01 - Avrupa Birliği ve Dış İlişkiler Dairesi Başkanlığı
Transkript
01 - Avrupa Birliği ve Dış İlişkiler Dairesi Başkanlığı
AB VE DIŞ ĐLĐŞKĐLER DAĐRESĐ BAŞKANLIĞI T.C. MALĐYE BAKANLIĞI SAYI 47 BÜLTEN OCAK 2011 BU SAYIDA: AVRUPA BĐRLĐĞĐ’NDE KATMA DEĞER VERGĐSĐ ALANINDA ĐDARĐ ĐŞBĐRLĐĞĐ EKONOMĐK ĐŞBĐRLĐĞĐ VE KALKINMA TEŞKĐLATI VE GENĐŞLEME SÜRECĐ TAIEX KĐTAPLARDAN KURTULABĐLĐR KĐ? Macaristan AB Dönem Başkanlığı 2 6 9 KĐM 13 1 Ocak 2010 tarihinde Avrupa Birliği Dönem Başkanlığı’nı Belçika’dan devralan Macaristan’ın, 6 aylık dönem başkanlığı için öncelikleri; • Avrupa sosyal modelinin korunması için büyüme ve istihdam • daha güçlü Avrupa • vatandaş odaklı Birlik • genişleme • komşuluk politikaları olarak sıralanmıştır. Macaristan’dan sonra Dönem Başkanlığını 1 Temmuz 2010 tarihi itibariyle Polonya üstlenecektir. Kaynak: http://www.eu2011.hu/priorities-hungarian-presidency AB VE DIŞ ĐLĐŞKĐLER DAĐRESĐ BAŞKANLIĞI BÜLTEN Avrupa Birliği’nde Katma Değer Vergisi (KDV) Alanında Đdari Đşbirliği Ekin GÜNDAY ECER AB Uzmanı Avrupa Birliği’nin (AB) temelini oluşturan Đç Pazarın yapı taşlarından biri mal ve hizmetlerin serbest dolaşımıdır. Artan uluslararası ticaret ve 1993 yılında vergi sınırlarının kaldırılması ile birlikte mal ve hizmetlerin tesliminde uygulanan Katma Değer Vergisinin (KDV) doğru uygulanmasının kontrolü AB içerisinde önemli bir problem olarak ortaya çıkmıştır. Vergi kaçırma ve vergiden kaçınma AB Üye Devletlerinde bütçe kayıplarına yol açmakta ve adil vergilendirme prensipleri ile uyuşmamaktadır. Sermayenin serbest dolaşımını ve dolayısıyla rekabet ortamını olumsuz yönde etkilemektedir.1 Bu çerçevede, KDV kaçakçılığı ile mücadele AB Üye Devletlerinin en önemli gündem maddelerinden birini oluşturmaktadır. Yapılan bazı tahminlere göre, AB hükümetleri KDV gelirlerinin yaklaşık %10’unu (tahmini olarak 200 milyar Avro ile 250 milyar Avro arasında bir tutarı) kaçakçılık nedeniyle kaybetmektedir.2 KDV kaçakçılığı genel olarak mal veya hizmetlerin değişik Üye Devletlerde yerleşik mükellefler arasında ticaretinin yapıldığı durumlarda, sınır ötesi temelli olarak ortaya çıkmaktadır.3 “Đdari işbirliği” AB Üye Devletlerinin vergi ve gümrük idarelerinin birbirleriyle bilgi değişimine olanak tanıyan işbirliği olarak tanımlanmaktadır. KDV alanında idari işbirliği ise AB genelinde vergi kaçakçılığının ortaya çıkarılması ve önlenmesinde önemli bir rol oynamaktadır. AB’de KDV alanında idari işbirliği ilk olarak 19 Aralık 1977 tarih ve 77/799/EEC sayılı Konsey Direktifi ve 27 Ocak 1992 tarih ve 218/92 sayılı Konsey Tüzüğü ile düzenlenmiştir. Ancak söz konusu düzenlemeler çok genel ve merkeziyetçi bir yapı öngördükleri ve gelişen KDV sistemi için yetersiz kaldıklarından 7 Ekim 2003 tarih ve 1798/2003 sayılı “KDV Alanında Đdari Đşbirliği”ne ilişkin Konsey Tüzüğü ile değiştirilmiştir. 1798/2003 sayılı Konsey Tüzüğü çok defa değişikliğe uğramış ve 7 Ekim 2010 tarih ve 904/2010 sayılı Konsey Tüzüğü ile yeniden yapılandırılmıştır.4 7 Ekim 2010 tarih ve 904/2010 sayılı Konsey Tüzüğü ile AB Üye Devletlerinin KDV kanunları hükümlerini uygulamaktan sorumlu kurumları arasındaki işbirliğine ilişkin düzenlemeler yapılmıştır. Bu çerçevede Tüzük Üye Devletlerin ne şekilde işbirliği yapacaklarını ve KDV matrahının doğru tespiti, özellikle Topluluk içi işlemlerde KDV hükümlerinin doğru uygulanmasının izlenmesi ile KDV kaçakçılığı ile mücadele edilmesi amacıyla bilgi değişiminde bulunmalarını hükme bağlamıştır.5 Merkezi Đrtibat Bürosu (Central Liasion Office) Söz konusu Tüzük uyarınca, her Üye Devlet, ana sorumluluğu diğer Üye Devletlerle idari işbirliğinin sağlanması olan bir Merkezi Đrtibat Bürosu (Central Liasion Office) belirleyecektir. Merkezi Đrtibat Bürosuna ilişkin bilgiler Avrupa Komisyonu’na ve diğer Üye Devletlere iletilecektir. Üye Devletler Merkezi Đrtibat Bürosunun yanı sıra kendi bölgelerinden sorumlu irtibat birimleri 2 AB VE DIŞ ĐLĐŞKĐLER DAĐRESĐ BAŞKANLIĞI BÜLTEN (liaison department) ya da yetkili görevliler (competent official) de belirleyebilecektir. Söz konusu irtibat birimleri ya da yetkili görevliler kendilerine verilen yetki çerçevesinde, doğrudan bilgi değişiminde bulunabileceklerdir. Đrtibat birimlerine ya da yetkili görevlilere herhangi bir bilgi talebi geldiğinde, irtibat birimleri ya da yetkili görevliler kendi ülkelerindeki Merkezi Đrtibat Bürosunu konu hakkında bilgilendirecektir. Diğer taraftan, irtibat birimlerine ya da yetkili görevlilere kendi yetki alanları dışında bir bilgi talebi gelirse, konu hakkında gene Merkezi Đrtibat Bürosunu ve talepte bulunan ülkeyi bilgilendirme yükümlülükleri vardır.6 Bilgi Değişimi AB’de KDV alanında idari işbirliği kapsamında iki çeşit bilgi değişimi öngörülmektedir: Talep Üzerine Bilgi Değişimi ve Talep Olmaksızın Bilgi Değişimi. Talep üzerine bilgi değişimi çerçevesinde, bir Üye Devletin yetkili kurumunun talebi üzerine, diğer Üye Devletin yetkili kurumu istenilen bilgiyi sağlamakla yükümlüdür. Talep edilen bilginin temin edilebilmesi için Üye Devlet gerekli idari incelemeyi düzenlemelidir. Söz konusu bilgi talepleri standart formlar aracılığıyla yapılmaktadır. Herhangi bir bilgi talebine mümkün olan en kısa süre içerisinde, ancak en geç 3 ay içerisinde cevap verilmelidir. 3 ay içerisinde cevap verilmesinin mümkün olmadığı durumlarda, talepte bulunan Üye Devlet bilgilendirilmeli ve ne zaman cevap verileceği belirtilmelidir.7 Talep olmaksızın bilgi değişiminde ise her Üye Devlet belirlenen üç durumda otomatik olarak bilgi sağlamakla yükümlüdür: • • • Vergilendirmenin varış ülkesinde yapılacağı ve çıkış ülkesinin sağlayacağı bilginin kontrol sisteminin etkinliği için gerekli olduğu durumlarda, Bir Üye Devletin KDV mevzuatının ihlal edildiğini ya da ihlal edilmesinin muhtemel olduğunu düşündüğü durumlarda, Bir diğer Üye Devlette vergi kaybı riskinin bulunduğu durumlarda Üye Devlet talep olmaksızın bilgi değişiminde bulunmak durumundadır.8 Bir Üye Devlet hem talep üzerine bilgi değişimi, hem de talep olmaksızın bilgi değişimi kapsamında sağlamış olduğu bilgilere ilişkin geribildirim isteyebilir. Böyle bir isteğin bulunması durumunda, bilgiyi alan Üye Devlet ülkesinde geçerli vergi gizliliği ve veri koruma kanunlarını da göz önünde bulundurarak, mümkün olan en kısa süre içerisinde geribildirimde bulunmalıdır. AB’de KDV alanında bilgi değişimine olanak tanıyan en önemli araçlardan birisi de KDV Bilgi Değişim Sistemi - VIES (VAT Information Exchange System)’dir. VIES aracılığıyla Üye Devletlerin ulusal KDV veritabanları birbirine bağlanmış olmaktadır. Bu çerçevede, her Üye Devlet aşağıda belirtilen bilgileri elektronik ortamda saklamak ve diğer Üye Devletlerin bu bilgilere erişimine izin vermek durumundadır: • • KDV numarası verilen mükelleflerin kimliği, faaliyet alanı, kanuni şekli, adresi ve KDV numarası veriliş tarihine ilişkin bilgiler, Geçerliliğini yitiren KDV numaraları ve geçerliliğini yitiriş tarihleri, 3 AB VE DIŞ ĐLĐŞKĐLER DAĐRESĐ BAŞKANLIĞI BÜLTEN • • • Bilgiyi sağlayan Üye Devlette KDV numarasına sahip mükellefe yapılan tüm Topluluk içi mal teslimlerinin toplam değeri ile tüm Topluluk içi hizmet teslimlerinin toplam değeri, Mal ve hizmet tesliminde bulunan kişilerin KDV numaraları, Her bir KDV numarası sahibinden yapılan mal ve hizmet teslimlerinin toplam değeri.9 VIES aracılığıyla, her Üye Devlet mükelleflerin KDV numaraları ile Topluluk içi mal ve hizmet teslimlerine ilişkin bilgilere ulaşabildiği gibi, mükelleflerde ticaret yaptıkları firmaların KDV numaralarını doğrulama fırsatına sahiptir. KDV’ye ilişkin elektronik ortamda bilgiler en az 5 yıl süre ile saklanacaktır. Üye Devletler elektronik ortamdaki bilgilerin güncel, tam ve doğru olmasından sorumludurlar. Diğer taraftan, bilgilerin elektronik ortama gecikme olmaksızın, bilgiye ilişkin dönemin tamamlanmasının ardından en geç bir ay içerisinde girilmesi gerekmektedir. AB’de KDV alanındaki işbirliğinin bir diğer boyutu da KDV incelemelerine ilişkindir. Bilgi talep eden Üye Devletin görevlileri bilgi talep ettikleri Üye Devletin görevlileri ile aynı ortamda bulunabilecekler ve bilgi talep ettikleri Üye Devletin sınırları içinde gerçekleştirilen idari incelemelere katılım sağlayabileceklerdir. Ayrıca Üye Devletlerin yetkili kurumları bir araya gelerek eş zamanlı incelemeler gerçekleştirebileceklerdir.10 EUROFISC 7 Ekim 2010 tarih ve 904/2010 sayılı Konsey Tüzüğü uyarınca, KDV yolsuzluğu ile mücadele amacıyla oluşturulan sistemlerden biri de Eurofisc’dir. Eurofisc ile birlikte Üye Devletler sınır ötesi KDV yolsuzluklarına ilişkin hızlı hedeflenmiş bilgi değişimi ve ortak risk ve strateji analizi yöntemleri ile daha etkin mücadele imkanına sahip olacaklardır. Üye Devletler vergi yolsuzluklarını zamanında tespit edip, müdahalede bulunabilecek ve yeni yolsuzluk yöntemlerinin önüne geçebileceklerdir.11 Eurofisc kısaca Üye Devletlerde hedefli bilgi değişimine olanak tanıyan bir ağ olarak tanımlanabilir. Eurofisc çerçevesinde, Üye Devletler KDV yolsuzluğu ile mücadele için erken uyarı mekanizmaları oluşturabilir, belirlenecek başlıklarda hedefli bilgi değişimi için çok taraflı sistemler kurabilir ve Eurofisc yetkililerinin aldıkları uyarılar doğrultusunda çalışmalar yapmalarını sağlayabileceklerdir. Üye Devletler Eurofisc’te hangi alanlarda bulunmak istediklerine kendileri karar verecekler ve istedikleri zaman çalışmalarını durdurabileceklerdir. Eurofisc kapsamında paylaşılan bilgiler ise gizli tutulacaktır.12 Eurofisc’in hukuki bir kişiliği bulunmayacaktır. Faaliyetleri Avrupa Komisyonu’nun desteği, katılımcı Üye Devletlerin arasındaki anlaşma ile sürdürülecektir. Vergi yolsuzluğu konusunda uzman kişiler irtibat yetkilisi olarak görevlendirilecek ve Eurofisc’in çalışmaları Üye Devletler tarafından düzenli olarak değerlendirilecektir.13 KDV alanında idari işbirliği kapsamında yapılan tüm düzenlemeler ile AB Üye Devletleri KDV yolsuzluklarından kaynaklanan bütçe kayıplarını azaltmayı ve daha adil bir vergilendirme sistemine ulaşmayı hedeflemektedir. Daha adil bir 4 AB VE DIŞ ĐLĐŞKĐLER DAĐRESĐ BAŞKANLIĞI BÜLTEN vergilendirme sistemi ise rekabet koşullarını olumlu yönde etkileyecek ve Đç Pazar’ın işleyişine katkıda bulunacaktır. Yapılan tüm düzenlemeler göstermektedir ki KDV yolsuzlukları ile mücadelede temel araç Üye Devletler arasındaki bilgi değişimidir. Bu çerçevede, Üye Devletler KDV alanında bilgi değişimine olanak tanıyan sistemleri eksiksiz uygulamalı ve gerekli idari kapasiteyi oluşturmalıdır. Türkiye ve Avrupa Birliği üyelik müzakereleri çerçevesinde, 16 No’lu Vergilendirme faslı 30 Haziran 2009 tarihinde müzakerelere açılmıştır. Söz konusu fasıl kapsamında 4 adet kapanış kriteri belirlenmiştir. Kapanış kriterleri arasında Türkiye’nin KDV alanında işbirliği kapsamında Merkezi Đrtibat Bürosunu oluşturması ve KDV Bilgi Değişim Sistemi (VIES) için gerekli hazırlıkları yapması da bulunmaktadır. Bu çerçevede, AB’nin ilgili düzenlemelerinin incelenmesi ve katılım sağlanan FISCALIS seminerleri ve çalışma ziyaretlerinde Üye Devletlerin deneyimlerinden faydalanılması önem arz etmektedir. Kaynakça: Council of the European Union, Council Regulation No 904/2010 on Administrative Cooperation and Combating Fraud in the Field of Value Added Tax, Brussels, 7 October 2010. Council of the European Union, “Agreement to strenghten cross-border cooperation on VAT fraud, including Eurofisc network to detect new fraud schemes” press release, Luxembourg, 8 June 2010. Eric van Puyvelde, “Eurofisc to improve fight against VAT fraud”, europolitics.info, 24 August 2009 Lucia Kubosova, “Brussels Suggests EU-Wide Tax Databases”, euobserver.com, 19 August 2009 Ulrika Lomas, “ECOFIN Agrees to Eurofisc”, tax-news.com, 9 October 2008. http://ec.europa.eu/taxation_customs/taxation/vat/control_antifraud/administrative_co-operation_regulation/index_en.htm 1 Council of the European Union, Council Regulation No 904/2010 on Administrative Cooperation Fraud in the Field of Value Added Tax, Brussels, 7 October 2010. 2 Lucia Kubosova, “Brussels Suggests EU-Wide Tax Databases”, euobserver.com, 19 August 2009. 3 Council of the European Union, “Agreement to strenghten cross-border cooperation on VAT Eurofisc network to detect new fraud schemes” press release, Luxembourg, 8 June 2010. 4http://ec.europa.eu/taxation_customs/taxation/vat/control_anti-fraud/administrative_cooperation_regulation/index_en.htm 5 Council of the European Union, Council Regulation No 904/2010 on Administrative Cooperation Fraud in the Field of Value Added Tax, Article 1. 6 Ibid., Article 4,5,6. 7 Ibid., Article 7,8,9,10,11,12. 8 Ibid., Article 13,14,15. 9 Ibid., Article 17,18,19,20,21,22,23,24. 10http://ec.europa.eu/taxation_customs/taxation/vat/control_anti-fraud/administrative_cooperation_regulation/index_en.htm 11 Eric van Puyvelde, “Eurofisc to improve fight against VAT fraud”, europolitics.info, 24 August 2009. 12 Council of the European Union, Council Regulation No 904/2010 on Administrative Cooperation Fraud in the Field of Value Added Tax, Article 33,34,35,36,37. 13 Ulrika Lomas, “ECOFIN Agrees to Eurofisc”, tax-news.com, 9 October 2008. and Combating fraud, including and Combating and Combating 5 AB VE DIŞ ĐLĐŞKĐLER DAĐRESĐ BAŞKANLIĞI BÜLTEN Ekonomik Đşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı (OECD) ve Genişleme Süreci Duygu YÜCESOY AB Uzmanı Dünya ekonomisine yön veren ve çok taraflı ilişkilerin geliştirilmesinde önemli rol oynayan uluslararası kuruluşlar göz önünde bulundurulduğunda Ekonomik Đşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı’nın (Organization for Economic Cooperation and Development-OECD) ön sıralarda yer aldığı görülmektedir. 1961 yılında kurulan; ancak kökleri Đkinci Dünya Savaşı sonrasına kadar uzanan OECD, uluslararası işbirliğini ve yeniden yapılanmayı teşvik ederek dünya devletleri arasında kalıcı barışı tesis etme gayesiyle yola çıkmıştır. Ülkemizin de kurucu üyeleri arasında yer aldığı OECD, bugün 34 üyesiyle küresel ekonomik sorunların çözülmesine yönelik önemli politikalar geliştiren bir kuruluş halini almıştır. Bu çerçevede bu yazıda, ana hatlarıyla OECD’nin yapısına ve genişleme sürecine değinilecektir. Avrupa’dan Dünyaya 1947 yılında Avrupa Ekonomik Đşbirliği Teşkilatı (Organization for European Economic Cooperation-OEEC) adıyla kurulan OECD’nin temel amacı, Đkinci Dünya Savaşı sonrasında çehresi değişen Avrupa’nın yeniden yapılandırılmasına ve ekonomik anlamda kalkınmasına yönelik Marshall Yardımları’nı harekete geçirmek olmuştur. Sonrasında bu oluşuma küresel bir boyut kazandırılmış ve OEEC ülkeleri arasında 14 Aralık 1960 yılında OECD Konvansiyonu imzalanmıştır1. Konvansiyon’un yürürlüğe giriş tarihi olan 30 Eylül 1961’de ise OECD resmen kurulmuştur. Kuruluşunu takiben OECD’ye ilk Japonya katılmış (28 Nisan 1964), sonrasında genişleme sürecinde OECD 34 üyeye ulaşmıştır2. Üye ülkelerle birlikte OECD, yükselen ekonomi devleri Çin, Hindistan ve Brezilya’nın yanı sıra Afrika, Asya, Latin Amerika ve Karayipler ile de yakın ilişki içerisindedir. OECD ayrıca, Uluslararası Çalışma Örgütü, Gıda ve Tarım Örgütü, Uluslararası Para Fonu, Dünya Bankası, Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu gibi diğer uluslararası örgütlerle de resmi temaslarda bulunmaktadır. Merkezi Fransa’nın Paris kentinde bulunan ve yaklaşık 328 milyon Avro’luk bir bütçeye sahip olan OECD’nin Genel Sekreterliğini, 1 Haziran 2006 tarihinden bu yana Meksika kökenli Angel Gurría yürütmektedir3. OECD’nin temel görevlerini aşağıdaki gibi sıralamak mümkündür: - - - - ekonomik ve sosyal refahı arttıracak politikalar geliştirmek, hükümetlerin ortak sorunlara çözüm üretmelerine ve bilgi alışverişinde bulunmalarına olanak vermek, küresel ticarete ve yatırıma ilişkin gelişmeleri takip etmek ve öngörülerde bulunmak, küresel sorunlar karşısında, faaliyet alanı dahilinde uluslararası standartlar belirlemek ve refahın ve kalkınmanın sağlanması için hükümetlere, iş dünyasına ve sivil toplum örgütlerine politika önerilerinde bulunmak. 6 AB VE DIŞ ĐLĐŞKĐLER DAĐRESĐ BAŞKANLIĞI BÜLTEN OECD’nin faaliyetleri ise “yönetişim, kamu maliyesi, büyüme, inovasyon, verimlilik ve istihdam” alanlarına yoğunlaşmaktadır. OECD’nin Teşkilat Yapısı OECD’de karar alma görevi “Konsey”e verilmiştir. Genel Sekreter tarafından başkanlık edilen Konsey, her ülkeden birer temsilcinin yanı sıra 14 Aralık 1960 tarihli Ek Protokol çerçevesinde Avrupa Komisyonu’ndan gelen bir temsilciden Daimi temsilciler oluşmaktadır4. seviyesinde düzenli olarak toplanan Konsey’de kararlar oy çokluğuyla alınmaktadır. Konsey ayrıca, yılda bir defa Bakanlar düzeyinde toplanarak önemli sorunları tartışmakta ve OECD’nin işleyişine yönelik öncelikleri belirlemektedir. Üye ülkelerin temsilcileri ayrıca, “ekonomi, ticaret, bilim, istihdam, eğitim, finansal piyasalar” gibi konulara odaklanmış Komiteler aracılığıyla bir araya gelmekte ve bu alanlarda kaydedilen gelişmeleri değerlendirmektedir. Söz konusu toplantılara üye ülkelerin kurumlarından kıdemli uzmanlar da iştirak edebilmekte ve OECD’nin çalışmalarına ilişkin olarak incelemelerde ve katkıda bulunabilmektedirler. Angel Gurría’nın başkanlığını yürüttüğü OECD Sekretaryası ise Komitelerin faaliyetlerini desteklemekte ve Konsey tarafından karara bağlanan öncelikleri hayata geçirmek için gerekli işlemleri yürütmektedir. Sekretarya’da ekonomistlerden avukatlara, bilim adamlarından istatistikçilere birçok uzman görev almaktadır. OECD’nin Genişleme Süreci OECD’ye üyelik süreci çoğu zaman karmaşık ve uzun soluklu olmaktadır zira ilgili ülkenin birçok politika alanında OECD standartlarını karşılama kapasitesi detaylı bir biçimde incelenmektedir. Öte yandan OECD, üyelikten farklı olarak “arttırılmış işbirliği” mekanizması çerçevesinde ilgili ülkeler için “yol haritaları” belirleyerek bu ülkelerin üyelik için başvuruda bulunabilir seviyeye getirilmesini amaçlamaktadır. Katılım sürecinin aşamaları aşağıdaki gibidir: 1) Konsey tarafından Genel Sekreter, yine Konsey tarafından seçilmiş bir veya daha fazla ülkeyle üyelik görüşmelerini başlatmaya davet edilir. 2) Katılıma ilişkin detayları içeren bir “yol haritası” hazırlanır. Yol haritasında, OECD Komiteleri ve Çalışma Grupları tarafından çeşitli politika alanlarında yapılması gereken incelemelere de yer verilir. 3) Đncelemeleri takiben bulgulara ilişkin olarak Konsey’e bilgilendirmede bulunulur. 4) Konsey’de oy birliğiyle nihai karar alınır ve ilgili ülke ile Katılım Anlaşması imzalanır. Bu çerçevede, 2007 yılında Mayıs ayında Şili, Estonya, Đsrail, Rusya ve Slovenya ile üyelik görüşmeleri başlatılmış; bu ülkelerden Şili 7 Mayıs 2010 tarihinde; Slovenya 21 Temmuz 2010 tarihinde; Đsrail 7 Eylül 2010 tarihinde, Estonya ise 9 Aralık 2010 tarihinde OECD’ye üye olmuştur. Diğer 7 AB VE DIŞ ĐLĐŞKĐLER DAĐRESĐ BAŞKANLIĞI BÜLTEN taraftan aynı tarihte Brezilya, Çin, Hindistan, Endonezya ve Güney Afrika’ya arttırılmış işbirliği mekanizmasına dahil olmaları teklif edilmiştir. Halihazırda Rusya’yla ise üyelik görüşmeleri sürdürülmektedir. Görüldüğü üzere OECD, dünya ekonomisinin şekillenmesinde önemli rol oynayan ülkeler ile gelişmekte olan ülkeleri buluşturan stratejik bir forum niteliğindedir. Bu haliyle OECD, temelde küresel çapta sürdürülebilir büyümenin sağlanmasına, istihdam olanaklarının arttırılmasa, yatırımların teşvik edilmesine ve piyasa ekonomisinin geliştirilmesine odaklanarak vatandaşların yaşam standartlarının yükseltilmesi ve refahın arttırılması hususunda önemli adımlar atmaktadır. OECD ayrıca, işbirliğinde bulunduğu diğer önemli kuruluşlar ve bünyesine kattığı güçlü ve gelecek vaat eden ekonomiler ile uluslararası arenadaki yerini gittikçe sağlamlaştırmaktadır. Kaynak: http://www.oecd.org OECD Konvansiyonu “Avusturya, Belçika, Kanada, Danimarka, Fransa, Almanya, Yunanistan, Đzlanda, Đrlanda, Đtalya, Lüksemburg, Hollanda, Norveç, Portekiz, Đspanya, Đsveç, Đsviçre, Türkiye, Birleşik Krallık ve ABD” arasında imzalanmıştır. 2 Halihazırda OECD’ye Avusturya, Belçika, Kanada, Danimarka, Fransa, Almanya, Yunanistan, Đzlanda, Đrlanda, Đtalya, Lüksemburg, Hollanda, Norveç, Portekiz, Đspanya, Đsveç, Đsviçre, Türkiye, Birleşik Krallık ve ABD’nin yanı sıra Avustralya, Şili, Çek Cumhuriyeti, Estonya, Finlandiya, Macaristan, Đsrail, Japonya, Kore, Meksika, Yeni Zelanda, Polonya, Slovakya, Slovenya üyedir. 3 Görev süresi normal şartlarda 1 Haziran 2011 tarihinde sona erecek olan Angel Gurría’ya, 30 Eylül 2010 tarihinde yapılan seçimlerde yeniden 5 yıllık bir dönem için Genel Sekreterlik görevi verilmiştir. 4 Avrupa Komisyonu temsilcileri üye ülkelerle birlikte ilgili metinlerin hazırlanmasında görev almakta, OECD’nin çalışma programına ve stratejilerine ilişkin toplantılara katılmakta ve tüm birimlerin çalışmalarında yer almaktadır. Avrupa Komisyonu’nun OECD’nin işleyişine katılımı, gözlemci ülkelerin katılımının ötesine geçmekte; ancak temsilcilere, Konsey önüne gelen kararlara ve tavsiyelere karşı oy kullanma hakkı tanınmamaktadır. 1 8 AB VE DIŞ ĐLĐŞKĐLER DAĐRESĐ BAŞKANLIĞI BÜLTEN TAIEX Hülya SOYLU AB Uzmanı Avrupa Birliği’nde aday ülkeleri üyeliğe hazırlamak ve genel AB politikaları çerçevesinde ülkeleri desteklemek amacıyla IPA, Topluluk Programları, SIGMA gibi pek çok finansal enstrüman bulunmaktadır. 1996 yılında başlatılan TAIEX (Teknik Destek ve Bilgi Değişim Ofisi) teknik destekleri de bu kapsamda değerlendirilmektedir. Türkiye, Ekim 2001 tarihinden itibaren TAIEX imkanlarından resmen yararlanmaya başlamış ve 2002 yılında TAIEX Bütçesine katılmıştır. Desteğin amacı yeni üye, katılmakta olan ve aday ülkelerle Batı Balkan yönetimlerine genel AB politika hedefleri çerçevesinde ve AB mevzuatına yakınlaştırma ile uygulama alanında destek sağlamaktır. Destek Rusya ile birlikte AB’nin Avrupa Komşuluk Politikası kapsamında olan ülkelere de verilmektedir. Kapsamda Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti de bulunmaktadır. Destek kapsamında yer alan ülkelerde görev yapan kamu çalışanlarına çalışma ziyareti (study visit), uzman talebi (expertise) ve seminerler/çalışma toplantısı (workshop) şeklinde kısa süreli teknik destek imkanı sunmaktadır. teması olanaklı kılmak için organize edilmektedir. Özgürlük, Güvenlik ve Adalet: Adalet, Özgürlük ve Güvenlik Genel Müdürlüğü ile işbirliği içerisinde TAIEX, genel seminerler, belli bir alana özgü atölye çalışmaları, hakim, savcı ve avukatların alanları çerçevesinde teorik ve pratik eğitimler düzenlemektedir. Bu organizasyonlar, cezai & sivil konular, organize işler, karapara aklama ile mücadele ve insan ticareti gibi adli işbirliğine ilişkin oturumları da kapsamaktadır. Diğer düzenlenen seminerler, EUROPOL ile işbirliği içerisinde organize edilen konular ile sığınma ve göç konularını kapsamaktadır. teknik Bu alan sürekli değişim gösteren bir özellik taşımaktadır. Mevzuatın yelpazesi çok geniş olup; kişilerin serbest dolaşımı, vize politikası, AB dış sınırlar politikası, Schengen alanı, göç, sığınma, sivil ve cezai konularda adli işbirliği, uyuşturucu politika koordinasyonu, AB vatandaşlığı, veri koruma, temel haklar, ırkçılık, yabancı düşmanlığı, polis ve gümrük işbirliği, suç önleme, organize suçlarla mücadele gibi pek çok konu teknik destek faaliyetinin içeriğini oluşturmaktadır. Tarım ve Gıda Güvenliği: Tarım, gıda güvenliği, veterinerlik ve bitki sağlığı alanları teknik desteklerinin en aktif alanlarından biridir. Benzer bir şekilde, çeşitli çalışma ziyaretleri laboratuvar, su ürünü tesisleri, sınır kontrol noktaları gibi iyi işleyen yapılar içerisinde uygulamacılar arasından doğrudan Đç Pazar: AB Đç Pazarının işleyişiyle ilgili tüm konular TAIEX faaliyetlerinde kapsama dahil edilmiştir. Đç Pazar, Birlik içinde serbest ticaretin ve serbest dolaşımın önündeki, teknik, yasal, bürokratik ve diğer engelleri kaldırmak amacıyla kabul edilen geniş aralıktaki destekleyici önlem ve politikalar için zemin teşkil etmektedir. Bilindiği üzere, TAIEX başlıca şu alanlarda destek imkanı sağlamaktadır: 9 AB VE DIŞ ĐLĐŞKĐLER DAĐRESĐ BAŞKANLIĞI BÜLTEN tek pazar AB entegrasyonunun ana unsurlarından biridir. Bu alanda destek, sadece yararlanıcı ülkelerde ilerlemeye neden olmayacak; aynı zamanda bir bütün olarak Birlik düzeyinde ilerleme sağlamış olacaktır. aynı zamanda Balkan bölgesini de kapsayacak şekilde SES-Güney-Doğu Avrupa ölçeğinde AB’nin Tek Avrupa Seması (SES) programının yasal olarak genişletilmesine de olanak tanımaktadır. Faaliyetler temel olarak dört faktörün (kişilerin, malların, hizmetlerin ve sermayenin serbest dolaşımı) özgürlüğü ile ilgili olup; geniş anlamda AB politika, program ve girişimlerine de genişletilebilmektedir. Yardım, özellikle sosyal ve istihdam politikası, fikri mülkiyet hakları konuları, finansal hizmetler, rekabet politikası ve tüketicinin korunması ve sağlık politikasına odaklanmaktadır. Aynı zamanda, KOBĐ ve sanayi, devlet yardımları dahil olmak üzere rekabet konuları, yapısal fonlar, Ekonomik ve Parasal Birlik (EPB) ve sermayenin serbest dolaşımı, vergilendirme ve gümrük konuları da bu bağlamda önem kazanmaktadır. Enerji sektöründeki faaliyetler ise yenilenebilir enerji kaynaklarından petrol, gaz ve elektrik sektörlerinde piyasa serbestleştirmesine kadar geniş aralıktaki alanları kapsamaktadır. Ayrıca, Güney Doğu Avrupa’ya yönelik çok taraflı Enerji Topluluk Antlaşmasının yürütülmekte olan uygulamasını desteklemektedir. Bahsi geçen Antlaşma, arz güvenliğinin arttırılmasının yanı sıra entegre bir enerji piyasasına ilişkin yasal çerçeveyi oluşturmaktadır. Altyapı: Çevre, Taşımacılık ve Enerji: Bu alanlarda -özellikle son derece teknik mevzuatın bulunduğu alanlardaişbirliği önerilmektedir. TAIEX faaliyetleri, deniz, hava güvenliği, enerji, atık yönetimi kuralları, gürültü mevzuatı, çevresel yükümlülük, yol güvenliği, yeraltı suları modelleme gibi pek çok alanı kapsamaktadır. Taşımacılık alanında deniz, kara, Avrupa Deniz Güvenliği Ajansı (EMSA), Avrupa Sivil Havacılık Konferansı (ECAC) ve EUROCONTROL ile ortak programlar da dahil olmak üzere havacılık sektörleri yer almaktadır. Önem atfedilen husus ise, havacılık standartları ve düzenlemeleri ve Avrupa Sivil Havacılık Antlaşması (ECAA) altında havacılık alanında tek pazarın oluşturulmasının desteklenmesidir. Söz konusu Antlaşma Çevre politikasına ilişkin ise, eylemler bir taraftan spesifik isteklere cevap vermeye odaklanırken; diğer taraftan program dahilinde planlanan eylemleri desteklemektedir. TAIEX tarafından organize edilen desteklerde odak noktası aşağıda yer alan hususlardır: - - - Pek çok yeni Üye Ülke tarafından Uyum Fonu’na (Cohesion Funds) yönelik uygulamaların desteklenmesi çerçevesinde Çevresel Etki Değerlendirmeleri’nin (EIA) gerektiği şekilde uygulanması, AB Đçme Suyu ve Kent Atık Su Direktiflerinin tam olarak uygulanması, Atık ve kirlilik yönetimi –özellikle madencilik sektöründe-, Limanlarda atık yönetimi, Kirliliğin Önlenmesi Entegre Kontrol (IPPC) Direktifinin uygulanması, Avrupa Doğa Koruma Ağı olan Avrupa Natura 2000 Ağı (Habitat ve Kuşlar Direktifi) ve 10 AB VE DIŞ ĐLĐŞKĐLER DAĐRESĐ BAŞKANLIĞI BÜLTEN Yeşil Kamu Đhale (Green Public Procurement) kriterlerinin uygulanması. TAIEX yukarıda sözü edilen alanlarda talep üzerine teknik destek için harekete geçmektedir. Bu çerçevede yapılacak başvuruda aşağıdaki adımların izlenmesi başvurunun kabulüne yönelik en sağlıklı yöntem olacaktır: düzeyde yabancı dil bilgisine sahip olunması aranmaktadır. Adım 1: Kurum/Birimin Uygun Olma Durumu TAIEX desteklerinden yararlananlar, yararlanıcı ülkede AB mevzuatının aktarımı ve uygulamasında rolü bulunan kamu ve özel sektördür. TAIEX, tek başına bireylere ve şirketlere destek sağlamamaktadır. Bir diğer husus, AB’nin diğer teknik destek kaynaklarından yararlanılan alanlarla çakışmaması gerekmektedir. Çalışma toplantısı/seminer (workshop) talepleri, geniş sayıda katılımın olduğu ve mevzuat ve mevcut durum hakkında karşılıklı sunumların yapılarak bilgi alışverişinin sağlandığı platformlar niteliğindedir. - Adım 2: TAIEX desteği için ihtiyaçların tanımlanması AB mevzuatının, yararlanıcı ülkelerin ulusal mevzuatlarına aktarımda ve uygulanmasında ortaya çıkan ihtiyaçlar belirlenmelidir. Uzun vadede yapılması öngörülen proje fikirlerinin oluşturulma aşamasında TAIEX teknik desteklerinden yararlanmak uygun olacaktır. Adım 3: Đstenen TAIEX desteğinin türünün seçilmesi Çalışma ziyaretlerinde (study visit), talebin kabul edilebilmesi için gidilmek istenen üye devlette görülecek somut unsurlar olması (teknik ekipman, laboratuvar, karmaşık idari yapılar vb.), AB mevzuatına uyum amacıyla çıkarılan taslak Türk mevzuatının olması ve/veya uyum çalışmalarında ileri bir düzeye gelinmiş olması, AB mevzuatını ve/veya uygulamaları tartışabilecek Uzman talebi (expertise) ile belli bir sayıda uzmandan oluşan ekibe AB mevzuatı ile ilgili bilgi aktarılması ve AB mevzuatının ulusal mevzuata aktarılmasında karşılaşılabilecek sorunların giderilmesi amaçlanmaktadır. Adım 4: TAIEX desteği için başvuru yapılması Adım 5: Başvuruların temas noktaları, AB Genel Sekreterliği tarafından değerlendirilmesi ve sonrasında TAIEX Ofisine gönderilmesi Adım 6: TAIEX faaliyetinin organize edilmesi Adım 7: TAIEX faaliyetinin sonuçlarının değerlendirilmesi TAIEX başvuruları sürecini hızlandırmak için başvuruların elektronik ortamda alınması ve değerlendirilmesi üzerinde mutabakat sağlanmış olup; AB Genel Sekreterliği’nin internet sayfasında bir veritabanı oluşturulmuştur. Artık, TAIEX teknik destek başvurularına ilişkin kurumlara herhangi bir davet yazısı gitmemekte; başvuru süreci kurumlarda oluşturulan AB temas noktaları aracılığıyla Birimlere verilen şifreler yoluyla elektronik ortamda gerçekleştirilmektedir. Söz konusu sistemin yeni olması nedeniyle başvuruların azlığı gözlenmiştir; ancak 11 AB VE DIŞ ĐLĐŞKĐLER DAĐRESĐ BAŞKANLIĞI BÜLTEN sisteme adapte olunması ile sorunun aşılacağı beklenmektedir. bu Özetle, TAIEX Twinning gibi diğer orta/uzun vadede kullanılabilecek enstrümanları tamamlayıcı nitelikte olan kısa süreli bir teknik destek entrümanıdır. Kapsamda olan ülkelere verilen destek; proje hazırlık sürecinde veya projenin bitimi sonrasında ortaya çıkan ihtiyaçları kısa vadede karşılamayı amaçlamaktadır. Ancak, hali hazırda aynı alanda başka bir enstrüman aracılığıyla bir projenin devam etmesi söz konusu ise, TAIEX Ofisi bu destek talebini kabul etmemektedir. Türkiye’ye bakıldığında ise ülkemizin bu enstrümandan yararlanma durumu diğer ülkelerle kıyaslandığında iyi düzeydedir. Başvuruların elektronik ortamda alınmaya başlanması ile sürecin daha etkin bir şekilde işlemesi beklenmektedir. Kaynakça: Avrupa Birliği TAIEX Ofisi resmi internet sitesi http://taiex.ec.europa.eu/ AB Genel Sekreterliği resmi internet sitesi www.abgs.gov.tr Avrupa Komisyonu Genişleme Genel Müdürlüğü Finansal Destek internet sitesi http://ec.europa.eu/enlargement/how-does-it-work/financial-assistance/instrumentpre-accession_en.htm European Commission (2010), “TAIEX, Twinning and SIGMA”, SIGMA Networking Seminar, 04-05 March, Paris (http://www.sigmaweb.org/dataoecd/3/37/44788757.pdf) 12 AB VE DIŞ ĐLĐŞKĐLER DAĐRESĐ BAŞKANLIĞI BÜLTEN Kitaplardan Kim Kurtulabilir ki? Latif YILMAZ AB Uzmanı Kitaplardan Kurtulabileceğinizi Sanmayın Umberto Eco & Jean-Claude Carrière Çeviren: Sosi Dolanoğlu Can Yayınları, 2010, Đstanbul. Kitaplardan gerçekten de kim kurtulabilir ki. Hepimizin bir şekilde iyi veya kötü kitaplarla bir ilişkisi bulunmaktadır. Kimimiz onlarsız yapamayız, kimimiz onlardan nefret ederiz. Bazılarımız, özellikle kitap kurdu diye tanımladıklarımız, mümkün olduğu kadar her kitabı okumaya ve her kitaba ulaşmaya çalışır. Her kitap onlar için farklı bir dünyaya açılan bir pencere gibidir. Kitap kurtlarının akrabası sayılacak bir de bibliyofiller vardır. Bibliyofiller de tıpkı kitap kurtları gibi kitapların peşinden koşar ve bir şekilde yazılmış olan az çok ne varsa ondan haberdar olmaya çalışırlar. Bibliyofillerin çok önemli bir başka özelliği de vardır, o da kitaplara sahip olma isteği. Şüphesiz her kitaba sahip olamayacaklarını bilirler ve hatta böyle bir sahipliği de istemezler. Onlar biraz define avcısı gibidirler, nadir kitapların, unutulmuş kitapların, tek nüshaların ve kadim kitap benzeri nesnelerin peşinde koşarlar. Aradıklarını bulduklarında bir define avcısı gibi sevinirler. Eksik ciltleri, kayıp kitapları, gözden kaçmış ama önemli olabilecek kitapları bulmaya çalışırlar. Kısacası zamanın unutturduklarını zamana tekrar hatırlatmaya çalışırlar. Bütün bu anlattıklarımız kitapla kurduğumuz bireysel ilişkiler alanına dâhil edilebilecek şeyler. Konunun bir de toplumsal boyutu var. Toplumlar olarak da kitaplarla değişik ilişkiler kurarız ve zaman içinde bu ilişkilerimizi değişime uğratırız. Kütüphaneler kurulması, önemli kitapların titizlikle korunması veya kitapların yasaklanması ve yakılması. Tarih içinde kitaplarla kurulan toplumsal ilişkinin farklı yönleri bunlar. Kitapla kurulan ilişkinin hem toplumsal ve hem de bireysel yönünü ele alan ve bunu çok akıcı bir söyleşiyle bizlere anlatan bir kitap var: “Kitaplardan Kurtulabileceğinizi Sanmayın”. Kitap göstergebilimci ve edebiyatçı Umberto Eco ve sinemacı ve yazar Jean-Claude Carrière arasında geçen söyleşilerden oluşuyor. Bu iki kişinin kitaplarla kurdukları ortak bir yön var. O da her ikisi de kelimenin tam anlamıyla birer bibliyofil. Đkisi de birer kitap arkeologu. Eco özellikle, tarihe saçmalık ve ahmaklık olarak geçmiş nadir kitapların ve yazarların peşinde. Tarihte hatanın ve yanılmanın kültür içinde ne kadar derin bir yere sahip olduğunu göstermeye çalışıyor. Carrière ise daha çok fantastik kitapların peşinde. O da bir kitap arkeologu. Kitapların görünen dünyasının altında kalmış, saklanmış kitapların peşinde. Yazarlarımızın ikisi de birer Incunabula1 meraklısı. Sinema, görsellik, yazı, kitaplar, kütüphaneler, çılgın yazarlar, yakılmış ve kaybolmuş kitaplar, kitap tutkunları, kişisel kütüphaneler ve bunların kaderleri kitapta söyleşilere konu olan temel meseleler. Eco ve Carrière’in söyleşilerinden oluşan kitap öncelikle internet ve 13 AB VE DIŞ ĐLĐŞKĐLER DAĐRESĐ BAŞKANLIĞI BÜLTEN elektronik ortam tartışmasıyla başlıyor. Bugün internet az çok hepimizin hayatının önemli bir parçası. Đnternet yazmayla ve okumayla kurduğumuz ilişkinin yeni bir safhası. Bugün az çok her konuyla ilgili internette farklı içeriklerde bilgiye rastlayabiliyoruz. Dahası cep telefonu teknolojisindeki hızlı değişim interneti bizim için her yerde ve her zaman hazır kılıyor. Yazarlar elektronik ortamdaki gelişmelerin kitaplar üzerindeki ve kitaplarla kurduğumuz ilişkiler üzerindeki etkisini soruşturmaya çalışıyorlar. Elektronik ortamda meydana gelen bu gelişmeler kitap alışkanlığımız üzerinde nasıl bir etkide bulunuyor? Kitaplar acaba bir süre sonra tarih mi olacaklar? Hepimiz elimizde bir elektronik aygıtla e-kitaplar mı okuyacağız? Ya da bilginin bu kadar anonimleştiği internet ortamında kitaplara artık hiç ihtiyacımız olmayacak mı? Bütün bunlar yazarlarımızın sordukları sorulardan birkaçı. Yazarlarımız o kadar da karamsar değiller. Kitabın icadını tekerleğin icadına benzetiyorlar. Nasıl her yeni teknoloji tekerleği bir defa bulunduktan sonra ortadan kaldıramadıysa, yeni teknolojilerin kitabı ortadan kaldırması da pek muhtemel görünmüyor. Peki, elektronik ortamlar bilgiyi saklamada sağladıkları kolaylıktan dolayı kitabı alt edebilirler mi? Yazarlarımızın buna da cevabı hayır. Her ne kadar elektronik ortamlar bilgiyi saklama konusunda mekânsal kolaylık sağlasalar da henüz yeterince güvenli değiller. Kolayca bozulabiliyorlar ve dahası elektronik ortamın risklerine tabiler. Aslında aynı riskler kitaplar için de mevcut, mesela yanabiliyorlar ve çürüyebiliyorlar. Ama şu kesin ki, itina gösterildiğinde kitaplar yüzyıllarca kalabiliyorlar. Kitabın bir diğer önemli tartışma konusu kitaplar, kolektif hafıza ve kültür meselesi. Belki de kitaplarla kurduğumuz ilişkinin can alıcı noktası burası. Kitaplar bizi şekillendiriyor bizse kitapları. Kitaplar ortak hafızamızın ve kültür diye adlandırdığımız şeyin önemli kurucularından biri. Ancak burada ilginç bir nokta var ve o da bazı kitapların elenmesiyle ilgili. Bugün bizlere kalan kitaplar aslında bir eleme sonucunda bizlere ulaşmış durumda. Bu tam olarak bilinçli bir eleme süreci de değil. Savaşlar, yangınlar, istilalar, dönemin beğeni ve zevkleri bazı kitapların bize ulaşmasını bazılarının da ulaşamamasını beraberinde getiriyor. Kim bilir belki yazılan en iyi şiirler yok olup gitmiştir veya bir yerlerde gizlenmişlerdir. Belki de bugün geçmişin şaheserleri olarak gördüğümüz kitaplar aslında o dönemlerin vasat kitaplarıydı. Sonuçta unutulan, bilmediğimiz veya bilemeyeceğimiz kitaplar ve eserler var. Biz elimizde olanlara bakarak karar vermek durumundayız. Savaşların ve yangınların elimizden ne gibi değerli kitapları alıp götürdüğünü bilmiyoruz. Her ne kadar yangınlar ve savaşlar her şeyi ortadan kaldırmaya muktedir olamasalar da, önemli bir yıkıma yol açtıkları da bir gerçek. O zaman şunu diyebiliriz: bugün ortak hafızamız bir eleme sürecinin sonucunda oluşmuş durumda ve belki de bu eleme süreci farklı olsaydı çok farklı bir ortak hafızaya sahip olabilirdik. Kitaplar hakkında konuşmuşken okuma ve okuyucu üzerine konuşmamak olmaz elbette. Kitapları nasıl okuruz? Yanlış mı okuruz yoksa doğru mu? Yanlış veya doğru okuma diye bir şeyden bahsedebilir miyiz? Yazarlarımıza göre aslında her okur okuma eylemiyle birlikte kitabı yeniden yazar ve yeniden yaratır. Okumayla 14 AB VE DIŞ ĐLĐŞKĐLER DAĐRESĐ BAŞKANLIĞI BÜLTEN birlikte okuyucuya ait özel bir kitap oluşur. Okumanın belki de daha ilginç yanı, okuyucunun okumasıyla yaratılan kitabın da sabit kalmamasıdır. Yani okuyucu açısından her okuduğu yeni kitap hem bir önce okuduğu kitabı hem de bir sonra okuyacağı kitabı değişime uğratır. Bu anlamda okuma süreci çok yönlü ve çok boyutlu bir yorum sürecidir. Dolayısıyla da yanlış okuma diye bir şey yoktur. Çünkü doğru okuma yoktur. Bütün kültürel birikimimiz aslında az çok bu okuma süreci tarafından oluşturulmuştur. Kitapları okurken çoğu zaman birbirinden çok farklı zaman ve mekânlarda yazılmış kitapları bir araya getirir hatta onların yazarlarını bir şekilde birbirlerine okuturuz. Örneğin Kafka’yı Cervantes’e, Orhan Pamuk’u Homeros’a, Yaşar Kemal’i Balzac’a okuturuz. Bütün bunlardan çıkan sonuç ise, hem kitabın hem de yazarın okuma sürecinde erimesi ve yavaş yavaş hâkimiyetin okuyucuya geçmesidir. Elbette okuyucu da çoktan kendini başka okuyucuların ve yazarların hâkimiyetine terk etmiştir. Geriye kalan sonsuz bir yorum uzamıdır. Đşte bu nokta da bize kutsal kitapların kültür hayatımızda oynadığı rol hakkında bilgi veriyor. Bazen bir sayfalık kutsal metinler bile zamanla etraflarında onbinlerce ciltlik bir yorum kütüphanesi oluşturuyorlar. Bugün kutsal kitaplar üzerine yazılmış veya onlardan yola çıkarak yazılmış kitapları bir araya getirmeye çalışsak her halde bu kitapları içine alabilecek bir mekân inşa etmemiz yıllarımızı alırdı. Kitabın, yazarın ve okurun tarihi şüphesiz daha da zengindir. Her konu hakkında yazmaya çalışanlar, saçmalayanlar, ahmaklık derecesinde yazı yazanlar, ünlü olmak için parayla kitap basanlar, sipariş üzerine kitap yazdıranlar, evine metreyle kitap alanlar, nitelikli kitap hırsızları, kitap tacirleri, el yazmaları, gezici kütüphaneler, ayaklı kütüphaneler ve daha birçok konu bu tarihe ait. Eğer bir okuyucu olarak kendi tarihinizi, kendi okuma serüveninizi, okuduğunuz kitabın ve yazarın ait olduğu yazı dünyasını merak ediyorsanız bu söyleşi kitabını kaçırmamalısınız. Eğer iki uslanmaz bibliyofil’in hayatına girmek istiyor ve evinizdeki kitapları görüp de bütün bu kitapları okudunuz mu sorusunun sıkıcılığına bir cevap arıyorsanız işte size göre bir kitap. Kitaplardan kurtulabileceğiniz sanmayın. Kitaplardan Kurtulabileceğinizi Sanmayın Umberto Eco & Jean-Claude Carrière Çeviren: Sosi Dolanoğlu Can Yayınları, 2010, Đstanbul. Kaynakça: Umberto Eco & Jean-Claude Carrière, Kitaplardan Kurtulabileceğinizi Sanmayın, (Çeviren: Sosi Dolanoğlu), Can Yayınları, 2010, Đstanbul. 15 AB VE DIŞ ĐLĐŞKĐLER DAĐRESĐ BAŞKANLIĞI BÜLTEN 1 Matbaanın ilk kullanılmaya başlandığı tarihle 1500 yılı arasında basılan kitaplara, kitap tarihinin beşik evresi anlamında, incunabula denilmektedir. 16 T.C. MALĐYE BAKANLIĞI AB VE DIŞ ĐLĐŞKĐLER DAĐRESĐ BAŞKANLIĞI Đlkadım Caddesi No:2 Kat:6 06450 Dikmen/ANKARA Telefon: (312) 415 23 28 - 415 23 31 Faks: (312) 417 11 72 e-posta: info@abmaliye.gov.tr http://www.abmaliye.gov.tr/ © 2011 T.C. Maliye Bakanlığı Tüm hakları saklıdır. Bültenimizde yer alan yazıların sorumluluğu yazarlara ait olup Maliye Bakanlığı açısından bağlayıcılığı yoktur.