Matmazel Noraliya`nın Koltuğu Peyami Safa
Transkript
Matmazel Noraliya`nın Koltuğu Peyami Safa
Tenkit: MATMAZEL NORALİYA'NIN KOLTUGU AGAH SıRRı LEVEND Eski Hint'te, en büyük saadeti "Nir~ana" ya erişerek ezen bir aşk ile '·BRAHMA" nın zatında "fani ve müstehlik" olmakta arayan mistik telakki, neoplatonizmde sistem haline geldikten ve islam tasavvufunda olgunlaşarak zaman zaman batı dünyasında da yankılar uyandırdıktan sonra, ebedı felsefe olarak devam ediyor. Çağlar geçtiği halde yılları bile yaşamamış gibiyiz. Bununla beraber, başladığımız noktadan belki de biraz ilerideyiz. Düşünce yi kalıplaştıl'an doğmalar artık bizi yatıştıramıyor. SPİNOzA'mn agnostilder İçin tavsiye ettiği "snsup oturmak" ta elimizden gelmiyor. En büy.ük teselliyi, yine şüphelenip araştırmakta buluyoruz. Fakat bugüne kadar bulabildiIderimiz nedir? SCHOPENHAUER gibi, bu alemi şuursuz kör bir kuvvetin idare ettiğine İnanmak mı ? Yoksa insam sonunda toprak olmağa mahkum sadece etten ve kemikten ibaret bil' madde saymak mı ? Tekniğin zaferinden kuvvet alan maddeciliğin sahte gururu bizi rahatsız ediyor. İns~nın slrak ve sevİmli bir tarafı bulunduğunu ve İnsam insan edenin ancak ruh kudreti olabileceğini düşünüyoruz. Henüz çözemediğimiz, çözmek değil tarifinden bile aciz kaldığımiz ba kadar çetin ve karışık meseleler karşısında, ilmin itHsım iddia etmesek bile, zaafını söylemeğe hakkımız yok mudur ? Bunu söyliyen yalmz biz miyiz ? Sonunda ilınİn izaH olduğunda karar kılanlar, evvelce ilmin zaferini ilan edenler değil midir ? İnamılım veya inanmıyalım, metapsişik ve supl'anormal inkar edebilir miyiz ? Ruhun binbir çeşit maceralarına, depremlerine her gün şahit olmuyor muyuz ? olayları F.2 AGAH SıRRı LEVENO 18 hbat. ed emediği yerde inkIira sapınak, gerçi bugünün ilminde en kestirme yol olu)or ve alim "tccrip" edemeJiği olayları inkar etme~i, ilmin bir nevi hayııiyeti sayıyor. tUFan nıhunu, bedeni gibi teşrih edemiyoruz ıliye İnka!" etmek bir aez eseridir. lman etmiyorsak ~üplıe edelim. Ebe.li felse fııyi araştırmakta devam edelim ve bütünün sınıru keşfe çalışalım. PEYA)]I SAFA, /vfo,mau.l NOfali)'(l' nın Kolıugu'nda işte bu ebetli felsefeyi tem olarak ele almış ve ODU büyük bir ustalıkla işlemişm. tki Ioıundan ibaret olan romaııın ikincİ kısmıııda ınüellif, nlinana ı.. hnı veren Malınazel Nomliya'nın mistik büvi· yetillde bütünün. s ltrlUl , cüz'ün kiille karşı duydubru ezeli hasreti, Caninin · "nıutlak" ta eriyip kaybolmak için ara ştınyo r ; "mnvera" nın sonsu zlu ğu içinde zevk! bi2;e yavaş yavaş tattırarak, meçlıutü be:il edi~i ilahi aş1u giZıenen "liermerli" örten perdeyi ara- lam ağa çalışı yor. Okuyucu da, bu "İı ahi vahdet" dekoru iı;iude ruhwı izah ve isbat edilemiyen çeşitli hallerini, bir rüya oyuuunu andıran metapsişik. ve şupranormal olaylan heyecanla lieyrediyor. Roman ın birinci hlinıı, ikinciye geçmek için ulitaca hazır lannıış bir zeuıindir. Bu hliımda dejenere, deralilne, ~emeziire olan ve meçbulün labirentinde bunıılıp kalmış bulwıan Ferit' iu kararsız ve UlUlilarip bayatı, bu zeminde merakla dolaşmak imkanını bize veriyor. Ferit'İn, yeni I'Mjll!dığı pansiyonda bir hafta iı;.inde ka~ı laştı !!,ı ulaylar, onu çileden çıkaracak kadar ç apraşıktır. Sokakta, kara bir köpeğin bacaklarına sürünüp kendini takip ettiği velı miyle rahatsız olan Ferit, pansiyonda, gcce çıpl a k hayaletleric karşılaşır; uykııda boğazuun ıukıld.ıgıru du yarak haykınr; oda kom!jnsn olan kızın, önceden haber verdi ği ola yların dehşetiy le ürperir. Pausiyonun odal arına yerleşmiş bulunan kiracıların hemen hepsi, ona bu vehıni telkin eden birer p sikopat, birer ruh ve akıl ha s tasıdır. Yalnız 'ise öğretmen i Yııhya Aziz bunların ara sında bir istisna teşkil erler. Kuvvetli kültürü ve muvazencli mantığ ı ile Ferit'in sİnirl erİ werlnde yatı ştırıcı bir roloynar. Pansiyon dış ıııda temas etti~i kimsder de, basta kız kardeşi, a~kla cinsi duyguların üstünde ruhi yükselişle r arayan sevgiliai ve sevgilisinin arkadaşi ilc, biri milliyetçi öteki komünist iki MATMAZEL NORALİYA'NIN KOLTUGU arkadaşHhr. 19 Bunlar da, çağırnızın yeti~tirdiği, iç güdülerine düş kün tiplerdir. Ferit'in tereddütlerini arttmrlar. FeTit'in bir' de ihtiyar ve zengin teyzesi varılır; Ferit'le kız kardeşinden en küçük bir yardımı bile esirgeyecek kadar hasistir. Ferit'in başka bir oda komşusu, kan dökmekten zevk alan Bursa canavarı, Ferit'le lqz kardeşinin haline acır ve haksızlığı giderip içtimaı adaleti yerine getirmek için, ihtiyar teyzeyi öldürerek aşırdığı' parayı Ferit'e teslim eder. Birinci ]usım burada hiter. Ferit, zahmetEizce ele geçiı'diği bu para ile Büyiikada'da Matmazel Noraliya'mn evine taşımr. Matmazel Noraliya, aslın da babası Türk, anası İtalyan olan Nuriye hanımdır. Bir kazasker soyundan olan babaannesiyle, müteassıp bir katolik olan annesinin birbirine karşıt etkisi altında fikir buhranları geçirerek büyür. Fakat büyük annesinin tdkin ettiği müslümanlık üstün gelmiştir. Annesinin tertibiyle sürüklendiği aşk macerasının öldürücü buhranlarını hep bu kuvvetle atlatmıştır. Fakat kapandığı bu köşkte, bir veli tevekkülü ve bir münzevı sükunu içinde, kendisini 32 yıl yapayalmz )a~amağa mahkum etmiş, nihayet dünyaya ait her tiirlü ilgiden kendini kurtararak, ermiş insanların duyabileceği k~lp rahatlığı içinde öımü~tür. Ferit, iki gündenberi taşındığı bu köşkte, hizmetçiden dinlediği hikayelerin etkisi altında, gündüz Noraliya'mn duvarıla asılı resminde her an IumıIdamr gibi duran iri canlı gözlerini ürpermeler içinde seyrederek, evin bütün eşyasına sinen ağır ve esrarlı havasında onun mistik ruhunun izlerini sezerek buhranlar geçirir. Geceleri de rüya mı vehim mi olduğuna hüknwdilcmiy(;ıı olayların delı~eti içinde, lıayret, merak ve korkuııun birinden ötekine geçerek ImnalU'. Nihayet, Yahya Aziz'le birlikte Matmazel Noraliya'mn hatıra defte~ini okur. Sonra bir inanma ve bağlanma ihtiyacı içinde, kararsız hÜ'viyetinin birdenbire değiş tiğini görür, maneviyetinde bir ışığın yandığını duyar' ve bir nevi lıidayete kavu~ur. Ezeli meçhul de, romanda netice ile biriilçte çözüliir mü? Filozoftan beldemediğin.;izi, romancıdan isterneğe ne hakkımız var. Romancı, hal değil tahlil eder; isbat değil tasvir erler. Eğer bazı kere aç,ıklamak zorunda kalırsa, o da romanın alu~ını kolaylaştırmak içindir. 20 AGAH SIRRI LEVEND Müellif, ele ald1ğı konuyu romanın müsaadesi nishetinde açmak ve böylece tecessüsümüzü yatıştırmak için, bizi, her an yer değiştiren bir "psikoloji ekFlperimantal" kliniğinde dolaştır maktadır. Burada ruetapsi'ıik ve parapsişik bir takım araz gösteren hastalar üzerinde psikanaliz denemeleri yapan ruh doktoru da Yahya Aziz'dir. Onun, konuya yabancı olanlar için ağır olması tabil olan açıklamaları, meraklılar için enteresan, roman için de zaruridir. Yahya Aziz, Ferit'i şaşkına döndüren tabiat üstü olayları, resmi ilmin çerçevesi içinde, fakat aksini dü~üneıılere pay bırakmağı da ihmal etmiyerek aydmlatmağa çalışıyor. Yahya Aziz, yalmz tahat üstü olayları açıklamakla kalmı yor; Ferit'in sorularmı cevaplandırarak sosyal ekonomik birçok meseldere de temas ediyor. Aziz'e göre, ekoııomik nizam "istihsali vücuda getiren sermaye ve çalışma arasında adil bir paylaşma" dan doğabilir. Sosyal adalet aneak bu suretle kurulabilir. Adaletin ölçüsü, ehliyet ve liyakattır. İktisadl hürriyetle içtima! adalet barışamaz. İnsanın hürriyeti şahsı ile birlikte gelişmiyor sa, en hür nizam içinde de hür Ci eğildir. Siyasi hürriyet ruhl hürriyetten ve iktiı;adi hürriyetten başka birşeyolamaz. Hürriyetin şahsiyetle münasebetini aramıyanlar, halkı rakam halinde' görürler. Fertleri eşit sayan hukuk nizamma göre, iki ahmak bir dahiden üstündür. Ferdiyetçi liberalizmin sflvunduğu "ben" ilc, sosyal nizamın mihveri sayılan "biz", sürekli mücadele halindedir. İdeolojilerin hepsi de "ben" i öldürmekte acizdir. Bunun içindir ki, teknik seviye yükseldikçe, manevi değerler alçalıyor. Bütün felaketlerimiz, benliğin sahte gururundan gelmiyor mu ? "Fertten millete, milletten insana, insandan Allah'a aşmak" ve orada benliği yok etmeğe ve eritmeğe çalışmak lazımdır. Buradaki "yok olma" ferdi inkar etmek yahut onun gelişmesini önleme değildir; "emrinde olma" dır. Sırasiyle birinin, daha üstündekjnin emrinde bulunması, bir nizamm icabıdır. Bu, şüphesiz kolay değildir; fakat bu merhaleye eriştiğimiz gün, ruhumuz sükuna kavuşacaktır. Bu meseleler o kadar kuvvetli tedailerle ve bir tesbihin halkaları halinde birbirine bağlıdır ki, biri ötekini kolaylıkla buluyor; ve zihin tesbih tanelerini farkında olmıyarak çeviren din parmakları gibi, bu meseleler üzerinde kayıp gec;iyor. IIUTMAZEL NORALİYA'NIN KOLTm-:;·U 21 Bunların, ilk bakı§ta romanla ilgisi yok gibi gorUlmr. Bu takdirde romandaki birliği bozan birer bilgi yığını telakki edilebilir. Hakikat hiç te böyle değildir. Ferit'i bunaltan ve şaşkına döndürüp şüphenin çukuruna atan olaylar, ınahiyeti bakımın dan ruh alemine bağlı olmakla beraber, onlan birer vaka olarak meydana çıkaran amiller, dış alemimize aittir. Sırasiyle dünyamı zın, çağıilllzın ve çevremizin eseridir. Çağı!lıızın ve çevremizin bir proto-tipi olan Fc,rit, elbette giinüınüzü ilgilendiren nizarular veya nİzamsızlıklar üzerinde duracak .ve kültürüne inandığı Yahya Aziz'in bu husustalu düşüncelerini öğrenmek isteyecektir. Klasik romanin yapısına alışmış olanlar, eserde bellibaşlı bir vaka bulamıyacaklan içİn bellu de yadırgıyacaklardır. Halhuki roman, bütün meslek gayretleri üstünde, romamaya şahsı kalınak, vakayı dilediği gibi seçmek hakkı tanımı§ olmakla romandır. Her türlü kayıt, romaneı için hir tehlikedir. Eserde romantik aşk aı'ayanlar için de aynı şey söylenebilir. Romanda herşeyden önce aranan, kompozisyon mükemmelliğidir. Vaka, hakil,-at, aşk ve macera .... bütün bunlar birer ınal zenıeden başka bir§ey değildir. Kaldı ki romanda aşk vardır. Fakat bu aşk, romanesk romanlarda olduğu gibi, insan üstü, tahayyiil edilen, uydurma hir aşk değil, inkar edilen, kayıtsız görünen ve bunun için de kararsızlıklar ve tereddütleı' içinde gittikçe genişleyip kuvvetlenen, fakat hiçbir zaman vakayı bastırmayan ve hayatı a§mayan bir a§ktır. Selma ile Ferit son güııe kadar niçin anlaşamadılar ? Çünkü her ikisi de sırlanm birdenbire sebil ettiler. Halbulu görünmeyen görünenden çok daha kuvvetlidir . Esrann kendine göre bir zcvki vardır. Niçin sevimli değil sin ? Çünkü açıksın. Netice : Ruhu da vi;cut gibi soymamak, çıplak görüıımemek lazımdır. Ferit'in elinden kaçırdığı Selma'yı bulmal<. için sokakta getereddüt anlannı tahlil eden sayfalar ne kadar kuvvetlidir. Eserde, aynca rüyalar, sayıklamalar, vi:ıyonlar ve previzyonIar üstünde israrla durularak ve bunların §uuı'altı kaynakları yoklanarak yapılan sürrealist psikolojik tahliller de, usta bir romancıyı imTendi.recek değerdedir. Romandaki hayata gelince : Birinci kısırndn. hayat, tam bir roman kadrosu içinde yaşanan hayattır. Tipler de yerliyerimledir. Bunlar, gerçek hüviyetleriyle romandaki rollerini ustalıkla çirdiği 22 AGAH SIRRI LEVEND yaparlar, Hepsinin başka başka birer ruh ve irade hastası olması. romandaki zemini hazırlamağa yardım etmi§tir. Bakikatte normal hayat olur mu ? Ye, macerasız ve ihtirassız düz biı' hayat, naldedilnıeğe değer mi ? Eğer normal saydı ğnmz adam, midesinden ve rahatından başka birşey düşünme yen tenbel ıulılu, gevşek iradeli, kaygısız bir adamsa, o da bir nevi hasta değil midir ? Bugiinkü dünyamız ruh hastalariyle doludur. Bu kadar' çeşitli hastalıklara maruz bulunan insamn her günkü hayatı, elbette se,imli ve alınılı olamaz; fakat her halde enteresandır. İşte PEYAMİ SAFA, bu enteresan noktayı yakalamış ve yine enteresan olan tipleri sahneye çıkararak, onlan tabii hayadan ve halleri içinde göstermiştir. Romanın üshlbuna da temas etmeliyiz .. Romanda üstftp, eğer konunun icabma, konuşanların karakterine, hareketin nevine ve tasvirin mahiyetine göre en uygun yazı tarzını seçmek ise itfatmazel Noraliya'lIl1ı Koltuğu'ndaki ü sliıb un, bütün bu üstün vasıfları taşıdığını söyliyebilirim. Tedaileıin sıraladı~~ düşünceleri, insicaınsız gibi görünen sayıklanıalan, nihayet kahramanların muyazene bozulduğundan gelen hezeyanları ifade ederken siirrea1ist bir mahiyet alan üslftp, ruh hallerinin tasviı'iy]e fikirleI'in izahında zincirlenıe· bir eda alıyor; konuşmalarda ise, tiplerin gerçek hüviyetlerine bürünüyor. Bence üslftp, sanat eserlerinin başlıca ayırıcı vasfıdır. Aynı manzarayı başka başka cephelerden çizen iki ıessamın tablosu, yahut ayııı olayı tasvir eden iki yazı, görüş farkıyle beraber, üslftp ve eda özelliğiyle birhirinden aynhr. Öyleeserler vardır ki, gramer ve sentaks kusursuzluğu içinde alap gider; kıvrın tısız, yokuşsuz düz bir yoJda otomobille geçerken duyulan rahatlığı yerir. Fakat neticedt>, manzaranın değişmezliği içinde gözü yorulan bir gezici gibi, insan, vücudunun değil fakat ruhunun yorulduğurıu anlar. Romancı ona derler ki, Ü(;yüz sayfalık bir eseri, mahiyetine göre eğlendirerek, düşündürerek veya acındırarak. sıkmadan, yormadan okutabilsin. Ba~lıca özellilderini beğenerek ve överek sıraladığım bu 1'0manın, acaba hiçhir kusuru yok mu ? HnI'debin altınd.a hangi şey vardır ki, mübaHigah hatta biraz da yayvan' görünmüş olmasın. Fakat hurdebin, ane ak laboratuvarda i<;e yarar; laboratuvarda mikroskop altına yerle~tirilen her cisim ise ölüdür. Biz ~anlı bir maddeden, yüksek bir sanat eserinden bahsediyoruz.