www.ontodergisi.com
Transkript
www.ontodergisi.com
1 www.ontodergisi.com Editör Mehmet Karasu 2 Tasarım Erdem Ömüriş www.ontodergisi.com İçindekiler Önsöz (4) Varoluşsal Bir Fenomen: Fenomen Ölüm (5) Türkiye’de Sosyal Psikolojinin (A)Sosyalliği (8) Vicdani Ret Olgusunda Psikoloji ve Psikiyatrinin Kötüye Kullanımı (11) Futbol - Bastırılmış rılmış Eşcinsellik ve Homofobi (18) Saklı Benlikler: Carrie (23) Göreli Zaman ve İnsan (28) Süregiden Notlar-2 Notlar (31) Öykü (Bölüm-2): 2): İlk El (35) Çeviri: Ahlakın Kökenleri (39) Çeviri: Hindistan’daki Tecavüzü Protesto Eden Genç Erkeğe Mektup (42) Online Araştırma (45) V for Venus (47) www.ontodergisi.com 3 Dünyaya fırlatıldık, gözüne ışık tutulmuş tavşan gibiyiz. Ya kâinatın varoluşumuza kayıtsızlığına ne demeli? 4 Mehmet Karasu Çivril, Mart 2014 www.ontodergisi.com İnsan çocukluk dönemindeyken ölümün kaçınılmazlığıyla ilk defa yüzleştiğinde çoğu kez imdadına kültürde var olan sakinleştiriciler yetişir ve özel bir varlık olduğu bebeklik döneminden itibaren verilen karşılıksız bakımla ödüllendirilerek pekiştirilir, kültürdeki VAROLUŞSAL BIR FENOMEN: ÖLÜM inançlar ise insanın ölse bile bir şekilde yaşamının devam edeceğini salık verir. İnsan böylece rahatlar, Mehmet Karasu rahatladığını zanneder, ta ki yalıtımı fark edip varoluşsal vakuma girene, değerli bir şeyini yitirene ya da Ölüm korkusunun mekanizmaları nasıl oluşmuş olabi- sahiplenmeyi beklediği bir şeyden mahrum kalana lir ve bunlar kültürde nasıl kullanılır? dek. Sonra insan, sakinleştiricilerin etkisinin azaldığı- D oğadan aşama aşama kopan ilk atalarımız, nı hissetmeye başlar. Ve öfkelenir, zira kandırıldığını doğaya rağmen yaşamlarını sürdürebilmek düşünür. için kendilerini doğadan ayrı ve farklı nitelik- te algılama eğilimine girdiler ve dolayısıyla kendileri- Varoluşsal vakum nedir? nin özel birer varlık olduğuna inanmaya başladılar ya Varoluş Vakumu Zamanı Bile Büker da zaten var olan böylesi bir inanç, doğadan ayrılmay- Güneşin Altındaki İnsan Çaresizce Ölümü Bekler la pekişerek netlik kazandı. Keza doğaya ve kendi Varoluşsal vakum, can sıkıntısı olarak belirir; yalnızlık, türünün tehlikelerine karşı eksiklik nedeniyle, kendi- çaresizlik, durgunluk ve boşluk duygusu olarak hisse- lerinden daha üst nitelikte bir kurtarıcıya inanma dilir. Kendini hatırlayabilen ve kendiyle başı belada ihtiyacı da hissettiler. Özel birer varlık olduğumuza olanla zuhur eden bir hâldir. Kendini hatırlamak ve dönük inancımız ile üst bir kurtarıcıya yönelik inancı- kendiyle başı belaya girmek, yalnızlıkla dolayısıyla mız, önce hayatta kalmak yani var olmak, sonra kont- insanın içindeki boşlukla yüzleşmesiyle mümkün rol ve gücü elde tutmak için doğaya ve kendi türümü- olabilir ve yalnızlık, tek başınalıktan farklı bir anlam ze karşı, özerk olmayı/görünmeyi araçsallaştırdı. taşır. Tek başınalık bireyin etrafında insan olmaması demektir. Böylesi bir hâl uzun vadede patolojiye kayabilir. Zira insan kendi varlığını ancak diğeriyle etkileşime geçtiğinde ve kurduğu ilişkiyi yaşayabildiğinde Araş. Gör. verimlice kavrayabilir. Diğeriyle etkileşime geçmek ve www.ontodergisi.com 5 kurulan ilişkiyi yaşayabilmek, karşılaştırma süreçlerini dir. Böylesi irade silikliği bir hayatın boğuculuğunu mümkün kıldığı ve dolayısıyla bireye göreli referans fark edenler içinse ölüm korkusu, Ataman Tangör’e çerçevesi tanımladığı için hem güven ve kontrol hissi- göre, kötü yaşanmışlığın bir tepkisidir. Özgün, iradi ve nin tatmini mümkün kılar hem de otantik bir hayatı otantik olmayan bir yaşanmışlığın tepkisi. Engin yaşamayı kolaylaştırır. Geçtan, I Ching felsefesine göre ölümün anlamını, Ölüm korkusunun nedenleri nelerdir? ‘Ölüm Yaşanmış Bir Hayatın Başına Konan Bir Taçtır’ Kimisi için ölüm korkusu, dünyadaki yaşantıları bir daha tecrübe edemeyeceğini bilmek, zihindeki hayata ifadesini aktararak yapar. Bu anlama göre, yaşanmış geçmemiş onlarca fikirle ölebileceğini fark etmek ve bir hayat; sevilen, üretilen ve bilinçli seçimler yapılan hatta o olmaksızın hayatın bütün sıradanlığıyla yine bir alanı kapsıyor zannediyorum. Böylesi bir hayat, de kendi bildiği gibi devam edeceği fikriyle yüzleşmek ölümün doğal karşılanmasını mümkün kılabilir. üzerinden görünür olmaktadır. Kimisi için, ölüm süreçlerinden ve/veya ölüm sonrasına ilişkin inanç hâllerinden dolayı ölüm korkusu yaşanır. Örneğin, nasıl öleceği konusundaki belirsizlik, öldükten sonra yaşama inanıyorsa nasıl hesap vereceği konusundaki tedirginlik ya da ölüm sonrasının nasıl olacağını tam kestirememekten kaynaklı karmaşa hâli bu tip korkulardandır. Kimisi içinse ölüm korkusu, ölüm sonrası arkada bırakılan ve aynı zamanda ölmüş olana bağımlı insanların akıbetinden veya ölüm sonrası arkada kalanların üzüntü süreçlerini yaşamasından kaynaklanır. Neticede ölüm korkusunun ölümün kendisinden daha yıkıcı olduğu çok açık. Zira hiçbir şey, bir şeyden daha kuşatılamaz ve dolayısıyla daha ürperti verici. Öleceğimizin bilincinde olmak nasıl mümkün olmaktadır ve bu duruma karşı nasıl tepki vermekteyiz? İnsan bilinci önceyi, sonrayı ve ikisi arasındaki dinamik etkileşimi kavrayarak çıkarımlar yapacak biçimde evrimleşmiştir. Evrenin başına dair çıkarsamaları kavrayabilen bir bilincin, kendi sonunun da farkına varması, bilincin doğal çıktılarındandır. Bu açıdan öleceğinin bilincinde olan insan, hayatın anlamı üzerine düşünür ve ‘yok’ olmanın dayanılmaz ağırlığı karşısında iradesini aktif hâle getirerek bir şeyler yapma, üretme veya bırakma ihtiyacı hisseder. Bu bağlamda çocuk yapar, kitap yazar, çeşme inşa ettirir, doğayı sever, varlığını gösterecek seçimler yapar, yani davranarak var olmaya çalışır. Bu açıdan insan, ha- Kendi hayatlarının ‘öznesi’ ol(a)mayan bireyler, diğer- yatının önemli bir kısmını kendi ontolojik yapısını fark lerinin ‘nesnesi’ olmayı örtük olarak kabullenmişler- etmek, fark ettirmek ve doğrulatmak üzerine inşa www.ontodergisi.com 6 eder, diyebiliriz. Ancak bir ömür boyu üzerine çalışılan nizmasının birer yansıması olarak değerlendirmek bu proje doğal bir süreçle sonlanır. O hâlde evrenin pek âlâ mümkün. Ancak böylesi değerlendirme yü- yaşına kıyasla, flaş patlaması kadar kısa bir yaşam zeysel ve indirgemeci bir epistemoloji içerdiğinden bir için ölümün ve hatta hayatın bir anlamı var mıdır? Zira taraftan aforizma sahiplerinin şahıslarına diğer taraf- anlam yükleyebildiğimiz zihinsel ve davranışsal ya- tan üzerinde kafa yorulan konunun derinliğine belki şantılar patolojiye karşı zihnimizi korur. de basitliğine bir haksızlıkmış gibi duruyor. Her iki düşünürün de ölümü ‘dışarıda’ bir yerde olarak anla- Wittgeinstein ve Epikür ölümü nasıl kavramıştır? ması ve yorumlaması hayatlarının odak noktasını Öteden beri ölüm üzerine kafa yoran pek çok insan sadece yaşadıkları ‘şimdi’ye yöneltmelerinden kay- kendi kimliğini ‘ölüm nedir’ sorusuna verdiği cevapla naklanıyor olabilir. şekillendirmiştir, diyebiliriz. Hiç kuşkusuz kimliği inşa eden pek çok dinamik var ve kimlik, bağlamda kendi- İnsan, ister ölüm sonrası başka bir boyutta yaşamın sini yeniden ve yeniden inşa eden bir fenomendir. farklı bir içerikle devam ettiğine, isterse ölüm sonra- Ancak burada asıl değinmek istediğim konu, ölüm sının atomlarına ayrılmak ve evrene dağılmaktan öte üzerine söylenmiş iki aforizmanın düşünce kodlarını bir şey olmadığına ve hatta değişik formlarda yaşama kavrayabilmektir. tekrar ve tekrar döneceğine inansın, ölüm, insan hayatı için kendi dinamiği içerisinde sarsıcı ve bir o Wittgeinstein ölüm için, kadar düşündürücü bir değere sahip görünüyor. ‘Ölüm Yaşamın İçinde Bir Olay Değildir, Kaynaklar Geçtan, E. (2006). Hayat (8. Baskı). İstanbul: Metis Yayınları. Ölüm Yaşanmaz’ Yalom, I. D. (2011). Varoluşçu Psikoterapi (4. Baskı). (Z. İyidoğan Babayiğit, Çev.). İstanbul: Kabalcı Yayınevi. (Orijinal çalışma basım Epikür de benzer bir düşünce koduyla, tarihi 1980.) ‘Ölümden Neden Korkacakmışım? Ben Varken O Yok, O Varken Ben Yokum’ demişti. Bu aforizmaları birer dil manipülasyonu ya da ölüm korkusuna karşı geliştirilmiş savunma mekawww.ontodergisi.com 7 ve Türkiye’de sosyal psikoloji bunu başarabilmiş midir? Psikoloji tarihine bakıldığında özellikle İkinci Dünya TÜRKİYE'DE SOSYAL PSİKOLOJİNİN (A)SOSYALLİĞİ Savaşı’ndan sonra sosyal psikolojinin ciddi bir ilerleme gösterdiği ortaya çıkmaktadır. Bu durumun ortaya çıkmasında farklı faktörlerin etkili olduğu aşikârdır. İnsanoğlunun -teknolojinin de desteğiyle- İkinci Dünya Ercan Şen Savaşı sırasında ve öncesinde verdiği kötü sınavın bu ilerlemede belirleyici olduğu görülmektedir. Dolayısıyla bu savaşın durduk yere çıkmadığını ve milyonlarca Y azının başlığına bakarak bunun akademik bir yazı olacağını düşünenler var ise baştan söyleyeyim: ‘Bu yazı, akademik bir çalışma değil- dir; sadece yapılan akademik okumalardan edinilmiş kısa çıkarımlardan oluşmaktadır.’ insanın katledilmesinde birey-toplum etkileşiminin olduğunu düşünen sosyal psikologlar bu fenomeni çalışmak için yeterli ilgiyi ve uygun çalışma ortamını buldular. Bunun sonucunda da sosyal psikoloji literatürünün köşe taşlarından olan Hovland’ın tutum ça- Yirminci yüzyılın başlarında psikoloji ve sosyolojinin birlikteliğinden dünyaya gelen sosyal psikolojinin, tanımı ve yöntemi gibi konularda hâlen tam bir uzlaşma sağlanamamış ise de genel itibariyle sosyal psikolojiyi; sosyal davranışın açıklanması, toplumsal düzeyde bireyin aldığı rol ve toplumsal süreçlerin birey üzerindeki etkilerini inceleyen bilim dalı olarak tanımlamamız mümkündür. Bu genel tanım, içinde bireyin rol aldığı tüm süreçlerin, sosyal psikolojinin ilgi alanı olarak ortaya çıktığını göstermektedir. Peki, dünyada lışmaları, Asch ve Şerif’in uyma, Milgram’ın itaat ve hatta Zimbardo’nun cezaevi deneyleri olarak ortaya çıkmıştır. Yukarıdaki deneylerin yapıldığı tarihlerde Türkiye’de de psikoloji çalışmaları başlamış ve bazı üniversitelerde lisans eğitimi verilmeye başlanmıştı. Bugün ülkemizde bu alanda hizmet veren binlerce psikolog ve yüzlerce akademisyen bulunmaktadır. Çok sayıda araştırma ve akademik çalışma yapılmış ve hâlen yapılmaktadır. Buna karşın, İkinci Dünya Savaşı dönemindeki gelişmelere benzer bir gelişme Türkiye’de Araş. Gör. hâlen yaşanmamıştır. www.ontodergisi.com 8 Türkiye’de gerçekleştirilen sosyo-psikolojik çalışmalar mesi ve akademinin sivil toplum ile olan mesafesi çok sınırlı ve ülkenin gerçeğinden uzak kalmıştır. olarak görülebilir. Bu nedenleri teker teker irdelemek Psikoloji camiası, bağımsız olduğundan hareketle -ki için yeterli zamanımız ve yerimiz olmadığından belki bunun içinde de politik bir duruş yatmaktadır- ülke- de bunu bir başka yazının konusu olarak erteleyebili- deki çok önemli gelişmelere duyarsız kalmış ve bunun riz. Sonuç olarak; küreselleşme, iletişim, ulaşım, şe- sonucunda da kendi ülke gerçeğine uzak ana akım hirleşme gibi birçok etken Türkiye’nin toplumsal, Amerikan sosyal psikoloji anlayışının kötü bir kopyası siyasi ve ekonomik yapısını son yıllarda çok hızlı bir ortaya çıkmıştır. Bu kopya edilmiş sosyal psikoloji değişime uğratmıştır. Toplumsal yapıdaki bu değişim- anlayışının sorunlu olmasının iki nedeni vardır. Birin- ler, araştırma nesnesi insan olan, psikoloji bilimini de cisi; daha önceden değinildiği gibi toplumsal değişimi yakından ilgilendirmektedir. Göregenli (2007) ‘büyük’ ve dinamiği anlamaktan uzak bir anlayış olması (Ül- ve ‘kalıcı’ olan bütün kuramların ve onu oluşturanların kedeki gelişmelere bu kadar duyarsız bir başka psiko- tek bir ortak yanı olduğunu, akademik katkılarının loji camiası var mıdır?) ikincisi ise; ana akım Kuzey ayırıcı özelliklerinin asıl kaynağının, yaşadıkları bağ- Amerika ekolünün kötü bir kopyasının yapılmasıdır. lama, kültüre duyarlılıkları ve yaşadıkları döneme Çünkü bütün yönleriyle kopya edilmiş bir yaklaşım etkin biçimde tanıklık etmeleri olduğunu ifade etmek- olsaydı Amerika’da gerçekleştirilen önyargı, ayrımcılık, tedir. Buradan hareketle; Türkiye psikoloji camiasının gruplar arası süreçler ile ilgili çalışmaların benzerleri bu konuda çok yetersiz kaldığını söyleyebiliriz. Psiko- Türkiye’de de yapılırdı. Bunun böyle olmadığını anla- loji camiası daha önce ihmal ettiği gruplar üzerine mak için, Türk Psikoloji Derneği’nin bilimsel yayınla- çalışma sorumluluğu altındadır ve bu sorumluluğu rından Kürtler, Aleviler, eşcinseller, Çingeneler vb. yerine getirmek için elindeki fırsatı kaçırmamalıdır. birçok azınlık grubuyla ilgili ne kadar çalışma yapıldı- Türkiye’nin sosyal, siyasi ve ekonomik konjonktürü de ğını incelemek yararlı olabilir. Bu basit gösterge bile bu tür çalışmaların yapılması için eskiye nazaran akademinin bu konulara ne kadar mesafeli durduğu- daha uygun hâldedir. Psikoloji camiası da hem geç- nu anlamamız için yeterlidir. mişin hatalarını ortadan kaldırmak hem de temel araştırma nesnesi olan insana yönelmek için böyle bir Türkiye psikoloji camiasının bu kadar duyarsız kalma- dönüşümü gerçekleştirmek durumundadır. Genelde sının nedenleri üzerinde çok şey söylenebilir. Bu ne- psikoloji özelde ise sosyal psikoloji alanları bu asos- denler; ülkenin siyasi ortamı, darbeler, akademi ikti- yalliklerinden kurtulamadıkları ve dolayısıyla insan dar ilişkisi, sosyo-politik olguların aşırı politikleştirilwww.ontodergisi.com 9 yaşamına dokunup içerisine nüfuz etmedikleri sürece insanı teğet geçmeye devam edeceklerdir. Kaynaklar Göregenli, M. (2007). Şerif’ten Sonra Türkiye’de Sosyal Psikolojinin ‘Sosyal’liği ve Sosyal Sorumluluğu Üzerine Düşünceler. E. Aslıtürk ve S. Batur (Ed.), Muzaffer Şerif’e Armağan içinde (217-240). İstanbul: İletişim Yayınları. 10 www.ontodergisi.com tanıların bir kısmı, kişilere psikiyatrik muayeneden bile geçirilmeksizin verildi. En belirgin özelliklerinden biri ‘otorite ile uyumsuz VİCDANİ RET OLGUSUNDA PSİKOLOJİ VE PSİKİYATRİNİN KÖTÜYE KULLANIMI olma ve bu nedenle suç işlemeye eğilim’ olarak tanımlanan AKB’nin, Türk Ceza Kanunu’na (TCK) göre ceza sorumluluğunu azaltıcı ya da kaldırıcı hiçbir etkisi yoktur, yani bu tanıyı almanız, sizin işlediğiniz bir Eda Erdener suçtan ceza almanızı engellemez. Peki, ama bir psikiyatrik bozukluk, ceza kanunumuza ‘Psikiyatri kaynaklı istismar olamaz, çünkü kurumsal psikiyatrinin bizzat kendisi istismardır. Engizisyon kaynaklı istismarın olamayacağı gibi… Psikiyatri, bir tür ideolojidir. Gerçek gündemi, akıl hastalarını suçlular, suçlularıysa akıl hastaları gibi tedavi etmeye çalışmaktır. Her iki grubu da özgürlük ve sorumluluktan yoksun kılarak ve aşağılayarak…’ Thomas Szasz göre ceza sorumluluğunu azaltmayan yani hukuki bakımdan hiçbir anlam teşkil etmeyen bir konumda ise, bu tanı, konu anti-militarizm olduğunda egemenlerin işine nasıl yarar? Ne de olsa hukuk, bir psikiyatrik tanı ile ancak ceza sorumluluğunu etkilemesi hâlinde ilgilenir. 1.Vicdani Retçilere Anti-Sosyal Kişilik Bozukluğu Tanı- Bu durum, politik olarak ‘tanınmak istenmeyen’ vic- sının Konulması Psikiyatrinin Kötüye Kullanımıdır dani ret olgusuna, psikiyatrik bozukluk tanısı giydiril- T ürkiye’de ruh sağlığının militarizmle dansı yeni mek suretiyle, sosyal bir olgu olmaktan çıkartıp, bi- değil… Türkiye Cumhuriyeti tarihi, psikiyatrinin reysel ve münferit olaylara indirgemede, ruh sağlığı- ve dolayısı ile klinik psikolojinin ideolojik nın bizzat katılımı ve kötüye kullanımıdır. amaçlı kötüye kullanımı örnekleriyle doludur. Bunun tarihsel olarak en yakın örneğini vicdani retçiler İnan Kendilerini ‘anti-militarist’ olarak tanımlayan bu in- Süver, Mehmet Bal, Enver Aydemir ve Halil Savda’nın sanların verdikleri karara ve dolayısı ile askerliği ret askerlik yapmak istemedikleri için ‘Anti-sosyal Kişilik sebeplerine toplum gözünde itibar edilmesini ve gü- Bozukluğu’(AKB) tanısı almaları örneğinde gördük. Bu venilmesini engellemek, böylesi bir kararın sağlıklı Dr. Psikolog www.ontodergisi.com 11 zihinlerden çıkamayacağına dair bir yargıyı pekiştir- Songar’ın Türkiye’deki terör ve anarşi olgusuna psiki- mek için… yatrik bakış getirdiğini iddia ettiği çalışması, siyasi suçlulara ama özellikle sol kanadın siyasi suçlularına Yani, aslında bu kişilerin söylemek istedikleri bir söz- Türkiye’de ‘psikopatinin’ yani AKB’nin ilk yakıştırıldığı leri ve askerliğe karşı bir duruşları yoktu, adı üzerinde, yerdi. bu kişilerin ‘kişilikleri bozuk’(!) tu. Bu söylem, 80’lerden bugüne taşınmış ve sistemin 12 Eylül ve Türkiye’de Psikiyatrinin Kötüye Kullanımı muhaliflerine karşı hâkim söylemi olmaya devam 12 Eylül 1980 askeri darbesi toplumun psikolojisi için etmiştir. Yıl 2006 olduğunda dahi değişmeyen bu bir milattır; 1980-83 döneminde psikiyatri kliniklerine bakış açısı, bir Binbaşının vicdani ret olgusunu ince- başvuranların sayısı %45 artarken, 1984’te alkolik lediği çalışmasında oldukça net görülebilir: sayısı 4 kat artmıştı. Türkiye’de AKB tanısının siyasi suçlulara uygun görülmesi ise 12 Eylül sonrasına Vicdani retçilerin Türkiye’de askerlik yapmak isteme- denk düşer. O dönemde devlet, komünizmin bir has- melerinin nedenini, barışçıl felsefi görüşleri yerine talık olduğunu ve tedavi edilmesi gerektiğini, psikiyat- ‘bencillik’ ve ‘menfaatine düşkünlük’ olarak tanımla- rinin görevinin bu hastalığa yakalananları ıslah ede- mış, Avrupa kültürüne uygun olan vicdani reddin Türk rek topluma kazandırmak olduğunu belirtiyordu. Ruh örf ve adetlerine uyum göstermediği, ‘askere gitme- sağlığı çalışanları, mesleki bilgilerini devletin muhalif- yene kız verilmediği’, ‘ana sütünün helal edilmediği’ lerine yönelik izlediği politikaya hizmet etmeye kul- kültürümüze, tamamen aykırılık gösterdiğini belirtmiş- lanmaları için zorlanıyordu. Bunlardan biri olan Psiki- tir. Ayrıca gençleri menfi propagandandan korumak yatr Mehmet Bekaroğlu, 1983 yılında Metris Cezae- maksadıyla liselerde milli güvenlik derslerinde vicdani vinde mecburi hizmette iken, kendisinden ‘komünizm ret konusunun işlenmesini önermiştir. Zihniyet aynı hastalığını tedavi etmesini’ istediklerini belirtir. noktaya işaret eder: Vicdani ret olgusu barış arzusu ile değil ancak ‘bencillik ve menfaatine düşkünlükle’ 1984’te Psikiyatrist Prof. Dr. Ayhan Songar ise, 20. yani kişilikteki bir problemle açıklanabilir. Nörolojik Bilimler ve Psikiyatri Kongresi’nde ‘sol eğilimli teröristlerin ağırlıkla köy kökenli olduğunu ve Psikiyatr Prof. Dr. Turan İtil tarafından kurulan, sonra- akrabalarında suçluluğun yüksek olduğunu, yani bun- sında bünyesine Psikiyatr Prof. Dr. Ayhan Songar’ın ların genetik olarak suçlu olduğunu’ söyler. Ayhan da katıldığı HZİ Vakfı gibi örgütler, bu misyonu canı www.ontodergisi.com 12 gönülden üstleniyordu. Siyasi mahkûmları kobay kul- konuşmama hakları mevcutken, otokontrolü kaybetti- lanmak suretiyle Amerika’da henüz piyasaya çıkma- ren bu ilacın kullanımı, kişinin işkenceye direnme mış ilaçları denemek için deneyler yapan vakıf, iradesini veya onurunu her şartta koruma hakkını bile 1984’te Erzurum Askeri Ceza ve Tutukevinde 100 yok saymaktadır. kadar siyasi mahkûma yapıldığı bilinen deneylerde, mahkûmları kobay olarak kullandılar. Siyasi mahkum- Psikiyatri tarihinin ilk dönem uygulamalarından biri lar, dirençlerinin artması için vitamin iğnesi yapıldığı olarak kabul edilen hipnozun ise açlık grevi yapan yalanıyla her gün 5 iğne birden yiyor, 15 gün içinde siyasi mahkûmlar üzerinde kullanılma talebi getirili- kendilerine 50 küsur enjeksiyon yapıldığını belirtiyor- yordu. lardı. 2. Anti-Sosyal Kişilik Bozukluğu, Psikiyatrik Değil, 2700 tutuklu üzerinde araştırma yapan Turan İtil Psiko-Politik Bir Tanı Hâline Getirilmiştir siyasi suçlular hakkında ise: ‘bunların elinde olmayan Sorun, sadece bu tanının bahsedilen şekilde kötüye bir şey var, içgüdüleri var, bunu anlayabilmek için iki kullanımı değildir. Türkiye Cumhuriyeti psikiyatri gele- kişiyi görmeniz kâfi, üç taneye gerek yok. Terörist neğinin ithal psikiyatriye bağlılığı ile olmazsa olmaz olmasalar katil olurlardı. Kimse 40 yaşından sonra koşulu saydığı Amerikan Psikiyatri Birliği’nin 2000 terörist olmaz. O halde 40 yaşına kadar içerde tutul- yılında yeniden gözden geçirilen psikiyatrik tanı ölçüt- maları gerek. Pahalı yöntem ama idamdan daha iyi’ leri ile (DSM IV TR) bu tanının değişime uğrayan ve diyordu. politize edilen özüdür. Şimdi Anti sosyal kişilik bozukluğunun yıllar içinde geçirdiği evrime değinelim. Dicle Üniversitesi’nden Kemal Balcı ise 1987 yılında işkence sorguları sırasında otokontrolü kaybettiren ve AKB, ruh sağlığı literatüründe ilk tanımlanışında hatta yaşanan olayları hatırlatarak söylenmesini kolaylaştı- bir önceki versiyonlarda başlıca özelliği ‘acımasızlık, ran ‘sodyum pentothal’ adlı ilacın kullanılmasını ‘terö- diğer insanların duygularını yok sayarak kendi çıkarla- ristlerden vakit kaybı olmadan bilgi toplanması için’ rı için kullanma, fiziksel-ruhsal acı verme ve bundan tavsiye ediyordu. Sözde katı işkencenin uygulanması- pişmanlık duymamayı’ içeren ‘sosyopatiyi ya da psi- nı engellemek için bulunan bu insanlık dışı çözümün kopatiyi’ tarif ederken, son sınıflandırmada gittikçe kimi hâllerde katı işkenceden daha acımasız olduğu politize edilmiştir. düşünülebilir. Çünkü kişilerin işkenceye rağmen, www.ontodergisi.com 13 Tanının 1987 versiyonunda (DSM III R) AKB, ‘silah 3-Dürtüsellik ya da gelecek için tasarılar yapmama. kullanma, başkalarını cinsel eyleme zorlama, insanlara fiziksel olarak zalimane davranışlarda bulunma, 4-Yineleyen kavga dövüşler ya da saldırılarla belirli hayvanlara zalimane davranışlarda bulunma, yangın olmak üzere sinirlilik ya da saldırganlık. çıkarma, yalan söyleme, gizlice çalma ve açıkça hırsızlık, ebeveyn olarak görevlerini ihmal, başkalarına acı vermekten pişmanlık duymama, iş hayatını sürdürmekte başarısızlık ve yasalara karşı gelme’ olarak tanımlanmış ve önceki DSM’ye göre bir değişiklik yapılmış: ‘1 yıldan fazla süreli monogam (tekeşli) bir 5-Kendisinin ya da başkalarının güvenliği konusunda umursamazlık. 6-Bir işi sürekli götürememe ya da mali yükümlülüklerini tekrar tekrar yerine getirmeme ile belli olmak üzere sürekli bir sorumsuzluk. ilişkiyi sürdürememe’… 7-Başkasına zarar vermiş olmasına karşın ilgisiz olma Fakat 1997’de değiştirilen ve 2000 yılındaki yeni versiyonunda aynı bırakılan Anti Sosyal Kişilik Bozuk- ya da yaptıklarına kendince mantıklı açıklamalar getirme ile belirli olmak üzere vicdan azabı çekememe. luğu Tanısı (DSM IV ve DSM IV-R) bu tanıyı tamamen 14 yeni bir hâle getirmiştir. Şimdi aşağıda yazılı tanı öl- Bu metni psikiyatrik bir tanı ölçütü gibi değil, psiko- çütlerini, psikiyatrik bir tanı gibi değil, eylemsellik politik bir açıklama olarak okursak, suç sayılan siyasi bağlamında hareket eden siyasi bir suçluyu tarif etti- düşünceye sahip olan ya da eylemde bulunan birinin, ğini düşünerek okuyalım. Tanının konulması için aşa- politik duruşunu sürdürdükçe ve yasalar değişmedik- ğıdaki ölçütlerden üçünün birlikte olması yeterlidir: çe tekrar tekrar ceza alacağı, hâkim siyasi irade ile şekillenen hukuka karşı hareket edebileceği gerçeği, 1-Tutuklanması için zemin hazırlayan eylemlerde bu tanının birinci kriteri olur. tekrar tekrar bulunmakla belirli, yasalara uygun toplumsal davranış biçimine ayak uyduramama. Eğer bu tanıda bahsedilen ‘kişisel çıkar’dan kasıt, ‘kişinin kendisini koruması’ anlamına geliyorsa, bu- 2-Sürekli yalan söyleme, takma isimler kullanma ya da kişisel çıkarı, zevki için başkasını atlatma ile belirli dürüst olmayan tutum. nun için yalan söyleyebileceği ya da takma isimler kullanabileceği; sürekli ceza alan birinin gelecek için tasarı yapabilmesinin mümkün olmadığı; işkenceler ya da cezalar sonrasında kişinin sürekli olarak öfkeli www.ontodergisi.com olabileceği; politik adanmışlık nedeniyle kendi güven- Kevin Benderman 2003 yılında Irak savaşına katıldı liği konusunda umursamazlık gösterebileceği; bu ve 2005 yılında artık savaşmak istemediğini belirte- hayat tarzının ise doğal olarak işgücü kaybı ve mali rek vicdani reddini açıkladı ve görevinden çekilmek çöküş yaratacağı görülebilir. istediğini belirtti. Bu çekilme talebinin karşılığı 15 ay hapis ve ordudan ‘dishonorable discharge’ yani ‘şe- Bir kişinin, ‘yaptıklarına mantıklı açıklamalar getirme- refsizce ihraç’ olarak sonuçlandı. Askerlik yapmayı si’ ise bir tanı ölçütü değil, olsa olsa düşünsel bir reddetmenin ‘şerefsizlikle’ eşdeğer tutulması sanırım zorunluluktur. her şeyimiz gibi Amerikan ordusundan ithal edilmiş olmalı! Burada sayılan ölçütlerden oluşan düşünce zincirinin işaret ettiği tanı, aslında tek bir önermeden yola çıkar: Travma Sonrası Stres Bozukluğu Tanısı Askerlik Sü- suçlu olma hâlinden… Diğer bütün maddeler, yasaya recinde ve Sonrasında Tanınmalıdır aykırı hareket etmenin zorunlu sonucu olarak gerçek- Travma Sonrası Stres Bozukluğu (TSBB) yine Ameri- leşen ardıl durumlar olarak okunabilir. kan Psikiyatri Birliği el kitabında (DSM IV-R) şöyle tanımlanmıştır: Amerika’nın 11 Eylül olayları bahanesiyle ‘yabancı’dan gelen terör korkusunu önce kendi toplumuna 1-Kişi gerçek bir ölüm ya da ölüm tehdidi, ağır bir sonra tüm dünyaya yayması ile konulması oldukça yaralanma ya da kendisinin ya da başkalarının fizik yaygınlaştırılan bu tanı, dikkate değerdir. Bu tanı vası- bütünlüğüne yönelik bir tehdit olayı yaşamış, böyle bir tasıyla, sisteme muhalif olanların sadece hukuki ceza- olaya tanık olmuş ya da böyle bir olayla karşı karşıya landırılması değil, siyasi duruşlarının ‘kişilik bozuklu- gelmiştir. ğu’ etiketiyle değersizleştirilmesi ve sistemin ideolojik aygıtı olarak hareket eden psikiyatri yoluyla meşrulaş- 2-Kişinin tepkileri arasında aşırı korku, çaresizlik ya tırmasıdır. da dehşete düşmek vardır. Amerika’da zorunlu askerlik olmamasına karşın, vic- 3-Bu bozukluk klinik açıdan belirgin bir sıkıntıya ya da dani ret açıklamaların özelikle savaş sırasında yapıl- toplumsal, mesleki alanlarda ya da işlevselliğin diğer ması Türkiye’deki vicdani retçilerin maruz kaldığı alanlarında bozulmaya sebep olur. uygulamalara benzer durumlarla sonuçlanmaktadır. www.ontodergisi.com 15 Bu tanı incelendiğinde, askerlik sürecinin kendi başı- mi ‘Vietnam Sendromu’ adıyla olmuştur. Ülkemizde na travmatize edici etkisi açıktır. Askerlik süreci bir ise savaş ve askerlik hâliyle TSBB’nin ilişkilendirilme- travmadır. Çünkü, kişileri savaşa ve savaşmaya hazır- sinden hala kaçınılması, askerlik-travma ilişkisinin layacak zorunlu şiddet eğitimi içinde, insani duygular- dahi akla getirilmemesini sağlama amacındadır. dan arındırılmaya, duyarsızlaştırmaya, sorgulamadan itaate, bireysel farklılıkların yok sayılarak tektipleştiril- Sonuç mesine maruz kalmanın bireyler üzerinde yarattığı Bu nedenlerle, adı geçmişten gelen oldukça olumsuz şey, ancak ‘travma’ olarak adlandırılabilir. Askerlik, etiketlerle ilişkilendirilmekle beraber, içeriği değiştiri- devletin ideolojik aygıtı olarak, barışta sivil itaati ka- lerek politize edilen Anti Sosyal Kişilik Bozukluğu yıtsız şartsız sağlamak, savaşta ise öğrenilen öldürme tanısının özellikle siyasi suçlarda ve vicdani ret olgula- tekniklerini kullanarak sorgusuzca öldürmek ve gere- rında kullanılmasını reddediyor ve ruh sağlığı çalışan- kirse ölmek üzere yapılanmış, incelikle planlanmış, larını da bu tanıyı koymayı reddetmeye çağırıyoruz. travmatize edici bir süreçtir. Bu bakımdan askerlik süreci ‘mantıksız’ ya da ‘akıl dışı’ olarak işaretlenemez. Ama kişiler üzerinde yarattığı hasar, ‘akıl tutul- Askeriyede çalışan ruh sağlığı uzmanlarını, askerliği ‘travmatik’ bir süreç olarak işaretlememek adına ‘kaygı bozukluğu’ gibi çevresinden dolaşan kavramlar- ması’dır. la dolu tanılar kullanmak yerine, ‘travma’ yaşantısını Buna karşın, resmi olmayan verilere göre askerlik tanımaya ve gerekli olduğu hallerde ‘Travma Sonrası sürecinde askerlere en çok konulan tanı ‘kaygı Stres Bozukluğu’ tanısını koymaya çağırıyoruz. (anksiyete) bozuklukları’ olmaktadır. Kaygı bozukluğu, panik ataktan sosyal fobiye kadar genişleyen bir çerçevede ele alınır. Ama bu tanının altında yer alan TSSB tanısından bilinçli olarak kaçınılmaktadır. Bu tanının bilinçli olarak tanınmıyor olması, askerlik travmasının ideolojik olarak yok sayılmasının sonucu Ruh sağlığı çalışanlarını, erkek danışanları ile yaptıkları klinik görüşmelerde özellikle askerlik süreçlerini de ele alarak bu dönemdeki yaşantılarını şimdiki ruh sağlıklarını değerlendirmede detayla incelemeye ve askerliğin bireylerde yarattığı travmatik etkilere dikkati çekmeye davet ediyoruz. olarak görülmelidir. TSBB tüm demokratik ülkelerde savaş sonrası travma ile ilişkilendirilir. Hatta tanının ilk ortaya konuluş biçi- Ordu ve askerliğe dair eleştiri, sorgulama veya değiştirme talebi, ister vicdani retçilerden, ister akademik www.ontodergisi.com 16 alandan, ister sivil kesimden gelsin, insan düşüncesi- Sercan, M. (2010). Psikiyatrinin 12 Eylül'ü. Türkiye Psikiyatri Der- nin doğal eğilimi ve gelişiminin bir gereği ve garantisi neği Bülteni. 13(2). 25-29. olarak ‘kabul edilebilir’ kılınmalıdır. Bu nedenle, ordu ve askerliği sorgulanamaz değerler olarak korumaya Szasz, T. (2006). Vahşi Dil. (1.Baskı). (M. Atalay, Çev.). İstanbul: Kaknüs Yayınları. altına alma amacıyla ‘halkı askerlikten soğutma suçu’ adı altında, ‘teşvik, telkin, sevgi, duygu, sadakat borcu’ gibi tamamen psikolojinin kavramları ile yaratılan, Şahin, D. (2010). 12 Eylül’e Hesaplaşma. Türkiye Psikiyatri Derneği Bülteni. 13(2). 6-8. ‘hukuki değeri’ var olmayan TCK’nın 318. maddesini Yüksel, Ş. (2010). Türkiye’de İşkence Yoktur: Lancet’e Mektuplar. bir ‘düşünce suçu’ olarak kabul ediyor ve kaldırılma- Türkiye Psikiyatri Derneği Bülteni. 13(2). 9-11. sını talep ediyoruz. Kaynaklar Bekaroğlu, M. (2010). 12 Eylül Cezaevlerinden F Tiplerine: Bir Politik Psikoloji Projesinin Hikâyesi. Türkiye Psikiyatri Derneği Bülteni. 13(2), 33-36. 17 Değirmencioğlu, S. (2010). Güney Afrika'dan Türkiye’ye İnsanlık Dışı Uygulamaların Yanında veya İçinde Yer Alan Psikologların Peşinde. II. Eleştirel Psikoloji Sempozyumu. İstanbul. DSM IV-TR Tanı Ölçütleri Başvuru Elkitabı, Amerikan Psikiyatri Birliği, Çev: E. Köroğlu, Hekimler Yayın Birliği, 2. Basım, 2005. Hare, R. D., Hart, S. D., & Harpur, T. J. (1991). Psychopathy and the DSM-IV criteria for antisocial personality disorder. Journal of abnormal psychology, 100(3), 391-398. Kaya, E. (2006). Vicdani Ret Uygulaması ve Türkiye. Stratejik Araştırmalar Dergisi. Sayı 8. Manneken Pis dressed as ‘Prisoner for Peace’: Demands release of prisoners. (b.t.). 09 Ocak 2006, http://www.motherearth.org/hermaja/en/index.php. www.ontodergisi.com uzaklaştıran bir unsur olarak görülmesidir. Daha 14. yüzyılda futbol ve erkeklik bu şekilde birleştirilmiştir. 16. yüzyılda İngiliz yazar Stubbes ‘Bağımlılıkların Ana- FUTBOL – BASTIRILMIŞ EŞCİNSELLİK VE HOMOFOBİ tomisi’ adlı kitabında, futbolun kıskançlığa, hınca, nefrete ve düşmanlığa hatta kavgaya ve cinayete neden olduğunu belirtmiştir. Başka bir yazar 1583’te futbolun boyun, bacak ve kol kırılmalarına, burun Ahmet Buğra Tokmakoğlu K kanamasına yol açtığını belirtmiştir ve zararlı bir faaliyet olduğunu yazmıştır. uşkusuz futbol dünyada bilinen ve takip Daha sonraları, Kral II. Charles futbol oynanmasını edilen en popüler spor. Modern anlamda serbest bırakmıştır. Hatta Albemarle dükünün ve bakıldığında 14. yüzyılda İngiltere’de ortaya kendisinin uşakları arasında bir maç düzenlendiği çıktığı araştırmalar sonucunda açıklanmış bulunuyor. anlatılır. Kral II. Charles’ın maça katılışı futbol tarihin- Daha geçmişe gidildiğinde ise Çin’de ilkel anlamda de bir ilktir. futbol izleri görülmektedir. Kaşgarlı Mahmut ve birkaç Türk Tarihi kaynağında ise futboldan yine ilkel anlam- Bu maça katılım bir anlamda tüm yasaklamalarında da bahsedilmektedir. Ancak futbolun bugünkü hâlini sonu olur. Kralın yani tüm yetkilerin en üstündeki aldığı yer yani beşiği, İngiltere sayılmaktadır. İngilte- kişinin böyle bir etkinliğe iştirak etmesi halkın da re’de futbolun gelişimi ve kabullenişi ise uzun yıllar futbola olan ilgisini arttırmayı sağlamıştır. almıştır. Futbol ilk defa, gayri resmi de olsa, 1900 Olimpiyat 1389’da II. Richard, futbolu İngiltere’de yasaklar ve Oyunları’nda yer alır. İlk dünya kupası ise 1930’da bunun yerine okçuluğu önerir. Bu yasağın sebebi Montevideo’da yapılır ve Uruguay birinci olur. futbolun fazlaca kaba ve erkek işi olması ve dolayısıyla tüm insanları kapsamayan bir etkinlik olması açık- Futbol tarihine bakıldığında futbolun ilk ortaya çıktığı çası kadın erkek ayrımcılığına; yani halkı birbirinden günlerden bu yana homofobiyle harmanlandığını görürüz. Burada yapacağımız ilk şey homofobiye kısaca Gazeteci www.ontodergisi.com 18 bakmak olmalıdır. Homofobi eşcinselliğe ve eşcinsel- biçiminde yürütülen çalışmada çocuklar, bireysel lere yönelik ayrımcılık ve şiddet konusu, sosyal psiko- görüşmelerde, duygularını grup tartışmalarında oldu- loji içeriğinde, olumsuz tutumlardan davranışsal şid- ğundan daha rahat açıklayabilmişlerdir. Çocukların, det kullanımına kadar çok geniş bir çerçevede ele grup tartışması sırasında ‘muhallebi çocuğu’ ve ‘yu- alınabilir. muşak’ olarak sınıflandırılabileceklerinden çekindikleri konularda yalnızken daha eleştirel ve en azından Prof. Göregenli, ‘Gruplararası İlişki İdeolojisi Olarak daha ‘ciddi’ oldukları görülmüştür. Pek çok çalışma, Homofobi’ isimli yazısının bir kısmında şöyle yazıyor: okul yaşantısının, erkeksiliğin, dayanıklılık üzerine ‘Eşcinselliğe yönelik tutumların dinsel arka planları, temellenmiş bir hiyerarşiye göre işleyen şiddet tehdi- cinsiyete dayalı ötekiler yaratma süreçleri, heterosek- dini süellikten farklı cinsel yönelimleri olan insanların bazı heteroseksüellik' yurttaşlık haklarının inkâr edilmesi, konuya, toplumun homofobiyi saygın hâle getiren yaygın ideolojiyi pekiş- politik düzenlenişiyle ilgili boyutlar eklemektedir; tirdiğini göstermektedir. Erkek çocuklar ve genç er- dolayısıyla söylenebilecek her söz kendiliğinden poli- kekler, isteseler de istemeseler de kendilerini okul tiktir ve sadece eşcinsellikle ilgili olamaz.’ ortamlarında böyle bir durumda, ‘gerçek’ oğlanlar ve veya gerçek ve şiddeti besleyen, 'zorunlu onun ayrılmaz parçası erkeklere yönelik idealize edilmiş erkeklik kavramının Homofobi düşüncesine dinsel önyargılar ve ardından günlük yaşamda erkeğin cinsel anlamdaki üstünlüğü atıflarını oluşturan bir eğitim süreci içinde bulmaktadırlar. neden olmaktadır. Erkek kendini en güçlü ve dünyanın merkezinde bir unsur olarak gördüğünden dolayı Van der Meer (2003), geylere karşı şiddet gruplarında cinsiyetleri koruma görevini de kendisine verilmiş bir yer alan 30 gençle yaptığı çalışmada (Hollanda'da) hak olarak görür. farklı etnik kökenlerden gençlerin, genel bir psikolojik arka planı ve kültürel ontolojiyi paylaştıklarını göster- Ve Prof. Göregenli, şöyle devam ediyor: ‘Phoenix, Frosh ve Pattman’ın (2003), Londra'daki 12 okulda 11–14 yaş arası erkek çocukları ile yaptıkları çalışma göstermiştir ki, okul yaşantısı erkeksilik ideolojisini güçlendiren ve giderek ırkçılaştıran bir etkiye yol açmaktadır. 45 grup tartışması ve 2 bireysel görüşme miştir. Düşük düzeyde bireyselleşmiş, bağımsız olmayan, benlik saygısının ya çok düşük ya da abartılı biçimde yüksek -veya ikisi de- olduğu bir psikolojik ardalan, homofobi ve şiddeti beslemektedir. Bu gençlerin en büyük korkusu, bir geyin arzusunun objesi olmak; bunu onursuzluk ve efemine özelliklere sahip www.ontodergisi.com 19 olmakla birleştirerek, kendileri için erkeksi statünün cinselliğin ‘gerçek sevgi’ olarak kutsanıp güzellemele- her şeyin üstünde olduğunu düşünüyorlar. Erkeklik re konu edildiğini biliyoruz. ideolojisi, en çok dille kurulup pekiştiriliyor. Burn (2000), 'i…ne', 'yumuşak' vb. sözcüklerin heterosek- Antropologlar bugünkü Amerikalıların ataları sayılan süeller arasında bir başka kişiyi aşağılamak amacıyla Kuzey kullanımının, heteroseksizmi ve geylerin damgalan- günümüzde 'travesti' diye adlandırabileceğimiz- sa- ması sürecini pekiştirdiğini vurgulamıştır. Üniversite vaşçı erkekler gibi davranan kadınların ve çadır bakı- öğrencileriyle yaptığı çalışmada erkeklerin kadınlar- cısı rolüne soyunan erkeklerin varlığından söz ediyor. Amerika Kızılderililerinin kabilelerinde, - dan hem geylere yönelik önyargılar hem de davranışlar açısından daha yüksek skorlar aldıklarını, heteroseksüel erkeklerin her hangi birini aşağılamak için bu sözcükleri sıklıkla kullandıklarını ve eşcinsellere karşı önyargının geylere yönelik olumsuz davranışları ve şiddeti öngörmede etkili olduğunu bulmuştur. Araştırmaya katılan gençlerin yaklaşık yarısı güçlü biçimde eşcinselliğe karşı olmasalar da, bu sözcükleri kullan- Peki, ne oldu da dünya -özellikle de Batı- haz almaya dayalı bir kültürden hazlardan korkmaya, giderek onları yasaklamaya dayalı bir kültüre yöneldi?” Tarihin birçok yerinde rastladığımız eşcinsellik hiç kuşkusuz futbol tarihinden daha eskilere gidiyor. Birçok kaynakta da eşcinselliğin insanlık tarihi ile eşdeğer olduğu yönünde açıklamalar var. mak, ait oldukları gruplara aidiyetlerini sürdürmelerinin önemli yollarından biridir.’ Türkiye açısından baktığımızda Türk insanının mahremiyeti çok önemlidir. Her türlü ilişki kapalı kapılar Ergenlik ve çocukluk dönemlerinde homofobiyi adeta iliklerine kadar hisseden çocukların yetişkinlik dönemlerinde de verdikleri tepkilerin fazla farklı olmasını beklemek zaten yanlış olur. ardında yaşanır, bilinmez, saklanır. Gündeme gelince de herkes en namuslu en ahlaklı(!) sayar kendini. Ahlak deyince kıl aldırtmayız burnumuzdan. Geçenlerde gazetelere yansıyan bir olay vardı. ‘Eş değiştir- Can Dündar ise homofobiyle ilgili bir yazısında şöyle yazıyor: ‘Tarihe baktığımızda eşcinsellik korkusunun bu kadar yaygın olmadığını, tersine eski Yunan medeniyetinden, Osmanlı divan edebiyatına kadar eş- me’ moda olmuştu Türkiye’de evli çiftler bir araya gelip partiler düzenliyor, iş seks boyutuna geldiğinde ise yakın erkek arkadaşlar karılarını değiştiriyor bir geceliğine de olsa eğleniyorlardı. Bu haberin yayınlandığı gün 7’den 70’e Türk insanı kendine açıklama www.ontodergisi.com 20 yapmak için rol biçti. Efendim Türkiye’de böyle şeyler ten genel olarak bakıldığında futbolun revaçta olduğu olur mu? Bunlar sapık, sapkın Avrupa icadı yalandır ülkelerin gelişmişlik düzeyleri de ortadadır. Futbol diye. Biz çok ahlaklıyız ya hani ondan. Ahlakın tanımı deyince akan sular durur. En büyük zevkimiz televiz- da sakız oldu büyüdü ağzımızda baştan aşağıya. Her yon başında futbol maçlarını izlemek, yorumlamaktır. şeyi ahlaki boyuttan inceledik durduk. Kızlarımızı töre Eğer bir de stada gidip maç izliyorsak tüm haklar bize uğruna temelde ahlak adına boğduk öldürdük, doğan verilmiş; her türlü taşkınlık ve rahatlama adına yapı- çocuklarını diri diri gömdük. Yapılan ahlaksızlıktı çün- labilecek tüm eylemler serbest kapsamdadır. Sık kü. Ahlaksızlığa tahammülümüz yoktur milletçe bizim. duyduğumuz küfürler, erkeklik ispatı işin içine girdi- Gizli kapaklı yaşamayı severiz her şeyimizi. Bir biraya ğinden ‘i…nelikle’ ilişkilendirildi. Birine güvenmeyen kadar her Türk erkektir demiş kim demişse. Doğru mu sert erkek hemen ‘oğlum i…ne misin?’ der oldu ya da yanlış mı bunları konuşalım. 8–9 yaşındayken sünnet ‘Bu işin içinde bir i…nelik!’ var dedi. İ…nelik nasıl bir oldun, erkek adam oldun sözleriyle bugünlere geldik. şeydi? Biliniyor muydu? Yoksa bu kavram hakkında Erkek adam ne kadar olduk bilinmez ama tam bir çok az bir bilgi var gibiydi ancak gerisinden korkuldu- homofobik olduk bence. ğu çekinildiği için göz ardı edilip bilinçaltına mı atılıyordu? Sanırım cevap buydu. Cinselliği kendi duygusal dünyasında farklı yaşayanları aşağılayarak toplum içinde ön plana çıkmak en Günümüzde yeni doğan her bebeğin biseksüel olarak büyük zevkimiz oldu. Espri gecelerinde iki kahkaha dünyaya geldiği söylenirken, Türk insanı hemen he- fazladan attırmak için çeşitli rollere girdik. Futboldan men konuşmalarının yüzde çoğunda i…nelikten bah- bahsederken tribüne gittiğimiz her maçta ‘İ…ne Ha- sederken bu bir tesadüf müydü? kem’ diye bağırmayı özgürlük kabullendik. Sözde rahatlamaya stres atmaya gidiyorduk. Hakem hata Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Recep Tayyip Erdo- yaptığında kötü olan bir sözcükle onu tanımlandırmak ğan’ın yakın zamanda ‘Avrupa ahlaksızlığın kaynağı- da en doğal hakkımızdı. Bağırmalıydık yürekten ar- dır’ demesi de yine kendimizi ahlak açısından nerde dından da basmalıydık kahkahayı; çünkü erkektik biz gördüğümüzün bir başka kanıtı. güçlüydük. Uzun lafın kısası, hayat su gibi akarken çevremizde Ülkemizde futbol sevgisi ve fanatiklik düzeyi diğer iyisiyle kötüsüyle bazı şeyler yaşanıp gidiyor. Bu dün- dünya toplumlarına nazaran biraz daha fazladır. Za- yada yaşayan ve kendimizin bilincinde olan varlıklar www.ontodergisi.com 21 isek eğer olan bitene saygı duyalım; var olanı reddetmeden tüm unsurlarıyla bu dünyanın bir mozaik olduğunu unutmayalım. Kaynaklar Dündar, C. (2004). Homofobi. 18 Şubat 2014. http://www.candundar.com.tr/_v3/index.php#!#Did=1910 Dünya Futbol Tarihi (2000). TFF Yayınları. Göregenli, M. (2006). Gruplararası İlişki İdeolojisi Olarak Homofobi. 16 Şubat 2014. http://www.elestirelpsikoloji.org/eleps/eleps/homofobi.html 22 www.ontodergisi.com nın sahip olduğu bu iticilik, diğer insanların dini reddetmesiyle alakalı değildir. İnsanlar sadece bu bağnazlığa tahammül edememektedirler. Carrie ve annesinin hayatlarında bir erkek yoktur. SAKLI BENLİKLER: CARRIE Babaya ne olduğunu bir süre bilmiyoruz. Bu iki kişilik, hastalıkla sevginin iç içe geçtiği ailede, Carrie insanla- Bağlan Keskin ra karşı temkinli olmayı doğuştan biliyor gibidir. Annesi Margaret, insanlara güvenmemeyi onlarla hiç ko- rian De Palma’nın, Stephen King’in roma- nuşmamasını tembihleyerek öğretmiştir bir bakıma. nından uyarlanan Carrie’si (1976 versiyonu) Carrie bu yüzden okuduğu okulda yabani gibi görül- kült kategorisine hemen giren filmlerden. mektedir. Orta yaşlı bir azize gibi giyinmesi ve ürkek Yeni sinema tekniklerinin ilk uygulayıcılarından sayı- tavırları diğer insanların daha da üstüne gelmesine lan Brian De Palma, basit bir lisede zorbalık hikâyesi sebep olmuştur. Bir bakıma öğrenme, kendini gerçek- gibi gözüken Carrie’de; din, kadınlık, bekaret ve sos- leştiren kehanetle sağlanmıştır. B yal ilişkileri filmin bütün mistik havasına rağmen bıçak kadar keskin bir dille göstermiştir. Film bittiğinde, ne bir eksiğin ne de bir fazlanın olmadığını fark etmek zor değildir. Her karakter zihnimizde sağlam yerlere Filmin açılış sahnesi, Carrie’nin beden dersinden sonra, kızlar soyunma odasında duş alırken ilk kez regl olmasıdır. Annesi adet kanının, Tanrı’nın Havva’yı günahlarından dolayı lanetlemesi olarak görüyordur. oturmuştur çünkü. Bu yüzden Havva’nın ilk günahı, Adem’i yoldan çıkaCarrie, aşırı dindar annesi ile beraber yaşayan bir lise ran şehvet hissine sahip olan kadınların adet kanıyla son öğrencisidir. Diğer öğrenciler onun çok garip ol- lanetleneceğini düşünüyordur. Bu yüzden Carrie’ye, duğunu düşünürler. Annesi de insanlara uyguladığı bu kadının doğal olayından bahsetmemiştir. Bu olay dinsel baskılar, evlerine girip İncil’den pasajlar oku- hakkında konuşmayarak aslında kendi, günah saydık- ması ve gizliden gizliye bağışa zorlaması yüzünden larını görmezden gelmiştir. Yok sayarak belki de ol- insanların pek sevdiği bir kadın değildir. Ancak kadı- mayacağını düşünmüştür. En büyük günahlardan birinin görmezden gelmek olmasına dikkat etmemiştir Psikolog bir şekilde. Carrie, psikoloji olarak böyle bir duruma www.ontodergisi.com 23 hazır olmadığından adet dönemi bu kadar geç başla- görüsü çok yüksektir. Bu yüzden telekinezi üzerinde mış olabilir. Bir anda kendi kanıyla yüzleşen Carrie, araştırma yapmaya başlar. öleceğini düşünüp diğer kızlardan yardım ister. Ancak diğer kızlar acımasızdır ve adet kanıyla ilgili hiçbir şey Carrie’nin soyunma odasında yaşadığı büyük şoktan bilmediği için onu küçümserler. Dalga geçerler. Bu rahatsız olan iki kişi vardır. Beden eğitimi öğretmeni sahnede aslında Carrie’nin annesi Bayan Margaret’in Bayan Collins ve Carrie ile dalga geçtiği için pişman tezinin görsel sunumu vardır. Soyunma odasında olan, okulun popüler kızlarından Sue. Sue duyarlı bir genç kızlar kimi yarı çıplak, kimi tamamen çıplak ha- kızdır. Diğerleriyle birlikte hareket ederek Carrie’yle zırlanıyorlardır. Arka fondaki müzikten, sahnenin ya- dalga geçtiği için Carrie’ye borçlu olduğunu düşünü- vaşça akıp gitmesine oldukça estetik ve huzurlu gö- yordur. Bu yüzden erkek arkadaşı ve okulun en popü- rüntüler görürüz. Ancak Carrie’nin kanlı ellerle herkes- ler çocuğu Tommy’den, mezuniyet balosuna Carrie ile ten yardım istemesi, bir anda sahneyi iğrenç bir hâle gitmesini ister. Tommy, Carrie ile gitmesinin kendisini getirir. Brian De Palma, Margaret’in görsel tutumunu küçük düşüreceğini düşünse de özünde iyi bir çocuk- canlandırmıştır. Bu sayede insanların olayları yorum- tur. Sue’yu çok sevdiği için tereddütlü olsa da bu planı lama biçimlerinin nasıl öğrenilmiş olduğunu görmüş kabul eder ve Carrie’yi mezuniyet balosuna götürmek oluruz. Gayet toplumsal bir kavram, kadın doğasından için onunla konuşur. Tommy’nin kendisiyle konuşması anlatılmıştır. Carrie’nin okulda yaşadığı olayı öğrenen Carrie için büyük bir şeydir. Carrie o anda aşık olmuş- annesi, Carrie’ye artık günahkâr olduğunu söyler. tur sanki. Film boyunca sürü psikolojisinden uzaklaş- Kızını, evlerinde oluşturdukları kapalı ve karanlık, tıkça, en aklı başında karakter olan Sue’nun Carrie’ye çarmıha gerilen İsa figürünün olduğu bir odaya kapa- borcunu ödeme biçimi tartışılır ancak Sue, olanların tır. Carrie başlarda dirense de annesine karşı koya- diyetini ödediğini düşündüğünde ortaya çıkacak olan maz ve o karalık, dar yerde dua etmeye başlar. olaylar aslında Margaret’in tasvir ettiği kadar katı ‘ne ekersen onu biçersin’ dünyasında olmadığımızı göste- İlk adetinden sonra Carrie’nin mistik tarafı ortaya rir niteliktedir. Sue nasıl Carrie’ye karşı kendini bu çıkmıştır. Parapsikologların psikokinezi dediği teleki- kadar sorumlu hissediyorsa, Chris de kendini o kadar nezi, ilk reglinden sonra Carrie’de ortaya çıkmıştır. suçsuz hissediyordu. Chris, okulda Carrie’ye karşı Carrie, okul müdürünün odasında sinirlenip kül tabla- herkesi dolduran ve onunla uğraşmaya iten, şımarık sını yere düşürmüştür. Carrie bütün bu geri çekilmele- ve popüler bir kız. İnsanların ne yapacaklarını söyle- rin, tutsaklıkların arasında oldukça bilinçli bir kızdır. İç meleri için ağızlarının içine baktıkları tiplerden. Bu www.ontodergisi.com 24 kabul edilmişlik içerisinde Chris, istediğini istediği gibi annesini, kendisini dinlemeye zorlar. Margaret kızının yapabiliyor. Bayan Collins’in kendisini Carrie yüzün- içine şeytanın girdiğini düşünmeye başlar ama Carrie den cezalandırmasının öfkesi Chris’i Carrie’nin tam bunun kendi yeteneği olduğunu söyler. Anne-kızın karşısına getiriyor. İstediğini böyle özgürce yapabil- yemek mesi, Margaret’in zaten kabul edemeyeceği bir şey- Tommy’nin baloya gitme teklifini ‘kanın kokusunu ken; Chris’in erkek arkadaşı Billy ile ilişkileri, almak’ olarak değerlendiren Margaret, bu sefer kızına Margaret’in karşı olduğu her şeyin bir araya gelmesi- karşı koyamayacağını anlamıştır. sırasındaki konuşmalarında, Carrie’ye dir. Chris ile Billy, sürekli kavga eden, birbirlerine vuran ve cinselliği yaşayan bir çifttirler. Chris istedik- Balo günü Carrie kendine diktiği pembe elbisesiyle lerini yaptırmak için Billy'i bedeniyle kışkırtıyordur. göründüğünde annesi elbisenin kırmızı olduğunu Hatta Chris ile Billy’nin oral seks yapmaları, zaten söyler. Aslında gecenin sonuna bir gönderme yapıl- Margaret’in günah gördüğü cinsel birlikteliğin iki katı mıştır. Annesi Carrie’ye engel olmaya çalışır, ona ken- günahlı hâlidir ona göre. Bu karşılaştırmalar film bo- disiyle dalga geçeceklerini ve güleceklerini söyler. yunca, Margaret’i haklı göstermek için yapılmış gibi Carrie telekinezi güçleriyle annesini yatakta sabit hale algılanabilir. Ancak Chris, yaptığı hiçbir cinsel aktivite getirir ve baloya gider. Carrie baloya Tommy ile gitti- yüzünden cezalandırılmamıştır en sonunda. Kendi ğinde, Chris’in ve diğer çocukların oyunları sayesinde kötü tabiatının yaptıklarının bedelini ödemiştir. ‘Ah- ikisi mezuniyet kralı ve kraliçesi seçilir. Chris tabii ki laksızlığının’ cezalandırıldığı düşüncesi yine toplumsal iyiliğinden değil, büyük bir tuzak hazırladığı için bunu öğrenmeyle alakalıdır. Carrie’ye çocukluğundan beri yapmıştır. verilen ‘yaramaz kızların başına kötü şeyler gelir’ inancı Chris üzerinden gerçekleşmiş gibi gözükse de filmde herkes bir bedel ödemiştir. Dar kalıplara sahip olmanın verebileceği geniş boyuttaki zararlar söz Chris ve Billy, domuz öldürüp, kanını bir kovaya doldurmuşlardır. Bu kova Carrie ve Tommy’nin tam da taçlarını aldıkları yerin üstünde, bir ip ile sahnenin altındaki Chris’in eliyle bağlantılıdır. Sue, baloya gizli- konusudur aslında. ce girip Carrie ve Tommy’i sahnede görünce çok seCarrie ve annesinin İsa’nın Son Yemeği tablosunun vinmiştir. Üstelik Carrie ve Tommy’nin arasında ger- önünde yemek yedikleri fırtınalı akşamda, Carrie’nin çek bir yakınlaşma olduğunu bilmemektedir. Tesadüf babasının bir kadınla gittiğini öğreniriz. Carrie, balo eseri Sue, yukarıdaki kovayı fark eder ve ipini takip yüzünden annesiyle tartıştığında telekinezi güçleriyle edince Chris ve Billy’e engel olmaya çalışır. Ancak www.ontodergisi.com 25 Bayan Collins, Sue’nun erkek arkadaşını Carrie’ye Carrie, telekineziden kaskatı kesilmiş bedeniyle eve vermesinde bir kötü niyet aradığı için, onun bir şeyler dönerken, Chris ve Billy’nin kaçarken arabayla kendi- yapacağını düşünür ve bütün çırpınmalarına rağmen sini ezme teşebbüslerine maruz kalır. Ancak Carrie, Sue’yu salondan çıkarır. Margaret’in bağnazlığının Billy’nin arabasını savurur ve Chris ile Billy arabanın eleştirilmesinin dışında, burada Bayan Collins’in bildi- kaza yapıp, yanmasıyla ölürler. Carrie’nin artık bir tek ği doğrular üzerinde şaşmamasının kısırlığı da eleşti- kişiyle hesaplaşması kalmıştır: Annesi Margaret. rilmiştir. İnsanın değişim dolu hayat yolculuğunun fikirler üzerinde de olması gerektiği vurgulanmıştır. Annesinin dediği gibi dış dünya tarafından yaralanan Çünkü Bayan Collins’in değişmez kafa yapısı yüzün- Carrie, sığınmak için geldiği evinde her yerde mumla- den Carrie’ye esas zarar veren olay gerçekleşmiştir. rın yandığını görür. Ev sanki bir törene hazırlanıyor gibidir. Carrie güzelce yıkanır. Banyodan sonra annesi Carrie hayatında ilk kez gerçekten kendisini kabul ortaya çıkar ve kızcağız düşkün bir şekilde Margaret’e edilmiş hissederken, aralarında geçen küçük bir tar- sığınır. Margaret beraber son kez dua etmelerini söy- tışmadan sonra Chris ve Billy ipi çekmiş, Carrie’nin ler. Margaret kızını öldürmeyi planlıyordur. Bu yüzden üstü domuz kanı olmuştur. İşte annesinin gördüğü bu hayattaki en büyük günahını Carrie’ye anlatır. elbisenin kırmızı olması durumu aslında budur. Kova Kocasıyla cinsel anlamda birbirlerine hiç dokunma- da Tommy’nin kafasına düşüp onu yaralamıştır. Bu dıklarından bahseder ama Carrie’nin babası sarhoş olaydan sonra Carrie’nin telekinezi güçleri, herkesin olduğu bir akşam Margaret’e sahip olmuştur. Carrie kendisiyle dalga geçtiği dürtüsüyle -dalga geçenler bu gece olmuştur. Ve Margaret açıkça itiraf eder ki vardı gerçekten de fakat Carrie, Bayan Collins dâhil aslında bu tecavüzden hoşlanmıştır. Filmin başından herkesin kendisine güldüğünü düşünmüştür- hareke- beri cinsellik konusunda katı tutumları olan Margaret, te geçmiş önüne geleni öldürmüştür. Yangın söndür- aslında iç dünyasında nasıl bir yapısı olduğunu ilk kez me tüpü, dekorlar, elektrik şartelleri büyük bir karga- ortaya çıkarmıştır. Carrie’yi daha o zaman öldürmesi şaya sebep olmuştur ve o salonda bulunan herkesi gerektiğini söyler ve sırtına bir bıçak saplar kızının. öldürmüştür. Bir tek salonun dışına atılan Sue ve Merdivenlerden düşen Carrie ölmemiştir. Margaret, kargaşadan kaçan Chris ile Billy kurtulmuştur. Bir de Carrie’yi öldürmek istemektedir ancak Carrie, mutfak- Carrie… taki diğer aletlerle annesine saplar. Görüntü olarak annesi, dua odasındaki çarmıha gerilmiş İsa gibi ölmüştür. Ellerinden çakılmıştır çünkü. Annesini öldüwww.ontodergisi.com 26 ren Carrie’nin telekinezi güçleri alevlenmiş, evin başlarına yıkmaya başlamıştır. Carrie annesini de alıp, küçük dua odasına sığınır ve orada evin altında kalarak ölürler. Son sahne aklıselim Sue içindir. Sue bütün olaylardan sonra aklını yitirmiştir ve Brian De Palma’nın bir klasiği olarak Carrie’nin kendisine saldırdığı bir rüya görür. Biz bunu gerçek sanarız ama rüyadır. Carrie’ye mezar olmuş evine çiçek bırakırken Carrie’nin kolu topraktan çıkıp Sue’yu tutar. Sue bu sırada uyanır ama annesinin onu tuttuğu eli, Carrie’nin eli olarak görmeye devam eder. Carrie, öğrendiğimiz kuralların zamanla değişebileceğini, her durumun her zaman aynı şekilde olmadığını çünkü bu kuralların başka nedenlere ve sonuçlara bağlı olduğunu göz ardı ettiğimiz zamanlarda ne kadar büyük zararların ortaya çıkabileceğini aslında biraz mistik ama somut olarak veren sinema tarihinin önemli filmlerinden biridir. Sosyal öğrenme ve bilinçdışındaki kavramların birbirleriyle nasıl iç içe geçtiğini, bu şekilde yorumlandığını çok net bir şekilde gösterdiği için psikoloji, iç durumun toplumsal yansımalarını çok doğru verir. www.ontodergisi.com 27 akışı olarak kabul etmek, anlama-yorumlama faaliyetlerini nedensellik ilkesi temelinde gerçekleştiren modern bilimler adına pek çok yönden işlevsel olabilir ve fakat bir hat üzerinde akan zaman kabulünü yaşamın diğer bütün alanlarına genellemek bazı açılardan bizi GÖRELİ ZAMAN VE İNSAN yanıltabilir ve dolayısıyla hayatı kavrarken hayal kırıklığına uğratabilir. Mehmet Karasu Döngüsel zaman anlayışında ise başlayan her şey ünümüze hâkim olan zaman anlayışının bitmez, değişir ve dönüşür. Hint kültürü döngüsel izlerini Annaeus zamanın izlerini en verimli yakalayabileceğimiz zengin Seneca’nın “Başlayan Her Şey Biter” sözüne bir havza. Zamanın döngüsel kabulünde geçmiş ve kadar götürülebiliriz ve hatta belki de daha gerilere. gelecek, şimdinin içine gizlenmiş bir biçimde bize Zaman anlayışlarını çizgisel ve döngüsel olarak ince- yüzüne gösterir ve aslında geçmiş-şimdi-gelecek gibi lemek pek çok açıdan işimizi kolaylaştırabilir, elbette üçlü bir sınıflama, zihnin bir kurgusundan ibaret ola- bu kategorilerin sınırlılıklarını bilerek. rak değerlendirilebilir. Şimdi’nin içinde geçmiş ve G Antik Çağ’a, Lucius gelecek de varsa, zaman aslında sadece bir nokta Çizgisel zaman anlayışının en temel özelliği ilerlemeci gibi olan bir ‘an’dır. Belki de bu bakımdan Prof. Ah- bir dokuya sahip olmasıdır. İlerleme fikri kendi içeri- met İnam’a göre zaman, bizim acizliğimizden doğar. sinde ‘ideal’e ulaşma alt metnini barındırır ve dolayı- Döngüsel zaman anlayışında ilerlemeci bir evren sıyla normatif bir yapıya sahiptir. Eğer bir yerde kural tasavvuru yoktur. İlerleme tasavvurunun olmayışı yani yasa varsa yasak da kendiliğinden ortaya çıkar. tutku ve hormonlarımızı bir ‘an’ dahi olsa paranteze Yasa ve yasakların bireyi sınırlayıcı tutumu, zamanın alıp hayatı seyretmeyi mümkün kıldığı için ‘iyi’ yaşan- çizgisel formunun kabulüyle entelektüel düzlemde mış bir hayatı tecrübe etmeye olanak tanıyabilir. meşrulaşır. Belki de bu duruma entelektüel faşizm demek de uygun düşebilir. Ayrıca zamanı bir çizgi İnsanlığın kendi dışında olanları cinsiyetleştirme eği- üzerinde art arda meydana gelen olaylar dizisinin liminin pratik yansımalarını pek çok yerde görebiliriz. Örneğin Güneş eril, Ay dişil; keza gök eril, toprak dişil Araş. Gör. kabul edilir. Değişebilir olan, döngüsel olan, zarif olan www.ontodergisi.com 28 dişil; keskin olan, çizgisel olan, sert olan erildir. Bu düzensizleşme bu algıyı oluşturuyor olabilir. Düzensiz- bakımdan biçimsel olarak çizgisel zaman fallusla, leşme, maddenin bir özelliği olarak kabul edebilece- döngüsel zaman vulva ile sembolize edilir. ğimiz entropi yoluyla mümkün olmaktadır. Uzun vadede dünyaya bırakılan bütün eserlerin entropi yoluy- Zaman çizgisel formda öğrenilir, la bir ‘hiç’ olacağı gerçeği bizi şaşırtabilir ve şu anki döngüsel olarak yaşanır yaşantımız üzerine bilgece düşünmeye itebilir. ve fakat ikisi de değildir. Geçmiş denilen şey belleğimizin bireysel, toplumsal İnsan zihni zaman-mekânla sınırlanmıştır. Dikkat ve varoluşsal yönlerine bakan duyusal ve dolayısıyla ederseniz, zaman ve mekân şeklinde değil, zaman- algısal bilgilerinden ibarettir. O hâlde zihnimizdekiler mekân olarak yazmayı tercih ettim. Zira aradaki ‘ve’ olgular değil algılardır, yani manipüle edilebilen olu- bağlacı iki ayrı ‘şey’e gönderme yapıyor. Oysaki biri şumlardır. Geçmiş yaşantılarımızı çoğu kez değiştirme olmaksızın diğerinin var olamayacağı bir yapıda iki olanağımız olmayabilir ancak geçmişin yaşanmışlıkla- ayrı varlığın oluşundan söz etmek hatalı çıkarımlara rını her yeni bilinç durumuyla yeniden ve farklı bir sebep olabilir. Bunun yanında mekânın özelde mad- biçimde anlayabilmek ve hatta yorumlayabilmek bize denin ve hatta daha da derinde hareketin (titreşimin) kavrayış derinliği katması bakımından değerli kabul zamanı var kılan önemli bir değişken olduğunu biliyo- edilebilir. ruz ve bu durum modern zamanlarda sıklığı artarak devam eden bilinç yarılmalarının hızını daha da artı- Zaman nesnel mi yoksa öznel mi, gibi bir soru naif bir rabilir. Hareket-zaman arasında ilginç bir bağ vardır epistemoloji ve hareket arttıkça zaman yavaşlıyormuş gibi algıla- Žižek sanılanın aksine felsefenin mütevazı bir alan nır, diğer bir deyişle, zaman hareket eden için daha olduğunu düşünüyor ve bu düşünüş, bana böylesi yavaş akar diyebiliriz. kategorik formlu ve bazı açılardan aşkın sayılabilecek içerir. Sloven düşünür Slavoj soruların kibirli olarak değerlendirilebileceğini düşünZaman geleceğe doğru akıyormuş gibi görünür, atılan dürtüyor. Tüm bunların yanında zamanın nesnel ve okun hedefine doğru gidişi gibi ve muhtemelen bu bir algılanan dolayısıyla öznel bir yüzünün olduğunu söy- illüzyon. Zira hareketin ve hızın yönü bu yanılsamanın lemek de pek âlâ mümkündür. Zamanın nesnelliğini asıl tetikleyicisi olabilir. Daha özelde, Big Bang’ten ölçülebilir oluşuyla anlayabiliriz ve bunun için ihtiya- kalan enerjinin boşalmasına bağlı olarak, süre gelen cımız olan şey, ritmik özellik taşıyan herhangi bir araç- www.ontodergisi.com 29 tır. Ritmik hareketi olan her şeyi saat için referans almak mümkündür. Örneğin bütün atomların kendilerine özgü ritimleri vardır ve bu bakımdan her atom, saat olarak kullanılabilir. Diğer taraftan her oluşun kendine özgü ritminin olması zamanın o nispetle farklı algılamalarına kapı aralıyor gibi görünmektedir. Kaynaklar Geçtan, E. (2012). Kimbilir? (4. Baskı). İstanbul: Metis Yayınları. Griffiths, J. (2003). Tik Tak Zamana Kaçamak Bir Bakış (1. Baskı). İstanbul: Ayrıntı Yayınları. Hawking, S. (2006). Zamanın Daha Kısa Tarihi (1. Baskı). (S. Oğunç, Çev.). İstanbul: Doğan Kitapçılık AŞ. (Orijinal çalışma basım tarihi 2005.) 30 http://www.youtube.com/watch?v=OShR5ht5oik http://www.youtube.com/watch?v=yuEGhN3wNsE www.ontodergisi.com ların monogamik yaşam yaşadığı doğrudur. Ancak biz evrimsel yapımızı kargadan çok primatlardan almışızdır ve çoğu primat monogamik değildir. Diğer taraftan sosyal programlama, bazen daha çapkın kadınları; daha monogam erkekleri doğurur. Türkiye’de ise, SÜREGİDEN NOTLAR-2 çoğu erkek bir ilişkiyi bile zor bulduğu için hele hâli hazırda birlikte olduğu görece güzel bir kadınsa, moHottobil nogam kalmaya eğilimlidir. Monogam'ın başka bir nedeni de alışkanlık ve bazı dünya görüşlerinin oldu- 8: İnsanlarda Karşı Cinsle İlişkide Güven ve Homosa- ğunu görüyorum.) Bir kadın, aşk, bağlılık ve güven pienslerde Dişinin Erilden Beklentisi dediğinde; bir erkeğin ise tek kadından sıkılmak dedi- K adın için güven konusunun öneminin en ğinde; burada biyolojik otomatların genlerinin yönlen- büyük nedeni, bilinçdışında, karşı cinsle dirmesini görüyorum. Bu da, hem insan beyninin bir ilişkinin dinamiklerinde yatıyor. Homosapi- soyutlama özelliği ve istemin meşru görünmesine ens dişilerinin içgüdüsel olarak en temel evrimsel olanak sağlayan bir taktiktir. Ancak söyleyen kişi bu- avantajı bağlılığa dayanırken; homosapiens erillerin nun farkında olmaz. Bu sosyal bir yönlendirmedir. en büyük avantajı eş değiştirmeye dayanıyor. Ancak Çünkü laflarımız bizim değildir. Bize önceki nesiller- bunun kadar gerçek bir durum var ki, o da hayvan den kalanı ve gösterileni öğreniriz bizler. Diğer taraf- dürtülerinde yer alan sadece homosapiens erilinin eş tan erkek yakışıklı ya da bazı üstün görünen özellikle- değiştirmesi; ya da homosapiens dişinin o birlikteliği re sahip olmasa da, güzel görünen bir kadın tarafın- uzun süre sürdürme güdüsünden ayrı, eril beyninin dan eş olarak seçilebilir. Ve buna insanlar çok şaşırır. yeniden programlamasını isteyen ve zorlayan sosyal Ancak şaşırmaması gerekir, çünkü belki de erkek, o etkilerdir. Bu açıdan, dürtüsel gibi görünmeyen şeyler kadına; kadının en sevdiği özelliği sunmuş olabilir. de dürtü baskılanmasıyla başka bir yönden yine baş- Yani kadına bağlı kalacağının garantisini hissettirmiş ka bir sosyal dürtünün amacına hizmet eder. O yüz- olabilir. Bu da, pek çok kadının en sevdiği ve en lüks den insanların bahsettiği aşk ve bağlılık, temelde görülen taleplerinden birisidir. beşerî laflarla biyolojik güdülerin meşru görünüşleridir. Ben böyle düşünüyorum. (Karga gibi bazı hayvan- www.ontodergisi.com 31 9: Var Olan Mutluluğun Yanında Mutsuzluğun da memiş bir insanın duygusuna kapılabilir. Bu borç Bilerek Tercih Edilmesi Üzerine duygusu, çocuklarından başarı bekleyen ancak çocuk- Bu yarı bilinçli tercihin arkasında aklıma gelen birkaç ları bunu gerçekleştiremediği durumlarda, bana göre neden var. Eğer kişi uzun yıllar sıkıntılı sayılabilecek anne ve babasının kızmasından korktuğu kadar, bor- bir yaşam sürmüşse ve beyin eğer sıkıntıya alışmışsa, cunu ödeyemeyen insanın sahip olduğu gibi bir vic- beyin bu şekilde hissetme alışkanlığını devam ettir- dani rahatsızlığa girebilir. mek isteyebilir. Başka bir neden, mutluluğu kaybetme korkusu adına sıkıntının tercih edilmesidir ve bu şe- 11: Astroloji ve İnsan kilde kaybedecek bir şeyin kalmaması korkunun ya- İnsanlar, hayatı anlayamadıkları ya da içinde gerçek- rattığı endişeyi yok eder. Düşündüğüm son neden ise, leşen bazı olaylardan korktukları zaman, yaşadıkları vicdan ile ilgilidir. Vicdani düşünceleri ilerlemiş bir dünyanın gerçeğinde görmeye alışmadıkları etkiler- insan bozuk ya da yanlış bir dünyada mutlu olmayı den bilgi ya da yardım umarlar. Astroloji, kişinin dü- yanlış bulabilir ve böyle bir dünyada mutsuz olması şünmesine gerek kalmadan dünya üzerindeki olayla- gerektiğini düşünebilir. Aslında sıkıntılı hâlde de bu rın nasıl gelişeceği ve bunlara karşı neler yapılması dünyaya fayda sağlayacak bir şey yapmayacak olsa gerektiği bilgisini verir. İnsanlar için, özellikle hayatla- da mutluluğu sanki birisine yapılmış kötülüğe sessiz rını kendi beklentilerine uygun devam ettirme talebi- kalıyormuş gibi düşünebilir ve sıkıntılı insan belki de ne tehdit olan tehlikeleri bertaraf edecek fikirler ya da bir yerden sonra etrafındaki sorunları çok düşünme- bir başarı kazanmak için verilen fikirler değerlidir. Bu yebilir çünkü zaten kendisi de kendi iç sıkıntısı için- astrolojik bilgiler düşünerek hayatı anlamaya uzak dedir. Peki, bu durum melankoliyle ilgili midir? insanların, bazen de korku duyan insanların daha çok sevdiği şeylerdir. 10: Anne-Babaya Karşı Borç Duygusu Anne ve babanın kendi duygu durumlarından dolayı, 12: Yazı Yazmayı Engelleyen Bir Etmen çocuklarından, onların kendi çocuklarına iyi baktığı Bir yazıyı yazarken onu yazmaktan vazgeçiren etmen, gibi çocuklarının da kendilerine iyi bakmalarını iste- o yazıyı yazdıran düşüncenin oluşmasına neden olan yebilir ve onların sağlık açısından iyi durumda olmala- duyguda bir yanlışlık olabileceğini veya bir yanlışlık rını isteyebilir. Bunu gerçekleştiremeyen çocuklar ise, olduğunu düşünmektir. Bu durumda, o yazıyı yazma- anne ve babasının bu üzgün hâline üzülmesinden mak o duyguyu belki yok etmez ancak o duyguya dolayı anne ve babasına karşı borcunu yerine getire- karşı olduğunu kişinin kendine göstermesine neden www.ontodergisi.com 32 olur ve belki de o duyguyu azaltmak için düşünerek farklı duygu düşünce durumlarına iter. Örneğin, böy- başka yöntemler bulunması gerekir. lesi bir kayıtsızlık tavrının bir sebebi, diğer başka etmenlerle birlikte, dinleyenin kendini konuşmacıya 13: Ayrıcı Özellikler ve Konum Sağlama İlişkisi göre daha aşağıda görmesi olabilir -istenilen ve iste- Topluluk içinde farklı bir özellik, bireyi diğerlerinden nilmeyen farkını düşünebiliriz-. Bu kayıtsızlığın bir ayırıyor ama ona konum sağlamıyorsa bu nitelikle ilgili başka sebebi ise dinleyicinin konum olarak kendini olabilecek kişiler tarafından tercih edilmez. Ne zaman daha aşağı görmesinden ziyade, konuşmacının dinle- farklılık konum sağlar ya da bir topluluk içindeki farklı- yiciyle bir sebepten dolayı yakınlaşmak istememesi lık başka bir topluluk içinde normal karşılanırsa, o olabilir. Benim düşündüğüm, hayatı gülümseyerek ikinci topluluğa giren birinci topluluktaki kişiler daha yaşayan insanlar bile her an gülümsemezler, bir ko- önce dışlayabildiği o farklı özelliğe ayak uydurmaya nuşma esnasındaki gülüş bu yüzden sadece onların hatta beğenmeye yaklaşabilir. Örnek olarak Avrupa’ya hayata yaklaşımlarından kaynaklanmaz, aynı zaman- giden bir Türk öğrencinin klasik müzik dinlemesi ya da karşı tarafla ilişki durumu ve isteğiyle de ilgilidir. da sanatla ilgilenmesi verilebilir veya üniversitede çalışan bir hocanın hâlihazırdaki bilgi birikiminin çev- 15: Arkadaşlık İlişkilerinde İlişkinin Miktarı resi tarafından talep görmesi ancak aynı hocanın İnsanlar arası sosyal ilişkilerde birkaç etki arkadaşlığı öğrenciyken benzer bilgi birikimine sahip olmasının azaltıp çoğaltabilir. Arkadaş olunan herhangi biriyle öğrenci-arkadaş çevresi arasında pek geçer akçe aşırı ilgilenmek ya da hiç ilgilenmemek aradaki ilişkiyi kabul edilmemesi örnek verilebilir. bozabilir. Aşırı ilgi insanların birbirinden soğumasına neden olur, bu durum insanın şimdi yemek istemediği 14: Gülümseyerek ya da Boğuk Bir Ses Tonuyla Ko- bir yemeğe, yemesi için zorlanmasına benziyor. Bu nuşmak nedenden dolayı insanlar istemediğini düşünce ola- Gülümseyerek konuşmak ya da boğuk bir ses tonuyla rak da dışarı atar. Bu bakımdan iyi idare edilen bir konuşmak sosyal ilişkilerimizde kullandığımız araç- arkadaşlık ya da aile ilişkisi için, birbirine duyulan lardır, aynı zamanda mesela karşımızdaki insanla istemlerin birbirine eşit seviyede olmasında fayda neşeli ve ilgili konuşarak ona olan yakınlığımızı göste- vardır ve insanlar birbirlerine göre davranırlar bazen. rip karşı taraftan da bu yakınlığı istiyoruz gibi anlaya- Bir kişi diğerine aşırı ilgisizse bu ilişkiyi soğutur. Çün- biliriz ve tabii aynı durum bunun tersi için de geçerli. kü insan ilgilendiği kadar ilgilenilmek ister. Bunun Boğuk ve ilgisiz bir ses, karşısında bunları dinleyeni egosal nedeni ve karşıdaki kişiden de bir şeyler ka- www.ontodergisi.com 33 zanmak gibi nedeni olabilir. İlişki miktarı talebi kişiden kişiye değişim gösterir, bazen ilgisizlik daha çok bozar ilişkiyi, bazen de aşırı ilgi. Bir kişinin hangi durumdan daha çok nefret ettiği galiba o kişinin geçmiş yaşamıyla beraber oluşan karakteriyle alakalı olabilir. 34 www.ontodergisi.com Öykü (Bölüm-2) vermişti ama Akın’ın annesinin hayatı da kendisi için bir yol gösterici olmuştu bir anda. Çok güzeldi, bunu saklamaya gerek yoktu. Temiz, parıltılı ve lüks bir hayat onun olmalıydı. Güzelsen ve bu bütün kapıları İLK EL açıyorsa neden bunu kullanamayasın ki? Akın denen, o havalı gözüken ama ilgi çekmek için annesinin başladığı işi tamamlamak; herkesi sömürmek için bayılBağlan Keskin ma numaraları yapan çocuk, annesinin içinden çıkmış bir zavallıydı. Nefret ediyordu böyle tiplerden. Eda, E da ve Dilara odalarına doğru yürüyorlardı. Akın denen sporcunun bayılma hikâyesi Eda’yı çok etkilemişti. Ancak kısa sürede kendi annesinin kendi kusursuzluğu üzerinde hep bir gölge olduğunu düşünmüştü. Bu Akın da, annesi için bir hayal kırıklığı olmalıydı, emindi. kendine gelmesi Dilara’yı şüphelendirmişti. Dilara, Eda’ya çocuğun kendini mağdur göstermek için bunu İki kadın yan yana olan odalarına girdiler. Dilara yata- yaptığını söyledi. İlk başta neden mağdur gözükmek ğına uzandı. İçinde durduramadığı bir öfke olduğunu istediğini anlayamamıştı Eda. Ancak Dilara, Akın’ın hissetti. Akın denen o adam şımarığın tekiydi. Dilara annesi ile ilgili edindiği bilgileri paylaştığında Eda hak hem annesini, hem babasını kaybetmişti ama orta- verir gibi oldu. Ölen yakınlarına bakıldığında, en kötü larda ayılıp bayılmıyordu. Öfkesinin yönü Akın’dı. Far- profil Akın’ın annesinindi. Para için yapılmış beraber- kında olmadan buna karar vermişti. liklerin sonu hep kadının yeni bir aşık bulup gitmesiyle bitiyordu. Genelde daha zenginini buluyordu kadın. Eda odasına girdiğinde hemen aynaya baktı. Salon- Ancak aralarda hatalar yapmıştı. Milyarder nişanlısını daki yuvarlak ayna, yansıtma açısı olarak Eda’yı biraz adamın şoförü için terk etmişti mesela. Arada da bir geniş göstermişti. Üstelik istediği zaman her daim kaç çapulcu ile yeni yetme yazar, şarkıcı falan vardı. bakamamıştı kendisine. Odasındaki boy aynasında, Eda, Dilara’nın bu kadar bilgili olmasını takdir etti. kendisini eskisi gibi bulunca çok hoşnut oldu. Ancak Kendisi neredeyse hiç araştırma yapmamıştı. Bütün şu yemek şirketinin yiyecekleri onun düzenini boza- bunları anlatırken gözlerini patlatan Dilara’ya hak caktı. Rutinine geri dönmek için yarından itibaren kendi yiyeceklerini kendi hazırlayacaktı. Yolun başın- Psikolog daki marketten sipariş verebilecekleri söylenmişti. www.ontodergisi.com 35 Yatağına uzanmadan dikkatle elbiselerini çıkarırken Yüzleş artık, annem de senin baban da öldü. Dilara’nın gençliğine rağmen zekâsına hayran kaldığını fark etti. Annesi garip garip insanlarla takılmayıp Hande önce kafasını yüzünde hafif bir tebessümle kendisine akıl vermeyi tercih etseydi, belki ölmezdi hayır anlamında iki yana salladı. Sadece bir an ger- diye düşündü. Ama sonra o aciz kadının vereceği çekten babasının öldüğünü düşündü. Kaybetmek aklın bir hiç olduğuna karar verdi. istemediği bütün şımarıklıklarının, artık düzenli bir hayata geçmesi gerektiğinin, İngiltere’deki okulunu Akın odasında yatağında oturarak duruyordu. Ali, bitirdiğine ilişkin babasına söylediği yalanının farkına Hande, Giray ve Erdal başındaydılar. Hande kazada vardı. Bu yalanı asla düzeltemeyeceğini düşündü. O kimsenin ölmediğini söylediği için Akın’ın bayıldığını birkaç saniyelik ruh hâline katlanamadı ama patla- düşünüyordu ve biraz vicdan azabı çekiyordu. Ali, madan tekrar babasının yaşadığına ikna etti kendini. sürekli savaşta başka bir askerin hayatını kurtarmış Akın çoktan yatağın içine girmiş gözlerini kapatmıştı. bir asker gibi davranıyordu Akın’a. Erkeksi bir hayır işi Hande sessizce odadan çıktı. Bütün gece evi dolaşa- gibi. Giray çok meraklıydı çünkü üçünün bir sırrı oldu- caktı. ğunu anlamıştı. Kontrol elinde değildi, gergindi. Er- 36 dal’ın da sözleri duyguları vardı ancak fazlalık olduğu- Ali odasında yatmaya hazırlanırken; Giray, Ali’nin nu hissetti ve çıktı odadan. Aklındaki yine kendine yatağına oturmuş neler olduğunu anlatmasını bekli- kalmıştı. İyi geceler demek için attığı bir iki adımdan yordu. Ali genç adamın ısrarı karşısında bıkkınlıkla geri döndü, hızla odadan çıkan Ali ve Giray yolunu beraber bir şeyler söyleme ihtiyacı hissediyordu. Ya- kestiler. Arkasına bakmadan kapıyı içeriden kapatan vaş yavaş bu çocuğu bir yerlerden gözünün ısırdığını Hande de hevesini kırdı, geri dönüp odasına gitti. fark etti. Evlendiğinden beri doğru düzgün gece hayatına bulaşmamıştı. Belki önceden takıldığı mekânlar- Akın, Hande’nin yine kimsenin ölmediğini söyleme- da görmüştü. Yirmili yaşlarının başındaki Giray’ı, ken- sinden ve bunu kanıtlamasından korkar şekilde genç di gençliğindeki mekânlardan tanıyor olamazdı. Yaşlı kadının yuvarlak yüzüne bakıyordu. Hande tezini sa- ve zengin, sevgili merhum karısıyla evlenmeden önce vunmaya devam etti ancak anlattıklarının içeriği hiç- gey barlarda eskortluk yapan Ali, Giray’ı o mekânların bir kanıta dayanmıyordu. Anlattıklarının temelsizliği birinde görmüş olabileceğini düşündü. Zaten bir eş- üzerine Akın, içini yavaş yavaş bir sıcaklığın sardığını cinseli tanıyacak kadar tecrübeliydi. Giray’dan o elekt- hissetti. Kendini tutamadı ve aklındakini söyledi: riği almıştı. Kendisi için hazırlanan yatağa, Giray’ın www.ontodergisi.com yanına oturdu ve elini genç adamın omzuna koydu. geçitler yoktu. Rastgele bulduğu bir kapının, babası- Ona telaşlanmamasını ancak Hande’nin aslında kim- nın kaldığı odaya açılacağını düşünmüştü. Hiçbiri senin ölmediğini söylediğini anlattı. Birden gelen bu olmadı. Üstelik evin bu kadar terk edilmiş olması fiziksel temas karşısında zaten ne yapacağını şaşıran hayal kırıklığıydı. Kütüphanede raflara gelişi güzel Giray, aldığı haberle iyice şoka girmişti. Ali’nin, yerleştirilmiş kitaplar vardı. Sayıca çok değillerdi ve bu yüzden hepsine göz gezdirebilirdi Hande. Rafların ‘ama kimseye söyleme şimdilik, sana güvendiğim için birinde deri bir kutu buldu. Yatak odasında olması söyledim’ gereken cinsten bir kutuydu. İçinden tek bir anahtarlığa bağlı dokuz anahtar çıktı. Aradığı şey tam da bu sözleriyle iyice kontrolünü kaybetmişti acemi genç adam. Uykusuz bir gecenin sonunda odasına giden Ali; vücudu buruşmuş ama botokstan yüzünde bir tane bile mimik kalmayan karısının yaşama ihtimaline karşı bu saf ama varlıklı ailenin çocuğu olan Giray’ı garantiye alabilirdi. Eğer karısı gerçekten Ali’nin planına göre erken, doğal koşullara göre ise geç öldüyse Giray da küçük bir macera ve belki de yazdığı kitaplardan parayı kıran şu Profesör’ün mirasının anahtarı olarak kalırdı. Üstelik ne kadar yakışıklı olduğunu düşününce alan razı satan razı durumu kaçınılmazdı. Rahmetli karısı, Ali’yi en yakın arkadaşının liseli torunuyla basınca da aynı şey olmamış mıydı? Sessiz kalmıştı çünkü sessizliği karşısında alacaklarına bağımlıydı. En ahlaklı geçinenlerin bile en az kendi ka- olabilirdi. Tahmin ettiğinden daha çok tıkırtı çıkarmış olmalıydı ki Giray kapıda belirdi. Sanki başından beri Hande’nin bir şeyler aradığını biliyormuş gibi kutudan ne çıktığını görmek için eğildi. Anahtarlar çok belirgin sır araçlarıydılar ve Giray içinden bu durumu fazla klişe bulmuştu. Hande’ye uykusunun tutmadığını ve uzun zamandır evin içinde onu izlediğini söyledi. Hande neden ortaya çıkmadığını sordu ama karşılığında usta bir geçiştirmeyle karşılaştı. Kızcağız Giray’ın birden konuya girmesiyle, izlenildiğinin öfkesini unutmuştu. Zaten babası ölmediği için, onun sürekli kendisini izlediğini düşünüyordu. Giray da Ali’nin söylediklerinden Hande’nin neyin peşinde olduğunu az çok tahmin ettiği için ona göre konuşmuştu. Dedektif ile katil, artık ortak olmuşlardı yani. dar günahkâr olduğunu bütün hayatı boyunca görmüştü Ali. Sabah kahvaltıda herkes normal gözüküyordu. Eda sadece meyve yiyordu. Merve sürekli neden bir iler- Hande, evde köşe bucak neresi varsa bakıyordu. Çekmeceler boştu, dolaplar boştu. Tahmin ettiği gizli leme kat edilmediğinden yakınıyordu. Bora kız kardeşinin dediğini onaylayan kafa hareketleri yapıyor ama www.ontodergisi.com 37 dinlemediğini, farkında olmadan belli eden bakışlar atıyordu. Erdal arada söze girecek gibi oluyordu ama sesi erken kesiliyordu. Kahvaltı sırasında Hande ve Giray dışında herkes fikirler üretiyordu. Arada duyduğu kelimelerden Bora, İlk El Gemisinin Vatikan’a bir toplantıya gideceği hayalini kurmuştu. Aklına nedense yatmıştı bu fikir. Kahvaltı servisi bitince, salona geçen mirasçılar, bu düzene daha bir gün olmadan alışmışlardı. Özellikle Merve sonunda istediği hayata sahipti. Bütün kahvaltı boyunca bir sonuca ulaşamamalarından şikâyetçi olması boşunaydı aslında. Bu evde ömrü boyunca yaşayabilirdi. Diğer mirasçılar ve hatta kardeşi Bora da gitse çok iyi olurdu ama. 38 Akın artık sırlarla ilgilenmek istemiyordu. Kahvaltının rehaveti geçince herkese, ortak bir vekâletname hazırlatıp evi satmaları gerektiğini söyledi. Hande, mirasçılar uğultu hâlinde birbirleriyle konuşmaya başlayınca araya girdi. Elindeki anahtarları göstererek böyle bir şeye gerek olmadığını ve kazada hiç kimsenin ölmediğini söyledi. Akın tekrar bu olaya dönmek istemiyordu. Gözünün önüne annesi ve bir grup insanın çırılçıplak bir masada yemek yedikleri görüntüsü geldi. Daha doğrusu, daha önce hatırlamadığı anısı... www.ontodergisi.com Çeviri Haidt, bu tarz sorulara verilen cevaplarla bireyin ahlak anlayışı ve hatta politik görüşüyle ilgili bir şeyler ortaya çıkarabileceğini savunuyor. Haidt’in bulguları, muhafazakârların daha çok hiyerarşi ve (otoriteye) saygı AHLAKIN KÖKENLERİ konularına özen gösterdiklerini; liberallerin ise bakım/ilgi ve adalet kavramlarına yoğunlaştıklarını göstermiştir. Mehmet Karasu Haidt’in incelemesi evrimsel, nörolojik ve sosyal psi- P rof. Jonathan Haidt1 Mayıs 2007’de, bilim insanlarının Science dergisinin Mayıs 18 kolojik anlayışların üç ilkeyle nasıl sentezlendiğini göstermektedir: baskısında yayımladıkları ahlakın kökenleri ve mekanizmalarına ilişkin yeni uzlaşmasını inceleye- 1-Sezgisel öncelik – duygularımız ve içgüdüsel hisle- rek aşağıdaki sorulara benzer bir takım sorular oluş- rimiz ahlaki yargılarımızı güdüler. turdu: 39 2-Toplumsal edimlerde ahlaki düşünme – biz gerçek Bir iğneyi kendi avucunuza batırmak için ne le değil, ahlakla ilgileniyoruz ancak bu davranışı, ken- kadar para istersiniz? di erdemlerimize diğer insanları ikna etmek ya da bizi Bir çocuğun avucuna iğne batırmak için ne desteklemeleri için onları etkilemek amacıyla yapıyo- kadar para istersiniz? ruz. Bir komedi oyununda arkadaşınızın izni olmak üzere, onun yüzüne tokat atabilir misi- ği yapan grupların geniş alanlarda yaşamaları açısın- niz? 3-Ahlaki bağlar ve yapılar – ahlak ve dedikodu, işbirli- Bir oyunun herhangi bölümünde babanızın izniyle onu tokatlamak hakkında ne düşünürsünüz? dan insan sosyalliğinin evrimi adına çok önemlidir. ‘Bu üç ilke, en değerli kavramlarımızın pek çoğunu yeniden değerlendirmek için bizi zorlar’ diyor Haidt ve onun çalışmaları göstermiştir ki; insanlar genel ola- 1 Araş. Gör. Prof. Jonathan Haidt, Temmuz 2011’den bu yana New York Üniversitesi Stern School of Business’da çalışmaktadır. rak, önce içgüdüsel hislerine uyarlar ve daha sonra- www.ontodergisi.com sında bu hislerine uyumlu ahlaki nedenlerini oluştu- Grup içi sadakat, rurlar. Otoriteye saygı, Manevi saflık ‘Aydınlanma’dan beri’ diyor, Haidt, ‘pek çok filozof gücü ve erdemi, tarafsız düşünmeyi göklere çıkardı. ‘Hepimiz aynı evrimleşmiş ahlak kapasiteleriyle yola Ne yazık ki, filozoflar dışında birkaç insan ahlaki ko- çıktık,’ diyor Haidt, ‘ama sonra her birimiz bağlamı- nulardaki çıkarları söz konusu olduğunda böylesi mızdaki sadece kendimize uygun olan insani erdem sakin, dürüst ve düşünceli olabilir. Bize ise, gerçeği ve değerleri öğrendik. Farklı politik ideolojilere sahip arayan hâkimlerin veya bilim insanlarının tavrı gibi insanlarla yaşanan çatışmaları, ahlaki gerekçeleri öne davranmaktan ziyade, daha çok davasını güçlendire- sürerek bertaraf ettik ve dolayısıyla onları şeytanlaş- cek kanıtları arayan ve bunları kullanan avukatlar gibi tırdık. Kişisel, ulusal ve uluslar arası düzeylerde çeşitli davranmak kalmıştır. Bir ilkeyi, kişiyi ya da bir yeri ahlaki çatışmalarla çevrilmiş durumdayız. Ahlak psiko- savunurken öldürmeye ve yaralamaya istekli (gönüllü) lojisinin en son bilimsel gelişmeleri bu çatışmaların olmak bile bizim ahlaksız olduğumuz anlamına gel- niçin çok ateşli ve zorlu olduğunu açıklamada bize mez, sadece dikkate değer erdemlerimizin bizi genel yardımcı olabilir. Ayrıca ahlak psikolojisinin meseleleri olarak alçakgönüllü ve yardımsever yapan duygu ve anlama biçimi, ahlaki çatışmalarda bölünmüş kalple- sezgilerimiz içindeki kökenine bakmamız gerektiği rin ve zihinlerin ilgisini çekerek onlara yeni yollar işa- anlamına gelir.’ ret edebilir.’ Haidt’e göre, insan ahlakı evrimleşmiş psikolojik sis- Kaynaklar temlerin küçük bir takımı olarak, tepeden inşa edilmiş The Origins of Morality. (b.t.). 17 Şubat 2014, ve aynı zamanda sınırlı bir ‘kültürel yapı’ya karşılık http://www.psyarticles.com/intellect/morality.htm gelmektedir. Haidt politik liberallerin ahlaki bakışlarının duygusal hassasiyetlerimizden olan zarar ve adalet dayalı iki temel sistemle yakından ilişkili olduğunu Aşağıdaki metin, Prof. Jonathan Haidt’in TED’de yap- belirtmektedir. Diğer taraftan muhafazakârlar ise aynı tığı The Moral Roots of Liberals and Conservati- iki sistemi kullanmakla beraber bunlara ilave olarak ves isimli konuşmasının bir bölümünün çevirisinden üç duygusal hassasiyeti daha kullanmaktadırlar: www.ontodergisi.com 40 aktarılmıştır (çeviren, Oğuz Tanrıdağ, yeniden incele- amacı diğer gruplarla savaşmaktır. Bu durum muh- yen, Sancak Gülgen).2 ‘ (Ahlakın Beş Temeli) … temelen uzun kabile yaşantısı ve dolayısıyla kabile psikolojisi tarihimizden geliyor. Bu kabile psikolojisi o Birincisi korunmadır (harm/care). Hepimiz memelile- denli keyif verici bir şeydir ki kabilelere sahip olmadı- riz ve bizi diğerlerine bağlayan, diğerlerini önemse- ğımız zamanlarda bile bu hâli oluşturmak için çaba yen, özellikle zayıf ve incinebilir olanlara şefkat gös- harcarız, çünkü bu iş eğlencelidir. Sporu da grup sek- termeyi mümkün kılan birçok nöral ve hormonal prog- sini de bu amaçla yaparız ve çok çok eskiye dayanan rama sahibiz. Bu durum bize zarara neden olanlar güdülerimizi sürekli bu amaç doğrultusunda sınarız. hakkında çok güçlü bir his verir. Bu ahlaki kaynak, tüm ahlaki değerlerin yaklaşık %70’ini oluşturu- Dördüncü kaynak otoriteye saygıdır (authority/ yor. Bunu burada TED' de duydum. respect). İnsanlardaki otorite ilişkisi diğer primatlarda olduğu gibi sadece güç ve vahşetle sınırlı değil- İkinci kaynak, iyilik yapmanın iyilik doğuracağına dir. İnsanlarda otoriteye saygı, daha çok istemli katı- inanma lıma ve hatta zaman zaman sevgi-aşk elemanlarına konusundaki eğilimdir (fairness/recipro- city). Belirsizliğini koruyan konuysa havyanlarda iyili- dayanır. ğin karşılık bulduğu fikrinin ve aynı zamanda insanlar için de bu konunun çok net olup olmamasıdır. Bu Beşinci kaynak ise manevi saflık ve kutsallık- ikinci kaynak, burada TED'te duyduğum ahlaki karar tır (purity/sanctity). Manevi saflık (püritenlik) sadece verme durumlarının diğer %30’unu belirlemektedir. kadın cinselliğinin baskılanması anlamında anlaşılmamalıdır. Bu ahlaki kaynak, her türlü ideolojiy- Üçüncü kaynak grup içi sadakattir (ingroup/ le, yapabileceklerinizle, vücudunuzla ne yapacağınızın loyalty). Hayvan krallığında işbirliği yapan gruplar kontrolüyle, vücudunuza dışarıdan ne girdiğinin kont- bulabilirsiniz fakat bu gruplar daima ya çok küçüktür- rolüyle ilgilidir. Manevi saflığı politik sağ daha çok ler ya da hepsi birbiriyle akrabadırlar. Sadece insanlar seksle ilgili görürken; politik sol daha çok besin mad- içinde çok büyük grupları bulabilirsiniz. Bu gruplar bir deleriyle ilgili görmektedir. Beslenme biçimi bu gün- araya gelebilen, karşılıklı ilişkiye giren bireylerden lerde abartılı biçimde böylesi bir ahlaki faktöre dönü- oluşan gruplardır. Ancak bu grupların birlikte olma şüyor. Manevi saflıkla ilgili fikirlerin çoğu vücudunuza neyin değdiği ya da neyin girdiğiyle ilgili fikirlere dö- 2 Kaynak: http://www.ted.com/talks/jonathan_haidt_on_the_moral_mind.html nüşmektedir. www.ontodergisi.com 41 Çeviri yaşayan ve böyle olaylardan rahatsız olan tüm erkeklerin de yapacak çok işi olduğunu gösteriyor. Biz üşenmedik ve çevirdik lütfen siz de bir zahmet okuyun. HİNDİSTAN’DAKİ TECAVÜZÜ PROTESTO EDEN GENÇ ERKEĞE ‘Kendiniz dışında biri için sokaklara dökülmeniz gü- MEKTUP zel bir şey, fakat daha yapılacak çok şey var.’ Cinayete varan bir tecavüzü protesto etmeniz iyi. Ben Özgür Serdar Altunoğlu bu olayı ‘vahşice bir tecavüz’ olarak nitelendirmeyeceğim; çünkü öyle dersem vahşice olmayan tecavüz- 16 Aralık 2012 tarihinde, Hindistan’da, hareket hâ- leri de var saymış olurum. Tüm tecavüzler vahşicedir. lindeki bir otobüste, 23 yaşındaki tıp öğrencisi bir Genelde Hindistan’da (ve diğer ülkelerdeki) tecavüz- kadına toplu tecavüz olayı gerçekleşti. Olaydan sonra ler hakkında düşünmezsin fakat şu an bu konuya kadın hayatını kaybetti ve bu olay Hindistan’da gün- kafa yorman iyi ve gerçekten tüm kalbinle bu olayı den güne biriken öfkenin fitilini ateşledi. Olayın detay- lanetledin. Evet, tekrar söyleyeyim gerçek bir değişim larını şu adresten, http://goo.gl/75Jt5 okuyabilirsi- için protesto iyidir. niz. Fakat vahşice işlenen bir tecavüzü protesto etmek Buraya kadar her şey tamam. Ancak olayın derinliği- kolaydır. Şimdi beni iyi dinle, çünkü aslında bu olayın ne inildiğinde ötekileştirip dışladığımız şeyin aslında altında değiştirilmesi çok zor kalıplaşmış eylemler var. nasıl da içimizde saklı olan bir problemden doğduğu- Mesela artık annen, kız kardeşlerinden önce sana nu görüyoruz. Aşağıdaki mektup yurt dışında yaşayan yemek servisi yaptığında onu reddetmeyi öğrenmeli- Hintli bir gazeteci tarafından, protestoya katılan genç sin. Dürüst olmak gerekirse ondan önce davranıp Hintli erkeklerde derinlemesine bir farkındalık yarat- kendi yiyeceğini kendin servis etmelisin. Hatta yemek mak için yazılmış. Olayın vahşeti o kadar evrensel pişirmeyi, temizliği, bulaşığı eşit olarak paylaşman boyutlarda ki mektubun sonlarına doğru Türkiye’de gerekiyor. Peki ya çamaşır? Belki de bir dadın veya yarı-zamanlı bir hizmetçin var; fakat yine de annen ve Ankara Üniversitesi, Felsefe Bölümü Öğrencisi www.ontodergisi.com 42 kız kardeşlerinin yaptığı bir sürü ev işi var. Dadının Bu arada sakın bunun orta sınıfla sınırlı bir protesto işlerini yapmanı isteyecek kadar radikal olmayacağım; eylemi olmasına izin verme. Facebook’ta bazılarının ancak annen bulaşıkları dizerken ve çamaşırlarını yazdıkları doğru değil, o ünlü yazar haksız, kadınların katlarken TV seyretmene veya maça gitmene pek içki sigara içip seksi giyindikleri için özür dilemeleri gerek yok gibi. gerekiyormuş. Hayır, orta sınıf kadınları Hindistan’daki görgü kuralları tarafından yoğun bir baskıyla İşte bundan kurtulman gerçekten zor olacak; çünkü denetlenir. Bazıları içki ve sigara içebilir; ama bu bile bu yaptığın bir lütuf değil bir alışkanlık olmalı. Ve inan kozmopolit çevrelerin dışında Hindistan’ın büyük bana böylesi alışkanlıkları edinmek orta-sınıf Hint şehirlerde çok nadirdir. değerleriyle yetişmiş biri için çok zor. Açıkçası onlar da geleneksel olarak sigara -ve fermenPeki, neden özellikle Hint değerlerini hedef alıyorum? te içkiler- içen Hindistan’daki çalışan kadınlar. Sen Çünkü İngiltere’de, İtalya’da, Fransa’da hatta Dani- onları görmezsin. Genelde onlar aborjinal kabilelerde marka’da bile anneler ev işlerinde kendilerine yardım ve belirli kastlara aittir ve birçoğu bu davranışlarından edilmesini bekler. Bunu sen de biliyorsun; çünkü dolayı misyonerler tarafından on yıllar boyunca ‘teda- büyürken okuduğun çoğu kitap İngilizceydi. Tamam, vi’ edildi. Eğer gerçekten dikkatlice bakarsan bazıları- farz edelim ki ataerkillik Hindistan’ın en büyük prob- nın sokaklarda hâlâ bidi (geleneksel sarma sigara) lemi. içtiğini görebilirsin. Facebook’ta görmüştüm, sen Delhi sokaklarında Gördün mü? Karşı çıktığın tarafla aynı tuzağa düşü- protesto için tutkuyla koştururken, ünlü bir Hint yaza- yorsun. ‘Koruma’ kisvesi altında kadını kontrol altına rın sınıfsal önyargıdan dolayı bir yorumu korkunçtu. alıp hapsetmek isteyenler erkeği (ve dolayısıyla kadı- Bu karmaşık konuya fazla girmeyeceğim. Dedi ki nı) korkutuyor. Diyorlar ki ‘Hint kadını sigara ve içki ‘ülkenin ücra köşelerinde birçok tecavüz vakasını içmez.’ Yanlış! Yüzyıllardan beri Hint kadınları sigara duymazlıktan gelirken, bu olayı çok abarttılar.’ Fakat ve içki içiyor ve yüz binlercesi de buna devam ediyor. bu durum tüm gücümüzle protesto edilmemesi gerek- Seksi elbise meselesine gelirsek, ülkemiz için ‘seksi’ tiği anlamına gelmez ki. En azından şimdi protesto komik bir sözcük çünkü milyonlarca kadının giyecek edilmeye başlanmış olması iyi. doğru dürüst bir elbisesi bile yok. Hint kadını, Hint erkekleri gibi genelde geleneksel giyinir. Aslında Hint www.ontodergisi.com 43 kadınlarının, Hint erkekleri gibi, geleneksel olarak kendi elbiselerimi ütülemeye, kendi bulaşığımı yıka- diğer ülkelerin erkek ve kadınlarına göre daha zengin maya ve ailem için yemek yapmaya kadar götürdü. Bu bir giysi yelpazesi var. durum bugün için bile çaba istiyor. Ben bu alışkanlıklarla doğmadım. Çabalıyorum çünkü biliyorum ki bu Gördüğün gibi, yüzyıllardır ‘çalışan’ bu kadınlar -senin davranışım oğlumun ve dolayısıyla kızlarımın eline benim gibi kişiler tarafından çeşitli sebeplerle- teca- verebileceğim güzel bir örnek olacak. vüze uğruyor. Tecavüze uğruyorlar; çünkü onların ahlaki ve toplumsal olarak kusur sayılan farklı yaşam Tecavüz, iç adaletsizliğimizin dışa yansıyan canavar stilleri kimine göre sömürünün canice bir formu. Te- yüzüdür. Sakın, neredeyse her evdeki gibi sadece cavüze uğruyorlar; çünkü onların ‘Hayır’ demeye hak- politikacıların suçlandığı o indirgenmiş tuzağa düşme. ları yok. Mektubu Yazan: Tabish Kahir Evet, kadınlara eşit haklar sağlanması için ayaklanmalısın. Onların ‘hayır’ veya ‘evet’ demeye hakları var. Bu çeviri sevgili Özgür Serdar Altunoğlu’nun izniyle Onların sari veya şort giymeye hakları var. Eğer sen de aşağıdaki siteden alınmıştır: gece dışarı çıkıyorsan, kız kardeşini gece dışarı çıkar- http://feministmutfak.com/2013/01/12/tecavuzu-protesto-eden- ken durdurma. Onları kontrol etmek için korkuyu silah genc-erkege-mektup/ olarak kullanma. Aslında bu da önemli bir çabadır. Sonuçta, tecavüz, erkeklerin istediği şekilde yaşamaları için kadınların kafalarına doğrulttuğu bir silahtır. Çevrendeki kadınların hayatlarını kısıtlamak için bu argümanı kullanma. Kadınlar için ve aynı zamanda kendin için protestoya katıldığını görmek güzel. Fakat bunu burada bırakma. Çevrene bak. Ailene bak ve neler yapabileceğini, komşularına bak ve orada neler yapabileceğini düşün. Fazla didaktik olduysam özür dilerim, fakat bunları tecrübelerime dayanarak söylüyorum. Bu, beni www.ontodergisi.com 44 ONLINE ARAŞTIRMA 45 www.ontodergisi.com 46 www.ontodergisi.com V FOR VENUS www.vforvenus.com 47 www.ontodergisi.com 48 www.ontodergisi.com 49 www.ontodergisi.com 50 www.ontodergisi.com Dergide yayımlanan yazıların bilimsel, hukuki ve etik sorumluluğu yazarlarına aittir. 51 İletişim ontodergisi@gmail.com Takip Adresleri (Erişim için simgelerin üzerine tıklayınız.) www.ontodergisi.com 52 www.ontodergisi.com