Devamını okumak için tıklayınız
Transkript
Devamını okumak için tıklayınız
Taksim Cumhuriyet Meydanı: Sosyo-Ekonomik, Biçim, Kullanım Ve Anlam Boyutları Üzerine Bir Alan Araştırması Meriç Kırmızı YÖNTEM Bu çalışmada TCM’nin bugünkü kullanıcılarının meydana yükledikleri anlam araştırılmaktadır ve kullanıcıların sosyo-ekonomik kimlikleri ve meydanın biçiminin olanak tanıdığı ölçüde de meydanı kullanımları betimlenmektedir. Araştırma sorusu olarak insanların algılarına odaklanıldığı için saha (gözlem) ve görüşme (derinlemesine ve anket) yöntemleri kullanılmaktadır. Kullanıcıların bakış açısından bir meydanın simgesel anlamına yönelik araştırmaların sayıca sınırlı olması nedeniyle, çalışmaya sahada derinlemesine görüşmeler yaparak başlanmıştır. Bu ilk görüşmeler sayesinde daha sonra uygulanan anket görüşmelerinde odaklanılacak tema kategorileri daha net olarak belirlenmiştir. Her ne kadar çalışmanın başında kullanıcıların sosyoekonomik konumları ile meydanın biçimi, kullanımı ve anlamı arasında birtakım ilişkisel varsayımlarda bulunulduysa da anketin örneklem büyüklüğünün sınırlı kalması nedeniyle bu varsayımlar sınanacak kesin hipotezler olarak ele alınamamıştır. Diğer bir deyişle bu çalışmada simgesel bir meydan düzeyindeki bir uzamsal anlam sorgulaması için ilgili olabilecek değişkenleri belirlemek, bugünkü kullanıcıların TCM’ye ne anlam yükledikleri sorusuna verilecek bir yanıta yol göstermek ve bu değişkenlerle ilgili saptanan kimi durumları ya da bulguları betimlemek amaçlanmıştır. Derinlemesine görüşmelerin ilk aşamasında meydanı herhangi bir biçimde kullanan 21 kişiyle enlemesinekesitsel yöntem uygulanarak görüşülmüştür. Örneklem araştırmacının saptadığı kişilerden ve görüşülen bu kişilerin önerdiği başka kişilerden oluşmuştur. Bu görüşme formunda görüşülen kişilere kişisel bilgileri, meydanı kullanımları, meydanın biçimiyle ilgili değerlendirmeleri ve meydanın anlamıyla ilgili açık uçlu sorular yöneltilmiş ve ses kaydı alınmıştır. Sonuçlar nitel araştırma yöntemleriyle incelenmiştir. Meydanın kullanıcılarına yönelik uygulanan ikinci teknik de o sırada doğrudan meydanda bulunan kişilere uygulanmış olan 4 sayfalık bir ankettir. Yine enlemesine-kesitsel yöntem uygulanarak 71 kişilik bir örneklem sağlanmıştır. Anket kişisel bilgiler ve meydanla ilgili sorular olmak üzere iki bölümden oluşmuştur ve elde edilen veriler SPSS istatistiksel çözümleme yazılım programı yardımıyla yorumlanmıştır. Son olarak, meydanın geçerli fiziksel düzenlemesiyle ilgili görüş belirtebilecek 5 uzmanla derinlemesine görüşmeler yapılmıştır. Uzmanlara uzmanlıklarına göre biri oda ve dernek temsilcilerine, diğeri büyükşehir belediyesi temsilcisine olmak üzere iki ayrı soru formu uygulanmış, genel olarak ise meydanın bugünkü durumuyla ilgili değerlendirmeleri ve çözüm önerileriyle ilgili sorular yöneltilmiştir. Sonuçlar yine nitel olarak çözümlenip yorumlanmıştır. Toplum İçin Şehircilik Taksim Cumhuriyet Meydanı: Sosyo-Ekonomik, Biçim, Kullanım Ve Anlam Boyutları Üzerine Bir Alan Araştırması Meriç Kırmızı BULGULARIN TARTIŞILMASI Bu bölümde araştırma verilerinin çözümlenmesiyle elde edilen ana bulgular, meydanın farklı boyutları olan, kullanıcı profili, kullanım, ve anlam ile uzman görüşleri alt başlıkları altında sırayla paylaşılacaktır. Kullanıcı Profili Bu başlık altında ele alınan konular, TCM’nin bugünkü kullanıcılarının kimliği, kullanıcı profilinde zaman içinde gözlenen değişimler, bugünkü meydan kullanıcılarının etkinlikler, vb. aracılığıyla sınıf ayrımlarından uzak, ortak bir paydada buluşup buluşamadıkları, meydanın kozmopolitlik ve kamusallık derecesi gibi konulardır. Bu sayede meydanın bugün en çok kim(ler)e ait olduğu ve yapısal ve dinamik öğeleriyle kimleri barındırıp, kimleriyse dışladığı yanıtlanmaya çalışılmaktadır. 1. Kullanıcı Profilindeki Değişim: İstanbul Kentleşmedi ama Köyleşti Taksim-Beyoğlu’nun kullanıcı profili daha genel toplumsal değişimlerden kaçınılmaz olarak etkilenmiştir. Bölgedeki değişimi görüşmecilerden biri olan devlet memuru “toplumun, dünyanın dokusu da siniyor” diyerek özetlemiştir. Özellikle son 10–15 yılda en başta İstiklal Caddesi olmak üzere bu bölge kültür-sanat ağırlıklı bir yer olmaktan çıkıp, hızla bir tüketim alanına dönüşmüştür. Örneğin, son birkaç yılda Emek, Alkazar sinemaları ve AKM (yenileme adı altında) kapanmış, alışveriş merkezleri örn. Demirören AVM, uluslararası kahve zincirleri ve ayakkabı-giyim markalarının mağazaları ise açılmıştır. Bu yerdeki ve kullanıcı profilindeki hızlı değişim, bugünkü yöneticilerin yönetim süresi dikkate alındığında rastlantısal değildir. Yayınevi çalışanı bir görüşmeci bugünkü yönetim anlayışını “siyasi rant” olarak dile getirmiştir. Bu dönüşümün köklerini ülke genelinde ekonomik liberalleşme siyasetinin benimsendiği 1980’e, geriye doğru izlemek olanaklıdır. Bu daha genel çerçevedeki toplumsal siyasi-ekonomik dönüşümü Eyüp, Beyazıt ve Beyoğlu’nda uzun yıllardır sahaflık yapan bir görüşmeci şöyle dile getirmiştir: “Beyoğlu’na çıktık. Bu bizim için hava basmak. Taksim’de şöyle bir tur attık… demek (statü) yükseltirdi. 80’lere kadar, 80’den sonra iş zıvıttı. Turgut Özal döneminden sonra. Geldi yıkılmaması gereken şeyleri yıktı. Lahmacunla viski devri başladı.” Kullanıcı profilindeki değişime dikkat çekerek vurgulanmak istenen, Taksim çevresinde gitgide belirginleşen bir tüketici kimliği ve tüketim kültürüdür. Liberal ekonomik siyasetin öncesinde de göçün etkisiyle İstanbul’un ve bu bölgenin kullanıcı profili yine değişikliğe uğramıştır. Birkaç görüşmeci Anadolu’dan 50’lerden sonra başlayan göçün sonucunda kente gelen insanlar kente uyum sağlamadıkları, geldikleri yerde nasıl yaşıyorlarsa İstanbul’da da aynı şekilde yaşadıkları için “kentin köyleştiği” savını ortaya atmıştır. Bu görüşe göre Anadolu’dan gelenler “İstanbul kültürü”ne ait insanların yerine geçmiş, bunun sonucunda da “şehirde yaşamanın kanunları” (sahaf) delinmiştir. Klasik Toplum İçin Şehircilik Taksim Cumhuriyet Meydanı: Sosyo-Ekonomik, Biçim, Kullanım Ve Anlam Boyutları Üzerine Bir Alan Araştırması Meriç Kırmızı olarak, Haydarpaşa’dan İstanbul’a giriş yapan göçmen kimliği ve kültürünün karşısına kimi görüşmeciler “İstanbul kültürü” dedikleri bir başka kimliği koymaktadırlar. İstanbul kültürü, İstiklal’e Pera dendiği ve burada ağırlıklı “tatlı su Frenkleri” denilen Lövantenlerin yaşadığı ‘50 öncesi döneme gönderme yapmaktadır. Bu kültüre özlem duyan kimi görüşmeciler, bu dönemi bugünden daha uygar olarak anmaktadırlar. O döneme gençliğinde tanık olmuş sahaf ‘İstanbul kültürü’nü şöyle anlatmaktadır: 30’lu-40’lı yıllardaki fotoğraflara baktığımız zaman işin gerçek manada boyutunu görüyorsunuz. Bir adet kravatsız insan göremezsin meyhane dâhil, pavyonunda dâhil. Süper Grand tuvalet hepsi. Kimse kimseye giremezsin filan diye bir olay yok ama şimdi sen o Lövanten bayanın yanında gezemiyorsun. Yıkılıyorsun, kayboluyorsun, uçup gidiyorsun yani. Sıfırlıyorsun, o elbise kıyafet, stil sende yok. Ulan diyorsun, ben burada ı-ıh. Utanıyorsun, sıkılıyorsun, kıyı köşe kaçıyorsun, fare gibi giriyorsun bir yere. Biz Çiçek Pasajı’nda büyük dükkânlar vardı, oralarda pek oturamazdık. Görüşmecilere göre bu bölgeyi zamanla terk etmek zorunda kalmış bir başka kimlik ve kültür olarak, daha önce hanlarda atölyeleri olan sanatçılar ve yine bu çevrede sıkça rastlanabilecek aydın kesim gösterilmektedir. Devlet memuru bir görüşmeci hanım bölgedeki bu genel kültürel gerilemeyle ilgili şu gözlemini dile getirmektedir: Yani ben ‘79’da işe başladığımda sonucunda Narmanlı yurdunda Aliye Berger kalıyordu, işte Orhan Peker’in atölyesi oradaydı, Bedri Rahmi’nin atölyesi oradaydı. E, bugün o atölyelerde patatesçi, cep telefonu kartı satan insanlar var. Bu kentin kültürel hayatına katkıda bulunan insanlar da buralardan ellerini, ayaklarını çektiler. İnsanlardaki dönüşümle yerdeki dönüşüm birlikte yaşanmıştır. Vakko’nun İstiklal’deki mağazasını kapatması, yerdeki dönüşüme sıkça verilen bir örnektir. Devlet memuru, “Bu sokaktan Vakko giderken ben üzüldüm. Niye üzüldüm? Çünkü buranın mührüydü. Onun burada olması, Beyoğlu Beyoğlu dedirten bir şeydi,” derken kullanıcı profilindeki değişikliğinin yerin kimliğine olan etkisinin de altını çizmektedir. Sahaf ise bu gidişin tetikleyicisini araştırmaktadır: “Galatasaray’da lahmacuncu dükkânı açıldı, ne yaptı Vakko, kaçtı buradan. Kaçtı, gitti, mecbur kaldı.” Egemen insan profiliyle birlikte değişen yalnızca dükkân ya da atölyeler gibi işyerleri değildir, eğlence anlayışı ve eğlence yerleri de bu değişimden etkilenmiştir. Örneğin devlet memuru çocukluğunda tanık olduğu gazino kültürünü anlatırken, “Şarkıcıların çıktığı, yemekli, birtakım valsların, dansların yapıldığı, şimdiki gibi göbek atılıp da çiftetelli oynanmadığı o tarz bir eğlenceydi,” demektedir. Bu sanat, giyim-kuşam, eğlence anlayışlarındaki değişim hep birlikte düşünülürse hepsinde ortak nokta bölgenin, yerini tüketim kültürüne bırakan, kültürel kimliğinde gözlenen değişimdir. Toplum İçin Şehircilik Taksim Cumhuriyet Meydanı: Sosyo-Ekonomik, Biçim, Kullanım Ve Anlam Boyutları Üzerine Bir Alan Araştırması Meriç Kırmızı 2. Ortak Paydada Buluşma: Hepsinin Bir Araya Gelip Cem Olması Mümkün Değil Zaten Görüşme sorularından biri, değişik kullanıcılar arasında TCM’de oluşan birlikteliğin derecesini, yani meydanda kullanıcılar arasında bir sinerji ya da ortak bir aidiyet, ortak bir kimlik duygusunun oluşup oluşmadığını araştırmaktadır. Ortak bir kimlik ya da aidiyet nitelemesini soyut bulan görüşmecilere soru ikinci bir kez, değişik sosyo-ekonomik konuma sahip insanların meydanda bir araya gelip gelemedikleri biçiminde yeniden yöneltilmiştir. Görüşmecilerden bir bölümü meydan kullanıcılarının yalnızca “gelip geçici kalabalık” olduğunu düşünmektedir. Bu görüşmecilerden bir öğretim üyesi, Carr vd.’nin (1992) “rastlantısal kullanıcılar” (incidental users) olarak tanımladığı bir grup kamusal alan kullanıcısını, “birlikte ama beraber değil” sözleriyle dile getirmiştir. Bunda birkaç yıllık metronun İstanbul’un değişik toplumsal kesimlerin yaşadığı semtlerinden insanları Taksim’e taşımasının etkisi olduğunu gözlemlemiştir. Öğretim üyesine göre, “Burada gelip geçici kalabalık. Hep İstiklal’e gelenler, Beyoğlu’na gelenler, Beyoğlu’ndan çıkanlar, Sıraselviler’e gelenler, Sıraselviler’den çıkanlar, finikülere binenler filan. Burası bir hub. Burası İstanbul’un hub’ı”dır. Benzer bir biçimde, sahaf da “anlık, manyak bir yer” diye nitelediği TCM’de değişik sosyal konumlardan insanların bir ortak paydada buluşmasının olanaklı olmadığını söylemektedir, çünkü: Yok, o çok kozmopolit bir olay. Şimdi bir grup geliyor, kendi kafalarına göre takılıyor. Bir grup geliyor, ayrı bir yerde toplanıyor. Bir grup geliyor, başka bir yere. Hepsinin ayrı toplanma yerleri var. Hepsinin bir araya gelip cem olması mümkün değil zaten. Çünkü o kadar değişik gruplardaki insanların bir ortak paydada birleşmesi mümkün değil. Bu meydanda tek kimlikte “buluşamama” durumuna görüşmeciler çeşitli açıklamalar getirmektedirler. Beyoğlu’nda tanınmış bir yayınevinin çalışanına göre her ne kadar TCM değişik insanların bir arada bulunabildiği bir “pota” ise de, bu birbirinden ayrı özellikteki insanlar birbirleriyle kaynaşamamaktadırlar; onları zaman zaman TCM’de bir araya getiren olaylar yalnızca futbol kutlamaları, konserler gibi “popüler kültür” öğeleridir, yani yüzeysel kalmaktadır. Üstelik, yayınevi çalışanına göre TCM’nin geçmişten gelen siyasi anlamlarından ötürü, birleştirici olmanın tersine “ayırıcı” özelliği bile vardır. Bu siyasi ayrışmışlık, efemera koleksiyoncusuna göre ise meydandan çok toplumun kendisinden kaynaklanan bir durumdur: “Siyasi birliktelik yerine ayrışmış bir toplumuz, meydan buluşturamaz.” Efemera koleksiyoncusu bu nedenle meydanın bir buluşma yeri olarak en çok bireyleri ya da grupları buluşturabileceğini düşünmektedir. Beyoğlu’nda eski bir lokantada çalışan genç kadın garsona göre değişik sınıflardan insanların meydanda buluşamamasının bir başka nedeni de insanlardaki güvenlik kaygısıdır. Bu bakış açısına göre insanlar ancak “iyi bir şey olduğu zaman”, öğretim üyesinin bahsettiği türden bir beraberliği yakalayabilmektedirler. Toplum İçin Şehircilik Taksim Cumhuriyet Meydanı: Sosyo-Ekonomik, Biçim, Kullanım Ve Anlam Boyutları Üzerine Bir Alan Araştırması Meriç Kırmızı Bu noktada bir paradoksa dikkat çekmek gerekirse, tüm bu meydanda ortak paydada buluşamama gerekçelerine karşın çoğu görüşmeci TCM’yi bir buluşma noktası olarak görmektedir. Hatta bu anlayış “Taksim’de buluşalım” sözüyle neredeyse sloganlaşmıştır. Bu paradoksun açıklaması Taksim’de kimlerin, ne sayıda, nasıl buluştukları sorusunun yanıtında yatmaktadır. İnsanlar TCM’yi buluşma noktası işleviyle anarken kastettikleri buluşma daha çok tanıdıkları insanlarla kişisel buluşmalarıdır, yabancılarla ve topluca bir buluşma değil. Yine de meydanda toplulukları bir dereceye kadar buluşturan kimi etkinliklere, görüşmeciler konserleri, resmi tören ve anmaları, futbol ya da yılbaşı kutlamalarını –her ne kadar sonuncusu cinsel taciz olaylarıyla lekelense de—ve AKM açıkken burada haftalık düzenli verilen konserleri örnek göstermektedirler. 3. Kimin Meydanı, Kimin Değil: 10’da Arkadaşıyla Taksim’e Çıkıp da İki Tek Atmak Dünyasında Yok Öyle Bir Şey TCM’de sağlanan birliktelik düzeyinin yanı sıra diğer önemli bir sosyolojik soru da TCM’nin kabullenilen ‘sahipleri’ ve istenmeyenleri ya da dışlananları ile ilgilidir. Böylesi bir çözümleme sayesinde aynı zamanda görünürdeki tüm iyi niyetimize karşın, hepimizin içindeki ‘faşizme’ ışık tutmak da olanaklı olmaktadır. Kimi görüşmeciler TCM’nin onaylanan kullanıcısının gençler olduğunu düşünmektedirler, çünkü meydanın anlamını daha çok, eğlence yüzüne odaklandıkları İstiklal Caddesi’yle birlikte değerlendirmektedirler. Örneğin, uzun yıllardır burada çalışan çamaşır dükkânı sahibi eğlencenin ve sinemaların en çok bulunduğu yer olduğu için, Taksim’in en çok öğrencileri ve sonra da turistleri buluşturduğunu ileri sürmektedir. Ona göre bu yer orta yaş kesimine çok seslenmemektedir. Benzer biçimde, tramvay şefi, kabul edilen ya da benimsenen kullanıcı profilini şöyle tanımlamaktadır: “Öğrenci, özellikle üniversite; biraz daha sosyal hayatın içinde olan, akşam bir arkadaşıyla bir yerde yemek yeme ihtiyacı duyan veya küçük eğlence hesapları yapabilen grupların ilgi alanı.” Tramvay şefine göre yerin kendisi bunun dışında kalan grupları dışlamaz, ancak yaşam koşulları öyle bir dayatır ki örneğin, fabrika işçisi olan babasının, “10’da arkadaşıyla Taksim’e çıkıp da iki tek atmak dünyasında yok”tur. TCM’yi gençlikle ve dinamizmle özdeşleştiren başka bir görüşmeci de piyano öğretmenidir; ona göre buraya yakışmayacak kullanıcı profili ve kullanım türü ise her türlü gerici kullanım ve etkinliklerdir. Meydan kimin değil sorusunun yanıtı görüşmecilerin belirli toplumsal kesimleri dışlayan, hor gören yorumlarından çıkarılmaya çalışılmıştır. Bu dışlanan gruplardan birini daha önce bahsedilen Anadolu’dan göçle gelmiş insanlar oluşturmaktadır. Örneğin, “Ben de Anadoluluyum, ama affedersin Anadolulular geldiler buraya doldular, aynı Anadolu’da nasıl bir hayat geçirirse burada da aynı hayatı geçiriyorlar. Medeni bir şey kalmadı” (ayakkabıcı). Bu biçimde etiketlenen diğer bir topluluk da Tarlabaşı’nda yaşayan kesimdir. Örneğin, TCM’nin devasa bir kültür vadisi olmasını isteyen korseciye gore, “Tarlabaşı’nda bir sürü mezbele yer var, yıkın orayı istediğiniz gibi otel yapın. Meydanda hayır. Hatta meydanda trafik de olmaması lazım”dır. Bu Toplum İçin Şehircilik Taksim Cumhuriyet Meydanı: Sosyo-Ekonomik, Biçim, Kullanım Ve Anlam Boyutları Üzerine Bir Alan Araştırması Meriç Kırmızı yorumlardaki dışlayıcılığın yanı sıra, üç görüşmeci de meydanın yapısal anlamda bir dışlayıcılığı olduğunu düşünmektedir. Buna gerekçe olarak ise AKM’nin açık olduğu zamanlarda orada sergilenen etkinliklerin salt küçük, seçkin bir toplumsal kesimi hedeflemesini göstermektedirler. Vizecilik yapan emekli öğretmene göre, “AKM var, hiçbir işe yaramadı, yaptılar ama orada bir etkinlik, ben öğretmenim, böyle şeyleri de severim, otuz kırk senedir buradayım, iki defa girmişimdir içine. Yok, benim ilgimi çeken bir etkinlik yok. Ya çok klasik şeyler getiriyorlar, fazla klasik. Yani halktan kopuk şeyler.” Benzer biçimde mimara göre, AKM’nin kapısından geçen sıradan bir yurttaş buranın benimle hiç ilgisi yok diye düşünmekte ve kendini İstiklal’deki ticari bir yere daha yakın hissetmektedir. Bu yaklaşımlar, son yıllarda Türkiye Cumhuriyeti’ne ve devrimlerine yöneltilen, liberal görüşteki insanlar arasında özellikle yaygın olan, “elitizm” eleştirisinin bir örneği olarak yorumlanabilir. 4. Sennett’in İzinden Kozmopolitlik ve Düşmanlığın Bir Aradalığı: Bakın Diyorum, O Üçüncü Cinslerin, Fahişelerin En Bol Olduğu Yerde Çalışıyorum Kimi görüşmecilerin iktidar söylemini yeniden üretmelerini ve bunun sonucunda yerin Ötekilerine karşı konuşmalarında açığa çıkan ayrımcı ses tonunu göz önünde bulundurduğumuzda, aynı zamanda Taksim’in kozmopolitliğinden, İstanbul’un metropol oluşundan ve çevredeki kahvelerde çaylarını yudumlarken camın dışarısındaki insan çeşitliliğini izlemekten ne denli keyif aldıklarından bahsetmelerini duymak daha şaşırtıcı olmaktadır. İstanbul’un kozmopolitliğiyle ilgili, senarist Hüseyin Karabey bir röportajında, “Bizde mezelerin bile kimin olduğunu karıştırıyorsunuz; istemesek de kozmopilitiz,” demektedir. Bu çalışmanın görüşmecileri de Taksim’in kozmopolitliği konusunda aynı düşüncede buluşuyor gibi görünmekteyse de, hepsi bu kozmopolitlik durumuna değişik açılardan bakmaktadır. Kimi görüşmeciye göre yerin kozmopolitliği, “burada olay çıkarmak için ufacık bir fitile” bakmasına yol açarken, bu kozmopolit nitelik diğerleri için bir keyif unsuru ya da moral yükseltici bir durum olarak olumlu değerlendirilmektedir. Yine bir başka görüşmeci sahaf için, Taksim’in kozmopolitliği insanların ortak bir kimlikte buluşması önünde bir engel oluşturmaktadır. Benim araştırma sırasındaki kişisel gözlemim de –bir görüşmecimin biraz ötemizden geçen gösterişli, sarışın bir kadının giyimine bakıp yanımda kahkahalara boğulması; anket uyguladığım eşcinsel bir kuaförün çevresini bir anda erkek çocukların sarması ya da görüşmecilerin bilinçli ya da bilinçsiz sözcük seçimleri örn. “Bakın diyorum o üçüncü cinslerin, fahişelerin en bol olduğu yerde çalışıyorum”-- bu son yorumu haklı çıkarmaktadır. Kozmopolitlik ve düşmanca tavırların bu bir arada var olması Sennett’in (1994) Ten ve Taş’ın son bölümünde New York’un Village semti için ileri sürdüğü kayıtsızlık ve farklılığın eşzamanlı olarak bir arada var olabileceğiyle ilgili savı ile koşutluk göstermektedir. Sennett’e göre salt çeşitlilik insanların etkileşimde bulunmalarını desteklemez. Sennett’in betimlediği modern metropollerin bu açmazı, bu çalışmadaki görüşmecilerinin salt “izleyici” konumlarının da bir açıklaması gibidir. Sennett ek olarak, modern yaşamda Toplum İçin Şehircilik Taksim Cumhuriyet Meydanı: Sosyo-Ekonomik, Biçim, Kullanım Ve Anlam Boyutları Üzerine Bir Alan Araştırması Meriç Kırmızı insanların çevrelerine sınıflandırıcı bir bakışla (categorizing look) baktıklarını ve hatta birbirlerine dokunmaktan korktuklarını söylemektedir. O halde kozmopolitlikle düşmanca tavırların birlikteliği çalışmanın temelinde yatan, TCM’nin insanları ortak bir paydada buluşturup buluşturamadığıyla ilgili sorunun yanıtının, yerin kozmopolit kimliğinde aranamayacağını göstermektedir. 5. Kültürel Tüketim Yerinden Tüketim Yerine: E, Bugün o Atölyelerde Patatesçi, Cep Telefonu Kartı Satan İnsanlar Var TCM’nin kozmopolit kimliğini tartıştıktan sonar, kozmopolitlik ve düşmanca tavırların birlikteliğini biraz daha aydınlatmak için, Zizek’in (2010), kozmopolitliğin etkisine açıklık olarak düşünebileceğimiz, çokkültürlülükle ilgili bir makalesine kısaca değineceğim. Öncelikle, Zizek çokkültürlülüğü küresel kapitalizmin ideal ideolojisi olarak tanımlamakta ve çokkültürlülükle Batılı kültürel emperyalizm ve hatta ırkçılık arasında paralellikler kurmaktadır. Zizek’e göre çokkültürlülük ters çevrilmiş ya da mesafeli bir tür ırkçılıktır, çünkü Ötekini içe dönük, otantik bir topluluk olarak düşünüp, onun kimliğine saygı duyarken, aynı zamanda kendi ayrıcalıklı evrensel kimliği sayesinde araya bir mesafe koyar. Buradan yola çıkarak, insanların “farklılığına” saygı göstermeye ve buna açıklığa odaklanan kozmopolitlik ve çokkültürlülüğün, insanları hem fiziksel hem de duygusal anlamda buluşturmaktan uzak olduklarını ve bu nedenle Sennett’in (1994) arayışında olduğu, insanlara kemiklerine kadar yurttaşlık kültürünü hissettirecek aidiyetler olmadıklarını düşünüyorum. Ek olarak, Zizek makalesinde çokkültürlülüğün gerçek doğasını açığa çıkarmaktadır. Buna gore, bugün kendisini görünüşte tam tersi gibi dayatan çokkültürlülük, gerçekte kapitalizmin evrensel dünya düzeni olarak büyük çaptaki varlığıdır. Bu yaklaşımı sürdürerek, bu çalışmada görüşmecilerin kozmopolitlik olarak dile getirdikleri, TCM’deki insan çeşitliliğinin özünde, tüketici ortak kimliğinde buluşmuş bir homojenleştirme olduğu düşünülebilir. Çalışmanın temelinde yatan TCM kullanıcıların ortak bir kimlikte buluşup buluşamadıkları sorusunun yanıtı da öyleyse yurttaşlıkla ilgili, sınıfsal, ya da (çok)kültürel bir ortak payda yerine tüketicilik, tüketici kültürü ve bunun konformizminin bugünkü meydan kullanıcılarının en geniş kesişim kümesi olabileceğidir. Görüşmecilerin kimi yorumları bu tüketici ortak kimliği savını desteklemektedir. Örneğin, yayınevi çalışanının “Oraya gitmenin, oradaki birlikteliğin altının çok dolu olmadığını düşünüyorum. Popüler kültür yani, aslına bakarsanız,” sözünde ya da devlet memurunun TCM’nin bugünkü anlamına ilişkin olarak, “Şu anki kullanılanı buluşma adresi olarak önemli. Keyif çıkarmak için önemli veya birtakım şeyleri tüketmek için önemli,” saptamasında olduğu gibi. Bu saptamalara karşın saha anketi verilerine baktığımızda, 71 görüşmeciden yalnız 9’u bugünkü meydanın atmosferinde tüketimin ağır bastığını düşünmektedir. Bunun çeşitli açıklamaları olabilir. Birincisi, tek başına meydanın üzerinde, İstiklal Caddesi’yle karşılaştırıldığında, çok sayıda tüketim yeri bulunmaması insanların Toplum İçin Şehircilik Taksim Cumhuriyet Meydanı: Sosyo-Ekonomik, Biçim, Kullanım Ve Anlam Boyutları Üzerine Bir Alan Araştırması Meriç Kırmızı meydan ve tüketimi kolayca ilişkilendirememesine neden olmuş olabilir. Ancak bu açıklamamanın geçerli olması için meydanın baskın özelliklerinden olan ulaşım merkezi ve turistik niteliklerinin içerdikleri tüketim boyutunun göz ardı edilmesi durumu söz konusudur. Diğer bir açıklama ise insanların kendilerini konformist bir tüketici olarak görmemeleriyle –bunun yerine örneğin kozmopolit görmeleriyle-- ilgili bir yanlış bilinç ya da bilinçsizlik durumu olabilir. Meydanın kullanıcı profili boyutuyla ilgili son olarak, anket katılımcılarının yaş, cinsiyet, meslek, iş, doğum yeri, yaşadıkları semt, aylık gelir gibi kişisel bilgileri ışığında meydanda bulunan insan çeşitliliğine baktığımızda en azından şunu söylemek yanlış olmaz: Meydan kendi başına belli toplumsal grupları burayı çeşitli amaçlarla kullanmaktan alıkoymamaktadır. Daha çok meydanın biçimsel düzenlemesindeki eksiklikler ya da yönetim anlayışı, buranın az kullanılmasına ya da siyasi etkinlik gibi birtakım etkinliklere kapatılmasına neden olabilmektedir. Yoksa Taksim-Beyoğlu İstanbul’da değişik sosyo-ekonomik konumlardan insanların bir arada bulunabildiği belli başlı kentsel alanlardan biri olma özelliğini korumaktadır. Meydanın Kullanımı Bu bölümde sahadan elde edilen verilere dayanarak TCM’nin geçmiş ve bugünkü kullanımları ile gelecekte istenilen, ideal kullanımı incelenmektedir. Kullanım arttıkça ve kullanım türüne gore, meydanın anlamının da değişeceği varsayılmaktadır. Kullanımı ise, meydanın biçiminin ve biçimin arkasında yatan yönetim anlayışının etkileyeceği düşünülmektedir. Bu varsayımları denemek için öncelikle meydanın kullanımı detaylı olarak ele alınacaktır. 1. Geçmiş Kullanımı Tüm görüşmeciler TCM’yi geçmişte kullanmamışlarsa da kullananlar arasında siyasi kullanım öne çıkmaktadır. Geçmişte meydanı siyasi toplanma ve gösteri amacıyla kullanan insanlar bugün üç grupta toplanabilir. Birincisi meydanı geçmişte siyasi amaçla kullanmış olup, bugün de zaman zaman bu amaçla kullanan insanlardan oluşan gruptur. Bu gruba geçmişte burada çeşitli mitinglere katılmış sanatçı örnek verilebilir. Bu nedenle meydanın kullanımı denildiğinde sanatçının aklına ilk olarak siyasi kullanım, yani mitingler gelmektedir ve bu da meydanın onun için anlamını büyük ölçüde belirlemektedir: “Yani bir toplanma yeriydi meydan. Meydan bir buluşma, toplanma yeriydi.” Geçmişte meydanı siyasi amaçla kullanmış olan ikinci grup, 1977 1 Mayısı’ndan sonra artık meydanda herhangi bir siyasi toplantıya katılmayan görüşmecilerden oluşmaktadır. Bu olaydaki trajedi olayın doğrudan tanıkları olan bu görüşmecileri bir sarsıntı (travma) gibi derinden etkilemiş ve meydanı siyasi kullanımlarına son vermiştir. Bu ikinci gruba çamaşırcı ve öğretim üyesi örnek gösterilebilir. Meydanı bugün metroyu kullanmak, arabasını park etmek ya da yılda bir de sahaflar festivali için kullanan öğretim üyesi, geçmişteki meydanı siyasi amaçlı kullanımıyla ilgili şu açıklamayı yapmaktadır: Toplum İçin Şehircilik Taksim Cumhuriyet Meydanı: Sosyo-Ekonomik, Biçim, Kullanım Ve Anlam Boyutları Üzerine Bir Alan Araştırması Meriç Kırmızı Kalabalık toplantılar için kullanmıyorum; eskiden kullanıyordum. Yani mesela 1977’ye kadar olan süre içinde oradaki şeylere katıldım ben, 1 Mayıs toplantılarına filan katıldım. Fakat 1977’den sonra katılmadım ölümlü bir yıldönümüydü o. Ben de zor kurtuldum, onun için bir daha kullanmadım. Kimi durumlarda bu siyasi kullanımdan kendini geri çekmenin sonu –ki Bourdieu (1986) bu apolitikleşmeyi toplumu dönüştürmeyle ilgili düş kırıklıklarının sonucunda gelişen bir boşvermişlik ve kendi içine dönme olarak açıklamaktadır—meydanın bugün siyasi kullanımını reddetmeye kadar varmaktadır. Meydanı geçmişte siyasi amaçlı kullanan son grup ise siyasete bir gençlik etkinliği gözüyle bakan –“Biz de genç olduk oralarda” (çamaşırcı)-- ya da dünyanın değişmesiyle düş kırıklıkları artıp, güveni azalan görüşmecilerden oluşmaktadır. Siyasi görüşünü korusa bile coşkusunu koruyamayan devlet memuru bugünkü mitinglerle ilgili şöyle demektedir: “Yani yine Taksim Meydanı’nda bir toplantı olduğunda katıldığımda o coşkuyu, içimdeki beni yükseltecek olan duyguyu alamıyorum. Yani tabi, toplumun, dünyanın dokusu da siniyor.” Siyasi toplantılardaki bu coşku eksikliğini yaşayan bir tek devlet memuru değildir; kendi katıldığım 2010 1 Mayısı’nda toplanmış olmak için toplanmak havasını katılımcı-gözlemci olarak ben de sezdim ve bu durumun devlet memurunun dünyanın ve toplumun değişen dokusuyla ilgili olduğu yorumuna katılıyorum. Anket kullanıcılarına baktığımızda, 71 kişiden 28’i meydanı geçmişte siyasi amaçla kullanmıştır. Yine 31’I, resmi tören ve anma amacıyla geçmişte meydanı kullanmıştır. Geçmişte siyasi amaçlı kullanımı dışında TCM kimi görüşmeciler için aynı zamanda bir “çocukluk yeri”dir (childhood space); öyle ki yerin kimliğiyle kendi kimlikleri birlikte gelişmiştir. Buna en güzel örneklerden biri çocukluğunda, sokakta gazete ve dergi satan babasına destek olmak için arada futbol da oynadığı meydan ve çevresinde gazete satmış olan kırtasiyecidir. Yani TCM kırtasiyeci için çocukluk yıllarında hem iş yeri, hem de bir oyun yeri (place of ludens) olmuştur. Bu nedenle kendisi için geçmiş durumunda çok anlamlı olan bu yer için, “Hani köyümüz gibi bir şeydir, diyelim,” diyebilmektedir. Bu türden, kişinin kimliğini etkileyecek denli önemli geçmiş kullanımlar dışında, kimi görüşmeciler de meydanla geçmişteki ilişkileriyle ilgili fotoğraf karesi gibi gözlerinde canlanan birtakım anılara sahiptirler. Örneğin korseci Beyoğlu’nda olan okuluyla birlikte 23 Nisan’larda Cumhuriyet Anıtı’na gittiklerini anımsamaktadır. Ya da devlet memuru, anne-babasıyla burada ilk kez gazinoya ya da operaya gidişini bizimle paylaşmaktadır. Yine tünel çalışanı, yabancı tebalı komşu çocuklarıyla birlikte bu çevrede sokakta oynamalarını, onlarla meydanda 29 Ekim’i kutlamalarını, Abdullah lokantası, Pera Palas gibi yerlere gelen resmi konuklarla ilgili tanıklıklarını anlatmaktadır. Konservatuar mezunu piyano öğretmeni ise her Cumartesi arkadaşlarıyla geldiği AKM’nin Cumartesi konserlerini olumlu duygularla anmaktadır. Toplum İçin Şehircilik Taksim Cumhuriyet Meydanı: Sosyo-Ekonomik, Biçim, Kullanım Ve Anlam Boyutları Üzerine Bir Alan Araştırması Meriç Kırmızı 2. Bugünkü Kullanımı Meydanın görüşmeciler arasında ağır basan geçmiş kullanımı siyasi toplantılar ise bugün ağır basan kullanımı da ulaşımdır. Meydanda bu geçiş işlevinin ön plana çıkması, TCM’yi Webb’in resmettiği canlı meydan yaşantısından uzaklaştırmaktadır. Her ne kadar bu resmin bir unsuru olan insan çeşitliliği TCM’nin var olan özellikleri arasında yer alsa da, meydan insanları kent yaşamına katacak etkinlikler ve bu etkinlikleri olanaklı kılacak fiziksel tasarım yönlerinden eksiktir. Meydanı bugün kullanan insan topluluğu iki ana grupta incelenebilir. Birinci grupta meydanı başta ulaşım ya da çalışma olmak üzere tekil bir amaç için ağırlıklı olarak kullananlar yer almaktadır. İkinci grupta ise meydanı kullanım amaçları yalnız oradan geçmekle sınırlı olan insanlar vardır. Birçok görüşmeci meydanı bugünkü kullanımlarıyla ilgili soruya, “Meydanda ne var ki?” dercesine şaşkınlıkla yanıt vermişlerdir. Meydanı ağırlıklı olarak tek bir amaç için kullanan gruba Beyoğlu Sahaf Festivali için meydanı kullandıklarını belirten efemera koleksiyoncusu ile öğretim üyesi örnek gösterilebilir. İlki bu festivalde stant açıp çalışırken, ikincisi kültürel etkinliklerden hoşlanan bir ziyaretçi rolündedir. İkisini ortak bir ilgide buluşturan sahaf festivali etkinliği dışında bu iki görüşmeci meydanın kullanımıyla ilgili iyimserlik-kötümserlik dereceleri bakımından birbirlerinden ayrılmaktadırlar. Koleksiyoner, meydanın geçerli kullanımıyla ilgili daha olumlu görüş bildirmektedir: Bir sürü etkinlik zaten yapılıyor. Belediye’nin katkısıyla sahaf ve el sanatları festivalleri Gezi Parkı’nda yapıldı. Bunlar meydanı çok renklendirici. Birçok konserler yapılıyor, sahneler kuruyorlar. Su sarnıçları nefis bir restoreyle düzenlendi, çok nefis sergiler yapılıyor. Devlet, belediye, özel kurumlar, sivil toplum çeşitli etkinliklerle orayı kullanıyor. Sanatçı meydanı bugün de yalnız siyasi toplantılar amacıyla kullandığını belirtmektedir: “Yani bir toplanma yeri olarak kullanıyoruz. Onun dışında işimiz olmuyor.” Meydanın bugün siyasi amaçlı kullanılmasıyla ilgili düşüncesini sorduğumda soruma şu gerekçeyle tepki göstermiştir: Tabi yapılmalı, yani insanlar nerede yapmak istiyorsa orada yapmalıdır. Buna, zaten soruyu böyle sormana da karşı çıkarım: Orada yapılmalı mı? Nerede istiyorsa insanlar orada toplaşabilmelidir. Orada yapmamalılar diye bir düşünce tabi iktidarın her türlü toplantıyı engelleme amaçlı düşüncesi, arkasında bu yatıyor. Görüştüğüm bölge esnafının genelde meydanın siyasi kullanımından rahatsızlık duyduğunu söyleyerek sorumu açıklamaya çalıştığımda da bana şu sözlerle karşılık vermiştir: “Esnaf bütün dünyada tutucudur, gericidir. Milliyetçiliğin, ırkçılığın şeyidir belkemiğidir, dayanağıdır esnaf her zaman.” Burada en son katıldığı siyasi siyasal içerikli toplantı Hrant Dink’in öldürülmesinden sonraki protestodur. Siyasi toplantıların TCM’de yapılmasını bir ölçüde buradaki anıtın varlığıyla açıklamaktadır, çünkü insanlar Toplum İçin Şehircilik Taksim Cumhuriyet Meydanı: Sosyo-Ekonomik, Biçim, Kullanım Ve Anlam Boyutları Üzerine Bir Alan Araştırması Meriç Kırmızı sorunlarının kaynağı olan kurumları simgesel anlamda Cumhuriyet Anıtı’ndaki Atatürk’e şikâyet etmektedirler. Ancak bugün bu kendiliğinden siyasi kullanımın önünde meydanda sürekli yer alan polis engel oluşturmaktadır: “Herkes biliyor ki yani toplaşıp da oradaki Atatürk heykeline gitmeye kalkarsa polisler hücum etmek için bekliyor.” Meydanın bu ağırlıklı tek amaçlı kullanımlarından bir diğeri de meydan ya da çevresinde çalışmadır ki bu öteki keyfi kullanımların tersine zorunlu bir kullanımdır örn. “Zorunlu olarak, tramvay deposu burada olduğu için, biz de tramvayla uğraştığımız için buradayız” (tramvay şefi). Bu zorunlu kullanım sonucunda burada çalışan görüşmeciler meydan, buradaki insanlar ve olaylarla ilgili neredeyse bir tür sokak bilgeliğine (street wisdom) erişmektedirler örn. “Bütün grupların şeyleri vardır, şöyle yani Kim? Falanca. Oradan olay çıkmaz derim” (tramvay şefi). Meydanı bugün kullananlardan ikinci grupta yer alanların kullanımları belirli bir amaç için olmaktan çok rastlantısal kullanımlardır. Bu rastlantısal kullanımlara arada bir burada birileriyle buluşmak, yakın çevredeki hızlı yemek yerlerinde örn. ıslak hamburgerciler karın doyurmak ya da görüşmecilerden öğretim üyesi, psikolojik danışman ve garsonun dile getirdikleri, insanları izlemek (ya da korsecinin söylediği gibi kurulan ekranda milli maçı izlemek) örnek verilebilir. Bu sürekliliği olmayan, rastlantısal kullanımların meydanı bir geçiş yeri (place of transition) olmaya daha da yaklaştırdığı düşünülebilir. Öte yandan, meydanın bugün bir de resmi kurumlarca kullanılması söz konusudur. Hatta yayınevi çalışanına ve mimara göre resmi kullanıcılar, kullanım miktarı bakımından sivil kullanıcıların önüne geçmektedir. Yayınevi çalışanı buna Gezi Parkı’nın sık sık belediyenin birtakım etkinlikleri için kullanılmasını örnek göstermektedir. Bu belediye etkinliklerinin ortak bir özelliği etkinliklerin konusu ve nesnesinin genellikle geleneksel ve Osmanlı’ya ait olmasıdır, el sanatları fuarındaki gibi. Meydanda yönetimsel anlamda, modern yaşam stiline sahip insanların deneyimlerinin önünün kesilmesi kullanıcıların dikkatinden kaçmamaktadır. Örneğin, kendileri için gençlik, özgürlük ve eğlence çağrışımları olan meydanda Ramazan ayı boyunca çadırlar kurulmasını görüşmeciler meydanın genel havasına aykırı bulmaktadırlar, çünkü eczane kalfasının da dile getirdiği gibi eğlence ile dinsel bir gereğin yerlerinin ayrı olması gerekmektedir. Kimi görüşmeciler bu türden geleneksel kullanımların “kenti köyleştirme” gibi yerin anlamında bir gerilemeye de yol açtığını ileri sürmektedirler. Yine görüşmecilerin yorumlarına dayanarak, resmi kullanım için görüntü ve gerçeklik arasındaki bir ayrılıktan söz edilebilir. Örneğin devlet memuruna göre, sahaf festivali gibi görünen bir etkinlik gerçekte insanlara tost, çay ve nargile satmanın bir yöntemi olabilmektedir. Meydanın güncel kullanımıyla ilgili son olarak anket verilerine göz atarsak, 71 kişiden 58’i meydanı bugün birileriyle buluşmak için, 49’u ulaşım amacıyla, 44’ü eğlenme ve dinlenme amacıyla, 43’ü kültür sanat ve bilimsel etkinlik için, 29’u alışveriş için, 26’sı resmi törenlerde, 22’si iş nedeniyle, 17’si de siyasi amaçlı Toplum İçin Şehircilik Taksim Cumhuriyet Meydanı: Sosyo-Ekonomik, Biçim, Kullanım Ve Anlam Boyutları Üzerine Bir Alan Araştırması Meriç Kırmızı kullanmaktadır. Meydanı en çok ne için kullandıkları sorusuna anket katılımcılarının ilk üç yanıtı ulaşım, eğlence-dinlenme ve ya buluşma ya da kültür-sanat etkinlikleridir. Bu verilere göre geçmiş kullanımlarla karşılaştırıldığında, meydanda siyasi kullanım, resmi tören ve anmalar için kullanım ve kültür sanat amaçlı kullanımda azalma görülürken, eğlence için kullanım ise aynı düzeyde kalmıştır. 3. İdeal ya da Beklenen Kullanımı Görüşmecilere TCM’yi geçmiş ve bugünkü kullanımlarına ek olarak meydanın ideal ya da gelecekte görmeyi istedikleri kullanımıyla ilgili de bir soru yöneltilmiştir. Bu bilgiyi elde edebilmek için görüşmecilerin meydanın atmosferine yakışan ve yakışmayan etkinlikleri, anket katılımcılarının da onlar için ideal TCM’yi niteleyen ilk üç sözcüğü (sıfat) sırasıyla söylemeleri istenmiştir. Meydana yakışan etkinlik olarak görüşmecilerin en çok aynı düşüncede oldukları etkinliklerden biri meydanda daha çok kültürel etkinlik düzenlenmesidir. Bu hem niceliksel hem niteliksel bir istektir, yani kültürel etkinliklerin sıklaştırılması gereğinin yanı sıra, kalitenin yükseltilmesi de bir gereksinim olarak belirtilmektedir. Devlet memuru, arkasında şu an düzenlenen kültürel etkinliklere yönelik bir eleştiri de yatan, kültürel etkinliklerle ilgili kalite ve süreklilik beklentisini şöyle dile getirmektedir: İnsanlar artık bu yemek duygusundan uzaklaşsınlar, yiyip içecek yer dolu ... Aslında birilerine bir şeyler satsın, yedirsinler ama görüntüde de sahaf fuarı olsun gibi arkasına saklanarak yapılan fuarlardan istemiyorum. Yoksa ressamlar, heykeltıraşlar parkın içerisine çok güzel bir şekilde yani geceli, gündüzlü, yani animasyonlarına varıncaya dek olsun. Bu noktada insanların meydanda gerçekleştirilecek (kültürel) etkinlikten beklentilerinin büyük ölçüde kendi kültürel ve ekonomik sermayelerinin (Bourdieu, 1986) kompozisyonu tarafından biçimlendiği ileri sürülebilir. Örneğin, AKM açıkken burada sergilenen gösterileri seçkinci diye eleştiren orta-sınıf kültürünün (middlebrow) bir parçası olarak görebileceğimiz görüşmecilerin meydandaki kültürel etkinlik beklentileri de kaçınılmaz olarak AKM’ye yönelttikleri eleştiri ile paralel olacaktır. Meydanın ideal kullanımına ilişkin kültürel etkinliklere ek olarak, diğer bir istek de meydanda dinlenme olanaklarının artırılmasıdır. Bunun için önerilenler ise kent mobilyası ile ağaç gibi doğal unsurların meydanda artırılması, trafik yoğunluğunun azaltılması ve çirkin yüksek binaların yıkılmasıdır. Meydana yakışmayan etkinlik olarak ise kültürel, eğlence-dinlenme, gezi amaçlı kullanımların dışında kalan tüm toplu kullanımlar dile getirilmiştir. Örneğin meydanın siyasi amaçlı kullanımına en başta bölge esnafı olmak üzere birçok görüşmeci, yayınevi çalışanı gibi en beklenmedik kişiler bile, karşı çıkmaktadır. Siyasi kullanımın istenmeyen kullanımlar arasında sınıflandırılmasına meydanın artık büyük kalabalıkları kaldıracak kapasitesi olmaması, saldırılara hedef olabilecek açıklıkta olması, ağır basan işlevler olarak turizm-kültür-eğlencenin görülmesi ve siyasi kullanımlar sırasında bölgede oluşabilecek maddi hasar gibi gerekçeler gösterilmektedir. Biz bu Toplum İçin Şehircilik Taksim Cumhuriyet Meydanı: Sosyo-Ekonomik, Biçim, Kullanım Ve Anlam Boyutları Üzerine Bir Alan Araştırması Meriç Kırmızı gerekçelere 80 sonrası yaygınlaşan apolitikleşmeyi, Bourdieu’nun (1986) deyişiyle rahatına düşkün bir kültürün ya da görev olarak zevk ahlakının yaygınlaşmasını, daha doyurucu bir açıklama olarak ekleyebiliriz. Meydana yakıştırılmayan diğer bir etkinlik de karşıdevrim ya da gericilik çağrışımlı olan her şeydir örn. “Hani böyle gerici etkinlik hiç yakışmaz yani buraya” (piyano öğretmeni). Görüşmeciler en çok kültür-sanat ve eğlence-dinlenme etkinliklerini yakıştırdıkları meydana siyasi kullanımı ne denli yakıştıramıyorlarsa, dinsel göndermeli kullanımları da o denli aykırı ya da yerin ruhuyla çelişkili görmektedirler örn. “Şimdi Taksim Meydanı’nda girdin namaz kıldın. Çıktın ondan sonra geldin İstiklal Caddesi’nde Rusların orasına burasına baktın, yani. O değil yani, olay” (garson). Ancak kendilerinin de dikkat çektikleri gibi bu seçimleri, insanların bireysel olarak dindar olup olmamasıyla ilgisizdir. Anket katılımcılarının gözündeki ideal TCM’yi niteleyen ilk sözcük için sıralanan sıfatlar güvenli, özgür, temiz ve yayadır. İkinci niteleyici sözcük için kültürel, yeşil, düzenli ve yine güvenli sözcükleri sırasıyla dile getirilmiştir. Üçüncü sözcük olarak da düzenli, kültürel, yaya ve yeşil sıfatlarına sırasıyla başvurulmuştur. Özetle, insanların ideallerindeki TCM güvenli, temiz, düzenli, yaya dostu, yeşil ve insanları özgür kılan bir kültür yeridir. Meydanın Anlamı Kent belirli bir uzamsal biçime tarihsel olarak tanımlanmış bir topluluk tarafından verilen toplumsal anlamdır (Urban is the social meaning assigned to a particular spatial form by a historically defined society). Castells Meydanın biçimi ve kullanımından sonra, bu bölümde çalışmanın en önemli sorusunu oluşturan TCM’nin bugün kullanıcıları için ne anlama geldiği üzerinde durulacaktır. Çalışmada bir yerin anlamı ile ilgili başvurulan kimi kuramsal çerçeveler, Castells’in kentsel anlamı (urban meaning), Lynch’in (the sense of a settlement) bir yerleşim yerinin anlamı, yine Peace vd.’nin (the sense of place) bir yerin anlamı, Carr vd.’nin anlamlı alanı (meaningful space), Lefebvre’in algılanan (perceived) ve tasarlanan (conceived) alanları, ve Harvey’nin toplumsal değişim tarihinin değişen zaman ve uzam kavrayışlarının bir tarihi olması ile ilgili görüşüdür. Görüşmeciler TCM’ye yükledikleri (simgesel) anlama göre birkaç grupta incelebilir. İçinde koleksiyoner, korseci, garson, mimarın bulunduğu bir grup görüşmeci için TCM bugün pek bir anlam taşımamaktadır. Kendileri bu durumu genelde meydanda çok sık bulunmanın sonucunda buraya alışma ve hatta ilgisizleşme ile açıklamaktadırlar örn. “Aslında çok anlamı var benim için ama belki de hep, sürekli gördüğüm bir yer olduğu için belki öyle büyüsünü kaybetmiştir” (garson). Bu yerin bu kişiler için sıradanlaşmasının nedeni burayı çok sık görme ve kentin hızlı yaşam koşulları olabileceği gibi, Paces’ın (2004) bazen bir belirticinin Toplum İçin Şehircilik Taksim Cumhuriyet Meydanı: Sosyo-Ekonomik, Biçim, Kullanım Ve Anlam Boyutları Üzerine Bir Alan Araştırması Meriç Kırmızı (marker) varlığının insanları uyuşturduğuna ilişkin yorumundakine benzer bir durum da olabilir. Yani buradaki anıtın varlığı gerçekte anımsamayı yapması gereken insanları bu görevi anıta bırakmaya itiyor olabilir. İkinci bir grup görüşmeci için bugünkü meydan yine çok anlamlı değildir, ancak bu kez bunun nedeni meydanın zaman içinde değişen kimliği ile kişinin korunan kimliği arasındaki çatışma gibi daha özeldir. Buna görüşmeciler arasında en iyi örneklerden biri ayakkabıcıdır. Anlam çözümlemesinin bundan sonraki bölümünde meydanın anlamıyla ilgili ortaya çıkan temaları en iyi temsil eden, neredeyse Simmelvari toplumsal tipler olan kişiler olarak, birer görüşmeciye odaklanılacaktır. 1. Bilinenden Bilinmeyene: Ayakkabıcı Örneği 79 yıldır İstiklal’in girişindeki aynı dükkânda çalışmakta olan ayakkabıcı yaşam duruşu bakımından Bourdieu’nun (1986) Distinction’da ele aldığı toplumsal kesimlerden, yükselen yeni küçük burjuvanın karşısında düşüşte olan küçük burjuvanın bir temsilcisi gibidir. TCM’nin ve daha geniş anlamda bölgenin bugünkü durumuyla ilgili beğendiği tek bir şey yok gibidir: “Ben hiçbir şeyini beğenmiyorum Beyoğlu’nun.” Öte yandan geçmişteki TCM’yi bundan ayrı tutmaktadır: “Eski Taksim nerde, şimdiki Taksim nerde!” Ayakkabıcının sürekli bir şeyleri eleştirmesini hızlı toplumsal değişimle birlikte çevredeki değişen insanlar ve yerlerle değişmeyen birey arasındaki bir uyumsuzlukla açıklamak daha doğrudur. Ayakkabıcı bugünkü TCM’yi hiçbir amaçla kullanmadığını ve onun için bir anlamı kalmadığını –“Sade bir Taksim ismi var. Benim için hiçbir anlamı yok.”-- açıkça bildirmektedir. Ayakkabıcı “Benim yaşadığım Taksim yok şimdi” darken, hem geçmişteki yer öğelerine hem de geçmiş kullanıcılara gönderme yapmaktadır. Yer öğeleri olarak, TCM’de geçmişte daha çok ağaç ve oturulacak yer olduğunu söylemektedir: “Eskiden bütün ağaçlıktı, bütün çınar ağaçları vardı, sular idaresinin olduğu yerde ağaçlar vardı, insanlar gelip oturuyordu.” Bu da geçmişte meydanın daha kullanılabilir olduğunu düşündürmektedir. Kullanıcı insan profilinin de özellikle Anadolu’dan göçle birlikte değiştiğini, eski “kültür insanları”nın yerini tehlikeli –tinerci, hırsız, terörist, kadın satıcıları-- bir kalabalığın aldığını düşünmektedir: “Geçmişte o insanları bulamazsın şimdi. Onlar bitti artık. O eski gelen beyefendiler bittiler. Eskiden aklı başında insanlar dolaşıyordu böyle. Beyefendiler, hanımlar dolaşırdı. Tinerciden geçemiyorsun şimdi.” Bu değişimi ekonominin ve insanların bozulmasıyla açıklamaktadır: “Anadolulular geldiler buraya doldular, aynı Anadolu’da nasıl bir hayat geçirirse burada da aynı hayatı geçiriyorlar. Medeni bir şey kalmadı.” Aynı zamanda büyük olasılıkla tüm bunlardan sorumlu tuttuğu, meydanda ısrarla cami yapmak, AKM’yi yıkmak isteyen, “Bakkallar kapansın, marketler açılsın diye bir zihniyet”e sahip olan yönetim anlayışını da eleştirmektedir. Kişisel anıları eski TCM’yi onun gözünde anlamlı kılıp herhangi bir alan olmaktan çıkararak özel bir yer haline getirmektedir. TCM’nin ayakkabıcının gözündeki geçmiş kimliği –“Bir de Taksim’de girerken büyük bir ayna Toplum İçin Şehircilik Taksim Cumhuriyet Meydanı: Sosyo-Ekonomik, Biçim, Kullanım Ve Anlam Boyutları Üzerine Bir Alan Araştırması Meriç Kırmızı vardı. O aynaya bakıp da kılığını kravatını düzeltmeden Beyoğlu’na giremezdin. O kadar özeldi Beyoğlu”-kendi kimliğiyle uyumlu bir bütün oluşturmaktadır. Bugün gözlemlediği yer ise ona bir o kadar uzak düşmüştür: “Şu köşede, akşam yazın saat yediden sonra affedersin, oradan geçemiyorum ben akşamları yürüyemiyorum. Eroin satan da orada, polisler de böyle seyrediyor. Orada kadın pazarlaması, kız pazarlaması, 12–13 yaşında kızlar.” Yerin kendisinin ve ayakkabıcının bu yeri kavrayışının değişmesi, kendi kimliğinin ise büyük ölçüde tutarlılığını sürdürmesi sonucunda TCM’nin onun için anlamında büyük bir eksilme olmuş, geriye de yalnız dinmeyen öfkesi kalmıştır. 2. Simgesel Değerden Gündelik Pratiğe: Sahaf Örneği Bugün Beyoğlu Aslıhan Pasajı’ndaki sahaf, 1966’dan bu yana sırasıyla Eyüp, Beyazıt ve Beyoğlu’nda sahaflık yapmaktadır. Emekli bir albay çocuğudur, Eyüplüdür. Eşiyle birlikte Aksaray’da oturmaktadır ve aylık hane halkı gelirlerini 500TL altında olarak bildirmiştir. Anlatısında eski Beyoğlu ‘klişesi’ne –klişe sözcüğünü tümüyle gerçekdışı anlatı anlamında kullanmıyorum-- en çok başvuran görüşmecilerden biri sahaftır. Bu bakımdan o da ayakkabıcı gibi TCM’nin bugününden çok geçmişini anlamlı bulan görüşmecilerdendir. Geçmişteki Taksim, Beyoğlu için bir değerlendirmesi o zamanki kullanıcıların toplumsal profiline yöneliktir: “Öyle bir lövanten tatlı su Frenkleri dediğimiz harpten kaçmış kalmışlar, ama hepsi bizdeki insancıklara ders verip de Fransızca lisanını veyahut da diğer lisanları öğreten insanlar. Hepsi âlim, memur.” Bu o zamanki yaygın kullanıcı profili, sahafın geçmişte yeri kullanımını da etkilemiştir: “Utanıyorsun, sıkılıyorsun, kıyı köşe kaçıyorsun, fare gibi giriyorsun bir yere.” Bugünkü durumdan ayrılan ve kullanıcı profiliyle bağlantılı bir diğer özellik olarak o zamanki yerin kalitesi sahafın anlatısında öne çıkmaktadır örn. “30’lu-40’lı yıllardaki fotoğraflara baktığımız zaman işin gerçek manada boyutunu görüyorsunuz. Bir adet kravatsız insan göremezsin meyhane dâhil, pavyonunda dâhil. Süper Grand tuvalet hepsi.” Sahaf o zaman TCM’de ve çevresinde egemen olup da, bugün var olmayan havayı anlatmak için çeşitli deyişler kullanmaktadır; “Şehirde yaşamanın bazı kanunları var”; “Delikanlılık diye bir müessese vardı”; “İstanbul kültürü diye bir kültür var,” gibi. O dönemde geçerli olan, Taksim, Beyoğlu’nda bulunmanın ya da orayı kullanmanın tüm bu sözsüz, toplumsal kuralları (tacit social rules) bu yeri sahaf için anlamlı, kimliği olan bir yer haline getirmiştir. Bu anlam sahafın kimi yorumlarından hissedilmektedir örn. “Evvelden buraya çıkmak meseleydi onu söyleyeyim” ya da “Beyoğlu’na çıktık. Bu bizim için hava basmak.” Öte yandan bugünkü TCM, ayakkabıcıda olduğu gibi sahaf için tümüyle anlamsız değildir, yalnız anlamı değişmiş, daha gündelik ya da pratik bir görünüme bürünmüştür. Bugünkü TCM’nin sahaf için önemi bir kültürel, siyasi, toplumsal ve eğlence amaçlı merkez olmasından kaynaklanmaktadır: “Taksim Meydanı Türkiye’nin tam merkezi. İstanbul Türkiye’nin merkezi, İstanbul’un da merkezi Taksim Meydanı’dır.” Bu durum ona göre yerin Toplum İçin Şehircilik Taksim Cumhuriyet Meydanı: Sosyo-Ekonomik, Biçim, Kullanım Ve Anlam Boyutları Üzerine Bir Alan Araştırması Meriç Kırmızı fiziksel anlamda merkez olma özelliğiyle de ilişkilidir: “Bütün yollar Roma’ya çıkar hesabı bütün yollar oraya geliyor.” Bu merkez niteliği TCM’yi insanların “ortak buluşma noktası” yapmaktadır ve bugün insanların toplanıp, dağıldığı bir merkez olması bakımından maksemin geçmişteki su için işlevine benzer bir işlev görmektedir. Tüm bunlar “kanlı, canlı, bütün 24 saat yaşayan” TCM’yi sahafın gözünde diğer meydanlardan ayırmakta (Lynch 1981: tanımlanabilirlik) ve burası için “Ama Taksim hepsinin kralı, ağası,” demesini sağlamaktadır. 3. Meydanın Cumhuriyet Anlamı: Kumaş Satıcısı Örneği Kumaş satıcısının işinde de ayakkabı satıcısınınki gibi fabrikasyon üretimle birlikte bir gerileme olması beklenebilir. Onun da dükkânı ayakkabıcınınki kadar eski olmasa da 1958’den beri Beyoğlu’nda, aynı yerdedir. Kumaş satıcısı ve ayakkabıcı yaşı 70’lerdeki iki görüşmecidir. Bu benzerliklere karşın, Sinop’lu ayakkabı satıcısının her şeyden mutsuz tavrı, doğma büyüme İstanbullu olan kumaş satıcısında gözlemlenmemektedir, o daha çok umutlu ve iyimser bir tutum sergilemektedir. Kumaşçının meydanın anlamı için odaklanılan görüşmecilerden biri olarak seçilmesinin nedeni TCM’yle Cumhuriyet arasında yakın bir ilişki kuran insanları temsil etmesidir. Örneğin, bugünkü TCM’de en çok Türkiye’nin hangi döneminin izlerinin görülebileceği sorusuna çok net olarak, “Cumhuriyet’in izleri. Cami olsa Osmanlı İmparatorluğu’ndan izler kalacaktı. Tam bir Cumhuriyet Meydanı! Çevresindeki caddelerin adı da zaten İstiklal Caddesi, Cumhuriyet Caddesi,” yanıtını vermiştir. Bu nedenle kumaşçı için de aynı eski esnaftan korseci ya da eczane kalfası için olduğu gibi, TCM’ye yüklediği anlam, burası en başta bir ulusal tören alanı olarak düzenlenirken hedeflenmiş olan anlamla örtüşmektedir. İstiklal ve demokrasinin simgesi olarak gördüğü meydan ona göre bugün de Cumhuriyet niteliğini korumaktadır ve bu nitelik en çok 29 Ekim, 19 Mayıs gibi ulusal bayramlardaki kutlamalarda gözlemlenebilmektedir. Meydanın kumaş satıcısı için ilk çağrışımı, çok beğendiği anıttır: “Büyük bir simge. Bir topluluğun simgesi: İnönü var, Fevzi Çakmak var. Onları tanıdım da ben. Bugün Türkiye’de böyle bir anıt yok. Çevresini de çok iyi düzenlemişler. Cumhuriyet’e adım atılmış bir anıttır: Topu, tüfeği, kadını, askeri… İnsanlar inceliyor, fotoğraf çektiriyor. Enteresan bir anıt.” Kumaşçı kişisel olarak ilgilendiğini belirttiği anıta göz kulak olmaktadır ve “etin yanındaki tulumba tatlısı”na benzettiği anıtın karşısındaki dönercilerin kaldırılması gerektiğini düşünmektedir. Meydanın kumaşçının temsil ettiği bir grup insan için Cumhuriyet’le bu denli özdeşleşmesinin kaynağı buradaki anıtın varlığının dışında, bu kişilerin meydanda geçmişte yaşanmış olaylara doğrudan ya da dolaylı tanıklığında ve burayla ilgili kişisel anılarında aranabilir. Kumaşçının durumunda bu anılardan bir tanesi geçmişte meydandaki Cumhuriyet Bayramı kutlamalarıdır: “Cumhuriyet Bayramlarında meydanda sular fışkırırdı; bayramlarda suları izlemeye giderdik. Şimdi müzik dinliyor gençler.” Sular derken maksemin Toplum İçin Şehircilik Taksim Cumhuriyet Meydanı: Sosyo-Ekonomik, Biçim, Kullanım Ve Anlam Boyutları Üzerine Bir Alan Araştırması Meriç Kırmızı duvarındaki çeşmeyi anlatmak istiyor olmalı. Musevi olan kumaşçının bu yorumu tünel çalışanının şu yorumunu doğrulamaktadır: “29 Ekim bayramlarında yabancı tebaalılar bile Taksim Meydanı’na gelip Türklerle birlikte Cumhuriyet Bayramı’nı kutluyorlardı. Bugün başka bölgelere dağıtıyorlar, Taksim söndürülmek isteniyor.” İstiklal ve demokrasi ile özdeşleştirdiği TCM’de cami yapılmasına diğer birçok görüşmeci gibi kumaş satıcısı da karşı çıkmaktadır. Özetlemek gerekirse, kumaşçının temsil ettiği ve meydandan ulusal değerlere yönelik mesajı ilk kez geçmişte alıp, sonra da bunun belleklerinden silinmemesini bir biçimde sağlamış insanlar için meydanın toplumsal geçerliliği (meşruluk) sürmektedir. 4. Karmaşıklaşan Anlam:Yayınevi Çalışanı Örneği TCM’nin simgesel anlamını Cumhuriyet’le özdeşleştiren, meydanın anlamıyla ilgili üçüncü gruptan sonra, TCM’nin anlamına yönelik kararsız bir duruş sergileyen bir toplumsal kesimin temsilcisi olarak yayınevi çalışanına odaklanılmıştır. Bu dördüncü grubun Cumhuriyet ve Cumhuriyet’in toplumsal yaşamdaki izlerine yönelik yaklaşımına bir tür aşk-nefret ilişkisi gözüyle bakılabilir. Yayınevi çalışanı en başta TCM’nin kamusal alan niteliğini, meydanın bir ‘ruhu’ olduğunu reddederek sorgulamakta ve öncelikle bu kamusal alan kimliğine yeniden kavuşmasını dilemektedir. Yayınevi çalışanı meydanın kendisi için anlamını başkaları için varsaydığı anlamı üzerinden dolaylı olarak dile getirmektedir örn. “Neticede önemli bir meydan, önemli bir anıt, işte Atatürk’e yüklenmiş bir anlam, Kurtuluş Savaşı’na yüklenmiş bir anlam. Atatürk’ün arkasında Bolşevik subaylarının heykelleri vardır, bunu insanlar pek bilmezler.” Bu yorumdan yola çıkarak yayınevi çalışanının meydanın ve anıtın anlamıyla ilgili olarak kimi mesajları alıp, kimilerini almadığını, yani seçici davrandığını söylemek olanaklıdır. Aynı zamanda anıtı beğenmesinin gerekçesi olarak, “Arkasında bir hikâye olduğunu bir mücadele olduğunu, bağımsızlık fikrini ve sürecini temsil ettiğini düşünüyorum,” demektedir. Buna karşın, insanların anıtı estetik bir nesne olarak görememesini ve yönetimin de sürekli yenileme bahanesiyle anıtın üstünü kapatmasını –ve böylece onu tabulaştırmasını-- eleştirmektedir. İlişkinin “nefret” boyutuna baktığımızda ise, yayınevi çalışanı İstanbul denildiğinde aklına ilk gelen resim sorusuna “Aya Sofya” yanıtını verdikten sonra şu açıklamayı yapmaktadır: “Kültürel zenginliği de bir şekilde bana çağrıştırıyor. Cumhuriyet’le beraber İstanbul’un kaybettiği kimliğine dair bir şeyler taşıdığını düşünüyorum.” Ek olarak, TCM’nin burada geçmişteki siyasi olaylardan ötürü toplumu buluşturucu değil, tersine siyasi açıdan ayrıştırıcı nitelik taşıdığını ve eğer simgesel bir anlamı varsa da bunun ancak bir cinayet alanı (77 1 Mayısı) olmasıyla ilişkili olumsuz ya da trajik bir anlam olacağını düşünmektedir. Yayınevi çalışanı örneğine bakarak, TCM’nin özellikle genç kuşaklar için Lynch’in (1981) kullandığı anlamda, yani kişisel ve toplumsal anlam kaynaklarına gönderme yapması bakımından, “iyi (bir) yer” olmadığı ileri sürülebilir. Genç insanların toplumsal tarihle daha az doğrudan deneyimleri olması nedeniyle zaten az olan Toplum İçin Şehircilik Taksim Cumhuriyet Meydanı: Sosyo-Ekonomik, Biçim, Kullanım Ve Anlam Boyutları Üzerine Bir Alan Araştırması Meriç Kırmızı toplumsal değer bilinçlerinin meydanın bugün tarihsel göndermeleri doğru ve yeterince gerçekleştirememesi nedeniyle daha da güdük kalması sonucunda, genç ve orta yaştan insanları sıklıkla kendileriyle çelişme durumunda bırakan bir tür toplumsal anomi durumu oluşmaktadır. 5. İdeolojik Anlam: Mimar Eğer 35 yaş ve altındaki kimi genç insanların Cumhuriyet değerleri ve bunların toplumun çeşitli yüzlerinde yansımasıyla çelişkili bir ilişkileri varsa, daha yaşlı olup ikinci Cumhuriyetçi olarak adlandırılan ikinci bir grupsa, toplumsal sözleşmeden doğan bu toplumsal değerlere daha çok yabancılaşmışlardır ve daha ağır eleştiriler yöneltmektedirler. 55 yaşında, doktora yapmış, mimarlık fakültesinde ders vermenin yanı sıra, radyo programcılığı, dernek ve sivil toplum üyelikleri gibi çeşitli görevler yapan mimar işte bu ikinci grubun bir üyesi olarak değerlendirilebilir. Taksim, Beyoğlu ile olan ilişkisini “profesyonel gönüllülük” olarak tanımlamaktadır. Örneğin bugün gündemde olan meydanın yayalaştırılması projesiyle ilgili olarak bir yıl önce mimar “Düzenlemeye kalkarlarsa, aman düzenlemesinler, beceremiyorlar çünkü ... Bizdeki kamu teknokratik modelde örgütlenmiş olduğu için mühendislik-mimarlık gibi konuları yaratıcı bir iş değil de sanki bu konuları Allah’ın emriymiş gibi şey yapıyorlar,” yorumunu yapmıştır. Ona göre bu tarz tepeden inme yönetim yaklaşımının ardında simgesel ya da “gizlenmiş bir şiddet” yatmaktadır, Sulukule projesinde olduğu gibi. Bununla ilgili “mimarın işkence yapması” ifadesini de kullanmıştır. TCM’nin anlamıyla ilgili olarak “Pek fazla bir anlama gelmiyor, alıştığım, gördüğüm bir şey. Düşününce ancak yorumlayabilirim sadece,” demektedir. Düşününce meydanın anlamını, “Cumhuriyet simgesel programı” olarak yorumlamaktadır. TCM’nin Cumhuriyet’in kültürel projesini kamusal alana taşıyan bir neo-klasik düzenleme olduğunu, ancak bu kültürel projenin 20 yıl öncesinde çöktüğünü ve AKM’nin de bunun tipik bir örneği olduğunu ileri sürmektedir. Ek olarak, TCM’yi Cumhuriyet programıyla Osmanlıcı program ve sonrasında da piyasacı seçenek örn. kongre vadisi, arasındaki bir çatışma yeri olarak yorumlamaktadır. Cami, AKM, vb. ile ilgili çatışmalar bu ana çatışmanın yalnızca birer yansımasıdır. Cumhuriyet’in kültür programının 20 yıl önce çöktüğünü ileri sürmesinin yanı sıra meydanın bugün hala Cumhuriyet’i, ama “Cumhuriyet’in düştüğü durumu” yansıttığını düşünmektedir. Mimara göre “23 zaten bir ütopyaydı, o ütopyanın zaten izdüşümünü bulmak çok zor,” olmasına karşın: Yani çok az mekân vardır ki bu kadar geniş bir şey repertuarına sahip olsun. Bir meydan ölçeğinde bir ülkenin ya da bir kentin geçirdiği dönüşümü ifade edebilsin. Bugün onun bütün dokümanlarını; yani burası bir müze aslında. Taksim bir müzedir, bütün belleğiyle, kalıntılarıyla, AKM’siyle. Yani Cumhuriyet’in bir hikâyesini orada görebilirsiniz. TCM mimara göre aynı zamanda “Cumhuriyet’in tapınma mekânı” anlamına gelmektedir. Bununla meydanın daha çok resmi amaçlı kullanıldığını söylemek istemektedir: “Orada protest bir durum yok, buna müsaade Toplum İçin Şehircilik Taksim Cumhuriyet Meydanı: Sosyo-Ekonomik, Biçim, Kullanım Ve Anlam Boyutları Üzerine Bir Alan Araştırması Meriç Kırmızı etmiyorlar. Orada gösteri yapamazsınız. Heykeli demiyorum, etrafını… Sivil kullanıma kapalı orası.” Sivil kullanım olarak meydanın insanlarca bir tek ulaşım amacıyla kullanıldığını düşünmektedir. Yine bununla ilgili olarak özellikle AKM’nin açık olduğu zamanki etkinlikleri için liberaller arasında yaygın olan seçkinci eleştirisinde bulunmaktadır. Mimara göre sıradan yurttaş kendisini İstiklal’deki ticari bir yere daha yakın görmektedir. Ek olarak, meydanın sağlayamadığını ileri sürdüğü kamusallık açığını, İstiklal’deki sayıları gitgide artan özel müze ve galerin “hayırseverlik” (philanthropy) etkinlikleriyle kapatmaya çalıştığını ileri sürmektedir. Mimarın TCM’nin anlamını Cumhuriyetçi, Osmanlıcı ve piyasacı üç programın arasındaki çatışmanın belirlediğine ilişkin yorumuna bir eleştiri, bu şematize yaklaşımıyla bu programlar arasındaki bağlantıları göz ardı etmesidir. Örneğin, onun Osmanlıcı olarak tanımladığı karşı devrimci programla piyasacı program arasında bugün büyük oranda bir örtüşme söz konusudur. Çok büyük tartışma konusu olan cami projesi bu bağlantıya uygun bir örnektir. Yayınevi çalışanı bu yakın ilişkiyi şöyle dile getirmiştir: “Zaten rant ve dinsel durumlar maalesef bu sıralar iç içe.” Bu nedenle bir ideolojik çatışmanın varlığı ve bu çatışmanın TCM’de uzama yansıdığı her ne kadar bir gerçekse de, bu ideolojilerin her zaman göründükleri şey olmadıklarını ve aralarında geçişkenlik olabileceğini de dikkate almak yerin anlamının daha doğru bir çözümlemesi için gerekmektedir. 6. Cumhuriyet Anıtı’nın Simgesel Anlamı Anıtla ilgili akademik yazını özetlerken, toplumun seçkinlerinin halkın gözünde kabul görmek için mesajlarını halka iletmenin bir yöntemi olarak kamusal alanlarda anıtlar yaptırdıklarından, şiddet içeren anıtlarla demokratik anıtların arasındaki ayrımdan, toplumu denetlemenin birer aracı olan şiddet içeren anıtların genellikle sesleneceği bir halkı olmayan anıtlar olarak kalıp, anımsatmaktan çok unutturmaya yaradığından söz edilmişti. Burada bu kuramsal çerçevede, meydanın simgeselliğinde ya da anlamında önemli bir yeri olan Cumhuriyet Anıtı’nın ne derece bu kuramsal yaklaşımlar doğrultusunda değerlendirilebileceği tartışılacaktır. Görüşmecilerin Cumhuriyet Anıtı’na ilişkin değerlendirmeleri meydanın anlamında olduğu gibi birkaç yaklaşımda toplanabilir. İlk gruptakiler için görünüşe göre anıtın özel bir anlamı bulunmamaktadır. Anıtın belki de tek anlamı uzun yıllardır bu meydanda olması nedeniyle meydanla özdeşleşmiş olmasıdır; bunun dışında anıta karşı bu görüşmeciler arasında kayıtsızlığın egemen olduğu söylenebilir. Vizecilik yapan emekli öğretmen için TCM denilince ilk çağrışım anıttır, ancak ilk çağrışımın anıt olmasının “Nedeni yok, orada heykel olduğu için açıkçası.” Aynı kayıtsızlığı meydanın Cumhuriyetçi kimliğine karşı da sergilemektedir: “Yani eskiden Cumhuriyet Meydanı diyorlardı. Cumhuriyet’i temsil ediyor diyorlardı, ama ben böyle şeylere pek inanmam.” Öte yandan, meydanın başkalarına Cumhuriyet’i simgelemesini ve onun deyişiyle “Kemalistler”in “onlarla ilgili bir gün olduğu zaman” gelip, burada toplanmasını buradaki heykelin Toplum İçin Şehircilik Taksim Cumhuriyet Meydanı: Sosyo-Ekonomik, Biçim, Kullanım Ve Anlam Boyutları Üzerine Bir Alan Araştırması Meriç Kırmızı varlığıyla açıklamaktadır. Anıtın onun için bir anlam taşımadığı diğer bir görüşmeci eskiden meydanda 1 Mayıs kutlamalarına katılmış olan fotoğrafçıdır örn. “Yani tamam, görüyorum işte Atatürk heykeli var falan filan ama onun dışında…” Bu anıta kayıtsız kalan görüşmeciler dışında ikinci bir grup ise, anıtı sevmekle birlikte anıtla ilgili herhangi bir bilgisi olmayan görüşmecilerden oluşmaktadır. İlkine kayıtsızlık dersek, bu ikinci tavra bilgisizlik diyebiliriz. Bu gruba bir örnek anıtla ilgili bilgisizliğini kabul eden ve anıtın ayırt edici özelliğiyle ilgili daha çok insan tarafından bilinmesi olarak bir tahminde bulunan garsondur. Garson da fotoğrafçı gibi meydana buluşma noktası gibi, daha pratik bir anlam yüklemektedir. Anıtla ilgili bilgisi olmayan bir diğer görüşmeci de kırtasiyecidir ve bilgisizliğini anıtı her gün group, artık onun ayrıcalığını seçememesi ile açıklamaktadır. Ya da korseci meydanın anıt olmasa da tek başına önemli bir yer olduğunu düşünmektedir: “Anıt olmasaydı da gene aynı şey, Taksim Meydanı meşhur bir meydandır. Tabi o da ekstra bir özellik katıyor.” Anıta karşı kayıtsızlık ve anıta ilişkin bilgisizlik dışında üçüncü bir grup tepkiyi daha kafa karıştırıcı yaklaşımlar olarak değerlendirebiliriz. Buna en iyi örnek mimarın anıtı Cumhuriyetçi değil yeni-Osmanlıcı olarak tanımlamasıdır. Mimar anıtla ilgili çelişkili mesajlar vermektedir. Örneğin yapılışı için İstanbul esnafının Ankara’ya yaranma çabasının bir ürünü demeye getirirken, aynı zamanda anıtın yerinde durduğunu görmenin kendisini rahatlattığını söylemektedir. Anıtın çevre düzenlemesinin korunmasıyla da “profesyonel gönüllü” olarak çeşitli zamanlarda ilgilenmiştir. Dolayısıyla mimarın anıtla olan ilişkisi kişisel çelişkiler barındırmakta ve dışarıdan gözleyen biri için bu ilişkiyi tam anlamıyla anlamak güçleşmektedir. Genişçe başka bir grup ise anıtı gerçekten beğenen ve seven insanlardan oluşmaktadır. Bu insanlar öncelikle anıtı şiddet içeren, anti-demokratik bir anıt olarak değerlendirmemekte, tam tersine kendi demokratik etkinliklerinin merkezine koymaktadırlar. Anıtın mesajını ya da “ulusal anlatısını” geçerli (meşru) kabul etmektedirler. Olumlu yorumlar anıtın değişik yönlerine vurgu yapmaktadır: Atatürk’ün böylesine merkezi bir meydan için en uygun seçim olması; anıtın halktan insanları büyüklük olarak abartılmamış, insani boyuttaki Atatürk’le birlikte resmetmesi; protesto yürüyüşlerinin bitiş noktası olması; simgeselliği ya da arkasındaki öykü ve kişisel ve toplumsal anlamda bir başvuru noktası işlevi, gibi. TCM’de Cumhuriyet Anıtı dışında geçmişte ve bugün, başka anıt ya da heykeller dikme girişimleri olmuştur. Bunlardan biri darbelerden birinden sonra meydanın ortasına, AKM’yle Cumhuriyet Anıtı’nın ortasında bir yere süngü biçiminde dikilmiş anıttır. Süngü anıttan görüşme sırasında sanatçı bahsetmiştir. Bu süngü anıta sonradan ne olduğunu şöyle anlatmaktadır: “Tek başına koskoca bir süngü ve çok tepki çekmişti çünkü bir tehdit şeyi gibi görünüyordu Taksim Meydanı’nın ortasında.” Cumhuriyet Anıtı’nı değil ama, darbe dönemine ait süngü anıtı anıt yazınındaki şiddet içeren, anti-demokratik anıt kavramına örnek gösterebiliriz. Bugünlerde de meydanda geçici denilse de yerel yönetim ve Beyoğlu Güzelleştirme ve Koruma Derneği imzalı anıtsal Toplum İçin Şehircilik Taksim Cumhuriyet Meydanı: Sosyo-Ekonomik, Biçim, Kullanım Ve Anlam Boyutları Üzerine Bir Alan Araştırması Meriç Kırmızı yerleştirmeler yapılmaktadır. Örneğin kısa bir süre önce Gezi Parkı’nın girişine yüksek, amacı pek belli olmayan, konimsi bir anıt yerleştirilmiştir; büyüklüğü Cumhuriyet Anıtı’nınkini aşmaktadır. Mizah dergileri minare ucunu andıran bu koniye bakarak meydanda yapılması amaçlanan caminin ilk tohumunun atıldığını yazmaktadırlar. Diğer güncel bir yerleştirme AKM’nin önüne doğru çiçeklerden yapılma, plastikten değişik renkli gözleri olan yine büyükçe bir kedidir. Anlamsızlıktan çok zevksizlik örneği (kitsch) olarak orada dursa da, yine de insanlar gidip önünde fotoğraf çektirebilmektedir. Cumhuriyet Anıtı’nın simgeselliğiyle ilgili son olarak, saha çalışması sırasındaki kendi gözlemlerime dayanarak, anıtla kullanıcılar arasındaki ilişkinin bir egemenlik ilişkisinden ayrı olduğunu söyleyebiliriz. Örneğin 2010’un sıcak bir Eylül gününde bir grup beyaz başörtülü teyzeyi anıtın gölgesinde çimene oturmuş dinlenirken gördüm. Yine 1 Mayıs 2010 kutlaması sırasında anıtın üstü elinde bayrak olan insanlarla dolmuştu, bu insanların kimi görüşmecilerin düşündüğü gibi anıtın üstüne çıkmayı bir saygısızlık olarak düşündüğünü de sanmıyorum. Bu görüntü karşısında her zaman anıtın yanında buluşan insanların bu kez küçük bir farkla anıtın üzerinde buluştuklarını düşündüm. Bu gündelik uygulamalara bakınca anıtın insanları yıldırıcı, korkutucu bir havası olduğunu söylemek daha da güçleşmektedir. Anket Katılımcıları için Meydanın Anlamı Derinlemesine görüşmeler dışında ankette de meydan kullanıcıları için bugün meydanın ne anlama geldiğine yönelik sorular yer almıştır. Öncelikle bir yerin anlamının orayı bilmekle ilişkili olduğu düşüncesinden hareketle, anket katılımcılarına meydanın adı sorulmuştur. 64/71 katılımcı Taksim Meydanı; 2 katılımcı Cumhuriyet Meydanı; 2 katılımcı Taksim 1 Mayıs Meydanı; ve yine 2 katılımcı da Taksim Cumhuriyet Meydanı demiştir. 1 katılımcı ise Taksim Atatürk Meydanı diye yanıt vermiştir. Katılımcılara anıtın adı sorulmadıysa da birçok görüşmeci anıtın adını Atatürk Anıtı olarak yanlış bilmektedir. Meydanın özgün adının Taksim Cumhuriyet Meydanı olduğu düşünülürse iktidarların simgesel egemenlikleri ya da insanların zaman ve uzam kavrayışlarını yönlendirme konusundaki başarıları anlaşılabilir. Meydanın anlamını anlamaya yönelik diğer bir anket sorusu TCM’nin atmosferinde bugün ağır basan özelliktir. Seçenekler arasında tüketim, ulaşım, kültür-sanat, turistik yer, tarihsellik, siyaset, gezme ve dinlenme yer almaktadır. Katılımcılara göre TCM’de bugün en ağır basan nitelik ulaşımken, bunu sırayla gezme-dinlenme, turistik yer ve tüketim izlemektedir. Meydanda bugün en az gözlenen özellik ise katılımcılara göre siyasettir. Bu sonuç, belki toplumun politikadan uzaklaşmasına, bunun yerine geçici şeylere ve tüketime yönelmesine ilişkin kesin olmayan bir gösterge olarak düşünülebilir. Anket katılımcılarına anlamla ilgili yöneltilen diğer bir soru, Carr vd.’nin (1992) kamusal alanın anlamlılığıyla ilgili kimi ölçütlerinden esinlenerek hazırlanan 8 evet-hayır sorusudur. Buna göre 53/71 katılımcı bugünkü TCM’nin ayırt edici bir özelliği olduğuna katılmaktadır. 48 katılımcı meydanın anlamlı deneyim ve olaylara Toplum İçin Şehircilik Taksim Cumhuriyet Meydanı: Sosyo-Ekonomik, Biçim, Kullanım Ve Anlam Boyutları Üzerine Bir Alan Araştırması Meriç Kırmızı olanak sağladığını düşünmektedir. 44 katılımcı meydan ve kullanıcıları arasında toplumsal bir bağ olduğunu kabul etmektedir. 51/70’i TCM’yi toplumsal bir başvuru noktası olarak görmektedir. 46/71’i için TCM yaşamlarında önemli yer tutmaktadır. Öte yandan 39 katılımcı TCM’yle kişisel bir bağ kuramamaktadır. 44’ü için TCM’nin güvenlik, vb. olumlu çağrışımları yoktur. 39 katılımcı TCM’yi kullanmak için fazla rahatsız bulmaktadır. Bu verilerden çıkarılabilecek bir sonuç TCM’nin bugün bireyselden daha çok, toplumsal bir anlam kaynağı olduğudur. Bunun nedeni meydanda geçmişte yaşanmış toplu deneyimlere karşılık, bugünkü fiziksel düzenlemesi rahat deneyimlere olanak tanımadığı için bireylerin meydanda benzer anlamlı deneyimlerden yoksun kalması olabilir. Bir başka anket sorusu katılımcıların verilen sıfat listesinden TCM’yi en çok niteleyen 3, sonra bu 3’ün 1’ini, yine en az niteleyen 3 ve ardından bu 3’ün 1’ini seçmelerini isteyen bir 5’li bir ölçek sorusudur. Buna göre bugünkü TCM’yi en çok niteleyen ilk beş özellik sırasıyla, buluşma yeri, anlaşılabilir, 1 Mayıs yeri, ulaşım yeri ve kalabalıkken, en az niteleyen özellikler yozlaşmış, gerici, erişilmez, sıradan ve köyleşmiştir. Bu yanıtlara göre meydanın bireysel anlamı birtakım soyut (toplumsal) değerlerden daha çok, pratiğe dayalı, gündelik anlamlardır, yani bireyler için yaşanan alan (lived space) anlatımsal alana (representational space) ağır basmaktadır. Katılımcılar TCM’yi kendine özgü bir kimliği ve ayırt ediciliği olan, yani sıradan olmayan ve kentli niteliği olan bir yer olarak değerlendirmektedir. Meydanla ilgili Uzman Görüşleri Saha çalışmasının son ayağını da TCM’nin fiziksel düzenlemesi üzerinde söz hakkı bulunan kurumsal görüşmecilerle --meslek odası, belediye ve dernek temsilcileri—yapılan derinlemesine görüşmeler oluşturmaktadır. Uzman görüşmeleri yapılmasının amacı, meydanın kullanımını etkilediği varsayılan, meydanın biçimine doğrudan ya da dolaylı etkisi olduğu düşünülen kurumların meydanın bugünkü durumuna ilişkin görüşlerinin de çalışmada yer almasıdır. Bu amaçla görüşülen kurumlar arasında İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB), Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi (M.O), Şehir Plancıları Odası İstanbul Şubesi (ŞPO) ve Beyoğlu Güzelleştirme ve Koruma Derneği (BGKD) yer almaktadır. Görüşmelerde bir tanesi oda ve dernek temsilcileri, diğeri de belediye temsilcisi için olmak üzere iki ayrı soru formu hazırlanmıştır, bunun nedeni her iki gruptan da uzmanlıklarına bağlı olarak en çok bilgiyi edinmektir. Oda ve dernek temsilcilerine TCM’nin kent meydanı ve kamusal alan nitelikleri, kentsel dönüşüm projeleri ışığında TCM, yönetim ve toplumun TCM’yle olan ilişkileri, mimarlık ve şehir plancılığı açılarından TCM, TCM’nin onlar için anlamı, TCM ve önemli toplumsal olaylar ve meydanın nasıl olması gerektiği ile ilgili sorular yöneltilmiştir. Belediye temsilcisine ise Toplum İçin Şehircilik Taksim Cumhuriyet Meydanı: Sosyo-Ekonomik, Biçim, Kullanım Ve Anlam Boyutları Üzerine Bir Alan Araştırması Meriç Kırmızı meydanın şu anki işlevi, olumlu ve sorunlu yönleri ve meydana ilişkin belediyenin projeleri ile ilgili sorular yöneltilmiştir. Görüşmecilerden öncelikle TCM’yi bir kent meydanı olarak, yani bir kent meydanının anlamı, simgeselliği ve işlevlerini göz önünde bulundurarak ve başka örneklerle karşılaştırarak değerlendirmeleri istenmiştir. Değişik kurumlardan olan görüşmecilerin bu soruya verdikleri yanıtta ortak nokta, hepsinin TCM’nin İstanbul’un neredeyse tek kent meydanı olduğunu düşünmeleridir. Ancak buna değişik gerekçeler sunmuşlardır. ŞPO temsilcisine göre merkezi konumu ve buluşma noktası olması nedeniyle TCM İstanbul’un kent meydanı niteliği taşıyan tek meydanıdır. İBB temsilcisi ise bu ‘tek meydan olma’ özelliğini TCM’nin kentin erken Cumhuriyet döneminde düzenlenmiş tek meydanı olmasına bağlamaktadır. BGKD temsilcisi de TCM’nin eşsizliğinin nedeni olarak burada geçmişte yaşanmış önemli toplumsal olayları göstermektedir. Kısacası TCM’ye özgünlük bakımından tüm uzmanlar tam not vermektedir. TCM’yi diğer, özellikle yurt dışındaki meydanlarla karşılaştıran yorumlarda ise, genellikle TCM’nin olumsuzlukları vurgulanmakta ve yurt dışındaki örnekler biçim, kullanım, güvenlik (yani yönetim), vb. açılardan TCM’ye üstün görülmektedir. M.O temsilcisi TCM’nin yurtdışındaki örneklerle arasındaki belirgin ayrımı, Batı’nın antik Yunan’dan agora ile miras aldığı bu kültürün bizde olmaması ile açıklamaktadır; M.O temsilcisine göre biz bu meydan kültürü eksikliği nedeniyle sonradan yapılan meydanlarımızla ne yapacağımızı, onları nasıl en iyi kullanacağımızı da bilemiyoruz. Uzmanlara yöneltilen ikinci bir soru TCM’nin bugünkü işlevini nasıl değerlendirdikleridir. Buna verdikleri yanıt da iki ana işlev çevresinde toplanmaktadır: ulaşım ve buluşma. ŞPO temsilcisi meydanın işlevinin bu iki işlevle sınırlı kalmasını normal bir durum olarak karşılarken, birçoğu ise bu durumun olumsuz olduğunu düşünmektedir. ŞPO temsilcisi bir kentin çok işlevli olduğunu ve bu birçok işlev arasında hareketliliğin esas olduğunu düşünmektedir. İkinci grubun bir üyesi olarak İBB temsilcisi TCM’nin bir yerden bir yere gitmekte olan kişilerin bir ulaşım-aktarım noktası olarak işlev gördüğünü, yoksa insanların TCM’nin kendisine gelmediğini ileri sürmektedir. 2. ŞPO temsilcisi de yine TCM’nin otobüs terminali işlevi gördüğü ve kentli insanın bir meydanı kullanma biçimine çok da karşılık veremediği yorumunu yapmaktadır. Buluşma işlevi ise İBB temsilcisine göre meydanın sosyolojik işlevini oluşturmaktadır. Meydanın en çok ulaşım ve buluşma için kullanılması saptamalarıyla bağlantılı olarak görüşmecilere bu kez meydanın kamusallığıyla ilgili bir soru yöneltilmiştir. Burada kastedilen kamusallık Sennett’in (“The Public Realm”) anladığı anlamda, yani yabancıları buluşturan bir yer olan kamusal alandır. Kamusal alan sorusunu net olarak anlamayan görüşmecilere bu soru, meydanın toplumun değişik kesimlerinden insanların erişimine açık olup olmadığı biçiminde yeniden yöneltilmiştir. Bu herkese açıklık anlamında kamusallığın bugünkü meydanda sağlandığını düşünen görüşmecilerin yanı sıra, buna yönelik kısıtlamalar olduğunu düşünenler ve hatta belli bir açıklık sağlansa da, meydan kullanılmadığı sürece bunun bir değeri olmayacağını düşünenler de Toplum İçin Şehircilik Taksim Cumhuriyet Meydanı: Sosyo-Ekonomik, Biçim, Kullanım Ve Anlam Boyutları Üzerine Bir Alan Araştırması Meriç Kırmızı olmuştur. Sonuncu görüşmecilere örnek olarak BGKD temsilcisi meydanın bugün herkese açık olduğunu, ama yine de meydanda kimsenin bulunmadığını söylemektedir. 2. ŞPO temsilcisine göre bu açıklık-kamusallık niteliği meydanda 1 Mayıs kutlamalarının yıllardır yasaklanmış olması nedeniyle kısıtlanmıştır. İBB temsilcisinin dile getirdiği olumlu bakış açısına göre ise kamusallık daha geniş bölgesi içinde değerlendirdiği TCM’nin en güzel niteliğidir, çünkü Taksim herkesindir. Bu nedenle Etiler’de, Eminönü’nde ya da bugün çok yaygın olup mantar gibi çoğalan alışveriş merkezlerinde sağlanamayan durum olarak, değişik sosyo-ekonomik konumlardan insanların yan yana bulunabilmesi ancak TCM’de sağlanmaktadır. Son olarak, ŞPO temsilcisi TCM’yi Sennett’in kamusal alanı bağlamında değil, ama Habermas’ın söylemsel kamusal alanı ya da Arendt’in siyasi etkinliğin sahnesi olarak kamusal alanı çerçevelerinde değerlendirmiştir. Ona göre TCM bugün kamuoyunu ilgilendiren tartışmaların en şiddetli biçimde yaşandığı, Türkiye’nin bu anlamda en kamusal olan alanıdır. Bu bakımdan TCM birçok siyasi-ideolojik tartışmaların merkezinde kalan simgesel bir yerdir. Uzmanlara yöneltilen bir diğer soru şudur: TCM uzmanlar ve kurumları için neyi simgelemektedir? Bu sorunun yanıtını alabilmek için görüşmecilere TCM’nin onlar için ne anlama geldiği sorulmuştur. Birkaç görüşmeci yanıtlarında ortak bir biçimde “güç gösterisi” deyişini kullanmıştır, bununla bugünkü TCM’nin bir güç gösterisi yerine dönüştüğünü dile getirmektedirler. ŞPO temsilcisi de aynı şeyi ideolojik çatışmaların yeri olarak dile getirmekte ve AKM ile cami projelerini buna örnek vermektedir. Ona göre bu çatışma sınıfsal aktörler arasındaki bir çatışma değildir, çünkü az önceki paragrafta değinildiği gibi, TCM’de geniş bir yelpazede tüm sınıflar kendilerine yer edinebilmektedir ve bunun sonucunda TCM hepsi için de anlamlıdır, her ne kadar bu anlamlar birbirinden çok farklı olsa da. Bu yere ya da yerden yansıyan ideolojilere ve ideolojilerin sloganlaşmış biçimlerine İstanbul’un değişik yerel yönetim dönemlerinden örnekler vermektedir: küresel kent; küreselleşmenin İslami başkenti (siyasal İslam ideolojisi); ya da cami için gereksinim söylemi, vb. Yine ŞPO temsilcisine göre AKM de Cumhuriyet ideolojisini kültür sanat boyutuyla yansıttığı içindir ki bugün bir karşı ideolojinin saldırısına uğramaktadır. ŞPO temsilcisi TCM’nin aynı zamanda emek tarihi açısından da simgesel değeri ya da anlamı olduğunun altını çizmektedir. Ve tüm bu ideolojilerin çatıştığı bir yer olarak bugün TCM’nin geleceğini çok belirsiz görmektedir. M.O temsilcisine göre ise meydanın simgeselliğin kaynağı meydandan topluma çeşitli mesajlar vermek isteyen insanların simgesel eylemleridir. Mesaj vermek isteyenler arasındaki yarışın sonucunda TCM “Taksim meydanına çık-çıkma yarışının olduğu bir yer” haline gelmiştir. TCM’nin tüm topluma sesini duyurabilme özelliğinin yanı sıra, geçmişteki önemli siyasi eylemlerden yüklendiği bir anlamı bulunmaktadır: “Dönün bakın bütün eylemler orada olmuştur. Kötüleri de…” M.O temsilcisi simgesel anlama ilişkin üçüncü olarak da TCM’nin İstanbul’un başlıca kent meydanı olma özelliğine dikkat çekmektedir: “Taksim İstanbul’un meydanıdır işte. En esaslı meydanıdır yani.” M.O temsilcisi ek olarak, AKM ve cami projesiyle ilgili yorumlar Toplum İçin Şehircilik Taksim Cumhuriyet Meydanı: Sosyo-Ekonomik, Biçim, Kullanım Ve Anlam Boyutları Üzerine Bir Alan Araştırması Meriç Kırmızı yapmıştır. AKM salt bir dönem mimarisini temsil etmesi nedeniyle korunmalıdır görüşü bugün Mimarlar Odası’nca benimsenmiştir. Cami projesine kendisi, yine simgesel bir durum gözüyle bakmaktadır: “İhtiyaç yok evet, ihtiyaçtan kaynaklanan bir şey değil, simgesel bir şey.” AKM projesi de cami projesi de uzman görüşmecilerin meydanda güç gösterisi diye nitelendirdikleri, değişik siyasetlerin meydanda simgeler üzerinden savaşının birer örneği ya da sonucudur. BGKD temsilcisi, “Taksim’e 1 Mayıs’a çıktık, Taksim’i aldık gibi, tabi bu aldık kelimesi tapuyu almıyor herhalde. Burada güç gösterisi,” diyerek meydandaki güç savaşlarını kendi bakış açısından dile getirmektedir. Sözünün devamında bu güç gösterisi durumuna hangi bakış açısından baktığını daha net açıklamaktadır: “Bu da pek hoş değil bizim açımızdan biz burada yaşayan burada ticaret yapan turizm anlamında geçimini sağlayan kişilerin Taksim’in bir buluşma, şenlik ve eğlence merkezi oluşması.” Tüm bu politik-ideolojik anlamının dışında, kendi büyüdüğü yer olarak Taksim BGKD temsilcisi için kişisel bir anlam da taşımaktadır, her ne kadar bu kişisel anlam politikekonomiden bağımsız kalamasa da: “Taksim’i seviyorum, İstanbul’un merkezi. İstanbul dünya şehri. Biliyorsunuz dünyada 150 tane şehrin içinde birinci seçildi İstanbul. İstanbul’un merkezi Taksim, pırlantası.” Buna karşın bu özellikli yere yeterince değer verilmediğini düşünmektedir. 2. ŞPO temsilcisi de TCM ve güç gösterisi ilişkisini ve bunun üzerinden TCM’nin simgesel anlamı konusunu şöyle yorumlamaktadır: Şöyle söyleyeyim, iktidarlar tabi ki bir simge bırakmak isterler bir… iktidar dönemlerine ait bir sembol bırakmak isterler. Cami de açıkçası bu yönde alınmış bir karar. Ben bunun siyasi bir karar olduğunu düşünüyorum. Hatta ihtiyaç olmadığı halde Taksim meydanına cami kararı alıp oraya cami yerleştirmek tamamen simge anlamında oradaki işte Aya Triada kilisesinin karşısına, Atatürk Kültür Merkezi’nin karşısına, Cumhuriyet Anıtı’nın karşısına heybetli bir cami kondurmak tamamen sem … orada bir güç gösterisi yapmaktır. İktidarın oraya koyduğu ciddi bir yapı olarak algılanabilir. 2. ŞPO temsilcisine göre meydanda sürekli polisin varlığı da yine bu güç gösterisinin, simgeselliğin bir parçasıdır. Meydanın geçmişten gelen simgeselliğiyle ilgili olarak ise 2. ŞPO temsilcisi meydanın anlamıyla Taksim Cumhuriyet Anıtı’nın anlamı arasında bir ayrım gözetmektedir: “Şöyle söyleyeyim, o Taksim Cumhuriyet Anıtı’dır, fakat Taksim Cumhuriyet Meydanı değildir ... Yurt dışında bütün meydanlarda bir anıt olur, bir eser olur, bir şeyleri simgeler. O anlamda meydanın önemli bir parçasıdır, yani o anıt. Meydan eşittir Cumhuriyet anıtı gibi bir algı düşünmüyorum ben.” Meydanın soyut bir değere gönderme yapıp, yapmadığıyla ilgili olarak da, ona göre eğer bir şeyi simgeliyorsa bu Cumhuriyet’ten çok demokrasidir: Yani meydan kullanımının, işlevinin doğası gereği orası bir toplanma, bir kutlama ve bazen protesto yapmak için insanların toplanması tabi ki de demokrasiyi arkasında taşıyan bir kullanım türüdür, o anlamda demokrasi tabi ki oradan çıkabilir. Cumhuriyet anıtı nedeniyle Cumhuriyet olgusu orada vurgulanıyor diyebilirsiniz. Demokrasi vurgusu zaten bence daha belirgin bir vurgu. Toplum İçin Şehircilik Taksim Cumhuriyet Meydanı: Sosyo-Ekonomik, Biçim, Kullanım Ve Anlam Boyutları Üzerine Bir Alan Araştırması Meriç Kırmızı Demokrasi anlamıyla bağlantılı olarak, 2. ŞPO temsilcisi meydanın adının 1 Mayıs Meydanı yapılmasıyla ilgili kamuoyu tartışmasının, böyle bir tartışmayı demokratik bulması nedeniyle, sağlıklı olduğunu düşünmektedir. İBB temsilcisi meydan ve meydanın simgesel anlamı ile ilgili, AKM’ye yönelik birtakım görüşler ileri sürmüştür. Öncelikle yurtdışındaki meydan ve yapı örneklerine gönderme yaparak, AKM’nin kötü bir simge olduğu sonucunu çıkarmaktadır: “Yani dünyadaki meydanlara baktığımızda, iyi meydanlara, çok böyle sembolik binalar vardır, çok özel binalar vardır. Tarihidir. Ya da yeni oluşturuyorsa meydanı, yani şehirciler meydan da oluşturabilirler, orayı simgesel hale getirecek bir şeyler. Bizde öyle bir şey yok. AKM de bunun bir yönü.” Oysa kendisinin de belirttiği gibi, AKM’nin tescillenme gerekçesi simgesel yapı olma özelliğidir, ama bu kararın varlığı İBB temsilcisinin onu reddetmesini engellememektedir: “AKM’nin binasının fiziksel olarak kötü olduğunu düşünüyorum bir kere, hiç kusura bakmasınlar eski eser filan değildir AKM, orada tamamen farklı bir şey var. Hatta tescillenme ve kayıt altına alınma gerekçesi de Cumhuriyet döneminin simgesel yapılarıdır. Kötü bir simgesel, yani simgesel olması bir şeyin iyi olduğunu göstermez bir kere.” Belediye temsilcisi meydanın Cumhuriyet simgesi olma özelliğini ise kabul etmektedir: “Cumhuriyet meydanıdır, tek Cumhuriyet meydanıdır hatta İstanbul’un,” ya da “Ama mesela 29 Ekim etkinliğini Taksim meydanında yapabilirsiniz, meydanın işlevine çok uygun zaten.” Bu değişken siyasi yaklaşımın yerin ekonomisiyle, bu yerden elde edilebilecek ekonomik kazançla yakından ilişkili olduğunu düşünüyorum. Meydanla ilgili beklenti ve önerilerine geçmeden önce uzman görüşmecilerin bugünkü TCM’yle ilgili saptadıkları sorunlara ve belediyenin 1/1000 ölçekli Beyoğlu İlçesi, Kentsel Sit Alanı Koruma Amaçlı Uygulama İmar Planı’yla ilgili görüşlerine kısaca yer verilecektir. Uzmanların gösterdiği sorunlar arasında özetle şu konular bulunmaktadır: yaya ve araç trafiği; Gezi Parkı’nın bakımsız ve kullanışsız durumu; meydanda kullanıma yönelik yeterli kahve, vb. tesislerin bulunmaması; bölgedeki ticarileşme ve artan kalitesizlik; çirkin yapılaşma; gürültü kirliliği; güvenlik sorunu; kent mobilyasında yetersizlik; meydanda insanların ilgisini çekici etkinliklerin azlığı; meydanın fiziksel sınırlarının belirsizliği; meydanla ilgili ideolojik tartışmalar ve meydanın fiziksel düzenlemesinin kolektif olarak belirlenmemesi. Meydanın en önemli sorunu olarak görülen trafik sorununu ŞPO temsilcisi üç başlıkta değerlendirmektedir: yaya kullanıcıların meydanı az kullanması; meydanın bütünselliği olmayan, bağlantısız yerlerin bir toplamı gibi olması; bu bağlantısız yerlerin de daha çok araç trafiğine ayrılmış olması. Meydanda zaman geçirilebilecek yeterli tesisin olmamasıyla ilgili M.O temsilcisi meydanda bir şeyler içecek kahvelerin olmadığını, BGKD temsilcisi yeni yerler yapılacaksa plastik sandalyeli kalitesiz yerler yapılmaması gerektiğini, 2. ŞPO temsilcisi de bu yeni yerlerin içki ruhsatı, vb. bakımından yine siyasi otoritenin egemenliği altında olacağını, bu nedenle sonucun çok parlak olmayacağını Toplum İçin Şehircilik Taksim Cumhuriyet Meydanı: Sosyo-Ekonomik, Biçim, Kullanım Ve Anlam Boyutları Üzerine Bir Alan Araştırması Meriç Kırmızı söylemektedirler. Gezi Parkı’nın bugünkü durumuyla ilgili, ŞPO temsilcisi dinlenme alanından çok bir beton yığını gibi olduğunu, İBB temsilcisi de kentte bu kadar merkezi olup da bu kadar az kullanılan başka bir yer daha olmadığını ileri sürmektedir. İBB temsilcisi diğer bir sorun olan güvenliğin meydanda etkinliklerin artırılması ve süreklileştirilmesiyle çözülebileceğini ileri sürmektedir. Bölgedeki ticarileşme sorunu için, ŞPO temsilcisi belediyenin planının esnekliği nedeniyle İstiklal’in kültür-sanat işlevinden gitgide uzaklaşıp, “Büyük bir AVM’ye dönüştü”ğü yorumunu yapmıştır. M.O temsilcisi de AKM projesi gibi önerilerle meydanda ticarileşmenin önünün açıldığını şu eleştirisiyle dile getirmektedir: “Onun arkasının da bir iş merkezi, yani bir meydanda eksikti.” Ticarileşmeyle koşut giden kalitesizlik sorununu, “gecekondu kültürü” ya da “çadır kültürü” diye dile getiren BGKD temsilcisi durumu şöyle özetlemektedir: “Düşünün etrafında 5 yıldızlı oteller var. Gecenin 2-3’ünde çay, nargile ve davul zurnayla halay çekme. Yani bu değildir bizim kültürümüz.” Son olarak da meydanla ilgili kararlarda kolektif davranış eksikliğiyle ilgili, M.O temsilcisi meydanın kamusal niteliğini vurgulayarak, şunu söylemektedir: “En kötü şey o meydanın en önemli şeyi, nasıl olmalı diyorsunuz ya, en başında gerçekten o meydanı kullanma potansiyeli olanların istedikleri gibi olmalı. O meydan büyükşehir belediyesinin şeyi değil, yani mülkiyet anlamında. Yolun mülkiyeti kimindir veya cadde demiyorum. Kentindir ama. Ve Taksim çok önemli bir şey. Bunu yaşatmak lazım.” Belediyenin imar planının en çok tartışılan iki maddesi, maksemin arkasında yapılması planlanan cami ile meydanın yayalaştırılması projesidir. ŞPO temsilcisi yayalaştırma projesine teknik bir uzman gözüyle, yalnız şehircilik açısından baktığında bu projeyi olumlu bulmaktadır: “Mekânsal muhafazakârlıktan uzaklaşıp bakınca mekânın yayalaştırılması daha rahat kullanılmasını sağlayacaktır.” Cami projesiyle ilgili ise tersini düşünmektedir: “Esasında söylem şu, ihtiyaç olduğunu söylüyorlar ama ne kadar ihtiyaç olup olmadığı … Esasında böyle bir ihtiyaç yok, bu simgesel tartışma da bir taraftan sürdürülüyor iktidar tarafından.” Bu iki madde dışında her ne kadar planın esnekliği nedeniyle İstiklal Caddesi’nde kültür-sanat işlevinden hızla turizm-hizmet-ticaret merkezi işlevlerine doğru bir kayma yaşandığının ve bunun olumsuzluğunun altını çizse de, planın genel olarak, “şehircilik açısından olumlu olacağı izlenimi” edindiğini belirtmektedir. 2. ŞPO temsilcisi ise meydanın yayalaştırma projesiyle ilgili önemli bir saptamada bulunmaktadır: “Ancak şuna dikkat etmek lazım, oranın trafiğe kapatılması kamuya açılması anlamına da gelmeyebilir. Burada belediyenin o meydanı düzenlerken getireceği fonksiyonların da etkileyici, belirleyici olduğunu da söylemek mümkün.” Bu düşüncesinin arkasında bir güven sorununun yattığını ve aynı sorunun toplumun diğer kesimleriyle yönetim arasında da var olduğunu gözlemlediğini belirtmektedir. Bu, yönetimin karar ve uygulamalarında ekonomik kazancın her türlü duyarlılığın önüne geçeceğini düşünmekten kaynaklanan bir güven sorunudur. İBB temsilcisinin planla ilgili bundan sonraki sürece ilişkin söyledikleri, diğer uzmanların kararlarda kolektif davranış eksikliğiyle ilgili yorumlarını haklı çıkarır niteliktedir: “Bunların hepsi artık eskiden hepsi fikirdi ya Toplum İçin Şehircilik Taksim Cumhuriyet Meydanı: Sosyo-Ekonomik, Biçim, Kullanım Ve Anlam Boyutları Üzerine Bir Alan Araştırması Meriç Kırmızı artık kural. Bunlar yapılmak zorunda. Planda çünkü. İmar planı onaylandı ve yürürlükte. Artık bunlar yapılmak zorunda. Hani bunun dışında hiçbir şey yapma şansınız yok ... Şimdi artık niye yapılmıyor diye sorulabilir yani.” Tüm bu değerlendirmelerin ışığında, uzmanların tasarladıkları TCM nasıl bir yerdir? Uzmanların tasarladığı TCM öncelikle gerçek anlamda yayalaştırılmış bir kentsel açık alandır. İdeal TCM’de Gezi Parkı halkın kullanımına açık, işlevsel ve estetik bir park olarak yeniden düzenlenmiştir. Meydanda nitelikli etkinlikler sayıca artırılmış ve bir program çerçevesinde süreklilik kazanmışlardır. Meydan kent mobilyalarının eklenmesi ve düşük kaliteli görüntü ve kullanımlardan arındırılması yollarıyla geliştirilmiştir. Bölgenin genelinde bilinçli bir biçimde, şimdiden Asmalımescit ve Galata çevresini etkilemekte olan soylulaştırmadan uzak durulmuştur. Meydanda kaliteli yeme-içme yerlerinin sayısı artırılmıştır. Ama en önemlisi tüm bu değişiklikler bütünsel bir planlamaya uygun olarak ve İstanbulluların isteklerini göz önünde bulunduran, demokratik-kolektif bir çabayla gerçekleştirilmiştir. SONUÇ Kullanıcıların sosyo-ekonomik konumlarıyla ilgili bulgular göz önünde bulundurularak, çalışmanın birinci önermesi, TCM’yi de kapsayan Beyoğlu bölgesindeki ticarileşme vurgusu arttıkça, toplumsal sınıf kimliğinin TCM’nin ve burayı kullanan kişilerin kimliklerinde daha belirginleşeceğidir. Bu yerde artan ticarileşme insanların benzer şeyleri tükettikleri için daha çok ortak noktaları olduğu yanılgısına düşmelerine neden olurken, gerçekteyse, onları ekonomik açıdan daha çok ayrıştırmaktadır. Bu toplumsal ayrışmanın bir dışavurumu, görüşmecilerin konuşmalarında sıkça başvurdukları İstanbullu (kentli) - Anadolulu (köylü) ayrımıdır. Bu ayrım, yeni gelenlere yönelik bir benimsememe, hatta nefret konuşması düzeyine eriştikçe, kullanıcıların TCM’de ortak bir kimlik (yurttaşlık), aidiyet duygusunda buluşmalarının önünde büyük bir engel oluşturmaktadır. Ek olarak, görüşmecilerin Ötekilerle ilgili söylemlerinde kozmopolitlik ve düşmanlığın bir arada eş zamanlı olarak var olması, Sennett’in (1994) yalnız çeşitliliğin, görüşmecilere göre de bu çeşitliliği izleme keyfinin, etkileşime yol açmayacağıyla ilgili savını destekler niteliktedir. Bu nedenle kozmopolitlik ya da kozmopolit kimlik, çalışmanın TCM’de insanları buluşturacak kimlikle ilgili arayışının doğru yanıtı değildir. Meydanın biçimiyle ilgili bulgulara bakarak bir başka önerme de, TCM ile aynı bölgede yer alan Galata Meydanı’nın TCM’ye göre meydan yazınında geçen kullanıcı yoğunluğu olan küçük mahalle meydanlarına daha iyi bir örnek oluşturmasıyla ilgilidir. Meydanın biçimine ilişkin ikinci bir önerme ise TCM’nin bugünkü biçiminin kamusal alan kullanıcılarının temel gereksinimlerini, özellikle de rahatlama ve dinlenme gereksinimlerini, yeterince karşılamadığıdır. Rahatlama gereksinimi için ilgili yazında gerekli bulunan öğeler Toplum İçin Şehircilik Taksim Cumhuriyet Meydanı: Sosyo-Ekonomik, Biçim, Kullanım Ve Anlam Boyutları Üzerine Bir Alan Araştırması Meriç Kırmızı olan hava koşullarına uygun korunaklı alanlar, oturma yerleri, tuvaletler ve genel olarak görsel erişilebilirlik, TCM’de yeterince karşılanmamaktadır. Aynı biçimde dinlenme gereksinimini karşılayacak olanaklardan biri olan yeşil alan yine TCM’de eksikliği duyulan biçimsel öğelerdendir. Meydandaki tek yeşil alan olan Gezi Parkı bugünkü durumunda görüşmecilerin temsil ettiği kullanıcılar tarafından güvensiz bulunmaktadır. Ek olarak, kimi görüşmeciler parkı yurttaşlardan çok resmi kurumların kullandığını ileri sürmektedir ki bu da parkın bugünkü durumunda kullanıcılara kamusal alanın sahipliği hakkını tanımadığının bir göstergesidir. Meydanın kullanımıyla ilgili bulgulara baktığımızdaysa, öncelikle 1977 1 Mayısı insanların günümüzde meydanı siyasi amaçlı kullanımları üzerinde belirleyici bir etmen olarak karşımıza çıkmaktadır. Günümüzde meydanın siyasi amaçlı kullanımındaki gerileme yönetimden kaynaklanan kısıtlamalara bağlı olabileceği gibi, insanların siyaset yapmaktan ne anladıklarıyla, yani siyaseti gündelik yaşamlarının bir parçası gibi mi, yoksa tümüyle bağımsız bir etkinlik olarak mı gördükleriyle de ilgili olabilir. Kullanımla ilgili yine, insanlar bugün TCM’yi eğer meydanda ya da yakın çevresinde çalışmıyorlarsa, ya belirli bir amaca yönelik –ulaşım, festival, buluşma, miting, vb.-- ya da tümüyle rastlantısal biçimde kullanmaktadırlar. Öte yandan, meydanın kurumsal kullanımına baktığımızda ise görüşmeciler yönetimin meydanı kullanma biçimleriyle bu kullanımın arkasında yatan gerçek amaç (içerik) arasında bir uyuşmazlık olduğunu gözlemlemektedirler. Bu duruma görüşmeciler, TCM’de düzenlenen festivallerin gerçekte çoğunlukla ticari amaçla yapılmasını örnek olarak vermişlerdir. Meydanın ve anıtın anlamıyla ilgili, birçok görüşmeci ikisine de çok alıştıkları için onları artık seçememeye başladıklarını söylemişlerdir. Başka görüşmeciler için ise meydan güçlü bir Cumhuriyet simgesi olma anlamını taşımayı sürdürmektedir. Bu anlam sürekliliği bu kişilerin geçmişte bu anlamın daha belirgin olduğu dönemlere doğrudan ya da dolaylı tanıklıklarıyla ve geçmişte bir biçimde edindikleri bu anlamı bilinçlerinden silmemeyi başarmalarıyla açıklanabilir. Bu tutumun tersi bir yaklaşım ise daha çok yeni kuşak gençler arasında yaygın olup, Cumhuriyet’in değerlerinin (fiziksel) yansımalarına karşı bir aşk-nefret ilişkisi olarak görünürlük kazanmaktadır. Bu toplumsal değerlerin değişmesiyle ilişkili olan bir tür anomik durum, özellikle toplumun genç kesimini etkisi almakta ve bu insanları sürekli bir iç çatışma durumunda bıraktığı izlenimini vermektedir. Diğer bir önermeye göre meydanın anlamı kişilerin toplumsal konumları ve çıkarlarına ve daha genel bağlama göre de değişebilmektedir. Ek olarak, meydanın toplumsal anlamının bireyler için olan kişisel anlamına ağır basmasının açıklaması ise bireylerin meydanı onlar için anlamlı kılacak deneyimlerden, en başta meydanın biçimsel koşulları yüzünden yoksun kalmalarında aranabilir. Son olarak, anıtın anlamına baktığımızda ise, bircok görüşmecilerin de inandığı gibi, Cumhuriyet Anıtı anıtla ilgili yazında tartışılan şiddet içeren anıtlarla karşılaştırılamazken, darbe dönemlerinden birinde dikilmiş süngüden anıt ise, şiddet içeren anıta iyi bir örnektir. Toplum İçin Şehircilik Taksim Cumhuriyet Meydanı: Sosyo-Ekonomik, Biçim, Kullanım Ve Anlam Boyutları Üzerine Bir Alan Araştırması Meriç Kırmızı Çalışmanın kısıtlamaları ile ilgili olarak öncelikle zaman ve diğer kaynakların yetersizliği nedeniyle anket örneklem büyüklüğü küçük kalmıştır. Ek olarak, örneklem seçiminde kullanılan kolayda örnekleme yöntemi elde edilen bulguların genellenebilirliği ve güvenliği açısından kısıtlamalara yol açmaktadır. Diğer bir kısıtlama da çalışmanın zaman boyutuyla ilgilidir. Meydanın anlamındaki değişimi daha iyi görebilmek için kesitselenlemesine olan bu çalışma uzunlamasına araştırma olarak gelecekte yinelenebilir. Türk modernleşmesinin bugün ne aşamada olduğunu daha kapsamlı olarak her yönüyle anlayabilmek amacıyla gelecekte yapılacak çalışmalar, kent sosyolojisi konusu dışında kalan toplumsal yaşamın eğitim, hukuk, vb. diğer alanlarına da yönelmelidir. Temmuz 2011, Ankara KAYNAKÇA Açıkgöz, Esra. “Unutma Bizi Istanbul.” Cumhuriyet Pazar, December 12, 2010, 6. Albayrak, Mehmet. “Transformative relations between architecture and urban public space: the case of Ankara Kızılay area.” M.Sc. thesis. METU, 2000. Kilminster, Richard. “Anomie.” In Encyclopedia of Social Theory edited by Austin Harrington, Barbara I. Marshall, and Hans-Peter Müller, 16-18. NY: Routledge, 2006. Atkinson, David, and Cosgrove, Denis. “Urban Rhetoric and Embodied Identities: City, Nation, and Empire at the Vittorio Emanuele II Monument in Rome, 1870-1945.” Annals of the Association of American Geographers 88.1 (1998): 28-49. Accessed May 1, 2011. doi: 10.2307.2563975. “Aya Triada Kilisesi (Taksim).” Açık http://acikkapi2010.arkitera.com/?p=144 Kapı Festivali, accessed January 3, 2011, Babbie, Earl. The Basics of Social Research. USA: Thomson Wadsworth, 2005. Barbour, Rosaline. Introducing Qualitative Research: A Student’s Guide to the Craft of Doing Qualitative Research, 215-225. London: Sage Publications, 2008. Batuman, Bülent. “Hegemonic struggle within the reproduction of public space: domination and appropriation in and of Kızılay square.” M.Sc. thesis. METU, 2000. Behramoğlu, Ataol. “Operalı Günler.” Cumhuriyet Dergi, January 2, 2011, 4. Berlinski, Claire. “Weimar Istanbul.” journal.org/2010/20_4_weimar-city.html City Journal 20.4 (2010): n. pag, http://www.city- Toplum İçin Şehircilik Taksim Cumhuriyet Meydanı: Sosyo-Ekonomik, Biçim, Kullanım Ve Anlam Boyutları Üzerine Bir Alan Araştırması Meriç Kırmızı Bourdieu, Pierre. “The Forms of Capital.” In Handbook of Theory and Research for the Sociology of Education, edited by John G. Richardson, 241-258. Connecticut: Greenwood Press, 1986. ---. Pratik Nedenler. İstanbul: Hil Yayınları, 2005. ---. Distinction: A Social Critique of the Judgment of Taste. Translated by Richard Nice. London: Routledge, 1986. Bozdoğan, Sibel, and Kasaba, Reşat, eds. Türkiye'de Modernleşme ve Ulusal Kimlik. Istanbul: Tarih Vakfı Yurt Yayınları, 1998. Calhoun, Craig, ed. Habermas and the public sphere. Cambridge, Mass.: MIT Press, 1992. Carr, Stephen, et al. Public Space. NY: Cambridge University Press, 1992. Castells, Manuel. The City and the Grassroots: A Cross-Cultural Theory of Urban Social Movements. Berkeley: University of California Press, 1983. Çakıroğlu, Alper. “Taksim Cumhuriyet Meydanı Üzerine: Taksim Cumhuriyet Meydanının Mekansal Analizi”. Archipolis, accessed August, 2010, http://archipolis.blogspot.com/2009/11/taksim-meydan-uzerine.html Delanty, G. “Public sphere.” In The Blackwell Encyclopedia of Sociology, edited by George Ritzer, 3721-3722 MA: Blackwell Publishing Ltd, 2007. Devellioğlu, Zeynep. “Understanding of urban public space in terms of social relations.” M.C.P. thesis. METU, 1995. Eder, K. “Public sphere.” In Encyclopedia of Social Theory, edited by Austin Harrington, Barbara I. Marshall, and Hans-Peter Müller, 483-486. NY: Routledge, 2006. Erdönmez, Ebru, and Akı, Altan. “Açık Kamusal Kent Mekanlarının Toplum İlişkilerindeki Etkileri.” YTÜ Mimarlık Fakültesi e-dergisi 1.1 (2005): 67-87. Accessed August, 2010. http://www.megaron.yildiz.edu.tr/yonetim/dosyalar/01_09_ERDONMEZ_E.pdf Ergüvenç, Yılmaz. “Taksim Meydanı ve Topçu Kışlasını Biliyor musunuz?” Kenthaber.com, accessed February, 11, 2010, http://www.kenthaber.com/Haber/Genel/Dosya/gundem/taksim-meydani-ve-topcu-kislasinibiliyor-musunuz-/bf96059e-cd4e-43df-9e83-51daeccccc51 Forest, Benjamin, and Johnson, Juliet. “Unraveling the Threads of History: Soviet-Era Monuments and PostSoviet National Identity in Moscow.” Annals of the Association of American Geographers 92.3 (2002): 524527. Accessed May 1, 2011. doi: 10.2307.1515475. Charmaz, Kathy. “Grounded Theory.” In Blackwell Encyclopedia of Sociology, edited by George Ritzer. Blackwell Publishing, 2007. Blackwell Reference Online, accessed May 1, 2011,http://www.blackwellreference.com/subscriber/tocnode?id=g9781405124331_chunk_g978140512433 113_ss1-72. doi: 10.1111/b.9781405124331.2007.x Toplum İçin Şehircilik Taksim Cumhuriyet Meydanı: Sosyo-Ekonomik, Biçim, Kullanım Ve Anlam Boyutları Üzerine Bir Alan Araştırması Meriç Kırmızı Grönlund, Bo. “Lefebvre's first ontological transformation of space- Lived, Perceived and Conceived Space.” Accessed April 30, 2011, http://homepage.mac.com/bogronlund/get2net/Lived_space_etc.html#anchor758166 “Hannah Arendt (1906-1975).” Internet Encyclopedia of Philosophy, accessed April 30, 2011, http://www.iep.utm.edu/arendt/. Harvey, David. The condition of postmodernity: an enquiry into the origins of cultural change. Cambridge MA: Blackwell, 1990. ---. Postmodernliğin Durumu: Kültürel Değişimin Kökenleri. Translated by Sungur Savran. Istanbul: Metis Kitap, 2003. Hüküm, Uğur. “Yürüyelim Arkadaşlar!” Cumhuriyet November, 7, 2010, 10. Issa, Iman. 2009. “Paranoid City.” In Cairo-Resilience: City as Personal Practice, edited by Dina Shehayeb and Shahira Issa, 13. Istanbul: Diwan Publications. Kırıkkanat, Mine. Umudun Kırık Kanatlarında. Istanbul: Destek Yayınevi, 2011. ---. “Dua Beddua ve Fahrenheit.” Cumhuriyet March 27, 2011, 18. Kırmızı, Zikrullah. “Aydınlanmadan Çıkıp Yola.” Message to the author. 29 Apr. 2009. E-mail. ---. “Çoğunluktan Esinlenmeler.” Okumanın Sonuna Yolculuk, accessed December, 2011, http://okumaninsonunayolculuk.com/html/alt_sayfa/sinema_okumak/seren_yuce_ve_cogunluk.html Kohn, Melvin. Class and Conformity: A Study in Values. Homewood, Ill.: Dorsey Press, 1969. Kreiser, Klaus. “Public Monuments in Turkey and Egypt, 1840-1916.” Muqarnas 14 (1997): 103-117. Accessed May, 1, 2011. doi: http://www.jstor.org/stable/1523239 Kuban, Doğan. “Terk Edilen Başkent (1923-1950).” In Istanbul Bir Kent Tarihi: Bizantion, Konstantinopolis, Istanbul, 383-388. İstanbul: Türkiye Ekonomik ve Toplumsal Tarih Vakfı, 1996. Kulözü, Neslihan. “Transformation of public space: the case of Hacibayram Square.” M.Sc. thesis. METU, 2000. Kuruyazıcı, Hasan. “Cumhuriyet’in İstanbul’daki Simgesi: Taksim Cumhuriyet Meydanı.” In 75 Yılda Değişen Kent ve Mimarlık, edited by Yıldız Sey, 89-98. İstanbul: Tarih Vakfı Yurt Yayınları, 1998. Lefebvre, Henri. The Production of Space. Translated by Donald Nicholson-Smith. Cambridge MA: Blackwell, 1996. Lofland, L. H. “Public realm.” In The Blackwell Encyclopedia of Sociology, edited by George Ritzer, 3718-3721. MA: Blackwell Publishing Ltd, 2007. Toplum İçin Şehircilik Taksim Cumhuriyet Meydanı: Sosyo-Ekonomik, Biçim, Kullanım Ve Anlam Boyutları Üzerine Bir Alan Araştırması Meriç Kırmızı Low, Setha, and Smith, Neil. “Introduction.” In The politics of public space, edited by Setha Low and Neil Smith, 1-17. NY: Routledge, 2006. Lynch, Kevin. A theory of good city form. Cambridge, Mass.: MIT Press, 1981. Merdim Yılmaz, Emine, ed. “Atatürk Kültür Merkezi.” Arkitera.com, accessed January 3, 2011, http://www.arkitera.com/g61-ataturk-kultur-merkezi.html Miles, Malcolm. “The monument.” In Art Space and the City: Public Art and Urban Futures, 36-52. London: Routledge, 1997. Misselwitz, Philipp, and Altay, Can, curators. Open City: İstanbul. 12 March - 9 May 2010. Depo, İstanbul. Mitchell, W.J.T. “The Violence of Public Art: Do the Right Thing.” In Art and the Public Sphere, edited by Mitchell, 29-49. The University of Chicago Press, 1992. Oral, Zeynep. “Bu Akşam Evdeyim…” Cumhuriyet, December 12, 2010, 20. Özen, Perin. “Mutual transformation of urban public space and social life case studies from Ankara: 7th street in Bahçelievler and Bilkent center.” M.Sc. thesis. METU, 2002. Özkan, Erol. “Marien Meydanı’nda Yılbaşı Gezintileri.” Cumhuriyet, December 26, 2010, 12. Paces, Cynthia. “The Fall and Rise of Prague’s Marian Column.” In Memory and the Impact of Political Transformation in Public Space, edited by Daniel Walkowitz and Lisa Maya Knauer, 47-64. USA: Duke University Press, 2004. Peace, Sheila, Holland, Caroline, and Kellaher, Leonie. “Environment and Identity in Later Life.” In Growing Older, edited by Alan Walker. Berkshire: Open University Press, 2006. Rousseau, Jean Jacques. Toplum Sözleşmesi: Ya da Siyaset Hukuku İlkeleri. Translated by İsmail Yerguz. İstanbul: Say Yayınları, 2008. Ryan, Michael T. “Lefebvre, Henri (1901-1991).” In The Blackwell Encyclopedia of Sociology, edited by George Ritzer, 2580-2582. MA: Blackwell Publishing Ltd, 2007. Sargın, Güven Arif, ed. Ankara’nın Kamusal Yüzleri: Başkent Üzerine Mekân-Politik Tezler. Istanbul: İletişim Yayınları, 2009. Schönfeldt-Aultman, Scott. “Monument(al) meaning-making: the Ncome monument & its representation of Zulu Identity.” Journal of African Cultural Studies, 18.2 (2006): 215-234. Accessed May 1, 2011. doi: http://www.jstor.org/stable/25473370. Sennett, Richard. The Fall of Public Man. London: W.W. Norton, 1976. ---. Flesh and Stone: the Body and the City in Western Civilization. New York: W.W.Norton, 1994. ---. Ten ve Taş: Batı Uygarlığında Beden ve Şehir. Translated by Tuncay Birkan. Istanbul: Metis Kitap, 2002. Toplum İçin Şehircilik Taksim Cumhuriyet Meydanı: Sosyo-Ekonomik, Biçim, Kullanım Ve Anlam Boyutları Üzerine Bir Alan Araştırması Meriç Kırmızı Shields, Rob. “The Production of Space.” In Lefebvre, Love and Struggle: Spatial Dialectics, 141-183. London: Routledge, 1999. Soysal, Mümtaz. “Peşrev ve Fasıl.” Cumhuriyet, July 10, 2010, 2. Şengül, Tarık. Kentsel Çelişki ve Siyaset: Kapitalist Kentleşme Süreçlerinin Eleştirisi. Ankara: İmge Kitabevi Yayınları, 2009. “Taksim’de Mucize Minare.” Cumertesi, October 22, 2011, 1. “The physical and socio-cultural change of Tarlabaşı.” Yapi.com.tr, accessed December 11, 2010, ?. “The Public Realm.” Richardsennett.com, accessed April http://www.richardsennett.com/site/SENN/Templates/General2.aspx?pageid=16. 30, 2011, Turner, C. “Public and private.” In The Blackwell Encyclopedia of Sociology, edited by George Ritzer, 3717-18. MA: Blackwell Publishing Ltd, 2007. Ünlü-Yücesoy, Eda, et al., eds. Istanbul-Living in Voluntary and Involuntary Exclusion. İstanbul: Diwan Publications, 2010. Walkowitz, Daniel, and Knauer, Lisa Maya. “Introduction.” In Memory and the Impact of Political Transformation in Public Space, edited by Daniel Walkowitz and Lisa Maya Knauer, 1-19. USA: Duke University Press, 2004. Webb, Michael. The city square: A historical evolution. London: Thames and Hudson, Ltd, 1990. Yeatman, A. “Public and private.” In Encyclopedia of Social Theory, edited by Austin Harrington, Barbara I. Marshall, and Hans-Peter Müller, 481-483. NY: Routledge, 2006. “Zafer Meydanı: Atatürk Heykeli.” Inankara.com.tr. Ankara Sosyal Yaşam Rehberi, accessed May, 1, 2011, http://www.inankara.com.tr/sayfa-25/tarih-gecmisten-bugune-ankara/zafer-meydani-ataturk-heykeli.php Zizek, Slavoj. “Multiculturalism or the cultural logic of multinational capitalism?” Libcom.org, accessed December 13, 2010, http://libcom.org/library/multiculturism-or-the-cultural-logic-of-multinationalcapitalism-zizek “1/1000 ölçekli Beyoğlu İlçesi Kentsel Sit Alanı Koruma Amaçlı Uygulama İmar Planı Raporu.” Beyoglu.bel.tr. Beyoğlu Belediyesi 6. Daire, accessed May 1, 2011, http://www.beyoglu.bel.tr/beyoglu_belediyesi/haber_default.aspx?SectionId=143&ContentId=21698 Toplum İçin Şehircilik