Rüzgar Türbini Gürültüsü, Sağlık Etkileri ve Düzenleme Önerileri
Transkript
Rüzgar Türbini Gürültüsü, Sağlık Etkileri ve Düzenleme Önerileri
NOVOSİM MÜHENDİSLİK Rüzgar Türbini Gürültüsü, Sağlık Etkileri ve Düzenleme Önerileri Rapor No.1 Mert Doğanlı 15 Kasım 2010 Giriş Karbon salınımları ve global ısınmaya karşı , yine artmakta olan enerji ihtiyacı nedeniyle bir çok farklı alternatif enerji sistemi geliştirildi. Bunların şu anda en yaygın ve artmakta olan en önemli örneği rüzgar türbinleridir. 2009 yılında yaşanılan global ekonomik krize rağmen, yeni rüzgar türbini yatırımları hem dünyada hem ülkemizde artmaya devam etti , ortalama artış ile %42 civarındadır (Global Rüzgar Enerjisi Raporu – “Global Wind Energy Report”, 2009). Özellikle ülkemiz gibi hızla gelişen ekonomilerde, enerji ihtiyacı sürekli artmaktadır. Bu nedenle hem konvansiyel hemde alternatif enerji sistemlerinde ihtiyaç duyulmaktadır. Şu anda ülkemizde faaliyete geçmiş 801 MW kapasitede rüzgar türbini çifliği (“wind farm”) bulunmakta ve yaklaşık 500 MW çiftliğin yapımı devam etmektedir. Toplam lisans sayısı ise bu değerlerin yaklaşık 5 katı civarındadır . Tabi yine en önemli ekonomik kazançlarından bir tanesi, önemli ölçüde istihdam yaratmasıdır. Örneğin Çin şu anda inşa edilmiş kapasite anlamında, Kuzey Amerika’dan sonra dünyada ikinciliğe yerleşmiş ve yaklaşık 30 adet rüzgar türbini üretim tesisi kurmuştur. Bunlardan iki tanesi (Sinovel, Goldwind) dünyanın en büyük 5 üreticisi arasına girmiştir (Global Rüzgar Enerjisi Raporu – “Global Wind Energy Report”, 2009). Rüzgar türbini çiftliklerinin oluşturulmasına paralel, gerekli kanuni düzenlemeler özellikle kullanımınm yaygın olduğu, Kuzey Amerika, Almanya, Hollanda, İsviçre, Danimarka gibi ülkelerde hızlıca güncellenmekte ve çevreye olan negatif etkilerin en aza indirilmesine çalışılmaktadır. Çevreye olan etkiler incelendiği zaman akla gelen konular, gürültü, görüntü kirliliği, gölge (“shadow flicker”), kuş ölümleri ve doğal hayatın (tarım arazisi) etkilenmesidir. Dolayısıyla, ekonomik gelişmenin ivmesini yavaşlatmadan, gerekli regülasyonları oluşturmak önem kazanmaktadır. Bir diğer önemli husus ise, ülkemizde kullanılacak türbinlerin kalite şartlarını sağlıyor olmasıdır. Bu makale, özellikle rüzgar türbini kaynaklı gürültü , olası etkileri ve rüzgar türbinlerine yakın yaşayan kişilerin en az etkilenmesi için önerileri içeren bir literatür taramasıdır. Şu anda özellikle rüzgar türbini gürültüsü insan sağlığı üzerine olası etkileri ile ilgili tartışmalar yapılmaktadır. Tahmin edilebileceği üzere, rüzgar türbini federasyonları (CWEA, EWEA, AWEA), bir grup akademisyen, doktorlar ve çevre gürültüsü uzmanları herhangi bir gürültü ve sağlık probleminin olmadığını savunmakta; buna karşılık, diğer bir grup ise özellikle gelen şikayetlerden yola çıkarak hem kısa vadeli problemler tespit ettiklerini hemde araştırmaların uzun vadeye yayılması ve kişilerin izlenmesi gerektiğini ortaya koymaktadırlar. Bu makalede, olası iddialar ve problemler ile ilgili bilgiler ve yeni yapılacak çiftliklerin yerleştirilmesi için öneriler verilmiştir. Novosim Mühendislik Tarih: 15.11.2010 2 Rüzgar Türbini Gürültüsü Rüzgar türbinlerindeki gürültü iki farklı nedenle ortaya çıkmaktadır. Bunların ilki vites kutusu, fan, dişli gibi sistem kaynaklı mekanik gürültü, ikincisi ise rüzgar-kanat etkileşmini nedeniyle oluşan aerodinamik gürültüdür. Günümüzde, mekanik kaynaklı gürültü büyük ölçüde önlenmiştir. Bu nedenle şu anda üzerinde ağırlıkla geliştirilme çalışmaları yapılan kısım aerodinamik gürültüdür (Wagner et. al., 1996 ; HGC Engineering, 2007). Ancak halen üretim kaynaklı mekanik gürültü (özellikle tonal ise) varsa, bunların mutlaka önlenmesi gereklidir. Aerodinamik gürültü kaynakları ise 3 ana başlık altında değerlendirilebilir (Wagner et. al.,1996); 1. Düşük frekanslı (<200 Hz), rotor ve kule arası etkileşimden kaynaklanan gürültü. 2. Giren akış türbülans gürültüsü (inflow-turbulence noise) ise atmosferde oluşan türbülans ve kanat ile etkileşimin sonucunda ortaya çıkmakta olan, geniş bantlı bir gürültüdür. 3. Kanat kaynaklı gürültü; kanat üzerinde oluşan sınır tabakasında kararsızlık oluşması veya yine sınır tabakasında oluşan girdapların (eddy) kanat yüzeyi ile etkileşime geçmesi sonucunda oluşmaktadır. Bu gürültüye farklı mekanizmalar neden olmaktadır, ancak şu anda bunların içinde üzerinde en çok çalışılan konu geniş spektrumlu kuyruk kısmı gürültüsüdür (“trailing edge noise”). Oerlemans (2009) tezinde, Gamesa G58 tipi bir rüzgar türbininde, bir mikrofon dizisi kullanarak (“acoustic array”) rüzgar türbinin çalışması esnasında, gürültü oluşan bölgesinin lokalizasyonu yapmıştır (Şekil 1). Şekil 1. Rüzgar türbini üzerine yansıtılmış gürültü haritası (Oerlemans, 2009). Novosim Mühendislik Tarih: 15.11.2010 3 Şekilde görüldüğü gibi, gürültü kaynağı kanadın ucu değil, ucuna yakın olan bir bölgedir ve rotor göbeğindeki kaynaktan daha güçlüdür. Yapılan çalışmalar frekans aralığının 500 Hz ile 2 kHz arasında olduğunu göstermektedir. Bu gürültüye ek olarak, şu anda algılayıcılar (türbin gürültüsüne maruz kalan kişiler) tarafından gündeme genellikle şikayet nedeni olarak yapılan tanım ise, yüksek frekanslı bir gürültüye paralel olarak, modülasyon dolayısıyla, daha düşük frekanslı bir sesin de varlığıdır (genlik modülasyonu“amplitude modulation”). Genellikle, ön görülen frekanslar 1Hz -2 Hz civarındadır. Yapılan tanımlarda ses genellikle “swishing” veya “swish boom swish boom” olarak verilmektedir (van der Berg, 2006; Moorhouse et. al., 2007 ; Hayes, 2007; Kamperman, 2009). Değişen atmosferik ve topoloji koşullarına göre algılanan sesin şiddeti artmakta veya farklılaşmaktadır. Dolayısıyla, çok düşük bir ses basıncı seviyesine sahip olunsa bile, algılayıcılar tarafından zaman zaman duyulabilmektedir. Buna istinaden Pedersen et. al. (2009) tarafından Hollanda’da 725 kişi ile yapılan bir değerlendirme çalışmasında aşağıdaki sonuçlar elde edilmiştir. Şekil 2. Rüzgar türbini kaynaklı gürültü ile diğer gürültü kaynaklarının rahatsızlık oranına göre kıyaslanması (Pedersen et. al., 2009). Bu tablolardaki değerlendirmeleri yaparken, tabiat koşulları, sürekliliği (gece veya gündüz artması gibi), psikolojik etkenler (kaynağın görülüyor olması), maskeleme yapabilecek bir fon gürültüsünün olmaması gibi (“background noise”) etkenlerde göz önünde bulundurulmalıdır. Psikolojik etkenler, rüzgar türbini ile ilgili subjektif değerlendirmeler yaparken mutlaka dikkat alınmalıdır. Yapılan Novosim Mühendislik Tarih: 15.11.2010 4 çalışmalar, gürültü kaynağının görülmesinin, gürültü algısını kötüleştirdiğini ortaya koymaktadır (Bangjun, Lili ve Guoqing, 2003, Waye 2009 makalesinden referans ile). İlginç sayılabilecek başka bir psikolojik etken ise, rüzgar çiftliklerinden ekonomik kazancı olan kişilerin, gürültüden daha az etkilenmesidir (Pedersen, Bakker, Bouma ve van der Berg, 2009). Sürekliliğe örnek vermek gerekirse, trafik gürültüsü gündüz her ne kadar rahatsız edici olsa da, akşam saatlerinde seviyesi azaldığı için insanları uyku ve dinlenme saatlerinde çok fazla rahatsız etmemektedir. Ses basıncı seviyesinin 35 dB (A) mertebelerinde olmasına rağmen algılanması ve şikayet nedeni olması bu nedenle sesin karakteristiği ile ilgilidir. Ayrıca diğer psikolojik etkenler, sesin kaynağını kontrol edebilme, gürültü kaynağını görme (olumsuz yönde algılamayı körüklüyor), türbinden ekonomik çıkar sağlama (algıyı olumlu yönde etkiliyor) , kişinin gürültüye karşı hassasiyeti , çevreden beklenti gibi etkenlerde algıda önemli farklılıklar yaratmaktadır (Pedersen ve Waye, 2008). Rüzgar türbini kaynaklı gürültünün, her ne kadar seviye olarak algılayıcı noktasında, tren, trafik gibi diğer gürültülere kıyasla ses basıncı seviyesi olarak daha düşük olduğu objektif data ile gösterilsede, çok daha kolay algılandığı iddia edilmektedir. Bu nedenle Waye ve Öhrstörm (2002) psikoakustik ölçütler ile eş gürültü seviyesine sahip (LAeq)rüzgar türbinleri arasında ilişki kurmaya çalışmışlardır. Ancak, modülasyon, ton (“tonality”) , impulsif (“ impulsivess” ) vs. gibi psikoakustik ölçeklerle, algılayıcılar arasında yeterli korelasyon sağlanamamıştır. Genlik modülasyonunun sebebi olarak, van der Berg (2006) kanat ve kule etkileşimini göstermiş ve kanadın kule önünden geçerken, havayı sıkıştırdığını ve burda bir basınç artışı ve modülasyon yarattığını iddia etmiştir. Ancak Oerlemans (2009) ,yaptığı test sırasında, kule ile kanat arasındaki geçiş sırasında ses basıncı artışına rastlamamıştır. Burada modülasyon “beat” gibi düşünülürse, aslında birbirine yakın iki frekans değerinin bir modülasyon yaratabileceği düşünülebilir. Örnek olarak sağ ve sol kanat üzerinde 550 Hz ve 552 Hz lik kuyruk kısmı gürültüsü olması durumunda (“trailing edge noise”) olması durumunda, 2 Hz lik bir modülasyon olabilirdi (den Hartog, 1934). Halen problemin kaynağı tam olarak anlaşılmış değildir ve çalışmalar devam etmektedir. Gamesa gibi üreticilerde bu problemin kök nedeninin bulunması için geliştirme çalışmalarını sürdürmektedir (Martesanz, 2006). Şu anda özellikle sağlık ile ilgili yapılan araştırmaların büyük bir kısmı, modülasyon nedeniyle (1-2 Hz) duyulma sınırının altındaki ses (“infrasound”) bölgesine yönelmiştir. Yani normal şartlar altında insan tarafından algılanabilen frekans aralığı 20 – 20kHz ile sınırlandırılmışken, son araştırmalar özellikle daha düşük frekans bölgesinde de (ses altı), kulak yoluyla ses basıncı seviyesine bağlı olarak, duyma olarak algılandığını ortaya koymaktadır. Bu nedenle eş duyma eğrilerinin düşük frekanslara kadar inecek şekilde değiştirilmesi için öneriler bulunmaktadır (Danimarka Enerji Bakanlığı, EEP-06 projesi, 2008). Özellikle 10-20 Hz arasındaki seslerin ses basıncı olarak gürültü yarattığını otobüs geliştirme projeleri sırasında yazar kendisi de tecrübe etmiştir. Uçak gibi uzun ve esnek yapılarda, bu frekanslarda ani basınç artışlarının rahatlıkla algılandığı da bilinmektedir. Ancak bu frekanslarda duyabilmek için gerekli olan minimum ses basıncı seviyesinin 120 dB ve üzerinde olması gereklidir. Novosim Mühendislik Tarih: 15.11.2010 5 Buna paralel olarak, çok daha düşük frekansların ise < 10 Hz gibi, duyulmasa bile titreşim olarak algılanabildiğini ortaya koymuştur (Todd, Rosengren ve Colebatch, 2008). İnsan vücudunda bir çok elastik bölge ve buna bağlı organlar bulunmaktadır. Bu nedenle, her bir organın kendine ait doğal frekansları bulunmaktadır. Özellikle otomotiv ürün geliştirme ve mühendislik çalışmalarında bu frekanslar dikkate alınarak, yolcuların bu frekanslarda etkilenmemesi sağlanır. Genellikle, kritik frekans aralıkları (“whole body vibration”) 20 Hz altındadır (daha detaylı bilgi için bknz. ISO 2631). Ancak son araştırmalar 100 Hz ler civarında, otolit organlarda (utricle ve sakul – hızlanma sırasında ivme ve kafanın salınımı hakkında bilgi verirler) hassasiyet olabileceğini göstermektedir. Bu organlar aslında insanın dengesini sağlamak ve yönünü anlamak için kullandığı 4 sistemden bir tanesidir ve iç kulağın bir kısmıdır. Pierpont (2009) yaptığı araştırmada, rüzgar türbini kaynaklı olabileceği iddia edilen sağlık problemlerini bir grup insan üzerinde araştırmış ve denge sistemi ile etkileşimi olabileceği yönünde iddialarda bulunmuştur. Bu konu “Gürültü ve İnsan Üzerine Etkisi” başlığı altında incelenecektir. Rüzgar türbini dernekleri ve bazı akustik uzmanları ise, normal şartlar altında zaten duyulamadığı için bir rahatsızlık yaratmayacağı yönünde beyanat vermektektedir (Kanada Rüzgar Enerjisi Derneği, 2009; Hayes 2006, 2007). Düşük frekanslı sesler açık havada fazla enerji kaybetmeden uzun mesafelere gidebilmesi nedeniyle bu frekansların minimum seviyeye indirilmesi gereklidir. Bu konu şu anda disiplinlerarası (tıp, psikolog, fizyolog, nörolog, akustik uzmanı, larangolok) gibi araştırmacılar tarafından incelenmekte ve epidemolojik (epidemic) bir etkisinin olup olmadığının araştırılmasına devam edilmektedir. Bu başlık altında yine önemli bir konu ise, algılayıcı kişi (“receiver”) ile ses kaynağı arasında, sesin yayılması da (“propogation of sound”) önem kazanmaktadır. Şu anda çevre gürültüsü yayılımı ile ilgili hesaplamalar ISO 9613-2 standartına (“Attenuation of sound during propogation outdoors”) uygun olarak yapılmaktadır. Dolayısıyla, evin bulunduğu topoloji, çevrede ağaç olup olmaması, rüzgarın yönü, rüzgar türbinin açısı gibi diğer faktörlerde önem kazanmaktadır. Ancak bütün bu koşullar ve gece gündüz arasındaki farklılıklar standart içinde yer almadığından, algılayıcı kişiler öngörülenden farklı seviyelerde gürültüye maruz kalabilmektedirler. Araştırma çalışmaları yapılması gereken konulardan bir tanesi de birbirlerine yakın olan çiftliklerin etkileşimidir. Birbirine yakın olarak inşaa edilen çiftliklerin gürültü konusunda nasıl bir karakter ortaya koyduğu ile ilgili çalışma yapılması gereklidir (Jiggins ve McKenzie, 2007). Genellikle türbin geliştirme gürültü çalışmaları esnasında , analizler tek bir türbin üzerinden ele alındığı için etkileşim etkilerini ortaya koyan çalışmalar literatürde bulunmamaktadır. Gürültü ve İnsan Üzerine Etkisi Çevre gürültüsünün (trafik, uçak, endüstriyel vs. gibi) insan üzerine olan etkileri uzun zamandır incelenmektedir. Branco ve Periera (2004), yaptığı çalışmada özellikle uzun süre düşük frekanslı gürültüye maruz kalan kişilerde (örn: uçaklarda görevli personel, DJ’ler ve gemi makina mühendisleri Novosim Mühendislik Tarih: 15.11.2010 6 gibi) ekstaselüler matrislerde aşırı çoğalma gözlemlemiş ve raporlamıştır(“abnormal proliferation of extra-cellular matrices”). Hayvanlar ve insanlar üzerinde yapılan çalışmalar, kardiovaskuler yapının kalınlaştığını ortaya çıkarmıştır. Ayrıca, depresyon, aşırı sinirlilik hali, yalnız kalma isteği, bilişsel yeteneklerde gerileme (decreased cognitive skills) da bu rahatsızlığın birer sonuçları olarak ortaya konmaktadır. Ising ve Kruppa (2004) gürültünün insan üzerindeki etkileri ile ilgili son 25 yılda yapılmış olan çalışmaları derlemişlerdir. Bu çalışmada, uyku halinde dahi, uçaklardan veya ağır yük kamyonlarının neden olduğu gürültü neticesinde, insan algısının devam ettiği ve stress hormonlarını arttırıcı yönde tetiklediğini ortaya koymuştur. Almanya Çevre Uzmanları Heyetinin (“Environmental Expert Council”) yaptığı çalışmalarda, gündüz maruz kalınan ses basıncı seviyesinin 65 dB(A) veya üzerinde olduğu durumlarda, kardiovasküler risk ortaya çıkabileceği belirtilmiştir. VDI Richtlinie (1988) ve Babisch ( 2001, 2002), Ising ve Kruppa (2004) da belirtildiği üzere, gece maruz kalınan rahatsız edici veya strese neden olan gürültü seviye veya tiplerinin (tonal vs. gibi), hipertasyon, damar tıkanıklığı (ateroskleroz), iskemik kalp hastalığı (“ishemic heart disease”) ve kalp krizi (“myocardial infarction”) gibi rahatsızlıklara dışardan bir risk faktörü olduşturduğunu ortaya koymuştur. Marshke ( 2004) ve Shust (2004) ise düşük frekanslı gürültünün etkilerini ortaya koymuşlar ve bu konuda yapılması gereken araştırmalar ile ilgili bilgiler vermişlerdir. Gece maruz kalınan gürültüye bağlı olarak ortaya çıkan bir diğer problem ise uyku bozukluğudur ve günlük yaşamı etkileyebilmektedir (Waye, 2004). Yapılan çalışmalarda rüzgar türbini gürültüsüne maruz kalan kişilerin farklı semptomlar gösterdiğini ortaya koymaktadır (Matesanz, 2006); 1. Subjektif etkiler : rahatsızlık (annoyance), baş ağrısı (nuisance), memnuniyetsizlik (dissatisfaction) 2. Günlük aktivitelerde engel oluşturma : uyku , konuşma ve öğrenme zorluğu 3. Fizyolojik etkiler: kaygı, duyma bozukluğu Harry (2007) tarafından yapılan bir değerlendirme anketinde yukarıda listelenen semptomların, rüzgar türbinlerine 300 ila 2000 m arasında oturan 39 kişide ( kişilerin kendi değerlendirmeleri) ortaya çıktığını göstermiştir (Şekil 3). Şekil 3. Rüzgar türbini gürültüsüne maruz kalan kişiler üzerinde yapılan anket sonuçları (Harry, 2007). Novosim Mühendislik Tarih: 15.11.2010 7 Çalışmalar şu aşamada, duyulabilir aralıkta olmayan frekansların (infrasound), duyulmuyor olmasına rağmen, vücutta özellikle denge ve buna bağlı sağlık problemlerine neden olabileceğini ortaya koymaktadır (Pierpont, 2009; Takashaki et. al, 2005; Todd, Rosengren ve Colebatch,2008). Özellikle Pierpont (2009) bu konu ile ilgili olarak, rüzgar türbinleri civarında farklı mesafelerde oturan 10 aile ve 23 kişiden oluşan bir grup üzerinde, türbine maruz kaldıkları ve türbin etkisi ortadan kalktıktan sonra araştırmalar yapmıştır. Yukarıda belirtilen semptomlara ek olarak, kendisi denge sistemine destek veren iç organların titreşimi algılaması nedeniyle (gürültü olarak duyulmasa bile iç organlar tarafından algılandığı tezine dayanarak), denge sisteminde rahatsızlık oluştuğunu öne sürmüştür ve buna “Visceral Vibratory Vestibular Disturbance” adını vermiştir. Hissiyat olarak ise, hastaların içlerinden gelen bir çarpıntı veya insanın içinde hissettiği bir titreşim olarak betimlemiştir. Burdan çok daha genel olan ve rüzgar türbinlerinin insanlar üzerinde yarattığı etkilerin tamamını içeren “Rüzgar Türbini Sendromu” (“Wind Turbine Syndrome”) tabiri literatüre girmiştir. Genel anlamda, denge sistemi (“vestibular system”) üzerine olumsuz etkilerin tamamı olarak ele alınabilir. Denge sistemine giren olumsuz bir sinyal sinir sistemi üzerinden, beynin pozisyon ve duygular ile ilgili alanlarını etkilemek suretiyle genel uzamsal hafıza (“spatial memory”) ve kaygı (“anxiety”) gibi merkezlere erişebilmektedir. Renewable UK (2010), Pierpont (2009) un kitabında yer verilen iddialara cevap olması açısından, bu kitaptaki iddiaları değerlendirilmeleri için farklı uzmanlara göndermiştir; yapılan değerlendirme neticesinde kitapta yer alan iddiaların tamamı için bilimsel temel olmadığı öne sürülmüştür. Güncel çalışmaların neticesinde ortaya çıkan sonuç; özellile epidemik rahatsızlık kanısına varmak için üzerinde çalışılan örnek sayısının az olduğudur. Bu nedenle rüzgar türbini gürültüsünün, Nierpont (2009) ‘da adı verilen rahatsızlıklara yol açtığını ortaya koymak ve ispatlamak için daha kapsamlı çalışmaların yapılması gereklidir. Tabii bu tip çalışmalar neticesinde, ve rüzgar türbinlerine çok yakın oturan insanların şikayetleri nedeniyle, türbinlerin yaygın olarak kullanıldığı, ülke ve bölgelerde ilgili bakanlıklar, dernekler veya rüzgar türbini üreten kuruluşar tarafından araştırma çalışmaları yapmaktadır. Bunlara örnek olarak Kanada ve Kuzey Amerika Rüzgar Enerjisi Dernekleri (2009), tarafından yine farklı bir çok disiplinden bilim adamının bir araya gelerek gerçekleştirdiği panel, İsveç Çevre Bakanlığı’nın talebi üzerinde Pedersen ve Högskolan (2003) tarafından gerçekleştirilmiş çalışma, Danimarka Enerji Bakanlığı (2008) için tamamlanmış çalışma, Avustralya Hükümeti Ulusal Sağlık ve Tıbbi Araştırma Konseyi (2010) ve Ontario’daki bir çok çalışma örnek gösterilebilir (2009, 2010) ve hatta Chatham-Kent (2008) gibi daha yerel bölgelerin sağlık ekipleri tarafından talep edilmiş çalışmalar bulunmaktadır. Bu nedenle Dünya Sağlık Örgütünün (WHO, 2009) araştırmaları ışığında yeni çevre regülasyonları geliştirilmektedir. Herkesin üzerinde anlaştığı nokta, genlik modülasyonu (“amplitude modulation”) olduğu (detayları “Rüzgar Türbini Gürültüsü” başlığı altındadır) ve bu gürültünün çevrede oturan kişiler tarafından algılandığı ve geceleri de özellikle uyuma problemlerine neden olabileceğidir. O nedenle kanuni düzenlemeler, özellikle türbin çiftlikleri ile evler arasında belli bir mesafe (“setback distance”) bulunması gerekliliğini ortaya koymaktadır. Ayrıca, gürültüye maruz kalabilecek evler için ses basıncı seviyeleri hedefleri verilmiştir (bknz. “Mevcut Regülasyonlar”). Novosim Mühendislik Tarih: 15.11.2010 8 Mevcut Regülasyonlar Rüzgar türbininden yayılan gürültünün tesbiti için IEC 61400-11 regülasyonu kullanılmaktadır. Herhangi bir noktadaki algılayıcıya iletimi ise ISO 9613 e göre hesaplanabilir. Özellikle ses kaynağından hedef noktaya etki edecek ses basıncı seviyesinin bulunması için halen bu standart kullanılmakla beraber, standartın genel amacı, endüstriyel gürültü kaynaklarının (örnek olarak Kanada’da ki regülasyonlarda, rüzgar türbini endüstriyel kaynak olarak değerlendirilmektedir (Keith, Michaud ve Bly, 2008)). hedef noktaya yayılması içindir. Bu nedenle hem mevcut ölçüm standartında, hemde yayılma yönteminde metodolojileri güncellemek için çalışmalar yapılması gereklidir (Ramakrishnan et al., 2009). Rüzgar türbini kaynaklı gürültünün çevreye olan etkilerinin azaltılması ve Dünya Sağlık Örgütü (2009) tarafından yayınlanmış olan uykuyu bölmeyecek seviyede gece gürültü seviyesi önerilerine paralel olması açısından, şu anda regülasyonlar sürekli güncellenmektedir. Özellikle ülkeler arasında farklı gürültü seviyesi sınırları verilmekle beraber, aynı ülke içinde farklı eyaletlerde gürültü seviyeleri arasında farklılılar gözlenmektedir, Kuzey Amerika’da sınır değerleri genellikle 50 dB(A) seviyelerindedir. (Storm, 2009; Ramakrishnan, 2009). Örnek olarak Yeni Zelanda toplam kurulu kapasitesi olarak Türkiye’nin yarısı seviyelerindeyken, şu anda en güncel rüzgar çiftliği kaynaklı gürültü regülasyonu bu ülkede uygulamaya girmiştir (NZ6808:2010 Acoustics – Wind Farm Noise, 2010) (Tablo 1). Tablo 1.Farklı ülkelerdeki gürültü regülasyonları. Ülkemizde 04.Haziran.2010 tarihinde Çevre ve Orman Bakanlığı (2010) tarafından yürürlüğe girmiş olan “Çevresel Gürültünün Değerlendirilmesi ve Yönetimi Yönetmeliği” kapsamında rüzgar türbini çifliklerine yönelik bir sınır değer verilmemiştir. Rüzgar Türbinlerinin Yerleştirme ve Planlama Önerileri (Gürültü açısından): 1. Gürültünün tonal yapısının ortaya konulması için toplanan verilerde dar bant (“narrow band”) yapısının da incelenmesi gereklidir. Tonal bir ses, ses basıncı seviyesi düşük bile olsa, psiko-akustik etkenlerden dolayı rahatlıkla algılanabilir ve rahatsız edici olabilir. Novosim Mühendislik Tarih: 15.11.2010 9 2. Veriler içinde veya subjektif değerlendirmeler sırasında modülasyon olup olmadığı ortaya konulmalıdır. Modülasyon da tonal sese benzer şekilde, sürekli tekrarlayan bir yapıda olduğu için hem kolay algılanacak hemde rahatsız edici olacaktır. 3. Impulsivity – pisko-akustik bir parametredir ve raporlanmalıdır. Bu kısaca, belli bir gürültünün fon gürültüsüne nazaran, 10 dB farkla dalgalanmasından kaynaklanan ve algıyı etkileyen bir değerdir. Tekrarlama sıklığı arttıkça daha farklı şekillerde algılanabilir. 4. Rüzgar türbini inşa edilmeden önce, ilgili bölgede arka plan gürültüsü (“background noise”) datası toplanmalıdır. 5. Rüzgar türbinine yakın yaşayan (minimum mesafe dışında) kişilere, rüzgar çiftliğini kurmuş veya işleten firmalarla ilgili iletişim bilgisi verilerek, bir problemle karşılaşılırsa, ulaşması sağlanmalıdır. 6. Hedef ses basıncı seviyeleri, yerleşim bölgelerinin rüzgar doğrultusunda (“downwind”) veya rüzgara karşı (“upwind”) olması durumuna göre farklı verilebilir. 7. Rüzgar türbini gürültüsü, arka plan gürültüsüne bağlı bir eğri olarak verilmelidir. Genellikle, rüzgar türbini gürültüsü, arka plan gürültüsü ile maskelenmemektedir. 8. Hedefler sadece A-ağırlıklı olarak verilmemelidir. Bu ağırlık filtresi her ne kadar insan duyma özelliklerini en iyi şekilde yansıtıyor olsa da, düşük frekanslı gürültüleri çok fazla bastırdığı için alternatif ağırlıklarla da değerlendirilmesi gereklidir (dB(C) veya dB(G)). 9. Minimum mesafe değerleri, rüzgar çiftliğinin büyüklüğü ile orantılı olacak şekilde ayarlanmalıdır. 10. Rüzgar türbini inşaat çalışmaları başlamadan önce, bölgenin yetkilileri, halk ve lisans sahibi şirketin bir araya gelip, çalışma planının aktarılması tavsiye edilmektedir. 11. Binaların iletim kaybının 20 dB civarında olduğu ele alınırsa, hanelerin içindeki ses basıncı seviyesinin, özellikle akşamları 30 dB(A) üzerinde olmaması gereklidir. 12. Rüzgar türbini çiftliklerine yakın yollar içinde minimum mesafe şartı getirilmelidir. Rüzgar türbinlerinin çalışması esnasında, bazı kopan parçalar olabileceği ve bunları maksimum 500 m ye kadar fırlattığı görülmüştür. Bu nedenle Kanada Rüzgar Enerjisi Birliği (“CANWEA”) , yollar için minimum mesafeyi kanat boyu + 10 m olarak belirlemiştir. 13. Madde 12 ye benzer şekilde, kişilere ait bölgelerin sınırlarından da minimum mesafe korunmalıdır. 14. Minimum mesafe için ortalama 1.5 – 2 km civarında bir değer alınabilir. 15. Şu anda en güncel düzenleme Yeni Zelanda’da yapılmıştır ve düzenleme hazırlayacak kişiler için iyi bir referans olacaktır. 16. Rüzgar hızına bağlı olarak hedefler konulabilir. 17. Aydin, Kentel ve Duzgun (2010), rüzgar türbini yerleştirme planlaması ile ilgili bir çok farklı kriterin göz önüne alınabileceği ve çevre etkisi performansının hedef olarak alındığı bir model öne sürmüşlerdir. Bu model üzerine, yukarıda listelenen parametrelerinde eklenmesiyle model güncellenebilir. Novosim Mühendislik Tarih: 15.11.2010 10 Sonuç: Bu rapor, dünyada rüzgar türbini gürültüsü , insan sağlığı üzerine etkileri ve düzenlemeler ile ilgili mevcut gündemin ortaya konulması için hazırlanmıştır. Kurulu kapasitelerin yüksek olduğu Avrupa ve Kuzey Amerika ülkelerinde, rüzgar türbini çiftliklerine yakın oturan kişilerden bazı şikayetler geldiği ve bu şikayetler üzerine ilgili kurumların incelemeler yaptığı bilinmektedir. Benzer şekilde, üniversite, araştırma kurumları ve üretici firmalarda da bu konuda araştırma geliştirme çalışmaları yapılarak, metodolojilerin nasıl iyileştirilebileceği, insantürbin çiftliği etkileşimi, türbin çifliği-çevre etkileşimi gibi konularda sonuçlar ve öneriler ortaya konmaktadır. Bu konularda son bir kaç yıldır süren tartışmalar ile ilgili yapılan yayınlar rapor içinde özetlenmiştir. Türkiye’de de rüzgar türbini çiftliklerinin sayısı ve toplam kurulu kapasite gün geçtikçe artmaktadır. Buna paralel olarak, enerji ihtiyacının karşılanmasını etkilemeyecek şekilde, çevre ve insan sağlığını koruyacak düzenlemelerin hayata geçirilmesi gereklidir. Bu nedenle, ilgili kişi ve kurumların kullanabileceği bir öneri listesi oluşturulmuştur ve kullanabilecekleri referanslar listelenmiştir. Novosim Mühendislik Tarih: 15.11.2010 11 Referanslar: American Wind Energy Association (AWEA) and Canada Wind Energy Association (CANWEA), 2009. Wind turbine sound and health effects: An expert panel review. [online] <http://www.cleanenergycouncil.org.au/cec/technologies/wind/turbinefactsheets/mainColumnPara graphs/0/text_files/file3/AWEA_CanWEA_SoundWhitePaper_12-11-09.pdf>. Aydin, N.Y., Kentel, E., Duzgun, S., 2010. GIS Based environmental assessment of wind energy systems for spatial planning: A case study from western Turkey. Renewable and Sustainable Energy Reviews 14 (1), pp. 364-373. Australian Government, National Health and Medical Research Council, 2010. Wind turbines and health: A rapid review of the evidence. [online] <www.nhmrc.gov.au/_.../evidence_review__wind_turbines_and_health.pdf>. Branco, C. and Pereira, A., 2004. Vibroacoustic Disease, Noise and Health 6 (23), pp.3-20. Çevre ve Orman Bakanlığı 2010. Çevresel Gürültünün Değerlendirilmesi ve Yönetimi Yönetmeliği Sayı: 27601 Ankara. [online] < http://www.alomaliye.com/2010/cevresel_gurultunun_degerlendirilmesi.htm> Chatham-Kent Public Health Unit, 2008. The health impact of wind turbines: A review of the current white, grey and published literature. [online] <www.windworks.org/LargeTurbines/Health%20and%20Wind%20by%20CK%20Health%20Unit.pdf>. EFP-06 Project, 2008. Low frequency noise from large wind turbines: A procedure for evaluation of the audibility for low frequency sound and a literature study. Danish Energy Authority.[online] <http://www.wind-watch.org/documents/wp-content/uploads/dk_low-frequency-noise-from-largewind-turbines.pdf>. Global Wind Energy Council, 2008. Global Wind Energy Report 2008. [online] <http://www.gwec.net/fileadmin/documents/Global%20Wind%202008%20Report.pdf>. Global Wind Energy Council, 2009. Global Wind Energy Report 2009. [online] <http://www.gwec.net/fileadmin/documents/Global%20Wind%202009%20Report.pdf>. Harry, A., 2007. Wind Turbines, Noise and Health. [online] Wind-Watch.org. <http://www.wind-watch.org/documents/wpcontent/uploads/wtnoise_health_2007_a_harry.pdf>. Hartog, J.P.D., 1937 .Mechanical Vibrations. Dover Publications, New York. Hayes, M., 2007. The measurement of low frequency noise at three UK wind farms. IoA Meeting, UK, 20 March, 2007. Hayes, M., 2007. Low frequency and infrasound noise immission from wind farms and the potential for vibro-acoustic disease. Wind Turbine Noise Conference, Lyon, France, 20-22 Sept. 2007. HGC Engineering, 2007. Wind turbines and sound: review and best practice guidelines.[online] Canadian Wind Energy Association (CANWEA). <http://www.canwea.ca/images/uploads/File/CanWEA_Wind_Turbine_Sound_Study_-_Final.pdf>. Ising, H. and Kruppa, B., 2004. Health effects caused by noise: Evidence in the literature from the past 25 years. Noise and Health, 6 (23), pp. 5-13. Novosim Mühendislik Tarih: 15.11.2010 12 Jiggins, M. and McKenzie, A., 2007. Wind farm noise cumulative impact assessment. IoA Meeting ,UK, 20 March 2007. Kampermann, G.W and James, R.R., 2009. Guidelines for selecting wind turbine sites. Sound and Vibration. [online] www.sandv.com: 8-12. Keith, S.E., Michaud, D.S., Bly, S.H.P., 2008. A proposal for evaluating the potential health effects of wind turbine noise for projects under the Canadian Environmental Assessment Act. Low Frequency Noise, Vibration and Active Control, 27 (4), pp. 253-265. Mashke, C., 2004. Introduction to the special issue of low frequency noise. Noise and Health 6, 1-2. Matesanz, G.A., 2006. Wind turbine noise from an industrial point of view. ISMA, Leuven, Belgium, 18-20 Sept. 2006. Moorhouse, A., Hayes M., von Hunerbein S., Piper B. and Adams M., 2007. Research into aerodynamic modulation of wind turbine noise. Report: Department of Business Enterprise and Regulatory Reform. [online] <www.berr.gov.uk/files/file40570.pdf >. Oerlemans , S., 2009. Detection of aeroacoustic sound sources on aircraft and wind turbines. Ph.D. University of Twente. Ontorio Chief Medial Officer of Health, 2010. The potential health impacts of wind turbines. [online] http://www.health.gov.on.ca/en/public/publications/ministry_reports/wind_turbine/wind_turbine. pdfOntorio Agency for Health Protection and Promotion, 2009. Wind turbines and health: a review of evidence. [online] <http://www.oahpp.ca/resources/documents/presentations/2009sept10/Wind%20Turbines%20%20Sept%2010%202009.pdf>. Pedersen E., and Hogskolan, H., 2003. Noise annoyance from wind turbines,” Report 5308, Swedish Environmental Protection Agency.[online] <https://www.naturvardsverket.se:4545/Documents/publikationer/620-5308-6.pdf>. Pedersen E. and Waye K.P., 2008. Wind turbines-low level noise sources interfering with restoration. Environmental Research Letters 3, pp. 1-5. Pedersen, E., Bakker R., Bouma J. and van der Berg, F., 2009 .Response to noise from modern wind farms in The Netherlands. Journal of the Acoustical Society of America 126, pp. 634-643. Pierpont, N., 2009. Wind turbine syndrome: a report on a natural experiment. K-Selected Books, Santa Fe, NM, US. Ramakrishnan R., Preager, T., Ashtiani, P., Gambino V., 2009. Concerns with using simplified wind profiles in determining noise impacts of wind turbines. Internoise, Ottawa, Canada 23-26 Aug 2009. Ramakrishnan, R., 2009. Wind Farms and Noise, Internoise, Ottawa, Canada 23-26 Aug 2009. Renewable UK, 2010. Wind Turbine Syndrome: An indepent review of the state of knowledge about the alleged health condition, Health and Safety Briefing. [online] <http://www.bwea.com/pdf/publications/HS_WTS_review.pdf>. Takahashi, Y., Kanada,T., Yonekawa Y. and Harada, N., 2005. A study on the relationship between subjective unpleasentess and body surface vibrations induced by high-level low-frequency pure tones. Industrial Health 43, pp. 580-587. Schust, M., 2004. Effects of low frequency noise upto 100 Hz. Noise and Health 6 (23), pp. 73-85. Standarts New Zealand 2010. NZS 6808:2010 Acoustics - Wind farm noise. Storm, M., 2009. Apparent trends in wind turbine noise generator noise criteria and guidance. Internoise, Ottawa, Canada 23-26 Aug 2009. Novosim Mühendislik Tarih: 15.11.2010 13 Todd, N., Rosengren, S.M., and Colebatch, J.G., 2008. Tuning and sensitivy of the human vestibular to low frequency vibration. Nueroscience Letters 444, 36-41. van der Berg, G.P., 2006. The sound of high winds: the effect of atmospheric stability on wind turbine sound and microphone noise. Ph.D. Rijksuniversiteit Groningen. Wagner, S., Bareiss.R ve Guidati. G., 1996. Wind Turbine Noise. Springer Verlag. Waye, K.P. and Öhrström, E., 2002. Psycho-acoustic characteristics of relevance for annoyance of wind turbine noise. J. Sound and Vibration 250(1), pp. 65-73. Waye, K.P., 2004. Effects of low frequency noise on sleep. Noise and Health 6 (23), 87-91. Waye, K.P., 2009. Perception and environmental impact of wind turbine noise. Internoise, Ottawa, Canada 23-26 Aug 2009. World Health Organization (WHO), 2009. “Night Noise Guidelines for Europe”. Diğer referanslar: Leventhall, G., Benton, S. and Robertson, D., 2008. Coping strategies for low frequency noise. Journal of Low Frequency Noise and Vibration 27, pp. 35-52. McKenzie, A., 2009. Wind Shear and IoA Bulletin Agreement. IoA Meeting, UK, 27 March, 2009. National Research Council (NRC), 2007. Environmental impacts of wind energy projects. NRC, Washington DC. Alberts, D. 2006. Primer for addressing wind turbine noise. [online] <http://www.maine.gov/doc/mfs/windpower/pubs/pdf/AddressingWindTurbineNoise.pdf>. Stelling, K., 2009. Summary of recent research on adverse health effects of wind turbines.[online] <http://www.wind-watch.org/documents/summary-of-recent-research-on-adverse-health-effectsof-wind-turbines/>. Novosim Mühendislik Tarih: 15.11.2010 14