Nisan 2013 - İzmir Veteriner Hekimler Odası
Transkript
Nisan 2013 - İzmir Veteriner Hekimler Odası
İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI EDİTÖRDEN Editörden Ebru TONG Merhaba Veteriner hekimlik mesleğinin halk sağlığı temelinde önemli bir yeri vardır. Bu yıl Dünya Veteriner Hekimler Günü teması da bu gerçekten yola çıkarak Aşı/ Aşılama olarak belirlenmiştir. ya başladığımız günler için Gediz Deltasına ilişkin bir makaleye yer vermeyi tercih ettik. Yaptığımız çalışmalar hakkında bilgi alabileceğiniz, mesleki etkinliklerden haberdar olabileceğiniz köşelerimizle yine birlikteyiz. Bu sayımızda 27 Nisan Cumartesi günü kutlanacak olan Dünya Veteriner Hekimler Gününe koruyucu hekimliğin ve halk sağlığının önemine vurgu yapan makalelerle yer verdik. izmvhoeditor@hotmail.com adresine bu sayıya ilişkin görüşlerinizin yanı sıra bir sonraki sayıda yer almasını istedikleriniz hakkında yazabilirsiniz. Mart ayı içinde tüm milletçe İstiklal Marşının kabulü günü ile birlikte andığımız meslektaşımız Mehmet Akif ERSOY’a ilişkin beğeneceğinizi umduğumuz bir makalenin yanı sıra, havaların ısınması ile doğal güzelliklerimizi yeniden anımsama- Gülüp eğlenirken ya da bir yasa değişikliğini tartışırken bir arada olduğumuz gibi e-dergi aracılığı ile de bizlerle olmanız dileğiyle, keyifli okumalar dilerim. E-posta: izmvhoeditor@hotmail.com E-dergide yayınlanmasını istediğiniz reklam, haber ve yazılarınızı, e dergi hakkındaki görüşlerinizi gönderebilirsiniz. 4 İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI E-DERGİ NİSAN 2013 İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI EDİTÖRDEN www. www.izmir-vho.org 5 İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI Başkanın Mesajı H. Gökhan ÖZDEMİR Değerli Meslektaşlarım; E dergimizin Ocak sayısından sonraki süre içerisinde mesleğimizle ilgili yoğun bir gündem süreci yaşadık. İkinci sayımızda sizlerle birlikte olduğumuz için mutluyuz. 5996 sayılı Veteriner Hizmetleri Bitki Sağlığı ve Yem Kanunu ve bu kanun kapsamında çıkan yönetmelikler mesleğimize, odalarımıza ve birçok kuruluşa yeni sorumluklar yüklemektedir. Bizler oda yönetimi olarak bunları takip etmeye çalışıyor ve sizlerin bilgisine sunuyoruz. Her zaman olduğu gibi mesleğimize ve kazanılmış haklarımıza sahip çıkmak önemlidir ancak bu yeni uygulamaların yaşandığı süreçte bu konu daha da önemli bir boyut ka- 6 İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI E-DERGİ NİSAN 2013 zanmıştır. Bu kapsamda hepimiz sorunlarımızın çözümü için elimizden geleni yapmak durumdayız. Daha katılımcı bir anlayışla bunun üstesinden hep birlikte gelebileceğimize inanıyorum. Bu sayının hazırlanmasında katkı koyan meslektaşlarıma teşekkürlerimi sunuyorum. Ayrıca her yıl Nisan ayının son cumartesi günü kutlanan Dünya Veteriner Hekimler Gününde bu yıl 27 Nisan’da yapacağımız etkinliklerimizde tüm meslektaşlarımızı aramızda görmek istiyoruz. Bundan sonraki yıllarda mesleğimizin görmek istediğimiz yerde olması dileklerimle Dünya Veteriner Hekimler Gününüzü kutluyor mesleki saygılarımı sunuyorum. İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI Yönetim Kurulunu Tanıyalım Mustafa YALÇIN 1969 Balıkesir Sındırgı doğumludur. 1995 yılında Kafkas Üniversitesi Veteriner Fakültesinden mezun oldu. 1997 yılında yedek subay olarak yaptığı askerlik görevini tamamladıktan sonra Efes Hayvan Hastanesinde klinisyen Veteriner Hekim olarak çalışmaya başladı. 2000-2006 yılları arasında Sorumlu Yöneticilik görevini yürüttü. 2006 yılında Migros Kalite Yönetim Departmanında Veteriner Hekim ve 2007 yılında İnterhas firmasında satış bölümünde çalıştı. 2008 yılından beri bir süre müdürlüğünü yürüttüğü Çiğli Belediyesi Veteriner İşleri Müdürlüğünde çalışmaktadır. Evli olup 2 yaşında kız ve 8 yaşında erkek çocuk babasıdır. Doğa ERDİNÇ 1981 Uşak doğumludur. 2004 yılında Uludağ Üniversitesi Veteriner Fakültesinden mezun olmuştur. Meslek hayatına özel bir hayvan hastanesinde başlamıştır. 2007 yılında ortağı ile beraber Rönesans Veteriner Polikliniğini kurmuştur. Doğa Erdinç evli ve klinisyen olarak mesleki hayatına devam etmektedir. Canan L. TÜRKER 1961 Ankara doğumludur. 1987 yılında İzmir de açtığı Göztepe Veteriner Kliniğinde 2001 yılına kadar çalıştı. İzmir Hayvanları Koruma Derneğinin kurucu üyelerinden olup İzmir Petshow Dergisi yayınında görev aldı. 2012 yılında yurtdışından döndü. Halen Avichem de Sorumlu Müdür olarak görev yapmaktadır. Evli ve bir kız çocuk annesidir. www. www.izmir-vho.org 7 İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI Mehmet ARSLAN 1968 Kırşehir doğumludur. 1990 yılında Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi’nden mezun olmuştur. Askerlik görevini yerine getirdikten sonra 1992 - 1994 yılları arasında DenVet Kanatlı Sağlığı Kliniği’nde klinisyen olarak çalışmıştır. 1994 – 1999 yılları arasında Abalıoğlu Yem San. A.Ş.’de kanatlı yemleri teknik ve satış sorumlusu olarak çalıştıktan sonra, 1999 – 2004 yılları arasında Ege Ecza Deposu’nda kanatlı aşı ve ilaçları satış ve teknik sorumlusu olarak çalışmıştır. 2004 yılında Deniz Veterinerlik adıyla kendi kanatlı kliniğini kuran ve halen bu klinikte klinisyen Veteriner Hekim olarak çalışmakta olan Mehmet Arslan, evli ve bir kız çocuk babasıdır. FUNDA ÖZATA 1983 Ankara doğumludur. 2007 yılında Adnan Menderes Üniversitesi Veteriner Fakültesinden mezun olduktan sonra 4 yıl boyunca özel bir hayvan hastanesinde veteriner hekim olarak görev yapmış daha sonrasında ortakları ile birlikte 2011 yılında Bluepetcity veteriner kliniğini kurmuştur. 8 İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI E-DERGİ NİSAN 2013 İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI ÇALIŞMALARIMIZ Asgari Ücret Tarifeleri Toplantısı Yapıldı 2013 yılı asgari ücret tarifnamesini belirlemek için web sayfamız ve cep telefonu mesajı ile yapılan duyuru sonrası katılım sağlayan Meslektaşlarımızla toplantı yapılarak ücret tarifesinde yer alan her madde için görüşme yapılmıştır. Toplantıda verilen kararlar doğrultusunda belirlenen ücretler Yönetim Kurulu üyelerimizden Mustafa Yalçın tarafından düzenlenerek son şekli verilmiştir. İlgili mevzuatlar uyarınca TVHB Merkez Konseyi tarafından onaylandıktan sonra bastırılarak dağıtımı yapılmıştır. İlçe Temsilciliği Seçimleri Devam Ediyor Bayındır İlçe temsilciliğine Metin LAFÇI, Kemalpaşa İlçe temsilciliğine Süleyman YÜKSEL, Bergama- Dikili- Kınık Bölgesi İlçe Temsilciliğine Bülent GENSOY, Menemen -Aliağa-Foça Bölgesi İlçe temsilciliğine Fevzi TOPRAK seçilmiştir. Toplantılarda yeni yönetmelikler kapsamında klinik ruhsatları sorunları, reçete uygulama- ları, TVHB Merkez Konseyince tüm odalalara gönderilen yeni İşyeri Veteriner Hekimliği Yönergesi, ilaç satışı sorunları ve çözüm için yapılması gerekenler, şap aşısı uygulamaları ile ilgili yaşanan sorunlar, Tarsim veteriner hekimlerinin uygulamaları gibi konularda yapılması gerekenler görüşülmüştür. www. www.izmir-vho.org 9 İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI ÇALIŞMALARIMIZ TVHB Oda Başkanları Toplantısına Katılım Sağlandı Türk Veteriner Hekimleri Birliği tarafından 05-06 Ocak 2013 tarihinde Ankara’da Oda Başkanları istişare toplantısı düzenlendi. Toplantıda Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, Hayvancılık Genel Müdürü Yardımcısı Dr. İbrahim Özcan, Gıda ve Kontrol Genel Müdürlüğü Hayvan Sağlığı ve Karantina Daire Başkanı Dr. Nahit Yazıcıoğlu, Islah ve Geliştirme Daire Başkanlığı Dr. Ali Ayar, Veteriner Sağlık Ürünleri ve Halk Sağlığı Daire Başkanlığı Semra Yılmaz, Gıda İşletmeleri ve Kodeksi Daire Başkanlığı Et ve Yumurta Çalışma Grubu Sorumlusu Veteriner Hekim Hamit Demirtaş; 5996 sayılı kanun kapsamında AB müktesabatı doğrultusunda hazırlanan yönetmeliklerle ilgili uygulama ve yapılacaklar 10 İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI E-DERGİ NİSAN 2013 konusunda bilgilendirmeler yapıldı. Ayrıca Oda Başkanlarınca sunulan öneriler ve sahada karşılaşılan problemler ile ilgili yapılması gerekenler konusunda bilgi alışverişinde bulunuldu. Daha sonra Oda Başkanları ve Merkez Konseyi yöneticileri ile yapılan toplantıda tüm odalarla yapılacak uygulamaların bir örnek olması gerektiği, mesleki sorunlar ve yapılacak çalışmalar vb. konularda görüş alışverişinde bulunuldu. İzmir Veteriner Hekimler Odamızın içinde bulunduğu bir komisyon kurularak yapılacak çalışmalar sonrasında özellikle işyeri Veteriner Hekimliği sistemi kurulması için bir yönetmelik çalışmasının yapılması kararlaştırılmıştır. İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI ÇALIŞMALARIMIZ Hematoloji Kursu Düzenlendi 20.01.2013 tarihinde İzmir Veteriner Hekimler Odası ve Klivet İzmir Şubesi ile birlikte “Küçük Hayvanlarda Klinik Hematoloji, Transfüzyon Tıbbı ve Hemostazis” konulu seminer düzenlendi. Hayvanlarda kan bankacılığı, Pratik transfüzyon, Kanın depolanması, Donör seçimi, Kan Toplanması, Kan gruplarının saptanması, Çapraz karşılaştırma, Transfüzyon reaksiyonları konularında, İstanbul Üniversitesi Veteriner Fakültesi Fizyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Murat ARSLAN tarafından detaylı bir sunum sonrası uygulama yapılmıştır. Seminerimize Klivet Başkanı Prof. Dr. Nilüfer AYTUĞ da katılmıştır. www. www.izmir-vho.org 11 İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI HABER Büyükşehir Belediyesinde Görev Değişiklikleri İzmir Büyükşehir Belediyesi’nde Veteriner İşleri Müdürü olarak görev yapan Veteriner Hekim Hakan ÖZTÜRK, Zabıta Daire Başkanlığına atandı. Meslektaşımıza yeni görevinde başarılar diliyoruz. Bu görev değişikliği sonrasında Büyükşehir Belediye Başkanlığı Veteriner İşleri Müdürlüğü görevine meslektaşımız Ş. Ahmet UYSAL getirilirken Ziraat Mühendisi Şahin AFŞİN Sasalı Doğal Yaşam Parkı Müdürü oldu. 12 İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI E-DERGİ NİSAN 2013 İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI ÇALIŞMALARIMIZ ZİYARETLERİMİZ, ZİYARETÇİLERİMİZ 12.02.2013 tarihinde İzmir Veteriner Hekimler Odası Yönetim Kurulu olarak İzmir Valisi Sayın M. Cahit KIRAÇ’ ı ziyaret ettik. Ziyaret sırasında mesleki çalışmalarımız ve etkinliklerimiz konusunda bilgilendirme yaparak planladığımız çalışmalardan söz ettik. Sayın Kıraç tarafından Valilik ve ilgili kuruluşların çalışmalarımıza destek vereceği, bölgemizin hayvancılık potansiyelinin önemli olduğu vurgulandı. Expo için yapılacak çalışmalar, Dünya Süt Zirvesi, Dünya Veteriner Hekimler Günü, Kurban hizmetlerine ilişkin konularda görüş alışverişinde bulunuldu. Türk Veteriner Hekimleri Birliği Merkez Konseyi Başkanı Odamızı ziyaret etti. TVHB Merkez Konseyi Başkanı Sayın Talat GÖZET ve 2. Başkan Sayın Ali KOÇ yönetim kurulumuz toplantısına katılım sağladılar. Toplantıda; Mesleğimizin sorunları, odalarımız ve konsey tarafından yapılması gereken çalışmalar, 27 Nisan 2013 tarihinde kutlanacak Dünya Veteriner Hekimler Gününde planlanan çalışmalar, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı dışındaki kurumlarda istihdam edilen kamuda hizmet veren veteriner hekimlerinin sorunları ve yapılan girişimler, yeni yönergeyle odalarımıza gönderilen İşyeri Veteriner Hekimliği uygulamaları, serbest çalışan meslektaşlarımızla ilgili uygulamalar, Yetkilendirilmiş Veteriner Hekimlikle ilgili Bakanlığın planladıkları çalışmalar hakkında görüş alışverişinde bulunuldu. www. www.izmir-vho.org 13 İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI ZİYARETLERİMİZ, ZİYARETÇİLERİMİZ Orman ve Su İşleri IV. Bölge Müdürlüğünü ziyaret ettik. Ziyaret sırasında; İzmir, Manisa, Aydın ve Muğla illerini kapsayan IV. Bölge Müdürlüğü çalışmaları ve uygulamaları ile ilgili Bölge Müdürü Sayın Rahmi BAYRAK ve Av ve Yaban Hayatı Şube Müdürü Veteriner Hekim Sayın Hasan PAŞALI ile görüşüldü. 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanununa ilişkin çalışmalar, yeni hazırlanacak yasa taslağı ile ilgili odamızın önerileri dile getirildi. 14 İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI E-DERGİ NİSAN 2013 Ayrıca mesleğimiz açısından da önem taşıyan yaban hayvanlarının rehabilitasyonu konusunda İzmir ilinde ve bölgede yapılan çalışmalara Oda olarak katkı sağlayacağımızı belirterek ortak bir proje yapılmasının yanı sıra, sahipli ve sahipsiz hayvan kayıt sistemi, hayvan nüfusu kontrolü için Bakanlık tarafından kurulacak bir sisteme odamızın nasıl destek olabileceği konusunda fikir alışverişinde bulunuldu. İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI ZİYARETLERİMİZ, ZİYARETÇİLERİMİZ TVHB Merkez Konseyi Eski Başkanı, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Müşaviri ve TVHB Yüksek Haysiyet Divanı Üyesi Sayın Ali EROĞLU, Bakanlık İzmir İl Müdür Yardımcısı Sayın Selami TURAN`la birlikte odamızı ziyaret ederek yeni yönetim kurulumuza başarı dileklerinde bulundular. Bayraklı Belediyesinde çalışan meslektaşlarımız odamızı ziyaret ettiler. Ziyaret sırasında Belediye veteriner hizmetleri uygulamaları, Hayvanları Koruma Kanunu kapsamında yapılan çalışmalar konusunda görüş alışverişinde bulunuldu. Odamıza gelerek yönetim kurulumuzu tebrik eden Çiğli Belediyesi Veteriner İşleri Müdürü Sayın Nadide KOLDAŞ ve meslektaşlarımıza iadei ziyarette bulunduk. Çiğli Veteriner İşleri Müdürlüğünün çalışmaları, İlköğretim öğrencilerine verdikleri eğitimler, sokak hayvanları ile ilgili uygulayacakları kayıt sistemi konusunda yapılacak çalışmalar hakkında görüşme yapıldı. www. www.izmir-vho.org 15 İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI ZİYARETLERİMİZ, ZİYARETÇİLERİMİZ İzmir Veteriner Hekimler Odası Yönetim Kurulumuzu oda seçimleri sonrası ziyaret ederek tebrik eden her türlü çalışmaya katkı koyacaklarını ifade eden meslektaşımız Veteriner Hekim Sayın Selçuk Karakülçe’ nin Başkanlığını yürüttüğü DSP İl Yönetimine iadei ziyarette bulunduk. Ülkenin hayvancılık sorunları DSP İl Yönetiminin bu konudaki çalışmaları ve planları ile odamızın faaliyetleri hakkında görüş alışverişinde bulunuldu. İnternet gazeteciliğinde hızla başarıya ulaşan haberhurriyeti.com Genel Yayın Yönetmeni Gazeteci ve Yazar İbrahim IRMAK Odamızı ziyaret etti. Çevreci Gazeteci olarak da bilinen İbrahim IRMAK ile mesleki çalışmalarımız, hayvan hakları, hayvanseverler ve veteriner hekimler hakkında konuştuk. Hayvan haklarının ve hayvanlara dair konuların çevre başlığı altında değerlendirilmesi gerektiğini belirten IRMAK bundan sonraki çalışmalarımızda başarılar diledi. 2013 yılı sonunda medya mensupları ile birlikte organize etmeyi planladığımız çalışma hakkında fikir alışverişinde bulunduğumuz samimi görüşme keyifli geçti. 16 İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI E-DERGİ NİSAN 2013 İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI ÇALIŞMALARIMIZ Bölgesel Oda Başkanları Toplantısı Düzenlendi 26 Ocak Cumartesi günü İzmir Veteriner Hekimler Odamızda; Antalya, Muğla, Burdur, Isparta ve Aydın Oda Başkanları ve katılan yönetim kurulu üyeleri ile birlikte toplantı yapılmıştır. Veteriner Hekim asgari ücretleri, sözleşme tasdik ücretleri, eğitim sertifikaları, sözleşme örnek- lerinin standardizasyonu, iktisadi işletmeler, damızlık birlikleri, hayvanların kimliklendirilmesi, işyeri veteriner hekimliği, aidat ödemeleri, Tarsim, Tarım danışmanlığı vb. konularda yapılması gerekenler ve sorunların çözümü için ortak kararlar alınmıştır. www. www.izmir-vho.org 17 İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI ÇALIŞMALARIMIZ TVHB Toplantısına Katılım Sağlandı Antalya, Aydın, Burdur, Isparta ve Muğla odaları ile daha önce İzmir`de yaptığımız toplantı sonrasında aldığımız karar ve önerileri İzmir Veteriner Hekimler Odası olarak 2-3 Şubat 2013 tarihinde Ankara`da Merkez Konseyimiz tarafından 18 İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI E-DERGİ NİSAN 2013 düzenlenen toplantıda dile getirdik. Özellikle işyeri Veteriner Hekimliği, sözleşmelerin tüm odalarca bir örnek uygulanması, fiyat tarifeleri uygulamaları, yeni kayıt sistemleri, Tarsim, Tarım Danışmanlığı vb. konular için çözüm önerileri tartışıldı. İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI ÇALIŞMALARIMIZ Kanatlı Sektörü Çalışma Grubu Toplandı Kanatlı Sektörü Çalışma Grubu toplantılarında sektörün sorunları, uygulamada meslektaşların yaşamış oldukları sorunlar yönetmeliklerle ilgili eksiklikler bu konuda çalışan meslektaşların haklarının korunması, yeni kanun ve yönetmelikler doğrultusunda neler yapılması ge- rektiği konularını gündemlerine alarak çözüm önerileri planlamışlardır. Az sayıda meslektaşımızın katıldığı ilk toplantı sonrasında katkı koymak isteyen daha fazla meslektaşlarımızı çalışma grubuna katılmaya davet ediyoruz. www. www.izmir-vho.org 19 İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI ÇALIŞMALARIMIZ Yerel Hayvan Koruma Görevlisi Eğitimi Yapıldı İl Hayvanları Koruma Kurulu kararı doğrultusunda Karşıyaka Belediyesi Veteriner İşleri Müdürlüğünde Orman ve Su işleri Şube Müdürlüğü, İzmir Veteriner Hekimler Odası ve Kurul üyesi Sivil Toplum Kuruluşlarının katkıları ile düzenlenen Yerel Hayvan Koruma Görevlisi eğitimine Odamız Yönetim Kurulu üyesi Mustafa YALÇIN katılarak “Hayvan Davranışları” konusunda eğitim vermiş, 21 kursiyerin katıldığı eğitimde 17 kişi belge almaya hak kazanmıştır. 12 Mart İstiklal Marşının Kabulü ve Mehmet Akif Ersoy’u Anma Günü: Milli Eğitim Bakanlığı tarafından 1921’de İstiklal Marşı olması amacıyla bir güfte yarışması düzenlemiştir. Kazanan güfteye para ödülü konduğu için önce yarışmaya katılmak istemeyen Burdur Milletvekili Mehmet Âkif Ersoy, Maarif Vekili Hamdullah Suphi’nin ısrarı üzerine yarışmaya katılmıştır. Yapılan elemeler sonucu Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin 12 Mart 1921 tarihli oturumunda, Mehmet Âkif Ersoy’un yazdığı İstiklal Marşı coşkulu alkış20 İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI E-DERGİ NİSAN 2013 larla[2] kabul edilmiştir. Mecliste İstiklâl Marşı’nı okuyan ilk kişi dönemin Milli Eğitim Bakanı Hamdullah Suphi Tanrıöver olmuştur. Mehmet Âkif Ersoy İstiklâl Marşı’nı, şiirlerini topladığı Safahat’ına dahil etmemiş ve İstiklâl Marşı’nın Türk Milleti’nin eseri olduğunu beyan etmiştir. İstiklal Marşımızın şairi meslektaşımız Mehmet Akif ERSOY’ u saygı ve rahmetle anıyoruz. İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI MEHMET AKİF ERSOY E. Sedat Arslan Adnan Menderes Üniversitesi Veteriner Fakültesi Veteriner Hekimliği Tarihi ve Deontoloji Anabilim Dalı, Aydın Mehmet Âkif Ersoy; 1873-1936 yılları arasında 63 yıl yaşamış; gerek mesleki ve gerekse özel yaşamı İle onurlu ve deontolojik bir çizgiye sahip olan; İstiklal Marşımızı ülkemize kazandırmış bir veteriner hekimdir. Âkif, inançlı bir Türk ailesinden gelmektedir. Her ne kadar Mülkiye Mektebi’nde okumak istese de, yaşadığı olaylar ve bazı tesadüfler O’nu sonradan şiirlerinde söz edeceği baytarlık mesleğine götürecektir. Mesleğini yaparken sergilemiş olduğu tutumlar ve meslektaşlarıyla ilişkilerinde yaşamının diğer anlarında da olduğu gibi örnek davranışlar sergilemiştir. İyi bir hekim profili çizen Akif, aynı zamanda iyi bir arkadaş ve dost olduğunu da göstermiştir. Bu çalışmada, Âkif ’i veteriner hekim olmaya götüren nedenler, tesadüfler ve mesleğimizi yaparken göstermiş olduğu etik tutumlar ile örnek veteriner hekim ve insan yönleriyle ele alınacak ve değerlendirilecektir. 22 İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI E-DERGİ NİSAN 2013 Mücadeleli ve Mücadeleci Yaşamı Mehmet Âkif Ersoy’un kişisel özelliklerini anlamak ve karakterini doğru değerlendirebilmek için O’nun mücadelelerle dolu yaşamının ana hatlarına bakmak gerekir. Akif, Hicri 1290’da doğdu (Bknz. Şekil 1) Babası, ebced hesabıyla tarih düşerek O’na «Ragıyf» ismini vermiştir. Evde ve mahallede halk bu ismi anlayamamış ve Âkif ’e çevirmişlerdir. Yalnızca babası O’nu «Ragıyf» diye çağırmaya devam etmiştir (Tüzdil,1955; Berkman, 1961; Din- çer, 1965; Dinçer, 1987; Dinçer, 2011; Göze, 2009). Eğitimine 4,5 yaşında,Fatih civarındaki «Emîr Buhâri mahalle mektebi’nde» başlamış ve iki sene sonra Fatih’teki İptidaîsi’nde ilk eğitimine devam et- İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI öğretebileceğini düşünüp, yeni açılan ve revaçta olan mekteplerden birine gitmesini tercih etmiştir (Tüz- dil,1955; Berkman, 1961; Dinçer, 1987; 2011; Göze, 2009;Hilmi, 2009). Âkif ’in anne ve babası arasındaki bu görüş ayrılığı dönemin toplumsal tercihlerindeki farklılaşmayı da ortaya koyuyordu. Bir tarafta geleneğin bütün çizgileriyle yaşandığı Fatih’te evladını bir inanç ve ilim adamının, bir müderrisin saygınlığı içinde görmek isteyen anne, diğer yanda değişen dünyanın gereklerini fark eden, kendisi de bir inanç ve ilim adamı olan baba (Göze, 2009; Hilmi, 2009). miştir. Bu okul, Maarif Nezareti’ne bağlı resmi bir okul olup, burada üç yıl öğrenim görmüştür. Aynı süreç içinde babasından da Arapça öğrenmiştir. Fatih’te Otlakçı yokuşunda bulunan ve yaşadığı dönemin en modern binasına sahip Fatih Rüştiyesi’nde ortaokul öğrenimini görmüştür (Tüzdil, 1955; Berkman, 1961; Dinçer, 1987; Dinçer, 2011; Göze, 2009). Bu mezuniyet, aile içinde görüş ayrılığına yol açmıştı. Annesi Emine Şerife Hanım, Âkifin medrese tahsiline devam ederek, sarıklı olmasını istemişti. Babası Tahir Efendi ise medresede okuyacağı şeyleri, oğluna kendisinin de Bu açıdan bakıldığında Âkif annesiyle babasının özlemini kendi şahsında bütünlemiş ve uygun bir senteze kavuşmuş gibidir. Bu kişilik sentezi daha sonra Âkif ’in mesleki ve özel yaşamındaki etik yönü ortaya koyacaktır. Tahir Efendi mektep ve meslek tercihini oğluna bırakır. Âkif, dönemin en gözde okullarından birisi olan Mülkiye Mektebi’ni tercih eder ve babası ile kaydını yaptırmaya gider. Kayıt sırasında istenen harcı ödeyecek miktarın yanlarında bulunmaması ve ancak ertesi gün ödeyebilecek olmaları Âkif için bir dönüm noktası olmuştur. www. www.izmir-vho.org 23 İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI MEHMET AKİF ERSOY Belki de ilmi eğitiminden vazgeçmek zorunda kalabilecek ve annesinin istediği gibi dini eğitim almak zorunda kalacaktır. Bu durum daha sonra bir veteriner hekim olmasını da önleyecek bir andır (Göze, 2009; Hilmi, 2009). Âkif, Mülkiye’nin İ’dâdî bölümünde üç sene okuduktan sonra şehadet-nâme (diploma) almış ve yüksek kısmına kaydolmuştur. Bir süre sonra, 14 yaşında iken (H. 1305/1887-88) ilk tahsilini aldığı babasını kaybetmiş ve ardından, aynı yıl ailesi bir yangın sonucu evlerini kaybedince, babasının talebelerinden Prizenli Hoca Mustafa Efendi tarafından, küçük bir yardım etkinliği ile evlerinin yanmasını telafi edebilmiştir. Bu sadık ve vefalı öğrenci, yanan evin yerine üçdört odalı bir ev yaptırarak, hocasının ailesini bu zor durumdan kurtarmıştır. Böylelikle, Âkif de 1893’de öğrenimini tamamlayacağı baytar mektebine gidebilecekti. Bu Âkif ’in veteriner hekim olma yolundaki ikinci önemli dönüm noktası olacaktı (Göze, 2009; Hilmi, 2009). 24 İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI E-DERGİ NİSAN 2013 Veteriner Hekimliği Yolunda Evlerinin yanmasının ardından, Mülkiye’ye nehari (gündüzlü öğrenci) olarak devam etmesi imkânsız hale gelmiş ve mezunlarına hemen iş verileceği için o yıl açılan ilk sivil veteriner yüksekokulu olan Mülkiye’nin Baytar Mektebi’ne (Halkalı Baytar ve Ziraat Mektebi, Bknz. Şekil 2) leyl-i (yatılı) öğrenci olarak geçmişti (Tüzdil,1955; Berkman, 1961; Dinçer, 1987; Dinçer, 2011; Göze, 2009; Hilmi, 2009). O zaman Halkalı Baytar ve Ziraat Mektebi iki sene gündüzlü, iki sene de yatılı (veya akşamcı) olmak üzere 4 yıl eğitim veriyordu. Âkif gündüzlü kısmını bitirince Halka- lı’daki yatılı kısmına geçmiştir (Bknz. Şekil 3) (Erk ve Din çer, 1970; Dinçer, 1987; Dinçer, 2011). Çoğu kendisi gibi babasız ve yoksul öğrencilerden oluşan bu okul, Akif ’e sağlam ve ömür boyu sürecek dostluklar kazandırdı. Yine bu okulda, Âkif ’in sağlam bir dini bilgi ile müspet bilimin uyumunu sağlayan zihin yapısı gelişti (Göze, 2009). Şiire ilgisi de bu yıllarda, okulun son iki yılında başlar. Bu yıllardaki şiirleri, İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI döneminin yaygın kanaatlerinin izlerini yansıtır ve divan şiirine nazireler şeklindedir (Yarar, 1960). Âkif Halkalı Baytar ve Ziraat Mektebi’nde, kendisini etkileyecek bir öğretmenle karşılaşır. Bu kişi, Türk Hekimi olan, Türkiye’ye mikrobiyolojiyi getiren Rıfat Hüsamettin’ten başkası değildir. Pasteur’un öğrencisi olan bu hocasından, Pasteur sevgisini de almıştır. Pasteur’un fotoğrafına bakıp, hayranlıkla: «Bu ne ilâhi yüzdür.» dediği, fotoğrafını öptüğünü ve ardından «Mu’tekid de!» (inançlı da) diye eklediği aktarılmıştır (Göze, 2009; Hilmi, 2009). Halkalı Baytar ve Ziraat Mektebi’ nin ilk müdürü Mehmet Âli Bey, Türkiye’de ilk hayvancılık ve tarım dergisini 1880 yılında çıkarmış ve memleketin hayvan zenginliği ile halk elindeki hayvanların hastalıklardan korunması gerektiğini bu dergide işlemeye başlamıştı. Daha ilk ve orta öğreniminde okumayı çok seven Mehmet Âkif, bu dergideki yazılardan çok etkilenmiştir. Özellikle Mehmet Âli Bey’i tanıdıktan sonra hayvan sevgisi daha da gelişmiş ve veteriner hekimliği hizmetini ülkenin en önemli konularından biri olarak görmüştür. Hatta bir şiirinde; «Lakin bize lazım, hekimden çok baytar» mısrasıyla bu görüşünü dile getirmiştir (Berkman, 1961). Bugün dünyanın ileri ülkelerinde hayvan sağılığı yanında insan sağlığı ve koruyucu hekimliğe de çok önemli katkıları veteriner hekimlerin sağladığını düşünürsek, Âkif ’in meslek sevgisini ve memleketin veteriner hekime olan ihtiyacına bakış açısını anlayabiliriz. Âkif bu inançla daha okulda başlattığı çalışkanlığını, ilk sivil veteriner okulu mezunları arasında birinci olarak ispatlamıştır (Tüzdil,1955; Berkman, 1961; Dinçer, 1987; 2011; Erk ve Dinçer, 1970; Göze, 2009; Hilmi, 2009). Veteriner Hekim Mehmet Âkif Dönemdeki adı ile Mülkiye Baytar mektebinden 22 Aralık 1893’te birincilikle mezun olmuş ve kısa bir süre İstanbul Şehremaneti’nde (İstanbul Belediyesi kuruluş 1857) çalışmış, ardından «Orman ve Ma’âdin ve Ziraat Nezareti’nde (XIX. Yy’da kurulan Orman ve Ziraat Bakanlığı) Baytar Müfettiş Muavini olarak tayin edilmiştir (Din- çer, 1985). Âkif, daha sonra bir yandan Halkalı Baytar ve Ziraat Mektebi’nde kitabet dersleri, diğer yandan Dârülfünûn’da (üniversitede) edebiyat dersleri vermiş, ancak aldığı diğer görevlere rağmen veteriner hekimlikle ilişkisini keswww. www.izmir-vho.org 25 İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI MEHMET AKİF ERSOY memiştir (Berkman, 1961; Dinçer, 1987; 2011). II. Meşrutiyet’in ilanından sonra da 2 yıl süre ile Veteriner İşleri Genel Müdürlüğü’nde Genel Müdür yardımcılığı yapmıştır (Tüzdil,1955; Berkman, 1961; Dinçer, 1987; 2011; Göze, 2009;Hilmi, 2009). Âkif, 1908’de, bilimsel çalışmalar yürüten ilk veteriner hekimliği derneği olan «Osmanlı Cemiyet-i İlmiye-i Baytariyesi’nin (Osmanlı Veteriner Bilim Derneği) kurucu üyelerinden olup, yönetim kurulunda Başkan Yardımcısı olarak görev almıştır (Dinçer, 1965). Derneğin kuruluşundan bir ay sonra yayımlanmaya başlanan «Mecmua-i Fünun-u Baytariye» adlı derginin yayın kurulu üyeleri arasında Mehmet Âkif de vardır. İstanbul’da 25 Şubat 1910’da “Baytar Mekteb-i Alisi Mezunin Cemiyeti” (Yüksek Veteriner Okulu Mezunları Derneği) kurulur. Bu cemiyet Osmanlı Cemiyet-i İlmiye-i Baytariyesi’nin yerini alır. Cemiyetin başkanı Mehmet Akif ’tir. Cemiyet, 16 Haziran 1914 ‘e kadar çalışmalarını sürdürür. Cemiyetin “Risale-i Fenn-i Baytari” adlı yayın organı Mehmet Akif, Cafer Fahri ve Civani Bey tarafından yönetilmiştir (Dinçer, 1965). Akif, Orman, Meadin ve Ziraat Neza26 İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI E-DERGİ NİSAN 2013 reti’ndeki 20 yıllık hizmetleri süresince sık sık Bakanlık adına yolculuklara çıkmış, zaman zaman da ek görevler yüklenmiştir. Görevi İstanbul’daki Bakanlık merkezi olmakla beraber, dört yıl kadar Rumeli’de, Anadolu’da, Arabistan’da bulaşıcı hayvan hastalıklarıyla mücadele çalışmaları yapmıştır. Yine bu süre içinde “Dar’ül Edeb” adını taşıyan bir özel okulda fahri olarak dört-beş sene ders verdiğini bizzat kendisi bildirmektedir. Bilgegil’in yayınladığı Sicil-i Ahval kayıtlarına (1971) göre, bu hizmetlerin bir kısmını 18931896 yılları arasında Edirne’de icra etmiştir (Dinçer, 1987; Göze, 2009; Hilmi, 2009; Dinçer, 2011). Mehmet Akif Edirne’den sonra, orduya alınacak atları seçmek için kurulan ekiple, görevli olarak Şam, Halep ve Adana illerine gitmiştir. Böylece memuriyetinin ilk dört yılını sürekli olarak halkın arasında geçirerek, memleketin sosyal durumunu, vatan ve milletin çeşitli sorunlarını yerinde görme imkânı bulmuştur. 17 Ekim 1906’da Halkalı Ziraat Mekteb-i Alisi Kitabet-i Resmiye (Halkalı Yüksek Ziraat Okulu Resmi Yazışmalar) hocalığı ek görev olarak sorumluluğuna verilmiştir (Dinçer, 1987; Göze, 2009; Hilmi, 2009; Dinçer, 2011). Aynı yıl Mülkiye Baytar Mekteb-i Alisi İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI (Yüksek Sivil Veteriner Fakültesi)’nin Zabıta-i Sıhhiye (sağlık zabıtası), Kitabet-i Baytariye (veteriner yazışmaları, resmi raporlar),Hukuk-u Ticariye (ticaret hukuku) ve Kanun-u Tıb (hekimlik mevzuatı) hocalığı sorumluluğu da verilmiştir. Ancak Akif, yüklendiği diğer görevlerle birlikte bu görevi de kabullenmesinin mümkün olamayacağını beyan ederek görevi almamıştır (Dinçer, 1987; Göze, 2009; Hilmi, 2009; Dinçer, 2011). Âkif ’in memuriyet hayatı 1893’de başlamış ve 1913 tarihine kadar devam etmiştir. 1913 yılında memuriyetinden istifa ettiğinde «Umur-u Baytariye Müdür Muavini» idi. Bir taraftan da Halkalı Baytar ve Ziraat Mektebi ve Dârülfünûn’da ders vermeye devam etmiştir. Balkan Harbi’nden sonra Ziraat Nezareti’ndeki memuriyetinden ve Dârülfünûn’dan istifa etmiş, yeni veteriner hekimlerin iyi yetişmesine olan inancı ile Halkalı Baytar ve Ziraat Mektebi’ndeki görevine devam etmiştir (Dinçer, 1987; Göze, 2009; Hilmi, 2009; Dinçer, 2011). Umur-u Baytariye Müdür Muavinliği görevinden istifa etmesinin nedenini Mithat Cemal Kuntay Âkif ’in sınıf ve kader arkadaşı Hasan Efendi’nin ağzından şöyle aktarır (Hilmi, 2009): “Âkif ’in Umur-u Baytariye Müdür Muavinliği döneminde, Ziraat Nazırı, Baytar Müdüri Umumîsi Abdullah’ı derecesini indirerek başka yere kaydırır. Âkif, bu duruma öfkelenecek; kendisine ait olmayan bu haksızlıktan kendi aleyhine bir netice çıkartacak ve ertesi günü istifa edecekti.” Hasan Efendi: - “Âkif ’in mektepte verdiği arkadaşlık ve sadakat sözlerine içimden gülüyordum. Çünkü okul arkadaşlığı geçicidir, herkes okul arkadaşının kendisini koruyup, kollayacağını sanır. Ancak zaman geçip, çoluk çocuğa karışınca Akif ’in arkadaşlığa bakışını ve çalışma arkadaşlarını koruyacağını anladım”. Mehmet Âkif ’in en karakteristik özelliklerinden biri de haksızlığa tahammül edememesi ve meslektaş sevgisi- dir. Şu hatıra, onun bu konuda ne kadar hassas olduğunu göstermesi bakımından anlamlıdır (Hilmi, 2009): “1911 yılı başlarında Baytarlık Dairesi, kâtiplik için imtihan açar ve kazanan bir genç işe alınır. Mehmet Âkif daha önce tanımadığı, fakat zeki ve kabiliyetli bulduğu bu gençle ilgilenir, ona yardım eder. Mülkiye’ye devam etmesi için yarım gün izin verir. Âkif ’in bu alâkasından, onun genci daha önce tanıdığı ve ona imtihanda yardım ettiği www. www.izmir-vho.org 27 İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI MEHMET AKİF ERSOY neticesini çıkaranlar, çocuğun işine son verirler. Olayı ve nedenini birkaç gün sonra öğrenen Âkif, derhal istifa ederek, daireden ayrılır. Genç geri alınır ve ricalar sonucu Âkif de görevine döner.” tanıdı. Mehmet Akif halkın yaralarını sarmak için harekete geçmek gereğine inanırdı ve bu yolda mesleğine de büyük güven duyardı (Bekman, 1961; Dinçer, 1987). Akif, dostlarına karşı da çok vefalıydı. Birisini dost edindi mi, ömür boyu bu dostluğu devam ederdi. Cemal Kuntay, bu konudaki bir hatırasını şöyle nakleder (Hilmi, 2009): Mehmet Akif ’in meslek aşkını ve özlemini, kendi kaleminden en güzel biçimde dile getirdiği Köse İmam ile konuşmasında buluyoruz (Bekman, 1961): “Mehmet Akif ile Baytar Mektebi’nde birlikte okudukları ve sevdiği arkadaşı İslimyeli Hasan Tahsin Bey karşılıklı sözleşmişler ve hayatta kalanın, daha önce ölenin ailesine bakacağına dair söz vermişlerdi. Hasan Bey, Edirne Baytar Müfettişi bulunduğu sırada 1910 yılında vefat edince, Akif Bey -daima olduğu gibi- sözünde durarak, merhumun üç çocuğunun bakımını üzerine almıştı.” -”Kimi bid’atçı diyor... Duyduğum en çok bunlar. Akif ’in Veteriner Hekimliği ve Meslek Sevgisine Örnekler Mehmet Akif ’in düşüncesinin bir ucunda bilim ve teknik, diğer ucunda memleket gerçekleri vardı. Bu iki noktayı birleştiren kuvvet ise Akif ’in mesleği, yani veteriner hekimliğiydi. Mehmet Akif “acı memleket gerçekleri” ile mesleğini icra ederken karşılaştı. Memleketin en ücra köşelerini, sosyal yaraların en onulmazlarını bu vesile ile 28 İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI E-DERGİ NİSAN 2013 -Daha var mıydı, İmam? -Hayır. Var var unuttum: Baytar! -Keşke baytarlık edeydim... -Yine et mümkünse. -Yapamam. -Belki yapardık be... -Unuttum be köse. -Keşke zihninde kalaymış, ne kadar lazımmış: Beni dinler misin evlad, yine kabilse çalış: Çünkü bir tecrübe etsen senin aklın da yatar, bize insan hekiminden daha lazım baytar”. Bu satırlardan Mehmet Akif ’in hekimlik ve ilminin şairliğine etkisini buluyoruz. Adnan Adıvar, “Ben Akif ’i yalnız şair diye değil, daha çok büyük bir insan ve büyük bir fen adamı diye sever- İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI im. Onun Fatih kürsüsü eşsiz bir abide-i fendir, o eserin her kelimesi ilm-ü fen deryasından seçilmiş inciler, meyvelerdir” demiştir (Yarar, 1960; Bekman, 1961). Bu, ifade tümüyle müspet bilime dayanan veteriner hekimliğin Mehmet Akif ’in dehasını aydınlatan bir ışık olduğuna delil olarak gösterilebilir. Mehmet Akif ’in gördüğü öğrenim ve edindiği mesleğin şairliğine ve kişiliğine etkilerini meslektaşlarının kaleminden aktarmakta yarar vardır: Göze (2009) ve Hilmi’ye (2009) göre;”Akif, her biri uzun bir ömre kâfi gelmeyen müspet ilimleri heyecanla takip etmemiş olsaydı ruhu yükselmez, kafası inkişaf etmezdi. Mehmet Akif, irfanının temelini Baytar Mektebinde kurmuştur. Onun tetkik ve tafahhus kabiliyeti o mektepte açılmıştır. Eğer Mehmet Akif baytarlığın yüklediği vazifeleri görmek için Türk köylerinde at dolaştırmamış olsaydı, Türk’ün yüksek cevherini, asil özünü yerinde ve içinde tetkik etmeseydi ne bir İstiklal Marşı yazabilir, ne de Çanakkale şiirini doğurabilirdi. O, Türk’ü özünden gördü, candan sevdi, duydu ve yazdı. Bu itibarla Baytar Mehmet Akif, Şair Mehmet Akif ’e yükseklik vasfını kazandıran bir varlık oldu”. Süleyman Nazif de Akif ’in yüksek tahsilinde aldığı fizik, kimya, biyoloji, zooloji, anatomi ve fizyoloji gibi ilimlerin genç şairin iman ve inancını güçlendirdiğini ileri sürmüştür.” Mehmet Akif, 1935 yılında Şefik Kolaylı’ya “Bakteriyolojihane”nin durumunu sorduğu mektupta, okuldan mezun olan öğrencilerin beş altı ay kadar okula devam etmelerini, bunun yararlı olacağını belirtmiştir. Mehmet Akif ’in meslekten uzak kaldığı zamanlarda bile mesleki eğitimle ilgilendiği, günümüzde uygulanan mezuniyet sonrası eğitim ve mesleki oryantasyon konularının önemini daha o yıllarda farkettiği görülmektedir (Dinçer, 1987; Göze, 2009; Hilmi, 2009; Dinçer, 2011). Mehmet Akif ’in veteriner hekim yönüyle uluslararası alana tanıtılması ölümünün 20.yılına rastlar. PTT Genel Müdürlüğü 1956’da Akif ’in fotoğrafı üzerinde İstiklal Marşından birer mısra bulunan üç seri pul çıkarmıştır. Bu pullar, Alman Hoechst İlaç Firmasının dünyaca ünlü ve üç dilde (İngilizce, Almanca, Fransızca) çıkarılan yayın organının 1971 yılı sayılarında yer almış ve Mehmet Akif Ersoy’un biyografisine de yer verilmiştir. Bu yayında bahsedilen Pasteur, Koch, E.V. Behring, Erlich, Roux, Marex, Cruz, Calmette, Henle, Ramon gibi dünyaca ünlü âlimlerin arasında Akif ’in de yer alması gerçekten büyük bir önem taşır. Denewww. www.izmir-vho.org 29 İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI MEHMET AKİF ERSOY bilir ki Akif memleketine ve mesleğine ölümünden 20 yıl sonra da uluslararası anlamda bir şeref kazandırmıştır (Dinçer, 1987; Göze, 2009; Hilmi, 2009; Dinçer, 2011). Kaynaklar Açıkça görülmektedir ki Mehmet Akif ’in görev aldığı cemiyetler ve onların yayın organları tamamen mesleki ve ilmi bir yapıya sahiptir ve zamanının önemli kurumları arasındadır. Mehmet Akif ’e bu görevlerin verilişi O’nun mesleki ve ilmi kişiliğine duyulan güvenin göstergesidir. Dinçer, F (1985). Mehmet Âkif. Yeni Kalem Aylık Kültür Edebiyat ve Sanat Dergisi.S. 7-8. Diğer yandan, Âkif; ülkenin sorunlarına duyarlı bir tutumun yanı sıra meslektaşları ve dostlarına karşı da sorumlu bir kişilik de ortaya koymuştur. Nedeni ne olursa olsun, çalışma arkadaşının arkasında durmuş, bu davranışıyla herkese ve özellikle de arkadaşlarına sadakat ve dostluk dersi vermiştir. Bu ve diğer sözü edilen tüm çabaları dikkate alındığında, bilimsel bir kişilik sergilerken, deontolojik ve etik bir tavra da imza atmıştır denebilir. Bekman, M (1961). Veteriner Mesleğinde Fikir ve Sanat Adamları. Hüsnü Tabiat Matbaası. S. 8-21. İstanbul. Dinçer, F (1965). Türkiye’de Kurulan Veteriner Derneklerile Bugüne Kadar Olan Gelişmeler. Türk Veteriner Hekimleri Derneği Dergisi. Yeni Desen Matbaası. S. 487-502. Ankara Dinçer, F (1987). Mehmet Âkif Ersoy’un Veteriner Hekim Olarak Meslekî ve İlmî Kişiliği. Ölümünün 50. Yılında Mehmet Âkif Ersoy’u Anma Kitabı-Ayrı Basım- Ankara Üniversitesi Rektörlüğü Yayınları. Ankara. S. 37-66. Dinçer, F (2011). 2011 Mehmet Âkif Ersoy Yılı Anısına Veteriner Hekim Gözüyle Veteriner Hekim Mehmet Âkif Ersoy Dosyası. Türk Veteriner Hekimleri Birliği Yayını (Hazırlayan: Prof. Dr. Ferruh Dinçer). ISBN 978-605-62046-0-9. Atalay Matbaacılık. Erk, N ve Dinçer, F. (1970). Türkiye’de Veteriner Hekimlik Öğretimi ve Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi Tarihi. A.Ü. Vet. Fak. Yayınları: 259. Ankara Üniversitesi Basımevi. S. 19-29. Göze, H (2009). Mehmed Âkif Hüzünlü Bir Yolculuk. Kubbealtı Neşriyatı no: 150. 2. Baskı. ISBN: 978-975-6444-65-8. Özal Matbaası. 152 s.. İstanbul. Hilmi, T (2009). Mehmet Akif Ersoy. Anonim Yayıncılık. 1. Baskı, Kasım 2009. ISBN: 978-605100-283-5. 170. S. İstanbul. Tüzdil, AN (1955). Türk Veteriner Hekimliği Tarihi. Türkiye’de Veteriner Fakültesi’nin Tarihi ve Lâboratuvar Hayatının Başlangıcı. Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi Yayınları: 73. Ders Kitabı: 30. A.Ü. Basımevi. S. 3-17. Yarar, MT (1960). Veteriner Şairler: Mehmet Âkif-Halkalı Ziraat Mektebi Muallimi. Gürsoy Basımevi. S. 9-15. Ankara. 30 İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI E-DERGİ NİSAN 2013 İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI HABER Çiğdem ÇETİN Veteriner Hekim “Gıda Zehirlenmeleri ve Salgınlar” hakkında seminer düzenlendi rafından gıda zehirlenmeleri ve salgınlar hakkında bilgiler aktarılmıştır. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı İzmir İl Müdürü Ahmet Güldal açılış konuşmasında bu organizasyonun Türkiye ve dünyadaki gıda mevzuatlarının karşılaştırılması açısından önemli olduğunu vurgulamıştır. 04-05.03.2013 tarihinde Best Western Konak Hotel İzmir’de Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, İzmir İl Müdürlüğü ile Avrupa Komisyonu Genişleme Müdürlüğü eğitim uzmanları tarafından ‘’Gıda Güvenliği’ ’alanındaki AB müktesebatına uyum sağlamak maksadıyla çıkarılan ulusal mevzuatın uygulanmasına ilişkin bilgilendirme semineri düzenlenmiştir. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, İzmir İl Müdürlüğü ve Alman, İngiliz, Belçikalı, Hollandalı ve İspanyol katılımcılar ta- Seminerin ilk günü; Türkiye’deki gıda mevzuatının mevcut durumu, gıda işletmelerinin güvenli gıda üretmeleri için AB Mevzuatında iç kontrol sistemi uygulama zorunlulukları, gıdalardaki mikrobiyolojik kriterler, hazır yemek sektörü, oteller ve restoranlar için Temel HACCP Uygulamaları ve bu işlemler için kritik kontrol noktalarının belirlenmesi, hazır yemek sektöründe izlenebilirliğin sağlanması konularına değinilmiştir. Seminerin ikinci günü ise; hazır yewww. www.izmir-vho.org 31 İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI HABER mek sektörü, oteller ve restoranlarda gıda kaynaklı zehirlenme ve salgın vakaları öncesi ve sonrasında alınması gereken önlemler, ticari olmayan festival, fuar, kermes gibi etkinliklerde gıda kaynaklı zehirlenme vakaları, Türkiye’de gıda kaynaklı enfeksiyon ve zehirlenmelere ilişkin resmi kontrol prosedürü, gıda kaynaklı zehirlenme salgın vakalarında AB ülkelerindeki düzenlemeler ve gıda kaynaklı zehirlenme vakalarında tüketici şikayetlerinin değerlendirilmesi konuları işlenmiştir. Katılımcılar 5179 sayılı ‘’Gıdaların Üretimi, Tüketimi ve Denetlenmesine Dair Kanun Hükmünde Kararnamenin Değişikliğinin Kabulü Hakkında Kanun’’, 5996 Sayılı Veteriner Hizmetleri Bitki Sağlığı ve Gıda ve Yem Kanunu, Gıda Hijyeni Yönetmeliği, Gıda İşletmelerinin Kayıt ve Onay İşlemlerine Dair Yönetmelik, Gıda ve Yemin Resmi Kontrollerine Dair Yönetmelik, Hayvansal Gıdalar İçin Özel Hijyen Kuralları Yönetmeliği, Gıda İle Temas Eden Madde ve Malzeme Üreten İşletmelerin Kayıt İşlemleri ile İyi Üretim İyi Üretim Uygulamalarına Dair Yönetmelik ,Ulusal Gıda Referans Laboratuvar Müdürlüğü Kuruluş ve Görev Esaslarına Dair Yönetmelik hakkında bilgilendirmeler yapmıştır. 32 İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI E-DERGİ NİSAN 2013 Gıda kaynaklı enfeksiyonlar ve zehirlenmeler açıklanarak, Salmonella, Campylobacter, E.coli O157, Bacillus cereus, Staphylococcus aureus, Clostridium botulinum hakkında bilgiler verilmiştir. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı uzmanları kanun ve yönetmelikler çerçevesinde çiftlikten sofraya izlenebilirlik, işletme kayıtları vs. tüm temel HACCP ilkelerinin takibi açısından sık denetimlerin yapıldığını, İzmir’de 80 gıda mühendisi, 40 ziraat mühendisi, 20 veteriner hekim ve 2 kimya mühendisinin olduğu, 3942 üretim yerinin, İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI HABER 11945 satış yerinin ve 9275 toplu tüketim yerinin denetlendiği belirtilmiştir. Katılımcılar tarafından; Gıda zehirlenmelerinin tespitinin 36 saatte tamamlandığı, sonucun olumsuz çıkması durumunda Cumhuriyet Başsavcılığına bildirimde bulunulduğu, 5996 sayılı yasaya ve Türk Gıda Kodeksine Yabancı katılımcılar gıda işletmelerinde HACCP in tüm ilkelerinin uygulanması, kritik kontrol noktalarının belirlenmesi, tüm tehlikelerin liste edilmesi ve gerekli tedbirlerin alınması, düzeltme ve doğrulama sisteminin zorunluluğunu belirterek, gıda işletmelerindeki ilk sorumlunun işletme sahipleri olduğunu, iyi hijyen uygulamalarına uyulması gerektiğini, kişisel hijyen kurallarına uyulması gerektiğini, personel eğitimi, hammadde ve tüm ürün gruplarının izlenebilirliğinin sağlanması gerekliliğini, su kalitesinin kontrolü, haşerelerle mücadele edilmesi, tüm işletme kayıtlarının tutulması zorunluluğunu (sıcaklık, izlenebilirlik vb.) belirtmiştir. Ayrıca gıda işletmelerinin numune alma zorunluluğu belirtilerek, Salmonella, L.monostogenes, E.coli, Stafilococ ve Coliform bakteriler hakkında bilgi verilerek, gıda zehirlenmelerinin %10 unun sonuçlandırılabildiği belirtilmiştir. uygunsuzluktan yasal işlem yapıldığı belirtilmiştir. 2009 yılında Alo 174 ‘’Gıda Şikayet Hattı’’nın kurulduğu ve tüketici şikayetlerinin titizlikle takip edildiği açıklanmıştır. Sonuç olarak gıda güvenilirliğinin sağlanabilmesi için Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, gıda işletmesi ve tüketicinin birlikte hareket ederek gerekli tüm koşulların oluşturulmasının önemi vurgulanmıştır. www. www.izmir-vho.org 33 İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI DOSYA AŞI ve KORUYUCU HEKİMLİK Bu yıl Dünya Veteriner Hekimler Günü teması; Koruyucu hekimlik hizmetlerinin temelinde yer alan “Aşı/ Aşılama” olarak belirlendi. Biz de bu sayımızda 27 Nisan’da kutlayacağımız Dünya Veteriner Hekimler Günü’nün temasına yer vermek istedik. 34 İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI E-DERGİ NİSAN 2013 İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI www. www.izmir-vho.org 35 İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI DOSYA: AŞI ve KORUYUCU HEKİMLİK Halk sağlığının temelinde de önemli bir yeri olan koruyucu hekimlik hizmetleri kapsamında hem insanlarda hem de hayvanlarda aşılama konusunda bilinç düzeyinin artırılması gerekmektedir. Hastalıkların oluşmasına engel olmak için aşılama, hem hayvanlarımızın korunmasında hem de zoonozlar Araş. Gör. Dr. Oğuzhan AVCI Selçuk Üniversitesi Veteriner Fakültesi 36 İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI E-DERGİ NİSAN 2013 dolayısı ile insanların sağlığının korunmasında önemlidir. Veteriner halk sağlığına ilişkin çalışmaların desteklenmesi ve düzenli olarak hayvan sağlığının kontrol altında tutulması gerektiğinin kamuoyu tarafından bilinmesini sağlamak biz veteriner hekimlerin öncelikli görevlerindendir. Dünya Veteriner Hekimler Günü etkinlikleri kapsamında Koruyucu Hekimlik konusuna dair makalelerin yer aldığı bu sayımızın kamuoyu ile paylaşılması ile halkımızın bilgilendirilmesine de katkı koymamız mümkün olacaktır. Doç. Dr. Oya BULUT Selçuk Üniversitesi Veteriner Fakültesi İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI DOSYA: AŞI ve KORUYUCU HEKİMLİK KORUYUCU VETERİNER HEKİMLİK VE VİRAL AŞILAR Yeryüzünde insanın ilk zenginliği hayvanlar olmuştur. Hayvanlar, insanların hayatlarında birer faydalı varlık olarak yer almaya başlayınca insanlar bu hayvanların yaşayışı, sağlığı ve ızdırapları ile ilgilenmeye başlamışlardır. Hastalıkların tedavisinde kendileri için ne düşünüyorlarsa hayvanlara da onu uygulamayı uygun bulmuşlardır. Tarihin ilk yazılı belgelerinde insan hekimliği yanında hayvan hekimliğinin de yer aldığı görülmektedir. Veteriner Hekimler; kedi, köpek, kuş gibi evcilleştirilmiş hayvanlar, keklik, yaban hayvanları, vahşi hayvanlar, koyun, keçi, sığır gibi küçükbaş-büyükbaş hayvanlar ve tavuk, hindi, ördek gibi kümes hayvanlarının üretimi ve tedavileri, hayvan ırklarının ıslahı ve yetiştirilmesi, verimliliklerinin artması, sağlıklarının korunması, hastalıkların tedavisi, salgın hastalıkların önlenmesi, iguana, bukalemun, şempanze gibi egzotik hayvan yetiştiriciliği ve tedavileri, et, süt, bal gibi hayvansal ürünlerin insan sağlığına uygunluğunun denetimi, gıda hijyeni ve kontrolü, hayvansal ürünlerde kirlenme ve çevre kirliliği konularıyla ilgilenen kişilerdir. Hipokrat’a atfedilen dört sıvı (muhat, kan, sarı safra, kara safra) teorisi- ne göre sağlam vücutta çeşitli sıvılar denge halindedirler; buna ‘crasis durumu’ denir. Herhangi bir sebepten dolayı sıvılardan birinin eksilmesi ya da çok fazla oluşması veya lokal olarak anormal bir şekilde yoğunlaşmasından dolayı bu denge bozulur ve sıvıların hatalı oranda olması durumu yani ‘dyscrasia’ doğarsa hastalık ortaya çıkmaktadır. Organizmada birtakım değişikliklerin ortaya çıkmasıyla sağlığın bozulması ‘Hastalık’ olarak ifade edilmektedir. ‘Tedavi (sağaltım)’ ise sağlığı bozulmuş olan bireyi sağlıklı duruma kavuşturma amacıyla yapılan tıbbi işlemler bütünüdür. Koruyucu hekimlik, bireysel ya da sürü bazında hastalıkların ortaya çıkmasını ya da ağırlaşmasını engelleyici önlemler üzerinde çalışmaktadır. Hastalık oluşmadan önüne set çekmek olarak da özetlenebilir. Koruyucu hekimlik hizmetleri; bireyi veya işletmeleri tedavi masraflarından, ölümlerden ve verim düşüklüğünden kısacası zarardan kurtarmaktadır. Bulaşma potansiyeli yüksek olan hastalıkların oluşma ve yayılma mekanizmalarını önceden bilerek daha ortaya çıkmalarına fırsat vermeden engel olmak koruyucu hekimliğin başlıca amacıdır. Evlerimizde beslediğimiz evcil dostlarımızı, yetiştiriciliğini yaptığımız çiftlik hayvanlarımızı; çeşitli bakterilere, parazitlere, viral enfeksiyonlara ve haswww. www.izmir-vho.org 37 İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI DOSYA: AŞI ve KORUYUCU HEKİMLİK talıklara karşı korumanın en iyi yolu koruyucu hekimlik uygulamalarıdır. Bunlar viral enfeksiyonlara karşı spesifik aşı uygulamaları, iç ve dış paraziter enfestasyonlara karşı antiparaziter uygulamalar ve bakteriyel hastalıklara karşı yapılan korunma yöntemleridir. İnsan ve hayvanlarda hastalık yapma yeteneğinde olan virus, bakteri v.s. mikroorganizmaların hastalık yapma karakterlerinden arındırılarak ya da bazı mikroorganizmaların salgıladığı zehirlerin etkisinin ortadan kaldırılarak sağlam bireylere hastalıklara karşı bağışıklık sağlama amacı ile hayvan vücuduna verilmesi için geliştirilen biyolojik maddelere ‘aşı’ denilmektedir. Bir ülkede koruyucu hekimlik ve tedavi hizmetlerinin geliştirilmesi ülkedeki laboratuvar hizmetlerinin gelişmesi ile orantılıdır. Laboratuvar hizmetleri koruyucu ve tedavi edici hizmetlerle çok yakından ilişkilidir. Veteriner Hekimlerin bu uygulamaları başarı ile yapmaları için öncelikle siz değerli hayvan sahiplerini bu konular hakkında bilgilendirmek, düzenli olarak aşı takiplerinin yapılması, bu uygulamaların net ve anlaşılır şekilde anlatılması gerekmektedir. Koruyucu hekimliği düzenli olarak uygulamak evcil dostlarımızın, çiftlik hayvanlarımızın daha kaliteli bir hayat sürmelerine yardımcı olacaktır. Bireysel bazda koruyucu hekimlik hizmetleri kapsamında; duyarlı hay38 İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI E-DERGİ NİSAN 2013 vanların aşılanmaları, hayvanların bakım besleme şartlarının uygunluğu, hasta olmasalar dahi sürüde bulunan hayvanların, erken teşhis amacıyla periyodik muayeneleri, işletme sahiplerinin enfeksiyonlar hakkında bilgilendirilmeleri gibi başlıklar altında toplanabilir. İşletme bazında değerlendirildiğinde koruyucu hekimlik kapsamında; 1- Viral ve bakteriyel enfeksiyonlara karşı zamanında aşılama yapılmalıdır (brusella, şap, mavidil, agalaksi, küçükbaş vebası, çiçek, ektima, enteretoksemi). 2- Sinekler tarafından bulaştırılan ve ciddi ekonomik kayıplara neden olan viral hastalıkların önlenmesi için gerek hayvanların gerekse ağıl ve gübreliklerin Culicoides türü sineklere etkili ilaçlarla düzenli aralıklarla ilaçlanmalıdır. 3- İç ve dış parazit mücadelesi yapılması gerekmektedir. Canlı ağırlık kaybı, yemden yararlanmada azalma, hayvanlar üzerinde stres faktörü oluşturması ve kısaca her türlü hayvansal üretimin düşmesine neden olan ve çoğu zaman göz ardı ettiğimiz veya farkına bile varamadığımız her türlü paraziter enfestasyonlardan sürümüzü korumalıyız. Bunun için ilaçlamayı zamanında yapmalıyız. 4- Maksimum verim almak ve hayvan- İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI DOSYA: AŞI ve KORUYUCU HEKİMLİK larımızın direncini yerinde tutmak için doğru bir rasyon programı kullanmalıyız. Her şeyin başlangıcı kabul edebileceğimiz doğru bir beslenme programıyla hayvanlarımızın her dönemde (özellikle geç gebelik, erken laktasyon ve çiftleşme) vitaminler ve mineraller dahil olmak her türlü ihtiyacını karşılayabilmeliyiz. 5- Stres faktörlerini ortadan kaldırabilmek için doğru bir barınak ve konforlu bir ortam sağlamalıyız. 6- Kritik dönemlerde çiftlik ve ekipmanlarını çiftlik dezenfeksiyon ürünleriyle dezenfekte etmeliyiz. Aşılama, genellikle insan ve hayvanları tehlikeli enfeksiyonlardan spesifik bağışıklık sağlayarak korumak, hastalık ajanlarını kontrol altına almak, saçılmasını ve yayılmasını önlemek, bulaşma ve ölüm oranını minimal düzeye indirmek, sağaltım ve hastane masraflarını azaltmak ve sağlıklı bireyler elde etmek için başvurulan çok önemli, pratik ve koruyucu bir uygulamadır. Çünkü aşılama ile korumak enfekte bireyleri sağaltmaktan daha kolay, ucuz ve etkilidir. Unutmamalıdır ki bir enfeksiyonu tedavi etmek, çıkmasını engellemekten her zaman daha pahalıya mal olacaktır. Tedavi; korumanın başarı- sızlığını düzeltme çabasıdır. VİRAL AŞILAR Mikropların vücuda girip çoğalmalarına ‘enfeksiyon’, vücuda yabancı olup da vücutta karşı reaksiyon uyandıran maddelere de ‘antijen’ denir. Vücutta yabancı maddeye karşı çıkan savunma maddelerine ise ‘antikor’ adı verilir. Başta çeperleri olmak üzere mikropların maddeleri vücut için iyi birer antijendirler. Birçok hastalıkta hastalığı geçirdikten sonra kişide o hastalıklara karşı bir dayanıklılık durumu yani ‘bağışıklık’ ortaya çıkar. Canlı ilk antijenle karşılaşınca ve/veya verilince, birkaç gün veya hafta süren gizli dönem geçer ve kanda antikor bulunmaz (latent dönem). Takip eden sürede, kanda antikor düzeyi yavaş yavaş artarak belli bir seviyeye ulaşır. Bu düzeyde kısa bir süre kalan antikor seviyesi kısa süre içerisinde düşer. Bu antijene karşı oluşan yanıta ‘ilk yanıt’ denir. Bu süreçten sonra homolog (aynı) antijen ikinci defa verilirse, antikor düzeyi kısa zamanda ve daha yüksek seviyeye erişir, bu düzeyde uzun süre kalır. Buna da antijene gösterilen ‘ikinci yanıt’ denir. Birinci yanıtta sentezlenen antikorlar genellikle IgM’ler, ikinci yanıtta ise çoğunlukla IgG’lerdir. Canlılar özellikle doğduktan sonra çeşitli mikroorganizmalar, bunların www. www.izmir-vho.org 39 İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI DOSYA: AŞI ve KORUYUCU HEKİMLİK toksinleri veya diğer substanslarla karşı karşıya gelirler. Bunlardan bazıları hiç, kimi çok az uyarıma/yanıta neden olmasına karşın, bir kısmı da yüksek düzeyde ve etkin bir yanıt oluşmasını sağlarlar. Spesifik özelliği olan kazanılmış bağışıklık 2 ana başlık altında toplanabilir. Aktif bağışıklık: Antijen verilir. Vücut kendi gayretiyle antijene karşı savunma maddelerini, yani antikorlarını hazırlar. Pasif bağışıklık: Başka organizmada o mikroba karşı meydana gelmiş antikorlar (gamma globulinli serum) verilir. Tesiri çok çabuk başlar ama bir kaç hafta gibi çok kısa bir zaman devam eder. Aktif bağışıklıkta ise (aşılama ile) bağışıklık süresi yıllarla ölçülür. Aşılama genellikle insan ve hayvanları tehlikeli enfeksiyonlardan spesifik bağışıklık sağlayarak korumak, hastalık ajanlarını kontrol altına almak, saçılmasını ve yayılmasını önlemek, morbidite ve mortaliteyi minimal düzeye indirmek, sağaltım ve hastane masraflarını azaltmak ve sağlıklı bireyler elde etmek için başvurulan çok önemli pratik ve koruyucu bir uygulamadır. Çünkü aşılama ile korumak enfekte bireyleri sağaltmaktan daha kolay, ucuz ve etkilidir. Viral hastalıkların eradikasyon metotlarından biri olarak kabul edilen 40 İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI E-DERGİ NİSAN 2013 aşılama çok güç olduğu gibi koruma ve kontrole yönelik olarak çok çaba sarf edilmesini de gerektirir. Yine dünyanın bazı bölgelerinde şap, kuduz ve çiçek gibi bazı viral enfeksiyonlar aşılama ile eradike edilmiş durumdadır. Ancak hudutları iyi kontrol edilememesi, insan ve hayvan hareketlerinin disipline edilememesi ve koruma-kontrol önlemlerinin tam olarak alınamaması gelişmekte olan ülkeler için enfeksiyonların kontrol altına alınmasını güçleştirmektedir. Aşılar aktif (canlı, attenue) ve inaktif (cansız, ölü) mikroorganizma aşıları olmak üzere iki temel grupta incelenir. Canlı aşılar hastalık etkeni olan ‘vahşi’ mikroorganizmanın laboratuvar da değişikliğe uğratılması yoluyla oluşturulur. Aşı doğal hastalığa ne kadar benzerse o aşıya karşı bağışıklık yanıtı o kadar iyi olur. Zayıflatılmış virus çoğalma ve bağışıklık oluşturma yeteneğine sahiptir ancak genellikle hastalığa yol açmaz. Cansız aşılar virusun tamamından veya parçalarından (fraksiyonel aşılar) oluşmaktadır. Canlı aşılar hastalık etkeni olan virusun laboratuvarda tekrarlanan kültürleri sonucunda virulansının hastalık yapıcı etkisinin zayıflatılması sonucu elde edilir. Canlı virus aşısının bağışıklık yanıtı oluşturabilmesi için mikroorganizmanın vücutta çoğalması gerekir. Aşıyla çok az İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI DOSYA: AŞI ve KORUYUCU HEKİMLİK sayıda vücuda verilen virus yeterince sayıya ulaştığında bağışıklık yanıtını uyandırır. Canlı aşılar, tek dozda (oral yolla uygulananlar hariç) etkilidirler. Buna karşılık bu aşılar aşı virusunun kontrolsüz çoğalması sonucu ağır veya ölümcül komplikasyonlara neden olabilirler. Bu komplikasyonlar sadece bağışıklık yetmezliği olan hastalarda görülür. Cansız aşılar; uygun ortamlarda üretilen virusun daha sonra çeşitli fiziksel yöntemlere (ısı, UV ışınları vs) veya kimyasal maddelere (formol, fenol, betapropiolakton, binarietilen imin vs) maruz bırakılarak inaktive edilmesi sonucu elde edilirler. Fraksiyonel aşıları elde etmek için, aşı içinde bulunması istenilen parça saflaştırma işlemine tabi tutulur. Cansız aşılarda aşı mikroorganizması çoğalamaz. Bu aşılar bağışıklık yetmezliği olan kişilerde bile enfeksiyona bağlı hastalık oluşturamaz. Canlı aşılardan farklı olarak cansız aşılar genellikle dolaşımdaki antikorlardan etkilenmezler; kan dolaşımında antikor varken bile uygulanabilirler. Buna karşılık cansız aşıların etkili olabilmesi için birden fazla dozda uygulanması gerekir. İlk doz genellikle koruyucu bağışıklık sağlamaz, bağışıklık sistemini hazırlar. Koruyucu bağışıklık aşının ikinci veya üçüncü dozundan sonra gelişir. Canlı aşılarda bağışıklık yanıtının doğal enfeksiyona çok benzemesine karşılık cansız aşılarda benzemez. Cansız aşılara karşı gelişen koruyucu bağışıklık yanıtı zamanla azalır. Bu nedenle bazı cansız aşıların rapel (tekrar) dozlarının uygulanması gerekir. Cansız aşıların vücutta immun sistemi uyarma etkinliği, canlı aşılara göre daha az olduğu için bu dezavantajı gidermek adına uygun adjuvantlara (nonspesifik immunstimulatif maddeler) adsorbe edilerek kullanılır. Adjuvantlar, antijenik olmamalarına karşın, mikroorganizmaların antijenitelerini artırmada ve canlıların immun sistemini uyarmada önemli destekleyici etkileri vardır. Bu amaçla en fazla, aluminyum hidroksit, saponin, yağlı adjuvantlar vs. kullanılmaktadır. Aşılarda aranacak başlıca hususlar 1) Aşılar etkili olmalı, uzun süre bağışıklık vermeli 2) Uzun süre dayanmalı, muhafaza edilebilmeli 3) Tek bir dozun oluşturduğu bağışıklık yeterli olmalı 4) Yan ve toksik etkileri olmamalı 5) Ucuz olmalı, kolay bulunmalı 6) Güvenilir olmalı 7) Enfeksiyon oluşturmamalı www. www.izmir-vho.org 41 İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI DOSYA: AŞI ve KORUYUCU HEKİMLİK Aşıların Yan Etkileri Aşıların yan etkileri bölgesel, sistemik veya allerjik olmak üzere üç ana gruba ayrılır. Bölgesel reaksiyonlar en sık rastlanan fakat en hafif olanlarıdır. Allerjik reaksiyonlar ise en az görülen ancak en şiddetli olan reaksiyonlardır. Günümüzde canlı ve cansız mikroorganizma aşılarının yanı sıra teknolojinin ilerlemesine paralel olarak farklı aşı hazırlama teknikleri geliştirilmiştir. Toksoid aşılar, subünit aşılar, marker aşılar, klon aşıları, sentetik peptid aşılar, antiidiyotip aşılar bunlardan bazılarıdır. Virus suşlarının yapısal komponentlerini kodlayan genlerin metabolik yollarla kısmen ya da tamamen çıkarılması (deletion mutant) sonucu hazırlanan ‘marker aşılar’ son yıllarda oldukça popülerdir. Çıkarılan bu genler, virus replikasyonu için gerekli olmayan genlerdir. Virusların genetik materyali bilindiği gibi virusların değişik özellikleri ile ilgili bilgi içerir. Saha virusuyla enfeksiyondan sonra sığırların kan serumunda serolojik testlerle tespit edilebilen glikoproteinlere karşı antikorlar şekillenir. Deletion mutantında gE geninin çıkarılması söz konusudur. Bu durumda aşılama sonrasında gE dışında tüm glikoproteinlere karşı antikor tespit edilebilmektedir. Marker aşı olarak en çok kullanılan tip gE negatif (-) marker aşılardır. Bu 42 İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI E-DERGİ NİSAN 2013 tip aşıların en önemli avantajı, canlı ve cansız aşıların üretilmesine olanak sağlamasıdır. Ayrıca gE’ye karşı antikorlar, aşılanmamış hayvanlarda saha virusuyla enfeksiyondan sonra 3 yıl kadar tespit edilebilmektedir. Yapılan birçok denemeler sonrasında gE (-) marker aşıların üretilen diğer aşılara göre daha avantajlı olduğu bildirilmiştir. Sizlere ve değerli dostlarımıza sağlıklı günler dileriz. Kaynaklar: Arda M., Sareyyüpoğlu B., (2004). Aşılar, hazırlama teknikleri, avantaj ve dezavantajları. İnkasa Matbaacılık, Ankara. Burgu İ., Dağalp SB., (1996). IBR-IPV virus enfeksiyonunun kontrol ve eradikasyonu. Ankara Üniv. Vet. Fak. Derg. 46, 263-267. Diamond J., (2002). Tüfek, mikrop ve çelik. İnsan topluluklarının yazgıları. TUBİTAK popüler bilim kitapları, 174, 2.baskı, Semih ofset, Ankara. Erk N., (1966). Veteriner Tarihi. Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi Yayınları:195, Ankara Üniversitesi Basımevi, Ankara. İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI BRUCELLA KONJUKTİVAL AŞILARI VE KULLANIMINDA DİKKAT EDİLECEK KONULAR www. www.izmir-vho.org 43 İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI DOSYA: BRUCELLA Dr. Mestan Özyer Uzman Veteriner Hekim Teknik Müdür / Atafen Brusellosis neden önemlidir? Brucellozis hastalığı tüm Dünyada insan ve hayvan sağlığı yanı sıra ekonomik açıdan da önemli bir hastalıktır. Abortlar nedeniyle yavru kaybına, süt veriminde azalmaya, damızlık değerinin düşmesine, infertiliteye sebep olarak büyük ekonomik kayıplara neden olur. Hastalığın kontrol ve mücadelesi güçtür, eradikasyonu uzun süre alır, yorucu ve masraflı bir süreç gerektir. En önemlisi insanlara da bulaşan, ciddi rahatsızlıklara neden olan, halk sağlığı için önemli zoonoz bir hastalıktır. Brucellozis İhbarı mecburi bir hastalıktır ve son düzenlemeler ile sığırlar yanı sıra, koyun ve keçiler de tazminatlı hastalıklar listesine alınmıştır. Brucellozis dünyada geniş bir yayılım gösteren bir hastalıktır. Ancak bazı ülkeler uyguladıkları eradikasyon projeleri ile Brucellozis hastalığını eradike etmişlerdir. Eradikasyon projelerinin dizaynında ülkede hastalığın prevalansı ve ülkenin ekonomik durumu belirleyici olmaktadır. Bir diğer önemli faktör ise ülkede Veteriner 44 İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI E-DERGİ NİSAN 2013 teşkilatı ve Veteriner hizmetlerinin yapısıdır. Hastalığı eradike etmeyi başaran ülkeler Veteriner teşkilatları güçlü ve etkin olan ülkelerdir. Hastalığın eradikasyonu için temel alınan yöntemler hastalığın yaygınlığına ve ülkenin şartlarına göre değişmektedir. Ancak genel bir yaklaşım olarak hastalığın prevalansı %1’in altında ise test ve kesim yöntemi uygulanmaktadır. Brucellozis yaygınlığının yüksek olduğu bizim gibi ülkelerde ise yaygın kitle aşılamasına dayalı bir yöntem uygulanmaktadır. Daha sonra prevalans %1’in altına düşünce test ve kesim yöntemleri ile mücadeleye devam edilmektedir. Türkiye’de Brucellozis Türkiye’de Brucellozis konusundaki çalışmalar çok eski tarihlere dayanmaktadır. Hastalıkla mücadele için aşı üretim faaliyetleri ise 1969 yılında başlamıştır. 1984 yılında başlatılan “Ulusal Brusella Kontrol ve Eradikasyon Projesi” 26 yıl devam etmiştir. Önceleri sadece 4-8 aylık genç sığır, koyun ve keçilerin aşılanması İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI DOSYA: BRUCELLA ile mücadele edilmiş, sonraki yıllarda ise ergin aşıları ile aşılama kapsamı genişletilmiştir. Ancak projenin ileriki aşamalarında yapılan prevalans araştırma sonuçlarına göre hastalığın yaygınlığının azalmadığı görülmüştür. Tarama sonuçlarına göre sadece sığırlarda sürü bazında gerileme tespit edilmiştir, birey bazında ise prevalans artmıştır. Bu gerilemenin daha çok ülkede sığır sürü yapısının değişmesi ile ilgili olduğu söylenebilir. Koyun ve keçilerde ise Brucellozis sürü ve birey bazında artmaya devam etmiştir. 1998 ve 2011 yıllarında yapılan resmi taramalara göre Brucellozis Prevalansının oranları aşağıdaki tabloda gösterilmiştir. Yıllar 1998 2011 Sığır Prevalansı Fert %1.43 %2.7 Sürü %11.4 %7.8 olarak hayvan hareketlerinin, hastalık ihbarı, yaptırımlar ve tazminat sisteminin gereğince uygulanamaması, aşı ve aşılama çalışmalarındaki sorunlar ilk akla gelenlerdir. Brucella Kontrol ve Eradikasyon Projesi 2011 yılında yapılan Brucella serosurvey tarama sonuçları incelendiğinde uygulanan aşılama yöntemiyle başarı sağlanamadığı anlaşılmıştır. Türkiye’de hastalığın yaygınlık derecesine göre en uygun olan aşılama yönteminin yaygın olarak uygulanacak kitlesel aşılama olduğuna karar verilmiştir. Kitle aşılamalarında ülkede bulunan hedef hayvan populasyonunun tamaKoyun Prevalansı Fert %1.97 %3.4 Sürü %15 %22.5 %30 (Her köy bir sürü kabul edilirse) (Kaynak: Brusellanın Konjuktival Aşı İle Kontrol ve Eradikasyonu Projesi, 2012/03) Tablodaki oranlar incelendiğinde Brucellozisin ülkede sürü bazında yaygınlığının fazla olduğu, ancak birey bazında oranların sınırlı olduğu görülmektedir. Ancak 30 yıla yakın sürede uygulanan projenin başarılı olamadığı açık olarak görülmektedir. Bunun nedenleri tartışılabilir. İlk bakışta ülkede Veteriner hizmetlerinin layıkıyla yürütülememesi, buna bağlı mına yakınının aşılanarak enfeksiyon yaygınlığının azaltılması amaçlanmaktadır. Böyle bir aşılama kampanyası için deri altı yolla uygulanan enjektabl Brucella aşılarının uygun olmaması nedeniyle konjuktival aşıların kullanılmasına karar verilmiştir. Bu amaçla 2012 yılı başından başlamak üzere sığırlarda 10 yıl, koyun ve keçilerde 6 www. www.izmir-vho.org 45 İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI DOSYA: BRUCELLA yıl sürecek olan “Brusellanın Konjuktival Aşı İle Kontrol ve Eradikasyonu Projesi” yürürlüğe girmiştir. Bu tarihten itibaren sığır, koyun ve keçilerde yaklaşık 40 yıldır uygulanan derialtı Brucella aşı uygulamalarına son verilmiş ve konjuktival aşılar kullanılmaya başlanılmıştır. Bu sürelerin sonunda serosurvey yoluyla tekrar tarama yapılarak sağlanan başarı ölçülecek ve proje hakkında devam yada yöntem değişikliğine karar verilecektir. Bu projenin ilk aşamasında, aşılama yoluyla hastalık prevalansının %1 oranının altına çekilerek test ve kesim yöntemine geçilmesi amaçlanmaktadır. Sığırlar yanısıra koyun ve keçilerde de kayıt sisteminin oluşturulmuş olması aşılamaların izlenmesi açısından avantaj sağlayacaktır. Bakanlık Eradikasyon projesi kapsamında, ihtiyaç duyulan aşıları Pendik VKE ile özel üretim laboratuvarından ihale yoluyla temin etmektedir. Brucella Eradikasyon Projesi nasıl uygulanacak Proje gereğince sığırlarda B.abortus S-19 konjuktival aşısı, koyunlarda ise B.melitensis Rev konjuktival aşısı kitlesel aşı uygulama stratejisine uygun olarak kullanılacaktır. Bu amaçla 2012 yılında 3 aydan büyük tüm dişi sığırlar aşılanacaktır. 2013 yılında ise, 46 İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI E-DERGİ NİSAN 2013 2012 yılında aşılanamayan ergin dişi sığırların ilk aşılaması, 1. aşılaması yapılan hayvanların ikinci aşılaması ve 3-6 aylık yaştaki dişi sığırların 1. aşılaması yapılacaktır. 2014 yılı ve sonraki yıllarda, daha önce ilk aşıları yapılan hayvanların ikinci aşısı ve 3-6 aylık yaştaki buzağıların 1. aşısı yapılacak ve bu şekilde 10 yıllık bir aşılama programı uygulanacaktır. Yeterli bağışıklığın oluşması için sığırların bir yıl arayla 2 kez aşılanması planlanmıştır. Proje kapsamında koyun ve keçiler B.melitensis Rev.l konjuktival aşısı ile 2012 yılında 3 aydan büyük tüm dişi koyun ve keçiler ile damızlık erkek koyun ve keçiler aşılanacaktır. 2013 yılında ise sadece 3-6 aylık yaşlardaki dişi kuzu ve oğlaklar ile bir önceki seneden aşılanmamış olarak kalan ergin dişi hayvanlar ile damızlık erkek hayvanlar aşılanacaktır. Bu şekilde 6 yıllık bir aşılama programı uygulanacaktır. Koyun ve keçilerde yeterli bağışıklığın oluşması için her hayvanın bir kez aşılanması yeterli kabul edilmiştir. Enjektabl olarak deri altı yolla uygulanan Brucella aşılarının bir çok dezavantajları vardır; Deri altı yolla uygulanan aşılar sadece belli yaş (kuzu ve oğlaklarda 3-6 İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI DOSYA: BRUCELLA ay, buzağılarda 4-8 ay) grubundaki genç hayvanlara uygulanırlar. Erginler için (gebeler hariç) azaltılmış dozda ayrı bir aşı olan Ergin aşılarının uygulanması gereklidir. Bu açıdan kitle aşılamaları için uygun değildir. la uygulamalara kıyasla yavru atma riski daha düşüktür. Bu nedenle riskin düşük olduğu gebeliğin son aylarında kullanılabilmektedir. Uygulaması kolaydır ve güvenlidir. Enjektabl aşılar uzun süreli serolojik yanıt oluşumuna neden olur ve bu durum aşılı ve enfekte hayvanların ayrımında problemlere neden olur. Gebelik periyodunda uygulandığında gebe koyun ve keçilerde yavru atma riski çok yüksektir. Bu nedenle gebelerde kullanılması kontrendikedir. Saçılım yaygındır ve saçılan bakteri sayısı yüksektir. Uygulama zorluğu vardır ve uygulamalarda risk fazladır. Konjuktival aşıların avantajları; Koyunlarda 3 aydan büyük her yaş ve cinsteki hayvanlara uygulanabildiği için kitle aşılamalarına uygundur. Sığırlarda 3 aydan büyük her yaştaki dişi sığırlara aşı uygulanabilmektedir. Kısa süreli ve düşük seviyede serolojik yanıt oluşumuna neden olur. Böylece aşılı ve enfekte hayvanların ayrımını kolaylaştırır. Gebelik periyodunda uygulandığında gebe koyun ve keçilerde derialtı yol- KONJUKTİVAL AŞILARIN ÖZELLİKLERİ: Brucella konjuktival aşıları, deri altı yolla uygulanan enjektabl Brucella aşılarında kullanılan aynı suşlar kullanılarak hazırlanmaktadır. Liyofilize Konjuktival aşılar renkli bir sulandırıcı ile çözdürülerek hayvanların gözlerine damlatma yoluyla uygulanmaktadır. Rev.1 Konjuktival aşısı, koyun ve keçilerde Brucella melitensis etkeninin neden olduğu Brucellosis hastalığına karşı aktif bağışıklık sağlamak amacıyla kullanılmaktadır. Canlı, attenue ve liyofilize bir aşıdır. Rev.1 aşısı 3 aylıktan büyük her yaştaki sağlıklı erkek/dişi koyun ve keçilere www. www.izmir-vho.org 47 İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI DOSYA: BRUCELLA uygulanabilmektedir. Her bir doz aşı 0.5-2 x109 (0.5-2 milyar) miktarında Brucella melitensis Rev.1 suşu içerir. Enjektabl aşılarda bir dozdaki bakteri sayısı 1-3 milyar idi. S19 aşılarında ise bir dozda 5-10 milyar bakteri (Enjektabl aşılarda 40-120 milyar/doz) bulunmaktadır. Konjuktival aşılarda göze damlatma yöntemiyle uygulanan aşı ile verilen bakteriler, baş ve boyunda bulunan lenf organ ve dokularına gelerek lokalize olurlar. Bu nedenle tüm vucuda generalizasyonları sınırlı kalır ve daha düşük seviyeli bir enfeksiyon, daha az saçılım gösterirler. Aynı zamanda konjuktival aşılamalarda daha kısa süreli ve daha düşük seviyede bir antikor yanıtı meydana gelmektedir. Brucella aşılarındaki Liyofilize pellet belli oranda (1/10.000) Patent Blue V içeren enjeksiyonluk suda çözdürülür. Zararsız bir boya olan patent blue 48 İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI E-DERGİ NİSAN 2013 göze damlatılan aşının fark edilmesi amacıyla sulandırma sıvısına eklenmiştir. Uygulama için hayvanın başı hareket etmeyecek şekilde tutulur ve göz kapağı hafifçe kaldırılarak oluşan konjuktival boşluğa bir damla aşı damlatılır. Damlanın tam olarak konjuktival boşluğa uygulandığından emin olunmalıdır. Şüpheli durumlarda diğer göze tekrar aşı uygulanır. Uygulama aşamasında damlanın uygulayıcı ve hayvanı tutan kişiye bulaşmaması için gereken tedbirler alınmalıdır. Bir doz (bir damla) aşıdaki bakteri sayısının insanlarda enfeksiyon oluşturmak için yeterli olduğu unutulmamalıdır. Bu nedenle aşılama esnasında gerekli tedbirler titiz bir şekilde uygulanmalıdır. Aşılamadan sonra göze damlatılan aşıda bulunan bakteriler belli bir süre (1-2 hafta) canlılığını koruyabilmektedir. Ayrıca doğum yapan hayvanlarda genital yolla, laktasyondaki hayvanlarda süt yoluyla aşı suşunun saçılım gösterebileceği tüm referans kaynaklarda belirtilmektedir. Konjuktival aşılarda enfeksiyon ve saçılım riski daha düşük olmasına rağmen Türkiye’de tüm Brucella aşılarının yasal arınma süresi 3 ay olarak kabul edilmiştir. Aşılanan hayvanlar 3 ay süreyle kesime sevk edilmemeli, sütleri ise gerekli işlemlerden sonra (pastöri- İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI DOSYA: BRUCELLA zasyon, UHT, kaynatma gibi) işlemlerden sonra tüketilmelidir. Aşı uygulayan kişilerin korunması gerekir Brucella aşılamalarında uygulayıcının korunmasına yönelik uyarılar ve alınması gereken tedbirler aşağıdaki gibi sıralanabilir. edilen bölge su ve sabun veya uygun bir dezenfektanla iyice yıkanmalıdır. Dezenfektan olarak Fenolik, İodofor, Aldehit formulasyonlu dezenfektanlar veya alkol kullanılabilir. Ciddi bulaşma tehlikesinde gecikmeden tıbbi yardım alınmalıdır. Aşılama sonrası aşı şişeleri, enjektörler ve aşılama ekipmanı çevreye atılmamalı, 30 dakika kaynatılarak veya uygun ile dezenfektanla muamele edilerek imha edilmelidir. Son kullanma tarihi geçen veya imhası gereken aşılar için de aynı yöntemle veya 121 °C’de 20 dakika süreyle otoklav işlemiyle imha işlemi uygulanmalıdır. Hayvan sahibi olası saçılımlar konusunda uyarılmalıdır. Brucella aşı suşları, insanlar için patojendir. Aşı suşu düşük virulense sahip olmasına rağmen, özellikle mukoz membranlar, hasarlı deri yoluyla insanları enfekte edebilir. Bu nedenle uygulama sırasında asepsi ve antisepsi kurallarına uyulmalı, eldiven, maske ve gözlük gibi koruyucu ekipmanlar kullanılmalıdır. Aşı sulandırma ve uygulaması işlemlerinde aşının göz ve deriye temasından özellikle kaçınılmalıdır. Uygulama sonrasında eller, su ve sabunla yıkanmalıdır. Aşı ile kazara temas halinde temas Aşılanan hayvanlar: Aşılamadan sonra hayvanlarda aşırı reaksiyonlar görülmemektedir. Bazen görülen geçici beden ısısı yükselmesi ve normal aşı reaksiyonu olarak değerlendirilmelidir. Ayrıca uygulanan aşı, erken dönemde infeksiyon ile karışabilen serolojik yanıta neden olabilir. Ancak belli bir süre sonra (4-5 ay) antikor seviyeleri sıfır noktasına düşmektedir. Bu nedenle aşılamadan belli bir süre sonra yapılacak testlerle hasta ve enfekte hayvanları ayırt etmek mümkün olacaktır. Aşılamanı yoğun olarak uygulandığı bu dönemwww. www.izmir-vho.org 49 İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI DOSYA: BRUCELLA de serolojik test sonuçlarının hastalık teşhisi açısından önemi olmayacağı için resmi laboratuvarlarda Brucella serolojik testlerinin uygulanması yasaklanmıştır. Konjuktival aşılamalarda kalıcı antikor yanıtı oluşmadığı için, projenin daha sonraki aşamalarında serolojik testler hastalık teşhisi için kullanılabilecektir. Bu aşamaya gelindiğinde test ve kesim yöntemiyle eradikasyonun ileri aşamasının uygulanmasına geçilecektir. Brucellozis hastalığına karşı bağışık koruma esas olarak hücresel bağışıklık özelliğindedir. Brucella aşılamalarında antikor yanıtı bağışıklığın kriteri değildir, ancak immun sistemin uyarılma derecesinin bir göstergesi olarak değerlendirilebilir. Hastalığın etkeni hücre içine yerleşen bir bakteri olduğu için kandaki antikorların etkisi sınırlı kalmaktadır. Konjuktival aşıların gebelerde kullanımı Rev.1 aşısı 3 aylıktan küçük hayvanlara, ayrıca zayıf ve hasta hayvanlara uygulanmamalıdır. Tüm Brucella aşıları genel kural olarak abortlara neden olabilecekleri için gebelerde kullanılmamalıdır. Ancak konjuktival aşılar ile yapılan kitle aşılamalarında, daha fazla hayvanın aşılanması için abort riskinin düşük olduğu gebeliğin 50 İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI E-DERGİ NİSAN 2013 son ayındaki hayvanlar aşılanması tercih edilebilmektedir. Gebeliğin erken döneminde yapılan aşılamalarda aşı suşu, yavru ve yavru zarlarına zarar vererek abortlara neden olabilir. Gebeliğin ileri döneminde ise (koyunlarda son ay) yavru ve yavru zarları gelişimini büyük oranda tamamladığı için abort riski düşüktür. Ancak koç ve teke katımının kontrol edilmediği sürülerde, yani koç ve tekelerin devamlı sürüde bulunduğu durumlarda, koyun ve keçilerde gebeliğin son ayını tespit etmenin güçlüğü nedeniyle bu kurala uymak pratikte mümkün olamamaktadır. Nitekim Türkiye’de uygulanan eradikasyon projesinin ilk yıl aşılamalarında gebeliğin erken döneminde aşılanan sürülerde düşük oranlarda da olsa abort vakaları görülebilmektedir. 2013 yılı Mart ayında yayınlanan Hayvan Hastalıklarında Tazminat Yönetmeliğine göre (06.03.2013, Sayı : 28579) resmî veteriner hekim veya sorumluluğundaki yardımcı sağlık personeli ile yetkilendirilmiş veteriner hekim tarafından yapılan aşı ve serum uygulaması nedeniyle öldüğü veya ölüm öncesi kesime tabi tutulduğu resmî veteriner hekim raporu ile tespit edilen hayvanların bedellerinin tamamının ödenmesi kararlaştırılmıştır. Böylece eradikasyon projesi nedeniyle yapılan aşılamadan zarar gören hayvan sahiplerinin mağduriyetinin İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI DOSYA: BRUCELLA giderilmesi sağlanmıştır. Konjuktival aşıların hasta sürülerde kullanımı Brucellozis görülen sürülerde aşı kullanımı çok sorulan sorulardan birisidir. Bir sürüde abort görülmesi Brucellozis’ten şüphelendirir ancak Laboratuvar teşhisi olmadan kesin tanı konulamaz. Hayvan Hastalıkları ile Mücadele ve Hayvan Hareketleri Kontrolü (2013/04) Genelgesine göre “.. Bakteriyolojik olarak hastalığın tespit edildiği yerlerde henüz konjuktival aşı uygulanmamışsa mihrak aşılaması yapılacak, mihrak aşılamalarında özellikle aynı merayı kullanan birkaç köy varsa sirayete maruz sınıfına bu köylerde alınacaktır.” Buna göre Brucellozis pozitif olan sürülerde aşı uygulanması gerektiği anlaşılmaktadır. Bu yolla sürüde veya mihrakta bulunan özellikle negatif olan hayvanların bağışıklanması hedeflenmektedir. Hastalık çıkışı ve Tazminat Brucellozis eradikasyon projesi gereğince Brusellozis hastalık çıkışı ve tazminat ödenebilmesi için bakteriyolojik teşhis yapılması zorunlu tutulmuştur. Serolojik test sonuçlarına göre hastalık çıkışı ve takibi yapılması uygulaması kaldırılmıştır. Damızlık erkek hayvanlarda ise serolojik test kullanımına devam edilerek, pozitif olanlar damızlıktan çıkarılacaktır. Serum pozitif damızlık erkekler tazminatsız kesime sevk edilecek veya kastre edilerek serbest bırakılacaktır. Abort vakalarında atık yapan sığır, koyun ya da keçilerde atık yavruda bakteriyolojik yöntemle Brucellozis tespit edildiğinde, halk sağlığını korumak amacıyla şartlı kesim yapılmaması ve atık yapan hayvan mahallinde itlaf ve imha edilmesi öngörülmektedir. Aynı şekilde aşı uygulamasından sonra görülen abort vakalarında, atık yavruda bakteriyolojik olarak Brucellozis tespit edildiğinde atık yapan hayvan için itlaf ve imha uygulanması yapılacaktır. Sonuç olarak; Brucellozis hastalığı artık ülkelerin gelişmişlik kriterlerinden birisi olarak kabul edilmektedir. 2012 yılında başlatılan Brusellanın Konjuktival Aşı İle Kontrol ve Eradikasyonu Projesi, Türkiye’nin bu hastalıktan kurtulması için büyük bir fırsattır. Bu şansımızı iyi kullanarak gerek hayvan sağlığı, gerek insan sağlığını tehdit eden bu hastalığı eradike etmeliyiz. www. www.izmir-vho.org 51 İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI 52 İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI E-DERGİ NİSAN 2013 İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI VETERİNER HALK SAĞLIĞI, VETERİNER HEKİMLİĞİ MESLEĞİNİN EVRENSELLİĞİNİN BİR GEREĞİ MİDİR? Adnan SERPEN Veteriner Hekim İzmir Veteriner Hekimler Odası Veteriner Halk Sağlığı Çalışma Grubu Üyesi Evrensellik, anlayış düzleminde, hem bilgi hem de siyasal alanlarda genel geçer ilkelerin var olduğunu öne süren ve bu ilkelerin her yerde mutlak geçerliliğini savunan anlayış biçimidir. Bu yaklaşım, gerçekliğin bir bütün olduğunu ve onun bilgisinin de bir bütün olarak varolması gerektiğini öne sürer. Yani bir şeyin insanlar tarafından kabul görüldüğü anlamına gelir (1). Evrensellik düşüncesi, tarihi süreç içerisinde birçok düşünür tarafından savunulmuş ve gündeme getirilmiştir. Daha Milattan altı yüzyıl önce, Konfiçyus, Evrensel İnsanlık düşüncesinin sonucu olarak, uluslar arası bir örgütün kurulması gerektiğini belirterek bu örgüte, yurttaşların en güçlü ve erdemli olanları arasından seçilecek delegeler gönderilerek ortak iş ve çıkarların yönetilmesini önerir(2). Tarihsel süreç içerisinde evrensellik düşüncesi konusunda çok farklı düşünür tarafından bugüne kadar bir takım fikir ve düşünce ortaya atılmıştır. Fakat dünyanın bugün geldiği noktada yaşadığı sorunların giderilmesinde Milattan altı yüzyıl önce, Konfiçyus’un ortaya attığı evrensel- www. www.izmir-vho.org 53 İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI lik düşüncesinin uluslar arası alanda hayata geçtiğini ve kabul gördüğünü görüyoruz. Dünyanın bugüne kadar geçirdiği süreçte önemli bir noktaya gelen evrensellik Veteriner Hekimliği mesleğini de yakından ilgilendirmektedir. Bir ihtiyaçtan ve zaruretten doğan Veteriner Hekimliği mesleği aradan geçen 250 yıl zarfında gerek aldığı eğitim, gerek mesleki uygulamaları açısından evrensellik kazanmış bir meslektir. Bunda, dünyanın 250 yıllık sürecinde ortaya çıkan şartların rolü hiçbir zaman yadsınamaz. Bundan 250 yıl önce bir ihtiyaç ve zaruretten doğan Veteriner Hekimliği mesleği o tarihlerde hüküm süren ve tüm dünya ekonomilerini alt üst eden, büyük kıtlık ve açlıklara neden olan hayvan hastalıklarına çare bulabilmek içindi. Bu doğuş zamanın Fransa Kralı XV Louis’nin, Fransa’nın Lyon şehrinde Claude Bourgelat (1712-1799) tarafından açılacak veteriner okulunun eğitime başlaması için ikna edilmesi, ve bunun üzerine zamanın Fransa Danıştay’ının 1761 yılında pratisyen veteriner ve hayvan hastalıkları konusunda usta bir yazar olan Claude Bourgelat (1712-1799) ’ın Lyon’da “Sığır,At ve diğer evcil hayvanların anatomi ve hastalıklarını öğretmesi ” amacıyla bir veteriner okulu açması için yetki vermesiyle mümkün olur. Bu yetkinin verilme54 İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI E-DERGİ NİSAN 2013 si ile 1762 yılında Fransa’nın Lyon şehrinde ilk Veteriner Okulu eğitime başlar (3,4,5). Dünyada ilk defa böyle bir eğitimin başlatılması ile bugünün profesyonel veteriner hekimliği anlayışının hayata geçirilmesi ve eğitiminin yapılması için bir dönüm noktası olmuştur. İlk önceleri hayvanların hastalıklarını tedavi etmekle işe başlayan Veteriner Hekimliği mesleği daha o tarihlerde hayvanların etleriyle insanlara bulaşan hastalıkların önüne geçilebilmesi amacıyla et muayenesi için görev alır, daha sonra A.B.D’nin Boston şehrinde bulunan, Bostonlu Frank S. Billings, isimli bir veteriner hekim, 1884 yılında New York’ta “D.Appleton and Company” tarafından, Veteriner Hekim Frank S.Billings’ın < Hayvan Hastalıklarının Halk Sağlığıyla İlişkisi ve Halk Sağlığının Korunması ( The Relation of Animal Diseases to The Public Health and Their Preven tion ) > adlı kitabını yayınlayarak “Hayvan Hastalıklarının Halk Sağlığı İlişkisi,” nin sosyal boyutunun olduğunu ortaya koyarak bunun bilimsel gelişmelere bağlı olduğunu işaret ederek dikkat çeker. Söz konusu kitabın açılış cümlesinde yer alan hayvan hastalıklarının HS ile olan ilgisini açıklayan ifadesi o yıllar itibariyle HS kavramının yeni yeni ortaya çıktığı bir sırada gündeme gelmesi veteriner biliminin İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI HS ile ilişkisini somut olarak ortaya koymasından dolayı çok önemliydi. Daha o yıllarda Frank S. Billings, hastalıklı inek kadar ineğin sütünün de çok önemli bir hastalık kaynağı olduğuna dikkat çeker. Bu gelişmeler, hem kamu , hem özel hayvan sağlığı, hem de koruyucu hekimlik uygulamaları için önemli bir temel oluşturur. (6,7,8,9). Bunların sonucunda 20. yüzyılın başında, koruyucu veteriner hekimlik ulusal programları birçok ülkede kurulur (6,7). 1946 Yılında New York’ta yapılan BM [ Birleşmiş Milletler ( United Nations < UN >)] ‘nin, Ekonomik ve Sosyal Konseyi toplantısında, BM ‘e bağlı WHO [World Health Organization ( Dünya Sağlık Örgütü < DSÖ>)]’ tü kurulması ile ilgili BM ‘nin, Ekonomik ve Sosyal Konseyi toplantısında, BM’e bağlı DSÖ’nün kurulmasına yönelik yapılan tartışmalar sırasında insan sağlığının korunması ve iyileştirilmesi yönünde veteriner hekimliğin bilgi, uzmanlık ve kaynakların insan sağlığının korunabilmesi amacıyla kullanılmasına yönelik veteriner hekimliğin halk sağlığı faaliyetleri için kavramsal bir çerçeve ve programatik bir yapıya kavuşturulması amacıyla ilk defa resmi düzeyde tartışılır (10). 1946 Yılında New York’ta yapılan BM ‘nin, Ekonomik ve Sosyal Konseyi toplantısında, BM’e bağlı DSÖ’ tünün kurulmasına karar verilir ve 1948 yılında resmen kurulur (11,12). 1948 Yılında DSÖ’nün kurulmasıyla birlikte DSÖ bünyesinde VHS departmanının oluşturulması için Amerikalı Veteriner Hekim, ve ayni zamanda Virolog olan Martin M. Kaplan ( 1915 - 2004 ) görevlendirilir ve Veteriner Halk Sağlığı (VHS) birimini,1955 Yılında da VHS’nın Avrupa bölümünü kurar (6,9,13). 1950 Yılının Aralık ayında İsviçre’nin Geneva kentinde DSÖ ve UN/FAO [ United Nations / Food and Agriculture Organization ( Birleşmiş Milletler Gıda Tarım Teşkilatı)]’nın konu uzmanı eksperler ile ortaklaşa düzenlenen ilk Zoonoz ( Hayvandan İnsana Geçen Hastalıklar ) toplantısında, A.B.D’de oluşturulan Amerikan Veteriner Halk Sağlığı Kurulu ( AVHSK ) tarafından ilk defa kullanılan VHS tanımı olan: ”hastalıkların önlenmesi, yaşamın korunması ve insanlığın verimliliği ile refahı adına veteriner tıp bilimin den etkilenen ve onu etkileyen tüm toplumsal olayları kapsamaktadır.” tanımı kabul edilir (9). Bu tanım yıllar sonra 1999 yılında İtalya‘nın Teramo kentinde düzenlenen “VHS‘ nın gelecekteki Trendleri “konulu bir seminerde ve ayrıca WHO‘de düzenlenen toplantılarda;”VHS konsept’i [Concept ( Kavram )]en son şekliyle: veteriner tıp biliminin insanın mantıksal, fiziksel ve sosyal yapısına olan katkıların tümü” olarak tanımlanır www. www.izmir-vho.org 55 İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI (14). 1948 Yılında DSÖ bünyesinde VHS biriminin kurulmasıyla birlikte VHS ile ilgili değişik tarihlerde önemli kararlar alınarak rapor halinde yayınlanır. D.S.Ö ve FAO’nun VHS’na ilişkin aldığı belli başlı önemli kararlar ve bu kararlara ilişkin yayınlanan raporlar sırasıyla şöyle; 11-16 December 1950, tarihleri arasında Geneva’ da düzenlenen JOINT WHO/FAO EXPERT GROUP ON ZOONOSES, isimli toplantıya ait 1951 yılında DSÖ tarafından yayınlanan Joint WHO/ FAO Expert Group on Zoonoses, Report on the First Session, 11-16 December 1950, World Health Organization Technical Report Series No:40.’ raporu, 6-10 June 1955, tarihleri arasında Geneva ‘da düzenlenen Advisory Group on Veterinary Public Health , isimli toplantıya ait 1956 yılında DSÖ tarafından yayınlanan WHO Technical Report Series No:111, Advisory Group on Veterinary Public Health Report ‘u, 11-16 August 1958, tarihleri arasında Stockholm ‘da düzenlenen Joint WHO/ FAO Expert Committee on Zoonoses, Second Report, World Health Organization Technical Report Series No:169. ‘ no’lu rapor, 25 November2 December 1974 tarihleri arasında Geneva’da düzenlenen “ JOINT FAO/WHO EXPERT COMMITTEE 56 İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI E-DERGİ NİSAN 2013 ON VETERINARY PUBLIC HEALTH” isimli toplantıya ait DSÖ tarafından 1975 yılında yayınlanan“ The Veterinary Contribution Public Health Practice, Report of a Joint FAO/WHO Expert Committee on Veterinary Public Health Report, TRS No:573, FAO AS No:96 no’lu, 4-8 December 1989, tarihleri arasında Geneva ‘da düzenlenen ve DSÖ’ü konsültanlarının katıldığı Health Systems Research and Intersectoral Collaboration in Veterinary Public Health , isimli toplantıya ait DSÖ tarafından 1990 yılında yayınlanan WHO/CDS/VPH/90.88 no’lu ve 01-05 March 1999, tarihleri arasında İtalya’nın Teramo, kentinde toplanan WHO Study Group on Future Trends in Veterinary Public Health,’nun 2002 yılında yayınlanan Future Trends in Veterinary Public Health,WHO Technical Report Series: 907 no’lu raporlardır. Alınan bu kararlar ve yayınlanan raporlar sonucunda VHS evrensel bir boyut kazanması nedeniyle gereklerini yerine getirmekte evrenselliğin gereği zorunluluktur. Bu evrensel gereklilik karşısında kimse kendisini bunun dışında tutamaz ve yok sayamaz. VHS’nın evrensel boyut kazanması ayni zamanda Veteriner Hekimliği mesleğini de gerek aldığı eğitim ve yaptığı uygulamaları ile evrensel hale getirmiştir. Çünkü bu evrensellik kaynağını, 1999 yılında İtalya’nın İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI Teramo kentinde düzenlenen “VHS” nın gelecekteki Trendleri” konulu toplantıda VHS’na ; “veteriner tıp biliminin insanın mantıksal, fiziksel ve sosyal yapısına olan katkıların tümü” şeklinde ki tanımdan almaktadır. VHS, bütüncül veterinerlik hizmetlerini içeren, daima insan tıbbı ile iç içe ortak çalışan ve HS içinde Veteriner Biliminin katkılarının farkındalığını ortaya koyabilmek için kullanılan terminolojik bir kavramdır. Çünkü VHS faaliyetleri, doğrudan bireye yönelik hizmet götüren diğer HS faaliyetleriyle birlikte çalışmak zorundadır. VHS’ nın faaliyet alanı oldukça bilimsel olup sadece veteriner hekimleri kapsamaz, aynı zamanda insan hekimlerini, hemşireleri, mikrobiyologları, hayvan kaynaklı hastalıkların tedavi ve korunmasına katkıda bulunan herkesi içine alır. VHS, HS’ nın analiz ve tasarımını içine alan, ayni zamanda hayvanlarla ilgili olmayan alanlara da katkıda bulunur (15). VHS’nın diğer faaliyet alanlarına baktığımızda Biyomedikal bilimler klinik bilimlerini, tıpkı bir ağacın kökleri gibi;nasıl ki ağacın gövdesinin yaprak ve meyve oluşumunu gerçekleştirmesi için kökleri beslerse biyomedikal bilimlerde ayni şekilde Klinik Bilimlerini besler ve destekler (17). Bu nedenle İnsan Tıbbının Klinik Bilimleri şekil-3’de görüldüğü üzere VHS Bi- yomedikal bilimlere verdiği katkı ve destek sayesinde biyomedikal bilimler beslenir, gelişir ve insanlığa hizmet eder. Veteriner Halk Sağlıkçılar: • Gıda Güvenliği ve Korunması • Hayvansal Gıda Kontrolü • Yeni Hastalıklardan/zoonozlardan koruma ve kontrol • İnsan Sağlığı programları • Çevre, Yaban Hayat Sağlığı, Evcil Hayvan Sağlığı, insan ilişkisi • Immunizasyon programları • Çevre/Ekosistem Sağlığı • Toksikolojik kontaminantlar, Yaban hayatı sağlığı • Acil durumlarda ilk yardım (insan ve hayvan) • Biyolojik ve Tarımsal Terörizm • Salgın hastalıkların araştırmaları • Sağlığın geliştirilmesi • Zarar, hasar tespiti ve önlenmesi • Meslek sağlığı programları • İlaç etkileşimi ve güvenliği • Araştırma ve hayvan araştırmaları • Ulusal ve global sağlık Ve diğer alanlara yönelik görevler (19) olmak üzere bu görevlerini dünyanın neresinde olursa olsunlar yerine getirmek mecburiyetinde ve zorunda oldukları için VHS, Veteriner Hekimliği mesleğinin evrensel bir gerekliliğidir. Bu gereklilik veteriner hizmetlerinin sadece hayvan tedavi etmekten ibaret olmadığını ortaya www. www.izmir-vho.org 57 İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI koymaktadır. Bunun sonucunda veteriner hekimliği mesleği 1762 yılında Fransa’nın Lyon şehrinde doğuşundan bugüne kadar yüksek derecede gelişme göstererek bugün Dünya Veteriner Hekimler Birliği [World Veterinary Association (WVA ) ] Başkanı Sayın Dr.Tj.JORNA’nın belirttiği gibi ve şekil-3’de görüldüğü üzere Hayvan Sağlığı, Halk Sağlığı yani VHS ve Hayvan Refahı olmak üzere üç ana sütun üzerine oturan çağdaş bir meslek haline gelmiştir. Halk Sağlığı ( HS ) açısından tüm insanlığı ve ekonomik değeri olan çiftlik hayvanlarını tehdit eden bulaşıcı hastalıkların önlenmesinde tüm dünya ülkelerini ortak kararlar almağa sevk etmesi kısa zamanda Veteriner Hekimliği mesleğinin eğitim ve uygulamada evrenselliğini gündeme getirmesi sonucunda Veteriner Hekimliği mesleğine evrensel bir boyut kazandırmıştır. Çünkü her ülke kendi sınırları içinde alacağı bir takım kararlar kendisinin dışında ki tüm dünya ülkelerinin güvenli olmasını sağlamayabilir. Bunu önleyebilmek için Veteriner Hekimliği mesleğine eğitimden başlayarak mesleki uygulamalara kadar tüm dünyanın ortaklaşa aldığı kararlar doğrultusunda birliktelik sağlanmıştır. Bu konuda ilk uygulama, İngiltere’nin yeni Edinburg Veteriner Koleji Profesör’ü John 58 İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI E-DERGİ NİSAN 2013 Gamgee’nin Avrupa’yı Sığır Vebası’ndan koruyabilmek için uluslararası bir kongrenin yapılmasını önerir. 1863 yılında Almanya’ nın Hamburg kentinde ilk “ Uluslararası Veterinerler Kongresi ”nin toplanmasına da neden olmuştur. Bu kongrede, John Gamgee kongrede; hayvan nakli ve trafiğinin hayvan hastalıklarının yayılmasında oynadığı rolü ve tehlikeye dikkat çekmesi sonucunda ilk defa evrensel boyutta “Hayvan Hastalıklarıyla Savaşımda Kurallar ” saptanır ve uygulamaya konur (21). Veteriner Hekimliği mesleği yüksek derecede gelişmiş bir meslek olup 1762 yılından bugüne kadar bir takım aşamalar geçirerek günümüzde hayvan hastalıklarının teşhis ve tedavisinin dışında şekil-1’de görüldüğü üzere özel uzmanlık gerektiren çok farklı alanları içeren Veteriner Halk Sağlığı hizmet vermesi nedeniyle her yönüyle evrensel bir meslektir. Veteriner Hekimliği mesleğinin evrensel boyut kazanmasında Veteriner Halk Sağlığının rolü hiçbir zaman yadsınamaz. Veteriner Hekimliği mesleği dünyada ilk ortaya çıktığı yıllarda sadece hayvan hastalıklarının tanı ve tedavisi ile uğraşmaya başlamış fakat dünyanın her geçen gün değişen şartlarına bağlı olarak faaliyet alanı gittikçe genişleyerek bugün hayvan hastalıklarının yanı sıra halk sağlığı ve insan İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI sağlığının sağlık sorunlarının çözümünde insan hekimiyle birlikte “ TEK SAĞLIK ( ONE HEALTH ) “konsepti çatısı altında bir takım faaliyetlerde bulunan tıbbın önemli bir disiplini haline gelmesinde evrensel Veteriner Halk Sağlığı anlayışının önemi büyüktür. Uluslararası alanda Veteriner Hekimliği eğitimi ve öğretiminin standardizasyonu konusunda çalışmalar yapan W.V.A,CVE [Committee on Veterinary Education (Eğitim - Öğretim Komitesi )], EU-ACVT [ Advisory Committee on Veterinary Training < of the European Union > ( AB Veteriner Hekimliği Eğitim – Öğretim Danışma Komitesi)] ve EAEVE [European Association of Establishments for Veterinary Education ( Avrupa Veteriner Eğitim Kurumları Birliği < A.V.E.K.B )] adlı kuruluşlar (23) Veteriner Hekimliği mesleğinin evrensel boyutta hizmet verecek Veteriner Hekimlerin yetiştirilebilmesi amacıyla evrensel eğitim programlarını belirlerler. Belirledikleri evrensel eğitim programları içinde evrensel Veteriner Halk Sağlığı eğitim programı da yer alır. Bu üç uluslararası kuruluş, eğitim - öğretim çalışmalarında iletişim ağı oluşturarak eğitim öğretime temel oluşturacak evrensel temel standartları saptar. Veteriner Halk Sağlığı, Veteriner Hekimliği mesleğinin evrensel olmanın gereğidir. Bu neden- ledir ki TEK SAĞLIK KONSEPTİ’ nin temelini oluşturur. Çünkü TEK SAĞLIK KONSEPTİ insan hekimliği ile veteriner hekimliği mesleklerinin dünya sağlığının korunması için birlikte ortak hareket etme ilkesine dayanan evrensel bir kavramdır. Kaynaklar: 1. Wikipedia (2013) Evrensellik . http:// tr.wikipedia.org/wiki/Evrensellik 2. KORKMAZ,Ö.(2002) Tarihsel Süreç İçerisinde Evrensellik Düşüncesi.D.E.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi,Cilt:4, Sayı:3,Yıl:2002 – İZMİR 3. CHARY,J.F.(2009) İnvitation for the next World Conference on Veterinary Education. 12-14 October 2009 Evolving Veterinary Education for a Safer World, Paris – FRANCE 4. Vet2011(2011) Vet2011 why, with whom and how ?. www.vet2011.org 5. ERK,N.(1963) Tarihte Önemli Sığır Vebası ve 1920’ye kadar memleketimizde ki duru mu. A.Ü.Vet.Fak.Dergisi,Cilt.10,Sayı.3-4,Yıl:1963 – ANKARA 6. SCHUMAN,L.M.(1959) The First National Institute on Veterinary Public Health Practice. A.J.P.H , February 1959, Vol:49, No:2 – USA 7. STEELE,J,H.,(1964) The Socioeconomic Responsibilities of Veterinary Medicine,USA 8. STEELE,J,H.(2008) Veterinary Public Health; Past success,new opportunities.Preventive Veterinary Medicine,86 (2008) 224-243 9. TEMİZYÜREK,A.(2007) Çeviri:Vetewww. www.izmir-vho.org 59 İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI riner Halk Sağlığı Kitaplığı (A Bookshelf on Vete rinary Public Health). www. izmir-vho.org 10. ARÀMBULO III, P,V.,(1991) Veterinary public health: perspectives at the threshold of the 21th Century.Rev.sci. tech.Off.Epiz., 1991,11(1),255-262,Paris-FRANCE 11. DİRİCAN,R ve BİLGEL,N.(1993) Halk Sağlığı, II. Baskı.U.Ü.Güçlendirme Vakfı Yayın No:70,U.Ü.İ.İ.B. F.İşletme İktisadi ve Muhasebe Araştırma ve Uygulama Merkezi No:71-BURSA 12. WAIBEL,R.World Health Organization. http://www.faqs.org/nutrition/Smi-Z/ World-He alth-Organization-WHO.html 13. ROSENTSTOCK,L. ve ark.(2011) Public Health Education in the United States: Then and Now, Public Health Reviews.2011:33:39-65,USA. 14. Report of a WHO Study Group ( 2002 ), Future Trends in Veterinary Public Health,WHO Technical Report Series - 2002, WHO Geneva , SWITZERLAND 15. SERPEN,A.(2005) 21.Yüzyılda Veteriner Halk Sağlığı,gelecekteki yeni akımlar.İZMİR -Bölgesi veteriner Hekimler Odası, www.izmir-vho.org 16. The Role Veterinary Public Health (2007) CDC - USA 17. Biomedical Sciences: http://www. vet.utk.edu/departments/comparative/ biomed.php 30.01.2011 , 22:08 18. Comparative Medicine. http://www. vet.utk.edu/departments/comparative/ index.php 30.01.2011 , 22:08 19. PAPPAIOANOU,M.(2008) Roles and Educational Opportunities for Vete60 İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI E-DERGİ NİSAN 2013 rinarians Working in Public Health. June 10, 2008 USPHS Scientific and Training,Tucson. – USA 20. JORNA,Tj.(2009) The general role of the veterinary profession in public health.12th World Congress on Public Health,İstanbul – TÜRKİYE 21. ERK,N.(1978) Veteriner Tarihi-İkinci Baskı.A.Ü.Veteriner Fakültesi Yayınları:352, Ders Kitabı:251 – ANKARA 22. WANNER,M.(2010) Profound education –pre-condution for free movement of veteri narians within Europe.2-3 November 2010-FVE TAIEX Workshop on Strengthening livestock health and Veterinary Services in Kiev – UKRAINE 23. BURGU, İ., GÜLCÜ, H, B., UĞUR, M., BATMAZ, H., DURGUN, Z. (2008) Türkiye’de Veteriner Hekimlik Eğitimi ve İnsan Gücü Planlaması Mevcut Durum ve 2013 Vizyo nu.Tıp-Sağlık Bilimleri Eğitim Konseyi Türkiye’de Tıp-Sağlık Bilimleri Alanında Eğitim ve İnsan Gücü Planlaması Veteriner Hekim Çalışma Grubu-Türkiye’de Tıp-Sağlık Bilimleri Alanında Eğitim ve İnsan Gücü Planlaması-Mevcut Durum ve 2013 Vizyonu,Şubat 2008 İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI Atafen, Türkiye’nin ilk 7li ve 9lu aşılarını üretti. Dünya Veteriner Hekimler Günü 2013 ana temasının aşı olması dolayısıyla da İzmir için önem taşıyan bu başarıdan dolayı kendilerini kutluyoruz. İzmir’de faaliyet gösteren Atafen Firması 7li ve 9lu kombine aşıları üreterek Veteriner Hekimlerin ve hayvancılık sektörünün kullanımına sundu. Daha önce Türkiye’de 5’li ve 6’lı kombine aşılar üretilebiliyordu. Daha büyük kombine aşılar ise ithalat yoluyla sağlanıyordu. Önce 7li aşı Ata Fen, Aralık 2012 tarihinde Colimix 7 aşısını meslektaşlarının ve hayvancılık sektörünün hizmetine sundu. Kutlama için bir araya gelen gruba teknik açıklamada bulunan Aşı Üretim Bölümü Direktörü Dr. Mestan Özyer Clostridium perfringens B,C,D, Novyi, Septicum, Chauvoei ve E.coli komponentlerinden oluşan 7’li karma aşının Veteriner Hekimlerin ve hayvan sahiplerinin yüzünü güldüreceğini, Avrupa Farmakopesine uygun bir aşı üretmiş olmakla ve Türkiye’de üretilen ilk 7’li karma aşıyı piyasaya vermekle büyük gurur duyduklarını ifade etti. Türkiye’de en çok görülen hastalıkla- ra karşı 7’li aşı Dr. Mestan Özyer, tek aşıyla Türkiye’de en çok görülen Clostridial haslalıklar olan Yanıkara, Malignant ödem, Bradzot, Enfeksiyöz Nekrotik Hepatitis, Enterotoksemi hastalığının 3 ayrı tipi olan Kuzu Dizanterisi, Struck ve Yumuşak Böbrek Hastalığı ve E.coli enfeksiyonlarına karşı bağışıklık sağlamanın Colimix 7 ile mümkün olacağını söyledi. Avrupa Farmakopesine göre aşı üretiminin zorlukları olduğunu, ancak titiz bir çalışmayla bu zorlukların üstesinden gelindiğini söyleyen Dr. Özyer’i ve ekibini tüm merkez personeli içtenlikle kutladılar. Genel Müdür Tahir S.Yavuz önce Dr. Mestan Özyer’i ve sonra da aşıyı üreten ekibi kutladı ve başarılarının artarak devam edeceğine inandığını belirtti. 7’Lİ DEN SONRA 9’LU AŞI Ata Fen yakında piyasaya verdiği 7’li Karma Clostridium + E.coli aşısının ardından 2013 Ocak ayında 9’lu www. www.izmir-vho.org 61 İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI duyduğu gururu diğer çalışanlarla paylaştı. Karma aşısı olan Colimix-9 aşısının da üretimini gerçekleştirerek satışa sundu. Şirket merkezinde çalışanlarla yapılan bir kutlama töreninde 9’lu pastayı kesen Ata Fen yetkilileri Türkiye’nin ilk 9’lu Karma aşısını üretmiş olmaktan dolayı mutluluklarını dile getirdiler. Her iki aşı da Avrupa Farmakope kriterlerinde Dr. Özyer asıl başarının Avrupa Birliği Standartlarında bir aşının üretilmiş olması olduğunu söyleyerek “biz baştan beri kalite çıtasını yukarıya koymuştuk ve GMP şartlarında üretimi hedeflemiştik, bu zorlu koşullarda bile böyle kaliteli aşılar yapabilmek güvenimizi pekiştirdi, 9’lu karma yaptık, E.coli ile kombine ettik, üstelik AB standartlarında bir ürün ortaya çıkardık, bu yaptıklarımız yapacaklarımızın işaretidir.” diyerek 62 İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI E-DERGİ NİSAN 2013 Bölüm Direktörü Dr. Özyer “7’li ve 9’lu aşıları üretebilmek bu ülkenin bir başarısıdır, ‘Türkiye artık üretebiliyor’ diyebilmenin gururunu yaşıyoruz” dedi. Colimix-9 aşısında Yanıkara, Malignant ödem, Bradzot, Enfeksiyöz Nekrotik Hepatitis, Enterotoksemi hastalığının 3 ayrı tipi (Kuzu Dizanterisi, Struck ve Yumuşak Böbrek Hastalığı) ve E.coli yanı sıra Basiller İkter ve Cl.sordellii enfeksiyonlarına karşı bağışıklık sağlıyor. Tahir S.Yavuz, Aşı Üretim Bölümü çalışanlarını ve Bölüm Direktörü Dr. Mestan Özyer’i kutladı. Dr. Özyer “Türkiye’nin ilk 9’lu Karmasını ve dünyada E.coli ile kombine ilk Clostridium Karmasını yapmak bize nasip oldu. Ben ve ekibim çok mutluyuz, meslektaşlarımıza ve sektöre daha nice birbirinden değerli aşılar sunacağız” dedi. Ayrıntılı bilgi için : http://www.atafen.com.tr/ İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI 27 NİSAN 2013 DÜNYA VETERİNER HEKİMLER GÜNÜ KUTLU OLSUN Etkinliklerimiz: Veteriner Hekimler Ormanı İçin Fidan Dikme Töreni (27 Nisan Cumartesi- Çeşme /Ildırı Mevkii) Liselerde Meslek Tanıtımı (22- 26 Nisan Haftası) İlk kez İzmir Veteriner Hekimler Odası olarak bu yıl İlimizde meslektaşlarımızın görev yaptığı tüm kamu kurumlarına yazışma yapılarak, Dünya Veteriner Hekimler Günü ve mesleğimizin önemi hakkında bilgilendirme yapılmış, afişimiz gönderilmiş ve etkinliklerimiz duyurulmuştur. www. www.izmir-vho.org 63 İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI İKİ TOPLANTI BİR HABER İki Toplantı Bir Haber Dr. Abidin ATASOY Veteriner Hekim İl Sağlık Müdürlüğü Halk Sağlığı Şube Müdürlüğü tarafından Leishmania konusuna ilişkin Ocak ve Şubat aylarında iki ayrı toplantı düzenlendi. İlk toplantıda İl Sağlık Müdürlüğü Halk Sağlığı Şube Müdürlüğü tarafından Leishmania hakkında bilgilendirme amaçlı bir sunum yapıldı. İlimizdeki özellikle köpek popülasyonuna ilişkin durum konuşuldu. Sahipsiz hayvanlara ilişkin mevcut yasalar kapsamında Orman ve Su İşleri İzmir Şube Müdürlüğü tarafından bilgilendirme yapıldı. İkinci toplantıda Visseral Leishmaniasis’in en önemli rezervuarı olarak kabul edilen köpeklerde hastalığın tanısının nasıl konulacağı ve hangi bölgelerde hastalığın araştırılmasına başlanılacağı ele alındı. Sahipli köpeklerde ve sokak köpeklerinde hastalığın kontrol altına alınmasının önemi vurgulandı. Bu konunun da ancak hastalığın yaygınlığının İzmir’de ortaya konulabilmesiyle başarılabileceği dile getirildi. 64 İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI E-DERGİ NİSAN 2013 Bu amaçla Ege Üniversitesi Parazitoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyeleri Prof. Dr. Yusuf ÖZBEL ve Prof. Dr. Seray ÖZENSOY hastalığın tanısının konulabilmesi için gerekli laboratuvar desteğini verebileceklerini ifade ettiler. Belediyelerin Veteriner İşleri Müdürlüğü yetkililerinin de katılım sağladığı toplantıda sokak köpekleri için pilot bölge olarak Bornova ilçesi düşünülerek bir sonraki toplantıya kadar gerekli fizibilite çalışmasının yapılması gerekliliğinde hem fikir olundu. Sahipli köpeklerde hastalığın tespiti amacıyla odamız tarafından gerekli bilgilendirmelerin yapılabileceği dile getirildi. Bununla birlikte hazırlanacak olan posterlerin ve broşürlerin klinisyen Veteriner Hekimlere dağıtılması konusunda odamızın üzerine düşen sorumluluğu yerine getireceği ifade edildi. İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI GEDİZ DELTASI; İZMİR’İN DOĞAL CENNETİ Ömer DÖNDÜREN Biyolog İzmir Kuşcennetini Koruma ve Geliştirme Birliği www. www.izmir-vho.org 65 İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI Gediz Havzası ve Deltası’nın Genel Özellikleri Antik çağdaki adı Hermos olan Gediz Nehri, Ege Bölgesi’nin Büyük Menderes’ten sonra ikinci büyük akarsuyudur ve oluşturduğu Gediz Havzası yaklaşık 1,7 milyon hektarlık (17.000 km2) alanıyla Türkiye yüz ölçümünün % 2,2‘sini kaplar. Kaynağını Kütahya ili sınırları içinde bulunan Murat ve Şaphane dağlarından alan Gediz Nehri, toplam 401 km’lik bir yol kat ederek İzmir Körfezi’nin kuzeyindeki deltasında denizle buluşur. Nehir tarih boyunca 7 defa yatak değiştirerek 40.000 hektarlık Gediz Deltası’nı oluşturmuştur. Günümüzde deltanın sınırları en doğuda Mavişehir’den başlayarak, kuzeybatıda Foça Tepeleri’ne, kuzeyde ise Menemen’e kadar uzanmaktadır. Deltanın yaklaşık 20.000 hektarlık kısmı sulak alan özelliğindedir. İzmir Kuş Cenneti ile Gediz Deltası bazı durumlarda aynı anlamda, bazı durumlarda ise tamamen farklı anlamlarda kullanılabilmektedir. İzmir Kuş Cenneti adıyla tanımlanan bölge, daha çok Gediz Deltası’nın içinde bulunan yaklaşık 8000 hektarlık Homa Dalyanı Yaban Hayatını Koruma Sahası’nı ifade etmektedir. Gediz Deltası Sulak Alanı’nın büyüklüğü ise bunun iki katından fazladır. Bu duruma benzer şekilde bazı durumlarda Gediz Deltası ifadesi deltanın tümünü ifade 66 İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI E-DERGİ NİSAN 2013 etmek için kullanılırken, daha yaygın olarak sadece sulak alan ve koruma bölgesi içinde kalan 20.000 hektarlık kısmı tanımlamak için kullanılmaktadır. Bu yazı içinde Gediz Deltası, 20.000 hektarlık Gediz Deltası Sulak Alanı’nı temsilen kullanılmıştır. Flora ve Vejetasyon Gediz Deltası Akdeniz iklim kuşağı içerisinde bulunması nedeniyle, vejetasyonu Akdeniz bitki örtüsü özellikleri taşır. Deltada bu zamana kadar yapılan bilimsel çalışmalarda 61 familyaya ait 314 bitki türü belirlenmiştir. Bu bitki türlerinden ikisi (Campanula lyrata subsp. lyrata ve Stachys cretica subsp. smyrnaea) endemiktir. Gediz Deltası’nın özellikle güney kısımlarında önemli bir alan kaplayan Süpürge otu (Limonium sieberi) bitkisinin oluşturduğu habitatlar, Avrupa Birliği Habitat Yönetmeliği altında öncelikli korunması gereken bir habitat tipidir. Deltada yer alan tatlı ve tuzlu su İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI bataklıkları, lagünler, sazlıklar, tepeler, tuz tavaları, geçici sulak çayırlar, tuzcul bozkırlar gibi birbirinden farklı habitatlar, farklı özellikteki bitki birliklerinin alanda görülmesini sağlamaktadır. Deltada tuzlu suyun etkili olduğu alanlarda tuzcul bitkiler hâkimdir. Mavişehir’den başlayarak, Foça Tepeleri’ne kadar denizle karanın buluştuğu tüm kıyı şeridinde, lagünlerin iç kesimlerinde ve deltanın kıyıdan iç kesimlere doğru olan alanlarında bu tuzcul bitkiler egemen konumdadır. Tuz oranının denize yakın kesimlere oranla daha düşük olduğu ve tatlı suyun alana girmeye başladığı bölgelerde Ilgın (Tamarix smyrnensis) çalıları da kendini göstermeye başlar. Ilgın özellikle deltanın kuzey ve güney kesimlerindeki bazı bölgelerde oldukça sık çalılık kümeleri oluşturur. Gediz Deltası’nın güney kesimlerindeki eski nehir yatakları, sulama, tahliye ve drenaj kanallarının içinde ve yağmur sularıyla beslenen orta ve kuzey bölgelerde özellikle Kamış (Phragmytes australis) ve Hasır Sazı (Typha sp.) bol olarak bulunur. Bu bitkilerin bulunduğu tatlı su habitatları pek çok kuşun üreme, gizlenme ve beslenme alanı olmaları, tatlı-tuzlu su dengesinin sağlanmasındaki rolleri, ağır metal ve diğer bazı zararlı kimyasalları belli ölçülerde arıtmaları nedeniyle deltadaki doğal yaşam açısından çok önemlidir. Deltada yer alan tatlı su habitatlarındaki yukarıda belirtilenlerin dışında en yaygın türler Sandalye Sazı (Scirpus sp.), Kofa (Juncus sp.), Sumercimeği (Lemna sp.) ve Ilgın (Tamarix smyrnensis)’dır. Üçtepeler ve Taşlıtepeler’de ise maki ve frigana vejetasyonları ile plantasyon olan Fıstık Çamı (Pinus pinea) ve Okaliptüs (Eucalyptus camaludensis) ağaçları görülebilir. Maki vejetasyonu bitkilerinden Sakız (Pistacia lentiscus), Menengiç (Pistacia terebinthus), Kokar Çalı (Anagyris foetida), Kermes Meşesi (Quercus coccifera) ve Kuşburnu (Rosa canina) en yaygın olan türlerdir. Frigana vejetasyonunda ise Abdestbozan (Sarcopoterium spinosum), İzmir Kekiği (Origanum onites), Kuşkonmaz (Asparagus acutifolius) ve Çiriş Otu (Asphodelus aestivus) en yaygın görülen türlerdir. Fauna Deltalar yapıları gereği çok farklı tipte habitatlar içermelerinden dolayı, buralardaki yaban hayatı da buna göre şekillenmekte ve çeşitlenmektedir. Gediz Deltası da içerdiği farklı habitatlar nedeniyle, başta kuşlar olmak üzere çok sayıda hayvan türüne ev sahipliği yapmaktadır. Ne yazık ki kuşlar, sürüngenler ve balıklar dışındaki fauna www. www.izmir-vho.org 67 İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI üyeleri hakkında deltada yapılmış çalışma bulunmamaktadır. Deltada yaşayan memeli türleriyle ilgili bilgilerimiz kısıtlıdır. Var olan bilgiler de daha çok büyük memeliler ile ilgilidir. Kemirgen ve yarasa türleri gibi görülmesi ve tanımlanması daha zor olan gruplar hakkında neredeyse hiç veri bulunmamaktadır. Ancak alanda özellikle kuş araştırmaları ya da amatör kuş gözlem gezileri sırasında rastlanan memeli hayvanlar da kaydedilmektedir. Memeli hayvan türlerinden Çakal (Canis aureus), Tilki (Vulpes vulpes) Yaban Domuzu (Sus scrofa), Yaban Tavşanı (Lepus europaeus), Yaban Kedisi (Felis sylvestris), Saz Kedisi (Felis chaus), Gelincik (Mustela nivalis), Porsuk (Meles meles) gibi türler deltada görülmektedir. Alanda en fazla gözlenen yırtıcı memeliler ise Çakal, Tilki ve Yaban Kedisi’dir. Çakallar genellikle Üçtepeler’deki kaya inlerini dinlenmek ve üremek için kullanmaktadır. Üçtepeler’in dışında tuz tavaları arasında, sazlıklar civarında ve hatta tuzla ile Mavişehir arasındaki alanlarda dahi görülebilmektedir. Tilki ise insana Çakal’dan daha fazla yaklaşabilmekte, bazen köylerin içlerinde ve Kuş Cenneti Ziyaret68 İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI E-DERGİ NİSAN 2013 çi Merkezi civarında gözlenmektedir. Genellikle Üçtepeler’deki ve sazlıkların arka kesimlerindeki kum tepelerindeki inlerde yavrulamaktadır. Yaban Kedisi de alanda görülebilen yırtıcı türlerindendir. Daha çok sazlıkların yakınlarında, çalılık alanlarda ve Üçtepeler civarında görülen tür, Ziyaretçi Merkezi etrafında da birkaç kez gözlenmiştir. Bunların dışında Porsuk, Gelincik ve çok nadir de olsa Saz Kedisi alanda yaşayan önemli yırtıcı memeli türlerindendir. Porsuk çok sık olmasa da Üçtepeler ve tuz tavalarının aralarında gözlenmiştir. Saz Kedisi çok nadir bir kedi türü olup alandan birkaç kaydı bulunmaktadır. Yaban Domuzu ise özellikle sazlık-bataklık alanlar ve buralara yakın tarım alanlarında sıkça gözlenmektedir. Kemirgen türlerinden de deltada yaygın bir tür olan Yaban Tavşanı sıkça görülen türlerdendir. Bunlarla beraber civardaki köylülerin bıraktıkları yılkı atları da kuzey tuz tavaları arasında, Üçtepeler’de ve sazlıklar civarında yaşamlarını devam ettirmektedir. Sürüngen faunası açısından da delta oldukça zengindir. Deltada yapılan araştırmalarda 9 tür İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI yılan, 10 tür kertenkele, 2 tür su kaplumbağası, 2 tür deniz kaplumbağası, 1 tür kara kaplumbağası ve 4 tür de kurbağaya rastlanmıştır. Yılan türleri arasında en çok karşılaşılan tür, 180 cm boya ulaşabilen ancak zehirsiz bir tür olan Hazer (Bozyörük) Yılanı (Coluber caspius)’dır. Deltada bulunan zehirli yılan türü Şeritli Engerek (Vipera xanthina)’tir ve taşlık-kayalık alanlarda nadiren görülmektedir. Kertenkele türlerinden ise Tarla Kertenkelesi (Ophisops elegans) düzlük otluk alanlarda, Dikenli Keler (Laudakia stellio) ise Üçtepeler’deki taşlık-kayalık bölgelerde görülen türlerdir. Geniş Parmaklı Keler (Hemidactilus turcicus) de alanda sıkça görülür ve binalarda insanlarla beraber yaşar. Kurbağalardan ise Ova Kurbağası (Pelophylax ridibundus) en sık görülen türdür. Gece Kurbağası (Pseudepidalea viridis), Ağaç Kurbağası (Hyla orientalis) ve Siğilli Kurbağa (Bufo bufo) deltada görülebilen diğer kurbağa türleridir. Türkiye’de Akdeniz ve Ege bölgelerinde bazı kumsallara yumurtlayan Adi Deniz Kaplumbağası (Caretta caretta) ve Yeşil Deniz Kaplumbağası (Chelonia mydas) da deltaya yakın deniz kesimlerinde ve İzmir Körfezi içerisinde gözlenmektedir. Delta boyunca uzanan kıyılarda ve dalyanlarda toplam 60 tür deniz ba- lığı, Gediz Nehri ağzında ve Sazlıgöl’de de toplam 14 tür tatlı su balığı tespit edilmiştir. Deltadaki ekolojik döngüdeki önemlerinin yanı sıra balık türlerinin birçoğu ekonomik değere de sahiptir ve yöre insanına gelir sağlamaktadır. Çamaltı Tuz İşletmesi’nin pompalarından yavru iken giren Kefal, Lidaki, Levrek, Dilbalığı ve Gümüş Balığı, buralarda avlanan Tepeli Pelikan, karabatak, sumru, martı, balıkçıl ve batağan türleri gibi kuş grupları için besin kaynağı oluşturmaktadır. Canlı türleri arasında kuşlar önemli bir grubu oluşturur. Deltada bugüne kadar kaydedilen kuş türü sayısı 289’dur ve bu türlerden 235 kadarı yılda en az bir kez alanda gözlenmektedir. Tüm Türkiye’de görülen kuş türü sayısının 470 civarında olduğu düşünülürse, ülkemizdeki kuş türlerinin yarısından fazlasının deltada da görülmesi, alanın kuşlar açısından ne denli değerli olduğunu ortaya koymaktadır. Deltada görülen türler arasında nesli Dünya, Avrupa ya da Türkiye ölçeğinde tehlike altında olan pek çok tür bulunmaktadır. Tepeli Pelikan (Pelecanus crispus), Küçük Kerkenez (Falco naumanni), Bozkır Delicesi (Circus macrourus), Akça Cılıbıt (Charadrius alexandrinus), Mahmuzlu Kızkuşu (Vanellus spinosus), Bataklıkkırlangıcı (Glareola pratincola) gibi pek çok türün nesli ülke, kıta ya da Dünya ölçeğinde tehlike altındadır. www. www.izmir-vho.org 69 İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI Tablo 1. Gediz Deltası’nda görülen nesli küresel ölçekte tehlike altında olan kuş türleri. Türkçe isim Dikkuyruk Tepeli Pelikan Sibirya Kazı Latince isim Oxyura leucocephala Pelecanus crispus Branta ruficollis Statüsü EN VU EN Şah Kartal Pasbaş Patka Aquila heliaca Aythya nyroca VU NT Toy Mezgeldek Boz Kirazkuşu Bozkır Delicesi Otis tarda Tetrax tetrax Emberiza cineracea Circus macrourus VU NT NT NT Gediz Deltası, Flamingo’nun Türkiye’de Tuz Gölü ile birlikte ürediği iki alandan biridir. Deltada son yıllarda yapılan koruma ve restorasyon çalışmaları ile üreyen Flamingo çifti sayısında önemli bir artış olmuş ve delta 5000 ile 8000 çift arasında Flamingo’nun ürediği bir alan haline gelmiştir. Kış Ortası Su Kuşu Sayımları’nda, 17.000 kadar Flamingo’nun kışı deltada geçirdiği tespit edilmiştir. 2003 yılında bu yana yapılan halkalama çalışmaları ile Gediz Deltası’nda doğan Flamingo yavrularının bir kısmı halkalanmaktadır. Bu çalışmaların sonuçlarına göre deltada doğan yavrulardan Fransa, İtalya, Yunanistan, İspanya, Tunus gibi ülkelerde gözlenmiştir. Yine aynı şekilde bu ülkelerde doğup halkalanan Flamingo’lar da Gediz Deltası’nda zaman zaman gözlenmektedir. 70 İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI E-DERGİ NİSAN 2013 Deltadaki durumu Nadir Ürüyor Çok soğuk kışlarda görülüyor Nadir Az sayıda düzenli görülüyor Nesli tükenmiş Nadir Nadir Nadir Gediz Deltası, nesli Dünya ölçeğinde tehlike altında olan ve tüm Dünya popülasyonu 15.000 kadar olan Tepeli Pelikan (Pelecanus crispus) ın Manyas Gölü (Balıkesir), Büyük Menderes Deltası (Aydın), Aktaş Gölü (Ardahan), Işıklı Gölü (Denizli) ve Kızılırmak Deltası (Samsun) ile birlikte Türkiye’de ürediği 6 alandan biridir. Homa Dalyanı’nın içindeki küçük adacıklarda her yıl 70 çift kadar Tepeli Pelikan kuluçkaya yatmaktadır. Ayrıca delta bu türün kışlaması açısından da büyük önem taşımaktadır. Bazı yıllarda 700 kadar Tepeli Pelikan kışı Gediz Deltası’nda geçirebilmektedir. Gediz Deltası Kara Gagalı Sumru (Sterna sandvicensis) nun Türkiye’de bilinen tek üreme alanıdır. Sumru (Sterna hirundo)’nun da Türkiye’de en yüksek sayıda ürediği alan yine İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI Gediz Deltası’dır. Gediz Deltası Kara Leylek (Ciconia nigra)’in Türkiye’de düzenli olarak kışladığı tek alandır. Deltada yıl boyu Kara Leylek görmek mümkündür. tıcı türü varlığı sistemin sağlıklı işlemesi ve deltadaki besin potansiyelini göstermesi yönünden önemli bir parametredir. Gediz Deltası’nda 2006 baharında yapılan “Üreyen Kuşlar Atlas Çalışması” nda, 61’i kesin, 25’i yüksek ihtimalle ve 17’si de muhtemel olmak üzere toplam 103 kuş türüne üreme kaydı verilmiştir. Gediz Deltası, kışlayan su kuşları açısından da ülkemizin en önemli sulak alanlarından biri konumundadır. Deltada her yıl gerçekleştirilen Kış Ortası Su Kuşu Sayımı’nda, yıllara göre değişmekle birlikte genelde 30.000 ile 130.000 arasında sukuşu sayılmaktadır. 2004 yılından bu yana İzmir Kuş Cennetini Koruma ve Geliştirme Birliği ve Menemen Sol Sahil Sulama Birliği arasında imzalanan sözleşme ile sazlıklara düzenli olarak sağlanan tatlı su sayesinde, bu alanlarda iyileşme meydana gelmiştir. Bu sayede, özellikle bu bölgeleri tercih eden, başta ördek türleri olmak üzere, kuş türlerinde son yıllarda önemli artışlar gözlenmektedir. Bunların yanı sıra Gediz Deltası yırtıcı kuş türleri açısından adeta başlı başına bir cennet durumundadır. Deltada bu zamana kadar 35 yırtıcı kuş türü kaydedilmiştir. Ekosistemlerin en önemli unsurlarından biri olan av-avcı ilişkisi açısından, bu denli yüksek yır- Koruma Statüleri Gediz Deltası’nın 8000 hektarlık kısmı Orman Bakanlığı tarafından 1982 yılında Yaban Hayatı Koruma Sahası ilan edilmiştir. Bu tarihten önce deltanın herhangi bir koruma statüsü yoktur. Daha sonra Kültür ve Turizm Bakanlığı’nca 1985 yılında Leukai antik kentinin bulunduğu Üçtepeler mevkii 1. Derece Arkeolojik Sit Alanı, Sazlıklar kısmı 1. Derece Doğal Sit Alanı, Yaban Hayatı Koruma Sahası’nın geri kalan kısmı da 2. Derece Doğal Sit Alanı olarak tescil edilmiştir. Çevre Bakanlığı 1998 yılında Gediz Deltası’nı Ramsar Alanı ilan etmiştir. Ramsar Alanı’nın sınırları Çamaltı Tuzlası ile Mavişehir arasındaki “De- www. www.izmir-vho.org 71 İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI gaj” mevkii’nden başlayarak Foça Tepeleri’ne kadar olan alanı içine almaktadır. Gediz Deltası Türkiye’de bu statüye sahip 13 sulak alandan biridir ve bu statü alanın uluslararası ölçekte önemli bir sulak alan olduğunu göstermektedir. İzmir Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu, 1999 yılında deltadaki 2. Derece Doğal Sit alanlarını genişleterek 1. Derece Doğal Sit Alanı’na dönüştürmüştür. planı sürecinde “Mutlak Koruma Bölgesi”, “Sulakalan Bölgesi”, “Ekolojik Etkilenme Bölgesi” ve “Tampon Bölge” olmak üzere koruma kuşakları belirlenerek “Sulak Alanları Koruma Yönetmeliği” kapsamında koruma altına alınmıştır. Gediz Deltası Sulak Alanı’nın koruma bölge sınırları, tampon bölge hariç yaklaşık 30.000 hektardır. Bu sınırlar içten dışa doğru şöyledir: Mutlak Koruma Bölgesi, Sulak Alan Koruma Bölgesi, Ekolojik Etkilenme Koruma Bölgesi, Tampon Bölge (Ekolojik Etkilenme Koruma Sınırı’ndan 2,5 km mesafede) İnsan Faaliyetleri 2005 yılında Çevre ve Orman Bakanlığı Sulak Alanların Korunması Yönetmeliği gereği Gediz Deltası Sulak Alan Yönetim Planı çalışmalarını başlatmış ve kapsamda Gediz Deltası’nda koruma bölge sınırları oluşturulmuştur. Beş yıllık hazırlanan Gediz Deltası Sulak Alan Yönetim Planı, 13 Haziran 2007’de toplanan Ulusal Sulak Alan Komisyonu (USAK) tarafından kabul edilerek yürürlüğe girmiştir. Yönetim 72 İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI E-DERGİ NİSAN 2013 Gediz Deltası’nın geniş sınırları içerisinde pek çok yerleşim alanı yer almaktadır. Bölgede yaşayan insanların temel geçim kaynağı tarımdır. Alüvyal topraktan oluşan bu verimli arazilerde Türkiye’nin en kaliteli pamukları yetişmektedir. Özellikle Seyrek, Sasalı, Gerenköy ve Maltepe beldelerinin temel geçim kaynağı pamuk tarımıdır. Pamuğun dışında buğday, mısır, kavun, karpuz ve ıspanak gibi ürünler de bölgede yetiştirilmektedir. Daha çok deltanın kuzey kesimlerinde kalan Bağarası ve Menemen’e yakın bölgelerde bağ-bahçecilik de önemli bir ta- İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI rım faaliyetidir. Deltanın verimli kıyılarında yapılan balıkçılık da önemli bir geçim kaynağıdır. Mevsimine göre başta Kefal ve Lidaki olmak üzere pek çok balık türünün yanı sıra, Ahtapot, Sübye ve Karides gibi pek çok deniz canlısı bu bereketli sulardan avlanmaktadır. Homa Dalyanı’nda ise klasik dalayan balıkçılığı yapılmaktadır. Ocak ayı başında açılan girişlerden giren balıklar, haziranın ortalarında girişlerin kapatılmasıyla dalyan içerisinde kalmaktadır. Daha sonra diğer ocak ayına kadar dalyandan balık tutulmaktadır. Dalyan içerisinden özellikle Kefal ve Lidaki yakalanmaktadır. Homa Dalyanı’nın işletimi Ege Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi tarafından yapılmaktadır. Gediz Deltası’ndaki en önemli ekonomik faaliyetlerden biri de tuz üretimidir. Bu bölgede yaklaşık 1000 senedir tuz üretildiği bilinmektedir. Bugünkü Çamaltı Tuzlası ise 150 sene kadar önce İtalyan’lar tarafından kurulmuştur. Daha sonra alanını kuzeye doğru genişleten tuzla, bugün yaklaşık 6000 hektarlık bir alanı kaplamaktadır. Her yıl 500–600 bin ton arası tuz üretilen Çamaltı Tuzlası, 2009 yılına kadar Tekel tarafından işletilmekteyken 2009 yılında özelleştirilmiştir. Bunların dışında özellikle tuzla ile Mavişehir arasındaki bölgede Deniz börülcesi ve balık yemi toplayarak ge- çimini sağlayan ya da bütçesine katkıda bulunan pek insan bulunmaktadır. Deltadan bunların dışında Şevketi Bostan, Arapsaçı, Kapari gibi pek çok yabani bitki de toplanmaktadır. Kaynaklar Durmuşkahya, C., 2004, İzmir Kuş Cenneti Florası, Yayımlanmamış Rapor, İzmir, 9s. Durmuşkahya, C., 2003, Aşağı Gediz Havzası Vejetasyon Ekolojisi, Celal Bayar Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Biyoloji Anabilim Dalı, Yayımlanmamış Doktora Tezi, Manisa, 166 s. Erinç, S., 1955, Gediz ve Küçük Menderes Deltalarının Morfolojisi, 9. Coğrafya Meslek Haftası, 22-29 Aralık 1954, İstanbul, Tebliğler ve Konferanslar Kitabı, Türk Coğrafya Kurumu Yayınları: 2, Coğrafya Meslek Haftaları Serisi: 1, İstanbul, s.33-66 IUCN 2006, 2006 IUCN Red List of Threatened Species. <www.iucnredlist.org>. Downloaded on 09 December 2012 Kocataş, A., 1997, Ekoloji ve Çevre Biyolojisi (4. Baskı), Ege Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi Yayın No:51, ISBN 945-483-177-7, İzmir, 564 s. Onmuş, O., 2007, Türkiye Kış Ortası Su Kuşu Sayımları 2007, Doğa Derneği, Ankara. Öztürk, M., Seçmen, Ö., Gemici, Y. ve Görk, G., 1990, Ege Bölgesi Bitki Örtüsü, İzmir. Sıkı., M., 1985, Çamaltı Tuzlası-Homa Dalyanı Kuş Türleri ve Bazı Türlerin Biyolojileri Üzerinde Araştırmalar, Ege Üniversitesi Fen Fakültesi Tabiat Tarihi Müzesi, Yayımlanmamış Doktora Tezi, İzmir, 50 s. Sıkı., M., 2002, Gediz Deltası (İzmir Kuş Cenneti) Kuşları, Ekoloji Çevre Dergisi, 44, ISBN 1300-1361, s. 11-16. Sıkı., M., Tok, C., V., Mermer, A., ve Tosunoğlu, M., 1998, “İzmir Kuş Cenneti’nin Avifaunası ve Herpetofaunası”, XIV. Ulusal Biyoloji Kongresi, 7-10 Eylül 1998, Samsun, Bildiriler Kitabı Cilt III, Samsun, s. 181-193. Tırıl, A., 2005, Akılcı Kullanım Işığında Sulak Alanların Yönetimi Gediz Deltası Örneği, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Sosyal Çevre Bilimleri Anabilim Dalı, Yayınlanmamış Doktora Tezi, Ankara, 430 s. Foto: Gediz1, Gediz2, Gediz3, Gediz4, Gediz5 www. www.izmir-vho.org 73 İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI Çocuklarımızın Gözüyle Mesleğimiz Deniz Arslan Nedret İlhan Keten Ortaokulu 6-B 74 İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI E-DERGİ NİSAN 2013 İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI Birlik ve Beraberlikle Mesleki çalışmalarımızı bir kamu kurumu ciddiyetinde ve özenle yürütmenin yanı sıra, birlik ve beraberliğimizi pekiştirecek etkinliklerle de bir arada olmanın meslek odalarının faal olması açısından önemli olduğunu düşünüyoruz. Bu doğrultuda sizlerden de gelen talepleri dikkate alarak etkinlikler yapmaya devam ediyoruz. 170. yıl Balosu, Meslek Büyüklerini Anma Günü ve Fasıl Akşamları bunlardan bazıları… Bundan sonraki etkinliklerde de birlikte olmayı diliyoruz. 170. yıl Balosu Bu yıl Veteriner Hekimliği eğitim ve öğretiminin 170. yılı nedeniyle Kuşadası Pamucak Sürmeli Efes otelde düzenlediğimiz gecede meslektaşlarımızla bir aradaydık. Coşkun SABAH’ın da katılımıyla keyifli ve mutlu geçen gecemize destek veren herkese teşekkürlerimizi sunuyoruz. www. www.izmir-vho.org 75 İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI Karşıyaka Kent Restoranda Fasıl Gecesi Öğretmenevi buluşmalarında dile getirilen meslektaşlar olarak bir araya gelip ailecek eğlenelim önerileri üzerine Oda Başkanımız H. Gökhan Özdemir tarafından organize edilen gece Karşıyaka Nikâh Salonu üzeri Kent Restoran’da düzenlendi. Geceye eşleri ile birlikte katılan yaklaşık 65 kişilik grup canlı müzik eşliğinde keyifli bir akşam geçirdi. Türk Sanat ve Halk müziğinden oluşan repertuar Başkan Özdemir’in yanı sıra meslektaşlarımız Orhan Bedez, Zeynep Arslan, Nilgün Gül, Yıldız Ay Yiğit’in katılımlarıyla seslendirildi. Konuk sanatçılarımız Erol Malkoç ve Hülya Malkoç’a da bizlerle birlikte oldukları için teşekkür ediyoruz. Birlikte daha fazla zaman geçirmemize aracı olacak her türlü etkinliği gerçekleştirmenin bir arada olma bilincini ve mesleki çalışmalara dahil olma hevesini uyandıracağına olan inancımızla sizlerden gelen öneriler doğrultusunda farklı organizasyonlarda yeniden bir arada olabilmeyi umuyoruz. 76 İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI E-DERGİ NİSAN 2013 İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI www. www.izmir-vho.org 77 İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI Bu sayının içeriğinde emeği geçen ve katkı koyan meslektaşlarımıza teşekkür ediyoruz.