CavalIer KIng Charles spanIel
Transkript
CavalIer KIng Charles spanIel
predispozİsyon AÇISINDAN CavalIer KIng Charles SpanIeL Kliniklerimizde en sık rastlayabileceğimiz predispoze hastalıklar hakkında bilinçlenme hem hekimlerin, hem de sahiplerin erken tanı için işbirliği gücünü arttıracaktır. 90 AĞUSTOS 2016 PET SAĞLIĞI DERGİSİ www.petinfodergi.com 24 KLİVET İstanbul sürekli eğitim semineri gerçekleşti. 34 EEVC Kongresi’ne iki ay kala Denis Novak ile konuştuk. 38 Veteriner Göz Merkezi’nde keyifli bir gün geçirdik. içindekiler & editör 14 ondört 25 senedir Avrupa’dan ithal ettiği hepsi GMP’li aşı ve ilaçları ülke hayvancılığımıza sunan İnterhas A.Ş., 2016’nin ilk yarıyılını değerlendirdi. otuzSEKİZ Veteriner göz hastalıkları alanında 20 yıllık bilgi birikimi ile hastalarının hayatına ışık katmayı amaçlamış olan Prof. Dr. Murat Şaroğlu ile birlikteydik. Veteriner Hekim ENİKÖ KİRALY AVCI Editör onsekiz Dr. Bayer ile önlenmesine kesinlikle önem verilmesi gereken Notoedres cati’ye karşı çözümler sunuyoruz. 44 kırkDÖRT Veteriner Hekim Sinem Ülgen Saka ve Veteriner Hekim Tamer Saka, Cavalier King Charles Spaniellerin predispoze hastalıkları hakkında bilgi verdi. yirmi Yara tedavisinde 2000 yıldan daha uzun süredir kullanılan bal, modern yara pansuman teknikleriyle buluştu ve Türk veteriner hekimlere kavuştu. ELLİİKİ Günümüzde birçok ilaç kullanım dişi olmaya başladı. Hızla gelişen bakteriyel dirence ve yıkıcı sonuçlarına karşı nasıl savaşabiliriz? 58 ELLİSEKİZ Petlerin obezite kontrolündeki yeni araştırmalar ve keşiflere göre fasulye, güvenilir bir besin madde kaynağı olarak değerlendirilebilir. YİRMİDÖRT Klivet İstanbul sürekli eğitim seminerinde Prof. Dr. Nilüfer Aytuğ ve Prof. Dr. Murat Şaroğlu bir araya gelerek keyif dolu bir güne imza attı. ALTMIŞ Hasta sahipleriniz facebook, twitter ve linkedin gibi populer siteleri takip ediyorlar. Sizin hala bir sosyal medya hesabınız yok mu? Tatildeyken bile kliniklerini düşünenler için… Cavalier King Charles Spanieller, 2000 yılından beri Türkiye’de popülerlikleri gitgide artmakta ve her geçen gün daha çok aileye katılmaktadırlar. Her saf ırkın olduğu gibi Cavalier King Charles’ın da bazı hastalıklara yatkınlıkları vardır ve bu nedenden dolayı kliniklerimizin sık ziyaretçileridir. Veteriner Hekim Sinem Ülgen Saka ve Tamer Saka tarafından gerçekleştirilmiş olan Cavalier King Charles Spaniellerin hastalıkları araştırmasını her klinisyen veteriner hekimin okuması gerektiğini düşündük. En sık gördüğümüz semptomlar ve sebeplerini kaçırmayalım. Bu sıcak havalarda dergimizi deniz kenarında okumayı tercih eden okurlarımız için de birkaç hafif konu hazırladık; belki kliniklerinize geri döndüğünüz zaman sosyal medyanıza daha büyük önem vereceksiniz ya da Prof. Dr. Murat Şaroğlu gibi kendinize bir uzmanlık alan seçip geleceğimizin büyük veteriner hekimleri arasında yer alacaksınız. Bunun için de geçtiğimiz ay gerçekleştirilmiş olan Klivet sürekli eğitim kongresi ya da kayıtları hala devam eden EEVC gibi önemli etkinliklerde yer almayı da ihmal etmeyin. Ayrıntılı bilgileri dergimizin sayfalarında…. Keyifli okumalar dilerim OTUZDÖRT EEVC’ye iki ay kala, kongre hakkında merak ettiklerimizi EEVC başkanı Denis Novak ile konuştuk. ALTMIŞDÖRT OIE uluslararası fotoğraf yarışmasının ana teması hayvan refahında önemli rol oynayan veteriner hekimlerdi. petinfo AĞUSTOS Sayı: 90 Pet Sağlığı Dergisi, ayda bir yayımlanır. YAYIN TÜRÜ SÜRELİ YEREL SAHİBİ Mat Medya Tanıtım Hizmetleri Tic. Ltd. Şti. Mehmet Aktop GENEL KOORDİNATÖR Barış Kolgu bariskolgu@matmedya.com YAZI İŞLERİ SORUMLUSU Veteriner Hekim Gizem Kutun gizemkutun@matmedya.com EDİTÖRLER Veteriner Hekim Enikö Kiraly Avcı eniko@matmedya. com, Veteriner Hekim Gökçem Türkan gokcemturkan@matmedya.com ART DİREKTÖR Ebru Dereli ebrudereli@matmedya.com GRAFİK TASARIM Emel Vural emelvural@matmedya.com DANIŞMA KURULU Prof. Dr. Ahmet Ergün, Prof. Dr. Nilüfer Aytuğ, Prof. Dr. Tamer Dodurka, Yrd. Doç. Dr. Özlem Şengöz Şirin, Dr. Banu Dokuzeylül BASKI Gezegen Basım San. Ve Tic. Ltd. Şti. 100 Yıl Mahallesi Massit Matbaacılar Sitesi 2. Cadde Gezegen Binası No: 202/A Bağcılar/İstanbul Sertifika No: 12002 ADRES Yayıncılar Sokak 10/4 34414 Seyrantepe - İstanbul Tel: 0212 324 50 56 - 324 50 59 REKLAM REZERVASYON Yudum Barutçu yudum@matmedya.com ABONE Banu Sayınç banusayinc@matmedya.com www.matmedya.com Dergimizde yayınlanan röportaj ve ilanların sorumluluğu sahiplerine aittir. Fotoğraflar izinsiz kullanılamaz. Petinfo Dergisi veteriner hekimlere ve ecza depolarına yönelik bilimsel içerikli, mesleki, ücretsiz, sektörel bir yayındır. 02-03 PETİNFO Kırsal Alan Veterinerlik Hizmetleri’nden faydalı kaynaklar Amerikalı Kırsal Alan Veterinerlik Hizmetleri (Rural Area Veterinary Services, RAVS), 700’ den fazla gönüllü veteriner hekim tarafından yürütülen kar amacı gütmeyen hizmetidir. Her sene, 80’den fazla kırsal bölgede, 20 binden fazla hayvan bu hizmet sayesinde tedavi görmektedir. Web sitelerinde bulunan ilginç ayrıntıların yanı sıra, RAVS, bir klinisyen veteriner hekimin ihtiyacı olabilen bütün protokolleri ve pratik bilgileri de güzel ve anlaşılır bir şekilde paylaşmaktadır. Bu Türk veteriner hekimler için de ilginç bilgilerle dolu olan site tamamen bedava ve bilgiler istenilen şekilde paylaşılabilir. http://www.ruralareavet. org/training.php/ İngiltere, Glasgow Üniversitesi Veteriner Fakültesi 23 yaşındaki öğrencisi Laura Muir Veteriner hekim öğrencisi Olimpiyat altının peşinde Bu sene Brezilya, Rio şehrinde gerçekleştirilecek olan Olimpik oyunlarda bir veteriner hekim meslektaşımızı da görebiliriz. Glasgow Üniversitesi’nin 23 yaşındaki öğrencisi Laura Muir, 1500m koşusunu 3:57.49’da tamamlayarak İngiliz rekorunu kırdı ve Olimpiyatlara gitmeye hak kazandı. Laura’yı ve antrenörü Andy Young’u tebrik eder, Olimpik oyunlarda İngiliz meslektaşımıza ve Türkiye Olimpiyat Milli Takımı’na başarılar dileriz. Hasvet Ailesi FECAVA’nın Bronz Sponsoru oldu Hasvet Ailesi, Avrupa’nın en önemli kongrelerinden olan ve bu sene 22.si düzenlenen Fecava EuroCongress’e dünya markalarıyla beraber Bronz Sponsor olarak katıldı. 22-25 Haziran tarihleri arasında Avusturya başkenti Viyana şehrinde gerçekleştirilmiş olan kapsamlı uluslararası kongrede Hasvet Medikal, Safir Cerrahi ve E-vet Yazılım grup şirketi yeni ürün ve proje lansmanlarını dünyanın dört bir tarafından gelen meslektaşlarımızın beğenilerine sundu. Hasvet ailesi bülteninde, desteklerini hiçbir zaman esirgemeyen meslektaşlarımıza sonsuz teşekkürlerini sundu ve çalışmalarına hız kesmeden devam edeceğini belirtti. notlar Bu şanslı kedi son anda kurtuldu Türk bilim insanları antibiyotik direncine çare arıyor Pensilvanya’da bir hastanın idrar yolları enfeksiyonu tedavisinde karşılaşılan bakteriye, tüm diğer antibiyotikler yetersiz kaldığında “son çare” olarak kullanılan Colistinin bile işe yaramadığı gösterildi. Aralarında Üsküdar Üniversitesi Öğretim Üyesi Kaan Yılancıoğlu’nun da bulunduğu bilim insanları tüm antibiyotiklere karşı direnç gösteren bir bakteriye karşı sinerjistik olarak adlandırılan bir ilaç kombinasyonu geliştirdi. Çalışma Molecular Systems Biology’nin Haziran sayısında yayınlandı. Altı yaşında Milly, abdomen bölgesinde devamlı büyüyen bir oluşumu sahipleri tarafından fark edilince veteriner hekimlerin güvenli elinde buldu kendini. Hekimler tarafından yapılmış olan hematolojik testlerde anormal bir şey gözükmediyse de, ultrason görüntüleriyle oluşumun tam olarak ne olduğu kesinleşti; Milly’nin böbreği, normal boyutunun 600% büyüklüğündeydi. Cerrahi girişimden sonra başarı ile uzaklaştırılan böbreği inceleyen hekimler, bu durumun kedilerde çok nadir gözüken hydronefrozis tanısını koydu. Ameliyatı gerçekleştiren Veteriner Hekim Laura Oliver “ Milly’yi ilk gördüğümüz zaman letarjik ve huzursuzdu. Sebebini de hızlı bir şekilde tespit ettik. Bu vaka gerçekten gördüğüm en olağanüstü vakamdı; aşırı derecede büyümüş olan böbreği uzaklaştırmak hem boyutu yüzünden zor oldu hem de organ o kadar dolmuştu ki, en küçük basınçta rupturuna neden olabilirdi” dedi. Milly’nin böbreği, normal boyutunun %600 büyüklüğündeydi. Cerrahi girişimden sonra başarı ile uzaklaştırılan böbreği inceleyen hekimler, kedilerde çok nadir gözüken hydronefrozis tanısını koydu. 08-09 PETİNFO Son ana kadar sevgi ve saygı “Lap of Love Veterinary Hospice and In-Home Euthanasia” Ağı, hayvanseverlerin evinde geriatrik bakımı ve ötanaziye uzmanlaşmış olan bir organizasyondur. Organizasyon, iki Floridalı veteriner hekim tarafından kuruldu ve her gün daha fazla üyeye sahip olmaktadır. Lap of Love Ağı kapsamında çalışan veteriner hekimler yaşlı hayvanların bakımı ve gereken durumda hayvanlara ve sahiplerine de saygı gösterilecek bir şekilde ötanazi yapmaya uzmanlaşmış. Çalışmaları kapsamında genel aşılama ve laboratuvar muayeneleri gerçekleştiremezler, bu nedenden dolayı bölgedeki diğer kliniklerle de rekabet etmezler. Çalışmalarının amacı, özellikle palyatif bakım uygulanarak son günlerini yaşayan hayvanların hayat standartlarının mümkün olduğu kadar yüksek seviyede tutulması ve hayvan sahiplerine gereken uzman yardımı ve ruhi desteği sunmaktır. Mesleğimizin bu alanı gerçekten saygıyı hak etmektedir. BREXİT’in geleceği Kediler tada değil, faydaya bakar Kediler mama konusunda seçici olabilir, ama araştırmalara göre mama seçerken de lezzetten ziyade sağlıklarını düşünüyorlar. Royal Society Oper Science’de yayımlanan araştırmaya göre, kediler mamaların yağ ve protein oranını göz önüne alarak seçimlerini yapar. Araştırmacılar, kedilere balıklı ve tavşanlı gibi çeşitli lezzette, aynı zamanda farklı yağ ve protein oranına sahip olan mamalar sundular. Kediler, ilk zamanlarda tatları hoşlarına giden mamaları seçseler de, ilerleyen zamanlarda daha sağlıklı olanlara yöneldiler. BVA, yayınlanmış olan bildiride, İngiliz Kraliyetinde geleceğini hayal eden veteriner hekimleri rahatlatan bir açıklamada bulundu. Bildiriye göre AB olan ve olmayan vatandaşlara BREXIT’in hiçbir etkisi yansımayacak. İngiltere’de yaşamını sürdüren veya sürdürecek olan her veteriner hekim veya veteriner hemşirenin BVA’ya başvurusu kabul edilecek. Royal College of Veterinary Surgeons’ün araştırmasına göre, İngiltere’de yaşayan veteriner hekimlerin yarısı, Kraliyet dışında kazandığı diploması ile çalışmaktadır. Bu hekimlerin çoğu Avrupa Birliği dışında eğitim gördü. Aynı zamanda İngiltere devletinin geçtiğimiz ay yayınladığı ve hiçbir insanın şu anki hakları ve statüsü ile ilgili değişiklik yapılmayacağını belirten bildirisi hem AB vatandaşlarını hem de yurtdışında yaşayan İngiliz vatandaşlarını rahatlattı. İngiltere’de veteriner hekimlerin hayatı nasıl? Veteriner akupunktur eğitimi kayıtlarını kaçırmayın Türkiye Chi Enstitüsü, Amerika Chi Institute ile entegre yapılacak Veteriner Akupunktur eğitimi için ilgi duyan tüm meslektaşlarımızı davet ediyor. Bu eğitim dünyada standart uygulanan veteriner akupunktur eğitimidir. Toplam 5 modülden oluşan eğitimin her modül sonrasında bir yazılı sınav olmaktadır. Katılan öğrencilerin bunlardan geçmesi gerekmektedir. Son modülde ise yazılı ve sözlü diploma sınavı bulunmaktadır. Sınav sonrasında CVA unvanını taşıyan bir veteriner hekimin yanında bir ay süreliğine staj yapan ve üç olgu raporu hazırlayan meslektaşlarımız tüm dünyada kabul edilen “CVA-Certified Veterinary Acupuncturist” unvanını almaya hak kazanacaklardır. İngiliz Veteriner Hekimler Birliği ve RCVS işbirliğinde 8-9 Eylül arası İngiltere dışında yaşayan veteriner hekimler için “ İngiliz Veteriner Hekimliğe Genel Bakış” konulu iki günlük bir seminer düzenlenecek. Seminerin amacı yurtdışında diploma kazanan veteriner hekimlere İngiltere’deki mesleği ve çalışma izni ile ilgili prosedürleri tanıtmak. Her sene iki defa düzenlenen seminerin 2016 Eylül ayı ücreti 160 £ olarak (yaklaşık 620TL) belirtildi. Seminerin ayrıntılı bilgilerine ve ilerleyen etkinliklerine www.rcvs.org.uk internet adresinden ulaşabilirsiniz. notlar İnterhas Ailesi Ankara Kızılcahamam Swiss Otel’de buluştu. Çalışanlar konusunda uzman bir ekip tarafından iş sağlığı ve güvenliği eğitimi aldılar. İnterhas Hayvan Sağlığı 2016 Yılı II. Dönem Toplantısı İnterhas Hayvan Sağlığı Ailesi, Ankara kızılcahamam Swiss Hotel’de bir araya gelerek 2016 yılının ikinci dönemini değerlendirdi. T amamı GMP’li aşı ve ilaçları ile sektörün örnek firması İnterhas Hayvan Sağlığı; 2016-2nci Dönem toplantısını 25-30 Temmuz tarihleri arasında Ankara Kızılcahamam Swiss Otel’de gerçekleştirdi. Beş gün süren toplantının birinci bölümünde, Türkiye veteriner ilaç ve aşı pazarında hızlı ve istikrarlı bir gelişim gösteren İnterhas’ın Bölgeler bazında ilk altı aylık satış analizleri yapıldı. İkinci yarıyıl hedefleri için de yeni stratejiler geliştirildi. 14-15 PETİNFO Türkiye pazarının değerlendirilmesi Toplantının ikinci bölümünde; başta İnterhas A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Tamercan Morkoç ve Genel Müdür Ecz. Ümmügülsüm Morkoç olmak üzere Pazarlama Müdürü Gürcan Öner ve Saha Koordinatörleri Hüseyin Arıkan ve Tamer Dimrilli tarafından Türkiye pazarında nasıl daha etkili ve verimli olunabileceği konusunda tüm İnterhas saha çalışanlarına, pazarlama, satış ve ürün eğitimleri verildi. Tüm ekip eğitime interaktif olarak katıldı, workshop ve detailing çalışmaları yapıldı. İnterhas çalışanları, bu aktiviteler sayesinde hem takım olmanın gereğini yerine getirmiş hem de takım ruhu ile çalışıldığında, zorlukların ve engellerin nasıl kolayca aşılabileceğini görmüş oldular. Kaliteli hizmet vermeye devam edeceğiz Hayvan sağlığı, hayvan refahı, gıda güvenirliği üzerine yapılmakta olan çalışmaları ve buna bağlı olarak insan sağlığının korunmasına yönelik girişimleri; kurulduğu günden beri destekleyen İnterhas Hayvan Sağlığı’nın hem merkez hem de saha çalışanları; toplantının son gününde konusunda uzman bir ekip tarafından iş sağlığı ve güvenliği eğitimi aldılar. Kızılcahamam’ın doğal güzellikleri, oksijeni bol ve serin havası sayesinde hem eğitim hem de dinlenme imkanı bulan İnterhas çalışanları beş günlük toplantı sonrasında, motive olmuş bir şekilde bölgelerine döndüler. dr. bayer Kedilerin baş belası Kliniklerde sık rastlanan sorunlar deri hastalıkları ile ilgilidir. Önlenmesine kesinlikle önem verilmesi gereken Notoedres cati de kedilerde rastlanabilen deri problemlerini tetikleyen tehditlerin arasındadır. Ü lkemizin de bulunduğu iklim şartları, ektoparazitlerin gelişmesi için oldukça elverişlidir. Bu ektoparazitlerin çoğu hem insan hem de hayvanlarda enfeksiyon meydana getirip ciddi morbidite ve mortaliteye sebep olabilir. Bu büyük tehdite rağmen bile, ektoparazitlere karşı yeterli önem verilmemektedir. Örnek olarak, uyuz etkenini taşıyan hayvanlar, aldıkları besin maddelerinin %10’undan faydalanamadıkları belirtildi. Uzun vadeli olarak ise canlıların genel sağlığını ve hayatını tehdit ederler. Kedi baş uyuzu olarak da adlandırılan Notoedres cati, kedilerin tüm dünyada önemli ve prevalansı yüksek ektoparaziter hastalıklarından birisi olarak sayılır. Nasıl yayılır? Dişiler konak derisinin dermis tabakasındaki tüneller içinde kümeler halinde bulunurlar. Dişileri derinin stratum cornaum tabakasında tek başlarında yaşayan Sarcoptes’lerden 18-19 PETİNFO bu şekilde ayırt edilebilirler. Dişiler dokulardan sızan sıvı ile beslenir. Açmış oldukları tünellere de yumurtalarını bırakır. Yaşam çemberlerini 10-14 günde tamamlayan parazitler bu şekilde hızlı olarak çoğalabilir. Birkaç ay zarfında bir hayvan üzerinde bulunan uyuz etkenlerinin sayısı süratle artar. Uyuz etkenlerinin, özellikle yumurtaları vücut dışında hayatlarını uzun süre devam ettirirler. Bu bakımdan hastalık bir hayvandan diğerine kolaylıkla ve hızlı bir şekilde geçer. Bulaşma esas olarak uyuz etkenini taşıyan hayvanın sağlıklı hayvan ile temas etmesiyle, direkt yolla olur ama enfekte hayvanın eşyalarından da indirekt olarak meydana gelebilir. Etkenin insana geçmesi mümkün, ancak insana geçen etkenler kısa süreli bir rahatsızlık verir ve az miktarda lezyon oluşturabilir; erişkin duruma geçemezler ve ölürler. Belirtileri neler? Notoedres cati kedilerde başın ve kulakların üstünde, boynun üst tarafında bulunur. Yüze, ayaklara, hatta genç bayer Advantage Multi Kedi Damlatma Çözeltisi Miks parazit enfeksiyonları olan ya da enfeksiyon riski altında olan kedilerde: pire enfestasyonlarının (Ctenocephalides felis) tedavisi ve önlenmesinde; kulak uyuzu enfestasyonunun (Otodectes cynotis) tedavisinde; notoedrik uyuz (Notoedres cati) tedavisinde; Kalp kurdu (Dirofilaria immitis L3 ve L4 larvaları) hastalığının önlenmesinde, Gastrointestinal nematodlar enfeksiyonlarının tedavisinde (L4 larvalar, Toxocara cati, ve Ancylostoma tubaeforme immatür erişkinler ve erişkinleri); pire alerjik dermatiti (FAD) tedavi stratejisinin parçası olarak kullanılabilir. Notoedrik uyuz (Notoedres cati) tedavisinde ürünün tek dozu uygulanmalıdır. Notoedres cati kedilerde başın ve kulakların üstünde, boynun üst tarafında bulunur. kedilerde tüm vücuda yayılabilir. Deride kabuklanma ve kalınlaşma mevcuttur. Çok şiddetli kaşıntı kısa bir süre içinde kılların dökülmesine neden olur. Kıllar döküldükten sonra deride kepeklenme, kalınlaşma, çatlama ve kabuklaşma görülür. Bu kalın kabuk, kaynaklarda notoedrik helmet veya notoedrik miğfer olarak da adlandırılır. Göz kapaklarına yerleşme durumunda kediler gözlerini açamaz hale gelir. Şiddetli kaşıntıdan dolayı sekonder enfeksiyonlar ve kanama meydana gelebilir. Hayvanlarda kansızlık ve zayıflık dikkat çekicidir, zamanında önlem alınmazsa ölüm meydana gelebilir. mikroskobunda 10x ve 40x büyütmeli objektifle incelenir. Yetişkin parazitler birer mikroskobik kaplumbağa gibidir; kısa bir rostrum ve çok kısa ekstremitelere sahiptir. Unutmayalım; enfeksiyonun ilk zamanlarında parazitlerin sayısı azdır ve bu durumda parazit görünmeyebilir. İmmunosupresif bir hastalıktan ya da hipotroidizmden şüpheleniyorsa spesifik laboratuvar testleri uygulanabilir. Bu tanı yöntemleri kolay ve pratiktir. Hastalık ekzemai hiperkeratik dermatitis, pire ve bit enfestasyonu ile karıştırılabilir fakat bu hastalıklarda deri kalınlaşması meydana gelmez. Nasıl teşhis koyabiliriz? Bistürinin ucu likit bir yağ ile hafifçe yağlanarak lezyolu bölgelerden derin deri kazıntısı alınır. Lezyonlu kısım kapillar kanamalar oluncaya kadar derin kazınmalıdır. Kazıntı lam üzerine konulur. Bunun üzerine %10-20’lik NAOH veya %10-20’lik KOH damlatılır. Lam biraz ısındıktan sonra deri parçaları iyice ezilir ve bir süre deri parçalarının çözülmesi için bırakılır. Örnek lamel ile kapatılır. Lam ışık Nasıl önlem alabiliriz? Uyuzun tedavisi günümüzde bulunan ve geçerliliği olan ilaçlarla kolay bir şekilde ve çoğu zaman pozitif sonuçlar elde edilerek yapılmaktadır. Buna rağmen, özellikle sokakta yaşayan hayvanlarda ciddi enfestasyon durumları, genç ve immun sistemi zayıf olan hayvanlarda ölüm bildirilmiştir. Bu olayın önlemini almak amacıyla düzenli ektoparazit kontrolü büyük bir önem taşır. MVM Medikal Manuka balı; üretimini Yeni Zelanda’da bir kabilenin yapmış olduğu eşsiz bir üründür. Yara tedavisinde üstün tercih; Manuka Balı Bandajları Yara iyileşmesi üzerine olumlu etkileri bilinen bal, yıllarca çeşitli yaralar üzerine uygulanmış ve şaşırtıcı etkiler ortaya konmuştur. Manuka Balı Bandajları; dünya çapında yara tedavisinde kullanılan, medikal olarak derecelendirilmiş (+15 UMF değeri*) özel ürünler olup, yara iyileşmesi üzerindeki etkinliği birçok çalışma ile kanıtlanmıştır. * “Manuka balının antimikrobiyel gücü UMF” (Unique Manuka Faktor) diye bilinen bir standartla sınıflandırılmaktadır. Daha yüksek UMF, daha iyi antimikrobiyel etki demektir. Yara çevresinde yeterli etki sağlamak için en az 10 UMF gereklidir. Resmi Waikato ölçütü Manuka balını UMF değerlendirmesiyle 1’den 15’e kadar sınıflandırmıştır. Bu aynı zamanda N.P.A (Non Peroxid Activity) değerini de göstermektedir. B al; yara tedavisinde 2000 yıldan daha uzun süredir kullanılmaktadır. Modern yara pansuman materyali olarak bala olan ilgi giderek artmaktadır ve etkinliği ile ilgili birçok çalışma bulunmaktadır. Literatürde balın hiçbir toksik etkisinin bulunmadığı bildirilmektedir. Yaralara bal pansumanı uygulandığında, inflamasyon, ödem ve ağrıyı azalttığı, kötü kokuyu ortadan kaldırdığı, nekrotik dokuların debridmanını sağlayarak cerrahi debridman gereksinimini ortadan kaldırdığı ve enfeksiyonu temizlediği saptanmıştır. Bal aynı zamanda nemli bir yara ortamı oluşturarak, yara iyileşmesinde yeni doku oluşumunu hızlandırmaktadır. Bal içerisinde, toplama ve depolama sırasında arılar tarafından aktarılan “glukoz oksidaz” enzimi bulunur. Bu enzim yara eksudatı varlığında, hidrojen peroksit’in düşük düzeylerde salınmasına yardımcı olur; bu da antioksidan etkiyle hücresel proliferasyon ve metabolizmayı destekler. Yüksek şeker ve düşük pH içeriği, bala mükemmel anti-inflamatuar ve debridman (cansız dokuların uzaklaştırılması) özelliğini kazandıran yüksek bir osmotik potansiyel yaratır. Ürünümüz kendine özgü kimyasal özelliklere sahip olan Manuka ağacının (Leptospermum scoparium) özünden elde edilmektedir. Diğer ağaç türlerine göre daha az irritan özelliktedir. Bu durum; bandajın antimikrobiyel etkisinin sürdürülmesine izin verir, bu da Manuka’nın antibakteriyel bir bandaj olarak üstün performansının anahtarıdır. Bu antimikrobiyel aktivite esasen, arıların bal özüne eklediği “glukoz oksidaz” denen enzimin hidrojen peroksit oluşturmasından kaynaklanmaktadır. Arılar ek olarak bazı çiçeklerden de antibakteriyel bileşikler katar. Manuka balı Yeni Zelanda’da az sayıdaki insanın üretimini yapmış olduğu ve yıllık tedariği az olan eşsiz bir üründür. Piyasada bulunan ürünlerin çoğu Manuka balıyla düşük kaliteli başka balların karışımlarını kullanmaktadırlar. Bu da ürünün etkisini azaltmaktadır. MANUKA VAKA ÇALIŞMASI 1 Irk ve Cinsiyet: Erkek domestic shorthair Yara lokasyonu ve biçimi: Isırılma sonucu oluşan abdominal apseler Uygulama: Yaralar iyice debride edildi ve lavaj yapıldı. Bu kedi istisnai bir hasta oldu ve sedasyon olmaksızın yara tedavisine izin verdi. Manuka AD debridmana yardımcı olmak, enfeksiyonu kontrol altına almak ve granulasyonu teşvik etmek amaçlı kullanıldı. Yaranın tipi ve balın osmotik etkisinden dolayı yüksek emici özellikte ikinci bir bandaj gerekti. debride edilen yaralar Manuka AD ile sarıldı. 2 3 Kedi bandaj değişimlerine tolerans göstermeye devam etti ve sedasyon olmaksızın yara yönetimine devam edildi. Yaralar Manuka AD ile sarılmaya devam edildi. Emici bandaj uygulandı; bandajlar üç günde bir değiştirildi. 4 Bir sonraki bandaj değişiminde ilk bandajdan sadece 8 gün sonra yara yatağı temiz, sağlıklı granulasyon dokusu ile dolu ve yara hattı küçülmeye başlamış durumda. 5 Bandaj değişimi başta 2-3 günlük aralıklarla yapıldı. Sağlıklı granulasyon dokusu görünene ve akıntı azalana kadar emici bandaj uygulamasına bu şekilde devam edildi. Manuka AD ve emici bandaj uygulamasının devamıyla yaralar hızlıca iyileşiyor. 6 3 hafta sonra yaralar hızlıca kontrakte olmaya başladı ve emici bandaj kaldırıldı. Kedi bandaj değişimi için tekrar kliniğe gelmediği için daha fazla fotoğraf çekilemedi ancak hasta sahibi yaraların tamamen iyileştiğini, kedisinin sağlığına kavuştuğunu bildirdi. Sonuç Bu vaka Manuka AD’nin ağır bir şekilde kontamine olmuş apseli yarada efektif olarak kullanımını gösterdi. Burada Manuka balının debridmana yardımcı olduğu, kontaminasyonu kontrol altına aldığı, sağlıklı granulasyon dokusunu hızlıca teşvik ettiği görüldü. Bu vakada Manuka AD’nin (absorbent dressing) likid bala göre avantajları mevcuttu: yara yatağı ile yakın temas sayesinde maksimum topikal etki yaratıldı ve bandaj değiştirme süreleri kısalmış oldu. MVM Medikal Balın genel etkileri > Antioksidan etkisi; hücresel proliferasyon ve metabolizmayı desteklemektedir. > Osmotik etkisi; bölgesel nemi artırarak lenf dolaşımını hızlandırır ve oksijenizasyonu artırmaktadır. > Geniş antimikrobiyel etkisi; kontamine yaralarda enfeksiyonun giderilmesine ve sekonder enfeksiyonların engellenmesine yardımcı olur. > Otolitik debridman etkisi; nekrotik yaralarda ölü dokuların uzaklaştırılmasını sağlayarak iyileşmeye yardımcı olur. > Anti-inflamatuar etkisi; yangı ve ödemi azaltarak ağrıyı giderir. 15 UMF değerine sahip olan %100 Manuka balı bandaj çeşitleri Manuka Balı ND Manuka Balı AD Manuka Balı G Ebatları Ebatları Miktar 5x5cm 5x5cm 15 gr 10x12,5 cm 10x12,5 cm 10x100 cm 10x100 cm Manuka’nın üstün nitelikleri > Ürün %100 Manuka balından üretilmektedir. > “Manuka balının antimikrobiyel gücü UMF” (Unique Manuka Faktor) diye bilinen bir standartla sınıflandırılmaktadır. Daha yüksek UMF, daha iyi antimikrobiyel etki demektir. Yara çevresinde yeterli etki sağlamak için en az 10 UMF gereklidir. Resmi Waikato ölçütü Manuka balını UMF değerlendirmesiyle 1’den 15’e kadar sınıflandırmıştır. Bu aynı zamanda N.P.A (Non Peroxid Activity ) değerini de göstermektedir. > Manuka Balı Bandajları 15 UMF’ye sahiptirler. Yara bandajlarında bal kullanmanın en büyük zorluklarından birisi; bandajın uygulandığı bölgede stabilitenin sağlanmasıdır. Birçok firma bu sorunun üstesinden gelmek için bandajları kaplama yoluna gitmiştir, ancak bu yöntem başarısız olmuştur. Genellikle aktif bal içeriği ambalajın içerisinde kalarak bandajın etkinliğini düşürmüştür. > Manuka bandajları, aktif balın bandaja başarıyla doyurulduğu profesyonel bir süreçten geçer. Kullanım alanları Travmatik ve / veya kontamine yaralar, otolitik debridman gerektiren ölü doku barındıran yaralar, yüzeysel ve kısmi yanıklar, ezikler, cerrahi yaralar, apse içeren kaviteli yaralar. (Bu yaralara özellikle Manuka AD tercih edilmelidir.) 22-23 PETİNFO ND: Gazlı beze emdirilmiş halde AD: Polimer ped halinde (emici) G: %100 Manuka balı Nekrotik bir yaranın Manuka uygulanmasından sonraki iyileşme seyri Enfeksiyöz hastalıkların gözde oluşturduğu izleri merak eden hekimler, etkinliğe yoğun ilgi gösterdi. Bir dahiliyeci ile bir cerrah bir araya gelirse… Klivet İstanbul eğitim seminerinde Prof. Dr. Nilüfer Aytuğ ve Prof. Dr. Murat Şaroğlu bir araya gelerek hepimizin akıllarında kalan bir güne imza attı. HABER: ENİKÖ KİRALY AVCI FOTOĞRAF: GARO MİLOŞYAN 24-25 PETİNFO Prof. Dr. Nilüfer Aytuğ; “Oftalmolog cerrahlarla daha yakından çalışmaya başlayınca fark ettim ki, birçok hastalığın ilk tanısı kesinlikle gözden tespit edilebilir.” Prof. Dr. Murat Şaroğlu; “Belirgin klinik semptom göstermeyen erken safhadaki hastalıkların tanısını koyarak bir canlıya ömür boyu ışık verebiliriz.” K livet Meslek İçi Sürekli Eğitim Semineri 3 Ağustos tarihinde İstanbul, Maslak Steigenberger Hotel’de gerçekleşti. Kıbrıs Yakın Doğu Üniversitesi Veteriner Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nilüfer Aytuğ ve Veteriner Göz Merkezi Kurucu Veteriner Hekimi Prof. Dr. Murat Şaroğlu’nun sunumunda gerçekleşen eğitim seminerinin konusu enfeksiyöz hastalıkların gözde oluşturduğu izlerin takibiydi. Bu önemli konu hakkında daha fazla bilgiye sahip olmak için etkinliğe 100’e yakın meslektaşımız katılım sağladı. Göz neden önemli? Göz sadece görmek için değildir. Göz aynı zamanda çok hassas, sinir dokudan zengin, bunun yanı sıra damardan zengin, kanayabilen, her canlı için çok önemli bir organdır. Göz aynı zamanda hastanın içinde taşıdığı bazı hastalıkların izlerini de kendi içerisinde barındırabilmektedir. Göz, canlının kocaman bir tabelasıdır. Bu açıdan baktığımız zaman bir veteriner hekimin kendisine sorması gereken ilk soru “Hasta, görecek mi görmeyecek mi?” olmalı. Kliniğe gelen hasta sahibinin “Günlerdir keyifsiz ve iştahsız” ifadelerine karşılık biz klinisyenler, ilk etapta hastanın genel muayenesini gerçekleştiriyor ve diyoruz ki “Hayvanınızın bir şeyi yok, mevsimsel geçişle alakalı keyifsizlik yaşıyor olabilir”. Halbuki altta yatan ve ilerde çok daha büyük sıkıntılara yol açacak hastalıkların başlangıç safhası ile de karşı karşıya olabiliriz. Bu durumda göze bakmamız gerekir, çünkü göz, bu çeşit hastalıklar hakkında bize çok şey anlatabilir. Göz hakkında bir veteriner hekimin bilmesi gerekenleri anlatırken bu önemli bilgileri paylaşan Prof. Dr. Murat Şaroğlu’na destek olarak Prof. Dr. Nilüfer Aytuğ “Gerçekten ben de özellikle son yıllarda, oftalmolog cerrahlarla daha yakından çalışmaya başlayınca fark ettim ki, birçok hastalığın ilk ipucu kesinlikle gözden fark edilebilir.” dedi. Sunumlar boyunca vakalar üzerinden ilerleyerek konuları anlatan ve bir dahiliyeci ile bir cerrahın her zaman yaptığı gibi farklı bakış açılarını tartışıp, bazen de sataşıp fikir alışverişinde bulunan hocalarımız, katılan meslektaşlarımızın dikkatini gün boyu yüksek seviyede tutmayı başardılar. Birer hoca olarak ise katılımcıları devamlı soru yağmuruna tutmalarının da dikkatlerin azalmamasında etkisi vardı tabi… Hocalar, katılan meslektaşlarımızın dikkatini gün boyu yüksek seviyede tutmayı başardılar. Katılımcı meslektaşlarımız, özel sistemik enfeksiyonları göze bakarak nasıl fark edebileceklerini ve nasıl bir yöntemle ayrım yapabileceklerini öğrenme fırsatı buldular. 26-27 PETİNFO Enfeksiyöz hastalıkların oluşturduğu izler Günün konusu olarak seçilen enfeksiyöz hastalıkları ve bu hastalıkların gözde oluşturduğu izleri gerçekten kapsamlı bir konudur. FeLV, FIV, FIP, Klamidiozis, Korona virüsü, Herpes Virüsü, Leshmaniazis gibi pet hayvanlarının yaşamını olumsuz etkileyen çeşitli önemli hastalıklardan ayrıntılı bahsedildi. Murat Şaroğlu bir göze bakarken virüslerin oluşturabileceği malformasyonlar ile ilgili vaka örnekleri gösterirken, Nilüfer Aytuğ, bu hastalıkların hemogramı ve genel klinik belirtileri ile ilgili ayrıntılı bilgiler verdi. Tedavi seçenekleri ise iki hocamızın da yazdığı farklı reçeteler üzerinden değerlendirildi, deneyimli meslektaşlarımızın ilaçlar ve tedavi seçenekleri ile ilgili fikirleri tartışıldı. Kedilerde en sık görebileceğimiz enfeksiyöz hastalıklar Bir kedi ortalama 15-20 yıl yaşayabiliyor. Özellikle 1 yaşına kadar olan kediler çok sık ciddi göz hastalıklarına yakalanabilir. Bunlar en basit ve en genel tanınmakla, neonatal keratokonjuktivit olarak adlandırılır. Fakat bunun altında klamidya ya da herpes virüsü gibi mikroorganizmanın hem solunum sisteminde hem de gözde oluşturduğu bir takım enfeksiyon sonucu ve bu belirtilerin insanlar tarafından dikkat edilmesi sonucu kliniğimize gelen vakalarda fark edebiliriz. Kornea ve konjuktiva etkilendiği zaman sadece konjuktivit tedavisi için kullanılan ilaçları verip gönderirsek çok büyük hata etmiş oluruz. Çünkü o keratokonjuktivit ile başlayan problem iki aylık bir kedide farklı bir tablo haline gelebilir. Kedi, gözündeki ağrıdan ve kaşıntıdan kendisini parçalar. O hayvan gözüne hasar verdiği zaman her şey bitmiş olur. Klivet eğitim seminerinde gün boyunca, örnek vakalarla da desteklenerek bu önemli konular konuşuldu. Anamnezin önemini aklımızdan çıkarmayalım Her şeyden bir sonuç almaya çalışırız; biyokimyadan sonuç alırız, hemogramdan bir sonuç alırız ama neonatal hastalarda zaten her şey çok farklı bir şekilde ilerlemektedir. Fizyolojileri farklı, kullanılan ilaçlar farklı, ilaç yararlanımı farklı. O yüzden her zaman adım adım ilerlemeliyiz. Anamnez kesinlikle önemli. Nilüfer hocamız öncelikle her zaman hayvanın yaşını öğrenmek istediğini belirtti. Çünkü 8-12 haftalık yaşta maternal antikor titresi azalmaya başlar. Bu veteriner hekimlerin taşıdığı büyük sorumluluk azalma sonucu hayvanlar enfeksiyonlara karşı son derece duyarlı olurlar. Örnek olarak hayvanlar FeLV ye 6-8 aylık yaşta duyarlıdırlar. Daha sonra yaşla ilgili direnç gelişir. Klinik enfeksiyon olasılığı (viremi, immunosupresyon, viral yayılım ) zayıflar, immun sistem gelişir ve riskin kedilerin monositlerinde FeLV bağlantı noktaları azalır. FIV’e ise duyarlılık yaşla ilişkili değildir. Erişkinler ve yavrular için risk aynı. Klinik FIP, 6 ay-5 yaşlı hayvanlarda meydana gelir. Bazı olgularda 2 aylık yavrularda FIP nedeni ile ölüm meydana gelebilir. Erişkin kedilerde ise, hiç evden çıkmamış 10 yaşlı kedide FIP olasılığı vardır. Klinik bulgulara baktığımız zaman, hastalığın gözden kaynaklı olduğunu ya da genel bir enfeksiyondan kaynaklandığını anlamak zor olabilir. Vakaların çoğunda semptomlar arasında Doğru bir şekilde yapılan erken teşhis ve tedavi büyük bir önem taşır. Zamanında tedavi edemediğimiz o hayvan belki 15 yaşına kadar yaşayacak ama ömür boyu gözü görmeden yaşayacak. Bu açıdan göz hastalıklarının daima zincirleme reaksiyon şeklinde ilerlediğini ve bir problemin olabildiğince erken tanımlanarak önlemini almak suretiyle ömür boyu bir canlıya ışık verebileceğinizi aklımızdan çıkarmayalım. Örnek olarak keratokonjuktivitin altında yatan önemli vakaları erken fark edip uygun bir şekilde müdahale ettiğimizde bir canlının hayatını kurtarabileceğimizi de unutmayalım. Buradaki olay sadece göz değil; gözden yola çıkarak birçok hastanın hayatını kurtarmış olmamız. Prof. Dr. Suphi Erdem Açar; “2017 senesinde Klivet kongresini ve Kıbrıs YDÜ kongresini birleştirip, çok büyük bir mesleki organizasyona imza atacağız.” Her canlı için büyük önem taşıyan göz , sadece görmek için değildir... Katılımcılar, etkinliğe sponsor olan VİP’e ve ürünlerine ilgi gösterdi. letarji, iştahsızlık gözüküyor ama elde edebileceğimiz çok patognomik bir bulgu yok. Karşılaştırdığımızda herpesvirüs, kalisivirüs, bordatella ve klamidiozisin bulguları olarak zaten hemen hemen hepsinde letarji, aksırık, konjuktivitis gibi semptomlar meydana gelir. Kritik birkaç bulgu olabilir tabi. Mesela topallık. Feline Kalisivirüsü topallık yapar. Özellikle aşılama sonrası bazı hassas hayvanların 2-3 gün topallaması görebiliriz ve bu durum gayet normaldir. Bazı hayvanlarda ise, enfeksiyon durumunda bu semptom belki hiç meydana gelmez. Herpes ve kalisi virüslerin 28-29 PETİNFO Klinik bulgulara baktığımız zaman, hastalığın gözden mi kaynaklı olduğunu yoksa genel bir enfeksiyondan mı kaynaklandığını anlamak bazen zor olabilir. semptomları gerçekten çok benzerlik gösterir. Topallık durumu ayırıcı tanıda yardımcı olabilir. Bir de ağız ve dil kenarında ülserler varsa daha çok kalisiden şüphelenmeliyiz. Klinik bulgular tabi ki çok önemli ama genelde test yapmak işe yarayacak mı? Nilüfer Aytuğ’nun bu konudaki düşünceleri şu şekildedir; “Test yapmayı çok seviyoruz ama aşısı olan bir hayvan, antikora baktığımız için zaten yüksek ihtimal pozitif sonuç verecektir. Bu hastalıklar ile ilgili en etkili yöntem virüs izolasyonu olurdu, ama bunu yapan klinik var mı? Tabi ki yok. Zaten klinik ortamında böyle bir yöntemin gerçekleştirilmesi hiç de kolay değildir. Doğru örnek alınmalı, doğru transport yöntemi seçilmeli ve bunlara rağmen virüsün olması halinde bile negatif sonuç alabilirsiniz. Tek başına pozitif laboratuvar sonucu, klinik tablo ile desteklenmezse bizim için hiç bir şey ifade etmez. O pozitif laboratuvar sonucunun bizi yanlış yerlere sürükleyebileceğine tanık oluyorum. Hastalığı bulma çabamızda, hiç bir şey bulmadığımız durumda bir sürü test yapıp sonunda zorla bir şey bulmaya çalışmak bizi gerçeklerden İnteraktif geçen seminerde tedavi seçenekleri ile ilgili fikirler de tartışıldı. çok uzaklaştırılabilir. Hasta olarak gelen hayvanda, testleri pozitif çıksa bile şüpheyle yaklaşmamız gerekir ve semptomları da göz önünde bulundurmalıyız. Ama hayvan sağlıklı, hiç bir semptom göstermeden gelirse, örnek olarak quick testlerden yararlanabiliriz. Bu durumda bu testlerin güvenilirliği kesinlikle %90’ın üstünde olmaktadır.” Bu hastalıklara karşı tedavi olarak ne kullanabiliriz? Hem kalisi hem de herpes virüsünde geniş spektrum antibiyotikler uygulayabiliriz. Nilüfer hocamız en çok amoksisilin klavulanat, bazen de azitromisin kullandığını belirtti. Doksosiklin kedilerin özofagusunda bir takım problemlere neden olduğundan dolayı Nilüfer hoca bu ilacı pek tercih etmediğini belirtti. Murat 30-31 PETİNFO Hastalığı tehşis etme çabamızda, hiç bir şey bulmadığımız durumda bir sürü test yapıp zorla bir şey bulmaya çalışmak bizi gerçeklerden çok uzaklaştırılabilir. Hoca göz hastalıklar açısından yapılan tedavi seçeneklerini şu şekilde sıraladı; “Lokal olarak, göz kapaklarına ve gözün etrafına bulaşan göz akıntısının kuruması ve gözün kapanması engellenmeli. Çünkü esas yıkım orada başlıyor. Akıntılar, sekonder enfeksiyonlara yol açabilen büyük miktarda bakteri içerirler. Akıntı nedeniyle göz kapanırsa, korneanın oksijenizasyonu bozuluyor. Sertleştiği için korneada mekanik olarak perforasyon şekillenebilir. Dolayısıyla sistemik antibiyotiklerin yanı sıra lokal etkisi olan antibiyotikli damlaları da çok sık, günde 5’ten az olmamak kaydıyla tavsiye ediyorum”. Bu konuda dikkat etmemiz gereken önemli bir nokta var; sistemik olarak ve lokal olarak kullandığımız antibiyotikler birbirleriyle uyumlu olup olmaması. Bu ilaçlar birbirlerinin antagonisti olabilirler. Bunu da gözden geçirmemizde ve prospektüsleri tekrar okumamızda fayda var. Güzel geçen bir gün Sayfalarımıza sığmayacak kadar vaka çalışması ile gün boyu bizi eğiten hocalarımız, kedi ve köpeklerdeki enfeksiyöz hastalıklara, en çok görülen klinik belirtilerine ve tedavilere değinip, göz hastalıkları hakkında gerçekten bir klinisyen hekimin faydalanabileceği bilgiler paylaştılar. VİP Ecza Deposunun sponsorluğunda gerçekleşmiş olan bu etkinliğe katılma fırsatınız olmadıysa, Klinisyen Veteriner Hekimler Derneği’nin resmi internet sitesini ve sosyal medya sayfalarını takip etmeyi ve önümüzdeki ilginç eğitim seminerlerine şimdiden kayıt yaptırmayı unutmayın. Bir sonraki bilim ve bilgi dolu, güzel mesleki etkinlikte görüşmek dileğiyle... Konferansa ev sahipliği yapan Belgrad, Sava Nehri ve Tuna Nehri’nin kıyısında yer almaktadır. Doğu Avrupa Veteriner Konferansı yaklaşıyor Bu sene Belgrad şehrinde ilk defa gerçekleştirilecek olan Doğu Avrupa Veteriner Konferansı’na iki ay kala, EEVC Başkanı Denis Novak’tan bölgenin bu önemli etkinliği hakkında ayrıntılı bilgiler aldık. EEVC Başkanı Denis00-00 Novak PETİNFO D oğu Avrupa Veteriner Konferansı (Eastern European Veterinary Conference-EEVC), kapılarını ilk defa Belgrad şehrinde açarak, 6-8 Eylül tarihleri arasında bölgenin en önemli veteriner kongresi olarak imza atmayı amaçlıyor. Bu kongre hakkında bilmemiz gerekenleri EEVC Başkanı Denis Novak paylaştı. EEVC’nin gerçekleştirilmesine nasıl karar verdiniz? FECAVA ile WSAVA’nın çalışmaları ve sürekli meslek içi eğitim seminerlerinin uzun süredir takipçisiyiz. Fakat Doğu Avrupa’daki her meslektaşımızın bu etkinliklerin gerçekleştirildiği ülkelere seyahat ederek bu değerli programlara katılma imkanı yoktur maalesef. Bu bölgedeki veteriner hekimlerin ancak %10-15’inin bu tür ülke ve bölge dışı organizasyonlarda yer alma imkanı olduğunu söyleyebiliriz. Bu hekimlerin çoğu ise bir firma ya da kurum tarafından sponsor edilen meslektaşımızdır. Bunun sebebi olarak Doğu Avrupa bölgesinde bulunan meslektaşlarımızın gelirinin Almanya, İngiltere, Avusturya gibi Batı Avrupa’daki veya Amerika’daki veterinerlere oranla daha az olduğunu söyleyebiliriz. 2013 yılında Belgrad’ta gerçekleştirilmiş olan FECAVA etkinliğinden sonra, Doğu Avrupa bölgesine özgü olarak faaliyet gösteren EEVC’nin oluşturulması hakkında karar verdik. EEVC, dünya çapında tanınmış olan uzmanların katkıları ile, her sene farklı ülkenin evsahipliği yapacağı, yüksek kaliteli 3 günlük bir etkinlik olacak. Bu kongre, proje ekibimiz tarafından yönetilir. Ekibin Bulgaristan, Hırvatistan, Romanya, Sırbistan Küçük Hayvan Veteriner Hekimler Derneğinden üyeleri vardır ve BSVA ile de işbirliği içindeyiz. Bu ekip, 2013 senesinden beri EEVC 2016’nın gerçekleşmesi için yoğun bir şekilde çalışmalarını sürdürmektedir. Ekibin üyeleri bu projede gönüllü olarak yer almaktadır ve BSVA ile yerel bir profesyonel kongre organizasyon olan PCO’dan destek almaktadır. Sürekli meslek içi eğitim Doğu Avrupa’da meslektaşlarımızın hayatında nasıl bir rol üstlenmektedir? Bu bölgedeki sürekli meslek içi eğitimlerin geçtiğimiz 15 senede arttığını görebiliriz. Bölgedeki ülke temsilcileri FECAVA ve WSAVA’nın sürekli eğitim programlarına da katılım göstermektedir. Bu gelişimin, klinisyen veteriner hekimlerin günlük hayatı üzerindeki pozitif etkisini görmemiz mümkündür. Bazı ülkelerin, ulusal yönetmenlik tarafından belirtilen, zorunlu sürekli meslek için eğitim seminerleri mevcuttur. Doğu Avrupa ülkelerinin çoğu kendi çapında da ulusal ya da uluslararası konuşmacıları dahil ederek mesleki organizasyonlar düzenlemektedir. Meslek içi sürekli eğitim programlarını son derece faydalı buluyorum, çünkü bu etkinlikler klinisyen meslektaşlarımıza hitaben organize edilmektedir ve kuru teorik bilgilerinin ötesinde de bir şey vermekte. Bu etkinliklere destek veren, Doğu Avrupa bölgesinin dışında uzmanluk diplomasını alan ve geri dönüp edindiği bilgileri bu bölgedeki veterinerlerle paylaşan meslektaşlarımıza da ayrıca teşekkürlerimi ve saygımı iletmek isterim. Onların da katkılarıyla kesinlikle büyük adımlarla ilerleyebliriz. EEVC adı altında hep beraber bölgenin profesyonellerinin veteriner hizmet seviyesini artırabiliriz. Programı hangi kriterleri göz önüne alarak organize ettiniz? Konuşmacıları neye göre seçtiniz? Her EEVC yönetim kurulu üyesi hayatında en az bir defa yurtdışındaki sürekli meslek için eğitim seminerlerinde yer aldı. Kararımıza göre kongre için bir çekirdek programı oluşturuldu. Bu program oldukça esnektir ve gelecekte organize edilecek olan kongreler için de kolaylıkla uygulanılabilir. Bu programın çerçevesinde hekimliğin her konusu, mesleğin özel ilgilerine göre ve güncel ihtiyaçlara göre ele elınacak. Konuşmacılarımız ise, meslektaşlarımızın tavsiyeleri üzerine seçildi. Belgrad’a nasıl gidilir? Balkanların en güzel şehirlerinden biri olan Belgrad, vizesiz seyahat avantajı ile son yıllarda Türk’ler tarafından tercih edilen bir durak oldu. Türkiye’den Sırbistan‘ın başkenti Belgrad’a uçak, tren, otobüs ya da özel araçla gitmek mümkün. Eastern European Veterinary Conference’in gerçekleşeceği olan Hotel Crowne Plaza, Nikola Tesla havalımanına ve şehir merkezine de çok yakın bir mesafede yer almaktadır. Kongre hakkında daha fazla bilgi ve kayıt için www.eevc.vet internet adresini ziyaret edin. 1 kedi & köpek 2 3 4 Çoğu daha önce gerçekleştirdiği konuşmaları sayesinde bölgede ün kazanmış isimlerdir. Belgrad Gelen her konuşmacının çok iyi bir performans göstereceğinden eminim. içinde faaliyet yürütmesinin imkanını sunduk. Aramızdaki pozitif ruhun ve net iletişimin sağlanması bizi EEVC’nin çatısı altında birleştirir ve mesleki olarak erişmek istediğimiz her seviyenin kapısını açabilir. Bu etkinliğin gerçekleştirilmesi için kesinlikle özveriye de ihtiyacınız vardı. Özveri kelimesini seviyorum, çünkü yaptığımız şeyler konusunda ne kadar motive olduğumuzu gösterir. Her yeni projede olduğu gibi, yaptığımız şeylerin çoğu daha önce gerçekleştirilmiş olan organizasyondan örnek aldığımız prosedürlerdir ve bazı şeyler ise kendi çabalarımız ile meydana getirdiğimiz yeniliklerden ibarettir. Örnek olarak; etkinliğimiz için en uygun organizasyon ve tanıtım faaliyetleri kullanılarak, finansal olarak her veteriner hekim tarafından erişilebilir bir etkinlik yaratmaya çalıştık. Tabi ki en önemli konu olarak, bölgede çalışan her veteriner hekimin, hayvan sağlığı sektöründe faaliyet gösteren firmanın ve partnerin EEVC ile uzun vadeli işbirlik EEVC’nin veteriner hekimler ve veteriner hemşireler tarafından gerçekleştirilmesi neden büyük önem taşır? Yönetim kurulunda EEVC’ye katılım gösteren delegelerin ihtiyacını en iyi şekilde anlayan ve karşılayabilen bir kitlenin yer alması gerektiği konusunda hemfikirdik. EEVC’nin yönetim kurulu, hayvan sağlığı mesleğinin çeşitli alanlarında kendilerini temsil etmektedir. Üyelerimiz mesleklerine ve yaptıkları faaliyetlerle gurur duyan, günlük işlerinin yanı sıra mesleki ilerlememize büyük bir onur ve mutluluk hissederek katkı sağlayan insanlardır. Burada söylemem gereken şu; eşitlik çok önemlidir. Bu işi sadece veteriner hekimler değil, onlara her gün destek veren mesleklerin temsilcilerini de EEVC yönetim kuruluna katarak başardık. Onlar 36-37 PETİNFO 1. Belgrad, her saatte insanların sokakları şenlendirdiği bir şehir. 2. Eski ve Yeni Belgrad’ı birbirine bağlayan Ada Köprüsü. 3. Tiyatro ve müzelerin bulunduğu Cumhuriyet Meydanı. 4. Ortodoksların günümüzdeki en büyük kilisesi, St. Stava. olmadan EEVC ve bu organizasyon bu şekilde gerçekleşemezdi. Bu etkinliğin hedef kitlesi kimlerden oluşmaktadır? EEVC, kendini bu mesleğe adamış olan ve ilerlemeyi amaçlayan herkes için bir katkı sağlayabilir. Programda, hayvan sağlığının en güncel konuları ve en yeni teknolojileri tartışılacak. Her hekimin öğrenmekten veya öğretmekten mutluluk duyabileceği bir platform organize etmeyi amaçladık. EEVC’nin bilimsel programı dünyanın dört bir tarafından gelen 80 konuşmacıyı kapsar. Öğrenci, veteriner hekim, firma temsilcisi ya da herhangi bir delegasyonu temsil eden her katılımcının bu kongrede kendine göre bir şey bulabileceğinden eminim. Bu alanda çalışan her profesyonelin biraraya getirilmesi ve bilinçlendirilmesi için EEVC’de “Tek Sağlık” konseptini felsefemiz olarak temel alarak her faaliyeti ile daha güzel bir geleceği inşa etmeyi amaçlıyoruz. Kongre hakkında daha fazla bilgi ve kayıt için www.eevc.vet internet adresini ziyaret edin. kedi & köpek Veteriner Göz Merkezi ekibi; Prof. Dr. Murat Şaroğlu ve Veteriner Hekim Dilara Berköz Hastalarınızı ışıksız bırakmamak için hiç bir zaman mücadeleden vazgeçmeyin 00-00 PETİNFO Gözü göz ardı etmeyelim Tıpkı insan hekimliğinde olduğu gibi hayvanların da ileri ve uzmanlaşmış sağlık hizmetlerini alma hakkı olduğunu savunan ve bu konuda bize örnek olan Prof. Dr. Murat Şaroğlu ile beraberdik. V eteriner göz hastalıkları alanında 20 yıllık bilgi birikimi ve deneyimini, ileri teknoloji ile tek bir çatı altında birleştirip, hastalarının hayatına ışık katmayı amaçlamış olan Prof. Dr. Murat Şaroğlu, kurmuş olduğu Veteriner Göz Merkezi ile uzman veteriner hekimlik açısından ülkemizde bir ilktir. Kurulduğu 2012 yılından bu yana yeni ve farklı alanlarda uzmanlık merkezlerinin kurulmasında motivasyon kaynağı olan bu merkezi ziyaret ettik. Bir göz uzmanı olarak en sık karşılaştığınız vakalar nelerdir? Özellikle ilkbahar ve yaz aylarında kedilerde üst solunum yollarını etkileyen viral ve bakteriyal hastalıklar çok yaygın. Bu mikroorganizmalar göz küresini de etkileyerek çok ciddi yıkımlanma ve hasara yol açabiliyorlar. Chlamidia, herpes ve mycoplazma gibi etkenler bu hasarı oluşturan mikroplar yanı sıra kısa burunlu (brahicefalik ) kedi ve köpek ırkları kliniğimizi sık ziyaret eden hastaları. Kedilerde özellikle kornea nekrozu yaygın. Köpeklerde ise Pekinez, Pug, Shit-su gibi ırkların gözleri dış etkilere ve hafif de olsa travmatik etkilere çok açık. Bu yüzen kornea erozyonu, yaralanması ya da ülseri ile sık karşılaşıyoruz. Ve elbette köpeklerde katarakt; her ırk köpekte diyabet ya da yaşlılığa bağlı katarakt gelişebiliyor, ancak Cavalier King Charles, Terrier ve Golden Retreiver gibi ırklar başta olmak üzere hiç de küçümsenmeyecek sayıda doğuştan (konjenital) katarakt olguları ile karşılaşmaktayız. Hafızanıza yerleşen özel vakalarınız var mı? Aslında hafızamı yokladığımda, arzu ettiğimiz yanıtı alamadığımız ve sonuçta hayatına anlamlı bir değer katamadığımız hastalar aklıma geliyor. Elbette yüzümüzü güldüren çok sayıda hasta ve sonuç var ancak ben daha çok sonuç alamadıklarımızı hatırlıyorum. Bence biraz da öyle olmalı. Hekim olarak sadece bizi sevindiren değil sonuç alamadığımız hastaları ve nedenlerini hatırlamalıyız ki nerede eksiğimiz varsa ya da nerede çözüm bulamadığımız durumlar ile karşılaşıyorsak, o hastalık ve durumların üzerine gidelim. Mesela şu an aklıma gelen bir hasta, iki taraflı çok sert kataraktı olan ve sadece bir gözünün retinası iyi olduğu için tek bir operasyonla hayatına ışık katabileceğimiz bir hastaya katarakt operasyonu yapmıştık. İlk 9 gün her şey yolunda giderken ve kısmi bir görüş başlamışken, ameliyat olan gözünün korneasında oldukça geniş bir kornea yarasıyla kliniğimize geri gelmişti. Hatta hasta sahibesine yakalığı çıkarttığını düşünerek sitemde bulunmuştuk. Oysa hasta sahibi kesinlikle yakalığı çıkartmadığını söylemişti. O yaranın nasıl oluştuğunu kendi gözlemleri ile birkaç gün sonra çözmüştü. Meğer bahçede yaşayan hastamızın sabır, bir uzmanın en önemli özelliği Göz, gerçekten vücuttaki birçok dokudan farklı, özel ve hassas bir organdır. Bu yüzden, sabırla oftalmolojinin gizemini çözmek gerekiyor. Göz hastalıkları konusunda uzman olmak isteyen meslektaşlarımın, kesinlikle edinmesi gereken bir özellik sabır. Sabırla belli bir düzeye gelinceye kadar okumalı, öğrenmeli ve görmeli. Yani tüm diğer branşlarda olduğu gibi edindiği teorik birikimi artırmalı, bolca hasta görerek görsel hafızasını geliştirmeli. Dokular arasındaki etkileşim, fizyolojk mekanizmalar ve ayrıntılı anatomi bilgisi ile başlanmalı yola. Muayene masasına aldığımız her hastanın özel birer canlı olduğunu unutmamalıyız. bir de evde kardeşi varmış. Ve uzun süredir görmediği için kardeşi hastamıza rehberlik yapıp kendi önde olmak üzere bahçede hastamızı gezdirirmiş. Bu, bizim insanların da ibret alması gereken bir yardımlaşma !!! Ama işte olumsuz tarafı, o koca rehberin kuyruğu hastamızın yüzüne çarparak yakalığa rağmen yara gelişimine yol açmış. Sonuçta zaten katarakt operasyonu geçirmiş ve henüz iyileşme döneminde olan hastamızın korneasında bir de geniş bir yara oluşunca, görüş alamadığımız ve hep üzülerek andığımız bir vaka. Ancak bundan ders aldık ve benzer durumda bulunan ailelere risk almadan operasyon sonrası bakım sürecinde evdeki kardeşleri birbirinden ayırmaları gerektiğini söylüyoruz. Hekimliğin keyif aldığınız ve sizi zorlayan yanları nelerdir? Şüphesiz ki, hiç göremediği için kliniğe gelirken başını yerden kaldıramayan, hareket etmek istemeyen, merdiven çıkmakta zorlanan, neşesiz, dünyası kararmış bir köpeğin, 40-41 PETİNFO birkaç hafta içerisinde, rahat yürüyen, artık başını yerden kaldırmış ve neşeyle çevresini süzen bir köpek haline geldiğini görmek tarifi imkansız bir mutluluk tablosu. En çok zorlandığım nokta ise, büyük bir beklenti içerisinde, kliniğimize gelen hasta sahibine aslında dostunun görüşüne bir şey katamayacağımız gerçeğini söylemek oluyor. Bir de geç gelen hastalar durumu var. Bir şekilde daha erken dönemde müdahale şansı bulmuş olsak çözebileceğimiz birçok hasta oluyor. Hele bu zaman kaybının meslektaşlarımız kanalıyla olması, bizi maalesef daha da zor duruma sokuyor. Yoğun iş temponuzun yanında ekibinizi nasıl motive ediyorsunuz? Özel bir hobiniz var mı? Aslında göz hastalıkları çalışan ve mikro cerrahi yapan birinin huzurlu ve rahat olması lazım. Sadece operasyon sırasında değil muayene ve kontrollerde de her hastasına ayrı konsantre olmalı. Muayene masasına aldığımız her hastanın özel bir canlı olduğunu unutmamalıyız. Veteriner Göz Merkezi’ni kuralı neredeyse 5 sene olacak ve hala haftada 4 gün, randevulu çalışıyoruz. Hassas işler yaptığımız için dinlenmeli, ailemize, hobilerimize vakit ayırmalıyız. Bunu yapabilmeliyiz, ki her hastaya ayrı konsantre olalım ve mikroskop altında mikro dünyada verdiğimiz savaşı kazanalım. Kalabalık bir ekip değiliz, Ama çalışanlar olarak bir ekip ruhu ile davranırız, herkes yapacağı işi bilir, birimiz yetişemediğinde diğerimiz desteğe gelir. Bu sayede her bir hastamıza gereken özeni gösterebiliyoruz. Bence bir klinikte olması gereken bu. Birbirimizle uğraşmadan kliniğe gelip dikkatle işimizi yapar ve işler bittiğinde herkes kendi özel yaşamına geri döner. Kendi adıma hobi bolluğu yaşayan biri olduğumu söyleyebilirim. Zaman zaman bazı hobilerimi dinlenmeye alır, kenarda bekletirim. Bu aralar yapmaktan en keyif aldığım hobim, offroad. İnsanların kolay kolay giremediği, iyi bir hekim asla pes etmemeli Uzman olmak için bir hastayı bir kez görüp hastalığın adını koymak yetmez; iyileşme ya da kötüleşme zincirinde klinik tabloda gelişen değişimleri izlenmeli. İyi bir kolleksiyoncu gibi, gözle ilgili ne bulduysa -ki vaka fotoğrafları dahil- biriktirmeli, tecrübeli insanlara danışmalı, gelecek planlamasını 1, 3, 5, 10 yıl sonrası için yapmalı. Tüm bu yollarda ilerlerken, eğer demoralize olursa, ertesi sabah tekrardan başlamalı ve asla pes etmemeli. Her hastaya ayrı konsantre olmalıyız ki mikroskop altında mikro dünyada verdiğimiz savaşı kazanalım. Her bir hastaya gereken özeni, ekip ruhumuz sayesinde göstermeyi başarıyoruz yeniliklere açık olmalıyız Her sabah yeni bir güne uyanıyoruz ve dünya gelişiyor. Teknolojinin gelişimine paralel olarak sağlık bilimleri de sürekli gelişim ve dönüşüm içerisinde. Bu gün kullandığınız bir tekniğin, birkaç ay sonra olumsuz yönleri fark edilip gerekli modifikasyonlarla sorunlar aşılmaya çalışılıyor. Eğer yeniyi bilmezseniz, eskiye ve eksiğe mecbur kalırsınız. 42-43 PETİNFO ormanların içinde ve kuytu köşelerinde vakit geçirmek. Bir hedef nokta belirlediğimde oraya ulaşma yolunda karşıma çıkan engelleri aşabilmek için mücadele etmek bana çok keyif veriyor. Kampçılık ve doğal yaşam da bu aralar ilgi alanım. Kendi survivor yarışmamı kendimle yapıyorum diyebilirim. Geleneksel okçuluk da 2-3 yıldır bırakmadan yaptığım bir aktivite. Meslektaşlarımızın göz hastalıkları ile ilgili en sık yaptıkları yanlışlıklar nelerdir? Aslında ben yapılan hataları konuşmayı hiç sevmiyorum ve hiçbir meslektaşıma hatayı yakıştıramıyorum. O yüzden bu sorunuza şu açıdan bakmak isterim. Göz gözardı ediliyor. İster küçük hayvan ister büyük hayvan pratiği yapsın her meslektaşımın askari düzeyde temel bir oftalmoloji bilgisine sahip olması gerekiyor. Hele kedi köpek ağırlıklı çalışan pratisyenlerin bu donanımı biraz daha arttırması gerekliğini düşünüyorum. Burada tüm sorumluluğu meslektaşlarımıza yüklemek ve ilgisizlikten şikayet etmek de doğru değil. Çünkü eğitim politikaları yüzünden çoğu veteriner fakültesi öğrencisi ya hiç göz hastalıkları dersi almıyor ya da çok üstünkörü ve teorik ağırlıklı eğitim alıyor. Böyle diploma sahibi olan genç bir meslektaşımın da, yeterli temel bilgiye sahip olması mümkün değil. Meslek içi eğitim seminerleri ile bu durumun telafisi mümkün olsa da, klinik hayatının koşuşturmacası, bilgi birikimine engel oluyor. Bu durumların yansıması olarak da göz hastalıklarının tanı ve tedavisinde birçok eksik ve yanlışın ortaya çıkmasına sebep oluyor. Bizimle ve okurlarımızla paylaşmak istediğiniz başka bir konu var mı? Son olarak gözü göz ardı etmeyelim diyorum. Çünkü göz sadece görüş için değildir. Ciddi ağrıya yol açabilen bir organdır. Ayrıca bazı sistemik ve metabolik hastalıkların erken tanısı için, göz bize bazen koca bir tabela gibi yol gösterir. Sistematik göz muayenesi ile birçok hastalığı erken tanıyıp, hastalarınızın daha uzun ve kaliteli yaşamasını sağlayabilirsiniz. Elbette kolay değildir, ama hem öğrenmek için hem de hastanızı ışıksız bırakmamak için hiç bir şekilde vazgeçmeyin diyorum… Özel yetiştirme programların benimsemesi belirli hastalıkların seleksiyon programları ile önüne geçilmesi açısından oldukça önemlidir. predispozisyon AÇISINDAN CavalIer KIng Charles SpanIeL Günümüzün belki en çok tercih edilen köpeklerinden olan Cavalier King Charles Spanieller, predispoze hastalıklar açısından göz önünde tutulması gereken bir ırk temsil eder. Bundan dolayı sahipler kendilerini hiç bilmedikleri üzücü Yazar: Veteriner Hekim Sinem Ülgen Saka, Veteriner Hekim Tamer Saka C avalier King Charles ve King Charles Spaniel birbiriyle sıklıkla karıştırılan iki ırktır. King Charles Spaniel tarihçesi 15. Yüzyıla kadar dayanırken, orijini Britanya adası olan Cavalier King Charles Spaniel ırkı 1945 yılında resmi olarak kabul edilmiştir ve günümüzde daha popüler bir ırk olarak yerini almıştır. King Charles Spaniel ırkı köpekler küçük boyutlu, çıkık gözleri, basık burnu, öne çıkık alt çenesi ve kubbemsi bir kafatası olan sevimli bir ırktır. Cavalier King Charles Spaniel ırkı köpekler ise, 1926 yılında, Kral II. Charles’ın tablolarında resmedilen uzun yüzlü düz kafatası olan orijinal ırkın yaratılması için yapılan çaprazlamalar sonucunda elde edilmiştir. Bugün ise daha popüler bir ırk olarak, gerek kolay sosyalize olabilmeleri ile gerekse insanlar ve diğer hayvanlarla çok kolay anlaşabilmeleri sayesinde bu iyi huylu, sakin ve dost canlısı köpekler ülkemizde de en çok tercih edilen ırklar arasında yerini aldı. Predispoze hastalıkların farkına varmalıyız Nitekim, çoğu hayvan sahibi ilerleyen süreçlerde karşılaşabilecekleri hastalıklarla ilgili yeterli bilgiye sahip Episodic falling, kızıl renkli CKCS’lerde daha yaygın (%5.1 semptomatik) olarak bulunur. olmadıklarından kendilerini zaman içersinde hiç bilmedikleri üzücü bir sürecin içerisinde bulmaktadırlar. Predispoze hastalıklar hakkında bilinçlenme hem veteriner hekimlerin, hem de hayvan sahiplerinin erken tanı için işbirliği gücünü arttıracaktır. Hayvanlar ilk aşı muayenesine getirildikleri zaman oluşabilecek sorunlar ve oranları hakkında hasta sahibinin uygun bir dille bilinçlendirilmesinin sağlanması uzun dönemde daha faydalı olacaktır. Veteriner hekimin de belirli şikayetler altında tanıya giderken ırk predispozisyonunu göz önünde bulundurması gereken önemli bir ırktır, Cavalier King Charles Spaniel. Bunun yanı sıra yetiştiricilerin de bilinçlenmesi ile Cavalier King Charles Spaniel ırkı köpekler için özel yetiştirme programları benimsemesi belirli hastalıkların seleksiyon programları ile önüne geçilmesi açısından oldukça önemlidir. Keza, 46-47 PETİNFO Rottweiler ırkı köpeklerde görülen kalça displazisi oranı, benimsenen yetiştiricilik protokolleri ile 1976-1994 yılları arasında %36’dan %11’e kadar düşürülebilmiştir. Cavalier King Charles Spaniel ve predispozisyon Predispoze hastalıklar hakkında bilinçlenme, hem VETERİNER hekimlerin hem de sahiplerin erken tanı için işbirliği gücünü arttıracaktır. Cavalier King Charles Spaniel (CKCS) ırkı köpeklerde en sık görülen hastalıklar arasında mitral kapak hastalığı yer almaktadır. Mitral kapak iki yaprakçıktan oluşur ve hareketi tendonlarla kontrol edilir. Hastalık esnasında aşırı bağ doku üremesi ile birlikte miksamatöz dejenerasyon oluşur. Zamanla tam kapanamaz hale gelir ve ventrikülden atriyum içersine kaçak oluşmasına yol açar. Sol atriyum ve ventrikül kompartmanlarının büyümesine, sol atriyum iç basıncının artmasına, pulmoner venlerin konjesyonuna ve ödeme ve son safhada korda tendineaların yırtılmasına yol açmaktadır. Standart semptomlar olan solunum problemi, egzersiz intolerans, geceleri sternal yatış ve kilo kaybının yanı sıra 3. Ve 6. Derece üfürüme sahip olan özellikle CKCS’lerde arka bacaklarda güçsüzlük, ataksi, kolaps gibi presenkop bulgularına da daha sıklıkla rastlanır. CKCS’lerde görülen mitral kapak hastalığı insanlarda olduğu gibi hipomagnezemi ile de ilişkilendirilmiştir. Genellikle takviye yapılsa dahi düşük magnezyum seviyeleri aşılamamaktadır. Erken tanı için değişik protokoller geliştirilmesi üzerinde çeşitli çalışmalar bulunmaktadır. 2011 yılında 94 CKCS üzerinde yapılan bir çalışmada aylık vertebral kalp skoru ölçümleri takibi yapılmış olup bir yıl içersinde alınan röntgen ölçümleri arasındaki farkın aradaki ay sayısına bölünmesi neticesinde elde edilen sayı 0.08’den büyük ise köpeğin 12 ay içeresinde kalp hastalığına sahip olacağı tespit edilmiştir. Rutine henüz girmemiş olsa da yetiştiricilik için geliştirilebilecek bir protokoldür. Maalesef CKCS’lerde diğer ırklara göre mitral kapak hastalığı prevalansı 20 kat daha fazladır. Çünkü hastalık CKCS için poligenetik yani birden fazla gen tarafından aktarılan herediter alt yapıya sahiptir. Bu nedenle çok hızlı ilerleyerek 1-3 yıl içersinde yaşam tehdit edici yapıya gelir. 2004 yılı UK Kennel Club raporlarına göre ölümlerin % 42.8’inden sorumlu tutulmaktadır. 2016 yılında bu oran %37.67’e düşmüştür. Yapılan bir çalışmada 5-10 yaş arasında %50’den fazla bir oranda tespit edilmekle birlikte 10 yaş üzeri köpeklerin hemen hepsinde üfürüm saptanmıştır. Çoğu vakada 1-2 yaş arasında da bulgular ortaya çıkabilmektedir. 1 yaşın altındaki CKCS’lerde ise rastlanma oranı %9 olarak bildirilmiştir. Vakaların %30’unda görülen erken ortaya çıkış tablosunun bir dominant gen tarafından aktarıldığı düşünülmektedir. Son yıllarda yapılan çalışmalarla vakalarda aynı zamanda fibrosis oluşumunda etkisi olan 5-hidroksitriptamin (serotonin) düzeylerinin yüksek olarak saptandığı bildirilmektedir ki bu durum hastalığın patofizyolojisini açıklar niteliktedir. Bu hastalığın yaygınlığının azaltılması için seleksiyon girişimleri oldukça önemlidir. Çeşitli ülkelerde yetiştiricilik için bazı modifiye protokoller belirlenmiştir. Ana hatları ile yetiştiricilikte kullanılacak köpekler yıllık olarak veteriner kardiyolog tarafından muayene edilmelidir. 5 yaşın altında mitral üfürüm tespit edilmiş olan köpeklerden yavru alınmamalıdır. 2.5 yaşından önce hiçbir CKCS ırkı köpekten yavru alınmamalıdır. Dünya çapında bilinen dört kardiyolog olan Andrew Beardow (İngiltere), James Buchanan (Amerika Birleşik Devletleri), Virginia Luis Fuentes (İskoçya), ve Bruce Keene (Birleşmiş Milletler), ve bir genetikçi olan Professor Lennart Swenson’ın düzenlediği protokole göre 5 yaşında olan ve hiçbir kalp hastalığı bulunmayan anne babanın yavrularının en erken 2,5 yaşında iken tespit edilmiş bir kalp hastalığı yoksa üretim için kullanılması önerilmektedir. Yeni yavru sahiplenirken anne baba geçmişinin bilinmesi ya da bu protokollerin benimsendiği bölgelerden yavru edinilmesi ya da hayvan sahibin köpeğini yavrulatmak istediğinde veteriner hekimle işbirliği içinde olması ülkemizde görülen hastalık oranını azaltacaktır. Syringomyeli’ye dikkat Yine herediter özellikteki diğer bir hastalık olan syringomyeli (SM) de CKCS’lerde sıklıkla görülen ciddi bir bozukluktur. Beyinle spinal kord arasında anormal yapıda serebrospinal sıvı bulunmasına bağlı olduğu düşünülen syringomyeli, boyun bölgesinde omurilik içersinde sirinks olarak da adlandırılan sıvı dolu kavitelerin oluşması halidir. Bu durum bazen de Chiari benzeri malformasyon olarak adlandırılan kafatasının küçük beyin hacminin ise büyük olduğu uyumsuz durumlarda da meydana gelmektedir. Bu durumda CKCS’lere ait beyin hacmi bir Labrador Retriewer ırkı köpeğinkine eş değer ölçüye ulaşabilir. Bununla birlikte, venöz drenajın azalmasının da patofizyolojide etkili olduğu saptanmıştır. Atlas ile oksipital kemik arasındaki mesafenin azalmasına bağlı olarak da gelişebilmektedir. Yapılan çalışmalar oksipital hipoplazinin Şekil 2 7 yaşında, erkek CKCS’de vertebral kalp skor ölçümü, Vertebral kalp skoru: 11 (CKCS için normal vertebral kalp skor oranı: 10.1-11.1) Şekil 3 10 yaşında, kısırlaştırılmış erkek CKCS’e ait röntgende 4. Derece kalça displazisinin görünümü Sinem Ülgen Saka İzmit doğumlu olan Sinem Ülgen Saka orta ve lise öğrenimini Kadıköy Anadolu Lisesinde tamamladıktan sonra İstanbul Üniversitesi Veteriner Fakültesine gitmiştir. 2008 yılında İÜ Veteriner Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim dalında doktora programını tamamlamıştır. Temel uzmanlık alanını endoskopik görüntüleme yöntemleri olan Sinem Ülgen Saka halen İÜ İç Hastalıkları anabilim dalında görev yapmaktadır. Tamer Saka Giresun Tirebolu doğumlu olan Tamer Saka lise öğrenimini Ankara’da tamamlamıştır. Üniversite öğrenimini Yüzüncü Yıl Üniversitesi Veteriner Fakültesinde tamamladıktan sonra aynı üniversitenin Cerrahi Anabilim dalında uzmanlık programına başlamıştır. Tez konusu köpeklerde diş ve diş eti hastalıkları olan Tamer Saka 2011 yılından beri kurucusu olduğu İstanbul Veteriner Tıp Merkezinde çalışmaktadır. kapak Cavalier King Charles Spaniel ırkı köpekler uzun yüzlü düz kafatası olan orijinal ırkın yaratılması için yapılan çaprazlamalar sonucunda elde edilmiştir. King Charles Spaniel ırkı köpekler küçük boyutlu, çıkık gözleri, basık burnu, öne çıkık alt çenesi ve kubbemsi bir kafatası olan sevimli bir ırktır. etyolojide tek başına etkili olmadığını göstermektedir. Brahiyosefalik ırklara özgü oksipital displazinin oksipital hipoplazi ile birlikte etkili olduğu düşünülmektedir. SM normalde köpeklerde çok nadir görülmesine rağmen CKCS’lerde oldukça yaygın olarak görülmektedir. CKCS’lerin %95’inde chiari benzeri malformasyon bulunduğu tespit edilirken %50’nin üzerinde CKCS’de de asemptomatik SM olduğu bildirilmiştir. Genellikle 6 ay ile 3 yaş arasında tespit edilmesine rağmen 10 yaşa kadar da görülebilmektedir. Kulak enfeksiyonu veya davranış bozukluğu ile karıştırılan bulgulara yol açar. En çok görülen semptom boyun ve kulak bölgesinin kaşınmasıdır. Buna ağrı bulguları, arka bacaklarda güçsüzlük, vokalizasyon, başı yere sürtme, baş sallama, dudak ve patileri yalama, dinlenememe, halı ve kanepelere kazıma hareketleri 48-49 PETİNFO ile zarar verme, kuyruk kovalama gibi bulgular da eşlik eder. Kesin tanı manyetik rezonans (MR) cihazı ya da olmadığı durumlarda bilgisayarlı tomografi ile içi sıvı dolu yapıların görüntülenmesi ile olur. Hafif bulgularda medikal tedavi yeterli olabilirken foramen magnumu genişletmeyi hedefleyen cerrahi girişimler de denenebilir. Operasyonla müdahale çok geç yapılırsa hasarı geriletmeyeceğinden bulguların kaybolmasını sağlamaz. Bazen de genişletilen bölgede skar dokusunun gelişmesine bağlı olarak ikincil bir operatif müdahale gereksinimi yaratabilir. Buna bağlı olarak erken teşhis progresyonun önlenebilmesi açısından oldukça önemlidir. MRI bulgularına göre çeşitli yetiştiricilik protokolleri geliştirilmiştir. Her şekilde, semptom tespit edilen vakalar kesinlikle yavru alımında kullanılmamalıdır. Hematokritteki kalıtım CKCS’lerin bilinen diğer en yaygın bozukluğu idiopatik asemptomatik trombositopeni veya makrotrombosit oluşumudur. CKCS’lerin %50’sinde düşük trombosit seviyesi saptanmaktadır. Bu patogenezi tam olarak bilinmeyen herediter benign bir bozukluktur. Trombositlerin fonksiyonunda herhangi bir bozukluk şekillenmez. Tedavi ancak kanama bulguları gösteren vakalarda endikedir. Aksi takdirde tedavi gerektirmez. 1/3 oranında makrotrombosit yapısı da beraberinde görülmektedir. Makrotrombositler frajil yapıda olduğundan tüpe aktarırken de parçalanma görülebilir ve sayıca az tespit edilebilir. Ya da cihazlar belirli çapta hücreleri trombosit olarak okuduğundan yanlış sonuçlar da verebilir. Etyolojisi her ne kadar tam bilinmese de 5-hidroksitriptamin seviyeleri makrotrombosit üreten CKCS’lerde yüksek olarak bulunmaktadır. CKCS’lerin çeşitli organ ve damar çeperlerinde de fibrozis oluşumunun fazla olması etyolojide rol oynayabilmektedir. Epilepsi değil CKCS’lerin ait daha nadir görülen diğer otozomal resesif herediter bozukluğu kaslarda tonus artışıdır (episodic falling). Siyah-bronz (blacktan) veya kızıl (ruby) renkli CKCS’lerde daha yaygın (%5.1 semptomatik) olarak bulunur. 2 ay ile 4 yaş arasında bulgular ortaya çıkar. Kaslarla değil beyin fonksiyonu ile ilişkili tek bir resesif gen sorumludur. Genellikle egzersiz veya heyecan sonrası beliren bulgular ayakların kasılması, başa doğru çekilmesi kambur duruş, yürüyememe gibi tetanik kasılmalarla sonuçlanan ataklar şeklinde ortaya çıkar. Birkaç saniye sürebildiği gibi dakikalarca da devam edebilir. Teşhis semptomlara dayandırılarak yapılır. Keza, yanlışlıkla çoğu vaka epilepsi olarak yorumlanmaktadır. Başka hiçbir ırkta görülmez. En sık ortopedik bulgular Kalça displazileri de ağrılı bir şekilde köpeğin hareketini kısıtlayan herediter bir bozukluktur. CKCS’lerin yaklaşık %12-20’sinde görülmektedir. Bu oran yine de Alman çoban köpeği ve başka ırklara göre düşük bir orandadır. Yetiştiricilikte kalça displazisi saptanan köpekler damızlıktan çıkartılmalı ve yavru alınmamalıdır. Yine gevşek ligamenter yapı ve sulkus darlığının genetik alt yapısı neticesinde yaklaşık %20 oranında patellar luksasyon da görülmektedir. Yıllardır kalça dispilazisinin tespitinde kullanılan standart ventrodorsal radyografi (VD) ve Norberg açı sistemi gelişimsel kalça displazisinin (GKD) kontrolü ve eradikasyonunda yeterli etkinlikte olmamıştır. Son yıllarda kullanılan distraksiyon indeksi yöntemi (Penn-HIP) kalça eklemindeki esnekliğin tespitine dayalı olarak kalça displazisinin tanısında çok önemli aşamalar kaydedilmesini sağlamıştır. Distraksiyon indeksi yöntemi (PennHIP) eklem esnekliğini direkt olarak ölçme temeline dayanmaktadır. Yavru köpeklerde 4 aylık iken yapılan distraksiyon indeksi (pennHIP) ölçümlerinde bulunan sonuçlar daha ilerleyen yaşlarda değişmemektedir. Daha erken yaşlarda yapılan distraksiyon indeksi (PennHIP) radyografisi sonuçlarının ilerleyen yaşlarda değişim gösterdiği saptanmıştır. Bu nedenle gerekli olmadıkça 4 aydan küçük köpek yavrularına distraksiyon indeksi yöntemi (Penn- HIP) ile kalça ölçümleri yapılmamalıdır. Köpek yavrularında 4. Aydan sonraki ölçümler 6, 12 ve 24 aylık yaşlarda yapılmalıdır. Bazı durumlarda hekim distraksiyon indeksi için 3,5 ay civarında da röntgen alarak kontrol yapabilmektedir. Bunun nedeni eklem hasarı şekillenmeden önce konservatif veya cerrahi sağaltıma başvurulmasından kaynaklanmaktadır. Cavalier King Charles Spaniel ırkı köpeklerin, mamayı kolayca alması ve çiğnemesinin teşvik edilmesi amacıyla, özel olarak üretilmiştir. Hekimlerin sorumluluğu CKCS yavruları aşı muayenelerinde detaylı olarak muayene edilmelidir ve özellikle yıllık kardiyak muayenelere çağrılmalıdır. Röntgen üzerinde vertebral kalp skoru artışları dikkate alınmalıdır. Bilimsel açıdan vakalarda sık rastlanan ve etyolojide rol oynayabilecek olan fibrozis oluşumu ve artan serotonin düzeyinin önüne geçecek tedavi protokolleri üreten yeni araştırmalar geleceğin çıkış noktasını oluşturacaktır. Ancak esas hastalık oluşumunu önlemeye yönelik olarak geliştirilen yetiştiricilik protokolleri oldukça önemlidir. Hastalık saptanan vakalardan yavru alınmaması yönünde gerekli tedbirler sağlanmalıdır. İleriye dönük olarak, yetiştiricilik programları ile hastalık prevalanslarının azaltılması ve ülkemizde de bu protokollere önem verilmesi üzücü durumların yaşanma ihtimalini azaltacaktır. Kaynaklara yazarın arşivinden ulaşabilirsiniz. yanlış tanıların önüne geçmek için veteriner hekimlerin de predispoze hastalıklar hakkında farkındalık sahibi olması önem arz eder. CavalIer KIng Charles SpanIel’lere özel Her saf ırk kedi ve köpek kendine özgüdür ve bu da özel besinsel ihtiyaçlara yol açar. Kedi ve köpeklerin gerçek besinsel ihtiyaçlarını bilmenin ve yetiştiriciler ile yakın ve aktif ortaklığının sayesinde, Royal Canin Araştırma ve Geliştirme Merkezi, her ırk ve yas grubunun ihtiyaçlarını karşılayan özelleştirilmiş beslenmeyi başlattı. Irka özel tane yapıları, her bir ırkın özel çene yapısına uygun olacak şekilde üretilmiştir. Her bir sindirim derecesine uyumlu olacak şekilde özel olarak tasarlanmıştır. Özel mama tanesinin, çiğneme süresine etki eden ve hayvanın kuru mamayı almasını kolaylaştıran, eşsiz bir ergonomisi vardır. Ayrıca, her biri farklı zamanda ağızda kırılacak şekilde tasarlanan, ayrı yapılara sahiptir. Royal Canin Cavalier King Charles ırk maması, uygun miktarda mineraller, EPA ve DHA, taurin, L-karnitin ve antioksidanlar gibi kalp fonksiyonlarını desteklemeye yardımcı olmak için gereken besin maddelerini içerir. Formülüyle, Cavalier King Charles Spaniel ırkı köpeklerin ideal vücut kilosunu korumasına yardımcı olur. Sağlıklı deri ve tüy yapısını desteklemeye yardımcı besin maddeleri içerir. EPA, DHA ve hodan yağı ile zenginleştirilmiştir. kedi & köpek Araştırma grupları, yeni ve yenilikçi aşı teknolojileri geliştirmek için büyük bir uğraş içindedirler. Bakteriel dirence karşı savaş Bakteriyel direnç hızla gelişmekte. bu nedenle kritik önem taşıyan birçok ilaç kullanım dışı olmaya başladı. Bu ilaçlar ihtiyatlı kullanılmazsa yıkıcı sonuçların bizi beklediğini bilmek gerekiyor. 52-53 PETİNFO D ünya Sağlık Örgütü (World Health OrganizationWHO) antibiyotiklere dirençle savaş konusunu “önemli eylem” olarak tabir ederek, bilinçsiz yaklaşımlara karşı yetkilileri şiddetle uyardı; antibiyotiklerin nasıl üretilmesi gerektiğini ve reçete etmekullanma noktasında ne gibi yeni yaklaşımlara ihtiyaç duyulduğunu açıkladı. Buna karşılık olarak, mikrobiyologlar da yeni ilaçlar geliştirmek ya da enfeksiyonla mücadele için yeni yöntemler geliştirmek için çabalarını ortaya koydu ve koymaya devam ediyorlar. Ne yazık ki bu çare arayışları henüz gelişim evresinde. Aşılar, bir patojeni ya da bir hastalığı taklit ederek, gelecekte bu patojenle karşılaşıldığında vücutta bir yanıt oluşmasını sağlar. Bazı ülkelerde, birçok komplikasyonu da beraberinde getiren aşıları uygun sıcaklıkta depolamak sorun yaratmaktadır. Ayrıca, aşıyla önüne geçilebilecek hastalıkların sayısı da sınırlıdır. Yaşanılabilecek tersliklere bakılmaksızın, bilimsel toplulukların birçoğu, antibiyotiklerin gelecekte tedbirli kullanılmasında aşıların baş rol oynadığını gözetmektedir. Aynı zamanda, hem hayvan hem de insan sağlığı araştırma grupları, yeni ve yenilikçi aşı teknolojileri ve modern bilimde ku llanılan bazı ön emli aşı tipleri men” dir. temi için iyi bir “öğret nizmalar, bağışıklık sis olanırlar dep uk soğ Zayıf canlı mikroorga likle nel Ge doz ile elde edilebilir. Canlı (aktif), Bağışıklık bir ya da iki iplerdir. atenüe aşılar ve kısa raf ömrüne sah ra şenleri çıkarıldıktan son nizmaların antijenik bile ik rga ijen roo ant ü mik a, nün lard ürü aşı Bu ada gen ri, maya) transferi, bur lerin elde edilmesi alıcı bir hücreye (bakte lanması, biriken protein Rekombinant sağ un nun syo pre in eks amaçlanır. rı tein ala pro anm kaz lık aşılar verilerek bağışık ve bunların hayvanlara enile öldürülebilir. Bu ned yasal veya radyasyon n çoğu ları aşı Bu ar. Mikroorgizmalar ısı, kim azl am n forma geri dönüş yaş Ölü (inaktif) le, hastalığa neden ola aşıya ihtiyaç duyulur. rur ve genellikle rapel ştu olu ıt yan un lar aşı zayıf imm toksokullanılan aşılardır. Bu gılayan bakteriler için un yanıtı öğrenmesi Toksin ve kimyasal sal imm ği ece ver a ınd le karşılaştığ Toksoid aşılar idler, vücudun toksin için kullanılır. a şen içerirler. Bu aşılard a yarı saf antijenik bile leri gen an lay kod ni Bir ya da birkaç saf vey leri tein spesifik antijenik pro uçlarını azaltır. mikroorganizmaların Subünit aşılar nmeyen olumsuz son iste nın aşı um dur Bu çıkarılır. aşılardan cevap alınabi yapıya sahip ise bu tür dış bir bir ış rit am kka aşm isa unl pol i Bakter gizleyerek olg ı, bakteriyel antijenleri a toksoidlir. Polisakkarit dış yap ınabilir antijenlerin vey tan lar, aşı Bu . rur ştu olu Konjuge aşılar bağışıklık sistemi ir. ter katılması ile işlev gös lerin polisakkaritlere e vaat eden ve gelişmekt vanları üzerinde ümit hay re ey rele den , hüc , ları aşı aşı da A DN ıldığı sıra zmanın parçalara ayr ha sonra hücreler olan bir alandır. Organi talimatta bulunur. Da için sı ma yap r ülle lar DNA aşı antijen molek er. tirl kendi aşılarını üre antijenlerini salgılar ve platformaları geliştirmek için büyük bir uğraş içindedirler. Faj terapisi (Bakteriyofaj) Fajlar, bakteri hücrelerine istila eden ve onların metabolizmalarını bozan, bu şekilde de onları lizis eden (öldüren) virüslerdir. Faj terapisi, Doğu Avrupa ve Rusya’da, hayvanlardan ve bitkilerden insanlara geçen gıda kaynaklı patojenlerin tedavisinde kullanılmaktaydı. Faj tedavisinin bir özelliği de endolizinleri ve ekzolizinleri üretmek için kullanılan bakteriler için kullanılmasıdır. Fajların ürettiği enzimler, bakterileri dış etkenlerden koruyan duvarlarının yapısını ve şeklini bozarak (peptidoglikan yapı) parçalanmalarına neden olur. Geniş çeşitlilikte yapılan çalışmalarda, ekzolizinlerin salgılandığı sırada, endolizinlerin bakterilerin içerisinde işlev göstererek onları yok ettiğini göstermektedir. Ekzolizinler ökaryotik hücrelerden salgılanırlar. Örnek olarak gözyaşı ve tükürükte bulunan antibakteriyal özellikte olan lizozimleri verebiliriz. Ekzolizinler bakteri duvarında koruyucu bariyer olarak görev olan peptikoglikan duvarın şeklini ve çalışmasını engelleyerek görevlerini yerine getirirler. Pozitif yanlar: Hedef spesifik fajlar, direnç gelişimini en aza indirmek için harmanlanarak kullanılabilir. Topikal uygulamaların özellikle daha etkili olduğuna inanılmaktadır. Antibiyotiklerle birlikte kullanılabilirler. Negatif yanlar: Direnç gelişebilir. Özgüllüklerinden dolayı bakterilerin alt türleri ile ilgili sıkıntılar yaşanabilir. Antibiyotik direncine dikkat edilmeli Etkisiz dozda veya gerektiğinden daha uzun bir süre ilaç verilmesi, bakterinin direnç kazanmasını kolaylaştırabilir. İlaç uygulamadan önce hastalardan izole edilen bakteri ile duyarlılık testleri yapılarak bu testlerin sonucuna göre, kullanılacak ilaç saptanmalıdır. Bölgedeki çeşitli bakterilerde direnç prevalansı iyi bilinmelidir; bu amaca yönelik araştırmalara önem verilmelidir. Mümkün olduğu kadar dar spektrumlu antibiyotikler kullanılmalıdır. Antibiyotik direncini kontrol altına almak için bazı stratejik konulara önem göstermek gerekir. Antibiyotik direncinin izlenmesi için, antibiyotik direnci aşamalarının ve eğilimlerinin belli coğrafik alanlarda belirlenmesi gereklidir. Antibiyotiklerin etkili kullanılmasında önemli hususlardan biri de reçeteye yazılmalarıdır. Antibiyotiklere direnç ile ilgili, toplumda fazlaca bir bilgi birikimi söz konusu değildir. Bu amaçla toplumun ve bu konuyla ilgileneceklerin Sağaltımda 2-3 gün içerisinde iyileşme dikkati çekmezse, kullanılan ilaçlar gözden geçirilmelidir. Probiyotikler uzman kişiler tarafından bilgilendirilmesi önemlidir. Enfeksiyonların kontrolü antibiyotik direncini frenleyen çok önemli bir unsurdur. Antibiyotiklerin doğru kullanımı, antibiyotik dirençli bakterilerin yayılmasını ve ortaya çıkmasını azaltırken, enfeksiyon engelleme önlemleri bakterilerin (antibiyotik dirençli) yayılmasını kontrol altına almada ana etkendir. Veteriner hekimlikte kullanılan ilaçların ve özellikle de antibiyotiklerin bilinçli kullanımı son derece önemlidir. Antibiyotiklerin, bilinçli kullanıldıklarında enfeksiyonlarla mücadelede olağanüstü katkılar sağlayan, Antimikrobiyal direnci önleme noktasında yapılacak çalışmalar “Tek Sağlık Yaklaşımı” çerçevesinde ele alınmalıdır 54-55 PETİNFO aksi durumda ise ağır yaralanmalara ve bazen de ölümlere yol açabilen silahlar oldukları kabul edilir. Antibiyotiklerin uygun kullanılmaları için bazı prensiplere dikkat edilmesi gerekir. Bunlardan başlıcaları; antibiyotikler kısıtlı ve dönüşümlü olarak kullanılmalı, antibiyotik kullanımı eğitimi verilmeli, ilaç firmaları denetlenmeli, antibiyogram yaparak doğru antibiyotik seçilmeli, antibiyotiklere karşı direnç durumu belirlenmelidir. Antibiyotiklere karşı direnç gelişiminin önlenmesinde alınması gereken önlemlerden biri de, bazı antibiyotiklerin rezerv olarak saklanmalarıdır. Sonuç olarak doğru ilaç kullanımı için sağlık mensuplarının eğitim kaliteleri artırılmalı, bilgileri periyodik hizmet içi eğitim programlarıyla güncelleştirilmeli ve bilgilendirmenin kontrolü de periyodik olarak yapılmalıdır. Bilinçsiz ve kontrolsüz ilaç kullanımı konusunda özellikle medya aracılığı ile toplumun da bilgilendirilmesi gerekir. Son söz olarak, Antimikrobiyal Direnci önleme noktasında yapılacak çalışmalar “Tek Sağlık Yaklaşımı” içerisinde ele alınmalıdır. Bu konuda yürütülecek çalışmalar bir merkezde toplanarak “Koordinasyon” sağlanmalıdır; Sorun kısa vadeli bir yaklaşımla çözülebilecek nitelikte değildir, dolayısıyla uzun süreli mücadeleyi hedef alacak çalışmalar gerçekleştirilmelidir. Güçlendirici etki Alternatif antimikrobiyal maddeleri bir kenara bırakalım. Antibiyotik doz etkinliğini arttırmanın birçok yolu vardır; antibiyotik bileşimleri kullanarak, moleküllerle genlerdeki direnci engelleyerek ve non-antibiyotiklerin sinerjik etkilerini kullanarak. Bunlar adjuvanlar olarak bilinen, gereken bazı bakterilerde beta- laktamlara karşı var olan direnç mekanizmasını reddeden özellikteki maddelerdir. Adjuvanlar, son yıllarda gelişmiştir ve göz ardı edilmemesi gereklidir. Betalaktamazlar bakteriler İlk defa 1973 yılında Nurmi ve Rantala tarafından tarifi yapılan rekabetçi dışlama ilkesi ile çalıştığı için kullanılmaktadır. Bilim adamları, gastro-intestinal sistemin geniş çaptaki bakteri türlerini ve bu bakterilerin insanlardaki ve hayvanlardaki etkilerini daha çok anlamaya başladılar. Probiyotik terimi ilk defa Lilly ve Stillwell (1965) tarafından kullanılmış ve mikroorganizmanın konakçıda fayda sağlayacak biçimde davranması yönünde adapte edilmiştir. Tek veya birden fazla suş bir arada kullanılabilir. Probiyotikler aynı zamanda yararlı mikroorganizmaların içine girdiğinde sindirilmeyen bir yapı alır. Pozitif yanlar: Barsak sağlığı korunur. Patojen kolonizasyonu engellenir. Atılım süresi yoktur. Negatif yanlar: Tek bir probiyotikte karışık etkinlik vardır. araştırma Enfeksiyonların kontrolü antibiyotik direncini frenleyen önemli bir unsurdur. Bakteriyosin Fajlarla benzer özellik gösteren bakteriyosinler, bakterilerin plazma membranlarına odaklanarak saldırıda bulunurlar. Ayrıca direnç geliştirme potansiyellerinin antibiyotiklerden daha düşük olduğuna inanılmaktadır. Pratikte bütün bakteriler bakteriyosinleri salgılarlar ve bakteri ile yakından ilişkili türlerin gelişimini inhibe ederler. Hemen hemen tüm bakteriler için özel hedef olabilir ve çoğu bakteriyosinin tedavide değişen etki potansiyalleri vardır. Diğer antimikrobiyal peptitlerin aksine ultraviyole ışınlara ve ısıya karşı daha dayanıklıdırlar ve memeli hücreleri için toksik değildirler. 50’den fazla ülkede, gıdaların muhafazısında kullanılan (örneğin, günlük peynir ve yoğurt fermantasyonu sırasında) laktik asit bakterilerinin ürettiği bir bakteriyosin olan nisinA kullanılmaktadır. Bilim adamları yaygın kullanımına rağmen çok az sayıda direnç bildiriminde bulunulduğunu söylemektedirler. 56-57 PETİNFO tarafından üretilen ve bakteriyel direnci oluşturan enzimlerdir. Mesela, penisilin tipi betalaktam uygulandığında, klavulanik asitle beraber amoksisilin verilmiştir. Asit adjuvan olarak çalışarak betalaktamaz enzimini engellemiştir. Ayrıca direnci engelleme tekniklerinin birçok yolu vardır bunlar; bakteriyel sızıntı pompası olarak bilinen mekanizmayla bazı bakteriler ilaçları membran dışına pompalar. Sızıntı pompası inhibitörleri insanlar ve hayvanlarda analiz edilmektedir. Analizlerin bir amacı da insanlarda yemek kaynaklı patojen olan ve tavuklardan bulaşan Campylobakter jejuni’nin inhibitörünü bulmaktır. Ek olarak, şuanda uygun olan antibiyotikler mutlaka bilinçli kullanılmalıdır. Olası enfeksiyonlarda doğru antibiyotiği seçmek diyagnostik testler sayesinde mümkündür. Bu sebeple hekim kontrolünde antibiyotik kullanımı kararı verilmelidir. Bu önlemlerle elimizde bulunan antibiyotik portföyünün korunmasına yardım edebiliriz. Bilim dolu gelecek Mutasyon geçirerek dış katmanında koruma tabakasını oluşturan bazı zor bakteri suşlarına karşı etkili yeni sağaltımlar mümkündür. Amerika’da bulunan North Eastern Universitesi mikrobiyologları tarafından keşfedilen Teixobactin tüm dünya tarafından kabul edilmiştir. Teixobaktin, memeli hücreleriyle uyum içerisinde çalışırken, Staphylococcus, Enterococci ve Mycobacterium gibi gram pozitif patojenlere saldırı gerçekleştirir. Ayrıca son zamanlarda keşfedilen ideal bakteriyel çevre yaratarak çalışan iChip adındaki minyatür cihaz dikkate değer bir buluştur. iChip tek hücrelerin doğal çevrede izole edilerek büyümesini kolaylaştırmaktadır. Resmi izinlerin alınması için bilim adamları daha fazla mikroorganizma üzerinde çalışmaya devam etmektedir. Kültürsüz büyüyebilen bakteriler bilim adamlarının kullanılmamış birçok mikrobu analiz etmesine olanak sağlamaktadır ve bu kullanım sağlık krizinin çözümünde iyi bir yol gösterici olacaktır. doğru ilaç kullanımı için sağlık mensuplarının eğitim kaliteleri artırılmalı, bilgileri eğitim programlarla güncelleştirilmeli araştırma obezite kontrolü için yeni bir besin fasulye Yeni araştırmalara göre fasulye çeşitleri köpeklerin obezite kontrolünde güvenilir bir madde olarak değerlendirilebilir. 58-59 PETİNFO Köpeklerde obezite problemi Bir pet hayvanı, ortalama kilosunun %30’undan daha fazlasına sahip olduğu durumda obez olarak kabul edilir. Pet Obezite Kontrolü Birliği (Association for Pet Obesity Prevention, APOP) raporuna göre 2014 yılında Amerika Birleşik Devletlerinde kayıt altında tutulan köpeklerin %52,7’si, kedilerin ise %57,9’u oranında fazla kilolu ya da obezdir. Bu, Amerika Birleşik Devletlerindeki 100 milyon hayvanın fazla kilolu olduğu anlamına gelmektedir. Bunun yanı sıra, obez hayvan sahiplerinin %90’ı, petlerinin ortalama kilonun üstünde olduğunu bilmemektedir. Hayvan sahiplerinin yaşam tarzı obezite risk faktörleri arasında yer almaktadır. B u araştırmayı yürüten Colorado State Üniversitesi araştırmacıları üç farklı köpek maması incelediler. İkisi fasulye çeşitleri içeren üründü. Ürünler kanatlı eti, hububat, mısır, domuz eti, biralık pirinç, keten tohumu, balık unu, bira mayası, vitaminler ve mineraller içeriyordu. Birinci ürün %25 oranında donanma fasüuye tozu içerirken, ikinci ürün aynı oranda siyah fasulye tozu içeriyordu. Üçüncü ürün ise fasulye içermedi. Her üç ürünün besin değeri dengelenmiş olup, aynı düzeyde kalori ve besin maddeleri içererek köpeklere nutrisyonel olarak uygun bir formülasyondu. Araştırmada, otuz adet yetişkin köpek dört hafta boyunca tek bir çeşit mama tüketti. 15 köpek ise deney mamalarını 26 hafta boyunca tüketmeye devam etti. Hem kısa hem de uzun dönemli deney gruplarında kilo kaybı kaydedildi. Araştırmada yer alan köpekler hem retriever, terrier gibi saf ırk hem de miks ırkları temsil ettiler. Hayvanların farklı diyetleri nasıl sindirdiğini anlamak için mamalar ve köpeklerin dışkısı inceleme altına alındı. İnceleme sonucu, köpeklerin fasulyelerin içerdiği mamaların enerjisinden, normal mamaların enerjisi kadar yararlanabilecekleri tespit edildi. Çalışmanın sonucunda hayvanlarda hiç bir negatif fizyolojik etki tespit edilmedi. Obezitenin risk faktörleri Obezite konusunda pek çok risk faktörü söz konusudur. Yaş ve kısırlaştırma petlerde uzun zamandır bilinen ve obezite artışına neden olan risk faktörleri arasındadır. Aktivite düzeyi yaşa bağlı olarak azalır ve eklemsel değişiklikler ortaya çıkar. Azalan aktivite düzeyi diyetten alınan kalori ihtiyacını da azaltır. Yaşlı hayvanlarda, eğer öğün porsiyonu azalan aktiviteye bağlı olarak düzenlenmezse, hayvanlar kolayca kilo alabilir. Kısırlaştırma da kalori ihtiyacını %10 ila %20 oranında azaltan bir faktördür. Ayrıca hayvan sahiplerinin sosyo-ekonomik durumları da risk oluşturur. Artan bolluk sebebiyle petleri şımartmak çok daha kolay olmaktadır. Köpeğin ırkı, daha az anlaşılan bir risk faktörüdür. Normal kilonun üzerindeki Golden Retriever, Labrador Retriever ve Newfoundland ırkları için bu durum istisnadan daha çok bir kuraldır. Cocker Spaniel, Pug ve Bichon da aynı eğilime sahip ırklardır. Ama Whippet, Boxer ve Setter ırkları çok daha ideal bir vücut kondisyonu sürdürürler. Obezitenin zararları İnsanlarda da olduğu gibi, yüksek vücut yağ oranı hayvanlarda da çeşitli sağlık sorunlarına ve kısa ömüre yol açabilir. Amerika Birleşik Devletlerinin en büyük pet sigorta şirketi olan Nationwide tarafından yapılan bir araştırmaya göre pet obezitenin ve bu kondisyon ile birlikte seyreden artritis, idrar yolu enfeksiyonu, diabetes ve karaciğer hastalıklarının oranı da her sene artmaktadır. Petlere gün içerisinde küçük öğünlerde birkaçdefa beslenmeeri önerilir. Fakat ad libitum tarzı beslenme özellikle şeker hastası hayvanları için çok tehlikelidir. Yapılan çalışmalar sonucunda günde bir kere beslenen etlerin ad libitum tarzında beslenen hayvanlara göre insülin yükselmelerinin daha düşük olduğunu gözlenmiştir. Obezite ile mücadele etmenin en kolay yolu; beslenme ile kombine edilen egzersiz programı ve hasta sahibinin bilinçli yaklaşımıdır. sosyal medyada güncel kalın Hasta sahipleriniz Facebook, Twitter ve LinkedIn kullanıyorlar. Eğer dikkat çekmek istiyorsanız sosyal medyada daha görünür olun, zaman kaybetmeyi bırakın! H iç şüphe yok ki bugün insanlar petleri için iyi bir veteriner hekim ve klinik ararken internete bakıyorlar. ve sosyal medyayı takip ediyorlar. Bu tür pazarlama kaynaklarını akıllıca kullanmamız gerektiğini söylemekte fayda var. İşte sosyal medya hesabınızı haftada bir saat ayırarak güncel tutmanın en kolay yolları; 60-61 PETİNFO Beklentileriniz makul olsun Tıpkı antreman programlarında da olduğu gibi kısa zamanda büyük sonuçlar bekleyemezsiniz. Ancak çabalarınızı verimli ve anlamlı bir yolda odaklamak uzun dönemde sonuçlar verecektir. Yüzlerce beğeni beklememelisiniz. Bunun yerine akıllarında Tartışmasız, hayvan sahipleriyle iletişim yolu değişiyor ve gelişiyor. kedi & köpek birisi, diğer firmaların ve pet sağlık medyanın sitelerini takip edip yazılarını paylaşmaktir. Böylece kendi müşterilerinizle en iyisini paylaşmış olursunuz. E-posta bültenleri ve makaleler almak için muhteşem bir yoldur. En az bir saatinizi sosyal medya zamanı olarak ayırın. kalabilmeyi ve evcil hayvanını veteriner hizmeti için size getirebilecek insanlarla iletişim kurabilmeyi hedeflemelisiniz. Nicelik değil, bağlantılarınızda kaliteyi hedeflemelisiniz. Markanızı hatırlayın Evet, internette gördüğünüz pipo içen bir kedi fotoğrafı muhteşem olabilir, ancak bu fotoğraf kliniğinizle bağlantılı mı? Paylaştığınız her gönderi ya da tweet, insanların kafalarında oluşturmak istediğiniz marka imajına uyumlu olmalıdır. Şüpheye düşerseniz, şefkatli ve profesyonel davranın. İçeriğinizi bulun Kimse sürekli satışlarınızı ve hizmetlerinizi görmek istemez. Eğlenceli, eğitici, yardımcı, ilginç ve çekici paylaşımlarınızı görmek isterler. Onlara istediklerini vermelisiniz (Tabiki uygulamalarınızla harmanlayarak). Bunu yapmanın kolay yollarından 62-63 PETİNFO Facebook’ta en yüksek aktivite zamanı öğleden sonra 3 civarıdır. Çarşamba günü öğleden sonra saat 3 civarı her zaman için en işlek zamandır. Bir planlayıcı kullanın Artık hedeflerinizi belirlediniz, markanız aklınızda ve yardımcı, eğlenceli, ilginç, eğitici içerikleriniz paylaşılmaya hazır. Şimdi harekete geçme zamanı. Öncelikle haftada bir saatinizi sosyal medya zamanı olarak ayırın. Sonra, gelecek 7 gün neler koyacağınızı planlayın. İnternet tabanlı, belirlediğiniz zaman otomatik güncelleme yapan bir program kullanın. Ücretsiz olan Hootsuite (hootsuite.com) gibi sitelerde kullanıcılar kendi gönderilerini payaşabilir, dosya veya bağlantı ekleyebilir ve Facebook, Twitter ve diğer mecralarda paylaşılma günü ve zamanını belirleyebilir. Bir kere ne sıklıkta bilgi paylaşacağınızı belirledikten sonra bütün haftayı tek oturuşta kurabilirsiniz. Facebook’ta en yüksek aktivite zamanı hafta içi öğleden sonra 3 civarıdır. Bunu sabah 11 ve akşam 8 izler. Çarşamba öğleden sonra 3 civarı her zaman için en işlek zamandır. Pazar günü ise en durgun gün. Bunları aklınızda tutun ve paylaşımlarınız için en uygun zamanı belirleyin. Neler olduğunu izleyin Bir kere sosyal medya girişiminiz harekete geçince, Bir platforma yoğunlaşın Bir tane iyi giden platform, yarım düzine bakımsız, düzensizden daha iyi gösterir. Çoğu uygulamalar için, Facebook sayfası öneririz. Diğer sosyal medya siteleri de güzel ancak Facebook’u öğrenmek kolay. Aynı zamanda Facebook en geniş ağ, görünür kalmak için paylaşacağınız gönderi sayısı idare edilebilir ölçüde. Facebook’un öneri sistemi de bölgenizdeki insanlara ulaşmanız için yardımcı olur, bu çok büyük bir artı. direksiyondan ellerinizi tamamen çekemezsiniz. Müşterileriniz sosyal medya yoluyla iletişime geçtiğinde cevap vermelisiniz. Yorumların bildirimlerini düzenli kontrol etmelisiniz. Müşterileriniz bu yolla iletişime geçtiğinde paniklemeyin. Bir birey gibi derhal cevaplamak zorunda değilsiniz. Yirmi dört saat (hafta sonu 48) müşterilerinizin ilgilenilmemiş gibi hissetmeden cevaplanabileceğimiz iyi bir zaman. Anlayacağımız gibi, sosyal medya durdurulamaz bir güç. Tartışmasız, hayvan sahipleriyle iletişim yolu değişiyor ve gelişiyor. Her ne kadar en iyi medikal pratiğiniz olsa da, sosyal medyada varlığınız olmadığı sürece eski moda olma riskiniz var. Haftada 1 saatinizi ayırın ve bunun tadını çıkarın. kültür& sanat 2 1 3 5 4 OIE Fotoğraf Yarışması OIE tarafından bu yıl ikinci defa organize edilmiş olan uluslararası fotoğraf yarışmasının ana teması hayvan refahında önemli rol oynayan veteriner hekimlerdi. Y arışmaya hayvan sağlığı ve refaı alanında faaliyet gösteren çok sayıda çalışan katıldı. Jüride OIE Genel Müdürü Monique Eliot, Veteriner Hekim ve Basın Fotoğrafçısı Fréderic Decante ve OIE Proje sorumlusu ve Fotoğrafçı Leopoldo Stuardo gibi ünlü isimler yer aldı. Dr Christo Labuschagne /Afrika Bölgesi; Hasta takibi Jüri, Afrika bölgesinin birincisi olarak Dr Christo Labuschagne’nin fotoğrafını 64 PETİNFO seçti. Dr. Labuschagne, Güney Afrika Gauteng Bölgesi Tarım Ve Kırsal Kalkınma (GDARD) Veteriner Hizmetleri kapsamında çalışmalarını sürdürmektedir. Fotoğrafta, Babesia kontrolü amacıyla köpekten kan örneği alan bir teknisyen görebiliriz. Dr. Labuschagne, memnuniyetini şu şekilde ifade etti “ Bu yarışma uluslararası camiayı bir araya getirip, mesleğimize dünyadaki farklı gözlerle bakmamıza fırsat tanımaktadır. Bu şekilde mesleğimizin önemini ve büyüsünü hatırlamış olabiliriz.” Chayada Piantham/ Asya ve Okyanusya Bölgesi; Kurtuldu, bir şans daha kazandı Tayland Kasetsart Üniversitesi Veteriner Fakültesi dördüncü sınıf öğrencisi olan Chayada Piantham, fotoğrafta gördüğümüz sahipsiz köpek ile sokakta karşılaştı. Köpeğin burnundan günlerdir kan akıyordu. Köpeği üniversitenin hastanesine götüren Chayada, köpeğin şiddetli kan parazit enfeksiyonuna maruz kaldığını öğrendi. Fotoğrafta tedavi için gereken son tableti görebiliriz. Bu öğrencinin yaptıkları bir hayat kurtardı. 1. Dr. ChrIsto Labuschagne Afrika Bölgesi, “Hasta takibi.” 2. Veteriner Hekim Öğr. Chayada Piantham Asya ve Okyanusya Bölgesi. “Kurtuldu, bir şans daha kazandı.” 3. Müh. MIguel Espinosa Amerika Bölgesi, “Bizimle seyahat ettiğiniz için teşekkür ederiz.” 4. VetERİNER HEKİM Öğr. GInger Hobgood Amerika Bölgesi, “Eğitim hayvanı ve bir öğrenci arasındaki bağ.” 5. Dr. Jorge Bacelar Avrupa Bölgesi, “Karşılıklı sevgi”