infoveT 150 - Infovet Dergi
Transkript
infoveT 150 - Infovet Dergi
KONU KANATLI “ÇEŞİTLİLİK, BAĞLILIK VE ŞEFFAFLIK” İLE OIE’NİN DÜNYADAKİ TÜM DELEGELERİ PARİS’TEYDİ İNFOVET 00-00 EDİTÖR İNFOVET HAZİRAN SAYI 150 YAYIN TÜRÜ Süreli Yerel SAHİBİ Mat Medya Tanıtım Hizmetleri Tic. Ltd. Şti. Mehmet Aktop GENEL KOORDİNATÖR Barış Kolgu bariskolgu@matmedya.com OIE’NİN ÖZEL DAVETİ İLE GENEL KURUL TOPLANTISI’NDA BULUNMANIN HEYECANI Mayıs ayı sonunda Fransa’nın ve dünyanın en görkemli şehirlerinden biri olan Paris’te gerçekleştirilen OIE 84. Genel Kurul Toplantısı’nda Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Dr. Nihat Pakdil, Veteriner Hekim Dr. Visal Kayacık ve Veteriner Hekim Ender Burçak ile birlikte dergimiz de Genel Koordinatörümüzün katılımıyla yerini aldı. OIE tarihinde, Türkiye’den bir yayın organının ilk kez özel davet alması ve ilk defa katılımda bulunması bizim açımızdan büyük gurur kaynağıydı. Özellikle antibiyotik direnci, hayvan refahı ve dünyada PPR hastalığının eradikasyonu gibi tüm toplumu yakından ilgilendiren güncel konuların tartışmaya açıldığı genel kurulda, basına açık yapılan tüm oturumları sizin için dikkatle takip ettik ve bu ay kapağımıza taşıdık. İnfovet olarak tüm kurulla ve dünyayla buluşmanın heyecanının tarifini yapmak imkânsız; en iyisi dergiye bir göz atmak... OIE heyecanı bir yana, yurtiçinde ve yurtdışında etkinliklerin ardı arkası kesilmedi. VISAD toplantısından Beypiliç buluşmasına, CEVA teknik organizasyonlarından daha birçok firma etkinliğinde firmalarımızı “Her Daim Yanınızdayız” diyerek yalnız bırakmadık; bu firmaların önemli isimleriyle, misafirleriyle sohbetler gerçekleştirdik. Ve Almanya - Lohne… Biochem firması kuruluşunun 30. yılını kutlarken, takdire şayan bir misafirperverlikle genel merkezlerinde bizi misafir etti. Bu coşkuyu onlarla paylaşmak ve Bremen’in sakin ve doğayla iç içe atmosferinde bulunmak ayrıca güzeldi. Tüm bunların yanı sıra, Güneşli Aşı sponsorluğunda gerçekleştirdiğimiz “Sektör Ziyaretleri”… Köşemizde bu ay, Türkiye’deki toplam kanatlı eti üretiminin % 35-40’ında pay sahibi olan Marmara Bölgesi’ndeydik; Banvit, Hastavuk, Karahallılar ve Kula Yağ & Emek Yem tesislerini ziyaret ettik. Bu dört büyük firmadan damızlık kanatlı yetiştiriciliğinin inceliklerini dinledik. Son olarak elbette, dünyadan ve Türkiye’den güncel haberler ve değerli hocalarımızın araştırmaları dergimizin sayfalarında. Bu ay da keyifle okuyacağınız bir sayı ile karşınızdayız… Sevgiyle kalın… Veteriner Hekim Gizem Kutun ADRES: İ. Karaoğlanoğlu Caddesi Yayıncılar Sokak No: 10/4 34418 Seyrantepe / İstanbul Tel: 0212 324 50 56 - 0212 324 50 59 Faks: 0212 324 50 06 www.infovetdergi.com info@infovetdergi.com GENEL YAYIN YÖNETMENİ VE YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ Veteriner Hekim Gizem Kutun gizemkutun@matmedya.com KATKIDA BULUNANLAR Prof. Dr. Adem Şenünver Prof. Dr. Yavuz Öztürkler Veteriner Hekim Gökçem Türkan Veteriner Hekim Enikö Kiraly Avcı ART DİREKTÖR Ebru Dereli ebrudereli@matmedya.com GRAFİK TASARIM Emel Vural emelvural@matmedya.com SOSYAL MEDYA SORUMLUSU Banu Sayınç banusayinc@matmedya.com DANIŞMA KURULU Prof. Dr. Şakir Doğan Tuncer Prof. Dr. U. Tansel Şireli Prof. Dr. Ahmet Ergün Prof. Dr. Sezgin Şentürk Prof. Dr. Erol Şengör Prof. Dr. Murat Fındık Prof. Dr. İsmail Bayram Prof. Dr. Tolga Güvenç Prof. Dr. Necmettin Ceylan Prof. Dr. Doğa Temizsoylu Doç. Dr. Süleyman Bacınoğlu Yrd. Doç. Dr. Seval Çetin RENK AYRIMI ve BASKI Gezegen Basım Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi 100 Yıl Mahallesi Massit Matbaacılar Sitesi 2. Cadde Gezegen Binası No: 202 / A Bağcılar - İstanbul Sertifika No: 12002 Dergimizde yayınlanan röportaj ve ilanların sorumluluğu sahiplerine aittir. Fotoğraflar izinsiz kullanılamaz. İnfovet Dergisi veteriner hekimlere ve ecza depolarına yönelik bilimsel içerikli, mesleki, ücretsiz sektörel bir yayındır. İNFOVET 4-5 İÇİNDEKİLER 124 140 144 154 30 60 76 108 142 Veteriner Sağlık Ürünleri Sanayicileri Derneği EĞİTİMLERİ SON HIZ DEVAM EDİYOR KANATLILARDA SALMONELLA İLE MÜCADELEDE BESLEME STRATEJİLERİ ceva hayvan Sağlığı’DAN, TÜRK JİNEKOLOJİ DERNEĞİ’NE TAM DESTEK GELİŞMEKTE OLAN ÜLKELERDE KANATLI SAĞLIĞI VE HASTALIKLARININ KONTROLÜ YEM KATKI MADDELERİ HAKKINDA YENİ bir TEBLİĞ yayınlandı 34 CEVA HAYVAN SAĞLIĞI İLE “DAHA İYİ KONTROL, DAHA İYİ PERFORMANS” 42 TAVUKÇULUK SEKTÖRÜNDE KİLİT BÖLGE; MARMARA 52 “Gıda Güvenliği için Yem Güvenliği’ sloganıyla BIOCHEM 30. YILINI KUTLUYOR İNFOVET 6-7 66 80 BEYPİLİÇ, YENİ HEDEFLERİYLE BÜYÜMEYE DEVAM EDECEK SAHANIN BÜTÜN GEREKSİNİMLERİ TEK BİR PLATFORMDA 72 LEZZETİN HASINI BİLEN HASTAVUK AİLESİ BULUŞMASI 74 ELANCO Hayvan Sağlığı’DAN, ORTAK SINIF ANTİBİYOTİKLERE ALTERNATİF YENİ ÜRÜN 104 SÜRDÜRÜLEBİLİR HAYVANCILIK İÇİN İNOVASYON 106 ruminantlarda BESİ BİTİRME RASYONLARINA İLAVE EDİLEN YEA-SACC’IN FAYDALARI 112 “ÇEŞİTLİLİK, BAĞLILIK VE ŞEFFAFLIK” İLE DÜNYA PARİS’TEYDi 144 İNEKLERDE MASTİTİSİN PATOLOJİSİ / ENFEKSİYONUN GELİŞMESİ VE MEME BEZİNİN TEPKİSİ 124 152 KÜMES DEZENFEKSİYONUNDA DEZENFEKTANLARIN DOĞRU KULLANIMI çiftlikler ZOONOTİK bir hastalığın pençesinde; SİLAJ GÖZÜ 140 GLOBAL HAYVAN SAĞLIĞI PAZARI ATAğa geçti 154 Yem fiyatları, Rusya’nın en büyük sıkıntısı: peki çözüm tam olarak ne? NOTLAR Hasan Konya’dan yumurta ile ilgili iddialara yanıt YUM-BİR Başkanı Hasan Konya geçtiğimiz günlerde yaptığı basın toplantısında, “Doğal ambalajı içinde hile yapılamayan tek gıda olan yumurta, son günlerde bazı kişiler tarafından sistemli ve kasıtlı şekilde sofralarımızdan eksiltilmeye çalışılıyor. Yıllarca kolesterol bahane gösterilerek en değerli hayvansal protein kaynağından mahrum bırakmaya çalışanlar, son günlerde başka yalanlar ile yumurtaya iftira atmaya başladılar” diyerek konuya açıklık getirdi. Tavukların günde 3 kez yumurtlatılmasının biyolojik olarak imkânsız olduğunu dile getiren Konya; “Ülkemizde üretim yapan tüm yumurta çiftlikleri Bakanlığa kayıtlı olup, denetim ve gözetim altında üretim yapmaktadır. Yedirilen yemler, kullanılan ilaçlar ve aşılar, ya ülkemizde izinli ve ruhsatlı fabrikalarda üretilmekte ya da yine Bakanlık izni ile ithal edilmektedir. Öte yandan Türkiye, Codeks Alimentarius Komisyonu (CAC) ve Avrupa Gıda Güvenliği Otoritesi (EFSA) gibi teknik çalışmalar yapan uluslararası gıda otoriteleri ile işbirliği içerisinde çalışmaktadır ” dedi. FVE Genel Kurulu Belçika’daydı Avrupa Veteriner Hekimler Federasyonu (FVE) 3-4 Haziran tarihinde Belçika’nın Marche-en-Famenne şehrinde yapıldı. Genel kurula Türk Veteriner Hekimleri Birliği özel olarak davet edildi ve birliği temsilen TVHB Başkanı Talat Gözet ve Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Sinan Aktaş katıldılar. Genel kurulda finansal konulara ilave olarak ilaçlar, hayvan refahı, hayvan besleme, veteriner hekimlik eğitimi ve tek sağlık konularında sürdürülen çalışma gruplarının faaliyetleri gözden geçirildi. Ayrıca FVE görüşü olarak hazırlanan dökümanlar oylanarak kabul edildi. Bu dökümanlar koksidiyodatların kullanımı, hayvan refahı ve antimikrobiyellerin kullanımı, veteriner hekimlikte uzmanlık alanlarında FVE görüşlerini içeriyordu. Ortadoğu veAfrika Bölgeleri’nde kanatlı eti endüstrisi büyüyor Ortadoğu ve Afrika bölgelerindeki demografik artış ve kişi başına düşen gelir artışı nedeniyle, bu bölgelerin ekonomik durumu da hız kesmeden yükseliştedir. Bu durum kanatlı endüstrisi için de parlak bir geleceğe işarettir. Yerel pazardaki talep ve üretimin artması ile aynı zamanda hayvan hakları da gündeme geldi. Ortadoğu ve Afrika bölgelerinde en çok tüketilen protein kaynağı olan kanatlı eti, et pazarında hakimiyetini kazanırken, kanatlı et ürünleri çeşitliliğinde de önemli artış görünmektedir. NOTLAR Vimar Animal Health ve Vilsan Pharmaceuticals Genel Müdürü Burhan Hacı VİMAR & VİLSAN’A GENEL MÜDÜR ATAMASI 1993 yılından bu yana Pfizer çatısı altında sektörümüze önemli katkıları olan Sayın Dr. Burhan Hacı, 01.03.2016 tarihi itibari ile Vimar Animal Health & Vilsan Pharmaceuticals Yönetim Kurulu Üyesi olarak atanmıştı. Sn. Hacı 01.06.2016 tarihi itibari ile Vimar Animal Health ve Vilsan Pharmaceuticals Genel Müdürü olarak görevine devam edecektir. Kendisinin sektörümüzdeki engin tecrübeleri ile Vimar ve Vilsan ailesine değerli katkıları olacaktır. Alltech Genç Bilimadamı kazananları, ONE: Alltech Fikirler Konferansı’nda ödüllerini aldı Alltech Genç Bilimadamı Yarışması hızla dünyanın en prestijli bilimsel programına dönüştü. Bilimsel alandaki dahilere odaklanan global yarışma 11. Alltech Genç Bilimadamı Programı kapsamında iki üniversite öğrencisi ödülünü aldı. Gelecekteki uygulamalara ilişkin çalışmaları ve ilham veren yenilikleri değerlendiren yarışma programının ödül töreni ONE: Alltech Fikirler Konferansı sırasında gerçekleştirildi. Alltech Genç Bilimadamı Yarışması’nın “öğrenci” kategorisinde global kazananı Amerika Birleşik Devletleri Kentucky Üniversitesi’nden Alonna Danielle Wright oldu. Wright, eğitim giderleri tamamen Alltech tarafından karşılanacak olan eğitim bursu ve 5.000 dolar ile ödüllendirildi. İrlanda Teknoloji Enstitüsü’nden mezun Richard Lally ise “mezun” kategorisinde ödüle layık görüldü. Lally eğitim giderleri tamamen Alltech tarafından karşılanacak olan eğitim bursu ve 10.000 dolar ile ödüllendirildi. Şarbon Balıkesir’i korkuttu Balıkesir’in Dursunbey ilçesinde bir kooperatife ait 170 büyükbaş hayvandan 82’sinin şarbon nedeniyle telef olduğu bildirildi. Büyükbaş hayvan çiftliğinde 9 Haziran’da başlayan hayvan ölümleri nedeniyle araştırmalar yapıldığını belirten Dursunbey Kaymakamı Yaşar Aksanyar, “Şarbon insanlara da bulaşabilen bir hastalık olduğu için sağlık teşkilatımız çalışmalara başladı ve gereken önlemlerini aldı. İlçe Gıda, Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğümüz de şarbon teşhisi neticesinde Hamzacık Mahallesi’ni karantina altına aldı. Mahallede bulunan tüm hayvanların aşılamaları yapıldı” dedi. İNFOVET 10-11 notlar Dijital cep mikroskobu mucizesi İngiltere’de geliştirilip hekimlerin beğenisine sunulan ioLight mikroskoplar ile sahada alınmış örneklerin laboratuvara gönderilmesi tarihe karıştı. İcadın sahipleri Richard Williams ve Andrew Monk, her hekimin kolayca profesyonel görüntüleri elde edebileceği konusunda iddialı. Akıllı telefonların bir aparatı olarak kullanılabilen mikroskop, 5 megapiksel boyutunda görüntüleri ve x200 büyütmeli HD kalite videoları kayıt edebilir. Mikroskopun çözünürlüğü bir mikrondur (1/1,000mm); bitkisel ve hayvansal hücrelerin görünmesi için idealdir. Monk’un ifadesine göre “Sahada ihtiyaç duyduğumuz mikroskop görüntüsünü birkaç saniyede elde etmek için hem bilim adamlarının hem de öğrencilerin rahatlıkla kullanabileceği bir alet yarattığımızı düşünüyorum. Bu mikroskop, her hekimin cebinde olmazsa olmaz aletlerin arasında olacaktır”. Yeni Tarım Paketi Açıklandı Başbakan Yardımcısı Nurettin Canikli, Bakanlar kurulu toplantısı sonrası hazırlanan ekonomik eylem paketini açıkladı. Paketle 52 yıllık damga vergisi hafifletilirken tarım ve iş dünyasına kolaylıklar getiriliyor. Peki, Tarım Paketi’nde neler var? Etkilenmeyen parçalı arazileri devlet tarafından ekilecek; meraların işgali ve kullanımı ile ilgili ciddi cezalar gelecek; stratejik öneme sahip ürünler ekilecek; gübre fiyatlarında % 34’lük düşüşün önü açılacak; 2017 Şubat’a kadar nitratlı gübrenin takibi sürecek, ondan sonra kullanımı takipli olarak serbest bırakılacak; taklit ve tahiş ürünlerine ait cezalar artırılacak; kar marjlarının azaltılması ile ilgili yasa teklifi hazırlanıp meclise gönderilecek; kırmızı ette yaz aylarındaki fiyat artışının yansımaması için çalışmalar yapılacak. Nitratlı gübre satışına yasak! Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik, nitratlı gübrenin satışını yasakladıklarını belirterek, “Hiçbir yerde nitratlı gübrenin satışı gerçekleştirilemeyecek” dedi. Türkiye’de yıllık 5,5 milyon ton gübre kullanıldığını belirten Çelik, bunun 1,5 milyon tonunun patlayıcı yapımında kullanılan nitratlı gübre olduğuna dikkati çekti; “Türkiye’nin yaklaşık 9 bin 700 noktasında satış yapılıyor şu anda. Bunlar Bakanlığımız tarafından zaten kontrol ediliyor, denetleniyor. Şimdi o noktalara güvenlik güçlerimiz tespitler yaptılar. 64 bin ton nitratlı gübre şu anda yediemine alınmış bulunuyor. Bununla ilgili, satışlarla ilgili yetkili kuruluşlarla firmalarla ayrıca görüşmelerimiz devam ediyor. Ama şu an itibariyle nitratlı gübre, yani patlayıcıya konu olan gübrenin satışını Türkiye dondurmuş bulunmaktadır.” İNFOVET 12-13 notlar Nilüfer ve Kiraz’ın torunları oldu Suni Tohumlama Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hakan Sağırkaya yaptığı açıklamada, ‘Anadolu Yerli Sığırlarının Klonlanması’ projesi kapsamında Ağustos 2009’da ilk erkek klon buzağı Efe’nin ardından, yine Uludağ Üniversitesi’ndeki 5 yaşındaki dişiden alınan hücrelerle ‘Nilüfer’ ve ‘Kiraz’ın 2010 yılında dünyaya gelmesiyle projenin başarıya ulaştığını belirtti. Dünyanın ilk boz ırk klonlarından olan ‘Nilüfer’ ve ‘Kiraz’ isimli inekler torunlarına kavuşmanın sevincini yaşıyor. İlk boz ırkdan dünyaya gelen inek olan ‘Kardelen’, “Yazgülü” ve ‘Karakız’ da anne olmanın duygusunu yaşarken, akademisyenler yavruların sağlığının gayet iyi olduğunu açıkladı. Üniversitesi Veteriner Fakültesi Dölerme ve Suni Tohumlama Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hakan Sağırkaya, “Şu anda 6 yaşlarını dolduran Nilüfer ve Kiraz, bu yıl içerisinde birer adet yavru doğurarak 3. kez anne olmanın heyecanını yaşadı. Bunun yanı sıra Nilüfer ve Kiraz’ın kızlarının gerçekleştirdikleri doğumlarla torun sahibi de oldular. Bu klonların ikinci yavrularının babası İstanbul’daki klon ‘Efe’dir. Oradan doldurulmuş spermleri geldi. Burada hayvanlar tohumlandı. Dolayısı ile klonlanmış bir boğadan ve inekten bizler sağlık yavru elde etmiş olduk” diye konuştu. Türkiye’nin en büyük hayvan hastanesi yeni klinikleriyle hizmette Ankara Üniversitesi Veterinerlik Fakültesi’ne bağlı hayvan hastanesi, restore edilmesinin ardından Türkiye’nin en büyük veteriner hastanesi olarak yeni klinikleriyle hizmet vermeye başladı. Yüksek Ziraat Enstitüsü’nün Baytar Fakültesi olarak 1933’te Mustafa Kemal Atatürk’ün direktifiyle inşa ettiği hayvan hastanesi, yerleşkenin sit alanı özelliği taşıması nedeniyle Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın onayladığı proje çerçevesinde restore edildi ve yeni klinikleriyle hizmete açıldı. Hastane Başhekimi Prof. Dr. Ali Bumin, “Altyapımız şu anda Türkiye’deki hiçbir veterinerlik fakültesinde yok” diye konuştu. İnsanların tedavisi için kullanılan bütün yöntemler ileri teknolojiyle bu hastanede uygulanıyor. İmza kampanyasına katılalım; birlikte başaralım Ülke hayvancılığı ve toplum sağlığı için önemli görevler üstlenen mesleğimiz, yasal olarak sağlık sınıfı olarak kabul edilmektedir. Ancak sağlık sınıfına yönelik yapılan düzenlemelerde sürekli olarak “hayvan sağlığı hizmeti hariç” ifadesiyle kapsam dışı bırakılmasının mesleğimize karşı ayrımcı bir yaklaşım olduğunu düşünmekteyiz. Bu durumun düzeltilmesi için ilçelerin Veteriner Hekimler Odaları tarafından başlatılmış olan imza kampanyasına katılarak bu davaya destek verebilirsiniz. Odaların internet sitelerinde bulunan dilekçeyi imzalayarak sırasıyla; Başbakanlık, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’na göndermeniz yeterli. İNFOVET 14-15 NOTLAR Devekuşu etine olan ilgi gün geçtikçe artıyor Batı Avrupa’daki devekuşu ithalatı son 5 sene içerisinde iki kat arttı. Başta İsviçre olmak üzere, tüketici ülkeler arasında yer alan Almanya, İngiltere, Fransa ve İtalya’ya büyük miktarda devekuşu ürünü sağlayan Macaristan, bayındırlık programı çerçevesinde çiftlikler oluşturacağını açıkladı. Macaristan Szeged Üniversitesi Ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi Akos Benk, Macaristan’da yaklaşık 20 senedir devekuşu üretiminin gerçekleştiğini açıkladı. Yetiştiricilerin çoğu, hayvanların soğuk iklim şartlarına da dayanıklı olduğunu ve özel besine ihtiyaçları olmadığı için işletme açmayı tercih ettiğini belirtti. 100-110 kg’lık hayvanın etinin yanı sıra 25 tavuk yumurtası ile eşdeğer yumurtasına da büyük ilgi var. BRF, TYSON’UN BÜYÜME PLANLARI ARASINDA olabilir Valor Economico gazetesinin haberine göre, Amerika Bileşik Devletleri’nin en büyük et üreticisi Tyson Food yetkilileri yatırım planları doğrultusunda Brezilyalı kanatlı işletmesi BRF A.Ş.’ye bir ziyaret gerçekleştirdi. Tyson tarafından yapılan ziyaretler sonucunda BRF’ye gerçek bir teklif sunulmadığını belirten gazete, BRF’ye yakın bir kaynaktan alınan habere göre Tyson’un bu ilgisine BRF henüz bir yorum yapmadı. Çipli dönem başladı Koyun ve Keçilerin Elektronik Kimliklendirilmesi ve Kaydı Projesi kapsamında ilçe müdürlüklerinde görevli veteriner hekim ve veteriner sağlık teknisyenlerine yönelik eğitim programı gerçekleştirildi. Proje ve uygulamaları konusunda bilgi veren Bursa İl Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürü Ömer Çelik, “Ülkemizde koyun ve keçilerin elektronik olarak kimliklendirilmesi ve kayıt sisteminin kurularak hayvan hareketlerinin izlenmesi, hayvan hastalıklarının kontrol altına alınması ve gıda güvenliğinin sağlanması amacıyla AB’ye uyumlu ‘Koyun ve Keçilerin Elektronik Kimliklendirilmesi ve Kaydı Projesi’ yürütülmektedir” dedi. Çalışmanın AB projesi olduğunu anlatan Çelik, “Elektronik kulak küpesi ve el terminallerinin tedarik edildiği mal alımı bileşeni ve farkındalığın artırılması, eğiticilerin eğitilmesi, bilgilendirme kampanyası ve uygulamaların koordinasyonuna yönelik teknik yardım bileşeni bulunmaktadır” şeklinde konuştu. Projenin 2016 yılının bu dönemlerinde hayata geçirilmesi öngörülüyor. iki yıl boyunca ülke genelinde toplam 31 milyon 211 bin 86 adet yeni doğan kuzunun elektronik olarak kimliklendirilmesi ve kaydının yapılması planlanmaktadır. İNFOVET 16-17 NOTLAR Bill Gates’in Bolivya’daki tavukçuluk planı suya düştü Bill Gates geçtiğimiz günlerde Latin Amerika da dahil olmak üzere Afrika’nın kırsal kesimlerindeki ailelerin yaklaşık % 30’una yardım amacıyla geliştirdiği “aşılanmış tavuk ırkları”nın geliştirilmesine yönelik projesinde Bolivya’ya da bir yardım teklifinde bulundu; ancak teklif Bolivya Kalkınma Bakanı Cesar Cocarico tarafından reddedildi. La Paz gazetesine konuşan Cocarico, Gates’in ülkeleri hakkında konuşmayı bırakmasını ve rotasını başka ülkelere çevirmesinde fayda olduğunu belirtti. Bolivya kümes hayvanları tüketimi resmi rakamlara göre, 2010 yılından 2015 yılına kadarki 5 yıllık süreçte 5,67 oranında arttı ve kişi başı tüketim sadece 34.7 kg’a yükseldi; bu durumda Gates belki de bir noktada haklı olabilir mi? 2015 yılında inek sayısı 81 bin baş azalarak 6 milyon 461 bin baştan 6 milyon 380 bin başa gerilemiştir. 2015 yılına bakıldığında, düvelerin doğum yaparak sağıma gelmesine rağmen, toplam inek sayısındaki azalma, süt hayvanlarının kesime gittiğini göstermektedir. Antimikrobiyal direnç için BM’den destek çağrısı Brüksel’deki “Avrupa Gelişim Günleri 2016 Konferansı”nda konuşan FAO Genel Direktörü José Graziano da Silva, antimikrobiyal direnç mücadelesi ile gelişmemiş bölgelerde sürdürülebilir tarım endüstrisi oluşturmak arasındaki bağlantıyı sorguladı. Bu bağlantı konusundaki esas soru şu: Yoksul toplulukların daha fazla gıda üretmesine yardımcı olarak sürdürülebilir tarımı yaymak, antimikrobiyal direnç riskini tetikler mi? Graziano da Silva’nın konuşması, sürdürülebilir tarıma yönelik yatırımın, açlık, yoksulluk ve Avrupa’ya göçün diğer nedenlerinin önlenmesi için önemli olduğunu öne sürdü. Canlı hayvan üreticilerine ve çiftçilere; alan erişimi, mali kredi, yeni piyasalar ve teknoloji sağlamak, Avrupa’ya gelen göç dalgasını azaltmanın bir yolu olabilir. İNFOVET 18-19 NOTLAR Alltech Avrupa’daki en gelişmiş mikotoksin laboratuvarını açıyor Mikotoksinlerle ilgili yaşanan zorluklarla mücadele etmek üzere Alltech’in İrlanda Avrupa Biyobilim Merkezi büyük bir adım atarak Avrupa’da en ileri teknolojiyle donatılmış Alltech 37+® Mikotoksin Analizi Hizmetleri Laboratuvarı’nı açtı. Bu laboratuvar, Alltech’in ABD ve Çin’den sonra aynı amaçla kurduğu 3. laboratuvar oldu. ABD’deki laboratuvarda kurulduğu 2012 yılından bugüne kadar 10 binden fazla numune analiz edildi. Mikotoksinlerin tespiti ve sorunların etkili şekilde çözümü, bugüne kadar, yemin içindeki toksik bulaşıkların ölçümü ile sınırlı kalmıştı. Alltech’in yeni laboratuvarı, yemdeki mikotoksin varlığını ve düzeyini sürekli şekilde takip eden ve bu şekilde çiftçilere destek veren analitik bilim adamlarından oluştuğu için oldukça yenilikçi bir kaynak ve yem yönetim programının ayrılmaz bir parçasıdır. Ata Fen Malatya’da seminerler gerçekleştirdi Ata Fen Malatya Damızlık Sığır Yetiştiricileri Birliğiyle Malatya’nın Arguvan ve Arapgir ilçelerinde seminerler gerçekleştirdi. Her iki ilçede verilen seminerlerin konusu “Buzağı ve Döl Kayıplarının Önlenmesi” olarak seçildi. Arguvan’daki seminere Birlik Başkanı Ergül Günaydın’ın yanı sıra Veteriner Hekim Timur Alp, Ziraat Odası Başkanı Turan Aslantürk ve üreticiler katıldı. Arguvan ilçesinde yapılan seminerin ardından, 12 Mayıs tarihinde Arapgir ilçesindeki süt sığırcılığı ile uğraşan üreticilere aynı konulu seminer tekrarlandı. Arapgir ilçesinde toplantıya Birlik Başkanı Ergül Günaydın ile Belediye Başkan Yardımcıları Basri Aknar, Çetin Özdemir, Vet. Hek. Nuh Tufan Kandi ve Mustafa Erbilin de katıldılar. Çok sayıda üreticinin katıldığı toplantılar soru ve cevap bölümüyle devam etti. Sayın Sektör Ortaklarımız, Vilsan Pharmaceuticals Adıyaman Satış Temsilcimiz KEMAL ÇİFTÇİ’nin, geçirdiği elim bir kaza sebebi ile vefatını, üzüntü ile öğrenmiş bulunmaktayız. Vimar ve Vilsan grubu olarak; bütün ailesi ve sevenlerine baş sağlığı ve sabırlar dileriz. BAŞIMIZ SAĞ OLSUN Vimar &Vilsan Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Baysan İNFOVET 20-21 NOTLAR İngiliz üreticilerin özgürlüğü pahalıya patlayacak Rob Warnoc, bir İngiliz çiftçidir. Bir aile geleneği olarak bu mesleği seçmiş ve işletmesini bir gün oğluna devredebileceğini umut etmiştir. Warnoc aynı zamanda bir AB çiftçisidir. Süt işletmesini zararlı çıkacağını bile bile bu ay gerçekleşecek olan halk oylamasında İnglitere’nin AB’den çıkması için oyunu verecek; “Referandumu duyar duymaz neye oy vermem gerektiğini biliyordum. Kalbim bunu istiyor” diyen Warnoc gibi diğer birçok İngiliz çiftçinin de fikri bu yönde; ancak seçimin sonucu ile ilgili herkes tedirgin. Çünkü AB tarafından çiftçilere verilen teşvikler, zor dönemleri atlatmaları için onlara hep yardımcı olmuştur. Örneğin, Warnoc yıllık 40 bin sterlin teşvik payı alıyor. Bu teşvik payı, AB’nın Ortam Tarım Politikası tarafından İngiltere’ye verilen para ile karşılanmakta. Seçimlerin sonucunu tüm dünya merakla bekliyor. 2015 yılındaki yem tonajı artışı 2011 sonuçları ile karşılaştırıldığında %14 artış gibi önemli bir rakama tekabül ediyor. 32.000’den fazla yem üreticisi ile yapılan araştırmalar sonucunda uluslararası yem tonajı geçen yıla kıyasla %1,5 artarak 995.5 milyon tona ulaştı. IPPE 2017 için şimdiden 1.010 katılımcı yerini ayırttı Üç büyük entegre fuarının -International Poultry Expo, International Feed Expo and International Meat Expo- birleşmesi ile 2017’de gerçekleşecek olan Uluslararası Üretim ve İşleme Fuarı (International Production & Processing Expo-IPPE) dünyanın en büyük yem, et ve kanatlı fuarı olacak. US Kanatlı & Yumurta Birliği (USPOULTRY), Amerika Yem Endüstri Birliği (AFIA) ve Kuzey Amerika Et Enstitüsü (wNAMI) sponsorluğunda düzenlenen etkinlik, 31 Ocak-2 Şubat 2017 tarihleri arasında, ABD Georgia Dünya Ticaret Merkezi’nde ziyaretçilerini bekliyor olacak. Etkinlik için şimdiden 1.010 firma tarafından 45.522.490 m2 stand alanı satın alındı. İNFOVET 22-23 notlar Gelecek bayiler toplası önümüzdeki yıl İspanya’da... Dünyanın bir numaralı sperm tedarik şirketi WWS’ın ülke bayileri Macaristan’ın başkenti Budapeşte’de bir araya geldiler ve Ata Fen yetkilileri Türkiye’yi temsil etme fırsatı yakaladılar. 50 ülke Budapeşte’de buluştu Macaristan’ın başkenti Budapeşte’de 16-19 Mayıs 2016 tarihlerinde bir araya gelen 50 ülkeden bayilerin katıldığı sperm tedarik şirketi WWS toplantısı eğitim ve eğlencelerle dolu olarak geçti. Toplantılar esnasında tüm bayilere Budapeşte anı plaketi verilirken, ödül töreninde dereceye giren bayilere ayrıca hediyeler takdim edildi. Toplantıya WWS ortakları Select Sires ve Accelerated Genetics yöneticileri ile birlikte kooperatif başkanları ve WWS’ten çok sayıda yönetici katıldı. Türkiye’yi World Wide Sires yetkili bayisi Ata Fen’den Dr. Nuran İNFOVET 24-25 Yavuz, Tahir S. Yavuz, Burcum Ünal Gül temsil ettiler. Ata Fen yetkilileri toplantı vesilesiyle dünyanın her tarafından gelen meslektaşıyla sohbet etme, bilgi alışverişi yapma olanağı buldular. Yetkililer ile son yenilikler, istatistikler ve sektörel gelişmeler paylaşıldı Bayiler toplantısının açılış konuşmalarını ev sahibi Holstein Genetica firmasından Balazs Akac, WWS Ceo’su John Schouten yaptılar. Teknik bölümde Macar Damızlık Sığır Yetiştiricileri Başkanı Macaristan’ın sı- ğır varlığı, hayvancılıktaki sürü büyüklükleri, süt ortalaması ve birliğin çalışmaları hakkında bilgi verdi. Toplantı boyunca WWS, Select Sires ve Accelerated Genetics yetkilileri son yenilikler, istatistikler ve sektörel gelişmeler hakkında bilgiler aktardılar. Tuna Nehri üzerindeki tekne gezisinde yapılan Macar gecesi ve ertesi gün Macar Sanat Akademisi’nde verilen gala yemeği bayilerin birlikte hoş vakit geçirmelerini sağladı. Gala gecesinde 10 dalda ödüller dağıtıldı. Bu yıl büyük ödülleri Çin ve İtalya aldı. Gelecek bayiler toplantısının İspanya’da yapılacağı öğrenildi. İnterhas Hayvan Sağlığı, tam kadro Cerrahi Kongresi’ndeydi Erzurum’da 11-14 Mayıs 2016 tarihlerinde düzenlenen 15.Ulusal Veteriner Cerrahi Kongresi Sponsoru İnterhas Hayvan Sağlığı, her zaman olduğu gibi bilimi ve bilgiyi destekledi. Üç gün süren ve 200’ü aşkın akademisyen ve klinisyenin katıldığı 15.Ulusal Veteriner Cerrahi Kongresi’nde İnterhas Hayvan Sağlığı’nı Pazarlama Müdürü Gürcan Öner, Pet Saha Koordinatörü Tamer Dimrilli, Ruminant Saha Koordinatörü Hüseyin Arıkan, Erzurum Bölge Satış Sorumlusu Zafer Kılıboz ve Kalite Sorumlusu Aygenç Yüksel temsil etti. Kongre Başkanı Prof. Dr. Zafer Okumuş İnterhas Hayvan Sağlığı’na kongreye verdiği katkılardan dolayı teşekkür etti ve plaket verdi. Kanser tedavisinde en son gelişmeler Afyon Kocatepe Üniversitesi Veteriner Fakültesi Cerrahi Ana Bilim Dalı Öğretim üyesi Prof. Dr. İbrahim Demirkan büyük ilgi gören ‘’KANSER‘’ konulu sunumunun tedavi bölümünde etkisi daha da güçlendirilen homeopatik ilaç Theranekron D6®’nın köpek meme tümörlerindeki olumlu etkilerinden söz etti. Prof. Dr. İbrahim Demirkan, köpek İNFOVET 26-27 meme adenokarsinomlarında deri altı yolla enjekte edilen Theranekron D6’nın uygulama sonrasında yapılan immunohistolojik incelemesinde ilacın ‘’kanser hücrelerinin mitozunu önleyip metastazını engellediği, kanser hücrelerinde programlanmış hücre ölümlerini (apoptozis) artırdığının gösterildiği ve 2015 yılında yurtdışında JVS (*)‘de yayınlanan çalışmayı kongreye meslektaşlarının dikkatine sundu. (*) J Vet Sci 2015, 16(2), 213-219 http://dx.doi.org/10.4142/jvs.2015.16.2.213 Kanser ağrılarına karşı kesin ve kalıcı çözüm Prof. Dr. İbrahim Demirkan sunumunda opioid grubu santral etkili analjezik ilaç Butomidor®’un kanser ağrılarındaki yeri ve önemini vurguladı. Bilindiği gibi morfin ve benzeri opioidler ile güçlü analjezik etki ve bunun yanı sıra sedasyon oluşturucu etki de sağlanmaktadır. Opioid reseptörlerinin tamamına karşı sadece agonist etki gösteren morfin ve benzeri opioidlerin kullanımında oluşan sedasyona, solunum ve dolaşım sisteminin baskılanması eşlik ettiğinden, sindirim sistemi ve üriner sistem durgunluklarının oluşması ve bağımlılık riski gibi olumsuzlukların varlığı bu güçlü analjezik etkiden beklenen faydayı güvenli olmaktan uzaklaştırmakta ve bu nedenle opioid analjeziklerin kullanımı sınırlı düzeyde kalmaktadır. Seçici etkili ve opioid reseptörlerine kısmen agonist, kısmen de antagonist etki gösteren, sentetik opioidler içerisinde en son geliştirilen ürün Butomidor®’un sentezi ile opioid analjeziklerin kullanımında “Altın Standart” elde edilmiştir. Butomidor®’un, güçlü analjezik etkisi vardır. Solunum ve dolaşım zaafiyetine sebep olmadan güvenli sedasyon oluşturur. Analjezik etkisini merkezi olarak kortikal ve diensefalik düzeyde gerçekleştirir. Doz güvenlik aralığı geniştir. Semptomİnterhas Hayvan Sağlığı 15. Ulusal ları maskelemez. BağımlıVeteriner Cerrahi lık oluşturmaz. Yoksunluk Kongresi’nde yeni sendromuna neden olmaz. ürünlerini tanıttı. ANC zirveye tırmandı! KONU KANATLI ANC A.Ş.’nin farklı departmanlarında görev alan firma çalışanları, doğal güzellikleri ile ön plana çıkan Kıbrıscık’ta bir araya geldi ve zirve yürüyüşü ile ekip ruhunu tümüyle hissederek yılın ikinci yarısı için gereken gücü depoladı. Tüm günlerini yemyeşil yaylalarda geçiren ANC personeli için buluşma, motivasyon niteliğindeydi. ANC A.Ş’nin bu sene 7.’sini düzenlediği geleneksel “Köroğlu Yayla ve Zirve Yürüyüşü” 3-5 Haziran 2016 tarihleri arasında Bolu Kıbrıscık’ta gerçekleştirildi. Türkiye’nin dört bir yanında, ANC A.Ş.’nin farklı departmanlarında görev alan firma çalışanları, doğal güzellikleri ile ön plana çıkan Kıbrıscık’ta, yayla ve İNFOVET 28-29 zirve yürüyüşü ile ekip ruhunu tümüyle hissederek yılın ikinci yarısı için gereken gücü depolama şansı yakaladı. Güzel bir hafta sonunun ardından Motivasyon niteliğindeki buluşmada, zorlu şartları aşarak Köroğlu’nun zirvesine çıkmayı başaran 6 kişiye ödülleri takdim edildi. Tüm günü nostaljik evlerin ve toprak fırınların bulunduğu yemyeşil yaylalarda geçiren ANC personeli, oynadıkları ekip oyunlarıyla günü keyifli bir şekilde tamamladı. Ertesi gün Ankara’ya bağlı turistik kent Beypazarı’nda doyasıya alışveriş eden ekip, güzel bir hafta sonunu birlikte geçirmenin verdiği mutlulukla evlerinin yolunu tuttular. KONU KANATLI VİSAD eğitimleri sürüyor Veteriner Sağlık Ürünleri Sanayicileri Derneği (VİSAD) Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ile işbirliği içerisinde veteriner ilaç ve aşı üreticilerine yönelik önemli bir eğitimi daha gerçekleştirdi. İNFOVET 00-00 VİSAD Yönetim Kurulu Başkanı Burçak Emre Zorlu, endüstrinin ve Bakanlığın ihtiyaç duyduğu eğitimlere devam edeceklerini belirtti. Gıda ve Kontrol Genel Müdürlüğü GMP Çalışma Grubu Sorumlusu Yılmaz Çiftçi Sektörden ve Bakanlık uzmanlarından gelen sorular Counsultant-PME firmasından Cor Marsman tarafından tatmin edici yanıtlarla cevaplandı. Veteriner Sağlık Ürünleri Sanayicileri Derneği (VİSAD) Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ile işbirliği içerisinde veteriner ilaç ve aşı üreticilerine yönelik önemli bir eğitimi daha gerçekleştirdi. Veteriner Sağlık Ürünleri Sanayicileri Derneği (VİSAD) Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ile işbirliği içerisinde gerçekleştirdiği eğitim toplantısının açılışında konuşan VİSAD Yönetim Kurulu Başkanı Burçak Emre Zorlu, veteriner hekimlere ve hayvancılık sektörüne her zaman daha kaliteli, güvenli ve etkin ürün sunma hedefiyle çalıştıklarını, bu kapsamda endüstrinin ve Bakanlığın ihtiyaç duyduğu eğitimleri gerçekleştirdiklerini, Proses Validasyonu (PV) eğitimine Gıda ve Kontrol Genel Müdürlüğü, Pendik Veteriner Kontrol Enstitüsü ve sektörden 60 katılımcının iştirak ettiğini belirtti. Gıda ve Kontrol Genel Müdürlüğü GMP Çalışma Grubu Sorumlusu Yılmaz Çiftçi ise açılışta yaptığı konuşmada Antalya’da yapılan Bakanlık-VİSAD yıllık değerlendirme toplantısında kararlaştırılan eğitimi her zaman olduğu gibi kısa süre içerisinde gerçekleştirdiği için VİSAD Yönetim Kuruluna teşekkür etti. PV SÜRECI AYRINTISI ILE KATILIMCILARA AKTARILDI Hollanda’da faaliyet gösteren Progres, Counsultant-PME firmasından Cor Marsman tarafından 17 Mayıs 2016 tarihinde verilen PV eğitimi, yüksek katılımcı sayısı ile, yoğun ve başarılı bir eğitim oldu. Eğitim süresince GMP gereksinimlerine bağlı olarak tüm veteriner tıbbi ürünler için uygulaması gerekli olan PV süreci ayrıntısı ile katılımcılara aktarıldı. Eğitim PV uygulamalarının tarihsel gelişimi ve Avrupa Birliği (AB) mevzuatına uygun olarak EU-GMP volume 4 annex 15 güncel uygulamalarının açıklanması ile başladı. Mart 2015 tarihinde yayınlanan ve Ekim 2015 tarihinden bu yana yürürlükte olan Annex 15’in ICH Q8, Q9, Q10, Q11 ve EMA kılavuzlarına bağlı olarak ve veri yönetimi, risk temelli yaklaşım ve dizayn space’ı temel aldığı açıklandı. Ürünün yaşam siklusu boyunca validasyon ve verifikasyonun planlama, üretim ve kontrolu içeren bütün süreçlerde uygulanması gerektiği vurgulandı. PV’nin esasının planlama ve dokümantasyon olduğu açıklanırken, tesis, ekipman’dan başlayıp, paketleme ve nakliyeye kadar tüm süreçlerin kalifikasyon ve verifikasyon aşamaları detayları ile açıklandı. Üretimde kullanılan cihaz ve ekipmanların kalifikasyonunda verilen detaylı bilgiler ilgi çekiciydi. Eğitimin izleyen bölüEğitim süresince tüm veteriner tıbbi ürünler münde Amerika Birleşik için uygulaması Devletleri (ABD)’de geçerli gerekli olan PV süreci olan FDA mevzuatı ile AB katılımcılara aktarıldı. KONU KANATLI VİSAD, EĞİTİMDE KÖPRÜ GÖREVİ GÖRMEYE SON HIZLA DEVaM EDİYOR mevzuatının karşılaştırılması yapıldı. Ürünün kalite, güvenlik, etkinlik ve üretim prosesisin birbirinden ayrılamaz parçalar olduğu ve ürünün istenen etkiyi sağlamasını garanti altına aldığı belirtildi. Gelecekte PV’nin dizayn yoluyla kalite prensibine dayanacağı örneklerle ortaya konuldu. Bu yeni yaklaşıma bağlı olarak PV proses dizayn, proses kalifikasyonu ve sürekli proses verifikasyonu aşamalarından oluşacağı aktarıldı. Gelecekte yaygın olarak kullanılması beklenen bu yaklaşımın her aşaması detaylı olarak açıklandı. Biofarmasötik ürünleri de içeren ürün gruplarında PV uygulamaları örnekleri ile verildi. Günümüzde endüstrinin eski ve yeni yaklaşım arasında bir geçiş sürecinde olduğu göz önüne alınarak, yeni yaklaşımı kısmi olarak sürece dahil eden pragmatic hibrid PV uygulamaları detayları ile verildi. İNFOVET 32-33 SORU-CEVAP BÖLÜMÜ DİKKATE DEĞERDİ Daha sonra otoritelerce yapılan denetimlerde tespit edilen eksikliklere dair örnekler paylaşıldı. Rapor edilen eksikliklerin genellikle süreçlerin doğru şekilde valide edilmemesinden, verilerin sağlıklı şekilde tutulmamasından ve ekipmanın dizayn ve devamlılığındaki hatalardan kaynaklandığı açıklandı. Toplantının son kısmında soru-cevap bölümü yer verildi. Hayvan sağlığı sektöründen ve Bakanlık uzmanlarından gelen sorular Counsultant-PME firmasından Cor Marsman tarafından tatmin edici yanıtlarla cevaplandı. Proses Eğitime, Kontrol Genel Müdürlüğü, Pendik Validasyonu (PV) eğitimi Veteriner Kontrol katılımcılara sertifika veEnstitüsü ve 60 rilmesi ile sonlandırıldı. katılımcı iştirak etti. Sektör pratikleri açısından birçok konunun geniş bir perspektifte ele alınmasını sağlayan, ülke hayvancılığına yenilikçi ve kaliteli veteriner sağlık ürünlerinin sunulmasında esas olan bilimsel temellere ve uluslararası standartlara dayanan mevzuatın oluşturulmasına ve uygulama kapasitesinin artırılmasına önemli destekler veren çeyrek asırlık VİSAD, Bakanlık ve veteriner sağlık ürünleri sektörü arasında köprü görevi görmeye son hızla devam ediyor. Rapor edilen eksiklikler genellikle süreçlerin doğru şekilde valide edilmemesinden ve verilerin sağlıklı şekilde tutulmamasından kaynaklanıyor. KONU KANATLI Daha iyi kontrol, daha iyi performans Kanatlı aşı, ekipman ve servisleri ile hem hayvan sağlığını hem de insan sağlığını korumayı hedefleyen Ceva Hayvan Sağlığı, 2. Ceva Türkiye Kuluçka Zirvesi ile çeşitli bölgelerden 120 kişiyi bir araya getirdi. İNFOVET 34-35 Zirve, bilgi paylaşımının yanı sıra sektörel iletişime de büyük katkıda bulunma niteliği taşıyor. Ceva Türkiye Genel Müdürü Yavuz Uzun Ceva Hayvan Sağlığı A.Ş., 27 Mayıs 2016 tarihinde İstanbul’da 2. Ceva Türkiye Kuluçka Zirvesi’ni gerçekleştirdi. Türkiye’nin çeşitli bölgelerinden 120 kişinin üzerinde katılımcı iştiraki ile gerçekleşen zirveye ilgi yoğundu. Bilgi paylaşımının yanı sıra sektörel iletişime de büyük katkıda bulunan Zirve, Kuluçka Aşılama Servisi Müdürü Altuğ Erdem moderatörlüğünde, Ceva Türkiye Genel Müdürü Yavuz Uzun’un açılış konuşması ile başladı. Yavuz Uzun konuşmasında, hastalıklarla mücadelede koruma ve kontrol programlarının kuluçkada başladığına, bu amaca yönelik kuluçkalarda yapmış oldukları aktivitelerin her geçen gün bilimsel ve teknik olarak, ekipman ve servis faaliyetleri ile daha da önem arz ettiğine değindi. Gün geçtikçe gelişen teknoloji, yeni nesil ekipman ve yeni nesil aşılara yatırım yaparak, sektörün kullanımına sunduklarını ve bu konuda da öncü firma olmaktan gurur duyduklarını belirtti. Sektör partnerlerinin çözüm ortağı olmaya devam Kanatlı İş Birimi Direktörü Bülent Çakan konuşmasında; “Ceva Hayvan Sağlığı Kanatlı Bölümü’nde 2006 yılından bu yana geçen zaman diliminde pazara verdiğimiz yenilikçi ürünlerimiz, firmamızın global stratejisi, artan pazar payımız ve müşterilerimizin artan ihtiyaçları doğrultusunda satış, pazarlama, teknik ve sevkiyat ekibimizi kapsayan organizasyonumuzu güçlendirdik. Kanatlı ekibi olarak bugün sayımız 17’ye ulaştı. Güçlü kişisel tecrübelerin, takım ruhu ile pekişip güçlendiğine inanıyoruz. Kanatlı organizasyonumuz ile sağlıklı gıda üretmeyi amaç edinmiş sektör partnerlerimize destek vererek çözüm ortağı olmaktan mutluyuz, gururluyuz. Bu fırsatı bize veren değerli sektör partnerlerimize firmam ve ekibim adına teşekkür ederim” dedi ve Zirve’de yer alıp bilgi ve tecrübelerini paylaşan konuşmacılara da teşekkürlerini sundu. Kuluçka kontrolünün önemi gün geçtikçe artıyor İlk olarak Aviagen Anadolu Firması’ndan Kuluçka Uzmanı Dr. Tolga Erkuş, “Sıkça Rastlanan Kuluçka Problemleri ve Çözümleri” başlıklı sunumu ile Zirve’deki yerini aldı. Dr. Tolga Erkuş sunumunda, kuluçka performansını ve civciv kalitesini etkileyen, yumurtanın damızlık aşamasından kuluçkaya girişine, çıkım anından sevk edilmesine kadar geçen süreçlerde karşılaşılabilecek güncel problemler ve bu problemlere karşı alınabilecek önlemler üzerine kişisel KONU KANATLI tecrübelerini aktardı. Dr. Tolga Erkuş, daha iyi kontrolün daha iyi performans getireceğine değinerek, kapasitelerin büyümesi ile kuluçka şartlarının kontrolünün de büyük önem kazandığını belirtti. Bu kazanımın; daha iyi kuluçka randımanı, daha iyi yaşama gücü, daha iyi civciv kalitesi, daha düşük ilk hafta ölümü, daha iyi FCR ve daha iyi kazanç anlamına geldiğini vurguladı. Dr. Tolga Erkuş’un ardından Aviagen Anadolu firmasından Teknik Departman Müdürü Africa Fernandez-Gutierrez “Kuluçkada Biyogüvenlik” başlıklı sunumunda, ihtiyaç duyulan pratik yaklaşımlara değinerek biyogüvenliğin nedenli önemli olduğuna yer verdi. Kontaminasyon konusuna da dikkat çeken Fernandez, kuluçka, kuluçka ekipmanları, personel, araçlar, sürücüler için hijyen programları ile örnek temizlik ve dezenfeksiyon programları önerilerinde bulundular. Civciv kalitesi ve değerlendirmede yeni konseptler COBB firması, Kuluçka Uzmanı Mark Foote’nin, “Civciv Kalitesi” başlıklı sunumu ile devam eden Zirve’de civciv kalitesi değerlendirmesi, civciv kalitesini etkileyen faktörler, nem kaybının civciv kalitesi ve performansı üzerindeki etkisi, yumurta kabuğu sıcaklığı ve inkübatör faktörleri gibi oldukça değerli konulara değinildi. Mark Foote, civciv kalite değerlendirmesinde, civcivlerin gözlemlenmesinde geleneksel yöntemler ile yeni konseptlerin arasındaki farkları anlattı. “Civciv kalite değerlendirmesinde skorlama nasıl yapılmalı ve nelere dikkat edilmeli?” gibi konularda da detaylı ve faydalı bilgiler aktardı. Ceva güvencesini deneyimleyin! Ceva Aşılama Servisleri Kurumsal Müdürü Paola Cruz Dousdebes, “Kuluçka Aşılama Servisleri ve Trendleri” başlıklı sunumunda Ceva’nın dünya genelinde standart bir servis hizmeti verdiğini ve ihtiyaçlar doğrultusunda hem ekipman, hem servis hizmeti, hem de organizasyon bakımından sürekli geliştirildiğini ve 130 kişilik bir kadro ile değişik bölgelerde sadece “Kuluçka Aşılama Servis” hizmetlerine odaklanıldığını belirtti. Paola Cruz sunumunda ayrıca, kuluçkada deri altı enjeksiyon, sprey aşılama ve in-ovo aşılama süreçlerinin CHICK Program Servis Hizmetleri ile takibi ve yeni bir trend olarak “Ceva Güvencesi” altında deri altı enjeksi- İNFOVET 36-37 Ceva Kanatlı İş Birimi Direktörü Bülent Çakan Aviagen Anadolu Firması’ndan Kuluçka Uzmanı Dr. Tolga Erkuş Aviagen Anadolu Firması Teknik Departman Müdürü AfrIca Fernandez - GutIerrez COBB firması, Kuluçka Uzmanı Mark Foote Ceva Aşılama Servisleri Kurumsal Müdürü Paola Cruz Dousdebes Ceva Hayvan Sağlığı A.Ş. Kanatlı Pazarlama Müdürü Füsun Güngör İlk adım; kuluçkada iyi ve tam bir başlangıç Panelde katılımcılar tarafından yöneltilen sorular dikkat çekici konular üzerineydi. Ceva Hayvan Sağlığı’nın ilgilisi hayvan sağlığının ötesine uzanmaktadır. Günümüzde insanlarda saptanan tüm bulaşıcı hastalıkların % 75’inin şaşırtıcı bir şekilde hayvansal kaynaklıdır. Ceva’nın amacı, sektör ortakları ile birlikte hayvan sağlığının ötesinde, insanlara geçebilen hastalıkların yayılımını engelleyerek, sağlığa ve beslenmeye küresel anlamda katkıda bulunan referans kurum olmaktır. Kanatlı, aşı, ekipman ve servisleri ile hem hayvan sağlığını hem de insan sağlığını ve aynı zamanda gıda güvenliğini korumayı amaçlamayan Ceva, kuluçkada uygulanabilen aşılar ile teknik personelin sahadaki zamanını farklı problemlere odaklanmak için daha fazla ayırabileceğini düşünüyor. Kuluçkada iyi ve tam bir başlangıç, daha iyi koruma için atılmış ilk adım olacaktır. Ceva Aşı Teknolojisi’nin müşterilerine çözüm ortaklığı sağlamak amacıyla tasarlanmış olduğu “Kuluçka Aşılama Servisi CHICK Program” buna imkan tanımaktadır. Yeni teknoloji aşılar, ekipman ve aşılama servislerinde önemli yol alan firma, yeni teknoloji ile üretilen aşıları, ekipmanları, güvenli aşılama için vermiş olduğu kuluçka servis hizmetine, bu yıl “Veteriner Servis Hizmetleri Departmanı” kurup sektör ortaklarına sunmuş olduğu çözümleri artırarak devam ediyor. Sunduğu çözümler ile verimli üretime destek olmayı hedeflemekte olan Ceva, yaptığı yatırımları insan kaynaklarına ve aşılama ekipmanlarına yapılan yatırımlar olarak ikiye ayırıyor. İnsan faktörüne duyulan ihtiyaç, iş hacmi büyüdükçe artmaktadır ve iş kalitesinin devamlılığı için eğitimin sürekliliği gerekmektedir. Ceva, yarın da bugün olduğu gibi, bu konuda en büyük ve deneyimli ekibe sahip olmayı planlıyor. KONU KANATLI yondan in-ovo aşılamaya geçişin işletmelere sağladığı avantajlara yer verdi. Kuluçka modernizasyonuna havalandırmadan başlamak önemli Aviagen Anadolu firmasından Kuluçka Uzmanı Dr. Tolga Erkuş, “Kuluçka Havalandırmasında Temel Prensipler” başlıklı ikinci sunumunda kanatlı sektörünün yıllar içerisinde büyük değişimler geçirdiğini, en büyük değişimin ise kapasitelerde yaşandığını, bugün geçmişte olduğu gibi binlerle değil, milyonlarla uğraşıldığını ve böylesi büyük kapasitelerle ancak bugünkü ileri teknoloji sayesinde baş edilebildiğini belirtti. Yüksek kapasitelerle çalışırken başarılı olabilmek için çevre şartlarının son derece iyi kontrol edilmesi gerektiğinin, bu nedenle eski kuluçkaların modernizasyonunda da genellikle en iyi başlangıç noktalarından birisinin havalandırma olduğunun altını çizdi. Embriyolar için en uygun çevre şartlarının doğru inkübasyon sıcaklığı, doğru nem oranı, doğru CO2 oranı ve O2 dengesi ile sağlanabileceğini belirten Dr. Tolga Erkuş, sık karşılaşılan problemler, bilinmesi gereken parametreler ve bu parametreleri ölçmek için ihtiyaç duyulacak ekipmanlar ile ilgili de detaylı ve değerli bilgiler aktardı. Önemli isimlerden teknik bilgiler Dr. Tolga Erkuş’un ardından E-CAT & ID Project Güney Avrupa Bölge Satış Müdürü Gentian Malaj ve Ceva AMEET Kanatlı Franchise Direktörü Bertrand Le Tallec kürsüdeki yerlerini aldılar. Gentian Malaj, “Kuluçka Otomasyonu” başlıklı sunumunda E-CAT In-ovo enjeksiyon makinası Egginject ile “E-CAT ve ID Project Otomasyonları” hakkında bilgilendirmelerde bulunurken; Ceva AMEET Kanatlı Franchise Direktörü Bertrand Le Tallec ise, “Gumboro ve Newcastle Hastalıklarının Kuluçkadan Kontrolü” başlıklı sunumu ile kanatlı işletmeleri için büyük tehdit oluşturan Gumboro hastalığı ve Newcastle hastalığına Ceva’nın yeni teknoloji immunkompleks IBD ve Vektör ND aşıları ile sunmuş olduğu çözümleri aktardı ve dünyada kullanım sonuçları ile ilgili bilgi paylaşımında bulundu. Türkiye’deki kuluçkaların %90’ına CHICK Program servis hizmeti veriliyor 2. Ceva Türkiye Kuluçka Zirvesi kapsamında, Ceva Türkiye Kuluçka Aşılama İNFOVET 38-39 Misafirler sunumları tüm Zirve boyunca dikkatle takip ettiler. Ceva Kanatlı Ekibi güçlü kişisel tecrübelerin, takım ruhu ile pekişip güçlendiğine inanıyor. KONU KANATLI Ceva Türkiye Kuluçka Aşılama Servis Müdürü Altuğ Erdem Servis Müdürü Altuğ Erdem, Türkiye’deki CHICK Program servis faaliyetleri, Kuluçka Servis ekibi ve aşılama ekipmanları hakkında bilgilendirmede bulundu. 2007 yılında kanatlı sektörünün ihtiyaç duyduğu, kuluçkada uygulanabilen yeni teknoloji ile üretilmiş Ceva yeni nesil aşılarının lansmanı ile birlikte bu aşıların kuluçkada doğru yolla, doğru ekipmanlarla, doğru dozda, uygun koşullarda hazırlanarak uygulanması ve düzenli olarak Kuluçka Aşılama Servis ekibi tarafından takip edilmesi ve sonuçlarının daha analitik olarak değerlendirilip, raporlanarak entegrasyonların tüm yetkilileri ile paylaşılması süreçlerinin gelişimini aktardı. Ceva’nın sonuçları daha analitik olarak değerlendirilmesi, entegrasyonlara değer katabilmesi ve daha kullanılabilir olması amacı ile geliştirdiği “CHICK App” aplikasyonunu denetim ve raporlama süreçlerinde kullandığını belirtti ve bu aplikasyon ile elde edilen aşılama süreçlerine ait performans değerlerinin, kuluçka yetkilileri ile iş birliği halinde gerekli iyileştirmelerin yapılabilmesi için alınacak aksiyonların belirlenmesi adına önemi ve değerinden bahsetti. Altuğ Erdem sunumunda, Ceva’nın yaptığı yıldan yıla artarak devam eden ekipman, insan kaynağı yatırımının yanı sıra, E-CAT, Desvac, ID Projects gibi global tecrübe ve donanıma sahip kuluçka otomasyon ve aşılama sistemleri üzerine uzmanlaşmış firmaları da bünyesine katarak sadece kuluçka aşılama servis hizmetleri ile birlikte sektör ortaklarına çözüm sunmaya devam ettiklerine yer verdi. Yıllar içerisinde Türkiye’deki mevcut kuluçkaların %90’ına CHICK Program servis hizmeti verildiğini, %75’ine ise düzenli olarak bu servis hizmetinin verilmesine devam edildiğini belirterek, kuluçkaların CHICK Program servis hizmeti ile beraber aşılama süreçleri ile ilgili hem fiziki hem de performans olarak sektör ortakları ile iş birliği halinde gerçekleştirdikleri iyileştirmelerden bahsetti. İNFOVET 40-41 SEKTÖR ZİYARETLERİ GÜNEŞLİ A.Ş. Tavukçuluk sektöründe kilit bölge; Marmara Güneşli Aşı Sponsorluğunda gerçekleştirdiğimiz “Kanatlı Damızlık İŞLETMELERİ Ziyaretleri” köşemizde bu ay, Türkiye’deki toplam kanatlı eti üretiminin % 35-40’ında pay sahibi olan Marmara Bölgesi’ndeydik. Sağlıklı ve güvenilir damızlık üretimi dediğimizde akla ilk gelen ve işletmelerden desteğini hiçbir zaman esirgemeyen Güneşli A.Ş. sponsorluğunda yürütmüş olduğumuz “Kanatlı Damızlık İşletmeleri Ziyaretleri” köşemizde bu ay Marmara Bölgesi’ndeydik. Türk tavukçuluk sektöründe söz sahibi firmaları topraklarında barındıran bu bölgenin en önemli özelliği Türkiye’deki toplam kanatlı eti üretiminin % 35 ila 40’ı gibi büyük oranda bir payı temsil etmesi. Marmara Bölgesi İNFOVET 42-43 illerinin hayvansal üretim faaliyetlerine yönelik olarak sahip olduğu güçlü yapı, üretime teşvik edebilecek/artırabilecek fırsatlar barındırması, kilit pazarlara yakınlığı, İstanbul, Kocaeli, Sakarya, Bursa, Balıkesir gibi büyük şehirlerdeki nüfusa bağlı talebin yüksekliği bölgeyi üretim konusunda önemli kılıyor. Banvit, Hastavuk, Karahallılar ve Kula Yağ & Emek Yem tesislerini ziyaretlerimizde, damızlık yetiştiriciliğinin ne broyler yetiştiriciliğine ne de yumurta tavuk yetiştiriciliğine benzemediğini söyleyen deneyimli yetkili isimler, coğrafi konumu nedeniyle hastalıklar konusunda riskli bir bölgede hayvancılık yaptıklarını ve son derece titizlikle yürüttükleri biyogüvenlik çalışmalarına rağmen hastalık risklerini artıran tipte yetiştiricilik yapan küçük işletmelerin varlığının kendilerini korktuğunu öğrendik. Aşı firmalarından da beklentilerinin olduğunu belirten yetkililer, Tarım Bakanlığı ile ortak projeler yürüterek, kontrolü gittikçe güçleşen viral ve bakteriyel enfeksiyonlar için ulusal aşı programı hazırlamasının gerekliliğini vurguladılar. www.gunesliasi.com.tr Yıllık broyler kesimi 150 milyon adedin üzerine çıkan Banvit; Bandırma, İzmir ve Elazığ olmak üzere üç farklı bölgede yaklaşık 800 adet işletme ile üretime son hız devam ediyor. Erdal Bey, öncelikle işletmeniz Banvit’i ve buradaki görevinizi anlatır mısınız? 22 yıldır Banvit A.Ş.’de üretimin değişik bölümlerinde çalıştım, şu anda Kanatlı Koordinasyon Direktörü olarak görev yapmaktayım. Banvit, Türkiye’nin bir numaralı piliç eti üreten şirketidir; etlik piliçlerimizi ve damızlıklarımızı sözleşmeli olduğumuz yetiştirme çiftliklerinde üretmekteyiz. Banvit, civcivlerin sıfırıncı gününden kesimine kadar olan süreçte neleri göz önünde bulunduruyor? Civciv hazırlığı, bir önceki sürü kümesten çıkar çıkmaz başlar. Hemen altlık dışarı alınır, kümes ve ekipmanlar yıkanıp dezenfekte edilir. Daha sonra yapılan dezenfeksiyonun etkinliğini ölçmek için svap alınıp testler yapılır; eğer her şey uygun ise kümeste civciv varmış gibi biyogüvenlik önlemleri çerçevesinde giriş çıkışlar başlar. Bu aşamadan sonra ön ısıtma işlemine başlanır. Civcivlerin ihtiyacı kadar yem ve su dağıtımı yapılır. Yumurtlama dönemine kadarki periyotta sürünün kanatlı hastalıklarına karşı aşılamaları ile daha homojen bir sürü elde etmek için gerekli çalışmalar yapılır. Benzer işlemler, sürü yumurtlama kümesine aktarılmadan o işletmede de bir daha tekrarlanır. Yumurta kümesinde horoz ve dişiler bir araya getirilerek kaliteli ve döllenmiş kuluçkalık yumurtalar üretilir. Bütün dönem boyunca biyogüvenlik uygulamaları ve hijyen kuralları en üst seviyede tutulur ve sürü ömrünü tamamlayana kadar uygulanır. Bölgenize has viral ve bakteriyel kanatlı hastalıkları var mı? Enfeksiyöz hastalıklarla mücadele konusunda nelere dikkat ediyorsunuz? Bu bölgede yaşadığımız sorunlar, ülkenin diğer bölgelerinde yaşanan sorunlardan farklı değildir. Ticari yumurta işletmeleri ve broyler işletmelerinin çok iç içe olduğu yoğun bir bölgede üretim yapıyoruz; korunmak için biyogüvenlik önlemlerini en üst düzeyde uygulayıp, doğru yolla ve etkin bir aşılama programı uygulamaya çalışıyoruz. İşletmede hangi ırkları yetiştirmeyi tercih ediyorsunuz? Civciv sayısı performansı bakımından kendinizi nerede görüyorsunuz? sonuçları kendi sonuçlarımızla karşılaştırma şansımız oluyor ve sonuçlarımız kesinlikle onlarla yarışacak durumda; hatta daha iyi diyebiliriz. Hem Ross hem de Cobb’dan dişi başına aldığımız civciv rakamları ile ilgili başarı plaketlerimiz de bu durumun önemli bir kanıtıdır. Tedarikçilerinizden, beklentileriniz karşılayacak yeterli teknik desteği aldığınızı düşünüyor musunuz? Tedarikçilerimizden, özellikle yetiştiricilerimizin ve saha personelimizin teknik konularda eğitimlerinde destek alıyoruz. Yapılan her toplantıda ürün tanıtımı yerine teknik bilgilerin olması bizim için son derece önemli. Banvit A.Ş.’nin kısa ve uzun vadede planları nelerdir? Kısa vadede teknik performans değerlerini bozmadan en ekonomik üretimi gerçekleştirerek Türkiye’deki pazar payımızı korumak, uzun vadede ise Türkiye dışında da bilinen bir marka konumuna gelmektir. İşletmemizde, Ross ve Cobb olarak iki farlı ırk kullanıyoruz. Her ırkın da kendine göre avantaj ve dezavantajları mevcuttur; bu nedenle bir ırkın dezavantajını diğer bir ırkın avantajı ile telafi etmeye çalışıyoruz. İşimiz gereği, daha eski zamanlardan beri tavukçuluk yapılan dünyanın değişik bölgelerini görme ve oralarda alınan “Sürü ömrünü tamamlayana kadar en üst seviyede biyogüvenlik” Biyogüvenlik ve aşılamayı birbirinden ayrı düşünmemiz mümkün değil. Kanatlı hastalıklarından korunmanın temeli iyi bir biyogüvenlik ile birlikte etkin bir şekilde uygulanan aşılama programlarıdır. Banvit Kanatlı Koordinasyon Direktörü Erdal Elmas SEKTÖR ZİYARETLERİ GÜNEŞLİ A.Ş. “Aşılama yapılmayan işletmeler bizler için de risk oluşturuyor” BÖLGEMİZDE ORGANİK TAVUK VE GEZİNEN TAVUK İŞLETMELEri DE VARDıR VE BU HAYVANLARIN AŞILARI YAPILMAMAKTADIR. BU İŞLETMELER HASTALIK RİSKİNİ DAHA DA ARTIRMAKTADIR. Karahallılar Canlı Üretim Sorumlusu Osman Çakır Yılda ortalama 23 milyon damızlık yumurta ve 20 milyon broyler civciv üretimi yapan Karahallılar, Bupiliç ortağıdır ve Bupiliç’e civciv tedarik etmek amacıyla kurulmuş bir işletmedir. Osman Bey, okuyucularımıza kendinizi ve işletmenizi tanıtır mısınız? Trakya Üniversitesi Tekirdağ Ziraat Fakültesi Zootekni Bölümü’nden 1993 yılında mezun oldum. Vatani görevimi tamamladıktan sonra, 1995 yılında Şeker Piliç damızlık işletmelerinde ve daha sonra Marmara Tavukçuluk’ta çalıştım. 2006 yılında Karahallılar Damızlık Kuluçka Tesisleri’nde işe başladım. Halen Karahallılar A.Ş.’de damızlık ve yem fabrikası müdürü olarak görev yapmaktayım. Karahallılar Damızlık Kuluçka Tesisleri 2006 yılında Sami Kula Tavukçuluk’tan devralınmıştır. Bupiliç’in ortağıdır ve Bupiliç’e civciv tedarik etmek amacıyla kurulmuş bir işletmedir. İşletmenizdeki kümes sayınız ve hayvan varlığınız hakkında bilgi alabilir miyiz? Üç farklı yerde damızlık çiftliklerimiz bulunmaktadır. 170 bin adet broyler damızlık kapasitesine sahibiz. Yılda ortalama 23 milyon damızlık yumurta üretmekteyiz. Ayrıca saate 5 ton kapasite üretim yapan yem fabrikamız bulunmaktadır. Kuluçka tesisimizde yıllık ortalama 20 milyon broyler civciv üretiyoruz ve Bupiliç’in broyler kümeslerine sevk ediyoruz. Civcivlerin kümese ilk girişinden yumurtlamasına kadar olan süreçte Karahallılar nelere dikkat ediyor? Öncelikle damızlık işletmeleri, yerleşim birimlerine uzak ve hastalıklardan ari bölgelere kurulmalı. Ancak bu şekilde İNFOVET 44-45 www.gunesliasi.com.tr hayvanlardan istenilen performans alınabiliyor. Ayrıca, bize damızlık kanatlı tedarik eden firmaların tavsiyelerini göz önüne alarak üretim yapıyoruz. Damızlık kanatlı yetiştiriciliği, broyler yetiştiriciliğine ve yumurtacı tavuk yetiştiriciliğine benzemez. Canlı ağırlık, yumurta verimi, döl verimi ve çıkım performansı gibi kriterlerin tamamı çok önemli kriterlerdir. İşletmenizde hangi ırkları yetiştirmeyi tercih ediyorsunuz? Bu ırkların performanslarını nasıl buluyorsunuz? İşletmemizde %75 Ross 308, %25 Cobb 500 ırklarıyla çalışıyoruz. Yetiştirme ve bakımında çok farklılıklar olmayan bu ırkların, damızlık yumurta ve broyler performanslarında bazı farklılıklar olabiliyor. Kendi istatistiklerimiz ile ana damızlık firmasının verdiği değerleri karşılaştırdığımızda ise, yetiştirdiğimiz sürülerden almış olduğumuz tavuk başı civciv adedi, bazen ana damızlık firmasının değerlerinin üzerinde olabiliyor, bazen ise altına düşebiliyor. Genel olarak Türkiye ortalamasında performans alıyoruz. Ayrıca şunu vurgulamam gerekiyor; Bupiliç’e vermiş olduğumuz broyler civcivlerin sonuçları çok iyi; Türkiye ortalamasının üzerinde olduğunu tahmin ediyorum. Tedarikçilerinizden teknik destek alıyor musunuz? Örneğin bir aşı firmasından beklentileriniz nelerdir? Belirli zamanlarda hayvan sağlığı konusunda, beslemeye yönelik ve yeni gelişmeler hakkında bilgiler alıyoruz. Aşı firmalarından beklentilerimiz, Türkiye’de hastalıkların suşlarını tespit edip hastalığı oluşturan suşa göre aşı üretmeleri. Bölgenizde risk oluşturan viral ve bakteriyel kanatlı hastalıkları nelerdir? Aşı programları biyogüvenlik çalışmalarınızın neresinde yer alıyor? Bölgemiz tavuk hastalıkları konusunda çok riskli bir bölgedir ve burada hem beyaz et üretimi yapan işletmeler hem de yumurta üretimi yapan işletmeler bulunmaktadır. Bunlara ek olarak organik tavuk, gezinen tavuk işletmeleri de eklenmiştir ve bu hayvanların aşıları yapılmamaktadır. Bence bu işletmeler hastalık riskini daha da artırmaktadır. Tarım Bakanlığı’nın bu işletmelere Gelecek planı yapabilmek için öncelikli olarak medyada beyaz et ile ilgili bilgi kirliliğinin temizlenmesi gerekiyor. denetimlerini artırması gerekmektedir. Aşı programları, bölgedeki hastalıkların riskleri göz önüne alınarak yapılıyor. Fakat şu sıralar bölgemizde her hastalık tehdit oluşturmaktadır. Biyogüvenlik çalışmalarında en önemli faktör, işletmelerin yerleşim birimlerine uzak yerlere inşa edilmeleri. Aksi takdirde biyogüvenlik sadece uygulamada kalıyor. Havayla ve rüzgarla hastalıklar her yere ulaşıyor. Kısa ve uzun vadede planlarınız nelerdir? Beyaz et sektörü ile ilgili kısa ya da uzun vadede plan yapabilmek için öncelikle medyada beyaz etin aklanması gerekmektedir. Şu an bu sektörle ilgili o kadar çok bilgi kirliliği var; insanlar pilice sürekli kuşku ile bakıyor ve ne yazık ki ucuz protein kaynağı olan piliçten uzaklaşıyor. Bu süreç de, entegre kuruluşların yatırım yapmasına engel teşkil etmektedir. SEKTÖR ZİYARETLERİ GÜNEŞLİ A.Ş. “Damızlık civciv yetiştirmek bebek bakmak gibidir” Damızlık veteriner hekimliği %80 koruyucu hekimliktir. bu anlamda başarılı bir biyogüvenliği, bulunduğunuz bölgenin güncel hastalık risklerine göre revize edilmiş aşı programları ve aşılama sonrası monItorIng ile gerçekleştirebilirsiniz. Kula Yağ ve Emek Yem Kuluçka Damızlık Koordinatörü Aycan Kandemir Erçin Etlik damızlık olarak 4 farklı yerde toplamda 28 adet etlik damızlık kümesi bulunan Kula Yağ ve Emek Yem San. Tic. A.Ş., toplamda 180 bin adet etlik damızlık kapasitesi ile üretime son hız devam ediyor. Aycan Hanım, meslek hayatınız hakkında neler söyleyebilirsiniz? Bursa Uludağ Üniversitesi Veteriner Fakültesi 1998 mezunuyum ve mesleğimi, çalıştığım alanı seviyorum. 18 yıldır bu sektörde çalışmaktayım. 2000 yılından beri Kula Yağ ve Emek Yem Sanayi Ticaret A.Ş.’de görev almaktayım. 2000-2009 yılları arasında Kuluçkahane Müdürlüğü yaptıktan sonra 2011 yılından beri Kuluçka Damızlık Koordinatörü olarak mesleğimi icra ediyorum. Kula Yağ & Emek Yem, firma olarak ne gibi teknik özelliklere sahip? Kula Yağ & Emek Yem San. Tic. A.Ş. 1968’de kurulmuş bir işletmedir. Başlangıçta sadece yemeklik yağ üretimine ağırlık veren firmamız, 1989 tarihinde ise Emek Yem markası ile yem sektörüne giriş yapmıştır. 1991 yılında ise sofralık yumurta üretimiyle farklı bir sektöre adım atan firmamız, 2000 yılında civciv üretimi için damızlık ve kuluçka tesislerini kurmuştur. İştirakçi olduğumuz firmalar arasında ise, entegre bir gıda kuruluşu olan Bupiliç ile Tüv-Türk araç muayene istasyonlarını işleten kuruluş olan 2K A.Ş. bulunmaktadır. Günümüzde kendi bünyesinde 250, iştirakleri ile birlikte 1.000’i aşan çalışanı olan Kula Yağ & Emek Yem San. Tic. A.Ş.’nin temel ilkesi “Üreticiye ve Tüketiciye Saygı”dır. Üretim ve hizmet kalitesinden hiçbir ödün vermeden, uzun yıllara dayanan İNFOVET 46-47 www.gunesliasi.com.tr tecrübesi ve titizliğiyle üretim yapan firmamız, bütün bunların bir delili olarak her yıl Türkiye’nin en büyük ilk 750 şirketi arasında yer almaktadır. 18 yıldır bu sektörde çalışmakta olan deneyimli veteriner hekim, çalıştığı alanı sevdiğini belirtiyor. Civcivlerin bakımı ve yetiştirilmesi işletmeniz için ne ifade ediyor? Bu dönemde nelere dikkat ediyorsunuz? Damızlık civciv yetiştirmek bir bebeğe bakmak gibidir. Zevkli ve heyecan verici olduğu gibi; stresli ve dikkat gerektiren de bir süreçtir. Temel olarak beş adımda konuyu açıklarsak; 1. Biyogüvenlik: Temizlik, dezenfeksiyon, rodent kontrolü, insektist kontrolü , personel taraması, doğru ürünleri seçmek ve etkinliklerini kontrol etmek 2. Aşılama: Doğru aşı uygulaması, aşının hedefine ulaştığının izlenmesi, çevredeki hastalık potansiyelinin ve aşıların etkinliğinin araştırılması 3. Çevre faktörlerinin düzenlenmesi: Isı, nem, altlık havalandırma, aydınlatma gibi kümes koşulları ile birlkte; suluk, yemlik gibi ekipmanların yeterliliğinin bilinmesi 4. Management: Hayvanın performansını açığa çıkaracağı konfora kavuşturacak teknik personelin uygulama ve kontrol yöntemlerini uygulamasını sağlamak 5. Beslenme: Irklardan istenilen nutrisyonel değerleri sağlayacak ve hedefe götürecek iyi, kaliteli yem ve doğru kısıtlı yemleme programları uygulamak 6. Özverili ekip çalışması: Burada özet konuların tümüne itina göstermeye çalışıyoruz; kısacası damızlıkçılık evliya tekkesi gibidir. Tüm gereklilikleri yerine getirdikten sonra, sonucu 6 ay sonra alacağınız için tilki uykusunda sabırla bekleme sürecidir diyebiliriz. Yetiştirdiğiniz ırkları ele alırsak; yetiştirme ve performans bakımından ne gibi farklılıklarla karşılaşıyorsunuz? Ross 308 ve Cobb 500 ırklarının yetiştirilmesi yapılmaktadır. Yetiştirilme süreçleri hemen hemen aynı olmakla birlikte bazı farklılar da görülmektedir. Her ne kadar sektörümüz endüstriyel üretim alanına girse de uğraştığımız materyal canlıdır. Standartları endüstriyel koşulardaki gibi stabilize edecek durağanlığa sahip olmamakla birlikte ana damızlık firmalarının belirlediği ilk % 25’lik verim diliminin % 94-% 98’ini gerçekleştirmekteyiz. Örneğin bir aşı firması üzerinden konuşacak olursak; teknik destek konusunda tedarikçileriniz tatmin edici mi? Ana damızlık firmasından management destekli danışmanlık alıyoruz. Bizim çalıştığımız firmalar seçtiğimiz aşıyı tüm standartları sağlayarak bize ulaştırıyor. Bu konuda herkesin beklentisi farklıdır. Ben aşı firmalarından Tarım Bakanlığı’yla birlikte çalışarak, kontrolü gittikçe güçleşen viral ve bakteriyel enfeksiyonlar için ulusal aşı programı hazırlamalarını bekliyorum. Bizler her ne kadar biyogüvenliği son derece dikkatli şekilde yapsak da; enfeksiyona yönelik aşılanmamış hobi ve köy tavuklarına, güvercinlere enfeksiyon bulaşıyor; yerleşip virülansını artırıyor, tipini değiştiriyor ve sonrasında da kontrol giderek güçleşiyor. Bölgede risk oluşturan viral ve bakteriyel hastalıklar nelerdir ve mücadeleyi nasıl yürütüyorsunuz? Kanatlı yoğunluğunun en fazla olduğu bölgelerden birisi Balıkesir ilidir. Dolayısıyla enfeksiyon riski de oldukça yoğundur. ND, IBD ve IB gibi viral; E. coli ve coccidiosis gibi bakteriyel hastalıklarla karşılaşıyoruz. Damızlık veteriner hekimliği % 80 koruyucu hekimliktir. Bu anlamda biyogüvenlik, bulunduğunuz bölgenin güncel hastalık risklerine göre revize aşı programınız ve aşılama sonrası monitoring programınız ile işletmeyi hastalık risklerinden uzak tutulmasını sağlar. Tedavi hekimliğinde ise; en önce hastalığın teşhisi ve laboratuvar desteği ile hastalığın adı konulur. Bakteriyel hastalıklarda uygun antibiyotik kullanımı ve sürecin takibi, viral enfeksiyonlarda ise immun sistem destekleyici ürünler kullanıyoruz. Hastalıklar süresince besin takviyesi ve yemleme programının tekrar düzenlenmesi hastalıkların etkilerini azaltıyor. İşletmeniz için aşı programları biyogüvenlik çalışmalarının neresinde yer alıyor? Her işletmede, biyogüvenliğe dair tüm diğer tedbirler alındıktan sonra hastalıklarla mücadelede uygulanacak aşı programı bölgesel nitelik taşımalı ve çevredeki işletmelerle temasa geçilerek ortak yapılmalıdır. Güncellenen aşı programı, doğru uygulanmış aşı ve hedeflenen immun yanıtın alınması biyogüvenliğin önemli bir kısmını teşkil etmektedir. SEKTÖR ZİYARETLERİ GÜNEŞLİ A.Ş. Hastavuk Bursa Bölge Üretim Müdürü, Veteriner Hekim Ali Aydoğan “Güven, izlenebilirlik ve inovasyon üzerine kurulmuş bir vizyon” En iyi ve en ağır aşı programları bile tek başına başarıya ulaşmaya yetmez. Bunun için önce biyogüvenlik tedbirlerinin yeteri kadar alınmış olması gerekir. Yıllık 180 milyon kuluçkalık yumurta kapasitesiyle hem Türkiye’nin hem de Avrupa’nın tek çatı altında en büyük kuluçkahane kapasitesine sahip damızlık firması Hastavuk, yumurtalık civcivde Türkiye üretiminin % 70’ini karşılıyor. Ali Bey, röportajımıza ilk olarak sizi tanıyarak başlayalım. Uludağ Üniversitesi Veteriner Fakültesi Kanatlı Bölümü’nden mezun oldum. 2006 yılından beri Hastavuk firmasının çeşitli üretim departmanlarında görev alıyorum. İNFOVET 48-49 2014 yılından bu yana ise Bursa Bölge Üretim Müdürlüğü görevini yürütüyorum. Hastavuk’un üretim tesis profili ve ürünleri hakkında bilgi alabilir miyiz? Hastavuk A.Ş; yumurtalık civcivde Türkiye üretiminin %70’ini karşılayan; yıllık 180 milyon kuluçkalık yumurta kapasitesiyle hem Türkiye’nin hem de Avrupa’nın tek çatı altında en büyük kuluçkahane kapasitesine sahip damızlıkçı firmasıdır. Damızlık yumurtadan, yumurtalık ve etlik civcive, yarkadan yem üretimine kadar, tavukçulu- ğun her alanında faaliyet göstermektedir. Müşteri memnuniyetine yönelik çalışmalarla, kalite ve hijyene verilen önemle üç kez dünya mükemmellik ödülünü almış, kalitesini ISO 9001 ve ISO 22000 ile belgelendirmiştir. Bursa, Balıkesir-Susurluk ve Eskişehir Sivrihisar’da kurulu 3 idari noktadan yönetilen Hastavuk’un bu bölgelerde 3 yem üretim fabrikası, 2 kuluçkahanesi, 1 beyaz et entegre tesisiyle, 33 noktada damızlık ve yarka tesisleri mevcuttur. Bugün Türkiye genelinde 1 milyon m2 arazi üzerinde 43 ayrı noktada 1500’ü aşan çalışanıyla sektöre hiz- www.gunesliasi.com.tr Hastavuk, müşteri memnuniyetine yönelik çalışmalarla, kalite ve hijyene verilen önemle üç kez dünya mükemmellik ödülünü almıştır. met vermektedir. Ürünlerimiz; Lohmann beyaz ve kahverengi yumurtalık kuluçkalık yumurta, Lohmann beyaz ve kahverengi yumurtalık civciv, etlik kuluçkalık yumurta, etlik civciv, yarka, yemeklik yumurta, konsantre yem ve tavuk eti üretimidir. İşletmemizdeki kümes sayısı ve hayvan varlığınız nedir? Hastavuk; Bursa, Eskişehir-Çukurhisar, Seferihisar ve Susurluk olmak üzere dört farklı bölgede konumlanmış olup, broyler damızlık ve yumurtacı damızlık sürüleri olan tam entegre bir firmadır. Yıllık 180 milyon kuluçkahane kapasitesi, 4 milyon yumurtacı ticari yarka, saatte 12500 adet broyler tavuk kesim kapasitesi mevcuttur. Üretimdeki en hassas nokta civciv bakımı. Hastavuk olarak, ilk günden itibaren bu konuda nelere dikkat ediyorsunuz? Öncelikle dönem başlarında hazırlamış olduğumuz üretim hedef bütçeleri doğrultusunda belirlenen planlar dahilinde civcivler ünitelerimize gelmektedir. Daha iyi sonuçlar elde edebilmek için gelen civcivlere özel olarak dizayn edilmiş civciv büyütme kümeslerimizin olduğunu ve 0-18 hafta arasında civcivlerimizin buralarda büyütülüp yumurtlatma kümeslerine trans- fer edildiğini belirtmekte yarar var. Ayrıca kümeslerimiz birbirinden farklı bölgelerde ve dış ortamdan izole olarak kurulmuştur. Tedarikçi firmalardan civcivler gelmeden önce civcivlerin büyütme dönemince tabii tutulacağı üretim proseslerinin tamamı gözden geçirilir ve kontrol edilerek kümesler hazır hale getirilir. Civciv kabulünden itibaren yine bu üretim prosesleri çerçevesinde üretim süreci tamamlanır. Bu süreç boyunca çeşitli programlar civcivlere uygulanır. Bunlardan bazıları ısı-ışık programı, aşı programı, haftalık tartım ve tasnif programlarıdır. Bunların yanı sıra hastalıklar açısından da çeşitli izleme programları doğrultusunda testler uygulanır. Burada en önemli nokta, her bir büyütme işletmesinin ayrı personelinin olmasıdır. Dolayısı ile büyütme üniteleri ile diğer üniteler arasında hiçbir temas olmamaktadır. İşletmenizde hangi farklı ırkların yetiştirilmesini tercih etmektesiniz? İşletmemizde yumurtacı ve broyler damızlık ırkların yetiştirmesi yapılmaktadır. Yumurtacı damızlık ırkı olarak uzun yıllardır yetiştirerek müşterinin hizmetine sunduğumuz ve saha performanslarından son derece memnun olduğumuz, Türkiye’de rakipsiz olarak kabul ettiğimiz Lohmann ırkının beyaz ve kahverengi yumurtacı damızlıklarını kullanmaktayız. Broyler ırk olarak ise Ross308 ve Cobb500 FF ırklarının yetiştirmelerini yapmaktayız. Peki, bu ırklara özel ana damızlık firmasının verdiği değerler ile sizin elde ettiğiniz performans değerleri arasında yakınlık söz konusu mu? Yumurtacı damızlık ırklarının performansları ile ana damızlık firması hedeflerini kıyasladığımızda standartların oldukça üzerinde olduğumuz ve periyodik bazda bu hedeflerin belirlenmesi esnasında kriter olarak alındığımızı görmek bizi oldukça gururlandırmaktadır. Broyler damızlık ırklarının performansları incelendiğinde ise damızlıkların yaşama gücü, damızlık başına yumurta eldesi ve civcivlerin saha koşullarındaki performansı açısından oldukça başarılı sonuçlar elde etmekteyiz. Bu sonuçların elde edilmesinde son yıllarda yapmış olduğumuz teknolojik alt yapı ve kümes yatırımlarının da etkisi oldukça yüksektir. Ürettiğimiz kuluçkalık yumurtalarımızın % 35’i ihracatta değerlendirilmektedir. Dış pazarlarda uzun yıllardır olmamız ve tercih edilmemiz, üretilen ürünlerin sağlıklı ve kaliteli olmasının yanında müşteri memnuniyetinin bir sonucudur. SEKTÖR ZİYARETLERİ GÜNEŞLİ A.Ş. uğraşımız canlı hayvanlarla ve her bir aşı ayrı stres ve baskı unsuru oluşturmaktadır. Ayrıca en iyi ve en ağır aşı programları bile tek başına başarıya ulaşamaz. Bunun için önce biyogüvenlik tedbirlerinin yeteri kadar alınmış olması gerekir. Bu doğrultuda işletmemizin doğru politikalar izleyerek başarı sağladığını düşünmekteyim. Bu politikalara örnek vermek gerekirse; dört farklı bölgede üretim yapılması, bu farklı üretim bölgelerinde yem fabrikalarının ve kuluçkaların ayrı tutması, “all in-all out” sistemini tercih etmemiz, kümes kapasitelerini çok yüksek tutmayarak tolere edilebilir zarar politikası ile bir sıkıntı çıkması durumunda itlaf yolunun tercih edilmesi, monitoring ile sürülerin kontrolü ve sürekli izlenmesi başlıcalarıdır. Hastavuk, hem Türkiye’nin hem de Avrupa’nın tek çatı altında en büyük kuluçkahane kapasitesine sahip damızlık firmasıdır. İşletme olarak, tedarikçilerinizden ne gibi teknik destekler alıyorsunuz? Yıllar bazında Hastavuk başarısının rakamsal ifadesi YILLAR CİRO İHRACAT İSTİHDAM 2013 178 milyon 17.500.000 $ 600 2014 401 milyon 33.527.000 $ 1300 2015 480 milyon 40.000.000 $ 1500 2016 yılı hedeflenen 576 milyon 48.000.000 $ 1800 Enfeksiyöz kanatlı hastalıkları ile mücadelede nelere dikkat ediyorsunuz? Bölgelere has hastalıklarla karşılaşıyor musunuz? Bakteriyel hastalıklar ile ilgili mücadele programlarımız olup, sürekli taramalar ve kontroller yapılmaktadır. Bu kapsamda teslim alınan damızlık civcivin, kullanılan yem hammaddelerinin sürekli bir şekilde kontrolleri ve analizleri yapılmaktadır. Ayrıca üretim biriminden bağımsız olarak çalışan ve üretimin tüm aşamalarını denetleyen “Kalite Sistem Bölümümüz”ün de bu anlamda bizlere desteği büyüktür. Hayvan girişi yapılmadan tüm kümesler bu birim tarafından kontrol edilir ve onayı olmadan hiçbir şekilde civciv girişi yapılmaz. Ayrıca burada belirtmekte fayda olacağını düşündüğüm bir husus da; biyogüvenliğin tek başına personel İNFOVET 50-51 tarafından sağlanamayacağının bunun için işletme sahipleri ve Bakanlığın ortaklaşa ve makro anlamda programlar üretmesi gerektiğidir. Viral hastalıklar olarak ülkemizde son dönemde AI, ND, ILT gibi çok sık rastlanmayan bazı enfeksiyöz hastalıkların görüldüğü bilinmektedir. Bu hastalıklardan korunmak için biyogüvenlik önlemlerinin titizlikle uygulanmasının yanı sıra uygun aşı programları oluşturmakta ve uygulamaktayız. Aşı programlarının bahsettiğiniz biyogüvenlik prosesleri içerisindeki yeri ve önemi nedir? Damızlık sürülerde, ülke genelinde ciddi ağır aşı programları uygulanmaktadır. Ancak bunun mümkün olduğu kadar hafifletilmesi ve ihtiyaca göre aşı programları belirlenmesi gerekir. Çünkü nihayetinde Tedarikçi firmalar ile yakın ilişkilerimizi koruyarak sürekli bilgi alışverişinde bulunmaktayız. Bu anlamda inandığım güzel bir sözü burada paylaşmak isterim; “bilgi paylaştıkça çoğalır” bu doğrultuda sahada yaşanan sıkıntıları yine saha sonuçlarını ilgili iş ortaklarımızla sürekli paylaşıp yaşanan sıkıntıların çözümleri için ortak yol haritaları belirlemekteyiz. Bilgi paylaşımının artırılması, dünyadaki gelişme ve yeniliklerin aktarılması ve eğitim herkes gibi bizim de önceliğimiz ve beklentimiz. Hastavuk’un kısa ve uzun vadedeki projeksiyonunu bizimle paylaşır mısınız? Hastavuk olarak kısa ve uzun vadede, ülke ekonomisine ve toplumun sağlıklı beslenmesine yönelik çalışmalarımıza devam edeceğiz. Faaliyette bulunduğumuz sektörde dünya başarılarını yaşamak, yaşadığımız başarıları daha da ileriye taşımak en büyük hedefimiz. Bizim için olmazsa olmaz kavram inovasyondur. Bu çerçevede yeni ürünlerimizi piyasaya vermeye devam edeceğiz. Son tüketici lezzet, sağlık, hijyen ve yeni tat arıyor. Kalite ve yenilenme alanında ilerici bir marka olan Hastavuk; güven, lezzet, izlenebilirlik ve inovasyon üzerine kurulmuş bir vizyona sahiptir. Bu doğrultuda çalışmaları devam edecektir. Bunların yanında yıllardır aralıksız sürdürülen sosyal sorumluluk, toplumun bilinçlendirilmesi, eğitimle ilgili projeleri gerçekleştirmeye ve/veya destek vermeye de Hastavuk olarak devam edilecektir. KONU KANATLI Biochem’in güçlü endüstriyel bir bölge olan Lohne’deki üretim merkezi İNFOVET 00-00 Biochem Yönetim Kurulu Ailesi, uluslararası medya ile bir araya geldi. Biochem, kuruluşunun 30. yılını kutluyor ‘Gıda Güvenliği için Yem Güvenliği’ sloganıyla 1986 yılında yola çıkmış olan BIochem, Global pazardaki 30 yıllık tecrübesiyle en son bilimsel çalışmaları takip ederek hem yem sektörüne hem de veteriner ecza depolarına yönelik ürünler sunmaktadır. Haber & Röportaj: Veteriner Hekim Enikö Kiraly Avcı seçkin global firmaları yakından takip etmek, her anlamda heyecanlarını paylaşmak İnfovet olarak, bizim için her zaman büyük bir onur ve gurur kaynağı olmuştur. Bu ay bizi 30. yıldönümü kutlaması kapsamında genel merkezinin bulunduğu Almanya’nın Lohne şehrine davet eden ve 30 farklı ülkenin temsilcisi toplam 139 merkezi çalışanı ile tanışma fırsatı sunup onların rehberliğinde son derece modern bir şekilde inşa edilmiş üretim fabrikasını gezme fırsatı tanıyan Biochem Ailesi, A’dan Z’ye örnek olarak gösterebileceğimiz gerçek bir global kalite sundu. 30 yıllık serüvenin ardından gelinen nokta, takdir edilir nitelikte Eckhard Thölke’nin liderliğinde 1986 yılında; yani bundan 30 sene önce kurularak yem katkı maddesi piyasasına giriş yapan Biochem, başlangıçtaki geleneksel basit ticaret ilişkilerini, zamanla büyük iş ilişkilerine dönüştürdü ve global sektörden devamlı takdir kazanan üretim stratejisi ile kayda geçen başarılı bir firma olarak hız kazandı. Özellikle son yıllarda kendi geliştirdiği ürünleri ve modern firma profili sayesinde hayvan besleme alanında önemli iş birliklerine imza atmayı başarmış olan Biochem; günümüzde Eckhard Thölke, Dr. Heiko Greimann ve Dr. Alexander Grafe’nin işbirliğinde büyümeye devam etmektedir. Firmanın, İnfovet olarak bizim de araların- Biochem Ortadoğu Bölgesi Satış Koordinatörü Yüksek Ziraat Mühendisi Uğur Kümbet, Biochem Orta Doğu Teknik Müdürü Dr. Mohsen Kamal, Biochem Yönetim Kurulu Başkanı Eckhard Thölke ve Biochem Orta Doğu Bölge Müdürü Nasar Haydari da bulunduğumuz uluslararası medyanın katılımıyla gerçekleştirdiği 30. yıl kutlamasının açılış konuşmasında Genel Müdür Dr. Alexander Grafe; “Vizyonumuz olarak, müşterilerimizin ihtiyaçlarına göre destek sağlamayı seçtik. Geniş ürün yelpazemiz ve hizmet çeşitliliğimiz ile her bir müşterimize ihtiyacı olan ürünleri sunabilecek kapasiteye ulaştık. Geliştirdiğimiz ürünler gerek hayvan besleme alanında gerekse veterinerlik hizmetlerinin desteklenmesinde yeni bakış açıları getirmektedir. Üretimden satışa kadar tüm hassas noktalarda en modern üretim ve iletişim araçları kullanarak günümüzün modern hayvan besleme tekniğine uygun perspektifler sunmaktayız. Firmamızın müşteri portföyünü karma, mineral ve premiks yem üreticileri ve KONU KANATLI Biochem Medya Direktörü Thomas Wılkens, Biochem Genel Müdürü Dr. Alexander Grafe ve Biochem Orta Doğu Bölge Müdürü Nasar Haydari, editörümüz Veteriner Hekim Enikö Kıraly ile birlikte Biochem ürünleri, Yem kalitesini, yemden yararlanma oranını ve hayvanların performansını yükseltir, Hayvan sağlığını destekleyerek üreticilerin ihtiyaçlarını tamamen karşılar. İNFOVET 54-55 veteriner ecza depoları oluşturmaktadır. Yem katkı maddeleri arasında prebiyotikler, probiyotikler, organik iz elementler, enzimler, betainler, immunoglobulinler, asitlendiriciler, toksin bağlayıcılar ve emülgatörler yer alırken, yem takviyeleri arasında veteriner hekimlere ve yetiştiricilere sunduğumuz sıvı, toz ve jel formdaki ürünleri sayabiliriz” dedi. Her anlamda, çevreye ve doğaya dost bir firma profili Açılış konuşmasının ve firmanın faaliyetlerini tanıtan sunumun ardından Biochem ekibi bizi, DIN EN ISO 9001:2008 ve GMP+ (HACCP) standartlarına uygun son derece modern üretim tesisinde gezdirdi. Günümüzde Türkiye’de de standart olarak belirlenen GMP+ (Good Manufacturing Practice) sistemini gönüllü olarak uygulayan Biochem, “Feed Safety for Food Safety-Gıda Güvenliği için Yem Güvenliği” sloganını üretim tesisinin her ayrıntısında yansıtmakta ve üretim boyunca da bu sloganın gerekliliklerini yerine getirerek hareket etmektedir. Üretim tesisi 2012 yılında yenilenen ve genişletilen Biochem’in, eski ve yeni üretim tesisi bölümlerinin kalitesi arasında fark olmasa da, sembolik bir sınır işareti ile bu bölümler belirtildi. Genişletilmiş üretim tesisinin 3 adet GMP+ standartlarına uygun yükleme rampası bulunmaktadır. Kuru maddeler için 3200, sıvı maddeler için ise 3900 palet yeri bulunan, 15 metre yüksekliğe ve 2.600 metre kare alana sahip raflı depolama sisteminde tutulan ürünler, bu bölümden dünyanın her tarafına dağıtılmayı bekliyor. Depo bölümünün alt zemini çift katmanlıdır; en alt katmanı özel bir havuz sisteminden oluşmakta ve sızma meydana geldiği zaman kimyasal maddelerin toprağın kontamine etmesi engellenmektedir. Burada çalışan ekip oluşabilecek her türlü fiziksel, biyolojik ve kimyasal kontaminasyonu engellemek için gerekli önlemler almaktadır; mümkün olan en yüksek güvenliği sağlamak için sürekli gözden geçirilen kritik kontrol noktaları belirlenmektedir. Oluşan her türlü afete karşı hazırlıklı olan tesiste, 500 bin litre kapasiteli su deposu tankı da mevcuttur. Üretim tesisinde bulunan her bölüm arasında kapılar ve bölmeler bulunmaktadır. Her bölüm, günde iki defa temizlenmektedir. Tüm binada uygulanan tabandan ısıtma sistemi, yeterli sıcaklığı sağlayarak ortamın nem oranını dengelemekte ve kontaminasyon riskini önlemektedir. Ayrıca bu ısıtma sistemi, Biochem’in doğa dostu felsefesine uygun olup, konveksiyonel ısıtma sistemlerine göre % 50 enerji tasarrufu sağlamaktadır. Zaten Biochem üretim tesisinin tamamı güneş enerjisi ile çalışmaktadır. Firma, bu sistemden elde ettiği elektriği sadece kendi tesislerinde kullanmakla kalmayıp, artan enerjiyi şebekeye verip; çevredeki yerleşimlere, yenilenebilir enerjiden kazanılan elektriğin kullanımının sağlamasında da büyük katkı sağlamaktadır. Eckhard Tölke’den üretim kapasitesini artıracak yeni gelişmelerin haberi Depo bölümünden üretim bölümüne geçerken ekibimize eşlik eden Biochem Biochem’in önümüzdeki aylarda pazara sunmayı planladıkları yeni ürün paketleri Lohne Hakkında Genel Müdürü Eckhard Thölke, bölgenin en modern üretim tesislerinden birine sahip olduğunu gururla anlatarak, bize yakın zamanda gerçekleştirmeyi düşündükleri projelerden bahsetti. Bugün 6 bin litre hammadde depolama kapasitesi olan üretim tesisinde üretim aşamalarının her noktası sürekli kontrol altındadır ve tüm bilgiler kaydedilmektedir. Dozajlama parametreleri ve karışım reçeteleri özel olarak geliştirilmiş bir program üzerinden yönetilmektedir. Karışımların doğru olup olmadığı sürekli kontrol edilen bir karıştırma sistemi aracılığıyla yapılmaktadır. Bu özel sistem sayesinde hammaddeler, gelişlerinden üretimine kadar her aşamada adım adım kontrol edilmektedir. Kuru madde üretimi bir tam otomatik, bir yarı otomatik ve 300 kg’a kadar özel siparişlerin hazırlanması için tasar- lanmış, toplam 3 şeritte gerçekleşir. Sıvı ve jel üretimi için tam otomatik ve son derece modern olan iki adet 5 bin litre kapasiteli mikser, 2015 senesinde devreye girmiştir. Tam otomatik paketleyici ve paletleme sistemini incelerken, Biochem’in önümüzdeki aylarda pazara sunmayı planladığı yeni ürün paketlerine de göz atma fırsatımız oldu. Aynı anda Eckhard Tölke’den üretim kapasitesini artıracak yeni gelişmelere imza atıldığının haberini de aldık. Şirket tarafından alınan önemli kararlar arasında üretim tesisinin devamlı geliştirilmesinin yanı sıra uluslararası pazarların güçlendirilmesi hedeflerinin de bulunduğu bilgisini öğrendik. Bu bağlamda, sürdürülebilir üretim ile ekonomik ve sosyal anlamda katkılarına hız kesmeden devam etmek için Biochem çalışmalarına son hız devam edecektir. Biochem firmasının merkezi, güçlü endüstriyel bir bölge olarak bilinen Aşağı Saksonya eyaletinde yer alan Lohne şehrinde bulunmaktadır. Lohne, resmi verilere göre 243 hektar endüstriyel arazisi ile bu bölgenin ekonomik kalkınmasında büyük bir rol oynamaktadır. Toplam 2.300 şirket merkezleri için bu bölgeyi seçip, 14.000’den fazla kişiye iş imkanı sağlamıştır. Biochem tesisleri, bu bölgenin zirai arazilerinin uzun vadeli çevresel ve sosyal sürdürülebilirliği için Yerel Gıda ve Ziraat Birliği (Agrar und Ernährungsforum Oldenburger Münsterland) ile devamlı işbirliği içerisindedir. Son yıllarda kendi geliştirdiği ürünleri ve modern-TEKNOLOJİK firma profili sayesinde BIochem, hayvan besleme alanında önemli işbirliklerine imza atMAYI BAŞARDI. röportaj BIOCHEM T ürkiye pazarının önemli bir pazar olduğunu düşünen Uğur Kümbet, standartlara oturtulmuş olan ürün yelpazesi ile yenilikçi ve öncü olma gayesinde olan Biochem Türkiye’nin her gün daha iyisini başarmayı hedeflediğini belirtiyor. Türkiye pazarı önemli global firmalar için kilit bir pazar. Sizin buradaki hedefleriniz nelerdir? Türkiye gelişmekte olan ülkeler için kaynak bir ülke. Tabi her ülkenin kendine has farklı pazar anlayışları var; dolayısıyla biz her ülkeyi farklı farklı ele alıyoruz. Türkiye’de de uzun yıllar çalışmış Bölge Müdürümüz Nasar Haydari’nin, 22 yıldır bu sektöre katkılar sağlamış olmasının da büyük etkisiyle Türkiye’nin komşusu olan İran’da birçok üründe pazar lideri konumundayız. Türkiye pazarına da Biochem olarak temel atmış vaziyetteyiz, artık tuğlalarımızı da koyarak yükselişe geçeceğiz. Biochem’in Türkiye pazarına duyduğu ilgi çok eskiye dayanıyor. İlk olarak 2006 yılında Türkiye’de ofisimizi açtık ve 2009 yılına kadar ürünlerimizin ruhsatlandırılması ile ilgili çalışmalarımızı sürdürdük. O dönemde ağırlıklı olarak direk satışlarımız oldu. Ancak sonrasında pazarlama stratejimizi değiştirme kararı aldık ve 2011 yılından itibaren distribütörlerle çalışma yoluna girdik; bu şekilde kısa bir sürede Biochem’i Türkiye’de hak ettiği yere taşıdık. Şu anda da birçok ürünümüz sektörün önemli firmalarında kullanılmakta. Birlikte çalıştığımız distribütörlerimizin hepsi toplumda saygınlığı olan dürüst insanlar. Müşterilerimizin teknik ihtiyaçlarına cevap verebilmek için geçen yıl Türkiye ofisimizi faaliyete geçirdik. Biochem Türkiye Teknik Satış Müdürü Veteriner Hekim Murat Kılıç tüm distribütölerimize destek vermektedir. Türkiye pazarında sert bir rekabet söz konusu. Biochem ile ne gibi avantajlar ve kazanımlar yakalayacağız? Türkiye’de çok fazla rekabet olduğu doğru. Fakat iş hayatında rekabet ne kadar artarsa, güvenilirlik ve itibarın önemide o kadar artmaktadır. Biz bu rekabet ortamında sadece ve sadece Saygı, İtibar ve Güven kriterleri üzerinde duruyoruz. Son dönemde yanlış rekabet araçlarını kullanan birçok uluslararası firmanın saygınlığını, itibarını ve güvenilirliğini kaybettiğine şahit İNFOVET 56-57 Biochem Ortadoğu Bölgesi Satış Koordinatörü Yüksek Ziraat Mühendisi Uğur Kümbet Güçlü distribütörlerimizle Türkiye’nin DÖRT BİR köşesine ulaşıyoruz Türkiye’deki sert rekabete karşın yükselişine hızla devam eden Biochem Türkiye’nin felsefesi; sürdürülebilir kalite ve güven ile müşterilerine uzun süreli fayda sağlamak. olduk. Biochem Türkiye olarak sağlam adımlarla ilerliyoruz ve daha çok özel ürünlerimizle pazarda yer almaya çalışıyoruz. Kendi hammaddelerimizi kullanarak tamamen özgün ürünler sunmak ve farkındalık yaratmak gayesindeyiz. Miktarlar üzerinde durmuyoruz; ilk etapta insanların güvenini kazanmak istiyoruz. Yem katkı ve tamamlayıcı yemler konusunda en dikkat edilmesi gereken şey, ekonomik olmasını takiben ekolojik olması. Bu kriterlerin sürdürülebilir kalite ile desteklenmesi için de yem katkı maddeleri için Avrupa’nın en geçerli belgesi olan GMP Plus belgesine sahip olmak şart. Amacımız ürünlerimizin geri gelmesi değil; müşterinin memnuniyetle bize tekrar gelmesini sağlamak. Felsefemiz sürdürülebilir kalite ve güven; ürünlerimizin fayda sağlayacağını ve bu faydanın uzun süreli olduğunu göstereceğiz. röportaj BIOCHEM dahil olmak üzere 11 ülkede merkezi ofisler kurarak geniş bir uluslararası distribütör ağı oluşturduk. Çin ve Brezilya’da ise ürünlerimizin ruhsatlandırma aşamasını tamamladık ve bu iki önemli pazara da ilk adımımızı atmış bulunduk. Biochem Genel Müdürü Dr. Alexander Grafe, editörümüz Enikö Kiraly Avcı’nın sorularını yanıtladı. Müşterilerinin güveni ile büyüyen bir şirket Dr. Alexander Grafe, Biochem’in geniş ürün portföyü ile tüm hayvan türleri için müşterilerinin ihtiyaçlarını ve özel isteklerini karşılayabilecek güçte ve kapasitede olduğunu belirtti. irma gezimiz sırasında Biochem Genel Müdürü Dr. Alexander Grafe ile bir araya geldik ve Biochem’in müşteri ilişkilerine verdiği önemden gelecek yatırımlarına ve tüketiciler tarafından büyük beğeni gören geniş ürün yelpazesine kadar kapsamlı bir röportaj gerçekleştirdik F yız. Sadece onlara ürünlerimizden nasıl yararlanabileceklerini anlatırız. Bu şekilde bizimle beraber 25 seneden uzun süredir çalışan müşterilerimiz var ve elbette bunun haklı gururunu yaşıyoruz. Pazarımızın % 30’unu Alman müşterilerimiz oluşturmakta; küresel ihracat oranımız ise %70’e ulaşmış durumdadır. Biochem, çok hızlı bir yükseliş göstererek küresel pazarda da önemli bir yere sahip oldu. Bu başarıyı neye borçlusunuz? Biochem, müşterilerinin güveninden kazandığı referanslar ile büyüyen bir şirkettir. Bizim için müşteri ilişkileri her şeyden önce gelir. Bu şirketin en önemli söz sahipleri pazarlamacılar değil, bilim adamlarıdır; bu nedenle müşterilerimize hiçbir zaman bir ürünü satmaya çalışma- 2015 senesinden bu yana büyük yatırımlar gerçekleştirdiniz. Yatırımlarınızın devamı gelecek mi? Toz ve sıvı ürünlerimizin üretimi ile ilgili büyük yatırımlar yaptık. Şimdi ise sıra, firmamızı uluslararası boyuta taşımakta. 50’den fazla ülkede ürünlerimiz yer almakta ve şimdiye kadar Fransa, Polonya, Sırbistan, Mısır, İran, Romanya, Rusya, Ukrayna, Türkiye ve Endonezya İNFOVET 58-59 Ürünleriniz tüketicilerinizden büyük beğeni topladı. Özellikle betain ve betain içeren ürünleriniz ile Avrupa’da lider pozisyondasınız. Ürünlerinizin özellikleri nedir? Ürünlerimiz uzun süren bilimsel araştırmalar sonucunda geliştirildi. Yem katkı maddelerimiz, hayvanların günlük rasyonlarına 400gr/ton ya da daha az olarak, yani çok az miktarlarda karıştırılıyor. Ürettiğimiz probiyotikler ve prebiyotikler hayvanların sağlığı için altın anahtardır ve antibiyotik kullanımını azaltır. . Bununla birlikte biyoyararlanımı yüksek organik iz elementlerin düşük miktarlarda verilmesi yeterlidir, ki bu kriter firma olarak büyük önem verdiğimiz çevre koruma felsefemize de son derece uygundur. Betain, bağırsak sağlığını desteklemesi ve hayvancılık işletme ekonomisine katkıları açısından çok önemli bir maddedir. Betainin başlıca iki avantajı vardır; metilasyon döngüsünde iyi bir metil donörü olması ve osmolit etkisidir. Esansiyel vücut unsurlarının oluşumunda, detoksifikasyon olaylarında, yağ transportu ve metabolizmasında metil grupları gereklidir. Bu nedenle rasyonlarda metil kökü vericileri yeterli miktarlarda bulunmalıdır. Ozmolit etki ise sadece bağırsaklarla sınırlı değildir. Çalışmalar sonucunda biliyoruz ki, broylerlerde betain ilaveli rasyon ile beslemeyi takiben su tutma kapasitesindeki değişim toplam canlı ağırlığı ve karkas ağırlığını artırmaktadır. Özetle, betain yem maliyetlerini düşürür, hayvanların performanslarını ve randımanı artırır, altlık kalitesini iyileştirir, koksidiyoz ve stresten kaynaklanan problemleri azaltır. Betainin yazı sıra enzim ürün gruplarımız da sindirimi destekleyen değerli ürünlerdir; hayvanları güçlendiren immunoglobulinlerimiz ise ürün yelpazemizin en yeni üyeleridir. VEON ANIMAL HEALTH SALMONELLA Kanatlılarda Salmonella ile mücadelede besleme stratejileri Salmonellayı kontrol etmek için yönelinen tüm beslenme ile ilgili yaklaşımlar, bağırsak mikrobiyotasının modifikasyonu ve böylece kolonizasyona daha yüksek bir direnç sağlamak içindir. Yazar: J. ZENTEK / Hayvan Besleme Enstitüsü, Veteriner Hekimlik Departmanı, Freıe UnIversıtat Berlın, Germany E-maIl: zentek.juergen@vetmed.fu-berlin.de Çeviri: Tijen Akın tijen.akin@v-eon.com Yemlerdeki Salmonella serotiplerinin, hayvanları ve ve sonuç olarak insanları enfekte etme potansiyeli vardır. Özet İnsan tüketimine yönelik güvenli gıda üretimi için, yem güvenliği ve kalitesi, entegrasyon zinciri içinde önemli elemanlardır. İnsanlardaki enfeksiyonlarda, yumurtanın ve etin Salmonella ile kontaminasyonu önemli bir kaynaktır. Bu nedenle epidemiyolojik durumların kontrolü ve gözlemlenmesinde kullanılacak araçların geliştirilmesi için birçok araştırma aktiviteleri başlatılmıştır. Aynı zamanda, yem ve gıda İNFOVET 60-61 güvenliğini geliştirmek için uygulanan siyasi önlemler, üreticilerin üzerindeki sorumluluğu ve yükümlülüğü artırdı. Salmonella’nın çevre, yemler ve yem hammmadeleri gibi geniş katmanlardan varlığını sürdürebilme özelliği vardır. Yem, hayvanları enfekte etmede ve nihai olarak, insan tüketiminde kullanılan ürünleri enfekte etmede bir araç olabilir. Sürülerde, yem kaynaklı büyük Salmonella salgınları, Salmonella bulaşık yemin potansiyel zararının buna sebep olabileceğini göstermiştir. Epidemiyolojik veriler, sürülerde Salmonella salgınının sorumlusunun yem olabileceğini gösterir, özel koşullara dayanan çok çeşitli şekillerde ilgisi olabilir. Sıklıkla diğer kaynaklar dikkate alınmalıdır; örneğin, çiftliklerdeki yerleşik kontaminasyon, yetersiz biyogüvenlik araçları ve karkasların kesim sonrası kontaminasyonu. İlginçtir ki, sürülerde Salmonella kontaminasyonunu önlemede hayvan besleme önemli bir rol oynar. Tablo 1. Avrupa’daki Salmonella serovarlarının domuzlar, tavuklar ve yemdeki prevalansı (EFSA, 2007, EFSA, 2009) n izolatlar DOMUZ TAVUK YEM 4504 5888 599 Etken % izolatlar Etken % izolatlar Etken % izolatlar S. typhimurium 47.3 S. enteritidis 37.6 S. mbandaka 12.9 S. derby 10.8 S. typhimurium 7.2 S. senftenberg 10.7 S. rissen 3.6 S. infantis 6.3 S. agona 8.3 S. 4,12:i:- 3.3 S. paratyphi b var. Java 4.9 S. rissen 8.0 S. enteritidis 2.8 S. virchow 3.1 S. lexington 6.5 S. 1,4,5,12:i:- 2.5 S. hadar 3.0 S. tennessee 4.8 S. 4,5,12:i:- 2.2 S. livingstone 2.9 S. havana 4.7 S. infantis 1.8 S. mbandaka 2.2 S. infantis 4.7 S. london 1.6 S. senftenberg 1.7 S. typhimurium 3.2 S. anatum 1.3 S. bredeny 1.4 S. livingstone 3.2 Diğer serovarlar 22.8 Diğer serovarlar 29.6 Diğer serovarlar 33.1 Tavuklarda Salmonella bulaşma riskini azaltmak için pek çok faktör tespit edilmiştir. Özellikle, yemin yapısı, strüktürü, yem teknolojisi ve organik asitler, probiyotikler ve prebiyotikler gibi yemin içerdiği yem katkıları, tavuklarda Salmonella bulaşmasını önlemek konusunda önem taşımaktadır. Tavuklarda Salmonella’nın başarılı bir şekilde azaltılması için genel anlamda hijyenik olarak iyileştirmeler yapılabilir ve besleme tedbirleri ile de etkin bir şekilde desteklenebilir. Giriş Kontamine yem; bakteriler, viruslar, parazitler ve toksinler gibi biyolojik kontaminantlar için taşıyıcı olabilir. Yem zincirindeki, olumsuz, sakıncalı hijyenik koşullar, hammadde temini, ithalat, depolama, taşıma, işleme ve son olarak da yemleme gibi tüm adımlar, tavuklarda Salmonella’nın yaygınlaşması için potansiyel bir kaynak oluşturabilir. Salmonella’nın karma yemler ve yem bileşenlerinde hayatta kalma yeteneği belirgin bir şekilde yüksektir. Bu nedenle yem zinciri, Salmonella’nın hayvanlar, özellikle diğer çiftlik hayvanları ile karşılaştırıldığında, tavuklarda yayılması konusunda, daha yüksek risk taşır. Yem, gıda zincirindeki üretim adımlarının da kontamine olmasına neden olur (Maciorovski ve ark., 2007; EFSA 2008). Yemin Salmonella taşıyıcılığı konusunda oynadığı rol, canlı üretimi sırasında çıkan Salmonella problemlerine dayanılarak tartışılmaktadır. Yakın zamanda yapılan çalışmalar, gıda zincirinde hijyen standartları yüksek ve Salmonella prevalansı düşük olan ülkelerin, yem üreticilerinden çiftliklere farkında olmadan dağıtılan Salmonella bulaşık yemlerden ciddi şekilde etkilendiğini göstermiştir (Österberg ve ark., 2006). Kanatlı birimlerinde Salmonella prevalansı yüksek olan ülkelerde, yemin probleme olan katkısı, diğer kaynaklara nazaran minör boyutta olabilir. Bundan bağımsız olarak yem üreticileri, ürünlerinin, Avrupa Birliği regülasyonlarının (EC) No 183/2005 yem hijyeni konusunda tanımladığı şartlara uygunluğundan emin olmalıdır. Birçok ülkede güvenli gıda üretimi konusunda kesinlik sağlamak için benzer kurallar konmuştur. Salmonella bulaşıklığını etkin bir şekilde düşürmek için, kanatlı sürülerinde ve ürünlerinde, yemin tek Salmonella taşıyıcısı olarak görülmediğinin iyice anlaşılması gerekir. Ayrıca besleme modifikasyonlarının, bağırsak mikrobiyotasını ve sindirim fizyolojisini etkileyen faktörler olarak rol oynadığı tanımlanmalı, bu şekilde yumurta tavuğu ve ve broilerlerde Salmonella kolonizasyonu duyarlılığına da yol açtığının bilinmesi gerekir. Bu rapor; a. Salmonellanın yemdeki prevalansı b. Tavuklarda bağırsak mikrobiyotasının Salmonella kolonizasyonuna duyarlılıkta konu ile ilgili bir faktör olarak belirlenmesi c. Kanatlı üretiminde Salmonella mücadelesinde besleme stratejilerini kapsayacaktır. Yemde Salmonella prevalansı Yemlerdeki Salmonella serotiplerinin, hayvanları ve hayvanlar yolu ile gıda ürünleri ve sonuç olarak insanları enfekte etme potansiyeli vardır (Hald ve ark., 2006). Avrupa Gıda Güvenliği Ajansı (EFSA) hayvan yemi ve yem hammaddelerinde Salmonella kontaminasyonu verilerini yayınlamıştır. En sık olarak yemde bulaşık olarak bulunabilecek serovarlar şunlardır: S. mbandaka, S. senftenberg, S. rissen, S. lexington, S.tennessee, S. havana, S. typhimurium, S. livingstone (Tablo 1). Yemlerden elde edilen Salmonella serovarlarının prevalansı tavuklar ve domuzlar için tabi ki aynı değildir. Bu da yemin Salmonella’nın gıda zincirine girmesi VEON ANIMAL HEALTH SALMONELLA Tablo 2. 2002-2006 yılları arasında Avrupa’daki yem hammaddelerinde Salmonella prevalansı (EFSA2007) 2002 2003 2004 2005 2006 % Salmonella pozitif örnekler Balık Unu 2.1 1.6 1.1 0.4 1.9 Et-kemik unu 2.9 0.5 1.7 1.3 2.3 Tahıllar 1.2 1.0 0.7 0.5 0.3 Bitkisel proteinler 5.3 4.8 5.7 4.3 2.5 Tablo 3. Tavuk bağırsak kanalı mikrobiyatası (Rehman ve ark., 2007) Lokalizasyon Mikrobiyota Metabolik aktivite Gram pozitif bakteriler Asetik asit: 7-25µmol/g içerik Fakültatif anaeroblar Düşük konsantrasyonlu amino asitler Laktobasiller Patojenlere karşı “ilk bariyer” fermentasyon ürünleri formunda Kursak Laktobasiller Taşlık Enterokoklar Laktoz negatif enterobakterler Yalnızca asit toleransı olan bakteriler tarafından asit formasyonu Coliformlar İnce bağırsak E.coli, Coliformlar, laktobasiller Laktik asit konsantrasyonu yüksek olabilir Alt ince bağırsaklara doğru daha yüksek miktarı anaerob olmak üzere artan bakteri yoğunluğu Diyet kompozisyonuna bağlı olarak, çeşitli kısa zincirli yağ asitleri konsantrasyonu Yüksek konsantrasyonda (fakültatif) Anaerob bakteriler E.coli, Koliformlar Sekum Bifidobakterler Laktobasiller Yüksek konsantrasyonda kısa zincirli yağ asitleri (~100µmol/g) Clostiridium Bakteriosidler ve diğerleri Sindirilemeyen yem bileşenlerinin bakteriyel fermentasyonu, özellikle kısa zincirli organik asitler üretir. Bunlar, gastrointestinal kanalın kolonizasyona karşı direncini sağlamada özdenetim faktörleri arasındadır. İNFOVET 62-63 için ana nokta olmadığını gösterir. Bununla beraber önemi yadsınamaz (EFSA, 2008). Yem kaynakları, Salmonella ile farklı boyutlarda kontamine olabilir. Avrupa Birliği’nde, kanatlı yemlerinde yaygın olarak kullanılan bitkisel protein kaynaklarında Salmonella prevalansı yüksek olabilir, tahıllar ise daha az sıklıkla etkilenebilir (Tablo 2). Yem hammaddelerinin birinci derecede kontaminasyonu epidemiyolojik bir risk faktörüdür. Buna ek olarak, yem hammaddelerinin işlendiği yerler, örneğin kırıcılar, değirmenler ve çiftlikler bulaşık olabilir. Bu yem hammaddelerinin ve özellikle üretilmiş yemin tekrar bulaşması için hatırı sayılır ölçüde bir risk sunar (Jones and Richardson, 2004, Pedersen ve ark., 2008). Yem fabrikalarında, üretim sırasındaki belli adımlar majör risk faktörleri olarak tanımlanmıştır. Yemlerde ısıl işlem, üretim sırasında yemin mikrobiyal kontaminasyonunu azaltmak için yapılır; ayrıca hammaddelerin besin kalitelerini ve sindirilebilirliğini artırmak için de uygulanır. Isıl işlemi müteakiben bir soğutma adımına ihtiyaç vardır. Bazı soğutucular ortam havasını kullanırlar ve bu da yemin Salmonella ile tekrar bulaşması için önemli bir kaynaktır (Jones and Richardson ve ark., 2004)Soğutucularda sıklıkla su yoğuşması görülür ve bu da Salmonella gelişiminin kalıcı ve sürekli olmasını sağlayan çok önemli bir sebeptir. Tavuklarda bağırsak mikrobiyotası Tavukların sindirim kanalında kolonize olan farklı bir mikrobiyota yemden yararlanmayı ve hayvan sağlığını etkiler. Özgün mikrobiyal yapının, Salmonella dahil işgalci, invaziv patojenlere karşı koruyucu etkisi vardır. Sindirilemeyen yem bileşenlerinin bakteriyel fermentasyonu, metabolik ürünler, özellikle kısa zincirli organik asitler üretir. Bunlar, tavuk gastrointestinal kanalının kolonizasyona karşı direncini sağlamada özdenetim faktörleri arasındadır (Rehman ve ark., 2009). Bağırsak mikroplarının, ayrıca bağırsakla ilgili ve genel bağışıklık sistemi gelişimi üzerine uyarıcı, teşvik edici (stimulan) etkileri vardır (Tellez ve ark., 2006). Normal kompozisyon, yaş, üretim, kümes şartları, sağlık ve ayrıca besin kompozisyonu gibi bireysel faktörlerden etkilenir (Rehman ve ark., 2007, Wise and Siragusa, 2007).Bağırsak mikrobiyotasının kolonizasyonu, direkt olarak çıkımdan VEON ANIMAL HEALTH SALMONELLA Kanatlı eti ve yumurta güvenliği, optimize edilmiş yemleme stratejileri ile desteklenir. Son yıllarda, Salmonella problemlerini azaltmak için çok efor harcanmıştır ve insanlardaki Salmonella vakalarının sayısı azaltılmıştır. hemen sonra başlar ve bu çok dinamik bir süreçtir. Düzenleyici faktörlerin girişine, besin maddelerinin mevcudiyetine bağlı olarak, kompozisyon ve metabolik aktivite değişir. Tavukların bağırsak sistemindeki mikrobiyal kolonizasyona genel bir bakış Tablo 3’te verilmiştir. Yeni moleküler metodlar sayesinde öğrenilen, bağırsak mikrobiyotasının kompozisyonunun bilinmesi, kompleks içerik yapısının içyüzünü anlamayı sağlar; bu da daha önceki geleneksel kültür metodlarına nazaran çeşitliliğin daha yüksek olduğunu gösterir (Pedroso ve ark., 2005, Bjerrum ve ark., 2006, Nava ve ark., 2009). İNFOVET 64-65 Kanatlılarda Salmonella ile mücadelede besleme stratejileri Besleme faktörleri tavukların bağırsak kanalında Salmonella kolonizasyonu ile ilgilidir. Yemleme tekniği, yem kompozisyonu ve yem katkılarının, deneysel ve pratik koşullarda, Salmonella kolonizasyonu rezistansına etki ettikleri gösterilmiştir. Yemi kesimden 8-24 saat önce durdurmak, genellikle pratikte yapılan bir işlemdir ve gastrointestinal sistemi boşaltmak ve karkasların, gastrointestinal içerikle potansiyel kontaminasyon riskini azaltmak için yapılır. Bununla beraber açlık, tavukların gastrointestinal kanalındaki mikrobiyota çeşitliliğini değiştirerek Salmonella için daha iyi gelişme şartları sağlayan çok önemli bir etkendir (Thompson ve ark., 2008). Benzer olarak tüy dökümü dönemlerinde yemden yoksunluğun tavuklarda Salmonella kolonizasyonunu artırdığı görülmüştür (Durant ve ark., 1999). Yemin yapısı ve partikül büyüklüğü tavuk sindirim kanalının fonksiyonunu etkiler ve bu büyük yem boyutunun kursaktaki fermentasyonu artırır, bu da kendini daha yüksek laktik asit konsantrasyonu ve taşlıkta artan sekresyon aktivitesi ile gösterir. Her iki proses de ince bağırsaktaki bakteriyel konsantrasyonunu düşürür ve Salmonella kolonizasyonu riskini de düşürebilir (Svihus, 2006, Santos ve ark., 2008a). Salmonella kolonizasyonu ve bağırsak içeriği viskozitesi arasındaki ilişki geniş olarak çalışılmamıştır. Bununla birlikte broiler piliçlerinde mikrobiyal bir rekabetçi dışlama ürünü ile besleme diyetinden sonra, daha düşük Salmonella konsantrasyonları bulunmuştur (Schneitz ve ark., 1998). Farklı yem katkıları karakterize edilmiştir ve organik asitler ve tuzlarının, büyütme faktörleri olarak ve ayrıca tavuklarda Campylobacter jejuni (Deun ve ark., 2008b) ve Salmonella (van Immerseel ve ark., 2006, Jarquin ve ark., 2007, Wolfenden ve ark., 2007)’yı da içeren, patojenik bakterilerin kolonizasyonunun önlenmesinde etkili olduğu gösterilmiştir. Probiyotik bakteri aktivitesi spesifiktir ve karbonhidratın kaynağı gibi diyet kompozisyonlarından etkilenebilir. Bazı sindirilmeyen karbonhidratlar Salmonella konsantrasyonlarını, diyetlerde “prebiyotik” olarak kullanılmaya elverişliliğinden dolayı düşürebilmektedir. Mannanoligosakkaritler (Spring ve ark.,2000, Fernandez ve ark., 2002) ve fruktooligosakkaritler (Donaldson ve ark., 2008, Fernandez ve ark., 2009) laktobasil ve bifidobakter gibi bakterilerin yararlı bakteri potansiyelini artırmaya Salmonella kolonizasyonunu düşürmeye yönelik tipik materyallerdir. Sonuç olarak, Salmonella’yı kontrol etmek için tüm beslenme ile ilgili yaklaşımlar bağırsak mikrobiyotasının modifikasyonu ve böylece kolonizasyona daha yüksek bir direnç sağlamak içindir. Kanatlı eti ve yumurta güvenliği, optimize edilmiş, yem hijyeni ve yemleme stratejileri ile desteklenir. Son yıllarda, Salmonella problemlerini azaltmak için Yem kompozisyonunun çok efor harcanmıştır ve Salmonella etkili sistemler insanlarkolonizasyonu daki Salmonella vakalarırezistansına etki ettiği gözlemlenmiştir. nın sayısını azaltmıştır. KONU KANATLI Beypiliç Genel Müdürü Dr. Sait Koca, “Beypiliç olarak kalite ve hijyen ile ilgili konularda öncülük yapmanın haklı gururunu yaşıyoruz” Beypiliç Kesimhanesi, 365 gün 24 saat tüm ziyaretçilere açık. İNFOVET 00-00 Beypiliç, yeni hedefleriyle büyümeye devam edecek Beyaz et sektörünün öncü markası Beypiliç, Bolu’da gerçekleştirdiği basın gezisi ve bilgilendirme toplantısında hem tesislerini basın mensuplarına açtı, hem de sektör gerçekleri ve kurumsal hedefleri konusunda çok önemli bilgiler paylaştı. K uruluşundan bu yana daha sağlıklı üretim için üretiminin her aşamasını “kontrol altında” tutan ve getirdiği yeniliklerle sektörüne öncülük eden Beypiliç, yeni hedeflerle geleceğe doğru emin adımlarla ilerliyor. Kendi çiftliklerinde, uzman veterinerlerin sürekli takibi altında üretilen Beypiliç ürünleri, çok sıkı sağlık kontrollerinden geçtikten sonra tüketiciye sunuluyor. Beypiliç, ürettiği tüm ürünlerle her zaman gurur duyuyor ve gelişerek ilerlerken tüm tüketicilerin sevgisini kazanmanın mutluluğunu yaşıyor. Kendi kullanmayacağı ve tüketmeyeceği hiçbir ürünü üretmeyen çalışanlara sahip olan Beypiliç, aldığı “TSE Helal Gıda”, “IFS (Uluslararası Gıda Standardı)”, “BRC (İngiliz Perakendecilik Konsorsiyumu)” sertifikaları ve daha pek çok sağlık kalite belgesi ile de çalışanlarına destek oluyor. Beypiliç’in, dev tesisleri, sağlıklı ve hijyenik üretim koşulları ve kalitesi ile de dünya markalarının tercihi oluyor. BURGER KING, POPEYES, ARBYS, LITTLE CEASARS ve SBARRO markalarının kendilerine özgü piliç ürünleri de Beypiliç tarafından özenle üretiliyor. Burger King tarafından bağımsız bir kuruluşa yaptırılan araştırma sonucunda, Beypiliç’in Avrupa, Ortadoğu ve Afrika bölgesindeki tedarikçiler arasında en yüksek kalite standartlarında üretim yaptığı ortaya çıkmış durumda. “HER ŞEYİ KONTROL ALTINDA TUTMAK VE NE ÜRETTİĞİMİZİ BİLMEK” Gerçekleştirilen basın toplantısında dünyadaki ve Türkiye’deki piliç eti üretimi hakkında bilgiler veren Beypiliç Genel Müdürü Dr. Sait Koca, daha sonra Beypiliç’in hedeflediği ve gerçekleştirdiği sağlıklı piliç üretimi hakkında görüşlerini aktardı. Yeni Beypiliç’in dev tesisleri, sağlıklı ve hijyenik üretim koşulları ile dünya markalarının tercihi KALİTE VE HİJYEN İLE İLGİLİ KONULARDA ÖNCÜ OLMAYA DEVAM Beypiliç; piliç eti üretimini entegrasyon modeli içerisinde gerçekleştirdiği için üretimin her aşamasına hakimdir ve kontrol altında tutar. Bu sayede, kalite konusundaki kuralları koyabilmekte, bu kuralların uygulanmasını sağlamakta ve tamamını izleyebilmektedir. Pazara sunduğu ürünlerin parti numarasından geriye dönerek kümese kadar izlenebilirliği sağlayabilecek sistemi kurmuş ve başarı ile uygulamaktadır. Beypiliç; kalite ve hijyen ile ilgili konularda öncülük yapmanın gururunu yaşıyor. yatırımlardan ve Beypiliç olarak yapacakları atılımlardan da söz eden Dr. Sait Koca, son olarak ihracat konusuna değindi. Toplantı ile birlikte piliç eti üretimlerini yerinde inceleme fırsatı sağlayarak, hep birlikte ileri işletme ve kesimhane tesislerini ziyaret edeceklerini, arzu eden misafirler için karma yem üretimi ile ilgili tesisleri de gezeceklerini söyleyen Dr. Sait Koca, 365 gün 24 saat açık olan bütün tesislerin, arzu edenler tarafından her zaman ziyaret edilebileceğinin altını çizdi. “Kaliteye çok fazla önem veriyoruz” Beypiliç’in bugünlere gelmesinde kalite konusundaki kararlı duruşlarının önemli rol İNFOVET 68-69 oynadığını söyleyen Dr. Sait Koca, “Tüketiciler bizim için çok değerlidir. Beypiliç’te; çalışanlarımız ve sözleşmeli yetiştiricilerimiz en iyiyi üretmeye programlanmıştır. Üretimimizin her aşaması çalışanlarımızın kontrolünde ve sorumluluğundadır. Kendilerinin yemeyeceği bir ürünü üretmezler. Biz de yöneticiler olarak bu durumdan gurur ve mutluluk duyuyoruz” dedi. Dr. Sait Koca, yeni yatırımların müjdesini verdi Dr. Sait Koca, gerçekleştirilen basın toplantısında yeni yatırımlar konusunda bilgi verdi. 2016’da günlük 1,5 milyon adet sofralık yumurta üretimi kapasitesine sahip Şirketin % 30,8’i olan 860 kadın çalışan ile “kalite ve lezzet yolculuğunda” kadın elinin üretimin her aşamasına değmesi Beypiliç’in en önemli özelliği. Dr. Sait Koca, Dr. Sait Koca, gerçekleştirilen basın toplantısında yeni yatırımlar konusunda bilgiler de verdi. Beypiliç Hakkında tesislerinin devreye gireceğini belirten Beypiliç Genel Müdürü Dr. Sait Koca; “Değeri 25 milyon Euro dolayında olacak bu yatırımı uzun zamandan beri geciktirmemizin sebebi, çevre konusundaki hassasiyetimiz. Üretim sırasında ortaya çıkacak gübrenin enerjiye dönüştürülmesi ve çevreye olumsuz hiçbir etkisi olmaması konusunda tüm önlemleri eksiksiz şekilde gerçekleştirdik” dedi. 2017’de hedeflerinin saatte 27.000 adet piliç kesim kapasitesine sahip yepyeni kesimhaneyi hayata geçirmek olduğunu söyleyen Dr. Sait Koca, “Üretim kapasitemizi yaklaşık %110 artıracak bu projemizle ilgili teknik çalışmalarımızı tamamladık. Bu projenin maliyeti yaklaşık 65 milyon Euro. Şu an 2788 kişi istihdam ediyoruz. Yeni yatırımlarımızla birlikte 2020 İNFOVET 70-71 yılında toplam 7000 kişiyi istihdam etmeyi hedefliyoruz” şeklinde konuştu. Zaman zaman sektör hakkında medyada ortaya çıkan olumsuz söylemlerin gerçeklerle alakası olmadığını ve tüketicilerin kulaktan dolma yalan yanlış bilgiler yüzünden boş yere piliç etinden soğuduğunu belirten Dr. Sait Koca “Yetiştirme çiftliklerimizin tamamında “İyi Tarım Uygulamaları” sertifikasına sahip tek firmayız. Hem yetiştirme çiftliklerimiz hem de kesimhanemiz 365 gün 24 saat herkese açık. Dileyen herkes istediği zaman gelip tesislerimizi gezerek yüksek üretim kalitemizi yerinde görebilir. Sektörümüz Toplantı 100’e yakın kesinlikle gıda alanında en önemli ulusal medya sağlıklı üretim standartlarımensubunun katılımı nı taşıyor” dedi. ile gerçekleşti. 1981 yılında Ankara’nın Beypazarı ilçesinde karma yem üretimi yapmaya başlayan Beyyem, 1986 yılında Beypi A.Ş.’yi kurmuş ve Bolu-Göynük’te açılan kesimhane ile piliç eti üretimi yapmaya başlamıştır. Yeni kesimhanesini Bolu’da kuran Beypiliç, 1995 yılında şirket merkezini Bolu’ya taşımış; kuluçkahane, karma yem fabrikası ve kesimhane ile çok sayıda damızlık ve üretim kümesleri yatırımları gerçekleştirmiştir. 2004 yılında ise Beyyem A.Ş. tüm varlığı ile Beypi A.Ş.’ye katılmıştır. Böylece Beypi A.Ş. çok güçlü bir yapıya kavuşmuştur. Türkiye’deki en başarılı 100 şirketi arasında yer alan, sürekli büyüyen ve şu anda da Türkiye’de sektöründeki öncü firma olma başarısını gösteren Beypiliç, teknolojiyi yakından takip edip yatırımlarını yaparken “insan sağlığı ve hayvan refahı” kavramlarını her zaman en ön planda tutuyor. Teknolojik olanaklarını, her zaman doğaya ve tüketiciye saygılı davranarak kullanan Beypiliç, iş sağlığı ve güvenliği kapsamındaki tüm çalışmalarında da “önce sağlık ve güvenlik” ve “risk alma, önlem al” sloganlarını misyon ediniyor. Toplantıya katılımda bulunan basın mensuplarının ortak fikri, bu tür entegrasyon gezileri ile bilgi kirliliğinin önüne geçildiği yönündeydi. TOPLANTI HASTAVUK Hastavuk Yönetim Kurulu Başkanı Müjdat Sezer Hastavuk Genel Müdürü Şahin Aydemir ile yapılan workshopla, Hastavuk’un gelişimi adına bayilerle ortak kararlar alındı. Lezzetin hasını bilen Hastavuk’tan aile buluşması Beyaz et sektöründe 3. yılına giren Hastavuk, ramazan ayı öncesi Türkiye’deki tüm bayilerini, eşli ve aileli olarak, 3 gün boyunca Bursa’da ağırladı. İNFOVET 72-73 Hastavuk’un tüm bayilerinin katılımı ile geçtiğimiz günlerde Bursa Crowne Plaza Otel’de bir araya gelen Hastavuk ailesinin girişlerle başlayan programı, aynı günün akşamı kokteyl programı ardından Mudanya deniz kenarında, tarihte tren istasyonu olarak kullanılmış ve şimdilerde otel olan Montania İskelesinde akşam yemeğiyle devam etti. İkinci gün bir dakikalık saygı duruşu ve İstiklal Marşı ile başlayan programın açılış konuşması Hastavuk Yönetim Kurulu Başkanı Müjdat Sezer tarafından yapıldı. Halkla İlişkilerden Sorumlu Bircan Özkan’ın sunumuyla başlayan toplantıda “Beyaz et sektörü, Hastavuk markasının bugüne Hastavuk Ailesi’nin bir aradayken yaşadığı coşku, “birlik ve beraberlik ruhunun” kanıtıydı. Bilgi ve sevgi paylaştıkça artar Kişisel Gelişim Uzmanı Ahmet Şerif İzgören’in “Önceden Görmek” konulu semineriyle, katılımcılar keyifli anlar yaşadı. kadarki gelişimi, değerlendirmeler, hedefler, bayi vizyonu konuları sırasıyla Canlı Faaliyetlerden Sorumlu İskender Turhan, Kesimhane Tesislerinden Sorumlu Mehmet Sabit Yılmaz, Kaliteden Sorumlu Ece Ertek Kederli, Mali İşlerden Sorumlu Erdinç Pir ve Satış-Pazarlamadan Sorumlu Orkun Şenyurt tarafından gerçekleştirilen sunumlarla paylaşıldı. Türkiye’nin EN’leri bir aradaydı İkinci gün öğleden sonra Hastavuk Genel Müdürü Şahin Aydemir ile yapılan workshopla, birlik-beraberlik içerisinde Hastavuk markasının gelişimi adına bayilerle ortak kararlar alındı. Sunumlar, seminerler sonrası Şirket Kurucu Ortağı İsmail Hakkı Yılmaz, Yönetim Kurulu Başkanı Müjdat Sezer, Yönetim Kurulu Üyesi Barış Sezer ve Denetim Kurulu Üyesi Ali Piler tarafından “Türkiye’nin EN’leri” başarı ödülleri dağıtıldı. Günün bayiler için son programı kişisel gelişim uzmanı Ahmet Şerif İzgören Hoca oldu. “Önceden Görmek” konulu semineriyle, katılımcılar bol kahkahalı keyifli anlar yaşadı. Toplantılar sırasında bayi eş ve çocukları rehberler eşliğinde Bursa’da tarihi ve kültürel yerleri gezerek, gönüllerince bir gün geçirdiler. Hastavuk’un “Lezzetin Hasını Bilenler Buluşması” adını verdiği, bayilerini ağırlamaktan büyük keyif aldığı ve mutlu olduğu bayi toplantısının son programı gala gecesi oldu. Alba grubunun eşsiz şarkılarıyla inanılmaz keyifli bir gece yaşandı. Deneyim ve sahip olduğu tecrübesi ile Hastavuk, hiç girilmeyen pazarlara giren, sektöründe en fazla ihracatı gerçekleştiren firma olmanın haklı gururunu taşımaktadır. Ürettiği kaliteli ırklarla, sağladığı müşteri memnuniyetiyle, sektöründeki başarısını aldığı kalite ve başarı ödülleriyle tescillemektedir. Ülke ekonomisine kattığı değerlerle birçok kurum ve kuruluş tarafından defalarca ödüllendirilen Hastavuk, kalitesi ve üstün başarısıyla Mükemmellik Ödülü’nü birçok sefer Türkiye’ye kazandırmış bir firmadır. Her daim üzerine düşen sosyal görevleri yerine getiren Hastavuk, sektöründe hak ettiği konumu güçlendirmeye devam etmektedir. advertorıal elanco hayvan sağlığı Elanco’dan, kanatlı endüstrisi için ortak sınıf antibiyotiklere alternatif yeni ürün Elanco Hayvan Sağlığı’nın geçtiğimiz günlerde Amerika Birleşik Devletleri’nde tanıtımını yaptığı InteprIty, çalışmalara göre nekrotik enteritis kaynaklı ölümleri, kontrol grubuna göre % 76-93 azaltıyor. GREENFIELD, IndIana. 19 Mayıs 2016 - Elanco Hayvan Sağlığı, broylerlerde Clostridium perfringens’in yol açtığı nekrotik enteritis kaynaklı ölümlere karşı geliştirdiği, sadece hayvan sağlığı kullanımına özel ve yem içi kullanıma uygun antibiyotiği Inreprity™’yi ABD’de tanıttı. Veteriner hekim gözetimi altında kullanılacak olan Inteprity, broyler sağlığını destekleyecek ve akılcı antibiyotik politikalarına uygun bir seçenek oluşturacak. Araştırmalar, nekrotik enteritisin, broyler sürülerinin sağlığı ve refahı için ciddi ve sürekli bir tehdit olduğunu, antibiyotik kullanımının azaltılması çabaları nedeniyle, hastalık insidansının günlük yaklaşık yüzde 1 mortalite artış oranıyla seyrettiğini gösteriyor.1, 2 Elanco Kanatlı Teknik Danışmanı Dr. Sara Steinlage’e göre “Inteprity, sağlıklı broylerler yetiştirilmesine yardımcı olacak; aynı zamanda beşeri sahada da kullanılan antibiyotiklerin kullanımını azaltan politikalarla da uyumlu. Inteprity, kanatlılarda Clostridium perfringens’in yol açtığı nekrotik enteritis kaynaklı ölümleri kontrol etmek için sadece hayvan sağlığına yönelik ilk antibiyotik ve aynı zamanda, Elanco’nun ‘8 Adımda Akılcı Antibiyotik İNFOVET 74-75 Planı’nın bir parçası”. Çalışmalar, Avilamycin etken maddeli Inteprity’nin nekrotik enteritis kaynaklı ölümleri, kontrol grubuna göre yüzde 7693 arasında azalttığını gösteriyor. 3-5 Dr. Steinlage ayrıca “Elanco, veteriner hekimlerle ve üreticilerle birlikte akılcı antibiyotik kullanımı ve hayvan sağlığına özel yeni antibiyotik çözümleri için adımlar atıyor. Inteprity, ilgili FDA yönetmelikleri doğrultusunda kullanılarak ölümlerin azaltılması sağlanırken, antibiyotiklerin veteriner gözetiminde akılcı kullanımı da mümkün kılınabilecek” şeklinde açıklama yaptı. KAYNAKLAR 1. Williams, R. 2005. “Intercurrent coccidiosis and necrotic enteritis of chickens: rational, integrated disease management by maintenance of gut integrity.” Avian Pathol. 34.3: 159-180. 2. Van Immerseel, F., Rood, J. et al. Jan. 2009. “Rethinking our understanding of the pathogenesis of necrotic enteritis in chickens.” Trends Microbiol. 17.1: 32-36. 3. Bagg, R., Vessie, G., and McMillan, E. 2009. “Clinical Study: Examination of the Ability of Avilamycin to Control Mortality Related to Clostridium perfringens (Necrotic Enteritis) in Flocks of Growing Chickens.” Elanco Animal Health. Data on file. 4. Bagg, R., Vessie, G., and McMillan, E. 2011. “Clinical Study: Examination of the Ability of Avilamycin to Control Mortality Related to Clostridium perfringens (Necrotic Enteritis) in Flocks of Growing Chickens.” Elanco Animal Health. Data on file. 5. Davis, S. 2014. “Clinical Study (GCP): Efficacy of Avilamycin to Prevent or Reduce Mortality Related to Clostridium Perfringens (Necrotic Enteritis) In Broiler Chickens.” Elanco Animal Health. Data on file. Sadece Hayvan sağlığında kullanılan antibiyotikler Hayvanlar insanlardan farklı hastalık etkenlerine hassas olduklarından, farklı sağlık kontrol yöntemlerine ihtiyaç duyarlar. Bu antibiyotikler sadece hayvanlarda kullanılmak üzere geliştirilmiştir ve insan sağlığında kullanımları yoktur. TOPLANTI CEVA HAYVAN SAĞLIĞI Ceva’dan tam destek Ceva Hayvan Sağlığı, 14-15 Mayıs tarihlerinde Elazığ’da düzenlenen Türk Veteriner Jinekoloji Derneği 4. İstişare Toplantısı’na destek sponsoru oldu. Ceva Satış Temsilcisi Kaplan Sakallı, Ceva Bölge Müdürü Abidin Aslan, Ceva Teknik Müdürü Dr. Gamze Alpun, Fırat Üniversitesi, Veteriner Fakültesi Doğum ve Jinekoloji AbD. Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ali Rişvanlı Türkiye’nin farklı veteriner fakültelerinden konusunda uzman akademisyenler bir araya gelerek hayvancılığın, veteriner fakültelerinin ve mesleki sorunların konuşulduğu ve gelecekte hayata geçirilmesi düşünülen projelerin kararlarının alındığı Türk Veteriner Jinekoloji Derneği 4. İstişare Toplantısı katılımcılar açısından oldukça verimli geçti. Ceva Hayvan Sağlığı da, birbirinden değerli bu kadar akademisyeni bir arada görmüşken kendilerine günümüzde süt işletmelerinin önemli bir problemi olan anöstrüs sorunlarını ve tedavi yaklaşımlarını sordu. İNFOVET 76-77 İNEK VE DÜVELERDE ANÖSTRÜS SORUNUNA TEDAVİ YAKLAŞIMLARI Fırat Üniversitesi Veteriner Fakültesi Doğum ve Jinekoloji AbD. Öğretim Üyesi Prof. Dr. Halis Öcal İnek ve düvelerde gerek östrüslerin senkronizasyonu ve gerekse inaktif ovaryuma bağlı anöstrüslerde östrüslerin uyarılması ve senkronizasyonu amacıyla doğal progesteron içeren “vagina içi progesteron salıveren gereçler” kullanılmaktadır. İneklerde doğum sonrası süreçte 4 farklı tip anöstrüs olgusuyla karşılaşılabilir: Bunlardan birincisi, tip I olarak adlandırılan anöstrüs olgularıdır. Bu tip anöstrüslerde folikul gelişimi “aday (emergence)” aşamasında kalmakta ve gelişen foliküller yaklaşık 4 mm çapı geçmemekte, yani foliküler gelişimin “seçilme (deviation)” aşamasına ulaşılamamaktadır. Bu tip anöstrüsler klasik olarak “inaktif ovaryum” olarak adlandırılır. İkinci tipte ise (tip II) foliküler gelişimin “seçilme” aşaması geçilir “büyüme (growth)” aşamasından sonra folikül atreziye uğrar. Üçüncü tipte ise (tip III) folikül preovulator aşamaya kadar gelişir, fakat ovule olmaz; kalıcı foliküle ya da foliküler/luteal kistlere dönüşür. Dördüncü tip anöstrüste ise (tip IV) folikül gelişir ovule olur ve korpus luteum şekillenir, fakat korpus luteum belli bir süre sonra regrese olamayıp kalıcı hale dönüşür (kalıcı luteal yapıya bağlı anöstrüs). Tip I ve tip II anöstrüsler çoğu zaman beslenmeyle ilgili sorunlardan (negatif enerji dengesi) kaynaklanmakta, beslenmeyle ilgili sorunlar giderilip, ekzojen progesteron ve eCG uygulamaları yapıldığında hayvanlarda düzenli sikluslar şekillenmektedir. Bu amaçla 7-9 gün süreli vagina içi progesteron uygulamaları eCG ile birleştirilirse başarılı netice alınabilir. Luteal yapıya bağlı anöstrüslerde ise kalıcı luteal yapının mutlaka PGF2 alfa uygulanarak regrese edilmesi gerekir. SIĞIR YETİŞTİRİCİLİĞİNİN EN ÖNEMLİ PROBLEMLERİNDEN BİRİ ANÖSTRÜS Fırat Üniversitesi Veteriner Fakültesi Doğum ve Jinekoloji AbD. Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ali Rişavanlı Anöstrüs sorunu için düve ve inekler ayrı ayrı ele alınıp sebebe yönelik tedavi girişimlerinde bulunulmalıdır. Bana göre, özellikle içerisinde çok sayıda hayvanın bulunduğu büyük işletmelerde asıl sorun, yeteri kadar takibi yapılamadığından östrüslerin tespit edilememesidir; yani suböstrüs. Bu nedenle böyle işletmelerde bu sorunun çözümü için ilaç uygulaması yerine östrüs tespit etkinliğini artıracak uygulamaların yaygınlaştırılması gerekmektedir. Anöstrüs sorunu ile ilgili olarak söyleyebileceğim ikinci başlık ise çoğunlukla besleme hatalarına bağlı ortaya çıkan ovaryum kistleridir. Özellikle luteal kistler en yaygın görülen ovaryum kistlerindendir. Bu kistlerin tedavisinde rasyon düzenlemeleriyle birlikte (özellikle vitamin ve mineral destekleri) PGF2 alfa uygulamaları da yapılabilir. Ovaryumların inaktif olması ile seyreden hakiki anöstrüsler çoğunlukla düvelerde gözlenmektedir. Temelinde yine bakım besleme problemleri olan bu bozukluk için rasyon düzenlemeleri ile birlikte ovaryumları uyarmak için negatif feed back etkisinden yararlanmak için progesteron uygulamaları yapılabilir. Prof. Dr. Cahit Kalkan, Ceva Teknik Müdürü Dr. Gamze Alpun'a desteklerinden dolayı teşekkür plaketini takdim ediyor. ANÖSTRÜSUN DİREK VE İNDİREKT SEBEPLERİ VARDIR Erciyes Üniversitesi Veteriner Fakültesi Doğum ve Jinekoloji ABD. Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kutlay Gürbulak Anöstrüs kavramı sütçü ineklerde buzağılamadan sonraki birkaç hafta içinde bekleme periyodunda östrüsün görülememesidir. Özellikle son 20-30 yıl içinde sütçü ineklerdeki pospartum anöstrüs olgusunun önemi ortaya çıkmıştır. İlk olarak 1920’den önce anöstrüs, reprodüktif bir problem olarak ele alınmıştır. Pospartum anöstrüsün uzaması halinde doğum ve gebe kalma aralığının da uzamasına sebep olacağından dolayı veteriner hekimler bu konuda sürekli farklı stratejiler geliştirmektedir. Fizyolojik emme: Emme, epizotik LH sekresyonunu baskılamakta; sonuç olarak ovulasyon gecikmektedir. Doğum: Doğum, anöstrüs için bir çok risk faktörü içermektedir. Özellikle ilk kez doğum yapan düvelerde ilk ovulasyon gecikmektedir. Multiparous ineklerde özellikle dört ve daha fazla buzağılamadan sonraki doğumlarda luteal faz uzamakta ve anöstrüs için önemli risk teşkil etmektedir. Gebelik sayısın artması sonucunda uterusun gebelik öncesi dönemdeki boyutlarına dönme süresi uzamakta ve kalıcı korpus luteum ve piyometra riski artmaktadır. Süt verimi: Anöstrüsün oranı ile süt veriminin arasındaki ilişkiyi belirten farklı görüşler olmakla birlikte genel kabul; enerji gereksinmesinin artması sonucunda negatif enerji dengesi oluşması ve anovulasyon riskinin artmasıdır. Bu görüş bazen 305 günlük periyottaki 5.000-9.500 kg süt verimini kapsarken bazen 9.500 kg üzerini de kapsamaktadır. Bir çalışmada pospartum ilk haftasında süt verimi pik yapan ineklerde anovulatör inek sayısının ovulatör inek sayısından daha çok olduğu vurgulanmıştır. Beslenme: Şiddetli beslenme problemleri anöstrüsü uyarmaktadır. Özellikle anöstrüs olgularında siklusun başlaması gecikmektedir. Aynı şekilde negatif enerji dengesi, yağ dokusun mobilizasyonu ve dolaşımdaki NEFA konsantrasyonunun artmasına sebep olmaktadır. Anöstrüs problemleri çoğunlukla LH pulsazyonunun sıklığıyla ilişkilidir. Vücut kondisyon skoru (VKS): Sütçü ineklerde, 1-5’lik skaladaki vücut kondisyon skorunun 3’ün altına düşmesi çoğunlukla negatif enerji dengesinin göstergesidir. Pospartum dönemdeki bu düşük skor aynı zamanda LH pulzasyonu sıklığını ve anöstrüsü de etkilemektedir. Bununla birlikte embriyonik ölüm riskini de artırmaktadır. Kuru dönemin uzunluğu: İneklerde kuru dönemin 77 günden fazla olması durumunda anöstrüs riski 3 kat artmakta ve ovulasyon şansı azalmaktadır. Bununla birlikte kuru dönemdeki beslemede pospartum dönemdeki anöstrüs oranını etkilemektedir. İklim: Yüksek sıcaklık ve nem oranının artması sonucunda anöstrüs, suböstrüs oranı artmaktadır. Sosyal hiyerarşi: Sosyal hiyerarşinin (bu- rada söz edilen baskın karakterli ineklerin oranı) bozulması sonucunda bazı ineklerin yemden yararlanmasını etkilemekte ve negatif enerji dengesini tetikleyerek anöstrüs oranını artırmaktadır. Ahır sistemi: Kalabalık ve havasız ahırlardaki inekler, geniş ahır ve otlaklarda beslenen ineklerle karşılaştırıldıklarında anöstrüs oranı artmaktadır. Buzağılama mevsimi: Kışın buzağılayan inekler yaz mevsimindekilerle karşılaştırılınca östrüsün yeniden başlaması gecikmektedir. Fotoperiyodun postpartum siklusun düzenlenmesinde etkili olduğu düşünülmektedir. Uterus yangısı: Şiddetli akut metritis olgularında, siklik ovaryan aktivite gecikmektedir. Keza ilk ovulasyon ve buzağılama aralığının da uzamasına sebep olmaktadır. Uterus hastalıklarını artıran ikizlik, yavru zarlarının atılamaması da dolaylı olarak anöstrüsü artırmaktadır. Ayak hastalıkları: Ayak hastalıkları ve topallık skoru yüksek olan ineklerde anöstrüs oranı artmaktadır. Mastitis: Mastitis anöstrüs için önemli bir faktördür. Özellikle ayak hastalıklarıyla birleştirince oluşturduğu stresten dolayı siklusun başlaması gecikmektedir. Metabolik hastalıklar: Ketozis ve abomasum deplasmanı siklusu ve anovulasyonu etkilemektedir. Özellikle postpartum ilk haftada şekillenen subklinik ketozis genellikle gözden kaçmaktadır. Toplantı sonrası gala gecesinde biraraya gelen katılımcılar eğlenceli anlar yaşadılar. Diğer hastalıklar: Buzağılamadan sonraki bir ay içinde şekillenen pnömoni vakaları ovarial aktivitelerin başlamasını 4,5 kat azaltmaktadır. Negatif enerji dengesini artıracak diğer sistemik hastalıklar da anöstrüsü tetiklemektedir. BESLENME VE BARINMA KOŞULLARI SAĞALTIMIN ÖNEMLİ BİR PARÇASI Erciyes Üniversitesi Veteriner Fakültesi Doğum ve Jinekoloji AbD. Öğretim Üyesi Yard. Doç. Dr. Murat Abay Seksüel siklusların şekillenmemesi ve/veya klinik olarak siklik dönemlerin tespit edilememesi durumu anöstrüs olarak tanımlanabilir. Ayrıca siklus faaliyetlerinin ortadan kalkması ve/veya semptomatik olarak belirlenememesi, gebe kalma yönünden gecikmelere, doğumlar arasındaki sürenin uzamasına ve dolayısıyla verim kaybına neden olan bir infertilite sorunu olarak karşımıza çıkmaktadır. Yaş, beslenme durumu, süt verimi, emzirme, mevsim etkisi, kistik ovaryumlar, uterusun patolojik durumu, genetik faktörler, kronik hastalıklar ve östrüsü gözlemleme hataları anöstrüsün nedenleri arasında yer alır. Anöstrüs sağaltımında öncelikle besleme ve barınma şartlarının düzeltilmesi ön koşulu ile hormonal tedavi yöntemleri uygulanmalıdır. Bu amaçla GnRH ve PGF2 alfa ve progesteron içeren preparatların kullanıldığı östrüs ve ovulasyon senkronizasyonu metotları kullanılmaktadır. Özellikle 7-14 gün arasında değişen sürelerde progesteron uygulamaları ön plana çıkmaktadır. BAZI DOĞUŞTAN ANOMALİLER GÖZDEN KAÇIRILMAMALI Fırat Üniversitesi Veteriner Fakültesi Doğum ve Jinekoloji AbD. Öğretim Üyesi Prof. Dr. Cahit Kalkan Düveler ineklerden farklı olarak öncelikle doğuştan olabilecek anomalilerden olan, beyaz düve hastalığı, hermafroditizm, freemartinizm, ovaryumların agenezis ve hipoplazisi, yumurta kanallarının çeşitli anomalileri gibi durumlar yönüyle incelenmesi gerekir. Bu sorunların olmadığından emin olunan düvelerde ve ineklerde daha sonra öncelikle bakım ve beslenme şartları gözden geçirilmelidir. Bundan sonra anöstrüs sorunu olan hayvanlar ovaryum ve genital kanalın çeşitli hastalıkları yönünden incelenmelidir. Sıcak mevsimlerde anöstrüs gösteren hayvanlarda sıcaklık stresi de İNFOVET 78-79 Anöstrüs, özellikle yüksek süt verimli ineklerde sıklıkla karşılaşılan ve önemli oranda ekonomik kayba yol açan bir problemdir. gerçek anöstrüs olguları çoğunlukla, iyi yönetilmeyen ve beslenme yetersizlikleri olan sürülerde şekillenmektedir. göz ardı edilmemelidir. Anöstrüs sorunu gösteren düve ve ineklerde sorun korpus luteum kaynaklı ise PGF2 alfa enjeksiyonu yapılabilir. Ovaryumların etkin olmadığı sorunu varsa GnRH, düşük dozlarda eCG enjeksiyonları, progestajenler vajina içi yolla tek başlarına veya senkronizasyon yöntemlerinden bilinen GnRH, hCG, PGF2 alfa gibi hormonlarla kombine olarak da kullanılabilir. Ovulasyon sorunlu anöstrüs geçiren hayvanlarda LH, GnRH, farklı ovsynch uygulamaları, progesteron içeren vajina içi aygıtlar yalnız başına veya ovsynch yöntemleri de bilindiği gibi diğer bazı hormonlarla birlikte kullanılabilir. çiftliklerde İYİ YÖNETİM VE BESLEMENİN ÖNEMİ KAÇINILMAZ Ondokuz Mayıs Üniversitesi Veteriner Fakültesi Doğum ve Jinekoloji AbD. Prof. Dr. Murat Fındık Anöstrüs olgusu özellikle yüksek süt verimli ineklerde sıklıkla karşılaşılan ve önemli oranda ekonomik kayba yol açan bir problemdir. Kabul edilebilir sınırları olan fizyolojik anöstrüs sürecini hariç tutarsak, anöstrüs durumunun daha çok iki tabloda şekillendiğini görmekteyiz. Bunlardan ilki gerçek ya da hakiki anöstrüs olarak ifade ettiğimiz, yumurtalıklarda foliküler faali- yetlerin hiç olmaması ya da çok zayıf olması nedeniyle hayvanda üreme faaliyetinin durduğu olguları kapsamaktayken, ikinci formda foliküler gelişimin belirli aşamaya kadar ilerlediği ancak buna karşın ovulasyon ve östrüsün şekillenmediği olguları kapsamaktadır. Gerçek anöstrüs olgularını çoğunlukla iyi yönetilmeyen ve beslenme yetersizlikleri olan sürülerde görüyoruz. Vücut kondüsyonu düşük, metabolik problemleri ve/veya ayak problemleri bulunan hayvanların bu olguya daha yatkın olduğu bilinmektedir. Bu olguların tedavisi için bu şartlar mutlaka düzeltilmelidir. Bunlarda bir iyileşme olmadan ovaryumların faaliyete geçmesini beklemek anlamsızdır. Anovulatör folliküllere bağlı anöstrüs olgularının tedavisinde de öncelikle beslenme ve yönetim koşulları değerlendirilmeli, bunlarla ilgili eksikler giderildikten sonra diğer sağaltım seçenekleri uygulanmalıdır. Folliküler gelişimi teşvik için GnRH ve LH uygulamaları denense de, anöstrüs çoğunlukla ovaryumdan yetersiz progesteron üretimi ile karakterize olduğundan bu tür ovule olmayan folikül olgularında progesteron tedavisinden daha iyi sonuçlar elde edilmektedir. Progesteron tedavisi öncesinde uterusta bir enfeksiyon olmadığının da kontrol edilmesi unutulmamalıdır. Sahanın bütün gereksinimleri tek bir platformda KONU KANATLI ilk olarak 2008 yılında Çiftlik Hayvanları Hekimliği Derneği tarafından başlatılan Sürü Sağlığı & Yönetimi Sempozyumu’nun, 2012 ve 2014 yılları ardından bu yıl 4.sü düzenlendi. 25-28 Mayıs tarihleri arasında Antalya’nın eşsiz doğası ile iç içe gerçekleştirilen sempozyumda, Maritim Pine Beach Otel misafirlere ev sahipliği yaptı. Çiftlik alanında çalışan veteriner hekimlerin ve diğer meslek mensuplarının sürekli eğitimlerine destek olmak üzere planlanan sempozyuma yurtdışından üç konuşmacı katılım gösterdi. Ülkemizden ise, Ankara, Uludağ, Selçuk, Mehmet Akif Ersoy, Afyon Kocatepe Üniversitesi olmak üzere beş farklı üniversiteden toplam 25 çağrılı tebliğ yayınlandı. Eş zamanlı tebliğlerle birlikte üç adet workshop organize edildi. Ayrıca İNFOVET 80-81 iki salonda eş zamanlı 8 serbest bildiri ve 24 adet poster bildiri ilk defa yer aldı. Bunlara ek olarak sponsorların düzenlediği 2 adet uydu sempozyumu gerçekleştirildi. Enfeksiyöz hastalıkların kontrolünde yaşanan güçlükler Sempozyumun açılış konuşmasını Çiftlik Hayvanları Hekimliği Derneği Başkanı Prof. Dr. Hasan Batmaz yaptı. Batmaz konuşmasına istatistiki veriler sunarak başladı; “Ülkemizde 2015 yılı TÜİK verilerine göre, kırmızı et veriminin yaklaşık % 88’i ve sütün % 90’ı sığırlardan sağlanmaktadır. Dünyada olduğu gibi ülkemizde de sığır yetiştiriciliği sağlama kolları çok büyük öneme sahiptir ve bu kollar veteriner hekimlerin, zooteknistlerin, teknisyen ve diğer meslek mensuplarının önemli bir kısmını oluşturmakta- dır. Ülkemiz sığırcılığında yıllardır problem olan tüberküloz ve bruselloz gibi enfeksiyöz hastalıklara karşı alınan tüm koruma ve kontrol tedbirlerine rağmen; maalesef bu sorun çözülememektedir. Örneğin, üç gün hastalığı ve şap hastalığı hala görülmekte ve problem teşkil etmeye devam etmektedir. Geçtiğimiz Eylül ayında Van’da başlayan şap hastalığı salgınları, alınan tedbirlerin yetersizliği ve gecikmeler nedeniyle ülkemizin birçok alanında görülmüştür ve büyük ekonomik kayıplara yol açmıştır; birkaç ay sonra ancak kontrol altına alınabilmiştir. Buna rağmen, son günlerde başta Marmara Bölgesi’nin doğusu ve İç Anadolu Bölgesi olmak üzere birçok bölgede sap salgınları devam etmektedir”. Başkan Batmaz konuşmasını; sempozyuma davetli konuşmacılara, serbest Bu yıl düzenlenen sempozyum alanındaki en büyük organizasyon olmaya aday. Çiftlik alanında çalışan veteriner hekimlerin ve diğer meslek mensuplarının sürekli eğitimlerine destek olmak üzere gerçekleştirilen 4. Sürü Sağlığı & Yönetimi Sempozyumu’na bu sene de ilgi büyüktü. Çiftlik Hayvanları Hekimliği Derneği Başkanı Prof. Dr. Hasan Batmaz, “sempozyumun tüm katılımcılara ve ülke ekonomisine yararlı olmasını dilerim” bildirilerle katılan bildiri sahiplerine, destek veren sponsorlara, tanıtımda yardımcı olan sektörel basına, etkinliğe ilgi gösteren tüm katılımcılara ve bilim kurulu ile düzenleme kurulu üyelerine teşekkür ederek bitirdi. Aktif ve yaşayan bir organizasyon Açılış konuşmasında Prof. Dr. Hasan Batmaz’ın ardından Dünya Buiatri Derneği Genel Sekreteri Arcangelo Gentile de söz aldı. Çiftlik Hayvanları Hekimliği Derneği tarafından Dünya Buiatri Derneği’ne yapılan başvurunun kabul edileceğinden emin olduğunu belirterek sözlerine başlayan Arcangelo Gentile; “Yaklaşık 700 katılımcının olduğunu ve sayısız sunumun, posterin olduğunu öğrendim; bu nedenle çok aktif ve yaşayan bir organizasyon olduğunu rahatlıkla görebiliyorum. BÜYÜKBAŞ DÖRDÜNCÜ Sürü Sağlığı & Yönetimi Sempozyumu 1 2 3 4 5 Başkan Prof. Dr. Hasan Batmaz’dan ilk toplantının 2008 yılında yapıldığını öğrendim; oldukça genç bir dernek olmasına rağmen inanılmaz etkin bir organizasyon gerçekleştiriliyor olduğunu görebiliyorum” diyerek sözlerine devam etti. Dünya Buiatri Derneği’nin bünyesinde, şu ana kadar dünya çapında 53 derneği barındırdığını ve bunların 30 tanesinin Avrupa’nın etkin dernekleri olduğunu söyleyen Arcangelo Gentile, derneklerinin koyun ve keçi sağlığı alanındaki çalışmalara da ciddi ağırlık verdiğini belirtti: “Türkiye, hayvancılık konusunda önemli bir ülke ve küçük ruminantlara da gerekli önemi veriyor olması bizleri heyecanlandırıyor. Bir yıl büyük hayvan sürü sağlığı sempozyumu, bir yıl koyun-keçi sempozyumu gerçekleştiriyor olması bunun kanıtıdır. Prof. Dr. Hasan Batmaz, açılış konuşmasında Türkiye hayvancılığı ile ilgili bütün problemleri özetledi. Bu konu ile ilgili olarak Avrupa Buiatri Dernekleri ve Türk veteriner hekimlerin ortaklaşa çalışması oldukça etkili olacaktır. Başarılı bir kongre olmasını ve önümüzdeki Dünya Buiatri Derneği’nin Dublin’de yaptığı toplantıda sizleri de görmeyi ve aynı zaman- da genel sekreter olduğum süre içerisinde Türkiye’nin başvurusunun kabul edilmesi halinde, Dünya Buiatri Derneği toplantılarının bir diğerinin Türkiye’de yapılmasını umuyorum”. Neden sürü sağlığı ve sürü yönetimi? Dünyadaki toplumların tamamında son 20 yılda nüfusun gereksinimlerini karşılamak ve daha fazla üretim yapmak için ekonomik yetiştirme adına küçük aile işletmelerinden büyük işletmelere doğru bir yönelim var. Sığır yetiştiriciliği konusunda gerçekleştirilen kongrelerin büyük işletmeler için gün geçtikçe önem kazanmasının nedeni de budur. Bu durum hekimliğimizde “Sürü Sağlığı ve Yönetimi” anlayışının gelişimine olanak sağlamıştır. Hayvancılık gelişim politikası Büyük sığırcılık işletmelerinin olması sektörde birçok yeniliğe öncülük etmektedir; ancak ülkemizin coğrafi yapısı ve nüfus dağılımı gibi sosyal yapıya dair unsurları göz önünde bulundurduğumuzda küçük aile işletmelerinin gelişmesine büyük gereksinim duyulmaktadır. Ülkemizde 20-100 başlık 1. Uludağ Üniversitesi Veteriner Fakültesi, Hayvan Besleme ve Beslenme Hastalıkları AbD Emekli Öğretim Üyesi, Beslenme ve Sürü Danışmanı Prof. Dr. Melih Yavuz 2. Uludağ Üniversitesi Veteriner Fakültesi, Zootekni ve Hayvan Besleme Bölümü, Hayvan Besleme ve Beslenme Hastalıkları AbD Öğretim Üyesi Prof. Dr. İ. İsmet Türkmen 3. Afyon Kocatepe Üniversitesi Veteriner Fakültesi Zootekni ve Hayvan Besleme Bölümü Zootekni AbD Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Tekerli 4. Uludağ Üniversitesi Veteriner Fakültesi, Zootekni ve Hayvan Besleme Bölümü, Hayvan Besleme ve Beslenme Hastalıkları AbD Öğretim Üyesi Doç. Dr. Hıdır Gençoğlu 5. Uludağ Üniversitesi Veteriner Fakültesi, Zootekni ve Hayvan Besleme Bölümü Hayvan Besleme ve Beslenme Hastalıkları AbD Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hakan Biricik İNFOVET 82-83 BÜYÜKBAŞ DÖRDÜNCÜ Sürü Sağlığı & Yönetimi Sempozyumu 6 7 8 9 10 işletmelere destek verilerek ve bu türlü işletmelerin yüksek süt verimli ırklar yerine kombine rejim melez ırkların yetiştirilmesine teşvik edilerek Türkiye’deki kırmızı et ihtiyacının karşılanmasına destek olunmaktadır. Bu durum ayrıca sosyo-ekonomik kalkınmayı da sağlamaktadır. Biz diyoruz ki; buzağılar, kuzular ve oğlaklar hastalanmasın, ölmesin! Hayvancılıkta buzağı, koyun ve oğlak kayıpları ciddi bir problemdir. Ülkemizde sayısı yaklaşık 5 milyon olan buzağı popülasyonundaki kaybın % 10 üzerinde olduğunu kabul edersek, bu kayıp oranını yarı yarıya azaltmayı başardığımızda ciddi bir maddi kazanç sağlamış olacağız. Örneğin, buzağı başına maddi değeri 2 bin TL olarak ele alırsak, kazancımız 500 milyon TL gibi bir rakama denk gelecektir. Bu buzağılar erişkin hale geldiklerinde ise asgari 1.5 milyar TL ekonomik kazanç sağlanmış olunacaktır. Yine 250 bin hayvanın erişkin halde yaklaşık 250 kg karkas ağırlığına ulaştığını düşünürsek, bu durumda toplam 62 bin 500 ton karkas kazancı olacaktır. Bu hesapları, kuzu ve oğlaklarda da yapmamız mümkündür; bu hayvanların ağırlıklarının düşük olması yanında ölüm oranlarının buzağılara göre daha yüksek olduğu unutulmamalıdır. Diyoruz ki; buzağılar, kuzular ve oğlaklar hastalanmasın, ölmesin. Bunu başarmanın yolu da veteriner hekimler ve yetiştiriciler için buzağı hastalıklarının ve ölüm oranlarının azaltılmasına yönelik gerekli lokal eğitim programlarının planlanmasından geçmektedir. Yem ile ilgili parametreler düzenli olarak gözden geçirilmeli Uludağ Üniversitesi Veteriner Fakültesi, Hayvan Besleme ve Beslenme Hastalıkları AbD Emekli Öğretim Üyesi, Beslenme ve Sürü Danışmanı Prof. Dr. Melih Yavuz, “Süt Sığırı Çiftliklerinde Yemlik Yönetimi” isimli sunumunda, iyi bir yemlik yönetimi planlaması için yemlerin depolanmasından başlayarak yem karmasının hazırlanması, yemin dağıtılması ve dağıtılan yemin yemlikte yönetimine birçok konuda ciddi bir kayıt ve takip sistemi oluşturulmasının gerekliliğine değindi. Yavuz; “Yemlik yönetimindeki hatalar sürü performansını ciddi şekilde olumsuz etkileyecek ve hayvan sağlığı ile ilgili ciddi problemlere yol açacaktır. Yem ve yemlik yönetimi ile ilgili oluşturulacak 6. Illinois Üniversitesi, Hayvan Bilimleri Departmanı Urbana, ABD Öğretim Üyesi Prof. Dr. James K. Drackley 7. Uludağ Üniversitesi Veteriner Fakültesi, Klinik Bilimler Bölümü İç Hastalıkları AbD Öğretim Üyesi Prof. Dr. Engin Kennerman 8. Uludağ Üniversitesi Veteriner Fakültesi, Klinik Bilimleri Bölümü İç Hastalıkları AbD Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sezgin Şentürk 9. Uludağ Üniversitesi Veteriner Fakültesi, Klinik Bilimleri Bölümü, Doğum ve Jinekoloji AbD Üyesi Prof. Dr. Ahmet Gümen 10. Uludağ Üniversitesi Veteriner Fakültesi, Klinik Öncesi Bilimler Bölümü Parazitoloji AbD Öğretim Üyesi Prof. Dr. Levent Aydın İNFOVET 84-85 BÜYÜKBAŞ DÖRDÜNCÜ Sürü Sağlığı & Yönetimi Sempozyumu 11 12 13 14 15 parametrelerin düzenli olarak gözden geçirilmesi yanında, çiftlikteki hayvanların performanslarının ve beslenmeye bağlı metabolik hastalıkların çiftliğin kabul sınırları içerisinde olup olmadığı da izlenerek yemlik ve beslenme yönetiminde işlerin doğru gidip gitmediği kontrol edilmelidir” diyerek sunumuna son verdi. Bypass yağların bilinçli kullanımı neden önemli? Uludağ Üniversitesi Veteriner Fakültesi, Zootekni ve Hayvan Besleme Bölümü, Hayvan Besleme ve Beslenme Hastalıkları AbD Öğretim Üyesi Prof. Dr. İ. İsmet Türkmen, “Süt İneklerinde Erken Dönem Bypass Yağ Kullanımı” başlık sunumunda, bypass yağların birim fiyatı en pahalı hammaddelerin başında geldiğini ve bu nedenle de hayvan besleme ekonomisi bakımından kullanımına dikkat edilmesi gerektiğini vurgulayarak başladı. Rastgele kullanımların, istenilen yararı sağlamaktan uzaklaştırmasının yanı sıra rasyon maliyetlerini gereksiz bir şekilde yükselttiğinin de altını çizdi. Türkmen, sunumunda ayrıca, bypass yağlar hakkında çeşitli araştırmacıların çalışmalarını aktardı ve erken laktasyon dönemindeki yüksek verimli inek rasyonlarına farklı miktarlarda bypass yağ katılmasının etkilerinn araştırıldığı kendilerine ait bir yakın zaman çalışmasını dinleyicilere anlattı. Gelecek nesillere bırakılacak önemli bir miras; mandacılık Afyon Kocatepe Üniversitesi Veteriner Fakültesi Zootekni ve Hayvan Besleme Bölümü Zootekni AbD Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Tekerli, “Türkiye’de Manda Yetiştiriciliği ve Geleceği” hakkında yaptığı sunuma, manda sütünden elde edilen ürünlerin ülkemizi tanıtmada ve kazanç getirmedeki öneminden bahsederek başladı ve sözlerine “Türkiye, hem manda varlığını hem de verimliliği artırarak dünya pazarlarında söz sahibi olabilecek bir potansiyele sahiptir. Türkiye’nin et üretim açığını kapatmada fakir meraları son derece iyi bir şekilde değerlendirebilen ve zor yetiştirme şartlarına uyan bu dayanıklı hayvanlar eşsiz bir imkan sunmaktadır” diyerek devam etti. Türkiye’nin tarihinde derisinden yemeni, boynuzundan yay ve tarak yapılan, halkın benimseyip kabul ettiği bir hayvansal üretim olan mandaların yetiştirici birlikleri eliyle korunması gerektiğini belirten 11. Dünya Buiatri Derneği Genel Sekreteri Arcangelo GentIle 12. Uludağ Üniversitesi Veteriner Fakültesi, Klinik Bilimler Bölümü Cerrahi AbD Öğretim Üyesi Doç. Dr. Göksen Çeçen 13. Phibro Hayvan Sağlığı Orta Doğu ve Kuzey Afrika Teknik Müdürü DR. Erkin Erkmen 14. Selçuk Üniversiyesı Veteriner Fakültesi, Klinik Bilimler Bölümü, Doğum ve Jinekoloji AbD. Öğretim Üyesi Prof. Dr. D. Ali Dinç 15. Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi, Klinik Bilimler Bölümü, Doğum ve Jinekoloji AbD Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Ayhan Baştan İNFOVET 86-87 BÜYÜKBAŞ DÖRDÜNCÜ Sürü Sağlığı & Yönetimi Sempozyumu Prof. Dr. Mustafa Tekerli, mandacılığın gelecek nesillere bırakılacak önemli bir miras olduğunu vurguladı. Besicilikte karlılık ile beslenme ilişkisi karşılaştırması Uludağ Üniversitesi Veteriner Fakültesi, Zootekni ve Hayvan Besleme Bölümü, Hayvan Besleme ve Beslenme Hastalıkları AbD Öğretim Üyesi Doç. Dr. Hıdır Gençoğlu “Besi Danalarında Temel Beslenme Kuralları” başlıklı sunumunda, sürüye yeni dahil edilen hayvanların beslenmesi, besiye hazırlık dönemi, besi geliştirme dönemi, besi bitirme dönemi, besi sığırı rasyonlarında üre ve mısır silajı kullanımı hakkında bilgiler sundu. Ayrıca, beslenme-karkas ilişkisi, ırk, canlı ağırlık, yaş, cinsiyet, beden yapısı, kondüsyon, hayvanın orijini ve beslenme gibi besi performansını etkileyen faktörleri ele aldı. İNFOVET 88-89 Süt yağı düşüklüğü ile ilgili tartışmalar devam ediyor Uludağ Üniversitesi Veteriner Fakültesi, Zootekni ve Hayvan Besleme Bölümü Hayvan Besleme ve Beslenme Hastalıkları AbD Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hakan Biricik “Süt İneklerinde Düşük Süt Yağı Sendromu” isimli sunumunda, süt yağı içeriği ve kompozisyonunu etkileyen önemli faktörlerden bahsetti. Prof. Dr. Hakan Biricik, süt yağının düşürülmesinin, üreticiler tarafından ekonomik bir değerinin olmasının yanı sıra laktasyondaki ineklerin sağlık ve beslenme durumları ile ilgili de önemli bilgiler verdiğini söyledi; ilk aşamada süt verimi normal olsa bile ilerleyen aşamalarda laminitis, abomasum deplasmanı gibi pek çok hastalığın habercisi olabileceğini sözlerine ekledi. Düşük lif tüketimi, rasyonun partikül büyüklüğü, lif olmayan karbonhidrat tüketimi, rasyonlara yüksek yağ ilavesi gibi süt yağı düşüşüne neden olan faktörlerin ardından, süt yağı düşüklüğü üzerine teorileri dinleyicilere aktardı. Enerji tüketiminin kontrol altına alınmasına yönelik güncel yaklaşımlar Sempozyuma konuşmacı olarak yurtdışından katılımda bulunan üç önemli isimden biri, Illinois Üniversitesi, Hayvan Bilimleri Departmanı Urbana, ABD Öğretim Üyesi Prof. Dr. James K. Drackley idi. “Kuru Dönem ve Geçiş Dönemi Beslenmesinde Güncel Yaklaşımlar” adlı sunumunda eskiden yapılan tek tip kuru dönem beslemesinin yerini geleneksel uygulamalardan uzak tarzda beslemeye bıraktığını ve beslenmeye yönelik yaklaşımların bu geleneksel methotlar çerçevesinde düşünülmemesi gerektiğini söyledi. Enerji tüketiminin kontrol altında tutulmasının anahtar rol oynadığını belirten Drackley, aynı zamanda geçiş BÜYÜKBAŞ DÖRDÜNCÜ Sürü Sağlığı & Yönetimi Sempozyumu dönemi boyunca hayvanın sağlığının iyileştirilmesinde de yararları olduğunu sözlerine ekledi. Zayıflamaya neden olan hastalıkların erken teşhisi ciddiye alınmalı Uludağ Üniversitesi Veteriner Fakültesi, Klinik Bilimler Bölümü İç Hastalıkları AbD Öğretim Üyesi Prof. Dr. Engin Kennerman, “Kronik Zayıflayan İneklere Yaklaşım” konulu sunumunda, paratüberküloz, tüberküloz, kronik salmonellozis, viral diyare ve kronik zayıflama hastalığının (Chronic Wasting Disease) etiyolojileri, patogenezleri, klinik bulguları, tanısı ve kontrol-eradikasyonıu hakkında bilgiler sundu. Akut ve/veya kronik seyirli olabilen ve çoğunlukla malnutrisyon ile birlikte seyreden bu hastalıkların sığırlarda çoğunlukla akut seyirli zayıflamaya neden olduğunu belirten Kennerman, kronik seyirli hastalıkların da öneminden bahsetti. İNFOVET 90-91 İşletmelerin korkulu rüyası; clostridium enfeksiyonları Uludağ Üniversitesi Veteriner Fakültesi, Klinik Bilimleri Bölümü, İç Hastalıkları AbD Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hasan Batmaz, “Besi ve Süt Sığırlarında Clostridial Enfeksiyonlar ve Botulismus” konulu sunumuna, clostridial etkenlerin tüm hayvanlarda olduğu gibi sığırlarda da başlıca enfekiyon kaynağı olduğunu belirterek başladı. Salgıladıkları toksinlerle kan ve dokulara yayılan ve hastalık oluşturan bu etkenlerin neden olduğu hastalıklar üzerinde teker teker duran Batmaz, clostridial enfeksiyonlardan korunmak için alınması gereken önlemleri detaylı bir şekilde ele aldı. Biyogüvenlik sürdürülebilir sürü sağlığının olmazsa olmazıdır Uludağ Üniversitesi Veteriner Fakültesi, Klinik Bilimleri Bölümü İç Hastalıkları Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sezgin Şentürk, “Besi ve Süt Sığırı İşletmelerinde Salgın Hastalıkların Yönetimi” adlı sunumu boyunca ağırlıklı olarak biyogüvenlik konusu üzerinde durdu. Son yıllarda Türkiye’de hayvancılık sektörünün geldiği noktaya baktığımızda sektörün yaşadığı hızlı büyüme karşısında gerek mevcut işletmelerin gerekse hayvan sevk-idaresi, personel yönetimi ve kalifiye işletme personellerin bazı hatalara düştüklerini belirten Sezgin Şentürk, ülkemizin bulaşıcı enfektif hastalıklar konusunda dezavantajlı coğrafik bir konuma sahip olduğunu sözlerine ekledi. Bu nedenle sunumunda, “enfektif hastalık riskini azaltmak için temek yaklaşımlar” ve “enfeksiyöz hastalıklara zemin hazırlayan önemli faktörleri” sunan Prof. Dr. Sezgin Şentürk, ülkemizde rutinde kullanılan bazı önemli aşıları dinleyiciler ile paylaştı. BÜYÜKBAŞ DÖRDÜNCÜ Sürü Sağlığı & Yönetimi Sempozyumu Karlılığın ana unsurlarından bir tanesi fertilite yönetimidir Uludağ Üniversitesi Veteriner Fakültesi, Klinik Bilimleri Bölümü, Doğum ve Jinekoloji AbD Üyesi Prof. Dr. Ahmet Gümen, “Yüksek Süt Verimli İneklerde Reprodüktif Yönetim” adlı sunumunda yüksek süt verimli ineklerde doğum öncesi kuru dönemden başlayan ve özellikle doğum sonrası dönemde devam eden süreçte yeterli ve dengeli beslenmeleri ve metabolik profillerinin düzenli takip edilmesinin, bu hayvanların gebe kalmaları için gerekli reprodüktif yaklaşımlar olduğunu özetledi. Gebe kalmadığı tespit edilen ineklerin en kısa sürede tekrar tohumlanmasının fertilite yönetimi açısından önemli olduğunu belirten Gümen, işletmelerde kızgınlık takibinin artırılmasının ve kızgınlığı tespit edilen ineklerin doğru zamanda yapılan tohumlamalar ile gebe bırakılmasının en et- İNFOVET 92-93 kili ve en ucuz yöntemlerden biri olduğunu söyledi; kızgınlık takibinin iyi yapılmadığı işletmelerde doğum sonrası ilk tohumlama zamanının gecikmesi, tohumlanmamış inek sayısının artması gibi sebeplerden dolayı senkronizasyon protokollerinin kullanılmasının kaçınılmaz olduğunu sözlerine ekledi. gerektiğini belirtti. Nörolojik muayenenin önerilen mantıksal sırasında da bahseden Gentile, mental duruş ve davranışın değerlendirilmesinin ardından, duruş, hareket, postural reaksiyonlar, spinal refleksler ve yüzeysel duyarlılığında değerlendirilmesi gerektiğini belirtti. Nörolojik muayene, klinik muayenenin ayrılmaz bir parçasıdır Sempozyuma konuşmacı olarak yurtdışından katılımda bulunan diğer önemli isim Dünya Buiatri Derneği Genel Sekreteri ve Bologna Üniversitesi Veteriner Fakültesi Öğretim Görevlisi Arcangelo Gentile idi. “Buzağı Nörolojisi” üzerinde bir sunum yapan Gentile, nörolojik muayenenin klinik muayenenin ayrılmaz bir parçası olduğunu, klinisyenin spesifik nörolojik muayene öncesinde sistemli bir şekilde genel bir muayene yapmış olması Sineklerle mücadelede uzun süreli stratejik plan yapmak Uludağ Üniversitesi Veteriner Fakültesi, Klinik Öncesi Bilimler Bölümü Parazitoloji AbD Öğretim Üyesi Prof. Dr. Levent Aydın, “Sığırlarda Sinek ve Anaplasmosis’in Kontrolü” isimli sunumunda öncelikli olarak Anaplasmosis’inin türleri ve vektörleri, inkübasyonu, gelişme dönemi, iyileşme ve taşıyıcılık döneminden bahsetti. Tedavi ve korunma yöntemleri içerisinde aşı uygulamalarının önemine de değinen Aydın, anaplazma türlerinin çeşitli artropodlarla mekanik ve BÜYÜKBAŞ DÖRDÜNCÜ Sürü Sağlığı & Yönetimi Sempozyumu biyolojik yolla nakledilmesi nedeniyle hastalık etkenlerinin coğrafik dağılım ve bulaşma yolları göz önünde bulundurularak yapılması gerektiği söyledi ve kimyasal-mekanik-biyolojik mücadeleleri detaylı bir şekilde aktardı. Ayak sorunları sürüden çıkarma nedenlerinin başında geliyor Uludağ Üniversitesi Veteriner Fakültesi, Klinik Bilimler Bölümü Cerrahi AbD Öğretim Üyesi Doç. Dr. Göksen Çeçen, “Sığırlarda Ayak Hastalıklarından Korunma ve Ayak Banyoları” isimli sunumunda ayak hastalıklarının süt sığırlarının sağlığını, verimliliğini ve refahını etkileyen yaygın bir sorun olduğunu; mastitis ve reprodüktif hastalıklarla birlikte zorunlu sürüden çıkarma nedenlerinin başında geldiğini belirtti. Ayak ve bacak hijyen sokarlamasına göre ayak banyolarının kullanım sıklığını anlatan Çeçen, banyo amacıyla kullanılan solüsyonları detaylı bir şekilde ele aldı. İNFOVET 94-95 Düveler, sütçü sürülerin genetik geleceği ve verimliliğidir Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi, Klinik Bilimler Bölümü, Doğum ve Jinekoloji AbD Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Ayhan Baştan “Düve Mastitisleri” hakkında yaptığı sunuma, süt hayvancılığı yapılan işletmelerde, mastitis programlarının oluşturulmasının, karlı bir hayvancılık için zorunluluk olduğunu belirterek başladı. Genelde, bu tür programların inekler için geliştirildiğini söyleyen Baştan, son zamanlarda düvelerin gerek subklinik, gerekse doğumu izleyen ilk 14 günde klinik mastitis prevalansındaki artışın, meme sağlığı kontrol programlarının düveler için de oluşturulmasını zorunlu kıldığını ekledi ve bu bağlamda, düvelerde mastitis nedenleri, tanısı, doğum öncesi/ sonrası tedavisi, mastitislerden korunma yolları, sineklerle mücadele, çevre düzenlenmesi, düvelerin ineklerden ayrılması, beslenme ve aşı gibi temel konulara değindi. SERBEST BİLDİRİLER VE WORKSHOPLAR BÜYÜK İLGİ GÖRDÜ Daha önce yapılan üç sempozyumda yalnız çağrılı tebliğ ve workshoplara yer verilirken, bu yıl akademisyenlerimizin gösterdikleri ilgiyi de dikkate alarak serbest bildiriler de sempozyuma dahil edildi. Sahanın bütün gereksinimleri göz önünde bulundurularak, çağrılı bildiri olarak besin sığırlarını da kapsayacak şekilde besleme, melezleme, ekonomik değerlendirme, üreme, meme ve ayak sağlığı gibi hastalıklara yer verildi. Yurtdışı konuşmacılarıyla birlikte ülkemizden de beş farklı üniversiteden dördü eş zamanlı olmak üzere toplam 25 çağrılı tebliğ sunuldu. Eş zamanlı tebliğlerle birlikte 3 adet workshop organize edildi. Ayrıca iki salonda sekiz adet serbest bildiri ve 25 adet poster bildirisi yer aldı. Bunlar ek olarak kongre sponsorlarının düzenlediği iki farklı uydu sempozyumu gerçekleştirildi. BÜYÜKBAŞ DÖRDÜNCÜ Sürü Sağlığı & Yönetimi Sempozyumu Elanco Hayvan Sağlığı’ndan Kexxtone® tecrübeleri Elanco Hayvan Sağlığı, Ağustos 2014’de ilk tanıtımını yaptığı Kexxtone® ürünü ile birlikte ikinci kez 4. Sürü Sağlığı &Yönetimi Sempozyumu’nda “Platin Sponsor” olarak yer aldı. Grafik 1. ketozisin oluşumlarında anahtar rol oynadığı diğer hastalıkların maliyete etki yüzdeleri Raboisson ve Ark. 2015 Subklinik endometritis %1 KETOZİS, TÜRKİYE’DE DE TÜM DÜNYADA OLDUĞU GİBİ ÇOK YAYGIN ORANLARDA GÖZLEMLENMEKTEDİR (-%30) Prulent vaginal akıntı %1 Sürüden çıkarma %30 Buzağılama aralığı %9 %29.9 Somatik hücre miktarı %1 Klinik mastitis %9 %70.1 Topallık %10 Klinik ketozis %3 Süt üretimi %11 Sağa abamasumu dep. %1 Retensiyo plesenta %2 Sola abamasumu dep. %1 Elanco Hayvan Sağlığı, Türkiye’nin alanında en büyük organizasyonlarından biri olan 4. Sürü Sağlığı &Yönetimi Sempozyumu’na “Platin Sponsor” olarak destek vermesinin yanı sıra, gerçekleştirdiği uydu sempozyumunda Fransa Toulouse Veteriner Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Didier Raboisson’nun sunduğu “Ketozis, Takibi, Epidemiyolojisi ve İşletmelere Olan Yüksek Maliyeti” ile Ruminant Teknik Müdürü Ozan Bilgen’nin sunduğu “Kexxtone® Avrupa ve Türkiye Tecrübeleri” sunuları ile de tüm sektör ortaklarına değer katmayı sürdürdü. Doç. Dr. Didier Raboisson 2015 yılında tamamlanan ve ketozisin işletmeler üzerindeki ekonomik olumsuz etkilerini anlattığı İNFOVET 96-97 Metritis %5 sunusunda bir ketozis vakasının hayvan başı bir işletmeye maliyetinin 257 Euro (=750 TL) olduğunu belirtti. Bu maliyetin oluşmasında ketozisin diğer metabolik hastalıklarda anahtar rolü olmasının da büyük etkisinin olduğunu açıkladı (bkz. Grafik 1). Özellikle gizli seyreden ketozis vakalarının mutlaka sürü prevalansı ölçülerek düzenli olarak takip edilmesini (her 3 haftada bir kez doğum sonrası 3.-21. günlerindeki ineklerden kan yada süt (Keto-Test®) ile ölçüm yapılarak) önerdi. Bunun işletmelerdeki rutin bir protokol olmasının kesinlikle gerekli olduğundan bahsetti. Doç Dr. Didier Robaisson’un sunumunun ardından Elanco Ruminant Teknik 1. ve 35. sağmal gün aralığında 2708 inek Türkiye Ketozis Sürü Prevalansı Çalışması (2014) (Tüm bilimsel sonuçların referansları isteğe bağlı olarak temin edilebilir.) Müdürü Ozan Bilgen de Türkiye’deki ketozis prevalansı, ketozisin diğer metabolik hastalıklar ile ilişkisi ve Kexxtone®’un Avrupa ve Türkiye’deki kullanıcılarının görüşlerini içeren bir sunuyu da katılımcılar ile paylaştı. Bu sunuda özellikle ketozisin Türkiye’de de tüm dünyada olduğu gibi çok yaygın (~%30) bir hastalık olduğu, önlenmediğinde diğer metabolik hastalıkların oluşumunda anahtar rolünde olduğu ve sonuçları klinik deneyler ile kanıtlanmış Kexxtone®’un bu hastalığın önlenmesinde en etkili (ketozis oranında %74 azalma) eşsiz çözüm önerisi olduğundan bahsetti ve Kexxtone® Avrupa ve Türkiye kullanıcılarının tecrübelerine değindi. BÜYÜKBAŞ DÖRDÜNCÜ Sürü Sağlığı & Yönetimi Sempozyumu 8 serbest bildiri sempozyumda, desteklerini esirgemeyen sponsor firmalar ve tanıtıma yardımcı olan tüm sektörel basın mensupları katılımcıların takdirini kazandı. BÜYÜKBAŞ DÖRDÜNCÜ Sürü Sağlığı & Yönetimi Sempozyumu 24 poster bildiri Sayısız çağrılı tebliğ, workshop, serbest bildiri ve poster bildirisine ek olarak sponsorların düzenlediği uydu sempozyumları da ilgiyle karşılandı. BÜYÜKBAŞ DÖRDÜNCÜ Sürü Sağlığı & Yönetimi Sempozyumu 25 çağrılı tebliğ Sektörün sürü sağlığına yönelik gelişimi ve veteriner hekimlerin bu alana yoğun ilgisi sempozyumun önümüzdeki yıllarda da devamı için teşvik edici. ADVERTORIAL ELANCO HAYVAN SAĞLIĞI Sürdürülebilir hayvancılık için inovasyon Hayvancılık artık bir yol ayrımındadır. Her ne kadar hayvanların evcilleştirilmesi insanlığın ve uygarlığın gelişiminde lokomotif rolü oynamışsa da, günümüzde kimileri, hayvansal üretimdeki negatif algıyı göz önünde bulundurarak et tüketimine karşı çıkmaktadır. Her şeyin başında beslenme yer almaktadır. Bütün proteinler aynı değildir. Süt, yumurta ve et gibi hayvansal proteinler yüksek kaliteli ve konsantredir; hızla ve kolayca sindirilebilir. Dolayısıyla, beslenmede bunların yerine başka besinlerin konması göründüğü kadar kolay değildir. Hayvansal protein çocukların zihinsel gelişiminde esastır.i Yaşlılarda, gebe ve emziren kadınlarda beslenme kalitesini artırır. Yani ekonomik hayvansal protein, sürdürülebilir bir geleceğin sağlanmasında önemli bir yer tutmaktadır. İnsan gıdası olarak kullanılabilecek tahılların et üretiminde kullanıldığı iddia edilmektedir. Oysa ki, bu bitkisel ürünlerin hayvansal gıdalar yoluyla yüksek değerli protein kaynağı olarak insanlara ulaştığı ve hayvanların insan gıdası ve yakıt üretiminin yan ürünlerini ve atıkları tükettiği unutulmamalıdır. Ayrıca, hayvanlar diğer yüksek kaliteli proteinlerin üretiminde kullanılamayacak ya da kullanılmaları zor arazileri (örneğin otlaklar) kullanmaktadır. Otlaklar karbon emisyonlarını azaltmada önemli role sahiptir. Nitekim, hayvansal üretim sürdürülebilir biyoekonomide ve iklim değişikliğiyle mücadelede kilit bir rol oynamaktadır.ii O halde hayvansal proteine ihtiyacımız var. Peki daha fazlasına ihtiyacımız var mı? Bazı Ekonomik hayvansal protein, sürdürülebilir gelişmiş ülkelerde et tübir geleceğin ketiminin dengelenmesi sağlanmasında önemli gerektiği kuşku götürbir yer tutmaktadır. Çocukların beslenme düzeni et veya sütle desteklendiğinde öğrenme becerileri artar ve sınav sonuçları gelişir Dönem Sonu Notlarda Artış 50 40 %+45 30 %+28 20 10 0 %-7 -10 Et Süt Enerji Kaynak: Neumann, C.G. et al. “Meat Supplementation Improves Growth, Cognitive and Behavioral Outcomes in Kenyan Children.” Journal of Nutrition, 2007. UN Standing Comminittee on Nutrition, 2009. İNFOVET 104-105 %-10 Kontrol mez bir gerçektir. Burada konu, etin sağlıklı beslenmenin bir parçası olarak kullanılmasıdır. Roma Beslenme Deklarasyonu’nda, hayvansal ürünlerin ihtiyaca göre üretilmesinin desteklenmesi gerektiği bildirilmektedir.iii Bu doğrultuda, gelir seviyesi artan orta sınıfın et tüketimini düşük tutmasının önerilmesi, bu kişilerin gelişimin itici gücünden mahrum edilmesi anlamına gelmektedir. Doğru bir dengeye ulaşılabilmesinde eğitim önem taşımaktadır. Küresel düzeyde et, süt ve yumurta üretimi muhtemelen 2050 yılında %70 artmış olacaktır.iv Peki o halde hayvancılığın olumsuz dışsal etkileriyle nasıl başa çıkacağız? Bu konunun merkezinde gıda atıklarının azaltılması yer almaktadır. Hayvansal ürün- BELLİ AŞAMALARDA BESİNLERİN TÜKETİM VE KAYIP ORANLARI aşama TÜR Kökler ve yumrular tahıllar Yağlı bitkileri ve fasulyeler Meyve ve sebzeler Et Balık %79 %21 %65 %35 Süt ürünleri başlangıç miktarı İnsanların tüketimine yönelik besinlerin miktarı Ziraat Hasat, balıkçılık ve hayvan yetiştirme sırasındaki kayıplar Hasat sonrası dönem Depolama ve transport süresince meydana gelen kayıplar Üretim Örn.; kesim, konserve üretimi veya peynir üretimi sırasında meydana gelen kayıp dağıtım Marketlerde ve perakendede meydana gelen kayıplar Tüketim Ev ve restoran atıkları sonuç %72 tüketilen ler, balık dışında tedarik zinciri boyunca en az atık oluşturan gıda kategorileridir;v ama yine de iyileştirmeler yapılabilir. Efektif kaynak kullanımı ve çiftçi faktörü Entansif tarım sıklıkla tartışmaların odak noktasını oluşturmaktadır. Oysa ki, verimlilik, kaynak kullanımı ve iklim değişikliği sorunlarının yönetiminde kritik önem taşımaktadır.vi Organik gıdalar, piyasadaki gıdaların büyümekte olan bir kısmını oluşturmaktadır; ancak artan ihtiyacı karşılamakta yetersizdir. Organik süt, broyler ve yumurta sistemlerinde ürün birimi başına arazi kullanımı konvansiyonel sistemlerdekinden sırasıyla %49, %130 ve %89 daha yüksektir.vii Öte yandan, hayvan sağlığı ve refahının iyileştirilmesi ve sürdürülmesi çok önemlidir. Bu durum, her boyuttaki çiftlik operasyonları ve tüm farklı üretim sistemleri için geçerlidir. Bulmacanın en son parçası, tarımda adil fiyat uygulamasıdır. Çiftçiliği çekici hale getirmemiz ve yerel toplumları canlı tutmamız, tarımın geleceği için hayati önem taşımaktadır. Bunun için çiftçilerin kâr sağlaması gereklidir. İnovasyon ve teknoloji çiftçilerin marjlarını artırmalarına yardımcı %28 kayıp %53 %47 tüketilen kayıp %77 %23 tüketilen kayıp %56 tüketilen %44 olabilir. İnovasyon, daha az girdiyi (antibiyotikler, pestisitler) daha hedefe yönelik ve daha ölçülü şekilde kullanarak çevrenin bilinçli kullanılmasına katkıda bulunabilir. Ayrıca, metan gibi emisyonların azaltılmasına da yardımcı olabilir. Kolaylaştırıcı teknolojiler ve uzun vadeli yaklaşımlar İklim odaklı, sürdürülebilir ve rekabetçi bir hayvancılık sektörüne katkıda bulunulabilmesi için, inovasyonun ve araştırmaların uygulamaya geçirilmesi de dikkate alınarak kolaylaştırıcı teknolojilerin ve uzun vadeli bir yaklaşımın uygulanması gereklidir. Şubat 2016’da Brüksel’de gerçekleştirilen Avrupa Birliği Tarım Araştırma ve İnovasyon Konferansı’nda Komisyon Üyesi Phil Hogan şunları söylemiştir: “hammadde fiyatları, gıda üretiminin yarını ve iklim değişikliği ile ilgili kaygılar, tarımda araştırma ve inovasyona yatırım yapılmasının ne kadar hayati bir önem taşıdığının altını çizmektedir. Sektörün daha akıllı, daha yalın ve daha temiz olması gerekmektedir”. Bunun hayvancılık için de geçerli olduğu ortadadır. İnovasyon, yarar sağladığı durumlarda bile kimi zaman tüketiciler tarafından tam bir kabul görmemektedir. kayıp tüketilen kayıp tüketilen kayıp %84 tüketilen %16 kayıp Bu sorunların yönetiminde paydaşların fikir birliği ile birlikte çalışması, hayvan sağlığı, refahı, gıda güvenliği, çevrenin korunması ve tabii ki verimlilik açısından bilimsel çevreler tarafından kabul gören teknolojilerin uygulanması konusunda yol haritalarına ihtiyacımız olduğunu kabul etmek gerekmektedir. Kaynaklarımızı korumanın anahtarı, hayvancılığı daha sürdürülebilir kılmak için uygulanacak bir sistem yaklaşımıdır: çevreye uyumlu, sosyal sorumluluk sahibi ve ekonomik açıdan uygulanabilir bir sistem. KAYNAKLAR i.Whaley S. et al. 2003. The impact of Dietary Intervention on the Cognitive Development of Kenyan School Children. J. Nutr. 133: 3965-3971 ii. Gerber, P.J., et al. 2013. Tackling climate change through livestock – A global assessment of emissions and mitigation opportunities. Food and Agriculture Organization of the United Nations (FAO), Rome. iii. Agriculture Organization of the United Nations (FAO), World Health Organization (WHO), Rome, 13-21 November 2014 iv. Gerber et al. 2013 ibid v. Infographic developed by Popular Science: http:// www.popsci.com/article/science/how-world-wastes-foodinfographic. Data used to develop this graphic come from the U.N. Food and Agriculture Organization (FAO) report 2011 “Global losses and food waste” vi. Gerber et al. 2013 ibid vii. Wagenberg et al. 2016. Lessons learned from comparing conventional and organic livestock husbandry for a sustainable production. Unpublished manuscript. Wageningen University, The Netherlands advertorıal alltech Besi bitirme rasyonlarına ilave edilen Yea-Sacc’ın faydaları Rasyona Yea-Sacc ilavesi, rumen duvarının daha sağlıklı olmasına, besin maddelerinin daha kolay emilmesine ve böylece daha ekonomik bir besi sistemi oluşturulmasına yardımcı olur. Yazar: Alltech Çeviri: Vet. Hek. Gülşah Baykal Yayın: IrIsh Farmers Alltech İngiltere ve Dunbia kırmızı et entegrasyonunun birlikte gerçekleştirdiği bir denemede besi bitirme rasyonlarına Yea-Sacc ilave edilmesinin faydaları ortaya konmuştur. Bu denemede, canlı maya içeren rasyonu tüketen bir hayvanın besi süresinin, canlı maya içermeyen bir rasyon tüketen hayvana göre 3 gün daha erken sona erdiği gösterilmiştir. Söz konusu deneme, Malton, Leicester’da (İngiltere) bulunan Max ve Fran Hobil besi ünitesinde yapılmıştır. Hobil ailesi yılda 2.500 büyük mağaza ile anlaşmaktadır ve bu deneme başladığında sistemlerinde büyük değişimin olmayacağını düşünüyorlardı. Ancak denemenin sonuçları üreticileri de oldukça etkilemiştir. Çiftlik sahibi “Deneme yaptık ve Yea-Sacc’ın faydalarını gördük. Tüm besi sonu hayvanlarımızda kullanmaya devam ettik” şeklinde yorum yapmıştır. Denemede iki hayvan grubu oluşturulmuştur. 40 hayvandan oluşan ilk gruba ot silajı ve konsantre yemden oluşan kontrol rasyonu ve 40 hayvanlık ikinci gruba aynı rasyon ve ilave olarak da Yea-Sacc verilmiştir. Ürün, yemliğe konulan yemin üzerine dökülerek hayvanlara verilmiştir. Çiftlik denemesi sonuçları Denemenin sonunda, hayvanların canlı ağırlık artışı ve deneme grubundaki besi sonu hayvanların besi süresinin 3 gün erken bitmesine dayanılarak yapılan hesaplamada, Yea-Sacc verilen sığırların hayvan başına ortalama 42 Euro ekstra kazanç sağladığı bulunmuştur. Böylece üretici, her yıl daha fazla sayıda hayvanını besi sonuna ulaştırarak yeni gelecek hayvanlara daha hızlı bir şekilde yer açılmasını sağlamıştır. Çiftlik sahibi, hayvanlarında daha az sayıda ayak sorunu yaşandığını, tüylerinin daha İNFOVET 106-107 parlak ve sağlıklı gözüktüğünü belirterek; “Ayak sağlığı bakımından da devamlı fayda sağlayan bir ürün. Bu ürünü kullanmayan gruptaki hayvanlarımıza baktığımızda, önceden hayvanlarımızdaki ayak sağlığı sorunlarını fark etmediğimizi de anladık” yorumunu yapmıştır. Sağlıklı rumen ve rumen etkinliği Alltech İrlanda’da Teknik Satış Müdürü olarak görev yapan Kevin Tuck, canlı mayanın rumen etkinliğini artırmak yoluyla ağırlık artışına yardımcı olduğunu belirtmiştir. Yea-Sacc tüketen ve tüketmeyen hayvanların rumenlerine ait fotoğraflar incelendiğinde de canlı maya tüketen hayvanların besin madde alımının daha etkili olabileceği açıkça görülmektedir. Eğer rumen sağlıklı olmazsa rumen duvarı da olumsuz etkilenecek, besin maddelerini etkili bir şekilde absorbe edemeyecektir. Böylece hayvan da rasyonla birlikte aldığı enerjiyi rumen duvarının tamirine harcayacaktır. Maliyetleri kontrol altında tutmak Alltech İrlanda’dan Kevin Tuck bu konuyla ilgili olarak, artan talep ve maliyetler nedeniyle hammaddelerin giderek daha değerli hale geldiğini, bu nedenle tüm rasyon girdilerinin hayvanlar tarafından en etkili şekilde kullanılması gerektiğini belirtmiştir. Yea-Sacc ile daha önce yapılan bir çok çiftlik ve üniversite denemelerinin de gösterdiği üzere, bu ürün rumenin yemi daha etkili sindirmesini sağlamaktadır. Yem tüketiminde önemli bir artış olmamasına rağmen hesaplanan ilave 42 Euro’luk kazanç, net kazançtır; Yea-Sacc, ekonomik yani “aynı miktarda bir besi sistemi yemle daha fazla kazanç oluşturulmasına elde edilmiştir.” Kevin yardımcı olur. resim - Kontrol: Kontrol rasyonunu tüketen grupta yer alan bir sığıra ait rumen resmi (rumen çıkıntıları yeterli sayıda ve düzgün şekilli değildir) Resim - Deneme: Yea-Sacc ilave edilmiş deneme rasyonunu tüketen grupta yer alan bir sığıra ait rumen resmi (rumen çıkıntıları çok sayıda ve düzgün şekillidir) Tuck’ın bu deneme ile ilgili yaptığı yoruma göre, Yea-Sacc rumenin içerisinde daha stabil bir ortam oluşmasını sağlamaktadır böylece rumen içerisindeki mikroorganizmalar tüm rasyonu daha etkili biçimde sindirebilmektedir ve daha fazla besin madde emilimi sağlanmaktadır. Bu durum, günlük canlı ağırlıklarda artış ve gübre ile atılan yemde azalma şeklinde gözlenmiştir. Yukarıdaki fotoğraflardan da görülebileceği üzere rumen duvarının daha sağlıklı olması besin maddelerinin daha kolay emilmesine ve böylece daha ekonomik bir besi sistemi oluşturulmasına yardımcı olur. KANATLI SAĞLIĞI KÖŞESİ GÜNEŞLİ A.Ş. Bu inceleme yazısı iki bölümden oluşmaktadır. Çalışmanın devamına Temmuz sayımızdan ulaşabilirsiniz. Gelişmekte olan ülkelerde kanatlı sağlığı ve hastalıklarının kontrolü-1 Bu incelemede küçük ve orta ölçekli ticari kanatlı faaliyetler için kanatlı sağlığının en iyi hale getirilmesi ve infeksiyöz ajanların yol açtığı hastalıkların kontrol altına alınması üzerinde durulmaktadır. Yazar: Trevor J. Bagust Melbourne Üniversitesi, Veterinerlik Fakültesi, Kanatlı Tıbbı Bölümü, Avustralya İNFOVET 108-109 Son elli yılda, dünyada kanatlı sektöründe, modern kanatlı sürülerinin verimliliğinde, hem et hem de yumurta üretimi bakımından ciddi artışlar elde edilmiştir. Bütün önemli kanatlı yönetim faaliyetlerinde, barınma, beslenme ve rasyon formülasyonlarında kaydedilen ilerlemeler, kanatlı genetiği alanındaki bilgi birikiminin ticari yetiştirme programlarına uygulanması ve kanatlı hastalıklarının daha iyi teşhis ve kontrol edilmesi sonucunda sinerji etkisi oluşmuştur. Bu temel unsurlar arasında en az öngörülebilir olanı kanatlı sağlığı ve hastalıkları olabilir. Beslenme ve metabolik kaynaklı kanatlı hastalıkları da söz konusu olabilmekle birlikte, bu incelemede ticari faaliyetlerin karlılığı üzerinde zararlı ve (kimi zaman anında) olumsuz etkiler gösterebilen infeksiyöz ajanların yol açtığı hastalıkların kontrol altına alınması üzerinde durulmaktadır. Burada ele alınan ülkelerden çoğunda yoğun bir kanatlı sektörünün gelişimi, www.gunesliasi.com.tr Tablo 1. Başlıca kanatlı patojenlerinin daha yüksek virülanslı suşlarının bölgesel dağılımı Patojen Afrika Asya Güneydoğu Asya Avustralasya Avrupa Yakın Doğu Amerika Kıtası Kuzey Güney Kanatlı lökozu virüsü (ALV)-J + + + - - + - + Kuş gribi (HPAI) (yüksek patojenisite) + + + - -/+ + - + İnfeksiyoz Bursal hastalığı virüsü (IBDV) çok virülan suşlar varyant suşlar + + + - + + - + + + + - - + + + Newcastle hastalığı virüsü (NDV) yüksek virülans + + + - + + - + Ornithobacterium rhinotracheale (ORT) +? + + - + + + + Salmonella enteriditis PT4 +? + + - + + -? + Hindi Rinotrakeit (TRT) virüsü + + + - + + + + Kaynak: Bagust, Avian Health Online™. küçük ve orta ölçekli ticari kanatlı faaliyetlerinin büyümesine bağlıdır. Bu nedenle, bu incelemede öncelikli olarak bu ölçekteki faaliyetler için kanatlı sağlığının en iyi hale getirilmesi üzerinde durulmaktadır. Bununla birlikte, gelişmekte olan ülkelerin birçoğunda küçük ölçekli, köy bazındaki üretim birimlerinin öneminden ötürü, kanatlı sağlığı ile ilgili olarak bu sürülere yönelik ve bu sürülerden elde edilen sonuçlar da incelemeye dahil edilmiştir. Kanatlı hastalıkları : patojenler ve üretim sistemlerine maliyetleri Patojenler hastalığa neden olan mikroorganizmalar olup, çeşitli bakterileri, virüsleri ve protozoaları içerir. Spesifik patojen, duyarlı bir konak tavuğa saflaştırılmış kültür aşılandığında belirli bir hastalığa yol açabilen mikroptur. Örneğin, kanatlı sağlığı üzerinde yapılan araştırmalar, sahada İnfeksiyöz Laringotrakeit (ILT) olarak bilinen kanatlı solunum hastalığının tek nedeninin ILT virüsü olduğunu; Subakut Tavuk Kolerası olarak bilinen bir başka solunum hastalığına yol açan spesifik nedenin ise Pasteurella multocida bakterisi olduğunu göstermektedir. “Kanatlı hastalıklarının göreceli önemi ülkeler ve coğrafi bölgeler arasında farklılık gösterebilmekle birlikte, sadece dünyanın belirli bölgelerine özgü olan çok az sayıda önemli hastalık mevcuttur” (Biggs). Ancak, global düzeyde artık bölgeler arasındaki dağılımda belirgin farklılıklar söz konusudur, zira tavuklarda bazı başlıca spesifik patojenlerde genetik farklılıklar ortaya çıkmıştır. Bu durum, kanatlı ürünlerinin uluslararası hareketi vasıtasıyla virülan suşların yayılmasını önleme çabaları açısından önem arz etmektedir. Tablo 1’de bazı önemli patojenlerin farklı biyotiplerinin bölgesel dağılımı gösterilmiştir. Gelişmekte olan ülkelerin kanatlı sektörleri ihracat piyasalarına girdikçe, daha yüksek virülanslı patojen suşlarının dağılımındaki bölgeler arası farklılık giderek daha önemli bir hale gelecektir. Gelecekteki kanatlı patojenleri Gelişmekte olan patojenler, tanınması zaman içerisinde gerçekleşecek olan patojenlerdir. Bu patojenler, mutasyon, rekombinasyon veya aşılarla (örneğin Marek hastalığı virüsü) veya kullanılan ilaçlarla (örneğin koksidiyostatlar) birlikte evrilme gibi çeşitli genetik mekanizmalar vasıtasıyla ortaya çıkarlar. Önümüzdeki 10 ila 20 yıllık dönemde birçok yeni kanatlı patojeninin Önümüzdeki 10 ila 20 yıllık dönemde birçok ortaya çıkması kuvvetle yeni patojeninin ortaya muhtemeldir. En olası çıkması kuvvetle adaylar, kanatlı ribomuhtemeldir. nükleik asit (RNA) virüslerinin patojenik varyantları, özellikle de İnfeksiyöz Bronşit, Newcastle hastalığı, İnfeksiyöz Bursal hastalığı ve Kuş gribine neden olanlar ve kanatlı DNA (herpes-) virüsünün yol açtığı ve dünya genelinde yoğun kanatlı sektörlerinde kontrol altına alınması en zor hastalık olduğu tartışılan Marek hastalığının hipervirülan bir formudur. Gelişmiş kanatlı sektörleri, bilinen infeksiyöz hastalıkların istilasını önlemek veya en aza indirmek amacıyla tasarlanmış olan yerinde biyogüvenlik programlarıyla karakterizedir. Bu programlar, kanatlılarının sağlığı için yakın veteriner ve laboratuvar gözetim çalışmalarıyla desteklenmektedir. Dolayısıyla yeni ortaya çıkan bir hastalık gelişmiş bir kanatlı sektöründe büyük olasılıkla çabucak fark edilecektir. Ancak, kanatlı üretim merkezlerinde hala yeterli biyogüvenlik programlarının ve laboratuvar destekli, yetkin veteriner hizmetlerine erişim imkânının bulunmadığı ülkelerde, problemi tespit etmek, kontrol altına almak ve çözmek için gerekli süre ve ekonomik sonuçlar çok daha geniş çaplı olmaktadır. Buradaki tehlike, bir ülkenin kanatlı popülasyonlarında bir veya daha fazla gelişmekte olan patojenin tespit edilmesi ve ardından endemik enfeksiyon olarak tehdit oluşturmaya devam etmesidir . KANATLI SAĞLIĞI KÖŞESİ GÜNEŞLİ A.Ş. dildiğini göstermektedir. Gelişmekte olan ülkelerde kanatlı hastalıklarının ekonomik sonuçları hakkında yeterli bilgi bulunmamaktadır. Dolayısıyla, bu sektörler için gelecekteki zorluklardan biri bu tür analizleri yapmak için gerekli sağlık altyapısının organize edilmesi olacaktır. Bir başka zorluk ise, ekonomik zarar göstergesi olarak bariz mortalite oranlarını kullanmak yerine, sağlık bakımından ideal olmayan üretimden kaynaklanan yüksek verimlilik kayıplarını hesaba katan ve önleyen yöntemlere geçiş yapmak olacaktır. Dolayısıyla, sürdürülebilir bir kanatlı sektörü geliştirmenin peşinde olan ülkeler için hastalığa bağlı zararların ana nedenlerini tespit etmeye yönelik altyapı kapasitesinin gerekliliği ispatlanmış olacaktır. Ele alınan ülkelerden çoğunda yoğun bir kanatlı sektörünün gelişimi, küçük ve orta ölçekli kanatlı faaliyetlerinin büyümesine bağlıdır. Bir ülkenin kanatlı sektöründe hastalıkların maliyetleri Biggs, Amerika Birleşik Devletleri’ndeki rakamlardan yola çıkarak, hastalığın toplam ekonomik maliyetlerinin (aşılar ve cezalar dahil) brüt üretim değerinin (GVP) yaklaşık yüzde 20’si ve mortaliteden doğan zararların maliyetinin yaklaşık üç katı olduğunu bildirmiştir. ABD’de Georgia Üniversitesi tarafından 2007 yılında yapılan benzer bir çalışmada, 2005 yılında ABD kanatlı sektörünün brüt üretim değerinin 28,2 milyar USD olduğu, hastalık zararlarının ise bu rakamın yüzde 8.2’sine tekabül ettiği hesaplanmıştır. Her iki çalışma da, mortaliteye bağlı her 1000 dolarlık zarara karşılık, bir başka yerde hastalık sonucu verimliliğin düşmesine bağlı olarak 2000 dolar kaybe- İNFOVET 110-111 Gelişmekte olan ülkeler ihracat piyasalarına girdikçe, daha yüksek virülanslı patojen suşlarının dağılımındaki bölgeler arası farklılık giderek daha önemli bir hale gelecektir. Kanatlı patojenleri ve kanatlı üretim tesisleri arasındaki başlıca bulaşma yolları Tablo 2’de dünya genelinde görülen başlıca 25 enfeksiyöz kanatlı hastalığı sıralanmıştır. Dünya Hayvan Sağlığı Teşkilatının listelerine göre, bu hastalıklar ticari kanatlı üretimi üzerindeki ekonomik etkileri ve ticareti olumsuz etkileme potansiyelleri nedeniyle dünya genelindeki en kaygı verici hastalıklar olarak kabul edilmektedir. Çiftliklere kazara girme riski en yüksek olan hastalıklar » işaretiyle belirtilmiştir. Bu patojenler, yapıları gereği yüksek derecede bulaşıcı olma özelliklerine sahip olup, ortam sıcaklığı ve güneş ışığına bağlı inaktivasyona (infektifliği kaybetme) karşı dirençleri gelişmiştir. Dolayısıyla, kanatlı tesislerinde bu tür patojenler daha sık görülme eğilimindedir. Tablo 2’de önemli patojenlerin her birinin başlıca bulaşma yolları özetlenmiştir. Herhangi bir patojenin yayılma yollarını bilmek, bu patojenin yayılmasını ve üretim tesisinde hastalığın ortaya çıkmasını önleyecek bir eylem planının geliştirilmesi için esas niteliktedir. Tablo 2’de listelenen kanatlı hastalıkları tek bir spesifik patojenden kaynaklanması olası hastalıklardır. Kanatlılar konusunda yetkin veteriner hekimler ve modern bir kanatlı sektöründe çiftçilere kanatlı sağlık hizmeti sağlamakla görevli teknik personel, bu hastalıkları klasik veya nispeten karmaşık olmayan formlarında tespit edebilmeli veya en azından bunlardan şüphelenebilmelidirler. www.gunesliasi.com.tr Tablo 2. İnfeksiyöz kanatlı hastalıkları, patojenleri ve bunların üretim tesisleri arasındaki bulaşma yolları Kanatlı hastalığı Ajan Sahadaki hastalıklarda ortaya çıkan başlıca belirtiler ve lezyonlar Başlıca yayılma yolu Dışkısal-oral (ve temas) Aerosoller (ve temas) Yumurtalar + + Kanatlı Mikoplazmozisi Bakteri Solunum hastalığı, hava kesesi iltihabı (M.gallisepticum); topallama, eklem lezyonları (M.synoviae) Tavuk Kolerası » Bakteri Akut form sepsitemi; kronik form solunum ve kafa lezyonlarıyla ilişkilidir Patojenisitesi yüksek kuş gribi Virüs # Solunum hastalığı ve yüksek ölüm düzeyi: HPAI H5N1 beşeri ölümler + Enfeksiyöz Bronşit » Virüs Solunum ve böbrek hastalığı, yumurta üretiminde düşüş + Enfeksiyöz Laringorakeit Virüs (Değişik şiddette) solunum hastalığı ve konjunktivit + Newcastle hastalığı Virüs # Solunum ve sinir sistemi hastalığı: insanlarda konjunktivit + Hindi Rinotrakeit Virüs Baş şişmesi, yumurta üretiminde düşüş, pnömoni + İnfeksiyöz Bursal hastalığı » Virüs Özellikle 3-5 haftalıkken gelişim eksikliği, kanat ucu nekrozu, inklüzyon cisimciği hepatiti gibi bağışıklık sisteminin baskılanmasına bağlı hastalık ve kayıplar Kanatlı Lökozu ve Retiküloendotelyoz Virüs Lökozda tümörler; retiküloendotelyozde bodur tavuklar, tümörler Marek hastalığı » Virüs Bacak ve/veya kanat felci; visseral tümörler, deri, sinirler, gözler etkilenir Kanatlı Tifosu Pullorum hastalığı Bakteri Bakteri Sulu diyare, karaciğerde bronzlaşma. Hasta civcivler, yetişkinlerde ovaryum hastalığı + + Kanatlılarda Enteritidis kompleksi » (hindiler) Virüs (bakteri ile karma) 1-4 haftalıkken mortalitede ani artış, diyare, ağırlık kaybı ve depresyon + Kanatlı Adeno Gp1 » Virüs Broylerde inklüzyon cisimciği hepatiti + + Kanatlı adeno Gp3 Virüs Yumurta tavuklarında yumurta düşüklüğü sendromu Ördeklerle temas + Kanatlı Reovirus Virüs Topallama, tendosinovit + + Kanatlı Parariketsiyozu Bakteri # Dalak, karaciğer ve hava kesesi enfeksiyonları İnsanlarda - otopside tedbirler alınmalıdır! + Kontamine toz/aerosol + Kampilobakter enfeksiyonu » Bakteri # Tavuklarda enfeksiyonlara yol açar; bulaşmada kanatlı eti insanlar için ciddi bir kaynaktır + + Paratifoid Salmonella » Bakteri # Tavuklarda ve insanlarda enterik enfeksiyonları + + + (yabani kuşlar ve haşereler) + + + + + + + Ticari kaygı unsuru hastalıklar listesinin sonu Kanatlı Ensefalomiyelit » Virüs Civcivlerde epidemik tremor; yumurta tavuklarında yumurta üretiminde azalma ++ Civcivlerde Enfeksiyöz Anemi » Virüs Anemi ve gelişememe; ardından CIAV ile immünsüpresyona meyilli kompleks etiyolojili hastalıklar ++ İnfeksiyöz Koriza Bakteri Burun ve göz akıntısı, yüz şişmesi, yumurta üretiminde azalma + (ve içme suyuyla yayılma) Su Çiçeği Virüs Kütanöz lezyonlar (kuru) ve ıslak formlar Sivrisinekle bulaşma Koksidiyoz » Eimeria Dizanteri, yumuşak mukoid dışkı. Belirli intestinal bölgelerde kan » Çiftliklere kazara bulaşma riski en yüksek olan spesifik patojenler. # Zoonotik kanatlı patojeni + Bu organizasyon, 180 üye ülke ve 40’dan fazla uluslararası kuruluşun katılımıyla dünyanın en renkli etkinliklerinden biri. ‘BİLGİ EN BÜYÜK SİLAHIMIZ’ 180 üye ülkeden delegelerin katılımı ile Paris’te gerçekleştirilen 84. OIE Yıllık Genel Kurul Toplantısı, yeni ulusal standartların tartışılması ve hayvan sağlığı & refahı kurallarının hayata geçirilmesi açısından görkemli bir organizasyondu. İNFOVET 112-113 1 Ocak 2016’da 5 senelik görevine başlayan OIE 7. Genel Başkanı MonIque ElIot; ”OIE 84. Genel Kurul Toplantısı, uluslararası hayvan sağlığı ve refahı üzerinde yeni standartları yaratmamız ve küresel boyutta hayvan ve insan sağlığını tehdit eden zoonoz hastalılara karşı yeni bir hükümetler arası strateji politikası belirmemiz için güzel bir fırsattır.” d ünyanın en renkli organizasyonlarından biri olan “84. OIE Genel Kurul Toplantısı” 180 üye ülke ve 40’dan fazla uluslararası kuruluşun katılımıyla bu yıl 22-27 Mayıs tarihlerinde, merkezin bulunduğu Paris’te gerçekleştirildi. Toplantıya ülkemiz delegesi Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Dr. Nihat Pakdil katılım sağladı. Hayvan sağlığı konularını takip etmesi için Veteriner Hekim Dr. Visal Kayacık ve ticaret konularını takip etmesi için Veteriner Hekim Ender Burçak eşlik etti. Toplantı boyunca OIE standartlarının tartışılması yanında ülkeler arası ikili görüşmeler ve bölgesel işbirliği toplantıları da yapılarak önümüzdeki dönem için çalışmalara yön verilmeye çalışıldı. Bu yıl genel kurul toplantısında özellikle antimikrobiyal direnç, hayvan refahı ve dünyada PPR hastalığının eradikasyonu konuları ön plana çıktı. OIE Ortadoğu Bölge Temsilciliği’nin 2017 yılında yapılacak olan 14. Bölgesel Konferansı’nın İstanbul’da yapılması önerildi. Uluslararası OIE Delegeleri Başkanı Dr. Bothle MIchael ModIsane, tüm delegelere ve basın mensuplarına katılımlarından dolayı teşekkür etti ve üye ülkelerin yetkili hükümet temsilcileri, ulusal/bölgesel/uluslararası ve hükümetlerarası örgütlerin sayısız temsilcisinin bir araya gelmesinin büyük bir şans olduğunu belirtti. Açılış seremonisinde delegelerin ve basın mensuplarının tamamı salondaydı Paris’in görkemli atmosferini yansıtan The Maison de la Chimie Kongre Merkezi’nde gerçekleştirilen toplantının açılış konuşmasında Dünya Hayvan Sağlığı Örgütü (OIE) delegelerine ilk kez başkanlık yapan Dr. Botlhe Michael Modisane kürsüdeki yerini aldı; tüm delegelere ve basın mensuplarına katılımlarından dolayı teşekkür etti. OIE ülkesi üyelerden yaklaşık 800 misafirin katılım sağladığı toplantıda, Dr. Modisane’nin ardından OIE üyesi ülkelerden sekizinin hükümet temsilcileri de birer açılış konuşması yaptılar. Dünya Çiftçiler Örgütü Başkanı (WFO) Dr. Evelyn Nguleka ile Gıda ve Sağlık Güvenliği Avrupa Komisyonu Başkanı Vytenis Andriukaitis de genel kurula hitaben konuştular. Açılış töreni ile birlikte üye ülkelerin yetkili hükümet temsilcileri, ulusal/bölgesel/uluslararası ve hükümetlerarası örgütlerin sayısız temsilcisi bir araya gelme şansı yakaladı. Törenin ardından, öğleden sonra yapılan aslan dansı performansı ile renkli anlar yaşandı. Dünya Çiftçiler Örgütü Başkanı (WFO) Dr. Evelyn Nguleka Gıda ve Sağlık Güvenliği Avrupa Komisyonu Başkanı VytenIs AndrIukaItIs OIE’NİN TEMEL KURALLARI Hayvan hastalıkları hakkında dünya ölçeğinde saydamlık sağlanması, veterinerlik konusundaki bilimsel bilgilerin derlenmesi, analizi ve dağıtımının yapılması, hayvan hastalıklarını kontrol altında tutmak için uluslararası dayanışmanın sağlanmasında uzmanlık bilgilerinin kullanılması, sağlık güvenliği için hayvan ve hayvansal ürünlerin uluslararası ticaretinde geçerli olacak temel kuralların oluşturulması OIE’nin hedeflerini oluşturmaktadır. Hayvan sağlığı ve refahı konusunda önemli kararlara imza atıldı Genel Kurul çalışmaları, açılış seremonisinin ardından beş gün boyunca devam etti ve 27 Mayıs tarihinde son buldu; 180 üye ülke delegesi tarafından oylanarak önemli kararlara imza atıldı. Bu yıllık toplantı, zoonoz hastalıkları da içeren hayvan hastalıklarının tümüne olan güncel küresel bakış açısının yansıtılmasına yardımcı olmasının yanı sıra; hayvan sağlığı ve refahı konusunda hükümetlerarası yeni standartların benimsenmesi açısında da fırsatlar sundu. Aynı zamanda, kuduz ve sığır vebası gibi hastalıkların eradikasyonu, kontrolü ve korunması ile ilgili en son gelişmeleri tartışmak için yararlı bir forum görevi üstlendi. 2016 yılı etkinlikleri tüm bunların yanı sıra, 6. Stratejik Plan’ın yürürlüğe konması açısından da OIE için bir dönüm noktası niteliği taşıyordu. Bu planda öngörülen gelişmelere paralel olarak, hayvan sağlığı ekonomisi ve antimikrobiyal direnç ana başlığı altında bir dizi teknik oturum gerçekleştirildi. OIE üyesi ülkelerde hayvan hastalıkları salgınlarının doğrudan İNFOVET 114-115 ve dolaylı maliyetlerini inceleyen Londra Royal Veterinary College Öğretim Üyesi Prof. Jonathan Rushton “Hayvan Sağlığı Ekonomisi” üzerine; Veteriner Tıbbi Ürünleri Fransa Temsilciliği Direktörü Dr. Jean-Pierre Orand ise antimikrobiyal dirence karşı OIE stratejilerinin temel ilkelerini aktarmak üzere bir sunum gerçekleştirdi. BAŞARILAR VE ÖDÜLLER Açılış töreninde, OIE’ye ve veteriner camiasına hizmetlerinden dolayı önemli isimlere ödülleri takdim edildi. Altın madalya Amerika Bileşik Devletleri / Şili’den Dr. Alejandro Thiermann’a giderken, diğer üç madalya ise, Amerika Bileşik Devletleri’nden Prof. Donald Lightner, İsveç’ten Prof. Martin Wierup ve ardından Çek Cumhuriyeti’den Dr. Oldřich Matouch’a sunuldu. 2016 Dünya Veteriner Hekimler Günü’ne özel kazanan ülke duyuruldu. Bu yıl, ödül “Tek Sağlık Odaklı Sürekli Eğitim” programına üstün katkılarından dolayı Jamaika’ya gitti. Son olarak, OIE’nin dünya çapında katılımla gerçekleştirdiği fotoğraf yarışmasının kazananları açıklandı; Afrika: Dr Christo Labuschagne (Güney Afrika) Londra Royal Veterinary College Öğretim Üyesi Prof. Jonathan Rushton Veteriner Tıbbi Ürünleri Fransa Temsilciliği Direktörü Dr. Jean-PIerre Orand OIE BİRÇOK ÖRGÜT İÇİN REFERANS NİTELİĞİNDE OIE’nin 178 üyesi örgütün dünya üzerindeki güçlü temsil unsurunu öne çıkarmaktadır. BM bünyesinde FAO ve WHO’nun kuruluşu ise, sorumluluk alanlarının kesişmesi nedeniyle, OIE’yi bu örgütlerle yetki paylaşımına dair resmi anlaşmalar akdetmeye sevk etmiştir. OIE’nin 2000’li yıllarda bu tür anlaşmaları gıda, veterinerlik ve finans alanlarındaki diğer uluslararası örgütlerle imzalamaya devam ettiği görülmektedir. Son olarak 2009 yılı Nisan ayında, Dünya Ticaret Örgütü OIE’yi referans örgüt olarak tanımıştır. Amerika Kıtası: Mr Miguel Villatoro (Meksika)/Veteriner Öğrenci Ödülü: Ms Ginger Hobgood (Amerika Bileşik Devletleri) Asya ve Okyanusya: Dr Ulaankhuu Ankhanbaatar (Moğolistan)/ Veteriner Öğrenci Ödülü: Ms Chayada Piantham (Tayland) Avrupa: Dr Jorge Bacelar (Portekiz)/Veteriner Öğrenci Ödülü: Ms Filipa Trigo da Roza (Portekiz) Ortadoğu: Dr Mozafar Sarmasti (İran) BASINA AÇIK OTURUMDA “HAYVAN SAĞLIĞI EKONOMİSİ” AYRINTILARIYLA ELE ALINDI Şap hastalığı, yüksek patojeniteli kuş gribi ve domuz vebası gibi spesifik hayvan hastalıklarının ekonomik etkisi ile ilgili endişeler gün geçtikçe artış gösteriyor. Bu hastalıklar verimliliği etkilemelerinin yanı sıra, uluslararası ticaret için de büyük ekonomik sonuçlar doğuruyor. Ülkeler, hastalık tehditlerini yönetirken veteriner hizmetleri performanslarını iyileştirmeleri ve hayvan sağlığı & refahını daha etkin olarak geliştirmek için kaynak tahsisine öncelik vermeleri gerektiği gerçeği ile karşı karşıya. Aynı zamanda üretim kayıplarının önlenmesi ve hastalıkların kontrol edilmesi için gerekli ekonomik maliyet hakkında kesin verilere sahip olmaları gerektiğini de bir kez daha kavradılar. Hayvan hastalıkları salgınlarının ekonomik etkilerine yoğunlaşırken, OIE’ye üye 180 ülkeden gönderilen anket sonuçlarının analizine dayalı ilk teknik sunum İNFOVET 116-117 Royal Veterinary Collage’de öğretim görevlisi olan Prof. Jonathan Rushton tarafından yapıldı. Analizin amacının, ulusal veteriner hizmetleri ve hayvan hastalık kontrol programlarının işletme maliyetlerini incelemek, enzootik sınır ötesi hastalıkların ticarete etkilerini ve üretim kayıplarını değerlendirmek; bu değerlendirmeleri yaparken veteriner eğitim sürecine hayvancılığın ekonomik boyutunu da dahil etmek olduğunu belirten Prof. Jonathan Rushton, oturum dahilinde yaptığı tüm bilgilendirmelerin, hayvan sağlığı ile ilgili alınan kararları destekleyeceği ve hayvan hastalıkları koruma programlarının etkinliğini maksimize etmek için kaynak tahsis etmede daha iyi rehberlik edeceğine inandığını söyledi. Hayvan sağlığı ekonomisine entegre edilebilecek bilgiler OIE üyesi ülkelerin ankete büyük ilgi gösterdiğini belirten Prof. Jonathan Rushton, 180 OIE üye ülkesinin yaklaşık 120’sinin ankete katılım göstermiş olmasının kendilerini heyecanlandırdığını aktardı. Anketin, hayvan sağlığı ekonomisinin yanı sıra hayvan hastalıklarının neden olduğu doğrudan ve dolaylı ekonomik kayıplar hakkındaki kaliteli bilgi eksikliği ve hayvan sağlığı yönetimi çabası içinde olan bazı ülkeler arasındaki mevcut küresel eşitsizlik konularını da vurguladığını söyleyen Prof. Rushton, bu analizler sonunda birçok pratik çözüme ulaştıklarını ve kaynakların daha iyi tahsis edilmesi için veteriner hekimlere verecekleri birçok öneri elde ettiklerini belirtti. Bu öneriler arasında; > Lisans, lisansüstü ve sürekli eğitimlerle hayvan sağlığı ekonomisinin öğretiminin artırılması, > Hayvan hastalıklarının; hayvansal üretim kayıpları, kontrol maliyetleri ve özellikle uluslararası ticaret üzerine olumsuz etkileri bulunan enzootik hastalıkların ekonomik etkileri konusunda verilerle birlikte maliyet değerlendirmeleri yapmak için bir pilot projenin kurulması, > Veteriner tıbbi eğitimi, araştırma ve altyapı çalışmaları da dahil olmak üzere veteriner hizmetleri çalışmaları için gerekli olan yatırımlar üzerine düzenli veri toplamak için bir programın uygulanması. Prof. Jonathan Rushton sunumunun sonunda, ulusal hayvan sağlığı bildirim sistemleri ve WAHIS platformu güncellenmesi için yatırımın önemini vurguladı; dünya hayvan sağlığı için bilginin çok önemli bir araç olduğunu ve ekonomik analizlerin desteklenmesi gerektiğinin bir kez daha altını çizdi. ANTİMİKROBİYAL DİRENÇ İLE MÜCADELE STRATEJİSİNİN TEMEL İLKELERİ SUNULDU Londra Royal Veterinary College Öğretim Üyesi Prof. Jonathan Rushton’ın “Hayvan Sağlığı Ekonomisi” üzerine yaptığı sunumun ardından, Veteriner Tıbbi Ürünleri Fransa Temsilciliği Direktörü Dr. Jean-Pierre Orand ise antimikrobiyal dirence karşı OIE stratejilerinin temel ilkelerini aktarmak üzere bir sunum gerçekleştirdi. OIE’nin uzun yıllar süren çalışmalarla temellerini attığı “Antimikrobiyal Direnç” stratejisi, veterinerlikte kullanılan antimikrobik etkinliği korumak ve insanlara ilişkin tıpta kullanılan moleküller üzerine yoğunlaşmaktadır. Bu strateji, İNFOVET 118-119 Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Dr. Nihat Pakdil OIE, işbirliği platformları oluşturarak bölgesel çalışmaları olağan kılmaktadır Dünya Hayvan Sağlığı Örgütü (OIE) ile ilişkilerimiz üye olduğumuz 1928 yılından beri devam etmektedir. Siyaset üstü bir bakış açısı ile OIE gerek hayvan sağlığı konularında gerekse ticaret konularında ülkelere yardımcı olacak standartlar geliştirmektedir. Ülkemiz OIE’nin bu standartlarından ve uzmanlıklarından pek çok alanda faydalanmaktadır. OIE veteriner hekimlik eğitimine ve veteriner servislerinin çalışmalarına standart getirilmesi için de çalışmalar yürütmektedir. Veteriner servislerinin performans değerlendirmesi (PVS) çalışmaları adeta bir akreditasyon sistemi gibidir. Ülkemiz de PVS değerlendirmelerine dahil olarak hazırlanan raporlarla eksik veya zayıf yönlerini görerek veteriner servislerini güçlendirme imkanı bulmaktadır. Son dönemde özellikle laboratuvar eşleştirme projeleri ile kamu laboratuvarlarımızın uluslararası seviyeye taşınması, Balkanlarda sokak köpeği popülasyonlarının yönetimi konusunda kampanyalar hazırlanması, hayvan refahı konusunda bilincin arttırılması konularında OIE ile yakın çalışmalar yapılmaktadır. Türkiye 2 ayrı OIE bölge temsilciliğine (Ortadoğu ve Avrupa) üye az sayıda ülkeden biri olarak hem her iki tarafından çalışmalarından faydalanmakta, hem de ortak çalışmalar için merkez oluşturmaktadır. “Tek Sağlık Odaklı Sürekli Eğitim” programına üstün katkılarından dolayı Jamaika’ya 2016 Dünya Veteriner Hekimler Günü’ne özel bir ödül gitti. Açılış seremonisinin ardından yapılan aslan dansı performansı ile renkli anlar yaşandı. Genel Koordinatörümüz Barış Kolgu, Dünya Hayvan Sağlığı Örgütü (OIE)’nün davetlisi olarak, basına açık tüm oturumlara katılarak önemli isimlerle bir araya geldi. OIE tarihinde Türkiye’den ilk defa katılım daveti alan yayın organı İnfovet, Paris’in görkemli atmosferinde gerçekleştirilen “84. OIE Genel Kurul Toplantısı”nda ülkemizi temsil etme şansı yakaladı. ülkelerin hayvan sağlığı ile ilgili güncel durumu ne olursa olsun, direnç sorununu yönetmeleri noktasında onlara yardımcı olmak için gerekli tüm araçları sunma gayesindedir. Direktörü Dr. Jean-Pierre Orand sözlerine, bildirilen antimikrobiyallere karşı oluşan ve hızla yayılım gösteren direnç gelişimi raporlarının son yıllarda ciddi anlamda artış gösterdiğini, bugün tüm uluslararası toplumlar tarafından büyük risk olarak kabul edildiğini belirterek başladı. Mikrobiyal direnç insan ve hayvan sağlığını ciddi anlamda tehlikeye sokuyor Gelecek nesillerin karşı karşıya olduğu bu önemli sorunun farkındalığı ile OIE, uzun yıllar çalışmalar gerçekleştirdi; özellikle 2015 yılında uluslararası standartları geliştirerek yeni düzenlemeler yaptı. OIE ayrıca Dünya Sağlık Örgütü’nün antimikrobiyal dirence karşı geliştirdiği “WHO Küresel Eylem Planı”nın geliştirilmesi ve uygulanmasına da büyük katkılar sundu. 130 ülkeden 110’unun incelendiği bir OIE çalışmasına göre, antimikrobiyal ajanlar da dahil olmak üzere veteriner ilaçlarının ithalatını, üretimini, dağıtımını ve kullanım koşullarını düzenleyen kapsamlı mevzuatların eksikliğinin söz konusu. Bahsi geçen mevzuat eksikliklerinden ötürü bu ürünler genellikle serbest olarak satılmakta ve kullanımı ile ilgili uzmanlar tarafından bir denetim gerçekleştirilmemekte. Bu ürünlerin kalite ve kontrolündeki eksiklikler gerçekten büyük bir endişe nedenidir. 2012 yılında yapı- İNFOVET 120-121 lan bir çalışma, veteriner ilaçları ile ilgili kalite mevzuatı olan ülkelerin % 22’sinden fazlası, aslında bu ilaçların kalite ve kontrolü ile ilgili konuları mevzuatlarına dahil etmemiş. OIE’nin direnç konusuna karşı geliştirdiği stratejiler Uluslararası standartlar ve tavsiyelerin uygulanması ulusal düzeyde büyük çaba gerektirir. Ancak ne yazık ki, gerekli mevzuat düzenlemelerinin yapılmaması, yeterli veteriner hizmetlerinin bulunmaması ve sağlık otoritelerinin kontrolü dışında olan paralel piyasaların varlığı nedeniyle standartları yerine getirmek ve gerekli durumlarda hızla düzenlemek zorlaşıyor. Bu nedenle Dr. Jean-Pierre Orand, OIE uluslararası dayanışma değerlerine sadık kalarak, adım adım, antimikrobiyal direnç problemini daha etkili bir şekilde yönetmek için yasal bir çerçeve hazırlamak ve gerekli kapasiteyi oluşturmak adına OIE ülkesi üyelere stratejilerinin temel ilkelerini sunduğunu belirtti. OIE’nin kendi strateji tanımı çerçevesinde, yürütülmesi gereken eylemleri sayan Veteriner Tıbbi Ürünleri Fransa Temsilciliği Direktörü Dr. Jean-PIerre Orand; > Hayvanlara özel antimikrobiyallerin üretimi, dağıtımı ve kullanımı düzenlenmeli, > Hayvan sağlığı uzmanları konu hakkında eğitilmeli, > Paydaşlar arasında farkındalık yaratmak için iletişim artırılmalı, > Yüksek kalitede ürünlerin ve bunların alternatifleri tercih edilmeli, > Sorumlu ve ihtiyatlı kullanımından emin olmak için denetimleri veteriner hekimler yapmalı, Etkinlikte, 180 üye ülke delegesinin oylamaları ile önemli kararlara imza atıldı. 6. Stratejik Plan, OIE’nin değişikliklere uyum sağlayarak önemli toplumsal sorunları yanıtlaması için etkin bir katkıda bulunur ve bunu önceki stratejik planların olumlu sonuçlarını göz önünde bulundurarak oluşturur. > Antimikrobiyal ajanların kullanımı ve direnç gelişimi sıkı bir şekilde izlenmeli ve kayda alınmalı. 6. STRATEJİK PLAN (2016-2020) OIE, 1990 yılından bu yana beş yıllık çalışma programları için stratejik bir planlama döngüsü benimsemiştir. 25-29 Mayıs 2015 tarihleri arasında gerçekleştirilen 83. Genel Kurul Toplantısı sırasında bir araya gelen üye ülkeler tarafından kabul edilen 6. Stratejik Plan, 2016-2020 dönemini kapsamaktadır. Bu plan, OIE’nin değişikliklere uyum sağlayarak önemli toplumsal sorunları yanıtlaması için etkin bir katkıda bulunur ve bunu önceli stratejik planların olumlu sonuçlarını göz önünde bulundurarak oluşturur. Bu planlar; > Hayvanların sağlığı ve refahı için risk yönetimi yapılması ve insan sağlığı için tehlike oluşturan durumların azaltılması > Hayvan hastalıklarının, üretim esnasında etkisini en aza indirmek; ulusal/uluslararası ticarette canlı hayvan ve ürünleri ile ilgili standartların oluşturulmasını sağlamak için “Gıda Güvenliği” tedbirlerini artırmak > Üye ülkelerin yeni iletişim teknolojilerine adapte olarak, şeffaf sağlık bilgileri sunmasını sağlamak > Doğal, kazara ya da kasıtlı olup olmadığına bakmaksızın tüm biyolojik riskleri azaltmak > İnsanlar ve hayvanlar arasındaki sosyo-ekonomik bağların optimizasyonu ve analiz edilmesi İNFOVET 122-123 > Ekonomik ve insani kalkınmaya katkıda bulunurken çevreyi ve biyolojik çeşitliliği de desteklemek OIE, bu planları gerçekleştirmek için kendi standartları, kuralları, görüşleri ve bulguları temelinde son bilimsel gelişmelere eğilir; üye ülkelerde hayvan hastalıklarının kontrolünü sağlayacak ilgili metotların hızla bu ülkelere aktarılmasının önünü açar. “Hayvanları Koru; Geleceğimizi Koru” OIE’nin genel vizyonu “Hayvanları Koru; Geleceğimizi Koru” sloganı ile özetlenebilir. Bu vizyonu gerçekleştirebilmek için OIE, üç stratejik hedefe yoğunlaşır; > Hayvanların sağlığını ve refahını sağlamak, hayvansal gıdaların güvenliğini garantilemek ve özellikle insan-hayvan-çevre risklerini kontrol ederek hastalıkların bulaşmasını azaltmak > OIE’nin sağlıkla ilgili standartları ışığında şeffaf bir iletişim yolu benimsenerek, epidemiyolojik olarak önemli hastalıkların insidansı üzerine, hayvanların ve hayvansal ürünlerin sınır ötesi ticareti konusunda paydaşlar ve ticaret ortakları arasındaki güven tesis etmek > Ulusal veteriner hizmetlerinin mevcut kapasitesini ve sürdürülebilirliğini güçlendirmek Ek olarak, bu üç ana stratejik hedefin gerçekleştirilmesi için gerekli olan “Bilimsel Mükemmellik”, “Çeşitlilik, Katılım, Bağlılık ve Örgütün Şeffaflığı” ve “Örgütün İdaresi” maddeleri de OIE için önem teşkil etmektedir. kümes dezenfeksiyonunda deterjan ve dezenfektanIN doğru kullanımı Kümes dezenfeksiyonu ikinci plana atılırsa hiçbir ilaç yada aşı hastalıkları önlemede başarılı olamaz. Unutulmamalıdır ki ortamdaki olası etkenlerin % 95’i temizlikle uzaklaştırılır ve kalan %5 ile savaşılır. Derleyen: Veteriner Hekim Nihat ALTUNAL İyi bir dönem arası temizlik ve dezenfeksiyon için kümesin öncelikli olarak altığının çıkarılması ve sonrasında kalan organik kirlerin özellikle tabandan uzaklaştırılması ve deterjan uygulamasından sonra durulama yapılması ile mümkün olur. Kümes dezenfeksiyonu kurallara uygun olarak yapılmaz ve ikinci plana atılırsa hiçbir ilaç yada aşı hastalıkları önlemede başarılı olamaz. İstenen verim düzeyine ulaşmak ancak sağlıklı hayvanlarla başarılabilir; bu da iyi yapılmış dezenfeksiyon ile olanaklıdır. Unutulmamalıdır ki ortamdaki olası etkenlerin % 95’i temizlikle uzaklaştırılır ve kalan %5 ile savaşılır. DETERJANLAR Yüzey aktif maddeler suda veya sulu bir çözeltide çözündüğünde yüzey gerilimini etkileyen, çoğunlukla yüzey gerilimini azaltan kimyasal bileşiklerdir. Yüzey aktif maddeler aynı zamanda iki sıvı yüzeyleri arası gerilimi de etkiler. Yüzey aktif maddenin ingilizce karşılığı olan “surface active agent” sözcüklerinin kısaltması olan surfactan kelimesi de yüzey aktif madde yerine kullanılır. Su içersinde kendi kendine “oto-organize” olabilen yüzey aktif maddeler suyu seven (hidrofilik) ve suyu sevmeyen (hidrofobik) kısımlardan oluşur. Deterjanlar sulu çözeltilerde iyonlaşıp iyonlaşmamalarına göre iyonik ve noniyonik olarak 2 tipe ayrılır. İyonik olanlarda etkin iyon durumuna göre anyonik ve katyonik deterjanlar diye de ikiye bölümlenir. Anyonik ile katyonik deterjanlar birbiri ile geçimsiz olduklarından beraber kullanılamaz. Anyonik deterjanlar fenoller, halojenlendirilmiş fenoller, biguanidin, polimerik biguanidinler(klorhesidin), iodin bazlı dezenfektanlar, inorganik ve organik asitler, potasyum permanganat, gümüş tuzları ve çinko sülfat ile geçimsizdir. Anyonik deterjanlar genellikle gram pozitif etkenlere iyi çalışır. Gram negatiflere etkisi çok zayıftır. Alkali deterjanlarla yıkama yapılır ise; hipoklorit, aldehit, benzolkanyum klorid içeren dezenfektanlar iyi çalışır. Temizleme işlemi; sabun veya deterjan çözeltisi ile yıkanacak maddenin yüzeyini ve kirleri ıslatmak, kirleri yüzeyden uzaklaştırmak ve kiri kararlı bir çözelti veya süspansiyon (deterjan) içerisinde tutmak gibi işlemlerden oluşur. Yıkama suyuna katılan sabun ve deterjanlar, suyun ıslatma özelliğini artırır. Bu nedenle su, kumaş ve kirlere daha kolay girer. Bundan sonra kirin İstenen verim düzeyine ancak sağlıklı hayvanlarla uzaklaştırılması başlar. Teulaşılabilir; bu da iyi mizleme çözeltisinin her bir yapılmış dezenfeksiyon molekülü, uzun bir zincir ile olanaklıdır. QAC bileşikleri Bakterilere karşı iyi etkili, mantar ve virüsler üzerine zayıf etkilidir. Yüksek ısıda organik kirlilikten etkilenmeleri az olduğundan bakteriler üzerine etkileri artar. Üstelik kabuk üstünde kalan artıkları uzun süre etkinliğini korur. Bu grup bileşiklerin kabuk membranı sisteminden Salmonella etkenlerinin bertaraf edilmesinde etkili oldukları kanıtlanmıştır. Bu nedenle salmonellezisin ve yumurta aracılığı ile geçebilen diğer hastalıkların kontrolünde kullanılabilen bileşiklerdir. olarak düşünülebilir. Zincirin bir ucu hidrofilik suyu seven) ve diğer ucu hidrofobiktir (suyu sevmeyen veya kiri seven). Bu moleküllerin kiri seven uçları, bir kir parçacığına yönelir ve onu çepeçevre sarar. Aynı zamanda suyu seven uçlar, molekülleri ve kir parçacığını kumaştan uzaklaştırıp, su içerisine taşır. DETERJANLAR KİMYASAL YAPILARINA GÖRE BEŞ GRUBA AYRILIR Deterjanlar temizlik özelliklerine göre altı gruba ayrılır 1. Alkali Bileşikler: Sodyum hidroksit, sodyum karbonat, sodyum notasilikat, sodyum bikarbonat. Bunlar temizlik gücü yüksek, fakat koroziftirler. 2. Asitli Bileşikler: Kireç ve mineral taşları temizler, protein ve yağları etkilemez. Koroziftirler. 3. Yüzey Aktif Bileşikler: Yüzey gerilimini düşürerek temizler çözeltinin derinlere işlemesini kolaylaştırır. Yağları eritirler. 4. Kalsiyum Bağlayıcı Bileşikler: Kalsiyum ve magnezyum iyonlarını bağlayarak çökelti yapmasını engeller. 5. Süspansiyon Haline Devam Ettiriciler 6.Köpük Önleyiciler: Fazla köpüğü engeller. A. Katyonik Deterjanlar: Bunlar quaternar amonyum bileşiklerinden (QAC) oluşmuş yüzey aktif maddelerdir. Katyonik deterjanlar sulu çözeltide pozitif yüklü iyon veren yüzey aktif maddelerdir. Yapısında bulunan hidrofobik kısım, pozitif elektrikle yüklü olan hidrofilik kısımla denge halindedir. Böyle bir madde bakteri ile karşı karşıya gelirse pozitif yüklü kısım, bakterinin negatif elektrikle yüklenmiş olan ve membranında bulunan fosfolipidlerin fosfat kökü ile reaksiyon verir. Bu sırada deterjanın polar olmayan kısmı da membranın hidrofobik olan porsiyonlarının içine girerek etkisini sürdürür. Anyonik ile katyonik deterjanlar birbiri Bu durum, bakterideki yarı ile geçimsiz geçirgenlik özelliğini bozar olduklarından beraber ve membranda bulunan kullanılamaz. İNFOVET 126-127 A. Katyonik deterjanlar B. Anyonik deterjanlar C. İyonik olmayan deterjanlar D. Amfolitik deterjanlar E. Yeni organik antiseptikler Quaternar amonyum bileşikleri (QAC bileşikleri) yumurta kabuklarının sanitasyonu için de uygundur. Çünkü alkali pH derecesinde güçlü jermisid etki yaparlar. Antiseptik ve dezenfektan olarak kullanılan katyonik deterjanlar; benzalkonyumklorür, setilpridinyum klorür, setildimetilbenzil amonyum klorür, setiltrimetil amonyum klorür, benzakonyumklorür, metilbenzalkonyum klorür, klorheksidin ve aleksidin en etkili olanlarıdır. fosfor, nitrogen, protein, lipid ve diğer önemli substanslar arasındaki bağlantılarda kopmalar meydana getirir. Böylece, membrandaki maddeler arasındaki bütünlük bozulur. Katyonik deterjanlar gram pozitif ve negatif mikroplar için bakterisidal etkiye sahiptirler. Anyonik deterjanlarla aralarında uyuşmazlık bulunduğundan, birbiriyle olan karışımları etkisiz kalır. Bu nedenle katyonik deterjanlar, anyonik olmayanlarla birleştirilebilirler. Alkali sular aktivitelerini arttırır. Asidik ve sert sularda presipitasyon göstermezler. QAC bileşikleri sanitasyon uygulamalarına geçilmeden önce ön yıkama amacıyla kullanılmış sabun ve benzeri anyonik deterjan artıklarının tamamen bertaraf edilmesi gerekir. Yıkama ve çalkalama çözeltilerin pH derecelerini artırdığından bu grup bileşiklerin etkinliği de anlamlı ölçüde artar. B. Anyonik Deterjanlar: Bu grupta toplanan deterjanlar yüksek molekül ağırlıklı sülfonlanmış yağlardan oluşur. Veteriner hekimlikte kullanılan başlıca anyonik deterjanlar; sabunlar(sodyum potasyum oleatları), kalsiyum ve potasyum mandelatlar, safra tuzları ve sodyum loril sülfattır. Anyonik deterjanlar suda dissosiye oldukları zaman negatif elektrikle yüklü iyonlar meydana İNFOVET 128-129 getirirler ve düşük pH›da bile aktivite gösterebilirler. Anyonik deterjanlar sulu çözeltide iyon içeren yüzey aktif maddelerdir. Anyonik deterjanlar arasında sabunlar önemli yer tutarlar. Bunlar yüksek yağ asitlerinin sodyum veya potasyum tuzlarıdır. Yumuşak sabunlar KOH ve sert sabunlar da NaOH ile elde edilirler. Sabunlar, yüzey gerilimini düşürür ve suyun ıslatma kabiliyetini arttırırlar. Sabunların yumuşak ve sert olanları da vardır. C. İyonik Olmayan Deterjanlar: İyonik olmayan deterjanlar arasında polieter ve poligliserol esterler vardır. Bunlar etkili bir antiseptik veya dezenfektan olmayıp, derideki bakterileri saponifikasyonla yani bakterilerin içine girerek lipoid maddeyi saponifiye ederek etki gösterirler. Böylece, ellerin sabunla yıkanması mikropların giderek azalmasına yol açar. D. Amfolitik Deterjanlar: Geniş etkilidir. pH 7,5 iyi çalışır. Protein ve yağdan etkilenmez. Korozif değildir. Dodecyl-di(amioethyl)-glycine esasına dayanır. Suda dissosiye oldukları zaman Anyonik deterjanlar genellikle gram pozitif iyonlara ayrışırlar. Amfolitik etkenlere iyi çalışır. deterjanlar hem deterjan Gram negatiflere etkisi hem de dezenfektan etkisi çok zayıftır. YÜZDE 95 Ortamdaki olası etkenlerin temizlikle uzaklaştırılma oranı kanatlı biyogüvenlik gösterirler. Steril laboratuar, ilaç besin endüstrisi ve biracılık alanında kullanım bulmuştur. E. Yeni Organik Antiseptikler: Klorhekzidin hidroklorür, klorlu fenilguanidin türevi katyonik deterjandır. Gram pozitif bakterilere gram negatiflerden daha etkilidir. Etilen oksit ve Propilen oksit gibi gaz çeşitleri yem sanayinde özellikle salmonellalar olmak üzere kontaminat durumundaki bulaşıcı mikroorganizmaları elimine etmek için kullanılırlar. Propilenoksitin antimikrobiyal etkinliği iyi olmasına karşın yayınma özelliği zayıftır. Güvenli şekilde uygulama için her iki gazında dezenfeksiyon sırasında inert gazlarla seyreltilmesi gerekir. Bu amaçla freon ve karbon dioksit gazları tercih edilir ve yanma tehlikesi bertaraf edilir. Yeterli sterilizasyon için 800 mg/l ve yüksek yoğunluklar önerilir. Etilen oksit uygulamasında %69 nem ve 15-27 0C sıcaklıkta 1 m3 hacme 2 kg etken madde 2 saat süre ile uygulanması gerekir. 3,5-Dimetil 1,3,5 2H-tetrahidrotiyadiazin-2-tiyon kümes altıklarında bulunan salmonellalar üzerine öldürücü etki yapan toprak fumigantıdır. Kanatlılarda hastalıklara yol açan başlıca viruslar ve özellikleri tablodaki gibidir ETKEN YAPISI ÖZELLİKLER HASTALIK Herpesvirus DNA Zarflı Marek, ILT Poxvirus DNA Zarflı Tavuk çiçeği Arbovirus RNA Zarflı Hindi menindoensefalit Coronavirus RNA Zarflı İ.B, Hindi koronaviral enterit Paramyxovirus RNA Zarflı ND, SHS Ortomyxovirus RNA Zarflı A.İ Zarflı Lenfoid leokoz, Retikuloendoteliasis Retrovirus RNA Adenovirus DNA Zarfsız EDS DNA Zarfsız Chicken anemi Zarfsız Viral Artritis, Tenosinovitis, MAS Parvovirus Reovirus RNA Picarnovirus RNA Zarfsız A.E Birnavirus RNA Zarfsız IBD Mikroorganizmaların Duyarlılık Tablosu DEZENFEKTANLAR Yıkama işlemi sonrasında kümeste çıkan hastalık veya hastalıklar değerlendirilmeli ve dezenfektan seçimi buna göre yapılmalıdır. Mikroorganizmaların dezenfektanlara dirençleri farklıdır. Mikoplazma ve Gram(+) bakteriler pek çok dezenfektana duyarlı iken Gram(-) bakteriler, pseudomonaslar ve riketsiyalar daha dirençlidir. Kanatlılarda görülen viruslarda özel seçicilik gösterir. Zarflı yani lipid içeren virüsler dezenfektanlara duyarlıdır. Bu grup virüsler lipofilik karakterli dezenfektanlarla yok edilemez, glutaraldehit, oksitleyici ajanlar, halojenli dezenfektanlar, güçlü asit ve alkali ajanlar etkili olur. Zarflı yani lipid içeren virüsler dezenfektanlara duyarlıdır. Bu grup virüslere karşı lipolifik karakterli dezenfektanlar, quarterner amonyum bileşikleri, fenoller, amfoterikler, polimerik biguanidinler etkilidir. Fakat zarfsız viruslar lipid içermezler ve lipofilik karakterli dezenfektanlarla yok edilemezler. Burada gluteraldehid, oksitleyici ajanlar, halojenli (klorlu ve iyotlu) dezenfektanlar ve güçlü asit veya alkalik etkili dezenfektanlar iyi çalışır.Dezenfeksiyon patojen mikroorganizmalara karşı etkin maddeleri uygun doz ve sistemde uygulayarak hastalık yapamayacak düzeye indirmektir. İNFOVET 130-131 EN DUYARLI BAKTERİ, MANTAR VE MİKROORGANİZMALAR VİRUSLAR DİĞER Mikroplazmalar Gram (+) bakteriler Gram (-) bakteriler Pseudomanaslar Riketsialar Pseudomanaslar Zarflı Klamidialar Zarfsız Mantar Sporları Picarnoviruslar Parvoviruslar Asit - fast bakteriler Bakteri Sporları Koksidialar Prionlar EN DAYANIKLI kanatlı biyogüvenlik Dezenfektanların antimikrobiyal spektrumu Halojenler O2 I2 Fenollü bileşikler QAC ++ ++ ++ ++ + ++ + + + ++ ++ ++ ++ + + + ++ ++ + + + ++- ++ ++ ++ ++- ++ + ++ + + + + + + + + +- + + + + + + + + + + + +- ++ + +++ - +++- Asit fast bakteriler - + + +- + + +- - Bakteri sporları + - - + - + - + - + - + - Asitler Alkaliler Aldehitler Alkolller Mikoplazmalar + ++ ++ Gram (+) bakteriler + ++ Gram (-) bakteriler + Pseudomonaslar Riketsiyalar Zarflı viruslar Klamidalar Mantar sporları Zarfsız viruslar Koksidiyalar FDA standart temizlik protokolü uygulanmış bir alette 200C ısıda yapılan çalışmalara göre dezenfektanları etki düzeyine göre üçe ayrılmıştır; • Yüksek düzey dezenfektanlar uygun kullanım koşulları içinde sporlar dahil tüm mikroorganizmaları öldürürler. > % 2 -3 Gluteraldehit > % 1.12 Glıteraldehit + 1,93 Fenollferat > % 7,5 H2O2 > % 7,5 H2O2 + % 0,25 Perasetik asit, Ortofenolaldehit (OPA) spesifik özellikleri de vardır. • Orta düzey dezenfektanlar bakteri sporları üzerinde etkili olmayan fakat mikobakteri, zarfsız virüs ve diğer mikroorganizmalara etkilidirler. <10 dakika mikrobakteri, vejetatif bakteri, mantar virüslerin birçoğunu inaktive eder. Bakteri sporlarına etki etmezler. > Klorlu ürünler > Alkoller ( %60 -95 )Etanol ( isopropanal ) > Fenol bileşikleri, (Bazı fenoller; biguanidin, klorheksin, iyot ve organik asitlerle geçimsizdir) > İyodoforlar • Düşük düzey dezenfektanlar bakteri sporları mikobakteriler, zarfsız virüsler üzerinde etkili olmayan ancak bazı vejetatif mikroorganizmalar üzerinde etki eden dezenfektanlardır. > QAC > Etil veya İyodofarlar > Etil ve İzopropil alkol > 100 ppm sodyum hipoklorit İNFOVET 132-133 Kimyasal dezenfektanların bakterisit özelliklerini etkileyen faktörler aşağıdaki gibidir; > En düşük etkili yoğunluk > Ph > Uygulama su sıcaklığı > Ortam nem durumu > Temas süresi > Organik kalıntı varlığı > Su sıcaklığı > Ön yıkama deterjanları ile geçimsizlik Dezenfektanlar etkilerini üç şekilde gösterirler > Hücre zarını etkiler. > Hücre proteinini denatüre ederler. > Dezenfektanlar mikroorganizma enzimlerinin işlevini bozarlar. Mikroorganizmalara bağlı etmenler de dezenfektan ve antiseptiklerin aktivitesi üzerinde etkilidir. Mikroorganizmaların cinsine ve türüne göre dezenfektanın etkisi değişik olabildiği gibi, bulundukları yaşam evresine göre de etki ayrımı gösterir. Örneğin, vejetatif şekiller daha duyarlı, sporlar daha dirençlidir. Ayrıca ortamdaki mikroorganizma sayısının çokluğu da olumsuz yönde etki göstererek, dezenfektanın etkili olabilmesi için mikroorganizmaların dezenfektaOrtamın yoğun etkeni saptanmış nın daha yoğun miktarları ve mücadele yönü ile daha uzun süre temasta belirlenmişse doz yine kalmasını gerektirir. Aynı farklı ayarda olmalıdır. Dezenfektan veya antiseptiğin yoğunluğu arttıkça etkilenen mikroorganizma sayısı ve mikroorganizmalar üzerindeki zararlı etki artar; ancak yoğunluk optimum değere ulaştıktan sonra etkide artış görülmez. Her dezenfektan ve antiseptiğin etkin olduğu yoğunlukta kullanılması gerekir. Mikroorganizmaların etrafını saran kan, serum, mukus, dışkı gibi maddeler mikroorganizmaların dezenfektan ile doğrudan temasını engeller. Yine, dezenfektan ile kimyasal ile antagonistik etkili başka kimyasallar ile etkileşime girerek dezenfektanın etkisini azaltabilir. 50 70 El dezenfeksiyonu için alkollerin sulandırılma oranı dezenfektan seçimi hangi değişkenlere göre yapılmalıdır? Alkali sular katyonik deterjanların aktivitelerin artırır. Yıkama ve çalkalama İLE BİRLİKTE etkinlİKLERİ de anlamlı ölçüde artar. türe ait topluluktaki mikroorganizmalar bir dezenfektana aynı derecede duyarlı olabilirler. Toplulukta çok duyarlı mikroorganizmalar olabileceği gibi dezenfektanlardan etkilenmeyen dirençli mutantlar da bulunabilir.Dezenfektanların dozlarını ortamdaki kirlilik oranı ve etkenin türü belirlemelidir. Kümes içi genel dezenfeksiyon dozu ile çok daha temiz olan kuluçkahane dozu farklıdır. DEZENFEKTANLAR, İÇERİKLERİNE GÖRE SEKİZ GRUBA AYRILIR; 1. Halojenler Klor içeren: Klor aniyoniktir, korozif organik madde varlığında etkisini kaybeder. Uzun süre dayanmaz. İyot içeren: Etki süresi 5 dakika fosfat asitli olanlar düşük ısı derecelerinde de kullanılır. Elementler iyot suda az çözünür. Bu nedenle noniyonik ve aniyonik yüzey aktif maddeleri ile birleşirler ve çözünürlüğü arttırır. 2.Yüzey aktif bileşikler QAC bileşikleri: Aynı zamanda deterjan etkisi yapar. Su sertliği ve Fe iyonları etki maddesini İNFOVET 134-135 azaltır. Bakterilerde direnç oluşturabildiğinden EDTA ile birlikte kullanılması tavsiye edilir. Gram pozitif bakterilere gram negatif bakterilerden daha etkilidirler. Ayrıca funguslara ve zarflı virüslere karşı iyi aktivite gösterirler. Zarfsız virüslere ve mikobakterilere karşı etkili değillerdir. Amfolitik bileşikler: Bazı vejatatif mikroorganizmalara zararlı büyük virüslere ≤ 10 dakika etkin olan dezenfektanlardır. Bakteri sporu, mikrobakteri ve zararsız virüslere etkisizdir. Dezenfektanların kullanılacağı ortamda etkileşim, sonuç bakımından önemlidir; örneğin, yağlı kalıntıların yoğun olacağı beklenen kesimhanelerde alkali dezenfektanlar tercih edilmelidir. Dezenfektanların etkinliği yüzeyle temas süresiyle orantılıdır. En güçlü etkinlik dezenfektanla ıslatılan yüzey kuruyuncaya kadar gerçekleşir. Bu nedenden bazı dezenfektanlarda kurumayı geciktirici yüzey aktif maddeleri bulunur. 3. Oksidan maddeler H2O2 : Geniş etkilidir. Ozon : Sporlara ve virüslere etkili. Kötü kokulu. İnsan sağlığını olumsuz etkiler. Alkali Bileşikler: Alkali ve asit bileşikler korozif ve yakıcı özellikleri olduğundan kullanımında dikkatli olunmalıdır. Sodyum hidroksit, amonyum hidroksit, sodyum karbonat ve kalsiyum oksit en sık kullanılan alkali ajanlardır. Asidik dezenfektanlar: Nükleik asitlerin bağlarını yıkarak ve proteinleri çöktürerek etki gösterirler. Ayrıca ortamın pH’sını değiştirerek ortamı mikroorganizmalar için uygun olmayan hale getirirler. Asetik asit, sitrik asit, sorbik asit bu amaçla kullanılan asitlere örnek verilebilir. 4. Alkoller: En çok etil alkol kullanılır. Alkollerin bakterisidal etkileri belli oranda su katılınca ortaya çıkar. Ağırlıklı olarak el dezenfeksiKümes içi genel dezenfeksiyon dozu yonu için kullanılmaktadır. ile çok daha temiz El dezenfeksiyonu için % olan kuluçkahane 50-70 sulandırılır. dozu farklıdır. Zarflı yani lipid içeren virüsler dezenfektanlara duyarlıdır. Bu nedenle, zarflı virüslerin lipofilik karakterli dezenfektanlarla yok edilmesi mümkün değildir. 5. Aldehitler: Proteinleri denatüre ederek ve nükleik asitleri parçalayarak sterilizan etki gösteren oldukça geniş spektrumlu ve yüksek etkilidirler. Aldehitlerin organik madde varlığından etkilenmemesi en büyük avantajlarıdır. pH 7’den yüksek ve yüksek sıcaklıkta daha etkilidir. 6. Kükürt: Kükürt keskin keskin kokulu ve korozif etkisi yüksek bir bileşiktir. 7. Fenol derivatları ve formaldehit: Fenoller genelde deterjan içinde bulunurlar. > Kresol, ksilenol, o-ethyl fenol > Düşük kaynama noktalı katran asitleri > Yüksek kaynama noktalı katran asidi türevleri diye 3 grupta incelenir. Katran asitleri çeşitli oranlarda fenol, benzen, kresol ve ksilen içerirler. Antimikrobiyal etkinlikleri içerdikleri maddelere bağlı olarak değişkendir. Halojenlendirilmiş fenollerin (ör: klorofenol) etkinlikleri diğer fenollere göre daha yüksektir. Fakat bakteri sporları ve zarfsız virüsler tüm fenol bileşiklerine dirençlidir. Formaldehit bakterisidal, sporisidal ve insanlar için toksiktir. % 37,5 formalldehit 1/8 oranında sulandırılır. DEZENFEKSİYON KONTROLLERİ Bakteriyolojik kontroller; özellikle genel mikroorganizma ve koliform yönünden olmalıdır.Kullanım suyu, deterjan solüsyonları, işletmenin bazı noktaları, araç gereç ekipman yüzeyi, urulama suyu kontrolü kontrol edilecek materyaller arasındadır. DEZENFEKSİYON AŞAMALARI A. İnsekt mücadelesi: Kanatlılar kümesten çıkarılır çıkarılmaz kırmızı tavuk biti, altlık İNFOVET 136-137 İşlemlerin gerektiği şekilde yapılıp yapılmadığının fiziksel kontrolü yapılmalı, bakteriyolojik kalite kontrol uygulamalarından yararlanılmalıdır. böcekleri, altın renkli örümcek böceği ve diğer taban böcekleri için altlık henüz soğumadan iç, dış duvarlar, altlık ve ekipmanlara ve kümes çevresine sprey ya da fumigasyon yöntemi ile etkili insektisit uygulaması yapılmalıdır. B. Kuru temizleme: Tüm organik kirlerin ortamdan uzaklaştırılması çok önemlidir. Organik kirlilik olması durumunda dezenfektan etkinliği önemli düzeyde düşer. Taban ve yan duvarların tabanla birleştiği noktalarda kaba temizlik sonrası kalan kirler olacağından bunlar titizlikle incelenip kazınarak ortamdan uzaklaştırılmalıdır. Ayrıca fanların iç yüzeyinde, klapelerin kenarlarında, kirişlerin üst kısmında birikmiş nem ile katılaşmış halde olan tozların kazınarak sökülüp atılması ve arkasından 80-150 bar basınçlı su ile yıkanması gerekir. Taşınabilir ekipmanlar da dışarı çıkarılmalı ve yıkanıp dezenfeksiyon yapıldıktan sonra içeri alınmalıdır. C. Dekotaminasyon: Dekontaminasyon temizlik ve dezenfeksiyon işleminin tümüdür. Deterjan İle Temizlik: Dezenfeksiyon etkinliği için organik kirlerin fiziksel temizliğinden sonra deterjan ile uygulama yapılması Kümese ziyaretçi kabul etmemek temel ilkedir. Fakat girişi zorunlu ziyaretçiler için işletme girişinde varsa duş alındıktan sonra kabul etmek gerekir, bu olamıyorsa tek kullanımlık tulum ve çizme giydirdikten sonra kabul etmek hastalık bulaşmalarını önleyecektir. Fumigasyon, su kullanılamayan durumlarda uygulanan yöntemdir. Kapalı bir ortamda belirli sıcaklıkta gaz haline gelebilen dezenfektanı belirlenen sürede tutma işlemidir. Tütsü dezenfeksiyon işleminde yaygın olarak 2-fenilfenol ve formaldehit kullanılmaktadır. Kanatlılar kümesten çıkarılır çıkarılmaz altlık henüz soğumadan detaylı bir şekilde sprey ya da fumigasyon yöntemi ile etkili insektisit uygulaması yapılmalıdır. kalan kirlerin uzaklaştırılması açısından önem taşır. Yüzeye yapışmış ve kuru temizleme ile çıkmayan kirlerin ortamdan uzaklaştırılması bu işlem ile mümkün olabilir. Bu işlem için köpük oluşturmaya uygun ekipman gereklidir. Diğer önemli nokta deterjanın dezenfektan ile uyumlu olmasıdır. Eğer dezenfeksiyonda kullanılacak ürün asidik özellikte ise deterjanda asidik özellikte olmalıdır. Dezenfeksiyonda kullanılacak ürün bazik karakterde ise deterjanda bazik karakterde olmalıdır. Hipoklorit içerikli deterjan kullanıldıysa asidik içerikli dezenfektan kullanılamaz. İyot, povidon iyot, hidrojen peroksit, asetik asit, perasetik asit, potasyum peroksimonosülfat içerikli dezenfektan kullanılacaksa bunlar asidik karakterde olduklarından asidik özellikte deterjan kullanılmalıdır. Ortofitalaldehit ise geniş pH aralığında etkindir. Dezenfeksiyon: Hastalık etkenleri halen hastalık oluşturacak miktarda ortamda bulunmaktadır. Bu nedenle virüs, bakteri, maya ve küflere de etkili olabilen geniş etkili dezenfektan kullanmak gereklidir. Kümesin tüm yüzeyi hesaplanıp pürüzsüz panel yüzeyli kümeslere metrekareye 150 ml solüsyon, İNFOVET 138-139 pürüzlü kümes yüzeylerinde ise 200-250 ml solüsyon gelecek şekilde uygulama yapılmalıdır. Eğer kümeste bir önceki dönem ciddi kayıplara yol açan enfeksiyon yaşanmışsa güçlü dezenfektanlar(aldehid veya fenol içeren) tercih edilmeli. Dezenfeksiyon işleminden 2-3 gün sonra svap alınarak kontrolü yapılmalı, gerekirse ikinci dezenfeksiyon yapılmalıdır Su sistemi dezenfeksiyonu: Dönem sonunda kümes dezenfeksiyonu yapılırken ana su tankı ve dağıtım boruları önemli kontaminasyon kaynağı olduğundan su sisteminin temizlik ve dezenfeksiyonu kümesin deterjanlı yıkamasından önce yapılmalıdır. Su sisteminde hem biyofilm hem de kireç tabakasını çözen ürün seçilmesi gerekir. Yem silolarının dezenfeksiyonu: Fiziksel temizliği yapıldıktan tütsü dezenfektanlarla dezenfeksiyonu yapılmalıdır. D. Sürekli dezenfeksiyon: Ayak Havuzları: Kümes girişlerinde ayak dezenfeksiyon havuzlarında sürekli dezenfektan bulundurulur ve bu dezenfektan kısa sürelerde değiştirilir. Ayak havuzunda dezenfektanın etkili olması için 20 saniye kalınması gereklidir. Araç Dezenfeksiyon Sistemleri: İşletmeninin giriş kapısında girişi zorunlu araçların tekerlerini dezenfekte edecek bir sistem bulunması ve özellikle girişte teker dezenfeksiyonu yapmak bulaşmanın engellenmesi açısından önem taşır. Bu bir sırt pompası ile yapılabileceği gibi otomatik basınçlı bir düzenekle de yapılabilir. El Hijyeni: İşletmede işe başlamadan alkol bazlı Hipoklorit içerikli deterjan kullanıldıysa dezenfekan ile giriş bölüasidik içerikli münde eller dezenfekte dezenfektan edilmelidir. kullanılamaz. İşletmeninin giriş kapısında girişi zorunlu araçların tekerlerini dezenfekte edecek bir sistem bulunması ve özellikle girişte teker dezenfeksiyonu yapmak bulaşmanın engellenmesi açısından önem taşır. Bu bir sırt pompası ile yapılabileceği gibi, otomatik basınçlı bir düzenekle de yapılabilir. SANiYE 20 ziyaretçilerin Ayak havuzunda kalması gereken süre 2015 yılında, büyükbaş hayvan sağlığı sektörünün 21.8 milyar dolar olan kazancı evcil hayvanlar için 11.7 milyar dolardı. KONU KANATLI Global hayvan sağlığı pazarı atakta Koruyucu sağlık önlemlerinin ön plana çıkması ile birlikte, yem katkı maddeleri, aşılar ve ilaçlar gibi hayvansal sağlık ürünlerine olan talebin de artması bekleniyor. Future Market InsIght (FMI) tarafından yayımlanan “Hayvan Sağlığı Pazarı: Global Sanayi Analizi ve Fırsat Değerlendirmesi 2015-2020” raporuna göre, 2016 yılı sonuna kadar hayvan sağlığı ürünleri ve hizmetlerinden elde edilen gelirin 35 milyar dolara ulaşması bekleniyor. İnsanlarda geçerli olan trendlerin evcil hayvanlarda da popülerlik kazanması ve koruyucu sağlık önlemlerinin ön plana çıkması ile birlikte, yem katkı maddeleri, aşılar ve ilaçlar gibi hayvansal sağlık ürünlerine olan talebin de artması bekleniyor. 2015 yılında yem katkı sektörünün değeri; 15.7 milyar dolar Hayvan sağlığı pazarı gelirlerinin büyük bir bölümünü oluşturan anahtar ürün kategorileri, yem katkı maddeleri, ilaçlar ve aşılardır. Bunların içerisinde, 2015 yılında toplamda İNFOVET 140-141 15.7 milyar dolarlık global kazanç ile yem katkı maddelerinin payı en fazladır ve 2020 yılına kadar, yem katkı maddelerinin küresel hayvan sağlığı pazarına katkısının yaklaşık % 48 olacağı tahmin edilmektedir. Amerika, Çin ve Fransa en büyük pazarlar arasında FMI’nın raporu, Kuzey Amerika, Avrupa, Latin Amerika, Asya Pasifik, Ortadoğu ve Afrika hayvan sağlığı pazarlarının analizleri sonucunda ortaya çıkmıştır. Kuzey Amerika, Avrupa ve Asya Pasifik, küresel pazar kazancının yaklaşık % 88’ini oluşturmaktadır. ABD, Çin, Japonya, Fransa, Almanya ve İngiltere de hayvan sağlığı alanında faaliyet gösteren en kazançlı pazarlar arasında yer alıyor. Kuzey Amerika hayvan sağlığı pazarının 2015 yılındaki 11.3 milyar dolar iken, ABD’nin yaklaşık değeri 9.2 milyar dolardı. FMI’nın raporuna göre 2020 yılında Pazar, % 4.5 yıllık bileşik büyüme oranı (CAGR) ile 14.1 milyar dolarlık bir kazanç sağlayacak. Avrupa hayvan sağlığı endüstirisi ise, 2015 yılında 9.6 milyar dolar değerinde iken, 2020 yılında % 4.7 yıllık bileşik büyüme oranı ile 12.2 milyar dolarlık bir kazanç sağlayacak. Avrupa’nın en büyük pazarı Fransa, hayvan sağlığı ürünleri ve hizmetleri anlamında, 2015 yılında 1.9 milyar dolarlık bir kazanç elde etti. FMI’nın raporu, Türkiye’nin ise Avrupa hayvan sağlığı endüstrisinin en hızlı büyüyen ülkesi olduğunu göstermekte. Asya Pasifik’teki endüstrinin değeri, 2015 yılında 8.3 milyar dolar iken, FMI 2020 yılında % 6.3’lük yıllık bileşik büyüme yaşayacağını tahmin ediyor. Asya Pasifik ülkelerinin en rantabl ülkesi olan Çin’in ise yıllık bileşik büyüme oranının çok hızlı olacağı ve 2020 yılına kadar Asya Pasifik bölgesinin % 62’sini temsil etmesi bekleniyor. güncel Bu Tebliğ, yem katkı maddeleri başvuru süreçlerine ait hususları kapsamaktadır. Yem Katkı Maddeleri hakkında yeni tebliğ 27 Mayıs 2016 tarihli ve 29724 sayılı Resmi Gazete’de “YEM KATKI MADDELERİNİN DEĞERLENDİRME VE ONAY İŞLEMLERİ İÇİN BAŞVURU DOSYASININ HAZIRLANMASI VE SUNULMASI HAKKINDA” yeni bir tebliğ yayınlandı. AMAÇ VE KAPSAM MADDE 1 – (1) Bu Tebliğin amacı; hayvan beslemede kullanılacak olan yem katkı maddelerinin değerlendirme ve onay işlemleri için başvuru dosyasının hazırlanması ve sunulması ile ilgili hususları belirlemektir. (2) Bu Tebliğ; hayvan beslemede kullanılacak olan yem katkı maddeleri başvuru dosyasının hazırlanması, değerlendirilmesi ve onayı için gerekli bilgi ve belgeler ile sunumuna ilişkin hususları kapsar. DAYANAK MADDE 2 – (1) Bu Tebliğ, 11/6/2010 tarihli ve 5996 sayılı Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu ve 18/7/2013 tarihli ve 28711 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Hayvan Beslemede Kullanılan Yem Katkı Maddeleri öHakkında Yönetmelik hükümlerine dayanılarak hazırlanmıştır. AB MEVZUATINA UYUM MADDE 3 – (1) Bu Tebliğ, Yem Katkı Maddelerinin Değerlendirme ve Onay İşlemleri İçin Başvuru Dosyasının Hazırlanması ve Sunulması Hakkında 25/4/2008 tarihli ve (AT) 429/2008/sayılı Avrupa Komisyon Tüzüğü dikkate alınarak Avrupa Birliği mevzuatına uyum çerçevesinde hazırlanmıştır. TANIMLAR MADDE 4 – (1) Bu Tebliğde geçen; a) Bakanlık: Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığını, İNFOVET 142-143 b) Ev ve süs hayvanları ve gıda amaçlı olmayan diğer hayvanlar: Atlar hariç olmak üzere insanlar tarafından beslenen, yetiştirilen veya bakılan ancak insan tüketimi için kullanılmayan hayvanları, c) Genel Müdürlük: Gıda ve Kontrol Genel Müdürlüğünü, ç) Yaygın olmayan türler: Geviş getiren büyükbaş ve küçükbaş hayvanlar, kanatlı hayvanlar, domuz ve alabalıkgiller dışında kalan gıda amaçlı hayvanları, d) Yaygın türler: Yaygın olmayan türler dışındaki gıda amaçlı hayvan türlerini, e) Yönetmelik: 18/7/2013 tarihli ve 28711 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Hayvan Beslemede Kullanılan Yem Katkı Maddeleri Hakkında Yönetmeliği ifade eder. BAŞVURU DOSYALARININ HAZIRLANMASI VE SUNULMASI MADDE 5 – (1) Yönetmeliğin 7 nci maddesi hükümlerine göre dosyanın hazırlanması ve sunulmasına ilişkin hususlar bu Tebliğin eklerinde belirlenmiştir. Bu hususlar başvuru formunu, başvuru sahibinin bilgilerini, genel ve özel gereklilikleri, etkinlik çalışmalarının minimum sürelerini içerir. (2) Yem katkı maddesinin onay işlemi için başvuru sahibi tarafından hazırlanan dosya Ek-1’de yer alan başvuru formu ile birlikte Bakanlığa sunulur. (3) Hazırlanan dosyanın, Yönetmeliğin 5 inci maddesinde belirtilen onay şartlarına uygun olması ve bu şartları sağlaması gerekir. (4) Başvuru sahibi, Yönetmeliğin 17 nci maddesinin birinci fıkrası uyarınca dosyanın bazı bölümlerinin gizli tutulmasını talep etmesi halinde gerekçelerini de belirtmesi gerekir. Dosyada gizli tutulması istenen bölümler diğer belgelerden ayrı sunulur ve Yönetmeliğin 7 nci maddesinin ikinci fıkrasının (g) bendinde belirtilen özete dahil edilmez. (5) Bu Tebliğ ekinde yayımlanan başvuru dosyasının hazırlanması ve sunulmasına ilişkin hususlardan karşılanamayanlar varsa bilimsel gerekçeleri dosya ekinde sunulur. Bu gerekçeler Bakanlık tarafından Yönetmelik kapsamında değerlendirilir. DEĞERLENDİRME MADDE 6 – (1) Başvuru dosyasının değerlendirilmesi Yönetmeliğin 8 inci maddesi ve bu Tebliğin 5 inci maddesine göre belirlenen hususlar dikkate alınarak yapılır. ONAY MADDE 7 – (1) Bakanlık, Yönetmeliğin 5 inci, 7 nci, 8 inci, 9 uncu, 10 uncu, 12 nci, 13 üncü ve 14 üncü maddelerine göre onay başvurusuna ilişkin kararını verir. YÜRÜRLÜK MADDE 8 – (1) Bu Tebliğ yayımı tarihinde yürürlüğe girer. YÜRÜTME MADDE 9 – (1) Bu Tebliğ hükümlerini Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı yürütür. ineklerde mastitis patolojisi Tüm dünyada ve ülkemizde mastitis, patogenezisi, lokal etki derecesi, bağışıklık, sağaltım ve eradikasyonundaki karmaşıklık nedeniyle kompleks bir enfeksiyon olarak tanımlanmaktadır. Yazı: Prof. Dr. Adem Şenünver Meme başı kanalından giren mikroorganizmalar mastitislerin en önde gelen sebebidir. Bunların memeye girişleri, meme başının yaralanması ve yine meme başının uç kısmını etkileyen diğer bazı etmenlere bağlı olarak kolaylaşır. Tüberküloz gibi bazı genel enfeksiyonlarda ise meme kan yoluyla enfekte olabilir. Meme başının enfeksiyon yapan etkenlere temas etmesi her zaman hastalığa neden olmaz. Enfeksiyon yapan mikroorganizmaların memeye yayılması sadece etkenin virülensine bağlı değildir. Memelerin etkenle temas süresi, derecesi ve sıklığı da rol oynar. Mikroorganizmalar çeşitli biçimlerde açıklanan bir mekanizma ile meme başı kanalından girdikten sonra hayvan yattığında meme sarnıcına ve memeye oluşan basınçla memenin içine doğru ilerler. Bakterilerin meme başından giriş biçimleri bugün için tam olarak açıklanamamaktır. Bazı araştırmacılar, meme Mastitis çözümü için başı arterlerinin ritmik sadece sağaltıma basınçları ile meme güvenmek pahalıdır ve başında toplanan sütün çoğu zaman başarısız bir yaklaşımdır. ductus papillaris’te aşağı yukarı hareket ettiğini ve mikroorganizmaların bu şekilde yukarı çekildiğini ileri sürmektedirler. Keza; ineğin yatarak dinlenmesi sırasında bu giriş daha kolay olmaktadır. Bazı araştırmacılar ise, sağım sırasında mikroorganizmaların meme içine emildiğini ortaya koymuşlardır. Etkenin yayılma hızı birçok faktöre bağlı Meme başı engelini geçen mikroorganizmalar meme lobunun alt kısmında yer alan sekretorik dokuda ve taşıyıcı kanallarda çoğalırlar. Çoğalan mikroorganizmalar, Antimikrobiyel ilaçlarla sağaltımın endikasyonları > Daha çok bireysel rastlantılar gösteren perakut-akut mastitislerin sağaltımı Etkenin memeye yayılması virülense, temas süresine, derecesine ve sıklığına bağlıdır. Yangı sırasında ve yangıyı takiben şekillenen doku değişimlerine göre mastitisler; interstitiel, eksudatif, supuratif, gangrenöz veya fibröz olarak isimlendirilir. kalırken, bazıları süt boşluklarının duvarını geçerek meme dokusunun her tarafında gelişebilir. Sütteki veya doku boşluklarındaki mikroorganizmalar asit, toksin ve diğer bazı irkiltici yapılar salgılarlar ve meme dokusunda yangısal tepki başlar. Aşırı gerilme ve travma nedeniyle süt boşluklarının duvarının yırtılması da bu süreçte rol oynayabilir. Ancak, deneysel çalışmalar memenin mekanik yaralanmalarının mikroorganizmalar olmadıkça belirgin bir mastitise neden olmayacağını göstermiştir. Memede sütün akışını engelleyen şişlik, tıkaçlar ve süt kanallarındaki anormal gelişmeler memedeki enfeksiyonların gelişmesine yardımcı olur. Memedeki tepki, süt kanallarında çoğalan bakterilerin salgıladığı kimyasal yapıların, kanal epitellerini irkiltmesi ya da berelemesi ile kısa sürede başlar. Meme dokularının oldukça duyarlı olması nedeniyle hafif irritasyonlar bile, dokunun yangısal tepki vermesine neden olur. Bu tepki uyarı devam etmese dahi şiddetlenir ve birkaç gün sürer. Bu gibi tepkiler sırasında meme diğer enfeksiyonlara karşı dayanıklıdır. süt taşıyıcı kanallar yoluyla meme lobunun diğer bölümlerine de ulaşırlar. Çoğu kronik enfeksiyonda, meme içinde yayılma yavaş olup, ilk aylarda enfeksiyon memenin henüz alt kısımlarındadır. Diğer bazı enfeksiyonlar ise meme içinde hızla yayılır ve birkaç saat içinde akut diffuz bir enfeksiyon oluşturabilir. Meme içinde yayılma hızı; mikroorganizmanın çoğalma oranına, sağımın sıklığına, sütün memeden tamamen alınıp alınmadığına ve tam olarak anlaşılmayan bazı diğer faktörlere bağlıdır. Bazı enfeksiyonlar süt taşıyan kanallarda Enfeksiyonun erken aşaması Mastitisin erken aşamalarında, enfekte bölümde kan damarları genişler ve normalden daha fazla kan taşır. Yarı geçirgen kapillar damarlar daha geçirgen olmaya başlar ve kan akımı yavaşlar. Mastitisli memelerde ilk patolojik değişiklik, kandan süte albümin geçişidir. Sodyum klorür ve bikarbonat geçişi artar ve Ph’yi değiştirir. Laktoz sentezi durur. Kazein sentezi azalır. İrritasyonun başlangıcını izleyen üçüncü saatten itibaren süte polimorf çekirdekli lökositler geçmeye başlar. Bu olaylar sırasında bol miktarda lökosit sütle atılır. İNFOVET 146-147 > Bir veya birkaç hayvanda görülen tekrarlayan ve iyileşmeye direnç gösteren kronik mastitislerin sağaltımı > Sürü çapında, mastitisin klinik tiplerine göre 4050 kat daha sık rastlanan subklinik mastitislerin, laktasyonda iken veya kuruya alınırken sağaltımı > Mastitisin kontrol programlarının bir bölümü olarak, kuruya alınan hayvanların mastitislerden korunması ve sağaltımı > Mastitisleri oluşturan mikroorganizmaların çeşitliliği, semptomların subklinik seyrinden perakut toksik belirtiler göstermesine kadar farklılığı; sağaltım için kullanılabilecek antibiyotikler, uygulanma biçimleri, destekleyici sağaltım ve yöntemlerin de değişikliğine sebep olmaktadır. Bazı araştırmacılar, meme başı arterlerinin ritmik basınçları ile sütün ductus papillaris’te aşağı yukarı hareket ettiğini ve etkenin yukarı çekildiğini ileri sürmektedirler. mastitis şekilleri ve patolojileri İnterstitiel mastitis Mastitisli memelerde ilk patolojik değişiklik, kandan süte albümin geçişidir. İnterstitiel ve fokal dokunun diffüz hücresel infiltrasyonu şeklinde oluşur. Hücreler esas olarak RES hücreleri ve lenfositlerdir. Yangının şiddeti artınca alveollerde az miktarda eksudat bulunabilir ve sekrotik dokularda alveol atrofisi gibi dejenerasyonlar oluşabilir. Eksudatif mastitis Aveol ve kanallarda eksudat toplanması; paranşimde dejeneratif ve nekrotik değişimlerle karakterizedir. Supuratif mastitis Eksudatif tipten gelişebilir. Etkilenen bölge genişlemiş ve nodüler görünümdedir. Bölgede doku yıkımı vardır. Boşluklar purulent eksudat ile doludur. Gangrenöz mastitis İrritasyon sona erdikten sonra, lökosit eksudasyonu uzunca bir süre (kimi streptokoklar için birkaç gün iken, kimi stafilokoklar için birkaç ay)devam edebilir. Bu arada kandaki pıhtılaşma faktörünü içeren sıvılar, kan damarlarından yangılı bölgeye geçerler. Bu sıvılar damarlardan sızdıktan birkaç saat sonra süt boşluklarında koagüle olur. Sıklıkla süt kazeni de presipite olur, yahut pıhtılaşır. Kimi zaman kan damarları yırtılarak kanın tamamı dokulara veya süte karışır. Sıvılar da lökositler gibi sütle atılır. Mastitis; karmaşık bir dizi tepki Süt taşıyan kanalların hücreleri alveol hücrelerinden daha dayanıklı olmakla beraber yangıdan ötürü önemli derecede yıkıma uğrarlar. Kanal hücreleri ölmezlerse çoğalarak sütün akışını güçleştiren ve pıhtıları tutan İNFOVET 148-149 kalınlaşmalara neden olurlar. İrritasyonun sona ermesinden 1-2 gün sonra kan damarlarındaki tepki azalmaya başlar ve meme normale döner. Küçük süt kanallarındaki pıhtılar gevşeyerek sisternaya doğru inerler ve izleyen sağım sırasında sütle dışarı atılırlar. Ancak bazı süt kanallarında kalabilir ve tıkanmaya devam ettirebilirler. Enfekte bölgedeki hafif tepkiler azalınca süt yapımı artar ve meme bölümü birkaç gün içinde normale döner. Diğer taraftan irkilti çok şiddetli ise ya da süt kanalları 3-4 günden fazla tıkalı kaldıysa süt yapan hücreler gözden kaybolur ve sonraki laktasyona kadar süt yapımı durur. Eğer Bazı araştırmacılar, sağım sırasında irritasyon daha şiddetli ise mikroorganizmaların ve birçok hücre yıkıma uğrameme içine emildiğini mışsa fibrotik doku ortaya koymuşlardır Anaerob mikroorganizmaların memeye girmesi ile oluşur. Enfekte meme bezi koyu kırmızı, mavi yahut yeşilimsi renkte ve soğuktur. Dokular koyu renkli, yumuşak ve hemorojiktir. Çoğunlukla hasta meme bölümü veya tüm meme elden çıkabilir. Fibrosis İlk üç tip mastitisten sonra genel olgudur. Enfekte bölge sertleşir ve bağ dokuda belirgin bir artma görülür. Daha sonra memede indurasyon şekillenir. Hasta bölge küçülür ve bazı olgularda tamamen atrofiye olur. Meme içi yolla kullanılan ilacın ve taşıt maddesinin fiziko-kimyasal yapısı şekillenir. Kanalların devamlı tıkanması sonucu arka kısımlarında irin birikir. Bu bölgeler fibrotik doku ile iyileşebilmekle birlikte meme içinde bir enfeksiyon odağı olarak da kalabilir. Bu bölgeler meme bölümünden diğer kanallara açılarak, hücrelerin ve bakterilerin süte karışmasına neden olabilir. Meme dokusundaki yatkın bölgelerin ölmesi sonucu büyük apseler oluşarak deriye doğru ya da süt kanallarına açılabilir. MASTİTİSLERİN SAĞITIMI Mastitis sorunun çözümü için sadece sağaltıma güvenmek pahalıdır ve çoğu zaman başarısız bir yaklaşımdır. Ancak sorunun çözüm yolları arasında sağaltımın önemli bir yeri vardır. Mastitis sağaltımında pratikte işe yarayacak temel yaklaşımlar Hayvanın yaşamını kurtarmak, hasta memenin fonksiyonlarını düzeltmek ve süt verimini normale döndürmek olarak özetlenebilir. Bu çerçevede sağaltım sırasında; sebebi ortadan kaldırmak, sistemik olarak da hasta hayvanlarda toksemiyi elimine edip desteklemek, enfeksiyöz etkenleri azaltıp elimine etmek ve yangılı meme dokularının iyileşmesini sağlamak gerekir. Sağaltım sonrası iyileşme derecesinin kriterlerini de şöyle sıralayabiliriz; klinik iyileşme, genel ve lokal semptomların ortadan kalkması, mikrobiyolojik iyileşme, etkenin memeden elimine edilmesi (üç hafta sonra kültür yaparak), sütün niteliğinde düzelme, SHS’de azalma, süt veriminin normale döndüğünü ifade eden nicel iyileşmeler. İNFOVET 150-151 Meme enfeksiyonlarının sağaltımında (lokal, paranteral) başarıyı etkileyen temel ilkeler: > Etkili antimikrobiyal ilacın seçimi > Enfeksiyon bölgesinin sağaltımı enasında yeterli ilaç konsantrasyonunu sağladığımıza emin olup, o şekilde devam ettirmektir. > Sağaltımı yeterli süre uygulamak (Etkenin ölümüne veya fagosite olmasına kadar) > Sağaltımın lokal ve sistemik yan etkilerini en aza indirmek > Endike durumlarda destekleyici ve koruyucu sağaltım yapmak Enfeksiyona uğramış memenin şişkinliğinin ve ödemin oranı İneklerde mastitisin meme içi yolla sağaltımında başarısızlığın en önemli nedenlerinden bir tanesi, memede şekillenen doku değişimlerine ve yangısal ürünlerin ortaya çıkmasına sebep olan patolojik olaylardır. Meme içine verilen ilacın ödemli ve şiş memelerde yayılma şansı çok azdır. Bu nedenle invitro olarak etki gösteren antimikrobiyal ilaçlar, enfeksiyon bölgesine ulaşamadıklarından beklenen etkiyi sağlayamazlar. Sağaltımın yinelenme sıklığı Laktasyondaki hayvanlarda meme içi yolla verilen antibiyotiklerin önemli bir kısmı bir sonraki uygulama sırasında sağım ile birlikte sütle beraber atılmaktadır. Özellikle subklinik mastitislerin bu dönemde yapılan sağaltıMastitis enfeksiyonlarının mında meme bölümü her çözüm yolları arasında sağımdan sonra kesinlikle sağaltımın önemli bir ilaçlanmalıdır. yeri bulunmaktadır. Mastitis sağaltımında kullanılan kemoterapötiklerin içinde eritildikleri taşıt maddesi önemlidir. Meme içi yolla kullanılmaya hazır olarak sunulan preparatların çoğu merhem veya yağlı süspansiyon formundadırlar. Merhemlerin kullanılma yönünden bazı sakıncaları bulunmaktadır. Birkaç büyük yağ küresi bir araya toplanıp meme başı sinusunda kalabilir. Böylece enfekte bölgeye yeterli antibiyotik ulaştırılamaz. Sulu ve yağlı süspansiyonlar ise meme içinde aynı hızla yayılırlar. Sulu olanlar alveollerde, yağlı olanlar ise kanallar içinde daha yüksek antibiyotik konsantrasyonu yakalanmasını sağlarlar. Mastitisin meme içi sağaltımında başarısızlığın önemli nedenlerinden biri, memedeki doku değişimlerine ve yangısal ürünlerin ortaya çıkmasına sebep olan patolojik olaylardır. KONU KANATLI Silaj Gözü Silaj gözü, genellikle kıştan bahara geçerken ve en yüksek seviyede Mart ayında görülür. Zoonotik bir hastalık olup, kontamine süt ve etin tüketimiyle insan sağlığını tehdit eder. Yazar: Prof. Dr. Ö. Hakan Muğlalı TEDAVİ SEÇENEKLERİ Silaj gözü ile ilk kez karşılaşılıyorsa, tedavi öncesi veteriner hekim tanısı konmalıdır. Sistemik antibiyotik tedavisi topikal uygulamalardan daha başarılıdır. Yüksek seviyede sistemik antibiyotik uygulamasının yanı sıra subkonjiktival antibiyotik ve bazen kortizon (deksametazon) uygulaması yapılır. Silaj gözü Listeria monocytogenes’in meydana getirdiği bir göz enfeksiyonudur. Bakteri gözde uveitis, iritis ve keratokonjunktivitise neden olabilir. Listeriyozisin belirtileri arasında meningoensefalitis, abort, mastitis ve septisemi yer alır. Deri enfeksiyonuna da neden olabilir (kutaneöz listeriyozis). Bazı listeria serotipleri ensefalit yapabilir. Bu konuda silaj ile ilişkili birçok vaka bildirilmiş olup, belirtileri BSE ile karışabilir. Hayvanlar sindirim sistemlerinin normal florası olarak gaitaları ile Listeria moListeria her yerde bulunmakla birlikte, nocytogenes bakterisini fermente olmamış saçar. Enfeksiyonun en silajda tehlikeli yaygın yolu kontamine miktarda bulunur. İNFOVET 152-153 silajın yenmesiyle olur fakat solunum veya venereal enfeksiyonlar da meydana gelebilir. Listeria her yerde bulunmakla birlikte, yeterince fermente olmamış silajda bakteri ölmemiş olduğundan tehlikeli miktarda bulunur. Genellikle sürüdeki hayvanların çoğu etkilenir. Silaj gözü, genellikle kıştan bahara geçerken ve en yüksek seviyede Mart ayında görülür. Listeriyozis zoonotik bir hastalık olup, hayvanlardan insanlara geçebilir, kontamine süt ve etin tüketimiyle insan sağlığını tehdit eder. Risk faktörleri Hastalığın predispoze faktörleri arasında; beslenme eksikliği (malnutrisyon), kötü ka- liteli silaj (yüksek pH), yoğun silaj beslemesi, soğuk ve aşırı nemli hava şarları, uzun süreli nakillerin oluşturduğu stres, silajın kemirgenlerle potansiyel kontaminasyonu ve klinik olarak normal görülen taşıcı hayvanların temiz bir sürüye dahil edilmesi yer alır. Bakteri, çamur, gübre ve ıslak saman/kuru ot/ kalitesiz silajda iki yıl kadar canlı kalabilir. Klinik görünüm Bol göz akıntısı, genellikle gözyaşı akıntısının bariz izi yüzde görülür. Başlangıçta berrak olan akıntı daha sonra yapışkan ve prulent bir hal alır, > Göz kapaklarının sıkıca kapatılması, > İriste şişkinlikler ve beyaz renklenmeler (opasite), > Özellikle doğrudan güneş ışığı altında acı çekme, > Geçici körlükle ilişkili olabilen korneada bulutlanma, > Hayvanın ağrı nedeniyle gözünü açamaması veya muayeneye izin vermemesi. Korunma Büyük balya silajdaki Listeria içeriği yığın silajdan (bunker) daha yüksektir. Mümkünse bunker silaj kullanılmalıdır. Silaj içine hava girmesi fermentasyona engel olur. Hasar görmüş (yırtılmış, patlamış) silaj balyaları hızla ve doğru bir şekilde onarılmalıdır. Yemlikte hayvanlar arası mücadeleyi önlemek için yeteri kadar yemlik alanı sağlanmalıdır. Böylece kavgaların (itişip kakışma) göze zarar vermesi ve enfeksiyonun yayılması engellenmeye çalışılmalıdır. Hayvanların kafalarını silajın içine gömmelerinin engellenmesi ve böylece gözlerinin olası bir enfeksiyondan korunabilmesi amacıyla büyük balya silajları halka yemlik içine konmak yerine yere serilerek verilmelidir. En önemli korunma silajı doğru bir şekilde yapmaktır. Çıkarım Silaj yapımında bitkinin biçim döneminde fazla aceleci olmaktan kaçınılarak tüm bitkinin kuru madde miktarının %35-40 civarında olduğundan emin olmak, silajı çok iyi sıkıştırıp hızla hava almayacak biçimde kapatmak alınabilecek en kolay ve ekonomik önlemdir. KANATLI Rusya’da satılan tüm broyler karkas fiyatı 2016 Şubat ayında geçen seneye göre %5 düşüş yaşadı. Yem fiyatları, Rusya’nın en büyük sıkıntısı 2015 yılında yaklaşık %20 yükselen yem fiyatları, Rusya tarihinde bir rekor kırdı. Rus İstatistik Kurumu’na göre yükseliş bu yıl da tam hızla devam edecek. Güncel raporlara göre, Rusya’da ihtiyaç üzerinde mevcut olan kanatlı eti ve yumurtası, kanatlı ürünlerin fiyatını da etkilemiş durumda ve bu durum, dolaylı olarak vatandaşların kanatlı ürün tüketimini de olumsuz yönde etkilemekte. Kanatlı yem fiyatları Rusya’da satılan tüm broyler karkas fiyatı 2016 Şubat ayında RUB 118 (US$ 1.79)/kg olarak kayıtlara geçti. Bu fiyat, geçen seneye göre %5 daha düşük bir rakam. Aynı zamanda, kanatlı İNFOVET 154-155 yem fiyatı RUB 15,786 (US$240) ve RUB 17,599 (US$267) arasında. Rus Merkez Bankası’nın raporuna göre, 2016’da meydana gelecek olan olası bir hasat sorunu nedeniyle, kanatlı ürünleri fiyatında tekrardan artış meydana gelebilir. Bu sebepten ötürü ise küçük ve orta büyüklükteki kanatlı işletmelerinin iflası da beklenilen senaryolar arasında Olası bir hasat sorunu nedeniyle, fiyatlarda bu yıl içerisinde tekrardan artış meydana gelebilir Üretim masrafının %70’i Rus Yem Üreticileri Ulusal Birliği (Russian Union Üretim döneminin başında, hayvanlardan 1 kg et kazanmak için 2.4 kg yemin verilmesi gerekirken, 10 yumurta için 1.24 kg yemin verilmesine ihtiyaç vardır. KANATLI YÜZDE 70 Kanatlı eti ve yumurtanın fiyatını büyük oranda yem belirliyor Tablo. Rusya’da ortalama kanatlı yemi fiyatları RUB (US$) 2014 2015 2016 Ocak 12,222 (185) 14,678 (223) 17,461 (265) Şubat 12,144 (184) 15,786 (240) 17,599 (267) Mart 12,418 (189) 16,160 (245) - Nisan 12,560 (190) 16,271 (247) - Mayıs 12,805 (194) 16,007 (243) - Haziran 12,732 (193) 15,790 (240) - Temmuz 13,181 (200) 16,033 (243) - Ağustos 13,235 (201) 16,133 (245) - Eylül 12,900 (196) 16,977 (258) - Ekim 12,641 (192) 17,081 (259) - Kasım 13,019 (198) 17,481 (265) - Aralık 13,820 (210) 17, 356 (263) - of Feed Produce)’nin verilerine göre, kanatlı eti ve yumurtanın fiyatının %70’ini yem belirliyor. Üretim döneminin başında, hayvanlardan 1 kg et kazanmak için 2.4 kg yemin verilmesi gerekirken, 10 yumurta için 1.24 kg yemin verilmesine ihtiyaç vardır. US Doları’nın 1$ yükselmesi ile yem fiyatında 0.7 US $ artış meydana gelecektir. Bunun yanı sıra, hayvanların ihtiyacı olan yem katkı maddeleri ve premikslerinin fiyatı da artış gösterecektir. Gizli kanatlı yem piyasası Rus Yem Üreticileri Ulusal Birliği Başkanı Valery Afanasiev, piyasanın sadece %30-40 oranda kayıt altında tutulması nedeniyle, net verilerin İNFOVET 156 elde edilmesinin imkansız olduğunu belirtti. 2015 yılında üreticiler tarafından oluşturulan yem miktarını, Rus İstatistik Kurumu 13 milyon ton olarak kayda geçirirken, Rus Kanatlı Üreticiler Birliği bu miktarı 16-17 milyon ton olarak belirledi. Bu sene, Rusya çok düşük miktarda yem ithal ettiği için bu miktar resmi istatistik verilerine yansımadı. Aynı zamanda işletmelerin kendi ürettiği kanatlı yemleri vergiden ve diğer üretim masraflarından muaf olması nedeniyle; resmi kayıtlara geçen kanatlı yemlerinden %20 Rusya’da satılan tüm broyler karkas daha ucuzdur. Aynı durum fiyatı geçen seneye domuz ve süt üreticileri için göre % 5 azalma de geçerlidir. göstermektedir. Şu anda ekonomik koşulların kötüleşmesi -özellikle Asya ve Latin Amerika’daki yükselen pazarlarda- tavuk endüstrisi üzerinde şiddeti düşük olmasına rağmen olumsuz bir etki göstermiştir. Buna bağlı olarak tüketiciler protein kaynağı olarak tavuk etinden tam anlamıyla uzaklaşmasa da, daha ucuz alternatif protein kaynaklarına yönelmiştir. Kanatlı eti, genel anlamda en düşük fiyatlı protein kaynağıdır ve tüketiciler mantıksal olarak ekonomik gerileme dönemlerinde sığır ve domuz gibi daha pahalı proteinlerden tavuğa geçmektedir. Şu anda Brezilya, Tayland, Endonezya ve Hindistan’da olduğu gibi Rusya’da da halk arasında bu tür bir eğilim görülmektedir.