YEREL TARİH BÜLTENİ EYLÜL 2012 Ocak 13, 2016 Çarşamba
Transkript
YEREL TARİH BÜLTENİ EYLÜL 2012 Ocak 13, 2016 Çarşamba
Eylül 2012 Yıl: 7 Sayı: 77 SONSUZ MAVİ EŞSİZ YEŞİL B ir zamanlar yolu ve elektriği bile olmayan Kumlubük’ü marka haline getirip, Marmaris’e de değer katan Hollandalı Ahmet(Ahmet Özkal), Tarih Bültenimizin bu ayki konuğu. 1935 yılında doğan Osman Birced bir çok başarıya imza atmış bir mimar. Osman Birced’i Tarih Bülteni sayfamıza taşıyan yönü ise bir Marmaris aşığı olması. 1970 yılında Bolivya’ya göç eden Osman Birced, burada katıldığı proje yarışmasında birinci gelerek Başkanlık konutunu inşa etti. Bolivya’da yaşayan Marmaris aşığı Osman Birced’in özgeçmişini Bora Ayyıldız kaleme aldı. Ve her zamanki gibi Tarih Bülteni sayfalarını zenginleştiren eski Marmaris KUMLUBÜK’E DEĞER KATTI, SPOR, SANAT VE TURİZMDE ZİRVE YAPTI G enç yaşında hayata atılan Ahmet Özkal, nam-ı diğer Hollandalı Ahmet, kısa zamanda sanat, spor ve iş hayatında zirveye çıktı. Lise yıllarında Avrupa’da Türk Bayrağı’nı dalgalandıran takımın bir bireyi olan Özkal, Sinema Mecmuası tarafından yapılan artist yarışmasını kazandı. Sinema dünyasına giriş yapan Özkal, Hollanda’da açtığı 4 lokantanın ardından Marmaris’in turizm tarihindeki yerini de aldı. 1974 yılında Turunç’taki Kumlubük Koyu’nun, siyasiler, sanayiciler ve artistler tarafından tanınmasını sağlayan Hollandalı Ahmet son olarak top model kızı Vendela Kirsebom’la 45 yıl sonra buluşmasıyla gündeme gelmişti. İbrahim Karabenli röportajıyla Hollandalı ahmet’in yaşam öyküsü sayfa 2 ve3’te. k on u ş Fotoğr an aflar Devamı Sayfa 4’de Eylül 2012 KUMLUBÜK’E DEĞER KATTI, SPOR, SANAT VE TURİZMDE ZİRVE YAPTI Ayaktakiler soldan sağa. Kazan Ali, Abdi Tekin, İbrahim Karabenli, Kazan Ali Toklaç Bir başarı öyküsü ve aynı zamanda Marmaris turizminin başlangıcına da ışık tutan söyleşimizi, İbrahim Karabenli sizin için tahmin ettiğimiz söyleşiyle baş başa bırakıyoruz. İ. K: Kumlubük’ e gelip, buraya paha biçilemez değer katan birisiniz. Bize kendinizi tanıtır mısınız? spagetti olmuştur yok. Tam anlamıyla su ne zaman kaynar, makarna ne zaman atılacak hep bunlardan öğrendim. Ondan sonra otel açıldı kısa bir müddet çalıştım, İtalyanlar ve Türkler anlaşamadı. İtalyanlar gidince ben de gitmeyi tercih ettim. İ. K: sonra ver elini Hollanda mı? Hollandalı Ahmet: Daha önce gittim geldim. Araba ticareti yaptım. Almanya’da ağırlıklı olmak üzere. Ondan sonra da ver elini Hollanda. İ. K: Hem turizmci hem de gurmesiniz, hem de yemekleri hazırlayan ustabaşısınız. Hollandalı Ahmet: O şekilde yetiştiriyorlar insanı. Yoksa al eline tavayı, makarnayı 3 dakikada, fayansa fırlattığın zaman yapışırsa Hollandalı Ahmet: Her halde birbirimizi sevdik. Üzüm üzüme baka baka kararır o hesap yani. Ben geldim tabi burada bu işi yapacağım diye gelmedim. 1974-75 arası bu arsayı aldığım zaman 1976’da evimi yaptım. Lokanta niyetim yoktu, bir de tekne yaptırıyordum. O buranın meşhur “Koçini” si vardı. Beni buraya bağlayan şeyler onlar oldu. Hollanda’ da çalışıp 2-3 ay buraya gelip burada hayatımı yaşamak, eğlenmek sonra Hollanda’ya geri dönmek, gene gitmek gene gelmek. Bu tarz bir hayat sürdürmek istiyordum. İ. K: Burada elektrik yoktu, kara yolu yoktu sadece denizden ulaşım vardı ve tahminim bir çok Marmarisli buraya çok az gelip gidiyordu. Siz nasıl tercih ettiniz burayı? Hollandalı Ahmet: 1943 yılının 3 Haziran’ında Ankara Numune Hastanesi’nde doğmuşum. Babam orda asistandı. Ben bebekken babam İstanbul’a tayin olmuş, daha sonra da Eskişehir’e taşındık. Babam çocuk doktoruydu, ilk mektebi Eskişehir’de okudum. Sonra İstanbul›da Saint Joseph, Galatasaray ve Gazetecilik Liselerinde okudum. Ondan sonra da hayat öyle devam etti gitti. Liseden sonra okumadım, çalışmayı tercih ettim. Hollandalı Ahmet: Ta o zamanlarda lokantacılık mesleğini seçmiştim. Askere gittim, askerden dönünce yeni açılacak olan Trabya Otel’in açılış kadrosunda yer aldım ve mutfağı orada öğrendim. 2 sene sonra açılacaktı otel ama mutfak içerde devamlı çalışmalarını yapıyordu. 4-5 yıldızlı otellerde bir-iki sene evvelden her şey tatbik ediliyor ki mahcup olunmasın. Ki ona rağmen yine mahcubiyetler oluyor. Kaçınılmaz bir şey. Necip Usta, dim mutfağı. Sonra ön büroya geçtim, tabi daha otel açılmadan, orada stajlar gördük. Sonra şarap tadımcısı olarak bir müddet kurs gördüm. Devre devre orada yetiştim. sevdi nasıl oldu bu hikaye? İ. K: Ve manşet oldu Hollandalı Ahmet. Hollandalı Ahmet: 1974’te Marmaris’e geldiğim zaman Ali Bey vardı bankacı, Yapı Kredi Müdürü Ali Erden. Bir gün para bozduruyorum, “Kardeşim sen nerelisin” dedi, nedir yani orada mı oturuyorsun” dedi. Ben de kendisine anlattım. Ondan sonra adımız Hollandalı Ahmet’e çıktı. İ. K: Siz Marmaris›i sevdiniz, Marmaris sizi Hollandalı Ahmet: Denizi çok güzel, hala da çok güzel. İnşallah böyle de kalır. Ben buraya geldiğimde en küçük bir yosun bile yoktu. Ve inanın carettalar vardı. Gece hepsi yüzmeye geliyordu. Kocaman kocaman, sonra yavaş yavaş kayboldular. Belki buranın yerlisi dikkat etmiştir. Yerli dediğim zaman burada iki hane vardı, karşı tarafta hepsi o kadar. Yaşam bölgesi değildi burası daha çok köylerinde yaşıyorlardı. Buranın sessizliği güzelliği, şu renklere baksanıza. Her gece yatarken, dua ediyorum ki bir şey olmasın bu güzelliğe. Kendime çocuklarıma dua etmem de şu güzelliğe ederim. Allah saklasın ama ne yapacaksın işte. Allah bir şey getirmesin ormanlarımızın başına. O şekilde sevdim işte. Teknem burada, evim orada, bekardım da o zaman, hayatımı yaşarım diyordum. Fakat uzun sürmedi tabi, çocuk sahibi oldum. 1980’de buraya da bir şey yaptırayım diye karar verdim. Çünkü burada boş oturduğunuz zaman vakit geçmiyor sıkılıyorsunuz. Rakıyı sevmeyen insan dahi burada rakıyı sevmeye başlıyor. İnanın bana bu acayip bir alışkanlık haline geliyor. Sanki başka bir şey yokmuş gibi. O yüzden gene işimi yapayım dedim. Hollanda’da gene bu işi yapıyorum 4 tane lokantam vardı. Türk lokantası değil, değişik değişik. Fransız, İtalyan, Tunus falan. Dedim hadi bir tane de buraya yapayım, benim eski yanında çalışmış olduğum, sonra burada Marmaris’in iftar edebileceği lokantacı ar- Eylül 2012 KUMLUBÜK kadaşım vardı ortağım onla birlikte başladık. İrfan beyle, daha sonra Marmaris’te lokantacılığı devam ettirdi. Herkes de onun yaptığı yemeklerle parmaklarını yerdi. Zeytin falan topluyordu vakit geçirmek için onu çağırdım, gelirim dedi. İnşaata başladık o zaman yol yok. Pata pat dediğimiz piyadeler var, onlarla gidip sabah 8.30 da al adamları 4-5 işçi bir ustabaşı burayı yaptık. Baya uzun sürdü ocak ayından haziran ayının 26’sına kadar sürdü. 26 Haziran’da restoranı açtık. “İlk müşterim Demirel’di” Hollandalı Ahmet: İlk Müşterim Süleyman Demirel bey oldu. Hiç kimseler yok burada. Gelibolu tatsızlığı yaşamışlar ya Ecevit o hep beraber. Oradan çıktığı güne tesadüf etti. Bir tek sinaritim vardı, patlıcan salatası, börülce. Onlarla doyurduk, hatıraları dinledik tabi. Süleyman Bey çok sever hatıralarını anlatmayı, gençliğini, hayata atılmayı hepsini çok çok seven bir insan. İşte böylece siftahı da onun parasıyla yaptık. İ. K: Diğer ünlü müşterileriniz kimler vardı? Hollandalı Ahmet: Kimler yok ki. Bütün milletvekilleri, Süleyman Bey, Mesut Yılsanayicilerden Vehbi Koç. Türkiye’nin en büyük sanayicisi, yatırımcısı her şeyi demek. Bir zamanlar derlerdi ki dış ülkeden biri yatırım yapacağı zaman Vehbi Bey’den referans alırmış. Yazın iki defa üç defa muhakkak yemeğe gelirdi bize. Onların bir grubu vardı, o grupla gelirdi. Buradan da çıkarlar Yunan Adaları’nı gezerlerdi. Sonra bir gün Sakıp Bey›i yemeğe çağırmış ama yer ayırtmadılar geldi barda bekliyor. O sırada bizim buranın ünlü kaptanı vardır Duran Koç. O ve bir kaç kaptan daha etrafından toplandı tabi, gevezelik yapmaya çalışmışlar onlara bir şeyler ısmarlamış. Sonra masa boşalıyor masaya geçiyorlar. Vehbi Bey’e kati suretle Rahmi Bey kaptanı hesap verdirtmezdi. Bazen Vehbi Bey kızar, hesap isterdi. Biz de tembihliyiz tabi cüzi bir şey yollardık ve yahut büyük bir şey yollardık onun o günkü haleti ruhiyesine bağlı. O gün eğlenildi yemek yenildi, o bir hesap verdi, onların kaptanı Rahmi Bey bir hesap verdi, gittiler. Aradan bir ay zaman geçti, bir mektup aldım ben. “ Sevgili oğlum Ahmet, nasılsın iyi misin?” Hal hatır soruyor ondan sonra da “Bir ayran bir kalamar bu kadar olur mu? “ diyor. Demek ki bizim çocuklar bir şey verilsin öbür hesaptan düşülsün diye yazmışlar, öyle tahmin ediyorum. Sonra biz ona bakan hanımı da tanıyorduk, eşim ona telefon etti, “Biraz vakit geçirin belki Vehbi Bey unutur” dedi. O şekilde atlattık. “Koç’a kıbleyi yanlış göstermişim” Hollandalı Ahmet: O devamlı benim evde namaz kılardı, bir kere bana sordu. Bir öğlen kıble neresi diye. Bende tesadüf güneybatıyı göstermişim. Aradan 2-3 yıl geçti, «Gel buraya» dedi. «Sen bana yıllardır yanlış namaz kıldırıyorsun» dedi. O şekilde şakalaştık nur içinde yatsın. Torunları gelirdi hep beraber oturur şakalaşırdık. Bir de sayın Özal, o da nur içinde yatsın. İlk gelişinde buraya telefonu getirdi. Ayak bastığının ertesi günü. Buraya geldi bu Mares’in açılışı, Hatatlar’ın binasının temeli vardı. Temel atma töreninden çıktı buraya geldi. Yenildi içildi çok kalabalık. Bana “Nerde namaz kılarım” dedi, hemen yukarda yatak odamı hazırlattım. “Efendim hazırladım odayı hem biraz istirahat da edersiniz diye” çok mutlu oldu. İnan ondan sonra hep gelmeye başladı ondan sonra da “Ben buraya sizlerin yemeğini yemeye gelmiyorum Ahmet’e geliyorum “ derdi. Bir gün de iskelemiz sallanıyor, Özal’da “bir daha görmeyeceğim” bunu dedi. Bir de güya o gün fahri muhtar olduk. Ama ben gidip Ankara’dan almadım belgemi. İ. K: Önce siyasiler sonra sanayiciler en sonda artistler mi geldi? Hollandalı Ahmet: Ooo, artistler çok. Hollandalı Ahmet: Benim de gençliğimde bir artistliğim vardır. Hollanda’ya gitmeden önce 60’lı yıllarda, Artist mecmuasının kapak fotoğrafı oldum. Ben, Tanju Okan ve Tanju Gürsu. Üç kişiyi seçmişlerdi. Daha sonra girince kaçtım askere gittim. Hep gece hayatı hep gece hayatı, tabi bunları yapmayanda vardı ama ben bunları seven biriyim o tarafı seçtim, maalesef. “ilk defa Avrupa’da Türk bayrağını çektiren takımız» Hollandalı Ahmet: Ben Galatasaray’da vo- leybol oynadım. Bakırköy Kulübü üç kişi takviye aldı. O şekilde Hollanda’ya gittik. 1961 senesinde V.V.A Internasyonel Voleybol Turnuvası’na katıldık. Ama bu arada Almanya’da maç yaptık. İtalya›da maç yaptık, Yugoslavya›ya gittik ama maç yapmadık ondan sonra Hollanda’ya çıktık. 15 gün kaldık o gezi süresince şimdi bile beni çok duygulandırır, orada şampiyon olup Türk Bayrağını göndere çektirdik. Basit bir kulüp takımı olmamıza rağmen tüm milli takımları yenip muvaffak olduk. hatırladığınız ünlü kişiler var mı? Hollandalı Ahmet: Norveç Genel Kurmay Başkanı, en üst düzeyde 2-3 kişi daha var ama şimdi pek çıkartamıyorum. İran›dan var ama kim olduğunu bilmiyorum defter tutturmadığım için bilemiyorum. O gün telefon geliyor hemen hazırlık yapılıp en üst düzeyde koruma altına alınıyor falan. İ. K: Oslo›da bir kızınız var değil mi? Hollandalı Ahmet: Benim 4 tane evliliğim var. Oslo’daki kızım evlilikten olan bir çocuk değil. O beni 45 sene sonra buldu. Araştıra araştıra. Norveç’te bir televizyonda çalışıyor şimdi kendi program yapıyor. Hem İsveç’e hem de Norveç’e. Eskiden ilk İtalya, Fransa sonra New York, Los Angelas’ta yıllarca top modellik yapmış. Ondan sonra bir Norveçli ile evleniyor. Eşi de siyasi bir partinin kurucusu. Hastalandıktan sonra da eşiyle ayrılıyor. İki kızı var. Buraya da gelip gitmeye başladı. Norveç Televizyonu’nda Tahsin Bey, bu görevi üstleniyor. O da araya araya 9 Mart 2012 Amsterdam’daki evde buldu beni. Kızımı getirdiler güzel bir mutluluk oldu. Çok üzücü onca yıl görmemişim. Keşke daha önce gelseymiş. O zaman hiç değilse bende onu böyle rahatsız bir şekilde karşılamazdım. Ona ayak uydurmaya çalışırdım. Her şey kısmet. Eylül 2012 BOLİVYA’DA BİR MARMARİS AŞIĞI; OSMAN BİRCED O sman Birced 18 Ekim 1935’te İstanbul’da doğdu. İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi’ni bitirerek yüksek mimar oldu. 1963 senesinde Füsun Birol ile evlendi. Evlendikten OSMAN BİRCED sonra İzmir’e yerleşti.1965’te retinde verdiği bir söyoğlu Oğuz doğdu. Bir leşi de; “Burada kendimi süre İzmir’de inşaatların evimde hissediyorum, proje işlerinde çalıştıkçünkü evimi bir Türk mitan sonra 1970 ‘de La mar yaptı. İşin en ilginç Paz’a (Bolivya) göç etti. La Paz’da bulunan Türk tarafı ise ülkeye geleli Konsolosluğu’nda ve çev- sadece bir kaç sene olmaresinde farklı proje, inşaat sına karşın böylesi önemli işlerinde çalıştı. bir binayı başarı ile çizip, Bu arada Bolivya Hütamamlamasını hayretle kümetinin açtığı bir karşıladığını ve bu başarıyarışmaya katıldı. Böynın Osman Birced’e Bolece1970’lerin ortalarına livya da büyük bir itibar doğru Osman Birced, dönemin Devlet Başkanı ve ün kazandırdığını” dile General Hugo Banzer’e getirdi. Birced çifti 14 La Paz’da Başkanlık Kosene aradan sonra yurda nutu (rezidans) projesini sundu. Proje, birçok baş- dönerek Marmaris’e yerleşti. Mimar olarak çalıvuru arasından seçildi. Daha sonra başkanlık şırken pek çok sivil topkonutu inşa edildi. Oslum örgütün de yer aldı man Birced, Marmaris’e ve çalıştı. Oğlu İspanya’da yerleşmeden önce beş yaşadığı için sık sık kensene Türkiye’nin Fahri Bolivya Konsolosu olarak disini ziyaret ederken,11 görev yaptı. Ekim 2007’de İspanya da vefat etmiştir. Marmaris Bolivya’nın şimdi ki aşığı Osman Birced’i Devlet Başkan’ı Evo Morales,Türkiye’yi ziyarahmetle anıyoruz. k on u ş Fotoğr an aflar KUMLUBÜK KUMLUBÜK KUMLUBÜK Burak Sutay KUMLUBÜK