kapitalist yolsuzluk öyküsü
Transkript
kapitalist yolsuzluk öyküsü
KARA PARA, KAYIT DIŞI, AKP, ALİ DİBO’LAR YA DA KAPİTALİST YOLSUZLUK ÖYKÜSÜ Temel DEMİRER “Karşılaştığımız problemleri onu yaratan düşünce sistemiyle çözemezsiniz.”[1] Coğrafyamızda kara para, kayıt dışı, rüşvet ve benzerlerinden söz etmek AKP’den CHP’ye, oradan da MHP ile tüm düzen partilerinin, Ali Dibo’larının tartışılmasını ya da kapitalizmin yolsuzluk öyküsünün irdelenmesini gerektirir. Bu irdeleme de, kapitalizme mündemiç bin bir yalanın ayıklanması; veya gerçeklerin yerli yerine oturtulması için “olmazsa olmaz”dır.. I-) KAPİTALİST YOLSUZLUK DÜNYASI Kapitalizm yolsuzluktur; çünkü kapitalizmde yolsuzluk sermaye birikimi, kâr ve talan demektir; ve nihayet yerkürede yolsuzluğa bulaşmamış bir kapitalizm söz konusu olmaz! Uluslararası Saydamlık Örgütü’nün “Birleşmiş Milletler (BM) Yolsuzlukla Mücadele Günü” nedeniyle hazırladığı “2005 Dünya Yolsuzluk Barometresi” başlıklı rapor çok ilginç bir tabloyu ortaya çıkardı. 69 ülkede gerçekleştirilen araştırma sonuçları, insanların yolsuzlukların arttığına inandığını gösteriyor. Araştırmaya göre insanlar en çok siyasi partilerin kirlendiğini düşünüyor. Dünyanın çeşitli bölgelerinde, siyasi partilerden sonra en yozlaşmış kurum olarak meclisler, ardından adalet sistemleri, gümrükler ve maliye kurumları görülüyor. Batı Avrupa’da ise siyasi partileri yasama organları, medya ve iş dünyası takip ediyor. Yine dünya çapında 180 ülkeyi kapsayan 2007 yılı yolsuzluk endeksinin Transparency International (Uluslararası Saydamlık Örgütü) tarafından açıklanan verilerine göre, 2006 yılında çıkarılan listede 163 ülke arasında 3.8 puanla 60. sırada yer alan Türkiye, 2007’de puanındaki 0.3’lük artışa karşın 17 yeni ülkenin eklendiği listede 64. sıraya geriledi. Türkiye 64. sırayı kendisi ile birlikte üye adaylığı tanınan Hırvatistan ve 2007 yılı başından beri birlik üyesi olan Bulgaristan ile paylaşıyor. Listenin son sıralarında ise Asya ve Afrika’nın fakir ülkeleri yer alıyor. Yolsuzluğun en yoğun hissedildiği ülkeler arasında ilk sırayı Somali ve son günlerde siyasi şiddet olayları ile KARA PARA, KAYIT DIŞI, AKP, ALİ DİBO’LAR YA DA 1 KAPİTALİST YOLSUZLUK ÖYKÜSÜ Temel Demirer, www.mavidefter.org gündeme gelen Burma paylaşıyor. Irak, Haiti, Özbekistan, Tonga, Sudan, Çad ve Afganistan ise izleyen diğer ülkeler. Transparency International’ın gelişmekte olan ülkelerde yaptığı “rüşvet endeksi” araştırmasında 30 ülke arasında Türkiye, Rusya’nın ardından 4. oldu. 126 ülkede faaliyet yürüten 11 bini aşkın şirketin yöneticilerinin katılımıyla gerçekleştirilen anketin sonuçlarına göre hazırlanan raporda, dünya dış ticaretinde en fazla rüşvet verme eğiliminde olan ülkelerin Hindistan ve Çin, rüşvete en az başvuran ülkelerin ise sırasıyla İsviçre, İsveç, Avustralya ve Avusturya olduğu belirtilirken kimi örnekleri sıralayalım... * Dünyada: Bankalardaki para hareketinin tahminen yüzde 5’e varan miktarı, kara paranın aklanması amacıyla gerçekleştiriliyor... Sadece uyuşturucu ticaretinden elde edilen gelirlerin, her yıl dünya gayri safi milli hasılasının yüzde 2.5’ine (yaklaşık yıllık 1 trilyon dolar) ulaştığı tahmin ediliyor... Aklanmış fonlar 20 trilyon dolar civarında... Uyuşturucu baronlarının elinde biriken, harcanabilir aklanmış fonların 15 ile 20 trilyon dolar arasında olduğu düşünülüyor... * İngiltere: Eski başbakanı Tony Blair’in İngiliz silah şirketi BAE Systems ile Suudi Arabistan arasında 1985’te imzalanan dev silah anlaşmasında yolsuzluk yapıldığı iddialarının incelenmesine yönelik soruşturmaların önünü tıkadı. Rüşvet iddialarına ilişkin görülen davada, iddia makamı Blair’in 2006’da Başsavcı Lord Peter Goldsmith’e yazılmış bir mektubunu sundu. Blair mektubunda, “soruşturmanın terörizm ve güvenlik açısından ulusal çıkarlara hizmet etmeyeceği” vurgusu yapıyordu. İngiliz Ağır Dolandırıcılık Masası tarafından açılan soruşturma Suudi kraliyet ailesi üyelerinin isimlerine ulaşılması üzerine 2006 yılında durdurulmuştu... Ayrıca yine İngiltere’de yalnızca mahkemelere yansıyan yolsuzluk ve dolandırıcılık olaylarının 10 yılın en yüksek seviyesine ulaştığı açıklandı. Davaya konu olan vakalarda toplam 1 milyar sterlinlik yolsuzluk ve usulsüzlüğün söz konusu olduğuna dikkat çeken mali danışmanlık şirketi KPMG araştırmasının sonucunda, sadece 2005 yılında, mahkemelere yansıyan 222 davada toplam 942 milyon sterlinlik usulsüzlük iddiasının yer aldığını bildirdi. İngiltere’deki usulsüzlük, yolsuzluk ve dolandırıcılık olaylarının yüzde 90’ının sorumlularının ise organize suç örgütleri ve şirket yöneticileri olduğu ifade edildi... * Fransa: Eski Cumhurbaşkanı Jacques Chirac’ın Japonya’daki bir banka hesabında 45 milyon euro parası olduğu iddia edildi. Yolsuzluk dosyaları yayımlamakla ünlü haftalık mizah dergisi Canard Enchainé de, Askeri Haber Alma Teşkilâtı’ndan emekli istihbaratçı General Philippe Rondot’nun sorgu yargıcına verdiği yeminli ifadesine dayanarak, Chirac’ın 1992 yılından beri “Tokyo Sowa Bank”ta gizli hesabı bulunduğunu yazdı... KARA PARA, KAYIT DIŞI, AKP, ALİ DİBO’LAR YA DA 2 KAPİTALİST YOLSUZLUK ÖYKÜSÜ Temel Demirer, www.mavidefter.org * Endonezya: 31 yıllık demir yumruklu iktidarında, muazzam yolsuzlukların sefasını süren eski diktatör Suharto hakkında zimmetine geçirdiği devlet fonlarıyla ilgili dava açılıp 1.54 milyar dolar tazminat istendi. Davada, Suharto’nun hem zimmetine geçirdiği 441 milyon doları iadesi hem de 1.1 milyar dolar tazminat ödemesi talep edildi... * Çin: Müfettişler, yolsuzluktan yargılanan üst düzey yetkililerin yüzde 90’ının metresi olduğunu saptadı. Beijing News’un haberine göre, başsavcılığın raporunda, 2002-2006 kesitinde büyük yolsuzluklardan ceza almış 16 eyaletten üst düzey yetkililerin büyük bölümünün rüşvet, kumar, para aklamanın yanı sıra ‘seks için elindeki gücü kullandığı’ yer aldı. Haberde, “Yaklaşık yüzde 90’ı metres tutuyor, bazılarıysa birkaç tane” denildi... * Bulgaristan: Sadece 2006 yılında 1 milyar avroluk rüşvet verilmiş... * Kenya: Bir ailenin gelirinin üçte biri rüşvete gidiyor... [2] * Kuzey Kıbrıs: Kayıt dışı ekonomi yüzde 40’lara varmış durumda... * Kuzey Irak: Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD), hükümetin, Kuzey Irak’ta rüşvet veren 139 Türk firmasıyla ilgili soruşturmayı savsakladığını bildirdi. Hükümetin bu konunun soruşturulmasına yönelik Adalet Bakanlığı nezdinde bir yönetici atadığını, ancak konuyla ilgili olması gereken kurumların ne soruşturmadan ne de söz konusu atamadan haberdar olduklarını belirten OECD, hazırladığı rüşvet raporunda, “Bu durum hükümetin rüşvet konusundaki tutumunu göstermektedir. Yaşanan iki yıllık gecikme rüşvetle mücadeledeki isteksizliği göstermekte ve kaygıyla karşılanmaktadır” ifadesini kullandı... * BDT: Sovyet sonrası bağımsızlıklarını kazanan ülkelerin birincil sorunu yolsuzluk. İddialar, Ukrayna’da Batı yanlısı yönetimin zayıflamasına neden oldu. Kırgızistan’da önceki yönetime atfedilen yolsuzluk iddiaları yeni dönemde daha da hızlandı. Dünyadaki rüşvet ve yolsuzlukları araştırmak ve ölçmek amacıyla 1993 yılında, Almanya’nın Berlin kentinde Uluslararası Şeffaflık Kurumu’nun (Transparency International Secretariat) merkezi kuruldu. Uluslararası Şeffaflık Kurumu’nun yayımladığı 2006 yılı Yolsuzluk Algılama Endeksinde BDT ülkelerinin çoğunun, özellikle de topluluk üyesi Orta Asya ülkelerinin en alt sıralarda yer aldığı görülüyor. 2006 yılında 163 ülke arasında gerçekleştirilen ve yolsuzluğun en düşük oranlarda yaşandığı veya hiç yaşanmadığı ülkeden yolsuzluğun en fazla olduğu ülkeye kadar uzanan yolsuzluk incelemesinde Moldova 79. sırada, Ermenistan 93. sırada, Gürcistan ve Ukrayna 99. sırada, Kazakistan 111. sırada, Rusya Federasyonu 121. sırada, Azerbaycan 130. sırada, KARA PARA, KAYIT DIŞI, AKP, ALİ DİBO’LAR YA DA 3 KAPİTALİST YOLSUZLUK ÖYKÜSÜ Temel Demirer, www.mavidefter.org Kırgızistan ve Tacikistan 142. sırada, Beyaz Rusya ve Özbekistan ise 151. sırada yerlerini alıyor... Bunlara önemli bir ek de AB’den! Politikalarında “insan hakları ve demokrasi konularında mikrofon” olarak lanse edilen Avrupa Parlamentosu’nun (AP) üyeleri hem ‘yolsuz’ hem ‘yavuz hırsız’ çıktı. Çok sayıda milletvekilinin AP’nin 107 milyar avroluk bütçesini zimmete geçirmek dahil har vurup harman savurduğu parlamentonun Bütçe Kontrol Komitesi’nin 92 sayfalık raporuyla ortaya çıkarıldı. Fakat dünyaya ‘şeffaflık’ vaaz eden parlamento, ‘rapor gizli’ deyip ‘yolsuz’ yüzünü seçmenleriyle paylaşmaktan kaçındı. Yolsuzluğun ‘çok yaygın şekilde’ yapıldığına dair raporun sadece varlığından basına bahseden komitenin İngiliz Liberal Demokrat üyesi Chris Davies de ateş hattında. Komite üyelerinin gizlilik yemini ettikten sonra kilitli odaya girip sadece okuyabildiği raporda 40 kadar vekille ilgili 167 yolsuzluk ya da usulsüzlük tespit edildi. Vekillerin inanılmaz yol masrafı çıkardığı, yanında çalıştırdıkları danışmanlara bol keseden para verdikleri, bazılarının ‘danışman ödeneği’ kisvesi altında kendi partilerine, bazılarının hayali hizmetler için belli şirketlere para aktardığı belirtildi. Hatta bir vekil danışmanına maaşının 19.5 katı yılbaşı ikramiyesi bahşederken biri kreş, bir başkası marangoz masrafını AP’ye ödetmiş. Ayrıca maaş ödenen kişilerin vergi ve sosyal güvenlik aidatlarıyla ilgili usulsüzlükler de işin cabası. Hâl böyleyken parlamento raporun yayınlanması konusunda ikiye bölündü... I.1-) KARA PARA İLE KAYIT DIŞI GENELİ Lyon III Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Emile François Callot, “Rüşvet demokrasiyi kangren eder ve tartışılır hâle getirir. İşte bu yüzden rüşvetle mücadele etmek gerekir,” deyip, “rüşvetin sınırlarının genişlediği”ne dikkat çekiyorken; şunu özenle belirtelim: “Sömürüye dayanan tüm üretim ilişkileri gibi kapitalizm de ‘yolsuzluğun’ ta kendisidir. Çünkü kapitalist sermayenin ve tüm servetlerin kaynağı işçilere karşılığı ödenmemiş olan artı-emektir. Eğer bir çalıp çırpma varsa suçlu tam da burada aranmalıdır. Özü bu anlamda hırsızlığa dayanan kapitalizmin her türlü çürümeyle beraber yolsuzlukları da üretmesi bu yüzden kaçınılmazdır...”[3] Bu bağlamda kara para ve kayıt dışı: Hemen hemen kimsenin farkına bile varmadığı; ama her an, her yerde sürüp giden, hepimizi şu ya da bu zaman diliminde etkileyen bir suç. Dünyanın her yerinde artış kaydeden bir olgu. Devletlerarasındaki sınırları tanımayan, hukuka, yasalara kulak asmayan çok boyutlu bir faaliyet... KARA PARA, KAYIT DIŞI, AKP, ALİ DİBO’LAR YA DA 4 KAPİTALİST YOLSUZLUK ÖYKÜSÜ Temel Demirer, www.mavidefter.org Dünya çapında giderek artan kara paranın aklanması; suç işlenerek elde edilmiş paraların, uluslar arası bankacılığın karmaşık trafiğinden geçirilerek aklanıp paklanması, ve yasal yollardan kazanılmış bir gelir görünümüne kavuşturulmasıdır. Merkezi Mayami’de bulunan “manilanrin.com” adlı internet sitesini yöneten Charls Indiago: “İşlenen suçların yüzde 95’i para kazanmak amacıyla gerçekleştiriliyor. Kara para aklama işi de kâr elde etmek amacıyla işlenmiş suçlarla tamamen orantılı düzeyde.” Dünya çapında her yıl 2 trilyon dolar kadar bir kara para aklanıyor. Günümüzde bir çok devlet arasındaki sınır kontrollerinin azalmış olmasıyla kara para özgürce bir hesaptan diğerine akıp gidiyor. Gelin bir para aklayıcısına kulak verelim. On yıldır kara para aklayan, asıl mesleği avukatlık olup şimdi Miami’de tam bir profesyonel gibi bu işi yürüten Ken Vicok. “Acaba şimdiye kadar akladığı paraların miktarı nedir?” derseniz: “E, malum nedenlerle tabii ki, kaydını tutmadım bu işin; ama temsil ettiğim gruplardan birinden söz edeyim yalnızca. Bunlar 200 milyon dolar kazanmıştı; dolayısıyla önemli miktarlar söz konusu.” Denilebilir ki en geniş anlamıyla, kayıt dışı gelir, vergisi verilmemiş gelirdir. Bu bağlamda kayıt dışı para kara para olarak sınıflandırılır. Paranın yasal ya da yasal olmayan faaliyetlerden kazanılmış olması oralarda paranın rengini değiştirmez. Meşhur gangster Al Capone yasa dışı yollardan gelir elde ettiği için değil, elde ettiğin gelirin vergisini vermediği için tutuklanmıştı. Bunun üzerine o da meşhur sözünü söylemişti: “Yasal olmayan gelirin yasal vergisi olamaz.” Kayıt dışılığın yaygın olduğu ülkelerde kara para kavramı biraz daha değişiktir. Kara para suç sayılan faaliyetlerden elde edilen gelirdir. Doğal olarak, bu yolla kazanılmış gelirlerin vergileri verilemez. Dolayısıyla, kara para kayıt dışılığın bir alt sınıfıdır. Evet, bir kez daha tekrarlamak pahasına vurgulayalım: Kara Para: Her türlü suç faaliyetinden elde edilmiş gelir, kara paradır. Uyuşturucu, silah, tarihi eser kaçakçılıkları, mafya tipi suçlar gibi faaliyetlerden elde edilen gelir, kara paradır. Gerçek muamele veya durum olmadığı hâlde bunlar varmış gibi düzenlenen sahte belge olarak adlandırılan belge kullanılması sonucunda elde edilen gelir de kara para sayılmaktadır. Gri Para: Kara para aklanması kapsamında değerlendirilmeyen ancak yasal olmayan yollardan elde edilen gelirler gri para olarak kabul edilmektedir. Rüşvet ve yolsuzluk sonucu elde edilen paralar, yasal yoldan elde edilmiş ancak vergisi ödenmemiş gelirler, bu tür paradır. Bu verilerden hareketle bir çerçeve oluştursak: Yolsuzluk, tarihsel süreç içerisinde çok farklı kavramlarla ve düzeylerde tartışılan bir kavram olagelmiştir. Şüphesiz bu kavramsal KARA PARA, KAYIT DIŞI, AKP, ALİ DİBO’LAR YA DA 5 KAPİTALİST YOLSUZLUK ÖYKÜSÜ Temel Demirer, www.mavidefter.org farklılaşmalar, onu inceleme nesnesi hâline getiren bilim insanlarının dünyayı algılama ve yorumlama biçimlerinden kaynaklanmaktadır. Ancak tek neden bu da değildir. İçinde bulunulan nesnel süreçler ve düşünsel alandaki egemen iklim aynı oranda belirleyicidir. Yolsuzluğun tarihsel süreç içerisindeki farklı kavramlaştırılması bunu daha kolay hâle getirmekte, kimi önemli ip uçlarını da vermektedir. Kavramın deşifre edilmesi ile ifade edilmek istenen, aynı zamanda çalışmanın varsayımlarından birini de oluşturacak olan yolsuzluğun fetiş bir kavram olduğuna dair yapılacak vurgudur. Yolsuzluğa ilişkin kullanılan bu kavram, Marx’ın kapitalist ilişkilere dair yaptığı vurgudan esinlenerek kullanılmaktadır. Buna göre; kapitalist toplumda maddi nesnelerin varolan toplumsal ilişkiler bağlamında kendilerine yüklenilen belirli karakteristik özellikleri vardır ve bu özellikler bu nesnelere aitmişçesine bir görünüm almaktadırlar. Bu ilişkiler, kapitalizmin bir tür maske takmış hâlleridir. Toplumsal ilişkiler arkasındaki gerçekliği gizledikleri gibi, kendi yüklendiği anlamlarla gerçekliğin algılanmasında bir yanılsama yaratmaktadırlar... Kapitalizmde yolsuzluk: “Kalkınmanın Etkin Yağı”dır. Erken dönem çalışmalarda yolsuzluk çoğunlukla ekonomik kalkınma için olumlu bir unsur olarak ele alınmaktadır.[4] Bu yaklaşımların temel dayanağı, yetersiz ve beceriksiz bir bürokrasi veya etkin olmayan düzenleyicilerin varlığındansa, yolsuzlukların “ikinci en iyi” yol olarak daha rasyonel olabileceği varsayımıdır. Aynı zamanda, hukukun hâkimiyetinin zayıf olduğu ülkelerde, yolsuzluk alternatif bir uzlaşma yolu olabilmektedir.[5] Huntington,[6] “Political Order in Changing Societies” (1968) isimli çalışmasında yolsuzluğu, kamu görevlilerinin özel amaçlar uğruna kabul edilmiş normlardan sapma davranışları olarak tarifler. Bu tarif bugün de büyük ölçüde kullanılagelmektedir. Huntington, hareket noktası olarak kamu bürokratlarının davranışlarını almaktadır. Bununla birlikte Huntington’da yolsuzluk yapısal ancak değişebilen bir durumdur. Yolsuzluğun yapısal özelliği, “yolsuzluk neden bazı toplumlarda diğerlerinden daha fazladır? ve neden yolsuzluk bazı zamanlarda daha fazla görülür?” sorularının cevaplanmasına da olanak sağlamaktadır. Bu yaklaşım, aynı zamanda ülke farklılıklarını açıklamakta da bir imkân olmaktadır. Yolsuzluk neden bazı toplumlarda diğerlerinden daha fazladır? Ve neden yolsuzluk bazı zamanlarda daha fazla görülür? Huntington’a göre, bu soruların cevabı yolsuzlukla modernleşme arasındaki ilişkide saklıdır. Yolsuzluğun artış gösterdiği dönemler aynı zamanda sosyal ve ekonomik modernizasyonun da hızlı olduğu dönemlerdir. Bunun nedenleri ise şöyledir: KARA PARA, KAYIT DIŞI, AKP, ALİ DİBO’LAR YA DA 6 KAPİTALİST YOLSUZLUK ÖYKÜSÜ Temel Demirer, www.mavidefter.org * Modernizasyon toplumun temel değer yargılarında bir değişimi içerir. Modern normlar ile geleneksel normlar arasındaki farklılıklar yolsuzluğu besler, geleneksel normlar önceleri toplum tarafından kabul edilirken, modernleşmeyle birlikte meşruluklarını kaybeder ve yolsuz olarak görülürler. * Modernizasyon yeni kaynaklar ve yeni güç odakları yaratmada yardımcı olur. Yolsuzluk bir anlamda yeni grupların, bu yeni kaynakların sonucu olarak politik arenada kendilerine yer aramalarının bir ürünüdür. * Modernizasyonun politik sistemde yol açtığı değişimler de yolsuzluğu cesaretlendirir. Modernizasyon, özellikle geç kapitalistleşen ülkelerde devlet otoritesinin ve idari düzenlemelere bağlı faaliyetlerin genişlemesini de içerir. Yasalar karşısında dezavantajlı durumda olan bazı gruplar da yolsuzluğun potansiyel kaynağını oluşturacaktır. Yasaların genişlemesi, yolsuzluk olanaklarını da genişletir. Özellikle ticaret, gümrük, vergileri etkileyen yasalar ve kumar, içki vb. gibi faaliyetlere ilişkin düzenlemeler yolsuzluklar için birer teşvik unsuru olmaktadır. * Yolsuzluklar feodalizmden modernizme geçen bir ülkede merkezi bürokratik bir toplumdan modernizme geçen bir topluma oranla daha az görülecektir. Diğer bir ifadeyle “sınıf kutuplaşmasının (class polarization) daha fazla olduğu ülkeler aynı zamanda politik yolsuzluğun daha az olduğu ülkelerdir.” Huntington “modernleşme” süreci içerisine yerleştirdiği yolsuzluğu olumlu bir kavram olarak ele almaktadır. Ona göre yolsuzluklar devletin bürokratik yapısını zayıflatıp, kurumsallaşmayı hızlandırdığı için ekonomik gelişmede katkılı olabilmektedir. Huntington bu görüşünü şu sözlerle ifade etmektedir: “İktisadi gelişme bakımından rijit (katı), aşırı merkeziyetçi ve dürüst olmayan bürokrasiye sahip bir toplumdan daha kötü olan, aşırı merkeziyetçi ve dürüst bir bürokrasisi olan bir toplumdur.”[7] Benzer şekilde Leys de kamu görevlilerine yapılan küçük çaplı ödemelerin bürokratik süreci hızlandıracağını ve ekonomik büyümeye katkıda bulunacağını ileri sürmektedir. Leys’e göre yolsuzlukların sonuçlarının her zaman önemli ve kötü olduğunu düşünmek doğal, fakat yanlıştır.[8] Myrdal ise rüşvetin basit bir transfer olduğunu ve bu nedenle de ciddi bir sosyal kayıp içermeyeceğini belirtir.[9] Leff ise Huntington’a benzer şekilde yolsuzluğa pozitif anlam yükler. Leff’e göre, kamu yönetiminde alınan yanlış kararlar yolsuzluklarla telafi edilebilir. Bu nedenle yolsuzluklar bir anlamda bürokratik mekanizmanın yağı işlevi görmekte ve ekonomik sistemin işleyişi üzerinde olumlu bir etkiye sahip olmaktadır. Leff, sınırlı kamu tahsisleri için ödenen rüşvetin, söz konusu rüşveti ödeyenler için bir ek maliyet öğesi olduğunu belirtir. Bu ek maliyet ise rüşvet ödeyenleri daha verimli olarak çalışmaya itecek ve sonuçta ekonomide verimli olarak çalışan ekonomik üniteler yaşamlarına devam edebileceklerdir. Bunun sonucu KARA PARA, KAYIT DIŞI, AKP, ALİ DİBO’LAR YA DA 7 KAPİTALİST YOLSUZLUK ÖYKÜSÜ Temel Demirer, www.mavidefter.org olarak da ekonomideki verimlilik ve rekabet gelişecektir. Leff, rüşvet yoluyla vergi kaçırılmasının da her zaman olumsuz sonuçlar doğurmayacağını ileri sürer. Vergi kaçıranların devlete oranla tüketim eğilimlerinin düşük, yatırım eğilimlerinin yüksek olması durumunda yolsuzluklar sonucunda kaçırılan vergiler yatırımları artırıcı bir işlev görebileceklerdir.[10] Ekonomik kalkınma için olumlu etkileri olabileceği ileri sürülen yolsuzluk, 1970’lerle birlikte ekonomik kalkınma için olumsuz bir unsur olarak kabul edilecektir. Bu yaklaşım farklılığı kavramsal düzeyde de bir farklılaşmaya işaret eder. Bu dönemden sonraki çalışmalarda kullanılan kavram “rant kollama” olur. Neden böyledir? Bu sorunun cevabı herhâlde en fazla “yolsuzluğun” meşrulaştırıcı bir unsur olarak nasıl işlev gördüğünde yada Güler’in deyimiyle “nasıl bir kavramsal kuşatma” sağladığında saklıdır. Çünkü dönem aynı zamanda neo-liberal politikaların hızla benimsendiği ve uygulamaya konulduğu dönemdir. Aşağıda da ayrıntılandırılacağı üzere; ekonomik kalkınmanın yolu devletin ekonomideki etkinliğinin sınırlandırılmasından geçmektedir. Zaten yolsuzlukların (rant kollamanın) faili de devlet değil midir? [11] Elbette devlettir; Türkiye’de olduğu gibi kapitalist devlet... II-) KARA PARA İLE KAYIT DIŞININ TÜRKÇESİ Önce verilerin somut diliyle başlayalım: * Türkiye ekonomisinin yüzde 40’ından fazlası kayıt dışı... Kayıt dışılık tarım sektöründe yüzde 90’a ulaşıyor... Yeni yaratılan 100 istihdamdan, sadece 8’i kayıt içi olarak gerçekleşiyor... * Türkiye’deki kayıt dışı 260 milyar dolar civarındadır... * Türkiye’nin Almanya’dan en fazla kara para gönderildiği tahmin edilen ülkeler arasında 3. sırada yer aldığı bildirildi. Focus dergisinin kara para aklanmasına ilişkin bir haberinde, 2006 yılında Almanya’dan en fazla kara para gönderildiği tahmin edilen ülkelerin başında 500 adet şüpheli havaleyle Rusya’nın geldiği, Rusya’yı 213 adetle Ukrayna ve 112 şüpheli olayla Türkiye’nin izlediği belirtildi. Almanya’ya en fazla şüpheli havalenin de 168 adetle ABD’den yapıldığı, bunu 139 havaleyle Rusya’nın ve 126 şüpheli havaleyle de Kazakistan’ın izlediği kaydedildi... KARA PARA, KAYIT DIŞI, AKP, ALİ DİBO’LAR YA DA 8 KAPİTALİST YOLSUZLUK ÖYKÜSÜ Temel Demirer, www.mavidefter.org * PricewaterhouseCoopers’ın 40 ülkede gerçekleştirdiği araştırmaya göre, Türk şirketlerinin yaklaşık üçte biri son 2004-2005 yılları içinde ‘ekonomik suç’la karşılaşmış. Türkiye’de şirketlerin vaka başına ekonomik suçlardan kaynaklanan mali kaybı, 2.4 milyon dolar olan dünya ortalamasından oldukça yüksek... * Türkiye’deki şirketlerde rüşvet verme ve rüşvet alma yaygın... Ekonomik suçlardan kaynaklanan mali kayıp, vaka başına ortalama 3.9 milyon dolar... * Geçmişte, Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilâtı (OECD) Mali Eylem Görev Grubu’nun (Financial Action Task Force-FATF) ‘kara para cenneti ülkeler’ listesine giren Türkiye, yine sınavı geçemedi. * OECD Mali Eylem Grubu FATF’ın istatistik yönteminde yapılan değişiklik nedeniyle Kara para aklama ve terörün finansmanı davalarında açık resim elde etmenin mümkün olmadığı eleştirisi getirdiği Mali Suçları Araştırma Kurumu (MASAK), 2.4 milyar YTL tutarında kara para aklama suçunun yargıda olduğunu açıkladı... 2006’da kara paraya ilişkin yapılan şüpheli işlem bildirimleri önceki dört yılın toplamını aşarak 1.140’a ulaştı... * Maliye Gelirler Kontrolörleri, vergi kayıp ve kaçağında ürküten tablonun devam ettiğini bildirdi. Son 1.5 yıllık dönemde yapılan denetimlerde incelenen mükelleflerin, 44.3 milyar YTL olan gelirlerinin sadece 12.5 milyar YTL’sini Gelir İdaresi’ne beyan etikleri belirlendi... Yani mükellefler vergide her 100 liralık gelirin 72 lirasını devletten gizledi... * MASAK’ın araştırması, Türkiye’nin kara para cenneti olduğunu ortaya koydu. Sadece dava konusu olan ve 1997 başından beri aklandığı belirlenen kara para 2 katrilyon 331 trilyon 709.9 milyar lira. Bu rakam, Tarım Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığı bütçesinin neredeyse yarısına, İçişleri Bakanlığı bütçesinin ise 2.5 katına denk düşüyor. Saptanabilen kara para miktarının sadece buzdağının görünen yüzü olduğu düşünülürse sorunun boyutları daha iyi ortaya çıkıyor... MASAK, faaliyete geçtiği 17 Şubat 1997 tarihinden 2006 yılı başına kadar olan dönemde yapılan çalışmaları, bir faaliyet raporu ile ortaya koydu. Yaklaşık 9 yıllık bu süreçte, dava konusu olan 172 dosyada, 1 katrilyon 305 trilyon 568 milyar lira kara para aklandığı saptandı... * Erol Evcil’in 1994-1997 arasında İş Bankası’ndan Kara para aklamak amacıyla 3 trilyon 357 milyar lira ve 109 milyon dolar kredi çekti... Alaattin Çakıcı’nın kasası olduğu ileri sürülen Erol Evcil ve turizmci Hüseyin Kayapalı’ya yönelik ‘Kara para’ operasyonu başlatıldı. Erege Metal’in gizli sahibi Evcil’le Nilüfer Turizm’in sahibi Hüseyin Kayapalı’nın da aralarında olduğu 44 kişi gözaltına alınarak, malvarlıkları donduruldu... Bu tür somut verilerin ışığında toparlarsak: Türkiye, yolsuzluk, zimmete geçirme, rüşvet, suistimal gibi nedenlerle uğradığı mali kayıp açısından dünya liderleri arasında yer KARA PARA, KAYIT DIŞI, AKP, ALİ DİBO’LAR YA DA 9 KAPİTALİST YOLSUZLUK ÖYKÜSÜ Temel Demirer, www.mavidefter.org alıyor. PwC (PricewaterhouseCoopers) tarafından iki yılda bir gerçekleştirilen ve bu sene ilk defa Türkiye sonuçlarının da yer aldığı “Global Ekonomik Suç Araştırması”nın dördüncüsünün sonuçları açıklandı. Türkiye Ticari Anlaşmazlıkların Çözümü ve Suistimal İncelemeleri Direktörü Wayne Anthony, Türkiye’de ekonomik suçlardan kaynaklanan mali kaybın, vaka başına ortalama 3.9 milyon dolar olduğunu belirterek, “Bu miktar, 2.4 milyon dolar olan dünya ortalamasından yüzde 63 daha yüksektir” dedi. Araştırmada ekonomik suçlar kavramıyla hırsızlık veya çeşitli hilelerle aktifleri çalma, sahte ödemeler ve mali tablolarda sahtecilik yapma, yolsuzluk ve rüşvet, para aklama, fikri hakların ve kurumsal sırların çalınması gibi suçlar kastediliyor. 16 farklı endüstriden şirketlerin yer aldığı araştırmaya göre, en çok sahtecilikle karşılaşılan sektörler yüzde 57 ile sigortacılık ve perakende... Anthony, Türkiye’de en çok rapor edilen suçun şirket aktiflerinin çalınması olduğunu dile getirdi. Anthony, 4.2 milyar dolarlık toplam zararın yaklaşık yüzde 45’inin E7 (Gelişen 7Brezilya, Çin, Hindistan, Endonezya, Meksika, Rusya ve Türkiye) ülkelerinde faaliyet yürüten şirketlerce karşılandığını, E7 ülkelerinde iş yapan şirketlerin ortalama maliyetinin 5.1 milyon dolar olduğunu ifade etti. Sonuçlara dahil edilen her bir ekonomik suçun ortalama maliyeti, E7 ülkelerinden 12.9 milyon dolarla Rusya, 9.4 milyon dolarla Brezilya ve 3.9 milyon dolarla Türkiye’de en yüksek düzeylerde bulunuyor. Yolsuzluk, kara para ve kayıt dışına karşı mücadele sözde kalıyor, bırakılıyor... Örneğin kara para aklama suçunun takibi ve soruşturmalarında etkin rol alan MASAK, pasifize edilerek görevi “koordinasyon”la sınırlanıyor. TBMM Plan ve Bütçe Alt Komisyonu’nda çalışmaları süren tasarıyla ilgili rapor hazırlayan CHP’li komisyon üyesi Akif Hamzaçebi, tasarının bu hâliyle yasalaşmasının “kara para aklamayla mücadele yönünden geriye gidiş” olacağını bildirdi. Ayrıca MASAK, en önemli görevlerinden biri olan “ön inceleme yapma”yı, eleman sayısı az olduğu için bırakıyor. MASAK Başkanvekili Genç Osman Yaraşlı, kuruma çuvallar dolusu belge ve bilgi geldiğini ama inceleme yapacak elemanları olmadığını söyledi. Bu yüzden birçok dosyanın, ön inceleme yapılamadığı için zaman aşımına uğradığını kaydeden Yaraşlı, zamanaşımına giren dosyalar arasında akaryakıt kaçakçılığı ve bankacılıkla ilgili iki dosya da bulunduğunu bildirdi. Yaraşlı, incelemelerin savcılıklar tarafından yürütülmesi gerektiğini savundu. KARA PARA, KAYIT DIŞI, AKP, ALİ DİBO’LAR YA DA 10 KAPİTALİST YOLSUZLUK ÖYKÜSÜ Temel Demirer, www.mavidefter.org Bu noktada Oktay Ekşi’nin ifadesiyle, “Kara parayla mücadele de bugünkü iktidarın (Allah’ları var!) ağzından düşmeyen bir konudur. Hatta parti ve hükümet programlarında yazılanları okusanız, gözleriniz yaşarır. Ama uygulamanın buna uygun olmasını beklerseniz, işte o abestir. Çünkü kara para dediğiniz kaynak, döner dolaşır siyasi partilerin -özellikle iktidarda olanın- seçim giderlerini karşılar. Yandaşlara sermaye olur. Partiyi destekleyenlerin bir adım sonra karşınıza ‘itibarlı işadamı’ olarak çıkmasını sağlar. Onları yüzlerinden, isimlerinden değil, ani olarak ortaya çıkan büyük şirketlerinden ve gazetelere verdikleri çarşaf gibi ilanlardan anlarsınız. Siz, ‘Kara para olmasa, ekonomimiz dönmez’ diyen başbakanı ve bakanları anımsamıyor musunuz? OECD’ciler, ‘Kara parayla mücadele ediyorsanız neden hapiste kimse yok?’ diye merak etmişler. Bunu üstelik raporlarına da yazmışlar. Dedik ya... Bunlar tuhaf adamlar... Türkiye’de ‘kara para’ yüzünden, ‘gayri meşru kazanç’ yüzünden değil, insanlar ‘düşündüklerini söyledikleri için’ hapse atılır. Bunu da mı bilmiyorlar?”[12] Durum(umuz) tam da böyledir; ve bu durum(umuz)un da bir tarihi vardır... II.1-) TARİHTEN GÜNCELE ÖRNEKLER “Türkiye’de 1980’den sonrası ekonomik uygulamaları içinde, yolsuzlukların çığ gibi artmış olacağını gösteren bazı ipuçları vardır. Yüce Divan’daki ifadeler, kayıt dışı işlemlerde büyük artışlar olduğu konusundaki resmi açıklamalar, devlet ihalelerinin yapılış biçiminde ortaya çıkmaya başlayan, siyasetçi-işadamıbürokrat işbirlikleri konusundaki iddialar, bozukluğun büyük boyutlara ulaştığını göstermektedir. Kamu ihaleleri ve işlemlerinde, siyasal partilerin kadrolaşmaları sırasında ortaya çıkan, rüşvet, kayırma, yakınlara devlet kesesinden çıkar sağlama iddiaları, halktan gizlenen finansal bilgilerin yarattığı kuşkular, gittikçe artmaktadır. Türkiye’de, kayıt dışılık, iş hayatına yaygın gizlilik, toplumdan gizlenen devlet uygulamaları, yolsuzlukları önlemek amacıyla alınan önlemlerin etkisiz kalması, yargılama ve infaz konularında yargı organlarımızda beliren adaletsiz uygulamalar, üst üste birikmiş ceza ve kamu alacağı afları, halkımızda umutsuzluk ve çaresizlik kaygıları yaratmaktadır,” der Mustafa Aysan... KARA PARA, KAYIT DIŞI, AKP, ALİ DİBO’LAR YA DA 11 KAPİTALİST YOLSUZLUK ÖYKÜSÜ Temel Demirer, www.mavidefter.org Haksız da değildir... Çünkü “Türkiye’nin yolsuzluk geçmişine bakacak olursak, 1980’den sonraki dışa açılma sürecinde hayali ihracatla başlayıp ‘Benim memurum işini bilir’ deyişine uzanan, bankacılıktan telekomünikasyona kadar farklı sektörlerde kendini gösteren, ülke sınırlarını aşıp diplomatik krizlere yol açacak kadar büyük boyutlu skandalları hatırlamamız gerekir. Biri diğerinden çok da farklı ya da çok daha kötü olmayan bütün bu örnekler, aslında Türkiye’de yolsuzluğa olanak tanıyan yapısal bozuklukların işaretidir.”[13] Söz konusu örnekler, Osmanlı’dan günümüze değin katlanarak artmaktadır. İşte yolsuzlukların tarihine dört örnek olay: i) Lokomotif ithali Yolsuzluğu: 1963 yılında patlayan lokomotif skandalı, Devlet Demiryollarına alınacak 33 adet dizel lokomotif ihalesi ile ilgilidir. General Electiric (GE), Alko ve General Motor (GM) firmalarının katıldığı ihaleyi en uygun fiyatı teklif eden GE’nin yerine en yüksek teklifi veren GM kazanmıştır. Bu firmanın temsilciliğini Başbakanın akrabası Özey Ailesi yapmaktadır. Bu skandala İnönü’nün oğlu Ömer İnönü ile Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel’in oğlu Özdemir Gürsel’in adları da karışacak, açılan soruşturma ise sonuçsuz kalacaktır. ii) Mobilya Yolsuzluğu: 1975 yılında zamanın Başbakanı Süleyman Demirel’in yeğeni Yahya Demirel İsviçre’deki hayali şirketler aracılığıyla İtalya, Libya ve Kıbrıs’a mobilya yerine sunta ihraç ederek katma değer vergisi iadesi alacaktır. iii) Hayali İhracatçıları Koruma Protokolü: MB ve DPT arasında Kasım 1985’de düzenlenmiş olan protokolde 7 Ekim 1985’den itibaren Hazine Müsteşarlığınca tespit edilen hayali ihracatların dikkate alınmaması, vergi iadesi durdurulmuş firmaların 7 Ekim 1985’ten itibaren yapacakları vergi iadesi taleplerinin genel talimatlar çerçevesinde değerlendirileceği kararlaştırılmıştır. İhracatlarında usulsüzlük tespit edilen firmaların bazıları şunlardır: Tekfen Holding, Yaşar grubunun Yaşar Dış Ticaret, Anadolu Grubunun Anadolu Eksport, Net Holdingin Net Turizm, Koç Grubunun Ram Dış Ticaret, Demirören Grubu, Çolakoğlu Dış Ticaret, Çukurova Dış Ticaret, Toprak Dış Ticaret, Süzer Dış Ticaret, İmeks, Eksel ve Batı Pazarlama şirketleri. DPT ve Merkez Bankası arasında düzenlenen bu protokol, imzalanmasından üç yıl sonra açığa çıkarılacak ve o günün kamuoyunu derinden etkileyecektir. iv) Etibank Olayı: İş adamlarından Dinç Bilgin “çete oluşturarak bankanın içini boşaltmak” gerekçesiyle 2001 yılında tutuklanacaktır. Dinç Bilgin KKTC’de kurulan Etibank’ın kardeş bankası olduğu iddia edilen Newyork Off-shore Bank’tan 92 trilyon lira KARA PARA, KAYIT DIŞI, AKP, ALİ DİBO’LAR YA DA 12 KAPİTALİST YOLSUZLUK ÖYKÜSÜ Temel Demirer, www.mavidefter.org hortumlamakla suçlanmaktadır. Bu paranın, Etibank’tan Newyork Off-Shors Bank’a gönderiliyormuş gibi gösterilerek Bilgin’e ait şirketlere aktarıldığı iddia edilmektedir. Ve tarihe ek olarak güncel birkaç veri daha: Yolsuzluk ve rüşvet iddialarının TBMM’deki 10 yıllık serüvenini araştıran eski milletvekili Müjdat Kayayerli, TBMM’de en çok işletilen, ancak en az ciddiye alınan kurumun “denetim” olduğunu ifade etti. Denetim çalışmalarının muhalefet tarafından çok önemsendiğini, iktidar tarafından ise pek önemsenmediğini anlatan Kayayerli, “Uluslararası Saydamlık Örgütü’nce yayımlanan 2004 yılı yolsuzluk algılaması indeksinde Türkiye, 146 ülke içinde 77. sıradaydı. 2005 yılı indeksinde ise 159 ülke arasında 65. sıradayız” dedi. Kayayerli’nin incelediği dönemlerde, yolsuzluk ve rüşvete ilişkin yapılan çalışma sayısı şöyle: * 20. Dönem (24 Aralık 1995-18 Nisan 1999 seçimleri arası): Rüşvet ve yolsuzlukla ilgili 56 önerge, 57 yazılı ve sözlü soru ve yanıt, 7 yasa ve tasarı, 3 gündem dışı konuşma, 11 çeşitli araştırma komisyonu raporu olmak üzere toplam 134 kez gündeme geldi. * 21. Dönem (18 Nisan 1999-3 Kasım 2002 seçimleri arası): 8 önerge, 81 yazılı ve sözlü soru ve yanıt, 3 yasa ve tasarı, 2 gündem dışı konuşma, 1 Bakanlar Kurulu toplantısı olmak üzere 96 kez gündeme geldi. * 22. Dönem (3 Kasım 2002 ve sonrası): 11 önerge, 33 yazılı ve sözlü soru ve yanıt, 6 yasa ve tasarı, 4 çeşitli araştırma raporu, 2 Bakanlar Kurulu toplantısı olmak üzere 54 kez gündeme geldi. II.2-) AKP Mİ DEDİNİZ?! “Başbakanın servetinin katladı”ğı; yolsuzluk tartışmalarının merkezinde ya da kimilerine göre de, “yolsuzluk batağında” olan AKP’nin maliye işlerine Unakıtan bakarken; AKP siyaseti çoğunlukla yolsuzluklarla finanse ediliyor... Deniz Baykal’ın, Başbakanlık Örtülü Ödenek Müdürü Maksut Serim’in sahtekârlık yaptığı için mahkûm olduğunu ve ‘Rahşan affı’ndan yararlanarak cezaevinden çıktığını öne sürerken, Serim’in Erdoğan’ın mali sırdaşı olduğunu da savunduğunu duymayan kaldı mı? Ya da eski AKP Balıkesir Milletvekili Turhan Çömez’ın, Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın istifasını isteyip, “Yeter artık, bize, partiye ve ülkeye yük oluyorsun. Sizi taşıyamıyoruz. İstifa edin. Kâğıt üzerinde aklandınız, ama vicdanlarda değil,” dediğini? KARA PARA, KAYIT DIŞI, AKP, ALİ DİBO’LAR YA DA 13 KAPİTALİST YOLSUZLUK ÖYKÜSÜ Temel Demirer, www.mavidefter.org Ha geçerken hatırlatalım: Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın ailesine ait AB Gıda Sanayi ve Ticaret AŞ’nin 2005 yılında vergi dairesine “tek kuruş” KDV ödemediği belirlendi. Unakıtanlar’ın şirketi bir kuruş KDV yatırmazken devletten 555 bin YTL alacaklı çıktı. 2005 yılında 22 milyon YTL ciro yapan AB Gıda, geçici kazancını 460 bin 988 YTL olarak beyan etti. Bu kazanç üzerinden de 138 bin 296 YTL vergi hesaplandı! Hüseyin Baş’ın, “Görünen o ki, AKP iktidarından yolsuzlukların üzerine gitmesini beklemek ‘abesle iştigal’dir,” uyarısının altını çizerek devam edelim! Recep Tayyip Erdoğan, “Biz tüccar siyaseti yapacağız. Böyle yapmazsak, olaylara böyle yaklaşmazsak, ekonomideki sıçramayı yapamayız,” derken; partisinden ihraç edilen AKP’li Fuat Geçen de ekliyor: “Millet AKP’ye tuz diye oy verdi, tuz da kokmaya başladı”! Gerçekten de kendisini “muhafazakâr demokrat” olarak tanımlayan AKP iktidarında Türkiye’nin hâli ahvali vahim... Tartışmasız rakamsal veriler ve belgeler eşliğinde talanın, yolsuzluğun, hortumun savurduğu milli çıkarlar... Tek başına iktidar; siyasi yasaklı lideri de “kişiye özel” anayasal ve yasal değişikliğin ardından Başbakan olan AKP ve tayfasının ettikleri... Kurşun yiyen yargı... Ticaret yapmadan Başbakanlık maaşıyla geçinemeyeceğini söyleyen, “hortumları keseceğini” ve “yolsuzlukların ümüğünü” sıkacağını iddia eden tüccar bir Başbakan’ın marifetleri... Bir dolu helal(!) kazancın arka planında yer alanlar... Gemici evlatlar... Vergi kaçakçıları, hayali ihracatçılar, sahte fatura düzenleyenler, ihaleye fesat karıştıranlar, zimmetine para geçirenler dokunulmazlık zırhlarıyla korundu, affedildi. Topluma kazandırıldı topluma! Tüm bunları İlhan Taşcı, ‘Bir AKP Belge’seli: Maskesiz Soygun’[14] başlıklı yapıtında gözler önüne serdi... Bunlara eklenebilecek bir diğer şey de enerji talanıdır... KARA PARA, KAYIT DIŞI, AKP, ALİ DİBO’LAR YA DA 14 KAPİTALİST YOLSUZLUK ÖYKÜSÜ Temel Demirer, www.mavidefter.org ELEKTRİK ÜRETİM LİSANSLARI AKP’Lİ YANDAŞLARA[15] EPDK (Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu) verilerine göre; en çok ihale kazanıp üretim lisansı alanlar şunlar: AK ENERJİ GRUBU 13 elektrik santralı (toplam 760 mv kurulu güç). AKSA (KAZANCI) GRUBU 5 elektrik santralı (toplam 235 mv kurulu güç). KUYUMCU CİHAN KAMER GRUBU 16 elektrik santralı (toplam 615 mv kurulu güç). ZORLU GRUBU 6 elektrik santralı (toplam 427 mv kurulu güç). ENERJİSA ENERJİ 4 elektrik santralı (toplam 381 mv kurulu güç). ENTEK ELEKTRİK 3 elektrik santralı (toplam 305 mv kurulu güç). ERE HES 7 elektrik santralı (toplam 387 mv kurulu güç). KARADENİZ HOLDİNG 6 elektrik santralı (toplam 296 mv kurulu güç). TEKTUĞ ENERJİ 5 elektrik santralı (toplam 80 mv kurulu güç). İBRAHİM ÇEÇEN GRUBU 2 elektrik santralı (toplam 27 mv kurulu güç). ÇALIK GRUBU 2 elektrik santralı (225 mv kurulu güç). EREN HOLDİNG 1 elektrik santralı (135 mv kurulu güç). SANKO HOLDİNG 1 elektrik santralı (34 mv kurulu güç) II.2.1-) ALİ DİBO’LARIN ÇİFTLİĞİ “Meclis’te sert atışmalar”ın yaşandığı konuyu bilmeyen, duymayan var mı? Fuat Geçen, bizim siyaset literatürüne “Ali Dibo” deyimini yerleştiren eski AKP Hatay Milletvekilidir... Hatay’da Ali Dibo adı verilen dost, ahbap, akrabaya ihaleler dahil her türlü olanağı peşkeş çekme anlamına gelen bu deyimi kullanarak AKP teşkilâtlarının Hatay’da ihale yolsuzluğu yaptıklarını ortaya çıkardığı için AKP’den ihraç edilmişti. Ancak Kamu İhale Kurumu aylar süren bir çalışmadan sonra Fuat Geçen’i haklı çıkaran bir karar aldı. Öte yandan konuya bağıntılı olarak CHP Hatay Milletvekili Gökhan Durgun, Hatay’daki Ali Dibo iddialarıyla ilgili, AKP Grup Başkanvekili ve Hatay Milletvekili Sadullah Ergin’le eski AKP Hassa İlçe Başkanı Ahmet Tüfenkçi arasında geçtiğini belirttiği, 4 trilyonluk rüşvet teklifinin de yer aldığı konuşmanın ses kaydını açıkladı. Ayrıca Gökhan Durgun, Hatay’daki yolsuzluk iddiaları ile AKP arasındaki bağlantıyı belgeleriyle ortaya koydu. Durgun, “AKP ile içli-dışlı” olduğunu belirttiği işadamı Harun Özkan’ın sahte imzası ile şirketi adına 146 ihale alındığını belirterek, “İhalelerin kârı AKP’li yöneticiler tarafından paylaşılıyor, vergisi şirkete ödettiriliyor” dedi. CHP Hatay Milletvekili Gökhan Durgun, 9 Kasım 2006’da düzenlediği basın toplantısında, işadamı Harun Özkan’ın sahibi olduğu Özgök inşaat şirketinin şimdiye kadar kamu kurum ve kuruluşlarından okul, hastane, dinlenme tesisleri yapılması gibi 151 ihale aldığını açıkladı. Durgun, buna karşın şirket sahibinin ihalelerin sadece beşinden haberdar olduğunu söyledi. Durgun, işlerin 7 ile 100 bin YTL arasında olduğunu kaydetti. Durgun, Özkan’ın imza sirküsüyle ihalelerdeki belgelerde şirket adına atılan imzaları dağıttı. KARA PARA, KAYIT DIŞI, AKP, ALİ DİBO’LAR YA DA 15 KAPİTALİST YOLSUZLUK ÖYKÜSÜ Temel Demirer, www.mavidefter.org Durgun, ihalelerin kârının, Özkan’ın amcasının oğlu olan eski AKP İskenderun İlçe Başkanı Muharrem Dingil tarafından paylaştırıldığını ileri sürdü. Durgun buna kanıt olarak da Dingil’in karalama kâğıdını basına gösterdi. Bu karalama kâğıdında “M. Soydan’ın hakkı 7 milyar 798 milyon (AKP Hatay Milletvekili), Bebek 250 milyar (Hatay’da tanınan bir ailenin soyadı), Sinan 35 milyar, Mehmet Pek 110 milyar, Tarık 140 milyar, Ali Boyacı 100 milyar, Sadettin 200 milyar, Yemek 10 milyar” ifadeleri dikkat çekti... “Ali Dibo” meselesi aslında sadece Hatay’la sınırlı değil; soru(n) bu özeli de fersah fersah aşan genele içkin... İşte birkaç örnek! * AKP iktidarında ilk Hatay’da ortaya çıkan ve daha sonra da birçok ilde tespit edilen ‘Ali Dibo’ Yozgat’ta suçüstü yakalandı. Bir trilyon ödenek ayrılan Çayıralan Devlet Hastanesi ihalesine girmek isteyen Üçler İnşaat’ın sahibi AKP İl Genel Meclisi üyesi Yusuf Fakılı’nın, AKP’li Çayıralan İlçe Belediye Başkanı Yusuf Coşan’dan sahte iş bitirme belgesi (yeterlilik belgesi) aldığı ortaya çıktı... * Ali Dibo iddialarına bir yenisi daha eklendi. AKP’nin talebi üzerine mülkiye müfettişleri, Isparta Belediye Başkanı Hasan Balaman ve Karaman Belediye Başkanı Ali Kantürk’ün ardından Bingöl Belediye Başkanı Hacı Ketenalp ve belediye yönetimi hakkında da inceleme başlattı... * Hatay’daki ‘Ali Dibo’ olayının ardından üç kentte daha yolsuzluk ve rüşvet iddiaları ortaya atıldı... Bingöl: AKP Bingöl Milletvekili Mahfuz Güler’in İş Kurumu Başkanı olan kardeşi Fesih Güler iş bulma vaadiyle rüşvet almakla suçlandı... Sinop: İl Başkanı Dursun Demirel’in ihalelere baskı yaptığı öne sürülüyor... Karaman: Belediye Başkanı Ali Kantürk ihalelerde düşük fiyat veren firmaları saf dışı bırakmakla suçlandı... KARA PARA, KAYIT DIŞI, AKP, ALİ DİBO’LAR YA DA 16 KAPİTALİST YOLSUZLUK ÖYKÜSÜ Temel Demirer, www.mavidefter.org II.2.2-) AKP ÇOCUKLARI! AKP çocukları! Başbakan Erdoğan’ın bir oğlu gemi aldı, damadı Berat Albayrak genel müdür oldu, Kemal Unakıtan’ın çocukları şirket kurdu! AKP’nin iktidara gelişinin ardından Başbakan Tayyip Erdoğan’ın çocukları başta olmak üzere kabine üyelerinin çocuklarının, ticaretten mesleki kariyerlerine kadar birçok alandaki hızlı yükselişi dikkat çekiyor. Bunun son örneği ise Erdoğan’ın damadı 26 yaşındaki Berat Albayrak’ın Çalık Holding’e genel müdür olarak atanması oldu. Kabine üyelerinin yakınlarının ticaretten yönetime kadar birçok alandaki hızlı yükselişine her geçen gün yenileri ekleniyor. Başbakan Erdoğan’ın büyük kızı Esra ile evlenen Berat Albayrak, Çalık Holding Genel Müdürlüğü’ne atandı. Damat Albayrak’ın oturduğu genel müdürlük koltuğunda daha önce ağabeyi Serhat Albayrak oturuyordu. Bu koltuk, ağabey Albayrak’ın 2006 yılında hükümete yakın bir gazeteye dönüşen Star’ın genel müdürlüğüne geçişiyle boşaldı. Erdoğan’ın büyük oğlu Burak Erdoğan da Safran 1 adlı kuru yük gemisini aldı. Bu, oğul Erdoğan’ın ortak olduğu MB Denizcilik şirketinin aldığı ilk gemi oldu. Ocak ayında kurulan MB Denizcilik’in ortakları 25 Ocak 2007 tarihli Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi’ne göre yüzde 50’şer payla Ahmet Burak Erdoğan ile Mecit Mert Çetinkaya olarak görünüyor. AKP kabinesinde çocuğu ilk gemi alan kişi Başbakan Erdoğan değildi. Ondan önce Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın oğlu Erkan Yıldırım da gemi almıştı. AKP’li bakanlar arasında ticarette en aktif olanlar ise Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın çocukları oldu. Unakıtan’ın oğlu Abdullah Unakıtan önce yem, sonra tavuk, yumurta derken, Türkiye’de kuş gribinin görülmesinin ardından pastörize likit yumurta ile adını duyurdu. Tavukçuluk yapan Abdullah Unakıtan, 4 Ağustos 2003’te yüzde 20 gümrük vergisiyle 4 bin ton mısır ithal etmiş, 8 Ağustos’ta vergi oranı yüzde 45’e yükselmişti. Önceden haber alıp ithalat yaptığı iddialarıyla eleştirilen Abdullah Unakıtan, 2004 yılından itibaren kardeşleri Zeynep Basutçu ve Fatma Unıkatan ile birlikte kendi aile şirketi grubunu oluşturdu. Maliye Bakanı Unakıtan’ın çocukları, AB Gıda, Serab Gıda, Telemobil, FAB Gıda ve SAB Makine şirketlerini kurdular. AKP’deki Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın çocuklarına daha uzun bir parantez açmak gerekiyor! KARA PARA, KAYIT DIŞI, AKP, ALİ DİBO’LAR YA DA 17 KAPİTALİST YOLSUZLUK ÖYKÜSÜ Temel Demirer, www.mavidefter.org CHP, Tekel Tokat Sigara Fabrikası’na 13 adet sert kutu makinesi kiralanması olayıyla ilgili olarak Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın oğlu Abdullah Unakıtan ve yedi kişi hakkında suç duyurusunda bulundu. Kadıköy Cumhuriyet Savcılığı’na verilen dilekçede Abdullah Unakıtan, Şenol Çelik ve Murat Ülker hakkında “çete oluşturmak” dahil 4 suçlamada bulunuldu. CHP Grup Başkanvekili ve Konya Milletvekili Atilla Kart imzasıyla Kadıköy Cumhuriyet Savcılığı’na gönderilmek üzere Ankara Cumhuriyet Savcılığı’na verilen dilekçede, Tekel’e yüksek bedelle ikinci el makine kiralama işini alan Şenol Çelik ve Abdullah Unakıtan, para işlerinin yapıldığı Family Finans’ın sahibi Murat Ülker ile ikinci el makineleri ‘yeni’ diye Türkiye’ye gönderen İspanyol MTS firmasının sahip ve yetkilileri hakkında çete suçlarının yargılandığı “4422 sayılı Çıkar Amaçlı Suç Örgütleriyle Mücadele Kanunu” gereği dava açılması istendi. Şüpheliler hakkında ayrıca “ihaleye fesat karıştırma”, “kaçak işçi çalıştırma” ve “kara para aklama” suçlarından dava açılması talep edildi. İkinci el makine ithalatına adı karışan Tekel Genel müdürü Sezai Ensari ve 9 kişi hakkında “ihaleye fesat karıştırma” davasından beraat kararı çıkmasına rağmen “evrakta sahtecilikten” yargılamanın da sürdüğü belirtildi. Ayrıca Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın çocukları Abdullah Unakıtan, Zeynep Basutçu ve Fatma Unakıtan’a ait ‘Telemobil’ adlı şirketin 2006 yılında Özelleştirme İdaresi Başkanlığı tarafından Akfen Grubu ve Singapurlu SPA konsorsiyumuna satılan Mersin Limanı’na 2 milyon dolarlık terminal işletim sistemi sattığının ortaya çıkması etik sorununu da gündeme getirdi. Olay ilk kez Fatih Altaylı’nın Gazeteport’taki köşesinde, ‘Bu yolsuzluk haberini başka yerde göremezsiniz’ başlığıyla yer aldı. Haberde Altaylı, Unakıtan’a bağlı olan Özelleştirme İdaresi tarafından özelleştirilen Mersin Limanı’na aynı bakanın çocuklarına ait şirket tarafından 150 bin doları peşin olmak üzere 2 milyon dolara güvenlik sistemi satılmasının Batılı ülkelerde günlerce manşet olacağını ifade ediyordu. Yeniden AKP’nin çocuklarına dönersek: Berhan Şimşek 21 Mart 2007’de parlamentoda düzenlediği basın toplantısında Başbakan Erdoğan’a gönderdiği 9 sayfalık mektubu okudu. Mektubu “milyonlarca işsiz genç ve KPSS’ye giren 1 milyon 850 bin genç adına” yazdığını vurgulayan Şimşek, “Sizin iktidar olduğunuz dönemde, özellikle kaymakam adayları, müfettiş yardımcıları ve uzman yardımcısı adayları mülakatlarda büyük haksızlıklara uğradılar. Madalyonun diğer yüzünde ise başlarına ‘AKP kuşu’ konan çocuklar var” dedi. KARA PARA, KAYIT DIŞI, AKP, ALİ DİBO’LAR YA DA 18 KAPİTALİST YOLSUZLUK ÖYKÜSÜ Temel Demirer, www.mavidefter.org II.2.3-) SAMSUN FOYASI AKP’li Samsun Büyükşehir Belediyesi’nin ‘İhaleye fesat karıştırmak’, ‘rüşvet’ ve ‘dolandırıcılık’la suçlanan başkanvekili Adnan Bahadır ile genel sekreteri Kenan Şara tutuklandı. Dinlenen telefonlarda ise 50 bin-200 bin YTL’lik rüşvet pazarlıkları vardı... Samsunspor’a yardım adı altında akaryakıt bayilerine imara aykırı ruhsat verildiğinin ortaya çıkmasının ardından başlatılan ‘A Takımı’ operasyonu, Büyükşehir Belediyesi’ni sarstı. AKP’li Büyükşehir Belediyesi’ne yönelik rüşvet operasyonunda gözaltına alınıp serbest bırakılan 63 kişiden, Büyükşehir Belediye Başkanvekili Adnan Bahadır ile Genel Sekreter Kenan Şara hakkında bir üst mahkemede tutuklama kararı çıkarıldı Operasyon, savcılık izniyle zanlıların telefonlarının beş ay dinlenmesinden sonra başlamıştı. Akaryakıt bayileri arasında çeşitli tarihlerde geçen telefon konuşmalarında, “Bu belediye milleti haraca bağlamış, 200 milyarlardan bahsediyorlar”, “150 milyar hesabına yatırdım. 50 milyar da elden verdim” gibi diyalogların olduğu öne sürülmüştü... Konuya ilişkin olarak Samsun Cumhuriyet Başsavcılığı’nın Büyükşehir Belediye Başkanı ve yöneticileri hakkında hazırladığı iddianamede, cami yardımı olarak toplanan paraların zimmete geçirildiği, usulsüzlükle elde edilen kara paraların Samsunspor üzerinden akladığına iddia edildi. Aralarında Samsun Büyükşehir Belediye Başkanı Yusuf Ziya Yılmaz, Başkan Vekili Adnan Bahadır, Genel Sekreter Kenan Şara, Fen İşleri Müdürü Sefer Arlı, Meclis Üyesi Lütfü Parlak, işadamı Hasan Uçak, SASKİ Genel Müdürü Coşkun Öncel, AKP İl Başkan Yardımcısı Fikret Kademoğlu ve işadamlarının da bulunduğu toplam 43 kişi hakkında, “zincirleme şekilde rüşvet almak”, “ihaleye fesat karıştırmak”, “rüşvete aracılık etmek”, “rüşvet almak-vermek” suçlarından 9 yıldan 49 yıla kadar değişen hapis cezaları isteniyor. Kamu görevi yapan zanlıların, işadamları, dolmuş ve otobüs sürücülerinden, Samsunspor’a, camiye, belediyeye yardım adı altında milyonlarca dolar aldıkları, belediyenin malını belediye fahiş fiyatla sattıkları, Samsunspor üzerinden para akladıkları belirtilen iddianamede suçlamaları sıralanıyordu... Sanıklardan AKP İl Başkan Yardımcısı Fikret Kademoğlu ve Tekkeköy Belediyesi Başkan Yardımcısı Necip Çift “rüşvete aracılık etme”, AKP’li Büyükşehir Belediyesi Başkan Vekili Adnan Bahadır ve Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreteri Kenan Şara “rüşvet alma, ihaleye fesat karıştırma, suçtan kaynaklanan mal varlığının değerini aklama”, işadamları Hasan Uçak, Ahmet Özmen, Mustafa Yurt “ihaleye fesat karıştırmak”, Gürkan Çavuşoğlu “rüşvet verme”kle, Tarkan Yılmaz, Ufuk Karaca, Mahmut Kaplan “rüşvete aracılık yapma” suçlamalarıyla ilgili sorgulandı... KARA PARA, KAYIT DIŞI, AKP, ALİ DİBO’LAR YA DA 19 KAPİTALİST YOLSUZLUK ÖYKÜSÜ Temel Demirer, www.mavidefter.org II.2.4-) ÇORUM ÖRNEĞİ Hikâye malûm: Rüşvet suçundan Çorum’da yargılanan AKP’li biri eski 2 belediye başkan yardımcısı ve 3 meclis üyesi hapis cezasına çarptırıldı. 4 sanığın cezası iyi hâlden ertelendi, eski başkan yardımcısı Seven’e ise 2 yıl 1 ay hapis verildi. Çorum’da rüşvet iddiasıyla hâkim önüne çıkan AKP’li Belediye Başkan Yardımcısı Hüseyin Kılıç ve meclis üyelerinin de aralarında bulunduğu 5 sanık, çeşitli hapis cezalarına çarptırıldı. Bir süre önce inşaat sahibi Zehra Tuncel, mülkiye müfettişlerine, belediyenin inşaat sahiplerine haksız ve hukuksuz şekilde kat artışı verdiği yönünde yazılı şikayette bulunmuştu. Şikayet üzerine harekete geçen müfettişler, o dönemde Belediye Başkan Yardımcısı olarak görev yapan Selim Seven’in makam odasında inceleme yapmış, kasada, bir isim listesi ve yaklaşık 300 bin YTL’lik çek ve senet tespit etmişti. Çorum Ağır Ceza Mahkemesi’nde açılan davada tutuksuz yargılanan Çorum Belediye Başkan Yardımcısı Hüseyin Kılıç, Belediye Meclis üyeleri Nurettin Yıldırım, Ömer Dinç, Ahmet Yetim, eski Belediye Başkan Yardımcısı Selim Seven hâkim önüne çıktı. “İrtikap” iddiasıyla açılan davada Başkan Hüseyin Turgut Bayraktar, sanıklardan Ömer Dinç, Nurettin Yıldırım ve Ahmet Yetim’in 1’er yıl 15’er gün, Belediye Başkan Yardımcısı Hüseyin Kılıç’ın 1 yıl 6 ay 22 gün, eski Belediye Başkan Yardımcısı Selim Seven’in de 2 yıl 1 ay 7 gün hapis cezasına çarptırılmasına karar verdi. Mahkeme, sanıklardan eski Belediye Başkan Yardımcısı Selim Seven’in dışındaki 4 sanığın cezasını, dava sürecindeki iyi hâllerini göz önüne alarak erteledi. Sonrasına gelince.... Milliyet gazetesinin ortaya çıkardığı Çorum Belediyesi’ndeki rüşvet iddialarının ardından “irtikap” suçundan hapis cezasına çarptırılan eski Belediye Başkan Yardımcısı Selim Seven ile 4 AKP’linin belediyede aktif görev almaları AKP’de sıkıntı yarattı. AKP yönetimi, önce belediyedeki görevlerinden ayrılan, ancak ceza almalarının ardından İmar Komisyonu üyeliklerine seçilen Seven ve eski İmar Komisyonu Başkanı Nurettin Yıldırım, Encümen üyesi seçilen eski Belediye Meclis üyesi Ahmet Yetim ve Ömer Dinç ile Belediye Başkan Yardımcısı Hüseyin Kılıç’ın belediyedeki görevlerinden ayrılmalarını istedi. Bu talimata uyulmaması üzerine beş partili AKP’den ihraç istemiyle disipline sevk edildi. Çorum Belediyesi’nde rüşvet karşılığı kat artırımı izni verdiği ihbarları üzerine yapılan soruşturmada, Seven’in odasında bulunan çelik kasadaki “AKP İl Başkanlığı” yazılı zarfların içinde çekler ele geçirilmişti. Soruşturmanın ardından “irtikap” suçlamasıyla Ağır Ceza KARA PARA, KAYIT DIŞI, AKP, ALİ DİBO’LAR YA DA 20 KAPİTALİST YOLSUZLUK ÖYKÜSÜ Temel Demirer, www.mavidefter.org Mahkemesi’nde yargılanan beş Belediye Meclis üyesinden Dinç, Yıldırım ve Yetim 1’er yıl 15’er gün, Kılıç 1 yıl 6 ay 22 gün, Seven de 2 yıl 1 ay 7 gün hapis cezasına çarptırılmıştı. Sanıklar kararın ardından temyize başvurmuşlardı. Yargılama başlayınca kasasında kayıtsız hamiline çekler bulunan Seven ile rüşvet karşılığı kat izni verdiği iddia edilen Yıldırım, genel merkezin isteği üzerine istifa etmişti. Ancak skandal patladığında İmar Komisyonu’nda olan Dinç ile Yetim’in ceza aldıktan sonra encümen üyeliğine, Seven ile Yıldırım’ın da İmar Komisyonu üyeliğine getirilmeleri şaşkınlık yarattı! II.2.5-) BEL-PA CURCUNASI Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, imam nikâhlı eşine 1 milyon YTL ile beş ev verdiği ortaya çıkan BEL-PA Genel Müdürü Yalçın Beyaz hakkında soruşturma başlattı. Skandalın ortaya çıktığı gün, “Yalçın Beyaz, zaten varlıklı biridir. Yolsuzluk yapması mümkün değil” diyen Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek ise, Beyaz’ın malvarlığıyla ilgili araştırma başlattı. Beyaz’ın bir süre birlikte yaşadığı Bendigar Cengiz, Milliyet’e verdiği demeçte, “Beni konuşturmasınlar. Gökçek ve Beyaz’ın kimlerle arsa aldıklarını açıklarım” demişti. Beyaz’ın, sekreteri için terk ettiği imam nikâhlı eşinin, kendisinden tehditle 500 bin YTL nakit ve 500 bin YTL tutarında senet gaspettiği iddiasıyla savcılığa başvurduğu ortaya çıkmıştı. Beyaz’ın aşk uğruna başına gelenler, ‘Ankara’nın İSKİ’si patladı’ diye yorumlanmıştı. Beyaz’ın resmi nikâhlı bir eşi de var. Beyaz’a gelince: Gazeteci Uysal, bir dönem birlikte çalıştığı Yalçın Beyaz’ın ‘iş hayatına’ atılışını anlattı. Sevgililerine aldığı villalar ve 1 trilyon lira kaptırmasıyla gündeme gelen eski Bel-Pa Genel Müdürü Beyaz’ın iddia ettiği gibi “varlıklı” olmadığı, 1980’li yıllarda çaycı olarak iş yaşamına başladığı ortaya çıktı. Gazeteci Ünal İnanç, Beyaz’ın 1980’de THA’ya gelerek kendisine “Yatalak bir annem var, yaşlı bir babam var, açız” diyerek iş istediğini söyledi. Gazeteci Uysal da Beyaz’ın “yoksul” günlerini www.sansursuz.com internet sitesindeki köşesinde kaleme aldı. Uysal, ajansın demokrat oluşu nedeniyle Milliyetçi Cephe’nin hışmına uğradığını belirterek Beyaz’ın 20’li yaşlarındaki durumunu şöyle anlattı: “Gecekondulu bir çocuk, ama fırlatma mı fırlatma! Lise terk, ama yaptığı iş eğitim gerektirmiyor. Önemli bir haber gelirse bize haber verecek ya da gece bir haber yazdırırsak onu merkeze gönderecek. Oğlanı gececi diye aldık, ama sabah en erken o geliyor ajansa; yani kapıyı ilk o açıyor, çayı demliyor. Bütün gün ayak işlerini de yapıyor...” KARA PARA, KAYIT DIŞI, AKP, ALİ DİBO’LAR YA DA 21 KAPİTALİST YOLSUZLUK ÖYKÜSÜ Temel Demirer, www.mavidefter.org Uysal, birkaç ay sonra ajansın Ankara temsilcisinin Beyaz’ı işten attığını belirterek nedenini şöyle açıkladı: “Güngör Ağabey sinirli. Gece, Bakanlıklar’da yürürken, bu fırlatma ne yapıyor diye ajansa uğramış. İçeri girmiş ki, bizimki arkadaşlarını almış içeri, âlem yapıyor. Haber yazdığımız kâğıtların üzerinde helvalar, peynirler, içki şişeleri. Hepsini tekme tokat kovmuş. Gececi oğlana da ‘Bir daha gelme buraya’ diye bağırıp tekme atmış. Ertesi sabah ajansa gelmiş ki bizim fırlatma yine içeride, çay demliyor. İkinci kez bir daha dövüp atmış dışarıya.” Evet, milliyetçi-muhafazakâr Beyaz’ın hikâyesinin bir kesti bu, böyle! Devam edelim: İmam nikâhlı sevgilisi Bendigar Cengiz’in “Son 3 yılda arsa işinden milyonlar kazandı” dediği eski Bel-Pa Genel Müdürü Yalçın Beyaz’ın, eski sekreteri, yeni sevgilisi Füsun Çağlayan’a bir villa ve daire aldığı ortaya çıktı. Mal varlığı üzerinde soruşturma başlatılan Yalçın Beyaz’ın sevgilisi Füsun Çağlayan’a aldığı villa, Ankara’nın yeni yerleşim merkezi Eryaman’da bulunuyor. Eryaman Doğakent Çamlık Sitesi’ndeki evin iç dekorasyonunun da bizzat Beyaz tarafından yaptırıldığı öne sürüldü. Beyaz’ın, bir dönem başkanlığını yaptığı ve bazı usulsüzlükler yüzünden mahkûm olduğu Öz Ahi Kent Kooperatifi’nden de Çağlayan’a bir daire aldığı iddia edildi. Resmi nikahlı eşinden 4 çocuğu olan Beyaz’ın, eski sekreteri, yeni sevgilisi Füsun Çağlayan’dan da iki çocuğu bulunuyor. Yalçın Beyaz’ın, Ağustos 2003’te MOT adı altında bir anonim şirket kurduğu da belirlendi. MOT Grup, motorlu araçlar, inşaat, bilgisayar, eğitim, gıda, tekstil, turizm, ithalat, ihracat anonim şirketi, 250 bin YTL sermaye ile kuruldu. Ticaret Sicil Kayıtlarına göre, şirketin ortakları arasında Gökçek’in oğulları Ahmet ve Osman Gökçek de bulunuyor. Şirketin diğer ortakları Yakup Demirkale ve Nazım Süpürgeci. Şirketin hisse yüzdeleri ve hisse tutarları 13 Haziran 2006’da yapılan fesih genel kurulu cetvelinde, “Ahmet Gökçek 85 bin, Osman Gökçek 82 bin 500, Yalçın Beyaz 40 bin, Yakup Demirkale 40 bin, Nazım Süpürgeci 2 bin 500 YTL” olarak gösterildi. Şirket 2006 yılında faaliyetine son verdi. Bunlara bir diğer ek de şu: Başkentte patlayan ‘İSKİ’ skandalının kadın kahramanı Bengidar Cengiz’in, AKP Van eski Milletvekili Ejder Arvas’la akraba olduğu ve kurdukları şirketlerde milyonlarca liralık hisseleri bulunduğu ortaya çıktı. Cengiz’in, Arvas’ın oğlu Rıdvan Arvas’la iş ortaklığı bulunduğu da tespit edildi. Bemera İnşaat Gıda, Temizlik, Petrol, İthalat ve İhracat Ltd. Şti. adlı kuruluşun tescil tarihi 1 Mayıs 2005. Sermayesi 100 milyon YTL olan şirketin 55 milyon YTL’lik hissedarı Bendigar Cengiz görünürken, 30 milyon YTL’lik hisse 26 yaşındaki Arvas’a ait. Şirketin 15 milyon YTL’lik hissedarı ise Bendigar Cengiz’in ilk eşinden olan kızı 27 yaşındaki Leyla Akyüz. KARA PARA, KAYIT DIŞI, AKP, ALİ DİBO’LAR YA DA 22 KAPİTALİST YOLSUZLUK ÖYKÜSÜ Temel Demirer, www.mavidefter.org Bengidar Cengiz, para kazanmasında eski sevgilisi Yalçın Beyaz’ın herhangi bir katkısı bulunmadığını öne sürüp, “Ben para kazanmayı bilen biriyim. Arsa alır satarım. Yurtdışında mal alınacak, satılacak paramı onlara veririm, onlar da değerlendirirler. Yalçın beyin bunlar bir alâkâsı yoktur. Melih Gökçek’in yakın adamıydı ama bana bir katkısı olmadı,” dedi. Ve nihayet Bel-Pa skandalının başkahramanı eski genel müdür Yalçın Beyaz’ın makam şoförü Faruk Özalkan da gayimenkul zengini çıktı. 760 YTL maaşı olan Özalkan’ın Ankara’nın gelişen yol güzergâhı üzerinde toplam 1.5 milyon YTL değerinde 12 dönüm arsa satın aldığı belirlendi. Bu arsalara imar izni verilince bu rakam, dört katına kadar yükselecek. Özalkan’ın üzerinde ayrıca üç de daire görünüyor. Bu arada Yalçın Beyaz’ın hakkındaki davalar yüzünden, mal varlığını gizlemek için şoförünü kullandığı yolunda iddialar da ortaya atıldı. Bel-Pa skandalında tanık olarak ifade veren ve “Yalçın bey telefon açıp acil 500 bin YTL getirmemi istedi. Ben de bazı işadamlarından parayı denkleştirip götürüp teslim ettim” diyen 760 YTL maaşlı makam şoförü gayrimenkul yatırımları için, Ankara’nın Susuz bölgesini seçti. Metro geçecek arazileri toplayan Özalbalkan iki günde dört arsa satın aldı. II.2.6-) İSLÂMİ SERMAYENİN YİMPAŞ’I AKP’nin öyküsü, aynı zamanda ve kaçınılmaz olarak İslâmi sermayenin de Yimpaşvari hikâyesidir. İslâmi sermayenin YİMPAŞ’ı. Nedir Yimpaş vakası? Yimpaş bir şirketin adı. 44 bin ortağa ulaşmış. Kurulurken de demiş ki: Faiz haramdır; paranızı helal para olarak değerlendirin; biz faiz değil, kâr payı dağıtıyoruz! Üstelik, Almanya’da normal banka faizleri yüzde 2’lerde seyrederken, Yimpaş kâr payı adı altında yüzde 30 gibi fantastik düzeylere çıkmış... Para daha çok Almanya ağırlıklı olarak toplanmış. Hollanda ve İsviçre’deki Türk vatandaşlarına da ulaşılmış. Birçok yerde camilerin mekân seçildiği, hatta imamların seferber edildiği söyleniyor. KARA PARA, KAYIT DIŞI, AKP, ALİ DİBO’LAR YA DA 23 KAPİTALİST YOLSUZLUK ÖYKÜSÜ Temel Demirer, www.mavidefter.org Oluk gibi para akmaya başlamış Yimpaş’a... Ama anlaşılan bir süre sonra değirmenin suyu kesilmiş. Çünkü, bir yerde o klasik saadet zinciri tıpkı 1980’lerin başındaki ‘bankerlik krizi’nde olduğu gibi kopuvermiş... Böylece, 1980’li yılların bankerzedeleri gibi Yimpaş mağdurları özellikle Almanya’da feryat etmeye başlamışlar. Sonraki gelişmeler şöyle: 1) Almanya’da Mannheim Savcılığı’nın girişimiyle 20 klasörlük bir Yimpaş dosyası oluşturulmuş. 25 yıldır şirketin Yönetim Kurulu Başkanlığı’nı yapmakta olan Dursun Uyar hakkında nitelikli dolandırıcılık, sahtekârlık, usulsüz para toplama iddialarıyla uluslararası tutuklama emri çıkarılmış... Dahası var: Dursun Uyar, Türkiye’de hiçbir şey yokmuş gibi dolaşmaya devam ediyor. 2) Türkiye’de Sermaye Piyasası Kurulu (SPK), Yimpaş’ın ‘usulsüz para topladığı’ gerekçesiyle mahkemeye başvuruyor. Mahkeme, Dursun Uyar’ı üç yıl hapis ve 15 milyar lira para cezasına mahkûm ediyor. Dava, Yargıtay aşamasında. İlginç olan şu: Dava, Yargıtay’da birkaç ay daha görüşülmezse, zaman aşımından dolayı düşecek ve Turgut Uyar cezadan kurtulabilecek. Bir başka deyişle: Adalet çarkı yavaş! 3) Yimpaş vakası ve Dursun Uyar olayında üçüncü ayağı da İsviçre oluşturuyor. Bu ülkeden 14 dosyalık bir dava dosyası Türkiye’ye, Adalet Bakanlığı’na gönderiliyor. İlginç nokta şu: Dosya bir yıldır Adalet Bakanlığı’nda yatıyor. Adalet çarkı yavaş işliyor. 4) Parlamentoda bir araştırma komisyonu var Yimpaş’la ilgili. KARA PARA, KAYIT DIŞI, AKP, ALİ DİBO’LAR YA DA 24 KAPİTALİST YOLSUZLUK ÖYKÜSÜ Temel Demirer, www.mavidefter.org Komisyonun AKP’li Başkanı Telat Karapınar, geçen gün yaptığı açıklamada Yimpaş’ı suçluyor, halka izinsiz arz yapılarak suç işlendiğini belirtiyordu. 5) Beşinci noktaya gelince... Yimpaş Yönetim Kurulu Başkanı Dursun Uyar’ın bazı AKP’li çevrelerle, bakan ve milletvekilleriyle tanışıklığı, yakınlığı suyun yüzüne vuruyor. 6) Yimpaş’ın 3 milyar euro topladığı belirtiliyor. Almanya’dan sonra paranın Türkiye’ye, Kazakistan’a, İran’a, Avustralya’ya, Doha’ya yatırım amaçlı dağıldığı anlaşılıyor. Büyük bir para trafiği var gündemde... Devam edelim: 1988-2002 arasında 14 yıl süreyle YİMPAŞ’ta üst düzey görevlerde çalışan Yahya Öcal, projektörleri Devlet Bakanı Beşir Atalay üzerine çeviriyor: “Basında bazı bakanlar Dursun Uyar’la birlikte çekilmiş fotoğraflarından dolayı YİMPAŞ’la ilişkilendiriliyor; ama YİMPAŞ’la organik bağı olan ve YİMPAŞ’ta fiilen çalışmış olan Devlet Bakanı Beşir Atalay’dan nedense söz edilmiyor.” Atalay’ın YİMPAŞ’ta danışman olarak çalıştığı, Cumhuriyet’in manşetindeydi. Atalay’ın kurucusu olduğu araştırma şirketi ANAR’ın, YİMPAŞ tarafından finanse edildiği de Alman Die Welt gazetesine atfen Milliyet’te yer aldı. YİMPAŞ’ın eski yöneticisi Öcal, ANAR’ın kuruluşunda katkısı olan o dönemin YİMPAŞ Ankara temsilcisi Veli Korkmaz’ın, şu anda Kırıkkale Belediye Başkanı, Atalay’ın da Kırıkkaleli olmasına dikkat çekiyor. Veli Korkmaz’ın Alman resmi makamları tarafından arandığı sırada, mart 2004’te AKP’den Kırıkkale Belediye Başkanı olduğunu bildiren Cumhuriyet, YİMPAŞ’la AKP’nin iç içeliğini gösteren başka örnekler de veriyor: YİMPAŞ’ın Kahramanmaraş şubesini kuran Fatih Arıkan, AKP Kahramanmaraş milletvekili olarak TBMM’de. 10 Mayıs 1997’de Esenboğa Havaalanı’nda 24 kilo kaçak altınla yakalanan Kadir Şöhret, şu anda hem YİMPAŞ Yönetim Kurulu üyesi, hem de Yozgat Belediyesi’nin AKP’li Belediye Meclisi üyesi. Cenazesinde çekilen bir kare fotoğrafın uzun yıllar konuşulacağı rahmetli AKP Yozgat Milletvekili İlyas Arslan, YİMPAŞ’ın kurucularındandı ve 15 yıl yöneticiliğini yapmıştı. KARA PARA, KAYIT DIŞI, AKP, ALİ DİBO’LAR YA DA 25 KAPİTALİST YOLSUZLUK ÖYKÜSÜ Temel Demirer, www.mavidefter.org İsviçre’den gelen Marie Anne Cobus imzalı e-posta ise Hanefi Avcı’nın AKP hükümeti döneminde, Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Dairesi Başkanlığı görevinden alınmasında, elindeki kabarık YİMPAŞ dosyasının da payı bulunduğuna işaret ediyor. Din-ticaret ilişkisinin böyle kurulduğuna ilişkin pek çok örnek var. Tüm bunlara Yimpaş Holding Yönetim Kurulu Başkanı Dursun Uyar hakkında ilginç notları da ekleyelim: Almanya’da Interpol tarafından difüzyonla aranırken, 4 bakanla birlikte cenaze namazında saf tutan, bayramlaşma töreninde vali ve emniyet müdürüyle tokalaşan Yimpaş Holding Yönetim Kurulu Başkanı Dursun Uyar’ın, gurbetçilerden toplayarak batırdığı iddia edilen paranın yaklaşık 200 milyon euro olduğu ortaya çıktı. Almanya’daki 11 şirketi iflas eden veya kayyuma devredilen Uyar, toplanan paraların batırıldığı iddialarına “Türk cumhuriyetlerindeki yatırımları finanse etmek için içini boşalttık. Batmadı” yanıtını verdi. Uyar, Yimpaş mağdurlarına da ancak açılan davaları kazanmaları hâlinde ödeme yapılabileceğini kaydetti. Almanya’nın “uluslararası tutuklama kararı” ile aradığı Yimpaş Holding Yönetim Kurulu Başkanı Dursun Uyar ile 10 Yimpaş yöneticisi Türkiye’de “zamanaşımına” koşuyor. Uyar ve 10 Yimpaş yöneticisinin ikişer yıl hapis ve 10 bin YTL ağır hapis cezası aldığı davada “7.5 yıllık” zamanaşımı süresinin dolmasına yalnızca “3 ay” kaldı. Uyar’ın da aralarında bulunduğu 11 Yimpaş yöneticisi hakkında Yargıtay’a taşınan dava 30 Haziran’a kadar karara bağlanmazsa toplam 22 yıllık hapis cezası zamanaşımından düşecek. Yine Uyar ve 10 Yimpaş yöneticisi hakkında bir başka suçlamadan verilen 7 bin 605’er YTL adli para cezası davasında da zamanaşımı süresi aynı tarihte dolacak. Yimpaş Holding Yönetim Kurulu Başkanı Dursun Uyar’ın, Şartla Salıverme Yasası kapsamına alınarak ertelenen 3 yıla kadar hapis cezası istemiyle yargılandığı davanın, aynı nitelikte yeni bir suç işlemesine rağmen yeniden ele alınmadan zaman aşımına sokulduğu ortaya çıktı. II.3-) CHP’NİN EDİRNE’Sİ! Yolsuzluk AKP’den MHP’ye uzanan güzergâhla sınırlı değil; bunun orta yerinde “İSKİ”den tanıdığımız CHP ve “son” örneğiyle Edirne’si de var. Öncelikle ve hemen şunu hatırlatalım: Daha önce, ‘Beyaz Ahtapot Operasyonu’nda gözaltına alınan Edirne’nin CHP’li Belediye Başkanı Hamdi Sedefçi ve 21 kişi Belediye Sarayı’nın 21 milyon YTL’ye satışı ile içme suyu imtiyazlarının 30 yıllığına devreden ihalelerden rüşvet aldıkları iddiasıyla göz altına alındı. KARA PARA, KAYIT DIŞI, AKP, ALİ DİBO’LAR YA DA 26 KAPİTALİST YOLSUZLUK ÖYKÜSÜ Temel Demirer, www.mavidefter.org Yani mümtaz ve maruf bir CHP’li şahsiyet konuya mevzu olan... Konu ise şu: Edirne Belediyesi’nde yapılan aramada bitme aşamasında 20 Eylül 2007’de Gayri Menkul Proje Geliştirme İnşaat Taahhüt ve A.Ş.’ye 21 milyon 750 bin YTL’ye satılan Belediye Sarayı ve 14 Şubat 2008’de şehir içme suyunun 30 yıl süreyle imtiyaz hakkının devredilmesi ihaleleriyle ilgili dosyalara el konuldu. Su ihalesini onaylamak için süresi 5 Mart’ta dolan Başkan Sedefçi, “İstediğim fiyat verildi. Ancak, kamuoyuna derdimizi iyi anlatamadık” diyerek imtiyaz hakkının devrine engel olmuştu. Sedefçi, daha önce kendisine yönelik bir soruşturma yürütüldüğünü açıklamıştı. Belediye Sarayı satışını onayladığı gün savcılığa başvuran Sedefçi, ihalenin araştırılmasını istemişti. Sedefçi ‘Beyaz Ahtapot’ operasyonunda 2001’de ‘rüşvet aldığı’ iddiasıyla tutuklanmış, kamuoyunda ‘Rahşan Affı’ olarak bilinen Şartla Salıverme Yasası’yla tahliye edilmişti. Sedefçi, 11 Şubat 1999’da Ersin Balta tarafından sol ayağından vurulmuştu. Rezalet örnekleri çoğaltılabilir; ancak bu kadarı yeter değil mi? II.4-) RÜŞVET Mİ BAHŞİŞ Mİ? Ve bu yüz kızartıcı kapitalist yolsuzluk tablosunda bir olay daha yansıdı basına: Ankara’daki tapu dairelerinden birisinde memurların tümü rüşvet yedikleri iddiasıyla gözaltına alındı! Müdürleri de gözaltına alınanlar arasındaydı! Bir devlet dairesi toptan gözaltında olduğu için birkaç gün hizmet veremedi. Bu olay, rüşvetin ne kadar yaygın olduğunu, normal sayıldığını göstermesi açısından önemliydi. Bu ‘normal’i gözaltına alınanlar şöylece ifade ettiler: “Bizim aldığımız rüşvet değildi, bahşişti!” Evet, evet Tapu ve Kadastro Genel Müdürü Mehmet Zeki Atlı, “Türkiye’de hediye verme alışkanlığı var. Vatandaş memura 15-20 YTL bahşiş veriyor. Bu da rüşvet olarak yansıtılıyor” dedi... Yanlış duymadınız! Sonra da Mehmet Zeki Adlı’nın tapu çalışanlarının rüşvet değil, bahşiş aldığı yönündeki açıklamasını değerlendiren Bayındırlık ve İskân Bakanı Faruk Nafiz Özak, bahşiş ve rüşvetin birbirine karıştırılmaması gerektiğini, hukuki ve ahlâki olmayan her şeyin karşısında olduklarını söyledi; şaka değil, gerçek! Evet, evet ikinci bir Özal vakası yaşanıyor. Özal döneminde memur maaşlarının azlığı ve memurların bu maaşlarla geçinememesinin konu edildiği bir konuşmada, Özal memur KARA PARA, KAYIT DIŞI, AKP, ALİ DİBO’LAR YA DA 27 KAPİTALİST YOLSUZLUK ÖYKÜSÜ Temel Demirer, www.mavidefter.org maaşlarının artırılmasını “liberal politikaları” nedeniyle savunamadığı için, “memur bu maaşla nasıl geçinecek?” sorusuna “benim memurum işini bilir” veciz sözüyle yanıt vermişti. Bu söz sonra çok tartışıldı. Özal tarafından memurun rüşvet almasının savunulduğuna dair delil sayıldı. “Benim memurum işini bilir” anlayışı, bugün AKP tarafından yaşatılıyor. Özal ile aynı liberal, yani işçi-emekçi düşmanı politikaları takip ettikleri için emekçilere yaşayabilecekleri bir ücreti savunmamak adına rüşveti savunuyorlar. “Bahşiş mi, rüşvet mi”? Aslı olmayan bu “düalite” konusunda Ercan Kumcu şunu diyor: “Aslında, ‘bahşiş, rüşvetin kıyafet değiştirmiş hâlidir.’ Doğu toplumları işi kılıfına uydurmak için rüşvete bahşiş demektedirler... Rüşvet bir rant geliridir. Otoritenin gelişi güzel kullanılmasına yol açan fiyat mekanizmasının bir parçasıdır. Otoriteyi amaçları dışında kullanmak anlamına gelir. Doğu toplumlarında, rüşvet uygulaması yaygınlaştırılarak ‘bahşiş’ adı altında, herhangi bir rant söz konusu olmadığı hâlde, bazı devlet görevlilerine ek gelir sağlanması söz konusu olmaktadır. Doğal olarak, kamuda bahşişin de yeri yoktur...” Ve bir uyarı da Kamu Etik Kurulu Başkanı Bilal Eryılmaz’dan: Kamuda bahşişin her türlüsünün yasak olduğunu vurgulayan Eryılmaz, “Bahşiş lokantada olur” dedi! III-) “SONUÇ YERİNE”: ÖZETİN ÖZETİ Bu bağlamda, başta söylediklerimize dönecek olursak, 1970’li yıllara dek kapitalizmin Huntington, Myrdal, Leff gibi ideologlarının yolsuzluğa, “gelişmekte olan ülkeler”de “sermaye birikimi”ni sağlayıcı bir araç olarak, “olumlu” bir anlam yüklediklerini görmüştük. 1970’lerin ikinci yarısında bu yaklaşımın tersine çevrilmesi, yolsuzluğun bu işlevini yitirmesinden değil, kapitalizmin neo-liberal fazında, “devletin küçültülmesi” olarak kodlanan, serbest piyasanın önünü alabildiğini açmaya yönelik bir retorik içi elverişli bir malzeme oluşturmasındandır. “Yolsuzluklar”ı yakın zaman öncesine dek “azgelişmiş ülkelerin kendine özgü birikim dinamiği” olarak alkışlayanların birdenbire “yolsuzluk düşmanı” kesilmesi, uluslar arası “şeffaflık” enstitülerinin devreye sokulması vb., yolsuzlukları gerçekten önleme niyetine -ya da kapitalist sistem içerisinde böyle bir olasılığın gerçekten varlığına- değil, yolsuzlukların sınır tanımayan özelleştirmelerin önünü açacak bir meşrulaştırma aracına, bir retorik malzemesine dönüştürülmesindendir. KARA PARA, KAYIT DIŞI, AKP, ALİ DİBO’LAR YA DA 28 KAPİTALİST YOLSUZLUK ÖYKÜSÜ Temel Demirer, www.mavidefter.org Oysa yolsuzluk(lar) 1970’ten önce ne iseler, o olmayı sürdürmektedir: sermaye transferi aracı. Egemen sınıflara kliyantel ilişkiler aracılığıyla yeni kesimleri katmanın yordamı; odacıdan mültimilyarder “girişimci” yaratma sanatı… “İlkel birikim çağı”nda iliği kurutulacak devasa sömürgelerden yoksun olan “yeni gelişmekte olan kapitalizm”lerin kapitalist üretme mekanizmaları… Bir de tabii, şu var: kapitalizmin mevcut durumunda emekçiler, yoksullar, kadınlar, ezilenler ne zaman durumlarının düzeltilmesine yönelik talepler yükseltseler, siyasetçiler, bürokratlar ve iş çevreleri hep bir ağızdan haykırmaktadır: “Kaynak yok!” Kaynak gerçekten “yok” mu? Vazgeçelim sermayeye teşvik, vergi indirimi, düşük faizli kredi, borç garantisi vb. olarak aktarılan devasa fonlardan, ya da bütçeye muazzam bir yük bindiren militarist aygıtın finansmanından, sadece yukarıda sıraladığım “yolsuzluklar”ın maliyeti trilyonları bulmaktadır. Ve bu trilyonlar, yoksulların, emekçilerin, ezilenlerin ceplerinden “uyanık girişimciler” yaratmanın araçlarıdır. Öyleyse bir kez daha vurgulayarak tamamlayayım diyeceklerimi: Yolsuzluk, kapitalizmin “önlenebilir” bir yan ürünü değil, zorunlu bir “mündemiç”idir. Ve onunla etkin bir mücadele, ancak ve ancak kapitalizme karşı mücadele ile mümkündür. 16 Mart 2008 12:29:55, Ankara. NOTLAR [1] Albert Einstein. [2] Jessica Williams, Dünyada Değişmesi Gereken 50 Gerçek, Aykırı Yay. [3] Selim Fuat, “Haramiler Düzeninde Mal Varlığı Tartışmaları ve Yolsuzluklar”, Marksist Tutum, No:12, Mart 2006, s.21. [4] Bu kapsamda rüşvet, hızlı para veya etkin yağ olarak adlandırılmaktadır. [5] Elliott, Kimberly (1997) “Corruption as an International Policy Problem: Overview and Recomendations”, Corruption and the Global Economy, Institute for International Economies, Washington, s.186. [6] Modernleşme okulunun önemli temsilcilerinden olan Huntington, yolsuzluğa ilişkin görüşlerini “modernleşme okulunun” argümanlarından (geleneksel/modern yapı ikiliği) hareketle açıklamaktadır. [7] Huntington, Samuel (1968) Political Order in Changing Societies, Yale University Press, s.59-72. [8] Leys.Colin (1965) “Whatis the Problem about Corruption?”, Journal of Modern African Sludies 3, no: 2’den aktaran Johnson, Michael (1996) “Public Officials, Private Interests, and Sustainable Democracy: Connections Between Politics and Coruption, Colgate University, NewYork, s.1. [9] Myrdal, Gunnar (1968) “Asian Drama: An Inquiry into the Poverty of Nations”, vol II, New York: Pantheon’dan aktaran Berg, Erlend (2001) “How Should Corruption be Measured?”, London School of Economics, s.6. [10] Leff, Nathaniel H. (1964) “Economic Dcvelopmenf through Bureaucratic Corruption”, American Behavioral Scientist, 8:3-I4’den aktaran Başar, Selim (tarihsiz) Yolsuzlukların Yabancı Sermaye Üzerindeki Etkisi, Atatürk Üniversitesi, İİBF. [11] Nuray Ergüneş, Bankalar, Birikim, Yolsuzluk-1980 Sonrası Türkiye’de Bankacılık Sektörü, SAV Yay., 2008, s.27-31. KARA PARA, KAYIT DIŞI, AKP, ALİ DİBO’LAR YA DA 29 KAPİTALİST YOLSUZLUK ÖYKÜSÜ Temel Demirer, www.mavidefter.org [12] Oktay Ekşi, “Kara Para Raporu...”, Hürriyet, 20 Mart 2007, s.17. [13] Aslıhan Aykaç, “Türkiye’nin Yolsuzluk Sicili”, Radikal İki, 5 Kasım 2006, s.4. [14] İlhan Taşcı, Maskesiz Soygun, Siyah Beyaz Yay., 2007. [15] Ali Sirmen, “Türban Neleri Örtüyor?”, Cumhuriyet, 12 Şubat 2008, s.4. KARA PARA, KAYIT DIŞI, AKP, ALİ DİBO’LAR YA DA 30 KAPİTALİST YOLSUZLUK ÖYKÜSÜ Temel Demirer, www.mavidefter.org