VetAnka tanıtım Kitapçığını incelemek ve pdf formatında indirmek
Transkript
VetAnka tanıtım Kitapçığını incelemek ve pdf formatında indirmek
Vetanka Kariyer Günleri ve Sektör Buluşması (12-15 Mayıs 2014) İSTİKLAL MARŞI Korkma! Sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak, Bastığın yerleri “toprak” diyerek geçme, tanı, Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak. Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı. O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak; Sen şehit oğlusun, incitme, yazıktır atanı, O benimdir, o benim milletimindir ancak. Verme, dünyaları alsan da bu cennet vatanı. Çatma, kurban olayım, çehreni ey nazlı hilal! Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda? Kahraman ırkıma bir gül; ne bu şiddet, bu celal? Şüheda fışkıracak, toprağı sıksan şüheda. Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helal... Canı, cananı, bütün varımı alsın da Hüda, Hakkıdır, Hakk’a tapan milletimin istiklal. Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda. Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım, Ruhumun senden İlahî, şudur ancak emeli: Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım. Değmesin mabedimin göğsüne namahrem eli. Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner, aşarım, Bu ezanlar, ki şehadetleri dinin temeli, Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım. Ebedî, yurdumun üstünde benim inlemeli. Garbın afakını sarmışsa çelik zırhlı duvar, O zaman vecdile bin secde eder, varsa taşım, Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var. Her cerihamdan, İlahî, boşanıp kanlı yaşım, Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imanı boğar, Fışkırır ruhumücerret gibi yerden naaşım, “Medeniyet” dediğin tek dişi kalmış canavar? O zaman yükselerek arşa değer belki başım. Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma sakın, Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilal! Siper et gövdeni, dursun bu hayâsızca akın. Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helal. Doğacaktır sana vadettiği günler Hakk’ın, Ebediyen sana yok, ırkıma yok izmihlal. Kim bilir, belki yarın belki yarından da yakın. Hakkıdır, hür yaşamış bayrağımın hürriyet; Hakkıdır, Hakk’a tapan milletimin istiklal. Mehmet Akif Ersoy ATATÜRK’ÜN GENÇLİĞE HİTABESİ Ey Türk gençliği! Birinci vazifen; Türk istiklalini, Türk cumhuriyetini, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir. Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek dâhilî ve haricî bedhahların olacaktır. Bir gün, istiklal ve cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şeraitini düşünmeyeceksin. Bu imkân ve şerait, çok namüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklal ve cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zapt edilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere, memleketin dâhilinde iktidara sahip olanlar, gaflet ve dalalet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri, şahsi menfaatlerini müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakruzaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir. Ey Türk istikbalinin evladı! İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi vazifen, Türk istiklal ve cumhuriyetini kurtarmaktır. Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur. Mustafa Kemal Atatürk DÜZENLEME KURULU Genel Koordinatör Hüseyin YILMAZ Genel Koordinatör Yardımcısı Yasin SEZER Genel Sekreter Nazlı Buse MUTLU Organizasyon Sorumlusu Ayça SAĞ YILLIK KOMİTESİ Ayça SAĞ Ahmet YILDIRIM Sibel ÖZDAR Eda KARAMAN İrem EKMEN Nilhan COŞKUN Yurdaer YAMAN Emir Yengi KULE 1 Değerli Öğretim Elemanları, Değerli Öğrenciler ve Değerli Konuklar Veteriner Fakültemizin Ankara Üniversitesi bünyesinde kuruluşundan bu yana 66 yıl geçmiş ve bu süreçte ülkemiz hayvancılığı ve ekonomik yapısına, bilimsel çalışmalara, öğrencilerimizin yetişmesine, dünya konjonktüründe tarihi derinliğe yaptığı katkıyı sizlerle paylaşmak istiyorum. Veteriner fakültemiz sözünü ettiğim bu katkıyı sağlarken birçok fedakarlıkta bulundu, zaman zaman zorlandı ancak hiçbir zaman ümitsizliğe kapılmadı elindeki olanaklarla en iyisini yapmaya çalıştı. Kendi alanında dünya ülkeleriyle hep yarışmayı kendine ilke haline getirdi. Fakültemizin bu hedefinin aynı zamanda Üniversitemize de güç kattığını düşünüyorum. Takdir edersiniz ki Veteriner Fakültesi bugünkü konumuna, ciddi bilimsel altyapısı yanında, çağdaş anlamda hayvan ve insan sağlığına hizmet sunmayı ve bunu sürekli kılmayı ilke edinen, öğretim üyeleri, personeli ve öğrencileriyle kenetlenerek ulaşmıştır. Günümüzde veteriner hekimlerin görev alanları ve sorumlulukları daha da artmıştır. Veteriner hekimler hayvan sağlığı alanında bilinen görevleri ile birlikte veteriner halk sağlığına yönelik olarak; gıda güvenliği, zoonotik hastalıklar, epidemiyoloji, risk değerlendirme ve biyoterörizm gibi pek çok konuda sorumluluk üstlenmek zorundadır. Bundan sonra da, Veteriner Fakültemiz bu misyonunu devam ettirecektir. Bundan hiçbir kuşkum yok. Diğer taraftan Üniversitemizin, uluslararasılaşma politikamız içerisinde Veteriner Fakültemizinde önemli bir paya sahip olduğunu düşünüyorum. Bu bağlamda Avrupa Birliği Eğitim Programları içerisinde yer alan ve eğitimin kalitesini artırmayı hedefleyen, Sokrates-Erasmus programı, Mevlana programı ve Farabi programına öğrenci ve öğretim elemanları değişimi protokolü çerçevesinde, çok sayıda öğrencimiz ve öğretim üyemizin katılımı ile birlikte önemli düzeyde yol almıştır. Ayrıca 2007 yılında Avrupa Veteriner Eğitim Kurumları Birliği (EAEVE) tarafından uluslararası platformda akredite edilen ilk fakültemizdir. Hepinizin de bildiği gibi bu akreditasyon sürekli değil belli sürelerde kendinizi yenilemeniz ve günümüz koşullarına yanıt verecek alt yapınızın olması gerekir. İşte bu anlamda fakültemizde yenilenme ,ihtiyacı olan laboratuvar ve dershanelerimizi ele almaya karar verdik. Fakültemizle iş birliği içinde alt yapısı eksik olan laboratuvar ve dershanelerimizi belirleyerek gerekli çalışmaları başlattık. Yenilenme çalışmaları 2013 yılında başlayıp 2014 yılının ilk yarısında bitirerek öğretim elemanlarımız ve değerli öğrencilerimizin kullanımına sunulmuştur. Bu süreçte bir dershane ve altı laboratuvarımızın alt yapısını yeniledik. Yenilenen bu mekanlarda gerek bilimsel çalışmalar ve gerekse eğitimin kalitesinin artacağını düşünüyorum. Bu yıl kariyer günlerini farklı bir platformda düzenlemeyi planladık ve her yıl geleneksel hale getirdiğimiz keçi şenliğini de bu etkinlikle birleştirdik. Kariyer programı ile akademisyenlerimizi, özel sektör paydaşlarımızı ve kamu kuruluşu temsilcilerimizi bir araya getirdik. Sözünü ettiğim tüm bu paydaşlarımızla ülke hayvancılığımızın bugünkü durumu ve geleceği konusunda ciddi değerlendirme ve tartışmaların olacağı birçok oturum düzenledik. Bu oturumlarda ülke hayvancılığımıza yararlı katkıların çıkacağından kuşkum yoktur. Fakültemizde ilk kez bu kadar geniş ölçekli bir bilimsel etkinliğe ev sahipliği yapacak olmamızın gururunu yaşıyorum. Bu gururu keçi şenliği ile en üst noktaya çıkaracağız. Bu anlamda Veteriner Fakültemizde düzenlenen Kariyer Günleri ve Keçi Şenliğinin birçok bilimsel çalışmalara, eğitime ve topluma yapacağı katkıları düşünerek hepimize hayırlı olmasını diliyorum. Prof.Dr. Rıfkı HAZIROĞLU Dekan 2 Sevgili öğrenci arkadaşlarım… Günümüz Türkiye’sinde mesleğimiz konumu ve geleceği, biz meslek mensuplarının hiç de yüzünü güldüren cinsten değildir. Birçok Avrupa ülkesinde veteriner hekimliği, beşeri hekimlikten üstün tutulurken ülkemizde maalesef hak ettiği değeri bulamamaktadır. Mevcut veteriner fakültelerinin sayısının 26 olması ve buna rağmen her geçen gün açılan yeni veteriner fakülteleri, aleyhimize çıkarılan kanunlar, mesleki haklarımıza saldıran diğer meslek grupları, her yıl verilen veteriner hekim mezunlarının sayısı 1600’lere ulaşması gibi birçok olumsuzluk şunu göstermektedir: “Biz veteriner hekimleri, zorlu bir gelecek beklemektedir.” Meslek büyüklerimizin yukarıda değindiğim konulara karşı verilen mücadeleye ayrıca önem göstermesi ve geleceğimiz için endişe veren bu konulara artık dur demeleri en büyük beklentimizdir. Bu konuda bizlerin üzerine düşen çözüm yolu ise branşlaşmaktır. Henüz bu sıralarda iken ileride çalışacağımız alanı belirleyip kendimizi bu alanda geliştirmeli ve bu alanın en iyileri arasında yer almalıyız. Bu bağlamda alanımızı belirlemek üzere bizlere yol gösterecek, belirlediğimiz alanlardaki avantaj ve dezavantajları bizlere benimsetecek, tecrübeleriyle o alanda bizleri nelerin beklediğini ve o alanda olabilecek gelişmeleri öngörüleriyle bize aktaracak meslek büyüklerimizden yardım almak üzere “VetAnka Kariyer Günleri ve Sektör Buluşması’’ programını düzenlemeye karar verdik. Daha önce düzenlediğimiz Kariyer Günleri organizasyonunda sizlerden gelen ilgi ve meslek büyüklerimizden aldığımız destek ile organizasyonu daha kapsamlı şekle sokmak ve sizlere daha faydalı hale getirmek üzere VetAnka ismi ile hitap etmek istedik. İnşallah sonraki organizasyonlarda VetAnka’yı ülke çapına açacağız ve düzenli olarak VetAnka çatısı altında kariyer günleri, paneller, sempozyumlar ve kongrelerle karşınıza geleceğiz. VetAnka Kariyer Günleri ve Sektör Buluşması organizasyonunda ülkemizin dört bir yanından sektör temsilcileri ve ülkemizin bazı bölgelerinde mesleğimizin temsilcileri, oda başkanlarını programımıza davet ettik. Veteriner hekimliğin geçmişinden geleceğine, fakülte eğitiminin sahaya yansımasından klinik yönetimine, ilaç sanayinden yem sektörüne, büyükbaş hayvancılıktan kanatlı sektörüne, doğru beslemeden sürü yönetimine, hindi, arı, balık yetiştiriciliğinden ve hekimliğinden, yabani hayat veteriner hekimliğine, kırmızı et sektöründen süt sektörüne, yumurta üretiminden entegrasyonlara, gıda sektöründe doğru bilinen yanlışlara, veteriner diş hekimliğinden, göz hekimliğine, nöroloji hekimliğine, branşlaşmanın avantaj ve dezavantajlarına kadar birçok konuyu konunun uzmanları, meslek büyüklerimiz ve sektör temsilcileri ile interaktif olarak konuşma olanağı sağladık. Bunun yanısıra programımızı uzman kişisel gelişimcilerle, gelişimimize yenilikler ve kolaylıklar katmalarını amaçladık. Son olarak da köpek eğitimi semineri ve gösterisi ile hekimliğimizin bir başka açısına bakış kapısı açtık. Ayrıca tüm programı Türk Sanat Musikisi, kokteyl, gala yemeği, çekilişler ve hediyeler gibi birçok sosyal aktivitelerle süsledik. Okulumuzda son yıllarda düzenlenmeye başlanmış olan Keçi Şenliği etkinliklerini de programımıza dâhil ederek, fakültemiz tarihinin en kapsamlı bahar şenliği ve kariyer seminerlerini düzenlemiş olmanın mutluluğu ve sevinci içindeyiz. Temennim geleceğin veteriner hekimleri bizlere VetAnka Kariyer Günleri ve Sektör Buluşması programının en güzel şekilde fayda sağlaması ve karanlık geleceğimize aydınlık ışıklar tutmasıdır. HÜSEYİN YILMAZ VetAnka Genel Koordinatörü 3 TEŞEKKÜR “VetAnka Kariyer Günleri ve Sektör Buluşması” projesinin hayata geçirilmesinde başta Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Rıfkı HAZIOĞLU’ na, Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi Dekan Yardımcıları Prof Dr. Ergun AKÇAY ve Prof. Dr. Kemal KÜÇÜKERSAN’ a teşekkürü borç bilirim. Çalışmalarımızda bize yardımcı olan ve oturumlarımıza başkanlık ricamızı geri çevirmeyen çok değerli hocalarıma, Katılımlarıyla biz Veteriner Hekimliği öğrencileriyle değerli bilgilerini bizlerle paylaşan ve yeni bir yol çizmemizi sağlayan tüm konuşmacı büyüklerime, Tüm sponsor firmalara, Organizasyonun yapım aşamasında disiplin ve özveri ile çalışan Genel Koord. Yrd. Yasin SEZER, Genel Sekreter Nazlı Buse MULTU, Organizasyon Sorumlusu Ayça SAĞ’ a, Aynı disiplin ve özveriyle çalışan görevli öğrenci arkadaşlarıma, Logomuzun yapımında, organizasyonun reklam ve medya ayağında yardımlarını bizden esirgemeyen Doruk DEMİRCİ’ ye, VetAnka’ nın her aşamasında bizimle birlikte olan Satı IRMAK’a TEŞEKKÜR EDERİM. Genel Koordinatör Hüseyin YILMAZ 4 TÜRKİYE’DE YEM KATKILARI SEKTÖRÜ Hayvancılıkta kullanılan yem katkılarının önemi ve tüketimi tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de artmaktadır. Bu ürünler, üretimde performansın artırılması, daha fazla ve kaliteli hayvansal ürün üretimi, yemin teknolojik özelliklerinin geliştirilmesi, kullanıldığı hayvanlarda hayvan sağlığı ve refahına katkıda bulunmak amacıyla yaygın olarak kullanılırlar. Avrupa Komisyonunun yem katkılarını tanımlaması şu şekildedir: Yem Katkıları; hayvan beslenmesinde yem kalitesini artırmak, hayvansal gıdaların kalitesini artırmak ve yem maddelerinin sindirilebilirliklerini geliştirmek yoluyla hayvan performansına ve sağlığına katkıda bulunmak üzere kullanılan ürünlerdir. Bu ürünleri kullanımı tüm dünyada katı biçimde regüle edilmektedir ve ancak aşağıdaki kriterler bilimsel olarak değerlendirildikten sonra kullanımlarına izin verilir; - İnsan sağlığına zararlı olmayacak Hayvan sağlığına zararlı olmayacak Çevreye zararlı olmayacak Kullanılan önemli yem katkı segmentleri şu şekilde sınıflandırılabilir: Vitaminler, amino asitler, yem enzimleri, organik asitler, antioksidanlar, bitkisel ekstratlar, probiyotikler, prebiyotikler, koksidiyostatlar, histomostatlar, antibiyotikler, diğerleri.. Yem katkılarını ülkemizde ve dünyada gelişimini etkileyen faktörler şunlardır: • • • • • • • • Nüfus artışı; yeterli, kaliteli ve güvenli hayvansal ürüne olan talepte artış Üretimde verimlilik artışı hedefleri Ekolojik faktörler Hayvan refahı Üretim ve densitenin artmasına paralel olarak üretim sorunlarının ve verimliliğin azalması Hayvancılıkta antibiyotik kullanımına olan duyarlılıkta artış (AGP yasaklanması) Üreticilerin eğitimi ve duyarlılıklarında gelişme Hammadde fiyatlarında artışlar. Daha az ile daha fazla üretim hedefi. Beslenmede optimizasyonda yem katkılarının rolü Hayvan yetiştiriciliğinde kullanılan “büyütme faktörü antibiyotiklerin” 2006 yılından itibaren Avrupa Birliği Ülkelerinde ve hemen devamında ülkemizde yasaklanması ile bu ürünlere alternatif olabilecek ürünlerin geliştirilmesi konusunda yaygın araştırmalar başlamış ve önemli gelişmeler sağlanmıştır. Bitkisel ekstratlar, organik asitler, enzimler, probiyotikler, prebiyotikler bu alanda önemli alternatifler olarak yaygın biçimde kullanılmaya başlanmıştır. İsmail ÖZDEMİR 5 DOĞRU BESLEMENİN SÜRÜ YÖNETİMİNDEKİ YERİ VE ÖNEMİ Her geçen gün sayıları artan büyük ölçekli işletmelerde en çok önem verilmesi gereken konu doğru bir sürü yönetimidir. Verim kayıpları, sağlık problemleri, maliyet artışları sürü yönetiminin iyi yapılamamasından ileri gelmektedir. Sürü yönetiminin temelinde ise doğru bir hayvan besleme yatmaktadır. İşletmelerin karşılaştığı metabolizma hastalıkları sürünün hatalı beslenmesi sonucu ortaya çıkmaktadır. Doğru kaba ve konsantre yem seçimi , içinde bulundukları fizyolojik dönemlere göre hayvanların ihtiyaçlarını karşılayacak rasyonların hazırlanması işletmenin kayıplarını azaltarak verimliliğin artmasında temel unsurdur. Bu nedenle iyi bir sürü yönetimi hayvan besleme ile başlamaktadır. Vet. Hek. Serdar SIZMAZ 6 BÜYÜKBAŞ HAYVANCILIKTA PARA KAZANMANIN YOLLARI Hayvancılık bir meslek değil, yaşam biçimidir. Ekonomik büyüklük belirlenmelidir. Büyükbaş hayvancılıkta para kazanmanın yolları adı altında sizlere uygun yer seçimi, mimari yapı ve ırk seçimi nasıl olmalı konularına değineceğim. Yem bitkisi ekimi, bulaşıcı hastalıklarla mücadele, koruyucu hekimlik, gelişmiş makine ekipman kullanımı, sağım sistemi, sürü yönetim sistemi nasıl olmalı sorularını sizler için cevaplandıracağım. Pazara yakınlık, kaba yem temin noktalarına yakınlık, bilgi deneyim ve tecrübeden istifade, teşvik hibe ve desteklerin takip edilerek tamamından yararlanmak, eğitimli ve akıllı personel, akademik destek, maliyet odaklı çalışmak konuları hakkında sizlere bilgiler vereceğim. Eşref ŞEKERLİ 7 HASTALIĞIN GEÇMİŞİ Hastalığın geçmişi “hastalığı hazırlayan sebepler” anlamındadır. Hastalıkların arkasında hazırlayıcı sebepler vardır ki; bunların önlenmesi hastalığın ortaya çıkmasını önleyecek, dolayısıyla “koruyucu hekimlik” yapılmış olacaktır. Bu yönden bakarsak; işletmelerde, çiftliklerde çalışan veteriner hekimlerin hastalıkların geçmişiyle ilgili sorumlulukları ve alabilecekleri önlemler vardır. çıkmışsa olayın geçmişine iyice bakılmalıdır. Eğer bir işletmede hastalık ortaya Bu sayede hastalığın tekrarlama ihtimali azaltılmış olur. Bu konu çiftlikte çalışan veteriner hekim ile, dışarıdan hasta hayvan tedavisine giden veteriner hekimin bakış açılarını ve sorumluluklarını da etkiler. Hastalık ortaya çıktıktan sonra tedavi için davet edilen veteriner hekimin hastalığın geçmişiyle ilgili sorumluluğu olmasa da, çiftlik içerisinde görevli olanın mutlaka sorumluluğu söz konusudur. Hayvancılık işletmelerinde çok miktarda ilaç kullanılmakta, bunların büyük çoğunluğunu ise antibiyotikler oluşturmaktadır. Hastalıkların geçmişine bakıldığında antibiyotik kullanımlarının bir takım ihmaller sonucunda olduğu anlaşılacaktır. Hatta; antibiyotik kullanımlarının birer “gösterge” niteliğinde ele alınarak gelecek için önlem alınmasına yönelik sonuçlar çıkarılması yerinde olur. İneklerin gizli dertleri yani subklinik hipokalsemi, subklinik mastitis, subklinik asidoz ve subklinik ketosis daha sonra ardından başka hastalıkları getirecek olan problemlerdir. Saydığımız dört gizli yani subklinik hastalık bir sonraki safhada antibiyotik kullanmayı gerektirecek olan “artçı sarsıntılara” sebep olacaktır. Temizlik, dezenfeksiyon kurallarından, koruyucu aşılamalara, sürü yönetimi kurallarından, ineklere zamanında profesyonel yardımda bulunulmasına, stres faktörlerinin önlenmesinden, sineklerle mücadeleye kadar her türlü çalışma hastalıkları önleme yönünden yarar sağlayacaktır. Tersini de söylemek gerekir. Saydığımız konulardaki ihmal, eksiklik ve yanlışlar ise daha çok hastalık ve antibiyotik kullanımı, daha az verim anlamına gelecektir. Çiftlik yönetiminde rol alan veteriner hekimlerin serbest veteriner hekimlerden farklı bir yaklaşıma sahip olmaları, tedavinin değil, koruyucu hekimliğin ön plana çıkması gerekmektedir. Vet. Hek. Tahir YAVUZ 8 VETERİNER İLAÇ İMALATININ BAŞLANGICI ve BUGÜNKÜ DURUMU Veteriner ilaç sektörü hızla gelişen bir sektördür. Türkiye, bu pazarda global üretim merkezlerinden birisi olma potansiyeline sahiptir. Bu bağlamda ilaç olgusunun varlığı, geçmişte nasıldı ve bugün nasıl olduğu konuları bizim için önemlidir. Veteriner ilaç sanayisinin dünü nasıldı, gelişmeleri nasıl oldu, yerli üretimin bugünkü Türkiye pazarındaki konumu nedir sorularını sizin için cevaplayacağım. Üretim, altyapı ve ihracat konusunda bugünün durumunu sizlerle paylaşacağım. Vet. Hek. Cihat ERSÜMER 9 İLAÇ SANAYİSİNDE VETERİNER HEKİMİN ROLÜ Türkiye’de veteriner hekimlere veteriner ilaçları bulundurma ve satma yetkisi ilk defa 1927’de verilmiş; bu yetki veteriner hekimliği mevzuatında ise ilk olarak 6343 sayılı yasada yer almıştır. Ancak, veteriner ilaçlarını satış yetkisinin genişletilmesine ilişkin tartışmalar 1995’e kadar devam etmiştir. Bu tarihten başlayarak yürürlüğe konan bir dizi yasal düzenlemeyle, veteriner hekimlere, eczane bulunan yerlerde de veteriner ilaçlarını satma yetkisi verilmiştir. İlaç satış yetkisinin verilmesiyle veteriner hekimin ilaç üretim tesislerinde yeni ilaç tedavilerinin tesirini araştırma konusunda, ilaç firmalarında üretim bandında, satış ve pazarlama bölümlerinde yeri vardır. Sizlerle ilaç satış yetkisinin olumlu yönleri konusundaki görüş ve ilaç tüketimin ana ürün gruplarına göre dağılımlarını konuşacağız. Vet. Hek. Sinan SAĞLAM 10 ENTEGRASYONLARDA VETERİNER HEKİMİN ROLÜ Sektörde 22 yıldır teknik müdür, üretim müdürü, genel müdür yardımcısı ve bölge müdürü sıfatlarıyla çalıştım. Ama hepsinde de, damızlık tavuklar ve kuluçkahane ile bağlantım oldu. Mesleğim veteriner hekim, ama yaptığım iş hekimlik temeline dayalı yöneticilik. Türkiye’de bu sektörde yerimiz nedir? Bizden beklenenler nelerdir? Başarılı olmak için neler yapmalıyız? Veteriner hekimlere ciddi anlamda ihtiyaç duyulan bu sektörde, fakültelerin eğitimleri sahada yeterli midir? Yeni veteriner hekimlerin donanımları nasıl? Kendimizi nasıl geliştirelim? Damdan düşenin halinden damdan düşen anlarmış. Genç meslektaşlarımıza, sektörü bu bakış açısıyla anlatmaya çalışmak, bana onur ve mutluluk verecektir. Saygılarımla Vet. Hek. Ekrem Temel YÜCESAN 11 KANATLI SEKTÖRÜ VE VETERİNER HEKİMLERİN SEKTÖRDEKİ ETKİLERİ Ülkemizde kanatlı sektörü 1983 yılından sonra beyaz et ve yumurtacı olarak hızlı bir gelişme göstermiştir. Yıllık 1.760.000 ton beyaz et üreten AB ortalaması kişi başı tüketimi 22 kilograma çıkan beyaz et üretimi ile dünyada 10. sıraya yerleşmiştir. Yumurtacı sektörü ise yıllık kişi başı 60 adet yumurta tüketiminden 210 adede çıkmıştır. Hayvancılık sektöründe yıllık 2014 hedef ihracatı 1.000.000 dolar olan kanatlı sektörü ülkemizin coğrafi konumu nedeni ile en hızlı gelişen hayvancılık grubu olmuştur. AB kriterinde 3. ülkeler sınıfında yer alarak işlenmiş beyaz et ürününü satar duruma gelmiştir. Bu kadar hızlı gelişen ve teknolojiyi en üst düzeyde kullanan kanatlı sektöründe veteriner hekimler genel sağlık kontrolünde, sürü idaresinde, beslemede, kuluçkada, idari kadroda ve ürün geliştirmenin her aşamasında görev almaktadırlar ve gelecekte de özel uzmanlığı olan insanlara ihtiyaç devam edecektir. Vet. Hek. Ramazan GÜRBÜZ 12 TÜRKİYE’DE HİNDİ YETİŞTİRİCİLİĞİ Değişen dünyada beslenme alışkanlıkları da farklılaşıyor. Sağlıklı beslenme, damak zevki için yemek yemeye oranla giderek daha fazla tercih ediliyor. Beslenme konusunda yağ ve kolesterol düzeyi düşük olan, ileri işlenmiş et üretimine uygun yapıdaki hindi etine olan talep son yıllarda giderek artmaktadır. İnsanların yemek yemeğe ayırdıkları vaktin işleri nedeniyle kısalması hazır pişmiş gıda tüketiminin artmasına ve bu tip gıdaların üretimine uygun olan hindi etinin daha da fazla üretilmesine ön ayak olmuştur. Sağlıklı ve besleyici bir et vermesi hindi yetiştiriciliğini dünyada olduğu gibi Türkiye’de de son yıllarda artırmıştır. Ülkedeki hindi yetiştiriciliği 1950’lerden de eskilere dayansa da bu üretim amatör bahçe yetiştiriciliğinden ve küçük çaptaki yetiştiricilikten ibarettir. Ülkede iki farklı kamu kuruluşunun birleştirilmesiyle Devlet Üretme Çiftlikleri (DÜÇ) 01.03.1950’de kurulmuştur. Bu çiftliklerde çeşitli üretim birimlerinin yanında ticari anlamda tavuk yumurtası üretimi gerçekleştirilmiş, zamanla hindi palazı üretimi yapılmaya başlanmıştır. Hindi yetiştiriciliği ilk kez entansif anlamda 60’lı yıllarda DÜÇ bünyesinde ve üniversitelerin araştırma çiftliklerinde başlamıştır. DÜÇ’lerde kuluçkalık hindi yumurtası üretilmiş, bu yumurtalardan elde edilen palazlar kırsal alanlarda yaşayan ailelere ekonomik katkı sağlaması amacıyla bedelsiz olarak verilmiş veya uygun ücretlerle satılmıştır. Bu palazlar yetiştiriciler tarafından ekstansif olarak büyütülerek özellikle yılbaşı hindisi olarak satılmıştır. Hindi palazı üreten DÜÇ’leri Kandıra, Bigadiç, Keskin, Yahyalı, Çorum, Kahramanmaraş, Ceylanpınar, Malya, Gökhöyük’te faaliyet göstermiştir. Üretim Bronz ve yerli hindiler üzerine gerçekleşmiştir. Bu üretimde amaç kırsal alanlara yan gelir sağlanması olarak dönemin politikasında belirtilmiştir. Bu üretim desteği DÜÇ’lerin 2000 yılında AB uyum yasalarının çıkarılmasıyla beraber üretimlerinin düşürülmesiyle azalmıştır. Nihayet 2003 yılında özel sektörün yeterli üretimi yapmaya başlamasıyla beraber misyonunu tamamladığı gerekçesiyle de kapatılmaları için karar alınmıştır. Bu kuruluşlar kısa süreli olarak özel sektöre kiralanmış olsalar da bu çiftliklerdeki hindi üretimleri 2006 yılında tamamen sona ermiştir. Böylece ülkede hindi yetiştiriciliği ve hindi eti üretimi tamamıyla özel sektöre devredilmiştir. Ülkede hindi eti üretiminde dönüm noktası 1995 yılında özel sektöre ait ilk hindi eti üreten entegre firmanın Bolu’da kurulmasıyla gerçekleşmiştir. Bu firmanın kuruluşundan birkaç ay sonra özel sektöre ait ikinci bir firma daha İzmir ili civarında bu üretime dahil olmuştur. Hindi yetiştiriciliği geçmişi daha eski tarihlere dayanan tavuk yetiştiriciliğinin sağladığı bilgi ve barınak avantajıyla hızlı ivmelenmiştir. Bu dönem içerisinde halihazırda kurulu olan etlik piliç kümesleri küçük değişikliklerle hindi yetiştirmek için kullanılmıştır. Dolayısıyla entansif hindi yetiştiriciliği ilk olarak tavukçuluğun da yoğun olarak yapıldığı 13 Bolu ve İzmir ili civarlarında faaliyete geçirilmiştir. Üretim tam dikey entegrasyon şeklinde olup, sözleşmeli yetiştiricilik modeliyle süregelmiştir. 90’lı yıllarda herhangi bir entegrasyona bağlı olmadan ithal ettikleri yumurtaları kuluçkahanelerinde palaz haline getirdikten sonra hindi palazı satışı yapan kuruluşlar da üretime katılmıştır. Ancak bu kuruluşların kesimhaneleri olmayıp, üretimin kesim aşamasında sıkıntılar yaşamasına da neden olmuşlardır. Bu kuruluşlar DÜÇ’lerin açıkta kalan Pazar payını kısa bir süre için kullanmış, ancak faaliyetleri 2000 yılında tamamen sona ermiştir. Özellikle 1995 – 1997 yıllarında mevcut kümes ve barınaklar üretim için kullanılırken, elde edilen hızlı üretim artışıyla birlikte son on yılda hindi yetiştiriciliği amacıyla projeli olarak inşa edilen son derece modern, hijyenik ve biyo-güvenlik standartları yüksek kümesler ortaya çıkmaya başlamıştır. Ekstansif üretimden entansif yetiştiriciliğe geçildikçe arka bahçe (backyard) hindi yetiştiriciliği de giderek azalmıştır. Bu tip hindi yetiştiriciliği bugün 2005 yılındaki kuş gribi krizinin yaşanması ve Tarım Bakanlığı’nın ciddi politikalarının da etkisiyle en düşük seviyelerine gerilemiştir. Günümüz itibarıyla üretimde kullanılan kümeslerden hindi yetiştiriciliği amacıyla inşa edilmiş olan yapılar toplam yetiştirilen hindilerin %25’ini barındırmaktadır. Bunlardan ayrı olarak hindi yetiştiriciliğine uygun hale getirilen ve gerekli ekipman değişiklikleri yapılmış olan etlik piliç üretimi için inşa edilmiş kümeslerde üretimin %65’i gerçekleştirilmektedir. Üretimin kalan %10’luk payı da eski ancak hijyenik hale getirilmiş kümeslerde gerçekleştirilmektedir. Farklı yetiştiricilik sistemleri uygulanmaktadır. Bunlardan en yaygın olarak kullanılanı hepsi içeri – hepsi dışarı (all-in, all-out) sistemidir. Bu sistemde işletmedeki kümesler yakın aralıklarla, yaş farklılıkları en az olacak şekilde doldurulmakta ve aynı şekilde yaş sırasına göre kesime alınmaktadır. Hindiler kuluçka çıkışlarından kesime kadar aynı binada yetiştirilmektedir. Diğer bir sistemde hindiler 6 haftalık yaşa kadar büyütme kümesinde bakılmakta, bu yaşa ulaştıklarında işletme içerisindeki daha büyük bir kümese ya da semirtme kümesleri olan yakın bir çiftliğe taşınmaktadırlar. Bu işletme alanının etkili kullanımı için geliştirilmiş bir plan olup, işletme içerisinde farklı yaşlardan hayvanların bulunmasına da neden olmaktadır. Vet. Hek. Orhan BULUT 14 VETERİNER HEKİM ve GELECEĞE BAKIŞ Veteriner Hekimliğin çalışma alanlarının çok geniş olduğunu hepimiz biliyoruz.Çiftlik hayvanları, pet hekimliği, tavuk ve kanatlı hastalıkları, egzotik hayvanlar, arı balık hastalıkları kısaca havada karada ve denizdeki tüm hayvanlar veteriner hekimin ilgi alanına girmektedir. Gıda güvenliği, çevre sağlığı, veteriner halk sağlığı, zoonozlar, ıslah, genetik, hayvan refahı gibi değişik alanlarda bilgi ve yetki sahibi olarak diplomamızı aldıktan sonra multi-disipliner bir yapı içerisinde etiğin de ön plana çıktığı uçsuz bucaksız gibi görünen bir gelecek bizleri beklemekte. Kamu, özel sektör , akademisyenlik, laboratuvar hekimliği ya da mesleğin serbest icrasında bu kadar çeşitlilik içerisinde boğulmadan çıkılması mümkün müdür?Gelecek için yapacağımız tercihlerde belirleyici etmenler neler olmalıdır? Yaptığımız tercihlerdeki çalışmalarımızda ideallerimizin önüne set çeken etkenler nelerdir? Bunlar aşılabilir mi? Sizlere yapacağım bu sunumda değişik alanlarda çalışmanın ve uzun yıllar meslek örgütümüzde başkanlık yapmış olmanın tecrübeleri ile sizlerinde katkılarıyla interaktif bir şekilde değerlendireceğiz. Öngörülerimizin herkese uygun bir reçete olmasını düşünmüyorum. Geleceğe bakarken bu oturumda konuştuklarımız yalnızca ufkunuzu açabilir, statik bir bakış açısı yerine diyalektik bir yaklaşım getirebilir. Öngörülerin süzgeçten geçirilerek ya da geliştirilerek değerlendirilmesi sizlere kalmıştır. Vet. Hek. Muammer SAYGILI 15 FAKÜLTEDEKİ EĞİTİMİN SAHAYA YANSIMASI Öğrenmek; yeni deneyimlerle hayatı yaşanabilir hale getirmek, yeni bakış açıları kazanmak, yaşamak ve ilişki kurmaktır. Öğrenmenin faydaları ise kişiliğinizi güçlendirmesi, kendinize güven duymanızı sağlaması, takdir ve hayranlık uyandırmasıdır. Bu durum meslek hayatınızda başarıyı beraberinde getirmesi ile sonuç verecektir. Öğrenmek ve bilgiyi anlamlandırmak çok önemlidir. Çünkü bir şeyin size anlamsız gelmesi, o şeyle ilişki kuramadığınızı gösterir. «Bu şeyi niye öğreniyorum, ne anlamı var?» diye soruyorsanız bilgi ile ilişki kuramamışsınızdır. Oysa hayatın her anında ihtiyacımız olan konu nasıl oluyor da bize anlamsız gelebiliyor. O zaman bilinç ön plana çıkmalıdır. Bu durumda öğrenmeye karşı tutumunuzu değiştirmeniz gerekmektedir. Öğrenmenin şartlarına bakıldığında öğrenilen konuların günlük hayatımızda kullanılması, bu bilgiler ile yeni ilişkiler kurulmasının sağlaması, bilgileri kişiliğinizin ve ilgilerinizin bir parçası haline getirmeniz, iyi hekimlik uygulamalarını hayata geçirmelisiniz. Faydasız bir ilim kişiyi amacına taşımayacaktır. Mesleki Öğrenim; her türlü teorik, pratik eğitim ve uygulamalar, mevzuatlar(Kanun,Yönetmelik,Tamim vs.) uyulması zorunlu, herkese eşit serbesti ve engeli koyan, ihlalinde cezai müeyyideleri olan, getirdiği ödevleri bilmek, uygulamak, olması gerekli resmi iletişimi kurmak, iyi bir iletişimle kurumsal yapıyı işletmek, mesleki teşkilatın bir parçası olmayı hayata geçirmek. Saha uygulamalarında sorunların çok olmasının sebebi mesleki etiğin temel sorununu, kavramını bilmememizden kaynaklanıyor. Sorunun çözümü yerine bir parçası olunmaktadır. Doğru- yanlış, iyi – kötü, kabul edilir- kabul edilemez kavramlarının özünü bilmek ve ona göre olması veya olmaması gerekenlere karar vermek çok önemlidir. Mesleki değerlerimiz nelerdir, etik ve deontolojik kurallara uygun olarak yaşayabilmek ve bir diploma ile elli yıl yerine mesleki eğitim ve gelişmeleri yakından takip ederek bilgi ve uygulamaları güncellemek zorunluluğu unutulmamalıdır. Özellikle veteriner hekimlikte sahada çalışmanın her aşamasında bunlar acil ihtiyaçlardır. Uygulanan teorik öğrenim, düşünsel öğrenim, ticari öğrenim ve güncel öğrenim hayat boyu sürmez ise gelişim durur. Bu takdirde iyi hekimlik uygulamalarından bahsetmek mümkün olmayacaktır. Aslında farklı olmak farklılıkları ve gelişimleri takip edip kullanmaktır. Hekim her şeyi bilmek zorunda değildir.Ama hekim neyi bilmediğini çok iyi bilmek zorundadır. Vet. Hek. Sebahattin YAZICI 16 KLİNİK YÖNETİMİ Ülkemizde gerek beşeri hekimlikte, gerekse veteriner hekimlik yönünden klinik yönetimi konusunda maalesef bilgi yönünden çok yetersiz. Ülkemiz çok iyi hekimler yetiştirememektedir. yetiştirdiği halde, Fakültelerimizde bu iyi klinik konuda işletmecileri hiçbir eğitim verilmemekte ya da verilen eğitim yetersizdir. Dolayısıyla ne ciddi anlamda sermaye birikimi oluşmakta ne de yaşam standartı yüksek bir meslek grubu oluşmakta. Ülkemiz veteriner hekimlik ile ilgili her dalında gelişmiş ülkelerin pazarı konumuna girmektedir. Ayrıca günümüzde ülkemizin veteriner hekimlikle ilgili ihracatına baktığımız zaman yok denecek kadar azdır.Mutlaka fakültelerde klinik yönetimi ile ilgili bir dersin konması ve okutulması önem arz etmektedir. Klinik yönetimi dersinde size iletişimden, muhasebeye, pazarlamadan ticaretin tüm dallarını içeren birçok disiplinde bilgiler aktarılması şarttır. Vet. Hek. Mustafa Yıldız 17 VETERİNER DİŞ HEKİMLİĞİ ve UZMANLAŞMANIN ARTILARI, EKSİLERİ Bölüm 1 Veteriner diş hekimliği son 30 yıl içerisinde veteriner hekimliğin en hızlı ilerleyen ancak bir o kadar da göz ardı edilen yan dallarındandır. Ülkemizde konu hakkında fakültelerimizin örgün eğitimlerinde yeterince yer verilmediğinden, günümüzde pratisyen veteriner hekimler, maalesef açıkça malpraktis olarak tanımlanabilecek uygulamalara imza atmaktadır. Ancak, konu hakkında yeteri kadar aydınlatıldıklarında, bu hataların önemini kavrayıp tekerrürlerini engellemek için ellerinden geleni yapmaktadırlar. Bizlerin yan dal olarak göz ardı ettiği konu, beşeri hekimlikte ayrı bir fakültede öğretilmekte ve uygulanmaktayken; dünyada ağız hastalıklarına yalnızca cerrahiden daha farklı bir açıdan bakılan bir çağda olduğumuzu kabul etmeli ve vakit kaybetmeden küresel kalite hizmetlerinin standartlarını yakalamalıyız. Kendi çıkarlarımızdan öte, hastalarımızın çıkarlarını gözetmek ve en sık sorun yaşatan hastalıklardan olan periodontal hastalıkla savaşta bir adım öne geçmeliyiz. Bilinmeyenle ancak bilgi ile savaşabiliriz. Bölüm 2 Uzmanlık, akademik bir unvan olarak görülmesinin ötesinde, ülkemizde tek bir tez veya doktora ile bu yolun tamamlanabileceği düşüncesi hakimdir. Gerçek uzmanlığın yıllar süreceğinden bahsedecek değilim. Söz konusu mevzu; Yurt dışında akademi ve kolejler ile yıllar süren eğitim ve talimin ardından elde edilen ünvanlarla (diplomatlık veya fellowshiplik- Türkçe karşılığı bulunmaması da ironiyi artırıyor- gibi), ülkemizdeki uzmanlık kavramının karıştırılmaması gerekliliğidir. Bir klinisyen olarak tek bir konuya yönelmenin adına mecburen uzmanlık deme zorunluluğunu her seferinde (yukarıda bahsetmiş olduğum ünvanlara olan saygımdan) hissetsem de, ülkemiz koşul ve algılarını temel aldığımızda “uzman” kelimesi “konu hakkında derin bilgi ve tecrübeye sahip” şeklinde tanımlanır. Bu amaçla panelde; Bir pratisyen hekimin uzmanlığı tercih etme sebeplerinin neler olduğunu, seçilen bu yolun artı ve eksilerini, tecrübelerim ve “uzman” meslektaşlarımın görüşlerine dayanarak aktarmaya ve yeni ufuklar görmemizi sağlayacak kapılar aralamaya çalışacağım. Vet. Hek. Dr. Efe ONUR ( Çizmelikedi Veteriner Polikliniği), efevet@gmail.com 18 VETERİNER HEKİMLİKTE UZMANLAŞMA ve OFTALMOLOJİ ALANINDA GELİŞMELER Gelişim ve uzmanlaşma her meslek alanının tartışmasız gerçeğidir. Tıpkı insan hekimliğinde olduğu gibi, veteriner hekimlikte de bilim ve teknolojinin gelişimine paralel olarak büyük ilerlemeler kaydedilmiştir. Bu sunumda, ulusal veteriner oftalmoloji birikimimize kısa bir perspektif bakışın ardından, ülkemizin ilk uzmanlık kliniği özelliği taşıyan VETERİNER GÖZ MERKEZİ’ nin kuruluş amacı ve vizyonu değerlendirilecektir. En özet haliyle kuruluş amacımız, hekimlik sanatı ile ileri teknolojinin bir çatı altında toplanması ve hastalarımızın ihtiyacı olan göz sağlığı hizmetinin karşılanmasıdır. Ayrıca göz gibi hassas ve özel bir organın hastalıklarında, erken tanı ve zamanında etkin tedavi ile bir çok hasta iyileşebilmektedir. Ancak gözün bir yerinde başlayan hastalık başka yerlerinde de patolojik değişimler yaratabilmekte ve problemler zinciri oluşturabilmektedir. Tıpkı insanlarda olduğu gibi hayvanlarda da bir çok göz hastalığı ağrılı olabilmekte ancak bu durumu ve şiddetini hastalarımız anlatamamaktadır. Söz gelimi gözde hafif ağrı ve bulanık görmeyle başlayan bir göz hastalığını, hasta sahibi aylar sonra ilerledikten sonra fark edebilmektedir. Bu durumda hasta sahibinin dikkati ve hekimin ilgisi son derece önem kazanmaktadır. Merkezimizin vizyonu ilgi, bilgi ve teknolojimizi hastalarımızın hizmetine sunmanın yanı sıra, hasta sahiplerimizin bilgilendirilmesi, meslektaşlarımızın desteklenmesi ve hasta, hasta sahibi, hekim-uzman zincirinin eksiksiz tamamlanmasıdır. Sadece oftalmoloji açısından değil, veteriner hekimlik mesleğinin gelişimi için, akademisyen, klinisyen, meslek örgütleri ve öğrenim gören meslektaş adaylarımızın bir bütün halinde vizyonumuza ışık tutacak çalışmalar yapması geleceği belirleyecek önemli faktörlerden biridir. Prof. Dr. Murat ŞAROĞLU 19 VETERİNER NÖROLOJİ Her meslektaşımızın mezuniyetini takiben yüzleşeceği en büyük problem tabii ki mesleki kalabalık sorunu. Birbirlerinin benzeri niteliklerle mezun olan veteriner hekimlerin açtığı birbirlerine benzer özellikte klinikler mesleki kalabalıktan maalesef çok yoğun bir şekilde etkileniyor. Dar bir alana sıkışan meslektaşlarımız arasında mesleğimize zarar verecek rekabet çekişmeleri oluşuyor. Bu durum hem hayvan sahipleri tarafından kullanılıyor, hem de meslektaşlarımızı hasta kaybetme korkusuyla çeşitli hatalar yapmaya sürüklüyor. Etik ve deontoloji kuralları çiğneniyor, mesleki sorumluluklar göz ardı ediliyor, hayvanların hayatları riske atılıyor , hayvan refahı hiçe sayılıyor ve asgari ücret tarifeleri çiğneniyor. Kısacası mesleğimiz rekabet denen bir çukurun içinde boğuluyor. Çünkü hangi veteriner hekimin,hangi şartlarda,hangi uygulamaları yapabileceğini düzenleyen herhangi bir çalışma yok. İşte bu ortamda mesleki kalabalık sorunundan sıyrılmanın en doğru yolu kendimizi diğer meslektaşlarımızdan ayırt edecek kazanımlar edinmek yani uzmanlaşmak, branşlaşmak ve hatta mükemmelleşmek. Ben mezuniyetim sonrası cerrahi anabilim dalında yaptığım doktoramı yeterli saymayarak uzmanlaşmak için kendime “ortopedi travmatoloji ve nöroşirurji” dalını seçtim. Bu konuda kendimi yetiştirebilmek için kitaplar, yayınlar takip ettim, yurt dışında seminerlere, kurslara katıldım, ilgili departmanlarda çalışmalarda bulundum ve halen tüm bu mesleki çalışmalara aralıksız devam ediyorum. İşte bu panelde siz genç meslektaşlarımla hem veteriner hekimliği mesleğinde branşlaşmanın önemini tartışmaya hem de uzmanlaşma yolunda yürüdüğüm yolu paylaşmaya çalışacağım. Vet.Hek.Dr. Ateş BARUT 20 YABANİ HAYVANLARA MÜDAHALE VE İLK YARDIM Türkiye farklı zoocoğrafik ve fitocoğrafik bölgelerin kesişim noktasında bulunması nedeniyle küresel ölçekte çok önemli bir konuma sahiptir. Bu biyolojik zenginlik içerisinde, nesli tehdit altındaki türlerin sayısı da her geçen gün gelişen, değişen, dönüşen insan aktiviteleri ile artmaktadır. Beslenme, üreme, kışlama gibi ihtiyaçlarını giderdiği yaşam alanlarının daralması ile insanlarla karşı karşıya kalan yaban hayvanları, sık sık rahatsız edilmekte, insanlar tarafından zarar verici, bilinçsiz savunma tepkilerine maruz kalmaktadırlar. Son yıllarda ülkemizde yaban hayata yönelik tehditlerin artması yanında insanların konuya olan duyarlılığı ve ilgisi de artmaktadır. Bu kapsamda her geçen gün hem Veteriner fakültelerine hem de Veteriner kliniklerine daha fazla egzotik ve yabani hayvan getirilmektedir. Başta nesli tükenme tehlikesi altında olan türler olmak üzere insan elinin uzandığı ve kendisine direkt ya da dolaylı olarak zarar verdiği hayvanların her biri çok değerlidir ve doğaya geri döndürülmek üzere tedavisi ve rehabilitasyonunun yapılması son derece gereklidir. Bu kapsamda sunumumda yabani hayvanların tanımlanması, tutma, zapt ve nakil yöntemleri, muayene yöntemleri, dehidrasyon ve sıvı tedavisi, bandajlar, besleme ve rehabilitasyonları konularına kısaca değineceğim. Vet. Hek. Ahmet Emre KÜTÜKÇÜ 21 TÜRKİYE ARICILIĞINDA VETERİNER HEKİMİN YERİ Türkiye, 6 milyon kovan sayımı ile Çin’den sonra dünyada 2. sırada koloniye sahip, dört mevsim arıcılık yapılan bir ülkedir. Dünya flora çeşitliliğinin %72’sini Anadolu yaratır. Türkiye, arı gen kaynağı olarak %22’sini Anadolu’da barındıran ve yaşatan tek ülkedir. Türkiye’nin 56.000 arıcı ve 90 bin ton bal üretimi ile dünya ülkeleri arasında önemli bir yeri vardır. Bu kadar zenginlikleri bünyesinde yaşatan bir ülke olarak ne yazık ki eğitim kurumlarımız, akademik çalışmaların ve makalelerin dışında sektörün sorunlarına çözüm aramak, üretmek noktasında arıcılarımız çok geride kalmıştır. Özellikleri arı hastalıkları konusunda maalesef veteriner hekimlerimiz içinde özel çalışması olanların dışında %100’e yakını arıcılarımıza hiçbir şey verememektedir. Neden veremediğimizi sorguladığımızda Veteriner Hekimlerin arı sağlığı ders saatinin yok denecek kadar az olduğunu, daha önce ise hiç olmadığını biliyoruz. Şuanda görev yapan Veteriner Hekimlerimizin arı hastalıklarını hiç tanımadığını, oysa resmiyette bu konularda üzerlerine sorumluluk alıp evrak imzaladıkları halde içeriklerinden mahrumdurlar. Dileğimiz odur ki üniversitelerde, özellikle Veteriner fakültelerinde ‘’Arı Hastalıkları’’ derslerinin sayısı mutlaka arttırılmalıdır. Avni HALİLOĞLU 22 SU ÜRÜNLERİ SEKTÖRÜNDE VETERİNER HEKİMİN ROLÜ Su ürünleri sektörüne nasıl ve ne amaçla girdiğimi sizinle paylaşacağım.Su ürünleri sektörü hakkında bilgileri ve detayları konuşacağız. Veteriner hekimliği eğitiminde su ürünlerine dair eksiklikler nelerdir, su ürünleri sektörünün veteriner hekimlere bakışı nasıldır, veteriner hekimlerin Türkiye’de su ürünleri sektöründeki yeri nedir, yaşayacağı zorluklar ve kazanacağı avantajlar nelerdir ? Siz veteriner hekim adaylarıyla bu sorulara cevaplar bulacağız. Vet. Hek. Hüseyin Turgay İHTİYAROĞLU 23 TÜRK GIDA KODEKSİ ET ve ET ÜRÜNLERİ TEBLİĞİ Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın tartışmaya açtığı yeni Et ve Et Ürünleri Tebliği hakkında genel bilgilendirme Kırmızı et sektörünün tebliğe bakış açısı Sultan Et’in 41 yıllık geçmişinden öne çıkan başlıklar Sultan Et’in üretim anlayışı ve insan sağlığını gözeten yönetim politikası Vet. Hek Mustafa BILIKÇI 24 TÜRKİYE SÜT SEKTÖRÜ Türkiye’nin 2013 yılında 14,4 milyon sığır, 29,3 milyon koyun, 9,3 milyon keçi, 118 bin baş manda varlığı bulunmaktadır. Son yıllarda işletmelerdeki hayvan sayıları giderek artmaya başlamış ve 25 baş ve üzeri hayvan barındıran işletmelerimizdeki hayvanlarımız toplam sığır mevcudumuzun % 34,6’sini oluşturmaktadır. Bu hayvan varlığımızdan elde edilen 18,2 milyon ton çiğ süt sütün %91,4‘ünü inek, %6’sını koyun, %2,3’ünü keçi ve %0,3’ünü ise manda sütünden oluşmaktadır.Üretilen çiğ sütün % 43,56’sı süt birlikleri, damızlık sığır yetiştiricileri birliği, köy-kooperatifleri, tarımsal kooperatifleri ve hayvancılık kooperatifleri vasıtasıyla ve işletmeler tarafından direkt olarak süt işleme tesislerine pazarlanmaktadır. 1.298 bin ton içme sütü, 574 bin ton peynir, 1.081 ton yoğurt, 560 bin ton ayran, 79 bin ton süt tozu, 41 bin ton tereyağı ve 330 bin ton dondurma üretilmektedir. Türkiye 54 ülkeye süt ve süt ürünleri ihracatı yapmakta olup toplam ihraç miktarı 282 milyon dolar, ithalatımız ise 144 milyon dolardır. Pazarlarımızı daha çok Orta Doğu ülkeleri ile Türk Cumhuriyetleri oluşturmaktadır. ASÜD ’ün Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı önderliğinde yürüttüğü “Türkiye Süt ve Süt Ürünleri Sektörünün AB Pazarına Girişinin Desteklenmesi Projesi’nin başarı ile sonuçlanması ile AB ülkelerine de ülkemiz süt ve süt ürünü ihraç eder hale gelmiştir. Süt sektöründeki başlıca sorunlarını süt işletmelerinin dağınık olması, kalite düşüklüğü, fiyat istikrarsızlığı, yüksek maliyet, süt arz talep dengesizliği, kayıtdışılık, bilgi eksikliği, hayvan hastalıkları olarak sıralamak mümkündür.Süt sektörümüzün ileri seviyeye gelmesi için tüm paydaşların katılımı ile «SÜT EYLEM PLANI» hazırlanmalı ve uygulanmalıdır. Dr. İsmail MERT ASÜD Genel Sekreteri 25 GIDA SEKTÖRÜNDE DOĞRU BİLİNEN YANLIŞLAR Bundan kısa süre öncesine kadar insanoğlu, gıda konusunda pek duyarlı değildi. Fakat son yıllarda, gıda güvenliği hakkında başlıklar gündemimizin ilk sırlarında yerini almaktadır. Sonuçta her hafta insanı yedikleri konusunda kaygılandıracak yeni şeylerin gündeme taşındığı görülüyor. Gün geçmiyor ki gıda ile ilgili kafa karıştırıcı bir haber ile karşılaşmayalım. Deli inek hastalığı, genetik açıdan değiştirilmiş gıdalar, bozulmayan yoğurtlar ya da günde üç defa yumurtlayan tavuklar. İnanılmaz bir cehalet yaşamın her dalında toplumu pençesine aldı. Aslında bu "bilgisizlik" anlamında bir cehalet değil. Tam tersine "öğrenilen" bir cehalet. Yani insanlar, cahil olmayı ve cahilce davranmayı sonradan "eğitim alarak öğreniyorlar". Bu tip insanlar, özellikle medya tarafından ayrıca, "saldırgan" olmaya özendirildiklerinden, bunların çoğu "hem cahil hem saldırgan".Televizyonlarda, gazetelerde, radyolarda ve sosyal medyada yeme içme üzerine yapılan haberler, programlar büyük ilgi ile izleniyor. Medya gıda güvenliği uzmanları ile dolup taşıyor. Gün geçmiyor ki gıda ile ilgili yeni bir sansasyonel haber çıkmasın.Gıda terörü nedeniyle ürünlere karşı oluşan güvensizlik bu ilgiyi daha da artırıyor. Ancak, yapılan programlar, konuşmalar tüketicinin kafasını iyice karıştırıyor. İnsan doğru bildiğinden şüpheleniyor. Herkes aynı soruyu soruyor: “Biz ne yiyeceğiz?” Tüketici şaşkın , kafası karışık… Özetle, gıda konusunda her kafadan bir ses çıkıyor. Yazılanlara, söylenenlere ve yaşananlara bakınca ne yiyeceğimizi değil, kafayı yemek üzereyiz. Gıda ama zararsız, güvenli! Bu gün için acaba mümkün mü? Yoksa sadece bir hayal mi? Bunun en samimi yanıtı ise “yediğimiz içtiğimiz hemen her şey zararlı maddelerden tamamen arındırılmış değildir”, şeklinde olduğunu unutmayalım. Çünkü gıdalarımız, tarımda kullanılan çok değişik ilaç, hormon, endüstrileşmenin getirdiği çevre kirliliği yüzünden yüzlerce kimyasal madde ile kuşatılmış durumdadır. Ayrıca hatalı üretim teknikleri, zararlı mikroorganizmalar gıdalarımızı sürekli tehdit etmektedir. Ancak yinede hiçbir zaman ümitsizliğe kapılmayalım. Sloganımız güvenli gıda tüketimine önem göstermek olmalıdır. Kaldı ki birey gıdasını kontrollü ve bilinçli şekilde seçer, yiyeceği içeceği her şeyi akıllıca bilerek yer, bunu da hayatının doğal akışı içerisinde kendisi için bir yaşam biçimi haline getirirse, sağlıklı beslenmede en önemli ilk adım atılmış olur. Neler oluyor? Yediğimiz gıdalar güvenli mi? Sağlığımızı ve çevreyi korumak istiyorsak ne yemeliyiz? Gıda hepimizin yaşamında merkezi bir işlev taşır. Dolayısıyla hepimizin güvensiz gıdaya karşı ortak hareket etmesi kaçınılmazdır. Bu noktada da Veteriner hekimlere önemli görevler düşmektedir. Veteriner hekimliğin temel ilgi alanlarından birisi de kuşkusuz halk sağlığına yönelik sorumlulukları ve çalışmalarıdır. Geçtiğimiz dönem içerisinde “Tek Dünya – Tek Sağlık” olarak ile ifade edilen bu kavram son derece önemli ve güncel bir yaklaşım olarak karşımızda durmaktadır. Gıda güvenliğine ilişkin mevcut durum lokal, bölgesel ve küresel bazda insan sağlığının güvence altına alınmasında; hayvan sağlığının ve bunun önemli bir parçası olan gıda güvenliğinin büyük öneme sahip olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. Prof. Dr. Mustafa TAYAR 26 UZUN ZAMAN OLDU YOLLARDAYIZ, NİHAYET YOLUN SONU GÖRÜNÜYOR! HEKİMLİKTE YOLUN SONU… -Veteriner hekim ve hekimlik mesleği tanımı -Veteriner Hekimliği mesleğinin gelişimi ve aşamaları -Veteriner hekimliği eğitimi ve eğitimin klinik sahadaki yansımaları -Hayvan sahipleri ve hayvanların bizden beklentileri -Bizim durduğumuz nokta -Sektörün flu gözüken resmi -Sektörün gideceği yer -Bu yolculukta bizim yanımıza almamız gerekenler -Eğer biz hazır olarak bu yolculukta olursak; bu hazırlıkların bize, sektöre, hastalarımıza ve ülke ekonomisine yansımaları Tüm bunları ve detaylarını sizinle paylaşmak ümidiyle.. Vet. Hek. Hidayet ŞİMŞEK 27 VETERİNER HEKİMLİKTE KÖPEK DAVRANIŞLARI EĞİTİMİNİN ÖNEMİ VETERİNER HEKİMLER ANDI Veteriner Hekimliği Mesleğinin Üyeleri Arasına Katıldığım Şu Andan Başlayarak Yaşamımı İnsanlık Yoluna Adayacağıma, Meslek Sahibi Olmamda Emeği Geçenlere Saygı ve Minnettarlığımı Koruyacağıma, Sanatımı Doğrulukla Yapacağıma, Mesleğimin Onurunu Koruyacağıma, Mesleğimin Dünya Çapında Geliştirilmesini Hedefleyeceğime, Bu Amaçla Meslektaşlarımla Tam Bir Anlayış ve İşbirliği İçinde Çalışacağıma, Hayvan ve İnsan Sağlığına Çağdaş Anlamda Hizmet Sunmayı İlke Edineceğime, Çevrenin Korunması ve Olanaklarından Tüm Canlıların Yararlanması İçin Çaba Harcayacağıma, Hasta Sahiplerinin Duygu ve Düşüncelerine Saygı Duyacağıma, Mesleki Bilgimin Gereğini Yaparken Sosyal, Siyasal ve İnanç Farklılığı Gözetmeyeceğime, Sanatımı Uygularken Öğreneceğim Sırları Açıklamayacağıma, Bilimsel Yöntemlerden Sapmadan, Deontolojik Kurallara Uyarak ve Etik İlkeleri Gözeterek Mesleğimi İcra Edeceğime; İNSANLIĞIN DEĞERLERİ, BİLİMİN GERÇEĞİ VE MESLEĞİMİN ONURU ÖNÜNDE ŞEREF SÖZÜ VERİR, ANT İÇERİM. 28 VETERİNER HEKİMLİKTE KÖPEK DAVRANIŞLARI EĞİTİMİNİN ÖNEMİ Köpekler çok uzun yıllardan beri insanların koruyucusu ve arkadaşı olmuştur. Hatta bilinen odur ki köpek insanların en sadık dostudur ve gelecekte de öyle olacaktır. Peki biz bu dostlarımızın davranışlarını anlayabiliyor muyuz? Bize hangi davranışlarıyla ne anlatmak istiyorlar? Dostlarımızla iletişim kurabilmek ve onları eğitebilmek için öncelikle onların davranışlarını bilmeliyiz. Örneğin köpek eğitimi, davranış bilgisiyle mümkündür. Ancak Köpeğinizin davranışlarını ne kadar öğrenirseniz öğrenin köpek eğitimine bilimsel yaklaşım ve davranış problemlerinin rehabilitasyonu veteriner hekimler olmadan ilerleyemez. Kinoloji olgusunda veteriner hekimlerin rolü nedir, köpeklerde Davranış, Eğitim ve Kinoloji konularında veteriner öğrenci topluluklarının kurulması ve organizasyonu nasıl olmalı ve neler gerekli, iş köpeklerinin insan hayatındaki yeri ve önemi nedir sorularını birlikte cevaplandıracağız. Akut K-9 Ankara Köpekli Arama Birimi’nin Faaliyetleri nelerdir neler yaparlar birlikte konuşacağız. Van-Erciş Depremi’nde köpekli birimin operasyon başarılarını göreceğiz. Vet. Hek. Tarkan ÖZVARDAR 29