16.50 Treni - WordPress.com
Transkript
16.50 Treni - WordPress.com
A ga t h a C h r is t ie 1 6 . 5 0 Tre n i (TrendeCinayet,LahittekiCeset) AltınKitaplarYayınevi Düzenleme:ORXXAN RomandakiKarakterler Elspeth McGillicuddy: Kararlı, dikkatli bir yaşlı hanım. Trende gördüklerinin gerçek olduğundanemindi. Lucy Eyelesbarrow: Son derece zeki ve yetenekli bir genç kız. Yaşamını hizmetçilikle kazanıyordu. Bay Luther Crackenthorpe: Ailenin babası. Miras nedeniyle oğullarını görmek bile istemiyor, herkesin kendisinin ölümünü beklediğini düşünüyordu. Cimriliğiyle ailesinin nefretinikazanmıştı. EmmaCrackenthorpe:Aileninhayattakitekkızı.Hiçevlenmemişti.Babasıylaağabeylerini mükemmelbirşekildeidareediyordu. Harold Crackenthorpe: Ailenin başarılı banker oğlu. Olayların adına zarar getireceğinden endişeleniyordu. Cedric Crackenthorpe: Ailenin ressam olan oğlu. İbiza'da yaşıyordu. Bohem tavırlarıyla çevresinikızdırıyordu. Alfred Crackenthorpe: Ailenin diğer oğlu. Başı hiç beladan kurtulmuyordu. Ufak dolandırıcılıklardahiçbirsakıncagörmüyordu. MartineCrackenthorpe:AileninsavaştaöğlenoğluEdmund'unkarısı.Nedenbirdenortaya çıkıp,mektupyazdığıanlaşılamıyordu. BryanEastley:AileninölenkızıEdith'ineşi.Eski,başarılıbirsavaşpilotu.İşsizdi. AlexanderEastley:Aileninsevgilitorunu.Bryan'ınoğlu,babasınınmutluolmasınıistiyordu. Hillman: Emektar bahçıvan. Crackenthorpe'un cimriliğinin olaylarda payı olduğunu iddia ediyordu. JamesStoddart-West:Alexander'inarkadaşı.Meraklıbirçocuktu. Lady Stoddart-West: James'in annesi. Son derece zengin bir kadın. Bazı gizleri açıklamanıngerekliliğineinanıyordu. Dr. Quimper: Ailenin doktoru. Emma'ya hayranlık duyuyordu. Baba Crackenthorpe'un sağlığınailişkinkuşkularıvardı. BayWimborne:Aileninavukatı.Olaylarınensonkendineaçıklanmasınıanlamıyordu. AnnaStravinska:Balerin.Neredeolduğunubilmiyordu. MüfettişBacon:Kesinyargılarıvardı.İnsanlarıiyitanıyordu. Müfettiş Dermot Craddock: Miss Marple ile daha önce de çalışmıştı. İşin içinde bir iş olduğunudüşünüyordu. MissMarple:Cinayetleringiziniçözmekteustabirihtiyarcık.Hareketgücününiyiceazalmış olmasındantedirgindi. BÖLÜM1 Bayan McGillicuddy peronda, valizlerini taşıyan hamalı izliyordu. Kısa boylu ve toplu Bayan McGillicuddy soluk soluğa kalmıştı; hamalsa uzun boyluydu ve büyük adımlarla yürüyordu. Ayrıca yılbaşı alışverişinin sonucu olarak Bayan McGillicuddy'nin kolları çok sayıda paketle doluydu. Bu eşit olmayan kişiler arasındaki bir çeşit yarıştı; kısa bir süre sonra hamal peronun köşesinde kaybolmuştu bile. Bu arada Bayan McGillicuddy ise halen peronboyuncayürümeyisürdürüyordu. 1numaralıperonkalabalıkdeğildi,trenhenüzhareketetmişti.Arkataraftakigenişalanda iseheyecanlıbirkalabalık,metrogirişleri,emanetodası,çayhaneler,danışma,ilanpanoları vedışdünyaylatekbağlantınoktasıolangirişçıkışlararasındakoşuşturuyordu. BayanMcGillicuddypaketleriyleikiyanayalpalayayalpalayasonundaüçnumaralıperona ulaştı. Elindeki paketi yere koyup çantasını karıştırmaya başladı. Üniformalı sert bekçinin geçmesineizinvermesiiçinbiletiniarıyordu. Birdenboğuk,yüksekancakanlaşılırbirsesduyuldu. "Brackhampton,Milchester,Waverton,CarvilJunction,RoxeterveChadmouth'agidecek 16.50 treni 3 no'lu peronda harekete hazırdır. Brackhampton ve Milchester'e gidecek yolcuların trenin arka tarafındaki vagonlara binmeleri rica olunur. Vanequay yolcuları Roxeter'deaktarmayapacaklardır." Bir takırtının ardından ses kesildi. Ve hemen ardından yeniden duyuldu. Bu kez, Birmingham ve Wolverhampton üzerinden 16.33'te gelmesi beklenen trenin 9 no'lu perona girdiğibildiriliyordu. Bayan McGillicuddy biletini bularak, uzattı. Adam bileti zımbaladıktan sonra mırıldandı. "Sağdanarkatarafalütfen..." BayanMcGillicuddyperonboyuncailerleyerekhamalıbuldu.Adamüçüncüsınıfvagonun kapısındadurmuş,sıkıntıiçindehavalarabakınıyordu. "Nihayetgeldiniz,bayan!" "Birincisınıftayolculukedeceğim"diyenBayanMcGillicuddy'ninbusözleriüzerinehamal kadının erkeksi görünüşlü, gri-siyah beyaz kumlu tüvit tayyörünü küçümseyerek süzdükten sonrahomurdandı. "Bunu bana daha önce söylemeliydiniz." Bayan McGillicuddy valizlerini verirken bunu belirtmişolmasınarağmen,adamınsözleriniumursamayarakyanıtvermeyegerekgörmedi. Zatensoluksoluğakalmıştı. Hamal valizi yeniden kompartımandan alarak, bitişik vagona taşıdı. Bu arada Bayan McGillicuddy boş vagondaki yerini almıştı bile. 16.50 treni genellikle pek kalabalık olmuyordu; birinci sınıfta yolculuk edenler çoğunlukla çok daha hızlı olan sabah ekspresini yada18.40yemeklivagonudaolantreniyeğliyorlardı.BayanMcGillicuddyhamalabahşişini uzattı.Hamaldüşkırıklığıiçindeydi;büyükolasılıklabukadarbahşişinancaküçüncüsınıfta yolculuk eden birine yakışacağı görüşündeydi. Bütün geceyi kuzeyden gelmek için yolda geçirdikten ve gün boyu alışveriş etmekle uğraştıktan sonra Bayan McGillicuddy rahat bir yolculuğun maliyetine severek katlanabilirdi, ama bol bahşiş vermek onun yapabileceği bir şeydeğildi. Derinbiriççekmeninardındanyumuşakkoltuğagömülerek,gazetesiniaçtı.Beşdakika sonra bir düdük sesi duyuldu ve tren hareket etti. Gazete Bayan McGillicuddy'nin elinden kaydı, başı yana düştü ve üç dakika sonra da uyuyakaldı. Otuz beş dakika sonra uyandığında ise dinçleşmişti. Uyuduğu sırada başından kayan şapkasını düzeltti, kendine çekidüzenverdiktensonradikoturarak,penceredenhızlaakıpgiden,ancakpekseçilmeyen manzarayı seyre başladı. Hava neredeyse kararıyordu, sisli, puslu bir aralık akşamıydı. Noel'e tam beş gün vardı. Londra karanlık ve pusluydu; pencereden görünen doğa manzarasıdaaynısiliklikteolmaklabirlikte,trenköyyadaistasyonlardangeçtikçegörünen ışıkdizeleriylezamanzamanaydınlanıyordu. Osıradabirtrengörevlisihızlakompartımanınkapısınıaçarak,"Çayistermisiniz?"diye sordu.BayanMcGillicuddyalışverişettiğiçokkatlımağazadaçayınıiçmişti;oaniçinbuna gereksinim duymuyordu. Tren görevlisi koridor boyunca ilerleyerek, düzenli aralıklarla aynı tekdüze soruyu yineledi. Bayan McGillicuddy yukarıda, bagaj yerinde duran paketlerini mutluluklasüzdü.Aldığıhavlulargerçektençokşıkvedeğerliydi;ayrıcatamdaMargaret'in istediği gibiydiler. Robby için aldığı uzay silahı ve Jean'in tavşanından ise özellikle çok mutluydu.Kendisiiçinaldığıgececeketideçokyerindebiralışverişolmuştu,hemşık,hem modaya uygun ve de sıcak tutacak bir ceketti. Hector'un kazağı da öyle... Uygun armağanlarıseçmişolmaktanmutlulukduyuyordu. Huzur içinde yeniden pencereden dışarı bakmaya başladı. O anda yanlarından hızla geçen bir trenin etkisiyle şangırdayan pencere camları Bayan McGillicuddy'nin bir an için ürpermesinenedenoldu.Trenbirmakasdeğiştiripbiristasyonagirdi. Ve birden trenin hızı iyice yavaşladı; sinyal bekliyor olmalıydı. Birkaç saniye daha raylar üzerinde kaydıktan sonra tamamen durdu ve neden sonra yeniden hareket etti. Bu arada yanlarından Londra yönüne giden bir başka tren daha geçti, ancak bu biraz önceki kadar hızlı değildi. Tren yeniden hızlandı. Bu arada bitişikteki raydan onlarla aynı yöne gitmekte olan ikinci bir tren hızla yaklaştı. İki tren bir süre yan yana ilerlediler. Bir biri, bir diğeri öne geçiyordu. Bayan McGillicuddy pencereden diğer trenin kompartımanlarını seyrediyordu. Genellikle pencerelerdeki storlar çekilmişti; yalnızca arada bir açık pencerelerden diğer trenin yolcularını görme olanağı oluyordu. Diğer tren de oldukça tenhaydı; kompartımanlardançoğuboştu. Herikitrendeduracakmışgibiyavaşladıklarıandabitişiktekitreninkompartımanlarından birinin aniden storu açıldı. Bayan McGillicuddy artık kendinden yalnızca birkaç metre uzaktakiaydınlıkbirincisınıfkompartımanıniçininetolarakgörebiliyordu. Sonrahayrettennefesikesildiveayağakalkmakistedi. Karşı trenin kompartımanında bir adam pencereye arkası dönük olarak ayakta duruyordu. Ellerini karşısında duran bir kadının boynuna dolamış, onu yavaş ve kararlı hareketlerleboğuyordu.Kadınıngözleriyerlerindenfırlamış,yüzüacıylakırışmışvemosmor kesilmişti. Bayan McGillicuddy olduğu yerde donakalmıştı, bakışlarını karşı trenin kompartımanından ayıramıyordu. Bu arada karşıdaki kadın direnme gücünü kaybederek, adamınparmaklarıarasındankaydıveyereyığıldı. O sırada Bayan McGillicuddy'nin olduğu tren yavaşlarken diğer tren hızlandı. Ve birkaç saniyeiçindegözdenkayboldu. Bayan McGillicuddy fark etmeden imdat frenine uzandıysa da birden tereddüt etti. Bu durumda treni durdurmanın ne anlamı olabilirdi ki? İçinde bulunduğu tuhaf durum ve yakın plandan gördüğü dehşet sahnesi karşısında felç olmuş gibiydi. Bir şeyler yapmalıydı. Ama ne? Osıradakompartımanınkapısıaçıldıvekondüktör,"Biletler,lütfen!"dedi. BayanMcGillicuddyheyecanladönerek,konuşmayagirişti. "Birkadınıboğdular.Birazönceyanımızdangeçentrende.Gözlerimlegördüm." Kondüktör, ona kuşkuyla baktı. "Ne demek istediğinizi tam olarak anlayamadım, madam?" "Bir adam bir kadını boğdu. Trende! Gözlerimle gördüm. Tam yanımızdan geçti." Eliyle pencereyiişaretetti. Kondüktörinanmışabenzemiyordu."Boğdularmı?"diyesordualaylıbirtonda. "Evet, boğarak öldürüldü. Size gözlerimle gördüğümü söylüyorum. Hemen bir şeyler yapmalısınız." Kondüktörinanmayarak,özürdilercesineöksürdü. "Madam, acaba bir an için uykuya dalmış olamaz mısınız, bu arada..." Karşısındakine saygıdakusuretmemişolmakiçin,çekinerekkonuşmasınaaraverdi. "Gerçekten de biraz kestirdim, ama düş gördüğümü sanıyorsanız, işte bunda yanılıyorsunuz.Sizegözlerimlegördüğümüsöylüyorum." Kondüktörün bakışları koltuğun üzerinde açık duran gazeteye takıldı. Açık sayfada boğulmuş bir genç kızın resmi vardı, aynı resimdeki kapıda ise elinde tabancayla karşısındakiçiftitehditedenbiradamgörünüyordu. Kondüktör karşısındaki yaşlı kadını sakinleştirmek amacıyla kısık bir sesle açıklamaya çalıştı. "Acaba madam, heyecanlı bir macera okurken uyuyakalmış ve uyanırken de bunun etkisindekalmışolamazmı…" BayanMcGillicuddyadamınsözünükesti. "Size kendi gözlerimle gördüğümü söylüyorum" diye bağırdı. "En az sizin kadar ayıktım. Penceredenyanımızdangeçentreninkompartımanınıniçinebaktımveoradabiradamınbir kadınıboğduğunugördüm.Artıksizdenneyapmayıdüşündüğünüzüöğrenmekistiyorum." "Öyleyse...madam..." "Birşeyleryapacakmısınız?" Kondüktörsıkıntıylaiçiniçekerek,saatinebaktı. "Tam yedi dakika sonra Brackhampton İstasyonu'na ulaşacağız. Verdiğiniz bilgiyi orada yetkililereileteceğim.Treninhangiyönegittiğinisöylemiştiniz?" "Bizimle aynı yöne elbette. Eğer bir başka tren bize göre ters yönde yanımızdan gelip geçseydi,böylebirsahneyigörmeminmümkünolabileceğinimisanıyorsunuz?" KondüktörBayanMcGillicuddy'iondanhayaldünyasısözkonusuolduğusüreceherşeyi görmesinibeklermişçesinebakışlarlasüzüyordu.Yinedesaygılıdavranmayıihmaletmedi. "Bana güvenebilirsiniz, madam!" dedi. "İfadenizi yetkililere ileteceğim. Sizden adınızı ve adresiniziricaedebilirmiyim...yalnızcatedbirolarak..." Bayan McGillicuddy hem birkaç gün için bulunacağı adresi, hem de İskoçya'daki ev adresiniyazdırdı.Kondüktörherikisinidenotettiktensonragöreviniyapmışveyolculuğun huzurunukaçıracakçokönemlisorunubaşarıylaortadankaldırmışolmanıngetirdiğihuzurla yaşlıkadınınyanındanayrıldı. Bayan McGillicuddy alnını kırıştırdı; durumdan pek hoşnut değildi. Acaba kondüktör yaptığıaçıklamayıgerçektenyetkililereiletecekmiydi?Yoksayalnızcaonuatlatmakiçinmi böyle söylemişti? Yolculuklarda yaşlı kadınların, inanç ve inatla, komünist eylemleri ortaya çıkardıklarını, katiller tarafından tehdit edildiklerini, uçan daireler ve gizemli uzay gemileri gördüklerini ve hiç gerçekleşmemiş cinayetlere tanık olduklarını birçok kez iddia ettiklerini biliyordu.Acabaadamonudaonlardanbirisanmışolabilirmiydi?.. Trenin hızı azalmaya başladı, ufak yerleşim alanlarından geçiyorlardı. Sağda ve solda büyükbirşehrinilkışıklarıgörünüyordu. Bayan McGillicuddy çantasını açarak, farklı bir şey bulamadığı için bir fatura çıkararak, tükenmez kalemle arkasına bir şeyler not etti. Sonra da bu notu çantasında tesadüfen bulduğubirzarfıniçinekoyaraküzerinebiradresyazdı. Trenkalabalıkbiristasyondadurdu.Hoparlörlerdenherzamankialışılmışsesduyuldu. "Saat 17.38'de Milchester, Waverton, Roxeter ve Chadmouth istasyonlarına hareket edecek olan tren 1 no'lu perona girmiş bulunmaktadır. Market Basing'e gidecek olan yolcuların 3 no'lu peronda bekleyen trene geçmeleri gerekmektedir. Carbury banliyösü 1 numaralıyanhattabeklemekte." BayanMcGillicuddyilgivemeraklaperondakilerisüzdü.Nekadarçokyolcuvenekadar azhamalvardı.Neysebirhamalgörebilmişti.Otoriterbirtavırlaseslendi. "Bakarmısınız?Lütfenbumektubuistasyonmüdürünegötürürmüsünüz?" Zarflabirliktebirşilinbahşişvermeyideihmaletmedi. Daha sonra rahat bir soluk alarak arkasına yaslandı. Elinden geleni yapmış olmanın rahatlığınıduyuyordu.Gerçibiraniçinverdiğibirşilindendolayıbirpişmanlıkduyduama... aslındabiraltıpenideyeterliolabilirdi... Birden yeniden gördüğü sahne gözlerinin önünde canlandı. Korkunçtu, gerçekten korkunçtu...aslındasinirlerisağlam,dayanıklıbirkadındıamayinededehşetleürperiyordu. Bunetuhaf,negizemlibirolaydı,üstelikdebulabulaonu,ElspethMcGillicuddy'ibulmuştu. Eğerkarşısındakikompartımanınstorubirdenaçılmasa...Budakaderinbircilvesiydiişte. Kader, onun Elspeth McGillicuddy'nin bu cinayetin tanığı olmasını istemişti. Sıkıntıyla dudaklarınıısırdı. Bağırtılar duyuldu, düdükler çaldı, kapılar gürültüyle kapandı. 17.38 treni yavaş bir tempodaBrackhamptonİstasyonu'ndanayrıldı.BirsaatbeşdakikasonraiseMilchester'de durdu. Bayan McGillicuddy valizlerini, paketlerini toparlayarak trenden indi. Peronda hamal bulmakiçinetrafınabakındı.Dahaöncekiyargısındahaklıolduğunudüşündü:Yeterlihamal yoktu.Görünenhamallardayapostaçuvallarınıtaşıyoryadayükarabalarınısürüyorlardı. Bugünlerde yolcuların kendi eşyalarını kendilerinin taşımaları bekleniyor olmalıydı. Ama BayanMcGillicuddy'ninvalizlerini,paketleriniveşemsiyesinikendisinintaşımasıolanaksızdı. Bekleyecekti.Neysekisonundabirhamalbulmayıbaşardı. "Taksiyemi?"diyesorduadam. "Benikarşılamayageleceklerdi." Milchester İstasyonu'nun dışına çıktıklarında kapıdan çıkanları dikkatle izleyen bir taksi yanlarınayaklaştı.Veyerelbirşiveylesordu. "BayanMcGillicuddydeğilmi?St.MaryMead'egideceksiniz,değilmi?" Bayan McGillicuddy başını sallayarak söylenenleri onayladı. Hamal büyük bir bahşiş almamasına rağmen halinden memnun ayrıldı. Böylece araba Bayan McGillicuddy, valizleri ve paketleriyle gecenin karanlığında ilerlemeye başladı. Önlerinde dokuz millik bir yol vardı. Bayan McGillicuddy arabada dimdik oturuyordu; huzursuzdu, bir türlü rahatlayamıyordu. Duygularını ifade etmek için sabırsızlanıyordu. Sonunda taksi dar, alışıldık köy yolunda ilerleyerek amaçlanan yerde durdu. Bayan McGillicuddy arabadan inerek taşlı bahçe yolundanevedoğruilerledi.Şoförvalizlerivepaketleriyaşlıcabirhizmetçininaçtığıkapıdan içeri bıraktı. Bayan McGillicuddy ise antreyi geçerek, doğruca ev sahibinin onu beklediği, açıksalonkapısınailerledi.Evsahibiyaşlı,zayıf,narinbirbayandı. "Elspeth!" "Jane!" Sarılıp,öpüştülerveBayanMcGillicuddyherhangibirhalhatırsormayayadadolambaçlı sözegerekgörmedenhemenkonuyagirdi. "Oh,Jane!"diyehaykırdı."Bircinayetetanıkoldum!" BÖLÜM2 Annesinden ve büyükannesinden öğrendiği kurallara göre, gerçek bir hanımefendinin hiçbir şekilde paniğe kapılmaması ya da heyecanını, şaşkınlığını belirtmemesi gerekmesi nedeniyle Miss Marple arkadaşını yalnızca kaşlarını kaldırarak ilgiyle süzdükten sonra, hafifçebaşınısalladıvekonuşmayabaşladı. "Seninaçındançoktatsızveolağandışıbirolay,Elspeth!Benceolanlarıhemenanlatsan iyiolacak." Zaten Bayan McGillicuddy'nin yapmak istediği de buydu. Ev sahibinin ateşe biraz daha yaklaşma önerisini memnuniyetle kabul ederek, şöminenin karşısına oturdu ve eldivenlerini çıkarırkenheyecanlaanlatmayabaşladı. Miss Marple anlatılanları can kulağıyla dinliyordu. Sonunda Bayan McGillicuddy biraz soluklanmakiçinaraverdiğindeMissMarplekararlılıklasözekarıştı. "Sanırım şu anda en iyisi senin yukarı çıkarak, şapkanı çıkarıp elini yüzünü yıkayıp kendine gelmen olacak, sevgili dostum. Daha sonra da akşam yemeğine otururuz. Yemek sırasındabukonudanbahsetmememiziözellikleönermekistiyorum.Yemektensonrakonuyu elealır,tümbakışaçılarındanirdelemeyeçalışırız." BayanMcGillicuddydebuönerikonusundahemfikirdi.İkihanımakşamyemeğisırasında değişikaçılardanyaşam-tabiSt.MaryMeaddengörülebildiğikadarıyla-konusundaderinbir sohbete daldılar. Miss Marple kilisedeki yeni orgcuya duyulan güvensizlikten, eczacının karısının karıştığı yeni skandaldan ve okuldaki öğretmenlerle köy yönetimi arasındaki gerginlikten bahsetti. Daha sonra iki hanım Miss Marple'ın ve Bayan McGillicuddy'nin bahçelerindekiçiçeklerdenkonuşmayabaşladılar. Masadan kalktıkları sırada Miss Marple anlatmayı sürdürüyordu. "Yediveren gülleri gerçekten gizemli, anlaşılmaz bitkiler" diye açıkladı. "Ya çok gelişiyorlar ya da hiç. Ama bir tutarlarsa, öyle gelişiyorlar ki neredeyse ömürlük oluyorlar. Üstelik günümüzde o kadar gelişmiş,okadarmuhteşemtürlerivarki." Yenidenşömineninkarşısınageçtiler.MissMarpleköşedekibüfedenikiayaklıWaterford kristalkadehvebaşkabirdolaptandabirşişeçıkardı. "Bu akşam kahve içmemenin daha doğru olacağını düşünüyorum, Elspeth" dedi gülümseyerek. "Zaten çok gerginsin (buna şaşmamak gerek!) ve bu durumda uyuman çok zor. Bundan dolayı sana bir kadeh çuhaçiçeği şarabımdan ve daha sonra da belki bir papatyaçayıiçmeniönereceğim." Bayan McGillicuddy'nin bu teklifi kabul etmesinin ardından Miss Marple şarap kadehini doldurupuzattı. Bayan McGillicuddy kadehinden bir yudum aldı ve, "Jane" diye söze başladı. "Umarım bütünbunlarıuydurduğumuyadadüşgördüğümüsanmıyorsun?" "Kesinliklehayır!"diyeyanıtladıMissMarpleiçtenlikle. BayanMcGillicuddyrahatbirnefesalarakekledi."Trendekikondüktörsöylediğimtekbir sözcüğebileinanmamışabenziyordu.Çoknazikdavrandıamayinede..." "Korkarımbuşartlaraltındabunudoğalkarşılamalıyız,Elspeth.Butuhaf,aslınabakılırsa tamamen olağandışı bir öykü gibi görünüyor. Ayrıca sen onun için bir yabancısın. Bana gelince, ben, gördüğünü söylediğin her şeyi aynen gördüğünden kesinlikle eminim. Gerçi bütün bunlar olağandışı, ancak kesinlikle olanaksız değil. Bir defasında yanımızdan geçen trendeki bir ya da iki kompartımanda olanları nasıl yanımdaymışçasına canlı ve yakın gördüğümü çok iyi anımsıyorum. Küçük bir kız çocuğu oyuncak ayısıyla oynarken birden bunu kompartımanın köşesinde uyuklayan şişman bir adama fırlatmıştı. Adam korku ve öfkeyleyerindensıçramış,kompartımandakidiğeryolcularpispissırıtmışlardı.Bütünbunlar bugün hâlâ gözümün önünde, hatta olaya karışanları bugün bile teker teker kıyafetlerine varanadektanımlayabilirim." BayanMcGillicuddymemnuniyetlebaşınısalladı. "Aynenöyle." "Adamınsanasırtınındönükolduğunusöylüyorsun.Öyleyseyüzünügörmedin." "Hayır." "Pekiyakadın?Onutanımlayabilirmisin?Gençmiydiyoksayaşlımı?" "Oldukça genç. Otuz, otuz beş yaşlarında olduğunu sanıyorum. Daha kesin bir şey söyleyemeyeceğim." "Pekigüzelmiydi?" "Bunudabilemeyeceğim.Yüzüacıdankasılmıştıve..." MissMarplehemensözünükesti. "Tabi,anlıyorum.Pekiüzerindekigiysilernasıldı?" "Kürklüydü,açıkrenklibirkürkmantogiymişti.Şapkasıyoktu.Sarısaçlıydı." "Pekiadamlailgiliolarakdikkatiniçeken,anımsadığınbirşeyyokmu?" BayanMcGillicuddyyanıtvermedenöncebirsüredikkatledüşündü. "Uzun boylu biriydi... sanırım esmerdi. Kalın, yünlü bir palto giymişti, bu açıdan yapısı hakkında kesin bir şey söyleyemeyeceğim." Sıkıntıyla başını öne eğerek ekledi. "Sanırım pekfazlayardımcıolamadım." "Hiç yoktan iyi" diyen Miss Marple kısa bir sessizlikten sonra ekledi. "Kızın gerçekten öldüğündeneminmisin?" "Kesinlikleeminim.Dilidışarısarktıve...bukonudadahafazlakonuşmakistemiyorum..." "Elbette, haklısın, konuşmamalısın." Miss Marple heyecanla atıldı. "Yarın sabah bu konudadahaçokşeybiliyorolacağız." "Yarınsabahmı?" "Elbette.Hiçkuşkusuzgazetedebununlailgilibirhaberçıkacaktır.Buadamkadınıboğup öldürdükten sonra, ceset ne oldu? Ne yapmış olabilir? Büyük olasılıkla treni ilk istasyonda terketmiştir.Şey,trenkoridorlumuydu?" "Kompartımanlıydı." "Öyleyse uzağa giden trenlerden biri değildi. Sizinki gibi bu tren de Brackhampton'da durmuş olmalı. Diyelim ki adam cesedi bir köşeye sıkıştırıp cesetin yüzünün görülmemesi için kürk paltoyla yakasını iyice kapadıktan sonra Brackhampton'da trenden indi. Evet, benceböyleyapmışolmalı!Amabudurumdadacesedinçokkısabirsüresonrabulunmuş olması gerekirdi. Sanırım yarın sabah gazeteler trende boğularak öldürülmüş bir kadın cesedininbulunduğuhaberleriyledoluolacak.Göreceğiz." *** Amasabahgazetelerindebukonuylailgilihiçbirhaberyoktu. MissMarpleveBayanMcGillicuddybundaneminolduktansonra,sessizcekahvaltılarını ettiler.İkisidedüşünüyorlardı. Kahvaltıdansonrabahçedekısabirgezintiyaptılar.Aslındabuherikisiiçindemükemmel birzamandilimiolabilirdiamaosabahikisidebahçeyletamanlamıylailgilideğildi.GerçiMiss Marple arka bahçesinde yetiştirdiği birkaç yeni ve özgün bitkiye dikkat çektiyse de bunu yaparken kafasının dağınık olduğu belliydi. Bayan McGillicuddy'ye gelince, her zaman adeti olduğu üzere yeni elde ettiği ender bitkilerin listesini sayarak karşı atağa geçmeye bile yeltenmedi. "Yine de bahçem olması gerektiği gibi değil" diyen Miss Marple'ın düşünceleriyle başka yerde olduğu anlaşılıyordu. "Dr. Haydock eğilmemi ve diz çökmemi kesinlikle yasakladı... Eğilmeden, diz çökmeden ne yapılabilir ki?... Gerçi emektar Edwards hâlâ benimle, ama o da dik kafalının teki. Günlük işçilere gelince hepsinin kötü alışkanlıkları var; bardak bardak çayiçipoyalanıyorlar...Gerçekanlamdaçalışmayıisteyenyok." "Oh evet, biliyorum" dedi Bayan McGillicuddy. "Gerçi eğilmem yasak değil ama, doğrusunu istersen yemeklerden sonra... Özellikle de kilo aldığımdan beri..." Dolgun hatlarınabaktı."Hereğildiğimdemidemdeyanmahissediyorum." Kısa bir sessizliğin ardından Bayan McGillicuddy birden, ani bir hareketle durarak, arkadaşınadöndü."Pekişimdineolacak?" BayanMcGillicuddy'ninpekbiranlamtaşımayanbusözcüğüsöylerkenkisestonuMiss Marple'ınneyinsorulduğunutamolarakanlamasınayetti. "Bilmiyorum"dedi. İkikadınkonuşmadanbakıştılar. Miss Marple, "Sanırım polis merkezine gidip Müfettiş Cornish'e konu hakkında bilgi vermeliyiz" dedi. "Zeki ve sabırlı bir insandır; ayrıca onu çok iyi tanıyorum, o da beni. Sanırımbizidikkatledinleyecekvegerekenbölümlerebilgiiletecektir." Böylece kırk beş dakika kadar sonra Miss Marple ve Bayan McGillicuddy otuz kırk yaşlarında, bakımlı, ciddi, kendilerini dikkatle dinleyen bir adamın karşısında oturmuş, olanlarıanlatıyorlardı. Frank Cornish Miss Marple'ı içtenlikle, hatta büyük bir saygıyla karşıladı. İki bayanı hemensandalyelereoturmayadavetederek,sordu."Siziniçinneyapabilirim,MissMarple?" "SizdenarkadaşımBayanMcGillicuddy'ninanlatacaklarınıdinlemeniziricaedecektim." Müfettiş Cornish anlatılanları ilgiyle dinledi. Öykü bittiğinde birkaç dakika susup düşündüktensonraaçıkladı. "Bugerçektenolağandışıbiröykü."BuaradabellietmedenBayanMcGillicuddy'idikkatle incelemişti. Gerçekten şaşırtıcıydı. Karşısındaki tüm yaşadıklarını ayrıntılarıyla net ve açık olarak anlatmayı başarabilen bir kadındı; anladığı kadarıyla kadının isterik bir yapısı ya da hayal dünyasında yaşar gibi bir havası da yoktu. Ayrıca Miss Marple'ın da arkadaşının öyküsüne kelimesi kelimesine inandığı anlaşılıyordu. Miss Marple'ı çok iyi tanıyordu. St. Mary Mead'deki herkes onun yumuşak ve heyecanlı görünümüne karşın aslında son derece dirayetlivegörmüşgeçirmişbiriolduğunubilirdi. Hafifçeöksürdüktensonrakonuşmayabaşladı."Tabiyanılmışdaolabilirsiniz...Kesinlikle böyle olduğunu söylemek istemiyorum ama bunun da mümkün olabileceğini düşünmemiz gerek. Gördüğünüz iki kişi yalnızca hoyratça şakalaşıyor olabilirler; yapılanda kötü ya da vahşibiramaçolmayabilir." "Negördüğümüçokiyibiliyorum"dediBayanMcGillicuddyveyüzünüastı. Ve bundan asla vazgeçmeyeceksin, diye düşündü Müfettiş Frank Cornish sıkıntıyla. Tuhafamaöyleyadaböyle,korkarımbundahaklıdaolabilirsin. Yüksek sesle fikrini açıkladı. "Demiryolları görevlilerine durumu açıklamışsınız; buraya gelerek gördüklerinizi bana da anlattınız. Doğrusu da bu. Konunun peşini bırakmayacağımdaneminolabilirsiniz." Bir an sustu. Miss Marple memnuniyetle onaylayarak, hafifçe başını salladı. Bayan McGillicuddy pek o kadar mutlu olmasa da bir şey söylemedi. Müfettiş Cornish Miss Marple'a döndü. Onun önerilerine gerek duymasa da bu konudaki yorumunu bilmek istiyordu."Diyelimkiherşeyaynensizinsöylediğinizgibioldu"diyesözegirdi."Sizceceset neoldu?" "Bence yalnızca iki olasılık söz konusu olabilir" diye Miss Marple bir an bile tereddüt etmeden söze girdi. "Aslında daha mantıklı görünen cesedin trende bırakılması. Ancak bu olasılığıtamamenbiryanabırakmamızgerekiyor.Böylebirşeyolsaaynıgünakşamakadar biryolcuyadahiçdeğilsesonistasyonungörevlileritarafındanbulunurdu." FrankCornishbaşıylaonayladı. "Diğer olasılık ise katilin cesedi trenden dışarı, rayların arasına atmış olabileceği. Bu durumda halen rayların yakınında bir yerlerde, duruyor olabilir. Aslında bu olasılık da oldukçazayıfgörünüyorama...nevarkikatilincesettenkurtulmasınısağlayacakbaşkabir yoldagöremiyorum." "Kitaplarda sandıklara konulan cesetlerden bahsedildiğini okumuşsunuzdur" diye Bayan McGillicuddy söze karıştı. "Ama günümüzde herkes sandık yerine, el çantaları ve valizlerle yolculuketmeyiyeğliyor.Onlarladacesettaşınmasıolanaksız." "Evet."Cornishkonuşmayakatıldı."İkinizledeaynıfikirdeyim.Eğerbircesetvarsa,onun şimdi bulunduğunu ya da çok yakında bulunacağını kabul etmeliyiz. Sizi gelişmelerden haberdar edeceğimden emin olabilirsiniz. Ayrıca zaten konuyla ilgili bilgileri gazetelerden de öğreneceksiniz. Tabi bu vahşi saldırıya rağmen kadının sağ kalmış olabileceğini de düşünmemizgerekir.Belkidekendisitrendeninipgitmiştir." "Birisininyardımıolmadanbuolanaksız"diyesözekarıştıMissMarple."Eğerolsaydıda hiçkuşkusuzdikkatçekerdi.Hastaolduğunusöylediğibirkadınısürükleyenbiradam." "Haklısınız,böylebirdurumdikkatçeker"dediCornish."Tabibirkompartımandabaygın halde, bilinçsiz ya da hasta bir kadın bulunup hastaneye götürüldüyse bu da kayıtlara geçmiştir. Sanırım kısa bir süre içinde bu konuda kesin bir bilgi alabileceğimizi söyleyebilirim." Ancakneogün,nedeertesigünbirhaberalınamadı.İkincigününakşamıMissMarple MüfettişCornish'tenbirnotaldı: "İlgilenmemiistediğinizkonuhakkındaharcanantümçabalarakarşınherhangibirsonuca ulaşmak mümkün olmadı. Şu ana kadar herhangi bir kadın cesedi bulunamadı. Hiçbir hastanedentanımladığınızgibibirkadınıntedaviiçinbaşvurduğubilgisialınamadığıgibi,bir adamın desteğiyle istasyondan ayrılan şok geçirmiş, baygın ya da hasta bir kadının görüldüğü de saptanamadı. Eksiksiz bir inceleme yapıldığından emin olabilirsiniz. Bu durumda arkadaşınızın tanımladığı sahneyi gördüğünü, ancak bunun sandığı kadar vahim birolayolmadığınıdüşünüyorum." BÖLÜM3 "Okadarvahimdeğilmi?Saçmalıkbu!"diyeBayanMcGillicuddyöfkeylesöylendi."Bubir cinayetti." Miss Marple'ı ısrarlı ve küstah bakışlarla süzüyordu. Miss Marple da dik dik onun gözlerininiçinebaktı. "Haydi Jane!" dedi Bayan McGillicuddy. "Bütün bunların bir yanlışlık olduğunu söyle! Hepsinihayalettiğimisöyle!Şuandaböyledüşünüyorsun,değilmi?" "Herkes hata yapabilir" diyerek Miss Marple nazikçe arkadaşını sakinleştirmeye çalıştı. "Herkes, Elspeth... Tabi sen de. Bunu da aklımızdan çıkarmamamız gerektiğini düşünüyorum. Ancak senin yanılmamış olduğunu sanıyorum... Gerçi okumak için gözlük kullanıyorsun ama uzağı görme konusunda mükemmelsin... Ayrıca gördüğün seni çok etkilemiş.Burayavardığındagerçektenşoktaydın." "Bunuaslaunutamayacağım"diyenBayanMcGillicuddyhafifçetitredi."İşinkötüyanı,bu konudaneyapacağımıbilmiyorum!" MissMarpledüşüncelibirhaldeyanıtladı."Sanırımbukonudaseninyapabileceğinpekbir şey yok." (Bayan McGillicuddy arkadaşının bu sözlerini dinlerken ses tonuna dikkat etmiş olsaydıseninsözcüğündekiözeltonlamayıfarkedecekti.)"Gördüklerinihaberverdin...hem demiryollarıelemanlarınahemdepolise.Gerçektenyapabileceğindahabaşkabirşeyyok." "Bu sözlerin bir anlamda içimi rahatlattı. Bildiğin gibi Noel'den hemen sonra Seylan'a gitmeyi düşünüyorum. Roderick'i ziyaret edip onda kalacağım. Üstelik bu hiçbir nedenle ertelemekistemediğimbiryolculuk...Uzunzamandırbuyolculuğunheyecanıileyaşıyorum!" Yinedekararlılıklaekledi."Eğerüzerimedüşenbirsorumlulukolsaydı,buyolculuğuelbette herşeyerağmenertelerdim." "TabikibunuyapardınElspeth,ancakdediğimgibisenbukonudaüzerinedüşeniyaptın." "Artıkbupolisiilgilendirenbirkonu!"diyemırıldandıBayanMcGillicuddy."Eğerpolisaptal yerinekonulmayıyeğliyorsa..." Miss Marple heyecanla atıldı. "Yoo hayır, polisin bu konuda aptal yerine konmayı kabullendiğinidüşünmüyorum.Konuyuilginçkılandabuzaten.Sencedeöyledeğilmi?" Bayan McGillicuddy arkadaşını anlamayan bakışlarla süzdü. Miss Marple arkadaşı hakkındakidüşüncelerininbirkezdahadoğruluğunuhissetti.BayanMcGillicuddyilkelerinden tavizvermeyenhayalgücündenyoksunbirkadındı. "İnsangerçektenneolduğunubilmekistiyor."diyebelirtti. "Öldürüldü." "Kuşkusuz,amakimveniçinöldürdü,ayrıcacesetneoldu?Veşuandanerede?" "Onudapolisbulsunartık." "Çok haklısın. Ama bulamadılar işte. Bu da katilin zeki… hatta çok zeki olduğunu gösteriyor." Miss Marple düşünceli bir halde kaşlarını çattı. "Cesetten nasıl kurtulmuş olabileceğini anlayamıyorum... Bir cinnet anında kendini kaybedip bir kadını öldürüyor... Önceden planlanmış bir cinayet olamaz, kimse bir kadını o koşullarda, tren büyük bir istasyona girmeden birkaç dakika önce bilinçli olarak öldürmez. Kavga etmiş olmalılar... kıskançlık... ya da bu tür bir nedenle. Adam kendine hâkim olamayarak kadını boğdu. İşin püf noktası da bu. Tam tren gara girerken adam elinde cesetle kalıveriyor. Böyle bir durumda daha önce de söylediğim gibi, kadını bir köşeye yaslıyor, uyuyormuş gibi yüzünü gizledikten sonra treni mümkün olduğunca çabuk terk ediyor. Başka ne yapabilirdi ki? Ben başkaolasılıkgöremiyorum...amahiçkuşkusuzvar..." MissMarpledüşünceyedaldı. BayanMcGillicuddy'ninondanbiryanıtalanakadarikikezseslenmesigerekti. "Güngeçtikçekulaklarındahaağırişitiyor,Jane." "Doğru, biraz. İnsanların bana karşı sözlerini eskiden olduğu kadar net ve açık söylemediklerini düşünüyorum. Ancak seni yanıtlamamamın nedeni korkarım duymamam değil,dikkatimiverememem." "YarınLondra'yagidecektrenseferlerinisormuştum.Öğledensonraseniniçindeuygun mu?Margaret'iziyaretetmekistiyorum,beniancakçaysaatinedoğrubekliyor." "12.15treniylegitmekseniniçinuygunmu?Öğleyemeğinierkenyeriz." "Elbette ama..." Miss Marple arkadaşının sözünü tamamlamasına fırsat vermedi. "Peki acabaseninçaysaatindedeğildeancakakşamyedicivarındaorayavarmanınMargaretiçin birsakıncasıolurmu?" BayanMcGillicuddyarkadaşınameraklabaktı. "Aklındannelergeçiyor,Jane?" "Birlikte Londra'ya gidip daha sonra senin geldiğin trenle Brackhampton'a kadar gitmeyi öneriyorum. Sen Brackhampton'dan yeniden Londra'ya dönersin. Ben de aynen senin geldiğingibiburayadevamederim.Yolculukmasraflarıbanaait."MissMarplebusonkonuyu özellikleüzerinebasarakbelirtti. BayanMcGillicuddyişinparasalyönünüduymazdangeldi. "Tanrıaşkına,bundanneeldeetmeyibekliyorsun,Jane?"diyesorduşaşkınlıkla."Yenibir cinayetgörmeyimi?" "Elbette değil." Miss Marple çok şaşırmıştı. "Sanırım senin rehberliğinde... eh... hımm... gerçektenbudurumdadoğruterimibulmakoldukçazor...cinayetmahallinigörmekistediğimi itirafetmeliyim." BöyleceertesigünMissMarpleveBayanMcGillicuddy16.50'dePaddington'danhareket eden trenin birinci mevkii kompartımanında karşılıklı iki koltukta oturmuş Londra'dan geri dönüyorlardı. Paddington bir önceki cumadan daha kalabalıktı -şunun şurasında Noel'e yalnızcaikigünkalmıştı.-trenisetenhasayılabilirdi,özellikledearkavagonlar. Bu kez geçtikleri tren olmadığı gibi onları geçen de olmadı. Arada sırada Londra yönündebirkaçtrenyanlarındangeçipgitti.İkikezdeoldukçahızlıikitrenfarklıbiryönde yanlarındangeçipgitti.BayanMcGillicuddyaradasıradasıkıntıylasaatinebakıyordu. "Tam olarak söylemesi çok zor ama... o sırada bildiğim bir istasyondan ne zaman geçtiğimizianımsamıyorum..."Ancaksıkçaküçükistasyonlardangeçiyorlardı. "BeşdakikayakadarBrackhampton'avarmışolacağız"diyebelirttiMissMarple. Aynıandakapıdakondüktörbelirdi.MissMarplemeraklaarkadaşınabaktı.Amaohayır anlamında başını salladı. Bu başka bir kondüktördü. Adam biletleri zımbaladıktan sonra ilerlediyse de aynı anda trenin geniş ancak keskin bir viraja girmesi nedeniyle bir an için sendeleyerekyavaşladı. "HerhaldeBrackhampton'ayaklaşıyoruz."BunusöyleyenBayanMcGillicuddyidi. "Evet,şehrinbanliyölerindeolmalıyız"diyeyanıtverdiMissMarple. Dışarıda ışıklar ve binalar birbiri ardından geçip gidiyordu; arada sırada ise caddeler ve tramvaylar göze çarpıyordu. Giderek yavaşlayarak, makasların üzerinden geçmeye başladılar. "Neredeyse varacağız" dedi Bayan McGillicuddy. "Bu yolculuğun en ufak bir yararı bile olmadığınıdüşünüyorum.Yoksadikkatiniçekenbirşeyoldumu,Jane?" "Maalesefhayır!"diyeyanıtladıMissMarpleoldukçatereddütlübirsesle. "Tamamenboşagitmişbirpara"diyemırıldandıBayanMcGillicuddy.Biletparasınıkendi cebinden ödemiş olsa daha az huzursuz olacaktı hiç kuşkusuz. Fakat Miss Marple bilet paralarınıödemektediretmişti. "İnsanın bir şeyin olduğu yeri kendi gözleriyle görmek istemesi doğal. Bu trenin birkaç dakikarötarıvar.Cumagünütamzamanındamıhareketetmişti?" "Sanırımevet.Aslındabunapekdikkatetmedim." Tren yavaşça kalabalık ve canlı Brackhampton Garı'na girdi. Hoparlörlerden boğuk anonslarduyuldu;kapılaraçılıpkapandı,yolcularbinipindiler,peronboyuncagidipgeldiler. Hareketlivekalabalıkbirsahneydi. Burada insan kalabalığına karışıp istasyondan çıkıp gitmek bir katil için işten bile değil, diye düşündü Miss Marple. Ya da başka bir vagona geçerek aynı trenle gerçek hedefine kadaryoladevametmek!Diğerlerigibialeladebiryolcuolarak.Amabircesediortadanyok etmekhiçdebukadarkolaydeğil.Cesetbiryerlerdeolmalı. Bu arada Bayan McGillicuddy trenden inmiş, perondan açık tren penceresine doğru konuşuyordu. "Kendine dikkat et, Jane. Sakın üşütme. Bu mevsimde havalar oldukça tehlikeli, üstelik sendeartıkeskisigibigençsayılmazsın." "Biliyorum"diyemırıldandıMissMarple. "Bu konu yüzünden daha fazla endişelenip, sıkılmamıza gerek yok. Elimizden geleni yaptık." Miss Marple başıyla onaylayarak ekledi. "Soğukta kalmamalısın, Elspeth. Aksi takdirde üşüteceksin.Bencegarrestoranındasıcakbirçayiç.Nasılolsadahazamanınvar,Londra trenionikidakikasonrakalkacak." "Buiyibirfikir.Allahaısmarladık,Jane." "Gülegüle,Elspeth.SanamutluNoellerdilerim.UmarımMargaretdeiyidir.Seylan'daiyi eğlenceler, keyfini çıkar. Beni anımsayıp anımsamayacağından kuşkuluyum, ama yine de Roderick'eselamlarımıilet." "Tabi ki anımsıyor, hem de çok iyi. Ona okulda olduğu sıralarda bir şekilde yardımcı olmuşsun... Kilitli dolaptan kaybolan bir parayla ilgili bir şeydi sanırım... Bunu asla unutamıyor." "Ah,omu?"diyerekMissMarplegülümsedi. Bayan McGillicuddy arkasını döndü, bir düdük sesi duyuldu ve tren hareket etti. Miss Marple arkadaşının tıknaz, şişmanca gövdesinin peronda kaybolmasını seyretti. Elspeth huzur içinde Seylan'a gidebilirdi, yapılabilecek her şeyi yapmış, tüm sorumluluklardan kurtulmuştu. TrenilerlemeyebaşlayıncaMissMarplearkasınayaslanmadı.Dimdikoturuyor,ciddiciddi düşünüyordu. Konuşmaları dalgın ve dağınık olsa da, zihni son derece açık ve netti. Çözmesigerekenbirsorunvardı;bugelecekteneleryapmasıgerektiğineilişkinbirsorundu; vetuhafolanbusorunuçözmek,BayanMcGillicuddy'yeolduğugibionadabirgörevolarak görünüyordu. Bayan McGillicuddy sonuçta ikisinin ellerinden geleni yaptıklarını söylemişti. Bayan McGillicuddy açısından bu doğru olabilirdi ama Miss Marple kendisi açısından bunun doğruluğundanpekokadardaemindeğildi. Kimi zaman bazılarının özel hünerlerine gerek duyulabilirdi... Ama bu biraz kendini beğenmişlik olmuyor muydu?... Kendisi böyle bir durumda ne yapabilirdi ki? Birden aklına arkadaşınınsözlerigeldi:Eskisikadargençdeğilsin... Bir taarruzu planlayan general ya da bir firmanın muhasebe defterlerini inceleyen hesap uzmanı titizliğiyle Miss Marple olası harekât planının eksi ve artılarını saptadı. Aktiflerde aşağıdakimaddelerbulunuyordu: 1.Genişyaşamdeneyimimveinsanlarıtanımam. 2.SirHenryClitheringvevaftizoğlu(sanırımScotlandYard'da)LittlePaddocksolayında banaçokyardımlarıdokunmuştu. 3.YeğenimRaymond'unikincioğlu,bildiğimkadarıylaİngilizDemiryolları'ndagörevli. 4.Griselda'nınoğluLeonard;haritaokumaktagerçekbirdâhi. Miss Marple bu aktifleri yeniden gözden geçirip değerlendirdi. Pasif cephesinde olanları, özellikledebedenselzayıflığınıgözönünealarakdeğerlendirmesigerekiyordu. Artık istediğim gibi oraya buraya gidip, istediğim gibi araştırma yapıp, araştırmalarımı sürdüremem,diyedüşündüiçiburkularak. Evet, yaşı ve bedensel zayıflığı en önemli engellerdi. Gerçi yaşına göre sağlığı mükemmel sayılabilirdi ama yine de ihtiyardı. Dr. Haydock basit bahçe işlerinden bile sakınması gerektiğini belirttiğine göre bir katili yakalamak için yola koyulmasına kesinlikle karşı çıkacaktı. Aslında katili bir an önce yakalamak istiyordu ama... işin zor tarafı da burada başlıyordu. Şimdiye dek cinayet olaylarının açıklamalarını bir anlamda hazır olarak kucağında bulmuştu; şimdi ise işin peşine kendisinin düşmesi, dizginleri ele alması gerekiyordu. Bunu istediğinden de tam olarak emin değildi... yaşlıydı... yaşlı ve yorgundu. Yorucu bir günün sonuna ulaşılan o anda yeni bir projeye girişmenin düşüncesini bile itici buluyordu. Yalnızca eve dönmek, lezzetli bir akşam yemeğiyle donattığı tepsisini alıp şömineninkarşısınageçmekveyatıpuyumakistiyordu.Sabahisebahçesineçıkacak,sağa sola bakacak, fazla yorulmadan ve kendini üzmeden huzur içinde bahçede düzeni sağlayacaktı. Bu tür maceralar için çok yaşlıyım, diye düşünen Miss Marple dalgın bir şekilde penceredendışarıbakıyor,demiryolununçizdiğigenişvirajıseyrediyordu. Birviraj... O anda aklına bir şey geldi. Kondüktör biletlerini zımbaladıktan hemen sonra olan bir şey... Tabibumümkündü.Olabilirdi.Buolayabakışaçısınıtamamendeğiştirebilirdi... MissMarple'ınyanaklarıkızardı.Birdentümyorgunluğununkaybolduğunuhissetti. Hemen yarın sabah David'e bir mektup yazmalıyım, diye karar verdi. Aynı anda aklına aktiflerekaydedebileceğiçokdeğerlibirunsurdahageldi. "Tabi"diyedüşündü."SevgilisadıkFlorence!" *** Miss Marple son derece metodik bir şekilde harekât planını hazırlarken, önemli bir gecikmefaktörüsayılabilecekNoelzamanınıdahesabakatmayıunutmadı. Önce büyük yeğeni David West'e bir mektup yazarak, Noel tebrikleriyle birlikte acil bilgi isteğinideiletti. Büyük şans eseri önceki yıllarda olduğu gibi yine rahibin evindeki Noel yemeğine davetliydi. Böylece orada tatil günlerinden yararlanıp ebeveynlerini ziyaret eden Leonard'ı görebilecekveonaharitalarlailgilisorularınıyöneltebilecekti. Her türlü harita Leonard'ın ilgili alanına giriyordu. Bu yaşlı kadının belirli bir bölgenin büyük ölçekli haritasına niçin gerek duyduğu onu hiç ilgilendirmiyordu. Haritalar üzerindeki uzunlukvegenişlikleriyüksünmedenhesaplar,MissMarple'ınamaçlarınahangiharitanınen yararlıolacağınıbelirledi.Hepsibukadardadeğil.Tamdaihtiyaçduyulanharitatesadüfen koleksiyonunda vardı. Haritayı memnuniyetle ödünç verecekti. Miss Marple da haritayı özenlekoruyacağınaveenkısazamandagerigetireceğinesözverdi. *** "Harita mı?" diye sordu Leonard'ın annesi Griselda. Yetişkin bir oğlu olmasına rağmen cami yıkılsa da mihrap yerinde deyimine tıp tıp uyan bir kadındı. Sade, eski püskü rahip evine hiç yakışmıyordu. "Haritayı ne yapacak? Yani onları ne amaçla kullanacağını bilmek isterdim?" "Bilmiyorum"dedigençLeonard."Sanırımbunukesinolarakbelirtmedi." "İştebuçoktuhaf..."dediGriselda."Bubanaoldukçakuşkulugörünüyor...Onunyaşında birihtiyarcıkartıkböyleişlerdeneliniayağınıçekmeli." LeonardnetürişlerikastettiğinisoruncaGriseldakaçamakbiryanıtlageçiştirdi. "Burnunuheryeresokmayı.Çokgarip.Haritayıneyapacak?" Bu arada Miss Marple büyük yeğeni David West'den sevgi ve içtenlikle yazılmış bir mektupaldı: "SevgiliJaneteyze, Yine neyin peşindesin? Benden istediğin bilgileri temin ettim. Verdiğin bilgilere uyan yalnızca iki tren saptadım: 16.33 ve 17.00 trenleri. Birincisi yavaş bir tren ve Haling Broadway, Barwell Heath, Brackhampton ve Market Basing'te duruyor. 17.00 treni ise Cardiff'e, Newport'a ve Swansea'ye giden Wales ekspresi. Gerçi tarifeye göre Brackhampton'a beş dakika önce varması gerekiyor ama, birinci tren yolda 16.50 trenince geçilmişolabilir.İkincitrense16.50'yiBrackhampton'avarmadanhemenöncegeçiyor. Bu sorunun ardında ağız sulandırıcı bir köy skandalı kokusu alıyorum. Yoksa şehirdeki alışverişten 16.50 treniyle dönerken belediye başkanının karısını yanınızdan geçen trende köy doktorunun kollarında mı gördün? Peki ama hangi tren olduğunun ne önemi var? Belki dePorthcawl'dabirhaftasonugeçirmişlerdir?Kazakiçinçokteşekkürederim.Tamistediğim gibi.Bahçennasıl?Sanırımyılınşumevsimindepekçekicideğildir. Daimasenin, David" Miss Marple gülümseyerek, gönderilen bilgilerle ilgilenmeye başladı. Bayan McGillicuddy gördüğünün kuşetli bir vagon olmadığından emindi. Bu durumda Swansea ekspresin söz konusuolmasıolanaksızdı.Geriyel6.33trenikalıyordu. Bu durumda birkaç yolculuk daha yapılması kaçınılmazdı. Miss Marple iç çekerek işe koyuldu. MissMarpledahaönceolduğugibiyine12.15treniyleLondra'yagitti,amabukezdönüş içinBrackhampton'akadar16.50'yideğil16.33treniniseçti.Yolculukönemlibirşeyolmadan rahatgeçtiamaMissMarplebazışeylerinotaldı.Trenyalnızcayarıyarıyadoluydu.16.33 öğleden sonranın asıl iş dönüşüne rastlayan kalabalık saatlerinden önce hareket ediyordu. Birinci sınıfa ayrılan kompartımanlarda yalnızca bir tek yolcu vardı; New Statesman gazetesi okuyan çok yaşlı bir bey. Miss Marple da kompartımanında yalnızdı. Haling Broadway ve Barwell Heath istasyonlarında özellikle pencereden sarkarak, trene inip binenleri gözledi. Barwell Heath'de üçüncü sınıftan birçok yolcu indi. Birinci sınıfta ise her şey aynı kaldı, New Statesman gazetesini kolunun altına alıp inen yaşlı adam dışında. Brackhampton'dan hemen önce tren uzun geniş bir viraja girdiğinde Miss Marple ayağa kalkarak,sırtınıstorunuindirdiğipencereyeyasladı. Evet, trenin birden viraja girmesi ve yavaşlaması kişinin dengesini bozabiliyor ve aynı kişininpencereyeçarpmasıylastoryukarıdoğruaçılabiliyordu.Dışarıyabaktı.HavaBayan McGillicuddy'nin yolculuk ettiği akşamdan daha aydınlıktı... henüz karanlık çökmeye başlamıştı, ama yine de dışarıda pek bir şey görünmüyordu. Çevreyi iyice incelemek için gündüzyolculuketmesigerekiyordu. Ertesi gün sabah erkenden kalkan trenle Londra'ya gitti. Bu yolculuğu ev ihtiyaçlarını karşılamagerekçesiyleyaptığınıaçıklamakiçindörtadetketenyastıkkılıfısatınaldı(Gerçi bunlara ödediği paraya biraz dövündü ama...) ve bu kez Paddington'dan 12.15'te kalkan trene bindi. Birinci sınıf vagonda yine yalnızdı. Bunun nedeni yüksek vergiler olmalı, diye düşündü Miss Marple. İş yolculuğuna çıkmış işadamları dışında kimse birinci sınıfın fiyatını karşılayamıyor.Sanırımonlardabunusonradangiderolarakvergidendüşüyorlar. TreninBrackhampton'aplanlananvarışındanonbeşdakikaönceMissMarpleLeonard'ın verdiğiharitayıaçarak,çevreyiincelemeyebaşladı.Haritayıöncedençokdikkatlibirşekilde incelemişolduğuiçin,haritadatreningenişvirajagirerekyavaşlayacağınoktayıöncedennot aldığı istasyonunu geçer geçmez saptadı. Bu çok geniş ve uzun bir virajdı. Miss Marple pencereye yapışarak, virajın altındaki dik yamacı seyretti. (Tren virajı oldukça yüksek bir demiryolu viyadüküyle geçiyordu.) Tren Brackhampton'a girene dek Miss Marple bir dışarı birharitayabakıpdurdu. Aynı günün akşamı Miss Marple; Miss Florence Hill, 4-Madison Road, Brackhampton adresine bir mektup yazarak gönderdi... Ertesi sabah ise ilçe kütüphanesine giderek, Brackhampton telefon rehberinde ve bölge gazetesinde incelemeler yaptı ve ilçenin tarihi hakkındabilgiedindi. Daha yeni ve olgunlaştıramadığı fikrini destekleyecek bir kanıt bulamamıştı. Ama aklına gelen düşünce olmayacak şey değildi. Ne var ki şimdilik bu konunun daha fazla üzerine gitmekistemiyordu. İleriye doğru atılacak adım çok fazla çaba gerektiriyordu... çok yoğun bir çalışma gereğiydi bu... bedensel olarak altından kalkamayacağı bir iş! Teorisini kesin olarak kanıtlamak ya da yalanlamak için bu noktada dışarıdan yardım alması şarttı. Peki ama... kimden? Miss Marple aklından birçok isim ve olasılık geçirdi ama hepsinden sinirli bir baş sallamayla vazgeçti. Zekalarına güvenebileceği herkesin yapacak çok fazla işi vardı. Hepsinin mesleki olarak çok önemli ve yoğun işleri olmasının yanında boş zamanları da genellikle çok önceden planlıydı. Zamanı olan ancak yeterince zeki olmayanların ise yardımcıolamayacaklarınıdüşünüyorduMissMarple... Alnısıkıntıvesinirdenkırışmıştı. Birdenalnıdüzleşti,yüzüsevinçleaydınlandıvebağırdı. "Tabiya!LucyEyelesbarrow!" BÖLÜM4 LucyEyelesbarrowadıbirçokçevreleriçinçoktandırtanınanbirisimdi. Lucy Eyelesbarrow otuz iki yaşındaydı. Oxford'da matematik eğitimi almış ve yüksek dereceyle mezun olmuştu. Olağanüstü bir zekası olduğu düşünülüyor, üniversitede kalıp akademikkariyeryapacağıbekleniyordu. Ancak Lucy Eyelesbarrow tahsil yaşamındaki başarılarının yanında oldukça sağlam bir insani içgüdüye sahipti. Yüksek dereceli akademik unvanın bile getirisinin pek fazla olamayacağının bilincindeydi. Öğretmek hevesi yoktu ama kendi zekasıyla ölçüşemeyecek zekadaki kişilerle ilişki kurmaktan hoşlanıyordu. Kısacası insanlarla bir arada olmaktan, her tür insandan, ama her zaman farklı insanlardan hoşlanıyordu. Aslına bakılırsa parayı da seviyordu.Parayaulaşmakiçindebulunmayanısunmakgerektiğininbilincindeydi. Lucy Eyelesbarrow çok kısa sürede içinde yokluğu çok çekilen bir konuyu keşfetti. Bu özellikle aranan ancak çok ender bulunan eğitimli ev hizmetçisiydi. Arkadaşlarının ve eski okul arkadaşlarının şaşkın bakışları arasında Lucy Eyelesbarrow ev hizmetçisi olmayı yeğledi. Vebeklediğibaşarıyıdaçokkısasüredesağladı.Birkaçyıllıkbirçalışmasüresisonunda İngiliz adalarının her tarafına ünü yayılmıştı bile. Kadınların mutluluk içinde eşlerine şöyle demeleri hiç de ender bir olay değildi. "Her şey yolunda. Seninle Birleşik Devletlere gelebilirim.LucyEyelesbarrow'uayarlamayıbaşardım."LucyEyelesbarrow'unözelliğibireve girdiğiandanitibarentümsıkıntıların,zorluklarınveağırişlerinkolaylıklahalolmasıydı.Lucy Eyelesbarrow her şeyi yapar, her şeyi görür, her şeyi ayarlardı. Her alanda inanılmayacak kadar yetenekliydi. Yaşlı ebeveynlere özenle bakıyor, çocukların bakımını ve eğitimini yükleniyor, hasta bakımı yapabiliyor, çok iyi yemek pişiriyor, eğer varsa eski, geleneksel uşak takımıyla çok iyi anlaşıyor (ki genellikle pek olmuyorlardı), zor insanlarla geçinmeyi başarıyor, alkolikleri sakinleştirebiliyor ve köpeklerle de mükemmel anlaşabiliyordu. En iyisi de hiçbir şeyi yapmaktan çekinmemesiydi. Mutfağın yerlerini siliyor, bahçeyi kazıyor, köpek pisliğitemizliyorvekömürtaşıyordu. Ancakhiçbiryerdeuzunsürekalmamayıkendinebirkuralhalinegetirmişti.Genelliklebir yerde on dört gün kalmayı benimsemişti; çok istisna durumlarda bu süre bir ay kadar uzayabiliyordu. Bu on dört gün için dünyanın parasını ödemeniz gerekiyordu. Ancak bu on dört gün boyunca kendinizi cennette yaşıyor hissediyordunuz. Rahatça istediğinizi yapabiliyor, yolculuğa çıkabiliyor, ayağınızı uzatıp dinlenebiliyor, yaşamın keyfini çıkarıyor, bu arada ev cephesinde her şeyin Lucy Eyelesbarrow'un yetenekli ellerine teslim edilmiş olmasınedeniyleyolundagittiğiningüveniniduyuyordunuz. Doğal olarak da onun hizmetlerine talep inanılmayacak kadar çoktu. Eğer isteseydi önümüzdeki üç yılın her günü için iş sözleşmesi yapması işten bile değildi. Sürekli kalması için olağanüstü meblağlar öneriliyordu. Ancak Lucy için sürekli bir iş düşünülemeyecek bir şeydi; bunun dışında altı aydan uzun bir süre için asla bir bulantıya girmiyordu. Bu arada, müşterilerinin ısrarlı talepleri arasında kendisi için daima birkaç günlük kısa, lüks tatillere zaman ayırıyordu. (Hemen hiçbir masrafı olmadığı gibi çok yüksek ücretler karşılığında çalışıp kazandığı paraları biriktiriyordu.) Ayrıca bu tatil sürelerinden karakteri gereği hoşlandığı ya da "insanları sevdiği için" geri çeviremediği için çok kısa süreli iş önerilerini kabul etmekte de yararlanıyordu. Hizmetlerine talep gösteren müşteri çevresinin genişliği nedeniyle dilediğince seçici davranabilme ve kişisel eğilimlerini dikkate alabilme olanağına sahipti. Lucy Eyelesbarrow'un hizmetlerine ulaşmanın karşılığı asla yalnızca para değildi. Lucyseçmeözgürlüğünesahiptivebunudakullanıyordu.Yaşamındanmutlulukduyuyorve buyaşantıyısüreklibireğlencekaynağıolarakgörüyordu. LucyEyelesbarrowMissMarple'ınmektubunutekrartekrarokudu.MissMarpleileikiyıl kadaröncetanışmıştı;osıralarromanyazanRaymondWest'inzatürreolanyaşlıteyzesine bakmakiçinanlaşmıştı.LucybugörevikabulederekSt.MaryMead'agitmişti.MissMarple'ı çok sevmişti. Miss Marple de aynı şekilde onu; yatak odasının penceresinden dışarı göz atıp, Lucy Eyelesbarrow'un bahçedeki bitkileri özenle temizlemesini görünce huzur içinde başını yeniden yastığına yaslıyor, Lucy'nin pişirip getirdiği lezzetli yemekleri yiyor, kıdemli, ihtiyar,müşkülpesenthizmetçisininonunlailgiliyorumlarınışaşkınlıkvemutlulukladinliyordu. "Miss Eyelesbarrow'a daha önce hiç görmediği bir örgü deseni öğrettim. Hemen başardı, inanılmazbirkişi!"OaradaMissMarple'ınhızlaiyileşmesidoktorubileşaşırtmıştı. Miss Marple mektubunda ona çok özel, alışılmadık, oldukça tuhaf bir görev yükleyip yüklenemeyeceğini soruyor ve bu nedenle Miss Eyelesbarrow'dan konuyu görüşebilecekleri birrandevuayarlamasınıricaediyordu. LucyEyelesbarrowbiryadaikidakikasüreylealnınıkırıştırıpdüşündü.Aslındaosıralar çokdoluydu.Ancakalışılmadık,tuhaf,sözcükleriçokilgisiniçekmişti.AyrıcaMissMarple'ın kişiliğiyleilgilianılarıağırbastığıiçintelefonagidipyaşlıkadınıarayarak,işlerinedeniyleSt. MaryMead'agitmesininolanaksızolduğunu,ancakertesigünöğledensonrasaatikiyledört arasında boş olduğunu ve onunla Londra'da buluşabileceğini bildirdi. Ve ona üyesi olduğu kulüptebuluşmalarınıönerdi;burasıpekdikkatçekmeyenbirlokaldi,azkullanılanküçük,loş çalışmaodalarınınolmasıdabüyükbiravantajdı. Miss Marple da bu öneriyi benimseyince ertesi gün öğleden sonra bu buluşma gerçekleşti. El sıkışmalarının ardından Lucy Eyelesbarrow Miss Marple'ı çalışma odalarının en loş olanına götürdü ve "Korkarım şu aralar gerçekten çok doluyum, ama yine de sizin için ne yapabileceğimianlatırsanızseverekyardımcıolmayaçalışırım"diyeaçıkladı. "Aslında bu çok basit" diye Miss Marple mırıldandı. "Tuhaf, ama basit. Sizden bir ceset bulmanızıistiyorum." Lucy bir an için Miss Marple'ın aklını kaçırmış olabileceğini düşündüyse de hemen bu görüşünden vazgeçti. Miss Marple tam anlamıyla aklı başında bir insandı. Ne söylediğinin bilincindeolduğukesindi. LucyEyelesbarrowistifinibozmadansordu."Nasılbirceset?" "Bir kadın cesedi" dedi Miss Marple. "Trende öldürülen bir kadının cesedini bulmanızı istiyorum.Dahaaçıksöylememgerekirse,trendeboğulan..." Lucykaşlarınıkaldırdı. "İştebugerçektençoktuhaf.Lütfendahaayrıntılıanlatırmısınız?" MissMarplebildiklerinianlattı.LucyEyelesbarrowyaşlıkadınısözünükesmedendikkatle dinledi.Sonrasordu: "Bütünbunlararkadaşınızıngörgütanığıolduğuyadatanıkolduğunusandığıgerçeğine mi..." Ancak cümlesini tamamlamadan sustu. "Elspeth McGillicuddy hayal görmez, hiçbir şeyi abartmaz" dedi Miss Marple. "Bundan dolayı da söylediklerine kesinlikle inanıyorum. Eğer bunları Dorothy Cartwright anlatsaydı, inanın farklı yaklaşırdım. Dorothy'nin her zaman anlatacakbiröyküsüvardır,çoğuzamananlattıklarınakendisideinanır.Gerçiheranlatılan hikâyenin gerçek olan bir tarafı vardır ama hepsi o kadar işte. Elspeth ise olağandışı bir olaya ya da olması zor görünen bir şeye inanmakta bile güçlük çeken kadınlardandır. Onu etkilemek,değiştirmekçokzordur,birgranitkadarkatıvesağlamdır." "Anlıyorum" diye onayladı Lucy düşünceli bir tavırla. "Öyleyse bunu olduğu gibi kabullenmemizgerekiyor.Pekibenimbuolaydakirolümne?" "Siz beni çok etkilediniz" dedi Miss Marple gülümseyerek. "Gördüğünüz gibi şu sıralar konularıizleyipbirşeyleryapabilecekfizikselgücesahipdeğilim." "Konuyuaraştırmamımıistiyorsunuz?Yadaöylebirşey?Bunlarıyapmakpolisingörevi değilmi?Ağırdanaldıklarınımıdüşünüyorsunuz?" "Ohhayır"dediMissMarple."Polisinbukonudagevşekdavrandığınısöyleyemem.Ancak kadının cesediyle ilgili benim farklı bir görüşüm var. Cesedin bir yerlerde bulunması gerekir. Trende bulunamadığına göre, trenden itilmiş ya da atılmış olmalı. Demiryolu boyunca bulunamadı. Bu amaçla aynı trene binip demiryolu boyunca cesedin atılmasına rağmen bulunmasınınmümkünolamayacağıyerlerisaptamayaçalıştım.Gerçektendeböylebiryer var. Tam Brackhampton'dan önce tren yüksek bir demiryolu viyadükünün üzerinde geniş bir virajıgeçiyor.Cesettamorada,trenvirajıdönerkenatıldıysa,sanırımdoğrucasetindibine yuvarlanmıştır." "Amaoradadabulunmuşolmasıgerekmezmiydi?" "Hiçkuşkusuz.Oradanbaşkabiryeregötürülmüşolmalı...Neysebukonuyadahasonra geleceğiz.Haritayabakarmısın...Dediğimyertamburası." LucyeğildiveMissMarple'ınparmağıylaişaretettiğiyeriinceledi. "Tam Brackhampton'un girişindeki banliyölerin orası" diye açıkladı Miss Marple. "Burada geniş bahçeleri ve arazileri olan büyük bir malikâne var. Küçük banliyö evlerinin ortasında kalan bu malikâne ilk inşa edildiği gün, hiçbir değişikliğe uğramamış şekilde duruyor. Burası RutherfordHallMalikânesi.1884'deCrackenthorpeadındabiritarafındanyaptırılmış,adam çok zengin bir fabrikatörmüş. Duyduğuma göre şimdilerde Crackenthorpe'un oğlu, kızıyla birlikte halen orada yaşıyor. Malikânenin arazisi demiryolunun neredeyse yarısı boyunca ilerliyor." "Peki...Bendenneyapmamıistiyorsunuz?" MissMarpletereddütetmedenyanıtladı. "Orada işe girmenizi istiyorum. Günümüzde becerikli bir yardımcı aramayan yok... Bu nedenleişegirmenizinzorolmayacağınısanıyorum." "Bencedepekzorolmayacaktır." "Çevrede Bay Crackenthorpe'un iflah olmaz bir cimri olduğu söylentileri dolaşıyor. Eğer verilecek ücret yetersiz olursa, normal ücretinizden daha fazla bir kazanç sağlamanız için farkıbenüstleneceğim." "İşinzorluğunedeniylemi?" "Zorluktan çok tehlikesi nedeniyle. Bu tehlikeli bir görev olabilir. Daha önce sizi uyarmamışolmakistemem." Lucydüşüncelibirtavırlaekledi."Olasıtehlikelerinbeniyıldıracağınısanmıyorum." "Bendeöyledüşünüyorum"dediMissMarple."Sizöylebirinsandeğilsiniz." "Hattakorkarımtehlikeninbenimiçinçekiciolacağınıbiledüşündünüz,değilmi!Yaşamım boyunca çok ender tehlikeyle karşılaştım. Ciddi olarak bu görevin tehlikeli olabileceğini düşünüyormusunuz?" "Birisi" diye söze girdi Miss Marple. "Başarılı bir cinayet işlediğini düşünüyor. Kimse konuylailgiliyaygarakopamadığıgibigerçekbirsoruşturmadayapılmadı.Yalnızcaikiyaşlı kadının anlattığı inanılması güç bir öykü, polis konuyu araştırdı ama herhangi bir kanıta ulaşamadı.Dolayısıylakatiliçinherşeyyolunda,konuunutulmuşdurumda!Vebukatilher kimse, bu işe burnunuzu sokmanızdan hoşlanmayacaktır... Özellikle de bir başarı elde edebilirseniz!" "Tamolarakneyiaraştırmamgerekiyor?" "Demiryolukenarındaherhangibirkanıt,kumaşparçası,ezilmişyapraklar...Yadabunun gibibirşeylerişte." Lucybaşıylaonayladı. "Pekiyasonra?" "Ben hemen yakında olacağım" diye açıkladı Miss Marple. "Eski yardımcım, sadık Florence, Brackhampton'da oturuyor. Yıllarca orada yaşlı ebeveynlerine baktı. Onların ölümünden sonra evindeki boş odaları kiralıyor, ama yalnızca tanıdığı, saygın kişilere. Benim için oda ayarladı. Onunla kalacağım. Bana özenle bakacağından eminim, ayrıca sanırım yakında olmamda yarar var. Kendinizi tanıtırken yaşlı teyzenizin o çevrede oturduğunuveonayakınolabileceğinizbirişaradığınızısöylemeniziöneririm.Böyleceboş zamanlarınızdaonuziyaretetmeolanağıbulabileceğinizidüşündüğünüzübelirtebilirsiniz." Lucyyenidenbaşıylaonayladı. "Aslında iki gün sonra Taormina'ya gidecektim" dedi. "Ama şimdilik tatil planlarımı erteleyebilirim.Ancaksizeyalnızcaüçhaftaiçinsözverebilirim.Dahasonrasıiçinönceden yapılmışsözleşmemvar." "Üç hafta fazlasıyla yeterli olacaktır. Eğer üç hafta içinde bir şey bulamazsak, bunu boşunabirçabaolarakniteleyipunutmamızgerekir." Bu sözlerin ardından Miss Marple vedalaşarak ayrıldı. Lucy ise sahibini çok iyi tanıdığı, Brackhampton'daki bir iş bulma kurumunu aradı ve yaşlı teyzesine yakın olabilmek için o çevrede bir iş aradığını bildirdi. Kendisine sayılan birçok beceri isteyen, zor ancak cazip işi geriçevirdiktensonraRutherfordMalikânesi'ninadıgeçti. "Sanırımaradığımtamolarakbu!"dedikararlıbirsesle. İşbulmakurumuMissCrackenthorpe'uaradı,MissCrackenthorpedaLucy'yiaradı. İkigünsonraLucyLondra'danRutherfordMalikânesi'nedoğruyolaçıkmıştıbile. *** Lucy Eyelesbarrow küçük arabasıyla büyük, gösterişli demir kapıdan geçti. Hemen kapının ardında, savaşta bombalandığı için mi yoksa ihmal nedeniyle mi bu hale geldiği söylenmesiçokzorgörünenboş,yıkıkdökükbirbekçikulübesivardı.Eveuzun,dönemeçli, geniş, rhododendron kümeleriyle kaplı kasvetli bir yoldan geçerek ulaşılıyordu. Lucy küçük boyutta bir Windsor Kalesi'nden farksız olan evi görünce derin bir soluk alma gereksinimi duydu. Girişteki taş merdivenlerin bakıma gereksinimi vardı; eve giden çakıl taşlı yolu ise otlar bürümüştü. Lucyağır,eskitipdökmedemirçanıçalınca,gürültübinanıniçindeyankıladı.Giyiminden pasaklı biri olduğu anlaşılan bir kadın elini önlüğüne kurulayarak kapıyı açtı ve Lucy'yi kuşkuylasüzdü. "Bekleniyordunuz,değilmi?"dedikadın."BayanBirşey-barrow,banaöylesöylenmişti." "Doğru!"diyeyanıtladıLucy. Evin içi dikkat çekecek kadar soğuktu. Kadın Lucy'yi uzun bir koridordan geçirerek, sağdakibirkapıyıaçtı.Lucykendinikitapraflarıvekadifekoltuklarladöşelirahat,sıcakbir oturmaodasındabuluncagerçektenşaşırdı. "Haber vereyim" diyen kadın, Lucy'yi yeniden aşağılayıcı kuşkulu bakışlarla süzdükten sonrakapıyıarkasındankapatıpdışarıçıktı. Birkaç dakika sonra kapı yeniden açıldı. Lucy Emma Crackenthorpe'u ilk bakışta sevmişti. Emma Crackenthorpe orta yaşlarda hiçbir dikkat çekici özelliği olmayan bir kadındı; ne güzeldi ne de çirkin; sade bir tüvit etek ve kazak giymişti, siyah saçlarını alnından arkaya doğru toplamıştı. Kahverengi gözlü kadının bakışları sakin ve huzurlu, sesi ılımlı ve yumuşaktı. "BayanEyelesbarrow?"diyerek,samimiyetleeliniuzattı. Yüzündentedirginolduğuanlaşılıyordu. "Buişinsiziniçindoğruişolduğundanbirazkuşkuluyum"diyeaçıkladı."Biliyormusunuz, ihtiyacımolanevinyönetiminiyüklenecekbirkâhyadeğil,herişiyapacakbiriniarıyorum." Lucygülümseyerekherkesinaynıgereksinimiduyduğunubelirtti. EmmaCrackenthorpesıkılarakekledi. "Birçokları biraz toz almakla her şeyin yoluna girdiğini düşünüyorlar, ama iş yalnızca toz almayakalsaonukendimdeyapabilirim." "Anlıyorum" dedi Lucy. "Yemek, temizlik yapan, bulaşık ve çamaşır yıkayan, kaloriferi yakacakbiriniarıyorsunuz.Tamam.Benbunlarınhepsiniyapabilirim.İştenkaçınmam." "Ev çok büyük ve korkarım düzensiz. Gerçi yalnızca bir kısmında oturuyoruz. Evde babamlayaşıyoruz.Ohasta,hattaneredeyseyatalak.Sakinbiryaşantımızvar;Agatipibir kalorifer kazanımız var. Birkaç ağabeyim var ama onlar buraya çok ender gelirler. İki gündelikçimiz var, bunlardan Bayan Kidder sabahları gelir. Bayan Hart ise haftada üç gün gelipgümüşleriovarvebutürufaktefek,ayrıntılıişlerihalleder.Arabanızvar,değilmi?" "Evet.Eğerözelbiryeryoksadışarıdadakalabilir.Bunaalışığım." "Eskiahırveotürdenyerleristemediğinizkadarfazla.Bununsorunolacağınısanmam." Kaşlarını çatarak biraz düşündükten sonra ekledi. "Eyelesbarrow... Çok değişik, ender bulunan bir isim. Arkadaşlarımdan birinin Lucy Eyelesbarrow adından bahsettiğini anımsıyorum,sanırımKennedylerdi.Olabilirmi?" "Evet doğru. Bayan Kennedy çocuk beklediği sırada North Devon'da yanlarında çalışmıştım." EmmaCrackenthorpegülümsedi. "Kendilerini hiç sizin yanlarında çalıştığınız zaman olduğu kadar rahat ve huzurlu hissetmediklerini söylediklerini anımsıyorum. İstediğiniz ücretin çok yüksek olduğunu sanıyordum.Sizesöylediğimücretse..." "Bu benim için yeterli." Lucy kadının sözünü yarıda kesmişti. "Şu sıralar benim için en önemlikonuBrackhamptonyakınlarındaolmak.Sağlığıoldukçabozukyaşlıbirteyzemvar veonunyakınındaolmakistiyorum.Buaçıdanşuaniçingelirbenimiçinikinciplanda.Diğer yandan bir yerde hiçbir şey yapmadan da duramıyorum. Bazı günler, kısa bir süre için de olsaizinvermenizmümkünolabilirmi?" "Tabiki.İstersenizhergünöğledensonraaltıyakadarizinliolabilirsiniz." "İştebumükemmel." MissCrackenthorpekısabirtereddüttensonraekledi. "Babam çok yaşlı... ve bazen gerçekten çok zor bir insan oluyor. Tutumlu olmayı gereğindenfazlaönemsediğiiçinaradasıradaağzındançıkansözcüklerçokkinciolabiliyor. Banakalsa..." Lucyyinesözünükesti. "İş yaşamımda çok farklı karakterde yaşlı insanlara rastladım. Hepsiyle de anlaşmayı başardım." EmmaCrackenthorperahatlamışabenziyordu. "Babanızla sorununuz olduğunu anlıyorum!" diye belirtti Lucy. "Çetin ceviz olduğuna kuşkuyok!" Küçük bir radyatörün ancak biraz ısıtabildiği büyük, karanlık bir odaya yerleştirildikten sonra, Lucy'ye büyük, sevimsiz bir şato olan ev gezdirildi. Antredeki bir kapının önünden geçtiklerisıradabirininyüksekseslebağırdığıduyuldu. "Senmisin,Emma?Yenihizmetçikızyanındamı?Onuiçerigetir.Görmekistiyorum." Emmakızararak,Lucy'yeözürdilercesinebaktı. İkikadınodayagirdiler.Odanınkalınkadifeperdeleriveçokazışığıniçerigirmesineizin veren küçük pencereleri vardı. Oda Victoria zamanından kalma ağır, maun mobilyalarla döşeliydi. Bay Crackenthorpe kenarına gümüş başlıklı bir baston dayalı, tekerlekli bir koltuğa uzanmıştı. Sarkık yanaklı, uzun boylu zayıf biriydi; buldoğa benzeyen bir kafası ve her an kavgaya hazırizlenimiverençıkıkbirçenesivardı.Gür,siyahsaçlarıkısmenağarmıştı;küçükgözleri kuşkuylaparlıyordu. "Siziyakındangörmekisterim,gençbayan!"diyeseslendi. Lucyrahatbirtavırlagülümseyerekyaşlıadamayaklaştı. "Bir konuyu kulaklarınızın arkasına iyice yazmalısınız. Büyük bir evde yaşıyor olmamız zengin olduğumuzu göstermez. Zengin değiliz, basit bir yaşantımız var, anlıyorsunuz değil mi, mütevazı ve basit. Gösterişe yönelik uygulamaları kabul edemeyiz. Morina da kalkan kadar iyi bir balıktır, bunu aklınızdan çıkarmayın. İsrafa tahammülüm yok. Burada yaşamamın nedeni burayı babamın yaptırmış olması ve burada yaşamaktan hoşlanmam. Ben öldükten sonra isterse burayı satabilirler... ki bunu yapacaklarından eminim. Aile kavramı yok ki! Bu ev çok dayanıklı, sağlam bir bina. Çevresindeki arazi de bizim. Bu sayede burada huzurlu bir yaşam sürüyoruz. İnşaat yapılması için verildiği takdirde büyük kazanç sağlayacağı kesin ama, ben yaşadığım sürece bu olamaz. Buradan beni ayaklarım yerebastığısürecekimseçıkaramayacak." Lucy'yeyiyecekmişgibibakıyordu. "Elbettekievinizkalenizdir"dediLucygülümseyerek. "Benimlealaymıediyorsunuz?" "Asla. Şehrin ortasında gerçek bir taşra malikânesinin muhteşem bir şey olduğunu düşünüyorum." "Aynen öyle. Burada yaşarken uzak, yakın başka bir ev görmüyorsunuz, değil mi? Brackhampton'un ortasında... ineklerin otladığı tarlalar görmek! Bazen rüzgar trafik uğultusunu taşıyor ama bunu görmezden gelirsek hâlâ taşrada yaşadığımızı bile söyleyebiliriz." Kızınadönerekaynıtondavearavermedenekledi. "Doktor denilen sersemi ara hemen. Ona son olarak verdiği ilaçların hiçbir işe yaramadığınısöyle." EmmaveLucydışarıçıktılar.Yaşlıadamarkalarındanseslendi."Sürekliburnunuçeken kahrolasıkadınaburanıntozunualdırma.Kitaplarımınyerlerinideğiştirmiş." Lucymeraklasordu. "BayCrackenthorpeuzunzamandırmıhasta?" Emmabusoruyukaçamakbiryanıtlageçiştirdi. "Yıllardır...İştemutfakdaburası." Mutfak çok büyüktü. Tam ortada büyük, soğuk ve antika bir kuzine hemen yanında da küçükbirAgakaloriferkazanıduruyordu. Lucy yemek saatlerini sorarak, erzak odasını gözden geçirdi. Daha sonra Emma'ya dönerekiçtenliklebelirtti. "Artıkbilmemgerekenherşeyibiliyorum.Hiçendişelenmeyin.Herşeyibanabırakın." EmmaCrackenthorpeogeceyatağagirerkenhuzurdolubirsolukaldı. Kennedylerinhakkıvar.Muhteşembirinsano,diyedüşünüyordu. Ertesi sabah Lucy altıda kalktı. Evi düzenledi, sebzeleri ayıkladı, masayı hazırladı ve kahvaltıyıhazırlayıpservisyaptı.BayanKidderilebirlikteyataklarıdüzeltti,saatonbirdeise ikisibaşbaşamutfaktaçayiçipbisküviyediler.Lucy'ninkendisinerakipolmadığınıanlayınca rahatlayanBayanKidder,çoksevdiğidemliveşekerliçayındaetkisiylegevezeliğebaşladı. Kuşkuylabakangözleriveincedudaklarıolanufaktefek,sıskabirkadındı. "Adam gerçek bir pinti. Zavallı kıza çok çektiriyor. Yine de onun başı eğik biri olduğunu söyleyemem.Gereğindeayakdiremeyibaşarıyor.Beylerinherevegelişlerindedoğrudürüst yemekçıkarmasınıbaşarıyor." "Beylermi?" "Evet. Bir zamanlar çok büyük bir aileydiler. En yaşlıları, Bay Edmund savaşta ölmüş. SonraBayCedric,odauzaklardabiryerlerdeyaşıyor.Evlideğil.Dünyanınçeşitliyerlerine gidipresimyapıyor.BayHaroldiseşehirde,Londra'dayaşıyor,birkontunkızıylaevli.Sonra Bay Alfred var; çok hoş bir insan, ama birtakım karanlık işlere bulaşıp birkaç kez başını derdesoktu.SonraBayanEdith'inkocasıolanBayBryanvar,odaçoksamimibiri,kadın birkaç yıl önce öldü ama o hâlâ aileyle birlikte. Evet bir de Bay Alexander, Bayan Edith'in küçük oğlu var. Okula gidiyor ama tatillerini genellikle burada geçirir. Bayan Emma ona bir anlamdatapar." Lucy tüm bu bilgileri dikkatle kafasına yazarken bir yandan da bilgi kaynağını sürekli olarakçaylabesliyordu.SonundaBayanKidderayağakalkarak,heyecanlabelirtti. "Çokfazlagevezelikettik.Sizepatateslerisoymaktayardımetmemiistermiydiniz?" "Çoktanbitti." "Çok hamaratsınız. Neyse madem yapacağım bir şey yok, artık dönüş yoluna koyulabilirim." Bayan Kidder gitti. Lucy ise mutfak masasını ovmaya başladı. Bunu daha önce de yapmayı düşünmüş, ancak Bayan Kidder'in görevi olması nedeniyle onu incitmemek amacıyla ertelemişti. Daha sonra gümüşleri pırıl pırıl parlayana dek ovdu. Öğlen yemeğini pişirdi, mutfağı düzenledi, bulaşıkları yıkadı. İki buçukta tüm işlerini tamamlamış, araştırma gezisine çıkmaya hazırdı. Çay servisini bir tepsiye hazırlamış, sandviçleri, ekmeği ve tereyağınıtazekalmalarıiçinnemlibirpeçeteylesarmıştı. Son derece doğal sayılabilecek bir şekilde bahçede dolaşmaya başladı. Mutfak bahçesindesebzetarlalarıvardı.Fidelikleriseharabeyebenziyordu.Tümbahçeyollarıotla kaplıydı. Yalnızca evin yakınındaki yeşillik bir alan ottan temizlenmiş ve bakımlıydı; Lucy buranınEmma'nıneseriolduğunudüşündü.Bahçıvançalışıyorgörünmeyeçabalayanyaşlı, kulaklarıazduyanbiradamdı.Lucyonunladostçabirsohbetegirişti.Adamahırlarınhemen yakınındakibirkulübedeyaşıyordu. Ahırların arkasında iki tarafı çitlerle çevrili bir misafir yolu bahçeden geçip demiryolu geçidininaltındandarbiryolabağlanıyordu. Her birkaç dakikada bir yukarıdaki setin üzerinden geçen trenlerin gök gürültüsünden farksızsesiduyuluyordu.LucytrenlerinCrackenthorpelarınarazisiniçevreleyengenişviraja girerken yavaşlamalarını ilgiyle inceledi. Alt geçitten geçerek, dar yolda ilerledi. Bu yol çok ender kullanılıyor olmalıydı. Yolun bir tarafında demiryolu seti, diğer tarafında ise fabrika binalarınıgizleyenyüksekduvarlarvardı.Lucyküçükevlerinbulunduğubircaddeyeulaşana kadar köy yolunu izledi. Biraz ilerden ana caddenin trafik gürültüleri duyuluyordu. Lucy saatine baktı. Aynı anda oradaki evlerden birinden bir kadın çıktı. Lucy hemen onunla konuşmayabaşladı. "Çokaffedersiniz,yakınlardaumumibirtelefonvarmı?" "Postanehemenkarşıyolunköşesinde." Lucy teşekkür ederek, bir mağazayla postane karışımı olan yere doğru ilerledi. Binanın yan tarafında bir umumi telefon kulübesi vardı. Lucy içeri girerek telefonu çevirdi. Telaşlı, kababirkadınsesiduyuldu. "Şuandayatıyor.Onuaslarahatsızedemem.Yaşlıbirkadıno...Dinlenmeyeihtiyacıvar. Kiminaradığınıileteyim?" "Bayan Eyelesbarrow diyebilirsiniz. Onu rahatsız etmenize hiç gerek yok. Ona yalnızca geldiğimi, her şeyin yolunda olduğunu ve yeni bir şeyler öğrenince onu hemen haberdar edeceğimisöyleyin." Ahizeyiyerinekoyarak,yenidenRutherfordHall'adoğrudönüşyolunakoyuldu. BÖLÜM5 "Bahçedegolfatışlarımıgeliştirmeyeçalışmamınsizcebirsakıncasıvarmı?"diyesordu Lucy. "Elbettekihayır.Golfoynamaktanhoşlanıyormusunuz?" "Pekiyisayılmamamageliştirmeyeçalışıyorum.Yürüyüşyapmaktandahaiyibireksersiz şekliolarakgörüyorum." "Bu malikânenin toprakları dışında yürüyüş yapacak yer yok" diye homurdandı Bay Crackenthorpe."Yalnızcadarsokaklarveşapkakutusunuandıranküçükiğrençevler.Hepsi arazimi satın alıp buraya da o evlerden bir sürü daha yaptırmak amacındalar. Bunu ancak cesedimi çiğneyerek yapabilirler. Onların bu isteğinin gerçekleşmemesi için de yakın zamanda ölmeyeceğim. Bundan emin olun! Kimsenin isteğinin gerçekleşmesine fırsat vermeyeceğim." EmmaCrackenthorpeyumuşakbirseslesözekarıştı. "Amababa." "Ne düşündüklerini çok iyi biliyorum... Neyi beklediklerini de! Hepsinin! Cedric'in, o sinsi gülümsemesiylekurnaztilkiHarold'ın.AynışeyAlfrediçindegeçerli,beniasılşaşırtanonun hâlâ beni ortadan kaldırmaya girişmemiş olması. Aslında bundan pek emin olduğumu da söyleyemem, Noel zamanı belki de denedi. Çok tuhaf hastalık belirtileri olmuştu. İhtiyar Quimperbileneolduğunuanlayamayıpkuşkulandı.Banabirdizianlamsızsoruyöneltmişti." "Herkesinmidesiaradasıradabozulabilirbaba." "İyi,iyibaribirdeçokfazlayemekyediğimisöyle!Bunusöylemeyeçalıştığınıanlıyorum. Pekiniçinçokfazlayiyorum?Sofrayafazla,çokçokfazlayemekkonduğuiçin.Bugereksiz birlüksvesavurganlık!Birdenaklımageldi...gençbayan!Bugünöğleyemeğindebeştane patates konmuştu... hem de büyüklerinden. Kişi başına bir öğünde iki patates fazla bile. Lütfenbundansonradörttenfazlakoymayın.Bugünkonulanbeşincitamamenisraftı." "İsraf değildi, Bay Crackenthorpe. Onu bu akşam yapacağım İspanyol omletinde kullanmayıplanlıyorum." "Puf!" Lucy elinde kahve tepsisiyle odadan çıkarken yaşlı adamın hâlâ söylenmekte olduğunu duyuyordu. "Becerikli genç bayan, her şey için yanıtı hazır! İyi yemek pişiriyor... üstelikoldukçaalımlıda." LucyEyelesbarrow beraberindegetirmeyi ihmaletmediği golfçantasından oldukçahafif, birgolfsopasıseçerek,bahçeyeçıktıveçitlerinötetarafınageçti. Birdiziatışdenemesiyaptı.Beşdakikayadabirazdahafazlabirzamansonraözellikle hatalı vurulan bir top havada uçup demiryolunun öte yanına geçti. Lucy ardından giderek topuaramayabaşladı.Başınıçevirerekevedoğrubaktı.Oldukçauzaklaşmıştı.Kimseonun ne yaptığıyla ilgilenmiyor gibi görünüyordu. Topa vurmayı sürdürdü. Zaman zaman topa demiryolu setinden aşağı çayırlara gelecek şekilde vuruyordu. O gün öğleden sonra Lucy demiryolu çevresinin yaklaşık üçte birini araştırdı. Hiçbir şey bulamadı. Sonuçta topunu yenidenevedoğruyöneltti. Ertesigünisebirşeybuldu.Demiryolusetininyarısınıkaplayandikenlibirçalılıkyeryer kırılmıştı. Kırık dal parçalan etrafa yayılmıştı. Lucy çalılığı inceledi. Dikenlerden birine bir kürkparçasıtakılmıştı.Kürkünneredeyseçalılığınodunsukısmıylaaynıdenilebilecek,soluk kahverengibirrengivardı.Lucycebindenbirmakasçıkararak,kürkparçasınıdikkatlekesti. Vekestiğiparçayıbirzarfayerleştirerekcebinekoydu.Sonradikyamaçtaninerek,başkabir iz bulmak amacıyla etrafı incelemeyi sürdürdü. Boyları iyice uzamış otların arasını dikkatle araştırıyordu. Birinin yüksek çayırlarda yürürken bıraktığı izler bulduğunu sandı. Ancak bunlarbelirgindeğildi.Kendiayakizlerindenbiledahaazbelirginolanbirtakımizler.Buizler kısa bir süre önce bırakılmış olmalıydı ama o kadar belirsizdi ki belki de onun bir yanılsamasıydı. Yeniden bilinçli bir şekilde demiryolu setinin kırık çalılığın tam altına gelen kısmındaki yüksek otların arasını dikkatle incelemeye başladı. Sonuçta araştırmalarında başarıya ulaşmıştı. Otların arasında basit, ucuz bir pudriyer buldu. Bunu mendiline sararak cebine yerleştirdi.Araştırmayadevamettiysedeyenibirşeybulamadı. Ertesi gün öğleden sonra arabasına binerek, yatalak teyzesini ziyarete gitti. Evden ayrılırkenEmmaCrackenthorpeiçtenlikleseslendi. "Sakınaceleetmeyin.Sizeakşamyemeğinekadarihtiyacımızyok." "Nezaketinizeçokteşekkürederim,engeçaltıdaevdeolacağım." 4Numaraküçükdarbirsokakta,darcephelibirevdi.Nottinghamdantelindenbembeyaz perdeleri, parlak, tertemiz beyaz bir mermer girişi ve pirinçten iyice cilalı bir kapı tokmağı hemen dikkat çekiyordu. Kapı siyah elbiseli, gri saçlarını arkasında sıkı bir topuz yapmış olanzayıf,uzunboylusuratsızbirkadıntarafındanaçıldı. MissMarple'ınyanınadoğruilerlerkenLucy'yikuşkuyla,aşağılayanbakışlarlasüzüyordu. MissMarpleevinarkakısmında,küçükbakımlıbirbahçeyebakanbirodadaoturuyordu. Çok sayıda küçük halı, işlemeli örtü, çin yapımı biblo ve süs eşyası, Jacob zamanından kalma büyük oymalı bir kanepe ve iki büyük eğreltiotu saksısının olduğu odanın temizliği dikkat çekiyordu. Miss Marple şöminenin karşısındaki berjer koltuğa oturmuş, elindeki tığ işinedalmıştı. LucyodayagiripkapıyıkapadıveMissMarple'ınkarşısındakisandalyeyeyerleşti. "Evet" diye başladı söze. "Görünen o ki tahminlerinizde haklısınız." Topladığı delilleri göstererek,bunlaranasılulaştığınıanlattı. MissMarple'ıngözleribaşarıdankaynaklananmutluluklaparladı. "Aslındaböyledüşünmememgerekirdi,amabirvarsayımdabulunupbununkanıtlandığını görmekçoksevindiricibirduygu." Küçük kürk parçasını elledi. "Elspeth kadının açık renkli bir kürk giymiş olduğunu söylemişti. Sanırım pudriyer de cebindeydi, ceset yamaçtan yuvarlanırken düştü. Bu şu an için önemsiz gibi görünüyorsa da belki de faydası olur. Kürkün tamamını almadınız değil mi?" "Hayır,yarısınıçalılıktabıraktım." MissMarplebaşıylaonayladı. "Çok doğru yaptınız. Gerçekten çok zekisiniz, canım yavrum. Polis konuyu ayrıntılı olaraktetkiketmekisteyecektir." "Polisemigideceksiniz...bubulduklarımızlamı?" "Evet... ama henüz değil..." Miss Marple düşünüyordu. "Önce cesedi bulmamızın daha doğruolacağınısanıyorum.Sizcedeöyledeğilmi?" "Evet ama bu biraz fazla olmaz mı? Yani demek istiyorum ki, teorinizin tamamen doğru olduğunu kabul edelim. Katil cesedi trenden aşağı attı, sonra rahatça Brackhampton'da trenden indi ve aynı zamanda -muhtemelen aynı gece- buraya gelerek cesedi uzaklaştırdı. Pekiyasonra?Cesediherhangibiryeregötürmüşolabilir." "Her yere değil" diye yanıtladı Miss Marple. "Sanırım bu konuda yeterince mantığınızı zorlamıyorsunuz,sevgiliBayanEyelesbarrow." "LütfenbanaLucydeyin!Niçinherhangibiryereolmasın?" "Çünküeğeröyleolsaydı,kızıkimseninolmadığıbirnoktadaboğuportadankaldırmaları çokdahakolayolurdu.Bunudüşünmediklerinegöre..." Lucy,MissMarple'ınsözünükesti. "Yanibucinayetinöncedenplanlanmışolduğunumusöylemekistiyorsunuz?" "Önceleri ben de öyle olmadığını düşündüm. Bu da doğaldı. Görünen oydu ki, çıkan bir kavgadaadamkontrolünüyitiripkızıboğmuşvebirdencesettenkurtulmaksorunuyla,hem debirkaçdakikaiçindeçözmekzorundaolduğubirsorunlabaşbaşakalmıştı.Ancaksizce de adamın kızı bir cinnet anında boğduğu sırada, trenin tam da cesedin bulunamayacak şekilde atılabileceği, üstelik de yavaşladığı bir viraja girmiş olması biraz fazla tesadüf değil mi? Üstelik de sonradan gelip cesedin taşınabileceği bir noktada? Eğer onu yalnızca kurtulmak amacıyla pencereden atmış olsa ve sonradan bir şey yapmaya gerek duymasa cesetçoktanbulunurdu.Bundankuşkunuzolmasın." Sözlerine bir süre ara verdi. Lucy yaşlı kadının anlattıklarını can kulağıyla dinliyordu. "Biliyorsunuz" diye ekledi Miss Marple düşünceli bir tavırla. "Sanırım her anı önceden dikkatle planlanmış bir cinayetle karşı karşıyayız ve katil çok zeki biri olmalı. Trenler bir anlamdaanonimyerlerdir.Eğeradamkadınıyaşadığıyadakaldığıbiryerdeöldürmüşolsa hiçkuşkusuzbirigeldiğiniyadagittiğinigörmüşolurdu.Eğerkadınıarabasıylaşehirdışına götürse, biri arabaya, markasına ya da plakasına dikkat edebilirdi. Ancak tren sürekli inip binenyabancılarınolduğubiryer.Vagonunkompartımanında,kadınlayalnızkalıncacinayeti işlemek son derece kolay görünüyor... özellikle de bir adım sonra ne yapacağını kesinlikle planlamışolduğunudüşününce.RutherfordHall'utanıyorolmalı...coğrafidurumunuçokiyi bildiğikesin,yaniıssızyapısını,buranındemiryolununçevrelediğimedeniyettenuzakbirada olduğunudemekistiyorum." "Gerçekten de öyle!" diye atıldı Lucy. "Rutherford Hall tarihten kalma bir yer. Şehrin kalabalık yaşamıyla çevrelenmiş, ancak ondan etkilenmeyen, bağımsız yaşayan bir köşe. Sabahlarıtüccarlarmallarınıgetiriyorlar,hepsibu!" "Bu durumda biraz önce belirttiğiniz gibi katilin o akşam Rutherford Hall'a geldiğini düşünebiliriz.Cesetatıldığındakaranlıkbasmıştıbile,budurumdaonuertesisabahtanönce başkabirininbulmasıolanaksızdı. "Gerçektenöyle." "Pekikatilinogecegeldiğinivarsayalım,amaasıl?Arabaylamı?Hangiyoldan?" Lucydüşündü. "Fabrika duvarı boyunca uzanan dar bir patika var. Büyük ihtimalle bu yoldan gelmiş olmalı.Dahasonrademiryolugeçidindengeçmiş,arkadakiserviskapısınadoğruilerlemiştir. Burada çitlerin üzerinden atlayıp demiryolu setinden ilerleyerek cesede ulaşıp onu arabaya taşımışolabilir." "Ve sonra da" diye ekledi Miss Marple. "Onu daha önceden belirlediği bir yere götürmüştür. Böyle olabileceğini düşünmek normal. Ama bana kalırsa adam cesedi Rutherford'dan uzaklaştırmadı; götürdüyse bile pek uzağa değil. Bence en kolayı onu hemenyakınlardabiryeregömüpyoketmekti,sizce?"SoranbakışlarlaLucy'yisüzüyordu. "Bence de öyle" dedi Lucy bir yandan düşünürken. "Ama bu da göründüğü kadar kolay değil." Miss Marple doğruladı. "Bahçeye gömemezdi. Çok zor olurdu, ayrıca dikkat çekerdi. Toprağınzatenkazılmışolduğubiryeregömmüşolmalı..." "Mutfakbahçesiöyleamaorasıdabahçıvanınkulübesineçokyakın.Gerçiadamyaşlıve sağırama...buyinedeçokriskliolurdu." "Köpekvarmı?" "Hayır." "Ozamanbirbarakayadasundurmaya,hattamüştemilatbinasınadabırakmışolabilir." "Bu çok daha kolay ve çabuk olurdu... O kadar çok kullanılmayan, harabe haline gelmiş binavarki;yıkıkdökükdomuzağılları,ahırlar,ambarlar,kimseninuğramadığıatölyeler.Tabi cesedibahçeyikaplayançalılıklardanyadafundalıklardanbirininarasınadaatmışolabilir." MissMarplebaşıylaonayladı."Evet,bencebununolasılığıçokdahafazla." OsıradakapıtıkladıveasıksuratlıFlorenceelindebirtepsiyleiçerigirdi. "Ziyaretçiniz olması çok hoş" dedi Miss Marple'a dönerek. "Sizin için o çok sevdiğiniz kurabiyelerimdenhazırladım." "Florenceherzamannefisçaykurabiyelerivekekleryapar"diyebelirttiMissMarple. Florence'in gergin yüz hatları hiç beklenmedik şekilde değişti ve neşeyle gülümseyerek odadançıktı. "Sanırım çay sırasında bu cinayetten bahsetmeye son vermeliyiz. Bu o kadar nahoş bir konuki." *** ÇaydansonraLucyayağakalktı. "Artık geri dönmeliyim. Size Rutherford Hall'da oturanlardan hiçbirinin aradığımız adam olamayacağınıaçıklamıştım.Oradayalnızcayaşlıbiradam,ortayaşlardabirkadınveyaşlı, sağırbirbahçıvanyaşıyor." "Onun özellikle de orada yaşaması gerektiğini söylemedim ki" diyerek söze girdi Miss Marple. "Kastettiğim yalnızca katilin Rutherford Hall'u çok iyi bilen biri olması gerektiği. Ancakbukonuyusizcesedibulduktansonraayrıntılıolarakinceleriz." "Benim cesedi bulacağımdan emin gibi konuşuyorsunuz. Bu konuda ben sizin kadar iyimserdeğilim." "Bunubaşaracağınızdaneminim,sevgiliLucy.Okadarbaşarılıveyeteneklibirinsansınız ki." "Bazı konularda evet, ama ceset bulma konusunda hiç deneyimim yok." Miss Marple cesaret verecek şekilde konuşmaya başladı. "Bunun için tek gereksinimin sağlam bir muhakemegücüveönseziyeteneğiolduğundaneminim." Lucyyaşlıkadınabakarakhafifçegüldü.MissMarpledagülümseyerekkarşılıkverdi. Lucy hemen ertesi gün öğleden sonra düzenli bir şekilde araştırmalarına başladı. Müştemilat binalarını, barakaları dikkatle araştırdı; domuz ağıllarının çevresinde yetişen yaban gülü çalılıklarının içlerine baktı. Tam fideliğin altındaki kalorifer odasını gözden geçirirken arkasında boğuk ve kısık bir ses duydu. Geriye döndüğünde kendisini kuşkuyla izleyenyaşlıbahçıvanHillman'ıkarşısındabuldu. "Düşüp bir tarafınızı kırmamak için çok dikkatli olmalısınız, bayan" diye uyardı yaşlı adam. "Merdivenler hiç de güvenli değil, biraz önce üzerine bastığınız samanlık alan ve buranıntabanıdahiçgüvenlideğil." Lucyduyduğusıkıntıyıbellietmemeçabasındaydı."Sanırımçokfazlameraklıolduğumu düşünüyorsunuz" diye söze girdi Lucy neşeyle. "Buralardan herhangi bir şekilde yararlanmanın mümkün olup olmadığını araştırıyordum. Örneğin pazara göndermek için mantaryetiştirmekyadaöylebirşey.Heryeröylesineperişanbirhaldeki." "Hep ihtiyar yüzünden. Bir tek kuruş bile harcamak istemiyor. İki bahçıvan ve bir yardımcım olsa her yeri pırıl pırıl düzenlerdim, ama duymak bile istemiyor, hiçbir şey yaptırmıyor. Tek yaptırabildiğim, o da uzun süre uğraştıktan sonra, elektrikli bir çim kesme makinesialdırabilmekoldu.Çimleribileelimlebiçmemibekliyordu." "Pekiamabazıonarımlardansonrayapılanlarkendiniamortietmezmi?" "İnanınburayamasrafyapmayadeğmez...herşeyokadarberbatdurumdaki.Ayrıcabu onudahiçilgilendirmiyor.Ölümündensonraneolacağınıçokiyibiliyor.Gençbeylerburayı hemen, ellerinden geldiğince çabuk satacaklardır. Hepsi ihtiyarın toprağa gireceği günü bekliyor. Duyduğum kadarıyla ihtiyarın ölümünden sonra hatırı sayılır bir servete konacaklarmış." "Oçokmuzengin?"diyesorduLucy. "CrackenthorpeŞekerlemeleri,bumarkaonların.Fabrikayıkuran,BayCrackenthorpe'un babası. Çok sıkı bir adamdı. Büyük bir servet kazandıktan sonra bu malikâneyi yaptırmış. Sertveacımasızbiriolduğusöyleniyor,kendisineyapılanhaksızlığıaslaunutmazmış.Yine de hiç değilse bonkör biriydi. Cimriliğin zerresi bile yoktu. İki oğlu da onu düş kırıklığına uğrattılar. Onları en iyi okullarda okutup gerçek birer centilmen olarak yetişmeleri için çabaladı, Oxford filan... Ama iki oğlu da aile işine sırt çevirdiler. Genç olanı bir artistle evlendi, çok içkili olduğu bir anda direksiyon başındayken yaptığı trafik kazasında öldü. Diğerini, bizim tanıdığımız bu Crackenthorpe'u ise babası zaten pek beğenmezdi. Bütün zamanınıyurtdışındageçiriyor,birsürükâfirheykellerialıpburayagöndermektenbaşkabir şey yapmıyordu. Gençken para konusunda bu kadar sıkı değildi, geçen yıllarla birlikte cimriliğiarttı.Aslındababasıylahiçgeçinemezlerdiyadabenböylebiliyorum." Lucy adamın verdiği bilgileri nazik bir ilgiyle dinledi. Yaşlı adam duvara dayanmış, ailenin tarihini anlatmayı sürdürmeye hazırlanıyordu. Çalışmaktansa konuşmayı yeğlediği anlaşılıyordu. "Yaşlıadamsavaştanönceöldü,babayıkastediyorum.Korkunçderecedehuysuzbiriydi. Onunlakonuşulmaz,herhangibiröneridebulunulamazdı.Geçinmesiçokzorbiriydi." "ÖlümündensonradaBayCrackenthorpegelipburadayaşamayabaşladı,değilmi?" "Evet,oveailesi.Çocuklarıneredeysebüyümüşlerdi." "Pekiamanasılolur...Ah,evetanlıyorum1914savaşınıkastediyorsunuz." "Hayır,osavaşdeğil.Adam1928'deöldü." Lucy "savaştan önce" deyimiyle 1928 yılının kastedildiğini böylece öğrenmiş oldu. Doğruyduda,amaobunuaslabuşekildeifadeetmezdi. "Evet" dedi. "Sanırım artık işinizin başına dönmek istiyorsunuzdur. Sizi alıkoymak istemem." "Aha" dedi yaşlı bahçıvan umursamazlıkla. "Günün bu saatinde yapılacak pek fazla iş olmuyor.Zatenışıkdurumudaçokkötü." Lucy eve dönerken yeniden durup yol üstündeki açelya ve huş ağaçlarının oluşturduğu kümeyidearaştırmayıihmaletmedi. Eve döndüğünde Emma'yı antrede elindeki mektubu okurken buldu. Akşam postası henüzgelmişti. "Yarınyeğenimgeliyor...birsınıfarkadaşıylabirlikte.Alexander'ınodasıverandanıntam üstünde. Onun bitişiğindeki de James Stoddart-West'in olabilir. İkisi de tam odalarının karşısındakibanyoyuortakolarakkullanırlar." "TamamMissCrackenthorpe.Odalarınhazırlanmasıylailgilenirim." "Yarın sabah öğlen yemeğinden önce burada olacaklar." Bir an tereddüt ettikten sonra ekledi."Sanırımaçolacaklardır." "Bencedeaçgeleceklerdir.Rozbifhazırlamamnasılolur?Yanındadapekmezliturta." "Alexanderpekmezliturtayabayılır." İki çocuk ertesi sabah geldiler. Her ikisinin de saçları özenle taranmıştı; kuşku uyandıracak kadar masum yüzleri ve kusursuz davranış biçimleri vardı. Alexander Eastley açıkrenksaçlıvemavigözlüydü;Stoddart-Westisekoyurenksaçlıvegözlüklüydü. Öğlen yemeği boyunca spor dünyasındaki yenilikleri ve son çıkan uzay romanlarıyla ilgili eleştirileritartıştılar.Tarihöncesiçağlardankalmafosillerüzerindetartışanprofesörlerinkine benzeyen bir davranış biçimi içindeydiler. Onlarla karşılaştırınca Lucy kendini oldukça genç hissetti. Rozbif bir an içinde yenilip yutuldu; pekmezli turta ise son kırıntısına kadar silinip süpürüldü. Bu arada Bay Crackenthorpe homurdandı. "Siz ikiniz neyim var neyim yoksa yer bitirirsiniz,hattabenibile!" Alexandermavigözleriyleyaşlıadamısitemlibakışlarlasüzdü. "Eğeretalmaktazorlanıyorsan,karnımızıpeynirekmeklededoyurabiliriz,büyükbaba." "Zorlanmakmı?Elbettekizorlanmadanalabilirim.Amaisraftanhoşlanmıyorum." "Ama biz hiçbir şeyi israf etmedik ki" dedi Stoddart-West bu sözlerinin gerçek bir kanıtı olantertemiztabaklarabakarak. "Sizgençlerbenimtamikikatımyemekyiyorsunuz." "Bizler henüz gelişme çağındayız" diye Alexander açıkladı. "Büyük oranda proteine ihtiyacımızvar." Yaşlıadamhomurdandı. İki delikanlı masadan kalkıp uzaklaşırken Lucy Alexander'in arkadaşından özür dilemeye çalıştığınıduydu. "Büyükbabama aldırma. Diyet yapıyor ya da öyle bir şey, bu da onun böyle tuhaflaşmasınanedenoluyor.Üstelikdeinanılmayacakkadarcimri.Bununbirçeşitsaplantı olduğunusanıyorum." Stoddart-West anlayışla yanıtladı. "Benim de sürekli olarak iflas edeceğinden korkan bir teyzemvardı.Gerçekteiseyığınlarlaparasıvardı.Doktorpatolojikbirrahatsızlıkolduğunu söyledi.Futboltopunuyanınaaldınmı,Alex?" Lucy masayı toplayıp bulaşıkları yıkadıktan sonra dışarı çıktı. Yakınlarda bir yerde çimenler üzerinde oynayan çocukların sesleri duyuluyordu. Lucy onların tam ters yönünde, girişe doğru ilerledi ve bir fundalık alanı araştırmaya başladı. Özenle araştırıyor, yapraklan kenara çekerek karanlıkta kalan iç kısımlara bakıyordu. Sistematik olarak fundalıktan fundalığa geçiyor, golf sopasıyla içlerini karıştırıyordu. Birden tam arkasında Alexander'ın sesiniduyarakirkildi. "Birşeymiarıyordunuz,BayanEyelesbarrow?" "Bir golf topu" diye yanıtladı Lucy telaşla. "Aslına bakılırsa birçok golf topu. Öğleden sonraları genellikle golf atışlarımı geliştirecek çalışmalar yapıyorum; bu arada bir sürü top kaybettim.Bugüniseartıkonlarıbulmanınzamanıolduğunudüşündüm." "Sizeyardımcıolalım"dediAlexandernezaketle. "Çoknaziksiniz.Amabenfutboloynadığınızıdüşünüyordum." "Sürekli olarak top peşinde koşmak mümkün değil" diye açıkladı Stoddart-West. "Soluk soluğakalıyorsunuz.Neyse,sıksıkgolfoynuyormusunuz?" "Golftançokhoşlanıyorum.Amafazlafırsatbulduğumusöyleyemem." "Anlıyorum.Buradaaşçıolarakbulunuyorsunuz,değilmi?" "Evet." "Bugünöğlenyemeğinisizmipişirdiniz?" "Evet.İyimiydi?" "Fevkaladeydi" diye atıldı Alexander. "Okulda yediğimiz etler iğrenç, genellikle sert ve kuru oluyor. Ben iç kısmı pembe ve sulu biftek yemekten hoşlanıyorum. Pekmezli tart ise gerçektenenfesti." "Banasevdiğinizyemeklerisöylemelisiniz." "Banabirgünelmalıbezepişirebilirmisiniz?Ensevdiğimtatlıo!" "Elbette." Alexandermutluluklaiçgeçirdi. "Merdivenin altında bir mini golf seti var" dedi. "Çimenlerin üzerine kurup, birkaç atış yapmayıdeneyebiliriz.NedersinStoddarts?" "Pekâlâ"diyeyanıtladıStoddarts. "Aslında gerçek bir Avustralyalı değil o" diye açıkladı Alexander. "Ama ailesinin onu önümüzdeki yıl kriket maçına sokma isteğini göz önünde bulundurarak böyle konuşmaya alışmayaçalışıyor." Lucy'den mini golfun iyi bir fikir olduğu cesaretini alan çocuklar eve oyunu getirmeye gittiler. Daha sonra Lucy de eve döndüğünde onları çimenler üzerine golf setini kurmaya çalışırkensayılarınyerlerihakkındatartıştıklarınıduydu. "Sayıların saat düzeninde olmasını istemiyoruz" diye açıkladı Stoddart-West. "Öylesi çocukoyunusayılır.Birparkuroluşturmakistiyoruz.Uzunvekısaatışlariçin.Sayılarınbu kadarpaslanmışolmasınekötü.Hiçbiridoğrudürüstokunmuyor." "Beyaza boyanmaları gerekir" diye açıkladı Lucy. "Yarın biraz boya temin edip boyayabilirsiniz." "İyi fikir." Alexander'in yüzü sevinçle aydınlandı. "Dostum, sanırım eski uzun ambar binasındabirkaçeskiboyakutusuolacak...geçenyazboyacılarbırakmıştı.Orayabakalım mı?" Lucy merakla sordu. "Uzun ambar da ne?" Alexander evin biraz uzağında, arka girişe yakınuzun,büyüktaşbirbinayıişaretetti. "Çok eski bir yapı bu!" diye açıkladı. "Büyükbabam Sırlar Ambarı adını taktı. Elizabeth devrinden kaldığını söylüyor, ama bence abartıyor. Bizden önce burada olan çiftliğin binasıymış. Büyük büyükbabam onu yıktırıp, yerine bu iğrenç binayı yaptırmış." Ve ekledi. "Büyükbabamınkoleksiyonununçokbüyükbirkısmıbuambarda.Gençliğindeeveyolladığı bir sürü şey. Üstelik bunların çoğu da iğrenç şeyler. Uzun Ahır şu sıralar arada sırada vist turnuvaları ya da bunun gibi şeyler için kullanılıyor. Kadın derneklerinin düzenlediği etkinliklerde ve yöresel ürün satışlarında. İsterseniz bizimle birlikte gelip oraya bir göz atabilirsiniz." Lucy,onlarasevinçleeşliketti. Ambarın büyük, demir mıhlarla tutturulmuş meşe kapısı vardı. Alexander elini uzatarak, kapının sağ tarafını kaplayan sarmaşığın altında kalan çiviye takılı bir anahtarı aldı. Anahtarıkilidesokarakçevirdi.Açılankapıdanhepberaberiçerigirdiler. Lucyilkandakendiniçokkötüyerleştirilmişbirmüzedehissetti.İkiRomaimparatorunun mermer büstleri patlak gözleriyle ona bakıyor, grekoromen döneminden kalma eski bir mermer lahit hemen dikkat çekiyor, sinsi gülüşlü bir Venüs heykeli kaidesinin üstünde durmuş, adeta drapeli giysilerini çekiştiriyordu. Bu sanat eserlerinin yanında birkaç zigon sehpa, üst üste kapatılmış sandalyeler ve paslı bir testere, iki kova, farelerin yemiş olduğu arabakoltuklarıvebirayağıeksikyeşilbirdemirbahçesandalyesigibidahabirsürükırıntı döküntüdeorayaatılmıştı. "Sanırım boya kutularını burada bir yerde görmüştüm" diyen Alexander köşeye doğru giderek,yıpranmaktanpaçavrahalinegelmişbirperdeyiyanaçekti. Birkaçkutuboyavekuruyupsertleşmişfırçalarbuldular. "Budurumdaterebentinedegerekolacak"diyeaçıkladıLucy. Ancak terebentin bulamadılar. Çocuklar hemen bisikletlerine atlayıp, satın almaya gidebileceklerini belirtince Lucy de onları bu konuda cesaretlendirdi. Golf rakamlarını boyamanınonlarıbirsüreiçinoyalayıpeğlendireceğinidüşünüyordu. Delikanlılaronuambardayalnızbırakarakuzaklaştılar. "Buranıngerçektendüzenlenmesigerekiyor"diyemırıldandıLucyarkalarından. "Benim için hava hoş" diye Alexander fikrini açıkladı. "Her etkinlikten önce temizlenip düzenleniyoramayılınbumevsimindekullanılmadığıiçinbunagerekduyulmuyor." "Anahtarıtekrarkapınındışınamıasayım?Yeriorasımı?" "Evet.Gördüğünüzgibiburadaçalınmayadeğecekbirşeyyok.Kimsebuiğrençmermer heykelleriistemiyor,ayrıcadabirkaçtonağırlığındalar." Lucy,onahakverdi.YaşlıBayCrackenthorpe'unsanatzevkiniodaanlayamıyordu.Her devrinençirkinörneğiniseçmekiçinözelbiryeteneğiolsagerekti. Delikanlılar gittikten sonra bir süre ambarın ortasında durarak etrafına bakındı. Birden gözlerilahidetakılıpkaldı. Bulahit... Ambarın havası uzunca bir süredir havalandırılmamış olmanın etkisiyle küf kokuyordu. Lucy lahidin yanına gitti. Ağır, taş bir kapakla sıkı sıkıya kapalıydı. Lucy kapağa kuşkuyla baktı. Ambardançıkıpmutfağagittiveağırbirdemirmanivelakolubularakgeridöndü. BugüçisteyenbiriştiamaLucyvazgeçmedi. Manivelakolununhareketlendirdiğikapakyavaşçayanakaydı. TamaçılmamıştıamabuaçıklıkLucy'niniçerideolanıgörmesiiçinyeterliydi... BÖLÜM6 BirkaçdakikasonraLucysapsarıbiryüzleambarıterkederek,kapıyıkilitlediveanahtarı yenidendışarıdakiçiviyeastı. Doğrucaahırlaragitti,arabasınıçıkarıparkakapıdançıktı.Postaneninönüneparketti. Telefonkulübesinegirerekparayıattıvenumarayıçevirdi. "MissMarpleilegörüşmekistiyorum." "Şuandadinleniyor,efendim!BayanEyelesbarrowdeğilmi?" "Evet." "Onu rahatsız etmeyeceğim, bu kesin, hanımefendi! Yaşlı bir kadın ve dinlenmeye gereksinimivar." "Onukaldırmalısınız.Buçokönemli." "Yapmayacağımı..." "Lütfenbiranöncesöylediğimiyaparmısınız?" GereğindeLucy'ninsesidemirkadarsertçıkabiliyordu.Florenceotoriteyihementanıyan venedereceilerigidebileceğiniçokiyibilenbirkadındı. KısabirsüresonraahizedeMissMarple'ınsesiduyuldu."Efendim,Lucy?"Lucyderinbir nefesaldı."Haklısınız"dedi."Buldumonu." "Birkadıncesedimi?" "Evet. Kürklü bir kadın cesedi. Evin yakınında müze-depo gibi kullanılan ambardaki bir lahidin içinde. Bu durumda ne yapmamı istiyorsunuz? Polise haber vermem gerektiğini düşünüyorum,nedersiniz?" "Evet.Polisehaberverin.Hemdehemen." "Peki ama ya diğer konular? Sizle ilgili ne anlatacağım? İlk bilmek isteyecekleri hiç kuşkusuz hiçbir neden yokken lahidin tonlarca ağırlıktaki kapağını niçin aralama gereği duyduğumolacak.Birnedenuydurmamımıtercihederdiniz?Sanırımbulabilirimde." MissMarpleyavaş,sakinancakkararlıbirtondayanıtladı."Hayır.Sanırımartıkgerçeği anlatmanınzamanıgeldiğinisizdebiliyorsunuz." "Sizinleilgiliolarakdamı?" "Herkonuda." Lucy'ninsolgunyüzüanibirgülümsemeyleaydınlandı. "Bu benim için çok kolay olacak" dedi. "Ama inanmakta oldukça zorlanacaklarını sanıyorum." Telefonu kapadıktan sonra bir dakika kadar bekledi ve polis merkezinin numarasını çevirdi. "Biraz önce Rutherford Hall'daki Uzun Ambar'da bir lahidin içinde bir kadın cesedi buldum." "Nedediniz?" Lucycümlesinitekrarladıvebirsonrakisoruyubeklemedenadınıverdi. Dahasonraevegeridönerek,arabasınıkapınınönüneparkedipevegirdi.Antredebiran durupdüşündü. Daha sonra başını sallayarak düşüncelerini onayladı ve doğruca Miss Crackenthorpe'un babasınaTheTimes'ınbulmacasınıçözmekteyardımcıolduğukütüphaneyeyürüdü. "Sizinlebirdakikakonuşabilirmiyim,MissCrackenthorpe?" Emmabaşınıkaldırdı;yüzündenbirendişedalgasıgeçti.Lucybuendişeninevleilgilibir duygu olduğunu düşündü. Evde çalışanlar genellikle bu tür sözlerin ardından istifalarını bildirirlerdi. "Haydikızım,söylenesöyleyeceksen!"diyeyaşlıBayCrackenthorpeöfkeylesöylendi. Lucy,Emma'yadönerekyineledi. "Sizinleyalnızkonuşmakistiyorum,lütfen!" "Saçmalık bu!" diye bağırdı Bay Crackenthorpe öfkeyle. "Söyleyeceğinizi burada söyleyin." "Birdakikababa!"diyenEmmaayağakalkarak,kapıyadoğruilerledi. "Herneyse!Bubekleyebilirdi"dediyaşlıadamhoşnutsuzlukla. "Üzgünümamabekleyemez"diyeyanıtladıLucy. BayCrackenthorpeöfkeylebağırdı. "Bunesaçmalık!Nesaygısızlık!" Emmaantreyeçıktı.Lucydeonuizleyerekkapıyıarkasındankapadı. "Evet" dedi Emma. "Ne oldu? Eğer çocuklar geldiği için işlerinizin çok ağırlaştığını düşünüyorsanızsizeyardımcıolabilir..." "Konu bu değil" dedi Lucy. "Babanızın yaşlı ve hasta olması ayrıca onun şoka girmesinden endişelendiğim için içeride konuşmak istemedim. Bakın işin gerçeği şu, Uzun Ambar'dakilahidiniçindebirkadıncesedibuldum." Emma Crackenthorpe şaşkınlıktan donakalmıştı. "Lahitte mi? Bir kadın cesedi mi? Öldürülmüşmü?Amabuolanaksız!" "Korkarımbudoğru.Polisiaradım.Herangelebilirler." Emma'nın yanakları kızardı. "Bundan önce beni haberdar etmeliydiniz... yani polisi aramadanönce." "Üzgünüm"dediLucy. "Amasizintelefonettiğiniziduymadım..."Emma'nınbakışlarıantredekisehpanınüzerinde durantelefonahizesinetakılmıştı. "Yolunaşağısındakipostanedentelefonettim." "Çoktuhaf!Niçinburadanaramadınız?" Lucyaceleyledüşündü. "Çocukların yakınlarda olup... duyacaklarından korktum... yani buradan aradığım takdirde." "Anlıyorum...evet...anlıyorum.Polisleringelmekteolduklarınısöylediniz,değilmi?" "Sanırımgeldilerbile." Aynı anda kapının önünde duran bir arabanın acı fren sesi duyuldu ve hemen ardından kapınınzilibütünevdeyankıladı. *** "İnanın bana üzgün, çok üzgünüm" dedi Müfettiş Bacon tekrar tekrar. "Sizden bunu yapmanızıistediğimiçinçoküzgünüm." Koluna girerek Emma Crackenthorpe'u ambardan dışarı çıkardı. Emma'nın yüzü sapsarıydı,hastavebitkingörünüyorancakyinededimdikyürüyordu. "Bukadınıdahaöncehiçgörmediğimdeneminim." "Buraya kadar geldiğiniz için size minnettarız, Miss Crackenthorpe. Bütün bilmek istediğimizbuydu.Birazuzansanız?" "Babamınyanınagitmeliyim.KonuyuduyarduymazDr.Quimper'iaradım.Şuandaonun yanındaolmalı." Antreye girdiklerinde Dr. Quimper kütüphaneden çıkıyordu. İriyarı ve güler yüzlü bir adamdı;düşünmedenyaptığıalaycıesprilerhastalarınınhoşunabilegidiyordu. Müfettişlebirbirlerinibaşlarınısallayarakselamladılar. "MissCrackenthorpeçoktatsızbirişicesaretlebaşardı"dediMüfettişBacon. "TebriklerEmma"diyendoktorkolunukadınınomzunakoydu."Çokdirençlibirisin.Bunu her zaman biliyordum. Hiç merak etme, baban iyi. Şimdi içeri girip onunla sakin bir şekilde konuşun.Dahasonradayemekodasınagiderekbirkadehbrendiiçmeniöneriyorum.Bunun birdoktortalimatıolduğunudikkatealmalısın." Emmaminnettarlıklagülümseyerekkütüphaneyegirdi. "Bukadındünyanıntadıtuzu!"dedidoktorarkasındanbakarak."Hiçevlenmemişolması ne şanssızlık. Erkeklerden oluşan bir ailedeki tek kadın olmanın çilesini çekiyor. Bildiğim kadarıyla diğer kız kardeşi on yedi yaşında evlenip kendini kurtarmış. Üstelik de Emma gerçektengüzel,alımlıbirkadın.Çokiyibireşveanneolurdu." "Sanırımokendinibabasınaadamış"dediMüfettişBacon. "Pek sayılmaz. Ama o da birçok kadın gibi erkek milletini nasıl memnun edeceğini içgüdüselolarakçokiyibiliyor.Babasınınhastaözenigörmektenhoşlandığınıbiliyorveona ağır hastaymış gibi davranıyor. Ağabeyleriyle de durum aynı. Cedric'e iyi bir ressam olduğunuhissettiriyor,adıneydi,diğerağabeyine,evetHarold...onunkararlarınanekadar önemverdiğinibelliediyor;Alfred'iniseakıllılıksaydığıkaranlıkticariilişkilerineilişkinöyküleri merakla dinliyor. Evet o... hiç kuşkusuz... çok akıllı bir kadın. Neyse, herhangi bir şey için bana ihtiyacınız var mı? Eğer Johnstone işini bitirdiyse (Johnstone adli tabipti) cesede bir gözatabilirmiyim?Belkiodabenimtıbbihatalarımdanbiridir?" "Evet, doktor, cesede bir göz atmanız gerçekten de çok iyi olacak. Kim olduğunu tanımlamaya çalışıyoruz. Sanırım bu konuda ihtiyar Bay Crackenthorpe'un yardımına başvurmamızolanaksız.Buonuçokfazlazorlamakolur!" "Zorlamak mı? Saçma. Asıl ona bir göz atma fırsatı vermezseniz sizi asla affetmeyecektir.Bunumeraklabekliyor.Böylesineheyecanlandırıcıbirolaysanırımsonon beş yıldır karşısına çıkmadı... ayrıca bunun için tek bir metelik bile harcamasına da gerek yok." "Ozamangerçekteokadardahastadeğil!" "Yetmiş iki yaşında" dedi doktor. "Onun tek sorunu da bu yaş. Zaman zaman romatizmadan dolayı şikayetleri oluyor... ama kimin yok ki? Kendisi buna arterit teşhisi koymuş.Yemeklerdensonranabzıbirazyükseliyor...niçinolmasınki?Amaobunukalbinde birsemolduğuşeklindenitelendiriyor.Aslındaistediğiherşeyiyapabilecekgüçte.Onungibi birçok hastam var. Sağlıklı olduklarını, iyi olduklarını inatla ileri sürenler genelde gerçekten çokhastaolanlardır.Neyse,haydişimdigidipcesedebakalım.İğrençbirgörüntü,değilmi?" "Johnstonekadınınikiüçhaftaönceöldüğünütahminediyor." "Ozamangerçektenkorkunçtur." Doktor lahidin önünde durarak korkunç olarak nitelendirdiği görüntüyü samimi bir merak veprofesyonelbirsoğukkanlılıklaizledi. "Onudahaöncehiçgörmedim.Hastamdeğil.OnudahaönceBrackhamptonçevresinde gördüğümü de sanmıyorum. Çok güzel bir kadınmış... hımm, biri ondan gerçekten nefret ediyormuş." Yenidendışarıaçıkhavayaçıktılar.Dr.Quimperevedoğrubaktı. "Bulunduğu yer... nasıl diyorsunuz? Evet, Uzun Ambar... bir lahidin içinde! Gerçekten olağandışı!Gizemli!Cesedikimbulmuş?" "BayanLucyEyelesbarrow." "Evinhanımınınsonyardımcısımı?İşimiyokmuş,lahidiniçindenearıyormuş?" "Ben de aynı şeyi merak ediyordum" diye açıkladı Müfettiş Bacon düşünceli bir tavırla. "Onabunusormayıdüşünüyordum.Neyse,BayCrackenthorpe'agelelim.Onacesedi..." "Onugetireyim." Biraz sonra Bay Crackenthorpe battaniyelere sarınmış bir halde yanında doktorla ağır adımlarlailerleyerekgeldi. "Rezalet bu!" dedi. "Gerçek bir rezalet. O lahidi 1908 yılında Floransa'dan getirmiştim... durunbakayımyoksa1909muydu?" "Sakinolmalısınız"diyeuyardıdoktor."Buhoşbirgörüntüdeğil." "Nekadarhastaolursamolayımsorumluluklarımıyerinegetirmemgerekiyor,değilmi?" AncakyinedeBayCrackenthorpe'unUzunAmbar'ıniçineyaptığıçokkısabirziyaretbile perişanbirhalde,hızladışarıaçıkhavayaçıkmasınayetti. "Onu daha önce hiç görmedim" dedi. "Bunun anlamı ne? Utanç verici bir durum! Şimdi aklımageldi.LahidiFloransa'dandeğil...Napoli'denalmıştım.Çoknadidebireser.Şimdide aptalkadınıntekiçıkıpkendinionuniçindeöldürtüyor." Paltosununsolyakasınasıkısıkıyapıştı. "Bukadarıbenimiçinçokfazla...Kalbim...Emmanerede?Doktor..." DoktorQuimperkolunagirdi. "Birazdaniyileşeceksiniz"dedi."Sizebasitbirsakinleştiriciönereceğim.Birkadehbrendi." Hepberaberevedoğruilerlediler. "Bayım!Bayım,lütfenbakarmısınız?" Müfettiş Bacon arkasını döndü. Çocuklar soluk soluğa bir halde bisikletlerinin üzerinde evedönmüşlerdi.Yüzifadelerindemeraklıbiryalvarmaokunuyordu. "Lütfencesedigörebilirmiyiz?"diyeseslendilerbirağızdan. "Hayır,göremezsiniz"dediMüfettişBacon. "Lütfen, lütfen izin verin. Kim bilebilir ki? Belki de onu biz teşhis edebiliriz. Lütfen buna engelolmayın.Budoğrudeğil.Evimizinambarındabircinayetişleniyor.Bubelkidebirdaha aslakarşılaşamayacağımızbirolay.Lütfenadilolun,bayım!" "Sizdekimsiniz?" "BenAlexanderEastley'im,budaarkadaşımJamesStoddart-West." "Daha önce bir yerlerde açık renk sincap kürkünden bir manto giymiş sarışın bir kadın gördünüzmü?" "Evet, gördüğümden kesinlikle eminim" dedi Alexander kararlılıkla. "Eğer cesede bir bakabilirsem..." "Onları içeri alabilirsin Sanders" dedi Müfettiş Bacon ambarın kapısında duran polis memurunaseslenerek."Yaşamdayalnızcabirkezgençolunuyor." "Oh,bayımçokteşekkürederiz."Herikidelikanlıdasevinçlehaykırdılar."Çokiyisiniz!" Baconevedoğruyöneldi. Şimdiartık,BayanEyelesbarrow'udinlemeliyim,diyedüşünüyordu. *** Lucy polisi Uzun Ambar'a götürüp onlara cesedi nasıl bulduğunu kısaca açıkladıktan sonraevedöndü.Ancakpolisinondanöğrenmekisteyeceklerininbukadarlakalmayacağını çokiyibiliyordu. MüfettişBacon'ınonunlakonuşmakistediğisöylendiğinde,akşamyemeğiiçinkızartacağı cipslerin patateslerini soymayı henüz bitirmişti. Patatesleri ince ince doğradıktan sonra soğuktuzlusuyladolubüyükbirkabıniçinekoyarakkendisinialmayagelenpolisinardından müfettişin beklediği odaya gitti. Rahat bir tavırla oturup kendisine sorulacak soruları beklemeyebaşladı. AdınıveLondra'dakiadresiniverdiktensonrasorulmasınıbeklemedenekledi."Hakkımda bilgialabileceğinizbirkaçisimveadreslerinidevermekisterim." Verdiği isimler çok tanınmış saygın kişilere aitti; donanmadan bir amiral, Oxford Üniversitesi'nden bir öğretim üyesi ve kraliyet ailesine mensup bir bayan. Müfettiş Bacon duyduğuisimlerdenhiçistenmedençoketkilenmişti. "Evet, Bayan Eyelesbarrow, Uzun Ambar'a gitmenizin nedeninin orada boya bulmak olduğunu söylemiştiniz, değil mi? Boyaları bulduktan sonra bir manivela kolu alıp lahidin kapağını yerinden oynatıp içinde cesedi buldunuz. Peki ama lahidin içinde ne bulmayı umuyordunuz?" "Cesetarıyordum"diyeyanıtladıLucy. "Cesetarıyordunuz...vebuldunuz!Sizcedebuçokolağandışıbiröyküdeğilmi?" "Ohevet,gerçektenolağandışıvegizemlibiröykü.Ancaksizdenbanakonuyuaçıklama olanağıvermeniziricaedeceğim." "Bencedeaçıklamanızdoğruolacak." Lucysansasyonelkeşfinekadarolanolaylarıharfiharfineaçıkladı. Müfettişanlatılanlarıtambirsessizlikiçindeilgiyledinledi. "Yaşlı bir hanım tarafından bu evde işe girmek ve evle çevresini bir ceset aramak için görevlendirildiğinizisöylüyorsunuz.Budoğrumu?" "Evet." "Pekibuyaşlıhanımkim?" "MissJaneMarple.ŞuaralarMadisonRoad4'teoturuyor." Müfettişadresinotaldı. "Buhikâyeyeinanmamımıbekliyorsunuz?" Lucynezaketlegülümsedi."MissMarpleilekonuşuponundaonayınıalmadığınızsürece hayır." "Onunlaelbettekikonuşacağım.Kendiniaşankonularakarışanbiriolmalı." Lucy, Miss Marple'ın bedensel zayıflığı olmasa müfettişin onunla ilgili yorumunda tamamenhaklısayılabileceğinidüşündüysedebunubelirtmeyigereksizgörerek,sordu. "Miss Crackenthorpe'a ne anlatmayı düşünüyorsunuz? Benimle ilgili olarak, demek istiyorum?" "Niçinsoruyorsunuz?" "Mise Marple ile yaptığım anlaşmaya göre benden yapılması isteneni yapıp bulmamı istediğicesedibuldum.AncakşuaniçinMissCrackenthorpe'unyanındaçalışıyorum.Evde doyurulmayı bekleyen iki çocuk var; bu olanlardan sonra sanırım yakında daha birçok akraba da merak nedeniyle buraya geleceklerdir. Onun ev işlerinde yardımcıya ihtiyacı var. Eğer ona bu göreve gelmemin tek nedeninin ceset avına çıkmak olduğunu söyleyecek olursanız büyük olasılıkla işime son verecektir. Diğer yönden söylemezseniz işimi sürdürüp onayardımcıolabilirim." MüfettişLucy'yisertbakışlarlasüzdü. "Şuaniçinbunlarıhiçkimseyesöylemeyidüşünmüyorum"diyeaçıkladı."İfadenizhenüz doğrulanmadı. Her şeye rağmen tüm bunları uydurmuş da olabileceğiniz ihtimalini göz önündetutmamgerekiyor..." Lucyayağakalktı. "Teşekkürederim.Ozamanmutfağadönüpişlerimedevamedeyim." BÖLÜM7 "SizcebukonudaScotlandYard'dandestekistememizdahadoğruolmayacakmı?Sizne düşünüyorsunuz,Bacon?" Polis müdürü Müfettiş Bacon'ı soran gözlerle süzüyordu. Müfettiş iriyarı, kuvvetli bir adamdı...Yüzündetüminsanlardaniğreniyorgibibirifadevardı. "Kadın bu yöreden değil!" dedi. "İç çamaşırlarına bakılırsa, onun yabancı olduğunu da düşünebiliriz. Yine de..." diye ekledi Müfettiş Bacon aceleyle. "Şu an için bu konuda bir açıklamayapmayı düşünmüyorum.Resmi soruşturmanınsonuna kadarbu konuyuelimizde birkozolaraksaklamanındoğruolacağıdüşüncesindeyim." Polismüdürübaşıylaonayladı. "Soruşturmatamamenresmiolacakdeğilmi?" "Evetefendim.Sorguyargıcıylagörüştümbile." "Soruşturmanezaman?" "Yarın. O zamana kadar Crackenthorpe ailesinin diğer fertleri de gelmiş olacaklar. Kim bilirbelkiaralarındanbirikadınıteşhisedebilir.Hepsiburadaolacaklar." Elindetuttuğulisteyigözdengeçirdi. "Harold Crackenthorpe, şehirde yaşıyor, çok önemli pozisyonda olan biri olduğu anlaşılıyor. Sonra Alfred... onun ne iş yaptığını bilmiyorum. Cedric... O ailenin yurtdışında yaşayanbireyi.Ressam."Müfettişbusonsözcüğüsöylerkenağzınıküçümseyenbirbiçimde buruşturmuştu.Polismüdürübıyıkaltındangülümsedi. "Crackenthorpeailesininbucinayetleherhangibirşekildeilgisiolduğunudüşünmeniziçin birnedenyok,değilmi?"diyesordu. "Cesedin onların arazisinde bulunmuş olması dışında hayır" diye yanıtladı Müfettiş Bacon."Tabiaileninsanatkârolanbireyi,şuyurtdışındayaşayanressamonuteşhisedebilir. Beniasılrahatsızedenşutrenleilgiliolarakanlatılansaçmalıklar." "Ah, evet. Şu yaşlı kadını ziyaret ettin değil mi?... Adı neydi?... (Masasının üzerinde durannotdefterinebirgözattı.)MissMarple?" "Evet, efendim. O bu konuda çok kesin ve ısrarlı konuşuyor. Bunamış olup olmadığını kesin olarak söyleyemem ama öyküsünde ısrarlı olduğu kesin... arkadaşının trende gördükleri ve sonrasıyla ilgili. Aslında bütün bu durum yaşlı kadınlarda sıkça görülür... bilirsiniz bahçelerinde uçan daireler gördükleri ya da kütüphaneden aldıkları kitapta Rus ajanlarını deşifre ettikleri gibi öyküler uydururlar... yaşlı kadının bilinçaltının bir çeşit yanılsaması olduğunu söylemek isterdim. Ama onun bu genç bayanı ayarladığı, kendine yardımcı olup cesedi bulmasını istediği de kesin... üstelik o da bu görevi başarıyla gerçekleştirdi." "Vecesedibuldu"diyebelirttipolismüdürü."Evet,buçokdikkatçekicibiröykü.Marple, Miss Jane Marple... bu isim bana hiç yabancı gelmiyor... bir yerlerden anımsıyor gibiyim... Neyse, Scotland Yard'la bağlantı kuracağım. Bence de bunun bizim görev alanımızı aşan, yöresel bir olay olmadığını söylemekte haklısınız. Yine de konuyu şimdilik gizli tutalım. Basınadamümkünolduğuncaazbilgivermeyeçalışalım." *** Soruşturma tamamen şekilsel bir olaydı. Cesedi teşhis etmek isteyen kimse çıkmadı. Lucy'dencesedibuluşuylailgiliifadesiniyinelemesiistendi;adlitabipiseölümünzamanınıve boğulma suretiyle gerçekleştiğini belirtti. Kovuşturmanın geri kalanı ise ileri bir tarihe bırakıldı. Davanın yapıldığı mahkeme salonundan çıktıklarında Crackenthorpe ailesini fırtınalı ve soğukbirhavakarşıladı.Beşkişiydiler:Emma,Cedric,Harold,Alfredveölenkızkardeşleri Edith'inkocasıolanBryanEastley.Crackenthorpeailesininyasalişleriyleuğraşanveonların yasal temsilcisi olan avukatlık bürosunun kıdemli ortaklarından Bay Wimborne da onlarla birlikteydi. Tüm zorluklara rağmen Londra'dan mahkemede bulunmak için bizzat gelmişti. Hep bir arada bir süre için adliyenin dışında üşüyerek durdular. Dışarıda hatırı sayılır bir kalabalık birikmişti; "lahitteki ceset" konusuyla ilgili ayrıntılar gerek Londra gazetelerinde gerekseyerelbasındaoldukçayeralmıştı. Birmırıltıduyuldu."İşteonlar..." Emmasertbirşekilde,"Haydigidelim!"dedi. KiraladıklarıbüyükDaimlerarabaönlerineyanaştı.EmmahemenbinerekLucy'yiyanına çağırdı. Bay Wimborne, Cedric ve Harold onları izlediler. "Alfred'i ben küçük arabama alabilirim."BunudiyenBryanEastley'di.Şoförkapıyıkapadıvearabayolakoyuldu. "Dururmusunuz!"diyebağırdıEmmabirden."Bunlarbizimçocuklar!" Bütün itirazlarına rağmen iki çocuğu Rutherford Hall'da bırakmış, mahkemeye gelmelerineizinvermemişlerdi.Amaişteşimdiağızlarıkulaklarındakarşılarındaydılar. "Bisikletle geldik" diye açıkladı Stoddart-West. "Polis memuru son derece nazik davranarak mahkeme salonunun arkasında bir yerde oturmamıza izin verdi. Umarım bize kızmadınız,MissCrackenthorpe"diyeekledikibarca. Cedric,"Hayır.Kızmadı"diyekızkardeşininyerineyanıtladı."İnsanyalnızcabirkezgenç olur.Bugördüğünüzilksoruşturma,değilmi?" "Çokşaşırtıcıydı"diyeaçıkladıAlexander."Herşeyokadarçabukolupbittiki." Haroldöfkeylesözekarıştı. "Burada böyle sohbet etmeyi sürdüremeyiz. Bu kalabalığın önünde. Üstelik de kameralarınkarşısında." Ondan gelen bir işaretle şoför yeniden hareket etti. Çocuklar arkalarından neşeyle el salladılar. "Çok çabuk olup bitti" diye mırıldandı Cedric. "Tek düşündükleri bu, ah şu gençler! Her şeyindahayenibaşladığınınfarkındabiledeğiller." "Bütünbuolanlarçoküzücü.Gerçektençokbüyükşanssızlık..."dediHarold."Bence..." Oandabakışları,incedudaklarınıbirbirinebastırıpbaşınıbukonudanhiçhoşlanmadığını belirtirşekildesallayanBayWimborne'natakıldı. "Olayın yakın bir tarihte başarıyla açıklığa kavuşturulacağını umuyorum" dedi manalı bir şekilde. "Polis konuyla etkin bir şekilde uğraşıyor. Yine de tüm bu olanlar Harold'un da söylediğigibiçoküzücü,büyükşanssızlık." Konuştuğu sürece Lucy'ye bakıyordu. Yüz ifadesinden belirgin bir sıkıntı okunuyordu. Bakışları, ‘Eğer bu bayan üzerine vazife olmayan işlere burnunu sokmamış olsa, bütün bunlarolmayacaktı,'demekistergibiydi. BusaptamayadaaynıanlamagelendahahafifletilmişiHarold'unsözlerindededilegeldi. "Bu arada Bayan eh-eh-Eyelesbarrow, bu lahidin içine bakmak nasıl oldu da aklınıza geldi?" Lucyailebireylerindenbirininbukonuyusormaktabukadargecikmişolmasınazatençok şaşırıyordu. Polisin ilk olarak bunu soracağından emindi; öyle de olmuştu. Başka birinin o anakadarbunuyapmamışolmasıisegerçektentuhaftı. Cedric,Emma,HaroldveBayWimbornehepsibirdenLucy'yebakmayabaşladılar. Lucyelbettekivereceğiyanıtıçoköncedenhazırlamıştı. "Nasılsöyleyeyim..."diyesözebaşladıktansonratereddütlübirsesleekledi."Tamolarak bilemiyorumama...birdenambarınbiranöncekıyıbucakdüzenlenip,temizlenmesigerektiği hissine kapıldım. Orada..." Tereddüt edercesine bir an için sustuktan sonra ekledi, "...çok tuhafveiğrençbirkokuvardı..." Karşısındakilerinbudüşünceniniğrençliğikarşısındairkilecekleriniöncedenplanlamıştı... BayWimbornemırıldandı. "Evet, evet, tabi... adli tabip üç hafta gibi bir süre beklediğini söyledi... Biliyor musunuz bence hepimiz bu meseleyi düşünmemeye ve kafamıza takmamaya çalışmalıyız." Bu arada rengi iyice solan Emma'ya dönerek anlayışla gülümsedi. "Unutmayalım ki" diye ekledi. "Bu zavallışanssızgençkadınınneysekiaramızdanbiriyleherhangibirilişkisiyok." Cedricsözekarıştı."Bukonudankesinlikleeminolmakmümkündeğil,değilmi?" LucyEyelesbarrowonuşaşkınlıklasüzdü.ÜçkardeşarasındakibelirginfarklılıkLucy'nin ilkandadikkatiniçekmişti.Cedriciriyarıgövdesi,güneşyanığı,sivilceliyüzü,dağınıksiyah saçlarıolanneşelidavranışlarıyladikkatçekenbiriydi.Yüzündebirkarışsakallahavaalanına inmiş,mahkemeyegelmedentıraşolduysadagiysilerinideğiştirmeyegerekduymamıştı.Bu buruşuk eski, gri flanel pantolon, yıpranmış, yer yer örülmüş ceketten başka giysisi yok gibiydi.Anlaşılangerçekanlamdabirbohemyaşamısürmektengururduyuyordu. Onun aksine ağabeyi Harold tam anlamıyla şehirli bir centilmen ve önemli şirketlerin yöneticisiydi.Uzunboylu,dikduruşlu,gösterişlibirtipti;şakaklarındayeryerağarmışsiyah saçları ve ince bakımlı bir bıyığı vardı. Koyu renk şık bir takım elbise giymiş, parlak gri bir kravat takmıştı. Dış görünüşünden ne olduğu hemen anlaşılıyordu; başarılı ve dürüst bir işadamı. Soğukbirseslekonuşmayabaşladı. "Bufikirlerinişimdilikkendinesaklayabilirsin,Cedric!" "Peki ama niçin? Ne de olsa ceset bizim ambarımızda bulunmadı mı? Orada ne arıyordu?" BayWimbornehafifçeöksürerek,konuşmayakatıldı. "Belki de şey... orada bir randevuya gelmişti. Anahtarın kapının dışındaki çiviye takılı olduğuherkesçebiliniyordusanırım." Ses tonu böyle tedbirsiz davranışı onaylamadığı için karşısındakileri suçlar gibiydi. Öyle kiEmmahemenözürdilercesinekonuşmayabaşladı. "Busavaşsıralarındabaşlamışbiralışkanlık.A.R.P.havasavunmabirlikleriiçin.Orada küçükbirispirtoocağıvarmış,kendileriiçinkakaopişiriyorlarmış.Dahasonralarıda,orada gerçekten kimsenin alıp götürmeyi isteyeceği bir şey olmadığı için bu alışkanlığı sürdürüp anahtarı çivide asılı bıraktık. Kadın derneklerinin üyeleri için kolaylık oluyor. Eğer anahtarı evde saklasak bu onlar için sorun olacaktı. Orayı hazırlamak istedikleri zaman evde kimsenin olmaması halinde işleri aksayabilirdi. Evde genellikle gündelikçi çalıştırdığımı, sürekliyardımcımızolmadığınıbiliyorsunuz..." Sesi giderek kayboldu. Gerçi gereksiz ayrıntılı bir açıklama yapmaya çalışmıştı ama kafasınınçokdahabaşkayerlerdeolduğubelliydi. Cedriconuşaşkınlıklasüzdüktensonrasordu. "Endişeligörünüyorsun,kardeşim.Neoldu?" Haroldkızgınlıklasöylendi. "Böylebirşeyinasılsorabilirsin?" "Tabi sorarım. Tamam anlıyorum, yabancı genç bir kadın Rutherford Hall'daki bir ambarda cinayete kurban gitti; (Bu biraz Victorian tipi dramı andırıyor ama), tamam Emma bunedenleşokagirdi...hepsitamamdaEmmaherzamançoksoğukkanlı,aklıbaşındabir kızdı.Şimdibirdenböylesineendişelenmesinebiranlamveremiyorum.Boşvermelisinböyle şeyleriEmma,insanoğluherşeyealışır!" "Bazıinsanlarcinayetgibiolaylarasendenbirazdahazoralışabilir"dediHaroldiğneleyici bir tonda. Sizin yaşadığınız yerlerde cinayetlerin daha gündelik konular olduğunu düşünebiliyorum;Majorka'da..." "Majorkadeğil,İbiza." "Aynışey." "Aynıdeğil...Çokfarklıbirada." Haroldkonuşmasınısürdürdü. "Cinayetin senin için gündelik olağan bir olay sayılabileceğini söylemek istiyordum; özellikle de hiddetli Latin insanları arasında yaşamaya alışmış biri olarak. Bizler İngiltere'de bu tür konuları daha ciddiye alıyoruz." Giderek artan bir öfkeyle ekledi. "Ayrıca Cedric, toplumiçineözelliklederesmibirsoruşturmayabugiysilerlegelmeyi..." "Giysileriminnesivar?Çokrahat." "Bulunduğunyereuygundeğil." "Her neyse, yanımda bulunan tek giysim bu. Böyle sıkıcı bir konuda ailemi yalnız bırakmamak için apar topar yola çıkmak zorunda kalınca eve uğrayıp gardırobunu yüklemeye zaman bulamadım. Ayrıca ben ressamım ve ressamlar rahat ettikleri giysileri giyerler." "Hâlâresimyapmayaçalışıyormusun?" "BanabakHarold,resimyapmayaçalıştığımısöylersen..." BayWimborneotoriterbirtavırlaöksürdü. "Böyle tartışmakla bir yere varamazsınız" diye onları hafifçe azarladı. "Sevgili Emma, şehredönmedenöncesiziniçinyapabileceğimbirşeyolupolmadığınısöylersenizgerçekten sevineceğim." Bu uyarı yerini buldu. Emma Crackenthorpe telaşla, "Buraya gelmiş olmanız yeterli. Teşekkürler"dedi. "Bir şey değil. Resmi soruşturma sırasında ailenin çıkarlarını koruyan yabancı birinin olmasının yararı var. Müfettiş ile Rutherford Hall'da bir görüşme ayarladım. Her ne kadar olay şimdilik karanlık görünüyorsa da kısa sürede her şeyin açığa çıkacağından eminim. Bana sorarsanız olanlar çok belirgin. Emma'nın söylediği gibi Uzun Ambar'ın anahtarının kapının dışındaki çiviye asılı durduğu yöredeki birçok kişi tarafından biliniyor. Kış aylarında pek uğranılmayan bir yer olduğundan yöresel çiftlerin burayı gizli buluşma yeri olarak kullanıyorolmalarıçokdoğal.Hiçkuşkusuzbirçiftinarasındakavgaçıktıvegençadambir an için kendini kaybetti. Yaptığının dehşeti içinde kıvranırken de lahidi fark etti ve cesedi ortadankaldırmakiçinmükemmelbiryerolduğunakararverdi." Lucy, evet, bu da olası görünüyor. İlk etapta düşünülmesi gereken bu, diye aklından geçirdi. Cedric,"Yöredenbirçiftdediniz...amakimsekızıteşhisedemedi"diyesözegirdi. "Dahaaraştırmanınbaşındayız.Kısabirsüreiçindehiçkuşkusuzbirtanıyançıkacaktır. Tabi söz konusu adamın bu yöreden biri olması, kızın başka bir yerden, örneğin Brackhampton'unbaşkabirbölgesindengelmesidemümkün.Brackhamptonbüyükbirşehir, sonyirmiyıldainanılmayacakkadarbüyüdü." "Eğerbenolsam,soğukbirambardagençbiradamlabulaşmakistemezdim."Cedricyine sözekarıştı."Sinemadabirazeltutuşmayıfilanyeğlerdiniz,değilmiBayanEyelesbarrow?" "Bu ayrıntılara girmemiz gerekli mi? Konuyu değiştirsek olmaz mı?" dedi Harold sıkıntılı birsestonuyla. O anda araba Rutherford Hall'un ana giriş kapısının önünde durdu ve hep beraber arabadanindiler. BÖLÜM8 Kütüphaneye girdiklerinde Bay Wimborne'un gözleri parladı; kurnaz bakışlı, yaşlı gözleriyle önceden tanıdığı ve orada buluşmak üzere sözleştiği Müfettiş Bacon ve hemen arkasındakiaçıkkumralsaçlıyakışıklıadamısüzdü. MüfettişBaconhemenadamlarıbirbirlerinetanıştırdı. "SiziNewScotlandYard'danDedektif-MüfettişCraddockiletanıştırmakisterim." "NewScotlandYardmı?...Hımm."BayWimborne'unkaşlarıçatıldı. Nazik ve hoş davranışlı bir insan olan Dermot Craddock karşısındakini beklemeden, hemenkonuşmayabaşladı. "Bu olayda yerel polis tarafından yardımımız istendi, Bay Wimborne" dedi. "Crackenthorpe ailesini temsil ettiğinizi göz önüne alarak size ayrıntılar hakkında biraz gizli bilgivermemiziyiolacak." Gerçeğin yalnızca bir parçasını açıklayıp, tamamını açıklamış gibi bir izlenim uyandırma konusundakimseMüfettişCraddockkadarbaşarılıolamazdı. "Sanırım bu konuda Müfettiş Bacon'ın da bir itirazı olmayacaktır" diyerek meslektaşına baktı. MüfettişBaconbütünciddiyetiyleonaylayarak,bütünbunlarınöncedenplanlandığınıbelli bileetmedi. "Durumu kısaca özetleyeyim" diye söze girdi Craddock. "Elimizdeki birtakım delillere dayanarak maktulün bu bölgeden biri olmadığı, yurtdışından bu ülkeye geldiği ve buraya Londra üzerinden ulaştığı sonucuna varabiliyoruz. Onun (henüz bundan kesin olarak emin değilizama)Fransa'dangelmişolduğunudüşünüyoruz." BayWimborne'unkaşlarıyenidençatıldı. "Doğrumubu?"dedi."Doğrumu?" "Bu olasılığı göz önünde bulunduran polis müdürümüz" diye ekledi Müfettiş Bacon. "OlayınbizdençokScotlandYard'ıngörevalanınagirdiğikanısınavardı." "Şuaniçintekumudumolayınbiranönceçözülmesi"diyebelirttiBayWimborne."Sizin dekolaycaanlayacağınızgibibuolayCrackenthorpeailesiniçoküzdü.Olayladoğrudanbir ilişkileriolmamaklaberaber,yinede..." BiraniçinsusuncaMüfettişCraddocksözekarıştı. "Arazinizde cinayete kurban gitmiş bir kadın cesedi bulunması elbette ki hiç hoş bir şey değil. Bu konuda sizinle tamamen hemfikirim. Mümkünse aile bireyleriyle kısa bir görüşme yapmakisterdim..." "Amaniçin,anlayamıyorum..." "Bunaniçingerekduyduğumuzu,onlarınbananesöyleyebileceklerinimi?Büyükolasılıkla önemli hiçbir şey ama... kim bilebilir ki? Bu arada en önemli bilgileri sizden alabileceğimden eminolduğumusöylemecesaretimihoşgörün.Buevveailehakkındakibilgileri." "Bütün bunların yurtdışından gelip burada öldürülen tamamen yabancı bir genç bayanla neilgisiolabilir?" "İşin püf noktası da bu zaten" diye Craddock yanıtladı. "Buraya niçin geldi? Daha önceden bu evle bir ilişkisi var mıydı? Acaba çok önceleri burada, örneğin hizmetçi olarak çalışmışolabilirmi?Hanımefendininodahizmetçisiolarakbelkide.YoksaburayaRutherford Hall'daCrackenthorpelardandahaönceyaşamışbiriniziyaretetmeyemigeldi?" Bay Wimborne buz kadar soğuk bir sesle Rutherford Hall'da 1884 yılında Josiah Crackenthorpe tarafından yaptırıldığından bu yana bu malikânede yalnızca Crackenthorpe ailesininyaşadığınıbelirtti. Craddock,"İştebuilginç!"dedi."Banabirazaileningeçmişindensözedermisiniz?..." BayWimborneomuzlarınısilkti. "Anlatacakokadarazşeyvarki.JosiahCrackenthorpeçikolata,şeker,bisküvi,sosgibi ürünler üreten bir fabrikanın sahibiydi. Bu işten büyük bir servet yaptı. Bu malikâneyi inşa ettirdi.Enbüyükoğlu,LutherCrackenthorpeşimdiburadayaşıyor." "Başkaoğluvarmı?" "Biroğludahavardı;1911'debirtrafikkazasındaöldü." "PekiBayCrackenthorpehiçbuevisatmayıdüşünmedimi?" "Bunu yapması olanaksız" diye yanıtladı avukat soğuk bir ifadeyle. "Babası vasiyetnamesiyleonunelinikolunubağladı." "Banabirazbuvasiyetnamedenbahsedermisiniz?" "Bunagerekvarmı?" MüfettişCraddockgülümsedi. "Aksi takdirde gereği halinde, Somerset House'a gidip vasiyetnameye benim şahsen bakmamgerekecek." BayWimborneistemedensinsicegülümsedi. "İşte bunda haklısınız müfettiş! İtiraz etmemin tek nedeni bunun konuyla doğrudan bir ilişkisi olmamasıydı. Josiah Crackenthorpe'un vasiyetnamesine gelince, bu bir sır değil. Adı geçenbüyükservetinintamamınıyedieminebıraktı;paranıngetirisiyaşadığısüreceheryıl oğlu Luther'e ödenecek, onun ölümünden sonraysa eşit olarak Luther'in çocuklarına, Edmund'a,Cedric'e,Harold'a,Alfred'e,Emma'yaveEdith'epaylaştırılacak.Edmundsavaşta öldü, Edith ise dört yıl önce öldü. Bundan dolayı Luther Crackenthorpe'un yaşamının son bulmasının ardından servet Cedric, Harold, Alfred, Emma ve Edith'in oğlu Alexander arasındabölüştürülecek." "Pekiyaev?" "EvLuther'inyaşayanenbüyükoğlunayadavârislerinekalacak." "EdmundCrackenthorpeevlimiydi?" "Hayır." "Pekibudurumdamalikânekimin?..." "Onunbirküçüğüolanoğlanın,yaniCedric'inolacak." "BayLutherCrackenthorpe'unbukonuyamüdahaleetmehakkıyokmu?" "Hayır." "Sermayeüzerindehiçbiryönetimhakkıyokmu?" "Hayır." "Bubiraztuhafdeğilmi?"MüfettişCraddocksinsicegülümsedi."Bencebabasıondanpek hoşlanmıyormuş." "Doğru tahmin ettiniz" diye Bay Wimborne onayladı. "İhtiyar Josiah büyük oğlunun aile işleriyle,fabrikaylayadaherhangibirticarifaaliyetleilgilenmemesindendolayıdüşkırıklığına uğramıştı.Lutherzamanınınhemenhementamamınıyurtdışında,seyahattesanateserleri toplamakla geçiriyordu. İhtiyar Josiah bu işlerden hiç hoşlanmıyordu. Bu açıdan servetinin dahasonrakinesillerekalmasıiçinbiryediemineemanetetmeyiyeğledi." "Öyleyse şimdilik bu ikinci nesil yaşamlarını kendi kazançlarıyla ya da babalarının onlara vermeyi uygun gördüğü parayla sürdürmek zorunda; babalarıysa hatırı sayılır bir geliri olmasınarağmenservetüzerindehiçbirhakkasahipdeğil,öylemi?" "Aynen öyle. Bütün bunların başka bir ülkeden gelmiş, tanınmayan bir genç kadının öldürülmesiyleneilgisiolabileceğinianlayamıyorum?" "İlkbakıştapekbirilgisiyokgibigörünüyor"dediMüfettişCraddockbaşınısallayarakhak verdiğinibelirtti."Şimdilikyalnızcagereklisoruşturmayıyapmayaçalışıyorum." BayWimborne,onusertbakışlarlasüzdü.Dahasonrayaptığıaçıklamadanmemnunbir adamedasıylaayağakalktı. "Artık Londra'ya dönme zamanının geldiğini düşünüyorum. Tabi benden öğrenmek isteyeceğiniz başka bir şey yoksa." Sırayla her iki adamı da süzdü. "Hayır, teşekkürler bayım." Aynı anda dışarıda antrede kapı zilinin yankılandığı duyuldu. "Aman Tanrım" diye mırıldandıBayWimborne."Sanırımgençlerdenbirigösteriyapıyor." Müfettiş Craddock gürültüye rağmen duyulmasını sağlamak amacıyla sesini iyice yükselterekaçıkladı. "Sanırım şimdilik bizim de evden ayrılıp ailenin rahat bir öğlen yemeği yemesine fırsat vermemiz doğru olacak. Müfettiş Bacon'la birlikte daha sonra, on dört on beşte yeniden gelipailebireyleriylegörüşmeyidüşünüyoruz." "Bugerekiyormu?" "Olabilir..." Craddock omuzlarını silkti. "Belki de aile bireylerinden biri bize bu kadının kimliğiniortayaçıkarmamızayardımcıolacakbiripucuverebilir." "Bunda kuşkuluyum. Gerçekten kuşkuluyum, müfettiş. Ama yine de size iyi şanslar dilerim. Daha önce de söylediğim gibi herkes için bu olay ne kadar çabuk çözümlenirse o kadariyiolacak."Başınısallayarak,yavaşçaodadançıktı. *** Lucyresmisoruşturmadandönüncedoğrucamutfağagitti.BryanEastleykapıdanbaşını uzattığındaöğlenyemeğihazırlıklarıylameşguldü. "Sizeherhangibiryardımımolabilirmi?"diyesordu."Evişlerineelimoldukçayatkındır." Lucyonudalgınbakışlarlakısacasüzdü.Bryanmahkemesalonunadoğrucakendiküçük M.G.arabasıylagelmiştiveLucy'ninonuincelemefırsatıolmamıştı. Sempatik bir görüntüsü vardı. Otuz yaşlarında, genç, kahverengi saçlı, gür, kumral bıyıklı,hüzünlübakışlımavigözleriolanyakışıklısayılabilecekbiradamdı. "Oğlanlar henüz dönmediler" diyerek içeri girip mutfak masasının üstüne oturdu. "Bisikletleriyleburayaulaşmalarıdahayirmidakikasürer." Lucygülümsedi. "Hiçbirşeyikaçırmamakkonusundakesinkararlılar." "Çok doğal, onları kınamıyorum. Kısa yaşamlarında ilk mahkeme deneyimini yaşadılar... hemdedoğrudanaileleriniilgilendirenbirkonuda." "Masadankalkmanızmümkünmü,BayEastley?Tepsiyiorayakoymamgerek." Bryanistenileniyaptı. "AmanTanrım,yağnekadarkızmış.İçinenekoymayıdüşünüyorsunuz?" "Yorkshirepudingiyapıyorum." "BildiğimizYorkshirepudingi.Yanındabirdeeskiİngilizusulündepişirilmişrozbif;bugünkü yemekbumu?" "Evet." "Cenaze yemeğini andırıyor. Güzel kokuyor." Belirgin bir şekilde mutfağın havasını kokladı."Gevezeliğimdenrahatsızoluyormusunuz?" "Yardımetmeyegeldiyseniz,yardımetmeniziyeğlerim."Fırındanbirdiğertepsiyiçıkardı. "İşte...lütfenbupatatesleridöndürürmüsünüz,arkataraflarıdakızarsın..." Bryantereddütetmedensöyleneniyaptı. "Bütünbunlarbizmahkemedeykenmipişti?Yayansalardı?" "Olanaksız.Fırınınzamanayarıvar." "Birtürelektriklibeyin,değilmi?" Lucyyangözleonabaktı. "Doğru. Şimdi tepsiyi yeniden fırına koyun. Bu tutacağı alabilirsiniz. Lütfen ikinci göze yerleştirin.EnüstgözeYorkshirepudinginikoyacağım." Bryandenileniyaptıysadabiransonrahafifçebağırdı."Yandınızmı?" "Biraz.Önemlibirşeydeğil.Yemekpişirmekgerçektentehlikelibiruğraş." "Sanırımpekyemekpişirmiyorsunuz?" "Aslında pişiriyorum... hem de oldukça sık. Ama bu tür şeyler değil! Yumurta haşlayabilirim, tabi saate bakmayı unutmazsam. Aynı şekilde jambonlu yumurta da pişirebiliyorum. Ayrıca ızgarada biftek kızartabilir ya da hazır çorbayı ısıtabilirim. Dairemde küçükbirelektrikliocağımvar..." "Londra'damıyaşıyorsunuz?" "Yaşamaksayılırsa...evet." Sestonuüzüntülüydü.Lucy'ninyumurtalıYorkshirepudingikarışımınıtepsiyedökmesini seyretti. "Nekeyifbu!"dediiççekerek. İşininönemlikısmınıgeridebırakmışolmanınrahatlığıylaLucygençadamadahadikkatli bakmafırsatıbuldu."Keyifliolanne...mutfakmı?" "Evet. Bir an için kendi mutfağımızı anımsadım, küçük bir çocukken yaşadığım aile mutfağını." Lucy, Bryan Eastley'in kimsesiz ve umutsuz bir havası olduğunu hissetti. Onu daha yakından inceleyince başlangıçta düşündüğünden daha yaşlı olduğunu saptadı. Kırkın üstünde olmalıydı. Onun Alexander'in babası olduğuna inanmak zordu. Henüz on dört yaşlarındaduygusalbirgençkızken,savaşsırasındatanıdığıgençpilotlarıanımsatıyordu. Lucydahasonralarıgelişmişvesavaşsonrasınındünyasındabüyümüştü.Bryankonusunda ise onun hiç gelişmediği, yılların onu değiştirmeden gelip geçtiği gibi bir hisse kapılmıştı. Adamın bir sonraki davranışı da bunu doğrular gibiydi. Yeniden mutfak masasının üstüne oturmuştu. "Çokzorbirdünyadayaşıyoruz,değilmi?"diyesordu."Doğruyolubulupayaktakalmak çokzor,demekistiyorum.Özellikledebunagöreyetiştirilmemişseniz." Lucy o anda Emma'nın anlattıklarını anımsadı. "Savaş uçağı pilotuydunuz, değil mi?" diyesordu."D.F.C.madalyanızvardı,değilmi?" "İşte sizi asıl yanlış yapmaya sürükleyen de bu! Göğsünüze bir madalya takılıyor ve insanlarsiziniçinyaşamıkolaylaştıracakherşeyiyapmayaçabalıyorlar.Sizeişveriyorlarve bunungibidavranmayısürdürüyorlar.Onlaraçısındançokdoğruvesaygınbirtutum.Ama bunların hepsi yönetsel görevler, dolayısıyla da hiçbir işi yapmayı öğrenme fırsatı bulamıyorsunuz. Masanın başında oturuyor, rakamlara boğuluyorsunuz. Kendime özgü fikirlerim,hedeflerimvardı,birikibuluşumoldu.Amadestekbulamadım.Kimseyibunlariçin parayatırmayaiknaedemedim.Eğerbirazsermayemolsaydı..." Düşünceyedaldı. "Edie'yi biliyorsunuz değil mi? Karımı. Tabi ki tanımıyorsunuz onu. O diğerlerinden çok farklıydı.Hepsindengençti.HavaKuvvetleri'ndeçalışıyordu.İhtiyarınçatlağıntekiolduğunu söylerdi. Gerçekten de öyle. İnanılmayacak kadar cimri. Ama kefenin cebi yok. Öldüğü zamanservetdağıtılacak.TabiEdie'ninpayıAlexander'inolacak.Amaodaparayayirmibir yaşınabasmadandokunamayacak." "Özür dilerim ama tekrar masadan kalkabilir misiniz? Masayı hazırlayıp kızartmanın sosunuyapmakistiyorum." OsıradaAlexanderveStoddart-Westkıpkırmızıyüzlerlenefesnefesemutfağadaldılar. "Merhaba Bryan!" diye seslendi Alexander babasına dönerek samimiyetle. "Demek buradaydın.Bakarmısın,nenefisbirkızartma!Yorkshirepudingidevarmı?" "Evet,var." "OkuldaverilenYorkshirepudingleriiğrençyassıvehamuroluyor." "Yolumdançekilirmisiniz?"diyesorduLucy."Soshazırlamakistiyorum." "Sosubirazçokyaparmısın?İkiporsiyonalabilirmiyim?" "Evet." "Ooo,iştebuhoş!"dediStoddart-Westüzerinebasaraksevinçle. "Azpişmişolmasın"diyeeklediAlexanderkorkarak. "Olmaz." Alexanderbabasınadönüp,"Mükemmelbiraşçıo!"diyebelirtti. Lucy'ye baba oğul arasında bir rol değişimi varmış gibi geldi. Alexander babasıyla anlayışlıbirbabanınoğluylakonuşacağışekildekonuşuyordu. O sırada Stoddart-West nezaketle sordu. "Size yardımcı olabilir miyim, Bayan Eyelesbarrow?" "Evet,yardımedebilirsin.Alexander,haydigitveziliçal.James,sendebutepsiyiyemek odasına götürür müsün? Siz de kızartmayı alın, Bay Eastley! Patatesleri ve Yorkshire pudinginidebengetiririm." "İçeride Scotland Yard'dan gelen biri var" diye belirtti Alexander. "Yemeği bizimle mi yiyecekler." "Buteyzenizinvereceğikararabağlı." "Bence Emma Teyzem bunda sakınca görmez ama... Aslında o çok misafirperverdir. Harold Amcam ise bundan hoşlanmayacaktır. Bu cinayet meselesine çok bozuluyor." Alexander elinde tepsi kapıdan çıkarken bilgi vermeyi sürdürüyordu. "Bay Wimborne kütüphanede Scotland Yard'dan gelen adamla konuşuyor. Ama yemeğe kalmayacak. Londra'ya dönmesi gerektiğini söyledi. Haydi gel Stoddart. Oh, şuna bakın, çanı çalmaya gitmişbile." Aynıandaçansesiduyuldu.Stoddart-Westbirsanatçıydı.Çanıöylesinegüçlüçalıyordu kikonuşmakolanaksızlaştı. Bryan eti getirdi. Lucy elindeki sebze tabağıyla onu izliyordu. Daha sonra sosla dolu iki kâseyialmakiçinyenidenmutfağadöndü. EmmatelaşlamerdivenlerdenindiğindeBayWimborneantredeeldivenlerinigiyiyordu. "Yemeğekalmakistemediğinizdeneminmisiniz,BayWimborne?Sofrahazır." "Kalamam,Londra'daçokönemlibirrandevumvar.Trendevagonrestorandayerim." "Burayagelmenizbüyükincelik"diyebelirttiEmmaminnetle. Osıradaikipolisgörevlisikütüphanedençıktılar. BayWimborneEmma'nıneliniavuçlarınınarasınaaldı. "Sıkılacak bir şey yok, tatlım! Bu bey cinayeti soruşturmak için New Scotland Yard'dan gelen Dedektif-Müfettiş Craddock. İkiyi çeyrek geçe tekrar gelerek sizlere araştırmasında yardımcı olacak bazı sorular yöneltecek. Ancak dediğim gibi, endişelenecek bir şey yok." Craddock'abakaraksordu."MissCrackenthorpe'abanaaçıkladıklarınızısöyleyebilirmiyim?" "Elbette,bayım." "Müfettiş Craddock bana bunun yerel bir cinayet olayı olmadığını açıkladı. Öldürülen bayanınLondra'dangeldiğivebüyükolasılıklayabancıolduğudüşünülüyor." EmmaCrackenthorpeheyecanlasordu. "Yabancımı?Fransızmı?" AçıklamalarıylaonuyatıştırmayıummuşolanBayWimborneşaşkınlıkiçindeydi.Dermot CraddockEmma'yısorgulayanbakışlarlasüzüyordu. DedektifkendikendineEmma'nınniçinöldürülenkadınınFransızolduğunudüşündüğünü vebudüşüncedenniçinhuzursuzlukduyduğunusoruyordu? BÖLÜM9 Lucy'nin enfes yemeklerinin tadını çıkaran yalnızca iki delikanlı ve Cedric Crackenthorpe'du. İngiltere'ye dönmesini gerektiren koşullardan pek rahatsız olmamışa benziyordu. Bütün bu olanları karakteri gereği, sonunda ölüm de olsa kötü bir şaka olarak nitelendiriyordu. Lucy ağabeyi Harold içinse bu durumun kabul edilemeyecek kadar nahoş bir durum olduğunu fark etti. Harold cinayeti Crackenthorpe ailesine karşı yapılmış bir hakaret olarak algılıyordu. Bundan dolayı o kadar öfkeliydi ki yemeğine dokunmadı bile. Endişeli ve üzgün olan Emma da çok az yedi. Alfred'e gelince tamamen düşüncelere boğulmuştu, çok az yediği gibi çok da az konuştu. İnce esmer yüzlü, gözleri birbirine oldukça yakın gerçekten yakışıklıbirerkekti. Yemekten hemen sonra yeniden gelen polisler, kibarca ilk olarak Bay Cedric Crackenthorpeilegörüşmekistediklerinibelirttiler. MüfettişCraddocksonderecenazikvesamimiydi. "Lütfen oturun, Bay Crackenthorpe. Duyduğuma göre Balear Adaları'ndan gelmişsiniz. Oradamıyaşıyorsunuz?" "Son altı yıldır İbiza'da yaşıyorum. Bu rutubetli ve soğuk ülkeden daha çok hoşuma gidiyor." "Bizdençokdahafazlagüneşgörmüşolduğunuzkesin"dediCraddockgençadamahak vererek. "Ancak öğrendiğime göre çok kısa bir süre önce de buradaymışsınız, kesin söylemekgerekirseNoelzamanı.Evebukadarkısasüresonrayenidendönmenizisağlayan neoldu?" Cedricsırıttı. "KızkardeşimEmma'danaldığımbirtelgraf.Dahaöncearazimizdehiçcinayetişlenmedi. Bunukaçırmakistemedim.Dolayısıyladageldim." "Kriminolojiyleilgilenirmisiniz?" "Bu çok iddialı bir terim! Yalnızca gizemli cinayet vakalarından, dedektif hikâyelerinden filan hoşlandığımı söyleyebilirim. Aile topraklarında işlenen gizemli bir cinayet ise, yaşamda ancak bir kez karşılaşılır türden bir olay. Bunun dışında zavallı Em'in de yardıma ihtiyacı olabileceğini düşündüm. İhtiyarı, polisi ve geri kalanları idare edebilmek için, anlıyorsunuz değilmi?" "Anlıyorum. Bu cinayet sportif duygularınızı ve aileye duyduğunuz yakınlığı kamçıladı. Kız kardeşinizin bundan dolayı size minnettar olduğundan eminim. Tabi aslında diğer iki ağabeyinizdegeldiler." "Ama ona destek olmak ve moralini düzeltmek için değil" diye Cedric açıkladı. "Harold inanılmayacak kadar öfkeli. Şehrin ileri gelen finans adamlarından biri olarak kuşkulu bir kadınınöldürülmüşolmasınaadınınkarışmasıonagörebirşeydeğil." Craddockhafifçekaşlarınıhavayakaldırdı. "Bu...kuşkulubirkadınmı?" "Bence evet, ama bu konuda asıl otorite olan sizsiniz. Olaylara bakınca öyle olması gerektiğisonucunavarıyorum." "Banamaktulünkimolduğunailişkinbirfikirverebileceğinizisanıyorum,haklımıyım?" "Yapmayın, müfettiş arkadaşlarınız onu teşhis edemediğimi söylemediler mi? Benimki yalnızcabirvarsayım." "Ben de yalnızca bir ‘fikir' demiştim, Bay Crackenthorpe. Bu kadını daha önce hiç görmemiş olabilirsiniz. Ama onun kim olduğu ya da olabileceğiyle ilgili olarak bir tahminde bulunabilmenizmümkün,değilmi?" Cedricbaşınısalladı. "Yanlış ata oynuyorsunuz, müfettiş. Gerçekten hiçbir fikrim yok. Sanırım onun buraya, Uzun Ambar'a bizlerden biriyle buluşmak için geldiğini düşünüyorsunuz. Ama bizler burada yaşamıyoruz ki. Bu evde kalan yegâne insanlar yaşlı bir adamla bir kadın. Onun ihtiyar, hastababamlarandevusuolduğuiçinburayageldiğinidedüşünmüyorsunuzherhalde?" "Bize göre -Müfettiş Bacon da aynı düşüncede- bu kadının bir ara bu evle herhangi bir bağlantısıolmuşolabileceği.Tabibuyıllarcaöncedeolabilir.Hafızanızıbirazzorlayın,Bay Crackenthorpe." Cedric bir iki dakika düşündükten sonra başını salladı. "Zaman zaman yabancı yardımcılarımız oldu, tıpkı bizim durumumuzdaki birçok aile gibi. Ama bu durumda söz konusu olabilecek birini anımsamıyorum. Bence bu soruyu diğerlerine sormalısınız. Onlarbendençokdahaiyianımsayacaklardır." "Bunutabikiyapacağız." Craddock sandalyesinin arkasına yaslanarak, ekledi. "Soruşturmada duymuş olduğunuz gibiadlitabipcinayetsaatinitamolaraksaptayamıyor.İkihaftadanuzun,dörthaftadankısa bir süre önce olduğunu belirtiyor, hepsi bu. Buna göre cinayetin Noel zamanı işlendiğini düşünmemizgerekiyor.Noel'deburadaolduğunuzusöylemiştinizyanılmıyorsam.Nezaman geldinizvenezamangittiniz?"Cedrickısacadüşündüktensonrayanıtladı."Birdüşüneyim... uçaklageldim.Noel'denöncecumartesigünügeldim...sanırımayın21'iydi." "Majorka'dandoğruburayamıuçtunuz?" "Evet.Sabahbeştehareketettimveöğlensaatlerindeburadaydım." "Pekiburadannezamanayrıldınız?" "Birsonrakicuma,ayın27'sinde." "Teşekkürederim." Cedric sırıttı. "Cinayete uyan bir zaman diliminde burada olmam gerçekten şanssızlık, müfettiş.AmainanınbanabirkadınıboğmakhiçdebanagörebirNoelşakasıdeğil!" "Umarımöyledir,BayCrackenthorpe." MüfettişBaconbirşeysöylemedenkuşkulubakışlarlaolanlarıizliyordu. "Böylebireylembarışveiyiniyetduygularınatersdüşerdi,öyledeğilmi?" Cedric bu soruyu doğruca kendi kendine homurdanan Müfettiş Bacon'a yöneltmişti. AncaknezaketleyanıtlayanMüfettişCraddockoldu. "Teşekkürler,BayCrackenthorpe.Hepsibukadardı." Cedric odadan çıkıp kapıyı ardından kapadıktan sonra Craddock meslektaşına dönerek sordu. "Onunhakkındanedüşünüyorsunuz?" Bacon, "Her şeyi yapabilecek kadar kendini beğenmiş bir tip" diye homurdandı. "Ben bu tiplerden hiç hazzetmem. Yaşamları dağınık, kuşkulu tipteki kadınlarla yakın ilişkileri olan sanatkârtakımından,değeryargılarınormalinsanlardanfarklıbiri." Craddockgülümsedi. "Ben giyim şeklinden de hiç hoşlanmadım" diye ekledi Bacon. "Resmi soruşturmaya bu kıyafetle katılması... saygısızlık. Uzun zamandır gördüğüm en kirli pantolon. Ya kravatını fark ettiniz mi? Boyalı kordonlardan örülmüş gibi. Bana sorarsanız o rahatlıkla bir kadını boğup,bundanhuzursuzolmayacakbiri." "Ama bu kadını boğan o değil... özellikle de Majorka'dan 21'inde ayrıldığı doğruysa. Bu kolaycatetkikedilebilecekbirşey." Baconmeslektaşınıkuşkulubakışlarlasüzdü. "Gerçekcinayetzamanınıözelliklebelirtmediğinizifarkettim." "Bunuşimdilikkendimizesaklayalım.İlkaşamalardabazıbilgilerinbendekalmasınıdaima yeğlemişimdir." Bacon bu fikre içtenlikle katıldığını belirtti. "Zamanı gelince söyleriz" dedi. "En doğrusu bu!" "Şimdi de" diye konuşmaya başladı Craddock. "Kibar, şehirli beyefendinin konuya ilişkin nelersöyleyeceğinebakalım." Dudakları ince bir çizgiyi andıran Harold Crackenthorpe'un bu konuda söyleyebileceği çok az şey vardı. "Çok tatsız... gerçek anlamda bu olayın başımıza gelmesi büyük bir şanssızlık. Korkarım gazeteler bu konuya el atacaklar... daha şimdiden bazı gazeteciler röportajiçinbaşvurdularbile...Böylebirdurum...Esefverici..." Haroldyarımcümlelerlekonuşmayabirdenaravererekoturduğukoltuğayaslandı.Burnu kötükokularalanbirinsanabenziyordu. Müfettişin tüm denemeleri sonuçsuz kaldı. Kadının kim olduğu ya da olabileceği konusunda en ufak bir fikri bile yoktu. Evet, Noel zamanı Rutherford Hall'e gelmişti. Ancak tamNoelakşamımalikâneyegelebilmişti.Vehaftasonunudaburadageçirmişti. "Hepsi bu kadar, teşekkür ederim!" Daha fazla soru yöneltmenin anlamsız olduğu kanısına varan Craddock bu sözlerle soruşturmayı bitirdi. Harold Crackenthorpe'un bu olaydaonlarayardımcıolmayacağıkonusundakararınıvermişti. DahasonraodayaoldukçaabartılıbirsoğukkanlılıklaAlfredgirdi. CraddockAlfredCrackenthorpe'udikkatlesüzdü;buyüzonabirşekildetanıdıkgeliyordu. Hiç kuşkusuz ailenin bu bireyini daha önce bir yerlerde görmüştü, ama nerede? Resmini gazetede görmüş olabilir miydi? Anılarında onunla ilgili yüz kızartıcı bir şeyler olduğunu hissediyordu.Alfred'emesleğinisordu,ancakkaçamakbiryanıtalabildi. "Şu sıralar sigorta işiyle uğraşıyorum. Kısa süre öncesine kadar yeni tip bir diktafon pazarlıyordum.Bukonudadevrimsayılacakbiralet!Buişteniyikazandım." Craddock beğeniyle başını salladı. Onun bu davranışından hiç kimse Alfred'in ucuz giysilerinin yüzeysel zarafetinin farkında olduğunu anlayamazdı. Cedric'in giysileri oldukça eskiydi,taraztarazolmuştu;amaolağanüstükalitelibirkumaştanustaişibirkesimledikilmiş oldukları anlaşılıyordu. Karşısındaki adamın ise ucuz şıklığı kendisiyle ilgili olarak anlattığı hikâyeyidoğrulamıyordu.Craddocknezaketlerutinsorularınıyineledi.Alfredkonuylailgilenir gibiydi...hattahoşlanıyordubiledenebilir. "Kadının daha önce burada çalışmış olabileceği düşüncesi hiç fena değil. Ama oda hizmetçisi olması olanaksız, bildiğim kadarıyla kardeşimin hiç oda hizmetçisi olmadı. Günümüzdeartıkhiçkimseninolmadığınısanıyorum.Ancakyinede,başkaülkelerdengelen yabancı yardımcılarımız hep oldu. Polonyalı biri vardı, sonra hayat dolu bir Alman, iki de olabilir.AncakEmma'nınteşhisedememişolmasıbuvarsayımınızısuyadüşürüyor,müfettiş. Emma'nınçoksağlambirhafızasıvardır.Neyse,kadınLondra'dangeliyorsa..." "BuaradakadınınLondra'dangeldiğisonucunanasılvardınız?" Bu soruyu belirgin bir kayıtsızlıkla yöneltmiş olmasına rağmen gözleri merak ve heyecanlaparlıyordu. MüfettişCraddockgülümseyerekbaşınısalladı. Alfred,onasorgularcasınabaktı. "Açıklamakistemiyormusunuz?Yoksacebindengeridönüşbiletimiçıktı,öylemi?" "Olabilir,BayCrackenthorpe." "Öyleyse, Londra'dan geldiğini kabul edecek olursak burada buluşacağı adamın Uzun Ambar'ınsessizlikiçindecinayetinigerçekleştirmekiçinidealbiryerolduğununfarkındaymış. Buralardaki koşulları çok iyi bilen biri olmalı. Yerinizde olsam onu bulmaya çalışırdım, müfettiş." "Biz de bunu yapıyoruz" diyen Craddock'un bu sözcükleri son derece sakin ve güven vericiydi. Alfred'eteşekkürederekgidebileceğinibelirtti. "Biliyor musunuz" dedi Alfred odadan çıktıktan sonra Müfettiş Bacon'a dönerek. "Bu herifidahaöncebiryerdegördüğümdeneminim..." MüfettişBacondaAlfred'leilgiligörüşünübelirtti."Kaypakbiri.Bazenkaypaklığındozunu kaçırıyor." *** "Benimle görüşmek isteyip istemediğinizden tam olarak emin değilim." İçeri girip girmemektetereddütedenBryanEastleykapıağzındadurmuş,ürkekçesoruyordu."Nede olsatamolarakailedensayılmam..." "Sanırım siz Bay Bryan Eastley'siniz, değil mi? Beş yıl önce ölen Miss Edith Crackenthorpe'unduleşi?" "Budoğru." "Geldiğiniz için çok teşekkür ederiz, Bay Eastley. Özellikle de bize herhangi bir şekilde yardımcıolabilecekbirşeybiliyorsanız?" "Maalesef. Yardımcı olabilmek isterdim. Çok tuhaf bir olay, değil mi? Kışın ortasında uzaktangelipsoğukrutubetlibirambardabiriylebuluşmayaçalışmak.Bunuaklımalmıyor." "Gerçektendebuçokşaşırtıcı"diyeonayladıMüfettişCraddock. "Yabancıolduğudoğrumu?Böylebirşeyduydumda." "Bu sizin için bir anlam taşıyor mu?" Müfettişin tüm dikkatle izlemesine rağmen Bryan'ın yüzifadesindehiçbirdeğişiklikolmadı,aynısamimiveiçtenhavasısürdü. "Hayır,gerçektenhiçbirşey." "Fransız olabileceğini düşünüyoruz" diye söze karıştı Müfettiş Bacon art niyetli bir kuşkuyla. Bryan'dabircanlanmaoldu.Mavigözleriilgiyleetraftadolaştı,sarıbıyığınısıvazlamaya başladı. "Gerçekten mi? Paris o la la!" Başını salladı. "Bu da olayı daha da anlaşılmaz kılıyor, değil mi? Ambarda bulunduğu şekli kastediyorum. Daha önce hiç lahitte öldürülen birini görmüşmüydünüz?Adamıbunaitennasılbirdürtüyadakompleksacaba?KendiniCaligula yadaonungibibirşeymizannediyor?" Müfettiş Craddock bu yorumu irdeleme zahmetine bile kalkışmadı. Bunun yerine son derecekayıtsızbirtavırlasordu: "Aileden herhangi birinin Fransa'yla ilişkisi ya da... bağlantısı filan olduğuna ilişkin bir bilginizvarmı?" Bryan,Crackenthorpelarınzevkvesefadüşkünüolmadıklarınıbelirtti. "Harold'un çok düzgün bir evliliği var" dedi. "Eşi yoksul düşmüş bir İngiliz asilzadesinin balıkyüzlükızı.Alfred'egelincekadınlarlapekfazlailişkisiolduğunusanmıyorum.Yaşamını sonları hüsranla biten ufak tefek entrikalar peşinde koşmakla geçiriyor. Cedric'e gelince, İbiza'da birkaç İspanyol senyorita'yla ilişkisi olduğunu sanıyorum. Kadınlar Cedric'in peşinden koşarlar. Üstelik de pis ve tıraşsız görünümüne rağmen! Kadınların ondan neden hoşlandıklarını hiç anlayamıyorum, ama görünen gerçek bu. Sanırım pek yardımcı olamadım,değilmi?"Özürdilercesinegülümsedi. "Oğlum Alexander ile görüşseniz daha iyi olur. Arkadaşı Stoddart-West ile olay ortaya çıktığından beri büyük heyecanla ipucu bulmaya çabalıyorlar. Bir şeyler bulduklarına bahse girebilirim." MüfettişCraddockdaaynıumudutaşıdığındanbahsetti.DahasonradaBryanEastley'e teşekkürederek,MissEmmaCrackenthorpeilegörüşmekistediğinibelirtti. *** Müfettiş Craddock Emma Crackenthorpe'u daha önce olduğundan daha büyük dikkatle süzdü.Yemektenöncekadınınyüzündebelirenifadeyehâlâbiranlamveremiyordu. Sessiz, sakin bir kadındı. Ama aptal değildi. Pek parlak bir zekaya da sahip olduğu söylenemezdi. Emma Crackenthorpe erkeklere huzur veren yarattığı ahenkli havayla evi yuvayadönüştüren,tatlıvesakinbirkadın,diyedüşündü. Bu gibi kadınları çözümlemek genellikle çok güçtür. Bu sessiz, sakin görünümün gerisinde çok sağlam ve güçlü bir karakter gizli olabilir, onları küçümsememek gerek. Belki de, lahitteki cesedin sırrını çözecek anahtar Emma'nın ruhunun derinliklerinde bir yerlerde gizli,diyedüşündüCraddock. Bu düşünceler kafasının içinde birbirini izlerken polis müfettişi birbiri ardından önemsiz sorularyöneltti. "Konuyla ilgili olarak bildiklerinizin büyük kısmım Müfettiş Bacon'a anlattığınızı sanıyorum"dedi."Sizisorularımlayormakistemiyorum." "Banaistediğinizisorabilirsiniz." "Bay Wimborne'un da belirttiği gibi ölen kadının bu çevreden olmadığı sonucuna vardık. Bu belki sizi rahatlattı... ya da en azından Bay Wimborne öyle düşünüyordu. Ama bizler açısındandaolayızorlaştırıyortabi.Dolayısıylateşhisedilmesigüçleşiyor." "Onutanımlamayayardımcıolabilecekherhangibirşeyyokmu?Birçanta?Evrak?" Craddockbaşınısalladı. "Çantasıyoktu,ceplerindedebirşeyçıkmadı." "Adıkonusundahiçbirşeybilmiyormusunuz?Yadaneredengeldiğini?Hiçbirşeymi?" Craddockdüşünmeyebaşladı.Bilmekistiyor...kadınınkimolduğunu...çokmerakediyor. Acababaştanberihepböyleheyecanlımıydı?Baconpekbugörüştedeğildiama...aslında gözündenpekbirşeykaçmayanakıllıbiradamdır,ama... "Hakkında hiçbir şey bilmiyoruz" dedi. "Bu nedenle de birinin bize yardımcı olmasını umuyoruz. Bu konuda hiçbir bilginiz olmadığından emin misiniz? Onu teşhis edememiş olsanızbile...kimolabileceğihakkındadabirfikrinizyokmu?" Belki yanılıyordu ama Müfettiş Craddock kadının yanıt vermeden önce kısa bir an düşündüğüizleniminekapıldı. "Gerçektenhiçfikrimyok"dedi. Müfettiş Craddock'un kadına karşı tavrı hafifçe değişmişti. Sesindeki belli belirsiz bir sertleşmedışındabufarkedilmiyordu. "Bay Wimborne size kadının yabancı olduğundan söz edince niçin onun Fransız olabileceğinidüşündünüz?" Emma'nıntavrındapekbirdeğişiklikolmadı,yalnızcakaşlarınıkaldırdı. "Öylemiyaptım?Evetsanırımyaptım.Evetsanırımöyledüşündüm...belkidebugerçek milliyetlerini öğrenene kadar her yabancının Fransız olduğunu düşünme eğilimimizin sonucuydu.Biliyorsunuz,buülkedeyabancılarınbüyükçoğunluğuFransız." "Ben bu konuda sizinle hemfikir değilim. Özellikle de bugünlerde durum değişti. O kadar farklı milletlerden, İtalyanlar, Almanlar, Avusturyalılar, tüm İskandinav ülkelerinden insanlar İngiltere'yegeliyorlar..." "Evet,sanırımhaklısınız." "BukadınınFransızolduğunudüşünmenizinözelbirnedeniyokdeğilmi?" Emma bu soruyu yanıtlamakta acele etmedi. Biraz düşündükten sonra üzüntülü bir ifadeylebaşınısalladı. "Hayır"dedi."Sanırımyok." Bakışlarısonderecesakindi,kirpiğibileoynamıyordu.CraddockMüfettişBacon'abaktı. Baconönedoğrueğilerekcebindençıkardığıküçükemayebirpudriyerigösterdi. "Bunutanıdınızmı,MissCrackenthorpe?" Emmapudriyerialarakinceledi."Hayır.Benimdeğil." "Kiminolabileceğihakkındabirfikrinizvarmı?" "Hayır." "O zaman sizi şimdilik daha fazla yormamıza gerek olmadığını sanıyorum. Görüşmek üzere." "Teşekkürler." Emma iki adama kısaca baktıktan sonra ayağa kalkarak odadan çıktı. Belki yanılıyordu ama Müfettiş Craddock rahatlamış olmanın heyecanıyla onun normalden daha hızlı adımlarlaodadançıktığıhissinekapıldı. "Onunbirşeybildiğinimidüşünüyorsunuz?"diyeBaconsordu. MüfettişCraddocksıkıntıylayanıtladı."Birnoktadaherkesinanlatmakistediğindendaha fazlasınıbildiğiizleniminekapılıyorsunuz." "Aslında öyledir" dedi Müfettiş Bacon engin deneyimlerinin getirdiği rahatlıkla. "Yine de" diye ekledi. "Bu genellikle araştırılan konuyla pek fazla ilgisi olmayan bir şeydir. Ya aileden gizlenen bir gençlik günahıdır ya da insanlar kirli çamaşırlarının ortaya dökülmesinden korkuyorlardır." "Evet bunu biliyorum. Ama yine de..." Ancak Müfettiş Craddock'un cümlesi yarım kaldı. KapıaçıldıveihtiyarBayCrackenthorpeiçerigirdi. "Scotland Yard'ın evin içine kadar gelip ilk olarak ailenin reisiyle konuşma nezaketini göstermeye bile gerek görmemesi anlaşılır gibi değil. Bana bu evin reisinin kim olduğunu söylermisiniz?Evet,söyleyin!Buevinreisikim?" "Tabi ki siz, Bay Crackenthorpe" diye yanıtladı Craddock yaşlı adamı sakinleştirmeyi amaçlayan alçak bir sesle ayağa kalkarken. "Müfettiş Bacon'a bildiğiniz her şeyi anlatmış olduğunuz gerçeğinden hareket ettiğimizi bilmelisiniz; ayrıca sağlığınızın çok iyi olmaması nedeniyledesizifazlazorlamakistemedik.Dr.Quimper'inbelirttiğinegöre..." "Şöyledemekistiyorum...böyledemekistiyorum...Sertbirinsandeğilim...Dr.Quimper'e gelince...yaşlı,pimpiriklikadınlardanfarksızamaçokiyibirdoktor,şikayetlerimdenanlıyor... amaonakalsabenipamuklariçindetutacak.Yemekkonusundasabitfikirli!Noel'deyemeği biraz fazla kaçırıp midemi bozduğumda panikledi... ne yedim? Ne zaman? Kim pişirdi? Kim servisyaptı?Vesairevesaire...hernekadarsağlığımkusursuzsayılmazsadatümgücümle size yardımcı olabileceğimden emin olabilirsiniz. Evimde bir cinayet işleniyor... ya da ambarımda!İlgiçekicibirbinadeğilmi?Elizabethdönemindeyapılmış,odevrinkarakteristik özelliklerini taşıyor! Yöredeki mimar öyle olmadığını söylüyor, ama adam ne söylediğinin farkındabiledeğil.1580'denbirgünbilesonrayapılmışolamaz...neyseşuandakonudeğil bu.Şimdisadedegelelim.Bendenneöğrenmekistiyorsunuz?Şimdilikvarsayımlarınızne?" "Henüz herhangi bir varsayım öne sürmek için çok erken, Bay Crackenthorpe. Hâlâ bu kadınınkimolduğunuanlamayaçalışıyoruz." "Yabancıolduğunusöylediniz,değilmi?" "Öylesanıyoruz." "Düşmanajanımı?" "Sanmam.Olmadığınısöyleyebilirim." "Söyleyebilirim! Söyleyebilirim. Onların her tarafa yayıldıklarının farkında değil misiniz? Ülkeyi bir tarayın, göreceksiniz. Göçmen bürolarının onlara niçin izin verdiğini anlayamıyorum. Sanayi casusu olarak faaliyet gösterdiklerinden eminim, hatta bu konuda bahsebilegirerim.Maktulkadınındacasusolduğunaeminim." "Brackhampton'damı?" "Heryerfabrikadolu.Kapımınhemendışındabilebirtanevar." CraddockBacon'lagözgözegeldi;deneyimlimüfettişhemenaçıkladı. "Tenekekutufabrikası." "Onların gerçek faaliyetlerinin ne olduğunu nasıl bilebilirsiniz? Hiçbir konudan emin olmamak gerekir. Size anlatılan hiçbir şeyi aslını araştırmadan kabul etmemelisiniz. Neyse diyelimkicasusdeğildi,pekiozamanneydi?Sevgilioğullarımdanbiriyleilişkisiolduğunumu düşünüyorsunuz? Eğer öyleyse hiç kuşkusuz Alfred'ledir. Harold olamaz, o çok dikkatli ve tedbirlidir.Cedric'egelincebuülkedeyaşamayatenezzületmiyor.Budurumdabueksiketek Alfred'in kadınlarından biri olmalı. Belalılarından biri onunla buluşmak için buraya geldiğini düşünüponuburayakadarizlediveöldürdü.Buvarsayımanedersiniz?" Müfettiş Craddock ince bir kurnazlıkla bunun yalnızca bir varsayım olduğunu belirtti. AncakBayCrackenthorpebunufarketmedi. "Hıh!Alfredherzamankorkağıntekiydi.Obiryalancıdır,bunudaunutmamakgerek,her zamanöyleydi.İnsanınyüzünebakabakayalansöylemektençekinmez.Oğullarımdanhiçbiri işeyaramaz.Hepsiölümümübekleyenakbabalardanfarksızlar,yaşamdakitekhedefleribu!" Pis pis güldü. "İstedikleri kadar bekleyebilirler! Onlara bu iyiliği asla yapmayacağım. Neyse eğer bana başka bir sorunuz yoksa... yoruldum artık. Biraz dinlenmek istiyorum." Yeniden dışarıçıktı. "Alfred'ineksiketeğimi?"diyeBaconhomurdandı."Banakalırsaihtiyarbunuuyduruyor." Sustu, tereddütle ekledi. "Bana kalırsa Alfred temiz bir insan, bazı ticari dolaplar çevirdiği kesin ama bu konumuzun dışında. Ne dersin... benim asıl kafamı kurcalayan hava kuvvetlerindenolan." "BryanEastleymi?" "Evet. Daha önce de onun tipinde bir iki kişiyle karşılaştım. Bir anlamda kendilerini yaşamın rüzgarına kaptırıp dünyanın dört bir yanına savruluyorlar; yaşamlarında tehlikeyi, ölümü, heyecanı, macerayı çok erken tanıyorlar. Ve sonra birden yaşamı fazla yavan buluyorlar.Yavan,boşvetatminsiz.Biranlamdaonlarahaksızlıketmişoluyoruz.Aslındabu konudanereyekadargidebileceğinibildiğimideiddiaedemem.Amabirşekildedoludolubir geçmiş ve boş bir gelecekle karşımızda durdukları da bir gerçek. Üstelik de canla başla yaşamlarını riske atabilmiş insanlar bunlar; sıradan bir insan ahlaki değerlerden çok sağduyularının etkisiyle, içgüdüsel olarak güvenliğini sağlamaya çalışır. Ancak bu kahramanlarkorkuyutanımıyorlar,lügatlarındatedbirliolmakdiyebirşeyyok.EğerEastley bir kadınla ilişkiye girmiş olsa ve onu öldürmek istese..." Susarak ellerini çaresizliği belirtir şekilde açtı. "Peki ama onu niçin öldürmek istesin ki? Ayrıca bir kadını öldürecek olsa bile onuniçinkayınpederininambarındakibirlahidiniçinekoysun?Banasorarsanbuadamlardan hiçbirinin cinayetle herhangi bir ilgisi yok. Eğer olsa, neden cesedi kendi arka bahçelerinde bırakmakgibibirhatayapsınlarki?" Craddockdaonabukonudakatıldığınıbelirterek,bunabiranlamveremediğinisöyledi. "Buradayapacakbaşkaişimizvarmıydı?" Craddockolmadığınısöyledi. Bacon,Brackhampton'agiderekbirfincançayiçmeleriniönerdiysedeCraddock,eskibir dostunuziyaretetmeyiplanladığınısöyleyerekbunureddetti. BÖLÜM10 Miss Marple porselen köpek bibloları ve Margaret'in armağanları karşısında oturmuş, mutlulukiçindeMüfettişDermotCraddock'usüzüyordu. "Okadarmutluyumki"diyeaçıkladı."Buolayınsoruşturmasınınsizeverilmişolmasıbeni gerçektensevindirdi.Bugörevisizinüstleneceğiniziumuyordum." "Mektubunuzu aldıktan sonra" diye açıkladı Craddock. "Doğruca polis merkezine gittim. OsıralardaBrackhampton'dakilerdeaynıkonuylailgiliolarakyardımiçinbiziaradılar.Bunun yerel bir olay olmadığı, kendi sorumluluk sınırlarını aştığı görüşündeydiler. Sizden bahsettiğimdeemniyetmüdürümüzçokheyecanlandı.Sanırımvaftizbabamonasizinleilgili çokşeyanlatmış." "SevgiliSirHenry!"diyemırıldandıMissMarplesevgiyle. "Benden kendisine Little Paddock's davasından bahsetmemi istedi. Daha sonra ne söylediğinibilmekistermisiniz?" "Eğerözelvegizlideğilseanlatmanızıisterim." "Buikiyaşlıkadınınçözümünükafalarındatasarlayıpolanaksızgibigörünmesinerağmen haklılıklarının ortaya çıktığı çok çapraşık davalara benziyor" dedi. "Bu yaşlı hanımlardan birini tanıdığına göre seni bu davayla görevlendiriyorum. Böylece buraya geldim işte! Şimdi sevgili Miss Marple, nereden başlayalım? Bu sizin de anlayacağınız gibi resmi bir ziyaret değil. Yardımcımı da getirmedim. Öncelikle ikimizin baş başa verip olayı gözden geçirmemizindahadoğruolacağınıdüşündüm." MissMarplegülümsedi. "Eminim"dedi."Siziyalnızcagörevbaşındatanıyanbirininbuinsancaduygusalyönünüzü bilmesi olanaksız. Ayrıca her zamankinden daha da hoş görünüyorsunuz. Kızarmayın... Neyse,neleröğrendiniz?" "Sanırım, hemen hemen her şeyi. Arkadaşınız Bayan McGillicuddy'nin St. Mary Mead Polis Merkezi'ne yaptığı ihbarı, bunun trendeki kondüktör tarafından teyidini ve Brackhampton gar müdürünün ifadesini inceledim. Diyebilirim ki herkes üzerine düşen tüm araştırmaları yapmış, demiryolları görevlileri ve polis. Ancak sizin yaptığınız tahminlerin hepsindendahaisabetliolduğunusöyleyebilirim." "Tahmin değil!" diye itiraz etti Miss Marple. "Benim daha büyük bir avantajım vardı. Elspeth McGillicuddy'yi tanıyorum. Ama diğerleri tanımıyordu. Kimse onun hikâyesini doğrulayamıyordu; kayıp olduğu bildirilen bir kadın da olmadığı için diğer insanların hepsi doğal olarak tüm bunların ihtiyar bir kadının kurgulamaları olduğunu düşündüler. Yaşlı kadınlarbutürdenhayalürünühikâyeleranlatırlar...amaElspethMcGillicuddyasla." "ElspethMcGillicuddyasla!"diyeyinelediMüfettişCraddock."Onutanımayıçokisterdim. Keşke Seylan'a gitmemiş olsaydı. Bu arada onun da orada sorgulanmasını ayarlamaya çalışıyoruz." "Aslında benim düşünce yöntemimin de orijinal olduğu söylenemez" diye belirtti Miss Marple. "Mark Twain'in öykülerinden esinlendim, Atı bulan oğlanın yöntemini izledim. Hikâyedeçocukatolsaydımnereyesaklanırdımdiyedüşünürveorayagittiğindeatıbulur." "Acımasız kanlı bir katil olsaydınız ne yapacağınızı mı düşündünüz?" Craddock pembe beyazyaşlıyüzünedikkatlebakaraksordu."Gerçektenzihniniz..." "Yeğenim Raymond'un söylediği gibi lavaboya mı benziyor" diye ona hak veren Miss Marple sert bir şekilde başını salladı. "Ona hep lavaboların evdeki temizliği sağlayan en gerekliunsurlarolduğunusöylemişimdir." "Peki biraz daha ileri giderek, kendinizi katilin yerine koyup bana şu anda nerede olabileceğinisöyleyebilirmisiniz?" MissMarpleiçiniçekti. "Yapabilmek isterdim. Ancak bir fikrim yok... hiçbir fikrim yok. Ancak Rutherford Hall'da yaşayanyadaorayıçokiyitanıyanbiriolmalı." "Haklısınız. Fakat bu şekilde çok geniş bir yelpazeyle uğraşmak zorunda kalıyoruz. Oradaçalışmışbirsürügündelikçikadınvar.Kadınlarınyönettiğibirdernektümfaaliyetlerini orada gerçekleştiriyor, daha önce de Kraliyet Hava Kuvvetleri destek unsurları orayı kullanmışlar. Bunların hepsi Uzun Ambar'ı, lahidi ve anahtarın nerede durduğunu biliyorlar. Bunundışındabütünbunlarçevredeyaşayanlartarafındandabilinmekte.Oralardayaşayan herkesdeğişikamaçlarlaUzunAmbar'danyararlanabiliyor." "Evet,elbette!Karşıkarşıyaolduğunuzzorluklarıçokiyianlıyorum." Craddockekledi."Cesetteşhisedilmedikçeilerlemekaydetmemizçokzorgörünüyor." "Pekiama,buçokmuzor." "Eninde sonunda kim olduğunu bulacağız. O yaşta ve görünümdeki kadınlara ait tüm kayıp ihbarlarını değerlendiriyoruz. Şu ana kadar uyan çıkmadı. Patolog onun otuz beş yaşlarında, sağlıklı, büyük olasılıkla evli ve en azından bir çocuk sahibi olduğu sonucuna vardı. Kürkü Londra'daki bir alışveriş merkezinden satın alınmış ucuz sayılabilecek bir manto.Sonüçayboyuncaaynıtipkürktenyüzlercesatılmış,bununenazyüzdealtmışıda sarışınbayanlara.ÖlenkadınınresmindenonuteşhisedebilenyadamantonunNoelöncesi alınıp alınmadığını söyleyebilen bir tek tezgahtar bile çıkmadı. Diğer giysileri ise büyük olasılıkla yurtdışından, belki de Paris'ten alınmışa benziyor. İngiliz etiketi taşımıyorlar. Paris'lebağlantıkurduk,konuyubizimadımızaaraştırıyorlar.Tabikieryadageçbiriçıkıp kayıpakrabasınıyadakiracısınıihbaredecektir.Buyalnızcazamanmeselesi." "Pudriyerbiryararsağlamadımı?" "Maalesef,hayır.BuRuedeRivoli'deçokucuzatezgahlardayüzlercesisatılantürdenbir şey. Bu arada aslında bunu polise hemen verseydiniz daha doğru olacaktı... ya da hiç değilseBayanEyelesbarrow." MissMarplebaşınısalladı. "Ancak onu bulduğumuz anda henüz cinayet ortada yoktu ki" diye önemli bir noktayı işaret etti Miss Marple. "Düşünün bir defa, golf çalışan genç bir bayan otların arasında hiçbir değeri olmayan eski bir pudriyer buluyor, elbette ki hemen polise koşup bunu bildirmez."MissMarplebirsüresusupdüşündüktensonraekledi."Öncecesedibulmamızın çokdahaakıllıcaolacağınıdüşündüm." MüfettişCraddockneşelenmişti. "Sanırımbulabilmekonusundabiranbilekuşkuduymadınız." "Hayır.LucyEyelesbarrowsonderecebecerikliveakıllıbirkızdır." "Bendeaynıfikirdeyim.Becerikliliğivedayanılmazçekiciliğibenikorkutuyor.Hiçbirerkek onunlaevlenmeyecesaretedemez." "Ah,böylesöylemeyin...buyalnızcabirgruperkekiçinsözkonusuolabilir."MissMarple biraniçindüşündü."RutherfordHall'dakidurumunasıl?" "Anladığım kadarıyla kendilerini tamamen onun ellerine teslim etmişler. Edebi bir deyişle, onunelindenbesleniyorlar.Buaradasizinlebağlantısındanhaberleriyok.Bunugizlituttuk." "Zatenartıkbenimlebirbağlantısıyok.Onaverdiğimgörevibaşarıylasonuçlandırdı." "Öyleyseistediğiandaistifaedipgidebilir." "Evet." "Pekiamaoradakalıyor.Niçin?" "Bununnedenlerinibanaaçıklamadı.Çokakıllıbirkızdır.Sanırımkonuilgisiniçekti." "Buolaymı?Yoksaailemiilgisiçekti?" "İkisiarasındabirayırımyapmaktazorlanıyorolabilir"diyefikrinibelirttiMissMarple. Craddock,onusertbakışlarlasüzdü. "Yoohayır,Tanrıaşkınahayır." "Aklınızdabirşeymivar?" "Sanırımsizinvar." MissMarplebaşınısalladı. Dermot Craddock içini çekti. "Bu durumda tek yapabileceğim bulgularımı belirli bir düzendesınıflandırmak.Polisolarakyaşamçoktekdüze." "Birsonucavaracağınızdaneminim." "Banaverebileceğinizbirfikrinizmivar?Zekanızınyenibirürünü?" "Olayları bir tiyatro kumpanyası açısından değerlendirmeye çalışıyorum" diye açıkladı Miss Marple çekingenlikle. "Kesin bir bağlantısı olmayan, sürekli olarak oradan oraya gidip temsiller veren bir kumpanya gibi. Bu gibi bir yerde genç bir kadının kaybolduğu pek fark edilmezdi." "Evet. Bunu hiç düşünmemiştim, belki de önemli bir noktaya parmak bastınız. Bunu araştıracağım."Veekledi."Niçingülümsüyorsunuz?" "Yalnızca düşünüyordum da" diye yanıtladı Miss Marple. "Kim bilir cesedin bulunduğunu öğreninceElspethMcGillicuddy'ninyüzünehalalacak?" *** "Demeköyle!"dediBayanMcGillicuddy."Demeköyle!" Ne diyeceğini bilemiyordu. Önce birçok resmi belgelerle kendini tanıtan genç yakışıklı adamı,ardındandakendisinegösterilenfotoğraflarıilgiyleizledi. "Evet bu o!" dedi. "Bu o! Zavallı! Cesedi bulmalarına gerçekten sevindim. Kimse bir tek sözüme bile inanmıyordu. Ne polis ne demiryolcular ne de diğerleri! Anlattıklarıma inanmamalarıçoktatsız!Herneyse,hiçkimseüzerimedüşeniyapmadığımısöyleyemez." Gençadamaynıduygularıpaylaşarakanlayışlagülümsedi. "Cesedinneredebulunduğunusöylemiştiniz?" "Brackhampton'un hemen dışında Rutherford Hall diye adlandırılan bir malikânenin ambarında." "Hiçduymadım.Orayanasılgittiğinibilmekisterdim." Gençadamyanıtvermedi. "SanırımonuJaneMarplebuldu.Sevgilidostum,Jane!" Gençadamelindekibelgeleredayanarakaçıkladı. "CesedibulanBayanLucyEyelesbarrowdiyebiri." "Buadıhiçduymadım.AmayinedeherhangibirşekildeMissMarpleileilgisiolduğundan eminim." "Bu arada Bayan McGillicuddy, bu resimdeki kadının tren penceresinden gördüğünüz kadınolduğunuteşhisedebilecekmisiniz?" "Biradamtarafındanboğulurkengördüğümkadınbu,eveto." "Peki,adamıtanımlayabilirmisiniz?" "Uzunboylubiradamdı." "Başka?" "Koyurenksaçlı." "Evet?" "Sizesöyleyebileceğiminhepsibu.Banaarkasıdönüktü.Yüzünügörmedim." "Onutekrargörürseniztanıyabilirmisiniz?" "Tabikihayır.Banasırtıdönüktü.Yüzünühiçgörmedim." "Onunkaçyaşlarındaolabileceğiyleilgilibirfikrinizdeyokmu?" BayanMcGillicuddydüşündü. "Hayır,yok...Bilemiyorum...Amasanırımçokgençdeğildi.Omuzlarıöylegörünüyordu... çökmüş...nedemekistediğimidoğruanlatabiliyormuyumbilmemama."Gençadambaşıyla onayladı. "Otuz ya da üstü olmalı. Daha yakın bir tahminde bulunamayacağım. Biliyor musunuz, esas olarak ona bakmıyordum... kadına bakıyordum... boynuna dolanmış ellere, yüzüne...mosmorolanyüzüne...Hâlâzamanzamangözleriminönünegeliyor..." "Buçokzor,moralbozucubirdeneyimolmalı"dedigençadamsamimiyetle. Notdefterinikapataraksordu."İngiltere'yenezamandönüyorsunuz?" "Üçhaftasonra.Bugereklimi,yani,benimdönmemmigerekiyor?" GençadamhemenBayanMcGillicuddy'ninheyecanınıyatıştırdı. "Yo,hayır.Şuaniçinyapabileceğinizhiçbirşeyyok.Tabieğerbirinitutuklarsak..." Vekonuböylecekapandı. Postacı Miss Marple tarafından arkadaşına yazılmış bir mektup getirdi. Yazı eğik ve örümcek ağı gibi karmaşıktı. Birçok kelimenin altı çizilmişti, Bayan McGillicuddy engin deneyimlerine dayanarak mektubu deşifre edebildi. Miss Marple arkadaşına ayrıntılı olarak olanları rapor etmişti. Bayan McGillicuddy her sözcüğün büyük bir mutlulukla üzerinde durarak,okudu. OveJaneyineonlarahaklıolduklarınıkanıtlamışlardı. BÖLÜM11 "Sizihiçanlamıyorum"dediCedricCrackenthorpe. Bakımsızlıktan neredeyse yıkılmak üzere olan domuz ağılının duvarına yaslanmış, Lucy Eyelesbarrow'usüzüyordu. "Anlayamadığınızne?" "Buradanearadığınız?" "Yaşamımıkazanmayaçalışıyorum." "Hizmetçilikyaparakmı?"Sesindekibelirginküçümsemehemenanlaşılıyordu. "Siz nerede yaşıyorsunuz Tanrı aşkına?" Lucy öfkeyle söylendi. "Hizmetçi ne demek? Ben ev işleri yardımcısıyım; profesyonel bir kâhya ya da Tanrı'nın bir armağanı; en çok da busonuncusuhiçkuşkusuz!" "Burada yaptığınız işlerden hoşlanıyor olamazsınız, yemek pişirmek, yatak düzeltmek, elektrik süpürgesi ya da adı her neyse o gürültülü nesneyle ortalıkta dolanmak, bileklerine kadarbulaşıksularınagömülmek..." Lucygüldü. "Aslında belki ben de tüm ayrıntılardan hoşlanmıyor olabilirim ama örneğin yemek pişirmekten büyük zevk alıyorum, yemek yaparken tüm yaratıcılığımı ortaya koyduğuma inanıyorum.Ayrıcadarmadağınbiryeriderleyiptoplamaktandamutlulukduyuyorum." "Bensesüreklibirdağınıklıkiçindeyaşıyorum"diyenCedricüzerinebasarakinatlaekledi. "Hattabundanmutlulukduyuyorum." "Evetmutluolduğunuzbelli." "İbiza'daki kulübemde yaşam basit temeller üzerine kurulmuştur. Üç tabak, iki fincan ve altı, bir yatak, bir masa ve birkaç sandalye. Her taraf toz, boya lekeleri ve taş parçacıklarıyla dolu. Resim yanında aynı zamanda heykel de yapıyorum. Üstelik de bütün bunlara kimsenin elini bile değdirmesine izin vermiyorum. Ve evimin yakınında bile kadın görmekistemiyorum." "Hiçbiranlamdamı?" "Nedemekistiyorsunuz?" "Sizingibisanatçılarınhareketlibiraşkyaşamlarıolduğunudüşünürdüm." "Sizindeyişinizle,aşkyaşamımınbukonuylahiçilgisiyok.Oözelyaşamım!"diyebelirtti Cedric alçakgönüllülükle. "Ancak temizlik ateşiyle yanan hükümran kadınlara tahammülüm yok." "Aslına bakarsanız küçük kulübenizi bir ziyaret etmek isterdim" dedi Lucy gülümseyerek. "İlginçbirdeneyimolurdu." "Buolanağıbulamayacağınızdaneminolabilirsiniz." "Korkarımöyle!" Domuz ağılından birkaç kiremit düştü. Cedric başım çevirerek, dalgın bakışlarla ağılın derinliklerinisüzmeyebaşladı. "Sevgili emektar Madge!" diye mırıldandı. "Onu çok iyi anımsıyorum. Gerçekten çok sevimlibirhayvandı,ayrıcaçokdaüretkenbiryaratıktı.Sondoğumundabirbatındaonyedi yavrusu olduğunu anımsıyorum. Havanın güzel olduğu öğleden sonralarda buraya gelip elimizdekibirsopaylaonunsırtınıkaşırdık.Bundanokadarhoşlanırdıki!" "Peki ama bütün buralar niçin bu hale gelecek kadar bakımsız bırakıldı? Bunun tek nedenisavaşolamaz,değilmi?" "Sanırım buraya da çekidüzen vermeyi düşündünüz, bir an için bile olsa! Ne meraklı kadınsınız! Şimdi cesedi bulanın niçin siz olduğunuzu çok daha iyi anlıyorum. Zaten başkasınınolmasıolanaksızdı...Grekoromendönemindenkalmabirlahidibilekarıştırmadan durmanız mümkün değil." Bir süre susup düşündükten sonra genç kadının sorusunu yanıtladı. "Hayır bunun tek nedeni savaş değil. Asıl neden babam. Onun hakkında ne düşünüyorsunuz?" "Henüzonutanımakiçinyeterlifırsatımolmadı." "Kaçamak yanıtlar vermeye çalışmayın. Yeryüzünde yaşayan en büyük cimri olmasının yanı sıra, bana kalırsa kafasındaki tahtalardan da biri eksik. Üstelik hepimizden nefret ediyor,tabiEmmadışında.Bununteknedenidebüyükbabamızınvasiyeti." Lucy,onumeraklıbakışlarlasüzdü. "Büyükbabamtonlaparakazanmaolanağıbulmuş,dörtayaküzerinedüşmüşşanslılardan biriydi. Şu Crunchie, Cracker Jacks ve Cosy Crips denilen krakerlerden, cipslerden filan dünyanın parasını kazanmış. Hani şu beş çaylarında yenen türde şeyler; ayrıca uzak görüşlüvebasiretlibiradamolduğuiçindetamzamanındaüretimbandındadeğişiklikyapıp şimdi bile partilerde severek yenilen peynirli krakerlerin ve kanepelerin üretimine dönmüş. Ancakbabamınkrakerüretimindendahayüksekhedeflerpeşindeolduğugeçdeolsaortaya çıkmış. İtalya'da, Balkanlar'da, Yunanistan'da dolaşıp sanat eserlerinin peşinden koşarak onları topluyormuş. Bu büyükbabamı ürkütmüş. Onun hiçbir zaman iyi bir tüccar olamayacağıgibisanattandapekanlamadığınıkeşfetmesiuzunsürmemiş.(Buaradaheriki konudadatamanlamıylahaklı).Böylecebütünservetinitorunlarınabıraktı.Babamyaşamı boyunca servetin gelirini alacak ancak ana sermayeye dokunma hakkı yok. Bu durum karşısındaonunneyaptığınıdüşünebiliyormusunuz?Paraharcamayıkesti.Burayayerleşip para biriktirmeye başladı. Sanırım bu arada büyükbabamın yaşamının sonunda bıraktığı kadarbirservetibankahesabındabiriktirmeyibaşarmıştır.Bizlerise,Harold,ben,Alfredve Emma büyükbabamızın parasından tek bir kuruş bile alabilmiş değiliz. Ben tanınmış bir ressamsayılırım.Haroldticarethayatınaatıldıvekendineşehirdeoldukçaiyivesaygınbir yeredindi,finanskonusundabirdâhiamaşuaralaronundabazısıkıntılarıolduğunailişkin dedikodular duydum. Alfred'e gelince... Alfred hep sorun yaratmıştır. Ailenin sorunlu çocuğudur." "Niçin?" "Düşünemeyeceğiniz kadar çok nedenden! O bir anlamda ailenin yüz karasıdır. Henüz hapse girmedi ama her an için girebilir. Savaş sırasında ordunun levazım bölümündeydi; ancak bugüne kadar hiç açıklanmayan nedenlerle bir gün içinde orayı terk etmek zorunda kaldı.Dahasonradameyvekonserveciliğiişinesoyunduamaondadaçokkuşkulubirtakım ticari ilişkiler ortaya çıktı... ve bir de yumurta ticareti var! Hiçbir zaman büyük işler peşinde koşmadı...ufaktefekdolandırıcılıklarlayaşamınısürdürmeyeçalışıyorişte!" "Yabancıbirinebütünbunlarıanlatmakyanlışdeğilmi?" "Niçin?Polisadınaçalışanbircasusmusunuzyoksa?" "Öyleolabilirimde." "Sanmıyorum. Polis bizimle ilgilenmeye başlamadan önce de siz burada durup dinlenmedençalışmayıyeğlemiştiniz.Bence..." O sırada kardeşi Emma'nın mutfak bahçesine açılan kapıdan çıkmasıyla konuşmasına araverdi. "MerhabaEm!Neoldu?Çokkötügörünüyorsun." "Öyleyimde!Seninlebiranöncekonuşmamgerekiyor,Cedric." Lucyhemensaygıylasözekarıştı."Benimzatenhemenevedönmemgerekiyor." "Benceburadakalmalısınız"dediCedric."Yaşananolaylarvebucinayetsizideaileninbir ferdidurumunagetirdi." "Amayapacakçokişimvar.Yalnızcabirazmaydanoztoplamakiçingelmiştim." Hızlıadımlarlamutfakbahçesinedoğruuzaklaştı.Cedricbakışlarıylaonuizliyordu. "Çokhoşbirkız!"dedi."Gerçektekimolduğunuçokmerakediyorum." "Çokiyitanınanbirio!"diyeaçıkladıEmma."Yaptığıişingerçekanlamdauzmanı.Neyse, Lucy Eyelesbarrow konusunu bir yana bırakalım, Cedric. Gerçekten çok endişeliyim. Polis ölükadınınyabancı,büyükolasılıkladaFransızolduğunudüşünüyor.NedersinCedric,o... Martine...olabilirmi?" *** Cedricbirikidakikakadarkardeşinianlamsızbakışlarlasüzdüktensonrasordu: "Martinemi?Tanrıaşkınaodakim?...AhevetsenMartine'ikastediyorsun!" "Evet.Nedersin..." "PekiamabukadınniçinMartineolsunki?" "Düşünüyorum da ondan gelen telgraf aslında bir hayli tuhaftı. Bu aşağı yukarı aynı zamanlaradenkgeliyordu...Nedersin,herşeyerağmenburayagelmişolabilirmi..." "Saçma! Martine niçin buraya gelip üstelik de Uzun Ambar'a gitsin? Neden? Bence bu tamamenolanaksız." "NedersinbukonudanMüfettişBacon'a...yadadiğeradamabahsedeyimmi?" "Hangikonudan?" "Şey...Martine'den!Ondangelenmektuptan!" "İşleridahadaçıkmazasokmanınhiçbiryararıyoksevgiliEm,konuylailgisiolmayanbir sürü saçmalığı ortaya dökmek anlamsız. Aslına bakarsan Martine'den gelen mektup bana başındanbuyanakuşkulugörünüyor." "Benceöyledeğil." "SendaimaolmayacakşeylereinanıponlarısorunetmeyebayılırsınzatensevgiliEmma! Sana önerim, sakin ol ve dilini sıkı tut. Değerli cesetlerinin kim olduğunu teşhis etme konusunudapolisebırak.Harold'undasanaaynıöneridebulunacağındaneminim." "Harold'un da aynı görüşte olacağını biliyorum. Hatta Alfred de! Ama endişeleniyorum Cedric,gerçektençokendişeleniyorum.Neyapacağımıbilemiyorum." "Hiçbirşey!"diyeyanıtladıCedrickararlılıkla."Çenenitutacaksın,hepsibuEmma!Sana sorulmadankonuşma;önümüzdekigünlerdebunuhiçaklındançıkarma!" Emmaiçiniçekti.Evedoğruilerlerkenvicdanınınonurahatsızettiğinihissediyordu. Evin girişine ulaştığında gitmek için Küçük Austin arabasının kapısını açmakta olan Dr. Quimper ile karşılaştı. Adam Emma'yı görünce arabasını bırakarak genç kadına doğru yaklaştı. "MerhabaEmma!Babançokformda!"dedi."Cinayetonayaramış.Yaşamaşevkivermiş diyebilirim.Bunubaşkabazıhastalarımadamıönersemacaba?" Emma istemeden gülümsedi. Dr. Quimper karşısındakinin tepkilerini anlamakta çok ustaydı. "Birsorunmuvar?"diyesordu. Emma başını kaldırarak baktı. Doktorun iyi niyetine ve yakınlığına güveniyordu. O bir doktordan çok daha fazlası, güvenilebilecek bir dost olduğunu kanıtlamıştı. Onun dobra tavırlarından hiç rahatsız olmuyordu; bu davranışların gerisindeki yakınlığı çok iyi sezebiliyordu. "Evet, çok endişeliyim" diye açıkladı. "Bana açıklamak ister misin? Tabi istemiyorsan anlatmayabilirsin." "Anlatıp rahatlamak isterim, hem de çok. Ayrıca bildiğiniz bir konu! Sorun benim ne yapmamgerektiğinibilememem." "Aslında yargılarında çok isabetli ve kararlı bir insan olduğunu söyleyebilirim. Sorun neydi?" "Size daha önce ağabeyimden bahsettiğimi anımsıyor musunuz?... Hani savaşta ölenden...tabibahsetmemişdeolabilirim." "Hani şu evlenen... ya da evlenmek isteyenden mi? Hani bir Fransız kızıyla? Öyle bir şeydi,değilmi?" "Evet,omektuptankısabirsüresonradaonunsavaştaöldüğünedairbirmektupaldım. O zamandan bu yana da o kızdan hiçbir haber almadık. Tek bildiğimiz küçük adı, o kadar! Hep bize mektup yazmasını ya da herhangi bir şekilde bağlantı kurmasını bekledik ama olmadı. Hiçbir zaman hiçbir şey öğrenemedik. Ta ki bir ay öncesine kadar... yani tam Noel'denevvel!" "Anımsıyorum.Birmektupalmıştınız,değilmi?" "Evet. İngiltere'de olduğunu ve buraya gelip bizleri görmek istediğini yazıyordu. Her şey ayarlanmıştıamasonandabirtelgrafçekip,hiçbeklenmedikçokönemlibirdurumnedeniyle Fransa'yadönmekzorundakaldığınıbildirdi." "Pekiamasorunne?" "Polisöldürülenkadının...Fransızolduğunudüşünüyor." "Sahimi?Demeköyle?Banakalırsatipindenİngilizolmasıçokdahaolasıamabunukim kesinolarakbilebilirki?Pekiamase-iböyleendişelendirenöldürülenbukadınınağabeyinin kızarkadaşıyadakarısıolabileceğiolasılığımı?" "Evet." "Bence bu pek olası değil" diyen Dr. Quimper sakin bir tonda ekledi. "Yine de ne hissettiğiniçokiyianlıyorum." "Polise bundan bahsetmem gerekip gerekmediği konusunda tereddütteyim. Cedric ve diğerleribununtamamengereksizolduğunusöylüyorlar.Sizceneyapmalıyım?" "Hımm." Dr. Quimper dudaklarını büzüştürdü. Yanıt vermeden birkaç dakika derin düşüncelere daldı. Sonra isteksizce görüşünü açıkladı. "Aslına bakarsan hiçbir şey söylememen en kolayı. Ağabeylerinin bu konudaki duygularını çok iyi anlıyorum. Ama yine de..." "Ne?" Quimper,onabaktı.Doktorungözlerindesevecen,etkileyicibirparıltıbelirdi. "Benolsamdoğrucaonlaragidipherşeyianlatırdım"dedi."Bunuyapmadığınıztakdirde huzurduyamayacağınızıbiliyorum.Siziçokiyitanıyorum." Emmakızardı. "Buyaptığımaptallıkdeğilmi?" "Sizin için doğru olanı yapmalısınız, tatlım! Bırakın ailenin geri kalanı ne derse desin! Sizinkararlarınızındaimaonlarınkindendahadoğruolduğunaeminim." BÖLÜM12 "Kızım!Heykızım!Burayabaksanıza!" Lucy şaşkınlık içinde başını çevirdi. Yaşlı Bay Crackenthorpe kapılardan birinin ağzında durmuş,onadoğruelsallıyordu. "Siziniçinneyapabilirim,BayCrackenthorpe?Benimiçağırıyordunuz?" "Fazlakonuşmayındaiçerigelin!" Lucy bu emre uydu. Yaşlı Bay Crackenthorpe genç kadını kolundan çekiştirerek, odaya aldıvekapıyıkapadı. "Sizebirşeygöstereceğim"dedi. Lucy etrafına bakındı. Büyük olasılıkla çalışma odası olarak düşünülmüş ancak uzun zamandırkullanılmadığıbelliolanküçükbirodadaydılar.Yazımasasınınüstündetozlukâğıt yığınları duruyor, rutubet ve toz kokan odanın köşelerinden tavandan örümcek ağları sarkıyordu. "Burayıtemizlememimiistiyordunuz?"diyesorduLucy. YaşlıBayCrackenthorpehiddetlebaşınısalladı. "Hayır,asla!Buodayısürekliolarakkapalıtutuyorum.Emmadaburayıkarıştırmayaçok hevesliamabunuonayasakladım.Burasıbenimodam.Şutaşlarıgörüyormusunuz?Hepsi jeolojikörnekler!" Lucybazılarıcilalanmış,bazılarıysaişlenmemişonikiyadaöndörtparçadanoluşantaş yığınınabaktı. "Hoş!"dedinezaketle."Çokilgiçekici!" "Haklısınız. Siz gerçekten entelektüel bir kızsınız. Bunları herkese göstermem. Size bir şeydahagöstereceğim." "Çok naziksiniz, ancak sanırım hemen yaptığım işi sürdürmek üzere buradan ayrılmam gerekiyor.Evdekialtıerkek..." "Biliyorum, hepsi evimi barkımı yemek peşinde... Yaptıkları yalnızca bu! Yemek! Üstelik de hiçbiri yediklerinin bedelini ödemeyi bile düşünmüyor. Asalaklar! Hepsi ölümümü bekliyorlar.Amabeklediklerikadarçabukötedünyayagöçmeyehiçniyetimyok...onlarabu iyiliğiyapmayacağım.BenEmma'nınsandığındançokdahasağlıklıvedayanıklıyım." "Bundaneminim." "Üstelik o kadar yaşlı da değilim. Beni bir ayağı çukurda ihtiyar olarak görüyor ve öyle davranıyor.Amasizbeniöylegörmüyorsunuz,değilmi?" "Elbettekihayır." "Akıllı bir kızsınız doğrusu! Şuna bir bakar mısınız?" Duvara asılı büyük, çok eski bir çerçeveyi işaret etti. Lucy bunun bir soyağacı olduğunu fark etti. Ağaçtaki bazı isimler o kadar küçük yazılmıştı ki ancak mercekle okunabilirdi. Fakat ailenin ataları büyük harflerde kaydedilmeninyanındabaşlarınınüstündebirertaçtaşıyorlardı. "Ailemiz kraliyet kökenli. Ancak baba değil anne tarafından. Bu da anne tarafımın soyağacı" diye açıkladı Bay Crackenthorpe. "Babam sonradan görmenin tekiydi. Basit, sıradan yaşlı bir adam! Benden hoşlanmazdı. Her zaman ondan daha iyi olmama dayanamıyordu. Ben annemin tarafına çekmişim. Küçük yaşlarımdan beri sanat ve klasik arkeolojiyebüyükmerakımvardı.Babambuilgimehiçbiranlamveremiyordu...bunakihtiyar! Annemianımsamıyorum,benikiyaşımdaykenölmüş.Ailesininsonbireyiymiş.Ailesiservetini yitirmişvezorunluolarakbabamlaevlenmiş.Şurayabakın...BilgeEdward...atakEthelred... bir yığın asil! Üstelik hepsi Normanlardan önce! Norman öncesi diyorum, bu önemli, değil mi?" "Gerçektenöyle!" "Şimdi size başka bir şey daha göstereceğim." Lucy'yi odanın dip kısmındaki heybetli, koyukahverengicevizdolabadoğrusürükledi.Lucyyaşlıadamınelinikuvvetletutmasından huzursuzoluyordu.OgüniçinBayCrackenthorpe'dahiçbirgüçsüzlükgörünmüyordu."Bunu görüyormusunuz?Lushington'dangelme...anneminailesiningerçekyuvasından!Elizabeth zamanından! Onu yerinden kıpırdatmak için dört adama ihtiyaç var. Orada ne sakladığımı tahminedebiliyormusunuz?Nedersiniz,görmekistermisiniz?" "Lütfen, tabi isterim" diye yanıtladı Lucy nezaketle. "Meraklandınız, değil mi? Tüm kadınlar aynı, hepsi meraklı." Cebinden bir anahtar çıkararak, dolabın alt gözlerinden birini açtı ve oldukça yeni görünen bir kutu çıkardı. Bunu da anahtarla açtı. "Şuna bakın, genç bayan! Bunun ne olduğunu biliyor musunuz?" Küçük kâğıda sarılmış bir silindir alarak, bir ucunuaçtı.Altınparalarşıngırdayarakavucunadöküldü. "Şunlara bir bakın, genç bayan. Çekinmeyin, elinize alın. Bunların ne olduğunu biliyor musunuz?Hiçbirfikrinizolmadığınabahsegirebilirim.Bununiçinçokgençsiniz.Bunlaraltın paralar! Eski güzel günlerin altın paraları! Bu pis, kâğıt parçacıklarının para diye kullanılmaya başlanmasından önce alışverişte kullanılan paralar! Aptal kâğıt parçalarından çok daha değerli bunlar. Çok önceleri topladım bunları. Bu kutunun içinde daha başka birçok şey var. Buraya çok şey sakladım. Gelecek için! Emma'nın bunlardan haberi yok... kimseninhaberiyok.Buaramızdaküçükbirsırolarakkalmalı,tamam,değilmi,canım!Size bunlarıniçingösteripanlattığımıbiliyormusunuz?" "Niçin?" "Beni dünyadan elini eteğini çekmiş, zavallı hasta bir ihtiyar olarak görmemeniz için. Henüz kemiklerim yeterince güçlü. Bende daha çok iş var. Karım öleli çok uzun zaman oldu... Her şeye itiraz ederdi. Çocuklara taktığım isimlere bile. Halbuki hepsi güzel sakson adları, ayrıca soyağacını filan da umursamazdı. Ama hiçbir zaman onu dinlemedim, onun dediğiniyapmadım.Odasonundahepbenimdediğimegeldi,üstelikcansız,ruhsuzkadının tekiydi. Onunla karşılaştırınca siz gerçekten çok canlı, hayat dolu bir genç kızsınız; çok daha cazip bir kısrak! Size bir öneride bulunmak istiyorum. Genç bir adamla beraber olup kendiniziharcamayın.Gençadamlarçılgındır.Geleceğinizidüşünmelisiniz.Bekleyinbiraz..." Lucy kolunu sıkan parmaklardaki gücü hissediyordu. Yaşlı adam kulağına eğilerek fısıldadı. "Hepsi bu! Bekleyin, göreceksiniz! Bu aptalların hepsi yakında öleceğimi sanıyorlar. Ama ölmeyeceğim. Onların hepsinden fazla yaşamam hiç de şaşırtıcı olmamalı... Göreceksiniz! Hep birlikte göreceğiz. Harold'un çocuğu yok. Cedric ve Alfred'e gelince evli bile değiller. Emma ise... o asla evlenemeyecek. Quimper ona yakınlık gösteriyor ama, Quimper Emma'yla asla evlenmez. Tabi bir de Alexander var. Evet, doğru Alexander... Biliyor musunuz, Alexander'dan hoşlanıyorum... Evet, bu ilginç. Alexander'i seviyorum." Bir süre içinsusupalnımkırıştırarakekledi."Evet,canım,sennedersin?Seninbukonudafikrinne?" "BayanEyelesbarrow..." Çalışma odasının kapalı kapısının ardından Emma'nın boğuk sesi duyuldu. Lucy bu fırsatıkaçırmadı. "MissCrackenthorpe'unbanaihtiyacıvar.Hemengitmemgerekiyor.Banagösterdikleriniz içinçokteşekkürederim..." "Unutmayın...buaramızdasırolarakkalmalı..." "Unutmam"diyenLucykoridoraçıkarken,kendikendinebununüstükapalıbirevlilikteklifi olupolmadığınısoruyordu. *** Dermot Craddock New Scotland Yard'daki masasının başında oturuyordu. Koltuğuna iyice yayılmış, masaya dayadığı dirseğinden destek alarak tuttuğu telefon ahizesine konuşuyordu.TamanlamıylahâkimolduğuyabancıdilolanFransızcakonuşuyordu. "Buyalnızcabirfikir"dedi. "Ama dikkate alınması gereken bir fikir" diye yanıtladı telefonun diğer ucundaki Paris Polis Müdürü. "Söz konusu çevrelerde araştırma yapmaya başladım bile. Ajanlarımdan öğrendiğime göre izlenmesi gereken birkaç kayıp ilanına rastlamışlar. Ancak aileleri ya da onları koruyan birileri olmadığı için bu tür kadınlar çok kolaylıkla ortadan yok olup izlerini kaybettirirler.Tabiarkalarındanarayıpsorandaolmuyor.Yaturneyeçıkmışoluyorlaryada yeni bir adam bulup peşine takılıyorlar... tabi bu da kimseyi ilgilendirmiyor. Bana gönderdiğiniz fotoğrafın çok belirsiz olması çok kötü! Boğulmuş bir yüzü teşhis etmek çok güç. Ama bu konuda yapacak bir şey yok, araştıracağız. Adamlarımın bu konuda ilettikleri son bilgileri gözden geçirmeye gidiyorum. Kim bilir, belki bir şeyler çıkar. Au revoir, mon cher." Craddock telefonu aynı şekilde dostça ve nazik sözlerle kapatırken, masasının üzerine doğruuzatılanbirnotdikkatiniçekti.Nottaşunlaryazılıydı: MissEmmaCrackenthorpe. DedektifiMüfettişCraddock'lagörüşmekistiyor. RutherfordHallolayı. Ahizeyi yerine koyarak, karşısındaki polis memuruna seslendi. "Miss Crackenthorpe'u yukarıgetirin." Beklerkensandalyesineiyiceyaslanıpdüşündü. Yanılmamıştı,EmmaCrackenthorpebirşeylerbiliyordu.Pekönemliolmasadabirşeyler biliyorduhiçkuşkusuz.Veiştebunlarıanlatmayakararvermişti. Emma içeri girince ayağa kalkarak, elini sıktı ve oturması için bir sandalyeyi işaret ettikten sonra sigara ikram etti. Fakat kadın reddetti. Daha sonra kısa bir sessizlik oldu. Craddockkadınınyapacağıaçıklamaiçinuygunsözcükleribulmayaçalıştığınıanlıyordu. Arkasınaiyiceyaslandı. "Bana bir açıklama yapmaya mı geldiniz, Miss Crackenthorpe? Size nasıl yardımcı olabilirim?Siziendişelendirenbirşeyvar,değilmi?Belkiçokküçük,önemsizbirşey;bunun olayla hiçbir ilgisi olmadığını düşünüyorsunuz ama yine de açıklamanızda yarar olabileceği kanısındasınız. Bana bundan bahsetmeye geldiniz, değil mi? Herhalde bu cesedin kime ait olabileceğiyleilgilibirşey.Onunkimolabileceğinibildiğinizimidüşünüyorsunuz?" "Hayır,hayır,tamolarakdeğil.Aslınabakarsanızbupekmümkündeğil.Amayinede..." "Yinedesiziendişelendirenbirşeyvar,değilmi?Eniyisisizbanaaçıklayın.Belkidesizi rahatlatabiliriz." Emmakonuşmayabaşlamadanbirikidakikakadardüşündü. Sonrakonuyagirdi. "Ağabeylerimden üçünü gördünüz. Bir ağabeyim daha vardı. Edmund. Savaşta öldü. ÖlmedençokkısabirsüreöncebanaFransa'danbirmektupgöndermişti." Çantasınıaçarakeski,yıpranmışbirmektupçıkararakbirkısmınıokudu. "Bukararımınsizdeşoketkisiyapmayacağınıumarım,sevgiliEmmie,amaevleniyorum... hem de bir Fransız kızıyla. Her şey çok çabuk olup bitti, ama Martine'i hepinizin seveceğinden eminim. Eğer bana bir şey olursa onunla ilgilenip ona bakmalısınız. Size ayrıntıları daha sonra yazacağım... tabi o zaman evli bir adam olacağım. Bunu ihtiyara alıştıraalıştırahaberver,olurmu?Yineküplerebineceğindeneminim." MüfettişCraddockeliniuzattı.Emmabiranlıktereddüttensonramektubuverdivetelaşlı sözcüklerleanlatmayısürdürdü. "Bu mektubu almamızdan tam iki gün sonra, Edmund'un kaybolduğuna, öldüğünü zannedildiğinedairbirtelgrafaldık.Dahasonradaöldüğünedairbelgelergeldi.TamDunkirk Çıkartması'ndan önce. Fransa'nın kaos içinde yaşadığı günlerde. Ordunun elinde onun evlenip evlenmediğini öğrenebileceğim herhangi bir kayıt yoktu ya da ben bulamadım, ama dediğim gibi kaos içinde yaşanan günlerdi. Kız hakkında da bir bilgi edinemediğim gibi o da aramadı. Savaş sonrası elimden geldiğince araştırma yapmaya çalıştım ama tek bildiğim kızın küçük adıydı. Fransa'nın o bölgesi uzun süre Alman işgali altında kaldığı için bir şey bulmakçokzordu,özellikledekızınsoyadınıvebaşkaözelliklerinibilmeyince.Sonundabu evliliğinhiçgerçekleşmediğinekararverdim.Belkidekızsavaşdevamederkenbaşkabiriyle evlenmiştiyadaodasavaşsırasındaöldürülmüştü." MüfettişCraddockbaşınısalladı.Emmaanlatmayısürdürdü. "BudurumdabiraykadarönceMartineCrackenthorpeimzalıbirmektupaldığımzaman nekadarşaşırmışolduğumudüşünebiliyormusunuz?" "Öylebirmektupmualdınız?" Emmamektubuçantasındançıkararakuzattı.Craddockmektububüyükbirilgiyleokudu. Elyazısıeğikvegüzeldi.Eğitimli,kültürlübirFransızınkalemealdığıhemenanlaşılıyordu. "Sayınbayan, Bu mektubu alınca şok geçirmeyeceğinizi umarım. Bilmem ağabeyiniz Edmund size evlendiğimizden bahsetti mi? Bana size yazacağını söylemişti. Evliliğimizden birkaç gün sonrasavaştaşehit düştü. O sıralar bulunduğumuz kasaba Almanlar tarafından işgal edildi. Savaş bittikten sonra da size yazmayı ya da size yaklaşmayı düşünmedim. Edmund böyle yapmamı istemişti ama... Kendim için yeni bir yaşam kurdum ve sizi aramama gerek de olmadı. Ama şimdi koşullar değişti. Oğlumun güvenliği açısından kendimi size bu mektubu yazmayazorunluhissediyorum.Oağabeyinizinoğluveüzülereksöylüyorumkionahakettiği hayatı sağlamam olanaksız. Önümüzdeki hafta başında İngiltere'ye geliyorum. Sizi ziyaret edip görüşebilir miyim? Bana bu konuda yazılı olarak 126 Elvers Crescent, No:10 adresine bilgiiletirsenizsevinirim.Buİngiltere'dekiirtibatadresim.Umarımbumektupsiziniçinbüyük şokolmamıştır. EnderinsaygılarımlaMartineCrackenthorpe." Craddock bir ya da iki dakika kadar hiçbir şey söylemeden düşündü. Mektubu geri vermedentekrartekrarokudu. "Bumektubualdıktansonraneyaptınız,MissCrackenthorpe?" "O sıralar ölen kız kardeşimin eşi Bryan Eastley bir rastlantı eseri bizimle kalıyordu. Mektuptan bahsederek onunla konuştum. Daha sonra Londra'daki ağabeyim Harold'u da arayarak konuyu ona da danıştım. Harold bütün bu olanlar konusunda kuşkuluydu; bana çok tedbirli davranmamı önerdi. Bu kadının kişiliği hakkında ayrıntılı bilgi sahibi olmamız gerektiğinisöyledi." Emmabiraniçinaraverdiktensonraanlatmayısürdürdü. "Aslında aklıselim de böyle davranmayı gerektiriyordu; onunla tamamen aynı düşüncedeydim. Ama eğer bu kız -ya da kadın- gerçekten Edmund'un mektubunda bahsettiğiMartineise,onubuyuretmeningörevimizolduğunudüşünüyordum.Banaverdiği adrese yazarak, onu Rutherford Hall'a gelerek bizlerle tanışmaya davet ettim. Birkaç gün sonra da Londra'dan bir telgraf aldım. Telgrafta aynen şunlar yazılıydı. "Çok üzgünüm. Beklenmedik bir durum nedeniyle Fransa'ya dönmek zorundayım. Martine. Daha sonra da ondanhiçbirhaberalmadım." "Pekibütünbunlar...nezamanoldu?" Emmakaşlarınıçattı. "Noel'den hemen önceydi. Bunu çok iyi biliyorum, çünkü ona Noel'i bizle geçirmesini önermeyi düşünüyordum. Ama babam buna yanaşmadı; bu yüzden ben de bütün kardeşleriminevdeolacaklarıNoel'densonrakihaftasonunuönerdim.Sanırımonuntelgrafı daNoel'denbirkaçgünöncegeldi." "LahittecesedibulunankadınınMartineolabileceğinimidüşünüyorsunuz?" "Yok, hayır, elbette ki hayır. Ama siz onun bir yabancı olduğunu söyleyince... hiç sanmamamarağmenisteristemezdüşündümki...belkideo..." Sesigiderekyokoldu. Craddocksakinbirsestonuylaonusakinleştirdi. "Bana bütün bunları anlatmakla çok doğru yaptınız. Konuyu araştıracağız. Şimdilik size yazan bayanın gerçekten Fransa'ya dönmüş olabileceği ve şu anda sağ salim olduğu varsayımındanhareketetmekdurumundayız.Diğeryandansizindefarkınavardığınızgibiiki olayın zaman açısından çakışmaları dikkat çekici. Resmi soruşturma sırasında sizin de bildiğinizgibiadlitabipkadınınüçdörthaftakadarönceöldürülmüşolabileceğinibelirtti.Bu konuda hiç endişelenmeyin, Miss Crackenthorpe! Gerisini bize bırakın!" diyerek ekledi. "Ağabeyiniz Harold Crackenthorpe'a konuyu danıştığınızı söylediniz. Peki ya babanız ve diğerağabeyleriniz?" "Tabi babama da anlatmam gerekti. Çok sinirlendi, küplere bindi." Yorgun bir ifadeyle gülümsedi. "Bütün bunların bizden para koparmak için tezgahlanmış bir komplo olduğunu düşünüyordu.Babamparakonuoluncaçoktuhaflaşır.Çokyoksulbiriolduğunainanıyorya da inanmaya çalışıyor ve her kuruşu biriktirmesi gerektiğini düşünüyor. Sanırım yaşlı adamların zaman zaman bu türden takıntıları olabiliyor. Tabi bu doğru değil, çok büyük bir servete sahip, büyük gelirleri var ve bunun dörtte birini bile harcamıyor. Kim bilir belki de yüksek gelir vergileri yüzünden böyle davranıyor. Her neyse, hiç kuşkusuz bir kenara koyduğu yüklüce bir miktar parası var." Kısa bir süre sustuktan sonra anlatmayı sürdürdü. "Diğer iki ağabeyime de bahsettim. Alfred bunu bir şaka olarak algıladı ama işin içinde bir dolandırıcılık girişiminin de olabileceğini belirtti. Cedric ise hiç ilgilenmedi, zaten onun tamamen kendine dönük bir kişiliği vardır. Aile olarak Martine ile görüşmeye karar verdik, ancakbugörüşmesırasındaaileavukatımızBayWimbornedabizimleolacaktı." "PekiBayWimbornemektubailişkinolaraknedüşünüyor?" "Bukonuyuonunlagörüşmedik.Martine'nintelgrafınıngelmesinibekliyorduk." "Başkabirşeyyapmadınızmı?" "Evetyaptım.Londra'dakiadresebirmektupyazıpüzerine‘lütfeniletin'notudüştümama herhangibiryanıtalamadım." "Bütünbunlarçokilginç...Hımm..." CraddockEmma'yıkeskinbakışlarlasüzdü. "Pekisizbukonudanedüşünüyorsunuz?" "Nedüşüneceğimibilemiyorum." "O zamanki tepkiniz neydi? Mektubun doğruluğuna inandınız mı... yoksa babanız ve ağabeylerinizleaynıfikirdemiydiniz?Buaradaeniştenizinbukonudakigörüşüneydi?" "Oh,Bryanmektubungerçekolduğunudüşünüyordu." "Yasiz?" "Ben...emindeğildim." "Peki bu konudaki duygularınız... farz edelim ki bu kız gerçekten ağabeyiniz Edmund'un duleşi.Pekiozamannelerhissederdiniz?" Emma'nınyüzifadesiyumuşadı. "Edmund'dan çok hoşlanırdım. En sevdiğim ağabeyimdi. Mektup bana Martine gibi bir kızıniçindebulunduğukoşullardakalemealacağıtürdegörünmüştü.Ozamankiolaylarlailgili olarak anlattıkları tamamıyla doğaldı. Savaş son bulduğunda evlenmemiş ya da onu ve çocuğunu koruyabilecek bir erkekle beraber olduğu sonucuna vardım. Sonra belki de bu adamölmüşyadaonuterketmişti;odaeskieşiEdmund'unailesinebaşvurmasınındoğru olacağını düşünmüştü. Zaten Edmund'un isteği de buydu. Mektup bana gerçek ve doğal göründü, ama Harold onun Martine'i tanıyan, olayları yakından bilen, inandırıcı bir mektup yazma yeteneğine sahip bir dolandırıcı tarafından da yazılmış olabileceğini belirtti. Bu konudahaklıolabilirdiamayinede..." Sustu. Craddocknezaketlesordu. "Gerçekolmasınımıistiyordunuz?" Emmamüfettişeminnettarlıklabaktı. "Evet, gerçek olmasını istiyordum. Edmund'un bir oğlu olması beni öylesine mutlu edecektiki." Craddockbaşınısalladı. "Sizin de belirttiğiniz gibi ilk bakışta gerçek bir mektuba benziyor. Ancak sonra olanlar tuhaf; Martine Crackenthorpe'un aniden Paris'e dönmeye karar vermesi, ondan bir daha haber alamamanız. Ona nezaketle yanıt vermişsiniz; onu evinizde ağırlamaya hazırlanmışsınız. Peki ama eğer Fransa'ya döndüyse, niçin size tekrar yazmaya gerek görmedi? Tabi mektubu yazan gerçek Martine ise... Yok eğer bu mektubu gönderen bir dolandırıcıysa,herşeyiaçıklamakçokdahakolay.BayWimborne'undabukonuyuelealıp araştırmaya başlaması kadını korkutmuş olabilirdi. Ama böyle bir durum da olmadığını söylüyorsunuz.Yinedeağabeylerinizdenbirininböylebirşeyyapmışolmasımümkün.Belki de bu Martine'in geçmişinde herhangi bir araştırmada ortaya çıkmasından çekindiği bir şey vardı.YalnızcaEdmund'unsevgidolukızkardeşinikandırmanınyeterliolacağınıdüşünmüş olabilir; karşısına basiretli, kuşkucu, becerikli işadamlarının çıkacağını hesaba katmamış olabilir. Sizden pek fazla soruşturulmadan çocuk için yüklüce bir miktar para koparmayı hayal etmiş olmalı. Aslında pek çocuk da sayılmaz ya; şu anda on beş on altı yaşlarında olmalı.Ancakbütünbunlaryerinekendinihiçummadığızorluklarınkarşısındabuluncayılmış olabilir. Ayrıca böyle bir durumda çeşitli yasal sorunların da kendiliğinden ortaya çıkacağını düşünmüş olmalı. Eğer Edmund Crackenthorpe'un yasal bir evlilikten doğan bir oğlu varsa, bubüyükbabanınbüyükservetininvârisiolmasısonucunudadoğuracaktır,değilmi?" Emmabaşınısalladı. "DuyduğumkadarıylaböylebirdurumdaRutherfordMalikânesiveçevresindekiarazilerin desahibiolacak...bugüniçindeğerbiçilemeyecekkadardeğerlitoprakların." Emmahuzursuzlaşmıştı. "Bunuhiçdüşünmemiştim." "Neyse, hiç endişelenmeyin" dedi Müfettiş Craddock. "Buraya gelip bildiklerinizi benimle paylaşmaklaçokdoğruyaptınız.Hemenincelemeyebaşlıyorum;amabanaöylegeliyorkibu mektubu,yazanbayanla(büyükbirolasılıklaoyalnızcabirazparakoparmayıhayaledenbir dolandırıcıydı),lahitiçindebulunanbayanarasındahiçbirilişkiyok." Emmaderinrahatbirnefesaldı. "Bunlarısizeanlatmışolmaktanmutlulukduyuyorum.Çokiyisiniz." Craddock,onukapıyakadargeçirdi. DahasonradaDedektif-ÇavuşWetherall'itelefonlaaradı. "Bob elimde tam sana göre bir iş var. 126 Elvers Crescent, No:10'a git. Yanına Rutherford Hall'da yaşayan kadınların resimlerini al. Bak bakalım orada kendini Bayan Crackenthorpe diye tanıtan bir kadınla ilgili olarak neler bulacaksın? Ya orada yaşayan ya daorayımektupadresiolarakkullanan,BayanMartineCrackenthorpediyebirineilişkinbilgi istiyorum,Aralıkayının15'iylesonuarasındaoradabulunmuşolasılığıkuvvetli." "Pekiefendim." Craddock daha sonra masasının üstünde kendisini bekleyen diğer işleriyle ilgilenmeye başladı. Öğleden sonra da tiyatro artist ajansı olan bir dostunu ziyarete gittiyse de sorularınatatminedicibiryanıtalamadı. AynıgünöğledensonranınoldukçageçbirsaatindeofisinedöndüğündeParis'tengelen birtelgrafınmasasınınüstündeonubeklediğinigördü. Verdiğiniz bilgiler Maritski Bale Topluluğu'ndan Anna Stravinska diye birine uymakta. Teşhisiçinburayagelmenizdeyararvar.MüfettişDesin. Craddockderinbirnefesaldı.Yüzifadesirahatlamıştı. Sonunda! Martine Crackenthorpe oyununu bir sonuca bağlayabileceğiz, diye düşündü. Paris'ehemenoakşamferibotlagitmeyikararlaştırdı. BÖLÜM13 "Beni çaya davet etmeniz gerçekten büyük bir nezaket" dedi Miss Marple karşısında oturanEmmaCrackenthorpe'abakarak. MissMarpleherzamanolduğundandahadalgındıvesevimligörünüyordu...tamsaygın, sevecen bir yaşlı kadın görüntüsündeydi. Parlayan gözlerle etrafını süzüyordu. Üstüne hokkagibioturanşıkkostümüiçindekiHaroldCrackenthorpe'u;yapmacıkbirgülümsemeyle sandviç ikram etmeye çalışan Alfred'i ve yıpranmış tüvit ceketi içinde şöminenin başında ailenindiğerbireylerinikaramsarbakışlarlasüzenCedric'iinceliyordu. "Burayagelebilmenizegerçektençoksevindik"dediEmmanezaketle. Ortamda öğle yemeğinden hemen sonra, aynı mekânda olan gerginliğin izine bile rastlanmıyordu... Emma yemeğin hemen ardından heyecanla, "Aman Tanrım, tamamen unutmuşum.BayanEyelesbarrow'abugünyaşlıteyzesiniçayagetirmesinisöylemiştim"diye bağırmıştı. Harold sinirli bir halde kabaca, "Onu hemen atlat. Konuşmamız gereken çok şey var. Aramızdayabancınınişiyok"diyefikrinibelirtmişti. Alfreddeyaklaşıkaynıgörüşteydi."Mutfaktayadabaşkabiryerdekızlaçayınıiçsin." "Sözkonusubileolamaz"dediEmmakararlılıkla."Buçokkababirdavranışolur." "Bırakın gelsin" dedi Cedric. "Böylece biz de biraz muhteşem Lucy'den bahsetme fırsatı bulmuş oluruz. Bu kız hakkında daha çok bilgi edinmek istediğimi itiraf etmeliyim. Ona ne kadargüvenebileceğimibilmiyorum.Çokgizemlibiri." "Çok iyi referansları var ve tam anlamıyla güvenilir biri" dedi Harold. "Bunu çoktan araştırdım. Ne de olsa insan neyle karşı karşıya olduğunu bilmek istiyor. Özellikle de karşındaonungibietraftadolanıptesadüfenkadıncesedibulanbirivarsa!" "Birdebukahrolasıcesedinkimolduğunubilseydik"dediAlfred. Haroldsinirlendi. "Bu arada Emma, polise gidip bulunan cesedin Edmund'un Fransız sevgilisi olabileceğini söylemek nereden aklına geldi? Aklını mı kaçırdın sen? Şimdi onlar kadının gerçekten buraya geldiğine ve aramızdan birinin onu öldürdüğüne inanacak, bunu araştırmaya başlayacaklar." "HayırHarold.Lütfenbunuabartma!" "Harold haklı!" diye söze karıştı Alfred. "Bunu yaparken ne düşündüğünü hiç anlayamıyorum. Nereye kurtulamıyorum." gidersem gideyim sivil polislerce izlendiğim hissinden "Onabunuyapmamasınısöylemiştim"dediCedric."AmaQuimperkafasınıkarıştırdı,ona cesaretverdi." "Bu onu hiç ilgilendirmez." Harold iyice sinirlenmişti. "O kendi ilaçlarıyla, tozlarıyla ve toplumsalsağlıkkonularıylauğraşsın." "Yeterartık,tartışmayıbırakın"dediEmmaçekinerek."Buyaşlıbayan...adıherneyse... biziziyaretegeleceğiiçinçokseviniyorum.Yabancıbirininaramızakatılmasıvebirsüreiçin de olsa tekrar tekrar aynı soruları irdelemekten alıkoyması çok hoş olacak. Artık gidip kendimebirazçekidüzenvermemgerekiyor." Odadançıktı. "Bu Lucy Eyelesbarrow" diye söze başlayan Harold bir an için sustu. "Cedric haklı; ambarı karıştırıp lahidin içine bakması çok tuhaf. Bu tam Herkül işi! Ona karşı belki de tedbirliolmalıyız.Bugünöğlenyemeğindekidavranışlarıdaçokiticiydi..." "Onu bana bırakın" dedi Alfred. "Kısa sürede onun neyin peşinde olduğunu ortaya çıkarırım." "Lahidiaçmayanedengerekgördüğünüanlayamıyorum?" "BelkideogerçekLucyEyelesbarrowdeğil"diyeatıldıCedric. "Peki ama bunun ne anlamı olabilir ki..." Harold şaşkınlık içinde diğerlerine bakıyordu. "Tanrıkahretsin!" Birbirleriniendişeylesüzdüler. "Şimdidesıkıcıbirihtiyarçayageliyor.Tamdabizimbirazdüşünmeyeihtiyacımızolduğu birzamanda." "Bu konuları bu akşam yeniden tartışırız" dedi Alfred. "Bu arada yaşlı teyzeden Lucy hakkındabilgialmayaçalışalım." Önceden planlandığı şekilde Lucy arabasıyla gidip onu evinden alarak malikâneye getirmişti.MissMarpleşömineninbaşındaotururken,kendisinesandviçservisiyapanAlfred'i nazikvehoşgörünümlütümerkeklerebaktığıbeğenidolubakışlarlasüzüyordu. "Çok teşekkür ederim... rica edeyim?... Ooo, yumurta ve sardalyalı sandviç mi; evet ondan da memnuniyetle bir tane alırım. Korkarım çay saatlerinde açgözlülüğüm tutuyor, yemeğin dozunu biraz fazla kaçırıyorum. Biliyor musunuz, insanın yaşı ilerleyince... Tabi akşamıçokhafifbiryemeklegeçiştiriyorum...Dikkatliolmamgerek."Yenidenevsahibesine döndü."Nekadargüzelbirevinizvar.Nekadarsanateserinesahipsiniz.Bubronzheykeller bana babamın Paris'teki müzayedelerden aldıklarını anımsatıyor. Büyükbabanızdan kalmış olmalı?Klasikstilinörnekleri,öyledeğilmi?Çoketkileyici!Ağabeylerinizinyanınızdaolması ne güzel. Günümüzde aileler o kadar dağınık ki, bazısı ta Hindistan'a gidiyor, ama sanırım buaralarorasıgözdendüştü,Afrika'ya,ohavasısağlıksızbölgeleregidilmeyebaşlandı?" "AğabeylerimdenikisiLondra'dayaşıyor." "Busizinaçınızdançokgüzel." "AmaağabeyimCedric,ressamveoİbiza'da,BalearAdaları'ndayaşıyor." "Ressamlar adalarda yaşamayı yeğliyorlar, öyle değil mi?" dedi Miss Marple. "Örneğin Chopin... Majorka'da yaşıyordu, değil mi? Ama o müzisyendi. Gauguin demek istemiştim. Trajikbiryaşam,boşaharcanmışbirömür.Benşahsenoadalıkadınlarınresimlerindenpek bir şey anlayamıyorum. Çok beğenildiklerini ve değerli olduklarını biliyorum ama o canlı parlak,koyurenklerbanapekhitapetmiyor.Oresimlerebakarkengerildiğinihissediyorum." Cedric'ionaylamayanbakışlarlasüzdü. Cedric ise gülümseyerek sordu. "Bize biraz Lucy'den bahseder misiniz, Miss Marple? Nasılbirçocuktu?" MissMarplegülerekneşeyleyanıtverdi. "Oherzamançokakıllıbirçocuktu.Gerçektenöyleydin,tatlım...lütfensözümükesme! Matematik konusunda olağanüstüydü. Rakamlarla arası çok iyiydi. Anımsıyorum da, bir defasındakasapbenimiçinhazırladığıbifteğinbedeliniyanlışhesapladığında..." MissMarplebüyükbirheyecanlaLucy'ninçocukluğunailişkinanılardanbaşlayıpsözüköy yaşamınailişkinkişiseldeneyimlerinegetirdi. Bu anılar seli Bryan ve çocuklarının üstleri başları pislik içinde ve ıslanmış olarak delil arama çabalarından dönmeleriyle kesildi. Derken çay servisi yapıldı. Bu arada odaya giren Dr. Quimper de Miss Marple ile tanıştırıldı. Adam kaşlarını kaldırarak, odayı gözden geçirdiktensonrameraklasordu. "Umarımbabanbugünkendinikötühissetmiyordur,Emma?" "Yokhayır...yalnızbugünöğledensonrabirazyorgunolduğunusöyledi..." "Sanırımziyaretçilerdensıkılıyor"diyesözekarıştıMissMarplemuzipbirgülümsemeyle. "Bunu kendi babamdan çok iyi biliyorum. Anneme hep, ‘Yine mi senin ihtiyar gevezeler geliyor?'derdi.Senbenimçayımıçalışmaodamagetir.Buanlamdaçoksaygısızdı." "Lütfen bunun size karşı yapılmış..." diye söze başlayan Emma'nın konuşması Cedric tarafındankesildi "Sevgilioğullarıgeldiğizamanbabamçayınıhepçalışmaodasınaister.Psikolojikaçıdan ondanbeklenenbirtutum,değilmidoktor?" Sandviçleri ve çikolatalı pastayı yemek için çok ender zaman bulabilen bir adamın iştahıylamidesineindirmeklemeşgulolanDr.Quimperhomurdanarakyanıtladı. "Psikolojiyi psikologlara bırakmak gerek. Günümüzün en önemli sorunu herkesin kendini amatör bir psikolog olarak görmesi. Hastalarım bana komplekslerini ve nevrozlarını kendi kendilerine teşhis koyup anlatıyorlar, ama bana bu konuda konuşma fırsatı tanımıyorlar. TeşekkürlerEmma,birfincançaydahaalırım.Bugünöğlenyemekyemeğefırsatımolmadı." "Doktorlarınyaşamınınçoksaygınvefedakarlıklarladoluolduğunudüşünmüşümdürhep" diyefikrinibelirttiMissMarple. "O zaman pek fazla doktor tanımamış olmalısınız" diye açıkladı Dr. Quimper. "Etraf şarlatanlarla dolu, hatta başka bir deyişle kan emicilerle. Aslında öyleler de! Neyse, hiç değilse şu sıralar hizmetlerimizin karşılığını alıyoruz, devlet bunu sağlıyor. Artık hiçbir şekilde ödenmeyeceğini bildiğimiz faturalar kesmek zorunda kalmıyoruz. Ancak asıl sorun, hastaların devlet babanın cebindeki son meteliği almaya kesin kararlı olmaları; bunun sonucunda küçük Jenny gece iki defa fazla öksürse ya da küçük Tommy birkaç ham elma fazlayese,geceninyarısıbileolsadoktorunhemenemirlerinekoşmasıgerekiyor.Of,neyse! MükemmelbirkekbuEmma!Çokiyibiraşçısın!" "Benyapmadım.BayanEyelesbarrowyaptı." "Sizinkilerdetıpkıbunungibiçoklezzetli"dediDr.Quimpernezaketle. "Gelipbabamıgörmekistermisiniz?" Emma ayağa kalktı ve doktor da onu takip etti. Miss Marple onları odadan çıkana dek gözleriyleizlediktensonra,"MissCrackenthorpegördüğümkadarıylaailesineçokdüşkünve saygılıbirevlat!"dedi. Cedricatıldı."İhtiyaranasıldayanabildiğinianlayamıyorum." Haroldtelaşlasözekarıştı."Burasıçokrahatbirevvebabamdaonaçokbağlı." Cedric fikrinde ısrar etti. "Em çok iyi kalpli bir kız. Hizmet etmek için doğmuş bir kız kurusuo!" MissMarple'ıngözlerindebirparıltıbelirdi."Böylemidüşünüyorsunuz?" Haroldtelaşlaatıldı. "Kardeşimkızkurusuolduğunusöylerken,onuaşağılamakistemedi,MissMarple." "Ah, onu ayıplamadım, yalnızca haklı olup olmadığını düşünüyordum. Bana kalırsa Miss Crackenthorpe asla evde kalmış bir kız değil. Benim görüşüme göre o yaşamda bir kez, ancakgeçevleneninsanlardan...tabimutluolmaşansıdaaynıderecedefazlaolanlardan." "Burada yaşamayı sürdürdüğü sürece hiç şansı yok" dedi Cedric. "Burada evlenebilecek birerkeğerastlamasımümkündeğil!" MissMarple'ıngözleridahafazlaışıldadı."Herzamandinadamları...vedoktorlarvardır." Yumuşak,anlamlı,muzipbakışlarınıodadakilerdenbirindendiğerinekaydırdı. Büyükolasılıklahiçbirininozamanakadardüşünmemişolduklarıvepekhoşlanmadıkları birkonuyudilegetirmişti. Miss Marple yerinden doğrulurken çantasını ve küçük yünlü şallarını bilerek yere düşürdü. Üçerkekkardeşatılarakbunlarıbüyükbirözenletopladılar. "Çoknaziksiniz!"diyemırıldandıMissMarplegülümseyerek."Ahevet,budaküçükmavi eşarbım. Beni buraya davet etmiş olmanız gerçekten çok hoş, çok büyük nezaket. Biliyor musunuz, kendi kendime evinizin nasıl bir yer olabileceğini hayal etmeye çalışmıştım... sevgiliLucy'ninişkoşullarınıanlayabilmekiçin." "Mükemmelbirevyaşamı!"dediCedric."Armağanıdabircinayet!" "Cedric!"Haroldöfkeylebağırdı. MissMarpleCedric'edönerekgülümsedi. "Bana kimi anımsattığınızı biliyor musunuz? Köyümüzdeki bankanın müdürünün oğlu genç Thomas Eade'yi. O da insanları şaşırtıp şoka sokmaktan hoşlanırdı. Tabi bankacılık çevrelerinde kendine yer edinemeyip, Batı Hindistan'a gitmek zorunda kaldı... Eve ancak babası öldüğünde döndü ve büyük sayılabilecek bir mirasa kondu. Bu onun açısından çok iyiydi.Yaşamıboyuncahepparaharcamaktakazanmaktançokdahabaşarılıolmuştu." *** Lucy, Miss Marple'ı tekrar evine götürdü... Dönüş yolunda arka girişten bahçeye girdiği anda karanlıklar içinden çıkan bir karaltı arabanın önüne çıktı; farların ışığında karaltı durmasıiçinLucy'yeelsallıyordu.Lucy,AlfredCrackenthorpe'uhementanıdı. "Bu çok iyi oldu" dedi Alfred arabaya binerken. "Bırr, hava çok soğukmuş. Açık havada birazyürümekistemiştim,amabuhevesimkursağımdakaldı.Pekiyasiz?Yaşlıbayanıevine bıraktınızmı?" "Evet.Buziyarettençokmutluoldu." "Bunu fark ettik. Yaşlı kadınların en sıkıcı topluluklara bile kolayca ısınabilmeleri komik. Hiç ama hiçbir yer Rutherford Hall'dan daha sıkıcı olamaz. Buraya iki günden fazla dayanamıyorum. Peki siz buna nasıl katlanabiliyorsunuz, Lucy? Size Lucy dememin bir sakıncasıyok,değilmi?" "Hayır, hayır. Burayı sıkıcı bulmuyorum. Ayrıca burada bir ömür boyu yaşayacak da değilim." "Sizi dikkatle izledim, Lucy... Çok akıllı ve zeki bir kızsınız. Tüm zamanınızı yemek pişirmekvetemizlikyapmaklageçirmekiçinçokfazlazekisiniz." "Teşekkür ederim, ama yemek pişirip temizlik yapmayı bir büroda çalışmaya yeğ tutuyorum." "Bence de öyle. Ama yaşamda yapılacak başka şeyler de vardır. Serbest de çalışabilirsiniz." "Zatenöyleyapıyorum." "Böyledeğil.Kendikendinizinpatronuolabilirsiniz.Aklınızıkullanınve..." "Hangikonuda?" "Sizi engelleyen güçlere karşı. Yolumuza çıkan, taş koyan aptal kurallar ve yasalara karşı.İşinilginçtarafıyalnızcaakıllıvebirazkurnazolmanıntümbukurallarınboştaraflarını bulup,onlarıaşmayayetmesi.Sendeakıllıbirkızsın.Nedersin,bufikirilginiçektimi?" "Olabilir." Lucyarabayıahırayöneltti. "Taahhütaltınagirmekistemiyormusunuz?" "Dahafazlasınıbilmeliyim." "İtiraf etmeliyim ki size ihtiyacım var, sevgili kızım. Sizin çok değerli bir özelliğiniz var... çevrenizegüvenduygususaçıyorsunuz." "Sizealtınkülçelerisatmaktamıyardımcıolacağım?" "O kadar da riskli değil. Yalnızca yasayı biraz çiğneyeceğiz, o kadar." Elini Lucy'nin kolununaltınasoktu."ÇokçekicibirkadınsınızLucy!Ortağımolmanızıistiyorum." "İltifatediyorsunuz." "Yani kabul etmiyor musunuz? Bu konuyu düşünün. Ne kadar zevkli olabileceğini düşünün. Tüm oturaklı, bilgili geçinen tipleri oyuna getirmenin nasıl bir zevk vereceğini düşünün.Teksorunbirazsermaye." "Korkarımbukonudayanlışadresebaşvurdunuz." "Bunu sizin sağlamanızı düşünmedim bile! Yakın zamanda hatırı sayılır bir meblağı avucumuniçindebulacağım.Sevgilibabam,ihtiyarcimrisonsuzakadaryaşayacakdeğilya. Ötedünyayagöçmesiylebirlikte,elimegerçekparageçecek.EvetnediyorsunLucy?" "Koşullarnedir?" "Eğeristiyorsanevleniriz.Nekadaraydınveparasalanlamdabağımsızolursaolsunher kadın bunu ister. Aslında bu iyi de, evli insanlar birbirleri hakkında tanıklık yapmaya da zorlanamazlar." "Pekcazipsayılmaz." "Haydi,Lucy.Beninasıletkilediğinianlamıyormusun?" Lucy, ona karşı kendisinin de duygusal bir çekim hissetmesine şaşıyordu. Bu her ne kadar yalnızca fiziksel bir çekicilik de olsa Alfred'in cazip bir adam olduğu inkâr edilemezdi. Lucygülerek,gençadamınelinikolundanitti. "Butürkonuşmalariçinyanlışzaman!Akşamyemeğinihazırlamalıyım." "Aslına bakılırsa Lucy, aynı zamanda mükemmel bir aşçısın da. Bu akşam bizi hangi yemeklerleşımartacaksın?" "Sürprizolarakkalsın.Sizdebukonudaenazçocuklarkadaryaramazsınız." Eve girince Lucy doğruca mutfağa gitti. Yemekleri hazırlarken karşısında bu kez Harold Crackenthorpe'ugörmekonuçokşaşırttı. "BayanEyelesbarrow,sizinlebirazkonuşabilirmiyiz?" "Dahasonraolabilirmi,BayCrackenthorpe?Zatençokgeçkaldım." "Tabiolabilir.Akşamyemeğindensonraozaman." "Çokiyiolur." Akşam yemeği tam zamanında hazırdı ve çok beğenildi. Lucy hemen bulaşıkları yıkadı. KoridoraçıktığındaHaroldCrackenthorpeonubekliyordu. "BuyurunBayCrackenthorpe!" "Birazoturalımmı?"diyenHaroldCrackenthorpesalonunkapısınıaçtı,öndeniçerigeçti vekapıyıyenidensıkıcakapadı. "Yarın Londra'ya geri dönüyorum" diye açıkladı. "Gitmeden önce yeteneklerinizden çok etkilendiğimibelirtmekistedim." "Çokteşekkürederim"diyeyanıtladıLucyhafifbirşaşkınlıkla. "Yetenekleriniziburadaboşaharcadığınızıdüşünüyorum." "Öylemi?Bencedeğil." Hiçdeğilsebanaevlenmeteklifedemez,diyedüşündüLucy.Zatenbirkarısıvar. "Sizebizleributatsızkrizdenböyleustacabirşekildeçıkarmayıbaşarmışbiriolarakbeni Londra'daziyaretetmeniziönermekistiyorum.Eğertelefonedervebirrandevubelirlerseniz sekreterime bu konuda gerekli talimatları vereceğimden emin olabilirsiniz. İşin aslı kuruluşumuzda sizin gibi olağanüstü yetenekli insanlara her zaman çok ihtiyacımız var. Ancak bu yeteneklerinizden hangi alanda en verimli şekilde yararlanabileceğimizi ayrıca konuşmamız gerekecek. Size hatırı sayılır bir ücret yanında çok cazip bir gelecek önerebilirim,BayanEyelesbarrow.Çoketkilenipşaşıracağınızdaneminim." HaroldCrackenthorpekendindeneminbirtavırlaneşeylegüldü. Lucyçekinerekyanıtladı. "Çokteşekkürederim,BayCrackenthorpe,bunudüşüneceğim." "Çok fazla zaman kaybetmeyin. Bunun gibi bir fırsatı, sizin gibi yeryüzünde iz bırakmak isteyecekgençbirkadınınkaçırmamasıgerekir." Tekrar beyaz dişlerini göstererek gülümsedi. "İyi geceler, Bayan Eyelesbarrow, iyi uykular."Evet,dediLucykendikendine,ilginç...bütünbuolanlarçoktuhaf... OdasınaçekilmekistediğisıradamerdivenlerdeCedric'erastladı. "AhLucy,sizebirşeysormakistiyordum." "Benimle evlenmek mi istiyorsunuz? Sizinle İbiza'ya gelip evinizi düzene sokmamı mı istiyorsunuz?" Cedric şaşkınlık içindeydi, hatta ürktüğü bile söylenebilirdi. "Bu rüyamda bile aklıma gelmez." "Özürdilerim.Hataettim." "Yalnızcaevdebirtrentarifesiolupolmadığınısormakistemiştim." "Hepsibumu?Antredekimasanınüstündebirtanevar." "Bakın" dedi Cedric neredeyse azarlayan bir tonda. "Dünyanın tüm erkeklerinin sizinle evlenmek istediklerini düşünmemelisiniz. Güzel bir kadınsınız, ama o kadar da değil. Bu tür davranışmodellerineverilenbiradvardı...neysezamanlabusizdebirsaplantıhalinialırve durum giderek kötüleşir. Gerçekten siz yaşamda evlenmeyi düşünebileceğim son kızsınız, Lucy.Sonkız!" "Sahi mi?" dedi Lucy. "Bunu özellikle belirtmenize hiç gerek yok. Üvey anneniz olmamı tercihmiederdiniz?" "Nedediniz?"Cedricşaşkınlıktandonakalmıştı. "Beniçokiyianladınız"diyenLucyodasınagirerekkapıyıkapattı. BÖLÜM14 DermotCraddockParisPolisMerkezi'ndenArmandDessiniletanışıyordu.İkiadamdaha önce de birkaç kez karşılaşmış ve birbirleriyle çok iyi anlaşmışlardı. Craddock çok iyi Fransızcakonuştuğuiçindeçoğunluklabudildeanlaşıyorlardı. "Bu yalnızca bir tahmin" diye uyardı Dessin. Burada bale topluluğuna ait bir resim var. İştebakın,sözünüettiğimizkadınsoldandördüncü.Busizebirşeydiyormu?" MüfettişCraddocküzülerekpekbirşeykestiremediğinisöyledi.Boğulmuşgençbirkadını resimdenteşhisetmekhiçdekolaydeğildi.Üstelikderesimdetümbayanlarınoldukçaağır makyajlarıvekuştüyleriylebezeli,abartılıbaşlıklarıvardı. "Olabilir"dedi."Dahafazlabirşeysöyleyemeyeceğim.Okim?Hakkındanelerbiliyoruz?" "Hemen hemen hiçbir şey" dedi diğeri neşeyle. "Bakın, o çok önemsiz, az tanınan bir yıldız. Ayrıca Maritski bale topluluğu da grupta, tanınmayan bir grup. Taşra tiyatrolarında sahne alıyor, sürekli turneye çıkıyorlar. Grupta tanınan bir isim, bir yıldız ya da ünlü bir balerinyok.AmasizigrubuyönetenMadamJoiletiletanıştırmayaçalışacağım." Madam Joilet canlı, işini bilen bir kadındı; kurnaz, karşısındakinin içini okuyan bakışları vardı.Şişmankadınınincebıyığıdikkatçekiyordu. "Bakın, açık söyleyeyim, ben polislerden hiç hazzetmem." Ziyaretten duyduğu hoşnutsuzluğu gizlemeye gerek görmeden iki adamı dikkatle süzdü. "Onları gördüğüm her yerdehuzursuzoluyorum." "Böylesöylememelisiniz,madam!"Zayıf,melankolikgörünümlüDessinkarşıkoydu."Sizi nezamanrahatsızettikki?" "Karbolik asit içen o sersem kız konusunda örneğin" diye yanıtladı Joilet kararlılıkla. "Üstelikdeherşeyinteknedeniosersemkızınorkestraşefineşıkolmasıydı...kadınlardan hoşlanmayan,başkaeğilimleriolanadama!Bukonudaçokbüyükşamatakoparmıştınız.Bu türşeylerbalegrubumunadınıkirletiyor." "Aksinebusayedebüyükgişebaşarısısağlamıştınız"dediDessin."Üstelikbuolayüçyıl önceydi. Geçmişin üzerinde bu kadar durmamalısınız. Neyse konumuza gelelim, şu Anna Stravinskadenenkıza..." Madamihtiyatlasordu."Onaneolmuş?" MüfettişCraddocksordu."OgerçektenRus,değilmi?" "Hayır. İsminden dolayı öyle düşünüyorsunuz, değil mi? Bu kızların hepsi kendilerine böyledeğişikisimlertakarlar.Önemlibirideğildi,iyidansetmiyordu,ayrıcagüzeldedeğildi. Elle etait assez bien, c'est tout. Toplu danslarda uyumu fena değildi aslında, ama solo yapamıyordu." "Fransızmıydı?" "Olabilir. Fransız pasaportu vardı. Ama bana bir kez İngiliz uyruklu biriyle evli olduğunu söylemişti." "Birİngilizlemi?Adamhayattamıydı...yoksaölmüşmüydü?" MadamJoiletomuzlarınısilkti. "Ölmüş ya da onu terk etmiş. Bunu nereden bileyim? Bu tür kızların, erkeklerle başları hepderttedir..." "Onusonolaraknezamangördünüz?" "Dans grubumu altı haftalığına Londra'ya turneye götürmüştüm. Daha sonra Torquay, Bournemouth, Eastbourne, adını unuttuğum bir yerde daha ve Hammersmith'de sahne aldık. Sonra da Fransa'ya döndük, ama Anna bizimle gelmedi. Gruptan ayrıldığına ve kocasının ailesiyle yaşamaya başlayacağına dair bir mesaj gönderdi... ya da bu türden saçmabirşeyler.Tabibenbunundoğruolduğunainanmadım.Yenibiradamlatanışıppeşine takıldığınısanıyorum.Nedemekistediğimianlıyorsunuzdeğilmi?" Müfettiş Craddock başını sallayarak onayladı. Madam Joliet'in ilk düşüncesinin böyle olmasınıdoğalkarşılıyordu. "Onun gitmesi benim açımdan kayıp değil. Ardından ağlayacak değilim. Hiç fark etmez. Onun güzelliğinde, onun kadar iyi dans eden kız bulmak benim için hiç sorun değil. Bu nedenle omuzlarımı silkip konuyla ilgilenmedim bile. Hem niçin ilgileneyim ki? Bu kızların hepsiaynıdır.Kafalarındaerkektenbaşkadüşünceyoktur." "Bunezamanoldu?" "Fransa'ya döndüğümüz sıralarda! Bu... bir dakika... sanırım Noel'den önceki pazardı. Anna iki, dur bakayım, yoksa üç müydü ya da üç gün önce ayrıldı. Tam olarak anımsayamıyorum... Ama hafta sonu Hammersmith'te sahneye onsuz çıktığımızdan eminim... Bu nedenle yeni bir koreografiyle sahneye çıkmak zorunda kalmıştık... Yaptığı büyük saygısızlıktı... ama bu kızların hepsi aynıdır. Bir erkek gördüler mi kendilerini kaybederler. Hepsine söylüyorum. Bir kez gideni bir daha asla geri almam, gözünün yaşına bakmam." "Sizinaçınızdançoktatsız." "Puf!Benimiçinfarketmez.HiçkuşkusuzbiryerlerdebiradamatakıldıveNoel'ionunla birlikte geçirdi. Bu beni hiç ilgilendirmiyor. Dansçı kız bulmak çok kolay, aradığınızdan da fazlası var. Maritski, bale topluluğuna katılmayı büyük bir şans olarak gören hem de Anna'dan çok iyi dans eden, bize katılmayı sevinç çığlıklarıyla karşılayacak bir sürü kız sırada." MadamJoiletbirdensusarakmeraklasordu. "Onuniçinarıyorsunuz?Yoksaparayamıkondu?" "Aksine!" diye yanıtladı Müfettiş Craddock nezaketle. "Öldürülmüş olduğunu düşünüyoruz." MadamJoiletyenidenumursamaztavrınıtakındı. "Ca se peut! Olur böyle şeyler! Neyse! İnançlı bir Katolikti. Her pazar kiliseye giderdi, ayinlerideaslakaçırmazdı." "Sizehiçbiroğluolduğundansözetmişmiydi,madam?" "Oğlu mu? Onun bir çocuğu olduğunu mu kastediyorsunuz? Yoo hayır, bence bu olanaksız. Bu kızlar -hepsi ama hepsi- bu durumlarda olayı çözümlemek için gitmeleri gerekenadresleriçokiyibilirler.MonsieurDessinsizdebukonuyubenimkadariyibilirsiniz." "Dans grubuna girmeden önce çocuk sahibi olmuş olabilir" diye açıkladı Müfettiş Craddock."Örneğinsavaşsırasında." "Ah! Dans le guerre. Savaşta. Bu olabilir. Ama eğer varsa da benim bundan haberim yok." "Gruptakieniyiarkadaşlarıkimlerdi?" "Sizebirikiisimverebilirim,amaçokyakınbirdostuolduğunusanmıyorum." MadamJoilet'tendahafazlabirşeyöğrenmekolanaksızdı. Pudriyeri görünce kadın bunun Anna'ya ait olabileceğini, ancak kızlarının birçoğunun da bu türden pudriyerleri olduğunu belirtti. Anna Londra'dayken kürk bir manto satın aldıysa bileonunbundanhaberiyoktu. "Sahne provaları, ışıklandırma gibi mesleğimin zor sorunlarının altından kalkmaya çalışıyordum.Sanatçılarımınnegiydikleriyle,nedealdıklarıylailgilenecekzamanımolmadı." Madam Joilet'ten sonra adlarını aldıkları kızları sorguya çektiler. Bunlardan bazıları Anna'yıiyitanıyorlardı,amahepsininüzerindebirleştiklerinoktaAnna'nınkendisiyleilgiliçok azbilgiverdiğiydi.Kızlardanbiriise,zatensöylediklerideyalandıdiyebelirtti. "Hikâyeler uydurmaktan hoşlanırdı" dedi kızlardan biri. "Bir defasında bir grandükün metresi olduğunu, bir başka seferde de büyük bir İngiliz finans uzmanıyla birlikte olduğunu anlatmıştı. Savaş sırasında direniş örgütünde çalıştığını söylüyordu. Hatta Hollywood'da filmartistiolarakçalıştığınıbileiddiaetmişti." Bir başka kız ise Anna'ya ilişkin görüşlerini şöyle açıkladı. "Bence çok basit mütevazı koşullardangeliyordu. Romantikbulduğu içinbale grubundaçalışmaktan hoşlanıyorduama asla iyi bir dansçı değildi. Bakın bir defasında, babasının Amiens'te tekstil ticareti yaptığını söylemişti.Kendisibuişiromantikbulmadığıiçinoradanayrılmış.Süreklibutürhayalişeyler anlatırdı." "Londra'da başka bir hikaye anlattı" diye atıldı birinci kız. "Araba kazasında kaybettiği kızınabenzediğiiçinonudünyaseyahatinegötürmekisteyençokzenginbiradamlaberaber olduğunusöylüyordu.Quelleblaque!Nepalavra!" "Bana da İskoçya'ya gidip çok zengin bir lordla birlikte yaşayacağını ve bol bol geyik avınafilançıkacağınısöylemişti"dediikincikız. Anlatılanlar incir çekirdeğini bile doldurmayacak saçmalıktan öte değildi. Tüm bunlardan Anna Stravinska'nın iflah olmaz bir yalancı olduğu anlaşılıyordu. Bir İskoç asiliyle birlikte geyik avına çıkmadığı gibi bir geminin güvertesinde güneşlenerek dünya seyahatinde olmadığıdakesindi.AmayinedebunlarcesedininRutherfordHill'dekibirlahidiniçinenasıl girdiğiniaçıklamıyordu.DansçılarınveMadamJoliet'incesedinresmindenAnna'yıteşhisleri ise çok kuşkulu ve tereddütlüydü. Cesedin Anna'yı andırdığı konusunda hepsi hemfikirdi. Amayinedebundanemindeğillerdi.Buboğulmuşyüz...herkeseaitolabilirdi! Kesin olan yalnızca Anna Stravinska'nın 19 Aralık'ta arkadaşlarıyla Fransa'ya dönmemeye karar verdiği ve ona benzeyen bir kadının 20 Aralık'ta 16.33 treniyle Brackhampton'agiderkentrendeboğulupöldürüldüğüydü. PekiamalahittekicesetAnnaStravinska'yaaitdeğilse,Annaşimdineredeydi? MadamJoliet'inbukonudakigörüşüçokaçıkvenetti. "Biradamınyanında!" Belkidedoğruyanıtbu,diyedüşünenCraddocksıkıntıylaiçiniçekti. Ancakincelenmesigerekenbaşkabirkonuortayaçıkmıştı.Anna'nınbirİngilizleevlenmiş olduğunailişkinsözlerininaraştırılmasınayararolabilirdi. EvlendiğibuadamEdmundCrackenthorpeolabilirmiydi? Onu tanıyanların hakkında yaptıkları tanımlamalara göre bu pek olası görünmüyordu. Daha büyük olasılık Anna'nın Martine'i gerekli tüm ayrıntıları bilecek kadar iyi tanıyan biri olmasıydı. Emma Crackenthorpe'a mektup yazan Anna olabilirdi. Eğer öyleyse hakkında yapılacak bir soruşturmadan tedirgin olup ortadan kaybolmuştu. Belki de bu nedenle Maritski bale grubuyla olan ilişkisini kesmişti. Ne düşünülürse düşünülsün hep aynı soruyla karşıkarşıyakalınıyordu.Annaşimdineredeydi? VeyinekaçınılmazbirşekildeMadamJoliet'ingörüşüenakıllıcaçözümgörünüyordu.Bir erkeğinyanında... *** CraddockParis'tenayrılmadanönceDessin'le,Martineadındakikadınkonusunutartıştı. Dessin de İngiliz meslektaşıyla aynı fikirdeydi, bu sorunun büyük olasılıkla lahitte bulunan cesetlebirbağlantısıyoktu.Amayinedesoruşturmayadevamedilmesigörüşündeydi. Dessin, Surete'nin ne yapıp edip 4. Southshire Bölüğü'nden Teğmen Edmund Crackenthorpe'un ön adı Martine olan Fransız kadınla evlenip evlenmediğini belgeleriyle ortaya çıkaracağına dair Craddock'a güvence verdi. Özellikle de Dunkirk Çıkartması öncesineilişkinevraklarıinceletecekti. Ancak yine de Craddock'u kesin bir yanıt bulamamalarının da olası olduğu konusunda uyardı.Fransa'nınobölgelerininosıralarAlmanişgalialtındaolmasınındışında,dahasonra kuşatma sırasında da meydana gelen çarpışmada ağır hasarlar verilmiş, sayısız bina ve arşivsavaşsırasındayokolmuştu. "Ancakelimizdengelenherşeyiyapacağımızdaneminolabilirsiniz,sevgilidostum." BukonuşmalarınardındanCraddockvedaedipayrıldı. *** CraddockgeridönünceÇavuşWetherallasıkyüzleraporunuverdi. "126 Elvers Crescent, bir konukevi adresi efendim! Çevrede çok iyi namı olan bir pansiyon!" "Cesedinteşhisikonusundabirilerlemevarmı?" "Hayır, orada kimse fotoğraftaki kadını tanıyamadı; orayı posta adresi olarak kullanan biriolarakdahatırlayanyok.Buşaşılacakşeydeğil,aradanbiraydanuzunbirsüregeçmiş. Ayrıcaoradakalanlarsüreklideğişiyor.Pansiyonundevamlımüşterilerigenellikleöğrenci." "Belkibaşkabirisimlekalmışolabilir." "Ama kadını resimden tanıyan da olmadı" diyerek ekledi. "Tüm otellere mesaj gönderip, soruşturduk. Hiçbir yerde Martine Crackenthorpe adında birinin kaydına rastlamadık. Sizin Paris'ten ettiğiniz telefondan sonra Anna Stravinska adını da soruşturduk. O da dans grubunundiğerüyeleriylebirlikteBrookGreencivarındaucuzbiroteldeodatutmuş.Tiyatro çevrelerinden birçok kişi orada kalıyor. 19 Aralık Perşembe günü yapılan gösteriden sonra ortadankaybolmuş.Hakkındabaşkabirşeyöğrenemedik." Craddockbaşınısalladı.Araştırmayıfarklıbiryöndesürdürmeyekararverdi,amabundan dapekumutludeğildi. Bir süre düşündükten sonra Wimborne, Henderson & Carstairs hukuk bürosunu arayarak,BayWimborne'dangörüşmekiçinbirrandevuistedi. TamsözleştiklerisaatteBayWimborne'unüzeribirkarıştozkaplamışkâğıttomarlarıyla dolu büyük eski bir çalışma masasının gerisinde oturduğu loş, havasız bir çalışma odasına alındı.ÜzerindeSirJohnffoulkes,dec,LadyDenin,GeorgeRowbotham,Esq.gibiarmalar bulunancamlıevrakdolaplarıçoktangeçmişbirdevrinkanıtlarıyadaatalardankalmaanılar niteliğindeduvarlarısüslüyordu. Bay Wimborne ziyaretçisini her aile avukatının polis karşısında ister istemez hissettiği çekingenliklesüzdü. "Siziniçinneyapabilirim,müfettiş?" "Bumektup..."CraddockMartine'ninmektubunumasanınüzerinekoydu.BayWimborne mektubu isteksizce ellediyse de masadan almadı. Yüzünün rengi solarken dudakları hafifçe kasıldı. "Tam da beklediğim gibi!" dedi. "Tam beklediğim gibi! Dün sabah Miss Emma Crackenthorpe'danbirmektupaldım.MektuptabanaScotlandYard'ayaptığıziyaretivetüm diğer olanları anlatmış. Ancak bazı şeyleri anlamakta güçlük çektiğimi belirtmeliyim, halen şaşkınlık içindeyim, bana bu mektuptan ilk geldiği zaman niçin bahsetmemiş olduklarını anlayamıyorum.Çoktuhaf,anlaşılmaz!Aslındabanahemenbilgiverilmesigerekirdi..." Müfettiş Craddock Bay Wimborne'u sakinleştirmek amacıyla birtakım basmakalıp laflar etmeyolunuseçtiysedebundapekbaşarılıolduğusöylenemezdi. "Edmund'un evliliğinin tartışma konusu olabileceğine ilişkin en ufak bir fikrim bile yoktu" dediBayWimbornekırgınlıkla. Müfettiş Craddock, bunun olayın savaş zamanında olmasından kaynaklanmış olabileceğini...belirttiamabukonudayorumyapmayısürdürmedi. "Savaş zamanları!" diye mırıldandı Bay Wimborne belirgin bir huysuzlukla. "Evet, savaş çıktığı sıralarda Lincoln's Inn Fields'te idik. Tam yanımızdaki bina isabet almıştı. Evraklarımızın büyük çoğunluğu telef oldu. Tabi en önemli belgeler değil, onları önceden taşrada güvenli bir yere taşımıştık. Ama yine de bu büyük karışıklığa neden oldu. Tabi o zamanlar Crackenthorpe dosyalarına babam bakıyordu. Altı yıl kadar önce öldü. Ona bu konudan... Edmund'un evliliğinden bahsedilmiş olduğunu... sanıyorum. Ancak her ne kadar bu evliliğe karar verilmiş gibi görünse de gerçekleşmiş olduğunu sanmıyorum, çünkü aksi takdirde babam bu konuya daha farklı bir önem verirdi. Bu hikâyenin tamamen fos olduğu düşüncesinden kendimi kurtaramıyorum. Yıllar sonra birden biri çıkıyor, evli olduğunu ve ayrıca bu evlilikten bir çocuğu olduğunu iddia ediyor. Doğrusu pis kokular alıyorum. Bunu nasılkanıtlamayıdüşündüğünügerçektenbilmekisterdim." "Yalnızca meraktan soruyorum... eğer bu gerçekse, söz konusu kadın ve çocuğunun beklentilerinelerolurdu?" "SanırımCrackenthorpelarınonunveoğlunungeçimlerinisağlamasınıbekliyordu." "Hiç kuşkusuz! Ama asıl sormak istediğim bu değil; hukuk diliyle konuşursak, diyelim ki davacı iddiasını kanıtlamayı başardı, kadının ve oğlunun kanunlar karşısındaki yasal durumlarıneolurdu?" "Anlıyorum" diyen Bay Wimborne kızgınlıkla bir yana bıraktığı gözlüğünü yeniden takıp kurnazbakışlarlamüfettişisüzdü."Evet,şuanitibariyleeldeedebilecekleribirşeyyok.Ama eğer oğlunun Edmund Crackenthorpe'un yasal bir evlilikten doğma çocuğu olduğunu kanıtlayabilirse,çocukLutherCrackenthorpe'unölümüdurumundaJosiahCrackenthorpe'un şuaniçinyediemindebulunanservetindenkendinedüşenpayıalacaktır.Bunundışındaen büyük oğlan çocuğun en büyük oğlundan olma torunu olarak Rutherford Hall'a da sahip olacak." "Evözellikleistenilecekbirmirasmı?" "Oradaoturmakiçinmi?Banasorarsanızhayır.Ancaküzerindebulunduğuarazininhatırı sayılır bir değeri var, sayın müfettiş. Gerçekten çok değerli bir yer. Özellikle de sanayi ve konut arsası olarak. Brackhampton'un göbeğinde böylesine büyük bir toprak! Oh evet, müfettiş,bugerçektenbüyükbirmiras!" "LutherCrackenthorpeöldüğütakdirdemalikâneninCedric'ekalacağınısöylemiştiniz." "Doğru,evyaşayanenbüyükoğlançocuğaverilecek." "Bana söylenenlerden Cedric Crackenthorpe'un paraya pek özel bir ilgi duymadığı kanısınavardım." BayWimborneCraddock'usoğukbakışlarlasüzdü. "Öyle mi? Ben bu tür açıklamaları gerçekle karşı karşıya kalınmadığı sürece kulak ardı etmekten yanayım. Hiç kuşkusuz parayı hiç umursamayan insanlar vardır. Ama ben kendi adımahenüzöylebirinerastlamadım." BayWimborne'unyaptığıaçıklamadanbelirginbirhoşnutlukduyduğuanlaşılıyordu. Müfettiş Craddock bu tavırdan hemen yararlandı. "O zaman Harold ve Alfred Crackenthorpe"diyesözebaşladı."Bumektupelegeçinceçokendişelenmişlerdir." "Yani?"diyesorduBayWimborne."Busizişaşırtıyormu?" "Buonlarınmirastanalacaklarıpayıeksiltecekti,değilmi?" "Elbette. Edmund Crackenthorpe'un oğlu... varsayalım ki gerçekten oğlu, yediemin tarafındanyönetilenservetinbeştebirinialacaktır." "Budiğerleriaçısındançokbüyükbirkayıpolmayacağabenziyor." BayWimbornemüfettişimuzipbakışlarlasüzdü. "Eğer konuyu oraya getirmeye çalışıyorsanız, bu cinayet nedeni olacak büyüklükte bir kayıpolmaz." "Ancak benim anladığım kadarıyla oğullardan her ikisi de parasal açıdan oldukça zor durumdalar." BayWimborne'unsorgulayıcıbakışlarıkarşısındakayıtsıztavrınıhiçbozmadandurdu. "Oh! Demek polis bu konularda araştırma yaptı? Evet, Alfred sık sık zor duruma düşer. Zamanzamanparaiçindeyüzdüğüdeolur,amabuhepçokkısasürer.Haroldiseşusıralar sizindetespitettiğinizgibibirazsıkışıkbirdurumda." "Parasalanlamdasergilediğibaşarılıgörünümerağmenmi?" "Gösteriş!Hepsigösteriş!Bufinansdahisigörünenkişilerinenazyarısıödemegüçlerinin ne seviyede olduğunun bilincinde değildir. Bilançolar bu işten anlamayanlar için istenildiği kadar göz boyayıcı hazırlanabilir. Ancak bilançoda görünen varlıklar gerçek anlamda varlık değillerse...iflasınkıyısındanancakdönecekdurumdaysalar...ozamanneolurdersiniz?" "HaroldCrackenthorpegibinakitsıkıntısıçekilir,değilmi?" "Ancakbunuölmüşağabeyinindulkarısınıboğarakdadüzeltemez"dediBayWimborne. "Luther Crackenthorpe henüz hayatta, servetin aileye yalnızca onun ölümünün faydası olabilirdi.Bunedenlebudüşüncelerlenereyevarmakistediğinizianlayamıyorum,müfettiş!" İşinenkötütarafıbunubenimkendimindebilmemesi,diyedüşündüMüfettişCraddock. BÖLÜM15 Müfettiş Craddock Harold Crackenthorpe'la görüşmek üzere sözleştiği büroya yanında Çavuş Wetherall olduğu halde tam saatinde girdi. Harold Crackenthorpe'un işyeri şehrin merkezindeki büyük bir iş hanının dördüncü katındaydı. Odanın düzenlenmesi ve odadaki her şey büyük bir başarıyı ve modern iş yaşamının zirvesindeki birinin zevkini dile getiriyordu. GençgüzelbirbayanCraddockileyardımcısınınadlarınınotettiktensonramasasındaki diktafonabirşeylersöyledi.DahasonraayağakalkarakkonuklarıHaroldCrackenthorpe'un özelçalışmaodasınagötürdü. Haroldbüyük,derikaplıbirçalışmamasasınınarkasındaoturuyorveherzamanolduğu gibi kendinden emin ve kusursuz görünüyordu. Eğer Müfettiş Craddock'un önsezilerine dayanarak tahmin ettiği gibi maddi bir sıkışıklık içindeyse bile bunu hiçbir şekilde belli etmiyordu. Başınıkaldırarakkonuklarınıbelirginbirmerakveilgiylekarşıladı. "Günaydın, Müfettiş Craddock. Umarım ziyaretiniz bizim için yeni birtakım haberler olduğuanlamınageliyordur." "Korkarımpekdeöyledeğil.Yalnızcasizesormakistediğimbirkaçşeyvardı." "Yinemisorgulama?Buaradabildiğimizherşeyianlatmışolduğumuzudüşünüyordum." "Böylehissetmeniziçokiyianlıyorum,BayCrackenthorpe,amaolağansoruşturmanınbir gereğibunlarısormam." HaroldCrackenthorpesabırsızlıklasordu."Buseferkonune?" "Bana 20 Aralık günü öğleden sonra ve akşam nerede olduğunuzu ve ne yaptığınızı söyleyebilirsenizçokmemnunolacağım.Diyelimkisaatöğledensonra15.00ilegeceyarısı arasında." HaroldCrackenthorpekızgınlıktankıpkırmızıkesilmişti. "Bu bana sorulmak için fazlasıyla olağandışı bir soruya benziyor. Bunun ne anlama geldiğinibilmekisterdim." Craddocknezaketlegülümsedi. "Yalnızca bir tek anlamı var, o da 20 Aralık günü öğleden sonra 15.00 ile gece yarısı arasındaneredeolduğunuzubilmemizgerektiği." "Niçin?" "Olayınçerçevesinisınırlayabilmemiziçin." "Sınırlamakmı?Ozamanyenibilgileredindiniz,değilmi?" "Sonucagiderekyaklaştığımızıumuyorum,efendim." "Sorunuzu kesin olarak yanıtlayabileceğimi sanmıyorum. Özellikle de yanımda avukatım olmadığısürece." "Elbette, bu tamamen size kalmış bir şey" dedi Craddock. "Bu soruya yanıt vermek zorunda değilsiniz; yanıtlamadan önce avukatınızın yanınızda olmasını istemek de yasal hakkınız." "Açıkolmakgerekirse,busözlerinizdebeniuyarmakgibibiramaçyok,değilmi?" "Oh, hayır, asla efendim." Müfettiş Craddock gerçekten şaşkınlık içindeydi. "Böyle bir niyetimyok.Sizeyönelttiğimsorularıaynendiğerkişileredeyöneltiyorum.Aslasizeyönelik, kişisel bir anlam taşımıyorlar. Bazı olasılıkları ortadan kaldırmak için bunu yapmak zorundayım." "Elbette, anlıyorum... Aslında size elimden geldiğince yardımcı olmak istiyorum. Bir bakalım.Aslındaböylebirşeyibuncazamansonrayanıtlamakhiçkolaydeğil,amaburada son derece programlı ve sistematik bir çalışma düzenimiz var. Bayan Ellis'in bu konuda yardımcıolabileceğiniumuyorum." Masasınınüstündekitelefondankısacabirşeylersöylemesindenbirkaçdakikasonraşık siyahbirkostümgiymiş,gençgüzelbirhanımelindebirnotdefteriyleiçerigirdi. "Sizi sekreterim Bayan Ellis'le tanıştırayım, Müfettiş Craddock. Evet, Bayan Ellis, müfettiş geçen ay cuma günü, pardon hangi tarihti?... Öğleden sonrayla gece yarısı arasındaneredeolduğumubilmekistiyor." "20Aralık,cumagünü." "20AralıkCuma.Umarımogünleilgilibirkaydınızvardır." "Oh evet." Bayan Ellis odadan çıkarak kısa bir süre sonra elinde bir ajandayla gelip sayfalarınıçevirmeyebaşladı. "20 Aralık günü sabah bürodaymışsınız. Bay Goldie ile Cromartie ortaklığına ilişkin bir görüşmeyapmışsınız;dahasonraLordForthvilleileBerkeley'deöğlenyemeği..." "Ahbuogünmü?" "Öğleden sonra 15.00 sularında ofise dönerek, bir dizi mektup dikte ettirdiniz. Daha sonra da o gün açık artırmaya çıkacak, ilginizi çeken birkaç tarihi kitap için Sotheby's müzayede salonuna gitmek üzere buradan ayrıldınız. Daha sonra ofise dönmemişsiniz. AncakkayıtlarımdaoakşamiçinsizeCateringKulüp'teakşamyemeğinedavetliolduğunuzu anımsatmamailişkinbirnotvar."Sorangözlerleetrafınabakındı. "Hepsibukadar,BayanEllis." BayanEllisodadançıktı. "Şimdi çok iyi anımsıyorum" dedi Harold Crackenthorpe. "O gün öğleden sonra Sotheby's müzayede salonundaydım, ama satışa çıkarılan eserler için biçilen fiyatlar çok yüksek geldi, dolayısıyla herhangi bir şey satın almadım. Daha sonra Jermyn Sokağı'nda küçük bir lokalde çay içtim. Sanırım adı Russells'ti. Sonra da yarım saat kadar News Tiyatrosu'na uğrayıp eve gittim. Evim Cardigan Gardens 43'te. Catering Kulüp'ün düzenlediğiakşamyemeğisaatonyediotuzdaCaterer'sHall'daydı.Yemektensonradaeve dönüpyattım.Sanırımsorunuzatatminkârbiryanıtverebildim." "Hiçkuşkusuz,BayCrackenthorpe.Giysilerinizideğiştirmekiçinevedöndüğünüzdesaat kaçtıacaba?" "Bunukesinolarakanımsamamolanaksız.Amasanırım,onsekizdenbirazsonraydı." "Pekiyemektenkaçtadöndünüz?" "Sanırımyirmiüçotuzdu." "Sizekapıyıuşağınızmıaçtı?YoksaLadyAliceCrackenthorpe..." "Eşim Lady Alice aralık başından bu yana Güney Fransa'da tatilde. Evin kapısını kendi anahtarımlaaçtım." "Öyleysesizinevedönüşsaatiniziteyitedebilecekbiriyok." Haroldsert,buzdanfarksızsoğukbakışlarladüşündü. "Evde çalışanlar döndüğümü duymuş olmalılar. Evimizde bir karıkoca çalışıyor. Ancak, bakınmüfettiş,gerçekten..." "Lütfen Bay Crackenthorpe, bu tür soruların ne denli huzursuz edici olduklarının bilincindeyim,amaneredeysebitiriyorum.Arabanızvarmıydı?" "Evet,birHumberHawk." "Kendinizmikullanıyorsunuz?" "Evet ama genellikle hafta sonları. Şu sıralar Londra'nın içinde araba kullanmak neredeyseolanaksız." "Babanızı ve kız kardeşinizi ziyaret etmek istediğiniz durumlarda Brackhampton'a bu arabaylagidiyorsunuz,değilmi?" "Yalnızca orada birkaç gün kalacaksam. Bir gece içinse, örneğin resmi soruşturma sırasında olduğu gibi, trenle gidiyorum. Oranın şehirle bağlantısı kusursuz, oraya trenle daha çabuk ulaştığımı söyleyebilirim. Böyle durumlarda kız kardeşim bir araba kiralayarak beniistasyondanaldırtıyor." "Arabanızınereyebırakıyorsunuz?" "CardiganGardens'inarkatarafındakidarsokaktakiraladığımbirgaraja.Başkasorunuz varmıydı?" "Şimdilikbukadar,yeterliolduğunudüşünüyorum"diyenMüfettişCraddockgülümseyerek ayağakalktı."Siziyorduğumuziçinözürdilerim." DışarıyaçıktıklarındaherkestenkuşkulanankarakterdebiriolanÇavuşWetherallhemen fikrinibelirtti. "Sorulardanhoşlanmadı...rahatsızoldu.Gerçektençokhuzursuzdu." Müfettiş yumuşak bir sesle yanıtladı. "Eğer cinayet işlememişseniz ve karşınızdaki sizi suçluyormuşgibibirtavırtakınırsatabikikızarsınız.ÖzellikledeHaroldCrackenthorpegibi saygınbiriiçinbudurumçokrahatsızediciolabilir.Bundabirşeyyok.Şimdiasılbulmamız gereken, o gün öğleden sonra Harold Crackenthorpe'u müzayede salonunda gören olup olmadığı,tabiaynışekildeçaysalonundada.Yoksarahatça16.33treniyleBrackhampton'a gitmiş,kadınıboğuptrendenatmışveyenidenakşamyemeğineyetişecekşekildeilktrenle Londra'ya dönmüş olabilir. Aynı şekilde o akşam arabasını garajdan alıp cesedi lahide koyduktan sonra yeniden eve dönmüş olması da mümkün. Garajın olduğu çevrede araştırmayapmamızdadayararvar." "Pekiefendim!Sizcekatiloolabilirmi?" "Kim bilebilir ki?" diye yanıtladı Müfettiş Craddock. "İriyarı, yapılı, esmer bir adam. Trendekiadamınoolmasımümkün,ayrıcaRutherfordHallilebağlantısıdavar.Buolaydaki şüphelilerdenbirideo!HaydişimdidekardeşiAlfred'iziyaretedelim." *** Alfred Crackenthorpe West Hampstead'da oldukça özensiz inşa edilmiş büyük, yeni modern bir binanın küçük bir dairesinde oturuyordu. Binanın önündeki büyük avluya bina sakinleri komşularının haklarına saygı duymaya gerek görmeden dilediklerince arabalarını parketmişlerdi. Ev modern bir stüdyo daireydi ve büyük olasılıkla möbleli olarak kiralanmıştı. Odada duvarakapatılabilenuzunbirtahtamasa,yatakolanbüyükbirkanepeveçeşitliboyutlarda sandalyelervardı. Alfred Crackenthorpe kapıyı açtığında rahat ve kayıtsız görünmeye çabaladıysa da müfettişondakigerginliğihemenhissetti. "Gerçekten meraklandım" diye söze başlayan Alfred, önünde duran birkaç şişeyi gösterereksordu."Sizeiçmekiçinbirşeyikramedebilirmiyim,müfettiş?" "Yok,hayır,çokteşekkürederim,BayCrackenthorpe." "AmanTanrım,demekdurumbukadarciddi"diyenAlfredkendiyaptığışakayayinekendi gülerek,nasılyardımcıolabileceğinisordu. MüfettişCraddockolağansorusunuyineledi. "20Aralıkgünüöğledensonraveakşam,geceyarısınakadarneredemiydim?Bununasıl bilebilirimki?Üzerindenkoskocaüçhaftageçti." "AğabeyinizHaroldtamolaraksöyleyebildi." "Haroldiçinbumümkünolabilir.AmaAlfrediçinolanaksız."Vekıskançlıkkokanbirtonda ekledi."Haroldaileninenbaşarılıferdidir...çalışkan,yararlıvedaimameşgul...herşeyiçin zamanı vardır ve her şey onun için zamanında olmalıdır. Onun... diyelim ki bir cinayet işleyecekolsa...zamansalolarakherdakikanınplanlamışolacağındaneminolabilirsiniz." "Böylebirörnekvermekiçinözelbirnedeninizvarmı?" "Yohayır.Bilmemöyleaklımageldiişte.Saçmabirörnek!" "Neysesizedönelim." Alfredelleriniçaresizlikiçindeikiyanaaçtı. "Dediğim gibi zamanları ve yerleri anımsamakta çok yetersizim. Eğer Noel demiş olsaydınızbelkibirşeyleranımsayabilirdim,ozamanhiçdeğilsebirdayanaknoktamolurdu. Örneğin, Noel'i nerede geçirdiğimi anımsıyorum; Brackhampton'da babamla birlikteydim. Niçin orada geçirdiğimi ise doğrusunu söylemek gerekirse bilmiyorum. Bütün gün bizim yüzümüzden katlanmak zorunda kaldığı masraflar nedeniyle küfrediyor... ama gitmesek de onu ziyaret etmememize bozularak yine arkamızdan küfrediyor. Aslına bakarsanız bu ziyaretleriyalnızcakızkardeşimizinhatırınayapıyoruz." "Bukezdeöylemioldu?" "Evet." "Vebabanızyinebüyükbirşanssızlıkeserihastalandı,değilmi?" Craddock bilinçli olarak konuyu başka bir yöne çekerek, mesleki açıdan ona yarar sağlayacakbirkonuşmayazeminhazırlıyordu. "Evet, hastalandı. Muhteşem bir varlığın ortasında cimrilikten serçe kadar yemekle beslenmeye alışmış biri olarak, birden çatlayana kadar yiyip içince sonucun böyle olması kaçınılmaz." "Hepsibukadarmı,sahidenöylemi?" "Tabi.Başkaneolabilirki?" "Amaduyduğumagöre...doktorubukonudaçokendişelenmiş." "Quimper mi... ihtiyar bunak!" Alfred hızlı ve küstah bir tavırla konuşuyordu. "Onu boş verin,müfettiş,dinlemeyebiledeğmez.Panikyaratmaktanbaşkaişiyok." "Sahimi?Banaçokaklıbaşındabirinsangibigörünmüştü." "Ogerçekbiraptal!Babamhastalıklıbirihtiyardeğil,kalbindedehiçbirsorunuyokama yine de Quimper'in önerilerine kelimesi kelimesine uyuyor. Babam kendini kötü hissedip de ortalığıbirbirinekatınca,Quimperdeyaygarakoparıp,telaşlaoradanorayakoşuşturup,ne yedi ne içti filan gibi sorular sordu. Bütün bu olanlar çok gülünçtü." Alfred alışılmadık derecede heyecanlı görünüyordu. Craddock bilinçli olarak bir iki dakika kadar sessiz kaldı. Alfredisehuzursuzluktankıpırkıpırdı;müfettişikısabirsüremeraklasüzdüktensonrasinirli birhaldesordu. "Bütün bunlar ne anlama geliyor? İki ya da üç hafta önceki bir cuma gününde ne yaptığımıöğrenmekistemenizinanlamıne?" "Ah,demekogününcumaolduğunuanımsıyorsunuz?" "Bunusizsöylememişmiydiniz?" "Belki" diyen Müfettiş Craddock ekledi. "Benim özellikle öğrenmek istediğim de bu 20 AralıkCumagününeyaptığınız?" "Niçin?" "Sıradanbirsoruşturma!" "Saçmalık.Kadınlailgiliyenibirşeyöğrenebildinizmi?Neredengelmiş?" "Bukonudakibilgilerimizhenüzyetersiz." Alfred,müfettişikuşkuylasüzdü. "Emma'nın bu kadının ağabeyim Edmund'un dul karısı olabileceğine ilişkin çılgınca varsayımlarınınsiziyanıltmadığınıumarım.Butamanlamıylasaçmalık!" "Yani...buMartinedenilenkadınsizebaşvurmadımı?" "Banamı?AmanTanrım,hayır.Buçokkomikolurdu." "OnunağabeyinizHarold'abaşvurmasınındahadoğruolacağınımıdüşünüyorsunuz?" "Olabilir. Onun adı sık sık gazetelerde çıkıyor. Durumu da iyi! Şansını ona başvurarak araması beni çok şaşırtmazdı doğrusu. Ancak bir şey alamadığı kesin! Harold da bizim ihtiyar kadar eli sıkıdır! Emma ailenin en duygusal, en iyi kalpli insanı, ayrıca Edmund onu çok severdi. Ama yine de, Emma da kolay kanan bir insan değildir. O da bu kadının bir dolandırıcıolmasıihtimalininbilincindeydi.Buaçıdankadınınziyaretisırasındabütünailenin biraradaolmasınıistedi...ayrıcadikbaşlıavukatında!" "Çokakılcı"diyebelirttiCraddock."Bubuluşmaiçinbirgünbelirlenmişmiydi?" "Noel'densonrasıiçindüşünülmüştü...27'siilebitenhaftasonu..."Birdensustu. "Aha!"dediCraddockneşeyle."Demekbazıtarihlerinsiziniçinyinedeanlamıvar." "Sizesöylemiştim...kesinbirtarihbelirlenmemişti." "Amabukonuyukonuşmuştunuz,değilmi?Nezaman?" "Bunusizeistesemdesöyleyemem,çünküanımsamıyorum." "Tabibana20Aralıkgününeyaptığınızıdasöyleyemiyorsunuz,değilmi?" "Üzgünüm,hafızamçokzayıf." "Randevudefterinizyokmu?" "Öyleşeyleregerekduymuyorum." "Noel'denöncekicuma...bunuanımsamakçokzorolmamalı." "Bir ara ticari ortaklık kuracağım biriyle golf oynamıştım" diyen Alfred hayır anlamında başını salladı. "Hayır, bu daha önceki bir haftadaydı. Büyük olasılıkla etrafta dolanıp durduğumgünlerdenbiriydi.Zamanımınbüyükbirçoğunluğundabaşkabirşeyyapmıyorum zaten.Deneyimlerimedayanaraksöyleyebilirimkieniyiişilişkilerbarlardakurulur." "Komşularınızvededostlarınızsizebukonudayardımcıolabilirlermi?" "Belki.Onlarasorarım.Elimdengeleniyapacağım."Alfredkendinegüveninikazanmıştı. "Gerçi size sorduğunuz günde ne yaptığımı söyleyemiyorum ama..." dedi. "Ama ne yapmadığımısöyleyebilirim.UzunAmbar'dakimseyiöldürmedim." "Bunu söylemeye niçin gerek gördünüz, Bay Crackenthorpe?" "Oyun oynamayın, sayın müfettiş. Bu cinayet olayını soruşturuyorsunuz, öyle değil mi? ‘Şu gün şu saatle şu saat arasında neredeydin, ne yapıyordun?' diye sormaya başladığınıza göre olayları belirli bir çerçeveye oturtmaya başladınız. Bu 20 Aralık Cuma günü öğlen yemeğiyle gece yarısı arasındakisüreninsizinaçınızdanniçinbukadarönemliolduğunubilmekisterdim?Bukadar uzunbirsüresonrakesinbirtıbbizamantespitininyapılmışolmasıolanaksız.Yoksaogün öğleden sonra maktulün gizlice ambara girdiğini gören birini mi buldunuz? İçeri girmiş ama sonraçıktığınıgörenolmamış,filan?...Durumböylemi?" Bir çift siyah gözün merakla onu süzmesine rağmen, eski ve deneyimli bir kurt olan müfettişsoğukkanlılığınıhiçbozmadansamimiyetleyanıtverdi. "Korkarımbukonudahenüztambirçıkmazdayız." "Polislernedenhepböyleketumolurlar?" "Yalnızcapolislerdeğil,BayCrackenthorpe.Öylesanıyorumkikendinizibirazzorlasanız o cuma öğleden sonra ne yaptığınızı anımsayabileceksiniz. Tabi bu konuda susmak için yeterlinedenlerinizolabilir..." "Buoyunagelmeyeceğim,müfettiş.Ogünneyaptığımıanımsayamamamınbenişüpheli hemdeçokşüphelibirdurumadüşürdüğününbilincindeyim,amaanımsayamıyorumvebunu değiştirmekdeelimdedeğil!...Hepsibukadarişte.Amabirdakika!OhaftaLeeds'teydim... belediyenin yakınındaki bir otelde kalmıştım... adının ne olduğunu anımsamıyorum, ama bunukolaycabulabiliriz.Cumagününüoradageçirmişolabilirim." "Bunu inceleyeceğiz" dedi müfettiş sakin bir tonda. Ayağa kalktı. "Daha fazla yardımcı olamamanızagerçektenüzüldüm,BayCrackenthorpe." "Bubenimaçımdandaçoküzücü!Cedric'inİbiza'daolduğunugösterensağlamkanıtları olduğundan eminim. Harold ise hiç kuşkusuz her saati için iş toplantıları ve yemek randevuları olduğunu belgeleyebilmiştir. Onlara karşılık ben, nerede olduğunu bile anımsayamayan ben! Çok kötü bir durumda olan ben! Çok üzücü. Üstelik de çok aptalca! Sizekatilolmadığımısöyledim.Buyabancıkadınıöldürmemiçinnasılbirnedenimolabilirki? Niçinyapayımböylebirşeyi?EğerbucesetgerçektendeEdmund'unduleşinincesediolsa bile,niçinaramızdanbirionuortadankaldırmakistesinki?EğersavaştaHaroldileevlenmiş olsa... ve bunca zaman sonra birden ortaya çıksa... bu saygıdeğer Harold açısından gerçekten zor bir durum olabilirdi... çift eşlilik, filan gibi. Ama Edmund! Babam onların kendisiyle kalıp ve çocuğu doğru düzgün bir okula göndermek zorunda kalacağı ve para harcayacağıiçinhepimizsevinebilirdikbile!Babambelkiküplerebinerdiamaailemizinörfve adetleri adına bundan kaçınamazdı. Gitmeden önce bir içki almaz mıydınız, müfettiş? Size dahafazlayardımcıolamadığımiçingerçektençoküzgünüm." *** "Efendim,benidinleyin,neoldubiliyormusunuz?"MüfettişCraddockheyecanlakonuşan çavuşabaktı."EvetWetherall,neoldu?" "Onun kim olduğunu hatırladım efendim. O adamın. Orada olduğumuz sürece onu neredentanıdığımıçıkarmayaçalıştım,sonrabirdenaklımageldi.DickyRogers'labirlikteşu hilelikonservegıdaişinekarışmıştı.Gerçionututuklayamadık...aleyhindedelilyoktu.Soho olayındadaparmağıvardı.Hanişuİtalyanişihediyeliklervesaatlerolayında." Tabi!CraddockşimdiAlfred'inyüzününonabaşındanberinedentanıdıkgeldiğinidahaiyi anlıyordu. Hep küçük dolandırıcılık işlerinde adı geçmiş... ancak bir türlü kanıt bulunamamıştı. Birçok sahtekarlık olayına karışmasına rağmen Alfred her zaman olayın dışında kalmayı başarmıştı. Ve suçsuz olduğuna dair inanılır kanıtları vardı. Ancak polis çevrelerinde onun bu işlerden daima ufak kazançlar da sağladığına kesin gözüyle bakılıyordu. "Buolayıaçıklıyor"dediCraddock. "Cinayetionunişlediğinimidüşünüyorsunuz?" "Okatilolacaktiptebirideğil!Ancakbubaşkabirkonuyaaçıklıkgetiriyor...niçinnerede olduğununkanıtınısunamadığına!" "Evet,buonunaçısındankötü!" "Pek sayılmaz! Aslına bakarsan bu çok akıllıca bir tutum da olabilir. İnatla anımsayamadığım savunmak! İnsanların çoğu bir hafta önce bile nerede olduklarını ve ne yaptıklarını anımsayamazlar. Özellikle de zamanını neyle geçirdiğinin dikkat çekmesini istemiyorsan... örneğin Dicky Rogers ekibiyle kamyon park yerlerinde ilginç randevun varsa..." "Öyleyseonunbukonudatemizolduğunainanıyorsunuz." "Şu an için kesin olarak inandığım bir şey yok" dedi Müfettiş Craddock. "Bu konu üzerindeçalışmangerekiyor,Wetherall." Craddock yeniden çalışma masasının başına geçince alnını kırıştırarak, ufak bir deftere notlaralmayabaşladı. Katil (yazdı)... iriyarı, esmer bir adam! Kurban?... Büyük olasılıkla Martine, Edmund Crackenthorpe'unkızarkadaşıyadaduleşi… Yada… AnnaStravinska,kurbanoolabilirmi?Yaklaşıkaynızamandaortadankayboldu; Cesede, yaş, dış görünüm ve giyim açısından uyuyor. Bilindiği kadarıyla Rutherford Hall'lahiçbirbağlantısıyok. Anna Harold'un ilk karısı olabilir mi? Çift eşlilik! Harold'un metresi olabilir mi? Şantaj! Alfred'in bağlantıları düşünülünce, bu şantaj olabilir. Onu hapse attıracak bir şeyler mi biliyordu?Cedric?Onunlayurtdışındabirbağlantısıolmuşolabilirmi?Paris?BalearAdaları? Yada… KurbankendiniMartineolaraktanıtanAnnaS.Olabilir… Yada… Kurbanbilinmeyenbiritarafındanöldürülentamamenyabancıbiri! "Büyükolasılıkladabusonuncuvarsayımdoğru."diyeCraddockyüksekseslemırıldandı. Daha sonra da umutsuzluğa kapıldı. Böyle bir durumda cinayet nedenini bulmadıkça ilerlemekaydetmekolanaksızdı.Ozamanakadarbulunantümnedenleryayetersizdiyada çokuzakihtimaldi. Ama eğer öldürülen yaşlı Bay Crackenthorpe olsaydı... onun öldürülmesi için bir süre nedenbulunabilirdi... Hafızasındabirşeylerbelirlenmeyebaşladı... Kâğıdınüstünebazınotlardahaaldı. Dr.Quimper'eNoel'dekihastalığısor. Cedric-tanıklar. MissMarpleilesondedikodularıtartış. BÖLÜM16 Craddock Madison Sokak'a geldiğinde Lucy Eyelesbarrow'u Miss Marple'ın yanında buldu. Önceleri harekât planında değişiklik yapmayı düşündüyse de, Lucy Eyelesbarrow'un değerlibirmüttefikolabileceğidüşüncesiylebundanvazgeçti. Karşılıklı hoş beşten sonra ağır hareketlerle portföyünü çıkararak üç paund ve üç şilin alarakmasanınüzerindenMissMarple'adoğruuzattı. "Budanemüfettiş?" "Danışmaücreti!Sizdanışmandeğilmisiniz?Özelliklecinayetkonusunda!Nabız,eğilim, hararet, yerel tepkiler, bir cinayetin çok derinlerde kalmış nedenleri! Danışma hizmetinize başvurabilirmiyim?Benyalnızcaçalışmaktanbitkindüşmüş,zavallıbiryerelpolisim." Miss Marple, ona bakarak gülümsedi. Craddock da ona göz kırptı. Lucy Eyelesbarrow şaşkınlıktanbiraniçinnefesikesildiktensonragülmeyebaşladı. "AmaMüfettişCraddock...herşeyerağmensizdebirinsansınız." "Evet,öylede,bugünöğledensonradakendimipekişeveremiyorum." "Size müfettişle çok eskiden tanıştığımızdan söz etmiştim" dedi Miss Marple Lucy'ye dönerek."SirHenryClitheringmüfettişinvaftizbabası,benimdeçokyakınbirarkadaşım." "Vaftiz babamın Miss Marple ile ilk karşılaştığımızda bana onun hakkında ne söylediğini bilmek ister miydiniz, Bayan Eyelesbarrow? Onu Tanrı'nın yarattığı en usta dedektif olarak nitelendirmişti... verimli bir alanda gelişme olanağı bulmuş olağanüstü bir dâhi! Hep derdi ki..." Dermot Craddock bir an için susup, ihtiyar cadı yerine kullanabileceği eş anlamlı bir sözcükaradı."Olgunlukçağınagelmişbayanlarıaslaküçümsememelisin.Onlarınoturdukları yerden insana, ne olmuş olabileceğini, ne olması ve hatta gerçekte ne olduğunu söyleyebileceklerini savunurdu. Ayrıca onların" diye ekledi. "Bir olayın neden gerçekleştiğini desöylemeyetenekleridevardır,derdi.Veherzaman,buolgunbayantürününMissMarple eniyisidir,diyeeklerdi." "Şey"dediLucy."Bugerçektentakdiredeğer,birözellik!" MissMarplekıpkırmızıolmuştu;çokheyecanlanmışabenziyordu. "Sevgili Sir Henry" diye mırıldandı. "Her zaman o kadar nazikti ki! O kadar zeki sayılmam... yalnızca insanoğlunu biraz tanıdığımı söyleyebilirim, biliyor musunuz ki insan ufakbirkasabadayaşayınca..." Yeniden eski soğukkanlı haline dönerek, ekledi. "Aslına bakarsanız gereğinde olay yerinde olamamak gibi çok önemli bir engelim var. Ama yine de insanların size başka insanlarıanımsatmalarıokadaryararlıolabiliyorki...çünküinsanenindesonundaheryerde aynıdırveinsandoğasıolaylarınçözümündeçokönemlibirrehberolabiliyor." Lucybirazşaşırmıştı.AncakCraddockanlayışlabaşınısalladı. "Amayinedeorayaçayagittiniz,değilmi?" "Evet,tabi.Çokhoştu.AslındayaşlıBayCrackenthorpe'ugörmefırsatıbulamadığımiçin üzüldüm.Amaherşeyistediğinizgibiolamıyorki!" "Cinayeti işleyen kişiyi gördüğünüz takdirde, onu tanıyabileceğinizi mi düşünüyorsunuz?" diyesorduLucyşaşkınlıkla. "O kadar ileri gidemem, canım! Kişi daima varsayımlar ileri sürmeye eğilimlidir ve cinayet gibi ciddi bir konuda varsayımlarda bulunmak kişiyi inanılmayacak derecede yanıltabilir. Yapılması gereken olaya karışmış olan -ya da karışmış olabilecek- kişileri gözlemlemek ve onlarınkimianımsattıklarınıdüşünmektir." "Cedricvebankamüdürügibimi?" MissMarpleLucy'ninsözlerinidüzeltti. "Bankamüdürününoğlu,tatlım.BayEade'ninkendisibelkibirazBayHarold'abenziyordu -çok tutucu bir insandı- ama sanırım parayı biraz fazla seviyordu. Bunun dışında skandallardanuzakkalmakiçinçokzoryollarabaşvurabilecekbirinsandı." Craddockgülümseyereksordu. "YaAlfred?" "Araba tamirhanesindeki Jenkins'e benziyor" diye yanıtladı Miss Marple bir an bile düşünmeye gerek duymadan. "Gerçi Jenkins'in oradaki aletlerin hiçbirini çaldığı söylenemezdi ama yine de bozuk bir krikoyu yenisiyle değiştirmekte de hiç sakınca görmezdi. Aküler konusunda da pek dürüst değildi sanırım... ancak yine de bu konulardan pekanladığımısöyleyemem.YalnızcaRaymond'ungününbirindeorayagitmektenvazgeçip, Milchestersokağındakibirtamirhaneyegitmeyebaşladığınıbiliyorum.Emma'yagelince"diye dalgın bir şekilde ekledi. "Bana inanılmayacak kadar Geraldine Webb'i anımsatıyor. Daima sessiz ve dikkat çekmeyecek kılık kıyafetteydi o da! Sürekli yaşlı annesinin dizinin dibinde yaşıyordu. Sonra hiç beklenmedik bir anda annesi ölüp de Geraldine kendi kararlarıyla harcayabileceğiufakbirservetinsahibiolunca,saçlarınıkestirdi,permayaptırdıvebirgemi yolculuğunaçıktı.Geridöndüğündeçokhoşbiravukatlaevlenmişti.İkiçocuklarıoldu." Kişiler arasındaki paralellik çok belirgindi. Lucy kendini tutamayarak sordu. "Sizce Emma'nınhalenevlilikyapmaşansıolduğunusöylemenizdoğruoldumu?Ağabeyleribundan çokrahatsızolmuşabenziyorlardı." MissMarplebaşıylaonayladı. "Evet" dedi. "Erkekler böyledir işte! Ağaçlara bakarken önlerindeki ormanı görmezler. Sanırımsizbuolasılığıdüşünmemiştiniz." "Hayır!"diyeaçıkladıLucy."Böylebirşeyhiçaklımagelmedi.İkisidebanagöre..." "Yaşlımıgörünüyorlardı?"diyesorduMissMarplegülümseyerek."SanırımDr.Quimper, şakaklarındaki saçları ağarmış olsa da henüz kırk yaşlarında ve düzgün bir ev yaşamının özlemini duyuyor. Emma Crackenthorpe da henüz kırkında değil, evlenmek ve aile kurmak içinhiçdeyaşlısayılmaz.Eğeryanlışduymadıysamdoktoruneşidoğumyaparkençokgenç yaştaölmüş." "Sanırımbudoğru.Emmakısabirsüreöncebundanbahsetmişti." "Çokyalnızlıkçekiyorolmalı"dediMissMarple."Başarılıveçokçalışanbirdoktorunyanı başındabirkadınaherzamanihtiyacıvardır...sempatik,anlayışlı,ancakçokgençolmayan birine!" Lucy gülümseyerek neşeyle sordu. "Burada bir cinayeti mi aydınlatmaya çalışıyoruz yoksaçöpçatanlıkmıyapıyoruz,tatlıbayan?" MissMarple'ıngözleriışıldadı. "Korkarımbirazfazlaromantikbiriyim.Yaşlıevdekalmışbirkızolmamınetkisiherhalde! BiliyormusunuzsevgiliLucy,banagöre,yaptığımızanlaşmayıbaşarıylatamamladınız.Yeni işinizebaşlamadanyurtdışınabiryolculukyapmayıplanlıyorsanız,şuantamsırası!" "Rutherford Hall'dan ayrılmak mı? Asla! Kendimi bu konuya tam anlamıyla kaptırdım. Kendimi bir çeşit av köpeği gibi hissediyorum. Tıpkı evdeki çocuklar gibi! Onlar da bütün zamanlarını ipucu peşinde koşarak geçiriyorlar. Daha dün çöp kutularını karıştırdılar. Gerçekten iğrenç... üstelik neyin peşinde olduklarını da bilmiyorlar. Eğer bir gün zafer çığlıkları içinde, ellerinde, ‘Martine eğer hayatına değer veriyorsan Uzun Ambar'dan uzak dur!' yazılı bir kâğıtla çıkagelirlerse, bunu benim onlara acıdığım için yazıp domuz ağılının birköşesinesaklamışolduğumudüşünmelisiniz,sayınmüfettiş." "Niçin domuz ağılına, tatlım?" diye sordu Miss Marple. "Orada hâlâ domuz besliyorlar mı?" "Yohayır.Bundançokuzunbirsüreöncevazgeçmişler.Ama...benaradasıradaoraya gidiyorumda!" Lucybilinmeyenbirnedenlekızarmıştı.MissMarpleşimdionufarklıbirilgiylesüzüyordu. "Şuandaevdekimlervar?"diyesorduCraddock. "Cedric evde kalıyor; Bryan da hafta sonunu orada geçirecek. Harold ve Alfred yarın gelecekler. Bu sabah telefon ettiler. Sizin onları herhangi bir şekilde tedirgin ettiğiniz izleniminekapıldım,MüfettişCraddock." Craddockgülümsedi. "Onları biraz yokladım da! 20 Aralık Cuma öğleden sonrası ile gece yarısı arasında neredeolduklarınısordum." "Pekikesinbiryanıtverebildilermi?" "Haroldevet.Alfredhayır...kimbilir,belkidebunuözellikleyapmakistemedi." "Tanık bulmak çok zor olsa gerek" dedi Lucy. "Belirli bir tarih, yer ve zamanı! Tabi söylediklerinindoğruluğunuteyitetmekde!" "Biraz zaman alır. Sabırla beklemek gerek, ama bizim de bunu başarabilecek kendimize özgü yöntemlerimiz var tabi." Saatine baktı. "Aslında ben de Cedric'le konuşmak için RutherfordHall'agelmekistiyordum,amaönceDr.Quimper'euğramalıyım." "Evet tam zamanı. Muayene saat on sekizde başlıyor, ama doktorun işi yarım saatte sonaeriyor.Bendeartıkdönüpakşamyemeğinihazırlamalıyım." "SizedebukonudabirsorumolacaktıBayanEyelesbarrow?AileMartinekonusununasıl karşıladı?" Lucybiranbiletereddütetmedenyanıtladı. "Size bu konudan bahsettiği için hepsi Emma'ya çok kızdı. Tabi onu bu konuda teşvik eden Dr. Quimper'e de. Harold ve Alfred mektubun düzmece olduğuna ve bunun bir dolandırıcılık olayından başka bir şey olmadığına inanıyorlar. Emma bundan tam olarak emindeğil.Cedric'egelince,buiştebiryalanvealdatmakokususeziyoramadiğerlerikadar ciddiyealmıyor.BryanisemektubuyazanıngerçekMartineolduğunaneredeyseemin!" "Pekiamaniçin?" "Ah, Bryan öylesine biri işte. Her şeyi göründüğü şekilde kabullenmeye hazır. Onun Edmund'unkarısı-yadadahadoğrusuduleşi-olduğunaveFransa'yadöndüğüneinanıyor. Er ya da geç ondan yeni bir haber çıkacağını düşünüyor. Şu ana kadar bir mektup ya da haber almamış olmalarını ise çok doğal karşılıyor, çünkü kendisi de mektup yazmaktan nefret ediyormuş. Bryan sevimli bir insan! Sürekli şımartılıp gezmeye çıkarılmak isteyen bir köpekgibi!" "Peki sen onu gezmeye çıkardın mı tatlım?" diye sordu Miss Marple. "Örneğin domuz ağıllarınadoğru?" Lucy,onasertbirbakışattı. "Eve girip çıkan o kadar çok centilmen var ki!" diye mırıldandı Miss Marple düşüncelere dalmışbirhalde. Miss Marple centilmen sözcüğünü kullandığı zaman buna Victoria devrinin özlemini katardı; geçmiş zamana duyulan bir özlemi dile getirirdi. Bunlar sinek kaydı tıraşlı, (büyük olasılıklakaytanbıyıklı)iriyapılı,bazençapkınveacımasızamaherzamankusursuzbirer salonerkeğiolantiplerdi. "Çokgüzelbirkızsınız"dediLucy'yisüzerek."RutherfordHall'datümdikkatleriüzerinize çektiğinizidüşünüyorum,yanılmıyorumdeğilmi?" Lucy yeniden kızardı. Çeşitli anılar kafasında birbirini izliyordu. Domuz ağılının duvarına yaslanan Cedric. Melankolik bakışlarıyla mutfak masasının üzerine oturan Bryan. Kahve fincanlarınıtoplarkenyardımbahanesiyleonadokunanAlfred. "Centilmenler" diye ekledi Miss Marple. Ses tonu ender rastlanan, tehlikeli bir hayvan cinsindenbahsediyorgibiydi."Biranlamdahepsibirbirindenfarksızdır...hattaiyiceyaşlanmış olsalarbile!" "Tatlım!" diye haykırdı Lucy. "Eğer yüz yıl önce yaşamış olsan seni hiç kuşkusuz cadı diyeyakarlardı." VeMissMarple'ayaşlıBayCrackenthorpe'unüstükapalıevlilikteklifinianlattı. "Doğrusunu söylemek gerekirse" diye Lucy ekledi. "Hemen hepsi bir şekilde şanslarını denedilerdiyebilirim.Haroldçokaçıkvenetti,banaşehirdefinansalaçıdançokcazipbiriş olanağısundu.Onunçekicidışgörünümümdenetkilenmişolduğunusanmıyorum,birşeyler bildiğimisanıyorolmalı!" Güldü. AncakMüfettişCraddockgülmedi. "Çok dikkatli olmalısınız" dedi. "Size çekici öneriler yapmak yerine öldürmeyi de deneyebilirler." Lucy,"Evetbudahakolayolurdu"diyeonayladı. Sonrabirdenürperdi. "İnsan çok çabuk unutuyor. Çocuklar bu konuda o kadar çok heyecanlanıp, şakalar yaptılarki,insanisteristemezhepsinibiroyungibialgılıyor.Amabubiroyundeğil!" "Hayır!"dediMissMarple."Cinayetaslaoyundeğildir." KısabirsessizliğinardındankonuşanyineMissMarpleoldu. "Çocuklarınartıkokullarınadönmelerigerekmiyormu?" "Önümüzdeki hafta. Ama yarın James Stoddart-West'in evine gidip tatilin son günlerini oradagetirecekler." "Bu iyi!" diye belirtti Miss Marple ciddiyetle. "Onlar buradayken bir şeylerin olması kötü olurdu." "YaşlıBayCrackenthorpe'umukastediyorsunuz?Sizcesıradakikurbanomu?" "Yok, hayır" dedi Miss Marple. "Ona bir şey olacağını sanmıyorum. Daha çok çocukları düşünüyordum." "YaniAlexander'ımı?" "Amaneden?..." "Avlanma merakları yüzünden... delil avına çıktıkları için! Erkek çocuklar bu tür heyecanlarıseverleramabuçoktehlikeliolabilir." Craddock,onumerakveendişeylesüzdü. "Miss Marple, bir yabancının yine tamamen yabancı birini öldürdüğü bir cinayet olmadığını düşünüyorsunuz, değil mi? Sizin görüşünüze göre bu cinayetin herhangi bir şekildeRutherfordHallilebirilişkisiolduğukesin." "Evet,çokbelirginbağlantılargörüyorum." "Katil hakkında tek bildiğimiz onun iriyarı, esmer bir adam olduğu. Arkadaşınız olan bayanınteksöylediğiyadasöyleyebildiğibu!RutherfordHall'datamüçtaneiriyapılı,esmer erkek var. Resmi soruşturma günü buradaydım. Üç kardeşi kaldırımda durmuş, arabalarını beklerken gördüm. Bana arkaları dönüktü; kaim paltoları içinde hepsinin arkadan görünüşlerininbirbirindenfarkıolmamasıgerçektençokşaşırtıcıydı.Üçiriyarı,esmeradam! Gerçekte ise hepsi birbirinden o kadar farklı tipler ki!" İçini çekti. "Bu da durumu iyice güçleştiriyor." "Kendikendimesorupduruyorum"diyemırıldandıMissMarple."Hepkafamıkurcalıyor... çözümsandığımızdançokdahabasitolamazmı?Cinayetleringenellikleçokbasitçözümleri vardır,çoğuzamandaönemsenmeyenancakçokaçıknedenleri..." "BugizemliMartineolayınainanıyormusunuz,MissMarple?" "Edmund Crackenthorpe'un Martine adında bir kızla evlenmek istediği ya da evlenmiş olabileceği ihtimalini göz ardı etmem için hiçbir neden yok. Bildiğim kadarıyla Emma Crackenthorpe size bu konuda gelen mektubu göstermiş. Ayrıca kişisel izlenimlerim ve Lucy'den duyduğum kadarıyla Emma Crackenthorpe böyle bir konuda yalan söylemeyecek birtip,hemböylebirşeyiniçinyapsınki?" "Eğer Martine'in varlığını kabul edersek" diye mırıldandı Craddock düşünceli bir halde. "Cinayet için bir neden var. Martine'in oğlu ile birlikte ortaya çıkması Crackenthorpe kardeşlerin mirastan alacakları payın küçülmesine neden olacaktı. Aslında bu kanımca cinayetişlemeyenedenolabilecekboyuttabirmeblağsayılmazama.Şuaniçinhepsibiraz maddisıkıntıiçindelerde..." "Harolddamı?"diyesorduLucyduyduklarınainanamayarak. "Evet, anlaşıldığı kadarıyla son derece tuzu kuru biri görünümü sergileyen Harold Crackenthorpe bunun aksine ilk bakışta göründüğü kadar tutucu ve başarılı bir yatırımcı değil. Çok fazla yatırım yapmış ve bu arada birkaç yanlış karar almış. Çok yakında çok büyükbirmeblağıödemekzorundakalıpiflasınıaçıklayabilir." "Amaeğerdurumböyleysebile..."diyesözebaşlayanLucybirdensustu. "Evet,BayanEyelesbarrow?..." "Seni çok iyi anlıyorum, tatlım" dedi Miss Marple. "Bu durumda yanlış kişinin öldürüldüğünüsöyleyecektiniz." "Çok doğru! Martine'in ölümünün doğrudan Harold'a... ya da bir başkasına herhangi bir yararıolmazdı.Ama..." "ÖlenLutherCrackenthorpeolsaydıfarklıolurdu,değilmi?Doğru!Bubenimdedikkatimi çekti.AyrıcayaşlıBayCrackenthorpedıştangöründüğününtamaksineailedoktorununda belirttiğigibioldukçasağlıklıbiri." "Dahayıllarcayaşayacakbirio!"diyenLucy,sıkıntıylaalnınıkırıştırdı. "Sizceöylemi?"Craddockonukonuşturmakamacıylaüzerinegitti. "Noel sırasında oldukça hastaymış" diye açıkladı Lucy. "Ama doktorun gereksiz abarttığını söyledi. ‘Öylesine bir şamata yaptı ki gören zehirlenmiş olduğumu sanacaktı,' dedi.Bunlaronunsözleri!" Craddock'usorgulayanbakışlarlasüzüyordu. "Doğru!" diye belirtti Craddock. "Benim de Dr. Quimper'den öğrenmek istediğim tam olarakbu!" "Artıkgitmeliyim"dediLucy."Tanrım,çokgeçolmuş!" Miss Marple örgüsünü bir yana bırakarak, Times dergisinde yarım bırakmış olduğu bir bilmeceyeuzandı. "Ahburadabirsözlüğümolsaydı"diyemırıldandı."TontineveTokay;buikisözcüğühep birbirinekarıştırıyorum.İkisindenbiriMacarşarabımarkasıydı,ama..." "MacarşarabıolanTokay"dediLucyveçıkmaküzereolduğukapınınağzındabiraniçin duraladı."Amabunlardanbiribeşbiriyediharflibirsözcük.Hangisiuyuyordu?" "Yok, bu bilmeceyle ilgili değil" dedi Miss Marple dalgın bir ifadeyle. "Bu kafama takıldı da!" MüfettişCraddockyaşlıkadınımerakveendişedolubakışlarlasüzdü.Dahasonraoda vedaederekoradanayrıldı. BÖLÜM17 Craddock, Dr. Quimper hastalarının muayenelerini bitirene dek birkaç dakika beklemek durumundakaldı.Dahasonraiçerigirendoktoryorgunvesinirligörünüyordu. Müfettişeyaptığıiçkiteklifionaylanıncakendinedebirkadehdoldurdu. Eski geniş koltuğa çökerken, "Zavallı şeytanlar!" diye söze başladı. "O kadar korkak ve aptallar ki! Aklım almıyor. Biraz önce yine çok üzücü bir olay yaşadım. Bir yıl önce bana gelmesi gereken bir kadın! O zaman gelse başarılı bir operasyonla kurtulabilirdi. Ama şimdi çok geç! Bu beni çıldırtıyor işte. İnsanoğlu denilen kahramanlıkla korkaklığın ilginç bir bileşimi. Bu kadın inanılmaz ağrılar çekiyor. Korkularının gerçek çıkmasından ürktüğü için tüm ağrılara tek kelime bile etmeden katlanmış. Diğer yanda ise yalnızca parmaklarının ucundaki şişliğin ağrısına dayanamadıkları için buralara kadar gelip zamanımı çalan acıya dayanıksızinsanlardavar.Küçükbiriltihabınkanserolmasıkuşkusuylakoşupgeliyorvebu şiş genellikle normal bir su toplama ya da en fazlası siğil çıkıyor. Neyse söylediklerime aldırmayın. Zaman zaman öfkemi kusma gereksinimi duyuyorum. Şey, benimle konuşmak istediğinizneydi?" "Her şeyden önce Miss Crackenthorpe'u ağabeyinin dul eşinden geldiği düşünülen mektupiçinbanabaşvurmasınaiknaettiğinizdendolayısizeteşekküretmekistiyordum." "Ah, o mu? Bari bir işinize yaradı mı? Aslında ona size gelmesini doğrudan söylemiş değilim. Kendisi de gelmek istiyordu. Endişeliydi. Tabi değerli ağabeyleri de onu bundan alıkoymakistiyorlardı." "Niçinböyleyapıyorlardı,dersiniz?"Doktoromuzlarınısilkti. "Bilmem,sanırımkadınıngerçekolduğununortayaçıkmasındankorkuyorlardı." "Sizcemektupgerçekmi?" "Fikrim yok. Mektubu görmedim. Olayları bilen birinin fırsattan faydalanmak istemiş olabileceğini de söyleyebilirim. Emma'nın duygusallığından yararlanmayı denemek istemiş olabilir.Bukonudayanıldığıkesin.Emmaaptaldeğildir.Konuyusoruşturmadanyabancıbir gelinekucakaçmayacağıkesin." Birdenmerakdolubirifadeyleekledi. "Pekiamaniçinbenimbukonudakigörüşlerimisoruyorsunuz?Benimkonuylahiçbirilgim yokki!" "Aslında sizden tamamen farklı bir konuda bilgi almaya geldim... ancak bunu nasıl söyleyeceğimibilemiyorum." Doktormüfettişiilgivemeraklasüzüyordu. "Anladığım kadarıyla kısa bir süre önce... sanırım Noel sırasında... Bay Crackenthorpe ağırşekildehastalanmış." Doktorunyüzifadesigerilipsertleşti. "Evet." "Birçeşitmiderahatsızlığı,değilmi?" "Evet." "Bu biraz tuhaf... Bay Crackenthorpe sağlığıyla övünüyor ve ailesindeki bireylerin birçoğundan fazla yaşayacağını ileri sürüyor. Onun ifadesine göre... özür dilerim sayın doktor..." "Hiç çekinmeyin. Hastalarımın benim hakkımda söyledikleri konusuna hiç duygusal davranmam." "Sizin boşu boşuna ortalığı velveleye verdiğinizi söyledi" diyerek Quimper gülümsedi. "Ona yalnızca ne yediğini sormakla kalmayıp, kimin pişirdiğini, kimin servis yaptığını da sorduğunuzuanlattı." Doktorungülümsemesikaybolmuş,yüzhatlarıyenidengerginleşmişti. "Devamedin." "Şöyle bir ifade kullanmaktan da kaçınmadı... ‘Doktor birinin beni zehirlemiş olduğundan kuşkulanıyor.'gibişeylersöyledi."Kısabirsessizlikoldu."Butür...birkuşkunuzoldumu?" Quimperhemenyanıtvermedi.Ayağakalkarakodaiçindeaşağıyukarıgezindi.Sonunda dönüpCraddock'unönündedurdu. "Tanrıaşkınabendennesöylememibekliyorsunuz?Birdoktorunelindeenufakbirkanıt bile olmadan orada burada bir zehirleme kuşkusu olduğundan bahsedebileceğini mi düşünüyorsunuz?" "Bilmek istediğim yalnızca... bunu samimiyetinize dayanarak soruyorum... böyle bir olasılıkaklınızageldimi?" DoktorQuimpersoruyukaçamakbiryanıtlageçiştirmeçabasındaydı. "Yaşlı Bay Crackenthorpe çok mütevazı bir yaşam sürüyor. Aile ziyarete geldiği zamanlarda Emma daha iyi ve zengin sofralar kuruyor. Bunun sonucu da mide-bağırsak sorunlarıvehazımsızlık.Bulgulardabunudestekliyor." Craddockısraretti. "Anlıyorum. Peki bu sizin için yeterince açıklayıcı mıydı? Hiç... diyelim ki... şaşırmadınız mı?" "Tamam!Tamam!Şaşırmıştım.Busizitatminettimi?" "Beniasılilgilendiren,siziendişelendirenyadakorkutanşeyinneolduğu?" "Aslında çok değişik mide rahatsızlıklarıyla karşılaşılabilir ama bu durumda diyebilirim ki bulguların birçoğu basit bir mide rahatsızlığından çok arsenik zehirlenmesine işaret ediyordu.Zatenbuikirahatsızlıkbirbirineçokbenzer.Bendençokdahaiyimeslektaşlarımın da arsenik zehirlenmeleri durumunda yanılıp sırf bu yüzden hastalarının ölüm kâğıtlarını yanlışdoldurmakzorundakaldıklarıolmuştur." "Pekisizinaraştırmalarınızınsonucuneydi?" "Tahminlerimde yanılmış olabileceğim ortaya çıktı. Bay Crackenthorpe hastam olmadan önce de böyle durumlar geçirdiğini iddia etti. Hep aynı nedenden hastalanmış. Ne zaman enfesyemeklerifazlakaçırsaaynıdurumbaşınageliyormuş." "Yanievdoluoluncamı?Aileilemi?Yoksakonuklarlamı?" "Evet. Aslında bu da yeterince şüphe çekici. Açık söylemek gerekirse, Craddock, konununpeşinibırakmadım.Hattaeskidoktor,ihtiyarMorris'ebilebirmektupgönderdim.O bu muayenehanenin büyük ortağı idi ve ben geldikten kısa süre sonra emekliye ayrıldı. Crackenthorpeaslındaonunhastasıydı.İhtiyaradamınbahsettiğibueskirahatsızlıklarıona sordum." "Pekineöğrendiniz?"Quimpergülümsedi. "Hiç!Yalnızcagereksizkuşkulandığımı!Üstükapalıolarakçokkötüniyetlibiriolduğunu belirtti. Aslına bakarsanız" diyerek omuzlarını silkti. "Belki de gerçekten de kötü niyetli bir insanım!" "Bundakuşkuluyum!"diyenCraddockdüşünceleredaldı. Sonrabirdenaçıkaçıkkonuşmayakararverdi. "Üstü kapalı konuşmalara hiç gerek yok, doktor. Luther Crackenthorpe'un ölümünden büyük ölçüde yararlanabilecek insanlar var." Doktor başıyla onayladı. "Bay Crackenthorpe yaşlı,ancaksağlıklıvedirençlibiradam.Bugidişlerahatlıkladoksanyaşınaulaşabilir,değil mi?" "Hiç kuşkusuz. Ayrıca kendine çok özen gösteriyor, hem de çok sağlam bir yapısı olmasınarağmen!" "Oğulları-kızı-onlardagiderekyaşlanıyorlarvehepsinindedurumlarısıkışık." "Emma'yı bunun dışında tutmalısınız. O birisini zehirleyecek tipte bir kadın değil. Bu krizler yalnızca diğerleri buraya geldiği zaman tutuyor, şimdiye dek kızıyla birlikte olduğu zamanhiçkrizgeçirmedi." "Çokakıllıcabirtedbir...tabibunlarıyapanoysa"diyemırıldandıCraddockdüşüncelibir tavırla.Ancakbunutedbirdenduyulamayacakkadarkısıkbirseslesöylemişti. Kelimeleriözenleseçerek,sordu. "Gerçi bu konulardan hiç anlamıyorum ama" diye söze başladı. "Varsayalım ki Crackenthorpe'agerçektenarsenikverildi...bundankurtulmuşolmasıbüyükşansdeğilmi?" "İşin asıl püf noktası da burada!" dedi doktor. "Kendimi ihtiyar Morris'in de söylediği gibi kötü niyetli hissetmemin nedeni de bu! Bakın, bu olayda düzenli aralıklarla arsenik verilmiş olmasıolanaksız...aslındaklasikarsenikzehirlemelerindeyöntembudur.Crackenthorpe'un aslakronikmideşikayetleriolmadı.Budaani,şiddetlirahatsızlıklarıanlaşılmazkılıyor.Eğer şikayetlerin tamamen doğal nedenlerle ortaya çıktığını düşünmezsek, zehirlemek isteyen kişininherdefasındabaşarısızolduğunainanmakzorundakalırız.Budaçoksaçmaolur!" "Yaniyetersizbirdozkullanıldığınımısöylemekistiyorsunuz." "Evet.DahaöncedekonuştuğumuzgibiCrackenthorpe'unçokgüçlübiryapısıvar,belki de başka birini rahatlıkla öte dünyaya götürebilecek bir doz onda yeterli olmayabiliyor. Bu tür kişiye özgü tepkileri her zaman için göz önünde bulundurmalıyız. Ama bu durumda da zehirlemek isteyen kişinin -tabi eğer olağanüstü korkak biri değilse- çoktan dozu artırmış olmasıgerekirdi.Bununiçinyapmamışolabilirki?" "Bu da" diye ekledi. "Bir zehir verenin olduğunu düşünmenin anlamsızlığını ortaya çıkarıyor.Sanırımbütünbunlaryalnızcabenimkuruntularımıneseri!" Müfettiş Craddock, "İlginç bir sorun!" diyerek doktora hak verdiğini belirtti. "Mantıklı bir açıklamasıyok." *** "MüfettişCraddock!" MüfettişCraddockarkasındangelenheyecanlıfısıltılarıduyuncairkildi. O anda Rutherford Hall'un ön kapı zilini çalmak üzereydi. Alexander ve arkadaşı Stoddart-Westbirdençalılıklarınarasındançıkmış,heyecanlaetrafısüzmeyebaşlamışlardı. "Arabanızınsesiniduyduk,siziyakalamakistedik." "İyiozaman,haydisizdeiçerigelin!" AncakAlexandersabırsızbirköpeğinheyecanıiçindemüfettişinpaltosunuçekiştiriyordu. "Birkanıtbulduk!"diyemırıldandısoluksoluğa. "Gerçektendebirkanıtbulduk"diyeyinelediStoddart-West. Tanrıkahretsinbukızı,dediğiniyaptı,diyedüşündüCraddocksıkıntıyla. "Harika!" dedi sırf çocukları kırmamış olmak için. "Haydi eve girip bulduğunuz kanıta bakalım." "Hayır!" diye direndi Alexander. "Orada bizi rahatsız edebilirler. Bizimle koşum odasına gelin.Sizeyolugösterelim." Craddockhiçistemediğihaldeçocuklarınarkasındanevinköşesinidönüpahırlaradoğru ilerledi. Stoddart-West ağır bir kapıyı aralayıp parmak uçlarına kalktı ve oldukça zayıf bir ampulü yaktı. Victoria zamanlarında, temizlik sembolü olarak görülen koşum odası artık yalnızca eski eşya deposu hizmeti görüyordu. Kırılmış bahçe sandalyeleri, paslanmış eski bahçe araç gereci, eski, hantal bir çim biçme makinesi, bozulmuş somyalı döşekler, eski yorganlar,yırtılmıştenisağlarıetrafayayılmıştı. "Burayasıksıkgeliyoruz"dediAlexander."Buradabizikimserahatsızetmez." Koşum odasının çocuklar tarafından kullanıldığı anlaşılıyordu. Çürümüş döşekler üst üste konularak bir çeşit divan yapılmıştı. Eski paslı bir masanın üzerinde bir kutu çikolatalı kurabiye,birkaçelma,birkutuşekerlemevebiryapbozduruyordu. "Bu gerçek bir kanıt, efendim!" dedi Stoddart-West heyecanla. Gözlüklerinin gerisindeki gözlerininheyecanlaparladığıgörülüyordu."Bugünöğledensonrabuldukonu." "Günlercearaştırdık.Çalılarınarasını..." "Çöpkutularınıkarıştırdık..." "Aslındaoralardadabirkaçilginçşeybuldukama..." "Dahasonradakaloriferdairesinegittik..." "Orada da ihtiyar Hillman'ın eski, atılan kâğıtları doldurduğu kocaman bir galvanizli kutu var..." "Kalorifersönüncetekrartutuşturmakiçinonlarıkullanıyor..." "Etrafaatılanbütüneskikâğıtlarıiştebuyüzdentoplayıporadabiriktiriyor..." "İşteonuoradabulduk..." KonuşmayıkesenCraddock,"Neyibuldunuz?"diyesordu. "Delili!Stoddartdahaönceeldivenlerinigiymeyiunutmamalısın!" Stoddart-Westbilgiçbirifadeyleönemlibircinayetdedektifihavasındabirçiftkirlieldiveni ellerinegeçirdiktensonra,birKodakfotoğrafalbümüçıkardı.Çantanıniçindenkirli,kırışmış birzarfalarak,abartılıbirgururlamüfettişeuzattı. İkiçocukheyecandansoluklarınıtutmuş,müfettişebakıyorlardı. Zarfın içinde mektup yoktu ama zarfın postadan geçmiş olduğu üzerindeki damgalardan anlaşılıyordu. Mektubun üzerindeki adreste ise, Martine Crackenthorpe, 126 Elvers CrescentNo:10yazıyordu. "Görüyorsunuz, değil mi?" diye sordu Alexander soluk soluğa. "Bu onun burada olduğu anlamınageliyor.EdmundAmca'mınFransızkarısındansözediyorum.Bütünbuşamatanın koparıldığı kişiden yani! Gerçekten buraya gelmiş ve mektubu düşürmüş olmalı. Durum böylegörünüyor,değilmi?..." Stoddart-Westdesözekarıştı. "Bu durumda öldürülen kadın da o olmalı... yani sizce de müfettiş, bu durumda lahidin içindebulunankadıncesedininMartineolmasıgerekmiyormu?" İkiçocukdaheyecaniçindegelecekyanıtıbekliyorlardı. Craddockkendisindenbeklenenrolüoynadı. "Olabilir,kesinlikleolabilir"dedi. "Amabuönemli,öyledeğilmi?" "Parmakiziaraştırmasıyapacaksınız,değilmi,efendim?" "Elbette!"diyeyanıtladıCraddock. Stoddart-Westderinbirsolukaldı.Rahatlamışabenziyordu. "Büyükbirşans,değilmi?"dedi."Üstelikdesongünümüzde!" "Songünmü?" "Evet" dedi Alexander. "Yarın Stoddartların evine gidiyoruz. Tatilin sonuna kadar orada kalacağız.Stoddartlarınmuhteşembirevlerivar...KraliçeAnnezamanındankalmaydı,değil mi?" "WilliamveMary"dediStoddart-West. "Amaannendemiştiki..." "AnnemFransız.İngilizmimarisindenpekanlamıyor." "Amababandademiştiki,evininşaedildiğizaman..." Craddockelindekizarfıdikkatleinceledi. Lucy Eyelesbarrow bu işi çok kurnazca ayarlamıştı. Peki ama posta damgalarının sahteleriniyapmayınasılbaşarmıştı?Zarfıgözlerineiyiceyaklaştırdıamaloşışıktapekbir şey göremedi. Çocuklar için büyük bir zevk olan bu konu Craddock açısından hiç de hoş değildi. Lucy bunu düşünmemiş olmalıydı. Lanet olsun! Eğer zarf gerçekse hemen bazı tedbirleralınmasıgerekecekti.Eğeröyleyse... Hemen yanı başında çok sıkı bir mimari tartışması sürüyordu. Müfettiş Craddock tartışmayıduymazlıktangelerek,seslendi. "Haydiçocuklar,evegidelim.Banaçokbüyükyardımınızdokundu!" BÖLÜM18 Çocuklar müfettişi arka kapıdan eve soktular. Büyük olasılıkla çoğunlukla bu yolu kullanıyorlardı. Mutfak aydınlık ve ferahtı. Lucy büyük, beyaz bir önlük bağlamış, hamur açıyordu. Bryan Eastley mutfak dolabına yaslanmış, onu bir köpek dikkatiyle süzerken, bir eliyledekalın,kumralbıyığınısıvazlıyordu. "Merhabababa"dediAlexanderiçtenlikle."Yinemiburalardatakılıyorsun?" "Burası hoşuma gidiyor" diyen Bryan gülümseyerek ekledi. "Bayan Eyelesbarrow da rahatsızolmuyor." "Doğru,bencesakıncasıyok"dediLucy."İyiakşamlar,MüfettişCraddock!" "Mutfağımıaraştırmakistiyorsunuz?"diyesorduBryanmerakla. "Peksayılmaz.BayCedricCrackenthorpeburalardamı?" "Evet.Cedrichâlâburada.Onunlamıgörüşmekistiyordunuz?" "Evet,onunlakonuşacakbirkaçşeyimvardı." "İçerigidiporadamıbirbakayım"dediBryan."Belkideköyünpubınagitmiştir." Mutfakdolabınınüstündenindi. "Teşekkürler!"dediLucy."Ellerimunlu,yoksabendegidebilirdim." "Neyapıyorsunuz?"diyesorduStoddart-Westmerakla. "Kayısılıtart." "Ohçokiyi!"dediStoddart-West. "Akşamyemeğihazırmı?"diyesorduAlexander. "Hayır." "Kötü!Korkunçacıktım." "Erzakdolabındabirparçamürdümlükekvar." Çocuklaraynıandakoşarakdışarıçıkıpkapıyıarkalarındançarptılar. "Kurtgibidurupdinlenmedenyiyorlar"dediLucy. "Tebrikler!"dediMüfettişCraddock. "Nedendolayı?" "Yaratıcılığınızdandolayı...bukonuda!" "Hangikonuda?" Craddockiçindemektupzarfınınbulunduğualbümüçıkardı. "Çokustacahazırlanmış"dedi. "Siznedenbahsediyorsunuz?" "Bundan,sevgilikızım,bundan"diyenCraddockçantayıaçtı. Lucyinanmazbakışlarlaonusüzüyordu. Craddockbirdenbirtuhaflıkolduğunufarketti. "Bu kanıtı siz hazırlayıp çocukların bulması için özellikle ahırdaki koşum odasına koymadınızmı?Çabuk,anlatınbana!" "Nedenbahsettiğinizibileanlamıyorum"diyeyanıtladıLucy."Budanedemek,siz..." Bryan'ıngeridöndüğünügörünceCraddockaceleylealbümüyenidencebinesoktu. "Cedrickütüphanede!"dediBryan."Hemenorayagidebilirsiniz." Tekrarmutfakdolabınınüstündekiyerinialdı.MüfettişCraddockisekütüphaneyegitti. *** CedricCrackenthorpemüfettişigörmektenmemnunolmuşabenziyordu. "Yine buralarda polis hafiyeliği mi yapıyorsunuz?" diye sordu muzipçe. "Bir ilerleme kaydettinizmi?" "Birparçailerlediğimizisöyleyebilirim,BayCrackenthorpe." "Cesedinkimliğinitespitedebildinizmi?" "Henüztamolarakbulamadıkamabunaçokyaklaştığımızısöyleyebilirim." "Sizinaçınızdançokiyi." "Öğrendiğimiz son bilgiler ışığında, birkaç ifadeye daha gerek duyuyorum. Hazır buradayken,sizdenbaşlamakistiyorum." "Amabupekuzunsürmeyecek.Yarınyadaöbürgünİbiza'yadönüyorum." "Öyleysetamzamanındageldim." "Haydibaşlayın." "Sizden20AralıkCumagününeredeolduğunuzveneyaptığınızkonusundaayrıntılıbilgi ricaedecektim!" Cedric müfettişe bir an yan gözle baktıktan sonra, arkasına yaslandı, esnedi, büyük bir soğukkanlılıklaetrafınabakındı.Hatırlamakiçinbüyükbirçabaharcıyorgibigörünüyordu. "Evet, size daha önce de söylediğim gibi İbiza'daydım. Asıl canımı sıkan orada hiçbir günün diğerinden farkı olmaması. Sabah resim çalışmaları, öğleden sonraları üçten beşe kadar siesta. Daha sonra da akşam ışığının izin verdiği oranda birkaç resim çiziyorum. Akşam da önce meydandaki kafede, bazen belediye başkanıyla, bazen de doktorla bir aperatifalıyorum.Sonrahafifbirakşamyemeği.AkşamlarıgenellikleScotty'ninbarındaalt tabakadanarkadaşlarımlageçiririm.Bukadarısiziniçinyeterlimi?" "Gerçeğitercihederdim,BayCrackenthorpe." Cedricbirdendikildi. "Buçokağırbiritham,değilmi,müfettiş." "Öyle mi dersiniz? Bana İbiza'dan 21 Aralık günü ayrıldığınızı ve aynı gün İngiltere'ye ulaştığınızısöylemiştiniz,değilmiBayCrackenthorpe?" "Öyledemiştim.Evet,Em!Ah,merhabaEm!" Emma Crackenthorpe kütüphaneyi kahvaltı odasına bağlayan küçük kapıyı açarak içeri girdi.Cedricvemüfettişimeraklıgözlerlesüzdü. "Baksana, Em! Buraya Noel için cumartesi günü gelmiştim, değil mi? Havaalanından doğrucaburayagelmiştim,değilmi?" "Evet"diyeyanıtladıEmmaşaşırarak."Öğlenyemeğisırasındagelmiştin." "Gördünüzmü!"dediCedricmüfettişedönerek. "Bizi aptal yerine koymamanız gerektiğini bilmelisiniz, Bay Crackenthorpe" diye yanıtladı Craddock nezaketle. "Bildiğiniz gibi bize verilen ifadeleri inceleme olanağına sahibiz. Düşünüyorumdabanapasaportunuzugösterirseniz..." Beklentiiçindesustu. "Maalesefokahrolasışeyibulamıyorum"diyeyanıtladıCedric."Busabahdaonuaradım. Cookseyahatacentesinegöndermemgerekiyordu. "Bulacağınızı sanıyorum, Bay Crackenthorpe. Ama çok gerekli de değil. Kayıtlar sizin buraya 19 Aralık akşamı geldiğinizi gösteriyor. Belki şimdi bana o saatle eve vardığınız 21 Aralıkgünüöğlensaatiarasındaneyaptığınızıaçıklamaknezaketindebulunursunuz." Cedricoldukçasinirlenmişgibiydi. "Modern yaşamın kötü tarafı da bu işte" dedi öfkeyle. "Beşikten mezara kadar belgeler, belgeler! Bürokratik devletin sonucu bu. İstediğiniz yere gidip istediğinizi yapmanız olanaksız. Daima bir hesap soran var. Ayın 20'si sizi niçin bu kadar ilgilendiriyor, Tanrı aşkına?Ayın20'sininözelliğine?" "Bunun cinayetin işlendiği tarih olabileceğini düşünüyoruz. Elbette yanıt vermeyi reddedebilirsinizde,ama..." "Cevap vermeyi reddettiğimi söyleyen kim? Yalnızca biraz zamana ihtiyacım var. Mahkemedekiresmisoruşturmadacinayetinkesinzamanınınsaptanamadığısöylenmişti.O zamandanbuyanayenibirşeylermibulundu?" Craddockyanıtvermedi. CedricyangözleEmma'yabakaraksordu. "Bitişikodayageçsekdahaiyiolmayacakmı?" Emmahemenatıldı."Siziyalnızbırakayım."Kapınınağzındaduraksayıp,arkasınıdöndü. "Lütfen bu konunun ciddi olduğunu anla, Cedric. Eğer cinayet gerçekten ayın 20'sinde işlendiyse,MüfettişCraddock'aogünneyaptığınıkesinolaraksöylemelisin." Yanodayageçerek,kapıyıarkasındankapadı. "Sevgili, tatlı Em!" dedi Cedric arkasından. "Neyse başlayalım. Doğru, İbiza'dan gerçektenayın19'undaayrıldım.YolculuğumaParis'tearaveriporadakieskiarkadaşlarımla sanatkârlar sokağında birkaç gün geçirmek istiyordum. Ama işe bakın ki uçakta öylesine çekicibirbayanvardıki...Tambirdişi!Neyse,işindoğrusuonunlaburadauçaktanberaber indik.BirleşikDevletler'egidiyordu,amabirişyadabaşkabirnedenleLondra'dabirkaçgün geçirmeye niyetliydi. 19'unda Londra'ya geldik. Eğer ajanlarınız henüz bulamadılarsa, peşinen söyleyeyim, havaalanından doğruca Kingsway Palace Oteli'ne indik. Adımı John Brownolarakverdim,butürdurumlardagerçekadınızıvermeksonradanbirçoksorunayol açabiliyor." "Pekiya20'sinde?" Cedricsıkıntıylayüzünükırıştırdı. "Bütünsabahıdayanılmazbirbaşağrısıylageçirdim." "Pekiyaöğledensonra?Saatüçtensonra?" "Düşüneyim biraz. Nasıl diyeyim, başıboş bir şekilde etrafta dolandım işte! Ulusal Galeri'ye gittim, bu kabul edilecek bir şey değil mi? Daha sonra da sinemaya. Rowenna'nın İntikamı!HerzamanKovboyfilmleriniseverim.Filmdeolağanüstüydü!...Dahasonradabir bardabirikikadehbirşeyleriçtimveodamdakısabirşekerlemeyaptım.Saatonadoğruda o kızla birlikte son günlerin gözde lokallerinden birçoğunu dolaştık. Çoğunun adını anımsamıyorum ama sanırım birinin adı Jumping Frog (Sıçrayan Kurbağa) idi. O hepsini biliyordu. Sonuçta zil zurna sarhoş olmuştum ve gerçeği söylemek gerekirse ertesi sabah çokdahadayanılmazbirbaşağrısıylauyandığımdışındabaşkabirşeyanımsamıyorum.Kız arkadaşım uçağını kaçırmamak için sabırsızlanıyordu, bense başımdan aşağı bir kova dolususoğuksuboşaltarakkendimegelmeyeçalıştıktansonra,eczaneyegidipdayanılmaz baş ağrımı biraz olsun geçirecek bir ilaç aldım ve havaalanından geliyormuş gibi buraya geldim. Emma'yı heyecanlandırmanın hiç gereği olmadığını düşündüm. Kadınların nasıl olduğunu bilirsiniz... doğruca eve gelmediğiniz takdirde kırılırlar. Hatta taksinin parasını ödemekiçinEmma'danparaalmambilegerekmişti.Meteliksizdim.Bukonudabizimihtiyara başvurmak olanaksız. Hiçbir zaman destek çıkmaz. İhtiyar pinti! Neyse müfettiş, şimdi tatminoldunuzmu?" "Bu açıklamalarınızı kanıtlayabilir misiniz, özellikle de saat 15.00'le 19.00 arasında yaptıklarınızı?" "Sanırım pek olası değil!" dedi Cedric neşeyle. "Ulusal Galeri... oradaki görevliler insanlarınyüzünehemenhemenhiçbakmıyorlar,üstelikdekalabalıkbirresimsergisivardı. Sonrasinema,orasıdadoluydu.Hayır,sanmıyorum." Emmayenidenodayagirdi.Elindebirajandavardı. "Hepimizinayın20'sindeneyaptığımızıbilmekistiyorsunuz,değilmimüfettiş?" "Hımm,evet...öyle,MissCrackenthorpe." "Ajandama bir göz attım da. Ayın 20'sinde Brackhampton'a kilise restorasyon vakfının toplantısınakatılmışım.Toplantıbireçeyrekkalabitti,dahasonradaaynıkomitedegörevli olduğumuzLadyAdingtonveBayanBartlettileCadenakafeyeöğleyemeğinegittik.Öğlen yemeğindensonraNoeliçinyiyecekvearmağanlarısatınalmayaçıktım.Greenford's,Lyall, Swift's, Boots ve daha başka birtakım dükkanlara uğradım. Beşe çeyrek kala Shamrock pastanesine uğrayarak çay içtim ve trenle gelecek olan Bryan'ı karşılamaya istasyona gittim.Saataltısularındatekrarevdeydim.Döndüğümdebabamıncanıçoksıkkındı.Onun için yemek hazırlayıp bırakmıştım ama öğleden sonra gelip çay servisi yapması gereken Bayan Hart gelmemiş, bu da onu kızdırmıştı. O kadar öfkelenmişti ki kendini odasına kapamıştı, hatta oraya girip onunla konuşmama bile fırsat vermedi. Aslında öğleden sonralarıdışarıçıkmamdanhiçhoşlanmıyoramabendebazenbunuözellikleyapıyorum." "Buçokakıllıcabirdavranış,MissCrackenthorpe.Teşekkürler." Neredeyse ona 1.70 boyunda bir kadın olarak o gün öğleden sonra yaptıklarının önem taşımadığınısöyleyecekti.Ancakbunuyapmayarak,sordu. "Bildiğimkadarıyladiğerikiağabeyinizdahasonrageldiler,öyledeğilmi?" "Alfred cumartesi akşam geldi. Cuma öğleden sonra telefonla aradığını ancak dışarıda olduğum için ulaşamadığını söyledi... babamsa öfkeli olduğu zaman asla telefona bakmaz. AğabeyimHaroldisetamNoelakşamıgeldi." "Teşekkürler,MissCrackenthorpe." "Belki bunu sormam doğru değil ama müfettiş..." Emma aklındakini sormaktan çekiniyordu."Negibiyeniolaylarsizibutürbiraraştırmayapmayayöneltti?" Craddockcebindekialbümüçıkardı.Parmaklarınınucuylazarfıaldı. "Lütfenellemeyin,buzarfsizetanıdıkgeliyormu?" "Ama..." Emma müfettişi şaşkın bakışlarla süzüyordu. "Bu benim el yazım. Bu benim Martine'eyazdığımmektup." "Bendeöyledüşünmüştüm." "Pekiamaonuneredenbuldunuz?Omu?Onubuldunuzmu?" "Olabilir,bulmuşolabiliriz.Buboşzarfburadabulundu." "Evdemi?" "Buarazide." "Öyleyse...oburayageldi.O...Yanisizce...Martineburadamıydı...Lahittekiomuydu?" "Öyleyebenziyor"dediMüfettişCraddocknezaketle. Şehre döndüğünde bu düşüncesi daha da güçlendi. Armand Dessin'den gelen bir mesaj onubekliyordu. "Anna Stravinska'nın bir arkadaşı ondan bir posta kartı almış. Dünya seyahati öyküsü sanırımdoğru!Jamaika'yavarmışveçokeğleniyormuş...sizindeyişinizle...muhteşemmiş." Craddockbumesajıkırıştırarak,çöpkutusunaattı. *** "Haydi dostum, hak ver!" Alexander yatağına oturmuş, düşünceli bir halde elindeki çikolatalı gofreti kemiriyordu. "Bugün gerçekten olağanüstü bir gündü. Gerçek bir delil bulmayıbaşardık!" Övünçdolubirsesleekledi. "Aslında tatilin tamamı muhteşemdi. Böyle bir şeyi ikinci kez yaşayabileceğimizi sanmıyorum." "Umarım böyle bir şeyi ikinci kez yaşamam!" dedi Alexander'in valizini toplamak için eğilmişolanLucy."Tümbuuzayailişkinbilimkurguromanlarınıgötürecekmisin?" "En üstteki iki tanesini hayır. Onları okudum. Ama futbol topumu, futbol ayakkabılarımı velastikçizmelerimiözelolarakyanımaalmakistiyorum." "Sizingibierkekçocuklarınyolculuketmesinekadarzor!" "Ziyanıyok.BizikarşılamayaRollsRoycegelecek.ÇokmükemmelbirRollsarabalarıvar. AyrıcabirtanedeyepyeniMercedesBenz." "Çokzenginolmalılar." "Para içinde yüzüyorlar. Çok iyi insanlar. Ama yine de burada kalmayı tercih ederdim. Başkabircesetdahabulunabilir." "Umarımöylebirşeyolmaz." "Neyse, kitaplarda genellikle öyle olur da! Bir şey duyan ya da gören biri ortaya çıkınca genellikle o da susturulur. Hatta bu sen bile olabilirsin" diye ekledi ikinci bir gofreti daha mideyeindirirken. "Yaöylemi,teşekkürler.Almayayım!" "Bendeböylebirşeyinolmayacağınıumarım"diyebelirttiAlexandergülümseyerek."Sizi çok seviyorum, Stoddart da öyle. Dünyanın en iyi aşçısı olduğunuzu söyleyebilirim. Yaptığınızyemeklertekkelimeyleenfes!Bunundışındadaçokakıllıvezekibirkadınsınız." Bu son sözcükler içten bir övgünün ifadesiydi. Lucy de bunu aynı şekilde algılayarak, gülümsedi. "Çokteşekkürederim.Amayinedesırfseninhoşnutolmaniçincinayetekurbangitmeye hiçniyetimyok." "Anlıyorum,amayinedeneolurdikkatliolun"diyeyinelediAlexander. Kısabiraraveripbirazdahagofretyediktensonrakayıtsızbirifadeylesordu. "Babamaradasıradageldiğizamanonunlailgilenirsiniz,değilmi?" "Evet,tabi"dediLucybirazşaşırarak. "Babamın sorunu" diye açıkladı Alexander. "Londra'daki yaşama ayak uyduramıyor, daimayanlışkadınlarlakarşılaşıyor."Endişeylebaşınısalladı. "Onu çok seviyorum" diye ekledi. "Ama onun kendisiyle ilgilenecek birine ihtiyacı var. Başkalarınınetkisindekalıyorveyanlışinsanlarladostlukkuruyor.Anneminbukadarerken ölmüşolmasıçokkötü!Bryan'ıngerçekbiryuvayagereksinimivar." Lucy'yianlamlıbakışlarlasüzerekbirçikolatalıgofretaldı. "Hayır,üçtaneyeterli,Alexander"diyeuyardıLucy."Hastalanacaksın!" "Sanmam. Bir defasında tam altı taneyi arka arkaya yedim ve bir şey olmadı. Midem o kadarhassasdeğil."Kısabirsüresustuktansonrabirdenekledi. "Bryansizdenhoşlanıyor.Biliyorsunuzdeğilmi?" "Buhoşbirşey." "Birçok açıdan eşeğin tekidir" dedi Bryan'ın oğlu. "Ama çok iyi bir savaş pilotuydu. İnanılmayacakkadarcesurdur.Ayrıcaçokdaiyiniyetlidir." Sustu.Gözleriniyerdöşemesinedikipdüşüncelibirhaldemırıldandı. "Biliyor musunuz, bence... gerçekten... onun yeniden evlenmesi çok iyi olacak... aklı başında, iyi bir kadınla... ben kendi adıma üvey anneye karşı değilim... özellikle de doğru dürüstbiriolduktansonra..." LucypanikiçindeAlexander'insözünereyegetirmekistediğininfarkınavardı. "Bütün bu üvey anne safsataları" diye ekledi Alexander bakışlarını yerden kaldırmadan. "Gerçekte günümüz için tamamen anlamsız. Stoddart ve ben ayrılık veya bunun gibi nedenlerle üvey anneleriyle yaşayan bir sürü çocuk tanıyoruz. Hepsi çok iyi anlaşıyorlar. Tabikonuüveyanneninkişiliğinedebağlı.Aslındabirsporturnuvasındayadasenigezmeye çıkarmayageldiklerindebiraztuhafoluyorama...İkiçiftebeveynininolmasınıkastediyorum. Diğer yandan paraya ihtiyaç duyduğunda da bu durum çok yararlı olabiliyor." Sustu ve modern yaşamın sorunları üzerinde kısaca düşündü. "En iyisi insanın bir yuvası ve kendi anne babasının olması ama... annem öldüğüne göre... ne demek istediğimi anlıyorsunuz, değilmi?Önemliolanaklıbaşındabirkadın"diyeyinelediAlexanderüçüncükez. Lucyduygulanmıştı. "Senin çok akıllı bir çocuk olduğunu düşünüyorum, Alexander" dedi. "Baban için iyi bir kadınbulmayaçalışmalıyız." "Doğru"dediAlexanderamayorumyapmadı. Sonraumursamazbirtavırlaekledi. "Sanırımbunuilkbendilegetirdim.Bryansizdençokhoşlanıyor.Bunukendisidesöyledi ve..." Öyle mi, diye düşündü Lucy. Burada ne çok çöpçatan var. Önce Miss Marple, şimdi de Alexander! Veaklınabirdenherhangibirnedendendomuzağıllarıgeldi. Ayağakalktı. "İyi geceler Alexander. Yarın sabah yalnızca temizlik malzemelerini ve pijamanı valize koymanyeterli.İyigeceler." "İyigeceler!"diyenAlexanderyatağıniçinekayarak,yorganıörttü,başınıyastığakoydu vegözlerinikapadı.Buhaliyleuyuyanbirmeleğiandırıyordu.Biransonragerçektenuyudu da... BÖLÜM19 "Bunun eksiksiz bir ifade olduğu söylenemez" dedi çavuş Wetherall her zamanki karamsarlığıyla. CraddockHaroldCrackenthorpe'un20Aralıkgünüyleilgilikanıtlarınıgözdengeçiriyordu. Saat üç buçuk dolaylarında Sotheby's müzayede salonunda görülmüş, ancak hemen ardındanoradanayrılmıştı.Russelspastanesinderesmindenonutanıyançıkmamıştı,ancak pastane çay saatlerinde çok kalabalık oluyordu ve Harold da oranın müdavimlerinden olmadığı için bu şaşılacak bir şey değildi. Uşağı akşam yediye çeyrek kala akşam yemeği için giyinmek üzere Gardiyan Gardens'a döndüğünü doğruluyordu; aslında yemek yedi buçukta başlıyordu ve uşak Bay Crackenthorpe'un geç kaldığı için çok sinirli olduğunu da anımsıyordu. Uşak akşam onun eve döndüğünü duymamıştı, ancak aradan çok uzun bir süre geçmiş olduğu için bunu unutmuş da olabilirdi. Zaten çoğu zaman Bay Crackenthorpe'un eve dönüşünü duymazdı. Karısı da Harold da eve mümkün olduğunca erken dönmeyi yeğliyorlardı. Arka sokaktaki garaj arabalar için kiralanan özel bir yerdi ve girençıkanadikkatedenyadaoakşamıanımsamakiçinnedeniolanbiriyoktu. "Herşeyolumsuz"dediCraddockiçiniçekerek. "Harold Crackenthorpe, Caterer's Hall'daki akşam yemeğine katılmış, ama konuşmalar bitmedenoldukçaönceoradanayrılmış." "Pekiistasyonlarneoldu,oralardanbirbilgialabildikmi?" Brackhampton'davePaddington'daherhangibirbilgiyeulaşılamamıştı.Olayınüzerinden tamdörthaftageçmiştiveherhangibirşeyinanımsanmasıoldukçauzakbirihtimaldi. Craddock yeniden içini çekerek, Cedric hakkındaki raporu okudu. Ondan da bir sonuç çıkmamıştı. Fakat bir taksi şoförü o gün öğleden sonra ona benzeyen bir serkeşi Paddington'agötürdüğünüanımsıyordu."Pispantolonluvedağınıksaçlıbiriydi!İngiltere'ye son gelişinden bu yana taksi ücretlerinin artmış olmasına kızmış, küfrediyordu" demişti. Günü kesin olarak anımsamasının nedeniyse, o gün üzerine para yatırdığı Crawler adlı bir atınsaatondörtotuzdakoşuyukazanmışolmasıydı.Adamıindirdiktensonraarabasındaki radyodansonuçlarıdinlemişvedoğrucaevinekutlamayagitmişti. "Tanrı'yaşükür,atyarışlarıvar"diyenCraddockraporuyantarafınabıraktı. "BudaAlfred'leilgilirapor!"dediÇavuşWetherall. Adamın ses tonundaki bir şey Craddock'un merakla başını kaldırmasına neden oldu. Wetheralleniyilokmayısonasaklamışinsanlarınmutluluğuiçindegörünüyordu. Araştırma genel anlamda tatmin edici bir sonuca ulaşmamıştı. Alfred evinde yalnız yaşıyorduvegirişçıkışsaatlerihiçbellideğildi.Komşularıdapekmeraklıtiplerdeğildi,zaten çoğu da çalışan insanlar olduklarından bütün günü evden uzakta geçiliyorlardı. Raporun sonunadoğruWetherallparmağıylasonparagrafıişaretetti. TIR kamyonlarında yapılan hırsızlıkları incelemekle görevlendirilen Çavuş Leakie, Waddington-Brackhampton karayolu üzerindeki Load of Bricks kamyon parkında bazı kamyon şoförlerini gözetlemekle görevlendirilmişti. Hemen yanındaki masada Dicky Rogers çetesinden olduğu bilinen Chick Evans dikkatini çekmişti. Onun yanı başında da Leakie'nin Dicky Rogers davasından göz aşinası olduğu Alfred Crackenthorpe oturuyordu. Bu iki adamın birlikte olmaları polis memurunun dikkatini çekmişti. Olay 20 Aralık günü akşamı 21.30 sularında meydana gelmişti. Alfred birkaç dakika sonra Brackhampton yönüne giden birotobüsebinmişti.Brackhamptonİstasyonu'ndakibilettoplayıcısıWilliamBaker,oakşam yirmi üç elli beşteki Paddington treninin kalkmasından hemen önce Miss Crackenthorpe'un kardeşlerinden birine benzeyen bir centilmene bilet kestiğini anımsıyordu. O günü çok iyi anımsıyordu, çünkü aynı gün öğleden sonra yaşlı, kuruntulu bir kadının trende öldürülen birinigördüğüiddiasıylauğraşmakzorundakalmıştı. "Alfred mi?" diyen Craddock raporu masasının üstüne bıraktı. "Alfred? Bu bana tuhaf görünüyor." "Busefertongayabastı"diyeWetherallfikrinibelirtti. Craddock başıyla onayladı. Evet, Alfred 16.33 treniyle Brackhampton'a gidip cinayeti işlemiş olabilirdi. Daha sonra otobüsle Load of Bricks'e dönmüş olmalıydı. Böylece orada yirmi bir otuza kadar oyalandıktan sonra, Rutherford Hall'a dönüp, cesedi demiryolunun yamacından alarak, lahide yerleştirmek ve tekrar 23.55 treniyle Londra'ya dönmek için Brackhampton İstasyonu'na gitmek için fazlasıyla zamanı kalıyordu. Hatta Dicky Rogers'in çetesinden biri ona cesedi lahide taşımakta yardım etmiş bile olabilirdi, ama Craddock bu konudakuşkuluydu.Adamlarınhiçbirisağlamayakkabıdeğildi,amakatilolamazlardı. "Alfredmi?"diyeyineledidüşüncelibirhalde. *** Crackenthorpe ailesi Rutherford Hall'de toplanmıştı. Harold ve Alfred Londra'dan gelmişlerdi.Laflafıaçmışvetartışmalarkızışmış,ortamiyicegerilmişti. Lucy hazırladığı bir sürahi buzlu kokteyli, kütüphaneye götürürken koridora dek taşan öfkelisesleriduydu.TümsuçlamalardoğrudanEmma'yayönelikti. "Hepsi tamamen senin suçun Emma!" diye bas bas bağırdı Harold öfkeyle. "Nasıl bu kadar dar görüşlü ve aptal olabildiğini kafam almıyor. Eğer o mektubu Scotland Yard'a götürmemişolsaydın...başımızabudertleraçılmayacaktı..." Alfred'inyükseksesiduyuldu."Aklınıkaçırmışolmalısın." "Emma'ya yüklenmeyin" diye söze karıştı Cedric. "Olan oldu. Bir de şöyle düşünsenize, eğer polis cesedin kayıp Martine'e ait olduğunu kanıtlayacak olursa, bizim de böyle birinin varlığındanhiçsözetmememizdahafazlaşüpheçekmezmi?" "Seniniçinhavahoştabi,Cedric!"diyeyanıtladıHaroldöfkeyle."Olayınmeydanageldiği gün,yaniayın20'sindeyurtdışındaydın,nasılolsa!AmabenimveAlfred'inaçısındandurum gerçekten çok kötü. Neyse ki ben o gün öğleden sonra nerede olduğumu ve ne yaptığımı tamolarakanımsayabildim." "Bunu tahmin edebiliyorum" dedi Alfred. "Eğer bir cinayet işlemeye karar versen Harold, hiç kuşkusuz kendini temize çıkaracak kanıtları da dikkatlice ayarlamış olurdun. Bundan eminim." Haroldsoğukbirsestonuylayanıtladı."Bukonudaseninpekfazlaşansınolmazdı." "Kimbilir?"dediAlfredgülümseyerek."Bencepolisesağlamolmadığıincelemelersonucu ortayaçıkabileceksağlamgörünenbirkanıtsunmaktanberbatbirşeyolamaz.Butürşeyleri ortayaçıkarabilecekkadarakıllıolduklarındaneminolabilirsin." "Kadınıbenimöldürdüğümümüimaediyorsun?..." "Yeter, artık, kesin bu konuşmaları" diye bağırdı Emma dayanamayarak. "Tabi ki kadını hiçbirinizöldürmediniz.Sizlerkatilolamazsınız." "Bu arada bilginiz olsun, ayın 20'sinde Londra dışında değildim. Polis bunu da ortaya çıkarmış.Şuaniçinhepimizaynıderecedeşüphealtındayız." "EğerEmmaböyleyapmamışolsaydı..." "YinebaşlamaHarold"diyebağırdıEmma. O sırada ihtiyar Bay Crackenthorpe ile kapandıkları çalışma odasından çıkan Dr. Quimperyanlarınageldi.GözleridoğrudanLucy'ninelindekikokteylsürahisinetakıldı. "Bunedir?Birkutlamamıvar?" "Daha çok durgun suda balık avlanıyor. Hepsi silahlarını takınıp gürültü koparmaya gelmişler." "Karşılıklısuçlamalarmı?" "ÇoğunluklaEmma'yayönelik." Dr.Quimperkaşlarınıkaldırdı. "Gerçektenmi?"Lucy'ninelindekisürahiyialarak,kütüphaneninkapısınıaçıpiçerigirdi. "Ah,Dr.Quimper,sizinledekonuşacakbirşeylervardı"diyeHaroldöfkeylebağırdı."Özel aile meselelerine karışma hakkını size kimin verdiğini ve kız kardeşimi Scotland Yard'a gitmeyeiknaetmenizdenasılbirartniyetolduğunubilmekisterdim." Dr.Quimpersoğukbirsesleyanıtladı. "Miss Crackenthorpe fikrimi sordu. Ben de söyledim. Benim görüşüme göre en doğrusunuyaptı." "Öylemidersiniz?..." "Kızım!" Bu ihtiyar Bay Crackenthorpe'un alışıldık seslenmesiydi. Ses tam Lucy'nin arkasındaki çalışmaodasınınkapısındangeliyordu. Lucyisteristemezarkasınadöndü. "Evet,BayCrackenthorpe?" "Buakşambizenepişirdiniz?Körilitavukistiyorum.Körilitavukpişirmekteustasınız.Son körilitavukyediğimizdenbuyanaasırlargeçmişgibi." "Çocuklarköridenpekhoşlanmıyorlarda..." "Çocuklar... çocuklar. Çocuklardan bana ne? Bu evde tek önemi olan benim. Ayrıca, neyse ki çocuklar da gitti... bu benim için bir kurtuluş! Sıcak iyi pişirilmiş körili tavuk istiyorum,hepsibu;duyuyormusunuz?" "PekiBayCrackenthorpe,pişiririm." "İşteböyle!Sizçokiyibirkızsınız,Lucy.Banadeğerveriyorsunuz,bendesize." Lucy mutfağa döndü. Yapmayı düşündüğü tavuk kızartmasının malzemelerini toparlayarak,körilitavukpişirmekiçinhazırlıklarabaşladı.Osıradadışkapınınkapandığını duyduvepenceredenöfkeiçindeevdençıkıparabasınadoğruilerleyenDr.Quimper'igördü. Lucyiçiniçekti.Çocuklarıözlüyordu.AslınabakılırsaBryan'ıdaözlemiyordeğildi. Neyse,diyedüşünerek,mantarlarıtemizlemeyebaşladı. Hiçdeğilseaileiçiniyibirakşamyemeğipişirecekti. Vahşihayvanlarıbeslemekiçin! *** Dr.Quimperarabasınıgarajabıraktıktansonra,yorgunluktanbitkinbirhaldeevinedönüp dekapısınısessizcekilitleyebildiğindesaatneredeysesabahınüçüydü.Neyse,BayanJosh Simpkins'in sekiz kişilik ailesine sağlıklı ikizler eklenmişti. Ne var ki Bay Simpkins onların doğumunapeksevinmişebenzemiyordu."İkizler"demiştisıkıntıyla."Onlarınbananeyararı var?Dördüzolsalardıneyse,hiçdeğilsebirişeyarardı.Öylebirdurumdaaileyearmağanlar yağıyor, basından muhabirler geliyor, gazetelerde resimleriniz çıkıyor ve sayın majeste bile tebriktelgrafıçekiyor.Amaikizneki?Doyurulmasıgerekenikiboğazdaha!Ailemdehiçikiz yok,karımınailesindedeöyle.Bugerçektenhaksızlık!" Dr. Quimper yukarı kattaki yatak odasına çıktı. Soyunurken giysilerini sağa sola fırlattı. Saatinebirgözattı.Üçübeşgeçiyordu.İkizlerindünyayagelişlerisırasındahiçbeklenmedik komplikasyonlar ortaya çıkmış, neyse ki sonunda her şey yolunda gitmişti. Esnedi. Çok yorgundu...bitkindenecekkadaryorgunduveartıkyatağagirebileceğiiçinseviniyordu. Osıradatelefonçaldı. Dr.Quimperiçindenküfrederekahizeyikaldırdı. "Dr.Quimper?" "Kimarıyor?" "Rutherford Hall'dan Lucy Eyelesbarrow. Hemen buraya gelseniz iyi olacak. Herkes birdenhastalandı." "Hastalandımı?Nasıl?Belirtilerne?Şikayetler?" Lucyhastalıkbelirtileriniaçıkladı. "Hemenorayageliyorum.Buarada..."Yapılmasıgerekenlereilişkinkısatalimatlarverdi. Daha sonra yeniden giyinerek, acil müdahale çantasına birkaç ekstra malzeme daha koyduktansonratelaşlıadımlarlaarabasınadoğruilerledi. *** ÜçsaatkadarsonrayorgunluktanbitapdüşmüşolanLucyvedoktormutfakmasasının başındaoturmuş,koyukahveleriniyudumluyorlardı. "Oh!" Dr. Quimper son yudum kahveyi de içtikten sonra fincanı gürültüyle masanın üstünebıraktı."Bunaihtiyacımvardı.Evet,BayanEyelesbarrow,artıkkonuyagelebiliriz." Lucy, ona dikkatle baktı. Yorgunluktan yüz çizgileri iyice derinleşmişti. Bu haliyle kırk dörttençokdahayaşlıgörünüyordu.Şakaklarındakisaçlariyiceağarmış,gözlerininaltında halkalarbelirmişti. "Bir doktor olarak anlayabildiğim kadarıyla şimdilik hepsi tehlikeyi atlattılar. Peki ama bu nasıloldu?Asılbilmekistediğimbu!Akşamyemeğinikimpişirdi?" "Benpişirdim." "Pekineleryendi.Ayrıntılıolarakanlatın,lütfen!" "Midye çorbası. Körili tavuk ve pilav. İrmikli puding, tavuk ciğeri ve domuz pastırmalı kanepeler." "Domuzpastırmalıkanepelermi?"diyesorduDr.Quimperhiçbeklenmedikşekilde. Lucygülümsedi.Yorgunolduğuanlaşılıyordu. "Evet.Domuzpastırmalıkanepeler." "Güzel...şimditekertekerüzerlerindengeçelim.Mantarçorbası...sanırımkonserveydi." "Hayır.Benyaptım." "Sizmiyaptınız.Neyle?" "Yarım kilo kadar mantar, tavuk suyu, süt, bir parça tereyağı ve un; ayrıca biraz limon suyu." "Aha.Ozamanherkesbununmantardanolduğunusöyleyecek." "Mantardan olması olanaksız. Ben de bir kâse dolusu çorba içtim ve sapasağlam ayaktayım." "Doğru.Sizebirşeyolmadı.Bununfarkındayım." Lucy'ninyanaklarıkızardı. "İmaetmekistediğiniz..." "Hiçbirşeyimaetmekistemiyorum.Sizçokzekibirkızsınız.Eğerdemekistediğiniziima etmemigerektirecekgibibirdurumolsasizdeçoktanyukarıdainleyerekyatıyorolurdunuz. Siztümşüphelerindışındasınız.Hakkınızdaincelemeyaptım,çokiyireferanslarınızvar." "Böylebirşeyeniçingerekgördünüz,Tanrıaşkına?" Dr.Quimper'indudaklarısıkıntıdanincebirçizgihalinialdı. "Bu eve girip çıkan, özellikle de kalan insanlar hakkında ayrıntılı bilgim olması gerektiği için. Siz bu yaptığınız işle hayatını kazanan, namuslu genç bir kadınsınız. Ayrıca buraya gelmedenönceCrackenthorpeailesiyledehiçbirilginizolmadığıkesin.Cedric,Haroldyada Alfred'in kız arkadaşı olmadığınız kesin... dolayısıyla hiçbirine kirli amaçlarında yardımcı olmuşolamazsınız." "Gerçektendeböylebirdüşünceniz..." "Düşündüğüm çok şey var" dedi Quimper. "Ama çok dikkatli olmam gerekiyor. Doktor olmanınenkötüyanıdabu.Neysedevamedelim.Körilitavuk.Ondandayedinizmi?" "Hayır. Köri pişirdiğiniz zaman kokusu insanı öyle doyuruyor ki daha sonra yemek içinizdengelmiyor.Amabirlokmatattım.Yalnızcabirazçorbaveirmiklipudingyedim." "İrmiklipudingineyleservisyaptınız?" "Normalcamkâselerde." "Peki,öyleyse,bunlarınnekadarıyıkanıptemizlendi?" "Eğerbulaşığısoruyorsanız,herşeyiyıkayıpyerlerinekaldırdım." Dr.Quimperiçiniçekti… "Bazentitizlikdezararlıolabiliyor"dedi. "Evet bu durumda öyle olduğunu ben de anlıyorum, ama korkarım bunu değiştirmek olanaksız." "Pekiartannevar?" "Birazkörilitavukarttı,erzakdolabındakibirkâsede.Onubusabahyapacağımbaharatlı Hint çorbasına katmayı düşünüyordum. Biraz mantar çorbası da var. İrmikli puding ve kanepelerbitti." "Körilitavuklaçorbayıalayım.Pekiyaturşu?Yemeklebirlikteturşudayendimi?" "Evet.Seramikkavanozlardanbirindevardı." "Ondandabirazörnekalayım." Ayağa kalktı. "Yukarı çıkıp onlara tekrar bakmak istiyorum. Ondan sonra birkaç saat onların başında durabilir misiniz? Hepsinin rahatsızlıkların seyrini izlemelisiniz. Saat sekize doğrugereklitalimatlarlabirliktebirhemşireyollayabilirim." "Bana doğruyu söyler misiniz, doktor. Bunun bir besin zehirlenmesi... ya... ya da zehirlemeolduğunumudüşünüyorsunuz?" "Size daha önce de bahsettim. Her şey olabilir. Doktorlar birçok şeyden kuşkulanabilirler... ama bir açıklama yapmadan önce emin olmaları gerekir. Eğer bu yemek örneklerindenolumlubirsonuçalırsak,gerekliönlemlerialabilirim.Yoksa..." "Yoksa?"diyeyinelediLucy. Dr.Quimperelinigençkadınınomzunakoydu. "İki kişiye özellikle dikkat etmenizi istiyorum" dedi. "Emma'ya iyi bakın. Emma'ya bir şey olmasındançokendişeleniyorum..." Sesindedikkattenkaçmasıolanaksızbirduygusallıkvardı. "Daha yaşamaya başlamadı bile" diye açıkladı. "Biliyorsunuz Emma gibi insanlar bu dünyanın tadı, tuzudur... Emma, evet, Emma benim için çok önemli. Ona bunu asla söylemedimamayakındasöyleyeceğim.Emma'yaözengösterin." "Banagüvenebilirsiniz"dediLucy. "Birdeyaşlıadamagözkulakolun.Onunenhoşlandığımhastamolduğunusöyleyemem, ama hastamın geçinemediği oğulları... her üçü de olabilir... istediği için bu dünyaya veda edip,onlarınyollarındançekilmesineveparayakonmalarınafırsattanımakistemem." Gözlerindeanlaşılmaz,muzipbirbakışbelirdi. "Bu arada gereğinden fazla konuştum" dedi. "Gözünüzü dört açın, iyi bir kız olun ve ağzınızısıkıtutun,bildiklerinizikendinizesaklayın." V MüfettişBaconşaşırmışabenziyordu. "Arsenikmi?"diyesordu."Arsenikmi?" "Evet. Körili tavuğa karıştırılmış. Kalan burada... adamlarınız gerekli incelemeleri yapabilirler. Ben yalnızca çok az bir parçayı üstünkörü tahlil ettim... sonuç kuşku götürmeyecekkadarkesindi." "Ozamankarşımızdazehirkullananbirivar." "Öylegörünüyor"dediDr.Quimperdonukbirifadeyle. "Vebundanhepsietkilenmişdiyorsunuz...BayanEyelesbarrowdışında." "Evet,BayanEyelesbarrowdışında." "Busizdebirazşüpheuyandırmıyormu?..." "Bununiçinnasılbirnedeniolabilirki?" "Ruh hastası olabilir" dedi Bacon. "Bu tür hastalar tamamen normal görünürler, sonra bazenbirdenkafalarındakibirtahtayerindenoynarve..." "BayanEyelesbarrow'un hiçbirruhsal rahatsızlığıolmadığından eminim.Bunu birdoktor olarak söylüyorum. Bayan Eyelesbarrow da en az sizin ya da benim kadar sağlıklı bir ruh yapısına sahip. Eğer aileyi körili tavuğa arsenik katarak zehirlemek istemiş olsa, bunun için geçerlibirnedeniolmasıgerekirdi.Ayrıcaoçokzekibirkadın;eğerböylebirşeyyapsatek ayaktakalanolmamayaözengösterirdi.Herakıllızehirkullanankatilgibikendiyemeğinede küçükbirmiktararsenikkatarverahatsızlıkbelirtileriniabartırdı." "Budurumdadabirşeyfarketmenizolanaksızolurdu." "Diğerlerinden daha az yemiş olduğunu mu? Büyük olasılıkla hayır. Zehrin kişiler üzerindekitepkisiçokfarklıolabiliyor...Belirlibirdozbazılarınıdiğerlerindençokdahafazla etkileyebiliyor." Ve birden istemeden ekledi. "Tabi verilen dozun tam olarak miktarının saptanmasıancakhastanınölümüylemümkün." "Öyleyse üzerinde düşünmemiz gereken..." Müfettiş Bacon düşüncesini tam olarak şekillendirmek amacıyla konuşmasına kısa bir ara verdi. "Öyleyse aileden birinin hastalık belirtilerini bilhassa abartıyor olması mümkün... yani şüpheyi üzerinden uzaklaştırmak için diğerlerigibikıvranıyordiyebiliriz.Buolabilir,değilmi?" "Bunu ben de düşündüm. Size gelmemin nedeni de bu. Artık konu sizin ellerinizde. Rutherford Hall'a güvenilir bir hemşire yolladım ama onun da her an her yerde olması olanaksız. Aralarından hiçbirinin yaşamını tehlikeye düşürecek kadar yüksek dozda zehir almışolduğunudüşünmüyorum." "Yanisizcebuzehrikullanankatilbirhatamıyaptı?" "Hayır. Bana kalırsa körili tavuğa özellikle besin zehirlenmesi izlenimi uyandıracak kadar arsenikkoydu...böylebirdurumdaherkesmantardanzehirlendiklerinidüşünecekti.İnsanlar bilirsinizzehirlenmelerinçoğunluklamantardankaynaklandığınıkabullenmekeğilimindedirler. Vesonraanidenbirhastanındurumuağırlaşırveölür." "İkincibirdozverildiğiiçinmi?"Doktorbaşıylaonayladı. "HemensizegelmeminveRutherfordHall'abirhemşireyollamamınnedenidebu!" "Hemşirenizinarsenikhakkındabilgisivarmı?" "Elbette. Benim dışımda Bayan Eyelesbarrow da konuyu biliyor. Size ne yapmanız gerektiğinisöylemekistememamayerinizdeolsamhemenorayagidervehepsinebirarsenik zehirlenmesidurumuylakarşıkarşıyaolduklarınıaçıklardım.Bupotansiyelkatilimizikorkuve dehşete düşürüp planını uygulamaktan vazgeçmesini sağlayabilir. Sanırım plan besin zehirlenmesigörüntüsüvermeküzerinekurulmuş!" Müfettişin masasının üzerindeki telefon çaldı. Bacon ahizeyi kaldırıp kısa bir süre söylenenleridinlediktensonrayanıtladı. "Tamam.Anlatın."Quimper'edönerekaçıkladı."Telefondakisizinhemşireniz.Evet,alo... duyuyorum... Nasıl? Hastanın durumu yeniden ağırlaştı mı?... Evet... Dr. Quimper yanımda...eğeronunlakonuşmakisterseniz..." Ahizeyidoktorauzattı. "BuyurunbenQuimper...anlıyorum...evet...haklısınız...Evet,aynışekildedevamedin... hemengeliyoruz."Ahizeyiyerinekoyarak,Bacon'adöndü. "Kimdensözediliyordu?" "Alfred"dediDr.Quimper."Ölmüş." BÖLÜM20 Craddock'untelefondakisesiçokşaşırmışolduğunubelliediyordu. "Alfredmi?"dedi."Alfredmi?" TelefonahizesinibirkulağındandiğerinegeçirenMüfettişBacon,sordu. "Bunubeklemiyordunuz,değilmi?" "Hayır!AslındaAlfred'inkatilolmaihtimaliçokfazlaydı." "Trendeki biletçinin onu teşhis ettiğini duydum. Durum onun açısından bayağı kötüydü. Adamımızıelegeçirmişgibiydik." "Evet"dediCraddocksoğuk,anlamsızbirsesle."Yanılmışız!" Kısabirsessizlikoldu.DahasonraCraddocksordu. "Hastalarhemşireningözetimialtındaydı?Bukonudanasılolupdaatlamış?" "Onu suçlayamayız. Bayan Eyelesbarrow yorgunluktan bitap düşüp biraz uzanmış. Hemşireniniseosıradabeşhastayabakmasıgerekiyormuş,ihtiyarCrackenthorpe,Emma, Cedric, Harold ve Alfred. Aynı anda her yerde olması olanaksız. Anlaşıldığı kadarıyla en büyükşamatayıkoparanihtiyarBayCrackenthorpeolmuş.Ölmeküzereolduğunusöyleyip inliyormuş. Hemşire yanına gidip onu sakinleştirmiş; daha sonra da Alfred'e meyve şekerli çayvermiş.Adamçayıiçincedeolanolmuş." "Yinearsenikmi?" "Öyleye benziyor. Tabi bir hastalık nüksetmiş de olabilir, ama Quimper olmadığını söylüyor,Johnsondaaynıfikirde." "AcabagerçekkurbanAlfredmiydi?"diyekuşkuylasorduCraddock. Bu konu Bacon'un da ilgisini çekmişe benziyordu. "Alfred'in ölümünün kimseye bir yarar sağlamadığını, ölen ihtiyar adam olsaydı hepsinin çıkarı olacağını mı ima ediyorsunuz? Bir yanlışlıkyapılmışolabilir,belkibiriçayıihtiyariçinhazırladı." "Zehrinbuşekildeverildiğikesinmi?" "Hayır, tam olarak değil! Hemşire her iyi hemşirenin yapması gerektiği gibi tabakları, fincanlarıkaşıklarıhemenyıkayıpkaldırmış.Amabaşkabirihtimaldeyok." "Yani o zaman hastalardan biri diğerleri kadar ağır değildi" diye düşüncelerini açıkladı Craddock."Fırsattanyararlanıp,fincanazehrikoydu." "Neyse,artıkböylekuşkuluolaylarolmaz"dediMüfettişBaconsıkıntıyla."Buişinbaşına iki hemşire koyduk, Bayan Eyelesbarrow hariç. Oraya birkaç adamımı da gönderdim. Siz geliyormusunuz?" "Hiçvakityitirmeden!" *** LucyEyelesbarrowMüfettişCraddock'uantredekarşıladı.Solgunvebitkingörünüyordu. "Çokkötüşeyleryaşamışolmalısınız"dediCraddock. "Her şey sonu gelmez korkunç bir kâbus gibi" dedi Lucy. "Dün akşam gerçekten de hepsininöleceğinidüşündüm." "Körilitavukkonusunda..." "Ah,körilitavuktamıymış?" "Evet,arsenikkatılmış...TipikbirBorgiaolayı!" "Eğerbudoğruysa"diyemırıldandıLucy."Birtekihtimalvar.Bunuyapanailedenbiri!" "Başkaihtimalyokmudiyorsunuz?" "Öyle. Bakın körili tavuk pişirmeye çok geç kalkıştım... saat on sekizden sonra... Bay Crackenthorpe ısrarla körili tavuk pişirmemi istedi. Yeni bir paket köri açtım, dolayısıyla zehrin ona karıştırılmış olması olanaksız. Sanırım körinin baskın bir lezzet olmasından faydalanıldı,değilmi?" DerindüşünceleredalanCraddock,"Arseniğinkendineözgütadıyoktur"dedi."Şimdiasıl konuyagelelim,piştiğisıradakörilitavuğunyanınakimlergelmişolabilir?" Lucydüşündü. "Yemeksalonundasofrayıhazırladığımsıradaevdekilerdenherbirigizlicemutfağagirmiş olabilir." "Anlıyorum.Evdekimlervardı?YaşlıCrackenthorpe,Emma,Cedric..." "Harold ve Alfred. O gün öğleden sonra Londra'dan gelmişlerdi. Sonra, evet Bryan... Bryan Eastley de buradaydı. Yemekten hemen önce gitti. Brackhampton'da bir adamla buluşacakmış." Craddock sıkıntılı bir halde düşüncelerini açıkladı. "Her şey ihtiyarın geçen Noel'deki hastalığıyla örtüşüyor. Quimper o zaman da arsenikten kuşkulanmıştı. Ne dersiniz, sizce dünakşamhepsiaynıderecedemihastalandı?" Lucy düşündü. "Sanırım en kötü durumdaki Bay Crackenthorpe idi. Dr. Quimper onunla delicesineuğraşmakzorundakaldı.Çokiyiveilgilibirdoktorolduğunusöylemeliyim.Cedric enazşikayetedendi.Busağlıklıvegüçlüinsanlariçintipikbirdavranış,kuşkusuz!" "YaEmma?" "Odaçokkötüydü." "NiçinAlfred?Bunabiranlamveremiyorum"dediCraddock. "Bende.AcabahedefgerçektendeAlfredmiydi?" "Komik...aynışeyibendekendikendimesordum." "Banaçokanlamsızgörünüyor." "Bütünbuolayıngerisindekinedenianlayabilseydim!"dediCraddock."Olaydauyuşmayan noktalar var. Diyelim ki lahitteki ceset Edmund Crackenthorpe'un dul eşi Martine Crackenthorpe! Bu hemen hemen kanıtlandı gibi. Bu noktadan hareket edebiliriz. Onunla Alfred'in zehirlenmesi arasında bir bağlantı olmalı. Cinayet nedeni burada, bu ailenin içinde gizli!Onlardanbirininakılhastasıolduğunudüşünmekbiledurumuaçıklamıyor." "Öyledenilebilir!"diyeonayladıLucy. "Neyse,sizkendinizeçokdikkatedin.Unutmayınkievdezehirkullananbirkatildolaşıyor veyukarıdayatanhastalardanbirihiçdegöründüğükadarhastaolmayabilir." Craddock'unevdenayrılmasınınardındanLucyyenidenağırağırbirincikataçıktı.Yaşlı Bay Crackenthorpe'un odasının önünden geçerken inleyen, belki de hastalıktan iyice zayıflamışbirsesinkendiniçağırdığınıduydu. "Kızım...kızım...senmigeldin?Burayabakarmısınız?" Lucy içeri girdi. Bay Crackenthorpe yastıklara dayanmış yatağında yatıyordu. Bir hasta içinoldukçaneşeligörünüyor,diyedüşündüLucy. "Evin her tarafı lanet olasıca hemşirelerle dolu" diye yakınmaya başladı Bay Crackenthorpe. "İnsanı rahatsız ediyorlar, önemli bir şey yaparmış gibi havalara giriyorlar, durmadanateşiniölçüp,üstelikbanayemekolarakdaistediklerimivermiyorlar.Bütünbunlar bana kaça patlayacak, kim bilir! Emma'ya onları hemen göndermesini söyleyin. Bana siz dahaiyibakarsınız." "Bütünailehasta"dediLucy."Herkesebirdenbakmamolanaksız." "Mantarlar"dediBayCrackenthorpe."Bunlarlanet,tehlikelişeyler!Herşeydünakşamki çorbayüzündenoldu.Onusizpişirmiştiniz"diyeekledisuçlayanbirifadeyle. "Mantarlarzararsızdı,BayCrackenthorpe." "Benzatensizisuçlamıyorum,kızım,kesinliklesuçlamıyorum.Üstelikbuilkdeğil.Araya karışan tek bir zehirli mantar bütün bunların olması için yeterli. Bunu önceden saptamak olanaksız. Sizin çok iyi bir kız olduğunuzu biliyorum. Böyle bir şeyi kasten yapmış olamazsınız.Emmanasıl?" "Bugünöğledensonradanbuyanadahaiyiyegidiyor." "YaHarold?" "Onundurumudaiyiyegidiyor." "Alfred'inötedünyayagöçtüğüdoğrumu?" "BununeredenöğrendinizBayCrackenthorpe?" BayCrackenthorpesinsice,keyiflegülümsedi. "Herşeyiöğrenirimben"dedi."Buihtiyardanbirşeygizlenmesiolanaksız.Bununiçinne kadar çaba harcarlarsa harcasınlar bu olanaksız! Alfred öldü, değil mi? Böylece hiç değilse artık benden para sızdıramayacak, üstelik mirasımdan da pay alamayacak. Hepsi benim gebermemi bekliyorlar, biliyorsunuz... en fazla bekleyen de Alfred'di! Ama şuna bakın ki o öldü.Şakagibibirşeybu!" "Budavranışınızhiçhoşdeğil!"dediLucysertbirtavırla. Bay Crackenthorpe yeniden güldü. "Hepsinden fazla yaşayacağım, göreceksiniz!" diye kıkırdadı."Göreceksinizkızım,göreceksinizbunu!" Lucy odasına giderek, raftan sözlüğü aldı ve "tontine" sözcüğüne baktı. Daha sonra kitabıkapatarak,gözünüboşluğadikti. *** "Bukonudaniçinburayageldiğinizianlayamıyorum"dediDr.Morrisöfkeyle. "BayCrackenthorpe'uenuzunzamandırtanıyansizsiniz"dediMüfettişCraddock. "Doğru, bütün Crackenthorpeları tanıyorum. Büyükbaba Josiah Crackenthorpe'u anımsıyorum. Çetin cevizdi... çok da akıllı biriydi. Dünyanın parasını kazandı." İhtiyar vücudunu oturduğu koltuğa rahatça yerleştirmek için kıpırdandı ve bu arada gür kaşlarının altından merakla müfettişi süzdü. "Demek şu aptal, genç Quimper'in sözlerine inandınız" dedi. "Ah bu deneyimsiz, hırslı genç doktorlar! Daima kafalarına bir şey takarlar. Bu da kafasını birinin yaşlı Crackenthorpe'u zehirleyeceğine takmış. Saçmalık bu! Bir melodramdanbaşkabirşeydeğil!Tabikikolitsıkıntısıçekiyor.Onubunedenleçoktedavi ettim.Çoksıkkolitsancısıtutmuyordu...amayinedearadasırada,sıkıntılarınınteknedeni bu!" "Dr.Quimper'inbukonudakidüşüncesiçokfarklı!"dediCraddock. "Doktorluktahmindebulunmamayıgerektirir.Herşeyerağmenbirarsenikzehirlenmesiyle karşılaştığımzamanbunuhemenanlayacağımıiddiaedebilirim." "Çok ünlü birçok doktor bunu başaramamıştır" diyen Craddock hafızasını biraz zorlayarakekledi."Greenbarrowolayında,BayanReney,CharlesLeeds,Westburyailesinin üç ferdini muayene eden doktorların hiçbiri gerekli kuşkuyu duymadıkları için sessiz sakin gömüldüler.Üstelikonlarınhepsideiyidoktorlardı." "İyi,iyi,tamam"dediDr.Morris."Benimhatayapmışolabileceğimianlatmayaçalıştığınızı anlıyorum. Ama hiç sanmıyorum." Bir dakika kadar susup düşündükten sonra ekledi. "Peki Quimperbunukiminyaptığınıdüşünüyor...tabiyapanbirivarsa?" "Bunubilemiyorum"diyeyanıtladıCraddock."Amaçokendişeli.Bildiğinizgibiburadaçok büyükmiktardaparasözkonusu!" "Evet, evet biliyorum ve bu parayı da ancak Luther Crackenthorpe öldüğü takdirde alabilecekler. Hepsinin de paraya çok ihtiyaçları var. Bu doğru ama durumun böyle olması onlarınyaşlıadamıöldürmeyidenediklerianlamınıdoğurmaz." "Şartdeğil,amaolabilirde!"diyerekyaşlıdoktorahakverdiğinibelirttiMüfettişCraddock. "Ayrıca"diyeeklediDr.Morris."Benimprensibimelimdekesinkanıtlarolmadıkça,kimseyi suçlamam. Hem de hiç kuşku duyulamayacak kadar kesin deliller olmadıkça! Bu anlattıklarınızınbeniçokrahatsızettiğinisöylemeliyim.Büyükolasılıklakonufazlamiktarda arsenik kullanımı... ama yine de anlayamadığım bu konuda niçin bana geldiğiniz. Size yanıtımancakbenimböylebirşeyiummadığımolabilir.Belkidekuşkulanmalıydım.Belkide LutherCrackenthorpe'unhazımsızlıkşikayetlerinidahaciddiyealmalıydım.Amabununartık okadardaönemiyok." Craddockhakverdi."BenimasılihtiyacımCrackenthorpeailesiyleilgilibirazdahaayrıntılı bilgi.Ailedehiçakılhastalığıvarmı...herhangibirsaplantısıolanbiri?" Doktor kalın kaşlarının altından müfettişi sert bakışlarla süzdü. "Evet anlıyorum, düşüncelerinizin ne yöne doğru kaydığının farkındayım. Neyse, ihtiyar Josiah son derece aklıbaşındabirinsandı.Ayaklarıyerebasan,son,derecesağlam,dirençlibiriydi.Karısıise nevrotikbirtipti,melankoliyeeğilimliydi.Buyakınakrabaevlilikleriolanbirailedengelmesinin sonucuydu. İkinci oğlunun doğumundan hemen sonra öldü. Nasıl diyeyim, biliyorsunuz, Luther'e ondan küçümsenmeyecek bir miras kaldı. O da genç bir adamken son derece normaldi, yalnızca ara sıra babasıyla kavgaları oluyordu. Sanırım babasının onunla ilgili umutları farklıydı, Luther de buna bozuluyordu ve bu konuyu büyütüyordu. Sonuçta bu ondabirsaplantıhalinialdıvekendievyaşamınadayansıdı.Eğeronunlabirazkonuşacak olursanızoğullarındantümkalbiylenefretettiğinigöreceksiniz.Kızlarınakarşıiseherzaman sevecendi.HemEmma'ya,hemdeEdie'ye...ikincisibirsüreönceöldü." "Pekioğullarındanniçinnefretediyor?" "Busorunuzayanıtbulmakiçinşuyenidönempsikologlarındanbirinegitmelisiniz...Ama sanırım Luther her zaman için kendini bir erkek olarak yetersiz buldu ve mali durumundan dolayısıkıntıçekti.Gerçioldukçayüksekbirfaizgelirivaramaanasermayeyedokunmaya hakkıyok.Eğeroğullarınımirasındanreddetmeyehakkıolsaydı,onlardanbuderecenefret etmeyecekti hiç kuşkusuz. Bu anlamda hiçbir gücünün olmaması onu utandırıyor, kendini küçükhissetmesinenedenoluyor." "Hepsinden daha fazla yaşamak iddiasında olmasının nedeni de bu olsa gerek" dedi MüfettişCraddock. "Olabilir. Bence pintiliğinin temel nedeni de bu! Diyebilirim ki bu arada büyük faiz gelirlerinden hatırı sayılır bir tutarı biriktirmeyi başarmıştır... tabi büyük çoğunluğunu da vergilerbugünkübaşdöndürücüyüksekliğeulaşmadanönce." O anda Müfettiş Craddock'un aklına yeni bir fikir geldi. "Öyleyse birikimlerini vasiyetnameylebirinebırakmışolmalı,değilmi?Bunuyapmayahakkıolmalı." "Elbette... ama kime bıraktığını yalnız Tanrı bilir. Belki Emma'ya; ama bunu pek sanmıyorum.OzatenJosiah'ınmirasındankendinedüşenpayıalacak.TorunuAlexander'e bırakmışolabilir." "Onuseviyor,değilmi?"diyesorduCraddock. "Eskidençoksevdiğikesin.Nedeolsaooğullarındanbirinindeğil,kızınınoğlu.Buonun açısındanönemli! Edie'ninkocası BryanEastley'den dehoşlandığını söyleyebilirim.Bryan'ı pekiyitanımıyorum;aileninbireylerinigörmeyelibirkaçyıloldu.Ancaksavaşsonundaonun neyapacağınıbilmezbirdurumdaolduğunuanımsıyorum.Savaşsırasındakişidenbeklenen tüm niteliklere sahip biri o: Cesaret, enerji, ataklık ve ‘benden sonra tufan' anlayışı. Ancak dengeli, sakin bir yaşama alışabildiğini düşünmüyorum. Hiçbir yerde fazla kalamayacak biri o!" "Gençnesilarasındabununtuhafkarşıladığınısöyleyebilirmisiniz?" "Neyse,Cedriciseeksantrikbiri,hanişudoğuştanserkeştiplerden.Belkipeknormalde sayılmazamakimnormalki?Harolddinselinançlarınabağlı,pekçağdaşbirideğil,acımasız ve hep kendi çıkarlarını düşünüyor. Alfred ise başını her zaman belaya bulaştırır, daha küçük bir çocukken bile çok yaramazdı. Bir defasında bağış sandığından para aldığını görmüştüm. Böyle küçük şeyler işte. Neyse, zavallı bir ölünün arkasından konuşmuş olmayayım." "Neoldu..."Craddocktereddütiçindeydi."EmmaCrackenthorpeiçinnediyeceksiniz?" "İyi ve sakin bir kız, insan onun ne düşündüğünü asla anlayamaz. Kendine göre planları ve fikirleri var, ama onları kendine saklıyor. İlk bakışta sanıldığından daha sağlam bir karakteresahip." "Fransa'daşehitolanEdmund'udatanıyordunuz,değilmi?" "Evet.Diyebilirimkiaralarındaneniyisioydu.Sevecen,neşeli,gerçekbirbeyefendi!" "Şehit düşmeden hemen önce bir Fransızla evlendiği ya da evlenmek istediğini duymuş muydunuz?" Dr.Morrisalnınıkırıştırdı."Duymuşolabilirim,amaokadaruzunsüregeçtiki." "Dahasavaşınbaşlarıydı,değilmi?" "Evet. Ama eninde sonunda bir yabancıyla evlenmiş olmaktan dolayı pişmanlık duyacaktı." "Ancakbunuyapmışolduğunadairkesindelillerimizvar"dediCraddock. Birkaçcümleylesonhaftalarınolaylarınıözetledi. "Gazetede lahit içinde bulunan bir kadın cesedine ilişkin bir haber okuduğumu anımsıyorum.RutherfordHall'daydıdeğilmi?" "AyrıcabukadınınEdmund'unduleşiolduğunudüşünmemiziçindenedenlervar." "Bubanaçokgaripgörünüyor.Anlattıklarınızgerçekyaşamdançokbirromanabenziyor. Zavallıyı kim öldürmek istemiş olabilir ki... ayrıca bunun Crackenthorpe ailesindeki arsenik olayıylanasılbirilgisiolabilir?" "İki olasılık var ama ikisi de birbirinden uzak bir olasılık! Birincisi birinin Josiah Crackenthorpe'unmirasınıntamamınıisteyecekkadarhırslıolduğu." "Eğer biri böyle düşünüyorsa bu kesin olarak aptallık!" dedi Dr. Morris. "Bundan dolayı saçmasapangelirvergileriödemekzorundakalacak." BÖLÜM21 "Mantarkötübirşey!"dediBayanKidder. Songünlerdeaynıyorumuhergünyaklaşıkonkezyinelemişti.Lucyyanıtvermedi. "Ben onlara asla dokunmuyorum" diye ekledi Bayan Kidder. "Çok çok tehlikeli. Tanrı'ya şükür,buolaytekölümleatlatıldı.Herkesikaybedebilirdik,hattasizibile,bayan.Sizebirşey olmamasımucizesayılır." "Bunlarınnedenimantardeğil"dediLucy."Onlardabirşeyyoktu." "Böylesöylemeyin"dediBayanKidder."Mantarlartehlikelişeyler.Kocabiryemeğiniçinde tekbirzehirlimantarbile,herkesigötürmeyeyeterli." "İlginçama!"diyeekleyenBayanKidderevyeniniçindengelentabakçanakşangırtılarına rağmen konuşmasını sürdürdü. "Felaketler hep çifter çifter geliyor. En büyük kız kardeşim kızamık çıkardığında, Ernie düşüp kolunu kırmıştı. Üstelik aynı zamanda kocamın da her tarafındaçıbanlarçıktı.Hepsiaynıhaftaiçinde!İnanılacakgibideğil,değilmi!Şimdideaynı şey burada oldu. Önce o korkunç cinayet; şimdi de Bay Alfred'in mantardan zehirlenerek ölmesi.Kendikendimeşimdisırakimdediyesormaktanalıkoyamıyorum." Lucyaynışeyikendinindemerakettiğinifarkedereksıkıldı. "Kocam burada işe devam etmeme karşı" diye sürdürdü konuşmasını Bayan Kidder. "Buranın uğursuz olduğu kanısında... Ama ben Miss Crackenthorpe'u çok uzun zamandır tanıdığımı, çok iyi bir bayan olduğunu ve bana güvendiğini söylüyorum. Zavallı Bayan Eyelesbarrow'u yalnız bırakamam, kızcağız evin tüm yükünü tek başına kaldıramaz, dedim ona.Sizindeyükünüzçokağır,bayan,bukadarçoktepsi!" Lucy o an için evdeki yaşamın tepsilerden oluştuğu konusunda ona hak vermek durumundaydı; bütün günü yataktakiler için yemek hazırlayıp tepsilerle servis yaparak geçiriyordu. "Şu hemşireler de ellerini bile oynatmıyorlar" diye yakındı Bayan Kidder. "Tek istekleri kendilerine devamlı çay servisi yapılması. Bir de yemek hazırlanması. Bundan çok sıkıldığımısöylemeliyim."Diğersabahlardayaptığındandahafarklıişleryapmışkadarbüyük birrahatlıkiçindekonuşuyordu. "Sizdekendiniziçinhiçdinlenmefırsatıyaratmıyorsunuz"dediLucyciddiyetle. Bayan Kidder bu yanıttan mutlu olmuşa benziyordu. Lucy ilk tepsiyi alarak merdivenlerdençıkmayabaşladı. BayCrackenthorpeonugörüncehoşnutsuzlukla,"Budane?"diyesordu. "Etsuyuvefırınsütlaç." "Onları geri götürün" dedi Bay Crackenthorpe. "Bunlara elimi bile sürmem. Hemşireye biftekistediğimisöylemiştim." "Dr.Quimperbiftekyememenizgerektiğinisöyledi"dediLucy. BayCrackenthorpehomurdandı."Benkendimegeldim.Yarınyataktankalkarım.Diğerleri nasıl?" Lucy,"Haroldkendiniçokdahaiyihissediyor.YarınLondra'yadönüyor"diyeyanıtverdi. "Neyse ondan kurtuluyoruz!" dedi Bay Crackenthorpe. "Peki ya Cedric... onun da yarın adasınadönmeumuduvarmı?" "Okadarçabukgidebileceğinisanmıyorum." "Yazık.PekiyaEmma?Niçinbenimleilgilenmiyor?" "Onundahayatmasıgerekiyor,BayCrackenthorpe." "Kadınlarşımarıkyaratıklar!"diyenBayCrackenthorpehemenardındanekledi."Amasiz güçlüveiyibirkızsınız.Bütüngünkoşturdunuz,değilmi?" "Oldukçakoşuşturduğumusöyleyebilirim." Yaşlı Bay Crackenthorpe memnuniyetle başını salladı. "Siz iyi, güçlü bir kızsınız" diye yineledi. "Size daha önce söylediklerimi unuttuğumu sanmayın. Güzel bir günde görmeniz gerekeni göreceksiniz. Emma sonsuza kadar kendi sözünün geçmesini sürdüremeyecek. Diğerlerinin benden cimri bir ihtiyar olarak bahsetmelerine de aldırmayın. Yalnızca tutumluyum. Bir kenarda yüklü miktarda param var ve günü gelince onu kimin için harcayacağımıçokiyibiliyorum"diyerekçapkınbakışlarlaLucy'yisüzdü. Lucybelinedolanmakisteyeneldenustacasıyrılarakodadançıktı. DahasonraEmma'yatepsisinigötürdü. "Oh, teşekkürler Lucy! Kendimi oldukça sağlıklı hissediyorum. Acıktım, bu iyiye işaret, değil mi? Tatlım." Lucy tepsiyi kucağına yerleştirirken Emma konuşmaya devam etti. "Teyzenizekarşıçokmahcubum.Sizionuziyarettenalıkoyduk,değilmi?" "Hayır,gerçektenonuaramafırsatımolmadı." "Herhaldesiziçoközlemiştir." "Hiç üzülmeyin, Miss Crackenthorpe. Ne kadar kötü günler geçirdiğimizi biliyor ve anlayışlakarşılıyordur." "Barionutelefonlaaradınızmı?" "Songünlerdearayamadım." "Onuhergünarayın.Yaşlıinsanlariçinyakınlarındanhaberalmanınbüyükönemivardır." "Çok anlayışlısınız" diyen Lucy, mahcubiyet içinde mutfağa gitti ve bir başka tepsi aldı. Son günlerde evdeki hastaların durumuna kendini öylesine kaptırmıştı ki başka hiçbir şeye zamanayıramamıştı.Cedric'eyemeğiniverdiktensonraMissMarple'atelefonetmeyekarar verdi. Evdeyalnızcabirhemşirekalmıştı.Lucymerdivenlerdeonunlakarşılaşıncabaşıylaselam verdi. Cedric hiç alışılmadık derecede düzenli ve bakımlı görünüyordu. Yatağında oturmuş, etrafınadağılmışkâğıtlarabirşeyleryazıyordu. "Merhaba Lucy!" dedi. "Yine benim için hangi iğrenç çorbayı pişirdin? Şu kahrolası hemşiredenkurtulabilseydim,konuşmasınadayanamıyorum.Bana‘biz'diyehitapediyor.‘Bu sabah nasılız? İyi uyuduk mu? Yine çok deli yatmışız, şu çarşafların haline bakın." Hemşireninkonuşmatarzınıyükseksesletaklitetmeyeçalışıyordu. "Çokneşelisiniz"dediLucy."Neylemeşguldünüz?" "Plan yapıyorum" diye yanıtladı Cedric. "Babam öte dünyaya göçünce bu araziyi ne yapacağımı planlıyordum. Bildiğiniz gibi burası hiç de küçümsenmeyecek bir arazi. Kendim bir iş yapıp değerlendirmekle, tamamını parselleyip satmak arasında kararsızım. Burası işyerleri için paha biçilmez bir yer. Ev özel bir hastane ya da bakımevi olabilir. Bir başka ihtimaldearazininyarısınısatıpelegeçecekparayladiğeryarısındabirşeyleryapmak.Siz nedersiniz?" "Henüzburasısizindeğil"dediLucysoğuk,kayıtsızbirsestonuyla. "Ama yakında olacak. Burası diğer varlıklar gibi bölünmeyecek, tamamen benim olacak. Üstelikburayıdolgunbirfiyatasatarsambugelirdeğil,sermayesayılacakvebüyükbirvergi ödemektendekurtulmuşolacağım.Düşünsenizedünyakadarpara!" "Sizinparayıküçümsediğinizisanıyordum." "Olmayan parayı elbette ki küçümserim" dedi Cedric. "Bunun böyle olması da gerekiyor. Ne kadar tatlı, çekici bir kızsınız, Lucy; ne dersiniz, yoksa uzun zamandır hoş bir kadınla beraberolmadığımiçinmiböyledüşünüyorum?" "Sanırımöyledir"dediLucy. "Hâlâherkesi,herşeyidüzenesokmakiçinkoşuşturuyormusunuz?" "Asılbirisizidüzenesokmuşabenziyor"dediLucyonungözlerininiçinebakarak. "Bu o kahrolası hemşire" dedi Cedric üzerine basarak. "Alfred için resmi soruşturma yapıldımı?Sonuçne?" "İleribirtariheertelendi." "Polisdahatedbirliolmayabaşlamış.Bukitleselzehirlemeolayıkafalarıkarıştırıyor,değil mi? Zihnen, demek istiyorum. Belirgin bir şeyi kastetmiyorum. Ve ekledi: Kendinize dikkat edin,kızım!" "Ediyorum"dediLucy. "KüçükAlexandertekrarokulunadöndümü?" "BildiğimkadarıylaşuaralarStoddart-West'inevindekonuk.Sanırımokullarıancaköbür günaçılıyor." Lucyyemekyemedenöncetelefonagiderek,MissMarple'ıaradı. "Siziziyaretedemediğimiçinçoközürdilerim,amaburadayapacakokadarçokişimvar ki." "Tabi anlıyorum canım. Ayrıca şu an için yapabileceğimiz bir şey yok. Beklememiz gerekiyor." "Pekiamanebekliyoruz?" "Elspeth McGillicuddy çok yakında geri dönecek. Ona mümkün olduğunca çabuk, bulduğuilkuçaklaevedönmesiiçinmektupyazdım.Bununonuniçinbirgörevolduğunuda özellikle belirttim. Artık daha fazla endişelenmene hiç gerek yok canım." Sesi sevecen ve rahatlatıcıydı. "Yanisizce..."diyesözebaşlayanLucybirdensustu. "Başka cinayetin işlenip işlenmeyeceğini mi soruyorsunuz? Sanmıyorum, canım, umarım olmaz.Amabuhiçbirzamankesinolarakdabilinemez,değilmi?Özellikledekötüniyetlibir insanlakarşıkarşıyayken.Buolaydadaçokkötüniyetlibirinsanlakarşıkarşıyaolduğumuz düşüncesindeyim." "Yadabirdeliyle"dediLucy. "Bununkonularamodernbiryaklaşımtarzıolduğununbilincindeyim.Amabenolayafarklı bakıyorum." Lucyahizeyiyerinebıraktıktansonramutfağagiderek,kendinedebirtepsihazırladı.Bu aradaBayanKidderönlüğünüçıkarmış,gitmeyehazırlanıyordu. "Herşeylebaşaçıkabileceğinizdeneminsiniz,değilmiMissLucy?" "Elbette,hiçendişenolmasın." Tepsisini büyük, kasvetli yemek salonuna değil, küçük çalışma odasına götürdü. Kapı açılıpBryanEastleyiçerigirdiğindeyemeğinihenüzbitirmişti. "Merhaba!"dediLucy."Bunesürpriz!" "Sanırımöyle!"diyeyanıtverdiBryan."Herkesnasıl?" "Oh,çokiyi!HaroldyarınLondra'yadönüyor." "Bukonudasenindüşüncenne?Gerçektenarsenikmiymiş?" "Arsenikolduğukesin!"diyeyanıtladıLucy. "Gazetedehiçbirhaberyoktu." "Evet,sanırımpolisolayınşimdilikgizlikalmasındayarargörüyor." "Birininaileylebiralıpveremediğiolmalı"dediBryan."Kimgizlicemutfağasıvışıpyemeğe zehirkatmışolabilirki?" "Korkarımbunuenkolaybenyapabilirim." Bryan korkuyla ona baktı. "Ama böyle bir şey yapmadınız, yapmazsınız değil mi?" diye panikiçindemırıldandı. "Hayır,aslayapmam"dediLucy. Körili tavuğa kimse zehir katmış olamazdı. Mutfakta onu tek başına pişirmiş, servisi de kendi elleriyle yapmıştı. Öyleyse yemeğe zehri masa başındaki beş kişiden biri katmış olmalıydı. "Hem zaten... niçin yapasınız ki?" diye mırıldandı Bryan. "Ev halkıyla bir alıp veremediğinizyok,değilmi?Umarımböylebirdenbiregelmeminsizcebirsakıncasıyoktur." "Yoohayır,elbettekiyok.Kalacakmısınız?" "Eğersizeyükolmazsankalmakisterdim." "Hayır,hayır.İdareedebiliriz." "Biliyorsunuz şu aralar işsizim ve şey... çok sıkıldım... burada kalmamın sakıncası olmadığınaeminmisiniz?" "Aslınabakarsanızbunubanadeğil,Emma'yasormalısınız." "Ah,Emmaiçinhiçbirsakıncasıyoktur"dediBryan."Obanakarşıkendianlayışındahep iyi davranmıştır tabi! O çok içine dönük biri ama biliyor musunuz ki sakin sular çok derin olur.Tatlı,yaşlıEmma.Buradakiyaşamveihtiyarabakmakzorundaolmakbilebirçokinsanı çökertir.Üstelikevlenemedide.Şimdiiseartıkçokgeç,neyazıkki!" "Bencehiçdeöyledeğil!"dediLucy. "Belki..." Bryan düşünüyordu. "Belki bir rahiple evlenir" dedi umutla. "Cemaat işleriyle uğraşıp anneler birliğinde çalışabilirdi. Anneler Birliği'ydi, değil mi? Bu topluluğun ne olduğunutamolarakbildiğimsöylenemez,amakitaplardasıkçarastlıyorum.Kilisedekipazar ayinlerinedebaşındaşapkasıylaiştirakederdi"diyeekledisonolarak. "Bencepekdeiyibirönerideğil!"diyenLucyayağakalkarak,tepsiyeuzandı. "Ben taşırım" diyen Bryan tepsiyi aldı ve beraberce mutfağa gittiler. "Size bulaşıkta yardımedeyimmi?Bumutfaktanhoşlanıyorum"diyeekledi."Aslındabugünartıkinsanların bu tür yapıları beğenmediklerini biliyorum ama ben evin tamamını çok seviyorum. Zevksiz olabilirimamagerçekbu!Bahçesineuçaklainmekbilemümkün!"diyeekledibirdenneşeyle. Buaradabirkurulamabezialarakçatalkaşığıkurulamayabaşladı. "Bütün bunların Cedric'e kalacak olması çok yazık!" dedi. "İlk iş hemen her şeyi satıp savıpyenidenyurtdışınagitmekolacaktır.İnsannasılolurdaİngiltere'denhoşlanmaz.Bunu aklım almıyor. Harold da kendi hesabına bu evi istemezdi; Emma içinse çok büyük. Ama eğer Alexander'e verilseydi, onunla birlikte burada günümüzü gün edebilirdik. Tabi evde bir bayanın da olması hoş olurdu." Düşünceli bir halde Lucy'ye baktı. "Aslında bunlar boş konuşmalar, hepsi hayal! Alexander'in bu eve sahip olabilmesi için hepsinin ondan önce ölmesi gerek ve bunu düşünmek bile saçmalık, değil mi? İhtiyara bakılırsa, onun yüz yılı devireceğinden eminim, diğerlerinin yaşamını mahvetmek uğruna bunu bile yapacaktır. Alfred'inölümünepeküzüldüğünüsanmıyorum,yoksayanılıyormuyum?" "Öyle,peküzülmedi"dediLucykısaca. "Huysuzihtiyarşeytan!"dediBryanEastleyneşeyle. BÖLÜM22 "İnsanlarınbukonudakonuştuklarıinanılacakgibideğil!"dediBayanKidder."Söylenenler korkunç, elimden geldiğince dinlememeye çalışıyorum. Gerçekten inanılır gibi değil!" Daha fazlasınıanlatmakiçinteşvikbekliyordu. "Evet,tahminedebiliyorum"dediLucy. "Uzun Ambar'da bulunan cesetle ilgili olarak" diye anlatmayı sürdürdü Bayan Kidder dizlerinin üzerine çökmüş mutfağın zeminini silerken. "Bulunan cesedin, Bay Edmund'un savaş sırasında sevgilisi olduğunu, buraya sığınmak istediğini, kıskanç kocasının peşinden gelerekonuöldürdüğünüanlatıyorlar.Bubiryabancınınyapmayacağışeydeğilamabunca yılsonraortayaçıkmasıbanabirşekildetuhafgeliyor,öyledeğilmi?" "Evet,çokgarip." "Söylentiler burada bitmiyor!" diye konuşmasını sürdürdü Bayan Kidder. "En iğrenç yalanları da gerçekmiş gibi anlatıyorlar. İnsanın yüzlerine tüküreceği geliyor. Bay Harold'un yurtdışında bu kadınla evlenmiş olduğunu, kadının buraya gelerek, onun Lady Alice ile evlendiğini, iki nikahlı olduğunu ortaya çıkardığını ve onu mahkemeye vermekle tehdit ettiğini;BayHarold'undabundandolayıkadınaburadarandevuvererekonuboğupcesedi lahidegizlediğinidesöylüyorlar.İnanılacakgibideğil!" TamamenbaşkadüşünceleredalmışolanLucy,"Çokşaşırtıcı"dedi. BayanKiddererdemlerinesıkısıkıbağlıbirigibi,"Busöylentilerekulakasmıyorum"dedi. "Ben kendi adıma bu türden dedikodulara kesinlikle inanmam. İnsanların böyle şeyleri nasıl uydurup da yaydıklarını anlayamıyorum. Bayan Emma çok iyi ve nazik bir hanım, onun aleyhindebirşeyduymadım,tekbirkelimebile!BayAlfreddeöldüğüiçinartıkkimseonunla ilgilikötübirşeysöylemiyor.Sutestisininsuyolundakırıldığınıbilesöyleyenyok,kiaslında bundahaklıbileolabilirlerdi.Buyılandillilerinböylekonuşmalarısizcedeçokkorkunçdeğil mi?" BayanKiddergiderekartanbirheyecanlaanlatıyordu. "Bütünbunlarıdinlemekzorundakalmanızçoksıkıcıolmalı"dediLucy. "Hem de nasıl. Gerçekten de öyle. Kocama da hep bunu nasıl yapabilirler, diye soruyorum." Osıradakapıçaldı. "Budoktorolmalı,bayan.Sizmiaçacaksınız,yoksabenmi?" "Benaçarım"dediLucy. Ancakgelendoktordeğildi.Kapınıneşiğindeuzun,şıkvizonpaltogiymişzarifbirbayan duruyordu.Kapınıntamkarşısındaiseşoförlü,motoruçalışanbirRollsRoycebekliyordu. "MissEmmaCrackenthorpeilegörüşebilirmiyim?" Kadının R harflerini zorlukla telaffuz edebilmesine rağmen, etkileyici, hoş bir ses tonu vardı.Otuzbeşyaşlarında,siyahsaçlı;özenli,pahalıgiysileriylegüzel,çekicibirkadındı. "Üzgünüm"dediLucy."MaalesefMissEmmarahatsız,yatıyorvemisafirkabuledemiyor." "Hastaolduğunubiliyorumamaonunlahemengörüşmemgerek.Çokönemli." "Korkarım..."diyesözebaşladıLucy. Kadın,onunsözünükesti. "SanırımsizBayanEyelesbarrow'sunuz,öyledeğilmi?"Gülümsedi,buçokhoşveiçten bir gülümsemeydi. "Oğlum sizden çok sık söz ediyor. Ben Lady Stoddart-West'im ve Alexanderşuandabenimlekalıyor." "Anlıyorum"dediLucy. "Miss Crackenthorpe'la şu anda görüşmem gerçekten de çok önemli" diye sürdürdü konuşmasını kadın. "Onun hasta olduğunu biliyorum ve sizi temin ederim ki bu yalnızca bir nezaketziyaretideğil.Konuçocuklarınbanabahsettikleribirşeyleilgili...oğlumunanlattığı bir konuyla. Sanırım bu geciktirilemeyecek kadar önemli bir konu ve Miss Crackenthorpe'la hemenkonuşmalıyım.Lütfen,onahaberverirmisiniz?" "İçeri buyurun!" Lucy konuğu koridordan geçirerek salona aldı. "Yukarı çıkıp, Miss Crackenthorpe'asorayım." BirincikataçıkıpEmma'nınkapısınıçaldıveiçerigirdi. "LadyStoddart-Westburada.Sizinleçokacilgörüşmekistiyor." "Lady Stoddart-West mi?" Emma çok şaşırmışa benziyordu. Birden yüzünde bir panik ifadesibelirdi."Çocuklarabirşeymiolmuş,Alexanderiyimiymiş?" "Hayır. Hayır." Lucy, onu sakinleştirmeyi başardı. "Çocuklar gayet iyi. Eğer yanlış anlamadıysamkonuçocuklarınonaanlattıklarıbirşeyleilgili!" "Oh... İyi öyleyse!..." Emma tereddüt içindeydi. "Onunla tanışmalıyım. İyi görünüyor muyum?" "Çokiyigörünüyorsunuz"dediLucy. Emma yatağında oturuyordu; omzuna yanaklarının solgunluğunu belirginleştiren pembe birşalörtmüştü.Siyahsaçlarıhemşiretarafındaniyicefırçalanıptaranmıştı.Lucyosabah komodinin üzerine sonbahar yaprakları olan bir vazo koymuştu. Oda bu haliyle hasta odasınabenzemiyordu.Sonderecehoşbirgörünümüvardı. "Aslında rahatlıkla ayağa kalkabilecek kadar iyiyim" dedi Emma. "Dr. Quimper yarın kalkabileceğimisöyledi." "Gerçekten de eski sağlığınıza kavuştuğunuz belli" dedi Lucy. "Lady Stoddart-West'i yukarıgetireyimmi?" "Evet,getirin." Lucyyenidenmerdivenlerdenindi. "SiziyukarıMissCrackenthorpe'unodasınaalabilirmiyim?" Lucykonuğayukarıkadareşlikedipiçerigirmesiiçinkapıyıaçtıveyenidenkapadı.Lady Stoddart-Westileridoğruuzattığıeliyleyatağadoğruyaklaştı. "MissCrackenthorpe?Siziböylebeklenmedikbirzamandarahatsızettiğimiçingerçekten özürdilerim.Sanırımsizinleokuldakispormüsabakalarındakarşılaşmıştık." "Evet"dediEmma."Sizianımsıyorum.Lütfen,oturun." Lady Stoddart-West tam yatağın başucuna konulan sandalyeye oturdu ve yumuşak, kısıkbirseslekonuşmayabaşladı. "Böyle beklenmedik şekilde buraya gelmeme şaşırmış olmalısınız, ama bunun için nedenlerim var. Ve bu nedenlerin çok önemli olduğunu düşünüyorum. Çocuklar bana her şeyi anlattı. Onların burada işlenen cinayet nedeniyle çok heyecanlanmış olmalarını anlayışla karşılamalısınız. İtiraf etmeliyim ki bu konudan hiç ama hiç hoşlanmadım. Hatta sinirlendim bile. James'in hemen eve dönmesini istedim. Ama kocam buna güldü. Bunun göründüğü kadarıyla bu evle ve aileyle hiç ilişkisi olmayan bir cinayet olduğunu söyledi. Kendi gençlik günlerini anımsayınca, James'in mektuplarında yazdıklarından onun ve Alexander'inbukonuylailgilenmektençokbüyükzevkduyduklarınıanladığınıveonlarıgeri çağırmanın vicdansızlık olacağını belirtti. Bu nedenle ilk görüşlerimden vazgeçip onların burada planlandığı kadar kalmalarına ve James'in eve Alexander'la beraber dönmesine izin verdim." Emmameraklasordu. "Oğlunuzudahaönceeveyollamamızgerektiğinimidüşünüyorsunuz?" "Hayır,hayır,konubudeğil.Ah,bubenimiçinokadarzorki!Amabuanlatacaklarımıcan kulağıiledinlemelisiniz.Biliyorsunuz,,çocuklarbukonuyuçokaraştırıpbununlailgilibirdelil bulmuşlar. Bana anlattıklarına göre bu kadın... cesedi bulunan kadını kastediyorum... hakkında polis onun savaşta şehit düşen en büyük ağabeyinizin Fransa'da kalan eşi olduğunudüşünüyormuş.Budoğrumu?" "Bu da bir olasılık" dedi Emma kısık, tereddütlü bir sesle. "Onları böyle düşünmeye biz yönelttik.Olabilirde." "Bu cesedin o kadına, yani Martine'e ait olduğunu düşünmeniz için belirli bir neden var mı?" "Sizebununbirolasılıkolduğunusöyledim." "Pekiamaniçin...niçinonunMartineolduğunudüşündünüz?Üzerindebirmektup...yada evrakmıvardı?" "Hayır.Böylebirşeyyoktu!Amabirmektupalmıştım,yaniMartine'den." "Ondan...yaniMartine'denmektupmualdınız?" "Evet. İngiltere'de olduğunu ve buraya gelip bizi görmek istediğini belirten bir mektup aldım. Onu buraya davet ettim ama bir telgraf çekerek hemen Fransa'ya dönmesini gerektiren bir durumun ortaya çıktığını belirtti. Belki de gerçekten Fransa'ya döndü. Bunu bilemiyoruz. Ama burada onun adına yazdığımız mektubun zarfı bulundu. Bu da onun burayagelmişolduğunugösteriyor.Amaaslınabakılırsabengörmedim..."Konuşmasınaara verdi. LadyStoddart-Westhemensözekarıştı. "Bunların beni niçin ilgilendirdiğini sanırım kendi kendinize soruyorsunuzdur? Çok haklısınız. Sizin yerinizde olsam ben de bunların beni ilgilendirmediğini düşünürdüm. Ama bütün bunları duyunca -ya da konuyla ilgili bağlantıları öğrenince- kendimi buraya gelip, gerçeğindüşünüldüğüşekildeolmadığınıaçıklamayazorunluhissettim,çünkü..." "Evet,ne?"diyesorduEmma. "Bu durumda size hiçbir zaman söylemeyi düşünmediğim bir gerçeği açıklamak zorundayım.MartineDuboisbenim." Emmabeynindenvurulmuşgibişaşkınlıkiçindekonuğunabakıyordu. "Sizmi?"dedi."Martinesizmisiniz?" Kadınbaşınısallayarakonayladı. "Evet. Bu sizin için büyük bir sürpriz olmalı ama gerçek bu! Ağabeyiniz Edmund ile savaşın ilk yıllarında tanıştım. Bizim evimizde kalıyordu. Geri kalanı zaten biliyorsunuz. Birbirimize şık olduk ve evlenmek istiyorduk. Ama o sırada Dunkirk Çıkartması başladı ve Edmund'un kayıplar arasında olduğu açıklandı. Daha sonra da şehit düştüğü haberi geldi. Sizleogünlerikonuşmakistemem.Üzerindençokuzunzamangeçtivegeçmiştekaldı.Ama sizeağabeyiniziçoksevdiğimisöylemeliyim..." "Daha sonra savaşın zor günleri geldi. Almanlar Fransa'yı işgal etti. Direnişçilerle çalışmaya başladım. Görevim İngilizleri Fransa'dan güvenli bir şekilde çıkarıp İngiltere'ye ulaşmalarınısağlamaktı.Buaradaşimdikieşimletanıştım.Havakuvvetlerindesubaydı.Özel bir görevle Fransa'ya paraşütle inmişti. Savaştan sonra evlendik. Bir iki kez size yazıp ziyaretinize gelmek istedim ama sonradan bunun doğru olmayacağına karar verdim. Eski yaraları deşmenin, anıları canlandırmanın hiçbir anlamı olmadığım düşündüm. Yeni bir yaşamım vardı ve eski günleri anımsamak istemiyordum." Kısa bir aradan sonra ekledi. "Ancak oğlum James'in okuldaki en yakın arkadaşının Edmund'un yeğeni olduğunu öğrenince çok mutlu olduğumu itiraf etmeliyim. Sizin de hiç kuşkusuz fark etmiş olacağınız gibi Alexander Edmund'a çok benziyor. James'le Alexander'in yakın arkadaş olmalarını çok hoş,mutlulukvericibirrastlantıolduğunudüşünüyorum."ÖnedoğrueğilerekeliniEmma'nın kolununüstünekoydu. "Sevgili Emma, şimdi artık cinayeti duyup da öldürülen kadının Edmund'un tanıdığı Martine olduğunun düşünüldüğünü öğrenince niçin hemen size gelip gerçeği anlatmam gerektiğini anlıyorsunuzdur. Bunu ikimizden birinin polise söylemesi gerekiyor. Maktul her kimse,Martineolmadığıkesin!" "Bir türlü inanamıyorum" dedi Emma. "Demek sevgili Edmund'un bahsettiği Martine sizsiniz."İçiniçekerekbaşınısalladı.Sonraşaşkınlıkiçindealnınıkırıştırdı."Yalnızbirşeyi anlamadım.Banamektupyazansizdeğilmisiniz?" LadyStoddart-Westhızlabaşınıikiyanasalladı. "Hayır.Hayır.Tabikiyazmadım." "Öyleyse..."ŞaşkınlıktanEmma'nındilitutulmuştu. "Öyleyse birisi kendini Martine olarak tanıtarak, sizden para koparmayı amaçlıyordu. Durumböyleolmalı.Pekiamabukimolabilir?" Emmausulca,"Öyleyseozamanolanlarıbilenbirilerivar." Lady Stoddart-West omuzlarını silkti. "Herhalde öyle. Ama hiç yakın arkadaşım yoktu; kimsedebanabunlarıbilecekkadaryakındeğildi.İngiltere'yegeldiktensonradahiçkimseye başımdangeçenlerianlatmadım.Pekiamabukişiniçinbukadaruzunsürebeklemişolabilir ki?Bütünbunlarınhiçbiranlamıyok." "Hiçbirşeyanlamıyorum"dediEmma."MüfettişCraddock'unbukonudanedüşündüğünü öğrenmeliyiz."Konuğunasevgiylebaktı."Sizisonundatanımışolmaktanokadarmutluyum ki,canım!" "Bende...Edmundsizdenokadarsıkbahsederdiki!Siziçokseviyordu.Yeniyaşamımda çokmutluyumamayinedeogünleriaslaunutmayacağım." Emma arkasına yaslanarak derin derin iç çekti. "Nasıl rahatladığımı bilmezsiniz" dedi. "CesedinMartineolduğunudüşündüğümüzsürece...cinayetinailemizleilgisiolabileceğinden korktuk. Ama şimdi... sırtımdan büyük bir yük kalktı. Öldürülen zavallının kim olduğunu bilmiyorumamabizimlebirilgisiolmadığıkesin." BÖLÜM23 ÖnbürodakigüzelveşıksekreterHaroldCrackenthorpe'aakşamüstüçayservisiniyaptı. "Teşekkürler,BayanEllis,bugüneveerkengideceğim." "Bencebugünişegelmeseydinizdahadoğruolacaktı,BayCrackenthorpe"dedisekreter. "Çokbitkingörünüyorsunuz." "Yoo, iyiyim" demesine rağmen, Harold Crackenthorpe kendisini hiç de zinde hissetmiyordu.Songünlergerçektençokzorgeçmişti.Neyse,herşeygeridekalmıştıartık. Gerçektençokşaşırtıcı,diyedüşündü,Alfredzehirlenereköldü,amaihtiyarbufaciadan paçayı sıyırdı. Üstelik de yaşına rağmen... kaç yaşındaydı ki? Yetmiş üç mü yoksa yetmiş dört müydü? Hem de yıllardır bekar. Zehrin kimi öldürebileceği konusunda bahse girecek olsa hiç kuşkusuz ihtiyar adamı seçerdi. Ama yo hayır! Alfred zehirlendi. Harold'un bildiği kadarıyla Alfred her zaman sağlıklı, kuvvetli bir adamdı. Hiç sağlığından yakındığını duymamıştı. Arkasına yaslanarak, derin bir soluk aldı. Sekreteri haklıydı. Henüz tam anlamıyla iyileşmişsayılmazdıamayinedebüroyagelipişlerinnasılgittiğinigörmekistemişti.Herşey yolunda görünüyordu. Etrafına bakındı; görkemli, özgün büro mobilyaları, mat lambriler, modern lüks koltuklar, her şey başarının ifadesiydi. Öyle de görünmeliydi. Alfred hep yanlış yapmıştı. Eğer başarılı görünürseniz insanlar da başarılı olduğunuza inanıyorlardı. O ana kadargerçekekonomikdurumunailişkinhiçbirsöylentiçıkmamıştı.Bunarağmençöküşçok yakın görünüyordu. Eğer Alfred yerine babası ölmüş olsaydı! Aslında hiç kuşkusuz hedeflenen buydu. Ama anlaşıldığı kadarıyla babasının arseniğe karşı özel bir dayanıklılığı vardı.Eğerzehirgöreviniyapmışolsa,şuandatümsorunlarındankurtulmuşolabilirdi. Yine de en önemlisi sorunları olduğunu belli etmemekti. Başarılı bir görünüm şarttı. Aslında miskin ve kılıksız Alfred'e benzememesi gerekti. Kardeşi hep kısa dönemli spekülasyonlarla bir şeyler kazanma peşinde koşarak, gerçek büyük partileri göz ardı etmişti. Orda burada kuşkulu birtakım tiplerle ortaklık kurarak küçük dolandırıcılıklarla uğraşmıştı,amahakkındaherhangibirsuçdelilibulunamamış,hepkanununboşluklarından faydalanarak yakasını sıyırmayı başarmıştı. Bütün bunlardan eline ne geçmişti? Kısa dönemli kazançlar ve ardından yeniden miskin, yoksulluk günleri! Harold ağabeyiyle hiç iyi geçinmemiş,ondanhiçbirzamanhoşlanmamıştı.Şimdiortadankalkmasıylaenindesonunda gelecek olan büyükbabanın servetinden Harold'a düşecek payın da artması sağlanmış oluyordu.Artıkmirasbeşedeğildördebölünecekti.Böylesiçokdahaiyiydi! Harold'un yüz ifadesinde belirgin bir rahatlama göründü. Yerinden kalkarak şapka ve paltosunualıpbürodançıktı.Birikigünkendiniyormadançalışsaiyiolacaktı.Kendinihalen bitkin hissediyordu. Arabası aşağıda bekliyordu. Kısa bir süre sonra arabasına binmiş, Londra'nınyoğuntrafiğindeevinyolunututmuştu. UşağıDarwinkapıyıaçınca,"Hanımefendihenüzgeldiler"dedi. Harolduşağıbiraniçinşaşkınbakışlarlasüzdü.Alice!AmanTanrım,Aliceevebugünmü dönecekti?Bunutamamenunutmuştu.Darwin'inonuuyarmasıiyiolmuştu.Yukarıçıkıpda onugörünceşaşırsabuhiçiyiolmayabilirdi.Aslındabupekokadarönemlidedeğildiama... Ne Alice ne de o birbirlerine karşı duydukları hisleri saklamak için özel bir çaba göstermiyorlardı.Alicebelkiondanhoşlanıyordu...amaHaroldbunubilemiyordu. AslınabakılırsaAliceonuniçinbüyükbirhayalkırıklığıolmuştu.Onaşıkolmamıştı,tabi ki,amasıradangörüntüsünekarşınçevresiyleilişkilerimükemmeldi.Ailesivebağlantılarıise hiç kuşkusuz Harold'un çok işine yaramıştı. Belki olabileceği kadar değil ama yine de oldukça! Alice ile evlenirken doğacak oğullarıyla ilgili planlar yapmıştı. Ama ne oğlu ne de kızıolmuştuveikisibaşbaşa,birbirleriylekonuşacakpekbirşeyleriolmadanvebirbirleriyle birlikteolmaktanhoşlanmadanyaşlanmakzorundakalmışlardı. Alice zamanının büyük kısmını akrabalarıyla geçiriyor, kışları genellikle Riviera'ya gidiyordu.KarısıbundanhoşlanıyorduveHarold'undabudurumabiritirazıyoktu. Yukarıçıkıpsalonagiderek,eşininezaketleselamladı. "Demek döndün, tatlım! Seni karşılayamadığım için üzgünüm, ama şehirde yapacak işlerimvardı.Elimdengeldiğinceçabukdöndüm.Saint-Raphaelnasıldı?" Alice, ona Saint Raphael'i anlattı. Sarı saçlı, kalkık burunlu, iri kahverengi gözlü, ince yapılı bir kadındı. Nazik, eğitimli, monoton ve biraz depresif bir ses tonuyla konuşuyordu. Gerçi Manş Denizi biraz dalgalıydı ama yine de rahat bir dönüş yolculuğu yapmış sayılabilirdi.Dover'dekigümrükformaliteleriiseherzamankigibisinirbozucuydu. Haroldherzamankigibi,"Keşkeuçakladönseydin,çokdaharahat!"dedi. "Evet, ama uçak yolculuğundan hoşlanmıyorum. Çok huzursuz oluyorum. Sinirlerim bozuluyor." "Amaçokdahakısasürüyor.Zamankazanıyorsun"diyeyanıtladıHarold. Lady Alice Crackenthorpe yanıt vermedi. Onun için yaşamda önemli olan zamanı kazanmak değil iyi değerlendirmekti. Tartışmaktansa nezaketle eşinin sağlık durumunu sormayıyeğledi. "Emma'nıntelgrafıbeniçokendişelendirdi"dedi."Hepinizhastalandınızmı?" "Evet,öyle"dediHarold. "Kısa bir süre önce gazetede bir otelde gıda zehirlenmesinden aynı anda kırk kişinin hastalandığını okumuştum" dedi Alice. "Sanırım bunun nedeni buzdolapları. İnsanlar yiyecekleriartıkçokuzunsüresaklıyorlar." "Olabilir" dedi Harold. Acaba arsenikten bahsetmeli miydi, yoksa bahsetmemeli miydi? Ancak Alice'e bakınca bunu yapmamaya karar verdi. Alice'in dünyasında arsenik zehirlenmelerine yer olmadığını hissediyordu. Bu onun için yalnızca gazetelerde, dergilerde okunacakbirşeydi.Onunyadaailesininbaşınagelecekbirşeydeğildi.AmaCrackenthorpe ailesininbaşınagelmiştiişte... Odasınaçıkarakakşamyemeğiiçinhazırlanmadanöncebirikisaatkadaruzandı.Eşiyle başbaşageçirdiğiakşamyemeğindekonuşulankonulargenelanlamdahepaynıydı.Nazik, tekdüze!Saint-Raphael'dekitanıdıklardanvearkadaşlarındansözettiler. "Antredekietajerinüzerindesanaküçükbirpaketgelmiş"dediAlice. "Öylemi?Görmedim." "Harold, biri bana ahırda ya da ambarda bulunan, cinayete kurban gitmiş bir kadın cesedineilişkininanılmayacakbirşeyleranlattı.OlayınRutherfordHall'dameydanageldiğini söyledi.Sanırımyanılıyor,bubaşkabirRutherfordHallolmalı,öyledeğilmi?" "Hayır"dediHarold."Doğru.Bizimambardabulundu." "Sahimi,Harold?RutherfordHall'unambarındabircesetbulunuyorvesenbanabundan hiçbahsetmiyorsun.Buinanılırgibideğil!" "Ah, buna fırsat bulamadım" dedi Harold. "Hem ayrıca bu çok sıkıcı bir konu. Aslına bakarsanbizimlehiçbirilgisiyok,amabasınaöyleyansıdıişte.Poliseifadevermekzorunda kaldık,filan." Alice, "Çok tatsız!" dedi. Bir anlık ilgiyle, "Cesedin kime ait olduğu anlaşıldı mı?" diye sordu. "Henüzdeğil." "Nasılbirkadınmış?" "Kimsebilmiyor.Fransızolduğunudüşünüyorlar." "Oh, Fransız mı?" diye soran Alice'in ses tonu sınıf farkı dikkate alınmayacak olursa MüfettişBacon'uandırıyordu."Herkesaçısındançoksıkıcıbirşey"diyeonayladı. Yemek odasından çıkarak, yalnız oldukları zamanlarda oturmayı yeğledikleri küçük çalışma odasına geçtiler. Harold kendini oldukça bitkin hissediyordu. Bugün erken yatmalıyım,diyedüşündü. Antredenkarısınınbahsettiğiküçükpaketialdı.Buözenlesarılıpsarmalanmışküçükbir paketti.Haroldşömineninönündekiherzamanoturduğukoltuğaçökerek,paketiaçtı. Paketin içinden üstündeki etikette "akşamlan iki tablet alınacak" yazılı bir ilaç kutusu çıktı. Kutuyla birlikte Brackhampton'daki eczacının ufak bir notu vardı. Notta "Doktor Quimper'intalimatıüzerinegönderilmiştir"yazıyordu. Harold Crackenthorpe kaşlarını çattı. Kutuyu açıp tabletlere baktı. Evet, bunlar aldığı tabletlerin aynısıydı. Ancak Dr. Quimper'in artık bunları almasına gerek kalmadığını söylediğindenemindi.Evetkesinlikleartıkilaçalmayacağınıbelirtmişti."Artıkbunlaragerek yok."Evet,Quimperkesinlikleböyledemişti. "Neolducanım,gelenne?"diyesorduAlice."Endişeligörünüyorsun." "Ah, yalnızca... birkaç tablet! Akşamlan aldığım tabletlerden. Ama doktorun artık onları almamagerekkalmadığınısöylemişti." Karısıkayıtsızlıklayanıtladı. "Belkide‘onlarıalmayıunutmayın'demiştir." "Öyledeolabilir"dediHaroldtereddütle. Karısına baktı. O da ona bakıyordu. Alice'i anlamaya çalışmak daha önce hiç aklına gelmemişti. Bir an için onun ne düşündüğünü bilmek istedi. Ancak bakışları hiçbir şey söylemiyordu. Bakışları boş bir evin pencerelerine benziyordu. Acaba Alice onun hakkında ne düşünüyor, ne hissediyordu? Bir zamanlar ona şık mıydı? Harold öyle olduğunu sanıyordu.Yoksaonunlabaşarılıolacağınainandığıvekendirenksizyaşamındankurtulmak içinmievlenmişti?BöyleceLondra'dabirevivearabasıolmuş,canıistediğiandayurtdışına yolculuk yapma olanağına kavuşmuş ve üzerinde pek bir şeye benzemeyen pahalı giysiler alabilmişti. Genel anlamda doğru bir evlilik yapmış sayılırdı. Harold, acaba o da bu konuyu böyle mi görüyor, diye düşündü. Aslında karısının ondan pek hoşlanmadığı anlaşılıyordu amaodaondanzatenpekhoşlanmıyordu.Ortaknebiranılarınedeilgialanlarıvardı.Eğer çocuklan olsaydı, her şey farklı olabilirdi... ama yoktu işte... ailede küçük Edie'nin oğlu dışındakimseninçocuğuolmamasıkomikti.KüçükEdie.Acelebirkararla,aptalcabirsavaş evliliğiyapmış,delidolubirkızdı.Onuozamanuyarmıştı." "Bu genç pilotlar" demişti. "Cesaretleriyle, yakışıklılarıyla, hareketli yaşamlarıyla çok çekici ve iyi olabilirler. Ancak barış zamanında yapacak işi olmayacağını bilmelisin. Senin karnınıbiledoyurmaktazorlanacaktır." Edie bunun umurunda bile olmadığını söylemişti. Bryan'a şıktı, o da ona. Hem belki de savaştaşehitolacaktı.Birazcıkbirmutluluğabilehaklarıyokmuydu?Tepelerineheraniçin bombalar yağarken, geleceği düşünmenin ne anlamı olabilirdi? Ayrıca gelecek konusunda kaygılanmanın o kadar da anlamı olmadığını söylemişti, Edie, nasıl olsa eninde sonunda büyükbabalarınınmirasınakonacaklardı. Harold huzursuzluk içinde koltuğunda kıpırdandı. Gerçekten de büyükbabalarının vasiyetnamesi onlar için yüzlerine çarpan bir tokat olmuştu. Hepsini ip üzerinde oynayan cambazlara çevirmişti. Torunlar mutlu olmamışlardı; babalarının ise sinirden kanı beynine sıçramıştı.İhtiyaroolaydansonraölmemeyekararvermişgibiydi.Buonukendinedahada özengöstermeyeitmişti.Amanasılolsayakındaölecekti.Evet,yakındamutlakaölmeliydi. Aksi takdirde... Harold birden kendini sorunlarının içinde bularak bunaldı; kendini hasta, yorgunvebitikhissetti. BirdenAlice'inhâlâdikkatleonabaktığınıfarketti.Onundonuk,düşüncelibakışlarından rahatsızoluyordu. "Artıkyatsamiyiolacak"dedi."Bugünilkkezişegittim." "Evet" dedi Alice. "Bu iyi bir fikir. Doktor hiç kuşkusuz işe yavaş yavaş alışıp biraz dinlenmengerektiğinisöylemiştir." "Bunutümdoktorlarsöyler"dediHarold. "İlaçlarınıalmayıunutma,canım"diyerekAlicepostadangelenpaketiuzattı. Haroldiyigecelerdileyerek,yukarıçıktı.Evet,ilaçlaraihtiyacıvardı.Onlarıerkenkesmek hataolmuştu.Ağzınaikitabletatarak,birbardaksuylayuttu. BÖLÜM24 "Kimsebuiştebenimkadarçuvallayamazdı"dediDermotCraddocksıkıntılıbirhalde. Uzun bacaklarını ileri doğru uzatmış, sadık Florence'in biraz fazla eşya ile dolu olan gösterişli salonunda oturuyordu. Bulunduğu ortamla uyum içinde olmadığı belli oluyordu. Sondereceyorgun,perişanvekederliydi. MissMarplesakinbirseslekonuşuyor,onungörüşlerinekatılmadığınıyumuşakbirtavırla belirtiyordu. "Hayır, hayır, çok doğru bir çalışma yaptınız, sevgili oğlum! Gerçekten çok iyi birçalışma!" "Ben mi iyi bir çalışma yaptım? Bütün bir ailenin zehirlenmesine fırsat verdim. Alfred Crackenthorpe öldü, şimdi de Harold! Aman Tanrım, neler oluyor burada? Bunu gerçekten bilmekisterdim." "Zehirlitabletler"dediMissMarpledüşüncelibirhalde. "Evet. Aslına bakılırsa dahice. Bunlar adamın daha önce aldıklarının tamamen aynısı. Hatta ilaçlarla beraber ‘Dr. Quimper'in talimatı üzerine' diye bir not bile gönderilmiş... Quimper onları sipariş etmemiş. Etiket eczacının orijinal etiketi ama eczacının bundan haberiyok.Hayır.İlaçkutusuRutherfordHall'danalınmış." "OnunRutherfordHall'dangeldiğinikesinolarakbiliyormusunuz?" "Evet. Kapsamlı bir araştırma yaptık. Kutu Emma için yazılan sakinleştirici tabletlerin konulduğukutu." "Oh,evet,anlıyorum.Emmaiçin..." "Evet. Üzerinde parmak izleri vardı; orada çalışan iki hemşirenin ve ilacı hazırlayan eczacının parmak izleri bulundu. Doğal olarak başka ize de rastlanmadı. Gönderen çok dikkatlidavranmış." "Sakinleştiriciilaçlarınyerinebaşkatabletleryerleştirilmiş,değilmi?" "Evet.İşinşeytancatarafıdabu!Tabletlerinhepsibirbirinebenziyor." "Çok haklısınız" diye onayladı Miss Marple. "Çocukluk yıllarımdan anımsarım, ilaçlan siyah şurup, kahverengi şurup, (bu karışımın öksürüğe iyi geldiğini anımsıyorum) beyaz şurup, doktor ‘Bilmem Kimin' pembe şurubu gibi tanımlardık. İnsanın bunları karıştırması olanaksızdı. Biliyor musunuz benim köyüm St. Mary Mead'de biz hâlâ bu çeşit eski ilaçlar kullanıyoruz.Oradakilerilaçolarakşurubutabletleretercihediyorlar.Pekibutabletlerdene varmış?" "Kaplanboğan.Buzehirliilaçlarınsaklandığıdolaplardakilitaltındatutulanveancakbire yüzoranındasulandırılarakharicenkullanılanbirilaç." "Ve Harold onları yutup öldü" dedi Miss Marple düşünceli bir tavırla. Dermot Craddock inlergibiiçgeçirdi. "Lütfen böyle davrandığım için beni affedin" dedi. "Jane Teyze'ye içimi rahatça dökebileceğimihissediyorum!" "Çok haklısınız" dedi Miss Marple. "Sizi çok iyi anlıyorum. Siz benim için Sir Henry'nin vaftiz oğlusunuz, herhangi bir dedektif-müfettişine karşı olabilecekten çok daha farklı bir yakınlıkduyuyorum." Dermot Craddock acı acı gülümsedi. "Yine de her şey benim yüzümden tam bir Arap saçına döndü. Her şeyi berbat ettim. Bölge polisi bu konudaki yetkisizliğini fark ederek Scotland Yard'a başvurdu. Onlar da ne yaptı? Beni görevlendirdi. Ya ben ne yaptım? Her şeyiberbatettim." "Hayır.Hayır"dediMissMarple. "Evet.Evet.Alfred'ikiminzehirlediğinibilmiyorum,Harold'ukiminzehirlediğinibilmiyorum, üstüne üstelik bulunan cesedin kim olduğuna ilişkin en ufak bir fikrim bile yok. Kendimi bu Martinehikâyesineöylesinekaptırmıştımkibaşkabirolasılığıkabuledemiyordum.Herşey birbiriyle uyum içindeydi. Sonra birden hiç umulmadık bir anda gerçek Martine ortaya çıktı ve inanılamayacak kadar büyük bir rastlantı ama onun Stoddart-West'in annesi olduğu anlaşıldı.Pekiamabudurumdaambardakicesetkimin?BunubirTanrıbiliyor!Öncelerionun Anna Stravinska olduğu fikrine inanmıştım, ama sonradan onun da olamayacağı anlaşıldı ve..." MissMarple'ınanlamlıbirşekildeöksürdüğünüfarkedincebiraniçinsustu. "Amayaoysa?"diyemırıldandıMissMarple. Craddockşaşkınlıklabaktı."PekiamaJamaika'dangelenpostakartı..." Marple."Amabudelilsayılmaz,değilmi?Bugünartıkherkesinheryerdenistediğikadar kart yollayabileceğini düşünüyorum. Bayan Brierly'in ağır bir depresyon geçirdiği zamanları anımsıyorumda.Doktorlartedaviiçinbirakılhastanesineyatmasıgerektiğinisöylemişlerdi, amaoçocuklarınınbunuöğrenmelerindençokkorkuyordu.Tamondörttanekartyazarak onları değişik yerlerden postaya verdirdi, böylece çocuklar annelerinin hastanede olduğunu öğrenemeyecek, tatil için yolculuğa çıktığını düşüneceklerdi." Dermot Craddock'a dönerek ekledi."Nedemekistediğimianlıyorsunuz,değilmi?" "Evet" dedi Craddock şaşkınlık dolu bakışlarını gizlemeyerek. "Eğer cesedin Martine olduğunainanmamışolsak,postaylagelenkartıelbettekimercekaltınaalırdık." "Çokdoğru"diyemırıldandıMissMarple. "Her şey uyumluydu" dedi Craddock. "Üstelik bir de Emma'nın aldığı Martine Crackenthorpeimzalımektupvar.OnuyollayanLadyStoddart-Westdeğil,amabiriyolladı. Birinin kendini Martine olarak tanıtmak ve büyük bir olasılıkla onun kimliğine girerek para koparmakpeşinedüştüğükesin.Bunuinkâredemeyiz." "Hayır.Hayır." "SonraüzerindeEmma'nınelyazısıolan,Londra'dakiadresegönderilenmektubunzarfı var.ZarfınRutherfordHall'dabulunmasıonungerçektendeburayageldiğinigösteriyor." "Ama öldürülen kadın oraya gelmedi." Miss Marple fikrini açıklama gereği duydu. "Sizin kastettiğiniz anlamda orada bulunmadı. O Rutherford Hall'a öldürüldükten sonra getirildi. Trendendemiryolununyamacınaatıldı." "Ah,evet." "Zarfınasılkanıtladığıkatilinburadaolduğu.Sanırımmektubu,kadınındiğerevraklarıyla birliktealdıveyanlışlıklazarfıdüşürdü.Aslındabunungerçektenbiryanlışlıkolupolmadığını da kendi kendime sorup duruyorum. Müfettiş Bacon ve sizin adamlarınız araziyi dikkatle araştırmış olmalılar; o araştırma sırasında hiçbir şey bulunamadı. Daha sonra birden kaloriferdairesindebuzarfortayaçıktı." "Buçokdoğal"dediCraddock."Yaşlıbahçıvanetraftauçuşankâğıtlarıtoparlayıporada yakmakiçinbiriktiriyor." "Çocuklarınbulabileceğişekildemi?"diyemırıldandıMissMarpledalgınca. "Orayabulunmasıiçinkonduğunumukastediyorsunuz?" "Evet, ben bundan kuşkulanıyorum. Göründüğü kadarıyla çocukların araştırmalarında sıranın nerede olduğunu tahmin etmek hiç de zor değildi, hatta onlar buna yönlendirilebilirlerdi bile... Evet, bundan şüpheleniyorum. Bu mektubun bulunmasıyla Anna Stravinska'yısoruşturmaktantamamenvazgeçtiniz,değilmi?" Craddock şaşkınlık içinde sordu. "Bütün bunların arkasında onun olabileceğini mi düşünüyorsunuz?" "Yaptığınızaraştırmalardaulaştığınızsonuçlarınveonusoruşturmanızınbirinifazlasıyla huzursuz ettiğini düşünüyorum, hepsi bu... Sanırım biri bu araştırmaların yapılmasını istemiyordu." "Bir an için birinin kendini Martine olarak tanıtarak para sızdırmak niyetiyle bu mektubu yazdığı varsayımını doğru kabul edersek" dedi Craddock. "Sonra birden herhangi bir nedenlebundanvazgeçti...Pekiamaneden?" "Buçokilginçbirsoru"dediMissMarple. "Birisi Martine'in Fransa'ya döndüğüne ilişkin bir mektup gönderdi, sonra da onunla birliktebiryolculukayarladıveonutrendeboğaraköldürdü.Bukadarındahemfikirmiyiz?" "Tamolarakdeğil"dediMissMarple."Sanırımolayıyeterincebasiteindirgemiyorsunuz." "Basitemi?"diyesorduCraddock."Benişaşırtıyorsunuz"diyeyakındı. MissMarpleendişelibirsesleböylebirniyetininolmadığınıbelirtti. "Haydi bana açık olarak söyleyin" dedi Craddock. "Öldürülen kadının kim olduğunu bildiğinizidüşünüyormusunuz,düşünmüyormusunuz?" MissMarpleiçiniçekti."Bunutamolarakifadeedeceksözcükleribulmakokadarzorki! Kim olduğunu bilmediğimi, ama aynı zamanda kim olması gerektiğinden emin olduğumu söylersem,nedemekistediğimianlatmışolurmuyum?" Craddock başını olumsuzca salladı. "Ne dediğinizi anlamak mı? En ufak bir fikrim bile yok."Penceredendışarıbaktı."LucyEyelesbarrowsizigörmeyegeliyor"dedi."Neyse,artık gideyim. Bugün hiç havamda değilim, bu haldeyken başarılı, becerikli, zeki bir kadınla bir aradaolmayadayanamam." BÖLÜM25 "Sözlüktetontinekelimesininanlamınabaktım"dediLucy. Halhatırsormasonaerince,Lucyodanıniçindeamaçsızcadolaşarak,porselenbibloları okşadı,sandalyekılıflarınıdüzelttivepencereniniçindekidikişkutusunukarıştırdı. "Sizinbunuaraştıracağınızdanemindim"dediMissMarplekayıtsızbirifadeyle. Lucyyavaşyavaş,sözcüklerinüzerinebasabasakonuştu. "Bu kelimenin mucidi İtalyan banker Lorenzo Tonti; 1653 yılında ölen lehtarların paylarının kalanların kâr paylarına eklendiği bir faiz sisteminin kurucusu." Sustu. "Buydu, değilmi?Butamolarakuyuyor.Sonikiölümdenöncebilebunudüşünüyordunuz." Yenidenayağakalkarakodanıniçindesabırsızlıkiçindedolanmayabaşladı.MissMarple onabakıyordu.ButanıdığındançokfarklıbirLucyEyelesbarrow'du. "Böylebirşeyinolmasıkaçınılmazdı"dediLucy."Yaşayansonkişinintümmirasıalacağı şekilde düzenlenmiş bir vasiyetname. Fakat... bu çok büyük bir para, öyle değil mi? Paylaşılıncadüşecekpay"diyerekcümlesinitamamlamadansustu. "Sorun insanoğlunun açgözlülüğü" dedi Miss Marple. "Bazı insanların. Bildiğin gibi, çoğu kez her şeyi başlatan da budur. Başlangıçta ne cinayet, ne cinayet düşüncesi, ne de bu türdenbiristekvardır.Bugibidurumlardaherşeyeyalnızcahırs,açgözlülükhâkimolur;kişi hakkındanfazlasını,daimadahafazlasınıister."Örgüsünüdizinekoyarak,gözleriniboşluğa dikti. "Müfettiş Craddock ile de böyle bir olay nedeniyle tanışmıştım. Taşradaki bir olayda. MedenhamKaplıcalarıyakınlarında.Herşeyyaklaşıkaynışekildebaşladı.Sevimli,hoşama zayıf karakterli biri büyük miktarda paraya sahip olmak istiyordu. Hakkı olmayan ancak ulaşmasıkolaygibigörünenbirparaya.Cinayetaklındanbilegeçmiyordu.Herşeyokadar kolayvebasitgörünüyordukiyanlışolduğufarkbileedilmeyecekti.Herşeyböylebaşladı... Amaüçcinayetlesonaerdi." "Aynen bunun gibi" dedi Lucy. "Şimdiden üç cinayet işlendi. Kendini Martine olarak tanıtan ve oğluna düşecek miras payı için savaşabilecek kadın, Alfred ve Harold. Artık yalnızcaikikişikaldı,öyledeğilmi?" "Yalnızca Cedric ve Emma'nın geride kaldıklarını mı kastediyorsunuz?" diye sordu Miss Marple. "Emma değil. O iriyarı, siyah saçlı bir adam değil. Hayır, Cedric ve Bryan Eastley'i kastediyorum. Uzunca bir süre Bryan'ı yalnızca sarışın olduğu için bu işin dışında tuttum. Sarıbirbıyığıvemavigözlerivar,amabiliyormusunuzki...kısabirsüreönce..."Sustu. "Haydianlatın"dediMissMarple."Anlatınbana.Birşeysiziçokkötüetkiledi,öyledeğil mi?" "Her şey Lady Stoddart-West evden ayrılırken oldu. Bizlerle vedalaşıp tam arabasına binerken,birdendönüp,‘İçerigirdiğimdeterastaduranuzunboyluesmeradamkimdi?'diye sordu. İlk anda onun kimden bahsettiğini anlayamadım, Cedric yataktaydı. Şaşırmış bir halde, ‘Bryan Eastley'den mi bahsediyorsunuz?' diye sordum. O da, ‘Evet, tabi bu o, hava indirme birliği komutanı Eastley. Direnişçiler onu Fransa'da bizim sığınağımızda bir süre saklamışlardı. Onun duruşunu ve geniş omuzlarını hemen tanıdım. Ve onunla yeniden görüşmekistediamanedenseBryan'ıhiçbiryerdebulamadık." MissMarplehiçbirşeysöylemedenbekledi. "Sonra" diye ekledi Lucy. "Daha sonra onu dikkatle inceledim. Bana sırtı dönük duruyordu.İşteoandadahaöncegörmemgerekenigördüm.Sarışınbiradamınbilesaçları briyantin ile taranmışlarsa siyah görünebiliyorlardı. Bryan'ın saçları orta koyulukta kahverengiamasanırımçokdahakoyugörünebiliyor.Sizindekolaylıklaanlayacağınızgibi arkadaşınızıntrendegördüğüadamBryanolabilir.Ayrıca..." "Evet"dediMissMarple."Bubenimdeaklımageldi." Lucyburukbirsesle,"Herşeyidüşünüyorsunuz!"dedi. "Evet,canım,öyledeolmalı." "Peki ama Bryan'ın bunu niçin yapmış olabileceğini anlayamıyorum. Para Alexander'in olacak, onun değil. Gerçi bu para onların yaşamını kolaylaştırıp daha lüks bir yaşam sürmelerine yardımcı olabilir ama bu parayı projelerini finanse etmekte sermaye olarak kullanmasıyadabutürdenamaçlarınıgerçekleştirmesiolanaksız." Miss Marple, "Ama eğer yirmi bir yaşına basmadan Alexander'ın başına bir şey gelecek olursa,çocuğuntekmirasçısıveyakınakrabasıolaraktümservetBryan'akalacak"dedi. Lucy,onudehşetiçindesüzdü. "Onun bunu yapması olanaksız. Hiçbir baba bunu asla yapamaz... yalnızca paraya konmakiçin." Miss Marple içini çekti. "İnsanlar her şeyi yapabilir, canım. Çok acı ve korkunç ama yapabilirler."MissMarplesözlerinisürdürdü. "İnsanlar çok korkunç şeyler yapabilirler. Üç çocuğunu yalnızca sigortadan küçük bir miktarparaalmakiçinzehirleyenbirkadıntanımıştım.Sonrailkbakıştasondereceiyi,yaşlı birhanımgibigörünenbirivardı,oğlunuaskerdenizinliolarakgeldiğindezehirledi,sırftekrar gitmesin diye. Sonra ihtiyar Bayan Stanwich olayını anımsıyorum. Bu olay gazetelere de yansımıştı. Sanırım okumuşsundur. Önce kızı öldü, sonra da oğlu. Sonunda kendisinin de zehirlendiğisöylendi.Gerçektendeyulafezmesindezehirbulundu,amabunuonakendisinin kattığıanlaşıldı.Sonkızınıdaöldürmeyiplanlarkenyakalandı.Ancakbuolaydasebeppara değildi. Çocuklarının gençliğini ve yaşama sevincini kıskanıyordu. Bunu söylemek bile korkunç ama gerçek bu. O öldükten sonra onların kendi parasıyla mutlu olacaklarının düşüncesine bile katlanamıyordu. Para konusunda hep sıkıntı çekmiş, her kuruşunu biriktirmeyeçalışmıştı.Evet,gerçibirçoklarınındasöylediğigibibunağıntekiydiamabunun bir özür olarak kabul edilmesini anlayamıyorum. Çok farklı birçok yönde bunakça davranışlarınız olabilir. Bazıları bütün servetlerini armağan ediyor ya da sırf insanları mutlu etmek için hiç olmamış banka hesaplarına çekler düzenliyor. Gördüğünüz gibi bunama çok iyi niyetli sonuçlara da ulaşabilir. Ama eğer gerçekten bir bunama kötü niyetle birleşirse... sonucugörüyorsunuzişte.Neyse,sizebirazyardımcıolabildimmi,canım?" "Hangikonudayardımcı?"diyesorduLucyşaşkıntavırla. "Anlattıklarımla" dedi Miss Marple. Ve sevecen bir tavırla ekledi. "Endişelenmene gerek yokcanım.ElspethMcGillicuddyakşamasabahaburadaolacak." "Bununkonuylaneilgisiolduğunuanlayamıyorum." "Sizinaçınızdanbelkiöyle.Amabubenimaçımdançokönemli." "Endişelenmemeyi ben de istiyorum ama başaramıyorum" dedi Lucy. "Gördüğünüz gibi ailebenigiderekdahaçokilgilendiriyor." "Biliyorumcanım,siziniçinçokzorolmalıçünküherikisindendefarklıyönlerdedeolsa etkilendiniz,değilmi?" Lucyoldukçasertbirsestonuyla,"Nedemekistiyorsunuz?"diyesordu. "Evinikioğlundanbahsediyordum"dediMissMarple."Yadaoğulvedamattan.Neşans kiaileninsevimsizikioğluöldü,dahacanayakınolanikisiisehayatta.CedricCrackenthorpe çok çekici biri ama kendini olduğundan kötü göstermeye çalışıyor ve etrafı kışkırtmaktan hoşlanıyor." "Bazenbeniçıldırtıyor"dediLucy. "Evet"diyeyanıtladıMissMarple."Budasizinhoşunuzagidiyor,değilmi?Sizhayatdolu bir genç kızsınız ve mücadele etmekten hoşlanıyorsunuz. Evet, bu çekiciliğin kaynağını anlıyorum. Bay Eastley ise daha romantik bir tip, mutsuz küçük bir oğlan çocuğuna benziyor.Elbetteodaçokçekicibiri." "Veonlardanbirikatil"dediLucyüzüntüyle."Herikisideolabilir.Aslındaikisiarasındapek birfarkyok.AğabeyleriAlfredveHarold'unölümleriCedric'inumurundabiledeğil.Bütüngün oturup mutluluk içinde Rutherford Hall ile ilgili geleceğe yönelik planlar yapıyor ve burayı istediği duruma getirebilmesi için dünya kadar paraya ihtiyacı olacağını söylüyor. Onun duygusuzluğu abartan bir tip olduğunun bilincindeyim, elbette. Ama bu denli soğukkanlı davranması bir çeşit maske de olabilir. Yani herkesin senin gerçekte olduğundan daha duygusuz olduğunu düşünmesini isteyebilirsin. Aslında hiç de öyle olmayabilirsin. Tabi bu gerçekdeolabilir.Göründüğündençokdahaduygusuz,acımasızdaolabilirsin." "SevgiliLucy,ahsevgiliLucy,bütünbunlarbenideendişelendiriyor." "Sonra Bryan" diye ekledi Lucy. "Çok tuhaf ama Bryan da bu evde yaşamak istiyor. Kendisinin ve Alexander'in Rutherford Hall'da çok mutlu bir yaşamları olacağını düşünüyor vekafasıgeleceğeyönelikplanlarladolu." "Şuyadabuşekildekafasıhepplanlarladoludeğilmi?" "Evet, sanırım öyle. Hepsi mükemmel görünüyor ama içimden bir ses bunların gerçekleşmesinin olanaksız olduğunu söylüyor. Yani uygulanabilirlik açısından demek istiyorum. Fikirleri güzel, ancak onun bunları nasıl gerçekleşebileceğini düşündüğünü sanmıyorum." "Yanibirdeyişlehavadakalanprojeler,değilmi?" "Evet, bir anlamda öyle. Hepsi gerçekten de havadan şeyler. Çoğu havacılıkla ilgili planlar. Kim bilir belki de iyi bir savaş pilotunun ayakları hiçbir zaman gerçek anlamda yere basamıyor..." Ve ekledi. "Rutherford Hall'u bu kadar sevmesinin nedeni küçük bir çocukken yaşadığı büyük,genişVictoriastilievianımsatması." "Anlıyorum"diyeyanıtverenMissMarpledüşünceleredalmışgörünüyordu."Anlıyorum..." DahasonramuzipbiryanbakışlaLucy'yisüzerek,nazikveyumuşakbirtondaciddiyetle sordu."Hepsibukadardadeğil,değilmicanım?Banasöylemediğinbirşeydahavar." "Oh evet, bir şey daha var. Birkaç gün öncesine kadar anlayamadığım bir şey. Bryan o trendeolmuşolabilir." "16.33'dekiPaddingtontrenindemi?" "Evet.BildiğinizgibiondanistenmediğihaldeEmma20Aralıkgünüyaptıklarınınhesabını kılı kılına vermeye büyük özen gösterdi. Sabah bir dernek toplantısına katılmış, öğleden sonrabirazalışverişyapıpGreenShamrock'ta5çayınıiçmişvesöylediğinegöresonolarak daBryan'ıkarşılamayaistasyonagitmiş.KarşıladığıtreninPaddington'dan16.50'dehareket eden tren olduğunu söyledi ama Bryan daha önceki trenle gelip geç olanla gelmiş gibi davranmış olabilir. Bana arabasının arıza yaptığını, tamirde olduğu için trenle gelmek zorunda kaldığını söyledi, buna canının çok sıkıldığını, trenlerden nefret ettiğini söyledi. Bunlarısöylerkensamimigörünüyordu,ama...Budoğrudaolabilir,amabentrenlegelmemiş olmasınıisterdim." "Özellikledeotrenle!"dediMissMarpledüşüncelibirhalde. "Bugerçektehiçbirşeyikanıtlamaz.Kötüolanbukuşku.Bilmemek.Kimbilirbelkideasla bilemeyeceğim." "Tabi ki öğreneceğiz, canım" dedi Miss Marple heyecanla. "Bu noktada hiçbir şeyi bırakacak değiliz. Katillere ilişkin kesin olarak bildiğim tek şey varsa, o da onların yaptıklarındanhiçbirzamanhuzurduymadıklarıdır.Tamaksinegiderekdahatedirginolurlar. Özellikle de ikinci bir cinayetten sonra" diye ekledi kararlılıkla. "Karamsar olma, Lucy, gün doğmadannelerdoğar.Poliselindengeleniyapıyor,herkesiherolasılığısoruşturuyor...ve eniyisideElspethMcGillicuddy'ninçokyakındaburadaolacakolması!" BÖLÜM26 "Sendenneyapmanıistediğimitamolarakanladın,değilmiElspeth?" "Anladım" dedi Bayan McGillicuddy. "Ama yine de bunu çok tuhaf bulduğumu söylemeliyim,sevgiliJane." "Hiçdetuhafdeğil"dediMissMarple. "Benceöyle.Birevegideceksinvehemen...şey...üstkataçıkmakisteyeceksin!" "Hava çok soğuk" diye belirtti Miss Marple. "Ayrıca sana dokunan bir şey yemiş olabilirsin...bunedenledelavaboyagitmekisteyebilirsin.Böyleşeylerolur.Hatırlıyorumda zavallıLouisaFelbybirdefasındabanageldiğinde,yarımsaatiçindetambeşkezlavaboya gitmek için izin istemek zorunda kalmıştı. Bunun nedeni de" diye açıkladı Miss Marple kısaca."Bayatbirpastayemişolmasıydı." "Jane,banaaçıkçaneyihedeflediğinisöylemezmisin?"diyesorduBayanMcGillicuddy. "Hayır,özellikledebunusöyleyemem." "Seninsanıgerçektençıldırtırsın,Jane.Öncebanamümkünolanenkısasürededünya kadaryolutepipİngiltere'yedönmemisöylüyorsun,sonra..." "Çoküzgünüm"dediMissMarple."Amainanbaşkaçaremyoktu.Bakcanım,heraniçin biri öldürülebilir. Onların gözetim altında olduklarını ve polisin gerekli tüm tedbirleri aldığını biliyorumamakatilinonlardandahaakıllıolmaşansıherzamandahafazla.İştebunedenle Elspeth,gelmengerekliydi,buseningörevindi.Nedeolsaikimizdeüstümüzedüşengörevi yerinegetirmeküzereyetiştirildik,değilmi?" "Öyle olduğumuz kesin" dedi Bayan McGillicuddy. "Bizim gençliğimizde ihmalcilik bağışlanmazdı." "Bu çok doğru" diyen Miss Marple, dışarıda bir motor homurtusu duyunca ekledi. "İşte taksidegeldi." BayanMcGillicuddykalınsiyah-beyazpaltosunugiydi,MissMarpleşallarvebaşörtülerine büründü.Veikiyaşlıbayantaksiyebinerek,RutherfordHall'adoğruyolakoyuldular. *** "Bu gelen de kim?" diye soran Emma, eve yaklaşan taksiye bakıyordu. "Galiba bu Lucy'ninyaşlıteyzesi." "Yinemiobaşbelası!"dediCedric. Kanepeye uzanmış, ayaklarını şöminenin kenarına uzatmış, Taşra Yaşamı dergisini karıştırıyordu. "Onaevdeolmadığımızısöyle." "Bunu nasıl yapacağımı düşünüyorsun? Dışarı çıkıp evde olmadığımızı mı söyleyeyim? YoksaLucy'yiçağırıp,teyzesineböylesöylemesinimiisteyeyim?" "Bunudüşünmemiştim"dediCedric."Sanırımuşaklarımız,hizmetçilerimizolduğugünlere gittiaklım,tabieğervardıysalar. "Savaştanöncebiruşağımızolduğunuanımsıyorum.Mutfaktaçalışanhizmetçikızlabir ilişkisi olmuştu; sonra da bu yüzden büyük bir skandal çıkmıştı. Temizliğe gelen gündelikçilerindenhiçbiriburadadeğilmi?" Tam o sırada öğleden sonra gümüşleri temizlemeye gelmiş olan Bayan Hart kapıyı açtı ve Miss Marple şallara bürünmüş bir halde arkasında göze batmayan bir kadınla birlikte odayagirdi. "Uygunsuzbirzamandagelmediğimiziumarım"dediMissMarpleeliniEmma'yauzatırken. "Öbürgünevimedönüyorumvegitmedenöncesizeuğrayarak,hembirvedaetmek,hemde Lucy'yegösterdiğinizyakınlıktandolayıteşekküretmekistedim.Ah,nasıldaunuttum.Size benimlekalanarkadaşımBayanMcGillicuddy'yitanıştırabilirmiyim?" "Memnun oldum. Nasılsınız?" diyen Bayan McGillicuddy tüm dikkatiyle Emma'yı inceledikten sonra, ayaklarını şöminenin kenarından çekmiş olan Cedric'e baktı. O sırada Lucyodayagirdi. "JaneTeyze,geleceğinizdenhaberim..." "BurayagelipMissCrackenthorpe'avedaetmekistedim"dediMissMarpleonadönerek. "Sanakarşıokadaramaokadaryakınlıkgösterdiki." "AsılbizekarşıçokiyiolanLucy"dediEmma. "Evet, doğru" diye söze karıştı Cedric. "Onu kürek mahkumu gibi çalıştırdık. Hastaların başınıbekle,merdivenin,merdivençık,yataktakihastalarayemekpişir..." Miss Marple söze karıştı. "Hastalandığınızı duyunca çok, çok üzüldüm. Umarım şimdi dahaiyisinizdir,MissCrackenthorpe." "Ohevet,hepimizçokdahaiyiyiz"dediEmma. "Lucybanaçokağırhastalandığınızısöyledi.Çoktehlikelibugıdazehirlenmesi.Sanırım mantardan,değilmi?" "Nedenhalentamolarakbulunamadı"dediEmma. "Onunsöylediklerineinanmayın"sözekarıştıCedric."Etraftadolaşansöylentileriduymuş olduğunuzdaneminim.Miss...er..." "Marple"dedi,MissMarple. "Neyse, dediğim gibi etrafta dolaşan dedikoduları hiç kuşkusuz siz de duymuşsunuzdur. Komşularımızınkonuşacakbirşeylerbulmalarıiçinbirazarsenikteniyisiyok." "Cedric" diye söze karıştı Emma. "Lütfen kes şunu. Müfettiş Craddock'un ne söylediğini..." "Aman" dedi Cedric umursamaz bir tavırla. "Zaten herkes biliyor. Sizler de her şeyi duydunuzdeğilmi?"diyesorduMissMarpleveBayanMcGillicuddy'yedönerek. "Benyurtdışındanyenidöndüm"dediBayanMcGillicuddy."İkigünöncegeldim." "Ah, demek dilden dile dolaşan yerel dedikodudan haberdar değilsiniz" dedi Cedric. "Köriyearsenikkarışmış,hepsibu:SanırımLucy'ninteyzesininherşeydenhaberivar." "Evet, öyle" dedi Miss Marple. "Bazı söylentiler benim de kulağıma geldi. Ama yalnızca üstü kapalı olarak. Tabi ki bu konuyu dile getirerek sizi herhangi bir şekilde sıkmak istemedim,MissCrackenthorpe." "Ağabeyime aldırış etmeyin" dedi Emma. "İnsanları kızdırmaktan zevk alır o!" Bu arada ağabeyinedönereksevgiylegülümsedi. OandakapıaçıldıveBayCrackenthorpebastonunusinirlibirşekildeyerevurarakiçeri girdi. "Çayneredekaldı?"diyesordu."Çayniçinhâlâhazırdeğil?Sen!Kızım!"Lucy'yedöndü. "Niçinhâlâçayımıgetirmediniz?" "Çoktanhazır,BayCrackenthorpe.Hemengetiriyorum.Masayıhazırladım." Lucyodadançıktı.BayCrackenthorpeMissMarpleveBayanMcGillicuddy'yetanıştırıldı. "Yemeklerimizin tam zamanında getirilmesini isterim" dedi Bay Crackenthorpe. "Dakiklik veekonomi.Benimyaşamanlayışımbunlarüzerinekurulu!" "Buçoktakdiredilecekbirşey"dediMissMarple."Özellikledebugünküvergisistemive yaşamkoşullarında..." Bay Crackenthorpe homurdandı. "Vergi. Bana o haydutları anımsatmayın. Beni neredeyse sadakaya muhtaç duruma getirmek istiyorlar, soyguncular! Bu gün geçtikçe de dahakötüyegidiyor.Bakgöreceksinsenoğlum"dediCedric'edönerek."Buevsanakaldığı zaman, şimdiden bire on bahse girerim ki, sosyalistler burayı elinden alacaklar. Burayı bakımevi ya da bu türden bir şey yapabilirler. Ve burayı çevirmek için tüm gelirlerini elinden alacaklar,eminol!" Lucy elinde çay tepsisiyle yeniden odaya girdi. Hemen arkasında da sandviç, kek, tereyağı,kızarmışekmekvepastanınbulunduğutepsiyitaşıyanBryanvardı. "Bu da ne? Bu da ne?" Bay Crackenthorpe dikkatle tepsiyi inceledi. "Rokoko pasta mı? Partimiveriyoruz?Kimsebanabundanbahsetmedi." Emma'nınyüzühafifçekızardı. "Dr.Quimperçayagelecek,baba!Bugünonundoğumgünüve..." "Doğum günü mü?" diye homurdandı yaşlı adam. "Doğum günüyse ne olacak? Doğum gününüyalnızcaçocuklarkutlar.Benhiçdoğumgünlerimiönemsemediğimgibikimseninde onlarıkutlamasınıbeklemedim." "Böylesi senin açından daha ucuza gelir" dedi Cedric. "Hiç değilse pastaya konacak mumlardantasarrufetmişsin." "Yeterartık,bukadarıdafazla,oğlum!"dediBayCrackenthorpe. BuaradaMissMarpleBryanEastley'inelinisıkıyordu. "Lucy sizden çok söz etti" dedi Miss Marple. "Bana St. Mary Mead'den birini anımsatıyorsunuz.Orasıbenimuzunyıllardıryaşadığımköy!AvukatınoğluRonnieWells'e o kadar benziyorsunuz ki. Babasının yazıhanesinde çalışmaya bir türlü alışamadı. Doğu Afrika'ya göçtü ve gölde gemi işletmeciliğine başladı. Victoria Nyanza Gölü'nde! Yoksa Albert gölü müydü? Neyse, fark etmez. Maalesef başarılı olamadı ve tüm sermayesini kaybetti.Neşanssızlık!Neyse,sanırımonunlaherhangibirakrabalığınızyok,öyledeğilmi? Aranızdakibenzerlikçokşaşırtıcıda!" "Hayır"dediBryan."Wellsadındabiriyleakrabalığımolduğunusanmıyorum." "Çok hoş bir kızla nişanlanmıştı" diye ekledi Miss Marple. "Çok mantıklı, akıllı bir kızdı. Onugöçsevdasındanvazgeçirmeyeçokçalıştı;amabaşaramadı.Tabiçokbüyükbirhata yaptı. Sizin de bildiğiniz gibi kadınlar parasal konulardan çok daha iyi anlarlar. Tabi ki üst düzey finans konularını kastetmiyorum. Babam buna hiçbir kadının aklının ermeyeceğini söylerdi hep. Günlük harcamalar, getiriler... bu gibi şeyler işte. Bu pencereden manzara da nekadargüzel."Pencereyeyaklaşarakdışarıbaktı. Emmadaonakatıldı. "Ne kadar geniş bir bahçe! Ağaçların gövdeleri ne kadar da heybetli! Böyle bir yerin şehriniçindeolmasıinanılırgibideğil." "Burada sanki başka bir asırda yaşar gibiyiz" dedi Emma. "Ama pencereleri açınca uzaklardantrafikgürültüsüduyabiliyorsunuz." "Evet, tabi" dedi Miss Marple. "Artık trafik gürültüsü her yerde var, değil mi? Hatta St. Mary Mead'de bile. Köyümüz havaalanının çok yakınında, o koca jetlerin tepemizden uçarken çıkarttıkları sesi bir bilseniz. Dehşet verici! Küçük kış bahçemin iki camı daha geçengünbuyüzdenkırıldı.Sesduvarınıaşıyorlarmış,çevredekilerböylesöylediamaben bundanhiçbirşeyanlamıyorum." "Amabuçokbasit"diyesözekarıştıBryan."Bakınaçıklayayım." MissMarpleçantasınıyeredüşürdü.Bryaneğilereknezaketlekaldırdı.AynıandaBayan McGillicuddyEmma'yayaklaşarak,sıkıntılıbirsestonuylabirşeylerfısıldadı.Buyapmacık birsıkıntıydıveBayanMcGillicuddybuyaptığınıçokçirkinbuluyordu. "Çokaffedersiniz...acababanalavaboyugösterebilirmiydiniz?" "Tabi"dediEmma. "Sizigötüreyim"dediLucy. LucyveBayanMcGillicuddyberaberceodadançıktılar. "Arabakullanmakiçinçoksoğukbirgün!"dediMissMarpleanlaşılmazbirşekilde. "Sesduvarıkonusu"dediBryan."Bakınşöyledüşünün...oh,merhabaBayQuimper." Dr. Quimper arabasını dışarıya park etmişti. İçeri girdiğinde ellerini ovuşturuyordu. Çok üşümüşolduğuanlaşılıyordu. "Çokkarvar.Tahminimcedonolacak"dedi."MerhabaEmma,nasılsınız?AmanTanrım, budane?" "Sizin için bir doğum günü pastası hazırladık" dedi Emma. "Unuttunuz mu? Bana bugünündoğumgününüzolduğunusöylemiştiniz." "Böylebirşeyihiçbeklemiyordum"dediDr.Quimper."Biliyormusunuzuzunyıllardır...ne kadar oldu ki... en azından on altı yıldır kimse doğum günümü anımsamadı." Çok duygulanmışabenziyordu. "MissMarpleiletanışıyormuydunuz?"Emmaonlarıtanıştırmakistedi. "Ohevet"dediMissMarple."Biröncekigelişimdedoktorlaburadakarşılaşmıştık.Geçen gün çok şiddetli bir soğuk algınlığına yakalandığımda da beni evimde muayene etme nezaketigösterdi.Banakarşıokadarnazikveiyiydiki." "Umarım,iyileşmişsinizdir"dedidoktor. MissMarplenezaketleçokiyiolduğunubelirtti. "Uzunsüredirbenimuayeneetmekiçingelmediniz"diyesözekarıştıBayCrackenthorpe. "Gelinbizimleçayaoturun.Dahanebekliyoruzki?" "Oh lütfen, arkadaşımın dönmesini beklemeyelim" dedi Miss Marple. "Onu beklediğimizi farkederseçokmahcupolur." Masaya oturdular. Miss Marple önce bir dilim ekmekle tereyağı aldı; sonra da tabağına birsandviçkonulmasınaizinverdi. "Bu?..."diyesorduçekinerek. "Balık"dediBryan."Mutfaktayapımınayardımettim." BayCrackenthorpebirkahkahaattı. "Zehirliançüez"dedi."Gerçekbu!İsteyenyer!" "Lütfenbaba!" "Bu evde bir şey yerken çok dikkatli olmalısınız" dedi Bay Crackenthorpe Miss Marple'a dönerek."İkioğlumsinekgibiöldürüldü.Bunukiminyaptığınagelince...iştebunugerçekten bilmekisterdim." "Sizi ürkütmesine fırsat vermeyin" diyen Cedric Miss Marple'a yeniden sandviç tabağını uzattı."Arseniğincildeiyigeldiğinisöylüyorlar,miktarınıfazlakaçırmamakşartıylatabi." "Kendindebirtaneyesene"dediyaşlıBayCrackenthorpe. "Beni çeşnicibaşı olarak kullanmak niyetindesin anlaşılan!" diyen Cedric ekledi. "Neyse, yiyeyimbari." Bir sandviç alıp ağzına attı. Miss Marple da hafifçe gülümseyerek bir sandviç aldı. Bir lokmaısırdıktansonrakonuşmayabaşladı. "Bu konuda şaka yapabilmeniz çok cesurca. Gerçekten büyük bir cesaret bu! Cesarete herzamaniçinhayranolmuşumdur." Birden tuhaf bir boğulma sesiyle kıvranmaya başladı. "Bir balık kılçığı!" diye inledi. "Boğazımatakıldı." Dr. Quimper hemen yerinden kalktı. Onu pencerenin kenarına götürerek, arkaya doğru yasladı ve ağzını açmasını istedi. Çantasından bir alet kutusu çıkararak bir pens aldı. Profesyonel bir ustalıkla yaşlı kadının boğazını incelemeye başladı. O anda kapı açılarak BayanMcGillicuddyarkasındaLucyolduğuhaldeiçerigirdi.BayanMcGillicuddykarşısında gördüğü manzara karşısında bir an için soluk alamadı. Miss Marple pencereye doğru, arkasınayaslanmış,doktoriseüstüneeğilmiş,boğazındantutmuşbaşınıyanaçeviriyordu. "Ama bu o!" diye haykırdı Bayan McGillicuddy şaşkınlıktan fal taşı gibi açılmış gözlerle. "Butrendekiadam..." HiçbeklenmedikşaşırtıcıbirçeviklikledoktorunelindenkurtulanMissMarplearkadaşının yanınagitti. "Onutanıyacağınıbiliyordum,Elspeth!"dedi."Hayır.Şimdihiçbirşeysöylememelisin." ZaferkazanmışçasınaDr.Quimper'edöndü. "Bunu bilmiyordunuz, değil mi doktor, trende bir kadını boğarken bir başka kadının sizi görmüş olduğunu bilmiyordunuz, değil mi? Bu kadın benim arkadaşımdı, Bayan McGillicuddy. Sizi gören o! Anlıyor musunuz? Sizi kendi gözleriyle görüp, teşhis etti. Sizinkineparalelgiden,tamyanınızdakitrendeydi." "Ne diyorsunuz siz?" Dr. Quimper Bayan McGillicuddy'ye doğru bir hamle yaptıysa da MissMarpleyineaynıçevikliklearalarınagirdi. "Evet!"dedi."Sizigördüveteşhisetti,mahkemededebunuyeminliifadesiylebelirtecek. Sanırımbupeksıkrastlanırbirdurumdeğil"diyeeklediMissMarpleyumuşak,abartısızses tonuyla. "Kişinin bir cinayet işlenirken tanık olması! Cinayetler genellikle bulunan delillere dayanılarak aydınlatılır. Bu kez durum çok farklı. Bu olayda işlenilen cinayetin görgü tanığı var." "Kahrolası ihtiyar cadı!" diyen Dr. Quimper bu kez Miss Marple'ın üzerine atılmak istediysedeCedricbunaengelolarak,onuomuzlarındanyakaladı. "Demek bu cinayetleri işleyen şeytan sensin" diye haykıran Cedric doktora sarılarak herhangi bir hareket yapmasını engellemeye çalıştı. "İlk gördüğüm günden beri sizden hiç hoşlanmadım, hep yanlış bir insan olduğunuzu düşündüm ama Tanrı bilir ya bu konuda sizdenhiçkuşkulanmamıştım." Bryan Eastley hemen Cedric'in yardımına geldi. Müfettiş Craddock ve Müfettiş Bacon arkataraftakikapıdaniçerigirdiler. "Dr. Quimper" diye konuşmaya başladı Bacon. "Sizi uyarıyorum şu andan itibaren söyleyeceğiniz..." "Uyarınız size kalsın" diye bağırdı Dr. Quimper. "Bu bunak, ihtiyar kadınlara kimin inanacağını sanıyorsunuz? Bu tren saçmalıkları da nereden çıktı, kim duymuş böyle bir şeyi?" MissMarple,"BayanMcGillicuddycinayeti20Aralıkgünüpolisebildirdivekatilineşkâlini verdi"diyeaçıkladı. O anda birdenbire Dr. Quimper'in omuzlan çöktü. "İnsan nasıl bu kadar şanssız olabilir ki!"dedi. "Ama..."dediBayanMcGillicuddy. "Sensus,Elspeth"diyeatıldıMissMarple. "Peki ama hiç tanımadığım, yabancı bir kadını neden öldüreyim?" diye sordu Dr. Quimper. "Siziniçinyabancıdeğildi"dediMüfettişCraddock."Osizineşinizdi." BÖLÜM27 "Görüyorsunuzişte!"dediMissMarple."Tabaşındanberikuşkulandığımşekildeherşeyin basit, çok basit bir açıklaması olduğu ortaya çıktı. En basit nedenlerle işlenen bir cinayet olayı!Karısınıöldürenokadarçokki!" BayanMcGillicuddy,MissMarpleveMüfettişCraddock'abaktı."Eğerbanaburadaneler olduğunuaçıklarsanızminnettarolacağım." "Doktor çok zengin bir kadınla evlenebilme fırsatı olduğunu gördü" diye açıklamaya başladı Miss Marple. "Ama zaten evli olduğu için bu olanaksızdı. Karısıyla yıllar önce ayrılmışlardı ama kadın boşanmayı reddediyordu. Müfettiş Craddock bana kendini Anna Stravinska olarak tanıtan kadından bahsettiğinde onun bu olaya çok uygun biri olduğunu anlamıştım.Kadınarkadaşlarınaİngilizbirkocasıolduğunusöylemiş,aynızamandainançlı bir Katolik olduğunu da belirtmişti. Dr. Quimper Emma ile evlenip çift eşli bir insan olarak yaşama riskini göze alamazdı; dolayısıyla soğukkanlı ve acımasız bir insan olmasının da etkisiyle karısından kurtulmaya karar verdi. Onu trende öldürüp cesedi ambardaki lahidin içinesaklamakaslındaçokzekiceplanlanmışbircinayetti.KuşkularıCrackenthorpeailesinin üzerinde toplamak niyetindeydi. Önce Emma'ya Edmund Crackenthorpe'un evlenmeyi düşündüğü Martine tarafından yazılmış gibi görünen bir mektup gönderdi. Emma doktora ağabeyiyleilgiliherşeyianlatmıştı,bunedenleherşeyibiliyordu.Dahasonrazamanıgelince ona bu mektupla polise başvurmasını önerdi. Ölen kadının Martine olarak teşhis edilmesini istiyordu. Sanırım Paris'te polisin Anna Stravinska'yla ilgili olarak soruşturma yaptığını herhangi bir şekilde öğrendi ve bunu engellemek için de hemen Jamaika'dan onun adıyla yazılmışbirpostakartıgöndermeyiayarladı. Karısıyla Londra'da buluşmak onun için son derece kolaydı. Karısına onunla barışmak istediğinive"akrabalarınıziyarete"götürmekistediğinisöylemişolmalı.Dahasonraolanları anlatmaya hiç gerek yok, o tatsız olayı hepimiz biliyoruz. Tabi doktor aslında hırslı ve açgözlü bir adamdı. Gelirinin yüksek vergiler nedeniyle ne kadar azaldığını görünce büyük bir servete çalışmadan sahip olmanın ne kadar cazip olacağını düşünmüş olmalı. Bunu karısını öldürmeyi planlamadan önce de düşünmüş olabilir. Her neyse, etrafa birinin Bay Crackenthorpe'uzehirlemekistediğisöylentileriniyayarak,temelihazırladıveaileyearseniği verdi.Amaazarazar,çünküaslındayaşlıBayCrackenthorpe'unölmesiniistemiyordu. "Ama bunu nasıl ayarladığını halen anlamış değilim" dedi Craddock. "Körili tavuk pişirildiğindebuevdedeğildiki." "Arsenikkörilitavuktadeğildiki"diyeaçıkladıMissMarple."Köriyezehridahasonratahlil etmekiçinnumuneyialdığızamankatmışolmalı.Sanırımzehridahaöncekokteylekatmıştı. Tabi daha sonra doktor kişiliğiyle Alfred Crackenthorpe'u zehirlemesi ve Londra'ya Harold Crackenthorpe'a zehirli tabletleri göndermesi çok kolaydı. Bu arada önceden Harold'a ilaç almamasını söyleyerek, kendini güvenceye almayı da ihmal etmedi. Yaptığı her şeyi soğukkanlılıkla,cüretle,zalimceveaçgözlülükleyaptı.Aslındaçok,çoküzgünümartıkölüm cezasıyok"diyerekaçıklamalarınıbitirenMissMarple'ınyaşlı,yorgunbirkadınıngözlerinde belirebilecekenhaşinveöfkelibakışlarbelirdiveekledi."Ölümcezasınınkaldırılmışolması gerçekten çok kötü; eğer bu dünyada asılmayı hak eden biri varsa bunun Dr. Quimper olduğunuhissediyorum." "Doğru!Doğru!"dediMüfettişCraddock. "Olaylarıçözmeyeçalışırkenaklımabirfikirgeldi"diyekonuşmayısürdürdüMissMarple. "İnsanbiriniyalnızcaarkadangörmüşolsabilebusırttangörünüşkarakteristikolabilirdi.Bu nedenle, eğer, diye düşündüm, Elspeth Dr. Quimper'i aynı pozisyonda, yani aynen trende gördüğü şekilde, bir kadının üzerine eğilmiş, elini onun boynuna dolamış bir halde arkadan görürse, hiç kuşkusuz onu tanıyacak ya da en azından panikle hafif bir çığlık atacaktı. Bu düşünceyleLucy'nindeyardımıylabuküçükplanıtasarladım." "Doğrusunu istersen" diye söze karıştı Bayan McGillicuddy. "Beni gerçekten dehşete düşürdün. Birden kendimi kaybedip, ‘Bu o!' diye haykırdım. Üstelik de ben senin de bildiğin gibiadamınyüzünügörmemiştim..." "Zaten ben de senin bunu orada itiraf edeceğinden korkuyordum, Elspeth!" dedi Miss Marple. "Söyleyecektimde!Neredeyseyüzünügörmemişolduğumusöylüyordum." "Bu çok büyük bir hata olurdu! Bak canım, onu gerçekten teşhis ettiğini sandı. Onun yüzünügörmemişolduğunubilemeyeceğinitahminediyordum." "Öyleyseçenemitutabilmemiyioldu!" "Söylemeyekalksansanatekkelimeettirmezdim,bundankuşkunolmasın." Craddockkendinitutamayarakgüldü. "Ah siz ikiniz! Mükemmel bir ikilisiniz! Peki ya şimdi, Miss Marple? Mutlu son ne olacak? ÖrneğinzavallıMissEmmaCrackenthorpeneolacak?" "Tabi doktoru kısa bir süre içinde unutacak" dedi Miss Marple. "Ve eğer babası ölecek olursaki,benonunkendisininsandığıkadarsağlıklıolduğunusanmıyorum...hiçkuşkusuzo da Geraldine Webb gibi bir dünya turuna çıkıp yurtdışına gidecektir. Oralarda yeni ilişkiler kurabilir.UmarımDr.Quimper'dendahaiyibirinsanlakarşılaşır." "PekiyaLucyEyelesbarrow?Onuniçindedüğünçanlarıçalacakmı?" "Olabilir"dediMissMarple."Hiçşaşırmam." "Sizcehangisiniseçecek?"diyesorduMüfettişCraddock. "Bunubilmiyormusunuz?"diyesorduMissMarple. "Hayır"dediCraddock."Yasiz?" "Oh,evet,bildiğimisanıyorum"dediMissMarple. Vemüfettişegözkırptı. SON