eçtik. Yazı Zeliha Köşlü, Fotoğraflar İsa Arslan
Transkript
eçtik. Yazı Zeliha Köşlü, Fotoğraflar İsa Arslan
ÖNE ÇIKANLAR PORTRE FEVZİ SÜRMELİ MİMAR/RESTORATÖR HÜSREV TAYLA TASARIMCI ELA CİNDORUK-NAZAN PAK KARİYER HANDE YAŞARGİL ATEŞAĞAOĞLU TELEVİZYON HAZAL KAYA SAĞLIK UĞUR HAKLAR SAYI: 13 “Samimi ve meşru olmak şartıyla her fikre hürmet ederiz. Fikirler, şiddetle, top ve tüfekle öldürülemez.” İÇİNDEKİLER 20 8 SERGİ Kitapların iç kapağına yapıştırılan ekslibris ilginç bir sergiye konu oldu 10 KİTAP Macera, biyografi, gezi, yemek ve yapı konularında sezonun en çok okunan beş kitabı 12 YENİ SERİ Kütahya Porselen’in sonbahar ışığını evlere taşıyan yemek takımları 14 YENİ SERİ Kütahya Seramik’in tasarımcısı Yiğit Özer tarafından hazırlanan, üç boyutlu seramik koleksiyonu Versatile 16 PORTRE Tüm hayatını gençlere adamış örnek bir akademisyen, Prof. Dr. Fevzi Sürmeli 20 STİL Kütahya Porselen’den seçilen ürünlerle, bir günün hikayesi 64 26 KARİYER Yönetici koçluğu ve mentorluk terimlerini Türkiye’ye getiren Hande Yaşargil Ateşağaoğlu’ndan kariyer tüyoları 30 KOLEKSİYON Mimar A. Naim Arnas’ın nadir bulunan tırabzan başlarından oluşan koleksiyonu 32 DÜNDEN BUGÜNE Günümüzde artık bir prestij sembolüne dönüşen çantanın tarihi 36 TELEVİZYON Son yılların en çok ses getiren dizisi Aşk-ı Memnu’nun başrol oyuncusu, Hazal Kaya 46 KÜLTÜR MİRASI Özgünlüğünden ödün vermemiş mistik bir şehir, Antakya 50 TASARIMCI Ela Cindoruk – Nazan Pak markasının çocukluk arkadaşlığından tasarım ortaklığına dönüşen hikayesi 54 MİMAR/RESTORATÖR Mimarlık hayatının 62 yılını meslek aşkıyla geçiren duayen, Hüsrev Tayla 58 GEZİ Yunan Adaları’nın en güzelleri Samos, Syros, Paros, Milos ve Santorini 64 STİL Kütahya Porselen’in en yeni koleksiyonlarıyla beş farklı sofra tasarımı 70 SAĞLIK Ortopedi ve Travmatoloji uzmanı Doç. Dr. Uğur Haklar’dan sağlıklı dizlere sahip olmanın yolları 72 ESTETİK DOKUNUŞ Kütahya Seramik ürünleriyle güzelleşen mekanlar 76 BAYİ Kütahya Porselen’in Prestige Corner bayiliğini yapan Emin Mağazacılık 78 BAYİ Kütahya Seramik ve Korkmaz markalarını buluşturan Konal İnşaat 80 GURME Güral Sapanca Wellness Park’ın şefi Hüseyin Alkın’ın incir ile hazırladığı birbirinden ilginç tatlar 88 SÖYLEŞİ Tüm Aşçılar Federasyonu Başkanı Yalçın Manav 90 BİZDEN HABERLER 40 ÖNERİ Yaşam alanınıza, küçük dokunuşlarla taptaze bir atmosfer kazandırın 96 KONUKLARIMIZ Yayına Hazırlayanlar Yazışma Adresi: Turkuvaz Dergi Turkuvaz Gazete Dergi Basım A.Ş Grubu, Toprak Center, Ihlamur Yıldız 98 BULMACA SAYI: 13 EYLÜL 2010 Kütahya Porselen San. A.Ş. adına Ali Abacı Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Nazmiye Doğan Eser Çetintaş İletişim Adresi Atatürk Bulvarı, 43001, Kütahya. Tel: (0274) 225 15 16 Faks: (0274) 225 15 17 info@tapsajans.com NG Dergisi Kütahya Porselen San. A.Ş. tarafından 2 ayda bir yayınlanır ve ücretsiz dağıtılır. 6 Cad. No: 10, 34353,Beşiktaş/İstanbul. Yayın Direktörü Aslıhan Sarp İşman Tel: (0212) 326 30 16 Yayın Yönetmeni Fatma Özel Basımcı: Turkuvaz Matbaacılık Görsel Yönetmen Nazlı Sarı Yayıncılık A.Ş. Editörler Şebnem Yıldız, Zeliha Köşlü Basıldığı Yer: Akpınar Mah. Fotoğraflar Ahmet Gül, Hasan Basri Cad. No: 4, Haydar Erçin, Levent Bozkurt, Sancaktepe, İSTANBUL İsa Arslan Tel: (0216) 585 90 00 EDİTÖR Tecrübenin gücü Kentlerin de tıpkı insanlar gibi kaderleri vardır. O kentte yaşayan insanlar da bu kaderi paylaşırlar. Genç nüfusun popülasyonunu artıran bir üniversite ya da iş sahasını genişletip o kentteki insanların yaşam standardını yeniden yapılandıran bir sanayi kuruluşu kim bilir kaç kuşağın kaderini değiştirecektir. Dergimizin sonbahar sayısında Anadolu Üniversitesi’ne yıllarını vermiş bir öğretim üyesi ve üniversite yöneticisi olan Prof. Dr. Fevzi Sürmeli ile kentlerin kaderleri üzerine keyifli bir röportaj bulacaksınız. Gençlerin başarıya açılan yolda ilerlemelerine destek verebilmek için projelerle dolu, istikrarlı bir hayata sahip olan Sürmeli, hem yaşadığı kente hem de yeni kuşağa ufuk açan hayat deneyimleriyle renk katıyor dergimize. Aslında kapağımızdan anons ettiğimiz ‘Öne Gülden GÜRAL Kütahya Porselen San. A.Ş. Yönetim Kurulu Üyesi Çıkanlar’ sloganı bu dergiyle yapmak istediklerimizi özetliyor. Tıpkı Prof. Dr. Fevzi Sürmeli gibi, iş ve yaşam deneyimleriyle örnek oluşturan insanları ve gerçek olayları taşıyoruz dergimize. Böylelikle her başarı öyküsünün arkasında sadece ‘şans’ değil, istikrar, sebat ve çalışma azminin etkili olduğunu göstermek istiyoruz. Bu sayının bir başka ilginç röportajını ise Hande Yaşargil Ateşağaoğlu ile yaptık. ‘Lider olunur mu, yoksa lider doğulur mu?’ diye sorduk Hande Hanım’a. Yönetici koçluğunun Avrupa’daki lider şirketlerinden Praesta’nın Türkiye ve Ortadoğu ofislerinin yönetici ortağı olan Yaşargil Ateşağaoğlu liderliği, geniş anlamıyla insanları peşinden sürükleme yetisine sahip olmak ve bunu bir kurumu, örgütü, grubu, ülkeyi bir vizyona ulaştırmak için kullanmak olarak tanımlıyor. Ve gençlere kendilerine beğendikleri, model alabilecekleri ya da tecrübelerine saygı duydukları birini bulmalarını, açıkça kendilerine koçluk yapmalarını teklif etmelerini öneriyor. Çünkü öğrenmek sadece doğruyu ve yanlışı yaşayarak değil tecrübelerden de feyz almayı gerektiriyor. NG olarak biz de tecrübelere duyduğumuz saygıyla, alanında başarıyı yakalamış çok sayıda ismi sizlerle paylaşmaya devam edeceğiz. Sevgi ve saygılarımla… 7 SERGİ EKSLİBRİS İstanbul’da gerçekleşen Uluslararas› Ekslibris Kongresi’nin ardından 31 Ekim tarihine kadar Galeri Işık Teşvikiye, Maslak ve Şile olmak üzere üç farklı galeride düzenlenen ekslibris sergileri, g , Türkiye’yi y y kitabın ffarklı bir boyutu ile tanıştırıyor 8 K itapseverlerin kitaplarının iç kapağına yapıştırdıkları, üstünde adlarının ve değişik konularda resimlerin yer aldığı küçük boyutlu grafik çalışmaları olan ekslibrisler, sanat eseri niteliğindeler. Çok uzun bir geçmişe sahip bu sanat dalı, yapıldığı döneme ait kültürel, tarihsel özellikleri günümüze taşıması nedeniyle önemli ve bu yüzden sanatçılarla koleksiyoncular arasında bir değiş-tokuş objesi olarak kullanılıyorlar. Kitapla kurduğu ilişki pek de iyi olmayan ülkemizin ekslibris kelimesine aşina olmamasını garip karşılamamak gerek. Eylül ve Ekim ayları boyunca İstanbul’un dört bir yanında görülebilecek olan ekslibris sergileri bu anlamda hayli ufuk açıcı. Kongre kapsamında ödül alan ekslibrisler, Galeri Işık Teşvikiye’de; 540 ekslibristen oluşan Uluslararası Ekslibris Yarışması sergisi Maslak’ta Galeri Işık Istanbul’da; her biri 100’er ekslibristen oluşan Japonya’dan Ichigoro Uchida koleksiyonu, Avusturya’dan Heinrich R. Scheffer koleksiyonu, Rusya’dan Moskova Ekslibris Müzesi koleksiyonu, Çin’den Çin Ekslibris Derneği ve Şanghay Fu Xihan Zhai Ekslibris Derneği koleksiyonu sergileri ile Mühürlü Eski Kitap Sayfaları, Önceki Kongrelerden Anılar ve Türk Ekslibris Sanatçıları sergileri, IMOGA İstanbul Grafik Sanatlar Müzesi’nde; İstanbul Ekslibris Müzesi Koleksiyonu ve Sırbistan’dan Bogdan Krsic Ekslibris sergisi ve Uluslararası Ekslibris Yarışması sergisi Işık Üniversitesi Şile Yerleşkesi’nde sizleri bekliyor. Bu sanat dalı ile mutlaka tanışın. 9 EN YENİ KİTAP SAYFALAR ARASINDA Macera, biyografi, gezi, yemek, yapı konularında, sezonun en çok okunan beş kitabını seçtik. eçtik. Yazı Zeliha Köşlü, Fotoğraflar İsa Arslan OTTOMAN ARCHITECTURE Dünyaca ünlü mimarlık tarihçisi Doğan Kuban’ın, YEM Yayın tarafından 2007 yılında yayımlanan Osmanlı Mimarisi adlı başyapıtının İngilizcesi, İngiliz ACC Publishing Group tarafından yayımlanarak Ottoman Architecture adıyla dünya kütüphanelerindeki yerini aldı. Kitap, sadece mimarlık ve mimarlık tarihiyle ilgilenenlere değil, tarih, kültür ve sanata ilgi duyanlara da hitap ediyor. Ottoman Architecture, Erken Osmanlı Dönemi’nden Cumhuriyet’e dek Osmanlı mimarlık mirasının en önemli örneklerini Mimar-Fotoğrafçı Cemal Emden’in objektifinden Doğan Kuban’ın yorumları eşliğinde sunuyor. (102.72 TL, www.netkitap.com) 10 ANTAKYA VE YEMEKLERİ Remzi Kitabevi yemek kitapları dizisinden çıkan yemek ve mönü tasarımcısı yazar Jale Balcı’nın yeni kitabı Antakya ve Yemekleri, Antakya mutfağını tanıtan birbirinden lezzetli yöresel yemekleri sayfalarına taşıyor. Kitap yemek tariflerinin yanında okuyucusunu bu antik kentin tarihinde, sokaklarında, evlerinde, köylerinde de gezdiriyor. Kitapta abagannuç, tepside et, peynirli künefe gibi Antakya dendiğinde ilk akla gelen lezzetlerin yanında, maklube, mreyşuşi ve patates köftesi gibi altmış farklı tarif yer alıyor. (24 TL, www.idefix.com) EGE VE AKDENİZ’DE ÖLMEDEN ÖNCE YAPMANIZ GEREKEN - 101 ŞEY İnkılap Yayınevi’nden çıkan Akdoğan Özkan’ın 101 Şey serisinin üçüncü kitabı HALİ LİDE İDE E DİP Dİ İP Bİ BİYO İYOGR GRAF AFİİSİ İSİNE İNE HALİDE EDİP BİYOGRAFİSİNE SIĞMAYAN KADIN İpek Çalışlar’ın roman akıcılığında kaleme aldığı Everest Yayınları’ndan çıkan Halide Edip Ege ve Akdeniz’de Ölmeden Önce Yapmanız Biyografisine Sığmayan Kadın, Gereken - 101 Şey, tatil aktiviteleri rehberi sabırlı, ayrıntılı bir araştırmaya, niteliğinde hazırlanmış. 224 sayfalık kitap tanıklıklara, bugüne kadar gün Çanakkale’den Anamur’a kadar olan bütün ışığına çıkmamış mektuplara, arşiv bir kıyı coğrafyasını tararken, bazen sahilden belgelerine dayanarak kaleme uzaklaşıp Ege ve Akdeniz’in iç kesimlerine alınmış. İpek Çalışlar edebiyat uzanıyor. Kitapta yer alan 101 maddelik ve siyasetle geçmiş bir ömrün aktivite listesinde temel olarak tekne keyif karanlıkta kalmış yanlarını da rotaları, yeme&içme mekanları, foto-safari içeren çalışmasıyla, ‘Halide Edip güzergahları, kültürel rotalar, flora&fauna gerçeği’ni anlatıyor. gezileri yer alıyor. (20 TL, Remzi Kitapevi) (25 TL, D&R) D DANSA ÂŞIK BİR KUĞU: K KRAL ARTHUR, M MERİÇ SÜMEN M MERLIN VE YUVARLAK Y Yapı Kredi Kültür Sanat Yayıncılık’tan M MASA ŞÖVALYELERİ çı çıkan Nevsâl Baylas’ın Dansa Y Yapı Kredi Kültür Sanat  ºık Bir Kuğu: Meriç Sümen’de, Y Yayıncılık’tan çıkan, 132 sayfalık sa sahnedeki varlığı, güzelliği, tekniği K Arthur, Merlin ve Yuvarlak Kral ve duyarlılığıyla bir balerinin hayatına M Masa Şövalyeleri, pek çok od odaklanmıyor yalnızca, batılı fil filme de konu olmuş öyküleriyle an anlamda modernleşmenin bir o okuyucuyu şövalyeler ke kesitini de sunuyor. (32 TL, d dünyasına sürüklüyor. w www.pandora.com.tr) (1 TL, www.kidap.com.tr) (10 11 YENİ SERİ KÜTAHYA PORSELEN MODERN YORUMLAR... Davet D avet ssofralarının ofralarının vazgeçilmez fformu orm mu k kare, are, m modern odern d desenlerle esenlerle tamamlanan amlanan Kütahya Kütahya Porselen koleksiyonuyla koleksiiyonu uyla sezona sezona damgasını damgasını vuruyor. 12 1 Bu sayfada 1 Klasikten vazgeçemeyenler için yepyeni bir yorum, ‘CMD82YT9014572 Ahenk’ yemek takımı, 82 parça, 852 TL. 2 Siyah, beyaz ve gri üçlüsü sakin görüntüsüyle kare forma modern bir duruş kazandırmış, ‘CMD82YT9014488 Omay’ yemek takımı, 82 parça, 852 TL. 3 Stilize çiçek desenlerinin cazibesi, ‘CMD82YT9014573 Aden’ yemek takımı, 82 parça, 852 TL. Yan sayfada Ritmik çizgilerle beyazın dansı, ‘CMD82YT9014670 Beçlim’ yemek takımı, 82 parça, 852 TL. 2 3 13 YENİ SERİ VERSATILE SERAMİKTE BİR DEVRİM VERSATİLE Seramik sektörünün başrol oyuncularından biri olan Kütahya Seramik, üç boyutlu seramik koleksiyonu Versatile ile Türkiye’de ve dünyada yenilikler sunmaya devam ediyor. İşlevselliği, değişken ve yaratıcılıkla buluşturan Versatile, çok yönlü kullanımı ile seramik sektöründe yeni bir çağı başlatıyor. Versatile koleksiyonu, kişinin kendini özgürce ifade etmesini sağlayan, farklı mekan kurguları ile birçok duyguyu ve estetiği olmasına rağmen seriler arasındaki geçişin mükemmel bir uyum içinde yapılabilmesi. Versatile koleksiyonu, üç boyutlu olma özelliği, işlevselliği, farklı tasarım seçenekleri ve uygulama kolaylığı ile mimari projelere özgün ve yenilikçi çözümler sunuyor. içinde barındırıp, geometrinin tüm yaratıcılığını, akılcı ve estetik Mimari uygulamalara farklı bir bakış açısı kazandıran Versatile kurallarla sergiliyor. Koleksiyon, kullanıcısına aynı karoyla onlar- ürünleri, tüm iç mekan uygulama alanları, plaza, ofis, lobi, salon, ca farklı döşeme seçeneği sunuyor. Böylece her uygulamayla yatak odası gibi her ölçekte mimari mekan uygulamasında su- mekanlar farklı kimlikler kazanıyor. Arc ve Axis olmak üzere iki nulmaktadır. Koleksiyonun Arc serisi 12.5x29 cm; Axis 12.5x22 farklı modelden oluşan koleksiyonun dikkat çeken en önemli cm ölçülerinde kahve, mavi, beyaz, bordo, siyah, krem renkle- özelliklerden biri, her iki serinin birbirinden farklı tasarımlara sahip rinde, mat ve parlak doku seçeneklerine sahip. 14 DEKORATİF KÜTAHYA SERAMİK İLHAMINI DOĞADAN ALAN YÜZEYLER Natürel tonların yumuşak geçişlerini sergileyen Nova; yatay, dikey ve diagonal çizgilerin uyumunu yansıtan Cube; parlak dokusu ve çekiciliğiyle Agat, Kütahya Seramik’in doğadan ilham aldığı en yeni serileri. AGAT ÇARPICI MEKANLAR YARATIYOR Seramik sektöründe yeniliklerin ve modernizmin öncüsü Kütahya Seramik, işlevsellik ve kullanılabilirliği ile ön plana çıkan Agat serisini tüketicinin beğenisine sunuyor. Doğanın zenginliğinden ilham alınarak tasarlanan Agat serisi çizgiselliği ve kullanılabilirliği ile gözde mekanlar yaratıyor. 30x60 cm ebatında duvar ve 42.5x42.5 cm ebadında yer karosu olarak bone, bej, gri ve vizon renk seçeneklerine sahip Agat serisi döşendiği yere verdiği derinlik duygusuyla mekanlara huzur katıyor. Parlak dokusu ile çekiciliğini artıran Agat, doğadaki saf halinden bir kesit görünümüyle de farklılığını sergiliyor. SIRLI PORSELENİN BÜYÜLÜ YÜZÜ: NOVA 60x60 cm ölçülerinde üretimine yeni başlanan Nova, sırlı porselen özelliği ile alışveriş merkezleri, restoranlar, otel lobileri, teras gibi yaya akışının yoğun olduğu alanlarda güvenle uygulanabilme ve kolay temizlenebilme özelliğine sahip. Seride uygulanan rektifiye özelliği, boyut farklılıklarını ortadan kaldırırken tasarıma görsel bir bütünlük kazandırıyor. Doğal tonların kullanıldığı Nova serisi, 60x60 cm ölçülerinde; beyaz, bej, gri, antrasit ve kahve renklerinde tasarlandı. Nova serisinin aynı zamanda lappato özelliğine sahip ürünleri de mevcut. CUBE İLE KARELERİN SİHRİ Kütahya Seramik’in yeni serisi Cube kendi içinde küçük karelere sahip. Bu küçük karelerin içindeki yatay, dikey, diyagonal çizgiler kendi içindeki yansımlardan kaynaklanan renk tonlamaları ile dekorasyon ufkunuzu genişletiyor. Sedef, metalik ve siyah renk seçenekleri bulunan Cube serisi 50x50 cm ebadında üretiliyor. 15 PORTRE FEVZİ SÜRMELİ Gençlerle güzelleşen bir yaşam hikayesi Tüm hayatını gençlerin eğitim ve öğretim meselelerine adamış örnek bir akademisyen Prof. Dr. Fevzi Sürmeli. Gençlerin başarıya açılan yolda ilerlemelerine destek verebilmek için projelerle dolu, istikrarlı hayat hikayesini paylaştı bizlerle. Yazı Fatma Özel rof. Dr Fevzi Sürmeli, “Yaşamım, bir öğretim üyesi ve P Socrates Eğitim Ödülü’ne layık görülmüş. Prof. Dr. Fevzi Sür- üniversite yöneticisi olarak ülkemizin her yerinden gelen meli çok sayıda başarı hikayesiyle geçen istikrarlı bir yaşamın gençlerin eğitimi ile geçti,” diyor. Ruhunun genç kalma- sembolü gibi adeta. Enerjisini gençlerden alan Prof. Dr. Sürmeli sını da geçlerle sürdürdüğü bu uzun hayat hikayesine bağlıyor. ile, hayat akışı içerisinde, yolunun kesiştiği kentleri ve genç nesli Sürmeli, Eskişehir İktisadi ve İdari İlimler Akademisi’nden mezun konuştuk. olduktan sonra, 1978’de Doktor, 1980’de Doçent, 1988 yılın- Şehirlerin de insanlar gibi kaderleri olduğuna ina- da ise Profesör unvanlarına hak kazanmış. Aralık 2009 tarihine nıyor musunuz? Eskişehir’e yıllarca emek vermiş bir kadar ise Anadolu Üniversitesi Rektörü ve Üniversitelerarası Sosyal Bilimler Eğitim Konseyi Başkanı olarak görev yapmış. Kurum müdürü olarak sivil havacılık alanında yapmış olduğu katkılar nedeniyle Prof. Dr. Fevzi Sürmeli’ye 1998 yılında Fransa Cumhurbaşkanı tarafından “Devlet Liyakat Şeref Madalyası ile Şovelye” derecesi verildi. 19 Mart 2007 tarihinde “Avrupa İş Konseyi” ve “Oxford Rektörler Birliği” kararı ile Oxford Şehir Meclisi Binası’nda yapılan törenle “Topluma Yaptığı Entelektüel Katkı” nedeniyle Avrupa 2007 16 akademisyen olarak Anadolu Üniversitesi’nin bu şehrin kaderini değiştirdiğini söyleyebilir miyiz? “Kendimi üniversite Evet, şehirlerin de insanlar gibi gençlerine yakın hissediyorum. kaderleri olduğuna inanırım. İnsan Çünkü hep onlarla berabersiniz. hayatlarının yaşadıkları ya da çalıştıkları yerlerden etkilenmemesi Yetişmeleri sürecinde de düşünülemez. Üniversitelerin birliktesiniz. Çoğu konuyu eğitim-öğretim ve araştırma öz konuşuyorsunuz, tartışıyorsunuz. görevlerinin yanında aynı ölçüAnlamak ve yardımcı olmak için de önemli üçüncü öz görevi de toplumsal katkıdır. Bir üniversiteempati yapıyorsunuz. Bu da nin bu görevini yerine getirmedeki beraberinde ‘daha genç performans göstergesi de öncelikle bulunduğu bölgenin kalkınmasına kalmayı’ getiriyor.” yaptığı katkıdır. Yalnız burada önemle belirtilmesi gereken bir konu da var: Üniversite yerelliği göz ardı etmeden evrensel değerlerle bulunduğu şehri ileriye götürmelidir. Üniversitenin yerelleştirilmemesi önemlidir. Anadolu Üniversitesi’nin Eskişehir’e katkısı, sadece ekonomik açıdan değil, sosyokültürel işlevler, sunduğu olanaklar ve etkinlikler açısından da örnek alınacak düzeydedir. Rektörlüğüm sırasında 2008’de yaptığımız, ‘Anadolu Üniversitesi’nin Eskişehir’e Etkileri ve Şehrin Üniversiteyi Algılayışı’ adını taşıyan araştırmada; Anadolu Üniversitesi’nin Eskişehir ekonomisine yılda 1 milyar TL toplam katkı yaptığı, üniversite kaynaklı olarak harcanan her 1 TL, şehir ekonomisinde 5 TL’ye dönüştüğü, yerel istihdamda önemli rolü olduğu, araştırma ve inovasyon konularında; sanat ve kültürel etkinliklerde önemli olanaklar sunduğu, katkılar sağladığı ve öncülük ettiği bilimsel olarak ortaya konulmuştur. Türkiye’de yapılan bu ilk çalışma, kitap olarak yayınlandı ve Cumhurbaşkanımıza sunuldu. Liseyi Antakya’da bitirmişsiniz. Tüm çocukluk yıllarınız Antakya’da mı geçti? Antakya Lisesi’ni 1966 yılında bitirdim ve o yıla kadar, çok özellikli bir yer olan Antakya’da yaşadım. Lise sona kadar çok güzel izler bıraktı Antakya bende. Çok evrensel bir kent... Evrenselliği de farklı düşünce ve inançlara sahip olan insanlarından, onların yan yana yaşamasından kaynaklanır. Öyle bir kültür ki, benim doğduğum, yaşadığım sokak ve mahallede, yüz-iki yüz metre içerisinde cami, kilise ve havrayı görürsünüz. Düşünce itibariyle bütün insanlar inançlarıyla birlikte yan yana yaşamayı kültür haline getirmişlerdir. Bu, dünyanın çoğu yerinde olmayan bir özellik. Antakya’da insanlar ‘bir arada yaşamayı’ öğrenmişler. Bu nedenle Antakya’nın üstümde bıraktığı iz çok önemli. Aynı ortamı Eskişehir’de de çok rahat yaşarsınız. Sanırım Antakya’dan sonra Eskişehir’de yaşamış olmamın bir nedeni de bu olsa gerek. Antakya’nın dünü ve bugünü hakkında neler söyleyebilirsiniz? Antakya’ya 1967’den bu yana yılda birkaç kez giderim. Kanımca eski Antakya çok daha yaşanır bir kentti. Her kent marka olmaya çalışırken, Antakya’nın kendisi, sahip olduğu tarih ve kültürel değerlerle dünya çapında bir markadır. Maalesef bu marka, yöneticiler tarafından yönetilemedi. Eksik yönlerine rağmen Mustafa Kemal Üniversitesi’nin dinamikleri ile Antakya değerlerinin yeni fark edilmesi ve bir hareketliliğin başlamış olmasından dolayı mutluyum. Çok istikrarlı bir hayatınız olmuş, eğitim hayatınızı geçirdiğiniz kente emek veren bir insansınız? Hiç başka bir kentte, farklı bir yaşam düşündünüz mü? Öğretim üyesi ve üniversite yönetici olarak Eskişehir Anadolu Üniversitesi’nde uzun süre görev yapan Prof. Dr. Fevzi Sürmeli “Topluma Yaptığı Entelektüel Katki” nedeni ile Avrupa 2007 Socrates Eğitim Ödülü’ne de layık görüldü. 17 PORTRE FEVZİ SÜRMELİ Yaşamım, bir öğretim üyesi ve üniversite yöneticisi olarak melde aynı diye düşünüyorum. Daha iyi yetişmek, iyi bir iş, ülkemizin her yerinden gelen gençlerin eğitimi ile geçti. Bu ne- iyi bir yaşam. Bence, sorun bunların elde edilmesi ve elde denle kendimi sadece yaşamını geçirdiği kente edilme şekillerinde düğümleniyor. Önemli olan emek veren bir kişi olarak görmedim. eğitim, iş ve yaşam koşullarını nitelikli düzeyde Evet, istikrarlı bir yaşamım oldu. Bence çok elde edebilmektir. doğal. Çünkü eğitimin temeli istikrardır. Bilim Her zaman gençlerin geleceğine yönelik adamının da ortamı budur. Başka kentte ya- düşünceler içerisinde olmak (sizin de değiş- şam kesintili olsa da zaten oluyor. Eskişehir, tiremediğiniz işsizlik gibi gerçekler yaşanır- İstanbul; bir dönem ders vermek için Kütahya ken) bir stres yaratıyor mu üzerinizde? ve Afyonkarahisar, ayrıca Antakya, Marmaris Yaratmaması mümkün değil. Eğittiğimiz bir ve yurtdışında daha birçok kentte bulunmak ve gencin geleceğe endişeyle bakması bizi üzü- kısa da olsa yaşamak benim için keyifli oldu. yor. Özellikle son sınıfa gelen, mezuniyete ya- Hayatını tümüyle gençlerin eğitim ve öğ- kın öğrencilerde bunu açıklıkla görebiliyorsunuz. retimine adamış bir insan olarak yıllar içeri- Bugün gençlerin en önemli sorunu işsizliktir. Bu sinde genç kuşağın ihtiyaçları ve problem- durum Türkiye’nin sorunudur. Burada bizlere lerinde ne gibi değişiklikler oldu sizce? düşen görev, gençleri nasıl ki daha iyi eğitmek İhtiyaçlar ve sorunlar her zaman var olacak. Aslında genç kuşağın ihtiyaçları ve sorunları te- 18 ise; hükümetlere, iş dünyasına düşen görev de yatırım, yatırım, yatırım diye düşünüyorum. Kendinizi onların kuşağına yakın hissediyor musunuz? ‘Gençlerle uğraşmak daha genç kalmayı getirir’ derler, buna katılıyor musunuz? Evet kendimi üniversite gençlerine yakın hissediyorum. Çünkü hep onlarla berabersiniz. Yetişmeleri sürecinde birliktesiniz. Çoğu konuyu konuşuyorsunuz, tartışıyorsunuz. Anlamak ve yardımcı olmak için empati yapıyorsunuz. Bu da beraberinde ‘daha genç kalmayı’ getiriyor. Ancak şunu da söylemem gerekiyor: Karşınızdaki öğrenci gurubu hep 18-23 yaş arası, biz ise hep artı bir yaş oluyoruz. Açıköğretim ile ilgili köklü çalışmalar yaptınız. Bu öğretim sistemine ilgi artıyor mu, azalıyor mu? Açıköğretimin kurulduğu 1982’den bu yana, 28 yıl bu sistemin içinde oldum. Bugün Anadolu Üniversitesi Açık ve Uzaktan Öğretim Sistemi programlarına 1.500.000’e yakın öğrenci kayıtlıdır. Bu sayı Türkiye’ de bütün yükseköğretim kurumlarında okuyan öğren- HAKKIMIZDA... cilerin yüzde 40’ı demektir. Bu durum çok önemli, çünkü Türkiye’de yükseköğretime artan talebi karşılamış, yükseköğretimi kitleselleştirmiş, düşük maliyetle eğitimde fırsat eşitliği sağlamış, yükseköğretimde okullaşmanın artmasına yol açmış, meslek eğitimi olanaklarını artırmış, örgün eğitime devam edemeyen kişilere yükseköğretim ve yaşam boyu eğitim olanağı sağlamış, eğitim teknolojilerindeki gelişmelerin yükseköğretime uygulanmasını olanaklı kılmıştır. Özellikle bilgi ve iletişim araçlarındaki hızlı gelişmeler, internetin yaygınlaşması ile açıköğretim sisteminin Şehirlerin kaderlerini değiştiren olgulardan bahsederken Kütahya ve Kütahya Porselen özelinde sorsam, Anadolu’da doğup bir dünya markası olma yolunda ilerleyen önemli bir işletmenin, Kütahya’nın kaderinde etkili olduğunu söyleyebilir miyiz? Kuşkusuz, ulusal ve bir dünya markası olan Kütahya Porselen Kütahya’nın kaderinde önemli bir etkiye sahiptir. Kütahya Porselen’in ‘uzaktan öğretim’ şekline dönüşmüş olması, çalışırken ürettiği ‘sanat eseri değerinde’ ürünleriyle, Ülke- ve yaşamın her aşamasında kişisel ihtiyaçlara göre öğ- mizin her yerine, yurtdışında binlerce noktaya, retim hizmeti alabilmek, ‘açık ve uzaktan eğitim siste- milyonlarca eve ve mekana ‘Kütahya’ adının mi’ ne şekil değiştirerek ilgiyi artırmaktadır. taşınmış olmasından ve daha da taşınacağın- Gençler çoğunlukla Türkiye’de başarıya açılan yolda şansın önemli bir etken olduğuna inanıyorlar. Siz gençlere, başarının kapılarını açan etkenler konusunda neler söylemek istersiniz? dan daha güzel, daha değerli bir kader birliği düşünebilir misiniz? Bu kader birlikteliğinde Kütahya Porselen’in, ‘ateşte açan bir çiçek’ gibi Kütahya’nın ekono- Yaşamın her noktasında şans tabi ki önemlidir. misine ve istihdamına sağladığı ve özellikle Ancak, her şey değildir. Bence başarı da tesadüf de- gençlerin daha iyi yetişmesi için eğitime yapmış ğildir; iyi bir eğitim için çalışmak, kişisel gelişimi sağ- olduğu katkılar her zaman güzellikler getirmiş, lamak, farkındalık yaratmak. Bir işe girmek veya bir daha da getireceğine inanıyorum. Kütahya’nın şey yapmak için aranan koşullar sizde yoksa ‘şansım kaderindeki değişime etki bu olsa gerek. yok’ demek doğru mu? Gençlerimiz bir de bu yönüyle düşünsünler. Kendi şanslarını kendileri yaratsınlar. İlk adım bizden desinler. 19 STİL PORSELEN 24 SAATLİK ZARAFET Şık ve zarif bir ev sahibesinin Kütahya Porselen’den seçtiği birbirinden zevkli ürünlerle yarattığı dünyasına, bir günlük keyifli bir yolculuk yaptık. 20 09:30 DAVETKAR KAHVALTI ‘Fall’ serisi, sempatik form ve desenleriyle güne pozitif bir merhaba demenizi sağlıyor. ‘YS36KH420109 Fall’ 36 parça kahvaltı takımı, 290 TL. 11:00 KAHVE KEYFİ Kahvenizi yudumladığınız anları, en unutulmaz hatıralarınıza dönüştürün… Öndeki ‘ABMRC04KT652 Meriç’ 2’li kahve takımı, 102 TL; ortadaki ‘ABTR06KT652 Tiryaki’ 2’li kahve takımı, 130 TL; arkadaki ‘ABYR04KT651102 Yaprak’ 2’li kahve takımı 102 TL. 21 STİL PORSELEN 13:30 ÖĞLEN YEMEKTE NE VAR? ‘Miracle’ yemek takımı ile gün ortasında estetik bir mola vermenin tam zamanı! ‘TP854T42015104 Miracle’ 85 parça yemek takımı, 790 TL. 22 16:30 BEŞ ÇAYI SEREMONİSİ ‘Future’ kahvaltı takımının dinamik renk ve desenleri ile sunum şıklığınızı doruklara taşıyın! ‘YS36KH420111 Future’ 36 parça kahvaltı takımı, 290 TL. 23 STİL PORSELEN 20:30 ASİL BİR AKŞAM YEMEĞİ ‘Glory’ yemek takımı, aile ve dostlarınızla gerçekleştireceğiniz şık buluşmaların sembolü olacak. ‘BC85YT47020100 Glory’ 85 parça yemek takımı, 1.490 TL. 24 KARİYER HANDE YAŞARGİL ATEŞAĞAOĞLU YÖNETİCİNİN ALFABESİ ‘Lider olunur mu, yoksa lider doğulur mu?’ Yönetici koçluğu ve mentorluk terimlerini Türkiye’ye ilk kez getiren Hande Yaşargil Ateşağaoğlu ile ‘kariyer’ teriminin tüm açılımını konuştuk. Yazı Fatma Özel önetici koçluğunun Avrupa’daki lider şirketlerinden Y 1994 – 2002 yılları arasında Kentbank, Temsa, MNG Bank Praesta’nın Türkiye ve Ortadoğu ofislerinin yönetici or- ve Egebank’ta İnsan Kaynakları Yöneticisi olarak, Doğan Bur- tağı olan Hande Yaşargil Ateşağaoğlu, 1972 İstanbul da Rizzoli’de İK Direktörü ve İcra Kurulu Üyesi olarak görev doğumlu. İstanbul Üniversitesi Psikoloji Bölümü mezunu ve yapmış. İK alanında çalıştığı süre zarfınca alanının en büyük Marmara Üniversitesi İnsan Kaynakları Yönetimi ve Gelişimi meslek örgütü olan Peryön’de Yönetim Kurulu Üyesi, Yönetim Programı’nda yüksek lisans yapmış. Aile terapisi, kısa terapiler, Kurulu Başkan Yardımcısı ve Avrupa Personel Yönetimi Der- psikodinamik terapi alanlarında 500 saate yakın eğitime katıl- nekleri Uluslararası Delegesi olarak gönüllü görevler almış. 2002 mış. Koçluk sertifikasını ve “Örgütsel Klinik Psikoloji” diploması- yılında ise koçluk ve mentorluk alanındaki ilk şirket olan Men- nı ise INSEAD Business School’dan almış. tor Danışmanlığı kurmuş. 2006 yılında Mentor’u “liderlik gelişim 26 alanına odaklanmış bir danışmanlık şirketi” olarak konumlayıp, ve danışanlarınızın etki gücü sebebiyle her katkınızın etkisinin yönetici koçluğu işini uluslararası düzeye taşıyan Ateşağaoğlu, de çok yüksek olduğu bir iş. Tabii asla kendinizi geliştirmeyi de Praesta International’ın Türkiye ve Ortadoğu ofislerini kurmuş. bırakamıyorsunuz. Ben liderlik gelişimi ve koçlukla ilgili sayısız Halen İstanbul’da ve Dubai’deki ofislerinden bölgedeki pek çok eğitim aldım ve en son olarak da INSEAD Business School’da uluslararası şirketin üst düzey yöneticilerine koçluk yapıyor. ‘koçluk ve danışmanlık’ sertifika programı ile ‘örgütsel klinik Kartvizitinde şunlar yazıyor: Hande Yaşargil Ateşağaoğlu, Psikolog, Yönetici Koçu. Yönetici Ortak, Praesta Turkey & Middle East… Kariyer konusunda ilginç öneriler getiren Yaşargil Ateşağaoğlu’nun tavsiyelerine kulak verin: Yönetici koçluğu ve ‘mentorluk’ ne demektir, bu hizmet tam olarak hangi ihtiyaçtan doğar? psikoloji diploma programı’nı bitirdim ve hala her yeni eğitimde öğrenmenin heyecanını duyuyorum. Bu sistemi nasıl uyguluyorsunuz? Danışanlarınızla kaç seanslık çalışmalar yapıyorsunuz? Genellikle bir yıllık anlaşma yapıyoruz. 12-15 seans yapmak üzere anlaşıyoruz. Şirket kültürüne göre üst düzey yöneticiyi ya Koçluk en kısa tanımıyla ‘bir kişinin diğerini desteklemesi da İK’yı sürece dahil ediyoruz, bazen değerlendirme ve geri bil- ve zorlaması (challenge) ekseninde yapılandırılmış bir öğren- dirim araçları kullanıyoruz. Danışanımıza mutlaka seçme hakkı me ve gelişim ilişkisidir. Yönetici koçluğu, bu ilişkinin bir uz- veriyoruz, ekibimizde her zaman danışanlarımızın kendilerine man koç ile bir yönetici ya da yönetici grubu arasın- uygun, yakın bulup seçecekleri koç seçenekleri bulunur. da gerçekleşen hizmeti adlandırış şeklimiz. Bizim başarımızın en önemli etkenlerinden biri de Mentorluk ise aynı ilişkinin bir kurumun içerisinde, tecrübeli yöneticiler ile kendilerine bağlı olmayan (kendi ekiplerinden olmayan) daha genç çalışanlar arasında kurulmuş şekli. Yani biri dışarıdan yöneticiler için dışarıdan alınan hizmet ve uzmanlık gerektirdiğinden daha yoğun ve profesyonel, diğeri içeride gerçekleştirilen bir gelişim aracı ve doğal olarak tecrübe paylaşımı kısmı daha ağırlıklı bir uygulama. Biz iki hizmeti de veren müşteri yönetimi anlayışımızdır. Müşteriler “Bir kitapta ‘liderlik daha çok beceriyle kendin olmak,’ diyor ve bence çok güçlü bir tanım. Liderlik elbette geniş anlamıyla insanları peşinden sürükleme yetisine sahip olmak ve bunu bir kurumu, örgütü, grubu, ülkeyi bir vizyona ulaştırmak için kullanmak olarak tanımlayabiliriz.” bir firma olarak koçluğun doğru bir ha- Sizin bu çalışmaya yöneliminiz nasıl oldu? Neden yönetici koçluğu? koçluk şirketi bulurlar ve tekliften, randevulaşmaya, raporlamadan, toplantılara profesyonel hizmet alırlar. Koçluk yaptığınız süre içerisinde danışanlarınızın en çok zorlandığı konular neler oluyor? Bir kısım gelişim alanı önceden tanımlanmış olarak gelirler, bir kısım gelişim alanı da çalışırken süreç içerisinde ortaya çıkar. En geniş tanımıyla liderlik gelişimiyle ilgili her şey karşımıza çıkıyor bizim. zırlık ve uzmanlıkla hemen her formda çok fayda yaratacağına inanıyoruz. karşılarında bir veya fazla koç değil bir Stratejik ve diplomatik iletişim, ekibe koçluk yapma, yüksek duygusal zeka geliştirme, yönetsel duruş ve yönetsel olgunluk sık karşılaştığımız gelişim alanlarıdır. Farkındalık gelişimi de süreç içerisinde giderek yükselen Ben psikoloji ve insan kaynakları eğitimi aldım. Takiben on bir grafikle hareket eder. İnsanın neyi neden yaptığını anlama- sene İK alanında çalıştım yöneticilik yaptım ama bir psikote- sı ve onu değiştirebilmesi arasında çok güçlü bir bağ vardır rapist olarak da çok sayıda eğitim alarak kendimi yetiştirdim. şüphesiz. Hem benim için hem de ‘pazar’ için doğru zaman geldiğinde de Türkiye’de bu hizmeti veren ilk şirketlerden biri olarak ha- Bu zorlanmada Türkiye’deki kurumların çalışma yöntemleri de etkili oluyor mu? rekete geçtik. Bir işi ilk yapan olma fırsatı hayatta her zaman Ulusal kültürümüzün biraz ‘Akdenizli’ tabir ettiğimiz duy- karşınıza çıkmıyor, bunun da heyecanıyla pek çok risk alarak gusal davranışları, kontrolsüzlükle samimiyetsizliği bazen ka- krizin ortasında başladık. Sekiz senenin sonunda elbette ‘iyi ki rıştırabilen ve eleştiriye çok tepki veren ruhsal halimiz elbette başlamışız,’ diyorum şimdi koca bir sektör oldu. etkili. Kurumsal kültürlerimiz de uluslararası skalada nispeten Benim için ve eminim icra eden herkes için entelektüel olarak çok besleyici bir iş, her danışanınızdan çok şey öğrendiğiniz hiyerarşik, bu da yine iletişimi ve açık geri bildirimin yerleşmesini olumsuz yönde etkiliyor. 27 KARİYER HANDE YAŞARGİL ATEŞAĞAOĞLU Bir yazınızda ‘işe duygusal bakma’, ‘kişisel yak- öteye götürecekler değildir’ denir. Yani yönetici olunca orada laşma’ türünden klişelerin artık geçmişte kaldığından başarılı olmanızı sağlayacak özellikler farklıdır, başarılı olamaz- bahsetmiştiniz. Sizce artık ‘iş’ ekmek parası olmaktan sanız o konumda kalamazsanız. çıktı mı? İş elbette ekmek kapısı ancak kurumların liderleri olarak Sizin çalışmalarınızı psikolojik terapiden ayıran nedir? bizim karşımıza gelen insanlar için yani eğitimli, donanımlı ve Klinik tablo ve iş alanı sınırları. Klinik tablodan kastım, bizim yetenekli insanlar (herkes bu imkanlara sahip değil elbette) için karşımıza da çok farklı insanlar geliyor, ‘biz psikolojik sıkıntısı ekmek kapısı seçeneği çok. Yani bu insanlar pek çok farklı iş olmayan insanlarla çalışırız,’ diyemezsiniz çünkü ilk başta an- yapabilir ve çok farklı yerde çalışabilirler ve en azından ekmek layamazsınız. Ancak depresyonla, evlilik problemleriyle ve de paralarını her durumda çıkarabilirler. Dolayısıyla bundan fazlası ağır kişilik bozukluklarıyla da karşılaştığınızda onları konunun tamamen seçime bağlı. Seçtikleri için o işi, orada, o insanlarla uzmanına yönlendirmeniz gerekir. Bizim uzmanlık alanımız iş yapıyorlar; o zaman da her şey daha kişisel oluyor doğal ola- ve liderliktir, bu alanda danışmanlık yaparken elbette terapö- rak. Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisine uygun olarak, işiniz önce tik bilgilerden, tekniklerden ve becerilerden faydalanırız ancak doymanızı sonra barınmanızı sağlıyor. Buralarda ne gerekiyor- alanımızın dışına çıkmayız. Dolayısıyla ‘hayat koçluğu’ denen sa onu yapıyoruz ama bir üst aşama saygı kazanma, kendimi- sınırları çok daha muğlak olan hizmet alanında biz yer almayız. ze saygı duyma ve sonra da kendini gerçekleştirme olunca yani Diğer yandan bazen sınırı danışan da koyabiliyor çünkü insan iş, kendini gerçekleştirme anlamına gelince hem kişisel hem de işiyle ilgili önemli bir karar aşamasındayken bir terapist de çok duygusal olmamak imkansız. yardımcı olabilir belki, ancak gerek konuştuğu dil sebebiyle ge- Bir diğer yaklaşımla da bugün liderlerden yüksek duygu- rekse terapinin satılabilir bir hizmet olmayıp ancak talep edilebi- sal zekaya sahip olmalarını istiyoruz, çünkü insanları ve onların lir bir hizmet olması sebebiyle danışanlar bizi daha çok ve kolay duygularını yönetiyorlar, bu kişilere ‘evet ama siz gene de duy- tercih ediyorlar. gularınızı işe karıştırmayın’ denebilir mi? Zaten aksine ‘karıştırın sizin de ne hissettiğinizi bilsinler, sizin de insan olduğunuzu görsünler ki anlasınlar, sevsinler ve izlesinler,’ diyoruz. ‘Liderlik’ kavramını açar mısınız? Sizce her yönetici ‘lider olmalı mı? Yöneticinin sadece iş hayatı mı önem taşıyor peki, ya özel hayatlarına nasıl yaklaşıyorsunuz? Kişiyi bir bütün olarak görüyoruz elbette, karşımızdaki insanın bir bölümünü görmezden gelerek çalışmayız, ancak çalışma alanlarımızın yani gelişim alanlarının iş ve liderlikle ilgili Bir kitapta ‘liderlik daha çok beceriyle kendin olmak,’ diyor olduğundan emin oluyoruz. Liderliğin de kim olduğumuzla çok ve bence çok güçlü bir tanım. Liderlik elbette geniş anlamıyla ilişkili olduğunu düşünecek olursak kişiyi özel hayatı – iş hayatı insanları peşinden sürükleme yetisine sahip olmak ve bunu bir diye bölmek doğru olmayacaktır. kurumu, örgütü, grubu, ülkeyi bir vizyona ulaştırmak için kullan- Bireyler bu hizmete hazır olabilir ama kurumlar yete- mak olarak tanımlayabiliriz. Bu kapsamda her pozisyon liderlik rince açık mı? Bu durumu kendi iç işleyişlerinin eleştiril- gerektirmez ama her pozisyondaki kişi lider olabilir, liderlik ya- mesi gibi değerlendirip uzak duruyor olabilirler mi? pabilir. Diğer yandan her yönetici pozisyonu kişiye otorite verir Genellikle tam tersi oluyor çünkü kurumlarda hizmeti alma ama liderlik vermez, fakat liderlik gerektirir. Onu doldurup dol- süreci İK tarafından yönetiliyor ve onlar başarılı örnekleri de ta- duramamak da kişiye kalır ancak kurum bunu destekleyebilir. kip ediyor olduklarından daha hazırlar, ancak yöneticiler bazen Bir lider için ve aynı zamanda bir yönetici için mutlaka olmalı dediğiniz özellikler neler? İşine hakim olma, vizyon, farkındalık ve kişilik bütünlüğü (integrity) Türkiye’de yönetici olmak için pek çok kurumda ‘kıdemli’ olmak yeterli. Siz bu konuyu nasıl değerlendiriyorsunuz? ‘kim bana koçluk yapabilir ki; benim işimi benden daha iyi nasıl bilebilir ki ‘ gibi aslında hizmeti bilmemek ya da yanlış bilmekten kaynaklı önyargıya ya da dirence sahip olabiliyorlar. Türkiye’de kadın yönetici olmak en zor durumlardan biri. Anne olmak başarılı bir yönetici olmak için sınırlayıcı bir durum mu? Anne olmadan önceki cevabımla şimdiki cevabım muhte- ‘Herkes bir sonraki basamağa yükselemeyeceği yere ka- melen farklı olurdu. Anne olmak kadını yönetici olarak hem çok dar yükselir,’ denir bilirsiniz. Dolayısıyla kıdem insanları bir yere zorlayan, sınırlayan, bir o kadar da güçlendiren bir şey bence kadar getirebilir ama orada tutunmak başka şeydir. Yönetim şimdi. Zorlar çünkü en azından bir yıl hormonlarınız bile fark- pozisyonları için de ‘sizi buraya getiren özellikleriniz buradan lı çalışıyor ve biyolojiniz size önceliğin başka yerde olduğunu 28 hep hatırlatıyor, işle ilgili motivasyonunuz sarsılıyor ve işi erkek meslektaşlarınız gibi görmemeye başlıyorsunuz. Diğer yandan bugünün liderliği için çok gerekli olan bir katılımcılık, duygusal zeka, esneklik, kabullenicilik gibi çok önemli yetkinlikleri doğal olarak geliştirip uygular duruma geliyorsunuz. Dünyadaki liderler arasında kadın figürünün azlığı onların ailevi sorumlulukların içerisinden sıyrılamamaları mı? Sadece değil, bunun da yer aldığı pek çok sebebin toplamıyla liderlik tarihi ‘erkek hikayeleri’yle dolu. Yani biz zaten kadınların liderliği nasıldır, farklı mıdır çok bilmiyoruz ve kadınlar burada bir kısır döngüye saplanıyorlar. Eğer bilinen liderlik özelliklerini benimserse ‘erkek gibi, cadı’ gibi sevimsiz bir yargıya muhatap oluyorlar, eğer tamamen kendileri gibi davranırlarsa da HAKKIMIZDA... liderlik özellikleri göstermiyor deniyor. Kadın yöneticilerin çok daha sert ve hırslı olduğu bilinir. Buna siz de katılıyor musunuz? Bu, bahsettiğim bilinen liderlik özelliklerini benimsemeye çalışmalarından oluyor, zira o özelliklerin hepsi tarih ve literatür gereği erkek özellikleri ama şimdilerde değişiyor. Kütahya Porselen Anadolu’da doğmuş köklü bir marka. Aile şirketlerindeki bireyler yöneticilik ve liderlik konusundaki donanımları açısından biraz daha şanslı mı? Aile terapisi eğitimleri almış biri olarak aile şirketlerine koçluk şahsen ayrıca ilgi odağım, INSEAD’da tezimi bu konuda yazdım, İngiltere’de yayınlanmak üzere olan ‘aile şir- HANDE YAŞARGİL ATEŞAĞAOĞLU’NDAN GENÇLERE TAVSİYELER ketleri koçluğu’ kitabına da bir bölüm yazdım. Aile şirketlerine koçluk yapmak için iş ve liderlik konularında uzman olmak yeterli değil, bu Kendilerine beğendikleri, rol model alabi- tamamen farklı bir dinamik. Bazen bakıyor- lecekleri ya da tecrübelerine saygı duydukla- sunuz bütün şirket bir aile olmuş, bazen bütün rını birini bulsunlar, açıkça kendilerine koçluk ailenin tek bağı iş olmuş, o kadar etkili… Aile yapmalarını teklif etsinler, süreci sahiplenip en şirketlerinin farklı hayat döngüleri ve sorunları azından ayda bir buluşup koçluk alsınlar. Kabul etmeyecek kimse düşünemiyorum, her- var. Sistem teorisini çok iyi bilmek gerekiyor, çünkü aile ve şirket iç içe ve üst üste geçmiş çoklu sistemler. Ben özellikle aile şirketlerinde kes kendi bilgi birikimi ya da düşüncelerinin bir koçluğun (sadece aile üyelerini kastetmiyorum) başkasının başarısına katkıda bulunsun ister. etkisinin çok daha güçlü olduğuna inanıyorum Ancak mümkünse onlar da karşılığında bir şey çünkü roller çok ve üst üste gelebiliyor. Kütahya teklif etsinler; çocuğuna ders vermek, ayda bir gün çocuk bakmak, belli evrak işlerini yapmak Porselen gibi aile şirketlerinde diğer şirketlerin yaratmak için çok çalışmaları gereken vizyon, bağlılık, heyecan, ilişki ağı ve motivasyon gibi gibi. Çünkü bu işte borçlu hissetmemek önemli kavramlar doğal olarak bulunuyor dolayısıyla ki iki taraf ta eşit ve dengeli bir ilişki kurup ana çok yüksek de fark ve başarı yaratma potansi- konuya odaklanabilsinler. yelleri var. 29 KOLEKSİYON NAİM ARNAS inaya konan son nokta, bitiş anı.” Bir mimar gö- “B züyle trabzan baş›n›n anlam› aylar süren tasar›m mücadelesinin mutlu dakikalar›n› temsil ediyor. Mimar Naim Arnas dünyada çok az bulunan bir trabzan baş› koleksiyonuna sahip. 200’e yak›n parçadan oluşan bu nadide koleksiyonun onun için anlam› çok büyük. Tarihi binalar şu ya da bu nedenle y›k›l›rken k›ymetli mimari detaylar› da beraberinde kayboluyor. İşte bu nedenle de BİNAYA ATILAN SON İMZA bu tür ayr›nt›da kalan mimari elemanlar çok ender olarak Mimar A. Naim Arnas, ahşap, bohem, döküm, emaye, porselen ve cam trabzan başlar›ndan oluşan nadir bulunan bir koleksiyona sahip. yap› bütünü içinde önemli bir mimari unsur olmuş mer- Yapım Nur Eren, Fotoğraflar Mehmet Ateş Ayn› zamanda bir mimari yap›n›n büyük önem taş›yan bir bugüne ulaşabiliyor. Belki de Arnas’›n gönlünü fetheden özelliklerden biri de bu. Bir dönemin yaşam biçimine, gündelik hayattaki tercihlere dair ilginç ipuçlar› taş›yan trabzan başlar›, özellikle malzemeleri aç›s›ndan birbirinden ayr›l›yorlar. Eski dönemlerde merdivenler sadece işlevleri aç›s›ndan önem kazanm›şlar. Rönesans ile birlikte ise diven. Diğer mimari yap› elemanlar›n›n yan›nda çok daha ön plana ç›km›şlar. İşlevleri ise neredeyse ikinci plana itilmiş. Ancak bu anlay›ş zaman içinde yerini daha rasyonel bir görüşe terk etmiş. Bugün merdivenler bir mimari unsur olarak önemini ve yerini muhafaza etmekle birlikte ne sadece işlevleri ne de formlar› aç›s›ndan ele al›n›yorlar. plan bileşeni olarak görülüyorlar. Merdiven; basamak, korkuluk ve sahanl›k gibi bölümlerden oluşuyor. Merdiven başlang›ç ve bitişlerini işaret eden mimari detaylara ise trabzan baş› ad› veriliyor. Arnas’›n koleksiyonu 19. yüzy›l›n ortalar›ndan 20. 30 yüzy›l›n başlar›na kadar yap›lm›ş olan apartman, köşk, konak, sayfiye evi, malikane, sahilhane gibi yap›lar›n trabzan başlar›n› içeriyor. Arnas koleksiyonunu, “Ev sahibinin özenle diktirdiği elbisenin son rütuşu,” diye tan›ml›yor. “Bir erkeğin kravat iğnesi, kol düğmesi; bir kad›n›n broşu gibi bir şey,” diye ekliyor trabzan başlar›ndan bahsederken. Metal, ahşap, kristal, bohem, porselen olabildiği gibi emaye, taş ya da döküm olanlara da rastlan›yor. Bütün bu malzemelere ilişkin örneklerin bulunduğu çarp›c› koleksiyonda ise ağ›rl›kl› olarak cam ve kristal trabzanlar yer alıyor. Renkli camdan kesme, üfleme ya da grave tekniğiyle şekillenmiş, çoğunluğu yuvarlak formdaki trabzan başlar› yine metal işçiliğinin özgün desenlerini taş›yan kaideler üzerinde yükseliyor. Her biri asl›nda kullan›ld›ğ› konutun sahibinin statüsüne ilişkin bilgiler de veriyor. Arnas koleksiyonundaki parçalar›n hikayesini şöyle anlat›yor: “İstanbul hatta Anadolu kentlerindeki yap›lar kagir ya da ahşap. Bunlar afetlerde ve yang›nlarda yok olmuşlar. Bu yok oluşa 1950’lerden sonra rant elde etmeye çal›şan kötü amaçl› müteahhitler de eklenince apartmanlar, konaklar, köşkler, sayfiye evleri, malikaneler, sahilhanelerin yok oluşu h›zland›. İşte bu tür mimari parçalar kentsel yaşam›n çok önemli birer parças›. Özellikle cam, porselen, opalin, kristal merdiven trabzanlar› çok h›zla binalar›n enkazlar› içinde yok olup gittiler. Belki de ben bu koleksiyona bu nedenle duygusal olarak çok bağl›y›m.” NAİM ARNAS A. Naim Arnas 1950, Adana doğumlu. Güzel Sanatlar Akademisi şimdiki Mimar Sinan Üniversitesi Mimarlık Fakültesi’nden mezun olan Arnas, 1977 yılından beri mimarlık yapıyor. Koleksiyon merakı ise çocukluk yıllarında başlamış. Bu merak onu, koleksiyonlarını koruyabilmek için iki büyük bina satın almaya kadar götürmüş. Büyük idari binalar ve sanayi tesislerinin yanında Bursa’daki Kent Müzesi’nin yapımını da gerçekleştiren Arnas, hedeflediği mimarlık müzesini kurmak için de çalışmalarını sürdürüyor. 31 DÜNDEN BUGÜNE ÇANTA HEYBEDEN TASARIM OBJESİNE Şimdilerde hip tasarımcılarının imzalarını taşıyan prestij sembollerine dönüşen çantaların tarihi, Mısır piramitlerinin inşa edildiği günler kadar eskilere uzanıyor. Yazı Şebnem Yıldız Louis Vuitton, eski zamanlardan beri Hollywood yıldızlarının sihrine karşı koyamadığı çantalar üretiyor. Audrey Hepburn, Marlene Dietrich, Ginger Rogers ve Cary Grant gibi sanatçılar, bu markanın müdavimleri arasında sayılıyor. 32 ünlük kullanım objelerinin doğuşuyla ilgili detayları çoğunlukla düşünmeyiz. G Mesela çantalar... Kabaca, ağzı kapatılabilen hazneler olarak tanımlayabileceğimiz bu aksesuarların günlük yaşamın elzem parçalarına dönüşmesi, insanların beraberlerinde değerli eşyalarını taşımaya gerek duyması kadar eski. Zaman içinde değişen ise sadece çantaların modelleri... arın yazılı İlk başlarda tam anlamıyla derme çatma keselerden ibaret olan çantaların Çantalar en başlarda, sanılanın aksine, kadınlardan çok erkeklerin itibar ettiği eşyalarmış. ‘El çantası’ kavramının telaffuz edilmeye başlandığı 20. yüzyıl başlarında ortaya çıkan ve elde taşınan sade hatlı valizler, sonraları birer moda ikonuna dönüşecek olan kadın çantalarına ilham kaynağı olmuş. literatürde geçen en eski bahsi, 14. yüzyıla kadar ulaşıyor. Mısır hiyeroglifleri de atalarımızın bel ve kemerlerinin etrafında kese taşıdıklarına işaret ediyor. n gerekg İşin komik tarafı, özellikle seyahat sırasında kişisel eşyaların taşınması için anılması. sinilen çantaların önceleri, erkeklerde kadınlara göre çok daha yaygın kullanılması. in bezeKorse veya kuşaklara tutturulmuş bu keseler, zamanla nakış ve süslemelerin an ntanın diği eşyalara dönüşerek, statü sembolleri olarak kullanılmaya başlanmış. Çantanın lda a deri sahibi ne kadar zenginse, çanta da bir o kadar özenle hazırlanırmış. 16. yüzyılda mla arında gibi malzemelerle üretilerek daha pratik bir eşyaya dönüşen çantalar üst kısımlarında maş büzme ipi ile kullanılarak kapatılmaya başlanmış. Bu zaman diliminde büyük kum kumaş de de çantalar gezginler tarafından, gövdelerine çapraz şekilde asarak günümüzde kimi zaman tercih edilen bir kullanım biçimini tanımlamış. şmeye Bu yılları takiben, çantalar pratik objelerden moda olan eşyalara dönüşmeye çük başlamış. 17. yüzyılda, hem kadınlar hem de erkekler tarafından başvurulan kü küçük akış ölçekli çantalar, daha karmaşık formlara bürünmeye başlamış. Genç kızlar, na nakış di ttarzarzişçiliğinin evlenebilmeleri için çok önemli olduğu fikri ile çantaların üstüne kendi arılarını yansıtan şık ve özgün dikişler taşımışlar. Erk Erkekler ise sadece ihtiyaçlarını görecek k e küçük ve pratik örneklere yöne yönelmişler. Neoklasik giyim ta tarzının popüler olduğu 18. yü yüzyılda, sayıları giderek ar-ta n tan, modaya uygun giyinen kad aşıkadınlar, küçük el çantaları taşımay başlamışlar. Moda dergileri ilerri maya ala ar farklı or ortamlara uygun farklı çantalar taşıma konu ş şlakonusunda bilgiler vermeye baş başla33 DÜNDEN BUGÜNE ÇANTA Çantalar, giysileri tamamlayan aksesuarlar olmanın çok ötesinde, sosyolojik olayların ve toplumsal eğilimlerin takip edilebileceği nesneler olarak görülebilir. Asırlık bir moda efsanesi haline gelen Chanel, kurulduğu günden beri trend yaratmaya devam eden bir marka. 34 1950’ler tasarımcı imzalı çantaların gündeme gelmeye çan başladığı yıllar. Chanel, Louis ba Vuitton gibi markalar çağdaş Vu tasarımın ta asarımı klasikleri olacak çantaları üretmişler bu zamanlarda. Hermès markasının Grace Kelly’nin adı ile ünlenen çantası Kelly ‘Kelly Bag’, klasikleşen tasarım örneklerinin başını çekiyor. mış. Bu şık çantaların içinde rujlar, yüz pudraları, yelpazeler, parfüm şişeleri gibi kişisel eşyalar taşınmaya başlamış. Bu zamanlarda, çanta endüstrisinin doğuşunun da temelleri atılmış bir anlamda. ‘El çantası’ terimi ise 20. yüzyılın başlarında belirginleşmiş ve genellikle erkekler tarafından elde taşınan bavula karşılık gelmiş. Sonra bu bavullar, daha komplike tokalarla süslenerek, içlerine ekstra bölümler eklenerek ve kilit mekanizmaları kullanılarak kadın çantaları için ilham kaynağı olmuş. Bu yeni eğilim de opera dürbünü, kozmetik ve yelpazeler için çanta içinde yeni bölümler yaratma ihtiyacını doğurmuş. 1920’ler tasarım, malzeme, vurgu ve renk anlamında çok çeşitliliğin yaşandığı yıllar. Aynı dönemde, Tutankhamun’un mezarının keşfi Mısır sanatının çantalara taşınmasına sebebiyet vermiş. 1940’lar ise savaşın kaçınılmaz bir sonucu olarak, giysi ve çantaların sadeleştiği bir dönem. Metal çerçeveler, fermuarlar ve aynalar yerini plastik ve ahşaba bırakmış. Chanel, Louis Vuitton ve Hermès gibi moda devlerinin yükselişe geçtiği yıllar olan 1950’ler, özellikle uçak seyahatlerini pompalayan reklamları sayesinde, çanta malzemelerini vinil ve yapay deri gibi malzemelere yöneltmiş. Suya dayanıklı toz tutmayan malzemeler önem kazanmış. Çanta endüstrisi, daha da ilginçleşecek doku ve malzemelerle yeni klasiklerin tasarlanacağı ve bireysel tatların iyiden iyiye vurgulanacağı bir yolda ilerliyor. Ama Dior, Gucci, Hermès ve Louis Vuitton gibi markaların çantaları da ilk günkü popülerliğini asla yitireceğe benzemiyor. Grace Kelly’nin adı ile ünlenen Hermès ‘Kelly Bag’, bu markanın asla modası geçmeyen bir örneği olarak günümüze taşınarak bu tezimizi ispatlıyor... Louis Vuitton’un 1934 yılında yaratılan ‘Squire’ modelinden ilhamla tasarlanan Alma PM, hem elde hem de dirsekte taşınabilen modern bir seri. 35 TELEVİZYON HAZAL KAYA ANNESİNİN KUZUSU Hazal Kaya, son yılların en çok ses getiren ve bağımlılık yaratan dizisi Aşk-ı Memnu’nun başrol oyuncusu. Ama esas şaşırtıcı olan, henüz 19 yaşında olması. Bu yüzden her şeyi ondan öğrendim dediği annesi onu hiç yalnız bırakmıyor; çekimlerde bile. Uzun lafın kısası Hazal’ın başarısı: Kendi azmiyle annesinin aklının ilginç bir birleşimi. Şebnem Kırmacı 36 H azal Kaya son yılların en popüler dizisinin yıldızı. “Bir en popüler dizisindeydin bu yaşta; hangi olaylar zinciri dizi yıldızı olmak, hele hele çok sevilen bir dizinin getirdi seni buraya? yıldızı olmak henüz 19 yaşındaki bu kıza taşıyama- Benim şansım annemdi. Doğru projelere beni o yönlen- yacağından çok yük getirdi mi?” diye düşünerek gidiyorum dirdi, rehberlik etti. Tabii daha geç yaşta da yakalayabilirdim röportaja. Hazal’ın yanında Gaye Sökmen ajanstan Zerrin Ha- başarıyı. Annem ve ben çok dikkatli ve özenli yaşıyoruz ve nım ve annesi var. Hazal’ı iyice tanımaya, sorularımın cevabını adımlarımızı buna göre atıyoruz. İşime özen gösterdim, saygı almaya kesin kararlıyım. Ve başlıyoruz… İlginç şeyler çıkıyor duydum. Bu yüzden evrenin bana geri dönüşü olabilir bu. ortaya: Aslında çok azimli bir kız. Şanslı mı? Belki. Bu yaşta bir dizinin yıldızı olmak elbette talihli bir durum... Ama hiçbir şey göründüğü kadar basit değil. Röportaj boyunca iki lafının birinde bahsettiği avukat annesini, en sonunda dayanamayıp yanımıza çağırıyorum ve onunla sohbete başlıyoruz. Annesi alışılagelmiş anne modelleri gibi eleştirel ve kendi doğrularını çocuğuna kabul ettirmeye çalışan bir kadın değil. Tam tersine, kızının eğilimlerini destekleyen ama ona hayat tecrübesiyle yol gösteren biri. Keman çalmaya heveslendiğinde gidip ona keman almış; baleye gitmek istediğinde kurslara yazdırmış ve en son oyuncu olmak istiyorum dediğinde oturup araştırmış, Piyasa çok kalabalık. Senin yaşın çok küçük. Kendini güvende hissediyor musun? Gaye Sökmen ajansı ve annem hep yanımda. Daha ne olabilir? Üstelik annem bir avukat; bunun çok avantajı oluyor. Sen ne zaman kendi kanatlarınla uçmaya başlayacaksın? Ama benim kanatlarım var… Sadece bana yol gösteren insanlar da var. Kendi seçimlerini yapabiliyor musun? Ben zaten kararlarımı kendim veriyorum; yanlış karar verebileceğim zamanlarda onlar devreye giriyorlar. kızım bu işi en iyi nasıl ve kimlerle yapar diye. “Sadece keman- Günümüzde dizi oyunculuğu çok popüler; herkes dizi dan sonra gitar dersi almak istediğinde mani oldum; çünkü oyuncusu. Ama diyelim ki on sene sonra diziler piyasa- kemanı seneler sonra bırakmıştı,” diyor. Anneliğin dünyanın en dan silindi... O zaman ne yaparsın? zor işi olduğunu anlatıyor. O anlattıkça bu işi nasıl ezbere yap- Dizileri küçümsememek lazım. Okul gibiler. Tiyatro ve si- madığını, kendi formüllerini geliştirdiğini anlıyorum. Hazal’ın nemada yer almak isterim; eğer diziyi resimden çıkarırsak. Dizi annesinin Antepli bir karakter olması da dikkatimi çekiyor. bence bütünün bir parçası ve hep olmalı. İstanbul’un sonsuz olanaklarından faydalanmış bir kadın değil. Bir avukat, kendi kendine hayat savaşı vermiş. Ama buna Gaziantep’te doğmuşsun, sonra İtalyan Lisesine gitmişsin. Nasıl oldu bu geçiş? rağmen kızına her adımında önyargısız yaklaşmış; yapmak is- Antep doğumlu değilim ama oranın kültürü ile büyüdü- tediği her işi iyi yapması için kendi aklını ve hayat tecrübelerini ğüm için Antep doğumluyum diyorum. Annem Antepli. İtalyan kullanmış. Aslında ona bu anlamda sınırsız özgürlük tanımış. Lisesi’ne gitmek benim hayalimdi. Hazal kendi hayallerinin, azminin ve annesinin aklının bir ürünü. 19 yaşında şöhret olmak şans mı? Röportaj bitip Sofa Otel’den ayrılırken kafamdaki soruları çözmüş ve tatmin olmuş Neden? Roma, Floransa… Çok güzel şehirler. Dillerini konuşmak istedim hep; Rönesans’ın yaşandığı ülke, Dante’nin ülkesi… durumdayım: Evet galiba kendisinin de dediği gibi, Hazal’ın en Aşk- ı Memnu neden çok sevildi? büyük şansı annesi. Gerisini hep birlikte göreceğiz. Biz aslında en başından dizinin sevileceğini biliyorduk. Ekip Sen 1990 doğumlusun. Çok gençsin… Akıl sır erdire- iyiydi; enerji yansıdı diziye. Başak ve Deniz’in yaptığı şahane kı- miyorum bu yaşta olmana ve bu işi yapıyor olmana. Nasıl yafetlerle Türkiye’nin ilk moda dizisi oldu. Tesadüf değil başarısı; oluyor bu? çok özenildi. Çalışarak geldim buraya ben. Çok küçük yaşta karar verdim oyunculuk yapmaya. Yedi sene keman çaldım, çok uzun süre bale eğitimi aldım; sahne sanatları ile ilgili bir şey yapacağımı hep biliyordum. Annem başta yaşım küçük diye çok karşı çıktı ama ben ısrar ettim ve 16 yaşında ilk reklam filmini oynadım. Ardından Genco dizisi ve o dizi bitmeden Aşk-ı Memnu teklifi geldi. Herkes oyuncu olmaya erken yaşta karar veriyor ama her veren de ünlü olmuyor. Ama sen bu ülkenin Kıyafetler için sana nasıl tepkiler geliyordu? Bazen elimde tuttuğum gömleğin markasını bile soran e-postalar alıyordum. Bir kesimin bu konuda bir özlemi ve açığı vardı herhalde... Galiba herkesin böyle bir hasreti varmış. Ben kendi mezuniyetimde küçük Bihterler, Nihaller gördüm. Sokaklarda Firdevs gömlekleri satılıyor. Gossip Girl dizisinin yarattığı havayı yarattık galiba ve tüm yaş gruplarına hitap etti bu. 37 TELEVİZYON HAZAL KAYA “Garsonluk yapmakla bu yaptığım iş arasında fark yok” demişsin. Şu cümleyi söyledim okul arkadaşlarıma: “Benim Burger King’de çalışmamla bir dizide oynamam arasında bir fark yok.” Demek istediğim, şöhretin bu işin sadece bir getirisi olduğuydu. Şöhreti yadsıyamam, hor da göremem ama sadece işimin bir parçası –özel hayatıma da kesinlikle yansımıyor. Başın dertte değil yani ünle? Ayrıcalıklı bir durumdayım ama bu benim özel hayatıma yansımıyor. Ayrı görmüyorum kendimi yaşıtlarımdan. Ayağımda spor pabuçlarla salaş halde geziyorum. Ben daha 19 yaşındayım ve bu işi yapmayı seçtim. Ünlü olmanın getirilerini kabul etmek, götürülerine katlanmak zorundayım. Onun için soruyorum hiç mi kısıtlama yok hayatında? Kısıtlama değil de özen gerektiriyor. Yaşıtlarımın yaptığı her şeyi yapamayabiliyorum. Zaten medyanın çok gözüne çarpacak bir şey yapmıyorum; özenli yaşıyorum. Ama kendimi özgür hissediyorum. Bu bile başlı başına bir kısıtlama aslında… Değil aslında, benim tercihim. Sokak ortasında bağıra bağıra kahkaha atmam - eskidende atmadım şimdi de yapmam. Benim hiçbir şey için acelem yok. Son iki senedir ünlü olma cular. Hepburn kesinlikle benim idolüm. hali ile başbaşayım. Ondan önce eğleneceğim kadar eğlendim; Neden? şimdi ise işime bakıyorum. Bazıları “Hayatını yaşa, ne işin var, Tarif edemem ama, İkinci Dünya Savaşı döneminde hem- deli misin?” diyor tabii ama ben zaten hayatımı yaşıyorum. Ben şirelik yapmış topluma ve dünyaya kendini adamış biri olması bunu tercih ettim. Kendime ve aileme duyduğum saygıdan do- çok önemli. layı da özenli yaşıyorum. “Özenli” hayattan kastın ne? Mesela sarhoş yakalanmam. Ya da kendime saygımı yitireceğim şeyler yapmam. Kendini özgür hissettiğini söylüyorsun ama her cümlenden sonra Zerrin Hanım’ın gözlerine bakıyorsun onay Başka ilgi alanları? Dans. Üç yıldır tango yapıyorum. Latin dans dersleri alıyorum. Kısa film senaryoları yazıyorum; şarkı söylemeyi seviyorum. Fotoğraf çekiyorum, kurslara başlayacağım. Yazın kısa filmler çekmeyi planlıyorum. Şan eğitimi alacağım. Oyuncu olmak için gerekli olan ve içimden gelen her şeyi yapabilmek istiyorum. ister gibi. (Sofa Hotel’de röportaj yaparken yanımızda Takıntılı bir insan mısın? Hayata nasıl yaklaşıyorsun? Gaye Sökmen ajansından Zerrin Hanım oturuyor.) Çok sorgularım kendimi. Bazen sorularımın cevabını bu- Ama ben ondan enerji alıyorum: aynı annemden aldığım gibi. lamıyorum. Cevapları bulmak için çaba harcamak hoşuma İtalya’ya gitmek en büyük hayalinmiş, öyle mi? gidiyor. Çok kitap okuyorum, hayata ait sorularımın cevabını Evet, ama artık Amerika’ya gitmek daha cazip geliyor. Dün- bulmak için. Bu entelektüel olma çabasından ziyade “Ben ne- ya bana neler verebilecekse ve neler alabileceksem görmek, sı- redeyim ve ne yapıyorum” sorusunun cevabını aramaya yönelik nırları zorlamak istiyorum. Bu yüzden İtalya’ya, Amerika’ya gidip bir çaba. Hayatı olduğu gibi kabul ediyorum -edemediklerimde oyunculuk, Polonya’da reji, İngiltere’de tiyatro eğitimi almak gibi de annem devreye girip yönlendiriyor beni. sayısız hayalim var. Şimdiye kadar seni çok etkileyen film ya da oyuncular var mı? Çok genç oyuncu çıktı ortaya... Bazıları silinip gidecek. Sen nasıl koruyacaksın kendini? Kendi donanımımı geliştirmek için elimden geleni yapıyo- Fransız sineması ve özellikle Fransız yönetmen Francois rum; ya daha az popüler olursam diye bir kaygım yok. Gün gelir Truffaut beni çok etkiler. Tim Burton, David Lynch, Fellini’ye iş de bulamayabilirim. Benim derdim kendimle; daha nasıl ileri hayranım. Merly Streep ve Audrey Hepburn en sevdiğim oyun- gidebilirim, ne öğrenebilirim, ona bakıyorum. 38 Çok sorgularım kendimi. Bazen sorularımın cevabını bulamıyorum. Cevapları bulmak için çaba harcamak hoşuma gidiyor. Çok kitap okuyorum, hayata ait sorularımın cevabını bulmak için. Ustaların var mı? Olmaz mı? Ben bir “bilgi sömürücüsüyüm.” Bir büyüğüm bana hep bilgi sömürmemi öğretti. Kimden ne öğrenebilirim ona bakıyorum. Bu anlamda annem ve Gaye Sökmen çok önemli. Annem hayat koçum benim. Gerçekten kitaplarda okuyamayacağım her şeyi ondan öğreniyorum; iliğini kemiğini kurutuyorum onun bilgi anlamında! Gaye Sökmen’in ağzının içine bakarım, bir şey öğreneyim diye. Selçuk Yöntem, Zerrin Tekindor, Rana Cabbar ustalarım. Ben usta-çırak ilişkisine inanıyorum. Yaptığım işlerin popüler olmasından ziyade, bu insanlarla çalışmak önemli benim için. Açsın sen galiba her şeye? Hem de çok. Bazen maymun iştahlıyım ama işe yarıyor. Tango böyle başladı mesela. Başladım çünkü çok özeniyordum, ama gece gündüz varımı yoğumu koyarak hakkını verip derinliğine çalıştım. Senin başarının sırrı bu olabilir mi? Azim? Olabilir. Emek veriyorum. Hiç bir şey olduğu yerden bana boşuna gelmiyor. Bu dizinin seçimlerine katılırken senaryoyu ezberlemiştim. “61. Sahne” diyorlar ben bakmadan ne olduğunu hatırlıyorum. Neden bu kadar çalıştın seçmelere? Herhangi bir dizi olsa çalışacak mıydın, yoksa Aşk- ı Memnu diye mi? Çok önemli bir eser bu çünkü. Bir roman. Oynayacağım karakter önemli. İşte burada ekstra bir sorumluluk devreye giriyor. Ne Halit Ziya Uşaklıgil’i mezarında döndürmek ne de yapımcımız Kerem Çatay’ı üzmek gibi bir lüksüm var. “Mezarında döndürmek” mi? Bu 19 yaşında bir kızın bileceği bir laf mı Allah aşkına? Annem küçüklüğümden beri çok konuştu benimle. O bir avukat; farklı bir dili var. Ondan öğrendim bu lafları… Anneni çağıralım mı lütfen; sürekli annem diyorsun! Yan odada röportajın bitmesini bekleyen annesini yanımıza çağırıyoruz... 39 DEKORASYON ÖNERİ EVDE SONBAHAR HAZIRLIĞI Sonbahar tam bir eve dönüş mevsimidir. Bu dönemde küçük dokunuşlarla evinizde taptaze bir atmosfer yaratmak için sonsuz renk, desen ve kumaş alternatiflerine sahipsiniz. Ama biz işinizi kolaylaştırmak amacıyla, kış mevsiminin gri yüzünü gizlemek için pratik öneriler hazırladık. Yazı Nur Eren 1 Öncelikle evinizde natürel tonları kullanmak için bir temel oluşturun. Krem tonları sonsuz esneklikte bir dekorasyon anlayışı sunacaktır. Şimdi sıra ortama aksesuarlar ekleyip stil sahibi, güncel ve canlı görünümler yaratarak sonbaharı karşılamaya geldi! 40 2 Odanızın duvarlarında kullanacağınız renge karar verdikten sonra ortama kişisel vurgularınızı ekleyeceğiniz kumaş ve mobilyalar seçin. Karmaşa yaratmamak için renk paletinizi birkaç ton ile sınırlamanızı öneririz. Bir desen teması da belirleyebilirsiniz: Mesela sonbahara çok uygun olan yaprak teması… 3 Açık krem tonları ışığı bolca yansıtacağından az güneşli güz mevsimi için birebirdir. Şeftalimsi tonlar büyük ve ışıklı odalara gizli bir parlaklık katarken, sarı bazlı olanları natürellik vurgularıyla samimi bir country atmosferi yaratır. Modern bir görüntü gri ve kahverengimsi kremlerle sağlanabilir. Tüm bu mekanlarda kullanacağınız mavi ve yeşil renkler ise, oda içinde ışığın yansıyabilmesine yardımcı olur ve açık renk ahşaplarla bir arada tazelik duygusu çağrıştırır. 4 İçinde tüm renkleri barındıran beyaz, sükunetiyle tam bir yaratıcılık ve meditasyon rengidir. Üstelik diğer renkleri de çok iyi açığa çıkarır. Beyaz ile sarının birlikteliği ise özellikle mutluluğu, aile bireyleri arasındaki uyumu ve yenilenmeyi sembolize eder. Sonbaharla birlikte evde geçireceğiniz zamanın çok daha uzun olduğunu düşünürsek bu uyuma ihtiyacınız olacaktır. 6 K ifli aile Keyifli il ve arkadaş k d ttoplantıları l t l iiçin i samimi i i bi bir yemek masası hazırlayın. Renkli masa örtüleri veya Amerikan servisler seçin; renkli yemek takımları ve tealight’larla masanızı zenginleştirin. Sonbaharı vurgulamak için porselen vazonuzu sarı yapraklardan oluşan dallarla süsleyebilirsiniz. 5 Tabiatı iyi gözleyin ve onun sunduğu güzel kokuları anımsayın. Bunu hissetmenin en kestirme yolu taze çiçeklere başvurmaktır. Şık vazolarda mis gibi kokan çiçeklerle bahar mevsimini içeriye taşıyın. Evinizin farklı yerlerine sempatik çiçek buketleri yerleştirin. 7 Sofrada düz dokulu porselenleri ışıltılı camlarla karıştırın. Masa merkezine gümüş bir şamdan yerleştirin. Bembeyaz bir masa örtüsüyle yalın bir düzenleme yapabilir, bu yalınlığı renkli çiçekler ve aynı renklerdeki mumlarla tamamlayabilirsiniz. 41 DEKORASYON ÖNERİ 8 Porselen objeleri bir araya getirerek dekoratif bir köşe oluşturun. Özellikle bir grup porselen kahve fincanı ve dekoratif obje ile dikkatleri bu zarif köşeye çekebilirsiniz. Salondaki ayna önüne yerleştireceğiniz bu düzenleme özelikle loş akşam ışığında, da, mumlar eşliğinde yumuşak bir atmosfer yaratacaktır. 9 Eğer geniş bir balkon veya terasınız varsa, iç mekanlarınızı buralara taşacak şekilde düzenleyin ki yaklaşan kış mevsiminde dahi güzel havaların keyfini çıkarabilesiniz. Dev saksılarda çiçekler ve ağaçlar yetiştirin. Ağaçların dallarına fenerler ve lambalar asın. Önemli olan iç ve dış mekanlar arasındaki katı sınırları yıkmak ve soğuyan havayla birlikte tümüyle eve kapanma duygusunu kırmak. 10 Yaşadığınız yerde yaz aylarına ve ilkbahara dair sıcak duyguların tümüyle silinmesini istemiyorsanız, iç mekan tasarımınıza tazelik katmak için canlı tonlardaki duvarların önünde pastel mobilyalar kullanın. Bu sezonun gözde rengi olan kahverenği tonlarını bej ve yeşillerle buluşturun. Aynı tonlardaki yastık ve aksesuarları düz renk bir kanepenin üzerinde kullanarak da son dokunuşları yapın. 11 Mutfak masanızın ya da tezgahın üzerinde küçük bir stillife hazırlamaya ne dersiniz? Rengarenk ve üzeri desenli kaseler içlerinde meyvelerle çok şık gözükürler. Değişik renk, form ve boyuttaki kaseleri bir araya getirerek çekici bir sergileme 42 tarzı oluşturabilirsiniz. Hele bir de pencerelere yakın bir yerde bu düzenlemeyi yaparsanız kaselerin etkisi ışıkla daha da güçlenir. 12 Banyolar evlerin mutluluk yayan mekanlarına dönüşebilir. Birkaç yumuşak dokulu taşı küvetinizin bir köşesine koymak bile tabiatın içinde doğal bir ortamda yıkanıyormuşsunuz hissini verir. 13 Banyoda ahşap, seramik, taş veya mozaik gibi lüksü anımsatan malzemeler kullanmaya çalışın. Bunların kullanımları da kolaydır. Ayrıca banyonuza zenginlik katmak için bir sanat objesi, mumlar veya rengarenk sabunlar kullanabilirsiniz. Tüm bu detaylar çok daha samimi ve sıcak bir banyoya sahip olmanızı sağlar. Kütahya Seramik ‘Canvas’ serisi. 43 DEKORASYON ÖNERİ 14 Porselen, kristal, cam ve lake objeler kasvetli kış gecelerini yumuşatacak aksesuarlardır. Özellikle kristallerin, kullanıldıkları mekanda negatif enerjiyi pozitife çevirdiğine inanılır. Tarihin en eski dönemlerinden beri piramit formunun da aynı etkiyi yarattığından bahsedilmiştir. Bu nedenle kristal obeliskler piramidi çağrıştıran formlarıyla, iyi enerjiyi yayan parçalardır. 15 Evin geneline hakim olan koyu renkler, sıcak ışık efektleriyle dramatik bir etkiye bürünebilirler. Özellikle, sarı tonlarında ışıklar hatta yer yer mum ışığı tercih edilebilir. Genel aydınlatmanın yarattığı ışık, mekanı daha soğuk göstereceğinden, lokal aydınlatmalar kullanılmalıdır. 16 17 Mekanlar gündüz olduğu kadar gece de yaşayabilen yerler olarak düzenlenmelidir. Romantik ve ışıltılı dokunuşlar bu etkiyi sağlamanın anahtarlarıdır. Pastel tonlardaki raflı bir dolap, dolabın rengiyle uyumlu duvarlarla mutfağınızın tüm havasını değiştirecektir. Çiçek ya da meyve desenli tabak çanağı bu raflarda sergileyebilir eğer isterseniz rafları ve çekmeceleri bahar desenli duvar kağıtlarıyla kaplayabilirsiniz. Yeterli alanınız varsa mutfağa da taze çiçekler koymanızı öneririz. 18 Bütün objelerinizi raflarda ve dolaplarda tutmayın. Aralarından en beğendiklerinizi seçerek bir tırnak üzerine yerleştirin. Birbirine benzer olan objeleri gruplarsanız görsel olarak daha iyi bir sonuç elde edersiziniz. 19 Artık zamanınızın daha büyük bir bölümünü evde geçireceğinize göre yatak odanızın uyumlu görünmesi ve konforlu olması çok önemli. Bu yüzden işe renkler, dokular, kumaşlar ve eşyaları düşünerek başlayın. Renk seçerken sakin, durgun ve güvenli hissedeceğiniz, sıcak ve ruh halinizi yükselten seçeneklere yönelin. Yatak odaları derin ve güçlü renklerle çok etkileyici görünür ve dinlendirici bir ortam yaratarak iyi bir uykuya zemin hazırlarlar. 20 Yatak başınızdan sıkıldınız ama yeni bir yatak başı almak istemiyorsunuz. Özel doku ve desenlerdeki Kütahya Seramik veya Brezza cam koleksiyonları ile özgün bir yatak başı tasarlamaya ne dersiniz? Tek yapmanız gereken seramik veya camları seçmek ve onların duvara sabitlenmesini için bir ustadan yardım almak. 44 KÜLTÜR MİRASI ANTAKYA KÜLTÜRLERİN BULUŞTUĞU ŞEHİR; ANTAKYA Cami, kilise ve havranın sırt sırta verdiği, farklı dinlerden insanların hoşgörüyle kenetlendiği, özgünlüğünden ödün vermemiş mistik bir şehir Antakya… Kendine has mutfağı, efsaneleri ve hala koruduğu mimari dokusuyla, görülmesi gereken yerler listesinin başlarında yer alan bu güzel şehri, Mersin’de bulunan Stil Proje ve Dekorasyon’un kurucusu mimar Celile Bulgurcu’nun rehberliğinde keşfettik. Hazırlayan Tuğba Karatmanlı, Fotoğraflar Ceren Can 46 ır? Nerede kalın el Savon Hot 55 (0326) 214 63 l.com te ho on av .s w ww ce Ottoman Pala 16 16 5 25 (0326) a Oteli Büyük Antaky 58 58 3 (0326) 21 The Liwan 77 (0326) 215 77 tel.com ho an iw el www.th Savon Hotel Gift Shop SAVON HOTEL’E DORU… Elimizde not defterimiz, sırtımızda çantalarımızla yeni bir kültür turunun heyecanıyla yola çıkarken, aslında bizi nasıl bir şehrin beklediğini biliyor olmanın keyfi var içimizde. Hatay Havaalanı’na iner inmez farklı dillerin k kulağımıza çalınmasıyla başlıyor seyahatimiz. Adeta bir turist merakıyla etra rafı izlerken bir parça da yol yorgunluğuyla, bizi bekleyen otelimize doğru yyola çıkıyoruz. Mimar Celile Bulgurcu ile buluşma noktamız olan Savon, e eski sabun fabrikasından dönüştürülen bir butik otel. Antakya mimarisine h has geniş avlusuna girer girmez içimizi ısıtan Savon Hotel, ertesi sabah b birbirinden lezzetli peynirlerin başrolde olduğu bir kahvaltı ile bize hoş geld diniz diyor. Bölgeye özel, çifte kavrulmuş Türk kahvesinin eşliğinde avluyyu seyrettiğimiz lobinin, adeta bir evin salonunu andırdığını düşünürken, m mimar Celile Bulgurcu da bize katılıyor ve küçük bir gezi planı yapıyoruz. S Size önerimiz Antakya seyahatinize en az 3 gün ayırmanız. Gerek kendin ne has mimarisi, gerek denemekle bitmeyecek yöresel lezzetleri, gerekse m müzeleriyle saklı bir hazine olan Antakya, bölge halkının deyimiyle gidenin m mutlaka bir kez daha dönüp geldiği bir şehir. Biz görülmesi gerekenler lis listemize; sabun imalatı, yöresel lezzetler, kiliseler, eski Antakya evleri ve U Uzun Çarşı’yı ekleyerek yola çıkıyoruz. EFSANEV DEFNE SABUNU İlk durağımız, efsanesiyle ünlü defne sabununun hikâyesini uzmanınd dan dinlemek için; Verdaa Sabun İmalathanesi. Savon Hotel ile aynı cadd dede bulunan imalathane, defne sabununun birçok farklı çeşidini bulabilec ceğiniz ve bu sabunun yapımı ile ilgili merak ettiklerinizi öğrenebileceğiniz e en doğru adreslerden. Sabun kokuları arasında çifte kavrulmuş Antakya k kahvemizi içerken bir taraftan da defne efsanesini dinliyoruz. Efsaneye g göre güzeller güzeli Daphne, ona aşkını haykıran Apollon’dan kaçarken to toprak anaya sığınınca yorgunluktan ağırlaşan bedeni defne ağacına, mis kokulu saçları da yapraklara dönüşmüş. Ona aşık olan Apollon da aşkına karşılık vermeyen ve defne ağacına dönüşen güzeller güzeli Daphne’ye, bundan sonra yapraklarını başına taç yapacağını söylemiş. İnanışa göre Daphne de bu aşk sözleri karşısında Apollon’un karşısında saygıyla eğilmiş. Ve daha sonra, güzel kokulu defne yapraklarından sabunlar üretilmeye başlanmış. HIRSTYANLIIN MERKEZ SANT PERRE Sabun konusundaki merakımızı giderdikten sonra Celile Bulgurcu rolisesi Saint Pierre Ki tamızı Saint Pierre Kilisesi’ne doğru çeviriyor. Bölgede Hıristiyanlığın yayıl47 KÜLTÜR MİRASI ANTAKYA Mimarlar Odası dığı yer olarak bilinen kilise, etkileyici atmosferiyle, Antakya’ya gidenlerin d m mutlaka görmesi gereken adreslerin başında geliyor. Hıristiyanlığı yaym mak adına büyük hizmetler veren, Hz. İsa’nın havarilerinden St Pierre, H Hıristiyanlığı Antakya’da kendi adını taşıyan bu kiliseden yaymaya başlam mış. Bugün hala ayakta duran bu tarihi kiliseyi gezip, bu noktadan şehri fo fotoğraflamayı da ihmal etmeyin. ESK ANTAKYA EVLER Kiliseden sonra Celile Bulgurcu’dan Antakya’yı dinlemeye devam e ediyoruz. Merakla beklediğimiz eski Antakya evlerine gitmeden önce M Mimarlar Odası’na uğrayıp çay molası veriyoruz. Mimar Feryal Koray ile rrestore ettikleri avluya açılan ofisleri üzerine sohbet ettikten sonra sok kaklarda gezmek üzere oradan ayrılıyoruz. Şimdilerde genellikle dernek vveya resmi kuruluşlar tarafından restore edilerek varlığını devam ettiren A Antakya evlerinin en büyük özelliği “Havus” diye adlandırdıkları avluları. E Evin diğer bölümleri; odalar, kiler, mutfak ve tuvalet bu avlu etrafında şek killendirilirken, aynı zamanda sıcak yaz günlerinde günlük yaşamı idare e ettirecek detaylarla tasarlanmış. Sokakların ve avlulu evlerin farklı kültürlerin senteziyle oluşmuş dokus sunu mimar Celile Bulgurcu’dan dinlerken, şimdilerde sokakların orijinal yyapısının biraz bozulmuş olduğuna da dikkat ediyoruz. Rehberimiz bunu b biraz eleştirse de orijinal haliyle korunmuş bir sokağın hala bulunduğun nun da müjdesini veriyor. Ve hemen oraya doğru yürümeye başlıyoruz. ARKEOLOJ MÜZES’NDEN SAKLI EV’E… Ters yönde akmasıyla ünlü olan Asi Nehri’nin kıyısında, köprünün h hemen yanında bulunan Arkeoloji Müzesi, Celile Bulgurcu’nun bizim iç için belirlediği bir diğer adres. Kültürlerin buluştuğu Antakya’nın tarihini yyaşamak için dünyanın ikinci büyük müzesi olan Mozaik ve Arkeoloji Efsanevi defne sabunu Antakya’nın olmazsa olmaz değerlerinden. Her yerde rahatlıkla bulabileceğiniz bu el yapımı sabunların asıl adresi yakın köyler ve büyük çiftlikler. 48 Müzesi’ni mutlaka ziyaret etmek gerekiyor. Tüm bu sokakları yürüyerek gezdiğimiz için biraz yorulduğumuzu fark edince Celile Bulgurcu küçük bir çay molası için bize Saklı Ev’i öneriyor. Burası rehberimizin eşi Züher Bulgurcu’nun çocukluğunun geçtiği tipik, avlulu bir Antakya evi. Şimdi- Mutlaka gezin! Saint Pierre Kilisesi Uzun Çarşı Harbiye Saray Caddesi Mozaik Müzesi Antakya Ortodoks Kilisesi lerde ise gençlerin uğrak yeri haline gelmiş bir kültür kafe. Yolunuz Almadan dönmeyin! Defne sabunu İpek şallar Baharatlar Ceviz ve turunç reçeli Nar ekşisi Yöresel kabak tatlısı Zahter (zeytinyağı ile karşıtırılan kahvaltılık baharat) düşer ve eski bir Antakya evinde bir kahve molası vermek isterseniz Saklı Ev iyi bir seçim. PEKÇLER, ANTAKYA’YA ÖZEL LEZZETLER VE MANZARASIYLA HARBYE… Yavaş yavaş akşam olurken yemek yemeye karar verip Antakya’nın ünlü mesire adresi olan Harbiye’ye doğru yola çıkıyoruz. Manzarası, restoranları ve ipekçileriyle özellikle yaz aylarının vazgeçilmez semti olan Harbiye’de ilk olarak Yılmaz İpekçilik’e uğruyoruz. Biz ipekleri incelerken mimarımızın da gizli bir yeteneğini keşfedip, ipeği elle ipliğe çevirme denemesini izliyoruz. Ardından da eşsiz Antakya lezzetleriyle bezenmiş soframızda akşam yemeğimizi yiyip manzaraya karşı uzun bir sohbete dalıyoruz. ANTAKYA’YA VEDA Yemeğimizi yedikten sonra rehberimiz Mersin’e doğru yola çıkarken biz de otelimizde son kahvelerimizi içip Antakya ile vedalaşmaya hazırlanıyoruz. Savon Hotel’den havaalanına her saat taksi desteği alabilir veya arzu ettiğiniz saatte Havaş ile uçağınıza gidebilirsiniz. Havaalanı Antakya arasının en fazla 40 dakika sürdüğünü de hatırlatalım. YOLA ÇIKMADAN HEDYE ALIVER Savon Hotel’in avlusunda bulunan Gift Shop, reçelleri, sabunları ve hediyelik eşyalarıyla yola çıkmadan her türlü alışverişinizi yapmanız için ideal bir mağaza. Fakat Antakya’ya yakın zamanda gidemeyecekseniz bunun için üzülmeyin. Arzu ettiğiniz reçellere, Antakya’ya özel nar ekşisi ve sabunlara ulaşmak için Maison d’Antioche’a sipariş vermeniz yeterli. En kısa zamanda siparişlerinizi size ulaştıracaklardır. Antakya’yla ilgili size önerebileceklerimiz saymakla bitmez ama ceviz reçeli, köylerde yapılan kalıp sabunlar ve nar ekşisi bizim favorilerimiz arasında. Savon Kenti daha iyi tanımak için... Yasemin Mıstıkoğlu ve Serra Şehoğlu’nun birlikte hazırladıkları Hatay Kent Rehberi, akıcı anlatımıyla yanınızdan ayırmamanız gereken bir kaynak. Dönence Yayınevi’nden çıkan kitabı birçok kitabevinde bulabilirsiniz. Gift Shop (Maison d’Antioche): (0326) 214 63 55- 213 29 75 49 TASARIMCI ELA CİNDORUK-NAZAN PAK Ela Cindoruk Nazan Pak TASARIM ORTAKLIĞI Ela Cindoruk-Nazan Pak markası çocukluk arkadaşlığıyla başlayıp, bu adı taşıyan showroom ve ortak sergilerle perçinlenen bir tasarım ortaklığının hikayesi… Takılarında özgün yaratım süreçlerini ortak bir sunumla buluşturan ikiliyle, takı tasarımında yolculuğa çıktık… Özlem Çankaya 50 asarım ürünü takıların satıldığı ilk mağazalardan biridir Nişantaşı’ndaki Ela T Cindoruk-Nazan Pak atölyesi. Yıllarca bu ikilinin adları tek bir marka olma başarısını gösterdi. İki çocukluk arkadaşının kurduğu bu atölye tesadüflerin hayatımızda ne kadar önemli olduğunun da kanıtı. Aynı ilkokul, aynı üniversite ve sonra bambaşka yerlerde aynı meslek üzerine eğitimler… 1989 yılında birlikte aynı atölyeyi paylaşma kararı aldıklarında, bu kadar uzun soluklu bir iş arkadaşlığına imza atacaklarını bilmiyorlardı… İki ismin yer aldığı bir marka oldunuz. Bir konsept birliği oluşturdunuz. Ayrı ayrı tasarım dilinizi ortaya koymak mı, yoksa bir iş bölümü mü söz konusu aranızda? Ela Cindoruk: Her ikisi de. Bir işletmeyi yürütüyoruz, dolayısıyla işimiz sadece tasarım ve üretimden ibaret değil. Çok keskin olmasa da belirli bir iş bölümümüz var idari işlerde. Tasarımda ise ikimiz de kendi tarzımızda işler yapıyoruz, ama bazen ortak fikirler üzerinde çalışıp ürettiğimiz işler de oluyor. Ayrıca fikir alışverişleri, yardımlaşma, pozitif-negatif eleştirilerimiz de hep var. Çünkü amacımız hep daha iyi işler üretmek. Çok farklı malzemeleri araştırıyorsunuz, tasarımlarınızda kullandığınız malzemelerden bahsedebilir misiniz? Sizce takı tasarımında günümüzün parlayan yıldızı hangi malzeme? Nazan Pak: Ben tasarımlarımda altın ve gümüşün dışında ana malzeme olarak mine, titanyum, epoksi reçinesi kullanıyorum. Günümüzde artık altın ve gümüş dışında çok farklı malzemeler kullanan tasarımcılar var, örneğin polimer bazlı malzemeler, kumaş, kağıt vs. Böyle olunca da farklı üretim teknikleri de kullanılıyor. Ela Cindoruk: Çok farklı malzemeleri keşfetmekten keyif alıyorum doğrusu. Bu aralar yoğun olarak kağıt, polistropol, akrilik, cilt bezi gibi malzemelerle uğraşıyorum. Altın, gümüş dışında da metallerden titanyum ve niyobyum ile çalışıyorum. Parlayan bir tek malzeme olduğunu söylemek zor, ama galiba geleceği sürekli gelişen teknoloji belirliyor. Örneğin üç boyutlu baskı teknolojisi ile naylondan ya da epoksi reçinesinden üretilmiş, başka hiç bir yöntem ile üretilemeyecek kadar komplike-detaylı işler görüyoruz son zamanlarda. Tarzınızı tanımlamanızı istesem neler söylerdiniz? Nazan Pak: Benim işlerim geometrik formların belli bir düzen ve tekrarından oluşan kompozisyonlardır. Ela Cindoruk: Gündelik malzemeler, alışkanlıklarımız benim özel ilgi alanım. Daha çok bunlardan yararlanarak yeni fikirler üretmek, yeni teknikler denemek, araştırmak, en basit çözüm ve yalın ifade ile dengeyi ararım. Bazı işlerim bir kavramdan yola çıkarken, bazılarında ise sadece bir malzeme, onun sınırları, özellikleri, estetik kaygılar, kullanım vs. gibi problemleri çözmek uğruna başlar. Cindoruk ve Pak ikilisinin tasarıma bakışında bir ortak payda olduğunu düşünüyorum peki ya kişiliğiniz konusunda neler söyleyebilirsiniz? Temel farklarınız neler? Ela Cindoruk: Kişiliğimizdeki farklılıklar ile eksik yönlerimizi tamamlıyoruz. Takı tasarımı artık güzel sanatlar fakültelerine girdi. Bir kullanım objesi olması onu heykelden ayırıyor ama endüstri tasarımıyla plastik sanatların ortasında bir yerlerde duruyor, siz bu konuda ne düşünüyorsunuz? Ela Cindoruk: Çok doğru, tam ikisinin ortasında. Her ikisi de olabiliyor aslında. Ela Cindoruk’un ‘Rüzgar gülü’ koleksiyonu kağıt veya gazete kağıdı, 18A altın veya titanyum, boya, lastik, ipek iplik kullanılarak üretilmişler. Bu tasarım hazır pasta kağıtları veya özel yapım gazete kağıdından üretilmiş dantelli kağıtların papier mache tekniği ile birbirine yapıştırılıp kalınlaştırıldıktan sonra suya karşı dayanıklı hale getirilmesi ve diğer malzemelerle birleştirilmesiyle hazırlanmış. 51 TASARIMCI ELA CİNDORUK-NAZAN PAK Zaten zenginliği de burada. Endüstriyel olarak binlerce de ürete- rer iş tasarlıyoruz. bilirsiniz, kullandığınız malzeme, teknikler ve teknolojisi ona göre Bunun dışında bu kış için kendi galerimizde benim bir ser- olabilir. Sadece 1 adet, eşi olmayan bir mücevher de yapabilirsi- gi hazırlığım var, Ankara’da Siyah Beyaz Sanat Galerisi’nde bir niz, onun da malzemesi, tekniği, işçiliği başka olur... sergi planımız var ve yurtdışında bazı galerilerle çalışmalarımız Takı tasarımı fakültelere ancak seçmeli ders olarak girdi. Buna da şükür. Hala çağdaş mücevher üzerine lisans eğitimi veren bildiğimiz kadarıyla sadece bir üniversitede bir bölüm var. Halbuki Türkiye mücevher/altın üretiminde dünya liderlerinden! ama ‘tasarımcısını’ üretmek konusunda çok zayıf. Neden takı tasarımına yöneldiniz, heykel ya da resim de yapabilirdiniz? Yaratma süreci mi yoksa gündelik kullanıma bu denli dahil olması mı size cazip geldi? Nazan Pak: Yaratma süreci bana cazip geldi. Başından so- olacak. İlk yaptığınız takı tasarımlarıyla bugün ürettikleriniz arasında nasıl bir farklılaşma oluştu? Nazan Pak: Bugün ürettiklerim ilk yaptıklarımın daha gelişmiş ve rafine olanı, bir önceki tasarım bir sonrakine baz oluşturuyor, zincirleme devam eden bir yol bu benim için. Ela Cindoruk: Benim işlerim sadeleşti, bir yandan da farklı kavramlara, malzemelere duyduğum ilgiyle çeşitlendi, daha özgür düşünüyorum şimdi. nuna kadar kontrolün bende olması, kişiye, kuruma veya talebe Sizin takı taşımak konusunda özel bir tercihiniz var bağlı olmamak, yarattığınız objeyle, tasarım aşamasından üreti- mı? Örneğin hangi değerli taş ve ne tür formları özel ha- min sonuna kadar bire bir ilişkiniz olması, sizin elinizde başlayıp yatınızda taşımaktan hoşlanıyorsunuz? sizde bitmesi. Nazan Pak: Ben çağdaş mücevherde, farklı malzemelerden Ela Cindoruk: Çok benzer nedenlerden; özellikle de bir en- farklı tekniklerle üretilmiş, yeni bir fikri olanı, bir dönem mücev- düstriyel tasarım ürününün süreçlerine göre mücevher, (bizim heri ise de zamanının iyi örneklerini tercih ediyorum. Pek takı yaptığımız şekliyle) çok daha hızlı sonuç alabildiğimiz bir üre- kullanmam ama yukarıda belirttiğim özelliklerdeki takıları topla- tim. Başından sonuna kadar tasarım ve üretim kontrolünün rım. Belki bir gün bir müzede sergilenirler. elinde olması, hızlı sonuçlanması ve tabii sonuçta ürettiğiniz Ela Cindoruk: Benim için bir şey ifade eden, anlamı olan işleri mücevherin insanların üzerinde dünyayı dolaşabiliyor olması, seviyorum, oğlumun hediyesi olan kolye ile bir prototip yaptığım en muhteşem tarafı da bu olsa gerek. Ben ayrıca endüstriyel yüzüğüm var, onları yıllardır, sürekli hiç çıkartmadan takıyorum. tasarımcı kimliğim ile zaman zaman o konuda da çalışmalarımı Ama arada bir de yeni yaptığımız işlerden, özellikle de ilk dene- sürdürüyorum ki o da ayrı bir zevk. meleri takmak zevkli oluyor... Sergilerinizden ve projelerinizden bahsedebilir misiniz? Ela Cindoruk: En yakın projemiz, İstanbul Tasarım Haftası için... İkimizin de dahil olduğu ‘barbarlar’ inisiyatifi için yeni bi- ‘Benim için en özel tasarımdı’ dediğiniz bir örnekten bahsedebilir misiniz? Ela Cindoruk: Her birini yaparken öyle hissediyor insan, taa ki yenisini yapıncaya kadar. HAKKIMIZDA... H Kütahya Porselen’in ürünlerini kullanıyor musunuz? Porselen seçerken ne tür formlar, mu renkler, boyutlar hoşunuza gider? ren Ela Cindoruk: Kütahya Porselen’den düz beyaz salata kaselerim var. Benim takıntı habey line gelmiş beyaz porselen-seramik koleksiyolin ‘Küresel geometri’ koleksiyonu Nazan Pak imzasını taşıyor. Bu tasarımda Pak, yarım küre haline getirdiği metalleri tek tek birbirlerine kaynatarak yeni düzlemeler oluşturmuş ve üzerlerine mine uygulamış. 52 num var, her çeşit hoşuma giden formu, objeyi nu topluyorum, hatta kırık parçaları bile. MİMAR/RESTORATÖR HÜSREV TAYLA EN BÜYÜK TUTKUSU KLASİK OSMANLI MİMARİSİ Profesyonel hayatında yarım asrı devirmiş olmasına rağmen, halen ilk günkü heyecanla mesleğini devam ettiren duayenlerle buluşturacağız sizleri. Şimdi 85 yaşında olan Hüsrev Tayla da mimarlık hayatının 62 yılını meslek aşkıyla geçiren duayenlerden. Yüzlerce tarihi binanın restorasyonunu gerçekleştiren Tayla, başta Kocatepe Camisi olmak üzere, çok sayıda cami projesi ve uygulamasına da imza atmış. Yazı Fatma Özel, Fatoğraflar Haydar Erçin 54 .. . .. TAYLA’NIN EN ÖNEMLİ BEŞ RESTORASYONU Çemberlitaş İbrahim Paşa Sarayı Balat Ahrida Sinagogu Edirne Üç Şerefeli Cami Köprülü Amcazade Hüseyin Paşa Yalısı Camisi ocatepe Ankara K Karacaahmet Şakirin Ca misi imarlık tarihçisi Albert Gabriel’in yeni kitabı için İstanbul’a geleceği haberi bir bomba gibi düş- gider, sonra hemen karşısındaki Kadife Kahve’de oturur, M bahsederken Tayla: “Babam Ulu Cami’ye namaz kılmaya müştü akademisyenlerin arasına. Osmanlı mi- namaz saatinde tekrar camiye dönerdi. Bu rutine ben de marisi ile ilgili yeni kitap, daha hazırlık aşamasındayken bile katılırdım. Böylelikle caminin tüm detaylarını çocukluk hafı- heyecan yaratmaya yetmişti. Güzel Sanatlar Akademisi’nde zama kazıdım.” Hüsrev Tayla, yıllar sonra Ulu Cami’nin ka- uzun yıllar öğretim görevlisi olarak çalışan ve artık Kültür pısını restore ederken, eski bir çocukluk arkadaşını görmüş Bakanlığı’nda görev yapan Ali Saim Ülgen de üstadın ça- kadar olduğunu söylüyor. lışmalarına yardımcı olması için en iyi talebelerinden birini Klasik Osmanlı mimarisini çok iyi bilen ve bu birikimini görevlendirmeliydi. Bunun için çok fazla düşünmedi Ülgen. restorasyon alanına aktaran ender mimarlardan biri Tayla. Elbette eski eserlere olan tutkusu, geleneksel mimariyi öğ- Onun tabiriyle, profesyonel hayatında ‘eskiciliği’ seçmesin- renmek için gözlerindeki pırıltıyı hiç kaybetmeyen Hüsrev deki çıkış noktası çocukluk yıllarına dayanıyor. Başlangıçta- Tayla’ydı bu isim. Ali Saim Ülgen hemen Tayla’yı çağırttı ki bu naif tat, Albert Gabriel ile iki yıl sürecek olan çalışmaya yanına. “Hüsrev kardeşim…” diye başladı cümleye ve so- kadar götürmüş onu. Hüsrev Tayla, Albert Gabriel ile yap- luk almadan devam etti: “Albert Gabriel geliyor. Kitap ça- tığı çalışmayı değerlendiriken “En büyük kazancım Bursa’yı lışmasında senin de ona yardım etmeni istiyorum.” Hüsrev öğrenmek oldu,” diyor. Tayla askerlikten sonra Vakıflar Böl- Tayla’nın yanıtını beklemeden programı uzattı. Genç mimar ge Müdürü, ardından da Kültür Bakanlığı Rölöve ve Anıtlar listeyi görünce gözleri karardı. Yaklaşık 100 cami, 10-15 Müdürü olarak görev yaptığı süre içerisinde hemen hemen han ve 20 hamam vardı listede. Her birinin tek tek ölçüleri tüm Türkiye’yi kapsayan restorasyon, rölöve ve tescil çalış- alınıp rölöveleri hazırlanacaktı. maları yapmış. Müteahhit-restoratör olarak çalıştığı süreci Aslında hayatımız çoğu zaman tesadüflerle şekillenir ve de yine öğrenme aşkıyla sürdürmüş Tayla. biz sonunu bilmediğimiz bir serüvene atıldığımızda doğru Restoratör Hüsrev Tayla’nın yüzlerce tarihi eserin yerde, doğru zamanda, doğru insanla karşılaşmış olduğu- ayakta kalmasında emeği var. Ama biraz da mimar Hüsrev muzun farkına bile varmayız. Tayla’nın hayatını değiştiren Tayla’nın yaptığı binalardan bahsedelim şimdi: En önemli de işte bu buluşma oldu. Üç ay sonra askere gidecek olan yapılarından biri Ankara Kocatepe Camisi. Bu projeyi ger- Hüsrev Tayla, heyecanlı ve her şeyden önce klasik Osmanlı çekleştirme hikayesi ise mesleki bir ders niteliğinde. Ad- mimarisini her yönüyle öğrenmeye açık bir mimar olarak nan Menderes hükümeti, Kocatepe Camisi’nin yapımını mezun olmuştu okuldan. Bu durum, tecrübeli bir akademis- onayladıktan hemen sonra büyük bir mimarlık yarışması yen olan Ali Saim Ülgen’in gözünden kaçmamıştı elbette. açmış. O yıllarda gencecik bir mimar olan Hüsrev Tayla ve Böyle bir çalışma için bir başka avantajı daha vardı Hüsrev yakın arkadaşı Fatin Uluengin klasik bir cami projesiyle ya- Tayla’nın: Tüm çocukluk yıllarını Bursa’da geçirmişti. “Ha- rışmaya katılmışlar. O büyük heyecanı şöyle anlatıyor Tay- yatın getirdiği tesadüf işte,” diye başlıyor çocukluğundan la: “Ben çağdaş bir şeyler yapmak istiyordum. Hüküme- 55 MİMAR/RESTORATÖR HÜSREV TAYLA tin ‘Kocatepe’de Süleymaniye gibi bir cami yaptıracağız’ türünden beyanatlarını okuyunca fikrimizi değiştirip klasik bir cami projesiyle yarışmaya katılmaya karar verdik. Gel gör ki, yarışmayı Vedat Dalokay’ın tümüyle modern projesi kazandı.” Genç mimarlar için bu büyük yarışma hayali bir anda hüsranla sonuçlanmıştı. Ancak Dalokay’ın cami maketi mukavemet testinden başarısızlıkla çıkınca yarışmanın tekrarlanmasına karar verildi. Oysa yarışma için ayrılan bütçe Dalokay’a çoktan ödenmiş ve dokuz yıl kadar uzun bir süre maketin gerçekleşmesi için beklenmişti. Üzerinden bunca zaman geçmesine rağmen pes etmeyen Fatin Uluengin ve Hüsrev Tayla bu kez iki projeyle yarışmaya katıldı ve kazandılar. Ancak ne yazık ki kendilerine bile yetmeyecek küçük bir bütçeyle işe başlamak zorunda kaldılar. İki yıl boyunca büyük mali zorluklar içerisinde projeler hazırlayıp onaylattılar. Ancak mali sorunlar iki arkadaşın arasını açmıştı. Uluengin ‘bu işin peşini bırakalım,’ derken Hüsrev Tayla inatçı kişiliğiyle her seferinde ‘hayır’ yanıtını veriyordu. Ancak binanın ince yapısına geçmek için bile ellerinde hiç paraları kalmamıştı. Bu koşullarda anlaşma iptal edildi. Bu kez binanın bitirilmesi için bir ihale açıldı. İki mimar birlikte başladıkları yola, tek başlarına devam etme kararı aldılar. İhale Hüsrev Tayla’da kaldı, çünkü Tayla ihalede hiç para talep etmemişti. O hayatı pahasına bu camiyi bitirme kararı asasından ’nın çalışma m Hüsrev Tayla ı a Konağ ahir Paş T a y n a Mud 56 almıştı ve 12 yıl boyunca da hiç durmadan çalışarak Kocatepe Camisi’ni tamamladı. Tayla için paradan çok daha önemli şeyler vardı: En başta da meslek hırsı. Bugüne kadar çok sayıda cami inşa etti Hüsrev Tayla. Karacaahmet Mezarlığı’ndaki Şakirin Camisi ise projesini çizdiği son yapılardan biri oldu. Ancak bu yapının uygulama aşamasında büyük değişikliğe uğraması, Hüsrev Tayla için üzüntü kaynağı oldu. Aslında bu proje mimarın daha önce Adana Paktaş Camisi için hazırladığı projeyle neredeyse aynı çizgileri taşıyordu. Ne yazık ki mali sorunlar nedeniyle tamamlanamayan bu projeyi Şakirin Camisi’nde hayata geçirmek istedi. Bu kez de projenin uygulaması içine sinmeyince, inatçı kişiliği İstoç’ta . Hüsrev Tayla Fatma Özel ve halen yapımı devam eden İstoç Camisi’ne aynı projeyi uygulamaya kadar götürdü onu. Şimdi İstoç Kooperatifi Camisi’nde her şey istediği gibi devam ediyor. Mimarlığın yanı sıra restorasyonla geçen 60 yıl boyunca edindiği tüm bilgilerini Taç Vakfı tarafından yayınlanan Geleneksel Türk Mimarisi Yapı Elemanları adlı iki citlik kitapta topla- KÜTAHYA HAKKINDA... mış Tayla. Yapının temelinden alemine uzanacak olan bu çalışmada henüz duvarlara kadar ulaşabilmiş. Şimdi 85 “Anadolu’nun her yöresine olduğu gibi yaşında ve 1982 yılından beri hayata geçirmeye çalıştığı Kütahya’ya da sıkça gittim. Ama doğrusunu cami projesinin İstoç Camisi ile vücut bulmasını bekler- isterseniz Kütahya ile ilk ciddi temasım ken, bir yandan da kitabının diğer ciltleri için ilk günkü yetmişli yıllarda Kültür Bakanlığı’na bağlı y heyecanla çalışmaya devam ediyor. A Anıtlar Müdürlüğü yaptığım dönemde oldu. G Görevimiz şehirdeki tüm tarihi eserlerin tescil ed edilmesiydi. O dönemde Kütahya, Bursa, B Burdur, İstanbul gibi çok güzel tarihi evlerle k kaplı bir kentti. B Bu evler içinde en önemli olanı Macar Evi d diye de tabir edilen Kossuth eviydi. Yanlış h hatırlamıyorsam Kossuth Macarların bir milli k kahramanıymış. Ancak sürgünde olduğu bir d dönem bu evde kalmış. Ev mimari olarak 1 18. yüzyıl karakteristiğinde iki katlı bir Türk ev evi tarzındaydı. Biz bu evi tescilledikten sonra Kültür Bakanlığı aracılığıyla kamulaştırdık ve onarımına başladık. Duyduğum kadarıyla so sonradan müze haline getirilmiş bu ev. İyi ki Şakirin Camisi Karacaahmet d de yapmışız. Bu güne kalmazdı belki. Çünkü o dönemde tescil ettiğimiz ama ne yazık ki k kamulaştırma imkanımız olmayan başka b bir evi, daha sonraki gidişlerimde yerinde gö göremedim.” 57 GEZİ YUNAN ADALARI GÜZEL KOMŞU ‘Suyun karşı tarafını’ çok sevdik. Onlar bize benziyor, biz onlara… Tanrıların adalarında dost olduk onlarla, sıcak iklimlerine, doğa harikası plajlarına bayıldık, yemeklerine doyamadık… Ve istedik ki her biri birbirinden farklı özellikler taşıyan Yunan Adaları’ndaki deneyimlerimizi sizle paylaşalım; Samos, Syros, Paros, Milos ve Santorini… Yazı ve fotoğraflar Lale Dağkıran, Berna Dağaltı enelerdir kurduğumuz bir hayalin peşinden giderek Yu- S villadan en güzelini veriyor. Süit tarzındaki bu küçük ev, kişi başı nan Adaları seyahatimizi bu yaz gerçekleştirme fırsatı 40 Euro. Ücrete kahvaltı dahil değil, genelde de tüm oteller- bulduk. Çoğul konuşup çoğul yazıyorum çünkü seya- de böyle. Akşam yemeğini adanın güneydoğu kıyısında, ünlü hatteki yol arkadaşım Berna’nın bu organizasyondaki emeği matematikçi Pisagor’un kasabası Pithagorion’da yemeğe karar çok… Haziran ayının son haftasında çıktığımız 13 günlük yol- veriyor ve ilk gün için pek matah olmayan bir deneyim yaşı- culuk öncesi coğrafya bilgilerimizin zayıflığının farkına vardık. yoruz. Ve kararımız kesin ‘asla turistik yere gitme, yerel halkı Yunan Adaları, öyle parmakla sayılabilecek gibi değil. Tam bir takip et!’ Bodrum merkezde, sahilde hafif yılışık “wellcome, will- rakamın verilemiyor olmasının sebebi ise yaşam olanları hariç, kommen” tarzı yollara taşan personelin aynısı burada da var ve bazılarının gerçekten su yüzünde küçücük yer kaplaması sanı- kasabanın güzelliğini gölgeliyor. Yine de çarşıdaki küçük mağa- yorum. Kykladlar (Cyclades), Oniki Adalar (Dodecanese), Ku- zaları gezebilir, kale kalıntılarını görebilirsiniz. Ertesi sabah kü- zey ve Doğu Ege Adaları (Aegean), Iyonya (Ionian) ve Sporadlar çük Kerveli plajına bir göz atıyoruz, hava yağmurlu olduğundan (Sporades) gibi takım adalara ayrılan bu adalara seyahat etme yola devam… Tabelasını gördüğümüz Kokkari’ye yöneliyoruz. gibi bir düşünceniz varsa tavsiyemiz, adını sıkça duyduğumuz Kokkari büyük ve güzel bir plaja sahip. Daracık sokaklarında Santorini ve Mykonos haricinde küçük de olsa limanı olan ada- mavi pencereli evlerle dolu bir kasaba. İki saat dolaştıktan sonra lara uğramanız. Önlerinden geçerken hepsi çok güzel görünü- yüzümüzde tebessümle ayrılıyoruz buradan. Tsamadou plajını yordu. Ancak kimi Ege kimi Akdeniz sularında olan bu adalar yukarıdan görünce bayılıp hemen aşağı iniyoruz. Veee sürp- arasında bir hayli mesafe olduğunu unutmayın. Bizim rotamız riz! Plaj tam ortadan çıplaklar ve mayolular için ikiye ayrılmış. ise sırasıyla Samos, Syros, Paros, Milos ve Santorini. 7 Euro’ya iki şezlong bir şemsiye kiralayıp mayolu bölümde SAMOS denize giriyoruz. Rotamızı bir dağ köyü olan Manolates’e çe- Atlas Jet’in 11:00 uçağıyla geldiğimiz İzmir Adnan Mende- viriyor ve yaklaşık 25 dakika kelimenin tam anlamıyla tırmanı- res Havalimanı’ndan servisle Kuşadası’na doğru yaklaşık 1 saat yoruz. Dağların arasında gizlenen bu köy seramik atölyeleri ve 40 dakika süren bir yolculuk yaptık. Limanın tam karşısındaki mağazaları ile tanınıyor. Neredeyse her evin girişinde bir atölye Meander seyahat acentasından, kişi başı 30 Euro karşılığında var. Evlerin arasındaki kafelerde toplanan sanatçılar gitar çalıp daha önce rezervasyon yaptırdığımız biletleri alıp, yurtdışı çıkış çevreyi gezenlerle birlikte şarkı söylüyorlar. Meydandaki iki res- fonumuzu ödedikten sora saat 17:00’de kalkan tekneye bindik. torandan birini seçip koyu bir caciki, nefis peynir kızartması sa- Kuzeydoğu kıyısında olan Vathi limanında inerek ilk adamıza ganaki ve mücver benzeri küçük atıştırmalıkların üzerine iki kola adım atıyoruz. Araba kiralamak için By Ship Travel’e girdiğimiz- içip 14.50 Euro ödeyerek adanın kuzeyinden güneyine doğru de, kalacağımız villaların sahibi Takis, karşılıyor bizi. Acentaya yola çıkıyoruz. Şirince’ye benzeyen, yamaçlara kurulu evlerden gelmişken günleri belirlenmiş olan diğer feribot biletlerimizi de oluşan Marathokampos’ta kısa bir mola veriyoruz. Hedefimiz alıp, Takis önde biz arkada kalacağımız Nafsika Villas-Petra kumsalıyla ünlü Ireon’da denize girmek, ama sokak araların- Mare Village’e doğru yola çıkıyoruz. Biletlerinizi vakitlice alma- da kaybolmayı tercih ettiğimiz için hedeflere pek varamıyoruz. nızda fayda var. Çünkü istediğiniz an bir feribot bulamayabi- Potokaki’de yorgunluğumuzu atmak için denize girip biraz kes- lirsiniz. Tam 20 dakika sonra muazzam bir koydayız; Kerveli tiriyoruz. Gün batımını iki kahve ve dondurma eşliğinde seyredip (Takis, Kör Veli’den geldiğini söylüyor) Komşu Takis, bize beş 8 Euro ödeyerek Samos’a dönüyoruz. Çok yorulduğumuz için 58 Daracık sokaklar, rengarenk evler ve muhteşem plajları ile Samos görülmeğe değer... dışarı çıkmamaya karar vererek, alışveriş yapıp terasımızda kendimize ziyafet çekiyoruz. Gece Vathi’ye inip meydandaki bir kafe-bar’da Yunan birası Fix’in tadına bakıyoruz. Meydan, çok renkli… Kafelerde, restoranlarda oturan büyükler; kimi bisiklete binen kimi top peşinde koşan çocuklarını seyredip uzo’larını içiyor. Bavulumuzu toplamak ve Takis’e veda etmek üzere odamıza gidiyoruz. Yarın sabah istikametimiz Syros… SYROS Kişi başı 42 Euro’ya aldığımız biletlerimizle Hellenic Seaways’in sabah 9:00’da Samos’tan kalkan feribotuna binerek yaklaşık altı saat süren bir yolculuk yapıyoruz. Yolun bu kadar uzun sürmesinin sebebi Ege Adaları’ndan Kyklad Adaları’na geçmemiz. Ermoupoli’deki limanın hemen karşısındaki otelimiz Esperance’ya yürüyerek gidiyoruz. Çok merkezi, çok vasat ama manzarası süper. Kişi başı 25 Euro. Bence bu adada limanda kalmak en mantıklısı, çünkü gece tüm hareket burada. 16. yy ortalarında Osmanlı yönetimi altına giren Syros daha sonra Fransızlar’ın işgaline uğramış. Bu sebeple Kykladlar’ın merkezi Syros’un mimarisinde diğer adalara göre büyük farklar var: İhtişamlı kamu binaları, mermer kaplı geniş meydanları, caddeleri, gösterişli Neoklasik evleri. ‘Küçük Milano’ olarak da adlandırılan Syros’un tasarım ürünü takı ve giysi satan mağazaları çok şık. Bu caddelerden adanın en tepe noktasındaki Ano Syros’a; 1200 yılında inşa edilen eski şehre yürüyoruz. Mesafe denizden 3500 metre. En yüksek noktadaki eski şehir ve Saint George Katedrali görülmeğe değer. Ermoupoli’nin en iyi plajı olduğuna karar vereceğimiz Asteria’ya gidip kendimizi denize atıyoruz. Çıktığımızda ise herkes gibi birer buzlu kahve söyleyip, şezlonga yaslanıyor ve başlıyoruz Yunan tanrı ve tanrıçalarını izlemeye… Adanın liman bölümü bir yar gibi olduğundan kumsalı yok, Bodrum’daki plajlar gibi 59 GEZİ YUNAN ADALARI Syros’un mermer kaplı caddeleri boyunca sıralanan tasarım dükkanlarını mutlaka görün. iskeleden giriliyor. Tüm gençler burada, müzik süper, ortam çok sempatik, ne yiyip içerseniz onu ödüyorsunuz, giriş parası yok. 17:00’den sonra siesta yavaş yavaş bitiyor, dükkanlar açılıyor. Gece 24.00’e kadar alışveriş yapabilirsiniz. Otel sahibinin tavsiyesi ile akşam yemeği için gidip çok mutlu ayrıldığımız Oinopneumata adlı restoranda Greek salad, birkaç meze, porsiyonu çok büyük olan kremada pişmiş midye ve karides ile içeceklere 32 Euro ödüyoruz. Saat 24:00 civarı meydanda, içerisi bir hayli kalabalık olan bir bara gidiyoruz. Avrupa Birliği’ne çoktan girmiş olan ülkenin tüm adalarının kapalı mekanlarında herkes sigara içiyor! Ertesi gün yine 30 Euro’ya araba kiralayıp keşif yolculuğuna başlıyoruz. Güneydeki Azolimos, Megas Gialos, Finikas plajlarına hızlı bir tur yapıyoruz. Ancak Samos’tan sonra Syros plajlarına bayıldığımızı söyleyemeyeceğim. Hepsi çok kalabalık; Silivri ve Kumburgaz gibi… Akşamüzeri bir vadinin ikiye böldüğü Ano Syros’un gitmediğimiz diğer tarafına araba ile gidiyoruz. Bir kısmı askeri bölge olan bu eski yerleşim bölgesinde daracık, tertemiz sokaklarda dolaşmaya ve fotoğraf çekmeye doyamıyoruz. En fazla iki kişinin yan yana yürüyebildiği sokak aralarında daha önce görmediğimiz geçitler ve kemerler var. Eski değirmenler ve Agios Ioannis Manastırı görülmeğe değer. Akşam yemeği için Archondariki adlı restoranda içi peynir ve sebze ile doldurulmuş nefis bir kalamar ve salata yiyoruz. İçeceklerle birlikte 24.50 Euro. Hesapla birlikte, ‘neredensiniz’ sorusu geliyor, ‘suyun karşı tarafından’ cevabıma içten bir tebessümle geliyor cevap; ‘güzel komşu…’ Ve arkasından ikram olarak karpuz… Syros’a veda vakti… 60 PAROS Sabah 7:00’da Aqua Jewel feribotuna biniyoruz. 08:40’da limanın olduğu Parikia’dayız. Otelimiz Heaven’ın olduğu Naoussa’ya otobüsle yaklaşık 20 dakikada gidiyoruz. Limana yürürken eni iki metreyi geçmeyen sokaklara hayran kalıyor akşamın olmasını iple çekiyoruz. Çünkü her yer kapalı, malum siesta… İki kişi gidiş dönüş 10 Euro verdiğimiz tekneyle 10 dakikada Kolimbithres plajına varıyoruz. Bu küçük plaj ilginç kaya yapısı ve altın kumsalıyla bizden tam puan alıyor. Fendi plaj havluları, Filipinli bakıcılar bize Yunan sosyetesiyle aynı yerde güneşlendiğimizi fark ettiriyor. Yarın için arabaya ihtiyacımız var, sıkı bir pazarlıkla bir buçuk gün + feribota transfere 40 Euro ödüyor ve zafer kazanmış edasıyla Lefkes’e doğru yola çıkıyoruz. Buraya bayıldık. Dağdan aşağı doğru, hafif meyilli sokaklar arasında sıralanan dükkanlarının hepsine girip çıkmamak elde değil. Araları her hafta beyaza boyanan kayrak taşı kaplı sokakların temizliği takdire şayan. Akşam yemeği için Naoussa’nın en iyi restoranlarından biri olan deniz kıyısındaki Barbarossa’ya gidiyoruz. Her yer cıvıl cıvıl. Turistten çok Yunanlılar’ın tercih ettiği adada tanıştığımız herkes burada rastladıkları ilk Türk olduğumuzu söylüyor. Seyahat sonunda en beğendiğimiz adanın Paros olduğuna karar vereceğiz. Sabah bizi evine davet eden otelin sahibi Ortaköy’de İnsanın ruhunu okşayan, “hep burda kalsak” dedirten ada; Paros... bir yalıda oturan anneannesinden aksanlı bir Türkçe ile bahsediyor. Türkiye’den gelmiş aksesuarlarla dekore ettiği evini gezdiriyor bize... Evden ayrılıp limanın olduğu Parikia’ya doğru yola çıkıyoruz. Bu liman kasabası geleneksel Kyklad mimarisine sahip. Sokak aralarında dolaşırken gördüğümüz eski Panagia Holy Cross kilisesinin kapısının üzerindeki İznik tarzı çinilerden yapılmış haç, ilgimizi çekiyor. Limanın solunda, Yüz Kapılı Kilise olarak da bilinen Panagia Ekatontapiliani turistlerin uğrak noktası. Pounda’dan arabalı motora binip, beş dakikada Antiparos’a geçiyoruz. Araba 6 Euro, yolcu 1.20 Euro. Parikia’dan daha yavaş bir ritme sahip olan Antiparos’taki Venedik Kalesi’ni mutlaka görün. Kaleyi oluşturan yapının bir kısmı ada halkı tarafından halen ev olarak kullanılıyor. Bu görüntü çok ilginç. Paros’a geri dönüp Santa Maria’da denize giriyoruz. Akşam yemeği için bir yer beğenmeye çalışırken otel sahibimizin oğlu Edward ve İsrailli kız arkadaşı Anat’la karşılaşıyor ve ısrarlı yemek davetlerini reddetmiyoruz. Soso, vejetaryen ağırlıklı yemeklerinin servis edildiği küçük bir restoran. Masada Türk, Yunan ve İsrailli olunca menünün de günümüze adapte edilmiş musakka, mücver, cacık, humus, dolma ve yoğurtlu kabak kızartmasından ibaret olması çok doğal. Üstüne biz Türk, onlar Yunan kahvesi içiyor. Ardından üst katı evi olan Fotis’in barına gidiyor gecenin ilerleyen saat61 GEZİ YUNAN ADALARI Balıkçı köyü Klima, hem kayıkhane hem ev olarak kullanılan yapılarıyla Milos’un en renkli durağı. lerine kadar ne kadar da benzediğimizi konuşuyoruz (her adada olduğu ve olacağı gibi). MİLOS Paros’tan 8:40’da kalkan feribot 13:50’de Milos’taki Adamas Limanı’na varıyor. Yol boyunca gördüğümüz Serifos gibi küçük adalar çok davetkar. Otelimiz limanın yaklaşık 50 metre karşısında, görebiliyoruz ama varmak için bavullarla çıkmamız gereken 70-80’e yakın basamak var. Alba Studios’taki odamız ve terasımız muhteşem. Kahvaltı dahil kişi başı 40 Euro. Taksiyle Milos’un baş şehri Plaka’ya gidiyoruz. Ücret 7 Euro. Şehri tepeden gören Plaka, turist akınına uğramış ama bunu hak ediyor. Geleneksel ada mimarisi burada da devam ediyor. Yüksek bir noktada yer alan Plaka’daki Utopia kafede yer bulamazsanız ayakta da olsa gün batımını mutlaka seyredin. Çok kalabalıksa, kilisenin bahçesinden de gün batımı manzarası müthiş. Giderken fotoğraf makinenizi almayı unutmayın. Yemek için çoğunluk restorana dönüştürülmüş meydandaki eski kahve Arxontoula’yı tercih ediyor. Ertesi gün ilk durağımız eski kayıkhanelerin renkli evlere dönüştüğü ve mutlaka görülmesi gereken balıkçı köyü Klima. Bu eski kayıkhanelerin üst katları genelde emekliler tarafından yazlık ev olarak kullanılıyor. Buradan sonra benzer evlerin olduğu Firopotamos’da öğlen deniz molası veriyoruz. Volkanik yapısıyla Pamukkale’yi andıran Sarakiniko’yu da sakın atlamayın. Aynı zamanda eski mağaraların da yer aldığı Sarakiniko, daha killi bir özelliğe sahip. Küçük bir plajı var. Adanın bu bölgesine gitmek için araba şart. Tavernalar ve taze deniz ürünleri için istikamet; Pollonia. Agai Paraskevi kilisesini ziyaret edebileceği62 ret ettiği a iy z in t is r a tu Milyonlarc , sizi bir i n i r o t n z Sa mavi-beya leyecek. k ü r ü s e in rüya alem niz bu şirin balıkçı köyünde, küçük dükkanları dolaşıp, nefis yemeklerle karnınızı doyurabilirsiniz. Captain Nikolas Koulas Tavern bunlardan biri. Upuzun ve sakin haliyle Paliochori de dinlendirici bir plaj. Tripi’nin kuzeybatısındaki yeraltı kaya mezarlığı da turistlerin ilgisini çekiyor. 70’e yakın denize girilebilecek noktanın olduğu Milos’tan; Mandrakia, Papafragas, Mytakas, Kapros ve Firiplaka’yı görmeden dönmeyin. SANTORİNİ Seyahatin son durağı Santorini’ye 39.40 Euro ödeyip hızlı feribot ile iki saatte gidiyoruz. Feribot Thira limanına yanaşıyor. 2.40 Euro’ya Fira’ya, oradan otobüs değiştirip 1.40 Euro’ya otelimizin olduğu Oia’ya varıyoruz. Hem dünyanın en büyük volkanik çöküntüsüne (Caldera) olan yakınlığı, hem de bu sebepten Fira ve Oia kasabalarında oluşan ilginç şehirleşme, adaya milyonlarca turist çekiyor. Fira veya Oia’da, adanın dış kenarlarını oluşturan 300 metreye yakın yükseklikteki uçurumun doruk noktalarında yan yana, iç içe dizilen beyaz badanalı otellerden birinde kalmanızı tavsiye ediyoruz. Biz Oia’da, Armeni Village adlı otelde kişi başı 80 Euro’ya kaldık. Meşhur mavi kubbeli Anastasi Kilisesi’nin olduğu yer… Biraz ileride sizi Venedik Kalesi’nin kalıntıları ve eski değirmenler bekliyor. Günün her saati turist akınına uğrayan Oia geceleri sakin, Fira daha hareketli. Öğlen Oia Amaoudi koyundaki restoranlarda deniz mahsullerinin tadına bakın. Akşam yemeği için Fira’da şık bir restorana rezervasyon yaptırıp manzaranın tadını çıkarın. İki kişi için ödeyeceğiniz fiyat 100 Euro’yu bulabilir. Gecenin ilerleyen saatlerine kadar her yer açık. Fira’daki Arkeoloji Müzesi ve Megaro Ghisi Müzesi’ni de ziyaret etmeyi unutmayın. Siyah kumsalı ile ünlü Kamari, Perissa ve Perivalos; volkanik yapılı kırmızı kumsala sahip Red Beach’den denize girebilirsiniz. Dönü- UNUTMAYIN! Turlar› unutun, kendi program›n›z› yap›n. Otellerdeki kahvalt› ekmek, tereyağı ve reçelden ibaret, 10 Euro. Marketten alışveriş yap›n. Buzlu kahveyi mutlaka deneyin. Santorini’deki Oia ve Fira kasabalarını hem gündüz hem gece gezin. Tavern’in taverna olduğunu sanmayın; müziksiz restoran anlamına geliyor. Sirtaki yapılan restoran sormayın, pek kalmamış. şümüz uçakla Santorini-Athina-İstanbul. 63 STİL SOFRA DÜZENLEMELERİ SOFRA KLASİKLERİ İnce işçilikleri, zarif tasarımları ve hiçbir zaman eskimeyen desenleriyle Kütahya Porselen, ihtişamlı masalar yaratıyor. Desen ve renk seçenekleriyle beş farklı sofra önerisi hazırladık. Kıvrımlı stilize dallarla bezeli bu yemek takımı klasik stilden vazgeçemeyenlerin gözdesi olacak. ‘LZ84YT42025105’ ‘Tavuskuşlu’ yemek takımı, 97 parça, 990 TL. 64 Gümüş ve altın yaldız sofrada ihtişamı en fazla vurgulayan süsleme biçimidir. Altın yaldızla dekorlanmış porselen takımlarınızı, Kütahya Porselen mağazalarından temin edebileceğiniz ışıltılı masa örtüleri ve kadehlerle tamamlayabilirsiniz. Kütahya Porselen’in gösterişli sunumlar için hazırladığı ‘Altın yaldızlı’ yemek takımları, ‘BC85YT47020102’, 1.450 TL. 65 STİL SOFRA DÜZENLEMELERİ Yaklaşan karanlık kış mevsimine inat, ilkbahar coşkusunu her mevsim sofranızda taptaze tutabilirsiniz. Yuvarlak formlardaki bu yemek takımı samimi bir sofra sunumu için ideal. ‘CRN87YT9014558’, ‘Beliz’ serisi yemek takımı, 87 parça, 729 TL. 66 Siyah her zaman ağırlığıyla dikkatleri üzerine toplar. Vurgulayıcı bir sofra tasarlamak istiyorsanız siyah-beyaz kontrastı her zaman işe yarar. Zarif desenleri ve modern formlarıyla öne çıkan ‘CMD82YT9014489’ Ayşim serisi yemek takımı, 852 TL. 67 STİL SOFRA DÜZENLEMELERİ Kare formlar her dönem tazeliklerini koruyorlar. Gümüş mumluklar ve kristal kadehler Kütahya Porselen mağazalarının yeni ürün grubunu oluşturuyor. Gümüş servis takımları ve şamdanlarla tamamlanan helezon desenli yemek takımları, ‘ALZ85YT42030115’, 590 TL. Gümüş mumluklar, ‘TCMHK10397’, 70 TL. Kristal kadehler, ‘TCM12116023’ (adedi) 50 TL. 68 SAĞLIK UĞUR HAKLAR HAYAT KALİTEMİZ İÇİN… Diz cerrahisi ve diz sorunları üzerine çalışmalarını yoğunlaştırmış olan Ortopedi ve Travmatoloji uzmanı Doçent Doktor Uğur Haklar, yaklaşan kışla birlikte sağlıklı dizlere sahip olmak için neler yapmamız gerektiğini ve dizlerle dost spor dallarını anlattı. Yazı Fatma Özel, Fotoğraflar Haydar Erçin izlerimizle ilgili sorunlar, yaşam kalitemizi etkileyen en D önemli sağlık problemlerinden biridir. Bu tür sorunları yaşayan kişiler aktivite düzeylerini düşürmek zorunda kalır ve buna bağlı olarak kilo almaya başlarlar. Dizlere gelen yükün artmasıyla birlikte ağrılar da artınca aktiviteleri daha da kısıtlanır ve bir kısır döngü başlamış olur. Diz sorunu olan hastaların arzu ettikleri aktivite düzeylerine çıkamamaları nedeni ile depresyona girmeleri bile söz konusu olabilir. Ayrıca aktivite düzeyinin azalması ile birlikte tansiyon yüksekliği, şeker hastalığı ve kalp sorunları gibi sağlık problemleriyle karşılaşılması daha olasıdır. Tüm bu nedenlerden dolayı Ortopedi ve Travmatoloji uzmanı Doçent Doktor Uğur Haklar, en kıymetli hekimlik olan koruyucu hekimliği göz önünde bulundurarak, yararlı olabileceğini düşündüğü bazı önerilerde bulundu. Diz sorunları yaşamamak için en çok neye dikkat etmeliyiz? Amerikalılar ‘kullan ya da kaybet’ (use it or loose it) derler. Bizde ise atalarımız ‘işleyen demir ışıldar’ demişler. Bu cümleden yola çıkarsak şunu söyleyebiliriz: Düzenli spor hayatı, sağlıklı yaşam için çok önemlidir, özellikle de dizlerimiz için. Fizyolojik yüklenmelerle kıkırdaklarımızın, menisküslerimizin ve bağlarımızın beslenmesi, esnekliği ve dayanıklılıkları artar, eklem kapsülümüz esnek, kaslarımız ise güçlü ve hızlı olur. Ancak aşırı yüklenme ve aşırı tekrar dizin kıkırdak dokusunu 70 bozabilir ve önüne geçilemeyen kıkırdak sorunlarına yol açar, sonu spor yapmaya niyetlenince bu zayıf kaslarla dizlerimizi iyi ayrıca menisküs yırtıklarına ve bağ kopmalarına neden olabilir. kontrol edemediğimiz için eklem kıkırdaklarımıza, bağlarımıza, Bu sebeple spor yaparken dizlerimize aşırı yüklenmekten ka- menisküslerimize fazla yük binmesi nedeniyle menisküs yırtıl- çınmalı ama düzenli spor yapmaya da devam etmeliyiz. maları, kıkırdak ve bağ yaralanmaları ortaya çıkabilir. Bu neden- Aslında sadece spor yaparken değil günlük hayatımızda da farkında olmadan dizlerimize çok yüklenebiliyoruz. Örneğin çocuklarımızla yerde oynarken… le hafta içinde en az iki ya da üç kez düzenli olarak spor veya egzersiz programlarını devam ettirmek gerekir. Şu anda Tenis Federasyonu Sağlık Kurulu Başkanı Evet, ev işleri yaparken veya çocuklarımızla yerde oynarken olarak görev yapıyorsunuz ve aynı zamanda eski bir tenis- dizlerimize dikkat etmeliyiz. Farkında olarak ya da olmayarak çisiniz. Dizlerimizle dost sporlardan bahsedebilir misiniz? menisküslerimizi yırtabilir, kıkırdaklarımıza zarar verebiliriz. Buna Tüm vücudumuzu çalıştırması, dizlerimizi fazla zorlamama- neden olan en önemli pozisyon çömelmişken, bir yönden diğer sı ve enerji harcayabildiğimiz bir spor olması nedeni ile yüzme, yöne ani dönüş hareketleri yapmaktır. Bu durum menisküsler dizlerimizin en dost sporudur diyebiliriz. Sadece dizler için değil, için büyük risk oluşturur. Örneğin bahçeli bir eviniz var ve hafta tüm vücut için suyun tatlı direnci ve serinliği içinde kaslarımız uy- sonlarını toprakla uğraşarak geçirmeyi seviyorsunuz. Özel- gun bir şekilde çalışır. Özellikle diz sorunları olan kişiler, kilo likle eğilip kalkarak dizlere fazla zorlanmasına vermeye çalışırken yüzmeyi tercih edebilirler. neden olan bahçe işlerinin de dizlerimiz için Futbol ve basketbol gibi tüm temas büyük risk oluşturduğunu biliyor mu- sporlarında hem dizimiz, hem de vü- cudumuzun diğer bölümleri öbür Aşırı yüklenme ve aşırı tekrar spor dallarına göre daha fazla bahçe sandalyeleri, dizlikler, özel dizin kıkırdak dokusunu risk alırlar. Bu nedenle rakibi ile bahçe minderleri kullanılmasını bozabilir ve önüne geçilemeyen temas yaşanmayan sporları tavsiye ediyorum. Unutmamak kıkırdak sorunlarına yol açar, tercih etmekte fayda vardır. gerekir ki, menisküs yırtığı olan Dizlerle dost sporlardan biri hastaların yarısı, menisküsleriayrıca menisküs yırtıklarına de tenis sporudur. Ama yine ni nasıl yırtıklarının farkında olve bağ kopmalarına neden de dizlerimiz açısından topmazlar. Bu konuda değerli miolabilir. Bu sebeple spor rak kortu, sert kortlara tercih marlarımıza iletmek istediğim yaparken dizlerimize aşırı etmeliyiz. Bunun nedeni sert iki konu var: Çoğu insan, birkaç kortlarda ani duruşlarımız sırakatlı müstakil bir evde yaşamanın yüklenmekten kaçınmalı ama sında ve koşarken eklemlerimize hayali ile yıllarca para biriktiriyor. Bu düzenli spor yapmaya da daha fazla yük binmesi ve özellikle hayallerine kavuştuklarında ise belli devam etmeliyiz. diz eklemlerimizin kıkırdaklarında sorunbir yaşa gelmiş olabiliyorlar ve eğer dizsunuz? Buna engel olmak için özel lar yaşayabilmeniz. Toprak kortlarda ise ka- lerinde sorunları varsa merdivenlerden dolayı bu evleri özgürce kullanamıyorlar hatta bu evlerden yarak durduğumuz için dizlerimiz fazla zorlanmaz vazgeçmek zorunda kalabiliyorlar. Diz cerrahisi ile uğraşan ve toprak enerjinin bir kısmını absorbe eder. Ancak hangi sporu bir ortopedist olarak mimarlarımıza bu tip evlerin projelerinde yaparsak yapalım beraberinde kaslarımızı güçlendirmek ve spor asansör için gereken metrekareleri ayırmalarını önemle tavsiye öncesinde ısınma, sonrasında ise soğuma hareketlerini ihmal ederim. Ayrıca merdiven çıkarken ve inerken diz kapaklarımızın etmememiz gerekir. arkasındaki ekleme, vücut ağırlığımızın 4 misli yük binmektedir. Eğer merdiven basamaklarının yükseklikleri 16 cm’den daha fazla ise binen yük daha da artar. Bu nedenle mimarlarımızın, 16 cm’den yüksek merdivenleri tercih etmemelerini öneriyorum. Sadece hareket değil hareketsizlik de dizlerde sorun oluşturur mu? Önümüz kış, kayak sporlarına meraklı olanlara neler tavsiye edersiniz? Evet, birçoğumuz kayak yapmayı şimdiden özledik. Ancak kayak mevsimi geldiğinde ofisteki masamızdan kalkıp zayıf olduğunu tahmin etmediğimiz kaslarımızla pistlere çıkmak, kayakta yaralanma riskini üç ila dört misli artırır. Eğer kayağa Ofis hayatının en büyük dezavantajı kaslarımızı az kullan- gitmeye niyetleniyorsak en az 3-4 hafta öncesinde ve haftada mamızdır. Az kullanılan kaslar zayıflar ve bu şartlarda geçirilen 3-4 kez özellikle alt ekstremitelerimizi güçlendirici egzersizler haftalar aylar sonrasında kaslar gücünü giderek yitirir ve hafta yapmalıyız... 71 ESTETİK DOKUNUŞ MITTERTEICH MUTLU SERVİSLER Bebek’te deniz kenarında İtalyan şef Claudio Chinali’in yenilediği mönüsü ile tüm misafirlerine mutlu bir deneyim yaşatan Happily Ever After, Mitterteich ‘San Marco’ porselenlerini tercih ediyor. Yazı Zeliha Köşlü, Fotoğraflar İsa Arslan HAPPILY EVER AFTER BEBEK, İSTANBUL H appily Ever After’ın lezzetlerini sunmak için Mitterteich Tüm restoranlarda görülen bir model yerine, evinizdeki şık sofra ‘San Marco’ porselenlerini tercih ettiğini söyleyen firma takımlarında yemek yiyormuşsunuz hissi vermek istedik. Bunu sahibi Ayşe Kucuroğlu ile restoranındaki sofra aksesuarları ile da Mitterteich porselenleriyle sağladık. Ayrıca firmanın hizmet mekan ilişkisini konuştuk. anlayışı ve desteği de bizim için çok önemli. Takımlarımızdaki Restoranınız hakkında bilgi verir misiniz? eksikler hemen tamamlanıyor, siparişlerimiz zamanında geliyor. Happily Ever After’da yiyeceklerimiz anne eli değmiş etkisi Marka müşterinin konseptini anlayıp, ona göre fikir üretiliyor. veriyor. Kışın içinizi ısıtan yazın serin tutan içecekler ile mekanda Bütün bunlar işletmenin hayatını kolaylaştıran detaylar. ister her şeyden uzaklaşmak için tek başınıza, ister sevdikleri- Hangi sunumlarda Mitterteich kullanıyorsunuz? nizle bir arada büyük bir sofrada buluşabilir veya özel günlerinizi Happily Ever After sabah 07.30- 24.00 arası kahvaltıdan kutlayabilirsiniz. Ama her defasında Happily Ever After’da mutlu akşam yemeğine kadar servis veren ve çok insanın uğradığı, olursunuz. İtalyan şef Claudio Chinali’nin yenilediği menüler, çi- açık olduğu her an misafiri olan bir yer. Menümüz de bu anlam- çekler, semtin ve mekanın havasına uygun müzikler ile Happily da çok geniş. Kahvaltı, öğle yemeği, çay saati, akşam yemeği Ever After’ı sabah kahvaltısından akşam yemeğine kadar tüm için İtalyan şefimiz Claudio Chinali’nin hazırladığı geniş seçe- gün zevkle ziyaret edebilirsiniz. nekli bir menümüz var. Bu anlamda porselenlerimizi her türlü Neden Mitterteich porselenlerini tercih ettiniz? yemekle kullanıyoruz. Mitterteich porselenlerinin zarafetiyle ye- Burası küçücük bir mekandan bugünkü haline geldi ve meklerimiz uyum içinde. Çay servisinden ana yemeğe, tatlıya, Bebek’in en gözde restoranlarından biri oldu. Başlangıçtan bu salataya kadar her yemeğe uygun şıklıkta ve kullanıştaki ürünler yana hep çok özel menüleri özel sunumlarla servis etmeyi amaç- hepimizin gözünü okşuyor ve kullanım kolaylığı sağlıyor. ladık. Bu nedenle kullanılan tabaklar bizim için çok önemliydi. 72 Tel: (0212) 263 41 38 ESTETİK DOKUNUŞ İĞNEADA RESORT KONUKSEVER VE ŞIK Batı Karadeniz’in Kırklareli ilinin bir beldesi olan İğneada’daki İğneada Resort Hotel&Spa, konuklarına Kütahya Porselen’in ‘Dünya’ serisi ile servis veriyor. Yazı Zeliha Köşlü İĞNEADA RESORT İĞNEADA, KIRKLARELİ ğneada Resort Hotel&Spa Thracia Alacar- İ te Restaurant, Thynessos Restaurant, Tra- nipsa Patisserie, Dionysos Roof Bar, seyir terasları ve diğer bölümlerin tümünde Kütahya Porselen’in koleksiyonlarını kullanıyor. Firmanın yönetim kurulundan Emre Sağışman Kütahya Porselen markasıyla ilişkisini anlattı. İğneada Resort Hotel&Spa hakkında bilgi verir misiniz? 2009 yılının Aralık ayından bu yana hizmet veren İğneada Resort Hotel&Spa, Batı Karadeniz’in son sahil kasabası olan İğneada’da yer alıyor. İğneada Resort Hotel&SPA, İstanbul’a 2,5 saat mesafede bulunan, longoz ormanları ve 25 km’yi bulan uzun sahiliyle eşsiz bir doğaya sahip. 350 yatak kapasiteli İğneada Resort’ın tüm odalarından deniz manzarası izlenebiliyor. Kütahya Porselen ürünlerinizi nerelerde kullanıyorsunuz? Taze balık çeşitlerimizi sunduğumuz Thracia Alacarte Restaurant, Thynessos Restaurant, Tranipsa Patisserie, Dionysos Roof Bar, seyir terasları ve diğer bölümlerin tümünde Kütahya Porselen markasının koleksiyonlarını tercih ediyoruz. Seçiminizden memnun musunuz? Kütahya Porselen markasını tercih sebebimiz kalite güvencesi ve markaya duyduğumuz güven. Bu anlamda mutfak, kafeterya, restoran ve barlarımızda Kütahya Porselen’i kullanmaktan memnunuz. Tel: (0288) 692 20 20 74 BAYİ EMİN MAĞAZACILIK Emin Mağazacılık, 20 yıldır Kütahya Porselen’in Prestige Corner bayiliğini yapıyor. Mağaza sahibi Sadık Dursun’la Kütahya Porselen’i konuştuk. Yazı Zeliha Köşlü, Fotoğraflar İsa Arslan Mağazanız hakkında bilgi verir misiniz? Sarıyer’in merkezi bir yerinde konumlanan mağazamız 20 yıldır aynı adreste faaliyet gösteriyor. Yıllar içinde kemikleşmiş bir müşteri portföyümüz oluştu. İki mağazanın birleştirilmesinden oluşan 150 metrekarelik showroom’umuzda porselen grupları, elektrikli küçük ev aletleri ve tekstil ürün grupları yer alıyor. Kütahya Porselen’le ne zamandır çalışıyorsunuz? Kütahya Porselen’le mağazamız açıldığından bu yana 20 yıllık bir ortaklığımız var. Prestige Corner bayiliğini gerçekleştirdiğimiz Kütahya Porselen’in koleksiyonlarının tamamını satışa sunuyoruz. Müşterilerimiz markanın tüm kampanya ve hizmetlerinden yararlanıyor. Mağazanızda en çok hangi koleksiyonlar satılıyor? Aralarında 82 parçalık ‘Belçim’ serisi, 85 parçalık ‘Zümrüt’ serisi ve 82 parçalık ‘Efsun’ serisinin de bulunduğu yeni çıkan kare formlu koleksiyonlar en çok ilgi görenler arasında. Ayrıca kampanyalı modeller ve kampanyalı çeyiz setleri de çok tercih ediliyor. Kütahya Porselen’le çalışmanın farkı nedir? Kütahya Porselen markası kendini kanıtlamış, güvenilir bir marka. Çin mallarından kaçanlar yerli mallarının göz bebeği Kütahya Porselen’i tercih ediyorlar. 76 BAYİ KONAL İNŞAAT Konal İnşaat’ta Kütahya Seramik ve Korkmaz markalarının gücü birleşince başarı kaçınılmaz olmuş. Konal’ın kuruluş hikayesini anlatabilir misiniz? dınız. Bu başarının öyküsünü bizimle paylaşır mısınız? Bir aile şirketi olan Konal İnşaat’ın seramik işkoluna girmesi Başarı tesadüfi veya anlık değildir. Başarı için öncelikle ekip 1985’li yıllara dayanıyor. 1985’ten bu yana inşaat sektöründe çalışması, birlik beraberlik ruhu ve uzun vadeli düşünebilmek demir, çimento satışı yapmakta olan firmamız sektörde yeni gerekir.1985 yılında torba çimento satarak sektöre giren aile- iş kolları arayışına girmiştir. 2001 yılında ana şirketimizden ba- miz, bugün Türkiye’de dokuz ayrı noktada kurduğu hazır beton ğımsız olarak kurulan Konal İnşaat ile seramik sektörüne adım tesisleri ile hizmet vermektedir. Tabii ki bu bir birikimin, tecrübe- atmıştır. nin ve istikrarın neticesidir. Tesislerimizin bulunduğu yerler bizim Kısa bir zamanda seramik sektöründe özellikle İç için pazardır. Bizler bu pazarlarda her zaman sektörün en iyileri Anadolu Bölgesi’nde marka oldunuz. Bunu nasıl başar- ile çalıştık. En iyilerle çalışmayı bir tercih olarak değil zorunluluk dınız? olarak gördük. Böylelikle, riski en aza indirdik. Bütün bu sebep- İnşaat sektöründe gerek satış-pazarlama olarak sürdürdü- lerin yanında, ‘her gecenin sonrasında güneş doğar’ düşüncesi ğümüz faaliyetler gerekse yapmakta olduğumuz müteahhitlik ile hayata bakmasını bildik. Ne kendimiz karamsarlığa düştük ne hizmetleri firmamız için avantaj sağlamıştır. Seramik alanında de müşterilerimizin morallerini bozacak uygulama ve söylemlere çalışmaya başladığımızda hem müteahhit grubu müşterileri- girdik. Hafif pansuman tedbirlerle krizi atlattık diyebilirim. miz hem de bayii alt yapımız hazırdı. Bunun sonucu olarak, altı MÜSİAD başkanlığı ve birçok sivil toplum kuruluşun- ay gibi kısa bir sürede bölgemizde seramik konusunda önemli da görevler alıyorsunuz. İş hayatınızın yoğunluğunda bu başarılar elde ettik. faaliyetler için nasıl zaman bulabiliyorsunuz? Ayrıca var olan bilgi ve birikimlerimizi seramik alanına taşı- MÜSİAD vb. sivil toplum kuruluşlarının insana kazandır- yabilmenin getirdiği avantajları; sunduğumuz hizmet anlayışı, dıklarının içerisinde en önemlisi zamanı verimli kullanabilme müşteri odaklı pazarlama ve aktif bir satış ekibi ile büyüttük. ve yönetme yeteneğidir. İnsan yeter ki bir şeyi samimiyetle Sektöre birçok yönden yeni bir anlayış getirdik. Bu ve benzeri yapmayı istesin, o iş için enerjisinin de zamanın da olduğu- sebepler sonucu beş satış temsilcisi ile 50’nin üzerinde tali ba- nu görecektir. Bizim insanımız yeter ki istesin, yapamayacağı yisi olan güçlü bir satış ve pazarlama firması olduk. Bayilerimize hiçbir şey yoktur. yirmiye yakın personelimiz ve araçlarımızla sunduğumuz kaliteli hizmet, Kütahya Seramik ve Korkmaz markalarının gücü ile birleşince başarı kaçınılmaz oldu. Ekonomide zorlu dönemlerin yaşandığı geçen yıl Kütahya Seramik Türkiye metrekare birinciliği ödülü kazan78 İdealleriniz nelerdir, yapmayı çok istediğiniz neler var? Konal İnşaat’ı sektörde bir yapı market haline getirip Türkiye’de ve dünyada şubelerini açabilmek en büyük idealimiz. GURME GÜRAL SAPANCA SONBAHAR KRALİÇESİ Sapanca’nın yemyeşil ormanları içinde, dinginliğe kucak açan Güral Sapanca Wellness Park’ın şefi, incir ile hazırladığı birbirinden ilginç tatları Mitterteich’ın şık serileri ile buluşturdu. Yazı Şebnem Yıldız Fotoğraflar Levent Bozkurt ‘PRG27D400 Perge’ 27 cm düz tabak. 80 TAZE İNCİRLİ TAHIL SALATASI 1/2 paket maskolin Akdeniz yeşillikleri En arkada ‘TAD26PYK Tavola’ 26 cm ‘Puzzel’ kayık tabak; önünde ‘TA610KS’ salata setinden yuvarlak kase. 20 gr yeşil mercimek, haşlanmış 15 gr buğday, haşlanmış 15 gr mısır, haşlanmış 30 gr cherry domates, ince doğranmış 15 gr kuru kayısı, ince doğranmış 10 gr kuru üzüm, ince doğranmış 20 ml sızma zeytinyağı 15 ml nar ekşili sos 40 gr taze siyah incir, ince doğranmış Hazırlanışı Maskolin yeşillikleri temizleyin ve kurutun. Yeşillikleri doğramadan bütün şekilde salata kasesine yerleştirin. Üstüne daha önceden haşlanmış mercimek, buğdayları serpiştirin. Mısır, kuru kayısı, kuru üzüm, cherry domates ve taze incirleri de ilave edin. Zeytinyağı ve nar ekşili sos gezdirip servis edin. Önde ‘PRG25KK00 Perge’ 25 cm kase; arkada ‘PRG46KY00 Perge’ 46 cm kayık tabak. SİYAH İNCİRLİ DANA FAJITA (1 kişilik) 20 gr sarı Kaliforniya 5 gr karabiber biberi 20 gr tereyağı 20 gr kırmızı Kaliforniya 5 gr acı sos biberi 15 gr avokado sosu 20 gr yeşil dolmalık biber 15 gr domates sosu 180 gr dana bonfilesi, 15 gr ekşi krem sosu (biberlerle birlikte jülyen 2 adet tortilla ekmeği doğranacak) 10 gr kaşar peyniri, 20 gr kuru soğan, rendelenmiş doğranmış 10 gr kıvırcık marul, ince 10 gr Meksika fajita doğranmış baharatı 40 gr taze siyah incir, 10 gr tuz ince dilimlenmiş Hazırlanışı Et ve sebzeleri vok tavada, kızgın tereyağında ve yüksek ateşte baharat, tuz, karabiber ve acı sos ile birlikte pişirin. Garnitür olarak avokado sos, domates sos, ekşi krem sos, kaşar, kıvırcık marul ve en son olarak da fajitanın üstüne eklediğiniz incirlerle servis edin. Sıcak tortilla ekmeklerini de birlikte sunun. 81 GURME GÜRAL SAPANCA Önde ‘TAB20KR’ 20 cm kare tabak; arkada ‘TAB17KS’ 17 cm kase. TAZE SİYAH İNCİRLİ PİLAV (2 kişilik) 60 gr pirinç 10 gr kuşüzümü 2 gr tarçın 2 gr yenibahar 10 kuru soğan, ince doğranmış 15 gr domates 5 gr tuz 30 gr tereyağı 1/4 demet dereotu 40 gr taze siyah incir Hazırlanışı Pirinçleri, önceden yıkayıp suda 10 dakika ıslatın. Bir tencereye tereyağını, pirinç ve soğanı da ilave ederek kavurun. Tuz, tarçın ve yenibaharı ekleyin, suyunu da ilave ederek ateşin altını kısın. Pilavınız hazır olduktan sonra, ince doğranmış dereotu ve domatesleri ilave edin, karıştırın. İncirleri arzunuza göre ince şekilde doğrayarak pilavın üstüne serpiştirerek servis edin. 82 TAZE YEŞİL İNCİRLİ, MERENGLİ PASTA (2 kişilik) 4 kat yuvarlak kesilmiş pandispanya bisküvisi ‘TAB25KY’ 25 cm kayık tabak; ‘PRG01CT00 Perge’ çay fincanı. 50 gr hazır pasta kreması 2 adet yumurtanın beyazı 100 gr tozşeker 2 adet taze yeşil incir 20 gr hazır sade, soğuk jöle Hazırlanışı Pandispanya bisküvilerinin aralarına krema yapıştırıp önceden çırptığınız yumurta beyazı ve şekeri, yapıştırarak hazırladığınız pastaya sürün. Elde ettiğiniz merengi bir pürmüz yardımı ile yakın ve yeşil incir ile süsleyip, üstüne sade soğuk jöle sürerek servis edin. Arkada ‘TAA25HKY Tavola’ 25 cm hilal kayık tabak. KAYMAKLI İNCİR DOLMASI (2 kişilik) 2 adet siyah incir 100 gr su 150 gr toz şeker 50 gr krema Hazırlanışı Su ve şekeri 10 dakika kaynatın ve incirlerle birlikte 15 dakika daha kaynatın. İncirlerin içlerine krema doldurun, fıstık ve kaymak ile birlikte servis edin. 83 SÖYLEŞİ YALÇIN MANAV YEMEK SANATTIR Tüm Aşçılar Federasyonu Başkanı Yalçın Manav, dünyanın sayılı mutfaklarından biri olan Türk Mutfağı’nın Türk turizmini ve kültürünü tanıtacak yegane unsurlardan olduğunu söylüyor. Yazı Çiğdem Hasanoğlu Fotoğraflar Münhar Çınar Yalçın Manav kimdir? Kendinizden bahseder misiniz? Bu yarışmaların kriterleri nelerdir? Malatya doğumluyum. İktisat Fakültesi Gazetecilik’ten 2008 yılında Tüm Aşçılar Federasyonu olarak Dünya Aş- mezun oldum. Fakat her zaman turizm ile ilgiliydim. İstan- çılar Birliği’ne üye olduk. Yarışmalar da zaten Dünya Aşçılar bul İl Turizm Müdürlüğü görevinde bulunduğum sırada Pro- Birliği’nin koyduğu kriterler çerçevesinde düzenleniyor. Jüri fesyonel Aşçılar Derneği’nde görev almam için gelen ısrarlı üyeleri dünyaca tanınmış gurmelerden, aşçılardan oluşuyor. teklifleri reddedemedim. Uluslararası yarışmalarda Türkiye’yi Mesela Prenses Diana’nın düğün pastasını yapan aşçı jüri temsil edecek bir ekibin oluşturulması amacı ile başladığım üyemizdi. Ulusal yarışmada ise, Türkiye’de tanınmış gurmeler, görevime şimdilerde Tüm Aşçılar Federasyonu Başkanı ola- yazarlar ve aşçılar görev alıyor. rak devam ediyorum. Sizce aşçılık mesleği Türkiye’de hak ettiği yerde mi? Görevde bulunduğunuz süre içerisinde katıldığınız Zamanla çok aşama kaydettik. İlerleyen yıllarda daha da yarışmalardan ve yaptığınız çalışmalardan bahseder iyi olacak her şey. Türk Mutfağı eşsizdir ve diğer mutfaklara misiniz? oranla çok fazla seçenek sunar. Özellikle de Osmanlı mut- Dünyanın hemen hemen her yerinde her yıl yapılan ulus- fağını tanıtmak gerek. Bunun için dünyanın çeşitli yerlerinde lararası yemek yarışmaları var. Türk turizmini ve kültürünü kaliteli restoranlar açmak gerekiyor. Türk aşçıları dünyanın tanıtmak için bu yarışmalara katılmak ve bu yarışmalarda ba- her yerinde çalışabilecek düzeyde eğitimli. Bizim amacımız şarılara imza atmak gerçekten önemli. Biz de bunun gerek- da zaten aşçılığa gönül vermiş gençlere yol açmak. Sonuçta lerini yerine getirdik. 1995 yılında iki yılda bir yapılan otel araç yemek bir sanattır, lezzet kadar sunum da önemlidir. ve ekipmanları fuarı çerçevesinde düzenlenen ‘Dünya Şefler’ yarışmasına katılmak için 18 yaşındaki aşçılarımız Mövenpick Birbirinden lezzetli yemekleri sunarken nelere dikkat ediyorsunuz? Hotel İstanbul’un baş aşçısı Maximilian J. W. Thomae tara- Modern tabaklar kullanmaya dikkat ediyoruz. Modern fından eğitildi. 10 tanesi Maximilian’ın tavsiyesi ile Londra’ya derken, dünya çizgilerindeki tabakları kastediyorum. Mesela giderek yarışmanın inceliklerini öğrendi. 1996 yılında 82 yıldır Kütahya Porselen’in çıkardığı ürünlere bakın, ne demek iste- Londra’da devam eden bu yarışmaya 10 arkadaşımızla katıl- diğimi anlayacaksınız. Eskiden çorbayı koca kaselerde içerdik dık ve ilk altın madalyamızı aldık. Ve o tarihten itibaren her yıl ama şimdi küçük tadımlık kaselerde içiyoruz çünkü sağlıklı bir düzenlenen uluslararası yarışmalarda Türk Milli Takımı olarak yaşam sürmemiz gerekiyor. Bu gibi değişkenlere dikkat ede- ödülle döndük. rek üretilen tasarımları kullanıyoruz yarışmalarda. 84 BİZDEN HABERLER Sıra dışı bir tecrübe: “Mini Terrapod Günleri”! Zorlu arazi koşulları, dik bir rampa, yan yatan bir arazi aracı… Güral Sapanca Wellness Park misafirleri 17-18 Temmuz tarihlerinde heyecan dolu dakikalar eşliğinde sıra dışı bir tecrübe yaşadılar. Land Rover Experience Center’ın mobil Mini Terrapod’u, “Mini Terrapod Günleri” kapsamında 17-18 Temmuz hafta sonunda Güral Sapanca’daydı. Otel misafirleri Land Rover’ın uzman eğitmen kadrosu eşliğinde temel 4X4 sürüş tekniklerini öğrenirken; dik inişçıkış, yan eğim geçişi ve çapraz geçiş gibi zorlayıcı ve heyecan verici birçok konuda da eğitim alarak, adrenalini yüksek bir hafta sonu geçirdiler. Komşu Ülke Fuarı 5.Uluslararası Irak ve Komşu Ülkelere Genel Ticaret ve Sanayi Ürünleri Fuarı 24-27 Haziran tarihlerinde Gaziantep Ortadoğu Fuar Merkezi’nde gerçekleşti. Stratejik konumu ve ekonomik potansiyeli ile Ortadoğu ülkeleriyle ilişkilerinde fırsatlar ülkesi olarak öne çıkan Türkiye’nin bu fırsatları değerlendirmesi amacıyla düzenlenen fuar, Gaziantep ve çevre illerle birlikte komşu ülkelerden ziyaretçilerin yoğun ilgisini gördü. 50 bin kişinin ziyaret ettiği ve toplam 400’ü aşkın firmanın katıldığı fuarda Kütahya Seramik yeni koleksiyonları, büyük ebatlı karoları, özel polisaj uygulamaları, teknik ürünleri ve Brezza cam koleksiyonları ile ziyaretçilerin beğenisini kazandı. Yıllık 19 milyon metrekare üretim kapasitesi, Türkiye’nin dört bir tarafına yayılmış geniş bayi ağı ve dünyanın pek çok ülkesine gerçekleştirdiği ihracatı ile sektörün başrol oyuncularından biri olan Kütahya Seramik, fuar kapsamında Ortadoğu ülkeleri ile önemli iş görüşmeleri gerçekleştirdi. 86 DENİZ SEVERLER TARİHİ FENERBAHÇE VAPURU’NDA BULUŞTU enizTemiz Derneği/TURMEPA, deniz kirliliğine karşı yürüttü- D ğü kararlı mücadelesine destek veren dostlarına, kurum ve kuruluşlara teşekkür etmek amacıyla Rahmi M. Koç Müzesi’nde demirli bulunan tarihi Fenerbahçe Vapuru’nda 28 Temmuz 2010 tarihinde ‘Bir Yaz Gecesi Buluşması’ davetini düzenledi. Davetin sponsorluğunu Güral Sapanca Wellness Park üstlendi. DenizTemiz Derneği/TURMEPA’nın düzenlediği davetin ev sahipliğini derneğin Kurucu Onursal Başkanı Rahmi Koç, Yönetim Kurulu Başkanı Tezcan M. Yaramancı ve Güral Sapanca Turizm Koordinatörü Kamil Berk yaptı. Derneğin, temiz denizler hedefi için birlikte yola çıktığı Deniz Ticaret Odası’nın yöneticilerinin yanı sıra Yüksek Danışma Kurulu üyeleri, iş, sanat, medya dünyasının deniz sevdalısı isimleri, çok sayıda kamu kuruluşunun temsilcisi ve cemiyet hayatının önde gelen deniz gönüllüleri davette bir araya geldi. Davetliler, Rahmi M. Koç Müzesi’ndeki Fenerbahçe Vapuru’nun eşsiz atmosferi ve manzarası eşliğinde eğlenceli vakitler geçirdi. Rahmi M. Koç Müzesi’nde düzenlenen davette Kütahya Porselen Yönetim Kurulu Üyeleri Hediye Güral Gür ve Sema Güral Sürmeli, Rahmi Koç’a bu gece için özel olarak hazırlanan yunus desenli fincan takımı ve ayrıca kendi üretimleri olan yunus şeklinde çikolata hediye etti. 87 BİZDEN HABERLER Kütahya Seramik ailesi büyüyor Hayal edebileceğiniz tüm renkler ve birbirinden farklı çizgileriyle seramik sektörüne farklı bir anlayış getiren Kütahya Seramik, bu anlayışla oluşturduğu ve Türkiye’nin dört bir yanında hizmet veren ‘Çağdaş Yaşam’ konseptli mağazalarına üç yeni mağaza daha ekledi. 25 Haziran’da Şarkışla, 26 Haziran’da Tokat, 05 Temmuz’da Aksaray mağazaları hizmete açıldı. Kütahya Seramik Kayseri bayisi Kaşıkçı Yapı’nın tali bayiliğinde Şarkışla’da hizmete açılan Kılıç Yapı ve Tokat Aksoy Yapı mağazaları açılışları iş, siyaset dünyası ve bölge halkının yoğun katılımıyla gerçekleşti. Tokat Valisi Şerif Yılmaz, Tokat Milletvekili Hüseyin Gülsün, İl Belediye Başkanı Adnan Çiçek, Kütahya Seramik Muhasebe ve Finansman Müdürü Ali Abacı’nın katıldığı Aksoy Yapı açılışına 1000 davetli katıldı. Kütahya Porselen San.A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Nafi Güral’ın gerçekleştirdiği Aksaray mağaza açılışında ise Aksaray Milletvekili Ali Rıza Alaboyun ve Aksaray Valisi Orhan Halimoğlu konuşmalar yaptı. Konya bayii Konal İnşaat’ın tali bayiliğinde hizmete açılan Uyarlar bölgenin en büyük seramik showroomu olma özelliği taşıyor. Mağazalar birbirinden farklı döşeme alternatifleri, her zevke hitap eden farklı ürün grupları ile ziyaretçilerin beğenisini kazanıyor. Kütahya Porselen San.A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Nafi Güral’ın gerçekleştirdiği Aksaray mağaza açılışına, Aksaray Milletvekili Ali Rıza Alaboyun ve Aksaray Valisi Orhan Halimoğlu katıldı. 88 Güral Sapanca Wellness Park Tenis Turnuvası ‘Güral Sapanca Wellness Park 2010 Tenis Turnuvası’ 16 Temmuz-01 Ağustos 2010 tarihleri arasında gerçekleştirildi. Bu yıl ikincisi düzenlenen turnuvaya katılım beklenenin üzerinde gerçekleşti. Direktörlüğünü otelin tenis hocası Sezai TUTMAZ’ın yaptığı turnuvaya İstanbul, İzmit, Sakarya, Bursa ve Bilecik illerinden 140 sporcu katıldı. Bölge tenisçileri için Güral Sapanca Wellness Park tenis turnuvası, kortların güzelliğinin yanında katılanlara ve kazananlara verilen hediyeler ile birlikte sabırsızlıkla beklenen bir turnuva haline geldi. Turnuvanın ödülleri 01 Ağustos Pazar günü otelin lobisinde düzenlenen bir koktey ile sahiplerine verildi. KYK DİYARBAKIR’DA FABRİKA KURDU Eskişehir’in ardından Samsun ve Adana’da üretim tesisleri kuran Kütahya Yapı Kimyasalları (KYK) A.Ş dördüncü fabrikasını Diyarbakır Organize Sanayi Bölgesi’nde faaliyete geçirdi. 01 yılında kurulan Eskişehir merkezli Kütahya Yapı 20 Kimyasalları (KYK) Samsun ve Adana’da kurduğu üretim tesislerinden sonra Diyarbakır’da da fabrika açtı. Diyarbakır Organize Sanayi Bölgesi’ne (OSB) kurulan fabrikanın altı ayda tamamlandığını ve 3 milyon Euro’ya mal olduğunu ifade eden Kütahya Yapı Kimyasalları AŞ Yönetim Kurulu Başkanı Cemil Onur Sürmeli, bölgeye istihdam sağlayacakları için çok memnun olduğunu belirtti: “Nakliye ücreti fazla olduğu için bölgesel fabrikalar kuruyoruz. Diyarbakır bizim için önemli bir bölgeydi. Bölgede yaşayan insanlar da çok memnun. Az da olsa bir istihdam sağlayacağız. Bir bina için gerekli olan yapı ile ilgili ürünlerin tamamını üreteceğiz. Irak’tan gelen siparişler her geçen gün artıyor. Adana’dan sevk ediyorduk artık Diyarbakır’dan sevk edeceğiz.“ İngiltere, Fransa, Belçika ve Orta Asya Cumhuriyetleri’nin de aralarında bulunduğu 17 ülkeye ihracat yapan KYK, beş yıllık plan dahilinde Suriye başta olmak üzere yurtdışında da fabrika kurmayı planlıyor. Maliye Bakanı Porselen Müzesi’ni ziyaret etti Maliye Bakanı Mehmet Şimşek bazı temaslarda bulunmak üzere gittiği Kütahya ziyaretinin ikinci gününde Kütahya Porselen ve Kütahya Seramik mağazalarını gezerek aynı binada yer alan Porselen Müzesi’nde baskı yapılmış çini üzerine boyama yaptı ve çini hakkında bilgiler aldı. Kütahya Porselen Yönetim Kurulu Başkanı Nafi Güral ve oğlu Erkan Güral, eşi Esra Şimşek ile çalışma önlüğü giyip boyama çalışması yapan bakanı müzede sergilenen porselen ve seramikler hakkında bilgilendirdi. Bakan Şimşek’in ziyaretine Kütahya Valisi Şükrü Kocatepe, Kütahya Milletvekili Hasan Fehmi Kinay, Belediye Başkan Vekili Nejat Özturan, Vali Yardımcısı Metin Selçuk ve İl Emniyet Müdürü Sezai Kalyoncu katıldı. 89 BİZDEN HABERLER KUTSO’NUN İFTAR YEMEĞİ Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün bir dizi ziyaretlerde ile ilçeleri hakkında da bilgiler aktaran KUTSO Başkanı Nafi bulunmak üzere Kütahya’daydı. Bakan Ergün, Kütahya Ti- Güral, ölçek ekonomisi konusunda sıkıntılar yaşandığının al- caret ve Sanayi Odası tarafından onuruna düzenlenen iftar tını çizdi. Kütahya Ticaret ve Sanayi Odası Yönetim Kurulu yemeğine katılarak, işadamları, sivil toplum kuruluşları tem- Başkanı Nafi Güral, Kütahya’nın ulaşım, ölçek ekonomisin- silcileri ve üyeler ile bir araya geldi. Türkiye Odalar ve Borsalar de denge, ilçelerin sorunlarına çözüm üretilmesi, organize Birliği Ticaret ve Sanayi Odaları Konsey Başkanı sanayi bölgeleri ile ilgili beklenen iyileştirme- ile Kütahya Ticaret ve Sanayi Odası Yönetim Ku- ler, KOSGEB destekleri, Türk Ticaret Kanu- rulu Başkanı Nafi Güral konuşmasına Sanayi ve nunun biran evvel çıkarılması gibi konularda Ticaret Bakanı’na teşriflerinden dolayı teşekkür Kütahya’nın beklentilerini ifade ederek, sözle- ederek başladı. Tüccar ve sanayici için geliştiri- rini tamamladı. Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat len çözümlerin işletmelere, KOBİ’lere gayret ver- Ergün, konuşmasının başında, sivil toplum mesinin çok sevindirici olduğundan söz ederek, kuruluşlarının ve iş dünyasının ekonomik, ti- Sanayi Bakanlığı tarafından işletmelere yönelik cari ve siyasi alandaki önemini vurguladı. Bir KOSGEB Destekleri, KOBİ çağrı merkezleri, AR- ülkenin üretim gücü ve kabiliyetinin sanayiyle GE gibi faaliyetlerinin iş dünyasını sevindirdiğini ölçülebileceğini anlatan Ergün, ‘’Türkiye’nin söyledi. Kütahya’nın sosyo-ekonomik göster- bütün illeri birden kalkınırsa ülke kalkınma- geleri, eğitim, sağlık, imalat sanayi sektöründeki istatistiksel sı olur. Yoksa üç beş ilde her şey toplanıp diğer illerde bir verileri hakkında bilgiler sundu. Kütahya’nın vergi tahakkuku atalet, durgunluk varsa o ülke kalkınmış bir ülke sayılamaz. alanında 27. sırada yer aldığını belirterek, sektörlere yansı- Türkiye’de geliştirmek zorunda olduğumuz konulardan biri malarını açıkladı ve ilimizin ticaret, sanayi, ekonomik yapısı de müteşebbis ruhtur. Bu konuda mesafe almamız gerekir,” hakkında bilgiler verdi. Kütahya’nın organize sanayi bölgeleri şeklinde konuştu. GELENEKSEL BULUŞMA Kütahya Porselen tarafından her yıl geleneksel olarak düzenlenen iftar yemeklerine bu yıl çalışan ve emekli olmak üzere toplam 2400 kişi katıldı. İftarda, Kütahya Porselen’in seramik ve ambalaj fabrikalarında çalışan beyaz yaka ile mavi yaka temsilcileri bir araya geldi. İftara aileleri ile birlikte katılan çalışanlar, Saklı Dünya Restoran’da keyifli bir akşam yemeği yediler. 11 Ağustos’ta düzenlenen iftara 1300 kişi katıldı. Kütahya Porselen yalnız çalışanlarını değil emekli personelini de unutmadı. 12 Ağustos’ta Saklı Dünya Restoran’da düzenlenen iftar yemeğine ise 1100 emekli personel aileleriyle katıldılar. 90 BİZDEN HABERLER NAFİ GÜRAL EĞİTİM VAKFI’NDAN ANLAMLI GÜN Kurulduğu günden bu yana eğitim ve yardım konusunda faaliyetlerine hızla devam eden Nafi Güral Eğitim Vakfı, Sakatlar Derneği Kütahya Şubesi üyelerine verdiği iftarda 28 engelliye tekerlekli sandalye hediye etti. Kütahya Öğretmenevi’nde düzenlenen iftara çok sayıda engelli vatandaş ve aileleri katıldı. Nafi Güral Eğitim Vakfı, Sakatlar Derneği ile yaptığı görüşmede tekerlekli sandalye ihtiyaçlarını öğrenmiş ve hemen harekete geçmişti. Dağıtılan tekerlekli sandalyelerden 20 adeti Nafi Güral Eğitim Vakfı, diğerleri ise; Londra’da bulunan Berk Kangal, Eskişehir’den yardımsever bir vatandaşımız, bir diğerini Boğaziçi Çözüm Dershanesi, üçünü ise Kütahya Porselen ve Kütahya Seramik çalışanları tarafından karşılandı. Nafi Güral Eğitim Vakfı Başkanı Gülsüm Güral yaptığı açıklamada “Engelli insanlarımızın mutluluğu bizim mutluluğumuzdur. Öncelikle bana verdiği imkanlardan dolayı eşim Nafi Güral’a, beni yalnız bırakmayan oğlum Erkan Güral’a, bu çalışmayı birlikte yürüttüğümüz Türkiye Sakatlar Derneği Şubesi Başkanı Hatice Yakar’a ve emeği geçen herkese teşekkür ederim. Nafi Güral Eğitim Vakfı kuruluşundan bu yana birçok proje yürüttü, bu ortak çalışma ile engelli kardeşlerimize katkıda bulunmaya çalıştık,” sözleriyle düşüncelerini dile getirdi. 92 KÜTAHYA SERAMİK ERBİL NEW IRAQ FUARI’NDAYDI Erbil New Iraq Uluslararası Yapı, İnşaat, Belediye Ekipmanları ve Teknolojileri Fuarı 12-15 Temmuz tarihinde Erbil International Fair Ground’ta gerçekleşti. Fuara doğaltaş ve seramik bölümünde katılan Kütahya Seramik, Erbil’de yeni bir showroom çalışmasına başladı. Geleceğin Dubai’si olarak nitelendirilen, inşaat ve yapı sektörünün neredeyse tamamının Türk firmalarında olduğu bölgede özellikle Irak, İran, Suriye, Libya, Katar, Birleşik Arap Emirlikleri ve diğer Körfez Bölgesi ve Orta Doğu’dan gelen potansiyel müşterilerle görüşmeler yapıldı. Yaklaşık 10.000 kişinin ziyaret ettiği fuar kapsamında, Kuzey Irak Müteahhitler Birliği Toplantısı düzenlendi. Fuara inşaat malzemeleri, kapı-pencere, iş makineleri, mimarlık, danışmanlık, ısıtma-soğutma sistemleri, güvenlik sistemleri, elektrik malzemeleri, jeneratör, aydınlatma ve prefabrikasyon sektörlerinde faaliyet gösteren 252 katılımcı firma yer aldı. DOĞAYLA KUCAKLAŞIN Yemyeşil bir orman arazisi içinde, çam ormanlarının tam ortasında, etkileyici doğası ve tertemiz havasıyla misafirlerine hizmet veren Güral Harlek Thermal Resort&SPA, bu bayram çok özel programlarıyla konuklarına unutulmaz bir tatil seçeneği sunuyor.Güral Harlek’te bayram aktiviteleri saymakla bitmiyor.Turnuvalar, geziler, sifalı termal sularda sağlık etkinlikleri, SPA merkezinde, klasik masaj, sağlık masajı, yüz masajı, sıcak taş terapisi, stres giderici masaj, boyun ve sırt masajı, Tai, Bali, Hint, baş, köpük, bal ve çikolata masajı seçenekleri üstelik bayrama özel avantajlı fiyatlarla...Birbirinden farklı lezzet alanlarında her çeşit damak zevkine göre yemek seçenekleri, Güral Harlek’in benzersiz doğası eşliğinde, hamak keyfi ve doğa yürüyüş aktiviteleri sizleri bekliyor.Çocuklara özel eğlenceler, yarışmalar, havuz oyunları ve aquapark etkinlikleriyle bu bayram Güral Harlek’te tüm çocuklar çok mutlu olacak.Doğa manzaralı odalarda, her odada termal su ve jakuzi konforuyla konuklarına ayrıcalıklı bir konaklama imkanı sağlayan Güral Harlek’te, kişi başı 150 TL’den başlayan fiyatlarla çifte bayram coşkusunu sizde yaşayın. KONUKLARIMIZ MUHTEŞEM DÜĞÜN Esra Erol ile Ali Özbir’in düğünü Güral Sapanca Wellness Park’ta muhteşem bir organizasyonla gerçekleşti. evgilisi Ali Özbir’in doğum günü olan 2 Temmuz’da S ATV’deki ‘Esra Erol’la Evlen Benimle’nin canlı yayının- da nikah masasına oturan sunucu Esra Erol, düğününü 4 Temmuz pazar akşamı Güral Sapanca Oteli’nde yaptı. Şov dünyasından Seda Sayan, Selami Şahin, Merve Sevi, Oylum Talu, Pınar Aylin, Sibel Turnagöl, Safiye Soyman Faik Öztürk, Behzat Uygur, Zerrin Özer, Zerrin Arbaş, Fulya Özcan Ündüz, Gazanfer Ündüz, İpek Tanrıyar, Murat Dalkılıç ve Tanyeli gibi ünlülerin katıldığı düğünün solisti Ziynet Sali’ydi. Esra Erol ile bu muhteşem düğünü ve ‘ailenin bir ferdiyim,’ dediği Kütahya Porselen markasını konuştuk. Neden Güral Sapanca’da düğün yapma kararı aldınız? 94 Şehrin sıkıcı atmosferinden uzaklaşmak istedik. Düğün için seçeceğimiz yerlerin hepsi alışılmış, klasik yerler olacaktı. Davetlilerin hepsi İstanbul’un akşam trafiğini nasıl olsa çekeceklerdi. Yolda kaybedeceklerini düşündüğümüz zaman diliminde Sapanca’da oldular. Sabaha kadar gece bizimdi… Kısacası davetlileri esir aldık. Aslında yaptığımız deli işiydi ama buna değdi… Güral Sapanca Oteli’nin atmosferi, çevresini kuşatan yemyeşil doğası ve insana neşe veren havası yetti… Herkese tavsiye ederim. Düğüne kaç kişi katıldı? 550 kişi katıldı. Organizasyondan memnun kaldınız mı? Her şey harikaydı. İyi koordine olabilmek, karşılıklı isteklerimizi belirtmek çok önemli. Çünkü gözden kaçan herhangi bir ayrıntı geceyi zehir edebilirdi. Güral Ailesi ve tüm çalışanlar bizim için seferber oldular. Sanki onların ailesinden biriydik o gece... Kütahya ve Kütahya Porselen ile ilişkinizden kısaca bahsedebilir misiniz? Babamın Kütahya’ya tayin olmasıyla başladı aslında her şey ve benim küçücük dünyamda kurduğum kocaman televizyoncu olma hayallerimle... İşin özü şu aslında: Dünyanın bir ucunda bile olsanız, tanıdığınız herkesle yollarınız birgün mutlaka kesişiyor. Bu nedenle iyi ve dürüst bir insan olmak her zaman kazanç getiriyor insana. Okul tatillerimde Kütahya BTV (Birlik Televizyonu) radyolarında stajyer olarak çalışarak televizyon dünyasıyla tanıştım. Televizyoncu olmam için attığım ilk adımdı bu. Orada işin mutfağını öğrendim ve yıllar sonra bir gün toplantı masasında tekrar bir araya geldik. ‘Kütahya Porselen’in ürünlerini ve 40 yılını sen anlat programda. Sen bizim kızımızsın, bu ürünleri senden daha iyi kim anlatabilir,’ dediler. Aslında haklılar, annem ve tayfası iki günde bir, yemek takımı, kahve takımı, kahvaltı seti alalım diye ısrar edip durur. Hala evde misafirlerin önüne çıkmayı bekleyen çok sayıda açılmamış servis takımları var. Çünkü annem için porselen bir tür aşktır... Yıllardır uzaktan gelen bu tanışıklık bugün bizi bir araya getirdi… Nafi Amcam, Gülsüm Hanım ve tüm ailesinin bir kızları ve damatları oldu… Şimdi yaptığım program vesilesi ile de ulaştığım binlerce insana Kütahya’yı ve Kütahya Porselen’i aşkla anlatıyorum... Sizlerin vesilesi ile tekrar tüm Güral Ailesi’ne, Rüştü Bey’e ve tüm çalışanlarına sonsuz teşekkür ve şükranlarımı sunuyorum... 95 BULMACA Fotoğraftaki zengin koleksiyona sahip yer Kütahya Porselen’in bir yemek takımı formu Bir olayın ya da bir kişinin geçmişi Eski dilde gece Sarkaç 36 20 Çözüm anahtarıyla birlikte Eser Çetintaş adına göndermeniz rica olunur. 32 Bir bağlaç 23 2 13 Sevi 44 25 Utanma duygusu Eski bir uygarlık İlave Bir yüzölçümü birimi Bir tür iskembe İstanbul’un bir ilçesi Adres: Taps Ajans, Atatürk Bulvarı 43001, Kütahya Tel: (0274) 225 15 16 İskambilde bir kağıt 18 Siirt’in bir ilçesi Seyrekleştirmek Hekimlerin hastaları dinlerken duydukları patalojik ses Kütahya Porselen’in ürünlerinde kesinlikle bulunmayan zehirli madde 29 Şöhretli Bulmacam›z› doğru yanıtlayan okurlarımız, Kütahya Porselen’den sürpriz armağanlar kazanacaktır. Hazırlayan Ali Bakın Sınıf 34 Valide Şaşma anlatan bir söz Kriptonun simgesi En azından, hiç olmazsa Eski dilde ateş Sıvacı aracı Yunan mitolojisinde güzel sanatlar perisi Savaş sırasında silhlı halk gücü 12 Epilepsi 41 17 İsimsiz 38 Bir nota Kökü sürgün kesici olarak kullanılır 37 Atılgan Temel,esas 3 Akıllıca 24 6 Elazığ’ın bir ilçesi 9 Denize girerken giyilir İş önlüğü 26 İlgi Bir taş atma aracı Bir binbaşının komutasındaki askeri birlik 31 Bir tür masaj 4 Gelecek Kütahya Porselen’in bir yemek takımı 35 Bayağı Aktinyumun simgesi 22 Uyarı Fiil İskambilde bir kağıt Kuzu sesi 16 43 Bir nota 8 42 İlgi eki G.Amerika’da yaşayan uzun tüylü bir hayvan Kalabalık Avrupa’da bir halk Metal nesne, plaka Okuyucu Eski bir uygarlık 14 Önde bulunan 28 5 Zonguldak yöresinde yaygın bir halk oyunu Araba okunun ekseni 33 Belirti Temiz,Namuslu Katılım Bir pamuk türü Yeryüzü parçası 11 İlaç Ermin Kepenek Kütahya Porselen’in renkli sofra ürünleri markası Çanakkale’nin bir ilçesi 21 Biriçte sanzatunun kısaltması Nazi polis örgütü Matematikte sabit bir sayı Eski dilde su 39 1 Bir spor klübü 30 Utanma Engelli, özürlü 45 Uzunçaların kısa yazılışı Yunanca da bir harf Temizlik İşlerinde kullanılan bir çeşit toz Seryumun simgesi Yaprakları salata olarak yenir Dokunca 27 Su taşkını Özel tedavi yöntemi Kalın iplikle elde örülmüş iş Yüksek ısıda pişirilmiş topraktan yapılan nesne Kütahya Porselen’in bir yemek takımı formu Kütahya Porselen’in bir yemek takımı Bir soru eki Tir 10 İnsandan nefret eden kimse Ses 15 Tastik Kıraat Notada durak işareti 19 Hile ANAHTAR CÜMLE 98 1 2 3 4 5 6 22 23 24 25 26 27 7 8 28 9 29 40 Vilayet 10 30 11 31 32 12 33 13 34 7 Kısmi Kütahya Porselen’in bir yemek takımı formu Etrafı suyla çevrili kara parçası 14 15 16 17 18 19 20 21 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 Formda olmak herkesin hayali, Aliva’ya gelenlerin gerçeğidir. Kişiye özel programlar ve ölçümler sayesinde, Aliva’ya gelenler önce forma girer. Sonra bu formu, uzun yıllar korumayı öğrenir. Kırkpınar Sapanca Sakarya 0 264 592 30 30 | guralsapanca.com