A rn avu tk ö y B elediye Baþkanýmýz A. Haþim
Transkript
A rn avu tk ö y B elediye Baþkanýmýz A. Haþim
bi n þe Mut lu r tiþtirme a ye ke h li de e zd ni a oynaya nay ge y O li ile röporta j azi Kaym ang t l ak Su a usuf Ziya ýz Y ÇE m ý LÝ m A AY KK CI ile röp o LTA rt BA aj avutköy B Arn ele d m m þkaný ýz A. H Ba aþ e i iy r cukla ço “A&S Yatırım Grup, milletimizin ihtiyacını giderecek ve ülkemizin gelişimine katkı sağlayacak her türlü eğitim, bakım, sağlık, sosyal hizmetler gibi alanlarda hizmet ederek sistemli büyümeyi hedeflemektedir.” tim m Eği Kuruml are Ç Öz el arı www.asyatirim.net İŞİTME KONUŞMA ÖZEL EĞİTİM VE REHABİLİTASYON MERKEZİ www.carem.com.tr Engelleri Birlikte Hizmet Alan * Görme Engelli * İşitme Engelli / Konuşma Bozukluğu * Ortopedik Engelli * Zihinsel Yetersizlik * Anlama Güçlüğü * Otizm * Cerebral Palcy (CP) * Motor Mental Reterdasyon * Down Sendromu www.carem.com.tr Ç tim m Eği Kuruml are Öz el İslambey Mah. Hükümet Sok. No:10 Arnavutköy / İstanbul (Merkezdeki Onur Market Arkası) İŞİTME KONUŞMA ÖZEL EĞİTİM BAKIM MERKEZİ VE REHABİLİTASYON MERKEZİ Tel: 0212 597 77 27 - 597 09 77 el Öz www.cilekcocuk.net arı IM MERKEZ İ BAK www.lalegul.net Çilek Çocuk Anaokulu Çilek Çocuk Akademisi EDİTÖRDEN Süleyman TUNAHAN Uzman Fizyoterapist Editör - İndeks .................................. 1 Bizden Haberler.................................2-5 Belediye Başkanımız Sayın A. Haşim BALTACI ile Röportaj...6-7 Karakter Eğitimi.................................8-9 Osmanlıda Çocuk Yetiştirilmesi..........10-11 Mutlu Bir Deha Yetiştirmek Elinizde...12 Bunları Biliyor musunuz?...................13 Sultangazi Kaymakamımız Sayın Yusuf Ziya ÇELİKKAYA ile Röportaj............................................14-15 Satrancın Çocuk Eğitimindeki Yeri ve Toplumsal Hayata Sağladığı Katkıları.............................................16-17 Zehirli İshal (Rotavirus)......................18 Sünnet...............................................19 Benim Güzel Dinim............................20-21 Oynaya Oynaya Gelişen Çocuklar.......22-23 Okul Öncesi Çocuklarda Altını Islatma (Enuresis).....................24-25 Zeka Atölyesi.....................................26-27 Haydi Sor Sor.....................................28 Aileler Çocuklarda Özgüven Geliştirmek İçin Neler Yapmalı?........ 29 Meyveler Faydalı Olduğu Organa Benziyor................................ 30-31 Çilek Çocuk Dergisi Çilek Çocuk Akademileri yayın organıdır. Hazırlayanlar Aslı Derya TUNAHAN, Safiye YILDIZ, Eyüp TUNAHAN, Sevim KAZDAL, Derya MEMİŞ, Seda ÖZMEN ve Çilek Çocuk Akademisi değerli eğitimcilerine emekleri için teşekkür ederiz. Grafik Tasarım - Baskı Düzey Ajans 0212 417 92 92 Kavgayı bir ağacın yaprağına yaz, sonbahar gelsin yaprak kurusun diye. Öfkeyi bir bulutun üzerine yaz, yağmur yağsın bulut yok olsun diye. Nefreti karların üzerine yaz, güneş açsın karlar erisin diye. Ve sevgiyi, kardeşliği tüm çocukların yüreğine yaz, Onlarla büyüsün, dünyayı sarsın diye Sevgiyi, kardeşliği, bilimi ve diğer tüm güzellikleri çocuklarımızın yüreğine her gün, her an yazan değerli ekibimiz, büyük bir heyecan ve emekle sizlere Çilek Çocuk Dergisinin 2. sayısını hazırladılar. Bu sayımızda; çocuklarımızın beslenmesinden sağlıklarına, psikolojik gereksinimlerinden bedensel aktivitelerine, örnek aldığımız ecdadımızın ve Efendimizin uygulamalarından günümüz profesyonel eğitim metodlarına kadar bir çok konu ve içeriği siz değerli okuyucularımıza derledik. Ayrıca bölgemizde faaliyet gösteren iki çocuk evimizin tecrübeli uzmanları tarafından uygulanan ve başarıya ulaştıran yaklaşımları gerek onların kaleminden makalelerle, gerekse resimlerle sizlere aktarmaya çalıştık. Bizler çocuklarımızı Milli ve Manevi değerlerine bağlı yetiştirirken günümüz koşullarında profesyonel bir eğitim alabilmeleri için gerekli bilimsel yaklaşımları tüm ekibimizle öğrendik ve uyguladık. Yarınların ve neslin temeli ailedir dedik ve geleceği ailelerimizle beraber inşa edelim istedik. Bundan dolayıdır ki sizlere sözel olarak aktarımlarımızla yetinmedik ve akılların zamanla unutabileceğini ancak satırların asla unutmayacağını bildiğimiz için dergimiz aracılığı ile tecrübelerimizi paylaştık. Beğeni ile okuyarak, okuduklarınızı yaşamanız ve yaşatmanız dileklerimle… 1 N E D BİZ LER R E B HA ımız Sayın Belediye Başkan den ’nın bizi ziyaretin A. Haşim Baltacı yoruz 23 nisanı kutlu 10 kasım törenindeyiz Basket maçı yapıyoruz z Akvaryumdayı rendik öğ Ata binmeyi de mızı çok Bilim bizim işimiz 2 Biz doktor amca seviyoruz.. Buz pistinde paten keyfi Çamaşır asmak bizim işimiz Çalışkan arılar yapıyor nliği sınıfı kızılay etki ÇOCUK EVİ Çuval yarışı yapıyoruz vekillerimiz İstanbul Millet arca ık ve Tülay Kayn Feyzullah Kıyıkl retinden okulumuzu ziya Diş kontrollerimizden imizden Doğum günler Drama dersindeyiz yiz Drama dersinde Eğleniyoruz e r gününd Dünya engellile ziyaretimiz i Haftanın projes Itfayecileri tanıyoruz i Haftanın projes 3 N E D BİZ LER R E B HA Mis gibi h avada piknik yapıyoruz ymakamımız Arnavutköy Ka ’u ziyaretimiz S. Hürrem Aksoy i Haftanın projes sterimizden Mutfakta da iyiyiz Kutlu doğum gö Karne heyecanı rih dersindeyiz Panoramada ta Polis amcamızı tanıyoruz Pijama partimiz 4 Spor yapmayı unutmuyoruz üz Sinema günüm ÇOCUK EVİ pıyoruz Tuz seramiği ya ızın zeka Turgut başkanım reti atölyemizi ziya Veteriner amca okulumuzda utmadık Şehitlerimizi un Yeşilay haftasındayız ındayız Yerli malı haftas Yine yüzmedeyiz... imizden Yıl sonu göster Yunus gösterisindeyiz e Satranç Zeka atölyesind dersindeyiz Zeka atölyesindeyiz 5 RÖP J A T OR MİNİK GAZETECİLERİMİZDEN; ARNAVUTKÖY BELEDİYE BAŞKANIMIZ SAYIN A. HAŞİM BALTACI ile ÇİLEK ÇOCUKEVİ ÇOCUKLARI’NIN RÖPORTAJI AYSU: Bize kısaca kendinizden bahseder misiniz? A. HAŞİM BALTACI: 1965 yılında doğdum. Aslen Trabzon Çaykaralıyım. Arnavutköy’e uzun yıllar önce Babamın memuriyeti dolayısıyla yerleştik. Yıldız Teknik Üniversitesi Makine Mühendisliği Bölümü mezunuyum. Askerliğimi Hatay’ın Kırıkhan ilçesinde öğretmen olarak yaptım. Evli ve 4 çocuk babasıyım. MUHAMMET: Okul hayatınızda nasıl bir öğrenciydiniz? A. HAŞİM BALTACI: Sorumluluklarını bilen ve idealleri uğrunda mücadele veren bilinçli bir öğrenciydim. Annemin ve babamın bana vermiş olduğu emeğe layık olmak için çok çaba harcadım ve hala da devam ediyorum. Sizler de anne ve babalarınızın emeklerini boşa çıkarmayın. Çünkü onların gerçekten üzerimizde çok fazla hakkı bulunuyor. ESMA: İlerde biz de Belediye Başkanı olmak istesek, bize neler tavsiye edersiniz? A. HAŞİM BALTACI: Öncelikle yaşadığınız yeri sevin. Çünkü yaşadığınız yeri sevmiyorsanız, dünyanın en iyi eğitimini almış bile olsanız, iyi bir belediye başkanı olamazsınız. Bence öncelik bundan geçiyor. Sonrasında da insanlara yararlı olan işler yapmayı amaçlayın. Arkanızda, öyle hizmetler bırakın ki, adınızı hayırla yad etsinler. Son olarak yaşadığınız yerdeki halkın düşüncelerine çok önem verin. Unutmayın ki, o makama sizi o insanlar getirmiştir. Bunu sakın aklınızdan çıkarmayın ve onlara karşı sorumlu olduğunuzu unutmayın. 6 BERKER: İlçemizin eğitim durumu hakkında ne düşünüyorsunuz? A. HAŞİM BALTACI: Evet; istatistiklere baktığımızda, özellikle sınavlardaki başarı oranına. İlçemizdeki eğitimin istenilen noktada olmadığı görülebilir. Ancak bunun farkındayız ve adımlarımızı da buna göre atıyoruz. Örneğin en son yapmış olduğumuz girişimler ve imzaladığımız protokol kapsamında 4 okulun inşaa işlemleri devam ediyor. Derslik sayılarımızın artmasını elzem gördüğümüz için bu tarz bir adımımız oldu ve sonucunda netice aldık. Bunun yanında ihtiyaç sahibi öğrencilerimiz için gecen gün kış yardımı kapsamında 5 bin mont ve 5 bin bot dağıttık. Şimdi de üniversitede öğrencisi okuyan ailelere ciddi bir destek veriyoruz. Zaten yıllardır okullarımıza fiziki anlamda büyük katkılar sağladık. Okullar Hayat Olsun Projesi ilk olarak bizim ilçemizde başladı. Öğrencilerimiz için okullarımıza binlerce kitap hediye ettik. En önemlisi öğrencilerimize hem okul derslerinde hem de kişisel gelişimlerinde katkı sağlayan Arnavutköy Belediyesi Gençlik Eğitim Merkezleri’ni açtık. Daha burada sayamadığım daha pek çok hizmeti öğrencilerimiz için karşılamaya çalışıyoruz. BEYZA: Belediyenin çocuklara özel yaptığı çalışmalar var mı? A. HAŞİM BALTACI: Hemen hemen her yıl karne şenliği, sünnet şenliği, uçurtma şenliği gibi çocuklarımıza yönelik hizmetlerimiz oluyor. Onların daha güzel bir ilçede yaşayabilmesi için özellikle parklarımıza çok önem veriyoruz. Her parkımıza çocuk oyun alanları koyuyoruz ki, çocuklarımız daha güvenli ortamlarda oynayabilsin. AYGÜLNAZ: Eğer bu mesleği seçmeseydiniz hangi mesleği seçerdiniz? A. HAŞİM BALTACI: Asıl mesleğim makine mühendisliğidir. Ancak vakti zamanında kainat çok ilgimi çekmiş ve astronomi ile ilgili çalışmalarda bulunmak üzere üniversite sınavında bu yönde bir tercih kullanmıştım. Söz konusu bölümü de kazanmış ancak bazı nedenlerden ötürü yarıda bırakmak zorunda kalmıştım. NEVFEL: Arnavutköy Belediyesi’nde Belediye Başkanı olmanın avantajları ve dezavantajları nelerdir? A. HAŞİM BALTACI: Bu soruya verilebilecek cevap epey uzun olacaktır. Ancak kısaca özetlersek; yeni bir ilçe olmamız ve 7 farklı belediyenin birleşmesi en ciddi dezavantajlardan birini olmuştur. Çok şükür bu birleşmeyi en az hasarla atlatıp idari yapılanmamızı çok kısa bir süre içerisinde bitirdik. Bunun yanında bölgenin kendine has zorlukları yok değil. İstanbul’da bir çok belediye neredeyse asfalta para harcamazken biz bütçemizin önemli bir kısmını buna ayırmak zorunda kalıyoruz. Avantajlarına gelince, bölgenin kentsel yapılaşması tamamlanmadığı ve bir çok boş arazisinin oluşu avantajlardan sayılabilir. Nitekim İstanbul’da proje uygulanabilir ender ilçelerden birisi Arnavutköy. Bunun sonucunu da 3. Havalimanının buraya yapılacak olmasından da zaten anlıyoruz. TİMUÇİN: Belediye Başkanı olmanın zorlukları nelerdir? A. HAŞİM BALTACI: Benim için en büyük zorluğu ailenize, çocuklarınıza fazla vakit ayıramıyor olmanız. Çünkü çok yoğun oluyorsunuz ve adeta gün size yetmiyor. Geç saatlere kadar toplantılara, etkinliklere katılmak durumunda kalıyorsunuz. Tabi eve gittiğinizde çocuklarınız muhtemelen uyumuş oluyor. BERRA: Geleceğimizin şekilleneceği ilçemizde okullarımız için belediye çalışma yapıyor mu? A. HAŞİM BALTACI: Her yıl okullarımıza tadilat işlerinde ciddi katkılar sağlıyoruz. Onların fiziki ortamlarını güzelleştirmek için bahçe düzenlemelerinden tutun da boya badanasına kadar yardımcı olmaya gayret ediyoruz. ÇOCUKLAR: Bize vakit ayırdığınız için teşekkür ederiz… A. HAŞİM BALTACI: Ben de sizlere ve sizin yetişmenizde emeği geçen ÇİLEK ÇOCUK EVİ’ne teşekkür eder Belediye başkanınız olarak her zaman yanınızda olduğumu bilmenizi isterim, hoşçakalın.. Bizler de Belediye başkanımıza yoğun gündemi içerisinde bize vakit ayırdığı için teşekkür eder hizmetlerinin ve başarılarının devamını dileriz. 7 İ M İ T İ Ğ E R E T K A R NEYDİ DEĞERLER KA DESTEĞİ Aynı pastayı üflemekti en büyük keyif Birlikte olabilmekti en büyük mutluluk nı ığında göz yaşı Arkadaşı Ağlad silmekti Cesaret etmekti aktı iz tutm Çevremizi tem alay etmemek Arkadaşımızla mekti doğruyu göster ylaşmaktı En ufak dilimi pa arkadaşlık Kazananı tebrik etmekti centilmenlik 8 Grupta uyuma özen gösterdik ekti Merhamet etm Kin tutmamak aktı hemen barışm Biz bugünün fidanı, yarının çınarıyız. Bizimle yeşerecek koca ormanlar… Bize sadece su ve toprak mı gerek? Hayır dallarımızı ve köklerimizi nereye salacağımızı gösteren büyük bir desteğe ihtiyacımız var… Oturarak su içmekti Hayatımıza düzen, saygı, anlayış, sevgi, hoşgörü yani değerler desteği… plamaktı Oyuncakları to sorumluluk Saygıda kusur etmedik kendi Düzenli olmaya şladık dolabımızdan ba Sabretmekti şarı hepimizindi Rakipte olsak ba Sağlık önemliydi olmaktı Örnek öğrenci amacımız Yardım etmek sevindiriciydi Sevinci paylaşmayı bilmekti emekti Suyu israf etm 9 H İ R TA OSMANLIDA ÇOCUK YETİŞTİRİLMESİ Osmanlı İmparatorluğu’nda çocukların okula başlaması için belirlenmiş bir yaş sınırı yoktu. Çocuklar olgunlaşma durumlarına göre dört ilâ altı yaş arasında okula başlarlardı. Okullar karma idi. İlkokullarda gramer¸ matematik¸ Kur’an okuma ve ilmihal bilgileri verilirdi. Osmanlı’nın Tanzimat öncesi döneminde ilkokul öğretimini veren okullara “sıbyan mektebi”¸ “mahalle mektebi” veya “taşmektep” denirdi. Bu okulların çoğu taştan yapılır ve camilere bitişik inşa edilirdi. Çocukların mahalle mekteplerinde okula başlamaları esnasında¸ ilk örnekleri 13. yüzyıla kadar uzanan belirli merasimler olurdu. Çocuğu okula başlayacak olan aile ziyafetler verirdi. Okuldaki diğer öğrencilere de şeker simit gibi yiyecekler dağıtılırdı. Aileler çocuklarının mektebe başlama gününü kandillere denk getirmeye çalışırlardı. Eğer kandillere denk gelmezse çocuklar pazartesi veya perşembe günleri okula başlarlardı. Okula başlayacak çocuğu olan aile evini baştan aşağı temizler; sonra da öğrenci adayı çocuklarını hamama götürürlerdi. Bütün aile okula başlama töreninin yapılacağı gün hava aydınlanmadan kalkardı. Yeni elbise giydirilen çocuk mücevherler ya da parıltılı taşlarla süslenir; boynuna işlemeli Kur’an cüz kesesi asılırdı… Fesin giyildiği dönemde çocuğun başındaki püskül mavi olur ve fese bir nazarlık asılırdı. Daha sonra da Eyüp Sultan ve Fatih türbeleri ziyaret edilirdi. Aile türbe ziyaretinden döndükten sonra¸ çocuğun aynı mektebe başlayan diğer arkadaşları¸ ilahi ve âminlerle çocuğu götürmek için eve gelirlerdi. Çocukların okula başlamalarına “Âmin Alayı” veya “Bed’-i Besmele” denirdi. Okula gidecek çocuk evin önünde kendisini bekleyen süslenmiş ata bindikten sonra tören başlardı. İlahiciler hep bir ağızdan “Tövbe edelim zenbimize / Tövbe İllallah yâ Allah / Lütfunla bize merhamet eyle / Aman Allah yâ Allah” dedikten sonra onları âmincilerin “Âmin âmin” sözleri takip ederdi. Çocuk ata bindirildikten sonra Âmin Alayı yürümeye başlardı. Alayın en önünde atlas yastık üzerinde sırmalı cüz kesesiyle elifba taşınırdı. Arkasından da başının üzerinde çocuğun okulda oturacağı minder ve elifbayı koyacağı rahleyi taşıyan birisi giderdi. Bu kişiyi ata binmiş çocuk takip eder¸ arkasından da mektep hocası¸ hocanın yardımcıları ilahiciler ve âminciler gelirdi. Törende çocuğun akrabaları ve davetliler de bulunurdu. Çocukların anneleri ve mahallenin kadınları da okula başlayan çocuğa eşlik ederlerdi. Ayrıca töreni seyretmek isteyenler de yol boyunca dizilirlerdi. Âmin Alayı ilahiler eşliğinde okulun önüne gelince okul hocasının yardımcılarından biri öğrenciyi elinden tutarak okula götürürdü. Mektepten içeri giren çocuk¸ hocasının elini öptükten sonra kendisinden önce içeri alınmış ve hocanın karşısında bulunan mindere oturur¸ tanışıldıktan sonra ders başlardı. Bazı sıbyan mektepleri de iki katlı olurdu. Mektep hocası da genellikle okulun¸ yanında yer aldığı caminin imamı idi. Eğer mahalle mektebinde öğrenci sayısı çok ise hocanın yardımcıları da olurdu. Öğrenciler arasında sınıf ayrımı yoktu. Hoca derecelerine göre öğrencilerle gruplar halinde ilgilenirdi. Bu arada diğer öğrenciler de ya yazı yazarlar ya da istirahat ederlerdi. Eğitim kesintisiz olarak devam ederdi. Tatil diye bir kavram yoktu. Öğrenciler¸ senenin istedikleri ayında eğitime başlarlardı. Okullarda eğitim öğlende yemek ve namaz arası haricinde kesintisiz devam ederdi. Teneffüs yoktu. Okul mahallenin içinde yer aldığından öğrenciler evlerine giderek öğlen yemeklerini yiyip tekrar okullarına dönerlerdi. Mekteplerde öğretimin yanında terbiyeye de önem verilir¸ suç işleyen veya yanlış davranışta bulunan çocuk cezalandırılırdı. Mahalle mektebi mahallenin ayrılmaz bir parçasıydı. Bunu gösteren en ilginç uygulamalardan biri de öğrencilerin ilkbaharda mahalle halkı ile birlikte mesirelere gitmeleriydi. Mesirede kazanlar kaynatılır¸ etli pilavlar¸ bademli sütlü helvalar pişirilir¸ misafirlere dağıtılırdı. Bu mektep seyirlerine kapama adı verilirdi… Öğrenci Kur’an’da belli bir yere geldiğinde¸ hocasının elini öptükten sonra hocanın yardımcılarından biriyle evine giderdi. Evde büyüklerinin elini öperek eğitiminin belli bir seviyeye geldiğini gösterirdi. Öğrencinin ailesi de durumlarına göre hocanın yardımcısına bir hediye verirdi. Bir öğrencinin mahalle mektebini bitirmesi¸ onun hatim indirmesi¸ yani Kur’an’ın tamamını okumasıyla olurdu. Eğitim iki ya da üç yıl sürerdi. Öğrencilerin hatim indirmelerinde de bir tören yapılırdı. 10 Mahalle mektebini bitirenler kabiliyetli iseler medreseye girerlerdi; yeteneği veya durumu uygun olmayan da bir sanat öğrenirdi. Mektebin bütün masrafları mahalle halkı tarafından karşılanırdı. Mahalle mekteplerinin bir kısmı da padişahlar¸ üst kademe devlet yöneticileri ve hayır sahipleri tarafından cami¸ medrese¸ imaret ve çeşmelerden oluşan bir kompleksin içinde yer alırlardı. Bir vakıf olarak örgütlenen bu komplekslerde fakir öğrencilerin yemek¸ harçlık ve giysileri de temin edilirdi. Vakıf olarak kurulan okulların çok daha güzel¸ disiplinli ve başarılı olduğu görülmüş¸ denetimi daha net yapıldığı için öğrenciler bu okulları tercih etmişlerdir. Milli inanca ve töreye göre Osmanlı’da çocuk Allah’ın emaneti idi. Cenab-ı Hak bu emaneti rızkı ve sevgisiyle aileye ihsan etmiştir. Ailenin vazifesi ise bu emaneti hayırlı bir insan olarak yetiştirmekti. Doğan çocuklar farklı nesiller arasında şefkati, merhameti, sevgiyi, saygıyı, işbölümünü, sorumluluk hissini, iş sevgisini aile içinde gördükleri örnekler ile birlikte yaşayarak öğrenmişlerdir. Yaşlılar daima töreyi, tarihin tecrübelerinden süzülüp gelen terbiye metotları ile gençlere aktarmışlardır ve gençler çocuklarını yaşayarak ve yaşatarak bu prensipler içerisinde yetiştirmişlerdir. Osmanlı evinde edep, alçakgönüllülük, cömertlik, misafirperverlik gözle görülürdü. Çünkü bunlar tasavvuf terbiyesinin terk edilemeyen düsturlarıdır. Çocuk dört yaş, dört ay, on günlük oluncaya kadar evde, mektebe hazırlanırdı. Mahalle mektebinde 7 yaşına kadar “öğrenmeyi” öğrenirdi. Kur’ân’ı Kerim tilaveti, ilmihal bilgileri ehil bir hocadan alınırdı. 7 yaşından sonra erkek çocuk ya mektebe giderdi ya da ilerde çırak olma, ev geçindirme sorumluluğunu tanırdı. Kızların da “ev idare etme” hazırlığında olması gerekirdi. Kızlar adab-ı muaşeret, dantel, nakış, örgü, dikiş gibi el işlerini evdeki büyüklerinden öğrenirlerdi. Erkek çocuk için nasıl bir kazanma sorumluluğu varsa, kız çocuğun da mesut olma ve çevresini mesut etme hazırlığında olması gerekirdi. İnsanlarla hoş geçinmeyi, sabretmeyi, tahammül etmeyi bilmeli idi. İster kız olsun, ister erkek herşeyden evvel kul olduğuna inanmalı, Hak’tan gelene hamd edip şükrünü ziyade kılmalı idi. Çünkü Osmanlı hep Allah’a şükrederdi. Çocuk da bu gerçekleri görerek, işiterek ve de yaşayarak öğrenirdi. Ayrıca ev adabı ve sokak adabı birbirine ters düşmezdi, çocuğun evde aldığı terbiye, sokakta öğrendikleriyle takviye edilirdi. Çocukların iktisada riayet etmelerine de titizlik gösterilirdi. Bilhassa zamanlarını israf etmemeleri hep hatırlatılırdı. Çünkü boşluk insanı sıkıntıya sürükler, bu sebeple kızlar çeyizlerinin büyük kısmını kendileri hazırlardı. Osmanlı’da ev hanımları genelde dışarda çalışmazdı. Fakat evdeki üretimleri o kadar çoktu ki belki de aile bütçesine katkıları aynı idi. Salçalar evde yapılır, börekler, kurabiyeler evde hazırlanır, çarşı fırınına götürülüp pişirilir, elbiseleri anneler diker, küçülenleri ufak kardeşe göre yapar, örgü örerlerdi. Her şeyi nasıl en ucuza, en iyi şekilde mal edebileceklerini düşünürlerdi. O zamanlar tüketim değil, kanaat çağı idi. Osmanlı’da ailenin bütün fertlerinin kazandığı para tek elde toplanır ve ailedeki herkesin ihtiyaçları oradan sarfedilirdi. Ailenin masraflarını yapanlar, alışverişini yapanlar, o parayı en iyi şekilde harcayabilmek için bütün vasıtaları kullanırlardı. Osmanlı “Allah müsrifleri sevmez” ifadesinin tesiri altında yaşadı asırlar boyunca ve bu Osmanlı’nın kazancıydı. Çünkü böyle bir hareket tarzı sorumluluğunu idrak etmiş insanların vasfını ortaya koymaktadır. Peki bu sevgiye dayalı Osmanlı ailesi nasıl kuruluyordu? Belirli yaşa gelen kızı ve delikanlıyı evlendirmek için herkes seferber olur, bu büyük sevap sayılırdı. Osmanlı’da evlenme adabında çocuklar birbirlerini seçip beğenmezlerdi. Osmanlı’da hiç kimse sokakta tanışıp evlenmezdi. Bu görev anne ve babanındı. Anne ve babalar çocuklarına kimin uygun olacağını yakından bilirlerdi. Baba, damat namzetini görürdü, anne de gelini. Genelde gelinle damat birbirlerini görmeden anneleri ve babaları tarafından evlendirilirlerdi ve nikâh oluşurdu. Osmanlı’da evlilik müessesesi mutlak bir devamlılık ifade ederdi. Üstelik ayrılık bir “boş ol” kelimesiyle sağlanabilmesine rağmen herkes evliliğin bir kader olduğunu bilirdi. Kaderine düşene razı bir aile düzeniydi. Karşınızdakinin kusurlarını görmemezlikten gelmeyi başarırsanız, mutlaka evlilik düzeni güzel standartlarda devam eder. Osmanlı bu sırrın sahibiydi. Osmanlı aile dizaynı, sevginin, saygının, insanların birbirlerine karşı olan davranışlarındaki güzelliğin korunduğu, devam ettirildiği, Allah’a has bir aile. Osmanlı’nın aile, mahalle, şehir hayatı, hoş bir nostaljinin ötesinde insana insan olmanın zevkini ve keyfini doyasıya yaşatan hazine cevheri âdeta. Osmanlı ailesinin arkasında sadece bir tek sır var: İş yapanın, yaptığı işi Allah için yapmanın hazzını duyması, bu hazzı duyarken de sorumluluğunu yaşaması. 11 K U C ÇO MUTLU BİR DEHA YETİŞTİRMEK ELİNİZDE ! HEMEN BUGÜN ÇOCUĞUNUZA SÖYLEMENİZ GEREKEN İLK 10 CÜMLE; 1. NE OLURSA OLSUN SENİ SEVİYORUM: Çocuklarınızın onları şartsız sevdiğinizi bilmelerini sağlayın. Onları sevmeniz için herzaman iyi, başarılı ya da akıllı olmaları gerekmediğini vurgulayın. Onların başarı ve başarısızlıklarını sevin. 2. SANA SAYGI DUYUYORUM: Çocuklarda saygıyı hak ederler. Çocuklarınıza saygı gösterdiğinizde onlara başka insan- ların değer ve sınırlarına saygı duymayı da öğretirsiniz. 3. KARARINI DESTEKLİYORUM: Onlara zarar verecek bir şey olmadığı sürece kararlarını destekleyin. Hayal ve he- defleri ebeveynleri tarafından desteklenmediği için ömür boyu gücenme ve pişmanlık duygularıyla yaşayan pek çok yetişkin vardır. 4. SENİ DİNLİYORUM: Hüküm vermeden ve eleştirmeden dinleyin. Kendinizi referans göstermeden dinleyin. Yalnızca dinlemek niyetiyle dinleyin. Söylediklerini anlamanız, bir şeye bağlamanız ya da beğenmeniz gerekmez. Yalnızca dinleyin. 5. GÜNÜME RENK KATIYORSUN: Çocuğunuzun hayatınıza ne kadar çok neşe kattığını bilmesini sağlayın. Onlara sizin için bir lütuf olduklarını gösterin. 6. ÇOCUĞUM OLDUĞUN İÇİN ÇOK ŞANSLIYIM: Onlara hayran olduğunuz eşsiz vasıflardan bahsedin, yeteneklerini sizinle paylaşmalarını teşvik edin. 7. BİRAZ DAHA ANLATSANA: Zararsız sorular sorun. Konuşmalarından keyif aldığınızı hissettirin. Dikkatinizi verdiğinizi göstermek için tonlama ve vücut dilinden faydalanın. Söylediklerine karşı ilgili olun ama sözlerini kesmeyin. 8. ANLAMAK İSTİYORUM: Çocuğunuzun içinde bulunduğu durumu anlamadıysanız bunu ona söyleyin. Sizinle paylaşmasını isteyin ama zorlamayın. Kendi isteğiyle size gelmesini sağlayın. 9. TEŞEKKÜR EDERİM: Onların sorumluluğunda bile olsa minik şeylerden dolayı minnet duyduğunuzu gösterin. Siz sormadan bir şey yaptıklarında büyük birisiymiş gibi teşekkür edin. 12 10. SANA YARDIM EDEYİM: Çocuğunuzun yardıma ihtiyacı varsa yanında olun sevginizle ve ruhunuzla orada bulunun. KÜLTÜR BUNLARI BİLİYORMUSUNUZ Çocuklar baharda daha fazla büyür. Zürafaların ses telleri yoktur. Kangurular geri geri yürüyemezler. Kelebekler ayaklarıyla tat alırlar. Gözleri açık tutarak hapşırmak imkansızdır. (Sakın denemeyin gözleriniz yuvarlarından çıkar) Sümüklü böceklerin dört tane burnu vardır. Bir devekuşunun gözü beyninden büyüktür. İnek sütünün Ph değeri 6’dır. Bir timsahın gözlerinin arasındaki mesafe, ayaklarının büyüklüğüne eşittir. Hipopotamlar insandan daha hızlı koşarlar. İnsan elinde en yavaş uzayan tırnak baş parmak, en hızlı uzayan tırnak ise orta parmaktır. Dünyadaki hayvanları yüzde sekseni altı ayaklıdır. Köpeklerin ter bezleri ayaklarındadır. Bir kilo limonda bir kilo çilekten daha fazla şeker vardır. Timsahlar renk körüdür. Yarım kilo bal yapabilmek için arılar iki milyondan fazla çiçekten bitki özü toplamak zorundadırlar. 13 RÖP J A T OR Sultangazi Kaymakamımız Sayın Yusuf Ziya ÇELİKKAYA ile ÇİLEK tadında röportaj Selin: Kısaca kendinizden bahseder misiniz? 1962 yılında Manisa ili Demirci ilçesinde doğdum. İlk ve orta öğrenimi Manisa ve Edirne’de tamamlayarak, 1986 yılında Siyasal Bilgiler Fakültesinden mezun oldum. 1987 Yılında İçişleri Bakanlığında Kaymakam adayı olarak memuriyete başlayarak, 1988 yılında staj için İngiltere’de bulundum; 1990-91 Yıllarında Manchester Üniversitesinde Yüksek Lisansımı tamamladım. 2001-2002 yıllarında TİKA koordinatörü olarak Bosna-Hersekte bulundum. Gaziantep Yavuzeli Kaymakamlığı, İçişleri Bakanlığı Hukuk Müşavirliği ve Afyonkarahisar Vali Yardımcılığı görevlerinde bulunduktan sonra 1 Temmuz 2008 tarihinde İlçemiz Sultangazi’nin ilk Kaymakamı olarak göreve başladım. Evli ve üç çocuk babasıyım. Ada: Okul yıllarında nasıl bir öğrenciydiniz? İlkokulu bir köy okulunda bitirdim. Tabiatla iç içeydik. Öğretmenlerimiz genelde genç öğretmenlerdi. Bizi iyi öğrenci olmaktan çok, iyi insan olmak için çabaladıklarını biliyorum, o zaman zaten iyi de bir öğrenci oluyorsunuz. Ortaokul ve lise öğrenciliğimde de çalışkan bir öğrenciydim. Ama öğretmenlerimiz daha çalışkandı. Öğrencilik hayatım boyunca iyi bir eğitim aldığımı söyleyebilirim. Tuna:Okul öncesi eğitim aldınız mı ve biz çocuklar için okul öncesi eğitimin öneminden bahseder misiniz? Hayır almadım. Benim çocukluğumda okul öncesi imkânlar olsa da ancak büyük şehirlerdeydi. Ancak okula başlamadan önce elbette ailemizden ve çevreden okulda lazım olacak belli davranışları öğreniyorduk. O zaman benim öğrenciliğimde de okul öncesi eğitim kurumlarının olmasını arzu ederdim. 14 Kerem: Kaymakam ne yapar, nasıl çalışır bizi bu konuda aydınlatabilir misiniz? Genel idare temsilcisi olarak çok çalışmak gerekiyor. Sosyal ilişkileriniz iyi olmalı. Hızlı karar verebilme ve pratik düşünebilme becerisine sahip olmanız gerekiyor. İlçe güvenliğini sağlayabilmek, ilçe halkımıza kaliteli hizmet sunabilmek için çeşitli meslek grupları ve kamu kurumları ile koordinasyon içinde çalışmalarımızı sürdürmekteyiz. Berra:Bu kadar stresli, büyük sorumluluk isteyen bir görevi neden seçtiniz? Yurdumun çeşitli bölgelerinde görev yaptım. Gücümü ve enerjimi vatan sevgisi, insan sevgisinden aldım bu nedenle sorumluluk isteyen bu meşakkatli yolda strese yenik düşmedim. Devletimizin ve milletimizin çıkarlarını ön planda tutup objektif kararlar aldım daima. Yiğit:Mesleğinizi seviyormusunuz? Evet çocuklar, ülkemi ve ülkemin insanına hizmet etmeyi, sorunlarına çözüm üretmeyi seviyorum. Hatice: Mesleğinizin zor yönleri nelerdir? Her mesleğin zor yönleri vardır. Ancak mesleğin zor yönleri yılgınlığa değil, mesleği sürdürmek için heyecana vesile olmalıdır. Bütün meslekleri zevkli ve katlanır hale getiren o meslekteki zorlukları aşıp sonuç ortaya koymanızdır. Siraç: Eğer bu mesleği seçmeseydiniz hangi mesleği seçerdiniz? Edebiyat eğitimi almak isterdim. Ama hala edebiyata olan alakam sürmektedir. Azra: İlçemizin eğitim durumu hakkında ne düşünüyorsunuz? İlçemiz İstanbul’un en kalabalık ve genç nüfusa sahip bir yerleşim yeridir. Eğitim seviyesini daha yüksek yerlere getirmek için okul sayısını artırarak, sınıf mevcutlarını düşürme gayreti içerisindeyiz. Henüz istediğimiz seviyeye gelemesekte öğrencilerimize eğitim yardımları ve çeşitli sosyal projelerle çocuklarımızı daha verimli hale getirmeyi amaçlıyoruz. Hedefimiz yarınlara ahlaklı ve başarılı bireyler kazandırarak müreffeh bir toplum yapısı oluşturmak. Zehra Nil: Bize vakit ayırdığınız için teşekkür ederiz… Bende sizlere ve sizin yetişmenizde emeği geçen Çilek Çocuk Evine teşekkür eder, her zaman yanınızda olduğumu bilmenizi isterim, Hoşçakalın… Bizler de Kaymakamımıza yoğun gündemi içersinde çocuklarımıza vakit ayırdığı için teşekkür eder, hizmetlerinin ve başarılarının devamını dileriz. Makamında bizi ağırlayan kaymakamımız, sıcak söyleşinin ardından sazıyla bize unutulmaz müzik ziyafeti sundu, teşekkür ederiz. 15 Z J N İ İH TİĞ S A N İM İ SATRANCIN ÇOCUK EĞİTİMİNDEKİ YERİ VE TOPLUMSAL HAYATA SAĞLADIĞI KATKILARI “Satranç tahtası insan zihninin jimnastik salonudur.” Pascal Günümüzde anne ve babaların en önemli sorunlarından biri, çocuklarının eğitiminlerindeki izleyecekleri yol ve uygulayacakları yöntemdir, birtakım zihinsel çalışmalar sportif faaliyetler ve birçok sosyal etkinlikler bunun bir aracıdır. Bu manada hayatın bir izdüşümü olan satrancı bir spor alanı olarak değerlendirip çocuk eğitiminde olumlu ve kalıcı etkileri olduğu kanısı bir gerçektir. Yaşam ile satranç arasındaki benzerlik ortadadır. Diğer sporlar ile yaşam arasında da benzerlikler kurulmaya çalışılmış, bu konuda kitaplar hatta filmler de çekilmiştir. Ama hiç birinin yaşama benzerliği satranç kadar olamamıştır. Satranç, pek çok spor gibi yapay olmayıp bizzat hayatın gerçeklerinden esinlenerek ortaya çıkmış bir oyundur. Yaşamda var olan ve hep var olacak mücadelenin tahta üzerinde anlatımıdır. Satrançta öğretim yapılırken çocuklarınıza eşlik eden öğretmen öğrenciye kendi hayal gücünü yada zekasını aşılamaz olağan durum şudur ki; öğretmen taşları ve oyunu tanıtır, asıl oyunu öğrenciler beyinlerini kullanarak fikirler üreterek, ne öğrendilerse anında tahtaya yansıtarak oynarlar, hayatta da olduğu gibi yine oyunun başrolü kişinin kendisine aittir. 16 Safiye YILDIZ SOSYOLOG-TOPLUM HEKİMİ Dünya eski satranç şampiyonlarından Alekhin, “Ben satranç sayesinde kendimi eğittim” diyerek, bunun önemini vurgulamıştır, keza başka bir satranç ustası olan Botvinnik, “Satranç analiz sanatıdır.” diyerek satrancın kişinin eğitiminde ne derece önemli olduğunu ortaya koyar. SATRANCIN YARARLARI Öncelikle tüm enerjisini (Fiziksel ve psikolojik) bir konuya yönlendirme ve yoğunlaştırma çabuk düşünme becerisini kazandırır. Bu sporu birlikte yaptığı kişi, hem bir dost ve arkadaş, hem de sportmence mücadele edilerek alt edilmesi gereken bir rakiptir. İnsanların öğrenme, öğretme, paylaşma, yaratma, rekabet etme, eğlenmenin yanında, başkalarına ve kendisine zarar vermeden faaliyette bulunabildiği bir aktivitedir. Zihinsel ve psikolojik gelişimi hız kazanır dikkati geliştirir. Matematiksel düşünme becerisi kazanır. Problem çözme becerisi gelişir. Özgüven kazandırır. Düşünen, kendi başına karar verebilen bir birey olur. Kötü alışkanlıklardan uzak durur. Çocuk eğitiminde satrancı bir araç olarak kullanıp, hayata yönelik mesajlarımızı satranç oyununu model alarak verebiliriz. Sabırlı olmayı ve soğukkanlılığı kazandırır. Duygusal doygunluğa ulaşır, eğlendirir. Satrancın Down sendromlu, Hiperaktif, kendini ifade etmekte güçlük çeken, içe kapanık çocukların davranışlarında onların sosyal bir birey olarak yaşamlarını devam ettirmelerinde ve sosyal hayata karşı aktif katılımlarında büyük katkıları vardır. Yetişkinlerde satranç unutkanlık (erken bunama) gibi rahatsızlıklarda tedavi amaçlı uygulanmaktadır. Satranç her yaşta oynanabilen ve her yaşta öğrenilebilen bir oyundur. Yalnız çocukların zihinsel gelişimi düşünüldüğünde, satranca erken yaşlarda başlamak önemlidir çünkü ağaç yaşken eğilir. Satranç oyununun bir düşünce sporu olduğu düşünülürse ve bir spora yatkınlığın gelecekteki başarı için önemli olduğu göz önünde bulundurulursa, okul öncesi dönemde satranç eğitimine başlamak bir zorunluluk halidir demek yanlış bir ifade olmayacaktır. Safiye YILDIZ Sosyolog Toplum Hekimi 17 IK L Ğ SA Rota virüs nedir? ZEHİRLİ İSHAL (ROTAVİRUS) Rota virüsü enfeksiyonu; ilk 4 - 5 yaştaki çocuklarda akut başlangıçlı ishalin en sık görülen nedenidir. Özellikle kış aylarında sık görülür. Bebeklerde geç müdahale edildiğinde ölümcüldür. Yılda bu enfeksiyondan 453.000 bebek ölümü olmaktadır. Dr. Ahmet KARATAŞ Belirtileri nelerdir? Başlıca belirtileri genellikle 48 saatten az süren kuluçka Çocuk Sağlığı Uzmanı dönemini izleyen ateş, kusma ile başlar. Sık, sulu, özellikle çok kötü kokulu kansız ishal belirtilere eklenir. İshal 5 - 7 gün sürebilir. Aşırı iştahsızlığa neden olur. Özellikle süt çocuklarında kusma, ishalin neden olduğu su kaybı gelişebilir. Bağışıklık sistemi yetersiz olan hastalarda hastalık daha uzun ve ağır seyir gösterir. Hasta yaşı küçüldükçe hastalığın ağırlığı artar. Hastalık nasıl ve ne tür gıdalarla bulaşır? Rota virüsler ishalin ortaya çıkmasından önceki günlerde de dışkıda bol miktarda bulunur. Bulaşma; dışkı ile bulaşmış su ve gıdalarla olur. Özellikle kreş, bakım evleri ve çocuk hastanelerinde salgınlar görülebilir. Solunum aracılığı ile bulaşma da bildirilmiştir. Aile içi yayılım sıktır. Son derece hızlı bulaşır. Genellikle koruyucu önlemler yetersizdir. Korunma yöntemleri nelerdir? Genel hijyen önlemleri (el temizliği, suların kaynatılması) bulaşmayı azaltır. El yıkama, enfekte vakaların izolasyonu, hastanelerde hastane kaynaklı ishali önlemede yardımcıdır. İyileşme dönemi de dahil virüsün (yakınmaların ortaya çıkışından 10 - 12 gün sonrasına kadar) dışkı ile atımı unutulmamalıdır. En etkili korunma yöntemi aşıdır. Aşı hastaneye yatışı %100, serum almayı %90 engeller. Aşı ilk dozu 2-3.5 ay arasında olmalıdır. 3.5 aydan sonra aşı başlatılamaz. Son aşı dozu en geç 8 ayda tamamlanmalıdır. 2 ayrı firma tarafından aşı üretilmektedir. Koruyuculukları aynıdır. Rota virüs aşısı sağlık bakanlığı aşı programına henüz girmemiştir. Ücretli yapılabilmektedir. Tedavisi nasıldır? Tedavinin başlıca amacı; kusma, ishale bağlı ortaya çıkabilecek su kaybının önlenmesidir. Rota virüse bağlı ölümlerin tamamı su kaybına bağlı olmaktadır. Rota virüs mikrobu yegane yaptığı hasar bağırsaklardadır. Bağırsaklardaki hasar sindirim için salınan sıvı ve elektrolitlerin geri emilmesini engeller. Tedavinin ana amacı da bu kaybedilen sıvının yerine konmasıdır. Özellikle sık kusma ve ishal olan bebekler hemen doktora başvurmalıdır. Kusma önleyici, ishali önleyici ilaçların tedavide yararı yoktur. Beslenme devam ettirilmelidir, mümkünse sık aralarla azar azar beslenme yapılmalıdır. Az yağlı gıdalar tercih edilmeli, özellikle anne sütü ile beslenme kesilmemelidir. Yeni doğan bebekler ve 3 ayın altındaki çocuklar anneden geçen antikorlar aracılığı ile enfeksiyondan korunurlar, hastalığı daha hafif geçirebilirler. Annelerimize önerileriniz nelerdir Annelerimizin Rota virüsünün enfeksiyonu geçiren çocuklarını kusma ve ishal açısından sıkı takip etmeleri gerekir. Ağızdan alımın yetersiz olduğu durumda zamanında doktora çocuk götürülmelidir. İdrar miktarının azalması, gözyaşının olmaması, ağız kuruluğu, devamlı susuzluk hissi, su kaybının belirtilerindendir. Genel temizlik kurallarına uyulmalı, eller yıkanmalı, eğer hasta bebek ise emzirmeye devam edilmelidir. Her bebek mutlaka rota virüs aşısı yapılmalıdır. ÇİLEK çocuklarımızın yıl boyu sağlık kontrollerini yapan Medigold Tıp Merkezi’nin değerli çocuk doktorlarına teşekkürlerimizi sunarız... 18 ÜNNET Sünnet kesinlikle hijyenik bir durumdur. Müslüman bir ülkede yaşıyorsanız, dini ve ayrıca örf ve adetler gereği tercih edilir. Sünnet Osmanlı döneminden beri erkek çocuğun mürüvveti olarak adlandırılır. Osmanlı döneminde şehzadelere evlilik için düğün yapılmaz ama anlı şanlı sünnet düğünleri yapılırmış. Günümüzde de özellikle babaanne, anneanne, dedeler ve bazı anne babalar buna çok dikkat eder. Bu nedenle bir tören halinde sünnet yapılır hale gelmiştir. SÜNNET NE ZAMAN YAPILMALI? Op. Dr. Ahmet YAĞMURLU Genel Cerrahi Uzmanı Sünnet 2 aylıktan sonra daha çok çocuğun cinsel algısının gelişmeye başladığı 7 yaşına kadar yapılması uygundur. Bu dönemlerde lokal aneztezi ile sünnet yapmak çok zararlıdır. Çocuğun cinsel organını keşfettiği bu dönemde bu bölgeye ağrılı bir işlem yapılması ileride geri dönüşü çok zor olabilecek psikoseksüel ve psikolojik sorunlara yol açabilir. Eğer çocuk genel aneztezi alamayacak herhangi bir rahatsızlığı yoksa mutlaka genel aneztezi ile sünnet edilmelidir. Aksi durumda lokal aneztezi ameliyatından sonra çok iyi ağrı kontrolü yapılmalıdır. SÜNNETTİ KİM YAPMALI? Ülkemizde sünnet geleneksel olarak yapıldığı için bazı örf ve adetler ön plana çıkmıştır. Avrupa Birliği’nin normlarına uymadığı halde maalesef sünnet en çok sünnetçiler tarafından yapılmaktadır. Sünnetçi dediğimiz kişiler sağlık meslek lisesi ya da 2 yıllık yüksekokul mezunu sağlık memurları olup dünyanın hiçbir yerinde herhangi bir cerrahi müdahale yapmaları yasalara uygun değildir. Bu kişilerin yaptıkları sünnet olgularında çocuğun ilerideki cinsel hayatını tamamen bitirecek geri dönüşsüz ve medya organlarında da yayınlanan birçok vaka bilinmektedir. Bu kişiler çok fazla sünnet yapabilir, çok popüler olabilir, ancak cerrahi eğitim almadıkları için komplikasyon geliştiği halde çok kötü sonuçlar olabilir. Bunun için sünnet cerrahi eğitim alan uzman genel cerrahi ve ürolojistler tarafından yapılmalıdır. SÜNNET NASIL YAPILMALIDIR? Sünnet; iç ve dış sünnet derisinin kesilerek birbirine dikilmesidir. Cerrahi sünnet en güvenilir yöntemdir. İç ve dış sünnet derisi kesildikten sonra emilebilen dikişlerle birbirine tutturulur. Bezi olan bebeklerde bezin bağlanmasında, bebeğin kucağa alınmasında kısıtlama yoktur. Daha büyük çocuklarda çocuğun külodunu giymesinde her iki durumda banyo yapılmasına izin verilir. Sünnet sonrası en korkulan komplikasyon kanamadır. Bu durum ilaçlara bağlı olabileceği gibi hemofili ve bazı kan hastalığına bağlı olabilir. Bu nedenle sünnet öncesi gerekli önlemler alınır. Enfeksiyon ve iltihap kapma ihtimali oldukça düşüktür. Yeterli hijyen koşulları uygulandığında sorun olmayacaktır. Sünnet sonrası peniste şişlik, ödem ve ufak morluklar olabilir. Endişe edilmemelidir. Tüm erkek çocuklara sorunsuz, iyi görünümlü sünnetler dilerim. 19 Evladın, ana-baba üzerinde hakları vardır. Bazıları şöyledir: 1- İleride, çocuk annesiyle kötülenmemesi için, evladına anne olacak kızı, iyi yerden seçmelidir. Saliha olmasına dikkat etmelidir! 2- Çocuğa iyi isim koymalıdır! Hadis-i Şerifte buyuruldu ki: (Çocuğa güzel bir ad koymak, evladın baba üzerindeki haklarındandır.) [Beyheki] Ahmed, Muhammed, Mahmud gibi Peygamber efendimizin isimlerini koymalıdır! Allahü teâlâ, (Habibimin isminde olan müslümana azap etmeye hayâ ederim) buyurdu. Resulü de, (Üç oğlu olup da, birine benim adımı vermeyen, cahillik etmiş olur) buyurdu. (Taberani) 3- Çocuğu güzel terbiye etmelidir! Hadis-i Şeriflerde buyuruldu ki: (Çocuğu güzel terbiye, evladın babasındaki haklarındandır.)[Beyheki] (Evladınıza ikram edin, onları edepli, terbiyeli yetiştirin!) [İbni Mace] (Çocuğu terbiye etmek torunlara sadaka vermekten daha sevaptır.) [Tirmizi] 4- Çocuğa karşı şefkatli davranmalıdır! Peygamber efendimiz aleyhisselam, torununu öperken birisi görüp, (Ya Resulallah, benim on çocuğum var, hiç birini öpmem) dedi. Ona, (Merhamet etmeyen merhamet bulamaz) buyurdu. (Buhari) Hadis-i Şeriflerde buyuruldu ki: (Çocuklarınızı çok öpün, her öpmenizde Cennetteki dereceniz yükselir.) [Buhari] (Çocuk kokusu Cennet kokusudur.) [Taberani] 5- Çocuklara beddua etmemelidir. İbni Mübarek hazretleri, çocuğunu şikayet edene, (Çocuğa beddua ettin mi?) dedi. O da, evet deyince, (Çocuğun ahlakını sen bozdun) buyurdu. 6- Çocuklara iyilik etmelidir! Hadis-i Şerifte buyuruldu ki: (Evladınıza ikram edin, ana-babanın sizde hakkı olduğu gibi, evladınızın da sizde hakkı vardır.) [Taberani] 7- Çocuğu helal gıda ile beslemelidir! Haram gıdanın etkisi çocuğun özüne işler, çocukta uygunsuz işlerin meydana gelmesine sebep olur. Hadis-i Şerifte (Yiyip içtikleriniz helal, temiz olsun! Çocuklarınız, bunlardan hasıl olur) buyuruldu. (R. Nasıhin) 8- Babanın, çocuklarına ilim, edep ve sanat öğretmesi farzdır. Önce, Kur’an-ı Kerim okumasını öğretmelidir. Sonra imanın ve İslam’ın şartlarını öğretmelidir. Yedi yaşından itibaren namaz kılmaya alıştırmalıdır! Dünya ve ahirette kurtuluş ilimledir. Çocuğu, din bilgilerini öğrendikten sonra, okula göndermeli, lise ve üniversite tahsili yaptırmalıdır. Dinini öğrenmeden mektebe gönderilirse, artık bunları öğrenecek vakit bulamaz. Din düşmanlarının tuzaklarına düşüp, onların yalanlarına aldanır. Dinsiz ve İslam ahlakından mahrum olarak yetişir. Dünya ve ahirette felaketlere sürüklenir. Millete zararlı olur. Kendine ve başkasına yapacağı kötülüklerin günahları, ana-babasına da yazılır. Çocuğunu, din bilgilerini öğretmeden önce, kâfir ve Hıristiyanların mekteplerine göndermenin büyük zararları, İrşad-ül-hiyara kitabında yazılıdır. 9- Çocuk akıl baliğ olup evlendikten sonra ona şöyle demelidir: (Evladım, seni terbiye ettim. Okutup, evlendirdim. Dünyada bir felakete, ahirette azaba uğramaktan Allahü teâlâya sığınırım. Aklını başına topla, buna göre çalış!) [İ.Hibban] 10- Ahnef bin Kays hazretleri buyurdu ki: (Çocuklar için zorluklara katlanmalı, onların ayakları altında yumuşak yer, başları üstünde gölge olmalıyız! Onlara sert davranmayalım ki bizden uzaklaşmasınlar. Bizden usanıp ölümümüzü beklemesinler. Uygun isteklerini yerine getirmeli, hiddetlenirlerse teskine çalışmalıyız!) 11- Çocuklar arasında adalete riayet etmelidir. Hadis-i Şerifte buyuruldu ki: (Hediye verirken çocuklarınız arasında eşitliğe riayet ediniz!) [Taberani] 12- Fudayl bin Iyad hazretleri buyurdu ki: (Ana-babasına iyilik eden, akrabasını ziyaret eden, din kardeşine ikramda bulunan, çoluğu çocuğu ve hizmetçisi ile iyi geçinen, dinini koruyan, malını iyi yerlerde harcayan, dilini tutan, gözünü haramlardan koruyan, fuzuli işlerden uzak duran ve Rabbine ibadet eden mürüvvet ehlidir.) 13- Baba, yapmayacağını zannettiği emri çocuğuna söylememelidir. Söyleyip de onu itaatsizliğe sürüklememelidir. Salih zatın birisi, oğlundan hiçbir şey istemezdi. Sebebi sorulunca, (Bir şey istediğim zaman, oğlumun bana karşı gelmesinden korkarım. Karşı gelince, Cehenneme müstahak olur. Ben de oğlumun ateşte yanmasına razı olamam) buyurdu. Hadis-i Şerifte buyuruldu ki: (Şunlar, saadet alametidir: Saliha hanım, itaat eden çocuklar, salih arkadaş.) [Hakim] Çocuğun da hakkı var: Bir adam, Hazret-i Ömer’e, oğlunu şikayet eder. Hazret-i Ömer, bu kimsenin oğluna der ki: - İmandan sonra birinci vazifemiz ana babanın kalbini kırmamaktır. Onlar ne kadar kötü olsalar da, yine her şeyin üstünde hakları vardır. Onların kalbini kıranın ibadeti kabul olmaz. Müslüman doğmamıza ve Müslüman yetişmemize sebep olan ana babamızın kalbini kırarsak Cennete nasıl gireriz? Onlar bize hakaret etse de, yalvararak gönüllerini almamız lazımdır. Müslüman ana babamız, bizden razı olmadıkça, Allahü teâlânın sevdiği kulu olmak çok zordur. Çocuk Hazret-i Ömer’e der ki: - Ya Emir-el-müminin, söylediklerini aynen kabul ediyorum. Fakat çocuğun ana babası üzerinde hiç mi hakkı yoktur? Hazret-i Ömer buyurdu ki: - Evet çocuğun da hakkı vardır. Evlenirken çocuklarına anne olacak kızı veya kadını iyi aileden seçmesi, çocuğa güzel bir isim koyması ve dinini öğretmesi gerekir. Çocuk, Hazret-i Ömer’e şöyle cevap verdi: - Babam, bana terbiye nedir öğretmedi. Anam ise, zenci bir Mecusinin kızı idi. İsmimi “Karaböcek” koymuş ve Allah’ın kitabından bana bir harf bile öğretmedi. Maalesef dinim hakkında hiçbir şey bilmiyorum. Hazret-i Ömer, çocuğun babasına dedi ki: - Gelmiş, bir de bana oğlunu şikayet ediyorsun; halbuki sen onun hakkını çiğnemiş ve o sana kötülük etmeden, sen ona kötülük etmişsin. UK K U C ÇO YNAYA GELİŞEN O A ÇO Y A C N Y O R LA Oyun, çocuğun temel gelişim alanlarını olumlu yönde etkiler. Özellikle ruhsal, bedensel ve zihinsel gelişimine katkıda bulunur. Oyun, çocuğun sosyal yaşama uyum sağlamasına zemin hazırlar ve sosyal yeterliliğe ulaşmasını kolaylaştırır; çünkü oyunlarda belirlenmiş kurallar mevcuttur. Çocuğun oyundaki kurallara uygun hareket etmesi, ileriki yaşamında sosyal kurallara uyum sağlamasına bir alışma aşaması olarak değerlendirilir. Hayattan Kopya Çeken Oyunlar Çocuk, oyunda gerçek yaşamı taklit eder ve birçok şeyi öğrenme çabası içine girerler. Ana babasını model alarak evcilik oynar; kız çocuk anne olur, erkek çocuk baba rolünü üstlenir. Sosyal yaşama dair gördüklerini uygular. Bebeğine, arabasına ve diğer birçok nesneye hayat verir; onlarla konuşur, onları besler, giydirir ve sever. Böylece oyun içinde hayatın bir kopyası oluşur ve çocuk sorumluluk sahibi olmayı öğrenir. Oyun oynama becerisi sosyal beceri edinmeyi hızlandırır. Sosyal uyum da hem ruh sağlığı hem de kişisel gelişimin önemli bir ön koşuludur. Dolayısıyla oyun, mutlu bireylerin ve toplumların oluşması açısından ciddi bir görev üstlenir. Oyunlara ilgisi olmayan çocuğun sosyal gelişimi istenen düzeyde olamaz ve çocuğun ruh sağlığı ciddi anlamda tehdit altına girer. Bu bağlamda değerlendirildiğinde, oyun oynamak çocuk için hayati önem taşır diyebiliriz. 22 Enerjinin En Eğlenceli Kullanım Alanı Çocuğun bitmek tükenmek bilmez bir enerjisi vardır. Bundan dolayı devamlı hareket halindedir. Oyun yoluyla bu enerjisini boşaltmalıdır; aksi durumda ya içe kapanarak sinsi, ya da dışa yönelerek saldırgan olur. Çocuğun doğuştan gelen duygu, yetenek ve eğilimleri oyun ortamında ortaya çıkar, denenir, gelişir. Sözgelimi, liderlik dürtüsü ağır basan bir çocuk, oyun içinde bu eğilimine uygun bir rol üstlenir. Aynı zamanda olumsuz hisler, eğilimler ve davranışlar giderilebilir. Çünkü oyun, eğitici ve iyileştirici bir işleve sahiptir. Örneğin pasif, içe dönük ve hareketten hoşlanmayan çocuklar oyun ortamında hareket kazanırlar. Oyunun çekiciliği, çocuğu o durgun halinden çıkarır. Çocuğun dağınık ve değişken duyguları oyunda düzene girer. Çocuk ruhsal sorunlarından oyunla daha kolay kurtulabilir. Çocuğu tanımanın birçok yöntemi vardır; ama en etkili metot oyundur. Oyun ortamı içinde gözlenen çocuğun iç dünyasıyla ilgili birçok değerli bilgiye ulaşılabilir, var olan sorunları belirlenebilir ve gerekli önlemler alınır. Ayrıca çocuk oyun ortamında kendini, çevresini ve arkadaşlarını daha iyi tanıma fırsatı bulur. Bir Terapi Olarak Oyun Oyunlar vasıtasıyla çocuğun içgüdüsel doyuma ulaşması sağlanır ve yanlış yollara kanalize edilmiş dürtüler doğru yollara aktarılabilir. Doğuştan gelen ve çok güçlü olarak kabul edilen saldırganlık içtepisinin doğru yollara kanalize edilmesi oyun sayesinde olur. Ayrıca bencillik, kıskançlık gibi negatif duygular ile kaba ve ilkel içgüdüler törpülenir; yerini dayanışma, işbirliği ve özgecilik alır. Oyun bir terapi aracıdır denilebilir. Oyun sayesinde çocuk rakibini kıskanarak yok etmeye çalışmak yerine, gayret gösterek onu geçmeyi daha doğru ve gerçekçi bulur. Bazı ailelerin eğitim anlayışı çoğu defa şiddeti uygun görür. Birçok ana-baba farkına varmadan çocuğu aşağılayarak, utandırarak ve koşullu sevgi biçimlerini uygulayarak çocuğun ruhsal yapısını bozar. Çocuk, aileden aldığı olumsuz mesajları ve ailesinin uyguladığı cezaları bebeğine veya oyun arkadaşına sembolik olarak uygular. Böylelikle çocuğun oyuncaklarıyla olan iletişime bakılarak aile ortamındaki iletişim hakkında da bilgi edinilebilir. Çocuğun yaptığı her hareket ona haz verirken, aynı zamanda ona birçok şey öğretir. Kumla yapmaya çalıştığı ev defalarca yıkılsa bile evi tamamlayıncaya kadar mücadele eder. Ümitsizliğe kapılmamayı, başladığı işi bitirmeyi öğrenir. Elindeki oyuncağı kırıp mekanizmasını öğrenmeye, oyuncağını etrafındaki eşyalara vurarak çıkan sesleri tanımaya çalışır. Oyunun Meyveleri: İşbirliği ve Paylaşım Oyun, çocuğa işbirliği yapmayı ve paylaşımı öğretir. Üç-dört yaşındaki çocuklar bir araya gelir gelmez kaynaşır; çünkü oyun onların uyuşma noktalarıdır. Kardeşi olmayan çocuklar bile oyuncaklarını paylaşırlar. Oyun, özellikle şımarık yetiştirilmiş çocukların özgeci olmasına ve sosyalleşmesine büyük katkı sağlar. Şımarık çocuklar oyunda önceleri sorun çıkartabilir ve uyum sağlamakta zorluk çekerler. Hep evde olduğu gibi dediklerinin yapılmasını umar, sırasını beklemek istemez, kuralları ihlal ederler. İtiraz edilince darılır, oyunu bozar ve oyundan ayrılırlar. Evin tek çocuğu olanlar ile fazla oyun oynamamış ve çok arkadaşı olmayan çocuklar da ilk etapta oyuna uyum sağlayamazlar. Fakat zamanla bunun üstesinden gelirler. Sonuç olarak, ailelerin hem bir sosyal paylaşım aracı hem de fiziksel, ruhsal ve kişisel gelişim yöntemi olarak ‘oyun’ kavramına ciddiyetle eğilmeleri ve çocuklarını yönlendirmeleri gerekiyor. 23 IK L Ğ SA Okul Öncesi Çocuklarda Altını Islatma (Enuresis) Çocuklar genellikle 18-24 aylar arası tuvalet eğitimi almaya hazırdır. Gelişimi normal seyreden çocukların çoğunluğu 2-3 yaş döneminde tuvalet gereksinimini haber verir, ancak bu yaşlarda organları üzerinde tam kontrol sağlayamadıkları için zaman zaman altlarını ıslatabilirler. Bu nedenle 4 yaşına kadar arada sırada görülen altını ıslatma davranışı normal karşılanabilir. Alt ıslatma davranışı psikolojik bir sorundan kaynaklanmayabilir; organik bir bozukluk olup olmadığı mutlaka uzman doktorlar tarafından saptanmalıdır. Ayrıca etki derecesi hakkında bir şey söylenmemekle birlikte kalıtımın da alt ıslatmada etkisi kabul edilmektedir. Yanlış tuvalet eğitimi de altını ıslatma davranışına neden olmaktadır. Bunun dışında ateşli hastalıklar ve idrar yolu enfeksiyonları da altını ıslatma davranışına yol açabilir; bu durumlarda ortaya çıkan altını ıslatma davranışı kısa süreli ve geçicidir. Çocuğunuz tuvalet eğitimini normal dönemde aldıysa ve 4 yaşında olmasına rağmen gece veya gündüz altına kaçırma davranışı zaman zamanda olsa devam ediyorsa, çocuğun duygusal bir sorunu var demektir. Bu nedenle, anne-babaların kritik yaşlarda ortaya çıkan bu davranışı çok iyi takip etmeleri gerekir. Aileler genellikle ‘normal kabul edilen alt ıslatma davranışı’ ile ‘uyum bozukluğu’ olarak kabul edilen alt ıslatma davranışı’ arasında ayırım yapmanın zor olduğunu ifade eder. Anne-babalar, aşağıda ifade edeceğim kriterleri göz önünde bulundurarak bu ayırımı daha kolay yapabilirler. - Fiziksel, hareket, dil ve zekâ gelişimi normalse, - Tuvalet eğitimini aldıysa, - 4 yaşındaysa, - Aralıkla da olsa gece veya gündüz altına kaçırma davranışı varsa, alt ıslatma davranışı psikolojik bir soruna işaret ediyor demektir. Çocuğun, alt ıslatma davranışı; uyum ve davranış sorunu olarak kabul edilmeli, pedagog veya psikolog yardımı alınmalıdır. Alt ıslatması devam eden çocuklarda, aşağıda saptanan soruların cevaplarını araştırmak gerekir. • Kalıtımla ilgisi var mı, yok mu? • Çocuğa evde kötü mü davranılıyor? Aile içinde dayak mı var? Şiddet mi var? • İhmal edilme var mı? ( yetersiz ilgi, sevgi vb.) • Çevre çocuğu korkutuyor mu? Çevredeki bir takım objelerle korkutuluyor mu? • Kardeşleri ile aynı yatakta mı yatıyor? Kardeş kıskançlığını doğurduğu için de altını ıslatabilir. • Zamanında temizlik alışkanlığı kazandırıldı mı? • Belirli dönemlerde gösterilen aşırı ilgi ve bu ilginin kesilmesi yaşandı mı? (çocuk hasta olduğunda aşırı ilgi görmüşse bu ilgiyi tekrar görmek için altını ıslatma davranışına girebilir.) • Sık sık üşütüyor mu? 24 • Akşamları sulu yiyecekler alıyor mu? • Fazla yorucu etkinliklere mi katılıyor? Yukarıda saydığım sebeplerden dolayı çocuk altını ıslatıyor olabilir. Öncelikle sebebin tam olarak bilinmesi gerekiyor. Birçok uyum ve davranış bozukluğunda olduğu gibi ‘altını ıslatma’ davranışı da sorunu gidermeye çalışan anne-babaların yanlış tutumları nedeniyle artabilir. Tırnak yeme, dikkat dağınıklığı, kıskançlık gibi yeni uyum ve davranış bozukluklarının ortaya çıkmasına neden olabilir. Öz-güven eksikliği, içe kapanıklık, aşırı kaygılı olma gibi sorunların ortaya çıkmasına katkıda bulunarak kişilik gelişimini olumsuz etkileyebilir. ‘Alt ıslatma sorunu’ olan çocukların anne-babaları aşağıda ifade edeceğim konularda dikkatli davranarak, sorunun artmasını veya yeni sorunlara sebebiyet vermesini engelleyebilirler. Sorunun çözümü için; temelinde neler yattığını bulmak ve sebepleri ortadan kaldırmak gerekir. Her çocuğun altını ıslatma davranışının altında yatan sebepler farklıdır. Alt ıslatma davranışının çok yaygın bir sorun olması, geçici ve önemsiz olduğu anlamına gelmez, aksine ileriki yaşlarda okul başarısızlığından, içe kapanıklığa kadar pek çok önemli soruna neden olabilmektedir. Ailelerin altını ıslatma davranışı olan çocuklarla ilgili dikkat etmesi gereken konular ve kaçınmaları gereken tutumlar aşağıda özetlenmiştir; - Çocukların temel ihtiyaçları olan ilgi, sevgi, desteğin çocuklara yeterince verilmesi gerekiyor. - Çocuğa zamanında temizlik alışkanlığının kazandırılması gerekiyor. Eğer kazandırılmazsa çocuk belirli bir süre sonra pislikten haz almaya başlayacaktır. Altını ıslattığı zamanlarda hemen altı değiştirilmeli ve temizlikten haz alması sağlanmalı. Çocuğunuz altına kaçırdığında ıslak çamaşırlarını değiştirmesine sakin bir şekilde yardımcı olun. Gece yatağı ıslatıyorsa altını temizleyin, çarşafları değiştirin (çoğu zaman altını ıslatan çocukların devamlı olarak uzun süre böyle bırakılmaları çocukların bu pis kokuya düşkünlük derecesinde sevmelerine neden olur) yeniden yatağına koyun. - Eğer sık sık üşütüyorsa tedbirini almalıyız. - Akşamları sulu yiyecekler vermemeliyiz. Ancak çocuğun yiyecek ve içeceklerine sürekli bir kısıtlama şeklinde olmamalıdır. - Fazla yorucu etkinliklerden belirli süre için uzak tutmalıyız. - Sorunu çözmek için baskıcı ve aşırı disiplinli tutumlardan kaçınmak gerekir. Asla ve asla çocuk dövülmemeli, azar işitmemeli, hatta ve hatta bağırma ve yüksek sesten kaçınılmalı. Azarlama, çocukla aranızda bir çekişmenin doğmasına veya çocuğunuzun kendisini kötü ve başarısız hissetmesine yol açar ki bunlar da tuvalet eğitimini kolaylaştırmak yerine daha da zora sokar. - Çocukla konuşarak durumunun geçici olduğu çocuğa anlatılmalı ve inandırılmalıdır. Çocuk başarılı olacağı etkinliklere sevk edilmeli, başarılı alanda destek gören çocuk böylece istenmeyen durumdan uzaklaşacak ve başarılı alanda kendinin değerli olduğu hissine kapılacaktır. - Akşamları korkutucu film ve hikâyelerden uzak tutulmalıdır. - Gece kalkıp tuvalete gitmek bir hedef olarak kesinleştirilmelidir. - Çocuk gece yattıktan yaklaşık 1-1,5 saat sonra kaldırılmalı tuvaleti yaptırılmalıdır. Bu esnada çocuğun uyanık olması gerekmektedir, eğer uyanık olursa durumunun farkında olur. Daha sonraları da saat kurularak çocuğun kendi kendine kalkması sağlanmalıdır. - Çocuğun bu durumunu kardeşleri dâhil başkalarıyla onun yanında paylaşmaktan, alaycı ve küçümseyici tavırlardan, altını ıslatma davranışı için çocuğu cezalandırmaktan, bu davranış nedeniyle ortaya çıkan sorunlardan (çamaşır vb.) şikâyet etmekten, bu davranışı olmayan çocuklarla çocuğu kıyaslamaktan kaçınmaları gerekir. - Gece kuru kalmaları için bez bağlanmamalıdır. Bu tür yöntemler temizlik için yararlı olmakla birlikte çocukların gece kalkma motivasyonunu olumsuz etkilemektedir. - Altını ıslatmanın aile içindeki problemlerden olduğu olasılığının yüksekliği gözden kaçırılmamalıdır. - Tuvalet eğitiminde ne aşırı katı ne de aşırı hoşgörülü ve disiplinsiz olunmamalıdır. Aileniz ve çocuklarınızla birlikte esenlik dolu bir ömür dilerim. Psk. Eyüp TUNAHAN Çilek Çocuk 25 A K E Z Zeka Atölyesi Zekâ kapasitesi artar mı? ya da geliştirilebilir mi? Zekâ önceleri doğumla belirlenmiş sabit bir obje olarak ortaya konmuştur, ancak günümüzde zekânın sabit olmadığı, kalıtsal yetenekler, deneyimler ve çevresel bileşenler tarafından şekillendiği ortaya çıkmıştır. Çevresel faktörler, okul, veliler çocuğa sağladıkları imkânları artırarak çocuğun öğrenme ve kendine ait yeteneğindeki zekâ kapasitesini geliştirebilirler. Kötü öğretim ve kötü çevre zekâyı olumsuz etkilerken, iyi koşullar zekâyı olumlu etkilemektedir. Sıkıntı ne?, Bizim eğitim sistemimiz neden tıkanıyor? Neden bizim yeni bir Mimar Sinan’ımız, 600 yıldır kitapları Avrupada ders kitabı olarak okutulan İbni Sina’larımız, buluşlara imza atan bilim adamlarımız, Nobel ödülü alan yazarlarımız, oyuncularımız yönetmenlerimiz, Avrupa’da top koşturan dünya yıldızı futbolcularımız, antrenörlerimiz çıkmıyor? Çünkü mevcut eğitim sisteminin sınav odaklı ezberci insanlar yetiştirmekten öte gidememektedir. Okullar zekâ göstergesi olarak sözel ve matematik yetenekler üzerine yoğunlaşmıştır. Bunun dışında çocuklarımızda icat, müzisyenlik, ressamlık, problem çözme, liderlik, bedensel yetenekler gibi daha birçok yetenek vardır ve mevcut eğitim sistemimizde bu yetenekler göz ardı edilmektedir. Bir çocuğun eğitimine başlayabilmek için öncelikle onun tüm yönlerini iyi tanımanız gerekmektedir. Yoksa siz müzisyen olacak çocuğa matematik yüklemesi yaparak onu tembelliğe mahkûm eder ve dünyaca ünlü bir müzisyen adayını heba etmiş olursunuz ve hayat boyu mutsuz bir birey oluşturursunuz. 26 Unutulmaması gereken ancak bu günkü eğitim modelinde unutulan en önemli nokta ÇOCUKLARIMIZIN SAHİP OLDUĞU BELKİDE TEK ORTAK ÖZELLİK BENZERSİZ OLMALARIDIR. Onlar farklı boy cinsiyet ve kişiliklere sahip olarak karşımıza çıkarlar. Hepsinin farklı tercihleri, ilgi alanları, yetenek düzeyleri, gelişim evreleri, özgeçmişleri, güçlü ve zayıf yanları vardır. Bütün bu farklılıklara rağmen hepsi de; doğal bir öğrenme kapasitesine sahiptir ve her birinin özel bir yeteneği, güçlü olduğu bir yanı vardır. Hepsinin kendini güvende hissetmeye ve güçlü oldukları alanda başarıyı tatmaya gereksinimleri vardır. Uygun ortam sağlandığında hepsi çok iyi öğrenebilir ve üstün başarılar elde edebilir. İşte tam bu noktada okul öncesi dönemde oluşturulan zekâ atölyelerine ihtiyaç olduğunu fark ettik ve yarınlarımız olan çocuklarımızın geleceği için kurumlarımız bünyesinde zekâ atölyelerini kurduk. Çilek Çocuk Akademileri olarak Zekâ Atölyelerimizde; • ONLARIN İÇİNDEKİ MUCİDİ, SANATÇIYI, RESSAMI, LİDERİ KEŞFEDİYORUZ… Sınıf öğretmenimizden alınan bilgiler doğrultusunda uzmanlarımız tarafından yapılan testlerle çocuklarımızın yeteneklerini keşfedip, iyi oldukları alanı pekiştirebilmek ve zayıf oldukları alanı geliştirebilmek için her çocuk için ayrı ayrı zekâ atölyesi çalışma planı çıkarıyoruz. • Onların zihinsel gelişimlerini geliştirebilmek ve problem çözme becerisini pratikleştirebilmek için yurt içi ve yurtdışından getirilen onlarca çeşit materyalle, uzman pedagoglar eşliğinde zeka ve dikkat geliştirici oyunlar oynuyoruz. • Zekâ atölyemizde oynadığımız zekâ geliştirici oyunların tekrarını evde aileye bırakarak hem ailende bilinçlenmesini sağlamış hem de çocuğun aile ile birlikte kaliteli zaman geçirmesini sağlamış oluyoruz. Bu uygulamanın gelecek nesiller adına çok faydalı olacağına inanıyor ve ülkemizde bir an önce yaygınlaşmasını diliyoruz… Aslı Derya TUNAHAN A&S Yatırım Group Genel Müdür 27 ÇO A Ç K CU İnsanlar uçsaydı ne olurdu? ZEHRA NİL: Ağaçlara ve yıldızlara takılabilirlerdi. BERKER: Hesap makinesi icat ederdim. Paralarımı saymak için. Bir robot olsaydın ne yapmak isterdin? SİRAÇ: Karnımdan top çıkartırdım. Dünyanın herhangi bir yerinde yaşama şansın olsaydı nereyi seçerdin ? AYGÜL NAZ: Bulutlarda yaşamak isterdim. BEYZA: Anneannemlerde yaşamak isterdim. Çiçekler neden gökyüzünde yetişmez? YIĞIT: Uzaya kadar uzamasın diye. Ayakkabıların konuşsaydı ne söylemesini isterdin? YAVUZ: Top oynarken canı acıyormu diye sorardım. dört kolun olsaydı neler yapardın? YUNUS: İki kolumla oyun oynardım, iki kolumla ders yapardım. Evin bölümlerinden birini çıkarmak isteseydin nereyi çıkarmak isterdin? YUSUF: Banyoyu, çünkü ben çok temizim banyoya gerek yok. Siz bir buzdolabı olsaydınız nasıl bir buzdolabı olmak isterdiniz? AHMET MUAZ: Sahibine el sallayan. M. EMIN: Penceresi olan bir buzdolabı olmak isterdim. Başka birisi olsaydın kimin yerine geçmek isterdin? İSLAM: Şimşek Mekkuin olmak isterdim. S. KEREM: Forum İstanbul canavarı olmak isterdim. (Dinazor) H. KEREM: Ben 10 olmak isterdim. ECRIN ELIF: Annem olmak isterdim. BUSE: Bebeğimin benimle konuşmasını isterdim. MUSTAFA: Örümcek adam olmak isterdim. İLAYDA: Barbie bebek olmak isterdim. RABIA: Havada uçmak isterdim. MERT: Konuşan bir araba olmak isterdim. ELIFSU: Robot olmak isterdim. EYLÜL: İnsanları iyileştirmek için doktor olmak isterdim. 28 Bir bilim adamı olsaydın ne icat ederdin ? BERTUĞ: Ambulans icat ederdim hastaları kurtarmak için. Dünya niçin döner? MENNAN: Daire olduğu için. ECRİN: Gece-Gündüz olur. Sence güzel bir gün nasıl olur ? SUDE NAZ: Uçurtma uçurursak güzel bir gün olur. MEHMET: İngilizce dersi yapınca güzel bir gün olur. EFE: Parmak boyası yapınca güzel olur. Aynı dili konulamayn iki kişi nasıl anlaşır? İBRAHİM: Asla anlaşamazlar. BERTUĞ: İşaretlerle anlaşırlar. AHSEN: Karşısındaki kişinin dilini öğrenmesi lazım İngilizce gibi =) Bir gezegen bulsan adını ne koyardın ? HAMZA: Seyfullah İBRAHİM: Arnavutköy ESMA: Kartopu İnsanları neler mutsuz eder ? HİKMET: İnsanları kötü insanlar mutsuz eder. ELİFNUR: İğne yapılınca mutsuz olurlar. EMRE: Oyuncakları kaybolursa mutsuz olurlar. ÇOCUK AİLELER ÇOCUKLARDA ÖZGÜVEN GELİŞTİRMEK İÇİN NELER YAPMALI? Çocuğun güçlü olduğu konularda büyüklerine yardımcı olmasına izin verilmesi. Yaptığı işe çok fazla müdahale etmeyerek kendisine duyulan güvenin belli edilmesi. Onunla zaman geçirerek önemli olduğunun kanıtlanması. Onların düşünce ve inançlarının eleştirilmeden dinlenmesi. Potansiyellerini sınamaları için riske atılmalarının teşvik edilmesi. Yaptığı işlerle ilgili ona olumlu tepkiler verilmesi. Çocuğa yönelik eleştirilerin dolaysız, açık ve dürüst olması. Kendisini tanıması için sosyal etkinliklere (Resim, tiyatro, spor vb.) yönlendirilmesi. Karşılaştırma yapmaktan kaçınılması. Çocuğun sınırlarını göz önünde bulundurarak çok zor hedefler belirlememesine yardımcı olunması. Hedeflerini ulaşmada geçtikleri her aşama için teşvik edilmesi. (Daha uzun birlikte olmak, hafta sonu sinemaya birlikte gitmek) Onların hedeflerine saygı gösterilmesi. Olumsuz düşüncelerini bir kenara bırakarak kendileri adına olumlu şeyler söylemeleri için cesaretlendirilmesi. Düşüncelerinde genelleme yapmalarının engellenmesi. Düşüncelerindeki abartılı ifadelerin daha doğru ifadelere yöneltilmesine yardımcı olunması. Sık sık konuşma fırsatı verilmesi ve düzenli aralıklarla çeşitli konularda sohbetler edilmesi. Kültür farklılıkları, farklı insanlar ve durumlar hakkında tartışmalar yapılması. Beden dilinin önemi üzerinde durulması. Ev içinde ve dışında başarabileceği sorumluluklar verilmesi. (Sofrayı kurma, telefon faturasını yatırma, ufak tefek alışveriş yapma…) Değişik yaş gruplarındaki insanların bulunduğu ortamlara girmesine fırsat verilmesi. Pozitif düşüncelerin paylaşılarak, olumlu düşünme yeteneğinin geliştirilmesi. Sevim KAZDAL Çilek Çocuk Akademisi 29 IK L Ğ SA Meyveler Faydalı Olduğu Organa Benziyor Birçok meyvenin faydalı olduğu organa şekil olarak da benzediği ortaya çıktı. Uludağ Üniversitesi Veteriner Fakültesi Besin Hijyeni ve Teknolojisi Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Mustafa TAYAR, Doğadaki tüm meyve ve sebzelerin sağlık açısından çok önemli mineraller içerdiğini söyledi ve bu müthiş benzerliğe dikkat çekti. İşte meyveler, işte faydalı olduğu organlar: Kuru Fasulye, böbrek görünümündedir ve böbrek fonksiyonlarını iyileştirir. Patlıcan, Avokado ve Armut ortadan ikiye kesildiğinde ana rahmine benzer şekil gösterir. Bu gıdaların dengeli tüketilmesi, hormonal dengenin sağlanmasına ve rahim kanserinin önlenmesine yardımcı olur. Nar Çekirdekleri kan hücrelerine benzerlik gösterir. Nar kalp sağlığı için önemli bir antioksidandır. 30 Ceviz şekil olarak beynin loblarına benzer bir özellik gösterir. Ceviz yüksek oranda Omega-3 yağları ve birçok vitamin ve mineral içerir. Bunlar beynin fonksiyonlarının yerine getirilmesinde yardımcı olurlar. Zencefil şekil olarak benzediği mideye ve sindirim sorunlarına iyi gelir. Havuç dilimi insan gözüne benzer. Bilimsel araştırmalar sonucunda havucun gözlerin kan akışını ve işlevini iyileştirdiği gözlemlenmiştir. Dilimlenmiş kivi göz bebeğine benzerlik gösterir. Kivi antioksidanlar (E ve C vitamini) ve carotenoidlerce (beta caroten, lutein) zengindir. Lutein yaşlılığa bağlı görme bozukluklarının önlenmesinde önemli yer tutar. Sap kereviz kemiklere benzer ve kemikler için faydalıdır. 31 * * * * * * * PLAN SILA İNŞAAT DIŞ TİC. SAN. LTD. ŞTİ. PROJE www.arnavutkoysilainsaat.com TAAHHÜT silaelektirik@hotmail.com KAMERA SİSTEMLERİ TESİSAT ELEKTRİK MALZEMELERİ SATIŞ & SERVİS HİZMETLERİ TEL : 0212 597 97 47 FAX : 0212 597 97 45 MERKEZ MAH. GAZİOSMANPA ŞA C AD. NO:38/A ARNAVUTKÖY / İSTANBUL Herşeye rağmen yaşamak güzel... * * * * * * * MOTORLU OTURMA VE AYAKTA DİK DURMA SANDALYESİ AYAKTA DİK DURMA SEHPALARI PLAN SILA İNŞAAT DIŞ TİC. SAN. LTD. ŞTİ. PROJE www.arnavutkoysilainsaat.com TAAHHÜT silaelektirik@hotmail.com KAMERA SİSTEMLERİ TESİSAT ELEKTRİK MALZEMELERİ SATIŞ & SERVİS HİZMETLERİ TEL : 0212 597 97 47 FAX : 0212 597 97 45 MERKEZ MAH. GAZİOSMANPA ŞA C AD. NO:38/A ARNAVUTKÖY / İSTANBUL OTURMA KALIPLARI PROTEZ - ORTEZ YAPIM VE UYGULAMA MERKEZİ www.ozelhacettepeortopedi.com Merkez: Rıhtım Cad. İskele Sok. No: 1 Kadıköy / İstanbul Tel: (0216) 349 13 91 Şube: İncirli Cad. No: 42 Daire: 11 İncirli - Bakırköy / İstanbul Tel: (0212) 543 95 00 e-mail: info@hacettepeortopedi.com İNŞ. ve YAPI MLZ. SAN. ve TİC. LTD. ŞTİ. i n i s e b ü r c e t k ı l l ı y 25 s e r d a k e t n a r u ı t s u kaliteyle bul • NALBURİYE • HIRDAVAT • EL ALETLERİ • TEKNİK HIRDAVAT • ELEKTRİKLİ EL ALETLERİ • HAZIR BETON • DEMİR • YAPI MALZEMELERİ • TOPTAN SATIŞ riye Her türlü nalbu ve r en uygun fiyatla Merkez Mah. Fatih Cad. No: 116 Arnavutköy \ İST. www.uclerinsaat.com.tr Tel. : (0212) 597 00 84 Tel. : (0212) 597 99 99 Fax : (0212) 597 02 83 0212 476 45 00 Ç Öz el arı tim m Eği Kuruml are İŞİTME KONUŞMA ÖZEL EĞİTİM VE REHABİLİTASYON MERKEZİ www.carem.com.tr Engelleri Birlikte Hizmet Alan * Görme Engelli * İşitme Engelli / Konuşma Bozukluğu * Ortopedik Engelli * Zihinsel Yetersizlik * Anlama Güçlüğü * Otizm * Cerebral Palcy (CP) * Motor Mental Reterdasyon * Down Sendromu İslambey Mah. Hükümet Sok. No:10 Arnavutköy / İstanbul (Merkezdeki Onur Market Arkası) Tel: 0212 597 77 27 - 597 09 77 Engelsizm için... bir yasa aşalım larımız * Dikkat Eksikliği / Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB) * Özbakım Becerileri * Psikolojik Destek * Fizik Tedavi * Özel Eğitim * Aile Danışmanlığı * Zihinsel Eğitim * Okul Destek Eğitimi Çilek Çocuk Akademisi Arnavutköy Şubesi: İslambey Mah. Mecidiye Sok. No:13 (Onur Market arkası) İST. Tel: (0212) 597 77 27 - (0554) 879 11 66 Sultangazi Şubesi: İsmet Paşa Mah. Eski Edirne Asfaltı No: 637 B (Kuveyttürk Bankası üstü) Sultangazi / İstanbul Tel: (0212) 606 25 58 - (0507) 403 20 15