İstihare ve Rüya -Rüya Yolu ile Geleceği Önceden Öğrenme Girişimi-
Transkript
İstihare ve Rüya -Rüya Yolu ile Geleceği Önceden Öğrenme Girişimi-
İstihare ve Rüya -Rüya Yolu ile Geleceği Önceden Öğrenme GirişimiDoç. Dr. Hidayet Aydar İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Giriş Bu bildiride, dini kurallara göre yaşamaya özen gösteren Müslümanlar ve özellikle de tasavvufi çevrelerin çok önem verdikleri bir husus olan istihare konusu işlenmektedir. Bir Müslüman, yapıp yapmamak konusunda mütereddit olduğu işini kendisi için hayırlı kılmasını Allah’tan diler ve sonucu hakkında kendisine bir işaret göstermesini niyaz eder. Sonra namaz kılar ve yatar. Rüyasında beyaz veya yeşil renkleri; din büyüklerini veya huzur ve sükunet veren, hoşa giden hayırlı ve güzel şeyler görse, bu işin hayırlı olduğuna karar verir ve onu gönül rahatlığı içinde yapar; siyah mavi, sarı veya kırmızı renkler yahut sevilmeyen tipler, tiksinti veren, çirkin şeyler görür ise o zaman bu işin kendisi için hayırlı olmadığına karar verir ve onu yapmaktan vazgeçer. İşte bu, İslam geleneğinde “istihare” olarak bilinir. Bildiride bu girişimin dini dayanakları, Müslümanların günlük hayatında kullanılıp kullanılmadığı, hangi davranışlar için istihare yapılabileceği gibi hususlar da işlenmektedir. Bunun için Müslümanların temel dini referansları olan Kur’an ve hadis mecmuaları ve konu ile ilgili müstakil eserler incelenmiş; ayrıca pratikte istihareye başvuran bazı Müslümanların tecrübeleri göz önünde bulundurulmuştur. I - İslamiyet’ten Önceki Dönemlerde Geleceği Önceden Öğrenme Yöntemleri Ve İstihareyle İlişkisi Gelecekte nelerin olacağını bilmek, her zaman insanoğlunun ilgi duyduğu bir husus olmuştur. İnsanlar akıllarını ve bilimsel bir takım yöntemleri kullanarak gelecekte neyin olacağını öğrenmeyi başaramayınca, başka yollarla ve kendileri dışındaki bir takım varlıklardan bunu öğrenmeye çalışmışlardır. Söz gelişi, İslamiyet’ten önceki dönemde Araplar –özellikle de Kureyşliler-, herhangi bir işe girişecekleri zaman, bunun sonucunun hayır mı yoksa şer mi olduğunu öğrenmek ve ona göre hareket etmek için fal oklarına başvururlardı. Kaynakların verdiği bilgilere göre, -mesela- herhangi bir yere yolculuk yapacak olan bir Kureyşli, önceden sonucunu bilemediği ve kendisine iyilik mi, yoksa kötülük mü getireceğini tahmin edemediği bu eylemi için, Kabe’de Hubel adındaki büyük putun yanında bulunan fal oklarını çeker ve ona göre kararını verirdi. Fal okları (el-ezlâm), bir kısmının üzerinde “yap”, diğerinin üzerinde ise “yapma” yazılı olan oklardı. Bir kısmının üzerinde ise herhangi bir şey 1 yazılı değildi. Bu oklar, üzerindeki yazının görülemeyeceği, fark edilemeyeceği karışık bir vaziyette bulunurlardı. Kişi gelir, içinden eylemini geçirir ve niyet ederek bu oklardan birini çıkarmasını oradaki görevliden (es-sâdin) isterdi, görevlinin çekip çıkardığı okun üzerinde şayet “yap” yazılı ise, bu yapacağı işin kendisi için hayırlı olduğunu kabul eder ve o işe hemen koyuluverirdi. Şayet çektiği okun üzerinde “yapma” yazılı ise, o zaman da bu eyleminin kendisi için kötü bir sonuç doğuracağını varsayarak ondan vazgeçerdi. Eğer üzeri boş ok çıkmışsa, ok çekme işini yenilerdir.1 ez-Zeccâc’ın belirttiğine göre, ezlam, Cahiliyye döneminde kullanılan bir takım oklardı; bunların bir kısmının üzerinde “Rabbim bana emretti”, diğer kısmının üzerinde ise “Rabbim beni nehyetti” ibaresi yazılı idi. Bir kişi sefere çıkacağı veya herhangi bir işe girişeceği zaman bu oklara başvurur; şayet üzerinde “Rabbim bana emretti” ibaresinin yazılı olduğu ok çıkarsa, hemen yapacağı işe girişir, fakat üzerinde “Rabbim beni nehyetti” yazılı ok çıkarsa o zaman da Rabinin o işi kendisi için uygun görmediğine kanaat getirir ve onu yapmaktan vazgeçerdi.2 Başka bir yöntem de fal okunu hedefe doğru fırlatmaktı; şayet isabet ederse bu işin hayırlı olduğuna kanaat getirirdi, isabet etmezse, o zaman da bu işte hayır olmadığına karar verir ve onu yapmaktan vazgeçerdi. Nakledildiğine göre, Peygamberimiz Medine’ye hicret ettiği dönemlerde oradaki müşrikler, tereddüt ettikleri konularda karar vermek için fal oklarına başvuruyorlardı. Bir konuda karar vermekte tereddüt edince fal oklarını hedefe fırlatıyorlar, isabet ederse o işin haklarında hayırlı, isabet etmezse hayırsız olacağına karar veriyorlardı. Müslümanlara da böyle yaparak karar vermelerini telkin ediyorlardı. Halbuki fal oklarının ilimle, ibadetle hiçbir ilgisi yoktu. Müşriklerin bu dönmede başvurduğu bir diğer yöntem de kuşlarla kehanette bulunmaktı. Söz gelişi havaya salınan bir kuşun, sol tarafa doğru uçması kötülük alameti, sağ tarafa doğru uçması ise iyilik alameti olarak değerlendiriliyordu.3 Ortadoğu bölgesinde yaşayan Yahudiler ve diğer bazı topluluklar arasında yaygın olan4 bu anlayışın bir benzeri, İslamiyetten önceki dönemlerde Antakya’da yaşamış olan halk arasında da görülmektedir. Kur’an’ın belirttiğine göre, Hz. İsa’nın elçileri olarak bu bölgeye gidip dinerini tebliğ eden havarilerin bu davranışı, bölgede oturan halk tarafından sol tarafa uçan bir kuşun durumu ile 1 Ebû Abdirrahman el-Halîl b. Ahmed, Kitâbu’l-Ayn, (Tahk. M.el-Mahzûmî-İ.es-Sâmerrâî), Dâru ve Mektebetu’l-Hilâl, V/87; Muhammed Murtaza ez-Zebidî, Tacu’l-’Arus Min Cevahiri’l-Kamus, Matbaa-ı Hayriye, 1306, (z-l-m) maddesi; Ebu’l-Fadl Cemâluddin Muhammed b. Mukrim İbn Manzûr, Lisânu’l-Arab, Dâru’l-Fikr, Beyrût 1414/1994, (z-l-m) maddesi, XII/270. 2 İbn Manzûr, (ka-s-m) maddesi, XII/478. 3 İbn Manzûr, (ta-y-r maddesi). Ayrıca bkz. Ebû Abdillah Muhammed b. Ebîbekr ez-Zer’î, Zâdu’l-Meâd fî Heydi Hayri’l-İbâd, Muessesetu’r-Risâle – Mektebetu’l-Menâr el-İslâmiyye, Beyrût – el-Kuveyt 1407/1986, II/404. 4 Kur’an Ortadoğuda yaşamış olan bazı toplulukların kuşların uçuşunu uğursuz addettiğini belirtmektedir. (Bkz. en-Neml, 47; el-A’râf, 7/131). 2 tasvir edilmiş ve “sizin yüzünüzden biz uğursuzlandık; sizin gelmenizle talih kuşumuz sola doğru uçar oldu, yağmurumuz kesildi, ürünlerimiz bitti; o yüzden siz kötülüğün simgesisiniz; hemen bu davranışınızdan vazgeçmelisiniz. Aksi takdirde sizi öldüreceğiz” demişledir.5 Bunların hepsi müşriklerin akıbetini bilemedikleri gayb ile ilgili olan hususlarda bilgi sahibi olma çabalarıydı.6 İslam’dan önceki dönemde sıkça ve pek çok kişi tarafından kullanılan bu yöntemler, Kur’an ayetlerinde kesin olarak yasaklanmış ve Müslümanların böyle bir yönteme başvurmaları haram sayılmıştır. “Ey inananlar! Şarap, kumar, dikili taşlar ve fal okları; bunlar yalnızca şeytanın işi birer pisliktir. Öyleyse bunlardan sakının ki kurtuluşa eresiniz.”7 Zira İslam’a göre gelecekte nelerin olacağını bilmek, başka bir ifadeyle gaybı bilmek, sadece Allah’a has bir husustur. Gelecekte nelerin olabileceğini yalnız o bilir. Müşrikler, fal okları aracılığıyla gelecekte bilgi sahibi olduklarını zannetmekle sadece kendilerini aldatmış oluyorlardı. Zira fal okları veya benzeri yöntemlere başvurarak, gayb ile ilgili bir hususta bilgi sahibi olmak mümkün değildir. Bu tavır, İslamın geleceği sadece Allah’ın bildiği şeklindeki temel prensibe ters düşüyordu. Bu yüzden Kur’an bu yöntem yerine inananlara geleceğe yönelik işlerinde akıllarını kullanmalarını, planlar yapıp buna göre gayret ve eylemler sergilemelerini tavsiye etmiştir; o iş hususunda bilenlere danışmalarını (istişare), ardından da o işi kendileri hakkında hayırlı kılmasını Allah’tan dileyerek (istihare) ve O’na güvenerek o işe girişmelerini önermiştir.8 Alimlerimiz, İslam dini ile birlikte fal oklarının bırakılarak, onun yerine istihareye başvurulmasının emredildiğini belirtmişlerdir. İstihare Arapça bir kelime olup “hayr” kökünden gelir ve “hayır dilemek, bir işin sonucunun hayır mı, şer mi olduğu konusunda kendisine bir işaret göstermesini Allah’tan murat etmek” demektir.9 Başka bir ifadeyle gaybı bilen Allah’a danışmak ve bu konuda kendisine bir işaret vermesini talep etmektir. İstihare “düş falı” şeklinde Türkçe’ye çevrilmiş ve İslam inançlarında, özellikle evlenmenin hayırlı olup olmadığını önceden bilmek için, başvurulan dinsel bir fal yöntemi olarak da 5 Bkz. Yasin 36/18-19; ayrıca er-Râğıb el-Isfahânî, el-Mufredât fî Ğarîbi’l-Kur’ân, (Tahk. M.S.Keylânî), Dâru’l-Ma’rife, Beyrût ty., 309; Ebû Abdillâh Muhammed b. Ahmed el-Kurtubî, el-Câmi’ li Ahkâmi’l-Kur’ân; Dâru İhyâi’t-Turâsi’l-Arabî, Beyrut 1405/1985, XV/16; Ebu’l-Fidâ İsmâîl İbn Kesîr, Tefsîru’l-Kur’âni’l-Azîm, (Tahk. M.İ.el-Benna ve diğerleri), Dâru Kahraman, İstanbul 1985, VI/555; İbn Manzûr, (ta-y-r maddesi). 6 Abdurrahmân b. Ali el-Cevzî, Zâdu’l-Mesîr fî İlmi’t-Tefsîr, el-Mektebetu’l-İslâmî, Beyrût 1404, II/404. 7 el-Mâide, 5/90. 8 Bkz. Al-i İmran, 3/159. 9 Bkz. Ebu’s-Saâdât el-Mubârek b. Muhammed el-Cezerî, en-Nihâye fî Ğarîbi’l-Hadîsi ve’l-Eser, (Tahk. T.A.ez-Zâvi – M.M. et-Tanâhi), el-Mektebetu’l-İlmiyye, Beyrût 1399/1979, II/189; Muhammed b. Ebîbekr erRâzî, Muhtâru’s-Sıhah, (Tahk. M. Hâtır), Mektebetu Lubnân Nâşirûn, Beyrût 1415/1995, I/196; Semîr Karnî – Muhammed Rızk, el-İstihâre, Dâru’l-Vesâm, Beyrût 1993, 16. 3 tanımlanmıştır. İstihare olayına eski bazı medeniyetlerde de rastlandığı belirtilmektedir. Nitekim İslamiyet’ten çok önce Yunan ve Roma inançlarında da buna benzer bir yöntemin varlığına işaret edilmektedir. Yunanlılar “uyku falı” da denen bu yönteme Egkoimesis, Romalılar ise İncubatio derlerdi. Özellikle Argolis’teki Epidauros’ta bulunan Asklepios düş bilicilerince hastaların iyi olup olmayacağını ve ne türlü bir ilaçla iyi olabileceğini saptamak için uygulanırdı.10 Bugün modern dünyada da rüya yoluyla gelecek hakkında bilgi sahibi olmak, karşılaştığı bazı problemleri rüyada çözmek gibi yöntemler kullanılmaktadır.11 Bir yönüyle İslam’dan önceki dönemde Arapların baş vurduğu ve sonra Kur’an’ın tamamen yasakladığı fal okları yöntemine benzeyen ve tarih boyunca olduğu gibi bugün de pek çok müslümanın baş vurduğu bu yöntemin dini dayanakları var mıdır? Dini referanslarda bu yöntem önerilmekte midir? Bir çok müslümanın hayatında uygulamakta olduğu bu anlayışın İslami kaynaklarda yeri var mıdır? Bu çalışmada bu tür soruların cevapları aranacaktır. II - Kur’an’da İstihare Var mı İstihare kelimesi Kur’an’da geçmemektedir. Mütereddit olunan bir konuda uykuya dalmak ve görülen rüya yoluyla alınan işarete göre karar verip hareket etmeye gelince, temel İslami kaynak olan Kur’an’da bu anlayışı öneren herhangi bir ifade bulunmadığı gibi, böyle bir anlayışı tasvip eden bir bilgiye dahi rastlamak mümkün değildir. Tam tersine Kur’an’da “ve fal oklarıyla kısmet (şans) aramanız size haram kılındı”12 denilerek, fal okları ve ona benzeyen tüm anlayışlar yasaklanmıştır. Yukarıda da işaret ettiğimiz gibi Kur’an, inananlardan akıllarını kullanmalarını, her türlü iş ve eylemlerinde düşünerek hareket etmelerini, dikkatli ve duyarlı olmalarını, yapacakları iş konusunda bilgili ve tecrübeli olanlara danışmalarını, onlarla istişare yapmalarını, bundan sonra Allah’a güvenerek eylemlerde bulunmalarını istemektedir. Nitekim Kur’an’da, “iş konusunda onlarla istişare yap. İstişareden sonra o işi yapmaya tam olarak karar verince, artık Allah’a dayan ve güven.”13; “şayet bilmiyorsanız, bilenlere sorun”14 denilmektedir. Ayrıca bir çok ayette “ey akıl sahipleri ibret alın”15, “akıl etmiyor musunuz”16 denilerek insanlardan yapacakları 10 “İstihare ve Duası”, http://sevkan2001.sitemynet.com/ruya/peygamber.htm (6 Ekim 2005). Geniş bilgi için bkz. Gayle Delaney, Riyalarla Problem Çözme, (Çev. M.Temelli), İm yay., İstanbul 1997, 25-35; Rüyalarınızdan Yararlanın Rüyalarla Kendinizi Yeninden Düzenleme ve Dönüştürme Teknikleri, (derleyen, G. Öğüt), Ege Meta Yay., İzmir ty., 103-162. 12 el-Maide, 5/3. 13 Al-i İmran, 3/159. 14 En-Nahl, 16/43. 15 El-Haşr, 59/2. 16 Es-Sâffât, 37/138. 11 4 işlerde akıllarını kullanmaları istenmekte; aklını kullanmayanların sıkıntılara maruz kalacağı ifade edilmektedir.17 Dolayısıyla bu anlayışın Kur’an’dan kaynaklandığını veya Kur’an’a dayandığını söylemek mümkün değildir. Burada, Hz. İbrahim’in gördüğü rüyaya göre hareket ettiği; Yusuf peygamberin hayatının, küçükken gördüğü bir rüyaya göre cereyan ettiği, Hz. Muhammed’in gördüğü bazı rüyaların gerçekleştiği gibi hususların Kur’an’da geçtiği hatırlatılarak, bunun istihareyle ilgisi kurulabilir. Biz, bu hususların istihareyle ilgisinin olmadığı kanaatindeyiz. Çünkü istihare, yukarıda da geçtiği gibi, mütereddit olunan bir konuda kendisine hangisini yapmanın daha iyi olacağı konusunda bir işaret göstermesini Allah’tan istemektir. Oysa bu olaylarda böyle bir husus söz konusu değildir. Bununla birlikte herhangi bir konuda Allah’a dua etmek, ondan hayır dilemek, elbette doğru bir iştir ve Kur’an’ın muhtelif yerlerinde buna teşvik edilmektedir: “Rabbiniz buyurmuştur: Bana dua edin, duanıza cevap vereyim…”18 Dolayısıyla teşebbüs edeceğimiz herhangi bir işin sonucunu bizim için hayırlı kılmasını Allah’tan dilemek ve bunun için ona dua etmek, Kur’an’ın tavsiye ettiği bir husustur. Zira Kur’an’ın muhtelif yerlerinde belirtildiği gibi, olayların içyüzünü biz bilemeyiz. Hatta bazen yararımıza sandığımız bir şey zararımıza, zararlı zannettiğimiz bir şey de hayrımıza olabilir: “Olabilir ki siz, bir şeyden hoşlanmazsınız; oysa ki o sizin için bir hayırdır. Yine olabilir ki, siz bir şeyi seversiniz, oysaki o sizin için bir kötülüktür. Allah bilir, siz bilmezsiniz.”19 III – Hadiste İstihare Bir kaynak olarak Hadise gelince, hadis kaynaklarında istihareye yer verildiği görülmektedir. Yukarıda geçtiği gibi Hz. Peygamber Medine’ye geldiğinde, oradaki müşriklerin mütereddit oldukları hususlarda oklara başvurduklarını ve Müslümanlara da bunu tavsiye ettiklerini belirtmiştik. Hz. Peygamber, inananları böylesine batıl ve manasız bir anlayıştan korumak için bunun yerine onlara istihareyi tavsiye etmiştir. Başta Buhari’nin Sahih’i olmak üzere pek çok hadis kaynağımızın Cabir b. Abdillah’tan naklettiğine göre Hz. Peygamber ashabına, tıpkı Kur’an’dan bir sure öğretir gibi istihareyi öğretirdi. Cabir’in nakline göre Hz. Peygaber bunun için önce farz namazın dışında iki rekat namaz kılınmasını, ardından da şöyle dua edilmesini tavsiye etmiştir: “Sizden biri bir işi ciddî olarak düşünüp karar aşamasına geldiğinde, farzın dışında iki rek’ât namaz kılsın ve ardından şu anlama 17 18 19 Bkz. Yûnus, 10/100. el-Mu’min (el-Ğafır), 40/60. El-Bakara, 2/216. 5 gelen bir dua20 yapsın: Allah'ım ilminle bana hakkımda hayır olanı bildirmeni niyâz ederim. Bana güç vermeni isterim; çünkü senin her şeye gücün yeter. Hayırlı olan tarafı bana açıklamayı senin o büyük fazl u kereminden dilerim. Çünkü sen güçlüsün, bense güçsüzüm; sen bilensin, ben bilemem. Gaybın bütün sırlarını bilen sensin. Allah’ım, eğer şu işimin (işini söylersin) sonucunun dinim, hayatım, âhiretim için hayırlı olduğu bilgin içindeyse, onu bana kolaylaştır ve nasip et. Allah’ım eğer işimin sonucunun dinim, hayatım, âhiretim için hayırsız olduğu bilgin içindeyse, beni o işten soğut, onu benden uzaklaştır ve nasip etme. Nerede olursa olsun benim için hayır olanı takdir et. Sonra da beni bu hayırla hoşnut buyur”21 Kişi bu şekilde dua ettikten sonra kalbinin meylettiği yöne göre hareket eder. Kalbi o işi yapmanın hayırlı olacağına meylediyorsa onu yapar; o işi yapmanın zararına olacağı hissi ağır basıyorsa o zaman da ondan vazgeçer. Yine hadis kaynaklarında Hz. Peygamber’in ashabından pek çok kişiye her konuda istihare yapmalarını tavsiye ettiği nakledilmektedir. Aralarında Hz. Ebûbekir, İbn Mes’ûd, Ebû Eyyûb el-Ensarî, Ebû Saîd el Hudrî, Sâ’d bin Ebî Vakkas, Abdullah bin Abbas, Ebû Hureyre gibi birçok önde gelenlerin de bulunduğu bir gurup sahabi, Hz. Peygamber’in kendilerine istihare yapmalarını tavsiye ettiğini söylemişlerdir.22 İlk girişimde olumlu veya olumsuz herhangi bir işaret alınmayabilir. Bu durumda aynı ibadet ve dua bir kez daha tekrar edilmelidir. Şâyet yine gerekli ve yeterli işaret alınmazsa, bu işi yedi kez tekrarlamak icap eder.23 Zira bir hadiste belirtildiğine göre Hz. Peygamber, Enes bin Mâlik'e bu konuda şöyle demiştir: “Ey Enes, bir işe teşebbüs etmek istediğinde, o iş hakkında yedi kere istihare et. Sonra gönlünden geçen karara, eğilime bak. Çünkü hayır, gönüldeki temayüldedir."24 20 Duanın Arapçası şöyledir: Allahümme innî estehîruke bi ilmike estakdiruke bi kudretike ve es’eluke min fadlike’l-azîm. Fe inneke takdiru ve lâ akdiru ve ta’lemu ve lâ a'lemu ve ente allâmul ğuyûb. Allahumme in kunte ta’lemu enne hâze’l-emre hayrun lî fî dînî ve meâşî ve âkıbeti emrî fakdurhu lî ve yessirhu lî fîhi. Ve in kunte ta'lemu enne hâze’l-emre şerrun liî fî dînî ve meâşî ve âkıbeti emrî fe asrifhu annî ve asrifnî ahnu vakdur li’l-hayre haysu kâne summe ardınî bihi. (Muhammed b. İsmail Buharî, Sahîhu’l-Buhâri,el-Kutubu’s-Sitte içinde, Çağrı Yay., İstanbul 1401/1981, Teheccüt, 25, Deavât, 49, Tevhid, 10; Ebû İsâ et-Tirmizî, Sunenu’tTirmizî, el-Kutubu’s-Sitte içinde, Çağrı Yay., İstanbul 1401/1981, Vitr, 18; İbn Mace, Sunenu İbn Mâce, elKutubu’s-Sitte içinde, Çağrı Yay., İstanbul 1401/1981, Akâme, 188; Ahmet b. Hanbel, Musnedu Ahmed b. Hanbel, el-Kutubu’s-Sitte içinde, Çağrı Yay., İstanbul 1401/1981, III, 344). 21 Buharî, Teheccüt, 25, Deavât, 49, Tevhid, 10; Tirmizi, Vitr, 18; İbn Mace, Akâme, 188; Ahmet b. Hanbel, III, 344. 22 Bkz. Ahmed b. Ali İbn Hacer el-Askalâni, Fethu’l-Bârî Şerhu Sahîhi’l-Buhâri, Dâru’l-Ma’rife, Beyrût 1379,I/419-444, XI/184-187. 23 Karnî –Rızk, 63. 24 İbn Hacer, XI/191. 6 Yedi kez istihare yapıldığı halde yine de, rüyada bir şey görülmezse o zaman kalbe bakılır; o işi yapmak arzusu varsa, yapılır, yoksa vazgeçilir.25 İstiharenin önemi daha pek çok sözle işaret edilmiştir.26 “Dört şey yapan dört şeyden mahrum kalmaz; şükreden, kendisine verilen nimetlerin arttırılmasından; tevbe eden, affedilmekten; istihare yapan hayrı bulmaktan ve istişare yapan da doğruyu bulmaktan mahrum kalmaz”27 sözü de bunlardan biridir. Kaynaklarımızın istihareyle ilgili verdiği bu bilgilere dayanan pek çok alim, istihareyi “sünnet” olarak değerlendirmiştir. İslam inancına göre “sünnet” olan bir eylem, Müslümanlar için büyük önem kazanır ve onu mümkün olduğunca yapmak gerekir. Dolayısıyla bütün Müslümanların, girişecekleri eylemleri için istihare yapmaları sünnet olmuştur. IV – İstihareye İlaveler Hadis kitaplarımızda verilen bilgiler bundan ibarettir. Ancak kalbinin meyli konusu müphem olduğu ve her kişinin bunu rahat bir şekilde anlayamayacağı düşüncesinden hareketle, bazı alimler namaz ve duanın ardından uyumayı tavsiye etmişlerdir. Hatta aşağıda geleceği gibi istihareye daha başka bazı ritüeller de eklenmiştir. Buna göre istihare yapmak için, önce günahlardan tevbe edilmelidir. Tevbe için kısaca, "Ya Rabbi! Büluğ anımdan şimdiye kadar yaptığım günahlara pişman oldum. Bundan sonra, günah işlememeye söz veriyorum" denir. Sonra gusledilir. Gusülden sonra, o gece (istihareye niyet ettim) diyerek yukarıda geçtiği gibi iki rekat nafile namaz kılınır.28 İstihare namazından sonra yukarıda geçen dua okunur:29 Sonra abdestli olarak, kıbleye dönülür, Hz. Peygamber’e salat ve selam getirilir, istenilen şeye niyet edilerek sağ yan üzere yatılır. Bu arada dünya kelamı edilmez, uykuya dalıncaya kadar içinden “Allah, Allah” denmelidir. Bu halde iken rüyada beyaz veya yeşil görmek, din büyüklerini görmek, huzur ve sükunet veren, hoşa giden hayırlı ve güzel şeyler görmek hayra; siyah mavi, sarı veya kırmızı renkler görmek, sevilmeyen tipler, tiksinti veren, çirkin şeyler görmek ise şerre alamettir. Kişi bu şekilde rüyada gördüğü simgelere bir 25 “İstihare Nasıl Yapılır”, http://www.dinibilgiler.org/BirBileneSoralim/DuaninOnemiveCesitliDualar/IstihareNasilYapilir.htm (6 Ekim 2005). 26 Bkz. Şihâbuddin Muhammed b. Ahmed el-Ebşîhî, el-Mustatraf fî Kulli Fennin Mustazraf, (Tahk. M.M. Kumayha), Dâru’l-Kutubi’l-İlmiyye, Beyrût 1986, I/167, 169. 27 Ebû Hâmid Muhammed b. Muhammed el-Gazâlî, İhyâu Ulûmi’d-Dîn, Dâru’n-Nedveti’l-Cedîde, Beyrût ty., I/206. 28 İstihâre namazında nelerin okunacağı konusunda hadis olarak nakledilen bazı rivayetler vardır. Buna göre, birinci rekâtta Fatiha'dan sonra Kâfirun, ikinci rekâtta ise, İhlâs sûrelerinin okunması tavsiye edilmiştir. (Bkz. el-Gazâlî, I/206). 29 Söz konusu dua, namazda yapılabileceği gibi, namazdan sonra da yapılabilir. Ancak selamdan sonra yapılmasının daha iyi olacağı belirtilmiştir. (Bkz. Ebu’l-Abbâs Ahmed b. Abdulhalîm İbn Teymiyye el-Harrânî, el-Fetâvâ’l-Kubrâ, Dâru’l-Ma’rife, Beyrût 1386, II/265. 7 takım manalar yükler; onu iyi görür söz konusu işi yapmaya karar verir, ya da kötü olarak değerlendirir, yapmayı düşündüğü işten vazgeçer.30 Kalbinin meylettiği hususu böylece tespit edip ona yönelmiş olur. V - İstihare Yapan Kişinin Durumu İstihareyi yapacak kişinin durumu, psikolojik yapısı ve ruh dünyası, istiharede doğru bir sonuç elde etme hususunda çok önem arz etmektedir.31 Buna göre kişi tamamıyla kendini dünyaya adamış biri ise, bunun din işleri konusunda yapacağı istihare doğru bir sonuç vermeyebilir. Şayet ruhen ahiret aleminde yaşayan biri, dünya işleri konusunda istihare yaparsa, onun istiharesi de doğru bir sonuç vermeyecektir. Zira bunların içinde bulunduğu ruh haleti, duygularına, hislerine, etki edecek, dolayısıyla objektif olamayacaklardır. Mesela dünyevi bir temayülü varsa, zihni ve duyguları oraya meyledecek ve istihare de bu yönde tecelli edecektir. O yüzden, istihare, objektif bir ruh haleti içinde, kişinin zihninin her türlü düşünceden hali olduğu bir durumda yapılmalıdır. VI - İstihare Yapılacak Yer İstiharenin özel bir yerde yapılması gerektiği konusunda hadislerde herhangi bir bilgi yoksa da, uygulamada bunun için belli bazı yerlerin tercih edildiği görülmektedir. Mesela camide istihare yapıp ardından uyumanın daha evla olduğu söylenmiştir. İstiharenin bir velinin türbesinin ya da manevi yönü kuvvetli bir kişinin mezarının başında yapılmasının ve orada uyumanın da güzel olduğu belirtilmiştir.32 Nakledildiğine göre istihare için Kuzey Afrika’da bir velinin, İran’da ise Hz. Peygamber’in ailesinden olduğu kabul edilen bir kişinin mezarının başı tercih edilmektedir.33 Türkiye’de bir takım dua ve dilekler için belli bazı camiler veya türbeler, yatırlar tercih edildiği halde, toplum tarafından hoş karşılanmadığı için istihare niyetiyle buralarda uyunmamakta, istihare için daha çok evler tercih edilmektedir. VII - İstiharenin Vakti 30 Abdullah İmamoğlu, Psiko-Sosyal Açıdan Rüya ve İstihare, Aktüel Yay., İstanbul 2004, 51. Karnî – Rızk, 21-22. 32 Bu şekliyle istiharenin antik çağlarda tapınaklarda yapılan uykularla yüce güçlerle ilişki kurma yöntemiyle ilişkisi kurulmuş ve onun devamı olduğu iddia edilmiştir. (Bkz. Annemarie Schimmel, Halifenin Rüyaları İslam’da Rüya ve Rüya Tabiri, (Çev. T.Erkmen), Kabalcı Yay., İstanbul 2005, 48). 33 Schimmel, 47. 31 8 İstihare gece yapılır, ama icap ettiğinde gündüz de yapılabilir. Çünkü hadiste vakit belirtilmemiştir. Bununla birlikte en uygun vaktin gece yarısından sonra olduğu, çünkü bu vaktin duaların kabulü için en münasip vakit olduğu söylenmektedir.34 VIII - Hangi Ameller İçin İstihare Yapılır İstihare, kulun hangisini yapmasının kendisi için daha iyi olduğunu bilemediği ve tereddüde düştüğü konularda Allah’tan hayır dileyip tereddütten kurutulması için yapılır. Başka bir ifadeyle istihare, iyiliği veya kötülüğü kestirilemeyen mubah işlerde olur. Hayırlı ve sevaplı olduğu kesin olarak bilinen bir konuda istihâreye gerek kalmaz.35 Mesela namazın kılınıp kılınmaması, orucun tutulup tutulmaması, zekatın verilip verilmemesi gibi hususlarda, yani vücubiyeti kesin olan konularda istihare söz konusu olmaz. Ancak farz bir ibadet olan Haccın yapılıp yapılmaması konusunda istihare söz konusu olmadığı halde, vakti konusunda, -yani bu sene mi, yoksa bir sonraki yıl mı yapsam şeklinde- bir tereddüt hasıl olduğunda istihare yapılabilir.36 Aynı şekilde bir şey kesin olarak haram ise, -örneğin zina, içki içmek kumar oynamak gibi- o konuda da istihare mevzu bahis olamaz.37 Ticaret yapma, uzun bir yolculuğa çıkma gibi bazı olayların sonucu, işin başında kestirilemez. Kişinin yapıp yapmamakta serbest olduğu bu durumlarda istihare, mü'min için önemli bir dayanaktır. Evlenmeye gelince, bazı kişiler bunun için de istihare yapılması gerektiğini söylerken38, bazıları son derece önemli olan bu hususta istihare yapılmasını hoş bulmazlar. “Bilhassa evlenmek gibi hayati konularda istihareyi değil, istişareyi öne almak en doğru harekettir. Çünkü tarafların birbirlerine denk olup olmadıkları, mizaç, kültür, hayat anlayışı bakımından ne kadar uyuşabilecekleri gibi çok ciddi konular; ancak bilenlerin, görenlerin verdikleri istişari bilgilerle anlaşılır, isabetli kararlar; ancak böyle sağlam istişare bilgileriyle verilebilir.”39 Bununla beraber, kalbin mutmain olması için istişareden sonra istihare yapılabileceği söylenmiştir.40 34 “İselû Ehle’z-Zikr”, http://islamonline.net/servlet/Satellite?pagename=IslamOnline-ArabicAsk_Scholar/FatwaA/FatwaA&cid=1122528604422 35 Ahmed b. Muhammed İsmail et-Tahtâvî, Hâşiye alâ Merâkî’l-Felâh Şerhu Nûri’l-Îzâh, el-Matbaatu’lKubrâ el-Emîriyye, Bûlâk, 1318, 262; 36 Hasan b. Ammâr eş-Şürünblâlî, Merâkî’l-Felâh Şerhu Nûri’l-Îzâh, el-Matbaatu’l-Kubrâ el-Emîriyye, Bûlâk, 1318, 263; et-Tahtâvî, 263. 37 “İselû Ehle’z-Zikr”, http://www.islamonline.net/servlet/Satellite?cid=1122528621156&pagename=IslamOnline-ArabicAsk_Scholar%2FFatwaA%2FFatwaAAskTheScholar 38 “İselû Ehle’z-Zikr”, http://islamonline.net/servlet/Satellite?pagename=IslamOnline-ArabicAsk_Scholar/FatwaA/FatwaA&cid=1122528604422 . 39 Ahmed Şahin “Evlenme kararını istihareyle mi, istişareyle mi vermeli?”, http://www.zaman.com.tr/?bl=yazarlar&trh=20040602&hn=54683 (6 Ekim 2005) ; “İselû Ehle’z-Zikr”, 9 IX - Müslümanlar Bugün İstihare Yapıyorlar mı İstihare öteden beri bazı sırların keşfinde ve bazı gizli işaretler elde etmede çok kuvvetli bir yöntem olarak kullanıla gelmiştir. Vereceği fetva, alacağı savaş kararı, yapacağı evlilik, girişeceği ticaret, yapacağı seyahat vb. yapması düşünülen iş konusunda istihare yapan pek çok alim, komutan, tacir ve benzeri insana dair örnekler kitaplarımızda yer almaktadır.41 Tarikatlarda da istihareye çok başvurulmuştur. Çoğu zaman müritler kendilerine kimi şeyh seçecekleri, yahut şeyhler, yanına gelen sofiyi kendine mürit yapıp yapmayacağı, hatta ölümünden sonra yerine kimi halife yapacağı vb. konularda istihare yapmışlardır.42 Özellikle Müslümanların Şii kesimi istihareye daha çok önem vermekte ve istihareyi daha sık kullanmaktadır.43 Yukarıda istihareyle ilgili Hz. Peygamber’e atfedilen rivayetleri ve sahabenin bu konuya verdiği önemi anlattık. Bu bilgilerden anlaşıldığı kadarıyla sahabe ve onların ardından gelenler, muhayyer oldukları işler konusunda istihare yapmışlardır. Bugün de pek çok mütedeyyin aile ve kişiler, yapmayı düşünüp, fakat mütereddit oldukları konularda istihareye başvurmaktadırlar.44 Özellikle din içerikli gazete, dergi ve sitelerde istihareyle ilgili çok sık sorular sorulduğu görülmektedir. Buralarda okuyucular, muhtelif vesilelerle istihare yapmak istediklerini belirterek kendilerine yol gösterilmesini istemekte, yahut yaptıkları istiharede çıkan sonucun ne anlama geldiği gibi sorular sormakta ve yetkililerden bilgi talep etmektedirler. Konu hakkında bilgisi olanlar bu sorulara cevaplar vererek okuyucularını aydınlatmakta, onlara yol göstermektedirler.45 Belli bazı tarikat veya cemaatlere bağlı olan http://www.islamonline.net/servlet/Satellite?cid=1122528621156&pagename=IslamOnline-ArabicAsk_Scholar%2FFatwaA%2FFatwaAAskTheScholar 40 Konuyla ilgili yapılan bir ankette deneklerin %49’u evlenme konusunda istihare yaptıkları tespit edilmiştir. (Bkz. İmamoğlu, 74). 40 Konuyla ilgili yapılan bir ankette deneklerin %49’u evlenme konusunda istihare yaptıkları tespit edilmiştir. (Bkz. İmamoğlu, 74). 41 Mesela bkz. Ebû Ca’fer Muhammed İbn Cerîr et-Taberî, Târîhu’l-Umemi ve’l-Mulûk, Dâru’l-Kutubi’lİlmiyye, Beyrût 1407, III/345; Ahmed b. Ali el-Kalkaşandî, Subhu’l-A’şâ fî Sanâati’l-İnşâ, (Tahk. Dr. Y. A. Tavîl), Dâru’l-Fikr, Dimaşk, 1987, IX/367, 382, 385, 394, X/370; Schımel, 47-48; İmamoğlu, 54. 42 Bkz. Abdurrahman b. Hasan el-Ceberûtî, Târîhu Acâibi’l-Âsâr fi’t-Terâcimi ve’l-Ahbâr, Dâru’l-Ceyl, Beyrût ty., I/342. 43 Şiilerde istihare için bkz. Muhammed Bâqir Haiderî, Istikhâra Seeking The Best From Allâh (swt) Significance, Methods and Types in Light of Fourty Hadîth and The Views of The Ulemâ, (Translated by Saleem Bhimji), Qum 2002, 19-80; Muhammed Bâqir al-Majlisi, Mafâtih al-Gayb fî Âdâb al-Istikhâra wa Salât al-Layl, (Taarjama : Bahneh el-Huda), Dâr al-Hâdî, Bayrût 1413/1993, 13-74; İmamoğlu, 53. 44 Konuyla ilgili yapılan bir ankette deneklerin %81’inin istihare yaptığı tespit edilmiştir. (Bkz. İmamoğlu, 69). 45 Bkz. Schımel, 47; http://www.hayrettinkaraman.net/sc/00053.htm (6 Ekim 2005); Ahmed Şahin “Evlenme Kararını İstihareyle mi, İstişareyle mi Vermeli?”, http://www.zaman.com.tr/?bl=yazarlar&trh=20040602&hn=54683 (6 Ekim 2005); “İstihare Nasıl Yapılır”, 10 müritler ise, istihare konusunda ya tarikatın veya cemaatin lideri olan zattan, veya onun görevlendirdiği bir kişiden yardım almaktadırlar. Hatta bazı tarikatlarda yapılacak her iş hususunda tarikatın bir yetkilisinin istihareye yattığı ve rüyada gördüğü simgeye yüklediği manaya göre hareket edildiği belirtilmektedir. Bu tür istiharelerin istismara açık olduğu ortadadır. X - İstiharede Görülen Rüya Bağlayıcı mı İstihare yaptıktan sonra kalbe doğanı yapmak ya da rüyada görülene uymak ve bunun sonunda ortaya çıkan durumdan razı olmak gerektiği belirtilmiştir. Nakledildiğine göre Dâvûd peygamber, “Rabbim, en kızdığın kulun kimdir?” diye sormuş, Allah da, “Mütereddit olduğu bir iş konusunda bana istiharede bulunan, sonra da kalbine doğan hususa razı olmayıp yapmayan kişi” diye cevap vermiştir.46 Türkiye’nin tanınmış ilim adamlarından Hayrettin Karaman’a konuyla ilgili sorulan bir soruya, o şöyle cevap vermiştir: “Önemli olanın istihare namazı ve duasıdır; bunu yapmak yeterlidir. Bundan sonra görülecek rüya önemli ve bağlayıcı değildir, her rüyaya şeytan karışabilir. Bu sebeple görülen şeyler, dinin ve aklın kesin hükümlerine göre değerlendirilmeli ve buna göre hareket edilmelidir.”47 Bununla birlikte konuyla ilgili yapılan bir ankette, deneklerin % 69’unun istiharelerinin, kararını etkilediğini ve kendilerini bağladığını söyledikleri tespit edilmiştir.48 XI - Başkası Adına İstihare Yapılabilir mi Alimler, istihareyi herkesin kendisinin yapması gerektiğine işaret etmişlerdir. İstihare başkasına yaptırılmaz. Bu yüzden herkes istihare yapmasını öğrenmeli, bu sünneti kendisi ifâ etmelidir. Bununla birlikte bazı kişilerin başkası adına istihare yaptıkları vaki olmaktadır.49 http://www.dinibilgiler.org/BirBileneSoralim/DuaninOnemiveCesitliDualar/IstihareNasilYapilir.htm; “İselû Ehle’z-Zikr”, http://www.islamonline.net/servlet/Satellite?cid=1122528621156&pagename=IslamOnlineArabic-Ask_Scholar%2FFatwaA%2FFatwaAAskTheScholar 46 Abdullah b. Muhammed İbn Ebî Dunyâ, er-Rıdâ ani’lâhi bi Kadâih, (Tahk. Z. H. Es-Selefî), ed-Dâru’sSelefiyye, Bombay, ty., I/92; Ebû Nuaym Ahmed b. Abdillah el-Asbehânî, Hilyetu’l-Evliyâ ve Tabakâtu’lAsfiyâ, Dâru’l-Kutubi’l-Arabi, Beyrût 1405, IV/55; Celâluddin es-Suyûti, ed-Durru’l-Mensûr fi’t-Tefsîr bi’lMe’sûr, Dâru’l-Fikr, Beyrût 1993, VII/127. 47 http://www.hayrettinkaraman.net/sc/00053.htm (6 Ekim 2005); Ahmed Şahin “Evlenme Kararını İstihareyle mi, İstişareyle mi Vermeli?”, http://www.zaman.com.tr/?bl=yazarlar&trh=20040602&hn=54683 (6 Ekim 2005). 48 Bkz. İmamoğlu, 70. 48 Bkz. İmamoğlu, 70. 49 Konuyla ilgili yapılan bir ankette deneklerin %36’sınıın başkasına istihare yaptırdığı tespit edilmiştir. (Bkz. İmamoğlu, 69). 11 Bilhassa kendini istihare için hazırlıklı ve ehil görmeyen kimselerin, güvendikleri kişilere istihare yaptırdıkları görülmektedir.50 Başkası adına istihare işi daha çok tarikatlarda olmaktadır. Müritler, her girişimleri için şeyhlerinden istihare yapmasını isterler, şeyh de müritleri adına istihare yapar ve yatar. Rüyada gördüğünü ona aktarır. Şeyh ayrıca gördüğü işareti yorar ve müridine bu girişiminin iyi mi, yoksa kötü mü olduğu hakkında bilgi verir. Mürit de ona göre hareket eder. Nitekim çok iyi tanıdığım birinin bana anlattığı şu olay bunu göstermektedir. “1991 yılında bekâr olduğumu öğrenen bir zat, kızı için münasip bir eş aradığını ve beni de bunun için uygun gördüğü söyledi. Kızla ve ailesiyle tanıştıktan sonra olabileceğini belirttim. Onlar da bunu istediklerini söylediler. Bununla birlikte kızları dâhil bütün fertleri İstanbul’daki güçlü bir tarikata mensup olan ailenin reisi, bir de ‘şeyh efendiye danışacaklarını’ söyledi. Ben de ‘olabilir’ dedim ve şeyh efendiden gelecek cevabı bekledim. Kısa bir süre sonra kızın babası bana, ‘şeyh efendinin istihareye yattığını ve olumsuz bir işaret aldığını, bu işin hayırlı olmayacağını söylediğini naklederek, kızlarını vermekten vazgeçtiklerini’ bildirdi. Böylece bu iş ‘istihare’ sonunda aileye göre elde edilen ‘menfi işaret’ sonunda, başlamadan bitti.” XII - İstiharenin Psikolojik Boyutu İnsan nasıl bir sonuç doğuracağı konusunda emin olmadığı bir işe girişirken, doğal olarak bir takım tereddütler yaşar, endişeye kapılır; “acaba bu iş benim zararıma olabilir mi? Sonuçta kaybedebilir miyim?” diye korkup, psikolojik bir rahatsızlık duyabilir. Oysa istihare girişiminde bulunarak teşebbüste bulunduğunda, güven hisseder, arkasında bir destek bulunduğu, anlayışıyla gönül rahatlığı içinde hareket eder.51 Sa'd b. Ebi Vakkas'a atfedilerek nakledilen bir hadise göre Hz. Peygamber, istihareyle Allah'tan hayır dileyenin pişmanlık duymayacağını ve sonunda mutlu olacağını; istihareyi terk edenin ise mutsuz ve bedbaht olacağını belirtmiştir.52 İstihareyi savunanlara göre kişi, yapmayı kararlaştırdığı bir iş hususunda istihare yapmakla, -bir nevi- o iş konusunda Allah’a danışmış oluyor. “Hâlık’a istihare yapan ve mahluka istişare yapan pişman olmaz ve işinde doğru karar vermiş olur” denmiştir.53 Burada, daha önce de işaret ettiğimiz “Olabilir ki siz, bir şeyden hoşlanmazsınız; oysa ki o sizin için bir hayırdır. Yine olabilir ki, siz bir şeyi seversiniz, oysaki o sizin için bir kötülüktür. 50 İmamoğlu, 52 Karnî – Rızk, 18-19; İmamoğlu, 48. 52 Ahmed b. Hanbel, I, 167; Tirmizi, Kader, 15. 53 Ebû Abdillâh Muhammed b. Ebîbekr ez-Zer’î, el-Vâbilu’s-Sayyib mine’l-kelimi’t-Tayyib, Dâru’lKutubi’l-Arabî, Beyrût 1405/1985, I/157. 51 12 Allah bilir, siz bilmezsiniz.”54 ayetini hatırlamak gerekir. Dolayısıyla inanan bir kişi, arzuladığı halde bir işi gerçekleştirme imkanı bulmazsa, ya da burada olduğu gibi rüyada gördüğü olumsuz bir işaret üzerine yapmayı arzuladığı bir işten vazgeçerse, ayetteki genel ilkeden hareketle hakkında bu işin olmamasının daha iyi olduğuna inanarak, herhangi bir psikolojik travma yaşamadan o arzuyu bırakabilir. O açıdan kişinin ruhi dengesi ve düzeni üzerinde istiharenin bu olumlu yanından bahsedilebilir. Öte yandan bu olgu, kişileri el falı, kahve falı vb. İslam’ın uygun görmeyip yasakladığı falcılık yollarına tevessülünü de engeller.55 İstihare ve türleri hakkında daha başka bilgiler de vardır. Özellikle Kur’an ve tesbihle istihare de bulunmak çok yaygın olarak kullanılmıştır.56 Ancak konumuzun dışında olduğu için bunların üzerinde durmak istemiyoruz. Değerlendirme Buraya kadar verdiğimiz bilgilerden anlaşılıyor ki, istihare İslam dininde önemli bir olgu olarak yer almaktadır. Geçmişte olduğu gibi bugün de pek çok müslüman mütereddit olduğu hususlarda veya arzu ettiği durumlarda istihareye başvurmaktadır. Ancak, istiharenin zamanla hakiki anlamından ve formundan çıkartıldığı; daha önceki bazı inançların ve kültürlerin kalıntılarının karıştırıldığı bir şekle sokulduğu görülmektedir. İslam, insanlardan yapacakları iş hususunda öncelikle akıllarını kullanmalarını, çevrelerinde bulunan tecrübeli insanlara danışıp onlardan fikir almalarını emretmektedir. Ardından da mütereddit olduğu konuda iki rekat namaz kılarak bu işi kendisi için hayırlı kılmasını Allah’tan dilemesi dinen makuldür. O halde istiharenin güvenilir rivayetlerde geçen namaz ve dua kısmı uygulanabilir. Esasen istihare, bundan ibarettir.57 Fakat uykuya yatıp rüyada görülen simgelere yüklenen manalara göre hareket etme kısmı dinin asli kaynaklarında yoktur. Bunlar tamamen daha sonraları –başka inanç ve kültürlerin de etkisiyle- oluşmuş hususlardır.58 Bunlara göre hareket etme zorunluluğu yoktur. Hatta bu tür girişimleri, fal oklarına başvurarak gelecek hakkında bilgi edinmeye çalışan Cahiliye dönemindeki müşrik Arapların yaptıklarına benzetmek de mümkündür ki, biz yukarıda böyle bir girişimin Kur’an’da açık bir şekilde yasaklandığını 54 El-Bakara, 2/216. İmamoğlu, 52; “İselû Ehle’z-Zikr”, http://islamonline.net/servlet/Satellite?pagename=IslamOnlineArabic-Ask_Scholar/FatwaA/FatwaA&cid=1122528604422 56 Bkz. al-Majlisî, 63-74; Haiderî, 56.; Karnî – Rızk, 42-44; İmamoğlu, 52. 57 Bkz. Abdullah b. Kudâme el-Makdısî, el-Kâfî fî Fıkhı’l-İmâm el-Mubeccel Ahmed b. Hanbel, I/264; aynı müellif, el-Muğnî fî Fıkhı’l-İmam Ahmed b. Hanbel eş-Şeybânî, Dâru’l-Fikr, Beyrût 1405, I/804; Muhammed b. Ali eş-Şevkânî, ed-Derârî el-Madiyye Şerhu’d-Dureri’l-Behiyye, Dâru’l-Ceyl, Beyrût 1407/1987, 129; el-Fıkh ale’l-Mezâhibi’l-Erbaa, I/517; 58 Karnî – Rızk, 63-64. 55 13 belirttik. Dolayısıyla bunları, İslam’da tasvip edilip tavsiye edilen istihareyle bir görmek mümkün değildir. 14