ODTÜLÜ Dergisi - Sayı 44 12,7 mb
Transkript
ODTÜLÜ Dergisi - Sayı 44 12,7 mb
editörden Editörden Prof. Dr. Bilgehan Ögel bogel@metu.edu.tr Sevgili ODTÜlüler ve ODTÜ Dostları, Orta Doğu Teknik Üniversitesi Mezunlarla İletişim Dergisi Ocak 2010 • Sayı 44 ISSN: 1309-2626 ODTÜ Adına Sahibi Prof. Dr. Ahmet Acar Yazı İşleri Müdürü Prof. Dr. Bilgehan Ögel Yayın Kurulu Prof. Dr. Bilgehan Ögel Dr. Aydın Tiryaki Serpil Savaş Nihal Gerçek Reklam Sorumlusu Nihal Gerçek nihal@po.metu.edu.tr Kapak Fotoğrafı Dr. Aydın Tiryaki Yazışma Adresi Mezunlarla İletişim Müdürlüğü ODTÜ Rektörlük 1. Kat 06531 Ankara Tel: (0312) 210 41 28 Faks: (0312) 210 13 58 e-posta: mezun@metu.edu.tr www.mezun.metu.edu.tr Grafik Tasarım: Gürkan Akbaş Yayına Hazırlayan Elma Teknik Basım Matbaacılık Çatal Sokak 11/A Maltepe 06570, Ankara Tel: (0312) 229 92 65 - 229 73 55 Faks: (0312) 231 67 06 www.elmateknikbasim.com e-posta: elma@elmateknikbasim.com Basım Tarihi: 30 Ocak 2010 ODTÜLÜ Dergisi, ODTÜ Kariyer Planlama Merkezi’nin mali desteği ile yılda iki kez yayınlanmaktadır. Üniversitemizin 2009-2010 eğitim öğretim yılı birinci dönemini bugünlerde bitiriyoruz. Kontenjanları bu yıl da artıran YÖK, Üniversitemiz öğrenci kontenjanı artışını %1 ile sınırlı tuttu. Böylece rahat bir nefes alabildik. ODTÜ’nün ulusal ve uluslararası araştırma projelerindeki başarıları bu yıl da sürdü. TÜBİTAK Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Projelerini Destekleme Programı” kapsamında ODTÜ, 2009 yılı içinde tüm üniversiteler arasında en fazla sayıda projesi desteklenen üniversite oldu. AB projelerinde de benzer bir başarıyı yakalayan üniversitemizde, 19 tanesi bu yıl başlayan AB projesi ile birlikte yürütülmekte olan AB projesi sayısı 32’ye ulaşmıştı. ODTÜ’nün AB proje bütçe toplamı, kendisine en yakın üç üniversitenin bütçelerinin toplamından daha fazladır. ODTÜLÜ Dergisi’nin 44. sayısına, Üniversitemizin 2009-2010 Eğitim Öğretim Yılı Açılış Töreni ve Rektörümüzün bu törende yaptığı konuşma ile başlıyoruz. Gündemimizi yıllardır işgal eden sorunların, ülkemizde düşük eğitim düzeyinin, bilime ve bilimsel düşünceye yeteri kadar değer verilmemesinin bir sonucu olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Ahmet Acar, ülkelerin gelişmişlik ve refah düzeyi ile üniversitelerin başarı düzeyi arasındaki ilişkiyi de yine yıllardır görmezlikten geldiğimizi vurguluyor. Bu sayımızda beğeninizi kazanacağını düşündüğümüz bir yazı dizisine başlıyoruz. İlk yazıda banka sektörünü ele alarak, “Bankacılıkta ODTÜ Ruhu” başlığı altında bankalar ve en üst düzey yöneticileri ile birer söyleşi yaptık. Akbank, Ziya Akkurt; Denizbank, Hakan Ateş; Türkiye İş Bankası, Ersin Özince; ve Yapı Kredi, Faik Açıkalın. Türkiye ekonomisini yönlendiren bankaların ODTÜlüler tarafından yönetildiğini görmek hepimizi gururlandırıyor. Bu yazı dizisinin oluşmasında emek veren Ekonomi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Erol Taymaz Hoca’mıza ve söyleşileri gerçekleştiren Ekonomi Bölümü asistan ve öğrencilerine teşekkür etmek istiyorum. Benzer yazı dizilerini farklı sektörlerle gelecek sayılarda sürdürmeyi planlıyoruz. “Kayıkla Kağnının Mucizeler Yarattığı Kent; İnebolu” başlıklı yazısında İnebolu’nun tarihi ve mimari gelişimini anlatan Doç.Dr. Çağatay Keskinok, tarihi eserlerin korunabilmesi ile rant arasındaki ters orantıyı çok güzel bir biçimde ortaya koymaktadır. Sizlere, Üniversitemizdeki bilimsel araştırmaları tanıtmaya devam ediyoruz. Elektrik ve Elektronik Mühendisliği Bölümü’nde yürütülen “3 Boyutlu Televizyon” ve “Çokbacaklı Robotlar” konulu araştırmalar, aktardığımız ilk iki konu olacak. Karbon dioksitin zararsız depolanmasını ele alan “İklim Değişikliği ve Karbon Dioksit Depolanması” başlıklı araştırma ise Petrol ve Doğalgaz Mühendisliği Bölümü’nde yürütülüyor. Havaalanlarının daha güvenli olmasına büyük katkı sağlayacak olan ve Enformatik Enstitüsü’nde yürütülen “Şüpheli Paket Tespit Sistemi” Havacılık ve Uzay Mühendisliği Bölümü’nde yürütülen “Aktif Kanat Ucu Girdabı” ilgi ile okuyacağınızı düşündüğümüz araştırma yazıları. Bu sayıda, fotoğraflarla süslediğimiz iki adet köşe yer alıyor. Birincisi, Aralık ayında sonuçlanan “ODTÜ’de Yaşam” konulu fotoğraf yarışması. Birbirinden güzel fotoğrafların yarıştığı etkinlikte, akademik jüri ödüllerin seçiminde oldukça zorlandı. Bir diğer köşemiz ise, son üç sayıdır bir seri oluşturan “ODTÜ Güzeldir” köşesi. Bu sayımızda 2009 Diploma Töreni’ni konu aldık ve Dr.Aydın Tiryaki ile Talat Doğan’ın ilginç fotoğraflarını sizlere sunduk. Bu yıl Diploma Töreni Haziran sonu yapılmasına karşın yağmur altında gerçekleşti. Ayrıca, beş yıldır başarı ile sürdürülen Yeni Fikirler Yeni İşler Yarışma’sının 2009 Finali’ni, Mersin’de önemli projeler yürüten Deniz Bilimleri Enstitüsü’nü tanıtan yazıyı ve her zamanki gibi çok aktif olan öğrenci topluluklarımızın etkinliklerini okuyabileceksiniz. ODTÜLÜ Dergisi’ni almayan mezunlarımız lütfen mezun@metu.edu.tr adresine bir e-posta gönderiniz. Ücretsiz dergimizi sizlere yollamaktan mutluluk duyacağız. 44. sayımızı da keyifle okumanız ve Temmuz 2010’da tekrar görüşmek umudu ile sevgi ve saygılarımı sunuyorum. ODTÜLÜ Ocak 2010 • Sayı 44 1 içindekiler 4 53. EğitimÖğretim Yılı Açılışı 11. Ankara Kariyer Fuarı 12 18 ile Söyleşi Öğretim Üyelerimizin Ulusal ve Hakan Ateş ile Söyleşi 28 36 Uluslararası Başarıları 2 10 11 14 Faik Açıkalın ODTÜLÜ Ocak 2010 • Sayı 44 8 ODTÜ Mezunlarını Ağırladı Darwin NOW Bankacılıkta ODTÜ Ruhu Ocak 2010 • Sayı 44 ODTÜ, Atatürk’ü Hocaların Hocasından Dinledi 13 Evren Sizi Bekliyor... Ziya Akkurt ile Söyleşi 22 15 Ersin Özince ile Söyleşi Kayıkla Kağnının Mucizeler Yarattığı Kent “İnebolu” ODTÜ Prof. Dr. 32 40 Mustafa N. PARLAR Eğitim ve Araştırma Vakfı Ödülleri Fotoğraf Yarışması: “ODTÜ’de Yaşam” 50 42 53 54 56 62 60 68 İklim Değişikliği ve Karbon Dioksit Girişimci Olmak İsteyen Öğrencilerin Finali Nefes Kesti! YFYİ 2009 Doğa’dan Esinlenen Çok Bacaklı Robotlar 3B Mobil Televizyon Şüpheli Paket Tespit Sistemi Çeşitli Havacılık Sistemleri Kanatlarında Aktif Uç Girdabı Kontrolü Deniz Bilimleri Enstitüsü 80 Kitap... Kitap... Kitap... 48 Oyun Teknolojileri Yüksek Lisans Programı 64 ODTÜ Su Altı Sporları 84 ODTÜ Güzeldir Diploma Töreni 28 Haziran 2009 74 82 88 ODTÜ’de Kültür Sanat Burs ve Yardımlar Karikatür ODTÜLÜ Ocak 2010 • Sayı 44 3 Rektör Prof. Dr. Ahmet Acar: Biliyoruz ki, üniversiteler toplumdaki bilgi birikiminin odağı, ülkenin rekabet gücünün kaynağı ve aynı zamanda gelişmişlik düzeyinin göstergesidir. Ülkelerin gelişmişlik ve refah düzeyi ile üniversitelerin başarı düzeyi arasındaki ilişkiyi nasıl görmezlikten gelebiliriz? ODTÜ 53. Eğitim-Öğretim Yılı’na Başlarken... Fotoğraf: Talat Doğan 4 ODTÜLÜ Ocak 2010 • Sayı 44 53. Eğitim-Öğretim Yılı Açılışı Üniversitemizin, 53. Eğitim - Öğretim yılı açılışı nedeniyle; 28 Eylül 2009 tarihinde Kültür ve Kongre Merkezi, Kemal Kurdaş Salonu’nda düzenlenen törende Açılış Konuşması yapan Rektör Prof. Dr. Ahmet Acar, üniversitemizdeki akademik gelişmeleri anlattı. Öğretim Üyesi Yetiştirme Programı (ÖYP)’nın başarıyla devam etmesi ve yaygınlaşmasının üniversitemiz ve ülkemiz için özel önem taşıdığını ve üniversitemizin işbirliği yaptığı ÖYP üniversitesi sayısının 51’e ulaştığını dile getiren Rektör disiplinlerarası lisansüstü programlarımızın yeni katılımlarla geliştiğini söyledi ve Konfüçyus Merkezi ile Asya Çalışmaları Programı’nın Türkiye’de ilk olduklarını; üniversitemizde lisansüstü öğrenimi desteklemek amacıyla, ÖYP’ye ek olarak bu yıl DPT’ye, Araştırmacı Yetiştirme Programı (AYP) ve Sanayi Lisansüstü Programı (SLP) adlarını taşıyan iki yeni program önerisi götürüldüğünü belirtti. Prof. Acar konuşmasında; ODTÜ’nün araştırma politika ve önceliklerinin belirlenmesine temel oluşturacak bir rapor tamamlandığını ve Eylül ayı içinde Üniversite kamuoyuna sunulduğunu ifade ederek; “Güneş enerjisi alanında bir merkez kurmak için 2008 yılında verdiğimiz teklifin DPT tarafından kabul edilmesiyle ODTÜ Güneş Enerjisi Araştırmaları Merkezi (GÜNAM) kurulmuştur. Bu yıl, enerji, çevre ve sürdürülebilirlik araştırmaları alanında önemli bir adım daha atılmıştır. Üniversitemizin enerji ve çevre araştırmalarında disiplinlerarası etkileşimi artıracak ve temel bilimlerden mühendisliğe, mimarlıktan sosyal bilimlere kadar çok farklı bölümlerin araştırmalarını bir araya getirecek olan ve “ODTÜ Yenilenebilir Enerji, Ekosistemler ve Sürdürülebilirlik Araştırmaları Merkezi” (ODTÜ YESAM veya İngilizce adıyla METU CARES) adını taşıyan bir mükemmelliyet merkezi teklifi DPT’ye sunulmuştur.” dedi. Öğrencilerimizin akademik başarısını ve kişisel-sosyal gelişimini desteklemek üzere, bu yıl ODTÜ’ye kayıt olan lisans öğrencilerine üst sınıflardaki öğrencilerin danışmanlık yapacağı “ODTÜ Elele Programı”nın başlatıldığını sözlerine ekleyen Rektör Prof. Acar şöyle devam etti: “Mezunlarımızın ve öğretim elemanlarımızın gönüllü katkılarıyla yürütülen YÖNDER programı, bu yıl öğrencilerin geldikleri illerde yapılan tanışma toplantılarıyla ülke sathına yayılmıştır. Üniversitemizde, ekonomik koşulları yeterli olmayan öğrencilerimize sağlanan maddi destekler de artarak sürmektedir. Öğrencilerimizin gelişimlerine ve eğitim faaliyetlerimizi destekleyecek “ODTÜ Öğrenci ve Öğrenim Destek Birimi” kuruluş aşamasına gelmiştir. Bu kapsamda, Mart ayında başlattığımız “TEV-ODTÜ Geleceğim” burs fonunun hızla büyüdüğünü ve ODTÜ Geliştirme Vakfı’nın öğrencilerimize sağladığı toplam burs desteğini bu yıl Rektör Prof. Dr. Ahmet Acar: “Gündemimizi yıllardır işgal eden sorunların, ülkemizde düşük eğitim düzeyinin, bilime ve bilimsel düşünceye yeteri kadar değer verilmemesinin ve teknolojinin küresel rekabet gücünün tek kaynağı olduğu gerçeğinin görülmemesinin sonucu olduğunu ne zaman anlayacağız?” ODTÜLÜ Ocak 2010 • Sayı 44 5 %50 oranında artırdığını da memnuniyetle bildirmek isterim.” Rektör Prof. Acar konuşmasında; ülke olarak çok zor bir dönemden geçtiğimize değinerek sözlerini şöyle sürdürdü: “Küresel ekonomik krizin toplumumuzda yarattığı ekonomik ve sosyal tahribatı, ülke içinde çözüm bekleyen çok önemli sosyal ve siyasi sorunların yarattığı çalkantıları ve Türkiye’yi uluslararası ilişkilerinde zorlayan yoğun gündemin tartışmalarını bir arada yaşıyoruz. Ülkemizin yasama, yargı ve yürütme erklerini temsil eden en önemli kurumlarını yıpratmaya devam eden iç çatışmalar ve toplumumuzda düşünen, eleştiren kesimleri yıldırma çabaları, diyalog eksikliği önümüzdeki önemli sorunların çözümü konusunda endişe duymamıza neden olmaktadır. Öte yandan, sorunlarla dolu bu ortamda eğitim, bilim ve teknoloji toplumun gündeminde sürekli olarak alt sıralarda kalmaktadır. Bu durum bazıları için doğal ve anlaşılır görülebilir. Ancak, yaşadığımız her kriz, ülkemizde eğitime, bilime ve teknolojiye çok daha fazla önem verilmesinin gereğini ortaya koymaktadır.” Rektör Prof. Dr. Ahmet Acar’ın açılış konuşmasında söz ettiği diğer konu başlıkları şöyle: “Liyakat” ODTÜ’yü ODTÜ yapan farkın, liyakatı öne çıkaran kurum kültürü oldu- 6 ODTÜLÜ Ocak 2010 • Sayı 44 “Bugün bu konuda da sağlıklı bir vizyona, etkili liderliğe ve iyi yönetime ihtiyaç vardır. Üniversitelerimiz, her yıl Haziran ayında ÖSYM sınavıyla birlikte hatırlanan, ancak katsayı gibi siyasi tartışmalarla gündeme gelen ve sadece lisans diploması kapısı olarak görülen okullar olmaktan çıkarılmalıdır.” ğunu biliyoruz. Bir toplumda veya kurumda liyakatın öne çıkması, yapılan atamaların ve verilen yetkilerin, zenginlik, akraba ilişkileri, sınıf ve grup üyeliği, arkadaşlık-dostluk, kıdem, popülerlik/oy, sosyal konum veya politik iktidara dayalı olarak değil, kişilerin liyakatına yani yetenek, birikim, uzmanlık ve performansına dayanması demektir. Kurumlarımızda liyakata dayalı kültürün desteklenmesi ve tüm ülkeye yaygın kılınması çok önemlidir. Bununla birlikte, toplumun her kesimine eşit fırsatlar yaratamadığımız, liyakatı topluma yayamadığımız için süregelen dengesizliklerle başa çıkma yolu, başarılı olanların çabalarını yok saymak, liyakat ilkelerini göz ardı etmek, kalite düzeyini aşağıya çekmek ve alınan popülist önlemlerle günü kurtarmak olmamalıdır. Üniversiteler, bürokratik yapılaşmadan uzak durulması gereken kurumların en tipik örneğidir. Ülkemizde üniversitelerin birbirinden çok farklı profilleri, geçmişleri, örgütsel kültürleri olması merkezi düzenlemeleri ve bürokratik yapılanmayı geçersiz kılmaktadır. Üniversitelerimizin daha özerk olması, sadece üniversiteler dünyanın tarihi gelişmesinden kaynaklanan bir talep değil, yönetimbilimi ilkelerinin de açıkça savunduğu bir gerektir. Bir diğer deyişle, üniversitelerin idari özerkliği yalnızca düşünce özgürlüğünün ve demokratik toplumsalsiyasal yapı idealinin bir gereği değildir. Aynı zamanda, rasyonel düşüncenin ve yönetimbiliminin, kurumsal verimlilik adına, öngördüğü koşuldur. Doğru anlayış, üniversitelerin nasıl karar vereceklerini, nasıl seçim yapacaklarını kurallara bağlamak değil; üniversitelere daha fazla güvenmek, farklı misyonlarına uygun şekilde işleyebilmeleri için yetki vermektir. Üniversitemizin 53. Eğitim - Öğretim Yılı Açılış Töreni; ODTÜ’yü kazanan başarılı öğrencilerden; ÖSS, SAY-2 İkincisi Anıl Akyel ile ÖSS, EA-1 İkincisi Bengisu Gürbüz’ün konuşması ile sona erdi. ODTÜ Kuzey Kıbrıs Kampusu Açılış Töreni ODTÜ Kuzey Kıbrıs Kampusu’nda Açılış Töreni ODTÜ Kuzey Kıbrıs Kampusu (KKK) 2009–2010 Eğitim-Öğretim Yılı Açılış Töreni; 02 Ekim 2009 tarihinde, kampusun Kültür ve Kongre Merkezi’nde yapıldı. Tören; ODTÜ Rektörü Prof. Dr. Ahmet Acar, Türkiye Cumhuriyeti Lefkoşa Büyükelçisi Şakir Fakılı, KKTC Cumhuriyet Meclisi Başkanı Dr. Hasan Bozer, KKTC Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Türkay Tokel, YÖDAK (Yükseköğretim Planlama, Denetleme, Akreditasyon ve Koordinasyon Kurulu) Başkanı Prof. Dr. Hasan Ali Bıçak ve Lefke Avrupa Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Turgay Ergün’ün katılımıyla gerçekleştirildi. Saygı Duruşu ve İstiklal Marşı’yla başlayan törende; Dr. Aydın Tiryaki’nin hazırladığı “3 Gün ODTÜ” başlıklı görsel sunumun ardından Açılış Konuşması yapan ODTÜ KKK Rektörü Prof. Dr. Turgut Tümer; ODTÜ Kuzey Kıbrıs Kampusu’nun kurulduğu yıldan bugüne gerçekleştirdiği faaliyetlere ve gelecekte hedeflenen planlara değindi. Tercihlerini Kıbrıs üniversi- teleri yönünde kullanan öğrencilerin karşılaştığı sorunlardan söz eden Prof. Dr. Turgut Tümer; bu sorunların çözülmesinde acil çözüm önerilerinin gerekliliğini belirtti. Sözlerine ODTÜlü olmanın ayrıcalığını vurgulayarak devam eden Rektör Prof. Dr.Turgut Tümer; eğitim-öğretim yılına yeni katılan öğrencilere verdiği tavsiyelerle konuşmasını tamamladı. ODTÜ KKK Rektörü Prof. Dr. Tugut Tümer’in ardından bir konuşma yapan YÖDAK Başkanı Prof. Dr. Hasan Ali Bıçak, sözlerine üniversitelerin KKTC açısından önemini vurgulayarak başladı. Kıbrıs’ta okuyan öğrenci sayısının beklentilerinin altında olduğunu ve Kıbrıs üniversitelerinin eğitim kalitelerini artırmak yönünde çalışmalar yapıldığına değinen Prof. Dr. Hasan Ali Bıçak’ın konuşmasını takiben ODTÜ Rektörü Prof. Dr. Ahmet Acar; ODTÜ gündemindeki konuları ve gelişmeleri dile getirerek üniversite giriş sınavı sonuçlarında ODTÜ Ankara ve ODTÜ Kuzey Kıbrıs’ın öncelikle tercih edilen kurumlar olduğunu belirtti. Üniversitelerin toplumsal yaşam içerisindeki özel konumlarına değinen Acar, ODTÜ Kuzey Kıbrıs Kampusu’nun 5 yıllık sürede ulaştığı lisans eğitimi başarı seviyesinin altını çizdi. Son günlerde kamuoyunda ve özellikle üniversitelerde gündemde olan “öğrenci affı” uygulamasından duyduğu rahatsızlığı ifade eden Rektör Prof. Ahmet Acar, daha önce öğrenim gördükleri yüksek öğretim kurumlarının akademik gereklerini ve koşullarını yerine getiremeyen ve ilişiği kesilen öğrencilerin, siyasi bir kararla tekrar bu kurumlara döndürülmelerinin fırsat eşitliği ile izah edilemeyeceğini söyledi. “Üniversiteler bürokratik yapılaşmadan uzak durması gereken kurumlardır.” diyen Prof. Acar konuşmasını yeni gelen öğrencilere yönelik beklentilerini dile getirerek tamamladı. ODTÜ KKK 2009 – 2010 Akademik Yılı Açılış Töreni; mezzosoprano Şebnem Algın ve piyanist A. N. Nihan Turnagöl’ün şan ve piyano konseriyle sona erdi. ODTÜLÜ Ocak 2010 • Sayı 44 7 ODTÜ Mezunlarını Ağırladı Fotoğraf: Talat Doğan Bu yıl on dokuzuncusu yapılan Mezunlar Günü 27 Haziran 2009 Cumartesi Günü Üniversitemiz yerleşkesinde coşkuyla kutlandı. Tören sabah ODTÜ Personeli Klasik Türk Müziği korosunun verdiği konserle başladı. Koronun söylediği birbirinden güzel parçalardan sonra Türk Halk Bilimleri Topluluğu’nun folklor gösterisi yer aldı. 8 ODTÜLÜ Ocak 2010 • Sayı 44 Rektör Prof. Dr. Ahmet Acar’ın konuşmasının ardından mezunlar adına ODTÜ Mezunlar Derneği Başkanı Himmet Şahin konuştu. Yaklaşık 2.000 mezunumuzun katılımıyla 13.00’de Anıtkabir ziyareti gerçekleştirildi. Anıtkabir ziyaretinden sonra Kampusta geleneksel ODTÜ Mezunlar Günü Yemeği Kafeteryada verildi. Ayrıca bu yıl Fizik Bölümü ve Bilgisayar Mühendisliği Bölümü önünde kurulan çadırlarda değişik damak tatlarına uygun yemek servisleri de yapıldı. Kültür ve Kongre Merkezinde açılan ve ODTÜ’nün 60’lı yıllardan günümüze değişimini konu alan “Değişimin Yüzü ”adlı fotoğraf sergisini ziyaret etti. Üniversitemiz Bilim ve Teknoloji müzesinde çocuklara bilimi sevdirmek amacıyla düzenlenen Bilim Şenliğinde PlanetarFotoğraflar: Talat Doğan yum Gösterisi gerçekleştirildi. ODTÜLÜ Ocak 2010 • Sayı 44 9 2009 ANKARA KARİYER FUARINA KATILAN FİRMALAR 1. ACCENTURE LTD. ŞTİ. 2. AIRFEL ISITMA SOĞUTMA SİS. SAN. TİC. A.Ş. / SANKO MAKİNA PAZ. A.Ş. 3. ARÇELİK A.Ş. 4. ASELSAN A.Ş. 5. ASTELLAS PHARMA İLAÇ TİC. VE SAN. A.Ş. 6. AYGAZ A.Ş. 7. BOSCH A.Ş. 8. COMPONENTA DÖKÜMCÜLÜK A.Ş. 9. DELOITTE 10. DEVLET PLANLAMA TEŞKİLATI 11. EFES BİRA GRUBU 12. ELBA BİLGİ TEKNOLOJİLERİ / VINSUME 13. EREĞLİ DEMİR VE ÇELİK FAB. T.A.Ş. 14. ERNST & YOUNG 15. ETİ ŞİRKETLER GRUBU 16. EVYAP SABUN, YAĞ, GLİSERİN SAN. TİC. A.Ş. 17. FİNANSBANK A.Ş. 18. FNSS SAVUNMA SISTEMLERI A.Ş. 19. HAVELSAN A.Ş. 20. KARACAN AKADEMİ 21. KENT GIDA SAN. VE TİC. A.Ş. 22. KOÇ HOLDİNG A.Ş. 11. Ankara Kariyer Fuarı Fotoğraf: Talat Doğan 23. LOREAL TÜRKİYE KOZMETİK SAN. VE TİC. A.Ş. 24. MERCEDES-BENZ TÜRK A.Ş. 25. METUTECH-ATOM 26. MİLSOFT YAZILIM TEKNOLOJİLERİ A.Ş. 27. ODTÜ DENİZ BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ 28. ODTÜ SÜREKLİ EĞİTİM MERKEZİ 29. OLIVER WYMAN 30. OPET PETROLCÜLÜK A.Ş. 31. OTOKAR A.Ş. 32. PRICEWATERHOUSE COOPERS 33. PROCTER&GAMBLE ODTÜ Kariyer Planlama Merkezi tarafından düzenlenen 11. Ankara Kariyer Fuarı bu yıl 17-18 Kasım 2009 tarihlerinde ODTÜ Kültür ve Kongre Merkezi’nde gerçekleşti. Kariyer Fuarı’nın amacı üniversite mezunlarını işe yerleştirmekten çok, öğrencilerin üniversitelerindeki ilk yıllarından başlayarak firma ve kuruluşları tanımalarını, onlarla iletişim içinde olmalarını sağlamak ve mezuniyet sonrası iş dünyasına hazırlamaktır. 10 ODTÜLÜ Ocak 2010 • Sayı 44 Fuara katılan 12.000’in üzerinde öğrenci, firmalar ve sektörler hakkında bilgi alma fırsatı buldular. Stantlardaki firma yöneticileri ise öğrencilere danışmanlık yaparak üniversite yıllarını en iyi şekilde değerlendirmeleri konusunda yol gösterdiler. Koç Holding, Loreal, Procter & Gamble, Schneider Electric’in sponsorluğunu ve Radyo ODTÜ’nün basın sponsorluğunu üstlendiği Ankara Kariyer Fuarı’na 45 firma ve kurum katıldı. 34. ROKETSAN A.Ş. 35. SAVUNMA SANAYİİ MÜSTEŞARLIĞI 36. SCHNEIDER ELEKTRİK SANAYİ VE TİC. A.Ş. 37. STM (Savunma Teknolojileri Mühendislik ve Ticaret) 38. ŞİŞECAM 39. TEB A.Ş. 40. TEI-TUSAŞ MOTOR SANAYİİ A.Ş. 41. TÜPRAŞ 42. TÜRKİYE İŞ BANKASI A.Ş. 43. UNİLEVER SAN. VE TİC. TÜRK A.Ş. 44. VKV KOÇ ÖZEL İ.O.Ö. ve LİSESİ 45. YAKUPOĞLU A.Ş. 10 Kasım ODTÜ, Atatürk’ü Hocaların Hocasından Dinledi Üniversitemiz, Atatürk’ü, ölümünün 71. yılında, törenle andı. Atatürk Anıtı önünde, saat 09:05’te yapılan saygı duruşunun ardından, Kültür ve Kongre Merkezi (KKM) Kemal Kurdaş Salonu’nda anma töreni yapıldı. Kemal Kurdaş Salonu’nda yapılan tören; saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunması ile başladı. Dr. Aydın Tiryaki’nin hazırladığı “Yunus Nadi’nin Kalemiyle Mustafa Kemal” başlıklı sunumun ardından, davetli konuşmacı, “Hocaların Hocası” Prof.Dr. Halil İnalcık bir konuşma yaptı. Prof. Dr. İnalcık konuşmasında; zaman zaman gözyaşlarına hakim olamayarak savaşla geçen çocukluk yılları anıları ile Cumhuriyet ve Atatürk’le ilgili anılarına yer verdi. Dünyaca ünlü tarihçi Prof. Dr. Halil İnalcık, 26 Mayıs 1916’da İstanbul’da dünyaya geldi. Çocukluğu hep savaş Törende günün konuşmasını ünlü tarihçi Prof. Dr. Halil İnalcık yaptı. yıllarında geçen İnalcık, 1924 yılında, ailesiyle birlikte Ankara’ya yerleşti. 1935’te, Atatürk’ün tarih tezini bilimsel temellere dayandırmak için kurduğu Dil Tarih Coğrafya Fakültesi’ne başladı. İnalcık, üniversite eğitimi sırasında, Fuad Köprülü, Şemsettin Günaltay, Muzaffer Göker, Yusuf Hikmet Bayur gibi dönemin önemli isimlerinden ders aldı. 1942 yılında “Tanzimat ve Bulgar Meselesi” adlı doktora tezini verdi. Uzun yıllar aynı Fakültede Osmanlı ve Avrupa Tarihi üzerine dersler verdikten sonra 1972 yılında Chicago Üniversitesi Tarih Bölümü’ne “Osmanlı Tarihi Üni- Fotoğraf: Talat Doğan versite Profesörü” olarak davet edildi. 1973 yılında meşhur kitabı “The Ottoman Empire the Classical Age 1300 – 1600” yayımlandı. Yurtiçi ve dışında çeşitli üniversitelerden fahri doktora payeleri aldı. 1993 yılında Bilkent Üniversitesi’ne davet edildi ve burada Tarih bölümünü kurdu. Yazdığı makale ve kitaplarla Osmanlı İmparatorluğu tarihi üzerinde tartışılmaz bir otorite haline gelen Prof. Dr. Halil İnalcık; halen Bilkent Üniversitesi Osmanlı Tarihi Bölümü’nde yüksek lisans ve doktora ögrencilerine seminer dersi vermektedir. ODTÜLÜ Ocak 2010 • Sayı 44 11 Darwin Now ‘Darwin NOW!’ Fotoğraf: Zeynep Tuna Charles Darwin’in doğumunun 200’üncü ve ‘Türlerin Kökeni Üzerine’ adlı eserinin yayımlanmasının 150’nci yıldönümü dolayısıyla düzenlenen uluslararası etkinlikler kapsamında British Council tarafından hazırlanan ve 25 ülkede sergilenen “Darwin Now” sergisi 26 Haziran- 5 Temmuz 2009 tarihleri arasında, ODTÜ Kültür Kongre Merkezi’nde gerçekleştirildi. 14 farklı bölümden oluşan sergide, Darwin’in Doğal Seleksiyon Yoluyla Türlerin Kökeni (On the Origin of Species by Means of Natural Selection) adlı kitabının kökenleri keşfedilmekte, temel görüşleri ana hatlarıyla verilmekte, bu görüşlerin modern biyoloji ve tıp araştırmaları için ne kadar önemli olduğu açıklanmaktadır. ODTÜ – Toplum ve Bilim Merkezi ve Biyoloji Bölümü’nün katkılarıyla gerçekleştirilen sergi ve etkinlikler kapsamında 26 Haziran 2009 tarihin- 12 ODTÜLÜ Ocak 2010 • Sayı 44 de “Türlerin Kökeni’nin 150. Yılında Evrim Kuramı” konulu bir panel düzenlendi. Panelde ODTÜ Biyoloji Bölümü ve Felsefe Bölümü mezunlarından oluşan bir grup araştırmacı evrim kuramına ve gelişimine ilişkin sunumlar gerçekleştirdi. Oturum başkanlığı ODTÜ Biyoloji Bölümü öğretim üyesi Prof.Dr. Aykut Kence tarafından yürütülen panelde; ODTÜ Felsefe Bölümü Araştırma Görevlisi Gökhan Akbay – ‘İşlev, Enformasyon ve Doğal Seçilim’; ODTÜ Biyoloji Bölümü mezunu Samet Öksüz – ‘Yaratılışçılığın Türkiye’ye Girişi’; ODTÜ Biyoloji Bölümü öğrencisi Ozan Kıratlı – ‘Evrim Nedir? Ne Değildir?’; ODTÜ Biyoloji Bölümü Araştırma Görevlisi Serkan Tuna – ‘Evrimin Moleküler Kanıtları’; ve ODTÜ Biyoloji Bölümü mezunu Gün Köleoğlu- ‘Evrim Kuramının Yaşamımızdaki Uygulamaları’ hakkında sunumlar yaptılar. Söyleşi: Nihal Gerçek Fotoğraflar: Talat Doğan Evren Sizi Bekliyor... Evren Sizi Bekliyor... Fotoğraf: Zeynep Tuna “Evren sizi bekliyor…” çağrısıyla 02 – 16 Ekim 2009 tarihleri süresince Dünya Astronomi Yılı (DAY2009) etkinlikleri kapsamında gerçekleştirilen Dünya’dan Evrene Bakış Sergisi ile ODTÜ-Toplum ve Bilim Merkezi; toplumun genelinde bilimsel bilincin geliştirilmesini, bilim eğitiminin iyileştirilmesi ve desteklenmesini, gökyüzüne ve dolayısıyla doğaya olan ilginin artırılmasını hedefledi. ODTÜ Toplum ve Bilim Merkezi (TBM), toplumun astronomideki gelişmeleri ilgiyle izlediği bu dönemde Dünya Astronomi Yılı (DAY2009) etkinlikleri kapsamında; yeryüzü ve uzayda bulunan teleskoplarla çekilmiş fotoğraflardan oluşan “Dünya’dan Evrene Bakış” (From Earth to the Universe – FETTU) sergisi ve planetaryum gösterileri, gece gökyüzü gözlemleri gibi bir dizi etkinliği “Evren sizi bekliyor…” çağrısıyla 02-16 Ekim 2009 tarihleri arasında düzenledi. 7-8-9 Ekim 2009 tarihlerinde ODTÜ Fizik Bölümü ve Ege Üniversitesi, Astronomi ve Uzay Bilimleri Bölümü öğrencileri ve araştırma görevlileri rehberliğinde teleskoplarla ge- ce gökyüzü gözlemleri gerçekleştirildi. 7 Ekim 2009 tarihinde Ankara Üniversitesi, Astronomi ve Uzay Bilimleri Bölüm Başkanı Prof. Dr. Ethem Derman ve ODTÜ Fizik Bölümü öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Sinan Kaan Yerli “Astro-GEYİK” konulu bir sohbet yaptılar. 8-9 Ekim 2009 tarihlerinde de Ege Üniversitesi, Astronomi ve Uzay Bilimleri Bölümü araştırma görevlilerinden Orkun Özdarcan “Basit Gözlem Teknikleri” ve Dicle Zengin Çamurdan “Takımyıldızları ve Gökyüzünde Ha- reket”, TÜBİTAK- Bilim ve Teknik Dergisi’nden, Alp Akoğlu ise “Gökyüzü Gözlemciliği ve Amatör Gökbilimcilik” konulu sunumlar yaptılar. ODTÜLÜ Ocak 2010 • Sayı 44 13 Bankacılıkta ODTÜ Ruhu Bankacılıkta ODTÜ Ruhu Ziya Akkurt AKBANK Hakan Ateş DenizBank Ersin Özince Türkiye İş Bankası Faik Açıkalın Yapı Kredi Bankası İçinde bulunduğumuz günler küresel ekonominin çetin bir sınavdan geçtiği günler. Dünyanın en büyük bankalarının battığı, dev finans kuruluşlarının inanılmaz miktarlarda devlet yardımları ile ayakta durmaya çalıştığı bu süreçte, Türkiye’nin dört büyük bankasının en üst yöneticisi ODTÜ’lü. Yaşanan bu küresel kriz “ülkemizi teğet geçecek” derken ekonomimizi derinden sarstı. Değişik sektörlerde bir çok işletme küçülme, işçi çıkarma, zorunlu izinler gibi sonuçlara katlanmak zorunda kalırken bankacılık sektörü, bu krizi hasarsız; hatta kar ederek ve 14 ODTÜLÜ Ocak 2010 • Sayı 44 büyüyerek atlatacak gibi görünüyor. En azından şimdiye kadarki süreci bu şekilde başarı ile atlatan finans sektöründe dört büyük bankanın; Akbank, Denizbank, İş Bankası ve Yapı Kredi’nin bu kritik günlerde ODTÜ’lü Genel Müdürlerce yönetilmesi Üni- versitemizi de gururlandırmakta. Sektörde tek mezunla röportaj geleneğimizi bu sefer bankacılık sektöründe bozarak dört mezunumuzla ekonomi, bankacılık ve ODTÜ’lü Ruhu üzerine söyleşi yaptık. Ziya Akkurt Söyleşi Kendinizi bize kısaca tanıtıp ve bulunduğunuz konuma nasıl geldiğinizi anlatır mısınız? 1961 yılında Diyarbakır’da doğdum. İlk ve orta eğitimimi Diyarbakır’da tamamladıktan sonra Diyarbakır Anadolu Lisesi’nden Ankara Anadolu Lisesi’ne geldim. Oradan da ODTÜ’yü kazandım ve 1983 yılında ODTÜ İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi’nden mezun oldum. Kısa bir süre sonra da İstanbul’a geldim. O zamanlar yeni kurulmakta olan management training programına ilk katılanlardan biri oldum. 1983 yılının Aralık ayında da Interbank’ta göreve başladım. 1989’a kadar Kredi ve Pazarlama ve Yurtdışı Pazarlama görevlerinde bulundum. 1989-1991 yıllarında BNP AK Dresdner Bankası’nda Pazarlama Müdürü, 1991-1996 yılları arasında da Osmanlı Bankası ve Banque Paribas / Paris’te, Finansal Kuruluşlar Pazarlama ve Ülke Kredileri Sorumlusu olarak çalıştım. Bunun yanı sıra evliyim ve iki çocuğum var. ODTÜ eğitiminin ve kültürünün bulunduğunuz konuma gelişinizdeki katkıları nelerdir? Ziya Akkurt Söyleşi: Necati Arıcı, İktisat Bölümü 3. Sınıf Öğrencisi Orhan İstanbul, İktisat Bölümü 3. Sınıf Öğrencisi ODTÜ, öğrencilerinin araştırma yönünün gelişmesi konusunda öğrenciye gerekli fırsatları sunan bir üniversiteydi. “Term-paper”ların bana kattığı şey çok fazlaydı. Bütün bir dönemin dersini o term-paperları hazırlarken öğrenebiliyorduk. Bunun yanı sıra analitik düşünceyi geliştiriyordu ki bana göre iş hayatında gerekli olan en önemli özelliklerden biri de budur. ODTÜ dönemin en liberal üniversitelerinden biriydi. Öğrenciler son derece kaliteli bir eğitim kadrosuyla birebir ilişki kurabilme fırsatına sahipti. ODTÜ, öğrencilerinin araştırma yönünün gelişmesi konusunda öğrenciye gerekli fırsatları sunan bir üniversiteydi. Term-paperların bana kattığı şey çok fazlaydı. Bütün bir dönemin dersini o term-paperları hazırlarken öğrenebiliyorduk. Bunun yanı sıra analitik düşünceyi geliştiriyordu ki bana göre iş hayatında gerekli olan en önemli özelliklerden biri de budur. ODTÜ kültürü alan, ODTÜ havasını soluyan kişilerin iş dünyasında farkı nedir? Şirketlerin gelişim ve ilerleme düzeylerine baktığımız zaman, ODTÜ’lülerin bu ilerleyişe vermiş olduğu katkı yadsınamaz. ODTÜ’lüler çalıştıkları şirketlerin ilerlemesi için büyük bir disiplin ODTÜLÜ Ocak 2010 • Sayı 44 15 Söyleşi Ziya Akkurt ve özveri ile çalışırlar. Zaten şirketlerin de yönetim kadrosuna baktığımız zaman, önemli noktalarda mutlaka bir ODTÜ’lü arkadaşımız bulunur. Bunun sebebi de ODTÜ’nün vermiş olduğu düzenli ve disiplinli çalışma sistemi ile öğrenci - öğretim görevlileri arasındaki yakın ilişkilerdir. Özellikle öğrenci ve öğretim görevlileri arasındaki ilişkilere değinecek olursak, ders dışında herhangi bir konuda kapıları öğrencilere sonuna kadar açıktı ve bunun sayesinde ben ve birçok öğrenci kendini birçok konuda geliştirme fırsatı buldu. ODTÜ uluslararası kulvarda bir üniversite olduğu için, öğrencilerin uluslararası alanda da gelişimine katkısı oldu. Öğrencilik hayatınızdan unutamadığınız bir anınızı anlatır mısınız? Ben çok fazla muhasebeye yatkın değildim. Mezun olmadan önce bu eksiğimi gidermek için muhasebe dersi aldım. O dersin pazartesi günü bir vizesi vardı. Ancak cuma günü öğleden sonra konferans için çok önemli bir profesör okulumuza geldi. Herkes o konferansa gitti. Hoca da konferansa girseniz iyi olur demişti. Böyle şeylere meraklı biri olarak ben de katılmıştım o konferansa. Normalde not tutma yeteneğim pek olmasa da o konferansta çok iyi not tutmuştum. Konferanstan da soru gelebileceği söylendi. Pazar saat üç gibi olduğunda oturup sınava çalışmaya hazırlanıyordum. Ancak o sıralarda elime ‘Değişen Çin’ adlı bir kitap geçti. Oturup saat üçte kitabı okumaya başladım ve kitabı gece on iki gibi bitirdim. O saatten sonra birazcık ders notlarına ve seminerde tuttuğum notlara baktım. Daha sonra da sabah dokuzda sınava girdim. Hoca tek bir tane soru sordu ve o da konferans ile ilgiliydi. Ben de ne dinlediysem, aklımda ne kaldıysa yazdım. Biraz zaman geçtikten sonra sonuçlar açıklandı. En yüksek notu almıştım. Hiç unutamadığım bir anıdır bu. Hayatınızdaki keşkelerinizden, pişmanlıklarınızdan ve yapmak isteyip de yapamadıklarınızdan (eğer var ise) söz eder misiniz? Ben sporcu olmayı çok istemiştim. İyi bir dört yüz metre koşucusu olmayı 16 ODTÜLÜ Ocak 2010 • Sayı 44 hayal ettim hep, ama bir türlü olmadı. Sakatlıklardan yakamı bir türlü kurtaramadım. Dizimde problem vardı. Ancak içimde hala bir ukdedir atlet olmak. Lise sondayken sınavımız olmasına rağmen her hafta antrenman yapardık ki o zamanlar gidip gelmek çok da zordu. Ancak hiç yılmadan bütün antrenmanlara katıldım. Anlayacağınız, çok istedim atlet olmayı ama bir türlü olamadım. Hobileriniz ve yapmaktan keyif aldığınız şeyler nelerdir? “ Kısaca dünya çapındaki küresel krizden ve bu krizin Akbank’a etkilerinden söz eder misiniz? Küresel kriz Türkiye ekonomisini de etkilemesine rağmen ekonomimiz hâlâ yüksek büyüme potansiyeline sahiptir. 2001 yılında yaşadığımız kriz ve edindiğimiz deneyim, Türkiye’nin mevcuttaki krizi hazırlıklı karşılamasını sağlamıştır. Bugün Türk finans sektörü, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerdeki benzerlerine kıyasla, çok daha sağlıklı bir yapıdadır. Bu da Türkiye’ye krizden çıkış sürecinde önemli bir avantaj sağlamaktadır. Gelişmekte olan bir ülke olarak Türkiye, uluslararası alanda önemli görevler üstlenecek, uluslararası ekonomik büyümede kilit rollerden birine sahip olacaktır. “ Bu yoğun iş hayatında çok kolay bir şekilde hobi edinilmiyor. Özellikle tarihle ve enerjiyle ilgili konularda kitap okumayı ve fırsat buldukça televizyonda film izlemeyi seviyorum. Müzikte de iyi bir caz dinleyicisiyimdir. Caz ile ilgili bazı teknik ayrıntıları da bilirim. Global kriz, diğer gelişmekte olan ülkelerdekine benzer şekilde, Türkiye’yi iki kanaldan etkilemiştir: • İç talepte gözlemlenen düşüş ve daralan ihracat hacmi • Kredi piyasalarında yaşanan sıkışıklık ve yatırımcıların riskten kaçınma iştahındaki artış sonucu azalan sermaye girişleri Diğer taraftan, yürürlüğe konan mali canlandırma ve finans sektörünü kurtarma programları bütçe açıklarında önemli artışlara yol açmıştır. IMF 2009 yılında gelişmiş ülkelerde bütçe açığının GSYİH’ya oranının %10’un üzerinde gerçekleşmesini beklemektedir. Benzer şekilde, Türk hükümeti de 2009 bütçe açığının 63 milyar liraya ulaşacağını öngörmektedir. Türk ekonomisi 2009 1. çeyreğinde yaşanan %15’lik küçülme oranı 2001 krizinde yaşanılanın ötesindedir. 2001 krizinde GSYİH yıllık %5.7 oranında azalmış, en büyük daralma ise %9.8 oranı ile 2001 yılı 4. çeyreğinde gerçekleşmiştir. Herşeye rağmen, ekonomide yaşanan küçülme oranı hız kesmektedir. Hükümet 2009’da GSYİH’da %6’lık bir azalma beklemektedir. Buna karşın, 2010 yılı büyüme beklentisi %3.5 seviyesindedir. 2012 yılı için öngörülen büyüme oranı %3.5’in de üstündedir. Küresel kriz Türkiye ekonomisini de etkilemesine rağmen ekonomimiz hala yüksek büyüme potansiyeline sahiptir. 2001 yılında yaşadığımız kriz ve edin- Ziya Akkurt Global krizle birlikte kredi kalitesindeki riskleri öngören Akbank, risk yönetim sistemlerini güçlendirerek, bunların yaratabileceği etkileri sınırlamaya odaklanmıştır. Akbank’ta sorunlu kredilerin düşük seviyesi ve %100 karşılık ayrılması, Türk bankacılık sektörünün üstünde bir aktif kalitesi sağlanmasında önemli rol oynamıştır. IMF ve Dünya Bankası yıllık toplantılarının İstanbul’da gerçekleştirilmesi bu açıdan ayrı bir anlam ifade etmektedir. İstanbul’un eşsiz güzellikleri, merkezi konumu ve uluslararası alanda taşıdığı önem IMF ve Dünya Bankası’nın İstanbul’u yıllık toplantılarda ev sahibi olarak seçmesinde etkili olmuştur. Güçlendirdiğimiz CRM altyapımız sayesinde, satış ekiplerimizin müşteri ihtiyaçlarını çözümleme hızlarında artış sağlanmıştır. Perakende sektörü ile gerçekleştirdiğimiz işbirliği sayesinde, ücret gelirlerimizi artırmaya yönelik inovatif ürünleri müşterilerimizin hizmetine sunmaktayız. Türkiye’nin artan öneminin arkasındaki sebeplerden bazıları şunlardır; Krize yönelik oluşturduğumuz stratejimizin 2009 yılı 3. çeyrek sonu itibarı ile sonuçları şöyledir: • Türkiye Avrupa’nın 8., dünyanın 17. en büyük ekonomisine sahiptir. • Ekonomik güç bakımından kıyaslandığında, İstanbul’un GSYİH’sı tek başına, Polonya hariç yeni AB üyelerinin ve Çek Cumhuriyetinin GSYİH’dan daha büyüktür. • Avrupa’nın yaşlanan nüfusu ile karşılaştırıldığında, Türkiye genç, dinamik ve büyük bir nüfusa sahiptir. • Türkiye Doğu’nun hammadde zengini ülkelerini Avrupa’nın gelişmiş ekonomilerine bağlayan eşsiz bir jeostratejik konuma sahiptir. Bunun yanında, Türkiye aynı zamanda bir enerji koridorudur. • Türkiye pek çok alanda bölgesel bir güç olmaya yönelik potansiyele sahiptir. Özellikle finans, enerji, otomotiv gibi sektörlerin yüksek büyüme potansiyeli bulunmaktadır. • Türkiye komşu bölgelerde devam eden yeniden yapılanma sürecinde, inşaat sektörü için oluşacak fırsatları değerlendirme potansiyeline sahiptir. • Teknolojik ilerleme ve verimlilik sürdürülebilir, güçlü bir büyüme için ön koşullardır. Türkiye’nin şu ana kadar R&D üzerine yaptığı ya- • NPL’lerde ciddi düşüş yaşanmıştır. Akbank’ın NPL oranı %3 ile %3.9 olan sektör ortalamasının oldukça altında seyretmektedir. • Net karımız %30 artarak 2 milyar TL’yi aşmış, ortalama sermaye karlılığımız %22 olarak gerçekleşmiştir. Sizin ve Akbank’ın gelecekteki hedefleri nelerdir? Akbank sürdürülebilir karlılığa odaklanmıştır. Bu hedef doğrultusunda, ürün ve hizmet portföyümüzü çeşitlendirmeye, dağıtım kanallarımızı genişleterek müşteri tabanımızı büyütmeye ve risk odaklı anlayışımızdan taviz vermeden müşterilerimize en mükemmel bankacılık deneyimini yaşatmaya devam edeceğiz. Bu kapsamda şubeleşme, müşteri tabanı, bankacılık hacmi ve karlılık gibi bankacılığın her alanında Akbank’ın gücünü artıracak yatırım fırsatlarını sistematik şekilde değerlendirmekteyiz. Önceliğimizi Akbank gibi sektörün öncüsü bir banka için önemli yatırım fırsatları sunacağına inandığımız Türkiye’de mevcut organik büyüme fırsatlarına vermiş durumdayız. Bu öncelikli stratejimizin yanında, uzun vadede Akbank hissedarlarına değer yaratma potansiyeli bulunan diğer yatırım fırsatlarını da titizlikle incelemekteyiz. Söyleşi tırımlar düşük seviyede olsa da, son yıllarda bu alanda önemli ilerleme sağlanmıştır. diğimiz deneyim, Türkiye’nin bugün yaşanılan krize hazırlıklı girmesini sağlamıştır. Bugün Türk finans sektörü, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerdeki benzerlerine kıyasla, çok daha sağlıklı bir yapıdadır. Bu da Türkiye’ye krizden çıkış sürecinde önemli bir avantaj sağlamaktadır. Gelişmekte olan bir ülke olarak Türkiye, uluslararası alanda önemli görevler üstlenecek, uluslararası ekonomik büyümede kilit rollerden birine sahip olacaktır. Sizinle beraber Akbank’ta neler değişti neler değişecek? Tabi gelir gelmez ilk yaptığım iş analiz yapmak oldu. Ondan sonra yavaş yavaş, belli bir program çerçevesinde, o bulguları hayata geçirdim ve o şekilde devam ettim. Benim en büyük hayalim, görevde bulunduğum süre içerisinde Akbank’ı bölgede (Balkanlar ve Ortadoğu) çok iyi bilinen, saygı duyulan bir banka haline getirmek. Bir ODTÜ’lü olarak ODTÜ’lü olmayı nasıl tanımlarsınız ve yeni yetişen ODTÜ’lülere önerileriniz nelerdir? Öncelikle analiz etme yeteneğinin geliştirilmesi lazım. Bu yetenek size daha objektif değerlendirme imkanı sağlar. Yani ‘hastalığı doğru teşhis ederseniz, tedavisi çok daha kolaydır’. Bir işin planlama ve hazırlama safhası uzun olabilir ama en iyi şekilde planladıktan sonra uygulaması çok daha kısa sürede olur. Çünkü uygularken sorun olmaz. ODTÜ’lülerin zaten planlama yeteneği var. Ancak bunu sürekli kullanıp, geliştirmeleri gerekir. Biz ODTÜ’lülerin diğer bir özelliği de hedefi olan insanlar olmasıdır. Gelecekten ne istediğini bilen insanlardır ODTÜ’lüler. İş hayatına atıldıklarında ne olmak istediklerini, nereye varmak istediklerini bilirler ve nerede bitirebileceklerini bilirler. Eğer insanlar mesleklerini hobi olarak yaparlarsa çok daha başarılı olacaklardır. Ben mesleğimi hobi olarak yapanlardanım. Severek, isteyerek yaptığım için de başarılı olma şansım artıyor. Sizler de bu şekilde yaparsanız, sizler de başarılı olursunuz. Eğer bankacı olmasaydınız hangi mesleği seçerdiniz? Diplomat olabilirdim ya da restoran işletmeciliği tarzında bir meslek seçebilirdim. ODTÜLÜ Ocak 2010 • Sayı 44 17 Söyleşi Hakan Ateş Hakan Ateş Söyleşi: Andaç Turan, İktisat Bölümü 3. Sınıf Öğrencisi Pınar Yüksel, İktisat Bölümü 3. Sınıf Öğrencisi Eğitimimi Türkiye’nin en iyi üniversitelerinden olan ODTÜ’de almış olmaktan gurur duyuyorum. Her şeyden önce ODTÜ’lü olmanın sağladığı özgüven bir başka. Bilimsel anlamda sağladığı ayrıcalıklı eğitimin yanı sıra sosyal alanda da öğrencilerin gelişimine çok büyük bir katkısı olduğunu düşünüyorum. ODTÜ’lü olmak insana çok geniş bir vizyon sağlıyor. Kendinizi bize kısaca tanıtır mısınız? Bankacılıkta 30 yılıma yaklaştım. DenizBank Finansal Hizmetler Grubu Başkanı olarak görev yapıyorum. DenizBank’ın kurucu Genel Müdürüyüm. 18 ODTÜLÜ Ocak 2010 • Sayı 44 Hakan Ateş Kendimi bildim bileli tiyatroya ilgim vardı. TED Ankara Koleji’nde ve sonrasında ODTÜ İşletme Bölümü’nde okuduğum yıllarda Ankara Radyo Televizyon’da seslendirme yapıyordum. 1980 yılında ODTÜ İşletme Bölümü’den mezun olana kadar “Arkası Yarın”, “ Okul Radyosu”, “Beyaz Gölge”, “İsviçreli Robinson’lar”, “Şeker Kız Candy” gibi çok beğenilen programların hem çevirisini hem de seslendirmesini yaptım. O dönemde bankacı olmayı, finans alanında kariyer yapmayı planlamıyordum. Okuldan mezun olduktan sonra ailemin de tavsiyesiyle İş Bankası’nın sınavına girdim, kazandım. Teftiş Kurulu’nda göreve başlamamla birlikte bankacılık kariyerim de başlamış oldu. Bankacılık sektörü çok yeni kapılar açtı. Anadolu’yu ve insanımızı tanıma fırsatım oldu. Başka hiçbir yerde elde edilemeyecek heyecanlar ve parayla kıyaslanmayacak kazançlar sundu. Ardından InterBank’ta kariyerime devam ettim. InterBank’ın, şube müdürlüklerinden genel müdür yardımcılıklarına uzanan 9 yıllık tecrübe ile Doğuş Grubu’na geçtim. 2 yıl süreyle merhum Ayhan Şahenk Bey ve Bank of America’nın danışmanlarıyla, Bank Express’in yeniden yapılandırılmasını yürüttük. Bankanın satılmasının ardından, Rusya’ya gittim. Orada da yine sıfırdan Garanti Bankası’nın Rusya ayağını oluşturdum. 2 yıl sonra Zorlu Grubu’ndan teklif alınca Türkiye’ye geri döndüm. Önce bir otel odasına yerleştik. Biz bir odada hayatımızı sürdürürken diğer odada tek hatlı bir telefonla bankamızı kurduk. Çok sevgili arkadaşlarımla birlikte gönül birliği yaparak hep birlikte DenizBank Finansal Hizmetler Grubu’nu hayata geçirdik. Ekibin, ortak bir ruhun çok önemli olduğuna içtenlikle inanıyorum. Bugün 8700’e yaklaşan personelin çalıştığı 450 şubesi olan Avrupa Bölgesi’nde, “ Bir çok ülke bütçe açığı endişelerini bir kenara bırakarak önemli reel sektörleri destekledi. Bu sayede dünyada yaşanan resesyon depresyona dönüşmedi ve bazı ekonomiler 2009’un ikinci çeyreğinden itibaren yeniden büyümeye başladılar. Resesyona dönüş zor çünkü otoriteler kapasite fazlaları eritilene ve potansiyel büyüme hızları yakalanana kadar desteklere devam edecekler. Ama krizden çıkış yavaş olacak ve geçmişteki krizlere göre uzun sürecek. “ BDT Bölgesi’nde operasyonları olan, iştirakleri olan, sigortacılığıyla, leasingiyle finansal bir süpermarket olan DenizBank bu inanç birlikteliğiyle ortaya çıktı. Halen bankanın CEO’luğu ve diğer şirketlerin başkanlığını yapıyorum. İçinde bulunduğumuz 12. yılda mevduat toplayan bankalar arasında 51.sırada başladığı yarışa 6. özel Türk bankası olarak devam ediyoruz. 2001 yılındaki ağır kriz ortamı da bizler için önemli bir dönüm noktası oldu. Herkes batmamaya ve kendini kurtarmaya çalışırken biz krizi fırsata çevirmeye çalıştık ve başardık. Seneye 1200 kişi girdik 3350 kişi çıktık. Hemen arkasından %25 hisseyle halka açıldık. Sermayemizi tabana yaydık. Zorlu Grubu dışında 30 binden fazla hissedarımız oldu. 2006 yılında Belçika merkezli finans grubu Dexia ile el sıkıştık. Söyleşi Bulunduğunuz konuma nasıl geldiğinizi anlatır mısınız? Tüm bu süreçleri hayata geçirirken, kurumsal yönetişim ilkeleri, saydamlık, hesap verebilirlik, eşitlik gibi ana ilkelerin ışığında yol aldık. Sahiplik ile yönetimi birbirinden ayırdık. Bu konuda Mustafa Aysan Hoca’nın -eski bakanlarımızdan- yazdığı kitaba da bir vaka çalışması olarak konu olmak bizler için onur kaynağıdır. Ortak aklı hayata geçirdik ve gemimizi doğru bir rotada tutarak buralara getirdik. 8700’e yaklaşan çalışanımızın, bakmakla yükümlü oldukları kişilerle birlikte 17.000’den fazla kişinin DenizBank ailesinin birer üyesi ve bizlerin sorumluluğunda olduğunun bilincindeyiz. Kaynakların akılcı dağılımı misyonumuz ile bir sürü tüten bacada, turizmde, tarımda, sektör olarak Türkiye’de karşılaştırmalı üstünlüğü olduğunu düşündüğümüz sağlıkta, eğitimde, enerji, alt yapı, spor ve denizcilikte önemli tuzumuz var. ODTÜ eğitiminin ve kültürünün bulunduğunuz konuma gelişinizdeki katkıları nelerdir? Eğitimimi Türkiye’nin en iyi üniversitelerinden olan ODTÜ’de almış olmaktan gurur duyuyorum. Her şeyden önce ODTÜ’lü olmanın sağladığı özgüven bir başka. Bilimsel anlamda sağladığı ayrıcalıklı eğitimin yanı sıra sosyal alanda da öğrencilerin gelişimine çok büyük bir katkısı olduğunu düşünüyorum. ODTÜ’lü olmak insana çok geniş bir vizyon sağlıyor. ODTÜ kültürü alan, ODTÜ havasını soluyan kişilerin iş dünyasında farkı nedir? Daha üniversitedeyken profesyonel hayatı tanıma fırsatı bulabiliyor ODTÜ’lü öğrenciler. Mezun olduktan sonra da cesur, ne istediğini bilen, ayakları yere sağlam basan bireyler olarak hayata atılıyorlar. Özgeçmişinde ODTÜ mezunu olduğu bilgisi yer ODTÜLÜ Ocak 2010 • Sayı 44 19 Söyleşi Hakan Ateş alan gençler zaten bir adım önde başlıyor. Sağladığı donanımla geniş bir dünya görüşü sahibi olan, global dünyada olan bitenden haberdar gençler elbette iş dünyasında da geleceğin parlak isimleri olarak yer alıyorlar. Öğrencilik hayatınızdan unutamadığınız bir anınızı anlatır mısınız? 77’de dokuz aylık boykot öncesi ODTÜ’de yurtlarda birkaç gün geçirmek zorunda kalmıştık. İki gün sonra çıkabilmiştik. Ondan sonraki dokuz aylık bir boykot süreci ve okulun açılmasına kadar olan zamanda çok şey olmuştu. Benim açımdan ticari yönden de şöyle bir avantajı olmuştu; radyo televizyonda seslendirme yapıyordum o yıllarda... Kayıtlara gitmek için çok da geniş bir zaman yaratmıştım, iyi de bir para kazanmıştım ama tabi bir taraftan da okuyamamak ve okulun uzun süreli eğitim faaliyetlerine ara vermiş olması boykot olması tabi çok rahatsız ediciydi. Hayatınızdaki keşkelerinizden, pişmanlıklarınızdan ve yapmak isteyip de yapamadıklarınızdan (eğer var ise) söz eder misiniz? Oyuncu olmak istemişimdir hep hayatımda. Tiyatroya, edebiyata, güzel sanatlara merakım var. Pişman mısınız derseniz o kadar pişman değilim. Önemli bir keşkem yok hayatta. Yeniden dünyaya gelsem aynı hayatı yaşamayı arzu ederdim. Hobileriniz ve yapmaktan keyif aldığınız şeyler nelerdir? Daha önce de belirttiğim gibi hep sanatla iç içe olan bir hayatım oldu. İlkokuldan başlayan oyunculuk ve seslendirme merakım üniversiteden mezun olana kadar devam etti. İş hayatına başlayana kadar spor da yapıyordum. Aletli jimnastikte, Türkiye 1’nciliğim var ve bunun yanı sıra yüzme, kule tramplen atlamada derecelerim oldu. 20 ODTÜLÜ Ocak 2010 • Sayı 44 Sanat ve spor merakım devam ediyor elbette. Yoğun iş temposundan arta kalan zamanlarda mutlaka denizle ve sanatla iç içe olmaya çalışırım. Yelkenlim var, çok uzak yerlere gidemesem de Marmara sularına yelken açıyorum. Yazın da Bodrum ve çevresini geziyorum. Birkaç yıl önce sponsorluğunu üstlendiğimiz Deniz Kuvvetleri Kupası’na da katılmıştım. Bundan sonra da katılmayı düşünüyorum. Kurumsal olarak ‘deniz’e verdiğimiz önem de beni çok mutlu ediyor. Türkiye Açıkdeniz Yarış Kulübü’nün (TAYK) kurumsal sponsorluğunu da üstlendik. En keyifli spor dallarından biri olan yelkenin ülkemizde hak ettiği değere ulaşmasını gönülden istiyorum. Sanatla da hiçbir zaman bağım kopmadı. Klasik müzik dinlemeyi çok severim. Devlet Senfoni Orkestrası’nın konserlerini kaçırmamaya çalışırım. Şarkı söylemeyi çok severim, vaktim olsa şan dersleri alıp bir grupta şarkı söylemek isterdim. Kısaca dünya çapındaki küresel krizden ve bu krizin DenizBank’a etkilerinden söz eder misiniz? Global ekonominin depresyona girmemesi için otoriteler çok radikal önlemler aldılar. Merkez bankaları bir anlamda para basarak değersiz varlıkları teminat kabul edip bankalara likidite aktardı ve reel sektöre destek veren hükümetlerin bütçe açıklarını finanse edebilmelerini kolaylaştırdı. Finansal sektöre 1,5 trilyon $ sermaye aktarılırken zor durumdaki bankalar daha sağlıklı olanlarla birleştirildi. Batırılması çok zor olan büyük bankalar ise yeniden yapılanıyor ve iş modelleri istikrarlı bir şekilde daha düşük risklerle para kazanabilir hale getirilmeye çalışılıyor. Bir çok ülke bütçe açığı endişelerini bir kenara bırakarak önemli reel sektörleri destekledi. Bu sayede dünyada yaşanan resesyon depresyona dönüşmedi ve bazı ekonomiler 2009’un ikinci çeyreğinden itibaren yeniden büyümeye başladılar. Resesyona dönüş zor çünkü otoriteler kapasite fazlaları eritilene ve potansiyel büyüme hızları yakalanana kadar desteklere devam edecekler. Ama krizden çıkış yavaş olacak ve geçmişteki krizlere göre uzun sürecek. Eskisi gibi ABD’li tüketicinin yeniden talep tarafında büyümenin motoru olması zor; çünkü çok borçlu, kredi imkanları, geliri ve varlığı azaldı ve işsizlik yüksek. Demografik yapısı müsait gelişmekte olan ülkelerde ise ABD’li tüketicinin yerinin doldurulması kısa sürede mümkün değil. Türk bankacılığı kriz tecrübesi sayesinde bu krizde yaşanacakları önceden gördü ve gerekli tedbirleri zamanında aldı. Risk yönetimi güçlü ve bilançolar şiddetli krizlere dayanıklı halde idi. Ancak yine de krizin getirdiği belirsizlik sektörün temkinli hareket etmesini gerektirdi. Yurtdışında yaşanabileceklerin en kötüsü düşünüldü ve likit olmaya önem verildi. Aynı zamanda kredi talebi de azalınca likidite devlet tahvillerine yönelirken bilançolar (kur etkisi dışarda bırakıldığında) küçüldü. Ama yılın ikinci çeyreğinden itibaren belirsizliğin azalmasıyla birlikte risk iştahı yeniden arttı ve kredi portföyleri büyümeye başladı. DenizBank ise krizin en sıkıntılı döneminde dahi reel sektör finansmanına devam etti. Kurulduğumuz günden beri sürekli global ve yerel krizlerle mücadele ettiğimiz için yeterince tecrübeliyiz. Her zaman ve en beklenmedik anlarda kriz yaşanabileceğini düşünerek çalışıyoruz ve bu sayede kriz dönemlerinde uzun vadeli vizyonumuzu kaybetmiyor ve müşteri ilişkilerimizi güçlendirebiliyoruz. 2009’un ilk 9 aylık döneminde bilançosunu büyüten bir kaç bankadan biri olduk ve bir çok sektörde bu basiretli yaklaşımımız takdir edildi. Bankamıza uzun vadeli bakış açılarıyla geniş alanlar yarattık ve bunu krizde bir arayış içinde değil belli vizyonlar doğrultusunda uzun yıllar önce tohumlarını atarak yaptık. Ülkemizin geleceğinde çok önemli bir rol oyna- Hakan Ateş Sizin ve DenizBank’ın gelecekteki hedefleri nelerdir? Mevcut durumda orta ölçekli bankaların lideri konumundayız. Kısa vadede liderliğimizi güçlendirirken uzun vadede büyük bankaların grubuna girmeyi hedefliyoruz. Bu büyük düşünceleri gerçekleştirmek için bir fark yaratmanız gerekiyor. Örneğin, tarım sektöründe rakiplerimizin çok geriden takip ettiği bir hizmet anlayışı ile büyüyoruz. Kriz sırasında rakiplerimiz bu sektöre ihtiyatlı yaklaşırken biz desteğimizi daha da artırdık. İhtiyaca göre şekillendirdiğimiz yaratıcı ürünlerle ve yeni şube anlayışımızla müşterilerimize kaliteli hizmet veriyoruz. Üretici Kart gibi teknolojik bir ürün sayesinde katma değer yaratıp bunu müşterilerimizle paylaşıyoruz. 2009 yılı itibariyle toplam 2175 şubede Tarım Bankacılığı hizmeti vermekteyiz. Diğer yandan, “Yeşil Damla” konsepti ile tarıma özel şubeler açarak tarım sektörünün gelişmesi yönündeki çalışmalara bir yenisini ekleyerek, tarım sektörüne en büyük yatırımı yapan özel banka konumumuzu pekiştirmiş olduk. Bu yıl 35 olan Yeşil Damla sayısının 2010 yılında 47’ ye ulaşması hedeflenmektedir. Tarıma özel şubelerimizle sadece finansman tarafında değil bilgilendirme ve sosyal destek amaçlı bir çok faaliyette bulunuyor ve müşterilerimizin ayağına gidiyor, bu konuda çiftçilerin de takdirini alıyoruz. Yeni açılan şubeler ile DenizBank’ta tarım kredilerinin coğrafi alanını ve kapsamını genişletmiş, bu kapsamda 2009 yılı itibariyle 260.000 müşteriye ulaştık. 1,3 Milyar TL üzerinde kredi kullandırılmış olup, 2007 ve 2008 yıl sonunu tarım sektörüne en fazla tarım kredisi kullandıran özel banka olarak “ Türk bankacılığı kriz tecrübesi sayesinde bu krizde yaşanacakları önceden gördü ve gerekli tedbirleri zamanında aldı. Risk yönetimi güçlü ve bilançolar şiddetli krizlere dayanıklı halde idi ancak yine de krizin getirdiği belirsizlik sektörün temkinli hareket etmesini gerektirdi. Yurtdışında yaşanabileceklerin en kötüsü düşünüldü ve likit olmaya önem verildi. Aynı zamanda kredi talebi de azalınca likidite devlet tahvillerine yönelirken bilançolar (kur etkisi dışarıda bırakıldığında) küçüldü. Ama yılın ikinci çeyreğinden itibaren belirsizliğin azalmasıyla birlikte risk iştahı yeniden arttı ve kredi portföyleri büyümeye başladı “ tamamladık. 2009 yıl sonu verilerine göre de bu konumumuzu korumaya çok güçlü bir adayız. Hissedarımız Dexia’nın uzmanlık alanı olan belediyelerle işbirliğimiz giderek güçleniyor. Türkiye’nin geleceğinde çok önemli rol oynayacak altyapı ve enerji alanındaki yatırımlara olan kaynak aktarımımız devam ediyor. Yine kriz nedeniyle rakiplerimizin uzak durduğu KOBİ’lerimize olan finansal desteğimizde bir azalma olmadı. Kredi temini yanında kriz ortamında risklerini yönetebilmeleri için de doğru yönetim sistemleri konusunda KOBİ’lere danışmanlık hizmeti verdik. Söyleşi yacak olan tarım sektöründe yaptıklarımız sektör içinden ve dışından övgü alıyor. Bugün hala mevduatlarının üzerinde kredi veren bir banka konumunda reel sektöre olan desteğimize devam ediyoruz. Özetle, sektördeki konumumuzu daha güçlendirmek için yeni organizasyonel yapılanmadan ürün çeşitliliğine, yeni ortama uygun farklı hizmet anlayışına ve şube ağının genişlemesine kadar gerekli değişikliklerle maliyetlerimizi çok yükseltmeden yıllardır hiç değişmeyen hızlı ama kontrollü büyüme felsefemize 2010 yılında da devam edeceğiz. Finansal süpermarket anlayışımızın yanında tarım, enerji, turizm, sağlık, eğitim ve denizcilik gibi Türkiye ekonomisinin göreceli rekabet avantajının olduğu sektörlere destek vermeyi sürdüreceğiz ve hissedarımız Dexia’nın desteğiyle kamu finansmanı alanında da büyüyeceğiz. Bu alanlarda ülkemizin yaşam kalitesini artıracak önemli projelere yurtdışından sağlayacağımız uzun vadeli kaynakları aktaracağız. Son olarak bir ODTÜ’lü olarak ODTÜ’lü olmayı nasıl tanımlarsınız ve yeni yetişen ODTÜ’lülere önerileriniz nelerdir? ODTÜ’lü olmak her şeyden önce çağdaş dünyanın gelişiminin farkında olmak, bu gelişimin takipçisi hatta öncüsü olmak demektir. Genç arkadaşlarımıza da böylesine fırsatlara sahip olan bir okulun sunduklarını iyi değerlendirmelerini, hayatın en unutulmaz dönemi olan üniversite yıllarını en güzel şekilde yaşamalarını öneririm. Yaptıkları iş ne olursa olsun, kültür ve değerlerine sahip çıksınlar. Zaten ODTÜ’lü öğrenciler tüm bunların bilincinde olan zeki gençler. Tüm ODTÜ’lülere hayatlarında başarılar dilerim... ODTÜLÜ Ocak 2010 • Sayı 44 21 Söyleşi Ersin Özince Ersin Özince Söyleşi: Gülşah Gülen, İktisat Bölümü Yüksek Lisans Öğrencisi Ezgi Çelik, İktisat Bölümü Yüksek Lisans Öğrencisi Her şeyden önemlisi her şeyi sorgulamayı, çok ciddi bir esnekliği, yeniliğe - değişime açık olma özelliklerini edindiğim kanaatine vardım. Zaten zaman içinde insan kendisini emsalleri ile karşılaştırdığında ODTÜ’de alınan global etkilenimlerden yararlanan eğitimin kıymetini anlıyor. Kendinizi kısaca tanıtabilir misiniz? 1953 Havran Balıkesir doğumluyum. Öğretmen bir ailenin çocuğu olduğum için çocukluğum Anadolu’nun birçok köy, kasaba ve kentinde geçti. Eğitimimin bir bölümünü yatılı olarak tamamladıktan sonra, 1969-70 döne- 22 ODTÜLÜ Ocak 2010 • Sayı 44 minde ODTÜ İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesine girdim. 2 yıllık FEAS eğitim sonrası, fakültenin İşletme bölümünü seçip bitirdim. 1975 yılı sonbaharında mezun oldum. 1.1.1976’da İş Bankası’nda göreve başladım. 18 ay askerlik döneminin dışında ara vermeden tüm iş hayatıma aynı kuruluşta devam ettim. İş Bankası’nda Yenişe- hir Şube Müdürlüğü, Genel Müdürlük bünyesinde Teftiş Kurulu Başkanlığı, Muhasebe Müdürlüğü, Fon Yönetimi Müdürlüğü, Genel Müdür Yardımcılığı, Genel Müdürlük görevlerinde bulundum. Bunun yanı sıra bankanın bir çok iştirakinde, finansal ve sınai alanlarda bankamızı temsilen görevler yaptım. Evliyim iki kızım var. Eşim İş Bankası’nın, çalışanları konusundaki tutumundan bahseder misiniz? İş Bankası dışarıdan eleman transfer etmiyor, kendi elemanını kendisi yetiştiriyor. Biz, bankadan ayrılıp tekrar müracaat eden bir elemanın dahi neden ayrıldığına bakarak yeni müracaatını değerlendiriyoruz. İş Bankası, mensuplarının annelik, askerlik, kurum tarafından yurtdışı eğitime gönderilmesi, eşin yurtdışı çalışmaya gitmesi, hastalık gibi haklı nedenlerle ayrılma dışında bankadan ayrılan elemanlarını yeniden istihdam edilmesi taraftarı değildir. İş Bankası, kapıdaki koruma görevlisinden Genel Müdürüne kadar mecburi bir ayrılma nedeni olmadığı ve başarılı oldukları müddetçe emekliliklerine kadar çalışabilecekleri sayılı kuruluşlardan birisidir. Banka çalışanlarının oluşturduğu özel emeklilik sandığı ile İş Bankası’nın en büyük hissedarları çalışanlarıdır. İş Bankası aidiyet duygusu yaratabilen bir şirket. Şüphesiz ki ben de birçok çalışan arkadaşım da birçok iş olanakları ile karşılaştık. Ancak daha iyi koşullarla dahi birçok arkadaşımın da buradan ayrılmadığını biliyorum. Çalışanlarımızın tamamı sendikalıdır. Her türlü maddi ve maddi olmayan hakları kurallara bağlıdır. Dolayısıyla biz, işin sosyal yönünü kesinlikle ihmal edemeyiz. İş Bankası bireysel başarıdan çok kolektif başarı üzerine kurulmuş bir yapıdır. Kolektif sermaye bilincinde, çalışanı ana sermayedara ortak ediyorsanız ondan beklediğiniz sorumluluk kadar sizin de ona karşı sorumluluklarınız olur. İşe eleman alımı sırasında dikkat ettiğiniz kriterler nelerdir? Bankanın en büyük hissedarı yüzde 41 civarında hissesi ile banka çalışanlarınca kurulmuş olan özel emeklilik sandığıdır. Çalışanlarımızı seçerken bunu da göz önünde bulundurmamız gerekir. Çalışanlarımızın, yarın bizimle “ Öğrenci çok ciddi olarak kampüsün yaratılmasının içerisindeydi. Mesela biz her ağaç bayramında ağaç dikerdik. Okuduğum dönemde yaşadığım yoğun olaylar nedeni ile ODTÜ’ye, mezun olduktan 20 sene sonra ilk defa gittiğimde, diktiğimiz ağaçların orman olduğunu gördüm. Çok duygulandım. “ beraber bu bankayı sahiplenecek, ben buranın hissedarıyım diye düşünecek sorumlulukta insanlar olmasına dikkat ediyoruz. İş Bankası bir Cumhuriyet müessesesidir. Dolayısıyla nitelikli birçok insan arasından bankamıza karşı sorumluluklarını hem çalışarak ve hem de sosyal yönlerden uzun yıllar istikrarlı şekilde taşıyabilecek özellikte elemanlar istihdam etmeye çalışıyoruz. Seçimlerimizde çok titiz olsak da, yıllar geçtikçe elemeler oluyor. Bunların kimine müessese karar veriyor, kimine çalışan kendisi karar veriyor. 2009 yılında 1000’e yakın personel alımı söz konusu. Ekim 2009 sonu itibari ile açılmış 60 şubemiz var. Netice itibari ile, her kademede işe aldığımız elemanları giderek daha vasıflı insanlar arasından seçmeye başladık. Bir hizmetli seviyesindeki şoförümüz, güvenlik görevlimiz en az lise mezunudur. Memur dahil tüm ünvanlı pozisyonlara da öncelikli olarak üniversite mezunları işe girebiliyor. Kısacası biz birçok nitelikli insan arasından seçim yaparken sadece nitelikli değil bize uyan, kolektif çalışmaya eğilimli elemanları bulmaya çalışıyoruz. Bireysel başarı elbetteki önemli. Başarısız çalışanı sendikamız dahi desteklemiyor. Lakin biz daha uzun süreli bakıyoruz başarı kavramına. Biz bize uyan insanlarla çalışıyoruz. Bizden beklentilerini gerçekleştiremeyip ayrılan birçok insan oluyor. İstihdam politikalarımızı ama mümkün oldukça objektif kriterlere bağlı olarak yürütmeye çalışıyoruz. İşe insan almak en kolayı. İnsanı bir müesseseden emekli edebilmek, emekli olduktan sonra dahi ben bu müessesenin insanıyım dedirtebilmek marifet olan. 1999 yılında yaşadığımız deprem felaketi bunun en büyük örneğidir. Deprem bölgesinde İş Bankası ailesi birbirine öylesine kilitlendi ki… Söyleşi de benden 5 yıl sonra, ODTÜ İşletme Bölümü’nden mezun olmuştur. Ersin Özince Burası kolektif bilincin hakim olduğu kolektif bir sermaye kuruluşudur. Buna benzer müesseselerin sayısı azdır. Ülkemizde sermayedarlığın özellikle aile ve şahıs şirketleşmesi şeklinde olduğu, dünyada sahiplerinin kimler olduğunun açıkça anlaşılamadığı çok uluslu şirketlerin bulunduğu bu ortamda; sermayedar kimliğinin tartışılması gerektiğini düşünüyor ve çalışan sahipliğinin uygulanabilir ve doğru bir model olduğunu düşünüyorum. İş Bankası Türkiye’nin ekonomisine etki eden kurumlardan biri. Bunun getirdiği gücü ve sorumlulukları üzerinizde hissediyor musunuz? İş Bankası herhangi bir banka değildir. Biz bir Cumhuriyet kurumuyuz. Kurtuluş Savaşından kalan para ile Atatürk tarafından kurulmuş bir kurum. Gerek bankada, gerek iştiraklerinde bu mantık hakimdir. Ulusal ekonomiye yarar sağlayacak faaliyetleri gözetmeliyiz. Sermayedarlarımız gayet tabii kar etmeyi beklerler, lakin bunun yanında yaptıklarımızı ulusal sermayeye yarar sağlayacak şekilde yapmalıyız. İş Bankası en başta ulusal sermayeyi biriktirme amacındadır. Türk sanayisinin kurulmasını desteklemeye çalışmıştır. ODTÜLÜ Ocak 2010 • Sayı 44 23 Söyleşi Ersin Özince Türkiye’de Türk sermayesi olarak ne varsa hemen hepsinin mayasında İş Bankası’nın izleri vardır. İş hayatında başlama aşamasında ODTÜ’lü olmanın getirdikleri nelerdi? İş hayatına ODTÜ mezunu olarak atılmanın hem avantajları hem de dezavantajları olmuştu. İş sınavlarına girerken, mezun olduğumuz dönemde Türkiye’deki uygulamalar konusunda biraz zayıf yetiştirilmekte olduğumuzu fark ettim. Özellikle birçok terimin Türkçesini bilmediğimi; Türk hukuku, Türk muhasebe- finans sistemi ile ilgili çok fazla kendimi yetiştirememiş olduğumu gördüm. Bunun yanında, üniversiteyi bitirdiğimde hiç yurtdışına çıkmamış olmama rağmen çok iyi bir dünya görüşü aldığımı fark ettim. Her şeyden önemlisi her şeyi sorgulamayı, çok ciddi bir esnekliği, yeniliğe değişime açık olma özelliklerini edindiğim kanaatine vardım. Zaten zaman içinde insan kendisini emsalleri ile karşılaştırdığında ODTÜ’de alınan global etkilenimlerden yararlanan eğitimin kıymetini anlıyor. Tabii yalnızca ODTÜ’den mezun olanlar başarılıdır diye bir şey yok. Ben derecelerle mezun olmuş bir insan değilim. Bu biraz insanın kendisini yetiştirmesi ve insanın önüne gelen olanaklarla ve şansla da ilgili. Lakin şu da bir gerçek, ODTÜ’de eğitim almak Türkiye Cumhuriyeti’nde; hatta bölge standartları açısından dahi bir ayrıcalık. ODTÜ havasına, ODTÜ’nün kendine has bir kültürü olduğuna inanıyor musunuz? ODTÜ verdiği öğretimin yanı sıra, sosyal yönden de çok gelişmiş bir üniversite. Bizim dönemimizde ODTÜ sosyal yönden de kendini bağlayan birçok şeyin içerisindeydi. Öğrenci çok ciddi olarak kampüsün yaratılmasının içerisindeydi. Mesela biz her ağaç bayramında ağaç dikerdik. Okuduğum dönemde yaşadığım yoğun olaylar nedeni ile ODTÜ’ye, mezun olduktan 20 sene sonra ilk defa gittiğimde, 24 ODTÜLÜ Ocak 2010 • Sayı 44 diktiğimiz ağaçların orman olduğunu gördüm. Çok duygulandım. Öğrencisi ve öğretim üyeleriyle yoğurulan bir havası var. ODTÜ’nün daima çok ciddi bir sosyal, siyasal ve akademik olgunluğunun olması bu havanın oluşmasında önemli bir rol oynuyor. Bugün maalesef her üniversitenin o kadar istikrarlı bir politikayı yıllarca sürdürmesi imkanlı olmayabiliyor. Kiminin kadro, kiminin finansal, kiminin çalışanlarının taahütkar tavrının eksikliği gibi nedenler bu konuda rol oynuyor. Bunlar ODTÜ için bir şanstır. Öğrencilik hayatınızdaki anılarınızdan bahsedebilir misiniz? İdari ilimlerde havuz bayramımız olurdu. Onlarda çok eğlenirdik. Bir çok arkadaşımız ve yaşlı başlı öğretim üyelerimiz dahil bir çok öğretmenimiz havuzun içine atılmıştır. Bunun yanı sıra o dönem, Türkiye’nin sıcak zamanlarına geldiği için olumlu anılarım kadar olumsuz anılarım da var hatırımda. 5 Mart gününü çok iyi hatırlıyorum mesela. ODTÜ kampüsü silahlı kuvvetlerce abluka altına alınmıştı. Ben ailemle yaşıyordum fakat olayları duyunca koşup okula gitmiştik. Birçok insan yaşananlar karşısında şaşkına dönmüştü. Lakin hepimizin isteği bir an önce akademik sükûnetin sağlanması idi. Sonra da maalesef ülkemizde ihtilal oldu. “ İdari İlimlerde havuz bayramımız olurdu. Onlarda çok eğlenirdik. Bir çok arkadaşımız ve yaşlı başlı öğretim üyelerimiz dahil bir çok öğretmenimiz havuzun içine atılmıştır. “ Sizce üniversite ortamı insana ne sağlar? Öğrencilerin okula iş gibi gelip gitmeleri, son zamanlarda farkına vardığım bir durum. Bence bu tavır çok yanlış. Öğrenciler akademik ortamdan yararlanabildiği kadar yararlanmalı. Çok iyi derecelerle mezun olmuş insanlar en ufak bir birikim sağlamamış olabiliyor. Nedir mesela? Neyi nerden arayacağını, neyi hangi vizyonla değerlendireceğini bilememek. İş Bankası Üst Kurulu 13 kişiden oluşuyor. Bunlardan 9’u ODTÜ mezunu. Bunun nedeni nedir sizce? Genel Müdürlüğümüzün uzun yıllar Ankara’da bulunması nedeni ile hem arz hem de talep açısından Ankara çok önemli bir kaynak oluşturdu. İkinci önemli neden, uluslararası kaynaklardan yararlanabilmek için lisan barajı koyduğumuzda ortaya çıktı. Bu da ODTÜ mezunları için doğal bir avantaj sağladı. Ama günümüzde birçok üniversite mezunu çok iyi lisan biliyor. Bu doğal avantaj ortadan kalkmasına rağmen son sınavımızda lisan ve dünya görüşü kapsamındaki donanımları nedeni ile en çok ODTÜ ve Boğaziçi mezunları seçilmiş. Niteliğe dayalı bir seçim yapıyoruz ve seçimimizi de banka dışından insanlara yaptırıyoruz. Özel bir nedeni yok. ODTÜ’lüler rağbet etti, İş Bankası da onlardan yararlandı. Tabii bu diğer üniversiteden mezun olan arkadaşımız için dezavantaj olarak algılanmasın. ODTÜ’lüler bu camiayı sevdi, bu camia da onları. Hayatınızda keşke dediğiniz şeylerden söz edebilir misiniz? Ben ne yaptıysam elimden geldiğince en iyi şekilde yapmaya gayret ettim. Beklentilerimi hiçbir zaman abartmadım. Ne mevki, ne yaşam koşulları açısından asgarinin ötesinde bir beklentim olmadı. İnsan başarılı olmayı pek tabii ister; ama işimi özel hayatımın da ötesine taşıyacak derecede hırs yapmadım. Elde edilen deneyimlerle geçmişi daha iyi değerlendirirdim düşün- Boş zamanlarınızı nasıl değerlendirirsiniz? Kendime zaman ayırmaya hep özen göstermişimdir. Çalışma hayatım boyunca izinlerimi hep kullandım; ama hiçbir zaman da yasal iznimi bir seferde almadım. Hiç bir zaman işkolik olmadım. Buna rağmen hiçbir zaman da mesai saatlerim içinde iş dışında bir şeyle ilgilenmedim. Hiçbir zaman sekiz saat mesai yaptığım mevzu bahis olmadı bugüne kadar. Mutlaka en az yarım saat erken gelirim, en iyi ihtimalle de zamanında çıkarım. Hiçbir şekilde iş saatlerinden çalmam. Şu an eşim telefon etse acil bir durum yoksa görüşemez benimle. Maalesef sorumluluklar arttıkça özel hayatım da olumsuz etkileniyor; fakat özel hayatımı da işimle karıştırmamaya özen gösteririm. En büyük hobim doğa. İnsan dahil doğaya ait her şeyle etkileşimi severim. Örneğin hala balık tutmaya giderim boş zamanlarımda. Çünkü bankacı olarak doğmadım. İnsan olarak, başladığım şeyleri yapmaya çalışıyorum. İnsanlarla muhabbet etmeyi severim. Muhakkak ki böyle kulelerin tepesinde oturmak beni rahatsız ediyor. Sokakta dolaşmayı severim. Yaşadığımız krizle ilgili görüşlerinizi bizimle paylaşabilir misiniz? Kriz, dünyada finans- kapital ilişkisinin yeniden sorgulanmasını gerektirecek seviyede meydana gelen bir skandaldır. Gerek kıdemim, gerek Türkiye ve dünyadaki çeşitli global krizleri yaşamış olmam, gerek İş Bankası ve Bankalar Birliği açısından bulunduğum mevki bazı aksaklıkları algılamama “ ODTÜ’lülerin mezuniyetten sonra, Mezunlar Derneği dahil ODTÜ cemiyetlerini göz ardı ettiklerini görüyorum. Mutlaka bu tip mezuniyet sonrası kurulan cemiyetlere dahil olsunlar. Bunun yaşatılması ileride ODTÜ camiasına da Türkiye’ye de çok şey kazandırır. “ olanak tanıdı. O nedenle ilk günlerinden itibaren ben bu krizin çok büyük boyutlarda olduğunu gördüm ve gördüğüm şeyleri mümkün olduğunca dillendirmeye çalıştım. Ben de böyle bir durumda ne yapılması gerektiğini bilmiyordum ama bunun uluslararası bir problem olduğunu ve uluslararası kötüleşmelere neden olacağını gördüm. Kriz New York’ta Londra’da banka batması, Dubai’deki kulelerin parasının ödenememesi krizi değildir. Bana göre krizin en büyük etkisi yüz milyon civarında insanı dünya fakirlik seviyesinin altına itmiş olmasıdır. Küçücük bir planette böylesine saçmalıklar yapmaya kimsenin hakkı yoktur. Bir sürü şey başarmış insanoğlu için, dünya ekonomisini yönetmek, yönlendirmek bu kadar zor bir şey değil. Dünya ekonomisi insanlar rekabet etsin, arenadaki gladyatörler gibi birbirlerini yesinler diye hazırlanan bir alan değildir. Bu kriz sadece aç gözlülüğün, hesapsızlığın yani finans- kapital ilişkisini ilkesiz yönetmenin ve bunu da gelişmiş ülkeler adına yapıyoruz yutturmacısının yarattığı bir saçmalıktır. Tsunami dalgaları gelişmiş ülkeleri daha az etkiliyor. Gelişmekte olan ül- kelerin zar zor biriktirdiği sermayeleri ise büyük darbe alıyor. Gelişen ülkelerin buna mutlaka karşı çıkması lazım. Söyleşi cesi olabilir insanda. Ama bende böyle bir düşünceye yer yok. Hiçbir şeyden pişman değilim. Bingöl dağlarındaki gezimden dönerken direksiyonda uyuyup dört takla atmış olmama dahi pişman değilim. Uyumasaydım iyiydi ama çok memnunum oraya gittiğime. Kısacası benim hayatım açsında böyle bir şey söz konusu değil Ersin Özince Dediğim gibi ekonomi insan refahı için olmak durumundadır. İnsan en başta sosyal hayatı bulmuştur. Maslow’un ihtiyaçlar sıralamasında da en önce sosyal şeyler gelir. İnsanın önce barışı bulması, bulunca da paylaşması gerekir. Bu kriz bunu göstermediyse daha ne gösterecek bilemiyorum. Dolayısıyla bu kriz bir rezalettir. Bunu ekonomistlerin ciddi bir şekilde incelemesi gerekir. Birleşmiş Milletlerin savaş kadar bunlarla da uğraşması gerektiği kanısındayım. G20 içinde dahi çok farklı menfaatlerin olduğunu görüyoruz. Gelişmekte olan ülkeler arasında, demokratik hayatı, demokrasi kültürünü tamamlamak için çırpınan Türkiye ile Çin, Hindistan, Rusya arasında çok büyük fark var. Dolayısı ile mutlaka dünya insanının yaşam standartlarının konması lazım. İşte bu keşke olmasaydı, olmamalıydı denilebilecek bir kriz. Bunu önlemek mümkündür. En azından bu kadar alevlenmesi önlenebilir bir şeydi. Kaygım, global olarak özellikle ekonomi, siyaset iyi yönetilmezse bu tür kayıpların zaman zaman her alanda olabileceği yönündedir. Kimi zaman para kaybolur, kimi zaman barış kaybolur, kimi zaman demokrasi bazen refah kaybolur. Netice itibari ile bu kriz bir skandaldır. Türkiye kamuoyunda “Bu krizden güçlü çıktık.” mantığı var. Sizin bu konudaki düşüncelerinizi alabilir miyiz? Güçlü çıktık biraz fazla iddialı olur. Ama şunu da ifade etmek gerekir, 2001 krizi Türkiye’yi o kadar zorlamıştı ki; o zaman özellikle Türk vergi mükellefleri açısından abartı görülen önlemler sayesinde 2008 krizini olabileceğinden daha hafif atlattık. Aynı grip olup bağışıklık kazanmak gibi. Ama bu bir marifet değil ki. Kriz bizi teğet geçemez; çünkü biz gelişmiş bir ülke değiliz. Ama neticede Türkiye bu hadiseyi göreceli olarak özellikle de bankacılık sektöründe hafif atlattı de- ODTÜLÜ Ocak 2010 • Sayı 44 25 Söyleşi Ersin Özince nebilir. Lakin ekonominin dağılması, işsizliğin artması, yatırımların yavaşlaması açısından Türkiye bu krizi çok kötü yaşamış ve yaşamaktadır. Amerika ile kıyaslayınca Türkiye krizi çok iyi atlattı. Lakin genel çerçeveye baktığımızda Amerika’daki adamın ayakkabısının altı delinmişse, bizim bütün kıyafetlerimiz gitti, çırıl çıplak kaldık. Bir sürü insanımız işsizken biz bunu atlattık diyemeyiz. Bankacılık sektörü göreceli olarak sağlam çıktı diyoruz fakat bizim sektörümüz GSMH’ye göre çok küçük. Biz bu oranı büyütürken birden durduk şimdi. Kısacası ben bu krizden çok etkilendiğimiz konusundayım. Bir kere mukayeseli üstünlük geliştirmek, rekabet merdiveninde yükselmek açısından büyük bir darbe yedik. Burada yapmamız gereken birbirimizi eleştirmek yerine, bu krizleri üretip bu tsunamiyi üzerimize gönderenlere yeter dememiz gerekir. Dünya nüfusunun büyük kısmı gelişen ülkelerde yaşıyor. Gelişen ülkeler her türlü platformda Türkiye gibi gelişmekte olan ülkeler liginde deneyimli ülkelerin öncülüğünde örgütlenerek, siyaseten bu tür politikalar üretmesi gerekir. “Siz kendi finans piyasalarınıza özensiz davranarak dünya finans piyasalarını çökertiyorsunuz. Şu şu kuralları siz bizden nasıl istiyorsanız biz de sizden istiyoruz” demek lazım. Tabii bunun toplumun her kademesince talep edilmesi gerekir. Şu an Türkiye’de bu yönde bir eylem görüyorum. Eğer yönlendirilir, talep edilir, desteklenirse daha çok yapmak zorunda kalınır. Krizi İş Bankası açısından değerlendirebilir misiniz? İş Bankası kurum olarak çok istikrarlı olmak mecburiyetindedir. Biz yabancı bir grupla ortaklık kurmuş bir banka değiliz. Biz ne bir aile şirketi, ne de hükümet ve devlet yapısındaki siyasal risklerden etkilenen bir kurumuz. Dolayısıyla yarınlarımızı çok daha istikrarlı bir şekilde planlamak zorundayız. Tabii ki yatırımlarımız krizden etkileniyor; ama biz bunları fırsata çevirmeye çalışıyoruz. Birçok banka kriz nedeniyle küçülürken, biz şube sayımızı 26 ODTÜLÜ Ocak 2010 • Sayı 44 “ Kriz New York’ta Londra’da banka batması, Dubai’deki kulelerin parasının ödenememesi krizi değildir. Bana göre krizin en büyük etkisi yüz milyon civarında insanı dünya fakirlik seviyesinin altına itmiş olmasıdır. Küçücük bir planette böylesine saçmalıklar yapmaya kimsenin hakkı yoktur. Bir sürü şey başarmış insanoğlu için, dünya ekonomisini yönetmek, yönlendirmek bu kadar zor bir şey değil. Dünya ekonomisi insanlar rekabet etsin, arenadaki gladyatörler gibi birbirlerini yesinler diye hazırlanan bir alan değildir. Bu kriz sadece aç gözlülüğün, hesapsızlığın yani finans- kapital ilişkisini ilkesiz yönetmenin ve bunu da gelişmiş ülkeler adına yapıyoruz yutturmacasının yarattığı bir saçmalıktır. Tsunami dalgaları gelişmiş ülkeleri daha az etkiliyor. Gelişmekte olan ülkelerin zar zor biriktirdiği sermayeleri ise büyük darbe alıyor. Gelişen ülkelerin buna mutlaka karşı çıkması lazım. “ artırdık. Kriz nedeniyle Gemport’taki yük miktarı azalınca, limanın alt yapısını geliştirmek için fırsat doğdu. Bizim kazandığımız parayı götürecek başka bir yerimiz yok, hatta yurtdışındaki iştiraklerimizden elde ettiğimiz kazançları elbette ki Türkiye’ye getiriyoruz. Hiç tereddütsüz krizde itici güç olabilecek konumdayız. Türkiye Cumhuriyeti var oldukça İş Bankası’nın da varolacağı ve onun iktisadi politikaları doğrultusunda görev sahibi olacağını düşünüyoruz. Bu basit bir iddiadan ibaret değildir. Şirketin asıl sözleşmesinde zaten bu tür ifadeler var. Bu nedenle 2001 krizinde olduğu gibi bu krizde de Türkiye için itici bir güç olmaya devam ediyoruz. Yaptığımız her işte de tamamen kayıt içi, tamamen sosyal hakları dikkate alarak işlem yapıyoruz ve başarılı sonuçlar da alıyoruz. ODTÜ’lü gençlere önerileriniz nelerdir? ODTÜ’nün geleneğine uygun, uzun vadeli ve esasa dayanan bir perspektif izlemeye çalışmalarını öneririm. Olasılıklar sonsuz ancak ODTÜ insana iyi bir donanım veriyor. Er ya da geç bu donanım işlerine yarayacaktır. Ancak okulda öğrenileni iyi taşımak ve geliştirmek, güncel tutmak lazım. Daima yeniliğe açık olmak lazım. Ve kendilerini aşırı bir önemseme içine girmeden, fazla hırs yapmadan, hiçbir zaman son kareyi en baştan göreceğiz demeden inançla, kendisine çevresine ve ülkesine yararlı olabilecek bir şekilde çaba sarf etmelerini tavsiye ederim. Çok ayrıcalıklı bir eğitim imkanı elde ettiklerini unutmasınlar. Bunu mutlaka bir şekilde bu ülkeye geri vermek lazım. Böyle bir sorumluluk duygusu çok abartılı olmaz kanısındayım. Bir diğeri ODTÜ’lülerin mezuniyetten sonra, Mezunlar Derneği dahil ODTÜ cemiyetlerini göz ardı ettiklerini görüyorum. Mutlaka bu tip mezuniyet sonrası kurulan cemiyetlere dahil olsunlar. Bunun yaşatılması ileride ODTÜ camiasına da Türkiye’ye de çok şey kazandırır. Teşekkürler… Onlara hep daha fazlasını vermek isteyen annelere... Çocuklarınıza meyve, sebze yediremiyor musunuz? Peki, hiç içirmeyi denediniz mi? Onlara reddedemeyecekleri kadar lezzetli ve ihtiyaçları olan besinleri alabilecekleri kadar sağlıklı meyve-sebze suları hazırlamak Philips ALU ile artık çok kolay. %70 daha fazla meyve suyu* Philips ALU katı meyve sıkacağının 700 Watt’lık güçlü motoru ve iki farklı hız ayarıyla en sert elmadan en yumuşak çileğe kadar, meyve ve sebzelerin suyunu son damlasına kadar kolayca çıkarabilirsiniz. %70 daha fazla meyve suyu* çıkaran benzersiz mikro filtre, zamandan ve paradan önemli ölçüde tasarruf sağlar. Hem pratik hem hızlı! Philips ALU’nun XL yiyecek koyma kanalı sayesinde bütün bir elma gibi büyük bir meyveyi bile hiç kesmeden, soymadan sıkabilirsiniz. 2 litrelik posa haznesi ve 1.5 litrelik meyve suyu sürahisi, size bir seferde maksimum meyve-sebze suyu elde etme olanağı sunar. Üstelik temizlemesi de çok kolaydır: bütün ayrılabilir parçaları bulaşık makinesinde yıkanabilir. Philips ALU HR1861 Katı Meyve Sıkacağı Sebze İksiri Yemek seçen afacanlar için... Malzemeler 1 küçük çiğ pancar 2 elma (golden ya da benzeri) 1/4 küçük ananas 1 kereviz sapı 1 küçük avuç dolusu ıspanak 2 parmak kalınlığında salatalık dilimi * Philips HR1821’e oranla ** Temmuz 2008 - Haziran 2009 pazar araştırması sonuçlarına göre, Philips ALU, Türkiye’nin en çok satan katı meyve sıkacağıdır. www.philips.com.tr Tüketici Danışma Hattı: 0800 261 33 02 ODTÜLÜ Ocak 2010 • Sayı 44 27 Söyleşi Faik Açıkalın Faik Açıkalın Söyleşi: Gülşah Gülen, İktisat Bölümü Yüksek Lisans Öğrencisi Necati Arıcı, İktisat Bölümü 3. Sınıf Öğrencisi ODTÜ’lü olmanın bir ayrıcalık olduğunu düşünüyorum. Her şeyden önce size bir diploma avantajı sunuyor. ODTÜ, kendisini iyi tanıyan, sorgulamayı öğrenen, yeteneklerini ve sınırlarını bilen mezunlar yetiştiriyor. Kısaca kendinizi tanıtır mısınız? 1962 yılında Denizli’de doğdum. Babamın işi nedeniyle 1969’da Ankara’ya taşındık. Annemin işi, benim ve kardeşimin okulları dolayısıyla Denizli’ye geri dönmedik. Ankara Bahçelievler Deneme Lisesi’ni bitirdim. Ardından ODTÜ’ye girdim. ODTÜ Makine Mühendisliği’ni kazanmama rağmen bir sene geçtikten sonra asıl istediğimin işletme olduğuna karar verdim. Üniversite sınavına tekrar girdim ve yine ODTÜ’yü kazanarak İşletme Bölümü’ne başladım. Okulu bitirdikten sonra iş hayatıma Interbank’ta Management Trainee olarak başladım. Daha sonra birçok bankada çeşitli görevler üstlendim. 2007’de ise Doğan Gaze- 28 ODTÜLÜ Ocak 2010 • Sayı 44 tecilik İcra Kurulu Başkanlığı’na atandım. 2009 Mayıs’tan bu yana da Yapı Kredi’de Murahhas Aza ve Genel Müdürlük görevime devam ediyorum. Eğitim hayatınız öncesi ve sonrasını düşündüğünüzde ODTÜ sizin için neyi ifade etmektedir? Lise eğitiminden sonra ODTÜ’nün kampus hayatı da göz önüne alındığında; benim için çok farklı bir ortam olduğunu söylemeliyim. ODTÜ’nün o zamanki üniversiteler arasında çok farklı bir yeri vardı. ODTÜ, özellikle öğretim ile eğitimin sağlam olması ile ön plana çıkıyordu. En iyi akademisyenlere ve tekniklere sahip olması sayesinde her zaman diğer okullardan bir adım öndeydi. Öğretim görevlilerimizin verdikleri dersleri hala hatırlayabiliyorum. Hatta bazı toplantılarda hala o derslerden örnekler veriyorum. Dersi birçok kişi anlatır fakat çok az kişi o derste katma değer yaratabilir. Ders içeriklerinin birçoğu Amerikan ve İngiliz üniversitelerine paralel olarak veriliyordu. ODTÜ’de kütüphane ve araştırma olanakları oldukça iyiydi. ODTÜ, bir okul olmasının yanında aynı zamanda benim için bir yaşam alanıydı. Şu anda halen görüştüğüm birçok arkadaşımın ODTÜ’lü olduğunu söyleyebilirim. Ayrıca hobilerimin birçoğunu ODTÜ’deyken edindim ve hala sürdürmeye çalışıyorum. Faik Açıkalın ODTÜ, öğrencilerine çok iyi bir takım oyuncusu olmayı öğretiyor. Gerek sosyal kulüpleri, gerek proje ve ders grupları insana bireycilikten çok takım olma ruhunu aşılıyor. ODTÜ’lüler bu nedenle kendi oyununu en iyi şekilde oynarken aynı zamanda takım ruhunu da ortaya çıkarabiliyor. Diğer yandan ODTÜ’nün diğer üniversitelere göre daha zor olduğuna dair bir kanı mevcut. İş hayatıma 32 kişilik bir Management Trainee grubunun içerisinde başladım. Grubumuzdan altı kişi ODTÜ mezunuydu. İki senelik bir periyod içerisindeki altı ODTÜ’lünün tamamı bankacılık sektörüne devam etti. Yaklaşık 16-17 arkadaşımız ise bankacılık sektöründe devam etmedi. ODTÜ’nün zorluğu bu anlamda iş hayatında bir avantaja dönüşüyor. ODTÜ öğrencilerine başarma azmi, tırnakları ile tutunma yetisi, odaklılık ve hedefe doğru yürüme yetisi aşılıyor. Hobilerinizden söz edebilir misiniz? ODTÜ’deki öğrencilik yıllarımda tenis öğrendim. Tenisin hayatımdaki en önemli kazanımlarımdan birisi olduğunu söyleyebilirim. Ayrıca ODTÜ’nün kayak takımında da yer alma şansım oldu. Aynı zamanda slalom hocalığı ve birkaç kayak kampında teknik sorumluluk yaptım. Bu tecrübelerin yöneticiliği öğrenmem açısından katkısını yadsıyamam. Yelken sporu ile de ilgileniyorum. Yelken de hem kendinize hem ailenize bir şeyler katan, çok doğru vakit geçirmenizi sağlayan bir aktivite. Hem ekip ruhunu hem de öz disiplini öğretiyor. ODTÜ, bir okul olmasının yanında benim için bir yaşam alanıydı. Bugün görüştüğüm pekçok arkadaşımın ODTÜ’den olduğunu söyleyebilirim. Ayrıca hobilerimin birçoğunu ODTÜ’de okurken edindim ve hala sürdürmeye çalışıyorum. Hayatınızda keşke olsaydı ya da olmasaydı dediğiniz şeyler var mı? Keşke diye hayıflanmaktan çok belirli bir zaman planıyla harekete geçmeyi tercih ediyorum. Bu anlamda her zaman yapmak istediklerim için uygun zamanı kollayarak harekete geçiyorum. 40 yaşından sonra Katamaran Brövesi aldım, ardından yelken öğrendim. Elektrogitar çalmayı uzun zamandır düşünüyordum. Geçtiğimiz günlerde elektrogitar aldım. Zamanım olunca ders almaya da başlayacağım. Bunları yapmamda ODTÜ’nün öğrencilerine verdiği planlama yetisinin çok önemli bir yeri bulunuyor. İş hayatına başlarken ODTÜ’lü olmanın getirdikleri nelerdi? Benim üniversiteye girdiğim dönemde bu kadar çok ve kaliteli üniversite ne yazık ki bulunmuyordu. O zamanlar ODTÜ’lüyüm dediğinizde daha farklı ve özel bir yaklaşımla karşılaşıyordunuz. Şimdi üniversitelerin de profilleri değişti, çok kaliteli üniversiteler açıldı. ODTÜ bir devlet üniversitesi olarak bu değişime çok iyi uyum sağladı. Vakıf üniversiteleri mesela, son derece iyi ve bilinçli adımlar atıyorlar. ODTÜ mezunlarına baktığımda kalitesini değişen koşullarla geliştirebildiğini görüyorum. ODTÜ’nün kendisini iyi tanıyan; yeteneklerini ve sınırlarını bilen bireyler yetiştirdiğini vurgulamak gerekiyor. Okuduğunuz bölümden bağımsız, doğru meslek seçme bilincinin de verilmesi üniversitenin farklı bir yere sahip olmasında önemli bir etken. Söyleşi Tüm bunların yanında en önemlisi ODTÜ bana sebat etmeyi öğretti. Alışılmışın dışında bir durumla karşılaştığınızda çok doğru teşhislerde bulunabilme yeteneğini ODTÜ’de kazandığımı söylemek yanlış olmaz. Okulda iyi bir eğitim ve öğrenimle donandığınız için, o teşhisleri koyduğunuzda, uyguladığınız tedavi de o derece doğru oluyor. Kısa sürede en etkili hareket planını çizebiliyorsunuz. ODTÜ’lü olmanın bir ayrıcalık olduğunu düşünüyorum. Her şeyden önce size bir diploma avantajı sunuyor. ODTÜ, kendisini iyi tanıyan, sorgulamayı öğrenen, yeteneklerini ve sınırlarını bilen mezunlar yetiştiriyor. Okuduğunuz bölümden bağımsız, doğru meslek seçme ayrıcalığını tanıyan ender üniversitelerden bir tanesi. Öğrencilerine ekip ruhunu aşılayan ve teorinin yanında pratiği de öğreten okul, iş hayatında başarılı olma yolunu öğrencileri açıyor. İş hayatına başladığınızda yöneticinizin sizden ne beklediğini daha iyi anlayabiliyorsunuz. Yönetici olduğunuzda ise iş hayatında kazandığınız tecrübe ile ODTÜ’de öğrendikleriniz size neyi nasıl yapmanız gerektiğini her yönü ile sorgulatarak kendinizi yetiştirmenizi sağlıyor. ODTÜ’nün öğrencilerine başarı azmi kazandırdığına da inanıyorum. “Ben bunu yapamadım” yaklaşımı bir ODTÜ’lü de görebileceğiniz yaklaşım değildir. Zira ODTÜ’lü olmak bunu gerektirir. Yapı Kredi’nin ve sizin gelecek planlarınızdan söz eder misiniz? Türkiye’nin ilk ulusal çaplı özel bankası olan Yapı Kredi, 65 yıllık tarihinde yenilikçi ürün ve hizmet uygulamalarıyla Türk bankacılık sektöründeki standartların belirleyicisi oldu. 2009’un ilk yarısı itibarıyla Yapı Kredi 17 bini aşkın çalışanı, 844 şubesi, yaklaşık 2 bin 400 ATM’den oluşan fiziki hizmet ağı ve 70,0 milyar TL’lik toplam aktif büyüklüğüyle Türkiye’nin dördüncü büyük özel bankası konumunda. Müşteri merkezli stratejisi ve iş kolu bazlı hizmet modeliyle Yapı Kredi; perakende, kurumsal, ticari, özel bankacılık ile kredi kartları ve KOBİ bankacılığının yanı sıra portföy yönetimi, finansal kiralama, faktoring, bireysel emeklilik yatırım fonları, sigortacılık, hisse alım/satım ve yatırım bankacılığı hizmetlerini kapsayan geniş bir alanda ODTÜLÜ Ocak 2010 • Sayı 44 29 Söyleşi Faik Açıkalın 6 milyonu aşkın aktif müşteriye hizmet veriyor. Yapı Kredi’nin iş kolu bazlı güçlü yapılanmasını tamamlayan yurtiçi iştirakleri ve Hollanda, Rusya ve Azerbaycan’ın dâhil olduğu yurtdışı bankacılık faaliyetleri de bulunuyor. Türk bankacılığına sunduğu yeniliklerle sektördeki hizmetlerin şekillenmesinde önemli katkısı olan ilklerin bankası Yapı Kredi, 2008 itibariyle, Fortune dergisinin Global 500 listesine girmeyi başaran tek Türk şirketi olma özelliğine de sahip. Yapı Kredi, ülkemizde semt şubeciliğini başlatan, işlemlerinde bilgisayarı ilk kullanan ve ilk on-line uygulamayı gerçekleştiren banka oldu. Bununla birlikte Yapı Kredi Worldcard ile modern bankacılığın vazgeçilmez ürünü kredi kartını Türk halkına ilk kez tanıştıran ve 444 0 444 ile Türkiye’de telefon bankacılığı dönemini başlatan banka olarak tarihe geçti. Bu anlamda teklifi kabul etmemdeki ana sebep de bu heyecanı hissetmem, bankanın gelecek performansının çok büyük olduğuna inanmam ve yazılacak başarı hikayesinde rol alma isteğimdir. Bunun yanında Türkiye’nin en büyük bankalarından bir tanesinin genel müdürü olarak kurum ile çalışanının daima katma değer ilişkisi içinde olması gerektiğini düşünüyorum. Kazanan bir takımın oyuncusu olmak duyulabilecek en büyük tatminlerden bir tanesi. Bir profesyonel için arzu edilebilecek en uç noktalar da bence budur. Ben de Yapı Kredi’nin yarınının bugününden daha iyi olması için çalışıyorum. Amacımız Yapı Kredi Türkiye’nin en iyi bankasıdır denmesini sağlamak. Yapı Kredi olarak 2009 yılında birçok ödül kazandık. 21 yıldır süren kredi kartı alanındaki liderliğimiz The Nilson Report’un son raporunda bir kere daha tescillendi. Rapora göre Worldcard, Avrupa’nın en büyük altıncı, dünyanın ise en büyük kırkıncı kredi kartı programı oldu. Gençlere yönelik oluşturduğumuz “Play Club” kredi kartı ürünümüz de Visa Europe’un 2009 değerlendirmesinde “En İyi Ürün Vaadi” ve “En İyilerin En İyisi” (Best of the Best) ödülüne layık gö- 30 ODTÜLÜ Ocak 2010 • Sayı 44 rüldü. Ayrıca, 2009’un ilk yarısında, alternatif dağıtım kanallarına verdiğimiz önem sayesinde internet bankacılığımız Global Finance “Dünyanın En İyi İnternet Bankaları” ödülleri kategorisinde, aralarında “Türkiye’nin En İyi Kurumsal İnternet Bankası” ödülünün de bulunduğu üç ödül ile takdir edildi. Geçtiğimiz günlerde ise Yapı Kredi olarak, bankacılık sektörünün en etkin ve prestijli yayınları arasında yer alan The Banker dergisi tarafından Türkiye’de Yılın Bankası (The Bank of the Year 2009) seçildik. Bankaların 2009 yılı finansal performansları ve rekabetteki pozisyonları açısından değerlendirildiği Yılın Bankası seçiminde bankamız en yüksek kar artışı, güçlü sermaye ve fonlama imkânı, en başarılı maliyet yönetimi ve risk politikasının yanı sıra, teknoloji, çalışan gelişimi ve müşteri memnuniyeti alanlarında yaptığı yatırımlarla ilk sırada yer aldı. Yılın Bankası Ödülü’nün çalışanlarımız, müşterilerimiz, regülâtörler, sermayedarlar, yani bütün paydaşlarımız tarafından aynı algılanması gerekiyor. Aldığımız bu ödülün bir başlangıç olduğunun altını çizmek isterim. Bizim en önemli çabamız; çalışan için çalışmaktan gurur duyduğu, müşteri olarak ayrıcalık hissettiği, sermayedarların sermayedar kalmanın mantıklı olduğunu düşündüğü, regülatör olarak kurumun işlevini doğru şekilde yerine getiren bir banka olmak. Esasında, bugün bu noktada değiliz anlamına gelmiyor ama gidilecek yolumuz var. Eğer bunu başarılı bir şekilde yapabilirsek misyonumuzu yerine getirmişiz demektir. Öğrencilik hayatınızda unutamadığınız anılarınızı bizimle paylaşabilir misiniz? Öğrencilik hayatımda 22 sene sonra bana hala referans olabilecek bir takım tartışmaları hala hatırladığıma ve kullandığıma daha öncede değinmiştim. Ben bunun üniversitede hayat dersi olarak nitelendiriyorum. Elbette üniversiteden sonra tecrübeleri kazanım ile geliştiriyorsunuz, ama bence temel okulda kazanılıyor. Unutamadığım anlardan bir tane- si Elmadağ’a giderken Yakupabdal Köyü’nde otobüsün kara saplanmasıydı. Bütün kamp malzemelerimizi sırtlanıp şarkılar söyleyerek Elmadağ’a kadar yürüdük. Hala her sene kayak yapmaya çalışıyorum. Eşim de kayak yapıyor, çocuklarımıza da öğrettik. Dolayısıyla ODTÜ’deki kayak tecrübesi ailemle daha iyi ve kaliteli vakit geçirmeme olanak sağladı. İş hayatınızda sizi motive eden unsurlar nelerdir? İş hayatında beni motive eden en önemli unsur sevdiğim işi yapmak ve bu işi yaparken katma değerimin olduğunu hissetmek. Başarı ile yetinmeyip ilerlemek için neler yapılabileceğinin analizini yapmanın kişiyi diğerlerinden ayıran en önemli noktalardan bir tanesi olduğuna inanıyorum. Bu hem kendinizi, kurumunuzu ve ekibinizi tanımakla, hem de ileriye dönük hedeflerinizin olması ile ilgili. Ekibinizle başarıya ulaştığınızda, bunu hep birlikte kutlarsanız. Bu aynı zamanda ekibiniz açısından da çok etkili bir motivasyon kaynağıdır. Birlikte çalışacağınız insanları seçerken nelere dikkat edersiniz? Çalışacağım kişileri seçerken benim için en önemli kriter öğrenmeye açık olmalarıdır zira yapılabilecek en büyük hata ben yeterince biliyorum demektir. Ayrıca belirsizlik dönemlerinde doğru kararlar verebilen, sonuç odaklı kişilerle çalışmak isterim. Çalışacağım kişiler seçtiği yolda kararlı adımlarla ilerleyen ve önüne herhangi bir engel çıktığında başka bir çıkış yolu bulabilmelidir. Bunun yanında o yola girebilecek kadar esnekliğe ve bizimle aynı hedeflere inanan bir yapıya sahip olması da gerekiyor. Aynı zamanda iyi bir takım oyuncusu ve iyi bir takım lideri potansiyeli de olmazsa olmazlar arasında yer alıyor. Kriz hakkındaki düşüncelerinizi alabilir miyiz? Kriz, yıllarca regulatörlerin ya da oyuncuların yapmaktan kaçındığı bazı şeylerin artık tahammül edilemez hale gelince piyasalar tarafından dengeye getirilmesi anlamına geliyor. Bir bas- Faik Açıkalın Bu kriz sonrasında ilk defa ülkelerin iflaslarından bahsediyoruz. İkinci Dünya Savaşı’nın faturası, son Dubai olayını saymazsak bu krizin maliyetinin %70’ini oluşturuyor. Bu yıllardır sistem içinde taşınan verimsizliğin, sentetik bir takım yapılanmaların çökmesiyle oluşmuştur. Kimin bilançosunda en az sentetik, en fazla reel ürün varsa, krizden göreceli olarak daha az zararla çıkmıştır. Bu krizden sonra artık tüm sistemin yeniden mantıklı bir şekilde sorgulanması gerektiğini düşünüyorum. Tabi burada da engeller olacaktır. Acaba kriz sonrası durum bu verimsizlikleri mercek altına almaya uygun olacak mı? Bir noktada bu düşüşe dur demek gerekiyor. Ama o düştüğü yer, düşmesi gerektiği nokta mıdır yoksa daha da dip var mıdır? Bunları da düşünmek ve faturasını hesaplamak gerekir. Devletlerin bankaları kurtarmak Kriz dönemlerinde önemli olan hangi oyuncunun ne kadar hazır olduğudur. Bazı olayların ilk defa yaşanması bundan sonra da olmayacağı anlamına gelmez. Önlemlerin yaşanılan olaylar göz önünde bulundurularak alınması gerekir. için bulunduğu teşebbüsler hakkındaki ne düşünüyorsunuz? Bankalar aracılık hizmeti sunan kurumlardır. Mevduat sahibinden parasını alıp ilgili sanayiye kredi olarak enjekte eder. Zamanı gelince parasını tahsil edip, mevduat sahibine parasını geri öder. Bir bankanın kurtarılması demek sadece bankanın sermayedarını kurtarmış olmak demek değil, oradaki mevduat sistemini de kurtarıyor olmak demektir. Eğer bankanın kritik bir büyüklüğü varsa batması sistematik bir risk taşıyorsa ve o bankanın batması bir domino etkisi yaratıp, bir tarafta kredi alan şirketlerin sıkıntı yaşamasına diğer tarafta mevduat sahiplerinin sıkıntı yaşamasına neden olacaksa o zaman kamu yardımı değerlendirilebilir. Türkiye, Çin ve Brezilya dışında diğer G20 ülkeleri bankacılık sistemini desteklemiş durumda. Destek kararı bankanın taşıdığı, taşıyacağı ve taşıyabileceği sistematik riske ve ondan sonraki fayda- maliyet analizine bağlıdır. Krizi Yapı Kredi ve Türkiye açısından değerlendirebilir misiniz? Türk bankacılık sektörü değerlendirildiğinde, sermaye yeterlik rasyosu yüzde on sekizlerde. Bu son derece sağlıklı bir gösterge. Kredi mevduat oranı ise yaklaşık olarak yüzde seksen. Bu rakam da son derece sağlıklı. Dolayısıyla Türk bankacılık sistemi açısından şu ana kadar bir sorun gözükmüyor, bundan sonra da olacağını sanmıyorum. Bu kriz ortamında gerek ülke gerek dünya açısından Türk bankacılık sistemi en sağlıklı duran sektörlerden birisi. Bu durum Türk ekonomisine bankacılık sektöründen bir hasar gelmediğinin ve gelmeyeceğinin bir göstergesi. Bizim için bir fırsat yaratıp yaratmayacağı ise ayrı bir tartışma konusudur. Söyleşi kı uyguladığınızda, kap belli bir süre sonra onu taşımaz ve bir yerden patlar. Dünyada şu anda finansal kutuplar değişiyor. 2001’de hepimize reçeteler yazan ülkelerin bugün durumunu görüyoruz. Risk yönetimi kâğıt üzerinde mükemmel sistemler yaratmakla kalmıyor, aynı zamanda mükemmel sistemlerin kendi hayatınızda uygulanmasını da gerektiriyor. Krizde milyar dolar zarar eden dünya sanayi devlerinden bahsediliyor. Bu milyar dolar zarar bu sene mi doğdu sorusuna ise cevap hayır. On, on beş senenin getirdiği verimsizliğin sistem tarafından cezalandırılamayıp ya da bu verimsizlik konusunda herhangi bir önlem alınmayıp sürdürülmesi durumu söz konusu. Bu birikim de 25- 30 milyar dolar zarar şeklinde ve bankaların yaptıkları kaldıraçlamalar sonucunda ortaya çıkmıştır. Aslında orijinalde var olan bir varlık üzerinden teminat karşılığında kredi veriyorsunuz. Sonra kontratları portföyler haline getirip üçünü şahıslara satıyorsunuz. Dolayısıyla bütün bunlar bir balon. Şimdi yavaş yavaş bu balonların patlama ya da sönme zamanı geldi. Balonları patlatmadan söndürebilenler başarılı olarak adlediliyor. 2001 krizi Türkiye açısından önemli bir deneyim oldu. Bütün dünya % 8 sermaye yeterliliğini üretirken bize % 12’i olma kriteri şart konuldu. Bugünkü koşullarda bu kararın ne kadar doğru olduğunu gördük. Yani bize o dönemde çok sert gibi gelen bu önlemler bugün Türk bankacılığının 2008’in son çeyreği ile başlayan global krizi çok sağlam bir şekilde göğüslemesini sağladı. Dünyanın en önemli bankalarının battığı ya da çok büyük yaralar aldığı krizde Türk bankacılık sistemi çok başarılı bir performans sergiledi. Krizde önemli olan hangi oyuncunun ne kadar hazır olduğudur. Bazı olayların ilk defa yaşanması bundan sonra olmayacağı anlamına gelmez. Önlemlerin yaşanılan olaylar göz önünde bulundurularak alınması gerekir. Krizler her zaman yaşanabilir. Önemli olan sizin bu noktada sağlıklı duruşunuzdur. ODTÜ’lü arkadaşlarımıza tavsiyeleriniz nelerdir? Öncelikle öğrenciler ODTÜ’ye seçilerek geldikleri için kendilerinin kıymetini ve önemini bilsinler. Kendilerini iyi tanıyıp ne yapmak istediklerine doğru karar versinler. Her ne yapmak istiyorlarsa okuldan bu konuda maksimum şekilde faydalansınlar. ODTÜ’nün bir misyonu ve ruhu var. O misyonu ve okulun ruhunu öğrenime indirgeyip sadece kitapla yetinmek çok yazık olur. Okuldaki sosyal imkânları da gereğince kullansınlar çünkü sunulan sosyal imkânlar aynı zamanda hayatın küçük bir modeli... ODTÜLÜ Ocak 2010 • Sayı 44 31 Kayıkla Kağnının Mucizeler Yarattığı Kent İnebolu Geriş Tepesi yönünden İnebolu kentinin görünüşü “Kayıkla Kağnının Mucizeler Yarattığı Kent” İnebolu Tarihsel kaynaklardan İnebolu’nun Miletler tarafından bir kıyı kolonisi olarak kurulduğu öğrenilmektedir. Kentin ilk yeri Boyranaltı Mahallesi civarıdır. İlk adı İonopolis olan kentin limanını, tarih içinde üç stratejik tepe çevrelemiştir. Bunlar batı yönünde Abaştepe (günümüzde Bayraklı Tepe olarak adlandırılan tepe), güney yönünde Geriş Tepesi ve kuzey yönünde, günümüzdeki adıyla Meteoroloji Tepesi’dir. Bu tepeler çevresinde bulunan farklı dönemlere ait kale kalıntıları, İnebolu Limanının tarihsel dönemlerdeki önemini sergilemektedir. Kentin, eski tarihlerdeki limanı, içeriye doğru torba yaparak genişleyen ve doğal liman özelliği sunan İnebolu Deresi üzerindedir. Askeri nedenleri bir yana, Abaştepe-Boyranaltı bölgesinde denize inen dik yamaçlar ile Me- 32 ODTÜLÜ Ocak 2010 • Sayı 44 Doç. Dr. H. Çağatay Keskinok Mimarlık Fakültesi, Şehir ve Bölge Planlama Bölümü dan, kuzey rüzgarlarına kapalı mikro klima alanlarının sunduğu olanaklardan yararlanmıştır. Atatürk 25-27 Ağustos 1925 tarihinde İnebolu’yu ziyareti sırasında. “Arkadaşlar... Bu serpuşun ismine şapka denir” (Mustafa Kemal Atatürk, 27 Ağustos 1927) teoroloji Tepesi, yerleşmenin özellikle liman çevresinde konumlanan bölümlerini sert kuzey rüzgarlarına karşı korumaktadır. Eski İnebolu, ülkenin kuzey kıyısında yer alıp güney yamaçlarına yönlenen bir yerleşme yapısına sahiptir. Tarihsel olarak İnebolu kenti ve yakın çevresi, gerek yerleşme yapısı gerekse tarımsal alan kullanımı açısın- İnebolu kenti ve yakın bölge, hem yer altı zenginlikleri hem de İç Anadolu’nun Karadeniz’e en yakın noktası olması nedeniyle, Antik dönemlerden başlayarak önemli bir ticaret ve liman kenti olmuştur. Bu nedenle kent, her zaman nüfus büyüklüğü ile karşılaştırılamayacak gelişmişlikte bir kent merkezine sahiptir. Roma Yolu olarak adlandırılan ticaret yolu İnebolu’daki doğal liman ve kaleden başlayarak Özlüce üzerinden Küre’ye oradan da Anadolu’ya açılmaktadır. Bu yol, Kurtuluş Savaşı’nın kazanılmasından bugüne Zafer Yolu, İstiklal Yolu vb adlarla anılmaktadır. Kent, farklı tarihsel dönemlere ait iz- Kayıkla Kağnının Mucizeler Yarattığı Kent İnebolu leri ve öğeleri barındıran bir müze gibidir. Kent ve çevresindeki tarih ve kültür varlıkları, bir tarih sürekliliği sunmaktadır. Kentte, özgün sivil mimarlık örnekleri olarak İnebolu Evlerinin yanı sıra tescilli tarihi mezarlıklar, çeşmeler, hamamlar, manastır, yönetsel yapılar ve kale kalıntıları bulunmaktadır. Kentin çarşısı 1880 ve 1885 yıllarında iki kez yangın geçirmiştir. Yangın sonrasında kent merkezi, “ızgara plan”a uygun olarak yeniden tasarlanmıştır. İnebolu kenti, o tarihlerde yapılaşma biçimine ve yapı malzemesine kural ve denetim getirilen hemen hemen ilk Osmanlı kentlerinden biridir. 19. yüzyılın ikinci yarısında kaza olan İnebolu’da, izleyen yıllarda Osmanlı Bankası, Rüştüye Mektebi kurulmuştur. Bu gelişmeler kentin ve ilçenin tarihsel dönemlerdeki öneminin sürekliliği hakkında bilgi vermektedir. Bunların yanı sıra kentin ve halkının, Kurtuluş Savaşı tarihinde oynadığı rol kente önemli bir simgesellik kazandırmaktadır. Mustafa Kemal’e “Gözüm Sakarya’da, Dumlupınar’da kulağım İnebolu’da” dedirten tarihsel görev, İnebolu’ya haklı bir ün kazandırmıştır. Kurtuluş Savaşı’nda asker, silah ve cephane, İstiklal Yolu olarak adlandırılan güzergahtan cephelere taşınmıştır. Kurtuluş Savaşı’nda, Ankara ve Batı Cephesinin tek iskelesi İnebolu’dur. İnebolu, bu nedenle, “kayıkla kağnının mucizeler yarattığı kent” olarak anılır. 11 Şubat 1924 tarihinde TBMM’nin çıkarttığı yasayla İnebolu kentine ve İnebolu Mavnacılar Loncası’na İstiklal Madalyası verilmiştir. Mustafa Kemal Atatürk 27 Ağustos 1925 tarihinde Türkocağı Binasından İnebolululara seslenmiş Şapka Devriminin ilk adımı olarak şapkayı halka tanıtmıştır. Önemli tarihsel ve doğal verilere ve tarihi dönemlerdeki iktisadi yerine karşın, bugün kent ciddi gelişme problemleri yaşamaktadır. Önemli bir geçiş ve değişim yeri olan kent, 1950’li yıllarla birlikte, ülkedeki ulaşım ağında ağırlığın karayollarına kaydırılması so- 1900’lerin başında inşa edilen Osmanlı Bankası binası. (1930’lu yıllar) Günümüzde İnebolu Belediye Başkanlığı binası olarak kullanılmaktadır. Kaynak: Stüdyo Baysal (İnebolu) Boyranaltı Mahallesi yönünden kent merkezinin ve çarşının görünüşü. (1930’lü yıllar). Kaynak: Stüdyo Baysal (İnebolu) Boyranaltı Mahallesi’nden kent merkezinin görünüşü. Deniz kıyısında Türkocağı ve Osmanlı Bankası binaları sıralanmaktadır. (1930’lu yıllar) Kaynak: Stüdyo Baysal (İnebolu) Kentin çarşısı 1880 ve 1885 yıllarında iki kez yangın geçirmiştir. Yangın sonrasında kent merkezi, “ızgara plan”a uygun olarak yeniden tasarlanmıştır. İnebolu kenti, o tarihlerde yapılaşma biçimine ve yapı malzemesine kural ve denetim getirilen hemen hemen ilk Osmanlı kentlerinden biridir. ODTÜLÜ Ocak 2010 • Sayı 44 33 Kayıkla Kağnının Mucizeler Yarattığı Kent İnebolu 1960 Yılında İnebolu Deresi’nden sel geldiği sırada. Kaynak: Stüdyo Baysal (İnebolu) Tarihi kaynaklardan, eski tarihlerde limanın, içeriye doğru torba yaparak genişleyen ve doğal liman özelliği sunan İnebolu Deresi üzerinde olduğu öğrenilmektedir. nucunda önemli gelişme sorunlarıyla başbaşa kalmıştır. O tarihlere kadar İç Anadolu’yu Karadeniz’e bağlayan hemen hemen tek geçit yeri olan kent, iktisadi gerileme sürecine girmiştir. Yakın bölgedeki doğal kaynakların çokluğu, yeraltı ve toprak zenginliği belirli ölçüde bölgenin kendine yeterli bir ekonomik yaşamı sürdürebilmesine izin veriyorsa da, kentin ve limanının eski günlerindeki iktisadi hareketliliğinden söz etme olanağı bulunmamaktadır. Tarihsel dönemlerden başlayarak yakın bölgenin gemicilik ve tekne yapımı konusundaki birikimi bilinmekle birlikte, üretimin ölçeği ve düzeyi, sınırlı arazi olanakları gelişmeye izin vermemektedir. Diğer yandan, doğal ve tarihsel kaynaklara ilişkin koruma bakış açısı da ister istemez sınırlamalar getirmektedir. Bu nedenle gelişme seçeneklerinin değerlendirilmesinde, doğal ve tarihsel kaynakların korunmasından vazgeçmeyen ve korumanın sunduğu olanaklarla bir kalkınma seçeneği yaratılması son derece önem kazanmaktadır. Kentin eski günlerindeki gibi, yine önemli bir ge- 34 ODTÜLÜ Ocak 2010 • Sayı 44 Eski top sahası (1900’lü yıllar) Kaynak: Stüdyo Baysal (İnebolu) çiş ve değişim noktası olabilmesi ise özel koşullara bağlıdır. Sanayi üretimi açısından uygun arazi potansiyelinin hemen hemen yokluğu dikkate alındığında ve büyük bir oranda karayollarına ağırlık veren ve demiryolu ve deniz ulaşımını göz ardı eden ulaşım siyasaları altında, kent ve çevresinin gelişme seçenekleri oldukça sınırlanmaktadır. Buna karşın, kentte sermaye yoğunlaş- ması bulunmamasının yarattığı koşullar nedeniyle, tarihi yapı stoku önemli ölçüde korunabilmiştir. Bu korunmuş ve korunacak yapı stoku yıpranma sorunları ile karşı karşıya olsa da, diğer gelişmiş kentlerimize oranla önemli sayılabilecek bir rant baskısı altında değildir. Kentin, bugün 9 bini biraz geçen nüfus büyüklüğü ile orantısız ve gelişmiş Kayıkla Kağnının Mucizeler Yarattığı Kent İnebolu Kent merkezinin ve çarşının günümüzdeki görünümü bir kent merkezine sahip oluşu, yine de geçmiş dönemlerdeki gelişmiş ticari merkez ve liman özellikleri hakkında ipuçları vermektedir. Boyranaltı Mahallesi “Müze Denetiminde Kazı Yapılacak Alan” olarak belirlenmiştir. Burada 1. Derece Arkeolojik Sit Alanı bulunmaktadır. Kentte 350 adet konut tescil edilerek koruma altına alınmıştır. İnebolu Evleri, yüksek tavan ve pencereleri, cihannümaları, cumbaları, her katta tuvalet ve dolap isimli banyoları ve tavan süslemeleri ile, sert rüzgarlara karşı çatının korunması amacıyla marla taşı ile örülmüş çatılarıyla özgün niteliklere sahiptir. Zemin katın taşla yapılmış olması yapıyı nemden korumak içindir. Korunacak yapıların ciddi iktisadi sorunlar nedeniyle korunamama tehditi altında olduğu bilinmektedir. Bu koşullar altında, kentteki tarihi değerlerin korunmasına yönelik kararlar, yanlış bir bilinçle bölgenin ve kentin gelişmesi önünde engeller olarak görülebilmektedir. Oysa bu değerleri ve zenginlikleri, gelişmenin önemli öğeleri haline getirmek olanaklıdır. Bu çerçevede, İnebolu evleri kültür, doğa ve tarih turizmi, kent ve yakın çevresi için önemli bir gelişme seçeneği olarak, koruma yaklaşımına ve kararlarına katkı sağlayacak ve bu kararları güçlendirecektir. Farklı tarihsel dönemlere ait korunmuş ya da ortaya çıkarılabilecek öğelerin aynı kent içinde içiçe bulunduğu ender kentlerimizden biridir İnebolu. Kentteki korunmuş tarihi yapı stokunun büyüklüğü, kent içinde farklı tarihsel dönemlere ait izlerin varlığı, kentin, kültür-doğa-tarih turizmi kapsamında geliştirilecek yakın bölgenin merkezine dönüşmesi ve eski dönemlerindeki gelişme düzeyini yakalaması için önemli fırsatlar olarak görülmelidir. ODTÜLÜ Ocak 2010 • Sayı 44 35 Öğretim Üyelerimizin Ulusal ve Uluslararası Başarıları Öğretim Üyelerimizin Ulusal ve Uluslararası Başarıları Üniversitemiz Halkla İlişkiler Müdürlüğü Çalışanlarından Arş. Gör. Özgür Doğan “İki Dil Bir Bavul” İsimli Filmle Yurtiçi Ve Yurtdışındaki Festivallerden Ödüller Aldı Üniversitemiz Halkla İlişkiler Müdürlüğü’nde çalışan Arş. Gör. Özgür Doğan; yapım ve yönetimini Orhan Eskiköy’le paylaştığı “İki Dil Bir Bavul” isimli filmle; 46. Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde bu yıl ilk kez verilen En İyi İlk Film Ödülü’nü almaya hak kazandı. Üniversiteden yeni mezun olmuş ve uzak bir Kürt köyüne atanmış Türk öğretmenin bir yılını, onun okula yeni başlayan ve Türkçe bilmeyen çocuklarla yaşadıklarını anlatan ve bir yıl boyunca öğretmenin farklı bir topluluk ve kültür içindeki yalnızlığına, çocuklar ve köylülerle yaşadığı iletişim problemine, çocuk- lardaki değişime tanık olmamızı sağlayan belgesel yapım; 15. Gezici Film Festivali - Gümüş Boğa Ödülü, 15. Londra Türk Film Festivali - Seyirci Ödülü, Abu Dabi 9. Orta Doğu Film Festivali - En İyi Orta Doğu Belgesel Film Ödülü, Uluslararası Romanya Film Festivali - En İyi Belgesel Film Ödülü, Adana Altın Koza Film Festivali - Büyük Jüri Yılmaz Güney Ödülü, Adana Altın Koza Film Festivali - Sinema Yazarları Derneği (SİYAD) En İyi Film Ödülü, 5. ZagrebDox LITTLE STAMP En İyi Film, Saraybosna Film Festivali - EDN Talent ödüllerine de layık görüldü. Üniversitemiz Mühendislik Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümü Eski Bölüm Başkanlarından, Eski Öğretim Üyesi ve Halen Yarı Zamanlı Öğretim Elemanımız Prof. Dr. Erhan Karaesmen; İstanbul Sanat Fuarı Onur Ödülleri’nde “Sanat Yazarı ve Eleştirmeni Ödülü” Aldı Üniversitemiz Mühendislik Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümü eski bölüm başkanlarından, eski öğretim üyesi ve halen yarı zamanlı öğretim elemanımız Prof. Dr. Erhan Karaesmen; TÜYAP Tüm Fuarcılık Yapım Anonim Şirketi tarafından düzenlenen ARTİST 2009/19. İstanbul Sanat Fuarı Onur Ödülleri’nde “Sanat Yazarı ve Eleştirmeni Ödülü” aldı. Eğitimi ve mesleki etkinlikleri dolayısıyla, ilk bakışta, fen ve mühendislik dünyasının insanı olarak gözüken; ancak, sanat¬kültür etkinliklerinin ve çevrelerinin de, çok genç yaşlarından bu yana ulusal ve uluslararası ölçekte içinde yer almış olan Erhan Karaesmen ödül konuşmasında; tatbiki bilimler ve teknoloji dünyasından gelip 36 ODTÜLÜ Ocak 2010 • Sayı 44 de sanat ve kültür alanında sürekli etkinlik gösterebilmiş, kendisinden önce pek çok değerli insanın bulunduğunu belirtti. Mühendislik ve tatbiki bilim düşüncesinin kazandırdığı “neden-sonuç” bağlantısını sürekli kovalama alışkalığının sanatsal yaratıcılığı anlama ve irdeleme alanında da çok yararlı olduğunun altını çizdi. Bilim ve sanat alanlarındaki yaratıcılık ve ürün gerçekleştirme süreçlerinin sanıldığından çok daha birbirine yakın olduğundan özellikle söz etti. TÜYAP kitap ve sanat fuarlarının bir yan etkinliği olarak son 10 yıldır verilmesi yoluna gidilen ödüllerden olan ve İstanbul Sanat Fuarı’nın, plastik sanatlara katkılar ve farklı alanlardaki eserler nedeniyle verilen onur ödül- leri sahiplerini buldu. Yıldan yıla değişen bazı ödüllerin yanı sıra; süreklilik taşıyarak en fazla bilinen ödüller; Edebiyat Yazarı ve Eleştirmeni Ödülü ile Sanat Yazarı ve Eleştirmeni Ödülüdür. Bu yılın Edebiyat Ödülü Cevat Çapan’a verilirken Sanat Ödülü; Prof. Dr. Erhan Karaesmen’e verilmiştir. Öğretim Üyelerimizin Ulusal ve Uluslararası Başarıları Üniversitemiz Rektör Danışmanı ve Mimarlık Fakültesi Mimarlık Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Lale Özgenel ile Mimarlık Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Abdi Güzer “Denizli Hükümet Konağı Mimari Projesi ve Yakın Çevresi Kentsel Tasarım Projesi” Yarışmasında Mansiyon Ödülü Kazandılar Üniversitemiz Rektör Danışmanı ve Mimarlık Fakültesi Mimarlık Bölümü öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Lale Özgenel ile öğretim üyesi Doç. Dr. Abdi Güzer, Denizli İl Özel İdaresi Genel Sekreterliği tarafından açılan “Denizli Hükümet Konağı Mimari Projesi ve Yakın Çevresi Kentsel Tasarım Projesi” yarışmasında Mansiyon Ödülü kazandılar. Ödül aldıkları proje kapsamında salt bir idari merkez değil, içinde kamusal kullanım odaklı, “kültürel”, “idari” ve “rekreasyon” içerikli işlevleri barındıran açık ve kapalı mekanların birlikte yer aldığı ve tüm kent halkı ve ziyaretçiler için bir çekim noktası oluşturması hedeflenen bir “kent parkı” önerilmiştir. Parkın mekansal ve işlevsel kurgusunda açık alan kullanımı ön planda tutulmuş, yapısal yoğunluk arazinin iki kenarında toplanmış ve ortada kalan alan, yeşil bir rekreasyon adası olarak tasarlanmıştır. Önerilen üç meydan, park alanının tümüne hakim olacak şekilde konumlandırılmış ve içinde dinlenme ve seyir terasları ile kentsel bir su peysajının da yer aldığı park içinde görsel ve fiziksel bir süreklilik sağlanmıştır. Yarışma alanı içinde kalan üç tarihi yapı korunarak müze ve kültür merkezi olarak yeniden işlevlendirilmiştir. Ana girişini park tarafından alan ve içinde idari birimler, konferans ve toplantı salonu ile valilik makamına ait birimlerin bulunduğu yeni hükümet konağı binası üç ayrı kütle içinde çözülmüş ve önerilen şeffaf cephe anlayışı ile parkla görsel ilişki kurması hedeflenmiştir. “Denizli Hükümet Konağı Mimari Projesi İle Yakın Çevresi Kentsel Tasarım Projesi” adıyla, 94 proje- nin değerlendirildiği yarışmanın amacı; tasarım gerçekleştirilirken Denizli ve yöresinin mimari, tarihi ve kültürel özelliklerini yansıtan özgün bir hükümet konağı mimari projesi elde etmek, ayrıca belirtilen yaklaşık 53.000 m2 alanın çevresindeki odak noktaları dikkate alınarak bu alanın; şehrin gündüz ve gece kullanımını sağlayacak meydan ve bununla birlikte yönetim ve kültür hizmetleri verilebilecek bir kentsel tasarım elde etmektir. ODTÜ Rektör Yardımcısı ve Makina Mühendisliği Öğretim Üyesi Prof. Dr. H. Nevzat Özgüven; Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA)’nin 2009 Yılı Üniversite Ders Kitapları Telif ve Çeviri Eser Ödülleri Mühendislik Bilimleri Telif Ödülü Aldı Üniversitemiz Rektör Yardımcısı ve Mühendislik Fakültesi Makina Mühendisliği Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. H. Nevzat Özgüven; “Gürültü Kontrolü: Endüstriyel ve Çevresel Gürültü” adlı eseriyle, Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA)’nin 2009 Yılı Üniversite Ders Kitapları Telif ve Çeviri Eser Ödülleri’nde, Mühendislik Bilimleri Telif Ödülü’ne layık görüldü. TMMOB Makine Mühendisleri Odası tarafından, 1986 yılında “Endüstriyel Gürültü Kontrolü” ismiyle yayımlanmış olan kitabın genişletilmiş ve tümü gözden geçirilerek güncelleştirilmiş ikinci baskısı olan “Gürültü Kontrolü: Endüstriyel ve Çevresel Gürültü”; ses ve gürültüye gerekli temel bilgileri edinmeleri konusunda, hem de endüstriyel ve çevresel gürültünün azaltılması amacıyla alınacak mühendislik önlemleri üzerinde çalışanlara, mühendislik uygulamaları konusunda yararlı olması hedeflenmektedir. ilişkin temel kavramlardan başlayarak, gürültü kontrol yöntemlerinin hayata geçirilmesine kadar değişik aşamalarda gerekebilecek temel ve uygulamaya yönelik mühendislik bilgileri vermektedir. Bu yolla; hem endüstriyel ve çevresel gürültünün ölçüm ve denetiminde çalışanlara, TÜBA Telif ve Çeviri Eser Ödülleri, Türkçe dilinde uluslararası standartlarda üniversite ders kitapları yazılmasını ya da yabancı bir dilden her alanda en iyi örneklerin düzgün, anlaşılır ve güzel Türkçe kullanılarak çevrilmesini özendirmek amacıyla başlatılan bir ödül programıdır ve üniversitelerde okutulan lisans düzeyinde Türkçe ders kitabı yazan ya da Türkçe’ye çeviren yazarlara verilir. ODTÜLÜ Ocak 2010 • Sayı 44 37 Öğretim Üyelerimizin Ulusal ve Uluslararası Başarıları ODTÜ Fen – Edebiyat Fakültesi Fizik Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. B. Özgür Sarıoğlu; Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA)’nin 2009 Yılı Üniversite Ders Kitapları Telif ve Çeviri Eser Ödülleri Mühendislik Bilimleri Telif Ödülü Aldı Üniversitemiz Fizik Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. B. Özgür Sarıoğlu; Fizikte Felsefi Kavramlar: Felsefe ve Bilimsel Kuramlar Arasındaki Tarihsel İlişki (Philosophical Concepts in Physics: The Historical Relation Between Philosophy and Scientific Theories) adlı eserle, Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA)’nin 2009 Yılı Üniversite Ders Kitapları Telif ve Çeviri Eser Ödülleri’nde, Doğa Bilimleri Çeviri Ödülü’nü almaya hak kazandı. Fizik ve felsefenin birbirleri üzerine bugüne dek yaptıkları ve hâlâ da yapmayı sürdürdükleri, gelişimleriy- le ilgili karşılıklı etkileri örnekleriyle gösteren, bilimdeki ilerlemeleri, oluştukları tarihi ve düşünsel zeminleri göz önünde tutarak ele alan, okurlara, daha öncesinde yalnızca bilimin geleneksel olarak anlatılagelen öyküleriyle verilen bakış açısından ya da geçmişe dönüp baktıklarında fen derslerindeki ödev ve çalışmalarda edindiklerinden biliyor olabilecekleri, bilimsel bir atılımın doğası üzerine derinlemesine düşünme fırsatı veren “Fizikte Felsefi Kavramlar” adlı eserin amacı, düşünsel olarak göz önünde tutulanların, bilimin asıl uygulamasında ve bilimsel kuramların yapımında oynadıkları temel ve göz ardı edilemez rolün okuyucunun zihnine kazınmasıdır. TÜBA Telif ve Çeviri Eser Ödülleri, Türkçe dilinde uluslararası standartlarda üniversite ders kitapları yazılmasını ya da yabancı bir dilden her alanda en iyi örneklerin düzgün, anlaşılır ve güzel Türkçe kullanılarak çevrilmesini özendirmek amacıyla başlatılan bir ödül programıdır ve üniversitelerde okutulan lisans düzeyinde Türkçe ders kitabı yazan ya da Türkçe’ye çeviren yazarlara verilir. Üniversitemiz Mühendislik Fakültesi Bilgisayar Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sibel Tarı; “The Alexander von Humboldt Foundation” Ödülünü Kazandı Üniversitemiz Mühendislik Fakültesi Bilgisayar Mühendisliği Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Sibel Tarı; “The Alexander von Humboldt Foundation” ödülünü kazandı. Çalışmalarını bilişsel bilimler, bilgisayar bilimleri, elektrik mühendisliği ve matematiğin kesişiminde yer alan hesaplamalı görü (computer vision) alanında yapmakta olan Prof. Sibel Tarı, 18 ay süresince ev sahipliğini yapacak olan Technical University of Munich (TUM) Bilimsel Hesaplama Kürsüsü’nde bulunduğu sürece, bir klasik yapay zeka problemini çözmek hedefi ile kesikli ve sürekli matematiği birlikte kullanan ve analitik fikirleri olabildiğince nümerik çözümlerle harmanlayan hesaplama yöntemleri üzerinde çalışacak. The Alexander von Humboldt Foundation, 1860 yılında (Alexander 38 ODTÜLÜ Ocak 2010 • Sayı 44 von Humboldt’ un ölümünün 18 ay ardından) Berlin’de kuruldu. 1945 yılında 2. Dünya Savaşı’nın ardından işlevi duran kuruluş; 1953’te, Almanya Federal Cumhuriyeti tarafından, merkezi Bonn’da olmak üzere, yeniden kuruldu. Disiplin ayrımı yapmadan yabancı araştırmacıların Almanya’daki çalışmalarını destekleyen kuruluş; bugüne dek 130 ülkeden, çok farklı disiplinlerden, aralarında 41 Nobel ödüllü bilim adamının da bulunduğu yaklaşık 23 bin bilim insanını destekledi. Projeleri değil bireyleri değer- lendirmeyi esas alan kuruluş, ekip çalışmalarının arttığı dönemlerde bile fark yaratıcı olanın bireyin yeteneği ve çabası olduğunu savunarak, bu yaklaşımı doğrultusunda doktora sonrası (post doc) ve deneyimli araştırmacı (experienced researcher) şeklinde iki ayrı kategoride yılda toplam 600 civarı karşılıksız burs ödülü vermektedir. Öğretim Üyelerimizin Ulusal ve Uluslararası Başarıları Üniversitemiz Fen – Edebiyat Fakültesi Fizik Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Bayram Tekin TÜBİTAK Teşvik Ödülü’nü Kazandı Üniversitemiz Fen – Edebiyat Fakültesi Fizik Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Bayram Tekin; “Kütleçekim kuramlarında korunan yükler ve kuantum alanlar teorilerinde faz geçişleri konularındaki uluslararası düzeyde üstün nitelikli çalışmaları” nedeniyle TÜBİTAK Teşvik Ödülü almaya hak kazandı. Bayram Tekin ödül almasını sağlayan çalışmalarını şöyle açıkladı: “Kütle-çekim (gravitasyon) teorisi: Çevresinden izole edilmiş bir fiziksel sistemde, enerji, açısal momentum, momentum gibi bir kısım fiziksel nicelikler zamandan bağımsızdırlar, yani “korunurlar”. Bu korunan “yükler” izole edilmiş sistemin dinamiğini anlamamızda çok önemlidir. Bütün evreni izole edilmiş bir sistem olarak düşündüğümüzde, evrenin dinamiğinde ne tür fiziksel büyüklerin korunduğunu anlamamız gerekmektedir. Evrenin dinamiği ise ancak Einstein’ın formüle ettiği gibi, eğri uzay-zamanları anlamak ile mümkündür. Şu durumda, eğri bir uzayzamanda enerjiyi, momentumu, açısal momentumu tanımlamamız gerekmektedir. Bu tanımları S. Deser ile yazdığımız bir kaç makalede yaptık.” “Kuantum alanlar teorisi ise protonu (ve nötronu) oluşturan quarkların neden serbest halde bulunmadıkları ile ilgilidir. Kısaca, quarkların daimi hapsini veya çok yüksek sıcaklıklarda (trilyonlarca C) quarkların nasıl davrancağını anlamak, teorik yüksek enerji fiziğinin temel problemlerinden biridir. G. Dunne, I. Kogan, A. Kovner ile yaptığımız çalışmalarda, yaşadığımız evrende olmasa da, bir uzay boyutu eksik olan modelevrende quark hapsinin fiziği ile ilgili bir kısım ilginç sonuçlara ulaştık. Özellikle çok yüksek sıcaklıklarda (bu model-evrende) quarkların serbest kalma mekanizmasının anlaşılmasına katkıda bulunduk.” TÜBİTAK Teşvik Ödülü; ülkemizde yaptığı çalışmalarla, bilime, gelecekte uluslararası düzeyde önemli katkılarda bulunabilecek niteliklere sahip olduğunu kanıtlamış, ödülün verildiği yılın ilk gününde 40 yaşını geçmemiş bilim insanlarına verilmektedir. Üniversitemiz Mühendislik Fakültesi Bilgisayar Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyeleri Prof. Dr. İsmail Hakkı Toroslu ve Yrd. Doç. Dr. Pınar Şenkul; 2009 Yılı “IBM Fakülte Ödülü - IBM Faculty Award”nü Almaya Hak Kazandılar ÜProf. Dr. İsmail Hakkı Toroslu ve Yrd. Doç. Dr. Pınar Şenkul; IBM’in dünya genelinde akademisyenlere verdiği “IBM Fakülte Ödülleri” kapsamında; “Akıllı Veri Analizi” çalışmalarıyla ödüllendirildiler. Türkiye, IBM Fakülte Ödülleri kapsamında, “Avrupa, Ortadoğu ve Afrika Bölgesi”nde dört ödül birden alan tek ülke oldu. Prof. Dr. Toroslu, “Akıllı Veri Analizi” projelerini şöyle açıkladı: “Her geçen gün web’deki bilgiler daha da yükselen bir hızla artmakta ve web siteleri yapısal olarak daha karışık bir hale gelmektedir. Bunun sonucu olarak, doğru bilgiye uygun bir şekilde ulaşmak gittikçe zorlaşmaktadır. Kullanıcının web sitesinde dolaşma şekli onun ihtiyaçları, bilgisi ve ilgisi ile doğrudan ilgilidir. Öte yandan bunlar, web sitesini oluşturan tasa- rımcıların düşündüklerinden çok farklı olabilir. Sitenin kullanıcı tercihlerine cevap vermesi istenir. Bu da ancak sitenin sürekli kendi kendisini uyarlama yeteneğine sahip olması ile olabilir. İdeal bir web sitesi; kullanımından elde edeceği bilgilerin yardımı ile kendi yapısını iyileştirebilmelidir. Google ve Amazon’un sayfalarıdır. Buralardaki yöntemler kayıtlı kullanıcıların sitede dolaşma bilgilerinin toplanması ile web sayfalarında sınırlı bazı yerlerde kendi kendine uyarlanma yapılması şeklindedir. Bunun en tipik örneği de diğer web sayfalarına bağlantıların uyarlanmasıdır. Bu projede biz bu yaklaşımı kullanıcının sitedeki dolaşım ve davranışlarının anlam bilgisini de kullanarak geliştirmeyi amaçlıyoruz. Bunun sonucunda da kendi kendine uyarlanmanın sadece yapısal bağlantılarda kalmayıp her türlü içerik sağlanması ile ilgili işlemlerde yer almasını sağlamayı amaçlıyoruz.” Kendi kendisini uyarlayabilen web sayfaları ile ilgili olarak bir çok yöntem geliştirilmiş ve hatta bunların bazıları bilinen ticari sitelerce de kullanılmıştır. En bilinen örnekleri IBM Fakülte Ödülleri; tüm dünyadan akademisyenlerin çeşitli projelerle katılıp yarıştığı ve karşılığında nakit para verilen IBM Global Üniversite Ödüllerinden en prestijlisidir. ODTÜLÜ Ocak 2010 • Sayı 44 39 Rektör Prof. Dr. Ahmet Acar: Kuruluşların uzun vadeli başarılarında, kurucu olarak görev yapan insanların çizdikleri yol ve koydukları harcın sağlamlığı önemli rol oynar. ODTÜ Prof. Dr. Mustafa N. Parlar Eğitim ve Araştırma Vakfı Ödülleri Sahiplerine Sunuldu 40 ODTÜ Prof. Dr. Mustafa N. Parlar Eğitim Araştırma Vakfı 2009 Yılı Ödülleri, ODTÜ Kültür ve Kongre Merkezi’nde düzenlenen törenle sahiplerine takdim edildi. Bu yıl Bilim, Hizmet ve Teknoloji Teşvik Ödüllerine üzerinde görüş birliği sağlanan aday çıkmazken ODTÜ bünyesinde geçtiğimiz akademik yıl içerisinde tamamlanan ve uygulamaya dönüşebilecek on bir başarılı tez çalışması Yılın Tezi ödülüne değer bulundu. Geleceğin araştırma ve uygulamacılarını yetiştirme yönünde üstün gayreti görülen beş öğretim üyesi de Yılın Eğitimcisi ödüllerine layık görülmüştür. insanların ortaya koydukları vizyon, standart ve anlayış, Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nin ülkemizde yıllar geçtikçe sürekli artan başarısı ve etkisinin temel yapı taşlarını oluşturmuştur.” dedi. Törende bir konuşma yapan Rektör Prof. Dr. Ahmet Acar, kuruluşların uzun vadeli başarılarında, kurucu olarak görev yapan insanların çizdikleri yol ve koydukları harcın sağlamlığının önemli rol oynadığını vurgulayarak kurucuların vizyonunun ve ilk yıllardaki çalışmalarının, kurdukları ekibin niteliği ve oluşturdukları ortamın, daha sonraki yıllarda o kurumların nerede olacağını belirlediğini söyledi. Acar sözlerine devamla “ Özellikle üniversitelerin kuruluşlarında, bilimsel doğruların, evrensel değerlerin dışında yapılan tercihler, yanlış kadrolaşmalar ve sağlıksız alışkanlıklar üniversitelerin gelişmesinin önünde engel olmuştur. Kuruluş yıllarında uzun süre Rektörlük yapan Sayın Kemal Kurdaş gibi, aynı dönemde 10 yıl süre ile Mühendislik Fakültesi Dekanlığı yapan Prof. Dr. Mustafa Parlar gibi ‘müstesna’ Törende konuşmaların ardından ödül alan bilim adamlarına ödülleri takdim edildi. ODTÜLÜ Ocak 2010 • Sayı 44 Vakıf Mütevelli Heyeti Başkanı İsmet Erkmen de Parlar’ın derin vizyonu ile yaşamı boyunca, ülkemizin bilgi ve teknoloji üreten ve ihraç eden bir Türkiye olması için çalıştığını söyleyerek “Bilim ve bilgi, insan merkezli bir iştir. İnsanlarla şekillenir ama insanları da şekillendirir. O nedenle bilim insanları özel misyona sahip insanlardır.” dedi. Üniversitemiz Mühendislik Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Kemal Önder Çetin, Elektrik Elektronik Mühendisliği Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Haluk Külah ile Fen Edebiyat Fakültesi Biyolojik Bilimler Bölümü öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Ayşe Elif Erson Araştırma Teşvik Ödülü’nü almaya hak kazandılar. Araştırma Teşvik Ödülü; araştırmalarıyla bilim alanlarından birinin gelişmesine katkıda bulunan ya da bu alanda ülke sorunlarının çözümüne yardımcı olan genç araştırmacılara (ödülün verildiği yılın ilk gününde 40 yaşını doldurmamış olan) veriliyor. Mühendislik Fakültesi Bilgisayar Mühendisliği Bölümü’nden Yrd. Doç. Dr. Tolga Can, Fen Edebiyat Fakültesi Biyolojik Bilimler Bölümü’nden Yrd. Doç. Dr. Ayşe Elif Erson, Mühendislik Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümü’nden Yrd. Doç. Dr. Ayşegül Askan Gündoğan, Eğitim Fakültesi Beden Eğitimi Ve Spor Bölümü’nden Yrd. Doç. Dr. Mustafa Levent İnce ile Mühendislik Fakültesi Endüstri Mühendisliği Bölümü’nden Prof. Dr. Murat Köksalan; Üniversite Rektörlüğü’nce uygulanan ders değerlendirme anketi sonucunda, öğrenci tarafından en başarılı bulunan öğretim elemanları arasından seçilenlere verilen 2008-2009 Öğretim Yılı ODTÜ Yılın Eğitimcisi Ödülü’nü kazandılar. ODTÜ’de on yıl sürece Mühendislik Fakültesi Dekanlığı yapan Prof. Dr. Mustafa N. Parlar’ın misyonunu sürdürerek yaşatmak üzere ölümünden hemen sonra 1981 yılında kurulan Prof. Dr. Mustafa N. PARLAR Eğitim ve Araştırma Vakfı; seçkin bilim insanlarının ve uygulamacıların, tüm bilim alanlarındaki araştırma ve uygulama çalışmaları ile hizmetlerini değerlendirmek, yetkinliklerini belgeleyerek çalışmalarına güç katmak ve yetişmekte olan kuşakları özendirmek amacıyla, her yıl; Onur, Bilim, Hizmet, Araştırma Teşvik, Teknoloji Teşvik ve Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nde ODTÜ Yılın Eğitimcisi, ODTÜ Eğitimde Üstün Başarı ve ODTÜ Yılın Tezi Ödülleri, Mütevelli Heyeti Kararı ile Özel Ödüller veriyor. ODTÜLÜ Ocak 2010 • Sayı 44 41 Fotoğraf Yarışması ODTÜ’de Yaşam Fotoğraf Yarışması: “ODTÜ’de Yaşam” ODTÜ Halkla İlişkiler Müdürlüğü’nce mek ve ODTÜ’ye ait basılı yayınlar- ODTÜ’de yaşamı her yönüyle yansıt- da (katalog, takvim, afiş gibi) kullanıl- mak amacıyla düzenlenen “ODTÜ’de mak üzere kapsamlı bir fotoğraf arşivi Yaşam” konulu fotoğraf yarışmasının oluşturmak amacıyla düzenlenmek- ikincisinde, 15 fotoğraf ödül almaya tedir. ODTÜ tanıtım materyallerinde hak kazandı. Yarışmada, ODTÜ’nün yer alacak fotoğraflarda, yarışmacıla- doğası, yerleşkesi, öğrenci yaşamı, rın isimleri belirtilecektir. Seçici kurul bilimsel araştırmalar, öğrenci toplu- üyeleri dışında herkese açık olan ya- lukları ve aktiviteleri, şenlik kısaca, rışmaya katılımcılar renkli ve siyah be- ODTÜ’nün dinamizmini yansıtan çe- yaz baskı ile katılmış ve her bölüme en şitli fotoğraflar yer aldı. fazla 4 yapıt gönderebilmiştir. Katılı- Yarışma, ODTÜ’nün toplumda- ki yerini ve değerini vurgulamak, Afiş: Hamit EBEŞ ODTÜ’deki yaşamı tanıtmak, belgele- mı ücretsiz olarak yapılan yarışmada, yapıtların daha önce ödül veya mansiyon almamış olması önkoşul olarak Ceren Osmanağaoğlu 42 ODTÜLÜ Ocak 2010 • Sayı 44 ODTÜ’de Yaşam Fotoğraf Yarışması Bayram Tolga Selçuk ODTÜLÜ Ocak 2010 • Sayı 44 43 ODTÜ’de Yaşam Çağıl Doğan Nurcan Alkış belirlenmiştir. Ayrıca, yarışmaya katı- retim Görevlisi) olmak üzere, akade- lan kampus fotoğraflarının en az 3 yıl mik bir kadro tarafından oluşturul- içerisinde çekilmiş olması koşulu ge- muştur. tirilmiştir. “ODTÜ’de Yaşam” konulu Fotoğraf Yarışmanın Seçici Kurul’u, Işık AK- Yarışması, ODTÜ Geliştirme Vak- SOY (Bilkent Üniversitesi. Öğretim fı, Renko Fotoğrafçılık, Fırat Color, Görevlisi), Hasan SALTIK (ODTÜ Özgün Fotoğraf, Asgül Color, Tripod Öğretim Görevlisi), Prof. Dr. Rıza Fotoğrafcılık ve Yapı ve Kredi Bankası GÜRBÜZ (ODTÜ Öğretim Üyesi) gibi kuruluşlarca da desteklenmiştir. ve Önder ŞENYAPILI (ODTÜ Öğ- Yarışma sonucunda 15 fotoğraf ödül Canset Karaerkek 44 ODTÜLÜ Ocak 2010 • Sayı 44 Mustafa Bülent Prinçci ODTÜ’de Yaşam Tuğçe Yalçın Mustafa Bülent Prinçci almaya hak kazanmıştır. Bu fotoğraflarla birlikte 54 fotoğraf ödül töreni ile birlikte açılışı gerçekleşen ve 16-1718 Aralık 2009 tarihlerinde Kültür ve Kongre Merkezi Sergi Salonu’nda gerçekleşen sergide yer almıştır. ODTÜ’yü farklı yönleriyle yansıtan fotoğrafların niceliksel ve niteliksel olarak her yıl daha da zenginleştirilmesi ve yarışmanın gelenekselleştirilmesi hedeflenmektedir. Mustafa Bülent Prinçci Ödüller ve Sahipleri: ODTÜ Değerlendirme Ödülleri: (5 Adet 500 TL) Özgün Fotoğraf Ödülü: 10 adet 20x30 fotoğraf baskısı 1. Bayram Tolga Selçuk Tuğçe Yalçın 2. Mustafa Bülent Pirinçci Asgül Color Ödülü: 5 adet 30x40 baskı ödülü 3. Nurcan Alkış Kenan Cengiz 4. K.Çağıl Doğan Tripod Ödülü: 3 adet 20x30 fotoğraf baskısı ödülü 5. Reyhan Bilen Hale E. Binay Renko Ödülü: Kodak Fotoğraf Makinası Yapı ve Kredi Bankası Ödülü: Gökhun Baltacı 1. Sebah&Foallier’den Foto Sabah’a Fotoğrafta Oryantalizm / Engin Özendes Fırat Color Ödülü: 1. Sıtkı Fırat “Türkiye” Fotoğraf albümü ve 5 adet 30x40 baskı: Esin İşcan 2. Sıtkı Fırat “Kemaliye” Fotoğraf albümü ve 5 adet 30x40 baskı: Behrang Kalkatechi 3. Sıtkı Fırat “Kemaliye” Fotoğraf albümü ve 5 adet 30x40 baskı: Canset Karaerkek Ceren Osmanağaoğlu 2. Al İşte İstanbul / Çetin Altan - Ara Güler Emine Esra Akçasu 3. Yeryüzünde Yedi İz / Ara Güler Deniz Kılınç ODTÜLÜ Ocak 2010 • Sayı 44 45 ODTÜ’de Yaşam Gökhun Baltacı Esin İşcan Mustafa Bülent Prinçci Mustafa Bülent Prinçci Mustafa Bülent Prinçci 46 ODTÜLÜ Ocak 2010 • Sayı 44 Kenan Cengiz Emine Esra Akçasu ODTÜ’de Yaşam Mustafa Bülent Prinçci Deniz Kılınç Mustafa Bülent Prinçci Hale E. Binay Reyhan Bilen ODTÜLÜ Ocak 2010 • Sayı 44 47 Oyun Teknolojileri Yüksek Lisans Programı Oyun Teknolojileri Yüksek Lisans Programı Doç. Dr. Veysi İşler ODTÜ Enformatik Enstitüsü, Oyun Teknolojileri Lisansüstü Program Koordinatörü Bilgisayar oyunları pazarı hızla büyüyerek neredeyse film pazarını geçmiş durumda. Artık bir oyundan on milyonlarca dolar gelir elde etmek mümkün. Diğer yandan, çevirimiçi (online) bilgisayar oyunlarına bağımlı olmak pek de zor değil: Farmville Haziran 2009’da yayına başladı ve Ocak 2010 sonu itibariyle 75 milyon üzeri kayıtlı kullanıcıyı buldu. Diğer yandan, World of Warcraft ise 11 milyon kayıtlı kullancı ile kendi alanında en büyük Çok Oyunculu Devasa Oyun (MMOG: Massively Multiplayer Online Game) olarak dünyanın dört bir yanından insanların ilgisini çekiyor. Bilgisayar oyunları sadece eğlence amaçlı değil, tedavi, eğitim, tatbikat gibi amaçlar için de geliştirilmektedirler. Uçuş simülasyonları eğitim amacıyla kullanıma en iyi örnektir. Bilgisayar oyunları pazarı büyürken bu oyunların oluşturduğu sanal topluluklar arasında kültürel etkileşimler ve yakınlaşmalar gözlenmekte. Bir çok Şekil 1: FarmVille 75 milyon kullanıcıya ulaşan bir facebook oyun uygulamasıdır. Şiddet içermeyen bu oyun kendi alanında en yüksek ilgiyi görüyor. 48 ODTÜLÜ Ocak 2010 • Sayı 44 Şekil 2: Bu oyun şu ana kadar on milyonu aşkın kullanıcı tarafından erişilmiştir. Yaptığı ciro 1.500.000.000 ABD dolarını aşmıştır. ülkede bilgisayar oyunları Kültür Bakanlıkları tarafından desteklenmekte ve ülkelerin bu alanda yetenek sahibi olmaları için teşvikler ve organizasyonlar yapılmaktadır. Kore ve Fransa Kültür Bakanlıkları bu alanı en önemli stratejik alan olarak duyurmuşlardır. Diğer yandan ülkemizde Sanayi ve Ticaret Bakanlığı’nın sağladığı “Teknogirişim Desteği” kapsamında birçok oyun projesi sistematik olarak 2009 yılında desteklenmeye başlandı. Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Bilgisayar Oyunları alanında ülkemize yetenek kazandırılması ve oyun geliştirme sektörünün oluşması için değişik açılardan üstüne düşeni yıllardır yapmaktadır. ODTÜ’nün değişik bölümlerinde oyun teknolojilerine ilişkin çok sayıda dersler uzun yıllardır verilmektedir. Bir çok bölümde sözkonusu teknolojileri ilgilendiren yüksek lisans ve doktora seviyesinde araştırmalar yapılmaktadır. ODTÜ’de oyun teknolojileri alanında çalışan öğretim üyelerininin “Oyun Teknolojileri Yüksek Lisans Programı”nda biraraya gelmesi ile kültürel ve ekonomi açısından kritik olan bu alanda daha sistematik, verimli ve disiplinlerarası projelere de olanak veren bir ortam ortaya çıkmıştır. Programın amacı oyun teknolojileri bilim dalına evrensel düzeyde katkılar sağlayacak araştırmalar yapmaktır. Bu nedenle program, tezli bir yüksek lisans programıdır. Bu programın mezunlarının dünyadaki en bilinen ve en iddialı oyun firmaları ve oyun projelerinde yer alabileceklerini sanıyoruz. “Bilgisayar Grafiği”, “Bilgisayar Oyunları için Yapay Zeka”, Bilgisa- Oyun Teknolojileri Yüksek Lisans Programı Şekil 3: MODSİMMER (www.modsimmer.metu.edu.tr) kapsamında kurulan hareket yakalama laboratuvarında 8 kamera bulunmaktadır. Bu laboratuvar hem teknokent firmalarına hem de araştırmacı ve öğrencilerimize açıktır. yar Oyunlarında Fizik”, “Oyun Tasarımı”, “Sanal gerçeklik”, “Oyunlarda Estetik” ve “Bilgisayar Animasyonu” bu programda yer alan derslerden bazılarıdır. Programa başvuracak adaylardan bilgisayar programlama ve algoritmalar konusunda deneyim beklenmektedir. Kabul edilen bazı adaylara gerekirse üç dersten oluşabilen bilimsel hazırlık önerilmektedir. Başvurular öncelikle YÖK ve üniversitemizin yüksek lisans başvuru değerlendirme çerçevesine göre değerlendirilmektedir. 2010 sonbahar dönemine yönelik Oyun Teknolojileri Lisansüstü başvuruları için son gün 28 Mayıs 2010’dur. Başvuruyla ilgili ayrıntılı bilgiye, Nisan 2010 başından itibaren http//www.ii.metu.edu. tr/ adresinden ulaşılabilecektir. Oyun Teknolojilerine kaytlı öğrenciler üniversitelerimizin araştırma merkezlerinden biri olan MODSİMMER’in (Modelleme ve Simülasyon Araştırma ve Uygulama Merkezi) laboratuvar olanaklarından da yararlanabilmektedirler: bu alana odaklı ATOM (Animasyon • İnsan hareketini oyunlara aktarmaya yarayan 8 kameralı bir hareket yakalama sistemi sağlayarak, oyun yarışmaları ve semi- • Çok oyunculu oyun geliştirme ortamları ön kuluçka merkezinin kurulması için • Değişik amaçlı hareketli simülatörler için 1500 kg kapasiteli hareket platformu dık. Orta Doğu Teknik Üniversitesi, • Mobil göz izleme sistemi SİMMER ve ATOM arasında yakın Teknolojileri ve Oyun Mekezi) adında bir ön kuluçka merkezi 2008 yılında açılmıştır. ATOM şimdiye kadar onlarca kişiye ofis ve teçhizat olanakları neler düzenlemektedir. ODTÜ Öğretim üyeleri olarak başından itibaren bu gerekli desteği ve danışmanlığı sağlaEnformatik Enstitüsü Oyun Teknolojileri Lisansüstü Programı, MOD- • Fonksiyonel yakın infrared görüntüleme cihazı işbirliği ve koordinasyon sağlayarak • Üç boyutlu tarama sistemi sına ve evrensel bilgi birikimine katkı Diğer yandan, ODTÜ Teknokent’te vermeye çalışmaktadır. bu önemli alanda ülkemizin yol alma- ODTÜLÜ Ocak 2010 • Sayı 44 49 Yeni Fikirler Yeni İşler Girişimci Olmak İsteyen Öğrencilerin Finali Nefes Kesti! İlknur İlkyaz Gül ODTÜ Teknokent Kurumsal Gelişim ve Projeler Direktörü Günümüzde eğer girişimci iseniz, önünüzde sizi destekleyen pek çok program ve yarışma görmeniz mümkün. Bunların pek çoğu da, özellikle genç girişimciler için önemli avantaj ve fırsatlar içeriyor. Bu fırsatları sadece finansman desteği olarak düşünmek doğru olmaz. Bu noktada 5 yıldır başarıyla gerçekleştirilen Yeni Fikirler Yeni İşler Yarışması’nın finansman desteğine ek olarak sağladığı pek çok olanak aslında bir girişimcinin tüm süreç boyunca ihtiyaç duyabileceği her türlü gereksinimi karşılıyor. Bundan tam 5 yıl öncesinde başlayan yarışma kapsamında, şimdiye kadar birbirinden başarılı 8 teknoloji tabanlı şirket kurulmasına gelene kadar tüm aşamalarına ve temeline bir göz atalım isterseniz. 50 ODTÜLÜ Ocak 2010 • Sayı 44 “İş bulan değil, iş kuran mezun” Yeni Fikirler Yeni İşler ODTÜ Teknokent tarafından üni- Neler Kazandırıyor? versite öğrencilerini yenilikçi ürün ve teknoloji geliştirmeye teşvik etmek ve yarının teknoloji firmalarına ilk adım desteği sağlamak amacıyla düzenlenen Yeni Fikirler Yeni İşler Yarışması temelde Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nin “İş bulan değil, iş kuran mezun” yaklaşımı ile ortaya çıkmıştır. Fikrin ortaya çıktığı ilk senelerde, girişimci ruha ve ticarileşebilecek iş fikrine sahip bir öğrenci için destekleyici mekanizmaları bulmak mümkün olmadığından, şimdi geldiğimiz noktaya baktığımızda, ODTÜ ve ODTÜ Teknokent’in almış olduğu bu öncü rol sayesinde şu an pek çok girişimcimiz kendi şirketini kurmayı başardı. Verilen desteklerden söz edecek olursak, aslında yarışmanın en büyük ödülü para değil. Yarışmanın en büyük ödülü öğrencilere sunulan ‘kendi işini kurma fırsatı’. Günümüzde bir girişimcinin kendi işini kurabilmesi için gerekli olan şeylerden sadece biri ‘para’. Yarışmanın finalistleri belki de paradan daha önemli deneyimler kazanıyorlar. Yeni ve teknoloji tabanlı bir şirket kurabilmek için gerekli pek çok danışmanlık hizmeti alıyorlar. Yarışmaya katılan ve bir sene boyunca tüm süreci tamamlayan gençler son finale kalamasalar bile hayatları boyunca faydalanacakları deneyimler yaşamış ve eğitimler almış oluyorlar. Rekabet altında eğlenebilme fırsatı ya- Yeni Fikirler Yeni İşler kalıyorlar. Ayrıca ODTÜ Teknokent’e başvurduklarında onlara da pek çok konuda yol gösterip şirketlerini kurmalarında yardımcı olunuyor. Finale kalan yarışmacıların patent başvuruları, Ar-Ge projesi destek başvuruları konusunda yapılan yönlendirmeler de girişimcinin iş fikrini farklı açılardan destekleyici bir unsur olarak göze çarpıyor. Finansal ve idari süreçlerle ilgili bilgilendirmenin yanında, yatırımcı bulmalarına aracılık yaparak ve alanlarında uzman iş adamları ile tanıştırarak alternatif finansman ve danışmanlık yolları da, ODTÜ Teknokent tarafından sağlanmış oluyor. Bunların yanında ODTÜ-KOSGEB Teknoloji Merkezi’nde 3 yıl boyunca ücretsiz ofis alanı ile KOSGEB’in pek çok maddi desteği de girişimcilerin sürdürülebilir bir şekilde şirketlerini devam ettirebilmeleri açısından büyük önem arz ediyor. Yeni Fikirler Yeni İşler 2009 Finali’nde Neler Oldu? Orta Doğu Teknik Üniversitesi ile Türkiye’nin ilk ve en büyük teknoparkı ODTÜ Teknokent’in Elginkan Vakfı ana sponsorluğunda ve Savunma Sanayi Müsteşarlığı’nın desteğiyle düzenlediği Yeni Fikirler Yeni İşler Yarışması’na bu yıl 300 online başvuru yapılırken, 82 grup proje önerisini teslim etti. Oldukça titiz geçen elemelerin ardından 18 proje ikinci aşamaya geçebildi. 14 Kasım’da gerçekleşen Yeni Fikirler Yeni İşler Finali ise, girişimci grupların yaptığı sunumlar ve jüri değerlendirmesiyle birlikte oldukça heyecanlı dakikalara sahne oldu. Türkiye’nin çeşitli üniversitelerinde öğrenim görmekte olan girişimci ruhlu öğrencilerden gelen 300 başvuru arasından yapılan titiz elemeler sonucu finale kalmaya hak kazanan altı projenin yarıştığı final töreni, öğrenci ve akademisyenlerden yoğun ilgi gördü. 75 bin TL’lik Elginkan Vakfı Teknoloji Ödülü Beyin Dalgaları ile Bilgisayarı Kontrol Edebilen Cihaz Projesi ile Garajsoft ekibine verildi. 50 bin TL’lik Savunma Sanayi Müsteşarlığı Özel Ödülü ise Coando Etkisi ile İniş Kalkış Yapabilen İnsansız Hava Aracı (İHA) Projesi ile GPS Karıştırıcı Sistemi Projesi arasında paylaştırıldı. Plazma Anten Üretme Projesi ile Gradient Ekibi hem 10.000 TL’lik SSM Mansiyon Ödülü’nü hem de 25.000 TL’lik OSTİM Sanayi Kategorisi özel ödülünün sahibi oldu. YFYİ 2009’da Finale Kalan ve Sunumu Yapılan Projeler Genel Kategorideki Finalistler: Garajsoft: Beyin dalgaları ve yüz ifadeleri ile bilgisayarı kontrol edebilen cihaz projesi Beyin dalgalarını ve yüz ifadelerini yorumlayarak bilgisayara aktarmaya yarayan cihazlara Beyin Bilgisayar Arayüz Aletleri (BCID: Brain Computer Interface Devices) denilmektedir. Fiziksel girdi metotları klavye ve fareyi kullanmadan; sadece zihin, jest, mimik, baş, göz hareketleri ve bunların kombinasyonlarını kullanan BCID ile bütünleşmiş bir ürün (yazılım, donanım) geliştirilecek. BCID girdileriyle ulaşılan kelimelerle oluşturulacak cümleler sayesinde kullanıcı gündelik yaşamdaki iletişim ihtiyaçlarını karşılayabilecektir. Ürünün engelli insanların kendini ifade etmesinden kısa mesaj oluşturulmasına kadar farklı alanlarda kullanılması mümkündür. Hatta insanların bilmedikleri dilleri bile konuşabilmeleri hayali bu fikir sayesinde gerçeğe dönüşebilecektir. Gradient: Klasik anten çözümlerine alternatif sunan akıllı plazma anten üretme projesi Plazma anten teknolojisi, geleneksel anten teknolojisi ile ulaşılamayan, çok geniş bir akıllı anten yelpazesi oluşturabilme potansiyeli vaat etmektedir. Geleneksel metal antenlerin aksine plazma antenler ihtiyaca göre aktive edilebilir veya kapatılabilir. Antenin çalıştığı bant aralığı çok geniş bir aralıkta değiştirilebilir. Bu özellikleri plazma antenleri geleneksel rakiplerine göre güvenlik açısından üstün ve gizliliğin önem kazandığı askeri uygulamalar için ideal kılar. Megomuez: Görüntü işleme teknolojisi ile perakendecilik ve out-ofhome reklamcılıkta web tabanlı istatistiksel raporlama sistemi projesi Proje, ileri düzeyde görüntü işleme teknolojisi kullanılarak yüz ve obje tanıma yöntemi ile perakendecilikte ve out-of-home reklamcılıkta web tabanlı istatistiksel raporlama sunan bir sistemdir. Tanımlanan yüzler cinsiyet ve belirli yaş aralıklarına göre sınıflandırılıp sayma işlemi yapılacaktır. Bunların yanısıra bir kişinin bakış süresi, görüntüde bulunuş süreleri gibi yararlı bilgiler çıkarılacaktır. Bu veriler ışığında anlık istatistiki veriler yaratılıp web ortamında sunulacaktır. Bu sayede reklam sektöründeki en büyük eksiklik olan ölçümleyememe sorunu or- ODTÜLÜ Ocak 2010 • Sayı 44 51 Yeni Fikirler Yeni İşler tadan kalkmış olacaktır. Herhangi bir ürünün veya standın hedef kitlesinin ayrıntılı bir biçimde tespit edilmesi perakendecilik sektörüne çok büyük katkılar sağlayacaktır. Oratel: Geri dönüştürülemeyen evsel atıklardan elektrik enerjisi ve hidrojen gazı üretilmesi ve bunun günlük hayatta kullanılması projesi Son yıllarda büyük gelişim gösteren rekombinant DNA teknolojisi ve mikrobiyal yakıt hücreleri (microbial fuel cell, MFC) alanında yapılan önemli araştırmalar ışığında kullanılacak olan bakterinin ve elektrodun seçimi, mühendisliği/modifikasyonu ürünümüzün ana teknolojisini oluşturmaktadır. Proje, yemek artıkları ve lağım suları gibi beslenme ihtiyaçlarının kaçınılmaz bir sonucu olan ve geri dönüştürülemeyen organik atıklardan rekombinant bakteriler yardımıyla elektrik enerjisi ve hidrojen gazı üretimi fikrine dayanmaktadır. Bu yöntemle bir yandan yaşam alanlarındaki elektrik giderlerini önemli ölçüde düşürmek diğer yandan tepkime sonucu oluşacak olan hidrojen gazını biriktirmek mümkün olacaktır. Ayrıca kullanılan organik atıklardan geriye kalan besin içerikli maddelerin gübre olarak kullanım potansiyeli yüksektir. 52 ODTÜLÜ Ocak 2010 • Sayı 44 Savunma Sanayi Kategorisindeki Finalistler: Kuğu-İHA: Güvenlik ve arama kurtarma faaliyetlerinin etkin yürütülmesini sağlayacak Coando etkisi ile iniş kalkış yapabilen insansız hava aracı (İHA) projesi Kuğu-İHA projesinde 2006 yılında yapılan prototip geliştirilerek hava aracının, ülkemizde çevre ve güvenlik konularında kullanılabilecek seviyeye yükseltilmesi için çalışmalar gerçekleştirilmesi hedeflenmektedir. Hava aracının her türlü çevre ve sınır güvenliği, arama-kurtarma, deprem, orman yangınları afetleri, erken uyarı ve hasar tespiti, konvoy güvenliği vb alanlarda yaygın olarak kullanılabilmesi mümkün olacaktır. Kuğu-İHA projesi ile, halihazırda geliştirilmiş prototip hava aracının seri üretim aşamasına geçirilerek ülkemizin hava araçları konusunda dışa bağımlılığını asgari seviyeye indirmek ve ülkemiz sanayisinde bir istihdam hacmi meydana getirmek de hedefler arasındadır. GPS Karıştırıcı: GPS alıcılarının kullanıldığı askeri sistemleri çalışmaz duruma getiren yenilikçi bir GPS karıştırıcı sistemi projesi GPS Sistemi dünya yörüngesindeki 24 uydudan oluşan yön tayin sistemidir. GPS Karıştırıcı ise GPS uyduları ile GPS alıcıları arasındaki irtibatı kesmek için tasarlanmıştır. GPS Karıştırıcı askeri ve sivil olmak üzere iki Frekans bandı içerir. Frekans salınımı ile 20000 km. de bulunan GPS uydularından yayımlanan sinyallerin bir benzerinin çok güçlüsünü üreterek çalışır. GPS Karıştırıcı aktif edildiğinde, geniş alanda GPS Güdümlü mühimmat, İnsansız Hava Araçları, Elektronik Pusulalar ve Time Device’lar kullanılamaz hale gelir. YFYİ 2009 Final Günü Ödül Alan Finalist Gruplar: Elginkan Vakfı Teknoloji Ödülü (75.000 TL): Garajsoft OSTİM Sanayi Özel Ödülü (25.000 TL): Gradient Savunma Sanayi Müsteşarlığı Özel Ödülü (50.000 TL): Paylaştırıldı Kuğu-İHA (30.000 TL) ve GPS Karıştırıcı (20.000 TL) Savunma Sanayi Müsteşarlığı Mansiyon Ödülü (10.000 TL): Gradient İklim Değişikliği ve Karbon Dioksit İklim Değişikliği ve Karbon Dioksit 2009 Kopenhag iklim zirvesinin başlıca konusu olan karbon dioksit endüstrileşme süreci ile atmosferde hızla artmakta ve sıcaklıktaki artış buna bağlanmaktadır. Atmosferdeki karbon dioksitin azaltılması konusunda son 10 yılı aşkın süredir devam eden çalışmalar, henüz gözle görülür bir azalma olmadığını göstermektedir. Karbon salınımlarını bertaraf için verimlilik ve tasarruf, jeolojik depolama, alternatif enerji kaynakları, otomobil tasarımlarında gelişme, nükleer santral kullanımı gibi değişik alternatifler bulunmaktadır. Bunların hiçbiri kendi başına çözüm olamayacaktır. Uluslararası enerji ajansının tahminlerine göre verimlilik ve tasarruf ile karbon dioksit salınımını % 50 mertebesinde azaltmak mümkündür. Verimlilikten sonra CO2 salınımını bertaraf etmek için en fazla azalmayı sağlayacak yöntem ise jeolojik yapılarda depolama olarak görülmektedir. Bu konuda son 5 yıldır araştırmalar yoğunlaşmış, pilot çalışmalar ve uygulamalar hızlanmıştır. 2007 yılında yayınlanan Türkiye İklim Değişikliği 1. Ulusal Bildiriminde de verildiği üzere yurdumuzda CO2’nin kaynakları, miktarları ve çarelerini içeren bir çalışma yapılmıştır. Bu çalışmaya göre, 2020 yılında CO2 emisyonlarının 2004 yılı emisyon değeri olan 240 milyon tondan 600 milyon tona ulaşacağı tahmin edilmektedir. Türkiye’ nin yıllık emisyonları dünya ortalamasının altındadır, ancak artış hızının yüksek olduğu bilinmektedir. ODTÜ Petrol Araştırma Merkezi’nde yeni bitirilen araştırmada Türkiye’ de jeolojik depolamanın olabileceği yapılar değerlendirilmiştir. Seçenekler arasında olan petrol sahalarındaki verilerin yeterli olması ve ek petrol üretimi sağlanabileceği için depo olarak değerlendirilmesinin uygun olacağı kabul edilmiştir. Seçilen bir çimento fabrikasında CO2 emisyonlarına karbon tutma teknolojisinin uygulanabileceği varsayılmış ve CO2’in taşınması ile yeraltı depolama için seçilen petrol sahasına basılması model çalışması yapılarak etüt edilmiştir. Bu model çalışmasına göre açılacak enjeksiyon ve yeni üretim kuyuları ve CO2 enjeksiyonunun üretimi artırıcı etkisi ile bu sahadan 8 yıl daha üretim yapılabilecek böylece 2 milyon varil petrol üretimi ve 220 milyon Cm3 CO2 depolaması gerçekleşebilecektir. Seçilen çimento fabrikasının petrol sahasına yakınlığı ve taşınması gerekecek CO2 miktarının kısıtlı olması nedeniyle yatırım açısından tanker ile taşıma boru hattı ile taşımaya göre daha ekonomik olmaktadır. Yapılan ekonomik analizde ise projenin, saha 6 yıl CO2 enjeksiyonu ile petrol ürettiği takdirde ve petrol fiyatı 100 ABD $ olduğu durumda ekonomik olduğu görülmüştür. Proje bundan sonraki süre için işletme maliyetini karşılayacak ve CO2 enjeksiyonunu teşvik edici mekanizmalar var olursa uygulanabilecektir. Projenin depolama safhası için gerekli yatırımlar zaten yapılmış olduğu için sadece işletme harcamaları dikkate alınabilir. Sonuç olarak Türkiye’ deki petrol sahalarının küçük olması nedeniyle büyük hacimlerde karbon dioksitin petrol sahalarında depolanması mümkün görünmemektedir. Ancak bilinen doğal CO2 sahası olan Dodan sahasının depolama alanı olarak kullanılabileceği düşünülmektedir. Dodan doğal CO2 sahası halen Batı Raman sahasında uygulanan CO2 ile üretim için kullanılmaktadır. Prof. Dr. Ender Okandan ODTÜ Petrol ve Doğal Gaz Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Petrol Araştırma Merkezi Başkanı Mevcut durumda üretilen 7 milyon m3 CO2 hacmi yeniden CO2 ile doldurulabilecektir. Derin akiferlerin CO2’nin depolanabileceği diğer jeolojik yapılardan olduğu göz önüne alınırsa bu proje kapsamında tesbit edilmiş olan Trakya , İç Anadolu ve Güney Doğu Anadolu’da bulunan derin akiferler detay etüt edilmelidir. Bu etüt ancak depolama amaçlı yeni kuyuların açılması için gereken ek yatırım ile mümkün olacaktır. Petrol Araştırma Merkezi’nde TPAO, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ile ortak yürütülen ve TÜBİTAK tarafından desteklenen bu projeden sonra yapılması gereken bir pilot saha projesi olmalıdır. Bu pilotun ise derin akifer depolaması olarak denenmesi ileride yapılacak uygulamalar açısından önemli olacaktır. Teknik olarak uygulanması mümkün olan bu depolama seçeneğinin uzun süreli takip edilebilmesi ve sorumlulukların tanımlanması açısından bazı alt yapı çalışmalarının da mevcut olması gerekmektedir. Kyoto sonrası karbon ticareti kapsamına alınması için yoğun çaba harcanan jeolojik depolama konusunda yasal alt yapı çalışmalarının ve karbon ticaretine imkan verecek teknik düzenlemelerin mevcut olması gerekecektir. Uygulama dönemine hazırlıklı olmak açısından kuruluş lisansı verilen termik santral ve sanayi tesislerinde karbon tutma teknolojilerine imkan verecek izinlerin olması gereklidir. Alternatif enerji kaynaklarının kullanımı en doğru seçenek olmasına rağmen tek başına CO2’i bertaraf etmeye yetmeyecektir. Bugün dünyadaki gelişmelere bakılacak olursa fosil yakıtlardan vazgeçmenin yakın bir gelecekte gerçekleşemeyeceği görülmektedir. Ama bu yakıtların kullanımı için temiz teknolojilerin seçimi bir tedbir olacaktır. ODTÜLÜ Ocak 2010 • Sayı 44 53 3B Mobil Televizyon Prof. Dr. Gözde Bozdağı Akar Elektrik Elektronik Mühendisliği Bölümü Halka açık ilk televizyon yayının 1926 yılında Londra’nın Soho semtinde gerçekleşmesinin üzerinden 84 yıl geçmiş bu süre zarfında hem TV hem de yayıncılık endüstrisinde önemli değişiklikler olmuştur. 1936 yılında tüm dünyada sadece on tane televizyon bulunurken günümüzde bu sayının bir milyarı aştığı düşünülmektedir. Zaman içerisinde evlerimizdeki televizyon sayısı arttığı gibi televizyon tipleri de siyah-beyazdan renkliye, renkliden yüksek tanımlıya (high-definition) bir evrim geçirmektedir. Bir sonraki beklenen adım ise 3 boyutlu televizyonlardır (3BTV) (Şekil 1). Bu teknolojinin evlere girebilmesi 3 boyutlu programların hazırlanabilmesi, bu verilerin var olan iletişim altyapısı üzerinden iletilebilmesi ve de evlerimizde 3 boyutlu yayını görebileceğimiz uygun ekranların bulunmasıyla mümkün olacaktır. Bu konuda tüm dünyada son yıllarda değişik araştırma grupları ve de endüstriyel şirketler tarafından projeler başlatılmış ve de ürünler sunulmuştur. Bu projelerden bazıları ATTEST (Advanced Three Advanced Three-dimensional Television System Technologies), 3DTV (Integrated Three-Dimensional Television), Holonics (Holographic and Action Capture Techniques), Muted (Multi-User 3D Television Display), 3DPHONE (All 3D Imaging Phone), 3D4YOU (Content generation and delivery for 3D television), MOBILE3DTV: Mobile 3DTV Content Delivery Optimization over DVB-H System), Real 3D (Digital holography 54 ODTÜLÜ Ocak 2010 • Sayı 44 Şekil 1. Televizyonun evrimi. for 3D and 4D real-world objects’ capture, processing, and display), Helium3D (High efficiency laser-based multi-user multi-modal 3D display), 3DPresence (A multi-party, high-end 3D videoconferencing system), 2020 3D Media (Spatial sound and vision) olarak sayılabilir. takılarak kullanılabilecek olan shutter glass (kapanan gözlükler), polarize ya da kırmızı-mavi renkli gözlüklerle seyredilebilmektedir (Şekil 2). Çeşitli televizyon firmaları ise ara birimi kullanmadan yayınların yine gözlükle seyredilmesini sağlayacak “3B hazır” (3D ready) ürünler piyasaya çıkarmak- Şekil 2: 3B gözlükler. Bu ve benzeri projeler sonucunda hem çekim, hem iletim ve de görüntüleme aşamaları başarıyla demonstre edilmiştir. Günümüzde Japonya’da günde 4 kez 3B televizyon yayını yapılmaktadır. Mart 2008’de BBC ilk defa canlı olarak 3B rugby maçı yayınlamıştır fakat bu yayın tek bir sinema salonunda seyredilebilmiştir. Nisan 2009’da ise SkyTV Keane konserini 3B yayınlayarak İngiltere’de ilk 3B yerel yayıncılığı gerçekleştirmiştir. Türkiye’de de 2009 yılı içerisinde ilk defa 3B HD içerikli belgeseli gerçekleştirilmiştir. Günümüzde bu yayınlar evlerimizde bulunan televizyonlara ek bir birim tadır [http://www.berezin.com/3d/ samsung3d.htm]. Gözlükle 3B izleyebilmeye diğer gelişmiş alternatifler ise autosterepscopic ve de holographic ekranlardır. Kalitenin henüz istenen düzeye ulaşmaması, maliyetinin yüksek olması ve de büyük televizyon setlerinin muhafazakar marketi nedeniyle kullanım rahatlığı olmasına rağmen bu ürünler henüz evlerimize ulaşmamıştır. Ev ortamında televizyon seyretmenin yanında gezgin teknolojilerdeki gelişmeler bu alışkanlığımızı dış ortamlarda da gezgin cihazlar üzerinden devam ettirmemizi kolaylaştırmaktadır. 3B Mobil Televizyon Aynı zamanda gezgin cihazların marketinin her zaman daha dinamik ve yeni teknolojilere açık olması nedeniyle gelişmiş 3B teknoljilerinin gezgin ortamda daha hızlı hayatımıza gireceği beklenmektedir. Yakın geçmişte, gezgin televizyonlara özel sistemler tanıtılmıştır. Bunlardan en olgun olanı Avrupa sistem tabanlı olan DVB-H (Digital Video Broadcasting – Handheld) standardıdır ve Avrupa Birliği, yeni gelişmekte olan cep telefonundan televizyon yayınında (cep televizyonu), ‘yayın teknolojisi’ olarak DVB-H’i destekleme kararı almıştır. DVB-H standartı, karasal (terrestrial) DVB (DVB-T) standardı temellidir. Tasarlanırken, gezgin mekanlardaki performansı artırmak, ağ planlaması için esneklik kazandırmak ve el alıcıları için etkin güç kontrolü kazandırmak amaçları güdülmüştür. Bu teknoloji şu anda Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde yaygın bir şekilde kullanılmaktadır ve 2008 Avrupa futbol şampiyonası Avrupa çapında DVB-H üzerinden yayınlanmıştır. ODTÜ Elektrik ve Elektronik Mühendisliği Bölümündeki araştırmacıların da yer aldığı Avrupa Topluluğu destekli Mobile3DTV projesi Ocak 2008’de başlayan ve DVB-H üzerinden 3B yayın yapılabilmesini sağlayacak teknolojiyi ve de aynı zamanda 3B görüntülemeyi sağlayacak ekrana sahip telefonlar aracılığıyla da mobil olarak 3B yayınları seyretme imkanı sağlayacak bir projedir. Toplam 4 ülkedeki 6 kurumdan 20’nin üzerinde araştırmacı proje kapsamında çalışmaktadır. Proje ortakları arasında DVB-H konusundaki çalışmalarıyla dünyada liderlik yapan Tampere Universitesi, MPEG2-MPEG4-H.264 gibi video kodlama standartlarında çok aktif rol alan HHI, multimedya donanımları konusunda çok başarılı KOBİ şirketlerinden birisi olan MMS ve kullanıcı memnuniyeti deneyleri konusunda deneyimli Technical University of Ilmenau da yer almaktadır. Prof. Dr. Gözde B. Akar önderliğin- Şekil 3: Önerilen 3B DVB-H iletim sistemi. deki ODTÜ Elektrik ve Elektronik Mühendisliğindeki araştırma grubu ağırlıklı olarak DVB-H üzerinden hataya dayanıklı 3B video aktarımı üzerine uğraşmaktadır. Bu amaçla donanımsal ve yazılım tabanlı 3B DVB-H aktarım sistemleri kurulmuş ve de çeşitli fuarlarda gösterilip yoğun ilgiyle karşılanmıştır. Proje kapsamında geliştirilen sistemin blok şeması şekil 3’de verilmektedir. Sağ ve sol görüşten oluşan stereo video, öncelikle bir stereo video kodlayıcısı ile sıkıştırılmaktadır. Bunun sonucu oluşan ağ soyutlama katmanı birimi (NALU), stereo video duraksız ileticisine verilmektedir. Duraksız iletici, NAL birimlerini sırasıyla şu protokollerde sarmalar: Real Time Transport Protocol (RTP), User Datagram Protocol (UDP) ve Internet Protocol (IP). Bunun sonucu oluşan IP datagramları ise DVB-H veri bağı katmanında sarmalanır. Bu katmanda MPEFEC (Multi Protocol Encapsulation Forward Error Correction) ve süre dilimleme (time slicing) meydana gelir. Veri bağı katmanının çıktısı MPEG-2 iletim katmanı (Transport Stream, TS) paketleridir. Bu paketler daha sonra fiziksel katmana geçirilir ve burda iletim için gerekli sinyal DVB-T modulatörü ile elde edilir. Kablosuz bir kanaldan iletimin ardından alıcı bozulmuş sinyali alır ve DVB-T demodulasyonu sonucu muhtemelen hatalı TS paketleri oluşturulur. MPE-FEC modülü ile veri bağı katmanında bu hatalar düzeltilmeye çalışılır ve TS paketleri IP datagramlarına sarmalama açılır. Oluşan IP datagramları stereo video duraksız istemcisi tarafından işlenir ve oluşan NAL birimleri stereo video kod çözücüleri ile kod çözülerek sağ ve sol görüşler oluşturulur. Son olarak oluşan görüşler uygun formatta 3 boyutlu ekranda oynatılır. Sistemimizin önemli bir özelliği de önceki sistemlerle uyumlu olmasıdır, yani 3B özelliği bulunmayan eski gezgin kullanıcılar tek görüşlü video alıp izleyebilmektedirler (sağ veya sol görüş). Önceki sistemlerle uyumluluk iki şekilde elde edilebilir: Ya uygulama katmanında, ya da veri bağı katmanında. Uygulama katmanında izlenecek yaklaşım daha açık ve kolaydır. Bu yaklaşımda, stereo video kodlanırken, stereo olmayan kodçözücülerinde çözebileceği bir şekilde bitkatarı oluşturulur. Bu yaklaşımın dezavantajı, kullanıcının kullanmayacak olsa da tüm bilgiyi alma gerekliliğidir. Veri bağı katmanı yaklaşımında, sol ve sağ görüş için oluşturulan IP datagramları farklı temel katarlara (Elementary Stream, ES) konulur. Bu şekilde sağ ve sol görüş bilgileri farklı çoğuşmalarda iletilir ve stereo olmayan kodçözücü sadece uygun olan temel katarı alarak tek görüşlü videoyu oluşturur. Bu yaklaşımda IP sarmalama açıcısı kısmı değiştirilerek alıcının sol ve sağ görüş için iki ayrı temel katar süzgeçlemesi sağlanmıştır. Proje kapsamında gerçekleştirilen sistem literatürdeki ilk DVB-H bazlı üç boyutlu yayınlama sistemidir. Sistemimiz gerçek-zamanlı yayınlama için kullanılabildiği gibi çevrimdışı yazılımsal benzetimler için de kullanılabilmektedir. ODTÜLÜ Ocak 2010 • Sayı 44 55 Çok Bacaklı Robotlar Doğa’dan Esinlenen Çok Bacaklı Robotlar Yrd. Doç. Dr. Afşar Saranlı Elektrik ve Elektronik Mühendisliği Bölümü Robotik alanı, geniş halk kitlelerinde ve özellikle gençlerde bilimsel boyutunun ötesinde heyecan ve ilgi uyandıran özel bir konu. Bunun sebebini belki de dünya bilim-kurgu, çizgi roman, çizgi filim ve sinema sanatlarında ve bunların çocukluğumuzdaki yadsınamaz etkilerinde aramak gerekiyor... Bizim neslimiz için TRT ekranlarında yer alan Japon robot çizgi filmleri önemli bir hatıradır. İçimizdeki belki de hiç büyümeyen çocuğu ortaya çıkaran, heyecanlandıran ve besleyen bir konudur Robotik. Yarattığı bu yaygın etki, Bilim ve Mühendisliğin gençlerimize ve halkımıza tanıtımında ve sevdirilmesinde Robotik dalını özel bir yere koyuyor. Bu alanda hobi projeleri kimi gençlerimiz için daha orta okul ve lise yıllarında başlıyor ve onları üretken ve yaratıcı kılabiliyor. Kimileri için meslek seçiminde etkili olabiliyor. Benim ve belki de kardeşim (Yrd. Doç. Dr. Uluç Saranlı, ODTÜ EE’96 - Bilkent Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi) için meslek hayatlarımız böyle şekillendi. Türkiye’deki en popüler ev bilgisayarlarından Commo- 56 ODTÜLÜ Ocak 2010 • Sayı 44 dore 64, onu destekleyen Commodo- dislere vermesi gerektiğini düşündüre Dergisi ve “Program Döküm Eki” ğümüz motivasyonu açıklamak ve sizile heyecan verici bir dünyaya adım at- ler ile paylaşmak açısından önemli. tık. Yazılım ile sınırlı kalmayarak bilRobotik alanı tabiidir ki bu nostaljik gisayar ile fiziksel dünyayı etkilemek ve çocuksu heyecanımızın ötesinde siistedik. Bu bilgisayar ile yapılan donavil ve askeri alanda önemli uygulama nım projelerimiz ile başlayan ve farklı alanlarına sahip, bugünün ve geleceyollardan ve değişik tecrübelerden geğin sistemlerinin bilimsel temellerinin çen eğitim ve meslek maceramız bizi atıldığı ve gerçek başarı gösterebilen bugün Robotik ve Kontrol alanında mühendislik uygulamalarının ortasürdürdüğümüz akademik ve bilimsel çalışmalarımıza ve bazı önemli projeler kapsamındaki ortak çalışmalarımıza getirdi. Bu kısa tarihçe belki de bu konuya olan ve mesleki kaygıları aşan tutkumuzu, öğrencilerimize aşılamaya çalıştığımız heyecanı ve iyi bir Şekil 1: SensoRHex robotu esnek kılıfı ve iç tasarım ve donanım mühendis olma- unsurlarını gösterir biçimde çıplak halde. Bu tasarım biyolojiden nın tüm ODTÜ esinlenerek koşabilen canlıların bacaklarında taşıdığı yay özelliğini mezunu mühen- değerlendirmekte ve bu yolla kendinden kararlılık ve enerji etkinlik özellikleri göstermektedir. Çok Bacaklı Robotlar Şekil 2: Koşma davranışını gösteren biyolojik sistemler ve bu prensipleri uygulamaya koyan mühendislik sistemlerinden birisi. Bu sistemlerin en önemli özellikleri arasında doğrusal yapıda olmamaları ve pasif yay özellikleri taşımaları sayılabilir. ya çıkartılabildiği bir alan. Bu alanda birden fazla temel mesleğin bir araya gelmesi ve ortak çalışması gerekli. ODTÜ Elektrik ve Elektronik Mühendisliği Bünyesinde bulunan RoLab - Robotik ve Otonom Sistemler Araştırma Laboratuvarı’mız bünyesindeki çalışma gurubumuz özellikle Elektronik Mühendisliği, Makine Mühendisliği ve Bilgisayar Mühendisliği öğrenci ve öğretim üyelerini bir araya getiriyor ve uzmanlıklarını değerlendiriyor. Bizim için bu keyif aldığımız bir zorunluluk. Eğitim açısından baktığımızda bu alanda çalışan mühendisler olarak Yüksek Lisans ve Doktora öğrencilerimiz, endüstride genel kabul ve saygı gören konularda çalışıyor ve tecrübe kazanıyorlar: Elektro-mekanik sistemler, “gömülü donanım sistemleri” yani gerçek zamanlı tepki vermek zorunda olan ve çoğu zaman bir klavye ve monitör’e sahip olmadan bir işlevi yerine getirebilen bilgisayarlı donanım sistemleri - ile bunları kontrol ve kumanda eden gömülü yazılımlar, bu mühendislik yazılımlarının yordamları ile bunların kuramsal temelleri ile sistem tasarımı ve modellemesi gibi konular bunlar. Haklı olarak “Peki siz tam olarak ne yapıyorsunuz?” diyerek meraklanmaya başladığınızı tahmin ediyorum. Sizlere TÜBİTAK desteği’nde sürmekte olan bir araştırma projemizden bahsetmek istiyorum. Bu proje, doğada arazi şartlarında yüksek hızda hareket edebilen, dengelerini koruyarak koşabilen bacaklı robotlar ve özellikle “SensoRHex” adını verdiğimiz 6-bacaklı “böcek” robot platformu ile ilgili. Kardeşim Dr. Uluç Saranlı’nın yurt dışındaki doktora çalışmaları ile temelleri atılan ve sonuçta bizi ve uzmanlık alanlarımızı Türkiye’de buluşturan bu proje, Elektrik ve Elektronik Mühendisliği bölümünde benim yürütücülüğümde ODTÜ’de yürütülmesine rağmen gerçekte ODTÜ Makine Mühendisliği Bölümü (Yrd.Doç.Dr. Yiğit Yazıcıoğlu) ve Bilkent Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği Bölümlerinin (Yrd.Doç.Dr. Uluç Saranlı) yoğun işbirliğinde gerçekleştiriliyor. SensoRHex projesinde amaç, özellikle dış mekan ve arazi şartlarında üstün hareket başarısına sahip, doğadan esinlenmiş çok bacaklı bir robot yaparak ileride sivil (deprem ve doğal afet bölgelerinde çalışma, maden ve tünel araştırmaları, kimyasal ve nükleer kirGörüntü øúleme lenme bölgelerinde insana olan riski ortadan kaldırmak) ile askeri (insansız ileri gözetleme ve keşif, mayın arama ve tarama) uygulamalarda uzaktan kontrollü ve/veya otonom olarak kullanılabilecek bir hareket platformu yaratmak ve bu alanda uzman mühendisler yetiştirmek olarak özetlenebilir. Bu amaçla grubumuz, yüksek başarımını belli oranda ispatlamış 6-bacaklı bir robot morfolojisi olan RHex tasarımını ele alarak, bu tasarımın donanım ve yazılım unsurlarını yeni araştırma ihtiyaçları doğrultusunda güncelleyerek Türkiye’de üretmek ile işe başlamıştır (Şekil 1). Bunu takiben bu platform ile dinamik denge gerektiren ve doğada başarım için kritik olan yüksek hızda koşma, sıçrama, takla atma, tırmanma gibi etkileyici davranışları gerçekleşti- Kamera PC/104+ Lippert CoolFrontRunner AMD GX 533 Mhz Görüntü øúleme PC/104+ MPL-FUNI Firewire Araba÷ PC/104+ Lippert CoolFrontRunner AMD GX 533 Mhz Hareket Kontrolu PC/104+ PCMCIA Ara Ba÷ ve kablosuz a÷ ba÷lants Polimer Li-Ion Piller (*) Güç kayna÷ ve ölçüm devresi Platform Dinamik Hareket (*) 6 eksenli motor tork yükseltici, ölçüm ve kontrol PC/104+ MPL-PATI MPC555 Tabanl I/O ve motor kontrolu (*) Motor úaft kodlayc, akm ve voltaj ölçen araba÷ devresi (*) øvme ve açsal hz ölçer için araba÷ devresi (Microchip - PIC) (*) Bacak alglayclar ile kablosuz iletiúim için RF devresi Üç eksenli optik açsal hz ölçümü Üç eksenli ivme ölçer Ataletsel Güdüm PC/104+ USB 2.0 Araba÷ Kompakt lazer tarayc Kzlötesi mesafe ölçer Duruú kestirimi Akustik mesafe ölçer (*) Kzlötesi ve akustik alglayclar için araba÷ devresi (Microchip - PIC) Di÷er Alglayclar Şekil 3: SensoRHex platformunun sistem tasarım blok diyagramı ODTÜLÜ Ocak 2010 • Sayı 44 57 Çok Bacaklı Robotlar Şekil 4: Anadolu Ajansı haberine dayanarak diğer gazeteler ile birlikte Milliyet gazetesi’nde Temmuz 2009’da projemiz ile ilgili yayınlanan haber metni. rebilmek için modelleme ve benzetim, kontrol, algılayıcı sistemleri ve durum kestirimi gibi temel konularda araştırmalar yapılmaya başlanmıştır. Tekerlekli robotlardan farklı olarak bacaklı robotlar, gövde ağırlık merkezlerine her yönde kuvvet uygulayabilmektedir. Bunun sonucunda bacaklı robotlar gövdelerini ilerletebildikleri gibi yukarı da kaldırabilmekte ve bu sayede benzer ölçekteki tekerlekli robotların baş edemeyeceği doğal yüzey şartlarında hareket kabiliyetlerini sürdürebilmektedirler. Bacaklı robot tasarımlarına baktığımızda ağırlıklı yaklaşımı statik dengeye sahip robotların oluşturduğunu görüyoruz. Bu yaklaşımdaki en önemli sorun statik denge’yi koruyarak hareket için gereken eklem miktarının ve eklemlerin uygulaması gereken statik kuvvetlerin oldukça fazla oluşudur. Kısmen bu sebepten, kısmen ise başka biyomekanik prensiplerden kaynaklı olarak, statik denge’yi koruyarak yapılan hareketler oldukça yavaş gerçekleşmektedir. Bunun alternatifi yaklaşım ise dinamik denge ile hareket etmektir. Üzerinde çalıştığımız SensoRHex platformu bu kategoriye aittir. Doğada koşma ve benzeri davranışlar gösteren bütün canlılar bu hareketleri sırasında dinamik denge ile hareket etmektedir (Şekil 2). Burada en önemli özellik, dengenin sadece robotun uzuvlarının 58 ODTÜLÜ Ocak 2010 • Sayı 44 pozisyonuna değil aynı zamanda hareketin parametrelerine (kuvvet, ivme hız) bağlı olması ve dengenin korunabilmesi için hareketin devam etmesinin gerekmesidir. Dengeyi korumak için robotun eklemlerine emirler veren kontrol yordamları genellikle diğer robot sistemlerine göre daha karmaşık, kararlılıklarının sağlanması ve ispatı ise matematiksel ve deneysel olarak daha zordur. Buna ek olarak algılayıcılara (Şekil 3) ve bunlar yoluyla robotun durum kestirimine olan ihtiyaç daha fazladır. Bir araştırma konusunda bütün bu zorlukları göze almamızın sebebi, problemin zenginliği ve matematiksel güzelliğinin ötesinde bu prensiplere dayanan sistemlerin tümüyle mümkün olması ve doğada yüksek hızda ve yüzey şartlarına uyumlu, dolayısı ile üstün hareket ve davranışlar sergileyebilmeleridir. Yadsınamaz gerçek, bu özelliklere sahip sistemlerden oluşan canlıların doğaya hakim olduğu gözlemidir. Bu canlılar doğal arazi şartlarında bilinen en hızlı hareketli sistemleri oluşturmaktadır. (Örnek: Şekil 2 (a) Bilinen en hızlı koşan canlılardan Çita) Araştırma gurubu olarak bizim vizyonumuz, geçmişin ve bugünün pek çok bilim-kurgu eserini de destekleyerek hareketli robotlarda bacaklı sistemle- rin geleceğin çözümlerini oluşturacağı tezinin etrafında şekillenmektedir. Bacaklı robot sistemlerinin doğadaki hareket kabiliyetlerini ve potansiyel başarılarını sağlamak için bizim de odak noktamızı oluşturan çok yönlü araştırmalar yürütülmektedir. Bu çalışma alanlarından bir tanesi mekanik ve elektronik tasarımdır. Tasarım, doğadaki örneklerin incelenerek, doğrudan taklit yerine başarılarına temel olan biyomekanik temellerin anlaşılması yoluyla başarı şansı en yüksek mekanik robot sistemlerinin ortaya konmasını sağlamaktadır. Burada önümüzdeki en büyük sınırlamalar, mühendislik olarak elimizde olan hafif ve güçlü malzemeler ile elektro-mekanik eyleyicilerin (motor vb) bugün elde edebildikleri güç/ağırlık oranı performanslarıdır. Diğer önemli bir araştırma alanını algılayıcılar oluşturmaktadır. Algılayıcılar, robot sistemlerinin kendi vücutlarının ve çevrelerini oluşturan unsurların durumunu kısmen doğrudan algılamalarını, kısmen ise bu bilgilere dayanarak ek özellikleri kestirmelerini sağlamaktadır. Kamera, Lazer Mesafe, Ataletsel Güdüm, Akustik gibi ana algılayıcıların yanında kuvvet, esneme, ısı, mesafe algılayıcıları bu amaçlarla kullanılmaktadır. Bunların çıktısı olan verilerin sayısal işaret ve görüntü işleme yöntemleri ile işlenmesi, kestirim ve veri tümleştirme yöntemleri ile ilgili Çok Bacaklı Robotlar Şekil 5: Projemizin ulusal kanallarımızda yer aldığı örnekler (Temmuz 2009) - (a-b) TRT1 Sabah Haberleri konuğu olarak Yrd.Doç.Dr. Afşar Saranlı ve SensoRHex. (c-d) NTV Ana Haber bülteni. fiziksel parametrelere dönüştürülmesi gerekmektedir. Algılayıcılar ile çıkarılan bilgiler belli amaçlar ile kullanılacaktır. Robotun durumu ve çevre ile ilgili çıkardığı bilgileri bir amaç doğrultusunda kullanması için, yine önemli araştırma konularını oluşturan planlama ve kontrol dallarında işlemler yapması gereklidir. Planlama ile robot sistemi hem kendi hareketleri ile ilgili üst seviye amaç ve adımları belirleyip hem de bunların zaman ve mekan içindeki sıralamalarını oluştururken; kontrol ile hareketlerini sağlayacak eyleyici emirlerini gerçek zamanlı olarak hesaplayıp uygulamak zorundadır. Tekerlekli robotlarda planlama ve kontrol alanları belirgin bir hiyerarşik ayrım gösterirken bacaklı dinamik robotlarda bu iki alan arasında önemli örtüşmeler ve etkileşimler bulunmakta ve bu durum problemi zorlaştırmaktadır. Robotikte sıkça rastlanan Yapay Zeka kavramı da planlama ve kontrol ile yakından ilintilidir. Son olarak, robotik alanında üniversite ile sanayi işbirliğinin olabilirliğine ve gerekliliğine, teknopark yapılanmasının bizim özelimizdeki etkilerine değinmek istiyorum. Robotik alanında yapılan bilimsel çalışmalardan ulusal anlamda gerçekten yararlanabilmek için endüstriye ve konu ile ticari bir bakış açısı ile ilgilenen ileri teknoloji firmalarına önemli bir ihtiyaç var. Bunun temel sebebinin, üniversitenin amaçlarının ve yapılanmasının, geliştirilen teknolojilerin prototip aşamasının ilerisine götürülerek son ürün noktasına getirilmesi için verimli olmaması olduğunu düşünüyorum. Ürün sorumluluğu, amaçları ve yapılanmaları ile daha uygun bir durumda bulunan ve ticari başarı motivasyonu bulunan özel sektör firmalarına ait olmalıdır. Üniversite, bilimsel altyapısı kuvvetli ve ticari başarı şansı yüksek teknolojileri geliştirme sorumluluğunu üstlenirken, bu teknolojilerin özel sektör firmaları tarafından ürüne dönüştürülmesi en verimli yol olacaktır. Bazı alanlarda teknoloji geliştirildikten sonra tek taraflı olarak endüstriye devredilebilecek durumda iken hareketli robotik alanında sürekli bir döngünün sağlanmasının gerektiği kanısındayım. Bunun sebebi ise, üniversitelerde hızla süren çalışmaların bu alanı ve söz konusu sistemlerin performansını sürekli ileri taşıyor olmasıdır. Konuya ilgi duyan bir firmanın uzun vadeli bir programın parçası olarak bu konuya girmesi ve kendisini üniversitede konu ile ilgili çalışan araştırmacılar ve öğrenciler ile işbirliği yoluyla güncel durumda tutması gereklidir. Bunun yanında unutulmamalıdır ki söz konusu öğrencilerin bir kısmı ilgili bu firmaların bünyesinde genç mühendisler olarak kariyerlerine devam edebileceklerdir. Endüstri firmalarının ürünlerine baz olabilecek teknolojiler için üniversite ile yakın işbirliği ile mali desteği, bir anlamda bu öğrencilerin meslek içi eğitimlerinin bir parçası haline gelerek her iki taraf için de verimli çıktılar oluşturacaktır. Robotik alanı, donanım, malzeme, elektronik ve mekanik üretim ihtiyaçları ile özellikle mali destek ve endüstri üretim desteği gerektiren bir alandır. Gurubumuz bu alanlarda ODTÜ Teknokentinin varlığının avantajlarını yaşamıştır. Burada bulunan Yenel Elektronik A.Ş. firması ile Ankara Ostim’de yer alan Moment Mühendislik A.Ş. ve Rutaş A.Ş. firmaları projemize karşılıksız tasarım ve üretim desteği vermişlerdir. Ülkemizde son yıllarda her iki aşamayı da (Üniversite aşaması- Endüstride ürün aşaması) destekleyecek araştırma ve geliştirme kaynakları bulunmaktadır ve bu durum, biz genç araştırmacıların şansını oluşturmaktadır. TÜBİTAK aracılığı ile paylaştırılan bu kaynaklar, ARDEB programları kapsamında üniversiteye, TEYDEB programları kapsamı ile de endüstri firmalarına ileri teknoloji ile uğraşma fırsatı tanımaktadır. Bazı sorunları olmakla birlikte bu programlar ülkemiz için kıymeti bilinmesi ve dürüstçe değerlendirilmesi gereken önemli fırsatlardır. Sözü bağlamak gerekirse, son derece heyecan verici ve gelecekte hem askeri, hem sivil alanda topluma ve ulusal sorunlarımıza fayda sağlayabilecek bir konu ile uğraşıyoruz. Bu çalışmaları ailemin ilk mezunlarından olduğu, babamın uzun yıllar görev aldığı, eşim ve kendimin de mezunu olduğu ODTÜ ailesinin bir parçası olarak yapabiliyor olmak ise özel bir ayrıcalık ve benim için ayrıca anlam taşıyor. Bizler bu ailenin bir parçası olarak kendi öğrencilerimize, hissettiğimiz heyecanı ve sınırda mühendisliğin tadını aşılamaya çalışıyoruz. Umarım bir ölçüde de başarılı oluyoruz. Projelerimiz ile grubumuz hakkinda bazi linkler: http://www.rhex.web.tr http://rolab.eee.metu.edu.tr ODTÜLÜ Ocak 2010 • Sayı 44 59 Şüpheli Paket Tespit Sistemi Termal ve Görünür Bant Kameraları Kullanılarak Şüpheli Paket Tespit Sistemi Halka açık alanların güvenliğinin sağlanması gittikçe önem kazanan bir sorundur. Terkedilen bavulların ve şüpheli paketlerin hızlı tespiti özellikle güvenlik tehlikesi olan alanlarda oldukça önemlidir. Havaalanları, tren-otobüs istasyonları ve alışveriş merkezleri gibi binalarda terk edilmiş şüpheli nesnelerin hızlı ve otomatik olarak tespiti, gerekli önlemlerin zamanında alınmasını sağlayacaktır. Güvenlik görevlilerinin, sayıları yüzleri bulabilen kameraları gözlemleyip bu tip şüpheli nesneleri tespiti etmesi beklenir. Ancak görevlilerinin dikkatinin bir süre sonra dağılması nedeniyle güvenlik tehlikesi arz edebilecek bir durumun belirlenmesinde gecikme yaşanması muhtemeldir. Bu nedenle günümüzde bilgisayarlı görü tabanlı otomatik tespit yazılımları ile güvenlik 60 ODTÜLÜ Ocak 2010 • Sayı 44 Yrd. Doç. Dr. Alptekin Temizel Enformatik Enstitüsü Şekil 1 – Konvansiyonel sistemlerde gözlemlenen bir yanlış alarm örneği Şüpheli Paket Tespit Sistemi Şekil 2 – Görünür bant imgesi (sol), karşılık gelen termal görüntü imgesi (orta), füzyon ve art işlem sonucu (sağ), burada cansız nesne mavi ile canlı nesne ise kırmızı ile gösterilmiştir. kameralarının devamlı gözetlenmesi ve şüpheli durumların anında belirlenmesi önem kazanmıştır. Halihazırda bu tip sistemler mevcuttur ancak ne yazık ki bu sistemler beklentileri karşılayamamaktadır. En büyük sorun olarak da çok sayıda yanlış alarm verilmesi gösterilmekte ve yanlış alarmlardan bunalan kullanıcılar bir süre sonra yalancı çoban hikayesindeki gibi artık uyarılara güvenmemekte ve hatta zamanla sistemi devre dışı bırakmaktadırlar. Yanlış alarmların nedenini anlamak için bu sistemlerin çalışmasını kabaca anlamak yeterlidir. Şüpheli paket tespit sistemleri aslında birer durağan cisim tespit sistemidir. Yani daha önce görüntüde bulunmayan ancak daha sonra görüntüye girerek sabit duran tüm cisimler algılanır. Bu nedenle örneğin bir banka oturan kişi de –hatalı olarak- şüpheli paket olarak işaretlenecektir ve insanların ya da araçların girip çıktığı alanlarda pek çok sayıda yanlış uyarı verilecektir. Bu tip yanlış alarmlara bir örnek Şekil 1’de gösterilmiştir. Burada paketin yanısıra oturan kişi de şüpheli nesne olarak işaretlenmiştir. ODTÜ Enformatik Enstitüsü Sanal Gerçeklik ve Bilgisayarlı Görü Laboratuvarı’nda bu konuyla ilgili yaptığımız ve BAP (Bilimsel Araştırma Projeleri) kapsamında desteklenen çalışmalarımızda bu konuya yoğunlaştık ve termal kameraları standart kameraların yanısıra kullanmayı hedefledik. Termal kameralar, diğer kameralardan farklı olarak nesneler tarafından yayılan ya da yansıtılan ısıya duyarlıdır ve bu nedenle bir ışık kaynağı gerektirmeden nesnelerin yaydığı ısıya göre gözlemlenebilmelerini sağlarlar. Bu kameralar zaman zaman infrared kamera olarak bilinen kameralarla karıştırılır, ancak infrared kameralar insan gözünün göremediği dalga boyunda görüntüleme yaparken yine bu dalga boyunda bir aydınlatma gerektirirler ve canlı-cansız nesnelerin ayrıştırılmasında kullanılmaları mümkün değildir. Daha çok askeri uygulamalarda kullanılan termal kameralar gün geçtikte ucuzlayarak sivil uygulamalarda da kullanılmaya başlanmıştır, bu konuda güncel bir örnek olarak sınır kapılarına konulan ve yüksek vücut ısısının saptanmasına yönelik kullanılan termal kameralar gösterilebilir. Çalışmamızda önce benzer alanlara bakan standart ve termal kamera çiftinin görüntülerinin eşleştirilmesi üzerine çalıştık. Standart kameraların durağan nesne tespit etmekte daha başarılı olması nedeniyle standart kamera ile şüpheli durağan cisim tespiti yaparak termal kamera ile de canlıların tespitini sağladık. Bu şekilde hem durağan cisimlerin cansız olmaları şartını kontrol edebilme hem de canlı-cansız nesne etkileşimlerini gözetleyebilme şansımız doğdu. Sistem çıktısı sonucu oturan insanlar gibi canlı nesnelerin yanlış uyarıya sebep vermemelerini sağlamanın yanısıra nesnenin yanında sahibinin de olduğunu algılama yeteneğine de sahip olunması sonucu her sabit duran nesnenin de uyarıya sebep olması önlenmiş oldu. Bu şekilde durağan nesnenin yanında sahibinin olduğu durumlarda uyarının verilmemesi ve ancak sahibi nesneden uzaklaştığında uyarı verilmesi mümkün kılınır. Şekil 2’de sistem girdi görüntüleri ve sonuçta elde edilen çıktı gösterilmektedir. Burada görüş alanına girerek durağan duran kişi kırmızı ile işaretlenirken çantası mavi ile işaretlenir. Kişi çantayı bırakarak uzaklaştığında ise sistemin uyarı vermesi sağlanır. Şüpheli paket tespit sistemlerin bir handikapı da gerektirmekte oldukları yüksek işlem gücü nedeniyle tüm kameralara uygulanamaması, uygulandığı durumlarda ise yüksek maliyet gerektirmesidir. Çalışmamızın GPU (Graphical Processing Unit- Grafik İşleme Ünitesi) kullanılarak tek bir PC’de bir kaç kamera işlenmesi yerine çok daha fazla sayıda işlenebileceği fikrinden yola çıkarak en büyük GPU üreticilerinden olan NVIDIA’ya projemizi sunduk. Bu proje önerisinin kabul edilmesi sonucunda NVIDIA Professor Partnership programı kapsamında destek alarak Türkiye’de bu desteği alan ilk kurum olduk. Projenin çoklu kameralarda kullanılması için GPU üzerinde çalışacak hale getirilmesi ve GPU için optimizasyonu konusunda çalışmalarımız devam etmektedir. Ayrıca canlı-cansız nesnelerin takibinin ayrı ayrı yapılabilmesinden çıkacak veriler sayesinde daha gelişkin uygulamaların mümkün olması bu konuda araştırmalarımızı devam ettirmemiz için teşvik edici olmuştur. Enstitümüz yüksek lisans öğrencileri Ahmet Yiğit, Fatih Ömrüuzun ve Çiğdem Beyan araştırmalarını bu konularda sürdürmektedir. ODTÜLÜ Ocak 2010 • Sayı 44 61 Aktif Uç Girdabı Kontrolü Çeşitli Havacılık Sistemleri Kanatlarında Aktif Uç Girdabı Kontrolü Yrd. Doç. Dr. Oğuz Uzol ODTÜ Havacılık ve Uzay Mühendisliği Bölümü Tam Proje Başlığı: “Veter Boyunca - Modüle - Edilen Vurumlu Uç Enjeksiyonu Yönteminin Uç Girdabı Aerodinamiği ve Kontrolüne Etkisinin Deneysel İncelenmesi” Proje Desteği: Tübitak 1001 Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Projelerini Destekleme Programı Proje Süresi: Kasım 2008 – Kasım 2010 Kanat uç girdapları, genel olarak kanat aerodinamiğini ve performansını olumsuz yönde etkileyen, ve esas olarak kanadın oluşturduğu kaldırma kuvvetinin bir yan ürünü olarak ortaya çıkan akış olaylarıdır. Kaldırma kuvvetinin oluşmasını sağlayan kanat alt ve üst yüzeyleri arasındaki basınç farkı, kanat uçlarında havanın alt yüzeyden üst yüzeye doğru akmasına/sızmasına sebep olur. Bu sızma, kanat etrafından geçen ana hava akışı ile birleştiği zaman, kanat ucunda konsantre bir şekilde dönen girdap yapılarına sebebiyet verir. Bu uç girdapları, çeşitli havacılık sistemlerinde farklı performans problemlerine yol açabilmektedir. Bu ana problemler şu şekilde özetlenebilir: 1) Ticari yolcu uçakları gibi kanat uzunluğu ve veteri büyük olan sistemlerde, oluşan yüksek kaldırma kuvvetinin bir sonucu olarak çok kuvvetli ve büyük uç girdapları oluşmaktadır. 62 ODTÜLÜ Ocak 2010 • Sayı 44 Kanat uçlarında oluşan tipik uç girdapları Bu güçlü girdaplar özellikle havaalanlarında birbiri ardısıra kalkış-iniş yapan uçaklar üzerinde tehlikeli durumlara yol açabilmektedir. Bundan dolayı, güvenlik açısından, kalkan ve inen uçaklar arasındaki mesafe belli bir değerin altına düşürülmemekte ve bu da havaalanlarının kullanım kapasitesini azaltmaktadır. Dolayısı ile kanat uç girdaplarının, oluşan kaldırma kuvvetini etkilemeden kontrol edilebilmesi (hem büyüklük hem de güç açısından) önemli ve son senelerde üzerinde yoğunlukla çalışılan bir problemdir. 2) Rüzgar türbinleri, yenilenebilir ve temiz enerji üretme araçları olmalarından dolayı, enerji üretim sektöründe son yıllarda oldukça önemli bir yer almaktadırlar. Bu araçların aerodinamik açıdan en önemli prob- lemlerinden biri yine uç girdaplarıdır. Özellikle birçok rüzgar türbininin arka arkaya sıralandığı rüzgar türbini çiftliklerinde, oluşan uç girdaplarının arkadaki türbinlerle etkileşmesi performans kayıplarına yol açabilmektedir. Ayrıca bu uç girdaplarından dolayı oluşan gürültü de önemli çevre kirliliği yaratabilmektedir. Dolayısı ile uç girdabı kontrolü rüzgar türbin performansı açısından da önemli hale gelmektedir. 3) Helikopterlerde, rotor palleri tarafından oluşturulan uç girdaplarının arkadan takip eden pale çarpması, pal üzerinde zamana göre değişen (unsteady) basınç değişimlerine yol açmakta ve bu olay pallerin üzerinde hem dinamik yapısal yüklemelere hem de Pal-Girdap- Etkileşi- Aktif Uç Girdabı Kontrolü Uç girdabı kontrolü deneylerinin yapılacağı rüzgar tüneli kesiti, test kanadı ve bilgisayar akış simülasyonu sonuçları mi (Blade Vortex Interaction-BVI) gürültüsüne yol açmaktadır. Bu gürültü özellikle düşük hızlı alçalmalar ve manevralar sırasında ortaya çıkmaktadır. Bu problemlerin en aza indirgenebilmesi ve dolayısı ile daha sessiz ve güvenilir helikopterlerin yapılabilmesi, pal uç girdaplarının kontrol edilebilmesi ile mümkün olabilmektedir. Yukarıda bahsedilen farklı havacılık sistemlerindeki bu problemler, uç girdaplarının çeşitli yöntemler kullanılarak kontrol edilebilmeleri ile en aza indirgenebilir. Bu kontrol yöntemleri esas olarak pasif ve aktif yöntemler olarak ikiye ayrılabilir. Pasif yöntemler genelde uygulama açısından daha kolay olmalarına rağmen kontrol mekanizmasının istenildiği zaman, yani değişen akış koşullarında açılıp kapanamaz olması önemli bir dezavantaj oluşturur, ve değişen çalışma koşullarında sürekli aynı performansı verememektedirler. Aktif kontrol teknikleri ise, pasif tekniklerin tersine akış durumuna göre açılıp kapatılabilen sistemlerdir. Bu tekniklerin genel dezavantajı ise aktifliği sağlayabilmek için pasif sistemlere göre daha karmaşık mekanik sistemler gerektirmeleridir. Aktif kontrol sistemlerine örnek olarak ise kanat üzerinden emme ve/ veya üfleme, kanat üstü fırlatma lüleleri (ejector nozzle), sentetik jetler, elektrostatik ve plazma yöntemleri, akustik etkileşim yöntemleri verilebilir. Bu proje kapsamında, yeni ve özgün bir aktif uç girdabı kontrolü yöntemi önerilmekte ve bu yöntemin uç girdabı aerodinamik karakteristikleri üzerindeki etkisinin incelenmesine yönelik bir araştırma projesi yapılması planlanmaktadır. Bu yeni yöntem, “Veter-Boyunca- Modüle-Edilen Vurumlu Uç Enjeksiyonu - ChordwiseModulated Pulsed (CMP) Tip Injection” olarak adlandırılabilir. Bu teknikte, kanat ucunda veter boyunca ve dış akışa dik yönde yapılacak enjeksiyonların, yine veter boyunca oluşturulacak belirli bir dalga formunu (hareketli veya hareketsiz) takip edecek şekilde yapılması düşünülmüştür. Uygun dalga formları kullanıldığı takdirde kanat ucu sızmasının, ve dolayısı ile uç girdabı şiddetinin, değişen akış şartlarında aktif olarak minimize edilebileceği öngörülmektedir ODTÜLÜ Ocak 2010 • Sayı 44 63 ODTÜ’nün en iyi saklanan sırlarından DENİZ BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ Dr. Sinan Hüsrevoğlu ODTÜ-Deniz Bilimleri Enstitüsü ODTÜ Deniz Bilimleri Enstitüsü (DBE) kurucu kadrosunun Akdeniz’de ilk verilerini topladığı 70’lerin sonunda, TRT’de yayınlanan “Denizlerde Hayat” (Cousteau’s Odyssey Series) belgeseliyle, Kaptan Jacques-Yves Cousteau ve ekibi çok popülerdi. DBE ise, sessiz ve derinden, bugüne kadar “üç tarafımız”daki denizlerde Cousteau’nun RV Calypso’su büyüklüğünde RV Bilim ve kızkardeş tekneleriyle (RV Kuğu, RV Erdemli, RV Lamas) 16.000’den fazla istasyonda çalıştı, 119 yüksek lisans ve doktora derecesi verdi, 100’den fazla TÜBİTAK, NATO ve AB destekli proje yürüttü. AB Çerçeve Programı araştırma fonlarında ulusal liderliği Mersin’in Erdemli ilçesine taşıyan DBE’yi, yer sistemi ve iklim araştırmalarının Nobel Barış Ödülü düzeyinde gündeme taşındığı bu dönemde artan önemiyle tanıtmak istiyoruz. 64 ODTÜLÜ Ocak 2010 • Sayı 44 Deniz Bilimleri Enstitüsü Deniz bilimleri alanında doğrudan ODTÜ Rektörlüğü’ne bağlı bir birimin kurulması ve yerleşkesinin, birçok ülkedeki benzerlerinin konumlandırma eğilimi gözetilerek, Ankara’daki yerleşkenin dışında, Akdeniz kıyısında olmasına 1974’te karar verilmiştir. Deniz Bilimleri Bölümü için 1977’de Mersin ilinin Erdemli ilçesindeki yerleşkesinin bugünkü 660 dönümlük arazisi üniversiteye devredilmiş, 28.03.1983 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 2809 sayılı kanun ile ODTÜ Deniz Bilimleri Bölümü yüksek lisans enstitüsü olarak yeniden tanımlanmış ve adı “Orta Doğu Teknik Üniversitesi İçel-Erdemli Deniz Bilimleri Enstitüsü” olarak belirlenmiştir. Kuruluş dönemi ve izleyen birkaç yılda, DBE’de bilimsel altyapı oluşturulması için yurtdışındaki kurum ve kuruluşlarla işbirliği yapılmış ve önemli destekler alınmıştır. DBE, Birleşmiş Milletler Çevre Programı’nın (UNEP) Akdeniz Eylem Planı çerçevesinde Türkiye deniz araştırmaları projelerinin etkinlik merkezi işlevini üstlenmiş ve bu bağlamda Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü’nün (UNESCO) Hükümetlerarası Oşinografik Komisyonu (IOC) tarafından da desteklenmiştir. Kuruluş ve gelişme aşamasında bölümün ilk teknesi RV Kuğu, ODTÜ atölyelerinde inşa edilerek 1977 yılında Mersin’de denize indirilmiştir. Daha sonra iki ahşap tekne, 1979’da 17 met- relik RV Erdemli ve 1980’de 14 metrelik RV Lamas Mersin Limanı’na kayıt ettirilmiştir. Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Taşkızak Tersanesi’nde yapımı tamamlanan 41 metre boyundaki RV Bilim araştırma gemisi ise 28 Temmuz 1983’te denize indirilmiştir. Araştırma seferlerinin RV Bilim’le gerçekleştirilmeye başlamasıyla, DBE kıyısal deniz araştırmalarında yetkinleşerek açık deniz, ya da bir diğer deyimle ‘mezo’ ve ‘makro’ boyutlarda oşinografi yapabilme yeteneğini geliştirmiştir. Bu dönemde, Türkiye deniz çalışmalarının Devlet Planlama Teşkilatı tarafından TÜBİTAK aracılığı ile desteklenmesine karar verilmiş ve TÜBİTAK Ulusal Deniz İzleme ve Araştırma Programı’nı başlatmıştır. İzleyen yıllarda Harvard Üniversitesi’nin önayak olduğu “Doğu Akdeniz’in Fiziksel Oşinografisi” (POEM) projesi DBE’ye birçok açıdan yeni ufuklar açmıştır. Bu gelişmeleri NATO “Barış için Bilim” (SfP) projelerinin izlemesi gelişme ivmesinin devamını sağlamıştır. Bugün DBE, Erdemli’deki yerleşkesinde, deniz bilimlerinin dört ana disiplini olan fiziksel, kimyasal, biyolojik ve jeolojik oşinografide etkinlik göstermektedir. Son yıllardaki araştırma etkinlikleri ve saha çalışmaları, biyojeokimyasal döngüler, deniz ve ekosistem modellemesi, iklimsel değişimlerin ekosistemlere etkileri, kirlilik, balık stoklarının tespiti, balık yumurta ve larvaları, yayılımcı yabancı türler, taban faunasının yer ve zamana göre değişimi, balıkçılığa kapalı alanlar, deniz tabanaltı yapısı ve kaya oluşumları ile uzaktan (uydudan) algılama gibi konuları kapsamaktadır. Ülkemizde geleneksel deniz bilimleri dışında ilk kez oşinografi araştırmalarını gerçekleştiren DBE, komşu olduğumuz denizlerde, bu denizlere komşu diğer ülkelerdeki benzer araştırma kurumlarıyla birlikte araştırma programları geliştirmiş ve başarıyla yürütmüştür. Akademik kadrosundaki 19 araştırmacının uzmanlık alanları Türkiye denizleri, Hazar Denizi, Kuzey Atlantik ve Antartika okyanuslarını kapsayan DBE, 13 yüksek lisans ve doktor öğrencisi ve 50 civarındaki destek personelden oluşan kadrosuyla yaklaşık 10 milyon TL bütçeli 11 uluslararası, 6 ulusal aktif proje yürüten bir deniz araştırma kurumudur. TÜBİTAK Ulusal Akademik Ağ ve Bilgi Merkezi (ULAKBİM) 2009 istatistiklerine göre oşinografinin, ülkemizde 52 te- ODTÜ-DBE araştırma gemisi RV Bilim. ODTÜLÜ Ocak 2010 • Sayı 44 65 Deniz Bilimleri Enstitüsü RV Bilim, 2008. Deniz suyu derinliği, tuzluluk ve sıcaklığını ölçen CTD cihazı ve Nansen örnekleme şişelerinin bağlı bulunduğu “rosette” örnekleyicisi güverteye alınırken. mel bilim dalı arasında genetik/kalıtım ve jeokimya/jeofizikten sonra en çok etki derecesine sahip üçüncü dal olmasına temel katkı sunan DBE, etki alanını meteoroloji, ekosistem ve iklim bilimlerini de kapsayacak şekilde hızla genişletmektedir. DBE araştırmalarında, ekosistem ve iklimle ilgili bilimsel katkılarını, günlük ve acil çıkarların dışında, toplumun uzun vadeli çıkarları doğrultusunda, çevrenin sürdürülebilir yönetimi perspektifinde algılamaktadır. Enstitüde, ülkemizde en çok ihtiyaç duyulan, üniversite araştırma birimlerinin kamu kurumlarıyla ortak çalışmaları, daha önce başarılı şekilde gerçekleştirilmiş ve bu yönde destek ve deneyim kazanılmıştır. Türkiye, dünyada belki hiç bir ülkenin sahip olmadığı zenginlikte ve çeşitlilikte bir deniz ortamına sahiptir. Birbirinden çok farklı ve uç Antakya, Mayıs 2004. Deniz çayırı (Posidonia oceanica) transplantasyon deneyi. özelliklere sahip olan Karadeniz ve Akdeniz ile bunları birbirine bağlayan Ege Denizi ve Türk Boğazlar Sistemi, oşinografik, iklimsel, biyolojik çeşitlilik bakımından eşi bulunmaz özelliktedir. Oysa gerek deniz kaynaklarının kullanımında, gerekse deniz ekosistemlerinin bilinçsizce yıpratılmasındaki payımız diğer ülkelerdekinden az değildir. Sorumluluklarımız oranında katkı yaparak çevre mirasın gelecek kuşaklara bırakılabilmesi, bilgi ekonomisine uyum gerektirir. Araştırma ve bilgiye dayalı sürdürülebilir kaynak yönetimi ise bugün artık bir uygarlık ölçüsüdür. Bu amaçla yapılması gereken, deniz bilimlerinde ülkemizin ekonomisindeki gelişmeye paralel bir kapasite yaratılması ve gerekli bilim politikasının üretimi; deniz bilimleri araştırma altyapısı ve yöntemlerinin modernize edilmesi; eğitim programları güçlendirilerek, ODTÜ DBE yerleşkesinin liman tarafından görünümü. Arka planda deniz-atmosfer etkileşimlerini gözlemlemek için kullanılan kule görülmektedir. üstün nitelikli araştırmacı ve ilgili konularda çalışacak lisansüstü eğitimden geçmiş kamu görevlisi yetiştirilmesi ve üniversite araştırma enstitülerinde öğretim üyesi ve araştırmacı yapısının güçlendirilmesidir. DBE, bu başlıkların devlet politikası olarak benimsenmesi sonucunda gerekli önlem ve kaynakların öncelikli olarak yaratılması gerektiğini savunmaktadır. Temel işlevi deniz bilimleri yüksek lisans ve doktora eğitimi olan DBE, Türkiye’nin deniz ekosistem ve iklim araştırmaları potansiyelini bu yolla artırmak amacıyla temel bilim ve mühendislik dallarında lisans eğitimi almış adayları davet etmekte ve tüm öğrencilerine barınma ve finansal destek vermektedir. Doktora sonrası araştırmacı fonları da sağlayan DBE, yer sistemi bilimlerinde uluslararası düzeyde bir çekim merkezi olmayı sürdürürken, ODTÜ’lü olarak gurur duyduğunuz akademik, bilimsel ve toplumsal bileşenlere, Romalılar’ın Akdeniz’e verdikleri isimle “bizim deniz”i (mare nostrum) de ekliyor. ODTÜ-DBE’nin bugüne kadar çalışma yaptığı istasyonların konumları. 66 ODTÜLÜ Ocak 2010 • Sayı 44 ODTÜLÜ Ocak 2010 • Sayı 44 67 ODTÜ Güzeldir... ODTÜ güzeldir... Diploma Töreni 28 Haziran 2009 Fotoğraflar: Aydın Tiryaki, Talat Doğan 68 ODTÜLÜ Ocak 2010 • Sayı 44 ODTÜ Güzeldir... ODTÜLÜ Ocak 2010 • Sayı 44 69 ODTÜ Güzeldir... 70 ODTÜLÜ Ocak 2010 • Sayı 44 ODTÜ Güzeldir... ODTÜLÜ Ocak 2010 • Sayı 44 71 ODTÜ Güzeldir... 72 ODTÜLÜ Ocak 2010 • Sayı 44 ODTÜ Güzeldir... ODTÜLÜ Ocak 2010 • Sayı 44 73 ODTÜ’DE Kü ODTÜ’de Kültür Sanat ODTÜ’de Kültür Sanat Flamenko Ankara Festivali Cansel Işıklı (ODTÜ Klasik Gitar Topluluğu YK Üyesi & Flamenko Ankara Derneği Bşk. Yrd.) Fotoğraflar: Ümran Akdağcık Türkiye’nin ilk uluslararası flamenko festivali bu yıl üçüncü kez sanatseverlerle buluştu. ODTÜ Kültür ve Kongre Merkezinin 23-26 Ekim tarihleri arasında ev sahipliği yaptığı etkinlikte, konserlerin yanısıra dansçılar ve gitaristler için workshoplar da gerçekleştirildi. ODTÜ Klasik Gitar Topluluğunun Flamenko Ankara Derneği ile ortaklaşa düzenlediği festivalde bugüne kadar Gerardo Nuñez ve Jerenimo Maya gibi usta gitaristler ile Carmen Cortes, David Perez gibi dünyaca ünlü dansçılar sahne aldı. Dört gün süren festival bu yıl Doğan Canku, İtalyan ekip Lucio Pozone ve grubu, Victor Monge Serranito gibi flamenkonun tanınmış isimlerini ağırladı. Mavi Siyah Flamenko Topluluğunun İspanya dans birincisi David Perez ile sunduğu “Endülüsten Anadoluya” isimli proje ise binden fazla seyirciyi ayakta alkışlattı. Flamenko Ankara Derneği gösteri grubunun da sahne aldığı festivalde fotoğraf ve resim sergisi de büyük ilgi gördü. Büyükelçilikler ve sponsor 74 ODTÜLÜ Ocak 2010 • Sayı 44 firmaların katkılarıyla düzenlenen festivalin önümüzdeki yıl da aynı tarihlerde yapılması planlanmaktadır. flamenko-ankara.com Detaylı Bilgi için: 0535 987 45 37 – canselisi@gmail.com ültür Sanat ODTÜ’de Kültür Sanat ODTÜ Caz Topluluğu ODTÜ Caz Topluluğu, Şubat 2008 tarihinde Öncelikle ODTÜ’de ve Ankara’da caz müziğin dinleyici kitlesini genişletmek isteyen bir grup öğrenci tarafından kuruldu. Kurulduğu andan itibaren Ankara’da cazın tanıtılması ve sevdirilmesi adına önemli etkinliklere imza atan ODTÜ Caz Topluluğu, ülkemizde caz müziğinin yaygınlaşmasına destek olacak en önemli konserlerden birini daha gerçekleştirdi. 5 Aralık 2009 tarihinde, Türkiye’de etnik cazın öncü ismi ve dünyaca tanınan en önemli etnik-fusion caz gruplarından Telvin Trio, ODTÜ Kültür Kongre Merkezi’nde müzikseverler ile buluştu. Dinamik ritimlerin ve eşsiz caz melodilerinin, Anadolu ezgileriyle buluştuğu konsere oldukça yoğun bir ilgi oldu. Gitarlarda ve kopuzdaki Erkan Oğur’a, davulda Turgut Alp Bekoğlu basta Ozan Musluoğlu ve piyanoda konuk sanatçı Evrim Demirel eşliğinde muhteşem bir konser veren Telvin Trio müzikseverlerin gönlünde adeta taht kurdu. Klasik görünen oluşumuna rağmen Telvin Trio, Anadolu’nun müzik mi- rasını caza yaklaştırmasıyla, özgün bir tınıyla ve sınırsız doğaçlamalarıyla birlikte caz müzik yelpazesinde özgün bir yere sahiptir. ODTÜ Avrupa Öğrencileri Forumu Topluluğu 15. Yaz Üniversitesi Projesi 1995 ‘te kurulan ODTÜ Avrupa Öğrencileri Forumu Topluluğu bu yıl 15.sini düzenlediği Yaz Üniversitesi Projesiyle; 40’tan fazla ülkeye yayılmış 220’den fazla lokalden oluşan Avrupa Öğrencileri Forumu Ağındaki en yeşil yaz üniversitesi seçildi. Kurulduğu günden bu yana Yüksek Öğrenim, Barış ve İstikrar, Aktif Vatandaşlı ve Kültürel Değişim alanlarında çeşitli çalışmalar ve projeler üreten topluluk, bu yıl 17 Ağustos – 03 Eylül 2009 tarihleri arasında 15 farklı ülkeden gelen 30 Avrupalı öğrenci ile Sürdürülebilir Yaşam ve Avrupa Birliği ile İyon Birliği arasındaki benzerlikleri tema edinen yaz üniversitesi projesini gerçekleştirdi. Proje çerçevesinde Ankara, Kaz Dağları ve İzmir’de profesyonel eğitmenlerin destekleriyle tematik atölye çalışmaları, kültürel değişim amaçlı oturumlar, profesyonel rehberlerin eşliğinde antik kent gezileri ve Avrupa Birliği Sekreterliği’nde “Türkiye ve Avrupa Birliği” başlık- lı açık oturumlar düzenlendi. ODTÜ Kültür İşleri Müdürlüğü’nün desteklediği proje, sekiz aylık bir ön çalışma sürecinden sonra hayata geçti ve başarıya ulaştı. ODTÜLÜ Ocak 2010 • Sayı 44 75 ODTÜ’de Kültür Sanat Cumhuriyet Koşusu Üniversitemizde geleneksel olarak düzenlenen Cumhuriyet Koşusu 25 Ekim 2009 tarihinde yerleşkemizde yapıldı. Cumhuriyet haftası etkinlikleri içerisinde yer alan Cumhuriyet Koşusu, önceki senelere göre daha büyük bir coşku ve katılımla stadyumdan başlayarak yerleşke içerisinde belirle- 76 ODTÜLÜ Ocak 2010 • Sayı 44 nen 4,6 km.lik parkurda 678 kişinin katılımıyla tamamlandı. ödül töreniyle madalyaları takdim edildi. Rektör Prof. Dr. Ahmet Acar’ın, günün anlam ve önemini vurguladığı konuşmasının ardından koşu başlatıldı. Orta Doğu Teknik Üniversitesi mensup, mezun ve misafirlerinin katıldığı koşuda, yedi ayrı kategoride bay ve bayanlar derecelendirildi, katılımcılara Güzel, güneşli bir günde, sponsor firmaların da desteği ile tam bir şenlik havasında geçen koşuda Cumhuriyetimizin kurucusu Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk ve emeği geçenler anılarak, marşlar çalındı. Karadeniz’de Bir Ömür’den... ODTÜLÜ Ocak 2010 • Sayı 44 77 ODTÜ’de Kültür Sanat Cumhuriyet Kupası Dans Yarışması Orta Doğu Teknik Üniversitesi Eşli Danslar Topluluğu tarafından her yıl Cumhuriyet Haftası etkinlikleri çerçevesinde düzenlenen Geleneksel Cumhuriyet Kupası-Latin Amerikan Dansları Yarışması’nın sekizincisi bu yıl 31 Ekim 2009 tarihinde kampus içinde yer alan Büyük Spor Salonu’nda gerçekleştirildi. Organizasyonu yıllardır başarı ile sürdürülen bu kupa bu yıl ilk kez Uluslararası Dans Sporları Federasyonu izni ile uluslararası arenaya açıldı ve Avrupa ile Asya’dan çeşitli sporcuları konuk etti. Sabah seansı “Türkiye Dans Sporları Federasyonu - Sıralama Yarışması” adı altında başlayan bu anlamlı kupada farklı yaş kategorilerinde tam 204 sporcu sahne aldı ve aynı zamanda dokuzu yabancı 16 farklı hakem de değerlendirme yapmak için hazır bulundu. Açılış seremonisinde konuşan Türkiye Dans Sporları Federasyonu (TDSF) Başkanı Halis Altay, dans sporuna gerek sporcu gerekse organizasyon anlamında verdiği desteklerden ötürü Üniversite Yönetimine, ve Eşli Danslar Topluluğuna teşekkür etti. 78 ODTÜLÜ Ocak 2010 • Sayı 44 ODTÜ’de Kültür Sanat Akşam seansında ise ODTÜ Açık 2009 (METU Open 2009) adıyla düzenlenen Uluslararası Dans Kupası, 6 farklı ülkeden toplam 47 çift sporcunun katılımıyla gerçekleştirildi. Siyaset ve bürokrasi camiası ile ODTÜ akademisyen ve idarecilerinin de yakından izlediği bu yarışmada, birinciliği Bulgaristan adına yarışan Konstantin Todorov & Andra Linte çifti elde etti. Türkiye’nin ilk ve tek düzenli dans yarışması olan Cumhuriyet Kupasının onuncusu, 30 Ekim 2010 tarihinde yine ODTÜ Eşli Danslar Topluluğu organizasyonu ve TDSF işbirliği ile gerçekleştirilecek. Dansseverler, kupa ile ilgili sonuçlara ve fotoğraflara www.metuopen.com adresinden ulaşabilirler. ODTÜLÜ Ocak 2010 • Sayı 44 79 ODTÜ Su Altı Sporları ODTÜ Su Altı Sporları Türkiye çapında çeşitli başarılara imza atan ODTÜ SAS, her yıl eğitimlerinin yanı sıra çeşitli etkinlikler de düzenlemektedir. Bu kapsamda 2003 yılında; “ODTÜ Bahar Şenliği 1’inci Su altı Hokeyi Turnuvası”, 2004 yılında; “1’inci Serbest Dalış Havuz Turnuvası”, 2’inci Su altı Hokeyi Turnuvası”, 20052006-2007-2008-2009 yıllarında; ODTÜ SAS Geleneksel “Serbest Dalış” ve “Su Altı Hokeyi” Türkiye Şampiyonaları gibi etkinlikler yurt içi tüm sporcu ve takımlara açık olmak kaydı ile düzenlenmektedir. Bu etkinliklerdeki amaç, ODTÜ’nün öncülüğünde Türkiye’de bu ve benzeri sporlara ve aktivitelere gönül vermiş olan kişileri bir araya getirmek, elde edilen tecrübeleri paylaşmak, tanıtımı artırmak, dostluk ve arkadaşlık ortamında işbirliğini desteklemektedir. ODTÜ aynı zamanda kendi bünyesinden su altında bay ve bayanlarda takımlar da çıkarmıştır. Bunlar ODTÜ SAS Serbest Dalış Takımları, Su altı Hokeyi Takımları, Su Altı Rugbi Takımları ve Su Altı Görüntüleme Takımıdır. Bu takımlarımız, yönetmelikler gereği faaliyetlerinde Türkiye Su altı Sporları Federasyonu (TSSF)’ye bağlı olan ODTÜ Spor Kulübü bünyesindedir. Takım sporcuları, dönem içerisinde performans gösteren sporcular arasından seçilen kişilerden oluşmaktadır. Gerek takımlarımız ve gerekse bireysel olarak sporcularımız Dünya Rekorları dahil her yıl ulusal ve uluslararası şampiyonalarda sürekli olarak madalyalar almakta ve üniversitemize şampiyonluklar kazandırmaktadır. 5-6 ARALIK 2009 ODTÜ SAS 7. GELENEKSEL HOKEY ŞAMPİYONASI KULÜPLER 1 Ankara Kurt Yüzme İhtisas 9 İstanbul Caddebostan Sharks 2 Ankara Minem Yüzme İhtisas 10 İstanbul Marmara Yüzme İhtisas-1 3 Ankara ODTÜ SAS 11 İstanbul Marmara Yüzme İhtisas-2 4 Ankara TED Kolejliler 12 İstanbul Ümraniye Tic. Mes. Lisesi Spor Kulübü 5 İstanbul Bilimsel Yüzme İhtisas Eğitim Spor Kulübü 6 İstanbul Caddebostan Baracuda 14 Kocaeli Yıldızlar 7 İstanbul Caddebostan Dolphin 15 Kütahya Gençlik Spor Kulübü 8 İstanbul Caddebostan Nemo ERKEKLER TAKIM - 1. GRUP ERKEKLER TAKIM - 2. GRUP 1 Ankara ODTÜ SAS 1 İstanbul Caddebostan Sharks 2 Kocaeli Yıldızlar 3 Kocaeli Yarımca 4 İstanbul Caddebostan Nemo 5 İstanbul Ümraniye Tic.Mes.Lisesi 6 İstanbul Caddebostan Dolphin 7 Ankara Minem Yüzme İhtisas 2 İstanbul Marmara Yüzme İhtisas-1 3 Ankara TED Kolejliler 4 Kütahya Gençlik Spor Kulübü 5 İstanbul Caddebostan Baracuda 6 İstanbul Marmara Yüzme İhtisas-2 BAYANLAR TAKIM 1 Ankara ODTÜ SAS 2 Ankara Minem Yüzme İhtisas 3 İstanbul Ümraniye Tic.Mes.Lisesi Spor Kulübü 4 İstanbul Caddebostan Dolphin Bayan 5 İstanbul Bilimsel Yüzme-Biyem 6 Ankara Kurt Yüzme İhtisas 7 İstanbul Caddebostan Nemo Bayan 80 ODTÜLÜ Ocak 2010 • Sayı 44 13 Kocaeli Yarımca BEST ANKARA Board of European Students of Technology Ankara “SWEET ‘BLACK GOLD’ ” Bu yıl Prof. Dr. Mahmut PARLAKTUNA’nın desteğiyle 18-27 Haziran 2009 tarihleri arasında petrol ve doğalgaz endüstrisi üzerine yaz kursumuzu düzenledik. Temel amacı petrol ve doğalgaz endüstrisinin temel bileşenlerinin öğrencilere tanıtılması ve sadece yer bilimleri alanındaki öğrencilerin değil, diğer disiplinlerde eğitim gören öğrencilerin de bu endüstri içinde nerelerde ve nasıl çalışma alanları bulabileceğini göstermek olan kursumuz Avrupa’daki çeşitli üniversitelerden konuyla ilgili 20 öğrencinin katılımıyla gerçekleşti. Kursumuzda 30 saatlik eğitim, Petrol ve Doğalgaz Bölüm Başkanı Prof. Dr. Mahmut Parlaktuna ve araştırma görevlilerimiz tarafından verildi. Katılımcılarının varış gününün ertesinde Eymir Gölü Bağ Evi tesislerinde bir açılış kokteyli düzenledik. Bu kokteylin amacı üniversitemizden saygın hocalarımızla bize destek olan çeşitli şirketleri kurs katılıcılarıyla nezih bir ortamda bir araya getirmekti. Kursun 3. günü sabah eğitim verildikten sonra katılımcılara Anıtkabir’i, Ankara Kalesini ve Ankara’nın çeşitli turistik yerlerini gezdirmeyi ve şehri tanıtmayı amaçlayan bir şehir turu düzenledik. Şehir turundan sonra “Ulus- lararası Gece” adı altında katılımcıların kendi kültürleri hakkında bilgi verdiği, aramızda kültür alışverişinin sağlandığı bir gece düzenledik. Ülkemizi tanıtım konusunda sadece Ankara’yla sınırlı kalmayıp katılımcılarımızı en yakınımızdaki önemli turistik yerlerden biri olan Kapadokya’ya götürdük. Katılımcılarla birlikte gündüz yaptığımız çevre gezilerinin ardından akşam yine Kapadokya’da düzenlenen Türk halk oyunlarının, yemeklerinin, genel olarak kültürümüzün tanıtıldığı Türk Gecesi’ne katıldık. Eğitimler bir yandan devam ederken konuyla ilgili olarak Jeoloji Müzesi’nde katılımcılarımızın incelemeler yapmalarını sağladık. 25 haziran tarihinde konuyla ilgili aldıkları teorik bilgileri pekiştirmek ve petrol-doğalgaz teknolojisini yakından göstermek amacıyla TPAO Akçakoca Doğalgaz tesislerine teknik gezi düzenledik. Son gün, günlük eğitim ve sosyal etkinlikleri tamamladıktan sonra etkinliğimize katkıda bulunan Yenimahalle Belediyesi ile birlikte yemek yedik. Kursun son günü verilen eğitimi sınamak adına bir yazılı sınav yaptıktan sonra katılımcılara sertifikalarını verip kursu sonlandırdık. ODTÜLÜ Ocak 2010 • Sayı 44 81 Öğrencilerimize Sağlanan Burs ve Yardımlar Çeşitli kurum, kuruluş ve bireylerden sağlanan parasal yardımlar; ekonomik koşulları sınırlı olan öğrencilerimize, kendilerinden bir karşılık beklemeksizin, Komitemizce yapılan çalışmalar ve düzenlemelerle gerçekleştirilmektedir. . Eski ve yeni öğrenciler, Başvuru Formunu bilgisayar ortamında doldurup sonlandırırlar. Yönetmeliğimiz uyarınca başvurular değerlendirilir ve sözlü görüşmeye çağrılacak öğrenciler saptanır. Sağlanan yardımlar doğrultusunda her yıl verilebilecek katkılar ve önkoşulları belirlenir. Sözlü görüşmeler için ayrılan günlerin her birinde iki jüri üyesinin katılımıyla 6 ya da 7 grupta yapılan sözlü görüşmelerden sonra, durum ve gereksinimleri bilgisayar ortamında yeniden değerlendirilen öğrencilere, yönetmeliğimiz uyarınca bir nedenle yapılmış olan desteğin kesilmiş olması durumunda, öğrenciye gerekli görülen yardımlar sağlanır. ODTÜ Yönetiminin sağladığı yurt ve yemek yardımları da öğrencilere yine Yardım Komitesince dağıtılır. 2009-2010 eğitim-öğretim yılında 4000 öğrenci yardım başvurusu yapmış, bu öğrencilerin 2300’üyle 60 öğretim elemanı ve ODTÜ çalışanı 11 gün süresince sözlü görüşme yapmıştır. Bu çalışmalar sonunda Yardım Komitesince yaklaşık 1600 öğrenciye yurt, yemek desteği sağlanmıştır. Kısıtlı kaynaklarla ve istenilen sayının altında verilebilen bu yardımların özellikle günümüz koşullarında yeterli olmadığı ve olmayacağı yadsınamaz bir gerçektir. Dileğimiz; parasal destek sağlayan kurum, kuruluş ve bireylerin sayısının, “eğitime yapılan desteğin en yararlı destek” olacağı bilinç ve inancıyla artması ve artırılmasının sağlanmasıdır. Bu nedenle tüm mezunlarımızı ve ODTÜ’lüleri bu yolda bizlerle birlikte olmaya ve elele vermeye çağırıyoruz. Burs vermek için hesap numaramız: ODTÜ Geliştirme Vakfı Burs Fonu Hesabı: T. İş Bankası ODTÜ Şubesi 4229-747489 IBAN NO: TR220006400000142290747489 82 ODTÜLÜ Ocak 2010 • Sayı 44 “ “ Babamın geçen Nisan ayında vefat etmesinden dolayı ailemizin durumu alt üst oldu. Babamın ufak çapta bir işyeri vardı. Bir süre annem idare etmeye çalıştı ama olmadı babamın sağlığından kalan bir sürü borçla boğuşuyoruz. . “ “ “ “ “ “ ” Değerli Komite üyeleri ben çok fakir bir ailenin çocuğuyum kendi imkanlarımla ODTÜ’ye geldim. İnanın yurdumun parasını bile ödeyecek durumum yoktur. Ailenin okuyan tek çocuğuyum. Eğer bana yardım eli uzatılmazsa köyüme geri dönmek zorundayım. Başka bir kurumdan burs almıyorum. Bana ODTÜ nün yardım elinini uzanacağına inanıyorum. ” ” ” ” ” ” ” Annem babam ayrılar. Annem babamdan aldığı nafaka ile beni ve liseye giden kızkardeşimi okutmakta oldukça zorlanıyor. Evimiz kira akrabalardan da yardım alamıyoruz. İkimizin bütün yükü annemin omuzlarında yardımınıza çok ihtiyacım var. Ben sabit bir geliri olmayan inşaatlarda ara sıra çalışan bir kişinin oğluyum. Ailemiz 5 kişiliktir. Bunun üstüne babam iki üniversite öğrencisi okutmaya çalışıyor üstelik ikisi de şehir dışında. Evimiz kira ve 6 aylık birikmiş ödenmeyen kiramız var. Bu şartlar altında okumaya çalışıyorum. Şu anda sadece yurt bursu almaktayım. Ailem bu seneye kadar İstanbul’da ikamet etmekteydi. Fakat ekonomik kriz nedeniyle babamın işleri bozuldu ve memleketimize dönüp köye yerleştik. Şu anda babamın tek geliri emekli maaşı 450 TL dir. Yaşı da 60 olmasından dolayı köyde pek iş yapamamaktadır. Annem ileri derecede astım bronşit hastası; ilaç masrafları çok fazla. Eğitim hayatım boyunca çok zorluklar çektim ama bugünkü zorluklar daha da kötü. Öğrenim kredisi alıyorum. Düştüğüm darboğazdan sizin yardımınızla kurtulacağım. Tek gelirimiz babamın emekli maaşı. Annem ilkokul mezunu olduğu için çalışamıyor. Babam 64 yaşında ve çalışma ihtimali yoktur. Ablam da İzmir’de üniversite okuyor. Ankara çok pahalı bir şehir olduğu için barınma yemek diğer ihtiyaçlarımı karşılamakta güçlük çekiyorum. Bundan dolayı durumumun değerlendirilmesini istiyorum. Geçirdiğim depresyon sebebiyle okulu uzattım ve ortalamam düştü. 6 yılı doldurduğum için yurtlarla da ilişiğim kesildi. Ortalamam düşük olması sebebiyle burs alamıyorum. Ailem Ankara dışında yaşıyor. Tek gelirimiz babamın emekli maaşı beni okutmak için kredi çektiği için yarısı da borçlara gitmektedir. Bu yaz çalışıp biriktirdiğim parayı harç parasına yatırdım. Artık sonuna geldim. Bana yardımcı olursanız mezun olup gideceğim. Ben Eğitim Fakültesi öğrencisiyim. Sizden aldığım yemek, yurt ve Kredi Yurtlar Kurumu kredisi sayesinde eğitim hayatımı sürdürüyordum. Fakat başımıza beklenmedik bir felaket geldi. Geçen ay babam karşıdan karşıya geçerken bir kamyonun çarpması sonucunda hayatını kaybetti. Bu bizde çok büyük üzüntüye sebeb oldu ve acımız dinmeden maddi sıkıntılar boy göstermeye başladı. Çünkü artık çalışıp para kazanan bir babam yoktu. Eğitim hayatımı sürdürmek için daha fazla desteğinize ihtiyacım oldu. ODTÜLÜ Ocak 2010 • Sayı 44 83 Kitap... Kitap... Kitap... Kit İnsan Evren’in neresinde? Atomların içinde neler oluyor? Einstein her zaman haklı mıydı? Yakın gelecekte Evrende başka yaşam formları bulacak mıyız? Ve global ısınma konusunda neler yapılmalı? Günümüz fizik dünyasının önde gelen otoritelerinden Sebastien Balibar, kendi yaşamından öyküler kullanarak fizik biliminin en düşündürücü güncel sorularını aydınlatıyor. Atom ve Elma, çevremizde olup bitenlerle ilgileniyor –çevremizde gördüğümüz ancak gerçekte pek az anlayabildiğimiz konularla- ve bilimin gündelik hayatın fenomenleri üzerinden heyecan verici bir macera olabileceğini gösteriyor. Eser Adı: Atom ve Elma, Yayınevi: ODTÜ Yayıncılık, Yazar: Sebastien Balibar, Çeviren: Umut Uğur, Genel Yayın Yönetmeni: Levent Gönül, ISBN: 978-9944-344-86-9, Etiket Fiyatı: 13,00 TL, Türü: Popüler Bilim Balibar, fiziğin keşif sahası kapsamındaki on iki problemi irdeliyor ve kitabın her bir öyküsünde bunlardan birini işliyor. Kaos teorisi, kozmoloji, akışkanlar mekaniği ve klimatoloji (iklim bilim) gibi alanlara bakıyor. Dünya’nın yaşını nasıl bulduğumuzu, Evren’in Eser Adı: Coastal Engineering, Yayınevi: ODTÜ Yayıncılık, Yazar: Ayşen Ergin, Genel Yayın Yönetmeni: Levent Gönül, ISBN: 978-9944-34428-1, Etiket Fiyatı: 16,00 TL, Türü: Yüksek Öğrenim Orta Doğu Teknik Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ayşen Ergin tarafından yazılmıştır. Türkiye’de kıyı mühendisliğinin temelini oluşturan konulara yönelik derlenmiş bir kitabın olmayışı, hazırlanmış olan ve bu zamana kadar öğrenciler tarafından fotokopi yoluyla çoğaltılarak kullanılan bu derse ait notların kitap haline dönüştürülmesi 84 ODTÜLÜ Ocak 2010 • Sayı 44 giderek hızlanan biçimde genişlediğini nasıl bildiğimizi ve çam kozalaklarının ve ayçiçeklerinin spiral yapılarının neden matematikteki Altın Oran ile alakalı olduğunu açıklıyor. Atomların birlikte davranışlarının nasıl olup da lazer ışınları, süper-iletkenler veya süper-akışkanlar gibi kuantum fiziğinin muazzam sonuçlarını yaratabildiklerini dikkatle inceliyor. Balibar, bizleri doğal dünyadan bir seçkiyi incelemeye davet ederken, bir yandan da çocukluk çağı ve tutkuyla bilime adadığı kendi yaşamından kesitler de öyküleştiriyor. Genel okuyucu kitlesini hedefleyerek yazılmış olan Atom ve Alma, Dünya’mızın muazzam yönlerini anlaşılır biçimde ortaya koyarken, nasıl bilime yönelik bir arka plan eğitimine sahip olmaksızın bilimsel bilginin peşine düşülebileceğini ve buna ayrılan zamanın ne kadar kıymetli olacağını da gösteriyor. gerekliliğini ortaya koymuştur. Kitap lisans, yüksek lisans ve doktora eğitimi almakta olan öğrencilerin azami düzeyde yararlanabileceği bir formatta hazırlanmıştır. Kitapta üzerinde durulan konular ana başlıklarıyla, dalga hidroliği, dalga problemlerinin formulasyonu, küçük genlikli dalga teoremi, dalga enerjisi, dalga yansıması, dalga sığlaşması ve sapması, dalga dönmesi, dalga kırılması, okyanus dalgaları, rüzgâr dalgaları ve taş dolgu dalgakıranlarıdır. Her konu sonunda konunun özeti, sınıfta tartışılacak başlıklar ve çözümlü örnekler de yer almaktadır. tap... Kitap... Kitap... Kitap Kitabın Adı: Gazi Mustafa Kemal ve Cumhuriyet Ekonomisinin İnşası Yayınevi: ODTÜ Yayıncılık, Yazar Adı: Serdar Şahinkaya, Genel Yayın Yönetmeni: Levent Gönül, ISBN: 978-9944-344-76-0, Fiyatı: 15 TL, Türü: Tarih Araştırma Eser Adı: Küreselleşmenin Sıradışı Öyküsü, Yayınevi: ODTÜ Yayıncılık, Yazar: Nayan Chanda, Genel Yayın Yönetmeni: Levent Gönül, ISBN: 978-9944-344-87-6, Etiket Fiyatı: 19,00 TL, Türü: Ekonomi-Araştırma “Dr. Şahinkaya, yapıtı ile ‘cumhurun’ topyekûn, o günün de bu günün de devlerine karşı verdiği olağanüstü bir ‘Kurtuluş Savaşına’ dayanan Cumhuriyetin, sanayi temelli bir ulus devleti kurma mücadelesinde Gazi Mustafa Kemal’in yol gösterici önderliğinin izlerini sürüyor.” Doç. Dr. Recep Boztemur, ODTÜ Tarih Bölümü, Öğretim Üyesi “Serdar Şahinkaya, bu kitabıyla yalnızca üniversitelere değil, tüm aydın kamuoyuna Atatürk dönemini anlamak bakımından yeni ve çok gerekli olan bir bakış açısı sunmakta ve mutlaka bilinmesi gereken önemli belirlemelerde bulunmaktadır.” Prof. Dr. Alpaslan Işıklı, Siyasal Bilgiler Fakültesi Emekli Öğretim Üyesi “Serdar Şahinkaya’nın çalışması öğretici olduğu kadar heyecan verici; milli iktisat ilkesi temelinde hızlı sanayileşmeyi ve bağımsız ekonominin oluşturulması sürecini zengin görsel belgelerle inceliyor ve yarınlar için umudun ve mücadelenin kapısını aralıyor.” Prof. Dr. Sinan Sönmez, Atılım Üniversitesi İktisat Bölüm Başkanı Bu incelemede Atatürk’ün ve Cumhuriyet’in kurucu kadrolarının iktisadi gelişme sorunsalına nasıl yaklaştıklarını sergileyen ve daha az bilinen bilgi ve belgeler değerlendirilmiş; siyasal kurtuluş ve çağdaşlaşma mücadelesi ile iktisadi gelişmenin tek bir bütünün farklı öğelerini oluşturduğu açıkça ortaya konulmuştur. Genç kuşakların bu anlatıdan çok şey öğreneceklerine eminim. Dr. Şahinkaya’yı övgüye değer çalışması dolayısıyla yürekten kutluyorum.” Prof. Dr. Oktar Türel, ODTÜ İktisat Bölümü Emekli Öğretim Üyesi “19. yüzyılın son çeyreği - 20. yüzyıl zaman aralığında kapitalist sanayileşme rejimlerine üç model yardımı ile yaklaşılabilir: İngiliz, Alman ve Rusya modelleri. Dr. Şahinkaya’nın eldeki çalışması, özellikle 1929 sonrası Türkiye sanayileşme tarihi açısından, bu üç model bağlamında ele alınabilir. Dr. Şahinkaya’nın görüşlerine katılmayabilirsiniz, ancak çalışmanın ciddiyeti gözden ırak tutulmamalıdır.” Prof. Dr. İşaya Üşür, Gazi Üniversitesi İktisat Bölümü Öğretim Üyesi Serdar Şahinkaya bir taraftan emperyalist, öbür taraftan, aşiretçi, cemaatçi saldırılara, fiziki, ideolojik ve kültürel baskılara, karşın yaşamaya devam eden, bağımsız, çağdaş bir ulusal ekonomi inşa etme projesine sadakatin, doğuş anının öyküsünü anlatıyor…” Dr. Ergin Yıldızoğlu, Cumhuriyet Gazetesi Bu kitap, panoramik bir perspektifle modern küreselleşmenin öyküsünü zarif bir şekilde anlatıyor. Anlamlı ve eğlenceli anekdotlarla süslenen bu değerli çalışma, bugün bulunduğumuz yere nasıl geldiğimizi öğrenmek isteyen herkes tarafından okunmalıdır. ” Joseph E. STIGLITZ Nobel Ekonomi Ödülü sahibi “ ” Strobe TALBOTT Brookings Ens- Büyük bir ustalıkla yazılmış muhteşem bir kitap. Nayan Chanda, çağımızın en çok kullanılan kelimesi olan küreselleşmeyi almış ve binlerce yıl boyunca insanlığa şekil veren bir olayın zengin, dolu, karmaşık koşullarında yeniden tanımlamış. Olağanüstü genişlikteki bilgisini açıklıkla, zekâsıyla ve canlı anlatımıyla aktararak, bilim, politika, ticaret ve din tarihinden ilgi çekici bir öykü yaratıyor. titüsü Başkanı “ Hepimizin karşı karşıya olduğu çağdaş politik ikilemi açıkça anlatan, uzun tarihsel ve çok geniş bir coğrafi perspektif içinde küreselleşmeye yeni bir bakış. “Immanuel WALLERSTEIN Yale Üniversitesi, Öğretim Üyesi” Bu kitap muazzam bir dönüm noktası. İnsanlığın, ‘Bu dünyada nasıl birlikte yaşayabiliriz?’ sorusunu yanıtlayabilecek ilkeleri ve uygulamaları bulmaya çalışmaktan başka yapabileceği hiçbir şeyi kalmadığının hikâyesini anlatıyor. “Bo EKMAN Tallberg Vakfı Kurucusu ve Başkanı’’ ODTÜLÜ Ocak 2010 • Sayı 44 85 Kitap... Kitap... Kitap... Kit ADSL: ‘Asimetrik Sayısal Abone Hat- MADAM: 13. yüzyıl sonlarında Fran- tı’ olarak Türkçeleştirilen İngilizce sızlar ‘Kadınım’ karşılığı ‘ma dame’ ‘Asymmetric Digital Subscriber Line’ diyorlarmış. Fransızcada ‘ma’=benim, tanımlamasını oluşturan sözcüklerin ‘dame’ ise kadın anlamına gelir. Fran- başharfleri. sızlar ma dame seslenişini/deyişini La- FRANK: Gerçi artık Fransa da ‘euro’ kullanıyor ama, AB ülkeleri bu para birimine geçmeden önce Fransız parası ‘franc’ adını taşıyordu. Franc adı Ortaçağ Latincesinde ‘Frankların Kralı’ demek olan ‘Francorum Rex’ten geliyormuş. HİNDİBA sözcüğü, Grekçe ‘hentybon’un Türkçeleşmişi. ‘Kara’sı Eser Adı: Her Sözcüğün Bir Öyküsü Var 2, Yayınevi: ODTÜ Yayıncılık, Yazar: Önder Şenyapılı, Genel Yayın Yönetmeni: Levent Gönül, ISBN: 978-9944-344-83-8, Etiket Fiyatı: 12,00 TL, renginin koyuluğundan geliyor olmalı. Yenilebilir çiçeklerden biri olduğu bilinen bu bitkinin İngilizce adı ise, 1513 yılından bu yana, ‘dandelion’. Kıbrıs, meseleye taraftar olanlar için neden önemlidir? Gerçek şu ki bu retoriğin problematik olarak sunulmadığı veya sorgulanmadığı bir ortamda, bu meselenin anlaşılması mümkün değildir. Dolayısıyla bu meseleyi, sadece ulus-devlet ve ulusal çıkar literatüründen hareketle çözümlemek mümkün olmadığı gibi, geçmişten ziyade geleceğin hızla değişen şartları içinde değerlendirmek daha doğru olacaktır. Barkod: 9789944344814, Eser Adı: Kıbrıs’ta Güvenlik Stratejileri ve Güvenlik Yönetimi, Yayınevi: ODTÜ Yayıncılık, Yazar: Soyalp Tamçelik, Genel Yayın Yönetmeni: Levent Gönül, ISBN: 978-9944-344-81-4, Etiket Fiyatı: 18,00 TL, Türü: Politika ve Yönetim 86 ODTÜLÜ Ocak 2010 • Sayı 44 İşte bu gerçekten hareketle kitapta, Kıbrıs’ta iç ve dış güvenliği, garantiler ve asayişi, askersizleştirme ve silahsızlandırmayı, denge ve yılgınlığı, saldırı ve meşru müdafaayı, tarafların tutum analizlerini ve algılamalarını, caydırıcılık ve tehdit unsurlarını, başta Cuellar, Gali ve Annan plânları olmak üzere bütün çözüm plânlarının karşılaştırmalı tenkidinin yapılmasını, jeopolitik ve jeostratejik kavramları, konuyla ilgili küresel ve bölgesel güçlerin algı- tinceden, -- ‘mea domina’dan almışlar. İtalyanlar 1584’te ‘mia donna’dan yola çıkıp ‘ma donna’ demeye başlamışlar kadınlarına. 1644’ten itibaren de Bakir Meryem’in resimleri ve yonutları ‘Madonna’ diye anılmaya başlanmış. Öte yandan, takvimler 1871 yılını gösterirken ‘randevuevi sahibi ve/ya da işletmecisi kadınlar’a ‘Madam’ denmeye başlanmış… ‘HER SÖZCÜĞÜN BİR ÖYKÜSÜ VAR’. BU KİTAPTA YÜZLERCE SÖZCÜK, YÂNİ YÜZLERCE ÖYKÜ YER ALIYOR. ları ve uygulamaları, millî strateji ve kriz yönetimini, enerji kavramlarını ve nakil araçlarını, petrolün arz ve talep güvenirliliğini, uluslararası ve deniz ticaretinin özelliklerini, petro-politik ve buna dayalı stratejinin uygulama basamaklarını, gerek nazarî düzeyde, gerekse bölgemizdeki ve başka bölgelerdeki uygulamalarla açıklanmaya çalışılmıştır. Ancak bu yapılırken Kıbrıs’la ilgili olarak ortaya çıkan birçok krizde de neler yapıldığını, tarafların bu krizi nasıl yönlendirdiklerini veya kriz yönetiminden ne algıladıklarını, kuramsal ve eylemsel boyutuyla değerlendirilirken, konuyla ilgili birtakım yeni kriz yönetim modelleri önerilmiştir. Böylece bu kitapla, konuyla ilgili yeni yorumsamalar yapılarak, kalıplaşmış önyargılara ve algılamalara karşı alternatif birtakım çözümlemelerde bulunulmuştur. tap... Kitap... Kitap... Kitap yol alırken, toplumumuz bir kimlik krizine doğru mu gidiyor? Kültürel kimlik konusu, son yıllarda gündemin ön sıralarına yerleşirken, çeşitli iç ve dış etkenler, gittikçe giriftleşen, alacağı yön tam kestirilemeyen, bir kimlik sorunu yaratmakta... Gelişmeleri, her türlü siyasal gündemin dışında ve ötesinde, bilimsel bir ortamda, tarihsel bağlam içinde, değişik açılardan değerlendirmenin, bir durum saptaması yapmanın gereği ortadadır. Eser Adı: Kimlikler Lütfen, Yayınevi: ODTÜ Yayıncılık, Yazar: Gönül Pultar, Genel Yayın Yönetmeni: Levent Gönül, ISBN: 978-9944-344-78-4, Etiket Fiyatı: 22,00 TL, Türü: Sosyoloji Türkiye Cumhuriyeti 90. yılına doğru Gönül Pultar’ın titiz çalışmasıyla ortaya çıkan bu derleme, bir “durma ve düşünme” olanağı yaratarak, tam da bunu gerçekleştiriyor. Cumhuriyet kurulmadan önce ve kurulurken yürütülen kültürel kimlik arayışlarını ve bunların yeniden müzakeresini irdeledikten ve o süreçte ortaya çıkmış olan meseleleri hatırlattıktan sonra; kültürel kimliğin, genetik, etnik, dinsel, dilsel ve ulusal boyutlarıyla olduğu kadar, mekânda ve metinde temsiline Bu kitap “eski” hikâyeleri anlatıyor, hiç eskimeyen ‘eski’ hikâyeleri ya da oyuncuları değişse de görmekten usanmadığımız bir filmi… İlginç olan o ki, Türkiye’de herkes, bu filmi her Değişik disiplin ve uzmanlık alanından gelen otuz Türk ve yabancı bilim adamı, hiçbir ideoloji yüklenmeksizin kaleme aldıkları makalelerde düşündürücü ve ufuk açıcı yorumlar getiriyorlar. Gerçekleştirdikleri derinlikli analizler, Türkiye Cumhuriyeti’nde kimlik ve özellikle kültürel kimlik konusunun, herhangi bir siyasal demeç ya da yalınkat propaganda, sığ suçlama ya da üstünkörü hükümle geçiştirilemiyecek kadar katmanlı ve karmaşık olduğunu gösteriyor. Ecevit’e, Özal’dan Derviş’e, Erdoğan’a. Nazif EKZEN, gizlenen birçok gerçeği gözler önüne seriyor; ‘planlama’ya 27 Mayıs’tan önce karar verildiğini, görüşünde, hiç görmemiş gibi ya- 24 Ocak 1980 kararlarının arkasında- pıyor. Siyasiler, muhalefete düşünce ki ‘gerçek’ ismin Özal değil, Derviş filmin vizyondan kaldırılmasını isti- olduğunu; Türkiye, ne zaman kendi yorlar, ama iktidara gelince senaryoya programı ile gelişmeye kalksa, her se- harfiyen uyuyorlar. ferinde Batı tarafından ‘ihtiraslı’ bulu- Aslında bir insan yaşamı kadar nup reddedildiğini vb… ‘uzun’, bu ‘’kısa tarih’, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra ABD’nin egemenliğinde kurulan ‘yeni sistem’in ikiz Eser Adı: 1946’dan 2008’e Türkiye Kısa İktisat Tarihi, Yayınevi: ODTÜ Yayıncılık, Yazar: Nazif Ekzen, Genel Yayın Yönetmeni: Levent Gönül, Editör: İlter Ertuğrul, ISBN: 978-9944-344-80-7, Etiket Fiyatı: 8,00 TL, Türü: Ekonomi-Tarih odaklanıyor. Bir yandan, Batı’da, yıllar yılı tarihyazımı ile edebiyat, sinema ve tiyatro ile yansıtılan, kuşaktan kuşağa aktarılan, hâlen geçerli “imge”yle yüzleşmeye davet ederek, adaylık konusunda AB nezdinde karşılaşılan tepkilere açıklık getiriyor. Öte yandan, İslâmcılığın analizi ve bir cemaat örneğinde, İslâmî hareketin geçirdiği evrelerin incelenmesi yoluyla, kimlik sorununun önemli bir öğesinin anlaşılmasını sağlıyor. kardeşleri IMF ve Dünya Bankası’yla Türkiye’nin ilişkilerini ve -bir yenisi Bu ‘kısa” tarih, ‘uzuuun’ bir tarihsel dönem içinde, ‘Merkez’ ile bir ‘çevre’ ülkesi arasındaki ilişkinin serüvenini anlatıyor ya da Ekzen’in, kitabını ithaf öncesinde- 20 stand-by anlaşmasını ettiği Avcıoğlu’nun diliyle söylersek ele alıyor: Truman’dan Menderes’e, bir ‘koloni’de, ‘cici demokrasi’nin öy- 27 Mayıstan 12 Eylül’e, Demirel’den küsünü… ODTÜLÜ Ocak 2010 • Sayı 44 87 88 ODTÜLÜ Ocak 2010 • Sayı 44 ODTÜLÜ Ocak 2010 • Sayı 44 89