Sünnet/Hadis Rehberliğinde İnsanın Onur Mücadelesi
Transkript
Sünnet/Hadis Rehberliğinde İnsanın Onur Mücadelesi
AİBÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2014, Cilt:14, Yıl:14, Sayı:2, 14: 437-448 SÜNNET/HADİS REHBERLİĞİNDE İNSANIN ONUR MÜCADELESİ Şaban ÇİFTCİ “STRUGGLE FOR HUMAN DIGNITY IN THE GUIDANCE OF SUNNAH/HADITH” Öz “Yaratılmışlar içerisindeki seçkin konumu ile insanoğlunun hayatını onur mücadelesi olarak tarif etmek mümkündür. Zira insan hayatı boyunca güçlü çeldiricilere direnmek, yaratılıştan sahip olduğu saygınlığı kaybetmemek için çok yönlü mücadele etmek durumundadır. Bu mücadele; sadece kendi onurunu koruma ile sınırlı olmayıp, başkalarının onurunun en az kendisininki kadar dokunulmaz olduğunu kabul ederek, sorumluluk üstlenmeyi de içermektedir. Yüzyılımızın şiddet, nefret, korku, kaygı ve her türlü insan odaklı sorununun sadece güvenlik tedbirleri ile değil, ancak insanın doğuştan sahip olduğu onurun farkındalığı ile çözüme kavuşturulabileceği görülmelidir. Toplumları oluşturan tüm fertlerin karşılıklı olarak onurlarına saygı göstermeleri ile tüm sorunların aşılabileceği gözden uzak tutulmamalıdır. İnsanlığın onur mücadelesinde peygamberlerin yeri ve rolü görmezden gelinemez. Geldiği çağ ve şartları dikkate alındığında insanlığın ihtiyaç duyduğu bu farkındalığın Hz. Muhammed (sav) tarafından gerçekleştirildiğine şahit olmaktayız. O’nun canlı Kur’an olan yaşamı ve öğretileri, onurun korunmasında insanlığa kılavuzluk edecek zengin, sade ve eşsiz örnekler içermektedir.” Anahtar Kelimeler: Sünnet, Hadis, Onur, Cahiliye, Asabiyet. Abstract “It is possible to define the life of human being, with the outstanding position among the created, as the struggle for dignity. Forasmuch, human being has to stand out against strong distractors throughout his life and struggle in multi-way to avoid losing the dignity of creation. This struggle, not limited only to protect his own dignity, includes taking responsibility as well by recognizing that dignity of others is at least as intouchable as his own. We must see that violence, hatred, fear, anxiety and all kinds of people-oriented problems in our century can be solved not with security measures, but only with the awareness of human Yrd. Doç. Dr., Abant İzzet Baysal Universitesi, İlahiyat Fakültesi, İDKAB/Hadis Öğretim Üyesi. e-posta: saban61@mynet.com 437 AIBU Journal of Social Sciences, 2014, Vol:14, Year:14, Issue:2, 14: 437-448 dignity by birth. It should not be overlooked that all the problems can be overcome by mutual respect to the dignities of all the individuals that form societies. The place and role of the prophets in the struggle for dignity of human beings can not be ignored. Considering the requirements of his age, we witness that this awareness humanity needs has been achieved by Hadreth Muhammad peace be upon him. His life and teachings, that are the Quran alive, contains rich, pure and unique examples guiding human beings to protect the dignity.” Keywords: Sunnah, Hadith, Dignity, Jahiliyya (pre-Islamic age of ignorance) , Tribalism 1. Giriş “Onur”, sadece insan için söz konusu edilebilen, hem kişinin kendine duyduğu saygıyı hem de başkalarının gösterdiği saygının dayandığı kişisel değer, şeref ve itibarı ifade eden bir kavramdır.1 Kimi zaman “haysiyet”, kimi zaman “şeref” sözcükleri ile karşıladığımız “onur”, tüm erdemleri kuşatan, kimde bulunursa onu saygın/muhterem kılan ahlâkî değerler ve nitelikler manzumesidir. “Biz hakikaten insanoğlunu şan ve şeref sahibi kıldık. Onları, karada ve denizde taşıdık kendilerine güzel güzel rızklar verdik. Yine onları yarattıklarımızın birçoğundan cidden üstün kıldık”2 ayetinde vurgulandığı şekilde, insan bu saygınlığa ve onura yaratılıştan sahiptir. Kur’an’ın ifadesiyle en güzel biçimde yaratılmış,3 Allah’ın yeryüzündeki halifesi4 olmakla onurlandırılmış yegane varlıktır insan… Ve işte insanlığın onurunu kaybettiğini en çok hissettiği dönemde, Allah cc. Hz. Muhammed (sav) ile insanlığa onurunu yeniden kazanma fırsatı vermiştir. 2. Onurun Çiğnendiği Dönem: “Cahiliye” Arapların İslam öncesi dönemleri; bilgisizlik, cehalet, barbarlık ve vahşetin hüküm sürmesi nedeniyle “cahiliye” olarak adlandırılmış,5 putperestlik, asabiyet, zulüm, adaletsizlik, kendi çocuklarının canına TDK, Güncel Türkçe Sözlük, Onur Md. İsra, 17/7,. 3 Tin, 95/4. 4 Hucurât, 49/13. 5 Ebu’l Fadl Cemaleddin İBN MANZÛR, Lisanü’l-Arab, I-XV, Daru’l-Fikr, Beyrut, ty , XI, 130. 1 2 438 AİBÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2014, Cilt:14, Yıl:14, Sayı:2, 14: 437-448 kıyma gibi insanlık dışı davranışlar dönemin özellikleri olarak kendini göstermiştir.6 “Cahiliye” kelimesinin Mekkî surelerde yer almayıp Medeni surelerde geçmesi hicretten sonra Müslümanlar arasında yaygınlaşan bir kavram olduğunu düşündürmektedir. Bilgisizlik, ilmin zıddı, ilme tabi olmama, okuma-yazma bilmeme (The Time of Ignorance) gibi anlamları bulunan kelimenin daha sonra Allah ve Rasulünü bilmeme, Allah’tan başkasına kulluk, putlara tapma, neseb ile övünme, gösteriş, cebr vb. cahiliye dönemine özgü7 menfi sıfatların yüklendiği bir kavram olarak kullanılmıştır.8 Cahiliye dönemi; bir kimsenin baba tarafından akrabasını9 veya genelde kabilesini, haklı olsun ya da olmasın her durumda savunmaya hazır olması anlamındaki “asabiyet”in hakim olduğu dönemdir. Kabile hayatı yaşandığı için bunun tabii bir sonucu olarak merkezi bir güçten yoksunluk, sonu gelmez kan davalarının yaygın olarak yaşanmasına sebep oluyor, intikam duygusu huzur ve barışın en büyük düşmanı olarak hüküm sürüyordu.10 Baskınların, yağmaların ve “eyyâmü’l-Arap” adı verilen savaşların geliştirdiği karşılıklı düşmanlık, kin, nefret, kan davaları ve intikam duygularının,11 toplumun haleti ruhiyesine ne derece tesirli olduğu bu durumun sürekli hale getirilmesinden anlaşılmalıdır. Kendine has kast sistemi ile toplum çeşitli sınıflara12 ayrılıyor, belirli bir soydan olmak asillik, şeref veya itibar vesilesi sayılıyordu. Aile yapısı geniş veya dar olarak kendini gösteriyor, nikah için farklı şekiller görülüyordu.13 Dini bir mahiyeti olmayan nikah şekillerinden bir kısmı bilinen tarzda idi. Bunun dışında nikahsız yaşama, süreye bağlı Mustafa FAYDA, “Cahiliye”, DİA, İstanbul, 1998, VII, 17-19; İbrahim SARIÇAM, Hz. Muhammed ve Evrensel Mesajı, Diyanet İşleri Başkanlığı Yay, V. Bsk. Ankara, 2007, 42. 7 İbn Manzûr, XI, 130. 8 Cevad ALİ, el-Mufassal fî Tarîhi’l-Arab Kable’l-İslâm, I-X, Camiatu Bağdad Nşr. II. Bsk, 1993. I, s. 37-38. 9 bkz. Hayrettin KARAMAN, “Asabe”, DİA, İstanbul, 1991, III, s. 452-453. 10 Mustafa ÇAĞRICI, "Asabiyet", DİA, İstanbul, 1991, III, s. 453-454; Ahmet ŞELEBİ, Mevsûatu’t-Tarîhi’l-İslâmî ve’l-Hadârati’l-İslâmiyye, I-X, Mektebetü’n-Nehdatu’lMısrıyye, XIV. Bsk. 1996, I, 149-153 11 Mehmet Ali KAPAR, "Eyyâmü'l-Arab", DİA, İstanbul, 1995, XII, s. 14-16. 12 Mahmud Arafa MAHMUD, el-Arab Kable’l-İslâm: Ahvâlühümü’s-Siyâsiyye ve’dDîniyye ve Ehemmü Mezâhir-i Hadâratihim, Kahire 1995, s. 271-276 13 Şelebi, I, 176-180. 6 439 AIBU Journal of Social Sciences, 2014, Vol:14, Year:14, Issue:2, 14: 437-448 anlaşmalı nikah, eşleri karşılıklı değiştirme, asil ve soylu bir erkekten çocuk sahibi olmak için eşini ona sunma, babasının ölümünden sonra büyük oğlunun annesiyle evlenebilmesi, başlık ve mehir vermemek için kızların değiştirilmesi gibi nikah çeşitleri görülmekteydi.14 Elbette Arapların yiğitlik, cömertlik, ahde vefâ, misafire ikram, komşuya itibar vb. erdemli davranışları da15 vardı ve Hılfu’l-Fudûl gibi bir cemiyeti kuran toplumda sözünü ettiğimiz menfi adetler herkes için söz konusu değildi. Ancak hakim olan uygulama, toplumun genelini kuşatmış ve adeta kara bulut gibi üzerlerine çökmüştü. İslâm öncesi dönem; Muhammed Hamidullah’ın tespit ettiği gibi, sadece Araplarda değil, dünyanın her yöresinde savaşların, dil, din, ırk vb. farklılıkların neden olduğu önyargıların ve servetin birkaç zengin arasında dengesiz dağılımından kaynaklanan koyu sefaletin hakim olduğu bir dönemdir.16 Özetle; insan onurunun sıfırlandığı bir zaman dilimidir. 3. Onurun Yeniden Kazanılması İnsan, yaratıcısını tanıma kabiliyetine, Allah’tan başkasına kul olmama asalet ve onuruna, iyiliği, doğruluğu ve adaleti ikame etme enerjisine, çirkinlikten, fuhşiyattan ve kötülükten uzak kalma iradesine sahip biricik varlıktır. İnsanoğlunun yaşamı, özünde sahip olduğu bu onuru koruma, saygınlığını muhafaza etme mücadelesinden ibarettir. Esas itibariyle insana gereken, fıtraten sahip olduğu bu değerin farkındalığıdır. Yüce Allah cc. insanı bu erdemlerle donattığı gibi, onu yalnız bırakmamış, Peygamberler göndermek suretiyle insanın yaratılıştan sahip olduğu bu saf ve temiz onurlu varlığını korumasına yardımcı olmuştur. Tarih boyunca bu çizgiden sapma gösteren her topluma onurunu koruması veya örselenen şeref ve haysiyetinin tekrar ihyası için, onurlu yaşamın yol ve yöntemleri, onların rehberliğinde gösterilmiştir. Nitekim insanlık şeref ve onurundan söz edilemez bir zaman diliminde iken, alemlere rahmet olarak gönderilen Hz. Peygamber, örnek Sarıçam, 40. Cahiliyye dönemi dört çeşit nikah hakkında bkz. BUHÂRÎ, Ebu Abdillah Muhammed b. İsmail, Sahih, I-VIII, Çağrı Yay, İstanbul, 1981, Nikah, 37. 15 Muhammed Süleyman TAYYİB, Mevsûatu’l-Kabâili’l-Arabiyye: Buhusun Meydaniyye ve Tarihiyye , I-IV, Darulfikril Arabi, II. Bsk, Kahire, 1996. Cilt.II/I.Cüz, 495-502. 16 Muhammed HAMİDULLAH, İslam Peygamberi, I-II, İmaj, Ankara, 2003, I, 16. 14 440 AİBÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2014, Cilt:14, Yıl:14, Sayı:2, 14: 437-448 yaşamıyla, insanlığın ayaklar altına alınan onur ve şerefini yeniden ayağa kaldırarak hak ettiği yere yükseltme mücadelesi vermiştir. İnsan onurunu korumaya yönelik tüm güzel hasletleri öncelikle kendi hayatında sergileyerek canlı bir numune olmuş, adaletli davranma, güvenilirlik, doğruluk, insan haklarını koruma, küçüklerine merhamet, büyüklere saygı ve daha pek çok onur kazandırıcı ve koruyucu hasletleri hem tavsiye etmiş, hem de bizzat uygulayarak model olmuştur. Bir tarafta; taştan-ağaçtan yapılmış putlara tapacak şekilde yaratılıştan sahip olduğu izzet ve şerefini unutan, kadını insan yerine koymayan ve hatta utanç vesilesi sayan, serveti belirli ellerde dolaştırarak ticareti zenginin sömürü aracı haline getiren bir yapıdan; diğer taraftan hukukun güçlü olanlarca belirlendiği, üstünlüğün kabileye, aşirete ve zenginliğe bağlı olduğu, ahlak ve iffetin hiçbir değerinin olmadığı bir hayat tarzından bahsederken insan onurundan söz etmek elbette mümkün değildi. İşte böyle bir zamanda ve ortamda Hz. Peygamber, adeta susuzluktan çatlamış topraklara rahmet olarak gelmiş, hayatın mihverine onur ve şerefin korunması ilkesini yerleştirmiştir. Kısacası insanlık “o nur” sayesinde “onurunu” yeniden kazanmıştır. Rahmet Peygamberi (sav); insanın onurunu zedeleyecek hiçbir davranışı hoş görmemiş, tam tersine ondan uzak olmayı özendirmiştir. Yalan söyleyerek insanları kandırmayı “büyük bir ihanet” saymış,17 “Bizi aldatan bizden değildir.”18 diyerek insan onurunu zedeleyen, itibarsızlaştıran güvenilmezliğe asla taviz vermemiştir. “Kim kardeşinin onur, ırz ve şerefinden her türlü kötülüğü savarsa Allah da kıyamet gününde onun yüzünden Cehennem ateşini savar”19 buyurarak insanları, kendi şeref ve onurlarını korudukları gibi başkalarının şeref ve onurunu korumaya da teşvik etmiştir. İnsanlık alemiyle vedalaştığı son haccında, vasiyeti niteliğindeki veda hutbesinde “…(Ey insanlar!) Bu ayınız, bu şehriniz, bu gününüz nasıl saygın ise kanlarınız, mallarınız ve ırzlarınız (şeref ve haysiyetiniz) da aynı şekilde saygındır (dokunulmazdır).”20 sözleriyle onur mücadelesini bayraklaştırmış; “Burada bulunanlar, bulunmayanlara ulaştırsın!”21 EBÛ DÂVÛD, Süleyman b. el-Eş’as, Sünen, I-V, Çağrı Yay, İstanbul, 1981 Edeb 71. MÜSLİM, Ebu’l-Huseyn el-Kuşeyrî, Sahîh, I-III, Çağrı Yay, İstanbul, 1981, Îmân, 164. 19 TİRMİZÎ, Ebû İsa Muhammed b. İsa , Sünen, I-V, Çağrı Yay, İstanbul, 1981, Birr ve Sıla, 20; AHMED b. Hanbel, Müsned, I-VI, Darü’s-Sücun-Çağrı Yay, İstanbul, 1992, VI, 449. 20 Buhari, Hac, 132; Edeb, 43; Müslim, Kasame, 29-30; Hac, 147. 21 Buhari, Hac, 132; Müslim, Kasame, 29-30. 17 18 441 AIBU Journal of Social Sciences, 2014, Vol:14, Year:14, Issue:2, 14: 437-448 diyerek de kuşak ve zaman sınırını ortadan kaldırarak asırlar sonrasına mesajını emanet etmiştir. “Ey iman edenler! Mallarınızı aranızda batıl yollarla yemeyin. Ancak karşılıklı rıza ile yapılan ticaretle olursa başka. Kendinizi helâk etmeyin. Şüphesiz Allah, size karşı çok merhametlidir.”22 “Ey iman edenler! Bir topluluk bir diğerini alaya almasın. Belki onlar kendilerinden daha iyidirler. Kadınlar da diğer kadınları alaya almasın. Belki onlar kendilerinden daha iyidirler. Birbirinizi karalamayın, birbirinizi (kötü) lakaplarla çağırmayın. İmandan sonra fasıklık ne kötü bir isimdir! Kim de tövbe etmezse, işte onlar zâlimlerin ta kendileridir. Ey iman edenler! Zannın birçoğundan sakının. Çünkü zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin kusurlarını ve mahremiyetlerini araştırmayın. Birbirinizin gıybetini yapmayın. Herhangi biriniz ölü kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? İşte bundan tiksindiniz! Allah'a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah tövbeyi çok kabul edendir, çok merhamet edendir”23 ilahi mesajı adeta insanlığın onur ve haysiyetlerini korumaya yönelik ültimatom niteliğinde ikazlardır. Bu ilahi ikazın gerektirdiği hassasiyeti Hz. Peygamber “Müslüman’ın Müslüman’a malı, ırzı ve kanı haramdır. Müslüman kardeşini küçük görmesi, kişiye kötülük olarak yeter.”24 sözleriyle pekiştirmiş, insan için vazgeçilmez temel hakların korunması konusunda asla müsamaha göstermemiştir. O, “Hiçbiriniz kendisi için istediğini kardeşi için istemedikçe (gerçek) iman etmiş olmaz”25 diyerek, karşısındakini kendisi gibi görecek derecede empati kültürünü hakim kılma, saygınlığı ve onuru korunması gereken ortak bir değer olarak benimsetme mücadelesi vermiştir. Daha önce de ifade edildiği gibi onur, şeref ve haysiyet başkalarının lütfettiği bir şey değil, insanın yaratılıştan sahip olduğu ve korumak zorunda olduğu saygınlıktır. Bu saygınlığa ve onura insan öncelikle kendisi sahip çıkıp koruyacaktır. Kendisine saygısı olmayan bir kimsenin elbette başkasından saygı beklemeye hakkı olamaz. O halde insanın öncelikli görevlerinden biri, değerini ortadan kaldıran, itibarını sarsan davranışlardan uzak kalarak kendi onurunu korumak olmalıdır. 22 Nisa,4/29. Hucurat, 49/11,12. 24 Müslim, Birr ve Sıla, 32; Ebu Davud, Edeb, 35. 25 Buhârî, Îman, 7; Müslim, Îman, 71 23 442 AİBÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2014, Cilt:14, Yıl:14, Sayı:2, 14: 437-448 Kendi onuruna sahip çıkan insan “yalan söylemeyi”, söz verip “sözünde durmamayı” ve kendisine emanet edilen şeye “hıyaneti” münafıklık alameti olarak görerek26 çocuklukta kazanılması gereken bu temel değerler sayesinde kendisine duyduğu saygıyı ortaya koyacaktır.27 Zira kendisine saygısı olan kimse başkalarına da saygılı olacak, başkalarının onur ve şerefini de kendisininki kadar değerli görecektir. Hz. Peygamber (sav)’in sünnetinden aldığı terbiye ile kişi, onurlu duruşuna halel getirmeyecek, söz taşımayı cennete girmeye mani 28 onur kırıcı bir davranış, komşuyu mirasçısı derecesinde yakını,29 misafirine ikramı Allah’a ve ahirete imanının gereği30 olarak görecektir. Hz. Peygamber (sav) örnek hayatı ve sözleriyle; dinin-neslin-canınmalın-aklın korunmasını, korunması zaruri temel insan hakları olarak görmeyi sağlamış, onun öğretisi, onurlu bir hayatın ancak bu hakların korunması ile mümkün olabileceğini göstermiştir. Hayata ve insanlara bir bütün olarak Allah Rasulü (sav)’nün kazandırdığı bu perspektiften bakan her mü’min, işçiye alın teri kurumadan hakkını verecek şekilde31 emeğe saygıyı prensip edinecektir. Allah’ın haram kıldığı bir cana kıymayı, yetim malı yemeyi, suçsuz ve namuslu bir mü’min kadına iftirayı helak edici,32 onur kırıcı bir davranış olarak değerlendirecektir. Kendisinin ve başkalarının onurunu, aynı derecede korunması gereken emanet olarak görmenin sonucu rastgele söz söylemek yerine “hayır söylemeyi, aksi halde susmayı” tercih edecektir.33 Eliyle de diliyle de kendisinden zarar görülmeyen, güvenilir kimse olmanın Müslümanlığının bir gereği olduğu bilinci ile hareket edecektir.34 İlahi buyruğun ifade ettiği gibi; değil kötü söz veya davranış ile onur kırmak, zanda bulunmak bile kişinin kendisine saygısını gölgeleyecek bir kötülüktür. Hz. Peygamber (sav) de: “Zandan sakınınız. Çünkü zan sözlerin en yalanıdır. Birbirinizin eksikliğini görmeye ve işitmeye Tirmîzi, İman, 14. Bu erdemlerin çocukluktan itibaren kazanılması gerektiğine dair bilgi için bkz. Mutluel, Osman, Çocukta Değer Bilinci ve Karakter Eğitimi, Boy Yay, Denizli, 2014, s. 60-73. 28 Müslim, Îman, 168; Tirmizî, Birr, 79. 29 Buhârî, Edeb, 28; Müslim, Birr, 140-141. 30 Buhârî, Edeb, 31, 85; Müslim, Îmân, 74, 75. 31 İBN MÂCE, Ebû Abdillah Muhammed b. Yezid, Sünen, I-II, Çağrı Yay, İstanbul, 1981, Ruhûn, 4. 32 Buhârî, Vasâyâ, 23, Tıbb, 48; Müslim, Îmân, 144. 33 Buhârî, Edeb, 31, 85; Müslim, Îmân, 74, 75. 34 Tirmizî, Îman, 12. 26 27 443 AIBU Journal of Social Sciences, 2014, Vol:14, Year:14, Issue:2, 14: 437-448 çalışmayınız. Birbirinizin gizli hallerinizi, mahrem hayâtınızı araştırmayınız. Birbirinize hased etmeyiniz ve birbirinize sırt çevirmeyiniz. Birbirinize buğzetmeyiniz. Ey Allah’ın kulları! Birbirinizle kardeş olunuz!”35 sözleriyle bir mü’minin zan ile başkalarını itham etmesi ya da gizli hallerini araştırıp onun toplum içindeki saygınlığına gölge düşürecek bir davranışa girişmesini hoş görmemiştir. Tam tersine “birbirinizle kardeş olunuz” diyerek diğerinin onurunu koruma sorumluluğunu hissetmesini sağlamıştır. Hatta başkalarının saygınlığına o kadar önem vermiştir ki, sadece gizli halleri araştırmaktan sakındırmakla kalmamış; “kim kardeşinin bir kusurunu-günahını örterse Allah cc ta onu dünyada ve ahirette örter”36 diyerek bu davranışının karşılıksız kalmayacağını müjdelemiş, kardeşinin onurunu korumaya özendirmiştir. Lakap takma konusunda da aynı hassasiyet gözetilmiş, bir kimseye hoşlanmayacağı, rahatsız olacağı onur kırıcı lakabın verilmemesi kitap ve sünnetin belirlediği temel ilke olarak görülmüştür. Hz. Peygamber (sav)’in Hz. Ömer'e “el-Faruk”, Hz. Ebu Bekir'e “es-Sıddîk”, Hz. Osman'a “Zü'n-Nureyn”, Hz. Huzeyme'ye “Zü'ş-Şehadeteyn” (tek başına şahitliği iki kişinin şehadeti yerine geçen) gibi sahibinin memnun olacağı onurlandırıcı lakaplar vermesinde de bu incelik görülmektedir.37 Hz. Peygamber (sav), onuru sadece belli yaş grubu veya toplumun herhangi bir sınıfına hasretmeyip insan olarak herkesin aynı derecede saygın olduğuna ve tüm fertlerin buna özen göstermesi gerektiğine dikkat çekmiştir. “Küçüklerimize merhamet etmeyen, büyüklerimize saygı göstermeyen bizden değildir.”38 sözleri ile büyük-küçük herkesin diğerine değer vermesini ve saygı göstermesini öğütlemiş, aksi davranışı “bizden değildir” şeklindeki ifadesi ile ciddi biçimde ikaz etmiştir. İnsanları tarağın dişleri gibi eşit görmüş39 “ne siyahın beyaza, ne de beyazın siyaha bir üstünlüğü olamayacağını”40 söyleyerek on beş asır önce evrensel bir insan hakları ilkesine imza atmıştır. Buharî, Edeb: 57, 58. Müslim, Zikr: 38, 37 KURTUBÎ, Muhammed b. Ahmed el-Ensarî, el-Cami’ li Ahkâmi’l-Kur’an, I-XX, Thk. Ahmed Abdulalim el-Berdûnî, Dâru’ş-Şa’b, Kahire, 1372, XVI, 328-330. 38 Tirmizî, Birr, 15; Ebû Dâvûd, Edeb, 66. 39 el-KUDÂÎ, Şihâbuddîn Ebû Abdillah, Kitâbu Müsnedi’ş-Şihâb Fi’l-Mevâ’ız ve’l-Âdâb, I-II, Thk. Hamdi b. Abdilmecid Es-Selefî, Müessesetü’r-Risâle, Beyrut, 1986, I, 145; DEYLEMÎ, Şûruveyh b. Şehridâr, el-Firdevs bi Me’sûri’l-Hıtâb, I-V, Dâru’l-Kütübi’lIlmiyye, Beyrut, 1986, IV, 300, 301. 40 Ahmed b. Hanbel, V, 411. 35 36 444 AİBÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2014, Cilt:14, Yıl:14, Sayı:2, 14: 437-448 Kadının yok sayıldığı bir çağda “Ey İnsanlar; kadınların haklarını gözetmenizi ve bu konuda Allah’ın koyduğu ölçülere hassasiyetle uymanızı tavsiye ederim” 41 diyerek kadın haklarından söz etmiş, “Sizin en hayırlılarınız, hanımlarına karşı en iyi davrananlarınızdır”42 sözleriyle kadının onuruna, saygınlığına dikkat çekmiştir. “İyi davranmam ve hoş sohbette bulunmam konusunda en ziyade hak sahibi olan kimdir?” sorusuna üç defa üst üste “annendir” 43 cevabını verirken çocuk, eş ya da anne ayırımı yapmadan, kadına yönelik cahili bakışı ortadan kaldırmak, onları yaratılıştan sahip oldukları saygınlığa tekrar kavuşturmak için fiili ya da sözlü her türlü rehberliği yapmıştır. Kız çocuklarına sahip çıkarak onlara iyilik edip güzel muamelede bulunan kimse için o kız çocuklarının, “cehennem ateşinden koruyucu bir perde olacağı” 44 müjdesine kadar teşvik edici ise, kız torunu Ümame’yi omuzunda taşıması, hatta o sırtında olduğu halde namaz kılıp secdeye vardıkça yere koyması ve kıyama kalktığında tekrar omzuna alarak ibadet esnasında bile onu incitmemeye özen göstermesi45 de bir o kadar kız çocuğuna bakış ile ilgili tabuları yıkan, inkılap niteliğinde bir davranıştır. Kızının rızasını almadan nikahlamak isteyen babayı çağırıp “tercihin kızına ait” olduğunu söyleyerek ikaz etmesi46 de kadının saygınlığına yönelik öğretici uygulamalarından sadece birisidir. Hz. Peygamber, insan onur ve şerefini çok yönlü değerlendirmiş, ona yakışmayacak davranışlardan sakındırmıştır. Nitekim dilenciliği bu açıdan değerlendirerek: “Sizden birinizin dağa giderek bir arkalık odunu yüklenip satarak ihtiyacını karşılamasıyla şerefini kurtarması –verilsin verilmesin- insanlardan istemekten daha hayırlıdır.”47 demiştir. “Sizden biri dilenmeye devam ettiği takdirde yüzünde bir parça et kalmamış halde Allah'a kavuşur”48 sözlerinde de davranışın nasıl onur kırıcı49 olduğuna dikkat çekmiştir. Müslim, Hacc, 147. Tirmizî, Radâ’, 11; İbn Mâce, Nikâh, 50. 43 Buhari, Edeb, 2; Müslim, Birr, 1. 44 Buhari, Edeb, 18; Müslim, Birr: 147. 45 Buhari, Edeb, 18. 46 Nesâî, "Nikah", 36. 47 Buhârî, “Müsâkât”, 13, “Zekât”, 50, “Büyû‘”, 15; Müslim, “Zekât”, 107; İbn Mâce, “Zekât”, 25. 48 Buhârî, Zekât 52; Müslim, Zekat 103; Nesâî, Zekât, 83. 49 NEVEVİ, Yahyâ b. Şeref, Sahîhu Müslim bi Şerhi’n-Nevevî, Dâru İhyâi’t-Türâs, IXVIII, II. Bsk, Beyrut, 1392, VII, 130. 41 42 445 AIBU Journal of Social Sciences, 2014, Vol:14, Year:14, Issue:2, 14: 437-448 Giyim kuşam konusunda da insanın kendisine saygısını yansıtacak bir hassasiyeti teşvik etmiş, israf ve kibir olmamak kaydıyla güzel giyinmeye özendirmiş,50 yeni kıyafetleri varken eskileri giyen sahabiyi “nesi var ki yenileri giymiyor?” diyerek saygınlığın muhafazası konusunda ikazda bulunmuştur.51 Elbise tavsiyesinde bulunurken “Temiz ve hoş” olması kriterini kullanmış,52 saç bakımına dikkat çekerek53 zerafete ne derece önem verdiğini göstermiştir. Temel prensibi de şu veciz sözleriyle ortaya koymuştur: “Allah bir kuluna nimet verince o nimetin eserini kulunun üzerinde görmekten hoşlanır.”54 Hz. Peygamber (sav) sadece şekilde kalmayıp onurlu ve soylu duruşun özümsenmesini, aynı zamanda davranışlara da yansıtılması gerektiğini “Allah sizin ne dış görünüşünüze ne de mallarınıza bakar. Ama o sizin kalplerinize ve işlerinize bakar.”55 sözleriyle ortaya koymuştur. Sonuç Sonuç olarak Hz. Peygamber (sav) yaşadığı sürece insanlığın ihtiyaç duyduğu örnekliği, onurlu yaşamın pratiklerini sergilemiştir. Onurlu bir hayatın, onun hayatını ve sünnetini doğru öğrenme ve anlamakla mümkün olduğunda şüphe yoktur. Zira O; yaşayan bir Kur’an olarak ilahi vahyin temel prensiplerini toplum içinde yaşayarak hayata aktarmış, tüm insanlığın yaratılıştan kendilerine verilmiş onuru nasıl ayakta tutabileceklerini öğretmiştir. O’nun hayatı ve öğütleri incelendiğinde, kadın-erkek, küçük-büyük ayırımı yapmadan insan onurunu korumaya yönelik öğretisinin sadece yaşadığı dönemle sınırlı kalmadığı, asırlar ötesini de aydınlattığı, sözde kalmayıp bizzat uygulamaları ile bütün insanlığa model olduğu görülmektedir. Dünyada ve ülkemizde, çok basit sebeplerle insan hayatına kıyıldığına şahit olunmaktadır. Kundaklama ile cinayetten kadına şiddete varıncaya kadar her gün çok sayıda ve türde kan dondurucu vahşet haberinin yazılı Buhari, Libas, 1; Nesaî, Zekat, 66. MÂLİK b. Enes, Muvatta’, I-II, Çağrı Yay. İstanbul, 1981, Libas 4. 52 Ebu Davud, Libas,13; İbn Mace, Libas, 5. 53 Ebu Davud, Tereccül, 3. 54 Tirmizi, Edeb. 54. 55 Müslim, Birr, 33; İbn Mâce, Zühd, 9. 50 51 446 AİBÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2014, Cilt:14, Yıl:14, Sayı:2, 14: 437-448 ve görsel basında sıradanlaşmış olması da gösteriyor ki, bugün insanlık, onurlu bir yaşam için her zamankinden daha fazla O’nun rehberliğine muhtaçtır. Kaynakça AHMED b. Hanbel, Müsned, I-VI, Darü’s-Sücun-Çağrı Yay, İstanbul, 1992. BUHÂRÎ Ebu Abdillah Muhammed b. İsmail, Sahih, I-VIII, Çağrı Yay, İstanbul, 1981. CEVAD Ali, el-Mufassal fî Tarîhi’l-Arab Kable’l-İslâm, I-X, Nşr. Camiatu Bağdad, II. Bsk, 1993. ÇAĞRICI Mustafa, “Asabiyet”, DİA, III, İstanbul, 1991, s.453-454. DEYLEMÎ Şûruveyh b. Şehridâr, el-Firdevs bi Me’sûri’l-Hıtâb, Muhammed es-Saîd b. Bisyûnî Zeğlul, Dâru’l-Kütübi’l-Ilmiyye, I-V, Beyrut, 1986. EBÛ DAVÛD Süleyman b. el-Eş’as, Sünen, I-V, Çağrı Yay, İstanbul, 1981. FAYDA Mustafa, “Cahiliye”, DİA, VII, İstanbul, 1998, s.17-19. HAMİDULLAH Muhammed, İslâm Peygamberi, I-II, İmaj, Ankara, 2003. İBN MÂCE Ebû Abdillah Muhammed b. Yezid, Sünen, I-II, Çağrı Yay, İstanbul, 1981. İBN MANZÛR Ebu’l Fadl Cemaleddin Muhammed b. Mükerrem, Lisanü’l-Arab, I-XV, Daru’l-Fikr, Beyrut, ty. KAPAR Mehmet Ali, “Eyyâmü'l-Arab”, DİA, XII, İstanbul, 1995, s. 1416. KARAMAN Hayrettin, “Asabe”, DİA, III, İstanbul, 1991, s. 452-453. KUDÂÎ Şihâbuddîn Ebû Abdillah el- , Kitâbu Müsnedi’ş-Şihâb fi’lMevâ’ız ve’l-Âdâb, I-II, Thk. Hamdi b. Abdilmecid es-Selefî, Müessesetü’r-Risâle, Beyrut, 1986. KURTUBÎ Muhammed b. Ahmed el-Ensarî, el-Cami’ li Ahkâmi’lKur’an, I-XX, Thk. Ahmed Abdulalim el-Berdûnî, Dâru’ş-Şa’b, Kahire, 1372. MAHMUD Arafa Mahmud, el-Arab Kable’l-İslâm: Ahvâlühümü’sSiyâsiyye ve’d-Dîniyye ve Ehemmü Mezâhiri Hadâratihim, Kahire 1995. 447 AIBU Journal of Social Sciences, 2014, Vol:14, Year:14, Issue:2, 14: 437-448 MÂLİK b. Enes, Muvatta’, I-II, Çağrı Yay. İstanbul, 1981. MUTLUEL Osman, Çocukta Değer Bilinci ve Karakter Eğitimi, Boy Yay, Denizli, 2014. MÜSLİM Ebu’l-Huseyn el-Kuşeyrî, Sahîh, I-III, Çağrı Yay, İstanbul, 1981. NESÂÎ Ebû Abdirrahman Ahmed b. Şuayb, Sünen, I-VIII, Çağrı Yay, İstanbul, 1981. NEVEVÎ Yahyâ b. Şeref, Sahîhu Müslim bi Şerhi’n-Nevevî, I-XVIII, Dâru İhyâi’t-Türâs, II. Bsk, Beyrut, 1392. SARIÇAM İbrahim, Hz. Muhammed ve Evrensel Mesajı, Diyanet İşleri Başkanlığı Yay, V. Bsk. Ankara, 2007. ŞELEBİ Ahmet, Mevsûatu’t-Tarîhi’l-İslâmî ve’l-Hadârati’l-İslâmiyye, IX, Mektebetü’n-Nehdatu’l-Mısrıyye, XIV. Bsk. 1996, I, 149-153 TAYYİB Muhammed Süleyman, Mevsûatu’l-Kabâili’l-Arabiyye: Buhusun Meydaniyye ve Tarihiyye, I-IV, Darulfikril Arabi, II. Bsk, Kahire, 1996. TDK Güncel Türkçe Sözlük. “Onur” Md. TİRMİZÎ Ebû İsa Muhammed b. İsa , Sünen, I-V, Çağrı Yay, İstanbul, 1981. 448