Mart 2016 - Petinfo Dergi
Transkript
Mart 2016 - Petinfo Dergi
petinfo Veteriner Hekimlikte holistik yaklaşımlar homöopati www.petinfodergi.com 85 MART 2016 PET SAĞLIĞI DERGİSİ 26. Türkiye’de olmayan bir ürün segmenti yarattık 32. Manyetik Rezonans Görüntüleme 40. Petcode Hayvan Hastanesi’nde tedavi yöntemleri BU DERGİ ÇEVRE DOSTU KAĞITTAN ÜRETİLMİŞTİR. içindekiler & editör Yirmiiki Dr. Bayer, hayvanların insanlar üzerinde önemli terapötik etkiler yarattığını mercek altına koydu. 36 otuzaltı Veteriner hekimler tarafından iyi bilinen, kurumsal pet mama pazarında köklü bir yere sahip, Vet Life ve N&D markalarının distribütörlüğünü yürüten Farmina Türkiye’yi ziyaret ettik. Veteriner Hekim ENİKÖ KİRALY AVCI Yazı İşleri Sorumlusu KIRK Petcode Hayvan Hastanesi, PRP uygulamalarını, tedavi yöntemleri arasında kullanmaya başladı. YİRMİDÖRT Babesiosis hastalığının tanı ve tedavisindeki en son gelişmeler MVM teknoloji köşesinde! 26 kırkDÖRT Veteriner Hekim Mehmet Dökmeci, Yeniçağ Ecza Deposu ve geniş ürün gamları hakkında bahsetti. YİRMİaltı Boehringer Ingelheim Hayvan Sağlığı merkez ofisinde ekibimizi Ürün Müdürü Veteriner Hekim M. Uyanış Öcal ağırladı. 48 KIRKSEKİZ Active Veteriner Sağlık Merkezi’nden hayvanlara ve insanlara saygıyı son derece önemseyen Dr. Gülay Ertürk’e söz verelim. OTUZ Yeniçağ Ecza Deposu ve Kuzey Pet, meslektaşlarımız ile keyifli bir lansman gecesinde bir araya geldi. 32 elliİKİ Kısırlaştırılmış kediler ile ilgili veteriner hekimlere çok iş düşmekte. Profesyonel mamaların bu konuda da yanımızda olması ne mutlu bize! otuzİKİ Prof. Dr. Kürşat Özer’in kaleminden MR görüntüleme yönteminin teorisi ve Zeytinburnu Veteriner Kliniği’nin başarı hikayesi. altmışALTI Bir evcil hayvanın yaralanmasıyla sonuçlanan durumlarında bir özür hemen her ilişkiyi tamir etme yeteneğine sahiptir. Alternatifleri arayalım Veteriner tıp sürekli gelişiyor ve uzun yıllar boyunca, evcil hayvanların sağlıklı bir şekilde bizlerle yaşaması için yeni yöntem ve buluşlar ortaya çıkıyor. Teknolojinin bu denli hızla gelişmesi konusunda hepimiz hemfikiriz; ancak geleneklerimizde geçmişten beri önemli bir yere sahip olan alternatif tıbbı tamamen rafa kaldırmak doğru mu? Sağlık otoriteleri, son zamanlarda beşeri alanda bu konudaki çalışmalarını oldukça artırdı ve 6197 sayılı Eczacılık Yasası’nda yapılan yeni düzenlenmeler kapsamında eczanelerde satılabilecek ürünler arasına homöopatik ürünler de eklendi. Böylece Türkiye’de homöopatik ilaç ithalatının da önü açılmış oldu. Hem beşeri tıpta hem de veteriner hekimlikte, ülkemizde aldığımız eğitim ve uyguladığımız tedavi sistemlerinden oldukça farklı olan bu alana duyulan ilginin artması oldukça heyecan verici. Bununla birlikte, hepimizin bildiği üzere mart ayı dünyanın birçok yerinde yılın ilk günü olarak kabul görür ve Bahar Bayramı olarak da bilinir. Ayrıca, kış mevsiminden ilkbahara geçiş dönemi olduğu için hem insanların hem de hayvanların hastalıklara yakalanma oranları yüksektir. Yani, doğanın kendisini yenilediği bu muhteşem ayda, aslında eskiden beri geleneklerimizde yeri olan homöopati ile tekrar tanışma ve bilgilerimizi yenileme vakti. Keyifli okumalar! petinfo MART Sayı: 85 Pet Sağlığı Dergisi, ayda bir yayımlanır. YAYIN TÜRÜ SÜRELİ YEREL SAHİBİ Mat Medya Tanıtım Hizmetleri Tic. Ltd. Şti. Mehmet Aktop GENEL KOORDİNATÖR Barış Kolgu bariskolgu@matmedya.com YAZI İŞLERİ SORUMLUSU Veteriner Hekim Enikö Kiraly Avcı eniko@matmedya.com EDİTÖRLER Veteriner Hekim Gizem Kutun gizemkutun@matmedya.com, Veteriner Hekim Gökçem Türkan gokcemturkan@matmedya.com KATKIDA BULUNANLAR Prof. Dr. Kürşat Özer, Dr. Ateş Barut, Dr. Gülay Ertürk, Dr. Gürbüz Ertürk, ART DİREKTÖR Ebru Dereli ebrudereli@matmedya.com GRAFİK TASARIM Emel Vural emelvural@matmedya.com DANIŞMA KURULU Prof. Dr. Ahmet Ergün, Prof. Dr. Nilüfer Aytuğ, Prof. Dr. Tamer Dodurka, Yrd. Doç. Dr. Özlem Şengöz Şirin, Dr. Banu Dokuzeylül BASKI Gezegen Basım San. Ve Tic. Ltd. Şti. 100 Yıl Mahallesi Massit Matbaacılar Sitesi 2. Cadde Gezegen Binası No: 202/A Bağcılar/İstanbul Sertifika No: 12002 ADRES Yayıncılar Sokak 10/4 34414 Seyrantepe - İstanbul Tel: 0212 324 50 56 - 324 50 59 REKLAM REZERVASYON Yudum Barutçu yudum@matmedya.com ABONE Banu Sayınç banusayinc@matmedya.com www.matmedya.com Dergimizde yayınlanan röportaj ve ilanların sorumluluğu sahiplerine aittir. Fotoğraflar izinsiz kullanılamaz. Petinfo Dergisi veteriner hekimlere ve ecza depolarına yönelik bilimsel içerikli, mesleki, ücretsiz, sektörel bir yayındır. 04-05 PETİNFO Veteriner hekim gözüyle Veteriner Hekim Mehmet Akif Ersoy kitabı Veteriner Gastroenteroloji Çalıştayı Afyon’da Veteriner Gastroenteroloji Derneği ile Afyon Kocatepe Üniversitesi işbirliğinde organize edilen “Veteriner Gastroenteroloji Çalıştayı”, 16-17 Nisan 2016 tarihleri arasında Afyonkarahisar’da gerçekleştirilecek. Vegader Yönetim Kurulu Başkanı Doç. Dr.Turan Civelek, ‘’Mevcut bilimsel etkinlikler içerisinde konsepti ve içeriği ilgi çekici ve bundan sonrada takip edileceğini düşündüğümüz çalıştaya Veteriner hekimlerin ve öğrencilerin katılımları bizleri son derece mutlu edecektir.’’ Çalıştay; iç hastalıkları, cerrahi, patoloji, farmakoloji, hayvan besleme gibi bilim dallarında açısından gastroenteroloji alanında dikkat çeken konular, alanında öncü ve mesleki katkılarıyla kabul görmüş değerli hocalar ve Veteriner Hekim meslektaşlarımız tarafından yapılacak interaktif sunumlarla katılımcılarla paylaşılacaktır. Detaylı bilgi ve kayıt için: vegader.org sayfasını ziyaret ediniz. Veteriner hekim gözüyle Veteriner Hekim Mehmet Akif Ersoy kitabı, Türk Veteriner Hekimler Birliği’nin sitesinde duyuruldu. 2011 yılında Prof. Dr. Ferruh Dinçer Hocamız tarafından hazırlanan ve TVHB tarafından basımı gerçekleştirilen “Veteriner Hekim Gözüyle Veteriner Hekim Mehmet Akif Ersoy Kitabı” digital forma dönüştürülerek hekimlerin huzuruna sunulmuştur. Böylesi önemli bir eseri veteriner hekim camiasına sunan Hakan Boyar’a mesleki katkılarından dolayı teşekkürü bir borç biliriz. Köpeklerin yaşam süresi azaldı TÜİK verilerine göre, mama ithalinde artış yaşanıyor Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, kedi ve köpek maması ithalatı 2011 yılında 34 milyon 913 bin 660 dolarken, bu rakam geçen yıla göre 5 milyon dolara yakın artış gösterdi. Buna göre, “kedi, köpek mama; süt ürün”, “kedi, köpek maması; şeker içermeyip sadece süt ürünlerini içerenler” ve “kedi köpek maması; diğer” başlıklarında gerçekleşen ithalatın tutarı 2015’te 40 milyon 918 bin 918 doları buldu. En çok ithalat Fransa, Hollanda, Almanya ve İtalya’dan yapılırken, sadece Fransa’dan 12 milyon 646 bin 856 dolarlık kedi köpek maması ithal edildi. Öte yandan Türkiye geçen yıl başta ABD olmak üzere İsrail, Angola, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ve Irak’ın aralarında bulunduğu bazı ülkelere kedi ve köpek maması ihracatı yaptı. Geçen yıl söz konusu ürünlere yönelik ihracat tutarı 4 milyon 343 bin 786 dolar olarak gerçekleşirken, bunun 1 milyon 245 bin 992 dolarını ABD’ye yönelik ihracat oluşturdu. (Kaynak: AA) British Cennel Club, 2004 ve 2014 verilerini karşılaştırdı ve saf ırk köpeklerin yaşam süresinin 10 sene içinde % 11 azadığı sonucuna vardı. Bu süre 11,3 iken, 2014’te 10 seneye düştü. Bazı ırklarda ise radikal değişiklikler ile karşılaşıldı: Bullterier, 10 seneden 7 seneye; Doberman 10.5 seneden 8 seneye; Dalmaçya 12.5 seneden 11 seneye, Cavalier 11.5 seneden 10 seneye; Labrador ise 12 seneden 11 seneye düştü. İyi haber ise, Alman Dogo’nun yaşam süresinin 6.5 seneden 7 seneye yükselmesi. Yine Kennel Club’in istatistiklerine göre saf ırk köpeklerin %40’ının en az bir tane sağlık sorunu var. 2004’te köpeklerin %17,8’i ileri yaştan dolayı yaşamlarını yitirirken, bu oran 2014’e % 13,8’e düştü. Hasta sahiplerinin doğal ürünlere ilgisi artıyor JAHVMA dergisinde yayımlanan bir yazısıya göre, köpek sahiplerinin %54’ü, kedi sahiplerinin ise %66’sı, kenevir içeren ürünlerin tedavide pozitif etki yarattığına inanıyor. İnternet üzerinden yapılan anket çalışmasında, 632 katılımcıdan 457’si köpekleri, 104’ü ise kedileri için kenevir içeren ürün kullanmış ya da hala kullanmakta. Ağrı kesicilere ek olarak kenevir içeren ürünler kullanılan köpek sahiplerinin %51’i, kedi sahiplerinin ise %44’ü hayvanlarında orta ya da yüksek derecede rahatlama gözlemledi. Kedi sahiplerinin %56’sı bu ürünlerin antiinflamatuar olarak da işe yaradığını dile getirdi. 274 katılımcının %62’si, kenevir kullandığı konusunda hekimlerinden pozitif tepki alırken, %8 negatif tepki ile karşılaştı. 192 katılımcı veteriner hekimine kullandığı ürün hakkında bahsetmedi, geri kalan 47 katılımcı ise kenevir içeren ürünler kullandığından beri hiç veteriner hekime gitmedi. İVHO’dan doğa için hekimlere çağrı “Canlıların yaşam alanları özellikle yabani hayvanların yaşam alanları giderek daralmaktadır. Ekosistemin değişmesi ileride insanlar dahil tüm canlılar için önü alınamaz olumsuz sonuçlara neden olacaktır. Bu gidişe dur deme çabasına katılmak için bir sosyal sorumluluk projesi başlatıyoruz. Projede Keşan!da seçilen bir alana İVHO HATIRA ORMANI oluşturulacaktır. Projede sizlerin de katkılarıyla Her Veteriner Hekimin Bir Dikili Ağacı Olacak sloganıyla yola çıkılacak projenin sürdürülebilir olması için çalışmalar sürekli hale getirilecektir. Projemiz 30 Nisan Dünya Veteriner Hekimler Gününde başlayacaktır. ” İVHO Yönetim Kurulu Başkanı Murat Arslan. Veteriner Sağlık Ürünleri Sanayicileri Derneği (VİSAD) Yönetim Kurulu Başkanı Burçak Zorlu VİSAD’tan sektörün geleceği için önemli adımlar MicroNEU ile canlı hayvanların denek olarak kullanımına son Yakın Doğu Üniversitesi Hastanesi’nden Dr. Ülvan Özad’ın tasarladığı, ‘Yeni Bir Dinamik Mikrocerrahi Modeli’ olan MicroNEU, mikrocerrahide canlı hayvanların denek olarak kullanımına son veriyor. MicroNEU, hayvanseverlerin büyük tepkisini toplayan bu konuya mikrocerrahi alanında çözüm getirmeyi de amaçlıyor. Mikrocerrahi eğitiminde canlı denek hayvanı kullanımı gerekliliğini ortadan kaldıran cihaz, aynı zamanda sentetik mikrocerrahi eğitim modellerinin fiyatını ortalama olarak 50 kat düşürerek eğitim masraflarını ciddi oranda azaltıyor. Sinir ve damar onarımını amaçlayan mikrocerrahiyi daha ekonomik hale getiriyor. 12-13 PETİNFO MicroNEU, Dubai’de düzenlenen Uluslararası Sağlık ve Biyolojik Araştırma Konferansı’nda ilk kez tanıtıldı. Türkiye hayvan sağlığı sektörünün daha iyi tanıtılmasını sağlamak, ülke hayvancılığına yenilikçi ve kaliteli veteriner sağlık ürünlerinin sunulmasında esas olan bilimsel temellere ve uluslararası standartlara dayanan mevzuatın oluşturulmasına ve uygulama kapasitesinin artırılmasına önemli destekler veren Veteriner Sağlık Ürünleri Sanayicileri Derneği (VİSAD) tarafından, 22-25 Mart 2016 tarihleri arasında Antalya’ da gerçekleştirilecek olan Bakanlık-VİSAD-Sektör Değerlendirme Toplantısı, sektörün geleceği için önemli adımlar atmayı hedeflemektedir. Bakanlığı ve sektörümüzü aynı çatı altında birleştirmeyi hedefleyen bu önemli toplantı hakkında VİSAD Yönetim Kurulu Başkanı Burçak Zorlu dergimize düşüncelerini paylaştı; “Geleneksel olan bu toplantının, geçen yıl ve daha önceki senelerdeki başarısını bu sene de devam ettirmek istiyoruz. Bu toplantıyı, tarafların rahatlıkla tartıştığı, değerlendirmelerin yapıldığı ve sektörün menfaatleri etrafında ileri vadelerde neleri yapabileceğimizi planladığımız, bir platform olarak görüyoruz.” I986 5 5I 60 Homöopati, popülerliği hızla artan bir bilimdir ve Avrupa Birliği tarafından önerilen önemli yöntemlerden biridir. İlk Veteriner Homöopati Derneği açıldı yüzde Dünyada homöopati çalışanların oranı hastaların yarısı homöopatik tedavi de görmekte Türkiye’deki mevcut dernek sayısı 400 ONIKI Dünyadaki homöopati okulların ortalama sayısı Avrupa’da, sadece homöopati uygulanan tıp doktorların oranı 45bIN 20I0 AVRUPA’DA homöopat uzman dr sayısı 14-15 PETİNFO ankara’da ilk Türk veteriner Homöopati derneği’nin kurulma tarihi kedi & köpek İNTERHAS HAYVAN SAĞLIĞI ŞAP PANELİNDEYDİ İnterhas, Veteriner At Bilimleri Öğrenci Bilgilendirme Semineri’nin ana sponsoruydu Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi Atlı Spor Topluluğu (AVAST) tarafından düzenlenen 2. Veteriner At Bilimleri Öğrenci Bilgilendirme Semineri Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi’nde gerçekleştirildi. A t Hekimliği alanında uzman akademisyenlerin konuşmacı olarak yer aldığı, 24-27 Şubat 2016 tarihleri arasında Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi’nde gerçekleştirilen 2. Veteriner At Bilimleri Öğrenci Bilgilendirme Semineri’ne ana sponsor olarak katkı da bulunan 16-17 PETİNFO İnterhas Hayvan Sağlığı, her zaman olduğu gibi bilimin ve bilginin yanındaki yerini aldı. Teorik sunumlar ve workshop eğitimleri ile katılımcıların yoğun ilgi gösterdiği seminerin ikinci günü İnterhas Hayvan Sağlığı Pazarlama Müdürü Gürcan Öner, hepsi GMP’li İnterhas Hayvan Sağlığı ürünlerini tanıtan bir sunum yaptı. Theranekron D6’nın uygulama öncesine ve uygulama sonrasına ait vaka fotoğrafları sunumda çok büyük ilgi çekti ve mucizevi ilaç Theranekron D6, soru cevap bölümünde en çok konuşulan ürün oldu. Seminer sonunda Dekan Yardımcısı Prof. Dr. Haluk Çelik, seminere ana sponsor olarak katkı sağlayan İnterhas Hayvan Sağlığı’na plaket takdim etti. Avast öğrenci seminerinin düzenlendiği Prof. Dr. Satı Baran Seminer Salonu’nda ilk günün öğleden sonraki bölümünde, şap paneli düzenlendi. İki bilimsel toplantının aynı gün yapılıyor olmasından dolayı panele katılım oldukça yüksek oldu ve katılımcıların bir bölümü paneli ayakta dinlediler. Veteriner Hekimler Derneği’nin düzenlediği panelin moderatörlüğünü Prof. Dr. Tamer Dodurka yaptı. Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi’nden Prof. Dr. Yılmaz Akça, Prof. Dr. Cengiz Yalçın, Şap Enstitüsü’nden Doç. Dr. Veli Gülyaz, Türkiye Damızlık Sığır Yetiştiricileri Birliği’nden Veteriner Hekim Saadet Ocaklı ve Hacettepe Tıp Fakültesi Halk Sağlığı’ndan Prof. Dr. Çağatay Güler, Şap Paneli’nin konuşmacılarıydılar. Panelde şap hastalığı hakkında verilen teknik bilgilerin yanı sıra, şap hastalığının ekonomik boyutu, ulusal ve uluslararası ticarete etkisi, hastalığın halk sağlığına etkisi ve aşılama konuları ele alındı. İnterhas standını ziyaret eden katılımcılara Theranekron D6’nın şap hastalığındaki etkisi anlatıldı. Bir doz Theranekron D6 uygulanan şaplı hayvanın ağzındaki veziküllerin, ertesi gün bakıldığında yok olup kaybolması ve hayvanın kısa zamanda yiyip içmeye başlaması büyük ilgi çekti. Deneyimli, dinamik, genç ve sektöre hizmet vermekten büyük onur duyan kadromuz Hasvet Medikal, yeni yılı yeni ofisinde karşıladı Hasvet Medikal, Safir Cerrahi El Aletleri, Medyavet ve E-vet Yazılım ofisleri artık en iyisi için sektöre hizmet vermeye 1.200 m2’lik alanda devam ediyor. S ektöre kazandırdığı yeni projeler, yeni ürünler ve birçok organizasyon ile 2015 yılını başarılı bir şekilde kapatan Hasvet, yeni ofisine taşınmasının ardından 2016 yılı hedefleri için saha ekibinin de katıldığı organizasyonla Antalya’da bir araya geldi. Her yıl olduğu gibi bu yıl da Hasvet’in temel hedefi müşteri memnuniyeti odaklı çalışmak. Bununla beraber veteriner hekimliği uygulamalarını yüksek kalite ve son teknolojiyle 18-19 PETİNFO buluşturmak, bilgiye kolay ulaşım hizmetlerini daimi olarak sunmak. Organizasyon sonunda Hasvet Medikal Genel Koordinatörü Veteriner Hekim Hidayet Şimşek tarafından emekleri ve özverili çalışmaları için İstanbul bölgesinde çalışan Ali Özer Kalender, Murat Güç; İzmir bölgesinde çalışan Gökhan Yakış; Ankara bölgesinde çalışan İbrahim Duman; Türkiye geneli çalışan Mehmet Koçak’a teşekkür plaketleri verildi. Toplantıların ardından tüm kadro senenin yorgunluğunu Sherwood Breezes Resort Otel’de düzenlediği gala yemeğinde attı. E-vet Yazılım 2. şubesini Hasvet Medikal Merkez Ofis’te kurdu E-vet Yazılım Akdeniz Üniversitesi Teknokent Binası ile beraber ikinci ofisini Hasvet Medikal Merkez Ofisi’nde açtı. Günden güne kendini geliştirerek büyüyen yazılım ekibi Datavet gibi yeni projelerine burada da hız veriyor. 7 kişilik güçlü teknik servis ekibi Hasvet Medikal’in İstanbul, Ankara, KKTC ve merkez ofisinde konusunda uzman yedi kişilik teknik servis ekibi bulunmaktadır. Yeni yerleşimle beraber daha da büyüyen alanları sayesinde birçok cihazı aynı anda test ve tamir etmeye yarayan sistemler kurulmuştur. Tebeşirli kara tahtalar Medyavet Ofis ve toplantı salonunda kullanılan kara tahtalar ve tebeşirler ise firmanın öğrenme heyecanını diri tutuyor. Bu kara tahtalar, herkesin ne kadar profesyonel olursa olsun bir öğrenci olduğunu simgeliyor. Ailemize katılanLARIN bıraktığı izler Plazada cerrahi el aleti üretimi 11’i veteriner hekim olan 54 kişilik kadromuz, duvara bıraktığı renkli el izleriyle hem firmanın hem de sektörün rengini oluşturuyor. El izi yaparken ortaya çıkan görüntüler de eğlenceli anlar oluşturuyor. Yeni ofisin farklı bir konsepti de bir plazanın 3. katında atölye kurabilmekti. Bugüne kadar şehirden uzak çalışılmaya alışılagelmiş alet üretimi Hasvet Medikal’in yeni ofisinde modern ve teknolojik yöntemler ile yapılıyor. dr. bayer Daha iyi bir yaşam için Dr. Bayer, her sayımızda pet hayvanlarımızı nasıl koruyabileceğimize dair faydalı ipuçlar paylaştı. Peki hayvanların da insanlar üzerinde önemli terapötik etkiler yarattığını biliyor musunuz? YazI: Vet. Hekim Dr. Gürbüz Ertürk 22-23 PETİNFO E vcil dostlarımız hepimizin beden ve ruh sağlığına olumlu etki ederler. Özellikle köpekler davranış ve duygularımızı yansıtırlar. Konuştuğumuz her şeyi anlarlar, beden dilimizden ruh halimizi algılarlar. Her zaman gözümüzün içine bakarak insan arkadaşlarının durumunu anlamaya çalışıp ona göre davranış sergilerler. Bilimsel çalışmalar kanıtlamıştır ki; > Hayvan sahipleri, evcil hayvan sahibi olmayan insanlara oranla depresyondan daha az yakınırlar. > Evcil hayvan sahiplerinin trigliserid ve kolesterol seviyeleri daha düşüktür. Daha az kalp hastalığı riski taşırlar. > Kalp krizi geçiren bireylerden yaşamında evcil hayvan olanlar daha uzun süre yaşarlar. > Evcil hayvan besleyenlerin kan basınçları daha düşük stresten uzaktırlar. Bu yazımızda evcil hayvanların insan yaşamının en hassas olduğu yaşlılık ve çocukluk dönemindeki sağlığı üzerine olumlu etkileri konusuna değineceğiz. Hayvanların Yaşlıların Sağlığına Etkileri Günümüzde uzayan yaşam süreleri nedeniyle 65 yaş ve üzeri kişiler yaşlı olarak kabul edilmektedir. Bu yaştaki kişiler; emekli olmuş, olasılıkla çocukları evden ve/veya aynı Çocuk ruh sağlığının gelişiminde evcil dostların etkisi oldukça çoktur. kentten uzaklaşmış, belki de eşini kaybetmiş kişilerdir. Bu insanların yaşamlarını bir hayvanla paylaşmaları; morallerini yüksek tutar ve yaşama daha olumlu bakmalarına yardım eder. Arkadaşlarının çoğunu kaybetmiş olan bu yaş grubu insanlar köpekleri ile parka ve sokağa çıkarlarsa yeni arkadaşlıklar kurarlar. Bu yürüyüşler sırasında yaptığı egzersizler sayesinde bağışıklık sistemleri güçlü kalır. Araştırmalar göstermiştir ki; bu yaş grubunda bir hayvanla yaşayanlar, yaşamında hayvana yer vermeyenlere oranla %30 daha az doktor ihtiyacı duyarlar. California Üniversitesi’nde yapılan bir araştırma; evde kedi-köpek besleyen Alzheimer hastalarının daha az anksiyete ve stres belirtisi gösterdiği kanıtlanmıştır. Köpekler bu hastalarda agresif davranışları da azaltmıştır. Prosky ve Hendrix, evcil hayvan sahibi olanların, olmayanlara göre; empati, kendine güven, bağımsız karar verebilme becerilerinin daha yüksek olduğu saptanmıştır. Hayvanı besleyen, yıkayan, yürüyüşe çıkaran yaşlının kendi öz bakım gereksinimlerini de bu şekilde anımsadığı görülmüştür. Hayvanlar insanların motor becerilerinin sağlıklı kalmasına ve gelişmesine de katkı sunarlar. Hayvanını yürüyüşe çıkaran yaşlı, kendisi de egzersiz yaptığı için kalp ve damar hastalıklarından, konstipasyondan korunmuş olur. Kan basınçları düzenlidir. Hayvanlar eğlence kaynağı olduklarından yaşlıları eğlendirir, anksiyetelerini azaltır, sözel ve gözle iletişim kurmalarını ve duygularını ifade edebilmelerini kolaylaştırır. Özellikle huzurevlerindeki yaşlılar için evcil hayvanların desteği sağlanmalıdır. İlk kez 1919 yılında Florance Nigthingale psikiyatri hastaları ile terapötik ilişki kurmak için ordu köpeklerini başarıyla kullanmıştır. Evcil hayvanla terapinin yaşlı bakımevlerinden başlanarak, hastaneler dahil birçok alanda kullanılması çağımızda bir gerçeklik ve gerekliliktir. Hayvanların Çocuk Sağlığına Etkileri Hayvanlar çocukların sağlığına da çok olumlu katkılar sunmaktalar. Evcil hayvanla terapinin bakımevlerinden başlanarak, çeşitli hastaneler dahil birçok alanda kullanılması çağımızda bir gerçeklik ve gerekliliktir. Öncelikle hayvanlarla ilişki kuran çocuklar, daha sosyal olurlar. Hayvanlarla büyüyen çocuklarda alerji, astım gibi hastalıklara daha az rastlanır. Hayvanlar, çocukları büyükler gibi yargılamaz, emir vermez ve onlara güven duygusu verirler. Özellikle ailenin evde olmadığı durumlarda çocuklarda ayrılık kaygısı gelişebilir ki hayvanın varlığı bunu engeller. Araştırmalar hiperaktif ve agresif çocukların hayvanlarla sakinleştiğini daha uyumlu olduklarının göstermiştir. Otistik veya başka öğrenme güçlüğü çeken çocuklar, hayvanlarla rahat ilişki kurarlar ve bunu daha sonra insan ilişkilerine uyarlarlar. Bir çocuğun hayvanı sıkmadan, canını yakmadan dokunması, sarılması onun ince motor gelişimine katkı sunar.Hayvanın günlük gereksinimlerini karşılamak sorumluluk duygusunu geliştirir. Çocuktaki zihinsel ve sosyal becerileri arttırır. En önemlisi özgüven ve empati yeteneği kazandırır. Çocuk ruh sağlığının gelişiminde evcil dostların etkisi oldukça çoktur. Çocukların hayvanlara olan ilgisi desteklenmeli ve onlardan korkutulmamalıdır. Çocukların hayvanlara yönelik olumlu tepkileri desteklenmelidir. kedi &Medikal MVM köpek Kan paraziti hastalıkları evcil hayvanların sağlığı açısından hayatı risk taşır Köpeklerde kan parazitleri: BABESIOSIS hastalarımıza düzenli kan analizleri yapmak; gizli seyreden hastalıkları tespit edebilmek ve koruyucu hekimlik adına çok önemlidir, hatta bazen hayat kurtarabilir! B abesiosis ya da Piroplazmoz, Babesia cinsine ait türlerin neden olduğu, malaria benzeri bir hastalıktır. Trypanosomos’dan sonra en çok görülen, memelilerin önemli kan parazitidir. Etken hastanın kırmızı kan 24-25 PETİNFO hücrelerini enfekte eder. İnsanlarda da bazı Babesia türleri görülmesinden dolayı Babesiosis zoonoz özellikte bir hastalıktır. Vektör kenenin genelde Ixodes cinsi olduğu bildirilmiştir. Köpek babesiosis’inde bilinen kene vektörleri Dermacentor reticulatus, Dermacentor venistus, Rhipicephalus sanguineus, Hyalomma marginatum, Ixodes ricinus gibi kene türleridir. Babesiosis’te gelişen hemolitik anemi, şiddetli seyrettiğinde tedavide kısa vadede sonuç almak zorlaşır. Anemi tablosu hipoksi ile sonuçlanabilir. Hastalıkta görülen hemolitik anemi dışında çoklu organ harabiyeti ile hipotansif şok hastalığın en çok görülen iki semptomudur. Hastalığa ilişkin spesifik laboratuvar bulguları olmamakla birlikte en çok; bilirubinemi, bilirubinüri, hemoglobinüri ve rejeneratif anemi görülür. Babesioz hastalığının teşhisinde yüzeyel kandan alınan frotiler Giemsa ile boyanarak etkenler teşhis edilir.Ancak enfeksiyon latent yani subklinik seyrediyorsa frotilerde etkenler görülmeyebilir. Bu durumda IFAT, ELISA gibi immunohistokimyasal metotlar teşhiste oldukça etkindir. Son zamanlarda ise PCR tekniğinden faydalanılmaktadır. Yakın dönemde yapılan bir çalışma, “dot plot” grafiği sağlayan hematoloji analiz cihazlarının Babesioz hastalığının erken teşhisine yardımcı veriler sağlayabileceğini göstermiştir. Yapılan çalışmayı aşağıda inceleyebilirsiniz: GİRİŞ İnsanlarda, lökositosiz varlığı gibi durumlarda anormal retikülosit*(otomatik cihazlar ile) sayımları gözlemlenebilir. Babesiosis hastası bir köpekte Sysmex XT2000-iV (Sysmex, Kobe, Japonya) ve ProCyte Dx (IDEXX Laboratuvarları) ile yapılan analizlerden elde edilen “dot plot” (noktasal) grafiklerinde retikülosit kümesinde atipik bir noktasal konsantrasyon gözlenmiştir. HEDEFLER Çalışmanın spesifik amacı, babesiosis hastası köpeklerin retikülosit dot plot grafiklerini inceleyerek anormal bir görünüm olup olmadığını tespit etmektir. Retikülosit profilleri hızlıca elde edilebilir veriler olduğundan, bu çalışmanın sonuçları babesiosisin erken tanısında yardımcı olabilecektir. MALZEMELER VE YÖNTEMLER Çalışmadaki tüm köpeklerin, Mart 2008 yılından Mayıs 2014 yılına kadar Sysmex XT-2000iV ve ProCyte Dx hematoloji analiz cihazları ile yapılan tam kan sayımları incelendi ve mikroskobide babesia paraziti tespit edilen vakalar seçildi. Yapılan analiz sonuçlarında retikülosit “dot plot” grafikleri incelendi ve köpekler normalanormal grafik gösterenler olmak üzere iki gruba ayrıldı. Anormal retikülosit dot plot grafiği iki şekilde gözlemlenir; birincisi erişkin eritrosit noktaları ile retikülositlerin tam ayrışması şeklinde, ikincisi ise, retikülositlerin “kuyruklu yıldız” görünümündeki eritrosit kümesinin orta kısımdan uzanması şeklindedir. Mevcut ve değerlendirilebilen kan frotilerinin yüksek büyütmede (400x) mikroskobisi yapıldı. Bütün eritrositler tek tek intra-eritroik parazitler yönünden incelendi. Parazitemi olgularında, parazit tespit edilen 1000. eritrositte inceleme durduruldu. 1000 sayısına ulaşılmayan frotilerde bütün eritrositler incelendi. bulgular Babesiosis teşhisi konmuş 92 köpeğin, 19’unun anormal retikülosit dot plot profilleri vardı (şekil 1) ve bu 19 köpekten 13’ü anemikti. 13 anemik köpeğin 12’sinde yapılan frotilerde yoktan hafife değişen derecede polikromazi** mevcuttu, diğer 1 anemik köpekte ise orta derecede polikromazi mevcuttu. Anemisi olmayan 6 köpeğin yoktan hafife değişen derecede polikromazisi vardı. Analiz cihazından alınan tam retikülosit sayımı sonuçlarına göre 1 köpekte anemi olmaksızın retikülositoz mevcuttu ancak frotide polikromazi tespit edilmedi. Bu 19 köpeğin 15’inde froti çalışılmış olup, 14 frotide yüksek oranda parazitle enfekte (>1000) hücre görüldü. Diğer köpekte froti kalitesinin düşük olması sebebiyle sadece 315 parazitle enfekte eritrosit sayımı yapılmıştır. 92 babesiosis teşhisi konmuş köpekten 73’ünde normal retikülosit dot plot grafisi mevcuttu. Bu 73 köpeğin 35’inde anemi vardı ve analiz cihazından elde edilen tam retikülosit sayımına göre 3’ü rejeneratif vakaydı; bu 3 vaka froti incelemesinde de orta dereceden belirgin dereceye değişen polikromazi tespit edildi. Bu 73 köpeğin 27’sinden froti hazırlanmıştır. 19 köpeğin frotisinde <1000 (8-603) parazitle enfekte eritrosit, 8 köpeğin frotisinde ise fazla sayıda (>1000) parazitle enfekte eritrosit görüldü. 8 köpekten 1’inde polikromazi ve retikülositoz tespit edilmişken; diğer 7 köpekte retikülositoz ve yoktan orta dereceye değişen polikromazi tespit edilmiştir. TARTIŞMA VE SONUÇ Bu çalışma gösteriyor ki: babesiosis hastası köpeklerin bir kısmında anormal retikülosit dot plot grafikleri gözlenmiş ve psödoretikülositozis (yalancı retikülositoz) teşhisi ile sonuçlanmıştır. Yalancı retikülositoz daha önce insanlarda Plasmodium falciparum malaria ve yüksek derecedeki parazitemi vakalarında ve köpeklerde lösemi vakalarında bildirilmiştir. Malaria vakası rapor edilen bir insanda, supravital metilen mavisi boyaması yapıldı ve mikroskobik sayım ile analiz cihazından elde edilen sayım arasında tutarsızlık ortaya çıktı. Bu durum, analiz cihazının parazit nükleik asidi ile retikülosit nükleik asidini ayırt sonuç olarak Köpek babesiosis vakalarında anormal retikülosit dot plot grafik profili sıklıkla gözlenmemesine rağmen, bu noktasal görünüm varlığı erken teşhis için yardımcı bir araç olabilir. Bilinmelidir ki; sağlıklı görünen hayvanlar kan paraziti hastalığı geçiriyor olsalar dahi her zaman spesifik semptomlar göstermeyebilirler. Bu noktada düzenli hemogram tahlilleri yapıyor olmak; teşhis koyabilmek ve koruyucu hekimlik adına önemlidir, hatta bazı durumlarda hayat kurtarıcı olabilir. edememesi sonucu oluşmuştur. Bilhassa tropikal hastalıklar konusunda deneyimi olmayan tıp merkezlerinde malaria hastalığının erken teşhisinde yalancı retikülosit tespiti katkıda bulunabilir. Babesia hastası ve normal dot plot görünümlü rejeneratif anemisi olan köpeklerde, grafikte parazitle enfekte eritrositler mevcut retikülositler tarafından maskelenebilir. Anormal noktasal görünümün tespit edilebilmesi için parazitle enfekte eritrositlerin 1000’den daha fazla sayıda olması gereklidir; yeterli sayıda parazit bulunmayan köpeklerde normal noktasal görünüm oluşabilir. IDEXX ProCyte Dx, dünyadaki referans laboratuvarları standardında geliştirilmiş bir hematoloji analiz cihazıdır. Şekil 1: Rejeneratif anemisi olan köpeğe ait normal retikülosit dot plot grafiği (A) ile babesiosis hastası olan köpeğin anormal retikülosit dot plot grafiği (B) karşılaştırması BabesIa gIbsonI * Retikülosit: Olgunlaşmalarını henüz tamamlamamış, çekirdeklerini kaybetmeye başlayan genç eritrositlerdir. ** Polikromazi: May-Grünwald –Giemsa (MGG) ile boyanmış yaymalarda normal eritrositlerden biraz daha büyük olan retikülositler, eritrositler gibi tam pembe değil, biraz daha mavimsi tonda boyanırlar. Bu, sitoplazmada ribozomların (RNA) henüz tamamen kaybolmadığına işarettir. Babesıa canıs kedi & köpek müdürü olarak atandı ve halen bu pozisyonda çalışmalarını sürdürmekte. Türkiye’de olmayan bir ürün segmenti yarattık Boehringer Ingelheim Hayvan Sağlığı, veteriner hekimlerimizin çözüm ortağı olmak ve mesleki alanda yaptıkları işlere değer katmak için çalışmalarına devam ediyor. RÖPORTAJ: VETERİNER HEKİM ENİKÖ KİRALY FOTOĞRAF: GARO MİLOŞYAN B Boehringer Ingelheim Türkiye Hayvan Sağlığı merkez ofisinde ekibimizi Ürün Müdürü Veteriner Hekim M. Uyanış Öcal ağırladı. 26-27 PETİNFO oehringer Ingelheim Türkiye Hayvan Sağlığı Ürün Müdürü M. Uyanış Öcal, 2003 yılında İstanbul Üniversitesi Veteriner Fakültesi’nden mezun olduktan sonra mesleki gelişimi için İngiltere’ye gitti. Bir senelik dil eğitiminin ardından Türkiye’ye döndü. Bir süre klinisyen hekimlik yaptıktan sonra 2007 yılında ilaç sektörüne katıldı. Sırasıyla ürün sorumlusu, mesül müdür ve ürün müdürü olarak tecrübe kazandığı süre içerisinde ayrıca finans ve pazarlama üzerine MBA eğitimini de tamamladı. 2012 yılında Boehringer Ingelheim Türkiye Hayvan Sağlığı ailesine katılan Öcal, 2 yıl süreyle kilit müşteriler müdürlüğü pozisyonunu üstlendikten sonra pet ve at ürünleri ürün Boehringer Ingelheim Hayvan Sağlığı olarak pet sektöründeki stratejinizi ve yol haritanızı nasıl özetlersiniz? Boehringer Ingelheim Türkiye Hayvan Sağlığı, “Pet Ürünleri Birimi” olarak pazara 2012 yılının sonuna doğru köpeklerde “Konjestif Kalp Yetmezliğinin Yönetiminde” kendi sınıfını yaratmış ve bu sınıfta başarısını her geçen sene kanıtlamaya devam eden Vetmedin® adlı rünümüz ile girdik. Aslında Vetmedin® lansmanı ile bir nevi elimizi taşın altına koyduk. Çünkü veteriner kardiyoloji gelişime çok açık, hassasiyeti nedeniyle de bir o kadar dikkatli olunması gereken bir alandı. Sadece bir lansman ile ürününüzü pazara vermeniz yeterli olamazdı. Ve bu nedenle ürün lansmanından sonraki 3.5 yıl içerisinde, veteriner hekimlerimizin kardiyoloji alanındaki bilgilerini tazelemek ve yeni gelişmelerden de kendilerini haberdar etmek amacıyla ciddi yatırımlar yaptık. O gün nasıl tutkulu başladıysak işimize, bugün de aynı tutku ile yolumuza devam ediyoruz. Türkiye’deki stratejilerimizi, global stratejilerimize paralel olarak ve lokal gelişmeleri de takip ederek belirliyoruz. Bu nedenle sadece ilaç satan bir firma olmak değil aynı zamanda veteriner hekimlerimiz ile uzun soluklu iş ortaklığı kurmuş bir firma olmak amacındayız. Lider bir firma olarak Türkiye pet sektörünü nasıl değerlendirirsiniz? Türkiye pet sektörü gelişime çok açık bir alan. Bunda kedi ve köpek gibi pet hayvanları özellikle büyük şehirlerde eskiye nazaran söyleşi “Boehringer Ingelheim ailesinin bir üyesi olmaktan dolayı kendimi çok şanslı görüyorum.” daha fazla talep görüyor olması ve aileden birisi olarak kabul edilmesi çok etkili. İnsanlar kendileri için nasıl iyi kelitede hizmet istiyorlar ise, kedi ve köpekleri için de bu talepte bulunuyorlar. Ayrıca pet sahiplerinin bir çoğu eskisinden farklı olarak, araştırıyor, sorguluyor ve veteriner hekimi ile daha farklı iletişim kurabiliyor. Klinisyen veteriner hekimlerimiz de artık kliniklerine çok ciddi yatırımlar yapıyorlar. Özellikle görüntüleme ve laboratuar ekipmanları açısından ciddi bir gelişim söz konusu. Bu gelişimi şüphesiz her sene çok sayıda düzenlenen bölgesel ve Türkiye çapında yapılan kongre ve toplantılar da ivmelendiriyor. Veteriner ilaç sektöründe ise yıllar içerisinde çok ciddi bir değişim yaşandığı düşüncesindeyim. Eskiden ürünlerin pek çoğu beşeri kökenliyken bugün neredeyse her alanda ilgili veteriner farmasötik ürüne erişmek mümkün. Avrupa veya ABD’de lanse edilen bir ürün gelen talep ve yapılan değerlendirmeler sonucunda bir süre sonra Türkiye’de de pazara sunulabiliyor. Evcil hayvanlara yönelik ürün gamınız ve hizmetleriniz ile özellikle hangi alanlara yöneliyorsunuz? Boehringer Ingelheim Hayvan Sağlığı olarak, global stratejilerimiz doğrultusunda özellikle klinik ürünlere ağırlık veriyoruz. Bu anlamda, kardiyoloji, ağrı ve yangı yönetimi, gastrointestinal sistem desteği ve aşı halihazırda Türkiye’de de ürünlerimizin bulunduğu alanlar. Ayrıca global yaklaşımımız yine geriatri üzerine odaklanıyor. Malum, yıllarını sahibiyle beraber geçiren bir kedi veya köpek, özellikle yaşlılık ile beraber 28-29 PETİNFO daha özel bir bakıma ve desteğe ihtiyaç duyuyor. Kalp yetmezliği, üriner sistem problemleri, eklem yangıları ve değişen gastro-intestinal sistem motilitesi bunların başında gelen rahatsızlıklar. Dünya genelinde veteriner hekimlerin bu gibi durumlarda, ilgili rahatsızlığın yönetilebilmesinde her zaman iyi bir ürüne ihtiyaç duyması bizim Ar-Ge çalışalarımızın temelini oluştuyor. Ar-Ge çalışmaları ve sosyal sorumluluk programları ile Boehringer Ingelheim her zaman sektöre ilkleri yaşattı. Türkiye sektörüne kazandırmayı düşündüğünüz yeni projeleriniz var mı? Aslında hepimiz bir büyük zincirin halkalarıyız. İlaç firmaları, depolar, klinisyen veteriner hekimlerimiz ve medya yani bizim gözümüzde Petinfo. Ve hepimiz aslında ortak bir amaç için çalışıyoruz; Veteriner sağlık sektörüne katkıda bulunarak hep beraber büyümek ve gelişmek. Bu nedenle Vetmedin® lansmanını özellikle veteriner kardiyoloji alanında bir dönüm noktası olarak görüyoruz. Geçmişte üniversitelerdeki bazı hocalarımız ve yine bazı meslektaşlarımızın çabaları dışında veteriner kardiyoloji çok sınırlı bir alandı. Bu noktada farkındalık yaratmak açıkca hiç kolay olmadı. Lansmanı takip eden süreçte hazırladığımız eğitim modülleri, katkıda bulunduğumuz organizasyonlar, kongrelerde özel kardiyolojii orturumları, lokal toplantılar, hasta sahiplerine özel bilgilendirme ve farkındalık amaçlı etkinlikler ile veteriner kardiyolojinin gelişmesi ve büyümesi için pek çok farklı alanda çok ciddi yatırımlar yaptık. Bu yatırımlar sonucunda da Vetmedin® ile daha önce Türkiye’de olmayan bir farmasötik ürün segmenti yaratmaya başardık. Yeri gelmişken bu farkındalığın yaratılmasında özellikle lansmanda ve sonrasında bize destek veren Prof. Dr. Zeki Yılmaz ve Prof. Dr. Utku Bakırel hocalarımıza bir kez daha teşekkürlerimi sunmak isterim. Sonuç olarak; Boehringer Ingelheim Hayvan Sağlığı ailesi olarak, sektöre katkı anlamında değer yaratmaya dün nasıl büyük bir tutku ile destek veriyorsak bugün de yarın da aynı tutku ve azimle bu desteği vermeye devam edeceğiz. yeni projelerimize hazır olun 2016 ve sonrasında yapmayı düşündüğümüz projelerimiz çok fazla. Şimdiden bazıları için düğmeye bastık bile ve kısa bir süre sonra bu projelerimizi duyurmaya başlayacağız. “Ağrı Yönetimi” ve “Kardiyolojiye Yaklaşım” özellikle bu sene içerisinde odaklanacağımız ve kapsamlı projeler ile veteriner hekimlerimizle bir araya geleceğimiz ana konularımız diyebilirim. Diğer taraftan yaz dönemi içerisinde yine hasta sahiplerine yönelik “Köpeklerde Kalp Yetmezliğinde Farkındalık” amaçlı bir sosyal etkinlik yapmayı planlıyoruz. Yeniçağ Ecza Deposu ve Kuzey Pet, keyifli bir lansman gecesinde bir araya geldi. kedi & köpek İzmir Yeniçağ Ecza Deposu Genel Müdürü Veteriner Hekim Mehmet Dökmeci Viyo İnternational Sorumlu Danışmanı Dr. Win Van Kerkhoven Klinikteki en büyük destekçiniz Viyo Viyo Recuperation ve Viyo Reinforces ürünlerin lansmanı, katılımcı meslektaşlarımızın yoğun ilgisi ile Wyndam Grand İstanbul’da gerçekleşti. 30-31 PETİNFO “Onları tekrar optimum sağlıklarına geri döndürmek hiç bu kadar kolay olamamıştı!” sloganıyla ortaya çıkan klinikteki en büyük destekçiniz, Viyo artık Türkiye’de Ü lkemizde büyük beğeni ile sıklıkla kullanılan Viyo Recupertaion kedi ve köpek gıda takviyesinin, yeni ambalajı ile veteriner hekimlerin hizmetine sunulmasını ve Viyo ürün ailesine Viyo Reinforces’in katıldığını Yeniçağ Ecza Deposu ve İstanbul bölge bayiliğini üstlenen Kuzey Pet tarafından organize edilen, keyifli bir lansman gecesinde kutladık. Lansmanın açılış konuşmasını yapan Yeniçağ Ecza Deposu Genel Müdürü Vet. Hek. Mehmet Dökmeci, meslektaşlarımızın ilgisinden ve katılımlarından dolayı teşekkürlerini sundu. Viyo ürünlerinin tüm dünyada veteriner hekimler tarafından kullanımını ve teknik ayrıntılarını anlatmak üzere söz alan Dr. Wim Van Kerkhoven, detaylı bir sunum gerçekleştirdi. Sunumu büyük bir ilgi ile dinleyen meslektaşlarımızın “Onları tekrar optimum sağlıklarına geri döndürmek hiç bu kadar kolay olmamıştı!” sloganıyla ortaya çıkan Viyo pet besin takviyesi ürünleri ile ilgili sorularının ardından gece, keyifli bir kokteyl organizasyonla sona erdi. Viyo RecuperatIon Üst düzey kalitede protein, aminoasit, Omega 3-6 yağ asitleri, vitaminler, mineraller ve probiyotik kombinasyonu içeren VİYO, operasyon öncesi ve sonrası kullanımı ve birçok hastalığın tedavisinde destekçi olarak kullanılmaktadır. Yeni özel kutusunda sunulan Viyo Recuperation’un ölçü kabıyla beraber kullanımı son derece kolaydır. Yüksek lezzetliliği sayesinde hayvanlar tarafından severek tüketilmektedir (%89.99). Viyo Reinforces İçeriğinde kedi ve köpeklerin bağırsak florasına ve sindirimine faydalı prebiyotik lifler ihtiva eder. Bağırsak florası sindirim sağlığına faydalı yaklaşık 80 değişik türde bakteri içerir. Bağırsak içeriğinin yaklaşık 1 ml’sinde 105 ile 109 bakteri kolonisi bulunmaktadır. Viyo Reinforces bu bakterileri İKİ FARKLI ÜRÜN Viyo Reinforces Viyo Recuperation Kullanım şekli Profilaksi Tedaviye destek Kullanım Zamanı Günlük Günlük Distribütörleri Veteriner klinikleri ve petshoplar Veteriner Klinikleri İçindekiler Prebiyotik lifler Özel Recuperation formülü Hayvanın durumu Sağlıklı Hasta ve ameliyat sonrası Ambalajı Bir kutuda 7x 30 ml Bir kutuda 1x 150ml 30ml/kedi Dozu 30ml/hayvan besler ve dolayısıyla petlerin doğal bağışıklığının artmasına yardımcı olur. Çünkü tıpkı insanlarda olduğu gibi hayvanların bağırsak florası, güçlü savunma ve sağlığının %70 sorumlusudur. Viyo Reinforces nadir FOSim+ (Fruktooligosakkarit ve İnulin) formülünü içerir. Bu iki prebiyotik lif kombinasyonu, petlerin bağırsak florasında iyi bakteri oluşumunu Köpekler için ırka bağlıdır; Küçük ırk (0-10kg): 15-30 ml Medyum (10-25kg): 30-50 ml Büyük ırk (>25kg): 50-70 ml destekler. Likit formu sayesinde prebiyotik lifler midede öğütülmez, istenen yere, yani kedinizin bağırsak florasına doğrudan geçiş yaparlar. Petlerin sindiriminin düzeldiğini, parlak tüyleri, sert dışkısı ve artan canlılığı sayesinde anlayabilirsiniz. Hayvanların mevcut sağlık durumuna göre, ürün kullanımının neticesi 1 ile 4 hafta içerisinde görünecektir. kedi & köpek Türkiye’nin ilk ve tek veteriner MR merkezi, Zeytinburnu Veteriner Kliniği’nde faaliyete geçti. Veteriner Hekimlikte Manyetik Rezonans Görüntüleme İnsan hekimliğinde yaygın olarak kullanılan MR görüntüleme yöntemi, günümüzde veteriner hekimler tarafından da büyük kullanım alanı kazanmaya başladı. Yazı: Prof. Dr. Kürşat ÖzeR 32-33 PETİNFO M anyetik Rezonans Görüntüleme insan hekimliğinde kimyacı Paul Lauterbur’in, 1972’de dünyanın ilk MRI görüntüsünü almasıyla kullanılmaya başlamıştır. İnsan hekimliğinde yaygın olarak kullanılan bu yöntem günümüzde veteriner hekimlikte de giderek artan oranda kullanılmaktadır. MR cihazlarının oldukça pahalı olması, kurulacak yerde ciddi altyapı gerektirmesi (geniş girişi olan bodrum katı veya desteklenmiş giriş kat, 100 KW/h elektrik enerjisi, en az 6 m çapında alanda hareketli metal nesne olmaması. vb.), işletim maliyetleri ve bu konuda uzmanlaşmış personelin olmaması nedeniyle ülkemiz veteriner hekimliğinde rutin kullanıma girememiş ancak insan görüntüleme merkezlerinde uygun olmayan koşullar altında çekimler yapılarak yararlanılmıştır. Nasıl kullanılır? MR ünitesi güçlü bir manyetik alan, çekim masası, sinyal lokalizasyonu için manyetik gradiyentler, radyofrekans coiller, bilgisayar ve tarayıcıdan oluşur. Bu ünite manyetik alanı sınırlandırmak amacıyla özel olarak yapılmış Faraday kafesi denen oda içerisinde tutulur. MR cihazları kapalı ve açık olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Açık MR cihazlarında çekim süresi biraz daha uzundur. Çekim süresi bölgeye göre değişmekle birlikte 10-70 dakika arasında olmaktadır. Çekim yapılırken hastanın hareket etmesi önlenmelidir. Hayvanlarda bu hareketsizliği sağlamak ve cihazdan çekim esnasında çıkan gürültüden etkilenmesinin önlenmesi amacıyla mutlak surette anestezi gerekmektedir. Anestezi öncesinde hayvanın genel durumu hakkında bilgi alınmalı ve gerekirse kan analizi yapılmalıdır. Faraday kafesi içine anestezi cihazı sokulamadığı için cihazın tekrar soluması olmayan (non rebreathing) sistem ve oksijen desteğinin en az 4-5 metre mesafeden sağlanması gereklidir. Manyetik rezonans görüntülemede radyofrekans kullanılarak görüntü elde edilmektedir. MR çekimi için (kapalı MR cihazlarında) 1-1.5 Tesla gücünde cihazlar kullanılmaktadır. Dünyanın manyetik alanı (pusulaların iğnesini kuzeye çeviren manyetik alan) 0,5 Gauss düzeyindedir. 1 Tesla, 10.000 Gauss’a eşittir. Dolayısıyla MR cihazında dünyanın manyetik alan gücünün yaklaşık 25 bin katı bir manyetik alan kullanılır. Dokudaki hidrojen atomlarının yoğunluklarına ve hareketlerine göre görüntü oluşur. Vücut dokularının %60 kadarında hidrojen atomu olması nedeniyle MR görüntüleme tekniğinde bu atom kullanılmaktadır. Manyetik alan etkisine giren hidrojen atomlarının protonları hareket ettirilir. Relaksasyon fazında ise protonlar eski konumlarına dönerler. Bu aşamada bulundukları örgüye ölçülebilir bir enerji transferi yaparlar. Farklı dokuların relaksayon süreleri de farklıdır. Kullanılan radyofrekans şiddeti ve dokunun hidrojen atomu dağılımına göre farklı dokularda farklı kontrastlar elde edilir. Transvers, sagital ve coronal olmak üzere 3 farklı kesitte değişik sekanslarda (T1, T2 ve proton yoğunluklu) görüntüler alınmaktadır. Bu rutinin dışında manyetik rezonans görüntülemenin, Fonksiyonel MR, DifüzyonPerfüzyon Ağırlıklı MR, MR Spektroskopi gibi farklı çeşitleri vardır. Gereken durumlarda daha iyi görüntü almak ve lezyonu daha iyi tanımlamak amacıyla kontrast madde verilebilmektedir. Bu durumlara dikkat edin MR’ın İyonize radyasyon kullanılmadığı için organizmaya zararlı etkisi yoktur ancak kontrast madde kullanılmış ise emziren hayvanın 24 saat süreyle yavrularını emzirmesi önerilmez. Bunun dışında genç, yaşlı, hamile hayvanlarda güvenle kullanılabilmektedir. Ancak kalp pili, kulak implantı olan insanların da bu alanda bulunmaları yasaklanmalıdır. Hayvanlarda ise titanyum olmayan implant, protez, ateşli silah yaralanması olan, gözde yabancı cisim bulunan ve kalp pili taşıyan hastalara çekim yapılamaz. Metal eşyalar manyetik alana doğru hızla ve güçlü bir şekilde çekilerek cihaza zarar verebileceği gibi hastada bulunan metal implantlar bölgenin aşırı ısınmasına ve doku hasarına neden olabilirler. Veteriner MR merkezi Veteriner Hekim Murat Ilgün Zeytinburnu Veteriner Kliniği olarak Türkiye’de ilk ve tek Veteriner MR merkezini faaliyete geçirmenin mutluluğunu yaşıyoruz. Veteriner Hekim kontrolünde ve konusunda uzman radyolog eşliğinde hayvanlara özel dizayn edilmiş MR merkezimizle evcil dostlarımızın hastalıklarına şifa olmak için çalışıyoruz. Teknolojinin gelişimiyle ilerleyen görüntüleme tekniklerini, Avrupa ve Dünya standartlarında kliniğimize yansıtmış bulunmaktayız. Bu hem çoğu hastalığın tanısını kolaylaştırarak evcil dostlarımızın yeri geldiğinde ömürlerine ve yaşam standartlarına etki edecek. Hem de ülkemizde evcil hayvanlara verilen önemin gösterildiği bir proje olarak örnek teşkil edecek. kedi & köpek Farmini Pet Foods ailesi olarak önümüzdeki yıllar için hedefimiz yüksektir. Doğa ve bilim ilham kaynağımız Farmina Pet Foods, bir marka olarak 2009 yılından beri Türkiye’deki grafiğini yükselterek ilerledi ve 2015 Mayıs ayında kurumsal bir firma olarak ülkemizin pet sektörüne değer katmaya başladı. RÖPORTAJ: VETERİNER HEKİM ENİKÖ KİRALY FOTOĞRAF: GARO MİLOŞYAN 36-37 PETİNFO K urumsal pet mama pazarında köklü bir yere sahip, Vet Life ve N&D markalarının distribütörlüğünü yürüten Farmina Pet Foods Türkiye’den Çağla Ayça Ömeroğlu ve Murat Avcu, ürünlerinden ve ülkemizin pet sektörü ile ilgili projelerinden bahsettiler. Firmanızın ilk yılını nasil değerlendiriyorsunuz? Türkiye mama pazarında 2009 yılından beri yer alan markamız grafiğini yükselterek ilerledi. Biz de bu başarıyı daha da ileriye götürmeye karar verdik. İlk sene her firma için zorlu geçmektedir. Ancak önemli olan bir şeylerin değerinin bilinmesidir. Biz markamıza değer veren, çalışanlarını destekleyen ve gelişmekte olan bir firmayız. Veteriner hekimlerin geri dönüşleri ve evcil hayvanların lezzet algısı bizim için çok önemli. Kurumsal olmak zaman isteyen bir kavramdır. Önümüzdeki yıllar için hedeflerimiz çok daha yüksek. Yavaş ve emin adımlarla ilerlediğimiz görüşündeyiz. Hızla büyüyen pet sektörüne katkılarınız nelerdir? Farmina Vet Life reçete skalamız, Türkiye’deki ilk doğal reçete kategorisi olma özelliğini taşımaktadır. Yavru ve yetişkin hayat evresinin besinsel ihtiyaçları farklı olduğundan operasyon sonrası dönemde Growth mamayı, yetişkin evresi için ise Convalescence ürünümüzü tavsiye etmekteyiz. Hypoallergenic serimizde farklı lezzet alternatifleri bulunmaktadır. Ultrahypo ürünümüz, sebebi bilinmeyen bütün alerjilerde ve deri rahatsızlıklarında güvenle tercih edilen iki rahatsızlığı tek paket ile çözüme götüren reçete mamamız. Ayrıca N&D gibi en yüksek kalitedeki regüler mamamız içerik olarak gücüyle diğer markalardan ayrılmaktadır. Lezzet olarak da kedi ve köpeklerin hayır Farmini Pet Foods Türkiye Genel Müdürü; Murat Avcu diyemeyeceği eşsiz lezzete sahip olan Farmina N&D; doğal içerikleri, kaliteli protein kaynakları ve sebze-meyveşifalı bitki içerikleriyle farklı lezzet alternatifleri sunmakla beraber, evcil hayvanların bütün besinsel ihtiyaçlarını tam olarak karşılamaktadır. Ayrıca tahılsız ve düşük tahıllı gruplarıyla evcil hayvanların yaşam şekline, fiziksel özelliklerine ve hayat evresine uygun beslenme seçenekleri sunar. Hayvan refahını ön planda tutulmakta, bilimsel çalışmalarımız gerçek evcil hayvan sahipleri ile evde yaşayan kedi-köpeklerle yürütülmektedir. Uzman veteriner hekimlerin bilimsel olarak geliştirdiği mamalarımız hiçbir şekilde GDO içermez. N&D’nin tahılsız mama üretmesinin sebebi nedir? En güncel literatür bilgilerine baktığımızda, size şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki; kedi ve köpekler karnivordur (etçil) ne kadar doğal seleksiyona uğramış olurlarsa olsunlar, onların sindirim sistemleri kısa ve basittir. Eti sindirmeye yönelik, pH’ları düşük, ağız salyalarındaki amilaz yok denecek kadar azdır. Karbonhidrat vücuda çok alınırsa amilaz eksikliğinden dolayı pankreas daha çok çalışacağı için iş yükü artacaktır. Hatta yine amilaz olmaması sebebiyle dişlerin çürüme olasılığının da oldukça düşük bir ihtimal olduğu söyleniyor. Karnivorlar, glukoneogenezis ile enerji ihtiyaçlarını insanlardaki gibi karbonhidratlardan değil protein ve yağlardan karşılarlar. Bu nedenle karbonhidrat almasını gerektirecek bir neden yoktur. İnsülin tepkisine baktığımızda ise fazla karbonhidrat alımı ile depolanan glikozlar, diabet ve obezite riskini de arttırmaktadır. N&D mamalarımızın tahılsız ve düşük tahıllı grupları var biliyorsunuz ki. Tahılsız grupta hiç tahıl yoktur ve oran %0’dır. Düşük tahıllı grubumuzda da glisemik indeks düşük orandadır ve %20 oranındaki tahıl oranı(sadece kılçıksız buğday) mama geçisinde sindirim sistemi hasarını önler. Yani evcil hayvanlarda ani mama geçişlerindeki dengesizliği ortadan kaldırmak için. Belirli bir süre sonra hekim kontrolünde kademeli olarak tamamen tahılsız mamaya geçiş tavsiye ediyoruz. Genel olarak bunu tavsiye etsek de 1 haftada kademeli geçiş yaparak tahılsız mamaya başlatılan petlerde hiçbir problem yaşamıyoruz. Farmina N&D ve Farmina Vet Life ‘ın arkasında nasıl bir teknoloji yer alır? Farmina olarak üretim teknolojilerimizde son teknoloji, en modern sistemler kullanılmaktadır. Regüler serimiz N&D’nin 4 farklı lezzet alternatifi var. Kuzu eti, tavuk eti, balıketi ve yaban domuzu gibi tüm içeriklerimiz olabilecek en yüksek kaliteye sahip çiftliklerden alınıyor. Tedarikçi firmalarımız düzenli olarak analiz edilerek denetlenmesinin yanı sıra hayvan refahına uygun üretim yapmaktadırlar. Hem lezzeti korumak hem de formülasyonu bozmamak için 2 özel mama üretim sistemini kullanıyoruz; Çift vidalı sıkma sistemi: Sindirilebilirliği %25 oranında artırır. Sadece pet mamalarında değil insan gıdasında da kullanılan güvenilir bir sistemdir. En kaliteli ham maddeler eşit bir şekilde karıştırılıyor, öğütülüyor ve pişiriliyor. Oluşturulan özel karışımımız daha sonra ekstruderden evcil hayvanların ağız büyüklüğüne uygun mama tanecikleri olarak şekillendiriliyor. Vakumlama sistemi: Mama taneciklerinin üzerindeki gözeneklerden hava giriş çıkışı olmaktadır. Bu mikro gözeneklere besin maddelerinin kusursuz bir şekilde eklenmesi için benzersiz bir vakum teknolojisi kullanılmaktadır. Böylelikle vitaminler, mineraller soğuk ortamda eklenerek, uzun ömürlü ve dayanıklı farmina veteriner araştırma Farmina Pet Foods, Federico II Napoli Üniversitesi Hayvan Besleme ve Beslenme A.B.D. ile işbirliği içindedir. Bu işbirliği sayesinde bilimsel uygunluğu teminat altına alan kamuya ait bilimsel otoritelerle formülasyonlarımızı geliştirmek için projeler planlanmaktadır ve ürünlerimizin faydaları bu sayede hayvan refahına uygun olarak gerçek evcil hayvan sahipleri ve evcil hayvanlarla test edilmektedir. kedi & köpek Farmina Pet Foods Türkiye Ürün Müdürü Çağla Ayça Ömeroğlu vitamin-mineraller elde edilmektedir. Mama taneleri hava giriş çıkışı sırasında çekici bulunan kokusunu da kaybedebiliyor. Vakumlama sistemi yardımıyla mama üzerindeki porlar kapatılmış, besin değerleri korunmuş ve koku oranını kaybetmemiş oluyoruz. Zaten vitamin ve minerallerin özellikle soğuk zincirde eklenmesinin sebebi besin değerlerinin kaybolmamasını sağlamaktadır. Lezzet algısını tattan çok koku ile algılayan özellikle kedi ve köpekleri cezbeden koku, mamalarımızda devamlı korunmuş oluyor. Veteriner hekimlere özel Vet Life mamanızdan biraz bahseder misiniz? Renal, Strüvit, Strüvit Management, Ossalati, Gastrointestinal, Joint, Neutered, Ultrahpyo, Hpyoallergenic, Diabetic ve Hairball, Obesity, Growth, Convalescence gibi geniş bir 38-39 PETİNFO geniş ürün portföyümüz ile hizmet veriyoruz Farmina’nın en üst segment grubu reçete mamalarımızda Vet Life, sağlıklı evre grubunda ise N&D yer alır. Bunlar dışında ekonomik segmentte bulunan premium kalitedeki mamalarımız ise Matisse grubumuz, Tropiclean ağız bakım losyonları ve şampuanlar, Get Off gibi kovucu ve uzaklaştırıcı ürünlerimiz de mevcut. kategorisi bulunan reçete mamalarımız beslenmeye bağlı birçok rahatsızlıkta çözüm sunar. Cardiac ve Hepatic mamalarımızın da katılmasıyla genişleyen reçete skalamız Türkiye’deki ilk doğal reçete mama grubudur. Lezzet ve içerik olarak oldukça güçlü olan reçete skalamız insan gıdasında da kullanılan üstün üretim teknolojilerine sahiptir. Farmina’nın 3 büyük üretim fabrikası bulunmaktadır. Bunlar İtalya, Brezilya ve Sırbistan’da yer alır. Farmina Pet Foods Türkiye olarak hem reçete serimiz Vet Life’ı hem de sağlıklı serimiz N&D’yi Sırbistan’dan ithal etmekteyiz. Depolanmadan ülkemize karayolu lojistiği ile transferi sağlanan mamalarımızın son kullanım tarihleri oldukça uzundur. Kliniklere ya da petshoplara temin ettiğimiz mamalar depolanmadan ve geldiğinden en fazla yirmi iki gün önce üretildiği anlamına gelmektedir. Ürün portföyünüzde doğaya ve bilime büyük önem verdiğinizi görüyoruz. Üretim felsefenizin temeli olarak neden özellikle bu alanları seçtiğiniz? ‘Doğa ve bilim ilham kaynağımız’ sloganıyla yola çıkan Farmina, FVR (Farmina Veterinary Research) denen bağımsız bir üniversite tarafından onaylanmış bilimsel araştırmaları kapsar. Farmina Pet Foods, Federico II Napoli Üniversitesi Hayvan Besleme ve Beslenme A.B.D. ile işbirliği içindedir. Yıllardır süren bu iş birliği değişik araştırma alanlarının teminatı olmuş, bu araştırmalar yüksek bibliometrik indekse sahip uluslararası dergilerde yayınlanmış ve bilimsel çalışma olarak onaylanmıştır. Farmina ve üniversite arasındaki bu işbirliğinden Farmina Veteriner Araştırma (FVR) departmanı doğmuştur. Ayrıca FVR,2010 yılından beri hızla yayılan bilimsel bir dergi olan Discuss’ın editörüdür. Bu yayın veteriner hekimlere Tıbbı Uygulamalar ile en yaygın konular hakkında bilgi vermek için oluşturulmıştur. Besinsel yaklaşımların tedavi için son derece önemli olduğu bilinciyle, bu konularda tavsiye verebilmek için detaylı bir bibliografiye dayandırılmaktadır. Discuss’ta yer verilen her konunun ikinci bölümünde yayının konusuyla bağlantılı olan FVR tarafından yürütülen araştırmaların metod ve sonuçları anlatılır. Türkiye piyasasındaki yeni premiyum ürününüz, Vet Life Cardiac, kardiyak hastalıkların iyileşme sürecinde nasıl bir destek sağlıyor? Farmina Vet Life Cardiac reçete mamamız, kronik kalp rahatsızlığı olan kedi ve köpekler için formüle edilmiştir. Cl,K,Na gibi minerallerin dengelenmiş oranı sayesinde miyokardial kasılma gücünü regüle eder. Taurinin zaten kalp kası kontraktilitesini ayarladığını biliyoruz. Bu taurin entegrasyonu dilate kardiyomiyopatiyi önleyerek hücresel demir iyon değişimini düzenlediğinden kaynaklanmaktadır. L-karnitin takviyesi, lipit metabolizmasını ve enerji kullanılabilirliğini arttırırken yağsız kas kütlesini destekler. Biyolojik değeri yüksek kaliteli proteinler doğru amino asitlerin alınmasını sağlar ve yüksek sindirilebilirlik oranı ile de kardiyak kaşeksiyi önlemeye yardımcı olur. İntestinal mukoza için antiinflamatuar ve koruyucu etkileri olan omega 3 yağ asidi oranı yüksektir. Çözünebilir ve çözünemez lifler sayesinde dolaşım sistemindeki kolesterol ve trigliserid seviyelerini azaltmaya yardımcı olur. kedi & köpek H Petcode Hayvan Hastanesi Sorumlu Veteriner Hekimi Dr. Ateş Barut, PRP uygulaması yaparken PRP TEDAVİSİ PETCODE HAYVAN HASTANESİ ile TÜRKİYE’DE Petcode Hayvan Hastanesi ekibi, Rejeneratif Tıp Bilimi’nde hızla yaygınlaşan Platelet Rich Plazma uygulamalarını rutin tedavi yöntemleri arasına başarı ile eklemiş bulunmaktadır. Yazar: Veteriner Hekim Dr.Ateş Barut, phd 40-41 PETİNFO asarlı doku ve organları yenilemeyi amaçlayan “Rejeneratif Tıp” bilimi günümüzde hızla gelişiyor ve hem insan hem de hayvan sağlığı için büyük popülarite kazanıyor. Rejeneratif tıp bilimi aslında bir çeşit doku mühendisliği olarak tanımlanabilir ve amacı temel olarak hasarlı dokuların iyileşmesini, rejenerasyonunu ve normal fonksiyonuna geri dönmesini sağlamaktır. Bu amaçla hastanın kendi hücreleri veya hücre ürünleri işlenip yeniden programlanarak hastaya tekrar verilir. Kök hücre kullanımı uzun süredir en sık kullanılan ve belki de üzerinde en çok çalışılan rejeneratif tıp uygulaması olarak kabul edilse de doku rejenerasyonu uyaracak başka biyoaktif maddelerin kullanımı da birçok hasta için umut olmaya başlamıştır. PRP (Platelet Rich Plazma) uygulamaları da bu yeni rejeneratif tıp uygulamalarının başında gelmektedir. PRP hasarlı bölgeye direk uygulama sonrası doku iyileşmesini uyarmayı amaçlar ve ilk olarak 1987 yılında insanlarda açık kalp ameliyatlarında kalp ensizyonlarında hızlı iyileşme sağlanabilmesi amacıyla kullanılmıştır. Bu çalışmayı oral cerrahi, periodontal cerrahi, nöroşirurji, oftalmoloji, yara iyileşmesi, kemik iyileşmesi, eklem protez cerrahisi ve son olarak da spor hekimliği dallarında yapılan çalışmalar takip etmiştir. METOD Köpek ve kedilerde normal trombosit konsantrasyonu mikrolitre içinde 200bin ila 500bin olarak kabul edilir. PRP elde edebilmek için hastanın kanı özel antikoagulanlarla karıştırılarak ya santrifüj edilir ya da bir otomatik sistem güncel içerisinde işlenir. Otomatik ya da manüel işlemle mümkün olan en yüksek trombosit konsantrasyonunda plazma elde ederek, kanın eritrosit ya da lökosit gibi diğer kısımlarından ayrılması amaçlanır. Kanın işlenmiş bu fraksiyonu PRP olarak adlandırılır. PRP elde etme işlemi ile bir mikrolitre plazmadaki trombosit sayısı yaklaşık 7-10 kat arttırılır ve mikrolitrede 1.5 milyona çıkartılır. Enjeksiyon öncesi trombositlerin aktive edilebilmesi için fraksiyon trombin ve kalsiyum klorür ile karıştırılabilir. Bu işlem ile sadece trombosit sayısı değil büyüme faktörü miktarı da konsantre edilir ki bu özellik klinik iyileşme açısından çok önemlidir. Büyüme faktörleri iyileştirici hücreleri farklılaştıran ve bölgeye çağıran sinyaller verir. Böylece hasarlı bir bölgeye PRP uygulaması sonrası iyileşme sadece hızlandırılmaz aynı zamanda özel hücreler dokuya çağarılır. Doku iyileşmesi çok kompleks bir mekanizma ile gerçekleştirildiğinden hangi büyüme faktörünün nasıl bir rol oynadığının tesbiti mümkün değildir. PRP uygulamasının avantajı tüm büyüme faktörlerinin doğal oranlarında korunması ancak elde edilen yüksek konsantrasyonlar ile tüm büyüme faktörlerinin yoğunlaştırılabilmesidir. UYGULAMA PRP uygulaması minimal invaziv bir tekniktir ve genellikle anestezi gerektirmez. Öncelikle trombositlere zarar vermeyecek kalınlıkta bir iğne ile 30-60 mililitre kan alınır ve daha sonra kan işlemden geçirilerek enjeksiyona hazırlanır. PRP hazırlandıktan sonra bölge temizlenir ve aseptik olarak enjeksiyona 42-43 PETİNFO 1. PRP uygulamalarının Türk veteriner hekimliğinde de ün kazanacağından eminiz. 2. Birçok önemli klinik problemde de rejeneratif tıp bilimi ve PRP uygulamaları hastalar için umut olmaktadır. 3. Enjeksiyon sonrası meydana gelen rahatsızlık durumunda soğuk kompresler ya da sentetik opioitler uygulanabilir. 1 2 hazırlanır. Enjeksiyon direk hasarlı bölgeye ultrason ya da floroskopi eşliğinde yapılır. PRP uygulamaları sadece hastanın kendi kanından elde edilmiş konsantre trombosit kullandığı için bilinen hiçbir yan etkisi de yoktur. PRP enjeksiyonları sonrası non-steroidal anti inflamatuarlar ve steroidler kesinlikle uygulanamaz. UYGULAMA ALANLARI Özellikle tendo ve ligament hasarlarında iyileşme tüm diğer konnektif dokularla kıyaslandığında bu dokuların sahip olduğu zayıf vasküler destek yüzünden çok yavaştır. Tendo ve ligamentlerin onarımı için kullanılan direk cerrahi teknikler ise vücudun normal yük verme süreci sırasında çoğu zaman yetersiz kalır. İşte bu yüzden dokunun iyileşme yeteneğini hızlanıdırmayı ve güçlendirmeyi amaçlayan rejenerasyon hekimliği gün geçtikçe popülarite kazanmaya başlamıştır. Veteriner hekimliğinde PRP uygulamaları üzerine çalışmalar hızla popülarite kazanmakla beraber henüz uzun süreli çalışmalar mevcut değildir. Tendo ve ligament hasarları ile osteoartrit gibi kronik sorunlarda PRP uygulaması hem direk tedavi hem de rehabilitasyon terapilerine destek amacıyla tüm dünyada kullanılmaktadır. PRP uygulamaları sırasında gerçek stratejiler oluşturabilmek için her dokunun iyileşme mekanizmasının diğerinden farklı olacağı da unutulmamalıdır. Örneğin kas gibi dokularda PRP uygulaması hasarın oluşumu takip eden akut safhada yapıldığında çok daha verimli olmaktadır. Bu konuyla ilgili çalışmalar her yıl sayıca artmaktadır. Hastanemiz de PRP tedavisini rutin klinik uygulamaları arasına artık sokmuştur. Petcode Hayvan Hastanesi’nde PRP uygulamaları ön çapraz bağ hastalığı da dahil olmak üzere biseps tendinopati, supraspinatus tendinopati, aşil tendo yaralanmaları gibi birçok tendo ve ligament sorununda kullanılmaktadır. Ayrıca dejeneratif eklem hastalığı, iyileşmeyen yaralar, korneal hasarlar ve nöroşirurji uygulamaları gibi birçok önemli klinik problemde de rejeneratif tıp bilimi ve Platelet Rich Plazma uygulamaları hastalar ve hasta sahiplerimiz için umut olmaktadır. 3 Platelet Rich Plazma nedir? Trombositler iki çeşit granül içerir. Bu granüllerden biri serotonin, tromboksan, histamin, dopamine, kalsiyum ve adenozin içerirken diğeri büyüme faktörlerini taşır. İlk granül tipi vasküler permabiliteyi arttırır ve böylece hasar bölgesine yangı hücrelerinin taşınması ve daha fazla pıhtı oluşturacak daha fazla sayıda trombosit ulaşımı sağlanır. İkinci tip granüller ise büyüme faktörlerinin salınımını sağlayarak hasarlı bölgeye diğer iyileşme hücrelerinin göçünü uyarır. söyleşi Müşterilerimizin amaçlarına ulaşmalarına yardımcı oluyoruz Günümüzde 13 adet firmanın bölgesel bayiliğini ve 3 adet küresel markanın özel ulusal bayiliğini gerçekleştiren Yeniçağ Ecza Deposu’nun sahibi, Veteriner Hekim Mehmet Dökmeci ile beraberdik. RÖPORTAJ: VETERİNER HEKİM ENİKÖ KİRALY FOTOĞRAF: TOLGA ÖZDEMİR Y eniçağ Ecza Deposu, ürün çeşitliliğini devamlı artırarak, veteriner hekimlere sunduğu kaliteli hizmet anlayışıyla büyüyen bir firmadır. Geçtiğimiz ay ürün gamını yeni VİYO ürünleri ile zenginleştiren firmanın İzmir’deki merkezinde Veteriner Hekim Mehmet Dökmeci ile keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik. İzmir Yeni Çağı Ecza Deposu’nun bugüne gelene kadar geçtiği süreçlerden okuyucularımıza biraz bahseder misiniz? 2001 yılında kurulan firmamız Yeniçağ Ecza Deposu, geçen 15 yıl içerisinde çok önemli yatırımlar yaparak yeni fikir ve ürünleri ile adım adım pet sektörünün güvenini kazandı. Günümüzde, müşterilerimiz için Yeniçağ Ecza Deposu tam anlamıyla güven demek, birliktelik demek, çözüm demek... Bu felsefemiz, yıllar içinde başarılı bir şekilde oturdu ve firmamız her gün bu büyüyen inançla takdir topladı. 44-45 PETİNFO Hangi illere hizmet veriyorsunuz? Bayilikleriniz mevcut mu? Ege, Akdeniz, Marmara bölgelerinde devamlı hizmetlerimiz vardır. Ankara, Gaziantep, Malatya, Trabzon, Bartın, Eskişehir, Konya gibi birçok bölgeye kargo ile ulaşıp tüm Türkiye’ye hizmet etmeye özen gösteriyoruz. Distribütörü olduğumuz dünya markaları için İstanbul bölgesinde de bir bayimiz olmakla beraber, Ankara bölgesinde de temsilcilerimizi istihdam ederek tüm sektörle temas halindeyiz. Ürün gamınız ve hizmetleriniz ile özellikle hangi alanlara yöneliyorsunuz? 2000 çeşit ürünümüz ile Türkiye’nin en çok ürün çeşitliliği bulunan nadir depolardan biriyiz. Bugüne kadar geçen süreçte iş ortaklarımızla beraber biyolojik ürünler, farmasötik ilaçlar, beslenme ürünleri, medikal malzemeler ve diagnostik ürünlerin dağıtımını yaparak veteriner hekimlik mesleğinin önünü açtık. Bölgesel bayiliklerimizin İzmir Yeni Çağ Ecza Deposu Genel Müdürü Mehmet Dökmeci Yeniçağ Ecza Deposu güven demek, çözüm demek, birlik demek. 2000 çeşit ürünümüz ile Türkiye’nin en çok ürün çeşitliliği bulunan nadir depolardan biriyiz. ortaya çıkan ürün ve hizmetlerimizi yurtdışına taşımaktır. Devamlı büyüme hedefimizi gerçekleştirerek, klinisyen veteriner hekim meslektaşlarımıza sunduğumuz hizmetlerimizi hiçbir zaman aksatmayacağımızı özellikle belirtmek isterim. Bilakis güncel ve bilimsel odaklı çalışmalarımızı ve ziyaretlerimizi artıracağız, her gün daha çok geliştireceğiz. Ve böylece, hep beraber tüm sektörün gelişiminin yakından takipçisi olacağız. Yeniçağ Ecza Deposu’nun sektöre bakış açısı nedir? Sizce sektörün gelişimi nasıl? Sektörün her gün geliştiğini görüyoruz. Çalıştığımız bu sektörün bir parçası olmak bizim için gurur vericidir. Sektördeki meslektaşlarımızın kliniklere yaptıkları yatırımlar gerçekten takdir edicidir. Yapılan bu yatırımlar, sektörün geliştiğinin en büyük göstergesidir. Bir ecza deposu olarak bizim işimiz bu gelişimi kalitemizi geliştirerek desteklemek ve müşterilerimizin amacına ulaşmaya yardımcı olmaktır. İzmir Yeniçağ Ecza Deposu, 2000’e yakın ürün ile bünyesinde en çok çeşitliliği barındıran nadir depolardan biri olma niteliği taşımaktadır. 46-47 PETİNFO yanında, uluslararası markalarımız da hem ürün çeşitliliğimizi hem de kalitemizi artırmada önemli birer faktördür. Hangi uluslararası markaları temsil ediyorsunuz? Kanada’dan 1st Choice, A.B.D.’den Nutrivet, Belçika’dan ise VİYO uluslararası markalarımızın arasındadır. Beslenme odaklı bu üç ürünümüz, kendi konularında lider ve fark yaratan markalardır. Kaliteli beslenmenin yaşam kalitesini ve refahını artırmakta, hastalıklarla mücadelede ve koruyucu hekimlikte büyük önemi vardır. Biz de, özellikle bu amaçlar doğrultusunda ilk akla gelen kurumlar arasında olmak istiyoruz. Kaliteli bir sonuç veren beslenme ürünleri konusunda, tüm sektör için akla gelen ilk firma olmak istiyoruz. Kısa ve uzun vadede hayata geçirmeyi düşündüğünüz projeleriniz var mı? Devamlı görüştüğümüz değerli firmalarımızla sürekli çalışmalar sürdürüyoruz. Amacımız, uzun ömürlü projeler hayata geçirmek. En büyük hedefimiz; Son olarak sizlerin eklemek istediği herhangi bir şey var mı? “Canlıların sağlığını korumak” prensibi doğrultusunda çalışmalarımıza devam edeceğiz. Beraber yaşadığımız dünyada, paylaşım içinde olduğumuz can dostlarımızın refahını korumak ve hizmetimiz ile onların mutluluğu için ufacık da olsa bir katkıda bulunma şansımız olursa ne mutlu bize! Yeniçağ Ecza Deposu ekibi olarak geleceğe parlak bakıyoruz ve bu hedefler doğrultusunda kaliteli markaların ürünleri ile hizmet sunmaya devam edeceğiz. Çünkü biz bir ekip olarak işimizi çok seviyoruz. klinik Hastanın problemine değil bütününe odaklanılmalıDIR Active Veteriner Sağlık Merkezi’nden hayvanlara ve insanlara saygıyı son derece önemseyen TÜRK Veteriner Homöopati Derneği BAŞKANI veteriner hekim Dr. Gülay Ertürk’e söz verelim. Veteriner Hekim Dr. Gülay Ertürk “Homöopati, felsefe olarak bütüncül tıp içinde yer alır.” B u ay Ankara’nın merkezinde bulunan Active Veteriner Sağlık Merkezi’ne konuk olduk. 25 sene aşkın tecrübesi, farklı tıbbi yaklaşımları ve güçlü kadrosu ile kliniği başarıyla yürüten Dr. Gülay Ertürk bizimle ilginç hikayeler ve mesleki bilgiler paylaştı. Kendinizden ve ekibinizden kısaca bahseder misiniz? Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi mezunuyum. Aynı fakültede 48-49 PETİNFO Reprodüksiyon ve Suni Tohumlama Anabilim Dalı’nda, Köpeklerde Suni Tohumlama konusundaki tezimle doktora çalışmalarımı tamamladım. Mezun olduğum tarihten itibaren küçük hayvan klinisyeniyim. Zaman içerisinde, tıbbın farklı alanları ile ilgilenmeye başladım ve İngiliz Homöopati Enstitüsü’nden (The British Institute of Homeopathy) veteriner homöopati eğitimi aldım. Hastalarımın tedavisinde klasik veteriner tıbbının yanı sıra homöopatik tedavileri de uyguluyorum. Kediniz Konuşuyor, Köpeğiniz Konuşuyor isimlerinde yayınlanmış hasta sahiplerine yönelik iki kitabım var. Uluslararası Veteriner Homöopati Derneği (IAVH ) başta olmak üzere çeşitli mesleki derneklerin üyesiyim. Merkezi Ankara’da bulunan, Veteriner Homöopati Derneği’nin kurucu üyesi ve bu dönem başkanıyım. Çeşitli dönemlerde meslek örgütlerinde de çalışmalarım oldu. Halen Ankara Bölgesi Veteriner Hekimler Odası Yönetim Kurulu Üyesi olarak görev almaktayım. Değişen, gelişen ve yenilenen mesleki güncel bilgilere sahip olabilmek için kongre, kurs, panel, seminer gibi eğitim programlarına zamanım yettiğince ve elimden geldiğince katılmaya çalışıyorum. Evliyim, 2 çocuk annesiyim. Kliniğimizde 2’si doktoralı 3 veteriner hekim, 1 veteriner sağlık teknisyeni çalışıyor. Halihazırda bir veteriner hekime daha ihtiyacımız var. Çalıştığımız arkadaşlarımızla uzun soluklu birlikteliğimiz var. Örneğin veteriner sağlık teknisyeni arkadaşımızla 22 yıldır birlikte çalışıyoruz. iyileşmeyi yaşam gücü sağlar Hastanın problemine değil bütününe odaklanılmalıdır. Bu, hekimlikte holistik ya da bütüncül bakış açısı ile mümkündür. Aksi taktirde sadece organ ya da parça doktoru olunur. Tamirci gibi. İyileşmek demek, tekrar bütün olabilmek ve bu bütünün tüm parçalarının uyum içinde olması demektir. Tedavi etmek ve iyileşmek farklı şeylerdir. Tedavi etmek belli bir bölgeyi onarmaktır, oysa iyileşme, dışsal koşullardan bağımsız bir çaba gerektirir. İlke olarak teknolojik donanım zenginliğinin bir hekimi her zaman en iyi hekim yapmadığı düşüncesindeyiz. Kliniğinizin açılış hikayesi nedir? Kliniğinizi tanıtır mısınız? Dahiliye uzmanı Veteriner Hekim Dr. Muzaffer Obuz, İngiltere’deki uzmanlık eğitimini tamamlayıp, Türkiye’ye döndüğünde, Ankara’nın ilk özel veteriner kliniği olan Obuz Veteriner Kliniğini açar. Sene henüz 1971’dir. Ankara’da o yıllarda, sadece Elçilik çalışanları, yabancıların kedi, köpekleri vardır. 1988 yılında, Dr. Muzaffer Obuz’un yanında, Dr. Gürbüz Ertürk de, pet klinisyeni olarak çalışmaya başlar. Obuz Veteriner Kliniği ile 1993 kökenli Kuki Veteriner Kliniği 1997’de birleşip, kadroya ben de katılınca Kuki-Obuz Veteriner Polikliniği olarak sürdürdük. Süre gelen zaman içinde değerli meslek büyüğümüz Dr. Muzaffer Obuz’u ışıklar içinde bırakıp, yola devam ettik. Kavaklıdere’deki KukiObuz’u 2012 yılında başka meslektaşlarımıza emanet edip, Active Veteriner Grubun bir kolu olarak Active Veteriner Sağlık Merkezini açtık. Hayatlarımıza renk katan küçük dostlarımızı iyileştirmek, mutlu kılmak ve mutlu olmak için yaşam, emek ve sevgi harmanlı yolda yürümeye devam ediyoruz. Kliniğimiz Ankara Çayyolu’ndadır. 400 m2 arsa üzerine kurulu toplamda 300 m2 net kullanımlı triplex bir bina içinde düzenlenmiş ,bahçesi olan bir kliniğiz.Ayrı ayrı birimlerde muayene odaları, , bekleme, operasyon salonu ile Cerrahi müdehalelerden, laboratuar tetkiklerine kadar bir veteriner kliniğinden beklenen tüm hizmetleri yerine getirmekteyiz. Hasta sahiplerimiz, çalışma saatlerimiz içerisinde randevu alıp gelirler. Gerektiği hallerde ulaşılabilinir olmanın 7/24 açık olmayı gerektirmediğini düşünüyoruz. USG, CR Röntgen, EKG, Gaz Anestezisi, video otoskop,kan biyokimyahemogram –kan gazı cihazları, endoskop dahil tıbbi donanıma sahibiz. Ancak İlke olarak teknolojik donanım zenginliğinin bir hekimi her zaman en iyi hekim yapmadığı düşüncesindeyiz.Bir hekimin mesleğini uygulayabilmesi için tıbbi tanı gereçlerine ihtiyacı olduğu muhakkakdır ancak, hasta ve hastalığın özellikleri göz önünde bulundurulup, onu maddi yada tıbbi risk altına sokmayacak, en emin yolu seçmek gerekir. Tanısal araçlardan ikincil bir kazanç edinmek bize göre etik de değildir hekimlik de değildir. Bu ilke ile, ve hastanın sadece problemine değil bütününe odaklanan bir bakış açısıyla bu mesleği kendi payıma düşen süreç içerisinde 25 yılı aşkın zamandır sürdürüyorum. Tıp, çok hızla gelişen bir bilim. Dr. Gürbüz Ertürk, Active Grup PetShop Sorumlusu Akın Ertürk, Veteriner Sağlık Teknisyeni Engül Demirci, Veteriner Hekim Ali Surudi, Dr. Gülay Ertürk ve Elfy kedi & köpek Kliniğimiz, homöopati haricinde, kedi köpek davranış bozuklukları tedavisinde de özelleşmiş bir klinikdir. olan kişiler için çare hemen bir hayvan sahibi olmaktır. Hatta bu kişilere tedavi uygulayan doktorlar ve psikologlar da bunu önerirler. Veteriner hekim, hem hastasının doktorudur, hem de, hasta sahibinin Güzin Abla’sı. Çoğu zaman ruhsal problemleri olan hasta sahipleri ile uğraşmak zorunda kalırız. Şizofren bir hasta sahibimin, çantasının içine attığı ölü kuşu çıkarıp “Doktor hanım, şuna bir iğne yap da iyileşsin” dediğini bilirim. Ölü olduğunu, elimden bir şey gelemeyeceğini söylediğimde sinir krizleri geçirmişti. Böyle bir durumda iş psikiyatrılığa dönüyor. Mesleğini aktif bir şekilde sürdüren bir hekimin de kendisini sürekli yenilemesi , geliştirmesi gerekir .Bu inançla, yenilikleri ve gelişmeleri takip ederek mesleğe devam ediyoruz. Severek, isteyerek.’’ Hekimliğin en keyif aldığınız ve sizi en çok sıkıntıya sokan yanları nelerdir? Hekimlik; vücudun iyileştirme gücüne katkıda bulunarak, hastaya yardım etme sanatıdır. Izdırap çeken, yaşam kalitesi düşmüş, mutsuz bir canlının, bozulan sağlığını düzeltip, onun yeniden sağlıkla, hayata bağlandığını görmenin hazzı, sanırım hiçbir şeyle ölçülemez. Bu öyle bir hazdır ki ve size kendinizi öyle iyi hissettirir ki, hiçbir parasal karşılığı yoktur. Bazen, 50-51 PETİNFO karşınıza çıkmış, zavallı bir sokak hayvanı size bu duyguyu yaşatır bazen da sahibinin kucağında acı çeken, evlat niteliğinde bir hayvan. Ben, hekimliğin sanat olduğu inancıyla, bir hastaya şefkatle dokunmanın, sahibinin sıkıntısını paylaşmanın ölçütünün olmadığına inanıyorum. Bir hekimin, hastasına göstereceği ilk şeyin şefkat olduğunu düşünüyorum. Sıkıntıya sokan durumlara gelince; sanırım bunu hekimliğin değil veteriner hekimliğin diye yanıtlamak daha doğru olacak. Yalnızlık hisseden, sosyal hayattan kopuk, evlat sahibi olma duygusunu yaşamamış, arkadaşları olmayan, depresyonda, sevgisiz, psikolojik sorunları mesleğini aktif bir şekilde sürdüren bir hekimin Severek, isteyerek kendisini sürekli yenilemesi, geliştirmesi gerekir. Üzerinde durduğunuz bir alan ve bu konuda yaptığınız çalışmalar var mı? Holistik tedavilerle ilgiliyim. Vücudun sağlık için dengede durma kararlılığı vardır. Buna homeostazis diyoruz. Hormonal sistem, sinir sistemi hep homeostazisin sağlanması için görevdedirler. Kanda, şeker arttığında insülin salgılanması gibi. Vücudun hasta olmama kararlılığını da, immun sistem destekler. Eğer, metabolizmada bir olumsuz değişiklik olursa, beden bu homeostasis durumundan çıktığı için hastalıklar oluşmaya başlar. Homeostazis, karalılık halidir. Hastalık, dışsal elemanlardan çok, onu kabul eden ev sahibinin uygunluğu ile ilgilidir. Ör; soğuk algınlığı virüslerinin doğrudan burun mukozasına konulduğu bir çalışmada, insanların sadece %12 sinde soğuk algınlığı görülmüştür. Keza, vücut direnci düşünce hastalıkların ortaya çıktığı bugün herkesin bildiği bir gerçektir. Ben, sağlıklı olmak ya da mevcut bir hastalığın üstesinden gelebilmek için hastayı bir bütün olarak, ele almanın doğru olduğunu düşünerek Homöopati’yi uyguluyorum. Kısır kedilerin gıda alımında %50, vücut ağırlıklarında ise %28-29 artış meydana gelir Kısırlaştırılan kediler için doğru beslenme Bilinçsiz üremenin önüne geçmek için gerekli olan kısırlaştırma sonrasında doğru beslenme ile hayvanların yaşam kalitesini artırmaya yardımcı olun! 52-53 PETİNFO B irçok hayvan sahibi kısırlaştırmanın kediler için gerekli bir şey olmadığını düşünür. Halbuki bu çok yanlış bir düşüncedir. Kısırlaştırma, dişilerde yumurtalık kanserini imkansız hale getirmekte ve rahim ile meme kanseri riskini de önemli ölçüde azaltmaktadır. Bu prosedür ayrıca sakıncalı bulabileceğiniz pek çok davranışı da ortadan kaldıracaktır. Kısırlaştırılmayan bir dişi kedi, yılda üç-dört kez kızgınlık dönemine girecektir. Bir dişi çiftleşme olmaksızın birkaç kez kızgınlık dönemine girdiğinde, bu kedide depresyon, iştahsızlık, ishal ve kusma gibi sorunlar gelişebilmektedir. Kısırlaştırılmış erkek kedilerde ise testis kanseri riski azalır ve insanları rahatsız edici olarak nitelendirilebilen bölge işaretlemesi, miyavlama gibi davranışlar azalır; kediler daha sakin olur ve işaretleme davranışı devam etse bile, idrarın kokusu eskisi kadar keskin olmayacaktır. Tabi kısırlaştırma kadar kısırlaştırılmış kedilerin beslenmesi de üzerinde durulması gereken bir konudur. Veteriner hekimlere hem operasyon sırası hem de operasyon sonrası çok iş düşmekte. Azalan enerji tüketimi Kısırlaştırma, hayvanların metabolizmasını da etkiler ve bunun sonucu olarak kedi ve köpeklerde en yaygın görülen beslenme hastalığı meydana gelir; obezite. Optimum vücut kondisyonu olan bir kedi veya köpeğin vücudu %15-20 oranında yağa sahip olmalıdır. Kısırlaştırma sonucu metabolik hızda azalma ve yem tüketiminde artış meydana gelir. Hayvanların enerji tüketimi zamanıda ayarlanmazsa pozitif enerji dengesinin adipoz dokulardaki aşırı artışı, yani vücut kondisyon skorunda ve vücut yağlarında artış, aşırı kilo ve obezite meydana getirir. Aslında bakarsanız, çözüm apaçık ortada; kediler operasyon sonrası dönemde mamaya sınırsız erişim şansına sahip olmamalılar, doğru ve kaliteli beslenmeliler. Hasta sahiplerinin eğitimi önemlidir Obezite konusunu inceleyen araştırmalar ortak bir sonuç olarak özellikle erkek kedilerin operasyon sonrasında gıda alımlarının en az %50, vücut ağırlıklarının da %28-29 oranında arttığını ortaya koymaktadırlar. Bu oranlar dişilerde de hemen hemen aynı sonuç vermektedir. Ama kedilerin kilo almasını önlemek için egzersiz programı geliştirmekten hoşlanmayan hayvan sahipleri için iyi haberler de verebilirsiniz. Bu, hayvanların özel besin ihtiyaçlarını senelerdir araştıran ve uzman Ar-Ge kadrosu ile müşterilerine her zaman en iyisini sunmayı amaçlayan firmaların kısırlaştırılmış kedilere olan özel mamalarıdır. Bu özel mamalar ile kısır hayvanlarda gözükebilen obezite sorunları ve üriner taş oluşma riski en aza indirilebilir, hayvanlara yüksek kaliteli, uzun bir ömür sağlanılabilir. Kaliteyi her özelliğinde yansıtır Hill’s Sterilized Cat Young Adult ürünü içeriğindeki L-Karnitin sayesinde kısırlaştırılmış kedilerimiz için etkin bir kilo kontrolü sağlarken, içeriğindeki Lizin sayesinde yağsız kas kütlesinin korunmasın yardımcı olur. Bunlara ek olarak Hill’s Sterilized Cat Young Adult ürünü magnezyum, fosfor ve kalsiyum gibi mineralleri kontrollü ihtiva eder ve bu sayede idrar taşlarının oluşumlarına engel olur. Bu mineralleri kontrollü olarak ihtiva etmesi ile birlikte sadece ihtiyacı karşılayacak seviyelerde tuz içermesi sayesinde de böbrek sağlığının korunabilmesine de yardımcı olur. Hill’s kalitesini her özelliği ile yansıtan Hill’s Sterilized Cat Young Adult her öğünü kedileriniz için bir ziyafete çevirebilecek kadar lezzetli ve kediler tarafından tercih edilen bir üründür. kedi Dayanılmaz lezzete sahip bir mama Kısırlaştırdıktan sonra kedilerin temel ihtiyaçlarının karşılanabilmesi için özel formüle edilmiş bir mamaya ihtiyacı vardır. Bu amaçla Affinity Veteriner Hekim Ekibi mamanın lezzetini artırmak için yüksek kaliteli protein içeren ADVANCE Kısırlaştırılmış ürün grubunu geliştirdi. Ayrıca bu ürün grubundaki mamalar içeriğindeki L-Karnitin ile kısırlaştırılmış kedilerde obeziteyi önlemekte, doygunluk hissinin artması için lif içermektedir ve düşük yağ oranına sahiptir; en önemlisi de idrar yolu sorunları yaşanmaması için pH oranı dengelenmiştir. Tüm bu özelliklerinin yanında dayanılmaz bir lezzete sahiptir ve kedilerin mamaya karşı olan ilgisini koruyacaktır! Yaş ve cinsiyeti dikkate alıp geliştirilen özel mamalar Royal Canin ürünleri, tüm beslenme ihtiyaçlarını karşılamaktadır. Neutered Young Male kısırlaştırılmış erkek kedilerde 7 yaşına kadar, Neutered Young Female ise kısırlaştırılmış dişi kedilerde 7 yaşına kadar tavsiye edilmektedir. Ürünün içerdiği yüksek protein kas kütlesinin korunmasına yardımcı olur ve zenginleştirilmiş L-karnitin düzeyi yağ yakımını destekler. Ürünün üstünde de görebileceğiniz S/O indeks ibaresi, idrarda oluşan struvit ve kalsiyum oksalat kristallerinin oluşumunu engelleyerek alt üriner sistem sağlığını desteklemektedir. 7 yaşından sonra önerdiğimiz Sterilized +7 ürünümüz, içerisinde bulundurduğu antioksidanlar (vitaminler, yeşil çay ve üzüm profenolleri) sayesinde zindeliği ve yaşama gücünü destekler. 54-55 PETİNFO Bilimsel olarak formüle edilmiş özel içerik PRO PLAN® Sterilised çeşitleri, kedilerde idrar taşları oluşumu riskini azaltan dengelenmiş formülasyonu sayesinde, özellikle alt üriner sistem enfeksiyonlarına yatkın olan kısırlaştırılmış kedilerde idrar yolu sağlığını destekler. Kıtır mama tanelerinin mekanik etkileri sayesinde dişlerde plak ve tartar birikimini azaltır. OPTIRENAL® antioksidanlar, arjinin, Omega-3 yağ asitlerini de içeren bilimsel olarak formüle edilmiş özel içerik kombinasyonudur. Tüm PRO PLAN® Sterilised ürünleri fazla kilo alımı riskini ve kedilerde üriner sistemde oluşabilecek struvit ve kalsiyum oksalat taş oluşumu riskini azaltır. Muhteşem lezzette 3 farklı ürün; Somonlu, hindi etli ve 7 yaş üzeri kısırlaştırılmış kediler için hindi etli seçenekleri ile. kedi Sağlık ve form bir arada Spectrum Slim-34; içeriğindeki ideal mineral düzeyi ve lif oranı ile kedilerin kısırlaştırıldıktan sonra karşılaşabileceği olası üriner sistem ve obezite sorunlarının önüne geçer. L- Karnitin ile organizmanın yağ yakmasına yardımcı olan, yağsız kas kitlesinin idamesini sağlayan bileşime sahiptir. Synox 3D doğal, standardize edilmiş, GDO içermeyen ve titre edilmiş bitkisel ekstrat karışımı doku deformasyonunun azaltılmasında ve oksidatif stresin engellemesinde etkilidir. Slim-34 ürünümüzün içerisinde %4 oranında qrill bulunmaktadır. Tüm besin ihtiyaçları tek bir mamada Benefit Sterilised kısırlaştırılmış kediler için somonlu ve tavuklu olmak üzere iki farklı lezzet seçeneği ile sunulmuştur. Kısırlaştırılmış kedilerin yaşamlarına sağlıklı bir şekilde devam etmeleri için ve kedlerin mama keyfini devam ettirebilmesi için Benefit Sterilised’i tereddütsüz sunabilirsiniz. Kararınızdan dolayı duyacağınız mutluluk, Benefit markasının garantisidir. İlk Doğal Reçete Maması VET LIFE’tan Farmina Vet Life Neutered Male ve Farmina Vet Life Neutered Female kısırlaştırılmış erkek ve dişi kedilerin kilo, diabet ve ürolitiazis yönetimi için tam ve dengeli bir mamadır. Daha düşük enerji seviyesi ile kilo alma riskini azaltır. Yüksek biyolojik değerli proteinler ve L-Karnitin takviyesi, kas kütlesinin varlığını ve yağ doku mobilizasyonunu destekler. Az miktarda karbonhidrat alımı diabet riskini azaltır. Düşük fosfor ve magnezyum içeriği ve kalsiyum sülfat ilavesi ürolit oluşumunu engeller. Dişi kediler için izoflavonlar östrojenik yan etkileri azaltır. Bir ömür beraberlik için Mamalarımız kısırlaştırılmış ve kilo almaya eğilimli kediler için özel olarak formülize edilmiştir. İdeal vücut görüntüsünü sağlamak için kalorisi düşürülmüş formüllerimiz, AAFCO (Amerikan Besin Kontrolü Görevlileri Derneği) beslenme standartlarını karşılamak üzere tasarlanmıştır. 1st Choice sterilize ürününde öne çıkan özellikler: kalori kontrol(%10 yağ), pH ürinary kontrolü (düşük magnezyum, metiyonin ve lysine ilaveli), sindirim sistemi kontrolü (doğal prebiyotik ilaveli), hairball kontrol. kedi & köpek İyileşme, tekrar bütün olabilmek ve bütünün tüm parçalarının uyum içinde olması demek. 58-59 PETİNFO H omöopati, dünyada son yıllarda popülerliği hızla artan bir bilimdir. Günümüzde pek popüler olan organik tarım ve hayvancılık için de Avrupa Birliği tarafından önerilen önemli yöntemlerden biri olması bu bağlamda çok anlamlıdır. Bir çok ülkede, tıp fakülteleri homöopati uygulamalarını müfredatlarına dahil etmektedirler. Veteriner Homöopati Akademisi, 1986’da Hayvan Doğal Sağlık Merkezi bünyesinde kurulmuş olup, sadece veteriner hekimlere olmak üzere 130 dersle sertifikalı homöopati eğitimi vermektedir. 1987 yılında Londra’da kurulan İngiliz Homöopati Enstitüsü ise, kurulduğundan beri 75 ülkeden on binlerin üzerinde öğrenci mezun etmiştir. Günümüzde, Avrupa’da on binlerce tıp doktoru homöopati uyguluyor. Milyonlarca insan homöopatiden faydalanıyor. 2005’te dünya sağlık örgütü %59 oran ile dünyada 2. sıradaki en yaygın kullanılan tedavi şekli olduğunu açıkladı. Avrupa’da halkın %50’den fazlası Homöopatik tedavi görmekte, doktorların %12’si sadece homöopatik tedaviyi uygulamakta, %50’den fazlası diğer yöntemlerle birlikte önermektedir. 400’den fazla homöopati okulu var. Homöopatiyi bu kadar büyüten en önemli neden başarısıdır. Holistik alternatifler içinde, aşılamanın yerini alan homöopatik ilaçlar olan nosode’ler (hastalık ürünlerinden yapılan immun modülatörler) önleyici tedavide etkilidir ve köpeklerde Distemper insidansını azaltmıştır. Kennel cough, felin flu, felin aids, felin leukemia nosodelerden faydalanıldığı başlıca pet hastalıklarıdır. Ayrıca aşılama sonrası yan etkileri gidermede de homöopatik ilaçlar sıklıkla kullanılır. Homöopati’nin Tarihçesi Yunanca, homoios (benzer) ve pathos (hastalık) sözcüklerinden meydana gelen homöopati, 1796’da Alman hekim Samuel Hahnemann tarafından geliştirilen ve benzer, benzeri iyileştirir ilkesine dayanan tedavi yöntemidir. Homöopati’nin kurucusu Samuel Hahnemann (1755-1843) olarak bilinse de bu tedavi yolu aslında tıbbın babası kabul edilen Hipokrates‘ a (M.O 460370) kadar uzanır. Doğanın tedavi edici kuvvetleri olduğuna inanan Hipokrat’a göre, hekimlerin tedavi edici görevleri doğaya yardımcı olmaktır. Varılan bu noktada Hipokrat’ın hekimlere yüklediği etik yükümlülük, çağının dünya görüşüne uygun olarak, Primum non nocere yani öncelikle zarar verme yaklaşımıdır. Bu yaklaşım, Hipokrat’tan bu güne, 2400 yıldır hekimlik mesleğinin temel etik ilkesi olmuştur. Hipokrat, temelde tıpla ilgili üç önemli tanımlama yapmıştır; Natura medicatrix: Yani otonom sistemler (canlı organizma) dışarıdan bir etki olmadıkça fizyolojik döngüsünü sağlıklı bir biçimde devam ettirir. Contraria contrariis curentur (Antagonizma): Karşıtlıklar ilkesidir. Karşıt ilaçlar ile yapılan tedavidir. Antihipertansif, antibiyotik gibi. Similia similibus curentur (Similimum): Benzerlikler ilkesidir. Benzer ilaçlar ile yapılan tedavidir. Donmalarda buzla ovmak gibi. Her ne kadar Hipokrat, bu üç temel ilke ile sağlığın korunmasını öngörmüşse de süregelen süreçte, Karşıtlıklar İlkesi modern tıbbın temelinde etkili olmuş ve Benzerlikler İlkesi unutulmuştur. Hipokrat’tan sonra 16. Yüzyılda Paracelsus’a (1493-1541) kadar, Benzerlik İlkesi’ni uygulayan başka bir hekim olmamıştır. Paracelsus’dan yaklaşık 250 yıl kadar sonra bu ilke tekrar canlanmıştır. Bu kez Alman bir hekim olan Samuel Hahnemann sayesinde. Hahnemann, 1790’da Dr. Cullen’nin Materia Medica’sindan kinin maddesiyle ilgili çeviri yaparken, Dr. Cullen’in sıtmayı tedavi etme metodu ile ilgili açıklamasını mantıklı bulmamış ve bu ilacı kendi üstünde denemek gibi bir fikre kapılmıştır. Hahnemann, kinini (Kınakına ağacı) aldıktan sonra aynı sıtmadaki gibi semptomlar göstermeye başlar. Bunun bir tesadüf de olabileceğini düşünüp, aynı denemeyi birçok defa yapar. Ama veteriner hekimlikte holistik yaklaşımlar YazI: VetERİNER Hekim Dr. GÜLAY ERTÜRK homöopati Tüm dünyada ve ülkemizde de dolu dizgin ilerleyen Homöopatik tedavi protokolü, bu güne kadar öğrendiğimiz ve uyguladığımız tüm tedavi şekİllerinden farklıdır. hekimlik alanına uygulamış, Distemper ve Antraksta nosodları kullanmaya başlamıştır. Lux bakteri, virüs ya da enfekte salgı gibi organik materyallerin dilüe edilip potentize edilmesiyle elde ettiği nosodlarla, bulaşıcı hastalıkların tedavi edilebildiğini belirtmiştir. Ki günümüzde kullanılan aşıların geliştirilmesi homöopat bir veteriner hekim olan Lux’un bu fikirlerine dayanır. Homöopatik ilaçların etkisi, kimyasal değil, enerji bazındadır. Homöopatik ilaçlar nerelerden elde edilir? Değişik rahatsızlıklarda kullanılan 2000’nin üzerinde homöopatik ilaç mevcut. Bu ilaçlar vücut direncini ve hastalıklara karşı bağışıklığını uyarıcı maddelerdir. Homöopatik ilaçların hazırlanmasında, bitkiler, mineraller ve bazı hayvansal ürünler kullanılır. her seferinde bir sıtma hastasında olan belirtiler ortaya çıkar. Kınakına’nın, sıtmayı tedavi edebilmesinin, sağlıklı bir bireye verildiğinde, aynı belirtileri ortaya çıkartabilmesine bağlı olduğu kararına varır. Bunu homöopatik etki olarak tanımlayıp, hayatının bundan sonraki kısmını bu prensibe bağlı kalarak akılcı bir tedavi yöntemi geliştirmeye adar. Yaptığı çalışmalar sonucunda, homöopatide dört kural tespit etmiştir. Kullanılan ilaçlar, öncelikle sağlıklı bireyler üzerinde denenir. İlaçların seçimi ve uygulanması benzer hastalık prensibine göre yapılır; İlaç, minimal dozda kullanılır. ve tek seferde, tek ilaçla tedavi yapılır. Uygulamalarıyla bu ilkelerini geliştirip 1810 yılında İyileştirme Sanatının Organonu adlı kitabını yayınlamıştır. Bu kitap beş kere daha ilavelerle basılır. Altıncı kitap 1842’de tamamlanır fakat henüz basımı gerçekleştirilemeden Hahneman yaşamını yitirir. Veteriner Homöopati’nin atası olarak Joseph Wilhelm Lux (1773-1849) kabul edilir. Lux, homöopati’yi veteriner Türk Veteriner Homöopati Veteriner Homöopati Derneği, Türkiye çapında veteriner homöopati ile ilgilenen meslektaşlarımızın bir araya gelmesiyle, Prof. Dr. Selim Aslan başkanlığında, 2010 yılında, Ankara’da kuruldu. Kurulduğu günden bu yana veteriner hekimler için çeşitli etkinlikler düzenleyen ve meslektaşlarımızın gelişimini sağlayan dernek, 2015 yılı içerisinde “Acil ve Akut Vakalarda Homöopati” konusunda Türkiye çapında eğitimler düzenledi ve bu yıl içerisinde de çeşitli etkinlikler planlanmaktadır. 60-61 PETİNFO Homöopatik ilaçlar nasıl kullanılır? Homöopatik ilaçlar semptomlar devam ettiğince kullanılırlar. Kondüsyon düzeldikçe ilaç dozu azaltılır. Sürekli kullanılmazlar. Dozaj, hastalığın gelişimine bağlı olmakla birlikte, genelde 1 tablet, 5-10 damladır. Günde bir ya da iki kez kullanılır. Kronik hastalıklarda yarım saat veya bir saat aralıklarla kullanılabilir. Homöopatik ilaçlar nasıl saklanır? Homöopatik ilaçlar, gün ışığından uzakta korunurlar. Dezenfektan, parfüm gibi güçlü kokulardan uzak tutulurlar. Bu şekilde yıllarca saklanırlar. Homöopati nerelerde etkilidir? Homöopati, cerrahi işlem gerektirmeyen, geriye dönüşümü mümkün (iyileşme şansı kalmamış hastalar hariç ), olgularda, tıbbın tüm dallarında kullanılır. Homöopatik ilaçlar nasıl hazırlanır? Homöopati’de kullanılan ilaçlar özel olarak hazırlanır. Prensip olarak immunizasyon (aşılama) ile aynıdır. Özel tıbbi uyarılar vererek, hastalığa karşı direnç geliştirilir. İlaçlar hazırlanma aşamasında, seyreltme (dilusyon) ve çalkalama (süksüsyon) gibi işlemlerden geçirilerek güçleri arttırılıp, maddenin potansiyel gücünün en küçük dozu haline getirilirler. Hahnemann’nın dinamizasyon adını verdiği, bu işlemler günümüzde ise potensizasyon olarak adlandırılır. Homöopatik ilaçlar, esas maddeden neredeyse bir zerre Primum non nocere, yani öncelikle zarar verme , her tıbbi uygulamanın temelidir. bile kalmayacak kadar sulandırılmış olmasına rağmen yüksek iç enerjiye sahiptir. Bu enerji vücuttaki birçok biyo-enerji sistemlerini harekete geçirir Homöopatik ilacın etkisi kimyasal değil enerji bazındadır. Potensleme, ilaç olarak hazırlanacak maddenin, bir katı (laktoz) veya bir sıvı (alkol-su) ile seyreltilmesi ile yapılır. Eğer katı madde kullanıldıysa, madde toz haline gelinceye kadar ezilip öğütüldükten sonra, laktoz ile seyreltilir. Bu öğütme işlemine tritürason denir. Eğer madde çözülebilir bir madde ise, öğütmek yerine seyreltilir. Bir damla ana tentür sırasıyla 9 veya 99 damla çözücüyle karıştırılır Çalkalanarak 1D (veya 1X) ya da 1C potens elde edilir.9 damla ile karıştırılan D, 99 damla ile karıştırılan C potensidir. Bu ilk potensten bir damla 9 veya 99 damlayla seyreltilip çalkalanırsa ikinci potens elde edilir. Bu işlem gerekli olduğu kadar tekrarlanır. İlacın gücü, birbirini takip eden, her yüzlük seyrelti için, 1C, 2C, 3C… şeklinde ifade edilir. Fransa’da yüzlük seyrelti C yerine CH ile gösterilir. Onluk seyreltiler ise, İngiltere’de, 1X,2X,3X.., Fransa’da 1D,2D,3D.., Avrupa’da ise, 10, 20, 30 olarak gösterilir. Seri olarak yapılan seyreltiler sonucunda, homöopatik ilacın etkisinin, azalmak yerine artmasına, potensizasyon ya da güçlenme adı verilir. İlacın hazırlanmasında, birbirini takip eden seyreltiler sonucu, seyreltici sıvıda ilacı hazırlanacak maddeden tek bir molekül bile kalmayacak kadar sulandırmalar hazırlanır. Bilindiği gibi, molekül, bir maddenin kimyasal özelliklerini muhafaza etmek üzere, belli sayıda atomdan oluşmuş en küçük parçasıdır. Avagadro yasasına göre, bir maddenin bir molekülü 6.022´10²³ adet atom içerir. Bu durumda bir madde, 10²4 kadar seyreltildiğinde, yani, 12C potensinde hazırlandığında (1/100’lük seyreltiden birbirini takip eden 12 sulandırma) teorik olarak orijinal maddeden bir Hekimliğin her alnında uygulanır Homöopati, sadece pet sağlığında değil, organik tarım ve reprodüktif hayvanların sağlığında da etkin. Sığır mastit tedavisinde homöopatik nosodelerden başarılı sonuçlar alınmıştır. Günümüzde, Organik Tarım Kanunu’na bağlı yönetmeliklerimizde, veteriner tıbbi ürün yerine homöopatik tedavi uygulanması öngörülüyor. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından ruhsatlandırılmış preparatlarlar uygulama sahasında mevcut. 62-63 PETİNFO Hahnemann ve onu izleyenler, denedikleri yüzlerce ilaç ile ilgili tüm reaksiyonları İyileştirme Sanatının Organonu adlı eserle kitaplaştırmışlardır. veteriner homöopatinin ülkemizdeki algısının doğru yerleşmesi için veteriner hekimlerin de bazı görev ve sorumlulukları üstlenmeleri gerekir. Homöopatiye göre, maddelerin çok düşük dozları yüksek dozların aksine sonuçlar verir. tane bile molekül kalmaz. Bir gram maddenin, okyanus kadar büyük su kütlesiyle seyreltilmesi 12C potensindeki dilusyonu ancak örneklendirebilir. Bu durumda çözündüğü su molekülleri, maddenin zerresini bile içermemekle beraber, madde ile ilgili enerji halinde bilgi taşır. Homöopatik ilaçların etkinliği, farmakolojik değildir. Hastaya verilen homöopatik ilaç, yoğunluğu az bile olsa, yüksek iç enerjiye sahiptir. Bu enerji vücuttaki birçok biyo-enerji sistemlerini harekete geçirir. Doğru dalga boyundaki subatomik enerjiler, hastalıkların tedavisinde küratif güç sağlarlar. Homöopatik ilaçların etkinlik mekanizmasını anlamak için, ArndtSchulz yasasına değinmek gerekir. Düşük konsantrasyon, büyük etki Homöopatik ilaçların, dilusyonları arttıkça, küratif etkinlikliklerinin artışı Arndt-Schulz Yasası (Hormesis ilkesi) ile açıklanır. Çeşitli kimyasallara karşı, organizmaların bifazik yanıt gösterdiği gözlenmiştir. Maddenin en küçük dozu, yüksek konsantrasyonda, neden oldukları etkiye, farklı ve zıt yönde etki gösterirler. Farmakolojik ilaçların bifazik yanıtı diye bilinen (Arndt – Schulz Yasası) ilkeye göre, her ilacın dozaja bağlı iki etki fazı vardır. İlacın etkinliği, dozajın artmasıyla artar ancak, maddenin çok düşük dozları da yüksek dozların aksine sonuçlar verir. Örneğin, atropinin normal tıbbi dozu parasempatik sinir sistemini inhibe edip salgı bezlerinde kuruluğa sebep olurken, daha düşük dozları ise, salgılarda artışa sebep olur. Bu bahsedilen ilke, 1879’da Hugo Schuldz ve Rudolf Arndt tarafından keşfedilmiştir. Bu aynı zamanda Hormesis olarak da bilinir. Hormesis kavramını da, 1888’de ilk tarif eden kişi, Alman ilaç bilimci Hugo Schulz’dur. Mayalar üzerine yaptığı bir çalışma sırasında, zehirlerin düşük dozlarının mayaların çoğalmasında etkili olduğunu gözlemlemiştir. Daha sonra bu kavram, Rudolph Arndt tarafından hayvanlar üzerinde çalışılarak doğrulanmıştır. Hormesis terimi toksik ajanların yüksek dozlarının zararlı Homöopatinin başarısı Avrupada onbinlerce tıp doktoru homöopati uyguluyor. Milyonlarca insan homöopatiden faydalanıyor. 2005’te Dünya Sağlık Örgütü %59 oran ile dünyada 2. sıradaki en yaygın kullanılan tedavi şekli olduğunu açıkladı. Avrupa’da halkın %50’den fazlası homöopatik tedavi görmekte, doktorların %12’si sadece homöopatik tedaviyi uygulamakta, %50’den fazlası diğer yöntemlerle birlikte önermektedir. 64-65 PETİNFO ve öldürücü, düşük veya çok düşük dozlarının yararlı olduğuna işaret eder. Homöopatik ilaçların, seyreltilmeleri arttıkça (potensleri yükseldikçe), etkinliklerinin artışı Arndt-Schulz Yasası ile uyumludur. Homöopatik ilaçların yoğunluğu azaltıldığında (potensleri yükseltilip)etkinliği şaşırtıcı derecede artar. Hormesis üzerine yapılan yüzlerce çalışma vardır. Homöopatik ilaçların, ultramoleküler dozda kullanılması, biyolojik sistem üzerine hormesis etkisi sağlar. Homöopatların 200 yıldır söylediği, düşük konsantrasyonlardaki biyolojik ajanların, güçlü biyokimyasal etkiye neden olduğu iddası artık bilimsel araştırmalarla kanıtlanmıştır. Hormesise uygun olarak, günümüzde araştırmalar sonucu, Beta endorfinlerin 10 üssü -18 dilusyonlar halinde, doğal öldürücü hücre (NK hücresi) aktivitesini modüle ettiği bilinmektedir. Yine bağışıklık sisteminde önemli bir madde olan İnterlökin 1’in T hücre klonu proliferasyonunu, 10 üssü -19 seviyesinde arttırdığı bulunmuştur. Özür dilemek dürüstçe ve basit bir şekilde olmalıdır Hata ve kusurda bilgi saklayarak samimiyetsiz ve sert bir şekilde özür dilersiniz, olası bir hata ya da suçla ilgili saklanan bilgi sizin dilediğiniz özürü sert ve samimiyetsiz yapar. Samimiyet eksikliği travma yaşamış hasta sahibini daha da yaralar. Uygun bir özür, hata ve suçluluk içermemelidir aynı zamanda hepsi benim hatamdı gibi ifadelerden kaçınılarak yapılmalıdır. Potansiyel sorumluluğu aza indirmek için düzgün ifadeler kullanın Özür dilemek mi? Bir evcil hayvanın yaralanma veya ölümüyle sonuçlanan durumlarında iyi hazırlanmış bir özür hemen her ilişkiyi tamir etme yeteneğine sahiptir. İ yi günde kötü günde karikatürünün yazarı Lynn Johnston’un da dediği gibi; özür dilemek hayatın en önemli parçasıdır. Bir evcil hayvanın yaralanma veya ölümüyle sonuçlanan durumlarında bile iyi hazırlanmış bir özür hemen her ilişkiyi tamir etme yeteneğine sahiptir. Fakat mesleki hatalar için özür dilemeden önce veteriner hekim eylemlerinin artı ve eksilerini anlamalı ve uygun bir özürü nasıl yapması gerektiğini bilmelidir. İnsan hekimliğinde görevi kötüye kullanma sonucu görülen davalarla özür dilemenin önemi ve avantajlarını, önemli davaların sonucunda verilen tazminat sayısındaki azalmalarla ortaya konuldu. Uygun bir 66-67 PETİNFO şekilde özür dilemenin hasta memnuniyeti konusunda sağlık kuruluşlarında yararı tartışılmazdır. Bu sonuçlar tabiki de veteriner hekimler için de her durumda geçerlidir. ‘Özür dilemek’ mahkemede sağlık kuruluşlarına karşı delil olarak kullanılmaya başlandı. 35 ülke ‘özür dilemeyi korumak ve özür dilemeye teşvik etmek’ adına yasa çıkardı. Aynı kararın veteriner hekimler için de uygulanması gerektiği konusunda görüşler mevcuttur. Bu anlamda, insan sağlığı sektöründeki meslektaşlara tanınan bu hakta olduğu gibi, tedavi sırasında kasten veya kasıtsız olarak yapılan yanlış ve ihmaller sonuna dilenen özür, veteriner hekimlere durumu etkili bir şekilde çözme ve hasta sahibi ile ilişkisini düzeltebilme fırsatı verir. Özür dilemenin aynı zamanda dezavantajları da olabilir. Bazı ülkelerde özür dilemek hatalı bir davranışın işareti olarak hukukta yer almakta ve kanıt olarak kullanılmaktadır. Özellikle özür yasası olan ülkelerde bu gibi durumlarda dikkat etmek gerekiyor. Özür yasası, birçok sağlık kuruluşunun hatalarını hukuki cezalardan tam anlamıyla koruyamaz, aksine istisna durumlarda hatalı davranışın kabulü olarak yorumlanabilir. Hasta sahibinden özür dileyen veteriner hekim kelimelerini dikkatle seçmelidir. Etkili özür dilemenin üç önemli anahtarı; empati, dürüstlük ve açık iletişim olarak sıralanabilir. Özür dilediğiniz zaman; > Hasta sahibinin kaybı ile ilgili empati yapın > Dürüst, samimi ve anlaşılır olmaya özen gösterin > Potansiyel sorumluluğu aza indirmek için düzgün ifadeler kullanın > Sigorta şirketiniz ve avukatınızla iletişim kurun İletişim Kurmak Hasta sahibine, durumun incelendiğini ve tekrarının engellenmesi için gerekli olan uygulama ve güvenliğin alındığını vurgulamak gerekir. Hasta sahipleri genellikle, tazminat almak yerine benzer durumların önlenmesi için yapılan çalışmalarla daha ilgilidir. Mevcut sorunu ekibinizle de paylaşmayı unutmayın. Onlar da sürecin bir parçası olmalı ve en başından beri nasıl yardımcı olabileceklerine dair bilgiye sahip olmalıdır.