12 Kasım`da Jolly Joker İstanbul sahnesinde
Transkript
12 Kasım`da Jolly Joker İstanbul sahnesinde
İSTANBUL KEMERBURGAZ ÜNİVERSİTESİ DERGİSİ KASIM 2014 ATAMIZI ÖZLEMLE ANIYORUZ İÇİNDEKİLER Polisiye deyip geçmeyin... Akademisyenlerimiz referans noktası İKBU bilinçli bir tercihti ‘Syllabus’ sadece ‘Syllabus’ değildir! Araştırmaya TÜBİTAK desteği Su geleceğin petrolü mü olacak? Avrupa ve Amerika çekişmesi başka bir boyuta sıçradı Orman mühendisliğinden yemek mühendisliğine İş dünyası ile iç içe eğitim Sosyal medyada paylaştı bursu kazandı Yurt dışına çık(ma)san mı? Öğrenci kulüpleri öğrencilerle buluştu Dijital dünyada genişliyoruz KÜNYE Sahibi: İstanbul Kemerburgaz Üniversitesi adına Rektör Prof. Dr. Yıldırım Üçtuğ Genel Yayın Yönetmeni: Sibel Kahraman Yayın Kurulu: Prof. Dr. Kaan Ökten, Yrd. Doç. Dr. Hasan Sınar, Boğaçhan Çanak Editör: Banu Gökçe Taşkın, Ayça Yılmazel Görsel Tasarım ve Grafik: Onur Sertel, Vagabond Katkıda Bulunanlar: Öğrenci Konseyi, Öğrenci Kulüpleri İstanbul Kemerburgaz Üniversitesi 1 2 3 4 5 7 9 10 11 13 14 15 25 29 Mahmutbey Dilmenler Caddesi No:26 34217 Bağcılar / İstanbul Tel: 0212 604 01 00 www.kemerburgaz.edu.tr REKTÖRDEN Polisiye deyip geçmeyin... Prof. Dr. Yıldırım ÜÇTUĞ Rektör Sanırım ilkokul ikinci sınıftaydı polisiye romanla ve Agatha Christie ile tanışmam. Bilirsiniz, çocukken ev ziyaretlerini seçme şansınız pek olmaz; anneniz babanız elinizden tuttular mı sizi akraba ziyaretlerine götürürler. Hele benim gibi tek çocuksanız ve gidilen akrabaların çocukları da yoksa o ziyaretler kısa sürede karabasana dönüşür. Tabi, bu noktada “Neden karabasana dönüşsün ki? Telefonunuzda veya tabletinizde oyun oynar, vakit geçirirsiniz” diyebilirsiniz. Ama sizler 1960’larda çocukluk yaşamadınız; düşünsenize televizyon bile Türkiye’de icat edilmemiş henüz. Vakit geçirmek için yapabileceğiniz tek şey ya büyüklerin konuşmalarına ortak olmak ya da kitap okumak. Sekiz yaşında bir çocuğun büyüklerin konuşmalarına uzun süre katılamayacağını da kabul edersek geriye tek çıkış yolu kalıyor: Gidilen evde ilgi çekici bir kitap bulmak. Ben de, çok iyi hatırlıyorum, teyzemlere yaptığımız bir ziyarette kitaplığın rafında Agatha Christie’nin bir romanını bulmuştum, o günlük can simidi olarak. İsmini de gayet iyi hatırlıyorum, çünkü kitap hala bende. Doğal olarak o yaştaki okuma hızımla o gün bitirememiştim romanı ve eniştemden izin alıp eve yarı okunmuş kitapla dönmüştüm. Sonra ilkokul boyunca başkalarını okudum mu? Çok hatırlamıyorum ama asıl seri okumalara ortaokula geçtiğimde başladım. Nişantaşı’nda bir pasaj içerisinde bir kitapçı vardı; oradan her geçişte piyasaya yeni çıkmış bir Agatha Christie romanı bulur, alır, eve dönerken Karaköy-Kadıköy vapurunda ilk bölümünü bitirmiş olurdum çoğu kez. Bu tutkum daha sonraki yıllarda da hep devam etti. Yabancı dil bilgim geliştikçe ve yurt dışına çıktıkça okumadığım romanların orijinal dilde basılmış olanlarını aldım ve sonunda bir gün Agatha Christie’nin yazmış olduğu tüm polisiye romanların sergilendiği bir kitaplığa sahip olmayı başardım. Bu arada, kimi romanlarını üç beş kere okuduğumu da söylemeden geçmeyeyim. Şimdi geri dönüp baktığımda düşünüyorum, sekiz yaşından bu yana beni polisiyeye çeken neydi veya polisiye bana ne kattı diye. İlk sorunun sanırım en basit yanıtı insanın içindeki bulmaca çözme merakı. Çoğu insan bulmaca çözmekten hoşlandığı için polisiye okur, çünkü iyi yazılmış bir polisiye roman tüm ipuçlarını verdikten sonra okuyucunun çözüme ulaşmasını bekler. Ancak, geçmişe gittiğimde bir olguyu daha gayet iyi hatırlıyorum. Ortaokul ikinci sınıfta bir polisiye okurken ilk kez verilen ipuçlarından tüm hikayeyi çözdüm ve bu gerçek daha sonra okuduğum tüm romanlar için de hemen hemen hiç değişmedi. Bu noktada, başka bir faktörün önem kazandığını düşünüyorum: O da romanın kurgusunu oluşturan zekâya duyduğum saygı ve o zekânın bende yarattığı haz. O günden sonra polisiyeleri bulmaca çözmek için değil, kurgunun inşasında sergilenen pırıltıyı takdir etmek için okudum. Buraya kadar söz ettiklerim polisiye romanı okurken hissettiklerim. Oysa bu tür öykülerin insanın düşünce biçiminin oluşmasına yaptıkları ve benim çok sonraları ayırdına vardığım bir katkı daha var: Yaşamda karşılaştığınız olgulara farklı bir pencereden bakabilme, onları sorgulayabilme yetisi. Polisiye romanların hemen hiç değişmez kurgularından biri okuyucuyu sayfalar boyunca bir yöne kanalize etmek, buna karşılık romanın sonunda önüne bambaşka bir çözüm koymaktır. Bir diğer anlatımla polisiye roman yazarı kitabın ilerleyen bölümleri boyunca okuyucusunu makul ve mantıklı bir senaryoya yönlendirir. Verilen ipuçlarının, yapılan analizlerin tümü sizi beklendik bir sona hazırlar. Ama roman beklenmedik bir şekilde nihayetlenir. Kitabı tekrar okuduğunuzda roman boyu oluşturulan kurgunun içinden aynı sağlam mantığa sahip ikinci bir çözümün çıkabildiğini de hayretle görürsünüz. Yaşam da böyle değil midir? İlk duyduğunuz, ilk gördüğünüz, ilk kez karşılaştığınız bir durum size tüm ögeleriyle son derece mantıklı görünür. Çoğumuz aynı hataya düşer ve bu ilk görüntüyü esas alarak kararlar verir, sonuçlara ulaşırız. Oysa aynı söylemin, aynı görüntünün bir de zıt gerçeği mevcuttur. O zıt gerçeği araştırmadan, konunun tüm cephelerini ele almadan vardığımız sonuç, aldığımız karar ne yazık ki bu yüzden çoğu zaman yanlış çıkar. Agatha Christie’nin ünlü dedektifi Hercule Poirot saf arkadaşının ilk duyuşta inandığı söylemlere karşı sürekli “ben ancak kanıtlanmış gerçeklerden hareket ederim” cevabını verir. Sanırım birçoğumuzun zaman zaman kendimizi kaptırdığı komplo teorilerini sorgulamanın en etkin yolu da budur. Kısaca şunu söyleyebilirim son olarak: Polisiyenin karmaşık entrikasının arkasındaki berrak sonucu kavradığımız noktada yaşamı da doğru algılayabiliriz. 2 EDİTÖRDEN Akademisyenlerimiz referans noktası Bir yıl süresince yazılı, görüntülü ve dijital basında binin üzerinde haber olduk. Üniversitede yapılan etkinliklerin yanı sıra ekonomiden siyasete, hukuka kadar geniş bir yelpazede akademisyenlerimizin görüşleri basın yayın organlarında yer aldı. Kurumsal İletişim Direktörlüğü olarak bir akademik yıl süresince neler yaptığımız ve yeni tanıtım stratejimizle ilgili üniversitemiz Mütevelli Heyetine sunum yaptık. Sunumu hazırlarken gördük ki üniversitemiz akademisyenleri görüşleriyle kamuoyunun referans noktalarından birisi olmuş. 2013-2014 öğretim yılında, yazılı basında 500'e yakın İstanbul Kemerburgaz Üniversitesinin haberi yer aldı. Habertürk, Milliyet, Hürriyet başta olmak üzere birçok gazetede, Düşünenlerin Düşüncesi, Polemik gibi prestijli haber sayfalarında akademisyenlerimizin görüşlerine yer verildi. Ekonomiden siyasete, iş güvenliğinden hukuka kadar geniş bir yelpazede hocalarımız toplumu bilgilendiren görüşlerini paylaştılar. Öte yandan görüntülü ve dijital medyada da hatırı sayılır şekilde üniversitemizdeki uygulamalara yer verildi ve akademisyenlerimizin uzmanlık alanlarındaki düşüncelerine başvuruldu. NTV, Habertürk, CNN Türk, Bloomberg TV, A Haber gibi haber kanalları başta olmak üzere çeşitli TV kanallarında toplam 45 haberde gündeme geldik. Güçlü bir iletişim aracı olan dijital medyayı da yakından takip ederek özellikle haber sitelerinde üniversitemize yer verilmesini sağladık. milliyet.com.tr, hurriyet.com.tr, iha.com.tr, egitimajansi.com, egitimrehberim.com, medyafaresi.com, medyalog.com gibi sıkı takip edilen haber ve eğitim sitelerinde 600'e yakın haberimiz yayınlandı. İlklere imza atıldı 2013-2104 akademik yılında pek çok çalışmanın yanı sıra ilklere imza attık. Kurum içi bağlılık ve iletişimi güçlendirmek amacıyla yayın hayatına başlattığımız Kantin dergimizin 11. sayısı yayımlandı. Kantin aracılığıyla akademik kadrodan idari kadroya, öğrenciye kadar üniversitenin tüm bileşenlerini bir araya getirdik. 3 Sibel SibelKAHRAMAN KAHRAMAN Kurumsal İletişim Direktörü İlk kez düzenlenen Fark Yaratanlar etkinliği ile kamuoyunun yakından tanıdığı isimlerle üniversite öğrencilerimizi bir araya getirdik. Bu isimlerle konferanslar düzenleyerek, öğrencilerimizin sosyal yaşamlarına ve akademik yaşam becerilerine katkı sunduk. Fuarlar, kariyer günleri gibi kitlesel etkinliklerin dışında adaya dokunan meslek seminerleri ve fakülte bazlı çalışmalar (atölye-laboratuvar çalışmaları) yaptık. Üniversitemizde, yaklaşık 30 okuldan 600 öğrenciye eczacılık laboratuvar günleri, tıp fakültesi temel ilk yardım eğitimi, mühendislik ve mimarlık fakültesi robotik-mimarlık atölyesi etkinlikleriyle seçmeyi düşündükleri mesleği yakından tanıma, uygulama yapma fırsatı sunduk. Meslek seminerleri kapsamında akademisyenlerimizle aday öğrencileri bir araya getirdik. Yaklaşık 50 akademisyenimiz 12 ilde, 150 okulda bin öğrenciyle buluştu. Bu akademik yılda da ilklere imza atmakta kararlıyız. Yeniliklerle buluşmak ümidiyle… İKBU’DA ÖĞRENCİ OLMAK İKBU’DA YAŞAM İKBU bilinçli bir tercihti Sonuçlar elime geldiğinde kararımı vermiştim. Tercih yapmayacak bir sonraki yıl tekrar üniversite sınavlarına girecektim. Ama sonra araştırdım ve İstanbul Kemerburgaz Üniversitesini öğrendim. Yani bilinçli bir tercihle İKBU’ya geldim. Sena Nur GEDİK Mühendislik ve Mimarlık Fakültesi Öğrencisi sağlıyor. Bölüm başkanının odasına gidip iki saat muhabbet edebildiğiniz başka üniversite var mı? Ben henüz duymadım. Burayı, bu üniversiteyi seviyorum. Küçük, evet küçük şirin bir aile gibidir. Öğrencileri, çalışanları, eğitim kadrosunu hepsini tanıyorum neredeyse, hepsini seviyorum. Millet 5 sene boyunca rektör hocasını göremezken, biz rektör hocamızla el ele pasta kestik. Genç bir üniversite olması nedeniyle henüz yapılanmamış şeyler de var. Ancak 3 yılda gelinen noktaya baktığımda ne kadar hızlı ve başarılı geliştiğimizi görüyorum. “Biz bir aileyiz, ve birlikte büyüyoruz” tam da bunu derken, yazın çalışma tişörtlerimizdeki yazı aklıma geldi. “Gelecek biziz, sen de bize katıl.” Sen de bize katıldığına göre, gelecek sensin. Ve sen de bizim küçük, şirin ailemize hoş geldin! İstanbul Kemerburgaz Üniversitesi ailesinde yer almamın üzerinden 2 yıl geçti. Üniversiteye başladığım zaman okulum da 1 yaşındaydı . O yeniydi, ben yepyeniydim. İkimizin de birbirimizden beklentileri vardı. Ve aslında ikimiz de aynı şeyleri bekliyorduk: Güzel bir gelecek. YGS-LYS sınavlarında neler yaptım, nasıl geçti hiç bilmiyorum. Ama sonuçlar belliydi ve sonuçları kabullenemiyordum. Benden istenilen, benim kendimden istediğimin çok çok altındaydı. Kararım belliydi, tercih yapmayacak ve seneye bırakacaktım. Endüstri mühendisliği devlette olsaydı giderdim, ama olmuyordu işte. Peki sonra ne oldu? Bilinçsiz bir tercihle buraya düştüğümü düşünmesin kimse. Ben bilinçli bir tercih yaptım, araştırdım burayı ve endüstri mühendisliğini yazarken. Öncelikle neden endüstri mühendisliği sonra neden Kemerburgaz Üniversitesi diyeceğim… Endüstri mühendisliği; çünkü karakterimi tamamlayan bölüm budur. Küçüklüğümden beri, girişken ve etkin bir karaktere sahiptim. Yönetmeyi, planlamayı hep severdim. Kemerburgaz Üniversitesi; çünkü eğitim dili İngilizce. Evet, benim tercih yapmamda en önemli neden budur. Bir endüstri mühendisinin, tartışmasız çok iyi İngilizce konuşabilmesi gerekiyordu. Ve eğer bu üniversiteye gelirsem, Türk tarihi dersi bile bana İngilizce verilecekti. Yani ben öğrenmek zorunda bırakılacaktım. Yeniydi, ama güzel şeyler vadediyordu. Eğitim programı iyiydi, hocalar desen hepsi yurt dışı doktoralı, nitelikli öğretim görevlileriydi. Ve gençlerdi. Genç olmalarıyla övünüyorum çünkü bu onlarla daha sağlıklı bir iletişim kurabilmemizi Girişimcilik Kulübü Nasıl Marka Olunur semineri 4 İKBU’DA YAŞAM ÖĞRENCİYE MESAJ VAR ‘Syllabus’ sadece ‘Syllabus’ değildir! Yrd. Doç. Dr. Eylem AKDENİZ GÖKER İİBF Öğretim Üyesi Yeni güzergâhlar, bilinmeyenin ve söylenmeyenin sırrına vakıf olmanızı mümkün kılmakla kalmayacak, mizacınıza ve tutkularınıza aykırı şeyleri sizlere dayatan mekanizmaları idrak etmenizi de sağlayacaktır. Okuma listesi, ders müfredatı veya İngilizce’deki söylenişiyle “Syllabus” neye yarar? Sözü eğip bükmeden ağzımdaki baklayı çıkarayım: Bilginin derinliklerinde kaybolup gitmeden yol almanıza yarar. İlgili dersin gerekliliklerini ifade etmekten, zorunlu kitap ve makaleleri sizlere belletmekten ibaret alelade metinlerden söz ettiğimi zannediyorsanız fena halde yanılırsınız. Aklınızı yatırdığınız masallardan sizi uyandıracak, merakınızı ve hevesinizi kışkırtacak “kutsal metin”lerden söz ediyorum: Arendt’ten Gramsci’ye, Kant’a, Weber’e, Ortaçağ Avrupası’ndan Ortadoğu’nun kadim uygarlıklarına, Newton’dan Kuantum’a uzanan bir dizi seyahatin yol haritasından. Unut- 5 mayınız ki, söz konusu seyahatlerde yılgınlığa kapılmamanız, merak ve arzunuzun her daim diri kalması elinizdeki yol haritasının sağlamlığıyla doğru orantılıdır. Zira yol haritanız, kitaplar, makaleler, araştırmalar boyunca seyahatlerinizde yanıltıcı klişelere itibar etmekten sizleri men edecek, hali hazırda tedavülde olan düşünce kalıplarıyla yetinmenizi gücü elverdiğince engelleyecektir. Peki ama kütüphanelerde dirsek çürütmekten hiç mi usanmayacağız? Hiç mi bunalmayacağız, soluklanmak istemeyeceğiz yüzlerce sayfalık seyahatlerde? Zanaat öğrenmek kolay iş değil; bilim icra etmekse hiç mi hiç kolay değil! Özensiz, retorik yüklü, şimdiye dek söylenenleri yinelemekten ibaret İKBU’DA YAŞAM ÖĞRENCİYE MESAJ VAR çalışmalara imza atmak istemeyen gencecik bünyelerin yılgınlığa kapılıp kendilerini Fildişi Kulelere hapsetmeleriyse pek kolay! İşte bu türden zor zamanlarda, kimbilir belki de kısa bir süreliğine de olsa, oturduğumuz yerden kalkıp “saha”ya çıkmamız gerekecektir. Merakımızı cezbeden, bizi heyecanlandıran, büyüleyen hatta adamakıllı bunaltan bir sorun alanı tespit edip onun peşi sıra yollara dökülmemiz, kâğıt üzerinde öğrendiklerimizi sahada sınama imkânı sunacaktır bizlere. Misal bu ya, tekstil sektöründe bire bir yapacağımız görüşmeler, tekstil işçisi genç bir kadın üzerinden bir dizi toplumsal soruna temas edebilme gücü ve çalışma azmini kendimizde bulmamızı sağlayacaktır. Veyahut Tuzla’da bir tersanede edindiğimiz gözlemler iş kazalarına ilişkin yepyeni bir pencere açacaktır önümüzde. Oturup sayfalarca okumak, sayfalarca yazmak ve anlatmak isteğiyle dolacak, veri inşa etmenin, dünya ahvalinin inceleme nesnesini kuruyor olmanın; bütün bunları yerine getirirken de mesleğin haysiyetinden taviz vermeye direnmenin keyfini süreceğizdir, kimbilir? Yapmayı sevdiğimiz işlerden mahrum kalmayalım hayatta! İnsanın sevdiği işi yapması, merakının peşinden gitmesi, hayatı bir kariyer meselesine indirgemeden bilimin herhangi bir alanında mevzi tutması elbet saygıyı hak ediyor. Nefesiniz tükendiğinde sizi hizaya getirecek, çalışmalarından ilham ve feyz alacağınız “ustalara” ve şevkinizi kırmayacak “yol haritalarına” sahip olduğunuz sürece yolunuzun açık olacağından kuşku duymayasınız. Yeni güzergâhlar, bilinmeyenin ve söylenmeyenin sırrına vakıf olmanızı mümkün kılmakla kalmayacak, mizacınıza ve tutkularınıza aykırı şeyleri sizlere dayatan mekanizmaları idrak etmenizi de sağlayacaktır. Şevkiniz ve iddianız köreltilmediği takdirde, doğa bilimci olarak adım attığınız bir mecrada maddenin yapısına dair yeni bir söz söylemenin hazzını duyacak, kolaycılığa yeltenmemiş olmanın haklı gururunu yaşayacaksınız. Sosyal bilimci kimliğiyle başka bir coğrafyada hikâyeler toplayacaksınız; misal, tütün yasası sonrası tütün fiyatlarındaki kademeli düşüşün yüzlerce tütün ekicisinin köyden kente göç edişini nasıl olup da tetiklediğini fark edecek ve hikâyeleştireceksiniz usta bir sanatçı edasıyla. Seneler evvel bir Sosyal Bilimler Kongresi’nde, hocamız Prof. Dr. Korkut Boratav, bilim insanının, çalakalem yapılmış analizlere tevessül etmemesi gerektiğini vurgulayıp görüntüyü oluşturan açıklama ilkelerini sorgulamayı düstur edinmesini salık verirken, “yaratıcılığın” önemini hatırlatmıştı. Shakespeare’in meşhur “to be or not to be” dizesinden yola çıkarak, sağlam bir yönteme dayanmak koşuluyla, özgün bir çözümlemenin niteliklerini aktarmıştı Boratav; ve bilimsel özgünlük ile söz konusu dizeyi “bir ihtimal daha var, o da ölmek mi dersin” diye tercüme eden Can Yücel’in yaratıcılığı arasında koşutluk kurmuştu. Zaman zaman gözümüzü korkutan yüklü okuma listeleriyle karşılaştığımızda, bilimin aynı zamanda bir var etme, tazelenme, hayal etme kudreti verdiğini hiç unutmayalım. Heyecanlanarak düşünmenin, paylaşarak düşünceleri büyütmenin mekânı derslikler olduğu kadar, kantinlerdir, çay içtiğimiz kahve yudumladığımız masalardır. O masalardaki soluksuz sohbetlerimizde bitkin düştüğümüzde kitaplardan kafamızı kaldırıp arada bir göğe bakalım; ‘zira gökyüzüne bakmayanların kalbi daha çabuk kirlenir.’ * *Cahit Zarifoğlu. 6 İKBU’DA YAŞAM HABER Araştırmaya TÜBİTAK desteği İstanbul Kemerburgaz Üniversitesi araştırma üniversitesi olma yolunda emin adımlarla yürümeye devam ediyor. Öğretim üyelerimiz 2014 Mart başvuru döneminde 4 projeye TÜBİTAK’tan destek aldı. TÜBİTAK 2014 Mart başvuru dönemi proje değerlendirme sonuçları açıklandı. Bu dönemde üniversitemizden TÜBİTAK 1001 “Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Projelerini Destekleme Programı” kapsamında 4, TÜBİTAK 3501 “Ulusal Genç Araştırmacı Kariyer Geliştirme Programı” kapsamında ise 6 proje başvurusu gerçekleştirildi. Açıklanan sonuçlara göre TÜBİTAK 1001 çerçevesinde 1, TÜBİTAK 3501 çerçevesinde ise 3 proje başvurumuz desteğe layık görüldü. TÜBİTAK 1001 kapsamında, Tıp Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Nedret Altıok, öneri bütçesi 359,844.-TL tutarında olan “Hedefe Yönelik Aptamer-İlaç Konjugatı: Kanser Tedavisinde Hücre İçine Selektif İlaç Taşınması ve Dual İnhibitör Etki” isimli projesi ile destek aldı. Proje desteği alan akademisyenlerimiz kutlama töreninde Ulusal Genç ve başarılı araştırmacıları destekleyen TÜBİTAK 3501 kapsamında; öneri bütçesi 174,500 TL tutarında olan “Atık Su Sıcaklığının Polimer Katkılı ve Katkısız Geosentetik Kil Örtülerin Hidrolik Performansına Etkileri” isimli projesi ile Mühendislik ve Mimarlık Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümü öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Hakkı Oral Özhan, öneri bütçesi 263,160 TL tutarında olan “Bitkisel Ekstre ve Saf Maddeler için MAO-A ve MAO-B İnhibisyon Testlerinin HPTLC’ye Uyarlanması” isimli projesi ile Eczacılık Fakültesi öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Yasemin Yücel Yücel ve öneri bütçesi 56,005 TL tutarında olan “Karşılıklı Bağımlılık, İşbirliği ve Çatışma: Enerjinin Türk Dış Politikasındaki Rolünün Karşılaştırmalı Bir Analizi” isimli projesi ile İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Tolga Demiryol destek aldılar. Proje desteği alan öğretim üyelerimizi kutlamak için düzenlenen törende konuşma yapan İstanbul Kemerburgaz Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Yıldırım Üçtuğ, üniversitenin araştırmada önde gelen üniversitelerle aynı sırada bulunduğunu belirterek, “proje başvurusunda bulunan ancak bu kez destek alamayan diğer öğretim üyelerimize de gösterdikleri gayretten ötürü özellikle teşekkür ediyor, bu sonuçtan ötürü hayal kırıklığına uğramamalarını, alacakları geri besleme doğrultusunda proje önerilerinde gerekli düzeltmeleri yaparak yeniden başvurma yoluna gitmelerini öneriyorum” dedi. 7 İKBU’DA YAŞAM HABER PeopleSoft Campus Solutions Kemerburgaz’da Üniversitemiz 2014 güz dönemi ÖSYM kayıtları ve ders kayıtları ile PeopleSoft sistemini kullanmaya başladı. PeopleSoft öğrenci bilgi sistemleri alanında Dünyada en önde gelenidir. PeopleSoft çok gelişmiş, çok kapsamlı bir öğrenci bilgi sistemidir. PeopleSoft dünyanın en önde gelen veritabanı sistemleri firması olan Oracle’ın bir ürünüdür. 2014 güz döneminde PeopleSoft üniversitemizde yalnızca belli başlı birkaç işlevi ile devreye alındı. Şu an için kullanıcı türü olarak sisteme yalnızca öğrenciler ve danışmanlar tanımlanmış durumda. Bu yıl içinde öğretim üyeleri, fakülte sekreterlikleri ve ilgili idari birimler de sistemi kullanmaya başlayacaklar. Bu yıl Öğrenci Konseyi seçimleri PeopleSoft ile e-seçim olarak yapılacak. İleride mobil erişim, e-öğrenme platformlarıyla entegrasyon gibi uygulamalar da devreye alınacak. PeopleSoft sisteminin 9 ay gibi kısa bir sürede devreye alınması Oracle dünyasında ilgi uyandırdı. Bu sistemlerin devreye alınması bilişim uygulamalarında ‘go-live’ olarak adlandırılıyor. Çünkü canlı kullanıma geçmeden önce uzun süre sistemi gereksinimlerinize yanıt vermek üzere hazırlamanız, var olan verinizi PeopleSoft ortamına aktarmanız, süreçlerinizi tanımlamanız vb. çalışmalar yapmanız gerekmekte. PeopleSoft gibi sofistike ve kapsamlı bir uygulama için go-live çoğu zaman birkaç yıl alır. Kemerburgaz, üniversitenin genç olması nedeniyle PeopleSoft sistemine aktarılacak verinin hacminin nispeten küçük olması, aşamalı geçiş yöntemi ve iyi proje yönetimi ile böyle kısa bir sürede go-live gerçekleştirdi. PeopleSoft projesini go-live noktasına getiren ekipte yer alan Öğrenci İşleri Direktörümüz Ayşe Nur Fidan’a, Bilgi Teknolojileri Diretörümüz Uğur Sungurtekin’e, Öğrenci İşleri Uzmanlarımız Can Yılmaz ve Yücel Diker’e ve Bilgi Teknolojileri Uzmanımız Emre Kunt’a Dünyanın en önde gelen üniversitesi olan Harvard öğrenci bilgi sistemi olarak ne kullanıyor? Yanıt: PeopleSoft. Avrupanın en önde gelen üniversitesi olan Cambridge öğrenci bilgi sistemi olarak ne kullanıyor? Yanıt: PeopleSoft. Kemerburgaz öğrenci bilgi sistemi olarak ne kullanıyor? Yanıt: PeopleSoft. ve projeye destek veren danışmanlarımız CY2 (Hollanda) elemanları Wouter de Bruin, Uffe Graakjaer ve Ernst La Haye’a teşekkür ediyoruz. Ayrıca bu süreçte Öğrenci İşleri Direktörlüğündeki işlerin sorunsuz şekilde yürümesini sağlayan Özkan Özer’e de teşekkür ediyoruz. 8 BİLİM Yrd. Doç. Dr. Çekdar VAKIFAHMETOĞLU Mühendislik ve Mimarlık Fakültesi Öğretim Üyesi Su geleceğin petrolü mü olacak ? Dünya nüfusunun son elli yıldaki muazzam artışı (Grafik 1), sanayi devrimi ve iklim değişiklikleri gibi faktörlerin bileşkesi temiz su tüketiminde ve atık su üretiminde muazzam bir artışa neden olmuştur. Sadece son 50 yıl içerisinde dünya çapındaki temiz su ihtiyacı 3 katına çıkmıştır.[1-2] Grafik 1. Yıllara göre dünya nüfusu ve 2150 yılı projeksiyonu.[1-2] Maalesef gelinen noktada dünyanın çoğu bölgesi için ihtiyaç duyulan temiz su talebi artık karşılanamaz durumdadır. Örneğin sadece Amerika Birleşik Devletleri`nde 36 eyaletin 2013 verilerine göre bölgesel yada eyalet bütününde su sıkıntısı ile karşılaşacağı öngörülmüştür.[3] Birleşmiş Milletler Çevre Programı (UNEP) verilerine göre 2025 yılında 2.8 milyar insan barındıran 48 ülke su stresi veya su kıtlığı altında kalacaktır.[4] Bu durumun yakın gelecekte yaratacağı sosyo-ekonomik değişimleri düşünürsek "su geleceğin petrolü olacaktır" diyebilmek mümkündür. Su filtreleme işlemi sadece günümüzde değil eski çağlarda da kaliteli su elde etmek için kullanılmıştır. Geçmişte “kalite” muhtemelen niteliksel (bulanıklık, tat, koku, renk gibi) bir anlam içerirken, günümüzde suyun “kalite”sinin arttırılması sadece niteliksel değil aynı zamanda niceliksel (pH, iyon durumu, biyolojik unsurlar gibi) bir içeriğe de bürünmüştür. 90’lı yıllara kadar akademinin pek ilgi göstermediği konu son 50 yılda nüfusun artışı ile paralel (Grafik 1), kirlenme ve su kaynaklarının da yetersizliğinden bugün yılda 1400’e yakın yayın ile üzerine yoğunlukla çalışılan bir noktaya gelmiştir. Üniversitemiz bünyesinde de su filtreleme amacıyla araştırmalar yapılmaya başlanmış ve TÜBİTAK tarafından yaklaşık 300.000 TL toplam bütçeyle desteklenen projemizde, küçük ölçeklerde kullanıma (örneğin evlerde musluklara takılarak yahut köylerde kuyulardan çekilen sular için) yönelik düşünülen bir su filtresinin ana katmanını oluşturacak, hierarşik gözenek yapısına sahip, seramik yapıların üretimi planlanmaktadır. Bu bağlamda okulumuz ve TÜBİTAK desteği ile D-blok -2. katta “İleri Malzemeler Araştırma” laboratuvarı kurulmuştur. Bu labaratuarda her türlü kimyasal sentez ve üretim yapabilme kapasitemiz şu an (Eylül, 2014) itibariyle mevcuttur. Projemizde öncelikle geri dönüşüm malzemelerinden makro gözenek yapısına sahip seramik filtrelerin üretilmesi, sonra bu gözenekli yapıların iç yüzeylerinin aktifleştirilmesi (zeolit denen bir katman ile kaplanması) amaçlanmıştır. Su içerisindeki kirletici maddelere karşı emilim kapasitesi muhtemelen çok yüksek, toksisitesi olmayan bu kompozit malzemeler, portatif bir filtrenin bahsettiğimiz ana katmanını oluşturacaklardır. Bu prototipin sağlayacağı bilgiler ışığında projeyi takip edecek çalışmalarla (muhtemel sanayi desteği ile) çoğunlukla kendi öz kaynaklarımız ile üretilecek, ekonomik filtre sistemlerini öncelikle temiz suya erişimi sınırlı bölgelerde yaşayanların kullanımına sunmak mümkün olacaktır. [1] Beyond Economic Growth, An Introduction to Sustainable Development, Second Edition, World Bank online sources. http://www.worldbank.org/depweb/english/beyond/global/chapter3.html [2] D. Apelian, Looking beyond the last 50 years: The future of materials science and engineering, JOM, 59 (2007) 65-73. [3] United States - Environmental Protection Agency (EPA): Water supply and use in the United States, http://www.epa.gov/WaterSense/docs/ws_supply508.pdf. [4] G.-A. United Nations Environment Programme, Vital water graphics an overview of the state of the world's fresh and marine waters, United Nations Environment Programme, Nairobi, Kenya, 2008. 9 EKONOMİ Avrupa ve Amerika çekişmesi başka bir boyuta sıçradı ABD iyileşiyor... Avrupa hala hasta. Hatta gitgide kötüleşiyor. Avrupa faiz indirerek soruna çare bulmaya çalışıyor. ABD buralardan geçeli çok oldu. Avrupa Merkez Bankası Başkanı'nın faiz indirimi açıklamasından sonra beklendiği gibi Euro/Dolar paritesinde sert bir gerileme oldu. Eğer FED, faiz artırma konusunda ısrar etmeye devam ederse, paritenin daha da düşük seviyeleri test etmesi beklenebilir. Avrupa'da negatif reel faiz ile mevduat tutmanın anlamı kalmayacağı için, yüksek faize sahip ama kur istikrarı açısından ümit veren ülkelere doğru para kaçısı y a ş a n a c a k t ı r. Elbette ABD Doları cinsinden varlıklara da itibar artacaktır. Bu durumda Euro eskisine göre daha rekabetçi bir değere gelecek. Acaba bu durum Avrupa Birliği ihracatını ve ithalatını etkileyecek mi? Almanya'nın Euro bolluğundan hoşlanmadığı biliniyor. Büyüme yavaşken gayrimenkul fiyatlarının şişmesi arzu edilmeyen bir durum. Draghi Euro Bölgesi büyüme hızını geriye doğru revize etti. Avrupa'nın ihracat pazarları gelişen değil gelişmekte olan ülkeler olacak. Buna dikkat etmeli. Avrupa'nın Amerika'ya sattığı mallar ortada. Tersinden bakarsak, Amerikanın da iPhone vs. gibi ürünlerde bir rekabet avantajı bulunuyor. Ancak Avrupa pazarında Samsung'a karşı fiyat mücadelesi verecektir. Euro'nun tüm paralara karşı değer kaybetmesi, Avrupa pazarında kuralların yeniden yazılması sonucunu doğuracak. Avrupa'da talep canlı değil ve şimdi de Avrupa'ya mal ve hizmet satanların kar sorunu ortaya çıkacak. Buna rağmen kimse pazar payını kaybetmek istemeyecek. Mali açıdan zayıf olanlar kan kaybedecektir. Ayrıca yüksek teknolojiyi son tüketiciye sunanlar mutlaka ürünleri çeşitleyerek fiyat politikalarını ayarlamaya çalışacaklar. Bilgi rekabeti yapmayanların işi daha zorlaşır. Diğer taraftan Avrupa'nın ihracatını ucuz Euro ile artırması için 2-3 yıl bu şekilde yola devam etmesi gerekir. Şu anki Prof. Dr. Emre ALKİN İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi büyüme oranları ve yatırım/tüketim isteksizliği, toparlanmanın kolay olmayacağını gösteriyor. Türkiye ne yapsın? Türkiye bu konjonktürde döviz kurları açısından istikrarlı bir ülke konumunda değil. Ya çok hızlı düşüyor ya da hızla yükseliyor kurlar. TCMB döviz kurlarının enflasyona geçiş etkisi sebebiyle, Dolar/TL ve Euro/TL'deki düşüşleri "başarı" olarak yorumlamaya devam edecek. Ancak geçmişte yaşanan deneyimler bu gelişmenin zararlarını ortaya koydu. Draghi "para politikası tek başına enflasyona çare olamaz" diyerek, bu görüşümüzü destekledi. Sonuç olarak, AMB, Japonya ve ABD'nin denediği ve likidite tuzağına düştüğü uygulamayı benimsedi. Draghi'nin başka çaresi yok ama bize söylenmeyen daha büyük tehlikeler var. Bu belli. özellikle Avrupa bankalarında saklanan ve yüzdürülen ciddi sorunlar var. "İtalya Başbakanı ile ne konuştuğumu söylememem" diye açıklama yapan Draghi bu hissimizi güçlendiriyor. Son kararların piyasadaki etkisi geçince daha net değerlendirme yapma imkanı olacak. Türkiye'nin bu şemada siyasi söylemlerden çok ekonomi üzerine konuşması gerekir. Yeni büyüme modeli ve 2023 planının ortaya çıkarılması yatırımcı güvenini mutlaka artıracaktır. Yurt dışından kaynak girişinin mutlaka sağlanması gerekiyor. Hazır AB'de faizler tarihi düşük seviyeler yaklaşmışken, coğrafi yakınlık ve ortak kültürü öne çıkarmak gerekiyor. 10 RÖPORTAJ Orman mühendisliğinden yemek mühendisliğine Yemek programlarına ilgisi olanlar çok iyi bilir. Anadolu’nun her köşesini gezen, insanlarıyla sohbet edip yemeklerini tanıtan, güler yüzlü hani “Ailemizin kızı” derler ya işte o şekilde sıcak ve enerji dolu Ezgi Sertel bu ay Kantin’in konuğu. Ezgi Sertel, İstanbul Üniversitesi Orman Mühendisliği mezunu. Mesleğini hiç yapmamış. Biz de kendisini oyunculuktan sunuculuğa geniş bir yelpazede yer aldığı televizyon ekranlarından tanıyoruz. İlkokul yıllarında başlamış televizyon ekranlarında olma hayali. Üniversite öğrenimini tamamladıktan sonra oyunculuk ve sunuculuk isteğini daha fazla frenleyememiş. Mesleği konusunda şanslı olduğunu düşünüyor ve bunu, “Televizyon ekranları kendim için aldığım en doğru karar oldu. Birçok insanın farklı farklı yetenekleri vardır. Önemli olan onu zamanında fark edip o işe yönelmektir. Ben de bunu yaptım” şeklinde anlatıyor. Biz sorduk Ezgi Sertel tüm samimiyetiyle cevapladı: Yemek programı sunuculuğuna nasıl başladınız? Tek Türkiye dizisinde Zeynep Öğretmen karekterini oynadığım dönemde yemek ve yemek kültürü üzerine araştırmalarım oldu. Programlar ve belgeseller seyrediyordum. Bu ilgimi ve araştırmalarımı bir kitapta toplamaya karar verdim ve Ezgi Sertel'den Püf Noktalar adlı lezzetli yemek yapmanın inceliklerini anlatan bir kitap yazdım. Ve anladım ki bu yazdıklarım ve öğrendiklerim üzerine bir program yapmalıydım. Derken sunucuk serüvenim başladı. Evde yemek yapar mısınız? Yemek yapmayı ve yemeyi çok seviyorum. Bu nedenle her fırsatta mutfağa girerim. Mutfakta çok güzel vakit geçiriyorum. Yaptığım lezzetler için de çok güzel yorumlar alıyorum. Dengeli beslenmeye önem veriyorum. Fast food olarak sadece pizza ve patates kızartmasına hayır diyemiyorum. Ezgi SERTEL 11 RÖPORTAJ Ezgi Sertel Anadolu’yu karış karış geziyorsunuz. Evet. Farklı yörelere gidip oralara has lezzetleri tattığım için kendimi çok şanslı hissediyorum. Çünkü çok zengin bir mutfak kültürüne sahip olan muhteşem bir ülkede yaşıyoruz. Ve ben her yeri tanıma, öğrenme şansına sahip oldum. Programlarda sevmeden yemek zorunda kaldığınız oldu mu? Gittiğim yerlerde o kadar samimi ve içten karşılanıyoruz ki ellerinden gelen en iyi en özel lezzetleri yapmaya çalışıyorlar. Kötü bir yemekle karşılaşma şansızlığım hiç olmadı. En çok hangi yörenin yemeklerini önerirsiniz? Her yörenin kendine has güzel yemekleri var. Yöre olarak ayırmak çok zor. Ancak mantı, kaburga ızgara, karnıyarık favorilerimdir. Aslında zor bir yemek yok. Uğraş gerektiren ve zaman ayrılması gereken yemekler var. Güzel yemek yapmanın sırrı nedir? Her lezzetin kendine ait incelikleri vardır. Mesela kullanılan malzemelerin sıcaklığı gibi çok ince bir detay bile ortaya çıkacak lezzeti farklı bir görüntüye ve tada bürüyebilir. Kek yaparken kullanılan yumurtanın oda sıcaklığında olması gerektiği gibi. Tabii ki ben el lezzetine de çok inanırım. Aynı malzemeleri kullanarak aynı yemeği yapan iki kişinin ortaya çıkan lezzetleri çok farklı olabilir. Ayrıca yemek işini aceleye getirmemek, özen göstermek de çok önemli. Program dışında neler yapıyorsunuz? Çekimler dışında evde vakit geçirmeyi çok seviyorum. Sevdiklerimle birlikte olmayı, film seyretmeyi, kitap okuyup müzik dinlemeyi çok seviyorum. Doğru, dürüst ve güvenirliliğine inandığım sosyal sorumluluk projelerinde elimden geldiği kadar olmaya çalışıyorum. Katkımın yüksek olduğu işlerde bulunduğumda kendimi iyi hissediyorum. 12 HABER İş dünyası ile iç içe eğitim Güzel Sanatlar ve Tasarım Fakültesi ile Onsa İstanbul arasında ve İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi ile Transal Denizcilik arasında Cooperative Education (Co-Op) iş birliği imza töreni gerçekleştirildi. İstanbul Kemerburgaz Üniversitesi üniversitedeki eğitim ile iş yerinde çalışmayı birleştiren eğitim modeli Cooperative Education (Co-Op) programını, Güzel Sanatlar ve Tasarım Fakültesi Takı Tasarımı bölümü ile ve İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Uluslararası Lojistik Yönetimi ve Uluslararası Ticaret programları ile başlattı. Takı Tasarımı bölümü öğrencileri 2014-2015 eğitim yılından itibaren derslerinin önemli bir kısmını Altınbaş Holdinge bağlı Onsa İstanbul’da görecekler. Fabrikada düzenlenecek atölyelerde öğlene kadar teorik derslerini alan öğrenciler öğleden sonraları ise doğrudan üretim ve tasarım süreçlerinin içerisinde yer alacaklar. Mezunların yüzde 50’sine iş garantisi verilen bölüm, yarının dünyasının mücevher tasarımcılarını yetiştirmeyi hedefliyor. İKBU’nun gerçekleştirdiği bir diğer Co-Op anlaşması ise Uluslararası Lojistik Yönetimi ve Uluslararası Ticaret programlarını kapsıyor. Yine Altınbaş Holdinge bağlı Transal Denizcilik ile yapılan protokole göre söz konusu programların öğrencileri öğrenimleri sırasında derslerine ara vererek 6 ay süreyle firmada ücret karşılığında çalışabilecekler. Öğrenim süresi uzatılmadan gerçekleşecek bu uygulama sayesinde mezunlar diplomalarını aldıkları gün iş dünyasına hazır hale gelecek, belki de işlerini çoktan bulmuş olacaklar. İstanbul Kemerburgaz Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Yıldırım Üçtuğ, Güzel Sanatlar ve Tasarım Fakültesi Takı Tasarım bölümü öğrencilerinin Onsa İstanbul’da çalışarak tasarım süreçlerinde yer alacaklarını söyledi. Prof. Dr. Üçtuğ, “Öğrencilerimiz yalnızca tasarımın nasıl yapıldığını değil, üretimin nasıl gerçekleştiğini de görecekler. Transal Denizcilik, doğrudan lojistik üzerine çalışan bir firma. Uluslararası lojistik, uluslararası ticaret, işletme, iktisat, hatta hukuk fakültelerimizden de öğrenci alabilecekler. Öğrencilerimiz öngördüğümüz 3. sınıfın 2. döneminde ya da 4. sınıfın ilk döneminde üniversiteden büyük ölçüde ayrılacaklar ve firmalarda full time’a yakın bir süre çalışacaklar. Sonra geri gelip eğitimlerini tamamlayıp diplomalarını alacaklar. Bu arada kendilerini sevdirdilerse, beğendirdilerse işleri hazır hale gelecek. Öğrencilerimizin yıl kayıpları da olmayacak” dedi. 13 Transal Denizcilik Genel Müdürü Ender KESKİN İstanbul Kemerburgaz Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Yıldırım ÜÇTUĞ Onsa Yönetim Kurulu Başkanı Nusret ALTINBAŞ İstanbul Kemerburgaz Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Yıldırım ÜÇTUĞ HABER Sosyal medyada paylaştı bursu kazandı İstanbul Kemerburgaz Üniversitesi (İKBU), tercih tanıtım dönemi sürecinde gerçekleştirdiği sosyal medya bursu uygulamasını Furkan Sezer kazandı. Facebook, Twitter ve Instagram gibi sosyal medya ortamlarında ‘#ikbuluolmakistiyorum’, ‘#ikbusosyalmedyabursu’ ve ‘#ikbudanmezunolunca’ hashtagleri ile en çok paylaşımı yapan ve hukuk fakültemize yerleşen Sezer, 2014-2015 eğitim-öğretim döneminde lisans eğitimi için yüzde 50 burs kazandı. Çok iyi bir sosyal medya kullanıcısı olmadığını söyleyen Furkan Sezer, üniversitenin Facebook sayfasında kampanya reklamını gördüğünü söyledi. Yarışma sayfasına üye olarak bir aya yakın süre paylaşımlarda bulunan Sezer, “Bursu kazandığıma çok sevindim. Sürekli paylaşımları takip ediyordum, puantajım yüksek gidiyordu. Kazanacağımı düşünüyordum ve sonunda bursla birlikte %50 indirim kazandım” şeklinde konuştu. Rektör Prof. Dr. Yıldırım Üçtuğ ise, Furkan Sezer’i tebrik ederek şunları söyledi: “Bu yarışmayı üniversitemizin tanıtımına katkı sağlamak için düzenledik. Üniversitemizi en iyi tanıtan, en çok mesaj yayınlayana burs vermeyi hedefledik. Bir yıl için %50 destek sağlayalım dedik. Bunu mutlaka bir öğrencimize vereceğimizin sözünü verdik, sözümüzü de gerçekleştirdik. Furkan bizim hukuk fakültemize yerleşti. Bu yıl için %50 burslu okuma hakkı kazandı. Kendisini tebrik ediyorum. Umarım bunun karşılığını verir. Başarı göstererek, hazırlığı bir senede geçer İngilizce’sini ilerletir ve başarılı bir şekilde hukuk eğitimine devam eder.” 14 KARİYER Yurt dışına çık(ma)san mı? Zümrüt CASSIDY İngilizce Hazırlık Okutmanı “Bu kız ya İngiltere doğumlu ya da orada uzun yıllar yaşamış, hangisi?”Amerikalı olan masadaki diğer arkadaşım kulağıma bu sözleri fısıldarken, bir yandan arkadaşımı kıskanmış bir yandan da “demek ki yurt dışına gitmeden de İngilizce öğrenebilirim” diyordum kendi kendime. Arkadaşım liseden, başarısız olmasa da çokta parlak notlarla mezun olmamıştı. Ancak her zaman İngilizceye karşı inanılmaz bir ilgisi vardı. Bu ilgiye de somut olarak pek çok kez şahit oluyorduk. Hiç unutamadığım anılardan bir tanesi şöyledir: Dedikodu değil ama sosyal tespitlerle dolu olan sohbetimiz kendisinin “gözüme bir şey batıyor, bir bakayım” diyerek odadan çıkmasıyla kesilmişti. İki dakika sonra odamın kapısında dikilmiş, banyodan fırlayan Arşimed edasıyla heyecan içerisinde “diş ipinin İngilizcesini buldum!” diyordu. Gözüne bakmak için banyoya gittiğinde, rafta diş ipini görür görmez eline almış, kurcalamış İngilizcesini bulmuştu. Aradan yıllar geçti, ne o anı ne de diş ipinin İngilizcesini unuttum. Nasıl üniversite sınavlarına hazırlanan bir öğrenci etrafında15 ki her şeyi sınav formatında görüyorsa, arkadaşımda etrafına İngilizce olarak bakıyordu. Her gördüğü obje yanında bir boşlukla kafasında beliriyor, anında sınav ciddiyetiyle o boşluğu doldurmaya çalışıyordu. Bu satırları okurken “yok canım artık, nasıl yapılabilir ki bu” diyenler için hemen açıklayayım. Tahmin edebileceğiniz gibi o dönemlerde akıllı telefonlar yoktu. Aklına takılan herhangi bir şeyi “hemen bir Google’da aratayım, bilgiyle dolayım” diyemiyordunuz. Şu anda nasıl birçok insan için akıllı telefonlar hayatlarının ayrılmaz bir parçasıysa, arkadaşım için bu İngilizce sözlüğüydü. Bununla birlikte, kıyafeti tamamlayan takı unsuru gibi yanında devamlı taşıdığı rengârenk not defterinden bahsetmiyorum bile. Her şeyi anında not defterine aktarır, kitap gibi ara ara açıp okurdu tüm sayfalarını. KARİYER Yurt dışına gitmeyi hiç düşünmüyordu demek abesle iştigal olur sanırım. Ailevi ve maddi sorunlar olmasa hiç düşünmeden hemen uçağa atlayıp gidebilirdi. Ancak olanaksızlıklar onu planından vazgeçirmeye yetmemişti. Bardağın dolu ya da boş olmasından çok, bardağın kendisiyle ilgileniyordu. Bütün perdeyi aralayıp her şeyi net olarak görüp, ona göre bir yol çiziyordu kendine ki yaptı da. İlk olarak bir havayolları firmasında çalıştı ve çalıştığı insanların çoğu yabancıydı. Aldığı ücret tatmin edici değildi ama pratik yaparak İngilizcesini oldukça ilerletmişti. İngilizce eğitimini sıkı tutan bir liseden mezun olduğu için, dil hâkimiyeti çok da eksik değildi. “Yurt dışında tatil ve doyası alışveriş” paketi için oldukça iyi bir İngilizcesi vardı aslına bakarsanız ama koyduğu hedef için “yeterli” sıfatından oldukça uzak bir yerdeydi. Bu da sanırım “ne kadar sürede İngilizce öğreniriz” sorularına net bir cevaptır. Koyduğunuz hedefe göre süre kısalır ya da uzar. Bir diğer sıkça sorulan soru da “yurt dışına gitmeden İngilizce öğrenebilir miyim?”. Cevabı yukarıda sanırım. Giderseniz avantajı var mıdır? Tereddütsüz evet. Yıllar önce öğrenciyken, kafamda “kesin konuşamayacağım, rezil olduğumla kalacağım, ya dediklerini anlamazsam” gibi birbirine oldukça benzeyen zincirleme düşüncelerle birlikte yurt dışına çıkmıştım. Bir yandan panik atak yaratabilecek bu düşüncelerin verdiği stresle baş etmeye çalışırken, diğer yandan valizimi, pasaportumu, uçuş bilgileri- mi, alınacaklar listesini normal bir yetişkinin yaptığından en az on kere daha fazla kontrol ediyordum. Hiç unutmam, alınacaklar listesinden aldığım ilk şeylerden biri ufak bir not defteriydi, öğrendiğim her şeyi istisnasız yazmaktı planım. Uçağa bindiğimde heyecanım daha mı artmıştı yoksa azalmış mıydı kestiremiyorum, ama üç şişe enerji içeceği içmişçesine ayık hissediyordum kendimi. “Ya yapamazsam, ya gideceğim yeri bulamazsam ne yaparım” soruları kafamda yanıp yanıp sönerken, koltuğumu bulmuş, yerleşmiş ve önümdeki İngilizce dergiyi elime alıp bilmediğim kelimeleri not defterime yazmaya başlamıştım bile. Bunu uçaktan iner inmez de yapmaya devam ettim. Hatta markete bile gittiğimde elimde not defterim bilmediğim, yiyeceklerin İngilizcelerini yazıyordum. Arkadaşım o yıllar farkına varmadan beni etkilemişti belli ki. Yıllar önce onda gördüğüm o heyecanın bir çeşidini kendimde hissediyordum. Bu heyecan hala da devam etmektedir benim için. Öğrenmek bir hedef aslında, bu hedefi koyarken ne kadar istekliyseniz, hedefe o kadar yakınsınız. Sadece bazı insanlarda var olan bu istek duygusunun üstü kalın bir örtüyle kaplanmıştır diye düşünürüm hep. Bu örtüyü bende aralayan arkadaşım olmuş, iyi ki de olmuş. Şu anda tutkuyla yaptığım bu mesleği seçmemde kesinlikle payı olmuştur diye düşünüyorum. Bazı insanlarda ise örtüyü aralayan aile olabilir ya da iç sesiniz ya da seyrettiğiniz bir film, ama her hâlükârda bir yerde gün ışığına çıkmayı bekleyen bir isteğiniz olduğunu bilin, gerisi mekândan bağımsız kesinlikle ulaşılabileceğiniz bir yerdedir. 16 BİZDEN BİRİ Öğrencilerin ‘Okan Abi’si Ayça YILMAZEL Medya İlişkileri Uzmanı Somali’de CNN’e yapılan bir bombalı saldırı girişimini önleyip, Somalili haydutları yakaladı. CNN tarafından başarı ödülü verildi. Kayseri Hava İndirme Tugayı’nda komando olarak 8 paraşüt atlayışı gerçekleştirdi. Reklam filmlerinde oynadı. Rallici, basketçi ve fanatik Fenerbahçeli. Okan Eniş, İKBU ailesinin yeni fertlerinden. Çalışma hayatının büyük çoğunluğu üniversitelerde geçtiği için 40 bine yakın öğrencinin Okan Ağabey’i olmuş. Yurt, öğrenci işleri, idari işler, güvenlik gibi pek çok alanda yönetici olarak çalışmış. Gittiği her mekânda, tatilde, yemekte mezun ettiği öğrencileri ile karşılaşıyor; saygı ve disiplini kaybetmeden onların gönlünü fethetmenin haklı gururunu yaşıyor. Bu sayıda ralliden paraşütle atlamaya, Somali Barış Gücü’nden caz festivallerine kadar geniş bir yelpazeye sahip yönleriyle İstanbul Kemerburgaz Üniversitesi İdari İşler Direktörü Okan Eniş’i tanıyacağız. Liseden sonra hemen iş hayatına atılmışsınız ama arada ilginç askerlik anılarınız var. Birleşmiş Milletler Barış Gücü’ne bağlı olarak Türkiye’den 305 asker seçildi ve Somali’ye giden ilk askeri grupta yer aldım. Çok ciddi çatışmaların ortasında kaldım. Kenya’da ve Mısır’da da kaldım, Afrika kültürüm epey gelişti. Hatta Somali’de öğrendiğim kelime dağarcığımla buradaki yabancı öğrencilerle de sohbet etme imkanı buluyorum, çok şaşırıyorlar. Oradaki askerliğim sırasında CNN’e yapılan bir bombalı saldırı girişimini önledik ve Somalili haydutları yakaladık. Bana CNN tarafından başarı ödülü verildi. Somali’den önce ise Kayseri Hava İndirme Tugayı’nda komando olarak, 500 metreden 5 kez, 800 metreden 3 kez olmak üzere 8 paraşüt atlayışı gerçekleştirdim. Tarkan, Suat Suna gibi yıldız sanatçıların ilk sahneye çıktığı yıllarda tv kanallarındaki çekimlerinde de çalıştık. Reklam filmlerinde de oynamışsınız. Sabancı Grup Mediasa’da idari işler ve satın alma direktörlüğü yaptım. Orada çalışırken 6 tane reklam filminde oynadım. Genelde tencere, tava ve çaydanlık reklamlarında oynadım. Kamera önünde de fena değilimdir. Biraz günlük hayattaki ilgi alanlarınızdan bahsedelim. Ralli merakım vardı. Hem izleyici hem de amatör yarışçı olarak katıldım. İyi basket oynarım. Bu vücuttan beklemezsiniz ama çok iyi üçlük atarım. Ayrıca zamanında amatör ligde futbol oynadım. Çok severim sporun her dalını. Atış yapmayı severim. Poligonlara giderim. Fenerbahçe hayatımın önemli kısmını kapsıyor. Ve doğduğum yer olan Artvin yaylalarında doğa ile iç içe olmak vazgeçilmezimdir. Kısa sürede öğrencilerle bağ kurdunuz. Tecrübe mi? Evet. Bugüne kadar öğrenci ile ilgili bölümlerle hep iç içe çalıştım. Öğrenci psikolojisinden çok iyi anladığımı söyleyebilirim. Hem sevilen bir yönetici hem de gerektiğinde onlara disiplin cezası veren bir adamım. Koç Grubu’nda 25 yıl çalıştım bunun 19 yılı öğrencilerle geçti. Sanat dünyasına nasıl geçtiniz? Güvenlik ekibim vardı. Güvenlik ekibim ile İstanbul’daki tüm caz festivallerinde Ahmet San ile birlikte organizasyonlar yapıyorduk. 17 Okan Bey’in oynadığı reklam filminden bir kare Tarkan ve Okan Eniş HER ZAMAN DAHA YÜKSEĞİNİ HEDEFLEYİN! Elektrik ve Bilgisayar Mühendisliği Yüksek Lisans Programı Alt Uzmanlık Dalları • Elektronik Mühendisliği • İletişim Mühendisliği • Bilgisayar Mühendisliği • Yazılım Mühendisliği • Robotik ve Kontrol Mühendisliği Bilişim Teknolojileri Yüksek Lisans Programı Alt Uzmanlık Dalları • Bilişim Teknolojileri Yönetimi • Yazılım Geliştirme • Otomasyon Yazılımı Elektrik ve Bilgisayar Mühendisliği Doktora Programı (TR / ENG) Açıldı. Ön kayıtlar ve detaylı bilgi için: www.kemerburgaz.edu.tr/fbe/fbe.aspx fbe@kemerburgaz.edu.tr Tel: (212) 604 0100 Dahili; 1316 /KemerburgazUniversitesi Abide-i Hürriyet Cad. Kocamansur Sok. No: 46 Şişli /KemerburgazUni • Bilgisayar Ağları • Sistem Tasarımı • Web Tasarımı KAPAK KONUSU Atamızı özlemle anıyoruz. 10 Kasım Anma Törenlerinin 1938 yılında kaybettiğimiz Mustafa Kemal Atatürk'ün şahsını hatırlatma görevi aşikâr. Bunun yanı sıra, 10 Kasım bizlere Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk yıllarından günümüze gelişimi ve değişimi üzerine düşünme olanağı da sunuyor. Cumhuriyet'in kurucusu olarak Atatürk'ün önayak olduğu modernleşme hamleleri, esasında Osmanlı İmparatorluğu'nun son yüzyılında yenileşme yönünde atılmış adımların bir sonucu olarak okunabilir. Öncüllerinden farklı olarak, Cumhuriyet döneminde gerçekleştirilen reformlar, toplumun daha geniş kesimlerinin hayatlarında daha köklü değişikliklere sebep oldu. Cumhuriyet'in ilk yıllarından bize miras kalan reformlar arasında, toplumsal dönüşümü en çok hızlandıran, kanımca, eğitim alanında atılan adımlardır. Cumhuriyet'in kuruluşundan sonra eğitim ağının yaygınlaşması sonucunda, eğitim, şehirlerde veya önemli merkezlerde yaşayan sınırlı bir azınlığın lüksü olmaktan çıktı ve geniş kitlelere ulaşan bir hizmete dönüştü. Hem ilk ve orta dereceli okul sayısının hızlı bir şekilde artması ve ülke genelinde yaygınlaşması hem de halkevleri gibi kurumlar aracılığıyla okuryazarlık oranı kısa süre içerisinde ciddi bir artış gösterdi. Bu durumun doğal bir sonucu olarak, yavaş yavaş da olsa, imkânları kısıtlı çocuklar ve gençler yetenekleri doğrultusunda yükselme olanağı buldu ve uzun vadede toplumsal hareketlilik arttı. Değişen dünyaya uyum sağlayabilecek, yeni Cumhuriyet'in ihtiyaç duyduğu donanımlı kadroları yetiştirecek eğitim kurumları arasında hiç kuşkusuz üniversitelerin çok önemli bir yeri vardı. Cumhuriyet'in eğitim alanındaki belki de en önemli atılımı, üniversitelerin kuruluşu ve bu üniversiteler bünyesinde gerçekleştirilen akademik çalışmalara yapılan yoğun destektir. Türkiye'nin ilk üniversitesi olan İstanbul Dârülfünunu, 20. yüzyılın başlarında hukuk, edebiyat, tıp gibi farklı alanlarda eğitim veren bir kuruma dönüşmüştü, ancak günümüzdeki anlamda bir üniversite19 Pınar ÜRE Sosyal Bilimler Bölümü Öğretim Görevlisi KAPAK KONUSU ye dönüşmesi 1. Dünya Savaşı yıllarına denk gelecekti. Bu mütevazı temeli devralan Cumhuriyet, kısa sayılabilecek bir süre içerisinde sağlam bir akademik geleneğin oluşumuna şahitlik etti. Bu doğrultuda, 1925 yılında temeli atılan Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi ve 1935 yılında kurulan Dil-Tarih-Coğrafya Fakültesi anılması gereken iki önemli kurumdur. Bahsi geçen okulların koridorlarında yürüyen pek çok öğrenci, ilerleyen yıllarda çalışmalarıyla çığır açan bilim insanları ve Türkiye akademisinin kurucu yapı taşları oldular. Özellikle Dil-Tarih-Coğrafya Fakültesi sayesinde, Cumhuriyet öncesinde ancak amatör bir ilgi gösterilen, örneğin arkeoloji gibi alanlar ilk kez üniversite çatısı altında akademik ve sistematik bir biçimde araştırma konusu oldu. Üniversitelerin bilim insanı ihtiyacını karşılayabilmek için, 1929 yılında çıkarılan “Ecnebi Memleketlere Gönderilecek Talebe Hakkında Kanun” ile, bu yıldan itibaren pek çok parlak ve yetenekli öğrenci, farklı alanlarda eğitim görmek üzere yurt dışına gönderildi. Gelecekte çalışmalarıyla isimlerinden çokça söz ettiren bu öğrenciler arasında, arkeoloji alanındaki çalışmalarıyla tanınan Ekrem Akurgal, matematik alanında dünyaca tanınan Cahit Arf, Türkiye'nin ilk sanat tarihçisi Oktay Aslanapa ve daha pek çok ismi sayabiliriz. Yurt dışına gönderilen, sayıları 750 civarında olan ilk öğrenci grubu, Atatürk'ün, “Sizleri birer kıvılcım olarak gönderiyorum, volkan olarak dönünüz!” sözleriyle uğurlanmıştı. Bu öğrenciler, gerçekten de Türkiye'ye alanlarında birer otorite olarak döndüler. Cumhuriyet'in ilk yıllarında kurulan uluslararası bilimsel iş birliğinin bir başka göstergesi de bu dönemde Türkiye’ye davet edilen yabancı bilim insanlarıdır. Bu bilim insanları, hem verdikleri derslerle hem de üstlendikleri idari görevlerle Türkiye’de akademik kültürün gelişimine katkıda bulunmuşlar ve de Türkiye akademisinin dünyaya entegre olmasına katkıda bulunmuşlardır. Unutmamak gereken bir başka nokta, kadınların da bu akademik atılım sürecindeki aktif katkısıdır. İlk kez 1914 yılında kurulan "İnâs Dârülfünunu" sayesinde üniversite eğitimine hak kazanan kadın öğrencilerin sayısı Cumhuriyet döneminde kayda değer bir artış gösterdi. İlerleyen yıllarda kadınlar, hem öğrenci hem de öğretim üyesi kimliğiyle bilimsel üretimin ayrılmaz bir parçası oldular. 1930'lardan günümüze kadar yaşanan toplumsal, siyasi ve kültürel dönüşümler sürecinde üniversiteler, zaman zaman yaşanan kırılmalara rağmen, özgür düşüncenin yeşerdiği, fikirlerin birbiriyle çarpıştığı, keşfetme arzusu ve heyecanı duyan zihinlerin ufuklarını zorlayan bir mekân olageldi. Bugün geldiğimiz noktada, günümüz üniversitelerinin sayısını ve imkânlarını 1920'lerle ve 1930'larla karşılaştırmak abesle iştigal olsa da, akademik geleneğimizin temelinde Cumhuriyet'in ilk yıllarındaki bu atılımların olduğunu hatırlamak gerekir. Bir üniversite çalışanı, bir bilim insanı olarak, Cumhuriyet'in kurucusunu bu yönüyle de hatırlamak gerektiğini düşünüyorum. 20 BASINDA BİZ İİBF Öğretim Üyesi Doç. Dr. Alper Kaliber, “IŞİD ile ilgili gelişmeler bağlamında Avrupa'daki güvenlik ve terör algısı” konusu ile ilgili olarak, TRT Türk'te yayınlanan Küresel Bakış programına katıldı. Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu, Bloomberg HT’de yayınlanan Finans Merkezi programına katılarak “Dış ticaret, TÜİK, ihracat, işsizlik” konuları ile ilgili bilgi verdi. Meslek Yüksek Okulu Çocuk Gelişimi Programı Bölüm Başkanı Ayşen Yenici “aşk” konusu ile ilgili olarak Cine5’te yayınlanan Asıl mesele adlı programa katıldı. İKBU yatırımları ile ilgili haber, Sabah gazetesi Eko Eğitim sayfasında yayınlandı. İİBF tarafından düzenlenen, Prof. Dr. Graciela Laura Kaminsky’nin konuşmacı olarak yer aldığı, Ülke Kriz Çeşitleri konferansının haberi, Bugün, Aydınlık, Yeni Asya gibi gazeteler ve milliyet.com.tr, finanascaddesi.com, finansgundem.com, haberexen.com, haberfx.net, haberkenti.com, stargundem.com, shovhaber.com gibi sitelerde yer aldı. Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Tuba Demirci’nin Türkiye’de kız çocuğu olmak ile ilgili görüşleri Hürriyet gazetesi Turuncu ekinde yayınlandı. Meslek Yüksekokulu Müdürü Yrd. Doç. Dr. Fahri Erenel’in asansör kazaları ile ilgili görüşleri, Şantiye İnşaat ve Yatırım, Best dergisinde yer aldı. Psikoloji Bölüm Başkanı Doç. Dr. Aylin İlden Koçkar’ın kardeş kıskançlığı hakkındaki görüşleri, Hürriyet Turuncu ekinde yayınlandı. Eczacılık Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Akgül Yeşilada’nın röportajı, Denge dergisinde yer aldı. Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu’nun Türkiye’nin ekonomik durumu ile ilgili görüşleri Aydınlık gazetesinde yayınlandı. Sosyoloji Bölüm Başkanı Yrd. Doç. Dr. Nur Banu Kavaklı Birdal, Habertürk Polemik sayfasında görüşleri ile yer aldı. İKBU 2014-2015 akademik yıl açılış haberi Gazete Bağcılar’da yer aldı. İİBF Öğretim Üyesi ve Toplumsal ve Ekonomik Araştırmalar Merkezi Müdürü Prof. Dr. Haluk Levent ile Uluslararası İlişkiler Bölümü Araştırma Görevlisi Emre Eren Korkmaz’ın Suriyeli sığınmacıların durumuna ilişkin görüşleri, İstanbul gazetesi, Son An, Anadolu Telgraf gibi gazetelerde ve İha.com.tr, milliyet.com.tr, showhaber.com, stargundem.com, haberfx.net, haberexen.com, haberkenti.com gibi haber sitelerinde yayınlandı. İİBF tarafından düzenlenen Ülke Kriz Çeşitleri konferansı ile ilgili haberler, milliyet.com.tr, haberdenhaber.com, haberexen.com, arcaajans.com, iha.com.tr, toplamhaber.com, akithaber.com, portalciyiz.com, haber3.com gibi siteler ve Son An gazetesinde yer aldı. Yrd. Doç. Dr. Fahri Erenel’in metro kazası ile ilgili görüşleri milliyet.com.tr, iha.com.tr, hakimiyet.com, politikars.com, haberx.com, haberfx.net, aydinlife.com, dogurehberi.com, toplamhaber.com, arcaajans.com, ajans34.com gibi haber sitelerinde yer aldı. Uluslararası Ofis Direktörü Şenay Gümüş’ün ve uluslararası öğrencilerimizin görüşleri, milliyet.com.tr, haberexen.com, haberkenti.com, haberdenhaber.com, stargundem.com, showhaber.com, haber5.com gibi web sitelerinde yer aldı. 21 AKADEMİK PANO Eczacılık Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Akgül Yeşilada, İstanbul’da düzenlenen 4th International Meeting on Pharmacy and Pharmaceutical Science’da “Patient - Centered Pharmacy Education: Do we really need it or not?” başlıklı sunumunu gerçekleştirdi. Eczacılık Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Kaan Polatoğlu, İstanbul’da düzenlenen 45th International Symposium on Essential Oils’da “Essential Oil Composition of Centaurea stenolepis Kerner”, “Biological Activities of the Essential Oils of Tanacetum abrotanifolium Druce and Proposed Chemotype of T. macrophyllum (Waldst. & Kit.) Schultz Bip.”, “DPPH Scavenging, PRAP Activities and Essential Oil Composition of Edible Lathyrus ochrus L.”, “Biological Activities and Composition of the Crithmum maritimum L. Essential Oil” ve “Biological Activities and Essential Oil Composition of Salvia veneris hedge” başlıklı poster sunumlarını gerçekleştirdi. Eczacılık Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Oya Alpar, İstanbul’da düzenlenen 4th International Meeting on Pharmacy and Pharmaceutical Science’da “Nanocarriers as vaccine and gene delivery” başlıklı sunumunu gerçekleştirdi. Hukuk Fakültesi Öğretim Elemanı Arş. Gör. Yurdal Özatlan'ın "Ticaret Ünvanı ve İşletme Adına Yönelik Tecavüzlerde Kişilik Haklarının Koruyucu Hukuki Mekanizmalarının İşlevi" başlıklı makalesi Legal Hukuk Dergisi (Yıl:2014 Cilt:12 Sayı:141 ) 'nde yayımlandı. Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Ahmet Cemil Yıldırım’ın, "Amiable Composition in International Arbitration", Journal of Arbitration Studies, Vol. 24, No.3, Eylül 2014, pp. 33-46 başlıklı makalesi yayınlandı. Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Neşe Kızıl'ın "Brave New World via a Legal Persfective” başlıklı makalesi Brezilya'nın "Cesuca" isimli hukuk ve edebiyat dergisinde yayımlandı. Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Sezin Aktepe Artık, Rusya, St. Petersburg’da gerçekleşen “V. European Conference on Social And Behavioral Sciences” başlıklı konferansa katılarak son oturumda oturum başkanlığı yaptı ve aynı oturumda “Right to a Fair Trial in Turkish Law of Civil Procedure Regarding European Convention on Human Rights and the Desicions of European Court of Human Rights” başlıklı tebliğini sundu. Tıp Fakültesi Temel Tıp Bilimleri Bölümü Tıbbi Biyokimya Anabilim Dalı Araştırma Görevlisi Meltem Kazak, "UV Spektrofotometrik Saptama Kullanılarak, Diyaliz Membranının Biyosensör Uygulaması İçin Değerlendirilmesi” başlıklı çalışmayı, Tokat, Gaziosmanpaşa Üniversitesi’nde yapılan Ulusal Biyofizik Kongre'sinde sundu. 22 İŞ DÜNYASI Alpet , İKBU ile iş birliğine başlıyor Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde 1997 yılında temelleri atılan Alpet, Türkiye'deki faaliyetlerine 2001 yılında başladı. Kısa zamanda enerji sektöründe dinamikleri belirleyen firmalar arasına giren Alpet, Türkiye’nin en yüksek depolama kapasitesine sahip akaryakıt dağıtım şirketlerinden biri olmayı başardı. Bugün Türkiye genelinde 400’e yakın istasyon ile faaliyet gösteren Alpet’in Kocaeli, İzmir, Mersin, Kırıkkale, Samsun, Batman'da dolum tesisleri ve Antalya ve Marmara Ereğlisi’nde ikmal noktası bulunuyor. Alpet Genel Müdürü İzzet Çubukçu, İstanbul Kemerburgaz Üniversitesi öğrencilerinin staj adayları ve iş alımlarında öncelikli olduğunu belirterek, "İKBU ile üniversite-sanayi iş birliği için ileri dönük çalışmalarımız bulunuyor. Önümüzdeki dönemde üniversite ile başarılı çalışmalara birlikte imza atacağız" dedi. Alpet'te ağırlıklı olarak satış, ikmal, tedarik ve mali işler alanları için yeni mezun gençlere ihtiyaç duyulduğunu belir- ten Çubukçu, çoğunlukla uzman yardımcısı pozisyonunda, iktisadi ve idari bilimler ile mühendislik fakültesi mezunlarını tercih ettiklerini söyledi. İzzet Çubukçu, "Üst düzey personel seçiminde, adayın eğitim ve tecrübesi, yöneticilik yetkinlikleri, ekip yönetimi ve liderlik yetkinlikleri olmazsa olmazlarımız arasında bulunuyor" dedi. Rekabette avantaj Alpet’in rekabetteki en önemli avantajlarının başında dolum tesisleri geliyor. Tedarik zincirinin tüm aşamalarında maksimum verim prensibinin ön plana çıktığı akaryakıt sektöründe Türkiye’nin stratejik noktalarına kurulmuş dolum tesisleri ile bayilerine ikmal güvencesi veren Alpet, tesislerinde uyguladığı entegre yönetim sistemi sayesinde iş süreçlerinin etkin ve devamlı olmasını sağlıyor. Türkiye çapında hizmet sunan ALPET’in tesisleri ISO 9001:2008 Kalite Yönetim Sistemi, ISO 14001:2004 Çevre Yönetim Sistemi ve OHSAS 18001:2007 İş Sağlığı ve Güvenliği belgeleri kriterinde sürekli iyileştirme mekanizmasına sahip çalışmalar yürütüyor. Genç, dinamik ve sektörde tecrübeli insan gücü ile hızlı hareket etme kabiliyetine sahip Alpet, Altınbaş Holding’in finansal gücü ve vizyonu ile büyük potansiyel taşıyan akaryakıt dağıtım şirketlerinin başında geliyor. Bugüne kadar kaydedilen büyüme rakamlarını gitgide artıran Alpet, iş süreçlerinin tamamında kalite-verim prensibinden vazgeçmeden çalışmalarına devam ediyor. 23 İzzet ÇUBUKÇU Alpet Genel Müdürü İş ayrımı yapmadan çalışın İş yaşamında başarılı olmak isteyen öğrencilere tavsiyelerde bulunan Alpet Genel Müdürü İzzet Çubukçu,"Yaz tatillerinizi iş ayrımı yapmadan, çalışarak geçirin. Bu şekilde çalışma kültürünü erken öğrenme fırsatını bularak, iş hayatında kendinize oldukça avantaj sağlamış olacaksınız" dedi. Okurken staj yapmanın da çok önemli olduğuna dikkat çeken Çubukçu, bu sayede uzmanlaşmak istediğiniz alanı yakından tanıma fırsatı bularak yetkinliklerinizi ve gerçekten en istediğinizi anlayabilirsiniz. Sürekli kişisel gelişim ve sürekli öğrenme de tavsiye edeceğim başlıklar" dedi. HABER Öğrenci kulüpleri öğrencilerle buluştu Sağlık, Kültür ve Spor Direktörlüğü ve öğrenci kulüpleri tarafından düzenlenen Kulüpler Fuarı, 25 kulübün ve geniş öğrenci kitlesinin katılımıyla şenlik havasında yapıldı. Düşünce kulüplerinden taraftar kulüplerine, mesleki kulüplerden hobi kulüplerine kadar oldukça geniş yelpazede katılımın olduğu fuar, özellikle üniversitede ilk senesini geçiren öğrencilerin yoğun ilgisiyle karşılaştı. Tüm öğrenci kulüplerinin stant açtığı fuarda üyeler yeni öğrencilere etkinliklerinden, çalışma alanlarına kadar bilgi verirken, soruları yanıtladılar. Yeni öğrencilerin yoğun ilgi gösterdiği fuarda kulüpler yeni kayıtlar aldılar. İstanbul Kemerburgaz Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Yıldırım Üçtuğ, üniversitede sosyal yaşama büyük önem verdiklerini ve öğrenci kulüplerin çalışmalarını desteklediklerini söyledi. Sağlık, Kültür ve Spor Direktörü Özgür İnandım öğrenci kulüplerinin öğrencilerin sosyalleşmelerini sağlayacak, paylaşım ve dayanışma ruhlarını teşvik edecek etkinlik odakları olduğunu söyledi. Üniversitedeki öğrenci kulüplerinin öğrencilerin talepleri doğrultusunda, kendi iradeleriyle kurulduğunu belirten İnandım, “Müzik, spor, sanat, girişimcilik, hukuk ve psikoloji gibi pek çok farklı alanda faaliyet gösteren öğrenci kulüplerimiz, öğrencilerimizi hem iş hayatına hazırlıyor hem de onların sosyal ve kültürel gelişimini zenginleştiriyor. Kulüp etkinlikleri ve üyeliği tüm öğrencilerimizin katılımına açık. Dileyen tüm öğrenciler ilgi alanları doğrultusunda kulüp kurabilme özgürlüğüne sahip” dedi. Öğrenci kulüpleri 1. Amerikan Futbolu Kulübü 2. Atatürkçü Düşünce Kulübü 3. Avrasya Kültürler Topluluğu Kulübü 4. Basın Yayın ve Gazetecilik Kulübü 5. Basketbol Kulübü 6. Bilgisayar ve Bilişim Kulübü 7. Dans Kulübü 8. Demokrasi ve İnsan Hakları Kulübü 9. Doğa Sporları Kulübü 10. Doğal Afetlere Hazırlık Kulübü 11. Eczacılık Kulübü 12. Edebiyat Kulübü 13. Ekonomi Kulübü 14. Felsefe Kulübü 15. Fenerbahçeliler Birliği Kulübü 16. Fikri ve İlmi Araştırmalar Kulübü 17. Fotoğrafçılık Kulübü 18. Futbol Kulübü 19. Gezi ve Eğlence Kulübü 20. Girişimcilik Kulübü 21. Hayvan Hakları Koruma Kulübü 22. Hukuk Kulübü 25 23. İletişim Becerileri Kulübü 24. Kemerburgazın Kartalları Kulübü 25. Kişisel Gelişim ve Psikoloji Kulübü 26. Lojistik Kulübü 27. Mimarlık Kulübü 28. Müzik Kulübü 29. Politik Düşünce Kulübü 30. Psikoloji Kulübü 30. Radyo Kulübü 31. Robotik Kulübü 32. Siyasal ve Sosyal Araştırmalar Kulübü 33. Sosyal Düşünce ve Özgürlük Kulübü 34. Sosyal Medya Kulübü 35. Sosyal Sorumluluk ve Yardımlaşma Kulübü 36. Sosyoloji Kulübü 37. Tiyatro Kulübü 38. Trabzonsporlular Kulübü 39. Türk Kültürü ve Tarihi Kulübü 40. Uluslararasi İlişkiler Kulübü 41. Uluslararası Öğrenciler Kulübü 42. Ultraslan-Üni Kulübü 43. Voleybol Kulübü HABER Her milletten öğrenci el ele gönül gönüle İstanbul Kemerburgaz Üniversitesinin yabancı öğrenci sayısı giderek artıyor. Özellikle yabancı öğrenci sayısının yüksek olduğu fakülteler, dekanlıklarının düzenlediği Öğrenci Buluşmaları etkinliği ile Türk ve yabancı öğrencileri bir araya getirdiler. Karnaval havasında geçen öğrenci buluşmalarında öğrenciler bir yandan hocalarının kendileri için hazırladığı yemekleri yerken bir yandan da Grup Konsept konseri eşliğinde dans edip eğlendiler. Mühendislik ve Mimarlık Fakültesi öğrenci buluşmalarını geleneksel hale getirmeyi düşündüklerini belirten Dekan Prof. Dr. Yılmaz Kaptan, eğitim yılının başında Türk ve yabancı öğrencilerin birbirlerinde ayrı durduklarını bu yıl öğrenciler arasındaki kaynaşmayı sağlamak için öğrenci buluşmaları düzenlediklerini söyledi. Prof. Dr. Kaptan," Onların Türk öğrencilerden bir farkı olmadığını söylemek istiyoruz. Misafirimiz olarak onları iyi hissetmelerini sağlamayı istiyoruz" dedi. Yemekler hocalardan Eczacılık fakültesi öğrencileri Öğrenci Buluşmaları etkinliğinde akademisyenlerin kendileri için hazırladıkları yemekleri yediler. Eczacılık Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Akgül Yeşilada, "Burada, bu salonda farklı kültürlerden ülkelerden gelen öğrencilere baktığımda kendi öğrencilik yıllarımı görüyorum. İlk başta benim için de çok zordu. Ancak arkadaş edinmeye başladıktan sonra hayat daha basit ve renkli hale geldi. Lütfen birbirinizle iletişim köprüsü kurmaktan çekinmeyin. Biz burada bir aileyiz." dedi. Fen-Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Kaan Ökten, bir ülkede yabancı öğrenci olarak yaşamakla ilgili konuşma yaparak öğrencilere pratik tavsiyelerde bulundu. Prof. Dr. Ökten, “Yabancı bir ülkede öğrenci olmak zaman zaman çok zor, kimi zaman da çok eğlenceli. Çünkü yabancısın ve orada uzun süredir yaşayanların normalde yapmayacakları şeyleri yapabiliyorsun. Size tavsiyem diğer öğrencilerle kaynaşın, kendi gruplarınız içinde kalmayın. Okulda öğrenci olmak dışında futbol maçına gidin, genç insanların yaptığı şeyleri yapın. 5 yıl çok uzun bir zaman sosyalleşmek sizler için çok önemli. Erasmus’la farklı ülkelere gidin. Çok sıkı çalışın. Beyninizi kullanın, çok iyi birer eczacı olun" dedi. Hukuk Fakültesinin eğlenceli etkinliğinde ise öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Neşe Kızıl kendi şiirlerinden örnekler okudu, Grup Konsept konser verdi. Fakülte Dekanı Prof. Dr. Şükran Şıpka, Hukuk Fakültesi bir ve ikinci sınıflarında ilk 3'e giren başarılı öğrencilere plaket verdi. 26 SAĞLIK Organ bağışı Yrd. Doç. Dr. Sabri TEKİN Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi hayat verir Organ nakli ve bağışı Türkiye’de istenilen oranlara ulaşamıyor. Bunun sonucu olarak her yıl her yaştan binlerce kişi hayatını kaybediyor. Organ nakli tıpta ‘yüzyılın mucizesi’ olarak tanımlanıyor. Organ nakli sadece bir ameliyat değildir. Canlı ya da kadavra vericili olsun işin içine tıbbın dışında hukuk, etik, felsefe, sosyoloji, ekonomi, eğitim gibi hayatın tüm bileşenleri girmektedir. İşte bu nedenle ülkemizde organ nakli ve bağışı sorununun çözümü için tüm bu alanların dikkate alınması ve bu alanlara ilişkin de çalışılması gerekir. Bu birliktelik Sağlık Bakanlığı çatısı altında devlet ve tüm sivil toplum kuruluşlarının ortak çabası ile olabilir. Özellikle son yıllarda Sağlık Bakanlığının organ nakli konusuna verdiği önem Türkiye'deki organ nakli sayısının artışında kendini göstermektedir. 1998 yılında 360 olan böbrek nakli sayısı günümüzde yıllık 3 bin nakile ulaşmıştır. Şu anda ülkemizde 70 bin kronik böbrek yetmezliği bulunan hastanın olduğu tahmin ediliyor ve her yıl bu sayıya 8-10 bin hasta ekleniyor. Bu hastalığın kesin çözümü ise böbrek naklidir. Diyaliz tedavisini, hastaya böbrek nakli için gerekli süreyi kazandıran bir tedavi yöntemi olarak düşünmeliyiz. Bu nedenle tüm dünyada olduğu gibi yasal, bilimsel ve etik sınırlar içerisinde olmak şartı ile böbrek nakli ile ilgili geliştirilen her yöntemin sayısı ve başarısı artırılmalıdır. Herkes kendisinin ve bir yakınının bu hastalığa yakalanabileciğini 27 unutmamalı ve konuya öyle yaklaşmalıdır. Başta böbrek yetmezliği olmak üzere kronik organ yetmezliği bütün dünyada ciddi bir sağlık sorunu haline gelmiştir. Her yıl katlanarak artan organ yetmezliği olan hasta sayısına paralel olarak artan organ bağışı ihitiyacı karşılanamamaktadır. Buna bağlı olarak canlı donörlerin organ temini için kullanılması da her geçen gün artmakta ancak organ nakli sayısı ihtiyacın çok altında kalmaktadır. Böbrek yetmezliği olan binlerce hasta diyaliz tedavisi sürecinde hayatını kaybetmektedir. Organ naklinin bir sınırı yoktur. Aktif kanser ve AIDS hastaları dışında tüm organ yetmezliği hastaları daha önce nakil olmuş veya olmamış olsun nakil adayıdır. Aynı şekilde hazırlık testleri yapılır ve uygun ise nakilleri gerçekleştirilir. Ülkemizde organ bekleyen binlerce hastaya yardımcı olmak, onların hayatta kalmasını sağlamak, bu hastaların toplumsal hayata ve iş gücüne katkıda bulunmasını sağlamak için organ bağışını artırmamız gerekmektedir. Toplumda yaşayan herkesin bu konuda doğru bilgilenmesini sağlamak, yanlış ve şehir efsanesi olarak tabir edilen gerçek dışı bilgileri çürütmek son derece önemlidir. KÜTÜPHANE Kütüphanemizde Yazgı CİHANGİR Kütüphane Direktörü yenilik Geçtiğimiz yıllarda abone olduğumuz veritabanlarına kampüs dışından erişimlerde sık sık sorunlar yaşamış, proxy yapılandırmaları ile ilgili zorluklarla karşılaşmıştık. Bu yıl, siz kullanıcılarımızın taleplerini ve sıkıntılarını göz önüne alarak, proxy ile ilgili problemleri ortadan kaldırmak amacı ile ideal bir çözüm olduğuna inandığımız DeepKnowledgeTM Kütüphane Portalı’na abone olduk. DeepKnowledgeTM online e-kütüphane portalıdır. Kütüphanemizin abone olduğu elektronik kaynaklara, kurumsal e-posta adresiniz ve kendi oluşturacağınız şifreniz ile istediğiniz her yerden erişim sağlayabilirsiniz. Üstelik bilgisayarlarınıza herhangi bir program yüklemenize ya da ayar yapmanıza gerek kalmadan. Tek ihtiyacınız var o da “internet bağlantısı!” Ayrıca DeepKnowledgeTM: • Açılış sayfasındaki kayıt alanından kullanıcının kendisini portala kaydederek e-kaynaklar sürecini takip etme, • Mobil cihazlarla da her yerden tüm e-kaynaklara erişim, • Kütüphanenin belgelerini (broşür, kullanım kılavuzu, dergi, bülten, kitap vs.) ya da paylaşıma açmak istediği dokümanları kullanıcıya ayrılan alana eklemesiyle, kullanıcıların tam metin tarama yapmasını sağlama, • ILL ve diğer kaynak isteme modüllerini kullanma, • İlgili veritabanı için eğitim isteme vb. imkanlar da sunar. Tüm öğrencilerimizin ve akademik/idari personelimizin, Türkçe, İngilizce, Rusça ve Arapça kullanılabilen DeepKnowledgeTM Kütüphane Portalı’nı elibrary.kemerburgaz.edu.tr adresinden ziyaret ederek, portala üye olmalarını rica ediyoruz. Detaylı bilgiler için Kütüphane Direktörlüğüne başvurabilir, kullanıcı eğitimlerine katılabilirsiniz. 15 Eylül-13 Ekim 2014 Tarihli Kütüphane Kullanım Bilgileri: • En Çok Okuyan Öğrenci: Ece Han Ayhan (Fen-Edebiyat Fakültesi) • En Çok Okuyan Akademisyen: Okutman Yusuf Çeribaş (Yabancı Diller Yüksekokulu) • En Çok Okuyan İdari Personel: Murat Acet (Rehberlik Koordinatörü) • En Çok Okunan Roman: Ölüm Defteri : Can Sıkıntısı / Tsugumi Ooba • En Çok Okunan Ders Kitabı: Lehninger Principles of Biochemistry / David L. Nelson • En Çok İzlenen Film: Devrimden Sonra: Ya Türkiye’de Devrim Olursa/ Yönt.: Mustafa Kenan Aybastı • En Çok Bağış: Üniversite Rektörlüğü Yeni Gelenler: • Pembe ve Yusuf / Canan Tan • Alamut Kalesi / Peter Willey • Türklük Müslümanlık ve Osmanlı Mirası/ Halil İnalcık • Google'da Çalışacak Kadar Akıllı mısınız?/ William Poundstone • Olağanüstü Bir Lider: Gandi/ Pascal Alan Nazareth • Alain Badiou Eleştirisi/ Raymond Lotta 28 HABER Ekrem KANDEMİR Dijital Pazarlama ve Sosyal Medya Uzmanı Dijital dünyada genişliyoruz Günümüzde iletişimin ilk adreslerinden biri haline gelen dijital dünyada yerimizi artırıyoruz. Facebook ve Twitter ile sınırlı kalmayarak tüm platformlar ile kucaklaşıyoruz. Bugüne kadar sizlerle buluştuğumuz mecralar; Facebook, Twitter, Foursquare, Instagram, LinkedIn, Google+, Youtube, Vimeo, Blogspot idi. İstanbul Kemerburgaz Üniversitesi olarak popülaritesi hızla artan, kendi alanında fenomenlerini yaratan, 6 saniyelik kısa videolar ile hayatımıza eğlence katan Vine platformundaki yerimizi aldık. Eylül ayının son günü oluşturarak ilk paylaşımımızı gerçekleştirdiğimiz Vine’da iki hafta gibi kısa bir sürede oldukça az sayılabilecek takipçimiz ile 10 bine yakın döngüye ulaştırmamızın mutluluğunu yaşıyoruz. Önümüzdeki dönemde siz değerli öğrencilerimizden gelecek olan, eğlenceli içerikleri de paylaşmak istediğimiz Vine’da tüm İstanbul Kemerburgaz Üniversitesi ailesinin bizleri yalnız bırakmadığını görmek gerçekten gurur verici. 75 milyona yakın toplam kullanıcısının 45 milyondan fazlası aylık aktif kullanıcı olan, günümüzde birçok kişi için görsellik noktasında Google Images’ın yerini alan Pinterest’te http://www.pinterest.com/kemerburgazuni ile sizlerle buluşuyoruz. Üniversitemiz yerleşkeleri, fakültelerimiz, araştırma ve uygulama merkezlerimize dair görseller ile oluşturacağımız boardlarda okulumuzu daha yakından tanıma şansına ulaşabilir, paylaştığımız içerikleri kendi profilinizde “repin” ederek İstanbul Kemerburgaz Üniversitesi ailesini birçok kişi ile buluşturabilirsiniz. Yükselen yeni mecralar: Flickr, About.me 2004’ten bu yana kaliteli fotoğraf paylaşımı denildiğinde akıllara gelen ilk mecra olan Flickr, 95 milyon kullanıcısı, 2 milyon üye grubu ve günde 1 milyon içeriği paylaşan kullanıcıları ile arasında özel bir yere sahip olan bir fotoğraf servisi. Buradaki yerimizi de https://www.flickr.com/istanbulkemerburgazuniversitesi/ adresi ile almış bulunuyoruz. Üniversitemize ait en güncel fotoğraflara ulaşabileceğiniz Flickr’da fotoğrafçılıkla alakam olmaz diyorsanız bile fotoğrafçılığa ilgi duymaya başlayacağınıza eminiz. About.me sosyal medya hesaplarının tek çatı altında toplanmasını sağlayan oldukça kullanışlı bir dijital kartvizit. Sadeliği ve şık tasarımı ile sosyal medya hesaplarınızın simgeleri ve linklerinin yer aldığı bu sitede üniversitemize http://about.me/kemerburgazuniversitesi adresinden ulaşabileceksiniz. About.me üzerinden beğendiğiniz profillere profil fotoğraflarının hemen üzerindeki butonu aracılığı ile dilerseniz iltifat gönderebilir, gönderdiğiniz iltifatları Facebook veya Twitter arkadaşlarınızla paylaşabilirsiniz. 29 TANIDIK TANITTIK Üniversite adayları kampüs ziyaretlerine başladı Banu Gökçe TAŞIN Tanıtım Uzmanı Yeni eğitim ve öğretim yılında da liselerimizi, üniversitemizde misafir etmeye devam ediyoruz. 2023 Tercüman Koleji öğrencileri ve öğretmenleri tanıtım birimimiz eşliğinde Mühendislik ve Mimarlık Fakültesi ve Fen-Edebiyat Fakültesi akademisyenlerimizle bir araya geldiler. Öğrenciler, akademisyenlerimizce verilen meslek ve bölüm tanıtımı seminerlerine katılarak, sorularına açıklayıcı cevaplar aldılar. Final Koleji öğrenci ve öğretmenleri de Eczacılık Fakültesi ve Tıp Fakültesi laboratuvarlarını gezdiler. Akademisyenlerimiz öğrencilere laboratuvarlar hakkında kısa bilgiler vererek öğrencilerden gelen soruları cevaplandırdılar. Kariyer Günleri’nde yerimizi aldık 23 Ekim 2014 tarihinde Eyüboğlu Koleji üniversiteler tanıtım günlerinde yerimizi aldık. Düzenlenen etkinliklere katılan öğrenciler standımıza oldukça yoğun ilgi gösterdiler. Üniversite adaylarına fakülte ve programlar, yabancı dil eğitimi, burs koşulları ve sosyal imkanlarla ilgili bilgiler verildi. İl meslek seminerlerine kaldığımız yerden devam ediyoruz Geçen yıl 15 ilde 150 liseden 1000 öğrenciye ulaştığımız ve büyük ilgiyle karşılanan il ve meslek seminerlerine Edirne, Tekirdağ, Kırklareli illerinde “Kariyerinizi ayağınıza getiriyoruz” sloganıyla başlatıldı. Rehberlik seminerlerini başlatıyoruz Aday öğrencilere ve ailelere en zor ve anlamlı seçimlerinden biri olan üniversite ve meslek seçimi konularında ışık tutmayı amaçlayan yepyeni bir seminer dizisi için hazırlıklarımızı tamamladık. Öğrencilere yönelik olarak hazırlanan “Başarının Sen Hali” adlı sınavlara hazırlık ve motivasyon semineri ile “Ailecek Sınava Gidiyoruz” adlı veli seminerleri, İstanbul Kemerburgaz Üniversitesi Rehberlik Koordinatörü Murat Acet tarafından sunulacak. Bu çalışmamızın uygulama sonuçlarını ilerleyen sayılarda sizlerle paylaşacağız. 30 KÜLTÜR SANAT Rumeli ve Trakya müziğini değişik bir düzenleme anlayışıyla farklılık yaratan "Blues of Rumeli", 12 Kasım'da Jolly Joker İstanbul sahnesinde... Müzik 2007 yılında kurulan "Blues of Rumeli", Rumeli ve Trakya müziğini değişik bir düzenleme anlayışıyla farklılık yaratıyor. Rumeli'nin hüznünü ve Trakya'nın eğlencesini paylaşmak için bu özel geceye davetlisiniz! "Tanrım Dert Vermesin" isimli çıkış şarkısı ve keyifli sahne performansıyla Gökhan Tepe, 22 Kasım'da Jolly Joker İstanbul sahnesinde dinleyicisiyle buluşmaya hazırlanıyor. Son albümü Kendim Gibi'yi Aralık 2012'de dinleyiciyle buluşturan Gökhan Tepe, listelerde üst sıralara yerleşen şarkılarını söyleyecek. 70. yılını kutlayan Yapı Kredi ana sponsorluğunda “Good Music In Town Konserleri” kapsamından klasik müziğin Madonna'sı André Rieu, Johann Strauss Orkestrası ile birlikte sürprizlerle dolu yepyeni performansıyla 27 Kasım'da Sinan Erdem Spor Salonu'nda... Dünyanın tüm müzik otoritelerince bu yüzyılın en önemli müzisyenlerinden biri kabul edilen André Rieu, yoğun istek üzerine dünyanın en ünlü orkestralarından Johann Strauss Orkestrası ile birlikte yeniden İstanbul’a geliyor. MAP, Piu Music ve CEO Event işbirliğiyle Türkiye'ye gelecek olan André Rieu, bu kez 27 Kasım 2014'te Sinan Erdem Spor Salonu'nda ve 29 Kasım 2014'te Ülker Sports Arena’da iki özel konser ile sevenleriyle buluşacak. The New York Times'ta yayınlanan bir incelemede "Klasik Müziğin Madonna’sı" olarak söz edilen ve müziğinin tüm dünyayı kucaklayabilecek bir güce sahip olduğundan bahsedilen André Rieu, günümüzde olimpiyat statlarında konser verebilen tek klasik müzik sanatçısıdır. HAKAN ALTUN – HÜSNÜ ŞENLENDİRİCİ hitAband Hakan Altun ve Hüsnü Şenlendirici, sevilen projeleri hitAband ile 28 Kasım'da İstanbul Kalamış Marine Wyndham Grand Hotel sahnesinde olacaklar. 31 KÜLTÜR SANAT Marcel Broodthaers - Sözcükler, Nesneler, Kavramlar Sergi Akbank Sanat’tan Dünya Çapında Bir Sergi Akbank Sanat, 2014-2015 sezonunu dünya çapında bir sergiyle açıyor. 20. yüzyıl kavramsal sanatının en önemli kurucularından biri olan ve başlı başına bir ‘ekol’ olarak kabul edilen Belçikalı kavramsalcı sanatçı ve şair Marcel Broodthaers’ın Sözcükler, Nesneler, Kavramlar (Words, Things, Concepts) isimli sergisi, 25 Eylül – 29 Kasım 2014 tarihleri arasında Akbank Sanat’ta sanatseverlerle buluşacak. Serginin yan etkinlikleri arasında çeşitli konferanslar, film gösterimleri de yer alacak. Marcel Broodthaers’ın en geniş koleksiyonuna sahip Ghent’teki S.M.A.K. müzesi iş birliği ile hazırlanacak ve küratörlüğünü Hasan Bülent Kahraman’ın yaptığı sergi, Marcel Broodthaers’ın yapıtlarının dünyada ilk kez bu genişlikte sergilenmesi dolayısıyla büyük önem taşıyor. Çok geniş bir alana yayılan kavramsal yapıtlarında yazıyı, sözcükleri ve metinleri birer özne olarak kullanmasının yanı sıra, ‘hazır nesneleri’ yapıtlarının odağına yerleştiren Marcel Broodthaers, bununla kalmayarak bir süre sonra kuramsal düzeyde de ayrıntılı olarak çalışarak kavramları sanatının bel kemiği haline getirdi. Tasarım Bienali kentin tasarım hafızasında yerini almaya hazırlanıyor İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) tarafından düzenlenen 2. İstanbul Tasarım Bienali, 1 Kasım - 14 Aralık 2014 tarihleri arasında ücretsiz olarak gerçekleştirilecek. Zoë Ryan küratörlüğünde, Gelecek Artık Eskisi Gibi Değil başlığını taşıyan bienal, “Şu anda gelecek nedir?” sorusunun cevabını arayan 50’nin üzerinde projeye ev sahipliği yapacak. Sinema Sessiz sinemanın dev ismi Şarlo'nun "Şehrin Işıkları" filmi, 100. yılında Salon İstanbul'da seslendiriliyor. “Salak ile Avanak” serinin 2. filmiyle Kasım’da sevenleriyle buluşuyor. “Konuşursam beni sadece İngilizce bilenler anlayacak ama sessiz bir filmi herkes anlayabilir ve dünya Amerika’dan ibaret değildir”. “Charlie Chaplin” Charlie Chaplin’in 1914’de oynadığı “Venedik’te Çocuk Otomobil Yarışları” filminde ilk kez seyircilerin karşısına çıkan Şarlo, 100 yaşında… Gülünç maceraları ve akıl almaz düşünceleriyle izlediğimiz Lloyd Christmas ve Harry Dune yeni bir serüvenle karşımızda. İkili bu kez bir çocuğu aramaktadır. Aradıkları çocuk aslında ikisinden birinin çocuğudur ancak babasının hangisi olduğunu kesin olarak bilmemektedirler. Kahramanlarımızdan birisinin yaşadığı sağlık problemi çocuğu bulmak için yola koyulmalarına neden olur. Konulan böbrek hastalığı teşhisi nedeniyle çocuğu bulmaları gerekir. Çünkü böbreğini bağışlamasını isteyebilecekleri, doku uyumu olan tek kişi odur. 32 KÜLTÜR SANAT “Karışık Kaset” Romantik Komedi seven sinemaseverler için 21 Kasım’da beyazperdede.. Uygar Şirin'in aynı adlı romanından Tunç Şahin tarafından beyazperdeye aktarılan Karışık Kaset adlı film, 20 senedir bir şekilde beraber olmalarına rağmen, ilişkileri henüz başlayamamış bir çiftin öyküsünü konu alıyor. Ulaş, kendisinden 1 yaş küçük İrem'e aşık olmuştur. Ama o kadar utangaçtır ki bir türlü hislerini itiraf edemez. Onun bu halini gören babası ise karışık bir kaset doldurup, İrem'e hediye etmesini tavsiye eder. Ulaş, en güzel karışık kaseti hazırlamanın heyecanını yaşarken, hayat bu çifte hiç bilmedikleri sürprizlerle gelecektir... Senaryosu Mert Atalay ile birlikte yine yönetmen Şahin'e ait olan filmin başrollerini ise genç oyuncular Sarp Apak ve Özge Özpirinçci paylaşıyor. Tiyatro “Ayrılık” 8 Kasım'da Akatlar Kültür Merkezi'nde... Biri kadın, diğeri erkek ve dört yıl süren bir aşk evliliği... Boşandıktan sonra ilk kez bir yıl on üç günün ardından bir araya gelen kadın ve erkek neler yaşayabilir? Ya da gerçekte asıl yaşamayı istedikleri nedir? Kadın ve erkeğin ayrılık sonrasındaki ilk karşılaşmalarında yaşanabilecekler üzerine kurulu olan oyun, bu ikili ilişkinin dünlerine, ayrı kaldıkları zaman içindeki bireysel serüvenlerine yolculuklarıyla trajikomik bir öykü sunuyor. Birbirlerini sonsuza dek yitirme pahasına da olsa birbirlerini acıtırlar, yaralarlar ama bir o kadar da ironik bir gülümseme bırakırlar bizlere. Ayrılmışlardı ve ilk kez bir yıl on üç gün sonra buluşurlar. Yazan: Behiç Ak, Yöneten: Gökçer Genç, Oynayanlar: İbrahim Kendirci, Ezgi Eyüboğlu Oyun Saati: 20.00, Dekor Tasarım: Pınar Sena Sum, Kostüm Tasarım: Funda Sarı Işık Tasarım: Cengiz Özdemir Edward Albee'nin başyapıtı "Kim Korkar Hain Kurttan" adlı tiyatro oyunu, 21 Kasım'da Trump Kültür ve Gösteri Merkezi'nde... Edward Albee'nin başyapıtı "Kim Korkar Hain Kurttan" oyununda, tiyatro tarihinin en önemli orta yaş çiftlerinden Martha ve George'un evliliğindeki çöküntülere tanık olacaksınız. Martha, George'un tarih hocası olarak çalıştığı üniversitenin başkanının kızıdır. Bir fakülte partisinden sonra evlerine dönen Martha ve George, üniversitenin yeni biyoloji hocası 26 yaşındaki Nick ve karısı Honey'yi evlerinde ağırlar. Hiçbir şeyden haberi olmayan Nick ve Honey, kendilerini Martha-George çiftinin sert ve "eğlenceli" ilişkisinin içinde bulur. Yazan: Edward Albee Çeviren: Asude Zeybekoğlu Yöneten: Hira Tekindor Oynayanlar: Zerrin Tekindor (Martha), Tardu Flordun (George), Şükrü Özyıldız (Nick), Nilperi Şahinkaya (Honey) 33 KÜLTÜR SANAT Akıllı kaşık ve bardaklar geliyor.. Teknoloji Hollanda’daki Eindhoven Teknik Üniversitesi, kalp, şeker ve yüksek tansiyon hastalarının yaşamını kolaylaştıracak bir buluşa imza attı. Üniversite, yemeğin içindeki tuz miktarını ve gıda bileşimini ölçen kaşık ve içindeki maddenin özelliklerini bildiren bardak tasarladı.Prototip olarak üretilen “akıllı” kaşık ve bardaklar 3 yıl içinde piyasaya sürülecek. Akıllı kaşık ve bardak, Eindhoven Teknik Üniversitesi Endüstriyel Tasarım Bölümü doktora öğrencisi Idowu Ayoola ve Sanfer van Berlo tarafından tasarlandı. ‘Önemli tasarruf sağlayacak’ Akıllı kaşık ve bardakların, hasta doktor ilişkisi ve evde bakım maliyeti açısından önemli bir tasarruf sağlayacağı belirtiliyor. “Değişim” projesine göre hastalar, kendi dosyalarını kontrol edebilecek. Doktora bağımlı olmadan diyetlerini kendileri düzenleyebilecek. HTC One E8 Eye göründü! HTC’nin geçtiğimiz haftalarda gerçekleşen etkinliğinde yüksek çözünürlüklü ön ve arka kamerayla gelen Desire Eye modeli tanıtılmıştı. Buradaki haberimizde ayrıntılarına ve inceleme videosuna yer verdiğimiz bu modelin ardından Eye ailesine ait yeni bir modelin izlerine rastlandı. smarena.com sitesinin haberine göre, HTC One (E8 Eye) adlı bir cihaz Zauba.com’un listesinde göründü. Gümüş ve Gri olmak üzere iki renk seçeneğiyle listede yar alan HTC One E8 Eye adlı modelin özgün modelden ne farkı olduğu bilinmiyor. Geçtiğimiz günlerde satışa sunulan HTC Desire Eye modeli 13 megapiksellik ön ve arka kameralarla geliyor. 2.2 GHz Snapdragon işlemciye sahip olan modelin 16 GB dahili depolama alanı bulunuyor. 34