev olarak saptanmışsa da beklenen gelişmeler sağlanamamıştır. Anayasasında kooperatifçiliğin teşvik edilmesine yer verilen Türkiye’de karşılaşılan uygulamalar, izlenen politikaların bazı dönemler dışında kooperatifçiliği desteklemeye yönelik olmadığını göstermektedir. 1970’lerde kooperatifçiliğe oldukça önem verilerek desteklendiğini belirtmek yanlış olmaz. Bu dönemde kooperatifçilik, “Köy İşleri ve Kooperatifçilik Bakanlığı” olarak en üst düzeyde ele alınmıştır. Tarımsal kooperatifçilik hareketi özellikle 1163 sayılı oldukça demokratik bir yasadan da yararlanarak, devlet desteği ile önemli başarılar gerçekleştirmiştir. Örneğin, ulusal düzeyde Köy-Koop olarak örgütlene- Birim Kooperatif Sayısı Ortak Sayısı Birlik Sayısı Merkez Birliği Sayısı Tarım Kooperatifleri 13.340 4.560.549 145 7 Tarım Dışı Kooperatifler 31.577 2.264.838 238 5 Genel TOPLAM 44.917 6.825.387 383 12 Kooperatif Çeşiti Ortak Sayısı Kaynak: TRGM; http://www.tarimreformu.gov.tr/Icerik.aspx?MenuID=108 Gümrük ve Ticaret Bakanlığı Kayıtları bilen, köy kalkınma kooperatifleri başarılı bir kooperatifçilik deneyimi ortaya koymuşlardır. Türkiye’de hayvancılık konusunda kooperatif örgütlenmenin olmaması, zamanında bu alanda EBK, SEK ve Yem Sanayi Anonim Şirketi gibi kamu kurumların varlığıyla açıklanabilir. 1980’den sonraki dönemde Türkiye’de kooperatifçilik hareketin önemli ölçüde yara aldığı belirtilebilir. Bir bakanlığın adına “kooperatif” kelimesine yer veren bir anlayıştan, üst örgütleri 1980’le birlikte kapatılan köy kalkınma kooperatiflerinin adından “köy” kelimesini çıkartarak tarımsal kalkınma kooperatif yapılan bir anlayışa gelinmiştir (Mülayim 2003). Köy Kalkınma Kooperatifleri isimleri Tarımsal Kalkınma Kooperatifi olarak değişse de, 1999 yılında Tekirdağ, Edirne, Kırklareli, Kastamonu, Burdur, Malatya ve Kütahya Köy-Koop Birlikleri bir araya gelerek, Köy-Koop Merkez Birliği’nin yeniden kurulmasını gerçekleştirmişlerdir. Halen bu Üst Birliğe bağlı 27 Birlik bulunmaktadır . 1980’lerde başlayan liberalleşme ve özelleştirme hareketi, Türkiye’deki kooperatiflere bakışı daha da olumsuz yönde etkilemiştir. Kooperatif ve özelleştirmenin ne olduğunu bilmeyenler, özellikle üretim tesislerine sahip Tarım Satış Kooperatiflerinin, elindeki tesislerin özelleştirilmesinden bile söz etmişlerdir. Bu dönemde, EBK, SEK, Yem San. Aş vb. kurumlar özelleştirme yoluyla, neredeyse ortadan kaldırılmıştır. Bu değişen yapıda ortadan kaldırılan kurumların işlevini yerine getirecek üretici örgütlerine gereksinim söz konusu olunca, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın üreticileri kooperatifler yerine, yetiştirme ve üretim birlikleri şeklinde örgütlenmeleri yönünde desteklediği açıktır. 2000 yılından itibaren, Dünya Bankası’ndan sağlanan kredi desteği ile tarım reformu uygulama projesi (ARİP) adı altında bir yapısal dönüşüm programı uygulamaya konulmuştur. Tarım Satış Kooperatif ve Birliklerinin yeniden yapılandırılması, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığınca yürütülen doğrudan gelir desteği ve alternatif ürün programlarıyla birlikte, ARİP’in önemli bir parçasını oluşturmuştur. Kooperatif ve birliklerin yeniden yapılandırılmasına yönelik temel hedefler, 7. Beş Yıllık Kalkınma Planı ve stand-by anlaşmaları çerçevesinde IMF’e verilen taahhütler arasında yer almıştır. Nitekim 7. Beş Yıllık Kalkınma Planı’nda “tarım satış kooperatifleri birliklerinin yönetimlerinin özerkleştirileceği, tesis ve işletmelerinin şirketleştirileceği, kooperatifçilik işlevlerinin güçlendirileceği ve ürün borsaları ile ilgili yasal altyapının oluşturulacağı” konuları yer almaktadır. IMF’e 1999 yılı sonunda verilen niyet mektubunda da “tarım satış kooperatif birliklerine özerklik sağlayan kanun tasarısının Meclis’ten geçirilerek, yapısal değişikliklerin yapılacağı ve bu amaçla bu kuruluşlara mali destek sağlanacağı” gibi temel hedefler öngörülmüştür. Bu uygulamalarla gelinen noktada, tarım satış kooperatifleri birtakım mali sorun ve personel yükünden kurtarılmakla birlikte, neredeyse kendi başlarına bırakılmıştır. ̇ ̇ Nisan 2012 Köy-Koop Merkez Birliği TARIM Prof.Dr. M.Lütfü ÇAKMAKÇI Ankara Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Gıda Mühendisliği Bölümü Sürdürülebilir Tarım Neden Gerekli? »»Dünya ve ülke kaynaklarını sürdürülebilir tarım açısından irdelemek için tarıma ilişkin genel bilgileri hatırlamakta yarar bulunmaktadır. Dünyanın yüzeyi 510 milyon km2 olup, 149 milyon km2’si kara (% 29,2), 361 milyon km2’si su (% 70,8) ile kaplı bulunmaktadır. Karaların ise % 10,7’si işlenebilir tarım arazisidir. Yani tarım arazisi 3,2 milyar ha olup, bunun 1,4 milyar ha’ nda işlemeli tarım yapılmaktadır. FAO’ya göre, dünyada kişi başına düşen tarım arazisi 0,23 ha civarındadır. Ülkemizde ise toplam arazinin % 30,2’si orman ve fundalık, % 28’i çayırmera ve benzeri alan ve ancak % 35,6’sı işlenen tarım arazisidir. 1949 yılında Türkiye’de 15272068 ha tarım alanı bulunurken, bu değer 2000 yılına kadar %72,7’lik artış göstererek 26351000 ha’a ulaşmıştır Yeryüzünde toplam kara alanının % 30’u yani 5,2 milyar ha kuru tarım alanının % 70’i çölleşme ve arazi bozulmasından etkilenmektedir. Diğer taraftan, dünyada her yıl 6,5 milyarlık dünya nüfusuna 93 milyon insan eklenmektedir. Bu 93 milyon insanın 82 milyonu üçüncü dünya ülkelerinde doğmaktadır. Bu hızlı nüfus artışı dünyada ciddi sorunları da beraberinde getirmektedir. Dünyadaki toplam su miktarı yaklaşık 1,4 milyar km3 olup, bu suyun 1,3 milyar km3’ü (% 97,5) tuzlu su, 0,035 milyar km3’ü (% 2,5) ise tatlı su kaynaklarından oluşmaktadır. Yeryüzündeki tatlı suların % 97’si yeraltı sularından oluşmaktadır. Bu durumda dünyada her 5 insandan biri güvenilir ve temiz içme suyundan mahrum bulunmaktadır. Dünyanın pek çok yerinde su kaynakları kullanımı, yönünde önemli çalışmalar yapılmaktadır. Su kaynaklarının korunması ve depolama imkânlarının artırılması yönünde yatırımlar gerçekleştirilmektedir. Diğer taraftan kuraklığa dayanıklı bitkilerin seçimi, sulama sistemlerinde tasarrufun sağlanması, ürünlerin daha az su kaybetmelerine yönelik düzenlemeler veya çok su tüketen bitkilerin kurak bölgelerde üretimine izin verilmemesi yönünde kararlar alınmaktadır, çünkü dünyada su kıtlığı yaşanmaktadır. Bunun nedenleri; a) yenilenebilir kaynak miktarının kıtlığı, b) suyun kullanım şeklindeki yanlışlar, c) yüksek nüfus artışının kişi başına düşen kaynakları azaltmasıdır. Suyun bulunuşuna göre ülkeler sınıflandırıldığında; yılda kişi başına düşen ortalama kullanılabilir su miktarı 1 000 m3’ten az olan ülkeler “su fakiri”, 2 000 m3’den az olan ülkeler “su azlığı”, 8 000-10 000 m3’ten fazla olan ülkeler ise “su zengini” olarak kabul edilmektedir. Dünyadaki tarım alanlarının % 16’sı sulanabilmektedir, kalan kısmında kuru ta- rım yapılmaktadır. 1995 yılında 262 milyon ha, 2002 yılında 276 milyon ha olan sulanan tarım alanlarının, 2010 yılında 290 milyon ha’a, 2025 yılında ise 330 milyon ha’a ulaşması beklenmektedir. Modern tarım, çoğunlukla yenilenemeyen enerji kaynaklarına yani petrole bağımlı bulunmaktadır. Bu kaynağın sürekli kullanımı sürdürülebilirlik açısından sorunlar içermektedir. Yani fosil enerji kaynaklarının tükenmesi dünya için son derece olumsuz etkiler yaratacaktır. Bu nedenle sürdürülebilir tarımda yenilenebilir kaynaklara yönelmek gerekmektedir. Pek çok tarımsal uygulama hava kalitesini etkilemektedir. Tarımsal atıkların yakılması, tarla sürümü sırasındaki toz, trafik, pestisitlerin atımı sırasında damlacıkların dağılımı, azotlu gübre kullanımına bağlı olarak ortaya çıkan olumsuz gazlar havayı kirletmektedir. Bunun yanı sıra tarım ve tarım dışı uygulamalara bağlı olarak ortaya çıkan su kirliliği de önemli bir tehdit oluşturmakta, yaban hayatını bitirmektedir. Dolayısıyla yaban hayatının korunması için suyun temiz tutulmasına ihtiyaç duyulmaktadır. Tedbir alınmadığı takdirde ekolojik denge bozulmaktadır. Toprak erozyonu ise yeterli gıda üretimini engelleyen ciddi bir tehdittir. Toprağı yerinde tutmak için çok sayıda uygulama geliştirilmiştir. Özellikle azaltılmış toprak işleme veya toprağın işlenmeksizin kullanımı, sulama sularının akmasının önlenmesi, toprağın bitkilerle kaplanması veya malçlama ile toprağın korunması üzerinde çalışılmaktadır. Çeşitli arazilerde belirlenen erozyon miktarları ve yüzde değerleri, işlenen tarım alanlarında 16 milyon ha ve % 59, mera alanlarında 12,8 milyon ha ve % 64, ormanlık alanlarda 12,6 milyon ha ve % 54’tür. Türkiye’de ise toprak erozyonu yaşanan 57 milyon ha’ın 16 milyon ha’ı tarım arazisidir. Türkiye ormanlarında ağaçlandırma ve toprak koruma tedbirleri alınarak toprak erozyonunun önlenmesi gereken orman alanı 9,1 milyon ha’dır. Bu alanın 4,76 milyon ha’ı çok bozuk koru, 4,32 milyon ha’ı çok bozuk baltalıktır. Bu noktada sürdürülebilir gelişmeyi tanımlarsak, konuyu daha iyi anlamak mümkün olacaktır. Sürdürülebilir gelişme, karalara, su bitkilerine, hayvansal genetik kaynaklara yani çevreye zarar vermeden tarım, ormancılık ve balıkçılık sektöründe tekniğine uygun ve ekonomik üretim yapılmasıdır. Ayrıca doğal kaynakların sosyal olarak kabul edilebilir nitelikte kullanımını hedeflemektedir. Tarımdaki koruma stratejileri, daha önce denenmiş bitkisel ve hayvansal üretimin devamı ile sürdürülebilir üretim sistemlerinin geliştirilmesine dayanmaktadır. Örneğin zararlılara dirençli bitkilerin o yöre için uygun olduğuna karar verilmesi, diğer faktörlerin de irdelenmesini gerektirmektedir. Toprak tipi, derinliği, daha önce ekilmiş bitkilere ilişkin bilgiler, bölgenin taşıdığı özelliklerin (iklim, yükseklik vb) belirlenmesi ile bir üretim modelinin geliştirilmesi sürdürülebilirlik açısından büyük önem taşımaktadır. Bunlara paralel olarak dünyada mevcut hükümet politikaları çoğunlukla sürdürülebilir tarımın hedefine ulaşmasını engelleyebilmektedir. Bu bakımdan çevre sağlığı, ekonomik verimlilik ve ekonomik denge için politika değişikliklerine ihtiyaç duyulmaktadır. Özellikle ülkemizde ürün ve fiyat destek programları tekrar yapılandırılarak, üreticilerin alternatif olanakları kullanması sağlanmalıdır. Vergi ve kredi politikalarının düzenlenmesi, aile üretiminden daha çok kooperatif sistemlere ağırlık verilmesi teşvik edilmelidir. Hükümetlerin ve üniversitelerin araştırma politikalarının sürdürülebilir tarım alternatifleri üzerinde yoğunlaştırılması hayati önem taşımaktadır. Tarımsal alanların şehirleşme baskısına uğraması, hızlı nüfus artışı ve arsaların değer kazanması üretim alanlarını tehdit etmeye başlamıştır. Bu durum kırsal kesimi ekonomik ve çevresel olarak da geriletmektedir. Bunların çoğunluğu fakir ve yeni uygulamaları gerçekleştirme zorluğu içindedir. Sürdürülebilir tarım kırsal kesimde aile işletmelerinin ıslahını da zorunlu kılmaktadır. Sürdürülebilir tarım ile aile işletmelerinin ekonomik gelişmesine yönelik politikaların yeniden yapılandırılmasına çalışılmalıdır. Burada sürdürülebilirlik açısından Kızılderili Cree Kabinesi’nin sesine kulak vermek gerekmektedir. Batılılara “son ağaç kesildikten, son ırmak zehirlendikten, son balık tutulduktan sonra, parayı yiyemediğinizi göreceksiniz” demişlerdir. Bu nokta sürdürülebilir tarımın felsefesini açıklamaktadır. Dolayısı ile tek bir yerküre vardır ve varlığımız O’na bağlıdır. İnsanoğlu, dünya üzerindeki baskın konumu nedeni ile yerküre üzerindeki yaşamın korunması sorumluluğunu da üstlenmek zorundadır. Bu bakımdan insanoğlu “çevredeki olumsuz etkiler beni ilgilendirmez” diyemez, çünkü dünya sevgiye, paylaşıma huzura dünden daha fazla muhtaçtır. Sürdürülebilirlik ise bunun temel taşıdır. “Dünya Bağ ve Şarap Kongresi” Türkiye’de TAPDK Başkanı Mehmet Küçük, Dünya Bağ ve Şarap Kongresi’ni Türkiye’de ilk kez gerçekleştireceklerini söyledi. Sakarya Üniversitesi (SAÜ) Gıda Mühendisliği Topluluğu’nca Kültür ve Kongre Merkezi’nde düzenlenen ‘’Geleneksel Gıda Günleri’’ne katılan Küçük, Türkiye’nin bağcılık açısından önemli bir ülke konumunda bulunduğunu, Türkiye’deki üzüm üretiminin dünya piyasasında önemli bir yere sahip: ‘’1200 üzüm çeşidimiz var. Dünyada belki çok az ülkede bu kadar çok çeşit üzüm var ama bu 1200 çeşit içinden şaraplık çeşidimiz az. Fransa’da 200 çeşit üzüm varsa, neredeyse 190’ı şaraplık. Bizde öyle değil’’ dedi. Son yıllarda Türkiye’de üretilen üzümlerden yapılan şarap çeşitlerinin de çeşitli ödüller aldığına dikkati çeken Küçük, ‘’Dünya Bağ ve Şarap Kongresi’ni ülkemizde ilk kez 18-22 Haziran tarihleri arasında gerçekleştireceğiz’’ diye konuştu. Küçük, ‘’Kuru üzümde ülkemiz dünya birincisi. Şaraplık tarafı az olunca sofralık ve pekmezlik kısım şaraplık kesimden daha fazla oluyor ama çok kaliteli şaraplarımız da var. Kalite olarak trend yükselmeye başladı’’ şeklinde konuştu. 9 “TARIM VE İNSAN” 4. ULUSAL FOTOĞRAF YARIŞMASI BAŞVURULARI BAŞLADI »»Fotoğraf severlerin büyük ilgi gösterdiği “Tarım ve İnsan” konulu Ulusal Fotoğraf Yarışmasına 13 Temmuz 2012 tarihine kadar başvuru yapılabilinecek. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın geleneksel hale getirdiği ve DenizBank’ın katkılarıyla gerçekleştirilen yarışmanın bu yıl 4’üncüsü düzenlenecek. Yarışmaya 7’den 70’e herkes başvurabilecek. Büyük ilgi gören yarışmaya, Genel, Çiftçi-Üretici, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ve DenizBank personeli olmak üzere beş ayrı kategoride başvurular kabul edilecek. Son Tarih 13 Temmuz Yarışmaya katılmak isteyenler, 13 Temmuz 2012 tarihine kadar başvuruda bulunabilecekler. 24-27 Temmuz tarihleri arasında ise sonuçlar kamuoyuna açıklanacak. Ulusal Fotoğraf Yarışması’nın ödül töreni ekim ayı içinde gerçekleştirilecek. Yarışmada dereceye girenlere toplamda 15 bin lira ödül verilecek. Genel kategori birincisi 4 bin lira, ikincisi 3 bin lira, üçüncüsü ise 2 bin liralık ödülün sahibi olacak. Çiftçi-Üretici, Öğrenci, Bakanlık Personeli kategorilerinde ödüle layık görülen fotoğraf sahipleri 2’şer bin liralık ödülü almaya hak kazanacaklar. Amatör ve profesyonel tüm fotoğraf severlerin katılabileceği yarışmanın başvuru formlarına ve ayrıntılı bilgiye www.tarimyayin.gov.tradresinden ulaşılabilir. Tohum Sektörü Antalya’da Mercek Altına Alındı »»Tohum Sanayicileri ve Üreticileri Alt Birliği (TSÜAB)’ne üye firmaları kapsayan 'Uluslararası Rekabetçiliğin Geliştirmesinin Desteklenmesi' programının genel tanıtım toplantısı yapıldı. Tohum Sanayicileri ve Üreticileri Alt Birliği (TSÜAB)’ne üye firmaları kapsayan 'Uluslararası Rekabetçiliğin Geliştirmesinin Desteklenmesi' programının genel tanıtım toplantısı Antalya’da yapıldı. Şehirde faaliyet yürüten firmalara hitap eden toplantıda; tohumculuk sektörü ile ilgili kurum ve kuruluşların temsilcileri sunum yaptı. TSÜAB Yönetim Kurulu Başkanı İlhami Özcan Aygun, projenin Antalya'da bulunan sebze firmalarına endeksli olduğunu belirtti. Aygun, “Projenin diğer ayakları da var. Bunlar diğer 4 bölgelerimizde değişik yine ürün bazlarında yapılacak olan projemiz. Ama başlangıcı sebze ile yapıyoruz Antalya ile yapıyoruz, sizlerle yapıyoruz. Çünkü geçmişe baktığımız takdirde Türkiye ihracatta ‘sıfır’lardayken 2011’de 17,4 milyon dolara geldi. Bu Antalya’da bulunan firmalarımızın başarısı, Ar-Ge yapan firmalarımızın başarısıdır.” dedi Birleşmiş Milletler Kalkinma Programi Yetkilisi Tibet Seyhan da ‘Herkes İçin İnsana Yakışır İş: Ulusal Gençlik İstihdam Programı ve Antalya Pilot Uygulaması Projesi’ dahilinde yürütülen kümelenme çalışmalarını değerlendirildi. Seyhan, “Bu projenin iki tane temel hedefi var; bir tanesi ulusal ölçekte bazı eylemler belirlemek, bunun içinde ulusal gençlik istihdam eylem planı oluşturulması. İŞKUR bu projede ana faydalanıcı. İŞKUR ile birlikte ispanya hükümetinin sağladığı fonlarla bu ortak program altında geniş bir katılımla bu eylem planın oluşturulmasına yönelik çalışmalar yaklaşık bir, bir buçuk senedir devam ediyor.” ifadelerini kullandı. 10 ̇ ̇ Nisan 2012 Köy-Koop Merkez Birliği TARIM Dr. Umut TOPRAK Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Bitki Koruma Bölümü umut.toprak@agri.ankara.edu.tr UZAY’DA TARIM? »»Bir an için başka bir gezegende, bir uzay aracında ya da bir uzay araştırma istasyonunda tarım yapmayı düşünün! Aslında kulağa çılgınca gelen bu konularda araştırmalar başladı bile. Tabi hemen şunu düşünebilirsiniz: “Koskoca dünyamız dururken neden böyle bir şeye ihtiyaç olsun ki”? İnsan için uzay, tarihi çağlardan beri gizemini koruyan ve merak uyandıran bir konu. Evreni ve başka gezegenlerde hayat olup olmadığını araştıran bilim adamları şimdi şu soruyu soruyor: “İnsanoğlu bir gün uzayda bir koloni kuramaz mı ya da kurmak zorunda kalabilir mi?” Eğer bir gün böyle bir şey olacaksa, en önemli sorun tabi ki yine beslenme ve de tarım! Guelph Üniversitesi’ndeki Kanada’lı araştırıcıların önemli bir hedefini Ay’da tarım yapabilme fikri oluşturuyor ve Kontrollü Çevre Sistemleri Araştırma Koordinatörü Mike Dixon uzay tarımının uzun vadeli uzay araştırmalarında bir gereksinim olduğunu söylüyor ve ekliyor: “Ay’a sonsuza kadar su, oksijen ve yemek gönderemeyiz!”. Dixon vermiş olduğu bir mülakatta da şöyle diyor: “Biz ay’daki ilk bitkiyi yetiştirmek istiyoruz”. Hatta çetin Kanada kışlarına atıf yaparak, “Bol kar yağışlı ve soğuk Kanada dağlarından sonra her halde tarım yapılabilecek en zor ikinci yer ay’dır” diye de bir espri yapıyor. Ay’da, başka bir gezegende ya da uzayda tarım yapma fikrinin uzun uzay yolculuklarındaki en önemli engellerden biri olan yeterli besin sorununun çözümüne yararları olabileceği gibi buralarda yaşam yerleri oluşturulmasına da önemli katkılar sağlayabileceğini söyleyebiliriz. Ancak bütün olay o soruda düğümlenip kalıyor: “Uzayda tarım nasıl yapılabilir?” Dixon bu soruya şöyle cevap veriyor: “Besin, suyun sağlandığı ve üretilen oksijen ve karbondiyoksiti de geri dönüştüren bir nevi özel uzay seralarında bitkiler yetiştirilebilir”. Tabi bunun için özel su tankları, ışıklandırma üniteleri, toprak ve gerekli diğer materyallerin “uzay tarlasına” götürülmesi gerekiyor! Tabi bu işin ekonomik boyutu yani harcanacak milyarlarca dolarlar ciddi bir eleştiri konusu olabilir. Ama Dixon bu noktada bu işin sosyo-ekonomik yan ürünlerin muazzam olacağını iddia ediyor. Muhtemelen böyle bir teknolojinin geliştirilebilmesi hem uzayın sırlarının çözülmesindeki uzun süreli yolculukların yapılabilmesinin hem de yeni yaşama yerlerinin kurulmasının gelecekte önünü açabilir. Nitekim komşumuz kırmızı gezegen Mars şimdiden yeni yaşama yerlerine aday olarak gösterilmeye başlandı bile. Ve bilim adamlarının yaşamamız için hayati olan suyun Marsta bulanabileceğine dair olan kanıları her geçen gün güçleniyor. Florence Üniversitesi araştırmacılarından Giacomo Certini, “Farklı gezegenlerde yaşama olanağının araştırılmasına yönelik girişimler tuhaf karşılanmamalı. Bir gün insanlık belki bu tür yerlerde yaşayıp ihtiyacı olan besini oralarda üretmek zorunda kalabilir” diyor. Certini ve Palermo Üniversitesinden meslektaşı Riccardo Scalenghe’nin Planetary and Space Science dergisinde yayınladıkları bir makale Venüs, Mars ve Ay’ın yüzeylerinin tarım için uygun olabileceğini iddia ediyor. NASA araştırıcıları ve diğer bir grup bilim adamının uzayda tarım amacıyla geliştirdiği sentetik süper toprak ise bu noktada diğer bir alternatifi sunuyor. Süper toprak “zeolit” adı verilen alüminyum silikat içeren ve bitkilerin gelişebilmesi için gerekli bütün besin maddelerini içeren bir bileşimden oluşuyor. Bu toprak besini yavaşça bitkinin kök boğazı etrafında salarak bitkinin çok az suyla ve sürekli beslenebilmesini sağlıyor. 1997 yılında, yine NASA’nın Mir uzay istasyonuna yapılan bir uzay yolculuğunda topraksız bir sistemde bitki gelişim sistemini denediği belirtiliyor. Bu şekilde bir uzay aracında yetiştirilecek bitkilerin besin olmasının yanısıra sağlayacağı oksijenin ve suyun astronotlar için önemli bir kaynak olabileceği düşünülüyor. Ayrıca bu şekilde uzay mekiklerinde taşınan yiyecek ve içecek su miktarının azaltılabileceği belirtiliyor. Her ne kadar bugün için uzayda tarım hala bir hayal olsa da uzay turizminin biletlerinin satışa çıktığı ve Ay otellerinin tasarlandığı bir yüzyılda uzay tarımının da bir gün mümkün olabileceğini söylemek sanırım yanlış olmaz. Çiftçi astronotlar ya da belki de “astronot çiftçilerin” uzay böcekleriyle tarımsal savaşım yapacağı günler gelir mi bilmem ama “GDO mu? organik tarım mı?” tartışmasını umarım uzaya taşımayız ve dünyayı kirlettiğimiz gibi uzayı da pestisitlerle ve kimyasallarla kirletmeyiz! Bu yazı aşağıdaki web sitelerindeki bilgilerden derlenmiştir: • http://www.space.com/9597-space-farmers-grow-cropsplanets.html • http://www.nasa.gov/missions/science/f_fertilizer.html • http://www.technovelgy.com/ct/Science-Fiction-News. asp?NewsNum=1766 TÜRKİYE’ DE SERTİFİKALI TOHUMLUK KULLANIMI VE ÖNEMİ Nilüfer KOÇAK Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarla Bitkileri Bölümü Araştırma Görevlisi »»Tohum, bitkisel üretimde ürünün kalite ve miktarını belirleyen en önemli unsurlardan biridir. Ancak, tohumun ekonomik bir faaliyet olarak endüstri haline dönüşmesi oldukça yenidir. Çiftçi kendi tarlasındaki üründen, bir sonraki yıl kullanacağı tohumluğu ayırdığı tedarik yaklaşımından, bugün neredeyse her yıl yeniden tohumluk satın aldığı aşamaya gelmesinde tohumluk endüstrisinin rolü büyüktür. Türkiye’de 1997 yılında 67 tane tohum firması varken günümüzde bu sayı 500’ü geçmektedir. Tarımsal üretimde verimi artırmak için genetik potansiyeli yüksek çeşitlerin sertifikalı tohumluklarının, uygun bölgelerde ve uygun yetiştirme teknikleri ile birlikte tarımsal üretimde kullanılması gerekmektedir. Islah edilmiş çeşitler ve kaliteli tohumluklar verimliliği artırdığı gibi, üretim riskini azaltmakta ve netice olarak çiftçi gelirinin yükselmesine neden olmaktadır. Buna göre 2011 yılında sertifikalı tohumluk kullanımında, buğday ve yoncada 6TL/ da, nohut ve mercimekte 7 TL/ da, çeltikte 8TL/da, patateste ise 20 TL/ da destek verilmiştir. Verilen desteklemeler, iç tüketim ve ihracat için ihtiyaç duyulan ürünlerin, planlı ve standartlara uygun olarak üretilmesi ve dış pazarlarda söz sahibi olunması yönünde avantajlar sağlanmaktadır. Buna göre yapılan desteklemelerle, yurt içi üretim ve yatırım yapan özel sektör tohumculuk kuruluşlarının alt yapılarını güçlendirmek, tohumluk üretim kapasitelerini artırmak, teknoloji transferi gerçekleştirmek, ihtiyacın ithalatla karşılanması yerine yurt içi üretimden sağlanması ve ithalatın azaltılmasını sağlamak, kamu tohumluk üretimi yerine, özel sektör üretiminin artırılması ve kamu yükünün hafifletilmesi hedeflenmektedir. Ülkemizde “Tohumculuk Kanunu” 31.10.2006 tarihinde TBMM’de kabul edilerek 5553 sayılı kanun olarak 8 Kasım 2006 tarihli 26340 sayılı resmi gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Bu kanuna göre; Sertifikalı Tohumluk, tarla ve laboratuar kontrolleri yapılarak, tohumluk standartlarına uygun olarak sertifikalandırılan tohumluktur. Usulüne göre ambalajlanarak etiketlenir. Tohumlukları yetiştiren, işleyen ve satışa hazırlayan dağıtan ve satan gerçek ve tüzel kişiler, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından yetkilendirilmekte ve denetlenmektedir. Türkiye’de Tohumculuğunun Problemleri Ve Çözüm Yolları Ülkemizde 2011 yılı verilerine göre toplam olarak 637.330 ton sertifikalı tohum üretimi yapılmıştır. Üretilen tohumluğun 411 bin ton kadarı buğday tohumluğudur ve ihtiyacı karşılama oranı % 76’ dır. Diğer bitkilerden örnek verilecek olursa patateste ihtiyacı karşılama oranı % 46, çeltikte ise % 56’dır. Mısır ve ayçiçeği tohumluğunda ise üretim fazlası bulunmaktadır. Buna göre Türkiye ekolojisi tohumluk üretimi için uygun olmasına karşın ye- terli tohumluk üretimi yapılamamaktadır. Bunun nedenleri; 1- Çeşit Yetersizliği Ve Tescil İşlemlerinde Sorunlar: a) Çeşit koruma yasası tam olarak işletilmemektedir. b) Islah programları uzun süreler için yapılmalı, düzenli uygulanabilmesi için gerekli tedbirler alınmalı. c) Islah çalışmaları ve bu işle uğraşanlar teşvik edilmeli. d) Çeşit tescili ve üretim izinlerinde bürokratik işler hızlı işlemelidir. 2-Tohumluk Üretiminde Karşılaşılan Sorunlar; a) Çeşit - ebeveyn muhafazasında ve hibrit tohumluk üretiminde ebeveynlerin (anaçların) nasıl muhafaza edileceği konusunda yeterli ve anlaşılır yönetmelikler ortaya konulmalı ve denetilmelidir. b) Arazi temininde, özellikle melez (hibrit) tohumluk üretiminde izole parsellerin sağlanması konusunda devlet desteği verilmelidir. c) Eleman, alet, ekipman ve teknoloji eksikliğinden kaynaklanan sorunlar çözümlenmeli ve dış ülkelerle rekabet şansı yaratılmalıdır. d) Temizleme ve ambalajlama işleminde zaman kullanımı yönünden önemli sorunlar vardır. 3- Çeşit Tanıtım ve Yayımında Karşılaşılan Sorunlar, a) Çeşidin tam olarak tanınmaması ve tanıtılmaması işinde özellikle çeşidin ıslahçısı da bulunması sorun yaratmakta, b) Çeşidin adapte olduğu alanlarda, gerçek talep sahiplerine, abartılmadan üstün özellikleri ve problemli yönleri iyi bir şekilde anlatılmalı, belirlenecek örnek çiftçilerle tanıtımların yapılması ve bu işler içinde gerekli finansın sağlanması, c) Bölgede tanıtımı yapılan çeşitlerin bölge çiftçisinin en önemli bir ya da bir- kaç problemine çözüm sağlaması. Örneğin; kurak şartlar için kurağa ve yatmaya dayanıklı, kolayca pazarda aranan ve birim alandan yüksek gelir sağlayan çeşitler olması gereklidir. 4- Tohumluk Dağıtımında Karşılaşılan Sorunlar, a) Kendine döllenen bitkilerde tohumluk üretimi karlı olmadığı için üretimleri yeteri kadar yapılmamaktadır. b) Kışlık olarak ekimlerde; bazı bölgelerimizde hasat zamanı ile ekim zamanı arasında tohumluk hazırlanabilme süresi çok kısadır. c) Tohumluk fiyatının üretici için pahalı olması durumu; tohumluğun kendine veya yabancı döllenmesine, sınıf ve kademesine göre değişmekle birlikte, tohumluk üretimi zor ve pahalı bir işlemdir. d) Tohumluk bedellerinin finans zorlukları. e) Hazırlanan tohumluğun ihtiyaç olmayan durumlarda tüketilmesi. Sertifikalı Tohumluk Kullanmanın Faydaları 1. İçerisinde yabancı madde ve diğer mahsul tohum bulunmadığı için çeşit safiyeti yüksektir. 2. Yüksek oranda çimlenme ve çıkış kabiliyeti olması nedeniyle kuvvetli bir gelişme gösterir, bu da bazı bitkilerde dekara atılacak tohum miktarında % 25 tasarruf sağlar. 3. Islah edilmiş olması ile olgunlaşma tüm bitkilerde aynı zamanda olacağından hasat kolaylığı sağlar. 4. çeşit özelliği bilindiğinden ekim zamanı tam olarak ayarlanır ve ürünün gelişmesi sırasında izlenecek bakım programı bellidir. 5. Elde edilen ürünler yeksenak ve kaliteli olduğundan pazar değeri yüksektir ve satış kolaylığı sağlar. 6. Verim kabiliyeti diğer tohumlara göre daha yüksek olduğundan daha yüksek kazanç sağlar. 7. Toprakta mevcut ve tohumla taşınan bazı hastalıklara karşı koruyucu olarak ilaçlandığından kayıplar minimum düzeydedir. Sonuç olarak; Yapılan araştırmalar da sertifikalı tohumluk kullanımı ile kendine döllenen türlerde 3-4 kat verim artışı olduğunu ortaya koymaktadır. Nitekim yapılan bir başka araştırmada ise ekmeklik buğdayda vasıfsız tohum kullanımının % 9 -29 oranında verim kaybına neden olduğu tespit edilmiştir. Yararlanılan Kaynaklar Tohum Dağıtıcıları Alt Birliği. http://www.todab. org.tr . Erişim Tarihi:26.03.2012 Tohumluk Tescil ve Sertifikasyon Merkez Birliği. http://www.ttsm.org.tr. Erişim Tarihi:26.03.2012 Tohumculuk Daire Başkanlığı. http://www.tohum.bugem.gov.tr. Erişim Tarihi:26.03.2012 H.H. Geçit, N. Bayraktar, N. Koçak, 2011 Türkiye’de Tohumculuğun Durumu. IV.Tohumculuk Kongresi 14- 17 Haziran 2011 ̇ ̇ Nisan 2012 Köy-Koop Merkez Birliği TARIM Önder Çiftçi Projesi 25.Yılını kutluyor »»Önder Çiftçi Projesi 1987 yılında Türk-Alman hükümetleri arasında yapılan teknik işbirliği antlaşmasına dayanarak, 27 Aralık 1986 tarihinde resmi gazetede yayınlanan Önder Çiftçi Projesi pilot bölge seçilen Tekirdağ da çalışmaya başlamıştır. Ana hedef Tarımsal yayım modelinin ülke çapında yaygınlaştırılmasını sağlayarak, Türk tarım kesimine gereksinim duyulan her türlü bilgiyi, üretici koşullarına ve arzusuna uygun olarak, demokratik bir ortamda, gönüllü aktif katılımın sağlandığı, gönüllü sorumluluğun benimsendiği, kendi kendine yardım ilkesine dayanarak gerek iç, gerek dış tarım ürünleri pazarına göre karşılamak ve Türk tarım kesiminde, dünya pazarlarında rekabet edebilecek bilinçli üreticilerin sayısını hızla arttırmaktır. Tekirdağ da pilot proje olarak kurulan sistem 1989 yılında 4 adet çalışma grubu oluşturulmuş ve ardından resmiyet kazanarak Önder Çiftçi Danışmanlık dernekleri adını almıştır. Şu anda Tekirdağ merkez, Muratlı, Hayrabolu, Malkara,Silivri,Polatlı,Şan lıurfa,Konya bölgelerinde tarımsal yayım ve danışmanlık faaliyetlerine dernek çatısı altında sürdürmektedir. Her dernekte 80 ile 220 arasında üye işletme çiftçi bulunmaktadır. Şu anda bu yapılanmada toplam 1030 üye işletmenin sahip olduğu 722.000 da arazi üzerinde tarımsal bilgi ve yayım servisi devam etmektedir. Deneklerde bilgiye değer veren üyelerin ödediği, sahip olduğu arazi varlığına göre yıllık 500- 900 TL arasında aidatlar ile finans sorunlarını çözmüşlerdir. 1996 yılında proje resmi olarak bittikten sonra ülkenin değişik bölgelerinden talepler gelmiştir. Ankara Polatlı da, Şanlıurfa da ve en son olarak Konya da Önder Çiftçi Danışmanlık Dernekleri kurulup çalışmalarına başlamışlardır. Bu üç dernekte toplam üye sayısı 452 olup toplam arazi varlığı 237.000 da dır. Önder Çiftçi Projesi, Önder Çiftçi Danışmanlık Derneklerinden sonra ikinci kurum olan; Önder Tohumculuk San. Tic. A.Ş kurulmuştur. Amacı üyelerine ve bölge çiftçisine en genç, kaliteli ve sertifikalı tohumları ulaştırmak kaliteye önem vererek üyelerine hizmet etmektir. Özellikle hububat ve yem bitkili konusunda yıllardan beri çalışmalarına başarı ile devam etmektedir. Pazara göre üretim yapmayı hedefleyen Önder Çiftçilerin talepleri doğrultusunda S.S. Önder Çiftçi Üretim ve Pazarlama Kooperatifi 2001 yılında kurulmuş ve üyelerine ucuz girdi temin edip ürünlerin (kanola, buğday, ayçiçeği vb.) toplu bir şekilde pazarlanması sağlanmıştır. Bu sayede üye çiftçi gelirleri arttırılmış hem de piyasa da etkin bir güç oluşturarak dengeler kurulmuştur. Gelişen süreç içerisinde üye çiftçilerin talep ve ihtiyaçları doğrultusunda Önder Çiftçi Sigorta ve Aracılık Hizmetleri Ltd. Şti. kurulmuş ve şirket dernek üyelerine ve diğer çiftçilere tarım sigortası konusunda yardım sağlamak, daha düşük pirim oranları tarım sigortası yaparak çiftçinin dekara ödeyeceği tarım sigortası maliyetlerini düşürmek amacı ile 2006 yılında faaliyetlerine başlamıştır. Üretimin son ama en önemli aşaması pazarlama konusunda üreticilerinin ürettikleri tarımsal ürünlerin en iyi şekilde değerlendirebilmesini amaçlayan ve yeni pazar kanalları bulmayı hedefleyen Sarı Çiçek Tarım Ürünleri A.Ş, tarım ürünlerinin alış ve satış işlemlerini yapmak amacı ile 2008 11 Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Etkinlikler Dr. Yener ATASEVEN Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Haftası’nın 8.’si Tarım Ekonomisi Bölümü yenerataseven@hotmail.com Gerçekleştirildi. »»Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi’nde geleneksel olarak düzenlenen Öğrenci Etkinlikleri haftasının bu yıl 8.’si 16-20 Nisan tarihleri arasında gerçekleştirildi. Etkinlikler kapsamında Sektörle Buluşma ve Kariyer Günleri, Öğrenci Kongresi ve Cansuyu Bayramı gibi çeşitli faaliyetler düzenlendi. Önder Çiftçi Projesi Çiftçi Temsilcisi Nezih SUYARAN yılında kurulmuştur. Amacı özellikle serbest piyasa ekonomisinin hakim olduğu ülkemizde, çiftçilerinin tarımsal ürünlerinin daha değerli satılabilmesidir. DLG-ÖÇP Fuarcılık Limited Şirketi Türkiye de özel ve tek konsepti ile yeni bir açık alan Tarım Fuarı’dır. DLG :Alman Tarım Birliği ve Önder Çiftçi Projesinin ortak girişimi olan şirket özellikle yurtdışında ve Almanya da fuarcılık alanında tek isim olan DLG ile , teknik alanda üstünlüğüne kanıtlamış olan ÖÇP ile güçlerini birleştirmiş, 1987 yılından sonra birliktelik ikinci kez resmi olarak 20 yıl sonra yeniden perçinlenmiştir. Fuarcılık alanında çalışmaların temeli 2007 yılına dayanmaktadır. 2007 yılının başlarında ülkemizde bu konudaki gereklilik hissedilmiş ve fizibilite çalışmalarına, hem yurt dışı ayağında hem de yurtiçi ayağında başlanmıştır. Çıkan raporlar ve değerlendirmeler ışığında Türkiye de açık alan tarım fuarcılığının dünyadaki ismi ile “Tarla Günleri Fuarı”nın temeli atılmıştır. İlk fuar 27 Mayıs 2010 tarihinde Tekirdağ ilinin Karaevli köyünde 26.000 aşkın ziyaretçi kişinin katılımı ile ikincisi ise 5-8 Mayıs 2011 tarihinde Adana ili Gerdan Köyünde 27.500 ziyaretçi katılım ile gerçekleşmiştir. Bu yıl ise 07-10 Haziran 2012 tarihinde Bursa ilinde gerçekleştirilecektir. Bu kavram her yıl kendini geliştirerek ziyaretçileri ile buluşmaya devam edecektir. Ayrıca bu yıl yine yepyeni bir fuar konsepti Tarım ve Teknoloji Günleri 30 ağustos-2 eylül‘de Tekirdağ İli Karaevli köyünde ziyaretçileri ile buluşacak. Tüm bu kurumlar yani Önder Çiftçi Projesi çatısı altında kurulmuş ve tamamının sahibinin kurucu üye çiftçilerin olduğu, tamamının yöneticilerinin üye çiftçilerden oluştuğu Türkiye’ye de örnek model teşkil eden bir çiftçi örgütüdür. Ülkemiz tarım potansiyeli açısından zengin bir ülkedir. Önemli olan çevreci bir anlayışla topraklarımıza sahip çıkarak bilgiyi kullanarak, verimlilik ilkesi ışığında bir tarımsal üretim yapabilmektir. En önemli noktalardan birisi de ülkemizde köylülükten çiftçiliğe geçiş ve üretimin örgütlü bir şekilde yapılmasıdır. Verimlilik ilkesi ışığında çalışabilen tarımsal işletmeler yeni dünya düzeninde dünya ile rekabet edebilecektir. İşte bu ortak gücü yaratmak hedefimizdir. Bu sene 25. kuruluş yılını kutladığımız Önder Çiftçi Projesi, ülkemizde bu hedefe doğru yürüyen çiftçileriyle birlikte, yenilikçi ve değişimci bir anlayışla çalışmalarına sonsuza kadar azimle devam edecektir. Sektörle Buluşma ve Kariyer Günleri kapsamında 16-18 Nisan 2012 tarihleri arasında Ziraat Mühendisliği mesleğini yakından ilgilendiren alanlarda katılımcılar konuşmalarını yaptılar. Ankara Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Cemal Taluğ, Ziraat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ahmet Çolak, Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Dr. Turhan Tuncer, Ankara Büyükşehir Belediyesi Halk Ekmek Genel Müdürü Ali İlkbahar, Türk Traktör İnsan Kaynakları Direktörü Haluk Gümüşderelioğlu yaptıkları konuşmalarda Ziraat Mühendisliği mesleğinin Türkiye için önemini vurguladılar. Etkinlikler kapsamında sanatçı Altan Gördüm ve spor spikeri Bülend Karpat da yaptıkları söyleşiler ile tecrübelerini öğrencilerle paylaştılar. Öğrenci etkinlikleri kapsamında Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi tarafından 2005 yılından bu yana geleneksel olarak düzenlenen Öğrenci Kongresi’nin sekizincisi bu yıl 19 Nisan 2012 tarihinde gerçekleştirildi. Kongrede iklim değişikliği, kırsal kalkınma, küresel gıda krizi, tarımsal biyoteknoloji, hayvancılık gibi konularda bildiriler yer aldı. Açılış konuşmalarının ardından Ziraat Fakültesi’nin tüm bö- lümlerindeki lisans ve lisansüstü öğrencileri, alanlarında uzman akademisyenlerden oluşan Bilim Kurulu üyelerinin danışmanlıklarıyla hazırladıkları bildirileri sundular. Bu yıl kongrede, 21 adet sözlü ve 23 adet poster bildiri öğrenciler tarafından sunuldu. Sunulan bildiriler kitap halinde basıldı ve tüm kongre katılımcıları ile üniversite ve Ziraat Fakültesi’nin çeşitli birimlerine dağıtıldı. Öğrenci etkinlikleri çerçevesinde geleneksel Cansuyu Bayramı, Ziraat Fakültesi Öğrenci Etkinlikleri Koordinatörlüğü ve fakülte öğrencilerinin katkılarıyla düzenlendi. Öğrencilerin her yıl düzenledikleri Öğrenci Kongresi’nin ardından bu etkinliklerini, ismini bir bitki dikildiğinde tutması için verilen ilk sudan esinlenerek verdikleri “Cansuyu Bayramı” ile kutlamaktadırlar. Cansuyu Bayramı kapsamında öğrenciler tarafından müzik, tiyatro ve değişik gösteriler düzenlendi. Bu vesile ile öğrencilerimizin etkinlikler haftasını bir kez daha kutlarım. Gelecek yıl yine aynı coşku ile faaliyetlerin devam etmesi dilerim. Saygılarımla… 12 ̇ ̇ Nisan 2012 Köy-Koop Merkez Birliği SÜT Üretimden Tüketime Süt ve Sağlık Sorular ve Yanıtlar -1»»Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Süt Teknolojisi Bölümü, Hacettepe Üniversitesi Gıda Mühendisliği Bölümü, Orta Doğu Üniversitesi Gıda Mühendisliği Bölümü, Türk Toksikoloji Derneği, Ankara Tabip Odası, TMMOB Gıda Mühendisleri Odası ve Ziraat Mühendisleri Odasının ortaklaşa gerçekleştirdikleri “Üretimden Tüketime Süt ve Sağlık Soru ve Yanıtlar” 1 Süt içmeye ne zaman başlanmalıdır? Süt, insan için doğumdan itibaren gerekli olan bir gıdadır. Bebek, doğduğu andan başlayarak ilk yarım saat içinde yalnızca anne sütü ile beslenmelidir. Bebeklere ilk altı ay, anne sütü dışında su dahil, başka hiçbir gıda verilmemesi önerilmektedir. Bu durum sağlanabildiği takdirde dünyada yılda bir milyon çocuğun korunabilir hastalıklar nedeniyle ölümlerinin engelleneceği tahmin edilmektedir. Ne yazık ki, dünyada ve Türkiye’de bu hedef gerçekleştirilememektedir. Ülkemizde her 10 bebeğin yaklaşık olarak 4’ü ilk altı ay tamamen anne sütü ile beslenmektedir. Anne sütü bebeği ishalli hastalıklar, zatürree gibi pek çok hastalığa karşı korur, bağışıklık sistemini güçlendirir, anne sağlığı açısından da yararlıdır. Anne sütünün ileriki yaşamda da şişmanlık, erişkin tip şeker hastalığından koruduğuna ilişkin bilgiler bulunmaktadır. Ek gıdalara başladıktan sonra, 2 yıla dek anne sütü sürdürülebilir. 2 Süt, canlı organizmanın gereksinim duyduğu besin öğelerini yeterli ve dengeli olarak içeren en önemli gıdalar arasındadır. Üretiminden sofraya, güvenli, sağlık açısından risk taşımayan biçimde ulaşması gerekmektedir. Bu gereklilik, “gıda güvenliği”nin temelidir.8,9 Şekil 1’de görüldüğü gibi, sütün üretiminden tüketimine kadar bütün aşamalarının sağlıklı koşullarda olabilmesi için, kurumların ve tüketicilerin sorumlulukları bulunmaktadır. Ancak bu noktada kurumsal sorumluluklar daha büyük paya sahiptir. Ayrıca, Şekil 1’de görülen döngüde aksaklık olmaması için her aşamada gerekli işlemleri yapabilecek yetişmiş personel gereksiniminin karşılanması da son derece önemli bir adımdır. Şekil 1. Süt ile ilgili üretim/tüketim döngüsü TÜKETİCİYE SAĞLIKLI ÜRETİM KOŞULLARDA Sağlıklı hayvan ULAŞIM -Veteriner Hekim Güvenli koşullarda - Ziraat Mühendisi saklama, taşıma - Gıda Mühendisi Günlük içilmesi önerilen süt miktarı ne kadardır? Sağlık açısından her bireyin ortalama günde iki su bardağı süt ya da süt ürünlerini (peynir, yoğurt) tüketmesi önerilmektedir. ABD’de bu önerinin 3 bardak olarak yapıldığı bilinmektedir. Avustralya’da da 11-18 yaş arası grup için günde üç bardak (porsiyon) süt tüketimi önerilmektedir. Tüketimin erişkinler için “az yağlı” ya da “yağsız” süt olması yönünde öneriler bulunmaktadır. Günlük gereksinim çocukluk, ergenlik dönemi, gebelik, menopoz gibi özel dönemlerde değişmektedir. Çocukluk döneminde süt içimi kemik sağlığının korunması açısından son derece önemlidir. 3 Süt içerken dikkatli olması gereken “özel” bir grup var mıdır? Çok özel durumlar dışında, herkesin süt içmesi önerilmektedir. Süt içtiği zaman rahatsız olanlarda öne çıkan “Laktoz İntoleransı” olarak bilinen bir hastalıktır. Bu hastalıkta vücuttaki bir enzim yetersizliği (laktaz enzimi) sonucu süt içimi sonrasında hazımsızlık, şişkinlik, ishal görülmektedir. Laktaz, sütün şekeri olan laktozun sindirilmesi için gereklidir. Laktoz intoleransı olan kişiler için özel olarak üretilen laktozu parçalanmış sütler bulunmaktadır. Bu olanak yok ise süt yerine yoğurt ve peynir tercih edilebilir. Ayrıca, laktozu azaltılmış sütlerin de tüketilmesi olanaklıdır. 4 5 Okul sütü ne demektir? Uygulanması önerilmekte midir? Öğrenciler zamanlarının büyük bir bölümünü okullarda geçirmektedirler. Bu durum göz önüne alındığında, okullar çocukların sağlıklı yaşam davranışlarını kazanmaları açısından önemli kurumlardır. Okullarda çocukların ara öğün olarak süt içebilmelerinin sağlanması, özellikle günlük süt tüketiminin bir bölümünün karşılanması yönünden önemlidir. Özellikle “ayak üstü” beslenme alışkanlığının yaygınlaştığı ve çocukların istenmeyen gıda-içeceklere yöneldiği günümüzde, okullarda devlet tarafından yapılacak böylesi bir uygulama ile çocuklar ve üniversiteli gençler sağlıklı süt olanağına ücretsiz ve eşit biçimde ulaşabileceklerdir. Bu nedenle okul sütü uygulaması önerilmekte ve desteklenmektedir. Süt üretimi ve tüketimi açısından nasıl bir döngü vardır? TÜKETEN KİŞİ Kendisine ulaşmış olan güvenli sütün güvenli koşullarda tüketilmesi 6 Türkiye’de süt üretiminin artırılması için öncelikler nelerdir? Ülkemizde süt üretiminin artırılması için, devlet tarafından süt hayvancılığı ve süt üreticilerinin örgütlenmesinin desteklenmesi ön planda tutulmalıdır. 7 Türkiye’de süt tüketimi yeterli midir? HAYIR. Türkiye’de kişi başına tüketilen içme sütü miktarı gelişmiş ülkelerin gerisindedir. Ülkemizde tüketim miktarı yıllık 24-26 litre (L) dolayındadır. Bu rakam pek çok Avrupa ülkesinde 100 L’nin üzerindedir. 1974 Türkiye Ulusal Beslenme Araştırması sonuçlarına göre, süt ve yoğurt tüketimi kişi başına günlük 78.7 g iken, 1984 araştırmasında 69 g’a düşmüştür. Dünyada 2000 yılında 216 milyon ton11 olan toplam süt üretimi 2009 yılı için 703 milyon ton olarak gerçekleşmiştir. Yalnızca inek sütü üretimi aynı yılda 587 milyon ton olmuştur. Ülkemizde 2009 yılı kişi başına içme sütü tüketim miktarı 26 litre olarak gerçekleşmiştir. 8 Türkiye’de süt tüketiminin artması için neler yapılmalıdır? Tüketimin artırılması için sütün kaynağı olan hayvanların sağlıklı koşullarda beslenmesi; süt üretimini artırıcı politikaların kamu ve devlet politikası olması; sağlıklı süt üretimi içi gerekli koşul ve denetim mekanizmalarının sağlanması; üretimi sağlanmış sütün güvenli koşullarda tüketiciye ulaştırılabilmesi için denetim mekanizmalarının kurulması, çalıştırılması; kendilerine güvenli olarak ulaşmış sütün bireyler tarafından sağlıklı koşullarda saklanması, tüketilmesi gerekmektedir. Şekil 1’de görüldüğü gibi, süreç aslında sağlık ve diğer sektörlerin bütüncül bir yaklaşımına gereksinim duymaktadır. Yani, sağlıklı koşullarda üretim yapılamadığı zaman bireyin sağlıklı sütü tüketemeyeceği gibi, tam tersi durum da söz konusu olabilir. 9 Sütün herkese ulaşılabilir olması için ne/neler yapılmalıdır? Sağlıklı beslenme temel bir insan hakkıdır. Bu temel kabul kapsamında devletin sağlıklı koşullarda üretimin sağlanması, süt tüketiminin artırılması, üretilen sütün bireylere, özellikle gereksinimi olan kişilere ulaştırılmasında sorumluluklarını özenle ve sürekli olarak yerine getirmesi çok değerlidir. Örneğin, okul sütü uygulamaları, her gün evlere/bireylere taze süt ulaştırılması öne çıkan önerilerdir Devlet bu temel sorumluluğunu yerel yönetimler başta olmak üzere ilgili kurumlarla paylaşabilir. 10 Süt çiğ olarak içilebilir mi? HAYIR. Sütün çiğ olarak içilmesi önerilmemektedir. Isıl işlem (kaynatma, pastörizasyon, sterilizasyon, UHT sterilizasyon) uygulamasına tabi tutulmayan çiğ süt tüketimi, sağlığa zararlı birçok bakterinin de vücuda alınması demektir. Sağlıklı ineklerin süt bezlerinden salgılanan sütte ilk aşamada zararlı hiçbir bakteri bulunmaz. Ancak, sütün salgılanmasından sonra hayvanlarda sütün geçtiği meme kanalları, meme ucu gibi yerlerde yaşayan bakteriler süte karışabilir. Ayrıca, sütün temiz olmayan koşullarda sağılması ve uygun olmayan sıcaklık derecelerinde saklanması gibi pek çok çevresel etken de, çiğ sütte insan sağlığına tehdit oluşturabilecek bakteri bulunmasına yol açabilir. Verem hastalığına yol açan mikrop, hamile kadınlarda düşüklere neden olan Brucella cinsi bakteri, bağırsaklarda ishalli hastalıklara yol açan, hatta ölüme neden olabilen E. Coli cinsi bakteriler, çeşitli enfeksiyonlara yol açan bakteriler (Staphylococcus aureus, Streptococcus agalactiae, vb), Q humması olarak adlandırılan hastalığa yol açan etken sütte bulunabilen mikroplardan bazılarıdır. Süt ürünü, sütten üretilen içme sütü, peynir, yoğurt, kefir, tereyağı, süt tozu, dondurma vb. ürünleri içermektedir. Sütün pastörizasyonu ne demektir? Pastörizasyon olanağı yok ise kaynatma nasıl yapılmalıdır? Pastörizasyon, sütün pastörizatör olarak adlandırılan kapalı sistemler içinde, kaynama derecesinin altındaki bir sıcaklık derecesinde, kontrollü olarak belirli bir süreyle ısıl işleme tabi tutulması ve derhal buzdolabı sıcaklığına soğutulması suretiyle gerçekleştirilen bir işlemdir. Endüstriyel koşullarda, pastörize süt üretiminde uygulanan sıcaklık-süre değeri, en az 72°C’de 15 saniyedir. Sütün doğal ve besleyici değerine zarar vermeden 1-2 günden daha fazla dayanmasını sağlamak için, pastörizasyon sıcaklığının 78°C’yi geçmemesi ve bu sıcaklıkta 20 saniyeden daha uzun süre bekletilmemesi önerilmektedir. Pastörizasyon işleminin sağladığı en önemli avantaj, kontrollü koşullarda gerçekleştirilen bir ısıl işlemle sütün içindeki patojen (hastalık yapan) bakterilerin tümüyle yok edilmesi ve diğer bakterilerin de güvenilir bir düzeye çekilmesi ve ısıl işlemden kaynaklanan besin kaybının minimuma indirilmesidir. Kimi kaynaklara göre, pastörizasyon olanağının olmadığı koşullarda, sütteki besin değeri kaybını en alt düzeyde tutacak ve sütteki zararlı bakterileri yok edecek bir kaynatma işlemi için kesin bir süre vermek mümkün değildir. Ancak bazı kaynaklarda güvenilirlik yönünden bu sürenin en az 10 dakika olması gerektiği belirtilmektedir. UHT süt ne anlama Sokakta satılan süt içilebilir gelmektedir? UHT süt mi? Sokak sütünün neden daha uzun süre sağlık açısından risk dayanmaktadır? oluşturmaması için hangi koşulların UHT, İngilizce “Ultra High Temperature” yani ‘Ultra Yüksek Sıcaklık’ sözcüklerinin sağlanması gerekir? Süt hayvanının yetiştirildiği ortamdan tüketiciye ulaşıncaya kadar olan zincirin her aşamasında hijyenik kurallara sıkı sıkıya uyularak elde edilen, hastalık yapan hiçbir mikroorganizma içermeyen, mililitresindeki bakteri sayısı en fazla 10 000 olan ve sıcaklığı 5°C civarındaki “sertifikalı” adı verilen çiğ süt güvenli sayılabilir.19,20 Ancak ülkemizde halen böyle bir uygulama bulunmamaktadır. Sokaktan alınan sütlerde rutin (olağan/ sürekli) analiz yapılmadığı için, sütün bakteri yükü, hayvandan süte geçen antibiyotik kalıntısı ve zehirli (toksik) maddeler gibi unsurların olup olmadığı bilinmemektedir. Sokakta satılan süt, ev koşullarında uygulanabilecek kaynatma işlemiyle barındırdığı zararlı bakterilerden arındırılabilir, ancak içinde bulunabilecek diğer tehlike unsurları (örneğin, antibiyotik ve toksin) yok edilemez. Ayrıca evde uygulanan ısıl işlem, sütün içindeki B vitamini, C vitamini, folik asit gibi birçok önemli besin öğesinin kaybına neden olmaktadır. Sokakta satılan çiğ sütler, genellikle, hijyenik açıdan yetersiz altyapıya sahip işletmeler tarafından üretilmekte ve piyasaya sunulmaktadır. Bu gibi işletmelerde, sütün dayanıklılığını artırmak amacıyla içine karbonat, soda gibi maddeler katılabilmekte veya süte su karıştırılabilmektedir. Dolayısıyla, gerek kaynatma işleminin neden olduğu besin kaybı açısından ve gerekse süte katılan katkı maddeleri açısından sokak sütünün satın alınması önerilmemektedir. baş harflerinden oluşan bir kısaltmadır. Türkçe’de UZUN ÖMÜRLÜ SÜT olarak anılmaktadır. UHT süt denildiğinde, ultra yüksek sıcaklıkta ısıl işleme tabi tutulmuş süt anlaşılmaktadır. Bu yöntemin prensibi, sütün sıcaklığının çok yüksek derecelere çıkarılması (135°C-140°C) ve bu sıcaklık derecesinde çok kısa süre (2-5 saniye) bekletilerek sütte bulunan mikroorganizma ve sporların yok edilmesidir. UHT yönteminde kullanılan sıcaklık-süre değerleri sütün bozulmasına neden olan mikroorganizmaların tamamının öldürülmesini sağlamaktadır. Bu uygulama ile sütün içindeki bozulmaya neden olan maddeler (enzimler) de kontrol altına alınmakta ve süt neredeyse steril bir hal almaktadır. Ancak, UHT sterilize sütün pastörize sütten daha fazla dayanması için, sadece ısıl işlem uygulaması yeterli olmamaktadır. Süt bu uygulamadan sonra, tamamen steril koşullarda steril durumdaki ambalajlara doldurulmaktadır. Diğer taraftan, her çiğ sütün UHT süte işlenmesi mümkün değildir. UHT süt üretiminde mikrobiyolojik kalitesi çok yüksek çiğ süt kullanılması gerekir. Dolayısıyla, yüksek kalitedeki çiğ sütü, besleyici ve doğal niteliklerinde en az düzeyde değişim olacak şekilde ısıl işleme tabi tutarak elde edilen, sterilizasyondan sonra steril koşullarda, herhangi bir mikroorganizma bulaşmasına izin vermeden kutulara doldurarak üretimi tamamlanan UHT süt, içinde bozulma etkeni kalmadığı için daha uzun süre dayanmaktadır. ̇ ̇ Nisan 2012 Köy-Koop Merkez Birliği AB - KOOPERATİFÇİLİK 2012 Yılı Hayvancılık Destekleri »»Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı 2012 yılı için toplam tarımsal desteklere ödenecek bütçe içinde hayvancılığa yüzde 28 pay ayırdı. 2002 yılında 83 milyon lira olan hayvancılık desteği 2012 yılında 2 milyar 113 milyon liraya yükseldi. 2012 yılında et sektörüne yönelik alınan tedbirler kapsamında ilk defa etçi damızlık sığır başına 350 lira destek verilecek. Yine besilik hayvan başına 300 lira ödeme yapılacak. 1-SÜT DESTEĞİ: YILI İÇERİSİNDE ÖDEME YAPILMAYA BAŞLANMIŞTIR. • İNEK SÜTÜ: BAKANLIKÇA BELİRLENMEKTEDİR. • KÜÇÜKBAŞ:.................................................... 0,15 TL/LT • MANDA:.......................................................... 0,15 TL/LT 2- ANAÇ SIĞIR: • ETÇİ IRKLAR(İLK DEFA BU YIL):.............. 350 TL/BAŞ • MANDA:........................................................ 350 TL/BAŞ • ANAÇ SIĞIR:................................................. 225 TL/BAŞ • SOY KÜTÜĞÜ KAYITLI SIĞIR :.................. 285 TL/BAŞ 3-HASTALIKTAN ARİ İŞLETME :....................300 TL/BAŞ 4- BUZAĞI DESTEĞİ: • SUNİ TOHUMLAMA :.....................................75 TL/BAŞ • YERLİ SPERMA :.......................................... 100 TL/BAŞ • ÇEVİRME MELEZİ :......................................150 TL/BAŞ 5-KOYUN KEÇİ DESTEĞİ:...................................18 TL/BAŞ 6- ARICILIK : (KOVAN):................................................8 TL 7-BOMBUS ARISI (KOLONİ):......................................60 TL 8-İPEK BÖCEKÇİLİĞİ DESTEĞİ : • TOHUM (KUTU):.....................................................30 TL • YAŞ KOZA (Kg):.......................................................20 TL 9- TİFTİK DESTEĞİ:..............................................17 TL/KG 10- GEN KAYNAKLARINI KORUMA: • BÜYÜKBAŞ:...........................................................440 TL • KÜÇÜKBAŞ:............................................................. 75 TL • ELİT SÜRÜ:. ANAÇ 35 TL/BAŞ YAVRU 40 TL/BAŞ • TABAN SÜRÜ: ANAÇ 35 TL/ BAŞ.YAVRU 20 TL/BAŞ 11- HALK ELİNDE MANDA ISLAHI:................ 650 TL/BAŞ 12-YEM BİTKİLERİ DESTEĞİ (DEKAR): • YONCA(SULU) :..................................................... 130 TL • YONCA (KURU) :..................................................... 70 TL • KORUNGA :.............................................................90 TL • TEK YILLIKLAR :....................................................30 TL • SİLAJLIK TEK YILLIKLAR:.................................... 45 TL • SİLAJLIK MISIR (SULU):....................................... 55 TL • SİLAJLIK MISIR (KURU):......................................30 TL • YAPAY ÇAYIR-MERA:............................................. 75 TL 13-SU ÜRÜNLERİ DESTEĞİ(KG): • ALABALIK:............................................................0,65 TL • ÇİPURA-LEVREK:................................................0,85 TL • YENİ TÜRLER:..................................................... 1,00 TL • MİDYE:..................................................................0,20 TL • YAVRU (ADET):....................................................0,06 TL 14-HAYVAN HASTALIKLARI TAZMİNATI: KOMİSYONCA BELİRLENİR 15-AŞI DESTEĞİ: • BÜYÜKBAŞ BRUCELLOSİS :.........................1,5 TL/BAŞ • KÜÇÜKBAŞ BRUCELLOSİS :........................ 0,5 TL/BAŞ • BÜYÜKBAŞ ŞAP:......................................... 0,75 TL/BAŞ • KÜÇÜKBAŞ ŞAP:........................................... 0,5 TL/BAŞ 16- SÜT REGÜLASYON DESTEĞİ: 17- BÜYÜKBAŞ BESİ DESTEĞİ:......................300 TL/BAŞ 13 KOOPERATİF Dr. Erhan EKMEN Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Tarım Reformu Genel Müdürlüğü Teşkilatlanma Daire Başkanlığı Projeler ve Dış İlişkiler Çalışma Grubu Sorumlusu Avrupa Birliği ülkelerinde ve diğer gelişmiş ülkelerde hemen her alanda geçmişten günümüze örgütlenmenin vazgeçilmez bir unsur olduğu görülmektedir. Özellikle liberalleşmenin diğer sektörlere göre daha derin etkiler bıraktığı tarım alanında, gıda bağımsızlığını korumak amacında olan bütün ülkeler kooperatifleşmeye büyük önem vermişlerdir. Dünyanın en büyük ekonomileri arasında yer alan, gıda üretiminde Dünyada ilk sıralarda bulunan ülkemizin, gıda ihtiyacının karşılanabilmesi ve her geçen gün rekabet şartlarının daha da zorlaştığı dünya piyasalarında yer alabilmesini sağlamak için çalışmak bizim milli vazifemizdir. İşte bu vazifenin, yerine getirilmesinde en önemli araçlardan biri olan kooperatifler ile ilgili olarak; Avrupa Birliği’ndeki gelişmeleri, Bakanlığımızda yürütülmekte olan uyum çalışmalarını ve bu kapsamda kooperatiflerimizin ihtiyaç duyduğu bilgileri ve önerileri her ay buradan sizlerle paylaşacağım. İlk yazımızda, ülkemizin tarım alanında AB ile ilgili pozisyonuna farklı bir bakış açısı kazandırmak ve daha sonra Bakanlığımızın sorumluluğuna değinmek istiyorum. Ülkemiz AB ile 1996 yılından beri fiili müzakere pozisyonunda bulunmaktadır. Bu pozisyonun normal şartlarda 6 ay ile 18 ay arasında sonlanması gerekiyordu. Şimdilik 6 yıl geçti. Sadece 12. Fasıl olan Gıda ve Bitki-Hayvan Sağlığında çalışmalar sonuca yaklaşmış durumda. Bir Dünya ülkesi olarak kabul etmediğimiz Kıbrıs’ın Güney kesiminden kaynaklanan siyasi bahanelere dayanan nedenler ile tarım şimdilik tıkanmış durumda. Peki gerçekten bu tıkanıklık siyasi nedenlerden mi kaynaklanıyor ?. Niçin tarım sektöründe tıkanıklık var da diğer sektörlerde yok? Sebep tamamen ekonomik gerekçelere dayanıyor!.. AB ortak bütçesinde tarımın payı %80’lerden %45’lere gerilese de 55.5 milyar Avroluk miktar hiç geri gitmiyor. Bu para ülkelerin katkıları ile 70 milyar Avroya kadar çıkıyor. (Milli bütçemiz içinde 3 milyar Avro’luk bir desteği ancak ayırabiliyoruz). Bir düşünelim; diyelim ki; Türkiye AB’ye tam üye olursa ve bugünkü üretim potansiyeli ve sorunları ile Fransa ile eşit miktarda (yani Fransız çiftçisine 1 birim X ürünü için ne destek alıyorsa, Türk çiftçisine de aynı miktar verilmesi koşuluyla) tarımdan destek alırsa, AB ortak bütçesi, “Türkiye-AB Ortak Bütçesi” durumuna dönüşür. Bugün ülkemiz birçok tarımsal ürün üretiminde dünyada ilk 1-10 arasında, Avrupa’da ise; 1-5 arasındadır. Tarım arazilerimiz alan olarak çok büyük, tarımsal nüfusumuz da oldukça yüksek durumdadır. Kırsal kalkınma yardımları için ise; çok geniş faydalanma imkanlarımız bulunmaktadır. Bu koşullar altında, yıllar önce imzalanmış anlaşmalar gereği, Türkiye’nin AB’ye tam üye olması durumunda bütün AB’nin Türkiye’ye çalışması gibi bir durum ortaya çıkmaktadır. Sizce; bugün büyük ekonomik krizler yaşayan AB, Türklere bu kadar büyük bir tarım desteğini verir mi?. DTÖ kuralları gereğince tarım desteklerini azaltmaya çalışan AB, Türklere bu destekleri verebilir mi? Aslında birbirlerinden Türklerden daha fazla nefret eden ve yüzlerce yıl kendi içlerinde savaşan ülkelerin menfaat amaçlı kurdukları AB; eğer bir çıkar görmez ise, Türklere bu desteklerden 1 cent bile verir mi? »» Kooperatifçiliğe gönül vermiş sevgili okurlar, Tarımsal kooperatifçilik alanında uzun süredir ihtiyaç duyulan bir bilgi ve haber yayın organına kavuştuk. Bu gazetenin uzun soluklu ve başarılı olması dileğiyle hepimizin bu faydalı girişime katkıda bulunmasını gerekli görüyorum. Sanırım soruların cevabı gayet açık. Bu arada, AB’den almamız gereken destekler karşılığında AB’ye sağlamamız gereken menfaati, Gümrük Birliği Anlaşması ile Tam Üye olmadan ve neredeyse karşılıksız vermiş durumda olduğumuz dikkate alınırsa, durum daha da iyi kavranabilir. Burada dikkate alınması gereken bir başka konu ise; nüfus ve parlamenter sayısı arasındaki ilişkidir. Ülkemiz şu andaki nüfus sayısı ile AB Parlamentosunda elde edeceği sandalye sayısı ile Almanlar kadar güçlü bir konuma gelecektir. Bu durumda ülkemiz ile birlikte en az 28 ülkeden oluşacak AB’de, eski müttefikler Almanlar ile Türkler yanlarına bir küçük ülke daha alarak, istedikleri oy gücüne ulaşacaklardır. Almanları dizginlemek amacıyla AB’yi kuran Fransa, İngiltere gibi ülkeler hatta Okyanusun diğer tarafından ABD bile böyle bir duruma asla izin vermeyecektir. Bu nedenle; ister Müslüman olalım, ister bıyıklı, AB açısından en duygusal konu Avro’dur ve gücün ellerinde olması arzusudur. Çünkü AB, bir Kardeşlik Birliği değil Avro’ya bağlı bir Menfaat Birliği’dir. Tabidir ki; bu durumu hiçbir politikacı kendi halkına böyle anlatmayacaktır. Fransızların yaptıkları gibi anlamsız kanunlar ile Avrupa insanlarını kandırmaya devam edeceklerdir. Peki tam üyeliğin gecikmesinin bizim lehimize yarattığı bir durum yok mu? Paranız varsa, elbette var. Dünya Ticaret Örgütü son 20 yıldır tarım sektöründe de her türlü desteği, ihracat iadesini, sübvansiyonu yasaklamaya çalışmaktadır. Bu yasaklamayı da gelişmiş ülkeler ve gelişmekte olan ülkelerde farklı şartlarda uygulamaktadır. Ülkemizin AB üyesi olması ve olmaması arasındaki avantajı iyi değerlendirmesi gerekmektedir. 2014 yılında DTÖ kuralları III. dönem uygulamaları başlamadan önce hala vakit varken, henüz DTÖ bizi çok sıkıştıramıyorken, bizim destekler konusunda daha akılcı olmamız gerekmektedir. Son 50 yıldır tarımını her yıl bizim 35 katımız daha büyük bir parayla desteklemiş ve çok karmaşık olan sistemini 30 yıldır uygulamaya çalışan AB tarımını geçtiğimiz yıllarda tarıma ayrılan ciddi ama hala yeterli olmayan kaynakla kapatamadık. Önümüzdeki birkaç yılda da yapacağımız destekler ile yakalayabilir miyiz bilinmez?!. Ama hiç bir şey yapmamaktansa son serbest günlerimizi belki iyi değerlendirebiliriz. Bir aday ülkenin Avrupa Birliği (AB) tam üyesi olabilmesi için yerine getirmesi gereken bir takım yükümlülükler bulunmaktadır. Aynı şekilde uzun yıllardır bir aday ülke olan ülkemizin de AB’ye tam üye olmakla ilgili yükümlülükleri bulunmaktadır. Bu yükümlülüklerin yerine getirilmesi, ülkemizde ulusal bir politika olarak kabul edilmektedir. Bu nedenle hükümetler, kamu kurumlarını kanuni sorumluluklarının yanı sıra, AB uyum çalışmalarını da öncelikli görev olarak yapmaları hususunda talimatlandırmışlardır. Ülkemiz AB’ye tam üye olsa da, olmasa da bu çalışmaların büyük faydaları bulunmaktadır. Yani tam üyelik gerçekleşmese bile bu çalışmalar sayesinde ülkemizde yürürlükte olan birçok sistemin Avrupa’daki emsalleri doğrultusunda geliştirilerek revize edilmesi sağlanmış olacaktır. Eğer tam üyelik gerçekleşir ise, AB ortak politikaları çerçevesinde sunulan bütün imkanlardan ülkemizin hemen ve eksiksiz olarak faydalanılabilmesi sağlanmış olacaktır. Yani her halükarda AB’yi takip etmekte ve ülkemizde eksik kalan hususları uygulamak için sistem üretmekte fayda bulunmaktadır. Bütün bu faydaların gerçekleştirilebilmesi, toplumun diğer kesimlerinden çok kamu kurumu çalışanlarındaki sorumluluk bilincinin oluşmasını sağlayacak bir farkındalığın yaratılabilmesine bağlıdır. Ülkemizin Avrupa Birliği’ne tam üyelik yolunda sürdürdüğü uyum çalışmaları kapsamında, Bakanlığımız çeşitli birimleri Müzakere Fasıllarına göre, sorumlu oldukları konular ile ilgili uyum çalışmalarını 2005 yılından bu yana öncelikli görevleri arasında sürdürmektedirler. Avrupa Birliği’nde tarım ile ilgili konular; Ortak Tarım Politikası ve Ortak Balıkçılık Politikaları altında Ortak Piyasa Düzenleri (OPD) adı verilen ve her ürün ve ürün grubu için ayrı mekanizmaları içeren düzenlemeler ile uygulanmaktadır. Üye ülke yetkili otoritesi olan Tarım Bakanlıkları, bu mekanizma içinde sistemin işletiminde aktif görevler alan Üretici Örgütleri”nin tanınması ve AB Komisyonu tarafından bu örgütlere verilen görevlerin yerine getirilmesini kontrol etmek ile yükümlüdür. Bu kapsamda, AB’nde OPD’nde çekirdek rol üstlenen üretici örgütlerinin, ülkemizde Avrupa Birliği’ne uyumu ile ilgili sorumluluk Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’na, Bakanlığımız bünyesinde ise Genel Müdürlüğümüze aittir. Bu sorumluluğumuza ilişkin durum Avrupa Birliği Genel Sekreterliği web sayfasında “Türkiye’nin AB Müktesebatına Uyum Programı”, “2010-2011 Eylem Planı” kapsamında açıkça belirtilmektedir. Bu doğrultuda Genel Müdürlüğümüzde 2006 yılından beri, Avrupa Birliği Uyum çalışmalarına yönelik olarak “Mevzuat Uyumu” ve “Kurumsal Kapasite Artışı” konularında çeşitli çalışma grubu toplantıları düzenlenmekte, eğitim faaliyetleri yapılmakta ve proje teklifleri hazırlanmaktadır. Bakanlığımızdaki yeniden yapılanma sonrasında Genel Müdürlüğümüzün Avrupa Birliği ile ilgili çalışma alanları daha da genişlemiş ve sorumluluklarımız artmıştır. Bütün bu sorumluluk ve gelişmeler dikkate alındığı zaman, sürdürülmekte olan çalışmalar ve bu kapsamda gerçekleştirilmeye gayret edilen faaliyetler daha da önem kazanmaktadır. Gelecek sayıda AB’de kooperatiflerin görevleri, piyasadaki etkinlikleri üzerinde durulacak ve Bakanlığımızda sürdürülmekte olan çalışmalar hakkında bilgi verilecektir. 14 ̇ ̇ Nisan 2012 Köy-Koop Merkez Birliği TARIMDA SAĞLIK TARIM ve DOĞAL KAYNAKLAR İLE İLGİLİ ENDÜSTRİLERDE İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ-2»»Tarım İşçileri İçin Sağlık ve Güvenlik Önlemleri Tarım çalışanları yukarıda 6 farklı alanda incelendiği gibi önemli sağlık, kaza ve yaralanma tehlikeleri ile karşılaşmaktadırlar. Tarım sektörü ABD’de 100.000 kişi başına en çok ölüm görülen sektörlerden biridir. Bütün sektörlerin ortalaması (1980-1989) 100 bin kişi için 7,0 iken tarım için bu 22,9 olmuştur. Bu gerçekten dikkate alınması gereken bir bulgudur. Karşı karşıya kalınan tehlikeler ve bunlara yakalanma konusunda veri olan riskler göz önüne alındığında iş sağlığı güvenliği konusunda ciddi uygulamaların gerektiği görülmektedir. Buradan hareketle risklerle karşılaşıldığında zedelenmeyi azaltmak ya da ortadan kaldırmak için Kişisel Koruyucu Donanımlar kullanılmalıdır. Tarım işçileri pestisitler, insektisitler, silo ambarlarındaki silajlar, küflü saman ve şeker kamışı, mantar sporları ve ozon, metan, amonyak gibi kimyasallara maruz kalabilmektedirler. Bütün bunlar solunum yollarını son derece olumsuz etkilemektedir. Bütün bu tehlikelere karşı ortamda bulunan toz arındırılmalı, silo ambarlarında iyi havalandırma yapılmalı, nem ve küflü ortamlar yok edilmelidir. Ancak alınan bu önlemler bütün tehlikeleri yok etmek için yeterli değildir. Özellikle ilaçlama yapılırken ya da diğer solunum risklerinin bulunduğu bu alanlarda dolaşılırken mutlaka solunum koruyucu donanımlar kullanılmalıdır. Bunlarla birlikte entegre pest yönetimi, iyi sosyal hekimlik uygulamaları, aşılar, haşere kontrolü, koruyucu kremler, iyi pestisit kullanma uygulamaları, pestisit kullanımından sonra araziye doğru zamanda tekrar giriş, kanserojen belirlemesi ve ayrımının yapılması, kutuların güvenlik kurallarına göre etiketlenmesi İş Sağlığı ve Güvenliği açısından son derece önemlidir. Kimyasal Maddelerle Çalışmalarda Sağlık ve Güvenlik Önlemleri Hakıkkında Yönetmelik ve Kanserojen ve Mutajen Maddelerle Çalışmalarda Sağlık ve Güvenlik Önlemleri Hakkında Yönetmelik, konuyla ilgili önemli bir yol göstericidir. Çiftçiler arasında aynı zamanda yukarıdaki bölümlerde söz edilen çeşitli cilt hastalıklarına da sıkça rastlanmaktadır. Hasat yapılırken, bitki, ot, mısır ve pamuk toplanırken cilt tahriş olabilmektedir. Ayrıca sıkça böcek ısırmaları, sokmalar ve buna benzer durumlarla da karşılaşılmaktadır. İş yapılan ortam kimi zaman kuru ve sıcak, kimi zaman soğuk ve nemli olabilmektedir: Tıpkı pamuğun sıcak günlerde toplandığı ya da pirinç tarlalarının bataklık olduğu gibi. Bütün bu koşullar da cildi olumsuz etkileyebilmekte ve kansere varıncaya değin birçok ciddi hastalığa neden olabilmektedir. Bu nedenle iklim koşullarına uygun koruyucu giysiler giyilmelidir. Burun iç yüzeyi mukoza diye de bilinen bir tabaka ile döşelidir. Bu mukoza üzerinde burundan geçen solunum havasının filtre edilmesi ve nemlendirilmesi görevini üstlenmiş hücreler vardır. Ancak bu hücreler solunum havası ve dış ortamla çok yakın ilişkileri nedeniyle allerjenlerle sık olarak karşılaşmakta ve duyarlı hale gelmektedir. Bu duyarlılaşma normal burun mukozasını değişime uğratır. Bu değişimler sonrası Allerjik nezle veya allerjik rinit denilen bir tablo ortaya çıkar. Bu tabloda burun kaşıntısı, burun akıntısı, burun tıkanıklığı, hapşırık, gözlerde kaşıntı ve sulanma gibi belirtiler gözlenir. Ayrıca bu belirtilere eşlik eden yeni bazı hastalıkların görülmesine de neden olurlar. Alzheimer hastalığında henüz bilinmeyen nedenlerle beynin belli bölgelerinde proteinler birikerek sinir hücrelerini hasara uğratmakta; birbirleri ile olan bağlantılarını koparmakta ve sinir uyarılarını taşıyan bazı kimyasal maddelerin miktarını azaltmaktadır. Kısacası, beynin iletişim ağı ciddi anlamda bozulmaktadır. Bunun sonucunda da bilgiler ve zihinsel beceriler birer birer yitirilmektedir. Astım, solunum yollarının ataklar halinde gelen tıkanmaları ile kendini gösteren kronik bir hastalığıdır. Astımda solunum yollarının şişmesi ve tıkaçların oluşması sonucu havanın akciğerlere girip çıkması engellenir. Hastalar ataklar arasında kendilerini iyi hissederler. Ataklar sırasında öksürük, göğüste sıkışma hissi, solunumda hızlanma, hırıltı ve nefes darlığı olur. Astımlı hastalar çevredeki birçok maddeye astımlı olmayanlara göre daha duyarlıdır. Bu uyarılar hastalarda hırıltı ve öksürüğe yol açar. Normal solunum ile akciğer keseciklerinden kan geçmekte ve kandaki karbondioksitte akciğer keseciklerine geçmektedir. Eğer çeşitli nedenlerle bu işlemler yapılamaz ise, kandaki karbondioksit düzeyi yükselir. Buna asfiksi (boğulma) denir. Bronkospazm, bronş düz kaslarının ani kasılması sonucu daralma ile birlikte nefes almakta yaşanan büyük sıkıntıdır. Astım ve bronşit hastalarında sıkça görülür. Bagassosis, uzun süreden beri balyalanmış ve depo edilmiş olan şeker kamışından çıkan tozlardan ileri geçen bir akciğer hastalığıdır. Küflü tozlardan gelen allerjik bir hastalık da olabilir. Bronşit, akciğerlere giden havayollarının iç yüzündeki zarın iltihaplanmasıdır. Akut ve kronik olarak iki gruba ayrılır. 1- Akut Bronşit: Genellikle grip, kızamık, boğmaca veya tifo gibi hastalıklar sırasında görülür. 2- Kronik Bronşit: Bu çeşit bronşitte; havayollarını yağlayan bezler büyümüş, iç yüzlerinde bulunan tüyler görevini yapamaz olmuştur. Cilt kanseri, deri üzerindeki iyileşmeyen yaradır. Görünür yerde olduğu için tanısı kolay ve tedavi edildiği takdirde ölüm riski düşük tümörlerdir. Vücudun her yerinde görülürse de sık olarak güneşe sunuk kalan bölgelerde rastlanır. Çiftçi Akciğeri, küflenmiş saman veya kuru ot tozlarının, çiftçilerin solunum yoluyla akciğerlerine girmesinden meydana gelen akut bir akciğer hastalığıdır. Dudak kanseri, güneş ışınlarına sunuk kalma ile ilgilidir ve sıklıkla alt dudakta ve dudak mukozası-deri bileşiminde orta hat boyunca ortaya çıkar. Genelde dudak kanseri, tipik olarak yüzeyel deriden kabarık bir deri-mukoza değişikliği olarak başlar; üzerinde yara açılabilir. Geleneksel tedavilere karşın iyileşmeyen ,kanama ve kabuklanma gösteren tümör haline gelir. Ensefalopati, beyni etkileyen her türlü hastalığa verilen genel addır. Soğuğa bağlı doku zedelenmelerinin dereceleri: 1. DÜŞÜK ISI (Hipotermi): Vücut ısısında düşmedir. Damarlarda büzülme, kaslar arasında eşgüdüm bozukluğu, kas güçsüzlüğü, mental yetide azalma vardır. Belirtileri : • Sağ eli kullanma yetikisinde kayıp • Sağ el egemenliğinin kaybı • Reaksiyonlarda genel yavaşlama • Vücutta peltekleşme • Düşünce sığlığı • Mantıksız davranışlar • Eylemsizliğe bağlı metabolik ısıda azalma. Vücut ısısı düşmeyi sürdürürse, kalp atım hızı düşer; soluk alıp verme yüzeyelleşir. Isı düşüşünün sürmesi halinde, ventriküler fibrilasyon çıkar. Islaklık bütün bu süreçleri hızlandırır. 1. SOĞUK VURMASI (pernio, frost-nip, chillblain): Yerel, yüzeyel donmaya bağlı zedelenmedir. Deri altı kanamalara bağlı koyu mavi küçük kabarcıklar vardır. Bu kabarcıklar ya ülserleşir-nekroze olur; ya da ağrılı ve yavaş bir iyileşme gösterir. Yinelemelerinden kaçınılmalıdır. 2. SİPER AYAĞI (Trench foot, immersion limb): Dolaşım bozulur; dokunun beslenmesi bozulur. Deride ülser ve nekroz gelişir. 3. DONMA (Frostbite): Doku donar; buz kristalleri ortaya çıkar. Hücresel düzeyde parçalanma vardır. İyileşmede, donan dokunun derinliği önemli rol oynar. Eğer damarlar donmuşsa, doku ölümü (nekroz) ortaya çıkabilir. Donmada deri kızarır ve mavimsi kırmızı bir renk alır. Etkilenen bölgede yanma tarzında bir ağrı ve uyuşma olur. Donan bölge kansızlığa bağlı balmumu solukluğunu alır. İlk etkilenenler parmaklar, yanaklar, burun ve kulaktır. Lenf kanserlerinin genel adı lenfomadır. Oldukça seyrek karşılaşılan kanserlerden olan Hodgkin hastalığı, lenfoma gruplarından biridir. Lenf kanserlerinin geri kalanına Hodgkin-dışı (non-Hodgkin) lenfomalar denmektedir. Kontakt dermatit, derinin bazı maddelerle teması sonucu oluşan bir reaksiyondur. Bu reaksiyonların % 80’ i tahrişe bağlı reaksiyonlar (örneğin: bulaşık yıkama sonucu oluşan el gibi), % 20’ si de allerjik reaksiyonlardır. Reaksiyon temastan hemen sonra oluşmaz. Temas sonrası 1-3 gün sonra oluşan belirtiler genellikle 1 hafta veya daha sonra kaybolur. Deri kırmızı, kaşıntılı, iltihaplı ve kabarcıklı bir hal alır. Reaksiyon genellikle temas yerinde en yoğundur; derinin diğer bölgelerinde de olabilir. Karpal tünel sendromu, elin ve el bileğinin ağrılı bir hastalığıdır. Karpal tünel, el bileğindeki kemik ve diğer dokuların oluşturduğu dar bir kanaldır. Bu tünelin içinden median sinir geçer. Bu sinir başparmak, işaret parmağı, orta parmak ve yüzük parmağının duyusunu alır ve başparmaktaki kaslara kumanda eder. Bu tünelin içerisindeki bağlar ve tendonlar şişip gerildiği zaman, median sinire baskı yaparlar. Bu baskı giderek karpal tünel sendromunu oluşturur. Lale Parmağı, lale toplayan yada satarken sürekli dokunan kişilerin bazılarında parmak uçlarında kaşıntı, şişme, kızarma ile birlikte görülen bir allerjik rahatsızlıktır. Lyme hastalığı, insan ve hayvanlarda görülebilen ve kenelerle bulaştırılan (taşınan) bakteriyel bir hastalıktır. Bu hastalığa Borrelia burgdorferi bakterisi neden olmaktadır. Yüksek ateş, iştahsızlık bitkinlik ,ani gelen şiddetli ağrılar ,davranış bozuklukları bilinç kaybı olabilir. Lösemi, (kan kanseri) ya da ilik kanseri olarak da bilinen bir hastalıktır. Kemik iliğinde kan yapımından sorumlu hücrelerin kanserleşmeleri sonucunda gelişir ve aslında tek bir hastalık değildir; çok değişik tipleri vardır. Kanserleşen ilik hücreleri sağlıklı kan üretmedikleri gibi, iliği istila etmek suretiyle sağlıklı kan üretebilecek hücrelere de yer bırakmazlar. Melanoma, vücutta bulunan benlerden her hangi birinin renginde, büyüklüğünde veya şeklinde meydana gelen bir sıra dışı değişimdir. Multipl miyeloma, bir kanser çeşididir. Plazma hücreleri denen bir beyaz kan hücresi türünü etkiler. Müköz zar iltihabı, ağız-burun içi-barsakmide-vajina ve akciğeri döşeyen zarla kaplı alanların iltihaplanması. Parkinson hastalığı, beyinde hareketlerimizden sorumlu olan hücrelerin ufak bir bölümünün hasara uğraması ve eksilmesi, deje- nerasyon sonucu ortaya çıkan bir hastalıktır. Bu hücreler dopamin adı verilen kimyasal bir madde salgılar. Dopamin, bilgileri bir sinir hücresinden diğerine gönderir. Beyinde yeterli dopamin yapılamazsa hareket ve denge işlevleri etkilenerek Parkinson hastalığı belirtileri ortaya çıkar. Periferal nörit, sinir uçları iltihaplanması ile ilgili bir rahatsızlıktır. Raynaud Sendromu, el ve ayak parmaklarının soğuğa sunuk kalması nedeniyle ağrı ve uyuşuklukla birlikte soluklaşmasıdır. Dolaşım bozukluğu nedeniyle hastalık görülür. Genellikle bu hastalığın altında başka nedenler vardır. Bu nedenler bilinmiyorsa Raynaud’s sendromu adını alır. Sürekli sarsıntı yapan makinalarla çalışan işçilerde görülür. Sıtma, hastalık yapıcı bir parazit olan plazmodiumların, dişi anofel sivrisinekleriyle insanlara bulaşmasıyla yayılan ateşli bir hastalıktır. Batı dillerinde bu hastalık için ‘Malaria’ terimi de kullanılır ki bu İtalyancada ‘kötü hava’ anlamına gelir. Hastalığın en önemli belirtisi olan titremeyle yükselen ateş, plazmodiumun çeşidine göre değişik şekillerde olur. Çok eski zamanlardan beri bilinen bu hastalığın tanısının konulması kolaydır; ayrıca tedavisi de olasıdır. Silo akciğeri, silolarda azot gazlarının bazı çiftçilerin solunum yoluyle akciğerlerine girmesinden meydana gelen bir hastalıktır. Tetanoz mikrobu, genellikle toprakta, nemli ortamda, ev-ameliyathane tozlarında, tuzlu suda, özellikle gübre içerisinde ve oksijensiz ortamda yaşayabilen, ısıya dayanıklı bir mikroptur. Vücuda çok küçük yara ve kesiklerden bile kolayca girebilen Tetanoz mikrobu, salgıladığı Tetanospazmin adlı “Tetanoz zehiri” ile omuriliğe ve sinir sistemine zarar vermekte ve gelişmiş tüm tedavi olanaklarına rağmen hala 10 hastadan 6’sının ölümüne yol açmaktadır. Verem, (Tüberküloz) olarak da adlandırılan verem hastalığı insanlık tarihinin ilk çağlarından itibaren görülen en eski hastalıklardan birisidir. Verem esas olarak akciğerleri tutan ve bunun yanı sıra diğer birçok organda da yerleşebilen Mycobacterium Tuberculosis (Koch basili) mikrobunun oluşturduğu bir hastalıktır. Bağışıklık sistemi hücreleri savaşmalarına karşın mikropların tamamını genellikle öldüremez. Basiller akciğerlerde yuvalar oluşturmasına neden olur. Verem en çok omurga, kalça kemikleri, lenf bezleri, böbrekleri etkiler. Hastalığı, yalnızca akciğer veremi olan kişiler yayabilir. Bu kişilerin öksürmesi, konuşması ve hapşırması sonucu mikroplar damlacık şeklinde havaya atılırlar. Ortamda bulunan diğer sağlıklı kişiler havada asılı kalan bu mikropları soluk alırken akciğerlerine alırlar. Kaşık, çatal, bardak gibi eşyalardan hastalık bulaşmaz. Verem mikrobu vücuda girdikten sonra uzun süre hastalık yapmadan kalabilirler. Bu dönemde vücut tarafından oluşturulan verem mikrobu bulaştığını genellikle bilmez. Yanık, ısı, ışın, elektrik veya kimyasal maddelere sunuk kalma sonucunda deri ve derialtı dokularda meydana gelen yaralanmadır. 1. derece yanıklar: Derinin sadece en üst tabakasının zedelendiği yanıklardır. Kızarıklık, gerginlik ve ağrı görülür. Örnek: güneş yanıkları. 2. derece yanıklar: Derinin üst ve değişen oranlarda alt kısmının etkilendiği yanıklardır. Kızarıklık, gerginlik, ağrı ve su toplanması (bül) ile karakterizedir. 3. derece yanıklar: Tüm deriyi kapsayan; derialtı dokularına, derin dokulara ve hatta kemiklere kadar ulaşan yanıklardır. Deri kuru kayış gibi olabilir veya renk değişikliği görülebilir (kömür gibi, beyaz veya kahverengi olabilir ). Şiddetli yanıklarda, yüzeysel sinir uçları ve kan damarları zedeleneceğinden yanık alanda his kaybı olabilir; buna karşın çevredeki daha az yanmış olan doku aşırı ağrılı olabilir ̇ ̇ Nisan 2012 Köy-Koop Merkez Birliği KOOPERATİFÇİLİK NEDEN KOOPERATİFÇİLİK 15 ABD’de Çiftçi Örgütleri »»Ülkemizde çiftçi örgütlenmesini anlatırken genellikle 40 yılı aşan süredir kapısında tam üye olmak için beklediğimiz AB ülkelerini örnek veririz. M. İlhan SARIKAYA »»Birleşmiş milletler tarafından ilan edilen 2012 yılı Uluslararası Kooperatifler Yılı’nda Neden Kooperatifçilik; Bunu düşünmek gerek. Kooperatif üretimde, üreticiye ucuz girdi temini sağlar, ürettiği ürünler yerinde işlenerek ürünün daha sağlıklı ve ucuz tüketiciye ulaşması sağlanır. Bu yolla kooperatif ortaklarının gelir düzeyi artırılır. Büyük şehirlere göç önlenir. İstihdam olarak, kooperatifler kırsal kesimde önemli bir istihdam sağlamaktadır. Ülkemizde 15000 civarında tarımsal kalkınma kooperatifi vardır. Her kooperatifin üniversite mezunu kalifiye eleman çalıştırması ile yaklaşık 3000 üniversite mezunu iş imkânı sağlayabilir. Bu yüzden Kooperatifler dolaylı yoldan ekonomik girdi sağlamaktadır. Sosyal Dayanışma olarak, yardımlaşma, birlikte hareket etme, paylaşma olgusunu geliştirir. Kültürel değerlerin korunmasını sağlar. (El sanatları, yöresel ürünlerin korunması) Serbest piyasa ekonomisindeki fiyat istikrarsızlığı önler. Tüketicinin lehine fiyat oluşmasını ve Tüketicinin sağlıklı, ucuz gıdaya kolayca ulaşmasını sağlar. Serbest piyasa ekonomisinde ise kooperatifçilik havza bazında ve çok ortaklı kurdurulmalı, sermaye payları yüksek olmalı. Her kooperatife konunun uzmanı bir mühendis Müdür atanmalı (ziraat, orman, gıda, veteriner). Ortaklar kooperatifçilik konusunda eğitilmeli bilinçlendirilmeli, Belediyeler uygun yerlerde kooperatiflere satış yerleri gösterilmeli, kooperatiflere yer gösterilmesinde öncülük edilmeli Birleşmiş milletler tarafından ilan edilen 2012 yılı Uluslararası Kooperatifler Yılı’nda kooperatiflere getirisi ne olacak. Kooperatifçilik bugün bütün dünya’da ve özellikle de ekonomik olarak gelişmiş çağdaş demokratik batı ülkelerinde büyük gelişme göstermiştir. Birleşmiş Milletler tarafından Uluslararası kooperatifler yılında kooperatifler desteklenmeli sorunları çözümlenmeli. Bu gün Birleşmiş Milletler kooperatifçiliği desteklemektedir. Uluslararası örgütler ve kurumlar kooperatiflerin önemi hakkında artan bir görüş birliği bulunmaktadır. Dünya bankası bile kooperatiflerin tarımsal sektörün ve kırsal ekonominin canlanmasındaki önemli gördüğü için göz ardi etmemektedir. Uluslararası Kooperatifler Yılı kooperatiflerin güçlendirilmesi için yardımcı olacak ve böylece yüzyılın hedeflerine ulaşılmasını ve dünyada yaşanana krizin aşılmasına yardım sağlayacaklardır. Uluslararası Kooperatifler Yılı kapsamında hükümetler kendi ülkelerinde faaliyet gösteren kooperatifleri desteklemek için ne yapmaları gerektiğini düşünmeli dırlar. Uluslararası Kooperatifler Yılı süresince bazı konulara dikkat çekebilir ve sorunları çözümleyebilir kooperatifçiliğin önemini ön plana çıkarabilirler. Kooperatiflerin kapasiteleri, hem sosyal hem de ekonomik konulardaki katkılarının insanlar tarafından öğrenilmesi amacıyla çeşitli farkındalık kampanyalar düzenlenmesine, kooperatif sektörü hakkında çalışmalar yapılmalı ve kamuoyuna duyurulmalı. Kooperatiflerin kendine has yapısına uygun ve diğer iş kollarıyla uyumlu hale getirilmesi amacıyla yasal düzenlemeler yapılabilir, Kalkınmada olan ülkelerde hükümetler yoksullukla mücadele konusundaki stratejilerinin kapsamında kooperatif sektörünün gelişmesine de yardımcı olacak stratejiler planlanmalı ancak kooperatiflerin özerk yapısının bozulmamasına da dikkat göstermelidirler. Yetersiz beslenme, kırsal alanlara verilen hizmetin kalitesi ve yerel ekonomilerin desteklenmesi gibi kamu politikalarının uygulanmasında kooperatiflerle işbirliği yapabilirler. Çiftçilerin kendi ürettikleri ürünleri kendilerinin piyasaya sunması konusunda destekleyici tedbirlerin alınmasında gerekli önemim verilmesi. Kooperatif ürünlerinin pazarlanmasında farkındalık yaratılmalı vergilerin diğer kurumlarla aynı oranda tutulmamalı. Uluslararası Kooperatifler Yılı kapsamında kooperatifler ve ortaklarının karşı karşıya gelecek kopma tehditlerine karşı tedbirler alınmalı ve bu konuda düzenlemeler yapılmalı. Kooperatif ortaklarının her gün karşıya geldiği riskleri azaltmak amacıyla mevcut kooperatifler aracıyla mikro sigorta yapılmalı. Unutulmaması gereken şey kooperatiflerin toplumda sosyal denginin sağlanmasına ve korunmasına katkıları vardır. Bu doğrultuda kooperatifçiliğe gerekli önem verilmeli ve kooperatifler örgütlü bir şekilde desteklenmeli ve üretime teşvik edilmelidir. Kooperatifler ekonominin olduğu kadar toplumunda vazgeçilmez unsurlarıdır. 2012 Uluslararası Kooperatifler Yılı Kutlu Olsun. Bazen de dünyanın lider ülkesi büyük topraklara sahip, zengin çiftçilerin yaşadığı ABD’deki örgütlerden söz ederiz. Sayısı günden güne artan, parçalı ve zayıf yapıları nedeniyle bir türlü istediğimiz ölçüde gelişemeyen örgütlerimiz için çözüm ararız. Örgütlenmemiz tabandan kaynaklanmıyorsa ya devletten bir ayrıcalık bekleriz ya da üyeliğin mecburi olmasını isteriz. İşte bu arayış içinde örgütümüze dünya literatüründe bir yer bulma çabasına gireriz. Bakın dünyada da böyle diyerek bize el uzatılmasını, bir türlü örgüt içine alamadığımız üreticileri kendimize bağlamanın yöntemini ararız. Tabii bu arada kavram karışıklıkları içinde tartışmalara gireriz. Eğer güçlü bir konumda isek bizim dediğimiz doğru gibi söyleriz. Ama en üzücü tarafı bu konuda yazan ve haber yapan insanlardan bazılarının dahi bu kavramları ve bilgileri bilerek veya bilmeyerek karıştırarak değerlendirmeleridir. Konuyu takip ediyorsanız, yıllarca örgütlenmenin pratiğini yaşıyorsanız, elden geldiğince uyarırsınız, bazen çaresizliğinize üzülürsünüz. Nitekim bu konularda kendimce katkıda bulunmak, ABD gibi gelişmiş bir ülkede örgütlenme yaklaşımını ortaya koymak, en büyük kapitalist ve lider ülke konumunda olan ABD’deki çiftçi örgütleri hakkında bir nebze bilgi verebilmek amacıyla bu yazıyı kaleme aldım. ABD 306.7 milyon nüfusa sahip 50 eyaletten oluşan, her eyalette gerek hukuk, gerekse vergi ve örgütlenme yapıları farklı olan federal yapıya sahip büyük bir devlettir. Çiftçilerin hemen hemen tamamı üretici örgütlerine üye yada ortaktırlar. Toprak büyüklüğü 9 milyon kilometrekaredir. Bugün ABD’de 2 milyon tarımsal işletme vardır. Bitkisel üretimde ortalama işletme büyüklüğü küçük işletmelerde 1810 dekardır. Büyük baş süt işletmelerinde küçük aile işletmelerinin hâkim olduğu eyaletlerde 100 baş civarında iken sanayi tipi üretim yapan eyaletlerdeki işletmelerde 1100 baş hayvanın üstündedir. Bu sayı bazı eyaletlerde 3600 ün üstündedir. Besi de ise bu sayı ortalama 3800 olmak ile birlikte bu sayı 20.000 başa kadar ulaşmaktadır. Ülkede yılda elde edilen tarımsal üretim değeri 227 milyar dolardır. Kuzey Amerika kıtasında ABD’nin bu- lunduğu bölgede 18. Yüzyılda 13 koloni bir araya gelerek yeni devletin temelini oluşturdular. Başta İngiltere olmak üzere dünyanın çeşitli ülkelerinden göçmenleri kabul ederek günden güne büyüdüler. Başlangıçtaki İngiliz egemenliği nedeniyle koloniler ingilizlere vergi veriyordu. Koloni yönetimlerine İngiliz Birleşik krallığı tarafından üst düzey yönetici atanıyordu. İngiliz hukuku uygulanıyordu. İngilizlere ödenen yüksek vergiler nedeniyle oluşan tepki sonucu 4 Temmuz 1776 yılında George Washington ve Thomas Jefferson’ın kaleme aldığı bağımsızlık bildirgesi yayınlandı. Bağımsızlık savaşı başladı, ingilizler yenildi. 1783 yılında Paris antlaşması ile 13 koloniden oluşan içişlerinde serbest eyaletlerden oluşan Amerika Birleşik Devletleri kuruldu. Anayasa’da kabul edildi. Seçimle başa gelen bir başkandan oluşan yeni bir devlet tarih sahnesine çıktı. Güney eyaletleri tarımda gelişirken kuzey eyaletleri sanayi ve ticarette ön plana çıktı. Tarım, sanayi ve ticaretteki hızlı gelişme eyaletler arası çıkar çatışmaları 1861-1865 yıllarında kuzey güney arasında iç savaş yaşandı. ABD 20 yüzyılın başlarında meydana gelen 1. Dünya savaşında etkin rol oynadı. 2. Dünya savaşında da süper güç haline geldi. ki kooperatif hareketinin oluşumunda Amerikan kooperatifçilerinin payı vardır. Ülkede toplam 48.000 kooperatif vardır. Bu kooperatiflere ortak 120 milyon kişi yani 3 kişiden biri kooperatif Ünal ÖRNEK ortağıdır. Tarımda ise 3.000 kooperatif Ziraat Yüksek Mühendisi ve 2 milyon üye vardır. Bu kooperatiflerde 300 bin kişi çalışmaktadır. TarımÜlkedeki farklı ırk ve kültürden gelen sal amaçlı kooperatiflerin tarım ürünlekoloniler ülkede her eyalette farklı yari pazarındaki sütte % 70’in üzerinde pılarda örgütler kurmaya başlandılar. iken diğer ürünlerde % 30’un üzerinÇiftçi örgütleri ilk olarak 1785 yılında dedir. Yüksek sermayelere sahip olan Philedelpia’da ortaya çıktı. Örgütlenen tarım işletmeleri büyük şirketleri ve koçiftçiler ilk ortak eylemlerini 1794’de operatifleri ile güç birliği içinde faaliyet viski kaçakçılığı nedeniyle hububatgöstermektedirler. ta uygulanan vergilere karşı gösterdiBiz ülkemizde her şeyi satarak kurler. ABD’de ilk tarım derneği 1811’de tulmanın planını yapsak da, Amerikan Berkshire’de açıldı.1850 yılında çiftçiftçileri ülkede şekerpancarı kooperatifçiler peynir yapımı ve yün ve tütün leri ile bağlı fabrikaları ile ülke şeker ürepazarlaması konusunda kooperatifler timinde üretimden tüketime kadar söz kurulmaya başlandı. 1852 yılında ülke sahibidir. Süt ve et üretiminde de ayni genelinde Birleşik devletler tarım dergüce sahiptirler. Kooperatiflere ait bannekleri kurulmaya başladı ve sayıları kalar, sigorta şirketleri, pazarlama ör941’e ulaştı. 1867 yılında Ulusal Çiftçi gütleri ülke içindeki pazar dengelerinin Örgütleri kuruldu. 1871’de bu birlikler sağlanmasında önemli roller üstlenmekkooperatifler kurarak tesisler kurmaya tedir. Günümüzde Amerikan Koopebaşladılar. 1873-76 döneminde çiftçi ratiflerinin ortaklarının güçlü sermaye hareketi ülke genelinde büyüdü. 1874yapılarına sahip olması, krizler karşısın80 arasında çiftçi birlikleri hareketleri da daha güçlü ortaklıklar hale gelmesi başladı. 1880-96 da çiftçi örgütleri basnedeniyle bir sermaye şirketi gibi harekı grupları haline geldi. ket etmeye yönelirken, ticari şirketlerde Üreticilerin genel menfaatleri için kooperatifleşmeye doğru eğilim gösterörgütlenmiş ülkenin en eski ve büyük mektedirler. Ülkemizde de tarım sektökuruluşları National Grangers, Farm rü dışında taşımacılık kooperatiflerinde Bureu ve National Farmer Union’dur. benzer eğilimler görülmektedir. Ulusal düzeyde yayılmış bir örgüttür. Ülkede küçük çiftçiler bulunmakla Özel imtiyaz veren yasaları bulunmakbirlikte üretimde etkin yapı büyük işlettadır. Merkezi Washington’dur. Farm melerden oluşmaktadır. Büyük işletme Bureu 1911 yılında Newyork’da kurulsahipleri ayni zamanda bir iş adamımuş ülkenin en büyük kuruluşudur. dır. Bu işletmeler bir ticari şirket gibi 50 eyalette örgütlenmiş bir dernekler hareket etmektedirler. Bu yaklaşımı federasyonudur. Bir meslek kuruluşu içinde de örgütlenmekte ve örgütlerini özelliğini taşır. Ağırlıklı lobi faaliyeti sahiplenmektedirler. Ülkede üreticiyapar. Üyelerinin menfaatleri konusunler mesleki örgütler olarak bir meslek da toplu pazarlıklar yapar, indirimler ve odası gibi birlik ve dernek çatısı altında avantajlar sağlar. National Farmer Unıörgütlenmekte, ticaret amacıyla koopeon (Ulusal Çiftçiler Birliği) 32 eyalette ratifler veya şirketler kurmaktadırlar. örgütlenmiş 1902 yılında Teksas’da kuTabii bizim İngilizce Union, Türkçesi rulmuş bir dernekler federasyonudur. Birlik dediğimiz yapılar bir kooperatif Merkezi Denver Colorado’dur. Ağırlıklı örgütlenmesi olmayıp bir meslek kuruaile işletmelerinden oluşur. Genetiği luşu ya da bir dernek oluşumu olarak değiştirilmiş ürünlere ve Orta Amerialgılanmalıdır. ka serbest ticaret anlaşmalarına karşı Bugün ABD’de faaliyet gösteren birçok bir duruşu vardır. Bu yönü ile Farm ürün bazında örgütler bulunmaktadır. Bureu’dan farklılık gösterir. Daha çok Örgütler yasalar çerçevesinde hükümetkırsaldaki üreticileri korur ve destekler. çe uygulanan bazı özel destek ve pazarTarımsal Birlik ve derneklerin öncülülama programlarına katılarak üyelerine ğünde pazarda yer almak, güçlenmek hizmet etmektedirler. Reklam, tanıtım, ve gelir düzeyini yükseltmek amacıyla eğitim ve ürün geliştirme konularında 1920-1932’de Amerikan Kooperatif hadestek almaktadırlar. Üyelerin bu progreketi yaygınlaşmaya başladı. 1922’de ramlara katılması serbesttir. kooperatifler ile ilgili genel bir yasal düzenleme yapıldı. 1929’da Çiftçi KoopeTabii birde özel ilgi gruplarına yöratifleri Ulusal Konseyi kuruldu. 1930 nelik örgütler vardır. Buhran dönemyılında kooperatif sayısı 11.950’ye orlerinde olduğu gibi bugünde üretici tak sayısı 3 milyona ulaştı. Bu yıllarda menfaatleri için mücadele vermekteAmerika’da yaşanan ekonomik buhrandirler. Ülkemizde tam olarak bilinmese da borçları nedeniyle çiftçiler ve örgütlede, Amerikan çiftçi örgütleri de diğer ri arazilerinin elden çıkması ve borçları ülkelerdeki çiftçiler gibi çok uluslu şirnedeniyle satılması karşısında eylemlerketlere ve hipermarketlerle karşı üye ve le dolu yıllar yaşadı. 1950 yılında koopeortaklarının hak ve menfaatlerini koruratiflerin sayısı 10.051 ortak sayısı 7 milmak için mücadele vermektedirler. Gloyona ulaştı. 1955 yılında Ulusal Çiftçiler balleşmenin getirdiği olumsuz etkileriÖrgütü kuruldu. 1970 yılında kooperatif ne de tepki göstermektedirler. sayıları 7.994 ‘e ortak sayısı 6.2 milyona ABD’deki örgütler arasında ülkedüştü. Ülkenin büyüklüğü, farklı etnik mizde olduğu gibi kendini kurtarmak kökenden gelen koloni yasamı ve ulaiçinden devlet gücü ile zoraki üyelik ya şım ve haberleşme güçlükleri nedeniyle da bir yetki alıp kolay yoldan örgütsel örgütsel yapılar başlangıçta çoğu ülkeye birlikteliği sağlama ile güç kazanma savaşı yoktur. Aksine bir dayanışma ve göre büyük ama ABD’ye göre çok parçalı koordineli çalışma geleneği vardır. Tabir özellik göstermiştir. bandan gelen, güçlü ortak ve üyelerden Ülkemizde bilenenlerin aksine koooluşan bir örgütlenme yapısına sahip peratiflerin en gelişmiş ülkelerin başınolmaları nedeniyle devletin bir baskısı da ABD gelmektedir. Hatta ABD’deki ve örgütsel yönlendirmesi söz konusu kooperatif kuruluşları bu yönde dündeğildir. Ayni şekilde sanayi ve ticaret yadaki birçok ülkeye bilgi aktarmakta örgütlerinde de mecburi üyelik yoktur. ve destek olmaktadır. Bugün dünyaya ABD ile ülkemizdeki üretici örgütleri örnek gösterilen Güney Kore Kooperaarasında benzerlik bağları kurmak oldukça zordur. tifleri başta olmak üzere birçok ülkede- 16 ̇ ̇ Nisan 2012 Köy-Koop Merkez Birliği KOOPERATİFLERİMİZ KÖY-KOOP ISPARTA BİRLİĞİ »»Köy-Koop Isparta Birliği, 1163 Sayılı Kooperatifler Kanunu’na dayanılarak 2002 yılında, üreticimizin müşterek iş yapma ihtiyacı duyduğu konularda; kooperatifçilik vizyonu ve misyonunu da dikkate alarak, üreticinin örgütlü bir yapı içerisinde sorunlarını çözmelerine katkı sağlayabilmek amacı ile kurulan Isparta ilini kapsayan bir bölge birliğidir. Isparta Köy-Koop Birliği, 7 birim Kooperatifi tarafından bir araya gelinerek kurulmuştur. 2002’den 2007 yılına kadar 16 birim kooperatifi faaliyet göstermiş olup, 2007 yılında 54 birim kooperatifine ulaşmıştır. Ortak kooperatiflerimizin 6 adedi orman kooperatifi olup, bu kooperatifler orman envaleri ile çalışmakta, ortaklarına iş tevzi bakımından imkân sağlamaktadır. Isparta Köy-Koop Bölge Birliğimiz 2 adet personeli bulunmaktadır. Isparta ilimizde 120 adet Tarımsal Kalkınma Kooperatifi, 14 adet Su Ürünleri Kooperatifi, 67 adet Sulama Kooperatifi bulunmaktadır. Isparta denince bitkisel üretimde öncelikli yeri elma almaktadır. tilmektedir. Ürünler modern kalite kontrol laboratuarlarında kalite ve sağlık kontrollerinden geçirildikten sonra piyasaya sunulmaktadır. Fabrikalarda üretilen ürün yelpazesi yakın bir gelecekte daha da genişletilmesi amaçlanmaktadır. Köy-Koop Merkez Birliği Yönetim Kurulu Üyesi M. Barış AYDIN mi de yapılmaktadır. Toplam kiraz alanımız 38.695 dekar, yıllık üretim miktarımız ise 21.885 ton olup, toplam kiraz ağacı sayımız 947.760 adettir. Güller diyarı Isparta Yağ gülü (Rose Damescana) ve gülyağı üretimi 100 yılı aşkın bir süredir Isparta yöresinde gerçekleştirilmektedir. Bu özelliğiyle de Isparta’ya “Güller Diyarı” denilmektedir. Gülyağı: Parfüm ve kozmetik sanayiinin en önemli ve pahalı hammaddelerinden olan gülyağı pembe yağ güllerinin buharlı distilasyon yöntemiyle kaynatılmasıyla üretilir. Meyvecilik üretiminde öncelikli elma üretimi yapılmaktadır. Ülkemizde üretilen elmanın % 22’si Isparta ilimizde yetiştirilmektedir. Elma üretimi bakımından ülke ekonomisine ve ilimize ekonomik anlamda büyük katkı sağlamaktadır. Ayrıca, Isparta ilimiz soğuk hava deposu konusunda kapasite olarak Türkiye sıralamasında, İstanbul ilinden sonra 2’nci sırada bulunmaktadır. Üretilen elmaların depolanması mevcut soğuk hava depolarında muhafaza edilmektedir. 21 bin hektarda üretilen yaklaşık 550 bin ton elma, sağladığı gelirle bölge ekonomisi içinde önemli bir yer tutmaktadır. Isparta il genelinde toplu elmalık alanı 210.115 dekardır. Yıllık üretilen elma 549.371 ton olup, toplam ağaç sayısı ise 5.577.440 adettir. Üretilen elma cinslerimiz ise; Golden, Starking, Grannysmith ve diğer çeşitlerdir. Isparta ilimizde ayrıca kiraz üreti- Gülsuyu: Gülyağı üretimi esnasında elde edilen yağlı suyun (mayanın) bire bir oranında damıtılmış, saf temiz ve sıcak su ile karıştırılması sonucunda elde edilen gül kokulu naturel sudur. Isparta yağlık gül üretiminde Türkiye de birinci sıradadır. Toplam 18.598 dekarda 6.977 ton üretilmektedir. Isparta İlimiz Soğuk Hava Deposu konusunda Türkiye’de 2. Sırada bulunmaktadır. Isparta, Eğirdir ilçesinde 9 adet, Gelendost ilçesinde 1 adet olmak üzere toplam 10 adet soğuk hava deposu bulunmaktadır. Soğuk hava depolarımız faaliyette olup, aktif bir durumda çalışmaktadır. Bu işletmelerde elma üreten kooperatiflerimizin ürünleri ve diğer ürünler ortaklarınızın talepleri doğrultusunda depolanarak, pazara arz edilmektedir. Ayrıca, Soğuk Hava Deposu olarak bölgede hâkimiyet kurarak piyasa şartlarında depo ücretlerinde ortaklarımıza en uygun fiyatları sunmaktadır. Isparta Köy-Koop Birliğimize bağlı 43 adet Kooperatif Süt Sığırcılığı yapmaktadır. Büyükbaş hayvancılık alanında gelişmekte olan ilimizde, toplam büyükbaş hayvan sayısı 79.464 adettir. Bu hayvanlarımızdan elde edilen süt miktarı geçen yıl itibari ile 109.8336.17 ton’dur. Merkez-Çobanisa TKK (50 aile*25+1 Koç) koyunculuk projesi, Gelendost İlçesi Madenli TKK (50 aile*25+1 Koç) koyunculuk projesi, Atabey İlçesi TKK (50aile*4 Baş) Damızlık Sığır Yetiştiriciliği projesi, Yalvaç-Koruyaka TKK (65 aile*2 Baş) Süt Sığırcılığı projesi, Aksuİlçesi TKK (53 aile*2 Baş) Süt Sığırcılığı projesi, Yalvaç-Süçüllü TKK (86 aile*2 Baş) Süt Sığırcılığı projesi, Gelendost-Yeşilköy TKK (100 aile*2 Baş) Süt Sığırcılığı projesi, Yalvaç-Eyüpler TTK (76 aile*2 Baş) Süt Sığırcılığı projesi, Yalvaç-Kumdanlı TKK (67 aile*2 Baş) Süt Sığırcılığı projesi, Yalvaç - Yukarıkaşıkara TKK (81 aile*2 Baş) Süt Sığırcılığı projesi, Yalvaç-Bahtiyar TKK (62 aile*2 Baş) Süt Sığırcılığı projesi, Senirkent-Büyükkabaca TKK (30 aile*6 Baş) Damızlık Sığır Yetiştiriciliği projesi, Şakirkaraağaç-Çiçekpınar TKK (30 Isparta; kozmetik sanayinin en önemli hammaddesi olan gülyağı, gülsuyu ve konkret üretimi ile sadece ülkemizde değil dünya piyasalarında da tanınıyor. Ülkedeki en iyi kaliteli ürünlere eş değer formülasyonlarla el ve cilt kremi, el ve vücut losyonu, değişik saç tiplerine yönelik şampuanlar üre- Küçükbaş hayvan sayısı ise toplam 236.458 adettir. Süt üretimi ise 9.362.186 ton’dur. Birliğimize ortak Kooperatiflerimizin uygulamakta olduğu projeler: Köy-Koop Isparta Birliğimizin hayvancılık projesi uygulayan kooperatiflerimiz şunlardır: aile*6 Baş) Damızlık Sığır Yetiştiriciliği projesi, 2011 Yılı içersinde Yatırım Programına teklif edilen ortak kooperatiflerimiz ise; Eğirdir-Bağıllı TKK (34 aile*4 Baş) Süt Sığırcılığı projesi, Senirkent-Ortayazı TKK (31 aile*4 Baş) Süt Sığırcılığı projesi, Gelendost TKK (31 aile*4 Baş) Süt Sığırcılığı projesi, Aksu TKK (42 aile*4 Baş) Süt Sığırcılığı projesi, Gelendost-Avşar TKK (42 aile*4 Baş) Süt Sığırcılığı projesi Gelendost-Hacılar TKK (37 aile*4 Baş) Süt Sığırcılığı projesi, Yalvaç-Hüyüklü TKK (40 aile*4 Baş) Süt Sığırcılığı projesi, Yalvaç-Körküler TKK (34 aile*4 Baş) Süt Sığırcılığı projesi, Eğirdir-Barla TKK (34 aile*4 Baş) Süt Sığırcılığı projesi. Isparta Köy-Koop Birliği olarak ilimizde örgütlenme çalışmaları yoğun bir şekilde devam etmektedir. Kooperatif bulunmayan köylerimizde kooperatif kurma çalışmaları yaparak üretilen ürünlerin değerlenmesi ve köylerde sosyo- ekonomik açıdan ortaklara gelir getirici faaliyetlerde bulunulması sağlanmaktadır. Köy-Koop olarak ortak birim kooperatif ortaklarımıza eğitim verilerek, kooperatifçilik konularında bilinçlendirilme çalışmalarında bulunulmaktadır. Ayrıca kooperatiflerin bir işletme olarak kabul edilmesi nedeni ile hayvancılık alanında, hayvan sayısına bakılmaksızın tüm kooperatif ortaklarımızın hayvancılık desteklemelerinden yararlanması sağlanmıştır. Kooperatif ortaklarımız için süt desteklemeleri her ortağın bir yıl boyunca verdiği süt miktarını ve kesintileri gösterir ödeme belgesi düzenlenerek ödeme yapılmaktadır. Birliğimiz, ortaklarımıza bitkisel ve hayvansal üretimlerinde olsun, çeşitli çalışmalarında tam destek vererek üretilen ürünlerin pazarlanmasında öncülük etmektedir. Birleşmiş Milletler’in 2012 Yılının Dünya Kooperatifler Yılı olarak ilan edilmesinden dolayı, kooperatifçiliğin önemini birlik ortaklarımıza çeşitli kanallarla bilgilendirme faaliyetlerinde bulunmaktayız. ̇ ̇ Nisan 2012 Köy-Koop Merkez Birliği BAŞARILI KOOPERATİFLERİMİZ 17 S.S. SERPİL KÖYÜ TARIMSAL KALKINMA KOOPERATİFİ – Eğridir/ISPARTA S.S. BALKIRI KÖYÜ TARIMSAL KALKINMA KOOPERATİFİ - Eğridir/ISPARTA »»Serpil Köyü 1998 Yılında 137 ortakla Serpil Köyü Tarımsal Kalkınma Kooperatifini kurdu. »»S.S. Balkırı Köyü Tarımsal Kalkınma Kooperatifi 1997 yılında kurulmuş olup, 2006 yılından bu yana soğuk hava depomuz 99 ortağımıza hizmet vermektedir. Serpil Köyü Isparta Eğirdir ilçesine bağlı, ilçeye 20 km uzaklıkta olup, Eğiridir Gölü ve Kovada Gölü arasında Boğaz Ova Vadisinde bulunmaktadır. 1966 yılında köy olan Serpil Köyü, 140 hanelik yerleşim alanı, 4.500 dönüm meyve bahçesi, 200.000 ton elma üretim kapasiteli, ayrıca şeftali, kiraz, erik ve kültür mantarı üretimi yapan küçük bir köydür. 1998 yılında, Serpil Köyü 137 ortakla, Serpil Köyü Tarımsal Kalkınma Kooperatifi’ni kurdu. Köyümüz, Eğridir’e 10 km uzaklıkta Boğazova’ da Kovada Gölü’ne giderken ilk köydür. Köyümüz 200 hane olup, nüfusu 1000 kişidir. 2.000 hektar arazide 1960 yılından bu yana elma yetiştirilyor. Kiraz, vişne, şeftali, kayısı, armut gibi meyveler de yetiştiriliyor olsa da ekonomik anlamda tek ürünümüz elmadır. Golden, starking ve starkrimson en çok ye- çilen meyveleri yurtiçine ve yurtdışına pazarlamaktadır. Yurtiçi pazarımızda marketler ve toptancı hallerine, yurt dışında ise Irak, Ürdün, Lübnan, Gürcistan gibi birçok ülkeye ihracat yapmaktadır. Ürünlerimiz kendi imkanlarımızla geliştirdiğimiz “Elma Birlik Eğridir” markası ile pazara arz edilmektedir. tiştirilen çeşitlerdir. Ayrıca Red Chief, Scarlet Spur, Granny Smith, Red Breaburn ve Gala çeşitleri de üretilmeye başlanmış olup, 500 dekar arazide tam bodur çeşitleri de yetiştirilmektedir. 2000 Dönüm arazimize merkezi sistemle damlama sulama uygulanmaktadır. Avrupa Birliği standartlarında elma yetiştirilmesi konusunda izlenebilir tarım yapılmaktadır. Köyümüzde yaklaşık yılda 10.000 ton elma üretilmektedir. Elmalarımızın kalitesi, aroması dünya elma standartları arasındadır. Köyümüzün Kovada Gölü ile Eğridir Gölü Eğirdir ilçesinde elma üretiminin yoğun olduğu Boğazova Vadisi mikroklima özelliği itibarı ile elma yetiştiriciliği açısından dünyanın nadir bölgelerinden biridir. Eğirdir Boğazova Vadisi’nin kaliteli elma için karakteristik iklim koşullarını taşıması ülkemiz genelinde birinci sırada söz sahibi olmasını sağlamıştır. Kısa zamanda 5,000 ton kapasiteli soğuk hava tesislerini inşa ederek hizmetlerine başladı. Kooperatif ortaklarına daha iyi hizmet verebilmek amacı ile 2004 yılında, bahçede ve pazarda kullanmak üzere 75,000 adet plastik kasa alarak yurt geneline; hijyenik ve daha ekonomik olan ambalaj sistemini yaygınlaştırmıştır. Kooperatifimiz 2005 yılında üyelerinin ürettiği meyveleri kooperatifimizin kurmuş olduğu tasnifleme ve paketleme tesisinde işleyerek se- arasında olması nedeniyle elma için en ideal mikroklima iklim özelliği taşamaktadır. Böye bir iklim özelliği dünyada nadir görülmektedir. Kooperatifimizin soğuk hava deposu 5.000 ton/yıl kapasiteli olup, bunun 1.500 tonu tam otomatik atmofser kontrollü (elmayı dalından koptuğu tazelikte ve herhangi bir ilaç kullanılmadan doğal olarak uzun süre saklayabilme özelliği) çalışmaktadır. Depomuz son sistem panel ve otomatik defrozlu olarak çalışmaktadır. Kurmuş olduğumuz tasnif ve ambalajlama tesisinde sekiz kişi devamlı olarak, otuz beş bayan elman ise yaklaşık sekiz ay boyunca çalışmakta; Toplam günlük kırk beş aileye istihdam sağlamaktadır. Üretmiş olduğumuz elmalarımız standartizasyon açısından tasnifleme tesisimizde boy, ağırlık ve renk olarak ayrılmaktadır. Bu tüketiciye istediği kalitedeki meyvelere ulaşabilmesi sağlanmaktadır. Üretmiş olduğumuz ürünelerimiz tüketiciler İstanbul, Ankara, Bursa, İzmit, Trabzon, Adana, Antalya, Kütahya, ve Isparta’daki kooperatifin çalıştığı marketlerden temin edebilirler. SS. TATLIPINAR KÖYÜ TARIMSAL KALKINMA KOOPERATİFİ/ Merkez - Balıkesir »» Balıkesir il merkezine 23 km. mesafedeki 1000 nüfuslu, 300 haneli köyde 2003 yılında kuruldu SS. TATLIPINAR KÖYÜ Tarımsal Kalkınma Kooperatifi. Kooperatifin ana sözleşmede bulunan kurucu yedi ortağının hemen ardından ortak sayısı Ocak 2003 ‘de 88 kişi oldu. Genel anlamda Tatlıpınar köyünde ikamet etmekte olan tarım ve hayvancılık ile uğraşan çiftçiye hizmet amacı güden kooperatif uygun şartlarda fenni yem temini ile daha düzenli, hijyen şartlardaki süt değerlendirmesi ile faaliyetine başladı. Kooperatif daha ilk yılında 40 tonluk kantar’ını kurmuş, 168 otak sayısına ulaşmış durumdaydı. Bu şartlar altında Tarım bakanlığının uygulamış olduğu Kırsal Alanda Sosyal Destek Projesi kapsamında 100 Ortak x 2 Adet süt sığırı yetiştiriciliği projesine müracaat edildi. Tatlıpınar Kooperatifi köy merkezinde bulunan ortaklarına hizmet verdiği gıda ve temizlik malzemeleri satışı hizmet binasını da 2004 yılı içerisinde devreye sokarak hizmet ağını iyice geliştirdi. Aynı yıl ilimizde kurulan Balıkesir İli Hayvancılık Kooperatifleri Üst Birliğinin kurulmasında öncülük etti ve kurucuları arasında yer aldı. 2004 yılı sonunda ortak sayısı 190 ‘a ulaşan Tatlıpınar Kooperatifi 2005 yılı başında KASDP kapsamındaki projesi kabul olunca köye 61 yeni ahır yapıldı ve 39 ahır’da tadilat gördü. Aynı proje kapsamında tüm ortakların kullanımına tahsis edilmek üzere içerisinde yem deposu, süt toplama ve soğutma tankı da bulunan Kooperatif hizmet binası yapıldı. Tatlıpınardaki 100 çift- çiye 2 ‘şer adet olmak üzere toplam 200 büyük baş hayvan temin edildi. Aynı proje kapsamındaki üyelere ayrıca yem destek kredisi sağlandı. Kooperatif ortak sayısı 2005 yılı sonunda 200’ü aştı. Hizmetleri ve faaliyetleri giderek artan kooperatif ortaklarının mazot ihtiyacı vardı. Bu nedenle kooperatif hizmet binasında kendi ortaklarına hizmet vermek üzere akaryakıt istasyonu çalışmalarına başladı. Kendi adına tescil ettirdiği istasyon lisansı ile ortaklarına mazot satışı hizmetine başladı. Tatlıpınar Kooperatifi 2007 yılı geldiğinde artık 300 haneli köyde 221 ortağının yetiştirdiği büyük baş hayvanlarının günlük yaklaşık 12 tonluk çiğ inek sütü vardı. Bu sütü kendi işletme binalarında toplayıp kendi süt soğutma tanklarında depolayan, pazarlayan, ortaklarının kendi akaryakıt istasyonları aracılığı ile her daim mazot ihtiyaçlarını sağlayan ve hizmete açtıkları gıda satışı işyerinde barkod ve otomasyonlu bir şekilde ihtiyaçlarını karşılayan bil hale gelmişti. 2008 yılı sonu geldiğinde yıllık ciroları 3.760,000,00 TL ortak sayısı 237 olarak işlem hacmine ulaştı. Tatlıpınar Tarımsal Kalkınma kooperatifi hizmetlerini giderek arttırmış ve ortaklarının hizmetine sunulmak üzere bünyesine yeni tarım makineleri kata- rak faaliyetine devam etmiştir. Araç parkına Biçer-Döver, Traktör, Saman Balya Makinası, Slaj Makinesi, Havalı Mivzer Makinesi dahil etmiştir. Kooperatif 2010 yılı sonunda cirosunu ortak sayısını 244’e cirosunu ise 5.200.000,00 TL’ ye çıkartan ve elde edilen kâr’dan 135.000,00 TL ortaklarına kâr payı dağıtmakla kalmamış ortaklarını ve ailelerini otobüsler ile çeşitli yurt içi gezilerine götürerek sosyal ve kültü- rel anlamda katkıda bulunmuştur. Tatlıpınar Köyü Tarımsal Kalkınma kooperatifi 2011 yılı sonu itibariyle 278 ortağa 5.554.000,00 TL yıllık ciroya ulaşmış durumdadır. Kooperatif bünyesinde bulunan beş personeli ve araç parkı ile Tatlıpınar Köyüne ve Balıkesir ile birlikte ülkemiz ekonomisine katkı sağlamaya devam etmektedir. 18 ̇ ̇ Nisan 2012 Köy-Koop Merkez Birliği KIRSAL KALKINMA SEKTÖRDEN Güvenle Soğutuyor, Güvenle Taşıyoruz. »» Kaliteli bir ürün elde etmek için, ilk ve en önemli koşul kaliteli hammaddeye sahip olmaktır. Bugün süt ürünleri üretim işletmelerine baktığımız zaman uygun kalitede hammadde temininin, üretim sürecinde önemli bir noktada olduğunu biliyoruz. Hammaddenin kalitesini etkileyen faktörlerin arasında ise sanitasyonun üç sacayağı olan sütün sağımı, sütün soğutulması ve sütün nakli gelmektedir. Sütün soğutulması ve nakli konusunda tecrübe sahibi olan firmamız, süt soğutma sektöründe 18 yıldır yer almaktadır. Kromel Marka Süt Soğutma Tanklarımız; piyasadaki ithal ve yerli bütün markalar ile kıyaslandığında soğutma, yıkama, kontrol, ölçüm, hijyen ve tasarruf performansları açısından en yüksek teknolojiye sahip tanklardır. Tanklarda bulunan özel tasarımlı evaporatörler sayesinde soğutma gaz akışı en verimli şekilde sağlanmış ve üzerinde bulunan kompresörler ile soğutma maliyetleri en aza indirgenmiş ve tanklar fonksiyonel yapıya kavuşturulmuştur. AR-GE çalışmalarımız ile her geçen yıl tanklarımıza farklı avantajlar katarak kullanıcıların ihtiyaçlarını maksimum düzeyde karşılama imkânı sağlamaya çalışıyoruz. Bu bağlamda güçlü mühendislik ekibimizin üzerinde çalıştığı son konu ile işletmelere büyük kolaylık sağlayacağımızı düşünüyoruz. Yüksek kapasiteli soğutma tanklarını özellikle 15000 lt ve üzeri kapasiteli tankları, dikey modelde üretme çalışmalarımız hızla devam etmekte olup tasarım ve işlevsellik konusunda nihai aşamaya ulaşılmıştır. İşletmeler için yer tasarrufu açısından katkı sağlayacak olan bu tankları farklı sıvılar içinde kullanmak mümkün olacaktır. Soğutma zincirinin diğer bir ayağı olan sütün hijyenik ve sağlıklı nakli konusunda ise; 2004 yılından bugüne kadar Süt Soğutma Tankları ile beraber Araç Üstü Süt Nakil Tankerlerinin de soğuk zincirde önemli bir halka olduğu konusuna ağırlık veren firmamız, üretim teknolojisini bu doğrultuda geliştirme eğilimine yönelmiştir. Üretim faaliyetleri için yeterli miktarda süt bulmak zorunda olan işletmelerin, yüzlerce kilometre ötedeki yerlerden ve binlerce farklı üreticiden süt toplamak durumunda olmaları ve bu masrafların ciddi boyutlara yükselmesi, özellikle günlük kapasiteleri yüksek olan firmalar için problem teşkil etmekte ve süt kaçakları, yanlış ölçümden kaynaklanan kayıplar, kg – lt çevrimlerinden kaynaklanan açıklar ve araçların taşıma sınırları gibi konuları doğurmaktadır. Bu sorunları gören firmamız sütün nakli konusundaki gelişim eğilimini, JANSKYSCHWARTE teknolojisi ile pekiştirmiş, üretilen yeni sistem tankerler ile Türkiye piyasasına yeni bir soluk getirilmiştir. Tanker Modelinin Tasarım Özellikleri ve Sağlayacağı Avantajlar - Sürüş esnasında tankerde oluşan dalga darbesini azaltan ve boşaltım esnasında içinde sıvı kalmayacak kalp şeklinde tasarım - Yardımcı şase, lastik takoz ve önden tek esnek, arkadan çok noktada sabit bağlama prensibi ile araç şasesinde oluşacak esneme ve darbeleri ana tank gövdesine iletmeyen ve tank gövdesinde oluşacak kaynak çatlamalarını engelleyen tasarım Bu iki tasarım özelliği sayesinde kaynak çatlakları en aza indirgenmiştir. Araç sayısı yüksek olan firmalar için üst yapı bakım maliyetleri düşünüldüğü zaman tanker modelinin tercih edilmesinin sağlayacağı faydayı görmemek mümkün değildir. - Araç Taşıma Kapasitelerinin Verimli Kullanılabilmesi Etkisi Muhtelif markalardaki araçların azami yüklü ağırlıkları ve taşıma sınırları dikkate alındı- ğında taşınabilir süt miktarı belli seviyelerde kalmaktadır. Kromel’ in ürettiği tanker modelinin sağladığı en büyük fayda taşınabilir süt miktarını yükseltmesidir. Muhtelif marka araçların ağrılık hesaplarına göre 3 bölmeli, 4 bölmeli ve 5 bölmeli tankerlerde taşıma avantajı 500 lt ile 1000 lt arasında değişmektedir. Bu özellikle günlük kapasitesi yüksek olan işletmeler için göz ardı edilemeyecek bir avantaj sağlamakta aynı zamanda araç ödemeleri, yakıt, araç ve üst yapı bakımı konularında maliyetleri düşürmektedir. Tüm bu giderlerin yıllık hesaplamaları yapıldığında tanker modeline geçişte sizi amorti edeceği bir gerçektir. Artık Sütünüz Şeffaf Türkiye’ de ilk defa, sağımdan tesise tamamen şeffaf, sağlıklı ve kontrol edilebilir bir süt ölçüm sistemi, KROMEL & JANSKYSCHWARTE ortaklığı ile sunulmaktadır. Bu sistem ile birlikte sütünüzün; hangi merkezden, hangi araçla, hangi sürücüyle, ne zaman, ne kadar, kaç derecede, hangi ph da toplandığına ilişkin sorulara anında cevap bulabiliyoruz. Sistemin ekipmanları içerisinde; Esnek kanatları ile kendinden emiş gücü özelliğine sahip, sütün boş hattan hava yapmadan aktarılmasını sağlayan, elektrik ve hidrolik tahrikli Impeller Pompa; süt alım esnasında süt ile karışan havayı ayırma özelliğine sahip Hava Separatörü; ‰ 2,5 ( binde 2,5 ) ölçüm hassasiyetine sahip Manyetik Süt Sayacı; alınan sütten akışın her anında sütü temsil eden gerçek Numune Alma; ikaz verme özelliğine sahip Sıcaklık Ölçer ve Phmetre; süt ile ilgili tüm bilgilerin yazılı olarak süt alım sırasında alınmasını sağlayan Yazıcı; tüm sistemin kontrol edildiği Kontrol Paneli; numune şişelerinin etiketlenmesini sağlayan Barkod Okuyucu; sistemden elde edilen tüm verilerin anında merkezi bilgisayar sisteminde ya da taşıyıcı firmada görüntülenmesini ve aracın yerinin tayin edilmesini sağlayan GPRS mevcuttur. Bu sistem sayesinde hem kaçakların ve kayıpların önüne geçilmiş olacaktır hem de süt üreticileri ve işletmelerin birbirlerine duydukları güven ve adalet yaklaşımları güçlenecektir. Tanker ve ölçüm sistemimizin sağladığı bütün bu faydaları sizlerde bizzat görmek isterseniz düzenlenecek ortak bir program ile süt alım denemelerini sizin soğutma merkezlerinde deneyebiliriz. BEKLENEN YENİ TEŞVİKLER AÇIKLANDI »»“Yeni Teşvik Sistemi” ana hatları açıklandı. Tevfik Fikret CENGİZ Köy-Koop Merkez Birliği Proje Koordinatörü tfikretcengiz@yahoo.com Yeni Teşvik Sistemi ana hatları açıklandı. Çok detaylı bir çalışma sonucu olduğu anlaşılan sistemin detayları incelendiğinde (bu yazı hazırlandığında resmi gazetede yayınlanmadı) yeni oluşturulan yapı Türkiye’nin gelecek 10 yılının yatırımlarını yönlendireceği düşünülürse, 10 yıl sonra nasıl bir Türkiye hedeflendiği de ortaya çıkmış olacaktır. Hedeflenen, 2023 yılında 500 milyar dolar ihracat yapan bir üretim kapasitesine ulaşmaktır. Açıklanan teşvikler sürdürülebilir kalkınma için doğru tesbitler olmakla birlikte sadece bunların ülkeyi bir yatırım cennetine çevireceğini düşünmek yanılgı olur. Bu nedenle teşvik programının başarılı olması için yapılması gerekenleri ana hatlarıyla özetlersek; 1. İşletmelerin işçilik ücretlerindeki yükün azaltılması yönündeki teşvikler özellikle 5 ve 6.ncı bölgelere yeni yatırımlar yanında mevcut bazı yatırımların bu bölgelere kaydırılmasına neden olabilir. Bunun sonucu emek yoğun sektörlerin bu bölgelere yönelmesi muhtemeldir. 2. 5. ve özellikle 6.ncı bölgedeki destekler sonucu işletme maliyetlerinde önemli miktarda azalma olacaktır. Bu firmaların sadece iç piyasaya yönelik çalışması değil ihracata dönük çalışmaları konusunda destekleyici önlemler alınmalıdır. Aksi halde verilen destekler ulusal açıdan, parayı bir cebinizden alıp öteki cebinize koymak anlamına gelir. 3. Bu bölgelerde emek yoğun sektörlerde ara eleman sıkıntısı olabilir. Dolayısıyla mesleki eğitim konusu daha da önem kazanacaktır. Bu konuda bölgedeki üniversitelere ve kamu kurumlarına önemli görevler düşmektedir. 4. Yatırım için temel faktörlerden birincisi sermaye koşuludur. Ülkemizde mevduat vadelerini n çok kısa olduğu düşünülürse yatırımlara yönlendirilecek uzun vadeli finansal kaynakla- rın yetersiz olduğu da bilinmektedir. Zaten bu nedenledir ki bankalarımız sürekli dışarıdan finansal kaynak arayışına girmekte ve içerde proje finansmanında kullanmaktadır. Sonuçta dış borçların miktarı artmaktadır. Para ve sermaye piyasalarında tasarrufların uzun vadeli mevduata dönüştürülmesinin özendirilmesi yolunda atılacak adımlar bu teşvik paketinin uygulanmasında ve ülkemize ciddi katkılar sağlamasında çok büyük fayda sağlayacaktır. 5. Teşvik paketinin yabancı doğrudan yatırımları artırması hem istenen hem de beklenen bir durumdur. Ancak yabancı yatırımcı aynı malı başka yerde daha ucuza üretiyorsa muhtemelen çekimser kalacaktır. 5 ve 6.ncı bölgelere sağlanan destekler bu açıdan sorunların çözümüne destek olabilir. Bu bölgelerde yapılan yatırımlar başlangıçta küçük ölçekli olacaktır. Böyle bakınca kümelenme mantığına uygun yatırımların il bazında desteklenmesi yoluyla ölçek ekonomisinin sağlanması düşünülebilir. 6. Yeni uygulamanın 2023 hedeflerine ulaşmak konusunda yatırımcılara yatırım maliyetleri açısından çok büyük katkıları olduğu açıktır. Diğer taraftan işletme dönemindeki vergi indirimleri de dikkate alındığında yatırım yapmak için ideal bir ortam oluştuğunu söylemek gerekir. Önemli olan doğru proje ve doğru yerde, ölçek büyüklüğünün doğru tespit edilerek yatırım yapılmasıdır. Kısacası top yatırımcının elindedir. Bu yazımızda genel bir değerlendirme yaptık. Teşvik paketi resmi gazetede yayınlandıktan sonra tarıma dayalı ve tarımsal sanayi konusunda gerek ülke ve gerekse bölge ve il düzeyinde gelişme perspektifleri ile ne yapılmalı konusunda görüşlerimizi anlatma fırsatı bulacağız. Not: Bu sayıda IPARD programından bahsetmedik ancak IPARD programının tarım ve tarıma dayalı sanayinin gelişmesi açısından önemini bir kez daha vurgulayalım . Bu proje uygulaması ve teşviklerle ilgili soru veya öğrenmek istediğiniz bir husus olduğunda telefon veya mail yoluyla ulaşabilirsiniz. - Gsm : 0532 734 39 91 Birikim ve deneyimden doğan büyük güç. Pamuk küspesi üretiminde lider kuruluş. 322 4591212 www.serinler.com ̇ ̇ Nisan 2012 Köy-Koop Merkez Birliği KIRSAL KALKINMA 19 Yeni Teşvik Paketi »»Yatırımcılar tarafından heyecanla beklenen yeni teşvik paketi geçen ay açıklandı. - 10 3 Kimyasal Madde ve Ürünlerin İmalatı 1000 - 200 II 3 Yıl - 15 5 Rafine Edilmiş Petrol Ürünleri İmalatı 1000 III 5 Yıl 3 Yıl 20 8 50 IV 6 Yıl 5 Yıl 25 10 Transit Boru Hattıyla Taşımacalık Hizmetleri Yatırımları V 7 Yıl 6 Yıl 35 11 Motorlu Kara Taşıtları Ana Sanayi Yatırımları 250 - 200 VI* 10Yıl 7 Yıl 50 15 Motorlu Kara Taşıtları Yan Sanayi Yatırımları 100 - 50 Demiryolu ve Tramvay Lokomotifleri ve/veya Vagon İmalatı Yatırımları 50 * 6. Bölgede yer alan OSB’de destek 12 yıl süreyle uygulanacaktır. Faiz Desteği: Yatırım Teşvik Belgesi kapsamında yatırım kredisi veren, Ekonomi Bakanlığı ile protokol imzalamış bankalardan kullanılacak yatırım kredilerinde yıllık değer üzerinden indirgenecek faiz puanını ifade eder. FAİZ DESTEĞİ - - II - - - III 3 Puan 1 Puan 500 IV 4 Puan 1 Puan 600 V 5 Puan 2 Puan 700 VI 7 Puan 2 Puan 900 Yatırım Yeri Tahsisi: Yatırım bölgesel olarak destekleniyorsa teşvik belgesi kapsamında yatırım yeri tahsisinden faydalanabilir. Bunun için, Milli Emlak Müdürlüğü ile görüşülerek yatırımın yapıldığı bölgede; uygun koşullarda arsa, arazi, bina, tesis varsa yapılacak sözleşme çerçevesinde arazi tahsisi sağlanabilecektir. Bölgesel Desteklere İlişkin Özet Tablo VERGİ İNDİRİMİ OSB DIŞI YATIRIMA KATKI ORANI OSB İÇİ SİGORTA PRİMİ OSB DIŞI İŞVEREN HİS. DEST. OSB DIŞI (Destek Süresi ) OSB İÇİ YATIRIM YERİ TAHSİSİ FAİZ DESTEĞİ GELİR VERGİSİ STOPAJI DEST. SİGORTA PRİMİ İŞÇİ HİSSESİ DESTEĞİ (Destek Süresi) 4 5 Büyük Ölçekli Yatırım Teşviki I ✓ ✓ 15 20 2 Yıl 3 Yıl ✓ YOK YOK YOK II ✓ ✓ 20 25 3 Yıl 5 Yıl ✓ YOK YOK YOK III ✓ ✓ 25 30 5 Yıl 6 Yıl ✓ ✓ YOK YOK IV ✓ ✓ 30 40 6 Yıl 7 Yıl ✓ ✓ YOK YOK V ✓ ✓ 40 50 7 Yıl 10 Yıl ✓ ✓ YOK YOK 10 Yıl 12 Yıl ✓ ✓ 10 Yıl 10 Yıl 6 Yatırım İndirimi: Yatırımdaki toplam sabit yatırım tutarının, ilgili bölgede desteklenen yüzdelik oranı kadar kurumlar ve gelir vergisi muafiyeti söz konusu olmaktadır.Bu teşvik yatırım dönemi ve işletme döneminde uygulanabilir. BÖLGELER Yatırıma Katkı Oranı (%) Bölgesel Teşvik Uygulam 31.12.2013 tarihine kadar başlanılan yatırımlar 01.01.2014 tarihine kadar başlanılan yatırımlar 31.12.2013 tarihinekadar başlanılan yatırımlar 01.01.2014 tarihinden sonra başlanılan yatırımlar I 15 10 25 20 II 20 15 30 25 III 25 20 35 30 IV 30 25 40 35 V 40 30 50 40 VI 50 35 60 45 Kurumlar Vergisi Desteği: Yatırım indirimine diğer bir tanımlamayla yatırıma katkı oranına ulaşılıncaya kadar uygulanacak Kurumlar Vergisi İndirimi anlamına gelir. Bölgeler BÖLGESEL TEŞVİK UYGULAMALARINDA VERGİ İNDİRİMİ Yatırıma Vergi Katkı İndirim Oranı (%) Oranı (%) İşletme/Yatırım Döneminde Uygulanacak Yatırıma Katkı Oranı(%) Yatırım Dönemi İşletme Dönemi I 15 50 0 100 II 20 55 10 90 III 25 60 20 80 IV 30 70 30 70 V 40 80 50 50 VI 50 90 80 20 VI ✓ ✓ 50 55 Öncelikli alanlarda yapılacak yatırımlar, 1. , 2. , 3. , 4. , 5. bölgelerde yer alması durumunda 5. Bölge desteklerinden yararlanacaktır. Madencilik yatırımları, Demiryolu ve denizyolu ile yük veya yolcu taşımacılığına yönelik yatırımlar, Test merkezleri, rüzgar tüneli ve benzeri nitelikteki yatırımlar, Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgelerinde yapılacak turizm yatırımları, Özel sektör tarafından gerçekleştirilecek ilk, orta ve lise eğitim yatırımları, Yatırım tutarı 20 Milyon¨üzerinde olan; Belirli ilaç yatırımları, Savunma sanayi yatırımları bu kapsamdadır. Bölgesel Teşvik Uygulamalarının yatırım havzalarının oluşturulması ve kümelenmenin desteklenmesi hedefleri çerçevesinde; OSB’lerde yapılacak yatırımlar, Sektörel iş birliğine dayalı yatırımlar, TÜBİTAK tarafından desteklenen, Ar-Ge projeleri neticesinde geliştirilen ürün üretimine yönelik yatırımlar, Vergi İndirimi ve Sigorta Primi İşveren Hissesi Destekleri Açısından Bir Alt Bölgede Uygulanan Desteklerden Yararlanırlar. Büyük Ölçekli Yatırımlar Teknoloji ve Ar-Ge Kapasitesini arttıracak, Uluslararası alanda rekabet üstünlüğü sağlayacak yatırımlar teşvik edilecektir. Hava ve Uzay Taşıtları ve/veya Parçaları İmalatı Yatırımları 50 Makine (Elektrikli Makine ve Cihatlar Dahil) İmalatı Yatırımları 50 Metal Üretimine Yönelik Yatırımlar: Maden Kanununda belirtilen IV/c grubu metalik madenlerin cevher ve/veya konsantresinden nihai metal üretimine yönelik yatırımlar (bu tesislere entegre madencilik yatırımları dahil) 50 BÜYÜK ÖLÇEKLİ YATIRIMLARIN TEŞVİKİ SİGORTA PRİMİ İŞÇİ HİSSESİ DESTEĞİ (Destek Süresi) - 100 - 50 GELİR VERGİSİ STOPAJI DEST. I GÜMRÜK VERGİSİ MUAFİYETİ 3 50 FAİZ DESTEĞİ Döviz Cinsi Kredi KDV İSTİSNASI 2 Tıbbı Alet, Hassa ve Optik Aletler İmalatı Yatırımları YATIRIM YERİ TAHSİSİ Kredi Cinsi DESTEK UYGULAMALARI 1 1000 - 50 İŞVEREN HİS. DEST. OSB DIŞI (Destek Süresi ) OSB İÇİ Destek Oranı BÖLGESEL TEŞVİK UYGULAMALARI BÖLGELER Elektronik Sanayi Yatırımları İlaç Üretimi Yatırımları Azami Destek Tutarı (Bin..) Bölgeler 250 - 200 SİGORTA PRİMİ OSB DIŞI KDV İstisnası ve Gümrük Vergisi Muafiyeti içermekte. Bölge ayrımı yapılmaksızın, Teşvik edilmeyecek yatırım konuları ile diğer teşvik uygulamaları kapsamında yer almayan ve belirlenmiş olan asgari sabit yatırım tutarı şartını sağlayan yatırımların, KDV İstisnası ve Gümrük Muafiyeti destekleri devam edecektir. Yatırımın 6. Bölgede yapılması halinde ise yeni bir uygulama olarak asgari ücret üzerinden hesaplanan Gelir Vergisi Stopajı Desteği ve Sigorta Primi İşçi Hissesi Desteği sağlanacaktır. Bölgesel Teşvik Uygulamaları KDV İstisnası, Gümrük Vergisi Muafiyeti, Vergi İndirimi, Sigorta Primi İşveren Hissesi Desteği, Yatırım Yeri Tahsisi ve Faiz Desteğini kapsamaktadır. Yeni oluşturulan teşvik haritasında Türkiye 6 bölgeye ayrılmaktadır, bölgelere verilecek destek oranlarında buna göre farklılık göstermektedir. Liman ve Liman Hizmetleri Yatırımları YATIRIMA KATKI ORANI OSB İÇİ • KDV İstisnası • Gümrük Vergisi Muafiyeti • Vergi İndirimi • Sigorta Primi İşveren Hissesi Desteği • Yatırım Yeri Tahsisi • Faiz Desteği • KDV İadesi VERGİ İNDİRİMİ OSB DIŞI 6. Bölge İçin Gelir Vergisi Stopajı Desteği ve Sigorta Primi İşçi Hissesi Desteği 2 Yıl Asgari Sabit Yatırım (Milyon -) YATIRIM KONULARI GÜMRÜK VERGİSİ MUAFİYETİ • KDV İstisnası • Gümrük Vergisi Muafiyeti • Vergi İndirimi • Sigorta Primi İşveren Hissesi Desteği • Yatırım Yeri Tahsisi I Startejik Büyük Ölçekli Yatırımların Teşviki KDV İSTİSNASI • KDV İstisnası • Gümrük Vergisi Muafiyeti • Vergi İndirimi • Sigorta Primi İşveren Hissesi Desteği • Yatırım Yeri Tahsisi • Faiz Desteği • KDV İstisnası • Gümrük Vergisi Muafiyeti Büyük Ölçekli Yatırımların Teşviki Bölgesel Teşvik Uygulamaları DESTEK UNSURLARI Bölgesel Teşvik Uygulamaları Destek Tavanı (Sabit Yatırıma Oranı-%) 01.01.2014 İtibariyle Genel Teşvik Uygulamaları SİGORTA PRİMİ İŞVEREN HİİSSESİ DESTEĞİ Bu kapsamda KDV Muafiyeti, Gümrük Vergisi Muafiyeti Vergi İndirimi, Sigorta Primi İşveren Hissesi Desteği, Yatırım Yeri Tahsisi bulunmaktadır. Büyük Ölçekli Yatırımın 6. Bölgede yapılması halinde ise yeni bir uygulama olarak asgari ücret üzerinden hesaplanan Gelir Vergisi Stopajı Desteği ve Sigorta Primi İşçi Hissesi Desteği ilave edilmiştir. Büyük Ölçekli Yatırımlara ilişkin, desteklenecek sektörler ve asgari yatırım tutarları aşağıdaki tabloda belirtilmiştir. 31.12.2013’e Kadar YENİ TEŞVİK SİSTEMİ SSK Primi İşveren Hissesi Desteği: Yatırım kapsamında oluşturulacak ilave istihdam için SSK Primi İşveren Hissesi Desteği, bölgelere göre; belirli yıllar içerisinde ödeme yapılmayacaktır. Bölgeler Bakanlar Kurulu kararı ile Resmi gazetede yayınlanmamış olmakla birlikte ekonomi çevrelerince son derece olumlu karışılanan paket ile ilgili genel yaklaşımlar aşağıda tüm detaylarıyla anlatılmaktadır. Yeni Teşvik Yasasında dört ana başlık bulunmaktadır. Genel Teşvik Uygulamaları I ✓ ✓ 25 30 2 Yıl 3 Yıl ✓ YOK YOK YOK II ✓ ✓ 30 35 3 Yıl 5 Yıl ✓ YOK YOK YOK III ✓ ✓ 35 40 5 Yıl 6 Yıl ✓ YOK YOK YOK IV ✓ ✓ 40 50 6 Yıl 7 Yıl ✓ YOK YOK YOK V ✓ ✓ 50 60 7 Yıl 10 Yıl ✓ YOK YOK YOK VI ✓ ✓ 60 65 10 Yıl 12 Yıl ✓ YOK 10 Yıl 10 Yıl Stratejik Yatırımlar %50’den fazlası ithalatla karşılanan ara malları veya ürünlerin üretimine yönelik yatırımlar (enerji yatırımları dahil). İthalat bağımlılığı yüksek ara malı veya ürünlerin üretimine yönelik,Asgari yatırım tutarı 50 milyon ¨olan,%50’den fazlası ithalatla karşılanan,Asgari %40 katma değer üreten,Üretilecek ürünle ilgili toplam ithalat değeri son 1 yıl itibariyle en az 50 Milyon dolar olan (yurt içi üretimi olmayan mallarda bu şart aranmayacaktır)yatırımlar bu kapsama alınmıştır. STRATEJİK YATIRIMLARIN TEŞVİKİ DESTEK UNSURLARI TÜM BÖLGELER KDV İstisnası ✓ Gümrük Vergisi Muafiyeti ✓ Vergi İndirimi Yatırıma Katkı Oranı (%) Sigorta Primi İşveren His. Desteği Destek Süresi Yatırım Yeri Tahsisi %50 7 YIL (6. Bölgede 10 YIL) ✓ KDV İadesi 500 Milyon --’nin üzerinde yatırımların bina-inşaat harcamaları için Faiz Desteği Yatırım Tutarının %5’ini geçmemek kaydıyla azami 50 Milyon --’ye kadar Gelir Vergisi Stopajı Desteği Sadece 6. Bölge yatırımları için 10 Yıl Sigorta Pirimi İşçi Hissesi Desteği Sadece 6. Bölge yatırımları için 10 Yıl 20 ̇ ̇ Nisan 2012 Köy-Koop Merkez Birliği SAĞLIK Ağız ve Diş Sağlığında Adım Adım »»Bütün hastalıklarda olduğu gibi ağız ve diş sağlığı ile ilgili problemlerde de erken tanı konulup tedavi edilirse başarılı olma şansı artar. Çocukluk dönemi sağlık alışkanlıklarının geliştirilmesi için uygun bir dönemdir. Sağlıklı bilgi, tutum ve davranışlarını geliştiren çocuklar çevrelerindeki bireyler için de eğitici olabilirler. Bu bağlamda ağız ve diş sağlığını korumak, diş çürükleri ve dişeti hastalıklarından korunmak ve yaygınlığını azaltmak, küçük yaşlarda edinilen diş fırçalama alışkanlığı ile mümkündür. Düzenli diş fırçalama, doğru beslenme, koruyucu diş tedavi uygulamaları ve düzenli diş hekim kontrolü ağız diş sağlığının temelini oluşturmaktadır. Bebeklerde ağız ve diş bakımı, ilk süt dişlerinin ağız içerisinde görülmesi ile başlar. Bebekler ilk süt dişleri sürmeye başladığında ilk diş hekimi muayenesi için diş hekimine kontrole götürülmelidir. Diş çürüğü hayat boyu maruz kalınabilen bir hastalık olduğu için koruyucu yöntemlerin de hayat boyu devam etmesi gerekmektedir. Bu nedenle ilk dişlerin ağız içinde görülmesi ile birlikte diş çürüğünün erken tanısı ve koruyucu işlemler açısından senede iki kez düzenli olarak diş hekimi kontrolleri alışkanlık haline getirilmelidir. İlk süren daimi diş 6 yaş dişlerimizdir. 6 yaşında ilk daimi dişimizin ağız için- de görülmesi ile birlikte karışık dişlenme dönemi başlar. Karışık dişlenme döneminde daimi diş çıkarma süreçlerinin takibi diş hekimi tarafından yapılmalıdır. İlk süren daimi diş olan 6 yaş dişlerinin çiğneyici yüzeyinde çürüğe meyilli yani yiyecek birikimine imkân sağlayan derin girinti ve çıkıntılar bulunan çocuklara, diş hekimi tarafından fissür(çiğneme yüzeyi) örtücü uygulamaları yapılmalıdır. Çocuklarda ve genç bireylerde izlenen dişeti hastalıklarının en fazla görülen formu, dişetinin başlangıç iltihabı olan gingivitistir(diş eti iltihabı). Süt dişlerinin düşmesi ve daimi dişlerin sürmesi sırasında diş fırçalama çok ağrılı olabilir. Süren daimi dişin dişeti kenarı kalınlaşabilir ve sürme gingivitisi(diş eti iltihabı) gözlenebilir. Dişlerimizi düzenli olarak fırçalamadığımızda, dişler üzerinde oluşan diş(bakteri) plağı, plak boyayıcı ajanlar kullanılarak gözle görülebilir bir hale gelmektedir. Diş(bakteri) plağı dişe yapışık halde bulunduğu için sadece diş fırçalama ile uzaklaştırılabilir. Dişlerimiz fırçalamadığında dişler üzerinde oluşan bakterileri barındıran diş(bakteri) plağı, diş etinde sorunlara ve diş çürüklerine yol açar. Daimi dişlerin kaybına bağlı olarak protez kullanımı sonrasında geriye kalan dişlerin ve protezlerin temizliği ve bakımında; Hareketli protezlerin temizliği orta sertlikte bir diş fırçası ile jel macunlar veya sıvı sabunlar kullanılarak ağız dışında yapılır. Protez temizleme tabletleri zamanla protezler üzerinde biriken diş taşları ve renklenmelerin giderilmesinde etkilidir. Sabit protezlerin temizliği diş fırçası, ara yüz fırçası ve diş ipi ile yapılır. Köprü gövdelerinin altında özel diş ipleri(süper floss) kullanılır. İmplant desteklilerin diş etine yakın bölgeleri yine diş fırçası, ara yüz fırçası ve diş ipi ile temizlenmelidir. Sağlıklı Dişlerle % 100 Gülümseyin... Körlük Tedavisinde Yeni Umut Gıdaların Besleyici Değeri Ne Zaman Azalır? »»İngiliz bilim adamları kör bir fareyi gözlerine ışığa duyarlı hücreler naklederek tedavi etti. »»Gıda maddelerinin besin değerlerini kaybetmeden tüketilmesi gereklidir. Çalışma dejeneratif göz hastalıklarının tedavisi için umut ışığı oldu. Bilim adamları genç ve sağlıklı bir fareden aldıkları hücreleri, gece körlüğü olan bir farenin retinalarına doğrudan enjekte etti. Enjekte edilen hücreler tam gelişmemiş çubuk şeklindeki fotoreseptör hücrelerdi. Hücrelerin enjekte edilmesinden 4-6 hafta sonra transfer edilen her altı hücreden birinin beyne görüntü iletmeye başladığı görüldü. Araştırmacılar tedavi gören farenin görme yetisini loş bir su labirentinde test ettiler. Tedavi gören fareler, sudan çıkmalarını sağlayacak gizli platformu görsel ipuçlarını takip ederek bulabildiler. Tedavi görmeyen ve gece körlüğü olan fareler ise platformu uzun uğraşlardan sonra şans eseri bulabildi. Bilim adamları, nakledilmiş fotoreseptör hücrelerin göz ile uyum sağlayıp görüşü iyileştirmesinin mümkün olduğunu ilk kez kanıtlamış oldular. Bu çalışma görüş araştırmaları, sinirbilimi ve rejeneratif tıp gibi bir çok alanda yeni araştırmalara bir başlangıç noktası oluşturacak. Gelecekte benzer bir çalışmayı embriyonların kök hücrelerinden alınmış fotoreseptörlerle yaparak, insanların da görüşünü geliştirmeyi umuluyor. Su labirenti testinin başarılı olması tartışmasız bir biçimde kanıtlanmış oldu. • 1 Süt, peynir, tereyağı, portakal suyu gibi gıdalar güneş ışığında bir saatten fazla bekletilirse. • • • • • • • • • • • • Fotoreseptör hücrelerin kaybı bir çok göz hastalığının ardında yatan neden. Sonuçlar her ne kadar ümit verici olursa olsun, işlemin insanlara uygulanabilmesine daha çok var. Araştırmalar körlüğe çözüm bulunması açısından ümit vadediyor ancak tedavinin insanlarda denenebilmesi için daha bir çok kez hayvanlar üzerinde test edilmesi gerekiyor. • • • • • • • Kuru fasulye, nohut, mercimek gibi gıdalar çok iyi pişirilmezse. Bu gıdaların çabuk pişmesi için soda katılırsa. Yumurta çiğ tüketilirse veya çok uzun süre pişirilirse. Sütlü tatlı yaparken şeker önceden konup birlikte kaynatılırsa. Ekmek ince dilimlenip kızartılırsa. Sebzeler ve meyveler doğrandıktan sonra bekletilirse. Sebzeler doğrandıktan sonra suda bekletilirse. Yeşil sebzelerin rengini korumak için pişirme sırasında soda katılırsa. Sebzeler, suları çektirilerek pişirilmezse. Pirinç, ıslatıldıktan sonra akan suyun altında çok yıkanırsa. Sebzeler için çok fazla haşlama suyu kullanılırsa ve bu su atılırsa. Domates, salatalık, elma gibi meyve-sebzelerin kabukları atılırsa. Patates dilimlenip suda bekletilirse. Yoğurdun suyu atılırsa. Makarna, erişte, kuru fasulye, nohut, mercimek gibi besinler, suları çektirilerek pişirilmezse. Yağ çok kızdırılıp, yakılırsa. Tarhana güneş ışığında kurutulursa. Zeytinyağı, ayçiçeği gibi yağlar karanlıkta ve ağızları sıkı kapatılarak saklanmazsa. Gıdalar çok kızartılırsa. Alerjik hastalıklar tedavi edilmezse kronikleşebilir »»Bahar aylarında ortaya çıkan bazı alerjik hastalıkların tedavi edilmediği taktirde kronikleşebilir. Baharda havaların çok değişken olması nedeniyle mikrobik bronşit, nezle ve gribal enfeksiyonlarda artış yaşanır. İlk bakışta bahar mevsiminde görülen bu tip enfeksiyon hastalıkları alerjik hastalıklarla benzerlik gösterebilir ve karıştırılabilir. Enfeksiyon hastalıklarının tedavisinde kullanılan ilaçların alerjik hastalıklardan çok farklıdır, bundan dolayı yanlış tanı, bir yandan gereksiz antibiyotik ve ağır ilaçların kullanımına yol açarken bir yandan da şikayetlerin uzamasına ve ağırlaşmasına neden olabilir. Uygun şekilde tedavi edilmeyen alerjik hastalıklar kronikleşebilir ve tedavisi daha güç hale gelebilir. Özellikle bahar mevsiminde ortaya çıkan inatçı öksürük, tekrarlayan hapşırıklar, burun akması veya tıkanıklığı, göz sulanması gibi şikayetlerin alerjik nedenlere bağlı olabileceği unutulmamalıdır. Alerjik reaksiyonların genel olarak dört tip olarak görünür. Günlük yaşantıda en sık karşılaştığımız ve bahar ayında yaygın olarak görülen “tip 1” alerjik reaksiyonlardır. Bu alerjik reaksiyonun meydana geldiği organa göre astım, alerjik nezle, alerjik göz nezlesi, ürtiker gibi hastalıklar ortaya çıkar. Bazı alerjenler yıl boyu mevcuttur ve neden olduğu alerjilerde yılın herhangi bir zamanında ortaya çıkabilir. Bunlara örnek olarak ev akarları, ev hayvanları, gıda alerjileri verilebilir. Bazı alerjenler ise belli mevsimlerde ortaya çıkarak hastalıklara neden olur. Bahar aylarında ortaya çıkan çeşitli ağaçların, çimen ve otların polenleri mevsimsel alerji nedenlerine iyi bir örnektir. Şifa Kaynağı Kekik »»Kekik, kanserden diyabete birçok hastalığın şifa kaynağı Türkiye’de yoğun olarak yetişen kekik çeşitlerinin, antioksidan, antikanserojen, antidiyabetik ve antikolestremik özelliği var. Kekik üretimi açısından dünyada önemli bir konumda bulunan Türkiye’de, Origanum, Thymus, Thy-mbra, Saturaje, Sideritis ve Salvia cinsi kekiklerin yoğun olarak yetiştiriliyor, bu kekik çeşitlerinin sağlığa çok faydaları bulunmaktadır. Yapılan araştırmalarda kekiğin mikrop öldürücü olduğu tespit edilmiştir. Kekik, içerdiği maddelerle hücrelerden salgılanan serbest radikalleri bağlayarak sağlık açısından birçok fayda oluşturmaktadır. Kekik, içeriğindeki maddelerle vücutta hücre koruma sistemlerini geliştirmesiyle antioksidan, kanser oluşumunu engellemesiyle antikanserojen, diyabet hastalığını engellemesiyle antidiyabetik ve vücuttaki kolesterol oranını ayarlamasıyla antikolestremik özellikler taşımaktadır. Bu özellikleri ile kekik, yaşlılığı geciktirmekte, tümör oluşumunu engellemekte, şeker hastalığına iyi gelmekte ve gıdaların bozulmasını doğal yollarla engellemektedir. Türkiye’de 24 saat esasıyla hizmet veren tek Merkez olan Ulusal Zehir Danışma Merkezi, zehirlenmeler hakkında size bilgi verir... ̇ ̇ Nisan 2012 Köy-Koop Merkez Birliği ETKİNLİKLER NİSAN 2012 TARIM FUARLARI TAKVİMİ 3 Mayıs - 6 Mayıs 2012 Bursa Karacabey Tarım ve Hayvancılık Fuarı Traktör, Tarım ve Hayvancılık Ekipmanları Traktör, Tarım ve Hayvancılık Ekipmanları İhtisas Fuarı. Renkli Fuarcılık 21 MAYIS AYI TARIM TAKVİMİ TARLA ZİRAATI a) Yazlık ekim yapılacak tarlalarda sürüm, ikileme, üçlemeler ve gübreleme yapılır. Kaymak kırma, çapa ve ot alma amacıyla tırmık ve kültüvatörle toprak işlemesi devam eder. Çeltik tavaları hazırlanır. Yerfıstığında boğaz doldurulur. b) Pamuk, ayçiçeği, susam, fasulye, soya, çeltik ve bostan ekimi ile tütün fidelerinin dikimi yapılır. c) Sulama, çapalama, hereğe bağlama, seyreltme ve diğer bakım işleri yapılır. d) Özellikle bu ay zararlı ve hastalıklara karşı dikkat edilmeli ve gerekli tedbirler alınmalıdır. e) Sıcak bölgelerde erkencil hububat çeşitleri hasat edilir, harman hazırlığı yapılır. Yem bitkilerinin ve çayır otlarının biçilmeleri başlar. MEYVECİLİK 7 Mayıs - 10 Mayıs 2012 AGRO LİBYA FOOD : 5. Uluslararası Gıda, Gıda Paketleme ve Tarım Fuarı - Trablus Tarım, Hayvancılık, Tarım Makineleri, Süt Endüstrisi, Ambalaj, Tohum, Peyzaj, Seracılık, Yumurta, Sulama Sistemleri. Expo Fuarcılık d) Görülebilecek her türlü hastalık ve zararlılara karşı mücadele edilir. e) Can erik, kiraz, vişne, yenidünya, kayısı, badem hasadına başlanır. SEBZECİLİK a) Bazı bölgelerde sıcak ve soğuk yastık işleri devam eder. b) Sebze ekilecek ve fide dikilecek topraklar hazırlanır. Her çeşit sebze için gerekli gübreleme yapılır. c) Her çeşit sebze tohumu ekimi ile fide dikimi tavalara yapılır. d) Çapalama, sulama, hereklere alma ve uç alma işleri devam eder. e) Her türlü hastalık ve zararlılarla mücadele yapılır. f) Ay boyunca her türlü sebze hasadı yapılarak ambalajlanır ve pazara sevk edilir. BAĞCILIK a) Bazı serin bölgelerde bağlarda toprak işlemesi ve gübreleme uygulaması yapılır. b) Asma çubukları dikimi devam eder. c) Serince bölgelerde budama, boğaz açma, aşılama devam eder. Ilık bölgelerde uç alma ve hereklere bağlama işleri yürütülür. d) Mildiyö ve külllemeye karşı mücadele yapılır. Diğer zararlılarlada savaşılır. HAYVANCILIK 17 Mayıs - 20 Mayıs 2012 a) Bahçelerde ve fidanlıklarda toprak işlemesi çapa ve sürüm şeklinde devam eder. Toprak işlemesiyle birlikte gerekli gübreler verilir. b) Bazı soğuk bölgelerde fidan dikimi ay sonuna kadar devam eder. c) Bahçe ve fidanlıkta her türlü bakım, taçlandırma, budama, uç alma, çap ve sulama işleri yapılır. Aşılama genel olarak kalem aşısı şeklinde devam eder. Bazı bölgelerde sürgün göz aşısına başlanır. Geçen mevsimde yapılarak tutmayan aşılar yenilenir. Sıcak bölgelerde ağaçlara kireç badanası yapılır. 2. Van Tarım, Hayvancılık, Gıda ve Tarım Fuarı. Tarımsal Üretim Geliştirme, Makine ve Yan Sanayi, Sulama Sistemleri, Seracılık, Hayvancılık, Arıcılık, Organik Gıda, Gübre, Peyzaj. Ajansasya Fuarcılık. 18 Mayıs - 20 Mayıs 2012 b) Bazı serin bölgelerde henüz meraların yetersizliğinden yem takviyesi olarak ahır besisi yapılır. Hayvanlarda kırkım yapılır. c) Doğumlar kısmen azalmakla beraber bazı bölgelerde devam eder. d) Mera ıslahları yapılır. Ve dışarda otlatma bütün bölgelerimizde devam eder. e) Çeşitli hayvan hastalık ve zararlılarıyla mücadele yapılır. TAVUKÇULUK a) Kümeslerde bakım temizlik ve kireçle dezenfeksiyon yapılır. Kümeslere kuşların girmemesi için pencerelerin kafeslenmesine devam edilir. b) Kuluçka işleri ay boyunca devam eder. c) Tavuklara özellikle yeşil yem verilmelidir. Bu konuda en iyisi yumurta verimini arttıran yoncadır. d) Çeşitli tavuk hastalıklarına karşı koruyucu aşılar ve önleyici ilaçlar yapılmalıdır. ARICILIK a) Arıların kolay çalışmalarını temin için kovanlarda bakım ve temizlik işleri devam eder. Özellikle modern kovanların kullanılması bu işi sağlamada önemlidir. b) Arı malzemeleri işler durumda bulundurulur. Oğul verme ay boyunca devam eder. a) Ahır işleri ay boyunca devam eder. Mevzuat • SÜT ZİRVESİ 2012 Süt ve Süt Endüstrisi Konferansı 17-20 Mayıs 2012 Kaya İzmir Thermal Hotel & Convention İZMİR 2012 - Panel-Kongre Hayvancılık, Süt Endüstrisi ve Ürünleri Hayvancılık ve Ekipmanları, Süt Endüstrisi Ürünleri, Süt Endüstrisi Teknolojileri ve Tedarikçileri, Tohum, Yem Üretiminde Kullanılan Tarım Alet ve Makineler, Hayvan Sağlığı, İhtisas Fuarı. Burdur Expolink Fuarcılık 23 Mayıs - 27 Mayıs 2012 Trakya Hayvancılık, Süt Ürünleri ve Tohum Fuarı - Kırklareli Hayvancılık Ekipmanları Hayvancılık Ekipmanları, Süt Sağım Makineleri İhtisas Fuarı. Renkli Fuarcılık 24 Mayıs - 26 Mayıs 2012 HALSER - Yaş Sebze Meyve Üretim Girdileri, Paketleme Lojistik, Pazarlama Fuarı - İstanbul Tohum, Fidan, Gıda Güvenliği, Paketleme, Etiket, Lojistik, Yatırım, Pazarlama, Mekanizasyon, Soğuk Hava, Yaş Sebze Meyve. MSK Fuarcılık 24 Mayıs - 27 Mayıs 2012 Doğu Anadolu Tarım Fuarı 2012 Erzurum Tarım ve Hayvancılık Fuarı - Erzurum Tarım, Tarım Teknolojileri, Seracılık, Hayvancılık, Tohumculuk, Tavukçuluk, Süt Endüstrisi, Fidancılık İhtisas Fuarı Atlas Uluslararası Fuarcılık ▶▶ “Kooperatifçiliğin Dünü Bugünü, Yarını” Tarih: 09 Mayıs 2012 İl: Bursa/Almira Otel Organizayson: Bursa Köy-Koop Birliği ▶▶ 35. Dünya Bağ ve Şarap Kongresi Tarih: 18-22.Haziran.2012 İl: İzmir ▶▶ Tarla Günleri “Tarımda Yenilikler ve Trendler” Tarih: 7-10 Haziran 2012 İl: Tarım Meslek Lisesi Hürriyet / Bursa ▶▶ 10. Ulusal Tarım Ekonomisi Kongresi Tarih: 05-07 Eylül 2012 İl: Selçuk Üni. Ziraat Fakültesi - Konya ▶▶ II. Yumuşak Çekirdekli Meyveler Sempozyumu Tarih: 04-07. Eylül 2012 İl: Onsekiz Mart Üniversitesi - Çanakkale KİTAP Prof.Dr. Erhan REHBER • Kooperatifçiliğin Tarihçesi • Kooperatif Tanımı, Sınıflandırılması • Kooperatifçilik Değer ve İlkeleri • Kooperatif Teorisi • Dünya ve Türkiye'de Kooperatifçilik • Kooperatiflerin Geleceği www.ekinyayinevi.com ▶▶26 Mart 2012 Tarihli ve 28248 Sayılı Resmî Gazete, Okul Sütü Uygulama Tebliği (No:2012/35) ▶▶31 Mart 2012 Tarihli ve 28250 Sayılı Resmî Gazete, Ormancılık ve Su Şûrası Yönetmeliği ▶▶6 Nisan 2012 Tarihli ve 28256 Sayılı Resmî Gazete, Tarımsal Ürünlerde İhracat İadesi Yardımlarına İlişkin Para-Kredi ve Koordinasyon Kurulu Tebliği (No: 2012/2) ▶▶7 Nisan 2012 Tarihli ve 28257 Sayılı Resmî Gazete, Yeraltı Sularının Kirlenmeye ve Bozulmaya Karşı Korunması Hakkında Yönetmelik ▶▶8 Nisan 2012 Tarihli ve 28258 Sayılı Resmî Gazete, 2/1 Numaralı Ticari Amaçlı Su Ürünleri Avcılığını Düzenleyen Tebliğ (Tebliğ No: 2008/48)’de Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ (No: 2012/27) ▶▶8 Nisan 2012 Tarihli ve 28258 Sayılı Resmî Gazete, Türk Gıda Kodeksi Gıdalarda Kullanılan Renklendiriciler ve Tatlandırıcılar Dışındaki Katkı Maddelerinin Saflık Kriterleri Tebliği (No: 2012/33) ▶▶12 Nisan 2012 Tarihli ve 28262 Sayılı Resmî Gazete, Türk Gıda Kodeksi Bitki Adı ile Anılan Yağlar Tebliği (No: 2012/29) ▶▶12 Nisan 2012 Tarihli ve 28262 Sayılı Resmî Gazete, Türk Gıda Kodeksi Belirli Epoksi Türevlerinin Gıda ile Temas Eden Madde ve Malzemelerde Kullanımının Kısıtlanması Hakkında Tebliğ (No: 2012/32) ▶▶19 Nisan 2012 Tarihli ve 28269 Sayılı Resmî Gazete, Türk Gıda Kodeksi Gıda ile Temas Eden Seramik Malzemeler Tebliği (No: 2012/30) ▶▶19 Nisan 2012 Tarihli ve 28269 Sayılı Resmî Gazete, Türk Gıda Kodeksi Rejenere Selüloz Filmlerden Üretilmiş, Gıda ile Temas Eden Madde ve Malzemeler Tebliği (No: 2012/31) ▶▶26 Nisan 2012 Tarihli ve 28275 Sayılı Resmî Gazete, 6292 Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun 22 ̇ ̇ Nisan 2012 Köy-Koop Merkez Birliği SPOR - TARIM BULMACA Zayıflamak için Spor mu? Diyet mi? Adnan YAHŞİ Atletizm Yıldız Milli Takım Antrenörü adnanyahsi@hotmail.com Görünüşümüz hakkında söylenmiş olumsuz bir görüş varsa,belli etmesek de için için bizi rahatsız eder. Saçların ne kadar beyazlamış… Ne kadar kilo almışsın... gibi yorumlar yalan söylemeyen aynalar karşısında daha fazla zaman geçirmemize neden olur. Ancak ayna karşısında geçirilen zamanın kimseye faydası yoktur. Saçlara düşen aklara geçici çözümler bulunur. Ama kilo gibi dünyayı ilgilendiren bir sorununuz varsa, çaresi spor veya diyettir. Ya da her ikisinin birlikte yapılmasıdır. Peki doğru olan nedir? Doğrusu, ikisinin birlikte yapılmasıdır. Ancak kilo sorununuz aşırı ise öncelikle diyet yapmanız gerekmektedir. Belli bir kiloya ulaşılınca diyetin sporla desteklenmesi doğru olacaktır. İşte tam burada akla şöyle bir soru gelmelidir: Kilom aşırı mı, değil mi? Kısaca şişmanmıyım diye kendinize sormalısınız... Şişman olup olmadığınızın ölçülmesinde günümüzde en geçerli olan ölçüm şekli “BEDEN KİTLE İNDEKSİ” dir. Beden Kitle İndeksi ya da kısaca BKİ, vücut ağırlığınızın (kg), boy uzunluğunuzun metre cinsinden karesine bölünmesiyle hesaplanır. Bir örnek vermemiz gerekirse: Kilosu 73 kilo ve boyuda 1.73 mt. olan bir kişi için BKİ hesaplayalım, 73 kiloyu 1.73 m’nin karesi olan 2.99 sayısına böldüğümüzde ortaya çıkan sayı 24.4 rakamıdır. Şimdi bu rakamın ne ifade ettiğini anlamak için tablomuza bakalım: » Birbirini uzun zaman görmeyen iki tanıdık insanın karşı karşıya geldiklerindeki konuşmanın içinde, genellikle görünüşleri hakkındaki yorumları olmazsa olmazlardandır. BKİ TABLOSU Yaş BKİ 19-24 20.0-24.9 19-24 19-24 19-24 19-24 19-24 Sınıflandırma Erkek-kadın altüst sınır normal 25.0-29.9 Hafif şişman 30.0-34.9 Şişman 35.0-44.9 Sağlık açısından önemli 45.0-49.9 Aşırı şişman 50.0 ve üstü Süper şişman Ancak uzmanlara göre bu tablo19-24 yaş aralığı için normal kabul edilebilir.Yaş ilerledikçe BKİ’de artış olabileceği vurgulanarak artan yaşlara göre de uygun tablonun şu şekilde olması gerektiği belirtilmektedir: Yaş 19-24 25-34 35-44 45-54 55-65 65+ 1 2 3 4 5 6 7 • Yiyecekleri çiğneyin.Acele etmeyin tadını çıkarın. BKİ 19-24 20-25 21-26 22-27 23-28 24-29 Bu tablo için de bir örnek verelim,diyelim ki 50 yaşındasınız.Boyunuz 1.70 ve kilonuz da 75 kg. 75 sayısını 1.70 sayısının karesine böldüğümüzde ortaya çıkan rakam 25.9 dur. Tabloya baktığımızda yaşımızla ilgili kısımdaki değerler 22-27 dir.25.9 sayısı da bu değerler içinde kalan bir rakam olduğu için normal kabul edilebilir. e diyelim ki ŞİŞMANSINIZ… Şunu unutV mayın, eğer fizyolojik bir rahatsızlığınız yoksa, şişman ya da zayıf olmanızın nedeni aldığınız enerji ile harcadığınız enerji arasındaki dengesizlikten kaynaklanmaktadır. Yapmanız ge- TARIM BULMACA reken öncelikle sıkı bir diyettir. Çünkü aşırı kiloda spor yapmaya çalışmak başka sağlık sorunlarını da ortaya çıkarabilir. Diyetle zayıflamaya başlayıp bir miktar kilo verdikten sonra spor yapmaya başlamanız,vücudunuzu da şaşırtacak ve daha hızlı kilo vermeye başladığınızı görecekseniz. Dikkat etmeniz gereken, aşırı kilolu iseniz yapacağınız spor,yürüyüş gibi hafif sporlar olmalıdır.Spora yer vermeden yaptığınız diyette bu seferde vücudunuzun belli yerlerindeki sarkmalar sizi rahatsız edecektir.Bu sarkmaları önlemenin en kolay ve en iyi yolu düzenli spor yapmaktır. Tabi ki her zaman üstüne basa basa söylediğimiz gibi tüm bunların uzman kişilerin denetiminde yapılması daha sağlıklı ve doğru olacaktır. • Yediğinize odaklanın. Yemek sırasında TV, sohbet,gazete okuma ne yediğinizi unutturur. • Her gün tartıya çıkıpta moralinizi bozmayın. Haftada bir kere sabah aç karnına yeterli. • Uyku saatlerinize düzen getirin. • Kafein ve gaz içeren içeceklerle vedalaşma vakti çoktan geldi. • Aç kalmayın. Sık ama hafif atıştırmalar metabolizmayı devamlı çalıştırır. Sağlıklı bir yaşama merhaba demek isteyenler için de bazı basit önerilerimiz var • Asansörü hep kullanmak zorundamısınız? Arada sırada merdiveni de kullanın. • Un-tuz-şeker..Bu üçlüden uzak durmaya çalışın nutmayın, kilo vermek kimse için kolay U bir süreç değildir. Ancak hedefinize odaklandığınızda ve sabırlı da olduğunuzda ard arda giden kilolar sizi daha sağlıklı bir yaşam yoluna taşıyacaktır. Bu yolda sizi yolunuzdan döndürmek isteyen hiçbir yiyeceğe ve içeceğe kanmayın. Emin olun zafer sizin olacaktır. • Su, hayatınızın her anında olsun. Günde en az 2 litre. Spor dolu günler sizinle olsun… • Öncelikle hedefinizde kararlı olun. • Vücudunuzu şaşırtın,alışık olmadığı çalışmalar yaptırın.Mesela uzaktan kumandayı kullanmamak gibi. Y. İzzettin BAŞER 8 9 10 11 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 YOKSUL ÇİFTÇİ İskoçya’da yoksul mu yoksul bir çift yaşardı. Fleming di adı. Günlerden bir gün tarlada çalışırken bir çığlık duydu. Hemen sesin geldiği yere koştu. Bir de baktı ki beline kadar bataklığa batmış bir çocuk, kurtulmak için çırpınıp duruyor. Çocukcağız bir yandan da avazı çıktığı kadar bağırıyordu. Çiftçi çocuğu bataklıktan çıkardı ve acılı bir ölümden kurtardı. Ertesi gün Flemingin evinin önüne gelen gösterişli arabadan şık giyimli bir zengin indi. Çiftçinin kurtardığı çocuğun babası olarak tanıttı kendini. 12 Soldan Sağa 1- Toprağın suyunu çekerek yerin bataklık duruma gelmesini önleyen bir ağaç, sıtma ağacı 2- Belirli bir ses dizisinin belirli bir ölçü içinde düzenlenmesi... Sincan Uygur Özerk Bölgesi’nin başkenti 3- Bir geminin kullanılan bölümünün ton birimi cinsinden karşılığı... Ölen insanın vücudu, ceset 4- Yabani hayvan yakalama... Bir element... Üç beyazdan biri 5- Bir soru sözü... Küçük törpü... Gün doğumu 6- Üst karşıtı... Bir çeşit saç ekmeği, böreği 7- Bir meyve... Güzel koku 8- Türkiye’nin plaka kodu... Beygir, katır, eşek gibi hayvanların damağında, ön dişlerinin arkasında meydana gelen şişkinlik...Yemin 9- Eti için avlanan, boz renkli bir kuş... En kısa zaman 10- Sebze fideleri, üzüm çubuğu ekmek için hazırlanan yer, çukur... Çayı ile ünlü ilimiz 11- Eski Mısır da güneş tanrısı... Ayrı tutulmuş... Bir cetvel 12Meyve yaprağında yumurtacıkların bağlı olduğu bölüm... Tahıl demetlerinin üzerinden düven geçirilerek tanelerin başaklarından ayrılması işi. Yukarıdan Aşağıya 1- Titkinin topraktan beslenmesini kolaylaştıran bitki, fosil v.b ürün 2- Sünnet olan çocuğu tutan kimse... Bir işi yerine getirmek için verilen söz 3- Ankara Ticaret Odası... Trafiği yoğun olan ana yol 4- Alt alta yazılmış şeylerin bütünü, dizelge... Bir opera yapıtında ya da oratoryoda ezgi 5- Ayrıcalık... Felç 6- Konaklama yeri... İlave 7- Balkan’ların en büyük nehri... Bin kilo... Eski dilde yol 8- Tümör... Biriçte sanzatü... Bir görevi yerine getirme 9- İngilizcede güneş... Bazı maddelerin dilde bıraktığı yakıcı duyu... Çok karşıtı 10- Sert, değerli bir mobilya ağacı... Adet 11- İçinden sarkan tokmağının kenarlara vurmasıyla ses çıkaran madenden araç, kampana... Kılıç kabı... Uzaklık belirten bir ünlem 12- Duvar içinde bırakılan oyuk... Kar kalkmasından hemen sonra çıkan çiğdeme benzer, beyaz bir çiçek, akçabardak. - Oğlumu kurtardınız, size bunun karşılığını vermek istiyorum. Dedi. Yoksul ve onurlu Fleming ; - Kabul edemem! diyerek ödülü geri çevirdi. Tam bu sırada kapıdan çiftçinin küçük oğlu göründü. - Bu senin oğlun mu? diye sordu zengin adam. Çiftçi gururla -Evet! dedi. Zengin adam devam etti; - Gel seninle bir anlaşma yapalım. Oğlunu bana ver, iyi bir eğitim almasını sağlayayım. Eğer karakteri babasına benziyorsa ilerde gurur duyacağın bir kişi olur. Biz Ne Yapalım? Timur, sabah kalkmış, saçı sakalı uzamış, hemen berberini çağırmış, berberi ayna ustura ve diğer malzemeleriyle koşarak gelmiş. Aynayı Timur’un karşısına koymuş. Timur aynada kendini görünce, - Aman yarabbi! ben ne kadar çirkin bir adamım, sırf ben imparatorum diye insanlar bana hürmet ediyor, allah beni niye bu kadar çirkin yarattı. Diye bağırmaya, debelenmeye başlamış. Yanında bulunan vezir ve hizmetkarları Timuru teskin etmeye başlamışlar. - Aslında güzel olan sizsiniz, çirkin olan bizleriz. Diye bir sürü dil dökmüşler. Bunun üzerine Timur, susmuş, traşının bitmesini beklemiş. Bu esnada gözü yanlarında bulunan Nasrettin Hoca’ya takılmış. Hoca üstünü başını yırtıp, yerlerde debeleniyormuş, durmadan sızlanıyormuş. Timur kendi derdini unutup Hocaya sormuş. - Hoca, ben sustum sana ne oluyor? demiş. Hoca da; - Siz iki dakika yüzünüzü gördünüz, bir saat bağırdınız. Peki biz ne yapalım, demiş. Bu konuşmalar sonunda Flemingin oğlu zengin adamın desteğinde eğitim gördü. Aradan yıllar geçti. Çiftçi Flemingin oğlu Londradaki St. Marys Hospital Tıp Fakültesi den mezun oldu ve tüm dünyaya adını penisilini bulan Sir Alexander Fleming olarak duyurdu. Bir süre sonra aristokratın oğlu zatürreeye yakalandı. Onu ne mi kurtardı? Penisilin! Zengin adamın adı: Lord Randolp Churchill di... Oğlunun adi ise: Sir Winston Churchill.